DÖNEM: 23 CİLT: 47 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
107’nci
Birleşim
18 Haziran 2009 Perşembe
(Bu Tutanak
Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMA
IV.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, 15-16 Haziran işçi direnişinin yıl dönümüne
ve emek hareketinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Gümüşhane
Milletvekili Yahya Doğan’ın, Türk Kızılayının
kuruluşunun 141’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, İslami holdingler ve İhlas
Finans mağdurlarının durumlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın gündem dışı konuşmasına ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın gündem dışı konuşmasına
ilişkin açıklaması
3.- Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli’nin, Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın gündem dışı konuşmasına ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 28 milletvekilinin, işsizlik sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/408)
2.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 21 milletvekilinin,
işçi güvenliği ve işçi sağlığı konusunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/409)
3.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 19 milletvekilinin,
şaraplık üzüm yetiştiriciliğindeki sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/410)
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türkiye
İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (1/607) (S. Sayısı: 408)
3.- Kütahya
Milletvekili Soner Aksoy'un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik
Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı: 395)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İslam Konferansı Örgütüne Bağlı İslam Ülkeleri
İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar ve Eğitim Merkezi (SESRIC) Arasında
Ankara/Oran Diplomatik Sitede Arsa Tahsisine İlişkin Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/705) (S.
Sayısı: 394)
5.- Gümrük Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararna-melerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/602) (S. Sayısı: 324)
6.- Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hak-kında Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383)
7.- Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/688, 1/703, 1/684,
1/696) (Sayısı: 384)
VIII.-
OYLAMALAR
1.- Gümrük Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararna-melerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğünün bazı ihalelerine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Mustafa Demir’in cevabı (7/7888)
2.- Aydın
Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, TOKİ’den sosyal
konut alanların ödeme sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/7974)
3.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, TOKİ ödemelerinde
yaşanan sorunlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçek’in cevabı (7/7982)
4.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yabancıların gayrimenkul
alımlarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in
cevabı (7/7989)
5.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir’deki belediyelere yapılan afet
yardımlarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in
cevabı (7/7990)
6.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, yardımcı hizmetler
sınıfındaki özürlü personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/7998)
7.- İstanbul
Milletvekili Ümit Şafak’ın, “Varlık Barışı” uygulamasına ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/8017)
8.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, kayıt dışı ekonomiye
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/8019)
9.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, yardımcı hizmetler
sınıfındaki özürlü personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın
cevabı (7/8058)
10.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, usulsüz yerleştirildiği iddia edilen bir
personele ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in cevabı
(7/8226)
11.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Düzce İl Kongresinde
yaptığı konuşmaya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçek’in cevabı (7/8236)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.00’te açılarak beş oturum yaptı.
Antalya
Milletvekili Tayfur Süner, genetiği değiştirilmiş
organizmaların yarattığı tehlikeler ve ülkemizdeki biyogüvenlik
sorununa,
Muş Milletvekili Seracettin Karayağız, bor madeni
ve stratejik önemine,
Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır, 12 Haziran Dünya Çocuk
İşçiliği ile Mücadele Günü’ne,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Bursa
Milletvekili Necati Özensoy ve 21 milletvekilinin,
Bursa’da bir hastanede çıkan yangın olayının (10/405),
Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvi ve 25 milletvekilinin,
toplumda yaşanan şiddet olaylarının (10/406),
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 24 milletvekilinin,
konut üretim politikaları ile TOKİ uygulamalarının (10/407),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri Komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
2’nci sırasında
bulunan, Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/708) (S. Sayısı: 386) görüşmelerini müteakip kabul edildi.
3’üncü sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türkiye İhracatçılar Meclisi
ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun
(1/607) (S. Sayısı: 408) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak maddelerine
geçilmesi kabul edildi.
18 Haziran 2009
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
21.01’de son verildi.
|
|
Şükran
Güldal Mumcu |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
Yusuf
COŞKUN |
|
Harun
TÜFEKCİ |
|
Bingöl |
|
Konya |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
Fatoş GÜRKAN |
|
|
|
Adana |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 123
II.- GELEN KÂĞITLAR
18 Haziran 2009 Perşembe
Teklif
1.- Manisa
Milletvekili Recai Berber ve 5 Milletvekilinin ; 2985
Sayılı Toplu Konut Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/475) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.2009)
Tezkere
1.- Birleşmiş
Milletler Geçici Görev Gücü Bünyesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin 5 Eylül 2009
Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha UNIFIL Harekâtına İştirak Etmesi Hususunda
Anayasanın 92 nci Maddesi Uyarınca Hükümete İzin
Verilmesine İlişkin Başbakanlık Tezkeresi (3/839) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.6.2009)
Rapor
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/706) (S.
Sayısı: 407) (Dağıtma tarihi: 18.6.2009) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 28 Milletvekilinin, işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/408)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2009 )
2.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 21 Milletvekilinin,
işçi güvenliği ve işçi sağlığı konusunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/409)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09.06.2009)
3.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 19 Milletvekilinin,
şaraplık üzüm yetiştiriciliğindeki sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/410)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09.06.2009)
18
Haziran 2009 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 107’nci Birleşimini açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN – Yoklama
için üç dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini,
buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli
personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz emek hareketinin sorunları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın
Mehmet Ufuk Uras’a aittir.
Buyurun Sayın
Uras.
Süreniz beş
dakika.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, 15-16 Haziran işçi direnişinin yıl
dönümüne ve emek hareketinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; 15-16 Haziran işçi direnişinin yıl
dönümü nedeniyle konuşmak istedim.
O günlerde
işçiler sosyal, sendikal ve ekonomik haklarına sahip çıkmak amacıyla sokağa
döküldüler. Haklıydılar çünkü sendika hakkı olmayan, sosyal hakları budanan
insanlar çağ dışı koşullarda daha fazla çalışmak istemiyordu. Tepkilerini ve
taleplerini sokakta gösterilerle dile getirdiler. Aradan otuz dokuz yıl geçti,
bugün Türkiye’de hâlen sendikal hak ve özgürlüklerin yetersizliği, var olan
yasaların engelleyici özellikleri tartışılıyor.
Bakın, değerli
milletvekilleri, Türkiye bir süre önce Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)
Aplikasyon Komitesinin sendikal haklar konusunda sakıncalı ülkeler listesine
girdi. Aplikasyon Komitesi, ILO’nun 87 sayılı Sendika
Özgürlüğü ve Sendikalaşma Hakkının Korunması Sözleşmesi’ne ilişkin ihlaller
gerekçesiyle gündeme aldığı Türkiye’yle ilgili görüşmelerin ardından bir sonuç
raporu açıkladı. Raporda sendikacıların örgütlenme ve ifade özgürlüğünün, temel
özgürlüklere saygının, örgütlenme özgürlüğünü kullanmanın temel şartı olduğu
vurgulandı. Komite, gerekli düzenlemelerin vakit geçirmeksizin
gerçekleştirilmesini, yasaların ve uygulamaların ILO sözleşmelerine uyumlu hâle
getirilmesini istedi. Komite, Hükûmetten
sözleşmelerin uygulanması için gerekli olan anayasal değişiklikleri de hızlı
bir şekilde gerçekleştirmesini istedi. Peki, herhangi bir hareket var mı? Yok.
Peki, görünürde herhangi bir niyet var mı? O da yok. Türkiye, ILO
toplantılarında Belarus, Kolombiya, Guatemala, Myanmar, Pakistan, Filipinler, Swaziland
gibi son derece geri demokratik işleyişe sahip ülkelerle beraber tartışılıyor. Hükûmet Türkiye'nin bu durumda olmasına seyirci kalıyor.
Neden? Çünkü konu çalışanların, işçilerin hakları olduğunda Hükûmetin
gözü kapanıyor, kulakları duymaz oluyor.
ILO organlarının
ve pek çok uluslararası kurumun belirttiği gibi, Türkiye’de sendika yasaları
ILO sözleşmeleriyle uyum içinde değildir. Temel sendikal hak ve özgürlükler
yoğun baskılar altındadır. Geçtiğimiz iki yıl içinde Hükûmet
sürekli olarak Sendikalar Yasası’nda reform yapılacağına dair sözler verdi ama
sözünü tutmadı. Hükûmet gerekli yasal düzenlemeleri
yapmamayı ısrarla sürdürüyor. Üstelik yasa tasarısının son hâli de ILO kriterlerine uygun değildir.
2002 yılından bu
yana Hükûmet, Anayasa ve sendikal yasalarda yer alan
sendika ve emek karşıtı hükümlere dokunmuyor. Bunları olumlu yönde değiştirmek
bir yana, geri adımlar atıyor. Yasal değişikliklerin yapılmaması nedeniyle DİSK
ve FERPA üyesi Emekli-Sen hakkında kapatma kararı veriliyor, Öğrenci Gençlik
Sendikası Genç-Sen hakkında kapatma davası sürüyor, Uluslararası Çiftçi Örgütü
-Via Campesina- üyesi
Çiftçi-Sen mahkeme kararıyla kapatılıyor. Geçtiğimiz haftalarda KESK genel
merkezi jandarma tarafından aranıyor, aralarında yöneticilerin de bulunduğu KESK’liler tutuklanıyor. Tekstil-Sen’in davası sürüyor.
Emekli-Sen kapatılmak isteniyor. Yüzlerce işçi, sendika çalışmaları nedeniyle
işten atılıyor. Hükûmet, tüm bunlara seyirci kalmayı
sürdürüyor.
Sonuç olarak,
Türkiye, sendikal haklarda temel uluslararası insan haklarının çok uzağındadır.
Ama iş bununla da bitmiyor. Hükûmetin bu konudaki
sabıkası kabarık. Avrupa Birliği müktesebatının üstlenmesine ilişkin Türkiye
Ulusal Programı Taslağı’na hiç göz attınız mı? Durum burada vahimin de
ötesindedir. AKP yeni Ulusal Program Taslağı’nda da makyajla yetiniyor,
oyalamaya devam ediyor.
Bilindiği gibi,
Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin son fıkrası, onaylanmış uluslararası insan
hakları sözleşmelerinin iç hukuktan üstün olduğunu saptıyor. Bu nedenle, bu
sözleşmelere aykırı ulusal yasaların uygulanmasında uluslararası insan hakları
sözleşmeleriyle bu konudaki içtihat esas alınmak zorundadır. Ancak bu sadece,
sanıldığı gibi yargının da sorunu değildir. Anayasa’nın bu kuralı yürütmeyi de
bağlıyor. Oysa Hükûmet, uluslararası insan hakları
hukukunu değil bu hukuka aykırılık taşıyan ulusal yasaları esas alıyor. İşte,
sendikal haklar bunun en açık örneğidir. Kamu çalışanlarının sendikal
haklarının tanınmaması, grev erteleme ve yasakları, emeklilerin ve öğrencilerin
sendikalaşmasının engellenmesi örnekleri ortadadır.
Bilindiği gibi
Ulusal Program, AB mevzuatının ülke içi hukukuna hangi sürede ve hangi yasal
araçlar kullanılarak aktarılacağını gösteren belgedir. Ulusal Program, aday
ülkenin hükûmeti açısından bir niyet ve irade
beyanıdır. Bu açıdan da ele alındığında, Türkiye’nin son Ulusal Program
Taslağı’nda, AB sürecinde…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET UFUK URAS
(Devamla) – Teşekkür ederim.
…en uyumsuz alan
olan sendikal haklar son derece sınırlı şekilde yer alıyor. Ulusal Program
Taslağı’na biraz dikkatle baktığımızda sendikal hak ve özgürlüklerde anlamlı
hiçbir ilerlemenin olmadığı görülüyor. Taslağın en kritik bölümü olan “Siyasal
Kriterler” başlığı altında sendikal haklara üç dört satır ayrılmış ve oldukça
düşük profille yer verilmiş durumda.
15-16 Haziran
işçi direnişinden otuz dokuz yıl sonra hâlâ aynı konuları tartışıyoruz. Ülkeyi
yönetenlerin, ücretli çalışanlar, işçiler, emekçiler, sendikalara bakışları
onca yıl geçmesine rağmen değişmemiş, 70’lerdeki zihniyet neyse 2009’lardaki
zihniyet de bu konuda aynen sürüyor.
Hükûmete soruyoruz: Bu iddialar doğru değilse sendikal alanda AB’ye uyum
sürecinde ve ILO sözleşmelerine uyum hakkında ne yaptınız, ne yapacaksınız, en
önemlisi ne zaman yapacaksınız?
Teşekkür ederim.
(DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Uras.
Gündem dışı
ikinci söz, Kızılayın kuruluşunun 141’inci kuruluş
yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Gümüşhane Milletvekili Sayın Yahya Doğan’a
aittir.
Buyurun Sayın
Doğan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
2.-
Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğan’ın, Türk Kızılayının
kuruluşunun 141’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
YAHYA DOĞAN
(Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Kızılayının
kuruluşunun 141’inci yılı münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi 11
Haziran 1868 yılı Kızılayın kuruluş yıl dönümüdür.
Geçen yüz kırk bir yıl içerisinde Kızılay birçok hayırlı hizmetlere imza
atmıştır. Kızılay, yaptığı kamu hizmetleriyle sürekli göz önünde olan ve son
dönemlerdeki yapılanmasıyla ve hizmetleriyle de ülkemiz için övünç kaynağı
hâline gelmiş güzide bir kuruluşumuzdur. Her türlü felaket hâlinde ilk sorulan
“Acaba Kızılay bölgeye ulaştı mı?” olmaktadır.
Bunun yanında,
Türk Kızılayı verdiği sağlık hizmetleri ve özellikle
ülkemizde ciddi sorun olan kan bağışı ve hastalara kan ve kan ürünlerinin
temini bakımından da ülkemizde önemli bir vazifeyi yerine getirmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; “Kızılayın üstlendiği birçok
görev olmasına rağmen aklımıza hep felaket anlarında gelmektedir.” demiştik.
Özellikle 1999 Marmara depremi esnasında, maalesef, diğer birçok kuruluşumuz
gibi Kızılayın da kendisinden bekleneni yerine
getiremediği görülmüş ve haklı şöhreti zedelenmiştir ve birçok sert eleştirilere
sebep olmuştur. Bunu anlatmamın sebebi o tarihlerdeki Kızılay ile bugün
gelinmiş olan seviye arasında bir mukayese yapmaktır.
1999 depreminden
sonraki Kızılay ile yeni yapılanmasını tamamlamış olan Kızılay arasındaki fark
Doğu Asya’daki Tsunami felaketi ve Pakistan depremi
sırasında ortaya çıkmıştır. Türk Kızılayı orada
gösterdiği performans ile haklı bir gurur kaynağımız olmuştur. Ülkemiz ve
insanımızın çok iyi birer elçisi olarak görev yapmış ve gerçekten oradaki
ihtiyaç sahiplerine milletimizin uzattığı şefkat eli olmuştur.
Kızılayın yardımları ile bugün dünyanın dört bir yanında insanların yüzü
gülmektedir. Dünyanın birçok köşesindeki muhtaç insanların elinden ilk tutan
bizim Kızılayımız olmaktadır. En son Gazze’ye yönelik saldırılarda Kızılayın
oradaki çaresiz insanlara yaptığı yardımlar hepimizin hafızasındadır.
Türk Kızılayı, ulusal ve uluslararası insani yardım
faaliyetlerinde -özellikle 2001 yılından bu yana- Türk milletinden aldığı güç
ve destekle yürüttüğü tüm çalışmalarında öncelikle insan onurunu korumaya özen
göstermiştir ve çoğu bizim haberimiz olmadan, Kızılay, dünyanın birçok
kesiminde ihtiyaç
sahiplerine yardım elini uzatmaktadır. Bugün, Pakistan, Filistin,
Endonezya, Lübnan, Sudan, Çad, Türk cumhuriyetleri,
Kosova, Makedonya, Bosna-Hersek, Moldova, Irak, Gürcistan, Tacikistan, Çin,
Yemen, Kıbrıs, Myanmar ve Somali’de Türk Kızılayı yardım götürmeye devam etmektedir. İnsani
yardımların uzun vadede ülkemiz için çok önemli siyasi ve ekonomik sonuçlarının
olacağı da açıktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün Kızılay biraz önce değindiğimiz sağlık
hizmetlerini 2.330 kişiyle vermektedir. Kanımca kuruluşundan bu yana birçok
gelişmeler olmuş, Türkiye sağlık alanında hayli mesafe kat etmiştir. Zaman kısa
olduğu için detaylarına girmek istemiyorum. Kızılayın
sağlık hizmetlerinden çekilerek, bu kuruluşların işletmesini Sağlık Bakanlığına
devrederek özellikle güvenli kan temininde, kan bankacılığında kalması sanki
daha doğru olur kanaatindeyim. Bu konuda çalışmaların başlatılması yerinde
olacaktır.
Kızılayla ilgili olarak bir husus da şudur: Bu kuruluşumuz şeffaf,
kendisini yenileyen, yeniliklere açık bir şekilde çalışmalıdır. 1999
depreminden sonraki zedelenen şöhretin yerine getirilmesi, yenilenmesi kolay
olmamıştır. Temennimiz bundan sonra da bu tür yardım kuruluşlarının gerekli
özeni ve hassasiyeti göstermeleridir.
Burada, Kızılayı dünyada yüzümüzü ağartan noktaya getiren
yöneticilerini kutluyor, hepimizi Kızılaya destek
için duyarlı olmaya çağırırken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Doğan.
Gündem dışı
üçüncü söz, İslami holdinglerle İhlas Finans mağdurlarının durumu hakkında söz
isteyen Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık’a aittir.
Buyurun Sayın
Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
3.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, İslami holdingler
ve İhlas Finans mağdurlarının durumlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Kamuoyunda İslami
holdingler olarak bilinen holdingler ve İhlas Finans
mağdurlarının durumları hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım.
Bu konu özellikle
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22’nci Dönem çalışmaları kapsamında, bazı
girişimcilerce “holding” adı altında gerçekleştirilen izinsiz halka arz yoluyla
tasarruf sahiplerinin mağduriyetine yol açılmasının neden ve sonuçlarıyla bu
süreçte SPK’nın sorumluluğunun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen önergeler üzerine Meclis
araştırması komisyonu kurulmuş, ancak o günden bugüne ne yazık ki çözülememiş
bir konudur. Söz konusu komisyon tarafından
hazırlanan 1061 sıra sayılı Rapor Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11/4/2006 tarihli 86’ncı Birleşiminde görüşülmüştür. Söz
konusu raporda 500 bin dolayında vatandaşımızın 10 milyar avroya varan
tasarrufunun yok edilerek yurt içi ve dışında çok sayıda vatandaşımızın
mağduriyetine yol açtığı belirtilen bu şirket ve holdinglerle ilgili işlem
yapılması gerektiği ortaya konmuştur.
Aynı şekilde,
kamuoyunda “İslami holdingler” olarak bilinen holdinglerle ilgili faaliyetlerin
araştırılması için kurulan bu Meclis araştırma raporunda, özellikle yurt
dışında çalışan işçilerimizden toplanan dövizlerin yurt içine sokulması ve
değerlendirilmesi konusunda devletin yapması gereken düzenlemeleri yapmadığı,
Türk Ticaret Kanunu esaslarına göre kurulan şirket ve holdinglerin yeteri kadar
denetlenmediği, denetlenen şirket ve holdingler arasında ise ayrım yapıldığı, devletin,
halkın faizsiz fon ve ortaklıklarda para değerlendirme arzusunu görmezlikten
geldiği yönünde iddialara da yer verilmiştir.
İşte bu konu ve
iddialarla ilgili olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Sayın
Başbakanın cevaplandırması talebiyle yazılı olarak sunmuş olduğum 7/7480 ve
7/7479 sayılı yazılı soru önergelerime şu güne kadar cevap alınamamış ve bu
önergeler zamanında cevaplandırılmadığı için sadece gelen kâğıtlar listesinde
yayınlanabilmiştir.
Bu konuyla ilgili
olarak,
1- Aradan geçen
yaklaşık üç yılı aşkın süredir Hükûmetçe ne yapılmış
ve hangi tedbirler alınmıştır?
2- Mağdur edilen
vatandaşlarımızın kayıplarıyla ilgili olarak Hükûmetinizce
hangi tedbirler alınmış ya da alınmaktadır?
Bir diğer konu,
bu kayıpların önüne geçilememesinin sebepleri nelerdir? Yaşanan mağduriyetlerde
SPK ve Hazine tarafından zamanında alınmayan tedbirlerin etkisi olmuş mudur?
Çok sayıda
vatandaşımızın mağduriyetine yol açan şirket veya holdinglerin dolandırıcılık
suçuyla cezalandırılmaları konusunda bir girişimde bulunulmuş mudur?
Bulunulduysa, kaç şirket veya holding bu kapsama alınmıştır? Şirket veya
holdingler cezalandırılmış mıdır? Bunlar hangileridir?
Yine, bu paraları
toplarken kimler öncülük etmiş ve bu paraların toplanmasında kimler aktif rol
almıştır? Bu kişiler şimdi hangi görevlerde bulunmaktadır? Bunların mutlaka
cevaplandırılması gerekmektedir.
Diğer taraftan,
raporda, 78 adet şirkette yapılan denetimler sonucunda SPK tarafından tespit
edilen kanuna aykırı 141 fiil nedeniyle 131 suç duyurusunda bulunulduğu ifade
edilmiş, buna rağmen bunların sonucunun ne olduğu yine bilinmemektedir. Bu
uygulamalar SPK’nın kamu vicdanında yara almasına yol
açmış mıdır?
Yine, Hükûmetçe bu konuda 23’üncü Dönemde neler yapılması
gerekmektedir? Bu konuda hangi aşamaya gelinmiştir?
Bir diğer konu,
yine birçok vatandaşımızın, binlerce vatandaşımızın mağdur edildiği İhlas Finans konusudur. Bilindiği gibi, 2001 yılında BDDK
tarafından faaliyetleri durdurulan İhlas Holding
yönetimindeki İhlas Finans Kurumundan alacağı olan binlerce vatandaşımızın
mağduriyetleri hâlen devam etmektedir. Söz konusu kurum yetkililerinin tüm
borçlarını beş yıl içinde ödeyerek tasfiye işlemlerinin tamamlanacağı ve TMSF
yetkililerinin bu konuda açıkça hortumlama olduğu yönünde basına ve medyaya da
yansıyan beyanatlarına rağmen hâlâ paralarını alamayan çok sayıda
vatandaşımızın durumunun ne olacağı belirsizliğini korumaktadır. Bu konuda “İhlas Finans Mağdurları” adında bir İnternet sitesi dahi
oluşturulmuş ve binlerce vatandaşımız mağduriyetlerini bu siteler aracılığıyla
paylaşmaktadır.
Yine, bu konuyla
ilgili olarak İhlas Finansın TMSF gözetimindeki
tasfiye sürecinin ne aşamada olduğu bilinmemektedir. Bu sürecin yavaş
işlemesinin gerekçeleri anlaşılamamaktadır.
SPK tarafından
hazırlanan ön tespit raporunda…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİM IŞIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.
…İhlas Grubu, İhlas Finans ve bayiler arasında üçlü bir
saadet zinciri kurulduğuna işaret edildiği iddiaları doğru mudur? Doğruysa bu
zincirin kırılması konusunda hangi yasal tedbirler alınmıştır ya da
alınmaktadır? Hükûmetinizce İhlas
Finans mağdurlarının mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik olarak ne gibi
çalışmalar yapılmış ya da yapılmaktadır? Bu konuda yasal bir eksiklik var
mıdır? Varsa şimdiye kadar bu eksiklik neden giderilmemiştir? Bu soruların
cevapları mutlaka verilmelidir.
Bu vesileyle,
huzurunuzda Sayın yeni Adalet Bakanımıza teşekkür ediyorum. Adalet Bakanına
sormuş olduğum bu kapsamdaki bir önergenin cevabını da bugün almış
bulunmaktayım. Son cümlesini sizlerle paylaşmak istiyorum: “Kurulca çeşitli
tarihlerde gerçekleştirilen denetim çalışmaları sonucunda, bugüne kadar Kurula
kayıt yükümlülüğüne uymaksızın halka arzda bulunulması sebebiyle toplam 201 suç
duyurusunda bulunulduğu; açılan davalar üzerine yapılan yargılamanın sonucunda
75 kamu davasında, 4616 sayılı Kanun uyarınca erteleme kararı…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK (Devamla) – Son cümlemi tamamlamama müsaade ederseniz Sayın
Başkan…
…47 kamu
davasında, ilgililer hakkında mahkûmiyet kararı, 16 kamu davasında da, beraat
kararı verildiği;
Bildirilmiştir.”
denilmektedir.
Bunu da, bu
vesileyle, huzurlarınızda sizlerle paylaşıyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Işık.
Sayın Vural…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkanım, yerimden, bu konuyla ilgili kısa bir izahatta
bulunmak istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın gündem dışı konuşmasına ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, çok önemli bir konu aslında. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu
konuda bir araştırma komisyonu kurdu. Maalesef, bu araştırma komisyonunun
önerilerinin hiçbiri Hükûmet tarafından yerine
getirilmedi. Gönül isterdi ki, Hükûmet böyle bir konu
hakkında yaptıklarını bu gündem dışı konuşma vesilesiyle Parlamentoyla paylaşır
çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesi olan bir araştırma komisyonunun
önerileri olmasına rağmen, Hükûmetin bu konuda tedbir
almadığını görüyoruz. Bu vesileyle, bunu, Parlamentoyla paylaşmak istedim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Vural.
2.-
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın gündem dışı konuşmasına
ilişkin açıklaması
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi için, gündem dışı
her konuşmada sayın bakanlar gelip yanıt verirken, yarım saat konuşurken, bu
kadar önemli bir konuda hiçbir bakanın yanıt vermemesini de yüce Parlamentonun
dikkatine arz ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kılıçdaroğlu.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkanım, kısa bir açıklama yapabilir miyim?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Tabii, çok mutlu oluruz.
BAŞKAN – Sayın Canikli, buyurun.
3.-
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın gündem dışı konuşmasına
ilişkin açıklaması
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; burada, gündem dışı konuşmalara
sayın bakanlarımız gerektiği zaman çok ayrıntılı ve doyurucu cevaplar veriyorlar.
O açıdan problem yok.
Eğer, biraz önce
Sayın Milletvekilimizin ifade ettiği konu hakkında ise, bugün şu veya bu
nedenle bakanlarımızın bilgi vermemiş olması bu konuda bir şey yapılmadığı
anlamına gelmez. Önce bunun çok net olarak ifade edilmesi gerekiyor. Ancak,
yine uygun bir zamanda biz de bakanlarımızın bu konuda, bugüne kadar yapılanlar
konusunda bilgi verilmesi yönünde bir talebimiz olacaktır. Bu çerçevede
arkadaşlarımızın görüşünü de paylaşıyoruz ancak hiçbir şey yapılmadı anlamına
gelmediğinin kayıtlara geçilmesi şartıyla.
Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Gündeme
geçiyoruz.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 28 milletvekilinin, işsizlik sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/408)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Krizin
etkilerinin her geçen gün daha fazla hissedildiği ülkemizde, işsizlik çok
yüksek rakamlara ulaşmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu'nun açıklamalarına göre
Şubat ayında işsizlik oranı yüzde 16,1’dir. İşsizlik oranı geçen yılın aynı
döneminde yüzde 11,9 olarak, 2009 yılının Ocak ayında ise yüzde 15,5 olarak
açıklanmıştır. Kentlerde işsizlik oranı 4,7 puan artarak yüzde 18,0’e, kırsal
alanda ise 3,4'lük bir artışla yüzde 11,9'a yükselmiştir.
Yükselen işsizlik
oranı toplumda da infial uyandırmaktadır. İşsiz kalan pek çok vatandaşımız,
krizin etkilerinin büyüklüğü nedeniyle geleceğe dair umutlarını da
kaybetmektedir. Hissedilen çaresizlik vatandaşlarımızı intihara
sürüklemektedir. Toplum genelinde hakim olan stres, aile
içi sıkıntılar, geçim sıkıntısı en fazla yoksul kesimler üzerinde kendisini
göstermektedir. Gelir düzeyindeki bozukluğun, sadece geçim şartlarına değil,
kişilerin psikolojileri üzerinde de son derece olumsuz etkiler yarattığı
ortadadır.
Türkiye genelinde
ise geçen yıl aynı döneme oranla 1 milyon 125 bin kişi artarak 3 milyon 802
bine ulaşmıştır. Şubat 2009 döneminde genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 28,6
olarak hesaplanmıştır. Bu oran 2008 yılının aynı döneminde yüzde 21,5; Ocak
ayında yüzde 27,9 'dur. Özellikle genç nüfustaki işsizlik oranında yaşanan bu
artış dikkatli değerlendirilmelidir.
Türkiye
İstatistik Kurumu’nun açıkladığı rakamlar, işsizliğin çözümsüzlüğe doğru
gittiğini göstermektedir. Artan rakamlar karşısında ise hükümetin şimdiye kadar
somut bir adımı bulunmamaktadır.
Hemen hemen tüm sektörlerde daralma yaşanmaktadır. Pek çok ilde
fabrikalar ya düşük kapasite ile çalışmakta ya da kapanmaktadır. Yaşanan
daralmanın sonucu da işsizlik oranı her geçen gün daha da artmaktadır. Rakamsal
olarak oranı sağlıklı bir şekilde tespit edilemeyen kayıt dışı işsizler de
değerlendirildiğinde hala daha bu konuyla ilgili olarak önlem alınmamış olması
kaygı vericidir. İşsizlik maaşını almanın da zor olduğu bu dönemde, işten
çıkarmalar nedeniyle vatandaşlarımız çok zor günler yaşamaktadır. Sektörlerde
yaşanan daralma ve istihdam konuları, artık bir kısır döngü içine girmiştir.
Bir an önce müdahale edilerek işten çıkarmaların önlenmesi için
yapılabilecekler tespit edilmelidir. Çünkü işsizlik arttıkça toplumsal sorunlar
derinleşmektedir. Asgari yaşam şartlarını bile sağlayamayan pek çok insan
umutsuzluk içindedir.
Öncelikle işten
çıkarmaların engellenmesi gerekmektedir. Verilecek uygun teşviklerle, üretimin
devamlılığı sağlanmalıdır.
Üreticilerin
pazar bulma konusunda yaşadıkları sıkıntıların giderilmesi için önlemler
alınmalıdır. İşten çıkarmanın son çare olarak görüleceği şartlar
yaratılmalıdır. Genç nüfusta yaşanan işsizliğin önüne geçebilmek için özellikle
gençlere dönük yeni istihdam alanları yaratılmalıdır. Toplumda, hakim olan umutsuzluk ve karamsarlığın giderilmesi için
ciddi adımlar atılması gerekmektedir. Bunun için de somut çözüm önerileri
getirilmeli ve bu öneriler ivedilikle uygulamaya koyulmalıdır.
İşsizliğin
artmasının nedenleri ve işten çıkarmaların engellenmesi için alınacak tedbirlerin
tespiti amacıyla, Anayasa’nın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün
104. ve 105. maddeleri gereğince meclis araştırması açılmasını arz ve teklif
ederiz. 01.06.2009
1) Çetin Soysal (İstanbul)
2) Tacidar Seyhan (Adana)
3) Tansel Barış (Kırklareli)
4) Şevket Köse (Adıyaman)
5) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
6) Kemal Demirel (Bursa)
7) Tayfur Süner (Antalya)
8) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
9) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
10) Muharrem İnce (Yalova)
11) Necla Arat (İstanbul)
12) Atila Emek (Antalya)
13) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
14) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
15) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
16) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
17) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
18) Akif Ekici (Gaziantep)
19) Ali Koçal (Zonguldak)
20) Abdullah Özer (Bursa)
21) Erol Tınastepe (Erzincan)
22) Gökhan Durgun (Hatay)
23) Hulusi Güvel (Adana)
24) Ahmet Küçük (Çanakkale)
25) Tekin Bingöl (Ankara)
26) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
27) Gürol Ergin (Muğla)
28) Abdulaziz Yazar (Hatay)
29) Muhammet Rıza
Yalçınkaya (Bartın)
2.-
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 21
milletvekilinin, işçi güvenliği ve işçi sağlığı konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/409)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizdeki İşçi
Güvenliği ve İşçi Sağlığı tablosu; tüyler ürperticidir. İş kazalarının ve
meslek hastalıklarının en önemli sonucu; ölüm, ağır sakatlık, iş göremezlik,
meslek hastalıkları gibi insani kayıplardır. Ölümler; iş kazalarının en
onarılamaz boyutunu oluşturmaktadır. Mevcut üretim yapısı içinde ölüm
olaylarının, birer cinayet olarak nitelendirilmesi hiç de abartı sayılmaz.
Türkiye, İşçi Güvenliği ve sağlığı yönünden Avrupa’da 1.’lik;
Dünya’da 3.’lük derecesine sahiptir.
Türkiye'de her
yıl 80 bin iş kazası olmakta, kazalarda 1200-1700 arasında kişi ölmekte, 2000'i
aşkın kişi yaralanmakta, yaklaşık 2 milyon iş günü kaybı olmaktadır. Bugüne
kadar olan iş kazaları sonucu; 55 bin civarında işçi halen sürekli iş göremez
aylığı almaktadır.
Türkiye'de iş
kazaları ve bunların yol açtığı hastalık ve ölümlerin bir kısmı; kayıtlara hiç
geçmediğinden, bir kısmı ise, kayıtlara bireysel kaza ve hastalık olarak
geçtiğinden rakamlar; gerçeği yansıtmamaktadır. İşçiyi sadece bir maliyet
unsuru olarak gören zihniyet, maliyetleri düşürmek için iş güvenliği
önlemlerini gevşetmekte ve temel işçi sağlığı koşulları yok sayabilmektedir.
İş kazaları;
basit bir sağlık sorunu veya üretime ilişkin teknik bir mesele olarak görülemez.
İş kazası; insanla ilgili sosyal yanı ağır basan bir sorundur. İşçiler; iş
kazalarının nedeni değil, korumasız tarafıdır. İşçi; üretim sürecinin parası
ödenerek kolayca bulunabilen adeta teknik bir unsuru haline getirilmiştir.
İşçinin değeri; emeğinin fiyatı ile ölçüldüğünden, işçinin bir insan olarak
taşıdığı yaşama hakkı bu üretim sürecinde dikkate alınmamaktadır.
Üretim sürecinin
merkezine insan-işçi konulmadığı ve işçi sağlığı sorunu, toplumun genel
sağlığının bir parçası olarak görülmediği sürece, sorun yanlış bir temelde
tartışılıyor demektir. O halde iş kazası ve meslek hastalıkları, sosyallikten
soyutlanarak teknik bir sürecin yol açtığı sağlık sorunları olarak görülemez.
Sorunun sosyal
bir zemin temelinde tanımlanması ve tartışılması gerekir. İşçiyi, üretim
sürecinin teknik bir girdisi olarak gören “üretim için üretim” anlayışı ile
sorun çözülmez. Türkiye'de bugüne kadar üretim, işletme çıkarları ve bireysel
çıkarlar, her zaman iş güvenliği ve sağlığı sorunundan önce gelmiştir. AKP
iktidarı döneminde, iş güvenliği ve sağlığına hiçbir önem ve öncelik
verilmediğinden sorun daha da büyümüştür.
AKP iktidarında
uygulanan neo-liberal iktisat politikalarında;
özelleştirme, taşeronlaştırma, işletme kârları, ihracat ve benzeri olgular,
temel başarı ölçütleri olarak benimsenmiş, hiçbir şekilde bu unsurların arka
planındaki üretici emeğe yani işçilere, yer verilmemiştir. İş kazası ve meslek
hastalığı riski altında çalışan işçinin sağlığının korunması ve sürdürülmesi;
onun sosyal bir varlık olarak görülmesi ile işçinin, insan olarak kabulüyle
sağlanabilir. Böyle bir anlayış, sorunun ana noktasını oluşturmaktadır.
“Hiçbir iş;
güvenlik önlemleri almadan yapılacak kadar acil değildir.” anlayışından
hareketle iş kazalarının ve meslek hastalıklarının oluşu ve artmasının temel
nedenlerinin tespiti, yasal ve teknik eksiklikler, ülkedeki demokrasinin
gelişmesinin ve güçlenmesinin etkileri, özellikle taşeronlaştırma ve
sendikasızlaştırma politikalarının, ekonomik kriz ve işsizliğin artmasının; iş
güvenliği ve sağlığı konusuna etkilerinin saptanması, iş kazaları ve meslek
hastalıkları oranı yönünden ülkemizin, dünya ülkeleri arasındaki sırası ve bu
oranların yüksekliğinin nedenlerinin, iş kazası ve meslek hastalıklarının ülke
ekonomisine getirdiği toplam yükün tespiti, ülkemizde yaşanan iş kazaları ve
meslek hastalıkları oranının, gelişmiş ülkelerdeki düzeylere indirilmesi için
alınması lazım gelen önlemlerin tespit edilmesi ve iş kazaları ve meslek
hastalıkları konusunda sürdürülebilir ulusal politikaların oluşturulmasını
sağlayacak yasal düzenlemelere zemin oluşturacak objektif bilgilerin saptanması
amacıyla Anayasanın 98. ve Meclis İç Tüzüğünün 104 ve 105. maddeleri uyarınca
Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
2) Tekin Bingöl (Ankara)
3) Kemal Demirel (Bursa)
4) Ali Oksal (Mersin)
5) Gökhan Durgun (Hatay)
6) Osman Kaptan (Antalya)
7) Atila Emek (Antalya)
8) Tansel Barış (Kırklareli)
9) Şahin Mengü (Manisa)
10) Fuat Çay (Hatay)
11) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
12) Muharrem İnce (Yalova)
13) Gürol Ergin (Muğla)
14) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
15) Turgut Dibek (Kırklareli)
16) Nesrin Baytok (Ankara)
17) Abdulaziz Yazar (Hatay)
18) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
19) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
20) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
21) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
22) Ahmet Küçük (Çanakkale)
3.-
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 19
milletvekilinin, şaraplık üzüm yetiştiriciliğindeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/410)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye; üzüm
üretiminde geniş bağ alanlarına sahip olması, üretilen şaraplık üzümün
çeşitliliği ve niteliği bakımından dünyanın sayılı ülkeleri arasında
bulunmaktadır. Şaraplık üzüm üretiminde Ülkemiz, İspanya, Fransa ve İtalya'dan
sonra 4. sırada yer almaktadır. Yaş üzüm üretimi yaklaşık 4 milyon ton olmasına karşın, bu
miktarın ancak % 2’si şarap üretiminde değerlendirilmektedir. Bu oran, adı
geçen ülkelerde % 90'a ulaşmaktadır. 150 milyar dolar büyüklüğündeki şarap dış
satımında Türkiye'nin payı 4 milyon dolar civarındadır.
Mevcut
potansiyelimizin saptanarak etkin ve verimli şekilde değerlendirilmesi için
siyasi iktidarlara göre değişmeyen bir devlet politikası derhal
oluşturulmalıdır. Oluşturulacak politikalarda, başta üzüm yetiştiricilerimiz ve
sanayicilerimiz olmak üzere, sektörlerde yer alan çalışanların ve gerekli
teknik elemanlar için bilimsel ve istenilen nitelikte üretim için eğitim
mutlaka yer almalıdır.
Bağcılığın ve
şarap işletmelerinin sorunları bilinmektedir. Gerekli destekleme, yönlendirme
ve gerekli yasal düzenlemeler bir an önce yapılmalıdır. Mevcut uygulamalar,
sektörün yaşadığı sorunların çözümü noktasında ve bu alanlardaki mevcut
potansiyelimizin AB sürecinde ve Dünyadaki gelişmeler karşısında, sektörün
sürdürülebilirliğini, geleceğini ve rekabet şansını tehlikeye atmaktadır.
Ülkemizin, yaş
üzüm üretimi için uygun toprak ve iklime sahip olması ve çok büyük bir ülkesel
avantajımızdır. Ancak şaraplık üzüm çeşitlerinin istenilen miktar ve kalitede
bulunmaması da başka bir gerçektir. Şarapçılığa uygun üzüm türlerinin bölgesel
tespiti yapılarak kaliteli şarap üretimine elverişli çeşitlerin üretiminin
artırılması gerekmektedir. Ülkemizde hâlâ şarap üretimi ile ilgili, coğrafi
bölge tanımı tam olarak yapılmamıştır.
Bugün dünya şarap
pazarında pay sahibi birçok ülke, gerekli üzümü dışarıdan alırken, ülkemiz
dünyanın 4. bağcılık ülkesidir. Ama bu zenginliğimizi geliştirecek mevcut
ulusal politikalarımız ve hedefimiz yoktur. Bir taraftan şarap üreticisi yüksek
vergilerle sıkıştırılırken, bir yandan da bağcılığımız kendi hâline
bırakılmaktadır. Bugün ülkemizde neredeyse şarapçılığa ideolojik bir yaklaşımla
bakılmakta olup satış ve tüketim yerleri kısıtlanmaktadır. Şarap sektörü
cezalan-dırılmaktadır.
Ülkemizde modern
bağcılık ve kaliteli üzüm üretimi için, üretici desteklenmeli, teşvik edilmeli,
yönlendirilmeli ve eğitilmelidir. Bağcılık geliştikçe kaliteli şarap üretimi de
gelişecektir. Şarap sanayisi modern makinelerle donatılarak şarap üretimi için,
en modern teknikler uygulanmaktadır. Şarap; kalitesine, üzümüne, bağına ve
bölgesine göre markalaşmaktadır. Bu markalaşmayı sofra şarabından kaliteli
şaraba geçiş olarak da adlandırmak olasıdır. Türkiye Şarap Üretimini
Geliştirilmesine Etkili Olan Başlıca Faktörler; üzüm fiyatları, girdi
fiyatları, şarapçılıkta vergilendirme, pazarlama ve organizasyon, ileri
teknoloji seçimi ve eğitim, çeşitlere uygun yer ve yöney seçimi ve çeşitlere
uygun kültürel işlemlerin seçimidir.
İçki ruhsatının
İçişleri Bakanlığından alınarak Belediyelere verilmesi, bu ruhsatın her yıl
yenileme zorunluluğunun olması, İnternet üzerinden şarap satışının yasaklanması
da şarap üretimini ve satışını azaltmakta ve kayıt dışı ekonomiyi teşvik
etmektedir. Önümüzdeki yıllarda küresel ısınma ile değişmesi tahmin edilen
dünya ikliminden, mevcut bulunan bağ alanları olumsuz yönde etkilenirken, bazı
bölgeler bulundukları konum itibarıyla bağcılık için daha elverişli hâle
gelecektir. Avrupa'daki şaraplık üzüm üretimi yapılan bağlar dünyadaki şaraplık
bağların yaklaşık % 45’ini; üretimin ise % 60'ını oluşturmaktadır. Küresel
ısınmanın gelecekte Avrupa ülkelerinde ortaya çıkaracağı olumsuzluklar
sebebiyle şarapçılık sektöründe bir boşluk yaşanacaktır.
Ulusal bağ
alanlarımızın tümü henüz tam kayıt altına alınamamış olup, bağ alanlarının yer
aldıkları bölgelerin klimatolojik koşulları ve toprak yapısının bilimsel
incelemeleri tamamlanamamıştır. Hangi bölgede en iyi hangi
üzümün yetişeceği, OIV’in (Organisation
İnternationale de
Ülkemizde
sürdürülebilir şarap tüketim kültürü olmadığı, bu konuda yanlış, yetersiz bilgi
ve yaklaşımlar olduğu bir gerçektir. Ülkemizde bağcılığın
geliştirilmesi, bağcılığın daha bilinçli yapılabilmesi, kaliteli üzüm
yetiştirilmesi için yapılması gerekenlerin tespiti, üzüm yetiştiricilerinin ve
şarap üreticilerinin karşılaştığı sorunlar ve şarabın pazarlanmasında yaşanan
sorunların saptanması ve bu sorunların ivedilikle giderilmesi, bu sektörde
istihdamın artırılması, daha kaliteli şarap üretimi ve dış satımında daha büyük
pay sahibi olmak için alınması lazım gelen önlemlerin saptanması için Anayasanın
98 ve Meclis İç Tüzüğünün 104. maddeleri uyarınca Meclis araştırması
yapılmasını saygıyla dileriz. 08.06.2009
1) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
2) Tekin Bingöl (Ankara)
3) Ali Oksal (Mersin)
4) Kemal Demirel (Bursa)
5) Gökhan Durgun (Hatay)
6) Osman Kaptan (Antalya)
7) Atila Emek (Antalya)
8) Fuat Çay (Hatay)
9) Şahin Mengü (Manisa)
10) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
11) Gürol Ergin (Muğla)
12) Tansel Barış (Kırklareli)
13) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
14) Turgut Dibek (Kırklareli)
15) Nesrin Baytok (Ankara)
16) Abdulaziz Yazar (Hatay)
17) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
18) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
19) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
20) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’nci sırada yer
alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.-
Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (1/607) (S. Sayısı: 408) (x)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde
tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmişti. Şimdi, temel kanun olarak
görüşülmesi kararlaştırılmış bulunan kanun tasarısının birinci bölümünün
görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1
ila 16’ncı maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerine söz isteyen ilk grup Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı’nın birinci bölümünde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ihracatçıların Türkiye’de uzun dönemdir bir yasal düzenlemeye
ihtiyaçları vardı. Yasanın iptal edilmesi ve bu anlamıyla yeni bir düzenleme
gerektirmesi nedeniyle Komisyonumuzda ihracatçıların yeni bir düzenlemeye tabi
tutulması için bir çalışma yaptık. Bu çalışma sırasında, özellikle de hem alt
komisyon hem Komisyonumuz, ihracatçılığın önemine inanmış bir anlayışla
ihracatçıların örgütlü bir gücünün oluşturulması ve Türkiye ihracatının ileri
boyutta artırılması için onlara her türlü yasal desteği verme anlayışı
içerisinde olmuştur.
Bu kanun tasarısı
hazırlanırken Cumhuriyet Halk Partisi olarak temel bakışımız bu olmuştur ancak
burada ikinci bir temel yaklaşımımız olarak, demokratik bir yasal düzenlemenin
yapılması noktasında elimizden gelen katkıyı koymaya çalıştık ve bu konuda alt
komisyonda görevli olan arkadaşlarımız da iyi bir çalışma yaparak demokratik
olmasına özen gösterdikleri bir kanun tasarısını hazırlayıp önümüze getirdiler
ancak, üst komisyonda konu konuşulurken -özellikle Dış Ticaret Müsteşarlığından
gelen- Parlamentoya gelmeden önce komisyonda değişiklik önergeleri, gerçekten
bu yasanın demokratik işleyişine müdahale şeklindeydi.
Değerli
arkadaşlarım, ihracatçılık bir meslek değil, bir kamu kuruluşu da kamu kurumu
niteliğindeki bir meslek örgütü şeklinde bir örgütlenme de talep etmiyorlar ama
ihracatçılık bir gerçek, örgütlü bir yapıları var, uzun yıllardır bu konuda
çalışıyorlar. Şimdi, geçmişte alışılmış bir alışkanlık var, Dış Ticaret
Müsteşarlığı, bu kuruluşu kendi istediği noktada ve yetkiler kendi elinde
olarak yönetmek istiyor. Bizim anlayışımız ise toplumda ihracatçılık gibi bir
konuda demokratik mekanizmanın ve katılımcılığın da içinde olduğu bir yasal
düzenlemeyle yeni bir sivil toplum örgütlenmesi yaratmak şeklinde olmalıdır.
Her ne kadar ihracat Dış Ticaret Müsteşarlığının işidir diye baksalar da
ihracatı bugün bu noktalara getirenler, elinde çantasıyla dünyanın her
noktasına gidip Türk ürünlerini satmak için gayret sarf eden ihracatçıların
getirdiği çabayla 130 milyar doların üzerine çıkabilmiş bir olaydır. Ancak,
ihracatın daha iyi noktalara gidebilmesi için, ihracatçının hem örgütsel
yapısının hem ihracatın küçük işletmeler düzeyinde niteliğinin daha katma değeri
yüksek, daha ülke insanının ürettiği ürünleri dünya pazarlarında satabilen,
ithal ikamesinden sonra ithalata dayalı bir ihracatı içermeyen ve bilgi çağının
gerektirdiği bir ihracatçı anlayışına ihtiyacımız var. Maalesef, Türkiye'nin
130 milyar dolar civarındaki ihracatının yaklaşık yüzde 70’i beş tane ürün
dalından oluşmaktadır. Bunların başında da otomotiv sektörü birinci
gelmektedir. Otomotiv sektöründeki ihracatın da maalesef ithalata dayalı bir
ihracat olması ve katma değerinin düşük olması, bizim üzerinde uzun bir dönem
düşünmemiz gereken bir olaydır. Türkiye, otomotiv üssü olabilir ama bu noktada
yerli üreticinin özendirilmesi ve otomobil parçalarında ciddi şekilde yerli
malı ürün sayısının fazlalaştırılması önemlidir. Maalesef, bugün Türkiye’deki
ihracat mantığında bu eksiklik kendini göstermektedir.
İhracatçı
birliklerinin kuruluşunda onlara tüm desteğimizi verirken temel amacımız şudur:
Dünyada artık mal üretmek kolay hâle gelmiştir bilgi çağında. Önemli olan,
pazara hâkim olmaktır; önemli olan, pazarda malını satabilmektir, pazar hâkimi
olmaktır. Onun için, pazara hâkim olabilmede ihracatçıya büyük bir destek
vermek ve ihracatçının önünü açmak lazım. Maalesef, bugün bu anlayışı hayata
geçirme noktasında, geçmiş yedi yıllık iktidar döneminde çok ciddi şekilde
başarılı bir uygulama gösterildiğini söylemek mümkün değildir.
Diyebilirsiniz ki
bizim ihracatı aldığımız rakamla geldiğimiz rakam arasında büyük farklılıklar
var, ama ihracatta, ithalata dayalı bir ihracat yaptığınızı hiçbir zaman
unutmayacaksınız. Türkiye'nin beklediği hedef, kendi ürünleriyle katma değeri
yüksek bir ihracat yapabilmektir. Bu anlamıyla biz bugünkü görüşülen yasa
tasarısında bu anlayışa büyük önem verdik. İhracatçı birliklerinin önünün
açılmasını da bunun için istiyoruz. Bürokratik bir anlayışla yapılan ve
bürokratik bir anlayışla yönetilen bir kurumsallaşma, bir yasal düzenleme
hiçbir zaman ihracatın istediğimiz noktaya çıkmasını getirmez.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, Hükûmetin bu yılki ihracat
hedefi maalesef iki kere revize edilmek zorunda kalmıştır. Buna gerekçe olarak,
dünya piyasalarındaki krizi ve bu kriz nedeniyle dünyadaki ticari hacimdeki
daralmayı gösterebilirsiniz
ama bu konudan bizim çıkarmamız gereken birinci ders: Eğer
ülkeniz ithalata dayalı bir ihracat yapmıyorsa, ürünleriniz kendi ülkenizin
kaynakları ve kendi küçük işletmelerinizin dinamizmiyle oluyorsa, dünya
pazarlarındaki daralmayı da aşabilecek çeşitli yöntemler bulunabilir.
İhracatçılar
Meclisinin son dönemdeki bilimsel araştırmaya önem veren ve bu noktada çeşitli
danışmanlık hizmetleri alarak Türk ihracatının geleceğini tayin etmeye çalışan
bilimsel çalışma anlayışı bu anlamıyla takdire değerdir ama Hükûmet
tarafından ihracatın yerli ve katma değeri yüksek ürünler, teknolojik niteliği
yüksek ürünler dalında olmasını teşvik etmek önemlidir ama aynı zamanda
ihracatçı sayısını artırmaya da ihtiyacımız var. Türkiye’de, gelinen nokta itibarıyla, ihracatçı sayısı yeterli
noktada değil. Özellikle küçük ihracatçı noktasındaki kişilere verilen
desteğin, tarım ihracatına ve madencilik sektörüne Türkiye’de verilen
desteklerin yeterli olmadığının da altını çizmek lazım.
Değerli
arkadaşlarım, bu anlayışla, geçen yıl 130 milyar doların üzerine çıkan ihracat
bu yıl Hükûmet tarafından revize edilmiş, 90 milyar
dolar civarlarında ihracat yapmak hedeflenmektedir. İhracatta bu düşüşle
birlikte, az önce söylediğim gibi, ithalatta da ciddi bir düşüş vardır. İşte,
ithalatla ihracat arasındaki dengenin bu şekilde olmasının altında yatan neden,
Türkiye’de ithalata dayalı bir ihracatın olmasıdır. Bu öyle bir noktaya
gelmiştir ki Türk sanayisinin geleceği açısından ciddi bir tehlike arz
etmektedir. Türkiye'nin, ithalatın bu kadar yüksek oranda olduğu bir ihracat
sistemi yerine, kendi ürünlerini bu noktada yapabilen, üretebilen bir teşvik
sistemine ihtiyacı vardır.
Değerli
arkadaşlarım, maalesef, Türkiye’de bu noktada verilen desteklerimiz ve ARGE
çalışmalarımız hep büyük sayıdaki işletmeye verilme anlayışıyla Hükûmet tarafından götürülmüştür.
Bakın, ARGE
çalışmalarındaki destek, büyük oranda ihracat desteklerinde 50 tane eleman
çalıştıran büyük firmaların Türkiye’yi bir ARGE üssü hâline getirmelerini
teşvik etmek üzere olmuştur ama ihracatın ARGE çalışmalarındaki desteklerini
artırmak ve ihracatın bu anlamıyla katma değerini yükseltme noktasında verilen
teşvikleri Türkiye’de…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – …incelediğiniz ve irdelediğiniz zaman bunun da çok alt limitlerde olduğu
açıktır. Biz bu yasal düzenlemeye bu anlayışla Türk
ihracatının katma değeri yüksek, Türk KOBİ’lerinin lokomotif olduğu, dünyada
cari açık vermeyen ülkelerin KOBİ’lerini ihracatçı yaparak büyümelerini
gerçekleştirdiği ve bunun da ihracatçı firmalarımızın sayısının ve gücünün
artırılmasıyla örgütlü yapısının desteklenmesiyle olacağı inancıyla bu yasaya
Cumhuriyet Halk Partisi olarak destek verdik ve demokratik bir yasa olarak çıkmasını,
Bakanlık ve Müsteşarlığın daha çok, müdahale etmeden ona destek veren bir
anlayışla ilişkilerini oluşturmalarına destek veren bir anlayışla yaptık.
Bu yasanın bu
anlamıyla hayırlı uğurlu olması ve ihracatımızı geliştirmesini diliyorum. Bu
anlayışla, yasanın kabul oyu vererek kısa sürede geçip sorunun çözülmesine ve ihracatçılarımızın
yasaya kavuşmasına imkân sağlayacağız.
Bu anlayışla
huzurlarınızı bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Susam.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan.
Süreniz on
dakika.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 408 sıra sayılı Türkiye İhracatçılar
Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı’nın birinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tasarının
geneline ilişkin grubumuz adına konuşan Sayın Işık, tasarı hakkında grubumuz
görüşlerini dün sizlere aktardı.
İhracatçılarımız
bugün 13 genel sekreterlik bünyesinde 59 adet birlik ile faaliyetlerini
sürdürmektedir. 23 ayrı sektörde ihracatçılarımız teşkilatlanmış vaziyettedir.
Görüşülmekte olan
birinci bölümde, organizasyonun oluşumu, gelirleri, teşkilat yapısı, Birlik
üyelerinin üyeliğinin sona ermesi, toplantı usul ve esasları gibi hususlar
düzenlenmektedir. Esasen bu kanun, Danıştayın Anayasa
Mahkemesine yaptığı başvuru ve hâlen davanın derdest olması nedeniyle gündeme
gelmiştir.
Bürokraside
hizmet yaptığımız dönemde, bir süre sorumluluğunu birlikte paylaştığımız
ihracatçılarımızın gayretlerini ve karşılaştığı güçlükleri aşma konusundaki
yaklaşım ve başarılarını her zaman takdirle izlemişimdir. İhracatçılar hiçbir
zaman zorluktan gerçekten yılmazlar. Siyasetin, bürokrasinin, hukukun
değiştirilememesinden kaynaklanan problemlerin ortaya çıkardığı zorluklar,
hizmet sektörünün ortaya çıkardığı problemler hep birer handikaptır
ihracatçılar için.
İhracatçılar veya
temsilcileri, haftanın mutlaka birkaç gününü hâlâ Ankara’da geçirmektedirler.
Üç gündür buradalar, bu tasarının yasalaşması için işi gücü bırakıp lobi
faaliyeti yürütüyorlar.
Son yıllarda
büyük mücadeleler sonucunda önemli bir ivme kazanan ihracatı gerçekleştiren
ihracatçılarımızı bu Hükûmet maalesef sevmemektedir,
üvey evlat muamelesi yapmaktadır. Biz bunu ihracatçılarla görüştüğümüzde
anlıyoruz. “Hayır” diyen varsa ortaya çıkmalıdır. Bu tasarının görüşülmesinin
bugüne kalmasının sebebi nedir? Bu tasarı, ülke ekonomisine önemli hizmetler
veren bu kesimin örgütünün hukuki statüsünü boşluğa düşürecek bir hareket tarzı
benimsenebilir mi? AKP’nin uyguladığı yüksek faiz düşük kur politikası
ihracatçıları çok zor bir duruma düşürmüştür, ihracatçılarımızın rekabet gücünü
ortadan kaldırmıştır. Bütün ihracatçılarımız bugün bunu kabul etmektedirler.
Bunun küresel kriz ile de bir ilgisi yoktur.
Bu hususa ilişkin
başka göstergeler nelerdir, bunu nereden anlıyoruz: Dâhilde işleme rejimindeki
ithalat artışından ve yabancı girdi artışındaki orandan görüyoruz. AKP İktidarı
döneminde uygulanan dış ticaret politikaları dış ticaret dengesinde 286 milyar
dolar açık ortaya çıkarmıştır. Cari işlemler dengesi açığı ise 157 milyar
dolardır. AKP İktidarının uyguladığı ekonomi politikalarının, dış ticaret ve
cari işlemler dengesi açıklarının ülke ekonomisi üzerinde yarattığı
olumsuzlukların azalmasına ihracatçıların gerçekten çok büyük katkıları vardır.
Aslında var olan
ve küresel kriz ile birleşen etkileriyle yaşamakta olduğumuz problemlerin bir
ölçüde daha az hissedilmesini de ihracatçılarımız sağlamıştır. AKP İktidarı
döneminde ihracatımız ve üretimimizin yüzde 50’sinin üzerinde yabancı girdiye
bağımlı hâle gelmiştir, bu doğrudur. Esasen dünyanın hiçbir ülkesinde ihracat artarken
kapasite kullanım oranlarının düştüğü ve işsizliğin yükseldiği görülmemiştir.
AKP İktidarı döneminde 2003’ten 2007 yılına kadar 40 bin istihdam artışı
vardır. Bu, 2009 yılı programında yer alan bir bilgidir. 2008 yılından 2009
yılına istihdam kaybı
1 milyonu aşmıştır. Sadece Denizli’de bir yılda 32 bin istihdam
kaybı vardır resmî kayıtlara göre.
AKP İktidarı, Hükûmet 2009 yılında ihracatın dolar bazında yüzde 8,4
artmasını öngörmüştür. Dış ticaretten sorumlu Sayın Bakan o zaman, bu program
daha Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülürken, buradan geçmeden, ihracatın
yüzde 17 düşeceğini ifade etmiş ve ancak program düzeltilmediği için yüzde 8,4
artış hedefi gündemde bir tezat olarak ur gibi kalmıştır. Bu da Hükûmetin, AKP İktidarının öngörülerinin ne kadar
ciddiyetsiz, ne kadar isabetsiz olduğunu, inandırıcı olmadığını göstermesi
açısından son derece önemli ve ibret vericidir.
İhracatçılar bu Hükûmete güvenemiyorlar ancak birlikte, Türkiye'nin,
ülkenin tesislerinin Mısır’a taşınmasına zor da olsa rıza gösterebiliyorlar.
Siz hiç memleketindeki tesislerinin başka ülkelere taşındığından memnun olan
bir iktidar gördünüz mü?
Şu anda en çok
problemlerini dile getirmesi gereken kurumsal yapı ihracatçıların
organizasyonlarıdır. Şunu samimiyetle ifade etmek istiyorum ve üzülerek
söylüyorum ki -en azından daha önce birlikte çalıştığım insanlar açısından
söylüyorum, ben öyle hissediyorum- ihracatçılar kurumsal olarak yapılanmış
fakat örgütleri yeterince -hangi nedenden olursa olsun- ihracatçıların
problemlerini gündeme getirmekte sıkıntı içinde kalmışlardır. Nitekim bu
yasanın bu kadar gecikmesinin temel nedeni de budur. Hükûmet
sanayicilerin, ihracatçıların üzerine kâbus gibi çökmüştür. “Sizin Kredi
Garanti Fonu’ndan vermeyi düşündüğünüz 1 milyar YTL kredi, daha dün, kamu
bankalarından alınan krediyle medya satın alınması için sadece bir gruba
veriliyor. Bize niye vermiyorsunuz?” denmiyor, diyemiyorlar. Bunların mutlaka
bir sebebi olmalı. İhracat artarken TİM’in ihracat
rakamları büyük törenlerle, siyasetçilerle açıklanıyordu. Şimdi Sayın TİM
Başkanı bu açıklamalarda -ihracat düşerken- maalesef siyasi iktidar tarafından
yalnız bırakılıyor.
İhracatçılar
ayakta kalmak, kurumlarını ayakta tutmak için direniyorlar ancak Hükûmette vizyon yok. İhracatçılar
sonunda ne olacağını bilemiyorlar çünkü Hükûmet güven
telkin etmiyor, bir yol haritası ortaya koymuyor.
AKP İktidarının
uyguladığı politikaların işsizliğe, yoksulluğa bir faydası olmadı; yerli
sanayiye, teknolojik atılıma, rekabet gücüne, katma değer üretiminin artmasına
etkisi yok, ama ara malı ithalatının artması, ihracat içindeki ithalatın
payının artması, giderek Kore’deki, Çin’deki istihdama katkı sağlıyor.AKP
İktidarının uyguladığı dış ticaret politikası sonunda Türkiye, dünyada küresel
ticaretin bir aktörü olmaktan ziyade, maalesef bir figüranı hâline gelmiştir.
Bu politikalar sonucunda, “Asya’dan al, Avrupa’ya sat.” politikasıyla ithalatlaşma
politikasına kayış olmuş ve dış ticaret maalesef Asyalılaşmıştır. İhracat ve
üretim maalesef ithalata bağımlı hâle gelmiştir.
Daha önce ifade
ettim bu kürsülerden, ülkemizde ihracat yapmayan ilin kalmaması elbette
övünülecek bir durumdur. Büyük çabalarla bu duruma ulaşıldığı kuşkusuz bir
gerçektir. Fedakârlıklar sonucunda ulaşılmıştır. İhracat yapmayan il kalmaması
için harcanan çabaların, ihracatın ithalata bağımlılığının bir sonucu olarak
bütün illeri ithalatçı yaptığı da bir gerçektir.
Diğer taraftan,
Müsteşarlık web sitesinde yer alan istatistikler incelendiğinde, 42 bin
civarında ihracatçı firmanın varlığına karşın 51 bin civarında ithalatçı
firmanın varlığı görülmektedir. Çaba göstermeden ve ithalattan sorumlu kurumun
olmadığı bir yapıda bile 51.500 ithalatçı firma faaliyet gösteriyor ve ithalat
yapabiliyorsa Dış Ticaret Haftası düzenlemek hangi amaca hizmet ediyor?
Diğer bir konu,
dış ticaretin kurumsal yapılanmasına ilişkin olarak, Türkiye'nin küresel
ticaret aktörü olabilmesi için dış ticaretin kurumsal yapısının da gözden
geçirilmesi gerekmektedir. Sadece, TİM yasası, bu problemi çözmeyecektir. Bu
yasa gerçekten uzun süredir beklemesine rağmen, problem olarak ortada
durmaktaydı. Daha önce, Sayın Bakan, Sanayi Komisyonunda belki bu tasarının aleyhindeydi.
Şimdi tasarı, görüyorum ki, büyük bir memnuniyetle destekleniyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Dış Ticaret
Müsteşarlığının İnternet sayfasında yayınlanan verilerden, 96 yılında kapatılan
dâhilde işleme izin belgelerinde gerçekleşen döviz kullanım oranı yüzde 44 iken
bu oranın 2008 yılında yüzde 66’ya yükseldiği görülmektedir. 96 yılından önce
döviz kullanım oranları yüzde 60 ile sınırlandırılmış iken 96 yılından itibaren
bu sınır yüzde 80’e yükseltilmiş ve ihracatın ithalata bağımlılığı giderek
artmaya başlamıştır.
Bütün bunlar Hükûmetin uyguladığı dış ticaret politikasının ve ihracat
politikasının gerçekçi olmadığını göstermektedir.
Ben bu yasanın
hayırlı olması dileğiyle saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ayhan.
Şahıslar adına
ilk söz Zonguldak Milletvekili Sayın Fazlı Erdoğan’a aittir.
Sayın Erdoğan?
Yok.
Bursa
Milletvekili Sayın Mehmet Tunçak? Yok.
Birinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1’inci maddenin
başlığını okutuyorum:
TÜRKİYE
İHRACATÇILAR MECLİSİ İLE İHRACATÇI BİRLİKLERİNİN
KURULUŞ
VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN TASARISI
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç ve kapsam
MADDE 1-
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
Tanımlar ve
kısaltmalar
MADDE 2-
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Birlikler
Kuruluş,
organlar, görevler ve sona erme
MADDE 3-
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.
4’üncü maddeyi
okutuyorum:
Üyelik
MADDE 4-
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.
5’inci maddeyi
okutuyorum:
Genel Kurul,
görevleri ve toplantıları
MADDE 5-
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.
6’ncı madde
üzerinde bir önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
408 sıra sayılı Kanunun 6. maddesinin (4). fıkrasına,
(f) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Alim Işık |
Yılmaz Tankut |
M. Akif Paksoy |
|
Kütahya |
Adana |
Kahramanmaraş |
|
D. Ali Torlak |
Cemaleddin Uslu |
|
|
İstanbul |
Edirne |
|
(g) Genel
sekreter ve yardımcılarını atamak.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutayım?
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İhracatçı birliklerinde görev yapacak olan genel sekreter ve yardımcılarının,
müsteşarlığın görüşü alınarak yönetim kurulu tarafından atanacağı hükmü dikkate
alındığında , Yönetim Kurulunun görevleri arasında bu
görevin de yer alması uygun olacaktır.
BAŞKAN – Olumlu
görüşle önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen
önerge çerçevesinde 6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7’nci maddenin
başlığını okutuyorum:
Denetim Kurulu ve
görevleri
MADDE 7-
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
8’inci maddede
iki önerge vardır, aynı mahiyettedir, okutup birlikte işleme alacağım.
Önergeleri
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
408 Sıra Sayılı Kanunun 8. maddesinin (1) fıkrasında geçen “Müsteşarlığın
olumlu görüşü” ibaresinin “Müsteşarlığın görüşü” şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Alim Işık |
Yılmaz Tankut |
Ahmet Duran Bulut |
|
Kütahya |
Adana |
Balıkesir |
|
M. Akif Paksoy |
D. Ali Torlak |
Cemaleddin Uslu |
|
Kahramanmaraş |
İstanbul |
Edirne |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
408 sıra sayılı “Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın 8. maddesinin (1) fıkrasında
yer alan “olumlu” sözcüğünün kanun metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Enis Tütüncü |
M. Şevki Kulkuloğlu |
|
|
Malatya |
Tekirdağ |
Kayseri |
|
Faik Öztrak |
Mevlüt Coşkuner |
Eşref Karaibrahim |
|
Tekirdağ |
Isparta |
Giresun |
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) – Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Kulkuloğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞEVKİ
KULKULOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu madde üzerindeki
önergemiz, tamamen, Türkiye İhracatçı Meclisi ile ihracatçı birliklerinin özerk
bir yapıya kavuşturulmasını amaçlamaktadır.
Aynen bu maddede
olduğu gibi, 16’ncı maddede de karşımıza yine gelecektir. Genel Sekreterin
atanması sırasında Müsteşarlıktan olumlu görüş alınması, yani Müsteşarlığın
kati onayına tabi tutulması bence Türkiye’de alın teriyle yatırım yapan,
çalışan on binlerce ihracatçıya yapılacak en büyük saygısızlıktır diye
düşünüyorum. Çünkü bu arkadaşlarımız yemiyor, içmiyor, çantaları ellerinde ülke
ülke geziyor, o dar finans kaynaklarıyla kendilerini
zorlayarak, geceli gündüzlü, saatlerce çalışarak ürettikleri ürünleri hem
dünyada rekabete uyabilir, rekabet edebilir hâle getiriyorlar hem kalite
yükseltme çabası içerisindeler hem satma çabası içerisindeler. Bunun yanında,
binlerce adam çalıştırıp istihdama katkıda bulunuyorlar ve Türkiye’de reel
sektöre, bir okul niteliğiyle, birçok genç üniversiteliyi de yönetici olarak
kazandırıyorlar. Şimdi, milyonlarca, yüz milyonlarca dolar, hatta milyarlarca
dolar ihracat yapabilen, bu tesisleri kurabilen, bu iradeye sahip, bu akla,
fikre, eğitime, bilgiye, birikime, beceriye sahip insanlar neden kendi
sekreterlerini atayamıyorlar? Böyle bir düzenlemeyi, gerçekten onlara yapılmış
en büyük saygısızlık olarak görüyorum. Burada eğer biz Müsteşarlığın olumlu
görüşü, yani kati onayı şeklinde diretir isek belki bugün bu istismar edilemeyebilir
ancak Türkiye ihracatçı birlikleri ve meclisleri içerisindeki yöneticiler ile
kamuda görevli kişiler arasında oluşabilecek bir anlaşmazlıkta ihracatçıların
önünü tıkayıcı bir unsur olarak gündeme gelebilir, onları başarısız
kıldırabilir. Birinci kaygım bu yöndedir.
İkinci kaygım
ise: Bu arkadaşlarımız, neden illa kati onay almak zorundadır? Biz alt
komisyonda, görüş alınarak, burada bir istişare mekanizması oluşmasını, onun
kapısının açılmasını sağlamıştık. Neden burada diretiliyor? Nedenine gelince:
Soruyoruz, deniyor ki: “Efendim, biz Müsteşarlık olarak ihracatçı birliklerine
dâhilde işleme belgesini kapatma müsaadesi veriyoruz.” O, bir elektronik
ortamda bugün yapılabiliyor. İkincisi, yanlış yapıldıysa denetim mekanizması bu
kanunla Müsteşarlığın elinde zaten. Yanlış yapanı tutar, gerekli cezayı
verirsiniz. Neden bu insanların kendilerini yönetme hakkını, hem ihracatçı
birliklerinin genel sekreterliğini -ki yaklaşık 50 küsur genel sekreteri- hem
de Türkiye İhracatçılar Meclisinin Genel Sekreterini atama haklarını ellerinden
alıyorsunuz? Milyonlarca adamı çalıştıran bu adamlar o 54 kişiyi bulmaktan âciz mi? Neden onları özerk bir yapıya kavuşturmuyoruz?
Sonra, ikinci
çekincem, demin söyledim ama içeriğine geçemedim: Burada bir yanlış yapıyoruz.
Anayasa Mahkemesinden dönebilecek bir uygulamaya gidiyoruz. Avrupa Birliği ile
uyum yasaları çerçevesinde eş vergilendirmeye tabi tutulabilecek bir uygulama
getiriyoruz. Burada eğer Müsteşarlığın onayı her aşamada
Türkiye İhracatçı Birlikleri ve Meclisinin üzerinde bir kılıç olarak durur ve
tamamen ona bağlı bir kuruluş hâline getirilirse, yani kamu kurumu niteliğinde
meslek örgütü olmaktan çıkarılıp Bakanlığa bağlı Müsteşarlığın bir yan birimi
hâline getirilirse o zaman bir ileriki maddede önümüze gelecek olan,
ihracatçıdan alınacak olan aidatlar vergi sınıfına girmeyecek midir? Çift
vergilendirme yasalarda var mıdır? Avrupa Birliği ile uyum yasalarında var
mıdır? Anayasa’ya uygun mudur? Bunların hepsinin tartışılması gerekir.
Dolayısıyla bu
değerlendirmelere burada sağduyusuna inandığım iktidar partisi milletvekili
arkadaşlarımın da kulak vereceğine inanıyorum. Sadece Bakanlık ve Müsteşarlık
istiyor diye, bu arkadaşlarımız milyonlarca insanı yönetir, işe alırken, onları
bunu beceremez kılmak bu maddeyle onlara yapılabilecek en büyük saygısızlık
olacağı için desteklemenizi bu önergemizi, bekliyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kulkuloğlu.
Diğer önerge
sahibi Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık.
Buyurun Sayın
Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
öncelikle hepinize saygılarımı sunuyorum. Görüşülmekte olan 408 sıra sayılı
Kanun Tasarımızın 8’inci maddesinin birinci fıkrasında bir değişiklikle ilgili
önerge vermiş bulunmaktayız. Bu amaçla söz aldım. Umarım Sayın Bakanım da bu
değişiklik talebimize katılır, sıkıntı çözülür diye düşünüyorum.
Önergemizin özü
şu: Bilindiği gibi, ihracatçı birliklerinde genel sekreterlerin ve genel
sekreter yardımcılarının atanmasında alt komisyon, Müsteşarlığın görüşü
doğrultusunda yönetim kurulu tarafından bu atamanın ve tespiyapılacağı
konusunda görüş birliğine varmıştı. Daha sonra, üst komisyon tartışmaları
sırasında Müsteşarlığın olumlu görüşü buna ilave edildi. Sıkıntı şudur:
Buradaki amacımız, olumlu görüşün kaldırılıp sadece Müsteşarlık görüşüne
dönüştürülmesinden yanadır. Eğer Müsteşarlık herhangi bir nedenle bu konuda
olumlu görüş beyan etmediği sürece yönetim kurulumuz bu atamayı yapamayacak.
Dolayısıyla arada geçen zamanda hem birliklerin faaliyetleri kesintiye
uğrayacak hem de TİM, birlikler ve Müsteşarlık dolayısıyla Bakanlık arasında
gereksiz bir sürtüşme ortaya çıkacaktır. Biz, bu amaçla mutlaka Müsteşarlığın
görüşünün alınmasından yanayız ama bu görüşün olumlu olma zorunluluğu
olmamalıdır diye düşünüyoruz.
Bu vesileyle
tekrar hepinize saygılar sunuyor, önergemizin kabulü yönünde oy kullanacağınızı
bekliyorum.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Işık.
İki önergeyi
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul
edilmemiştir.
8’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
9’uncu madde…
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Sektör Kurulları ve Sektörler Konseyi
Sektör Kurulları
MADDE 9-
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10’uncu madde…
Sektörler konseyi
MADDE 10-
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
11’inci madde…
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Türkiye İhracatçılar Meclisi
Kuruluş, organlar
ve görevler
MADDE 11-
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
12’nci madde…
Genel Kurul,
görevleri ve toplantıları
MADDE 12-
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
13’üncü madde…
Yönetim Kurulu,
görevleri ve toplantıları
MADDE 13-
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
14’üncü madde…
TİM Başkanı ve
temsil
MADDE 14-
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
15’inci madde…
Denetim Kurulu ve
görevleri
MADDE 15-
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
16’ncı maddede
bir önerge vardır, okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
408 sıra sayılı “Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş
ve görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın 16. Maddesinin 1. fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Dr. Mehmet Şevki Kulkuloğlu |
Enis Tütüncü |
|
Malatya |
Kayseri |
Tekirdağ |
(1) TİM’in işlerini yürütmek üzere, bir genel sekreter ile
beşten fazla olmamak üzere genel sekreter yardımcısı, Müsteşarlığın görüşü
alınmak kaydıyla yönetim kurulu tarafından atanır.
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) - Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Kulkuloğlu, buyurun.
MEHMET ŞEVKİ
KULKULOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Bakanıma buradan seslenmek istiyorum: Sayın
Bakanım, demin, benim, sizin ağzınızdan ve Müsteşarlık yetkililerinin ağzından
duyduğum gerekçeyle bir evvelki maddedeki önergemize katılmadınız. Tamam, onlar
dâhilde işleme belgelerini kapatıyorlar, bari, gelin,
burada üst kuruluşa, böyle bir belgesi de yok, yetkisi de yok, bari orada
onları özgür bırakalım. Buna katılın ve sağduyulu arkadaşlarımın da vereceği
destekle bu önergemizi kabul edin.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer
alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm,
geçici 1’inci madde dâhil 17 ila 25’inci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm
üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili
Sayın Ergün Aydoğan.
Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan
408 sıra sayılı Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri, gerçekten çok önemli olduğuna inandığımız
bir yasa görüşüyoruz. Bu görüşmekte olduğumuz ihracatçı birlikleri ve
İhracatçılar Meclisi yasası gerçekten uzun süre bekleyişten sonra Meclisin
gündemine gelmiş ve şu anda görüşüyoruz. Ama bu görüştüğümüz yasa üzerinde
gerçekten anlamadığımız çok şey olduğunu görüyoruz. Öncelikle, şu anda, Sayın
Bakanımızın daha önce TOBB yönetimindeyken karşı olduğu ve bekletildiği
söylenen yasanın hızla gelmesi tabii ki bunun geçiş sürecini hızlandıracaktır.
Ayrıca, bununla ilgili oda ve borsalarda da farklı görüşlerin olduğunu
biliyoruz.
Türkiye
İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı’yla ilgili olarak Komisyonda ve alt Komisyonda ciddi çalışmalar
yapıldı. Ciddi çalışmalar alt komisyonda yapılmasına rağmen, Komisyonda yirmiye
yakın önergeyle değişiklikler yaşandığını gördük. Biraz önce de yine
arkadaşlarımızın, çok önemli olduğuna inandığımız, gerçekten sizlerin bugüne
kadar serbest ekonomiden yana, özgürlüklerden yana, liberal ekonomiden yana
olan tavrınızı şu anda görüyoruz. Kurulmakta olan bu İhracatçılar Meclisi özerk
bir kurum olması gerekirken ne yazık ki biraz önce önerge veren
arkadaşlarımızın da önergesinin reddedilmesiyle “Bu tamamen kontrolümüzde
olsun, biz kontrol edelim, her şey bizim kontrolümüzde olsun.” anlayışını çok
açık biçimde görüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, TOBB’un ve bazı odaların görüşüne göre…
İhracatçılığın bir meslek olmadığı yönünde görüşlerin olduğunu odalarımız
söylemekte. Burada da çıkarılması zorunlu olan bir yasa çıkarılıyor, özerk bir
kurum olması gereken bu kurumun genel sekreterini atayamadığını görüyoruz,
genel sekreter yardımcılarını atayamadığını görüyoruz. Peki, genel sekreterini
ve genel sekreter yardımcılarını atayamayan bir kurum nasıl özerk olur? Tabii
biz sizlerin, AKP Grubunun bu tip özgürlük anlayışlarını bugüne kadar sayısız
defa gördük; bütün sivil toplum örgütü çalışmalarında gördük, Futbol
Federasyonundan dün görüşülen Avukatlık Yasası’na varıncaya kadar ve şu anda da
Türkiye İhracatçılar Meclisi, kısaca TİM görüşmelerinde de görüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; gerçekten ihracat, dış satım ülkemiz
açısından ve ekonomi açısından son derece önemli. Bizim ihracatçılarımızın da
bugüne kadar uygulanan yüksek faiz düşük kur, ithalata dayalı ekonomi anlayışı
sonrasında sürekli şikâyet ettiğini, sürekli bu konuda sorunlar yaşadığını
bugüne kadar gördük. Bugün de ihracatçımızın sorunları azalmadığı gibi, artarak
devam ettiğini görüyoruz. Tabii, bir taraftan ihracatın sorunları yaşanırken,
ihracatın da ithalata dayalı arttığını görüyoruz. Tabii, burada tanımının ve
tespitinin yapılmadığı krizle birlikte ihracat rakamlarında da ciddi düşüşler
görülmekte. Tabii, ihracat düşüşünde kur baskısının etkisiyle birlikte
ihracatçı üzerindeki maliyet artırıcı unsurların da kaldırılması gerektiğini
Komisyonda bütün arkadaşlarımız dile getirdi. Biraz sonra yine bununla ilgili
de rakamlar vermek istiyorum.
Tabii,
ihracatçının sorunlarıyla birlikte ekonominin sorunlarını ve ülkenin
sorunlarını bilebilmek ve bunu çözebilmek için öncelikle bunun doğru tanımının
yapılması ve doğru tespitinin yapılması lazım.
Bakın değerli
arkadaşlar, Başbakanımız “Yılın son çeyreğinde ekonomi canlanacak.” diyor.
Burada Sayın Başbakanımızın bir açıklaması var. Ama hemen arkasından ekonomiden
sorumlu Sayın Bakanımız “En kötüyü gördük demek için erken.” diyor. Bir
taraftan Sayın Başbakanımız, ekonominin canlanacağını yani ekonomideki
sorunların biteceğini söylerken, diğer taraftan da ekonomiden sorumlu Bakan
henüz dibini görmediğini söylüyor.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; gerçekten biraz önce arkadaşlarımızla,
özellikle genel sekreter ve genel sekreter yardımcılarının atanması konusunda
önergeler verilmiş olmasına rağmen ısrarla reddedildiğini gördük. Diğer
taraftan, bize bölgemizdeki sanayi odalarından, ticaret odalarından sayısız
isteklerin geldiği, özellikle bu ihracatın üzerindeki yüklerin azaltılmasıyla
ilgili, FOB bedelinin düşürülmesiyle ilgili ciddi anlamda taleplerin geldiğini
bütün arkadaşlarımız yaşadı, biz de yaşadık. Bununla ilgili de kurulan alt komisyonda bu FOB
bedelinin düşürülmesi gerektiği konusunda çalışmalar yapıldı ama burada da alt
komisyondan gelen o metin ne yazık ki değiştirildi.
Tabii,
arkadaşlarımın da ifade ettiği gibi -biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak-
ülkemizin ihracatının geliştirilmesi, ulusal sanayinin kurulması ve
geliştirilmesi Cumhuriyet Halk Partisinin önemli hedeflerinden. İhracatın geliştirilmesi için ihracata dönük sektörler ve yurt
dışı müşavirlik hizmetleri desteklenmeli, dış ticaret hacmini ve ihracatı
artıran, istihdam yaratan, reel sektörü ve üretimi özendiren politikalar
uygulamaya geçirilmeli. Şu anda da yanlış uygulanan ekonomi politikaları
sonrasında her ay açıklanan işsizlik rakamlarıyla ülkemizin ve toplumun önemli
bir kesiminin ciddi sorunlar yaşadığını görüyoruz. Burada da ihracatçımızın Hükûmetimizden çok fazla bir talebi olmadan, çok fazla bir
isteği olmadan sadece ve sadece önünün açılması gerektiği noktasında Hükûmetimizin bu konuda ihracatçımız üzerindeki yükleri
kaldırmasını bekliyoruz.
Evet değerli
arkadaşlarımız, bu ihracatçılarımızın iki günden bu yana bu çıkacak yasayla
ilgili Meclisimizden önemli beklentileri olduğunu, Komisyonda komisyon
üyelerine bilgiler verdiğini ve şu anda da bizleri izlediğini görüyoruz ve bu
ihracatçımız üzerindeki yüklerin kaldırılarak ihracatçımızın önünün açılmasını
derhâl bekliyoruz.
Tabii, ihracatın
önündeki siyasi ve hukuki engellerin de olduğunu, bunların da geciktirilmeden
kaldırılması gerektiğini, ihracatçıların örgütlü davranabilmeleri gerektiğini
de biraz önce söylemiştik.
Bu kanun
tasarısıyla Türkiye İhracatçılar Meclisi ile ihracatçı birliklerinin özerk bir
yapıya kavuşması gerektiğini biraz önce ifade ettik.
Tabii, Hükûmetimiz ve AKP burada, sivil toplum örgütlerinin,
meslek örgütlerinin tamamen kendine bağlı olmasını, kendi kontrolleri dışına
çıkmaması gerektiğini burada biraz önce ifade ettim.
Yine, bu
tasarının içinde ciddi çelişkiler barındırdığını gene biraz önce arkadaşlarımız
da söyledi, biz de söyledik.
İhracatta krizin
etkisi daha önce görüldüğü gibi mayısta da görüldü. İhracat verilerine
baktığımızda rakamların yüzde 40’lara düştüğünü gördük. Tabii, ekonominin iyi
gittiği dönemlerde ihracat artışlarıyla, ithalata dayalı olsa bile bu
rakamların verildiğini biliyoruz ama biraz önce FOB bedeli ve nispi aidatla
ilgili, ihracatçının üzerindeki yüklerin azaltılması noktasında ihracatçının
yükünün azaltılmasıyla ilgili söylediğimizde Sayın Bakanımız -biz, tabii,
yasayı destekliyoruz- dedi ki: “2009 yılı ihracat hedefimiz 90 milyar dolar.
Yani aidatlar topu topu 100 milyon dolar olacak. Bu
nedir ki?”
Değerli
arkadaşlar, hani bizim ihracatımız katlanarak artıyordu, hani bizim ihracatımız
500 milyar dolarlara çıkacaktı? Elbette çıksın, çıkması da gerekiyor çünkü
Türkiye’de yaşanan bu sorunların, ekonominin sorunlarının, işsizliğin
sorunlarının, yaşanan sosyal travmaların
çözülebilmesinin yolu ekonominin gelişmesi, işsizliğin ortadan kalkması…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ERGÜN AYDOĞAN
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
…tabii, bu,
ekonominin üzerindeki yüklerin azaltılması, yani sorunların ortadan kalkmasıyla
birlikte elbette ihracatçımızın ekonomimize getireceği katkılarla var olan
sorunların çözüleceğine yürekten inanıyoruz. Burada, aidatla ilgili, nispi aidatla ilgili, FOB bedeliyle ilgili
rakamların alt komisyondan geldiği gibi olmadığını ve değiştiğini söyledik.
Sonuç olarak
değerli milletvekilleri, gerçekten ihracatçımız için çok önemli olan bir yasayı
şu anda düzenliyoruz. İhracatçılarımız, Türkiye'nin değişik yerlerinden gelen
ihracatçılarımız bizi burada izliyorlar ve bu düzenlemeleri -onların yararına,
ekonominin üzerindeki yükleri kaldırmayla sonuçlanacak bir düzenlemeyi-
Cumhuriyet Halk Partisi olarak destekliyoruz.
Bu çıkan yasanın
ihracatçı birliklerine ve iş dünyasına yararlı olmasını diliyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aydoğan.
Şahısları adına
ilk söz Malatya Milletvekili Sayın Ömer Faruk Öz’e aittir.
Buyurun Sayın Öz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hazırlanmış olan
bu yasanın hayırlı olmasını temenni ediyorum. Çünkü ülkemizde her geçen gün
ihracat-ithalat karşılaştırmasında ihracat lehine bir artış gözükmektedir.
Bunun en basit örneği, en fazla 250 milyon doları aşmayan, yıllık, Malatya
kayısı ihracatımız bu sene 315 milyon dolara kadar çıkmıştır. Temenni ediyoruz
ki her zaman bu ibre ihracatın artma yönünde olmasıdır.
Bu duygularla
hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Bu TİM yasasının da hayırlı olmasını
diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Şahıslar
adına ikinci söz Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Tunçak’a
aittir.
Buyurun Sayın Tunçak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET TUNÇAK
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 408 sıra sayılı Türkiye
İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla
selamlarım.
Globalleşen
dünyada ihracat büyük önem taşımakta. Bununla birlikte ihracatçılarımızın ve odalarımızın sorunlarının
çözüleceği bu düzenlemenin bir an önce çıkması hakikaten sektörlerin önemli bir
beklentisi. Günümüzde Çin’in, Hindistan’ın, Güney Kore’nin ve benzer gelişmekte
olan ülkelerin geldiği noktanın altında KOBİ niteliğinde küçük işletmelerin
ihracata teşvik edilmesinin getirdiği artı değerler olduğu muhakkaktır.
Özellikle şunu
belirtmek isterim: 2001 yılında ülkemizde sadece 4 il 1 milyar doların üzerinde
ihracat yaparken şu anda, yani 2008 yılı son verilerine göre 11 il 1 milyar
doların üzerinde ihracat yapabilir hâle gelmiştir. Sadece illerimiz mi bu
şekilde genişlemiş? Hayır, tüm ülkelerde özellikle 2001 yılında 1 milyar
doların üzerinde ihracat yapılan ülke sayısı 8 iken 2008 yılında bu rakam 28’e
yükselmiş vaziyettedir. Bu konuda önemli hamleler kaydeden başta Hükûmetimize, Sayın Başbakanımıza ve büyük gayret gösteren
Değerli Bakanımız Zafer Çağlayan Bey’e çok teşekkür ediyoruz.
Yasa tasarısının
ülkemize hayırlı olması temennisiyle yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tunçak.
Şimdi soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın Korkmaz…
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Evet, Sayın Başkanım, Sayın Bakana aracılığınızla sormak istiyorum.
Hükûmetinizin özellikle yabancı sermayenin ülkemize getirilmesiyle ilgili
olarak diğer hükûmetler gibi birtakım destekler,
teşvikler verdiğini biliyoruz; altyapıdan tutun, teşvik verilmesine kadar. Bunlar
gerçekten önemli şeyler, ülkeye de faydalı şeyler, her hükûmetin
de denediği şeyler. Ancak, bununla birlikte özellikle dışarıda gurbetçi olarak
adlandırdığımız, dışarıda iş kurmuş ve senelerdir dışarıda kalmış
yatırımcılarımız var, Türk yatırımcılar var. Aynı kolaylıkların gurbetçi
yatırımcılarımıza da sağlanması hususunda Hükûmetinizin
bir planı var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN - Sayın
Genç…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, ben biraz
önceki bölümde yoktum, kimse kişisel söz almadı. Hemen, benim burada olduğumu
görünce tabii kişisel söz aldılar. Teşekkür ederim arkadaşların bu
engellemelerine.
Ben Hükûmete sormak istiyorum: Son üç yılda ihracat ve
ithalatla ilgili olarak inceleme yapılmış mıdır? İhracat üzerinde yapılan incelemenin
ne kadarının hayalî ne kadarının gerçek olduğu tespit edilmiş midir? İhracatın
yüzde kaçı, özellikle ÖTV ve KDV iadeleri yönünden incelenmiştir? İthalatın
yüzde kaçı incelenmiştir? Burada hayalî ihracat miktarı nedir?
Ayrıca, Danıştay
10. Dairesinin 4059 sayılı Kanun’un 6’ncı maddesinin Anayasa Mahkemesinde
iptali yönünde açtığı davanın sonucu ne olmuştur? Bu getirdiğiniz kanun
Danıştay 10. Dairesinin Anayasa Mahkemesine açtığı iptal davasında öne sürülen
iddiaları karşılayabilecek bir yasal düzenleme midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Bakan,
buyurun.
DEVLET BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
teşekkür ediyorum. Öncelikle, gerçekten Türkiye için önemli bir yasayı
görüşüyoruz ve şu ana kadar gösterilen ilgi ve alakaya özellikle teşekkür etmek
istiyorum.
Evet, ihracat ve
ithalat Türkiye için özellikle son derece önem arz eden iki önemli konu.
İhracatın yıllar içinde sürekli artması ve ihracatın geleneksel yapıdan
teknoloji yoğun yapıya dönmesi ve sanayi mamulleri ürün yoğunluğunun artması,
ihracatımızda özellikle gelmiş olduğumuz nokta açısından son derece önemli.
Hepimizin bildiği
gibi, 2008 yılı itibarıyla 132 milyar dolar ihracat gerçekleştirdik ve bu
ihracatımızın yüzde 90’ı sanayi mamullerinden. Yine, yüzde 55’e yakınını da
Avrupa bölgesine yaptık. Dolayısıyla, Türkiye, geçmişte teknoloji transfer
etmek zorunda kaldığı, geçmişte fabrika üretim yapmak için makinesini almak
zorunda kaldığı ülkelerden bugün –şükürler olsun- özellikle Avrupa’ya otomotiv
sektöründe, makine teçhizat sektöründe, konfeksiyon ve
beyaz eşya sektöründe çok önemli hamleler gerçekleştirdi.
Aslında,
ihracatımızın yüzde 90’ının sanayi mamulleri olması, yine yüzde 55’inin Avrupa
bölgesine yapılması, ihracatımızın ve ihracatçımızın bugün uluslararası rekabet
gücünün göstergesi açısından son derece önem arz ediyor. Bir
kere bu konuda özel sektörümüzü, gerçekten, göstermiş olduğu başarıdan dolayı
kutlamak gerekiyor ve bu noktada, tabii ki 2023 yılı için, cumhuriyetimizin
100’üncü yıl dönümü için Büyük Atatürk’ün her zaman söylediğimiz muasır
medeniyetler seviyesine Türkiye’nin gelmesi ve Türkiye’nin özellikle dış
ticareti başta olmak üzere her alanda istenilen seviyeye gelmesi için ciddi
manada bir strateji çalışması içindeyiz ve bu çerçevede ihracatımızı 2023
yılında 500 milyar dolara çıkartma noktasında bununla ilgili gerek İhracatçılar
Meclisi gerek ihracatçı birliklerimizde, kamudan, özelden bütün
arkadaşlarımızla bir araya gelerek bu konudaki strateji belgesini ve yol
haritasını da hazırlıyoruz.
Şu anda, tabii ki
ihracatımızın karşı karşıya kalmış olduğu negatif gelişmeler, özellikle
ihracatımızın yüzde 55’ini yapmış olduğumuz Avrupa bölgesindeki yaşanan
ekonomik sıkıntılardır. Zaten ihracatımızın arttığı veya düştüğü ülkelere
baktığımız zaman, özellikle ihracatımızın en fazla azalış kaydettiği ülkeler
Almanya, İngiltere, İtalya, Rusya Federasyonu’dur. Özellikle Avrupa Birliği ve
ihracatımızı yoğun yaptığımız ülkelerin bu küresel krizden etkileşiminin çok
net bir göstergesi ama buna karşılık tabii ki küresel krizden dünyanın her
bölgesi, her ülkesi aynı şekilde etkilenmedi. Buna karşılık, bugün dünyada
ekonomik küçülme yaşanırken birçok ülke, belki kırka, elliye yakın ülke ise
pozitif büyüme kaydedecek. Dolayısıyla, ihracatımızı, şimdi, daha evvel
gitmediğimiz veya daha evvel fazlasıyla uğraşmadığımız pazarlara yönelterek bu
pazarlarda şimdi söz sahibi olma noktasında yoğun bir çalışma içindeyiz gerek
Müsteşarlık, Bakanlık gerek İhracatçılar Meclisi ve ihracatçı birlikleri ve tüm
ihracatçılarımızla beraber, ki ihracatımızı şu anda
ocak-nisan dönemi 2009’da en fazla artırdığımız beş ülkeye de bakacağımız
zaman, Irak, Mısır, Cezayir, Libya, Türkmenistan.
Bu noktada, komşu
ve çevre ülkeler ve Kuzey Afrika özellikle başta olmak üzere Latin Amerika’yla
ilgili ihracat stratejilerimizi yeniden geliştiriyoruz. Bu noktada, dünyanın
bütün ayak basılmadık bölgelerine giderek belli bir strateji çerçevesinde
ihracatımızı artırma noktasında yoğun gayret sarf edeceğiz.
Tabii, bunu
yaparken ihracatımızın istenilen seviyeye gelmesi ve ihracatçımızın rekabet
gücünün artırılması ve biraz evvel sayın milletvekilimin söylediği gibi, yurt
dışına gitmiş, çeşitli sebeplerle dışarıda iş yapan veya dışarıda yerleşik hâle
gelmiş olan sanayici, yatırımcı ve ihracatçılarımızın yeniden Türkiye’ye
dönmesi son derece önemli.
Bu noktada, evet,
benim de üzerinde yoğun olarak kendi çapımda katkı sağladığım özellikle yeni teşvik
kanununu, sektörel, bölgesel ve proje bazlı teşvik
kanununu, aslında çeşitli sebeplerle Türkiye dışına gitmiş, başka ülkelerde
yatırım yapmış olan firmalara bir yerde “yurda dön” çağrısı olarak zaten
nitelendiriyoruz. Bunun gelişmesini de dört bölgede belirlenmiş olan on iki
projede ve bölgelerdeki sektörel bazdaki
yatırımlarla, hepinizin bildiği gibi kurumlar vergisini normal oran yüzde 20
iken yüzde 2’ye kadar düşürme imkânına sahibiz.
SSK işveren payı
20 puan, son derece önemlidir, SSK’nın toplam yükü içinde yüzde 60’lık bir
ağırlığa sahiptir. SSK işveren payının işverenden yine belirlenmiş bölgelerde
iki ile yedi yıl arasında alınmayacak olması da son derece önemli. Bedelsiz arsa tahsis edilmesi ve yine faiz desteği şeklinde ana
teşvik, teşvikin ana unsurları bir yerde, yurt dışına çeşitli sebeplerle
gitmiş, rekabet etme noktasında sıkıntıya düşmüş sektörlerimizi de Türkiye’ye
getirme noktasında önemli bir kaynak oluşturacak ve bu noktada, aynen sayın
milletvekilimin dediği noktada, bu yeni teşvik kanunu düzenlenecek olan tebliğ
ve mevzuatla beraber de buna bir kere, dışarıya gitmiş olan sermayenin
çekilmesi ve uluslararası sermayenin tekrar Türkiye’ye çekilmesi ve Türkiye’de
yatırım ikliminin yeniden oluşması noktasında son derece önem getirecektir.
Diğer taraftan,
ihracatımızın, ithalatımızın… Tabii ki inceleme rakamları şu anda elimde yok,
Sayın Genç’in bahsetmiş olduğu soruyla ilgili. Onunla ilgili ben mutlaka yazılı
cevabı kendilerine ileteceğim. Bunu bir kere görev olarak kabul ediyorum.
Diğer taraftan,
kanuna gelince: Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesinin
iptal gerekçesini karşılayacak şekilde bir düzenleme yapılmıştır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Taner…
RECEP TANER
(Aydın) – Sayın Bakanım, biraz önce konuşmanızda ihracatımızın yüzde 90’ının
sanayi mamullerinden oluştuğunu söylediniz. Bu ihracatımızın içindeki yerli
üretim ne kadardır? Dâhilde işleme rejimi kapsamında ihracat ne kadardır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, tabii, döviz girdisinden bahsettiniz.
Ekonomist dergisinde çıkan bir makalede -Hükûmet
üyesi olarak soruyorum- özellikle Orta Doğu’da, Suudi Arabistan yetkililerinin
Türkiye’de toprak kiralama işiyle direkt ilgilendikleri belirtiliyor. Bu konuda
Hükûmetinize bir müracaat var mı? Hükûmetinizin
bir görüşmesi oldu mu? Bu konuda Hükûmetinizin
bilgisi var mı? Bu konuda bizi aydınlatırsanız mutlu oluruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkanım, aslında, tabii, Sayın Bakanın verdiği genel bilgiler, bizim
sorularımıza cevap vermedi.
Mesela, son üç
yılda yapılan ihracattan 3 katrilyon 50 trilyon liralık bir inceleme yapılmış,
bunun 976 trilyon lirasının gerçek, 1 katrilyon 100 küsur trilyon lirasının da
hayalî olduğu ortada. Fakat tabii, Sayın Bakan bu rakamları vermiyor, daima
işte, genel “İşte, şu kadar ihracat yaptık, şu kadar şey.” diyor.
Bir de bu ihracat
bedellerinin büyük bir kısmı yurt dışında kalıyor. Aslında bu bir nevi döviz
kaçakçılığına da sebebiyet veriyor. Bir de bu ihraç edilen malların yüzde kaçı
yurt dışından –bedelleri- Türkiye’ye transfer edilmiştir, kaçı yurt dışında
kalmıştır? Bu konuda da bize, yani sorularımıza açık cevap verilirse biz tatmin
oluruz ama yani sorulara hiç doğru dürüst cevap verilmiyor, başka şeylerle
cevap veriliyor. O bakımdan, maalesef, işte burada soru sormak da istemiyoruz o
nedenle. Yani Hükûmeti temsil eden bakanlar maalesef
milletvekillerinin bilgi almak, doğru bilgi almak için sorduğu sorulara doğru
cevap vermiyorlar.
Şimdi, bakın,
orada oturan, Hükûmetin temsilcileri, bürokratlar
bilmiyorlar mı ki son üç yılda ne kadar hayalî ihracat yapılmış? Yapılan
ihracatın yüzde 51’inin hayalî olduğunu kendileri de biliyorlar ama denetim, o
da kısmi yapılan denetim. Sonra, bu ihracat bedellerinin büyük bir kısmı
Türkiye’ye gelmiyor. Yani tabii, hayalî ihracattan kaynaklanan ihracat olunca
bedelleri de Türkiye’ye gelmiyor ama böyle bir hava yaratılmış, işte “Şu kadar
ihracat yapıyoruz.” diyorlar, milleti kandırdıklarını zannediyorlar ama eğer bu
kadar ihracat yapılmışsa bu memleketin içine düştüğü ekonomik sıkıntının nedeni
ne?
Teşekkür ederim
efendim.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, dört dakikanız var.
Buyurun.
DEVLET BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Peki, efendim, hemen süresi içinde cevap
vermeye çalışacağım.
Efendim, tekrar
ifade ettim, elimde şu anda net rakamlar yok. Olsa, bunları -herkesin bildiği
rakamlar- kimseden zaten saklamayız ama ben kendilerine yazılı olarak bunu
göndereceğim. Onun için genel ifadeyi bundan dolayı kullandım. Bir taraftan da
zaten Bakanlığımız, Maliye Bakanlığı ve gümrükle ilgili Bakanlık tarafından,
ilgili bakanlıklar tarafından bu incelemeler süratle, sürekli yapılıyor. Bu konuda
rakamlar oluştuğu zaman kendilerine ben yazılı bir şekilde ileteceğim. Şu anda
yanımda olmadığı için veremedim.
Bunun yanı sıra,
özellikle ihracatımızın genel yapısına baktığımız zaman, ithalata bağımlılık
evet özellikle bazı sektörlerde öne çıkmışken çoğu sektörlerde de Türkiye net
ihracatçı konumuna gelmeye başlamıştır. Özellikle otomotiv sektöründe,
ihracatımızın en büyük lokomotifi olan otomotiv sektöründe geçen yıl yapılan 22
milyar dolarlık ihracatta Türkiye otomotiv sektörü bir kere 4,5 milyar dolaklık
net ihracat yapmıştır. Dolayısıyla bu rakama baktığımız zaman, ihracat
rakamının ithalat yapılan rakamın çok çok üstünde
olduğu ortaya çıkıyor.
Burada, tabii, bu
ithalat-ihracat dengesinin özellikle geçtiğimiz yıllarda, son üç yılda Türk
lirasının aşırı değer kazanmasının ortaya çıkardığı bir sorun olduğunu hepimiz
biliyoruz. Dövizin düşük olması, faizin yüksek olması böyle bir sonucu ortaya
çıkarmıştı. Ancak bugün tabii dövizin gelmiş olduğu seviye ve diğer taraftan
faizlerin gelmiş olduğu düşük seviye, bir kere düşük dövizin olduğu dönemlerde
dışarıya kaçmış olan, dışarıdan ithal etmek zorunda kalınan ara malı ithalatını
ciddi manada engelleyecektir -ki bu sene küresel kriz olmasa bunun etkilerini
çok daha net görebilecektik.
Bu çerçevede şunu
çok net ifade edeyim ki şu anda gerek teşvik sistemi -biraz evvel Sayın
Milletvekilimin sorusuna vermiş olduğum cevapta değerlendirdiğim gibi- gerek
girdi maliyetlerinin azaltılması, birçok alanda yapılan düzenleme ara malı
ithalatını kaldırıp onların Türkiye’de yapılmasını oluşturacak bir düzenleme
sağlayacaktır ve bu, eminim ki ithalatı ciddi manada kısacak ve ihracatımızı
artıracaktır.
Efendim, dâhilde
işlemeye gelince: Tabii ki dâhilde işleme, ihracatımız içinde önemli bir yer
tutuyor. Aslında biraz evvelki sebebe bağlı bu da tabii. Yani
girdilerin pahalı olmasının ortaya çıkarmış olduğu bir sebep bu ve bunlar
düzeldikçe aynı oranda düzelmeye başlayacaktır. Geçen yıl, en son 2008 yılında
dâhilde işlemede yapılan ihracat 62 milyar 843 milyon, buna karşılık yapılan
ithalat 30 milyar 791 milyon. Yani bu rakam son derece
önemli. 30 milyar dolarlık ithalat yaparken -buna karşılık, Türkiye’deki
katma değeri neredeyse 2’ye çıkıyor- 62 milyar dolarlık bir ihracat
gerçekleştirmişiz. Sadece bu dâhilde işleme rejimi kapsamında olan. Bu yılın
ocak-nisanına bakacak olursak, 13 milyar 577 milyon ihracatımız var dört ayda,
buna karşılık ithalatımız da 5 milyar 963 milyon. Yani her zaman dâhilde işleme
kapsamında ihracatımız ithalatımızın 2 kat üstünde.
Bu toprak
konusuna gelince: Bu konuda bana intikal eden herhangi bir şey söz konusu değil
ama Türkiye’nin çok ülkeye cazip geldiğini özellikle ifade etmek isterim.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
İkinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
17’nci maddenin
başlığını okutuyorum:
BEŞİNCİ BÖLÜM
Seçimler ve Mali Hükümler
Seçimler
MADDE 17-
BAŞKAN – 17’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
18’inci madde.
Gelirler
MADDE 18-
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
19’uncu madde
üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
408 sıra sayılı “Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın 19. Maddesinin (5.) fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, arz ve teklif ederiz.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
Dr. Mehmet Şevki Kulkuloğlu |
|
Malatya |
|
Kayseri |
|
|
Enis Tütüncü |
|
|
|
Tekirdağ |
|
Madde 19- (5)
Birlikler
tarafından, dış ticaret hizmetleri ve alt yapısının geliştirilmesi ve
yürütülebilmesi için tayin ve tespit olunacak işlerin, faaliyetlerin,
projelerin ve amaçların gerçekleştirilmesine yönelik ortaya çıkan giderler ile
bu amaçla yapılan hizmet ve idari giderlerin karşılanmasını teminen,
bir önceki yılın birlik gelirlerinden hesap edilerek izleyen yılın Ocak ve
Temmuz aylarında iki eşit taksit halinde ödenmek üzere yüzde sekiz oranında pay
ayrılır. Bu hususa ilişkin usul ve esaslar
yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Kulkuloğlu, buyurun.
MEHMET ŞEVKİ
KULKULOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle Komisyon
temsilcimize ve Sayın Bakanımıza önergemize katıldıkları için teşekkür
ediyorum.
Burada, gerçekten
kanun metninde hem de daha önce geçerli olduğu hâliyle kararname metninde de
bir boşluk var. Aslında verdiğimiz önergeyle de bu boşluk tam olarak dolmuş
değil çünkü burada özne yok. Yani nasıl ödenir, nasıl harcanır, nasıl
belirlenir? Bu, yönetmelikle tayin olunur. Ancak o şekilde düzenleyebildik ama
yönetmeliği düzenleyecek olan Türkiye İhracatçılar Meclisi, bu parayı
harcayacak olan İhracatçılar Meclisi. Bakanlığın onayı var. Bütün yük Sayın
Bakanımıza düşüyor burada bunun denetlenmesi hususunda. Sadece
tek kurumun onayı ve tek kurumun kullanımı söz konusu. Müsteşarlık babında
alırsanız yine aynı. Onaylayan Müsteşarlık, kullanan Müsteşarlık. Dolayısıyla
bu cümlede ve bu kanunun bu metninde bir eksiklik var.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Para nereye ödenecek?
MEHMET ŞEVKİ
KULKULOĞLU (Devamla) – Bu paranın nereye ödeneceğinin net bir şekilde
tanımlanması gerekir. Bir fona mı, Müsteşarlığa mı, Bakanlığa mı ya da bir
başka hesaba mı, kişiye mi?
Şimdi, çok muallak bir tanımlama. Bu tanımlansa iyi olur derim çünkü
çok ciddi bir fon burada birikecek. Bu konuda sizin de görüşlerinizi
açıklamanızı, eğer Sayın Başkanım da müsaade ederse…
Bu tartışılması
gereken bir konu Sayın Başkanım. Gerekirse önergemizde değişiklik yapabilir
isek, eğer İç Tüzük buna müsaade ediyorsa…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bakan katıldı.
MEHMET ŞEVKİ
KULKULOĞLU (Devamla) - …orada o ibarenin yerleştirilmesi gerekiyor. Adını bir
türlü kimse koyamıyor bunun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Para nereye ödenecek?
MEHMET ŞEVKİ
KULKULOĞLU (Devamla) – Peki, şimdilik saygılar sunuyorum. Sağ olun.
BAŞKAN – Şu
aşamada önergede…
Evet, teşekkür
ederim.
Önergeyi olumlu
görüşle birlikte oylarınıza sunuyorum…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN - Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan….
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, para nereye ödenecek? Redakte
edelim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hayır, hayır, Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Hayır,
Sayın Genç istedi.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hayır, ben başka bir konuda… Sayın Başkan, bu
cümlenin öznesi yok. Para ödenecek. Nereye ödenecek para? Bu parayı kim alacak?
Hazine mi alacak, Müsteşarlık mı alacak, Maliye mi alacak, fon mu alacak, yoksa
herhangi bir şahsın hesabına mı yatacak? Bu özne yok burada. “Para ödeniyor.”
Nereye ödenir para?
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, önergeyi verdiniz, oyladık.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Ve kabul ettik.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hayır, ben Sayın Bakanın bu konuda yani…
BAŞKAN – Anladım,
tutanaklara geçti. İç Tüzük’ü benden daha iyi biliyorsunuz sonuç itibarıyla.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın
Genç…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı yok ki efendim.
BAŞKAN –
Muhalefet de “evet” dedi. Sayıyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı olması için 139 kişi olması lazım. Muhalefetin
kabulü bir şeyi değiştirmez. (Gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Elektronik yapalım efendim, elektronik sayalım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – 100 kişiyle karar yeter sayısı olmaz, bu kadar kişiyle karar yeter
sayısı olmaz.
BAŞKAN – İki
kâtip üyemiz de “var” diyor.
Karar yeter
sayısı vardır, kabul edilmiştir.
20’nci maddeyi
okutuyorum:
ALTINCI BÖLÜM
Çeşitli ve Son Hükümler
Personel
MADDE 20-
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, efendim bakın, burada 100 kişi yok, muhalefet de
dâhil olmak üzere. Başkan vekili arkadaşımız da söyledi, muhalefet de kabul
etsin, bir kanunun kabul edilebilmesi için 139 kişinin karar vermesi lazım.
(Gürültüler)
BAŞKAN – 139,
doğru.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Burada ben iddia ediyorum 100 kişi yok.
BAŞKAN – İki
kâtip üye saydılar, öyle dediler Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Divan üyesi arkadaşlarımıza ben itiraz ediyorum, sayılsın.
BAŞKAN – Peki,
sayacağım. Ben sayacağım şimdi 21’inci madde için.
21’inci maddeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
21’inci maddeyi
okutuyorum:
Kurul
üyeliklerine seçilemeyecek olanlar
MADDE 21-
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı istiyor musunuz?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Evet, istiyorum.
BAŞKAN – Tamam.
Kabul edenler…
Şimdi sayın doğru
dürüst.
Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
22’nci maddeyi
okutuyorum:
Denetim
MADDE 22-
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
23’üncü maddede
iki önerge vardır, okutup işleme alacağım.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
408 sıra sayılı kanunun 23. maddesinin (3). fıkrasında
geçen “Müsteşarlığın olumlu görüşü” ibaresinin “Müsteşarlığın görüşü” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Alim Işık |
Yılmaz Tankut |
D. Ali Torlak |
|
Kütahya |
Adana |
İstanbul |
|
Cemaleddin Uslu |
M. Akif Paksoy |
|
|
Edirne |
Kahramanmaraş |
|
BAŞKAN – Şimdi en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
408 sıra sayılı Türkiye İhracatçılar Meclisi ve İhracatçı Birliklerinin Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 23. maddesinin (3). fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Enis Tütüncü |
Dr. M. Şevki Kulkuloğlu |
|
Malatya |
Tekirdağ |
Kayseri |
Madde 23 -
(3) Bu Kanunda yer alan hususlara
ilişkin yönetmelikler; TİM tarafından hazır-lanarak
Bakanlığın onayı üzerine Resmî Gazetede yayımlanmak suretiyle yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ M. MÜCAHİT FINDIKLI
(Malatya) – Efendim, olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Kulkuloğlu, gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız?
MEHMET ŞEVKİ
KULKULOĞLU (Kayseri) – Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN -
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yönetim Kurulu vb
organların gerek İhracatçı Birliklerinde gerekse TİM ve diğer yapılarda
üyelerinin Müsteşarlık olumlu onayı ile TİM tarafından hazırlanacak
yönetmeliklere bağlanması; İhracatçı Birlikleri ve TİM’in
özerk yapısını yok ederek, Anayasa’nın 135’inci maddesine aykırılık
oluşturmaktadır. Bu aykırılığın giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Olumlu
görüşle önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Bu önerge kabul
edildiği için diğer önerge işlemden kaldırılıyor.
Bu kabul edilen
önerge çerçevesi içinde 23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici 1’inci
madde.
Geçiş hükümleri
GEÇİCİ MADDE 1-
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
24’üncü madde.
Yürürlük
MADDE 24-
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
25’inci madde.
Yürütme
MADDE 25-
BAŞKAN – Maddeyi
kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İkinci bölümde
yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 14.55
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.18
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107’nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Kanun tasarı ve
tekliflerini görüşmeye devam edeceğiz.
3’üncü sırada yer
alan, Kütahya Milletvekili Sayın Soner Aksoy'un; Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
3.-
Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı: 395)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer
alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İslam Konferansı Örgütüne Bağlı İslam
Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar ve Eğitim Merkezi Arasında
Ankara/Oran Diplomatik Sitede Arsa Tahsisine İlişkin Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İslam Konferansı Örgütüne Bağlı İslam Ülkeleri
İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar ve Eğitim Merkezi (SESRIC) Arasında
Ankara/Oran Diplomatik Sitede Arsa Tahsisine İlişkin Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/705) (S.
Sayısı: 394)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci sırada yer
alan, Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe
Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
5.-
Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/602) (S. Sayısı: 324) (x)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
324 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi
kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili
Sayın Sedat Kızılcıklı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
Süreniz yirmi
dakika.
AK PARTİ GRUBU
ADINA SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gümrük
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları
raporları üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Avrupa Birliği Türkiye Ortaklık Konseyinin 6 Mart 1995 tarihli
toplantısında kabul edilen Ortaklık Konseyi Kararı, Gümrük Birliği Kararı’yla
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında gümrük birliği tesis edilmiştir.
Taraflar arasında
sağlanan gümrük birliğinin esaslarını içeren ve gümrük birliğinin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren Türkiye'nin Avrupa Birliğinin gümrük işlemleriyle
ilgili temel mevzuatını benimsemesini öngören bu kararının 26’ncı maddesi hükmü
gereği, bu kararın yürürlüğe girdiği tarihte topluluk gümrük kodunu oluşturan
1992 tarihli Konsey Tüzüğü’yle bu Tüzük’ün uygulama hükümlerini belirleyen ve 2
Temmuz 1993 tarihli Komisyon Yönetmeliği hükümleri esas alınarak, 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu, 4/11/1999
tarihli ve 23866 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak 5 Şubat 2000 tarihinde
yürürlüğe girmiştir.
Avrupa Birliği
normlarına uygun 4458 sayılı Gümrük Kanunu, gümrük formalitelerinin asgariye
indirilmesi, zaman kayıpları ve gereksiz harcamaların önüne geçilerek dış
ticaret işlem maliyetlerinin düşürülmesi ve özellikle ihracata dayalı sanayi
için girdi niteliğindeki malların ekonomiye zamanında kazandırılması açısından
çağdaş nitelikli hükümler ihtiva etmektedir. Ancak, 4458 sayılı Gümrük
Kanunu’nun temelini teşkil eden topluluk gümrük kodunun bazı maddelerinin zaman
içerisinde değişikliğe uğramış olması nedeniyle, Avrupa Birliği mevzuatına uyum
yükümlülüklerimizin kapsamında 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun topluluk gümrük
kodunda 2700/2000 sayılı Konsey Tüzüğü’yle yapılan değişikliklere paralel
olarak bazı maddelerinin değiştirilmesi, bazı maddelere de ilaveler yapılması
gereği hasıl olmuş ve bu doğrultuda hazırlanan kanun
tasarısı 12 Mayıs 2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiştir.
Söz konusu tasarı
yasalaşmayı beklerken, yürürlükte olan topluluk gümrük kodunu tesis eden
2913/92 sayılı Konsey Tüzüğü’nde 4 Mayıs 2005 tarihli Topluluk Resmî
Gazetesi’nde yayımlanarak yürürlüğe giren 13 Nisan 2005 tarihli ve 648/2005
sayılı Avrupa Birliği Konsey ve Parlamentosu Tüzüğü’yle birtakım değişiklikler
yapılmış ve bu değişikliklere uyum amacıyla kanun tasarısı taslağı
hazırlanmıştır.
Söz konusu tasarı
yasalaşmadan ve tasarı taslağı Başbakanlığa sevk edilmeden yasama döneminin
sona ermesi nedeniyle, bu defa tasarı ve taslak birleştirilerek 4458 sayılı
Kanun’un ulusal düzenlemelerimizi ihtiva eden maddelerinin uygulanması
sırasında yaşanan sorunların çözüme kavuşturulması, özellikle para cezası
uygulamasına ilişkin hükümlerde tereddüt yaratmayacak ifadelerle daha
açıklayıcı bir düzenlemeye gidilmesi hususları da göz önünde bulundurularak
yeni tasarı hazırlanmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarının getirdiği yeniliklerin anlaşılabilmesi için
uluslararası ticaretin geçirdiği dönüşüme bakmak, bunları iyi okuyabilmek ve
çözebilmek gerekiyor; bunun için de uluslararası ticaretin son otuz yıllık trendine göz atmak gerekiyor. Bu dönem içerisinde iki ana
olgudan bahsedebiliyoruz. Birincisi, 1980’li yıllarda
başlayan ticaretin serbestleştirilmesine yönelik adımların devasa boyutta
artışı ve gümrük vergilerinin günden güne düşürülmesi. İkincisi, 11
Eylül 2001’de Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşanan olaylar nedeniyle ön
plana çıkan emniyet ve güvenlik tedbirlerine ilişkin önlemlerdir.
1980-2001
dönemine baktığımızda, 1980’li yılların başından itibaren uluslararası
ticaretin serbestleştirilmesi yolunda atılan önemli adımlar, bölgesel ekonomik entegrasyonların genişlemesi ve derinleşmesi, ticarette
tarife engellerinin kaldırılması ve hızlı teknolojik gelişmenin bir sonucu
olarak dünya ticaretinin hızında ve hacminde “patlama” olarak
nitelendirilebilecek bir artış gerçekleştirilmiştir.
Dünya Ticaret
Örgütü kayıtlarına göre 1948’den sonra dünya üzerinde yetmiş altı adet serbest
ticaret alanı yaratılmış, bunların yarısı 1990’dan sonra oluşturulmuştur. Yine
Dünya Ticaret Örgütü tarafından yapılan çalışmaların sonuçlarına göre dünya
ticaret hacmi 1995’ten sonra yüzde 8 artış göstermiştir. Bu artış aynı dönemde
dünya üretiminden 4 kat fazladır.
Bu rakamlar ülke
ekonomilerinin birbirlerine giderek daha fazla açıldığını ve ülkelerin dış
ticaret politikalarının artık ulusal ölçekte değil, küresel ölçekte alınan
kararlar ile şekillendiğini göstermektedir. Uluslararası ticarete taraf olan
her ülkede ekonomi politikalarını belirleyen ve uygulayan kurumlar artık, bu
kararların doğurduğu yeni oluşumlar ile karşı karşıyadır.
Yaşanan bu
değişim gümrük idarelerinin geleneksel bazı işlevlerini azaltır veya ortadan
kaldırırken yeni işlevler üstlenmelerini de zorunlu kılmaktadır. Gümrük
idareleri dünyada kapalı ekonomilerin egemen olduğu dönem boyunca gümrük
tarifeleri yoluyla iç pazarın ve yerli üretimin korunması ve vergi tahsilatı rollerini taşımışlardır. Ancak yukarıda belirtilen
gelişmelerle birlikte gümrük idareleri bu rollerini giderek terk etmekte, dış
ticaret politikalarının şekillendirilmesi ve uygulanmasındaki etkin rolleri ile
ön plana çıkmaktadırlar. Bu gelişmeye uygun bir örnek olarak Türkiye'de gümrük
vergilerinin toplam vergi gelirinin içindeki payının düştüğünü söyleyebiliriz.
Günümüzde “sınır”
kavramı iki ülkeyi birbirinden ayıran bir çizgi olmaktan çok öte anlamlar ifade
etmektedir. Gümrük idareleri artık bir yandan yasal dış ticaretin akışını
hızlandıracak tedbirleri almak, bir yandan da yasa dışı eşya trafiğini ve
kaçakçılığını engellemek gibi eş zamanlı olarak yerine getirilmesi çok zor olan
iki yeni görevi üstlenmiş durumdadır. Gümrük idaresi artık bir futbol hakemi
gibi değerlendirilmektedir: Sahadadır, oyunu yönetir, akışı kontrol eder ama
varlığını mümkün olduğu derecede hissettirmez. Bu doğrultuda, bütün dünyada
gümrük idareleri, idari performanslarını test ederek değişen uluslararası
ticaret koşullarının getirdiği rekabeti taşıyabilecek modern ve esnek
teşkilatlar kurmaya çalışmaktadırlar.
Dünya Gümrük
Örgütünün, “Gümrüklerdeki Yeniden Yapılanma ve Modernizasyon Çalışmaları”
konusunda, aralarında ülkemizin de bulunduğu ve toplam üyesi ülkelerin yüzde
27’sini oluşturan otuz sekiz ülke arasında yaptığı araştırma, yukarıda ifade
edilen hususları açığa çıkaran sonuçlar içermesi bakımından dikkat çekicidir.
Bu araştırmaya göre gümrük idarelerini modernizasyon çalışmaları yapmaya iten
üç önemli faktör vardır: Bölgesel entegrasyonların ve
buna bağlı olarak ticaret hacminin artması, idari performansın gözden
geçirilmesi ve teknolojideki hızlı değişim. İşte bu üç faktör gümrük
fonksiyonunun yapısını ve niteliğini büyük ölçüde değiştirmiştir ve önümüzdeki
yıllarda da değiştirmeye devam edecektir.
Araştırmaya
katılan ülkelerin yüzde 75’i modernizasyona gitmelerindeki temel faktörün
bölgesel entegrasyonların artması olduğunu ifade
ederken yüzde 71’i için bu faktör uluslararası ticaret hızındaki artıştır.
Araştırmaya katılan ülkelerin yüzde 60’ında ise gümrük reformu yapılmasını
gerektiren temel faktör idarenin performansının gözden geçirilmesi olmuştur.
Gümrük
idarelerindeki yeni yapılandırmalarda idari katmanlar giderek azalırken müşteri
odaklı yapılanmalar ön plana çıkmaktadır. Bu çalışmalarda, bir yanda yasal
ticaretin kolaylaştırılmasını sağlayacak gümrükleme faaliyetleri ihdas
edilirken öte yanda yasa dışı işlemlerin doğru hedeflenmesini ve tespit
edilmesini sağlayacak bir örgüt yapısı oluşturulması amaçlanmaktadır.
Araştırmaya
katılan gümrük idarelerinde modernizasyona gidilen alanların başında mevzuat
gelmektedir. Gümrükler, yeni önceliklerine ve yeni rollerine uygun gümrük
mevzuatlarını oluşturmaktadırlar. Mevzuattan sonra modernizasyona gidilen
alanlar ise sırasıyla, bilgi yönetimi, muhafaza faaliyetleri, insan kaynakları
ve organizasyon yapısıdır.
Sonuç olarak bu
dönemin en önemli olgusu, gümrük idarelerinin bir “vergi otoritesi” kimliğinden
daha çok “dış ticaret otoritesi” kimliğinin ön plana çıkmaya başlamasıdır.
2001 sonrası
döneme baktığımızda, 11 Eylül olaylarından sonra ise yeni bir boyut
eklenmiştir. Gümrük idarelerine ülkenin emniyet ve güvenliğine ilişkin
tedbirleri sınırlarda almak görevi yüklenmiştir.
Bu amaçla,
Amerika Birleşik Devletleri’nde gümrük idaresi, iç güvenlik dairesine
bağlanmış, ardından Avrupa Birliğine de yayılacak olan emniyet ve güvenlik
tedbirlerinin alınması izlenmiştir. Yapılan çalışmalar sonucunda Avrupa
Birliğinde 13 Nisan 2005 tarihli ve 648/2005 sayılı Avrupa Birliği Konsey ve
Parlamentosu Tüzüğü yürürlüğe konulmuştur. Şu anda üzerinde görüşmelere
başlayacağımız tasarının gümrük tekniğine ilişkin detayları dışındaki temel
değişiklikleri de, söz konusu Tüzük’ün Avrupa Birliği üyeliğini gerektiren
hususlar dışında kalan kısmının gümrük mevzuatımıza aktarılması yönündeki
düzenlemelerdir.
Bunun önemli bir
ayağı, emniyet ve güvenlik tedbirlerine ilişkindir. Burada gümrük iş akış
süreçlerinin değiştirilmesi de söz konusudur. Bildiğimiz klasik anlamda,
eşyanın Türkiye Gümrük Bölgesi’ne getirilmesi, gümrüğe sunulması, özet beyan
verilmesi, gümrük beyannamesi verilmesi şeklindeki iş akış şeması değişmiştir.
Özet beyanın, eşyanın Türkiye Gümrük Bölgesi’ne getirilmeden verilme
zorunluluğu getirilerek özet beyan süreci iş akışında en başa alınmıştır. Bunun
nedeni şu anda gümrük beyannamesi üzerinden yani eşya Türkiye Gümrük Bölgesi’ne
getirildikten ve özet beyanı, gümrük beyannamesi verildikten sonra yapılan risk
analizlerinin özet beyan üzerinden ve eşya gelmeden önce yapılabilmesini temin
etmektir. Yani Türkçesi ile testi kırılmadan ya da “Geçmiş olsun.” demeden ülke
güvenliğini, insan, hayvan, bitki sağlığını tehlikeye düşürebilecek, çevreye
zarar verebilecek eşyanın ülkeye gelmesinin engellenmesidir.
Avrupa Birliği,
uzunca bir süredir risk analizleri ile belirlenen ve yukarıda sayılan eşya
dışında kalan eşyanın kontrolünü sınırda yapmamakta, bunu piyasa gözetim ve
denetimi dediğimiz bir şekilde yurt içinde takip etmektedir. Ancak yukarıda
sıralanan eşya gümrük kapılarında kontrole tabi tutulmakta idi. Şimdi bu
eşyanın kontrolü eşya henüz ihraç ülkesindeyken yapılmakta ve eşya henüz araca
yüklenmeden özet beyan üzerinden yapılan risk analizi sonucunda yükleme
yapılmaması sağlanmaktadır. Bunun ülke güvenliğine, toplum sağlığına ve çevreye
sağlayacağı yarar aşikâr olduğu için buna değinmeyip -kısıtlı zamanımız
olduğunu göz önünde bulundurarak- şimdilik çok fazla detaya girmiyorum.
Diğer boyutları
açısından bakılacak olduğunda, işlem akışının bu yönde değişimi asla bir zorlaştırmayı
içermemektedir. Eşyanın yüklenmeden engellenmesiyle Türkiye Gümrük Bölgesi’ne
getirilmesi önlenerek hem olası tehlikeler bertaraf edilmekte hem de yükümlü,
eşyayı Türkiye'ye getirdikten sonra geri götürmek zorunda kalmak gibi önemli
bir maliyetten kurtulmaktadır.
Eşyanın
Türkiye'ye gelmeden risk analizine tabi tutulması, tabii olarak sınır
kapılarında işlemlerinin çok daha hızlı ve güvenilir bir şekilde yapılması
demek olacaktır. İşlem sürecinin kısalması, günümüzde zamanın önemli bir
maliyet olduğu göz önünde bulundurulursa maliyetleri de düşürecektir.
Söz konusu
Tüzük’ün ikinci önemli boyutu yetkilendirilmiş yükümlü müessesesidir. Bu
uygulama, şu anda Gümrük Müsteşarlığınca yürütülmekte olan “gümrükçe onaylanmış
kişi”, “yetkilendirilmiş gümrük müşaviri” gibi uygulamaların daha kapsamlısı
olarak düşünülebilir. Sadece ithalatçı, ihracatçı ve gümrük
müşaviri değil, gümrük işlemlerine taraf olan herkes -nakliyeci, taşımacı gibi-
tabii ki sadece kendi görev alanı içerisinde kalmak kaydıyla, yetkilendirilmiş
yükümlü statüsü alabilecek, yani gümrük işlemleriyle iştigal eden her kişi
sadece kendi görev alanıyla sınırlı olmak ve belirlenen şartlara uygun olduğu
belirlenmek şartıyla gümrük idaresince akredite edilecektir.
Yetkilendirilmiş
yükümlü, gümrük sahasının tamamında yaptığı gümrük işlemleri çerçevesinde
güvene layık ekonomik operatör olarak tanımlanabilir. Ekonomik operatör,
mesleki faaliyetleri çerçevesinde gümrük mevzuatında belirtilen faaliyetlerle
iştigal eden kişi olarak tanımlanmaktadır, gümrük mevzuatı açısından yükümlü.
Bu bağlamda yetkilendirilmiş yükümlü de ithalatçı, ihracatçı, taşıyıcı,
nakliyeci, gümrük müşaviri gibi çeşitli alanlarda faaliyet gösteren kişileri
kapsamaktadır. Yetkilendirilmiş yükümlü rehberi ilkeleri uyarınca da, ekonomik
operatör tanımı, gümrük mevzuatında belirtilen faaliyetlerin ifasını doğrudan
ifa etmekle sınırlamamakta, bu bağlamda ihracata yönelik eşya üreten bir
imalatçı, ihracat işlemleri başka bir kişi tarafından yapılsa dahi,
yetkilendirilmiş yükümlü statüsü alma talebinde bulunabilmektedir.
Yükümlünün talebi
üzerine gümrük idareleri üç çeşit yetkilendirilmiş yükümlü statüsü
verebilirler. Bunlar; gümrük işlemlerinin basitlendirilmesine
ilişkin hükümlerden yararlanmak üzere elde edilen yetkilendirilmiş yükümlü
statüsü, gümrük bölgesine giren eşyanın güvenliği ve emniyetinin sağlanması
amacıyla yapılan gümrük kontrollerinin basitlendirilmesinden
yararlanmasına ilişkin yetkilendirilmiş yükümlü statüsü, hem gümrük
işlemlerinin basitlendirilmesi hem de güvenlik ve
emniyet amacıyla yapılması gereken gümrük kontrollerinin basitlendirilmesinden
yararlanması amacıyla verilen yetkilendirilmiş yükümlü statüsüdür.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; tasarı ve gerekçesi incelendiğinde:
Avrupa Birliği mevzuatına paralel olarak,
gümrükle ilgili bürokratik işlemlerin asgari düzeye indirilmesi amacıyla, veri
işleme tekniğinin kullanılması (elektronik ortamda beyanname verilmesi) söz
konusu olduğunda, gümrük idaresi tarafından talebi söz konusu olabilecek birtakım
belgelerin eklenmemesine imkân tanınmasına,
1 Ocak 2010
tarihi itibarıyla Avrupa Birliği mevzuatına uygun olarak ekonomik etkili gümrük
rejimlerinin kullanım izni konusunda gümrük idarelerinin yetkili kılınması
nedeniyle, özellikle dahilde işleme rejimi konusunda hâlihazırda Dış Ticaret
Müsteşarlığı, Gümrük Müsteşarlığı ve ihracat birliklerince yürütülen izin,
uygulama ve taahhüt hesabı kapatılması işlemleri konusunda gümrük
idarelerinin altyapı ve personel ihtiyacının karşılanmasına,
Avrupa Birliği mevzuatına
paralel olarak, şartlı muafiyet düzenlemelerine tabi tutulan eşyadan elde
edilen ürünün de aynı rejim hükümlerine tabi tutulması yönünde düzenleme
yapılmasına,
Avrupa Birliği
ortak transit uygulamalarına paralel olarak, transit rejiminde bireysel ve
kapsamlı teminat uygulamaları ile güvenilirlik standartlarına sahip olan
kişilere bu teminattan vazgeçme izni verebilmek suretiyle, maliyeti azaltıcı
basitleştirilmiş uygulamalar getirilmesine,
Gümrük
Müsteşarlığınca antrepo açılması izninin geçici ya da sürekli olarak geri
alınmasına ilişkin usul ve esaslar ile özel antrepo statüsü verilen gümrüksüz
satış mağazalarıyla ilgili hususların yönetmelikle belirlenmesine,
Gümrük
antrepolarının atıl kullanımının önüne geçilmesi amacıyla gümrük antreposu
rejimine tabi olmamakla birlikte, antrepoya konulan serbest dolaşımdaki eşyaya
uygulanacak hükümlere açıklık getirilmesine,
AB mevzuatına
paralel olarak dâhilde işleme rejiminde geri ödeme sisteminin kullanılamayacağı
hâller ile hariçte işleme rejiminde standart değişim sistemine izin verilmesine
ilişkin koşulların açıklığa kavuşturulmasına,
Gümrük vergisine
ilişkin muafiyet ve istisnaların Avrupa Birliği mevzuatında yapılan
değişikliklere paralel olarak gözden geçirilmek suretiyle yeniden düzenlenmesi
ve yerleşim yeri Türkiye dışında olan gerçek kişilerin Türkiye’de satın
aldıkları veya kiraladıkları konutlarda kullanılmak üzere getirdikleri ev
eşyasının gümrük vergisinden muaf tutulmasına,
Sadece doğal
afetlerden zarar görenler için değil “kriz hâli” olarak tanımlanacak diğer
hâllerde de yurt dışından gönderilecek yardım malzemelerinin gümrük vergisinden
muafiyetinin sağlanmasına,
Gerçek bir
kişiden diğerlerine gönderilen veya yolcu beraberinde gelen ve kanunda
öngörülen muafiyet ve istisna tutarını aşan eşyaya, Bakanlar Kurulu tarafından
belirlenecek tek ve maktu bir tarifenin uygulanması suretiyle yolcu
işlemlerinin hızlandırılması ve kolaylaştırılmasına,
Avrupa Birliği
mevzuatında yapılan değişikliğe paralel olarak; eşyanın mahiyeti ve nihai
kullanımı nedeniyle tercihli tarife uygulaması veya ithalat/ihracat
vergilerinden muafiyetinin mümkün olduğu durumlarda, yükümlünün hileli bir
davranışı ve ihmali bulunmaması ve gerekli şartları yerine getirdiğini ispat
etmesi hâlinde, bu tercihli tarife ve muafiyetin uygulanmasına imkân
tanınmasına,
Teminat
alınmasının ihtiyari kılındığı durumlarda, gümrük idarelerine, şüphe duyulan
hâllerde teminat istenebilmesi yetkisi verebilmesine,
Kanunen
ödenmemesi gerektiği hâlde ödenen ya da tahakkuk ettirilmemesi gerektiği hâlde
tahakkuk ettirilen gümrük vergilerinin yanı sıra para cezalarının da geri
verilebilmesine imkân getirilmesi suretiyle yükümlü haklarını koruyucu
düzenleme yapılmasına,
Gümrük
vergilerinin kesinleşmesine ilişkin hususlara açıklık getirilmesi suretiyle uygulamada
yaşanan ihtilafların ortadan kaldırılmasına,
Para cezalarının
da gümrük vergileriyle birlikte karara bağlanıp tebliğ edilebilmesi, para
cezalarının zaman aşımı süresinin gümrük vergileri için yapılan değişikliğe
paralel olarak beş yıla çıkarılması, gümrük vergileri ile para cezalarının
tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde ödenmesi ve tebliğ edilen gümrük
vergileri ile para cezalarına ilişkin kararlara idari itiraz süresinin ödeme
süresine paralel biçimde on beş güne çıkarılması suretiyle ödeme ve itiraz
süreleri arasındaki farklılığın giderilmesine,
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SEDAT KIZILCIKLI
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ekonomik etkili
gümrük rejimlerinden şartlı muafiyete konu dâhilde işleme, gümrük kontrolü
altında işleme ve geçici ithalat rejimlerinde beyan ile muayene, denetleme ve
teslimden sonra kontrol sonucunda eşyanın cins, tür, nitelik, menşe ve kullanım
şekli ile kıymet ve miktarında farklılık bulunduğu hâllerde, bu farka tekabül
eden vergi farkının tahsil edilmeyip ilgili rejim hükümlerine göre teminata
bağlanmasına,
Ticaret
politikası önlemlerinin etkili biçimde uygulanabilmesini teminen,
gerektiğinde gümrük idaresine menşe sertifikası talep edebilmesi imkânının
getirilmesine,
5607 sayılı
Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun geçici 3’üncü maddesinin birinci fıkrası
kapsamında 2009 tarihine kadar kurulması amaçlanan kaçak eşya depolarının
2012’ye kadar kurulabilmesine,
İmkân
sağlanmaktadır.
Yapılan bu
düzenlemelerle bu tasarının hayırlı olmasını temenni ediyor, sizleri ve yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi.
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının tümü üzerinde görüşlerimi ifade etmek üzere Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz aldım. Sözlerime başlarken sizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarı, Avrupa
Birliğine uyum çerçevesinde 4458 sayılı Gümrük Kanunu ile diğer ilgili bazı
kanunlarda ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasını
düzenlemektedir.
Türkiye ile
Avrupa Birliği ilişkilerinin ülkemiz gündeminde birinci sırayı işgal etmesi
şaşırtıcı değildir. Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle ilişkilerinin yaklaşık elli
yıllık bir geçmişi vardır. Türkiye 1959 yılında Avrupa Birliğine tam üyelik
müracaatında bulunduğu zaman Avrupa Birliğine üyelik başvurusunda bulunan ülke
sayısı son derece azdı. O zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu. Ancak o
tarihten bu yana yaklaşık elli yıl geçmiş olmasına rağmen ve Türkiye ile
birlikte başvuran Yunanistan’dan sonra çok sayıda ülke Avrupa Birliğine üye
olmuş olmasına rağmen, Türkiye hâlâ Avrupa Birliğine üyelik yolunda maalesef
ciddi adımlar atamamış, ciddi bir mesafe kazanamamıştır.
1959 yılında
üyelik başvurusundan sonra 1963 yılında Türkiye ile Avrupa Birliği arasında
Ankara Anlaşması imzalanır ve Ankara Anlaşması’yla üyelik koşulları belirlenir.
Bu tarihten sonra Türkiye önemli bir zaman kaybeder. Daha sonra 1970 yılında
Katma Protokolü Türkiye imzalar. 1987 yılında tam üyelik başvurusunda bulunur
ve 1995 yılında Türkiye ile Avrupa Birliği Ortaklık Konseyi arasında müştereken
alınan karar sonucunda Türkiye gümrük birliğine girmeye karar verir, gümrük
birliğine alınır ve Türkiye 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren gümrük birliği
uygulamasına geçer.
HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) – 1996 yılı.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – 1996 yılı, düzeltiyorum, evet, 1996 yılında Türkiye
gümrük birliği uygulamasına geçer.
Tabii,
Türkiye'nin gümrük birliğine geçişi Türkiye’ye birçok yükümlülük getirmiştir,
birçok yapması gereken iş getirmiştir. Bu çerçevede, uyum yükümlülüğü
çerçevesinde Türkiye 1999 yılında bugün yürürlükte olan 4458 sayılı Gümrük
Kanunu’nu kabul eder ve 1 Ocak 2000 tarihinden itibaren 4458 sayılı Gümrük
Kanunu uygulanmaya başlanır.
2000 yılından bugüne
kadar, yani, yaklaşık dokuz yıllık süre içerisinde Avrupa Birliğinin gümrük
mevzuatında çok sayıda değişiklik olmasına rağmen bu değişiklikleri Türkiye
kendi iç mevzuatına, Gümrük Kanunu’na yansıtmamıştır, yansıtamamıştır. Yani,
burada yaklaşık dokuz yıllık bir gecikme söz konusudur. AKP’nin hükûmet olduğundan bu yana geçen sürenin yedi yıl olduğunu
dikkate alırsak bu gecikmenin yaklaşık yedi yılı AKP tarafından, AKP hükûmetleri döneminde geçmiştir.
Şimdi, bu tasarı
Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde Gümrük Kanunu’nda ve ilgili kanunlarda
birtakım değişiklikleri düzenlerken burada tam dokuz yıllık bir gecikmenin
olduğunu unutmayalım değerli milletvekilleri. Tasarı, Avrupa Birliğine uyumu
düzenliyor, bunun yanında idareye birtakım yetkiler veriyor ve yine uygulamada
karşılaşılan birtakım sorunların çözümüne yönelik olarak bazı düzenlemeler
getiriyor.
Tabii ki “uyum”
demek aynı zamanda bizim kendi sanayicimizin, kendi girişimcimizin rekabet
gücünü artırmak demektir. Yani uyum çerçevesinde yapılan bütün düzenlemelerin
kendi girişimcimizin de rekabet gücünü artıracak şekilde olması gerekir. Uyum
çerçevesinde yapılacak düzenlemelerde buna dikkat etmek gerekir. Ancak, bu
dönemde yani özellikle AKP döneminde ciddi bir gümrük politikasından söz etmek
maalesef mümkün değildir. Gümrük politikasını uygulayacak birim olan Gümrük
Müsteşarlığı, bu politika metinlerini hazırlayacak olan bu Müsteşarlık maalesef
AKP hükûmetleri döneminde üvey evlat muamelesi
görmüştür, ikinci plana itilmiştir. Gümrük Müsteşarlığından sorumlu bakanlar
diğer görevleri yanında Gümrük Müsteşarlığıyla ilgili görevlerini ikincil
görevler olarak değerlendirmiş ve Gümrük Müsteşarlığının yapılması gereken
işleri Gümrük Müsteşarlığının liyakatli kadrolarına rağmen, yetenekli
kadrolarının mevcudiyetine rağmen, bir türlü, maalesef, olmamıştır,
yürüyememiştir.
Bakın, şimdi biz
Gümrük Kanunu’nda değişikliği görüşüyoruz. Gümrük Kanunu’nda değişiklik
Gümrükler Genel Müdürlüğünün konusudur Sayın Başkan, değerli milletvekilleri.
Ama Hükûmet sıralarına bakıyorum, Sayın Bakanın
solunda Gümrük Müsteşarını görüyorum ama Gümrükler Genel Müdürü arka
sıralardadır. Evet, kanunun birinci derece sorumlusu, uygulayıcısı olan
Gümrükler Genel Müdürlüğü, böyle önemli bir tasarının görüşülmesinde dahi
ikinci plana itilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, tasarı birtakım düzenlemeler getiriyor. Bu düzenlemelerden bir
bölümü olumlu düzenlemelerdir, uyum amacıyla yapılmış olan düzenlemelerdir.
Ancak, bir bölümü var ki, bunların üzerinde çok ciddi biçimde durmamız
gerekiyor. Tasarının 1’inci maddesinde “risk, risk yönetimi” kavramları
tanımlanmış ve bunun yanında giriş, çıkış, ithalat ve ihracat gümrüklerine yeni
tanımlar getirilmiştir. Tanımlanan risk ve risk yönetimi kavramlarına dayalı
olarak yapılacak olan risk analizine dayalı kontroller de yine bu maddede
ayrıca tanımlanmıştır.
Bu tanımlar
şüphesiz çok önemli tanımlardır. Gümrüklerdeki analizin, kontrolün risk
analizine dayalı olarak yapılacağını düzenlemektedir. Ancak, burada iki tane
problem vardır. Birincisi: Risk analizine dayalı kontrolün kanun düzeyinde
düzenlenmesi son derece gereksiz bir düzenlemedir. Bu bir yönetmelikle
düzenlenecek konudur. Bugün yöntem risk analizine dayalı kontroldür, yarın
yöntem farklı olur, öbür gün daha farklı olabilir. Her gün değişecek olan bir
modelin kanuna taşınması, kanunla emredici hüküm hâline getirilmesi, yarın
bunda yapılacak olan, ihtiyaç duyulan değişiklikleri oldukça zorlaştırmaktadır.
Bu son derece gereksizdir, yönetmelik düzeyinde düzenlenebilecek bir konudur.
İkinci önemli
konu: Gümrük Müsteşarlığının bugünkü yapılanması dikkate alındığında bu
kontrolün layıkı veçhile, istenildiği gibi, amaca
uygun şekilde yapılmasının oldukça zor olduğu gözükmektedir. Gümrük
Müsteşarlığı bu yasayla beraber bu değişiklik bu şekilde yasalaşacak ise yeni
bir yapılanmaya gitmek durumundadır. Bugün Müsteşarlık birimi içinde
oluşturulan risk değerlendirme birimi taşradan yeteri hızla veri alamamakta ve
taşrada risk analizine dayalı kontrolü yapacak deneyimli personel bu konuda inisiyatif kullanamamaktadır -böyle bir tablo vardır- ve
bunun sonucunda özellikle ihracatta yüzde 10’u aşan oranda bir fiziki kontrol
ortaya çıkmaktadır. İhracatta ihraç ürünlerinin yüzde 10’una ulaşan oranda bir
fiziki kontrolün olması ihracatçımızı cezalandırmaktadır. Avrupa Birliği
ülkelerinde bu oran yüzde 3’ün altındadır. Yüzde 10’un üzerinde olan bir oranın
yüzde 3’ün altına indirilmesi yönünde maalesef bir eğilim, bir gayret, bir
politik kararlılık gözükmemektedir.
Tasarının bir
başka önemli maddesi, tasarının 3’üncü maddesiyle Gümrük Kanunu’nun 10’uncu
maddesinde yapılan değişikliktir. Burada son derece vahim bir değişiklik
yapılmaktadır. Değişiklik şudur: 3’üncü maddenin 4458 sayılı
Gümrük Kanunu’nun 10’uncu maddesinde yaptığı değişikliğin (a) bendine göre, “Bu
Kanunda -yani Gümrük Kanunu’na- ve bu Kanuna dayanılarak çıkarılan mevzuatta
yer alan; izin süreleri, teminat uygulamaları, gümrük vergilerinden muafiyet ve
istisna uygulamaları ile beyanın düzeltilmesine ilişkin ortaya çıkan sorunları
ve tereddütleri incelemek suretiyle gidermeye Müsteşarlığın önerisi ile bağlı
bulunduğu Bakan yetkilidir.” Bir idare düşünün ki, mükelleflerle
yaşadığı rutin birtakım sorunların çözümünde sadece Bakanı yetkilidir,
Müsteşarlığın hiçbir birimi bu konuda yetkili değildir, Müsteşarlık dâhil.
Değerli
arkadaşlar, o zaman sormak gerekir: Gümrük Müsteşarlığı niçin vardır? Bir
mükellefle, bir ithalatçıyla, bir ihracatçıyla yaşanacak ufak tefek sorunlarda,
bu soruna yönelik olarak verilecek olan bir görüş yazısında neden Bakan
yetkilidir, neden Müsteşarlık yetkili değildir? Müsteşarlık sorun çözmeyecekse,
bütün sorunlar Bakana çıkacaksa bu neyin ifadesidir? Bu, iki anlama
gelmektedir. Birincisi, olsa olsa bu, Gümrük
Müsteşarlığı kadrolarına güvensizliktir. Müsteşarlık kadrolarına, belki de
Müsteşarın altındaki kadrolara bir güvensizlik ifade edilmektedir. Bütün
sorunlar makama çıksın. Birinci ihtimal budur.
İkinci ihtimal:
Eğer bu öneriyi teknik kadro, bürokrasi kadrosu aşağıdan yapmışsa, bu yasaya
girmişse, bürokratik kadro yetki kullanmaktan kaçınmaktadır, bütün sorunları
Bakana taşıyacaktır.
Diğer bir
ihtimal: Bu düzenleme Hükûmetin isteğiyle, ilgili
Bakanın isteğiyle buraya girmiştir. Bu da “Bütün konularda ben yetkili olayım,
Müsteşarlık, bürokrasi yetkili olmasın.” anlayışının ifadesidir. Hiçbir şekilde
bu maddenin savunulabilir yanı yoktur. Hiçbir kamu idaresinde, hiçbir
bakanlıkta, hiçbir genel müdürlükte böyle bir yetki yoktur. Bu yetki, bir kanun
hükmünün uygulanmasının, uygulanmamasının, nasıl uygulanacağının, efendim,
farklı uygulanmasının, mükellefe göre farklı uygulamalar yapılmasının bir
dayanağı olacaktır. Denecektir ki: “Mevzuat dâhilinde Bakan çözecektir.” E,
mevzuat dâhilinde Bakan çözecekse Gümrükler Genel Müdürlüğü, Gümrük Muhafaza
Genel Müdürlüğü, daire başkanları, müsteşar yardımcıları niye vardır?
Esasen buradaki
sorun, Hükûmetin bürokrasi kadrolarına olan
güvensizliğinden kaynaklanmaktadır. Gümrük Müsteşarlığı kadrolarına bir
güvensizlik söz konusudur. AKP’yle beraber -biraz önce ifade ettim- Gümrük
Müsteşarlığı ikinci plana itilmiştir.
Buraya yapılacak
atamalarda Gümrük Müsteşarlığının yetenekli, liyakatli kadroları değil, başka,
dışarıdan kişiler, gümrük konusunu bilmeyen kişiler getirilmiştir. Yani gümrük
konusu, gelip, dışarıdan gelen birisinin oturup da hemen “bunu halledeyim,
çözeyim.” konusu değildir. Evet, konusu değildir. Öyle olursa, işte, Bakana
yetki verirsiniz, “Sorunları Bakana taşıyalım ki Bakan çözsün, yarın öbür gün
sorumlu Bakan olsun, ben olmayayım…” Kendine güvensizliğin de ifadesidir biraz
önceki 3’üncü maddedeki düzenleme.
Şimdi, liyakatli
kadrolar bu idarede var. Bu idarenin, Gümrük Müsteşarlığının bugün düştüğü
durum, dışarıya verdiği görüntü, içerideki kadrolarına uygun bir görüntü
değildir, maalesef bu kadrolar ikinci plana atılmıştır, personelin şevk ve motivasyonu kırılmıştır. Devlet memuriyetinden âdeta
istifaya zorlar mahiyette, normal memurları, unvansız memurları dahi rotasyona
tabi tutan bir uygulamaya girmiştir Gümrük Müsteşarlığı. Düşünün yani bir
memur, bir memur…. Nihayet bunu yer değiştirirsiniz,
ilgili birimde yer değiştirirsiniz. Hayır, bir memuru dahi, düz memuru dahi
rotasyona tabi tutan bir anlayış var şimdi. Kendi personelini mahkeme
kapılarına mahkûm eden bir anlayış vardır bugün Gümrük Müsteşarlığında.
Bir önceki Hükûmet döneminde, yani AKP öncesi Hükûmet
döneminde tek tek bütün personele uygulanan
memnuniyet ölçüm testlerini bugünkü Sayın Bakan personeline uygulamaya cesaret
edebilir mi bilemiyorum, bunu yapıyor mu bilemiyorum. Yapıyorsa mutlu olurum,
ama bildiğim kadarıyla böyle bir uygulama yok. Maalesef, Gümrük Müsteşarlığı
böyle bir konuma itilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başkan; kanunda üzerinde durmamız gereken başka çok
sayıda düzenleme var.
Komisyon
görüşmeleri sırasında tasarıya eklenen bir maddeyle doğal gaz ürünleri
ithalatında yüzde 6’ya varan oranda bir fire oranı tespit edilmiştir. Bu, Hükûmet tasarısında yok. Bize verilen teknik bilgilerde
doğal gaz ürünü ithalatında herhangi bir fire söz konusu değildir, boru
hattıyla yapılan doğal gaz ürün ithalatında. Boru hattıyla geliyor, Türkiye’de
boru hattından Türkiye’ye girişi sağlanıyor, o anda giren miktar neyse odur.
Bunda ayrıca yüzde 6’ya varan oranda bir fire oranının tespiti ne için
yapılmıştır? Hükûmet tasarısında olmayan, Komisyonda
bir önergeyle giren bu maddeyle acaba ne amaçlanmak istenmiştir? Bunun makul
bir açıklaması yoktur. Esasen 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 237’nci maddesinde
yer alan dökme gelen eşyadaki yüzde 3’lük fire oranı bile oldukça yüksek bir
orandır. O, nihayet, gemilerle getirilen bir likit
petrol gazı içindir o. Orada bir fireyi konuşabilirsiniz. Onun bile oranı
yüksekken, yüzde 3’ken, doğal gazda, firesi olmayan doğal gazda yüzde 6’ya
varan oranda Bakanlar Kuruluna oran tespit etme yetkisi verilmesini samimiyetle
bağdaştırmak mümkün değildir. Evet, gümrük politikasının nasıl oluşturulduğuna
ilişkin bir örnek olarak bunu da verdim. Gümrük Müsteşarlığı bu kadar bu
konularda ikinci plana itilirse maalesef yasalarımıza böyle düzenlemeler de
girer.
Bakın, bizim
Rusya Federasyonu’yla karşı karşıya kaldığımız ve bizim tarımsal ürün
ihracatımızı olumsuz etkileyen bir uygulama oldu. Bizim ülkemiz açısından, hükûmetlerimiz açısından başarısız bir uygulamadır. Rusya
Federasyonu’yla başlangıçta bilgi alışverişi yapılmak suretiyle ihracat
öncesinde ve onun sonrasında ihracatın yapılması şeklindeki mutabakat daha
sonra Hükûmet tarafından “Hayır, biz öyle bir
mutabakata varmadık.” anlayışıyla ikinci plana atılmış, ters yüz edilmiş; ondan
sonra o esnada bizim ihraç limanlarımızda, örneğin Trabzon’da ihraç ürünleri
dağ gibi yığılmaya başlamıştır. Şimdi Rusya Federasyonu’yla bir anlaşmaya
varılmış gözüküyor. Ama ihracatçıların şikâyeti geliyor, yine geliyor.
“Efendim, ben Rusya’ya soğan ihraç ediyordum.” diyor ihracatçı. “Şimdi soğanın
yanına fındık da koyuyorum, kayısı da koyuyorum.” diyor. Rusya tarafı diyor ki:
“Sen daha evvel soğan ihraç etmiştin. Şimdi kayısı ve fındığı da ihraç etmek
istiyorsun. Olmaz! İncelememiz gerekir.” Bu mudur sizin ihracatçınıza
verdiğiniz sürat? Maalesef bunlar bu tasarının gözetmediği, Hükûmetin
gözetmediği uygulamalar.
Evet, Gümrük
Müsteşarlığında atamalarla ilgili konulara değinmiştim. Gümrük Müsteşarlığının
Teftiş Kurulu Başkanı acaba hangi gerekçelerle görevden alınmıştır? Yargıya
gidip yargıdan atamayı iptal eden karara rağmen, neden görevden almakta acaba
ısrarlı davranılmaktadır? Bunun makul hiçbir açıklaması yoktur. Bunun makul
hiçbir açıklaması yoktur. Sadece, Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulunun yazdığı
bazı raporlar nedeniyle, Gümrük Müsteşarlığının Teftiş Kurulu Başkanı
cezalandırılmıştır. Şu an Teftiş Kurulu Başkanı kimdir, hangi arkadaştır,
bilemiyorum. Ona ilişkin hiçbir değerlendirmem zaten olamaz ama bir gözdağı
verilmiştir Gümrük Teftiş Kuruluna ama o kadrolar yine, eline gelen konularda
mevzuata uygun olarak gereğini yapacaktır, buna eminim. Buna eminim, bu tip
teşebbüsler başarılı olmayacaktır.
Gümrük
müşavirlerinin karşılaştığı bir sorun var. Beklerdik ki, tasarı onu çözsün.
Şimdi, Gümrük Kanunu’nda yer alan ve idari para cezasının uygulanmasını
gerektiren fiiller konusunda gümrük yükümlüsüne ceza uygulanıyor. Öte taraftan,
Kabahatler Kanunu’na göre de gümrük müşavirine bir ceza uygulanmaktadır. Burada
mükerrer bir ceza uygulanması söz konusudur. Bunu bir çok
kere ifade ettik, Komisyonda ifade ettik. Müsteşarlık, Sayın Bakan bu görüşlere
hak verdiler. Peki, gelin düzeltelim. “Yeri burası değil.” Peki, böyle bir
sorun varsa, neden bunu çözmüyoruz değerli arkadaşlar? Çözüm gayet basit. Bir
hüküm ekleyeceğiz: “Bu kanunda yer alan ve vergi mahkemelerinin görev alanına
giren idari para cezası gerektiren fiiller bakımından, 5326 sayılı Kabahatler
Kanunu hükümleri uygulanmaz.” Bir cümlelik bir hüküm bu tasarıya ilave
edildiğinde, ortada yaşadığımız bu hukuk karmaşası da sona erecektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Maalesef, tasarı böyle bir önemli sorunu da çözmemiştir,
bunu ortada bırakmıştır, geleceğe bırakmıştır, “Sonra çözeriz.” denmiştir.
Şimdi yasama dönemi bitiyor. Yeni yasama yılında ele alınıp alınmayacağı belli
değildir. Önerimiz bunu burada, bir önergeyle bu tasarıya eklemektir. Bu konuda
eğer komisyon çoğunluğu gerekiyorsa biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak da buna
destek vermeye hazırız.
Sürem doldu, o
nedenle sözlerimi burada bitiriyorum.
Tasarı
görüşmeleri üzerinde diğer arkadaşlarımız görüşlerini izah edecekler. Gerektiği
takdirde önergeler üzerinde ayrıca söz almak üzere ve görüşlerimi ifade etmek
üzere huzurunuza çıkacağım.
Sözlerimi burada
bitiriyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Hamzaçebi.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
MHP GRUBU ADINA
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına 324 sıra sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tasarının genel
gerekçesinde, Avrupa Birliği normlarına uygun 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun,
gümrük formalitelerinin asgariye indirilmesi, zaman kayıpları ve gereksiz
harcamaların önüne geçilerek dış ticaret işlem maliyetlerinin düşürülmesi ve
özellikle ihracata dayalı sanayi için girdi niteliğindeki malların ekonomiye
zamanında kazandırılması açısından çağdaş nitelikli hükümler ihtiva ettiği
ifade edilmektedir. Ayrıca, topluluk gümrük koduna uyumlu olarak hazırlanan
ancak zamanla bazı maddeleri uyumsuz hâle gelen Gümrük Kanunu’nun tasarıyla hem
müktesebata uyumunun sağlanacağı hem de ulusal menfaatlerimiz gözetilmek
suretiyle dış ticaret erbabının iş ve işlemlerini kolaylaştırmaya yönelik
uygulamaların yasal zeminini oluşturacağı belirtilmektedir.
Tasarıyla temel
olarak, Kanun’da geçen bazı deyimlerin tanımlarında, transit rejiminde,
ekonomik etkili gümrük rejimlerinde, gümrük yükümlülüğünün doğması ve
başlaması, gümrük vergisi ve para cezalarının tebliği, itiraz süreleri ile
gümrük vergilerinin kesinleşme tarihleri ve para cezaları konularında
değişiklik yapıldığı hususları da yer almaktadır.
Tasarıya ilişkin
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Raporu’nda “Tasarı ile yapılan düzenlemelere bakıldığında
çok ayrıntılı düzenlemelere gidildiği görülmektedir.” denilmektedir. Kanunlarda bu kadar ayrıntılı düzenlemelere yer verilmeksizin
ikincil düzenlemelere gidilmesi konusunun değerlendirilmesi gerektiği,
mevzuatın uyumlaştırılmasının tek başına yeterli olmadığı, kanun hükümlerini
uygulayacak kurumların idari kapasitelerinin de önem arz ettiği, Gümrük
Müsteşarlığının kanun ile ilgili iyi bir iletişim mekanizması kurarak
ilgilileri bilinçlendirmesi gerektiği, diğer yandan bunun sağlanmasında eleman
eğitimi ve yeni eleman takviyesinin de önemli olduğu hususlarına da yer
vermiştir.
2008 yılında
ortaya çıkan ve birçok ülkeyi olumsuz etkileyen küresel mali krizin Türkiye’de
dış ticaretle uğraşan kesimi de etkisi altına aldığı, mali krizin etkilerinin
azaltılması amacıyla Hükûmet tarafından ihracat
faaliyetinde bulunanları koruyacak şekilde gerekli tedbirlerin alınmasının
gerektiği, tasarıda yer alan düzenlemelerin esas amacının AB gümrük mevzuatı
ile uyumun sağlanması olduğu, bu nedenle tasarıda yer alan düzenlemelerin
birçoğunun gümrük işlemleri ile ilgili teknik hususları içerdiği, alt komisyon
çalışmalarında tasarı kapsamında yer alan birçok hükümde mutabakat sağlanmış
olunmakla birlikte, bazı hususların Komisyonda daha detaylı bir şekilde
değerlendirilmesinin de yararlı olacağı, alt komisyon çalışmaları sırasında
tartışılan gümrük müşavir yardımcılarının sorunlarının giderilmesinin,
mağduriyetlerin önlenmesi yönünde büyük önem arz ettiği, gümrük müşavir
yardımcılarının yıllardır müşavirlik hizmetlerini yürüttüğü ancak 4458 sayılı
Kanun ile getirilen hükümler doğrultusunda müşavirlik şirketlerinin yapısının
değiştirildiği, bu nedenle 4458 sayılı Kanun hükmünün yürürlüğe girdiği
tarihten önce faaliyette bulunan şirketlerin ortağı olan gümrük müşavir yardımcılarının
da ortaklıklarının devamına yönelik geçici bir düzenlemenin yapılması
gerektiği, tasarı ile kurye faaliyetlerinde bulunan şirketlere gümrük müşaviri
istihdam etmeden müşavirlik yapabilme imkânının getirildiği, böyle bir
düzenlemeden gümrük müşavirliği mesleğinin olumsuz etkileneceği, kurye
şirketlerinin birçoğunun yabancı şirket olduğu düşünüldüğünde gümrük
müşavirlerinin ortak olduğu yerli şirketlerin korunması yönünde gerekli
düzenlemelerin yapılması gerektiği, tasarıda yer alan düzenlemeler ile AB’yle
ilişkiler arasında paralel bir ilgi kurmanın doğru olmadığı, tasarının
Türkiye’nin gümrük birliğine yönelik uygulamada karşılaşılan sıkıntılarının
giderilmesi amacıyla hazırlandığı ifade edilmektedir.
Aynı tasarıda
birtakım çelişkilerin olduğu, alt komisyon ve Komisyon çalışmaları sırasında
Gümrük Müsteşarlığı ve Dış Ticaret Müsteşarlığı çalışanları arasında ortaya
çıkan anlaşmazlıklardan anlaşılmıştır. Durumun bu hâle gelmesinin temel nedeni
ise, aynı kanun tasarısı altında imzası bulunan sayın bakanların temelde bazen
anlaşamadıklarıdır.
Diğer bir konu
ise, ilgili kuruluşlar arasında büyük problemlerin olduğu alt komisyon
çalışmaları sırasında ortaya çıkmıştır ancak ilgili kuruluşların bağlı olduğu
bakanların birlikte imzalamış oldukları tasarının hazırlanması sırasında
müşterek bir çalışmanın ciddi bir şekilde yapılmadığı intibası ortaya
çıkmıştır.
Buradan da
anlaşılmaktadır ki, kurumlar arası rekabete ilave olarak bakanlar arasında da
iş ve yetki paylaşımı açısından rekabetin ve anlaşmazlıkların olduğu
görülmektedir.
AKP İktidarı,
artan yapısal ekonomik problemlere ilave olarak küresel krizin ülke ekonomisinde
yarattığı tahribatın giderilmesine yönelik çalışmalar yapmak yerine, AKP’nin
uzun süredir unutmuş olduğu AB tutkusunun ansızın tekrar ortaya çıkması
sonucunda AB’ye uyum açısından, bu tür mevzuat değişikliklerini tekrar gündeme
getirerek kamuoyunu yanlış yönlendirme gayretine düşmüştür. Yapılmak istenen
mevzuat değişikliklerinin yarın AB’ye tam üye oluyormuşçasına topluma takdim
edilmeye çalışmasının yanlış olduğu belirtildiğinde ise, bunların AB için değil
ülke yararı açısından gerçekleştirildiği ifade edilmektedir. Ancak daha önce
3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nda yapılan değişikliklerde geriye adım
atılmış ve AB’ye tam üye oluncaya kadar bazı hususlar, ertelemeler
gerçekleştirilmiştir. Nitekim bu tasarıda da Gümrük Müsteşarlığı ile Dış ticaret
Müsteşarlığı arasında temel anlaşmazlıklarda aynı konular ortaya çıkmıştır.
Küresel
piyasalarda 2007 yılı Temmuz ayından bu yana maruz kalınan çalkantıların devam
ettiği, Türkiye’nin gerçekçi bir bütçe ve buna bağlı orta vadeli ekonomik
hedeflerin oluşturulmadığı, sanayiyi, üretimi İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana
en düşük düzeylere gerilettiği, bankaların kredi koşullarını sıkıştırdığı,
üretici kesimlerin mali kaynaklara ulaşımının her geçen gün zorlaştığı, bütçe
ve para politikalarının etkilerinin giderek azalmaya başladığı bir ortamda, Hükûmet ciddi önlemler almak yerine, Avrupa Birliğine uyum
bahanesiyle, pratikte faydası çok olmayacak, özellikle bu kriz anında pratikte
faydası olmayacak tasarılarla yüce Meclisin gündemini de tutmaktadır. Esasen,
ihracatın ve ithalatın son aylarda neredeyse yarı yarıya azaldığı, dolayısıyla
dış ticarette tarife dışı koruma ve teknik engellere en az ihtiyaç duyulan bir
dönemde dış ticaretin yapısal problemlerini ve acil ihtiyaçlarını ele almak
yerine, sözde Avrupa Birliğine uyum amacıyla hazırlanan bahse konu tasarının
ele alınması, Hükûmetin, daha, kısa bir süre önce
-AB’yle yapılan Ortaklık Konseyi vesilesiyle- AB tarafından yapılan uyarıyla ev
ödevlerini tamamlaması ve AB’ye olumlu sinyaller vermesi gayretinin bir
neticesi olduğunu akıllara getirmektedir. Aylardır gündemde acil olarak yer almayan bu tasarının birden acil
koduyla gündeme gelmesinin sebebi anlaşılamamaktadır. Yoksa Hükûmet,
AB’nin en üst düzey organlarının yöneticileri tarafından “Türkiye’de dört yıldır
birinci öncelik AB’ye üyelik değil.” eleştirisini mi bertaraf etmeye çalışıyor?
Yoksa, çok yakın geçmişte kabul edilen Türkiye-AB
Ortak Tutum Belgesi’nde Hükûmetin Anayasa değişikliği
girişimine, siyasi partilerin işleyişiyle ilgili yasal ve anayasal düzenlemelerin
gözden geçirilmesi isteğine, Hükûmetin yargı reformu
stratejisine AB tarafından verilen desteğe karşılık yapılmış bir jest midir? Yoksa, Fransa ve Almanya Devlet Başkanlarının, üst düzey
yöneticilerinin Türkiye-AB ilişkilerindeki olumsuzluk manasına gelen
açıklamalarının yarattığı panik midir? Hükûmetin
görmek istemediği gerçekler ne yazık ki AB üyesi ülkelerde en üst düzeyde
seslendirilmiş, Türkiye'nin AB yolunda teslimiyetçi yaklaşımlarla bir yere
varamayacağı bir kez daha ortaya çıkmıştır.
AB yolunda
birinci öncelik, ülke menfaatlerini esas alan, kararlı ve kişilikli bir
politika izlenmesi ve ilişkilerinin özellikle ekonomik muhtevasının bu temele
oturtulmasıdır. Şimdi Hükûmet, AB ile,
Türkiye’de yaşanan hem içerideki ekonomik problemler hem de küresel krize
ilişkin ne konuşmuştur? Bu konuda ne görüşmüştür? Hâlen gümrüklerde yapılan
işlemler gazetelerin birinci sayfalarında, manşetlerde ve resimleriyle beraber,
daha önceki resimlerle mukayese edilerek verilmektedir. Bunların mutlaka yapılması
gerekli olabilir ancak bugün içeride yaşanan krize mutlaka birtakım tedbirlerin
Hükûmet tarafından acilen getirilmesi gerekmektedir.
Tasarının 3’üncü
maddesiyle, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun10’uncu madde birinci fıkrasının (a)
bendinde yapılan eklemede “Bu Kanunda ve bu Kanuna dayanılarak çıkarılan
mevzuatta yer alan izin süreleri, teminat uygulamaları, gümrük vergilerinden
muafiyet ve istisna uygulamaları ile beyanın düzeltilmesine ilişkin ortaya
çıkan durumları inceleyip sonuçlandırmaya, Müsteşarlığın önerisiyle bağlı
bulunduğu Bakan yetkilidir.” denilmektedir. Bilindiği gibi burada sözü edilen ve gümrüklerden sorumlu Bakana
yetki verilmesi gereken hususlar, esasen gümrük mevzuatı yanında mali, hukuki,
bakanlıkların teşkilat ve görevleri ve diğer bazı konuları içermektedir. Hâl böyle olunca çeşitli bakanlıkların, kurum ve kuruluşların
yetkisinde olan ve ilgili kanunlarında kimlerin ne şekilde yetkili oldukları da
düzenlenen hususlarda, gümrükten sorumlu olan Bakana uygun olmayan toptan bir
yetki devri yapılmakta olup bu durum, kamu kurumları arasında bir yetki
tedahülü anlamına gelebileceği gibi, bu konularda yetkileri yasayla belirlenmiş
kişilerin de yetkilerine müdahale anlamına gelebileceğinden, söz konusu
fıkranın ya çıkartılması ya da ilgili kurumların bu kanundaki görüşleri
üzerinden Bakanın yetkili olabileceği şeklinde düzenlenmesinin uygun olacağı
değerlendirilmektedir.
Şimdi, şunu iyi
düşünmek lazım: Mayıs ayı ihracatı yüzde 40’lar düzeyinde düşmüştür. Bunu TİM
rakamlarından öğreniyoruz. Daha birkaç saat önce, TİM’i
içine düştüğü durumdan kurtarmak için Hükûmetin TİM’e ne kadar önem verdiğini gördük ve yasasını çıkarmış
bulunuyoruz, onaylamış bulunuyoruz. Peki, bu kanun çıktığı takdirde bu, ihracat
artışına yardımcı olabilecek midir? Ne tür bir katkı sağlayacaktır? Bunu bu
kürsüden açıklamak mecburiyetindesiniz. Krize ne katkı sağlayacaktır? Bunu bu
kürsüden açıklamak zorundasınız. Vatandaşların üretimine nasıl yardımcı
olacaktır? Bunu açıklamak mecburiyetindesiniz. Bu kanun, Türkiye’de üretimde ve
ihracatta girdi kullanımında yabancıya bağımlılığı, yabancı mala bağımlılığı ne
kadar azaltacaktır? Bunu bu kürsüden açıklamak mecburiyetindesiniz. Giderek
artan oranlarda yabancı girdi kullanımını nasıl engelleyeceğiz, neler
yapacağız, bunun için neler yaptık?
Bakın, bugün
teşvik uygulamaları olarak birtakım hususları kamuoyuna deklare ediyoruz.
Hukuki mevzuatı tamam değil ama deklare ettiğimiz hadisenin ülke içinde illeri
bile birbirine düşürdüğünü… Hatta, baktığımız zaman,
Denizli gibi 5084 sayılı Kanun’dan bile büyük zararlara uğramış bir ili
sıkıntıya sokuyoruz. Hemen daha kurulmuş, altyapısı hazır organize sanayi
bölgeleri dolmadan başka illere, yakın illere teşvik vererek sanayicileri biz
Şimdi, biraz önce
ifade ettim, bu kanunun, gerçekten, Denizli’de, Bursa’da, Antep’te ve diğer
illerde kapanan fabrikalara ve duran ihracata ne faydası var? Haciz gelen
fabrikaya ve işletmeye ne faydası var? Bugün yatırım yapmak yerine üretimini
sürdüremeyen, ihracatını yapamayan, büyük ölçüde işletme sermayesi problemiyle
karşılaşmış, sesini duyuramayan sanayicilere bu hadisenin, bu kanunun ne
faydası var?
Biraz önce yine
söyledim, gümrüklerin hâli belli. Birinci sahifelerde, şu anda gazetelerin
birinci sahifelerinde, tamamen gümrük sahaları boş resimleriyle birlikte
manşette yer alıyor, yer alalı da çok oldu gerçekten. Bu tasarının oraya ne
faydası olacak? Bunları anlatmak lazım. Bu tasarının
bir yılda Denizli’de 32 bin kişinin işsiz kalmasını önleyecek bir tarafı var
mıdır? Bunları millete anlatmalısınız. Denizli’nin sınırını geçip Afyon
Dazkırı’ya Denizli’den taşıttığınız fabrikalara ne faydası var? Bir yıl içinde
1 milyondan fazla insanın işsiz kalmasına bu tasarının gerçekten ne faydası
var? Soruyorum: Kayıtlı istihdamın 1 milyondan fazla artmasını engelleyen bir
yönü var mı bu tasarının Sayın Bakan? Bu tasarının azalan vergi gelirlerini
artıracak bir yönü var mı? Çok sert bir şekilde düşen ithalat ve ihracata bir
katkısı var mı? Üretimin azalmasını, tüketimin azalmasını engelleyen bir tarafı
var mı? 10 bin dolarları aştı deyip, bir gecede yüzde 30 artırdığınız fert
başına millî gelirin 8 bin dolarların altına inmesini engelleyen bir faydası
var mı, bir yönü var mı? Her 3 gençten 1’inin işsizliğini engelleyecek bir çare
var mı acilen, bu tasarının içinde? Millete 10 milyar Türk lirası deyip 70
milyar TL’yi aşan bütçe açığına bir merhem var mı? Yüzde 24 artacak
dediğiniz ithalattan alınan KDV’nin bugün sadece mayıs ayında yüzde 35’ler
oranında düşmesini engelleyen bir hüküm var mı veya ona gerek var mı? Toprak
Mahsulleri Ofisi için
alınmaya çalışılan borçlanma yetkisinin çizgi altında gösterilip
bütçe açığında gösterilmemesini engelleyecek, kamuoyunu şeffaf bir şekilde
aydınlatacak bir hüküm var mı bunda? Protesto edilen senet sayısı ile meblağını
azaltacak bir tedbir geliştirildi mi Hükûmet
tarafından? Karşılıksız çekleri azaltacak bir husus var mı? Toplum için bir
merhem var mı yaşanılan ekonomik krizden kurtulmak için? 220 milyar dolarlarla
aldığınız borçların 500 milyar dolarlara ulaştırılmasından biraz sıkıntı duyan
bir ifade burada mevcut değil, görüşülmüyor, ifade edilmiyor.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Bir hesap yaparsanız…
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Hayır, önemli olan şu: Gerçekten ülkenin borçlarının 220 milyar dolarlardan 500
milyar dolara çıktığını bugün herkes biliyor, devletin de kayıtlarında var, çok
rahat bir şeklide ifade ediliyor.
Siz devamlı böyle
laf atarak bir yere varacağınızı sanıyorsunuz ama, bu,
vakıa.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Devamlı yapmıyorum bunu.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Ben söylediklerimi her zaman söylemiyorum, özel zamanlarda söylüyorum,
burası da öyle.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Lafla peynir gemisi yürümüyor ama!
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Şayet dinlerseniz üç beş kelime öğrenirsiniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Laf atmakla ülke yönetilmez!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Ayhan, Denizli’den Afyon’a gidiyor ya onun için
seviniyor.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Evet… Evet…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Afyon bitmiş.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Şimdi, evine haciz gelen, kirasını ödeyemeyen, kredi kartları
borcunu ve kredileri ödeyemeyen vatandaşlara ne tedbir var Allah aşkına? Hükûmet dünyadan kopuk. “Dünyada küresel kriz var, biz ne
yapalım?” diyorsanız, bu olmaz. Bu Hükûmet Türkiye
Cumhuriyeti’nin Hükûmeti; Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının dertlerine çare arayacak, çare olacak. Biraz önce
saydıklarımızın hangisine Hükûmet çare oldu? Bugün,
baktığımız zaman, uyguladığınız dış ticaret politikası ne yapıyor? Kore’de,
Çin’de istihdamı artırıyor, buradaysa azalıyor. “Dışarısı iyi ise biz iyi
oluruz, kötü ise biz kötü oluruz.” Yok öyle bir şey.
Böyle bir mantığı kabul etmek mümkün değil. Dışarısı iyi iken de vatandaş iyi
değildi. Bakın, çiftçi perişan…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
“Dışarısı iyi ise
biz de iyi oluruz, kötü ise biz de kötü oluruz.” Böyle bir şey olamaz. Dışarısı
iyi iken vatandaş da iyi değildi. Bakın, çiftçi perişan, ürünü para etmiyor.
“İyi oldu.” diyen varsa hafta sonu birlikte Toprak Mahsulleri Ofisinin önüne
-bütün Türkiye’de- gidelim, vatandaşlar memnun mudur, değil midir, hep beraber
konuşalım. Bizleri muhtarlar, çiftçilerimiz arıyor. Çok büyük şikâyetleri var.
Sayın Bakanım,
aracılığınızla Hükûmete de duyurmak istiyoruz:
Gerçekten, bu hububat meselesini, çiftçinin ürün meselesini de çözelim.
Gerçekten, hafta
sonları dolaştığımızda, bu tasarının ülkenin problemlerini çözecek hususları
ihtiva etmediğini ve de gelen tasarıların bu konuları ihtiva etmediğini
görüyoruz. Bu nedenle, bunların dikkate alınmasını istiyoruz.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ayhan.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.25
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.41
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107’nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
324 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Tasarının tümü
üzerinde gruplar adına konuşmalarda söz sırası Demokratik Toplum Partisi Grubu
adına Hakkâri Milletvekili Sayın Hamit Geylani’de.
Buyurun Sayın Geylani. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte
olan yasa tasarısı üzerinde Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz aldım.
Genel kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi gümrükler, ülkelerin birbiriyle olan ekonomik,
sosyal, kültürel ve siyasal farklılıklarını korumak ve egemenliğin
pekiştirilmesi ve yansıtılması görüşünden yaşam bulmuşlardır. Bu temel hareket
noktasının bir gereği olarak gümrükler ile korumacılık birbirinin ayrılmaz
parçası hâline gelmiştir. Ancak dünyada özellikle de 1980’lerden itibaren
yaşanan hızlı gelişmeler ve dönüşümler sonucunda ekonomik topluluklar, gümrük
birlikleri, serbest ticaret anlaşmaları, ekonomik bütünleşme hareketlerini
artırmışlardır. Bu nedenle, elektronik ortamda bilgi ve mal alışverişlerinde
baş döndürücü gelişmeler birçok temel felsefenin değişmesini ve dönüşmesini
zorunlu hâle getirmiştir, bu da dünya genelinde ticaretin özgürleşmesi
düşüncesinin egemen olmasına da neden olmuş. Bu temel değişimler, gümrüklerin
fonksiyonel değişmesini de zorunlu hâle getirmiş ve korumacılık felsefesini
savunan ve uygulayan bir gümrük anlayışını geçersiz kılmıştır.
Dünya ticaretinde
gözlemlenen özgürleşme eğilimi, ülkelerin eski korumacılık modelinden yavaş yavaş vazgeçmelerine neden olmuştur. Günümüzde dünya
ticaretinde dikkati çeken en belirgin özellik, ülkelerin tarife ve tarife dışı
dış ticaret politikalarından vazgeçmeleri veya yumuşatma eğilimi içine
girmeleridir.
Kotaların
kalktığı, vergi oranlarının düştüğü, korumacılık modelinin terk edilmeye
başlandığı çağımızda, serbest ticaret politikalarının en önemli
göstergelerinden biri olarak ülkelerin gümrük mevzuatlarındaki liberalleşmeyi
ve gümrük uygulamalarındaki basitleştirilmiş işlemleri gösterebiliriz.
Dünya
ticaretindeki liberalleşme eksenindeki değişim, gümrük uygulamalarının ülkeler
nezdinde artık sadece vergisel boyutta algılanmaması gerektiğini gündeme
getirmiştir.
Gümrükler,
gelişmiş dünya ülkelerinde uluslararası ticareti düzenleyen, bütün ekonomik ve
ticari faaliyetler çerçevesinde değerlendirilen ve ticareti engelleyici
olmaktan çok kolaylaştırıcı bir işleve sahiptir.
Pek çok ülkede
gümrüklerin varlığı hissedilmeden dış ticaret yapılmakta, ama ilgili ülkeler de
gerekli yasal takipleri mükelleflerin işini zorlaştırmadan yapabilmektedir.
Gümrükler, gelişen
dünya ticaretinde birer engelleyici unsur olmaktan çıkmıştır ve Türkiye’de de
çıkmak zorundadır. Ne yazık ki, Türkiye’de hâlen gümrüklerdeki bürokratik
zorluklar ve ticareti engelleyici hususlar devam etmekte, ithalat ve
ihracatçılar için büyük bir sorun teşkil etmektedir.
Avrupa Birliğine
girme yolunda olan Türkiye'de özellikle 1996 tarihli Gümrük Birliği
Sözleşmesi’nden bugüne kadar gümrüklerle ilgili çok sayıda düzenleme yapılmış,
ancak bu düzenlemeler çok yetersiz kalmış ve uygulama alanı da bulamamıştır.
Bugün, gümrük
işlemlerinin yüzde 98’i elektronik ortamda gerçekleştirilmekte ve yüzde 80’e
yakını da gümrük müşavirlerinin bürolarından elektronik veri transferleriyle
yapılmaktadır. Bu tür gelişmeler sevindirici olmakla birlikte, maalesef, istenen
ve özlenen seviyeye ulaşmadığını açıkça ifade edebiliriz.
Gümrük
işlemlerinde yaşanan zorluklara verilebilecek en çarpıcı örnek gümrüklerin
mükelleflerden istediği çokça belge sayısıdır. Değişik sektör ve ürün grupları
için toplamda otuza yakın belge istendiğini düşünecek olursak ortaya çıkan
bürokrasi vahametini daha iyi anlayabiliriz. Her belgenin de değişik bir
idareden alındığını ve her belge için de ayrıca bir dizi bürokratik sürecin
karşımıza çıktığını hatırlatmakta da yarar görüyoruz.
Gümrüklerde
ticareti kolaylaştırıcı yeniden yapılanma süreci için gümrüklerin imajının
düzeltilmesi yönünde adımlar atılması da kaçınılmaz olmuştur bu nedenlerden
tabii.
Değerli
arkadaşlar, bugün Türkiye’de “yolsuzluk” ve “rüşvet” denince, ne yazık ki, ilk
akla gelen kurumların başında gümrükler gelmektedir. Gerçekten de gümrük
kapıları genelde bu tür haberlerle gündeme gelmektedir.
Bürokrasinin
azaltılması yönünde atılacak adımların gümrükler üzerindeki kötü imajın
değiştirilmesi açısından da faydalı olacağı kanısındayız. Türkiye’de bugüne
kadar devlet dairelerine ilişkin oluşan genel imajın nedenleri arasında
bürokrasi hantallığının da olduğunu unutmamak gerekir.
Gümrüklerimizdeki
iş yükünün azaltılması ve bürokrasinin ortadan kaldırılması için gümrükler,
vergi daireleri ve bankalar arasında ortak bir veri tabanı oluşturulması ve
bilgi alışverişinin online olarak sağlanması oldukça
önemli bir adım olarak algılanmaktadır. Oluşturulacak bu türden bir veri tabanı
ile mükellefin omuzundan ciddi bir iş yükü kalkacak
ve özellikle ihracatçıların KDV iadesi için gerekli işlemleri daha hızlı
gerçekleştirmeleri sağlanmış olacaktır.
Ortak Veri Tabanı
Projesi’nin ihracatçı birlikleri, Dış Ticaret Müsteşarlığı gibi diğer kamu
kurum ve kuruluşları ile de entegrasyon içinde olması
gerektiğini de düşünüyoruz. Bu entegrasyonun teşvik
uygulamalarında dâhilde işleme izin belgesi taahhütlerinin kapsamında da önemli
faydaları ve kolaylaştırıcı etkisi de var olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, gümrük müşavirlik mesleğinin sorunlarının ciddi biçimde ele
alınması ve sektörün yeniden yapılanması da kaçınılmazdır. Sektörün bilgi ve imaj eksikliğinin
giderilmesi mesleğin onuru ve geleceği açısından önemlidir diye düşünüyoruz.
Ayrıca, gümrük
müşavirlerinin arzu ettiği odalaşma faaliyetlerinin de hızlanması gerektiği ve
şartı da ortada. Türkiye'nin dış ticaretinin gelişmesi açısından
gümrüklerimizin modernizasyonu konusunda ciddi adımlar atılması gerektiğine de
inanmaktayız. “Gümrük muafiyeti, kurumlar” başlığı altında yer alan kurumlara
belediyelerin de, tekrar ediyorum belediyelerin de eklenmesi gerektiğini
düşünüyor ve önemsiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, “Fikri ve sınaî hakların ithal edildiği gerekçesi ile gümrük
idaresine yapılan başvurunun kabulü, söz konusu eşyanın gümrük idaresince
gereği gibi muayene edilmeden bırakıldığı veya eşyanın alıkonulması için
herhangi bir önlem alınmadığı gerekçesi ile hak sahibine tazminat hakkı
doğuramayacağı ” ibaresi, uygulamada oldukça sıkıntı ve kuşkulara neden
olmaktadır. Burada, gümrük idaresinin sorumlu tutulması gerektiğine inanıyoruz.
Aksi takdirde, şaibeli durumların meydana gelmesine imkân ve zemin sağlanmış
olacaktır. “Fikri ve sınaî hakları ihlal eden eşya ile mücadele kapsamında, gümrük
idaresince başvuru üzerine ve re’sen hareket edilmesi
nedeniyle ilgili kişilerin zarara uğramasından gümrük idaresi ve yetkililerinin
sorumlu tutulamayacakları ” ibaresi “…gümrük bölgesi dışında sorumlu
tutulamayacakları ” şeklinde düzenlemesi gerektiğini düşünüyoruz.
“Yetkilendirilmiş
yükümlü” kavramının taslakta yer almasıyla gümrüklerde ciddi sıkıntılar da
yaşanacağı tahmin edilmelidir, hem de şimdiden çünkü Avrupa Birliğine üye
ülkelerin bile henüz tartıştığı ve daha uygulamaya geçmedikleri
“yetkilendirilmiş yükümlülük” kavramının kanun tasarısında yer almasıyla 50
bine yakın gümrük müşavirinin geleceği belirsizliğe itilmiş olacaktır. TOBB ile
yapılan protokol çerçevesinde, sınır kapılarının yap-işlet-devret modeliyle
modernizasyonunun gerçekleştirildiği 2009 yılı sonuna kadar bütün kara gümrük
kapılarının yenilenmesi işlemlerinin tamamlanacağı Hükûmet
tarafından daha önce, bilindiği gibi, açıklanmıştı. Yap-işlet-devret modeli ile
yenilenme çalışmalarına 2008 yılında başlanması gereken Yüksekova ilçesi Esendere Gümrük Kapısı’na henüz başlanmadığını da
görmekteyiz. Bu konuda, Yüksek Planlama Kurulunda gerekli yetkiler alındığı ve
başlanacağı yönünde açıklamalar yapılmasına rağmen henüz bir girişime bile
başlanmamıştır.
Türkiye'nin 1
Ocak 1996 yılında imzaladığı Gümrük Birliği Anlaşması’ndan doğan avantajları
bulunmaktadır. Bu çerçevede, 2003 yılından günümüze AB’den toplam 55,6 milyon euro kredi kullanılmasına rağmen Esendere
gümrüğü ancak altı yıl sonra, 2009 yılı Şubat ayında daha yeni elektronik
işlemlere başlayabilmiş ve o da aksak bir şekilde devam etmektedir.
Alınan bu
kredilerle gümrüklerin teknik araç ve cihazlarla modernleştirilmesi
hedeflenmekte idi. Ayrıca tüccarının, yurttaşının rahat ve güven içerisinde
giriş çıkışlarını sağlamak, bir taraftan da kaçakçılığın kontrol ve takibini
modern araç ve cihazlarla yapmak esas alınmıştır. Ama ne yazık ki demin
örneğini verdiğimiz Esendere Gümrük Kapısı’nda enerji
nakil hatlarının ve Telekom uydu bağlantılarının sağlıklı ve yeterli
olmamasından kaynaklı, sistem kesintisi gibi sorunlardan dolayı yurttaşlar da
bazen günlerce bu kapıda mağdur durumda beklemektedirler.
Değerli
arkadaşlar, Gümrük Müsteşarlığı personel sayısı bakımından günün ihtiyaçlarına
cevap vermekte de güçlük çekmekteyiz. Dış ticaret hacminin 20-30 milyar dolar
olduğu dönemlerde bu kurumun personel sayısı 8.799’dur. Günümüzdeki hacim ise
yaklaşık 300 milyar dolar dolayındadır ama personel sayısı da hâlen bu rakamlar
civarındadır. Vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 15’ini tahsil eden Gümrük
Müsteşarlığının genel bütçe içerisindeki payının artırılmasını da bu anlayıştan
hareketle gerekli görüyoruz.
Personel
atamalarının objektif kriterlere bağlanması da
gerekiyor çünkü uygulamadaki şekline baktığımız zaman atamaları yapılan bazı
görevlilerin birilerine ulaşarak, yani halk deyimiyle bir torpil bularak
atamalarını durdurdukları veya istedikleri yere naklettirdikleri de
görülmektedir. Bunun sonucunda, deneyimli ve kaliteli personel sürekli belirli
noktalarda kümelenmektedir. Bundan kaynaklı sosyoekonomik olarak gelişmemiş
bölgeler ve sınır kapılarına deneyimsiz stajyer aday personel gönderilmektedir.
Başbakanlığın
2006/11 sayılı iç gümrükleme ile ilgili Genelgesi’nin neden olduğu haksızlığın
yeni hazırlanan kanun tasarısıyla giderilmesini umuyor ve diliyoruz. Söz konusu
olan bu genelge sonucunda sınır kapılarında ithalat ve ihracat yapılamaz hâle
gelmiştir. Genelgeden kaynaklı sıkıntılar Habur Sınır
Kapısı’nda Silopi ilçesine, Gürbulak Sınır Kapısı’nda
ise Doğubeyazıt ilçesine gümrük idareleri kurularak
büyük ölçüde aşılmıştır ama ne yazık ki Esendere
Gümrük Kapısı ise kaderine terk edilmiş. 2007 yılından itibaren ithalat ve
ihracat yapılamayan Esendere Kapısı için de Yüksekova
ilçesinde bir gümrük idaresi ihdas edilerek bu haksızlığın önüne geçilmesi
gerekiyor.
Hakkâri ilinin sosyoekonomik
olarak gelişebilmesi ve yurttaşa az da olsa bir ekonomik nefes aldırabilmesi
için Şemdinli-Derecik ve yine Şemdinli-Alan, bir de Hakkâri’nin Çukurca
ilçesinin Üzümlü köyüne bağlı daha önce birtakım idari tasarruflarla işleme konulan
ve hâlen durdurulan bu kapıların açık pazarlarında sınır ticaretinin
yapılabilmesinin önü açılmalıdır.
Kısaca arz
ettiğim bu görüş ve düşüncelerle Genel Kurulu bir kez daha saygıyla
selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Geylani.
Şahıslar adına
ilk söz Aydın Milletvekili Sayın Mehmet Erdem’e aittir.
Buyurun Sayın
Erdem. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
MEHMET ERDEM
(Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
324 sıra sayılı
Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın tümü üzerindeki görüşlerimi kısaca ifade
etmek istiyorum.
Kısaca belirtmek
gerekirse, tasarı ile mikro düzeyde hem Avrupa Birliği mevzuatında meydana
gelen değişikliklere uyum hem de uygulamada karşılaşılan sorunların çözümü
amaçlanmıştır. Makro düzeyde ise ülkemiz ekonomisinin temel unsuru olan ihracat
potansiyelimizi artırma hedefimizi gerçekleştirme yolunda ihracat girdi
maliyetlerini azaltmak, gümrük işlemlerini basitleştirmek ve hızlandırmak
suretiyle ihracatçılarımızın rekabet koşullarının iyileştirilmesi, Avrupa
Birliği normlarında rekabet edebilme şansı verilmesi hedeflenmiştir.
Tasarının ülke
ekonomimize hayırlı olmasını diler, sizleri saygıyla selamlarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Şahısları adına ikinci söz, Antalya Milletvekili Sayın Sadık Badak’a aittir.
Buyurun Sayın Badak.
SADIK BADAK
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, bu kanunun, ana hatlarıyla, Avrupa Birliği mevzuatına uyum
sağlamak ve uygulamada yaşanan sorunların giderilmesini temin etmek amacı ifade
edildi. Tam üyelik olmadan gerçekleştirilen Avrupa Birliğiyle gümrük birliği,
Avrupa topluluğuna uyum sağlama çerçevesinde 27 Ekim 1999 tarihinde kabul edilen
4458 sayılı Gümrük Kanunu ile yeni gümrük rejimi ve uygulamaları ülkemizde
hayata geçirilmiştir. Buna göre, gümrükte karşılaşılan formalitelerin ve
sorunların asgariye indirilmesi, zaman kayıpları ve gereksiz harcamaların önüne
geçilerek, dış ticaret işlem maliyetlerinin düşürülmesi açısından çağdaş
nitelikli hükümler ortaya konulmaktadır. Ancak, geçen süreçte Avrupa Birliğiyle
eş güdümlü yapılamayan değişiklikler neticesinde yasal düzenlemelerimiz geride
kalmış, uyum sağlama amacıyla yeni düzenlemelere gidilme zarureti doğduğu
görülmektedir. Öncelikle Avrupa Birliğinin gümrük kodunda meydana gelen
değişiklikler nedeniyle bizim yasamızda da düzeltmeler yapılmaktadır.
Hâlen
uygulanmakta olan 4458 sayılı Gümrük Kanunu, 248 madde ve 7 geçici maddeden
ibaret iken üzerinde konuştuğumuz kanun tasarısı taslağı 73 maddeden
oluşmaktadır. Tasarıyla, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’na 10 madde eklenmekte, 23
madde yeniden yazılmakta ve yaklaşık 120 maddede değişiklik yapılmaktadır.
Kanaatimce,
Gümrük Kanunu’nda yapılan başlıca üç önemli değişikliği şöyle özetleyebiliriz:
12’nci maddeyle 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 60’ıncı maddesinin ikinci fıkrası
değiştirilmiş ve fıkraya (b) bendi eklenmiştir. Söz konusu bent ile gümrük
beyanının bilgisayar veri işleme tekniği yoluyla yapıldığı hâllerde gümrük
idaresinin gümrük beyannamesine eklenmesi gereken belgelerin beyanname ile
birlikte ibrazını istemeyebileceği hükme bağlanmıştır. Bu uygulama yaklaşık on
yıl önce gümrük idaremizin otomasyon sürecinde başlattığı iyileştirmelerin
bugün çok ileri düzeye geldiğini göstermektedir.
Söz konusu sistem
için 1998 yılında İstanbul Atatürk Havalimanı Gümrük Müdürlüğünde pilot
uygulamalar başlatılmış ve çok kısa sürede gümrük işlemlerinin neredeyse tamamı
yetmişten fazla gümrük idaresinde otomasyonla uygulamaya geçilmiştir.
Gelinen noktada
gümrük işlemlerinin yaklaşık tamamı bilgisayar üzerinden yürütülmeye
başlanmıştır. “insansız ve kâğıtsız gümrük idaresi” sloganıyla hem eşya ve araç
denetimine ilişkin sistemler geliştirilmiş hem de bürokratik formalitelerin
azaltılması yönünde büyük adımlar atılmıştır.
Bugün ülkemizde
gümrük beyannamesi tümüyle elektronik ortamda verilmekte, hatta yüzde 85
oranında kişiler kendi bürolarından EDI aracılığıyla beyanname tescil
edebilmektedirler. Sadece bilgisayarlı otomasyon ve işletme sistemi değil,
bugün sınır kapılarımızda fiziki modernizasyon da başlamıştır. Nitekim Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği ile kamu-özel sektör iş birliği anlaşması
çerçevesinde Hamzabeyli, Sarp, Cilvegözü,
Habur, İpsala sınır kapıları modern bina ve
teçhizatla yenilenmiştir. Yarın da aynı kapsamda yenilenen Kapıkule sınır
kapımız, Sayın Başbakanımızın da katılımıyla hizmete açılacaktır. Yine bu
çerçevede Nusaybin, Dereköy, Akçakale, Esendere, Dilucu, Türkgözü, Yayladağı, Karkamış, Öncüpınar
sınır kapılarının projelendirme çalışmalarının devam ettiğini de memnuniyetle
öğrenmekteyiz. Bu modern altyapının ve işletme sisteminin kurulmasında emeği
geçenleri şükranla anıyorum.
Diğer önemli bir
düzenleme 52’nci maddede yapılmaktadır. Buna göre, Gümrük Kanunu’nun fazla
çalışma ücretlerinin tahsil ve dağıtımına ilişkin esas ve usullerini belirleyen
221’inci maddesi değiştiriliyor. Yapılan değişiklikle maddenin üçüncü
fıkrasının ilk cümlesi yürürlükten kaldırılmakta ve fazla çalışma ücreti olarak
yatırılan tutarlardan yüzde 50’sinin doğrudan bütçeye gelir kaydedilmesinden
vazgeçilmektedir. Böylece, ticaret erbabımızın üzerindeki bir yükün, devletin
kendi gelirinden feragat ederek, yüzde 50 kadar azaltılmasının önü açılmış
oluyor.
Üçüncü önemli bir
değişiklik de 63’üncü maddede yapılmaktadır. Bununla Gümrük Kanunu’nun
usulsüzlük cezasını belirleyen 241’inci maddesi değiştirilmektedir. Şu anda
yürürlükte olan fıkranın muğlak olması nedeniyle bu
cezanın kesilmesinde bir yeknesaklık sağlanamamış ve 2000 yılında 30 milyon
lira olan cezanın her yıl yeniden değerleme oranında artırılması sonucu 2009
yılında 221 lira gibi önemli bir yekûna ulaşması sonucu ticaret erbabı üzerinde
ciddi bir yük oluşturmaya başlamıştır. Böylece, yönetmelikle tadat edilecek
fiillere bu cezanın uygulanması sağlanmaktadır.
Bu düşüncelerle,
kanunun hazırlanmasında emeği geçenleri yürekten kutluyor, ülkemize hayırlı
olması dileklerimle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Badak.
Şimdi soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın Genç…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim, Gümrükte
Teftiş Kurulu Başkanı neden görevden alınmıştır? Kendisi bu konuda idari
yargıda yürütmenin durdurulması kararı almış mıdır, almışsa uygulanmış mıdır?
Bunun görevden alınmasında bazı kişilerin ihraç kaydıyla yaptıkları ithalatta,
ihracatın yapılmaması nedeniyle… Bunun bir etkinliği var mıdır? Bu suretle,
ihraç kaydıyla ithalat yapan kaç kişi ithalat yapıp da ihracat usulüne göre
yapmamış? Bunların arasında AKP’li milletvekilleri var mıdır? Mesela, çayla ilgili konularda.
İkincisi, bu
kanunla, tabii, aslında yönetmelik ve tüzükle tespit edilmesi gereken önemli
konular Bakanın takdirine bırakılmıştır. Bir hukuk devletinde bakanın bütün
yetkileri kendi eline alması… Siyasi nedenlerle bakanın sorumluluğu yok.
Biliyorsunuz, Anayasa’mıza göre bakan hakkında soruşturma yapabilmek için,
işte, emekli de olsa, Anayasa’ya göre elli beş milletvekili soruşturma
önergesini verecek, gelecek, bilmem soruşturma komisyonu kurulacak. Hâlbuki bu
yetki bürokratlarda olsa burada bir suistimal
yapıldığı takdirde sorumluluk en azından bürokratlar hakkında bir soruşturma
yapılabilir. Yani, bu böyle işte izin süreleri, teminat uygulamaları, gümrük
vergilerinden muafiyet ve istisna uygulamaları ile beyanların düzeltilmesi, ki bunların hepsi başlı başına bir gümrük
kaçakçılığına meydan veren, devletin trilyonlarını aşan miktarda yetkilerdir.
Böyle bir uygulamayı siyasi kadroya verdiğiniz zaman maalesef burada yapılacak suistimaller, ilgili kişinin bakan olması dolayısıyla, bir
nevi sorumluluktan kaldırılmaktadır.
Yine, bu doğal
gaz ithalatında, özellikle doğal gaz ithalatında yüzde 6 fire hakkı
tanınmaktadır. Neden böyle bir götürü fireye lüzum görülmüştür? Yüzde 6 fire…
Türkiye’de zannedersem senede 30 milyar, 40 milyar dolara yakın doğal gaz
ithalatı yapılmaktadır. Bunun yüzde 6…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)
BAŞKAN – Sayın
Kaplan…
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bir
kararnameyle, yakın zamanda, sınır ticaretinin teşvik edilmesi yönünde Hükûmet bir karar aldı. Ancak, Habur’da
son günlerde, çokça telefon alıyorum, giriş çıkışlarda ciddi sorunlar
yaşanıyor, size de intikal etti mi?
Bir de,
Cizre-Suriye arasında bir sınır kapısı açma projesi var mıdır?
Yine,
Beğendik-Bulgaristan arasında sahil yolunda, Rezve
Deresi üzerinde bir sahil kapısı açma projesi var mıdır?
Bir de, son
olarak şunu sormak istiyorum: Tarihte 2000-5000’inci yıllara dayanan Kato Dağı’nda bir altın kapı var, gümrük kapısı. Yukarı
Mezopotamya’nın ilk gümrük kapısıdır. Devlet sınırları olmadan, sembolik anlamı
olması itibarıyla soruyorum: Bakanlığınızın bu sembolik kapılarla ilgili bir
çalışması var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, herhangi bir kurumun Türkiye’de kiraladığı
uçak ve helikopterler gümrükte hangi muameleyi görüyor? Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğünün uçuş emniyeti talimatını acaba gümrük arıyor mu ve uçuş güvenliği belgesi
istiyor mu acaba gümrükler kiralanan helikopter ve uçaklardan? Bunlar
kiralandıktan bir ay sonra düşerse acaba gümrüğün burada suçu var mı, yok mu?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Taner…
RECEP TANER
(Aydın) – Sayın Bakan, görüşmekte olduğumuz kanunun genel gerekçesine
baktığımızda AB’yle gümrük birliğinin uyumunu sağlamak amacıyla düzenlendiği
belirtilmekte. 1995’te Avrupa Birliğiyle imzalanan Gümrük Birliği
Anlaşması’nın, ekonomimizin ve ihracatımızın dışa bağımlı hâle gelmesine ve dış
ticaret açığının artmasına sebep olduğu yönündeki görüşlere katılıyor musunuz?
İkincisi de: Şu
anda sürmekte olan bu krize ve ihracatımızın artmasına bu kanunun bir etkisi
olacak mı? Çünkü buradaki maddelere baktığımızda sadece uyum amacıyla yapılan
düzenlemelerin haricinde ihracatçıyı çok etkileyen bir madde görememekteyiz.
Görüşlerinizi almak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Orhan…
AHMET ORHAN
(Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bildiğiniz gibi Türk kamuoyu maalesef gümrüklerdeki rüşvet, yolsuzluk vesaire
konusunda çok hassastır. Kamuoyu gündemini yıllardan bu yana meşgul eden bu
konuda Bakanlığınızın, Müsteşarlığın son bir yıl içinde yaptığı teftişlerde
veya soruşturmalarda ne kadar vaka tespit edilmiş ve adli işlem yapılmıştır?
BAŞKAN – Sayın
Cengiz…
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
Bulgaristan resmî ziyaretinde bulundum. Bu arada da Türk iş adamları her ne
kadar Kapıkule Sınır Kapısı iyi dizayn edilmesine
rağmen, işlemlerin yavaş olduğunu ve burada iyi hizmet verilmediği noktasında
şikâyet ettiler Bulgaristan’da eski bakan Tüzmen’in
huzurunda. Bu konuda iyileşme var mıdır? Bunun üzerine gidildi mi gidilmedi mi?
İkinci olarak da:
Gümrük kapılarında yapılmaya çalışılan kaçak akaryakıtla ilgili, Bakanlığımızın
bu konuda tespiti var mıdır? Varsa kaçak akaryakıt miktarı nedir? Bunun maddi
karşılığını tespit edebildik mi ve bu kaçakçılıktan mütevellit ülkemizin
uğramış olduğu maddi kayıp nedir, ne olmuştur?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Bakan…
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Genç’in yönelttiği “Teftiş Kurulu Başkanı neden görevden
alınmıştır?” Ben bunu Müsteşarlığımın bütçesi görüşülürken yüce Mecliste
sorulan bir soru üzerine açıklamıştım. Tabii, kamu görevlilerinin çok özel
durumlarının veya onlarla yapılan idari işlemlerin çok ulu orta konuşulmasına
taraftar değilim. Ama soruldu, cevap vereceğim. Bir defa şunu bilmenizi özellikle
istirham ederim ki: Biz, kamu görevlisine, statüsü ne olursa olsun, hepsine
adil bir şekilde, bir insan olduğunun olgusundan hareketle yaklaşım
sergiliyoruz. Çok titiz bir şekilde Müsteşarlığın yaptığı iş ve işlemler gözden
geçirilmiş ve Teftiş Kurulu Başkanının sorumluluk dönemi içerisinde bazı
müfettişlerin elinde dosyaların on yıllık zaman aşımına uğratıldığı… Bunlar
görülmüş ve bizim bu sıkı takibimiz sonucu alelacele hemen raporlar yazılmaya
başlanmış ve sonuçta şunu ifade edeyim: Yapılan soruşturma sonucu disiplin
cezası aldığı için görevinden alınmıştır ve görevinden alındıktan sonra
Bakanlıkta kadroda bulunmaktadır. Açtığı davalarla ilgili bir yürütmeyi
durdurma kararı Müsteşarlığa gelmiş değildir ve bana son verilen bilgiye göre
de idare mahkemesine açtığı iki dava reddedilmiştir. Şu anda Danıştayda temyiz aşamasında.
Yine, buna bağlı
olarak, işte, “İhraç kaydıyla getirilenle alakası var mı?” Yani böyle bir şey
olamaz. Yani kesinlikle gümrükte ya da kamu idarelerinde dürüst çalışan, bu
ülkeye katma değer sağlama doğrultusunda gece gündüz demeden performans ortaya
koyan kişilere böyle bir işlemden dolayı yani kimin haddine, hiç kimsenin haddi
değil yani doğru iş yaptın diye görevden hiç kimse kimseyi almaz yani bizim Hükûmetimiz döneminde olmaz. Ama yanlışların da arkasında
durmayız, kim yanlış yapıyorsa onunla ilgili idarenin öngördüğü işlemi hiç
çekinmeden, alnımız açık şekilde icra ederiz, ediyoruz.
“Önemli konular
Bakanın takdirine bırakılmış.” Öyle bir şey değil. Elbette ki Bakanlık önemli,
Bakanın sorumluluğu önemli ama biz bunu Bütçe Plan Komisyonunda görüşülürken de
tartıştık orada. Yani madde biraz daha rijitti, biraz
daha düzeltildi. Elbette ki orada bakana o yetkinin verilmesi belki de
bürokratik kadronun daha cesaretlendirilmesine yol açacak. Yani sorumluluk,
tamam, Bakan alıyor ama bunun gereklerini, gerekli oluşuna ilişkin gerekçeleri
hazırlayacak olan bürokratik kadrodur. Uygulama bu doğrultuda olacak.
Doğal gazla
ilgili fire… Tabii, bu Enerji Bakanlığımıza oradan sorulmuş, öyle geçmiş. Yani
bu madde geldiği zaman bunun üzerinde durabiliriz, bu yüzde 6 fire üzerinde
durabiliriz. Plan Bütçe Komisyonunda bu bir hayli tartışıldı. Hatta Enerji
Bakanlığından bize bununla ilgili düzenleme önerisi içeren yazıda bunun yüzde 8
olarak öngörülmesi… O bir tavan sınırdır. Yani bu mutlaka yüzde 8, yüzde 6
uygulanacak anlamında değil…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Diğer oranlar…
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – …veya diğer ürünlerde yüzde 3 olarak uygulanacak
demek değil, tavandır. Hangi ürün için ne kadar uygulanacağı Bakanlar Kurulu
kararıyla belirlenecek.
Elbette
bilmektesiniz ki Bakanlar Kurulu bu şekilde işlem izhar ederken mutlaka uzman
kurulların ve uzman kamu otoritelerinin görüş ve önerilerini almak suretiyle
kararlarını oluşturmaktadır. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum.
Sayın Kaplan’ın,
evet, Habur’da… Ben, daha dün Habur
Gümrük Muhafaza Başmüdürümüzle konuştum. Gene bir ara büyük bir sıkıntı
yaşanıyordu Habur’da, araçların giriş çıkışında büyük
ölçüde bir tıkanmalar vardı ama şu anda Türkiye’den araçların çıkışı bir günde
tamamlanmaktadır, bir gün içerisinde ve günde ortalama 4.500 dolayında araç
çıkışı yapılmaktadır. Karşı taraftan girişlerde, bazen onların da uyguladığı
formaliteler dolayısıyla bir-iki güne bu araçların girişi ile ilgili süre söz
konusu olmaktadır.
Bu Mezopotamya
yöresindeki kapılarla ilgili sembolik olarak… Bir çalışmamız yok ama ben notumu
aldım. Benim açımdan da ilginç. Onu arkadaşlarıma inceleteceğim.
Sayın Aslanoğlu’nun sivil havacılıkla ilgili sorusuna
vereceğim cevap şu: Helikopter ve hava araçlarının kesin ya da geçici
ithalatında Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün izni aranmaktadır.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Aranmıyor.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Aranmaktadır Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – İhbar ediyorum…
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – İzni olmayan
hava araçlarının girişine izin verilmemektedir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Bakan, Çevre Bakanlığının kiraladığı uçakların
Sivil Havacılık izni yoktur.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Şimdi, Sayın Aslanoğlu,
işte bakın…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Ben ihbar ediyorum.
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (İstanbul) – Benim bürokratlarımın bana verdiği bilgi notunu okudum. Siz
“Hayır, yok.” diyorsunuz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır, ben de size soruyorum.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Bir not daha aldım…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Tamam.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Bir not daha aldım, kafamda o. Hemen bunu, burada
işim bitince soracağım, arkadaşıma soracağım, sizi de arayacağım.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – İhbar ediyorum Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Sizi de arayacağım.
Efendim, Sayın
Taner’in “İmzalanan Gümrük Birliği Anlaşması’nın etkisi ne?”
Arkadaşlar,
Gümrük Birliği Anlaşması’nı biz 1996 yılından bu yana uyguluyoruz. Elbette ki
kazanımlarımız varama bu sözleşmeyi imzalamış olmamız dolayısıyla kayıplarımız
da var. Ama, biz, Avrupa Birliği gümrük koduna uygun
mevzuatımızı geliştirmek suretiyle bir kazanım içerisindeyiz. Dünya Ticaret
Örgütünün üyesiyiz, dünyayla ticaret yapıyoruz. Komşumuz birçok ülke bizim
gümrük uygulamalarımızı, geliştirdiğimiz gümrük kodlarımızı, mevzuatımızı örnek
almakta, bu konuyla alakalı da birçok seminer, sempozyum
düzenlenmekte ve bilgi alışverişinde bulunmaktayız.
“Bu kanunun krize
etkisi nedir?” E, olacak. Yani bir örnek vereyim: Ticaret erbabının fazla mesai
ücreti olarak yaptığı bir ödeme var. Bunun yüzde 50’si hazineye gelir
kaydediliyor. Bu yasayla hazineye gelir kaydedilen yüzde 50’lik fazla mesai
ödemesini ortadan kaldırıyoruz ve oranlarını belirleme yetkisini Bakanlar
Kuruluna veriyoruz. Muhakkak o açıdan ticaret erbabının şikâyetlerini gidermiş
olacak, onları rahatlatıcı, maliyetlerini azaltıcı bir sonuca yol açacaktır.
Gene bu kanunla
bürokratik işlemleri azaltıyoruz, teknolojiyi devreye sokuyoruz ve formaliteler
azaldığı için ürünlerin gümrüklerde bekleme süreleri azalıyor. Azalınca,
elbette ki bunun da maliyete olumlu olarak yansımaları olacak.
Sayın Orhan
“Rüşvet, yolsuzluk konusunda ne kadar işlem yapılmıştır?” diyor. Türkiye’de, bu
anlamda araştırma, inceleme yapan Etik Kurulun araştırmasına göre de son
yıllarda gümrüklerle ilgili bu iddialar konusunda giderek bir azalma var.
Geçenlerde de yolsuzlukla ilgili bir kurumun raporu yayınlandı, bilmem dikkatinizi
çekti mi? O raporda yolsuzluk sıralaması yapılan kurumlar içinde gümrükler yok,
bundan övünç duyuyoruz ama övünç duymakla yetinmiyoruz çok sıkı bir şekilde
takip ediyoruz ve ben hep şunu söylüyorum arkadaşlarıma: Kamu görevlisinin
yaptığı hizmet dolayısıyla maddi beklentisi devletin kendisine tayin ve takdir
ettiği maaştan ibarettir, bunun dışında bir beklentisi olamaz, ama manevi beklentisi
vardır. Bu ülkeye sağladığı katma değer ve ticaret erbabının iş akışını
kolaylaştırması dolayısıyla bu ülkeye kazanımlarda pay sahibi olması manevi
olarak paylaşacağımız kazanımlardır. Bu anlamda da arkadaşlarımızın büyük bir
hassasiyet gösterdiği inancı içerisindeyim.
Sayın Cengiz’in
Bulgaristan’la ilgili dile getirdiği hususu not ettim. Bunun üzerinde
hassasiyetle duracağız.
Efendim,
akaryakıt kaçakçılığıyla alakalı yine Sayın Cengiz’in soruları arasında yer
var. Bildiğiniz gibi, yüce Mecliste akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili daha önce
bir araştırma komisyonu oluşturulmuş. O komisyonun önerileri var. O önerileri
doğrultusunda Hükûmetimiz ciddi olarak bu konunun
üzerinde hassasiyetle durmaktadır ve akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili
Koordinasyon Kurulu Başkanlığı görevi de benim üzerimde bulunmaktadır. Bu
anlamda, ilgili bakanlıklar nezdinde komisyonlar kurulmuş, bunlar çalışmalarını
sürdürüyor. Belli periyotlarla bunlar operasyonlar da
yapıyor. Bazıları, kamuoyunda bu operasyonlar yer alıyor, bazıları da almıyor.
Ama rakamsal olarak şunu ifade edebilirim ki: 2009 yılı başından günümüze kadar
elli üç akaryakıt kaçakçılığı olayı tespit edilmiş, 1 milyon 153 bin
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelere
geçilmesini…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım. Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.24
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.34
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107’nci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
324 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın maddelerine geçilmesinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi oylamayı tekrarlayacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
324 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi, birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1
ila 18’inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili
Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 12 Eylül 1963 -ben biraz olayın başka tarafına gideceğim- Ankara
Anlaşması ve gümrük, Avrupa Ekonomik Topluluğuna giriş protokolü yapılıyor. Kırk beş yıl önce, kırk beş yıl geçiyor; 1963, kırk altı yıl ve
daha sonra 23 Kasım 1970, Katma ve Mali Protokol yapılıyor, otuz dokuz yıl önce
ve 14 Nisan 1987, yirmi iki yıl önce üyelik başvurusu yapıyoruz ve 6 Mart
1995’te de 1 Ocak 1996’dan başlamak üzere, Gümrük Birliği Anlaşması
imzalıyoruz. Kırk altı yıl ve 1 Ocak 1996’dan itibaren on üç yıldır da
gümrük birliğindeyiz arkadaşlar.
Ben şimdi size
soruyorum… Benim vicdanım elvermiyor. “Sizi Avrupa
Topluluğuna, Avrupa Birliğine alacağız” diye bizi kandırıp birileri –lütfen,
ben vicdanımda rahatsızım, rahatsız olan birileri vardır, yoktur, bilmem ama
ben bu ülkeyi çok seven bir kişi olarak- yani önce sen gel, gümrük birliğine
gir, ben senin böyle elini kolunu bağlayayım, ondan sonra seni bir gün Avrupa
Birliğine alacağım. Arkadaşlar, vicdanımda hazmedemiyorum, bir kere bunu
arz edeyim.
HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) – Sayın Baykal imzalamıştı.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Beyefendi, ben kırk yedi yıllık, kırk yedi yıllık, kırk
yedi yıllık süreçten bahsediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bir ülkenin ulusal bağımsızlığı, ekonomik bağımsızlığından geçer.
Bir ülke eğer “Bağımsızım” diyorsa ekonomik özgürlüğü varsa bağımsızdır. Bana
göre bayrak bağımsızlığı, ulusal bağımsızlığı artık… Bundan sonraki dünyada,
geleceğin dünyasında ekonomik özgürlüğü olan ülkeler artık “Ben bağımsızım”
diyebilir.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, tabii, burada bir ülkenin eğer gümrük birliği ruhuyla…
Türkiye’deki iş dünyasının… Sadece gümrük birliğine uyan bir Avrupa Birliğinin,
bir seyahat özgürlüğü olmayan bir toplumun ve insana insanca değer vermeyen bir
Avrupa Birliğinin, Türk insanını vize kuyruklarında bekleten bir Avrupa
Birliğinin “Türkiye’de gümrük birliğinde biz müttefikiz, biz birlikte gümrük
birliğini uyguluyoruz.” demesini yine hazmedemiyorum. Önce demokrasi dersi
vereceğine insana… Almanya’ya gidecek çoluk çocuğu hasta, Almanya’ya oğlunun
sünnet düğününe gidecek ve oğlunun, kızının düğününe gidecek insanları vize
kapılarında günlerce bekletip vize vermeyen bir Avrupa Birliğinin Türkiye’ye
uyguladığı gümrük birliğini de yine vicdanımda hazmedemiyorum arkadaşlar.
Tabii, yine
“Gümrük birliği var.” deyip Türk mallarına uygulanan -özellikle tır kotalarına-
özellikle ihracatçımızın ihracatını özgürce yapamadığı, kotaların olduğu bir
Avrupa Birliğinde gümrük birliğini yine hazmedemiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, özellikle sadece Avrupa Birliği açısından söyledim bu
kelimeleri ama aynı şekilde, gümrük birliğinin Türkiye'nin üçüncü ülkelerle
olan ticaretinde ne kadar ülke aleyhine, ülkemizin ne kadar aleyhine olduğunu
ben bir kez daha dikkatlerinize sunuyorum. Bırakın Avrupa Birliğine
ihracatımızı, üçüncü ülkelere yaptığımız tüm ihracatta da gümrük birliğinin o
elimizi kolumuzu bağlayan anlaşmalarıyla özgür bir Türkiye değiliz arkadaşlar.
Onun için, tüm bu değişiklikler gümrük birliğine, Avrupa Birliğinde gümrük
mevzuatına bir uyum paketi arkadaşlar, yani bunun temeli bu. Yani gümrük
mevzuatına uymak için yapılan bir değişiklik. Yani Avrupa Birliğinin mevzuatına
uyuyoruz tüm bu değişikliklerle, temel amacı bu ama ben, bizim Avrupa Birliğine
alınmadan, Avrupa Birliğinin dayatmasıyla “Gel, sen önce, hele bir bakalım
sana.” diyerek girdiğimiz gümrük birliğine, bu mevzuata uyum paketini de yine
hazmedemiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, ben tabii burada, bu yasanın -aslında temeli uyum yasası
ama- ülkedeki bazı sorunlara da temelinden çözüm getirmediğini söyleyebilirim. Demin Sayın Bakan söyledi, geçtiğimiz dönem Meclis araştırma
komisyonu kuruldu, Sayın Başbakan da bunu söyledi, “Yaklaşık 47 milyar dolarlık
bir akaryakıt kaçakçılığı bulundu.” denildi ama bunun sonucu ne oldu, sonucunda
bu saptananlar ceza gördü mü ve sonucunda Meclis araştırma komisyonuna kadar
giden, elimizde raporu olan şeyden kim ceza gördü, biz hakikaten merak ediyoruz
bunu. Yani bize bu konuda bir bilgi verirse ilgili yetkililer ben çok
mutlu olurum. Yani yapılan bir araştırmanın, saptanan bir akaryakıt
kaçakçılığının sonucunda ilgili kişilerin yeterli cezayı alıp almadığını
hakikaten merak ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, yine bu yasada bir şey yapıyoruz yani özellikle bu yasanın
70’inci maddesiyle, bulunan kaçak akaryakıtları il özel idarelerine veriyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, akaryakıt kaçakçılığında yakalanan kaçak akaryakıtların
değerlendirilmesi bir bilgi ve beceri işidir. Bu ülkede akaryakıt bilgisi olan
ilgili kurumlar var, ulusal kurumlar. Örneğin, Türkiye Petrolleri var veya
görevlendirilen diğer kurumlar var.
Şimdi, siz
yakalanan kaçak akaryakıtı herhangi bir ilin özel idaresine verince o ilin özel
idaresi bu akaryakıtı nasıl değerlendirecek? Bu, bilgi ister, beceri ister ve
bir ihtisas konusudur. Tamam, yine o ilin özel idaresine bunun payını verin, o
ilin özel idaresi yine bu maddi haktan yararlansın ama o ilin özel idaresi
adına ulusal bir kurum bu işi üstlensin arkadaşlar. Yani Artvin veya Malatya’da
yapılan bir akaryakıt kaçakçılığında “Biz yakaladık, al özel idare bu mal
senin…” Ama bu mal hangi cinstir, nedir, ne değildir, bunun değerlendirmesini
illerin özel idaresine bırakmak bana göre bu yasada yanlış bir kavramdır
arkadaşlar. Bu nedenle ben bu konuyu bir kez daha dikkatlerinize sunuyorum.
Sonuçta değerli
arkadaşlar -vaktim daraldı- küreselleşmek ve globalleşmek
modasıyla bize Avrupa gümrük birliği fistanını biçen ülkelerin bizi gümrük
birliğine almadan önce Avrupa Birliğine almama diye bir niyetlerinin olduğunu
artık herkes biliyor. Böyle bir niyetleri olsaydı, bu niyet… Artık bunların
niyeti olmadığını ama bu konuda, sizlerin de özellikle Avrupa Birliğine girme
konusunda hiçbir şekilde yumruğunuzu masaya vurmadığınızı da görüyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
Gümrük birliği
adı altında ülkemizin çıkarları yok edilirken, Avrupa Birliğine eğer biz
alınmayacaksak…
ALİ KOYUNCU
(Bursa) – Davul çalarsınız.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Davulu çalan sizsiniz! Şimdi oradan durup laf atma. Ben
ülkenin özgürlüğünü ve ülkenin bağımsız ekonomik şeyini koruyorum, davulu çalan
sizsiniz! Yapmayın ya!
Ben şunu diyorum:
Ülkenin ekonomik çıkarı yok edilmiştir. Bu konuda mücadele vermeyecekseniz, bu
konuda birilerine ders vermeyecekseniz, en kısa sürede gümrük birliğinden çıkın
diyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aslanoğlu.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili Sayın Münir Kutluata. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA
MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Gümrük Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü vesilesiyle Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, AB ile Türkiye Cumhuriyeti arasında tesis edilmiş bulunan
gümrük birliği dolayısıyla bu tasarıyı görüşüyoruz. AB ile Türkiye arasında
kırk altı yıldır ortaklık tesis edilememiş ama on dört yıl önce gümrük birliği
oluşturulmuştur ve sürüp gitmektedir; bu durumun sonucu olarak da belirli yasal
düzenlemeler yapmak gerekiyor. Mademki üye olmadığımız, olamayacağımız veya
olmayacağımız bir birlikle gümrük birliği oluşturmuşuz, o zaman mecbursunuz bu
düzenlemeleri yapacaksınız. Bu yasaları çıkarırken, AB ile ilişkilerimizin ve
geleceğimizin ne olacağını bilmemek gerçekten üzücüdür. Esasen ciddiyetten
uzaklaşmış olan bu sürece baktığımız zaman, bugün, AB’nin herkes için başka bir
anlam taşıdığı bir noktaya gelindiğini görüyoruz.
AET ile Ankara
Anlaşması’nı imzalamamızın üzerinden kırk altı yıl geçmiştir. Katma Protokol’ün
imzalanmasının üzerinden otuz dokuz yıl geçmiştir. Tam üyelik başvurusunun
üzerinden yirmi iki yıl geçmiş, gümrük birliğine girişimizin üzerinden on dört
yıl geçmiş, katılım müzakeresinin imzalanmasının üzerinden dört yıl geçmiştir.
Ankara Anlaşması’nı imzaladığımız tarihte, yani 1963’te, 9 üyesi olan bu
birliğin 1981’de üye sayısı 10’a ulaşmış, 1985’te 12’ye ulaşmış, 1995’te 15’e
ulaşmış, 2004’te 25’e ulaşmış, 2007’de 27’ye çıkmıştır. Bizim devam eden
sürecimiz arasında bunlar olmuştur. Bu arada, dünyada sanayi çağından bilgi
çağına geçilmiş, bilgi çağından yeni bir çağa geçilecek bir noktaya gelinmiş,
komünizm çökmüş, Sovyetler Birliği işgali altındaki ülkeler AB üyesi olmuş, AKP
İktidarı sayesinde Kıbrıs Rum kesimi de AB’ye üye olmuştur.
Yarım asra
yaklaşan bir süre geçmiş olmasına ve saydığımız bu büyük değişiklikler olmuş
olmasına rağmen Türkiye-AB ilişkilerinin bu süreçte kime ne sağladığını iyi
değerlendirmek gerekiyor, buna girecek değilim. Ama son hâliyle AB ortaklığı
söylemi Batı’nın isteklerini Türkiye’ye kabul ettirmek için bir vasıta olarak
kullanılıyor mu, buna bakmak gerekir. Buna Kıbrıs Rum kesiminin AB ortaklığı
sürecini ve yürüyen müzakere sürecini dikkate alarak cevap vermek lazım geldiği
düşüncesindeyim.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye, Ankara Anlaşması’nı imzaladığı tarihte AB ile Avrupa
topluluğuyla ilgili endişeler tartışılırken İtalya ile karşılaştırılıyordu. O
günden bugüne karşılaştırıldığı ülkeler hep AB’ye üye olmuş, ekonomik
gelişmelerini daha iyiye taşımış. Şu anda Türkiye ciddiyeti kalmamış bir
süreçle kendi arzusuyla boğuşur durumdadır. Bu hususu özellikle dikkatlerinize
arz etmek istiyorum.
Türkiye AB’ye üye
olmadan gümrük birliğine girmiş bulunuyor. Bunun anlaşılır tarafı yoktur ama
taraftarları vardı. AB’ye üye olmadan gümrük birliğine üye olmanın, AB’ye
girmenin yaklaştığı intibasını vereceği düşüncesi ile o günün siyasileri bir rant beklemişlerdi. Gümrük birliğine bu ümitle taraftar
olanlar vardı. Bazılarına göre sanayimizi rekabete maruz bırakarak terbiye
edecekti, bu mazeretle taraftar olanlar da vardı. Gerçi sanayinin rekabete
adapte olması konusunda fayda sağladığımızı görüyor ve kabul ediyoruz, bunu
önemsiyoruz ancak bir taraftan sanayide rekabet gücüne ulaşmayı arzu etmek öbür
taraftan dünya ticareti konusunda elinizi kolunuzu bağlamak çelişkili bir
durumdur. Hem rekabete kendimizi hazırlayıp, dolayısıyla rekabete açıp bunun
faydasını sağlamak hem de sonuçlarını görmemiz gerekiyordu. Bu konuda gümrük
birliği, bilindiği gibi, Türkiye'nin elini kolunu bağlamıştır.
Öyle veya böyle
on dört yıldır AB’nin gümrük birliğine ve mevzuatına tabiyiz. Bilindiği gibi,
Avrupa Birliği ile gümrük birliğine girişimiz AB-Türkiye Ortaklık Konseyinin 6
Mart 1995 tarihli toplantısında geçekleşmiş ve fiilî uygulama 1 Ocak 1996’da
başlamıştı. Bu ortaklıkla Türkiye, AB’nin gümrük işleriyle ilgili temel
mevzuatını benimsemiş oluyordu. Sonuçta AB normlarına uygun 4458 sayılı Gümrük
Kanunu 5 Şubat 2000 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu tasarının gerekçesinde:
“Gümrük formalitelerinin asgariye indirilmesi, zaman kayıpları ve gereksiz
harcamaların önüne geçilerek dış ticaret işlem maliyetlerinin düşürülmesi ve
özellikle ihracata dayalı sanayi için girdi niteliğindeki malların ekonomiye
zamanında kazandırılması açısından çağdaş nitelikli hükümler ihtiva
etmektedir.” denilerek değerlendirilmektedir.
Diğer taraftan
“Ancak, 4458 sayılı Gümrük Kanununun temelini teşkil eden Topluluk Gümrük
Kodunun bazı maddelerinin zaman içerisinde değişikliğe uğramış olması
nedeniyle, Avrupa Birliği mevzuatına uyum yükümlülüklerimiz kapsamında 4458
sayılı Gümrük Kanununun, Topluluk Gümrük Kodunda Konsey Tüzüğü ile yapılan
değişikliklere paralel olarak bazı maddelerin değiştirilmesi, bazı maddelere de
ilaveler yapılması gereği hasıl olmuş…” denilerek
tasarı gerekçelendirilmektedir. Yani bir tarafta temel kanunumuzun gerekçeleri
sayılmakta, bir taraftan da bu tasarının gerekçesi söylenmektedir.
Bu ifadelerden,
AB’nin değişen ihtiyaçlarına bağlı olarak bizim de gerekli değişiklikleri
yapmak zorunda olduğumuz görülüyor. Üyesi olmadığımız bir toplulukla birlikte
tabi bir pozisyonda yapılan düzenlenmelerden birini yapmaktayız. Böyle bir
zorunluluğa Türkiye kendini sokmuştur ve şu anda bunun gereklerini yerine
getirmektedir.
Burada, genel
gerekçede, AB normlarına uyum maksadıyla hazırlanmış bulunan 4458 sayılı Gümrük
Kanunu’muzun önemli bir vasfı olarak denilmektedir ki:
“Özellikle ihracata dayalı sanayi için girdi niteliğindeki malların ekonomiye
zamanında kazandırılması…” Bu ifade fevkalade önemlidir. Tabii, dış ticareti
hem ihracat hem ithalat boyutuyla kolaylaştırmak esastır. Bu arada, sanayinin
girdi ihtiyacının zamanında karşılanması da çok önemlidir ancak her geçen gün
daha çok ithal malının sanayinin girdisi hâline gelmesi, yerli ara malı
sanayinin ortadan çıkmakta olduğu bir ortamı geliştirmiştir. Türkiye
ekonomisinin dünya ekonomik krizine zayıf bir vaziyette yakalanmasının esas
sebeplerinden bir tanesi budur. Bu gerekçedeki bu ifadenin sadece dış ticareti
kolaylaştırma genel prensibi çerçevesinde anlaşılmasında yarar vardır. Aksi
takdirde, son yedi yıldır Türkiye’de uygulanan politikaları bir başarı gibi göstermek
veya uygun bir politika gibi gösterecek bir mazeret olarak alındıysa bu hususa
dikkat çekmek istiyorum çünkü şu anda Türk ekonomisinin dünya krizine hasta
yatağında yakalanmasının sebebi bu mantıktır diye düşünüyorum.
4458 sayılı
Gümrük Kanunu’nun bazı maddelerini değiştirmekte olan bu tasarı ile de mikro
düzeyde ve makro
düzeyde bazı faydaların sağlanılacağına işaret etmekte ve
yine tasarı gerekçelendirilmektedir.
Tasarıdan
beklenen, hem dış ticaretimizi kolaylaştırıp ihracatı geliştirmeye hizmet etmesi
ve müteşebbislerimizin rekabet gücünü artırmaya hizmet etmesidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın
lütfen.
MÜNİR KUTLUATA
(Devamla) – Bu genel beklentilerle AB’nin ilgili mevzuatındaki değişikliklere
uyum endişeleri bir arada ele alınmalıdır. Bu nedenle olmalı, çok teferruatlı
bir yasal düzenlemeyle karşı karşıyayız.
Değerli
milletvekilleri, bu kürsüde bu kanun vesilesiyle bu kanunun krize deva olup
olmayacağı konusu da tartışıldı. Belirtmeliyim ki bütün kanunlar, ekonomiyle
ilgili bütün yasalar, bütün düzenlemeler ekonomimizi genel olarak düzeltmeye
matuf olmalıdır. Burada bir kanunu açıp bunun neresi bizim krizimize deva
olacak diye bazı yerleri bulup ortaya sürmenin herhangi bir anlamı yoktur. Dış
ticaretimizin genel yapısı ve uygulanış tarzı bizatihi Türkiye ekonomisinde
yerli üretimi çökerten bir hâl aldıysa esas olan budur. Yoksa bu kanunun
herhangi bir yerinde krize çare olur mu diye birtakım yerler aramak, krizi
algılama konusunda yine geç kalındığını ve geri kalındığını gösterir
düşüncesindeyim.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Şahıslar adına
Muğla Milletvekili Sayın Yüksel Özden… Yok.
Van Milletvekili
Sayın Kayhan Türkmenoğlu… Yok.
Birinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci
bölüm üzerinde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddede
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
324 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 3 üncü maddesiyle değiştirilmesi öngörülen
4458 sayılı Kanunun 10 uncu Maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Gürol Ergin |
|
Trabzon |
Malatya |
Muğla |
|
Tekin Bingöl |
Metin Arifağaoğlu |
|
|
Ankara |
Artvin |
|
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu önergeye?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Tasarının 3 üncü
maddesiyle, 4458 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi değiştirilmekte, Kanunda ve bu
Kanuna dayanılarak çıkarılan mevzuatta yer alan; izin süreleri, teminat
uygulamaları, gümrük vergilerinden muafiyet ve istisna uygulamaları ile beyanın
düzeltilmesine ilişkin ortaya çıkan sorunları ve tereddütleri incelemek
suretiyle gidermeye Müsteşarlığın önerisi üzerine bağlı bulunan Bakan yetkili
kılınmaktadır. Ayrıca kriz halinde kriz bölgelerinde kullanılmak üzere yurt
dışından gelecek araç, gereç, makine, teçhizat ve benzeri malzemelerin, giriş
kayıtları tutulmak ve gümrük ve ilgili mevzuat gereğince yerine getirilmesi
gereken işlemler sonradan yapılmak üzere, yurda girişine izin vermeye; bu
şekilde yurda giren her türlü araç, gereç, makine ve teçhizatın tekrar yurt
dışına çıkarılmalarına veya ihtiyaçlara ve günün şartlarına uygun olarak
serbest dolaşıma girişine karar vermeye Müsteşarlığın bağlı olduğu Bakan
yetkili hale getirilmektedir.
Buradaki temel
düşünceyi şöyle anlamaktayız. 485 sayılı Gümrük Müsteşarlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmündeki Kararname’de Müsteşara tanınan görev ve
yetkiler, rutin sayılabilecek bu konularda bile Tasarıyla ilgili Devlet
Bakanına tevdi edilmektedir. İktidara geldiği günden beri “yetki devri”
iddiasında olan hükümetin bu girişimi oldukça çelişkili ve müsteşarlık
teşkilatının fonksiyonlarını etkisizleştirme olarak değerlendirilmektedir.
Madde diğer yönüyle çok basit, rutin sayılabilecek konuların bile çözüm için
bürokrasi tarafından Bakana götürülmesine neden olacaktır. Ayrıca maddede
belirtilen konularda sorunları ve tereddütleri giderme yetkisi ucu açık,
sınırları olmayan İdare Hukuku ilkelerine aykırı bir yetkidir. Madde ile
sorunların çözümü konusunda Müsteşarlığın inisiyatifi
kaldırılmakta Bakan tek yetkili hâle getirilmektedir. Bu yetkiyle Bakan örneğin
Gümrük Kanununun istisna ve muafiyet hükümlerinde değişiklik anlamına
gelebilecek uygulamalara gidebilecektir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
3’üncü maddeyi
oyluyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4’üncü maddeyle
ilgili bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
324 sıra sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 4 üncü maddesi ile ilave
edilen 10/A maddesinin 1 inci ve 5 inci fıkralarında yer alan "nakil
ve" ibaresinin "aktarma ve" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Gürol Ergin |
|
Trabzon |
Malatya |
Muğla |
|
Metin Arifağaoğlu |
Tekin Bingöl |
|
|
Artvin |
Ankara |
|
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz efendim.
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun tasarısına
mehaz alınan (EC)648/2005 sayılı Avrupa Birliği Regülasyonunda
geçen "entry, exit,
transit, transfer and end-use of goods" ibaresi
"giriş, çıkış, transit, nakil ve nihai kullanımda bulunan eşya"
olarak tercüme edilerek tasarıya yerleştirilmiştir. İngilizcedeki
"transfer" sözcüğü Türkçede "aktarma" olarak
kullanılmaktadır. Aktarma, bir gemiden bir kamyona, bir kamyondan bir trene,
bir uçaktan bir kamyona eşya aktarılması anlamında kullanılabildiği gibi,
antrepolar arasında eşya taşınması da "aktarma" olarak
değerlendirilmektedir. Bugün gümrük konusunda uzman olan bir kişiye "nakil
nedir?" diye sorulduğunda bununla ne öğrenilmek istenildiğini
anlayamayacak; "aktarma nedir?" denildiğinde soruyu hemen anlayacak
ve yanıtlayacaktır. Bu bakımdan, yüz yılı aşkın bir süredir yerleşmiş bir
kavram olan ve tüm dış ticaret sektöründe "aktarma" olarak tanımlanan
bu kavramın yine aynı şekilde kullanılması amacıyla ibarenin değiştirilmesi
önerilmektedir.
BAŞKAN – Olumlu
görüşle önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
4’üncü maddeyi,
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6’ncı madde
üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan
324 sıra sayılı yasa tasarısının 6. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Genç? Yok.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Getirilen bu
değişiklikle vergi kaçakçılığına olanak sağlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
6’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
7’nci maddeye
bağlı 35/A’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
7’nci maddeye
bağlı 35/B’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Bir önerge vardı.
BAŞKAN –
Biliyorum.
7’nci maddeye
bağlı 35/C üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – 35/B’de
efendim.
BAŞKAN – Yok, 35/C’de.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.06
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.12
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107’nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
324 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Tasarının 7’nci
maddesine bağlı 35/C maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.
Çerçeve 7’nci
maddeyi bağlı 35/A, 35/B ve 35/C maddesiyle birlikte oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8’inci maddeyi
oyluyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
9’uncu maddeyi
oyluyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10’uncu maddeyi
oyluyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
11’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
12’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
13’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
15’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
16’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
17’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
18’inci maddede
bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan
324 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 18. maddesinin 5. fıkrasında geçen
“Müsteşarlıkça belirlenecek” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Genç? Yok.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Burada verilen
yetki Anayasaya aykırıdır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
18’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Birinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm 19
ila 37’nci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm
üzerinde ilk söz, gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla
Milletvekili Sayın Gürol Ergin’e aittir.
Buyurun Sayın
Ergin. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
GÜROL ERGİN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlarken Sayın Başkan sizi, değerli milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Avrupa Ekonomik Topluluğu 1958’de kuruluyor. Bir yıl sonra,
1959’da, Yunanistan ortak üye olmak üzere başvuruyor. Biz, bir ay sonra, 31
Temmuz 1959’da, yine, ortak üye olmak üzere başvuruyoruz. Yunanistan 1975’te
tam üyelik için başvuruyor ve altı yıl süren müzakereler sonucunda Yunanistan
tam üye oluyor. Biz ise, 12 Eylül 1963 tarihli Ankara Anlaşması’yla tam üyelik
niyetimizi ortaya koyuyoruz. 14 Nisan 1987’de tam üyelik başvurusunda
bulunuyoruz ve bugün, gerek Avrupa Birliği gerekse Türkiye tarafında hiç kimse,
Türkiye'nin Avrupa Birliğine üye olup olamayacağını veya olmayacağını, eğer olacaksa
bunun hangi yılda olacağını bilemiyor. Bu ucu açık durum bizi rahatsız ediyor.
Değerli
arkadaşlarım, tam üyelik olmadan gerçekleştirilen gümrük birliği, doğal olarak
Türk tarafının Avrupa Topluluğu mevzuatına uyum sağlama yükümlülüğü konusunda
özel bir takvimi de beraberinde getiriyor ve bu çerçevede 27 Ekim 1999
tarihinde kabul edilen Gümrük Kanunu ile Avrupa Topluluğu mevzuatına uyum
amacıyla düzenlenen yeni rejim, 2000 yılı itibarıyla yaşama geçiriliyor. 2000 yılından günümüze değin, Avrupa Topluluğu tarafında, Gümrük
Kanunu’nun değiştirilmesi yönünde çeşitli çalışmalar ve düzenlemeler yapılıyor.
Bildiğiniz gibi, yalnız gümrük mevzuatı konusunda değil, Avrupa Birliği, her
alandaki çalışmalarında, mevzuatı zaman içerisinde sürekli değişikliğe uğratıyor.
Gümrük Kanunu’nda da, gümrük konusunda da bunlar yapılıyor. Biz ise maalesef bu
yıla gelinceye kadar, 2000 yılından bu yıla gelinceye kadar bu konuda çok ciddi
kabul edilebilecek çabaların sahibi olamadığımızı ortaya koyduk.
Gümrük birliği
konusu Türkiye’ye ne getirmiştir, ne götürmüştür, aslında ciddi anlamda
tartışılması gereken bir konudur ve biz aynen mayınlı arazilerin
temizlenmesinde olduğu gibi dünyada tek ülkeyiz ki, Avrupa Birliğine tam üye
olmadan gümrük birliğine girmişiz. Bunu mayınlı arazilerde de yaptık.
Vatanımızın topraklarının çok ciddi bir bölümünü, hem de Türkiye'nin en riskli
bölgesindeki topraklarını İsrail’e verme yasasını Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak bizler burada çıkardık. Ben bundan utanıyorum, sıkılıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Avrupa Birliğine üye olmadığımız için Avrupa Birliğinin diğer düzenlemelerinde
olduğu gibi gümrük mevzuatı düzenlemelerinde de katkı ya da müdahalemiz
olamamaktadır. Görüşmekte olduğumuz tasarıda olduğu gibi biz yalnızca onların
yaptığı değişikliklere uyum sağlamaya çalışmaktayız. Bu nedenle, bu maddeler
üzerinde ayrıntıya girip konuşma gereğini görmüyorum ama gümrükler söz konusu
olunca belli birkaç konu üzerinde konuşmayı da görev biliyorum. Bunlardan biri
dâhilde işleme rejimidir.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye’de dâhilde işleme rejimi maalesef bir kısım insanlar elinde haksız ve
yanlış uygulamalara kaynaklık etmektedir. Biraz sonra bunun bir örneğini size,
hem de sizin bir milletvekilinizin adının geçtiği bir olayla ortaya koyacağım.
İkincisi,
ihracatta yaşanan sıkıntılardır, karşı gümrüklerde yaşadığımız olaylardır.
Üçüncüsü, Gümrük
Bakanlığında yaşanan ve vicdan sahiplerinin vicdanını yaralayan olaylardır.
Değerli
arkadaşlarım, dâhilde işleme rejimine biraz sonra gireceğim ama çok özel olarak
şunu söyleyeyim: Dâhilde işleme rejimi, Türkiye’de çok ciddi ele alınıp yeniden
düzenlenmesi gereken bir rejimdir.
Bu konulara
girmeden bir de kaçak olayına girmek istiyorum. İktidar partisinin grup
toplantılarında bile Türkiye’ye yılda 500 bin ton ile 1 milyon ton arasında
kaçak şeker girdiği ifade edilmekte. Bildiğim kadarıyla Sayın Bakan Doğu
Karadenizli ve bugün Doğu Karadeniz’de çoluk çocuk herkes yılda 50 bin ton
kaçak çayın Türkiye’ye girdiğini ifade etmektedir. Bunlar, gümrük açısından
dikkate alınması gereken konulardır.
Konunun Tarım
Bakanlığını ilgilendiren yanı ise karşı ülkelerin gümrüklerinde yaşadığımız sıkıntılarla
ilgilidir. Bakınız, 2005 yılında -burada çok konuşuldu- Rusya’nın,
gönderdiğimiz ürünlerde çok ciddi olarak pestisit
kalıntıları olduğu için bizim ürünlerimize ithal yasağı vardı. O zaman, burada
bu konuda Rusya’nın hiçbir uyarıda bulunmadığı söylenmiş ama defaatle yazılan yazıların sümen
altı edildiği yine burada ortaya çıkmış ve bir düşünce sahiplerine göre de bu
olaylar o zamanki Bakanın görevden alınması sonucunu ortaya koymuştu. Aynı
olaylar, 2005 yılından sonra 2007’de yine Rusya’nın uyarısıyla gündeme geldi ve
özellikle domates üreticileri ve meyve üreticileri bundan çok büyük sıkıntı
yaşadılar. Ama bu olaylar durulmadı, aynı olayları biz Haziran 2008’de de
yaşadık. Haziran 2008’de de Rusya, bildiğiniz gibi, ciddi olarak tepkisini
ortaya koyunca Sayın Başbakan Sayın Putin’le görüşme
gereğini duydu.
Değerli
arkadaşlarım, aynı olay Avrupa Birliğinde de söz konusu oluyor ve yine Ekim
2008’de Alman Baden-Württemberg Eyaleti Tarım Bakanı,
Türkiye’den alınan armutlarda amitraz ilacının olması
gerekenden 6 kat fazla çıktığını ve bu ürünün Avrupa Birliğinde yasaklanması
gerektiğini söylüyordu.
Aynı şekilde, bir
AKP milletvekilinin o zaman ortağı olduğu şirketin yine Ukrayna’ya yapmış
olduğu bir dış satımda da bu tür olayların yaşandığı ve o şirket, yani MENAS
Şirketi hakkında gereğinin yapılması için suç duyurusunda bulunulması, Koruma
ve Kontrol Genel Müdürü tarafından ilgili zirai karantina müdürlüğüne
bildirilmişti.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi bakınız, dâhilde işleme rejimi… Çay, dâhilde işleme
rejimiyle Seylan’dan çay getiriliyor ama bu çay işlendikten sonra dışarıya
yalnızca çöp olarak ihraç ediliyor. Bunun için mi yapıyorsunuz Sayın Bakan
dâhilde işleme rejimini? Ve bu konuda, maalesef, ilgililer suskun kalıyorlar.
Bakınız, bir milletvekiliniz hakkında suç duyurusunda bulunuluyor ve bu
milletvekilinizin, işlendikten sonra yurt dışına gönderilmek kaydıyla ithal
ettiği Seylan çayını yurt dışına göndermeyip yerine çöp gönderdiği, Halkalı
Gümrük Müdürlüğü, İstanbul Gıda Ürünleri, ÇAYKUR ve TÜBİTAK laboratuvarında
yapılan analizlerle ortaya çıkarılıyor. Sonra, bu arada mahkemeden bir beraat
kararı çıkıyor ama görülüyor ki bilirkişiye örneği götüren bu şirketin bir
adamıdır ve bu, görüntülü olarak saptanıyor.
Değerli
arkadaşlarım, bunlar hepinizin dikkate alması gereken ve hepimizi utandırması
gereken konulardır. Bu konulara dikkat etmek zorunda olduğumuz hâlde bunun tam
aksi yapılıyor, bu konularla ilgilenen, soruşturma yapan, soruşturma açtıran
Teftiş Kurulu Başkanı, üyeleri hakkında ciddi olarak olumsuzluk anlamındaki
önlemler alınıyor ve eğer yanılmıyorsam, Teftiş Kurulu Başkanı görevden
alınıyor ve sonra…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
GÜROL ERGİN
(Devamla) - …Teftiş Kurulu Başkanı, mahkemeden geri dönüş kararını aldıktan
sonra ikinci sefer görevden alınıyor ve Sayın Bakan da burada “E, ne yapalım,
yanlış yaptı, onun için böyle yaptık.” diyebiliyor. Hayır, bu davranışlar bizim
vicdanımızı yaralıyor ve inanıyorum ki vicdan sahibi olan herkesin vicdanını
yaralar. Bu, şu anlama geliyor: Yani, şimdi teftiş kurulları görev yapmasın,
hele bizden biri bir şey yapmışsa onun yanına bile uğramasın anlamını taşıyor
Sayın Bakan; buna hakkınız yok.
Aynı konu, Tarım
ve Köyişleri Bakanlığında yaşandı. Kene ilacıyla
ilgili, benim buraya getirdiğim ve Sayın Bakana sorduğum sorular çerçevesinde,
maalesef, Teftiş Kurulu Başkanı görevden alındı, soruşturmacı müfettişler
hakkında soruşturmalar açıldı ve ikinci bir grup oluşturularak konu yeniden soruşturulmak
isteniyor. Böyle ayıp iş olur mu? Bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanlığında
yapılması gereken işler olarak görülmeli mi ve biz bunlara sessiz kalmalı
mıyız?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Tamamlayın lütfen.
GÜROL ERGİN
(Devamla) – Sağ olun Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Ben, Sayın Bakanı
da, Sayın Tarım Bakanını da, sayın diğer bakanları da, özellikle teftiş
kurulları üzerinde oyun oynanmaması yönünde uyarmayı kendime görev biliyorum ve
inanınız ki, çocuk dahi olsa, hiç kimse burada yapılanları, değerli
arkadaşlarım, görmezden gelme şansına sahip değildir, hele milletvekilleri
olarak siz hiç değilsiniz.
Maalesef, son
zamanlarda Türkiye’de yaşanan bu olaylar işin çığırından çıktığını gösteriyor.
Kene ilacında resmen açıktan neler yapıldığı soruşturma raporuna giriyor, kimin
için ne ceza istendiği yazılıyor da, Sayın Bakan o raporu aylarca sümen altı ediyor, değiştirilmesi için o müfettişlere
baskılar yapılıyor, Teftiş Kurulu Başkanının geri çekmesi için baskılar
yapılıyor, yanıt alınamayınca hepsi hakkında soruşturmalar açılıyor, Teftiş
Kurulu Başkanı görevden alınıyor. Ondan sonra Türkiye’de biz demokrasi
yanlısıyız diyen bir iktidarın varlığına inanmamız bizden ve Türk ulusundan
isteniyor. Hayır, hayır, demokrasi bu değil diyorum, hepinizi ve yüce Türk
ulusunu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ergin.
Şahıslar adına
ilk söz İzmir Milletvekili Sayın Tuğrul Yemişci’ye
aittir.
Sayın Yemişci… Yok.
İkinci söz hakkı
Kocaeli Milletvekili Sayın Muzaffer Baştopçu’ya ait.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) – Konuşmayacağım efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ben konuşmak istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 324 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülke ekonomisi için çok önemli bir kanunu burada görüşüyoruz;
maddeler okunmuyor, ne getirdiği belli değil. Burada oy veren
milletvekillerinin bırakın yüzde 100’ünü, bunu getiren Hükûmetin
de bundan haberi yok. Böyle bir kanun çıkıyor Türkiye Büyük Millet Meclisinde.
Biraz önce
yerimden sordum Hükûmet sözcüsü olan Bakana. Diyorum
ki: “Bakın, ihraç kaydıyla Türkiye’ye mal getirip de ithal etmeyen var mıdır?
Bunun içinde sizin milletvekilleriniz var mı? Ondan sonra, Teftiş Kurulu
Başkanını görevden aldınız; burada bu olayların katkısı var mı?” Burada bize söylenen “Yok.” Efendim, Teftiş Kurulu Başkanı
dosyaları zaman aşımına uğratmış. Bu mümkün müdür? Teftiş Kurulu -müfettiş
kültürünü, bilgisini- sorumluluğuyla yetişen Türkiye'nin hiçbir evladı, hiçbir
zaman, benim şimdiye kadar gördüğüm kadarıyla böyle bir görev alamaz
arkadaşlar, böyle bir ihmal yapamaz, devleti zarara uğratamaz ama bu teftiş
kurulu başkanları veya üyeleri, müfettişler eğer sağlıklı bir görev yaparlarsa…
Maalesef, bunların da en büyük düşmanları hükûmetlerdir,
çünkü bunlar… İşte, daha önce de burada konuşuldu. İşte, ihraç kaydıyla çay
getiren milletvekiliniz burada baskı yaptı. Biraz önce arkadaşımız da söyledi.
Başka bir çay götürülerek mahkemeye bilirkişi yanıltılmış. Sonra, daha davalar
devam ediyor. Ama tabii, Teftiş Kurulu Başkanı da gitti.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, bu milleti kim koruyacak yahu? Bu vatanın kaynaklarını kim
koruyacak? Siyasi iktidarı ele geçirdiniz de… Siz siyasi iktidara geldiğinizde,
gümrüklerde kendi yandaşlarınız için her şey serbest, teftiş yok evvela. Yani
kendi düşüncenizde olmayan bir kişi gümrük teşkilatında görev yapıyor mu?
Yapmıyor. Teftiş Kurulunda yapıyor mu, yapmıyor mu? Bir de burada o kadar büyük
kaçakçılıklar var ki… Ama tabii teftiş olmayınca bunları ortaya çıkarmak da
mümkün değil.
Sonra, öyle
yetkiler getiriyorsunuz ki bakan her şeyin başı. Ben biraz önce, yerimden
tabii, söyledim. Bakanın sorumluluğu yok. Bakın, sayın milletvekilleri,
Anayasa’mızın işte 100’üncü maddesine göre bakanlar bakanlıktan da düşse,
maalesef, en büyük hırsızlık da yapsa, en büyük soygunculuk da yapsa bunları
yargılamak mümkün değil. Çünkü… Neden dolayı değil? Bakanları Anayasa’ya
koymuşlar. İşte, bakan hakkında soruşturma yapmak için 55 tane milletvekili
soruşturma önergesini verecek, Genel Kurulda önce soruşturma komisyonu
açılacak, o gidecek rapor getirecek, rapor Genel Kurulda gizli oyla oylanacak
ve gidecek Anayasa Mahkemesinde yargılanacak. Sizin 340 tane milletvekiliniz
var. Sizden önceki bakanlardan çok hırsızlık yapan insanlar var. Kaç taneyi
mahkûm ettiniz? Yok. Çünkü bu sistem işlemiyor.
Dolayısıyla,
bakın, sizin İktidarınız da bildiği için, bürokrasiye sorumluluğu verse,
müsteşara verse, genel müdüre verse… Çünkü buraya getirilen ve bakana söz hakkı
tanınan konuların hepsinde vergi kaçakçılığı, gümrük kaçakçılığı var.
Dolayısıyla burada sorumluluk bakanın imzasıyla çıktığı zaman, Türkiye’yi de,
yani Türkiye'nin trilyonlarını da gümrük yoluyla ceplerine indirseler bakanlar,
siyasi sorumluluğu yok, biliyorlar bunlar. Dolayısıyla, böyle devlet yönetimi
olur mu değerli milletvekilleri? Olmaz arkadaşım, olmaz. Bu
devletin korunması lazım, ayakta kalması lazım.
Şimdi, bunlarla
uğraşacağımıza kamuoyunu başka şeylerle meşgul ediyoruz. Neymiş? Bir belge
çıkmış. Belgede ne demiş? “Fethullah Gülen ile AKP’yi
irticai faaliyetlerden dolayı yıpratalım.” Peki, hadi AKP denildi. Fethullah Gülen’i niye
katıyorsunuz? Demek ki Fethullah Gülen’e,
orduyu kendisine karşı bir savunma durumuna getirmeye çalışıyorsunuz. Bu
Türkiye için çok büyük bir ayıptır. Dışarıdaki birisi, efendim, benim hakkımda
yıpratmaya çalışıyor. Hangi ordu mensubu gelecek de böyle dışarıdaki bir
kişiyle ilgili bir belge düzenleyecek! Bunları kimin hangi
kurnazların yaptığı belli. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti devletinde isyan
çıkarmaya çalışan… Zaten kendisi de dedi, “Yakında çok büyük olaylar olur.”
Şimdi, bir Fethullah Gülen’i
Türkiye’de bu kadar gündeme getirmenin bu ülkeye yakışan bir tarafı var mı?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ASIM AYKAN
(Trabzon) – Sen demokrasiyi savun, demokrasiyi.
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum.
ASIM AYKAN
(Trabzon) – Bak, arkanda ne yazıyor, bak.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Bilmiyorsunuz demokrasiyi.
ASIM AYKAN
(Trabzon) – Demokrasiyi savun, demokrasiyi.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Siz bu memlekette rejim düşmanlarına hayat hakkı tanıyorsunuz,
rejim düşmanlarına. Rejim düşmanlarına hayat hakkı tanıdığınız için… Bugün Fethullah Gülen kim ya? Kim yani? Şimdi Türk ordusu gidecek
Fethullah Gülen’le
uğraşacak!
ASIM AYKAN
(Trabzon) – Sen nerede konuşuyorsun, burası neresi?
KAMER GENÇ
(Devamla) - İşte burası Meclis.
ASIM AYKAN
(Trabzon) – Millî irade burası, millî irade.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Efendim, millî irade sizin iradeniz değil, millî irade Tayyip
Erdoğan’ın iradesi hâline gelmiş sizin zamanınızda. Tayyip Erdoğan’ın iradesi…
ASIM AYKAN
(Trabzon) – Millî irade, 15 milyon seçmenin oyu var burada.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Yahu, şimdi, şu RTÜK Başkanı, arkadaşlar…
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
KAMER GENÇ
(Devamla) - O kadar soru verdik. Almanya’ya gitti mi, geldi mi; para getirdi
mi, getirmedi mi? Bunun hakkında bu kadar şaibe var. Niye bunların açığa
çıkarılmasını istemiyorsunuz?
ASIM AYKAN
(Trabzon) – Bırak şimdi onu, demokrasiyi savun.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Niye Tayyip Erdoğan… Bakın, arkadaşlar, Tayyip Erdoğan bundan yedi
sekiz ay önce de durup dururken RTÜK Başkanına soruşturma açma yetkisini
kendine verdi çünkü biliyordu olayı, olayın içini biliyordu. RTÜK Başkanına
soruşturma izni vermemek için bunu yaptı. (CHP sıralarından alkışlar)
Yine, bakın, değerli
milletvekilleri, 22 Kasım 2007 tarihinde Alman Büyükelçisi Başbakanı ziyaret
ediyor, Tayyip Erdoğan’ı ziyaret ediyor…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, bir dakika sürem var. Cümlemi tamamlayayım.
BAŞKAN – Bir
dakikanızı verdim Sayın Genç.
Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Sayın Başkan, cümlemi tamamlayayım.
Şimdi, 22 Kasım
2007’de daha Deniz Feneri olayı yok, Almanya’da bir soruşturma var. Türkiye’de
kimse bunun farkında değil. Hemen Tayyip Erdoğan orada soruyor, diyor ki… Alman
Elçisi bir Alman gencinin soruşturması… Hapisteki bir gençle ilgili geliyor,
diyor ki: “Ya, o bizim Deniz Fenerinde yatan bu kişilerin durumu ne olacak?
Bunun Kanal 7 ile ilgisi var mı?” diyor, “Kanal 7 ile ilgisi var mı?”
Kanal 7’nin
sahibi kim? Zekeriya Karaman. Zekeriya Karaman kim? Tayyip Erdoğan’ın oğlunun
bacanağının babası. E şimdi, böyle
artık olaylar o kadar iç içe girmiş ki. Yani bu memlekette önce bu olayları
açığa çıkarmamız lazım. Çıkarmazsanız bu ayıbın altından kalkamazsınız, bu
devleti de yönetemezsiniz. Sonunuz çok kötü olacak.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – İkinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
19’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
20’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısını istiyorum.
BAŞKAN –
Arayacağım.
20’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.36
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 18.40
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107’nci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
324 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 20’nci maddesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi oylamayı tekrarlayacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
324 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
21’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
22’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.
Malumları olduğu
üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde
bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla, katıldığı önergeler
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım.
Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa, önerge üzerinde yeni
bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
324 sıra sayılı “Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 22. maddesinden sonra
aşağıdaki Çerçeve 23. maddenin eklenmesini; takip eden madde numaralarının da
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Gürol Ergin |
|
Trabzon |
Malatya |
Muğla |
|
Tekin Bingöl |
Metin Arifağaoğlu |
|
|
Ankara |
Artvin |
|
“Madde 23- 4458
sayılı Kanunun 101 inci maddesine aşağıdaki 3 üncü fıkra eklenmiştir.
3. Genel
antrepolarda antrepo rejimi hükümlerine göre muhafaza edilmekte olan eşyaya ait
depolama ve elleçleme giderlerinin bu eşyanın CIF
değerine ulaşmasına karşın, eşyanın rejim hak sahibi tarafından gümrükçe
onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulmaması halinde, antrepo
işleticisinin yazılı başvurusu üzerine bu eşya 177 ila 180 inci madde
hükümlerine göre tasfiyeye tabi tutulur.”
BAŞKAN – Sayın
Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Salt çoğunluğumuz
bulunmamaktadır. Bu nedenle katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
23’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
24’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
25’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
26’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
27’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
28’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
29’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
30’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
31’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
32’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
33’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
34’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
35’inci maddede
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/602 Esas
Numaralı “Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 35 inci maddesi ile Gümrük
Kanununun 161 maddesine eklenen dördüncü fıkrada yer alan “156 ncı maddenin ikinci fıkrasında belirtilen süre içerisinde,”
ifadesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Elitaş |
Ayhan Sefer Üstün |
Ahmet Öksüzkaya |
|
Kayseri |
Sakarya |
Kayseri |
|
Güldal Akşit |
M. Salih Erdoğan |
|
|
İstanbul |
Denizli |
|
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Hükümetin teklif
ettiği metinde 4458 sayılı Gümrük Kanununun 156 ncı
maddesinde yapılması planlanan değişiklik Plan ve Bütçe Komisyonunda Tasarı
metninden çıkarılmış, ancak buradaki değişikliğe atıf yapan 161 nci maddenin dördüncü fıkrası buna paralel olarak redakte edilmemiştir.
BAŞKAN – Önergeyi
kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge çerçevesinde 35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
36’ncı maddeye
bağlı 165/A’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
36’ncı maddeye
bağlı 165/B’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
36’ncı maddeye
bağlı 165/C’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
36’ncı maddeye
bağlı 165/D’de bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
324 sıra sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 36 ncı
maddesi ile 4458 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen 165/D maddesinde yer alan
"güvenlik ve emniyet" ibaresinin "güvenlik ve tehlikelerde
korunma" olarak" değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Gürol Ergin |
|
Trabzon |
Malatya |
Muğla |
|
Tekin Bingöl |
Metin Arifağaoğlu |
|
|
Ankara |
Artvin |
|
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun tasarısına
mehaz alınan (EC)648/2005 sayılı Regülasyonda geçen
"security and safety" sözcüklerinin Türkçe karşılığının bulunmasında
güçlük çekildiği; buna çözüm olarak aynı sözcüğün Türkçe ve Arapça kökenli
"güvenlik ve emniyet" sözcükleri ile karşılanması yoluna gidildiği
görülmüştür.
Gerçekten de bazı
sözcükler başka dillerde farklı versiyonlara sahip
bulunmaktadır. İngilizce'de "security"
sözcüğü daha çok kolluk kuvvetleri tarafından sağlanan koruma önlemleri için
kullanılmaktadır. Yani insan, hayvan, bitki veya çevre sağlığı başka insanlar
tarafından saldırıya uğrayabilecek ise bir "security"
sorunu var demektir. Bunun için, görevlendirilen kolluk kuvvetleri gerekli
güvenlik önlemlerini alarak, bize başka insanların verebileceği zararları
asgari düzeyde tutmaya çalışır.
"Safety" sözcüğü ise daha çok insan, hayvan, bitki veya
doğal çevrenin korunması için alınması gereken önlemlere ilişkin kuralları
belirler. Burada, belki başka bir insanın saldırısı olmaksızın zarar
görebiliriz. Ama bu zararın nedeni gerekli koruma önlemleri alınmadan üretilen
bir aracı kullanmamız olarak ortaya çıkabilir. Bu anlamda, örneğin bir
apartmanın kapısında sürekli güvenlik görevlisi bulundurmak bir "security" önlemi; apartmanın her katına ve odasına
otomatik yangın söndürme sistemi kurulması bir "safety"
önlemidir. Başka bir örnek vermek gerekirse, gümrüklerden izinsiz geçirilmeye
çalışılan bir sandık, “otomatik tüfek" bir "security"
sorunu iken, gümrüklerden, çocuklar tarafından emilmesi halinde onlara zarar
verebilecek oyuncak sokmaya çalışmak, bir "safety"
sorunu olarak ortaya çıkacaktır.
Bu bakımdan,
belki "security" sözcüğünün
"güvenlik", "safety" sözcüğünün
de "esenlik" sözcükleri ile karşılanması en doğru yaklaşım olacaktır.
Ancak, "esenlik" sözcüğü günlük yaşamımızda "safety"
sözcüğünün tam karşılığı olarak kullanılmadığı ve benimsenmediği bilindiğinden,
bu sözcüğün "tehlikelerden korunma" olarak tasarıda yer almasının
uygun olacağı değerlendirilmiştir. Tasarıdaki "güvenlik ve emniyet"
ibarelerinin "güvenlik ve tehlikelerden korunma" olarak
değiştirilmesi bu amaçla önerilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
36-165/D’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Çerçeve 36’ncı
maddeyi bağlı 165/A, 165/B, 165/C ve 165/D ile birlikte oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
37’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İkinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi üçüncü
bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Üçüncü bölüm 38 ila 56’ncı maddeleri
kapsamaktadır.
Üçüncü bölüm
üzerinde söz isteyen var mı? Yok.
Üçüncü bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi üçüncü
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım ve
birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.50
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.58
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107’nci Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
324 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Tasarının 38’inci
maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
39’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
40’ıncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
41’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
42’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
43’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
44’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
45’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
46’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
47’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
48’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
49’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.
Malumları olduğu
üzere görüşülmekte olan…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Önergeyi geri çekiyoruz.
BAŞKAN – Çektiniz
mi? Tamamdır.
50’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
51’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
52’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
53’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
54’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
55’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
56’ncı maddede
iki önerge vardır, okutup işleme alacağım.
TBMM Başkanlığına
324 S. Sayılı
Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve KHK Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 56. maddesine aşağıdaki fıkranın 3. fıkra olarak eklenmesini ve
diğer fıkraların buna göre teselsülünü teklif ederiz.
|
Süleyman L. Yunusoğlu |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Enöz |
|
Trabzon |
Denizli |
Manisa |
|
Erkan Akçay |
Ali Uzunırmak |
|
|
Manisa |
Aydın |
|
“Eşyanın gümrükçe
onaylanmış bir işlem veya kullanımına tabi tutulmasına ilişkin beyanlarda
yetkilendirilmiş yükümlü gümrük müşaviridir.”
BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
324 Sıra Sayılı Tasarının 56 ncı maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Faik Öztrak |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
Trabzon |
Tekirdağ |
Malatya |
|
Gürol Ergin |
Algan Hacaloğlu |
|
|
Muğla |
İstanbul |
|
“Madde 56: 4458
Sayılı Kanunun 229’uncu maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Bu Kanunun
yürürlük tarihinden önce, gümrük idarelerinde iş takibi yapmak amacıyla gümrük
müşavirliği adı altında kurulan şirketlere ortak olan gümrük müşavir
yardımcıları; en az bir gümrük müşavirinin de ortaklığıyla müşavirlik şirketi
kurabilirler. Bir gümrük müşavirliği şirketine bu şekilde ortak olan gümrük
müşavirleri, gümrük işlemlerini takip etmek amacıyla yeni bir şirket
kuramazlar, kurulu şirketlere ortak olamazlar. Bu Kanunun yürürlük tarihinden
sonra, bu fıkrada yer alan şartları yerine getirmek amacıyla şirket
ortaklıklarından ayrılan gümrük müşavir yardımcıları da bu madde kapsamında
değerlendirilir. Bu madde kapsamına giren gümrük müşavir yardımcılarından hala
görevine devam etmekte olanlara, 3 defa olmak üzere gümrük müşavirliği
sınavlarına girme hakkı tanınır. "
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
4458 sayılı
Kanunun 299 uncu maddesi ile getirilen düzenlemede, gümrük müşavirliği
faaliyetlerinin tüzel kişilik olarak yürütülmesi halinde, tüzel kişilik
ortaklarının gümrük müşaviri olacağı hüküm altına alınmıştır. Mevzuattaki bu
hüküm, müşavirlik hizmetlerini şirket ortağı olarak uzun yıllardır yapmakta
olan birçok müşavir yardımcısının şirketteki pay ve yetkilerini, gümrük
müşavirlerine devretmeleri sonucunu doğurmuştur. Uygulamada ortaya çıkan söz
konusu aksaklığın giderilmesi amacıyla Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce
kurulan, gümrük müşavir yardımcılarının da ortak olduğu müşavirlik
şirketlerinin Kanunun 229 uncu maddesinden istisna edilmesi büyük önem arz
etmektedir. Önerge ile 4458 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce
şirket sahibi olan gümrük müşavir yardımcılarının kazanılmış haklarının
devamının sağlanarak söz konusu sıkıntıların giderilmesi amaçlanmaktadır.
Tasarı maddesi
ise kazanılmış hakların korunması ilkesini göz ardı ederek gümrük müşavirliği
mesleğine zarar verecek şekilde düzenlenmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
324 Sayılı Gümrük
Kanunu ile Bazı Kanun ve KHK Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 56.
maddesine aşağıdaki fıkranın 3. fıkra olarak eklenmesini ve diğer fıkraların
buna göre teselsülünü teklif ederiz.
Süleyman
L. Yunusoğlu (Trabzon) ve arkadaşları
“Eşyanın gümrükçe
onaylanmış bir işlem veya kullanımına tabi tutulmasına ilişkin beyanlarda
yetkilendirilmiş yükümlü gümrük müşaviridir.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutayım?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yetkilendirilmiş
yükümlü statüsü verilecek kişilerin her ne kadar Türkiye Gümrük Bölgesinde
ekonomik faaliyette bulunmaları şartı yer alsa da, büyük sermayeli uluslararası
şirketlerin Türkiye’de yerleşik olarak faaliyet göstermeleri imkânı her zaman
vardır. Avrupa ülkelerinde serbest dolaşım hakkını elde edememiş Türk gümrük
müşavirlerinin aleyhine işleyecek olan yetkilendirilmiş uygulamasının Tasarıdan
çıkarılmasını değil, sadece ülkemizin AB’ye tam üyeliğiyle birlikte yürürlüğe
girmesini talep etmekteyiz.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
56’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Üçüncü bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi dördüncü bölümün
görüşmelerine başlıyoruz.
Dördüncü bölüm,
57 ila 73’üncü maddeleri kapsamaktadır.
Dördüncü bölüm
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın Ergün
Aydoğan.
Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Görüşülmekte olan
gümrüklerle ilgili yasa üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten, ülkemiz için, ekonomimiz için önemli olan gümrüklerle
ilgili bir düzenleme yapıyoruz ama biraz önce de arkadaşlarımızın söylediği
gibi, ne yazık ki iyi niyetimize rağmen iktidar partisine mensup milletvekili
arkadaşlarımızın… Elbette bu yararlı yasaların hiç kuşku yok bir an önce
çıkması gerekiyor ama bunları çıkarmak için de öncelikle siz iktidar partisine
mensup değerli milletvekili arkadaşlarımızın burada olması, bu yasaların
çıkarılmasına ciddi katkı sağlaması gerekirken sizleri burada göremiyoruz, bunu
kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
Gerçekten, Türkiye
Cumhuriyeti sınır kapısı ne yazık ki kaçak çıktı. Gümrüklerle ilgili şu
görüşmelerimiz sırasında, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından
yap-işlet-devret modeliyle 132 milyon lira harcamayla yenilenen ve Başbakan
tarafından resmî açılışı yapılacak olan Kapıkule Gümrük Kapısı’ndaki binaların
ruhsatsız ve kaçak inşaat olduğu ortaya çıktı. Avrupa’nın en büyük kara yolu
gümrük kapısının yap-işlet-devret modeliyle yenilenmesi için gerekli imar
değişiklikleri yapılmadan inşa edilmesi şu anda yargıda.
Elbette
-yapılacak bu düzenlemeyle- gümrük kapılarımızın güvenliği, oradaki ticaretimiz
ve yaz aylarında, şu anda yoğun olarak yaşayacağımız yurt dışındaki
işçilerimizin de buradan yararlanması açısından baktığımızda özellikle yaz
aylarındaki kuyrukların giderilmemesi de çok önemli bir eksikliktir.
Özellikle ithalat
işlemlerinde TSE’ye tabi ürünlere ilişkin gümrükler esnasında zaman ve maliyet
yaratıcı nitelikte önemli sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu sorun Türkiye’nin
yıllardır yaşamakta olduğu ve bir türlü kalıcı ve rahatlatıcı bir çözüme varamadığı
bir problemdir. İthalat esnasında gümrükler tarafından TSE kontrolü için alınan
numunelere ilişkin yazıların oldukça gecikmeli olarak gelmesi, ithalatçı
firmalarımızın işlemlerini yavaşlatmakta, ticari hayatın yavaşlamasına sebep
olmaktadır. Söz konusu ithalatçıların, üretim yapan firmalar olması durumunda
gecikmenin yarattığı ekonomik kaybı izah etmek mümkün değildir.
Gümrüklerimizde
TSE ve genel olarak standardizasyon konusuyla ilgili personel ve laboratuvar yetersizliklerini de anmadan geçmek mümkün değil.
Bu konuda gümrüklerimizin modernizasyonu, projesinin ivedilikle çözümlenmesi
gereken önemli bir konu olduğunu vurgulamak istiyoruz.
Dış ticaret
işiyle uğraşan firmalarımızın gümrüklerdeki standardizasyon sorununun temelinde
teorik bir boyuta da işaret etmek gerçekten kaçınılmazdır. Türkiye’de gümrük ve
dış ticaret mevzuatıyla ilgili ürün standardizasyonu arasında maalesef çoğu
zaman uyumsuzluk söz konusudur. Bu uyumsuzluğun giderilmesi için özellikle
gümrük tarife istatistik pozisyonu standartları arasındaki uyumluluğun yeniden
gözden geçirilmesi gereklidir.
Belge süreleri ve
taahhütname sorunu: Sürekli aynı ürünü ithal eden firmaların konuyla ilgili
olarak sürekli karşılaştıkları diğer bir önemli sorun, standartlara ilişkin
belgelerin sürelerinin kısa olması, çoğunun ait olduğu takvim yılı içinde
geçerli olmasından dolayı yaşanan bürokrasidir.
Belgelerin revizyonu: Vize işlemlerinin bürokrasisinin ağır ve zamansal
gecikmelere sebep olmasıdır. Firmalarımızın dış ticaret işlemlerinde ağırlığa
yol açmaktadır. Özellikle imalatçı-ihracatçı firmaların ham madde
ithalatlarında ciddi sorunla karşılaştıklarını görüyoruz. Bu sorun ülke genelinde
üretimi, ihracatı baltalayıcı bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. O nedenle
bu sorunların da bir an önce giderilmesinde yarar görüyoruz.
Tabii,
gümrüklerdeki diğer bir önemli sorun da ne yazık ki kadrolaşmayla ilgili. Hükûmetin genel politikalarına uygun, teşkilatına güvensiz
bakıştan kaynaklanan, teknik görevlerin ehliyetsiz ellere teslimini getirdiğini
görüyoruz. Genel müdürlerin teknik yönden… Tamam, itirazımız olmamakla
birlikte, atanan bürokrasinin, genel müdürlerin bizden olup olmadığına bakarak,
bizden olup olmadığı noktasından hareketle o kalitenin düşürüldüğünü görüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bu
yasayı destekliyoruz. Bu yasanın iş dünyamıza, ekonomimize ve ülkemize yararlı
olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Milliyetçi
Hareket…
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Vazgeçtik, konuşmayacağız.
BAŞKAN – Peki.
Dördüncü bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlamıştır.
Şimdi, dördüncü
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
Madde 57’yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
58’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
59’uncu maddede
bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
324 sıra sayılı yasa tasarısının 59. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını
arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Genç? Yok.
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Bu düzenleme
vergi kaçakçılığını teşvik ettiğinden çıkarılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
59’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
60’ıncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
61’inci maddede
iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/602 Esas numaralı “Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 61 inci maddesi
ile değiştirilen 4458 sayılı Kanunun 237 inci maddesinin değişik dördüncü
fıkrasının ikinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
“Doğalgaz
ürünlerinde boru hatları ile taşınarak ithal edilenler hariç bu oran % 4’ü
aşmayacak şekilde uygulanır.”
|
Mustafa Elitaş |
Ayhan Sefer Üstün |
Ahmet Öksüzkaya |
|
Kayseri |
Sakarya |
Kayseri |
|
Güldal Akşit |
M. Salih Erdoğan |
|
|
İstanbul |
Denizli |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
324 Sıra Sayılı Tasarının 61 inci Maddesindeki (4) numaralı fıkrada yer alan
“Doğalgaz Ürünleri için bu oran yüzde altıyı aşmayacak şekilde uygulanır.”
cümlesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Faik Öztrak |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
Trabzon |
Tekirdağ |
Malatya |
|
Tekin Bingöl |
Gürol Ergin |
Metin Arifağaoğlu |
|
Ankara |
Muğla |
Artvin |
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutalım?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Gerekçe.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Tasarının 61 inci
Maddesine Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeler sırasında eklenen bir
hükümle, boru hatları ile taşınan doğalgaz için %6’ya kadar fire oranının
belirlenmesi sağlanmıştır. Komisyon görüşmeleri sırasında Gümrük Müsteşarlığı
yetkililerinin yaptıkları açıklamaya göre ise boru hatları ile taşınan
doğalgazda fire söz konusu değildir. Doğalgazın gümrük kapısından ülkeye
girdiği miktar önemlidir. Bu da ölçülebilmektedir. Bu durumda söz konusu hükmün
hiçbir mantıklı dayanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle anılan hükmün Tasarıdan
çıkarılması önerilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/602 Esas numaralı “Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 61 inci maddesi
ile değiştirilen 4458 sayılı Kanunun 237 inci maddesinin değişik dördüncü
fıkrasının ikinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
“Doğalgaz
ürünlerinde boru hatları ile taşınarak ithal edilenler hariç bu oran % 4’ü
aşmayacak şekilde uygulanır.”
Mustafa Elitaş
(Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, gerekçeyi mi okutayım?
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Gerekçe.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı’nın deniz taşıtları ile gelen sıvılaştırılmış doğalgaz
ürünlerinde fire oranlarının %8’e kadar çıkabildiği hususunun madde
düzenlemesinde göz önünde bulundurulması talebi üzerine hazırlanmıştır.
BAŞKAN – Olumlu
görüşle önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge çerçevesinde 61’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
62’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
63’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
64’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
65’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
saati: 19.15
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.22
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107’nci Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
324 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Tasarının 66’ncı
maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
67’nci maddede
iki önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
324 Sıra Sayılı Tasarının 67 nci maddesinin yirmialtıncı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Faik Öztrak |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
Trabzon |
Tekirdağ |
Malatya |
|
Gürol Ergin |
Tekin Bingöl |
Metin Arifağaoğlu |
|
Muğla |
Ankara |
Artvin |
"26) 100
üncü maddesinin (a) bendinde yer alan "gümrük antrepo tesislerine"
ibaresi "gümrüklü antrepoya", (b) bendinde yer alan "gümrük
antrepo tesislerinde" ibaresi "gümrüklü antreposunda","
BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/602 Esas numaralı "Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 67 nci maddesine on yedinci bent olarak aşağıdaki bendin
eklenmesi ve diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini ve arz ve teklif
ederiz.
"17. 243
üncü maddesinin ikinci fıkrasının üçüncü bendi yürürlükten kaldırılmış ve 66 ncı maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci ve üçüncü
cümleleri ''Gümrük idareleri tarafından gümrük laboratuvarlarında
yapılacak veya hariçte yaptırılacak tahlil veya inceleme masrafı beyan sahibi
tarafından karşılanır." ve altıncı fıkrası "6. Laboratuvar
tahlillerine ve ilgili kuruluşların görüşü alınmak suretiyle gümrük laboratuvarları ücret tarifesinin saptanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle
belirlenir.",
|
Mustafa Elitaş |
Ayhan Sefer Üstün |
Ahmet Öksüzkaya |
|
Kayseri |
Sakarya |
Kayseri |
|
Güldal Akşit |
M. Salih Erdoğan |
|
|
İstanbul |
Denizli |
|
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Biz katılıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutalım?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
3007 sayılı
Kanunda yapılması önerilen değişiklikle birlikte değerlendirildiğinde; Gümrük
Müsteşarlığınca yürütülen Gümrük Laboratuvarlarının
Modernizasyonu Projesi ile işlevsiz 23 adet laboratuvar
kapatılarak modern donanıma sahip 6 Bölge Laboratuvarının
(Biri Ankara'da Merkez ve diğer beşi İstanbul, İzmir, İzmit, Bursa ve Mersin
Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüklerine bağlı) ihtiyaçlarının bütçeden
karşılanmasının bütçeye ek yük getirecek olması nedeniyle şu anda bu laboratuvarlarda ücretsiz yapılmakta olan tahlillerden
alınacak ücretlerin döner sermayeye aktarılması ve buradan da bu laboratuvarların özellikle devamlılık arz eden sarf
malzemesi ihtiyaçlarının karşılanması öngörülmektedir.
BAŞKAN – Olumlu
görüşle önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
324 Sıra Sayılı Tasarının 67 nci maddesinin yirmialtıncı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi
(Trabzon) ve arkadaşları
" 26) 100
üncü maddesinin (a) bendinde yer alan "gümrük antrepo tesislerine"
ibaresi "gümrüklü antrepoya", (b) bendinde yer alan "gümrük
antrepo tesislerinde" ibaresi "gümrüklü antreposunda",
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Biz de
takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 67 nci maddesiyle 4458 sayılı Kanunun 100 üncü maddesinin (a)
ve (b) bentlerinde yapılması önerilen değişikliğin "Gümrüklü
antrepoya" olarak değiştirilmesi uygun olacaktır. Çünkü,
(a) fıkrasında önerilen antrepo gümrüklü antrepo değilse zaten kanun kapsamında
değerlendirilmesi mümkün olmayacaktır. (b) fıkrasındaki "gümrük
antreposunda" ibaresi ise sadece gümrükçe işletilen antrepoları
çağrıştırdığından, iki bentte de genel olarak "gümrüklü antrepo"
ibaresi uygun düşecektir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen iki
önerge çerçevesinde 67’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
68’inci maddede
bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
324 sıra sayılı "Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın Çerçeve 68
inci maddesinin 2 numaralı
bentten sonra gelmek üzere "3) 33 üncü maddesinin
birinci fıkrasında yer alan 'Türkiye Gümrük Bölgesinin giriş noktalarındaki
gümrük kapıları ile içeride bulunan gümrük kapıları arasında belirli yolların
takip edilmesi zorunludur.' cümlesi ve bundan sonraki cümlede yer alan 'bunları
birbirine bağlayan yollar ve' ibaresi," bendinin eklenmesi ile diğer
bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Tekin Bingöl |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
Trabzon |
Ankara |
Malatya |
|
Metin Arifağaoğlu |
Gürol Ergin |
|
|
Artvin |
Muğla |
|
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Bilindiği gibi,
Türkiye'nin de taraf olduğu uluslararası karayolu taşımacığını düzenleyen TIR
Sözleşmesinin 20 inci maddesi "Gümrük makamları, kendi ülkeleri içindeki
yolculuklar için bir süre sınırlaması koyabilecekleri gibi, karayolu
taşıtlarının, taşıt dizilerinin veya konteynerlerin
belirli bir yol takip etmelerini isteyebilirler." hükmü yer almaktadır.
Aynı madde ile ilgili sözleşmenin mütemmim cüz'ü olan "Açıklayıcı Notlar"da "... Yetkililerin yol güzergahı tespit etme haklarının çok gerekli gördükleri
takdirde kullanmaları tavsiye edilir." denilmektedir. Bir başka anlatımla,
sözleşmeye taraf ülkelerin çok zorunlu olmadıkça "zorunlu güzergah" belirlememesi ilkesi kabul edilmiştir.
Durum böyle
olmakla birlikte, Türkiye yürürlükten kaldırılmış olan 1615 sayılı Gümrük
Kanunundaki bu hükmü, 4458 sayılı Gümrük Kanunu aynen ihya etmiştir. Oysa TIR
Sözleşmesine taraf olan ülkelerin sadece 3-4 tanesinde bu hüküm yürürlükte
kalmıştır. Gelişmiş ülkelerin tümü "güzergah zorunluğu"nu kaldırmıştır. Buna, karayollarının
artmasının yanı sıra teknolojik gelişmeler de neden olmuştur. Gümrük idareleri
artık 3-4 saat gecikme olan TIR kamyonlarını izleyerek bulunduğu bölgede
arayabilecek teknolojik donanımlara sahip bulunmaktadır. Gümrük Müsteşarlığında
bulunan "TIR Takip Sistemi" sayesinde, üzerine takip kiti takılan TIR
kamyonları uydular aracılığı ile izlenmekte ve olumsuz her durum anında tespit
edilebilmektedir. Öte yandan, "zorunlu güzergah"
sayılan yoldan 5-
Diğer taraftan,
Türkiye'nin hala yabancı plakalı TIR kamyonlarını da "zorunlu güzergah"a sevk etmesi nedeniyle, Karayolu Karma
Ulaştırma Komisyonu (KKUK) toplantılarında, Türkiye karşı ülke yetkilileri
tarafından sürekli olarak eleştirilmektedir. Türk Heyeti karşı ülkeden ilave
"geçiş belgesi" talep ettiğinde, karşı heyet bu uygulamayı sözü
edilen uygulamayı dile getirerek, bunu "tarife dışı engel" olarak
nitelendirmekte, bu durum, Türkiye'nin müzakere pozisyonunu zayıflatmaktadır.
Bu bakımdan, 4458 sayılı Gümrük Kanununun 33 üncü maddesinde yer alan zorunlu güzergah düzenlemesinin Kanun metninden çıkarılması
önerilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
68’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
69’uncu maddede
bir önerge vardır; okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/602 Esas numaralı “Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 69 uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 69- 16/5/1984 tarihli ve 3007 sayılı Gümrük Mevzuatına Göre
Tasfiye Edilecek Eşya Hakkında Döner Sermaye Kanununun adı “Gümrük Laboratuvarlarında Yapılacak Tahlillerden alınacak Ücretler
ile Gümrük Mevzuatına Göre Tasfiye Edilecek Eşya Hakkında Döner Sermaye Kanunu”
olarak değiştirilmiş; 1 inci maddesine “işletmeleri kurmak ve” ibaresinden
sonra gelmek üzere “gümrük laboratuvarlarının
ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla” ifadesi, 3 üncü maddesine aşağıdaki (h)
bendi, 4 üncü maddesinin birinci fıkrasına “ayni yardımlar,” ibaresinden sonra
gelmek üzere “gümrük laboratuvarlarında yapılacak
tahlillerden alınacak ücretler,” ifadesi eklenmiş; 7 nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“h) Gümrük laboratuvarlarının her türlü araç, gereç, yazılım, donanım,
bakım-onarım ve eğitim giderlerini, sarf ve işletme malzemesi ihtiyaçlarını
karşılamak.”
“Madde 7- Döner
sermaye işletmelerince tasfiye suretiyle elden çıkarılacak eşya, yönetmelikte
belirlenen hükümlere uygun olarak ilgili idarelerden belgeleri ile teslim
alınır. Bu suretle teslim alınan eşyanın satışından doğan hasılat
döner sermaye işletmesinin geliri olarak kaydedilir.”
|
Mustafa Elitaş |
Ayhan Sefer Üstün |
Ahmet Öksüzkaya |
|
Kayseri |
Sakarya |
Kayseri |
|
M. Salih Erdoğan |
Güldal Akşit |
|
|
Denizli |
İstanbul |
|
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
4458 sayılı
Gümrük Kanununun 66 ncı maddesinde yapılması önerilen
değişiklik ile birlikte değerlendirildiğinde; Gümrük Müsteşarlığınca yürütülen
Gümrük Laboratuvarlarının Modernizasyonu Projesi ile
işlevsiz 23 adet laboratuvar kapatılarak modern
donanıma sahip 6 Bölge Laboratuvarının (Biri
Ankara’da Merkez ve diğer beşi İstanbul, İzmir, İzmit, Bursa ve Mersin Gümrük
ve Muhafaza Başmüdürlüklerine bağlı) ihtiyaçlarının bütçeden karşılanmasının
bütçeye ek yük getirecek olması nedeniyle şu anda bu laboratuvarlarda
ücretsiz yapılmakta olan tahlillerden alınacak ücretlerin döner sermayeye
aktarılması ve buradan da bu laboratuvarların
özellikle devamlılık arz eden sarf malzemesi ihtiyaçlarının karşılanması
öngörülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
69’uncu maddeyi,
kabul edilen önerge çerçevesi içinde oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
70’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
71’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarıya bir
geçici madde eklenmesine dair önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/602 Esas numaralı “Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”na aşağıdaki geçici
maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Oktay Vural |
K. Erdal Sipahi |
Recep Taner |
|
İzmir |
İzmir |
Aydın |
|
Hasan Özdemir |
Nevzat Korkmaz |
|
|
Gaziantep |
Isparta |
|
“Geçici Madde 1.-
Yetkilendirilmiş yükümlüler, kolaylaştırılmış emniyet ve güvenlikle ilgili
gümrük kontrollerinden veya Kanunun 225 inci maddesinin birinci fıkra hükmü
saklı kalmak üzere gümrük mevzuatının öngördüğü basitleştirilmiş uygulamalardan
5 yıl müddetle yararlandırmaya Müsteşarlık yetkilidir.”
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Sayın Başkanım, uygun görüşle
takdire bırakıyoruz ama bir redaksiyon ihtiyacı görüyorum. Cümle içerisinde “veya”dan sonra gelmek üzere “Gümrük Kanununun”, orada
sadece “Kanunun” ifade edilmiş, daha sonra da “5 yıl müddetle yararlandırmaya
Gümrük Müsteşarlığı yetkilidir.” şeklinde bir redaksiyona ihtiyaç görülüyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Not
edildi.
Önerge sahiplerinin
itirazı var mı? Sayın Çalış…
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Uygundur Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutayım yoksa konuşacak mısınız?
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yetkilendirilmiş
yükümlülerin gümrük mevzuatının öngördüğü basitleştirilmiş uygulamalardan
yararlanırken 4458 sayılı Gümrük Kanununun dolaylı veya dolaysız temsilciler
eliyle yürütülebilecek gümrüklerde iş takibine halel getirmemesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
72’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
73’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Dördüncü bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Oyunun rengini
açıklamak üzere, aleyhte, Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt
Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Konuşmayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Tunceli
Milletvekili Sayın Kamer Genç… Yok.
Tasarının
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten
oy kullanacak Sayın Bakanlar var ise, hangi Bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadıyla imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Gümrük
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 234
Kabul : 230
Ret : 4 (x)
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun.
Devlet Bakanı
Sayın Hayati Yazıcı bir teşekkür konuşması yapacak.
Buyurun Sayın
Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; cidden hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Herhâlde bu, son
yılların en hızlı, en çabuk, en seri şekilde yasalaştırılan bir tasarısı.
Bu önemli kanun
tasarısının yasalaşmasında katkısı olan başta DTP Grup Başkan Vekili ve grup
üyelerine, Milliyetçi Hareket Partisi grup başkan vekilleri ve grup üyelerine,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili ve grup üyelerine ve AK PARTİ Grup
Başkan Vekili ve grup üyelerine Müsteşarlığım ve şahsım adına şükranlarımı
sunuyorum.
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) – Başkana da!
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (Devamla)- Başkanımı en sonra söyleyeceğim.
Bu çok önemli bir
kanun. Detaylar var. Bugün gerçekleştirdiğiniz
bu çalışma sonucu, bilesiniz ki, gümrük daha hızlanacak, ticaret erbabımız daha
şevkle ve güvenle çalışacak.
Osmanlı döneminde
1861 yılında Rüsumat Emaneti olarak kamu idaresi içerisinde yer almış Gümrük
İdaresine, Gümrük Müsteşarlığına bugün kabul ettiğiniz tasarıyla güç verdiniz.
Hepinize tekrar teşekkür ediyorum.
Bu çalışma
süresince gerçekten fevkalade dirayetli ve tempoya tempo katan tutumuyla Meclis
Başkan Vekilimiz Sayın Akşener’e de ayrıca
teşekkürlerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Milletimiz için,
ülkemiz için hayırlı olmasını diliyor, hepinizi bir kez daha saygıyla
selamlıyorum. Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Vakıflardan bu bölgeye borcunuz var. Yoksa hakkımı helal
etmem!
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Neyim var efendim?
BAŞKAN –
Malatya’ya bir proje istiyor.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Vakıflardan bir projeye “Tamam” dersen… Hakkımı helal
etmem. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)
DEVLET BAKANI
HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Tamam, peki.
BAŞKAN – 6’ncı
sırada, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu…
6.-
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7’nci sırada,
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu…
7.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/688,
1/703, 1/684, 1/696) (S. Sayısı: 384)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Grupların
anlaşması üzerine komisyonların bulunmayacağı anlaşıldığından, Birleşmiş
Milletler Geçici Görev Gücü bünyesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin 5 Eylül 2009
tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL Harekâtına iştirak etmesi hususunda
Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca Hükûmete izin
verilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi ile alınan karar gereğince kanun
tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 23 Haziran 2009 Salı günü saat
15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 19.43