Normal 25669 2 8 2009-07-10T10:52:00Z 2009-07-10T10:52:00Z 1 42056 239723 TBMM 1997 562 281217 11.9999 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                            CİLT: 47                    YASAMA YILI: 3

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

107’nci Birleşim

18 Haziran 2009 Perşembe

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

IV. -  GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, 15-16 Haziran işçi direnişinin yıl dönümüne ve emek hareketinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğan’ın, Türk Kızılayının kuruluşunun 141’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, İslami holdingler ve İhlas Finans mağdurlarının durumlarına ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın gündem dışı konuşmasına ilişkin açıklaması

2.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın gündem dışı konuşmasına ilişkin açıklaması

3.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın gündem dışı konuşmasına ilişkin açıklaması

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 28 milletvekilinin, işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/408)

2.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 21 milletvekilinin, işçi güvenliği ve işçi sağlığı konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/409)

3.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 19 milletvekilinin, şaraplık üzüm yetiştiriciliğindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/410)

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/607) (S. Sayısı: 408)

3.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı: 395)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İslam Konferansı Örgütüne Bağlı İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar ve Eğitim Merkezi (SESRIC) Arasında Ankara/Oran Diplomatik Sitede Arsa Tahsisine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/705) (S. Sayısı: 394)

5.- Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararna-melerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/602) (S. Sayısı: 324)

6.- Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hak-kında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383)

7.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/688, 1/703, 1/684, 1/696) (Sayısı: 384)

VIII.- OYLAMALAR

1.- Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararna-melerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün bazı ihalelerine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in cevabı (7/7888)

2.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, TOKİ’den sosyal konut alanların ödeme sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/7974)

3.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, TOKİ ödemelerinde yaşanan sorunlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/7982)

4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yabancıların gayrimenkul alımlarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in cevabı (7/7989)

5.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir’deki belediyelere yapılan afet yardımlarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in cevabı (7/7990)

6.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, yardımcı hizmetler sınıfındaki özürlü personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/7998)

7.- İstanbul Milletvekili Ümit Şafak’ın, “Varlık Barışı” uygulamasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/8017)

8.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, kayıt dışı ekonomiye ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/8019)

9.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, yardımcı hizmetler sınıfındaki özürlü personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/8058)

10.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, usulsüz yerleştirildiği iddia edilen bir personele ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in cevabı (7/8226)

11.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Düzce İl Kongresinde yaptığı konuşmaya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/8236)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 13.00’te açılarak beş oturum yaptı.

 

Antalya Milletvekili Tayfur Süner, genetiği değiştirilmiş organizmaların yarattığı tehlikeler ve ülkemizdeki biyogüvenlik sorununa,

Muş Milletvekili Seracettin Karayağız, bor madeni ve stratejik önemine,

Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü’ne,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

Bursa Milletvekili Necati Özensoy ve 21 milletvekilinin, Bursa’da bir hastanede çıkan yangın olayının (10/405),

Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi ve 25 milletvekilinin, toplumda yaşanan şiddet olaylarının (10/406),

Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 24 milletvekilinin, konut üretim politikaları ile TOKİ uygulamalarının (10/407),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

2’nci sırasında bulunan, Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708) (S. Sayısı: 386) görüşmelerini müteakip kabul edildi.

 

3’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun (1/607) (S. Sayısı: 408) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak maddelerine geçilmesi kabul edildi.

 

18 Haziran 2009 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 21.01’de son verildi.

 

 

Şükran Güldal Mumcu

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Yusuf COŞKUN

 

Harun TÜFEKCİ

 

Bingöl

 

Konya

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Fatoş GÜRKAN

 

 

 

Adana

 

 

 

Kâtip Üye

 

No.: 123

II.- GELEN KÂĞITLAR

18 Haziran 2009 Perşembe

Teklif

1.- Manisa Milletvekili Recai Berber ve 5 Milletvekilinin ; 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/475) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.2009)

Tezkere

1.- Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü Bünyesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin 5 Eylül 2009 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha UNIFIL Harekâtına İştirak Etmesi Hususunda Anayasanın 92 nci Maddesi Uyarınca Hükümete İzin Verilmesine İlişkin Başbakanlık Tezkeresi (3/839) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.6.2009)

Rapor

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/706) (S. Sayısı: 407) (Dağıtma tarihi:  18.6.2009) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 28 Milletvekilinin, işsizlik sorununun  araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/408) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2009 )

2.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 21 Milletvekilinin, işçi güvenliği ve işçi sağlığı konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/409) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.06.2009)

3.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 19 Milletvekilinin, şaraplık üzüm yetiştiriciliğindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/410) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.06.2009)

 

18 Haziran 2009 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107’nci Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz emek hareketinin sorunları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ufuk Uras’a aittir.

Buyurun Sayın Uras.

Süreniz beş dakika.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, 15-16 Haziran işçi direnişinin yıl dönümüne ve emek hareketinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET UFUK URAS (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; 15-16 Haziran işçi direnişinin yıl dönümü nedeniyle konuşmak istedim.

O günlerde işçiler sosyal, sendikal ve ekonomik haklarına sahip çıkmak amacıyla sokağa döküldüler. Haklıydılar çünkü sendika hakkı olmayan, sosyal hakları budanan insanlar çağ dışı koşullarda daha fazla çalışmak istemiyordu. Tepkilerini ve taleplerini sokakta gösterilerle dile getirdiler. Aradan otuz dokuz yıl geçti, bugün Türkiye’de hâlen sendikal hak ve özgürlüklerin yetersizliği, var olan yasaların engelleyici özellikleri tartışılıyor.

Bakın, değerli milletvekilleri, Türkiye bir süre önce Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Aplikasyon Komitesinin sendikal haklar konusunda sakıncalı ülkeler listesine girdi. Aplikasyon Komitesi, ILO’nun 87 sayılı Sendika Özgürlüğü ve Sendikalaşma Hakkının Korunması Sözleşmesi’ne ilişkin ihlaller gerekçesiyle gündeme aldığı Türkiye’yle ilgili görüşmelerin ardından bir sonuç raporu açıkladı. Raporda sendikacıların örgütlenme ve ifade özgürlüğünün, temel özgürlüklere saygının, örgütlenme özgürlüğünü kullanmanın temel şartı olduğu vurgulandı. Komite, gerekli düzenlemelerin vakit geçirmeksizin gerçekleştirilmesini, yasaların ve uygulamaların ILO sözleşmelerine uyumlu hâle getirilmesini istedi. Komite, Hükûmetten sözleşmelerin uygulanması için gerekli olan anayasal değişiklikleri de hızlı bir şekilde gerçekleştirmesini istedi. Peki, herhangi bir hareket var mı? Yok. Peki, görünürde herhangi bir niyet var mı? O da yok. Türkiye, ILO toplantılarında Belarus, Kolombiya, Guatemala, Myanmar, Pakistan, Filipinler, Swaziland gibi son derece geri demokratik işleyişe sahip ülkelerle beraber tartışılıyor. Hükûmet Türkiye'nin bu durumda olmasına seyirci kalıyor. Neden? Çünkü konu çalışanların, işçilerin hakları olduğunda Hükûmetin gözü kapanıyor, kulakları duymaz oluyor.

ILO organlarının ve pek çok uluslararası kurumun belirttiği gibi, Türkiye’de sendika yasaları ILO sözleşmeleriyle uyum içinde değildir. Temel sendikal hak ve özgürlükler yoğun baskılar altındadır. Geçtiğimiz iki yıl içinde Hükûmet sürekli olarak Sendikalar Yasası’nda reform yapılacağına dair sözler verdi ama sözünü tutmadı. Hükûmet gerekli yasal düzenlemeleri yapmamayı ısrarla sürdürüyor. Üstelik yasa tasarısının son hâli de ILO kriterlerine uygun değildir.

2002 yılından bu yana Hükûmet, Anayasa ve sendikal yasalarda yer alan sendika ve emek karşıtı hükümlere dokunmuyor. Bunları olumlu yönde değiştirmek bir yana, geri adımlar atıyor. Yasal değişikliklerin yapılmaması nedeniyle DİSK ve FERPA üyesi Emekli-Sen hakkında kapatma kararı veriliyor, Öğrenci Gençlik Sendikası Genç-Sen hakkında kapatma davası sürüyor, Uluslararası Çiftçi Örgütü -Via Campesina- üyesi Çiftçi-Sen mahkeme kararıyla kapatılıyor. Geçtiğimiz haftalarda KESK genel merkezi jandarma tarafından aranıyor, aralarında yöneticilerin de bulunduğu KESK’liler tutuklanıyor. Tekstil-Sen’in davası sürüyor. Emekli-Sen kapatılmak isteniyor. Yüzlerce işçi, sendika çalışmaları nedeniyle işten atılıyor. Hükûmet, tüm bunlara seyirci kalmayı sürdürüyor.

Sonuç olarak, Türkiye, sendikal haklarda temel uluslararası insan haklarının çok uzağındadır. Ama iş bununla da bitmiyor. Hükûmetin bu konudaki sabıkası kabarık. Avrupa Birliği müktesebatının üstlenmesine ilişkin Türkiye Ulusal Programı Taslağı’na hiç göz attınız mı? Durum burada vahimin de ötesindedir. AKP yeni Ulusal Program Taslağı’nda da makyajla yetiniyor, oyalamaya devam ediyor.

Bilindiği gibi, Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin son fıkrası, onaylanmış uluslararası insan hakları sözleşmelerinin iç hukuktan üstün olduğunu saptıyor. Bu nedenle, bu sözleşmelere aykırı ulusal yasaların uygulanmasında uluslararası insan hakları sözleşmeleriyle bu konudaki içtihat esas alınmak zorundadır. Ancak bu sadece, sanıldığı gibi yargının da sorunu değildir. Anayasa’nın bu kuralı yürütmeyi de bağlıyor. Oysa Hükûmet, uluslararası insan hakları hukukunu değil bu hukuka aykırılık taşıyan ulusal yasaları esas alıyor. İşte, sendikal haklar bunun en açık örneğidir. Kamu çalışanlarının sendikal haklarının tanınmaması, grev erteleme ve yasakları, emeklilerin ve öğrencilerin sendikalaşmasının engellenmesi örnekleri ortadadır.

Bilindiği gibi Ulusal Program, AB mevzuatının ülke içi hukukuna hangi sürede ve hangi yasal araçlar kullanılarak aktarılacağını gösteren belgedir. Ulusal Program, aday ülkenin hükûmeti açısından bir niyet ve irade beyanıdır. Bu açıdan da ele alındığında, Türkiye’nin son Ulusal Program Taslağı’nda, AB sürecinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Teşekkür ederim.

…en uyumsuz alan olan sendikal haklar son derece sınırlı şekilde yer alıyor. Ulusal Program Taslağı’na biraz dikkatle baktığımızda sendikal hak ve özgürlüklerde anlamlı hiçbir ilerlemenin olmadığı görülüyor. Taslağın en kritik bölümü olan “Siyasal Kriterler” başlığı altında sendikal haklara üç dört satır ayrılmış ve oldukça düşük profille yer verilmiş durumda.

15-16 Haziran işçi direnişinden otuz dokuz yıl sonra hâlâ aynı konuları tartışıyoruz. Ülkeyi yönetenlerin, ücretli çalışanlar, işçiler, emekçiler, sendikalara bakışları onca yıl geçmesine rağmen değişmemiş, 70’lerdeki zihniyet neyse 2009’lardaki zihniyet de bu konuda aynen sürüyor.

Hükûmete soruyoruz: Bu iddialar doğru değilse sendikal alanda AB’ye uyum sürecinde ve ILO sözleşmelerine uyum hakkında ne yaptınız, ne yapacaksınız, en önemlisi ne zaman yapacaksınız?

Teşekkür ederim. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uras.

Gündem dışı ikinci söz, Kızılayın kuruluşunun 141’inci kuruluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Gümüşhane Milletvekili Sayın Yahya Doğan’a aittir.

Buyurun Sayın Doğan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

2.- Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğan’ın, Türk Kızılayının kuruluşunun 141’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

YAHYA DOĞAN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Kızılayının kuruluşunun 141’inci yılı münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi 11 Haziran 1868 yılı Kızılayın kuruluş yıl dönümüdür. Geçen yüz kırk bir yıl içerisinde Kızılay birçok hayırlı hizmetlere imza atmıştır. Kızılay, yaptığı kamu hizmetleriyle sürekli göz önünde olan ve son dönemlerdeki yapılanmasıyla ve hizmetleriyle de ülkemiz için övünç kaynağı hâline gelmiş güzide bir kuruluşumuzdur. Her türlü felaket hâlinde ilk sorulan “Acaba Kızılay bölgeye ulaştı mı?” olmaktadır.

Bunun yanında, Türk Kızılayı verdiği sağlık hizmetleri ve özellikle ülkemizde ciddi sorun olan kan bağışı ve hastalara kan ve kan ürünlerinin temini bakımından da ülkemizde önemli bir vazifeyi yerine getirmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Kızılayın üstlendiği birçok görev olmasına rağmen aklımıza hep felaket anlarında gelmektedir.” demiştik. Özellikle 1999 Marmara depremi esnasında, maalesef, diğer birçok kuruluşumuz gibi Kızılayın da kendisinden bekleneni yerine getiremediği görülmüş ve haklı şöhreti zedelenmiştir ve birçok sert eleştirilere sebep olmuştur. Bunu anlatmamın sebebi o tarihlerdeki Kızılay ile bugün gelinmiş olan seviye arasında bir mukayese yapmaktır.

1999 depreminden sonraki Kızılay ile yeni yapılanmasını tamamlamış olan Kızılay arasındaki fark Doğu Asya’daki Tsunami felaketi ve Pakistan depremi sırasında ortaya çıkmıştır. Türk Kızılayı orada gösterdiği performans ile haklı bir gurur kaynağımız olmuştur. Ülkemiz ve insanımızın çok iyi birer elçisi olarak görev yapmış ve gerçekten oradaki ihtiyaç sahiplerine milletimizin uzattığı şefkat eli olmuştur.

Kızılayın yardımları ile bugün dünyanın dört bir yanında insanların yüzü gülmektedir. Dünyanın birçok köşesindeki muhtaç insanların elinden ilk tutan bizim Kızılayımız olmaktadır. En son Gazze’ye yönelik saldırılarda Kızılayın oradaki çaresiz insanlara yaptığı yardımlar hepimizin hafızasındadır.

Türk Kızılayı, ulusal ve uluslararası insani yardım faaliyetlerinde -özellikle 2001 yılından bu yana- Türk milletinden aldığı güç ve destekle yürüttüğü tüm çalışmalarında öncelikle insan onurunu korumaya özen göstermiştir ve çoğu bizim haberimiz olmadan, Kızılay, dünyanın birçok kesiminde ihtiyaç  sahiplerine yardım elini uzatmaktadır. Bugün, Pakistan, Filistin, Endonezya, Lübnan, Sudan, Çad, Türk cumhuriyetleri, Kosova, Makedonya, Bosna-Hersek, Moldova, Irak, Gürcistan, Tacikistan, Çin, Yemen, Kıbrıs, Myanmar ve Somali’de Türk Kızılayı yardım götürmeye devam etmektedir. İnsani yardımların uzun vadede ülkemiz için çok önemli siyasi ve ekonomik sonuçlarının olacağı da açıktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Kızılay biraz önce değindiğimiz sağlık hizmetlerini 2.330 kişiyle vermektedir. Kanımca kuruluşundan bu yana birçok gelişmeler olmuş, Türkiye sağlık alanında hayli mesafe kat etmiştir. Zaman kısa olduğu için detaylarına girmek istemiyorum. Kızılayın sağlık hizmetlerinden çekilerek, bu kuruluşların işletmesini Sağlık Bakanlığına devrederek özellikle güvenli kan temininde, kan bankacılığında kalması sanki daha doğru olur kanaatindeyim. Bu konuda çalışmaların başlatılması yerinde olacaktır.

Kızılayla ilgili olarak bir husus da şudur: Bu kuruluşumuz şeffaf, kendisini yenileyen, yeniliklere açık bir şekilde çalışmalıdır. 1999 depreminden sonraki zedelenen şöhretin yerine getirilmesi, yenilenmesi kolay olmamıştır. Temennimiz bundan sonra da bu tür yardım kuruluşlarının gerekli özeni ve hassasiyeti göstermeleridir.

Burada, Kızılayı dünyada yüzümüzü ağartan noktaya getiren yöneticilerini kutluyor, hepimizi Kızılaya destek için duyarlı olmaya çağırırken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğan.

Gündem dışı üçüncü söz, İslami holdinglerle İhlas Finans mağdurlarının durumu hakkında söz isteyen Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık’a aittir.

Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, İslami holdingler ve İhlas Finans mağdurlarının durumlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Kamuoyunda İslami holdingler olarak bilinen holdingler ve İhlas Finans mağdurlarının durumları hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım.

Bu konu özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22’nci Dönem çalışmaları kapsamında, bazı girişimcilerce “holding” adı altında gerçekleştirilen izinsiz halka arz yoluyla tasarruf sahiplerinin mağduriyetine yol açılmasının neden ve sonuçlarıyla bu süreçte SPK’nın sorumluluğunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen önergeler üzerine Meclis araştırması komisyonu kurulmuş, ancak o günden bugüne ne yazık ki çözülememiş bir konudur. Söz konusu komisyon tarafından hazırlanan 1061 sıra sayılı Rapor Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11/4/2006 tarihli 86’ncı Birleşiminde görüşülmüştür. Söz konusu raporda 500 bin dolayında vatandaşımızın 10 milyar avroya varan tasarrufunun yok edilerek yurt içi ve dışında çok sayıda vatandaşımızın mağduriyetine yol açtığı belirtilen bu şirket ve holdinglerle ilgili işlem yapılması gerektiği ortaya konmuştur.

Aynı şekilde, kamuoyunda “İslami holdingler” olarak bilinen holdinglerle ilgili faaliyetlerin araştırılması için kurulan bu Meclis araştırma raporunda, özellikle yurt dışında çalışan işçilerimizden toplanan dövizlerin yurt içine sokulması ve değerlendirilmesi konusunda devletin yapması gereken düzenlemeleri yapmadığı, Türk Ticaret Kanunu esaslarına göre kurulan şirket ve holdinglerin yeteri kadar denetlenmediği, denetlenen şirket ve holdingler arasında ise ayrım yapıldığı, devletin, halkın faizsiz fon ve ortaklıklarda para değerlendirme arzusunu görmezlikten geldiği yönünde iddialara da yer verilmiştir.

İşte bu konu ve iddialarla ilgili olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Sayın Başbakanın cevaplandırması talebiyle yazılı olarak sunmuş olduğum 7/7480 ve 7/7479 sayılı yazılı soru önergelerime şu güne kadar cevap alınamamış ve bu önergeler zamanında cevaplandırılmadığı için sadece gelen kâğıtlar listesinde yayınlanabilmiştir.

Bu konuyla ilgili olarak,

1- Aradan geçen yaklaşık üç yılı aşkın süredir Hükûmetçe ne yapılmış ve hangi tedbirler alınmıştır?

2- Mağdur edilen vatandaşlarımızın kayıplarıyla ilgili olarak Hükûmetinizce hangi tedbirler alınmış ya da alınmaktadır?

Bir diğer konu, bu kayıpların önüne geçilememesinin sebepleri nelerdir? Yaşanan mağduriyetlerde SPK ve Hazine tarafından zamanında alınmayan tedbirlerin etkisi olmuş mudur?

Çok sayıda vatandaşımızın mağduriyetine yol açan şirket veya holdinglerin dolandırıcılık suçuyla cezalandırılmaları konusunda bir girişimde bulunulmuş mudur? Bulunulduysa, kaç şirket veya holding bu kapsama alınmıştır? Şirket veya holdingler cezalandırılmış mıdır? Bunlar hangileridir?

Yine, bu paraları toplarken kimler öncülük etmiş ve bu paraların toplanmasında kimler aktif rol almıştır? Bu kişiler şimdi hangi görevlerde bulunmaktadır? Bunların mutlaka cevaplandırılması gerekmektedir.

Diğer taraftan, raporda, 78 adet şirkette yapılan denetimler sonucunda SPK tarafından tespit edilen kanuna aykırı 141 fiil nedeniyle 131 suç duyurusunda bulunulduğu ifade edilmiş, buna rağmen bunların sonucunun ne olduğu yine bilinmemektedir. Bu uygulamalar SPK’nın kamu vicdanında yara almasına yol açmış mıdır?

Yine, Hükûmetçe bu konuda 23’üncü Dönemde neler yapılması gerekmektedir? Bu konuda hangi aşamaya gelinmiştir?

Bir diğer konu, yine birçok vatandaşımızın, binlerce vatandaşımızın mağdur edildiği İhlas Finans konusudur. Bilindiği gibi, 2001 yılında BDDK tarafından faaliyetleri durdurulan İhlas Holding yönetimindeki İhlas Finans Kurumundan alacağı olan binlerce vatandaşımızın mağduriyetleri hâlen devam etmektedir. Söz konusu kurum yetkililerinin tüm borçlarını beş yıl içinde ödeyerek tasfiye işlemlerinin tamamlanacağı ve TMSF yetkililerinin bu konuda açıkça hortumlama olduğu yönünde basına ve medyaya da yansıyan beyanatlarına rağmen hâlâ paralarını alamayan çok sayıda vatandaşımızın durumunun ne olacağı belirsizliğini korumaktadır. Bu konuda “İhlas Finans Mağdurları” adında bir İnternet sitesi dahi oluşturulmuş ve binlerce vatandaşımız mağduriyetlerini bu siteler aracılığıyla paylaşmaktadır.

Yine, bu konuyla ilgili olarak İhlas Finansın TMSF gözetimindeki tasfiye sürecinin ne aşamada olduğu bilinmemektedir. Bu sürecin yavaş işlemesinin gerekçeleri anlaşılamamaktadır.

SPK tarafından hazırlanan ön tespit raporunda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ALİM IŞIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

İhlas Grubu, İhlas Finans ve bayiler arasında üçlü bir saadet zinciri kurulduğuna işaret edildiği iddiaları doğru mudur? Doğruysa bu zincirin kırılması konusunda hangi yasal tedbirler alınmıştır ya da alınmaktadır? Hükûmetinizce İhlas Finans mağdurlarının mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik olarak ne gibi çalışmalar yapılmış ya da yapılmaktadır? Bu konuda yasal bir eksiklik var mıdır? Varsa şimdiye kadar bu eksiklik neden giderilmemiştir? Bu soruların cevapları mutlaka verilmelidir.

Bu vesileyle, huzurunuzda Sayın yeni Adalet Bakanımıza teşekkür ediyorum. Adalet Bakanına sormuş olduğum bu kapsamdaki bir önergenin cevabını da bugün almış bulunmaktayım. Son cümlesini sizlerle paylaşmak istiyorum: “Kurulca çeşitli tarihlerde gerçekleştirilen denetim çalışmaları sonucunda, bugüne kadar Kurula kayıt yükümlülüğüne uymaksızın halka arzda bulunulması sebebiyle toplam 201 suç duyurusunda bulunulduğu; açılan davalar üzerine yapılan yargılamanın sonucunda 75 kamu davasında, 4616 sayılı Kanun uyarınca erteleme kararı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİM IŞIK (Devamla) – Son cümlemi tamamlamama müsaade ederseniz Sayın Başkan…

…47 kamu davasında, ilgililer hakkında mahkûmiyet kararı, 16 kamu davasında da, beraat kararı verildiği;

Bildirilmiştir.” denilmektedir.

Bunu da, bu vesileyle, huzurlarınızda sizlerle paylaşıyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, yerimden, bu konuyla ilgili kısa bir izahatta bulunmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın gündem dışı konuşmasına ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, çok önemli bir konu aslında. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu konuda bir araştırma komisyonu kurdu. Maalesef, bu araştırma komisyonunun önerilerinin hiçbiri Hükûmet tarafından yerine getirilmedi. Gönül isterdi ki, Hükûmet böyle bir konu hakkında yaptıklarını bu gündem dışı konuşma vesilesiyle Parlamentoyla paylaşır çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesi olan bir araştırma komisyonunun önerileri olmasına rağmen, Hükûmetin bu konuda tedbir almadığını görüyoruz. Bu vesileyle, bunu, Parlamentoyla paylaşmak istedim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

2.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın gündem dışı konuşmasına ilişkin açıklaması

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi için, gündem dışı her konuşmada sayın bakanlar gelip yanıt verirken, yarım saat konuşurken, bu kadar önemli bir konuda hiçbir bakanın yanıt vermemesini de yüce Parlamentonun dikkatine arz ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kılıçdaroğlu.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, kısa bir açıklama yapabilir miyim?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Tabii, çok mutlu oluruz.

BAŞKAN – Sayın Canikli, buyurun.

3.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın gündem dışı konuşmasına ilişkin açıklaması

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; burada, gündem dışı konuşmalara sayın bakanlarımız gerektiği zaman çok ayrıntılı ve doyurucu cevaplar veriyorlar. O açıdan problem yok.

Eğer, biraz önce Sayın Milletvekilimizin ifade ettiği konu hakkında ise, bugün şu veya bu nedenle bakanlarımızın bilgi vermemiş olması bu konuda bir şey yapılmadığı anlamına gelmez. Önce bunun çok net olarak ifade edilmesi gerekiyor. Ancak, yine uygun bir zamanda biz de bakanlarımızın bu konuda, bugüne kadar yapılanlar konusunda bilgi verilmesi yönünde bir talebimiz olacaktır. Bu çerçevede arkadaşlarımızın görüşünü de paylaşıyoruz ancak hiçbir şey yapılmadı anlamına gelmediğinin kayıtlara geçilmesi şartıyla.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündeme geçiyoruz.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 28 milletvekilinin, işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/408)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Krizin etkilerinin her geçen gün daha fazla hissedildiği ülkemizde, işsizlik çok yüksek rakamlara ulaşmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu'nun açıklamalarına göre Şubat ayında işsizlik oranı yüzde 16,1’dir. İşsizlik oranı geçen yılın aynı döneminde yüzde 11,9 olarak, 2009 yılının Ocak ayında ise yüzde 15,5 olarak açıklanmıştır. Kentlerde işsizlik oranı 4,7 puan artarak yüzde 18,0’e, kırsal alanda ise 3,4'lük bir artışla yüzde 11,9'a yükselmiştir.

Yükselen işsizlik oranı toplumda da infial uyandırmaktadır. İşsiz kalan pek çok vatandaşımız, krizin etkilerinin büyüklüğü nedeniyle geleceğe dair umutlarını da kaybetmektedir. Hissedilen çaresizlik vatandaşlarımızı intihara sürüklemektedir. Toplum genelinde hakim olan stres, aile içi sıkıntılar, geçim sıkıntısı en fazla yoksul kesimler üzerinde kendisini göstermektedir. Gelir düzeyindeki bozukluğun, sadece geçim şartlarına değil, kişilerin psikolojileri üzerinde de son derece olumsuz etkiler yarattığı ortadadır.

Türkiye genelinde ise geçen yıl aynı döneme oranla 1 milyon 125 bin kişi artarak 3 milyon 802 bine ulaşmıştır. Şubat 2009 döneminde genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 28,6 olarak hesaplanmıştır. Bu oran 2008 yılının aynı döneminde yüzde 21,5; Ocak ayında yüzde 27,9 'dur. Özellikle genç nüfustaki işsizlik oranında yaşanan bu artış dikkatli değerlendirilmelidir.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı rakamlar, işsizliğin çözümsüzlüğe doğru gittiğini göstermektedir. Artan rakamlar karşısında ise hükümetin şimdiye kadar somut bir adımı bulunmamaktadır.

Hemen hemen tüm sektörlerde daralma yaşanmaktadır. Pek çok ilde fabrikalar ya düşük kapasite ile çalışmakta ya da kapanmaktadır. Yaşanan daralmanın sonucu da işsizlik oranı her geçen gün daha da artmaktadır. Rakamsal olarak oranı sağlıklı bir şekilde tespit edilemeyen kayıt dışı işsizler de değerlendirildiğinde hala daha bu konuyla ilgili olarak önlem alınmamış olması kaygı vericidir. İşsizlik maaşını almanın da zor olduğu bu dönemde, işten çıkarmalar nedeniyle vatandaşlarımız çok zor günler yaşamaktadır. Sektörlerde yaşanan daralma ve istihdam konuları, artık bir kısır döngü içine girmiştir. Bir an önce müdahale edilerek işten çıkarmaların önlenmesi için yapılabilecekler tespit edilmelidir. Çünkü işsizlik arttıkça toplumsal sorunlar derinleşmektedir. Asgari yaşam şartlarını bile sağlayamayan pek çok insan umutsuzluk içindedir.

Öncelikle işten çıkarmaların engellenmesi gerekmektedir. Verilecek uygun teşviklerle, üretimin devamlılığı sağlanmalıdır.

Üreticilerin pazar bulma konusunda yaşadıkları sıkıntıların giderilmesi için önlemler alınmalıdır. İşten çıkarmanın son çare olarak görüleceği şartlar yaratılmalıdır. Genç nüfusta yaşanan işsizliğin önüne geçebilmek için özellikle gençlere dönük yeni istihdam alanları yaratılmalıdır. Toplumda, hakim olan umutsuzluk ve karamsarlığın giderilmesi için ciddi adımlar atılması gerekmektedir. Bunun için de somut çözüm önerileri getirilmeli ve bu öneriler ivedilikle uygulamaya koyulmalıdır.

İşsizliğin artmasının nedenleri ve işten çıkarmaların engellenmesi için alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla, Anayasa’nın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104. ve 105. maddeleri gereğince meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 01.06.2009

1) Çetin Soysal                                        (İstanbul)

2) Tacidar Seyhan                                   (Adana)

3) Tansel Barış                                        (Kırklareli)

4) Şevket Köse                                        (Adıyaman)

5) Ramazan Kerim Özkan                       (Burdur)

6) Kemal Demirel                                    (Bursa)

7) Tayfur Süner                                       (Antalya)

8) Halil Ünlütepe                                     (Afyonkarahisar)

9) Ali Rıza Öztürk                                   (Mersin)

10) Muharrem İnce                                 (Yalova)

11) Necla Arat                                         (İstanbul)

12) Atila Emek                                        (Antalya)

13) Mevlüt Coşkuner                              (Isparta)

14) Mehmet Ali Özpolat                         (İstanbul)

15) Ali Rıza Ertemür                               (Denizli)

16) Ali İhsan Köktürk                             (Zonguldak)

17) Ferit Mevlüt Aslanoğlu                     (Malatya)

18) Akif Ekici                                         (Gaziantep)

19) Ali Koçal                                          (Zonguldak)

20) Abdullah Özer                                  (Bursa)

21) Erol Tınastepe                                   (Erzincan)

22) Gökhan Durgun                                (Hatay)

23) Hulusi Güvel                                    (Adana)

24) Ahmet Küçük                                   (Çanakkale)

25) Tekin Bingöl                                     (Ankara)

26) Mehmet Şevki Kulkuloğlu                (Kayseri)

27) Gürol Ergin                                       (Muğla)

28) Abdulaziz Yazar                               (Hatay)

29) Muhammet Rıza Yalçınkaya             (Bartın)

2.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 21 milletvekilinin, işçi güvenliği ve işçi sağlığı konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/409)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizdeki İşçi Güvenliği ve İşçi Sağlığı tablosu; tüyler ürperticidir. İş kazalarının ve meslek hastalıklarının en önemli sonucu; ölüm, ağır sakatlık, iş göremezlik, meslek hastalıkları gibi insani kayıplardır. Ölümler; iş kazalarının en onarılamaz boyutunu oluşturmaktadır. Mevcut üretim yapısı içinde ölüm olaylarının, birer cinayet olarak nitelendirilmesi hiç de abartı sayılmaz. Türkiye, İşçi Güvenliği ve sağlığı yönünden Avrupa’da 1.’lik; Dünya’da 3.’lük derecesine sahiptir.

Türkiye'de her yıl 80 bin iş kazası olmakta, kazalarda 1200-1700 arasında kişi ölmekte, 2000'i aşkın kişi yaralanmakta, yaklaşık 2 milyon iş günü kaybı olmaktadır. Bugüne kadar olan iş kazaları sonucu; 55 bin civarında işçi halen sürekli iş göremez aylığı almaktadır.

Türkiye'de iş kazaları ve bunların yol açtığı hastalık ve ölümlerin bir kısmı; kayıtlara hiç geçmediğinden, bir kısmı ise, kayıtlara bireysel kaza ve hastalık olarak geçtiğinden rakamlar; gerçeği yansıtmamaktadır. İşçiyi sadece bir maliyet unsuru olarak gören zihniyet, maliyetleri düşürmek için iş güvenliği önlemlerini gevşetmekte ve temel işçi sağlığı koşulları yok sayabilmektedir.

İş kazaları; basit bir sağlık sorunu veya üretime ilişkin teknik bir mesele olarak görülemez. İş kazası; insanla ilgili sosyal yanı ağır basan bir sorundur. İşçiler; iş kazalarının nedeni değil, korumasız tarafıdır. İşçi; üretim sürecinin parası ödenerek kolayca bulunabilen adeta teknik bir unsuru haline getirilmiştir. İşçinin değeri; emeğinin fiyatı ile ölçüldüğünden, işçinin bir insan olarak taşıdığı yaşama hakkı bu üretim sürecinde dikkate alınmamaktadır.

Üretim sürecinin merkezine insan-işçi konulmadığı ve işçi sağlığı sorunu, toplumun genel sağlığının bir parçası olarak görülmediği sürece, sorun yanlış bir temelde tartışılıyor demektir. O halde iş kazası ve meslek hastalıkları, sosyallikten soyutlanarak teknik bir sürecin yol açtığı sağlık sorunları olarak görülemez.

Sorunun sosyal bir zemin temelinde tanımlanması ve tartışılması gerekir. İşçiyi, üretim sürecinin teknik bir girdisi olarak gören “üretim için üretim” anlayışı ile sorun çözülmez. Türkiye'de bugüne kadar üretim, işletme çıkarları ve bireysel çıkarlar, her zaman iş güvenliği ve sağlığı sorunundan önce gelmiştir. AKP iktidarı döneminde, iş güvenliği ve sağlığına hiçbir önem ve öncelik verilmediğinden sorun daha da büyümüştür.

AKP iktidarında uygulanan neo-liberal iktisat politikalarında; özelleştirme, taşeronlaştırma, işletme kârları, ihracat ve benzeri olgular, temel başarı ölçütleri olarak benimsenmiş, hiçbir şekilde bu unsurların arka planındaki üretici emeğe yani işçilere, yer verilmemiştir. İş kazası ve meslek hastalığı riski altında çalışan işçinin sağlığının korunması ve sürdürülmesi; onun sosyal bir varlık olarak görülmesi ile işçinin, insan olarak kabulüyle sağlanabilir. Böyle bir anlayış, sorunun ana noktasını oluşturmaktadır.

“Hiçbir iş; güvenlik önlemleri almadan yapılacak kadar acil değildir.” anlayışından hareketle iş kazalarının ve meslek hastalıklarının oluşu ve artmasının temel nedenlerinin tespiti, yasal ve teknik eksiklikler, ülkedeki demokrasinin gelişmesinin ve güçlenmesinin etkileri, özellikle taşeronlaştırma ve sendikasızlaştırma politikalarının, ekonomik kriz ve işsizliğin artmasının; iş güvenliği ve sağlığı konusuna etkilerinin saptanması, iş kazaları ve meslek hastalıkları oranı yönünden ülkemizin, dünya ülkeleri arasındaki sırası ve bu oranların yüksekliğinin nedenlerinin, iş kazası ve meslek hastalıklarının ülke ekonomisine getirdiği toplam yükün tespiti, ülkemizde yaşanan iş kazaları ve meslek hastalıkları oranının, gelişmiş ülkelerdeki düzeylere indirilmesi için alınması lazım gelen önlemlerin tespit edilmesi ve iş kazaları ve meslek hastalıkları konusunda sürdürülebilir ulusal politikaların oluşturulmasını sağlayacak yasal düzenlemelere zemin oluşturacak objektif bilgilerin saptanması amacıyla Anayasanın 98. ve Meclis İç Tüzüğünün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Ali Rıza Öztürk                      (Mersin)

2) Tekin Bingöl                          (Ankara)

3) Kemal Demirel                       (Bursa)

4) Ali Oksal                                (Mersin)

5) Gökhan Durgun                     (Hatay)

6) Osman Kaptan                       (Antalya)

7) Atila Emek                             (Antalya)

8) Tansel Barış                           (Kırklareli)

9) Şahin Mengü                          (Manisa)

10) Fuat Çay                               (Hatay)

11) Halil Ünlütepe                      (Afyonkarahisar)

12) Muharrem İnce                     (Yalova)

13) Gürol Ergin                          (Muğla)

14) Ergün Aydoğan                    (Balıkesir)

15) Turgut Dibek                        (Kırklareli)

16) Nesrin Baytok                      (Ankara)

17) Abdulaziz Yazar                   (Hatay)

18) Ali Rıza Ertemür                  (Denizli)

19) Mehmet Ali Özpolat             (İstanbul)

20) Mevlüt Coşkuner                 (Isparta)

21) Ramazan Kerim Özkan        (Burdur)

22) Ahmet Küçük                       (Çanakkale)

3.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 19 milletvekilinin, şaraplık üzüm yetiştiriciliğindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/410)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye; üzüm üretiminde geniş bağ alanlarına sahip olması, üretilen şaraplık üzümün çeşitliliği ve niteliği bakımından dünyanın sayılı ülkeleri arasında bulunmaktadır. Şaraplık üzüm üretiminde Ülkemiz, İspanya, Fransa ve İtalya'dan sonra 4. sırada yer almaktadır. Yaş üzüm üretimi yaklaşık     4 milyon ton olmasına karşın, bu miktarın ancak % 2’si şarap üretiminde değerlendirilmektedir. Bu oran, adı geçen ülkelerde % 90'a ulaşmaktadır. 150 milyar dolar büyüklüğündeki şarap dış satımında Türkiye'nin payı 4 milyon dolar civarındadır.

Mevcut potansiyelimizin saptanarak etkin ve verimli şekilde değerlendirilmesi için siyasi iktidarlara göre değişmeyen bir devlet politikası derhal oluşturulmalıdır. Oluşturulacak politikalarda, başta üzüm yetiştiricilerimiz ve sanayicilerimiz olmak üzere, sektörlerde yer alan çalışanların ve gerekli teknik elemanlar için bilimsel ve istenilen nitelikte üretim için eğitim mutlaka yer almalıdır.

Bağcılığın ve şarap işletmelerinin sorunları bilinmektedir. Gerekli destekleme, yönlendirme ve gerekli yasal düzenlemeler bir an önce yapılmalıdır. Mevcut uygulamalar, sektörün yaşadığı sorunların çözümü noktasında ve bu alanlardaki mevcut potansiyelimizin AB sürecinde ve Dünyadaki gelişmeler karşısında, sektörün sürdürülebilirliğini, geleceğini ve rekabet şansını tehlikeye atmaktadır.

Ülkemizin, yaş üzüm üretimi için uygun toprak ve iklime sahip olması ve çok büyük bir ülkesel avantajımızdır. Ancak şaraplık üzüm çeşitlerinin istenilen miktar ve kalitede bulunmaması da başka bir gerçektir. Şarapçılığa uygun üzüm türlerinin bölgesel tespiti yapılarak kaliteli şarap üretimine elverişli çeşitlerin üretiminin artırılması gerekmektedir. Ülkemizde hâlâ şarap üretimi ile ilgili, coğrafi bölge tanımı tam olarak yapılmamıştır.

Bugün dünya şarap pazarında pay sahibi birçok ülke, gerekli üzümü dışarıdan alırken, ülkemiz dünyanın 4. bağcılık ülkesidir. Ama bu zenginliğimizi geliştirecek mevcut ulusal politikalarımız ve hedefimiz yoktur. Bir taraftan şarap üreticisi yüksek vergilerle sıkıştırılırken, bir yandan da bağcılığımız kendi hâline bırakılmaktadır. Bugün ülkemizde neredeyse şarapçılığa ideolojik bir yaklaşımla bakılmakta olup satış ve tüketim yerleri kısıtlanmaktadır. Şarap sektörü cezalan-dırılmaktadır.

Ülkemizde modern bağcılık ve kaliteli üzüm üretimi için, üretici desteklenmeli, teşvik edilmeli, yönlendirilmeli ve eğitilmelidir. Bağcılık geliştikçe kaliteli şarap üretimi de gelişecektir. Şarap sanayisi modern makinelerle donatılarak şarap üretimi için, en modern teknikler uygulanmaktadır. Şarap; kalitesine, üzümüne, bağına ve bölgesine göre markalaşmaktadır. Bu markalaşmayı sofra şarabından kaliteli şaraba geçiş olarak da adlandırmak olasıdır. Türkiye Şarap Üretimini Geliştirilmesine Etkili Olan Başlıca Faktörler; üzüm fiyatları, girdi fiyatları, şarapçılıkta vergilendirme, pazarlama ve organizasyon, ileri teknoloji seçimi ve eğitim, çeşitlere uygun yer ve yöney seçimi ve çeşitlere uygun kültürel işlemlerin seçimidir.

İçki ruhsatının İçişleri Bakanlığından alınarak Belediyelere verilmesi, bu ruhsatın her yıl yenileme zorunluluğunun olması, İnternet üzerinden şarap satışının yasaklanması da şarap üretimini ve satışını azaltmakta ve kayıt dışı ekonomiyi teşvik etmektedir. Önümüzdeki yıllarda küresel ısınma ile değişmesi tahmin edilen dünya ikliminden, mevcut bulunan bağ alanları olumsuz yönde etkilenirken, bazı bölgeler bulundukları konum itibarıyla bağcılık için daha elverişli hâle gelecektir. Avrupa'daki şaraplık üzüm üretimi yapılan bağlar dünyadaki şaraplık bağların yaklaşık % 45’ini; üretimin ise % 60'ını oluşturmaktadır. Küresel ısınmanın gelecekte Avrupa ülkelerinde ortaya çıkaracağı olumsuzluklar sebebiyle şarapçılık sektöründe bir boşluk yaşanacaktır.

Ulusal bağ alanlarımızın tümü henüz tam kayıt altına alınamamış olup, bağ alanlarının yer aldıkları bölgelerin klimatolojik koşulları ve toprak yapısının bilimsel incelemeleri tamamlanamamıştır. Hangi bölgede en iyi hangi üzümün yetişeceği, OIV’in (Organisation İnternationale de la Vigne et du Vin-Uluslararası Bağ ve Şarap Örgütü) öngördüğü tarzda bağ kurma, bakım yöntemleri ve üretim usulleri üreticilere gereğince aktarılamadığından, önemli şarap üretici AB ülkelerinin yıllardır benimsediği “Kökeni Kontrollü İsimlendirme Sistemi” henüz Türkiye'de yeterince uygulanmamakta, bu olumsuzluk ise Türkiye şaraplarının iç ve dış piyasalarda BB kalite şarapları ve coğrafi işarete sahip sofra şarapları karşısında rekabet gücünü zayıflatmaktadır.

Ülkemizde sürdürülebilir şarap tüketim kültürü olmadığı, bu konuda yanlış, yetersiz bilgi ve yaklaşımlar olduğu bir gerçektir. Ülkemizde bağcılığın geliştirilmesi, bağcılığın daha bilinçli yapılabilmesi, kaliteli üzüm yetiştirilmesi için yapılması gerekenlerin tespiti, üzüm yetiştiricilerinin ve şarap üreticilerinin karşılaştığı sorunlar ve şarabın pazarlanmasında yaşanan sorunların saptanması ve bu sorunların ivedilikle giderilmesi, bu sektörde istihdamın artırılması, daha kaliteli şarap üretimi ve dış satımında daha büyük pay sahibi olmak için alınması lazım gelen önlemlerin saptanması için Anayasanın 98 ve Meclis İç Tüzüğünün 104. maddeleri uyarınca Meclis araştırması yapılmasını saygıyla dileriz. 08.06.2009

1) Ali Rıza Öztürk                        (Mersin)

2) Tekin Bingöl                            (Ankara)

3) Ali Oksal                                  (Mersin)

4) Kemal Demirel                         (Bursa)

5) Gökhan Durgun                       (Hatay)

6) Osman Kaptan                         (Antalya)

7) Atila Emek                               (Antalya)

8) Fuat Çay                                   (Hatay)

9) Şahin Mengü                            (Manisa)

10) Halil Ünlütepe                        (Afyonkarahisar)

11) Gürol Ergin                            (Muğla)

12) Tansel Barış                           (Kırklareli)

13) Ergün Aydoğan                      (Balıkesir)

14) Turgut Dibek                          (Kırklareli)

15) Nesrin Baytok                        (Ankara)

16) Abdulaziz Yazar                     (Hatay)

17) Ali Rıza Ertemür                    (Denizli)

18) Mehmet Ali Özpolat               (İstanbul)

19) Mevlüt Coşkuner                   (Isparta)

20) Ramazan Kerim Özkan          (Burdur)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’nci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/607) (S. Sayısı: 408) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Geçen birleşimde tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmişti. Şimdi, temel kanun olarak görüşülmesi kararlaştırılmış bulunan kanun tasarısının birinci bölümünün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 16’ncı maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerine söz isteyen ilk grup Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

Buyurun.

CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölümünde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ihracatçıların Türkiye’de uzun dönemdir bir yasal düzenlemeye ihtiyaçları vardı. Yasanın iptal edilmesi ve bu anlamıyla yeni bir düzenleme gerektirmesi nedeniyle Komisyonumuzda ihracatçıların yeni bir düzenlemeye tabi tutulması için bir çalışma yaptık. Bu çalışma sırasında, özellikle de hem alt komisyon hem Komisyonumuz, ihracatçılığın önemine inanmış bir anlayışla ihracatçıların örgütlü bir gücünün oluşturulması ve Türkiye ihracatının ileri boyutta artırılması için onlara her türlü yasal desteği verme anlayışı içerisinde olmuştur.

Bu kanun tasarısı hazırlanırken Cumhuriyet Halk Partisi olarak temel bakışımız bu olmuştur ancak burada ikinci bir temel yaklaşımımız olarak, demokratik bir yasal düzenlemenin yapılması noktasında elimizden gelen katkıyı koymaya çalıştık ve bu konuda alt komisyonda görevli olan arkadaşlarımız da iyi bir çalışma yaparak demokratik olmasına özen gösterdikleri bir kanun tasarısını hazırlayıp önümüze getirdiler ancak, üst komisyonda konu konuşulurken -özellikle Dış Ticaret Müsteşarlığından gelen- Parlamentoya gelmeden önce komisyonda değişiklik önergeleri, gerçekten bu yasanın demokratik işleyişine müdahale şeklindeydi.

Değerli arkadaşlarım, ihracatçılık bir meslek değil, bir kamu kuruluşu da kamu kurumu niteliğindeki bir meslek örgütü şeklinde bir örgütlenme de talep etmiyorlar ama ihracatçılık bir gerçek, örgütlü bir yapıları var, uzun yıllardır bu konuda çalışıyorlar. Şimdi, geçmişte alışılmış bir alışkanlık var, Dış Ticaret Müsteşarlığı, bu kuruluşu kendi istediği noktada ve yetkiler kendi elinde olarak yönetmek istiyor. Bizim anlayışımız ise toplumda ihracatçılık gibi bir konuda demokratik mekanizmanın ve katılımcılığın da içinde olduğu bir yasal düzenlemeyle yeni bir sivil toplum örgütlenmesi yaratmak şeklinde olmalıdır. Her ne kadar ihracat Dış Ticaret Müsteşarlığının işidir diye baksalar da ihracatı bugün bu noktalara getirenler, elinde çantasıyla dünyanın her noktasına gidip Türk ürünlerini satmak için gayret sarf eden ihracatçıların getirdiği çabayla 130 milyar doların üzerine çıkabilmiş bir olaydır. Ancak, ihracatın daha iyi noktalara gidebilmesi için, ihracatçının hem örgütsel yapısının hem ihracatın küçük işletmeler düzeyinde niteliğinin daha katma değeri yüksek, daha ülke insanının ürettiği ürünleri dünya pazarlarında satabilen, ithal ikamesinden sonra ithalata dayalı bir ihracatı içermeyen ve bilgi çağının gerektirdiği bir ihracatçı anlayışına ihtiyacımız var. Maalesef, Türkiye'nin 130 milyar dolar civarındaki ihracatının yaklaşık yüzde 70’i beş tane ürün dalından oluşmaktadır. Bunların başında da otomotiv sektörü birinci gelmektedir. Otomotiv sektöründeki ihracatın da maalesef ithalata dayalı bir ihracat olması ve katma değerinin düşük olması, bizim üzerinde uzun bir dönem düşünmemiz gereken bir olaydır. Türkiye, otomotiv üssü olabilir ama bu noktada yerli üreticinin özendirilmesi ve otomobil parçalarında ciddi şekilde yerli malı ürün sayısının fazlalaştırılması önemlidir. Maalesef, bugün Türkiye’deki ihracat mantığında bu eksiklik kendini göstermektedir.

İhracatçı birliklerinin kuruluşunda onlara tüm desteğimizi verirken temel amacımız şudur: Dünyada artık mal üretmek kolay hâle gelmiştir bilgi çağında. Önemli olan, pazara hâkim olmaktır; önemli olan, pazarda malını satabilmektir, pazar hâkimi olmaktır. Onun için, pazara hâkim olabilmede ihracatçıya büyük bir destek vermek ve ihracatçının önünü açmak lazım. Maalesef, bugün bu anlayışı hayata geçirme noktasında, geçmiş yedi yıllık iktidar döneminde çok ciddi şekilde başarılı bir uygulama gösterildiğini söylemek mümkün değildir.

Diyebilirsiniz ki bizim ihracatı aldığımız rakamla geldiğimiz rakam arasında büyük farklılıklar var, ama ihracatta, ithalata dayalı bir ihracat yaptığınızı hiçbir zaman unutmayacaksınız. Türkiye'nin beklediği hedef, kendi ürünleriyle katma değeri yüksek bir ihracat yapabilmektir. Bu anlamıyla biz bugünkü görüşülen yasa tasarısında bu anlayışa büyük önem verdik. İhracatçı birliklerinin önünün açılmasını da bunun için istiyoruz. Bürokratik bir anlayışla yapılan ve bürokratik bir anlayışla yönetilen bir kurumsallaşma, bir yasal düzenleme hiçbir zaman ihracatın istediğimiz noktaya çıkmasını getirmez.

Değerli arkadaşlarım, bakın, Hükûmetin bu yılki ihracat hedefi maalesef iki kere revize edilmek zorunda kalmıştır. Buna gerekçe olarak, dünya piyasalarındaki krizi ve bu kriz nedeniyle dünyadaki ticari hacimdeki daralmayı gösterebilirsiniz  ama bu konudan bizim çıkarmamız gereken birinci ders: Eğer ülkeniz ithalata dayalı bir ihracat yapmıyorsa, ürünleriniz kendi ülkenizin kaynakları ve kendi küçük işletmelerinizin dinamizmiyle oluyorsa, dünya pazarlarındaki daralmayı da aşabilecek çeşitli yöntemler bulunabilir.

İhracatçılar Meclisinin son dönemdeki bilimsel araştırmaya önem veren ve bu noktada çeşitli danışmanlık hizmetleri alarak Türk ihracatının geleceğini tayin etmeye çalışan bilimsel çalışma anlayışı bu anlamıyla takdire değerdir ama Hükûmet tarafından ihracatın yerli ve katma değeri yüksek ürünler, teknolojik niteliği yüksek ürünler dalında olmasını teşvik etmek önemlidir ama aynı zamanda ihracatçı sayısını artırmaya da ihtiyacımız var. Türkiye’de, gelinen nokta itibarıyla, ihracatçı sayısı yeterli noktada değil. Özellikle küçük ihracatçı noktasındaki kişilere verilen desteğin, tarım ihracatına ve madencilik sektörüne Türkiye’de verilen desteklerin yeterli olmadığının da altını çizmek lazım.

Değerli arkadaşlarım, bu anlayışla, geçen yıl 130 milyar doların üzerine çıkan ihracat bu yıl Hükûmet tarafından revize edilmiş, 90 milyar dolar civarlarında ihracat yapmak hedeflenmektedir. İhracatta bu düşüşle birlikte, az önce söylediğim gibi, ithalatta da ciddi bir düşüş vardır. İşte, ithalatla ihracat arasındaki dengenin bu şekilde olmasının altında yatan neden, Türkiye’de ithalata dayalı bir ihracatın olmasıdır. Bu öyle bir noktaya gelmiştir ki Türk sanayisinin geleceği açısından ciddi bir tehlike arz etmektedir. Türkiye'nin, ithalatın bu kadar yüksek oranda olduğu bir ihracat sistemi yerine, kendi ürünlerini bu noktada yapabilen, üretebilen bir teşvik sistemine ihtiyacı vardır.

Değerli arkadaşlarım, maalesef, Türkiye’de bu noktada verilen desteklerimiz ve ARGE çalışmalarımız hep büyük sayıdaki işletmeye verilme anlayışıyla Hükûmet tarafından götürülmüştür.

Bakın, ARGE çalışmalarındaki destek, büyük oranda ihracat desteklerinde 50 tane eleman çalıştıran büyük firmaların Türkiye’yi bir ARGE üssü hâline getirmelerini teşvik etmek üzere olmuştur ama ihracatın ARGE çalışmalarındaki desteklerini artırmak ve ihracatın bu anlamıyla katma değerini yükseltme noktasında verilen teşvikleri Türkiye’de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – …incelediğiniz ve irdelediğiniz zaman  bunun da çok alt limitlerde olduğu açıktır. Biz bu yasal düzenlemeye bu anlayışla Türk ihracatının katma değeri yüksek, Türk KOBİ’lerinin lokomotif olduğu, dünyada cari açık vermeyen ülkelerin KOBİ’lerini ihracatçı yaparak büyümelerini gerçekleştirdiği ve bunun da ihracatçı firmalarımızın sayısının ve gücünün artırılmasıyla örgütlü yapısının desteklenmesiyle olacağı inancıyla bu yasaya Cumhuriyet Halk Partisi olarak destek verdik ve demokratik bir yasa olarak çıkmasını, Bakanlık ve Müsteşarlığın daha çok, müdahale etmeden ona destek veren bir anlayışla ilişkilerini oluşturmalarına destek veren bir anlayışla yaptık.

Bu yasanın bu anlamıyla hayırlı uğurlu olması ve ihracatımızı geliştirmesini diliyorum. Bu anlayışla, yasanın kabul oyu vererek  kısa sürede geçip  sorunun çözülmesine ve ihracatçılarımızın yasaya kavuşmasına imkân sağlayacağız.

Bu anlayışla huzurlarınızı bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Susam.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan.

Süreniz on dakika.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 408 sıra sayılı Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının geneline ilişkin grubumuz adına konuşan Sayın Işık, tasarı hakkında grubumuz görüşlerini dün sizlere aktardı.

İhracatçılarımız bugün 13 genel sekreterlik bünyesinde 59 adet birlik ile faaliyetlerini sürdürmektedir. 23 ayrı sektörde ihracatçılarımız teşkilatlanmış vaziyettedir.

Görüşülmekte olan birinci bölümde, organizasyonun oluşumu, gelirleri, teşkilat yapısı, Birlik üyelerinin üyeliğinin sona ermesi, toplantı usul ve esasları gibi hususlar düzenlenmektedir. Esasen bu kanun, Danıştayın Anayasa Mahkemesine yaptığı başvuru ve hâlen davanın derdest olması nedeniyle gündeme gelmiştir.

Bürokraside hizmet yaptığımız dönemde, bir süre sorumluluğunu birlikte paylaştığımız ihracatçılarımızın gayretlerini ve karşılaştığı güçlükleri aşma konusundaki yaklaşım ve başarılarını her zaman takdirle izlemişimdir. İhracatçılar hiçbir zaman zorluktan gerçekten yılmazlar. Siyasetin, bürokrasinin, hukukun değiştirilememesinden kaynaklanan problemlerin ortaya çıkardığı zorluklar, hizmet sektörünün ortaya çıkardığı problemler hep birer handikaptır ihracatçılar için.

İhracatçılar veya temsilcileri, haftanın mutlaka birkaç gününü hâlâ Ankara’da geçirmektedirler. Üç gündür buradalar, bu tasarının yasalaşması için işi gücü bırakıp lobi faaliyeti yürütüyorlar.

Son yıllarda büyük mücadeleler sonucunda önemli bir ivme kazanan ihracatı gerçekleştiren ihracatçılarımızı bu Hükûmet maalesef sevmemektedir, üvey evlat muamelesi yapmaktadır. Biz bunu ihracatçılarla görüştüğümüzde anlıyoruz. “Hayır” diyen varsa ortaya çıkmalıdır. Bu tasarının görüşülmesinin bugüne kalmasının sebebi nedir? Bu tasarı, ülke ekonomisine önemli hizmetler veren bu kesimin örgütünün hukuki statüsünü boşluğa düşürecek bir hareket tarzı benimsenebilir mi? AKP’nin uyguladığı yüksek faiz düşük kur politikası ihracatçıları çok zor bir duruma düşürmüştür, ihracatçılarımızın rekabet gücünü ortadan kaldırmıştır. Bütün ihracatçılarımız bugün bunu kabul etmektedirler. Bunun küresel kriz ile de bir ilgisi yoktur.

Bu hususa ilişkin başka göstergeler nelerdir, bunu nereden anlıyoruz: Dâhilde işleme rejimindeki ithalat artışından ve yabancı girdi artışındaki orandan görüyoruz. AKP İktidarı döneminde uygulanan dış ticaret politikaları dış ticaret dengesinde 286 milyar dolar açık ortaya çıkarmıştır. Cari işlemler dengesi açığı ise 157 milyar dolardır. AKP İktidarının uyguladığı ekonomi politikalarının, dış ticaret ve cari işlemler dengesi açıklarının ülke ekonomisi üzerinde yarattığı olumsuzlukların azalmasına ihracatçıların gerçekten çok büyük katkıları vardır.

Aslında var olan ve küresel kriz ile birleşen etkileriyle yaşamakta olduğumuz problemlerin bir ölçüde daha az hissedilmesini de ihracatçılarımız sağlamıştır. AKP İktidarı döneminde ihracatımız ve üretimimizin yüzde 50’sinin üzerinde yabancı girdiye bağımlı hâle gelmiştir, bu doğrudur. Esasen dünyanın hiçbir ülkesinde ihracat artarken kapasite kullanım oranlarının düştüğü ve işsizliğin yükseldiği görülmemiştir. AKP İktidarı döneminde 2003’ten 2007 yılına kadar 40 bin istihdam artışı vardır. Bu, 2009 yılı programında yer alan bir bilgidir. 2008 yılından 2009 yılına istihdam kaybı         1 milyonu aşmıştır. Sadece Denizli’de bir yılda 32 bin istihdam kaybı vardır resmî kayıtlara göre.

AKP İktidarı, Hükûmet 2009 yılında ihracatın dolar bazında yüzde 8,4 artmasını öngörmüştür. Dış ticaretten sorumlu Sayın Bakan o zaman, bu program daha Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülürken, buradan geçmeden, ihracatın yüzde 17 düşeceğini ifade etmiş ve ancak program düzeltilmediği için yüzde 8,4 artış hedefi gündemde bir tezat olarak ur gibi kalmıştır. Bu da Hükûmetin, AKP İktidarının öngörülerinin ne kadar ciddiyetsiz, ne kadar isabetsiz olduğunu, inandırıcı olmadığını göstermesi açısından son derece önemli ve ibret vericidir.

İhracatçılar bu Hükûmete güvenemiyorlar ancak birlikte, Türkiye'nin, ülkenin tesislerinin Mısır’a taşınmasına zor da olsa rıza gösterebiliyorlar. Siz hiç memleketindeki tesislerinin başka ülkelere taşındığından memnun olan bir iktidar gördünüz mü?

Şu anda en çok problemlerini dile getirmesi gereken kurumsal yapı ihracatçıların organizasyonlarıdır. Şunu samimiyetle ifade etmek istiyorum ve üzülerek söylüyorum ki -en azından daha önce birlikte çalıştığım insanlar açısından söylüyorum, ben öyle hissediyorum- ihracatçılar kurumsal olarak yapılanmış fakat örgütleri yeterince -hangi nedenden olursa olsun- ihracatçıların problemlerini gündeme getirmekte sıkıntı içinde kalmışlardır. Nitekim bu yasanın bu kadar gecikmesinin temel nedeni de budur. Hükûmet sanayicilerin, ihracatçıların üzerine kâbus gibi çökmüştür. “Sizin Kredi Garanti Fonu’ndan vermeyi düşündüğünüz 1 milyar YTL kredi, daha dün, kamu bankalarından alınan krediyle medya satın alınması için sadece bir gruba veriliyor. Bize niye vermiyorsunuz?” denmiyor, diyemiyorlar. Bunların mutlaka bir sebebi olmalı. İhracat artarken TİM’in ihracat rakamları büyük törenlerle, siyasetçilerle açıklanıyordu. Şimdi Sayın TİM Başkanı bu açıklamalarda -ihracat düşerken- maalesef siyasi iktidar tarafından yalnız bırakılıyor.

İhracatçılar ayakta kalmak, kurumlarını ayakta tutmak için direniyorlar ancak Hükûmette vizyon yok. İhracatçılar sonunda ne olacağını bilemiyorlar çünkü Hükûmet güven telkin etmiyor, bir yol haritası ortaya koymuyor.

AKP İktidarının uyguladığı politikaların işsizliğe, yoksulluğa bir faydası olmadı; yerli sanayiye, teknolojik atılıma, rekabet gücüne, katma değer üretiminin artmasına etkisi yok, ama ara malı ithalatının artması, ihracat içindeki ithalatın payının artması, giderek Kore’deki, Çin’deki istihdama katkı sağlıyor.AKP İktidarının uyguladığı dış ticaret politikası sonunda Türkiye, dünyada küresel ticaretin bir aktörü olmaktan ziyade, maalesef bir figüranı hâline gelmiştir. Bu politikalar sonucunda, “Asya’dan al, Avrupa’ya sat.” politikasıyla ithalatlaşma politikasına kayış olmuş ve dış ticaret maalesef Asyalılaşmıştır. İhracat ve üretim maalesef ithalata bağımlı hâle gelmiştir.

Daha önce ifade ettim bu kürsülerden, ülkemizde ihracat yapmayan ilin kalmaması elbette övünülecek bir durumdur. Büyük çabalarla bu duruma ulaşıldığı kuşkusuz bir gerçektir. Fedakârlıklar sonucunda ulaşılmıştır. İhracat yapmayan il kalmaması için harcanan çabaların, ihracatın ithalata bağımlılığının bir sonucu olarak bütün illeri ithalatçı yaptığı da bir gerçektir.

Diğer taraftan, Müsteşarlık web sitesinde yer alan istatistikler incelendiğinde, 42 bin civarında ihracatçı firmanın varlığına karşın 51 bin civarında ithalatçı firmanın varlığı görülmektedir. Çaba göstermeden ve ithalattan sorumlu kurumun olmadığı bir yapıda bile 51.500 ithalatçı firma faaliyet gösteriyor ve ithalat yapabiliyorsa Dış Ticaret Haftası düzenlemek hangi amaca hizmet ediyor?

Diğer bir konu, dış ticaretin kurumsal yapılanmasına ilişkin olarak, Türkiye'nin küresel ticaret aktörü olabilmesi için dış ticaretin kurumsal yapısının da gözden geçirilmesi gerekmektedir. Sadece, TİM yasası, bu problemi çözmeyecektir. Bu yasa gerçekten uzun süredir beklemesine rağmen, problem olarak ortada durmaktaydı. Daha önce, Sayın Bakan, Sanayi Komisyonunda belki bu tasarının aleyhindeydi. Şimdi tasarı, görüyorum ki, büyük bir memnuniyetle destekleniyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Dış Ticaret Müsteşarlığının İnternet sayfasında yayınlanan verilerden, 96 yılında kapatılan dâhilde işleme izin belgelerinde gerçekleşen döviz kullanım oranı yüzde 44 iken bu oranın 2008 yılında yüzde 66’ya yükseldiği görülmektedir. 96 yılından önce döviz kullanım oranları yüzde 60 ile sınırlandırılmış iken 96 yılından itibaren bu sınır yüzde 80’e yükseltilmiş ve ihracatın ithalata bağımlılığı giderek artmaya başlamıştır.

Bütün bunlar Hükûmetin uyguladığı dış ticaret politikasının ve ihracat politikasının gerçekçi olmadığını göstermektedir.

Ben bu yasanın hayırlı olması dileğiyle saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Şahıslar adına ilk söz Zonguldak Milletvekili Sayın Fazlı Erdoğan’a aittir.

Sayın Erdoğan? Yok.

Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Tunçak? Yok.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci maddenin başlığını okutuyorum:

TÜRKİYE İHRACATÇILAR MECLİSİ İLE İHRACATÇI BİRLİKLERİNİN

KURULUŞ VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN TASARISI

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam ve Tanımlar

Amaç ve kapsam

MADDE 1-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

Tanımlar ve kısaltmalar

MADDE 2-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Birlikler

Kuruluş, organlar, görevler ve sona erme

MADDE 3-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

Üyelik

MADDE 4-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi okutuyorum:

Genel Kurul, görevleri ve toplantıları

MADDE 5-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler.. Kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde bir önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 408 sıra sayılı Kanunun 6. maddesinin (4). fıkrasına, (f) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Alim Işık

Yılmaz Tankut

M. Akif Paksoy

 

Kütahya

Adana

Kahramanmaraş

 

D. Ali Torlak

Cemaleddin Uslu

 

 

İstanbul

Edirne

 

(g) Genel sekreter ve yardımcılarını atamak.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: İhracatçı birliklerinde görev yapacak olan genel sekreter ve yardımcılarının, müsteşarlığın görüşü alınarak yönetim kurulu tarafından atanacağı hükmü dikkate alındığında , Yönetim Kurulunun görevleri arasında bu görevin de yer alması uygun olacaktır.

BAŞKAN – Olumlu görüşle önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge çerçevesinde 6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

7’nci maddenin başlığını okutuyorum:

Denetim Kurulu ve görevleri

MADDE 7-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8’inci maddede iki önerge vardır, aynı mahiyettedir, okutup birlikte işleme alacağım.

Önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 408 Sıra Sayılı Kanunun 8. maddesinin (1) fıkrasında geçen “Müsteşarlığın olumlu görüşü” ibaresinin “Müsteşarlığın görüşü” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Alim Işık

Yılmaz Tankut

Ahmet Duran Bulut

 

Kütahya

Adana

Balıkesir

 

M. Akif Paksoy

D. Ali Torlak

Cemaleddin Uslu

 

Kahramanmaraş

İstanbul

Edirne

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 408 sıra sayılı “Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın 8. maddesinin (1) fıkrasında yer alan “olumlu” sözcüğünün kanun metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.

                 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Enis Tütüncü

M. Şevki Kulkuloğlu

 

 

Malatya

Tekirdağ

Kayseri

 

Faik Öztrak

Mevlüt Coşkuner

Eşref Karaibrahim

 

Tekirdağ

Isparta

Giresun

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Kulkuloğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu madde üzerindeki önergemiz, tamamen, Türkiye İhracatçı Meclisi ile ihracatçı birliklerinin özerk bir yapıya kavuşturulmasını amaçlamaktadır.

Aynen bu maddede olduğu gibi, 16’ncı maddede de karşımıza yine gelecektir. Genel Sekreterin atanması sırasında Müsteşarlıktan olumlu görüş alınması, yani Müsteşarlığın kati onayına tabi tutulması bence Türkiye’de alın teriyle yatırım yapan, çalışan on binlerce ihracatçıya yapılacak en büyük saygısızlıktır diye düşünüyorum. Çünkü bu arkadaşlarımız yemiyor, içmiyor, çantaları ellerinde ülke ülke geziyor, o dar finans kaynaklarıyla kendilerini zorlayarak, geceli gündüzlü, saatlerce çalışarak ürettikleri ürünleri hem dünyada rekabete uyabilir, rekabet edebilir hâle getiriyorlar hem kalite yükseltme çabası içerisindeler hem satma çabası içerisindeler. Bunun yanında, binlerce adam çalıştırıp istihdama katkıda bulunuyorlar ve Türkiye’de reel sektöre, bir okul niteliğiyle, birçok genç üniversiteliyi de yönetici olarak kazandırıyorlar. Şimdi, milyonlarca, yüz milyonlarca dolar, hatta milyarlarca dolar ihracat yapabilen, bu tesisleri kurabilen, bu iradeye sahip, bu akla, fikre, eğitime, bilgiye, birikime, beceriye sahip insanlar neden kendi sekreterlerini atayamıyorlar? Böyle bir düzenlemeyi, gerçekten onlara yapılmış en büyük saygısızlık olarak görüyorum. Burada eğer biz Müsteşarlığın olumlu görüşü, yani kati onayı şeklinde diretir isek belki bugün bu istismar edilemeyebilir ancak Türkiye ihracatçı birlikleri ve meclisleri içerisindeki yöneticiler ile kamuda görevli kişiler arasında oluşabilecek bir anlaşmazlıkta ihracatçıların önünü tıkayıcı bir unsur olarak gündeme gelebilir, onları başarısız kıldırabilir. Birinci kaygım bu yöndedir.

İkinci kaygım ise: Bu arkadaşlarımız, neden illa kati onay almak zorundadır? Biz alt komisyonda, görüş alınarak, burada bir istişare mekanizması oluşmasını, onun kapısının açılmasını sağlamıştık. Neden burada diretiliyor? Nedenine gelince: Soruyoruz, deniyor ki: “Efendim, biz Müsteşarlık olarak ihracatçı birliklerine dâhilde işleme belgesini kapatma müsaadesi veriyoruz.” O, bir elektronik ortamda bugün yapılabiliyor. İkincisi, yanlış yapıldıysa denetim mekanizması bu kanunla Müsteşarlığın elinde zaten. Yanlış yapanı tutar, gerekli cezayı verirsiniz. Neden bu insanların kendilerini yönetme hakkını, hem ihracatçı birliklerinin genel sekreterliğini -ki yaklaşık 50 küsur genel sekreteri- hem de Türkiye İhracatçılar Meclisinin Genel Sekreterini atama haklarını ellerinden alıyorsunuz? Milyonlarca adamı çalıştıran bu adamlar o 54 kişiyi bulmaktan âciz mi? Neden onları özerk bir yapıya kavuşturmuyoruz?

Sonra, ikinci çekincem, demin söyledim ama içeriğine geçemedim: Burada bir yanlış yapıyoruz. Anayasa Mahkemesinden dönebilecek bir uygulamaya gidiyoruz. Avrupa Birliği ile uyum yasaları çerçevesinde eş vergilendirmeye tabi tutulabilecek bir uygulama getiriyoruz. Burada eğer Müsteşarlığın onayı her aşamada Türkiye İhracatçı Birlikleri ve Meclisinin üzerinde bir kılıç olarak durur ve tamamen ona bağlı bir kuruluş hâline getirilirse, yani kamu kurumu niteliğinde meslek örgütü olmaktan çıkarılıp Bakanlığa bağlı Müsteşarlığın bir yan birimi hâline getirilirse o zaman bir ileriki maddede önümüze gelecek olan, ihracatçıdan alınacak olan aidatlar vergi sınıfına girmeyecek midir? Çift vergilendirme yasalarda var mıdır? Avrupa Birliği ile uyum yasalarında var mıdır? Anayasa’ya uygun mudur? Bunların hepsinin tartışılması gerekir.

Dolayısıyla bu değerlendirmelere burada sağduyusuna inandığım iktidar partisi milletvekili arkadaşlarımın da kulak vereceğine inanıyorum. Sadece Bakanlık ve Müsteşarlık istiyor diye, bu arkadaşlarımız milyonlarca insanı yönetir, işe alırken, onları bunu beceremez kılmak bu maddeyle onlara yapılabilecek en büyük saygısızlık olacağı için desteklemenizi bu önergemizi, bekliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kulkuloğlu.

Diğer önerge sahibi Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık.

Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle hepinize saygılarımı sunuyorum. Görüşülmekte olan 408 sıra sayılı Kanun Tasarımızın 8’inci maddesinin birinci fıkrasında bir değişiklikle ilgili önerge vermiş bulunmaktayız. Bu amaçla söz aldım. Umarım Sayın Bakanım da bu değişiklik talebimize katılır, sıkıntı çözülür diye düşünüyorum.

Önergemizin özü şu: Bilindiği gibi, ihracatçı birliklerinde genel sekreterlerin ve genel sekreter yardımcılarının atanmasında alt komisyon, Müsteşarlığın görüşü doğrultusunda yönetim kurulu tarafından bu atamanın ve tespiyapılacağı konusunda görüş birliğine varmıştı. Daha sonra, üst komisyon tartışmaları sırasında Müsteşarlığın olumlu görüşü buna ilave edildi. Sıkıntı şudur: Buradaki amacımız, olumlu görüşün kaldırılıp sadece Müsteşarlık görüşüne dönüştürülmesinden yanadır. Eğer Müsteşarlık herhangi bir nedenle bu konuda olumlu görüş beyan etmediği sürece yönetim kurulumuz bu atamayı yapamayacak. Dolayısıyla arada geçen zamanda hem birliklerin faaliyetleri kesintiye uğrayacak hem de TİM, birlikler ve Müsteşarlık dolayısıyla Bakanlık arasında gereksiz bir sürtüşme ortaya çıkacaktır. Biz, bu amaçla mutlaka Müsteşarlığın görüşünün alınmasından yanayız ama bu görüşün olumlu olma zorunluluğu olmamalıdır diye düşünüyoruz.

Bu vesileyle tekrar hepinize saygılar sunuyor, önergemizin kabulü yönünde oy kullanacağınızı bekliyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

İki önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu madde…

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Sektör Kurulları ve Sektörler Konseyi

Sektör Kurulları

MADDE 9-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu madde…

Sektörler konseyi

MADDE 10-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11’inci madde…

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Türkiye İhracatçılar Meclisi

Kuruluş, organlar ve görevler

MADDE 11-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12’nci madde…

Genel Kurul, görevleri ve toplantıları

MADDE 12-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13’üncü madde…

Yönetim Kurulu, görevleri ve toplantıları

MADDE 13-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14’üncü madde…

TİM Başkanı ve temsil

MADDE 14-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15’inci madde…

Denetim Kurulu ve görevleri

MADDE 15-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

16’ncı maddede bir önerge vardır, okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 408 sıra sayılı “Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın 16. Maddesinin 1. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Dr. Mehmet Şevki Kulkuloğlu

Enis Tütüncü

 

Malatya

Kayseri

Tekirdağ

(1) TİM’in işlerini yürütmek üzere, bir genel sekreter ile beşten fazla olmamak üzere genel sekreter yardımcısı, Müsteşarlığın görüşü alınmak kaydıyla yönetim kurulu tarafından atanır.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) - Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Kulkuloğlu, buyurun.

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakanıma buradan seslenmek istiyorum: Sayın Bakanım, demin, benim, sizin ağzınızdan ve Müsteşarlık yetkililerinin ağzından duyduğum gerekçeyle bir evvelki maddedeki önergemize katılmadınız. Tamam, onlar dâhilde işleme belgelerini kapatıyorlar, bari, gelin, burada üst kuruluşa, böyle bir belgesi de yok, yetkisi de yok, bari orada onları özgür bırakalım. Buna katılın ve sağduyulu arkadaşlarımın da vereceği destekle bu önergemizi kabul edin.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, geçici 1’inci madde dâhil 17 ila 25’inci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın Ergün Aydoğan.

Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan 408 sıra sayılı Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri, gerçekten çok önemli olduğuna inandığımız bir yasa görüşüyoruz. Bu görüşmekte olduğumuz ihracatçı birlikleri ve İhracatçılar Meclisi yasası gerçekten uzun süre bekleyişten sonra Meclisin gündemine gelmiş ve şu anda görüşüyoruz. Ama bu görüştüğümüz yasa üzerinde gerçekten anlamadığımız çok şey olduğunu görüyoruz. Öncelikle, şu anda, Sayın Bakanımızın daha önce TOBB yönetimindeyken karşı olduğu ve bekletildiği söylenen yasanın hızla gelmesi tabii ki bunun geçiş sürecini hızlandıracaktır. Ayrıca, bununla ilgili oda ve borsalarda da farklı görüşlerin olduğunu biliyoruz.

Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’yla ilgili olarak Komisyonda ve alt Komisyonda ciddi çalışmalar yapıldı. Ciddi çalışmalar alt komisyonda yapılmasına rağmen, Komisyonda yirmiye yakın önergeyle değişiklikler yaşandığını gördük. Biraz önce de yine arkadaşlarımızın, çok önemli olduğuna inandığımız, gerçekten sizlerin bugüne kadar serbest ekonomiden yana, özgürlüklerden yana, liberal ekonomiden yana olan tavrınızı şu anda görüyoruz. Kurulmakta olan bu İhracatçılar Meclisi özerk bir kurum olması gerekirken ne yazık ki biraz önce önerge veren arkadaşlarımızın da önergesinin reddedilmesiyle “Bu tamamen kontrolümüzde olsun, biz kontrol edelim, her şey bizim kontrolümüzde olsun.” anlayışını çok açık biçimde görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, TOBB’un ve bazı odaların görüşüne göre… İhracatçılığın bir meslek olmadığı yönünde görüşlerin olduğunu odalarımız söylemekte. Burada da çıkarılması zorunlu olan bir yasa çıkarılıyor, özerk bir kurum olması gereken bu kurumun genel sekreterini atayamadığını görüyoruz, genel sekreter yardımcılarını atayamadığını görüyoruz. Peki, genel sekreterini ve genel sekreter yardımcılarını atayamayan bir kurum nasıl özerk olur? Tabii biz sizlerin, AKP Grubunun bu tip özgürlük anlayışlarını bugüne kadar sayısız defa gördük; bütün sivil toplum örgütü çalışmalarında gördük, Futbol Federasyonundan dün görüşülen Avukatlık Yasası’na varıncaya kadar ve şu anda da Türkiye İhracatçılar Meclisi, kısaca TİM görüşmelerinde de görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; gerçekten ihracat, dış satım ülkemiz açısından ve ekonomi açısından son derece önemli. Bizim ihracatçılarımızın da bugüne kadar uygulanan yüksek faiz düşük kur, ithalata dayalı ekonomi anlayışı sonrasında sürekli şikâyet ettiğini, sürekli bu konuda sorunlar yaşadığını bugüne kadar gördük. Bugün de ihracatçımızın sorunları azalmadığı gibi, artarak devam ettiğini görüyoruz. Tabii, bir taraftan ihracatın sorunları yaşanırken, ihracatın da ithalata dayalı arttığını görüyoruz. Tabii, burada tanımının ve tespitinin yapılmadığı krizle birlikte ihracat rakamlarında da ciddi düşüşler görülmekte. Tabii, ihracat düşüşünde kur baskısının etkisiyle birlikte ihracatçı üzerindeki maliyet artırıcı unsurların da kaldırılması gerektiğini Komisyonda bütün arkadaşlarımız dile getirdi. Biraz sonra yine bununla ilgili de rakamlar vermek istiyorum.

Tabii, ihracatçının sorunlarıyla birlikte ekonominin sorunlarını ve ülkenin sorunlarını bilebilmek ve bunu çözebilmek için öncelikle bunun doğru tanımının yapılması ve doğru tespitinin yapılması lazım.

Bakın değerli arkadaşlar, Başbakanımız “Yılın son çeyreğinde ekonomi canlanacak.” diyor. Burada Sayın Başbakanımızın bir açıklaması var. Ama hemen arkasından ekonomiden sorumlu Sayın Bakanımız “En kötüyü gördük demek için erken.” diyor. Bir taraftan Sayın Başbakanımız, ekonominin canlanacağını yani ekonomideki sorunların biteceğini söylerken, diğer taraftan da ekonomiden sorumlu Bakan henüz dibini görmediğini söylüyor.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; gerçekten biraz önce arkadaşlarımızla, özellikle genel sekreter ve genel sekreter yardımcılarının atanması konusunda önergeler verilmiş olmasına rağmen ısrarla reddedildiğini gördük. Diğer taraftan, bize bölgemizdeki sanayi odalarından, ticaret odalarından sayısız isteklerin geldiği, özellikle bu ihracatın üzerindeki yüklerin azaltılmasıyla ilgili, FOB bedelinin düşürülmesiyle ilgili ciddi anlamda taleplerin geldiğini bütün arkadaşlarımız yaşadı, biz de yaşadık. Bununla ilgili de kurulan alt  komisyonda bu FOB bedelinin düşürülmesi gerektiği konusunda çalışmalar yapıldı ama burada da alt komisyondan gelen o metin ne yazık ki değiştirildi.

Tabii, arkadaşlarımın da ifade ettiği gibi -biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak- ülkemizin ihracatının geliştirilmesi, ulusal sanayinin kurulması ve geliştirilmesi Cumhuriyet Halk Partisinin önemli hedeflerinden. İhracatın geliştirilmesi için ihracata dönük sektörler ve yurt dışı müşavirlik hizmetleri desteklenmeli, dış ticaret hacmini ve ihracatı artıran, istihdam yaratan, reel sektörü ve üretimi özendiren politikalar uygulamaya geçirilmeli. Şu anda da yanlış uygulanan ekonomi politikaları sonrasında her ay açıklanan işsizlik rakamlarıyla ülkemizin ve toplumun önemli bir kesiminin ciddi sorunlar yaşadığını görüyoruz. Burada da ihracatçımızın Hükûmetimizden çok fazla bir talebi olmadan, çok fazla bir isteği olmadan sadece ve sadece önünün açılması gerektiği noktasında Hükûmetimizin bu konuda ihracatçımız üzerindeki yükleri kaldırmasını bekliyoruz.

Evet değerli arkadaşlarımız, bu ihracatçılarımızın iki günden bu yana bu çıkacak yasayla ilgili Meclisimizden önemli beklentileri olduğunu, Komisyonda komisyon üyelerine bilgiler verdiğini ve şu anda da bizleri izlediğini görüyoruz ve bu ihracatçımız üzerindeki yüklerin kaldırılarak ihracatçımızın önünün açılmasını derhâl bekliyoruz.

Tabii, ihracatın önündeki siyasi ve hukuki engellerin de olduğunu, bunların da geciktirilmeden kaldırılması gerektiğini, ihracatçıların örgütlü davranabilmeleri gerektiğini de biraz önce söylemiştik.

Bu kanun tasarısıyla Türkiye İhracatçılar Meclisi ile ihracatçı birliklerinin özerk bir yapıya kavuşması gerektiğini biraz önce ifade ettik.

Tabii, Hükûmetimiz ve AKP burada, sivil toplum örgütlerinin, meslek örgütlerinin tamamen kendine bağlı olmasını, kendi kontrolleri dışına çıkmaması gerektiğini burada biraz önce ifade ettim.

Yine, bu tasarının içinde ciddi çelişkiler barındırdığını gene biraz önce arkadaşlarımız da söyledi, biz de söyledik.

İhracatta krizin etkisi daha önce görüldüğü gibi mayısta da görüldü. İhracat verilerine baktığımızda rakamların yüzde 40’lara düştüğünü gördük. Tabii, ekonominin iyi gittiği dönemlerde ihracat artışlarıyla, ithalata dayalı olsa bile bu rakamların verildiğini biliyoruz ama biraz önce FOB bedeli ve nispi aidatla ilgili, ihracatçının üzerindeki yüklerin azaltılması noktasında ihracatçının yükünün azaltılmasıyla ilgili söylediğimizde Sayın Bakanımız -biz, tabii, yasayı destekliyoruz- dedi ki: “2009 yılı ihracat hedefimiz 90 milyar dolar. Yani aidatlar topu topu 100 milyon dolar olacak. Bu nedir ki?”

Değerli arkadaşlar, hani bizim ihracatımız katlanarak artıyordu, hani bizim ihracatımız 500 milyar dolarlara çıkacaktı? Elbette çıksın, çıkması da gerekiyor çünkü Türkiye’de yaşanan bu sorunların, ekonominin sorunlarının, işsizliğin sorunlarının, yaşanan sosyal travmaların çözülebilmesinin yolu ekonominin gelişmesi, işsizliğin ortadan kalkması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

…tabii, bu, ekonominin üzerindeki yüklerin azaltılması, yani sorunların ortadan kalkmasıyla birlikte elbette ihracatçımızın ekonomimize getireceği katkılarla var olan sorunların çözüleceğine yürekten inanıyoruz. Burada, aidatla ilgili,  nispi aidatla ilgili, FOB bedeliyle ilgili rakamların alt komisyondan geldiği gibi olmadığını ve değiştiğini söyledik.

Sonuç olarak değerli milletvekilleri, gerçekten ihracatçımız için çok önemli olan bir yasayı şu anda düzenliyoruz. İhracatçılarımız, Türkiye'nin değişik yerlerinden gelen ihracatçılarımız bizi burada izliyorlar ve bu düzenlemeleri -onların yararına, ekonominin üzerindeki yükleri kaldırmayla sonuçlanacak bir düzenlemeyi- Cumhuriyet Halk Partisi olarak destekliyoruz.

Bu çıkan yasanın ihracatçı birliklerine ve iş dünyasına yararlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.

Şahısları adına ilk söz Malatya Milletvekili Sayın Ömer Faruk Öz’e aittir.

Buyurun Sayın Öz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hazırlanmış olan bu yasanın hayırlı olmasını temenni ediyorum. Çünkü ülkemizde her geçen gün ihracat-ithalat karşılaştırmasında ihracat lehine bir artış gözükmektedir. Bunun en basit örneği, en fazla 250 milyon doları aşmayan, yıllık, Malatya kayısı ihracatımız bu sene 315 milyon dolara kadar çıkmıştır. Temenni ediyoruz ki her zaman bu ibre ihracatın artma yönünde olmasıdır.

Bu duygularla hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Bu TİM yasasının da hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına ikinci söz Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Tunçak’a aittir.

Buyurun Sayın Tunçak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET TUNÇAK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 408 sıra sayılı Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlarım.

Globalleşen dünyada ihracat büyük önem taşımakta.  Bununla birlikte ihracatçılarımızın ve odalarımızın sorunlarının çözüleceği bu düzenlemenin bir an önce çıkması hakikaten sektörlerin önemli bir beklentisi. Günümüzde Çin’in, Hindistan’ın, Güney Kore’nin ve benzer gelişmekte olan ülkelerin geldiği noktanın altında KOBİ niteliğinde küçük işletmelerin ihracata teşvik edilmesinin getirdiği artı değerler olduğu muhakkaktır.

Özellikle şunu belirtmek isterim: 2001 yılında ülkemizde sadece 4 il 1 milyar doların üzerinde ihracat yaparken şu anda, yani 2008 yılı son verilerine göre 11 il 1 milyar doların üzerinde ihracat yapabilir hâle gelmiştir. Sadece illerimiz mi bu şekilde genişlemiş? Hayır, tüm ülkelerde özellikle 2001 yılında 1 milyar doların üzerinde ihracat yapılan ülke sayısı 8 iken 2008 yılında bu rakam 28’e yükselmiş vaziyettedir. Bu konuda önemli hamleler kaydeden başta Hükûmetimize, Sayın Başbakanımıza ve büyük gayret gösteren Değerli Bakanımız Zafer Çağlayan Bey’e çok teşekkür ediyoruz.

Yasa tasarısının ülkemize hayırlı olması temennisiyle yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tunçak.

Şimdi soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Korkmaz…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Evet, Sayın Başkanım, Sayın Bakana aracılığınızla sormak istiyorum.

Hükûmetinizin özellikle yabancı sermayenin ülkemize getirilmesiyle ilgili olarak diğer hükûmetler gibi birtakım destekler, teşvikler verdiğini biliyoruz; altyapıdan tutun, teşvik verilmesine kadar. Bunlar gerçekten önemli şeyler, ülkeye de faydalı şeyler, her hükûmetin de denediği şeyler. Ancak, bununla birlikte özellikle dışarıda gurbetçi olarak adlandırdığımız, dışarıda iş kurmuş ve senelerdir dışarıda kalmış yatırımcılarımız var, Türk yatırımcılar var. Aynı kolaylıkların gurbetçi yatırımcılarımıza da sağlanması hususunda Hükûmetinizin bir planı var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, ben biraz önceki bölümde yoktum, kimse kişisel söz almadı. Hemen, benim burada olduğumu görünce tabii kişisel söz aldılar. Teşekkür ederim arkadaşların bu engellemelerine.

Ben Hükûmete sormak istiyorum: Son üç yılda ihracat ve ithalatla ilgili olarak inceleme yapılmış mıdır? İhracat üzerinde yapılan incelemenin ne kadarının hayalî ne kadarının gerçek olduğu tespit edilmiş midir? İhracatın yüzde kaçı, özellikle ÖTV ve KDV iadeleri yönünden incelenmiştir? İthalatın yüzde kaçı incelenmiştir? Burada hayalî ihracat miktarı nedir?

Ayrıca, Danıştay 10. Dairesinin 4059 sayılı Kanun’un 6’ncı maddesinin Anayasa Mahkemesinde iptali yönünde açtığı davanın sonucu ne olmuştur? Bu getirdiğiniz kanun Danıştay 10. Dairesinin Anayasa Mahkemesine açtığı iptal davasında öne sürülen iddiaları karşılayabilecek bir yasal düzenleme midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, buyurun.

DEVLET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teşekkür ediyorum. Öncelikle, gerçekten Türkiye için önemli bir yasayı görüşüyoruz ve şu ana kadar gösterilen ilgi ve alakaya özellikle teşekkür etmek istiyorum.

Evet, ihracat ve ithalat Türkiye için özellikle son derece önem arz eden iki önemli konu. İhracatın yıllar içinde sürekli artması ve ihracatın geleneksel yapıdan teknoloji yoğun yapıya dönmesi ve sanayi mamulleri ürün yoğunluğunun artması, ihracatımızda özellikle gelmiş olduğumuz nokta açısından son derece önemli.

Hepimizin bildiği gibi, 2008 yılı itibarıyla 132 milyar dolar ihracat gerçekleştirdik ve bu ihracatımızın yüzde 90’ı sanayi mamullerinden. Yine, yüzde 55’e yakınını da Avrupa bölgesine yaptık. Dolayısıyla, Türkiye, geçmişte teknoloji transfer etmek zorunda kaldığı, geçmişte fabrika üretim yapmak için makinesini almak zorunda kaldığı ülkelerden bugün –şükürler olsun- özellikle Avrupa’ya otomotiv sektöründe, makine teçhizat sektöründe, konfeksiyon ve beyaz eşya sektöründe çok önemli hamleler gerçekleştirdi.

Aslında, ihracatımızın yüzde 90’ının sanayi mamulleri olması, yine yüzde 55’inin Avrupa bölgesine yapılması, ihracatımızın ve ihracatçımızın bugün uluslararası rekabet gücünün göstergesi açısından son derece önem arz ediyor. Bir kere bu konuda özel sektörümüzü, gerçekten, göstermiş olduğu başarıdan dolayı kutlamak gerekiyor ve bu noktada, tabii ki 2023 yılı için, cumhuriyetimizin 100’üncü yıl dönümü için Büyük Atatürk’ün her zaman söylediğimiz muasır medeniyetler seviyesine Türkiye’nin gelmesi ve Türkiye’nin özellikle dış ticareti başta olmak üzere her alanda istenilen seviyeye gelmesi için ciddi manada bir strateji çalışması içindeyiz ve bu çerçevede ihracatımızı 2023 yılında 500 milyar dolara çıkartma noktasında bununla ilgili gerek İhracatçılar Meclisi gerek ihracatçı birliklerimizde, kamudan, özelden bütün arkadaşlarımızla bir araya gelerek bu konudaki strateji belgesini ve yol haritasını da hazırlıyoruz.

Şu anda, tabii ki ihracatımızın karşı karşıya kalmış olduğu negatif gelişmeler, özellikle ihracatımızın yüzde 55’ini yapmış olduğumuz Avrupa bölgesindeki yaşanan ekonomik sıkıntılardır. Zaten ihracatımızın arttığı veya düştüğü ülkelere baktığımız zaman, özellikle ihracatımızın en fazla azalış kaydettiği ülkeler Almanya, İngiltere, İtalya, Rusya Federasyonu’dur. Özellikle Avrupa Birliği ve ihracatımızı yoğun yaptığımız ülkelerin bu küresel krizden etkileşiminin çok net bir göstergesi ama buna karşılık tabii ki küresel krizden dünyanın her bölgesi, her ülkesi aynı şekilde etkilenmedi. Buna karşılık, bugün dünyada ekonomik küçülme yaşanırken birçok ülke, belki kırka, elliye yakın ülke ise pozitif büyüme kaydedecek. Dolayısıyla, ihracatımızı, şimdi, daha evvel gitmediğimiz veya daha evvel fazlasıyla uğraşmadığımız pazarlara yönelterek bu pazarlarda şimdi söz sahibi olma noktasında yoğun bir çalışma içindeyiz gerek Müsteşarlık, Bakanlık gerek İhracatçılar Meclisi ve ihracatçı birlikleri ve tüm ihracatçılarımızla beraber, ki ihracatımızı şu anda ocak-nisan dönemi 2009’da en fazla artırdığımız beş ülkeye de bakacağımız zaman, Irak, Mısır, Cezayir, Libya, Türkmenistan.

Bu noktada, komşu ve çevre ülkeler ve Kuzey Afrika özellikle başta olmak üzere Latin Amerika’yla ilgili ihracat stratejilerimizi yeniden geliştiriyoruz. Bu noktada, dünyanın bütün ayak basılmadık bölgelerine giderek belli bir strateji çerçevesinde ihracatımızı artırma noktasında yoğun gayret sarf edeceğiz.

Tabii, bunu yaparken ihracatımızın istenilen seviyeye gelmesi ve ihracatçımızın rekabet gücünün artırılması ve biraz evvel sayın milletvekilimin söylediği gibi, yurt dışına gitmiş, çeşitli sebeplerle dışarıda iş yapan veya dışarıda yerleşik hâle gelmiş olan sanayici, yatırımcı ve ihracatçılarımızın yeniden Türkiye’ye dönmesi son derece önemli.

Bu noktada, evet, benim de üzerinde yoğun olarak kendi çapımda  katkı sağladığım özellikle yeni teşvik kanununu, sektörel, bölgesel ve proje bazlı teşvik kanununu, aslında çeşitli sebeplerle Türkiye dışına gitmiş, başka ülkelerde yatırım yapmış olan firmalara bir yerde “yurda dön” çağrısı olarak zaten nitelendiriyoruz. Bunun gelişmesini de dört bölgede belirlenmiş olan on iki projede ve bölgelerdeki sektörel bazdaki yatırımlarla, hepinizin bildiği gibi kurumlar vergisini normal oran yüzde 20 iken yüzde 2’ye kadar düşürme imkânına sahibiz. 

SSK işveren payı 20 puan, son derece önemlidir, SSK’nın toplam yükü içinde yüzde 60’lık bir ağırlığa sahiptir. SSK işveren payının işverenden yine belirlenmiş bölgelerde iki ile yedi yıl arasında alınmayacak olması da son derece önemli. Bedelsiz arsa tahsis edilmesi ve yine faiz desteği şeklinde ana teşvik, teşvikin ana unsurları bir yerde, yurt dışına çeşitli sebeplerle gitmiş, rekabet etme noktasında sıkıntıya düşmüş sektörlerimizi de Türkiye’ye getirme noktasında önemli bir kaynak oluşturacak ve bu noktada, aynen sayın milletvekilimin dediği noktada, bu yeni teşvik kanunu düzenlenecek olan tebliğ ve mevzuatla beraber de buna bir kere, dışarıya gitmiş olan sermayenin çekilmesi ve uluslararası sermayenin tekrar Türkiye’ye çekilmesi ve Türkiye’de yatırım ikliminin yeniden oluşması noktasında son derece önem getirecektir.

Diğer taraftan, ihracatımızın, ithalatımızın… Tabii ki inceleme rakamları şu anda elimde yok, Sayın Genç’in bahsetmiş olduğu soruyla ilgili. Onunla ilgili ben mutlaka yazılı cevabı kendilerine ileteceğim. Bunu bir kere görev olarak kabul ediyorum.

Diğer taraftan, kanuna gelince: Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesini karşılayacak şekilde bir düzenleme yapılmıştır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakanım, biraz önce konuşmanızda ihracatımızın yüzde 90’ının sanayi mamullerinden oluştuğunu söylediniz. Bu ihracatımızın içindeki yerli üretim ne kadardır? Dâhilde işleme rejimi kapsamında ihracat ne kadardır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, tabii, döviz girdisinden bahsettiniz. Ekonomist dergisinde çıkan bir makalede -Hükûmet üyesi olarak soruyorum- özellikle Orta Doğu’da, Suudi Arabistan yetkililerinin Türkiye’de toprak kiralama işiyle direkt ilgilendikleri belirtiliyor. Bu konuda Hükûmetinize bir müracaat var mı? Hükûmetinizin bir görüşmesi oldu mu? Bu konuda Hükûmetinizin bilgisi var mı? Bu konuda bizi aydınlatırsanız mutlu oluruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, aslında, tabii, Sayın Bakanın verdiği genel bilgiler, bizim sorularımıza cevap vermedi.

Mesela, son üç yılda yapılan ihracattan 3 katrilyon 50 trilyon liralık bir inceleme yapılmış, bunun 976 trilyon lirasının gerçek, 1 katrilyon 100 küsur trilyon lirasının da hayalî olduğu ortada. Fakat tabii, Sayın Bakan bu rakamları vermiyor, daima işte, genel “İşte, şu kadar ihracat yaptık, şu kadar şey.” diyor.

Bir de bu ihracat bedellerinin büyük bir kısmı yurt dışında kalıyor. Aslında bu bir nevi döviz kaçakçılığına da sebebiyet veriyor. Bir de bu ihraç edilen malların yüzde kaçı yurt dışından –bedelleri- Türkiye’ye transfer edilmiştir, kaçı yurt dışında kalmıştır? Bu konuda da bize, yani sorularımıza açık cevap verilirse biz tatmin oluruz ama yani sorulara hiç doğru dürüst cevap verilmiyor, başka şeylerle cevap veriliyor. O bakımdan, maalesef, işte burada soru sormak da istemiyoruz o nedenle. Yani Hükûmeti temsil eden bakanlar maalesef milletvekillerinin bilgi almak, doğru bilgi almak için sorduğu sorulara doğru cevap vermiyorlar.

Şimdi, bakın, orada oturan, Hükûmetin temsilcileri, bürokratlar bilmiyorlar mı ki son üç yılda ne kadar hayalî ihracat yapılmış? Yapılan ihracatın yüzde 51’inin hayalî olduğunu kendileri de biliyorlar ama denetim, o da kısmi yapılan denetim. Sonra, bu ihracat bedellerinin büyük bir kısmı Türkiye’ye gelmiyor. Yani tabii, hayalî ihracattan kaynaklanan ihracat olunca bedelleri de Türkiye’ye gelmiyor ama böyle bir hava yaratılmış, işte “Şu kadar ihracat yapıyoruz.” diyorlar, milleti kandırdıklarını zannediyorlar ama eğer bu kadar ihracat yapılmışsa bu memleketin içine düştüğü ekonomik sıkıntının nedeni ne?

Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, dört dakikanız var.

Buyurun.

DEVLET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Peki, efendim, hemen süresi içinde cevap vermeye çalışacağım.

Efendim, tekrar ifade ettim, elimde şu anda net rakamlar yok. Olsa, bunları -herkesin bildiği rakamlar- kimseden zaten saklamayız ama ben kendilerine yazılı olarak bunu göndereceğim. Onun için genel ifadeyi bundan dolayı kullandım. Bir taraftan da zaten Bakanlığımız, Maliye Bakanlığı ve gümrükle ilgili Bakanlık tarafından, ilgili bakanlıklar tarafından bu incelemeler süratle, sürekli yapılıyor. Bu konuda rakamlar oluştuğu zaman kendilerine ben yazılı bir şekilde ileteceğim. Şu anda yanımda olmadığı için veremedim.

Bunun yanı sıra, özellikle ihracatımızın genel yapısına baktığımız zaman, ithalata bağımlılık evet özellikle bazı sektörlerde öne çıkmışken çoğu sektörlerde de Türkiye net ihracatçı konumuna gelmeye başlamıştır. Özellikle otomotiv sektöründe, ihracatımızın en büyük lokomotifi olan otomotiv sektöründe geçen yıl yapılan 22 milyar dolarlık ihracatta Türkiye otomotiv sektörü bir kere 4,5 milyar dolaklık net ihracat yapmıştır. Dolayısıyla bu rakama baktığımız zaman, ihracat rakamının ithalat yapılan rakamın çok çok üstünde olduğu ortaya çıkıyor.

Burada, tabii, bu ithalat-ihracat dengesinin özellikle geçtiğimiz yıllarda, son üç yılda Türk lirasının aşırı değer kazanmasının ortaya çıkardığı bir sorun olduğunu hepimiz biliyoruz. Dövizin düşük olması, faizin yüksek olması böyle bir sonucu ortaya çıkarmıştı. Ancak bugün tabii dövizin gelmiş olduğu seviye ve diğer taraftan faizlerin gelmiş olduğu düşük seviye, bir kere düşük dövizin olduğu dönemlerde dışarıya kaçmış olan, dışarıdan ithal etmek zorunda kalınan ara malı ithalatını ciddi manada engelleyecektir -ki bu sene küresel kriz olmasa bunun etkilerini çok daha net görebilecektik.

Bu çerçevede şunu çok net ifade edeyim ki şu anda gerek teşvik sistemi -biraz evvel Sayın Milletvekilimin sorusuna vermiş olduğum cevapta değerlendirdiğim gibi- gerek girdi maliyetlerinin azaltılması, birçok alanda yapılan düzenleme ara malı ithalatını kaldırıp onların Türkiye’de yapılmasını oluşturacak bir düzenleme sağlayacaktır ve bu, eminim ki ithalatı ciddi manada kısacak ve ihracatımızı artıracaktır.

Efendim, dâhilde işlemeye gelince: Tabii ki dâhilde işleme, ihracatımız içinde önemli bir yer tutuyor. Aslında biraz evvelki sebebe bağlı bu da tabii. Yani girdilerin pahalı olmasının ortaya çıkarmış olduğu bir sebep bu ve bunlar düzeldikçe aynı oranda düzelmeye başlayacaktır. Geçen yıl, en son 2008 yılında dâhilde işlemede yapılan ihracat 62 milyar 843 milyon, buna karşılık yapılan ithalat 30 milyar 791 milyon. Yani bu rakam son derece önemli. 30 milyar dolarlık ithalat yaparken -buna karşılık, Türkiye’deki katma değeri neredeyse 2’ye çıkıyor- 62 milyar dolarlık bir ihracat gerçekleştirmişiz. Sadece bu dâhilde işleme rejimi kapsamında olan. Bu yılın ocak-nisanına bakacak olursak, 13 milyar 577 milyon ihracatımız var dört ayda, buna karşılık ithalatımız da 5 milyar 963 milyon. Yani her zaman dâhilde işleme kapsamında ihracatımız ithalatımızın 2 kat üstünde.

Bu toprak konusuna gelince: Bu konuda bana intikal eden herhangi bir şey söz konusu değil ama Türkiye’nin çok ülkeye cazip geldiğini özellikle ifade etmek isterim.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

17’nci maddenin başlığını okutuyorum:

BEŞİNCİ BÖLÜM

Seçimler ve Mali Hükümler

Seçimler

MADDE 17-

BAŞKAN – 17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

18’inci madde.

Gelirler

MADDE 18-

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

19’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 408 sıra sayılı “Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın 19. Maddesinin (5.) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, arz ve teklif ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Dr. Mehmet Şevki Kulkuloğlu

 

Malatya

 

Kayseri

 

 

Enis Tütüncü

 

 

 

Tekirdağ

 

Madde 19- (5)

Birlikler tarafından, dış ticaret hizmetleri ve alt yapısının geliştirilmesi ve yürütülebilmesi için tayin ve tespit olunacak işlerin, faaliyetlerin, projelerin ve amaçların gerçekleştirilmesine yönelik ortaya çıkan giderler ile bu amaçla yapılan hizmet ve idari giderlerin karşılanmasını teminen, bir önceki yılın birlik gelirlerinden hesap edilerek izleyen yılın Ocak ve Temmuz aylarında iki eşit taksit halinde ödenmek üzere yüzde sekiz oranında pay ayrılır. Bu hususa ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Kulkuloğlu, buyurun.

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle Komisyon temsilcimize ve Sayın Bakanımıza önergemize katıldıkları için teşekkür ediyorum.

Burada, gerçekten kanun metninde hem de daha önce geçerli olduğu hâliyle kararname metninde de bir boşluk var. Aslında verdiğimiz önergeyle de bu boşluk tam olarak dolmuş değil çünkü burada özne yok. Yani nasıl ödenir, nasıl harcanır, nasıl belirlenir? Bu, yönetmelikle tayin olunur. Ancak o şekilde düzenleyebildik ama yönetmeliği düzenleyecek olan Türkiye İhracatçılar Meclisi, bu parayı harcayacak olan İhracatçılar Meclisi. Bakanlığın onayı var. Bütün yük Sayın Bakanımıza düşüyor burada bunun denetlenmesi hususunda. Sadece tek kurumun onayı ve tek kurumun kullanımı söz konusu. Müsteşarlık babında alırsanız yine aynı. Onaylayan Müsteşarlık, kullanan Müsteşarlık. Dolayısıyla bu cümlede ve bu kanunun bu metninde bir eksiklik var.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Para nereye ödenecek?

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Bu paranın nereye ödeneceğinin net bir şekilde tanımlanması gerekir. Bir fona mı, Müsteşarlığa mı, Bakanlığa mı ya da bir başka hesaba mı, kişiye mi?

Şimdi, çok muallak bir tanımlama. Bu tanımlansa iyi olur derim çünkü çok ciddi bir fon burada birikecek. Bu konuda sizin de görüşlerinizi açıklamanızı, eğer Sayın Başkanım da müsaade ederse…

Bu tartışılması gereken bir konu Sayın Başkanım. Gerekirse önergemizde değişiklik yapabilir isek, eğer İç Tüzük buna müsaade ediyorsa…

OKTAY VURAL (İzmir) – Bakan katıldı.

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) - …orada o ibarenin yerleştirilmesi gerekiyor. Adını bir türlü kimse koyamıyor bunun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Para nereye ödenecek?

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Peki, şimdilik saygılar sunuyorum. Sağ olun.

BAŞKAN – Şu aşamada önergede…

Evet, teşekkür ederim.

Önergeyi olumlu görüşle birlikte oylarınıza sunuyorum…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan….

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, para nereye ödenecek? Redakte edelim.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hayır, hayır, Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Hayır, Sayın Genç istedi.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hayır, ben başka bir konuda… Sayın Başkan, bu cümlenin öznesi yok. Para ödenecek. Nereye ödenecek para? Bu parayı kim alacak? Hazine mi alacak, Müsteşarlık mı alacak, Maliye mi alacak, fon mu alacak, yoksa herhangi bir şahsın hesabına mı yatacak? Bu özne yok burada. “Para ödeniyor.” Nereye ödenir para?

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, önergeyi verdiniz, oyladık.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ve kabul ettik.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hayır, ben Sayın Bakanın bu konuda yani…

BAŞKAN – Anladım, tutanaklara geçti. İç Tüzük’ü benden daha iyi biliyorsunuz sonuç itibarıyla.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı yok ki efendim.

BAŞKAN – Muhalefet de “evet” dedi. Sayıyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı olması için 139 kişi olması lazım. Muhalefetin kabulü bir şeyi değiştirmez. (Gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) – Elektronik yapalım efendim, elektronik sayalım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – 100 kişiyle karar yeter sayısı olmaz, bu kadar kişiyle karar yeter sayısı olmaz.

BAŞKAN – İki kâtip üyemiz de “var” diyor.

Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmiştir.

20’nci maddeyi okutuyorum:

ALTINCI BÖLÜM

Çeşitli ve Son Hükümler

Personel

MADDE 20-

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, efendim bakın, burada 100 kişi yok, muhalefet de dâhil olmak üzere. Başkan vekili arkadaşımız da söyledi, muhalefet de kabul etsin, bir kanunun kabul edilebilmesi için 139 kişinin karar vermesi lazım. (Gürültüler)

BAŞKAN – 139, doğru.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Burada ben iddia ediyorum 100 kişi yok.

BAŞKAN – İki kâtip üye saydılar, öyle dediler Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Divan üyesi arkadaşlarımıza ben itiraz ediyorum, sayılsın.

BAŞKAN – Peki, sayacağım. Ben sayacağım şimdi 21’inci madde için.

21’inci maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

21’inci maddeyi okutuyorum:

Kurul üyeliklerine seçilemeyecek olanlar

MADDE 21-

BAŞKAN – Karar yeter sayısı istiyor musunuz?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet, istiyorum.

BAŞKAN – Tamam.

Kabul edenler…

Şimdi sayın doğru dürüst.

Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

22’nci maddeyi okutuyorum:

Denetim

MADDE 22-

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

23’üncü maddede iki önerge vardır, okutup işleme alacağım.

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 408 sıra sayılı kanunun 23. maddesinin (3). fıkrasında geçen “Müsteşarlığın olumlu görüşü” ibaresinin “Müsteşarlığın görüşü” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Alim Işık

Yılmaz Tankut

D. Ali Torlak

 

Kütahya

Adana

İstanbul

 

Cemaleddin Uslu

M. Akif Paksoy

 

 

Edirne

Kahramanmaraş

 

BAŞKAN – Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 408 sıra sayılı Türkiye İhracatçılar Meclisi ve İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 23. maddesinin (3). fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Enis Tütüncü

Dr. M. Şevki Kulkuloğlu

 

Malatya

Tekirdağ

Kayseri

Madde 23 - (3)  Bu Kanunda yer alan hususlara ilişkin yönetmelikler; TİM tarafından hazır-lanarak Bakanlığın onayı üzerine Resmî Gazetede yayımlanmak suretiyle yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ  KOMİSYONU SÖZCÜSÜ M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Efendim, olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Kulkuloğlu, gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız?

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Gerekçeyi okutun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yönetim Kurulu vb organların gerek İhracatçı Birliklerinde gerekse TİM ve diğer yapılarda üyelerinin Müsteşarlık olumlu onayı ile TİM tarafından hazırlanacak yönetmeliklere bağlanması; İhracatçı Birlikleri ve TİM’in özerk yapısını yok ederek, Anayasa’nın 135’inci maddesine aykırılık oluşturmaktadır. Bu aykırılığın giderilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Olumlu görüşle önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bu önerge kabul edildiği için diğer önerge işlemden kaldırılıyor.

Bu kabul edilen önerge çerçevesi içinde 23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici 1’inci madde.

Geçiş hükümleri

GEÇİCİ MADDE 1-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

24’üncü madde.

Yürürlük

MADDE 24-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

25’inci madde.

Yürütme

MADDE 25-

BAŞKAN – Maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 14.55

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.18

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Kanun tasarı ve tekliflerini görüşmeye devam edeceğiz.

3’üncü sırada yer alan, Kütahya Milletvekili Sayın Soner Aksoy'un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı: 395)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İslam Konferansı Örgütüne Bağlı İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar ve Eğitim Merkezi Arasında Ankara/Oran Diplomatik Sitede Arsa Tahsisine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İslam Konferansı Örgütüne Bağlı İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar ve Eğitim Merkezi (SESRIC) Arasında Ankara/Oran Diplomatik Sitede Arsa Tahsisine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/705) (S. Sayısı: 394)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan, Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

5.- Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/602) (S. Sayısı: 324) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 324 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Sedat Kızılcıklı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun.

Süreniz yirmi dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporları üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliği Türkiye Ortaklık Konseyinin 6 Mart 1995 tarihli toplantısında kabul edilen Ortaklık Konseyi Kararı, Gümrük Birliği Kararı’yla Türkiye ile Avrupa Birliği arasında gümrük birliği tesis edilmiştir.

Taraflar arasında sağlanan gümrük birliğinin esaslarını içeren ve gümrük birliğinin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Türkiye'nin Avrupa Birliğinin gümrük işlemleriyle ilgili temel mevzuatını benimsemesini öngören bu kararının 26’ncı maddesi hükmü gereği, bu kararın yürürlüğe girdiği tarihte topluluk gümrük kodunu oluşturan 1992 tarihli Konsey Tüzüğü’yle bu Tüzük’ün uygulama hükümlerini belirleyen ve 2 Temmuz 1993 tarihli Komisyon Yönetmeliği hükümleri esas alınarak, 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu, 4/11/1999 tarihli ve 23866 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak 5 Şubat 2000 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Avrupa Birliği normlarına uygun 4458 sayılı Gümrük Kanunu, gümrük formalitelerinin asgariye indirilmesi, zaman kayıpları ve gereksiz harcamaların önüne geçilerek dış ticaret işlem maliyetlerinin düşürülmesi ve özellikle ihracata dayalı sanayi için girdi niteliğindeki malların ekonomiye zamanında kazandırılması açısından çağdaş nitelikli hükümler ihtiva etmektedir. Ancak, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun temelini teşkil eden topluluk gümrük kodunun bazı maddelerinin zaman içerisinde değişikliğe uğramış olması nedeniyle, Avrupa Birliği mevzuatına uyum yükümlülüklerimizin kapsamında 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun topluluk gümrük kodunda 2700/2000 sayılı Konsey Tüzüğü’yle yapılan değişikliklere paralel olarak bazı maddelerinin değiştirilmesi, bazı maddelere de ilaveler yapılması gereği hasıl olmuş ve bu doğrultuda hazırlanan kanun tasarısı 12 Mayıs 2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiştir.

Söz konusu tasarı yasalaşmayı beklerken, yürürlükte olan topluluk gümrük kodunu tesis eden 2913/92 sayılı Konsey Tüzüğü’nde 4 Mayıs 2005 tarihli Topluluk Resmî Gazetesi’nde yayımlanarak yürürlüğe giren 13 Nisan 2005 tarihli ve 648/2005 sayılı Avrupa Birliği Konsey ve Parlamentosu Tüzüğü’yle birtakım değişiklikler yapılmış ve bu değişikliklere uyum amacıyla kanun tasarısı taslağı hazırlanmıştır.

Söz konusu tasarı yasalaşmadan ve tasarı taslağı Başbakanlığa sevk edilmeden yasama döneminin sona ermesi nedeniyle, bu defa tasarı ve taslak birleştirilerek 4458 sayılı Kanun’un ulusal düzenlemelerimizi ihtiva eden maddelerinin uygulanması sırasında yaşanan sorunların çözüme kavuşturulması, özellikle para cezası uygulamasına ilişkin hükümlerde tereddüt yaratmayacak ifadelerle daha açıklayıcı bir düzenlemeye gidilmesi hususları da göz önünde bulundurularak yeni tasarı hazırlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının getirdiği yeniliklerin anlaşılabilmesi için uluslararası ticaretin geçirdiği dönüşüme bakmak, bunları iyi okuyabilmek ve çözebilmek gerekiyor; bunun için de uluslararası ticaretin son otuz yıllık trendine göz atmak gerekiyor. Bu dönem içerisinde iki ana olgudan bahsedebiliyoruz. Birincisi, 1980’li yıllarda başlayan ticaretin serbestleştirilmesine yönelik adımların devasa boyutta artışı ve gümrük vergilerinin günden güne düşürülmesi. İkincisi, 11 Eylül 2001’de Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşanan olaylar nedeniyle ön plana çıkan emniyet ve güvenlik tedbirlerine ilişkin önlemlerdir.

1980-2001 dönemine baktığımızda, 1980’li yılların başından itibaren uluslararası ticaretin serbestleştirilmesi yolunda atılan önemli adımlar, bölgesel ekonomik entegrasyonların genişlemesi ve derinleşmesi, ticarette tarife engellerinin kaldırılması ve hızlı teknolojik gelişmenin bir sonucu olarak dünya ticaretinin hızında ve hacminde “patlama” olarak nitelendirilebilecek bir artış gerçekleştirilmiştir.

Dünya Ticaret Örgütü kayıtlarına göre 1948’den sonra dünya üzerinde yetmiş altı adet serbest ticaret alanı yaratılmış, bunların yarısı 1990’dan sonra oluşturulmuştur. Yine Dünya Ticaret Örgütü tarafından yapılan çalışmaların sonuçlarına göre dünya ticaret hacmi 1995’ten sonra yüzde 8 artış göstermiştir. Bu artış aynı dönemde dünya üretiminden 4 kat fazladır.

Bu rakamlar ülke ekonomilerinin birbirlerine giderek daha fazla açıldığını ve ülkelerin dış ticaret politikalarının artık ulusal ölçekte değil, küresel ölçekte alınan kararlar ile şekillendiğini göstermektedir. Uluslararası ticarete taraf olan her ülkede ekonomi politikalarını belirleyen ve uygulayan kurumlar artık, bu kararların doğurduğu yeni oluşumlar ile karşı karşıyadır.

Yaşanan bu değişim gümrük idarelerinin geleneksel bazı işlevlerini azaltır veya ortadan kaldırırken yeni işlevler üstlenmelerini de zorunlu kılmaktadır. Gümrük idareleri dünyada kapalı ekonomilerin egemen olduğu dönem boyunca gümrük tarifeleri yoluyla iç pazarın ve yerli üretimin korunması ve vergi tahsilatı rollerini taşımışlardır. Ancak yukarıda belirtilen gelişmelerle birlikte gümrük idareleri bu rollerini giderek terk etmekte, dış ticaret politikalarının şekillendirilmesi ve uygulanmasındaki etkin rolleri ile ön plana çıkmaktadırlar. Bu gelişmeye uygun bir örnek olarak Türkiye'de gümrük vergilerinin toplam vergi gelirinin içindeki payının düştüğünü söyleyebiliriz.

Günümüzde “sınır” kavramı iki ülkeyi birbirinden ayıran bir çizgi olmaktan çok öte anlamlar ifade etmektedir. Gümrük idareleri artık bir yandan yasal dış ticaretin akışını hızlandıracak tedbirleri almak, bir yandan da yasa dışı eşya trafiğini ve kaçakçılığını engellemek gibi eş zamanlı olarak yerine getirilmesi çok zor olan iki yeni görevi üstlenmiş durumdadır. Gümrük idaresi artık bir futbol hakemi gibi değerlendirilmektedir: Sahadadır, oyunu yönetir, akışı kontrol eder ama varlığını mümkün olduğu derecede hissettirmez. Bu doğrultuda, bütün dünyada gümrük idareleri, idari performanslarını test ederek değişen uluslararası ticaret koşullarının getirdiği rekabeti taşıyabilecek modern ve esnek teşkilatlar kurmaya çalışmaktadırlar.

Dünya Gümrük Örgütünün, “Gümrüklerdeki Yeniden Yapılanma ve Modernizasyon Çalışmaları” konusunda, aralarında ülkemizin de bulunduğu ve toplam üyesi ülkelerin yüzde 27’sini oluşturan otuz sekiz ülke arasında yaptığı araştırma, yukarıda ifade edilen hususları açığa çıkaran sonuçlar içermesi bakımından dikkat çekicidir. Bu araştırmaya göre gümrük idarelerini modernizasyon çalışmaları yapmaya iten üç önemli faktör vardır: Bölgesel entegrasyonların ve buna bağlı olarak ticaret hacminin artması, idari performansın gözden geçirilmesi ve teknolojideki hızlı değişim. İşte bu üç faktör gümrük fonksiyonunun yapısını ve niteliğini büyük ölçüde değiştirmiştir ve önümüzdeki yıllarda da değiştirmeye devam edecektir.

Araştırmaya katılan ülkelerin yüzde 75’i modernizasyona gitmelerindeki temel faktörün bölgesel entegrasyonların artması olduğunu ifade ederken yüzde 71’i için bu faktör uluslararası ticaret hızındaki artıştır. Araştırmaya katılan ülkelerin yüzde 60’ında ise gümrük reformu yapılmasını gerektiren temel faktör idarenin performansının gözden geçirilmesi olmuştur.

Gümrük idarelerindeki yeni yapılandırmalarda idari katmanlar giderek azalırken müşteri odaklı yapılanmalar ön plana çıkmaktadır. Bu çalışmalarda, bir yanda yasal ticaretin kolaylaştırılmasını sağlayacak gümrükleme faaliyetleri ihdas edilirken öte yanda yasa dışı işlemlerin doğru hedeflenmesini ve tespit edilmesini sağlayacak bir örgüt yapısı oluşturulması amaçlanmaktadır.

Araştırmaya katılan gümrük idarelerinde modernizasyona gidilen alanların başında mevzuat gelmektedir. Gümrükler, yeni önceliklerine ve yeni rollerine uygun gümrük mevzuatlarını oluşturmaktadırlar. Mevzuattan sonra modernizasyona gidilen alanlar ise sırasıyla, bilgi yönetimi, muhafaza faaliyetleri, insan kaynakları ve organizasyon yapısıdır.

Sonuç olarak bu dönemin en önemli olgusu, gümrük idarelerinin bir “vergi otoritesi” kimliğinden daha çok “dış ticaret otoritesi” kimliğinin ön plana çıkmaya başlamasıdır.

2001 sonrası döneme baktığımızda, 11 Eylül olaylarından sonra ise yeni bir boyut eklenmiştir. Gümrük idarelerine ülkenin emniyet ve güvenliğine ilişkin tedbirleri sınırlarda almak görevi yüklenmiştir.

Bu amaçla, Amerika Birleşik Devletleri’nde gümrük idaresi, iç güvenlik dairesine bağlanmış, ardından Avrupa Birliğine de yayılacak olan emniyet ve güvenlik tedbirlerinin alınması izlenmiştir. Yapılan çalışmalar sonucunda Avrupa Birliğinde 13 Nisan 2005 tarihli ve 648/2005 sayılı Avrupa Birliği Konsey ve Parlamentosu Tüzüğü yürürlüğe konulmuştur. Şu anda üzerinde görüşmelere başlayacağımız tasarının gümrük tekniğine ilişkin detayları dışındaki temel değişiklikleri de, söz konusu Tüzük’ün Avrupa Birliği üyeliğini gerektiren hususlar dışında kalan kısmının gümrük mevzuatımıza aktarılması yönündeki düzenlemelerdir.

Bunun önemli bir ayağı, emniyet ve güvenlik tedbirlerine ilişkindir. Burada gümrük iş akış süreçlerinin değiştirilmesi de söz konusudur. Bildiğimiz klasik anlamda, eşyanın Türkiye Gümrük Bölgesi’ne getirilmesi, gümrüğe sunulması, özet beyan verilmesi, gümrük beyannamesi verilmesi şeklindeki iş akış şeması değişmiştir. Özet beyanın, eşyanın Türkiye Gümrük Bölgesi’ne getirilmeden verilme zorunluluğu getirilerek özet beyan süreci iş akışında en başa alınmıştır. Bunun nedeni şu anda gümrük beyannamesi üzerinden yani eşya Türkiye Gümrük Bölgesi’ne getirildikten ve özet beyanı, gümrük beyannamesi verildikten sonra yapılan risk analizlerinin özet beyan üzerinden ve eşya gelmeden önce yapılabilmesini temin etmektir. Yani Türkçesi ile testi kırılmadan ya da “Geçmiş olsun.” demeden ülke güvenliğini, insan, hayvan, bitki sağlığını tehlikeye düşürebilecek, çevreye zarar verebilecek eşyanın ülkeye gelmesinin engellenmesidir.

Avrupa Birliği, uzunca bir süredir risk analizleri ile belirlenen ve yukarıda sayılan eşya dışında kalan eşyanın kontrolünü sınırda yapmamakta, bunu piyasa gözetim ve denetimi dediğimiz bir şekilde yurt içinde takip etmektedir. Ancak yukarıda sıralanan eşya gümrük kapılarında kontrole tabi tutulmakta idi. Şimdi bu eşyanın kontrolü eşya henüz ihraç ülkesindeyken yapılmakta ve eşya henüz araca yüklenmeden özet beyan üzerinden yapılan risk analizi sonucunda yükleme yapılmaması sağlanmaktadır. Bunun ülke güvenliğine, toplum sağlığına ve çevreye sağlayacağı yarar aşikâr olduğu için buna değinmeyip -kısıtlı zamanımız olduğunu göz önünde bulundurarak- şimdilik çok fazla detaya girmiyorum.

Diğer boyutları açısından bakılacak olduğunda, işlem akışının  bu yönde değişimi asla bir zorlaştırmayı içermemektedir. Eşyanın yüklenmeden engellenmesiyle Türkiye Gümrük Bölgesi’ne getirilmesi önlenerek hem olası tehlikeler bertaraf edilmekte hem de yükümlü, eşyayı Türkiye'ye getirdikten sonra geri götürmek zorunda kalmak gibi önemli bir maliyetten kurtulmaktadır.

Eşyanın Türkiye'ye gelmeden risk analizine tabi tutulması, tabii olarak sınır kapılarında işlemlerinin çok daha hızlı ve güvenilir bir şekilde yapılması demek olacaktır. İşlem sürecinin kısalması, günümüzde zamanın önemli bir maliyet olduğu göz önünde bulundurulursa maliyetleri de düşürecektir.

Söz konusu Tüzük’ün ikinci önemli boyutu yetkilendirilmiş yükümlü müessesesidir. Bu uygulama, şu anda Gümrük Müsteşarlığınca yürütülmekte olan “gümrükçe onaylanmış kişi”, “yetkilendirilmiş gümrük müşaviri” gibi uygulamaların daha kapsamlısı olarak düşünülebilir. Sadece ithalatçı, ihracatçı ve gümrük müşaviri değil, gümrük işlemlerine taraf olan herkes -nakliyeci, taşımacı gibi- tabii ki sadece kendi görev alanı içerisinde kalmak kaydıyla, yetkilendirilmiş yükümlü statüsü alabilecek, yani gümrük işlemleriyle iştigal eden her kişi sadece kendi görev alanıyla sınırlı olmak ve belirlenen şartlara uygun olduğu belirlenmek şartıyla gümrük idaresince akredite edilecektir.

Yetkilendirilmiş yükümlü, gümrük sahasının tamamında yaptığı gümrük işlemleri çerçevesinde güvene layık ekonomik operatör olarak tanımlanabilir. Ekonomik operatör, mesleki faaliyetleri çerçevesinde gümrük mevzuatında belirtilen faaliyetlerle iştigal eden kişi olarak tanımlanmaktadır, gümrük mevzuatı açısından yükümlü. Bu bağlamda yetkilendirilmiş yükümlü de ithalatçı, ihracatçı, taşıyıcı, nakliyeci, gümrük müşaviri gibi çeşitli alanlarda faaliyet gösteren kişileri kapsamaktadır. Yetkilendirilmiş yükümlü rehberi ilkeleri uyarınca da, ekonomik operatör tanımı, gümrük mevzuatında belirtilen faaliyetlerin ifasını doğrudan ifa etmekle sınırlamamakta, bu bağlamda ihracata yönelik eşya üreten bir imalatçı, ihracat işlemleri başka bir kişi tarafından yapılsa dahi, yetkilendirilmiş yükümlü statüsü alma talebinde bulunabilmektedir.

Yükümlünün talebi üzerine gümrük idareleri üç çeşit yetkilendirilmiş yükümlü statüsü verebilirler. Bunlar; gümrük işlemlerinin basitlendirilmesine ilişkin hükümlerden yararlanmak üzere elde edilen yetkilendirilmiş yükümlü statüsü, gümrük bölgesine giren eşyanın güvenliği ve emniyetinin sağlanması amacıyla yapılan gümrük kontrollerinin basitlendirilmesinden yararlanmasına ilişkin yetkilendirilmiş yükümlü statüsü, hem gümrük işlemlerinin basitlendirilmesi hem de güvenlik ve emniyet amacıyla yapılması gereken gümrük kontrollerinin basitlendirilmesinden yararlanması amacıyla verilen yetkilendirilmiş yükümlü statüsüdür.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tasarı ve gerekçesi incelendiğinde:

 Avrupa Birliği mevzuatına paralel olarak, gümrükle ilgili bürokratik işlemlerin asgari düzeye indirilmesi amacıyla, veri işleme tekniğinin kullanılması (elektronik ortamda beyanname verilmesi) söz konusu olduğunda, gümrük idaresi tarafından talebi söz konusu olabilecek birtakım belgelerin eklenmemesine imkân tanınmasına,

1 Ocak 2010 tarihi itibarıyla Avrupa Birliği mevzuatına uygun olarak ekonomik etkili gümrük rejimlerinin kullanım izni konusunda gümrük idarelerinin yetkili kılınması nedeniyle, özellikle dahilde işleme rejimi konusunda hâlihazırda Dış Ticaret Müsteşarlığı, Gümrük Müsteşarlığı ve ihracat birliklerince yürütülen izin, uygulama ve taahhüt hesabı kapatılması  işlemleri konusunda gümrük idarelerinin altyapı ve personel ihtiyacının karşılanmasına,

Avrupa Birliği mevzuatına paralel olarak, şartlı muafiyet düzenlemelerine tabi tutulan eşyadan elde edilen ürünün de aynı rejim hükümlerine tabi tutulması yönünde düzenleme yapılmasına,

Avrupa Birliği ortak transit uygulamalarına paralel olarak, transit rejiminde bireysel ve kapsamlı teminat uygulamaları ile güvenilirlik standartlarına sahip olan kişilere bu teminattan vazgeçme izni verebilmek suretiyle, maliyeti azaltıcı basitleştirilmiş uygulamalar getirilmesine,

Gümrük Müsteşarlığınca antrepo açılması izninin geçici ya da sürekli olarak geri alınmasına ilişkin usul ve esaslar ile özel antrepo statüsü verilen gümrüksüz satış mağazalarıyla ilgili hususların yönetmelikle belirlenmesine,

Gümrük antrepolarının atıl kullanımının önüne geçilmesi amacıyla gümrük antreposu rejimine tabi olmamakla birlikte, antrepoya konulan serbest dolaşımdaki eşyaya uygulanacak hükümlere açıklık getirilmesine,

AB mevzuatına paralel olarak dâhilde işleme rejiminde geri ödeme sisteminin kullanılamayacağı hâller ile hariçte işleme rejiminde standart değişim sistemine izin verilmesine ilişkin koşulların açıklığa kavuşturulmasına,

Gümrük vergisine ilişkin muafiyet ve istisnaların Avrupa Birliği mevzuatında yapılan değişikliklere paralel olarak gözden geçirilmek suretiyle yeniden düzenlenmesi ve yerleşim yeri Türkiye dışında olan gerçek kişilerin Türkiye’de satın aldıkları veya kiraladıkları konutlarda kullanılmak üzere getirdikleri ev eşyasının gümrük vergisinden muaf tutulmasına,

Sadece doğal afetlerden zarar görenler için değil “kriz hâli” olarak tanımlanacak diğer hâllerde de yurt dışından gönderilecek yardım malzemelerinin gümrük vergisinden muafiyetinin sağlanmasına,

Gerçek bir kişiden diğerlerine gönderilen veya yolcu beraberinde gelen ve kanunda öngörülen muafiyet ve istisna tutarını aşan eşyaya, Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek tek ve maktu bir tarifenin uygulanması suretiyle yolcu işlemlerinin hızlandırılması ve kolaylaştırılmasına,

Avrupa Birliği mevzuatında yapılan değişikliğe paralel olarak; eşyanın mahiyeti ve nihai kullanımı nedeniyle tercihli tarife uygulaması veya ithalat/ihracat vergilerinden muafiyetinin mümkün olduğu durumlarda, yükümlünün hileli bir davranışı ve ihmali bulunmaması ve gerekli şartları yerine getirdiğini ispat etmesi hâlinde, bu tercihli tarife ve muafiyetin uygulanmasına imkân tanınmasına,

Teminat alınmasının ihtiyari kılındığı durumlarda, gümrük idarelerine, şüphe duyulan hâllerde teminat istenebilmesi yetkisi verebilmesine,

Kanunen ödenmemesi gerektiği hâlde ödenen ya da tahakkuk ettirilmemesi gerektiği hâlde tahakkuk ettirilen gümrük vergilerinin yanı sıra para cezalarının da geri verilebilmesine imkân getirilmesi suretiyle yükümlü haklarını koruyucu düzenleme yapılmasına,

Gümrük vergilerinin kesinleşmesine ilişkin hususlara açıklık getirilmesi suretiyle uygulamada yaşanan ihtilafların ortadan kaldırılmasına,

Para cezalarının da gümrük vergileriyle birlikte karara bağlanıp tebliğ edilebilmesi, para cezalarının zaman aşımı süresinin gümrük vergileri için yapılan değişikliğe paralel olarak beş yıla çıkarılması, gümrük vergileri ile para cezalarının tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde ödenmesi ve tebliğ edilen gümrük vergileri ile para cezalarına ilişkin kararlara idari itiraz süresinin ödeme süresine paralel biçimde on beş güne çıkarılması suretiyle ödeme ve itiraz süreleri arasındaki farklılığın giderilmesine,

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Ekonomik etkili gümrük rejimlerinden şartlı muafiyete konu dâhilde işleme, gümrük kontrolü altında işleme ve geçici ithalat rejimlerinde beyan ile muayene, denetleme ve teslimden sonra kontrol sonucunda eşyanın cins, tür, nitelik, menşe ve kullanım şekli ile kıymet ve miktarında farklılık bulunduğu hâllerde, bu farka tekabül eden vergi farkının tahsil edilmeyip ilgili rejim hükümlerine göre teminata bağlanmasına,

Ticaret politikası önlemlerinin etkili biçimde uygulanabilmesini teminen, gerektiğinde gümrük idaresine menşe sertifikası talep edebilmesi imkânının getirilmesine,

5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun geçici 3’üncü maddesinin birinci fıkrası kapsamında 2009 tarihine kadar kurulması amaçlanan kaçak eşya depolarının 2012’ye kadar kurulabilmesine,

İmkân sağlanmaktadır.

Yapılan bu düzenlemelerle bu tasarının hayırlı olmasını temenni ediyor, sizleri ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi.

Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının tümü üzerinde görüşlerimi ifade etmek üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Sözlerime başlarken sizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarı, Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde 4458 sayılı Gümrük Kanunu ile diğer ilgili bazı kanunlarda ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasını düzenlemektedir.

Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerinin ülkemiz gündeminde birinci sırayı işgal etmesi şaşırtıcı değildir. Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle ilişkilerinin yaklaşık elli yıllık bir geçmişi vardır. Türkiye 1959 yılında Avrupa Birliğine tam üyelik müracaatında bulunduğu zaman Avrupa Birliğine üyelik başvurusunda bulunan ülke sayısı son derece azdı. O zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu. Ancak o tarihten bu yana yaklaşık elli yıl geçmiş olmasına rağmen ve Türkiye ile birlikte başvuran Yunanistan’dan sonra çok sayıda ülke Avrupa Birliğine üye olmuş olmasına rağmen, Türkiye hâlâ Avrupa Birliğine üyelik yolunda maalesef ciddi adımlar atamamış, ciddi bir mesafe kazanamamıştır.

1959 yılında üyelik başvurusundan sonra 1963 yılında Türkiye ile Avrupa Birliği arasında Ankara Anlaşması imzalanır ve Ankara Anlaşması’yla üyelik koşulları belirlenir. Bu tarihten sonra Türkiye önemli bir zaman kaybeder. Daha sonra 1970 yılında Katma Protokolü Türkiye imzalar. 1987 yılında tam üyelik başvurusunda bulunur ve 1995 yılında Türkiye ile Avrupa Birliği Ortaklık Konseyi arasında müştereken alınan karar sonucunda Türkiye gümrük birliğine girmeye karar verir, gümrük birliğine alınır ve Türkiye 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren gümrük birliği uygulamasına geçer.

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – 1996 yılı.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – 1996 yılı, düzeltiyorum, evet, 1996 yılında Türkiye gümrük birliği uygulamasına geçer.

Tabii, Türkiye'nin gümrük birliğine geçişi Türkiye’ye birçok yükümlülük getirmiştir, birçok yapması gereken iş getirmiştir. Bu çerçevede, uyum yükümlülüğü çerçevesinde Türkiye 1999 yılında bugün yürürlükte olan 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nu kabul eder ve 1 Ocak 2000 tarihinden itibaren 4458 sayılı Gümrük Kanunu uygulanmaya başlanır.

2000 yılından bugüne kadar, yani, yaklaşık dokuz yıllık süre içerisinde Avrupa Birliğinin gümrük mevzuatında çok sayıda değişiklik olmasına rağmen bu değişiklikleri Türkiye kendi iç mevzuatına, Gümrük Kanunu’na yansıtmamıştır, yansıtamamıştır. Yani, burada yaklaşık dokuz yıllık bir gecikme söz konusudur. AKP’nin hükûmet olduğundan bu yana geçen sürenin yedi yıl olduğunu dikkate alırsak bu gecikmenin yaklaşık yedi yılı AKP tarafından, AKP hükûmetleri döneminde geçmiştir.

Şimdi, bu tasarı Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde Gümrük Kanunu’nda ve ilgili kanunlarda birtakım değişiklikleri düzenlerken burada tam dokuz yıllık bir gecikmenin olduğunu unutmayalım değerli milletvekilleri. Tasarı, Avrupa Birliğine uyumu düzenliyor, bunun yanında idareye birtakım yetkiler veriyor ve yine uygulamada karşılaşılan birtakım sorunların çözümüne yönelik olarak bazı düzenlemeler getiriyor.

Tabii ki “uyum” demek aynı zamanda bizim kendi sanayicimizin, kendi girişimcimizin rekabet gücünü artırmak demektir. Yani uyum çerçevesinde yapılan bütün düzenlemelerin kendi girişimcimizin de rekabet gücünü artıracak şekilde olması gerekir. Uyum çerçevesinde yapılacak düzenlemelerde buna dikkat etmek gerekir. Ancak, bu dönemde yani özellikle AKP döneminde ciddi bir gümrük politikasından söz etmek maalesef mümkün değildir. Gümrük politikasını uygulayacak birim olan Gümrük Müsteşarlığı, bu politika metinlerini hazırlayacak olan bu Müsteşarlık maalesef AKP hükûmetleri döneminde üvey evlat muamelesi görmüştür, ikinci plana itilmiştir. Gümrük Müsteşarlığından sorumlu bakanlar diğer görevleri yanında Gümrük Müsteşarlığıyla ilgili görevlerini ikincil görevler olarak değerlendirmiş ve Gümrük Müsteşarlığının yapılması gereken işleri Gümrük Müsteşarlığının liyakatli kadrolarına rağmen, yetenekli kadrolarının mevcudiyetine rağmen, bir türlü, maalesef, olmamıştır, yürüyememiştir.

Bakın, şimdi biz Gümrük Kanunu’nda değişikliği görüşüyoruz. Gümrük Kanunu’nda değişiklik Gümrükler Genel Müdürlüğünün konusudur Sayın Başkan, değerli milletvekilleri. Ama Hükûmet sıralarına bakıyorum, Sayın Bakanın solunda Gümrük Müsteşarını görüyorum ama Gümrükler Genel Müdürü arka sıralardadır. Evet, kanunun birinci derece sorumlusu, uygulayıcısı olan Gümrükler Genel Müdürlüğü, böyle önemli bir tasarının görüşülmesinde dahi ikinci plana itilmiştir.

Değerli milletvekilleri, tasarı birtakım düzenlemeler getiriyor. Bu düzenlemelerden bir bölümü olumlu düzenlemelerdir, uyum amacıyla yapılmış olan düzenlemelerdir. Ancak, bir bölümü var ki, bunların üzerinde çok ciddi biçimde durmamız gerekiyor. Tasarının 1’inci maddesinde “risk, risk yönetimi” kavramları tanımlanmış ve bunun yanında giriş, çıkış, ithalat ve ihracat gümrüklerine yeni tanımlar getirilmiştir. Tanımlanan risk ve risk yönetimi kavramlarına dayalı olarak yapılacak olan risk analizine dayalı kontroller de yine bu maddede ayrıca tanımlanmıştır.

Bu tanımlar şüphesiz çok önemli tanımlardır. Gümrüklerdeki analizin, kontrolün risk analizine dayalı olarak yapılacağını düzenlemektedir. Ancak, burada iki tane problem vardır. Birincisi: Risk analizine dayalı kontrolün kanun düzeyinde düzenlenmesi son derece gereksiz bir düzenlemedir. Bu bir yönetmelikle düzenlenecek konudur. Bugün yöntem risk analizine dayalı kontroldür, yarın yöntem farklı olur, öbür gün daha farklı olabilir. Her gün değişecek olan bir modelin kanuna taşınması, kanunla emredici hüküm hâline getirilmesi, yarın bunda yapılacak olan, ihtiyaç duyulan değişiklikleri oldukça zorlaştırmaktadır. Bu son derece gereksizdir, yönetmelik düzeyinde düzenlenebilecek bir konudur.

İkinci önemli konu: Gümrük Müsteşarlığının bugünkü yapılanması dikkate alındığında bu kontrolün layıkı veçhile, istenildiği gibi, amaca uygun şekilde yapılmasının oldukça zor olduğu gözükmektedir. Gümrük Müsteşarlığı bu yasayla beraber bu değişiklik bu şekilde yasalaşacak ise yeni bir yapılanmaya gitmek durumundadır. Bugün Müsteşarlık birimi içinde oluşturulan risk değerlendirme birimi taşradan yeteri hızla veri alamamakta ve taşrada risk analizine dayalı kontrolü yapacak deneyimli personel bu konuda inisiyatif kullanamamaktadır -böyle bir tablo vardır- ve bunun sonucunda özellikle ihracatta yüzde 10’u aşan oranda bir fiziki kontrol ortaya çıkmaktadır. İhracatta ihraç ürünlerinin yüzde 10’una ulaşan oranda bir fiziki kontrolün olması ihracatçımızı cezalandırmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinde bu oran yüzde 3’ün altındadır. Yüzde 10’un üzerinde olan bir oranın yüzde 3’ün altına indirilmesi yönünde maalesef bir eğilim, bir gayret, bir politik kararlılık gözükmemektedir.

Tasarının bir başka önemli maddesi, tasarının 3’üncü maddesiyle Gümrük Kanunu’nun 10’uncu maddesinde yapılan değişikliktir. Burada son derece vahim bir değişiklik yapılmaktadır. Değişiklik şudur: 3’üncü maddenin 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 10’uncu maddesinde yaptığı değişikliğin (a) bendine göre, “Bu Kanunda -yani Gümrük Kanunu’na- ve bu Kanuna dayanılarak çıkarılan mevzuatta yer alan; izin süreleri, teminat uygulamaları, gümrük vergilerinden muafiyet ve istisna uygulamaları ile beyanın düzeltilmesine ilişkin ortaya çıkan sorunları ve tereddütleri incelemek suretiyle gidermeye Müsteşarlığın önerisi ile bağlı bulunduğu Bakan yetkilidir.” Bir idare düşünün ki, mükelleflerle yaşadığı rutin birtakım sorunların çözümünde sadece Bakanı yetkilidir, Müsteşarlığın hiçbir birimi bu konuda yetkili değildir, Müsteşarlık dâhil.

Değerli arkadaşlar, o zaman sormak gerekir: Gümrük Müsteşarlığı niçin vardır? Bir mükellefle, bir ithalatçıyla, bir ihracatçıyla yaşanacak ufak tefek sorunlarda, bu soruna yönelik olarak verilecek olan bir görüş yazısında neden Bakan yetkilidir, neden Müsteşarlık yetkili değildir? Müsteşarlık sorun çözmeyecekse, bütün sorunlar Bakana çıkacaksa bu neyin ifadesidir? Bu, iki anlama gelmektedir. Birincisi, olsa olsa bu, Gümrük Müsteşarlığı kadrolarına güvensizliktir. Müsteşarlık kadrolarına, belki de Müsteşarın altındaki kadrolara bir güvensizlik ifade edilmektedir. Bütün sorunlar makama çıksın. Birinci ihtimal budur.

İkinci ihtimal: Eğer bu öneriyi teknik kadro, bürokrasi kadrosu aşağıdan yapmışsa, bu yasaya girmişse, bürokratik kadro yetki kullanmaktan kaçınmaktadır, bütün sorunları Bakana taşıyacaktır.

Diğer bir ihtimal: Bu düzenleme Hükûmetin isteğiyle, ilgili Bakanın isteğiyle buraya girmiştir. Bu da “Bütün konularda ben yetkili olayım, Müsteşarlık, bürokrasi yetkili olmasın.” anlayışının ifadesidir. Hiçbir şekilde bu maddenin savunulabilir yanı yoktur. Hiçbir kamu idaresinde, hiçbir bakanlıkta, hiçbir genel müdürlükte böyle bir yetki yoktur. Bu yetki, bir kanun hükmünün uygulanmasının, uygulanmamasının, nasıl uygulanacağının, efendim, farklı uygulanmasının, mükellefe göre farklı uygulamalar yapılmasının bir dayanağı olacaktır. Denecektir ki: “Mevzuat dâhilinde Bakan çözecektir.” E, mevzuat dâhilinde Bakan çözecekse Gümrükler Genel Müdürlüğü, Gümrük Muhafaza Genel Müdürlüğü, daire başkanları, müsteşar yardımcıları niye vardır?

Esasen buradaki sorun, Hükûmetin bürokrasi kadrolarına olan güvensizliğinden kaynaklanmaktadır. Gümrük Müsteşarlığı kadrolarına bir güvensizlik söz konusudur. AKP’yle beraber -biraz önce ifade ettim- Gümrük Müsteşarlığı ikinci plana itilmiştir.

Buraya yapılacak atamalarda Gümrük Müsteşarlığının yetenekli, liyakatli kadroları değil, başka, dışarıdan kişiler, gümrük konusunu bilmeyen kişiler getirilmiştir. Yani gümrük konusu, gelip, dışarıdan gelen birisinin oturup da hemen “bunu halledeyim, çözeyim.” konusu değildir. Evet, konusu değildir. Öyle olursa, işte, Bakana yetki verirsiniz, “Sorunları Bakana taşıyalım ki Bakan çözsün, yarın öbür gün sorumlu Bakan olsun, ben olmayayım…” Kendine güvensizliğin de ifadesidir biraz önceki 3’üncü maddedeki düzenleme.

Şimdi, liyakatli kadrolar bu idarede var. Bu idarenin, Gümrük Müsteşarlığının bugün düştüğü durum, dışarıya verdiği görüntü, içerideki kadrolarına uygun bir görüntü değildir, maalesef bu kadrolar ikinci plana atılmıştır, personelin şevk ve motivasyonu kırılmıştır. Devlet memuriyetinden âdeta istifaya zorlar mahiyette, normal memurları, unvansız memurları dahi rotasyona tabi tutan bir uygulamaya girmiştir Gümrük Müsteşarlığı. Düşünün yani bir memur, bir memur…. Nihayet bunu yer değiştirirsiniz, ilgili birimde yer değiştirirsiniz. Hayır, bir memuru dahi, düz memuru dahi rotasyona tabi tutan bir anlayış var şimdi. Kendi personelini mahkeme kapılarına mahkûm eden bir anlayış vardır bugün Gümrük Müsteşarlığında.

Bir önceki Hükûmet döneminde, yani AKP öncesi Hükûmet döneminde tek tek bütün personele uygulanan memnuniyet ölçüm testlerini bugünkü Sayın Bakan personeline uygulamaya cesaret edebilir mi bilemiyorum, bunu yapıyor mu bilemiyorum. Yapıyorsa mutlu olurum, ama bildiğim kadarıyla böyle bir uygulama yok. Maalesef, Gümrük Müsteşarlığı böyle bir konuma itilmiştir.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başkan; kanunda üzerinde durmamız gereken başka çok sayıda düzenleme var.

Komisyon görüşmeleri sırasında tasarıya eklenen bir maddeyle doğal gaz ürünleri ithalatında yüzde 6’ya varan oranda bir fire oranı tespit edilmiştir. Bu, Hükûmet tasarısında yok. Bize verilen teknik bilgilerde doğal gaz ürünü ithalatında herhangi bir fire söz konusu değildir, boru hattıyla yapılan doğal gaz ürün ithalatında. Boru hattıyla geliyor, Türkiye’de boru hattından Türkiye’ye girişi sağlanıyor, o anda giren miktar neyse odur. Bunda ayrıca yüzde 6’ya varan oranda bir fire oranının tespiti ne için yapılmıştır? Hükûmet tasarısında olmayan, Komisyonda bir önergeyle giren bu maddeyle acaba ne amaçlanmak istenmiştir? Bunun makul bir açıklaması yoktur. Esasen 4458 sayılı  Gümrük Kanunu’nun 237’nci maddesinde yer alan dökme gelen eşyadaki yüzde 3’lük fire oranı bile oldukça yüksek bir orandır. O, nihayet, gemilerle getirilen bir likit petrol gazı içindir o. Orada bir fireyi konuşabilirsiniz. Onun bile oranı yüksekken, yüzde 3’ken, doğal gazda, firesi olmayan doğal gazda yüzde 6’ya varan oranda Bakanlar Kuruluna oran tespit etme yetkisi verilmesini samimiyetle bağdaştırmak mümkün değildir. Evet, gümrük politikasının nasıl oluşturulduğuna ilişkin bir örnek olarak bunu da verdim. Gümrük Müsteşarlığı bu kadar bu konularda ikinci plana itilirse maalesef yasalarımıza böyle düzenlemeler de girer.

Bakın, bizim Rusya Federasyonu’yla karşı karşıya kaldığımız ve bizim tarımsal ürün ihracatımızı olumsuz etkileyen bir uygulama oldu. Bizim ülkemiz açısından, hükûmetlerimiz açısından başarısız bir uygulamadır. Rusya Federasyonu’yla başlangıçta bilgi alışverişi yapılmak suretiyle ihracat öncesinde ve onun sonrasında ihracatın yapılması şeklindeki mutabakat daha sonra Hükûmet tarafından “Hayır, biz öyle bir mutabakata varmadık.” anlayışıyla ikinci plana atılmış, ters yüz edilmiş; ondan sonra o esnada bizim ihraç limanlarımızda, örneğin Trabzon’da ihraç ürünleri dağ gibi yığılmaya başlamıştır. Şimdi Rusya Federasyonu’yla bir anlaşmaya varılmış gözüküyor. Ama ihracatçıların şikâyeti geliyor, yine geliyor. “Efendim, ben Rusya’ya soğan ihraç ediyordum.” diyor ihracatçı. “Şimdi soğanın yanına fındık da koyuyorum, kayısı da koyuyorum.” diyor. Rusya tarafı diyor ki: “Sen daha evvel soğan ihraç etmiştin. Şimdi kayısı ve fındığı da ihraç etmek istiyorsun. Olmaz! İncelememiz gerekir.” Bu mudur sizin ihracatçınıza verdiğiniz sürat? Maalesef bunlar bu tasarının gözetmediği, Hükûmetin gözetmediği uygulamalar.

Evet, Gümrük Müsteşarlığında atamalarla ilgili konulara değinmiştim. Gümrük Müsteşarlığının Teftiş Kurulu Başkanı acaba hangi gerekçelerle görevden alınmıştır? Yargıya gidip yargıdan atamayı iptal eden karara rağmen, neden görevden almakta acaba ısrarlı davranılmaktadır? Bunun makul hiçbir açıklaması yoktur. Bunun makul hiçbir açıklaması yoktur. Sadece, Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulunun yazdığı bazı raporlar nedeniyle, Gümrük Müsteşarlığının Teftiş Kurulu Başkanı cezalandırılmıştır. Şu an Teftiş Kurulu Başkanı kimdir, hangi arkadaştır, bilemiyorum. Ona ilişkin hiçbir değerlendirmem zaten olamaz ama bir gözdağı verilmiştir Gümrük Teftiş Kuruluna ama o kadrolar yine, eline gelen konularda mevzuata uygun olarak gereğini yapacaktır, buna eminim. Buna eminim, bu tip teşebbüsler başarılı olmayacaktır.

Gümrük müşavirlerinin karşılaştığı bir sorun var. Beklerdik ki, tasarı onu çözsün. Şimdi, Gümrük Kanunu’nda yer alan ve idari para cezasının uygulanmasını gerektiren fiiller konusunda gümrük yükümlüsüne ceza uygulanıyor. Öte taraftan, Kabahatler Kanunu’na göre de gümrük müşavirine bir ceza uygulanmaktadır. Burada mükerrer bir ceza uygulanması söz konusudur. Bunu bir çok kere ifade ettik, Komisyonda ifade ettik. Müsteşarlık, Sayın Bakan bu görüşlere hak verdiler. Peki, gelin düzeltelim. “Yeri burası değil.” Peki, böyle bir sorun varsa, neden bunu çözmüyoruz değerli arkadaşlar? Çözüm gayet basit. Bir hüküm ekleyeceğiz: “Bu kanunda yer alan ve vergi mahkemelerinin görev alanına giren idari para cezası gerektiren fiiller bakımından, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümleri uygulanmaz.” Bir cümlelik bir hüküm bu tasarıya ilave edildiğinde, ortada yaşadığımız bu hukuk karmaşası da sona erecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Maalesef, tasarı böyle bir önemli sorunu da çözmemiştir, bunu ortada bırakmıştır, geleceğe bırakmıştır, “Sonra çözeriz.” denmiştir. Şimdi yasama dönemi bitiyor. Yeni yasama yılında ele alınıp alınmayacağı belli değildir. Önerimiz bunu burada, bir önergeyle bu tasarıya eklemektir. Bu konuda eğer komisyon çoğunluğu gerekiyorsa biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak da buna destek vermeye hazırız.

Sürem doldu, o nedenle sözlerimi burada bitiriyorum.

Tasarı görüşmeleri üzerinde diğer arkadaşlarımız görüşlerini izah edecekler. Gerektiği takdirde önergeler üzerinde ayrıca söz almak üzere ve görüşlerimi ifade etmek üzere huzurunuza çıkacağım.

Sözlerimi burada bitiriyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika.

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına 324 sıra sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının genel gerekçesinde, Avrupa Birliği normlarına uygun 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun, gümrük formalitelerinin asgariye indirilmesi, zaman kayıpları ve gereksiz harcamaların önüne geçilerek dış ticaret işlem maliyetlerinin düşürülmesi ve özellikle ihracata dayalı sanayi için girdi niteliğindeki malların ekonomiye zamanında kazandırılması açısından çağdaş nitelikli hükümler ihtiva ettiği ifade edilmektedir. Ayrıca, topluluk gümrük koduna uyumlu olarak hazırlanan ancak zamanla bazı maddeleri uyumsuz hâle gelen Gümrük Kanunu’nun tasarıyla hem müktesebata uyumunun sağlanacağı hem de ulusal menfaatlerimiz gözetilmek suretiyle dış ticaret erbabının iş ve işlemlerini kolaylaştırmaya yönelik uygulamaların yasal zeminini oluşturacağı belirtilmektedir.

Tasarıyla temel olarak, Kanun’da geçen bazı deyimlerin tanımlarında, transit rejiminde, ekonomik etkili gümrük rejimlerinde, gümrük yükümlülüğünün doğması ve başlaması, gümrük vergisi ve para cezalarının tebliği, itiraz süreleri ile gümrük vergilerinin kesinleşme tarihleri ve para cezaları konularında değişiklik yapıldığı hususları da yer almaktadır.

Tasarıya ilişkin Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Raporu’nda “Tasarı ile yapılan düzenlemelere bakıldığında çok ayrıntılı düzenlemelere gidildiği görülmektedir.” denilmektedir. Kanunlarda bu kadar ayrıntılı düzenlemelere yer verilmeksizin ikincil düzenlemelere gidilmesi konusunun değerlendirilmesi gerektiği, mevzuatın uyumlaştırılmasının tek başına yeterli olmadığı, kanun hükümlerini uygulayacak kurumların idari kapasitelerinin de önem arz ettiği, Gümrük Müsteşarlığının kanun ile ilgili iyi bir iletişim mekanizması kurarak ilgilileri bilinçlendirmesi gerektiği, diğer yandan bunun sağlanmasında eleman eğitimi ve yeni eleman takviyesinin de önemli olduğu hususlarına da yer vermiştir.

2008 yılında ortaya çıkan ve birçok ülkeyi olumsuz etkileyen küresel mali krizin Türkiye’de dış ticaretle uğraşan kesimi de etkisi altına aldığı, mali krizin etkilerinin azaltılması amacıyla Hükûmet tarafından ihracat faaliyetinde bulunanları koruyacak şekilde gerekli tedbirlerin alınmasının gerektiği, tasarıda yer alan düzenlemelerin esas amacının AB gümrük mevzuatı ile uyumun sağlanması olduğu, bu nedenle tasarıda yer alan düzenlemelerin birçoğunun gümrük işlemleri ile ilgili teknik hususları içerdiği, alt komisyon çalışmalarında tasarı kapsamında yer alan birçok hükümde mutabakat sağlanmış olunmakla birlikte, bazı hususların Komisyonda daha detaylı bir şekilde değerlendirilmesinin de yararlı olacağı, alt komisyon çalışmaları sırasında tartışılan gümrük müşavir yardımcılarının sorunlarının giderilmesinin, mağduriyetlerin önlenmesi yönünde büyük önem arz ettiği, gümrük müşavir yardımcılarının yıllardır müşavirlik hizmetlerini yürüttüğü ancak 4458 sayılı Kanun ile getirilen hükümler doğrultusunda müşavirlik şirketlerinin yapısının değiştirildiği, bu nedenle 4458 sayılı Kanun hükmünün yürürlüğe girdiği tarihten önce faaliyette bulunan şirketlerin ortağı olan gümrük müşavir yardımcılarının da ortaklıklarının devamına yönelik geçici bir düzenlemenin yapılması gerektiği, tasarı ile kurye faaliyetlerinde bulunan şirketlere gümrük müşaviri istihdam etmeden müşavirlik yapabilme imkânının getirildiği, böyle bir düzenlemeden gümrük müşavirliği mesleğinin olumsuz etkileneceği, kurye şirketlerinin birçoğunun yabancı şirket olduğu düşünüldüğünde gümrük müşavirlerinin ortak olduğu yerli şirketlerin korunması yönünde gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiği, tasarıda yer alan düzenlemeler ile AB’yle ilişkiler arasında paralel bir ilgi kurmanın doğru olmadığı, tasarının Türkiye’nin gümrük birliğine yönelik uygulamada karşılaşılan sıkıntılarının giderilmesi amacıyla hazırlandığı ifade edilmektedir.

Aynı tasarıda birtakım çelişkilerin olduğu, alt komisyon ve Komisyon çalışmaları sırasında Gümrük Müsteşarlığı ve Dış Ticaret Müsteşarlığı çalışanları arasında ortaya çıkan anlaşmazlıklardan anlaşılmıştır. Durumun bu hâle gelmesinin temel nedeni ise, aynı kanun tasarısı altında imzası bulunan sayın bakanların temelde bazen anlaşamadıklarıdır.

Diğer bir konu ise, ilgili kuruluşlar arasında büyük problemlerin olduğu alt komisyon çalışmaları sırasında ortaya çıkmıştır ancak ilgili kuruluşların bağlı olduğu bakanların birlikte imzalamış oldukları tasarının hazırlanması sırasında müşterek bir çalışmanın ciddi bir şekilde yapılmadığı intibası ortaya çıkmıştır.

Buradan da anlaşılmaktadır ki, kurumlar arası rekabete ilave olarak bakanlar arasında da iş ve yetki paylaşımı açısından rekabetin ve anlaşmazlıkların olduğu görülmektedir.

AKP İktidarı, artan yapısal ekonomik problemlere ilave olarak küresel krizin ülke ekonomisinde yarattığı tahribatın giderilmesine yönelik çalışmalar yapmak yerine, AKP’nin uzun süredir unutmuş olduğu AB tutkusunun ansızın tekrar ortaya çıkması sonucunda AB’ye uyum açısından, bu tür mevzuat değişikliklerini tekrar gündeme getirerek kamuoyunu yanlış yönlendirme gayretine düşmüştür. Yapılmak istenen mevzuat değişikliklerinin yarın AB’ye tam üye oluyormuşçasına topluma takdim edilmeye çalışmasının yanlış olduğu belirtildiğinde ise, bunların AB için değil ülke yararı açısından gerçekleştirildiği ifade edilmektedir. Ancak daha önce 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nda yapılan değişikliklerde geriye adım atılmış ve AB’ye tam üye oluncaya kadar bazı hususlar, ertelemeler gerçekleştirilmiştir. Nitekim bu tasarıda da Gümrük Müsteşarlığı ile Dış ticaret Müsteşarlığı arasında temel anlaşmazlıklarda aynı konular ortaya çıkmıştır.

Küresel piyasalarda 2007 yılı Temmuz ayından bu yana maruz kalınan çalkantıların devam ettiği, Türkiye’nin gerçekçi bir bütçe ve buna bağlı orta vadeli ekonomik hedeflerin oluşturulmadığı, sanayiyi, üretimi İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en düşük düzeylere gerilettiği, bankaların kredi koşullarını sıkıştırdığı, üretici kesimlerin mali kaynaklara ulaşımının her geçen gün zorlaştığı, bütçe ve para politikalarının etkilerinin giderek azalmaya başladığı bir ortamda, Hükûmet ciddi önlemler almak yerine, Avrupa Birliğine uyum bahanesiyle, pratikte faydası çok olmayacak, özellikle bu kriz anında pratikte faydası olmayacak tasarılarla yüce Meclisin gündemini de tutmaktadır. Esasen, ihracatın ve ithalatın son aylarda neredeyse yarı yarıya azaldığı, dolayısıyla dış ticarette tarife dışı koruma ve teknik engellere en az ihtiyaç duyulan bir dönemde dış ticaretin yapısal problemlerini ve acil ihtiyaçlarını ele almak yerine, sözde Avrupa Birliğine uyum amacıyla hazırlanan bahse konu tasarının ele alınması, Hükûmetin, daha, kısa bir süre önce -AB’yle yapılan Ortaklık Konseyi vesilesiyle- AB tarafından yapılan uyarıyla ev ödevlerini tamamlaması ve AB’ye olumlu sinyaller vermesi gayretinin bir neticesi olduğunu akıllara getirmektedir. Aylardır gündemde acil olarak yer almayan bu tasarının birden acil koduyla gündeme gelmesinin sebebi anlaşılamamaktadır. Yoksa Hükûmet, AB’nin en üst düzey organlarının yöneticileri tarafından “Türkiye’de dört yıldır birinci öncelik AB’ye üyelik değil.” eleştirisini mi bertaraf etmeye çalışıyor? Yoksa, çok yakın geçmişte kabul edilen Türkiye-AB Ortak Tutum Belgesi’nde Hükûmetin Anayasa değişikliği girişimine, siyasi partilerin işleyişiyle ilgili yasal ve anayasal düzenlemelerin gözden geçirilmesi isteğine, Hükûmetin yargı reformu stratejisine AB tarafından verilen desteğe karşılık yapılmış bir jest midir? Yoksa, Fransa ve Almanya Devlet Başkanlarının, üst düzey yöneticilerinin Türkiye-AB ilişkilerindeki olumsuzluk manasına gelen açıklamalarının yarattığı panik midir? Hükûmetin görmek istemediği gerçekler ne yazık ki AB üyesi ülkelerde en üst düzeyde seslendirilmiş, Türkiye'nin AB yolunda teslimiyetçi yaklaşımlarla bir yere varamayacağı bir kez daha ortaya çıkmıştır.

AB yolunda birinci öncelik, ülke menfaatlerini esas alan, kararlı ve kişilikli bir politika izlenmesi ve ilişkilerinin özellikle ekonomik muhtevasının bu temele oturtulmasıdır. Şimdi Hükûmet, AB ile, Türkiye’de yaşanan hem içerideki ekonomik problemler hem de küresel krize ilişkin ne konuşmuştur? Bu konuda ne görüşmüştür? Hâlen gümrüklerde yapılan işlemler gazetelerin birinci sayfalarında, manşetlerde ve resimleriyle beraber, daha önceki resimlerle mukayese edilerek verilmektedir. Bunların mutlaka yapılması gerekli olabilir ancak bugün içeride yaşanan krize mutlaka birtakım tedbirlerin Hükûmet tarafından acilen getirilmesi gerekmektedir.

Tasarının 3’üncü maddesiyle, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun10’uncu madde birinci fıkrasının (a) bendinde yapılan eklemede “Bu Kanunda ve bu Kanuna dayanılarak çıkarılan mevzuatta yer alan izin süreleri, teminat uygulamaları, gümrük vergilerinden muafiyet ve istisna uygulamaları ile beyanın düzeltilmesine ilişkin ortaya çıkan durumları inceleyip sonuçlandırmaya, Müsteşarlığın önerisiyle bağlı bulunduğu Bakan yetkilidir.” denilmektedir. Bilindiği gibi burada sözü edilen ve gümrüklerden sorumlu Bakana yetki verilmesi gereken hususlar, esasen gümrük mevzuatı yanında mali, hukuki, bakanlıkların teşkilat ve görevleri ve diğer bazı konuları içermektedir. Hâl böyle olunca çeşitli bakanlıkların, kurum ve kuruluşların yetkisinde olan ve ilgili kanunlarında kimlerin ne şekilde yetkili oldukları da düzenlenen hususlarda, gümrükten sorumlu olan Bakana uygun olmayan toptan bir yetki devri yapılmakta olup bu durum, kamu kurumları arasında bir yetki tedahülü anlamına gelebileceği gibi, bu konularda yetkileri yasayla belirlenmiş kişilerin de yetkilerine müdahale anlamına gelebileceğinden, söz konusu fıkranın ya çıkartılması ya da ilgili kurumların bu kanundaki görüşleri üzerinden Bakanın yetkili olabileceği şeklinde düzenlenmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.

Şimdi, şunu iyi düşünmek lazım: Mayıs ayı ihracatı yüzde 40’lar düzeyinde düşmüştür. Bunu TİM rakamlarından öğreniyoruz. Daha birkaç saat önce, TİM’i içine düştüğü durumdan kurtarmak için Hükûmetin TİM’e ne kadar önem verdiğini gördük ve yasasını çıkarmış bulunuyoruz, onaylamış bulunuyoruz. Peki, bu kanun çıktığı takdirde bu, ihracat artışına yardımcı olabilecek midir? Ne tür bir katkı sağlayacaktır? Bunu bu kürsüden açıklamak mecburiyetindesiniz. Krize ne katkı sağlayacaktır? Bunu bu kürsüden açıklamak zorundasınız. Vatandaşların üretimine nasıl yardımcı olacaktır? Bunu açıklamak mecburiyetindesiniz. Bu kanun, Türkiye’de üretimde ve ihracatta girdi kullanımında yabancıya bağımlılığı, yabancı mala bağımlılığı ne kadar azaltacaktır? Bunu bu kürsüden açıklamak mecburiyetindesiniz. Giderek artan oranlarda yabancı girdi kullanımını nasıl engelleyeceğiz, neler yapacağız, bunun için neler yaptık?

Bakın, bugün teşvik uygulamaları olarak birtakım hususları kamuoyuna deklare ediyoruz. Hukuki mevzuatı tamam değil ama deklare ettiğimiz hadisenin ülke içinde illeri bile birbirine düşürdüğünü… Hatta, baktığımız zaman, Denizli gibi 5084 sayılı Kanun’dan bile büyük zararlara uğramış bir ili sıkıntıya sokuyoruz. Hemen daha kurulmuş, altyapısı hazır organize sanayi bölgeleri dolmadan başka illere, yakın illere teşvik vererek sanayicileri biz 10 kilometre ileri gitmeye zorluyoruz.

Şimdi, biraz önce ifade ettim, bu kanunun, gerçekten, Denizli’de, Bursa’da, Antep’te ve diğer illerde kapanan fabrikalara ve duran ihracata ne faydası var? Haciz gelen fabrikaya ve işletmeye ne faydası var? Bugün yatırım yapmak yerine üretimini sürdüremeyen, ihracatını yapamayan, büyük ölçüde işletme sermayesi problemiyle karşılaşmış, sesini duyuramayan sanayicilere bu hadisenin, bu kanunun ne faydası var?

Biraz önce yine söyledim, gümrüklerin hâli belli. Birinci sahifelerde, şu anda gazetelerin birinci sahifelerinde, tamamen gümrük sahaları boş resimleriyle birlikte manşette yer alıyor, yer alalı da çok oldu gerçekten. Bu tasarının oraya ne faydası olacak? Bunları anlatmak lazım. Bu tasarının bir yılda Denizli’de 32 bin kişinin işsiz kalmasını önleyecek bir tarafı var mıdır? Bunları millete anlatmalısınız. Denizli’nin sınırını geçip Afyon Dazkırı’ya Denizli’den taşıttığınız fabrikalara ne faydası var? Bir yıl içinde 1 milyondan fazla insanın işsiz kalmasına bu tasarının gerçekten ne faydası var? Soruyorum: Kayıtlı istihdamın 1 milyondan fazla artmasını engelleyen bir yönü var mı bu tasarının Sayın Bakan? Bu tasarının azalan vergi gelirlerini artıracak bir yönü var mı? Çok sert bir şekilde düşen ithalat ve ihracata bir katkısı var mı? Üretimin azalmasını, tüketimin azalmasını engelleyen bir tarafı var mı? 10 bin dolarları aştı deyip, bir gecede yüzde 30 artırdığınız fert başına millî gelirin 8 bin dolarların altına inmesini engelleyen bir faydası var mı, bir yönü var mı? Her 3 gençten 1’inin işsizliğini engelleyecek bir çare var mı acilen, bu tasarının içinde? Millete 10 milyar Türk lirası deyip 70 milyar TL’yi aşan bütçe açığına  bir merhem var mı? Yüzde 24 artacak dediğiniz ithalattan alınan KDV’nin bugün sadece mayıs ayında yüzde 35’ler oranında düşmesini engelleyen bir hüküm var mı veya ona gerek var mı? Toprak Mahsulleri Ofisi için  alınmaya çalışılan borçlanma yetkisinin çizgi altında gösterilip bütçe açığında gösterilmemesini engelleyecek, kamuoyunu şeffaf bir şekilde aydınlatacak bir hüküm var mı bunda? Protesto edilen senet sayısı ile meblağını azaltacak bir tedbir geliştirildi mi Hükûmet tarafından? Karşılıksız çekleri azaltacak bir husus var mı? Toplum için bir merhem var mı yaşanılan ekonomik krizden kurtulmak için? 220 milyar dolarlarla aldığınız borçların 500 milyar dolarlara ulaştırılmasından biraz sıkıntı duyan bir ifade burada mevcut değil, görüşülmüyor, ifade edilmiyor.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Bir hesap yaparsanız…

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Hayır, önemli olan şu: Gerçekten ülkenin  borçlarının 220 milyar dolarlardan 500 milyar dolara çıktığını bugün herkes biliyor, devletin de kayıtlarında var, çok rahat bir şeklide ifade ediliyor.

Siz devamlı böyle laf atarak bir yere varacağınızı sanıyorsunuz ama, bu, vakıa.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Devamlı yapmıyorum bunu. 

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Ben söylediklerimi her zaman  söylemiyorum, özel zamanlarda söylüyorum, burası da öyle.

OKTAY VURAL (İzmir) – Lafla peynir gemisi yürümüyor ama!

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Şayet dinlerseniz üç beş kelime öğrenirsiniz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Laf atmakla ülke yönetilmez!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Ayhan, Denizli’den Afyon’a gidiyor ya onun için seviniyor.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Evet… Evet…

OKTAY VURAL (İzmir) – Afyon bitmiş.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Şimdi, evine haciz gelen, kirasını ödeyemeyen, kredi kartları borcunu ve kredileri ödeyemeyen vatandaşlara ne tedbir var Allah aşkına? Hükûmet dünyadan kopuk. “Dünyada küresel kriz var, biz ne yapalım?” diyorsanız, bu olmaz. Bu Hükûmet Türkiye Cumhuriyeti’nin Hükûmeti; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının dertlerine çare arayacak, çare olacak. Biraz önce saydıklarımızın hangisine Hükûmet çare oldu? Bugün, baktığımız zaman, uyguladığınız dış ticaret politikası ne yapıyor? Kore’de, Çin’de istihdamı artırıyor, buradaysa azalıyor. “Dışarısı iyi ise biz iyi oluruz, kötü ise biz kötü oluruz.” Yok öyle bir şey. Böyle bir mantığı kabul etmek mümkün değil. Dışarısı iyi iken de vatandaş iyi değildi. Bakın, çiftçi perişan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

“Dışarısı iyi ise biz de iyi oluruz, kötü ise biz de kötü oluruz.” Böyle bir şey olamaz. Dışarısı iyi iken vatandaş da iyi değildi. Bakın, çiftçi perişan, ürünü para etmiyor. “İyi oldu.” diyen varsa hafta sonu birlikte Toprak Mahsulleri Ofisinin önüne -bütün Türkiye’de- gidelim, vatandaşlar memnun mudur, değil midir, hep beraber konuşalım. Bizleri muhtarlar, çiftçilerimiz arıyor. Çok büyük şikâyetleri var.

Sayın Bakanım, aracılığınızla Hükûmete de duyurmak istiyoruz: Gerçekten, bu hububat meselesini, çiftçinin ürün meselesini de çözelim.

Gerçekten, hafta sonları dolaştığımızda, bu tasarının ülkenin problemlerini çözecek hususları ihtiva etmediğini ve de gelen tasarıların bu konuları ihtiva etmediğini görüyoruz. Bu nedenle, bunların dikkate alınmasını istiyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.25

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.41

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

324 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Tasarının tümü üzerinde gruplar adına konuşmalarda söz sırası Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Sayın Hamit Geylani’de.

Buyurun Sayın Geylani. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısı üzerinde Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz aldım. Genel kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi gümrükler, ülkelerin birbiriyle olan ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal farklılıklarını korumak ve egemenliğin pekiştirilmesi ve yansıtılması görüşünden yaşam bulmuşlardır. Bu temel hareket noktasının bir gereği olarak gümrükler ile korumacılık birbirinin ayrılmaz parçası hâline gelmiştir. Ancak dünyada özellikle de 1980’lerden itibaren yaşanan hızlı gelişmeler ve dönüşümler sonucunda ekonomik topluluklar, gümrük birlikleri, serbest ticaret anlaşmaları, ekonomik bütünleşme hareketlerini artırmışlardır. Bu nedenle, elektronik ortamda bilgi ve mal alışverişlerinde baş döndürücü gelişmeler birçok temel felsefenin değişmesini ve dönüşmesini zorunlu hâle getirmiştir, bu da dünya genelinde ticaretin özgürleşmesi düşüncesinin egemen olmasına da neden olmuş. Bu temel değişimler, gümrüklerin fonksiyonel değişmesini de zorunlu hâle getirmiş ve korumacılık felsefesini savunan ve uygulayan bir gümrük anlayışını geçersiz kılmıştır.

Dünya ticaretinde gözlemlenen özgürleşme eğilimi, ülkelerin eski korumacılık modelinden yavaş yavaş vazgeçmelerine neden olmuştur. Günümüzde dünya ticaretinde dikkati çeken en belirgin özellik, ülkelerin tarife ve tarife dışı dış ticaret politikalarından vazgeçmeleri veya yumuşatma eğilimi içine girmeleridir.

Kotaların kalktığı, vergi oranlarının düştüğü, korumacılık modelinin terk edilmeye başlandığı çağımızda, serbest ticaret politikalarının en önemli göstergelerinden biri olarak ülkelerin gümrük mevzuatlarındaki liberalleşmeyi ve gümrük uygulamalarındaki basitleştirilmiş işlemleri gösterebiliriz.

Dünya ticaretindeki liberalleşme eksenindeki değişim, gümrük uygulamalarının ülkeler nezdinde artık sadece vergisel boyutta algılanmaması gerektiğini gündeme getirmiştir.

Gümrükler, gelişmiş dünya ülkelerinde uluslararası ticareti düzenleyen, bütün ekonomik ve ticari faaliyetler çerçevesinde değerlendirilen ve ticareti engelleyici olmaktan çok kolaylaştırıcı bir işleve sahiptir.

Pek çok ülkede gümrüklerin varlığı hissedilmeden dış ticaret yapılmakta, ama ilgili ülkeler de gerekli yasal takipleri mükelleflerin işini zorlaştırmadan yapabilmektedir.

Gümrükler, gelişen dünya ticaretinde birer engelleyici unsur olmaktan çıkmıştır ve Türkiye’de de çıkmak zorundadır. Ne yazık ki, Türkiye’de hâlen gümrüklerdeki bürokratik zorluklar ve ticareti engelleyici hususlar devam etmekte, ithalat ve ihracatçılar için büyük bir sorun teşkil etmektedir.

Avrupa Birliğine girme yolunda olan Türkiye'de özellikle 1996 tarihli Gümrük Birliği Sözleşmesi’nden bugüne kadar gümrüklerle ilgili çok sayıda düzenleme yapılmış, ancak bu düzenlemeler çok yetersiz kalmış ve uygulama alanı da bulamamıştır.

Bugün, gümrük işlemlerinin yüzde 98’i elektronik ortamda gerçekleştirilmekte ve yüzde 80’e yakını da gümrük müşavirlerinin bürolarından elektronik veri transferleriyle yapılmaktadır. Bu tür gelişmeler sevindirici olmakla birlikte, maalesef, istenen ve özlenen seviyeye ulaşmadığını açıkça ifade edebiliriz.

Gümrük işlemlerinde yaşanan zorluklara verilebilecek en çarpıcı örnek gümrüklerin mükelleflerden istediği çokça belge sayısıdır. Değişik sektör ve ürün grupları için toplamda otuza yakın belge istendiğini düşünecek olursak ortaya çıkan bürokrasi vahametini daha iyi anlayabiliriz. Her belgenin de değişik bir idareden alındığını ve her belge için de ayrıca bir dizi bürokratik sürecin karşımıza çıktığını hatırlatmakta da yarar görüyoruz.

Gümrüklerde ticareti kolaylaştırıcı yeniden yapılanma süreci için gümrüklerin imajının düzeltilmesi yönünde adımlar atılması da kaçınılmaz olmuştur bu nedenlerden tabii.

Değerli arkadaşlar, bugün Türkiye’de “yolsuzluk” ve “rüşvet” denince, ne yazık ki, ilk akla gelen kurumların başında gümrükler gelmektedir. Gerçekten de gümrük kapıları genelde bu tür haberlerle gündeme gelmektedir.

Bürokrasinin azaltılması yönünde atılacak adımların gümrükler üzerindeki kötü imajın değiştirilmesi açısından da faydalı olacağı kanısındayız. Türkiye’de bugüne kadar devlet dairelerine ilişkin oluşan genel imajın nedenleri arasında bürokrasi hantallığının da olduğunu unutmamak gerekir.

Gümrüklerimizdeki iş yükünün azaltılması ve bürokrasinin ortadan kaldırılması için gümrükler, vergi daireleri ve bankalar arasında ortak bir veri tabanı oluşturulması ve bilgi alışverişinin online olarak sağlanması oldukça önemli bir adım olarak algılanmaktadır. Oluşturulacak bu türden bir veri tabanı ile mükellefin omuzundan ciddi bir iş yükü kalkacak ve özellikle ihracatçıların KDV iadesi için gerekli işlemleri daha hızlı gerçekleştirmeleri sağlanmış olacaktır.

Ortak Veri Tabanı Projesi’nin ihracatçı birlikleri, Dış Ticaret Müsteşarlığı gibi diğer kamu kurum ve kuruluşları ile de entegrasyon içinde olması gerektiğini de düşünüyoruz. Bu entegrasyonun teşvik uygulamalarında dâhilde işleme izin belgesi taahhütlerinin kapsamında da önemli faydaları ve kolaylaştırıcı etkisi de var olacaktır.

Değerli milletvekilleri, gümrük müşavirlik mesleğinin sorunlarının ciddi biçimde ele alınması ve sektörün yeniden yapılanması da kaçınılmazdır.  Sektörün bilgi ve imaj eksikliğinin giderilmesi mesleğin onuru ve geleceği açısından önemlidir diye düşünüyoruz.

Ayrıca, gümrük müşavirlerinin arzu ettiği odalaşma faaliyetlerinin de hızlanması gerektiği ve şartı da ortada. Türkiye'nin dış ticaretinin gelişmesi açısından gümrüklerimizin modernizasyonu konusunda ciddi adımlar atılması gerektiğine de inanmaktayız. “Gümrük muafiyeti, kurumlar” başlığı altında yer alan kurumlara belediyelerin de, tekrar ediyorum belediyelerin de eklenmesi gerektiğini düşünüyor ve önemsiyoruz.

Sayın milletvekilleri, “Fikri ve sınaî hakların ithal edildiği gerekçesi ile gümrük idaresine yapılan başvurunun kabulü, söz konusu eşyanın gümrük idaresince gereği gibi muayene edilmeden bırakıldığı veya eşyanın alıkonulması için herhangi bir önlem alınmadığı gerekçesi ile hak sahibine tazminat hakkı doğuramayacağı ” ibaresi, uygulamada oldukça sıkıntı ve kuşkulara neden olmaktadır. Burada, gümrük idaresinin sorumlu tutulması gerektiğine inanıyoruz. Aksi takdirde, şaibeli durumların meydana gelmesine imkân ve zemin sağlanmış olacaktır. “Fikri ve sınaî hakları ihlal eden eşya ile mücadele kapsamında, gümrük idaresince başvuru üzerine ve re’sen hareket edilmesi nedeniyle ilgili kişilerin zarara uğramasından gümrük idaresi ve yetkililerinin sorumlu tutulamayacakları ” ibaresi “…gümrük bölgesi dışında sorumlu tutulamayacakları ” şeklinde düzenlemesi gerektiğini düşünüyoruz.

“Yetkilendirilmiş yükümlü” kavramının taslakta yer almasıyla gümrüklerde ciddi sıkıntılar da yaşanacağı tahmin edilmelidir, hem de şimdiden çünkü Avrupa Birliğine üye ülkelerin bile henüz tartıştığı ve daha uygulamaya geçmedikleri “yetkilendirilmiş yükümlülük” kavramının kanun tasarısında yer almasıyla 50 bine yakın gümrük müşavirinin geleceği belirsizliğe itilmiş olacaktır. TOBB ile yapılan protokol çerçevesinde, sınır kapılarının yap-işlet-devret modeliyle modernizasyonunun gerçekleştirildiği 2009 yılı sonuna kadar bütün kara gümrük kapılarının yenilenmesi işlemlerinin tamamlanacağı Hükûmet tarafından daha önce, bilindiği gibi, açıklanmıştı. Yap-işlet-devret modeli ile yenilenme çalışmalarına 2008 yılında başlanması gereken Yüksekova ilçesi Esendere Gümrük Kapısı’na henüz başlanmadığını da görmekteyiz. Bu konuda, Yüksek Planlama Kurulunda gerekli yetkiler alındığı ve başlanacağı yönünde açıklamalar yapılmasına rağmen henüz bir girişime bile başlanmamıştır.

Türkiye'nin 1 Ocak 1996 yılında imzaladığı Gümrük Birliği Anlaşması’ndan doğan avantajları bulunmaktadır. Bu çerçevede, 2003 yılından günümüze AB’den toplam 55,6 milyon euro kredi kullanılmasına rağmen Esendere gümrüğü ancak altı yıl sonra, 2009 yılı Şubat ayında daha yeni elektronik işlemlere başlayabilmiş ve o da aksak bir şekilde devam etmektedir.

Alınan bu kredilerle gümrüklerin teknik araç ve cihazlarla modernleştirilmesi hedeflenmekte idi. Ayrıca tüccarının, yurttaşının rahat ve güven içerisinde giriş çıkışlarını sağlamak, bir taraftan da kaçakçılığın kontrol ve takibini modern araç ve cihazlarla yapmak esas alınmıştır. Ama ne yazık ki demin örneğini verdiğimiz Esendere Gümrük Kapısı’nda enerji nakil hatlarının ve Telekom uydu bağlantılarının sağlıklı ve yeterli olmamasından kaynaklı, sistem kesintisi gibi sorunlardan dolayı yurttaşlar da bazen günlerce bu kapıda mağdur durumda beklemektedirler.

Değerli arkadaşlar, Gümrük Müsteşarlığı personel sayısı bakımından günün ihtiyaçlarına cevap vermekte de güçlük çekmekteyiz. Dış ticaret hacminin 20-30 milyar dolar olduğu dönemlerde bu kurumun personel sayısı 8.799’dur. Günümüzdeki hacim ise yaklaşık 300 milyar dolar dolayındadır ama personel sayısı da hâlen bu rakamlar civarındadır. Vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 15’ini tahsil eden Gümrük Müsteşarlığının genel bütçe içerisindeki payının artırılmasını da bu anlayıştan hareketle gerekli görüyoruz.

Personel atamalarının objektif kriterlere bağlanması da gerekiyor çünkü uygulamadaki şekline baktığımız zaman atamaları yapılan bazı görevlilerin birilerine ulaşarak, yani halk deyimiyle bir torpil bularak atamalarını durdurdukları veya istedikleri yere naklettirdikleri de görülmektedir. Bunun sonucunda, deneyimli ve kaliteli personel sürekli belirli noktalarda kümelenmektedir. Bundan kaynaklı sosyoekonomik olarak gelişmemiş bölgeler ve sınır kapılarına deneyimsiz stajyer aday personel gönderilmektedir.

Başbakanlığın 2006/11 sayılı iç gümrükleme ile ilgili Genelgesi’nin neden olduğu haksızlığın yeni hazırlanan kanun tasarısıyla giderilmesini umuyor ve diliyoruz. Söz konusu olan bu genelge sonucunda sınır kapılarında ithalat ve ihracat yapılamaz hâle gelmiştir. Genelgeden kaynaklı sıkıntılar Habur Sınır Kapısı’nda Silopi ilçesine, Gürbulak Sınır Kapısı’nda ise Doğubeyazıt ilçesine gümrük idareleri kurularak büyük ölçüde aşılmıştır ama ne yazık ki Esendere Gümrük Kapısı ise kaderine terk edilmiş. 2007 yılından itibaren ithalat ve ihracat yapılamayan Esendere Kapısı için de Yüksekova ilçesinde bir gümrük idaresi ihdas edilerek bu haksızlığın önüne geçilmesi gerekiyor.

Hakkâri ilinin  sosyoekonomik olarak gelişebilmesi ve yurttaşa az da olsa bir ekonomik nefes aldırabilmesi için Şemdinli-Derecik ve yine Şemdinli-Alan, bir de Hakkâri’nin Çukurca ilçesinin Üzümlü köyüne bağlı daha önce birtakım idari tasarruflarla işleme konulan ve hâlen durdurulan bu kapıların açık pazarlarında sınır ticaretinin yapılabilmesinin önü açılmalıdır.

Kısaca arz ettiğim bu görüş ve düşüncelerle Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Geylani.

Şahıslar adına ilk söz Aydın Milletvekili Sayın Mehmet Erdem’e aittir.

Buyurun Sayın Erdem. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MEHMET ERDEM (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

324 sıra sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın tümü üzerindeki görüşlerimi kısaca ifade etmek istiyorum.

Kısaca belirtmek gerekirse, tasarı ile mikro düzeyde hem Avrupa Birliği mevzuatında meydana gelen değişikliklere uyum hem de uygulamada karşılaşılan sorunların çözümü amaçlanmıştır. Makro düzeyde ise ülkemiz ekonomisinin temel unsuru olan ihracat potansiyelimizi artırma hedefimizi gerçekleştirme yolunda ihracat girdi maliyetlerini azaltmak, gümrük işlemlerini basitleştirmek ve hızlandırmak suretiyle ihracatçılarımızın rekabet koşullarının iyileştirilmesi, Avrupa Birliği normlarında rekabet edebilme şansı verilmesi hedeflenmiştir.

Tasarının ülke ekonomimize hayırlı olmasını diler, sizleri saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahısları adına ikinci söz, Antalya Milletvekili Sayın Sadık Badak’a aittir.

Buyurun Sayın Badak.

SADIK BADAK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, bu kanunun, ana hatlarıyla, Avrupa Birliği mevzuatına uyum sağlamak ve uygulamada yaşanan sorunların giderilmesini temin etmek amacı ifade edildi. Tam üyelik olmadan gerçekleştirilen Avrupa Birliğiyle gümrük birliği, Avrupa topluluğuna uyum sağlama çerçevesinde 27 Ekim 1999 tarihinde kabul edilen 4458 sayılı Gümrük Kanunu ile yeni gümrük rejimi ve uygulamaları ülkemizde hayata geçirilmiştir. Buna göre, gümrükte karşılaşılan formalitelerin ve sorunların asgariye indirilmesi, zaman kayıpları ve gereksiz harcamaların önüne geçilerek, dış ticaret işlem maliyetlerinin düşürülmesi açısından çağdaş nitelikli hükümler ortaya konulmaktadır. Ancak, geçen süreçte Avrupa Birliğiyle eş güdümlü yapılamayan değişiklikler neticesinde yasal düzenlemelerimiz geride kalmış, uyum sağlama amacıyla yeni düzenlemelere gidilme zarureti doğduğu görülmektedir. Öncelikle Avrupa Birliğinin gümrük kodunda meydana gelen değişiklikler nedeniyle bizim yasamızda da düzeltmeler yapılmaktadır.

Hâlen uygulanmakta olan 4458 sayılı Gümrük Kanunu, 248 madde ve 7 geçici maddeden ibaret iken üzerinde konuştuğumuz kanun tasarısı taslağı 73 maddeden oluşmaktadır. Tasarıyla, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’na 10 madde eklenmekte, 23 madde yeniden yazılmakta ve yaklaşık 120 maddede değişiklik yapılmaktadır.

Kanaatimce, Gümrük Kanunu’nda yapılan başlıca üç önemli değişikliği şöyle özetleyebiliriz: 12’nci maddeyle 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 60’ıncı maddesinin ikinci fıkrası değiştirilmiş ve fıkraya (b) bendi eklenmiştir. Söz konusu bent ile gümrük beyanının bilgisayar veri işleme tekniği yoluyla yapıldığı hâllerde gümrük idaresinin gümrük beyannamesine eklenmesi gereken belgelerin beyanname ile birlikte ibrazını istemeyebileceği hükme bağlanmıştır. Bu uygulama yaklaşık on yıl önce gümrük idaremizin otomasyon sürecinde başlattığı iyileştirmelerin bugün çok ileri düzeye geldiğini göstermektedir.

Söz konusu sistem için 1998 yılında İstanbul Atatürk Havalimanı Gümrük Müdürlüğünde pilot uygulamalar başlatılmış ve çok kısa sürede gümrük işlemlerinin neredeyse tamamı yetmişten fazla gümrük idaresinde otomasyonla uygulamaya geçilmiştir.

Gelinen noktada gümrük işlemlerinin yaklaşık tamamı bilgisayar üzerinden yürütülmeye başlanmıştır. “insansız ve kâğıtsız gümrük idaresi” sloganıyla hem eşya ve araç denetimine ilişkin sistemler geliştirilmiş hem de bürokratik formalitelerin azaltılması yönünde büyük adımlar atılmıştır.

Bugün ülkemizde gümrük beyannamesi tümüyle elektronik ortamda verilmekte, hatta yüzde 85 oranında kişiler kendi bürolarından EDI aracılığıyla beyanname tescil edebilmektedirler. Sadece bilgisayarlı otomasyon ve işletme sistemi değil, bugün sınır kapılarımızda fiziki modernizasyon da başlamıştır. Nitekim Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile kamu-özel sektör iş birliği anlaşması çerçevesinde Hamzabeyli, Sarp, Cilvegözü, Habur, İpsala sınır kapıları modern bina ve teçhizatla yenilenmiştir. Yarın da aynı kapsamda yenilenen Kapıkule sınır kapımız, Sayın Başbakanımızın da katılımıyla hizmete açılacaktır. Yine bu çerçevede Nusaybin, Dereköy, Akçakale, Esendere, Dilucu, Türkgözü, Yayladağı, Karkamış, Öncüpınar sınır kapılarının projelendirme çalışmalarının devam ettiğini de memnuniyetle öğrenmekteyiz. Bu modern altyapının ve işletme sisteminin kurulmasında emeği geçenleri şükranla anıyorum.

Diğer önemli bir düzenleme 52’nci maddede yapılmaktadır. Buna göre, Gümrük Kanunu’nun fazla çalışma ücretlerinin tahsil ve dağıtımına ilişkin esas ve usullerini belirleyen 221’inci maddesi değiştiriliyor. Yapılan değişiklikle maddenin üçüncü fıkrasının ilk cümlesi yürürlükten kaldırılmakta ve fazla çalışma ücreti olarak yatırılan tutarlardan yüzde 50’sinin doğrudan bütçeye gelir kaydedilmesinden vazgeçilmektedir. Böylece, ticaret erbabımızın üzerindeki bir yükün, devletin kendi gelirinden feragat ederek, yüzde 50 kadar azaltılmasının önü açılmış oluyor.

Üçüncü önemli bir değişiklik de 63’üncü maddede yapılmaktadır. Bununla Gümrük Kanunu’nun usulsüzlük cezasını belirleyen 241’inci maddesi değiştirilmektedir. Şu anda yürürlükte olan fıkranın muğlak olması nedeniyle bu cezanın kesilmesinde bir yeknesaklık sağlanamamış ve 2000 yılında 30 milyon lira olan cezanın her yıl yeniden değerleme oranında artırılması sonucu 2009 yılında 221 lira gibi önemli bir yekûna ulaşması sonucu ticaret erbabı üzerinde ciddi bir yük oluşturmaya başlamıştır. Böylece, yönetmelikle tadat edilecek fiillere bu cezanın uygulanması sağlanmaktadır.

Bu düşüncelerle, kanunun hazırlanmasında emeği geçenleri yürekten kutluyor, ülkemize hayırlı olması dileklerimle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Badak.

Şimdi soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Efendim, Gümrükte Teftiş Kurulu Başkanı neden görevden alınmıştır? Kendisi bu konuda idari yargıda yürütmenin durdurulması kararı almış mıdır, almışsa uygulanmış mıdır? Bunun görevden alınmasında bazı kişilerin ihraç kaydıyla yaptıkları ithalatta, ihracatın yapılmaması nedeniyle… Bunun bir etkinliği var mıdır? Bu suretle, ihraç kaydıyla ithalat yapan kaç kişi ithalat yapıp da ihracat usulüne göre yapmamış? Bunların arasında AKP’li milletvekilleri var mıdır? Mesela, çayla ilgili konularda.

İkincisi, bu kanunla, tabii, aslında yönetmelik ve tüzükle tespit edilmesi gereken önemli konular Bakanın takdirine bırakılmıştır. Bir hukuk devletinde bakanın bütün yetkileri kendi eline alması… Siyasi nedenlerle bakanın sorumluluğu yok. Biliyorsunuz, Anayasa’mıza göre bakan hakkında soruşturma yapabilmek için, işte, emekli de olsa, Anayasa’ya göre elli beş milletvekili soruşturma önergesini verecek, gelecek, bilmem soruşturma komisyonu kurulacak. Hâlbuki bu yetki bürokratlarda olsa burada bir suistimal yapıldığı takdirde sorumluluk en azından bürokratlar hakkında bir soruşturma yapılabilir. Yani, bu böyle işte izin süreleri, teminat uygulamaları, gümrük vergilerinden muafiyet ve istisna uygulamaları ile beyanların düzeltilmesi, ki bunların hepsi başlı başına bir gümrük kaçakçılığına meydan veren, devletin trilyonlarını aşan miktarda yetkilerdir. Böyle bir uygulamayı siyasi kadroya verdiğiniz zaman maalesef burada yapılacak suistimaller, ilgili kişinin bakan olması dolayısıyla, bir nevi sorumluluktan kaldırılmaktadır.

Yine, bu doğal gaz ithalatında, özellikle doğal gaz ithalatında yüzde 6 fire hakkı tanınmaktadır. Neden böyle bir götürü fireye lüzum görülmüştür? Yüzde 6 fire… Türkiye’de zannedersem senede 30 milyar, 40 milyar dolara yakın doğal gaz ithalatı yapılmaktadır. Bunun yüzde 6…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bir kararnameyle, yakın zamanda, sınır ticaretinin teşvik edilmesi yönünde Hükûmet bir karar aldı. Ancak, Habur’da son günlerde, çokça telefon alıyorum, giriş çıkışlarda ciddi sorunlar yaşanıyor, size de intikal etti mi?

Bir de, Cizre-Suriye arasında bir sınır kapısı açma projesi var mıdır?

Yine, Beğendik-Bulgaristan arasında sahil yolunda, Rezve Deresi üzerinde bir sahil kapısı açma projesi var mıdır?

Bir de, son olarak şunu sormak istiyorum: Tarihte 2000-5000’inci yıllara dayanan Kato Dağı’nda bir altın kapı var, gümrük kapısı. Yukarı Mezopotamya’nın ilk gümrük kapısıdır. Devlet sınırları olmadan, sembolik anlamı olması itibarıyla soruyorum: Bakanlığınızın bu sembolik kapılarla ilgili bir çalışması var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, herhangi bir kurumun Türkiye’de kiraladığı uçak ve helikopterler gümrükte hangi muameleyi görüyor? Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün uçuş emniyeti talimatını acaba gümrük arıyor mu ve uçuş güvenliği belgesi istiyor mu acaba gümrükler kiralanan helikopter ve uçaklardan? Bunlar kiralandıktan bir ay sonra düşerse acaba gümrüğün burada suçu var mı, yok mu?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, görüşmekte olduğumuz kanunun genel gerekçesine baktığımızda AB’yle gümrük birliğinin uyumunu sağlamak amacıyla düzenlendiği belirtilmekte. 1995’te Avrupa Birliğiyle imzalanan Gümrük Birliği Anlaşması’nın, ekonomimizin ve ihracatımızın dışa bağımlı hâle gelmesine ve dış ticaret açığının artmasına sebep olduğu yönündeki görüşlere katılıyor musunuz?

İkincisi de: Şu anda sürmekte olan bu krize ve ihracatımızın artmasına bu kanunun bir etkisi olacak mı? Çünkü buradaki maddelere baktığımızda sadece uyum amacıyla yapılan düzenlemelerin haricinde ihracatçıyı çok etkileyen bir madde görememekteyiz. Görüşlerinizi almak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Orhan…

AHMET ORHAN (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bildiğiniz gibi Türk kamuoyu maalesef gümrüklerdeki rüşvet, yolsuzluk vesaire konusunda çok hassastır. Kamuoyu gündemini yıllardan bu yana meşgul eden bu konuda Bakanlığınızın, Müsteşarlığın son bir yıl içinde yaptığı teftişlerde veya soruşturmalarda ne kadar vaka tespit edilmiş ve adli işlem yapılmıştır?

BAŞKAN – Sayın Cengiz…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Bulgaristan resmî ziyaretinde bulundum. Bu arada da Türk iş adamları her ne kadar Kapıkule Sınır Kapısı iyi dizayn edilmesine rağmen, işlemlerin yavaş olduğunu ve burada iyi hizmet verilmediği noktasında şikâyet ettiler Bulgaristan’da eski bakan Tüzmen’in huzurunda. Bu konuda iyileşme var mıdır? Bunun üzerine gidildi mi gidilmedi mi?

İkinci olarak da: Gümrük kapılarında yapılmaya çalışılan kaçak akaryakıtla ilgili, Bakanlığımızın bu konuda tespiti var mıdır? Varsa kaçak akaryakıt miktarı nedir? Bunun maddi karşılığını tespit edebildik mi ve bu kaçakçılıktan mütevellit ülkemizin uğramış olduğu maddi kayıp nedir, ne olmuştur?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, Sayın Genç’in yönelttiği “Teftiş Kurulu Başkanı neden görevden alınmıştır?” Ben bunu Müsteşarlığımın bütçesi görüşülürken yüce Mecliste sorulan bir soru üzerine açıklamıştım. Tabii, kamu görevlilerinin çok özel durumlarının veya onlarla yapılan idari işlemlerin çok ulu orta konuşulmasına taraftar değilim. Ama soruldu, cevap vereceğim. Bir defa şunu bilmenizi özellikle istirham ederim ki: Biz, kamu görevlisine, statüsü ne olursa olsun, hepsine adil bir şekilde, bir insan olduğunun olgusundan hareketle yaklaşım sergiliyoruz. Çok titiz bir şekilde Müsteşarlığın yaptığı iş ve işlemler gözden geçirilmiş ve Teftiş Kurulu Başkanının sorumluluk dönemi içerisinde bazı müfettişlerin elinde dosyaların on yıllık zaman aşımına uğratıldığı… Bunlar görülmüş ve bizim bu sıkı takibimiz sonucu alelacele hemen raporlar yazılmaya başlanmış ve sonuçta şunu ifade edeyim: Yapılan soruşturma sonucu disiplin cezası aldığı için görevinden alınmıştır ve görevinden alındıktan sonra Bakanlıkta kadroda bulunmaktadır. Açtığı davalarla ilgili bir yürütmeyi durdurma kararı Müsteşarlığa gelmiş değildir ve bana son verilen bilgiye göre de idare mahkemesine açtığı iki dava reddedilmiştir. Şu anda Danıştayda temyiz aşamasında.

Yine, buna bağlı olarak, işte, “İhraç kaydıyla getirilenle alakası var mı?” Yani böyle bir şey olamaz. Yani kesinlikle gümrükte ya da kamu idarelerinde dürüst çalışan, bu ülkeye katma değer sağlama doğrultusunda gece gündüz demeden performans ortaya koyan kişilere böyle bir işlemden dolayı yani kimin haddine, hiç kimsenin haddi değil yani doğru iş yaptın diye görevden hiç kimse kimseyi almaz yani bizim Hükûmetimiz döneminde olmaz. Ama yanlışların da arkasında durmayız, kim yanlış yapıyorsa onunla ilgili idarenin öngördüğü işlemi hiç çekinmeden, alnımız açık şekilde icra ederiz, ediyoruz.

“Önemli konular Bakanın takdirine bırakılmış.” Öyle bir şey değil. Elbette ki Bakanlık önemli, Bakanın sorumluluğu önemli ama biz bunu Bütçe Plan Komisyonunda görüşülürken de tartıştık orada. Yani madde biraz daha rijitti, biraz daha düzeltildi. Elbette ki orada bakana o yetkinin verilmesi belki de bürokratik kadronun daha cesaretlendirilmesine yol açacak. Yani sorumluluk, tamam, Bakan alıyor ama bunun gereklerini, gerekli oluşuna ilişkin gerekçeleri hazırlayacak olan bürokratik kadrodur. Uygulama bu doğrultuda olacak.

Doğal gazla ilgili fire… Tabii, bu Enerji Bakanlığımıza oradan sorulmuş, öyle geçmiş. Yani bu madde geldiği zaman bunun üzerinde durabiliriz, bu yüzde 6 fire üzerinde durabiliriz. Plan Bütçe Komisyonunda bu bir hayli tartışıldı. Hatta Enerji Bakanlığından bize bununla ilgili düzenleme önerisi içeren yazıda bunun yüzde 8 olarak öngörülmesi… O bir tavan sınırdır. Yani bu mutlaka yüzde 8, yüzde 6 uygulanacak anlamında değil…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Diğer oranlar…

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – …veya diğer ürünlerde yüzde 3 olarak uygulanacak demek değil, tavandır. Hangi ürün için ne kadar uygulanacağı Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenecek.

Elbette bilmektesiniz ki Bakanlar Kurulu bu şekilde işlem izhar ederken mutlaka uzman kurulların ve uzman kamu otoritelerinin görüş ve önerilerini almak suretiyle kararlarını oluşturmaktadır. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum.

Sayın Kaplan’ın, evet, Habur’da… Ben, daha dün Habur Gümrük Muhafaza Başmüdürümüzle konuştum. Gene bir ara büyük bir sıkıntı yaşanıyordu Habur’da, araçların giriş çıkışında büyük ölçüde bir tıkanmalar vardı ama şu anda Türkiye’den araçların çıkışı bir günde tamamlanmaktadır, bir gün içerisinde ve günde ortalama 4.500 dolayında araç çıkışı yapılmaktadır. Karşı taraftan girişlerde, bazen onların da uyguladığı formaliteler dolayısıyla bir-iki güne bu araçların girişi ile ilgili süre söz konusu olmaktadır.

Bu Mezopotamya yöresindeki kapılarla ilgili sembolik olarak… Bir çalışmamız yok ama ben notumu aldım. Benim açımdan da ilginç. Onu arkadaşlarıma inceleteceğim.

Sayın Aslanoğlu’nun  sivil havacılıkla ilgili sorusuna vereceğim cevap şu: Helikopter ve hava araçlarının kesin ya da geçici ithalatında Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün izni aranmaktadır.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Aranmıyor.

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Aranmaktadır Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – İhbar ediyorum…

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) –  İzni olmayan hava araçlarının girişine izin verilmemektedir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Bakan, Çevre Bakanlığının kiraladığı uçakların Sivil Havacılık izni yoktur.

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Şimdi, Sayın Aslanoğlu, işte bakın…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ben ihbar ediyorum.

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Benim bürokratlarımın bana verdiği bilgi notunu okudum. Siz “Hayır, yok.” diyorsunuz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır, ben de size soruyorum.

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Bir not daha aldım…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Tamam.

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Bir not daha aldım, kafamda o. Hemen bunu, burada işim bitince soracağım, arkadaşıma soracağım, sizi de arayacağım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – İhbar ediyorum Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Sizi de arayacağım.

Efendim, Sayın Taner’in “İmzalanan Gümrük Birliği Anlaşması’nın etkisi ne?”

Arkadaşlar, Gümrük Birliği Anlaşması’nı biz 1996 yılından bu yana uyguluyoruz. Elbette ki kazanımlarımız varama bu sözleşmeyi imzalamış olmamız dolayısıyla kayıplarımız da var. Ama, biz, Avrupa Birliği gümrük koduna uygun mevzuatımızı geliştirmek suretiyle bir kazanım içerisindeyiz. Dünya Ticaret Örgütünün üyesiyiz, dünyayla ticaret yapıyoruz. Komşumuz birçok ülke bizim gümrük uygulamalarımızı, geliştirdiğimiz gümrük kodlarımızı, mevzuatımızı örnek almakta, bu konuyla alakalı da birçok seminer, sempozyum düzenlenmekte ve bilgi alışverişinde bulunmaktayız.

“Bu kanunun krize etkisi nedir?” E, olacak. Yani bir örnek vereyim: Ticaret erbabının fazla mesai ücreti olarak yaptığı bir ödeme var. Bunun yüzde 50’si hazineye gelir kaydediliyor. Bu yasayla hazineye gelir kaydedilen yüzde 50’lik fazla mesai ödemesini ortadan kaldırıyoruz ve oranlarını belirleme yetkisini Bakanlar Kuruluna veriyoruz. Muhakkak o açıdan ticaret erbabının şikâyetlerini gidermiş olacak, onları rahatlatıcı, maliyetlerini azaltıcı bir sonuca yol açacaktır.

Gene bu kanunla bürokratik işlemleri azaltıyoruz, teknolojiyi devreye sokuyoruz ve formaliteler azaldığı için ürünlerin gümrüklerde bekleme süreleri azalıyor. Azalınca, elbette ki bunun da maliyete olumlu olarak yansımaları olacak.

Sayın Orhan “Rüşvet, yolsuzluk konusunda ne kadar işlem yapılmıştır?” diyor. Türkiye’de, bu anlamda araştırma, inceleme yapan Etik Kurulun araştırmasına göre de son yıllarda gümrüklerle ilgili bu iddialar konusunda giderek bir azalma var. Geçenlerde de yolsuzlukla ilgili bir kurumun raporu yayınlandı, bilmem dikkatinizi çekti mi? O raporda yolsuzluk sıralaması yapılan kurumlar içinde gümrükler yok, bundan övünç duyuyoruz ama övünç duymakla yetinmiyoruz çok sıkı bir şekilde takip ediyoruz ve ben hep şunu söylüyorum arkadaşlarıma: Kamu görevlisinin yaptığı hizmet dolayısıyla maddi beklentisi devletin kendisine tayin ve takdir ettiği maaştan ibarettir, bunun dışında bir beklentisi olamaz, ama  manevi beklentisi vardır. Bu ülkeye sağladığı katma değer ve ticaret erbabının iş akışını kolaylaştırması dolayısıyla bu ülkeye kazanımlarda pay sahibi olması manevi olarak paylaşacağımız kazanımlardır. Bu anlamda da arkadaşlarımızın büyük bir hassasiyet gösterdiği inancı içerisindeyim.

Sayın Cengiz’in Bulgaristan’la ilgili dile getirdiği hususu not ettim. Bunun üzerinde hassasiyetle duracağız.

Efendim, akaryakıt kaçakçılığıyla alakalı yine Sayın Cengiz’in soruları arasında yer var. Bildiğiniz gibi, yüce Mecliste akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili daha önce bir araştırma komisyonu oluşturulmuş. O komisyonun önerileri var. O önerileri doğrultusunda Hükûmetimiz ciddi olarak bu konunun üzerinde hassasiyetle durmaktadır ve akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili Koordinasyon Kurulu Başkanlığı görevi de benim üzerimde bulunmaktadır. Bu anlamda, ilgili bakanlıklar nezdinde komisyonlar kurulmuş, bunlar çalışmalarını sürdürüyor. Belli periyotlarla bunlar operasyonlar da yapıyor. Bazıları, kamuoyunda bu operasyonlar yer alıyor, bazıları da almıyor. Ama rakamsal olarak şunu ifade edebilirim ki: 2009 yılı başından günümüze kadar elli üç akaryakıt kaçakçılığı olayı tespit edilmiş, 1 milyon 153 bin 989 kilogram akaryakıt ve akaryakıt harici petrol ürününe el konulmuştur. Bunu da bir örnek olarak sizlerle paylaşmak istedim.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesini…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım. Maddelerine geçilmesini  oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.24

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.34

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

324 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın maddelerine geçilmesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi oylamayı tekrarlayacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

324 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 18’inci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu.

Buyurun Sayın Aslanoğlu.

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, 12 Eylül 1963 -ben biraz olayın başka tarafına gideceğim- Ankara Anlaşması ve gümrük, Avrupa Ekonomik Topluluğuna giriş protokolü yapılıyor. Kırk beş yıl önce, kırk beş yıl geçiyor; 1963, kırk altı yıl ve daha sonra 23 Kasım 1970, Katma ve Mali Protokol yapılıyor, otuz dokuz yıl önce ve 14 Nisan 1987, yirmi iki yıl önce üyelik başvurusu yapıyoruz ve 6 Mart 1995’te de 1 Ocak 1996’dan başlamak üzere, Gümrük Birliği Anlaşması imzalıyoruz. Kırk altı yıl ve 1 Ocak 1996’dan itibaren on üç yıldır da gümrük birliğindeyiz arkadaşlar.

Ben şimdi size soruyorum… Benim vicdanım elvermiyor. “Sizi Avrupa Topluluğuna, Avrupa Birliğine alacağız” diye bizi kandırıp birileri –lütfen, ben vicdanımda rahatsızım, rahatsız olan birileri vardır, yoktur, bilmem ama ben bu ülkeyi çok seven bir kişi olarak- yani önce sen gel, gümrük birliğine gir, ben senin böyle elini kolunu bağlayayım, ondan sonra seni bir gün Avrupa Birliğine alacağım. Arkadaşlar, vicdanımda hazmedemiyorum, bir kere bunu arz edeyim.

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Sayın Baykal imzalamıştı.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Beyefendi, ben kırk yedi yıllık, kırk yedi yıllık, kırk yedi yıllık süreçten bahsediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir ülkenin ulusal bağımsızlığı, ekonomik bağımsızlığından geçer. Bir ülke eğer “Bağımsızım” diyorsa ekonomik özgürlüğü varsa bağımsızdır. Bana göre bayrak bağımsızlığı, ulusal bağımsızlığı artık… Bundan sonraki dünyada, geleceğin dünyasında ekonomik özgürlüğü olan ülkeler artık “Ben bağımsızım” diyebilir.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, tabii, burada bir ülkenin eğer gümrük birliği ruhuyla… Türkiye’deki iş dünyasının… Sadece gümrük birliğine uyan bir Avrupa Birliğinin, bir seyahat özgürlüğü olmayan bir toplumun ve insana insanca değer vermeyen bir Avrupa Birliğinin, Türk insanını vize kuyruklarında bekleten bir Avrupa Birliğinin “Türkiye’de gümrük birliğinde biz müttefikiz, biz birlikte gümrük birliğini uyguluyoruz.” demesini yine hazmedemiyorum. Önce demokrasi dersi vereceğine insana… Almanya’ya gidecek çoluk çocuğu hasta, Almanya’ya oğlunun sünnet düğününe gidecek ve oğlunun, kızının düğününe gidecek insanları vize kapılarında günlerce bekletip vize vermeyen bir Avrupa Birliğinin Türkiye’ye uyguladığı gümrük birliğini de yine vicdanımda hazmedemiyorum arkadaşlar.

Tabii, yine “Gümrük birliği var.” deyip Türk mallarına uygulanan -özellikle tır kotalarına- özellikle ihracatçımızın ihracatını özgürce yapamadığı, kotaların olduğu bir Avrupa Birliğinde gümrük birliğini yine hazmedemiyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabii, özellikle sadece Avrupa Birliği açısından söyledim bu kelimeleri ama aynı şekilde, gümrük birliğinin Türkiye'nin üçüncü ülkelerle olan ticaretinde ne kadar ülke aleyhine, ülkemizin ne kadar aleyhine olduğunu ben bir kez daha dikkatlerinize sunuyorum. Bırakın Avrupa Birliğine ihracatımızı, üçüncü ülkelere yaptığımız tüm ihracatta da gümrük birliğinin o elimizi kolumuzu bağlayan anlaşmalarıyla özgür bir Türkiye değiliz arkadaşlar. Onun için, tüm bu değişiklikler gümrük birliğine, Avrupa Birliğinde gümrük mevzuatına bir uyum paketi arkadaşlar, yani bunun temeli bu. Yani gümrük mevzuatına uymak için yapılan bir değişiklik. Yani Avrupa Birliğinin mevzuatına uyuyoruz tüm bu değişikliklerle, temel amacı bu ama ben, bizim Avrupa Birliğine alınmadan, Avrupa Birliğinin dayatmasıyla “Gel, sen önce, hele bir bakalım sana.” diyerek girdiğimiz gümrük birliğine, bu mevzuata uyum paketini de yine hazmedemiyorum.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, ben tabii burada, bu yasanın -aslında temeli uyum yasası ama- ülkedeki bazı sorunlara da temelinden çözüm getirmediğini söyleyebilirim. Demin Sayın Bakan söyledi, geçtiğimiz dönem Meclis araştırma komisyonu kuruldu, Sayın Başbakan da bunu söyledi, “Yaklaşık 47 milyar dolarlık bir akaryakıt kaçakçılığı bulundu.” denildi ama bunun sonucu ne oldu, sonucunda bu saptananlar ceza gördü mü ve sonucunda Meclis araştırma komisyonuna kadar giden, elimizde raporu olan şeyden kim ceza gördü, biz hakikaten merak ediyoruz bunu. Yani bize bu konuda bir bilgi verirse ilgili yetkililer ben çok mutlu olurum. Yani yapılan bir araştırmanın, saptanan bir akaryakıt kaçakçılığının sonucunda ilgili kişilerin yeterli cezayı alıp almadığını hakikaten merak ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, yine bu yasada bir şey yapıyoruz yani özellikle bu yasanın 70’inci maddesiyle, bulunan kaçak akaryakıtları il özel idarelerine veriyoruz.

Değerli arkadaşlarım, akaryakıt kaçakçılığında yakalanan kaçak akaryakıtların değerlendirilmesi bir bilgi ve beceri işidir. Bu ülkede akaryakıt bilgisi olan ilgili kurumlar var, ulusal kurumlar. Örneğin, Türkiye Petrolleri var veya görevlendirilen diğer kurumlar var.

Şimdi, siz yakalanan kaçak akaryakıtı herhangi bir ilin özel idaresine verince o ilin özel idaresi bu akaryakıtı nasıl değerlendirecek? Bu, bilgi ister, beceri ister ve bir ihtisas konusudur. Tamam, yine o ilin özel idaresine bunun payını verin, o ilin özel idaresi yine bu maddi haktan yararlansın ama o ilin özel idaresi adına ulusal bir kurum bu işi üstlensin arkadaşlar. Yani Artvin veya Malatya’da yapılan bir akaryakıt kaçakçılığında “Biz yakaladık, al özel idare bu mal senin…” Ama bu mal hangi cinstir, nedir, ne değildir, bunun değerlendirmesini illerin özel idaresine bırakmak bana göre bu yasada yanlış bir kavramdır arkadaşlar. Bu nedenle ben bu konuyu bir kez daha dikkatlerinize sunuyorum.

Sonuçta değerli arkadaşlar -vaktim daraldı- küreselleşmek ve globalleşmek modasıyla bize Avrupa gümrük birliği fistanını biçen ülkelerin bizi gümrük birliğine almadan önce Avrupa Birliğine almama diye bir niyetlerinin olduğunu artık herkes biliyor. Böyle bir niyetleri olsaydı, bu niyet… Artık bunların niyeti olmadığını ama bu konuda, sizlerin de özellikle Avrupa Birliğine girme konusunda hiçbir şekilde yumruğunuzu masaya vurmadığınızı da görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Gümrük birliği adı altında ülkemizin çıkarları yok edilirken, Avrupa Birliğine eğer biz alınmayacaksak…

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Davul çalarsınız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Davulu çalan sizsiniz! Şimdi oradan durup laf atma. Ben ülkenin özgürlüğünü ve ülkenin bağımsız ekonomik şeyini koruyorum, davulu çalan sizsiniz! Yapmayın ya!

Ben şunu diyorum: Ülkenin ekonomik çıkarı yok edilmiştir. Bu konuda mücadele vermeyecekseniz, bu konuda birilerine ders vermeyecekseniz, en kısa sürede gümrük birliğinden çıkın diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili Sayın Münir Kutluata. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

MHP GRUBU ADINA MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü vesilesiyle Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, AB ile Türkiye Cumhuriyeti arasında tesis edilmiş bulunan gümrük birliği dolayısıyla bu tasarıyı görüşüyoruz. AB ile Türkiye arasında kırk altı yıldır ortaklık tesis edilememiş ama on dört yıl önce gümrük birliği oluşturulmuştur ve sürüp gitmektedir; bu durumun sonucu olarak da belirli yasal düzenlemeler yapmak gerekiyor. Mademki üye olmadığımız, olamayacağımız veya olmayacağımız bir birlikle gümrük birliği oluşturmuşuz, o zaman mecbursunuz bu düzenlemeleri yapacaksınız. Bu yasaları çıkarırken, AB ile ilişkilerimizin ve geleceğimizin ne olacağını bilmemek gerçekten üzücüdür. Esasen ciddiyetten uzaklaşmış olan bu sürece baktığımız zaman, bugün, AB’nin herkes için başka bir anlam taşıdığı bir noktaya gelindiğini görüyoruz.

AET ile Ankara Anlaşması’nı imzalamamızın üzerinden kırk altı yıl geçmiştir. Katma Protokol’ün imzalanmasının üzerinden otuz dokuz yıl geçmiştir. Tam üyelik başvurusunun üzerinden yirmi iki yıl geçmiş, gümrük birliğine girişimizin üzerinden on dört yıl geçmiş, katılım müzakeresinin imzalanmasının üzerinden dört yıl geçmiştir. Ankara Anlaşması’nı imzaladığımız tarihte, yani 1963’te, 9 üyesi olan bu birliğin 1981’de üye sayısı 10’a ulaşmış, 1985’te 12’ye ulaşmış, 1995’te 15’e ulaşmış, 2004’te 25’e ulaşmış, 2007’de 27’ye çıkmıştır. Bizim devam eden sürecimiz arasında bunlar olmuştur. Bu arada, dünyada sanayi çağından bilgi çağına geçilmiş, bilgi çağından yeni bir çağa geçilecek bir noktaya gelinmiş, komünizm çökmüş, Sovyetler Birliği işgali altındaki ülkeler AB üyesi olmuş, AKP İktidarı sayesinde Kıbrıs Rum kesimi de AB’ye üye olmuştur.

Yarım asra yaklaşan bir süre geçmiş olmasına ve saydığımız bu büyük değişiklikler olmuş olmasına rağmen Türkiye-AB ilişkilerinin bu süreçte kime ne sağladığını iyi değerlendirmek gerekiyor, buna girecek değilim. Ama son hâliyle AB ortaklığı söylemi Batı’nın isteklerini Türkiye’ye kabul ettirmek için bir vasıta olarak kullanılıyor mu, buna bakmak gerekir. Buna Kıbrıs Rum kesiminin AB ortaklığı sürecini ve yürüyen müzakere sürecini dikkate alarak cevap vermek lazım geldiği düşüncesindeyim.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, Ankara Anlaşması’nı imzaladığı tarihte AB ile Avrupa topluluğuyla ilgili endişeler tartışılırken İtalya ile karşılaştırılıyordu. O günden bugüne karşılaştırıldığı ülkeler hep AB’ye üye olmuş, ekonomik gelişmelerini daha iyiye taşımış. Şu anda Türkiye ciddiyeti kalmamış bir süreçle kendi arzusuyla boğuşur durumdadır. Bu hususu özellikle dikkatlerinize arz etmek istiyorum.

Türkiye AB’ye üye olmadan gümrük birliğine girmiş bulunuyor. Bunun anlaşılır tarafı yoktur ama taraftarları vardı. AB’ye üye olmadan gümrük birliğine üye olmanın, AB’ye girmenin yaklaştığı intibasını vereceği düşüncesi ile o günün siyasileri bir rant beklemişlerdi. Gümrük birliğine bu ümitle taraftar olanlar vardı. Bazılarına göre sanayimizi rekabete maruz bırakarak terbiye edecekti, bu mazeretle taraftar olanlar da vardı. Gerçi sanayinin rekabete adapte olması konusunda fayda sağladığımızı görüyor ve kabul ediyoruz, bunu önemsiyoruz ancak bir taraftan sanayide rekabet gücüne ulaşmayı arzu etmek öbür taraftan dünya ticareti konusunda elinizi kolunuzu bağlamak çelişkili bir durumdur. Hem rekabete kendimizi hazırlayıp, dolayısıyla rekabete açıp bunun faydasını sağlamak hem de sonuçlarını görmemiz gerekiyordu. Bu konuda gümrük birliği, bilindiği gibi, Türkiye'nin elini kolunu bağlamıştır.

Öyle veya böyle on dört yıldır AB’nin gümrük birliğine ve mevzuatına tabiyiz. Bilindiği gibi, Avrupa Birliği ile gümrük birliğine girişimiz AB-Türkiye Ortaklık Konseyinin 6 Mart 1995 tarihli toplantısında geçekleşmiş ve fiilî uygulama 1 Ocak 1996’da başlamıştı. Bu ortaklıkla Türkiye, AB’nin gümrük işleriyle ilgili temel mevzuatını benimsemiş oluyordu. Sonuçta AB normlarına uygun 4458 sayılı Gümrük Kanunu 5 Şubat 2000 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu tasarının gerekçesinde: “Gümrük formalitelerinin asgariye indirilmesi, zaman kayıpları ve gereksiz harcamaların önüne geçilerek dış ticaret işlem maliyetlerinin düşürülmesi ve özellikle ihracata dayalı sanayi için girdi niteliğindeki malların ekonomiye zamanında kazandırılması açısından çağdaş nitelikli hükümler ihtiva etmektedir.” denilerek değerlendirilmektedir.

Diğer taraftan “Ancak, 4458 sayılı Gümrük Kanununun temelini teşkil eden Topluluk Gümrük Kodunun bazı maddelerinin zaman içerisinde değişikliğe uğramış olması nedeniyle, Avrupa Birliği mevzuatına uyum yükümlülüklerimiz kapsamında 4458 sayılı Gümrük Kanununun, Topluluk Gümrük Kodunda Konsey Tüzüğü ile yapılan değişikliklere paralel olarak bazı maddelerin değiştirilmesi, bazı maddelere de ilaveler yapılması gereği hasıl olmuş…” denilerek tasarı gerekçelendirilmektedir. Yani bir tarafta temel kanunumuzun gerekçeleri sayılmakta, bir taraftan da bu tasarının gerekçesi söylenmektedir.

Bu ifadelerden, AB’nin değişen ihtiyaçlarına bağlı olarak bizim de gerekli değişiklikleri yapmak zorunda olduğumuz görülüyor. Üyesi olmadığımız bir toplulukla birlikte tabi bir pozisyonda yapılan düzenlenmelerden birini yapmaktayız. Böyle bir zorunluluğa Türkiye kendini sokmuştur ve şu anda bunun gereklerini yerine getirmektedir.

Burada, genel gerekçede, AB normlarına uyum maksadıyla hazırlanmış bulunan 4458 sayılı Gümrük Kanunu’muzun önemli bir vasfı olarak denilmektedir ki: “Özellikle ihracata dayalı sanayi için girdi niteliğindeki malların ekonomiye zamanında kazandırılması…” Bu ifade fevkalade önemlidir. Tabii, dış ticareti hem ihracat hem ithalat boyutuyla kolaylaştırmak esastır. Bu arada, sanayinin girdi ihtiyacının zamanında karşılanması da çok önemlidir ancak her geçen gün daha çok ithal malının sanayinin girdisi hâline gelmesi, yerli ara malı sanayinin ortadan çıkmakta olduğu bir ortamı geliştirmiştir. Türkiye ekonomisinin dünya ekonomik krizine zayıf bir vaziyette yakalanmasının esas sebeplerinden bir tanesi budur. Bu gerekçedeki bu ifadenin sadece dış ticareti kolaylaştırma genel prensibi çerçevesinde anlaşılmasında yarar vardır. Aksi takdirde, son yedi yıldır Türkiye’de uygulanan politikaları bir başarı gibi göstermek veya uygun bir politika gibi gösterecek bir mazeret olarak alındıysa bu hususa dikkat çekmek istiyorum çünkü şu anda Türk ekonomisinin dünya krizine hasta yatağında yakalanmasının sebebi bu mantıktır diye düşünüyorum.

4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun bazı maddelerini değiştirmekte olan bu tasarı ile de mikro düzeyde ve makro  düzeyde bazı faydaların sağlanılacağına işaret etmekte ve yine  tasarı gerekçelendirilmektedir.

Tasarıdan beklenen, hem dış ticaretimizi kolaylaştırıp ihracatı geliştirmeye hizmet etmesi ve müteşebbislerimizin rekabet gücünü artırmaya hizmet etmesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum,  tamamlayın lütfen.

MÜNİR KUTLUATA (Devamla) – Bu genel beklentilerle AB’nin ilgili mevzuatındaki değişikliklere uyum endişeleri bir arada ele alınmalıdır. Bu nedenle olmalı, çok teferruatlı bir yasal düzenlemeyle karşı karşıyayız.

Değerli milletvekilleri, bu kürsüde bu kanun vesilesiyle bu kanunun krize deva olup olmayacağı konusu da tartışıldı. Belirtmeliyim ki bütün kanunlar, ekonomiyle ilgili bütün yasalar, bütün düzenlemeler ekonomimizi genel olarak düzeltmeye matuf olmalıdır. Burada bir kanunu açıp bunun neresi bizim krizimize deva olacak diye bazı yerleri bulup ortaya sürmenin herhangi bir anlamı yoktur. Dış ticaretimizin genel yapısı ve uygulanış tarzı bizatihi Türkiye ekonomisinde yerli üretimi çökerten bir hâl aldıysa esas olan budur. Yoksa bu kanunun herhangi bir yerinde krize çare olur mu diye birtakım yerler aramak, krizi algılama konusunda yine geç kalındığını ve geri kalındığını gösterir düşüncesindeyim.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahıslar adına Muğla Milletvekili Sayın Yüksel Özden… Yok.

Van Milletvekili Sayın Kayhan Türkmenoğlu… Yok.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölüm üzerinde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddede bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 324 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 3 üncü maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 4458 sayılı Kanunun 10 uncu Maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Gürol Ergin

 

Trabzon

Malatya

Muğla

 

Tekin Bingöl

Metin Arifağaoğlu

 

 

Ankara

Artvin

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.

Gerekçe:

Tasarının 3 üncü maddesiyle, 4458 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi değiştirilmekte, Kanunda ve bu Kanuna dayanılarak çıkarılan mevzuatta yer alan; izin süreleri, teminat uygulamaları, gümrük vergilerinden muafiyet ve istisna uygulamaları ile beyanın düzeltilmesine ilişkin ortaya çıkan sorunları ve tereddütleri incelemek suretiyle gidermeye Müsteşarlığın önerisi üzerine bağlı bulunan Bakan yetkili kılınmaktadır. Ayrıca kriz halinde kriz bölgelerinde kullanılmak üzere yurt dışından gelecek araç, gereç, makine, teçhizat ve benzeri malzemelerin, giriş kayıtları tutulmak ve gümrük ve ilgili mevzuat gereğince yerine getirilmesi gereken işlemler sonradan yapılmak üzere, yurda girişine izin vermeye; bu şekilde yurda giren her türlü araç, gereç, makine ve teçhizatın tekrar yurt dışına çıkarılmalarına veya ihtiyaçlara ve günün şartlarına uygun olarak serbest dolaşıma girişine karar vermeye Müsteşarlığın bağlı olduğu Bakan yetkili hale getirilmektedir.

Buradaki temel düşünceyi şöyle anlamaktayız. 485 sayılı Gümrük Müsteşarlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmündeki Kararname’de Müsteşara tanınan görev ve yetkiler, rutin sayılabilecek bu konularda bile Tasarıyla ilgili Devlet Bakanına tevdi edilmektedir. İktidara geldiği günden beri “yetki devri” iddiasında olan hükümetin bu girişimi oldukça çelişkili ve müsteşarlık teşkilatının fonksiyonlarını etkisizleştirme olarak değerlendirilmektedir. Madde diğer yönüyle çok basit, rutin sayılabilecek konuların bile çözüm için bürokrasi tarafından Bakana götürülmesine neden olacaktır. Ayrıca maddede belirtilen konularda sorunları ve tereddütleri giderme yetkisi ucu açık, sınırları olmayan İdare Hukuku ilkelerine aykırı bir yetkidir. Madde ile sorunların çözümü konusunda Müsteşarlığın inisiyatifi kaldırılmakta Bakan tek yetkili hâle getirilmektedir. Bu yetkiyle Bakan örneğin Gümrük Kanununun istisna ve muafiyet hükümlerinde değişiklik anlamına gelebilecek uygulamalara gidebilecektir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oyluyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyle ilgili bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 324 sıra sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının Çerçeve 4 üncü maddesi ile ilave edilen 10/A maddesinin 1 inci ve 5 inci fıkralarında yer alan "nakil ve" ibaresinin "aktarma ve" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Gürol Ergin

 

Trabzon

Malatya

Muğla

 

Metin Arifağaoğlu

Tekin Bingöl

 

 

Artvin

Ankara

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz efendim.

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun tasarısına mehaz alınan (EC)648/2005 sayılı Avrupa Birliği Regülasyonunda geçen "entry, exit, transit, transfer and end-use of goods" ibaresi "giriş, çıkış, transit, nakil ve nihai kullanımda bulunan eşya" olarak tercüme edilerek tasarıya yerleştirilmiştir. İngilizcedeki "transfer" sözcüğü Türkçede "aktarma" olarak kullanılmaktadır. Aktarma, bir gemiden bir kamyona, bir kamyondan bir trene, bir uçaktan bir kamyona eşya aktarılması anlamında kullanılabildiği gibi, antrepolar arasında eşya taşınması da "aktarma" olarak değerlendirilmektedir. Bugün gümrük konusunda uzman olan bir kişiye "nakil nedir?" diye sorulduğunda bununla ne öğrenilmek istenildiğini anlayamayacak; "aktarma nedir?" denildiğinde soruyu hemen anlayacak ve yanıtlayacaktır. Bu bakımdan, yüz yılı aşkın bir süredir yerleşmiş bir kavram olan ve tüm dış ticaret sektöründe "aktarma" olarak tanımlanan bu kavramın yine aynı şekilde kullanılması amacıyla ibarenin değiştirilmesi önerilmektedir.

BAŞKAN – Olumlu görüşle önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

T.B.M.M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan 324 sıra sayılı yasa tasarısının 6. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                                               Kamer Genç

                                                                                                                   Tunceli

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Genç? Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Getirilen bu değişiklikle vergi kaçakçılığına olanak sağlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci maddeye bağlı 35/A’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci maddeye bağlı 35/B’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Bir önerge vardı.

BAŞKAN – Biliyorum.

7’nci maddeye bağlı 35/C üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – 35/B’de efendim.

BAŞKAN – Yok, 35/C’de.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.06

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.12

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

324 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Tasarının 7’nci maddesine bağlı 35/C maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.

Çerçeve 7’nci maddeyi bağlı 35/A, 35/B ve 35/C maddesiyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

8’inci maddeyi oyluyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi oyluyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu maddeyi oyluyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

18’inci maddede bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.

T.B.M.M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan 324 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 18. maddesinin 5. fıkrasında geçen “Müsteşarlıkça belirlenecek” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                                           Kamer Genç

                                                                                                               Tunceli

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Genç? Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Burada verilen yetki Anayasaya aykırıdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir. 

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 19 ila 37’nci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde ilk söz, gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin’e aittir.

Buyurun Sayın Ergin. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken Sayın Başkan sizi, değerli milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Avrupa Ekonomik Topluluğu 1958’de kuruluyor. Bir yıl sonra, 1959’da, Yunanistan ortak üye olmak üzere başvuruyor. Biz, bir ay sonra, 31 Temmuz 1959’da, yine, ortak üye olmak üzere başvuruyoruz. Yunanistan 1975’te tam üyelik için başvuruyor ve altı yıl süren müzakereler sonucunda Yunanistan tam üye oluyor. Biz ise, 12 Eylül 1963 tarihli Ankara Anlaşması’yla tam üyelik niyetimizi ortaya koyuyoruz. 14 Nisan 1987’de tam üyelik başvurusunda bulunuyoruz ve bugün, gerek Avrupa Birliği gerekse Türkiye tarafında hiç kimse, Türkiye'nin Avrupa Birliğine üye olup olamayacağını veya olmayacağını, eğer olacaksa bunun hangi yılda olacağını bilemiyor. Bu ucu açık durum bizi rahatsız ediyor.

Değerli arkadaşlarım, tam üyelik olmadan gerçekleştirilen gümrük birliği, doğal olarak Türk tarafının Avrupa Topluluğu mevzuatına uyum sağlama yükümlülüğü konusunda özel bir takvimi de beraberinde getiriyor ve bu çerçevede 27 Ekim 1999 tarihinde kabul edilen Gümrük Kanunu ile Avrupa Topluluğu mevzuatına uyum amacıyla düzenlenen yeni rejim, 2000 yılı itibarıyla yaşama geçiriliyor. 2000 yılından günümüze değin, Avrupa Topluluğu tarafında, Gümrük Kanunu’nun değiştirilmesi yönünde çeşitli çalışmalar ve düzenlemeler yapılıyor. Bildiğiniz gibi, yalnız gümrük mevzuatı konusunda değil, Avrupa Birliği, her alandaki çalışmalarında, mevzuatı zaman içerisinde sürekli değişikliğe uğratıyor. Gümrük Kanunu’nda da, gümrük konusunda da bunlar yapılıyor. Biz ise maalesef bu yıla gelinceye kadar, 2000 yılından bu yıla gelinceye kadar bu konuda çok ciddi kabul edilebilecek çabaların sahibi olamadığımızı ortaya koyduk.

Gümrük birliği konusu Türkiye’ye ne getirmiştir, ne götürmüştür, aslında ciddi anlamda tartışılması gereken bir konudur ve biz aynen mayınlı arazilerin temizlenmesinde olduğu gibi dünyada tek ülkeyiz ki, Avrupa Birliğine tam üye olmadan gümrük birliğine girmişiz. Bunu mayınlı arazilerde de yaptık. Vatanımızın topraklarının çok ciddi bir bölümünü, hem de Türkiye'nin en riskli bölgesindeki topraklarını İsrail’e verme yasasını Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bizler burada çıkardık. Ben bundan utanıyorum, sıkılıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliğine üye olmadığımız için Avrupa Birliğinin diğer düzenlemelerinde olduğu gibi gümrük mevzuatı düzenlemelerinde de katkı ya da müdahalemiz olamamaktadır. Görüşmekte olduğumuz tasarıda olduğu gibi biz yalnızca onların yaptığı değişikliklere uyum sağlamaya çalışmaktayız. Bu nedenle, bu maddeler üzerinde ayrıntıya girip konuşma gereğini görmüyorum ama gümrükler söz konusu olunca belli birkaç konu üzerinde konuşmayı da görev biliyorum. Bunlardan biri dâhilde işleme rejimidir.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de dâhilde işleme rejimi maalesef bir kısım insanlar elinde haksız ve yanlış uygulamalara kaynaklık etmektedir. Biraz sonra bunun bir örneğini size, hem de sizin bir milletvekilinizin adının geçtiği bir olayla ortaya koyacağım.

İkincisi, ihracatta yaşanan sıkıntılardır, karşı gümrüklerde yaşadığımız olaylardır.

Üçüncüsü, Gümrük Bakanlığında yaşanan ve vicdan sahiplerinin vicdanını yaralayan olaylardır.

Değerli arkadaşlarım, dâhilde işleme rejimine biraz sonra gireceğim ama çok özel olarak şunu söyleyeyim: Dâhilde işleme rejimi, Türkiye’de çok ciddi ele alınıp yeniden düzenlenmesi gereken bir rejimdir.

Bu konulara girmeden bir de kaçak olayına girmek istiyorum. İktidar partisinin grup toplantılarında bile Türkiye’ye yılda 500 bin ton ile 1 milyon ton arasında kaçak şeker girdiği ifade edilmekte. Bildiğim kadarıyla Sayın Bakan Doğu Karadenizli ve bugün Doğu Karadeniz’de çoluk çocuk herkes yılda 50 bin ton kaçak çayın Türkiye’ye girdiğini ifade etmektedir. Bunlar, gümrük açısından dikkate alınması gereken konulardır.

Konunun Tarım Bakanlığını ilgilendiren yanı ise karşı ülkelerin gümrüklerinde yaşadığımız sıkıntılarla ilgilidir. Bakınız, 2005 yılında -burada çok konuşuldu- Rusya’nın, gönderdiğimiz ürünlerde çok ciddi olarak pestisit kalıntıları olduğu için bizim ürünlerimize ithal yasağı vardı. O zaman, burada bu konuda Rusya’nın hiçbir uyarıda bulunmadığı söylenmiş ama defaatle yazılan yazıların sümen altı edildiği yine burada ortaya çıkmış ve bir düşünce sahiplerine göre de bu olaylar o zamanki Bakanın görevden alınması sonucunu ortaya koymuştu. Aynı olaylar, 2005 yılından sonra 2007’de yine Rusya’nın uyarısıyla gündeme geldi ve özellikle domates üreticileri ve meyve üreticileri bundan çok büyük sıkıntı yaşadılar. Ama bu olaylar durulmadı, aynı olayları biz Haziran 2008’de de yaşadık. Haziran 2008’de de Rusya, bildiğiniz gibi, ciddi olarak tepkisini ortaya koyunca Sayın Başbakan Sayın Putin’le görüşme gereğini duydu.

Değerli arkadaşlarım, aynı olay Avrupa Birliğinde de söz konusu oluyor ve yine Ekim 2008’de Alman Baden-Württemberg Eyaleti Tarım Bakanı, Türkiye’den alınan armutlarda amitraz ilacının olması gerekenden 6 kat fazla çıktığını ve bu ürünün Avrupa Birliğinde yasaklanması gerektiğini söylüyordu.

Aynı şekilde, bir AKP milletvekilinin o zaman ortağı olduğu şirketin yine Ukrayna’ya yapmış olduğu bir dış satımda da bu tür olayların yaşandığı ve o şirket, yani MENAS Şirketi hakkında gereğinin yapılması için suç duyurusunda bulunulması, Koruma ve Kontrol Genel Müdürü tarafından ilgili zirai karantina müdürlüğüne bildirilmişti.

Değerli arkadaşlarım, şimdi bakınız, dâhilde işleme rejimi… Çay, dâhilde işleme rejimiyle Seylan’dan çay getiriliyor ama bu çay işlendikten sonra dışarıya yalnızca çöp olarak ihraç ediliyor. Bunun için mi yapıyorsunuz Sayın Bakan dâhilde işleme rejimini? Ve bu konuda, maalesef, ilgililer suskun kalıyorlar. Bakınız, bir milletvekiliniz hakkında suç duyurusunda bulunuluyor ve bu milletvekilinizin, işlendikten sonra yurt dışına gönderilmek kaydıyla ithal ettiği Seylan çayını yurt dışına göndermeyip yerine çöp gönderdiği, Halkalı Gümrük Müdürlüğü, İstanbul Gıda Ürünleri, ÇAYKUR ve TÜBİTAK laboratuvarında yapılan analizlerle ortaya çıkarılıyor. Sonra, bu arada mahkemeden bir beraat kararı çıkıyor ama görülüyor ki bilirkişiye örneği götüren bu şirketin bir adamıdır ve bu, görüntülü olarak saptanıyor.

Değerli arkadaşlarım, bunlar hepinizin dikkate alması gereken ve hepimizi utandırması gereken konulardır. Bu konulara dikkat etmek zorunda olduğumuz hâlde bunun tam aksi yapılıyor, bu konularla ilgilenen, soruşturma yapan, soruşturma açtıran Teftiş Kurulu Başkanı, üyeleri hakkında ciddi olarak olumsuzluk anlamındaki önlemler alınıyor ve eğer yanılmıyorsam, Teftiş Kurulu Başkanı görevden alınıyor ve sonra…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

GÜROL ERGİN (Devamla) - …Teftiş Kurulu Başkanı, mahkemeden geri dönüş kararını aldıktan sonra ikinci sefer görevden alınıyor ve Sayın Bakan da burada “E, ne yapalım, yanlış yaptı, onun için böyle yaptık.” diyebiliyor. Hayır, bu davranışlar bizim vicdanımızı yaralıyor ve inanıyorum ki vicdan sahibi olan herkesin vicdanını yaralar. Bu, şu anlama geliyor: Yani, şimdi teftiş kurulları görev yapmasın, hele bizden biri bir şey yapmışsa onun yanına bile uğramasın anlamını taşıyor Sayın Bakan; buna hakkınız yok.

Aynı konu, Tarım ve Köyişleri Bakanlığında yaşandı. Kene ilacıyla ilgili, benim buraya getirdiğim ve Sayın Bakana sorduğum sorular çerçevesinde, maalesef, Teftiş Kurulu Başkanı görevden alındı, soruşturmacı müfettişler hakkında soruşturmalar açıldı ve ikinci bir grup oluşturularak konu yeniden soruşturulmak isteniyor. Böyle ayıp iş olur mu? Bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanlığında yapılması gereken işler olarak görülmeli mi ve biz bunlara sessiz kalmalı mıyız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

GÜROL ERGİN (Devamla) – Sağ olun Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.

Ben, Sayın Bakanı da, Sayın Tarım Bakanını da, sayın diğer bakanları da, özellikle teftiş kurulları üzerinde oyun oynanmaması yönünde uyarmayı kendime görev biliyorum ve inanınız ki, çocuk dahi olsa, hiç kimse burada yapılanları, değerli arkadaşlarım, görmezden gelme şansına sahip değildir, hele milletvekilleri olarak siz hiç değilsiniz.

Maalesef, son zamanlarda Türkiye’de yaşanan bu olaylar işin çığırından çıktığını gösteriyor. Kene ilacında resmen açıktan neler yapıldığı soruşturma raporuna giriyor, kimin için ne ceza istendiği yazılıyor da, Sayın Bakan o raporu aylarca sümen altı ediyor, değiştirilmesi için o müfettişlere baskılar yapılıyor, Teftiş Kurulu Başkanının geri çekmesi için baskılar yapılıyor, yanıt alınamayınca hepsi hakkında soruşturmalar açılıyor, Teftiş Kurulu Başkanı görevden alınıyor. Ondan sonra Türkiye’de biz demokrasi yanlısıyız diyen bir iktidarın varlığına inanmamız bizden ve Türk ulusundan isteniyor. Hayır, hayır, demokrasi bu değil diyorum, hepinizi ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ergin.

Şahıslar adına ilk söz İzmir Milletvekili Sayın Tuğrul Yemişci’ye aittir.

Sayın Yemişci… Yok.

İkinci söz hakkı Kocaeli Milletvekili Sayın Muzaffer Baştopçu’ya ait.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Konuşmayacağım efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben konuşmak istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 324 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, ülke ekonomisi için çok önemli bir kanunu burada görüşüyoruz; maddeler okunmuyor, ne getirdiği belli değil. Burada oy veren milletvekillerinin bırakın yüzde 100’ünü, bunu getiren Hükûmetin de bundan haberi yok. Böyle bir kanun çıkıyor Türkiye Büyük Millet Meclisinde.

Biraz önce yerimden sordum Hükûmet sözcüsü olan Bakana. Diyorum ki: “Bakın, ihraç kaydıyla Türkiye’ye mal getirip de ithal etmeyen var mıdır? Bunun içinde sizin milletvekilleriniz var mı? Ondan sonra, Teftiş Kurulu Başkanını görevden aldınız; burada bu olayların katkısı var mı?” Burada bize söylenen “Yok.” Efendim, Teftiş Kurulu Başkanı dosyaları zaman aşımına uğratmış. Bu mümkün müdür? Teftiş Kurulu -müfettiş kültürünü, bilgisini- sorumluluğuyla yetişen Türkiye'nin hiçbir evladı, hiçbir zaman, benim şimdiye kadar gördüğüm kadarıyla böyle bir görev alamaz arkadaşlar, böyle bir ihmal yapamaz, devleti zarara uğratamaz ama bu teftiş kurulu başkanları veya üyeleri, müfettişler eğer sağlıklı bir görev yaparlarsa… Maalesef, bunların da en büyük düşmanları hükûmetlerdir, çünkü bunlar… İşte, daha önce de burada konuşuldu. İşte, ihraç kaydıyla çay getiren milletvekiliniz burada baskı yaptı. Biraz önce arkadaşımız da söyledi. Başka bir çay götürülerek mahkemeye bilirkişi yanıltılmış. Sonra, daha davalar devam ediyor. Ama tabii, Teftiş Kurulu Başkanı da gitti.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu milleti kim koruyacak yahu? Bu vatanın kaynaklarını kim koruyacak? Siyasi iktidarı ele geçirdiniz de… Siz siyasi iktidara geldiğinizde, gümrüklerde kendi yandaşlarınız için her şey serbest, teftiş yok evvela. Yani kendi düşüncenizde olmayan bir kişi gümrük teşkilatında görev yapıyor mu? Yapmıyor. Teftiş Kurulunda yapıyor mu, yapmıyor mu? Bir de burada o kadar büyük kaçakçılıklar var ki… Ama tabii teftiş olmayınca bunları ortaya çıkarmak da mümkün değil.

Sonra, öyle yetkiler getiriyorsunuz ki bakan her şeyin başı. Ben biraz önce, yerimden tabii, söyledim. Bakanın sorumluluğu yok. Bakın, sayın milletvekilleri, Anayasa’mızın işte 100’üncü maddesine göre bakanlar bakanlıktan da düşse, maalesef, en büyük hırsızlık da yapsa, en  büyük soygunculuk da yapsa bunları yargılamak mümkün değil. Çünkü… Neden dolayı değil? Bakanları Anayasa’ya koymuşlar. İşte, bakan hakkında soruşturma yapmak için 55 tane milletvekili soruşturma önergesini verecek, Genel Kurulda önce soruşturma komisyonu açılacak, o gidecek rapor getirecek, rapor Genel Kurulda gizli oyla oylanacak ve gidecek Anayasa Mahkemesinde yargılanacak. Sizin 340 tane milletvekiliniz var. Sizden önceki bakanlardan çok hırsızlık yapan insanlar var. Kaç taneyi mahkûm ettiniz? Yok. Çünkü bu sistem işlemiyor.

Dolayısıyla, bakın, sizin İktidarınız da bildiği için, bürokrasiye sorumluluğu verse, müsteşara verse, genel müdüre verse… Çünkü buraya getirilen ve bakana söz hakkı tanınan konuların hepsinde vergi kaçakçılığı, gümrük kaçakçılığı var. Dolayısıyla burada sorumluluk bakanın imzasıyla çıktığı zaman, Türkiye’yi de, yani Türkiye'nin trilyonlarını da gümrük yoluyla ceplerine indirseler bakanlar, siyasi sorumluluğu yok, biliyorlar bunlar. Dolayısıyla, böyle devlet yönetimi olur mu değerli milletvekilleri? Olmaz arkadaşım, olmaz. Bu devletin korunması lazım, ayakta kalması lazım.

Şimdi, bunlarla uğraşacağımıza kamuoyunu başka şeylerle meşgul ediyoruz. Neymiş? Bir belge çıkmış. Belgede ne demiş? “Fethullah Gülen ile AKP’yi irticai faaliyetlerden dolayı yıpratalım.” Peki, hadi AKP denildi. Fethullah Gülen’i niye katıyorsunuz? Demek ki Fethullah Gülen’e, orduyu kendisine karşı bir savunma durumuna getirmeye çalışıyorsunuz. Bu Türkiye için çok büyük bir ayıptır. Dışarıdaki birisi, efendim, benim hakkımda yıpratmaya çalışıyor. Hangi ordu mensubu gelecek de böyle dışarıdaki bir kişiyle ilgili bir belge düzenleyecek! Bunları kimin hangi kurnazların yaptığı belli. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti devletinde isyan çıkarmaya çalışan… Zaten kendisi de dedi, “Yakında çok büyük olaylar olur.” Şimdi, bir Fethullah Gülen’i Türkiye’de bu kadar gündeme getirmenin bu ülkeye yakışan bir tarafı var mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASIM AYKAN (Trabzon) – Sen demokrasiyi savun, demokrasiyi.

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Bak, arkanda ne yazıyor, bak.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bilmiyorsunuz demokrasiyi.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Demokrasiyi savun, demokrasiyi.

KAMER GENÇ (Devamla) - Siz bu memlekette rejim düşmanlarına hayat hakkı tanıyorsunuz, rejim düşmanlarına. Rejim düşmanlarına hayat hakkı tanıdığınız için… Bugün Fethullah Gülen kim ya? Kim yani? Şimdi Türk ordusu gidecek Fethullah Gülen’le uğraşacak!

ASIM AYKAN (Trabzon) – Sen nerede konuşuyorsun, burası neresi?

KAMER GENÇ (Devamla) - İşte burası Meclis.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Millî irade burası, millî irade.

KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, millî irade sizin iradeniz değil, millî irade Tayyip Erdoğan’ın iradesi hâline gelmiş sizin zamanınızda. Tayyip Erdoğan’ın iradesi…

ASIM AYKAN (Trabzon) – Millî irade, 15 milyon seçmenin oyu var burada.

KAMER GENÇ (Devamla) - Yahu, şimdi, şu RTÜK Başkanı, arkadaşlar…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) - O kadar soru verdik. Almanya’ya gitti mi, geldi mi; para getirdi mi, getirmedi mi? Bunun hakkında bu kadar şaibe var. Niye bunların açığa çıkarılmasını istemiyorsunuz?

ASIM AYKAN (Trabzon) – Bırak şimdi onu, demokrasiyi savun.

KAMER GENÇ (Devamla) - Niye Tayyip Erdoğan… Bakın, arkadaşlar, Tayyip Erdoğan bundan yedi sekiz ay önce de durup dururken RTÜK Başkanına soruşturma açma yetkisini kendine verdi çünkü biliyordu olayı, olayın içini biliyordu. RTÜK Başkanına soruşturma izni vermemek için bunu yaptı. (CHP sıralarından alkışlar)

Yine, bakın, değerli milletvekilleri, 22 Kasım 2007 tarihinde Alman Büyükelçisi Başbakanı ziyaret ediyor, Tayyip Erdoğan’ı ziyaret ediyor…

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bir dakika sürem var. Cümlemi tamamlayayım.

BAŞKAN – Bir dakikanızı verdim Sayın Genç.

Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, cümlemi tamamlayayım.

Şimdi, 22 Kasım 2007’de daha Deniz Feneri olayı yok, Almanya’da bir soruşturma var. Türkiye’de kimse bunun farkında değil. Hemen Tayyip Erdoğan orada soruyor, diyor ki… Alman Elçisi bir Alman gencinin soruşturması… Hapisteki bir gençle ilgili geliyor, diyor ki: “Ya, o bizim Deniz Fenerinde yatan bu kişilerin durumu ne olacak? Bunun Kanal 7 ile ilgisi var mı?” diyor, “Kanal 7 ile ilgisi var mı?” 

Kanal 7’nin sahibi kim? Zekeriya Karaman. Zekeriya Karaman kim? Tayyip Erdoğan’ın oğlunun bacanağının babası. E şimdi, böyle artık olaylar o kadar iç içe girmiş ki. Yani bu memlekette önce bu olayları açığa çıkarmamız lazım. Çıkarmazsanız bu ayıbın altından kalkamazsınız, bu devleti de yönetemezsiniz. Sonunuz çok kötü olacak.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısını istiyorum.

BAŞKAN – Arayacağım.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.36

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 18.40

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

324 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 20’nci maddesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi oylamayı tekrarlayacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

324 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.

Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla, katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa, önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 324 sıra sayılı “Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 22. maddesinden sonra aşağıdaki Çerçeve 23. maddenin eklenmesini; takip eden madde numaralarının da teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Gürol Ergin

 

Trabzon

Malatya

Muğla

 

Tekin Bingöl

Metin Arifağaoğlu

 

 

Ankara

Artvin

 

“Madde 23- 4458 sayılı Kanunun 101 inci maddesine aşağıdaki 3 üncü fıkra eklenmiştir.

3. Genel antrepolarda antrepo rejimi hükümlerine göre muhafaza edilmekte olan eşyaya ait depolama ve elleçleme giderlerinin bu eşyanın CIF değerine ulaşmasına karşın, eşyanın rejim hak sahibi tarafından gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulmaması halinde, antrepo işleticisinin yazılı başvurusu üzerine bu eşya 177 ila 180 inci madde hükümlerine göre tasfiyeye tabi tutulur.”

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Salt çoğunluğumuz bulunmamaktadır. Bu nedenle katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

30’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

35’inci maddede bir önerge vardır, okutuyorum:            

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan  1/602 Esas Numaralı “Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 35 inci maddesi ile Gümrük Kanununun 161 maddesine eklenen dördüncü fıkrada yer alan “156 ncı maddenin ikinci fıkrasında belirtilen süre içerisinde,” ifadesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Ayhan Sefer Üstün

Ahmet Öksüzkaya

 

Kayseri

Sakarya

Kayseri

 

Güldal Akşit

M. Salih Erdoğan

 

 

İstanbul

Denizli

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:             

Gerekçe:

Hükümetin teklif ettiği metinde 4458 sayılı Gümrük Kanununun 156 ncı maddesinde yapılması planlanan değişiklik Plan ve Bütçe Komisyonunda Tasarı metninden çıkarılmış, ancak buradaki değişikliğe atıf yapan 161 nci maddenin dördüncü fıkrası buna paralel olarak redakte edilmemiştir.

BAŞKAN – Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge çerçevesinde 35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

36’ncı maddeye bağlı 165/A’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

36’ncı maddeye bağlı 165/B’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

36’ncı maddeye bağlı 165/C’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

36’ncı maddeye bağlı 165/D’de bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 324 sıra sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 36 ncı maddesi ile 4458 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen 165/D maddesinde yer alan "güvenlik ve emniyet" ibaresinin "güvenlik ve tehlikelerde korunma" olarak" değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Gürol Ergin

 

Trabzon

Malatya

Muğla

 

Tekin Bingöl

Metin Arifağaoğlu

 

 

Ankara

Artvin

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun tasarısına mehaz alınan (EC)648/2005 sayılı Regülasyonda geçen "security and safety" sözcüklerinin Türkçe karşılığının bulunmasında güçlük çekildiği; buna çözüm olarak aynı sözcüğün Türkçe ve Arapça kökenli "güvenlik ve emniyet" sözcükleri ile karşılanması yoluna gidildiği görülmüştür.

Gerçekten de bazı sözcükler başka dillerde farklı versiyonlara sahip bulunmaktadır. İngilizce'de "security" sözcüğü daha çok kolluk kuvvetleri tarafından sağlanan koruma önlemleri için kullanılmaktadır. Yani insan, hayvan, bitki veya çevre sağlığı başka insanlar tarafından saldırıya uğrayabilecek ise bir "security" sorunu var demektir. Bunun için, görevlendirilen kolluk kuvvetleri gerekli güvenlik önlemlerini alarak, bize başka insanların verebileceği zararları asgari düzeyde tutmaya çalışır.

"Safety" sözcüğü ise daha çok insan, hayvan, bitki veya doğal çevrenin korunması için alınması gereken önlemlere ilişkin kuralları belirler. Burada, belki başka bir insanın saldırısı olmaksızın zarar görebiliriz. Ama bu zararın nedeni gerekli koruma önlemleri alınmadan üretilen bir aracı kullanmamız olarak ortaya çıkabilir. Bu anlamda, örneğin bir apartmanın kapısında sürekli güvenlik görevlisi bulundurmak bir "security" önlemi; apartmanın her katına ve odasına otomatik yangın söndürme sistemi kurulması bir "safety" önlemidir. Başka bir örnek vermek gerekirse, gümrüklerden izinsiz geçirilmeye çalışılan bir sandık, “otomatik tüfek" bir "security" sorunu iken, gümrüklerden, çocuklar tarafından emilmesi halinde onlara zarar verebilecek oyuncak sokmaya çalışmak, bir "safety" sorunu olarak ortaya çıkacaktır.

Bu bakımdan, belki "security" sözcüğünün "güvenlik", "safety" sözcüğünün de "esenlik" sözcükleri ile karşılanması en doğru yaklaşım olacaktır. Ancak, "esenlik" sözcüğü günlük yaşamımızda "safety" sözcüğünün tam karşılığı olarak kullanılmadığı ve benimsenmediği bilindiğinden, bu sözcüğün "tehlikelerden korunma" olarak tasarıda yer almasının uygun olacağı değerlendirilmiştir. Tasarıdaki "güvenlik ve emniyet" ibarelerinin "güvenlik ve tehlikelerden korunma" olarak değiştirilmesi bu amaçla önerilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

36-165/D’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Çerçeve 36’ncı maddeyi bağlı 165/A, 165/B, 165/C ve 165/D ile birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

37’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Üçüncü bölüm 38 ila 56’ncı maddeleri kapsamaktadır.

Üçüncü bölüm üzerinde söz isteyen var mı? Yok.

Üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım ve birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.50

 

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.58

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107’nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

324 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Tasarının 38’inci maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

39’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

40’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

41’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

42’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

43’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

44’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

45’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

46’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

47’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

48’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

49’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.

Malumları olduğu üzere görüşülmekte olan…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Önergeyi geri çekiyoruz.

BAŞKAN – Çektiniz mi? Tamamdır.

50’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

51’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

52’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

53’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

54’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

55’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

56’ncı maddede iki önerge vardır, okutup işleme alacağım.

TBMM Başkanlığına

324 S. Sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve KHK Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 56. maddesine aşağıdaki fıkranın 3. fıkra olarak eklenmesini ve diğer fıkraların buna göre teselsülünü teklif ederiz.

 

Süleyman L. Yunusoğlu

E. Haluk Ayhan

Mustafa Enöz

 

Trabzon

Denizli

Manisa

 

Erkan Akçay

Ali Uzunırmak

 

 

Manisa

Aydın

 

“Eşyanın gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanımına tabi tutulmasına ilişkin beyanlarda yetkilendirilmiş yükümlü gümrük müşaviridir.”

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 324 Sıra Sayılı Tasarının 56 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Faik Öztrak

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Trabzon

Tekirdağ

Malatya

 

Gürol Ergin

Algan Hacaloğlu

 

 

Muğla

İstanbul

 

“Madde 56: 4458 Sayılı Kanunun 229’uncu maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce, gümrük idarelerinde iş takibi yapmak amacıyla gümrük müşavirliği adı altında kurulan şirketlere ortak olan gümrük müşavir yardımcıları; en az bir gümrük müşavirinin de ortaklığıyla müşavirlik şirketi kurabilirler. Bir gümrük müşavirliği şirketine bu şekilde ortak olan gümrük müşavirleri, gümrük işlemlerini takip etmek amacıyla yeni bir şirket kuramazlar, kurulu şirketlere ortak olamazlar. Bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra, bu fıkrada yer alan şartları yerine getirmek amacıyla şirket ortaklıklarından ayrılan gümrük müşavir yardımcıları da bu madde kapsamında değerlendirilir. Bu madde kapsamına giren gümrük müşavir yardımcılarından hala görevine devam etmekte olanlara, 3 defa olmak üzere gümrük müşavirliği sınavlarına girme hakkı tanınır. "

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

4458 sayılı Kanunun 299 uncu maddesi ile getirilen düzenlemede, gümrük müşavirliği faaliyetlerinin tüzel kişilik olarak yürütülmesi halinde, tüzel kişilik ortaklarının gümrük müşaviri olacağı hüküm altına alınmıştır. Mevzuattaki bu hüküm, müşavirlik hizmetlerini şirket ortağı olarak uzun yıllardır yapmakta olan birçok müşavir yardımcısının şirketteki pay ve yetkilerini, gümrük müşavirlerine devretmeleri sonucunu doğurmuştur. Uygulamada ortaya çıkan söz konusu aksaklığın giderilmesi amacıyla Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce kurulan, gümrük müşavir yardımcılarının da ortak olduğu müşavirlik şirketlerinin Kanunun 229 uncu maddesinden istisna edilmesi büyük önem arz etmektedir. Önerge ile 4458 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce şirket sahibi olan gümrük müşavir yardımcılarının kazanılmış haklarının devamının sağlanarak söz konusu sıkıntıların giderilmesi amaçlanmaktadır.

Tasarı maddesi ise kazanılmış hakların korunması ilkesini göz ardı ederek gümrük müşavirliği mesleğine zarar verecek şekilde düzenlenmiştir.

BAŞKAN –  Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

324 Sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve KHK Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 56. maddesine aşağıdaki fıkranın 3. fıkra olarak eklenmesini ve diğer fıkraların buna göre teselsülünü teklif ederiz.

                                                                        Süleyman L. Yunusoğlu (Trabzon) ve arkadaşları

“Eşyanın gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanımına tabi tutulmasına ilişkin beyanlarda yetkilendirilmiş yükümlü gümrük müşaviridir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yetkilendirilmiş yükümlü statüsü verilecek kişilerin her ne kadar Türkiye Gümrük Bölgesinde ekonomik faaliyette bulunmaları şartı yer alsa da, büyük sermayeli uluslararası şirketlerin Türkiye’de yerleşik olarak faaliyet göstermeleri imkânı her zaman vardır. Avrupa ülkelerinde serbest dolaşım hakkını elde edememiş Türk gümrük müşavirlerinin aleyhine işleyecek olan yetkilendirilmiş uygulamasının Tasarıdan çıkarılmasını değil, sadece ülkemizin AB’ye tam üyeliğiyle birlikte yürürlüğe girmesini talep etmekteyiz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

56’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi dördüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Dördüncü bölüm, 57 ila 73’üncü maddeleri kapsamaktadır.

Dördüncü bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın Ergün Aydoğan.

Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Görüşülmekte olan gümrüklerle ilgili yasa üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, gerçekten, ülkemiz için, ekonomimiz için önemli olan gümrüklerle ilgili bir düzenleme yapıyoruz ama biraz önce de arkadaşlarımızın söylediği gibi, ne yazık ki iyi niyetimize rağmen iktidar partisine mensup milletvekili arkadaşlarımızın… Elbette bu yararlı yasaların hiç kuşku yok bir an önce çıkması gerekiyor ama bunları çıkarmak için de öncelikle siz iktidar partisine mensup değerli milletvekili arkadaşlarımızın burada olması, bu yasaların çıkarılmasına ciddi katkı sağlaması gerekirken sizleri burada göremiyoruz, bunu kamuoyunun takdirine bırakıyorum.

Gerçekten, Türkiye Cumhuriyeti sınır kapısı ne yazık ki kaçak çıktı. Gümrüklerle ilgili şu görüşmelerimiz sırasında, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından yap-işlet-devret modeliyle 132 milyon lira harcamayla yenilenen ve Başbakan tarafından resmî açılışı yapılacak olan Kapıkule Gümrük Kapısı’ndaki binaların ruhsatsız ve kaçak inşaat olduğu ortaya çıktı. Avrupa’nın en büyük kara yolu gümrük kapısının yap-işlet-devret modeliyle yenilenmesi için gerekli imar değişiklikleri yapılmadan inşa edilmesi şu anda yargıda.

Elbette -yapılacak bu düzenlemeyle- gümrük kapılarımızın güvenliği, oradaki ticaretimiz ve yaz aylarında, şu anda yoğun olarak yaşayacağımız yurt dışındaki işçilerimizin de buradan yararlanması açısından baktığımızda özellikle yaz aylarındaki kuyrukların giderilmemesi de çok önemli bir eksikliktir.

Özellikle ithalat işlemlerinde TSE’ye tabi ürünlere ilişkin gümrükler esnasında zaman ve maliyet yaratıcı nitelikte önemli sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu sorun Türkiye’nin yıllardır yaşamakta olduğu ve bir türlü kalıcı ve rahatlatıcı bir çözüme varamadığı bir problemdir. İthalat esnasında gümrükler tarafından TSE kontrolü için alınan numunelere ilişkin yazıların oldukça gecikmeli olarak gelmesi, ithalatçı firmalarımızın işlemlerini yavaşlatmakta, ticari hayatın yavaşlamasına sebep olmaktadır. Söz konusu ithalatçıların, üretim yapan firmalar olması durumunda gecikmenin yarattığı ekonomik kaybı izah etmek mümkün değildir.

Gümrüklerimizde TSE ve genel olarak standardizasyon konusuyla ilgili personel ve laboratuvar yetersizliklerini de anmadan geçmek mümkün değil. Bu konuda gümrüklerimizin modernizasyonu, projesinin ivedilikle çözümlenmesi gereken önemli bir konu olduğunu vurgulamak istiyoruz.

Dış ticaret işiyle uğraşan firmalarımızın gümrüklerdeki standardizasyon sorununun temelinde teorik bir boyuta da işaret etmek gerçekten kaçınılmazdır. Türkiye’de gümrük ve dış ticaret mevzuatıyla ilgili ürün standardizasyonu arasında maalesef çoğu zaman uyumsuzluk söz konusudur. Bu uyumsuzluğun giderilmesi için özellikle gümrük tarife istatistik pozisyonu standartları arasındaki uyumluluğun yeniden gözden geçirilmesi gereklidir.

Belge süreleri ve taahhütname sorunu: Sürekli aynı ürünü ithal eden firmaların konuyla ilgili olarak sürekli karşılaştıkları diğer bir önemli sorun, standartlara ilişkin belgelerin sürelerinin kısa olması, çoğunun ait olduğu takvim yılı içinde geçerli olmasından dolayı yaşanan bürokrasidir.

Belgelerin revizyonu: Vize işlemlerinin bürokrasisinin ağır ve zamansal gecikmelere sebep olmasıdır. Firmalarımızın dış ticaret işlemlerinde ağırlığa yol açmaktadır. Özellikle imalatçı-ihracatçı firmaların ham madde ithalatlarında ciddi sorunla karşılaştıklarını görüyoruz. Bu sorun ülke genelinde üretimi, ihracatı baltalayıcı bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. O nedenle bu sorunların da bir an önce giderilmesinde yarar görüyoruz.

Tabii, gümrüklerdeki diğer bir önemli sorun da ne yazık ki kadrolaşmayla ilgili. Hükûmetin genel politikalarına uygun, teşkilatına güvensiz bakıştan kaynaklanan, teknik görevlerin ehliyetsiz ellere teslimini getirdiğini görüyoruz. Genel müdürlerin teknik yönden… Tamam, itirazımız olmamakla birlikte, atanan bürokrasinin, genel müdürlerin bizden olup olmadığına bakarak, bizden olup olmadığı noktasından hareketle o kalitenin düşürüldüğünü görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bu yasayı destekliyoruz. Bu yasanın iş dünyamıza, ekonomimize ve ülkemize yararlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Vazgeçtik, konuşmayacağız.

BAŞKAN – Peki.

Dördüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlamıştır.

Şimdi, dördüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Madde 57’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

58’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

59’uncu maddede bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 324 sıra sayılı yasa tasarısının 59. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                                            Kamer Genç

                                                                                                                Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Genç? Yok.

Gerekçeyi okuyun.

Gerekçe:

Bu düzenleme vergi kaçakçılığını teşvik ettiğinden çıkarılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

59’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

60’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

61’inci maddede iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/602 Esas numaralı “Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 61 inci maddesi ile değiştirilen 4458 sayılı Kanunun 237 inci maddesinin değişik dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Doğalgaz ürünlerinde boru hatları ile taşınarak ithal edilenler hariç bu oran % 4’ü aşmayacak şekilde uygulanır.”

 

Mustafa Elitaş

Ayhan Sefer Üstün

Ahmet Öksüzkaya

 

Kayseri

Sakarya

Kayseri

 

Güldal Akşit

M. Salih Erdoğan

 

 

İstanbul

Denizli

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 324 Sıra Sayılı Tasarının 61 inci Maddesindeki (4) numaralı fıkrada yer alan “Doğalgaz Ürünleri için bu oran yüzde altıyı aşmayacak şekilde uygulanır.” cümlesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Faik Öztrak

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Trabzon

Tekirdağ

Malatya

 

Tekin Bingöl

Gürol Ergin

Metin Arifağaoğlu

 

Ankara

Muğla

Artvin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutalım?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.

Gerekçe:

Tasarının 61 inci Maddesine Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeler sırasında eklenen bir hükümle, boru hatları ile taşınan doğalgaz için %6’ya kadar fire oranının belirlenmesi sağlanmıştır. Komisyon görüşmeleri sırasında Gümrük Müsteşarlığı yetkililerinin yaptıkları açıklamaya göre ise boru hatları ile taşınan doğalgazda fire söz konusu değildir. Doğalgazın gümrük kapısından ülkeye girdiği miktar önemlidir. Bu da ölçülebilmektedir. Bu durumda söz konusu hükmün hiçbir mantıklı dayanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle anılan hükmün Tasarıdan çıkarılması önerilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/602 Esas numaralı “Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 61 inci maddesi ile değiştirilen 4458 sayılı Kanunun 237 inci maddesinin değişik dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Doğalgaz ürünlerinde boru hatları ile taşınarak ithal edilenler hariç bu oran % 4’ü aşmayacak şekilde uygulanır.”

                                                                                          Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Bozdağ, gerekçeyi mi okutayım?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.

Gerekçe:

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın deniz taşıtları ile gelen sıvılaştırılmış doğalgaz ürünlerinde fire oranlarının %8’e kadar çıkabildiği hususunun madde düzenlemesinde göz önünde bulundurulması talebi üzerine hazırlanmıştır.

BAŞKAN – Olumlu görüşle önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge çerçevesinde 61’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

62’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

63’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

64’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

65’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma saati: 19.15

 

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.22

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107’nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

324 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Tasarının 66’ncı maddesini oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

67’nci maddede iki önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 324 Sıra Sayılı Tasarının 67 nci maddesinin yirmialtıncı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Faik Öztrak

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Trabzon

Tekirdağ

Malatya

 

Gürol Ergin

Tekin Bingöl

Metin Arifağaoğlu

 

Muğla

Ankara

Artvin

"26) 100 üncü maddesinin (a) bendinde yer alan "gümrük antrepo tesislerine" ibaresi "gümrüklü antrepoya", (b) bendinde yer alan "gümrük antrepo tesislerinde" ibaresi "gümrüklü antreposunda","

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/602 Esas numaralı "Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 67 nci maddesine on yedinci bent olarak aşağıdaki bendin eklenmesi ve diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini ve arz ve teklif ederiz.

"17. 243 üncü maddesinin ikinci fıkrasının üçüncü bendi yürürlükten kaldırılmış ve 66 ncı maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci ve üçüncü cümleleri ''Gümrük idareleri tarafından gümrük laboratuvarlarında yapılacak veya hariçte yaptırılacak tahlil veya inceleme masrafı beyan sahibi tarafından karşılanır." ve altıncı fıkrası "6. Laboratuvar tahlillerine ve ilgili kuruluşların görüşü alınmak suretiyle gümrük laboratuvarları ücret tarifesinin saptanmasına ilişkin         usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.",

 

Mustafa Elitaş

Ayhan Sefer Üstün

Ahmet Öksüzkaya

 

Kayseri

Sakarya

Kayseri

 

Güldal Akşit

M. Salih Erdoğan

 

 

İstanbul

Denizli

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Biz katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutalım?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

3007 sayılı Kanunda yapılması önerilen değişiklikle birlikte değerlendirildiğinde; Gümrük Müsteşarlığınca yürütülen Gümrük Laboratuvarlarının Modernizasyonu Projesi ile işlevsiz 23 adet laboratuvar kapatılarak modern donanıma sahip 6 Bölge Laboratuvarının (Biri Ankara'da Merkez ve diğer beşi İstanbul, İzmir, İzmit, Bursa ve Mersin Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüklerine bağlı) ihtiyaçlarının bütçeden karşılanmasının bütçeye ek yük getirecek olması nedeniyle şu anda bu laboratuvarlarda ücretsiz yapılmakta olan tahlillerden alınacak ücretlerin döner sermayeye aktarılması ve buradan da bu laboratuvarların özellikle devamlılık arz eden sarf malzemesi ihtiyaçlarının karşılanması öngörülmektedir.

BAŞKAN – Olumlu görüşle önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 324 Sıra Sayılı Tasarının 67 nci maddesinin yirmialtıncı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                            M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

" 26) 100 üncü maddesinin (a) bendinde yer alan "gümrük antrepo tesislerine" ibaresi "gümrüklü antrepoya", (b) bendinde yer alan "gümrük antrepo tesislerinde" ibaresi "gümrüklü antreposunda",

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) –  Biz de takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 67 nci maddesiyle 4458 sayılı Kanunun 100 üncü maddesinin (a) ve (b) bentlerinde yapılması önerilen değişikliğin "Gümrüklü antrepoya" olarak değiştirilmesi uygun olacaktır. Çünkü, (a) fıkrasında önerilen antrepo gümrüklü antrepo değilse zaten kanun kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayacaktır. (b) fıkrasındaki "gümrük antreposunda" ibaresi ise sadece gümrükçe işletilen antrepoları çağrıştırdığından, iki bentte de genel olarak "gümrüklü antrepo" ibaresi uygun düşecektir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen iki önerge çerçevesinde 67’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

68’inci maddede bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 324 sıra sayılı "Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın Çerçeve 68 inci maddesinin              2 numaralı bentten sonra gelmek üzere "3) 33 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan 'Türkiye Gümrük Bölgesinin giriş noktalarındaki gümrük kapıları ile içeride bulunan gümrük kapıları arasında belirli yolların takip edilmesi zorunludur.' cümlesi ve bundan sonraki cümlede yer alan 'bunları birbirine bağlayan yollar ve' ibaresi," bendinin eklenmesi ile diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Tekin Bingöl

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Trabzon

Ankara

Malatya

 

Metin Arifağaoğlu

Gürol Ergin

 

 

Artvin

Muğla

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Bilindiği gibi, Türkiye'nin de taraf olduğu uluslararası karayolu taşımacığını düzenleyen TIR Sözleşmesinin 20 inci maddesi "Gümrük makamları, kendi ülkeleri içindeki yolculuklar için bir süre sınırlaması koyabilecekleri gibi, karayolu taşıtlarının, taşıt dizilerinin veya konteynerlerin belirli bir yol takip etmelerini isteyebilirler." hükmü yer almaktadır. Aynı madde ile ilgili sözleşmenin mütemmim cüz'ü olan "Açıklayıcı Notlar"da "... Yetkililerin yol güzergahı tespit etme haklarının çok gerekli gördükleri takdirde kullanmaları tavsiye edilir." denilmektedir. Bir başka anlatımla, sözleşmeye taraf ülkelerin çok zorunlu olmadıkça "zorunlu güzergah" belirlememesi ilkesi kabul edilmiştir.

Durum böyle olmakla birlikte, Türkiye yürürlükten kaldırılmış olan 1615 sayılı Gümrük Kanunundaki bu hükmü, 4458 sayılı Gümrük Kanunu aynen ihya etmiştir. Oysa TIR Sözleşmesine taraf olan ülkelerin sadece 3-4 tanesinde bu hüküm yürürlükte kalmıştır. Gelişmiş ülkelerin tümü "güzergah zorunluğu"nu kaldırmıştır. Buna, karayollarının artmasının yanı sıra teknolojik gelişmeler de neden olmuştur. Gümrük idareleri artık 3-4 saat gecikme olan TIR kamyonlarını izleyerek bulunduğu bölgede arayabilecek teknolojik donanımlara sahip bulunmaktadır. Gümrük Müsteşarlığında bulunan "TIR Takip Sistemi" sayesinde, üzerine takip kiti takılan TIR kamyonları uydular aracılığı ile izlenmekte ve olumsuz her durum anında tespit edilebilmektedir. Öte yandan, "zorunlu güzergah" sayılan yoldan 5-10 kilometre sapılarak kendi lojistik üssüne ulaşmak isteyen veya trafik yoğunluğu olan yoldan vazgeçerek yoluna alternatif başka güzergahı kullanarak devam etmek isteyen bir kamyon şoförünün, bunu yapabilmesine olanak sağlamak gerektiği mütalaa edilmektedir.

Diğer taraftan, Türkiye'nin hala yabancı plakalı TIR kamyonlarını da "zorunlu güzergah"a sevk etmesi nedeniyle, Karayolu Karma Ulaştırma Komisyonu (KKUK) toplantılarında, Türkiye karşı ülke yetkilileri tarafından sürekli olarak eleştirilmektedir. Türk Heyeti karşı ülkeden ilave "geçiş belgesi" talep ettiğinde, karşı heyet bu uygulamayı sözü edilen uygulamayı dile getirerek, bunu "tarife dışı engel" olarak nitelendirmekte, bu durum, Türkiye'nin müzakere pozisyonunu zayıflatmaktadır. Bu bakımdan, 4458 sayılı Gümrük Kanununun 33 üncü maddesinde yer alan zorunlu güzergah düzenlemesinin Kanun metninden çıkarılması önerilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

68’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

69’uncu maddede bir önerge vardır; okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/602 Esas numaralı “Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 69 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 69- 16/5/1984 tarihli ve 3007 sayılı Gümrük Mevzuatına Göre Tasfiye Edilecek Eşya Hakkında Döner Sermaye Kanununun adı “Gümrük Laboratuvarlarında Yapılacak Tahlillerden alınacak Ücretler ile Gümrük Mevzuatına Göre Tasfiye Edilecek Eşya Hakkında Döner Sermaye Kanunu” olarak değiştirilmiş; 1 inci maddesine “işletmeleri kurmak ve” ibaresinden sonra gelmek üzere “gümrük laboratuvarlarının ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla” ifadesi, 3 üncü maddesine aşağıdaki (h) bendi, 4 üncü maddesinin birinci fıkrasına “ayni yardımlar,” ibaresinden sonra gelmek üzere “gümrük laboratuvarlarında yapılacak tahlillerden alınacak ücretler,” ifadesi eklenmiş; 7 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“h) Gümrük laboratuvarlarının her türlü araç, gereç, yazılım, donanım, bakım-onarım ve eğitim giderlerini, sarf ve işletme malzemesi ihtiyaçlarını karşılamak.”

“Madde 7- Döner sermaye işletmelerince tasfiye suretiyle elden çıkarılacak eşya, yönetmelikte belirlenen hükümlere uygun olarak ilgili idarelerden belgeleri ile teslim alınır. Bu suretle teslim alınan eşyanın satışından doğan hasılat döner sermaye işletmesinin geliri olarak kaydedilir.”

 

Mustafa Elitaş

Ayhan Sefer Üstün

Ahmet Öksüzkaya

 

Kayseri

Sakarya

Kayseri

 

M. Salih Erdoğan

Güldal Akşit

 

 

Denizli

İstanbul

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

4458 sayılı Gümrük Kanununun 66 ncı maddesinde yapılması önerilen değişiklik ile birlikte değerlendirildiğinde; Gümrük Müsteşarlığınca yürütülen Gümrük Laboratuvarlarının Modernizasyonu Projesi ile işlevsiz 23 adet laboratuvar kapatılarak modern donanıma sahip 6 Bölge Laboratuvarının (Biri Ankara’da Merkez ve diğer beşi İstanbul, İzmir, İzmit, Bursa ve Mersin Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüklerine bağlı) ihtiyaçlarının bütçeden karşılanmasının bütçeye ek yük getirecek olması nedeniyle şu anda bu laboratuvarlarda ücretsiz yapılmakta olan tahlillerden alınacak ücretlerin döner sermayeye aktarılması ve buradan da bu laboratuvarların özellikle devamlılık arz eden sarf malzemesi ihtiyaçlarının karşılanması öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

69’uncu maddeyi, kabul edilen önerge çerçevesi içinde oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

70’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

71’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarıya bir geçici madde eklenmesine dair önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/602 Esas numaralı “Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”na aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Oktay Vural

K. Erdal Sipahi

Recep Taner

 

İzmir

İzmir

Aydın

 

Hasan Özdemir

Nevzat Korkmaz

 

 

Gaziantep

Isparta

 

“Geçici Madde 1.- Yetkilendirilmiş yükümlüler, kolaylaştırılmış emniyet ve güvenlikle ilgili gümrük kontrollerinden veya Kanunun 225 inci maddesinin birinci fıkra hükmü saklı kalmak üzere gümrük mevzuatının öngördüğü basitleştirilmiş uygulamalardan 5 yıl müddetle yararlandırmaya Müsteşarlık yetkilidir.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Sayın Başkanım, uygun görüşle takdire bırakıyoruz ama bir redaksiyon ihtiyacı görüyorum. Cümle içerisinde “veya”dan sonra gelmek üzere “Gümrük Kanununun”, orada sadece “Kanunun” ifade edilmiş, daha sonra da “5 yıl müddetle yararlandırmaya Gümrük Müsteşarlığı yetkilidir.” şeklinde bir redaksiyona ihtiyaç görülüyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Not edildi.

Önerge sahiplerinin itirazı var mı? Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Uygundur Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım yoksa konuşacak mısınız?

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yetkilendirilmiş yükümlülerin gümrük mevzuatının öngördüğü basitleştirilmiş uygulamalardan yararlanırken 4458 sayılı Gümrük Kanununun dolaylı veya dolaysız temsilciler eliyle yürütülebilecek gümrüklerde iş takibine halel getirmemesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

72’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

73’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Dördüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Oyunun rengini açıklamak üzere, aleyhte, Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Konuşmayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç… Yok.

Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde  Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak Sayın Bakanlar var ise, hangi Bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadıyla imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:

Kullanılan oy sayısı : 234

Kabul                       : 230

Ret                           :     4 (x)

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Hayırlı olsun.

Devlet Bakanı Sayın Hayati Yazıcı bir teşekkür konuşması yapacak.

Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; cidden hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Herhâlde bu, son yılların en hızlı, en çabuk, en seri şekilde yasalaştırılan bir tasarısı.

Bu önemli kanun tasarısının yasalaşmasında katkısı olan başta DTP Grup Başkan Vekili ve grup üyelerine, Milliyetçi Hareket Partisi grup başkan vekilleri ve grup üyelerine, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili ve grup üyelerine ve AK PARTİ Grup Başkan Vekili ve grup üyelerine Müsteşarlığım ve şahsım adına şükranlarımı sunuyorum.

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) – Başkana da!

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla)- Başkanımı en sonra söyleyeceğim.

Bu çok önemli bir kanun. Detaylar var. Bugün gerçekleştirdiğiniz bu çalışma sonucu, bilesiniz ki, gümrük daha hızlanacak, ticaret erbabımız daha şevkle ve güvenle çalışacak.

Osmanlı döneminde 1861 yılında Rüsumat Emaneti olarak kamu idaresi içerisinde yer almış Gümrük İdaresine, Gümrük Müsteşarlığına bugün kabul ettiğiniz tasarıyla güç verdiniz. Hepinize tekrar teşekkür ediyorum.

Bu çalışma süresince gerçekten fevkalade dirayetli ve tempoya tempo katan tutumuyla Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Akşener’e de ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olmasını diliyor, hepinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Vakıflardan bu bölgeye borcunuz var. Yoksa hakkımı helal etmem!

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Neyim var efendim?

BAŞKAN – Malatya’ya bir proje istiyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Vakıflardan bir projeye “Tamam” dersen… Hakkımı helal etmem. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)

DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Tamam, peki.

BAŞKAN – 6’ncı sırada, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu…

6.- Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

7’nci sırada, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu…

7.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/688, 1/703, 1/684, 1/696) (S. Sayısı: 384)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Grupların anlaşması üzerine komisyonların bulunmayacağı anlaşıldığından, Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü bünyesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin 5 Eylül 2009 tarihinden itibaren bir yıl daha UNIFIL Harekâtına iştirak etmesi hususunda Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca Hükûmete izin verilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi ile alınan karar gereğince kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 23 Haziran 2009 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.43