Normal 44156 2 2 2009-09-02T08:27:00Z 2009-09-02T08:27:00Z 1 55373 315629 TBMM 2630 740 370262 11.9999 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                                                                YASAMA YILI: 3

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 47

105’inci Birleşim

16 Haziran 2009 Salı

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun’un, Hatay ilindeki çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, yeni teşvik kararlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı

3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan ilinde meydana gelen sel ve dolu felaketinin açtığı zararlara ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Kırgızistan-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Sayın Cangoroz Kanımetov ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaretinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/835)

2.- TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Kosova Cumhuriyeti Meclis Başkanı Jakup Krasniqi ve Karadağ Cumhuriyeti Meclis Başkanı Ranko Krivokapic’in vaki davetine icabetle Kosova ve Karadağ’a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/836)

3.- 17-19 Haziran 2009 tarihlerindeki Birleşmiş Milletler Felaketlerin Önlenmesi Uluslararası Strateji Merkezi tarafından İsviçre’nin Cenevre kentinde gerçekleştirilecek olan “Felaketlerin Önlenmesi Evrensel Forumu II. Parlamenterler Toplantısı”na davet edilen Aksaray Milletvekili ve Çevre Komisyonu Üyesi Ali Rıza Alaboyun’un icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/837)

4.- 23-24 Mart 2009 tarihlerinde Irak’a resmî ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e refakat eden heyete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/838)

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Recai Yıldırım ve 20 milletvekilinin, sınır ticaretinin düzenlenmesinde ve uygulamada yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/402)

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 22 milletvekilinin, kamu personel sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/403)

3.- Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, kömür üretimi ve ticaretindeki yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/404)

C) Önergeler

1.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/288) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/141)

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi parti Grubu Önerileri

1.- (10/58) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16/6/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

2.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 408 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre Temel Kanun olarak ve bölümler halinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S. Sayısı: 385)

3.- Askeri Hakimler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/460) (S. Sayısı: 387)

4.- Siirt Milletvekili Memet Yılmaz Helvacıoğlu ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin; Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 1 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (2/427, 2/428, 2/429) (S. Sayısı: 361)

5.- Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/463) (S.Sayısı: 316)

6.- Türkiye Cumhuriyeti ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Arasında Akdedilen 27 Nisan 1988 Tarihli Konsolosluk Sözleşmesinin Bazı Maddelerinin Tadiline İlişkin Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/587) (S. Sayısı: 357)

VIII.- OYLAMALAR

1.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın oylaması

2.- Türkiye Cumhuriyeti ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Arasında Akdedilen 27 Nisan 1988 Tarihli Konsolosluk Sözleşmesinin Bazı Maddelerinin Tadiline İlişkin Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, açılan uluslar arası tahkim ve AİHM davalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/4547) (Ek cevap)

2.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Almanya’daki bir dernekle ilgili davanın takibine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı  (7/5126) (Ek cevap)

3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, tasarruf sahiplerini mağdur eden holdinglerin sorumlularının cezalandırılmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/7485)

4.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Manyas Gölünün korunmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/7844)

5.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, bakanların atanma usulüne ilişkin  Başbakandan  sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/7871)

6.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, İç Anadolu Bölgesinde Çevre Kanunu uyarınca verilen idari para cezalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/7893)

7.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Türkgözü Gümrüğünün etkinleştirilmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/7899)

8.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, yardımcı hizmetler sınıfındaki özürlü personele ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/7993)

9.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’de baraj kapaklarının açılması sonucu ekili alanlarda oluşan zarara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/7994)

10.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da baraj kapaklarının açılması sonucu ekili alanlarda oluşan zarara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/7995)

11.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, bir vakıf arsası üzerindeki tasarrufa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/8001)

12.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Gaziosmanpaşa Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı yönetimiyle ilgili iddialara,

Gaziosmanpaşa Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı yönetimi hakkındaki iddialara,

Gaziosmanpaşa Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı yönetimiyle ilgili iddialara,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/8002), (7/8003), (7/8004)

13.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Elbistan Şeker Fabrikasının işletilmesindeki bazı sorunlara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/8041)

14.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, yardımcı hizmetler sınıfındaki özürlü personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/8059)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’de açılarak beş oturum yaptı.

 

Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, işçi sağlığı ve iş güvenliğine,

İstanbul Milletvekili Hasan Macit, tarımsal sulamada kullanılan elektrik ücretleri ve borçlarına,

Muş Milletvekili M. Nuri Yaman, Muş ilindeki Alparslan-I Barajı’nın oturum alanının kamulaştırılmasına,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız, bir milletvekilinin, Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim Hastanesinde bir hekimi darp etmesine,

Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Elâzığ ve Malatya’daki çiftçilerin elektriklerinin kesilmesine,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

 

Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu ve 20 milletvekilinin, Edirne’deki tarihî varlıkların araştırılarak değerlendirilmesi için (10/399),

Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu ve 20 milletvekilinin, çeltik üreticilerinin sorunlarının araştırılarak (10/400),

Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 20 milletvekilinin, sağlık hizmeti sunumunda yaşanan sorunların araştırılarak (10/401),

Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın (6/1344) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.

 

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının:

254’üncü sırasında bulunan (10/306) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmelerinin Genel Kurulun 12/6/2009 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi,

80’inci sırasında bulunan (10/131) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmelerinin Genel Kurulun 12/6/2009 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi,

13, 176, 197, 215, 221’inci sıralarında bulunan (10/30, 10/231, 10/251, 10/269, 10/275) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun, 12/6/2009 Cuma günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ve saat 19.00’a kadar çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi,

Yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

 

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Uşak Milletvekili Nuri Uslu’nun konuşmasında ismini zikrederek sözlerinin çarpıtıldığı nedeniyle bir açıklamada bulundu.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/692)    (S. Sayısı: 385) görüşmelerine devam edilerek, ikinci bölümün 40’ıncı maddesine kadar kabul edildi, 40’ıncı maddeyle ilgili önergeler üzerinde bir süre görüşüldü.

 

Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay,

Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya,

Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın konuşmasında isimlerini zikretmesi nedeniyle;

Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın partisine sataşması nedeniyle,

Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin sözlerini çarpıttığı iddiasıyla,

Birer açıklamada bulundular.

 

385 S. Sayılı Kanun Tasarısı’nın 40’ıncı maddesiyle ilgili bir önergenin oylaması sırasında, istem üzerine yapılan yoklamalarda, Genel Kurulda toplantı yeter sayısı bulunmadığı anlaşıldığından,

 

16 Haziran 2009 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 21.06’da son verildi.

 

                                                            Nevzat PAKDİL

                                                              Başkan Vekili

        Canan CANDEMİR ÇELİK                                               Harun TÜFEKCİ

                         Bursa                                                                         Konya

                      Kâtip Üye                                                                   Kâtip Üye

                 Fatoş GÜRKAN                                                         Yusuf COŞKUN

                         Adana                                                                         Bingöl

                      Kâtip Üye                                                                   Kâtip Üye

 

No.: 120

II.- GELEN KÂĞITLAR

15 Haziran 2009 Pazartesi

Teklifler

1.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; 4070 Sayılı Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/472) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.2009)

2.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve Giresun Milletvekili H. Hasan Sönmez’in; 22/2/2005 Tarihli ve 5302 Sayılı İl Özel İdaresi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/473) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.6.2009)

3.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Siyasi Partiler Kanunu ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/474) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.6.2009)

Rapor

1.- Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/607) (S. Sayısı: 408) (Dağıtma tarihi: 15.6.2009) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, Sakarya-Akyazı ilçe kongresinde yaptığı konuşmaya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1432) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, özelleştirme yolu ile gayrimenkul ve tesis satışlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1433) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)

3.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, uçak ve helikopter kiralama ihalesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1434) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

4.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, DSİ’nin Malatya’daki baraj ve gölet yapımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1435) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

5.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın, bazı yasa çalışmalarına ve OSB’lerin desteklenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1436) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)

6.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, TMO’nun kayısı alımı yapıp yapmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1437) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, RTÜK Başkanının istifasının istendiği haberlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8234) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

2.- İstanbul Milletvekili Ahmet Tan’ın, Suriye sınırındaki mayınlı arazinin temizlenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8235) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

3.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Düzce İl Kongresinde yaptığı konuşmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8236) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

4.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, İzmir’in bazı ilçelerinin sosyo-ekonomik durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8237) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

5.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Fiskobirlik ve TMO’nun fındık alımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8238) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

6.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Ağrı’da bir kadının gördüğü şiddete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8239) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

7.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, yabancıların taşınmaz edinimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8240) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)

8.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, azınlıklar ve sözde Ermeni iddaları konularında komisyon kurulup kurulmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8241) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)

9.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, kıdem tazminatı konusunda yeni düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/8242) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

10.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, sendikalı çalışanlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/8243) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

11.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Primsiz Ödemeler Genel Müdürüne ve bazı proje işlemlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/8244) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

12.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, belediye çalışanlarına sendika değiştirme baskısı yapıldığı iddialarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/8245) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

13.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, İstanbul-Yeşilköy’deki Olimpiyat Parkı’nın otopark ve ticaret alanı yapılmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/8246) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

14.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bir taş ocağının çevreye etkilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/8247) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

15.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Van Gölünün korunmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/8248) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

16.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’daki yenilenebilir enerji ve HES başvurularına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/8249) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

17.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, rüzgar enerjisi alanındaki tahsis ve imtiyazlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/8250) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

18.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, maden arama izinlerine ve madencilikte çevre duyarlılığına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/8251) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)

19.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın, Antalya’daki taş ocaklarına ve bazı enerji çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/8252) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)

20.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, Davutpaşa’daki patlamanın mağdurlarına ve olayın soruşturmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8253) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

21.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, İstanbul Yeşilköy’deki Olimpiyat Parkı’nın imar değişikliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8254) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

22.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8255) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

23.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, Türk vatandaşlığından çıkarılanlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8256) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

24.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, bir köyün cami ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/8257) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

25.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir köyün idari bağlılık durumuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8258) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)

26.- Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, lojistik ve nakliye sektöründeki bazı sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8259) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)

27.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Van’da turizmin geliştirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/8260) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

28.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın, turizm sektörünün desteklenmesine ve Antalya’da verilen maden arama izinlerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/8261) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)

29.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, özelleştirme satışlarında borcunu ödemeyen alıcılara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/8262) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

30.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, sulama birliklerinin borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/8263) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

31.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin temizlenmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/8264) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

32.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Hazineye ait satılan tarım arazilerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/8265) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)

33.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, yönetici atamalarına ve psikolog istihdamıyla ilgili bir karara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8266) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

34.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Aydın ve Muğla’daki parti kongrelerine katılımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8267) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

35.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Cumhuriyet kutlamaları için Başbakanlık Tanıtma Fonundan yapılan harcamalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8268) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

36.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, il milli eğitim müdürleriyle tanışma toplantısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8269) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

37.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, idari yargıya taşınan personel işlemlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8270) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

38.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, Yenimahalle İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün banka anlaşmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8271) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

39.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Bakanlık Merkez teşkilatı personelinin maaş ödemesiyle ilgili banka promosyonuna ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8272) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

40.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, eğitim kurumlarındaki şiddet olaylarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8273) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

41.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in, engelli çocukların eğitimindeki bir soruna ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8274) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

42.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, Keçiborlu’da KEY ödemelerini alamayan öğretmenlerin durumuna ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8275) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

43.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Türk Telekom ile yapılan internet erişimi protokolüne ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8276) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

44.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir atama ve görevlendirme işlemine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8277) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

45.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, istifa eden öğretmenlerin tekrar göreve atanmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8278) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)

46.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, Isparta’da Aile Hekimliği uygulamasında yaşanan sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8279) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

47.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’daki hastane yangınına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8280) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

48.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, bölge hastaneleri projesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8281) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

49.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, Bursa’daki hastane yangınına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8282) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

50.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadın sağlığı konusunda farklı uygulamalar yapan hastanelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8283) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)

51.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul’daki hastanelerin denetimlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8284) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)

52.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, sosyal güvencesi olmayan hamile kadınların sağlık hizmetlerinden yararlanamamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8285) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)

53.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, bir operasyonda gözaltına alınan kamu görevlilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8286) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)

54.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, İzmir’deki bebek ölümlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8287) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)

55.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, İstanbul’daki bebek ölümlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8288) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)

56.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, domates üreticilerinin fiyat oluşumundaki mağduriyetine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8289) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

57.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, TMO’nun hububat alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8290) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

58.- Bursa Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, TMO’nun buğday alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8291) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

59.- Bursa Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, hibrit tohumlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8292) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

60.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Milas’ta dolu yağışının doğurduğu zarara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8293) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

61.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, canlı hayvan ve et ticareti ile üretim ve tüketimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8294) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

62.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, bir milletvekiline THK’nin Uçuş Eğitim Okulunda ayrıcalık sağlandığı iddialarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/8295) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

63.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Zonguldak-Ankara tren seferlerinin saatinin değiştirilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/8296) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

64.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, turist taşımacılığı yapan işletmelerin sorunlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/8297) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

65.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Çukurova Mavi Treninin bir istasyonda duraklamasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/8298) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

66.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Batum uçak seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/8299) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

67.- Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in, TCDD’nin Erzincan-Trabzon tren yolu projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/8300) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)

68.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, Türk Eximbank yönetim kurulu üyelerinin yapamayacakları faaliyetlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/8301) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

69.- İstanbul Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, KEY ödemelerinde sorun yaşayanların durumuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/8302) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)

70.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, TRT Türk’ün bazı hizmetlerini yürüten ajansa ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/8303) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

71.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, TRT-2’de yayınlanan bir programa ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/8304) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

72.-  Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, TRT Genel Müdür Yardımcısının kullandığı mekanlardaki tadilata ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/8305) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

73.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, TRT-5 Anadolu isimli bir kanal açılıp açılmayacağına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/8306) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

74.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, TRT Araştırma ve İmalat Dairesi Başkanlığı atölyelerinin stüdyoya dönüştürülmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/8307) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

75.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, TRT’nin taşeron firmalardan hizmet alımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/8308) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

76.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, İstanbul Gaziosmanpaşa Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı yönetimi hakkındaki iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/8309) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)

77.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, iki ayrı projede danışmanlık yapan bir kişiye ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/8310) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

78.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, yurt dışında ülkemizle ilişkilendirilen bazı konuların açıklığa kavuşturulmasına ilişkin Devlet Bakanından (Egemen Bağış) yazılı soru önergesi (7/8311) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

79.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, töre ve namus cinayetlerinin önlenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/8312) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, Ergenekon Davasındaki bir tutukluya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/7438)

2.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, sanayi sektörüne elektrik enerjisi desteği verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7683)                                                       

3.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, NATO Genel Sekreterliğine yapılan atamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7684)                                                       

4.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, baskı gördüğü iddia edilen bir okul müdürüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7687)                                                       

5.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, bir çöp döküm alanının oluşturduğu çevre sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7688)                                                        

6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, kamu çalışanları ve emeklilerin ücretlerinin iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7689)                                                       

7.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, İzmir’de kruvaziyer turizmin geliştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7690)    

8.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, AİHM’e Türkiye aleyhine yapılan başvurulara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7691)                                                  

9.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bir gölette yükseltme çalışması yapılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7693)                                                       

10.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir demiryolu projesine ve sınır kapısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7694)                                                       

11.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, 23 Nisan törenlerinde soğuktan etkilenen öğrencilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7695)                                                       

12.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, belediyelerin borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7696)                                                       

13.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, emekli aylıklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7697)                                                       

14.- Aydın Milletvekili Recep Taner’in, emeklilerin durumlarının iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7698)                                                       

15.- Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, yüksek öğrenim kredi borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7700)                                                       

16.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/7705)                                                       

17.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün ihalelerine ve Dünya Bankası ile projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/7706)                                                        

18.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin sosyal yardımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7707)                                                        

19.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin iptal edilen bir ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7708)                                                       

20.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin, Hakkari’deki eylemlere yapılan müdahaleye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7709)                                                       

21.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Fatih Belediyesinde personele yapıldığı iddia edilen bazı uygulamalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7710)                                                       

22.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, belediye meclisi toplantılarında üyelerin kılık ve kıyafetine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7711)                                                       

23.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki belediye meclisi toplantılarında üyelerin kılık ve kıyafetine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7712)                                                       

24.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, bazı deprem konutlarının kullanımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7713)                                                        

25.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Türk personeli bulunan Abu Dabi açıklarındaki bir gemiye ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7718)                                                       

26.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Erivan’daki bir toplantıda yaşandığı iddia edilen bir olaya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7719)                                                       

27.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, NATO Genel Sekreterliği ve Ermenistan konularında izlenen politikaya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7720)                                                       

28.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Ermenistan ile mutabık kalınan hususlara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7721)                                                       

29.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, vergi dairelerinin bir uygulamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7725)                                                        

30.- Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in, Ordu’da bir yarışma kapsamında dağıtılan bir kitaba ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7726)                                                        

31.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7727)                                                       

32.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, üniversitelerdeki akademik ve idari personelin özlük haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7729)                                                       

33.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, bir yönetmelikte yapılan değişikliğe ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7731)                                                       

34.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın 657 sayılı Kanunun 76. maddesine göre yapılan atamalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7732)                                                       

35.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, uzman jandarmaların özlük haklarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7734)                                                        

36.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Türk personeli bulunan Abu Dabi açıklarındaki bir gemiye ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7738)                                                       

37.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, kruvaziyer turizmin desteklenmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7739)                                                       

38.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Gazipaşa Havalimanının yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7740)                                                       

39.- Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, Adana-İskenderun tren seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7741)                                                        

40.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, TEKEL ruhsatlı işyerlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/7743)                                                        

41.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, anti-depresan ilaç kullanımındaki artışa ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7745)                                                        

42.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, İzmit’teki deprem konutlarının kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7748)                                                       

43.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya-Afyon-Uşak Bölgesel Havaalanı Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7749)                                                       

44.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bazı yurt dışı ve yurt içi programlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7750)                                                       

45.- Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in, yüksek öğrenim kredi borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7751)                                                       

46.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Akkuyu’da kurulacak nükleer santral ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7752)                                                       

47.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, domuz gribine karşı önlem alınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7755)                                                       

48.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, baraj gölü içinde kalacak Yusufeli ilçesindeki yapılaşmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7756)                                                       

49.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, ABD Başkanının 24 Nisan açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7757)                                                        

50.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, Ermenistan ile ilişkilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7758)                                                       

51.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, Ergenekon Soruşturmasında yer alan bazı belgelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7759)                                                       

52.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, İstanbul’daki bir operasyona ve medyanın terörle ilgili yayınlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7760)                                                       

53.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, emeklilerin durumlarının iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7761)                                                        

54.- Ankara Milletvekili Nesrin Baytok’un, emekli aylıklarının iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7762)                                                       

55.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, İstanbul’da yapılan bir operasyona ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7763)                                                       

56.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, yerel seçimlerle ilgili itirazlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7764)                                                       

57.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Mersin-Akkuyu’da kurulacak nükleer santral ihalesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7774)                                                        

58.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, Bergama Organize Sanayi Bölgesine doğalgaz bağlanmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7775)                                                        

59.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Sinop’a doğalgaz yatırımına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7776)                                                       

60.- İzmir Milletvekili Recai Birgün’ün, İstanbul’da yapılan bir operasyona ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7777)                                                       

61.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir soğuk hava deposu yapımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7778)                                                       

62.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir cinayetin zanlılarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7779)                                                        

63.- Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in, bir cinayetin zanlılarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7780)                                                       

64.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’da toplu taşımda yaşanan sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7781)                                                       

65.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Muradiye ilçesinde yaşandığı iddia edilen bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7782)                                                       

66.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, Kapaklı Belediyesinin ihalelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7783)                                                        

67.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, DİSK Genel Merkezinin çevresine kamera yerleştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7784)                                                       

68.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bitki ithaliyle ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7785)                                                       

69.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, İstanbul Emniyet Müdürünün bazı ifadelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7786)                                                       

70.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Yedisu-Kiğı yolunun asfaltlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7787)                                                       

71.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köyün su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7788)                                                                                                        

72.- Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in, DİSK Genel Merkezi çevresine kamera yerleştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7790)                                                        

73.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, Seviye Belirleme Sınavındaki puanlama sistemine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7793)                                                       

74.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, bir yönetmelikte yapılan değişikliğe ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7794)                                                       

75.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, yüksek öğrenim kredi borçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7795)                                                       

76.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, eğitici ve formatör olarak görevlendirilen bilişim teknolojileri öğretmenlerinin sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7796)

77.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, İzmir’deki bazı atamalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7797)                                                       

78.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur’da güzel sanatlar lisesi açılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7798)                                                       

79.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, domuz gribine karşı alınacak önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7799)                                                       

80.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Termal’deki bir otelin işletmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7800)                                                        

81.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, kayısı üreticileri birliğinin desteklenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/7801)                                                        

82.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, elma ihracatının desteklenmesine ve soğuk hava depolarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7803)                                                       

83.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, girdi maliyetlerine ve tarım sektörünün desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7804)                                                       

84.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, tarım sektörünün desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7805)                                                       

85.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Marmara Bölgesinin sofralık zeytininin değerlendirilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7806)                                                       

86.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, zeytinin markalı ve ambalajlı satılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7807)                                                       

87.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, zeytin üretiminde havzalara göre ürün planlamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7808)                                                        

88.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya-Afyon-Uşak Bölgesel Havaalanı Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7809)                                                        

89.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Karacabey-Bandırma bölünmüş yoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7810)                                                       

90.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Türk Telekom’un görüşme ücretlendirmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7811)                                                       

91.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, Habur Sınır Kapısındaki bazı sorunlara ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/7813)

 

No.: 121

16 Haziran 2009 Salı

Tasarı

1.- Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/718) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.6.2009)

Tezkereler

1.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/832) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.2009)

2.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/833) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.2009)

3.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata, Siirt Milletvekili Osman Özçelik ve Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk’un Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/834) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.2009)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Recai Yıldırım ve 20 Milletvekilinin, sınır ticaretinin düzenlenmesinde ve uygulamada yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/402) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2009 )

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 22 Milletvekilinin, kamu personel rejimindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/403) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2009)

3.- Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin, kömür üretimi ve ticaretindeki yolsuzluk ve usülsüzlük iddialarının  araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/404) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.06.2009)

 

 

 

16 Haziran 2009 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Hatay ilindeki çiftçilerin sorunları hakkında söz isteyen Hatay Milletvekili Gökhan Durgun’a aittir.

Buyurunuz Sayın Durgun. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun’un, Hatay ilindeki çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çiftçilerimizin sorunlarını anlatmak üzere gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 2009 yılının hasat dönemi içindeyiz. Çukurova’da, Hatay’da, Türkiye’nin hemen hemen her yerinde buğday hasadı gerçekleştirilmeye başladı. Buğday fiyatlarına bakarsak, çay fiyatına bakarsak, fındık fiyatlarına bakarsak, bu fiyatların ortak bir özelliği olduğunu görüyoruz: Hiçbir fiyat maliyeti karşılamıyor. Bütün bu girdilerde ilgi çeken en önemli nokta budur. Maalesef, Türkiye’de çiftçiye sahip çıkacak, köylünün ürününü sahiplenecek, piyasayı tanzim edecek, doğru fiyatın ortaya çıkmasını sağlayacak bir düzenlemenin gerçekleşemediğini hep beraber görüyoruz. AKP İktidarında geçirilen yedi yıl bu bakımdan sorunu daha da artırmıştır, daha da ağırlaştırmıştır; çiftçiyi daha da sahipsiz, daha da kendi kaderine terk edilmiş bir konuma sürüklemiştir.

Bugün buğdayın fiyatı 38 ile 40 kuruş arasında satılmaktadır. Bu fiyat çiftçi için alarm veren bir fiyattır. Buğday maliyetinin en ucuz  ve en düşük olduğu Hatay’da buğdayın maliyeti 50 kuruşun üzerindedir. Türkiye’de ortalama buğday maliyetinin 61 kuruş olduğu ziraat odalarımız tarafından tespit edilmiş olmasına rağmen Toprak Mahsulleri Ofisinin açıkladığı brüt fiyat 50 kuruş olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun neti ise 44 kuruş civarındadır. Bu fiyata göre çiftçinin en azından maliyetini karşılayabilmesi için destekleme primi miktarının 11 kuruş olması gerekmektedir. Ancak açıklanan prim miktarı 5 kuruş olarak ortaya çıkmıştır. Geçen yıla göre tarım ürünlerinde fiyat artışı olmamasına karşın girdi fiyatlarında yüzde 100’e yakın artışlar olmuştur. Bu nedenle çiftçiler borçlarını ödemekte zorlanmaktadır.

Tarımsal sulama maliyetinin yüzde 40’ını elektrik oluşturmaktadır. Avrupa Birliğinde tarımsal sulamada kullanılan elektriğin kilovatı 7,7 sent iken Türkiye’de 17,7 sent olarak uygulanmaktadır. Ayrıca, bizde elektriğe yüzde 18 KDV alınırken Avrupa Birliği ülkelerinde KDV alınmamaktadır. Türkiye’deki elektriğin yüzde 3,4’ünü tarımsal sulamada kullanmaktadır çiftçilerimiz. Genelde yüzde 14 olan elektrik kayıp ve kaçağının bedelini de tüm tüketicilerle birlikte çiftçilerimiz ödemektedir. Çiftçiye uygulanan elektrik fiyatı çok yüksektir. Üstelik önceden 30-40 metreden su çıkarılırken bugün küresel ısınma nedeniyle kuyular 200 ile 400 metre derinliğe kadar inmektedir. Doğal olarak bunlar maliyeti artırmaktadır. Hâlâ şu anda sulama birliklerinin 90 milyon lirası anapara olmak üzere 2,2 milyar lira elektrik borcu bulunmaktadır. Hatay’da, Amik Ovası’nda 4 binin üzerinde çiftçi elektrik borcundan dolayı hacizlik duruma düşmüştür. Her bir çiftçimizin 100 ile 200 milyar dolayında borcu bulunmaktadır. Eğer bugünlerde sulama yapılamazsa pamuk ve mısır ürünü kuruyacaktır. Bu durum yetkililerce bilinmesine rağmen elektrik borcundan dolayı TEDAŞ bugün Amik Ovası’nda çiftçinin elektriğini kesmektedir. Hemen bugün sulama kuyularının elektrikleri açılmazsa ekili olan pamuk ve mısır ölecektir. Bu da çok ciddi bir millî kayıptır. Sayın Başbakandan, Tarım Bakanından, Enerji Bakanından, Maliye Bakanından bu soruna acilen çözüm bulmalarını Hatay’daki ve Türkiye’deki çiftçilerimiz adına rica ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, çiftçilerimizin içinde bulunduğu bu darboğazdan çıkabilmeleri için borçlarını ödeyebilmeleri bakımından icralar durdurulmalı, hâlihazırda kesik olan elektrikler açılmalı, yeni bir elektrik kesintisi yapılmamalı, BAĞ-KUR borçlarında olduğu gibi faiz affı yapılmak suretiyle elektrik borçları yeniden yapılandırılmalıdır. Bu nedenle, çiftçi peşin ödeme yapan tüccara daha düşük fiyatla ürününü teslim etmek zorunda kalmıştır. Çiftçimizin bazı yerlerde, örneğin Hatay’ın Kumlu ilçesinde 2008 yılına ait pamuk desteklemesi hâlâ ödenmemiştir.

Değerli arkadaşlarım, tarımın tekrar ayağa kalkabilmesi için tarımsal girdilerde KDV’nin yüzde 1’e düşürülmesi önemli bir gelişme olacaktır. Elektrikten, gübreden, mazottan, ilaçtan alınan KDV yüzde 1’e düştüğü takdirde, biraz önce söylediğimiz borçlar da doğru bir biçimde yapılandığı takdirde, çiftçimizin sorunu büyük ölçüde ortadan kalkacaktır.

Sayın bakanlardan, bu konuda çiftçilerimiz adına, tekrar, bir kez daha ricada bulunarak sözlerime son veriyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Durgun.

Gündem dışı ikinci söz, teşvik kararları hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’ye aittir.

Buyurunuz Sayın Erçelebi. (DSP sıralarından alkışlar)

2.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, yeni teşvik kararlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı

HASAN ERÇELEBİ (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi şahsım ve Demokratik Sol Parti adına saygılarımla selamlıyorum.

Hükûmet, bir süre önce, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik krizi aşmak için yeni bir teşvik paketi açıkladı. Hükûmet, bu paketi açıklarken ülkemizin yaşadığı ekonomik krize bulunabilecek en mükemmel çözüm olarak sundu. Ancak geçen kısa süre içerisinde, bu paketin bir çözüm olmaktan öte, bazı konularda kaş yapayım derken göz çıkarıldığını görüyoruz. Şöyle ki: Hazırlığı uzun zaman alan ve KOBİ’lerin canhıraş bekledikleri bu pakette KOBİ’lere özel bir teşvik bulunmamaktadır. Aynı sektörde faaliyet gösteren illerin farklı teşvik bölgelerinde yer alması, aynı sektör içerisinde haksız rekabete yol açmaktadır. Daha önce beş yıl uygulanan 5084 sayılı Teşvik Yasası nedeniyle bazı gelişmiş illerimizde yeni yatırım yapılamamıştır. Bu teşvik paketi ile, sanayileşmiş illerimizde yeni yatırımlar tümden duracaktır. Örnek olarak, Denizli halkı, sanayiye ve yatırıma küsmüş bulunmaktadır. Sanayiyle ilgili, başta sanayi, ticaret odası ve borsa olmak üzere 19 sivil toplum örgütünün imzası buradadır.

Hükûmetlerin istemediği devlet memurlarını sürgün ettiğini bilirdik ama ilk defa bu Hükûmet döneminde sanayi sektörlerinin sürgüne gönderildiğini görüyoruz. Tekstil ve konfeksiyon sektörleri, binlerce yıldır yaşadıkları yörelerden Doğu ve Güneydoğu illerine sürgün edilmektedir. Bu paketle, üçüncü ve dördüncü bölgedeki insanlarımıza insan gücü yaratalım derken, birinci ve ikinci bölgedeki çalışan kesimin ve esnafın işsiz kalmasına yol açılacaktır. İstanbul’da, Bursa’da, Denizli’de tekstilde işten çıkarılan işçilerin hâli ne olacaktır? Bu insanlar nerede çalışacaklardır? Teşvikler yeni yatırımlara uygulanacaktır. Eski yatırımlar nasıl ayakta kalacaktır, nasıl rekabet edeceklerdir? 

Tarım sektörü neredeyse bu teşvik paketinin dışında kalmıştır. Tarımda girdiler çok pahalıdır, ürün ucuzdur. Mevcut Hükûmetin ve gelecek hükûmetlerin hedefi “1 kilogram buğday = 1 litre mazot” olmalıdır.

Su havzalarının korunması için tarım alanlarının muhafaza ve teşvik edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, Türkiye ilerleyen yıllarda su sıkıntısı çekecektir.

Küresel ekonomik krizin ne kadar süreceği belli olmadığından, teşvik paketinde yer alan on iki sektörde büyük yatırımlar yapmaya kimsenin gücü ve cesareti yoktur. Bu teşvik paketi bazı grupların işine yarayacak şekilde yapılmıştır. Pakete ekonomik yandaş mayınları döşenmiştir.

Transit boru hattıyla taşımacılık hizmetlerinden, rafine edilmiş petrol ürünleri imalatından kim yararlanacaktır? Ceyhan bölgesinde petrol rafinerisi yapma iznini kim almıştır? Buralardan bizim Çalık kokusu gelmektedir.

Bu paketle, iş verileceği söylenen insanlara sürekli değil geçici bir iş temin edilecektir. Bu gerçekte kiralık işçiliktir. Bu uygulamayla, düşük ücretle çalışan, iş güvencesi olmayan, sendikal örgütlenmeden mahrum, bölgesel asgari ücretle çalışanlar ordusu yaratılma tehlikesi bulunmaktadır.

Teşvik paketiyle, anlatmaya çalıştığım aksaklıklarla birlikte, sanal da olsa üretim destekleniyor gibi görünmektedir. Aslında, yaşamakta olduğumuz ekonomik krizin aşılmasında talep yaratan politikalara ihtiyaç vardır. Bu nedenle, çalışanların ücretlerine zam yapma ayı olan temmuz ayında devlet maaş ödediği kesimlere 250 TL seyyanen vermelidir. Bu zam şehit ailelerine, gazilere ve emeklilere de yansıtılmalıdır. Eğer seyyanen 250 TL’lik zam yapılırsa bu rakam ciddi şekilde ekonominin canlanmasını sağlayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi toparlayın.

Buyurun.

HASAN ERÇELEBİ (Devamla) – Son beş yıllık reel enflasyonu yani sokaktaki enflasyonu dikkate aldığımız zaman, çalışanların ve emeklilerin maaşlarına yüzde 35 oranında zam yapılmalıdır. Eğer bu yapılmaz ve satın alma gücü yaratılmazsa talep olmayınca üretimin bir anlamı kalmaz ve bu teşvikler bir ölçüde dışa bağımlı teşvik hâline gelir. Şu anda dünyada dış ticaretin daraldığını, ülkelerin ihracat yapma sıkıntısı çektiğini biliyoruz. Bu bağlamda, ilk etapta kamu çalışanlarına ve emeklilere verilecek yüzde 35’lik zam, ekonominin önünü açacaktır çünkü bu para piyasaya girecektir.

Açıklanan teşvik paketi Hükûmet tarafından yeniden gözden geçirilmeli, sektörel teşvike önem verilmeli, memura, işçiye, emekliye, köylüye, esnaf ve KOBİ’lere mutlaka destek verilmeli, üretimde kullanılan elektriğin fiyatı düşürülmeli, ekonominin sadece üretim yönü değil tüketim yönü de göz önünde tutulmalıdır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Erçelebi.

Hükûmet adına Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün gündem dışı konuşmaya cevap verecektir.

Buyurunuz Sayın Ergün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Denizli Milletvekilimiz Sayın Hasan Erçelebi’nin hem eleştirileri hem de önerileri için kendisine çok teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, son açıklanan bölgesel ve sektörel teşvik sistemiyle ilgili, öncelikle Sayın Erçelebi’nin ifade etmiş olduğu “ekonomik krizi aşmak için” veya “ekonomik krize en mükemmel çözüm” iddiasıyla ortaya konulmuş bir teşvik sistemi olmadığını söylemek isterim. Sistem açıklanırken de böyle olmadığı Sayın Başbakanımız tarafından kamuoyuna ilan edilmişti.

Bölgesel ve sektörel teşvik sistemi üzerinde Hükûmetimiz uzunca bir zamandır çalışma yürütüyordu, çünkü 5084 sayılı Yasa’nın uygulamasından kaynaklanan gözlemler, değerlendirmeler, eleştiriler bölgesel ve sektörel bir sistemin uygulanmasının daha olumlu neticeler doğuracağı kanaatini hasıl etmişti. Onun için bölgesel ve sektörel teşvik sistemiyle ilgili çalışmalar ekonomik krizden bağımsız olarak yürütülen çalışmalardı.

Bununla ilgili “Geç kalmış bir paket.” diye eleştiriler de oldu, “Genel olarak olumlu bir paket ama geç kalmış bir paket.” eleştirileri de oldu. Ancak biz bu bölgesel ve sektörel teşvik sistemini eğer kasım ayında, aralık ayında, ocak ayında ilan etmiş olsaydık o zaman krizin girdabı arasında bu teşvik sistemi kaybolur gider, kimsenin ilgi göstermediği bir sistem olarak yerinde kalırdı.

Krizin şubat ve mart ayı itibarıyla Türkiye üzerindeki etkilerinin azalmaya başladığı ve bütün göstergelerin yeniden olumluya dönmüş olduğu bu dönem içerisinde bölgesel ve sektörel teşvik sisteminin ilan edilmesinin nedeni, hem yerli yatırımcımızı hem de yabancı sermayeyi Türkiye’nin krizden çıkışta, krizden çıkış süreci içerisinde ve çıktıktan sonraki dönemde cazip yatırım merkezlerinden biri olduğunu hem yurt içinde ve hem de yurt dışında göstermek amacını taşımaktadır.

Özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ülkelerinde yatırım için yatırımcı bir miktar daha tedirginliğini sürdürmeye devam edecektir ama Türkiye gibi krizin etkilerinden daha çabuk sıyrılan ülkeler yatırım açısından uygun teşvik sistemlerini geliştirdiklerinde hem ulusal hem de uluslararası yatırımcılar açısından daha cazip ülkeler arasında yer alabilecektir. Bu nedenle bu teşvik sistemi 2010 yılı sonuna kadar Türkiye’nin bütünlüğü içerisinde bir promosyon sistemi olarak algılanmalıdır. Ulusal ve uluslararası yatırımcıya Türkiye’yi cazip bir yatırım merkezi olarak gösteren parametrelerle bu teşvik sisteminin oluşturulduğunu hepimiz görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu nedenle, teşvik sistemiyle ilgili, hem zamanın geç olduğu konusundaki eleştiriler hem de bu sistemin doğrudan doğruya kriz içerisinde alınan tedbirlerle ilgili olduğu yönündeki değerlendirmeler çok doğru değerlendirmeler değildir; kriz sonrasıyla ilgili bir sistem olduğuna dair değerlendirmeler daha sağlıklı bir yaklaşım içermektedir.

Bu sistemde KOBİ’lere özel bir teşvik bulunmuyor. Türkiye’nin işletmelerinin neredeyse tamamına yakını küçük ve orta boy işletmelerdir. Dolayısıyla, yatırımcının, küçük ve orta boy işletmeler şeklinde sektörel ve bölgesel teşviklerden yararlanacağı sistemin içerisinde çok açık bir şekilde ortaya konulmuştur ancak sayın milletvekillerimiz sadece büyük yatırımlar faslına eğer bakmışlarsa, o fasıl ayrı bir meseledir. Büyük yatırımlar, “Bölgesel ve sektörel teşvikler.” diye sistem kendi içinde zaten ikiye ayrılmıştır. Büyük yatırımların 50 milyondan 1 milyara kadar olan genişlikte yatırımlar olduğunu sistem içerisinde görüyoruz. Bunun dışındaki diğer yatırımlar, daha çok KOBİ’lerin, küçük ve orta boy işletmelerin bölgesel ve sektörel teşvik kapsamında yararlanabileceği yatırımlardır. Onun için, sistem kendi içinde yatırımları, “Büyük yatırımlar.” ve “Sektörel, bölgesel yatırımlar.” diye ikiye ayırmaktadır. Bir kere daha, teşvik sisteminin bu boyutuna bakılmasını şahsen ben arkadaşlarıma önermek istiyorum.

Tarım sektörü bu teşvik sistemi içerisinde yer almıyor. Değerli arkadaşlar, tarımla ilgili Türkiye'de uygulanan teşviklerin ve desteklemelerin boyutunu herkes biliyor, yıllık destek boyutu 5 milyarın üzerinde bir boyuttur. 5 milyarın üzerinde destek alan, destek verilen bir tarım sektörü vardır. Son açıklanan Toprak Mahsulleri Ofisinin hububat alım fiyatlarıyla nasıl tarıma önemli bir destek ve katkı verilmiş olduğunu, tarımla ilgili, tarımsal konularla ilgili Tarım Bakanlığının ve ilgili diğer bakanlıkların nasıl bir destek çalışması içerisinde olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu destekler, elbette “yeterli değildir” diye eleştirilebilir ama “Sistemde tarıma hiçbir destek yok.” diye bir eleştiri yapmak açıkça haksızlıktır. Kaldı ki bu teşvik sistemi içerisinde tarıma dayalı sanayiler de aynı şekilde teşvik edilmektedir. Özellikle tarımın güçlü olduğu bölgelerde tarıma dayalı sanayilerin nasıl teşvik sisteminden yararlanacağı da çok açık bir şekilde ortaya konulmaktadır. Bazı sektörlerde yandaş kokusu var; transit boru hatları, petrokimya tesisleri, rafineriler gibi.

Değerli arkadaşlar, Nabucco boru hattı, Türkiye’yi 2 bin kilometreden fazla, boydan boya geçecek olan bir boru hattıdır. Bu boru hattının bir teşvik kapsamı içerisinde olmasının, Türkiye’de meydana getireceği üretim, Türkiye’de meydana getireceği istihdam ve Türkiye’de meydana getireceği ekonomik iklimin bu teşvik kapsamı içerisinde olmasının ne yanlışlığı var? Nabucco Projesi’ni teşvik etmenin, Türkiye’yi, enerji nakil hatları konusunda, boru hatları konusunda bu teşvik kapsamında cazip noktalardan birisi hâline getirmenin yanlış bir tarafı yoktur. Petrokimya tesisleri açısından Türkiye'nin en az birkaç petrokimya tesisine daha ihtiyacı olduğunu yatırım olarak biliyoruz. Siz de bir petrokimya tesisi kurmak isterseniz ve teşviklerden yararlanamazsanız, o zaman söyleyin. Gelin, siz de bir petrokimya tesisi kurun Türkiye’nin teşvik gören bölgelerinde. Bu sistem içerisinde hangi bölgesinde kurmak istiyorsanız mutlaka size de bir teşvik imkânı doğacaktır. Olmazsa o zaman gelin, hep beraber konuşalım, değerlendirelim.

Değerli arkadaşlar, tekstilin birinci bölgeden taşınabilmesiyle ilgili konu sektörle iş birliği içerisinde bir sektör strateji belgesi olarak ortaya konulmuş bir konudur ve Türkiye’den Mısır’a, Endonezya’ya, Çin’e, başkaca ülkelere bazı firmalarımızın gitme eğilimi içinde olduğu, hatta bazılarının ucuz iş gücü sebebiyle gittikleri açık bir gerçektir, bilinen bir gerçektir. Hem bu gidişin önünü durdurmak hem de gitmiş olan firmalarımızı tekstilde yeniden kazanmak, Türkiye’mizin bir başka bölgesini tekstil konusunda yeni yatırımlar açısından daha cazip hâle getirmek ve gitme eğiliminde olanların bu eğiliminin önünü kesmek kendi yurt içinde bir sektörel kayma ile yurt içinde kalmalarını temin edecek bir yaklaşımla bu hazırlanmıştır.

Değerli arkadaşlar, şunu da ifade etmek isterim ki hiçbir teşvik sistemi bir ülkenin bütün illerini veya bütün ilçelerini, bütün kasabalarını aynı oranda etkileyen, aynı oranda sanayi ve ticaret konusunda cazip hâle getiren bir etki meydana getiremeyebilir. Önemli olan total düşünmek ve toplamda Türkiye'nin bu teşvik sisteminden, yeni teşvik sisteminden yerli sermayeyi ve yabancı sermayeyi ne kadar yatırıma teşvik edebildiğini görmektir. Bunun elbette sektörel ve bölgesel önemi vardır, bunun üzerinde ayrıca duralım. Sektörel dağılımın ve bölgesel dağılımın üzerinde ayrıca duralım ama sektörel ve bölgesel dağılımdan önce bu sistemin Türkiye’ye toplamda ne kazandıracağını, ne kadar yabancı sermaye yatırımını, ne kadar yerli sermaye yatırımını tahrik edeceğini görmemiz lazımdır, öncelikle toplama bakalım. Bu sistemde birkaç otomobil fabrikasının daha cazip olarak Türkiye’de yatırım yapması ve otomotivde Türkiye'nin gücünün daha da artmasının kime ne zararı olacaktır? Eğer bu sistemle yeni bazı sektörleri ülkemize kazandırabilirsek, emin olun bu, bizim ülkemize bu dönemde yapacağımız en büyük iyiliklerden bir tanesi olacaktır diye düşünüyorum.

Sistemin ayrıntıları konusunda çalışmalar da var. Bazı bölgelerimizde teşvik edilmesi gereken alt sektörler konusunda eksiklikler olabilir. Bu eksikliklerin giderilmesine sistemin açık olduğunu baştan da ifade etmiştik. Zaten Teşvik Uygulama Genel Müdürlüğümüz sistemin alt sektörlerindeki bazı tadilatları yapabilme imkânına sahiptir, o tadilatları da yapmaktadır.

Bir de birinci bölge içerisinde veya dördüncü bölge içerisinde veya üçte, ikide, bölgeler içerisinde yer alan illerin, bütün illerin hepsinde aynı sektörler teşvik edilmemektedir. Eğer arkadaşlarımız alt sektörlere bakarlarsa mesela birinci bölgede İstanbul da var ama İstanbul ilinde sadece dört beş sektör teşvik edilmektedir, geri kalan sektörlerden bir kısmı Tekirdağ-Edirne bölgemizde, Kırklareli bölgemizde teşvik edilirken sektörlerden bir kısmı da Bolu-Sakarya bölgemizde, Bilecik bölgemizde teşvik edilmektedir. Dolayısıyla, bu teşviklerin hem Teşvik Uygulama Genel Müdürlüğü vasıtasıyla hem de yatırım kalkınma ajansları vasıtasıyla bölge içerisinde yönlendirilebilme imkânı vardır. O nedenle, milletvekili arkadaşlarımızın aynı zamanda alt sektörlere de bakarak alt sektörlerin hem kalkınma ajansları hem de Teşvik Uygulama Genel Müdürlüğünün uygulama safhasında yönlendirmeleriyle bölge içerisinde sektörlerin daha dengeli bir şekilde yatırım olarak dağılmasına imkân verilebilecektir.

Bu nedenle, yeni teşvik sisteminin geneli, eski sisteme göre, 5084’e göre daha çok bölgesel kalkınmayı sağlayacak, bölgesel dengeleri oluşturacak, sektörel dengeleri oluşturacak, daha çok yatırımı ülkemize cezbedebilecek ve belli bölgelerimize kaydırabilecek ve daha çok istihdam meydana getirebilecek niteliktedir. Bu konuda genel bir kanaat vardır. Türkiye’deki genel yaklaşım, bu sistemin doğru ve iyi bir sistem olduğu istikametindedir. Ama, spesifik eleştiriler, spesifik birtakım değerlendirmeler var, bu değerlendirmelere de kapalı değiliz, uygulama safhasında da bu değerlendirmelerin elbette yönlendirici etkisi olacağını ifade etmek isterim.

Hasan Erçelebi arkadaşımıza, bu sistemle ilgili hem eleştiri ve önerilerinden dolayı bir kere daha teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, Meclis tatil oluyor, kanun ne zaman gelecek?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) – Tatil olmadan gelecek.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ergün.

Gündem dışı üçüncü söz, Ardahan ilinde meydana gelen sel ve dolunun açtığı zararlar hakkında söz isteyen Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’e aittir.

Buyurunuz Sayın Öğüt.

3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan ilinde meydana gelen sel ve dolu felaketinin açtığı zararlara ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Ardahan’da meydana gelen sel ve dolu felaketinden sonra, zararın bir an evvel karşılanmasıyla ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, yaklaşık on beş gündür aralıksız, şiddetli yağmur ve dolu yağıyor. Bölgemiz öyle, ne yapalım? Rakım 2.500 olunca tabii ki o bölgede de kış şartları çok ağır oluyor.

Ardahan Merkez başta olmak üzere, Ölçek köyü, Çamlıçatak köyü, Sugöze köyü, Tepeüstü köyü ve diğer köyler büyük hasar gördü. Yollar hasar gördü, köylere girilemiyor, köy içleri berbat oldu. Ama en önemlisi, Posof’ta Balgöze köyünün deresi taştı, su şebekesi olduğu gibi gitti. Eminbey köyü aynı durumda. Posof merkezinde belediyenin yapmış olduğu su şebekesi, borular dâhil, kaptajlar dâhil gitti ve logarlar, kanalizasyonlar tarumar oldu. Ama en önemlisi, o kadar şiddetli bir sel geldi ki kaldırım taşlarını söküp götürdü arkadaşlar. Yani kaldırım taşları sökülüp gidebilir mi? Evet.

Aynı olay Damal’da oldu. Damal’da da içme suyu borularını söktü sel, götürdü. Logarları söktü, kanalizasyonu tahrip etti ve Mustafa Kemal Mahallesi’nde Atatürk silüetini izlemeye gidilen yolu olduğu gibi bozdu -Damal Belediyemiz sağ olsun, çok güzel yapmıştı- hakikaten yol berbat oldu. İnönü Mahallesi ve Ata Mahallesi’ndeki yollar da bozuldu. Onun ötesinde  Okçu ve Göle merkezi, Mızarat ve Dereyolu köylerinde de büyük bir tahribat oldu.

Değerli arkadaşlar, bölgemiz hayvancılıkla geçiniyor. Yayla yolları bozuldu, köy yolları bozuldu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayvanlara bir şey oldu mu?

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Hayvanlardan da telef olanlar var. Ama en önemlisi, değerli arkadaşlar, şu anda köylerimizin arasında irtibat kesilmiş, belediyelerimiz iş görmez hâle gelmiş.

Ben şimdi rica ediyorum… Afet İşleri Genel Müdürlüğü Bayındırlık Bakanlığından alındı, Başbakanlığa bağlandı. Başbakandan ve Genel Müdürden rica ediyorum, derhâl Ardahan’a bir ekip gönderilsin, başta merkez olmak üzere köylerin ihtiyaçları tespit edilsin ve afet kapsamından Ardahan ve ilçelerine, köylerine yardım yapılsın.

Şimdi, Türkiye genelinde 11 milyon sığır var, 11 milyon sığırın 2,5 milyonu Ardahan’da, Kars’ta yaşıyor ve orada yetişiyor. Bunu Tarım Bakanı da söyledi. Yani Türkiye'nin yüzde 22 etini bizim Kars-Ardahan bölgesi karşılıyor. Ama şu anda yaylalarımıza çıkamıyoruz çünkü yaylayla köy arasındaki yolu bu hasar, sel bozdu. Tamamen yaylayla köy arasında tahribat var, traktör dahi çıkmıyor.

Şimdi, yaylanın yolunu yapmak için makine lazım; makine, araç gereç, iş makinesi yok. Para? Vallahi, makineyi bulsanız, “Mazotu siz verin, biz veremeyiz.” diyor Köy Hizmetleri. Mazotu köylüler toparlayamıyor, milletvekillerinden istiyorlar. E, milletvekillerinin bütçesi belli. Yani bir çıkmazın içerisindeyiz arkadaşlar. Bu Doğu Anadolu’nun, güneydoğunun kaderi. Niye gelişmiyor? İşte bundan gelişmiyor.

Şimdi, benim bir önerim var. Tabii ki eleştireceğiz ama öneri de söyleyeceğiz. Bir kere, Ege’de, Akdeniz’de ve batı illerinde on iki ay inşaat yapma sezonu var. Bizim orada kasımla nisan ayı arasında inşaat yapılmaz altı ay. Yazın bu bölgelere, yani batıdaki iş makinelerini doğuya gönderip doğudaki köy yollarını ve diğer yolları yapma imkânı olabilir. İş makineleri gider, Afet İşlerinden de para giderse üç ay içerisinde bu yollar yapılır. Aksi takdirde, üç ay sonra tekrar başlayacak yağmur yağış, derken, kasımda inşaat duruyor. Zaten kasımdan sonra da biliyorsunuz eksi 15 dereceye devamlı düşüyor.

Bu nedenle, değerli arkadaşlar, bizim bölgemiz böyle bölge. Ülkemizin en güzel bölgesi, en güzel yeri, sınırda bir yer. Orada vatanına, bayrağına bağlı bir toplum. O toplumun  büyük bölümü göç vermiş, bölge boşalmış, yoksullaşmış ama kalanlara hizmet etmek de bizim görevimiz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – …Büyük Millet Meclisinin görevi diye düşünüyorum. Madem bizi seçti geldiler, burada İstanbul milletvekili olsun, Ankara milletvekili, İzmir, batının her yerinden, Bursa’nın, Kocaeli’nin her yerinden milletvekili, Doğu Anadolu’dan gelen insanlar var. Ben size, hepinize sesleniyorum ve Sayın Başbakana ve Afet İşleri Genel Müdürüne de sesleniyorum, Ardahan’a derhâl, acil bir ekip gönderilsin hem Ardahan hem Kars’taki yayla yolları acilen yaptırılsın, köy yolları acilen yaptırılsın ve mümkünse rica ediyorum, batıdaki iş makinelerini de Ardahan’a göndersinler ve bir an evvel oranın imareti yapılmış olsun.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öğüt.

Çevre ve Orman Bakanı Sayın Eroğlu gündem dışı konuşmaya cevap verecek.

Buyurunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim.

Ben, Sayın Milletvekili Ensar Öğüt’ün Ardahan’da meydana gelen sel ve dolunun açtığı zararlarla alakalı gündem dışı konuşmasına cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum.

Efendim özellikle şunu belirteyim, ben zaten gerek DSİ Genel Müdürüne gerek ilgili arkadaşlara bu konuda hızlı bir şekilde hazırlıkları tamamlayarak Ardahan ilindeki, özellikle taşkın koruma tesislerinin gözden geçirilmesi, bunların hızla tamamlanması konusunda talimat verdim; onu özellikle belirteyim.

Esasen siz konuşmanızda şunu belirttiniz: Bilhassa doğu bölgelerinde biliyorsunuz her mevsim çalışmak mümkün değil -bu görüşünüze ben de iştirak ediyorum- dolayısıyla biz özellikle DSİ olarak ve Çevre ve Ormanlığı Bakanlığı olarak genelde iş planlaması, iş makinelerinin planlamasını yaparken bilhassa yaz aylarında iş makinelerinin ve diğer ekipmanların doğu bölgelerine kaydırılması talimatını veriyoruz. Nitekim bu sene de Kars, Ardahan, Iğdır’da gerekli çalışmalar yapılıyor, bunu özellikle ifade edeyim.

Esasen taşkın koruma konusunda Çevre ve Orman Bakanlığımız büyük adımlar atıyor. Mesela bizim son beş yılda açtığımız 569 tesisin 292 adedi taşkın koruma tesisi. Bakın, bununla 15 il merkezini kurtarmışız. 70 ilçe merkezi, 179 köy, 53 mahalle, 355 hektar da tarım arazisini bu kısa dönemde kurtardık.

Tabii yapılacak çok şey var. Ardahana da son yıllarda biliyorsunuz 4 tane taşkın koruma tesisi yaptığımızı ifade etmek istiyorum. Ayrıca bu sene yatırım programında -ben kendim de Ardahan’a gitmiştim Sayın Vekilim- Alabalık Deresi ve yan kollarını da ıslah edeceğiz. Burada taşkın koruma ve rüsubat kontrollü inşaatlar devam edecek.

Yalnız bu taşkın koruma önemli. Şu anda bir müjde daha vermek istiyorum. Bugün sabahleyin Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğüne ait radarların kurulması, özellikle bazı ilçelere -ki Ardahan’da var- ve illere kurulmuş olan 150 adet otomatik meteoroloji ölçüm rasat istasyonunun açılışı vesilesiyle sabahleyin bir merasim düzenlemiştik. İnşallah sadece taşkınlardan sonra birtakım tedbirler alınmayacak, taşkınların olma ihtimali olan bölgelerde gerekli ikaz sistemini de kurduk. Bunu da özellikle vurgulamak istiyorum.

Tabii, taşkınlarda sadece dereyi ıslah etmek taşkın koruma, tersib bentleri gibi birtakım tesisler yapmak yetmiyor, aynı zamanda erozyon kontrolü yani selin etkisini azaltacak birtakım ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmaları da yapmak gerekiyor. Bu çerçevede, biz zaten Ardahan’da da 1.659 hektarlık alanda -2008 yılında- erozyon kontrol ve ağaçlandırma çalışması yaptık, 2 milyon 908 fidan dikmişiz geçen sene. Bu sene de programımızda 2.250 hektarlık alanda ağaçlandırma ve erozyon kontrol çalışmaları yapacağız, 3 milyondan fazla fidanı ekeceğiz. Ayrıca taşkın koruma çalışmaları devam edecek.

Ben bu duygularla hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. Ardahan’daki ve Kars’taki diğer taşkın koruma çalışmalarını, tüm ülkede olduğu gibi orada da dikkatle takip edeceğimizi ifade etmek istiyorum.

Sağ olun efendim, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Eroğlu.

Şimdi gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Kırgızistan-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Sayın Cangoroz Kanımetov ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaretinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/835)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı'nın 10 Haziran 2009 tarih ve 50 sayılı kararı ile Kırgızistan-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Sayın Cangoroz Kanımetov ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur.

Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 7. Maddesi gereğince Genel Kurul'un bilgilerine sunulur.

                                                                                              Köksal Toptan  

                                                                                  Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                   Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Recai Yıldırım ve 20 milletvekilinin, sınır ticaretinin düzenlenmesinde ve uygulamada yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/402)

 

                                                                                                                        04/06/2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sınır Ticareti ve yanlış uygulanmasından kaynaklanan sorunların tespiti, çözümü ve diğer bölgelere etkileri hakkında gerekli araştırmaların yapılması, buna göre alınacak önlemlerin ve gerçekleştirilmesi gereken uygulamaların yerine getirilmesi hususunda Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Recai Yıldırım                                         (Adana)

2) Mehmet Şandır                                       (Mersin)

3) Muharrem Varlı                                      (Adana)

4) Necati Özensoy                                       (Bursa)

5) Kamil Erdal Sipahi                                  (İzmir)

6) Hasan Çalış                                             (Karaman)

7) Reşat Doğru                                            (Tokat)

8) Ahmet Duran Bulut                                (Balıkesir)

9) Beytullah Asil                                         (Eskişehir)

10) Mehmet Günal                                      (Antalya)

11) Emin Haluk Ayhan                               (Denizli)

12) Mümin İnan                                          (Niğde)

13) Hasan Özdemir                                     (Gaziantep)

14) Recep Taner                                          (Aydın)

15) Kemalettin Nalcı                                   (Tekirdağ)

16) Alim Işık                                               (Kütahya)

17) Cumali Durmuş                                    (Kocaeli)

18) Osman Durmuş                                    (Kırıkkale)

19) Yılmaz Tankut                                      (Adana)

20) Erkan Akçay                                         (Manisa)

21) Bekir Aksoy                                         (Ankara)

Gerekçe:

Sınır Ticaretinin Düzenlenmesine İlişkin kararın yürürlüğe konulması; Devlet Bakanlığının 28/7/2008 tarihli ve 29927 sayılı yazısı üzerine, 14/5/1964 tarihli ve 474 sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile 4458 sayılı Gümrük Kanununun 16 ncı ve 172 nci maddelerine göre, Bakanlar Kurulu'nca 1/12/2008 tarih 2008/14451 sayılı kararı ile ülkemizin Doğu ve Güneydoğu Anadolu coğrafi bölgelerine kara sınırı bulunan komşu ülkeler ile sınır ticareti kapsamında yapılacak ihracat ve ithalata ilişkin kuralları belirlemektedir.

Bu Bakanlar Kurulu Kararları ile, toplam 12 ilin (Artvin, Ardahan, Iğdır, Ağrı, Van, Hakkari, Şırnak, Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Hatay) ilgili komşu ülke ile yapılacak sınır ticaretine ilişkin usul ve esasları kapsamaktadır.

01.12.2008 tarih, 2008/14451 karar sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla    "yürürlüğe konulan" Sınır Ticaretinin düzenlenmesine ilişkin karar "da;

a- Sınır Ticareti yapılması öngörülen il ve yetkili gümrük kapıları belirtilmekte olmasına rağmen, basın da yer alan haberlerde, sınıra komşu illerin yanındaki vilayetleri de bu kapsama alanı içerisine dahil eden haberler yer almaktadır. Sınır illerine komşu olan bu vilayetlerimize, kapsama alanına dâhil olup olmadığının araştırılmasını;

b- Sınır Ticaretinin düzenlenmesine ilişkin kararın madde 4-C bendinde belirtilen "illerin valiliklerince talep edilen ve Dış Ticaret Müsteşarlığının koordinasyonun da, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı-Tarım ve Köy işleri Bakanlığı ile yapılacak değerlendirme neticesinde il ihtiyacı ölçütü kapsamın da uygun görülen ürün ve miktarları, ithalat kotası olarak belirlenir" denmesine rağmen;

Geçici madde 1- (1 de) " ancak, bu kararın yürürlüğe girdiği tarihten önce 2009 yılı için belirlenmiş il ithalat kotaları, bu kararın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 30 gün içerisinde bu kararın 7. maddesine göre yeniden belirlenir" denmektedir.

Her yılın Ekim ayı sonunda belirlenen, her yılın Ocak ayının ilk beş günü içerisinde, Dış Ticaret Müsteşarlığınca Valiliklere bildirilen kotaların ikili müzakerelerde ülkemize ithal edilmesi hususunda mutabakata varılan yeni ürünler, madde 7-(11) de de açıkça ifade edildiği üzere (ithalat kotaları ve ithalat değer limitleri yıl içinde değiştirilemez) illerin ithalat kotasına ilave edilebilir hükmüne rağmen, geçici madde 1-(1 deki) 2009 yılı için belirlenmiş kotaların, yeniden belirlenmesine ilişkin maddenin konuş gerekçelerinin araştırılmasına

Sınır Ticareti uygulamasının amacına aykırı olarak yapılan yanlış ve kanunsuz uygulama ve girişimlerin engellenmesi, kanunun amacına uygun olarak denetlenmesi için bir an önce önlem alınmalıdır. Sınır ticareti yoluyla ithal edilen malların diğer bölgelerde serbestçe pazarlanması önlenmelidir. Bunlar yapıldığı takdirde, diğer bölge çiftçilerinin uğramakta olduğu haksızlıktan kurtulacaktır. Aksi taktirde, diğer bölgelerdeki çiftçilerimizin, oluşan haksız rekabet koşulları nedeniyle, ürettikleri malları pazarlama imkanları azalmakta ve ürünlerini maliyetinin altında bir fiyatla satmak durumunda kalmaktadırlar.

Netice olarak;

Sınır Ticareti ve yanlış uygulanmasından kaynaklanan ve özellikle Çukurova bölgesini tarımsal açıdan çok etkileyen tüm sorunların tespiti ve çözümü amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ederiz.

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 22 milletvekilinin, kamu personel sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/403)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kamu personelinin sorunları ile bu sorunların çözümü amacıyla aşağıda gerekçesini açıkladığımız önergemiz ve komisyon kurulduğunda tespit edilecek diğer hususlarla ilgili olarak Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Mehmet Akif Paksoy                              (Kahramanmaraş)

2) Mehmet Şandır                                       (Mersin)

3) Hasan Çalış                                             (Karaman)

4) Sabahattin Çakmakoğlu                          (Kayseri)

5) Erkan Akçay                                           (Manisa)

6) Behiç Çelik                                             (Mersin)

7) Abdülkadir Akcan                                  (Afyonkarahisar)

8) Hüseyin Yıldız                                        (Antalya)

9) Recep Taner                                            (Aydın)

10) Ahmet Orhan                                        (Manisa)

11) Kamil Erdal Sipahi                                (İzmir)

12) Mustafa Kalaycı                                    (Konya)

13) Alim Işık                                               (Kütahya)

14) Necati Özensoy                                     (Bursa)

15) Yılmaz Tankut                                      (Adana)

16) Ali Uzunırmak                                      (Aydın)

17) Kadir Ural                                             (Mersin)

18) Mehmet Serdaroğlu                              (Kastamonu)

19) Reşat Doğru                                          (Tokat)

20) Ahmet Duran Bulut                              (Balıkesir)

21) Mithat Melen                                        (İstanbul)

22) Mustafa Enöz                                        (Manisa)

23) Mustafa Kemal Cengiz                         (Çanakkale)

Gerekçe:

Bilindiği gibi Kamu Personel Rejimi AKP Hükümetinin 7 yıllık iktidarı döneminde bir türlü düzenlenememiştir. Kamudaki statü ve ücret çeşitliliği had safhaya ulaşmıştır. Aynı unvanda aynı işi yapan farklı kurumlarda görev yapan kamu personeli arasındaki ücret farkları iş barışını bozmakta, kurumlararası nakil talebini artırmaktadır. Bu durumda ihtiyacı olan kurumlar personel sıkıntısı çekerken, ihtiyacı olmayan kurumlarda personel fazlalığı yaşanmaktadır. Bu konuda en başta milletvekilleri ve kamu yöneticileri birçok tavassut ve torpil talepleriyle karşılaşmaktadır.

Diğer yandan memur sendikaları ile ilgili düzenlemede yapılamamış ve bir kısım kamu personelinin hükümet yandaşı sendikaya üye olmaları yönünde baskı gördüğüne dair çok sayıda bilgi alınmaktadır. Hükümetin, sendikalar arasında tercih yapması yasalara ve etiğe aykırıdır. Ayrıca bir kısım sendikalar kendilerinin hükümetle yakın ilişki içinde olduğu izlenimi vererek ve bir kısım amirler şifahi olarak personele baskı yaparak kamu görevlilerini hükümet yanlısı olduğunu ifade eden sendikaya üye olmaya zorlamaktadır.

Kamuda 100 binin üzerinde sözleşmeli personel çalışmakta olup, sözleşmeli personel uygulaması Anayasa'nın eşitlik ilkesi ve 657 Sayılı Yasa'nın ilgili hükümlerine aykırı olarak bu hükümet tarafından genişletilerek çalıştırılmaktadır. Özellikle Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlığı bu haksız uygulamanın öncüsü kurumlar olarak dikkat çekmektedir. 657 sayılı yasaya aykırı olarak genişletilen sözleşmeli personel uygulamasına Başbakanlık (Devlet Personel Başkanlığı) ve Maliye Bakanlığı engel olmaları gerektiği halde örtülü olarak destek olmaktadırlar. Sözleşmeli personelin uğradığı mağduriyetler kamuoyunun ve en çok bu personelin malumlarıdır. Bu konuda çok sayıda şikâyet bulunmaktadır. Üstelik bu uygulama mevcut hâliyle 657 sayılı yasaya çok açık aykırılıklar içermektedir.

Daha önceki 57. Hükûmetler döneminde eşitliği ve adaleti temin amacıyla çıkartılan kamu personelinin merkezî sınavla seçilmesine dair yönetmelik sulandırılarak özellikle belediyelerin bu yönetmelik hükümleri ile bağdaşmayan şekilde mülakat yoluyla personel almalarına imkân verilmektedir. Bu da torpil ve kayırmacılık iddialarını güçlendirmektedir.

Kamu Personel Reformu çalışmaları tamamlanmadan Hükûmetin bir kısım Bakanlıkları (Tarım ve Köyişleri Bakanlığı) veya kamu kurumlarını yeniden yapılandıracağına dair haberler ve açıklamalar yer almaktadır. Bu husus Kamu Personel Reformu çalışmalarını akamete uğratacaktır. Bu çalışmanın bir bütünlük içinde süratle yapılması gerekmekte, personelin mağduriyetine ve kamu hizmetlerinin aksamasına sebep olacak uygulamalardan kaçınılması gerekmektedir.

Kamu hizmetlerinin etkin ve sürekli olarak vatandaşlarımıza sunulabilmesi için mevcut dağınıklığa bir son verilmesi gerekmektedir. Özellikle AKP Hükûmeti döneminde büyük çoğunluğu kanunla kurulması gereken birimler yerine siyasi iradenin takdiriyle teşkilat şemalarında yeri olmayan bir çok birim kurulmakta ve buralara yandaş yönetici atanmakta, kamu personel seçme sınavı dışında personel istihdam edilmektedir.

Kamu kurumlarında çok sayıda vekâleten yönetici bulunmaktadır. Hükûmetin daha önce 11. Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer zamanında; Cumhurbaşkanının atamaları onaylamadığı gerekçesiyle asaleten atanamadıkları söylenmekteydi. Ancak, artık Cumhurbaşkanının AKP eski Milletvekili olmasına rağmen vekâletle görevlendirmeler giderek artmaktadır. Bu durum ya söz konusu makamlara kanuna uygun kişi bulunamaması, yahut da bu yöneticileri inisiyatif kullanmaktan uzaklaştırma, sorumluluk almalarını engellemek sonucunu ortaya çıkarmaktadır. 

3.- Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, kömür üretimi ve ticaretindeki yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/404)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizin önemli doğal zenginliklerinden biri olan kömür üretim ve ticaretinde meydana gelen usulsüzlüklerin ve yolsuzlukların saptanması, kömürle ilgili mevzuata uygun olmayan davranışların etkilerinin belirlenmesi, bunun ekonomimiz üzerindeki etkilerinin saptanması ve alınacak sürdürülebilir önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98 ve içtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve talep ederiz. 10.06.2009

1) Ahmet Türk                                            (Mardin )

2) Emine Ayna                                            (Mardin)

3) Fatma Kurtulan                                       (Van)

4) Selahattin Demirtaş                                 (Diyarbakır)

5) Sırrı Sakık                                               (Muş)

6) Ayla Akat Ata                                         (Batman)

7) Bengi Yıldız                                            (Batman)

8) M.Nezir Karabaş                                    (Bitlis)

9) Akın Birdal                                             (Diyarbakır)

10) Aysel Tuğluk                                        (Diyarbakır)

11)  Gültan Kışanak                                    (Diyarbakır)

12) Hamit Geylani                                       (Hakkâri)

13) Pervin Buldan                                       (Iğdır)

14) Sebahat Tuncel                                      (İstanbul)

15) M. Nuri Yaman                                    (Muş)

16) Osman Özçelik                                     (Siirt)

17) İbrahim Binici                                       (Şanlıurfa)

18) Sevahir Bayındır                                   (Şırnak)

19) Hasip Kaplan                                        (Şırnak)

20) Şerafettin Halis                                     (Tunceli)

21) Özdal Üçer                                            (Van)

Gerekçe:

Avrupa Konseyi tarafından 4 Kasım 1999 tarihinde imzaya açılan ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına 27 Eylül 2001 tarihinde Strazburg'da imzalanan "Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesi'ne" imza atan Avrupa Konseyi üyesi Devletler, yolsuzluğa karşı mücadelede uluslararası işbirliğinin öneminin bilincinde, yolsuzluk olgusunun, hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan hakları, hakkaniyet ve sosyal adalet için ciddi bir tehdit oluşturduğunun, ekonomik gelişmeyi engellediğinin ve piyasa ekonomilerinin düzgün ve dürüst işlemelerini tehlikeye koyduğunun altı çizmiş, yolsuzluğun bireyler, Devlet kurumları, Uluslararası kuruluşlar ve şirketler için menfi sonuçları teyit edilmiştir,

Türkiye kömür kaynakları açısından oldukça zengin bir ülke olmasına rağmen, kendi kaynaklarını kullanamamaktadır. Şırnak ilimizde milyonlarca rezerv kömür bulunmasına rağmen, halkın çıkarına kullanılmamaktadır. TKİ kapatılarak, ihale yoluyla kişilerin çıkarına kullanılmaktadır. Bu durum kömüre dayalı çevre felaketine yol açacak kömür termik santral ihalelerini gündeme getirmiştir. 22 Temmuz 2007 ile 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde kömür bir seçim propaganda aracı olarak kullanılmış, dağıtılan kömürün menşei ve kalitesi sorunlu çıkmış, yapılan ödemelerde şeffaf davranılmamıştır.

Mesken'lerde Kullanılmak Kayıt Şartlı Isınma Amaçlı Kömür ithalatı ve Sanayi'de Kullanılmak Kayıt Şartlı 'Sanayi Kömürü İthalatı' şeklinde iki ayrı ithalat izni kapsamında yapılacağı, bu her iki ayrı ithalata konu Kömür Kalite Değerleri'nin ilgili Laboratuvar kontrolleri yapılarak Çevre Bakanlığı'nca belirtilen parametrelere uygun olup olmadığı araştırılacağı düzenlenmesine rağmen, yerli yabancı ithalatçı-ihracatçı firmalarla, organize şirketlerin yasalara aykırı olarak işlem yaptığı görülmektedir. 2002-2007 yılları arası müfettiş incelemelerinde milyarlarca idari para cezası tahsil edilememiştir.

Gümrük Başmüfettişlikleri eli altında Yargıya sevk edilen suç fezlekeleri hakkında yürütülen yasal işlemlere rağmen, ithalatçı firma depolarında duran ve satılmayı bekleyen standart dışı kömürlere ve diğer varlıklarına, Sahte Kargo Manifestosu türeterek, bu işte aktif yardım ve yatakçılık yapan taşıyıcı firma gemi ve araçlarına el konulmamakta, el konan varlıklar var ise de bu varlıklar satılmamakta, ithalatçı firmalara kömür ithalat yasağı ile Firma Sahip ve Yöneticileri'ne yurt dışına çıkma yasağı getirilmemektedir. Türkiye'deki tüm Kömür ithalat Limanları'ndan yasalara aykırı olarak sahte belgelerle gerçekleştirilen Gümrük Kaçakçılığı karşısında etkili ve caydırıcı bir işlem yapılmamaktadır. Isınma Amaçlı Kömür niteliği taşımayan standart dışı bu tür kömürlerin çok fahiş misli misli fiyatlarla Kamu Kurum ve Kuruluşları yanı sıra Özel Sektör'e satılarak, bu tür kömürler üzerlerinden sistemli bir biçimde ve her yıl gerçekleştirilen milyarlarca dolar tutarlı yolsuzluk vurgun'u yapıldığı basına yansımaktadır.

Kömür numunesi ile dolu kömür torbaları'nın ithalatçı firmaca analizi yapan kuruma getirilip götürülerek analiz ettirilmeleri neticesinde ele geçirilen "Kaliteli Kömür Analiz Raporları'na" Gümrük İdarelerinde dayatma yapılarak ithal edilen Rusya ve Ukrayna menşeli, Türkiye Devleti Isınma Amaçlı Kömür Standartları'na aykırı standart dışı kömürlerin yurda ithal edilmesi hangi menfaat karşılığında sağlandığı araştırılması gereken bir konudur. Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başmüfettişliğince sürdürülen inceleme ve soruşturmalar neticesinde sayısı binlerle ifade edilen usulsüz kömür ithalat dosyaları hakkında hazırlanan Soruşturma Raporları olduğu, gereği yapılmak üzere ilgili Cumhuriyet Başsavcılıkları'na sevk edildiği bilinmektedir.

Son 7 yılda yasadışı işlemlerle usulsüz yollardan yurda sokulup Isınma Amaçlı Kömürler yerine Kamu Kurum ve Kuruluşları yanı sıra Özel Sektöre satılarak yurda sokulan ortalama 50 Milyon Tonu aşkın standart dışı Sanayi Kömürleri üzerinden gerçekleştirilen ve toplamı milyarlarca doları bulan ithal kömürlerle ilgili kaçakçılık yapıldığı, 2007 yılı ve sonrası sahtecilikle, sahte kömür analiz raporu, sahte kömür kalite sertifikası, sahte CIF. kömür maliyet faturası gibi işlemlerle devletin milyarlarca zarara uğratıldığı görülmektedir. Yurda sokulan tüm bu kömürlerin Kamu Kurum ve Kuruluşlarına normaldeki toptan satış değerlerinin üzerinde fiyatlarla satılarak son yedi yılda devletin milyarlarca dolar zarara uğratıldığı iddia edilmektedir.

Bu nedenlerle bir meclis araştırması açılması ve araştırma komisyonu kurulması gerekmektedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım:

A) Tezkereler (Devam)

2.- TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Kosova Cumhuriyeti Meclis Başkanı Jakup Krasniqi ve Karadağ Cumhuriyeti Meclis Başkanı Ranko Krivokapic’in vaki davetine icabetle Kosova ve Karadağ’a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/836)

                                                                                                        15 Haziran 2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Genel Kuruluna

TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın, Kosova Cumhuriyeti Meclis Başkanı Jakup Krasnıqı ve Karadağ Cumhuriyeti Meclis Başkanı Ranko Krivokapic’in vaki davetlerine icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Kosova ve Karadağ’a resmî ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 6. Maddesi uyarınca Genel Kurul’un tasviplerine sunulur.

                                                                                              Köksal Toptan

                                                                                  Türkiye Büyük Millet Meclisi 

                                                                                                   Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

3.- 17-19 Haziran 2009 tarihlerindeki Birleşmiş Milletler Felaketlerin Önlenmesi Uluslararası Strateji Merkezi tarafından İsviçre’nin Cenevre kentinde gerçekleştirilecek olan “Felaketlerin Önlenmesi Evrensel Forumu II. Parlamenterler Toplantısı”na davet edilen Aksaray Milletvekili ve Çevre Komisyonu Üyesi Ali Rıza Alaboyun’un icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/837)

                                                                                                        15 Haziran 2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Genel Kuruluna

Birleşmiş Milletler Felaketlerin Önlenmesi Uluslararası Strateji Merkezi tarafından İsviçre’nin Cenevre kentinde, “Felaketlerin Önlenmesi Evrensel Forumu II. Parlamenterler Toplantısı” gerçekleştirilecektir. Söz konusu toplantıya Aksaray Milletvekili ve Çevre Komisyonu Üyesi Ali Rıza Alaboyun 17-19 Haziran 2009 tarihleri arasında davet edilmektedir.

Davete icabet edilmesi hususu “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 9. Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                        Eyyüp Cenap Gülpınar

                                                                                  Türkiye Büyük Millet Meclisi 

                                                                                                 Başkanı V.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Başbakanlığın Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

4.- 23-24 Mart 2009 tarihlerinde Irak’a resmî ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e refakat eden heyete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/838)

                                                                                                        9/6/2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığına

23-24 Mart 2009 tarihlerinde Irak’a resmî bir ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’e refakat eden heyete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                                                                        Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                  Başbakan

Liste:

Abdulmuttalip Özbek                                  Hakkâri Milletvekili

Taner Yıldız                                                Kayseri Milletvekili

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/58) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16/6/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

 

                                                                                                        16.06.2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığına

Danışma Kurulu’nun, 16.06.2009 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun “TBMM  Genel Kurul Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler kısmının 25. sırasında yer alan 10/58 esas nolu, “Turizm Sektöründeki Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince” Meclis Araştırması önergesi görüşmelerinin bugünkü birleşimde yapılması önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                Oktay Vural

                                                                                                      İzmir

                                                                                      MHP Grup Başkanvekili

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin üzerinde lehinde söz, Antalya Milletvekili Tunca Toskay.

Buyurunuz Sayın Toskay. (MHP sıralarından alkışlar)

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin, turizm sektörünün sorunları ve alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla Anayasa’nın 98’inci maddesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılması için verdiği önergenin gündeme alınması için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum.

Turizm sektörü, gerçekten Türkiye ekonomisi için çok ağırlığı olan bir sektör niteliğini son yıllardaki gelişmesiyle kazanmış bulunmaktadır. 2008 sonu itibarıyla rakamlara baktığımız zaman, Türkiye’ye gelen turist sayısı, yabancı ve vatandaşlarımız olmak kaydıyla, 30,9 milyon kişiye ulaşmış; bu sektörden, yine yabancı turistlerden ve vatandaşlarımızdan elde edilen gelirin ise 21,9 milyar dolara ulaştığını görmekteyiz. Bu, önemli bir rakam ve ocak-mayıs ayları itibarıyla Türkiye’nin en önemli giriş kapıları olarak kabul edilen dört giriş kapısından Türkiye’ye gelmiş olan yabancıların sayısı da 5 milyon 121 bin 735’e ulaşmıştır ki, bu kapılar, Antalya, İstanbul, Muğla ve İzmir kapılarıdır. Bu rakamlar Türkiye ekonomisinde turizm sektörünün gerçekten çok önemli bir yeri ve ağırlığı olduğunu bize açık olarak göstermektedir fakat turizm sektörünün Türkiye için önemi, ekonomi için önemi iki ayrı noktada kendisini gösteriyor. Bir tanesi, biraz evvel verdiğim, yaklaşık 22 milyar dolara yaklaşan döviz geliriyle Türkiye'nin ekonomisindeki en önemli iki sorun -yıllardan beri gideremediğimiz ve gidermekte güçlük çektiğimiz iki sorun- cari açık yani döviz gelirlerimizin döviz ihtiyacımıza yetmemesi sorunu, ikincisi de işsizlik sorunu.

Bu biraz evvel ifade ettiğim 22 milyar dolarlık gelir Türkiye'nin cari açığı açısından çok önemli bir katkı sağlamaktadır ancak bu rakamın tahlili bize bir başka gerçeği daha göstermektedir: Bu kadar büyük bir rakamı elde ederken Türkiye, bu rakamı elde etmek için ithal girdi oranı son derece düşük bir sektörle karşı karşıyadır. Yani 10 milyar dolarlık bir ihracat geliri elde ettiğinizde bu geliri elde etmek bakımından ithal ihtiyacınızın ne kadar olduğu da çok önemlidir. Burada katma değeri, yerli katma değeri yüksek bir sektörle karşı karşıya bulunduğumuz için bu 22 milyar doların oldukça çok yüksek bir bölümü Türkiye ekonomisi için net bir katma değer teşkil etmektedir.

İkinci önemli nokta, turizm sektörünün istihdamla yani işsizlikle savaşmak için en önemli sektörlerin başında gelmesiyle ilgilidir. Bugün yapılan hesaplamalar şunu göstermektedir: Doğrudan doğruya veya dolaylı olarak turizm sektörünün istihdama katkısı yaklaşık yüzde 15-yüzde 16 mertebelerine ulaşmaktadır. Bunu 1 kişinin istihdamı için yapılması zorunlu olan yatırım miktarına baktığımızda da açık açık görmekteyiz. Mesela, hizmet sektöründe 1 kişinin istihdamı için 103 bin dolar yatırım yapmak gerekiyor, imalat sanayisinde bu rakam 83.500 dolar, turizm sektöründe ise 53.500 dolara inmektedir. Yani 1 kişiyi istihdam etmek için katlandığımız yatırım miktarı açısından da turizm sektörü oldukça avantajlı bir sektör.

Türkiye’de henüz daha turizm sektörünün belli bölgelerde aşırı derecede yığılması sebebiyle pek kendini gösteremeyen ama bu mahzuru giderdiğimiz takdirde turizm sektörünü Türkiye’ye yaydığımız zaman ortaya daha belirgin şekilde çıkacak bir yararlı özelliği de, bunu başarmış ülkelerde turizm sektörünün gelir bölüşümünün daha adaletli hâle gelmesine olan katkısıdır. Demek ki Türkiye’de de biz turizm sektörünü kıyılardan iç bölgelere doğru yaydığımız zaman gelir bölüşümü açısından da daha adaletli bir duruma ulaşabileceğiz.

Çok kısa olarak bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu araştırma önergesini kabul ederek turizm sektörünün sorunlarını aydınlatması ve çözümlerini bulması bakımından, fikir olması bakımından bazı sorunları da dile getirmek istiyorum.

Biraz evvel de ifade ettiğim gibi, bugün Türkiye ekonomisinin çok önemli sektörlerinin başında gelen turizm sektörü yaşadığımız ekonomik kriz sebebiyle ciddi sorunlar yaşamaktadır. Belli başlı pazarlarımıza baktığımız zaman tablo şöyle: Batı Avrupa’da gelen turist sayısında yaklaşık yüzde 5’lik bir düşme piyasa bekliyor. Sebebi de şu: Bu pazarlarda Türkiye fiyatını aşırı kırdığı için, çok düşük fiyatla ürün sattığı için talepteki düşme biraz az olacak kişi itibarıyla. İngiltere’ye Türkiye sterlinle satış yapmaktadır. Hâlbuki bizim Akdeniz çanağındaki rakiplerimiz olan Yunanistan, İspanya, Portekiz, İtalya avroyla satmaktadır. Sterlin biraz değer kaybettiği için burada da bizim avantajımız var. Buradan gelen turist sayısında yüzde 10’luk bir artış beklenmekte. Ruble Rusya’da yüzde 40 civarında devalüe edildiği için ve Rusya da krizi ciddi şekilde hissettiği için Rusya’dan Türkiye’ye gelecek olan talebin yüzde 20 civarında düşmesi beklenmektedir. Ukrayna’da yine para birimi yüzde 90 civarında bir devalüasyona uğradığı için oradan gelecek olan turist sayısında da ciddi, yüzde 50’lere varan bir düşüş söz konusudur. İsrail’den de hepinizin bildiği malum sebepler yüzünden yüzde 70’lere varan bir talep düşmesi söz konusu olacaktır.

Bugün Türkiye'nin esasen düşük fiyatla sattığı ürünün fiyatları kriz sebebiyle daha da düşmüştür ve bu, konaklama tesislerinin, otellerin cirolarını, hasılatlarını düşürmektedir. Maliyetlerde ciddi bir düşüş söz konusu olmadığı için de kârlar azalmakta birçok tesis zarara girmektedir. Bunun sonuçları şunlardır:

Bir, Türkiye’nin ucuz turizm ülkesi olma imajı bu söylediğimiz krizdeki fiyatların düşüşüyle daha da pekişmektedir.

İki, bu söylediğimiz hasılatın düşmesi sebebiyle turizm sektöründeki tesisler hizmet kalitesini düşürmek zorunda kalmaktadır, bu da uzun vadede Türk turizmini olumsuz etkileyecektir.

Üç, turizm sektöründe çalışan konaklama tesislerinin finansman sorunları had safhaya varmıştır. Bunun sonucu olarak çok ucuz fiyatla zor durumda kalan otellerin yabancıların eline geçmesi tehlikesi de karşımızda durmaktadır.

Şimdi, bu gerçekleştiği zaman tehlike şudur: Tur operatörü yabancı, uçak şirketi yabancı, oteller de yabancı olduğu zaman…

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) - Bankalar yabancı…

TUNCA TOSKAY (Devamla) - … Türk ekonomisinin bu sektörden girdi sağlama şansı, menfaat sağlama şansı ortadan kalkacaktır. Bu, çok ciddi bir tehlikedir. Ama destek ve teşvik paketlerine baktığımız zaman Türkiye açısından son derece önemli olan bu sektör için herhangi bir tedbirin öngörülmediğini görüyoruz. Bu, doğru bir şey değildir, bunun giderilmesi gerekir.

Orta ve uzun vadede alınacak ciddi tedbirler var, ben bunu 2008 bütçesinde de 2009 bütçesinde de huzurlarınızda dile getirmiştim, vaktin sınırlı olması sebebiyle… Ben şimdi, yalnız kriz sebebiyle bazı kısa vadede alınacak tedbirlerin sektöre faydalı olabileceğini düşünüyorum. İzin verirseniz bu düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bugün, Türkiye’de turistlerin ortalama harcaması 708 dolardır, yabancı turistlerin ortalama harcaması 635 dolardır, bizim vatandaşlarımızın -turist olarak kabul edilen vatandaşlarımızın- ortalama harcaması ise 1.132 dolardır. Bu kriz döneminde ilk yapılacak, en acil yapılacak şey, tanıtma ve pazarlama faaliyetlerine yoğunluk vermek, bu bütçeyi yukarı çekmektir ancak bu bütçenin yukarı çekilmesi için kamu kesiminden herhangi bir işaret yoktur şu anda. Bu bakımdan, yapılması gereken en önemli şeylerden bir tanesi şudur: Eğer bir veya iki yıl Türkiye’ye gelen yabancılardan Türkiye’nin aldığı vize ücretleri tanıtım ve pazarlamaya tahsis edilebilirse burada bir kaynak yaratılma imkânı ortaya çıkabilir.

Özellikle kış aylarında, hepinizin bildiği gibi, turizm sektöründe kasımdan itibaren on binlerce kişi işsiz kalmaktadır. Bu işsizliği önleyebilmek için en azından sezon dışında, kasım-mart veya kasım-nisan arasında istihdam üstündeki yükler azaltılırsa bu işsizliği önemli ölçüde azaltma şansına sahip olabiliriz diye düşünüyorum.

Sektördeki bazı işletmeleri KOBİ’lerin yararlandığı teşvik ve desteklerden yararlandırmak lazım, mademki bu sektör bizim için çok önemli.

Turizm gelirlerinin ihracat geliri sayılarak ihracatçıların yararlandığı teşviklerden sektörün yararlandırılması da faydalı olabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

TUNCA TOSKAY (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Yatırım ve işletmelerdeki KDV alacaklarının yine bu işletmelerin vergi, sosyal güvenlik ve enerji ödemelerine mahsup edilmesi de finansman açısından sektörde bir ferahlığı yaratabilir.

Ayrıca yine finansman açısından sektörü desteklemek bakımından A tipi seyahat acentelerine Eximbank’ın vermeyi kabul ettiği veya düzenlediği kredi limiti 4 milyon dolarla sınırlıdır. Burada şu düşünülebilir: Getirdikleri dövizin belli bir yüzdesini kredi olarak vermek düşünülerek bu 4 milyon dolarlık üst sınır aşılabilir. Yani daha fazla döviz getirenlere, mesela yılda 40 milyon dolar döviz getiren bir şeye yüzde 15’lik bir limit tanırsak 4 milyon dolar yerine 6 milyon dolarlık bir krediyle, bir finansmanla sektörü desteklemiş olabiliriz.

Bunları düşünüp  taşınmak ve bu konudaki teklifleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin hazırlaması bakımından, düzenlemesi bakımından bu önergeyi verdik ve bu önerge kabul edilirse bu kadar önemli bir sektör için tahmin ediyorum ki Türkiye Büyük Millet Meclisinin önemli katkıları olabilir.

Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum efendim. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Toskay.

Lehinde, Antalya Milletvekili Tayfur Süner. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Süner.

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP’nin vermiş olduğu, turizm teşvikiyle ilgili önergenin lehinde konuşmak üzere söz aldım partim adına. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben, ilk önce turizm konusunda şehir içi oteller üzerinde durmak istiyorum. Eğer kısa sürede şehir içi oteller için bir teşvik getirilmezse şehir içindeki oteller batma noktasına gelecektir.

Neler yapılabilir şehir içi otelcilikte? Bir kere, şehir içi otellerde maalesef, bilhassa kazalarda imarları çok eski yani yirmi senelik, otuz senelik oteller var. Şu anda, bu şehir içi otelcilikte family tipi, 5 kişilik odalar istemektedir gelen turistler. Maalesef odaları da şehir içi otellerde buna uygun değil. İmar Yasası’nda bir değişiklik yaparak, şehir içi otellerde family odaların yaratılması için bir teşvik kapsamında imar değişikliği yapılabilir. Eğer bu yapılırsa şehir içi otelcilik gelişir.

Şimdi, bölgem Alanya’dan söze başlamak istiyorum. Sayın Başbakanımız Davos’ta bir “one minute” dedi, Alanya’ya gelecek olan 450 bin Musevi rezervasyonlarını iptal etti. Siz bir şeyler yaparsınız, yedi senede yaptıklarınız gibi ama bunun ceremesini ya şehir içi oteller çekiyor ya büyük oteller çekiyor ya Türk halkı çekiyor. Yedi senedir çeşitli yasalar çıktı. Hepsini incelediğiniz zaman, muhakkak ki birtakım sektörlere zarar verdi AKP Hükûmeti. Ön görünüm yasasını çıkardılar, ön görünümde, şehirlerde yüksek levhalar kesildi, KOBİ’ler yıkıldı, gecekondular yıkıldı, imalat atölyeleri yıkıldı; yerlerine ağaçlar dikildi, yeşil alanlar yaratıldı. “Ne kadar güzel.” dedik ama her çıkan yasanın bir art niyet neticesinde çıktığını yedi sene içinde gördük. Ön görünüm yasasıyla daha sonra neler getirdiklerini anlatacağım.

Daha sonra, turizmde Turizm Teşvik Yasası’nı getirdiler, Komisyondan geçti, ormanların yüzde 5’ini turizm kapsamına aldılar. Komisyonda “Sayın Bakanım, yahu Torosların tepesindeki ormanları turizme açmıyorsunuz, Belek ormanlarını, Kemer ormanlarını yarın ziyan edeceksiniz. İspanya’ya döneceğiz. Zarar edeceğiz. Yapmayın bunları.” dediğimiz zaman “Yahu, Antalya’yı artık kimse istemiyor. Böyle bir teşvikte de Antalya’yı faydalandırmayacağız.” dedi. “Yahu, bunun altında Belek ormanları, Kundu ormanları yatmasın.” dedim, “Hayır.” dedi ama gördük ki Kundu’nun kızılçam ormanları birine peşkeş çekildi, golf sahası oldu. Oysa, Kundu’nun arkasında engebeli şahıs arazileri vardı, oralar satın alınırdı, hazine arazileri tahsis edilirdi, golf sahaları oraya yapılırdı. “Belek ormanları yasalaşmasın, Belek ormanları golfe açıldığı zaman orayı da yasal hâle getirirsiniz.” dediğimiz zaman “Hayır.” dedi. Belek ormanları golf sahası olarak tahsis edildi, binlerce ağaç kesildi. Siz, o Teşvik Yasası’nı çıkarırken, işte bir ağacın yerine üç ağaç dikilecek... Be Allah’ın kulları, endemik bitkiler yüz yılda meydana geliyor. Siz nerede yaşıyorsunuz? İşte, nerede yaşadığınızı bilmiyorum, nereden geldiğinizi de bilmiyorum ama çıkardığınız tüm yasalar maalesef Türk halkının yararına değil.

Şimdi, ön görünüm yasasından sonra neler oldu? Alkış tuttuk ya! Bir baktım ki Komisyona otoyollar, çevre yolları, yan yollar ve köprülerin özelleştirmesi geldi. Otoyollar, köprüler, yan yolların özelleştirmesinde gördüm ki, yasanın en son maddesinde bir şey var parantez içinde: “Otoyollar, yan yollarda otel, motel, lokanta, benzin istasyonu kurulabilir.” Bundan önce de mesafe mefhumu getirdiler; şehir içinde 2 kilometre, şehir dışında 5 kilometre. Sonra bir daha karar değiştirdiniz, şehir içinde 1 kilometre, şehir dışında 10 kilometre. Ben bunlara da uymayacağınıza bu yasada inandım çünkü orada, otoyollar ve köprülerde diyorsunuz ki sonunda bir parantez içinde küçücük -kocaman bir kitabın- “Otoyollar, köprüler, yan yollarda istediğiniz kadar benzin istasyonu, otel, motel yapabilirsiniz.” Demek ki o kurduğunuz yeşil alanlar, yıktığınız KOBİ’ler, imalat atölyeleri boşunaymış; yeşil alan yarattınız, boşunaymış; ağaç diktiniz, boşunaymış. Demek ki oraları, buraları birilerine peşkeş çekmek üzere yeşil alan yaratmışsınız. Yarın otoyollar ve köprülerin özelleştirmesi geldiği zaman hep beraber göreceğiz, oralarda istediğiniz kadar otel, motel, lokanta, benzin istasyonu yapılabilecek.

Her çıkarılan yasada bir art niyet var. MHP’ye teşekkür ediyorum, turizmi iyi ki Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdiniz ama merak etmeyin onda da bir yol bulurlar, bir çıkar yol. Eğer Meclis araştırması isterseniz, kendilerine çıkar sağlayacak şekilde o yasayı da istedikleri gibi yönlendirirler. Çünkü, bakın, kıyı şeritlerinde CHP, MHP belediyeler kazandı. Ne oldu yeni? Efendim, Turizm Bakanlığı, imar yasasını bundan böyle onlar hazırlayacak. Kardeşim, bunların getireceği yasalara, kanunlara bizim aklımız fikrimiz ermiyor. Her getirdiklerinde bir art niyet var.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Bitlis Milletvekilinin eriyor.

TAYFUR SÜNER (Devamla) – İnşallah yoktur.

Şimdi, turizmde bizim yaratmak istediğimiz şu; hep beraber şunu yaratmalıyız: Artık, İspanya gibi sahillerimizi betonlaştırmayalım, İspanya gibi artık sahillerimize yüksek yapılar yaptırmayalım; ormanlarımızı turizme peşkeş çekmeyelim, ormanlarımız orman olarak kalsın. Müsait arsalarınızı, hazine arsalarınızı tahsis edin, onlara bir şey demiyoruz ama muhakkak ki Türkiye’nin menfaatine olacak yasalar çıkmalı.

Bakın, alternatif turizmi de artık ön plana çıkarmamız lazım. Dağ turizmini ön plana çıkarmamız lazım. Torosların tepelerinde o kadar çok endemik bitki var ki memleketim Akseki’de ve Cevizli’de kuru çiçekçilik vardı, binlerce aile o kuru çiçekten istifade ediyordu ama koruma altına alınmadığı için, rastgele kesim olduğu için kuru çiçekçilik öldü. Her şeyi kendi hâline bıraktık. Karadeniz’in kardelenlerini, Akseki’nin kardelenlerini başıboş, köylünün eline bıraktık. İstedikleri gibi tüccarlar esnaflarla oynadı, her türlü kesimi yaptılar ve yok olmak üzere. Kardelen soğan olarak Hollanda’ya, Danimarka’ya ihraç oldu, neredeyse bitmek üzere. Defalarca burada gündeme getirdim, dedim ki: Kardelenleri sırayla, beş senede bir, bir sene Karadeniz’de, bir sene Akseki bölgesinde söküm yaptırın, ama maalesef Karadeniz’de müsaade alıyor, geliyor Akseki’de gece söküm yaptırıyor, müsaadesi var ya elinde. Çünkü ihracat yaparken o soğanları hangi yöreden söktüğü belli değil, takip yok ama takip ettikleri bir şey var: Her çıkardıkları yasada, çıkardığınız yasalarda bir menfaat ilişkisi, bir menfaat ağı, ister turizmde olsun isterse yarın alternatif turizm yaratalım, orada da bir çıkar yol bulur, menfaat ilişkilerine girersiniz. Artık yedi senedir çıkan yasalardan biz bıktık, usandık.

Komisyonlardan şimdi imar yasası geçecek. Cuma günü toplantı yaptık, diyor ki müsteşar: “Yüksek katları, kaçak katları keseceğiz.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

TAYFUR SÜNER (Devamla) – Ya Sayın Müsteşar, siz başka bir memlekette mi yaşıyorsunuz? Türkiye'nin yüzde 67’si kaçak yapı. Artık turizme saplanmış kaçak yapılar, şehirciliğe saplanmış. “Yıkacağız, dökeceğiz.” demekle olmaz. Fennî mesule en ağır cezaları getirirsiniz, belediye başkanlarına en ağır cezaları getirirsiniz ve olayı çözersiniz ama bir yerde imar değişikliği yaparak onu durdurursunuz.

İnşallah, bu turizm konusuna, MHP’nin getirdiği turizm konusuna kulak verirsiniz, onu Mecliste enine boyuna tartışırız, turizmimizi battığı bataklıktan hep beraber çıkarmaya çalışırız. Ama maalesef onu da reddedersiniz oy çokluğuyla, zaten dinlemiyorsunuz, mayın yasasında olduğu gibi. Bir ay mücadele etti bu gruplar, muhalefet grupları ama geçirdiniz. İnşallah Reisicumhur noter tasdik memurluğundan vazgeçer, bu mayın yasasını reddeder, biz de Reisicumhurumuzu alkışlarız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bağlayınız Sayın Süner.

TAYFUR SÜNER (Devamla) – İnşallah, MHP’nin verdiği bu önergeye kulak verirsiniz, turizm sektörümüzdeki arızaları enine boyuna tartışırız, memleketimiz için hayırlı bir yasa çıkarırız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Süner.

Önerinin aleyhinde, Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş, buyurunuz. (DTP sıralarından alkışlar)

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisinin turizmle ilgili bir araştırma önergesinin gündeme alınmasına dair grup önerisi hakkında görüşlerimizi ifade etmek üzere söz aldım.

Aslında, benden önceki konuşmacılar da Türkiye’deki turizmle ilgili, turizmin sorunlarıyla ilgili, turizmin Türkiye açısından önemiyle ilgili son derece katkı sunucu bilgiler verdiler, görüşler ifade ettiler. Müsaadenizle ben de, özellikle Türkiye’nin kıyıları dışında, orta Anadolu’da, doğuda ve güneydoğuda bugüne kadar, seksen yıllık cumhuriyet tarihi boyunca ihmal edilmiş ve hâlen bugün itibarıyla da ihmal edilmeye devam eden turizmle ilgili düşüncelerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bugün hâlen okullarda bile, ilkokulda, ortaokulda, lisede bile turizmle ilgili bilgiler öğrencilere aktarılırken Türkiye’nin turizm merkezlerinin sahilden ibaret olmadığı, olmayacağı anlatılır ama ne hikmetse bu yalın gerçeklik bu kadar biliniyor olmasına rağmen, bu kadar gündemde tutuluyor olmasına rağmen hükûmetlerin turizm politikası sahil kentlerini, sahil kasabalarını bugüne kadar aşmamıştır.

Türkiye’nin hiçbir kenti yoktur ki, hiçbir kasabası yoktur ki turizme elverişli olmasın. En nihayetinde onlarca medeniyetin, kültürün beşiğinden söz ediyoruz. Türkiye’nin hangi şehrine giderseniz gidin, mutlaka ama mutlaka, en azından inanç turizmi, kültür turizmi açısından veya eşi benzeri bulunmayan mimari yapılar açısından bir turistik değeri vardır ama bu Hükûmet de dâhil olmak üzere, maalesef ki bugüne kadar turizm politikası sahil şeridiyle sınırlı kalmış, aslında Türkiye’nin çok önemli bir potansiyeli yıllardır bu şekilde heba edilmiş, heba edilegelmiştir.

Türkiye’ye gelen turistin belki de binde 1’i Türkiye’nin orta Anadolu’sunu, Doğu Anadolu’sunu, Güneydoğu’sunu görmeden bu ülkeden ayrılıyor. Bu bir tarafa, Türkiye’de iç turizm açısından Türkiye’nin batısında yaşayan insanlar, bugüne kadar tatillerini Türkiye’nin doğusunda geçirmeyi akıllarına getirmezler. Bakın, Türkiye’nin doğusunda yaşayan insanların, Hakkâri’de, Şırnak’ta, Ağrı’da, Van’da yaşayan insanların önemli bir kısmı ya turistik amaçlı ya çalışma amaçlı ya eğitim amaçlı Türkiye’nin batısını mutlaka görmüştür, mutlaka orayla bir iletişim kurmuştur. Bu, özellikle, iç turizm sadece ekonomi açısından değil birbirini daha iyi anlama, birbirinin kültürünü yerinde görüp değer verme açısından da son derece önemlidir. Bugün gidin, Türkiye’nin doğudaki en ücra köyüne, oradaki insanlar mevsimlik işçi olarak olsa dahi Türkiye’nin batısını görmüş, oradaki insanlarla kaynaşmış, tanışmıştır. Rakamı bilmiyorum ama belki Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden bile Türkiye’nin Hakkâri’sini görmemiş arkadaşlarımız vardır, Türkiye’nin Şırnak’ını görmemiş, görmeyi de aklına getirmemiş arkadaşlarımız vardır. Dolayısıyla, özellikle turizm gibi bir konuda konuşurken meseleyi sadece ekonomiye indirgememek gerekir. Turizm aynı zamanda bir kültür alışverişidir, bir diyalog vesilesidir.

Ben buradan Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine bir çağrıda bulunmak istiyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleri bu yıl tatillerini Van’da geçirsinler, Hakkâri’nin yaylalarını ziyaret etsinler, Diyarbakır’ın surlarını görsünler, Batman’a, Hasankeyf’e gelip tarihî, turistik merkezleri ziyaret etsinler, Urfa’da inanç turizmine katkıda bulunsunlar, Adıyaman’da Nemrut Dağı’nı ziyaret etsinler. Eğer turizm, özellikle iç turizm canlandırılacak ve ülkenin doğusu da cazibe merkezi hâline getirilecekse, bu, Meclisten başlamak zorundadır. Öncelikle bu Meclisin üyeleri, milletvekilleri kendi ülkelerinin dört bir tarafını gezerek -turistik amaçlı da olsa en azından- görebilmeli ve bu konuda halkı, Türkiye toplumunu teşvik edebilmelidirler.

Değerli arkadaşlar, bahsettiğimiz, Türkiye’nin özellikle doğu, güneydoğusunun turizm açısından kalkındırılması meselesi, mevcut turizm pastasının paylaşılması meselesi değildir; yani Antalya’ya gelen, Muğla’ya gelen, İzmir’e, İstanbul’a gelen turist sayısında bir azalma yaşanarak, oraya gelen turistlerin Anadolu’nun doğusuna, ortasına kaydırılması meselesi değildir, turizm pastasının büyütülmesi meselesidir. Ben inanıyorum ki doğru bir tanıtım yapılırsa, Anadolu’nun zenginliği yurt dışında iyi tanıtılırsa, Turizm Bakanlığı bu konuda iyi projeler hazırlayıp, kamu yatırımlarını da doğu, güneydoğuya kaydırırsa Türkiye'nin turizm pastası bölünmek yerine tam tersine katlanarak hem Türkiye'nin doğusunun kalkınmasına hem de kültürel alışverişin kolaylaşmasına vesile olacaktır.

Hükûmetin, Turizm Bakanlığının bugüne kadarki -en azından AKP Hükûmetinin görevde olduğu süre boyunca- turizm yatırımları hep sıfıra tekabül etmiştir yani o kentteki turizm il müdürlüklerinin, temsilciliklerinin personel maaşları ve rutin restorasyonlar dışında bir tek kamu yatırımı kapsama alınmamış, programa alınmamıştır. Dolayısıyla turizmle ilgili konuşurken, ahkâm keserken ülkenin bu mevcut potansiyelini göz ardı eden, görmezden gelen, tanımayan, yok olmaya mahkûm eden politikalarla çelişki içerisinde olduğunu belirtmek gerekir.

On bin yıllık tarihi olan Hasankeyf’ten söz ediyoruz. Hasankeyf’in sular altında kalmaması gerektiğini ifade ediyoruz ama Hükûmetin bu konudaki ısrarı… İşte, Sayın Eroğlu’nun dün bir açıklaması var: “Kredi bulamazsak kendi öz kaynaklarımızla gerçekleştireceğiz.” diyor. Ama soruyorlar: “Orhan Gencebay da Tarkan, da karşıymış Hasankeyf’e.” “Onlar iyi niyetli, öbürleri kötü niyetli.” diyor. Diğer karşı çıkanlar kötü niyetli, herkes kötü niyetli; Hükûmet, Orhan Gencebay ve Tarkan, Hasankeyf konusunda iyi niyetli. Onlar da karşı çıkıyorlar ama onlar iyi niyetle karşı çıkıyorlar, geri kalan herkes Hükûmete göre art niyetlidir. Hasankeyf’e baraj yapılması Hasankeyf’i kalkındıracak, Hasankeyf’i kurtaracak olan proje de baraj projesiymiş gibi tanıtılmaya çalışılıyor.

Şimdi, on bin yıllık bir tarihi sular altında bırakacaksınız, öte taraftan  “Biz turizm konusunda yatırım yapıyoruz, turizme değer veriyoruz, tarihimize, kültürümüze değer veriyoruz.” diyeceksiniz. Bütün bunları özellikle bölge halkına, orada yaşayan insanlara anlatmanız mümkün değil değerli arkadaşlar.

Bakın, Türkiye’ye dışarıdan gelen bir turist Adıyaman’dan başlayarak Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır, Batman, Van, Ağrı’ya uzanan bir turizm programına dâhil olsa, bu kapsamda bir turistik gezi yapsa inanın ki bir sonraki yıl 10 turistin gelmesine vesile olacaktır. 10 turist orayı gezdiğinde bir sonraki yıl belki bin turistin gelmesine vesile olacaktır çünkü insanlığın ilk yerleşim birimi olan bu topraklarda nasıl bir tarihin, nasıl bir kültürün, medeniyetin yattığını görmek dünyadaki her insanı heyecanlandıracaktır. Diyarbakır’da, Ergani’de Hilar Mağaralarını, Çayönü Mağaralarını, bugüne kadar arkeolojinin tespit edebildiği ilk yerleşim birimi olan Çayönü Hilar bölgesini dünyada görüp de heyecanlanmayacak hiçbir insan yoktur ama bizim ülkemizde dahi bunun gözle görülür, tanınır bir hâle getirildiğini söylemek mümkün değil. Diyarbakır’ın Eğil ilçesinde on binlerce yıllık bir tarih yatıyor ama bırakın Eğil ilçesinin turizminin tanıtılmasını Diyarbakır’ın Eğil ilçesinin varlığından dahi Türkiye'de insanlar haberdar değildir. Bu nedenle, özellikle ülkenin sorunlarından bahsederken, işte Türkiye'nin doğusunun geri kalmışlığından, geri bırakılmışlığından bahsederken, bu konuda teoriler, pratikler, siyaset üretirken orayı yerinde dahi görmeden, orayı bir ziyaret edip o insanların bir çayını dahi içmeden politika yapmak kelimenin tam anlamıyla o insanları veya kendini kandırmaya çalışmaktır.

Bu vesileyle, değerli arkadaşlar, eğer turizm konusu bir araştırma komisyonu tarafından incelenip tartışılacaksa bütün bu boyutlarıyla, bütün bu sorunlarla birlikte ele alınmak durumundadır. Bugün Antalya’da bir orman yangını çıktığında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız; buyurunuz.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) - …hepimizin içi yanıyorsa, televizyonlar canlı yayında orman yangınını verip söndürme faaliyetlerini kamuoyuna aktarıyorsa, kamuoyunda duyarlılık yaratılıyorsa, aynı duyarlılık bugün Silopi’deki orman yangını için de gösterilmek zorundadır. Oradan arkadaşlarımız arıyorlar, hâlen Silopi’de orman yangını devam ediyor. Arkadaşlarımız Sayın Bakanla görüşmeler yaptılar, oradaki orman yangınına iki gündür müdahale edilmiyor. Dolayısıyla, orman yangınına müdahale edilmesi için buradan, Bakanın devreye sokulması şeklinde bir çaba sürdürüyoruz.

Tamam, Silopi’den orman yangınıyla ilgili canlı yayın yapılmasın ama o ormanın da bir değer olduğu, bu ülkenin bir değeri olduğu unutulmasın. Aksi takdirde, Antalya’daki orman yangınına içimiz yanarken Silopi’dekine kayıtsız kalmak, her şeyden önce kendimizi sorgulatır hâle getirir.

Bu duygu ve düşüncelerle, sizleri bir kez daha saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Demirtaş.

Önerinin aleyhinde Afyonkarahisar Milletvekili Zekeriya Aslan.

Buyurunuz Sayın Aslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ZEKERİYA ASLAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; turizm sektörünün sorunlarının tespiti amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması açılması hakkındaki önerinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Ülkemize döviz kazandıran, çok sayıda insanımıza aş ve iş imkânı sunan turizm sektörü, kabul edelim ki AK PARTİ İktidarı döneminde hızla büyümüş ve dünyayla rekabet edebilir en önemli üstünlük alanlarımızdan birisi hâline gelmiştir. 2005 yılı verilerine göre ülkemiz, dünya genelinde en çok turist çeken ülkeler arasında 9’uncu, turizmden en fazla gelir elde eden ülkeler arasında 8’inci sırada yer almaktadır. Türkiye'nin dünya çapında bir marka olması hedefi doğrultusunda yaptığımız çalışmalar neticesinde, ülkemize gelen turist sayısı ve gelirlerimizde önemli artışlar olmuştur. 2006 yılında ülkemize gelen turist sayısı 19 milyona yükselirken turizm gelirlerimiz yaklaşık 17 milyar dolar olmuştur. 2013 yılında turizm gelirlerimizin 40 milyar dolara yaklaşması da hedeflenmektedir.

Değerli arkadaşlar, turizm deyince aklımıza tabii çok çeşitli konular geliyor, dağ turizmi, kongre turizmi, sağlık turizmi, deniz turizmi diye. Benim seçim bölgem Afyonkarahisar da sağlık turizminde çok önemli gelişmeler kaydetmektedir. Afyonkarahisar’da sağlık turizminin dışında… Tabii, bizden önce konuşan sayın milletvekili arkadaşım insanları bir yerlere davet etti. Türkiye'nin her tarafı hakikaten çok güzel, ben de kabul ediyorum. Her tarafı gidilmesi, görülmesi gereken yerler.

MEHMET DOMAÇ (İstanbul) – Afyon’a çağır.

ZEKERİYA ASLAN (Devamla) – Ben de sizi Afyonkarahisar’a, Kocatepe’ye davet ediyorum arkadaşlar. Kocatepe’ye, Kurtuluş Savaşı’nın yapıldığı o kutsal topraklara davet ediyorum, buyurun gelin, hep birlikte gezelim diyorum.

Orada, arkadaşlar, iç turizmin gelişmesi açısından, tabii, hakikaten güzellikler var. Bilhassa öğrenci kardeşlerimiz öğretmenleri tarafından Afyonkarahisar’a getirilip bu yerler gösteriliyor. Turizmin yanında, bu öğrencilerin millî şuuru, tarih bilinci geliştiriliyor. Bu yönüyle bu çalışmayı yapanlara da teşekkürlerimi arz ediyorum buradan.

Afyonkarahisar’da, arkadaşlar, turizm deyince şu sıralar ilk akla gelen kaplıca turizmi, sağlık turizmidir. Tabii, Afyonkarahisar yolların kesiştiği bölge olduğu için hepiniz gelip giderken görüyorsunuzdur yapılan otelleri. Son yıllarda yapılan oteller çok konforlu ve oldukça gelişmiş otellerdir arkadaşlar. Türkiye’ye hitap ettiği gibi, Afyonkarahisar’daki oteller, artık yurt dışına açılmışlardır. Yurt dışından sağlık turizmi yönüyle de turistlerimiz gelmeye başlamışlardır. Bu yönüyle Afyonkarahisar’da, Hükûmetimizin verdiği teşvikler sayesinde, arkadaşlar, yeni oteller yapılmaya devam etmekte, Sandıklı ilçesinde de iki tane beş yıldızlı otelin inşaatı devam etmektedir. Bütün bunlar tabii, teşvikle olmaktadır arkadaşlar. Bu yönüyle baktığımız zaman, turizm Türkiye açısından gelir getirmektedir, ancak bu Meclis araştırması… Kabul edelim ki Meclisin tatile girmek durumunda olduğu bir zamanda, tatile yakın olduğumuz bir zamanda çok daha önemli konular ve kanunlar çıkacaktır. Bu yönüyle bu Meclis araştırmasının aleyhinde olduğumu belirtiyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aslan.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.40

 

 

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

2.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 408 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre Temel Kanun olarak ve bölümler halinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi

                                                                                                        16/6/2009

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun, 16.06.2009 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, TBMM İçtüzüğünün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                              Mustafa Elitaş

                                                                                                    Kayseri

                                                                                AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri               :

Gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında bulunan 387, 361, 316, 357, 386, 395, 394 ve 324 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin bu kısmın 3, 4, 5, 6, 7, 9, 10 ve 11 inci sıralarına, Gelen Kağıtlar listesinde yayınlanan ve bastırılarak dağıtılan 408 Sıra Sayılı kanun tasarısının ise 48 saat geçmeden bu kısmın 8 inci sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun, 16 Haziran 2009 Salı günkü (bugün) birleşimlerinde 357 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar; 17 Haziran Çarşamba ve 18         Haziran 2009 Perşembe günkü birleşiminde ise saat 13.00’ten 21.00’e kadar çalışmalarını sürdürmesi,

19 Haziran 2009 Cuma günü Genel Kurulun çalışmaması,

408 sıra sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,

Önerilmiştir.

408 Sıra Sayılı

Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatcı Birlikleri Kuruluş ve Görevleri

Hakkında Kanun Tasarısı

(1/692)

BÖLÜMLER              BÖLÜM MADDELERİ             BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI

1. BÖLÜM                 1 - 16                                           16

2. BÖLÜM                 17 - 25                                         10

                                    (Geçici 1. madde dahil)               

                                    Toplam Madde Sayısı                  26

BAŞKAN – Önerinin lehine Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün.

Buyurunuz Sayın Üstün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; AK PARTİ Grup önerisi lehinde söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekillerimiz, bildiğiniz üzere daha önce 1 Temmuza kadar bir grup önerimiz vardı. Ancak grupların bir araya gelerek uzlaşması sonucu, yeniden bu haftayı düzenlemek üzere AK PARTİ Grubu tarafından bir grup önerisi verilmiştir. Bu, gerçekten son derece memnuniyet verici bir durum doğurmuştur. Meclisimizin bu şekilde uzlaşma yoluyla çalışması gerçekten sevindirici bir durumdur. Milletimizin arzu ettiği kanunları çıkardıktan sonra milletvekillerimizin 1 Temmuzda hak ettikleri tatile çıkabilmeleri için bu gerekli idi. O bakımdan bu anlayışı gösteren muhalefet partilerinin grup başkan vekillerine ben gerçekten teşekkür ediyorum.

Ne var bu grup önerisinde değerli arkadaşlar? Öncelikle çalışma saatlerimizi düzenliyoruz. Bugün inşallah yarım kalan ve uzun süreden beri görüştüğümüz Gelir Vergisi Kanunu’nun bitimine kadar çalışacak ve yarın da saat 13.00’te toplanacağız, 21.00’e kadar çalışacağız, perşembe günü de yine 13.00’te toplanıp 21.00’e kadar çalışacağız, cuma günü çalışmayacağız. Böyle gözüküyor burada. Sırasıyla diğer kanunları da inşallah, Meclisimiz, Genel Kurulumuz görüşecek.

Tekrar ben normal bir çalışma düzenine dönmüş olmaktan dolayı bir kez daha bütün grup başkan vekillerimize teşekkür ediyorum. Meclisimizin sağlıklı bir çalışma yapması dileğiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Üstün.

Lehte, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Elitaş, konuşmayacaktınız hani.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Siz konuşmuyorsunuz diye konuşuyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce Sakarya Milletvekilimiz Sayın Ayhan Sefer Üstün’ün ifade ettiği gibi Meclis Başkanımızın Başkanlığında yaptığımız toplantı çerçevesinde bugün gündemin sırasında olan Gelir Vergisi Kanunu ve 361, 316, 387 ve 357 sıra sayılı kanunların görüşülmesine, çarşamba günü 386 sıra sayılı kamu finansmanı ve borç yönetimi kanunu, yine çarşamba günü 408 sıra sayılı Türkiye İhracatçılar Meclisinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nı temel yasa olarak görüşmeye, perşembe günü de 395 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ni görüşmeye siyasi parti gruplarımızın ittifakıyla karar verdik.

Geçen hafta aldığımız grup önerimizde, bildiğiniz gibi, cuma günü de çalışma şeklinde kararımız vardı ama Sayın Meclis Başkanımızın katkıları ve girişimleri sonucunda gruplar olarak perşembe gününe bu saydığımız kanunları çıkarmak üzere karar verdik.

Genel Kurulumuzun olumlu bir çalışma yapacağını ümit ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.

Aleyhinde, Eskişehir Milletvekili Tayfun İçli.

Buyurunuz Sayın İçli.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; AKP grup önerisi aleyhinde söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Biraz evvel AKP Grup Başkan Vekili Arkadaşımız ve AKP Milletvekili Arkadaşımız grup önerisinin lehinde söz aldı ve dört siyasi parti grubunun mutabakat sağladığını ve bu şekilde bu haftalık çalışma takvimi konusunda işte belirli yasaların geçebileceğini söyledi.

Elimde 3 Haziran tarihli AKP grup önerisi var. Bu öneride Saygıdeğer Grup Başkan Vekili Arkadaşımız, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görüşmesi gerektiğine inandıkları yasaların ne derece önemli olduğunu hem grup önerilerinde hem de grup önerisinin lehinde söz aldıklarında açıkladılar ve o tarihte yaptığım konuşmada Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin, sunulan gündemin bir yazboz tahtasına dönüştüğünü ifade etmiştim. Yine benzer bir öneri karşımıza geldi.

Şimdi, gündeme bakıyorum, her salı günü AKP grup önerisi getirildiğinde Hükûmetçe çok önemli olan kanun tasarı ve tekliflerinin, işte sıraları değiştiriliyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisi bu öneriyi oyluyor ve kabul ediyor ama değerli arkadaşlarım, her salı günü yazboz tahtası. AKP Grubunca önemli olan, çok önemli olarak kabul edilen bir kanun tasarı ve teklifinin sonraki salı gününde alt sıralara kaydırıldığını görüyoruz. Örnek mi istiyorsunuz? İşte, Borçlar Kanunu’nu getirmişler. 1’inci sırada Türk Ticaret Kanunu var -kıyametler kopmuştu- bakın orada duruyor. Borçlar Kanunu’nu getirdiler, sırada duruyor. Yasalar, yasa tasarıları, teklifleri önemsizdir demiyorum ama 6’ncı sırada getirdikleri, 6’ncı sıraya aldıkları kanun tasarısına baktığınız zaman Türkiye Cumhuriyeti ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyet… Tabii, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği artık kalmadı ancak o tarihte yapılan bir protokolün onaylanmasına ilişkin bir kanunu ilk sıraya almışlar. Ama örneğin Türk Ceza Kanunu’yla ilgili bir kanun tasarısı varken o yasa tasarısının bugünkü gündemde geriye doğru itildiğini görüyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, 3 Haziran tarihli grup önerisinde Meclisin cuma dâhil olmak üzere çalışacağına dair öneri vardı. Gece 24.00’e kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalıştırılması isteniyordu ve hepiniz çok iyi biliyorsunuz, Sayın Başbakan ne demişti: “Türkiye Büyük Millet Meclisinde tatil haram, temmuzda çalıştırıyoruz.” demişti değil mi? Peki, ne oldu? Şimdi hangi konuda mutabakat sağlandı da temmuz ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmıyor? Ve 3 Haziran tarihli AKP grup önerisinde Anayasa’nın ve İç Tüzük’ün amir hükümleri ihlal edilmişti. O tarihte de söylemiştik.

Değerli arkadaşlarım, bakın, İç Tüzük’ümüzün 97’nci maddesi… Bu, tutanaklara bir kez daha geçsin diye söylüyorum. Bakın, 3 Haziran tarihli grup önerisinde ve şimdiki grup önerisinde sözlü soruların görüşülmemesi söz konusu. Bakın, İç Tüzük’ün 98’inci maddesinde “Sözlü soruların cevaplandırılması için; Anayasa, kanun ve İçtüzük gereği zorunluluklar hariç olmak üzere, haftanın en az iki gününde, birleşimin başında ve birer saatten az olmamak şartıyla, Danışma Kurulunun önerisi ve Genel Kurulun onayıyla belli bir süre ayrılır.” şeklinde hüküm vardır. Anayasa’mızın 97’nci maddesi gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgi edinme ve denetim hakkı söz konusu ama AK PARTİ önerisine baktığınız zaman bu sözlü soruların, Meclis araştırma önergelerinin hiçbir şekilde gündeme getirilmediğini görüyorsunuz.

Bakın, dağıtılan Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde 529 adet sözlü soru önergesi var, yine 347 adet Meclis araştırması önergesi var. Şimdi, neden Hükûmet Türkiye Büyük Millet Meclisinin yaptıklarıyla ilgili denetim yetkisinden kaçıyor veyahut da bilgi edinme hakkını engellemeye çalışıyor? Madem AKP grup önerisiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma saatlerini saat 19.00’dan 24.00’e kadar uzatabiliyorsunuz, cuma gününe çalışma koyabiliyorsunuz, çalışma saatleriyle AKP grup önerisiyle istediğiniz gibi oynayabiliyorsunuz ama Meclisin denetim ve bilgi edinme hakkını neden esirgiyorsunuz? Bakın, geçtiğimiz haftalarda diğer siyasi parti gruplarının grup önerileri vardı. Bu grup önerilerinde Türkiye için çok çok önemli olan konuların, Meclis araştırma önergelerinin görüşülme talepleri hep söz konusu oldu ve AKP’li milletvekillerinin oylarıyla bunlar hep reddedildi.

Türkiye’de işsizlik çok ciddi bir sorun. İşte, dün açıklandı işsizlik rakamları. TÜİK’in rakamlarına göre yüzde16’ları bulmuş. Aslında, iş bulma umudunu yitirenler ile günübirlik işlerde çalışanları eklediğiniz zaman, işsizlik oranlarının yüzde 30’ların üstüne çıktığı görülüyor.

Bugün, Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisinde turizmle ilgili bir Meclis araştırma önergesi verildi, yine reddedildi.

Değerli arkadaşlarım, bakın, turizm bölgeleri kan ağlıyor. Otellerimiz iflas etmek durumunda. Çalıştırdığı zaman çok daha fazla zarar ediyor. Örnekler verdiler. Çalıştırdığı zaman 150 bin dolar zarar ediyor, oteli açmadığı zaman 50 bin dolar zarar ediyor.

Şimdi, kimi Hükûmet sözcüleri, özellikle Turizm Bakanımız, insan sayısına göre, uçağa binenlere göre, uçakla yurdumuza gelenlere göre turizmimizin arttığını iddia ediyor. Hayır, öyle değil. Türkiye, gerçekten çok ciddi bir sıkıntı içerisinde. Ekonomik kriz bir tarafa… Turizme bel bağladık. İşte en verimli aylarımız. Türkiye için en verimli aylar haziran, temmuz, ağustos, işte eylülün de bir kısmı. Oteller, otel işletmecileri iflas durumunda, esnaf iflas durumunda.

Peki, bunları biz burada görüşmeyeceğiz de, Meclis araştırması komisyonları kurmayıp Türkiye'nin içine düştüğü sıkıntıları görüşmeyeceğiz de… Turizmi görüşmeyeceğiz, işsizliği görüşmeyeceğiz. Başka başka olaylar, medya-siyaset meselesi…

Türkiye'nin gündeminde çok önemli konular var. Geçtiğimiz haftalarda bu mayınla ilgili yasa görüşülürken, kimi televizyonlarımız -bu derece önemli konu başka kanallarda tartışılırken- eğlence programları yayınladılar veyahut da bir ilimizde bir vatandaşın geçirdiği cinnet neticesi ölen 8 kişiyle ilgili sabahtan gece yarılarına kadar döne döne canlı yayın yaptılar. İşte, medya-siyaset ilişkisi, gündemin saptırılması meselesi.

Değerli arkadaşlarım, bunlar, biraz evvel hep ifade ettiğim gibi, bekleyen 347 Meclis araştırma önergesinin mutlaka ve mutlaka Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi lazım. Burada yapılacak görüşmeler neticesi Hükûmet buradan feyzalacak, örnek… Yani, buradaki, önünü açacak Hükûmetin. Aslında Hükûmetin de bunlardan yararlanması lazım. Her ne kadar bu, Meclis tarafından, Hükûmetin, yürütme organının denetlenmesi olarak kabul edilse de bu denetimden Hükûmet de kendine göre bir pay çıkartacak. Türkiye’nin onca önemli sorunu var ama AKP grup önerisine baktığınız zaman, kendilerince önemli olan kanun tasarı ve tekliflerini getiriyor, önümüze koyuyor.

Meclisin, AKP Hükûmetinin, AKP Grubunu kullanmak suretiyle, bu önergeleri önümüze getirmek suretiyle denetimden kaçması açıkça bir Anayasa ihlalidir, açıkça bir İç Tüzük ihlalidir diyorum.

AKP grup önerisi aleyhinde oy kullanacağımı belirtiyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın İçli.

Aleyhte, Siirt Milletvekili Osman Özçelik.

Buyurunuz Sayın Özçelik. (DTP sıralarından alkışlar)

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin önerisi üzerine Demokratik Toplum Partisinin aleyhteki görüşlerini sunmak üzere söz aldım. Saygılar sunuyorum.

“Adalet ve Kalkınma Partisi” dedim. Aslında ben genellikle “AK PARTİ” derim ama Sayın Başbakanın AKP diyenlere yönelik hakarete varan eleştirileri karşısında içimizdeki oyun bozuculuk, çiçeklerden bal toplayıp aslında bal üretmeyen arıların kovanlarına çomak sokma, oyun bozma dürtümüz bizi tekrar “AKP” demeye zorluyor ama ben yine de çok önemli bulmadığım için “AK PARTİ” demeye devam edeceğim. (AK PARTİ sıralarından “Teşekkür ederiz.” sesleri)

Efendim, Meclisin çalışmalarının belli bir düzen içinde sürmesi ve üyelerin de Meclisin yapacağı çalışmalar hakkında bilgi sahibi olması, Meclis çalışmalarını kolaylaştırıcı olması ve verimli olması bakımından çok önemli. Sayın İçli’nin de ifade ettiği gibi, gündeme alınan bir yasa tasarısı bir bakıyorsunuz 4’üncü maddesinden sonra değiştiriliyor, bir başka yasa tasarısı Meclisin gündemine geliyor. Üyeler yeterince hazırlık yapmadan, o yasanın kamu yararına en iyi şekilde geçmesi için yeterince dikkatlerini toplayamadıklarından zaman zaman yasa tasarıları bizce eksik geçmek zorunda kalıyor.

Bir Meclis eğer kendi çalışmalarını belli bir plana bağlayamamışsa, belli bir organizasyon sağlayamamışsa, bu plan çerçevesinde çalışmalarını yürütemiyorsa bu ülkenin ekonomisini de, bu ülkenin diğer sorunlarını da öncelik sırasına göre, ivedilik sırasına göre belli bir planlamaya tabi tutması ve çözmesi konusunda kuşkular doğar. Bu nedenle Meclisin saygınlığının artması bakımından en azından, Meclis çalışmalarının, programının, gündeminin hiç değilse bir ay öncesinden belirlenip üyelere duyurulması ve grupların ve üyelerin bu konuda yeterli hazırlıkla Meclise gelmelerinin sağlanması gerekir. Meclise saygınlık kazandırırız. Eğer Meclisin saygınlığını biz korumazsak üstüne vazife olmayan kişiler Meclisin görevini yapmaya kalkarlar, Meclisin çıkardığı kanunları iptal etmeye kalkarlar, Anayasa değişikliklerini iptal etmeye kalkarlar ve iptal ederler, Meclisin alacağı kararları, kendi başına birileri, ben şunu yaptırmam, ben bunu yaptırmam, deme cesaretini kendilerinde bulurlar, o hakkı kendilerinde bulurlar.

Bu ülkenin sorunlarının tartışılacağı yer Meclistir, yetkili organ Meclistir. Hepimiz, Meclisin bu konudaki saygınlığını korumak zorundayız, Meclise sahip çıkmak zorundayız. 12 Eylül Anayasası’yla hâlâ bu Meclis çalışmayı içine sindirebiliyorsa Meclis dışındaki kimi odakların bu ülkeyi yönetmeye kalkmaları konusunu da içimize sindirmiş olacağız.

O nedenle, Meclisin, ülke sorunlarının çözümünün tek çözüm noktası olduğu, tek merci olduğu bilinciyle ve bu ağırlıkla, çalışmalarımızın belli bir düzen içinde, belli bir disiplin içinde, belli bir plan ve program çerçevesinde yürütülmesi zorunludur. Bir kez daha tekrarlıyorum: Meclis gündemi önceden, çok önceden, üyelerin ve grupların yeterli hazırlık yapabilecekleri bir süre içinde duyurulmalı. Zaman zaman aksamalar olabilir, birkaç saat, birkaç gün belki aksama olabilir, tartışmaların yoğunlaşması üzerine zaman yetmeyebilir ama o düzen, belirlenmiş, ilan edilmiş düzen içinde çalışmaların sürdürülmesi lazım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özçelik.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir .

Şimdi, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Önergeler

1.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/288) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/141)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/288 Esas numaralı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifim havale edildiği Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda 45 gün içerisinde görüşülmediğinden İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınması hususunda gereğini arz ederim.

                                                                                              Hasan Erçelebi

                                                                                                    Denizli

BAŞKAN – Önerge sahibi olarak Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi.

HASAN ERÇELEBİ (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi, Demokratik Sol Parti ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yaklaşık bir yıl önce vermiş olduğumuz kanun teklifimiz, yurt dışında yaşayan yurttaşlarımıza seçme haklarının yanı sıra kendi içlerinden çıkaracakları milletvekilleri ile Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilmeleri için yurt dışı seçim çevresi oluşturularak mevcut milletvekili sayısından 10 milletvekilinin ayrılmasını esas almaktadır.

1995 yılında, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 67’nci maddesine eklenen bir hükümle, yurt dışında yaşayan yurttaşlarımıza seçimlerde oy kullanma olanağı sağlanmıştı. Geçtiğimiz yıl da, 13 Mart 2008 tarihinde, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun ile 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nda değişikliğe gidilerek, Anayasa’nın bu hükmünün yerine getirilmesini sağlayacak 5749 sayılı Kanun çıkarılarak, 22 Mart 2008 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmişti.

Bu yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyordu. Katkısı olan herkesi kutluyorum ancak bu atılan adımların yeterli olmadığını dikkatlerinize sunmak istiyorum, atılması gereken öteki adımları da hep beraber atalım istiyorum.

Yabancı ülkelerde yaşamakta olan yurttaşlarımızın oy kullanmaları kadar, kendi içlerinde yaşadıkları sorunları yakından bilen adaylar arasından seçecekleri milletvekillerini Türkiye Büyük Millet Meclisine yollayarak temsil edilmeleri de ayrıca önem taşımaktadır.

13 Mart 2008’de çıkarılan 5749 sayılı Yasa’nın 1’inci maddesinde “Yurt dışında bulunan vatandaşların oy kullanmalarıyla ilgili seçim işlerini yönetmek üzere Ankara İl Seçim Kuruluna bağlı yurt dışı ilçe seçim kurulu teşkil edilir.” denmektedir. Yasanın çıktığı gün Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek, diğer partilerin yürekten arzu etmeleri hâlinde yurt dışında yaşayan vatandaşlara seçilme hakkı getiren bir Anayasa değişikliği yapabileceklerini belirterek “Siyasi partiler istiyorlarsa pekâlâ Almanya’dan 3 kontenjan, Fransa’dan 2 tane, Hollanda’dan 3 tane, ne ise getirip bu 550’nin içine yerleştirilebilir.” demiştir. İşte, biz de kanun teklifimizde tam da bunu istiyoruz. İktidar partisinin Başbakan Yardımcısına sahip çıkarak kanun teklifimize olumlu oy vermesini bekliyoruz, Hükûmet adına yapılan konuşmaların yüce Mecliste karşılık bulmasını bekliyoruz. Türkiye'nin elde ettiği ekonomik kalkınmada, her türlü başarıda büyük katkıları, büyük fedakârlıkları bulunan yurt dışında yaşayan yurttaşlarımıza seçme hakkının yanında seçilme hakkının da verilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleri olarak hepimizin boynunun borcudur. Yurt dışında yaşayan yurttaşlarımız gerek ekonomik gerek sosyal bakımdan olsun yaşadıkları yerlerde ülkemizin birer temsilcisidirler. On yıllardır süren işçi dövizleri girdisini, yaptıkları ve potansiyel durumdaki sermaye yatırımlarını ve Avrupa Birliği üyeliği sürecine ilişkin olumlu etkilerini de bu kapsamda değerlendirmek isabetli olacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti devleti dışında yaklaşık 4 milyon yurttaşımız yaşamaktadır. Bunların 2,5-3 milyonu seçmen yaşındadır. Bu yurttaşlarımızın sorunları, onların içinden seçilecek ve sorunlar ile çözüm yollarını iyi bilen temsilcilerinin katılımıyla daha kolay çözülecek ve Avrupa Birliği yolu Türkiye için daha çok açılacaktır. Bu nedenle, yurt dışı oylarının bütün seçim çevrelerine dağıtılması yöntemi yerine, bu oyların “yurt dışı seçim çevresi” adıyla kurulacak ayrı bir seçim çevresinde toplanması ve buraya 10 milletvekilliği tahsis edilmesi uygun olacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisini oluşturan tüm değerli milletvekilleri; biliyorum, bu önerimiz radikal bir karar alınmasını gerektirmektedir. Geliniz hep beraber bu yürekliliği gösterelim, bütün dünyaya örnek olalım. Ülkemiz için, yurt dışında yaşayan yurttaşlarımız için bu adımı atalım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Erçelebi.

İstanbul Milletvekili Hasan Macit.

Buyurunuz Sayın Macit.

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İç Tüzük’ün 37’nci maddesi uyarınca doğrudan gündeme alınması istenilen kanun teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum. Şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, değişik zaman dilimleri içerisinde Türkiye’de geçimini sağlayamayan, birçoğu bu bağlamda iş güç bulamayan insanlarımız, ne yazık ki dünyanın değişik yörelerine savrulmuşlar ve orada iş temin etmek, aş temin etmek, ailesini geçindirmek için uzun yıllar Türkiye dışında ikamet etmek ve çalışmak mecburiyetinde kalmışlardır. Bunlar yaklaşık 3 milyon insanımızı bulmaktadır. Bu insanların Türkiye’yle bağlantılarını kurmak, Türkiye’deki yönetimle ilgili düşüncelerini almak ve yönetimde temsil edilme noktasında çok uzun yıllar ihmal edilmiş ve seçme hakkı ancak yeni, geçen yıl çıkarılan bir kanunla verilebilmiştir. Ne yazık ki seçme hakkının ötesinde seçilebilme hakkı şu ana kadar verilememiştir. Oysaki yurt dışında çalışan insanlarımız, gerek Avrupa Birliğinde gerek diğer kıtalardaki insanlarımız orada Türkiye'nin temsilciliğini üstlenmektedirler ve orada yaşadıkları sıkıntıları, sorunları, eğer seçilebilme yeterliliğine sahip olur ve kendi içlerinden temsilci seçebilirlerse Türkiye Büyük Millet Meclisinde o insanlarımızın sıkıntılarını, sorunlarını gidermeye yönelik daha bir gayret sarf edilir, çözüm üretilir. Bu nedenle oradaki insanlarımıza mutlaka ve mutlaka seçilebilme yeterliliği de verilerek yani bu yasa kabul edilerek o insanlarımızın da Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilmesinin önü açılması gerekir.

Bu insanlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıdır. Her ne kadar yurt dışında olsalar da orada ikamet ediyor ve çalışıyor olsalar da orası, yurt dışı da bir seçim çevresi kabul edilerek, belirli bir oranda Türkiye Büyük Millet Meclisinin milletvekillerinin tartışmalar sonunda uygun göreceği bir sayıyı burada yaşayan insanlarımıza tahsis ederek bu insanların Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilmesi sağlanabilir. Bunun sağlanması birhakkın teslimi olacaktır ve bu hakkın teslimi anlamında da siz değerli milletvekilleri olumlu oy verirsiniz diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bu vesile ile Türkiye Büyük Millet Meclisini oluşturan partilerimiz, siyasi partilerimiz, seçim yasalarımız her vesileyle değişik platformlarda eleştirilmektedir. Demokratik anlamda Siyasi Partiler Yasası’nın düzenlenmesi her kesimce eleştirilere maruz kalmaktadır. Bu yasayla birlikte belki daha geniş çerçeveli bakarak Siyasi Partiler Yasası ve seçim yasalarında yeniden ele alarak antidemokratik uygulamaların kaldırılıp antidemokratik maddelerin ayıklanarak daha demokratik bir sistem getirilmesi, daha demokratik yasalar hâline getirilmesi de düşünülebilir.

Bu vesile ile bunlar da ele alınabilirse bu dönemki Türkiye Büyük Millet Meclisi önemli bir görevi yerine getirmiş olur diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –Teşekkür ediyoruz Sayın Macit.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkan, duymadınız sesimi. Karar yeter sayısı istemiştim.

BAŞKAN – Duyamadım o sırada.

Kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince sözlü sorular ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S. Sayısı: 385)(x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 385 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Geçen birleşimde 40’ıncı madde üzerinde verilen dört önergeden en aykırı önerge reddedilmiş, aykırı ikinci önerge olan Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı ve gerekçesinin okunduğu Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında kalınmıştı.

Şimdi hatırlatmak için bu önergeyi tekrar okutup oylarınıza sunacağım:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Tasarı’nın 40 ıncı maddesinde yer alan “girmesini müteakip” ibaresinin “girmesinden sonra” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Arayacağım efendim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.37

 

 

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.56

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

40’ıncı madde üzerinde Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

385 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Sayın milletvekilleri, 40’ıncı madde üzerindeki diğer iki önerge geri alınmıştır.

40’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 40’ıncı madde kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince, 41’inci maddenin beş fıkrası ayrı maddeler olarak işlem görecektir.

41’inci maddenin (1) numaralı fıkrasını oylarınıza sunmadan önce bir önerge vardır. Önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 41’inci maddesinin 1’inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

Mehmet Şandır

Süleyman L. Yunusoğlu

 

 

Manisa

Mersin

Trabzon

 

 

Necati Özensoy

Cumali Durmuş

Mustafa Enöz

 

 

Bursa

Kocaeli

Manisa

 

 

 

Mustafa Kalaycı

 

 

 

 

Konya

 

 

“1) 29/7/1970 tarihli ve 1319 Sayılı Emlak Vergisi kanununda yer alan “katma” ibareleri “özel” şeklinde değiştirilmiştir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurunuz efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, önemli bir kanunun görüşmelerinin sonuna geldik. Sayın iktidar partisinin grup başkan vekilinin ve sayın milletvekilinin söylediği gibi, Meclis Genel Kurulumuzun, işte, normal çalışma düzenine avdet etmiş olmasını memnuniyetle karşıladınız.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; tekrar ifade ediyorum: Ülkenin sorunlarının çözümü, toplumun beklentilerinin karşılanması için burada hukuk oluşturuyoruz. Tabii ki birlikte, iş birliği içerisinde çalışmamız gerekir ama doğru işler yapmak üzere bir iş birliği yapmamız gerekir.

Şimdi kanunun temel kanun olması dolayısıyla maddeler üzerinde konuşma imkânımız yok. Mecburen önergeler üzerinde konuşma yolunu deniyoruz. Bakın, bu kanunda 200’den fazla önerge verildi. Saymaktan yorulduk, saymaktan vazgeçtik. Yaklaşık 100’den fazla milletvekili konuştu. Şimdi aranızda çok değerli hukukçular olduğunu da biliyorum. Bu kanuna tekrar bir baksınlar, gelir vergisi kanunu. Hükûmetten 16 madde hâlinde gelmiş ama Komisyondan Genel Kurula geldiğinde bu kanun 50 maddeye ulaşmış. Bu kanunla ilgili muhalefet partileri 16 sayfa muhalefet şerhi yazmış. Kanunun tamamı 4-5 sayfa ama muhalefet partileri, tam 16 sayfa muhalefet şerhi yazmışlar ve bu muhalefet şerhinde çok da teknik konularda itirazlar etmişler. Hükûmet burada hâlâ önerge veriyor. Sayın Maliye Bakanının önergesi, biraz sonra görüşeceğiz.

Değerli milletvekilleri, ülkenin sorunları, toplumun beklentilerinin çözümü için hukuk oluşturmak sorumluluğunda olan bu Genel Kurulda doğru çalışıldığını söyleyebilmek mümkün müdür? Yani, muhalefetin itiraz etmesi, önerge vermesi, konuşmasını engelleme olarak nitelemek hak mıdır? Şimdi, buradan soruyorum ama maalesef Maliye Bakanı yok burada. Gelir vergisi... Uygulanan ekonomik politikaların amaçlarını gerçekleştirmek için yapılır Gelir Vergisi Kanunu’nda değişiklik yapılması. Bir torba kanun olarak önümüze geliyor ve bu kanunda birçok kanunda değişiklik yapan maddeler getiriyoruz. Ben sordum sayın bürokratlara: Yani niye bu kanunla Ticaret Kanunu’nun 404’üncü maddesinde bir istisnayı ortadan kaldırıyorsunuz? Gelir Vergisi Kanunu bu. Ticaret Kanunu’nda değişiklik yapmayı niye gerekli görüyorsunuz? Gerekçe şu: “Ticaret Kanunu’nun çıkartılması gecikecek, onun için burada değişiklik yapıyoruz.”

Değerli milletvekilleri, değerli hukukçular, hukuk bilgisinden, devlet adamlığından hiç endişe etmediğim Sayın Başbakan Yardımcısı; yani böyle mi hukuk oluşturacağız, böyle mi oluşturduğumuz hukukla bu ülkenin sorunlarına çözüm üreteceğiz? Şimdi, ben burada soruyorum -Maliye Bakanı yok, maalesef yok. Sayın Bakana soruyorum, Sayın Bakan meşgul, Sayın Komisyon Üyesi meşgul- bu kanundan 20’nci maddeyi niye çıkarttınız bir önergeyle? Niye koydunuz, niye çıkarttınız? 13’üncü maddeyi niye çıkarttınız? Hani bu Gelir Vergisi Kanunu’ndaki yapılan değişikliklerle yaşanan ekonomik krize çözüm üretecek birtakım tedbirler geliştirdiğiniz iddiasındasınız. Gerekçede bunu yazmışsınız. Ama Türkiye ekonomisinin yükünü taşıyan kamyoncu esnafına getirilmesi düşünülen istisnaları niye çıkarttınız önergeyle? Kanuna niye koydunuz? Komisyondan niye geçirdiniz? Sonra Genel Kurulda bir milletvekillinin verdiği önergeye “evet” oyu vererek -sizin de önergeniz değil bu- bir sayın milletvekilinin verdiği önergeye katılarak hem 13’üncü maddeyi çıkarttınız hem 20’nci maddeyi çıkarttınız. Kamyoncu esnafının, yani ihracata çalışan kamyonculara tanınan bazı imkânları kanunun metninden çıkarttınız. Cevabı yok. Soruyoruz cevabı yok, Bakanla konuşuyoruz cevabı yok. Hükûmet olarak bunu böyle düşünmemişsiniz, Komisyondaki tartışmalarda bunu böyle kararlaştırmamışsınız ama Genel Kurulda, nereden rüzgâr esiyor, nasıl oluyor, bir önergeyle kanundan o madde çıkartılıyor ve gerçekten olması gereken… Yani eğer bu Gelir Vergisi Kanunu’nda yapacağımız değişikliklerle yaşanan ekonomik krize birtakım tedbirler geliştirmekse amaç, işte bu ekonomik krizin yükünü taşıyan kamyoncu esnafının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - …ihracata çalışan kamyonların akaryakıtla ilgili istisnalarını niye kanundan çıkartıyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, tabii, birbirimizle akıl yarışında, iktidar yarışında değiliz. Bu millete hizmet etmek için milletimizin oyunu aldık, iktidarıyla muhalefetiyle geldik, burada görev yapıyoruz. Birbirimizle bir yarışın içinde, bir inatlaşmanın içinde olmadan, akıllarımızı birleştirerek -iyi niyetli olduğunuzu kabul ediyorum, bunun aksini söylemek mümkün değil- iyi niyetle akıllarımızı birleştirerek olması gereken mükemmeli aramanın gayretinde olmamız gerekirken neden böyle bir yola girdik? Bunu herkesten çok iktidar partisinin sorgulaması lazım, sayın bakanların sorgulaması lazım, Sayın Başbakanın sorgulaması lazım.

İşte, gelir vergisiyle ilgili bir kanunun sonuna geldik. On altı maddelik kanun elli maddeye çıkmış, hâlâ önerge veriyor Hükûmet. Bu hazırlıksızlık nedir? Yani, ciddiyetsizlik…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bağlayınız.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Başkanım, bitirmek istiyorum. Diğer önergede söz almayacağım, onun için müsaade ederseniz…

Yani, bir dönemin de sonuna geliyoruz. İnşallah, ekimden itibaren bu türlü, bence basit, bence bize yakışmaz yani bu Genel Kurula, siyasete, siyaset kurumuna yakışmaz bu türlü eksikliklerden, yanlışlıklardan da arınarak, birbirimizle de inatlaşmadan, birbirimize dayatma da yapmadan bu millete hizmet etmenin yolunu birlikte buluruz diye ümit ediyorum, bunu temenni ediyorum. Diğer kanunları ilzam edecek bir şey söylemek istemiyorum ama bu kanun doğru çıkmamıştır. Bu kanundan ne amaçlanıyorsa bu amaç gerçekleşmeyecektir. Soru ortadadır. On altı madde olarak Hükûmetten gelen kanun elli maddeye çıkmış olmasına rağmen hâlâ Hükûmet, hâlâ Bakan burada önergelerle bu kanunu değiştirmeye çalışıyorsa demek ki doğru yapılamıyor demektir.

Bunların düzeltileceği umuduyla, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim.(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şandır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

41’inci maddenin 1’inci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

41’inci maddenin 2’nci fıkrası üzerinde önerge yoktur. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

41’inci maddenin 3’üncü fıkrası üzerinde de önerge yoktur. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

41’inci maddenin 4’üncü fıkrası üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının 41. maddesinin 4. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Zekeriya Akıncı

Hulusi Güvel

 

Mersin

Ankara

Adana

 

Tekin Bingöl

 

Şevket Köse

 

Ankara

 

Adıyaman

“4) 13/10/1983 tarihli ve 2919 sayılı Kanunun ek 2 nci maddesinin dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış, aynı maddeye “Bu Kanun hükümleri uyarınca istihdam edilen ve ek göstergesi 6100 olan diğer görevlilere de almakta oldukları ücretin dışında, TBMM Başkanlık Divanının belirleyeceği esaslar dâhilinde ayrıca makam ve görev tazminatı ödenir” hükmü son fıkra olarak eklenmiştir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kamu personelinin özlük hakları konusunda kurumdan kuruma değişen uygulamalar olmasına karşın bazı ödeme kalemleri tüm kamu kurum ve kuruluşları için geçerli kurallara bağlanmıştır. Makam ve görev tazminatı ödenen kamu görevlileri de tüm kamu kurum ve kuruluşlarında aynı kriterler dikkate alınarak belirlenmektedir. Bu doğrultuda 6100 ek göstergeye sahip tüm kamu çalışanları, kurum farkı gözetilmeksizin makam ve görev tazminatından yararlanmaktadırlar. Ancak, TBMM’de görevli ve 1. dereceye gelmiş olan müşavir, teknik personel ve doktorlar 6100 ek göstergeye sahip olmalarına karşın makam ve görev tazminatından yararlanamamaktadır. Söz konusu personele gerek eğitimleri itibariyle gerekse de 1. dereceye gelmeleri açısından kıdemleri itibariyle hak ettikleri özlük haklarının verilmemesi eşitlik ilkesini zedelemektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

41’inci maddenin 4’üncü fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

41’inci maddenin 5’inci fıkrası üzerinde önerge yoktur. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

41’inci maddeye yeni bir madde ihdasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 s. sayılı Tasarının çerçeve 41. maddesine aşağıdaki hükmün eklenmesini arz ve teklif ederim.

“6) 18.2.2009 tarihli ve 5838 sayılı Kanunun geçici 6. maddesinin son cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır.”

                                                                                                Kamer Genç

                                                                                                    Tunceli

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu bir yeni madde ihdasına dair önergedir. Bildiğiniz üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddenin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı, İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.

Şimdi, Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla yani 21 üyesiyle birlikte katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım, eğer salt çoğunlukla Komisyon katılmaz ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bu kapsama girmiyor, 41’inci maddeye yeni bir fıkra eklenmesini istiyorum, 87’yle ilgisi yok.

BAŞKAN – Şimdi, daha önce alınan bir karar gereği, Sayın Genç, başta da okudum, her bir fıkra, 41’inci maddenin beş fıkrası ayrı maddeler olarak işlem görecektir diye bir karar alınmış Genel Kurulca. Bu alınan karar gereğince bu fıkra da yeni bir madde olarak ihdas edilecek, o yüzden efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben öyle görmedim.

BAŞKAN – Öyle bir karar alındığı için Genel Kurulca.

Evet, Komisyon salt çoğunluğuyla bu önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Salt çoğunluğumuz yok Sayın Başkan.

Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon salt çoğunluğuyla katılamadığı için önergeyi işlemden kaldırıyorum.

Şimdi, çerçeve 41’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, geçici madde 1 üzerinde iki önerge vardır; sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Tasarının Geçici 1 inci Maddesinde yer alan “kurumlar vergisi ile kurumlar vergisi” ibaresinin “kurumlar vergisi ve katma değer vergisi ile kurumlar vergisi, katma değer vergisi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Yaşar Ağyüz

 

Trabzon

Malatya

Gaziantep

 

Vahap Seçer

Akif Ekici

Ali Rıza Öztürk

 

Mersin

Gaziantep

Mersin

 

 

M. Ali Susam

 

 

 

İzmir

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa tasarısının Geçici 1. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Sırrı Sakık

Hasip Kaplan

Fatma Kurtulan

 

Muş

Şırnak

Van

 

Sebahat Tuncel

 

Pervin Buldan

 

İstanbul

 

Iğdır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Aynı kanun ve statüde olan dernek ve kuruluşlar arasında eşitlik sağlanmalıdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Tasarının Geçici 1 inci Maddesinde yer alan “kurumlar vergisi ile kurumlar vergisi” ibaresinin “kurumlar vergisi ve katma değer vergisi ile kurumlar vergisi, katma değer vergisi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye Katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Susam…

BAŞKAN – Sayın Susam, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın geçici 1’inci maddesine ilişkin verdiğimiz önerge hakkında konuşma yapmak üzere huzurlarınıza çıkmış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kanunun sonuna geldik. Aslında bu kanun ilk komisyona gelmeden önce kamuoyunda çok önemli beklentiler oluşturulmuş bir kanundu. Aslında bir torba kanun olarak komisyona gelen bu kanunla gelir vergisinde önemli değişiklikler yapılacağı o dönemin Maliye Bakanı tarafından da basın aracılığıyla duyurulmuş ve vergiye ilişkin -hele bir kriz döneminde- toplumun çeşitli beklentilerine cevap verebilecek bir kanun tasarısının hazırlığı olduğu ve bu tasarının Parlamentoda görüşülerek vergi ile ilgili sıkıntıları olan ve vergiden beklentileri olan toplumun bu kanun tasarısıyla sorunlarına çözüm bulunacağı inancı içerisindeydim ancak burada görüştüğümüz kanunda maalesef bu beklentilere cevap verebilecek değişiklikleri bulmadığımızın altını çizmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, AKP İktidarı yedi yıldır bu ülkeyi yönetiyor. Yedi yıllık bir iktidar -hem de güçlü bir çoğunlukla- çok az bir şekilde bir ülkede yaşanmıştır. Bu ülkenin vergi kanunlarında değişiklik yapma ihtiyacını gerçekleştirebilecek tek çoğunluk size nasip olmuştur ama bu ülkede vergi kanunlarında kökten bir değişiklik yapmayı maalesef göze alıp bu Parlamentoya getiremediniz.

Değerli arkadaşlar, bakınız, bir krizden geçiyoruz ve bu kriz döneminin içerisinde özellikle vergiyle ilgili çok ciddi beklentiler var. Özellikle küçük işletmelerin vergi kanunlarından beklentisi, şu an ödemek durumunda oldukları vergilerin ertelenmesidir. Bu ertelenmeyle ilgili, hiçbir şekilde, bu Parlamentodan, bu Hükûmet, bir karar alma doğrultusunda öneri getirmemiştir. Bu Parlamentoya getirilen yasal düzenlemeler büyük oranda da iktidarın istediği düzenlemeler olduğu için, muhalefetin bu konudaki önerileri de hiçbir zaman dikkate alınmamıştır.

Bakınız, yeni, bütçedeki gerçekleşme oranları açıklandı. Bu bütçe bu Parlamentoda görüşülürken Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak altını çizerek söyledik: “Bu hedefleriniz gerçekçi değildir, gerçekleşmesi de mümkün değildir.” dedik. Dediğimiz hemen gerçekleşti ve bütçe hedeflerinde beş ayda 2 milyar açık beklenirken, 20 milyar açık verdi. 20 milyar açık vermiş bir bütçe, sadece kâğıtta yazılı bir bütçe olmaktan öte gidemez. Şu an Türkiye’yi idare ettiğiniz bütçe, hiçbir geçerliliği olmayan ve sadece kâğıt üzerinde yazılı bir bütçedir.

Peki -Parlamento tatile giriyor- bu bütçeyi revize etmeyi düşünüyor musunuz? Gerçekçi bir bütçe yapıp Türkiye'nin bundan sonraki sürecini doğru bir şekilde ve bütçe sayesinde idare etmeyi düşünüyor musunuz? Hiçbir hazırlığınız yok.

Değerli arkadaşlar, böyle bir idare, ciddi şekilde sıkıntı yaratır demektir. Vergide Türkiye’de adalet sağlanmamıştır.

Bakınız, bu kriz döneminde, vergide, beş ayda, toplanma oranında, hedeflediğiniz rakamlardan yüzde 5,5 azalma var. Diyebilirsiniz ki: “Bu kriz döneminde yüzde 5,5 azalma normaldir. Bak, ne güzel, az azalma olmuş. Sanayideki, üretimdeki duruş yüzde 20’lere yaklaşmış, yüzde 25’lere yaklaşmış. Birçok alanda veriler kötü ama bizim bütçede gelir vergilerinin gerçekleşme oranı 5,5 olmuş, ne güzel.” diyebilirsiniz. Bu aslında övünülecek bir durum değildir, bu aslında Türkiye’deki vergi sistemi konusunda çok ciddi şekilde düşünmemiz gereken bir konudur. Çünkü vergiyi kazanandan kazandığı kadar almıyorsunuz, çünkü vergiyi kazanandan kazandığı şekliyle almıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – En adaletsiz vergi sistemi olan tüketimden vergi alarak vergiyi yüzde 70’in üzerinde dolaylı vergilerden elde ediyorsunuz. Yüzde 70’in üzerinde dolaylı vergiden, yani vatandaşın kullandığı elektrikten, telefondan ve KDV’den, ÖTV’den elde edilen vergilerle idare edilen bir bütçe hiçbir zaman adaletli bir vergi sistemini içinde barındırmaz.

Sizden beklenen ve bu Parlamentodan vatandaşın beklediği, kriz içerisinde herkesin adil vergi verebileceği ve vergi zorluğu içerisinde yaşayan vatandaşımızın vergilerinin en az altı ay ertelenmesidir. Otomotivde, birçok yerde KDV indirimi yapıyorsunuz, birçok büyük işletmeye avantaj sağlıyorsunuz. Peki, küçük işletmelere vergi kolaylığı sağlamak için en ufak bir öneriniz var mı? Altı ay esnafın, sanatkârın, küçük işletmenin vergisini ertelemeyi düşünüyor musunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bağlayınız Sayın Susam.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Bugün beklenen budur. Bugün bu Parlamentodan, küçük işletmelerin, iş yerini idare etmek zorunda olan ve ciddi şekilde sıkıntıları olan esnafın, sanatkârın, küçük işletmenin vergi indirimidir, vergilerinde kendilerine ertelemedir. İnanıyorum ki tatilden sonra bunu, tatil sürecinde küçük işletmeleri ziyaret ederek onların çektiği sıkıntıları yerinde görüp Parlamento gündemine getirme fırsatımız olur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Susam.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Geçici madde 1 kabul edilmiştir.

Geçici madde 2 üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Şimdi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Geçici 2 maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

Ahmet İyimaya

Fahrettin Poyraz

 

Yozgat

Ankara

Bilecik

 

Harun Tüfekci

Yılmaz Helvacıoğlu

İhsan Koca

 

Konya

Siirt

Malatya

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa tasarısının “Geçici 2 Maddesinin” tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Sırrı Sakık

Pervin Buldan

 

Şırnak

Muş

Iğdır

 

Fatma Kurtulan

 

Sebahat Tuncel

 

Van

 

İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz efendim.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Hasip Bey konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, buyurunuz efendim. (DTP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen hafta cuma günü buradan “Ortak önergelerimiz var, şaşırmayın. Oylamada dikkat edin.” demiştim. Tekrar bunu uyarmak için söz aldım çünkü 37’nci madde zaten bir fecaat geçti. Burada Sayın Bekir Bozdağ’ın, Sayın Ahmet İyimaya’nın imzaladığı, hatta CHP’den arkadaşlarımızın… Benim daha önce verdiğim önerge aynı mahiyette olmasına rağmen bürokratların teklifi geçti Meclisten.

Şimdi de bu maddeyle, süren davalar için geçmişe şamil uygulama getiriliyor. Bu, Dicle Nehri’ni tersinden akıtmaya benzer. Dicle Nehri’ni tersinden akıtma gücünüz varsa ona bir şey diyemem ama bu çok ciddi bir yanlış. Bu sefer yine aynı önergeleri verdik, yine yanlış yapılmasın istiyoruz ki bir yanlışta ısrar, ikinci yanlışta da aynı ısrarın yapılmaması…

Sayın Elitaş bugün Grup Başkan Vekili, Canikli yok. AKP’nin üç tane grup başkan vekili var, Bozdağ da yok, göremiyorum. Ama bu sefer herhâlde bu maddede aynı önergeler olduğu dikkati çekiyor.

Şimdi, bu, gerçekten çok yanlış bir madde, avukatlık özel yasasına aykırı, 168’inci maddeye aykırı. Arkadaşlarımız çok iyi açıkladılar bunu. Bunun gerçekten kaldırılması gerekiyor.

Ben, bu maddeyle ilgili önergede bu sefer doğru bir karar çıkacağını umuyorum ve bir şeye dikkat çekmek istiyorum: Bugün, Meclis açıldığında beklerdim ki bütün partilerin grup başkan vekilleri, Genelkurmayda çıkan bir tutum belgesi karşısında milletin egemenliğini, iradesini, onu temsil eden Meclisi, Mecliste grubu bulunan partilere karşı yapılan bir darbe girişimi veya daha önce benzeri görülmüş bu tür anlayışlara karşı Meclisin bütün gruplarının burada bir ses verip bu tür yaklaşımlara karşı artık halkın iradesinin üstünde hiçbir güç olmayacağını… Cunta deyin, darbeci deyin, ne olursa olsun, özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri içinde veya dışında kim hazırlarsa hazırlasın, bu tür çok tehlikeli, rejime, hukuk devletine yönelen durumlarda ortak bir tutum, ortak bir kınama, Meclisin iradesinin üstünde de irade olmadığı yönünde bir açıklamayla bir ses verilmesini doğrusu bekliyorduk, isterdik ancak bu konulardaki gevşekliğin bu tür darbe ve belge girişimcilerini de cesaretlendirdiğini ifade etmek istiyorum.

Partimize yönelik zaman zaman yapılan açıklama ve davranışlarda da Meclis kendi üye hukukunu, halkın özgür iradesiyle seçilen vekillerini, gruplarını koruyamadığı zaman iktidar partisi de olsanız, ana muhalefet de olsanız, başka grup partiler de olsanız bu tür şeyler gelir sizleri de bulur. Eğer “Bulmadı.” diyorsanız, öncelikle bütün partileri, başta CHP, MHP olmak üzere, AKP’nin eski kadrolarını, şöyle bir 12 Eylüle dönüp o darbeden sonra nasıl bütün partilerin kapatıldığını, Meclisin kapatıldığını, halkın iradesi üstünde başka iradeler olduğunu görürsünüz. Ben bu konuda duyarlılığa davet ediyorum Meclisi ve halkın iradesine sahip çıkılmasını ve hukukun işletilmesini, bağımsız yargının işletilmesini; varsa yapanlar bu belgeyi, sorumlular olarak yargı önünde hesap vermesini; varsa bir tezgâh, provokasyon, bunu uyduranlar, varsa böyle bir karışıklık, kim yapmak istiyorsa onların da açığa çıkarılmasının memleket ve Türkiye hayrına olacağını, hukuk ve demokrasi açısından da çok zorunlu olduğunu düşünüyorum. Bu husus bütün bu yasalardan da önemlidir. Meclisi bu konuda duyarlılığa davet ediyorum. Bu tür konularda da bir diyalog ve görüş birliği sağlanmasının demokrasimiz açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.

Diğer bir önerge… Gerekçesini mi…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Uygulamanın, yasanın yürürlüğe girmesinden sonra gerçekleştirilmesi amacıyla.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki iki önergeyi tek bir işlem olarak oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Böylece, geçici madde 2 tasarı metninden çıkarılmıştır.

Şimdi, yeni geçici madde eklenmesine dair üç önerge vardır, ayrı ayrı okutup ayrı ayrı işlem yapacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa tasarısının 41. maddesinden sonra, Geçici 2. maddesinden sonra gelmek üzere Geçici 3. maddenin ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Şahin Mengü

M. Rıza Yalçınkaya

 

Malatya

Manisa

Bartın

 

Rasim Çakır

Şevket Köse

Ahmet Küçük

 

Edirne

Adıyaman

Çanakkale

Geçici Madde 3 : Bu kanunun 2. maddesi ile 193 sayılı gelir vergisi kanununun 32. maddesine eklenen fıkrada düzenlenen istisna ve indirimlerin gelir vergisi matrahının tesbitindeki indirim sıralaması 5084 sayılı kanunun uygulandığı illerde 31.12.2012 tarihine kadar uygulanmaz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

Sayın Aslanoğlu, buyurunuz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz sonra bir geçici madde geliyor ve Sayın Bakan imzalı geliyor. Orada söylenen şu: TEDAŞ’ın elektrik borçları… Elektrik alacağı olan yerlerde tahsil edemediği vergileri mahsup etme yetkisi istiyorlar. Tabii, bunların içinde kim var? Belediyeler var, bunların içinde kamu var, bunların içinde, Sayın Bakan, sulama birlikleri var. Sulama birliği deyince, Sayın Bakanım, her şeyi okumayı bırakmanız lazım. Sulama birlikleri katlediliyor, İçişleri Bakanlığına bağlı olduğu sürece sulama birlikleri yok ediliyor.

Arkadaşlar, İçişleri Bakanlığının sulama birlikleriyle ne ilgisi var? Allah’ını seven bunu bana bir söylesin. İçişleri Bakanlığı sulama birliklerine trafik memurluğu mu yaptırıyor? Suların trafiğini mi yapıyor? Ne yapıyor arkadaşlar ya? Sulama birliğinin gerçek yeri DSİ’dir, DSİ yapıp birliklere devrediyor. Ama İçişleri Bakanlığı sulama birliklerine ne iş yapar? Bir bilen varsa bana anlatsın. İçişleri Bakanlığı, sulama birliklerine ne görev, ne katkı veriyor? Şimdi oranın elektrik borçları, Sayın Bakan, sulama birliklerinin borçlarından dolayı elektrikleri kesiliyor hem de bu mevsimde. Bu mevsimde çiftçiyi bir kez daha öldürmek için, çiftçiyi bir kez daha yok etmek için kesecekseniz kesin. Size birkaç tane örnek veriyorum, hepsi kesildi.

Arkadaşlar, hasadın tam başlangıcında elektrik kesilir mi? Arkadaşlar, hasat yok oluyor, hasat bitiyor. Çiftçi kendi öldüğü gibi ürünü de ölüyor. Bu mevsimde çiftçinin elektriğini kestiğiniz zaman kendini de yok ediyorsunuz, ürününü de…

Sayın Bakan, lütfen, sulama birliğinin elektriklerinin ne zaman kesileceğini, ne zaman bu paraların tahsil edileceğini… Zorbayla değil… İnsanlardan doğrudan gelir desteği temliki, otuz bin, kırk bin alanı sulayan insanlardan bir günde gelir mi arkadaşlar? Bir günde istiyorlar. Lütfen, bu elektrikleri şu dönem kesmeyin. Elâzığ Uluova -altını çiziyorum- Malatya Doğanşehir…

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Her tarafta var.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Yok ettin.

“Her tarafta var.” diyorsunuz. Sanki büyük bir maharet arkadaşlar, ne güzel! Sayın Bakan diyor ki: “Her tarafta var.”

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –  Ödeyen de var.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Helal olsun! Ne diyeyim daha? Ben başka bir şey söyleyemiyorum. “Her tarafta var.” demek… Ben takdirlerinize sunuyorum.

Yine, bir başka konu, tarım sigortası, TARSİM. Lütfen, olaylara, afet olan yerlerde ödememek için, yok etmek için bakmasın, sevgiyle baksın insanlara. Daha dün gece Malatya’nın çok yakınında bir fırtına tüm ağaçları, tüm meyveleri yok etti çok büyük bir sahada. İşte, artık lütfetsin TARSİM yetkilileri. Tam meyve zamanı meyve gitti, ama hâlâ TARSİM yetkililerini bekliyoruz, gelecekler. Ama şunu söylüyorum: Vatandaşın, çiftçinin TARSİM’e inancı sarsılmıştır, TARSİM’e inancı yok ediliyor, 18 bin poliçeden 10 bine düştü Malatya’da çiftçinin… Niye? Çünkü TARSİM her seferinde bir sorun çıkardı, her seferinde küçük sorunlar yaratarak ödememe yoluna gidince çiftçinin inancı sarsılmıştır. Sayın Bakan, lütfen sulama birliklerini DSİ tarafına devralın. Ben iki yıldır söylüyorum, bu Meclis açıldığından beri. Kanun hazırlandı, hazırlanıyor, ama bu kanun bir türlü gelmiyor.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sevk ettik Başbakanlığa.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Gelmiyor. Önemli olan eylem, sonuç Sayın Bakan. İsterseniz elli tane kanun sevk edin. Eylem, sonuç. İki yıldır “sevk ettik” diyorsunuz, aynı, kulaklarım çınlıyor yine. Ama arkadaşlar, kimse, bu sulama birlikleri konusunda iki yıldır bekleyen kanunu, lütfen bir gün şuraya indirsin de bu köylünün, bu çiftçinin artık sorunu bitsin.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’na aşağıdaki geçici 3’üncü maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

Mehmet Günal

Recep Taner

 

Manisa

Antalya

Aydın

 

Beytullah Asil

Prof. Dr. Abdülkadir Akcan

Süleyman L. Yunusoğlu

 

Eskişehir

Afyonkarahisar

Trabzon

“Geçici Madde 3 – Gelir İdaresi Başkanlığının merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında görev yapan personelden, bu kanunun yayımlandığı tarihten önce yapılan gelir uzmanlığı özel sınavlarında yüz tam puan üzerinden en az yetmiş puan alanlar bu kanunun yayımı tarihinden itibaren 3 ay içinde gelir uzmanı olarak atanırlar.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak acaba?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Erkan Akçay. 

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan,  değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarıya bir geçici madde ilavesine ilişkin söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 2005 yılından bu yana yeniden yapılanma sürecinde olan Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi sancılı günler yaşamaktadır. Bu kurumun çeşitli sorunları bulunmakla birlikte son aylarda özellikle gelir uzmanlığı sınav sonuçlarına göre yapılan atamalar ve yaşanan haksız durum nedeniyle Gelir İdaresi çalışanları huzursuz günler geçirmekte, endişeli bir bekleyiş içerisinde bulunmaktadırlar.

Gelir uzmanlığı özel sınavı için yayımlanan usul ve esasların 7’nci maddesinde, 2 Aralık 2006 tarihinde yapılan sınavda 70 ve üzeri puan alanların bu puanlarının değerlendirmeye alınmasını talep etmeleri hâlinde, 15 Aralık 2007 tarihinde yapılan sınava girmeden sıralamaya dâhil edilecekleri düzenlenmiştir. Yasal düzenlemelere aykırı olarak tesis edilen bu işlem sonrasında karma bir liste oluşturulmuş ve 2006 yılında puan saydıran 600 kişinin gelir uzmanlığı kadrosuna atamaları yapılmıştır. Karma liste oluşturulmasına ilişkin işlemin hukuka aykırılığı nedeniyle, bir Danıştay kararında “Önceki sınavlardan almış oldukları puanların değerlendirmeye alınmasını talep eden adayların puanları bir arada değerlendirilerek en yüksekten aşağıya doğru sıralanır.” kuralının, davalı idarenin bu yönde bir düzenleme yapma yetkisinin olmadığı gerekçesiyle usul ve esaslarının iptaline karar vererek, 2006 yılında sınavı kazanıp 2007’deki sınava girmeyen 600 kişinin atamasının haksızlığını ve 2007’de sınava girip kazanan fakat atanmayan 600 kişinin atamasının yapılması gerektiğini açıkça ortaya koymuştur.

Bu karara istinaden Gelir İdaresi Başkanlığı 2006 yılında sınava girip puanlarını 2007 yılındaki sınav için saydıran 600 kişinin atamasına ilişkin işlemini bir nevi telafi etmek amacıyla, 18 Şubat 2009 tarihli ve 5838 sayılı Yasa’nın geçici 4’üncü maddesi ile 559 kişinin bu hakkı kazanılmış hak olarak kabul edilmiştir.

Böylece, 2006 yılında yapılan sınavda aldığı puanın saydırılması neticesinde 2.500 kişi olarak açıklanan kadronun dışında 559 kişi daha gelir uzmanı olarak atanmış olup, bu durumda kadro delinerek sayı 3.059’a çıkmıştır.

5838 sayılı Yasa ile ortaya çıkan bu yeni durum karşısında, 15 Aralık 2007 tarihindeki sınavda 70 ve üzeri puan alan personelin kadro yetersizliği nedeniyle atamalarının yapılamayacağı gibi bir savunma da ortadan kaldırılmıştır. Bu personel 70 ve üzeri puan alarak başarılı olmuştur.

Son olarak, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 25 Aralık 2008 tarihli kararında bu defa, usul ve esasların 11’inci maddesinde yer alan “Aynı puana sahip adaylardan sırasıyla, son sicil notu yüksek ve hizmet süresi fazla olanlara öncelik tanınır.” kuralına idarenin bu yönde bir düzenleme yapma yetkisinin olamayacağı gerekçesiyle reddederek yürütmenin durdurulmasına karar vermiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığı da bu karara istinaden, yine 2007 yılında sınava girip 77 puan alan fakat usul ve esaslarda yer alan yönetmeliğe aykırı bu düzenlemeye istinaden ataması yapılamayan 164 kişiyi daha gelir uzmanı olarak atamıştır.

Yapılan bu 164 kişilik atama ile, daha evvel de 559 kişinin atamasını yapan Gelir İdaresi Başkanlığı 2007 yılında atayacağını ilan ettiği 2.500 kişilik kadroyu 2’nci kez delerek toplamda 3.223 kişinin atamasını yapmıştır.

Yine, Danıştay 5. Dairesinin 15 Aralık 2007 yılında yapılan özel gelir uzmanlığı sınavından 74 puan alan Ankara Ostim Vergi Dairesi Müdürlüğünde bir memur olan davacı açtığı davayı kazanmış ve atamasını beklemektedir.

15 Aralık 2007 tarihinde yapılan özel sınavda 70 ve üzerinde puan alıp ataması kadrosuzluk nedeniyle yapılamayan yaklaşık 1.800 adayın idare mahkemeleri ve Danıştayın bu sınav ve atamalarıyla ilgili yürütmeyi durdurma kararına rağmen davaları kazanan yaklaşık 800 adayı açıktan atayarak, hem sınav usul ve yönetmeliğine hem hukuka hem de Danıştay kararlarına aykırı hareket ederek ataması yapılmayan diğer adayları mağdur duruma düşürmüştür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İdare bu konuda son derece duyarsız davranarak sadece dava açanlardan kazananları atayıp emsal teşkil eden diğerlerini muhatap kabul etmemiş, yaklaşık 3.700 kişiyle bu konuda mahkemelik olmuştur.

Değerli milletvekilleri, dünyanın hiçbir ülkesinde kendi memuruyla bu kadar çok sayıda mahkemelik olan bir bakanlık yoktur. Mahkeme kararlarının yürütmeyi durdurma kararlarından sonra Gelir İdaresi Başkanlığı 2008 ve 2009’da gelir uzmanlığı sınavları yapamamıştır. Ortaya çıkan bu tablo Gelir İdaresi Başkanlığının 2007 yılında yapılan sınavda 70 ve üstü puan alan fakat atanmadığı için mağduriyet yaşayan binlerce kurum personelinin gelir uzmanı olarak atanmaları gerektiğine ilişkin açılan davalar, mağdur duruma düşen personelin haklılığını da ortaya koymuştur. Bahse konu bu mahkeme kararları ve yapılan yeni atamalar ile yeni bir hukuki durum oluşmuş olup gelir uzmanlığı özel sınavını uygulama imkânı kesinlikle kalmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bağlayınız.

Buyurunuz.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Tüm bu nedenlerden dolayı 2006 ve 2007 yılında sınava girip 70 ve üzeri puan alarak başarılı olan personelin tamamının “gelir uzmanı” olarak atanmalarının sağlanması sorunun tek çözüm yoludur.

Bu düşüncelerle muhterem heyetinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akçay.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Mehmet Şimşek

                                                                                              Maliye Bakanı

"Geçici Madde 3 - (1) 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun;

a) 32/A maddesi kapsamında olup 31/12/2010 tarihine kadar başlayan yatırımlar için söz konusu maddenin 2 nci fıkrasının (b) bendinde geçen "%25" ve "%45" oranları, sırasıyla "%60" ve "%70" olarak uygulanır. Aynı madde uyarınca, münhasıran Çanakkale ilinin Gökçeada ve Bozcaada ilçelerine il genelinden farklı bir gruplandırma yapmaya ve sektörel öncelik belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.

b) Geçici 4 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki "münhasıran" ifadesi, 31/12/2010 tarihine kadar "Bakanlar Kurulunca belirlenen illerde münhasıran" olarak uygulanır.

c) Geçici 5 inci maddesinin uygulamasına ilişkin olarak, birleşen veya birleşilen şirketlere anılan Kanunun 13 üncü maddesine göre ilişkili kişi sayılanlar tarafından istihdamın veya faaliyetin kaydırılması gibi sadece teşviklerden yararlanmak amacıyla yapılan işlemlerin bulunması halinde, anılan maddedeki teşviklerden yararlanılamaz.

(2) Elektrik dağıtım şirketlerinden 31/12/2008 tarihi itibarıyla hisselerinin tamamı kamuya ait olanların söz konusu tarihten önceki vergilendirme dönemlerine ilişkin olup bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar elektrik satışından doğan ve süresinde tahsil edilmemesi nedeniyle hesaplanan gecikme faizi ve/veya gecikme zammı alacaklarının tahsili beklenmeksizin dönem sonlarında tahakkuk ettirilmesi suretiyle yapılan her türlü vergi tarhiyatı ve buna ilişkin vergi cezaları ile gecikme faizleri ve gecikme zamları bu konuda herhangi bir ihtilaf yaratılmamak ve yaratılmış ihtilaflardan vazgeçilmek şartıyla terkin edilir, tahsil edilmiş ise red ve iade edilmez. Madde kapsamına giren dönemlere ilişkin olarak aynı gerekçeyle tarhiyat yapılmaz."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Takdire bırakıyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Çıkıp bunu açıklasınlar efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Af kanunu getiriyorlar. Hükûmet bunu açıklasın. Yani, böyle bir konuda Hükûmet uyuyor, uyuyor da tam son maddede, geçici maddede bu kadar kapsamlı bir önerge getirilir mi? Açıklasınlar efendim.

BAŞKAN – Nedir?

KAMER GENÇ (Tunceli) - Çok ciddi bir önerge.

BAŞKAN – Sayın Bakan, bir açıklama yapar mısınız?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz. Gerekçede var efendim.

BAŞKAN – Gerekçede var, katılıyorsunuz.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önerilen maddenin birinci fıkrasının (a) bendiyle, 31/12/2010 tarihine kadar başlayan yatırımlar için bu bentte geçen yatırıma katkı oranlarının sırasıyla %60 ve %70'e kadar belirlenebilmesi konusunda Bakanlar Kurulu yetkisinin artırılması ile münhasıran Çanakkale ilinin Gökçeada ve Bozcaada ilçelerine il genelinden farklı bir gruplandırma yapmaya ve sektörel öncelik belirleme konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmesi amaçlanmaktadır.

Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 4 üncü maddesine göre 31/12/2010 tarihine kadar üretim tesislerinin nakli söz konusu olup anılan maddeye göre üretim tesislerinin hangi illerden taşınacağına ilişkin olarak fıkranın (b) bendiyle yapılan düzenleme ile Bakanlar Kuruluna yetki verilmekte ve belirsizlik giderilmektedir.

Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 5 inci maddesinin uygulamasına ilişkin olarak maddede yer alan teşvikin amacı, KOBİ'lerin mali yapılarının güçlendirilmesi, ölçek verimliliğinin sağlanması, rekabet ortamına uyum kapasitelerinin geliştirilmesi, istihdam düzeylerinin artırılması olup bu amaçlar dışında, birleşen ve birleşilen şirketlere anılan Kanunun 13 üncü maddesine göre ilişkili kişiler tarafından faaliyetlerin ya da istihdamın kaydırılması gibi sadece teşviklerden yararlanmak amacıyla yapılan benzeri işlemlerin bulunması hâlinde anılan madde kapsamındaki teşviklerden yararlanılmasının engellenmesi amacıyla fıkranın (c) bendindeki düzenleme yapılmaktadır.

Maddenin ikinci fıkrasında ise elektrik dağıtım şirketlerinin belirtilen alacaklarına ilişkin dönem sonlarında faiz tahakkuk ettirme konusundaki alt yapılarının yetersizliği ile bu alacakların büyük bir kısmının kamu kaynaklı olması ve tahsilinde güçlükler yaşanması hususları dikkate alındığında 31.12.2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin yapılan tarhiyatlar ve bunlara bağlı ceza, gecikme faizleri ve zamlarının terkini öngörülmekte olup yeni tarhiyatların da yapılmaması amaçlanmaktadır.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı istiyorsunuz. Arayacağım efendim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Karar yeter sayısı bakıyorum. Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Böylece, geçici madde 2 çıkarıldığı için, bu, geçici 2’nci madde olarak yeniden ihdas edilmiştir.

Madde 42’ye geçiyoruz.

İki tane önerge var, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının mevcut 42 nci maddesinin (b), (c) ve (ç) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Mehmet Şimşek

                                                                                              Maliye Bakanı

“b) 22 nci, 27 nci ve 28 inci maddeleri yayımını izleyen aybaşında,

c) 29 uncu maddesi 1/1/2010 tarihinde,

ç) 34 üncü maddesi 10/5/2009 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 42. maddesinin ç bendinden sonra aşağıdaki d bendinin eklenmesini ve bent numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Hakkı Suha Okay         Ferit Mevlüt Aslanoğlu                Şahin Mengü

                        Ankara                             Malatya                                 Manisa

                    Tayfur Süner                                                                Ali Rıza Öztürk

                        Antalya                                                                           Mersin

“d) 37 nci maddesi 1.1.2010 tarihinde,”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Ben konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Mengü, buyurunuz.

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, huzurunuza bir meslek taassubu içinde gelmedim. Ancak, 2001 yılında 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun hemen hemen yüzde 60’ına varan, yüz bir maddesi, o dönem Parlamentosunu teşekkül ettiren beş partinin grup anlaşmasıyla, oy birliğiyle buradan geçirildi. Bu tasarının özü ve ruhu özgür bir baro yaratmaktı yani o ceberut devlet vesayetinden avukatlık mesleğini, baroları kurtarmaktı. Hakikaten de o tarihteki beş grup anlaşarak barolara büyük bir özgürlük sağladılar. O tarihe kadar baroların ücret tarifesini -avukatların- Adalet Bakanlığı yapardı, hiçbir itiraz hakkı yoktu meslek örgütünün, Adalet Bakanlığı nasıl takdir ederse öyle gider, öyle gelirdi. Ancak bu yapılan yüz bir maddelik değişiklikten sonra bu tarifeyi yapmak hakkı Barolar Birliğine verildi. Adalet Bakanlığının gene itiraz etme hakkı var ancak hiç olmazsa Barolar Birliği Yönetim Kurulu tarifede direndiği anda tarife geçerli hâle geliyordu, Adalet Bakanlığı yargıya götürüyordu.

2002’de siz iktidara gelirken çok güzel söylemlerde bulundunuz: “Ceberut devlete karşıyız.” dediniz, “özgürlük” dediniz, “sivil toplum kuruluşlarının özgür yaşantısı” dediniz, her şeyi söylediniz. Söylemleriniz hakikaten çok güzeldi ama 2002’den itibaren bakıyoruz, evvela, hiç söylediğinizle alakası olmayan, hiç onunla uyuşmayan, avukatlık mesleğine kaliteyi getirmek için koyduğumuz imtihanı kaldırdınız; bir gece yarısı, sabaha karşı, 25-30 milletvekilinin bulunduğu bir Genel Kurulda kaldırıldı. O zaman içeride bir yoklama isteyen olmadığı için 25-30 milletvekiliyle burada bir mesleğin can damarını kestiniz. Yetmedi, bu dönemde, bir tarihte, özgür bir baro, özgür bir meslek, ciddi bir sivil toplum kuruluşu yaratmak, meslek kuruluşu yaratmak için baroya verilen yetkiyi bir gecede tırpanladınız, hem de burada üç grup başkan vekilinin imzası olan bir önergeye rağmen, son dakikada imzayı çekerek, yani, o baskıcı devlet mantığının yansıması olarak yaptınız. Bununla yetmedi; ondan evvel de, herkese avukat denen, herkesin hukuka erişmesi denen, herkesin savunmaya erişmesi denen CMUK paralarının Barolar Birliği tarafından ödenmesinin önüne geçtiniz. Hani arkadaşlarım, hani nerede o özgür toplum? Nerede o ceberut devlete karşı olan söylemleriniz ve tavırlarınız? O söylemlerinizle şu yaptığınızın hiç birbirine uyar tarafı var mı? Bugün benim mesleğime, yarın bir başka arkadaşımın mesleğine… Burada, yani bu baskıcı devlet mantığını yansıtan bürokratların her dediğine siyasal iktidarlar burada evet derlerse, yarın hiçbir meslek örgütünün, hiçbir meslek kuruluşunun bağımsız ve özgür kalması mümkün değildir. Bütün meslek kuruluşlarını, yarın, gene eskisi gibi vesayet makamlarının altına sokarız. Biz, yıllarca Adalet Bakanlığının vesayeti altında görev yapan bir mesleğin mensubu olarak bunun ıstırabını yaşadık. Bu, yarın diğer bütün sivil meslek kuruluşları için de söz konusudur. Yani, şunu hatırlatmak istiyorum: Çok güzel şeyler söylüyorsunuz da, yaptıklarınızla hiç uyuşmuyor. Hakikaten çok acı acı düşünüyorum, üç tane grup başkan vekili, Meclis Başkan Vekilinin odasında uzlaşarak imzayı attıktan sonra, hangi gerekçeyle o imza geri çekildi? Ben, bunun bir hükûmet tasarrufu olduğuna katiyen inanmıyorum. İşte, o ceberut devlet mantığının yansıması bürokratların talebidir. Onlar öyle tayin ettiler, onlar öyle takdir ettiler. Lütfen bunu bir daha düşünün. Bugün, söylüyorum, benim mesleğime, yarın bir başkasının mesleğine, ama lütfen, meslek gruplarını ceberut devlete ezdirmeyelim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Mengü.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının mevcut 42 nci maddesinin (b), (c) ve (ç) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Mehmet Şimşek

                                                                                              Maliye Bakanı

“b) 22 nci, 27 nci ve 28 inci maddeleri yayımını izleyen aybaşında,

c) 29 uncu maddesi 1/1/2010 tarihinde,

ç) 34 üncü maddesi 10/5/2009 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarıdan çıkarılan maddeler dikkate alınarak yürürlüğe ilişkin maddede değişiklik önerilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Bu kabul edilmiş önerge doğrultusunda 42’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 43 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Tasarının 43 üncü Maddesinde yer alan “Bakanlar Kurulu” ibaresinin “Maliye Bakanı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                                     Osman Coşkunoğlu

                        Malatya                                                                             Uşak              

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Coşkunoğlu, buyurunuz efendim.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısı’nın sonuna geldik. Tam sonunda ve bu yürütme maddesinde sizlerle ve Sayın Hükûmet yetkilileriyle paylaşmak istediğim bir iki konu var, bunu yürütecek olan Bakanlar Kuruluyla.

Şimdi, eğer genel gerekçeye bakarsak, genel gerekçenin daha başında, üçüncü paragrafında “Bu anlayışla hazırlanan tasarının temel felsefesini, ekonomik faaliyetlerin gelişiminin vergisel açıdan teşvik edilmesi…” deniyor. Yani, vergi yoluyla ekonomik faaliyetleri teşvik etmek ve hemen arkasından “Bilişim alanlarında meydana gelen ilerlemelerin hukuki düzenlemelerin içinde yer almasını sağlamak.” deniyor. Yani, bilişim alanlarındaki gelişmeleri alacağız, bir de teşvik edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, lütfen gidince, cep telefonu operatöründen hangisini kullanıyorsanız -ben şimdi getirecektim, yanımda, unuttum- size gelen faturaya bakın. Ben şimdi gönderdiğim SMS’lerle yani seçmenimle irtibat, halkla ilişkiler nedeniyle, bilgilendirmek amacıyla gönderdiğim SMS’lerle yaklaşık 500 lira ödüyorum ama 300 lira da vergi ödüyorum. Şimdi, hangi vergiyle teşvik, hangi bilişim alanında meydana gelen gelişmeleri değerlendirmek?

Değerli arkadaşlar, dünyada bu kadar yüksek vergi kullanan, bilişim sektörüne bu kadar yüksek vergi uygulayan bir ülke yoktur haberleşme sektöründe. Bilişimde, bilgisayarda birtakım vergide indirimler yapıldı, o KDV indirimleri pek bir işe yaramadı, yanlışlıklar yapıldı.

Ayrıca, bu yasa uygulanırken bir sorun daha var, ona dikkat çekmek istiyorum. Bakın, bu yasa tasarısının, biraz sonra gerçekleşecek yasa tasarısının 21’inci maddesi şunu gerçekleştirmeye uğraşıyor: Ülkemize -isim vermeyeyim- çok ucuz cep telefonları giriyor oradan buradan. Bu çok ucuz cep telefonlarına biraz daha gümrük vererek âdeta cezalandırılıyor. Bu yanlış bir yöntemdir. Evet, o vergi belki konabilir ama bu şekilde ülkemize giren çok ucuz telefonları meşrulaştırmak yanlıştır. Yapılması gereken nedir? Gümrüklerde gerekirse ihtisas gümrükleri kullanarak bu 3-5 dolara, bilemediniz 10 dolara gelen, hiçbir standarda uymayan ve hatta tehlikeli olabilecek cep telefonlarının ülkemize girmesini önlemek gerekir; bir. Bu da yetmez, kaçak şu bu şekilde girerse Sanayi Bakanlığının tüketiciyi koruma birimleri piyasada bunu denetlemeli. Haa, gümrüklerde önleyemiyoruz, piyasada denetleyemiyoruz, bari gümrüklerde biraz daha buna masraf çıkaralım da zorlaştıralım! Bu yanlış bir yaklaşımdır.

Ayrıca, şu konu hiçbir zaman dikkate gelmiyor: Şunu da söyleyeyim: Bu bize gelen çok ucuz cep telefonları neden bu kadar ucuz? Birkaç hafta önce bir cep telefonu patladı şarjdayken. Nasıl patladı? Henüz inceliyorum, sonuç almadım. Sonuç alınca paylaşırım ama sizlerin de bunu bilmesi gerekir. İşte bu standarda uymayan telefonlar böyle tehlikeler de yaratabiliyor. Şarjdayken cep telefonu patlar mı? E, patladı; haberlerde duymuşsunuzdur.

İkincisi: Bunlar işçisini çok ucuz ve sömürerek çalıştıran ülkelerden geliyor. Bu şekilde o ülkelerin kendi işçilerini sömürmesine de bizim engel olmamız gerekir, böyle ürünleri tüketmememiz gerekir. Bu, Avrupa Birliği standartlarına da uygundur.

Son olarak, bu maddeler hazırlanırken toplumdaki çok ciddi, özellikle bilişim ve telekom sektöründe çok ciddi sivil toplum örgütleri vardır. Onlara danışılmadan hazırlandığı için tıpkı “teşvik” adı altında çıkarılan vergi indirimlerinde olduğu gibi hatalar yapılmıştır. Hiç olmazsa sayın Bakanlar Kurulundan sivil toplum örgütlerine bu konuda ihtisas sahibi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkan.

Bunlar teknoloji konuları, elbette herkes bilmeyebilir. Fakat bunu bilenler var. Bu bilen sivil toplum örgütlerine, özellikle bu bilgisayar ve telekomünikasyon sektörünü ilgilendiren madde veya yasalarda danışılması gerekir. Danışılmazsa bu tür hatalar oluyor.

Bu sözlerle -bu yasa anlaşılan yine çıkacak oy çoğunluğuyla- yasanın hayırlı olmasını diler, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Coşkunoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 43’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Böylece ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, tasarının tümünün oylamasına geçmeden önce, aleyhte Tunceli Milletvekili Sayın Genç.

Buyurunuz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 385 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın tümünün oylanmasından önce, oyumun rengini belirtmek üzere aleyhte söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii 385 sıra sayılı torba kanunla birçok kanunda değişiklikler yapıldı. Bu kanunda birçok önerge verdik. Orada düşüncelerimizi de söyledim. Bu kanunla maliyeye, bütçeye bir katkı getirmediniz. Ne getirdiniz? Kooperatif ortaklarının öteden beri yararlandıkları istisnayı kaldırdınız, Başbakanlık merkez teşkilatına alınacak yatlardan, botlardan, skilerden, ondan sonra otomobillerden, uçaklardan, helikopterlerden vergi muafiyeti getirdiniz. Yani bu boş bir uğraştan başka bir şey değil.

Bakın, ben Tunceli’den geliyorum şimdi, bugün oradan geliyorum. İnsanlar o kadar büyük bir sıkıntı içinde ki, hele oralardaki yöneticileriniz o kadar keyfîlikler içinde ki, Bingöl yolu üzerinden geldim, yolda geçen bütün minibüslerin üzerinde bagaj var. Bu Tunceli’de faaliyette bulunan minibüslerde bagaj kaldırdılar. On defa valisine söylemişim, emniyet müdürüne söyledim. Ya arkadaş, bu vatandaşlar gidiyor, şehirde bir torba un alıyor, biraz sebze alıyor, köyüne götürecek, nasıl götürecek? Bu bagajın ne etkisi var? Yani her gün o kadar keyfî yönetimler var ki saat on birde gidiyorum, kaymakam bey daha yerine gelmemiş; neymiş, kayınbiraderi veya kayınpederi AKP’nin milletvekiliymiş. İşte sizin yöneticilerinizin anlayışı bu. Vatandaşlarımızın büyük bir kısmı terör zararı parasını almamış. Şimdi, niye almıyor? Çünkü sizin yaptığınız bütçe daha üçüncü ayda yüzde 50 fazla açık vermiş yani siz “Yıl sonuna kadar 10 katrilyon.” dediniz, şimdi 21 katrilyon açık vermiş.

Köye Dönüş Projesi diye bir proje getirmişsiniz. Vatandaş köyüne gidecek, yol yok. Birileri burada dedi ki… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yol yok arkadaşlar.

Bakın, bugün 2 tane muhtar bana telefon etti. Birisi Pülümür Akdik köyü Muhtarı: “Efendim köyümüze gidemiyoruz. Yol yapmak istiyoruz, kaymakam bize yol yapmıyor.” diyor.

Altınhüseyin köyü var… “Köye gidemiyoruz…”

Yani bunları ezber söylemiyoruz, buyurun, açın idarecilerinize… Yani Tunceli’nin birçok köyünde bırakın stabilize yolu, normal toprak yol yok. Gelin, buyurun gidelim oralarda görebilirsiniz.

RECEP KORAL (İstanbul) – Yapılanları söyle.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, yapılan bir şey olsa inkâr mı edeceğim. İnsanın gözü kör değil.

RECEP KORAL (İstanbul) – Var var, görmüyorsunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Kör değil ama kör olanlar olmayan şeyi var gösterirler…

RECEP KORAL (İstanbul) – Köy yollarının nasıl yapıldığını söyle.

KAMER GENÇ (Devamla) –…çünkü kör olanlar dünyayı görmezler arkadaşlar, ışığı görmezler. Körler görmez ama hiç olmazsa görmedikleri şeyleri de konuşmaz. Siz hem körsünüz hem de konuşuyorsunuz. Böyle bir şey olmaz ki!

RECEP KORAL (İstanbul) – Köy yollarını söyle.

KAMER GENÇ (Devamla) – Gel işte gidelim, görelim diyorum sana.

Köylerimizin büyük kısmında içme suyu yok.

Şimdi, Maliye Bakanı getiriyor burada, kendilerine uygun önerge veriyor. Yahu, bu Hükûmet uyuyor mu arkadaşlar, uyuyor mu? Yani kanunu sen göndereceksin Bakanlar Kuruluna, orada kanunu enine boyuna araştırmayacaksın, tartıştırmayacaksın, geleceksin burada önerge vereceksin. O zaman hiçbir kanun getirmeye gerek yok, bir maddelik kanun getir, burada önergeler geçsin.

Önergeleri burada okuyan divan kâtibi arkadaşımızın ne okuduğu belli değil, anlaşılmıyor ki. Anlaşılmıyor, ne okuduğu belli değil. Sayın milletvekilleri, bu zihniyetle, bu davranışla bu memleket yönetilemez. İnsanlar o kadar büyük bir sıkıntı içinde ki…

Yani şimdi çıkardığınız kanunları uygulamıyorsunuz. Tunceli’de bazı bölgeleri güvenlik bölgesi ilan etmişsiniz. Tamam, olabilir, güvenlik yönüyle yaylaları yasaklamışsınız. E kardeşim, orada 1 milyon, 1,5 milyona yakın koyun var; bu adamlar bu koyunları ne yapacak, nerede otlatacak? O zaman orayı yasaklıyorsanız bunlara bir çare bulun. Eğer çare bulmuyorsanız, o zaman bunları alsın devlet, paralarını versin bu hayvanların, değerlendirsin. E nasıl olacak? Yazı yazıyor, diyor ki: “Köyünüze gitmeyeceksiniz.” Bakın, devri iktidarınızda insanları bu kadar zulüm altında inletiyorsanız, adamı köyüne göndermiyorsanız, o zaman onun köyünü istimlak et, parasını ver, vatandaş da bir yerde gitsin orada yaşasın, ona belli bir kira ver, ona geçimini sağlayacak belli bir olanak sağla, ortam sağla.

Şimdi, siz zannediyorsunuz ki, ben bunların üzerinden siyaset yapıyorum. İşte, sizin oraya giden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız, buyurunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Size işte teklif ediyorum, buyurun gidelim Tunceli’ye, görelim, bir tane köye; eğer yiğitliğiniz varsa, eğer korkmuyorsanız! Bakın, ben Tunceli’nin gittim bütün ilçelerini, birtakım köylerini gezdim, geldim ama insanlar sefalet içinde, insanlar yoksulluk içinde. Bir yöneticileri gönderiyorsunuz, halkla ilişkisi yok ki… Keyfî işlem yapılıyor, çünkü devri iktidarınızda iyi bir denetim olmadığı için oraya giden yöneticiler, istediği gibi şey ediyor. Ya bir yerde bir müdür, arkadaşlar, yirmi beş sene kalır mı! İcracı dairelerin başkanı, müdürü kalır mı? Kalmaz ama Tunceli’de var. Efendim…

RECEP KORAL (İstanbul) – On sekiz senedir niye almadınız?

AHMET YENİ (Samsun) – On sekiz senedir neredesin?

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, sen yedi senedir neredesin, yedi senedir neredesin? Sen onu söyle.

Dolayısıyla, yani o kadar keyfîlikler var ki, halkın hiçbir şeyine çare bulunmuyor. Hozat’a gittim, vatandaş diyor ki: “Yahu, ben bir dişçi bulamıyorum.” Hozat ilçesinde akşam feribot kapanıyor, dolayısıyla saat ondan sonra şehirle irtibat kesiliyor, yani ilçeden gelemiyorsunuz…

BAŞKAN – Lütfen, sözünüzü bağlayınız Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Vatandaş diyor ki “Yahu arkadaş…” -gerçekten, orada da sudan kaynaklanan diş ağrısı çok var- “…gece diş ağrısı tutuyor beni, gidemiyorum doktora.” Yahu koskoca ilçede bir dişçi olmaz mı? On defa söylüyoruz, hani sağlık hizmetleriniz nasıl gidiyor? Yani o kadar -yük mahrumiyetler var ki ama biz bunları söylediğimiz zaman, maalesef, siz bunları zannediyorsunuz ki politika yapıyoruz. Arkadaşlar, bizim bu saatten sonra politikaya ihtiyacımız yok ama Türkiye’nin gerçekleri var, bu gerçekleri görmeyen kör gözlere göstermek istiyoruz. Onun için, hem kör hem de görür gibi olmayın, ya kör olun ya görün.

Değerli milletvekilleri, bu kanunun her yönüyle ülke ekonomisine bir katkısı yok. Bu, zenginlerin vergilerine af getiriyor, zenginlere daha rahat yaşama hakkını getiriyor; işsize, yoksula, emekliye de işkence getiriyor; onun için buna karşıyım.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucunu okuyorum:

Kullanılan oy sayısı         : 243

Kabul                               : 201

Ret                                   :   42(x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Saat 19.45’e kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.13

 

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.49

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Kanun tasarı ve tekliflerini görüşmeye devam edeceğiz.

3’üncü sıraya alınan, Askeri Hakimler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Askeri Hakimler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/460) (S. Sayısı: 387)(x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 387 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Genç, şahısları adına 2 tane isim yazılmış, önce onları okuyayım, yoksa…

Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın…

Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam… Yok.

Buyurunuz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, Parlamento o kadar kötü kullanılıyor ki, yani bir gün gündemde başka kanun var, ertesi gün bir başka kanun var. Yani şimdi biz parlamenter olarak, acaba hangi gün hangi kanun gelecek, neyin üzerinde hazırlanalım hesabı içindeyken, maalesef AKP Grubu, ya bizim karşımıza sabit bir şeyle gelin, bir kanunla gelin… Yani şimdi her gün kanun değiştirerek, gündemi değiştirerek bir yere varamazsınız.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bugün gündemin birinci maddesi, Genelkurmay Başkanlığından yani alındığı belirtilen bir belge. Güya işte AKP’yi ve Fethullah Gülen’i yok etme belgesi diye bir belge yakalanmış. İşte gruplar bunu konuşuyor, Hükûmet bunu konuşuyor. Gruplar bunu konuşuyor da bence burada konuşulacak şey bu Parlamentodur.

Şimdi, değerli milletvekilleri, evvela bu konunun aydınlığa kavuşabilmesi için Yaşar Büyükanıt’la Tayyip Erdoğan’ın 5 Mayısta Dolmabahçe’de yaptığı konuşmanın mahiyetinin açıklanması lazım. Açıklanmazsa bu ne olur biliyor musunuz? Şimdi, Türkiye’de öteden beri bilinen bir gerçek var: Eğer seçim arifesinde silahlı kuvvetler herhangi bir partiye karşıysa, işte o karşı olunan parti daima kamuoyunun karşısına çıkar. İşte, “Militarizm var memlekette, asker bana karşı; ey vatandaş sen de bana sahip çık.” diyor. Bu 12 Eylülden sonra, biliyorsunuz, Özal, Calp ve bir general arkadaş vardı o da bir partinin başkanıydı ve orada Kenan Evren 12 Eylülün lideri ve generali ona sahip çıktı. Ondan sonra Turgut Özal da çıktı, sanki halktan bir adammış gibi, ondan sonra bunu halkın karşısında istismar etti ve halk tuttu ona oy verdi.

Şimdi, 27 Nisan olayının özünde de Türkiye'nin, Türk halkının eğilimini bilen birtakım güç odakları, bana öyle geliyor ki -eğer açıklarsa, bak, Yaşar Büyükanıt ve Tayyip Erdoğan açıklarsa o zaman bu düşüncelerimi geri alıyorum- bunlar anlaştılar. Biz seçime gidiyoruz, sen çık bizim aleyhimize muhtıra gibi bir bildiri yayınla, ondan sonra biz de çıkalım “Vay bu askerler işte bizim aleyhimize böyle muhtıra verdiler. İşte, Müslüman Cumhurbaşkanının gelmesini engellediler.” diyelim. Ondan sonra da halk bizi mağdur duruma düşmüş gibi görecek…

Hele o 367 meselesi, 367 meselesi de… Aklı olmayan insanlar onu anlamaz. Yani Parlamentoyu 184 kişiyle toplayacaksın, 367 parlamenter oy kullanacak. Orada bir hata yapıldı; bakın Meclisi yönetenler, bir hata yapıldı. Meclisi 184’le açacaklardı ama Cumhurbaşkanlığı seçiminde kullanılacak oy sayısının 367 olması lazımdı, 367 oy alacaktı. Yani 184’le açacaklardı ama oy kullanacak -yani lehte aleyhte- milletvekili sayısı 367 kişi olacaktı. Bunlar, tabii, İç Tüzük’ü bilmeyince…

Yani sizin aklınız ermez bana. Ben bir deryayım, siz bunu bilesiniz. Ermez.

AHMET YENİ (Samsun) – Tabii…

KAMER GENÇ (Devamla) - Ben o zaman doğru söyledim. Eğer 184’le toplanıp da 367 milletvekili oy kullanmadığı zaman, demek ki Parlamento, Cumhurbaşkanı seçilmesi konusunda var olması gereken bir iradeyi kullanmamıştır. O itibarla…

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) – Sen hep eskiyi anlatıyorsun,.

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Genç, onları geçtik, geçtik onları!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ya sen git kendine o akılları sakla kardeşim, sen git aklını kendine söyle!

Dolayısıyla, o Cumhurbaşkanı düşecekti. Neyse, onu şey ettiler. Efendim, bir anda…

AHMET YENİ (Samsun) – Bunları geçtik.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bunlar çok önemli, askerî hâkimlerle ilgili kanun görüşüyoruz. Tabii, bilmiyorsunuz ki bu Parlamentoda ne görüşülüyor? Bilmiyorsunuz kardeşim! Öğrenin de gelin buraya. Bari müdahale de etmeyin.

Dolayısıyla, efendim, 367… Burada şimdi, askerî yargıyla ilgili çok hayati bir konu var. Şimdi, bir bildiri yayınlanmış. Yayınlanmış mı, yayınlanmamış mı? AKP’yi tekrar böyle gündeme taşıyacak birtakım güç odakları var. Hileyle hurdayla birtakım bildiriler ortaya yaratarak “Efendim, işte, bakın, AKP’ye devamlı dirençler gösteriliyor, aslında bu AKP çok iyi işler yapacak ama işte, karşılarında ihtilal hazırlanıyor.” gibi ve “Korku yaratılıyor.” gibi havalar yaratılarak sizi iktidarda tutmak istiyorlar ama sizin yaptığınız basiretsizlik, ülkeye getirdiğiniz yönetim boşluğu, Türkiye’ye getirdiğiniz sefalet, Türkiye’ye getirdiğiniz yolsuzluk ve talan artık bundan sonra ne kadar tertipler, ne kadar yalanlar, ne kadar böyle tuzaklarla ortaya çıksanız da artık bu kâr etmez.

AYHAN YILMAZ (Ordu) – Lüzumsuz konuşuyorsun. Niye lüzumsuz konuşuyorsun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, birinci mesele şudur Türkiye'nin şu anda: Yaşar Büyükanıt ile Tayyip Erdoğan Dolmabahçe’de ne konuştu? Birisi cumhuriyet devletinin Genelkurmay Başkanı, ötekisi Başbakanı. Niye açıklamıyorsun? Hani şeffaftınız? Neden korkuyorsunuz? Demek ki çekindiğiniz bir şey var. Şimdi, YÖK Başkanını atadığınız zaman, Meclis Başkanına geldi, ondan sonra, orada Meclis Başkanı “Ya çık böyle böyle konuş.” dedi. “Aman Başkanım, Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan dedi ki: ‘Efendim, sen bunları açıklarsan bizim ipimizi çekerler.” Ben hâlâ, Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan, YÖK Başkanı arasında ve bu Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan’ın ipini çekecek konuşmanın anlamını ben öğrenmek istiyorum sayın milletvekilleri, milletin bir ferdi olarak öğrenmek istiyorum, ne konuştular onu yani neyi konuştular? Dolayısıyla, bugün de bir Türk Silahlı Kuvvetleri bizim göz bebeğimiz, Türkiye Cumhuriyeti devletini ayakta tutan bir kurum. Bu kurumu her vesileyle yıpratmak için birtakım hileli ve haince tertipler var.

Şimdi, burada, bir belge çıkmış ortaya. Bu belge nedir, burada konuşalım. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye rejiminin ana kaynağı değil midir? Yani grup başkan vekilleri çıkıyorlar, gruplarda konuşuyorlar, niye burada konuşmuyorlar? Bugün çıkıp da burada konuşsunlar.

Ayrıca da, yani dediğim gibi evvela Yaşar Büyükanıt’la Tayyip Erdoğan ne konuştularsa çıkıp burada konuşmalılar. Ben, konuşmadıkları zaman işte diyorum ki: “Birtakım güç odakları, bazı yabancı güçler dediler ki o zamanki Yaşar Büyükanıt’a ‘Yahu, sen böyle 27 Nisanda bir bildiri yayınla, senin bu bildirin üzerine AKP tekrar büyük bir çoğunlukla iktidara gelir.’ dediler. Arkasından da Tayyip Erdoğan 5 Mayısta Yaşar Büyükanıt’ı çağırdı Dolmabahçe Sarayı’na. Dolmabahçe Sarayı’nda ‘Yahu, tamam, işte sen de görevini yaptın, biz de seni Genelkurmay Başkanlığında da tutuyoruz, o zaman tebrik ederim seni, bu iş bitti.’ dedi.”

AYHAN YILMAZ (Ordu) – Çok ayıp ama! Böyle bir şeyi nasıl söylersin?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bakın, ben bu iddiada değilim diyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – Ne güzel uyduruyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Uydurma…

Arkadaşlar, bakın, açık rejimdeyiz, açık rejimde her şeyin konuşulması lazım.

Şimdi, tabii, ben Tunceli’deydim, yoktum burada. Bu arada o Genelkurmay bir… Yakalanan belgenin tam muhtevasını da bilmiyorum ama dinlediğim kadar… Şimdi o konu da nedir? Ben yine inanıyorum ki hep gündemi değiştirmek istiyorsunuz, çünkü sizin iktidar, iktidar etme yeteneğine sahip değil; bilgisiyle, niteliğiyle, dürüstlüğüyle hiçbir yanıyla Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetecek bir güce sahip değil. Onun için ne yapıyorlar? Her gün bir tertibin içine giriyorlar.

Şimdi, arkadaşlar, Genelkurmayda böyle bir belge evvela yayınlanmış mı yayınlanmamış mı? Yayınlanmışsa, Askerî Yargıtay buna hemen el koymuş zaten, bunu beklemek lazım. Şimdi, çıkıp da hep gündemin birinci maddesine bunu getirmeye gerek var mı?

Ayrıca, şimdi, sayın milletvekilleri, bakın, Tunceli’den geliyorum. Benim memleketime üniversite açıldı. Geçen sene 580 öğrenci vardı. Bir yurt yok. Millî Savunma Bakanı da burada.

Sayın Bakan, bakın, bizim orada 500 yataklı bir öğrenci yurdu var. Şimdi, o yurdu siz almışsınız. Sizden rica ediyorum, sizin kaynaklarınız çok fazla. Yani, şimdi, 1.500 de üniversiteye öğrenci alacaklar. Peki, bu öğrenciler -bir de 500 tane yüksekokulda var- 2.000 öğrenci önümüzdeki sene nereye yerleşecekler? Sizden rica ediyorum, oraya bir tane tesis kurun, o öğrenci yurdunu boşaltın. Yani, bu bizim doğal hakkımız arkadaşlar. Yani, bakın, öğrencileri gönderiyoruz oraya, nerede kalacaklar bu insanlar? Ben gittim, 70 kız -öğrenci yurdu vardı- çok sefalet içindeler. Yani, bunları da bu vesileyle Sayın Bakana söylemek istiyorum. Rica ediyorum, Millî Savunmanın imkânları çok geniş…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bir dakikam var.

BAŞKAN – Var, ama lütfen toparlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) -  Şimdi, arkadaşlar, bu memleket bizim. Bu memleketi yönetmek, bu memleketi sağlıklı bir yönetime kavuşturmak, bu memleketi huzura kavuşturmak, insanları bu ülkede dostça yaşayabilir hâle getirmek hepimizin görevi. Ben size birtakım gerçekleri söylüyorum. Ha, siz onları kavrarsınız kavramazsınız. İşte, Sayın Millî Savunma Bakanı burada, kendisi Hükûmetin bir mensubu. Benim ilimde 500 kişilik bir öğrenci yurdu var, el koymuşlar. Peki, onun yerine bir yer yapın efendim. Yapın yani… Ama, bakın, bu sene o öğrenciler o kadar büyük sefalet içindeydi ki. Şimdi üniversite açıldı oraya, tek binası yok, tek bir yeri yok, öğrenci yurdu yok. Ne yapacak bu çocuklar? O zaman…

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) – Konuyla ilgili mi yani?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, Millî Savunmayla da ilgili bir şey, hâlâ kafan kavramıyorsa bunu, ne diyeyim yani?

Onun için, bir an önce, bunu sizden rica ediyorum, en süratli şekilde bu öğrenci yurdu meselesini halledin. Bu cumartesi de orada bir merasim yapılıyor, üniversitenin açılışı ve öğrencilerin, o meslek yüksekokulunun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

AYHAN YILMAZ (Ordu) – Okulunu yaparız, sen canını sıkma.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sizin hiçbir şey yaptığınız yok.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

Soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Sayın Işık, Sayın Tankut ve Sayın Cengiz sisteme girmişler.

Buyurunuz Sayın Işık.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, uzman erbaşların ve uzman jandarmaların içinde bulunduğu değişik sorunlarla ilgili çalışmalarınızın olduğunu vermiş olduğum önergelere hitaben cevabınızdan öğrenmiş bulunmaktayım. Bu çalışmalar ne aşamada? Uzman erbaşlardaki kırk beş yaş sınırı kaldırılarak, bu insanlarımızın emeklilik hakları artırılabilecek midir? Yani bu emekli olma konusundaki gelinen nokta nedir?

İkincisi de kamuoyuna tek tip askerlik olarak yansıyan çalışmanın içeriği nedir? Bu konuyla ilgili gelinen nokta ne aşamadadır? Bilgi verebilirseniz memnun olurum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.

Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, 4 Mayıs 2007 tarihinde Sayın Başbakan ile o dönemin Genelkurmay Başkanı Sayın Büyükanıt, İstanbul Dolmabahçe’de, şu anda kamuoyunda büyük spekülasyonlara yol açan iki saat süreli baş başa bir görüşme gerçekleştirmişlerdi.

Daha sonra Sayın Başbakan, bu görüşmenin kendisiyle birlikte mezara kadar gideceğini ancak Sayın Büyükanıt’ın konuşması hâlinde kendisinin de konuşabileceğini ifade etmişti.

Şimdi sormak istiyorum: Sayın Başbakan bu görüşmenin ana muhtevasıyla ilgili olarak sizin de üyesi olduğunuz Bakanlar Kuruluna herhangi bir bilgi vermiş midir?

Yine, Sayın Büyükanıt söz konusu görüşmeyle ilgili olarak Genelkurmaya ve Millî Savunma Bakanlığına herhangi bir bilgi vermiş midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tankut.

Sayın Cengiz...

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Bakanım, Alim Işık’ın sorusunu ben de hazırlamıştım ama bu konuda, uzman çavuş olarak çalışan arkadaşlarla, istifa eden arkadaşlar gerçekten ailecek mağdur bir şekilde bizlerin kapısını da çalmaktadır. Bu konuda bunlara bir müjdemiz nedir, var mıdır, yok mudur? Bunlara bir müjde verebilir miyiz veya bunlarla ilgili Silahlı Kuvvetlerin veya Millî Savunma Bakanlığımızın bir çalışması varsa Meclisimizi aydınlatabilirseniz çok seviniriz.

İstifa edenlerin durumunda bir gelişme olacak mı? Mevcutların durumundaki gelişme ne olacak? Bu iki kesimi aydınlatırsanız sevinirim.

Bir de emekli astsubay arkadaşlarımızın tazminatıyla ilgili istekleri vardı. Bu emekli astsubayların özellikle tazminat ve temsil noktasında sıkıntılarını değişik şekilde ifade etmişlerdi. Bunlar hem Millî Savunma Bakanlığına hem Genelkurmaya iletilmiş hem de bize kadar bu istekler gelmişti. Özellikle emekli astsubaylar konusunda da Genelkurmayımızda veya Millî Savunma Bakanlığında iyileştirme çalışması var mıdır, düşünülüyor mu, varsa ne aşamadadır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Cengiz.

Buyurunuz Sayın Bakan.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Uzman çavuşlarla ilgili çalışmalar yapılmaktadır. Gerçekten de uzman çavuşların bir hayli problemi var. Tabii bunu söylerken uzman jandarmalardan ayrı olduğunu ifade etmek istiyorum. Uzman jandarma çavuşları daha yerleşmiş bir kurumdur, mazisi daha eskidir ancak uzman çavuşlar daha yeni. Binaenaleyh, tecrübeyle de biraz, neye ihtiyaçları var bunu biz de öğreniyoruz. Hazırlanan kanun bu bahsettiğiniz problemleri çözmeyi amaçlıyor. Şu anda bakanlıkların görüşündedir. Bakanlıkların görüşü geldikten sonra nihai şeklini alacak ve tasarı hâline gelmesi için Bakanlar Kuruluna sevk edilecektir.

Tek tip askerlik konusu: Bildiğiniz gibi bugün askerliğin yapılmasında pek çok tip var, pek çok çeşit var; bazısı dövizli askerlik, bazısı kısa dönem, bazısı yedek subaylık şeklinde ve başka türleri de var. “Bunları mümkün mertebe etkinlik ve verimlilik bakımından daha mantıklı ve hizmete yönelik nasıl yaparız” diye bir çalışma yapılmıştı. Bu çalışmanın şartları gerçekleşmektedir ancak Hükûmetin kanun tasarısı hâline getirdiği bir metin henüz mevcut değildir. Bu sebeple bu çalışmalar geliştirilmektedir. Çalışmaların ne zaman kanun tasarısı hâline geleceği… Şu anda bir tarih vermek mümkün değildir ama öyle anlaşılıyor ki bu dönemde ve belki gelecek dönemde de kanunlaşması söz konusu olmayabilir. Bu, sizlerin takdirine aittir, elbette, huzurunuza geldiği zaman.

Sayın Başbakanla Sayın Büyükanıt’ın görüşmeleri konusunda, her iki devlet görevlisi gerektiği kadar açıklamaları basına yapmışlardır. Bunun dışında Bakanlığımıza intikal etmiş resmî bir bilgi yoktur. Bilgilerinize ben de sunuyorum.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Bakan, “Bakanlar Kuruluna bilgi verildi mi?” diye soruldu.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Bakanlar Kurulunun gündemine bu konu hiç girmemiştir.

Emekli astsubaylarla ilgili hazırlanan kanun tasarısı şu anda Başbakanlıktadır. Başbakanlık bunu bakanlıkların görüşüne sunacak ve ona göre bu da şekillenmiş olacaktır.

Arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Gönül.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

ASKERİ HAKİMLER KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR

KANUN TASARISI

MADDE 1- 26/10/1963 tarihli ve 357 sayılı Askeri Hakimler Kanununun 39 uncu maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Yargı ile ilgili görev kadroları şunlardır:

A) Milli Savunma Bakanlığı Müsteşar Adli İşler Yardımcılığı kadroları,

B) Milli Savunma Bakanlığı Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı kadroları,

C) Milli Savunma Bakanlığı Hukuk Müşavirliği kadroları,

D) Genelkurmay Başkanlığı, kuvvet komutanlıkları ve Jandarma Genel Komutanlığındaki Hu-kuk İşleri Müdürlüğü kadroları,

E) Sahil Güvenlik Komutanlığı Hukuk Müşavirliği kadroları,

BAŞKAN – Madde üzerine söz yok ama bir soru var.

Soru işlemini yapıyoruz.

Sayın Cengiz, buyurun.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Bakanım, özellikle bu kanun getirilirken, bizi de telefonla tabii arıyorlar… Özellikle silahlı kuvvetler bünyesinde görev yaparken, bir, güneydoğuda çatışmada gazi olan arkadaşlarımız var; bir de araçla bir yere giderken veya kaza noktasında gazi olan arkadaşlarımız var. Bu noktadan itibaren, iki kesimin de şikâyetleri bize gelmektedir. Bunlardan güneydoğuda çatışma esnasında “gazilik” unvanını alan arkadaşlarımızın bir kısmı, özellikle kendi hayatlarını idame ettiremeyecek noktada bulunmaktadır. Mutlaka ikinci bir kişinin bakımına muhtaçtır. Ya bunların belden aşağısı tutmamaktadır ya kör olmuşlardır, mutlaka ikinci bir kişinin bakımına muhtaçtır. Bunlar diyorlar ki: “Yarın, biz bu durumdayken, ailemizin fertleri kalmadığı noktada, mutlaka bize birisi bakmak zorunda. Biz de kendimize baktırmamız için mutlaka birisini tutmak zorundayız, birisini bulmak zorundayız fakat gazilere ödenen maaş ve verilen ücretin dünya standartlarına göre üçte 1, dörtte 1 civarında olduğu, yetersiz olduğu…” Mutlaka bu gibi kıstaslar veya “gazilik” unvanını alırken bunların kriterleri veya ödenen bunlara gazilik maaşı noktasında gazilerimize daha iyi şartlar verilmesi planlanıyor mu? Bu konuda bir hazırlık var mıdır? Özellikle kendi hayatlarını tek başına idame ettiremeyecekler, bu konuda mağduriyetlerini beyan ettiler bizlere ve bu konuda bir beklentileri var.

İkincisi de çatışmaya girmeden trafik kazasında, askerî bir konvoyda veya görev esnasında yolda herhangi bir kazayla gazi olmuş arkadaşlarımızın da farklı mütalaa edildiği, gerçekten gazi olarak bu güneydoğuda çatışmada gazi olan arkadaşlarımızın da elde etmiş olduğu hakları elde edemedikleri ve bu konuda da mağduriyetlerinin oldukları ifade edilmektedir. Bu gaziler arasındaki hem fark ve bu konudaki gazilerimize hazırlanan daha iyi şartlar, daha iyi imkânlar veya daha iyi bir maaş noktasında hazırlık var mıdır yok mudur? Çalışmalarımız var mıdır? Bilgi verirseniz sevinirim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Cengiz.

Buyurunuz Sayın Bakan.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Sayın Başkanım, temas ettiğiniz iki nokta fevkalade önemli.

Birincisi: Gazilikte mahiyet farkı veyahut da maluliyette mahiyet farkı kanunlar tarafından fevkalade iyi tefrik edilmiştir, ayrılmıştır ve bunun yetkisi de, olaylara uygulama yetkisi de Emekli Sandığının yönetimindedir. Binaenaleyh, birisinin şehit sayılıp sayılmayacağı, terörle mücadeleye göre gazi sayılacağı veya sayılmayacağı burada etraflıca incelenmiştir. Binaenaleyh, burada adalete dikkat etmek gerekiyor. Yani, kanun, göğüs göğse çarpışan insanla bir trafik kazasındakini eşit tutmamış ama mağdur da etmemeye çalışmış, yani her ikisini de…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Operasyona giderken olmuş Sayın Bakanım.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Onu, tabii olayına bakarak…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Orada bir operasyona giderken olmuş. Gruplara bu konuda dosyalar sunuldu. Operasyona giderken orada bir kaza olmuş.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Olayına bakmak lazım. Bunun olayına bakan karar organları çok dikkatli davranmaktadırlar ancak bir yanlışlık olursa bizim Askerî İdare Mahkemesi çoğu meseleyi düzeltmektedir. Biz kendisine de yardımcı olalım, yani size intikal etmiş konularda bizim yapabileceğimiz bir şey varsa olayına mahsus olmak üzere yardımcı olmaya çalışalım.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Ama mevzuatta yapılanma gereği duyuluyor.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – İkincisi: Malullerin maluliyet derecesine göre ücret verilmektedir. Ayrıca iş talep edenlere kabil olduğu ölçüde iş de verilmektedir. Bakıma muhtaç olanların bakıcı ücretleri de ayrıca ödenmektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

1’inci madde üzerinde Komisyonun bir düzeltme talebi vardır.

Buyurunuz.

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Maddenin düzenlediği ikinci fıkranın birinci satırında “Yargı ile ilgili görev kadroları şunlardır.” ibaresi vardır, hâlbuki Komisyonumuzda kabul edilen önergede “Yargı ile ilgili idari görev kadroları şunlardır.” denmiştir. Yani “idari” kelimesi burada sehven yazılmamıştır, daha doğrusu bir matbaa hatası vardır. Oraya “idari” kelimesinin eklenmesini talep ediyoruz.

BAŞKAN – Peki efendim.

Düzeltilmiş 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz talebi yoktur.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Şimdi, sayın milletvekilleri, 4’üncü sıraya alınan  Siirt Milletvekili Memet Yılmaz Helvacıoğlu ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin; Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 1 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve Millî Savunma Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Siirt Milletvekili Memet Yılmaz Helvacıoğlu ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin; Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 1 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (2/427, 2/428, 2/429) (S. Sayısı: 361)(x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon raporu 361 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Yılmaz Helvacıoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Helvacıoğlu.

AK PARTİ GRUBU ADINA M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 361 sıra sayısıyla basılan Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nda değişiklik yapılmasına dair kanun tekliflerinin tümü üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu nedenle hepinize saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu tarafından verilmiş üç adet kanun teklifinin Millî Savunma Komisyonunda tam bir mutabakat içerisinde görüşülerek birleştirilmesi suretiyle huzurlarınıza getirilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, teklifler ile iki husus düzenlenmektedir. Bunlardan birincisi, kendi nam ve hesabına yüksek lisans öğrenimi yapan astsubaylara, aynen subaylarda, olduğu gibi bir yıl yüksek lisans kıdemi verilmesi. İkincisi ise, subay ve astsubay nasbedildikten sonra Türk Silahlı Kuvvetleri hesabına yurt içindeki fakülte ve yüksekokullarda öğrenim veya meslekleriyle ilgili ihtisas yapanların mecburi hizmet sürelerinin, eğitim ve ihtisas sürelerinin tamamı yerine yarısına indirilmesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nun 36’ncı maddesinin (d) bendinde, yüksek lisans yapan subaylara bir yıl kıdem verilmesi hüküm altına alınmaktadır ancak anılan kanunda, astsubayların yüksek lisans yapanlarına kıdem verilmesine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Tüm devlet memurlarına tanınan bu haktan maalesef astsubaylarımız yararlanamamaktadır. Tekliflerin yasalaşmasıyla, astsubaylarımız açısından mevcut bulunan haksızlığın giderilmesi ve onların da diğer tüm devlet memurlarına tanınan bu haktan yararlandırılmaları sağlanacaktır. Böylece, astsubaylarımız, yüksek lisans eğitimi yapma konusunda teşvik edilmiş olacaktır; hem kendileri hem de Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin eğitim seviyelerinin artırılması anlamında önemli kazanımlar sağlanmış olacaktır.

Diğer yandan, 926 sayılı Kanun’un 113’üncü maddesiyle de yurt içinde ve yurt dışında öğrenim, kurs ve staj yapanlar ile yurt dışına sürekli göreve atanan subay ve astsubayların yükümlülüklerinin buralarda geçen süreler kadar uzatılacağı düzenlenmiştir. Bu madde hükmüne istinaden, subay veya astsubay nasbedildikten sonra Silahlı Kuvvetler hesabına yurt içindeki fakülte ve yüksekokullarda öğrenim veya meslekleriyle ilgili ihtisas yapanların eğitimde geçen sürelerinin tamamı mecburi hizmet sürelerine ilave edilecektir. Normal şartlarda mecburi hizmet süresine yüksek lisans için iki yıl, doktora eğitimleri için de dört yıl gibi süreler eklenmektedir. Normal bir ihtisas için çok önemli görülmeyen bu süreler, eğitim ve ihtisas süreleri uzun süren tabip subaylar yönünden bazı haksızlıklara ve mağduriyetlere neden olmaktadır. Bir tabip subay, on beş yılda Silahlı Kuvvetlerden ayrılma hakkı elde ederken ihtisas ya da yan dal ihtisas yapan bir tabip subay ayrılabilmek için yedi sekiz yıl daha fazla beklemek durumunda kalmaktadır yani tabip subayımız toplam yirmi üç yıl mecburi hizmetle yükümlü kılınmaktadır. Bu sürelerin yarıya indirilmesini öngören teklifin yasalaşması durumunda söz konusu haksızlıklar da giderilmiş olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri personel sistemiyle ilgili bazı güncel ihtiyaçların giderilmesini amaçlayan teklifimize desteklerinizi bekler, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Helvacıoğlu.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Osman Kaptan.

Buyurunuz Sayın Kaptan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OSMAN KAPTAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.

361 sıra sayılı Millî Savunma Komisyonu Raporu olarak görüşülmekte olan kanun teklifimiz, yurt içinde öğrenim, burs, kurs ve staj yapanlar ile yurt dışında sürekli göreve atanan Türk Silahlı Kuvvetleri personeli subay ve astsubayların mecburi hizmet süreleriyle ilgili yeni bir düzenleme önermektedir. TSK’da subay ve astsubaylar için bugün, genel anlamda mecburi hizmet süresi on beş yıldır. On beş yıllık mecburi hizmet süresinin AB normlarına ve Uluslararası Çalışma Örgütünün mecburi hizmet süreleri ile ilgili anlayışına uygun olmadığı yönünde ciddiye alınması gereken görüşler vardır.

Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere, Türk Silahlı Kuvvetleri, ihtiyaç duyduğu dal ve branşlardaki ihtiyacını karşılamak, bilim ve teknolojideki gelişmeleri takip etmek, eğitimin sürekliliği ve benzeri nedenlerle bir kısım personelini gerek yurt içinde gerek yurt dışında lisansüstü öğrenim, kurs, uzmanlık, staj veya başka maksatlarla ek eğitimlere göndermektedir. Bu öğrenimlerin yurt dışı veya yurt içinde olması, personelin kendi olanaklarıyla veya TSK’nın sağladığı olanaklarla yapılma şekillerine göre yeni mecburi hizmet yükümlülükleri getirmekte, bu yeni süre de on beş yıllık mecburi hizmet süresine eklenmektedir.

Sayın arkadaşlarım, 926 sayılı Kanun’un 113’üncü maddesine göre, subay ve astsubay atandıktan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri hesabına yurt içindeki fakülte ve yüksekokullarda öğrenim gören veya meslekleriyle ilgili ihtisas yapanların eğitimde geçen sürelerinin tamamı mecburi hizmet sürelerine ilave edilmektedir. Bu durum, özellikle eğitim ve ihtisas süreleri uzun olan tabip subaylar yönünden uygulamada bazı haksızlıklara ve mağduriyetlere neden olmaktadır. Hatta yan dal ihtisas eğitimi yapan bazı tabip subaylar açısından aldıkları ihtisas eğitimi nedeniyle hizmetlerine eklenen mecburi hizmetten dolayı tüm hizmet süresini mecburi hizmette bitirme veya emeklilik süresi dolduğu hâlde mecburi hizmetini bitirememe gibi durumlar yaşanabilmektedir. Örneğin, kulak burun boğaz ihtisası yapan bir tabip subayın beş yıllık ihtisas süresi ile üç yıllık yan dal eğitim süresinin tamamı on beş yıllık mecburi hizmet süresine eklenmekte ve tabip subaylarımızın mecburi hizmet süresi yirmi üç yıl olabilmektedir. Hâlbuki yirmi yılda emeklilik süreleri dolmaktadır.

Uzman hekim bir subayımızın kendisiyle ilgili değerlendirmesini de başka bir örnek olarak sizlere aktarmak istiyorum: “Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olarak dört yıl ihtisas yaptım. İhtisas süresince rütbem tabip üsteğmen idi yani muvazzaf subay idim. Maaş alıp nöbet tutuyor ve aşırı yoğun bir şekilde çalışıyordum. Bu yoğun dört yıllık süre mecburi hizmetten yani on beş yıldan sayılmıyor. Üsteğmenliğimin dört yılında TSK’da çalışmamış görünüyorum. En azından mecburi hizmete dâhil değil. O zaman tam on dokuz yıl çalışmak zorunda kalıyorum. TSK’da hiçbir subaya bu kadar süre çalışma zorunluluğu yok. Kurmay subaylar iki yıl süreyle akademide eğitim görüyorlar, nöbet tutmuyorlar ancak bu süre onların mecburi hizmetlerine dâhil, bu da kanımca adil değil.” Teklifin, bu ve benzeri çelişkilerin, subaylarımız arasındaki eşitsizliklerin, mağdur olanların mağduriyetlerinin giderilmesine katkı sağlayacağına inanıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kabul edildiği takdirde, kanun yeni şekliyle subay ve astsubay atandıktan sonra yabancı memleketlere altı ay veya daha fazla süreyle öğrenim, staj, kurs, ihtisas veya görgü ve bilgilerini artırmak maksadıyla gidenlerin mecburi hizmet yükümlülükleri, masraflarının ödenme şekline bakılmaksızın, gidiş ve dönüş tarihleri arasında geçen sürenin 2 katına kadar uzatılacaktır.

Ek eğitimle ilgili aynı işler yurt içindeki fakülte ve yüksekokullarda yapıldıysa, mecburi hizmet yükümlülüğü buralarda geçen sürelerin yarısı kadar uzatılacaktır; yurt dışı sürekli göreve atanan subay veya astsubayların yükümlülükleri buralarda geçen süreler kadar uzatılacaktır. Ancak yurt dışında eğitim görenlerin görev sürelerinin 2 katı kadar uzatılması adaletsizliği devam edecektir. Bunların da eğitim süresi kadar uzatılması, aradaki eşitsizliği giderecektir. Hizmet süresinde yaş haddinden veya kadrosuzluktan emekli olabileceklerde mecburi hizmet süresinin kalanı uygulanmayacaktır.

Teklifimizin kabulünü diler, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaptan.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Sipahi.

MHP GRUBU ADINA KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

361 sıra sayısıyla gündeme gelen 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nun 83 ve 113’üncü maddelerinde yapılacak değişikliklerle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Üç parti milletvekillerince verilen kanun tekliflerinin 21 Nisan 2009’da Millî Savunma Komisyonunda görüşülmesinin ardından bu teklifler birleştirilmiştir.

1’inci maddede, kendi nam ve hesabına yüksek lisans öğrenimi yapan astsubaylarımıza, subaylarda uygulandığı gibi yüksek lisans öğrenimi kıdemi verilmesi öngörülmektedir. Böylece, uygulamadaki bir eşitsizlik giderilmiş olacak, aynı zamanda astsubaylarımızın kendilerini geliştirme ve bu gelişimin Türk Silahlı Kuvvetlerine yansıması teşvik edilmiş olacaktır.

2’nci madde ise, subay ve astsubay nasbedildikten sonra, Türk Silahlı Kuvvetleri hesabına yurt içindeki fakülte ve yüksekokullarda öğrenim ve meslekleriyle ilgili ihtisas yapanların bu eğitimde geçen sürelerinin tamamı yerine yarısı mecburi hizmetten sayılacaktır. Bu maddede yapılan değişiklikle, sadece yurt içi okullardaki ihtisas esas alınmış, yurt dışındaki staj, kurs ve öğrenimle, yurt dışı sürekli görevlerle ilgili bir değişikliğe gidilmemiştir. Yurt içi ihtisasla ilgili yapılan düzenleme, özellikle öğrenim ve ihtisas süreleri uzun olan tabip subaylarımız için bir rahatlama getirecektir.

Ben, bu vesileyle, başta emeklileri olmak üzere değerli astsubaylarımızın, jandarma uzmanlarımızın ve uzman erbaşların daha önce de bu kürsüden dile getirdiğim önemli sorunlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Şu anda Türk coğrafyasının her köşesinde beni dinleyen, peşkeş çekilmeye çalışılan sınır boylarında canı pahasına görev yapan ve asil Türk milletinin namus ve şerefi adına hudutlarda bekleyen değerli astsubaylarımızı, uzman jandarmalarımızı ve uzman erbaşlarımızı, emeklileri dâhil, en iyi dileklerimle selamlıyorum ve bu silah arkadaşlarıma, şu andaki problemlerini dile getirirken, o problemlerin en kısa zamanda giderilmesi için de Milliyetçi Hareket Partisi olarak elimizden gelen her türlü mücadeleyi sürdüreceğimizin sözünü veriyorum.

23 Ocak 2009’da Genelkurmay karargâhında yapılan bir bilgilendirme toplantısında şu hususlar belirtilmişti: Türk Silahlı Kuvvetleri hizmet tazminatları yüzde 25 artırılacak; emekli astsubaylarımıza aylık 100 Türk lirası seyyanen zam yapılacak; uzman jandarmaların göreve başlangıç derece ve kademeleri 11’e 1’den, emsalleri gibi 10’a 1’e yükseltilecek; uzman jandarma ve uzman erbaşların ilerleyecekleri kademeler 3’e 8’den 2’ye 6’ya çıkarılacak; ayrıca özlük hakları, eğitim seviyeleri, sosyal hakları ve yetkileriyle ilgili çalışmalar sonuçlandırılacaktır. Bu konulardaki tekliflerin Genelkurmay Başkanlığınca ve daha sonra Millî Savunma Bakanlığınca Başbakanlığa sunulduğu açıklanmıştı bu toplantıda. Daha sonra 29 Mart 2009 mahallî seçimleri öncesinde, Sayın Millî Savunma Bakanımız, İzmir’de, Balçova TEMAD’a vaki ziyaretinde emekli astsubaylarımıza benzeri açıklamalar da yapılarak bu konudaki düzenlemeler için söz vermişlerdi. Bu konuda edindiğimiz bilgiyle bu düzenlemelerin aşamalar hâlinde yapılacağı bilgisini edinmiştik. Birinci etapta, astsubay ve uzman emeklilerine seyyanen ayda 100 liralık bir artışın olacağı, ayrıca lise mezunu emekli astsubaylarımızın kendilerinden sonrakiler gibi meslek yüksekokulu mezunu sayılması yolunda intibaklarının yapılacağı, ikinci etapta ise uzman erbaş emeklilik yaşlarının yeniden düzenleneceği ve jandarma uzmanların 1’inci dereceye yükseltilip astsubay ek göstergesinin 2/3’ünün ödeneceği yolunda bilgiler aldık. Bu konuların Sayın Başbakana sunulduğu ancak Maliye Bakanlığı ile Çalışma Bakanlığının menfi tutum takındıkları konusunda da bilgi almıştık. Şu anda bu gelişmeler hangi aşamada bilmek istiyoruz. Bizimle beraber emeklileri başta olmak üzere vefakâr, cefakâr, fedakâr astsubaylarımız, jandarma uzmanlarımız ve uzman erbaşlarımız yurdun en ücra köşelerinde, en zor görev şartları altında, kendileriyle aynı kaderi paylaşan aile fertleriyle birlikte bu gelişmelerin sonucunu merak etmekteler. Terörle mücadelede 300’den fazla şehit veren astsubaylarımız ve 400’den fazla şehit veren uzmanlarımız cevap beklemekteler.

Yaklaşık bir ay önce TEMAD Genel Merkezi’ni ziyaret etmiştim. Sağ olsunlar beni onur üyeliğiyle onurlandırdılar. Ben, zaten gerek TEMAD’ın gerekse uzman erbaşlarımız ve uzman jandarma derneklerimizin onur üyesi değil, tabii üyesi olmaktan büyük gurur duymaktayım. Bu ziyaretimde bir emekli astsubay arkadaşım bana bir dosya verdi. Yirmi yıldan fazla hizmet karşılığı 3’üncü derecenin 1’inci kademesinden 2.200 ek göstergesi ile bu astsubay arkadaşımın emekli aylığı 845 TL 11 kuruştu. Verdiği resmî belgeye üç tane de ek vardı: Birincisi, Kastamonu Makine Yüksekokulunda okuyan; ikincisi, Cumhuriyet Üniversitesinde tahsil gören; üçüncüsü, ilköğretim okulu 7’nci sınıftaki 3 çocuğunun öğrenim belgeleri. Benim alırken ve tetkik ederken boğazımın düğümlendiği bu bilgilerin sahibi arkadaşım ve benzerleri adına, canı pahasına görev yapıp açlık sınırı altında yaşamaya değil sürünmeye mahkûm edilen silah arkadaşlarım adına gelişmeler ne etaptadır, ne yoldadır ben de bilmek istiyorum.

Sayın Bakanım, astsubaylarımızın durumlarıyla ilgili olarak 2 Mayıs 2008’de makamlarınıza bir yazılı soru önergesi vermiştim, 30 Haziran 2008’de bunun cevabı geldi. Uzman jandarmaların sorunlarıyla ilgili 6 Mayıs 2008’de hem Millî Savunma Bakanına hem İçişleri Bakanına soru önergesi vermiştim, 9 Haziran 2008’de ona cevap geldi. Uzman erbaşlarımızın sorunlarıyla ilgili olarak 6 Mayıs 2008’de yine Bakanlığınıza verdiğim soru önergesine de 30 Haziran 2008’de cevap geldi. Verilen cevapların bir ortak noktası vardı: “Sorunlar yakından bilinmektedir, takip edilmektedir ve bu konuda gerekli düzenlemeler yapılmaktadır ve takip edilmektedir.” Bu konuda örneğin 2008 tarihli soru ve cevapları bir yana bırakıyorum –ki makamınızca ve imzanızla verilmiştir- bu nasıl bir düzenlemedir ki, bu nasıl bir tetkiktir ki aradan on iki ay geçti, on üç ay geçti bir tek satır ilerleme yapılamadı? Bu nasıl bir düzenlemedir ki Genelkurmay Başkanlığının yaptığı açıklamanın üzerinden neredeyse beş buçuk ay geçti hâlâ bir sonuç alınamadı? Örneğin başka meslek gruplarının emeklilerine seyyanen zam yapılırken onay verenler, sıra 845 lira emekli aylığıyla üç çocuk okutan emekli astsubayımıza gelince mi aksi tavır takındılar? Başbakana 61 milyon dolara uçak alıp 150 milyon dolarlık yeni bir uçağın hesabını yapan Maliye Bakanlığımız, açlık sınırı altında bıraktığı, canıyla kumar oynayan emekli astsubayına, uzmanına 100 lira para bulamadı mı? Biraz önce belirttiğim ve artık sabırsız bir beklenti hâline getirilen konuların en kısa sürede sonuçlandırılmasını bekliyoruz. Bu konuda sabır sınırları aşılmıştır.

Bu arada, astsubaylarımızın uzun süredir gündemde olan bir sorunu da 1’inci derece 4’üncü kademe ve karşılığı gösterge konusudur. İki yıl önce komisyonda kabul edilip sonra nedense geri çekilen bu konu, bir anlamda Meclisimizin astsubaylarımıza bir borcudur. Emirleri altındaki sivil personel 1’inci derece 4’üncü kademeye ulaşabilmekte, ama onların amiri olan astsubaylarımız ulaşamamaktadır. Konu, maddi boyutu bir yana, bir prestij, bir onur meselesi hâline gelmiştir.

Biliyorsunuz, 5 Şubat 2009’da 322 sayılı bir yasa görüşülmüştü. Bu görüşme öncesinde yapılan Millî Savunma Komisyonu toplantısında Milliyetçi Hareket Partisi, AKP ve CHP milletvekillerinden 7 kişi bir önerge hazırladık. Bu önerge, tasarının 29’uncu maddesine yapılacak bir ekti. Bu önerge aynen şöyleydi: “5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi emekli astsubayların müktesep hakları saklı kalmak kaydıyla bu kanun yürürlüğe girmeden önce emekli astsubayların intibakları ek 8/A ve 8/C sayılı cetvele göre yapılır. Bunlara geçmişe ait bir fark ödenmez. Ek 8, 8/A, 8/B, 8/C cetvellere 1’inci derece 4’üncü kademe karşılığı 1.500 gösterge eklenir.” Bu değişiklik Komisyonda her üç partinin milletvekillerince uygun görüldü. Ardından 5 Şubat 2009’da Genel Kurulda tasarı görüşülmeye başlandı. Değişiklik tasarıda yer almayınca Milliyetçi Hareket Partisinden 5 milletvekili bu hususu bir değişiklik önergesiyle Meclise sunduk.

Sonuç: Her üç partinin Millî Savunma Komisyonunda “Evet.” dediği değişikliğe, Hükûmet “Hayır.”, AKP Grubu “Hayır.” Şimdi soruyorum: Hükûmet -muhalefet partileri bir yana- 5 AKP’li milletvekilinin evet dediği bir konuya neden hayır demiştir? Kendi milletvekillerini mi saymamaktadır, yoksa Millî Savunma Komisyonunu ciddiye mi almamaktadır? Bize hayır denmesine alıştık, ancak kendi milletvekillerinize hayır denmesinin esrarını çözemedik.

Sayın Bakan, seyyanen zam ve lise mezunu emekli astsubaylarımızın meslek yüksekokulu mezunu olarak intibakları konusundaki beklentilerin olumlu sonuç vermesi yanında, yakından bildiğiniz bu 1’e 4 derece meselesinin uygun gösterme rakamıyla birlikte artık yılan hikâyesi olmaktan çıkarılmasını bekliyoruz.

Değineceğim diğer konu, yine, 322 sayılı yasanın kabulü esnasında önerdiğimiz ancak reddedilen bir diğer konu. Bu yasayla, hatırlayacaksınız, terörle mücadelede şehit olan yükümlülerin, yani erbaş ve erlerin erkek kardeş ve çocuklarının askerlikten muaf tutulması kabul edilmiştir Genel Kurulumuzda. Millî Savunma Komisyonuna bu tasarı ilk geldiğinde sadece “erkek kardeşler” ibaresi vardı, Millî Savunma Komisyonunda buna “erkek çocuklar” ibaresi de ilave edilmiştir. Ancak, Komisyonda görüşülüp de karara bağlanamayan ve Genel Kurulda Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerince değişiklik önergesi hâlinde sunulan teklifimiz, bir başka teklifimiz vardı. Şuydu: Bu hakkın sadece erbaş ve erlere değil, bütün bir ömrünü ülkesine adamış subay, astsubay, jandarma uzman ve uzman erbaşlarımızın kardeş ve çocuklarına da uygulanması. Teklifimiz buydu.

Sayın milletvekilleri, şehitler arasında ayrım yapamazsınız, şehitleri profesyonel-amatör diye sınıflandıramazsınız. Şehit kardeş ve çocukları askerlik yapmayacaksa, bu tüm şehit kardeş ve çocukları için geçerlidir. Birbirinin kucağında şehit düşüp aynı dinî ve millî işlemleri yaptığınız, aynı bayrağa sarıp aynı şehitliğe gömdüğünüz şehitlerin emanet bıraktıkları kardeş ve çocukları arasında, tekrar ediyorum, ayrım yapma hakkınız yoktur.

Bir ay önce Lice’de aynı zırhlı aracın içerisinde yan yana 8 erbaş ve er ile 2 tane uzman erbaşın şehit düştüğünü hatırlayacaksınız. Yani, bu 8 erbaş ve erin emanet bıraktıkları çocukları ve kardeşleri ile 2 uzman erbaşın emanet verdikleri kardeş ve çocukları hakkında nasıl ayrı yasal mevzuat uygularsınız? Bu nasıl bir vicdandır? Bu nasıl bir yasal düzenlemedir?

Bu konu ya farkında olunmadan bu tasarıda gözden kaçırılmıştır veya bu konuya “Hayır.” diyen AKP’li sayın milletvekillerimize bu konu bu kadar açıklığıyla anlatılmamıştır. Böyle bir ayrım yapılamayacağı konusunda hepinizin aynı hassasiyeti taşıdığınıza eminim. Bu konu, Hükûmet “Hayır.”, AKP Grubu “Hayır.” denecek bir konu değildir. 

Bu nedenle, Sayın Bakana hepinizin adına, şehit kardeş ve çocukları adına sesleniyorum: Lütfen, subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaş kardeş ve çocuklarının da bu haktan faydalanarak eşitlik sağlayacak bir tasarıyı en kısa sürede getirin. Tüm parti grupları olarak bu tasarıyı seve seve destekleyeceğimizden eminim.

Şimdi, uzman jandarma kardeşlerimizin sorunlarına değineceğim: Uzman jandarmalar ile ilgili uygulama çok eski bir jandarma geleneğidir. 50’li, 60’lı yıllarda yapılan bu uygulama bir ara sonuçlandırılmış ancak ihtiyaç nedeniyle 1988’de tekrar kurulmuş bir müessesedir. Ben, uzman jandarma konusuna gelmişken, kısa süre önce kuruluş yıl dönümü kutlanan Jandarma Genel Komutanlığımızın tüm personeline en içten saygılarımı sunuyorum. Kuruluş günlerini, hem bir jandarma çocuğu hem de bünyesinde iki defa görev yapmaktan onur duyduğum jandarma teşkilatını bu vesileyle tekrar kutluyorum.

Yaklaşık 25 bin kişilik önemli bir kitle karşımızda durmaktadır uzman jandarmalarla birlikte. En ücra köy karakollarında, jandarma özel harekât timlerinde aile fertleriyle birlikte çok zor şartlarda görev yaparlar. Sık sık uzman erbaş uygulamasıyla karıştırılan bu kardeşlerimiz devlet memurudur. Bu yönleriyle subay ve astsubaylarımızdan farkları yoktur. Mesleğe girer eğitim alırlar, terfi ederek emeklilik hakkını kazanırlar. 3466 sayılı Yasa’ya göre lise ve dengi okul mezunu olarak askerî okula alınırlar ve bir yıllık eğitim alırlar. Okul tabanına göre 10’uncu derecenin 1’inci kademesinden işe başlamaları gerekirken ortaokul mezunu gibi 11’inci derece 1’inci kademeden işe başlarlar yani işe başlamalarıyla ilgili, işe alınmadaki yasal düzenleme ile işe başlamalarındaki ücret birbirine aykırıdır. Bu nasıl bir iştir anlamak mümkün değil. Ortaokul mezunuymuş gibi emekli edilirler bu lise mezunu jandarma uzmanlar ve 824 lira emekli maaşı ile açlığa mahkûm edilirler. Üstelik 25 bin uzman jandarmadan 18 bini daha sonra İçişleri Bakanlığının bu konudaki bir projesi icabı yüksekokul bitirmişlerdir. Düşünün, 25 bin kişilik bir grup, 18 bini yüksekokul mezunu, geri kalanları lise mezunu ve bunlar ortaokul mezunu olarak işe başlıyorlar, ortaokul mezunu olarak emekli oluyorlar. Vicdanınız razı olur mu sayın milletvekilleri?

Uygulamalar eksiklik değil yanlışlıktır, büyük bir yanlışlıktır ve bu yanlışlık 1988’den bu yana düzeltilmemiştir. Sayın Bakan, ben size ve bağlantı itibarıyla Sayın İçişleri Bakanına sesleniyorum: Bu yirmi bir yıllık yanlış artık sona ersin. Bu arkadaşlarımız işe alınma şartları doğrultusunda lise mezunu olarak işe başlayıp öyle emekli olsunlar. Aralarında yüksekokul mezunu olanlara da subay ve astsubaylarda olduğu gibi hakları verilsin. Bu eşitsizlik, bu yirmi bir yıllık eşitsizlik ve kanunsuzluk lütfen giderilsin.

Uzman jandarmalar devriye komutanı, tim komutanı gibi kadrolu görevlerde yer aldıkları hâlde temsil tazminatlarına layık görülmemiştir. Bu haksızlık da giderilmelidir.

Diğer yandan, subay ve astsubayların harp okulu ve astsubay meslek yüksekokulunda geçen yani eğitimde geçen süreleri emekliliğe sayıldığı hâlde, jandarma uzmanlarımızın okulda geçen bir yıllık süresi emeklilikten sayılmamaktadır. Bu konuda açık bir haksızlık ve eşitsizlik söz konusudur.

Gene 322 sayılı malum Yasa Tasarısı Millî Savunma Komisyonunda görüşülürken, gene üç partinin milletvekilleri -AKP’li, CHP’li, MHP’li- gerekirse geriye doğru borçlanma yoluyla eğitim süresinin emeklilikten sayılması konusunda bir değişiklik önergesi verdik, üç partinin milletvekilleri. Ancak konu dikkate alınmadı. 5 Şubat 2009’da bu tasarı Genel Kurulda görüşülürken, bu defa Milliyetçi Hareket Partisi Grubundan 5 milletvekili aynı konuda değişiklik önergesi verdik. Yani her üç parti milletvekillerinin uygun gördüğü, imzaladığı bir değişikliği, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak Genel Kurulda tekrarladık. Sonuç, Hükûmet “Hayır.” AKP Grubu “Hayır.” klasiği yaşandı. Sayın Hükûmet ve AKP Grubundaki arkadaşlarımızın, kendi partilerinden konuyu bilen 5 sayın milletvekilinin aynı konudaki destek ve imzalarından herhâlde haberleri yoktu. Bize “Hayır.” demenize alıştık da kendi milletvekillerinize neden “Hayır.” dendiğinin izahını yapamıyoruz. Sanıyorum her olumlu teklife “Hayır.” demeye o kadar alıştınız ki, imzalayan AKP’li bile olsa “’Hayır’da hayır vardır.” batıl inancından kurtulamıyorsunuz.

Son olarak uzman erbaşlarla ilgili bazı sorunlara değineceğim. Bu sorunları Emekli Uzmanlar Derneği ziyaretimde bana sunulan bir dosyadan onların diliyle aynen ifade ediyorum:

”Bizler görevlerimizi her türlü imkân ve şartta ifa etmiş, büyük bir çoğunluğumuz sağlık sorunlarından dolayı emekli olmuş şanslı uzman erbaşlarız. Sorunlarımızı dile getirmek, anılarımızı paylaşmak ve birbirimizin sosyal, hukuki işlemlerinde birbirimize yardım etmek için Emekli Uzmanlar Derneği çatısı altında bir araya geldik. Kendimizi şanslı olarak görüyoruz, zira, emeklilik sebebi bir hastalığa yakalanmasaydık 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu hükümleri gereği birçoğumuz emekli olamayacaktık. Yani, bizler hasta olduğumuza seviniyoruz. Birçok insanın üzüntüden kahrolacağı cinsten hastalıklara sevinilen başka bir meslek grubu, dalı var mı bilmiyoruz, sizlerin de bildiğinizi sanmıyoruz ama işin gerçeği böyle.” Devam ediyor arkadaşlarımız: “1986 yılında bugünler düşünülmeden, insan mefhumu gözetilmeden yürürlüğe giren 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu nedeniyle 2008 yılı içerisinde hiçbir güvencesi olmayan, kaderlerine terk edilen arkadaşlarımızın isimleri de mevcuttur.

Sayın Vekilim, ömrümüzün en güzel yıllarını vatan savunmasına vakfeden biz uzman erbaşlar kırk beş yaşından gün aldığımız yıl sözleşme feshiyle görevlerimizden ayrılmak zorunda kalıyoruz. Malumunuz olduğu üzere 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’na göre emekli olmak için yirmi beş yıl prim ödenmiş olması gerekmektedir. Kırk beş yaşına kadar vatan savunmasından başka bir şey düşünmeden görev yapan bizler, bu yaştan sonra üniversite çağına gelmiş çocuklarımızın geçimi için kapı kapı iş aramak zorunda kalıyoruz. İşsizlik sorununun ve bu kadar genç nüfusun iş aradığı bir ortamda ilk sorulan soru ise ‘Kaç yaşındasın?’ oluyor. Lanetli gibi, bulaşıcı hastalığı olan bir vebalı gibi bakılıyor yüzlerimize Sayın Vekilim.

Bizler hakkımız olmayan bir şey istemiyoruz. Bizler ve silah arkadaşlarımız sadece geleceğinden endişesi olmayan, sosyal olarak da hakkımız olan eşitlik ilkesine uyulmasını istiyoruz. Hiçbir kamu kurumundan bizler kadar meşakkatli ortamlarda istihdam edilen personel yok. Bizler kadar geleceğinden endişeli, yıpranmış, omuzları çökmüş başka personel de yok.

Kimse bir dakika sonra hastalanmayacağına garanti veremez. 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun hükümleri gereği emekliliği gerektirmeyen bir sürü sıhhi arıza var. Bizler üç aydan fazla aralıklı da olsa istirahat etmemizi gerektiren bir hastalığa yakalanınca sözleşme feshiyle kaderlerimize terk ediliyoruz. Bizler hastalıklarımızı gizliyoruz ve sağlığımız bizleri yatağa düşürünceye kadar görevlerimize devam etmeye çalışıyoruz.

Sayın Vekilim, aynı karakollarda, aynı görevi ifa ettiğimiz kişilerden daha fazla bir isteğimiz yok.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

“Omuz omuza görev yaparken, görevler aynıyken ek gösterge hükümlerinden faydalanamamanın sebebini anlayabilmiş değiliz.

Diğer yandan, yapılacak düzenlemeyle şu anda görevdeki uzman erbaşların sorunları bir ölçüde giderilirken yaş haddi nedeniyle hâlen ayrılmak zorunda kalan ve her geçen gün sayıları artan, işsizlik ve açlığa mahkûm edilmiş kişiler için de onlara sahip çıkan, benzer haklara kavuşmalarına imkân veren düzenlemelerin göze alınmasını bekliyoruz.”

Sayın milletvekilleri, Edebali’nin Osman Gazi’ye öğütleri ülkeyi idare edenlerin her zaman hatırlaması gereken değerler taşır. Bunlardan birisi de şudur: “Ey oğul, insanı yaşat ki devlet de yaşasın.”

İşsizliğe ve açlığa mahkûm edilen insanların her gün çoğaldığı, bir avuç yandaş zengin edilirken, her gün artan fakirliğin, sadaka kültürü ve yardım paketleriyle dengelenmeye çalışıldığı bir anlayışla devletin yaşaması çok zordur.

Bu ülkenin güvenliğini emanet ettiğiniz, canları pahasına görev yapan veya yapmakta olan, aile fertleriyle birlikte yüz binler ifade eden, emeklisiyle, muvazzafıyla, astsubaylarımızı, jandarma uzmanlarımızı ve uzman erbaşlarımızı orta sınıftan fakirliğe…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bağlayınız.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

…daha sonra fakirlik sınırından açlık sınırına getiren zihniyetin değişmesini bekliyoruz. Bu insanların açlık sınırındaki emeklilerine ayda 100 lira seyyanen zammı hâlâ düşünmenin, ertelemenin, ötelemenin, oyalamanın arkasındaki insaf ve izanı anlayamıyoruz.

Sözlerime son verir, yüce Meclise saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Sipahi.

Şahsı adına Çankırı Milletvekili Nurettin Akman. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NURETTİN AKMAN (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4678 sayılı Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanun’un bazı maddelerinin yeniden düzenlenmesi, değiştirilmesi ve ilaveler yapılmasıyla ilgili olarak hazırlanan kanun tasarısı üzerinde şahsi görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, bir paket hâlinde geçirmekte olduğumuz bu yasalarla ilgili olarak biraz önce Değerli Milletvekilimizin de ifade ettiği astsubaylarımızla alakalı olan bölüm hakikaten bir kanuni boşluktan ortaya çıkan bir esastı. Devlet memurlarından iki yıllık yüksekokulu bitiren, bitirdikten sonra master, doktora yapan memurlarımız nasıl derece olarak istifade ediyorsa astsubaylarımız doktora da yapsalar, profesör de olsalar maalesef bu anlamda bir özlük hakları düzenlemesi yoktu. Bugün çıkaracağımız bu yasayla, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin güzide bir topluluğu olan astsubaylarımıza da bu hakkı vermiş oluyoruz.

Bunun yanında, Millî Savunma Bakanlığımız, Millî Savunma Komisyonumuzla birlikte, Genelkurmay Başkanlığımızla yapılan çalışmalar doğrultusunda da özlük haklarında -subay ve astsubaylarımızın- yeni yeni düzenlemeler hayata geçirilmekte. Biraz önce Millî Savunma Bakanımız bu konuyla alakalı kanun tasarılarının ilgili bakanlıklara gönderildiğini ifade ettiler. Bu eksiklikler zaman içerisinde değerli Meclisimizin de katkılarıyla hayata geçirilecektir.

Değerli milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinde ihtiyaç duyulan sınıflarda istihdam edilmek üzere sözleşmeli subay ve astsubayların temini, yetiştirilmeleri, hizmet şartları, yükselmeleri, atama ve yer değiştirmeleri ile özlük haklarına ilişkin esasların düzenlendiği 4678 sayılı Yasa 21 Haziran 2001 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerinde bu kapsamda personel istihdamındaki ilk uygulama bu yasayla hayata geçirilmiş olup 2003 yılının Mart ayından itibaren askerî eğitimlerini tamamlayan toplam 573 sözleşmeli subay ve astsubayımız Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde görevlerine başlamışlardır. Bugün yüksek huzurlarınıza getirilen yasa değişikliği de beş yıllık süre içerisinde uygulamadan doğan bazı sorunların giderilmesi amacına yönelik bulunmaktadır. Bu değişiklikleri ifade etmeden önce bazı genel hususlar üzerinde durmak istiyorum.

Bilindiği üzere, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin muvazzaf subay kaynağını Harp Okulu, fakülte ve yüksekokul mezunları, yedek subaylıktan ve astsubaylıktan subaylığa geçenler oluşturmaktadır. Muvazzaf astsubay kaynağını ise astsubay okulları ve uzman çavuşluktan astsubaylığa geçenler meydana getirmektedir. Ayrıca, profesyonel ordu kapsamında son yıllarda da uzman çavuş istihdamına ağırlık verilmiştir. Kaynağı ise uzman çavuş okullarıdır.

Değerli milletvekillerim, günümüz dünyasında ülkelerin ve toplumların bir arada, barış içinde yaşama arzu ve isteklerine rağmen, ekonomik çıkarlar, ırk ve dine dayalı ihtilaf buna imkân vermemekte, her yıl dünyanın dört bir tarafındaki sıcak çatışmalarda sayıları yüz binlerle ifade edilen insanlar ölmektedir.

Bilimin ve yüksek teknolojinin her geçen gün hızla ilerlediği çağımızda, devletler pazar payı elde etme pahasına acımasız bir ekonomik savaş vermektedirler. Bugün petrol ve doğal gaz ekonomik savaşın esas merkezini oluşturmakta, önümüzdeki yıllarda ise dünyamızın su savaşlarına sahne olacağı ifade edilmektedir. Orta Doğu ve Kafkaslar ile Hazar havzası petrol ve doğal gazın yüzde 60-65 rezervini oluşturmakta ve ekonomik güçlerinin devamı açısından Avrupa Birliği ülkeleri, Amerika ve Kanada gibi ülkeler açısından bu bölgeler hayati önem taşımaktadır.

Dünyanın en zor coğrafyasında bulunan ülkemiz, jeostratejik ve jeopolitik konumu itibarıyla doğal gaz ve petrolü çıkaran ve kullanan ülkelerin komşusu durumundadır, yani belirtilen doğal kaynakların terminali ve zorunlu geçiş yolları üzerinde çok hassas bir konumda bulunmaktadır. Bu durum, ülkemizin önemini her geçen gün artırmaktadır.

Diğer taraftan, menfaatlerin her an sıcak çatışmalara dönüşebileceği bir coğrafyaya sahibiz. Irak Savaşı, İsrail-Filistin anlaşmazlığı bölgemizde cereyan etmektedir. Bu anlamda Orta Doğu’nun lider ülkesi olarak son yıllarda büyük bir inisiyatif alan Türkiye, bu özelliğiyle de ön plana çıkmış durumdadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bunlar dikkate alındığında Türkiye'nin millî güvenlik politikası, bölgemizdeki gerginliklerin azaltılmasına yardım etmek, ihtilafları önlemek, demokrasi ve hukuka saygıyı teşvik ederek barışçı ve istikrarlı bir güven ortamı yaratmaktır.

Türk Silahlı Kuvvetlerimizin vazife ve sorumluluğu Anayasa ve yasalarımızla belirlenmiş olup, 21’inci yüzyılda yeni güvenlik sorunlarına ve krizlere uygun şekilde reaksiyon göstermek, her türlü belirsizliğe karşı olmak, iç ve dış tehdit ve risklere karşı ülkemizin güvenliğini sağlayabilmektir. Bu nedenle, değişik görevler ifa edebilecek çok yönlü, elastiki birliklerin teşkil edilmesine, sayısal çoğunluk yerine, gelişmiş teknoloji ürünü silah ve sistemlere sahip olunmasına, bu silah ve sistemlerin etkinliğini artırarak, komuta kontrol, erken uyarı, elektronik harp, gelişmiş mühimmat ve her türlü şartlarda hareket imkân ve kabiliyeti gibi özelliklere sahip olunmasına önem ve öncelik verilmesi gereği ortaya çıkmıştır. Netice olarak, her yönüyle güçlü bir ordumuzun varlığı kaçınılmazdır.

Bu gerçeklerden hareketle, Türk Silahlı Kuvvetlerinde 2000’li yıllarda başlayan ve yeniden yapılanma çalışmalarıyla öncelikle dünya ordularında uygulanmakta olan profesyonel ordu uygulaması hayata geçirilmiş, ordumuzun sayısı azaltılmış, profesyonel personel istihdamı doğrultusunda uzman ve rütbeli personelin istihdamına ağırlık verilmiştir. Ayrıca, Savunma Sanayii Müsteşarlığı daha da fonksiyonel hâle getirilmiş, millî savunma sanayisine dayalı silah, araç ve gereç sistemlerinin tedariki konusunda önemli adımlar atılmıştır. Bunun sonucu olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri… Bölücü terörle mücadelede en zor şartlarda, karda, eksi 30-35 derece soğukta hareket edebilen ve görevlerini üstün bir disiplin anlayışıyla başaran profesyonel birliklere, araç ve gereçlere sahip olduğumuzu hep birlikte gözlemledik.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte bu kanunun çıkarılış amacı, Türk Silahlı Kuvvetlerinde profesyonel personel istihdamı doğrultusunda küçük rütbeli subay ve astsubaylara duyulan ihtiyaçtan kaynaklanmıştır. Bu açığı kapanmak amacıyla Kara, Deniz, Hava, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığında ağırlıklı olarak ihtisas gerektiren branşlarda bu tasarıyla ihtiyaç nispetinde sözleşmeli subay ve astsubay istihdamı sağlanmış, sağlanmaya da devam edilecektir.

Değerli milletvekilleri, kanunun gerektirdiği değişiklikleri şöylece sıralayabiliriz: Ön sözleşme ve askerî eğitim kavramları yeniden tanımlanmıştır.

BAŞKAN – Sayın Akman, bu söyledikleriniz bir sonraki görüşeceğimiz kanunla ilgili ama…

NURETTİN AKMAN (Devamla) – Konuşma olmayacağı söylendiği için…

BAŞKAN – Tamamlayınız o zaman.

Buyurunuz.

NURETTİN AKMAN (Devamla) - …emsal tanımına yer verilerek sözleşmeli subay ve astsubaylar emsalinin subaylığa ve astsubaylığa nasbedildikleri yıl harp okullarından veya astsubay meslek yüksekokullarından mezun olan muvazzaf subay ve astsubaylar olduğu hüküm altına alınmıştır. Hâlen askerlik hizmetini yapmakta olan yedek subaylar ile kısa dönem erbaşlara sözleşmeli subay ve astsubay olabilme imkânı tanınmış, lise mezunları sözleşmeli astsubay kaynakları arasından çıkarılmış, sözleşmeli subayların Harp Okulu, sözleşmeli astsubayların ise Astsubay Meslek Yüksekokulu öğrenim süresinden fazla oldukları sürelerin rütbe bekleme sürelerinden düşülmesi esası benimsenmiş, sözleşmeli tabiplerin tıpta uzmanlık sınavını kazanana üç yıl kıta hizmetini tamamladıktan sonra uzmanlık eğitimine başlayabilme imkânı tanınmış, tedavi kurumlarında yatarak geçirilen süre sözleşme feshi nedeni olan seksen günlük sıhhi izin süresine dâhil edilmemiş, sağlık süreleri hariç askerî eğitimin 1/3’üne katılmayan sözleşmeli subay veya astsubay adaylarının sözleşmelerinin feshedileceği kabul edilmiş, sözleşmeli subay ve astsubaylar ile bakmakla yükümlü oldukları kişilerin sağlık hizmetlerinden yararlanma esasları yeniden düzenlenmiş, istihkakları yeniden düzenlenerek sözleşmeli subay adayları için yedek subay adaylarına, sözleşmeli astsubay adayları için de astsubay nasbedilmek üzere temel askerlik eğitimine alınan adaylara ilişkin hükümlerin uygulanması esası benimsenmiştir.

Sözleşmeli subay adayları için yedek subay adayları, sözleşmeli astsubay adayları için ise astsubay nasbedilmek üzere temel askerlik eğitimine tabi tutulan adaylara uygulanan disiplin ve ceza hükümlerinin tatbiki, uygulanması kabul edilmiştir.

Subay ve astsubaylığa kabul edilenlerin askerlik yükümlülüğüne ilişkin hususları Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli muvazzaf subay, astsubay veya askerî öğrenciler hakkında düzenlemeyle paralel hâle getirilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

NURETTİN AKMAN (Devamla) – Sözleşmeli subay ve astsubayların muvazzaf subaylığa veya astsubaylığa geçinceye kadar 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nda öngörülen üstün başarı kıdemi, lisansüstü öğrenim kıdemi veya öğrenimden dolayı derece verilmesi gibi haklardan yararlandırılmaları esası benimsenmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; altı yıllık uygulamada meydana gelen aksaklıklar, eksiklikler bugün bu yasayla tamamlanmaktadır.

Yine, biraz önce ifade edildiği anlamda uzman çavuşlarımızın ve astsubaylarımızın da, bilhassa uzman çavuşlarla, uzman jandarmalarla alakalı bu yasal düzenlemeler de önümüzdeki günlerde Meclisimize getirilecek ve desteğinizle onaylanacaktır ümidindeyim.

Tasarının Türk Silahlı Kuvvetlerimize, sözleşmeli subay ve astsubaylarımıza hayırlı olmasını temenni ediyor, verdiğiniz katkılardan dolayı şükranlarımı sunuyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akman.

Soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

Sayın Bulut, Sayın Işık ve Sayın Cengiz sisteme girmişler.

Buyurunuz Sayın Bulut.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakanım, ben de bir jandarma çocuğu olarak jandarma teşkilatının 170’inci yılını kutluyorum.

Jandarma teşkilatında, İzmir Milletvekilimiz Sayın Erdal Sipahi Bey’in ifade ettiği gibi, büyük sıkıntılar var. Kırk beş yaşında bir uzman “Üniversitede iki çocuğum var. Emeklilik yaşımı, emeklilik süremi dolduramadığım için emekli olamadım. Kırk beş yaşına geldiğim için de ordudan ayrıldım. Ne yapacağım?” diye soruyor. Değerli AKP’li Milletvekilinin ifade ettiği gibi, uzman çavuşların sorunlarını bir an önce Parlamentoya getirir, bunları çözerseniz ordu içerisindeki bu sıkıntıyı büyük ölçüde gidermiş olursunuz.

Astsubayların lisans tamamlama konularında, yükseköğrenimdeki ilerlemeleri konusunda bu iyileştirmelerin Türk Silahlı Kuvvetlerinde memnuniyet verici olduğunu görmekteyiz. Bu bakımdan, bu birlik beraberliğin sağlanması, uzman çavuş, uzman er ve erbaş, astsubaylar… Astsubayların özlük hakları konusunda 4’üncü derecenin 1’inci kademesinin verilmesi bir simge hâline geldi. Lütfen, bu konuda da bir düzenleme getirirseniz memnun olurum.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bulut.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, üniversitelerimizde öğrenimlerini sürdüren ya da af nedeniyle yeniden öğrenim hakkı kazanan öğrencilerimizden bazıları yirmi dokuz yaş sınırı nedeniyle öğrenimlerini yarıda bırakıp askere gitmek zorunda olduklarından bu durumdakilerin birçoğu ya okulunu yarıda bırakmakta ya da askere gitmemek için değişik yollar denemektedir. Acaba bu durumdakilerin, öğrenim sürelerinin sonuna kadar ya da daha yüksek bir yaş sınırına kadar askere alınmalarının geciktirilmesi konusunda bir çalışmanız var mıdır? Varsa bu çalışmanın kapsamı ve zaman planlaması nasıldır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.

Sayın Cengiz…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, konu askerlikle ilgili bu yasalar olunca bize de hemen mesajlar geliyor. Hemen, halkımızın bize sorduğu, özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesi içinde, dört yıllık üniversite mezunu olup da yedek subay olmayan, kısa dönemi tercih eden arkadaşlarımız, bu son zamanlarda kamuoyunda tevatür olarak yayılan on iki aya çıkacağı veya uzatılacağı noktasında bir söylenti dolaştığını, bunun aslı olup olmadığını veya bu konuda bir çalışmanın mevcudiyetini soruyorlar.

İkinci konu: Bu sefer, iki yıllık yüksekokul mezunlarımızın da dört yıllık kısa dönem askerlik yapan arkadaşları paralelinde, acaba, bu yeni hazırlanan tasarı içinde veya silahlı kuvvetlerimizin veya Millî Savunma Bakanlığımızın, iki yıllık yüksekokul mezunlarıyla ilgili, kısa dönem paralelinde bir çalışmasının olup olmadığını veya bu düşüncede veya çalışmada veya ufukta böyle bir düzenleme olup olmayacağı konusunu merak etmişler, bunu soruyor.

Bir de tabii, temelden yetişen polis camiamızın ve rütbeli ve rütbesiz polislerimizin, bu yeni hazırlanacak yasa çerçevesinde, polislerle ilgili, askerliğin kısa tutulması veya ayrı mütalaa edilip edilmeyeceği konusunda polis camiasında da bir soru mevcuttur. Polislerimizle ilgili, askerlik yapmayan veya bu konuda, ileride askerliğini yapması gereken rütbeli ve rütbesiz polis camiasıyla ilgili silahlı kuvvetlerimizin mevzuatında bir mütalaa olup olmayacağı konusundadır.

Son olarak da Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde istihdam edilen sivil memurlarla ilgili sıkıntıların olduğu...  Bu silahlı kuvvetler bünyesi içinde yardımcı hizmetler ve ek hizmetler sınıfında çalıştırılan sivil memurların özlük hakları ve bunların silahlı kuvvetler tesislerinden yararlanmaları noktasında istekleri vardır. Özellikle bu sivil memurların özlük hakları konusunda önümüzdeki süreçte bir iyileştirme çalışmaları veya ıslah çalışmaları var mıdır? Müjde olarak bunlara da bir mesaj verebilir miyiz Bakanlık olarak?

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Cengiz.

Buyurunuz Sayın Bakan.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Astsubaylarla ilgili kanunun kapsamlı bir şeklide hazırlandığı ve Başbakanlığa arz edildiği biraz evvel ifade edilmişti. Konuşmalarda yer alan bizim de gerçekten olmasını arzu ettiğimiz pek çok hususun bu kanunun bu şekliyle kanunlaşması hâlinde -ki tabii nihai karar sizlere aittir- çözüleceğini zannediyorum.

Yirmi dokuz yaş sınırı, hatırlayacaksınız, geçen sene sizler tarafından kabul edilen bir kanunla doktorada ve master’da otuz beşe çekilmek suretiyle önemli bir iyileşme yapıldı. Şimdi, yirmi dokuz yaş sınırını diyelim ki otuz yaşa çektik, otuz bire çektik. Yani bunun sonunun nereye geleceği belli olmaz. Onun için geçen sene yaptığımız iyileşmenin neticelerini bir görelim, ondan sonra bakalım.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Lisansta…

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Evet, lisansta da bakalım.

Dört yıllık mezunların kısa dönem yapma hakları bugün kanunen müemmendir ve devam etmektedir. Demin de arz ettiğim gibi, bir kanun tasarısı hâlinde sürelerdeki değişiklik henüz belirlenmediği için bu konuda mevcut kanun dışında bir şey söylemem mümkün değildir. Bugün için dört yıllık okul mezunlarının kısa dönem yapması -tabii mesleklerine göre, eğitimlerine göre ve ordunun ihtiyaçlarına göre- imkân dâhilindedir. İki yıllık yüksekokullar için bu, bugün söz konusu değildir. Herhangi bir teklif de şu anda önümüzde yoktur.

Polislerle ilgili teşebbüsler olmuştur. Ancak bugün için, yalnız öğretmenler özel askerlik statüsünden istifade etmektedirler. Başka meslek mensuplarının bugün için istifadesi söz konusu değildir. Mevzuatımız buna imkân vermemektedir.

Sivil memurlarımızın sıkıntılarına çare bulmaya çalışıyoruz. Burada istisnai memuriyet bir önemli çaredir. Bunun dışında da mağdur olmamaları için gayret sarf ediyoruz. Hakikaten, özellikle Bakanlığımızda sivil memur oranı son beş yılda önemli ölçüde artmıştır ve terfi ederek gelebileceği makamların sayısı da çoğalmıştır. Bu istikamette çalışmalarımız devam etmektedir.

Arz ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ PERSONEL KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK

YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1 - 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 83 üncü maddesine birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş ve maddenin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Kendi nam ve hesabına yüksek lisans öğrenimi yapan astsubaylara, 36 ncı maddenin (d) bendinde belirtilen esaslar dahilinde kıdem verilir."

"Bu madde hükümlerine göre nasıpları leh veya aleyhe düzeltilenlerin terfi işlemlerinin ne şekilde olacağı ve kıdemlerinin verilme usul, esas ve şartları Astsubay Sicil Yönetmeliğinde gösterilir."

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- 926 sayılı Kanunun 113 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"MADDE 113- Subay veya astsubay nasbedildikten sonra öğrenim, kurs, staj ve sürekli görev nedeniyle yurt dışına gidenler ile Silahlı Kuvvetler hesabına yurt içinde öğrenim yapanların yükümlülükleri aşağıda gösterilmiştir:

a) Subay veya astsubay nasbedildikten sonra yabancı memleketlere 6 ay veya daha fazla süre ile öğrenim, staj, kurs, ihtisas veya görgü ve bilgilerini artırmak maksadıyla gidenlerin yükümlülükleri, masrafların ödenme şekline bakılmaksızın, gidiş ve dönüş tarihleri arasında geçen sürenin iki katı kadar uzatılır.

b) Subay veya astsubay nasbedildikten sonra Silahlı Kuvvetler hesabına yurt içindeki fakülte ve yüksek okullarda öğrenim veya meslekleriyle ilgili ihtisas yapanların yükümlülükleri,buralarda geçen sürenin yarısı kadar uzatılır.

c) Yurt dışı sürekli göreve atanan subay veya astsubayların yükümlülükleri, buralarda geçen süreler kadar uzatılır. Ancak, yaş haddinden veya kadrosuzluktan emekli edileceklere bu yükümlülük süresi uygulanmaz.

ç) (a), (b) ve (c) fıkraları gereğince yükümlülüklere eklenecek hizmet sürelerinin başlangıç tarihleri:

1. Yükümlülük süresini tamamlamadan gidenlerin, yükümlülük süresini tamamladıktan sonra,

2. Yükümlülük süresini tamamlayarak gidenlerle, yükümlülüklerini bu süre içinde tamamlayanların,

kadro görevine fiilen katıldıkları tarihten başlar."

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, şimdi, 5’inci sıraya alınan Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/463) (S. Sayısı: 316)(x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon raporu 316 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mustafa Enöz konuşacaktır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Erdal Sipahi…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sipahi. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

316 sıra sayısıyla gündeme getirilen Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanun’da değişiklikleri öngören kanun tasarısının bütünü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini sunacağım.

Başta harp okulları olmak üzere subay kaynaklarının ve astsubay kaynaklarının yetersiz kalması üzerine, ihtiyaç duyulan sınıflarda ve özellikle ihtiyaç duyulan erken rütbelerde sözleşmeli subay ve astsubay yetiştirilebilmesi için gerekli yasal düzenleme 4678 sayı ile 21 Haziran 2001’de yürürlüğe girmiştir. Bu yasanın ardından, 2003 yılı Mart ayında, askerî eğitimlerini tamamlayan 451 sözleşmeli subay ve 122 sözleşmeli astsubay olmak üzere toplam 573 sözleşmeli personel göreve başlamışlardır. Şu anda 3 bin civarında sözleşmeli subay ve astsubay bulunmaktadır. Yaklaşık beş yıllık tecrübeyle zaman içinde ortaya çıkan eksiklik ve aksaklıklar bir bütün hâlinde Millî Savunma Komisyonuna gelmiştir. Gelen tasarı için, Millî Savunma Komisyonunda içlerinde benim de olduğum üç partiden toplam 5 milletvekili bir alt komisyon oluşturarak uzun süre bu tasarı üzerinde çalışmıştır. Bu çalışmalar sonunda, genel redaksiyon yanında, birçok maddede anlaşılmayı ve uygulamayı kolaylaştıracak küçük değişiklikler yapılmıştır. Önümüzde bu konuda düzenlenmiş, düzeltilmiş, redakte edilmiş bir metin vardır. Bu tasarının bütünüyle kabulü hâlinde önemli eksiklik ve aksaklıkların giderilmiş olacağı inancındaydım.

Bu tasarı ile bütün olarak şu düzenlemeler yapılmıştır: “Askerî eğitim” ve “ön sözleşme” kavramları açıkça tanımlanmış, “emsal” kavramı ile muvazzaf subay ve astsubaylara nazaran durumları açıklığa kavuşmuş, askerlik hizmetlerini yedek subay ve kısa dönem erbaş olarak yapanlara sözleşmeli olma hakkı tanınmış, lise mezunları sözleşmeli astsubay kaynağı olmaktan çıkmış, harp okulu ve astsubay meslek yüksekokulu öğrenim süresinden fazla okuyan sözleşmeli subay ve astsubaylar için fazla olan sürenin, rütbe bekleme sürelerinden düşülmesi sağlanmıştır. Sözleşmeli tabiplerden uzmanlık sınavı kazananlar üç yıllık kıta hizmetinden sonra bu eğitimlere başlayabileceklerdir. Sağlık ve istihkak konusunda düzenlemeler yapılmıştır. Disiplin ve ceza hükümlerine yönelik yedek subay ve astsubay adaylarına paralellik sağlanmıştır. 16’ncı maddede ise muvazzaf subay ve astsubaylardan farklılık gösteren üstün başarı kıdemi, lisansüstü öğretim kıdemi ve bundan dolayı derece verilmesi haklarından yararlanamayacakları açıklanmıştır.

Biz Milliyetçi Hareket partisi olarak, alt komisyon ve komisyonda inceleyip üzerinde çalışıp “evet” dediğimiz bu tasarıya “evet” diyeceğiz. Ancak ben bu vesileyle konunun bütününü kapsayan bazı hususlardaki endişelerimi Sayın Bakanla ve sizlerle paylaşmakta yarar görüyorum:

1) Gerek subay gerek astsubay gerekse yükümlü askerlik hizmeti konusunda son yıllarda çok değişik kaynaklara yönelik uygulamalar yapılmakta, bu değişik insan gücü kaynağı ve uygulamalar her geçen gün gerek yeni yeni uygulamalar gerek mevcut uygulamadaki değişikliklerle içinden çıkılmaz hâle gelmektedir. Kısacası silahlı kuvvetlerin personel yapısında insicam bozulmuştur, bozulmaya devam etmektedir. Bu kadar değişik yapılardaki farklı uygulama esasları, yasal ve resmî mevzuat farklılıkları insicamla beraber icrayı da içinden zor çıkılır hâle getirmektedir. Dünyanın hiçbir ordusunda bu kadar çeşitli ve değişik insan gücü, kaynak ve uygulaması olduğunu sanmıyorum. Bu kadar insicamsız bir kitleyi sadece askerî disiplin ve komutanlık sanatıyla nasıl bir arada teşkilatlandırıp, eğitip aynı istikamete sevk ve idare edebileceğiniz konusunda çok ciddi endişelerim var Sayın Bakan.

2) Aynı noktadan hareketle şunu da ifade etmekte yarar görüyorum: Birçok alanda yaptığınız hatayı zaman içinde, imkânlar içinde telafi edebilirsiniz ama personel konusunda bir hata yaptıysanız o uygulamanın telafisi, en erken, o uygulamanın mensupları emekli oluncaya kadar mümkün olmaz. Bu nedenle, ilk anda cazip gelen, kolay gelen, mantıklı gelen ve hatta bazı yabancı ordulardan alınan örnekler zaman içerisinde çok ciddi sıkıntılar yaratır, yaratmaktadır, yaratmıştır.

3) Her yeni uygulamada yasal, idari, sosyal bazı kurallar konulur. Ancak uygulama öncesi önlerine konulan her şarta “evet” diyen insanlar, uygulamanın içine girdikten sonra kendileri dışındaki farklı uygulamaları, kendileri için konan kısıtlamaları fark etmeye ve tepki göstermeye başlarlar. Başlangıçta kuralları koyan idare yani Bakanlığınız iki arada kalır. Örnek: Uzman erbaş, muvazzaf subay ve astsubay gibi lojman ister, tazminat ister, haklı olarak orduevi ister, özlük haklarıyla ilgili benzer taleplerde haklı olarak bulunurlar. Bu tasarıdan örnek verirsek, birkaç yıl sonra sözleşmeli subay ve astsubaylar da üstün başarı kıdemi, lisansüstü öğretim kıdemi isteyecekler, muvazzaf subay ve astsubaylar için hak olup da kendileri için hak olmayan her şeyi haklı olarak isteyecekler. “İleride düşünürüz.” kolaycılığına kaçamazsınız. Tekrar ediyorum: İnsicamı bu kadar bozulan bir yapıda istek ve taleplerin, hak aramaların sonu gelmez. Dünyanın en eski ve teşkilatlı ordusunda insan gücü yapısının da biraz gelenekçi, değişmez veya en azından az değişir olmasında yarar görmekteyim. Kaç çeşit subay, kaç çeşit astsubay ve kaç çeşit askerlik uygulaması var, sayın milletvekilleri, inanın, otuz altı yılını Türk Silahlı Kuvvetlerinde geçirmiş birisi olarak ben saymakta şaşırıyorum.

Harp prensiplerinden birisi de basitliktir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin insan gücü yapısı, basitlik bir yana, içinden çıkılmaz bir karışıklık ve kargaşaya dönüşmüştür. Nitekim, 29 Nisan 2009 tarihinde Genelkurmay karargâhında yapılan basın toplantısında, bizzat Sayın Genelkurmay Başkanı, çok değişik askerlik uygulamaları olduğundan yakınmış ve bu farklı uygulamaların yerine tek tip bir askerlik uygulamasına gidilmesi gerektiğini açıklamıştır. Bu konuda daha sonra aleyhte, lehte bir sürü görüşmeler olmuştur, onu konu dışı tutuyorum. Bu konuda nasıl bir çalışma yapılmaktadır, ne zaman sonuçlandırılacaktır, bu çalışmalar esnasında Millî Savunma Komisyonunun katkılarına, düşüncelerine ihtiyaç duyulacak mıdır bilmiyorum. Zira, şimdiye kadar Millî Savunma Komisyonunun fazla ciddiye alınmadığı konusunda ciddi endişelerim var. Bu endişemi de Sayın Bakanla Komisyonda paylaşmıştım.

Diğer bir konu, kadroya dayalı terfi sisteminin bir an önce devreye girmesi konusudur. Yıllardır tartışılan bir konudur bu. Otomatik terfi sisteminde “mahrut” dediğimiz, gittikçe daralan, azalan ve emir komuta sistemiyle paralellik arz eden yapıyı oluşturamazsınız. Yıllardır devam eden bu çalışmaların bir an önce tamamlanmasında yarar görüyorum.

Değerli milletvekilleri, aslında yanlışlık, işin bütününü bilmeden, burada birtakım uygulama sonuçlarına veya yeni uygulama ihtiyaçlarına alelacele yasal dayanak sağlanmasında yatıyor.

Millî Savunma Komisyonunda ne kadar kısa sürede, ne kadar tartışmadan, irdelemeden, işin bütününü ve gerçek amaçlarını merak etmeden daha fazla şeyi kabul edersek başarı addediyoruz. Bu konuda Millî Savunma Komisyonunda olan değerli AKP’li, CHP’li arkadaşlarım sanıyorum benden farklı düşünmüyorlar.

Bu ülkenin uzun vadeli güvenlik politikası nedir? Güvenliğimize yönelik tehdit, risk ve belirsizlikler nelerdir? Bunları karşılamak için stratejik hedef planlarımız nedir? Bu hedeflere ulaşacak silah ve teçhizatla ilgili “OYTEP” dediğimiz on yıllık tedarik planları, personelle ilgili, insan gücü temini ve yetiştirme konusunda uzun vadeli perspektifler nelerdir? Mevcut sorunlar nedir, nasıl aşılacaktır? Ulaşılacak hedefler nelerdir? Bu konuda Parlamentodan nasıl bir destek beklenmektedir? Bırakın Parlamentonun tamamını, sizleri, biz Millî Savunma Komisyonu üyeleri bu konuda hiçbir brifing almadık, brife edilmedik, bilgilendirilmedik, aydınlatılmadık yani ciddiye alınmadık. Bunu üç parti milletvekilleri adına söylüyorum. Bizden sadece Millî Savunma Komisyonuna gelen tasarı ve tekliflerin üç beş dakikada oylanıp geçirilmesi beklendi. Üç beş dakikada ne kadar çok şey geçirsek de başarılı addettik. Bu konuyu da sizlerle paylaşmakta yarar görüyorum.

Hiçbirimiz devlet sırlarına girelim demiyoruz ama Millî Savunma Komisyonunun ciddiye alınmasını istiyoruz. Millî Savunma Komisyonunun dünyadaki benzerleri o ülkenin güvenlik politikalarıyla, millî savunma bütçeleriyle, bu bütçenin denetimiyle, tedarik projeleriyle meşgul oluyorlar. Biz bu kadarını istemiyoruz ancak en azından genel güvenlik politikası, stratejisi, tehdit, risk ve belirsizlikle ilgili kısa bir analiz ve stratejik hedef planının ana esaslarıyla ilgili Millî Savunma Bakanlığında bir brifing düzenlenemez miydi? Gerçekleştirilen, devam eden tasarı ve projeler hakkında Savunma Sanayii Müsteşarlığında sorulu-cevaplı bir sunum yapılamaz mıydı?

Örneğin, kısa süre önce Mecliste ATAK Taarruz Helikopteri Projesi’yle ilgili bir araştırma önergesi vermiştik, görüşüldü ve maalesef reddedildi. Sayın Bakan aslında bu konunun Mecliste tartışılması yönünde tavır koymuştu ve bu proje hakkında bazı bilgilerin, endişelerin de doğru olmadığını ifade etmişlerdi. Ben o zaman da, bu görüşme sırasında da ifade etmiştim: Sayın Bakan doğru bilgiler bize iletildi de biz “hayır” mı dedik?

Benzer şekilde, Almanya’ya yaptırılacak denizaltıların kaynak kodlarının verilmeyeceğine dair bir basın haberi yayımlandı. Aynı şekilde, İnsansız Hava Araçları Projesi’ndeki aksaklıklarla ve bunların İsrail tarafından tesliminin iki defa ertelendiğine dair yine basında haberler yer aldı. Bırakın Meclisi, biz Millî Savunma Komisyonu olarak basının teferruatıyla, belki de gizlilik dereceli bilgileriyle yayımladığı bu konular hakkında neden aydınlatılmadık? Soruyorum hepimiz adına: Neden bilgilendirilmedik? Önceleri Federal Almanya, Türkiye’nin talep ettiği bazı askerî malzemeler için çekinceler öne sürüyordu. IDEF fuarı sırasında Almanya ile Müsteşarınız tarafından imzalanan bir sözleşme konusu basında yer aldı. Bu sözleşmeyle Almanların öne sürdüğü çekinceler sona erdi mi yoksa ermedi mi? Merak ediyoruz. Bu konu askerî olduğu kadar siyasi bir konu. Zamanında çünkü üç beş tane eski Alman malzemesini güneydoğuda kullandık diye başımıza açılmadık dert kalmadı. Hem Hükûmetimiz -o dönemin Hükûmeti- hem Meclis hem de icracı olarak bizler suçlandık, Türkiye suçlandı. Bu konu ne âlemdedir? Bir anlaşma imzalandı, ne oldu? Bu konular sadece askerî değil, siyasi konulardır sayın milletvekilleri. Bilmek zorundayız, sizler bilmek zorundasınız. En azından, sizlerin Millî Savunma Komisyonunda temsilcileri olarak bizler bilmek zorundayız. Bu konular bizden neden esirgeniyor bilmiyorum. Bilgi verilecek mi? Onu da bilmiyorum.

Savunma Sanayii Müsteşarlığındaki projelerin birçoğuyla ilgili kafamızda ciddi endişeler var. Bu endişeler haklı veya haksız, bilmiyorum. Örneğin, bende takıntı hâline gelen bir M60A1 Tank Modernizasyonu Projesi var, tutulacak tarafı yok. Ne zaman soru önergesi yazdıysam, doğru dürüst cevap alamadım. Hâlâ bütün endişelerimi fazlasıyla saklı tutuyorum. Neden bilgi verilmez? Merak edenlerimiz, Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Savunma ve Savunma Sanayii Müsteşarlığı bütçesi görüşülürken davet edildiğimiz için değil, bilgilendirilmek istendiğimiz için değil, sırf kendi merakımız için lütfen misafir olarak oraya katılıyoruz -evet, sizlerle dertleşiyorum biraz- orada bazı konuları -Plan ve Bütçe Komisyonunda- dile getirince de birtakım kişiler rahatsızlık duyuyorlar. Daha komiği, bütçenin sonunda birkaç tane rakam görüşülecek diye otuz altı yıl bu orduya hizmet edip iki defa Genelkurmayda görev almış olan ben -bırakın silahlı kuvvetlerle ilgili geçmişimi- Millî Savunma Komisyonu üyesi olarak dışarıya çıkmak zorunda kalıyorum. Neymiş? Birkaç tane rakam görüşülecek. Yani birkaç tane rakam güya benden gizleniyor. Bir başka tabirle, deve kuşu kafasını kuma sokuyor. Bu komediyi takdirlerinize sunuyorum.

Buradan konuyu Millî Savunma bütçesine getireceğim. Millî Savunma bütçesinin genel bütçe içindeki payı 2005’te yüzde 6,8; 2006’da yüzde 7; 2007’de yüzde 6,5; 2008’de yüzde 6,1; 2009’da yüzde 5,6. Yani beş yıldır genel bütçe içindeki oran sürekli azalıyor. İki ihtimal var: Ya Türkiye’nin güvenlik ihtiyacı, Türkiye’ye yönelik tehdit ve belirsizlikler azalmıştır, bu paralelde bütçe de azalmaktadır -saygı duyarım- yahut da güvenlik ihtiyacı arttığı hâlde bütçe azalmaktadır yani bir risk kabul edilmektedir. Bunlardan hangisi doğru? Millî Savunma Komisyonu üyesi olarak bunları bilmeyecek miyiz biz? Bu konuda Millî Savunma Komisyonuna neden bilgi verilmemiştir? Ben, bundan sonraki aşamalarda Millî Savunma Komisyonunun ciddiye alınmasını ve kendisine yakışacak görevleri icra edecek şekilde bilgilendirilmesini -Komisyonda da rica ettiğim gibi- Sayın Bakandan diliyorum.

Millî Savunma Komisyonu, üç partiden milletvekillerinin son derece uyumlu ve dostça görev yaptıkları bir komisyondur ama Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi konusunda da ifade ettiğimiz gibi, bu son derece önemli, ülke güvenliğini doğrudan ilgilendiren bir konu bile, asıl uğraşması gereken, görüşü alınması gereken Millî Savunma Komisyonundan âdeta kaçırılmıştır. Hatta Millî Savunma Komisyonuna tali komisyon olarak giden evrak “Millî Savunma Komisyonu toplanmadı.” diye bir yalan beyanla iade edilmiştir ki bu arada Millî Savunma Komisyonu iki defa toplanmıştır. Yani uyumlu ve dostça çalışan komisyona, birilerine yaranmak uğruna fitne ve yalan tohumları ekilmiştir. Bunu burada sizlerle paylaşmakta fayda görüyorum.

Bu tasarıya Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak olumlu oy vereceğimizi tekrar ifade eder, yüce Meclise saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Sipahi.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Çorum milletvekili Derviş Günday. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Günday.

CHP GRUBU ADINA DERVİŞ GÜNDAY (Çorum) – Sayın Başkanım, yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; sözlerime başlamadan önce sizleri partim ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli üyeler, Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkındaki Tasarı’yı kabul ederken inanıyorum ki en onurlu görevi yerine getirmiş oluyoruz çünkü şerefli ordumuza hizmet vatana hizmet demektir. Kahraman Türk ordusu, bu destekleri her zaman ve her şartta hak etmiş yüce bir kurumdur. Bizler burada, evimizde veya bu kutsal çatı altında bayramlarımızı kutlarken, çoluk çocuğumuzla birlikte yeni yıla girerken Türk Silahlı Kuvvetlerimizin subayları, astsubayları, uzmanları, erbaş ve erleri eksi 15, 20 derece soğukta bizlere bu huzur ve güveni sağlamak için dağda, taşta, yolda, belde, kulelerde ve sınırlarda nöbet bekliyorlar. Bu insanlar için ne yapsak azdır. Bu sözleri, geçmişte bu kutsal ocağın bir mensubu olma şerefini yaşamış bir arkadaşınız olarak ifade ediyorum değerli milletvekilleri ve hâlâ aynı heyecanı duyuyorum.

Değerli üyeler, yüce Parlamentoya girmeden önce, biliyorsunuz ki 4 milyon üyeli Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonunun Genel Başkanı idim. Orada da aynı heyecan ve şevk ile Türk ordusuna sevgimi ve sempatimi, saygımı ispat etmiş bir arkadaşınızım. Kendi bölgelerinde yani doğu ve güneydoğuda 100 gaziyi meslek birliklerimin içinde il ve ilçelerde işe alarak karınca kararınca üstüme düşen ödevi yerine getirmeye çalıştım. Şehit ailelerinin daima yanında oldum; dertlerine derman olmak, acılarına ortak olmak için yanlarına koştum. Sağlık personeliyle birlikte birliklerimize bağlı tüm ambulansları bölgedeki komutanlarımızın emrine tahsis ettim. Başta İzmit olmak üzere, Adapazarı, Yalova, Düzce ve İstanbul’da yaşadığımız büyük deprem sırasında elimizdeki tüm çekici ve kurtarıcıları, ambulansları insanlarımızı kurtarmak için canla başla çalışan, şerefli askerlerimizin hizmetine verdim. Dost, zor ve kara günlerde belli olur. Bizler şerefli Türk ordusuna destek olmanın onuruyla her kara gününde yanında olduğumuzu ispat ederek bu günlere geldik.

Bu yasayla Türk Silahlı Kuvvetlerine sözleşmeli subay ve astsubayların hangi sistemle alınacağı, nasıl bir sözleşme yapılacağı, orduya uyum için hangi eğitimlerden geçirileceği ve onların tayin ve terfilerinin nasıl yürütüleceği belirleniyor ancak bizim oylarımız çok daha ulvi bir amaca yöneliyor. Var olan ve çok derin temellere dayanan ordu-millet kaynaşmasını tüm dünyaya bir kere daha haykırmış oluyoruz.

Bu yasa bazı çevrelerde yeni bir düzenleme gibi görülüyor olabilir ama değil. Bu düzenleme Türk ordusunun tarihten gelen geleneksel yapısıyla uyum içindedir. Türk ordusu, dün olduğu gibi bugün de tam bağımsızlık çizgisinde, ulusal egemenliği kendine yol seçmiş, laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin sarsılmaz teminatıdır. Türk ordusu, vatanın bölünmez bütünlüğü, milletin sarsılmaz birliği için her zaman ve her şartta en büyük güvencemiz olmuştur ve olmaya da devam edecektir çünkü bu kurumda görev yapan herkes Atatürk ilke ve devrimlerinin ödünsüz birer savunucusu olarak yetişmektedir. Bu bir hayat tarzıdır, değiştirilemez. Bu yasayla Türk Silahlı Kuvvetlerinin bünyesine katılacak sözleşmeli subay ve astsubaylar da tıpkı bundan önce yetişenler gibi aynı doğrultuda yetiştirileceklerdir. Kanla, irfanla kurulmuş bu cumhuriyeti ebediyete kadar yaşatmak azim ve kararlılığıyla daima nöbette olacaklardır.

Türk Silahlı Kuvvetlerine sahip çıkmalıyız değerli arkadaşlarım. Bu kurumu gözümüz gibi koruyup kollamalıyız çünkü öyle bir bölgede yaşıyoruz ki dış güçlerin bu vatan hakkındaki kem düşüncelerini caydıran yegâne unsur, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin düzenli, disiplinli ve çağdaş yapısıdır. Zaten bu yüzden son dönemlerde, Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmak için içten ve dıştan çeşitli oyunlar tezgâhlanmaktadır. Bu oyuna düşmemeliyiz, bu tezgâhı mutlaka ve mutlaka bozmalıyız. Bizleri her dönemde bölmek, parçalamak isteyenlerin kimler olduğunu hemen hemen hepimiz görüyor ve biliyoruz. Kimlerin gaflet ve dalalet hatta hıyanet içinde olduklarını da görüyoruz. Bu nedenle her an tetikte olmalıyız.

Bizler, siyasi partileriyle, sivil toplum örgütleriyle olduğu kadar Türk Silahlı Kuvvetleriyle de Avrupa Birliğine girmek istiyoruz. Bu başvuruyu yapmış bir Meclisin üyeleriyiz. Üstelik, ilk kararı veren partinin de bir üyesi olarak burada konuşuyorum ben. Ancak, AB ülkelerinin, diğer üye ülkelerle nasıl görüşmüşlerse, hangi şartları öne sürmüşlerse, bizimle de aynı mesafede ve eşitlikte olması gerekmez mi değerli arkadaşlar? Her toplantıda yeni AB şartları diye önümüze engel koymanın manası nedir, hiç dikkat ettiniz mi? AB komisyonları veya yetkilileri bizden neleri bekliyorlar? Diyorlar ki: “Mustafa Kemal Atatürk’ün resim ve heykellerini kaldırın. Türk ordusunun bazı yetkilerini ve etkilerini azaltın.”

Kardeşim, sen benim Mustafa Kemal’im ile niye uğraşıyorsun? Benim silahlı kuvvetlerim seni neden rahatsız ediyor, ne yapıyor? İkide bir “Kıbrıs’ta ne işi var o kadar askerin?” diye soruyorsunuz. Türk askeri orada garantör devletin temsilcisi olarak duruyor. Sizin Londra ve Zürih anlaşmalarından haberiniz yok mu? Daha sonra, adadaki Türklerin katledildiklerini bilmiyor musunuz? 1974 yılında Türk Hükûmeti adadaki faşist darbeden sonra İngilizlerle garantör olarak görüştükten sonra adaya gitmedi mi? Üstelik Yunanistan’daki cuntanın da bu sayede çöktüğünü ve yerine demokrasi geldiğini bilmiyor musunuz? Aksi olsaydı, cunta kalsaydı Yunanistan’ı üye olarak aranıza sokabilir miydiniz?

Kıbrıs Rum Kesimi’ni AB’ye alarak bu konuda neden taraf oldunuz? AB kriterleri arasında Kıbrıs’ı nasıl olur da özel şart olarak önümüze koyarsınız? Ne hakla, “yurttaşlık” bilincinde birleşmiş Türk milletini etnik ve dinî bakımdan nasıl ayrıştırmaya çalışırsınız? Ben AB üyesi olmak istiyorum ama kendi duruşumla, onurumla üye olmak istiyorum. Benim dilime, işime karışma sen. Bakınız, benim inançlarıma ve vatanıma ne dil uzatın ne uğraşın. Tekrar ediyorum, bunlar benim kutsalımdır. Bana kendi kuruntularınızı ilke gibi dayatmayın.

Nedir o öyle? Diyorsunuz ki: “Alevilere azınlık hakkı verin.” Hangi azınlık hakları, neden azınlık? Aleviler ulusal birlik ve üniter yapımızdan yana ve laik cumhuriyetimizin gönülden destekçileridir. Cahillik edip bilmediğiniz işlere karışmayın. Sizin Alevi dediğiniz insanlar ulusal kurtuluşun azınlığı değil, özüdür, özü. Hakiki Türk’türler ve bu ülkenin adı da Türkiye Cumhuriyeti’dir.

Demek istediğim şudur sevgili milletvekilleri: Biz özümüzü korumak, başımızı dik tutmak, birliğimizi sağlamak mecburiyetindeyiz. Başımıza getirilmek istenen büyük sorunlar eğilip büküldüğümüz için arttıkça artıyor. Dik durmasını bilelim ve mutlaka da bilmeliyiz.

Biz, Türk Silahlı Kuvvetlerini, bu vatanda hür yaşamak için, bayrağımızı ebediyen dalgalandırmak için, alın akıyla ve dik durmak için güçlendiriyoruz. Güçlendiriyoruz ve daha da güçlendireceğiz. Türk ordusuna karşı yürütülen sinsi tuzakları kim yapıyor veya yapacaklarsa karşılarında bu asker milletin temsilcilerini, yüce Meclisin ta kendisini bulacaklardır.

Değerli milletvekilleri, gün geçmiyor ki Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili yıpratıcı bir haber üretilmesin. Laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti devletinin çimentosu sayılan en büyük değerler, Atatürk ilke ve devrimleri ile devleti koruyup kollayan Türk Silahlı Kuvvetlerimizdir. Dikkat edin, son günlerde sürekli bu değerler yıpratılmaya çalışılıyor. Basında, özellikle bazı gazete veya gazetelerde bir haber yayınlanıyor. Doğru mudur, yanlış mıdır, bilemem. Türk ordusuna dört bir koldan saldırı başlatılıyor. Peygamber ocağını, cumhuriyetimizin teminatı olan ordumuzu yıpratmak kimin işine yarar değerli arkadaşlarım? Bundan Türk milletinin çıkarı ne olur? Demokrasi ve özgürlük getirmek için ordu yıpratılır mı?

Başbakan çıkıyor, iki yıl önce dönemin Genelkurmay Başkanıyla görüşmeyi gündeme getirerek “Bu görüşme, benim için, mezara kadar gidecek bir sırdır.” diyor ama sonra da ekliyor: “Ben açıklamam ama Sayın Büyükanıt açıklarsa ben de açıklarım.” Açıkla Sayın Başbakan. Orada ne konuşulduysa, özel bir pazarlık geçmişse veya geçmemişse, ne olduysa lütfen açıkla. İkide bir neden gündemin başına yerleştiriyorsun bu olayı? Bu sır, devleti ve milleti ilgilendiren bir görüşmeyse neden başka manalara çekilen imalarda bulunuyorsun? Neden Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinde şaibe bulutları dolaştırıyorsun? Türk Silahlı Kuvvetlerini neden sürekli yıpratıyorsun?

Başbakan susuyor, Yardımcısı konuşuyor: “İyi ki bu generallerle bir harbe girmemişiz.” Peki, Sayın Arınç, bir harp olsa başka yerlerden general mi ithal edecektin?

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) –  Ergenekoncu onlar, Ergenekoncu!

DERVİŞ GÜNDAY (Devamla) – Babası da asker olan Sayın Arınç’ın Türk ordusuyla ne alıp veremediği olabilir? İnanın vallahi anlayamıyorum.

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Sizin avukatlığını yaptıklarınızdan bahsediyor.

DERVİŞ GÜNDAY (Devamla) – Burası bir hukuk devletidir ve hukukun üstünlüğü de her zaman temel değerlerimizdir.

Yeni Genelkurmay Başkanımız Orgeneral Sayın İlker Başbuğ görevine başlar başlamaz öyle güzel yenilikler başlattı ki örneğin astsubaylara verdiği eşsiz önemle bütün bir milletin gönlünü fethetti. Herkes astsubayların ihmal edildiğini, önemsenmediğini söylerken Paşamız onları kucakladı ve bağrına bastı. Akılları sıra nifak sokmak isteyenler de hüsrana uğradılar. Paşamıza sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum, minnet ve şükranla daima anacağımızı buradan bildiriyorum. Bizler, Türk Silahlı Kuvvetleri konusunda hassas insanlarız. Türk ordusunu sapasağlam ayakta tutan yüzyıllardır kendi içlerinde oluşan değerleri ve ilkeleridir ama ne var ki son dönemde bu güzide ve şerefli kurumun içini kemirecek uygulamalar bizzat Hükûmet kanadından gelmektedir. YAŞ kararlarına şerh koymak neyin nesidir değerli üyeler?

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Anlayamadın mı? Anlayamadın mı?

DERVİŞ GÜNDAY (Devamla) – Disiplini bozacak, ordunun iç yapısını zorlayacak bu tutum ve davranışlardan derhâl vazgeçilmelidir. Öyle bir ortama taşındık ki sayın üyeler, yaşadığımız bazı uygulamaları asla içimize sindiremiyoruz. Örneğin adına “Ergenekon” denilen soruşturma sürecini asla anlayamıyoruz. Böyle dava mı olur?  (AK PARTİ sıralarından gürültüler) 1’i kuvvet, 2’si ordu komutanlığı yapmış ve 1’i de Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği yapmış 4 orgenerale yapılan muameleleri ben içime sindiremiyorum, sindiremiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Şimdi kalkıp bu sözlerim için yargıya müdahale ettiğimi söyleyenler olacaktır. Ne müdahalesi? Ben ve partimin her üyesi yargıya müdahaleyi aklımızın köşesinden bile geçirmeyiz. (AK PARTİ sıralarından “Bu yaptığın ne peki? sesleri) Aksine, yargıya müdahale eden kim varsa onlardan nefret ederiz, nefret!

Başbakan kalkıyor, Anayasa Mahkemesi Başkanına, AKP’ye kapatma davası açıldığı zaman kamuoyu önünde bağırıyor: “Bu davayı hemen görüşün ve karar verin.” Bu, yargıya müdahale değil de benim Ergenekon davası için söylediklerim mi yargıya müdahale?

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Hadi canım sen de!

DERVİŞ GÜNDAY (Devamla) - 4 orgenerale ve Sayın Sabih Kanadoğlu gibi tüm yaşamını hakka, hukuka, adalete, cumhuriyete adamış bir devlet adamına, Profesör Türkan Saylan gibi sağlığını ve yaşamını ülkesinin çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması için riske eden bir güzel insana -ruhları şad olsun- başta Profesör Mehmet Haberal, Erol Manisalı, Mustafa Yurtkuran ve Ferit Bernay, Mustafa Balbay olmak üzere kimi saygın rektör ve bilim adamlarımız ile önceki YÖK Başkanı, değerli bilim insanı Profesör Kemal Gürüz’e yapılan muameleler reva mıdır? Buna yürek dayanır mı?

ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Kemal Gürüz’ün yaptıklarını biliyor musun sen?

DERVİŞ GÜNDAY (Devamla) - Bizler askerimize sahip çıkıyoruz, bu Peygamber ocağının komutanlarına sahip çıkıyoruz. Bu 4 paşanın, rektörlerimiz ile bilim insanlarının neden tutuklandığını anlamak istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Aylar geçti, daha ortada bir iddianame bile yok. Bu haksızlık ve saygısızlık bir an önce önlenmelidir. Yargı süreci derhâl ve derhâl hızlandırılmalıdır, bunu özellikle rica ediyorum.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Şu laflara bak, şu laflara…

DERVİŞ GÜNDAY (Devamla) - Konuşmamı bitirirken Türk Silahlı Kuvvetlerinin her mensubuna sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Karargâhın en büyük komutanlarına da sınırda nöbet tutan Mehmetçiklere de başarılar diliyor, yüce Meclisi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Günday.

Soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

Sayın Işık ve Sayın Cengiz sisteme girmişler.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, gruplar adına konuşmalar bitti, kişisel söz talebim var.

BAŞKAN – Geçtik efendim, talep de yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Söz istiyorum ben şimdi.

BAŞKAN – Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, “Söz isteyen var mı?” dediniz mi? İç Tüzük’ü okuyun. Gruplar adına konuşmalar bitti, kişisel söz talepleri…

BAŞKAN – Sayın Genç, biliyorsunuz ki istendiği zaman geçilir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, söz istiyorum ben şimdi.

BAŞKAN – İç Tüzük’e göre, biliyorsunuz Sayın Genç, söz talebi buraya yazılı olarak iletilir. Benim önümde hiçbir söz talebi yoktu.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, yazılı bildirmek zorunluluğu yok, İç Tüzük’ü okuyun.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Işık.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, ben tümü üzerinde söz istiyorum. Ne demek yani…

BAŞKAN – İletin efendim!

KAMER GENÇ (Tunceli) –  Bu benim İç Tüzük’ten doğan hakkım, siz bana söz vermek zorundasınız.

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen iletiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bakın, 2 grup sözcüsü konuştu, ondan sonra ben kişisel söz istiyorum.

BAŞKAN – Burada yazılı olarak bana iletilmiş söz talebi yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yazılı şart değil efendim, İç Tüzük’ü okuyun. İç Tüzük’ü okuyun.

BAŞKAN – Okuyayım…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Okuyun, ne diyor?

BAŞKAN – Ne diyor, okuyayım mı Sayın Genç?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Söz yazılı veya sözlü talep edilir.

BAŞKAN – Bu saatte bu tartışmayı yaptırmayın bana!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Siz sordunuz mu ki yani “Söz isteyen var mı?” dediniz mi?

BAŞKAN – “Adını önceden kaydettirmeyen veya oturum sırasında Başkandan söz almayan hiç kimse konuşamaz.”

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben şimdi istiyorum işte!

BAŞKAN – Geçti efendim. Soru-cevap işlemine geçtik.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, geçmedi. Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir dahaki sefere.

Buyurunuz Sayın Işık.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın, çok keyfî yönetiyorsunuz Meclisi.

Burada, bakın, siz diyebilirsiniz ki… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) “Tümü üzerinde söz isteyen var mı?” diyeceksiniz. Bakın, deminden beri hata ediyorsunuz. Madde okunur okunmaz “Oylarınıza sunuyorum” diyorsunuz. Böyle bir şey olmaz. “Söz isteyen var mı?” diyeceksiniz.

BAŞKAN – Sayın Genç, demin de bu sıralarda oturuyordunuz, aynı şeyi yaptım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, ben aynı sorunu…

BAŞKAN – Aynı şekilde uyguladım İç Tüzük’ü.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın, burada benim söz hakkım var.

BAŞKAN – Lütfen, bu konuda tartışmak istemiyorum Sayın Genç. Lütfen yerinize geçiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim, tartışmak ne demek? Benim söz hakkım var, söz vermek zorundasınız.

BAŞKAN – Daha önce isteyiniz efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, hayır, şimdi istiyorum.

Tümü üzerinde iki grup konuşmuş, daha öteki gruplar var, ben bekliyorum onlar söz alacak. Onlar istemedikten sonra kişisel sözler var, bunu vermek zorundasınız.

BAŞKAN – Diğer kanunda istediniz verdim efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim…

BAŞKAN – Diğer kanunda istediniz verdim. Maddeler de var, o zaman konuşursunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, anladım da yani bu sizin inisiyatifinize bağlı değil ki!

Ben söz istiyorum. İç Tüzük’e göre kanun tasarısının tümü üzerinde 2 milletvekillinin konuşma hakkı var. Ben de işte söz istiyorum.

BAŞKAN – Bana iletilmiş bir konuşma hakkı yok efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, şimdi söz istiyorum. Yani siz daha “Söz isteyen var mı?” demediniz.

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Başkan, bunu mu dinleyeceğiz?

BAŞKAN – Sayın Genç, bu konuda tartışma niyetim yok. Lütfen…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Meclis bu kadar keyfî yönetilmez. Bakın, Meclisi iyi yönetemiyorsunuz.

BAŞKAN – Yerinize geçer misiniz lütfen Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, şimdi burada İç Tüzük’ten doğan bir hak var, o hakkı gasp edemezsiniz.

BAŞKAN – Sizin hakkınızı gasp etmiş değilim Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani sizin keyfinize bağlı değil ki!

BAŞKAN – Yerinize geçiniz lütfen.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani, ben burada söz hakkımı kullanmak istiyorum. Başka söz isteyen yok, ben söz istiyorum.

BAŞKAN – Süremiz…

Başka bir konuya geçtik, şimdi soru-cevap işlemine geçtik.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, başka bir konuya geçmedik Sayın Başkan.

Bakın, daha tümü üzerinde müzakereler devam ediyor ve…

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen… Bir kere daha uyarıyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim?

BAŞKAN – Bir kere daha uyarıyorum, lütfen yerinize geçiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tamam, ceza verecekseniz verin efendim. Verin, ceza verin bana.

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen yerinize geçer misiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, geçmiyorum. Ben söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Söz sırasını geçirdik efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Geçmedi efendim.

BAŞKAN –  Başka konuya geçtik efendim, soru-cevap işlemine geçtik.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Başka konuya geçmedik Sayın Başkan. İki grup sözcüsü konuştu, kişisel konuşmaya geçtiniz. Ben söz istiyorum.

BAŞKAN – İç Tüzük’e uygun davranmıyorsunuz Sayın Genç, lütfen yerinize geçiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, siz İç Tüzük’e uygun davranmıyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Işık, lütfen buyurunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani böyle şey olmaz Sayın Başkan. Bu Meclisi bilenler yönetmeli ya.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Kürsüye hakaret etme. Yerine geç.

BAŞKAN – Siz  de İç Tüzük’e iyice bakarak konuşunuz.

Buyurunuz Sayın Işık.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, tasarıya göre lisansta 27, lisansüstündeyse 32 yaşından küçük üniversite mezunları arasından alınacak olan sözleşmeli subayların hangi kriterlere göre ve kimler tarafından seçileceği belirsizdir.

Ayrıca, tasarıda bu kriterlerin yönetmelik ile belirleneceğine dair herhangi bir hüküm de bulunmamaktadır. Bu ölçülerin belli olması gerekmez mi? Hangi fakülte veya bölüm mezunlarının yani hangi mesleklerin öncelikle tercih edileceği konusunda bir düşünceniz var mı? Bakanlığınızın bu konudaki görüşü nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Sayın Cengiz…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, tasarıyı inceledikten sonra tabii, bazı konuların eksik olduğu veya düşünülemediği noktasında bir intiba uyandı. Özellikle bazı süreçleri veya bu sözleşmeli personele verilecek rütbelerle ilgili bazı şeyleri göremedik. Bu yasayı incelediğimizde bazı eksikliklerin de olduğunu naçizane tespit etmiş bulunuyoruz.

Zatıalinizin de ifade ettiği gibi hazırlanacak yeni tip bir askerlik mevzuatı çerçevesinde bu sözleşmeli astsubay ve subay çalıştırılacak personelin bu tasarıdan sonra ele alınması veya bu tasarı içinde veya bu tasarıdan sonra ele alınması daha doğru olmaz mıydı veya daha iyi bir yaklaşım getirmez miydi diyorum.

İkinci olarak da: Bu tasarı içinde sözleşmeli subay ve astsubayların silahlı kuvvetler bünyesi içinde yetiştirilemeyen daha çok teknik ve istisnai branşlar mı seçilecek yoksa, aynı zamanda, bu subay ve astsubaylar cepheye giden, çatışmalara katılan, silahlı kuvvetlerin, ateş hattında hatta sınır ötesinde en uçta görev yapacak subay ve astsubaylar mı olacak?

Üçüncü sorumuz da: Bugün Türk Silahlı Kuvvetleri içinde sızdırıldığı iddia edilen, basında da geniş yer alan hassas konuları hatırlarsak sözleşmeli personel Türk Silahlı Kuvvetleri için güvenilir ve yurt savunmasının iç ve dış güvenliği için gizli ve önemli plan, savaş ve seferberlik hatta sınır ötesi harekât gibi çok gizli devlet sırlarının, geleceği garanti olmayan, geleceği ve mesleği belki de bir yetkili üst makamın dudağı arasında olacak bu sözleşmeli subay ve astsubayların Türk Silahlı Kuvvetleri içinde bir tehlike olup olamayacağı veya Türk Silahlı Kuvvetlerinin tarihî geleneği içinde, disiplini, birlik ve beraberliği ve bütünlüğü zedeleyecek bir yaklaşım olup olamayacağı Bakanlığınızın nezdinde veya Türk Silahlı Kuvvetlerinin üst makamları nezdinde bu konu mütalaa edilmiş midir, düşünülmüş müdür, irdelenmiş midir? Bu konudaki görüşlerinizi lütfen belirtirseniz sevinirim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Cengiz.

Sayın Çelik…

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Benim Sayın Bakana özellikle sorum olacak ama önce uzman çavuşlarla ilgili bir hatırlatmada bulunmak isterim. Türk Silahlı Kuvvetleri ya da Jandarma Genel Komutanlığından normal olarak askerlikle ilişiği kesilen uzman jandarma ya da uzmanların bugün muhtelif kamu kurum ve kuruluşlarında işe girmek için yoğun çaba sarf ettikleri, bunun, tabii, silahlı kuvvetlerde önceden bulunmuş kişiler olması nedeniyle de ciddi bir itibar erozyonuna yol açtığı çok net bir şekilde görülmektedir. Uzmanların bu sorununa yani ilişiği kesildikten sonra ortada kalmalarına çözüm bulunması yönünde bir çalışma var mı? Bunu öğrenmek istiyorum.

Bir de bu sözleşmeli subay ve astsubayların özellikle silahlı kuvvetlerin hangi birimlerinde yoğunluklu olarak istihdam edileceği hususunu öğrenmek isterim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çelik.

Buyurunuz Sayın Bakan.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sözleşmeli subay ve astsubayların hangi kriterlerle alınacağı konusu, subaylar 4’üncü maddede, astsubaylar 8’inci maddede sayılmıştır.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Bunlar genel hükümler. Yani bunlar sınavla mı girecekler? Bir duyuru mu yapılacak? Nasıl yapılacağına dair burada herhangi bir şey yok.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Bunlar uygulamada yeterli olacağını düşündüğümüz hükümlerdir.

Sayın Cengiz’in, teknik sınıfta…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Bakanım, burada sınavla ilgili hiçbir şey yok, sadece nitelikleri tanımlanmış. Sınavın nasıl yapılacağı, bunların KPSS sınavıyla mı veya uygulama sınavıyla mı alınacağı konusu belirsiz. Eğer bu konuda bir bilginiz varsa bunu öğrenmek istiyorum Sayın Bakan.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – 926 sayılı Kanun’da sınavların nasıl yapılacağı genel hükümleri var, o hükümlere tabi olarak bunlar da yapılacaktır.

Sayın Cengiz’in, teknik mi, muharip mi olduğu konusunda, daha çok ihtisasına muhtaç olunan insanlar alınacaktır, elemanlar alınacaktır; tabii; muharebe destek kıtalarında da kullanılacaklardır. Güvenilirlikleri: Elbette güvenlik soruşturmasıyla tahkik edilerek alınacaklardır, bu bakımdan herhangi bir endişeye mahal yoktur.

Sayın Çetin’in, uzman çavuş, uzman jandarmayla ilgili tereddüdü, uzman jandarmaya ait değildir, bu uzman çavuşlarla ilgilidir. Uzman çavuşların, uzman çavuşların uzman çavuşluk yapmaktan dolayı elde ettikleri imkân, KPSS ve İŞKUR gibi yerlere müracaat etmeden devlette görev almalarını sağlayan imkândır. Tabii, bu şartları haizlerse devlet bunlara bu imkânı sağlamaktadır.

Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Bakanım, bu sözleşmeli subay ve astsubaylar nerede istihdam edilecekler? Bu konuyu cevaplamadınız.

BAŞKAN – Tamam mı Sayın Gönül?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Tamam.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Gönül.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.56

 

 

 

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

316 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRK SİLÂHLI KUVVETLERİNDE İSTİHDAM EDİLECEK SÖZLEŞMELİ SUBAY VE

ASTSUBAYLAR HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR

KANUN TASARISI

MADDE 1- 13/6/2001 tarihli ve 4678 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (g) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki bentler eklenmiştir.

“a) Ön sözleşme : Türk Silâhlı Kuvvetleri birlik, karargâh, kurum ve kuruluşları ile sözleşmeli subay veya sözleşmeli astsubay adayları arasında; askerî eğitime alınmaları konusunda yapılan ve askerî eğitim dönemi başlangıcı ile subaylık veya astsubaylık nasıp kararnamesinin onay tarihine kadar geçecek süreyi kapsayan sözleşmeyi,”

“g) Askerî eğitim: Sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubay adaylarına okul, kurum, sınıf okulu, kıtalar veya eğitim merkezlerinde yaptırılacak olan temel askerlik ile subaylık veya astsubaylık anlayışı kazandırma eğitimini,”

“h) Emsal: Sözleşmeli subaylar için subaylığa nasbedildikleri yıl harp okullarından mezun olan muvazzaf subayları; sözleşmeli astsubaylar için ise astsubaylığa nasbedildikleri yıl astsubay meslek yüksekokullarından mezun olan muvazzaf astsubayları,

 ı) Sözleşme yılı: Sözleşmenin yürürlüğe girdiği ay ve günü başlangıç olarak kabul eden ve bu tarihten itibaren geçen her bir yıllık süreyi,”

BAŞKAN – Söz talebi yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Var efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 316 sıra sayılı, Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanun değişikliğine ilişkin tasarının 1’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Tabii, biraz önce tümü üzerinde söz istedim. İç Tüzük çok açık, her konuda grupların ve 2 milletvekilinin söz hakkı vardır. Söz isteme, İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre ya önceden isim kaydetme suretiyle olur veya oturum sırasında Başkanlığa taleplerle olur. Yani bu, artık, o kadar, kendi ismimiz gibi bildiğimiz bir konu. Yani, hiçbir başkan vekilinin veya hiç kimsenin, parlamenterin söz hakkı olduğu hâlde “Ben vermem.” diye bir hakkı da yok, yetkisi de yok ama… Yani bunları söylemeyi bile çok fuzuli şey ediyorum. Neyse… Buna rağmen, haklı olduğumuz hâlde neredeyse Meclisten atılıyoruz; bu da ayrı bir olay.

Şimdi, sayın milletvekilleri, tabii ki Türk Silahlı Kuvvetleri devletimizin temel kurumudur. Bu kuruma, mensuplarına büyük saygı duyuyoruz. Ancak, tabii bu kurumla ilgili olarak uygulamalarda bazı hatalar varsa bunları da söylemek gerekir. Mesela, şimdi, bize çok gelen gençler var, diyorlar ki: Mesela, paralı askerlik meselesi… İşte, acaba, hakikaten paralı askerlik yapılmasına gerek var mıdır yok mudur? Yurt dışında çalışan, işte, işçi kardeşlerimizin, bu… Yani, bence, böyle çok şeye gelmeden, parlamenterin, Parlamentonun görevi Türkiye’deki insanların sorunlarına çözüm bulmak. Yani, adam diyor ki: “Kardeşim, ben işimi kurmuşum, gücümü kurmuşum. Devletin…” Parası da var. Düşünülebilir yani acaba hakikaten… Paralı askerlik sistemine bir yer verilmişti. Nitekim sözleşmeli subay ve astsubay... Bu kanunun amacı da bu.

Bunun yanında, bir sözleşmeli, paralı askerlik müessesesi düşünüyor mu Sayın Bakan? Bunun getirilmesinde fayda mı var, zarar mı var? Veyahut da er olarak insanlarımıza paralı askerlik yaptıralım yani o kadar çok muhtaç insanlarımız var ki ekmek bulamıyor. Yani bunlara, iyi bir eğitimden geçirmek suretiyle paralı askerlik yaptırabilir miyiz?

Ayrıca da Türkiye’de bir gerçek var. Türkiye’de bir de rapor alıp da askerden kaçanlar var yani bu raporları alıp da kaçanlar var. Mesela Tayyip Bey’in oğlu rapor aldı, askerliğe gitmedi. Bu raporu veren kim? Deniz Kuvvetleri. Deniz Kuvvetleri de o günlükleri verdi, yani komutanlar. Sonra, gazeteler yazdı: Efendim, belediyeden bir paralar aldı. 75 milyar mı, 150 milyar lira… İşte, orada tıkanmış bir alacağı vardı. Yani, şimdi, her şey böyle karmakarışık bir ortam içinde. Şimdi, YARSAV Başkanı rapor aldı diye, AKP’lilerle ilişkisi iyi değil diye hemen basın bunu birinci sayfaya çıkardı. Gittiler “Bu rapor doğru mu alınmıştır, yanlış mı alınmıştır” diye bir sürü laf söylediler. Ama Tayyip Bey’in oğlu niye bir daha askeriyeye sevk edilmedi de, o raporu veren GATA’ya gidip de acaba hakikaten bu raporu haklı mı aldı haksız mı aldı… Niye onu, Sayın Bakanı sevk etmediniz? Size soruyorum. Yani birtakım insanları sevk ediyorsunuz. Yani partinize ve size karşı…

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Ne alakası var konuyla?

KAMER GENÇ (Devamla) – YARSAV Başkanı çok saygıdeğer bir başsavcı arkadaşımızdır. Kendisi hukuk konusunda otoriter bir arkadaştır. Hakikaten bir rahatsızlık nedeniyle kendisine rapor verilmiştir.

AHMET YENİ (Samsun) – İnanıyor musun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Ama AKP’li bazı kurumlar, özellikle bazı yandaş medya bu arkadaşı topa tuttu, “Vay efendim, nasıl rapor aldı?” Ama gitti yine tekrar muayene oldu ve raporu sabit görüldü. Ama öte tarafta, Tayyip Bey’in oğlunu bir daha sevk etmediniz. E, bu nasıl oluyor yani bu memlekette böyle? Yani güçlü olanlar gidiyor rapor alıyor, öte tarafta da hakikaten gençlerden paralı askerlik yapmak isteyenler gitsin yapsın.

Şimdi, bir de bizim memleketimizde bir uygulama var değerli milletvekilleri. İşte ben Tunceli’den geliyorum. Şimdi, Elâzığ’dan Pertek’e geçiyorsunuz, feribota biniyorsunuz, feribottan çıkınca saatlerce insanların kimlikleri kontrol ediliyor. Sabahleyin gittim, er orada kontrol ediyor. Dedim: “Yahu kardeşim, bak şimdi bu kadar, yarım saattir bu insanları sıraya koymuşsun, hüviyetlerini almışsın, kontrol ediyorsun, hiçbir kaçak yakaladınız mı?” Yok. E, olur mu böyle bir şey. Şimdi, bu devleti yönetecek kadro yok yani bilinç yok, irade yok ve basiret yok. Yahu arkadaşım, şimdi orada tabii askeri koyduğunuz zaman asker ne bilsin, gelenden hüviyet, gidenden hüviyet. E, şimdi, Pertek’te, dedik ki: “Yahu kardeşim, bu kontrolü, hadi kontrolü yapın da bunu mesela bir polise yaptırın.” Şimdi, adam Pertek’te orada oturuyor, dolmuş şoförü. 3 defa geçiyor, 3’ünde de hüviyetini alıp kontrol ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bunlar, sayın milletvekilleri, gerçekten insanları isyana teşvik eden uygulamalar. İnsanları saatlerce, yarım saat… Şimdi, adam feribottan çıkmış, gidecek oraya. Yani bu insanların… Orada kadın var, yaşlı var, hasta var, onları saatlerce orada bekletmenin bir anlamı yok. Yani devleti yönetmek burada çıkıp da bol keseden atmak demek değildir. Ülkenin hangi köşesinde hangi çeşit uygulamayla insanlara nasıl hizmet edeceğiz, onu belirtmek lazım. İşte diyorum ben size, çare de söylüyorum: Mesela oradaki hüviyet kontrolünü orada uzun zaman görev yapmış polislere yaptırabilirsiniz çünkü polis en azından tanır insanları. Ama er olunca tabii bilemez ki, ona bir emir vermişlerdir, yasak mı, “Yasak kardeşim.” Ben şeye girdim, “Yasak, giremezsin.” diyor. Yani bakın vatandaş çok büyük sıkıntı çekiyor. Bu sıkıntılara çare bulalım. Dolayısıyla, insanlar da bu kadar ezilmesin.

Sayın Başkan, bundan sonra sizden ricam, yani bu İç Tüzük neyi gerektiriyorsa… Himmet beklemiyoruz, hakkımızı bekliyoruz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Hakkınızı veriyoruz efendim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- 4678 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 4- Sözleşmeli subay kaynaklarını; en az dört yıllık fakülte veya yüksekokulları bitirenlerden düzeltilmemiş nüfus kaydına göre yirmiyedi yaşından, lisansüstü eğitimini tamamlamış olanlardan otuziki yaşından büyük olmayanlar teşkil eder.

Askerî okullardan ve Türk Silâhlı Kuvvetlerinden her ne sebeple olursa olsun ilişikleri kesilen personel, Türk Silâhlı Kuvvetlerine sözleşmeli subay olarak alınmaz. Ancak, askerliğini yedek subay veya 16.6.1927 tarihli ve 1076 sayılı Kanuna göre kısa dönem erbaş olarak yapanlardan terhis edilenler veya askerlik hizmetini yapmakta olanlar sözleşmeli subay olabilir.

Sözleşmeli subaylık için genel olarak aşağıdaki nitelikler aranır:

a) Türk vatandaşı olmak.

b) Bu Kanunda belirtilen öğrenim ile ilgili koşulları taşımak.

c) Sağlık ile ilgili Yönetmelikte belirtilen şartları taşımak.

d) Kamusal hakları kullanmaktan yoksun bırakılmamış olmak.

e) Cezaları ertelenmiş, seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmiş, genel ya da özel af kanunları kapsamına girmiş veya haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi;

1) Devletin güvenliğine karşı işlenen suçlar, halkı askerlikten soğutmak, Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama ile zimmet, irtikap, iftira, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, yalan tanıklık, yalan yere yemin, suç uydurma, cinsel saldırı, cinsel taciz, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak, fuhuş, gayri tabii mukarenet, hileli iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçlar ile kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma suçlarından birisinden,

2) Firar, amir veya üste fiilen taarruz, emre itaatsizlikte ısrar, üste hakaret, mukavemet, fesat ve isyan suçlarından,

3) 22.5.1930 tarihli ve 1632 sayılı Kanunun 148 inci maddesinde belirtilen suçlardan birisinden,

mahkûm olmamak.

f) Güvenlik soruşturması olumlu sonuçlanmış olmak.

g) Yapılacak olan sınavlarda başarılı olmak.

Türk Silâhlı Kuvvetlerinde istihdam edilenler ile yedek subay olarak askerlik hizmetini yapanlar veya yapmakta olanların bu görevlerinde aldıkları sicilin, sicil tam notunun % 85 veya daha üstünde olması şarttır. Halen bu görevlerde bulunanlar ile askerlik hizmetini yapmakta iken müracaat edenlerin ayrıca, sıralı üstlerinden sözleşmeli subay olmaya layık olduklarına dair yönetmelikte belirtilen olumlu nitelik belgesi almaları zorunludur.

Askerî hâkim sınıfına, sözleşmeli subay statüsünde personel alınmaz.”

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz talebi? Yok.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- 4678 sayılı Kanunun 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 5- Sözleşmeli subay adayları, yapılacak ön sözleşmeyi müteakip askerî eğitime alınır. Askerî eğitim ve Türk Silâhlı Kuvvetlerinde 16.6.1927 tarihli ve 1076 sayılı Kanun hükümlerine göre askerliğini yedek subay veya kısa dönem erbaş olarak yapanlar ile yapmakta olanlardan sözleşmeli subaylığa başvuranların tâbi olacakları askerî eğitim ile ilgili esaslar yönetmelikle düzenlenir.”

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde söz talebi? Yok.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- 4678 sayılı Kanunun 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 8- Sözleşmeli astsubay kaynaklarını; Genelkurmay Başkanlığı tarafından tespit edilecek bölüm veya branşlarda fakülte, yüksekokul veya meslek yüksekokullarını bitirenlerden düzeltilmemiş nüfus kaydına göre;

a) Dört yıl veya daha fazla süreli yüksek öğrenimi bitirenler için yirmiyedi yaşından,

b) Dört yıldan daha az süreli yüksek öğrenimi bitirenler için yirmibeş yaşından,

gün almamış olanlardan ve aynı şartları haiz uzman erbaşlardan, yönetmelikte belirtilen diğer şartları haiz bulunanlar teşkil eder.

Askerî okullardan ve Türk Silâhlı Kuvvetlerinden her ne sebeple olursa olsun ilişikleri kesilen personel, Türk Silâhlı Kuvvetlerine sözleşmeli astsubay olarak alınmaz. Ancak, askerliğini 16.6.1927 tarihli ve 1076 sayılı Kanuna göre kısa dönem erbaş veya er ya da 21.6.1927 tarihli ve 1111 sayılı Kanuna tâbi erbaş ve er olarak yapanlardan terhis edilenler veya askerlik hizmetini yapmakta olanlar sözleşmeli astsubay olabilir.

Sözleşmeli astsubaylık için genel olarak aşağıdaki nitelikler aranır:

a) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak.

b) Bu Kanunda belirtilen öğrenim ile ilgili koşulları taşımak.

c)  Sağlık ile ilgili Yönetmelikte belirtilen şartları taşımak.

d) Kamusal hakları kullanmaktan yoksun bırakılmamış olmak.

e) Cezaları ertelenmiş, seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmiş, genel ya da özel af kanunları kapsamına girmiş veya haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi;

1) Devletin güvenliğine karşı işlenen suçlar, halkı askerlikten soğutmak, Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama ile zimmet, irtikap, iftira, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, yalan tanıklık, yalan yere yemin, suç uydurma, cinsel saldırı, cinsel taciz, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak, fuhuş, gayri tabii mukarenet, hileli iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçlar ile kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma suçlarından birisinden,

2) Firar, amir veya üste fiilen taarruz, emre itaatsizlikte ısrar, üste hakaret, mukavemet, fesat ve isyan suçlarından,

3) 22.5.1930 tarihli ve 1632 sayılı Kanunun 148 inci maddesinde belirtilen suçlardan birisinden,

mahkûm olmamak.

f) Güvenlik soruşturması olumlu sonuçlanmış olmak.

g)Yapılacak olan sınavlarda başarılı olmak.

Türk Silâhlı Kuvvetlerinde istihdam edilenler ile uzman erbaşların bu görevlerinde aldıkları sicilin, sicil tam notunun % 85 veya daha üstünde olması şarttır. Halen bu görevlerde bulunanlar ile askerlik hizmetini yapmakta iken müracaat edenlerin ayrıca, sıralı üstlerinden sözleşmeli astsubay olmaya layık olduklarına dair yönetmelikte belirtilen olumlu nitelik belgesi almaları zorunludur.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5- 4678 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 9- Sözleşmeli astsubay adayları, yapılacak ön sözleşmeyi müteakip askerî eğitime alınır. Askerî eğitim ve Türk Silâhlı Kuvvetlerinde askerliğini 16.6.1927 tarihli ve 1076 sayılı Kanuna göre kısa dönem erbaş veya er ya da 21.6.1927 tarihli ve 1111 sayılı Kanuna tâbi erbaş ve er olarak yapanlar ile yapmakta olanlardan sözleşmeli astsubaylığa başvuranların tâbi olacakları askerî eğitim ile ilgili esaslar yönetmelikle düzenlenir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6- 4678 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Sözleşmeli subaylar için emsallerinin harp okulu öğrenim süresinden, sözleşmeli astsubaylar için ise emsallerinin astsubay meslek yüksekokulu öğrenim süresinden yıl olarak daha fazla okudukları süreler ve muvazzaf askerlik hizmetinde geçen hizmet süreleri, rütbe bekleme süresinden düşülmez. Ancak bunlardan; hazırlık sınıfı ile normal öğrenim süresinden fazla okunan süreler hariç olmak üzere, muvazzaf subaylığa geçirilenlerin harp okulu, muvazzaf astsubaylığa geçirilenlerin ise astsubay meslek yüksek okulu öğrenim sürelerinden yıl olarak fazla okudukları süreler, rütbe bekleme sürelerinden düşülür. Hangi rütbelerde ne kadar eksik bekletilecekleri yönetmelikte belirtilir.”

“Sözleşme süresi sona ermeden sözleşmesi fesih edilenler hariç olmak üzere, sözleşmeli tabip subaylar devlet hizmet yükümlülüğüne tâbi olmazlar. Bunlardan tıpta uzmanlık sınavını kazananlar; kıt’a, kurum ve karargâhlarda üç yıllık hizmetini tamamladıktan sonra uzmanlık eğitimine başlayabilirler.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7- 4678 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 13- Sözleşmeli subay veya sözleşmeli astsubay adaylarının ön sözleşmeleri, aşağıdaki nedenlerle süresinin bitiminden önce feshedilebilir:

a) Askerî eğitim esnasında yetkili kurullarca başarısız veya disiplinsiz olduğuna karar verilmek.

b) Yetkili sağlık kurullarınca askerî eğitime ve/veya göreve devam edemez kararı verilmiş olmak.

c) Sözleşmeli subay veya sözleşmeli astsubay adayı olma şartlarından herhangi birini taşımadığı sonradan anlaşılmak veya sözleşme süresi içinde bu şartlardan herhangi birini kaybetmek.

d) Askerî eğitimin üçte birine çeşitli nedenlerle katılmamak.

Bunlardan; görevlerini icra ederken veya görevleri dolayısıyla bir saldırıya veya kazaya uğrayan ya da bir meslek hastalığına yakalanma neticesinde askerî eğitimin üçte birine devam etmeyerek başarısız kabul edilenler, bir kez olmak üzere sonraki dönemde açılacak askerî eğitime planlanırlar. Sonraki dönemde istekli olmaları, aranan sağlık ve diğer niteliklerini korumaları halinde yeniden ön sözleşme yapılarak eğitime alınırlar.

Sözleşmeli subay veya sözleşmeli astsubayların sözleşmeleri, aşağıdaki nedenlerle sözleşme süresinin bitiminden önce feshedilebilir:

a) Türk Silâhlı Kuvvetleri Sınıf Okulları/ Eğitim Merkezi Komutanlıkları Yönetmeliğinin ilgili hükümleri gereğince, sınıf okullarındaki eğitim ve öğretimde başarısız olmak.

b) Disiplinsizlik ve ahlakî durum nedeniyle Türk Silâhlı Kuvvetlerinde görev yapamayacağı, sıralı sicil üstlerinin düzenleyeceği sicil ve kanaat raporu ile anlaşılmak.

c) Yetersizlik nedeniyle kendisinden istifade edilemeyeceği, sıralı sicil üstlerinin düzenleyeceği sicil belgesi ile anlaşılmak.

d) Cezaları ertelenmiş, seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmiş, genel ya da özel af kanunları kapsamına girmiş veya haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi;

1) Devletin güvenliğine karşı işlenen suçlar, halkı askerlikten soğutmak, Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama ile zimmet, irtikap, iftira, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, yalan tanıklık, yalan yere yemin, suç uydurma, cinsel saldırı, cinsel taciz, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak, fuhuş, gayri tabii mukarenet, hileli iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçlar ile kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma suçlarından birisinden,

2) Firar, amir veya üste fiilen taarruz, emre itaatsizlikte ısrar, üste hakaret, mukavemet, fesat ve isyan suçlarından,

3) 22.5.1930 tarihli ve 1632 sayılı Kanunun 148 inci maddesinde belirtilen suçlardan birisinden,

mahkûm olmak.

e) Taksirli suçlar hariç olmak üzere adli veya askerî mahkemeler tarafından bir ay ve daha fazla süreli hürriyeti bağlayıcı bir cezaya mahkûm olmak.

f) Disiplin mahkemelerince verilen bir mahkûmiyet hükmü üzerine, son olarak verilen oda veya göz hapsi cezası da dâhil olmak üzere, kararın kesinleştiği tarihten itibaren geriye doğru son bir yıl içinde toplam otuz gün ve daha fazla oda veya göz hapsi cezasına mahkûm olmak.

g) Yasadışı siyasi, yıkıcı, bölücü, irticai faaliyetlerde bulunmak, tutum ve davranışlarıyla bu görüşleri benimsediği tespit edilmek.

h) Sözleşmeli subay veya sözleşmeli astsubay olmak için gerekli nitelik ve şartlardan herhangi birini taşımadığı sonradan anlaşılmak veya sözleşme süresi içinde bu niteliklerinden herhangi birini kaybetmek.

ı) Yabancı uyruklu kişilerle yapılan evliliklerde, evlilikleri ilgili mevzuatta belirtilen esaslar dahilinde Genelkurmay Başkanlığınca uygun görülmemek ve çeşitli nedenlerle Türk vatandaşlığını kaybetmek veya Türk vatandaşlığından çıkarılmak.

i) Yetkili sağlık kurullarınca verilen kararlara göre sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubay olarak göreve devamı mümkün olmamak.

j) İstihdam edildikleri sınıflarda görev yapamayacaklarına dair yetkili sağlık kurullarınca karar verilenlerden, idarece başka bir sınıfta istihdamına gerek duyulmamak.

k) Sözleşmenin yapılmasını müteakip; barışta ve savaşta, görevini icra ederken veya görevi dolayısıyla bir saldırıya, kazaya uğrayan ya da bir meslek hastalığına yakalananlar hariç olmak üzere, bir sözleşme yılı içinde, tedavi kurumlarında yatarak tedavi olma süreleri ile aylıklı doğum izni hariç olmak kaydıyla, alınan hava değişimi, istirahat ve benzeri sıhhi izin süresi toplamı doksan günü geçmek.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8- 4678 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“a) Sözleşmeli subay olarak yetiştirilecekler, 27.7.1967 tarihli ve 926 sayılı Kanuna bağlı (EK-VI) sayılı cetvelde asteğmenler için öngörülen dokuzuncu derecenin birinci kademe aylığı ile bu rütbenin karşılığı tazminat, yan ödeme ve sosyal amaçlı diğer yardım ve ödeneklerden, tayın bedeli hariç aynen yararlandırılırlar. Sözleşmeli subay adaylarının ön sözleşme dönemindeki, askerî eğitim süresince iaşe ve ibateleri Devlet tarafından karşılanır. 28.2.1982 tarihli ve 2629 sayılı Kanun hükümleri saklıdır.

 b) Sözleşmeli astsubay olarak yetiştirilecekler, 18.3.1986 tarihli ve 3269 sayılı Kanuna bağlı (EK-1) sayılı cetvelde yer alan uzman onbaşılar gibi, onbirinci derecenin birinci kademe aylığı ile bu rütbenin karşılığı tazminat, yan ödeme ve sosyal amaçlı diğer yardım ve ödeneklerden, tayın bedeli hariç aynen yararlandırılırlar. Sözleşmeli astsubay adaylarının ön sözleşme dönemindeki, askerî eğitim süresince iaşe ve ibateleri Devlet tarafından karşılanır. 28.2.1982 tarihli ve 2629 sayılı Kanun hükümleri saklıdır.”

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9- 4678 sayılı Kanunun 15 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 15 – Sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubaylar, emsali rütbe ve derecedeki muvazzaf subay ve astsubaylar hakkında uygulanan aylık, tazminat, yan ödeme ve diğer malî ve sosyal haklardan aynen istifade ederler.

Sözleşmeli subaylardan onbeşinci, sözleşmeli astsubaylardan onikinci fiilî hizmet yılını tamamlayanlardan, aşağıdaki koşulları yerine getirenler rütbe verilmeksizin bir üst dereceye yükseltilirler:

a) Son üç yıla ait sicil notu ortalaması sicil tam notunun % 60 ve daha üstünde olmak.

b) Bulunduğu derecede en az üç yılını ve bu derecenin  üçüncü kademesinde bir yılını tamamlamış olmak.

Bunlara, müteakip yıllarda da rütbe verilmeksizin olumlu sicil aldıkları her hizmet yılı için kademe ilerlemesi, yukarıdaki şartları taşımaları halinde ise her üç yılda bir derece ilerlemesi yaptırılır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz? Yok.

Bir önerge var; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 316 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 9 uncu maddesi ile değiştirilen 4678 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “onikinci” ibaresi “onsekizinci” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

Ahmet İyimaya

Afif Demirkıran

 

Yozgat

Ankara

Siirt

 

Ali Bayramoğlu

 

Mustafa Çetin

 

Rize

 

Uşak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt)– Takdire bırakıyoruz

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim.

MEHMET ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Sözleşmeli astsubayların en son yükselebileceği rütbe, kıdemli üstçavuş rütbesidir. 5/2/2009 tarihli ve 5837 sayılı Kanun ile astsubayların normal rütbe bekleme süreleri yeniden düzenlenerek, kıdemli üstçavuş rütbesinin sonuna ulaşma süresi oniki yıldan onsekiz yıla çıkartılmıştır. Hazırlanan önerge ile sözleşmeli astsubayların rütbe almaksızın derece ve kademe ilerlemesi yapabilecekleri süre 5837 sayılı Kanuna uyumlu hale getirilmiş olacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilmiş bu önerge doğrultusunda 9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 9’uncu madde kabul edilmiştir.

10’uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10- 4678 sayılı Kanunun 16 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 16- Sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubaylar ile bunların bakmakla yükümlü oldukları kimselerin, sözleşme süresince, sosyal hakları ve sağlık işlemlerinde 4.1.1961 tarihli ve 211 sayılı Kanunun muvazzaf subay ve astsubaylara ilişkin hükümleri uygulanır.

Sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubaylıktan emekli olanlar ve harp malûllüğü, vazife malûllüğü veya adî malûllük aylığı bağlanarak Türk Silâhlı Kuvvetlerinden ayrılanlar ile bunların bak-makla yükümlü olduğu aile fertleri ile harp ve vazife malûllüğünü gerektiren nedenlerden dolayı vefat edenlerin maaşa müstahak dul ve yetimleri, 4.1.1961 tarihli ve 211 sayılı Kanunun 66 ncı maddesinin (a) ve (b) bentleri ile 67 nci ve 70 inci maddeleri hükümlerinden aynen istifade ederler. Aile fertleri,  4.1.1961  tarihli ve 211 sayılı Kanunun 69 uncu maddesinde belirtilen aile fertlerini kapsar.

Sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubaylardan;

a) Kendi kusurları olmaksızın idare tarafından sözleşmeleri yenilenmeyenler ile sözleşme süresi içinde vefat, bir yıl içerisinde Kanunda belirtilen süreden daha fazla hava değişimi/istirahat/benzeri sıhhi izin süresini geçirme, bulunduğu kadronun kaldırılması, istihdam edildiği kadronun sağlık niteliğini kaybetme nedeniyle sözleşmeleri sona erenler ve bunların bakmakla yükümlü oldukları aile fertlerinin, Türk Silâhlı Kuvvetlerinde sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubay olarak hizmet edilen süre kadar ve  en çok on yılı,

b) Sözleşme süresi sonunda kendi istekleriyle sözleşmeleri yenilenmeyenler ile bunların bak-makla yükümlü oldukları aile fertlerinin ise Türk Silâhlı Kuvvetlerinde sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubay olarak hizmet edilen sürenin yarısı kadar ve en çok beş yılı,

geçmemek üzere muayene ve tedavi hizmetleri askerî hastanelerde, asker hastanelerinin bulunmadığı garnizonlarda ise garnizon komutanlıklarından sevk alınmak şartıyla kamu sağlık kuruluşlarında, ücretsiz olarak verilmeye devam edilir.

Ancak, kamu kurum ve kuruluşlarının ve sosyal güvenlik kurumlarının sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı doğanlar, bu hakları mevcut olduğu sürece bu maddeye göre sağlanan sağlık hizmetlerinden ve asker hastanelerinden yararlanamazlar.

Sözleşmeleri sağlık nedeniyle sona erenlerden; sözleşmelerinin sona ermesine neden olan sıhhî arızalarının tedavisine devam edilenlere, sözleşme sona erme tarihinden başlamak şartıyla oniki ayı geçmemek üzere tedavi süresince, görevdeki emsallerinin almış oldukları net maaşların (27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 28 inci maddesinde belirtilen ek tazminatlar ile 14.7.1964 tarihli ve 500 sayılı Kanuna göre ödenen tazminat ve yabancı dil tazminatı hariç) 2/3'ü oranında, her ay sağlık yardımı olarak, kurumlarınca ödeme yapılır. Bu ödemeden hiçbir kesinti yapılmaz. Ödemeye ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir. Ancak, sözleşme sona erme tarihinden itibaren oniki ay içerisinde sözleşmenin sona ermesine neden olan sıhhi arızasından dolayı, 31.5.2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanunun 26 ncı maddesine göre malul sayılarak malul aylığı bağlananlar ile aynı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamına girenlerden 8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanuna göre malûllük aylığına hak kazananlara, malullük aylığına hak kazandıkları tarihten itibaren söz konusu yardım kesilir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 11- 4678 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin birinci fıkrası ile dördüncü fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubaylardan kendi kusurları olmaksızın hizmet sürelerinin uzatılmaması sebebiyle veya sözleşme süresini bitirip ayrılanlar ile durumları 13 üncü maddenin üçüncü fıkrasının (i), (j) ve (k) bentleri kapsamına girenlere aşağıda yazılı esaslara göre tazminat verilir:

a) Herhangi bir sözleşme dönemi sonunda veya içerisinde sözleşmesi sona erenlere veya feshedilenlere son olarak aldıkları net maaşın iki katının hizmet yılı ile çarpımı tutarında tazminat verilir. Ancak, hizmet yılı olarak en fazla dokuz yıl esas alınır.

b) Bu tazminatın hesabında, 27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede belirtilen ek tazminatlar ve 14.7.1964 tarihli ve 500 sayılı Kanuna göre ödenen tazminat hariç olmak üzere, bütün ödemeler dikkate alınır.”

“a) Yabancı uyruklu kişilerle evlenenlerden, bu evlilikleri yönetmelikte belirtilen esaslar dahilinde Genelkurmay Başkanlığınca uygun görülmeyenler ile çeşitli nedenlerle Türk vatandaşlığını kaybedenler veya Türk vatandaşlığından çıkarılanlar, Türk Silâhlı Kuvvetlerinden çıkarmayı gerektiren bir suçtan mahkûm olanlar ile disiplinsizlik ve ahlakî durumları sebebiyle Türk Silâhlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler, sözleşme sürelerinin eksik kısmı ile orantılı olarak kendilerine yapılmış olan öğrenim, eğitim ve yetiştirme masraflarını tazminat olarak öderler. Söz konusu masrafların hesaplanmasında, 27.7.1967 tarihli ve 926 sayılı Kanunda belirtilen esaslar uygulanır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 12- 4678 sayılı Kanunun 19 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 19- Sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubaylar hakkında muvazzaf subay ve astsubaylara, sözleşmeli subay adayları hakkında yedek subay adaylarına, sözleşmeli astsubay adayları hakkında ise astsubay nasbedilmek üzere temel askerlik eğitimine tâbi tutulan adaylara ait giyim, kuşam ve istihkakları hakkındaki kanuni düzenlemeler uygulanır.”

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 13- 4678 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubaylara askerî eğitimi müteakip zatî tabanca verilir. Bunlardan; 13 üncü maddenin üçüncü fıkrasının (a), (b), (c), (d), (e), (f) (g), (h) ve (ı) bentlerinde sayılan nedenlerden herhangi biriyle Türk Silâhlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler ile dokuzuncu fiilî hizmet yılından önce ayrılanların, zatî tabancaları geri alınır.”

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 14- 4678 sayılı Kanunun 22 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 22- Sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubaylar hakkında muvazzaf subay ve astsubaylara uygulanan disiplin ve ceza hükümleri, sözleşmeli subay adayları hakkında yedek subay adaylarına uygulanan disiplin ve ceza hükümleri; sözleşmeli astsubay adayları hakkında ise astsubay nasbedilmek üzere temel askerlik eğitimine tâbi tutulan adaylara uygulanan disiplin ve ceza hükümleri tatbik edilir. Jandarma Genel Komutanlığına mensup sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubayların mülkî hizmete ilişkin suçlarında 10.3.1983 tarihli ve 2803 sayılı Kanunun ilgili hükümleri uygulanır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 15- 4678 sayılı Kanunun 23 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Sevk tehiri, askerlik yükümlülüğünün yerine getirilmiş sayılması

MADDE 23- Askerlik hizmetine başlamadan sözleşmeli subay veya sözleşmeli astsubaylığa kabul edilenlerin sevkleri; ilgili Kuvvet Komutanlığının, Jandarma Genel Komutanlığının veya Sahil Güvenlik Komutanlığının teklifine istinaden, sözleşmeli subay veya sözleşmeli astsubay nasbedilinceye kadar, Milli Savunma Bakanlığı tarafından tehir edilir.

Sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubaylar ile sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubay adaylarından, askerlik yükümlülüğünü daha önce yerine getirmemiş olanların, askerlik yükümlülüklerine ilişkin olarak uygulanacak hükümler şunlardır:

a) Subaylıktan çıkarılmayı gerektirmeyen herhangi bir nedenle sözleşmesi sona eren sözleşmeli subaylardan, ön sözleşme ve sözleşme sürelerinin toplamı yedek subaylık hizmet süresini karşılayanlar, askerlik hizmetini yapmış sayılır. Hizmet süresi toplamı yedek subay hizmet sürelerinden az olanların kalan askerlik hizmetleri, ilişikleri kesilmeden ilgili kuvvet komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı veya Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından belirlenecek birliklerde ve bulundukları rütbede tamamlattırılır.

b) Astsubaylıktan çıkarılmayı gerektirmeyen herhangi bir nedenle sözleşmesi sona eren sözleşmeli astsubaylardan, ön sözleşme ve sözleşme sürelerinin toplamı;

1) Sözleşmesinin sona erme tarihinde 16.6.1927 tarihli ve 1076 sayılı Kanuna tâbi olanlardan, 21.6.1927 tarihli ve 1111 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre belirlenen süreyi karşılayanlar,

2) Sözleşmesinin sona erme tarihinde 21.6.1927 tarihli ve 1111 sayılı Kanuna tâbi olanlardan, söz konusu  Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasına göre belirlenen süreyi karşılayanlar,

askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılır, bu süreyi karşılamayanların kalan süreleri tamamlattırılır.

c) Sözleşmeli subay adayları veya sözleşmeli astsubay adaylarından ön sözleşme süresi içerisinde ilişiği kesilenlerin, temel askerî eğitimi ve subay veya astsubay nasbedilinceye kadar geçen sürelerinin tamamı, askerlik hizmetinden sayılır. Bunların kalan hizmetleri 21.6.1927 tarihli ve 1111 sayılı  Kanun ve 16.6.1927  tarihli ve 1076 sayılı Kanun hükümlerine göre tamamlattırılır.

Sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubaylar ile sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubay adaylarından, ön sözleşme ve sözleşme süreleri içerisinde subaylıktan çıkarılmayı gerektiren herhangi bir nedenle ilişiği kesilenlerden; ön sözleşme ve sözleşme sürelerinin toplamı 21.6.1927 tarihli ve 1111 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasına göre belirlenen süreyi karşılayanlar, askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılır, bu süreyi karşılamayanların kalan süreleri tamamlattırılır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

16’ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 16- 4678 sayılı Kanunun 24 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Sözleşmeli subaylar, 27.7.1967 tarihli ve 926 sayılı Kanunun 31 inci maddesi, 35 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin ikinci paragrafı ile (e) bendi ve 36 ncı maddesinin birinci fıkrası-nın (d) bendi ile 38 inci maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi hükümlerinden; sözleşmeli astsubaylar ise aynı Kanunun 79 uncu maddesinin üçüncü fıkrası ve 82 nci maddesinin üçüncü fıkrası ile 85 inci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi ve 137 nci maddesinin dördüncü fıkrasının (c) bendi hükümlerinden yararlanamazlar. Ancak, bu personelden muvazzaf subaylığa ve astsubaylığa geçirilenler, söz konusu hükümlerden yararlanabilirler.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

17’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 17- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

18’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 18- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, şimdi, 6’ncı sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Arasında Akdedilen 27 Nisan 1988 Tarihli Konsolosluk Sözleşmesinin Bazı Maddelerinin Tadiline İlişkin Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.- Türkiye Cumhuriyeti ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Arasında Akdedilen 27 Nisan 1988 Tarihli Konsolosluk Sözleşmesinin Bazı Maddelerinin Tadiline İlişkin Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/587) (S. Sayısı: 357)(x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 357 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde gruplar adına söz talebi? Yok.

Şahsı adına Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz.

Buyurunuz Sayın Öz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27 Nisan 1988 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti devleti ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği arasında yapılan Konsolosluk Sözleşmesi’nin bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair protokol imzalanmıştır. Bu protokol çerçevesinde Rusya’da bulunan Türk vatandaşlarının orada çalışan memurlarına uygulanan hakların, aynı şekilde Rus vatandaşlarının da Türkiye’deki aile yakınlarına -bazı hakların- tanınmasıyla ilgili bir kanun tasarısıdır.

Ben, bu kanunun hayırlı olması temennisiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öz.

Şahsı adına Siirt Milletvekili Yılmaz Helvacıoğlu.

Buyurunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği arasında akdedilen 1988 tarihli sözleşme üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu nedenle hepinize saygılar sunuyorum.

Ülkemizdeki Rusya Federasyonu Konsolosluk memurlarının aile bireylerine kişisel dokunulmazlık ve yargı bağışıklığı sağlanması için yeni bir yasal dayanak yaratılması ihtiyacı doğmuştur. Anılan protokolün bu ihtiyaca cevap verebileceğini bilgilerinize arz eder, hayırlı ve uğurlu olması dileklerimi sunarken, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Helvacıoğlu.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE SOVYET SOSYALİST CUMHURİYETLER BİRLİĞİ ARASINDA AKDEDİLEN 27 NİSAN 1988 TARİHLİ KONSOLOSLUK SÖZLEŞMESİNİN BAZI MADDELERİNİN TADİLİNE İLİŞKİN TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE RUSYA FEDERASYONU ARASINDA PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN

BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 20 Şubat 2008 tarihinde Moskova’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Arasında Akdedilen 27 Nisan 1988 Tarihli Konsolosluk Sözleşmesinin Bazı Maddelerinin Tadiline İlişkin Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN –  Gruplar adına söz talebi? Yok.

Şahsı adına Sayın Genç, buyurunuz efendim.

RAMAZAN BAŞAK (Şanlıurfa) – Kamer Ağabey, Allah aşkına iki dakika olsun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 357 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Biraz önce bir kanun geçti, on sekiz maddeydi. Ben isteseydim her madde üzerinde çıkar konuşurdum (AK PARTİ sıralarından alkışlar) ve her madde üzerinde de konuşma hakkım da var. Bu tasarının tümü üzerinde de söz istemiştim ama siz engelleme yapıyorsunuz.

ABDULKERİM AYDEMİR (Ağrı) – Hayır, hayır.

KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, var orada yani tümü üzerinde de konuşma yapmak istiyordum.

RAMAZAN BAŞAK (Şanlıurfa) – Kamer Ağabey, engelleme yok.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, aslında benim gösterdiğim iyi niyeti siz göstermiyorsunuz; özellikle AKP’lilere diyorum. Hâlbuki ben, dediğim gibi, yani isteseydim on sekiz maddede beşer dakikadan yetmiş seksen dakika konuşurdum. Soru da sorardım on dakika arkasından. Yani, bizimle böyle yarışa girmeyin, sonuçta siz zarar edersiniz; tamam mı?

RECEP KORAL (İstanbul) – Büyük fedakârlık yaptın!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, ben çok yoksul bir ilin milletvekiliyim. Benim ilimde çok büyük sıkıntılar var. Bakın, en basiti, bugün sabahleyin karşılaştım. Yani her gittiğimde karşılaştığım olayları izah ediyorum. Yani sizin Hükûmetiniz hükûmetse bir şeyleri kavrasın. Yani orada vatandaş büyük sıkıntı içinde, her anı kontrol altında. İşte, feribota biniyor, çıkarken, on beş-yirmi dakika, yarım saat güneşte bekletiliyor çoluk çocuk, kimlik kontrolü için. Her yerde keyfîlikler almış yürümüş, kamu hizmetleri yürümüyor, köylerimizin yolları yok.

Ondan sonra insanlarımız… Bakın, Tunceli halkı gerçekten çok zeki bir halk, gençleri. Bakın, daha önce barış gönüllüleri, İngiliz ve Amerikan barış gönüllüleri geldi. Tunceli gençleri çok zeki insanlardı, çok da mükemmel okuyorlardı. Onlara gittiler -baktılar ki Türkiye’de birçok bürokraside yer edindiler ve Türkiye’ye çok büyük faydalı hizmetler yaptılar- dediler ki: “Ya, okuyup ne olacaksınız? Avukat, doktor, işte, mühendis olacaksınız. Bunlar nedir? Burjuvanın kölesidir. Okuyup burjuvanın kölesi olacağınıza okumayın, devrim militanı olun.” Şimdi, bakın, gittim oraya; Tunceli’de, işte o Amerikan ve İngiliz barış gönüllülerinin engellediği o eğitim sistemi, sizin zamanınızda da maalesef çok berbat hâle getirildi.

Bakın, Tunceli’deki bütün yöneticiler, ama bütün… Adam gidiyor, işte, orada bir tek imam-hatip okulu mezunları yöneticiliğe getiriliyor. Maalesef doğru dürüst eğitim verilmiyor, dersler boş geçiyor. Yani, yetişen o genç, dinamik potansiyel yok edilmeye çalışılıyor. Yani bizim burada o insanların dertlerini dile getirmek hakkımızdır, bizim istediğimiz bu. Vatandaşa işkence yapılıyorsa… Yani oradaki yöneticiler zaman zaman kontrol edilsin. 2 tane milletvekiliniz Tunceli’nin denetmeni. İşte, görüyorlar ama gidip de… Ben bir arkadaşla da beraber gittim, keşke… Beraber gidip görelim. Yani bunları ben boş konuşmuyorum, ama bazı şeylerin de bu kürsüde dile getirilmesi lazım.

Orada diyoruz ki, kardeşim -biraz önce de söyledim- yani şu kimlik kontrolünü deneyimli güvenlik görevlilerine yaptırın. Bunun en deneyimlisi de işte, kıdemli polistir. Ama eri koyarsanız oraya er bilmez ki. Aynı günde 1 kişi 10 defa da geçse 10’unda da kimliklerini topluyorlar, getiriyorlar GBT’ye koyuyorlar, bilgisayarda bakıyorlar: Hele bu adam aranıyor mu, aranmıyor mu?

Düşünün, bir feribot geliyor, en azından 50 tane araç var orada; onları sırayla topluyorlar, saatlerce bekletiyorlar. Peki, kardeşim, ne yapacaklar bu insanlar? Yani, günah değil mi? Diyorum yani işte bunları burada dile getirelim.

O yolu, suyu olmayan köyler meselesi var, boşaltılmış köyler meselesi var. Bakın, o terörden zarar gören insanlarımız var. Yahu, adam malını mülkünü terk etmiş gitmiş, evi yıkılmış, hayvanları elinden çıkmış. Terör zararını ödeyeceğim diye siz bu insanlara kanun çıkarmışsınız. Bu insanların… İşte, ödedikleri de 5 milyar, 10 milyar bir para, fazla bir para da değil. Bunları da ödeyin, ne var yani! Orada bu devlet… Yani, o kadar israflar ediliyor. Adamın 10 milyar, 5 milyar parası ta 2002’nin, 2003’ün, 2004’ün parası, yani o civarlarda… Oraya bir memurlar koymuşsunuz, farz edelim zararı 40 milyar tespit etmişse “Kardeşim, 2 milyar alırsan al, almazsan ne yaparsan sen yap.” diyor. Yani böyle olaylarla karşılaşılıyor. O ilin milletvekili olarak bunları söylemek benim de hakkım, benim vicdani bir görevim.

Ayrıca, o bölgede personel haklı olarak göreve alınmıyor. Mesela, güvenlik görevlileri göreve alındı, işte, temizlik şeyleri; onları özel teşebbüse verdiniz. Ben valinize dedim ki: “Bak arkadaş, burada herkes muhtaç. Müracaat edenlerin isimlerini bir torbaya koy, noter huzurunda kura çek. Bak ben o ilin milletvekiliyim, sana şunu al demiyorum.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ama o ne yaptı? Önce git AKP’ye kaydol, gel temizlik işçisi ol, gel bilmem güvenlik görevlisi ol. Arkadaşlar, bana inanmıyorsanız gidin görün yani.

Biz diyoruz ki, yani 21’inci asırda… Haa, valilik yapmıyorsa, yani politikacılık yapıyorsa, onurlu insan valilikten, müdürlükten istifa eder, gelir benim karşımda politikayla uğraşır, ben ona saygı duyarım ama devletin kamu gücünü arkasına alarak politikayla uğraşan insanlar bence doğru yapmıyorlar. Aslında onlara söylenecek çok ağır laflar var ama… Burada eğer politikayla uğraşıyorsan, yiğitsen, istifa et çık politikayla uğraş ama devlet gücünü arkana alarak insanları politik bir cepheye zorlama ve onlara karşı da işkence yapma. Bunları söylüyoruz size ama siz tabii her şeyi şakaya alıyorsunuz veya gırgıra alıyorsunuz. Ben gırgır şeyler söylemiyorum. İçim acı dolu olduğu için bunları söylüyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz talebi?

KAMER GENÇ (Tunceli) – İstemiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – İstemiyorsunuz, peki.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Söz talebi? Yok.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Oyunun rengini belli etmek üzere Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ondan da vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki efendim.

Şimdi, tasarının  tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Arasında Akdedilen 27 Nisan 1988 Tarihli Konsolosluk Sözleşmesinin Bazı Maddelerinin Tadiline İlişkin Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:

Kullanılan oy sayısı         : 235

Kabul                               : 235 (x)

Tasarı kabul edilmiş ve böylece kanunlaşmıştır.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 17 Haziran 2009 Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 23.03

                   

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.