DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 47
105’inci Birleşim
16 Haziran 2009 Salı
(Bu
Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür
belge aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Hatay
Milletvekili Gökhan Durgun’un, Hatay ilindeki çiftçilerin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, yeni teşvik
kararlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat
Ergün’ün cevabı
3.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan ilinde meydana
gelen sel ve dolu felaketinin açtığı zararlara ilişkin gündem dışı konuşması ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.-
Kırgızistan-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu
Başkanı Sayın Cangoroz Kanımetov
ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaretinin uygun bulunduğuna ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/835)
2.- TBMM Başkanı
Köksal Toptan’ın, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Kosova Cumhuriyeti
Meclis Başkanı Jakup Krasniqi
ve Karadağ Cumhuriyeti Meclis Başkanı Ranko Krivokapic’in vaki davetine icabetle Kosova ve Karadağ’a
resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/836)
3.- 17-19 Haziran
2009 tarihlerindeki Birleşmiş Milletler Felaketlerin Önlenmesi Uluslararası
Strateji Merkezi tarafından İsviçre’nin Cenevre kentinde gerçekleştirilecek
olan “Felaketlerin Önlenmesi Evrensel Forumu II. Parlamenterler Toplantısı”na
davet edilen Aksaray Milletvekili ve Çevre Komisyonu Üyesi Ali Rıza Alaboyun’un icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/837)
4.- 23-24 Mart
2009 tarihlerinde Irak’a resmî ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e
refakat eden heyete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak
etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/838)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili
Recai Yıldırım ve 20 milletvekilinin, sınır ticaretinin düzenlenmesinde ve
uygulamada yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/402)
2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 22
milletvekilinin, kamu personel sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/403)
3.- Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, kömür üretimi ve ticaretindeki
yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/404)
C) Önergeler
1.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/288) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/141)
VI.-
ÖNERİLER
A) Siyasi parti Grubu Önerileri
1.- (10/58) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16/6/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP
Grubu önerisi
2.- Gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine;
408 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre Temel
Kanun olarak ve bölümler halinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Gelir Vergisi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S. Sayısı: 385)
3.- Askeri Hakimler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/460) (S. Sayısı: 387)
4.- Siirt
Milletvekili Memet Yılmaz Helvacıoğlu
ve 4 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin; Antalya
Milletvekili Osman Kaptan ve 1 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve Milli Savunma
Komisyonu Raporu (2/427, 2/428, 2/429) (S. Sayısı: 361)
5.- Türk Silahlı
Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu Raporu
(1/463) (S.Sayısı: 316)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Arasında Akdedilen 27
Nisan 1988 Tarihli Konsolosluk Sözleşmesinin Bazı Maddelerinin Tadiline İlişkin
Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/587) (S.
Sayısı: 357)
VIII.-
OYLAMALAR
1.- Gelir Vergisi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın
oylaması
2.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Arasında Akdedilen 27
Nisan 1988 Tarihli Konsolosluk Sözleşmesinin Bazı Maddelerinin Tadiline İlişkin
Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, açılan uluslar arası
tahkim ve AİHM davalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Ergin’in cevabı (7/4547) (Ek cevap)
2.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Almanya’daki bir dernekle ilgili davanın takibine
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in
cevabı (7/5126) (Ek cevap)
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, tasarruf sahiplerini mağdur
eden holdinglerin sorumlularının cezalandırılmasına ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/7485)
4.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Manyas Gölünün korunmasına ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/7844)
5.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, bakanların atanma usulüne ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/7871)
6.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, İç Anadolu Bölgesinde
Çevre Kanunu uyarınca verilen idari para cezalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/7893)
7.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Türkgözü
Gümrüğünün etkinleştirilmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/7899)
8.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, yardımcı hizmetler
sınıfındaki özürlü personele ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/7993)
9.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’de baraj
kapaklarının açılması sonucu ekili alanlarda oluşan zarara ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/7994)
10.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da baraj
kapaklarının açılması sonucu ekili alanlarda oluşan zarara ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/7995)
11.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, bir vakıf
arsası üzerindeki tasarrufa ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/8001)
12.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, Gaziosmanpaşa Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakfı yönetimiyle ilgili iddialara,
Gaziosmanpaşa
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı yönetimi hakkındaki iddialara,
Gaziosmanpaşa
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı yönetimiyle ilgili iddialara,
İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/8002),
(7/8003), (7/8004)
13.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
Elbistan Şeker Fabrikasının işletilmesindeki bazı sorunlara ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/8041)
14.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, yardımcı hizmetler
sınıfındaki özürlü personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan’ın cevabı (7/8059)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.00’de açılarak beş oturum yaptı.
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk, işçi sağlığı ve iş
güvenliğine,
İstanbul
Milletvekili Hasan Macit, tarımsal sulamada kullanılan elektrik ücretleri ve
borçlarına,
Muş Milletvekili
M. Nuri Yaman, Muş ilindeki Alparslan-I Barajı’nın oturum alanının
kamulaştırılmasına,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız, bir milletvekilinin,
Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim Hastanesinde
bir hekimi darp etmesine,
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
Elâzığ ve Malatya’daki çiftçilerin elektriklerinin kesilmesine,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu ve 20 milletvekilinin,
Edirne’deki tarihî varlıkların araştırılarak değerlendirilmesi için (10/399),
Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu ve 20 milletvekilinin,
çeltik üreticilerinin sorunlarının araştırılarak (10/400),
Van Milletvekili
Fatma Kurtulan ve 20 milletvekilinin, sağlık hizmeti sunumunda yaşanan
sorunların araştırılarak (10/401),
Alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın (6/1344) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.
Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmının:
254’üncü
sırasında bulunan (10/306) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin
görüşmelerinin Genel Kurulun 12/6/2009 Cuma günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi,
80’inci sırasında
bulunan (10/131) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmelerinin
Genel Kurulun 12/6/2009 Cuma günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi,
13, 176, 197,
215, 221’inci sıralarında bulunan (10/30, 10/231, 10/251, 10/269, 10/275) esas
numaralı Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun, 12/6/2009 Cuma günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ve
saat 19.00’a kadar çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi,
Yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Uşak Milletvekili Nuri Uslu’nun
konuşmasında ismini zikrederek sözlerinin çarpıtıldığı nedeniyle bir açıklamada
bulundu.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri Komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen,
Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/692) (S. Sayısı: 385) görüşmelerine devam
edilerek, ikinci bölümün 40’ıncı maddesine kadar kabul edildi, 40’ıncı maddeyle
ilgili önergeler üzerinde bir süre görüşüldü.
Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay,
Ankara
Milletvekili Ahmet İyimaya,
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın konuşmasında isimlerini
zikretmesi nedeniyle;
Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Ankara Milletvekili
Hakkı Suha Okay’ın
partisine sataşması nedeniyle,
Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin sözlerini
çarpıttığı iddiasıyla,
Birer açıklamada
bulundular.
385 S. Sayılı
Kanun Tasarısı’nın 40’ıncı maddesiyle ilgili bir önergenin oylaması sırasında,
istem üzerine yapılan yoklamalarda, Genel Kurulda toplantı yeter sayısı
bulunmadığı anlaşıldığından,
16 Haziran 2009
Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 21.06’da son verildi.
Nevzat PAKDİL
Başkan
Vekili
Canan CANDEMİR ÇELİK Harun
TÜFEKCİ
Bursa
Konya
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
Fatoş GÜRKAN Yusuf
COŞKUN
Adana Bingöl
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No.: 120
II.- GELEN KÂĞITLAR
15 Haziran 2009 Pazartesi
Teklifler
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin; 4070 Sayılı Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/472)
(Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.2009)
2.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Erdoğan ve Giresun Milletvekili H. Hasan Sönmez’in; 22/2/2005 Tarihli ve
5302 Sayılı İl Özel İdaresi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/473) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
5.6.2009)
3.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in; Siyasi Partiler Kanunu ile Milletvekili Seçimi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/474) (Anayasa
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.6.2009)
Rapor
1.- Türkiye
İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (1/607) (S. Sayısı: 408) (Dağıtma tarihi: 15.6.2009) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, Sakarya-Akyazı ilçe kongresinde yaptığı konuşmaya
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1432) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, özelleştirme yolu ile gayrimenkul ve tesis
satışlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1433) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29/05/2009)
3.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
uçak ve helikopter kiralama ihalesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1434) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
4.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
DSİ’nin Malatya’daki baraj ve gölet yapımına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1435) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/05/2009)
5.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptan’ın, bazı yasa çalışmalarına ve OSB’lerin
desteklenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1436) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)
6.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
TMO’nun kayısı alımı yapıp yapmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1437) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, RTÜK Başkanının istifasının istendiği haberlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8234) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
2.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Tan’ın, Suriye sınırındaki mayınlı arazinin temizlenmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8235) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
3.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Düzce İl Kongresinde
yaptığı konuşmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8236) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/05/2009)
4.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, İzmir’in bazı ilçelerinin sosyo-ekonomik
durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8237) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/05/2009)
5.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Fiskobirlik ve
TMO’nun fındık alımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8238)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
6.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Ağrı’da bir
kadının gördüğü şiddete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8239)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
7.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, yabancıların taşınmaz edinimine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8240) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)
8.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, azınlıklar ve sözde
Ermeni iddaları konularında komisyon kurulup
kurulmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8241) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29/05/2009)
9.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, kıdem tazminatı konusunda yeni düzenleme yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8242) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
10.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, sendikalı çalışanlara ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/8243) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
11.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
Primsiz Ödemeler Genel Müdürüne ve bazı proje işlemlerine ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/8244) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/05/2009)
12.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, belediye çalışanlarına
sendika değiştirme baskısı yapıldığı iddialarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/8245) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
13.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, İstanbul-Yeşilköy’deki
Olimpiyat Parkı’nın otopark ve ticaret alanı yapılmasına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8246) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
14.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, bir taş ocağının çevreye etkilerine ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/8247) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
15.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Van Gölünün korunmasına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8248) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
16.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’daki yenilenebilir enerji ve HES
başvurularına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8249) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
17.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, rüzgar enerjisi alanındaki tahsis ve imtiyazlara
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/8250)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
18.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, maden arama izinlerine ve madencilikte çevre
duyarlılığına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8251) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)
19.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptan’ın, Antalya’daki taş ocaklarına ve bazı enerji
çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8252) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)
20.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen’in, Davutpaşa’daki
patlamanın mağdurlarına ve olayın soruşturmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8253) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
21.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, İstanbul Yeşilköy’deki
Olimpiyat Parkı’nın imar değişikliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8254) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
22.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8255) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
23.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, Türk vatandaşlığından
çıkarılanlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8256)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
24.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, bir köyün cami ihtiyacına ilişkin Devlet
Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/8257) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/05/2009)
25.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir köyün idari bağlılık durumuna ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8258) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)
26.- Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, lojistik ve nakliye
sektöründeki bazı sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8259) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)
27.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Van’da turizmin geliştirilmesine ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/8260) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
28.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptan’ın, turizm sektörünün desteklenmesine ve Antalya’da
verilen maden arama izinlerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8261) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)
29.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, özelleştirme
satışlarında borcunu ödemeyen alıcılara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8262) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
30.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, sulama birliklerinin borçlarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8263) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
31.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Suriye sınırındaki
mayınlı arazilerin temizlenmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8264) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
32.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Hazineye ait satılan tarım arazilerine ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/8265) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)
33.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, yönetici atamalarına ve
psikolog istihdamıyla ilgili bir karara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8266) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
34.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Aydın ve Muğla’daki parti kongrelerine
katılımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8267)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
35.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Cumhuriyet kutlamaları için Başbakanlık Tanıtma
Fonundan yapılan harcamalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8268) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
36.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, il milli eğitim müdürleriyle tanışma
toplantısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8269)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
37.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, idari yargıya taşınan personel işlemlerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8270) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/05/2009)
38.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın, Yenimahalle İlçe Milli
Eğitim Müdürlüğünün banka anlaşmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8271) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
39.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Bakanlık Merkez teşkilatı personelinin maaş
ödemesiyle ilgili banka promosyonuna ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8272) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
40.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, eğitim kurumlarındaki
şiddet olaylarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8273)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
41.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter’in, engelli çocukların
eğitimindeki bir soruna ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8274) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
42.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in,
Keçiborlu’da KEY ödemelerini alamayan öğretmenlerin durumuna ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8275) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
43.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Türk Telekom ile yapılan internet erişimi
protokolüne ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8276)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
44.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir atama ve görevlendirme işlemine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8277) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/05/2009)
45.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, istifa eden öğretmenlerin tekrar göreve
atanmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8278)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)
46.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in,
Isparta’da Aile Hekimliği uygulamasında yaşanan sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8279) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
47.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’daki hastane yangınına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8280) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
48.- Artvin Milletvekili
Metin Arifağaoğlu’nun, bölge hastaneleri projesine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8281) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/05/2009)
49.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, Bursa’daki hastane yangınına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8282) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
50.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadın sağlığı
konusunda farklı uygulamalar yapan hastanelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8283) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)
51.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul’daki hastanelerin denetimlerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8284) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)
52.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, sosyal güvencesi
olmayan hamile kadınların sağlık hizmetlerinden yararlanamamasına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8285) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)
53.- Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, bir operasyonda
gözaltına alınan kamu görevlilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8286) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)
54.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, İzmir’deki bebek ölümlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8287) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)
55.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, İstanbul’daki bebek ölümlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8288) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)
56.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, domates üreticilerinin fiyat oluşumundaki
mağduriyetine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8289) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
57.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, TMO’nun hububat alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8290) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/05/2009)
58.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, TMO’nun buğday
alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8291) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
59.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, hibrit tohumlara ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8292) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
60.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Milas’ta dolu yağışının
doğurduğu zarara ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8293) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
61.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, canlı hayvan ve et
ticareti ile üretim ve tüketimine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8294) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
62.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, bir milletvekiline THK’nin Uçuş Eğitim Okulunda
ayrıcalık sağlandığı iddialarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8295) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
63.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Zonguldak-Ankara tren seferlerinin saatinin
değiştirilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/8296)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
64.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, turist taşımacılığı
yapan işletmelerin sorunlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8297) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
65.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Çukurova Mavi Treninin
bir istasyonda duraklamasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8298) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
66.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Batum uçak seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8299) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
67.- Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahim’in, TCDD’nin
Erzincan-Trabzon tren yolu projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8300) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/05/2009)
68.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın, Türk Eximbank
yönetim kurulu üyelerinin yapamayacakları faaliyetlere ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/8301) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/05/2009)
69.- İstanbul
Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in,
KEY ödemelerinde sorun yaşayanların durumuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/8302) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29/05/2009)
70.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, TRT Türk’ün bazı
hizmetlerini yürüten ajansa ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/8303)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
71.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, TRT-2’de yayınlanan
bir programa ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/8304) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/05/2009)
72.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, TRT
Genel Müdür Yardımcısının kullandığı mekanlardaki tadilata ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/8305) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
73.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, TRT-5 Anadolu isimli bir kanal açılıp
açılmayacağına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/8306) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/05/2009)
74.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, TRT Araştırma ve İmalat Dairesi Başkanlığı
atölyelerinin stüdyoya dönüştürülmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi
(7/8307) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
75.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, TRT’nin taşeron firmalardan hizmet alımına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/8308) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
76.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, İstanbul Gaziosmanpaşa Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Vakfı yönetimi hakkındaki iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Hayati
Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/8309) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2009)
77.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, iki
ayrı projede danışmanlık yapan bir kişiye ilişkin Devlet Bakanından (Hayati
Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/8310) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
78.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, yurt dışında
ülkemizle ilişkilendirilen bazı konuların açıklığa kavuşturulmasına ilişkin
Devlet Bakanından (Egemen Bağış) yazılı soru önergesi (7/8311) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/05/2009)
79.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, töre ve namus
cinayetlerinin önlenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı
soru önergesi (7/8312) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2009)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, Ergenekon Davasındaki bir tutukluya ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/7438)
2.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, sanayi sektörüne
elektrik enerjisi desteği verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7683)
3.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, NATO Genel
Sekreterliğine yapılan atamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7684)
4.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, baskı gördüğü iddia
edilen bir okul müdürüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7687)
5.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
bir çöp döküm alanının oluşturduğu çevre sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/7688)
6.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, kamu çalışanları ve
emeklilerin ücretlerinin iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/7689)
7.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, İzmir’de kruvaziyer turizmin geliştirilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/7690)
8.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, AİHM’e
Türkiye aleyhine yapılan başvurulara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7691)
9.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, bir gölette yükseltme çalışması yapılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7693)
10.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir demiryolu projesine
ve sınır kapısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7694)
11.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman’ın, 23 Nisan törenlerinde
soğuktan etkilenen öğrencilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7695)
12.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, belediyelerin
borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7696)
13.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, emekli aylıklarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7697)
14.- Aydın Milletvekili
Recep Taner’in, emeklilerin durumlarının iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/7698)
15.- Hatay
Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, yüksek öğrenim kredi borçlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7700)
16.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün çalışmalarına
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7705)
17.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün ihalelerine ve
Dünya Bankası ile projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskan
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7706)
18.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin sosyal yardımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7707)
19.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin iptal edilen bir ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7708)
20.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin,
Hakkari’deki eylemlere yapılan müdahaleye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7709)
21.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Fatih Belediyesinde
personele yapıldığı iddia edilen bazı uygulamalara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7710)
22.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, belediye meclisi
toplantılarında üyelerin kılık ve kıyafetine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7711)
23.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki belediye
meclisi toplantılarında üyelerin kılık ve kıyafetine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7712)
24.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, bazı deprem
konutlarının kullanımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7713)
25.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Türk personeli bulunan Abu Dabi açıklarındaki bir
gemiye ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7718)
26.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Erivan’daki bir toplantıda yaşandığı iddia edilen
bir olaya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7719)
27.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, NATO Genel Sekreterliği ve Ermenistan
konularında izlenen politikaya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7720)
28.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Ermenistan ile mutabık
kalınan hususlara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7721)
29.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, vergi
dairelerinin bir uygulamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7725)
30.- Ordu
Milletvekili Rahmi Güner’in, Ordu’da bir yarışma
kapsamında dağıtılan bir kitaba ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7726)
31.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Kutlu Doğum Haftası
etkinliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7727)
32.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, üniversitelerdeki akademik
ve idari personelin özlük haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7729)
33.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, bir yönetmelikte
yapılan değişikliğe ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7731)
34.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın 657 sayılı Kanunun
76. maddesine göre yapılan atamalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7732)
35.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, uzman jandarmaların özlük
haklarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7734)
36.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Türk personeli bulunan Abu Dabi açıklarındaki bir
gemiye ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7738)
37.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, kruvaziyer
turizmin desteklenmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7739)
38.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Gazipaşa Havalimanının yapımına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7740)
39.- Hatay
Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, Adana-İskenderun tren seferlerine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7741)
40.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, TEKEL ruhsatlı işyerlerine ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/7743)
41.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, anti-depresan
ilaç kullanımındaki artışa ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7745)
42.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, İzmit’teki deprem
konutlarının kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7748)
43.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya-Afyon-Uşak Bölgesel
Havaalanı Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7749)
44.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bazı yurt dışı ve yurt içi
programlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7750)
45.- Ordu
Milletvekili Rahmi Güner’in, yüksek öğrenim kredi
borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7751)
46.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Akkuyu’da
kurulacak nükleer santral ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7752)
47.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, domuz gribine karşı önlem
alınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7755)
48.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, baraj gölü içinde
kalacak Yusufeli ilçesindeki yapılaşmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/7756)
49.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman’ın, ABD Başkanının 24
Nisan açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7757)
50.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman’ın, Ermenistan ile
ilişkilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7758)
51.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, Ergenekon
Soruşturmasında yer alan bazı belgelere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/7759)
52.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, İstanbul’daki bir
operasyona ve medyanın terörle ilgili yayınlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/7760)
53.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, emeklilerin
durumlarının iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7761)
54.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytok’un, emekli aylıklarının
iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7762)
55.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman’ın, İstanbul’da yapılan
bir operasyona ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7763)
56.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, yerel seçimlerle ilgili
itirazlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7764)
57.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Mersin-Akkuyu’da kurulacak nükleer santral ihalesine ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7774)
58.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, Bergama Organize Sanayi
Bölgesine doğalgaz bağlanmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7775)
59.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, Sinop’a doğalgaz yatırımına ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7776)
60.- İzmir
Milletvekili Recai Birgün’ün, İstanbul’da yapılan bir
operasyona ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7777)
61.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, bir soğuk hava deposu yapımına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7778)
62.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir cinayetin zanlılarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7779)
63.- Ordu
Milletvekili Rahmi Güner’in, bir cinayetin
zanlılarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7780)
64.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’da toplu taşımda yaşanan sorunlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7781)
65.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Muradiye ilçesinde
yaşandığı iddia edilen bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7782)
66.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
Kapaklı Belediyesinin ihalelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7783)
67.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, DİSK Genel
Merkezinin çevresine kamera yerleştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7784)
68.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bitki ithaliyle
ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7785)
69.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, İstanbul Emniyet
Müdürünün bazı ifadelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7786)
70.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Yedisu-Kiğı yolunun asfaltlanmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7787)
71.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köyün su sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7788)
72.- Ordu
Milletvekili Rahmi Güner’in, DİSK Genel Merkezi
çevresine kamera yerleştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7790)
73.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, Seviye Belirleme Sınavındaki puanlama sistemine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7793)
74.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman’ın, bir yönetmelikte
yapılan değişikliğe ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7794)
75.- Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, yüksek öğrenim
kredi borçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7795)
76.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, eğitici ve formatör olarak görevlendirilen bilişim teknolojileri
öğretmenlerinin sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7796)
77.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, İzmir’deki bazı atamalara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7797)
78.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur’da güzel sanatlar lisesi açılmasına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7798)
79.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, domuz gribine karşı
alınacak önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7799)
80.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Termal’deki bir otelin işletmesine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7800)
81.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
kayısı üreticileri birliğinin desteklenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7801)
82.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, elma ihracatının
desteklenmesine ve soğuk hava depolarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7803)
83.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, girdi maliyetlerine ve tarım
sektörünün desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7804)
84.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, tarım sektörünün
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7805)
85.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Marmara Bölgesinin
sofralık zeytininin değerlendirilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7806)
86.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, zeytinin markalı
ve ambalajlı satılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7807)
87.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, zeytin üretiminde
havzalara göre ürün planlamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7808)
88.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya-Afyon-Uşak Bölgesel
Havaalanı Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7809)
89.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Karacabey-Bandırma bölünmüş yoluna ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7810)
90.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, Türk Telekom’un görüşme ücretlendirmesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7811)
91.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, Habur
Sınır Kapısındaki bazı sorunlara ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı)
yazılı soru önergesi (7/7813)
No.: 121
16 Haziran 2009 Salı
Tasarı
1.- Banka
Kartları ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı (1/718) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.6.2009)
Tezkereler
1.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici’nin Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/832) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10.6.2009)
2.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/833) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10.6.2009)
3.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata, Siirt Milletvekili Osman Özçelik ve Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk’un Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/834) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.2009)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Recai Yıldırım ve 20 Milletvekilinin, sınır ticaretinin
düzenlenmesinde ve uygulamada yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/402)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2009 )
2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 22
Milletvekilinin, kamu personel rejimindeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/403) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.06.2009)
3.- Mardin Milletvekili
Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin, kömür üretimi ve ticaretindeki yolsuzluk ve usülsüzlük iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/404)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.06.2009)
16 Haziran 2009 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, Hatay ilindeki çiftçilerin sorunları hakkında söz isteyen Hatay
Milletvekili Gökhan Durgun’a aittir.
Buyurunuz Sayın
Durgun. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun’un, Hatay ilindeki
çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
GÖKHAN DURGUN
(Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çiftçilerimizin sorunlarını
anlatmak üzere gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 2009 yılının hasat dönemi içindeyiz. Çukurova’da, Hatay’da,
Türkiye’nin hemen hemen her yerinde buğday hasadı
gerçekleştirilmeye başladı. Buğday fiyatlarına bakarsak, çay fiyatına bakarsak,
fındık fiyatlarına bakarsak, bu fiyatların ortak bir özelliği olduğunu
görüyoruz: Hiçbir fiyat maliyeti karşılamıyor. Bütün bu girdilerde ilgi çeken
en önemli nokta budur. Maalesef, Türkiye’de çiftçiye sahip çıkacak, köylünün
ürününü sahiplenecek, piyasayı tanzim edecek, doğru fiyatın ortaya çıkmasını
sağlayacak bir düzenlemenin gerçekleşemediğini hep beraber görüyoruz. AKP
İktidarında geçirilen yedi yıl bu bakımdan sorunu daha da artırmıştır, daha da
ağırlaştırmıştır; çiftçiyi daha da sahipsiz, daha da kendi kaderine terk
edilmiş bir konuma sürüklemiştir.
Bugün buğdayın
fiyatı 38 ile 40 kuruş arasında satılmaktadır. Bu fiyat çiftçi için alarm veren
bir fiyattır. Buğday maliyetinin en ucuz ve en düşük olduğu Hatay’da buğdayın
maliyeti 50 kuruşun üzerindedir. Türkiye’de ortalama buğday maliyetinin 61
kuruş olduğu ziraat odalarımız tarafından tespit edilmiş olmasına rağmen Toprak
Mahsulleri Ofisinin açıkladığı brüt fiyat 50 kuruş olarak ortaya çıkmaktadır.
Bunun neti ise 44 kuruş civarındadır. Bu fiyata göre çiftçinin en azından
maliyetini karşılayabilmesi için destekleme primi miktarının 11 kuruş olması
gerekmektedir. Ancak açıklanan prim miktarı 5 kuruş olarak ortaya çıkmıştır.
Geçen yıla göre tarım ürünlerinde fiyat artışı olmamasına karşın girdi
fiyatlarında yüzde 100’e yakın artışlar olmuştur. Bu nedenle çiftçiler
borçlarını ödemekte zorlanmaktadır.
Tarımsal sulama
maliyetinin yüzde 40’ını elektrik oluşturmaktadır. Avrupa Birliğinde tarımsal
sulamada kullanılan elektriğin kilovatı 7,7 sent iken Türkiye’de 17,7 sent
olarak uygulanmaktadır. Ayrıca, bizde elektriğe yüzde 18 KDV alınırken Avrupa
Birliği ülkelerinde KDV alınmamaktadır. Türkiye’deki elektriğin yüzde 3,4’ünü
tarımsal sulamada kullanmaktadır çiftçilerimiz. Genelde yüzde 14 olan elektrik
kayıp ve kaçağının bedelini de tüm tüketicilerle birlikte çiftçilerimiz
ödemektedir. Çiftçiye uygulanan elektrik fiyatı çok yüksektir. Üstelik önceden
30-40 metreden su çıkarılırken bugün küresel ısınma nedeniyle kuyular 200 ile
Değerli
arkadaşlarım, çiftçilerimizin içinde bulunduğu bu darboğazdan çıkabilmeleri
için borçlarını ödeyebilmeleri bakımından icralar durdurulmalı, hâlihazırda
kesik olan elektrikler açılmalı, yeni bir elektrik kesintisi yapılmamalı,
BAĞ-KUR borçlarında olduğu gibi faiz affı yapılmak suretiyle elektrik borçları
yeniden yapılandırılmalıdır. Bu nedenle, çiftçi peşin ödeme yapan tüccara daha
düşük fiyatla ürününü teslim etmek zorunda kalmıştır. Çiftçimizin bazı
yerlerde, örneğin Hatay’ın Kumlu ilçesinde 2008 yılına ait pamuk desteklemesi
hâlâ ödenmemiştir.
Değerli
arkadaşlarım, tarımın tekrar ayağa kalkabilmesi için tarımsal girdilerde
KDV’nin yüzde 1’e düşürülmesi önemli bir gelişme olacaktır. Elektrikten,
gübreden, mazottan, ilaçtan alınan KDV yüzde 1’e düştüğü takdirde, biraz önce
söylediğimiz borçlar da doğru bir biçimde yapılandığı takdirde, çiftçimizin
sorunu büyük ölçüde ortadan kalkacaktır.
Sayın
bakanlardan, bu konuda çiftçilerimiz adına, tekrar, bir kez daha ricada
bulunarak sözlerime son veriyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Durgun.
Gündem dışı
ikinci söz, teşvik kararları hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’ye aittir.
Buyurunuz Sayın Erçelebi. (DSP sıralarından alkışlar)
2.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin,
yeni teşvik kararlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Nihat Ergün’ün cevabı
HASAN ERÇELEBİ
(Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi şahsım ve
Demokratik Sol Parti adına saygılarımla selamlıyorum.
Hükûmet, bir süre önce,
ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik krizi aşmak için yeni bir teşvik paketi
açıkladı. Hükûmet, bu paketi açıklarken ülkemizin
yaşadığı ekonomik krize bulunabilecek en mükemmel çözüm olarak sundu. Ancak
geçen kısa süre içerisinde, bu paketin bir çözüm olmaktan öte, bazı konularda
kaş yapayım derken göz çıkarıldığını görüyoruz. Şöyle ki: Hazırlığı uzun zaman
alan ve KOBİ’lerin canhıraş bekledikleri bu pakette KOBİ’lere özel bir teşvik
bulunmamaktadır. Aynı sektörde faaliyet gösteren illerin farklı teşvik
bölgelerinde yer alması, aynı sektör içerisinde haksız rekabete yol açmaktadır.
Daha önce beş yıl uygulanan 5084 sayılı Teşvik Yasası nedeniyle bazı gelişmiş
illerimizde yeni yatırım yapılamamıştır. Bu teşvik paketi ile,
sanayileşmiş illerimizde yeni yatırımlar tümden duracaktır. Örnek olarak,
Denizli halkı, sanayiye ve yatırıma küsmüş bulunmaktadır. Sanayiyle ilgili,
başta sanayi, ticaret odası ve borsa olmak üzere 19 sivil toplum örgütünün
imzası buradadır.
Hükûmetlerin istemediği
devlet memurlarını sürgün ettiğini bilirdik ama ilk defa bu Hükûmet
döneminde sanayi sektörlerinin sürgüne gönderildiğini görüyoruz. Tekstil ve konfeksiyon sektörleri, binlerce yıldır yaşadıkları
yörelerden Doğu ve Güneydoğu illerine sürgün edilmektedir. Bu paketle, üçüncü
ve dördüncü bölgedeki insanlarımıza insan gücü yaratalım derken, birinci ve
ikinci bölgedeki çalışan kesimin ve esnafın işsiz kalmasına yol açılacaktır.
İstanbul’da, Bursa’da, Denizli’de tekstilde işten çıkarılan işçilerin hâli ne
olacaktır? Bu insanlar nerede çalışacaklardır? Teşvikler yeni yatırımlara
uygulanacaktır. Eski yatırımlar nasıl ayakta kalacaktır, nasıl rekabet
edeceklerdir?
Tarım sektörü
neredeyse bu teşvik paketinin dışında kalmıştır. Tarımda girdiler çok
pahalıdır, ürün ucuzdur. Mevcut Hükûmetin ve gelecek hükûmetlerin hedefi “
Su havzalarının
korunması için tarım alanlarının muhafaza ve teşvik edilmesi gerekmektedir.
Aksi takdirde, Türkiye ilerleyen yıllarda su sıkıntısı çekecektir.
Küresel ekonomik
krizin ne kadar süreceği belli olmadığından, teşvik paketinde yer alan on iki
sektörde büyük yatırımlar yapmaya kimsenin gücü ve cesareti yoktur. Bu teşvik
paketi bazı grupların işine yarayacak şekilde yapılmıştır. Pakete ekonomik
yandaş mayınları döşenmiştir.
Transit boru
hattıyla taşımacılık hizmetlerinden, rafine edilmiş petrol ürünleri imalatından
kim yararlanacaktır? Ceyhan bölgesinde petrol rafinerisi yapma iznini kim
almıştır? Buralardan bizim Çalık kokusu gelmektedir.
Bu paketle, iş
verileceği söylenen insanlara sürekli değil geçici bir iş temin edilecektir. Bu
gerçekte kiralık işçiliktir. Bu uygulamayla, düşük ücretle çalışan, iş
güvencesi olmayan, sendikal örgütlenmeden mahrum, bölgesel asgari ücretle
çalışanlar ordusu yaratılma tehlikesi bulunmaktadır.
Teşvik paketiyle,
anlatmaya çalıştığım aksaklıklarla birlikte, sanal da olsa üretim destekleniyor
gibi görünmektedir. Aslında, yaşamakta olduğumuz ekonomik krizin aşılmasında
talep yaratan politikalara ihtiyaç vardır. Bu nedenle, çalışanların ücretlerine
zam yapma ayı olan temmuz ayında devlet maaş ödediği kesimlere 250 TL seyyanen
vermelidir. Bu zam şehit ailelerine, gazilere ve emeklilere de yansıtılmalıdır.
Eğer seyyanen 250 TL’lik zam yapılırsa bu rakam ciddi şekilde ekonominin
canlanmasını sağlayacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi toparlayın.
Buyurun.
HASAN ERÇELEBİ
(Devamla) – Son beş yıllık reel enflasyonu yani sokaktaki enflasyonu dikkate
aldığımız zaman, çalışanların ve emeklilerin maaşlarına yüzde 35 oranında zam
yapılmalıdır. Eğer bu yapılmaz ve satın alma gücü yaratılmazsa talep olmayınca
üretimin bir anlamı kalmaz ve bu teşvikler bir ölçüde dışa bağımlı teşvik
hâline gelir. Şu anda dünyada dış ticaretin daraldığını, ülkelerin ihracat
yapma sıkıntısı çektiğini biliyoruz. Bu bağlamda, ilk etapta kamu çalışanlarına
ve emeklilere verilecek yüzde 35’lik zam, ekonominin önünü açacaktır çünkü bu
para piyasaya girecektir.
Açıklanan teşvik
paketi Hükûmet tarafından yeniden gözden geçirilmeli,
sektörel teşvike önem verilmeli, memura, işçiye,
emekliye, köylüye, esnaf ve KOBİ’lere mutlaka destek verilmeli, üretimde
kullanılan elektriğin fiyatı düşürülmeli, ekonominin sadece üretim yönü değil
tüketim yönü de göz önünde tutulmalıdır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Erçelebi.
Hükûmet adına Sanayi ve
Ticaret Bakanı Nihat Ergün gündem dışı konuşmaya cevap verecektir.
Buyurunuz Sayın
Ergün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Denizli
Milletvekilimiz Sayın Hasan Erçelebi’nin hem
eleştirileri hem de önerileri için kendisine çok teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, son açıklanan bölgesel ve sektörel teşvik
sistemiyle ilgili, öncelikle Sayın Erçelebi’nin ifade
etmiş olduğu “ekonomik krizi aşmak için” veya “ekonomik krize en mükemmel
çözüm” iddiasıyla ortaya konulmuş bir teşvik sistemi olmadığını söylemek
isterim. Sistem açıklanırken de böyle olmadığı Sayın Başbakanımız tarafından
kamuoyuna ilan edilmişti.
Bölgesel ve sektörel teşvik sistemi üzerinde Hükûmetimiz
uzunca bir zamandır çalışma yürütüyordu, çünkü 5084 sayılı Yasa’nın
uygulamasından kaynaklanan gözlemler, değerlendirmeler, eleştiriler bölgesel ve
sektörel bir sistemin uygulanmasının daha olumlu
neticeler doğuracağı kanaatini hasıl etmişti. Onun
için bölgesel ve sektörel teşvik sistemiyle ilgili
çalışmalar ekonomik krizden bağımsız olarak yürütülen çalışmalardı.
Bununla ilgili
“Geç kalmış bir paket.” diye eleştiriler de oldu, “Genel olarak olumlu bir
paket ama geç kalmış bir paket.” eleştirileri de oldu. Ancak biz bu bölgesel ve
sektörel teşvik sistemini eğer kasım ayında, aralık
ayında, ocak ayında ilan etmiş olsaydık o zaman krizin girdabı arasında bu
teşvik sistemi kaybolur gider, kimsenin ilgi göstermediği bir sistem olarak
yerinde kalırdı.
Krizin şubat ve mart ayı itibarıyla Türkiye üzerindeki etkilerinin
azalmaya başladığı ve bütün göstergelerin yeniden olumluya dönmüş olduğu bu
dönem içerisinde bölgesel ve sektörel teşvik
sisteminin ilan edilmesinin nedeni, hem yerli yatırımcımızı hem de yabancı
sermayeyi Türkiye’nin krizden çıkışta, krizden çıkış süreci içerisinde ve
çıktıktan sonraki dönemde cazip yatırım merkezlerinden biri olduğunu hem yurt
içinde ve hem de yurt dışında göstermek amacını taşımaktadır.
Özellikle Amerika
Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ülkelerinde yatırım için yatırımcı bir
miktar daha tedirginliğini sürdürmeye devam edecektir ama Türkiye gibi krizin
etkilerinden daha çabuk sıyrılan ülkeler yatırım açısından uygun teşvik
sistemlerini geliştirdiklerinde hem ulusal hem de uluslararası yatırımcılar
açısından daha cazip ülkeler arasında yer alabilecektir. Bu nedenle bu teşvik
sistemi 2010 yılı sonuna kadar Türkiye’nin bütünlüğü içerisinde bir promosyon sistemi olarak algılanmalıdır. Ulusal ve
uluslararası yatırımcıya Türkiye’yi cazip bir yatırım merkezi olarak gösteren
parametrelerle bu teşvik sisteminin oluşturulduğunu hepimiz görüyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bu nedenle, teşvik sistemiyle ilgili, hem zamanın geç olduğu
konusundaki eleştiriler hem de bu sistemin doğrudan doğruya kriz içerisinde
alınan tedbirlerle ilgili olduğu yönündeki değerlendirmeler çok doğru
değerlendirmeler değildir; kriz sonrasıyla ilgili bir sistem olduğuna dair
değerlendirmeler daha sağlıklı bir yaklaşım içermektedir.
Bu sistemde
KOBİ’lere özel bir teşvik bulunmuyor. Türkiye’nin işletmelerinin neredeyse
tamamına yakını küçük ve orta boy işletmelerdir. Dolayısıyla, yatırımcının,
küçük ve orta boy işletmeler şeklinde sektörel ve bölgesel
teşviklerden yararlanacağı sistemin içerisinde çok açık bir şekilde ortaya
konulmuştur ancak sayın milletvekillerimiz sadece büyük yatırımlar faslına eğer
bakmışlarsa, o fasıl ayrı bir meseledir. Büyük yatırımlar, “Bölgesel ve sektörel teşvikler.” diye sistem kendi içinde zaten ikiye
ayrılmıştır. Büyük yatırımların 50 milyondan 1 milyara kadar olan genişlikte
yatırımlar olduğunu sistem içerisinde görüyoruz. Bunun dışındaki diğer
yatırımlar, daha çok KOBİ’lerin, küçük ve orta boy işletmelerin bölgesel ve sektörel teşvik kapsamında yararlanabileceği yatırımlardır.
Onun için, sistem kendi içinde yatırımları, “Büyük yatırımlar.” ve “Sektörel, bölgesel yatırımlar.” diye ikiye ayırmaktadır.
Bir kere daha, teşvik sisteminin bu boyutuna bakılmasını şahsen ben
arkadaşlarıma önermek istiyorum.
Tarım sektörü bu
teşvik sistemi içerisinde yer almıyor. Değerli arkadaşlar, tarımla ilgili
Türkiye'de uygulanan teşviklerin ve desteklemelerin boyutunu herkes biliyor,
yıllık destek boyutu 5 milyarın üzerinde bir boyuttur. 5 milyarın üzerinde
destek alan, destek verilen bir tarım sektörü vardır. Son açıklanan Toprak
Mahsulleri Ofisinin hububat alım fiyatlarıyla nasıl tarıma önemli bir destek ve
katkı verilmiş olduğunu, tarımla ilgili, tarımsal konularla ilgili Tarım Bakanlığının
ve ilgili diğer bakanlıkların nasıl bir destek çalışması içerisinde olduğunu
hepimiz biliyoruz. Bu destekler, elbette “yeterli değildir” diye
eleştirilebilir ama “Sistemde tarıma hiçbir destek yok.” diye bir eleştiri
yapmak açıkça haksızlıktır. Kaldı ki bu teşvik sistemi içerisinde tarıma dayalı
sanayiler de aynı şekilde teşvik edilmektedir. Özellikle tarımın güçlü olduğu
bölgelerde tarıma dayalı sanayilerin nasıl teşvik sisteminden yararlanacağı da
çok açık bir şekilde ortaya konulmaktadır. Bazı sektörlerde yandaş kokusu var;
transit boru hatları, petrokimya tesisleri, rafineriler gibi.
Değerli
arkadaşlar, Nabucco boru hattı, Türkiye’yi 2 bin
kilometreden fazla, boydan boya geçecek olan bir boru hattıdır. Bu boru
hattının bir teşvik kapsamı içerisinde olmasının, Türkiye’de meydana getireceği
üretim, Türkiye’de meydana getireceği istihdam ve Türkiye’de meydana getireceği
ekonomik iklimin bu teşvik kapsamı içerisinde olmasının ne yanlışlığı var? Nabucco Projesi’ni teşvik etmenin, Türkiye’yi, enerji nakil
hatları konusunda, boru hatları konusunda bu teşvik kapsamında cazip
noktalardan birisi hâline getirmenin yanlış bir tarafı yoktur. Petrokimya
tesisleri açısından Türkiye'nin en az birkaç petrokimya tesisine daha ihtiyacı
olduğunu yatırım olarak biliyoruz. Siz de bir petrokimya tesisi kurmak
isterseniz ve teşviklerden yararlanamazsanız, o zaman söyleyin. Gelin, siz de
bir petrokimya tesisi kurun Türkiye’nin teşvik gören bölgelerinde. Bu sistem
içerisinde hangi bölgesinde kurmak istiyorsanız mutlaka size de bir teşvik
imkânı doğacaktır. Olmazsa o zaman gelin, hep beraber konuşalım,
değerlendirelim.
Değerli
arkadaşlar, tekstilin birinci bölgeden taşınabilmesiyle ilgili konu sektörle iş
birliği içerisinde bir sektör strateji belgesi olarak ortaya konulmuş bir
konudur ve Türkiye’den Mısır’a, Endonezya’ya, Çin’e, başkaca ülkelere bazı
firmalarımızın gitme eğilimi içinde olduğu, hatta bazılarının ucuz iş gücü
sebebiyle gittikleri açık bir gerçektir, bilinen bir gerçektir. Hem bu gidişin önünü durdurmak hem de gitmiş olan firmalarımızı
tekstilde yeniden kazanmak, Türkiye’mizin bir başka bölgesini tekstil konusunda
yeni yatırımlar açısından daha cazip hâle getirmek ve gitme eğiliminde
olanların bu eğiliminin önünü kesmek kendi yurt içinde bir sektörel
kayma ile yurt içinde kalmalarını temin edecek bir yaklaşımla bu
hazırlanmıştır.
Değerli
arkadaşlar, şunu da ifade etmek isterim ki hiçbir teşvik sistemi bir ülkenin
bütün illerini veya bütün ilçelerini, bütün kasabalarını aynı oranda etkileyen,
aynı oranda sanayi ve ticaret konusunda cazip hâle getiren bir etki meydana
getiremeyebilir. Önemli olan total düşünmek ve toplamda Türkiye'nin bu teşvik
sisteminden, yeni teşvik sisteminden yerli sermayeyi ve yabancı sermayeyi ne
kadar yatırıma teşvik edebildiğini görmektir. Bunun elbette sektörel
ve bölgesel önemi vardır, bunun üzerinde ayrıca duralım. Sektörel
dağılımın ve bölgesel dağılımın üzerinde ayrıca duralım ama sektörel
ve bölgesel dağılımdan önce bu sistemin Türkiye’ye toplamda ne kazandıracağını,
ne kadar yabancı sermaye yatırımını, ne kadar yerli sermaye yatırımını tahrik
edeceğini görmemiz lazımdır, öncelikle toplama bakalım. Bu sistemde birkaç
otomobil fabrikasının daha cazip olarak Türkiye’de yatırım yapması ve
otomotivde Türkiye'nin gücünün daha da artmasının kime ne zararı olacaktır?
Eğer bu sistemle yeni bazı sektörleri ülkemize kazandırabilirsek, emin olun bu,
bizim ülkemize bu dönemde yapacağımız en büyük iyiliklerden bir tanesi
olacaktır diye düşünüyorum.
Sistemin
ayrıntıları konusunda çalışmalar da var. Bazı bölgelerimizde teşvik edilmesi
gereken alt sektörler konusunda eksiklikler olabilir. Bu eksikliklerin
giderilmesine sistemin açık olduğunu baştan da ifade etmiştik. Zaten Teşvik
Uygulama Genel Müdürlüğümüz sistemin alt sektörlerindeki bazı tadilatları yapabilme
imkânına sahiptir, o tadilatları da yapmaktadır.
Bir de birinci
bölge içerisinde veya dördüncü bölge içerisinde veya üçte, ikide, bölgeler
içerisinde yer alan illerin, bütün illerin hepsinde aynı sektörler teşvik
edilmemektedir. Eğer arkadaşlarımız alt sektörlere bakarlarsa mesela birinci
bölgede İstanbul da var ama İstanbul ilinde sadece dört beş sektör teşvik
edilmektedir, geri kalan sektörlerden bir kısmı Tekirdağ-Edirne bölgemizde,
Kırklareli bölgemizde teşvik edilirken sektörlerden bir kısmı da Bolu-Sakarya
bölgemizde, Bilecik bölgemizde teşvik edilmektedir. Dolayısıyla, bu teşviklerin
hem Teşvik Uygulama Genel Müdürlüğü vasıtasıyla hem de yatırım kalkınma
ajansları vasıtasıyla bölge içerisinde yönlendirilebilme imkânı vardır. O
nedenle, milletvekili arkadaşlarımızın aynı zamanda alt sektörlere de bakarak
alt sektörlerin hem kalkınma ajansları hem de Teşvik Uygulama Genel
Müdürlüğünün uygulama safhasında yönlendirmeleriyle bölge içerisinde
sektörlerin daha dengeli bir şekilde yatırım olarak dağılmasına imkân
verilebilecektir.
Bu nedenle, yeni
teşvik sisteminin geneli, eski sisteme göre, 5084’e göre daha çok bölgesel
kalkınmayı sağlayacak, bölgesel dengeleri oluşturacak, sektörel
dengeleri oluşturacak, daha çok yatırımı ülkemize cezbedebilecek
ve belli bölgelerimize kaydırabilecek ve daha çok istihdam meydana
getirebilecek niteliktedir. Bu konuda genel bir kanaat vardır. Türkiye’deki
genel yaklaşım, bu sistemin doğru ve iyi bir sistem olduğu istikametindedir.
Ama, spesifik eleştiriler, spesifik birtakım
değerlendirmeler var, bu değerlendirmelere de kapalı değiliz, uygulama
safhasında da bu değerlendirmelerin elbette yönlendirici etkisi olacağını ifade
etmek isterim.
Hasan Erçelebi arkadaşımıza, bu sistemle ilgili hem eleştiri ve
önerilerinden dolayı bir kere daha teşekkür ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, Meclis tatil oluyor, kanun ne zaman gelecek?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) – Tatil olmadan gelecek.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Ergün.
Gündem dışı
üçüncü söz, Ardahan ilinde meydana gelen sel ve dolunun açtığı zararlar
hakkında söz isteyen Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’e aittir.
Buyurunuz Sayın
Öğüt.
3.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Ardahan ilinde meydana gelen sel ve dolu felaketinin açtığı zararlara
ilişkin gündem dışı konuşması ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Ardahan’da meydana gelen sel ve
dolu felaketinden sonra, zararın bir an evvel karşılanmasıyla ilgili söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, yaklaşık on beş gündür aralıksız, şiddetli yağmur ve dolu yağıyor.
Bölgemiz öyle, ne yapalım? Rakım 2.500 olunca tabii ki o bölgede de kış
şartları çok ağır oluyor.
Ardahan Merkez
başta olmak üzere, Ölçek köyü, Çamlıçatak köyü, Sugöze köyü, Tepeüstü köyü ve
diğer köyler büyük hasar gördü. Yollar hasar gördü, köylere girilemiyor, köy
içleri berbat oldu. Ama en önemlisi, Posof’ta Balgöze
köyünün deresi taştı, su şebekesi olduğu gibi gitti. Eminbey
köyü aynı durumda. Posof merkezinde belediyenin yapmış olduğu su şebekesi,
borular dâhil, kaptajlar dâhil gitti ve logarlar, kanalizasyonlar tarumar oldu. Ama en önemlisi, o
kadar şiddetli bir sel geldi ki kaldırım taşlarını söküp götürdü arkadaşlar.
Yani kaldırım taşları sökülüp gidebilir mi? Evet.
Aynı olay
Damal’da oldu. Damal’da da içme suyu borularını söktü sel, götürdü. Logarları söktü, kanalizasyonu tahrip etti ve Mustafa Kemal
Mahallesi’nde Atatürk silüetini izlemeye gidilen yolu
olduğu gibi bozdu -Damal Belediyemiz sağ olsun, çok güzel yapmıştı- hakikaten
yol berbat oldu. İnönü Mahallesi ve Ata Mahallesi’ndeki yollar da bozuldu. Onun
ötesinde Okçu
ve Göle merkezi, Mızarat ve Dereyolu
köylerinde de büyük bir tahribat oldu.
Değerli
arkadaşlar, bölgemiz hayvancılıkla geçiniyor. Yayla yolları bozuldu, köy
yolları bozuldu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Hayvanlara bir şey oldu mu?
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Hayvanlardan da telef olanlar var. Ama en önemlisi, değerli
arkadaşlar, şu anda köylerimizin arasında irtibat kesilmiş, belediyelerimiz iş
görmez hâle gelmiş.
Ben şimdi rica
ediyorum… Afet İşleri Genel Müdürlüğü Bayındırlık Bakanlığından alındı,
Başbakanlığa bağlandı. Başbakandan ve Genel Müdürden rica ediyorum, derhâl
Ardahan’a bir ekip gönderilsin, başta merkez olmak üzere köylerin ihtiyaçları
tespit edilsin ve afet kapsamından Ardahan ve ilçelerine, köylerine yardım
yapılsın.
Şimdi, Türkiye
genelinde 11 milyon sığır var, 11 milyon sığırın 2,5 milyonu Ardahan’da,
Kars’ta yaşıyor ve orada yetişiyor. Bunu Tarım Bakanı da söyledi. Yani
Türkiye'nin yüzde 22 etini bizim Kars-Ardahan bölgesi karşılıyor. Ama şu anda
yaylalarımıza çıkamıyoruz çünkü yaylayla köy arasındaki yolu bu hasar, sel bozdu.
Tamamen yaylayla köy arasında tahribat var, traktör dahi çıkmıyor.
Şimdi, yaylanın
yolunu yapmak için makine lazım; makine, araç gereç, iş makinesi yok. Para?
Vallahi, makineyi bulsanız, “Mazotu siz verin, biz veremeyiz.” diyor Köy
Hizmetleri. Mazotu köylüler toparlayamıyor, milletvekillerinden istiyorlar. E,
milletvekillerinin bütçesi belli. Yani bir çıkmazın içerisindeyiz arkadaşlar. Bu Doğu Anadolu’nun, güneydoğunun kaderi. Niye gelişmiyor?
İşte bundan gelişmiyor.
Şimdi, benim bir
önerim var. Tabii ki eleştireceğiz ama öneri de söyleyeceğiz. Bir kere, Ege’de,
Akdeniz’de ve batı illerinde on iki ay inşaat yapma sezonu var. Bizim orada
kasımla nisan ayı arasında inşaat yapılmaz altı ay. Yazın bu bölgelere, yani
batıdaki iş makinelerini doğuya gönderip doğudaki köy yollarını ve diğer
yolları yapma imkânı olabilir. İş makineleri gider, Afet İşlerinden de para
giderse üç ay içerisinde bu yollar yapılır. Aksi takdirde, üç ay sonra tekrar
başlayacak yağmur yağış, derken, kasımda inşaat duruyor. Zaten kasımdan sonra
da biliyorsunuz eksi 15 dereceye devamlı düşüyor.
Bu nedenle,
değerli arkadaşlar, bizim bölgemiz böyle bölge. Ülkemizin en güzel bölgesi, en
güzel yeri, sınırda bir yer. Orada vatanına, bayrağına bağlı
bir toplum. O toplumun
büyük bölümü göç vermiş, bölge boşalmış, yoksullaşmış ama
kalanlara hizmet etmek de bizim görevimiz...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – …Büyük Millet Meclisinin görevi diye düşünüyorum. Madem bizi seçti
geldiler, burada İstanbul milletvekili olsun, Ankara milletvekili, İzmir,
batının her yerinden, Bursa’nın, Kocaeli’nin her yerinden milletvekili, Doğu
Anadolu’dan gelen insanlar var. Ben size, hepinize
sesleniyorum ve Sayın Başbakana ve Afet İşleri Genel Müdürüne de sesleniyorum,
Ardahan’a derhâl, acil bir ekip gönderilsin hem Ardahan hem Kars’taki yayla
yolları acilen yaptırılsın, köy yolları acilen yaptırılsın ve mümkünse rica
ediyorum, batıdaki iş makinelerini de Ardahan’a göndersinler ve bir an evvel
oranın imareti yapılmış olsun.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Öğüt.
Çevre ve Orman
Bakanı Sayın Eroğlu gündem dışı konuşmaya cevap
verecek.
Buyurunuz
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim.
Ben, Sayın
Milletvekili Ensar Öğüt’ün Ardahan’da meydana gelen
sel ve dolunun açtığı zararlarla alakalı gündem dışı konuşmasına cevap vermek
üzere söz almış bulunuyorum.
Efendim özellikle
şunu belirteyim, ben zaten gerek DSİ Genel Müdürüne gerek ilgili arkadaşlara bu
konuda hızlı bir şekilde hazırlıkları tamamlayarak Ardahan ilindeki, özellikle
taşkın koruma tesislerinin gözden geçirilmesi, bunların hızla tamamlanması
konusunda talimat verdim; onu özellikle belirteyim.
Esasen siz
konuşmanızda şunu belirttiniz: Bilhassa doğu bölgelerinde biliyorsunuz her
mevsim çalışmak mümkün değil -bu görüşünüze ben de iştirak ediyorum-
dolayısıyla biz özellikle DSİ olarak ve Çevre ve Ormanlığı Bakanlığı olarak
genelde iş planlaması, iş makinelerinin planlamasını yaparken bilhassa yaz
aylarında iş makinelerinin ve diğer ekipmanların doğu
bölgelerine kaydırılması talimatını veriyoruz. Nitekim bu sene de Kars,
Ardahan, Iğdır’da gerekli çalışmalar yapılıyor, bunu özellikle ifade edeyim.
Esasen taşkın
koruma konusunda Çevre ve Orman Bakanlığımız büyük adımlar atıyor. Mesela bizim
son beş yılda açtığımız 569 tesisin 292 adedi taşkın koruma tesisi. Bakın,
bununla 15 il merkezini kurtarmışız. 70 ilçe merkezi, 179 köy, 53 mahalle,
Tabii yapılacak
çok şey var. Ardahana da son yıllarda biliyorsunuz 4
tane taşkın koruma tesisi yaptığımızı ifade etmek istiyorum. Ayrıca bu sene
yatırım programında -ben kendim de Ardahan’a gitmiştim Sayın Vekilim- Alabalık
Deresi ve yan kollarını da ıslah edeceğiz. Burada taşkın koruma ve rüsubat kontrollü inşaatlar devam edecek.
Yalnız bu taşkın
koruma önemli. Şu anda bir müjde daha vermek istiyorum. Bugün sabahleyin Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğüne ait radarların kurulması, özellikle bazı
ilçelere -ki Ardahan’da var- ve illere kurulmuş olan 150 adet otomatik
meteoroloji ölçüm rasat istasyonunun açılışı vesilesiyle sabahleyin bir merasim
düzenlemiştik. İnşallah sadece taşkınlardan sonra birtakım tedbirler
alınmayacak, taşkınların olma ihtimali olan bölgelerde gerekli ikaz sistemini
de kurduk. Bunu da özellikle vurgulamak istiyorum.
Tabii,
taşkınlarda sadece dereyi ıslah etmek taşkın koruma, tersib
bentleri gibi birtakım tesisler yapmak yetmiyor, aynı zamanda erozyon kontrolü
yani selin etkisini azaltacak birtakım ağaçlandırma ve erozyon kontrolü
çalışmaları da yapmak gerekiyor. Bu çerçevede, biz zaten Ardahan’da da 1.659
hektarlık alanda -2008 yılında- erozyon kontrol ve ağaçlandırma çalışması
yaptık, 2 milyon 908 fidan dikmişiz geçen sene. Bu sene de programımızda 2.250
hektarlık alanda ağaçlandırma ve erozyon kontrol çalışmaları yapacağız, 3
milyondan fazla fidanı ekeceğiz. Ayrıca taşkın koruma çalışmaları devam edecek.
Ben bu duygularla
hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. Ardahan’daki ve Kars’taki diğer taşkın
koruma çalışmalarını, tüm ülkede olduğu gibi orada da dikkatle takip
edeceğimizi ifade etmek istiyorum.
Sağ olun efendim,
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Eroğlu.
Şimdi gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize
sunacağım.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Kırgızistan-Türkiye Parlamentolararası
Dostluk Grubu Başkanı Sayın Cangoroz Kanımetov ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaretinin
uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/835)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanı'nın 10 Haziran 2009 tarih ve 50 sayılı kararı
ile Kırgızistan-Türkiye Parlamentolararası Dostluk
Grubu Başkanı Sayın Cangoroz Kanımetov
ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur.
Söz konusu
heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 7. Maddesi gereğince Genel Kurul'un
bilgilerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Recai Yıldırım ve 20
milletvekilinin, sınır ticaretinin düzenlenmesinde ve uygulamada yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/402)
04/06/2009
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Sınır Ticareti ve
yanlış uygulanmasından kaynaklanan sorunların tespiti, çözümü ve diğer
bölgelere etkileri hakkında gerekli araştırmaların yapılması, buna göre
alınacak önlemlerin ve gerçekleştirilmesi gereken uygulamaların yerine
getirilmesi hususunda Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Recai Yıldırım (Adana)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Muharrem Varlı (Adana)
4) Necati Özensoy (Bursa)
5) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
6) Hasan Çalış (Karaman)
7) Reşat Doğru (Tokat)
8) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
9) Beytullah Asil (Eskişehir)
10) Mehmet Günal (Antalya)
11) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
12) Mümin İnan (Niğde)
13) Hasan Özdemir (Gaziantep)
14) Recep Taner (Aydın)
15) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
16) Alim Işık (Kütahya)
17) Cumali Durmuş (Kocaeli)
18) Osman Durmuş (Kırıkkale)
19) Yılmaz Tankut (Adana)
20) Erkan Akçay (Manisa)
21) Bekir Aksoy (Ankara)
Gerekçe:
Sınır Ticaretinin
Düzenlenmesine İlişkin kararın yürürlüğe konulması; Devlet Bakanlığının 28/7/2008 tarihli ve 29927 sayılı yazısı üzerine, 14/5/1964
tarihli ve 474 sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile 4458
sayılı Gümrük Kanununun 16 ncı ve 172 nci maddelerine göre, Bakanlar Kurulu'nca 1/12/2008 tarih
2008/14451 sayılı kararı ile ülkemizin Doğu ve Güneydoğu Anadolu coğrafi
bölgelerine kara sınırı bulunan komşu ülkeler ile sınır ticareti kapsamında
yapılacak ihracat ve ithalata ilişkin kuralları belirlemektedir.
Bu Bakanlar
Kurulu Kararları ile, toplam 12 ilin (Artvin, Ardahan,
Iğdır, Ağrı, Van, Hakkari, Şırnak, Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Hatay)
ilgili komşu ülke ile yapılacak sınır ticaretine ilişkin usul ve esasları
kapsamaktadır.
01.12.2008 tarih,
2008/14451 karar sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla "yürürlüğe konulan" Sınır
Ticaretinin düzenlenmesine ilişkin karar "da;
a- Sınır Ticareti yapılması
öngörülen il ve yetkili gümrük kapıları belirtilmekte olmasına rağmen, basın da
yer alan haberlerde, sınıra komşu illerin yanındaki vilayetleri de bu kapsama
alanı içerisine dahil eden haberler yer almaktadır. Sınır illerine komşu olan
bu vilayetlerimize, kapsama alanına dâhil olup olmadığının araştırılmasını;
b- Sınır Ticaretinin düzenlenmesine
ilişkin kararın madde 4-C bendinde belirtilen "illerin valiliklerince
talep edilen ve Dış Ticaret Müsteşarlığının koordinasyonun da, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı-Tarım ve Köy işleri Bakanlığı ile yapılacak değerlendirme
neticesinde il ihtiyacı ölçütü kapsamın da uygun görülen ürün ve miktarları,
ithalat kotası olarak belirlenir" denmesine rağmen;
Geçici madde 1-
(1 de) " ancak, bu kararın yürürlüğe girdiği tarihten önce 2009 yılı için
belirlenmiş il ithalat kotaları, bu kararın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
30 gün içerisinde bu kararın 7. maddesine göre yeniden belirlenir"
denmektedir.
Her yılın Ekim ayı sonunda belirlenen, her yılın Ocak ayının ilk
beş günü içerisinde, Dış Ticaret Müsteşarlığınca Valiliklere bildirilen
kotaların ikili müzakerelerde ülkemize ithal edilmesi hususunda mutabakata
varılan yeni ürünler, madde 7-(11) de de açıkça ifade
edildiği üzere (ithalat kotaları ve ithalat değer limitleri yıl içinde
değiştirilemez) illerin ithalat kotasına ilave edilebilir hükmüne rağmen,
geçici madde 1-(1 deki) 2009 yılı için belirlenmiş kotaların, yeniden
belirlenmesine ilişkin maddenin konuş gerekçelerinin araştırılmasına
Sınır Ticareti
uygulamasının amacına aykırı olarak yapılan yanlış ve kanunsuz uygulama ve
girişimlerin engellenmesi, kanunun amacına uygun olarak denetlenmesi için bir
an önce önlem alınmalıdır. Sınır ticareti yoluyla ithal edilen malların diğer
bölgelerde serbestçe pazarlanması önlenmelidir. Bunlar yapıldığı takdirde,
diğer bölge çiftçilerinin uğramakta olduğu haksızlıktan kurtulacaktır. Aksi taktirde, diğer bölgelerdeki çiftçilerimizin, oluşan haksız
rekabet koşulları nedeniyle, ürettikleri malları pazarlama imkanları azalmakta
ve ürünlerini maliyetinin altında bir fiyatla satmak durumunda kalmaktadırlar.
Netice olarak;
Sınır Ticareti ve
yanlış uygulanmasından kaynaklanan ve özellikle Çukurova bölgesini tarımsal
açıdan çok etkileyen tüm sorunların tespiti ve çözümü amacıyla Meclis Araştırma
Komisyonu kurulmasını arz ederiz.
2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 22 milletvekilinin, kamu personel sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/403)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Kamu personelinin
sorunları ile bu sorunların çözümü amacıyla aşağıda gerekçesini açıkladığımız
önergemiz ve komisyon kurulduğunda tespit edilecek diğer hususlarla ilgili
olarak Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Hasan Çalış (Karaman)
4) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
5) Erkan Akçay (Manisa)
6) Behiç Çelik (Mersin)
7) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
8) Hüseyin Yıldız (Antalya)
9) Recep Taner (Aydın)
10) Ahmet Orhan (Manisa)
11) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
12) Mustafa Kalaycı (Konya)
13) Alim Işık (Kütahya)
14) Necati Özensoy (Bursa)
15) Yılmaz Tankut (Adana)
16) Ali Uzunırmak (Aydın)
17) Kadir Ural (Mersin)
18) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
19) Reşat Doğru (Tokat)
20) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
21) Mithat Melen (İstanbul)
22) Mustafa Enöz (Manisa)
23) Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale)
Gerekçe:
Bilindiği gibi
Kamu Personel Rejimi AKP Hükümetinin 7 yıllık iktidarı döneminde bir türlü
düzenlenememiştir. Kamudaki statü ve ücret çeşitliliği had safhaya ulaşmıştır.
Aynı unvanda aynı işi yapan farklı kurumlarda görev yapan kamu personeli
arasındaki ücret farkları iş barışını bozmakta, kurumlararası
nakil talebini artırmaktadır. Bu durumda ihtiyacı olan kurumlar personel
sıkıntısı çekerken, ihtiyacı olmayan kurumlarda personel fazlalığı
yaşanmaktadır. Bu konuda en başta milletvekilleri ve kamu yöneticileri birçok
tavassut ve torpil talepleriyle karşılaşmaktadır.
Diğer yandan
memur sendikaları ile ilgili düzenlemede yapılamamış ve bir kısım kamu
personelinin hükümet yandaşı sendikaya üye olmaları yönünde baskı gördüğüne
dair çok sayıda bilgi alınmaktadır. Hükümetin, sendikalar arasında tercih
yapması yasalara ve etiğe aykırıdır. Ayrıca bir kısım sendikalar kendilerinin
hükümetle yakın ilişki içinde olduğu izlenimi vererek ve bir kısım amirler
şifahi olarak personele baskı yaparak kamu görevlilerini hükümet yanlısı
olduğunu ifade eden sendikaya üye olmaya zorlamaktadır.
Kamuda 100 binin
üzerinde sözleşmeli personel çalışmakta olup, sözleşmeli personel uygulaması
Anayasa'nın eşitlik ilkesi ve 657 Sayılı Yasa'nın ilgili hükümlerine aykırı
olarak bu hükümet tarafından genişletilerek çalıştırılmaktadır. Özellikle Milli
Eğitim ve Sağlık Bakanlığı bu haksız uygulamanın öncüsü kurumlar olarak dikkat
çekmektedir. 657 sayılı yasaya aykırı olarak genişletilen sözleşmeli personel
uygulamasına Başbakanlık (Devlet Personel Başkanlığı) ve Maliye Bakanlığı engel
olmaları gerektiği halde örtülü olarak destek olmaktadırlar. Sözleşmeli
personelin uğradığı mağduriyetler kamuoyunun ve en çok bu personelin
malumlarıdır. Bu konuda çok sayıda şikâyet bulunmaktadır. Üstelik bu uygulama
mevcut hâliyle 657 sayılı yasaya çok açık aykırılıklar içermektedir.
Daha önceki 57. Hükûmetler döneminde eşitliği ve adaleti temin amacıyla
çıkartılan kamu personelinin merkezî sınavla seçilmesine dair yönetmelik
sulandırılarak özellikle belediyelerin bu yönetmelik hükümleri ile bağdaşmayan
şekilde mülakat yoluyla personel almalarına imkân verilmektedir. Bu da torpil
ve kayırmacılık iddialarını güçlendirmektedir.
Kamu Personel
Reformu çalışmaları tamamlanmadan Hükûmetin bir kısım
Bakanlıkları (Tarım ve Köyişleri Bakanlığı) veya kamu
kurumlarını yeniden yapılandıracağına dair haberler ve açıklamalar yer
almaktadır. Bu husus Kamu Personel Reformu çalışmalarını akamete uğratacaktır.
Bu çalışmanın bir bütünlük içinde süratle yapılması gerekmekte, personelin
mağduriyetine ve kamu hizmetlerinin aksamasına sebep olacak uygulamalardan
kaçınılması gerekmektedir.
Kamu
hizmetlerinin etkin ve sürekli olarak vatandaşlarımıza sunulabilmesi için
mevcut dağınıklığa bir son verilmesi gerekmektedir. Özellikle AKP Hükûmeti döneminde büyük çoğunluğu kanunla kurulması
gereken birimler yerine siyasi iradenin takdiriyle teşkilat şemalarında yeri
olmayan bir çok birim kurulmakta ve buralara yandaş
yönetici atanmakta, kamu personel seçme sınavı dışında personel istihdam
edilmektedir.
Kamu kurumlarında
çok sayıda vekâleten yönetici bulunmaktadır. Hükûmetin
daha önce 11. Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer zamanında;
Cumhurbaşkanının atamaları onaylamadığı gerekçesiyle asaleten atanamadıkları
söylenmekteydi. Ancak, artık Cumhurbaşkanının AKP eski Milletvekili olmasına
rağmen vekâletle görevlendirmeler giderek artmaktadır. Bu durum ya söz konusu
makamlara kanuna uygun kişi bulunamaması, yahut da bu yöneticileri inisiyatif kullanmaktan uzaklaştırma, sorumluluk almalarını
engellemek sonucunu ortaya çıkarmaktadır.
3.- Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin,
kömür üretimi ve ticaretindeki yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/404)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin önemli doğal zenginliklerinden biri olan kömür
üretim ve ticaretinde meydana gelen usulsüzlüklerin ve yolsuzlukların
saptanması, kömürle ilgili mevzuata uygun olmayan davranışların etkilerinin
belirlenmesi, bunun ekonomimiz üzerindeki etkilerinin saptanması ve alınacak
sürdürülebilir önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98 ve içtüzüğün 104
ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve talep
ederiz. 10.06.2009
1) Ahmet Türk (Mardin
)
2) Emine Ayna (Mardin)
3) Fatma Kurtulan (Van)
4) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
5) Sırrı Sakık (Muş)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) Bengi Yıldız (Batman)
8) M.Nezir Karabaş (Bitlis)
9) Akın Birdal (Diyarbakır)
10) Aysel Tuğluk (Diyarbakır)
11) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
12) Hamit Geylani (Hakkâri)
13) Pervin Buldan (Iğdır)
14) Sebahat Tuncel (İstanbul)
15) M. Nuri Yaman (Muş)
16) Osman Özçelik (Siirt)
17) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Hasip Kaplan (Şırnak)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
21) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Avrupa Konseyi tarafından 4 Kasım 1999 tarihinde imzaya açılan ve
Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına 27 Eylül 2001 tarihinde Strazburg'da
imzalanan "Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesi'ne" imza atan
Avrupa Konseyi üyesi Devletler, yolsuzluğa karşı mücadelede uluslararası
işbirliğinin öneminin bilincinde, yolsuzluk olgusunun, hukukun üstünlüğü,
demokrasi ve insan hakları, hakkaniyet ve sosyal adalet için ciddi bir tehdit
oluşturduğunun, ekonomik gelişmeyi engellediğinin ve piyasa ekonomilerinin
düzgün ve dürüst işlemelerini tehlikeye koyduğunun altı çizmiş, yolsuzluğun
bireyler, Devlet kurumları, Uluslararası kuruluşlar ve şirketler için menfi
sonuçları teyit edilmiştir,
Türkiye kömür
kaynakları açısından oldukça zengin bir ülke olmasına rağmen, kendi
kaynaklarını kullanamamaktadır. Şırnak ilimizde milyonlarca rezerv kömür
bulunmasına rağmen, halkın çıkarına kullanılmamaktadır. TKİ kapatılarak, ihale
yoluyla kişilerin çıkarına kullanılmaktadır. Bu durum kömüre dayalı çevre
felaketine yol açacak kömür termik santral ihalelerini gündeme getirmiştir. 22
Temmuz 2007 ile 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde kömür bir seçim propaganda
aracı olarak kullanılmış, dağıtılan kömürün menşei ve kalitesi sorunlu çıkmış,
yapılan ödemelerde şeffaf davranılmamıştır.
Mesken'lerde Kullanılmak Kayıt Şartlı Isınma Amaçlı Kömür ithalatı
ve Sanayi'de Kullanılmak Kayıt Şartlı 'Sanayi Kömürü İthalatı' şeklinde iki
ayrı ithalat izni kapsamında yapılacağı, bu her iki ayrı ithalata konu Kömür
Kalite Değerleri'nin ilgili Laboratuvar kontrolleri
yapılarak Çevre Bakanlığı'nca belirtilen parametrelere uygun olup olmadığı
araştırılacağı düzenlenmesine rağmen, yerli yabancı ithalatçı-ihracatçı
firmalarla, organize şirketlerin yasalara aykırı olarak işlem yaptığı
görülmektedir. 2002-2007 yılları arası müfettiş
incelemelerinde milyarlarca idari para cezası tahsil edilememiştir.
Gümrük Başmüfettişlikleri eli altında Yargıya sevk edilen suç
fezlekeleri hakkında yürütülen yasal işlemlere rağmen, ithalatçı firma
depolarında duran ve satılmayı bekleyen standart dışı kömürlere ve diğer
varlıklarına, Sahte Kargo Manifestosu türeterek, bu işte aktif yardım ve
yatakçılık yapan taşıyıcı firma gemi ve araçlarına el konulmamakta, el konan
varlıklar var ise de bu varlıklar satılmamakta, ithalatçı firmalara kömür
ithalat yasağı ile Firma Sahip ve Yöneticileri'ne yurt dışına çıkma yasağı
getirilmemektedir. Türkiye'deki tüm
Kömür ithalat Limanları'ndan yasalara aykırı olarak sahte belgelerle
gerçekleştirilen Gümrük Kaçakçılığı karşısında etkili ve caydırıcı bir işlem
yapılmamaktadır. Isınma Amaçlı Kömür niteliği taşımayan standart dışı bu tür
kömürlerin çok fahiş misli misli fiyatlarla Kamu
Kurum ve Kuruluşları yanı sıra Özel Sektör'e satılarak, bu tür kömürler
üzerlerinden sistemli bir biçimde ve her yıl gerçekleştirilen milyarlarca dolar
tutarlı yolsuzluk vurgun'u yapıldığı basına yansımaktadır.
Kömür numunesi ile dolu kömür torbaları'nın
ithalatçı firmaca analizi yapan kuruma getirilip götürülerek analiz
ettirilmeleri neticesinde ele geçirilen "Kaliteli Kömür Analiz
Raporları'na" Gümrük İdarelerinde dayatma yapılarak ithal edilen Rusya ve
Ukrayna menşeli, Türkiye Devleti Isınma Amaçlı Kömür Standartları'na aykırı
standart dışı kömürlerin yurda ithal edilmesi hangi menfaat karşılığında
sağlandığı araştırılması gereken bir konudur. Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başmüfettişliğince sürdürülen
inceleme ve soruşturmalar neticesinde sayısı binlerle ifade edilen usulsüz
kömür ithalat dosyaları hakkında hazırlanan Soruşturma Raporları olduğu, gereği
yapılmak üzere ilgili Cumhuriyet Başsavcılıkları'na sevk edildiği
bilinmektedir.
Son 7 yılda yasadışı işlemlerle usulsüz yollardan yurda sokulup
Isınma Amaçlı Kömürler yerine Kamu Kurum ve Kuruluşları yanı sıra Özel Sektöre
satılarak yurda sokulan ortalama 50 Milyon Tonu aşkın standart dışı Sanayi
Kömürleri üzerinden gerçekleştirilen ve toplamı milyarlarca doları bulan ithal
kömürlerle ilgili kaçakçılık yapıldığı, 2007 yılı ve sonrası sahtecilikle,
sahte kömür analiz raporu, sahte kömür kalite sertifikası, sahte CIF. kömür maliyet faturası gibi işlemlerle devletin milyarlarca zarara uğratıldığı
görülmektedir. Yurda sokulan tüm bu kömürlerin Kamu Kurum ve Kuruluşlarına
normaldeki toptan satış değerlerinin üzerinde fiyatlarla satılarak son yedi
yılda devletin milyarlarca dolar zarara uğratıldığı iddia edilmektedir.
Bu nedenlerle bir
meclis araştırması açılması ve araştırma komisyonu kurulması gerekmektedir.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım:
A) Tezkereler (Devam)
2.- TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın, beraberinde bir
Parlamento heyetiyle Kosova Cumhuriyeti Meclis Başkanı Jakup
Krasniqi ve Karadağ Cumhuriyeti Meclis Başkanı Ranko Krivokapic’in vaki davetine
icabetle Kosova ve Karadağ’a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/836)
15
Haziran 2009
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel
Kuruluna
TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın, Kosova Cumhuriyeti Meclis Başkanı Jakup Krasnıqı ve Karadağ
Cumhuriyeti Meclis Başkanı Ranko Krivokapic’in
vaki davetlerine icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Kosova
ve Karadağ’a resmî ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 6. Maddesi
uyarınca Genel Kurul’un tasviplerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi
okutuyorum:
3.- 17-19 Haziran 2009 tarihlerindeki Birleşmiş Milletler
Felaketlerin Önlenmesi Uluslararası Strateji Merkezi tarafından İsviçre’nin
Cenevre kentinde gerçekleştirilecek olan “Felaketlerin Önlenmesi Evrensel
Forumu II. Parlamenterler Toplantısı”na davet edilen Aksaray Milletvekili ve
Çevre Komisyonu Üyesi Ali Rıza Alaboyun’un icabet
etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/837)
15
Haziran 2009
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Birleşmiş
Milletler Felaketlerin Önlenmesi Uluslararası Strateji Merkezi tarafından
İsviçre’nin Cenevre kentinde, “Felaketlerin Önlenmesi Evrensel Forumu II.
Parlamenterler Toplantısı” gerçekleştirilecektir. Söz konusu toplantıya Aksaray
Milletvekili ve Çevre Komisyonu Üyesi Ali Rıza Alaboyun
17-19 Haziran 2009 tarihleri arasında davet edilmektedir.
Davete icabet
edilmesi hususu “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 9. Maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Eyyüp Cenap Gülpınar
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
V.
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Başbakanlığın
Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
4.- 23-24 Mart 2009 tarihlerinde Irak’a resmî ziyarette
bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e refakat eden heyete, ekli listede adları
yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/838)
9/6/2009
Türkiye Büyük
Millet Meclisi
Başkanlığına
23-24 Mart 2009
tarihlerinde Irak’a resmî bir ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah
Gül’e refakat eden heyete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de
iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti
ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste:
Abdulmuttalip Özbek Hakkâri
Milletvekili
Taner Yıldız Kayseri
Milletvekili
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/58) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16/6/2009 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
16.06.2009
Türkiye Büyük
Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulu’nun, 16.06.2009 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun “TBMM Genel Kurul Gündeminin Genel Görüşme
ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler kısmının 25. sırasında yer
alan 10/58 esas nolu, “Turizm Sektöründeki Sorunların
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98.
ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince” Meclis Araştırması önergesi
görüşmelerinin bugünkü birleşimde yapılması önerisinin İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkanvekili
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin üzerinde lehinde söz, Antalya
Milletvekili Tunca Toskay.
Buyurunuz Sayın Toskay. (MHP sıralarından alkışlar)
TUNCA TOSKAY
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisinin, turizm sektörünün sorunları ve alınacak tedbirlerin tespiti
amacıyla Anayasa’nın 98’inci maddesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç
Tüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılması için
verdiği önergenin gündeme alınması için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinize saygılar sunuyorum.
Turizm sektörü,
gerçekten Türkiye ekonomisi için çok ağırlığı olan bir sektör niteliğini son
yıllardaki gelişmesiyle kazanmış bulunmaktadır. 2008 sonu itibarıyla rakamlara
baktığımız zaman, Türkiye’ye gelen turist sayısı, yabancı ve vatandaşlarımız
olmak kaydıyla, 30,9 milyon kişiye ulaşmış; bu sektörden, yine yabancı
turistlerden ve vatandaşlarımızdan elde edilen gelirin ise 21,9 milyar dolara
ulaştığını görmekteyiz. Bu, önemli bir rakam ve ocak-mayıs ayları itibarıyla
Türkiye’nin en önemli giriş kapıları olarak kabul edilen dört giriş kapısından
Türkiye’ye gelmiş olan yabancıların sayısı da 5 milyon 121 bin 735’e ulaşmıştır
ki, bu kapılar, Antalya, İstanbul, Muğla ve İzmir kapılarıdır. Bu rakamlar
Türkiye ekonomisinde turizm sektörünün gerçekten çok önemli bir yeri ve
ağırlığı olduğunu bize açık olarak göstermektedir fakat turizm sektörünün
Türkiye için önemi, ekonomi için önemi iki ayrı noktada kendisini gösteriyor.
Bir tanesi, biraz evvel verdiğim, yaklaşık 22 milyar dolara yaklaşan döviz
geliriyle Türkiye'nin ekonomisindeki en önemli iki sorun -yıllardan beri
gideremediğimiz ve gidermekte güçlük çektiğimiz iki sorun- cari açık yani döviz
gelirlerimizin döviz ihtiyacımıza yetmemesi sorunu, ikincisi de işsizlik
sorunu.
Bu biraz evvel ifade ettiğim 22 milyar dolarlık gelir Türkiye'nin
cari açığı açısından çok önemli bir katkı sağlamaktadır ancak bu rakamın
tahlili bize bir başka gerçeği daha göstermektedir: Bu kadar büyük bir rakamı
elde ederken Türkiye, bu rakamı elde etmek için ithal girdi oranı son derece
düşük bir sektörle karşı karşıyadır. Yani 10 milyar
dolarlık bir ihracat geliri elde ettiğinizde bu geliri elde etmek bakımından
ithal ihtiyacınızın ne kadar olduğu da çok önemlidir. Burada katma değeri,
yerli katma değeri yüksek bir sektörle karşı karşıya bulunduğumuz için bu 22
milyar doların oldukça çok yüksek bir bölümü Türkiye ekonomisi için net bir
katma değer teşkil etmektedir.
İkinci önemli
nokta, turizm sektörünün istihdamla yani işsizlikle savaşmak için en önemli
sektörlerin başında gelmesiyle ilgilidir. Bugün yapılan hesaplamalar şunu
göstermektedir: Doğrudan doğruya veya dolaylı olarak turizm sektörünün
istihdama katkısı yaklaşık yüzde 15-yüzde 16 mertebelerine ulaşmaktadır. Bunu 1
kişinin istihdamı için yapılması zorunlu olan yatırım miktarına baktığımızda da
açık açık görmekteyiz. Mesela, hizmet sektöründe 1
kişinin istihdamı için 103 bin dolar yatırım yapmak gerekiyor, imalat
sanayisinde bu rakam 83.500 dolar, turizm sektöründe ise 53.500 dolara
inmektedir. Yani 1 kişiyi istihdam etmek için katlandığımız yatırım miktarı
açısından da turizm sektörü oldukça avantajlı bir sektör.
Türkiye’de henüz
daha turizm sektörünün belli bölgelerde aşırı derecede yığılması sebebiyle pek
kendini gösteremeyen ama bu mahzuru giderdiğimiz takdirde turizm sektörünü
Türkiye’ye yaydığımız zaman ortaya daha belirgin şekilde çıkacak bir yararlı
özelliği de, bunu başarmış ülkelerde turizm sektörünün gelir bölüşümünün daha adaletli hâle gelmesine olan katkısıdır.
Demek ki Türkiye’de de biz turizm sektörünü kıyılardan iç bölgelere doğru
yaydığımız zaman gelir bölüşümü açısından da daha adaletli bir duruma
ulaşabileceğiz.
Çok kısa olarak
bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu araştırma önergesini kabul ederek
turizm sektörünün sorunlarını aydınlatması ve çözümlerini bulması bakımından,
fikir olması bakımından bazı sorunları da dile getirmek istiyorum.
Biraz evvel de
ifade ettiğim gibi, bugün Türkiye ekonomisinin çok önemli sektörlerinin başında
gelen turizm sektörü yaşadığımız ekonomik kriz sebebiyle ciddi sorunlar
yaşamaktadır. Belli başlı pazarlarımıza baktığımız zaman tablo şöyle: Batı
Avrupa’da gelen turist sayısında yaklaşık yüzde 5’lik bir düşme piyasa
bekliyor. Sebebi de şu: Bu pazarlarda Türkiye fiyatını aşırı kırdığı için, çok
düşük fiyatla ürün sattığı için talepteki düşme biraz az olacak kişi
itibarıyla. İngiltere’ye Türkiye sterlinle satış yapmaktadır. Hâlbuki bizim
Akdeniz çanağındaki rakiplerimiz olan Yunanistan, İspanya, Portekiz, İtalya
avroyla satmaktadır. Sterlin biraz değer kaybettiği için burada da bizim
avantajımız var. Buradan gelen turist sayısında yüzde 10’luk
bir artış beklenmekte. Ruble Rusya’da yüzde 40 civarında devalüe
edildiği için ve Rusya da krizi ciddi şekilde hissettiği için Rusya’dan
Türkiye’ye gelecek olan talebin yüzde 20 civarında düşmesi beklenmektedir.
Ukrayna’da yine para birimi yüzde 90 civarında bir devalüasyona
uğradığı için oradan gelecek olan turist sayısında da ciddi, yüzde 50’lere
varan bir düşüş söz konusudur. İsrail’den de hepinizin bildiği malum sebepler
yüzünden yüzde 70’lere varan bir talep düşmesi söz konusu olacaktır.
Bugün Türkiye'nin
esasen düşük fiyatla sattığı ürünün fiyatları kriz sebebiyle daha da düşmüştür
ve bu, konaklama tesislerinin, otellerin cirolarını, hasılatlarını
düşürmektedir. Maliyetlerde ciddi bir düşüş söz konusu olmadığı için de kârlar
azalmakta birçok tesis zarara girmektedir. Bunun sonuçları şunlardır:
Bir, Türkiye’nin
ucuz turizm ülkesi olma imajı bu söylediğimiz krizdeki fiyatların düşüşüyle
daha da pekişmektedir.
İki, bu
söylediğimiz hasılatın düşmesi sebebiyle turizm
sektöründeki tesisler hizmet kalitesini düşürmek zorunda kalmaktadır, bu da
uzun vadede Türk turizmini olumsuz etkileyecektir.
Üç, turizm
sektöründe çalışan konaklama tesislerinin finansman sorunları had safhaya
varmıştır. Bunun sonucu olarak çok ucuz fiyatla zor durumda kalan otellerin
yabancıların eline geçmesi tehlikesi de karşımızda durmaktadır.
Şimdi, bu
gerçekleştiği zaman tehlike şudur: Tur operatörü yabancı, uçak şirketi yabancı,
oteller de yabancı olduğu zaman…
ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) - Bankalar yabancı…
TUNCA TOSKAY
(Devamla) - … Türk ekonomisinin bu sektörden girdi sağlama şansı, menfaat
sağlama şansı ortadan kalkacaktır. Bu, çok ciddi bir tehlikedir. Ama destek ve
teşvik paketlerine baktığımız zaman Türkiye açısından son derece önemli olan bu
sektör için herhangi bir tedbirin öngörülmediğini görüyoruz. Bu, doğru bir şey
değildir, bunun giderilmesi gerekir.
Orta ve uzun
vadede alınacak ciddi tedbirler var, ben bunu 2008 bütçesinde de 2009
bütçesinde de huzurlarınızda dile getirmiştim, vaktin sınırlı olması sebebiyle…
Ben şimdi, yalnız kriz sebebiyle bazı kısa vadede alınacak tedbirlerin sektöre
faydalı olabileceğini düşünüyorum. İzin verirseniz bu düşüncelerimi sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Bugün, Türkiye’de
turistlerin ortalama harcaması 708 dolardır, yabancı turistlerin ortalama
harcaması 635 dolardır, bizim vatandaşlarımızın -turist olarak kabul edilen
vatandaşlarımızın- ortalama harcaması ise 1.132 dolardır. Bu kriz döneminde ilk
yapılacak, en acil yapılacak şey, tanıtma ve pazarlama faaliyetlerine yoğunluk
vermek, bu bütçeyi yukarı çekmektir ancak bu bütçenin yukarı çekilmesi için
kamu kesiminden herhangi bir işaret yoktur şu anda. Bu bakımdan, yapılması
gereken en önemli şeylerden bir tanesi şudur: Eğer bir veya iki yıl Türkiye’ye
gelen yabancılardan Türkiye’nin aldığı vize ücretleri tanıtım ve pazarlamaya
tahsis edilebilirse burada bir kaynak yaratılma imkânı ortaya çıkabilir.
Özellikle kış aylarında,
hepinizin bildiği gibi, turizm sektöründe kasımdan itibaren on binlerce kişi
işsiz kalmaktadır. Bu işsizliği önleyebilmek için en azından sezon dışında,
kasım-mart veya kasım-nisan arasında istihdam üstündeki yükler azaltılırsa bu
işsizliği önemli ölçüde azaltma şansına sahip olabiliriz diye düşünüyorum.
Sektördeki bazı
işletmeleri KOBİ’lerin yararlandığı teşvik ve desteklerden yararlandırmak
lazım, mademki bu sektör bizim için çok önemli.
Turizm
gelirlerinin ihracat geliri sayılarak ihracatçıların yararlandığı teşviklerden
sektörün yararlandırılması da faydalı olabilir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
TUNCA TOSKAY
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Yatırım ve
işletmelerdeki KDV alacaklarının yine bu işletmelerin vergi, sosyal güvenlik ve
enerji ödemelerine mahsup edilmesi de finansman açısından sektörde bir
ferahlığı yaratabilir.
Ayrıca yine
finansman açısından sektörü desteklemek bakımından A tipi seyahat acentelerine Eximbank’ın vermeyi kabul ettiği veya düzenlediği kredi
limiti 4 milyon dolarla sınırlıdır. Burada şu düşünülebilir: Getirdikleri
dövizin belli bir yüzdesini kredi olarak vermek düşünülerek bu 4 milyon
dolarlık üst sınır aşılabilir. Yani daha fazla döviz getirenlere, mesela yılda
40 milyon dolar döviz getiren bir şeye yüzde 15’lik bir limit tanırsak 4 milyon
dolar yerine 6 milyon dolarlık bir krediyle, bir finansmanla sektörü
desteklemiş olabiliriz.
Bunları düşünüp taşınmak ve
bu konudaki teklifleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin hazırlaması bakımından,
düzenlemesi bakımından bu önergeyi verdik ve bu önerge kabul edilirse bu kadar
önemli bir sektör için tahmin ediyorum ki Türkiye Büyük Millet Meclisinin
önemli katkıları olabilir.
Bu vesileyle
hepinize saygılar sunuyorum efendim. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Toskay.
Lehinde, Antalya
Milletvekili Tayfur Süner. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Süner.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP’nin vermiş olduğu,
turizm teşvikiyle ilgili önergenin lehinde konuşmak üzere söz aldım partim
adına. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben, ilk önce
turizm konusunda şehir içi oteller üzerinde durmak istiyorum. Eğer kısa sürede
şehir içi oteller için bir teşvik getirilmezse şehir içindeki oteller batma
noktasına gelecektir.
Neler yapılabilir
şehir içi otelcilikte? Bir kere, şehir içi otellerde maalesef, bilhassa
kazalarda imarları çok eski yani yirmi senelik, otuz senelik oteller var. Şu
anda, bu şehir içi otelcilikte family tipi, 5 kişilik
odalar istemektedir gelen turistler. Maalesef odaları da şehir içi otellerde
buna uygun değil. İmar Yasası’nda bir değişiklik yaparak, şehir içi otellerde family odaların yaratılması için bir teşvik kapsamında imar
değişikliği yapılabilir. Eğer bu yapılırsa şehir içi otelcilik gelişir.
Şimdi, bölgem
Alanya’dan söze başlamak istiyorum. Sayın Başbakanımız Davos’ta
bir “one minute” dedi,
Alanya’ya gelecek olan 450 bin Musevi rezervasyonlarını iptal etti. Siz bir
şeyler yaparsınız, yedi senede yaptıklarınız gibi ama bunun ceremesini ya şehir
içi oteller çekiyor ya büyük oteller çekiyor ya Türk halkı çekiyor. Yedi
senedir çeşitli yasalar çıktı. Hepsini incelediğiniz zaman, muhakkak ki
birtakım sektörlere zarar verdi AKP Hükûmeti. Ön
görünüm yasasını çıkardılar, ön görünümde, şehirlerde yüksek levhalar kesildi,
KOBİ’ler yıkıldı, gecekondular yıkıldı, imalat atölyeleri yıkıldı; yerlerine
ağaçlar dikildi, yeşil alanlar yaratıldı. “Ne kadar güzel.” dedik ama her çıkan
yasanın bir art niyet neticesinde çıktığını yedi sene içinde gördük. Ön görünüm
yasasıyla daha sonra neler getirdiklerini anlatacağım.
Daha sonra,
turizmde Turizm Teşvik Yasası’nı getirdiler, Komisyondan geçti, ormanların
yüzde 5’ini turizm kapsamına aldılar. Komisyonda “Sayın Bakanım, yahu Torosların tepesindeki ormanları turizme açmıyorsunuz,
Belek ormanlarını, Kemer ormanlarını yarın ziyan edeceksiniz. İspanya’ya
döneceğiz. Zarar edeceğiz. Yapmayın bunları.” dediğimiz zaman “Yahu, Antalya’yı
artık kimse istemiyor. Böyle bir teşvikte de Antalya’yı faydalandırmayacağız.”
dedi. “Yahu, bunun altında Belek ormanları, Kundu
ormanları yatmasın.” dedim, “Hayır.” dedi ama gördük ki Kundu’nun
kızılçam ormanları birine peşkeş çekildi, golf sahası oldu. Oysa,
Kundu’nun arkasında engebeli şahıs arazileri vardı,
oralar satın alınırdı, hazine arazileri tahsis edilirdi, golf sahaları oraya
yapılırdı. “Belek ormanları yasalaşmasın, Belek ormanları golfe
açıldığı zaman orayı da yasal hâle getirirsiniz.” dediğimiz zaman “Hayır.”
dedi. Belek ormanları golf sahası olarak tahsis edildi, binlerce ağaç kesildi.
Siz, o Teşvik Yasası’nı çıkarırken, işte bir ağacın yerine üç ağaç dikilecek...
Be Allah’ın kulları, endemik bitkiler yüz yılda meydana geliyor. Siz nerede
yaşıyorsunuz? İşte, nerede yaşadığınızı bilmiyorum, nereden geldiğinizi de
bilmiyorum ama çıkardığınız tüm yasalar maalesef Türk halkının yararına değil.
Şimdi, ön görünüm
yasasından sonra neler oldu? Alkış tuttuk ya! Bir baktım ki Komisyona
otoyollar, çevre yolları, yan yollar ve köprülerin özelleştirmesi geldi.
Otoyollar, köprüler, yan yolların özelleştirmesinde gördüm ki, yasanın en son
maddesinde bir şey var parantez içinde: “Otoyollar, yan yollarda otel, motel,
lokanta, benzin istasyonu kurulabilir.” Bundan önce de mesafe mefhumu
getirdiler; şehir içinde
Her çıkarılan
yasada bir art niyet var. MHP’ye teşekkür ediyorum, turizmi iyi ki Türkiye
Büyük Millet Meclisine getirdiniz ama merak etmeyin onda da bir yol bulurlar,
bir çıkar yol. Eğer Meclis araştırması isterseniz, kendilerine çıkar sağlayacak
şekilde o yasayı da istedikleri gibi yönlendirirler. Çünkü,
bakın, kıyı şeritlerinde CHP, MHP belediyeler kazandı. Ne oldu yeni? Efendim,
Turizm Bakanlığı, imar yasasını bundan böyle onlar hazırlayacak. Kardeşim,
bunların getireceği yasalara, kanunlara bizim aklımız fikrimiz ermiyor. Her
getirdiklerinde bir art niyet var.
TUNCA TOSKAY
(Antalya) – Bitlis Milletvekilinin eriyor.
TAYFUR SÜNER
(Devamla) – İnşallah yoktur.
Şimdi, turizmde
bizim yaratmak istediğimiz şu; hep beraber şunu yaratmalıyız: Artık, İspanya
gibi sahillerimizi betonlaştırmayalım, İspanya gibi artık sahillerimize yüksek
yapılar yaptırmayalım; ormanlarımızı turizme peşkeş çekmeyelim, ormanlarımız
orman olarak kalsın. Müsait arsalarınızı, hazine arsalarınızı tahsis edin,
onlara bir şey demiyoruz ama muhakkak ki Türkiye’nin menfaatine olacak yasalar
çıkmalı.
Bakın, alternatif
turizmi de artık ön plana çıkarmamız lazım. Dağ turizmini ön plana çıkarmamız
lazım. Torosların tepelerinde o kadar çok endemik
bitki var ki memleketim Akseki’de ve Cevizli’de kuru
çiçekçilik vardı, binlerce aile o kuru çiçekten istifade ediyordu ama koruma
altına alınmadığı için, rastgele kesim olduğu için kuru çiçekçilik öldü. Her
şeyi kendi hâline bıraktık. Karadeniz’in kardelenlerini, Akseki’nin
kardelenlerini başıboş, köylünün eline bıraktık. İstedikleri gibi tüccarlar
esnaflarla oynadı, her türlü kesimi yaptılar ve yok olmak üzere. Kardelen soğan
olarak Hollanda’ya, Danimarka’ya ihraç oldu, neredeyse bitmek üzere. Defalarca
burada gündeme getirdim, dedim ki: Kardelenleri sırayla, beş senede bir, bir
sene Karadeniz’de, bir sene Akseki bölgesinde söküm yaptırın, ama maalesef
Karadeniz’de müsaade alıyor, geliyor Akseki’de gece söküm yaptırıyor, müsaadesi
var ya elinde. Çünkü ihracat yaparken o soğanları hangi yöreden söktüğü belli
değil, takip yok ama takip ettikleri bir şey var: Her çıkardıkları yasada,
çıkardığınız yasalarda bir menfaat ilişkisi, bir menfaat ağı, ister turizmde
olsun isterse yarın alternatif turizm yaratalım, orada da bir çıkar yol bulur,
menfaat ilişkilerine girersiniz. Artık yedi senedir çıkan yasalardan biz
bıktık, usandık.
Komisyonlardan
şimdi imar yasası geçecek. Cuma günü toplantı yaptık, diyor ki müsteşar:
“Yüksek katları, kaçak katları keseceğiz.”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
TAYFUR SÜNER
(Devamla) – Ya Sayın Müsteşar, siz başka bir memlekette mi yaşıyorsunuz? Türkiye'nin yüzde 67’si kaçak yapı. Artık turizme saplanmış
kaçak yapılar, şehirciliğe saplanmış. “Yıkacağız, dökeceğiz.” demekle olmaz.
Fennî mesule en ağır cezaları getirirsiniz, belediye başkanlarına en ağır
cezaları getirirsiniz ve olayı çözersiniz ama bir yerde imar değişikliği
yaparak onu durdurursunuz.
İnşallah, bu turizm
konusuna, MHP’nin getirdiği turizm konusuna kulak verirsiniz, onu Mecliste
enine boyuna tartışırız, turizmimizi battığı bataklıktan hep beraber çıkarmaya
çalışırız. Ama maalesef onu da reddedersiniz oy çokluğuyla, zaten
dinlemiyorsunuz, mayın yasasında olduğu gibi. Bir ay mücadele etti bu gruplar,
muhalefet grupları ama geçirdiniz. İnşallah Reisicumhur noter tasdik
memurluğundan vazgeçer, bu mayın yasasını reddeder, biz de Reisicumhurumuzu
alkışlarız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi bağlayınız Sayın Süner.
TAYFUR SÜNER
(Devamla) – İnşallah, MHP’nin verdiği bu önergeye kulak verirsiniz, turizm
sektörümüzdeki arızaları enine boyuna tartışırız, memleketimiz için hayırlı bir
yasa çıkarırız.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Süner.
Önerinin
aleyhinde, Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş,
buyurunuz. (DTP sıralarından alkışlar)
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisinin turizmle ilgili bir araştırma önergesinin gündeme alınmasına
dair grup önerisi hakkında görüşlerimizi ifade etmek üzere söz aldım.
Aslında, benden
önceki konuşmacılar da Türkiye’deki turizmle ilgili, turizmin sorunlarıyla
ilgili, turizmin Türkiye açısından önemiyle ilgili son derece katkı sunucu
bilgiler verdiler, görüşler ifade ettiler. Müsaadenizle ben de, özellikle
Türkiye’nin kıyıları dışında, orta Anadolu’da, doğuda ve güneydoğuda bugüne
kadar, seksen yıllık cumhuriyet tarihi boyunca ihmal edilmiş ve hâlen bugün
itibarıyla da ihmal edilmeye devam eden turizmle ilgili düşüncelerimizi
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bugün hâlen
okullarda bile, ilkokulda, ortaokulda, lisede bile turizmle ilgili bilgiler
öğrencilere aktarılırken Türkiye’nin turizm merkezlerinin sahilden ibaret
olmadığı, olmayacağı anlatılır ama ne hikmetse bu yalın gerçeklik bu kadar
biliniyor olmasına rağmen, bu kadar gündemde tutuluyor olmasına rağmen hükûmetlerin turizm politikası sahil kentlerini, sahil
kasabalarını bugüne kadar aşmamıştır.
Türkiye’nin
hiçbir kenti yoktur ki, hiçbir kasabası yoktur ki turizme elverişli olmasın. En
nihayetinde onlarca medeniyetin, kültürün beşiğinden söz ediyoruz. Türkiye’nin hangi şehrine giderseniz gidin, mutlaka ama mutlaka, en
azından inanç turizmi, kültür turizmi açısından veya eşi benzeri bulunmayan
mimari yapılar açısından bir turistik değeri vardır ama bu Hükûmet
de dâhil olmak üzere, maalesef ki bugüne kadar turizm politikası sahil
şeridiyle sınırlı kalmış, aslında Türkiye’nin çok önemli bir potansiyeli
yıllardır bu şekilde heba edilmiş, heba edilegelmiştir.
Türkiye’ye gelen
turistin belki de binde 1’i Türkiye’nin orta Anadolu’sunu, Doğu Anadolu’sunu,
Güneydoğu’sunu görmeden bu ülkeden ayrılıyor. Bu bir tarafa, Türkiye’de iç
turizm açısından Türkiye’nin batısında yaşayan insanlar, bugüne kadar
tatillerini Türkiye’nin doğusunda geçirmeyi akıllarına getirmezler. Bakın,
Türkiye’nin doğusunda yaşayan insanların, Hakkâri’de, Şırnak’ta, Ağrı’da,
Van’da yaşayan insanların önemli bir kısmı ya turistik amaçlı ya çalışma amaçlı
ya eğitim amaçlı Türkiye’nin batısını mutlaka görmüştür, mutlaka orayla bir
iletişim kurmuştur. Bu, özellikle, iç turizm sadece ekonomi açısından değil
birbirini daha iyi anlama, birbirinin kültürünü yerinde görüp değer verme
açısından da son derece önemlidir. Bugün gidin, Türkiye’nin doğudaki en ücra
köyüne, oradaki insanlar mevsimlik işçi olarak olsa dahi Türkiye’nin batısını
görmüş, oradaki insanlarla kaynaşmış, tanışmıştır. Rakamı bilmiyorum ama belki
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden bile Türkiye’nin Hakkâri’sini görmemiş
arkadaşlarımız vardır, Türkiye’nin Şırnak’ını görmemiş, görmeyi de aklına
getirmemiş arkadaşlarımız vardır. Dolayısıyla, özellikle turizm gibi bir konuda
konuşurken meseleyi sadece ekonomiye indirgememek gerekir. Turizm aynı zamanda
bir kültür alışverişidir, bir diyalog vesilesidir.
Ben buradan
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine bir çağrıda bulunmak istiyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisinin üyeleri bu yıl tatillerini Van’da geçirsinler,
Hakkâri’nin yaylalarını ziyaret etsinler, Diyarbakır’ın surlarını görsünler,
Batman’a, Hasankeyf’e gelip tarihî, turistik merkezleri ziyaret etsinler,
Urfa’da inanç turizmine katkıda bulunsunlar, Adıyaman’da Nemrut Dağı’nı ziyaret
etsinler. Eğer turizm, özellikle iç turizm canlandırılacak ve ülkenin doğusu da
cazibe merkezi hâline getirilecekse, bu, Meclisten başlamak zorundadır.
Öncelikle bu Meclisin üyeleri, milletvekilleri kendi ülkelerinin dört bir
tarafını gezerek -turistik amaçlı da olsa en azından- görebilmeli ve bu konuda
halkı, Türkiye toplumunu teşvik edebilmelidirler.
Değerli
arkadaşlar, bahsettiğimiz, Türkiye’nin özellikle doğu, güneydoğusunun turizm
açısından kalkındırılması meselesi, mevcut turizm pastasının paylaşılması
meselesi değildir; yani Antalya’ya gelen, Muğla’ya gelen, İzmir’e, İstanbul’a
gelen turist sayısında bir azalma yaşanarak, oraya gelen turistlerin
Anadolu’nun doğusuna, ortasına kaydırılması meselesi değildir, turizm
pastasının büyütülmesi meselesidir. Ben inanıyorum ki doğru bir tanıtım
yapılırsa, Anadolu’nun zenginliği yurt dışında iyi tanıtılırsa, Turizm
Bakanlığı bu konuda iyi projeler hazırlayıp, kamu yatırımlarını da doğu,
güneydoğuya kaydırırsa Türkiye'nin turizm pastası bölünmek yerine tam tersine
katlanarak hem Türkiye'nin doğusunun kalkınmasına hem de kültürel alışverişin
kolaylaşmasına vesile olacaktır.
Hükûmetin, Turizm
Bakanlığının bugüne kadarki -en azından AKP Hükûmetinin
görevde olduğu süre boyunca- turizm yatırımları hep sıfıra tekabül etmiştir
yani o kentteki turizm il müdürlüklerinin, temsilciliklerinin personel maaşları
ve rutin restorasyonlar dışında bir tek kamu yatırımı
kapsama alınmamış, programa alınmamıştır. Dolayısıyla turizmle ilgili
konuşurken, ahkâm keserken ülkenin bu mevcut potansiyelini göz ardı eden,
görmezden gelen, tanımayan, yok olmaya mahkûm eden politikalarla çelişki
içerisinde olduğunu belirtmek gerekir.
On bin yıllık
tarihi olan Hasankeyf’ten söz ediyoruz. Hasankeyf’in sular altında kalmaması
gerektiğini ifade ediyoruz ama Hükûmetin bu konudaki
ısrarı… İşte, Sayın Eroğlu’nun dün bir açıklaması
var: “Kredi bulamazsak kendi öz kaynaklarımızla gerçekleştireceğiz.” diyor. Ama
soruyorlar: “Orhan Gencebay da Tarkan, da karşıymış
Hasankeyf’e.” “Onlar iyi niyetli, öbürleri kötü niyetli.” diyor. Diğer karşı
çıkanlar kötü niyetli, herkes kötü niyetli; Hükûmet,
Orhan Gencebay ve Tarkan, Hasankeyf konusunda iyi
niyetli. Onlar da karşı çıkıyorlar ama onlar iyi niyetle karşı çıkıyorlar, geri
kalan herkes Hükûmete göre art niyetlidir.
Hasankeyf’e baraj yapılması Hasankeyf’i kalkındıracak, Hasankeyf’i kurtaracak
olan proje de baraj projesiymiş gibi tanıtılmaya çalışılıyor.
Şimdi, on bin
yıllık bir tarihi sular altında bırakacaksınız, öte taraftan “Biz turizm konusunda yatırım yapıyoruz,
turizme değer veriyoruz, tarihimize, kültürümüze değer veriyoruz.”
diyeceksiniz. Bütün bunları özellikle bölge halkına, orada yaşayan insanlara
anlatmanız mümkün değil değerli arkadaşlar.
Bakın, Türkiye’ye
dışarıdan gelen bir turist Adıyaman’dan başlayarak Şanlıurfa, Mardin,
Diyarbakır, Batman, Van, Ağrı’ya uzanan bir turizm programına dâhil olsa, bu
kapsamda bir turistik gezi yapsa inanın ki bir sonraki yıl 10 turistin
gelmesine vesile olacaktır. 10 turist orayı gezdiğinde bir sonraki yıl belki
bin turistin gelmesine vesile olacaktır çünkü insanlığın ilk yerleşim birimi
olan bu topraklarda nasıl bir tarihin, nasıl bir kültürün, medeniyetin
yattığını görmek dünyadaki her insanı heyecanlandıracaktır. Diyarbakır’da,
Ergani’de Hilar Mağaralarını, Çayönü Mağaralarını,
bugüne kadar arkeolojinin tespit edebildiği ilk yerleşim birimi olan Çayönü Hilar bölgesini dünyada görüp de heyecanlanmayacak hiçbir
insan yoktur ama bizim ülkemizde dahi bunun gözle görülür, tanınır bir hâle
getirildiğini söylemek mümkün değil. Diyarbakır’ın Eğil ilçesinde on binlerce
yıllık bir tarih yatıyor ama bırakın Eğil ilçesinin turizminin tanıtılmasını
Diyarbakır’ın Eğil ilçesinin varlığından dahi Türkiye'de insanlar haberdar
değildir. Bu nedenle, özellikle ülkenin sorunlarından bahsederken, işte
Türkiye'nin doğusunun geri kalmışlığından, geri bırakılmışlığından bahsederken,
bu konuda teoriler, pratikler, siyaset üretirken orayı yerinde dahi görmeden,
orayı bir ziyaret edip o insanların bir çayını dahi içmeden politika yapmak
kelimenin tam anlamıyla o insanları veya kendini kandırmaya çalışmaktır.
Bu vesileyle,
değerli arkadaşlar, eğer turizm konusu bir araştırma komisyonu tarafından
incelenip tartışılacaksa bütün bu boyutlarıyla, bütün bu sorunlarla birlikte
ele alınmak durumundadır. Bugün Antalya’da bir orman yangını çıktığında…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız; buyurunuz.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Devamla) - …hepimizin içi yanıyorsa, televizyonlar canlı yayında
orman yangınını verip söndürme faaliyetlerini kamuoyuna aktarıyorsa, kamuoyunda
duyarlılık yaratılıyorsa, aynı duyarlılık bugün Silopi’deki orman yangını için
de gösterilmek zorundadır. Oradan arkadaşlarımız arıyorlar, hâlen Silopi’de
orman yangını devam ediyor. Arkadaşlarımız Sayın Bakanla görüşmeler yaptılar,
oradaki orman yangınına iki gündür müdahale edilmiyor. Dolayısıyla, orman
yangınına müdahale edilmesi için buradan, Bakanın devreye sokulması şeklinde
bir çaba sürdürüyoruz.
Tamam, Silopi’den
orman yangınıyla ilgili canlı yayın yapılmasın ama o ormanın da bir değer
olduğu, bu ülkenin bir değeri olduğu unutulmasın. Aksi takdirde, Antalya’daki
orman yangınına içimiz yanarken Silopi’dekine kayıtsız kalmak, her şeyden önce
kendimizi sorgulatır hâle getirir.
Bu duygu ve
düşüncelerle, sizleri bir kez daha saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Demirtaş.
Önerinin
aleyhinde Afyonkarahisar Milletvekili Zekeriya Aslan.
Buyurunuz Sayın
Aslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ZEKERİYA ASLAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
turizm sektörünün sorunlarının tespiti amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması açılması hakkındaki önerinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Ülkemize döviz
kazandıran, çok sayıda insanımıza aş ve iş imkânı sunan turizm sektörü, kabul
edelim ki AK PARTİ İktidarı döneminde hızla büyümüş ve dünyayla rekabet
edebilir en önemli üstünlük alanlarımızdan birisi hâline gelmiştir. 2005 yılı
verilerine göre ülkemiz, dünya genelinde en çok turist çeken ülkeler arasında
9’uncu, turizmden en fazla gelir elde eden ülkeler arasında 8’inci sırada yer
almaktadır. Türkiye'nin dünya çapında bir marka olması hedefi doğrultusunda
yaptığımız çalışmalar neticesinde, ülkemize gelen turist sayısı ve
gelirlerimizde önemli artışlar olmuştur. 2006 yılında ülkemize gelen turist
sayısı 19 milyona yükselirken turizm gelirlerimiz yaklaşık 17 milyar dolar
olmuştur. 2013 yılında turizm gelirlerimizin 40 milyar dolara yaklaşması da
hedeflenmektedir.
Değerli
arkadaşlar, turizm deyince aklımıza tabii çok çeşitli konular geliyor, dağ
turizmi, kongre turizmi, sağlık turizmi, deniz turizmi diye. Benim seçim bölgem
Afyonkarahisar da sağlık turizminde çok önemli
gelişmeler kaydetmektedir. Afyonkarahisar’da sağlık
turizminin dışında… Tabii, bizden önce konuşan sayın milletvekili arkadaşım
insanları bir yerlere davet etti. Türkiye'nin her tarafı hakikaten çok güzel,
ben de kabul ediyorum. Her tarafı gidilmesi, görülmesi gereken yerler.
MEHMET DOMAÇ
(İstanbul) – Afyon’a çağır.
ZEKERİYA ASLAN
(Devamla) – Ben de sizi Afyonkarahisar’a, Kocatepe’ye
davet ediyorum arkadaşlar. Kocatepe’ye, Kurtuluş Savaşı’nın yapıldığı o kutsal
topraklara davet ediyorum, buyurun gelin, hep birlikte gezelim diyorum.
Orada,
arkadaşlar, iç turizmin gelişmesi açısından, tabii, hakikaten güzellikler var.
Bilhassa öğrenci kardeşlerimiz öğretmenleri tarafından Afyonkarahisar’a
getirilip bu yerler gösteriliyor. Turizmin yanında, bu öğrencilerin millî
şuuru, tarih bilinci geliştiriliyor. Bu yönüyle bu çalışmayı yapanlara da
teşekkürlerimi arz ediyorum buradan.
Afyonkarahisar’da, arkadaşlar,
turizm deyince şu sıralar ilk akla gelen kaplıca turizmi, sağlık turizmidir.
Tabii, Afyonkarahisar yolların kesiştiği bölge olduğu
için hepiniz gelip giderken görüyorsunuzdur yapılan otelleri. Son yıllarda
yapılan oteller çok konforlu ve oldukça gelişmiş otellerdir arkadaşlar.
Türkiye’ye hitap ettiği gibi, Afyonkarahisar’daki
oteller, artık yurt dışına açılmışlardır. Yurt dışından sağlık turizmi yönüyle
de turistlerimiz gelmeye başlamışlardır. Bu yönüyle Afyonkarahisar’da,
Hükûmetimizin verdiği teşvikler sayesinde,
arkadaşlar, yeni oteller yapılmaya devam etmekte, Sandıklı ilçesinde de iki
tane beş yıldızlı otelin inşaatı devam etmektedir. Bütün bunlar tabii, teşvikle
olmaktadır arkadaşlar. Bu yönüyle baktığımız zaman, turizm Türkiye açısından
gelir getirmektedir, ancak bu Meclis araştırması… Kabul edelim ki Meclisin
tatile girmek durumunda olduğu bir zamanda, tatile yakın olduğumuz bir zamanda
çok daha önemli konular ve kanunlar çıkacaktır. Bu yönüyle bu Meclis
araştırmasının aleyhinde olduğumu belirtiyor, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Aslan.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.40
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
2.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 408 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç
Tüzük’ün 91’inci maddesine göre Temel Kanun olarak ve bölümler halinde
görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
16/6/2009
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun, 16.06.2009 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti
grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, TBMM İçtüzüğünün 19 uncu
maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri :
Gündemin kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında bulunan 387,
361, 316, 357, 386, 395, 394 ve 324 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin
bu kısmın 3, 4, 5, 6, 7, 9, 10 ve 11 inci sıralarına, Gelen Kağıtlar
listesinde yayınlanan ve bastırılarak dağıtılan 408 Sıra Sayılı kanun
tasarısının ise 48 saat geçmeden bu kısmın 8 inci sırasına alınması ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun, 16
Haziran 2009 Salı günkü (bugün) birleşimlerinde 357 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar; 17 Haziran Çarşamba ve 18 Haziran 2009 Perşembe günkü birleşiminde
ise saat 13.00’ten 21.00’e kadar çalışmalarını sürdürmesi,
19 Haziran 2009
Cuma günü Genel Kurulun çalışmaması,
408 sıra sayılı
Kanun Tasarısının İç Tüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi
ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,
Önerilmiştir.
408 Sıra Sayılı
Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatcı
Birlikleri Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı
(1/692)
BÖLÜMLER BÖLÜM
MADDELERİ BÖLÜMDEKİ MADDE
SAYISI
1. BÖLÜM 1 -
16 16
2. BÖLÜM 17 -
25 10
(Geçici
1. madde dahil)
Toplam
Madde Sayısı 26
BAŞKAN – Önerinin
lehine Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün.
Buyurunuz Sayın
Üstün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; AK PARTİ Grup önerisi
lehinde söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekillerimiz, bildiğiniz üzere daha önce 1 Temmuza kadar bir grup
önerimiz vardı. Ancak grupların bir araya gelerek uzlaşması sonucu, yeniden bu
haftayı düzenlemek üzere AK PARTİ Grubu tarafından bir grup önerisi
verilmiştir. Bu, gerçekten son derece memnuniyet verici bir durum doğurmuştur.
Meclisimizin bu şekilde uzlaşma yoluyla çalışması gerçekten sevindirici bir durumdur.
Milletimizin arzu ettiği kanunları çıkardıktan sonra milletvekillerimizin 1
Temmuzda hak ettikleri tatile çıkabilmeleri için bu gerekli idi. O bakımdan bu
anlayışı gösteren muhalefet partilerinin grup başkan vekillerine ben gerçekten
teşekkür ediyorum.
Ne var bu grup
önerisinde değerli arkadaşlar? Öncelikle çalışma saatlerimizi düzenliyoruz.
Bugün inşallah yarım kalan ve uzun süreden beri görüştüğümüz Gelir Vergisi
Kanunu’nun bitimine kadar çalışacak ve yarın da saat 13.00’te toplanacağız,
21.00’e kadar çalışacağız, perşembe günü de yine 13.00’te toplanıp 21.00’e
kadar çalışacağız, cuma günü çalışmayacağız. Böyle gözüküyor burada. Sırasıyla
diğer kanunları da inşallah, Meclisimiz, Genel Kurulumuz görüşecek.
Tekrar ben normal
bir çalışma düzenine dönmüş olmaktan dolayı bir kez daha bütün grup başkan
vekillerimize teşekkür ediyorum. Meclisimizin sağlıklı bir çalışma yapması
dileğiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Üstün.
Lehte, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Elitaş, konuşmayacaktınız
hani.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Siz konuşmuyorsunuz diye konuşuyorum.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Biraz önce Sakarya Milletvekilimiz Sayın Ayhan Sefer Üstün’ün
ifade ettiği gibi Meclis Başkanımızın Başkanlığında yaptığımız toplantı
çerçevesinde bugün gündemin sırasında olan Gelir Vergisi Kanunu ve 361, 316,
387 ve 357 sıra sayılı kanunların görüşülmesine, çarşamba günü 386 sıra sayılı
kamu finansmanı ve borç yönetimi kanunu, yine çarşamba günü 408 sıra sayılı
Türkiye İhracatçılar Meclisinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nı
temel yasa olarak görüşmeye, perşembe günü de 395 sıra sayılı Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ni görüşmeye siyasi parti
gruplarımızın ittifakıyla karar verdik.
Geçen hafta aldığımız
grup önerimizde, bildiğiniz gibi, cuma günü de çalışma şeklinde kararımız vardı
ama Sayın Meclis Başkanımızın katkıları ve girişimleri sonucunda gruplar olarak
perşembe gününe bu saydığımız kanunları çıkarmak üzere karar verdik.
Genel Kurulumuzun
olumlu bir çalışma yapacağını ümit ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Elitaş.
Aleyhinde, Eskişehir Milletvekili Tayfun İçli.
Buyurunuz Sayın
İçli.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; AKP grup önerisi aleyhinde söz aldım.
Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Biraz evvel AKP
Grup Başkan Vekili Arkadaşımız ve AKP Milletvekili Arkadaşımız grup önerisinin
lehinde söz aldı ve dört siyasi parti grubunun mutabakat sağladığını ve bu
şekilde bu haftalık çalışma takvimi konusunda işte belirli yasaların
geçebileceğini söyledi.
Elimde 3 Haziran
tarihli AKP grup önerisi var. Bu öneride Saygıdeğer Grup Başkan Vekili
Arkadaşımız, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görüşmesi gerektiğine inandıkları
yasaların ne derece önemli olduğunu hem grup önerilerinde hem de grup
önerisinin lehinde söz aldıklarında açıkladılar ve o tarihte yaptığım konuşmada
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin, sunulan gündemin bir yazboz tahtasına
dönüştüğünü ifade etmiştim. Yine benzer bir öneri karşımıza geldi.
Şimdi, gündeme
bakıyorum, her salı günü AKP grup önerisi getirildiğinde Hükûmetçe
çok önemli olan kanun tasarı ve tekliflerinin, işte sıraları değiştiriliyor ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi bu öneriyi oyluyor ve kabul ediyor ama değerli
arkadaşlarım, her salı günü yazboz tahtası. AKP Grubunca önemli olan, çok
önemli olarak kabul edilen bir kanun tasarı ve teklifinin sonraki salı gününde
alt sıralara kaydırıldığını görüyoruz. Örnek mi istiyorsunuz? İşte, Borçlar
Kanunu’nu getirmişler. 1’inci sırada Türk Ticaret Kanunu var -kıyametler
kopmuştu- bakın orada duruyor. Borçlar Kanunu’nu getirdiler, sırada duruyor.
Yasalar, yasa tasarıları, teklifleri önemsizdir demiyorum ama 6’ncı sırada
getirdikleri, 6’ncı sıraya aldıkları kanun tasarısına baktığınız zaman Türkiye
Cumhuriyeti ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyet… Tabii, Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliği artık kalmadı ancak o tarihte yapılan bir protokolün onaylanmasına
ilişkin bir kanunu ilk sıraya almışlar. Ama örneğin Türk Ceza Kanunu’yla ilgili
bir kanun tasarısı varken o yasa tasarısının bugünkü gündemde geriye doğru
itildiğini görüyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, 3 Haziran tarihli grup önerisinde Meclisin cuma dâhil olmak üzere
çalışacağına dair öneri vardı. Gece 24.00’e kadar Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalıştırılması isteniyordu ve hepiniz çok iyi biliyorsunuz, Sayın
Başbakan ne demişti: “Türkiye Büyük Millet Meclisinde tatil haram, temmuzda
çalıştırıyoruz.” demişti değil mi? Peki, ne oldu? Şimdi hangi konuda mutabakat
sağlandı da temmuz ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmıyor? Ve 3 Haziran
tarihli AKP grup önerisinde Anayasa’nın ve İç Tüzük’ün amir hükümleri ihlal
edilmişti. O tarihte de söylemiştik.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, İç Tüzük’ümüzün 97’nci maddesi… Bu, tutanaklara bir kez
daha geçsin diye söylüyorum. Bakın, 3 Haziran tarihli grup önerisinde ve
şimdiki grup önerisinde sözlü soruların görüşülmemesi söz konusu. Bakın, İç
Tüzük’ün 98’inci maddesinde “Sözlü soruların cevaplandırılması için; Anayasa,
kanun ve İçtüzük gereği zorunluluklar hariç olmak üzere, haftanın en az iki
gününde, birleşimin başında ve birer saatten az olmamak şartıyla, Danışma
Kurulunun önerisi ve Genel Kurulun onayıyla belli bir süre ayrılır.” şeklinde
hüküm vardır. Anayasa’mızın 97’nci maddesi gereğince Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bilgi edinme ve denetim hakkı söz konusu ama AK PARTİ önerisine
baktığınız zaman bu sözlü soruların, Meclis araştırma önergelerinin hiçbir
şekilde gündeme getirilmediğini görüyorsunuz.
Bakın, dağıtılan
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde 529 adet sözlü soru önergesi var, yine
347 adet Meclis araştırması önergesi var. Şimdi, neden Hükûmet
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yaptıklarıyla ilgili denetim yetkisinden
kaçıyor veyahut da bilgi edinme hakkını engellemeye çalışıyor? Madem AKP grup
önerisiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma saatlerini saat 19.00’dan
24.00’e kadar uzatabiliyorsunuz, cuma gününe çalışma koyabiliyorsunuz, çalışma
saatleriyle AKP grup önerisiyle istediğiniz gibi oynayabiliyorsunuz ama
Meclisin denetim ve bilgi edinme hakkını neden esirgiyorsunuz? Bakın,
geçtiğimiz haftalarda diğer siyasi parti gruplarının grup önerileri vardı. Bu
grup önerilerinde Türkiye için çok çok önemli olan
konuların, Meclis araştırma önergelerinin görüşülme talepleri hep söz konusu
oldu ve AKP’li milletvekillerinin oylarıyla bunlar hep reddedildi.
Türkiye’de
işsizlik çok ciddi bir sorun. İşte, dün açıklandı işsizlik rakamları. TÜİK’in rakamlarına göre yüzde16’ları bulmuş. Aslında, iş
bulma umudunu yitirenler ile günübirlik işlerde çalışanları eklediğiniz zaman,
işsizlik oranlarının yüzde 30’ların üstüne çıktığı görülüyor.
Bugün, Milliyetçi
Hareket Partisinin grup önerisinde turizmle ilgili bir Meclis araştırma
önergesi verildi, yine reddedildi.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, turizm bölgeleri kan ağlıyor. Otellerimiz iflas etmek
durumunda. Çalıştırdığı zaman çok daha fazla zarar ediyor. Örnekler verdiler.
Çalıştırdığı zaman 150 bin dolar zarar ediyor, oteli açmadığı zaman 50 bin
dolar zarar ediyor.
Şimdi, kimi Hükûmet sözcüleri, özellikle Turizm Bakanımız, insan
sayısına göre, uçağa binenlere göre, uçakla yurdumuza gelenlere göre
turizmimizin arttığını iddia ediyor. Hayır, öyle değil. Türkiye,
gerçekten çok ciddi bir sıkıntı içerisinde. Ekonomik kriz bir tarafa…
Turizme bel bağladık. İşte en verimli aylarımız. Türkiye için en verimli aylar
haziran, temmuz, ağustos, işte eylülün de bir kısmı. Oteller, otel
işletmecileri iflas durumunda, esnaf iflas durumunda.
Peki, bunları biz
burada görüşmeyeceğiz de, Meclis araştırması komisyonları kurmayıp Türkiye'nin
içine düştüğü sıkıntıları görüşmeyeceğiz de… Turizmi görüşmeyeceğiz, işsizliği
görüşmeyeceğiz. Başka başka olaylar, medya-siyaset
meselesi…
Türkiye'nin
gündeminde çok önemli konular var. Geçtiğimiz haftalarda bu mayınla ilgili yasa
görüşülürken, kimi televizyonlarımız -bu derece önemli konu başka kanallarda
tartışılırken- eğlence programları yayınladılar veyahut da bir ilimizde bir
vatandaşın geçirdiği cinnet neticesi ölen 8 kişiyle ilgili sabahtan gece
yarılarına kadar döne döne canlı yayın yaptılar. İşte, medya-siyaset ilişkisi, gündemin saptırılması meselesi.
Değerli
arkadaşlarım, bunlar, biraz evvel hep ifade ettiğim gibi, bekleyen 347 Meclis
araştırma önergesinin mutlaka ve mutlaka Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşülmesi lazım. Burada yapılacak görüşmeler neticesi Hükûmet
buradan feyzalacak, örnek… Yani, buradaki, önünü
açacak Hükûmetin. Aslında Hükûmetin
de bunlardan yararlanması lazım. Her ne kadar bu, Meclis tarafından, Hükûmetin, yürütme organının denetlenmesi olarak kabul
edilse de bu denetimden Hükûmet de kendine göre bir
pay çıkartacak. Türkiye’nin onca önemli sorunu var ama AKP grup önerisine
baktığınız zaman, kendilerince önemli olan kanun tasarı ve tekliflerini
getiriyor, önümüze koyuyor.
Meclisin, AKP Hükûmetinin, AKP Grubunu kullanmak suretiyle, bu önergeleri
önümüze getirmek suretiyle denetimden kaçması açıkça bir Anayasa ihlalidir,
açıkça bir İç Tüzük ihlalidir diyorum.
AKP grup önerisi
aleyhinde oy kullanacağımı belirtiyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
(DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın İçli.
Aleyhte, Siirt
Milletvekili Osman Özçelik.
Buyurunuz Sayın Özçelik. (DTP sıralarından alkışlar)
OSMAN ÖZÇELİK
(Siirt) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin
önerisi üzerine Demokratik Toplum Partisinin aleyhteki görüşlerini sunmak üzere
söz aldım. Saygılar sunuyorum.
“Adalet ve
Kalkınma Partisi” dedim. Aslında ben genellikle “AK PARTİ”
derim ama Sayın Başbakanın AKP diyenlere yönelik hakarete varan eleştirileri
karşısında içimizdeki oyun bozuculuk, çiçeklerden bal toplayıp aslında bal
üretmeyen arıların kovanlarına çomak sokma, oyun bozma dürtümüz bizi tekrar “AKP”
demeye zorluyor ama ben yine de çok önemli bulmadığım için “AK PARTİ” demeye
devam edeceğim. (AK PARTİ sıralarından “Teşekkür ederiz.” sesleri)
Efendim, Meclisin
çalışmalarının belli bir düzen içinde sürmesi ve üyelerin de Meclisin yapacağı
çalışmalar hakkında bilgi sahibi olması, Meclis çalışmalarını kolaylaştırıcı
olması ve verimli olması bakımından çok önemli. Sayın İçli’nin
de ifade ettiği gibi, gündeme alınan bir yasa tasarısı bir bakıyorsunuz 4’üncü
maddesinden sonra değiştiriliyor, bir başka yasa tasarısı Meclisin gündemine
geliyor. Üyeler yeterince hazırlık yapmadan, o yasanın kamu yararına en iyi
şekilde geçmesi için yeterince dikkatlerini toplayamadıklarından zaman zaman yasa tasarıları bizce eksik geçmek zorunda kalıyor.
Bir Meclis eğer
kendi çalışmalarını belli bir plana bağlayamamışsa, belli bir organizasyon
sağlayamamışsa, bu plan çerçevesinde çalışmalarını yürütemiyorsa bu ülkenin
ekonomisini de, bu ülkenin diğer sorunlarını da öncelik sırasına göre, ivedilik
sırasına göre belli bir planlamaya tabi tutması ve çözmesi konusunda kuşkular
doğar. Bu nedenle Meclisin saygınlığının artması bakımından en azından, Meclis
çalışmalarının, programının, gündeminin hiç değilse bir ay öncesinden
belirlenip üyelere duyurulması ve grupların ve üyelerin bu konuda yeterli
hazırlıkla Meclise gelmelerinin sağlanması gerekir. Meclise saygınlık
kazandırırız. Eğer Meclisin saygınlığını biz korumazsak üstüne vazife olmayan
kişiler Meclisin görevini yapmaya kalkarlar, Meclisin çıkardığı kanunları iptal
etmeye kalkarlar, Anayasa değişikliklerini iptal etmeye kalkarlar ve iptal
ederler, Meclisin alacağı kararları, kendi başına birileri, ben şunu yaptırmam,
ben bunu yaptırmam, deme cesaretini kendilerinde bulurlar, o hakkı kendilerinde
bulurlar.
Bu ülkenin
sorunlarının tartışılacağı yer Meclistir, yetkili
organ Meclistir. Hepimiz, Meclisin bu konudaki saygınlığını korumak zorundayız,
Meclise sahip çıkmak zorundayız. 12 Eylül Anayasası’yla hâlâ bu Meclis
çalışmayı içine sindirebiliyorsa Meclis dışındaki kimi odakların bu ülkeyi
yönetmeye kalkmaları konusunu da içimize sindirmiş olacağız.
O nedenle,
Meclisin, ülke sorunlarının çözümünün tek çözüm noktası olduğu, tek merci
olduğu bilinciyle ve bu ağırlıkla, çalışmalarımızın belli bir düzen içinde,
belli bir disiplin içinde, belli bir plan ve program çerçevesinde yürütülmesi
zorunludur. Bir kez daha tekrarlıyorum: Meclis gündemi önceden, çok önceden,
üyelerin ve grupların yeterli hazırlık yapabilecekleri bir süre içinde
duyurulmalı. Zaman zaman aksamalar olabilir, birkaç
saat, birkaç gün belki aksama olabilir, tartışmaların yoğunlaşması üzerine
zaman yetmeyebilir ama o düzen, belirlenmiş, ilan edilmiş düzen içinde
çalışmaların sürdürülmesi lazım.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Özçelik.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir .
Şimdi, İç
Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin,
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili
Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/288) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/141)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/288 Esas
numaralı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile
Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifim havale
edildiği Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda 45 gün içerisinde
görüşülmediğinden İçtüzüğün 37 nci maddesine göre
doğrudan Genel Kurul gündemine alınması hususunda gereğini arz ederim.
Hasan
Erçelebi
Denizli
BAŞKAN – Önerge
sahibi olarak Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi.
HASAN ERÇELEBİ
(Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi, Demokratik
Sol Parti ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına yaklaşık bir yıl önce vermiş olduğumuz kanun
teklifimiz, yurt dışında yaşayan yurttaşlarımıza seçme haklarının yanı sıra
kendi içlerinden çıkaracakları milletvekilleri ile Türkiye Büyük Millet
Meclisinde temsil edilmeleri için yurt dışı seçim çevresi oluşturularak mevcut
milletvekili sayısından 10 milletvekilinin ayrılmasını esas almaktadır.
1995 yılında,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 67’nci maddesine eklenen bir hükümle, yurt
dışında yaşayan yurttaşlarımıza seçimlerde oy kullanma olanağı sağlanmıştı. Geçtiğimiz
yıl da, 13 Mart 2008 tarihinde, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkındaki Kanun ile 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nda
değişikliğe gidilerek, Anayasa’nın bu hükmünün yerine getirilmesini sağlayacak
5749 sayılı Kanun çıkarılarak, 22 Mart 2008 tarihinde Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe girmişti.
Bu yasal
düzenlemelerin yapılması gerekiyordu. Katkısı olan herkesi kutluyorum ancak bu
atılan adımların yeterli olmadığını dikkatlerinize sunmak istiyorum, atılması
gereken öteki adımları da hep beraber atalım istiyorum.
Yabancı ülkelerde
yaşamakta olan yurttaşlarımızın oy kullanmaları kadar, kendi içlerinde
yaşadıkları sorunları yakından bilen adaylar arasından seçecekleri
milletvekillerini Türkiye Büyük Millet Meclisine yollayarak temsil edilmeleri
de ayrıca önem taşımaktadır.
13 Mart 2008’de
çıkarılan 5749 sayılı Yasa’nın 1’inci maddesinde “Yurt dışında bulunan
vatandaşların oy kullanmalarıyla ilgili seçim işlerini yönetmek üzere Ankara İl
Seçim Kuruluna bağlı yurt dışı ilçe seçim kurulu teşkil edilir.” denmektedir. Yasanın çıktığı gün Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın
Cemil Çiçek, diğer partilerin yürekten arzu etmeleri hâlinde yurt dışında
yaşayan vatandaşlara seçilme hakkı getiren bir Anayasa değişikliği
yapabileceklerini belirterek “Siyasi partiler istiyorlarsa pekâlâ Almanya’dan 3
kontenjan, Fransa’dan 2 tane, Hollanda’dan 3 tane, ne ise getirip bu 550’nin
içine yerleştirilebilir.” demiştir. İşte, biz de kanun teklifimizde tam
da bunu istiyoruz. İktidar partisinin Başbakan Yardımcısına sahip çıkarak kanun
teklifimize olumlu oy vermesini bekliyoruz, Hükûmet
adına yapılan konuşmaların yüce Mecliste karşılık bulmasını bekliyoruz.
Türkiye'nin elde ettiği ekonomik kalkınmada, her türlü başarıda büyük katkıları,
büyük fedakârlıkları bulunan yurt dışında yaşayan yurttaşlarımıza seçme
hakkının yanında seçilme hakkının da verilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisinin
üyeleri olarak hepimizin boynunun borcudur. Yurt dışında yaşayan yurttaşlarımız
gerek ekonomik gerek sosyal bakımdan olsun yaşadıkları yerlerde ülkemizin birer
temsilcisidirler. On yıllardır süren işçi dövizleri girdisini, yaptıkları ve
potansiyel durumdaki sermaye yatırımlarını ve Avrupa Birliği üyeliği sürecine
ilişkin olumlu etkilerini de bu kapsamda değerlendirmek isabetli olacaktır.
Türkiye
Cumhuriyeti devleti dışında yaklaşık 4 milyon yurttaşımız yaşamaktadır.
Bunların 2,5-3 milyonu seçmen yaşındadır. Bu yurttaşlarımızın sorunları,
onların içinden seçilecek ve sorunlar ile çözüm yollarını iyi bilen
temsilcilerinin katılımıyla daha kolay çözülecek ve Avrupa Birliği yolu Türkiye
için daha çok açılacaktır. Bu nedenle, yurt dışı oylarının bütün seçim
çevrelerine dağıtılması yöntemi yerine, bu oyların “yurt dışı seçim çevresi”
adıyla kurulacak ayrı bir seçim çevresinde toplanması ve buraya 10
milletvekilliği tahsis edilmesi uygun olacaktır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisini oluşturan tüm değerli milletvekilleri; biliyorum, bu önerimiz
radikal bir karar alınmasını gerektirmektedir. Geliniz hep beraber bu yürekliliği
gösterelim, bütün dünyaya örnek olalım. Ülkemiz için, yurt dışında yaşayan
yurttaşlarımız için bu adımı atalım.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Erçelebi.
İstanbul Milletvekili Hasan Macit.
Buyurunuz Sayın
Macit.
HASAN MACİT
(İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İç Tüzük’ün 37’nci maddesi
uyarınca doğrudan gündeme alınması istenilen kanun teklifi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, değişik zaman dilimleri içerisinde Türkiye’de geçimini
sağlayamayan, birçoğu bu bağlamda iş güç bulamayan insanlarımız, ne yazık ki
dünyanın değişik yörelerine savrulmuşlar ve orada iş temin etmek, aş temin
etmek, ailesini geçindirmek için uzun yıllar Türkiye dışında ikamet etmek ve
çalışmak mecburiyetinde kalmışlardır. Bunlar yaklaşık 3 milyon insanımızı
bulmaktadır. Bu insanların Türkiye’yle bağlantılarını kurmak, Türkiye’deki
yönetimle ilgili düşüncelerini almak ve yönetimde temsil edilme noktasında çok
uzun yıllar ihmal edilmiş ve seçme hakkı ancak yeni, geçen yıl çıkarılan bir
kanunla verilebilmiştir. Ne yazık ki seçme hakkının ötesinde seçilebilme hakkı
şu ana kadar verilememiştir. Oysaki yurt dışında çalışan insanlarımız, gerek
Avrupa Birliğinde gerek diğer kıtalardaki insanlarımız orada Türkiye'nin
temsilciliğini üstlenmektedirler ve orada yaşadıkları sıkıntıları, sorunları,
eğer seçilebilme yeterliliğine sahip olur ve kendi içlerinden temsilci
seçebilirlerse Türkiye Büyük Millet Meclisinde o insanlarımızın sıkıntılarını,
sorunlarını gidermeye yönelik daha bir gayret sarf edilir, çözüm üretilir. Bu
nedenle oradaki insanlarımıza mutlaka ve mutlaka seçilebilme yeterliliği de
verilerek yani bu yasa kabul edilerek o insanlarımızın da Türkiye Büyük Millet
Meclisinde temsil edilmesinin önü açılması gerekir.
Bu insanlar
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıdır. Her ne kadar yurt
dışında olsalar da orada ikamet ediyor ve çalışıyor olsalar da orası, yurt dışı
da bir seçim çevresi kabul edilerek, belirli bir oranda Türkiye Büyük Millet
Meclisinin milletvekillerinin tartışmalar sonunda uygun göreceği bir sayıyı
burada yaşayan insanlarımıza tahsis ederek bu insanların Türkiye Büyük Millet
Meclisinde temsil edilmesi sağlanabilir. Bunun sağlanması birhakkın teslimi olacaktır ve bu hakkın teslimi anlamında
da siz değerli milletvekilleri olumlu oy verirsiniz diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu vesile ile Türkiye Büyük Millet Meclisini oluşturan
partilerimiz, siyasi partilerimiz, seçim yasalarımız her vesileyle değişik
platformlarda eleştirilmektedir. Demokratik anlamda Siyasi Partiler Yasası’nın
düzenlenmesi her kesimce eleştirilere maruz kalmaktadır. Bu yasayla birlikte
belki daha geniş çerçeveli bakarak Siyasi Partiler Yasası ve seçim yasalarında
yeniden ele alarak antidemokratik uygulamaların kaldırılıp antidemokratik
maddelerin ayıklanarak daha demokratik bir sistem getirilmesi, daha demokratik
yasalar hâline getirilmesi de düşünülebilir.
Bu vesile ile
bunlar da ele alınabilirse bu dönemki Türkiye Büyük Millet Meclisi önemli bir
görevi yerine getirmiş olur diyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –Teşekkür
ediyoruz Sayın Macit.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Sayın Başkan, duymadınız sesimi. Karar yeter sayısı istemiştim.
BAŞKAN –
Duyamadım o sırada.
Kabul
edilmemiştir.
Alınan karar
gereğince sözlü sorular ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına
geçiyoruz.
1'inci sırada yer
alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692)
(S. Sayısı: 385)(x)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
385 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Geçen birleşimde
40’ıncı madde üzerinde verilen dört önergeden en aykırı önerge reddedilmiş,
aykırı ikinci önerge olan Komisyonun ve Hükûmetin
katılmadığı ve gerekçesinin okunduğu Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında
kalınmıştı.
Şimdi hatırlatmak
için bu önergeyi tekrar okutup oylarınıza sunacağım:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
385 sıra sayılı Tasarı’nın 40 ıncı maddesinde yer
alan “girmesini müteakip” ibaresinin “girmesinden sonra” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN –
Arayacağım efendim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.37
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
40’ıncı madde
üzerinde Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
385 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın
milletvekilleri, 40’ıncı madde üzerindeki diğer iki önerge geri alınmıştır.
40’ıncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 40’ıncı madde kabul
edilmiştir.
Alınan karar
gereğince, 41’inci maddenin beş fıkrası ayrı maddeler olarak işlem görecektir.
41’inci maddenin
(1) numaralı fıkrasını oylarınıza sunmadan önce bir önerge vardır. Önergeyi
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 41’inci maddesinin 1’inci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Mehmet Şandır |
Süleyman L. Yunusoğlu |
|
|
Manisa |
Mersin |
Trabzon |
|
|
Necati Özensoy |
Cumali Durmuş |
Mustafa Enöz |
|
|
Bursa |
Kocaeli |
Manisa |
|
|
|
Mustafa Kalaycı |
|
|
|
|
Konya |
|
|
“1) 29/7/1970 tarihli ve 1319 Sayılı Emlak Vergisi kanununda yer
alan “katma” ibareleri “özel” şeklinde değiştirilmiştir.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Şandır, buyurunuz efendim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, önemli bir
kanunun görüşmelerinin sonuna geldik. Sayın iktidar partisinin grup başkan
vekilinin ve sayın milletvekilinin söylediği gibi, Meclis Genel Kurulumuzun,
işte, normal çalışma düzenine avdet etmiş olmasını memnuniyetle karşıladınız.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; tekrar ifade ediyorum: Ülkenin
sorunlarının çözümü, toplumun beklentilerinin karşılanması için burada hukuk
oluşturuyoruz. Tabii ki birlikte, iş birliği içerisinde çalışmamız gerekir ama
doğru işler yapmak üzere bir iş birliği yapmamız gerekir.
Şimdi kanunun
temel kanun olması dolayısıyla maddeler üzerinde konuşma imkânımız yok.
Mecburen önergeler üzerinde konuşma yolunu deniyoruz. Bakın, bu kanunda 200’den
fazla önerge verildi. Saymaktan yorulduk, saymaktan vazgeçtik. Yaklaşık 100’den
fazla milletvekili konuştu. Şimdi aranızda çok değerli hukukçular olduğunu da
biliyorum. Bu kanuna tekrar bir baksınlar, gelir vergisi kanunu. Hükûmetten 16 madde hâlinde gelmiş ama Komisyondan Genel Kurula
geldiğinde bu kanun 50 maddeye ulaşmış. Bu kanunla ilgili muhalefet partileri
16 sayfa muhalefet şerhi yazmış. Kanunun tamamı 4-5 sayfa ama muhalefet
partileri, tam 16 sayfa muhalefet şerhi yazmışlar ve bu muhalefet şerhinde çok
da teknik konularda itirazlar etmişler. Hükûmet
burada hâlâ önerge veriyor. Sayın Maliye Bakanının önergesi, biraz sonra
görüşeceğiz.
Değerli
milletvekilleri, ülkenin sorunları, toplumun beklentilerinin çözümü için hukuk
oluşturmak sorumluluğunda olan bu Genel Kurulda doğru çalışıldığını
söyleyebilmek mümkün müdür? Yani, muhalefetin itiraz etmesi, önerge vermesi,
konuşmasını engelleme olarak nitelemek hak mıdır? Şimdi, buradan soruyorum ama
maalesef Maliye Bakanı yok burada. Gelir vergisi... Uygulanan ekonomik
politikaların amaçlarını gerçekleştirmek için yapılır Gelir Vergisi Kanunu’nda
değişiklik yapılması. Bir torba kanun olarak önümüze geliyor ve bu kanunda
birçok kanunda değişiklik yapan maddeler getiriyoruz. Ben sordum sayın
bürokratlara: Yani niye bu kanunla Ticaret Kanunu’nun 404’üncü maddesinde bir
istisnayı ortadan kaldırıyorsunuz? Gelir Vergisi Kanunu bu. Ticaret Kanunu’nda
değişiklik yapmayı niye gerekli görüyorsunuz? Gerekçe şu: “Ticaret Kanunu’nun
çıkartılması gecikecek, onun için burada değişiklik yapıyoruz.”
Değerli
milletvekilleri, değerli hukukçular, hukuk bilgisinden, devlet adamlığından hiç
endişe etmediğim Sayın Başbakan Yardımcısı; yani böyle mi hukuk oluşturacağız,
böyle mi oluşturduğumuz hukukla bu ülkenin sorunlarına çözüm üreteceğiz? Şimdi,
ben burada soruyorum -Maliye Bakanı yok, maalesef yok. Sayın Bakana soruyorum,
Sayın Bakan meşgul, Sayın Komisyon Üyesi meşgul- bu kanundan 20’nci maddeyi
niye çıkarttınız bir önergeyle? Niye koydunuz, niye çıkarttınız? 13’üncü
maddeyi niye çıkarttınız? Hani bu Gelir Vergisi Kanunu’ndaki yapılan
değişikliklerle yaşanan ekonomik krize çözüm üretecek birtakım tedbirler
geliştirdiğiniz iddiasındasınız. Gerekçede bunu yazmışsınız. Ama Türkiye
ekonomisinin yükünü taşıyan kamyoncu esnafına getirilmesi düşünülen istisnaları
niye çıkarttınız önergeyle? Kanuna niye koydunuz? Komisyondan niye geçirdiniz?
Sonra Genel Kurulda bir milletvekillinin verdiği önergeye “evet” oyu vererek
-sizin de önergeniz değil bu- bir sayın milletvekilinin verdiği önergeye
katılarak hem 13’üncü maddeyi çıkarttınız hem 20’nci maddeyi çıkarttınız.
Kamyoncu esnafının, yani ihracata çalışan kamyonculara tanınan bazı imkânları
kanunun metninden çıkarttınız. Cevabı yok. Soruyoruz cevabı yok, Bakanla
konuşuyoruz cevabı yok. Hükûmet olarak bunu böyle
düşünmemişsiniz, Komisyondaki tartışmalarda bunu böyle kararlaştırmamışsınız
ama Genel Kurulda, nereden rüzgâr esiyor, nasıl oluyor, bir önergeyle kanundan
o madde çıkartılıyor ve gerçekten olması gereken… Yani eğer bu Gelir Vergisi
Kanunu’nda yapacağımız değişikliklerle yaşanan ekonomik krize birtakım
tedbirler geliştirmekse amaç, işte bu ekonomik krizin yükünü taşıyan kamyoncu
esnafının…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - …ihracata çalışan kamyonların akaryakıtla ilgili istisnalarını niye
kanundan çıkartıyorsunuz?
Değerli
milletvekilleri, tabii, birbirimizle akıl yarışında, iktidar yarışında değiliz.
Bu millete hizmet etmek için milletimizin oyunu aldık, iktidarıyla muhalefetiyle
geldik, burada görev yapıyoruz. Birbirimizle bir yarışın içinde, bir
inatlaşmanın içinde olmadan, akıllarımızı birleştirerek -iyi niyetli olduğunuzu
kabul ediyorum, bunun aksini söylemek mümkün değil- iyi niyetle akıllarımızı
birleştirerek olması gereken mükemmeli aramanın gayretinde olmamız gerekirken
neden böyle bir yola girdik? Bunu herkesten çok iktidar partisinin sorgulaması
lazım, sayın bakanların sorgulaması lazım, Sayın Başbakanın sorgulaması lazım.
İşte, gelir
vergisiyle ilgili bir kanunun sonuna geldik. On altı maddelik kanun elli
maddeye çıkmış, hâlâ önerge veriyor Hükûmet. Bu
hazırlıksızlık nedir? Yani, ciddiyetsizlik…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi bağlayınız.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Sayın Başkanım, bitirmek istiyorum. Diğer önergede söz almayacağım,
onun için müsaade ederseniz…
Yani, bir dönemin
de sonuna geliyoruz. İnşallah, ekimden itibaren bu türlü, bence basit, bence
bize yakışmaz yani bu Genel Kurula, siyasete, siyaset kurumuna yakışmaz bu
türlü eksikliklerden, yanlışlıklardan da arınarak, birbirimizle de
inatlaşmadan, birbirimize dayatma da yapmadan bu millete hizmet etmenin yolunu
birlikte buluruz diye ümit ediyorum, bunu temenni ediyorum. Diğer kanunları
ilzam edecek bir şey söylemek istemiyorum ama bu kanun doğru çıkmamıştır. Bu
kanundan ne amaçlanıyorsa bu amaç gerçekleşmeyecektir. Soru ortadadır. On altı
madde olarak Hükûmetten gelen kanun elli maddeye
çıkmış olmasına rağmen hâlâ Hükûmet, hâlâ Bakan
burada önergelerle bu kanunu değiştirmeye çalışıyorsa demek ki doğru
yapılamıyor demektir.
Bunların
düzeltileceği umuduyla, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ederim.(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Şandır.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
41’inci maddenin
1’inci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
41’inci maddenin
2’nci fıkrası üzerinde önerge yoktur. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
41’inci maddenin
3’üncü fıkrası üzerinde de önerge yoktur. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
41’inci maddenin
4’üncü fıkrası üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
385 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının 41. maddesinin 4. fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ali Rıza Öztürk |
Zekeriya Akıncı |
Hulusi Güvel |
|
Mersin |
Ankara |
Adana |
|
Tekin Bingöl |
|
Şevket Köse |
|
Ankara |
|
Adıyaman |
“4) 13/10/1983 tarihli ve 2919 sayılı Kanunun ek 2 nci maddesinin dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış,
aynı maddeye “Bu Kanun hükümleri uyarınca istihdam edilen ve ek göstergesi 6100
olan diğer görevlilere de almakta oldukları ücretin dışında, TBMM Başkanlık
Divanının belirleyeceği esaslar dâhilinde ayrıca makam ve görev tazminatı
ödenir” hükmü son fıkra olarak eklenmiştir.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim
konuşacak?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu personelinin
özlük hakları konusunda kurumdan kuruma değişen uygulamalar olmasına karşın
bazı ödeme kalemleri tüm kamu kurum ve kuruluşları için geçerli kurallara
bağlanmıştır. Makam ve görev tazminatı ödenen kamu görevlileri de tüm kamu
kurum ve kuruluşlarında aynı kriterler dikkate
alınarak belirlenmektedir. Bu doğrultuda 6100 ek göstergeye sahip tüm kamu
çalışanları, kurum farkı gözetilmeksizin makam ve görev tazminatından
yararlanmaktadırlar. Ancak, TBMM’de görevli ve 1. dereceye gelmiş olan müşavir,
teknik personel ve doktorlar 6100 ek göstergeye sahip olmalarına karşın makam
ve görev tazminatından yararlanamamaktadır. Söz konusu personele gerek
eğitimleri itibariyle gerekse de 1. dereceye gelmeleri açısından kıdemleri
itibariyle hak ettikleri özlük haklarının verilmemesi eşitlik ilkesini zedelemektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
41’inci maddenin
4’üncü fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
41’inci maddenin
5’inci fıkrası üzerinde önerge yoktur. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
41’inci maddeye
yeni bir madde ihdasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
385 s. sayılı Tasarının çerçeve 41. maddesine aşağıdaki hükmün eklenmesini arz
ve teklif ederim.
“6) 18.2.2009
tarihli ve 5838 sayılı Kanunun geçici 6. maddesinin son cümlesi yürürlükten
kaldırılmıştır.”
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, bu bir yeni madde ihdasına dair önergedir. Bildiğiniz üzere,
görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan
ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddenin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı, İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür.
Şimdi, Komisyona
soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla yani 21 üyesiyle birlikte
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım, eğer salt
çoğunlukla Komisyon katılmaz ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bu kapsama girmiyor, 41’inci maddeye yeni bir fıkra
eklenmesini istiyorum, 87’yle ilgisi yok.
BAŞKAN – Şimdi,
daha önce alınan bir karar gereği, Sayın Genç, başta da okudum, her bir fıkra,
41’inci maddenin beş fıkrası ayrı maddeler olarak işlem görecektir diye bir
karar alınmış Genel Kurulca. Bu alınan karar gereğince bu fıkra da yeni bir
madde olarak ihdas edilecek, o yüzden efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ben öyle görmedim.
BAŞKAN – Öyle bir
karar alındığı için Genel Kurulca.
Evet, Komisyon
salt çoğunluğuyla bu önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Salt çoğunluğumuz yok Sayın Başkan.
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Komisyon
salt çoğunluğuyla katılamadığı için önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Şimdi, çerçeve
41’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Şimdi, geçici
madde 1 üzerinde iki önerge vardır; sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
385 Sıra Sayılı Tasarının Geçici 1 inci Maddesinde yer alan “kurumlar vergisi
ile kurumlar vergisi” ibaresinin “kurumlar vergisi ve katma değer vergisi ile
kurumlar vergisi, katma değer vergisi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Yaşar Ağyüz |
|
Trabzon |
Malatya |
Gaziantep |
|
Vahap Seçer |
Akif Ekici |
Ali Rıza Öztürk |
|
Mersin |
Gaziantep |
Mersin |
|
|
M. Ali Susam |
|
|
|
İzmir |
|
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
385 sıra sayılı yasa tasarısının Geçici 1. Maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Sırrı Sakık |
Hasip Kaplan |
Fatma Kurtulan |
|
Muş |
Şırnak |
Van |
|
Sebahat Tuncel |
|
Pervin Buldan |
|
İstanbul |
|
Iğdır |
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim
konuşacak?
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Aynı kanun ve
statüde olan dernek ve kuruluşlar arasında eşitlik sağlanmalıdır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
385 Sıra Sayılı Tasarının Geçici 1 inci Maddesinde yer alan “kurumlar vergisi
ile kurumlar vergisi” ibaresinin “kurumlar vergisi ve katma değer vergisi ile
kurumlar vergisi, katma değer vergisi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye Katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Susam…
BAŞKAN – Sayın
Susam, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın geçici 1’inci
maddesine ilişkin verdiğimiz önerge hakkında konuşma yapmak üzere huzurlarınıza
çıkmış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu kanunun sonuna geldik. Aslında bu kanun ilk komisyona gelmeden
önce kamuoyunda çok önemli beklentiler oluşturulmuş bir kanundu. Aslında bir torba kanun olarak komisyona gelen bu kanunla gelir
vergisinde önemli değişiklikler yapılacağı o dönemin Maliye Bakanı tarafından
da basın aracılığıyla duyurulmuş ve vergiye ilişkin -hele bir kriz döneminde-
toplumun çeşitli beklentilerine cevap verebilecek bir kanun tasarısının
hazırlığı olduğu ve bu tasarının Parlamentoda görüşülerek vergi ile ilgili
sıkıntıları olan ve vergiden beklentileri olan toplumun bu kanun tasarısıyla
sorunlarına çözüm bulunacağı inancı içerisindeydim ancak burada görüştüğümüz
kanunda maalesef bu beklentilere cevap verebilecek değişiklikleri
bulmadığımızın altını çizmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
AKP İktidarı yedi yıldır bu ülkeyi yönetiyor. Yedi yıllık bir iktidar -hem de
güçlü bir çoğunlukla- çok az bir şekilde bir ülkede yaşanmıştır. Bu ülkenin
vergi kanunlarında değişiklik yapma ihtiyacını gerçekleştirebilecek tek
çoğunluk size nasip olmuştur ama bu ülkede vergi kanunlarında kökten bir
değişiklik yapmayı maalesef göze alıp bu Parlamentoya getiremediniz.
Değerli
arkadaşlar, bakınız, bir krizden geçiyoruz ve bu kriz döneminin içerisinde
özellikle vergiyle ilgili çok ciddi beklentiler var. Özellikle küçük
işletmelerin vergi kanunlarından beklentisi, şu an ödemek durumunda oldukları
vergilerin ertelenmesidir. Bu ertelenmeyle ilgili, hiçbir şekilde, bu
Parlamentodan, bu Hükûmet, bir karar alma
doğrultusunda öneri getirmemiştir. Bu Parlamentoya getirilen yasal düzenlemeler
büyük oranda da iktidarın istediği düzenlemeler olduğu için, muhalefetin bu
konudaki önerileri de hiçbir zaman dikkate alınmamıştır.
Bakınız, yeni,
bütçedeki gerçekleşme oranları açıklandı. Bu bütçe bu Parlamentoda görüşülürken
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak altını çizerek söyledik: “Bu hedefleriniz
gerçekçi değildir, gerçekleşmesi de mümkün değildir.” dedik. Dediğimiz hemen
gerçekleşti ve bütçe hedeflerinde beş ayda 2 milyar açık beklenirken, 20 milyar
açık verdi. 20 milyar açık vermiş bir bütçe, sadece kâğıtta yazılı bir bütçe
olmaktan öte gidemez. Şu an Türkiye’yi idare ettiğiniz bütçe, hiçbir
geçerliliği olmayan ve sadece kâğıt üzerinde yazılı bir bütçedir.
Peki -Parlamento
tatile giriyor- bu bütçeyi revize etmeyi düşünüyor musunuz? Gerçekçi bir bütçe
yapıp Türkiye'nin bundan sonraki sürecini doğru bir şekilde ve bütçe sayesinde
idare etmeyi düşünüyor musunuz? Hiçbir hazırlığınız yok.
Değerli
arkadaşlar, böyle bir idare, ciddi şekilde sıkıntı yaratır demektir. Vergide Türkiye’de
adalet sağlanmamıştır.
Bakınız, bu kriz
döneminde, vergide, beş ayda, toplanma oranında, hedeflediğiniz rakamlardan
yüzde 5,5 azalma var. Diyebilirsiniz ki: “Bu kriz döneminde yüzde 5,5 azalma
normaldir. Bak, ne güzel, az azalma olmuş. Sanayideki, üretimdeki duruş yüzde
20’lere yaklaşmış, yüzde 25’lere yaklaşmış. Birçok alanda veriler kötü ama
bizim bütçede gelir vergilerinin gerçekleşme oranı 5,5 olmuş, ne güzel.”
diyebilirsiniz. Bu aslında övünülecek bir durum değildir, bu aslında Türkiye’deki
vergi sistemi konusunda çok ciddi şekilde düşünmemiz gereken bir konudur. Çünkü
vergiyi kazanandan kazandığı kadar almıyorsunuz, çünkü vergiyi kazanandan
kazandığı şekliyle almıyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – En adaletsiz vergi sistemi olan tüketimden vergi alarak vergiyi
yüzde 70’in üzerinde dolaylı vergilerden elde ediyorsunuz. Yüzde 70’in üzerinde
dolaylı vergiden, yani vatandaşın kullandığı elektrikten, telefondan ve
KDV’den, ÖTV’den elde edilen vergilerle idare edilen
bir bütçe hiçbir zaman adaletli bir vergi sistemini içinde barındırmaz.
Sizden beklenen
ve bu Parlamentodan vatandaşın beklediği, kriz içerisinde herkesin adil vergi
verebileceği ve vergi zorluğu içerisinde yaşayan vatandaşımızın vergilerinin en
az altı ay ertelenmesidir. Otomotivde, birçok yerde KDV indirimi yapıyorsunuz,
birçok büyük işletmeye avantaj sağlıyorsunuz. Peki, küçük işletmelere vergi
kolaylığı sağlamak için en ufak bir öneriniz var mı? Altı ay esnafın,
sanatkârın, küçük işletmenin vergisini ertelemeyi düşünüyor musunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi bağlayınız Sayın Susam.
MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
Bugün beklenen
budur. Bugün bu Parlamentodan, küçük işletmelerin, iş yerini idare etmek
zorunda olan ve ciddi şekilde sıkıntıları olan esnafın, sanatkârın, küçük
işletmenin vergi indirimidir, vergilerinde kendilerine ertelemedir. İnanıyorum
ki tatilden sonra bunu, tatil sürecinde küçük işletmeleri ziyaret ederek
onların çektiği sıkıntıları yerinde görüp Parlamento gündemine getirme
fırsatımız olur.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Susam.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Şimdi, geçici
madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Geçici madde 1
kabul edilmiştir.
Geçici madde 2
üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır. Önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim.
Şimdi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Geçici 2 maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
|
Bekir Bozdağ |
Ahmet İyimaya |
Fahrettin
Poyraz |
|
Yozgat |
Ankara |
Bilecik |
|
Harun Tüfekci |
Yılmaz Helvacıoğlu |
İhsan Koca |
|
Konya |
Siirt |
Malatya |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
385 sıra sayılı yasa tasarısının “Geçici 2 Maddesinin” tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Hasip Kaplan |
Sırrı Sakık |
Pervin Buldan |
|
Şırnak |
Muş |
Iğdır |
|
Fatma Kurtulan |
|
Sebahat Tuncel |
|
Van |
|
İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz
efendim.
SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Hasip Bey konuşacak.
BAŞKAN – Sayın
Kaplan, buyurunuz efendim. (DTP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen hafta cuma günü buradan
“Ortak önergelerimiz var, şaşırmayın. Oylamada dikkat edin.” demiştim. Tekrar
bunu uyarmak için söz aldım çünkü 37’nci madde zaten bir fecaat geçti. Burada
Sayın Bekir Bozdağ’ın, Sayın Ahmet İyimaya’nın imzaladığı, hatta CHP’den arkadaşlarımızın…
Benim daha önce verdiğim önerge aynı mahiyette olmasına rağmen bürokratların
teklifi geçti Meclisten.
Şimdi de bu
maddeyle, süren davalar için geçmişe şamil uygulama getiriliyor. Bu, Dicle
Nehri’ni tersinden akıtmaya benzer. Dicle Nehri’ni tersinden akıtma gücünüz
varsa ona bir şey diyemem ama bu çok ciddi bir yanlış. Bu sefer yine aynı
önergeleri verdik, yine yanlış yapılmasın istiyoruz ki bir yanlışta ısrar, ikinci
yanlışta da aynı ısrarın yapılmaması…
Sayın Elitaş bugün Grup Başkan Vekili, Canikli
yok. AKP’nin üç tane grup başkan vekili var, Bozdağ
da yok, göremiyorum. Ama bu sefer herhâlde bu maddede aynı önergeler olduğu
dikkati çekiyor.
Şimdi, bu, gerçekten çok yanlış bir madde, avukatlık özel yasasına
aykırı, 168’inci maddeye aykırı. Arkadaşlarımız
çok iyi açıkladılar bunu. Bunun gerçekten kaldırılması gerekiyor.
Ben, bu maddeyle ilgili önergede bu sefer doğru bir karar
çıkacağını umuyorum ve bir şeye dikkat çekmek istiyorum: Bugün, Meclis
açıldığında beklerdim ki bütün partilerin grup başkan vekilleri, Genelkurmayda
çıkan bir tutum belgesi karşısında milletin egemenliğini, iradesini, onu temsil
eden Meclisi, Mecliste grubu bulunan partilere karşı yapılan bir darbe girişimi
veya daha önce benzeri görülmüş bu tür anlayışlara karşı Meclisin bütün
gruplarının burada bir ses verip bu tür yaklaşımlara karşı artık halkın
iradesinin üstünde hiçbir güç olmayacağını… Cunta deyin, darbeci deyin, ne
olursa olsun, özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri içinde veya dışında kim
hazırlarsa hazırlasın, bu tür çok tehlikeli, rejime, hukuk devletine yönelen
durumlarda ortak bir tutum, ortak bir kınama, Meclisin iradesinin üstünde de
irade olmadığı yönünde bir açıklamayla bir ses verilmesini doğrusu bekliyorduk,
isterdik ancak bu konulardaki gevşekliğin bu tür darbe ve belge girişimcilerini
de cesaretlendirdiğini ifade etmek istiyorum.
Partimize yönelik
zaman zaman yapılan açıklama ve davranışlarda da
Meclis kendi üye hukukunu, halkın özgür iradesiyle seçilen vekillerini,
gruplarını koruyamadığı zaman iktidar partisi de olsanız, ana muhalefet de
olsanız, başka grup partiler de olsanız bu tür şeyler gelir sizleri de bulur.
Eğer “Bulmadı.” diyorsanız, öncelikle bütün partileri, başta CHP, MHP olmak
üzere, AKP’nin eski kadrolarını, şöyle bir 12 Eylüle dönüp o darbeden sonra
nasıl bütün partilerin kapatıldığını, Meclisin kapatıldığını, halkın iradesi
üstünde başka iradeler olduğunu görürsünüz. Ben bu konuda duyarlılığa davet
ediyorum Meclisi ve halkın iradesine sahip çıkılmasını ve hukukun
işletilmesini, bağımsız yargının işletilmesini; varsa yapanlar bu belgeyi,
sorumlular olarak yargı önünde hesap vermesini; varsa bir tezgâh, provokasyon, bunu uyduranlar, varsa böyle bir karışıklık,
kim yapmak istiyorsa onların da açığa çıkarılmasının memleket ve Türkiye
hayrına olacağını, hukuk ve demokrasi açısından da çok zorunlu olduğunu
düşünüyorum. Bu husus bütün bu yasalardan da önemlidir. Meclisi bu konuda
duyarlılığa davet ediyorum. Bu tür konularda da bir diyalog ve görüş birliği
sağlanmasının demokrasimiz açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kaplan.
Diğer bir önerge…
Gerekçesini mi…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
– Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Uygulamanın, yasanın yürürlüğe girmesinden sonra
gerçekleştirilmesi amacıyla.
BAŞKAN – Aynı
mahiyetteki iki önergeyi tek bir işlem olarak oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Böylece, geçici madde 2
tasarı metninden çıkarılmıştır.
Şimdi, yeni
geçici madde eklenmesine dair üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutup ayrı ayrı işlem yapacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
385 sıra sayılı yasa tasarısının 41. maddesinden sonra, Geçici 2. maddesinden
sonra gelmek üzere Geçici 3. maddenin ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Şahin Mengü |
M. Rıza Yalçınkaya |
|
Malatya |
Manisa |
Bartın |
|
Rasim Çakır |
Şevket Köse |
Ahmet Küçük |
|
Edirne |
Adıyaman |
Çanakkale |
Geçici Madde 3 : Bu kanunun 2. maddesi ile 193 sayılı gelir vergisi
kanununun 32. maddesine eklenen fıkrada düzenlenen istisna ve indirimlerin
gelir vergisi matrahının tesbitindeki indirim sıralaması
5084 sayılı kanunun uygulandığı illerde 31.12.2012 tarihine kadar uygulanmaz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
TUĞRUL YEMİŞCİ
(İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim
konuşacak?
Sayın Aslanoğlu, buyurunuz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz sonra bir
geçici madde geliyor ve Sayın Bakan imzalı geliyor. Orada söylenen şu: TEDAŞ’ın elektrik borçları… Elektrik alacağı olan yerlerde
tahsil edemediği vergileri mahsup etme yetkisi istiyorlar. Tabii, bunların
içinde kim var? Belediyeler var, bunların içinde kamu var, bunların içinde,
Sayın Bakan, sulama birlikleri var. Sulama birliği deyince, Sayın Bakanım, her
şeyi okumayı bırakmanız lazım. Sulama birlikleri katlediliyor, İçişleri
Bakanlığına bağlı olduğu sürece sulama birlikleri yok ediliyor.
Arkadaşlar,
İçişleri Bakanlığının sulama birlikleriyle ne ilgisi var? Allah’ını seven bunu
bana bir söylesin. İçişleri Bakanlığı sulama birliklerine trafik memurluğu mu
yaptırıyor? Suların trafiğini mi yapıyor? Ne yapıyor arkadaşlar ya? Sulama
birliğinin gerçek yeri DSİ’dir, DSİ yapıp birliklere
devrediyor. Ama İçişleri Bakanlığı sulama birliklerine ne iş yapar? Bir bilen
varsa bana anlatsın. İçişleri Bakanlığı, sulama birliklerine ne görev, ne katkı
veriyor? Şimdi oranın elektrik borçları, Sayın Bakan, sulama birliklerinin
borçlarından dolayı elektrikleri kesiliyor hem de bu mevsimde. Bu mevsimde
çiftçiyi bir kez daha öldürmek için, çiftçiyi bir kez daha yok etmek için
kesecekseniz kesin. Size birkaç tane örnek veriyorum, hepsi kesildi.
Arkadaşlar,
hasadın tam başlangıcında elektrik kesilir mi? Arkadaşlar, hasat yok oluyor,
hasat bitiyor. Çiftçi kendi öldüğü gibi ürünü de ölüyor. Bu mevsimde çiftçinin
elektriğini kestiğiniz zaman kendini de yok ediyorsunuz, ürününü de…
Sayın Bakan,
lütfen, sulama birliğinin elektriklerinin ne zaman kesileceğini, ne zaman bu
paraların tahsil edileceğini… Zorbayla değil… İnsanlardan doğrudan gelir
desteği temliki, otuz bin, kırk bin alanı sulayan insanlardan bir günde gelir
mi arkadaşlar? Bir günde istiyorlar. Lütfen, bu elektrikleri şu dönem kesmeyin.
Elâzığ Uluova -altını çiziyorum- Malatya Doğanşehir…
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Her tarafta
var.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Yok ettin.
“Her tarafta
var.” diyorsunuz. Sanki büyük bir maharet arkadaşlar, ne güzel! Sayın Bakan
diyor ki: “Her tarafta var.”
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Ödeyen de var.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Helal olsun! Ne diyeyim daha? Ben başka bir şey
söyleyemiyorum. “Her tarafta var.” demek… Ben takdirlerinize sunuyorum.
Yine, bir başka
konu, tarım sigortası, TARSİM. Lütfen, olaylara, afet olan yerlerde ödememek
için, yok etmek için bakmasın, sevgiyle baksın insanlara. Daha dün gece
Malatya’nın çok yakınında bir fırtına tüm ağaçları, tüm meyveleri yok etti çok
büyük bir sahada. İşte, artık lütfetsin TARSİM yetkilileri. Tam meyve zamanı meyve
gitti, ama hâlâ TARSİM yetkililerini bekliyoruz, gelecekler. Ama şunu
söylüyorum: Vatandaşın, çiftçinin TARSİM’e inancı
sarsılmıştır, TARSİM’e inancı yok ediliyor, 18 bin
poliçeden 10 bine düştü Malatya’da çiftçinin… Niye? Çünkü TARSİM her seferinde
bir sorun çıkardı, her seferinde küçük sorunlar yaratarak ödememe yoluna
gidince çiftçinin inancı sarsılmıştır. Sayın Bakan, lütfen sulama birliklerini
DSİ tarafına devralın. Ben iki yıldır söylüyorum, bu Meclis açıldığından beri.
Kanun hazırlandı, hazırlanıyor, ama bu kanun bir türlü gelmiyor.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Sevk ettik
Başbakanlığa.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Gelmiyor. Önemli olan eylem, sonuç Sayın Bakan.
İsterseniz elli tane kanun sevk edin. Eylem, sonuç. İki yıldır “sevk ettik”
diyorsunuz, aynı, kulaklarım çınlıyor yine. Ama arkadaşlar, kimse, bu sulama
birlikleri konusunda iki yıldır bekleyen kanunu, lütfen bir gün şuraya indirsin
de bu köylünün, bu çiftçinin artık sorunu bitsin.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı’na aşağıdaki geçici 3’üncü maddenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Mehmet Günal |
Recep Taner |
|
Manisa |
Antalya |
Aydın |
|
Beytullah Asil |
Prof. Dr. Abdülkadir Akcan |
Süleyman L. Yunusoğlu |
|
Eskişehir |
Afyonkarahisar |
Trabzon |
“Geçici Madde 3 –
Gelir İdaresi Başkanlığının merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında görev yapan
personelden, bu kanunun yayımlandığı tarihten önce yapılan gelir uzmanlığı özel
sınavlarında yüz tam puan üzerinden en az yetmiş puan alanlar bu kanunun yayımı
tarihinden itibaren 3 ay içinde gelir uzmanı olarak atanırlar.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim
konuşacak acaba?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Erkan Akçay.
BAŞKAN – Sayın
Akçay, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarıya bir geçici madde ilavesine
ilişkin söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2005 yılından bu yana yeniden yapılanma sürecinde olan Maliye
Bakanlığı ve Gelir İdaresi sancılı günler yaşamaktadır. Bu kurumun çeşitli
sorunları bulunmakla birlikte son aylarda özellikle gelir uzmanlığı sınav
sonuçlarına göre yapılan atamalar ve yaşanan haksız durum nedeniyle Gelir
İdaresi çalışanları huzursuz günler geçirmekte, endişeli bir bekleyiş
içerisinde bulunmaktadırlar.
Gelir uzmanlığı
özel sınavı için yayımlanan usul ve esasların 7’nci maddesinde, 2 Aralık 2006
tarihinde yapılan sınavda 70 ve üzeri puan alanların bu puanlarının
değerlendirmeye alınmasını talep etmeleri hâlinde, 15 Aralık 2007 tarihinde
yapılan sınava girmeden sıralamaya dâhil edilecekleri düzenlenmiştir. Yasal
düzenlemelere aykırı olarak tesis edilen bu işlem sonrasında karma bir liste
oluşturulmuş ve 2006 yılında puan saydıran 600 kişinin gelir uzmanlığı
kadrosuna atamaları yapılmıştır. Karma liste oluşturulmasına
ilişkin işlemin hukuka aykırılığı nedeniyle, bir Danıştay kararında “Önceki
sınavlardan almış oldukları puanların değerlendirmeye alınmasını talep eden
adayların puanları bir arada değerlendirilerek en yüksekten aşağıya doğru
sıralanır.” kuralının, davalı idarenin bu yönde bir düzenleme yapma yetkisinin
olmadığı gerekçesiyle usul ve esaslarının iptaline karar vererek, 2006 yılında
sınavı kazanıp 2007’deki sınava girmeyen 600 kişinin atamasının haksızlığını ve
2007’de sınava girip kazanan fakat atanmayan 600 kişinin atamasının yapılması gerektiğini
açıkça ortaya koymuştur.
Bu karara
istinaden Gelir İdaresi Başkanlığı 2006 yılında sınava girip puanlarını 2007
yılındaki sınav için saydıran 600 kişinin atamasına ilişkin işlemini bir nevi
telafi etmek amacıyla, 18 Şubat 2009 tarihli ve 5838 sayılı Yasa’nın geçici
4’üncü maddesi ile 559 kişinin bu hakkı kazanılmış hak olarak kabul edilmiştir.
Böylece, 2006
yılında yapılan sınavda aldığı puanın saydırılması neticesinde 2.500 kişi
olarak açıklanan kadronun dışında 559 kişi daha gelir uzmanı olarak atanmış
olup, bu durumda kadro delinerek sayı 3.059’a çıkmıştır.
5838 sayılı Yasa
ile ortaya çıkan bu yeni durum karşısında, 15 Aralık 2007 tarihindeki sınavda
70 ve üzeri puan alan personelin kadro yetersizliği nedeniyle atamalarının
yapılamayacağı gibi bir savunma da ortadan kaldırılmıştır. Bu personel 70 ve
üzeri puan alarak başarılı olmuştur.
Son olarak, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 25 Aralık 2008
tarihli kararında bu defa, usul ve esasların 11’inci maddesinde yer alan “Aynı
puana sahip adaylardan sırasıyla, son sicil notu yüksek ve hizmet süresi fazla
olanlara öncelik tanınır.” kuralına idarenin bu yönde bir düzenleme yapma
yetkisinin olamayacağı gerekçesiyle reddederek yürütmenin durdurulmasına karar
vermiştir.
Gelir İdaresi
Başkanlığı da bu karara istinaden, yine 2007 yılında sınava girip 77 puan alan
fakat usul ve esaslarda yer alan yönetmeliğe aykırı bu düzenlemeye istinaden
ataması yapılamayan 164 kişiyi daha gelir uzmanı olarak atamıştır.
Yapılan bu 164
kişilik atama ile, daha evvel de 559 kişinin atamasını
yapan Gelir İdaresi Başkanlığı 2007 yılında atayacağını ilan ettiği 2.500
kişilik kadroyu 2’nci kez delerek toplamda 3.223 kişinin atamasını yapmıştır.
Yine, Danıştay 5.
Dairesinin 15 Aralık 2007 yılında yapılan özel gelir uzmanlığı sınavından 74
puan alan Ankara Ostim Vergi Dairesi Müdürlüğünde bir
memur olan davacı açtığı davayı kazanmış ve atamasını beklemektedir.
15 Aralık 2007 tarihinde yapılan özel sınavda 70 ve üzerinde puan
alıp ataması kadrosuzluk nedeniyle yapılamayan yaklaşık 1.800 adayın idare
mahkemeleri ve Danıştayın bu sınav ve atamalarıyla
ilgili yürütmeyi durdurma kararına rağmen davaları kazanan yaklaşık 800 adayı
açıktan atayarak, hem sınav usul ve yönetmeliğine hem hukuka hem de Danıştay
kararlarına aykırı hareket ederek ataması yapılmayan diğer adayları mağdur
duruma düşürmüştür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İdare bu konuda
son derece duyarsız davranarak sadece dava açanlardan kazananları atayıp emsal
teşkil eden diğerlerini muhatap kabul etmemiş, yaklaşık 3.700 kişiyle bu konuda
mahkemelik olmuştur.
Değerli
milletvekilleri, dünyanın hiçbir ülkesinde kendi memuruyla bu kadar çok sayıda
mahkemelik olan bir bakanlık yoktur. Mahkeme kararlarının yürütmeyi durdurma
kararlarından sonra Gelir İdaresi Başkanlığı 2008 ve 2009’da gelir uzmanlığı
sınavları yapamamıştır. Ortaya çıkan bu tablo Gelir İdaresi Başkanlığının 2007
yılında yapılan sınavda 70 ve üstü puan alan fakat atanmadığı için mağduriyet
yaşayan binlerce kurum personelinin gelir uzmanı olarak atanmaları gerektiğine
ilişkin açılan davalar, mağdur duruma düşen personelin haklılığını da ortaya
koymuştur. Bahse konu bu mahkeme kararları ve yapılan yeni atamalar ile yeni
bir hukuki durum oluşmuş olup gelir uzmanlığı özel sınavını uygulama imkânı
kesinlikle kalmamıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi bağlayınız.
Buyurunuz.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Tüm bu
nedenlerden dolayı 2006 ve 2007 yılında sınava girip 70 ve üzeri puan alarak
başarılı olan personelin tamamının “gelir uzmanı” olarak atanmalarının
sağlanması sorunun tek çözüm yoludur.
Bu düşüncelerle
muhterem heyetinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Akçay.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şimşek
Maliye
Bakanı
"Geçici
Madde 3 - (1) 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı
Kurumlar Vergisi Kanununun;
a) 32/A maddesi
kapsamında olup 31/12/2010 tarihine kadar başlayan
yatırımlar için söz konusu maddenin 2 nci fıkrasının
(b) bendinde geçen "%25" ve "%45" oranları, sırasıyla
"%60" ve "%70" olarak uygulanır. Aynı madde uyarınca,
münhasıran Çanakkale ilinin Gökçeada ve Bozcaada ilçelerine il genelinden
farklı bir gruplandırma yapmaya ve sektörel öncelik
belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
b) Geçici 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasındaki "münhasıran" ifadesi, 31/12/2010 tarihine kadar "Bakanlar Kurulunca
belirlenen illerde münhasıran" olarak uygulanır.
c) Geçici 5 inci
maddesinin uygulamasına ilişkin olarak, birleşen veya birleşilen
şirketlere anılan Kanunun 13 üncü maddesine göre ilişkili kişi sayılanlar
tarafından istihdamın veya faaliyetin kaydırılması gibi sadece teşviklerden
yararlanmak amacıyla yapılan işlemlerin bulunması halinde, anılan maddedeki
teşviklerden yararlanılamaz.
(2) Elektrik
dağıtım şirketlerinden 31/12/2008 tarihi itibarıyla
hisselerinin tamamı kamuya ait olanların söz konusu tarihten önceki
vergilendirme dönemlerine ilişkin olup bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe
kadar elektrik satışından doğan ve süresinde tahsil edilmemesi nedeniyle
hesaplanan gecikme faizi ve/veya gecikme zammı alacaklarının tahsili
beklenmeksizin dönem sonlarında tahakkuk ettirilmesi suretiyle yapılan her
türlü vergi tarhiyatı ve buna ilişkin vergi cezaları ile gecikme faizleri ve
gecikme zamları bu konuda herhangi bir ihtilaf yaratılmamak ve yaratılmış
ihtilaflardan vazgeçilmek şartıyla terkin edilir, tahsil edilmiş ise red ve iade edilmez. Madde kapsamına giren dönemlere
ilişkin olarak aynı gerekçeyle tarhiyat yapılmaz."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Takdire bırakıyoruz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Çıkıp bunu açıklasınlar efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Af kanunu getiriyorlar. Hükûmet bunu
açıklasın. Yani, böyle bir konuda Hükûmet uyuyor,
uyuyor da tam son maddede, geçici maddede bu kadar kapsamlı bir önerge
getirilir mi? Açıklasınlar efendim.
BAŞKAN – Nedir?
KAMER GENÇ (Tunceli) - Çok ciddi bir önerge.
BAŞKAN – Sayın Bakan,
bir açıklama yapar mısınız?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz.
Gerekçede var efendim.
BAŞKAN –
Gerekçede var, katılıyorsunuz.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Önerilen maddenin
birinci fıkrasının (a) bendiyle, 31/12/2010 tarihine
kadar başlayan yatırımlar için bu bentte geçen yatırıma katkı oranlarının
sırasıyla %60 ve %70'e kadar belirlenebilmesi konusunda Bakanlar Kurulu
yetkisinin artırılması ile münhasıran Çanakkale ilinin Gökçeada ve Bozcaada
ilçelerine il genelinden farklı bir gruplandırma yapmaya ve sektörel
öncelik belirleme konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmesi amaçlanmaktadır.
Kurumlar Vergisi
Kanununun geçici 4 üncü maddesine göre 31/12/2010
tarihine kadar üretim tesislerinin nakli söz konusu olup anılan maddeye göre
üretim tesislerinin hangi illerden taşınacağına ilişkin olarak fıkranın (b)
bendiyle yapılan düzenleme ile Bakanlar Kuruluna yetki verilmekte ve
belirsizlik giderilmektedir.
Kurumlar Vergisi Kanununun geçici 5 inci maddesinin uygulamasına ilişkin
olarak maddede yer alan teşvikin amacı, KOBİ'lerin mali yapılarının
güçlendirilmesi, ölçek verimliliğinin sağlanması, rekabet ortamına uyum
kapasitelerinin geliştirilmesi, istihdam düzeylerinin artırılması olup bu
amaçlar dışında, birleşen ve birleşilen şirketlere
anılan Kanunun 13 üncü maddesine göre ilişkili kişiler tarafından faaliyetlerin
ya da istihdamın kaydırılması gibi sadece teşviklerden yararlanmak amacıyla
yapılan benzeri işlemlerin bulunması hâlinde anılan madde kapsamındaki
teşviklerden yararlanılmasının engellenmesi amacıyla fıkranın (c) bendindeki
düzenleme yapılmaktadır.
Maddenin ikinci fıkrasında ise elektrik dağıtım şirketlerinin
belirtilen alacaklarına ilişkin dönem sonlarında faiz tahakkuk ettirme
konusundaki alt yapılarının yetersizliği ile bu alacakların büyük bir kısmının
kamu kaynaklı olması ve tahsilinde güçlükler yaşanması hususları dikkate
alındığında 31.12.2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin yapılan tarhiyatlar
ve bunlara bağlı ceza, gecikme faizleri ve zamlarının terkini öngörülmekte olup
yeni tarhiyatların da yapılmaması amaçlanmaktadır.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı istiyorsunuz. Arayacağım efendim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Karar yeter sayısı bakıyorum. Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Böylece, geçici
madde 2 çıkarıldığı için, bu, geçici 2’nci madde olarak yeniden ihdas
edilmiştir.
Madde 42’ye
geçiyoruz.
İki tane önerge
var, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının mevcut 42 nci maddesinin (b), (c)
ve (ç) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şimşek
Maliye
Bakanı
“b) 22 nci, 27 nci ve 28 inci maddeleri
yayımını izleyen aybaşında,
c) 29 uncu maddesi
1/1/2010 tarihinde,
ç) 34 üncü
maddesi 10/5/2009 tarihinden geçerli olmak üzere
yayımı tarihinde,”
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
385 Sıra Sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 42. maddesinin ç bendinden sonra aşağıdaki d
bendinin eklenmesini ve bent numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Hakkı Suha Okay Ferit Mevlüt Aslanoğlu Şahin Mengü
Ankara Malatya Manisa
Tayfur Süner Ali
Rıza Öztürk
Antalya Mersin
“d) 37 nci maddesi 1.1.2010 tarihinde,”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim
konuşacak?
ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Ben konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Mengü, buyurunuz.
ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
huzurunuza bir meslek taassubu içinde gelmedim. Ancak, 2001 yılında 1136 sayılı
Avukatlık Kanunu’nun hemen hemen yüzde 60’ına varan,
yüz bir maddesi, o dönem Parlamentosunu teşekkül ettiren beş partinin grup
anlaşmasıyla, oy birliğiyle buradan geçirildi. Bu tasarının özü ve ruhu özgür
bir baro yaratmaktı yani o ceberut devlet vesayetinden avukatlık mesleğini,
baroları kurtarmaktı. Hakikaten de o tarihteki beş grup anlaşarak barolara
büyük bir özgürlük sağladılar. O tarihe kadar baroların ücret tarifesini
-avukatların- Adalet Bakanlığı yapardı, hiçbir itiraz hakkı yoktu meslek
örgütünün, Adalet Bakanlığı nasıl takdir ederse öyle gider, öyle gelirdi. Ancak
bu yapılan yüz bir maddelik değişiklikten sonra bu tarifeyi yapmak hakkı
Barolar Birliğine verildi. Adalet Bakanlığının gene itiraz etme hakkı var ancak
hiç olmazsa Barolar Birliği Yönetim Kurulu tarifede direndiği anda tarife
geçerli hâle geliyordu, Adalet Bakanlığı yargıya götürüyordu.
2002’de siz
iktidara gelirken çok güzel söylemlerde bulundunuz: “Ceberut devlete karşıyız.”
dediniz, “özgürlük” dediniz, “sivil toplum kuruluşlarının özgür yaşantısı”
dediniz, her şeyi söylediniz. Söylemleriniz hakikaten çok güzeldi ama 2002’den
itibaren bakıyoruz, evvela, hiç söylediğinizle alakası olmayan, hiç onunla
uyuşmayan, avukatlık mesleğine kaliteyi getirmek için koyduğumuz imtihanı
kaldırdınız; bir gece yarısı, sabaha karşı, 25-30 milletvekilinin bulunduğu bir
Genel Kurulda kaldırıldı. O zaman içeride bir yoklama isteyen olmadığı için
25-30 milletvekiliyle burada bir mesleğin can damarını kestiniz. Yetmedi, bu dönemde, bir tarihte, özgür bir baro, özgür bir meslek,
ciddi bir sivil toplum kuruluşu yaratmak, meslek kuruluşu yaratmak için baroya
verilen yetkiyi bir gecede tırpanladınız, hem de burada üç grup başkan
vekilinin imzası olan bir önergeye rağmen, son dakikada imzayı çekerek, yani, o
baskıcı devlet mantığının yansıması olarak yaptınız. Bununla yetmedi;
ondan evvel de, herkese avukat denen, herkesin hukuka erişmesi denen, herkesin
savunmaya erişmesi denen CMUK paralarının Barolar Birliği tarafından
ödenmesinin önüne geçtiniz. Hani arkadaşlarım, hani nerede o özgür toplum?
Nerede o ceberut devlete karşı olan söylemleriniz ve tavırlarınız? O
söylemlerinizle şu yaptığınızın hiç birbirine uyar tarafı var mı? Bugün benim
mesleğime, yarın bir başka arkadaşımın mesleğine… Burada, yani bu baskıcı
devlet mantığını yansıtan bürokratların her dediğine siyasal iktidarlar burada
evet derlerse, yarın hiçbir meslek örgütünün, hiçbir meslek kuruluşunun
bağımsız ve özgür kalması mümkün değildir. Bütün meslek kuruluşlarını, yarın,
gene eskisi gibi vesayet makamlarının altına sokarız. Biz, yıllarca Adalet
Bakanlığının vesayeti altında görev yapan bir mesleğin mensubu olarak bunun
ıstırabını yaşadık. Bu, yarın diğer bütün sivil meslek kuruluşları için de söz
konusudur. Yani, şunu hatırlatmak istiyorum: Çok güzel şeyler söylüyorsunuz da,
yaptıklarınızla hiç uyuşmuyor. Hakikaten çok acı acı
düşünüyorum, üç tane grup başkan vekili, Meclis Başkan Vekilinin odasında
uzlaşarak imzayı attıktan sonra, hangi gerekçeyle o imza geri çekildi? Ben,
bunun bir hükûmet tasarrufu olduğuna katiyen
inanmıyorum. İşte, o ceberut devlet mantığının yansıması bürokratların
talebidir. Onlar öyle tayin ettiler, onlar öyle takdir ettiler. Lütfen bunu bir
daha düşünün. Bugün, söylüyorum, benim mesleğime, yarın bir başkasının
mesleğine, ama lütfen, meslek gruplarını ceberut devlete ezdirmeyelim.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Mengü.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının mevcut 42 nci maddesinin (b), (c)
ve (ç) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şimşek
Maliye
Bakanı
“b) 22 nci, 27 nci ve 28 inci maddeleri
yayımını izleyen aybaşında,
c) 29 uncu
maddesi 1/1/2010 tarihinde,
ç) 34 üncü
maddesi 10/5/2009 tarihinden geçerli olmak üzere
yayımı tarihinde,”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıdan
çıkarılan maddeler dikkate alınarak yürürlüğe ilişkin maddede değişiklik
önerilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Bu kabul edilmiş
önerge doğrultusunda 42’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 43 üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
385 Sıra Sayılı Tasarının 43 üncü Maddesinde yer alan “Bakanlar Kurulu”
ibaresinin “Maliye Bakanı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Osman
Coşkunoğlu
Malatya Uşak
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Coşkunoğlu, buyurunuz efendim.
OSMAN COŞKUNOĞLU
(Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, görüşülmekte olan Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısı’nın sonuna geldik. Tam sonunda
ve bu yürütme maddesinde sizlerle ve Sayın Hükûmet
yetkilileriyle paylaşmak istediğim bir iki konu var, bunu yürütecek olan Bakanlar
Kuruluyla.
Şimdi, eğer genel
gerekçeye bakarsak, genel gerekçenin daha başında, üçüncü paragrafında “Bu
anlayışla hazırlanan tasarının temel felsefesini, ekonomik faaliyetlerin
gelişiminin vergisel açıdan teşvik edilmesi…” deniyor. Yani, vergi yoluyla ekonomik
faaliyetleri teşvik etmek ve hemen arkasından “Bilişim alanlarında meydana
gelen ilerlemelerin hukuki düzenlemelerin içinde yer almasını sağlamak.”
deniyor. Yani, bilişim alanlarındaki gelişmeleri alacağız, bir de teşvik
edeceğiz.
Değerli milletvekilleri,
lütfen gidince, cep telefonu operatöründen hangisini kullanıyorsanız -ben şimdi
getirecektim, yanımda, unuttum- size gelen faturaya bakın. Ben şimdi
gönderdiğim SMS’lerle yani seçmenimle irtibat, halkla
ilişkiler nedeniyle, bilgilendirmek amacıyla gönderdiğim SMS’lerle
yaklaşık 500 lira ödüyorum ama 300 lira da vergi ödüyorum. Şimdi, hangi
vergiyle teşvik, hangi bilişim alanında meydana gelen gelişmeleri
değerlendirmek?
Değerli
arkadaşlar, dünyada bu kadar yüksek vergi kullanan, bilişim sektörüne bu kadar
yüksek vergi uygulayan bir ülke yoktur haberleşme sektöründe. Bilişimde,
bilgisayarda birtakım vergide indirimler yapıldı, o KDV indirimleri pek bir işe
yaramadı, yanlışlıklar yapıldı.
Ayrıca, bu yasa
uygulanırken bir sorun daha var, ona dikkat çekmek istiyorum. Bakın, bu yasa
tasarısının, biraz sonra gerçekleşecek yasa tasarısının 21’inci maddesi şunu
gerçekleştirmeye uğraşıyor: Ülkemize -isim vermeyeyim- çok ucuz cep telefonları
giriyor oradan buradan. Bu çok ucuz cep telefonlarına biraz daha gümrük vererek
âdeta cezalandırılıyor. Bu yanlış bir yöntemdir. Evet, o vergi belki konabilir
ama bu şekilde ülkemize giren çok ucuz telefonları meşrulaştırmak yanlıştır.
Yapılması gereken nedir? Gümrüklerde gerekirse ihtisas gümrükleri kullanarak bu
3-5 dolara, bilemediniz 10 dolara gelen, hiçbir standarda uymayan ve hatta
tehlikeli olabilecek cep telefonlarının ülkemize girmesini önlemek gerekir;
bir. Bu da yetmez, kaçak şu bu şekilde girerse Sanayi Bakanlığının tüketiciyi
koruma birimleri piyasada bunu denetlemeli. Haa,
gümrüklerde önleyemiyoruz, piyasada denetleyemiyoruz, bari gümrüklerde biraz
daha buna masraf çıkaralım da zorlaştıralım! Bu yanlış bir yaklaşımdır.
Ayrıca, şu konu
hiçbir zaman dikkate gelmiyor: Şunu da söyleyeyim: Bu bize gelen çok ucuz cep
telefonları neden bu kadar ucuz? Birkaç hafta önce bir cep telefonu patladı
şarjdayken. Nasıl patladı? Henüz inceliyorum, sonuç almadım. Sonuç alınca
paylaşırım ama sizlerin de bunu bilmesi gerekir. İşte bu standarda uymayan
telefonlar böyle tehlikeler de yaratabiliyor. Şarjdayken cep telefonu patlar
mı? E, patladı; haberlerde duymuşsunuzdur.
İkincisi: Bunlar
işçisini çok ucuz ve sömürerek çalıştıran ülkelerden geliyor. Bu şekilde o
ülkelerin kendi işçilerini sömürmesine de bizim engel olmamız gerekir, böyle
ürünleri tüketmememiz gerekir. Bu, Avrupa Birliği standartlarına da uygundur.
Son olarak, bu
maddeler hazırlanırken toplumdaki çok ciddi, özellikle bilişim ve telekom sektöründe çok ciddi sivil toplum örgütleri vardır.
Onlara danışılmadan hazırlandığı için tıpkı “teşvik” adı altında çıkarılan
vergi indirimlerinde olduğu gibi hatalar yapılmıştır. Hiç olmazsa sayın Bakanlar Kurulundan sivil toplum örgütlerine bu konuda
ihtisas sahibi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
OSMAN COŞKUNOĞLU
(Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkan.
Bunlar teknoloji
konuları, elbette herkes bilmeyebilir. Fakat bunu bilenler var. Bu bilen sivil
toplum örgütlerine, özellikle bu bilgisayar ve telekomünikasyon sektörünü
ilgilendiren madde veya yasalarda danışılması gerekir. Danışılmazsa bu tür
hatalar oluyor.
Bu sözlerle -bu
yasa anlaşılan yine çıkacak oy çoğunluğuyla- yasanın hayırlı olmasını diler,
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Coşkunoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde 43’ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Böylece ikinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, tasarının
tümünün oylamasına geçmeden önce, aleyhte Tunceli Milletvekili Sayın Genç.
Buyurunuz Sayın
Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 385 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın tümünün oylanmasından önce, oyumun rengini belirtmek üzere aleyhte
söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii 385 sıra sayılı torba kanunla birçok kanunda
değişiklikler yapıldı. Bu kanunda birçok önerge verdik. Orada düşüncelerimizi
de söyledim. Bu kanunla maliyeye, bütçeye bir katkı getirmediniz. Ne
getirdiniz? Kooperatif ortaklarının öteden beri yararlandıkları istisnayı
kaldırdınız, Başbakanlık merkez teşkilatına alınacak yatlardan, botlardan,
skilerden, ondan sonra otomobillerden, uçaklardan, helikopterlerden vergi
muafiyeti getirdiniz. Yani bu boş bir uğraştan başka bir şey değil.
Bakın, ben
Tunceli’den geliyorum şimdi, bugün oradan geliyorum. İnsanlar o kadar büyük bir
sıkıntı içinde ki, hele oralardaki yöneticileriniz o kadar keyfîlikler içinde
ki, Bingöl yolu üzerinden geldim, yolda geçen bütün minibüslerin üzerinde bagaj
var. Bu Tunceli’de faaliyette bulunan minibüslerde bagaj kaldırdılar. On defa
valisine söylemişim, emniyet müdürüne söyledim. Ya arkadaş, bu vatandaşlar
gidiyor, şehirde bir torba un alıyor, biraz sebze alıyor, köyüne götürecek,
nasıl götürecek? Bu bagajın ne etkisi var? Yani her gün o kadar keyfî
yönetimler var ki saat on birde gidiyorum, kaymakam bey daha yerine gelmemiş;
neymiş, kayınbiraderi veya kayınpederi AKP’nin milletvekiliymiş. İşte sizin yöneticilerinizin anlayışı bu. Vatandaşlarımızın
büyük bir kısmı terör zararı parasını almamış. Şimdi, niye almıyor? Çünkü sizin
yaptığınız bütçe daha üçüncü ayda yüzde 50 fazla açık vermiş yani siz “Yıl sonuna kadar 10 katrilyon.” dediniz, şimdi 21 katrilyon
açık vermiş.
Köye Dönüş
Projesi diye bir proje getirmişsiniz. Vatandaş köyüne gidecek, yol yok.
Birileri burada dedi ki… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yol yok arkadaşlar.
Bakın, bugün 2
tane muhtar bana telefon etti. Birisi Pülümür Akdik
köyü Muhtarı: “Efendim köyümüze gidemiyoruz. Yol yapmak istiyoruz, kaymakam
bize yol yapmıyor.” diyor.
Altınhüseyin köyü var… “Köye
gidemiyoruz…”
Yani bunları
ezber söylemiyoruz, buyurun, açın idarecilerinize… Yani Tunceli’nin birçok köyünde
bırakın stabilize yolu, normal toprak yol yok. Gelin,
buyurun gidelim oralarda görebilirsiniz.
RECEP KORAL
(İstanbul) – Yapılanları söyle.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, yapılan bir şey olsa inkâr mı edeceğim. İnsanın gözü kör
değil.
RECEP KORAL (İstanbul)
– Var var, görmüyorsunuz.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Kör değil ama kör olanlar olmayan şeyi var gösterirler…
RECEP KORAL
(İstanbul) – Köy yollarının nasıl yapıldığını söyle.
KAMER GENÇ
(Devamla) –…çünkü kör olanlar dünyayı görmezler arkadaşlar, ışığı görmezler.
Körler görmez ama hiç olmazsa görmedikleri şeyleri de konuşmaz. Siz hem
körsünüz hem de konuşuyorsunuz. Böyle bir şey olmaz ki!
RECEP KORAL
(İstanbul) – Köy yollarını söyle.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Gel işte gidelim, görelim diyorum sana.
Köylerimizin
büyük kısmında içme suyu yok.
Şimdi, Maliye
Bakanı getiriyor burada, kendilerine uygun önerge veriyor. Yahu, bu Hükûmet uyuyor mu arkadaşlar, uyuyor mu? Yani kanunu sen
göndereceksin Bakanlar Kuruluna, orada kanunu enine boyuna araştırmayacaksın,
tartıştırmayacaksın, geleceksin burada önerge vereceksin. O zaman hiçbir kanun
getirmeye gerek yok, bir maddelik kanun getir, burada önergeler geçsin.
Önergeleri burada
okuyan divan kâtibi arkadaşımızın ne okuduğu belli değil, anlaşılmıyor ki.
Anlaşılmıyor, ne okuduğu belli değil. Sayın milletvekilleri, bu zihniyetle, bu
davranışla bu memleket yönetilemez. İnsanlar o kadar büyük bir sıkıntı içinde
ki…
Yani şimdi
çıkardığınız kanunları uygulamıyorsunuz. Tunceli’de bazı bölgeleri güvenlik
bölgesi ilan etmişsiniz. Tamam, olabilir, güvenlik yönüyle yaylaları
yasaklamışsınız. E kardeşim, orada 1 milyon, 1,5 milyona yakın koyun var; bu
adamlar bu koyunları ne yapacak, nerede otlatacak? O zaman orayı
yasaklıyorsanız bunlara bir çare bulun. Eğer çare bulmuyorsanız, o zaman
bunları alsın devlet, paralarını versin bu hayvanların, değerlendirsin. E nasıl
olacak? Yazı yazıyor, diyor ki: “Köyünüze gitmeyeceksiniz.” Bakın, devri
iktidarınızda insanları bu kadar zulüm altında inletiyorsanız, adamı köyüne
göndermiyorsanız, o zaman onun köyünü istimlak et,
parasını ver, vatandaş da bir yerde gitsin orada yaşasın, ona belli bir kira
ver, ona geçimini sağlayacak belli bir olanak sağla, ortam sağla.
Şimdi, siz
zannediyorsunuz ki, ben bunların üzerinden siyaset yapıyorum. İşte, sizin oraya
giden…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen,
sözlerinizi tamamlayınız, buyurunuz.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Size işte teklif ediyorum, buyurun gidelim Tunceli’ye, görelim, bir
tane köye; eğer yiğitliğiniz varsa, eğer korkmuyorsanız! Bakın, ben Tunceli’nin
gittim bütün ilçelerini, birtakım köylerini gezdim, geldim ama insanlar sefalet
içinde, insanlar yoksulluk içinde. Bir yöneticileri gönderiyorsunuz, halkla
ilişkisi yok ki… Keyfî işlem yapılıyor, çünkü devri iktidarınızda iyi bir
denetim olmadığı için oraya giden yöneticiler, istediği gibi şey ediyor. Ya bir yerde bir müdür, arkadaşlar, yirmi beş sene kalır mı! İcracı
dairelerin başkanı, müdürü kalır mı? Kalmaz ama Tunceli’de var. Efendim…
RECEP KORAL
(İstanbul) – On sekiz senedir niye almadınız?
AHMET YENİ
(Samsun) – On sekiz senedir neredesin?
KAMER GENÇ
(Devamla) – Yahu, sen yedi senedir neredesin, yedi senedir neredesin? Sen onu
söyle.
Dolayısıyla, yani
o kadar keyfîlikler var ki, halkın hiçbir şeyine çare bulunmuyor. Hozat’a
gittim, vatandaş diyor ki: “Yahu, ben bir dişçi bulamıyorum.” Hozat ilçesinde
akşam feribot kapanıyor, dolayısıyla saat ondan sonra şehirle irtibat
kesiliyor, yani ilçeden gelemiyorsunuz…
BAŞKAN – Lütfen,
sözünüzü bağlayınız Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Vatandaş diyor ki “Yahu arkadaş…” -gerçekten, orada da sudan
kaynaklanan diş ağrısı çok var- “…gece diş ağrısı tutuyor beni, gidemiyorum
doktora.” Yahu koskoca ilçede bir dişçi olmaz mı? On defa söylüyoruz, hani
sağlık hizmetleriniz nasıl gidiyor? Yani o kadar bü-yük
mahrumiyetler var ki ama biz bunları söylediğimiz zaman, maalesef, siz bunları
zannediyorsunuz ki politika yapıyoruz. Arkadaşlar, bizim bu saatten sonra
politikaya ihtiyacımız yok ama Türkiye’nin gerçekleri var, bu gerçekleri görmeyen
kör gözlere göstermek istiyoruz. Onun için, hem kör hem de görür gibi olmayın,
ya kör olun ya görün.
Değerli
milletvekilleri, bu kanunun her yönüyle ülke ekonomisine bir katkısı yok. Bu,
zenginlerin vergilerine af getiriyor, zenginlere daha rahat yaşama hakkını
getiriyor; işsize, yoksula, emekliye de işkence getiriyor; onun için buna
karşıyım.
Saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Genç.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucunu okuyorum:
Kullanılan oy
sayısı : 243
Kabul : 201
Ret : 42(x)
Böylece, tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Saat 19.45’e
kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.13
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
Kanun tasarı ve
tekliflerini görüşmeye devam edeceğiz.
3’üncü sıraya
alınan, Askeri Hakimler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Askeri Hakimler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/460)
(S. Sayısı: 387)(x)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
387 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen? Yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın
Genç, şahısları adına 2 tane isim yazılmış, önce onları okuyayım, yoksa…
Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın…
Kırklareli
Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam… Yok.
Buyurunuz Sayın
Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, Parlamento
o kadar kötü kullanılıyor ki, yani bir gün gündemde başka kanun var, ertesi gün
bir başka kanun var. Yani şimdi biz parlamenter olarak, acaba hangi gün hangi
kanun gelecek, neyin üzerinde hazırlanalım hesabı içindeyken, maalesef AKP Grubu,
ya bizim karşımıza sabit bir şeyle gelin, bir kanunla gelin… Yani şimdi her gün
kanun değiştirerek, gündemi değiştirerek bir yere varamazsınız.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bugün gündemin birinci maddesi,
Genelkurmay Başkanlığından yani alındığı belirtilen bir belge. Güya işte AKP’yi ve Fethullah Gülen’i yok etme belgesi diye bir belge yakalanmış. İşte
gruplar bunu konuşuyor, Hükûmet bunu konuşuyor.
Gruplar bunu konuşuyor da bence burada konuşulacak şey bu Parlamentodur.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, evvela bu konunun aydınlığa kavuşabilmesi için Yaşar Büyükanıt’
Şimdi, 27 Nisan
olayının özünde de Türkiye'nin, Türk halkının eğilimini bilen birtakım güç
odakları, bana öyle geliyor ki -eğer açıklarsa, bak, Yaşar Büyükanıt
ve Tayyip Erdoğan açıklarsa o zaman bu düşüncelerimi geri alıyorum- bunlar
anlaştılar. Biz seçime gidiyoruz, sen çık bizim aleyhimize muhtıra gibi bir
bildiri yayınla, ondan sonra biz de çıkalım “Vay bu askerler işte bizim
aleyhimize böyle muhtıra verdiler. İşte, Müslüman Cumhurbaşkanının gelmesini
engellediler.” diyelim. Ondan sonra da halk bizi mağdur duruma düşmüş gibi
görecek…
Hele o 367
meselesi, 367 meselesi de… Aklı olmayan insanlar onu anlamaz. Yani Parlamentoyu
184 kişiyle toplayacaksın, 367 parlamenter oy kullanacak. Orada bir hata
yapıldı; bakın Meclisi yönetenler, bir hata yapıldı. Meclisi 184’le açacaklardı
ama Cumhurbaşkanlığı seçiminde kullanılacak oy sayısının 367 olması lazımdı,
367 oy alacaktı. Yani 184’le açacaklardı ama oy kullanacak -yani lehte aleyhte-
milletvekili sayısı 367 kişi olacaktı. Bunlar, tabii, İç Tüzük’ü bilmeyince…
Yani sizin
aklınız ermez bana. Ben bir deryayım, siz bunu bilesiniz. Ermez.
AHMET YENİ
(Samsun) – Tabii…
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ben o zaman doğru söyledim. Eğer 184’le toplanıp da 367
milletvekili oy kullanmadığı zaman, demek ki Parlamento, Cumhurbaşkanı
seçilmesi konusunda var olması gereken bir iradeyi kullanmamıştır. O itibarla…
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) – Sen hep eskiyi anlatıyorsun,.
AHMET YENİ
(Samsun) – Sayın Genç, onları geçtik, geçtik onları!
KAMER GENÇ
(Devamla) – Ya sen git kendine o akılları sakla kardeşim, sen git aklını
kendine söyle!
Dolayısıyla, o
Cumhurbaşkanı düşecekti. Neyse, onu şey ettiler. Efendim, bir anda…
AHMET YENİ
(Samsun) – Bunları geçtik.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Bunlar çok önemli, askerî hâkimlerle ilgili kanun görüşüyoruz.
Tabii, bilmiyorsunuz ki bu Parlamentoda ne görüşülüyor? Bilmiyorsunuz kardeşim!
Öğrenin de gelin buraya. Bari müdahale de etmeyin.
Dolayısıyla,
efendim, 367… Burada şimdi, askerî yargıyla ilgili çok hayati bir konu var.
Şimdi, bir bildiri yayınlanmış. Yayınlanmış mı, yayınlanmamış mı? AKP’yi tekrar
böyle gündeme taşıyacak birtakım güç odakları var. Hileyle
hurdayla birtakım bildiriler ortaya yaratarak “Efendim, işte, bakın, AKP’ye
devamlı dirençler gösteriliyor, aslında bu AKP çok iyi işler yapacak ama işte,
karşılarında ihtilal hazırlanıyor.” gibi ve “Korku yaratılıyor.” gibi havalar
yaratılarak sizi iktidarda tutmak istiyorlar ama sizin yaptığınız
basiretsizlik, ülkeye getirdiğiniz yönetim boşluğu, Türkiye’ye getirdiğiniz sefalet,
Türkiye’ye getirdiğiniz yolsuzluk ve talan artık bundan sonra ne kadar
tertipler, ne kadar yalanlar, ne kadar böyle tuzaklarla ortaya çıksanız da
artık bu kâr etmez.
AYHAN YILMAZ
(Ordu) – Lüzumsuz konuşuyorsun. Niye lüzumsuz konuşuyorsun?
KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi, birinci mesele şudur Türkiye'nin şu anda: Yaşar Büyükanıt ile Tayyip Erdoğan Dolmabahçe’de ne konuştu? Birisi cumhuriyet devletinin Genelkurmay Başkanı, ötekisi
Başbakanı. Niye açıklamıyorsun? Hani şeffaftınız? Neden korkuyorsunuz?
Demek ki çekindiğiniz bir şey var. Şimdi, YÖK Başkanını atadığınız zaman,
Meclis Başkanına geldi, ondan sonra, orada Meclis Başkanı “Ya çık böyle böyle konuş.” dedi. “Aman Başkanım, Abdullah Gül ile Tayyip
Erdoğan dedi ki: ‘Efendim, sen bunları açıklarsan bizim ipimizi çekerler.” Ben
hâlâ, Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan, YÖK Başkanı arasında ve bu Abdullah Gül ile
Tayyip Erdoğan’ın ipini çekecek konuşmanın anlamını ben öğrenmek istiyorum
sayın milletvekilleri, milletin bir ferdi olarak öğrenmek istiyorum, ne konuştular
onu yani neyi konuştular? Dolayısıyla, bugün de bir Türk Silahlı Kuvvetleri
bizim göz bebeğimiz, Türkiye Cumhuriyeti devletini ayakta tutan bir kurum. Bu
kurumu her vesileyle yıpratmak için birtakım hileli ve haince tertipler var.
Şimdi, burada, bir
belge çıkmış ortaya. Bu belge nedir, burada konuşalım. Türkiye Büyük Millet
Meclisi, Türkiye rejiminin ana kaynağı değil midir? Yani grup başkan vekilleri
çıkıyorlar, gruplarda konuşuyorlar, niye burada konuşmuyorlar? Bugün çıkıp da
burada konuşsunlar.
Ayrıca da, yani
dediğim gibi evvela Yaşar Büyükanıt’
AYHAN YILMAZ
(Ordu) – Çok ayıp ama! Böyle bir şeyi nasıl söylersin?
KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, bakın, ben bu iddiada değilim diyorum.
AHMET YENİ
(Samsun) – Ne güzel uyduruyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) – Uydurma…
Arkadaşlar,
bakın, açık rejimdeyiz, açık rejimde her şeyin konuşulması lazım.
Şimdi, tabii, ben
Tunceli’deydim, yoktum burada. Bu arada o Genelkurmay bir… Yakalanan belgenin
tam muhtevasını da bilmiyorum ama dinlediğim kadar… Şimdi o konu da nedir? Ben
yine inanıyorum ki hep gündemi değiştirmek istiyorsunuz, çünkü sizin iktidar,
iktidar etme yeteneğine sahip değil; bilgisiyle, niteliğiyle, dürüstlüğüyle
hiçbir yanıyla Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetecek bir güce sahip değil.
Onun için ne yapıyorlar? Her gün bir tertibin içine giriyorlar.
Şimdi,
arkadaşlar, Genelkurmayda böyle bir belge evvela yayınlanmış mı yayınlanmamış
mı? Yayınlanmışsa, Askerî Yargıtay buna hemen el koymuş zaten, bunu beklemek
lazım. Şimdi, çıkıp da hep gündemin birinci maddesine bunu getirmeye gerek var
mı?
Ayrıca, şimdi,
sayın milletvekilleri, bakın, Tunceli’den geliyorum. Benim memleketime
üniversite açıldı. Geçen sene 580 öğrenci vardı. Bir yurt yok. Millî Savunma
Bakanı da burada.
Sayın Bakan,
bakın, bizim orada 500 yataklı bir öğrenci yurdu var. Şimdi, o yurdu siz
almışsınız. Sizden rica ediyorum, sizin kaynaklarınız çok fazla. Yani, şimdi,
1.500 de üniversiteye öğrenci alacaklar. Peki, bu öğrenciler -bir de 500 tane
yüksekokulda var- 2.000 öğrenci önümüzdeki sene nereye yerleşecekler? Sizden
rica ediyorum, oraya bir tane tesis kurun, o öğrenci yurdunu boşaltın. Yani, bu
bizim doğal hakkımız arkadaşlar. Yani, bakın, öğrencileri gönderiyoruz oraya,
nerede kalacaklar bu insanlar? Ben gittim, 70 kız -öğrenci yurdu vardı- çok
sefalet içindeler. Yani, bunları da bu vesileyle Sayın Bakana söylemek
istiyorum. Rica ediyorum, Millî Savunmanın imkânları çok geniş…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, bir dakikam var.
BAŞKAN – Var, ama
lütfen toparlayınız.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, bu
memleket bizim. Bu memleketi yönetmek, bu memleketi sağlıklı bir yönetime
kavuşturmak, bu memleketi huzura kavuşturmak, insanları bu ülkede dostça
yaşayabilir hâle getirmek hepimizin görevi. Ben size birtakım gerçekleri
söylüyorum. Ha, siz onları kavrarsınız kavramazsınız. İşte, Sayın Millî Savunma
Bakanı burada, kendisi Hükûmetin bir mensubu. Benim
ilimde 500 kişilik bir öğrenci yurdu var, el koymuşlar. Peki, onun yerine bir
yer yapın efendim. Yapın yani… Ama, bakın, bu sene o
öğrenciler o kadar büyük sefalet içindeydi ki. Şimdi üniversite açıldı oraya,
tek binası yok, tek bir yeri yok, öğrenci yurdu yok. Ne yapacak bu çocuklar? O
zaman…
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) – Konuyla ilgili mi yani?
KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, Millî Savunmayla da ilgili bir şey, hâlâ kafan
kavramıyorsa bunu, ne diyeyim yani?
Onun için, bir an
önce, bunu sizden rica ediyorum, en süratli şekilde bu öğrenci yurdu meselesini
halledin. Bu cumartesi de orada bir merasim yapılıyor, üniversitenin açılışı ve
öğrencilerin, o meslek yüksekokulunun…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Genç.
AYHAN YILMAZ
(Ordu) – Okulunu yaparız, sen canını sıkma.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Sizin hiçbir şey yaptığınız yok.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Genç.
Soru-cevap
işlemine geçiyoruz.
Sayın Işık, Sayın
Tankut ve Sayın Cengiz sisteme girmişler.
Buyurunuz Sayın
Işık.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
uzman erbaşların ve uzman jandarmaların içinde bulunduğu değişik sorunlarla
ilgili çalışmalarınızın olduğunu vermiş olduğum önergelere hitaben cevabınızdan
öğrenmiş bulunmaktayım. Bu çalışmalar ne aşamada? Uzman erbaşlardaki kırk beş
yaş sınırı kaldırılarak, bu insanlarımızın emeklilik hakları artırılabilecek
midir? Yani bu emekli olma konusundaki gelinen nokta nedir?
İkincisi de
kamuoyuna tek tip askerlik olarak yansıyan çalışmanın içeriği nedir? Bu konuyla
ilgili gelinen nokta ne aşamadadır? Bilgi verebilirseniz memnun olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Işık.
Sayın Tankut…
YILMAZ TANKUT
(Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, 4
Mayıs 2007 tarihinde Sayın Başbakan ile o dönemin Genelkurmay Başkanı Sayın Büyükanıt, İstanbul Dolmabahçe’de, şu anda kamuoyunda büyük
spekülasyonlara yol açan iki saat süreli baş başa bir
görüşme gerçekleştirmişlerdi.
Daha sonra Sayın
Başbakan, bu görüşmenin kendisiyle birlikte mezara kadar gideceğini ancak Sayın
Büyükanıt’ın konuşması hâlinde kendisinin de
konuşabileceğini ifade etmişti.
Şimdi sormak
istiyorum: Sayın Başbakan bu görüşmenin ana muhtevasıyla ilgili olarak sizin de
üyesi olduğunuz Bakanlar Kuruluna herhangi bir bilgi vermiş midir?
Yine, Sayın Büyükanıt söz konusu görüşmeyle ilgili olarak Genelkurmaya
ve Millî Savunma Bakanlığına herhangi bir bilgi vermiş midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Tankut.
Sayın Cengiz...
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Bakanım, Alim Işık’ın
sorusunu ben de hazırlamıştım ama bu konuda, uzman çavuş olarak çalışan
arkadaşlarla, istifa eden arkadaşlar gerçekten ailecek mağdur bir şekilde
bizlerin kapısını da çalmaktadır. Bu konuda bunlara bir müjdemiz nedir, var
mıdır, yok mudur? Bunlara bir müjde verebilir miyiz veya bunlarla ilgili
Silahlı Kuvvetlerin veya Millî Savunma Bakanlığımızın bir çalışması varsa
Meclisimizi aydınlatabilirseniz çok seviniriz.
İstifa edenlerin
durumunda bir gelişme olacak mı? Mevcutların durumundaki gelişme ne olacak? Bu
iki kesimi aydınlatırsanız sevinirim.
Bir de emekli
astsubay arkadaşlarımızın tazminatıyla ilgili istekleri vardı. Bu emekli
astsubayların özellikle tazminat ve temsil noktasında sıkıntılarını değişik
şekilde ifade etmişlerdi. Bunlar hem Millî Savunma Bakanlığına hem Genelkurmaya
iletilmiş hem de bize kadar bu istekler gelmişti. Özellikle emekli astsubaylar
konusunda da Genelkurmayımızda veya Millî Savunma Bakanlığında iyileştirme
çalışması var mıdır, düşünülüyor mu, varsa ne aşamadadır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Cengiz.
Buyurunuz Sayın
Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Uzman çavuşlarla
ilgili çalışmalar yapılmaktadır. Gerçekten de uzman çavuşların bir hayli
problemi var. Tabii bunu söylerken uzman jandarmalardan ayrı olduğunu ifade
etmek istiyorum. Uzman jandarma çavuşları daha yerleşmiş bir kurumdur, mazisi
daha eskidir ancak uzman çavuşlar daha yeni. Binaenaleyh, tecrübeyle de biraz,
neye ihtiyaçları var bunu biz de öğreniyoruz. Hazırlanan kanun bu bahsettiğiniz
problemleri çözmeyi amaçlıyor. Şu anda bakanlıkların görüşündedir.
Bakanlıkların görüşü geldikten sonra nihai şeklini alacak ve tasarı hâline
gelmesi için Bakanlar Kuruluna sevk edilecektir.
Tek tip askerlik
konusu: Bildiğiniz gibi bugün askerliğin yapılmasında pek çok tip var, pek çok
çeşit var; bazısı dövizli askerlik, bazısı kısa dönem, bazısı yedek subaylık
şeklinde ve başka türleri de var. “Bunları mümkün mertebe etkinlik ve
verimlilik bakımından daha mantıklı ve hizmete yönelik nasıl yaparız” diye bir
çalışma yapılmıştı. Bu çalışmanın şartları gerçekleşmektedir ancak Hükûmetin kanun tasarısı hâline getirdiği bir metin henüz
mevcut değildir. Bu sebeple bu çalışmalar geliştirilmektedir. Çalışmaların ne
zaman kanun tasarısı hâline geleceği… Şu anda bir tarih vermek mümkün değildir
ama öyle anlaşılıyor ki bu dönemde ve belki gelecek dönemde de kanunlaşması söz
konusu olmayabilir. Bu, sizlerin takdirine aittir, elbette, huzurunuza geldiği
zaman.
Sayın Başbakanla
Sayın Büyükanıt’ın görüşmeleri konusunda, her iki
devlet görevlisi gerektiği kadar açıklamaları basına yapmışlardır. Bunun
dışında Bakanlığımıza intikal etmiş resmî bir bilgi yoktur. Bilgilerinize ben
de sunuyorum.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Bakan, “Bakanlar Kuruluna bilgi verildi mi?”
diye soruldu.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Bakanlar Kurulunun gündemine bu konu hiç
girmemiştir.
Emekli
astsubaylarla ilgili hazırlanan kanun tasarısı şu anda Başbakanlıktadır.
Başbakanlık bunu bakanlıkların görüşüne sunacak ve ona göre bu da şekillenmiş
olacaktır.
Arz ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Gönül.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
ASKERİ HAKİMLER KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1-
26/10/1963 tarihli ve 357 sayılı Askeri Hakimler
Kanununun 39 uncu maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Yargı ile ilgili
görev kadroları şunlardır:
A) Milli Savunma
Bakanlığı Müsteşar Adli İşler Yardımcılığı kadroları,
B) Milli Savunma
Bakanlığı Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı kadroları,
C) Milli Savunma
Bakanlığı Hukuk Müşavirliği kadroları,
D) Genelkurmay
Başkanlığı, kuvvet komutanlıkları ve Jandarma Genel Komutanlığındaki Hu-kuk İşleri Müdürlüğü kadroları,
E) Sahil Güvenlik
Komutanlığı Hukuk Müşavirliği kadroları,
BAŞKAN – Madde
üzerine söz yok ama bir soru var.
Soru işlemini
yapıyoruz.
Sayın Cengiz,
buyurun.
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Bakanım, özellikle bu kanun getirilirken, bizi de
telefonla tabii arıyorlar… Özellikle silahlı kuvvetler bünyesinde görev
yaparken, bir, güneydoğuda çatışmada gazi olan arkadaşlarımız var; bir de
araçla bir yere giderken veya kaza noktasında gazi olan arkadaşlarımız var. Bu
noktadan itibaren, iki kesimin de şikâyetleri bize gelmektedir. Bunlardan
güneydoğuda çatışma esnasında “gazilik” unvanını alan arkadaşlarımızın bir
kısmı, özellikle kendi hayatlarını idame ettiremeyecek noktada bulunmaktadır.
Mutlaka ikinci bir kişinin bakımına muhtaçtır. Ya bunların belden aşağısı
tutmamaktadır ya kör olmuşlardır, mutlaka ikinci bir kişinin bakımına
muhtaçtır. Bunlar diyorlar ki: “Yarın, biz bu durumdayken, ailemizin fertleri
kalmadığı noktada, mutlaka bize birisi bakmak zorunda. Biz de kendimize
baktırmamız için mutlaka birisini tutmak zorundayız, birisini bulmak zorundayız
fakat gazilere ödenen maaş ve verilen ücretin dünya standartlarına göre üçte 1,
dörtte 1 civarında olduğu, yetersiz olduğu…” Mutlaka bu gibi kıstaslar veya
“gazilik” unvanını alırken bunların kriterleri veya
ödenen bunlara gazilik maaşı noktasında gazilerimize daha iyi şartlar verilmesi
planlanıyor mu? Bu konuda bir hazırlık var mıdır? Özellikle kendi hayatlarını
tek başına idame ettiremeyecekler, bu konuda mağduriyetlerini beyan ettiler
bizlere ve bu konuda bir beklentileri var.
İkincisi de
çatışmaya girmeden trafik kazasında, askerî bir konvoyda veya görev esnasında
yolda herhangi bir kazayla gazi olmuş arkadaşlarımızın da farklı mütalaa
edildiği, gerçekten gazi olarak bu güneydoğuda çatışmada gazi olan
arkadaşlarımızın da elde etmiş olduğu hakları elde edemedikleri ve bu konuda da
mağduriyetlerinin oldukları ifade edilmektedir. Bu gaziler arasındaki hem fark
ve bu konudaki gazilerimize hazırlanan daha iyi şartlar, daha iyi imkânlar veya
daha iyi bir maaş noktasında hazırlık var mıdır yok mudur? Çalışmalarımız var
mıdır? Bilgi verirseniz sevinirim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Cengiz.
Buyurunuz Sayın
Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Sayın Başkanım, temas ettiğiniz iki nokta
fevkalade önemli.
Birincisi:
Gazilikte mahiyet farkı veyahut da maluliyette mahiyet farkı kanunlar
tarafından fevkalade iyi tefrik edilmiştir, ayrılmıştır ve bunun yetkisi de,
olaylara uygulama yetkisi de Emekli Sandığının yönetimindedir. Binaenaleyh,
birisinin şehit sayılıp sayılmayacağı, terörle mücadeleye göre gazi sayılacağı
veya sayılmayacağı burada etraflıca incelenmiştir. Binaenaleyh, burada adalete
dikkat etmek gerekiyor. Yani, kanun, göğüs göğse çarpışan insanla bir trafik
kazasındakini eşit tutmamış ama mağdur da etmemeye çalışmış, yani her ikisini de…
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) – Operasyona giderken olmuş Sayın Bakanım.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Onu, tabii olayına bakarak…
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) – Orada bir operasyona giderken olmuş. Gruplara bu konuda
dosyalar sunuldu. Operasyona giderken orada bir kaza olmuş.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Olayına bakmak lazım. Bunun olayına bakan
karar organları çok dikkatli davranmaktadırlar ancak bir yanlışlık olursa bizim
Askerî İdare Mahkemesi çoğu meseleyi düzeltmektedir. Biz kendisine de yardımcı
olalım, yani size intikal etmiş konularda bizim yapabileceğimiz bir şey varsa
olayına mahsus olmak üzere yardımcı olmaya çalışalım.
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) – Ama mevzuatta yapılanma gereği duyuluyor.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – İkincisi: Malullerin maluliyet derecesine
göre ücret verilmektedir. Ayrıca iş talep edenlere kabil olduğu ölçüde iş de
verilmektedir. Bakıma muhtaç olanların bakıcı ücretleri de ayrıca ödenmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
1’inci madde
üzerinde Komisyonun bir düzeltme talebi vardır.
Buyurunuz.
ADALET KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Maddenin
düzenlediği ikinci fıkranın birinci satırında “Yargı ile ilgili görev kadroları
şunlardır.” ibaresi vardır, hâlbuki Komisyonumuzda kabul edilen önergede “Yargı
ile ilgili idari görev kadroları şunlardır.” denmiştir. Yani “idari” kelimesi
burada sehven yazılmamıştır, daha doğrusu bir matbaa hatası vardır. Oraya
“idari” kelimesinin eklenmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN – Peki
efendim.
Düzeltilmiş
1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci
madde kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – 2’nci
madde üzerinde söz talebi yoktur.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul
edilmiştir.
Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Şimdi, sayın
milletvekilleri, 4’üncü sıraya alınan Siirt Milletvekili Memet
Yılmaz Helvacıoğlu ve 4 Milletvekilinin; İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin; Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 1
Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve Millî Savunma Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
4.- Siirt Milletvekili Memet
Yılmaz Helvacıoğlu ve 4 Milletvekilinin; İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin; Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 1
Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (2/427,
2/428, 2/429) (S. Sayısı: 361)(x)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
361 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü
üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Yılmaz Helvacıoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Helvacıoğlu.
AK PARTİ GRUBU
ADINA M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
361 sıra sayısıyla basılan Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nda
değişiklik yapılmasına dair kanun tekliflerinin tümü üzerinde Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu nedenle hepinize
saygılar sunuyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu tarafından verilmiş üç adet kanun teklifinin Millî Savunma
Komisyonunda tam bir mutabakat içerisinde görüşülerek birleştirilmesi suretiyle
huzurlarınıza getirilmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, teklifler ile iki husus düzenlenmektedir. Bunlardan birincisi,
kendi nam ve hesabına yüksek lisans öğrenimi yapan astsubaylara, aynen
subaylarda, olduğu gibi bir yıl yüksek lisans kıdemi verilmesi. İkincisi ise,
subay ve astsubay nasbedildikten sonra Türk Silahlı
Kuvvetleri hesabına yurt içindeki fakülte ve yüksekokullarda öğrenim veya
meslekleriyle ilgili ihtisas yapanların mecburi hizmet sürelerinin, eğitim ve
ihtisas sürelerinin tamamı yerine yarısına indirilmesidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nun
36’ncı maddesinin (d) bendinde, yüksek lisans yapan subaylara bir yıl kıdem
verilmesi hüküm altına alınmaktadır ancak anılan kanunda, astsubayların yüksek
lisans yapanlarına kıdem verilmesine ilişkin herhangi bir düzenleme
bulunmamaktadır. Tüm devlet memurlarına tanınan bu haktan maalesef
astsubaylarımız yararlanamamaktadır. Tekliflerin yasalaşmasıyla, astsubaylarımız
açısından mevcut bulunan haksızlığın giderilmesi ve onların da diğer tüm devlet
memurlarına tanınan bu haktan yararlandırılmaları sağlanacaktır. Böylece,
astsubaylarımız, yüksek lisans eğitimi yapma konusunda teşvik edilmiş
olacaktır; hem kendileri hem de Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin eğitim
seviyelerinin artırılması anlamında önemli kazanımlar sağlanmış olacaktır.
Diğer yandan, 926
sayılı Kanun’un 113’üncü maddesiyle de yurt içinde ve yurt dışında öğrenim,
kurs ve staj yapanlar ile yurt dışına sürekli göreve atanan subay ve
astsubayların yükümlülüklerinin buralarda geçen süreler kadar uzatılacağı
düzenlenmiştir. Bu madde hükmüne istinaden, subay veya astsubay nasbedildikten sonra Silahlı Kuvvetler hesabına yurt
içindeki fakülte ve yüksekokullarda öğrenim veya meslekleriyle ilgili ihtisas
yapanların eğitimde geçen sürelerinin tamamı mecburi hizmet sürelerine ilave
edilecektir. Normal şartlarda mecburi hizmet süresine yüksek lisans için iki
yıl, doktora eğitimleri için de dört yıl gibi süreler eklenmektedir. Normal bir
ihtisas için çok önemli görülmeyen bu süreler, eğitim ve ihtisas süreleri uzun
süren tabip subaylar yönünden bazı haksızlıklara ve mağduriyetlere neden
olmaktadır. Bir tabip subay, on beş yılda Silahlı Kuvvetlerden ayrılma hakkı
elde ederken ihtisas ya da yan dal ihtisas yapan bir tabip subay ayrılabilmek
için yedi sekiz yıl daha fazla beklemek durumunda kalmaktadır yani tabip
subayımız toplam yirmi üç yıl mecburi hizmetle yükümlü kılınmaktadır. Bu
sürelerin yarıya indirilmesini öngören teklifin yasalaşması durumunda söz
konusu haksızlıklar da giderilmiş olacaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri personel sistemiyle ilgili
bazı güncel ihtiyaçların giderilmesini amaçlayan teklifimize desteklerinizi
bekler, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Helvacıoğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Osman
Kaptan.
Buyurunuz Sayın
Kaptan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
OSMAN KAPTAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu’nda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
361 sıra sayılı
Millî Savunma Komisyonu Raporu olarak görüşülmekte olan kanun teklifimiz, yurt
içinde öğrenim, burs, kurs ve staj yapanlar ile yurt dışında sürekli göreve
atanan Türk Silahlı Kuvvetleri personeli subay ve astsubayların mecburi hizmet
süreleriyle ilgili yeni bir düzenleme önermektedir. TSK’da
subay ve astsubaylar için bugün, genel anlamda mecburi hizmet süresi on beş
yıldır. On beş yıllık mecburi hizmet süresinin AB normlarına ve Uluslararası
Çalışma Örgütünün mecburi hizmet süreleri ile ilgili anlayışına uygun olmadığı
yönünde ciddiye alınması gereken görüşler vardır.
Sayın
milletvekilleri, bilindiği üzere, Türk Silahlı Kuvvetleri, ihtiyaç duyduğu dal
ve branşlardaki ihtiyacını karşılamak, bilim ve
teknolojideki gelişmeleri takip etmek, eğitimin sürekliliği ve benzeri
nedenlerle bir kısım personelini gerek yurt içinde gerek yurt dışında
lisansüstü öğrenim, kurs, uzmanlık, staj veya başka maksatlarla ek eğitimlere
göndermektedir. Bu öğrenimlerin yurt dışı veya yurt içinde olması, personelin
kendi olanaklarıyla veya TSK’nın sağladığı
olanaklarla yapılma şekillerine göre yeni mecburi hizmet yükümlülükleri
getirmekte, bu yeni süre de on beş yıllık mecburi hizmet süresine
eklenmektedir.
Sayın
arkadaşlarım, 926 sayılı Kanun’un 113’üncü maddesine göre, subay ve astsubay
atandıktan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri hesabına yurt içindeki fakülte ve
yüksekokullarda öğrenim gören veya meslekleriyle ilgili ihtisas yapanların
eğitimde geçen sürelerinin tamamı mecburi hizmet sürelerine ilave edilmektedir.
Bu durum, özellikle eğitim ve ihtisas süreleri uzun olan tabip subaylar
yönünden uygulamada bazı haksızlıklara ve mağduriyetlere neden olmaktadır.
Hatta yan dal ihtisas eğitimi yapan bazı tabip subaylar açısından aldıkları
ihtisas eğitimi nedeniyle hizmetlerine eklenen mecburi hizmetten dolayı tüm
hizmet süresini mecburi hizmette bitirme veya emeklilik süresi dolduğu hâlde
mecburi hizmetini bitirememe gibi durumlar yaşanabilmektedir. Örneğin, kulak
burun boğaz ihtisası yapan bir tabip subayın beş yıllık ihtisas süresi ile üç
yıllık yan dal eğitim süresinin tamamı on beş yıllık mecburi hizmet süresine
eklenmekte ve tabip subaylarımızın mecburi hizmet süresi yirmi üç yıl
olabilmektedir. Hâlbuki yirmi yılda emeklilik süreleri dolmaktadır.
Uzman hekim bir
subayımızın kendisiyle ilgili değerlendirmesini de başka bir örnek olarak
sizlere aktarmak istiyorum: “Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olarak dört yıl
ihtisas yaptım. İhtisas süresince rütbem tabip üsteğmen idi yani muvazzaf subay
idim. Maaş alıp nöbet tutuyor ve aşırı yoğun bir şekilde çalışıyordum. Bu yoğun
dört yıllık süre mecburi hizmetten yani on beş yıldan sayılmıyor.
Üsteğmenliğimin dört yılında TSK’da çalışmamış
görünüyorum. En azından mecburi hizmete dâhil değil. O zaman tam on dokuz yıl
çalışmak zorunda kalıyorum. TSK’da hiçbir subaya bu
kadar süre çalışma zorunluluğu yok. Kurmay subaylar iki yıl süreyle akademide
eğitim görüyorlar, nöbet tutmuyorlar ancak bu süre onların mecburi hizmetlerine
dâhil, bu da kanımca adil değil.” Teklifin, bu ve benzeri çelişkilerin,
subaylarımız arasındaki eşitsizliklerin, mağdur olanların mağduriyetlerinin
giderilmesine katkı sağlayacağına inanıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kabul edildiği takdirde,
kanun yeni şekliyle subay ve astsubay atandıktan sonra yabancı memleketlere
altı ay veya daha fazla süreyle öğrenim, staj, kurs, ihtisas veya görgü ve
bilgilerini artırmak maksadıyla gidenlerin mecburi hizmet yükümlülükleri,
masraflarının ödenme şekline bakılmaksızın, gidiş ve dönüş tarihleri arasında
geçen sürenin 2 katına kadar uzatılacaktır.
Ek eğitimle
ilgili aynı işler yurt içindeki fakülte ve yüksekokullarda yapıldıysa, mecburi
hizmet yükümlülüğü buralarda geçen sürelerin yarısı kadar uzatılacaktır; yurt
dışı sürekli göreve atanan subay veya astsubayların yükümlülükleri buralarda
geçen süreler kadar uzatılacaktır. Ancak yurt dışında eğitim görenlerin görev
sürelerinin 2 katı kadar uzatılması adaletsizliği devam edecektir. Bunların da
eğitim süresi kadar uzatılması, aradaki eşitsizliği giderecektir. Hizmet
süresinde yaş haddinden veya kadrosuzluktan emekli olabileceklerde mecburi
hizmet süresinin kalanı uygulanmayacaktır.
Teklifimizin
kabulünü diler, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Kaptan.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Kamil
Erdal Sipahi. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Sipahi.
MHP GRUBU ADINA
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
361 sıra
sayısıyla gündeme gelen 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nun
83 ve 113’üncü maddelerinde yapılacak değişikliklerle ilgili olarak Milliyetçi
Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Üç parti milletvekillerince
verilen kanun tekliflerinin 21 Nisan 2009’da Millî Savunma Komisyonunda
görüşülmesinin ardından bu teklifler birleştirilmiştir.
1’inci maddede,
kendi nam ve hesabına yüksek lisans öğrenimi yapan astsubaylarımıza, subaylarda
uygulandığı gibi yüksek lisans öğrenimi kıdemi verilmesi öngörülmektedir.
Böylece, uygulamadaki bir eşitsizlik giderilmiş olacak, aynı zamanda
astsubaylarımızın kendilerini geliştirme ve bu gelişimin Türk Silahlı
Kuvvetlerine yansıması teşvik edilmiş olacaktır.
2’nci madde ise,
subay ve astsubay nasbedildikten sonra, Türk Silahlı
Kuvvetleri hesabına yurt içindeki fakülte ve yüksekokullarda öğrenim ve
meslekleriyle ilgili ihtisas yapanların bu eğitimde geçen sürelerinin tamamı
yerine yarısı mecburi hizmetten sayılacaktır. Bu maddede yapılan değişiklikle,
sadece yurt içi okullardaki ihtisas esas alınmış, yurt dışındaki staj, kurs ve
öğrenimle, yurt dışı sürekli görevlerle ilgili bir değişikliğe gidilmemiştir.
Yurt içi ihtisasla ilgili yapılan düzenleme, özellikle öğrenim ve ihtisas
süreleri uzun olan tabip subaylarımız için bir rahatlama getirecektir.
Ben, bu
vesileyle, başta emeklileri olmak üzere değerli astsubaylarımızın, jandarma
uzmanlarımızın ve uzman erbaşların daha önce de bu kürsüden dile getirdiğim
önemli sorunlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şu anda Türk coğrafyasının her köşesinde beni dinleyen, peşkeş
çekilmeye çalışılan sınır boylarında canı pahasına görev yapan ve asil Türk
milletinin namus ve şerefi adına hudutlarda bekleyen değerli astsubaylarımızı,
uzman jandarmalarımızı ve uzman erbaşlarımızı, emeklileri dâhil, en iyi
dileklerimle selamlıyorum ve bu silah arkadaşlarıma, şu andaki problemlerini
dile getirirken, o problemlerin en kısa zamanda giderilmesi için de Milliyetçi
Hareket Partisi olarak elimizden gelen her türlü mücadeleyi sürdüreceğimizin
sözünü veriyorum.
23 Ocak 2009’da Genelkurmay karargâhında yapılan bir bilgilendirme
toplantısında şu hususlar belirtilmişti: Türk Silahlı Kuvvetleri hizmet
tazminatları yüzde 25 artırılacak; emekli astsubaylarımıza aylık 100 Türk
lirası seyyanen zam yapılacak; uzman jandarmaların göreve başlangıç derece ve
kademeleri 11’e 1’den, emsalleri gibi 10’a 1’e yükseltilecek; uzman jandarma ve
uzman erbaşların ilerleyecekleri kademeler 3’e 8’den 2’ye 6’ya çıkarılacak;
ayrıca özlük hakları, eğitim seviyeleri, sosyal hakları ve yetkileriyle ilgili
çalışmalar sonuçlandırılacaktır. Bu konulardaki
tekliflerin Genelkurmay Başkanlığınca ve daha sonra Millî Savunma Bakanlığınca
Başbakanlığa sunulduğu açıklanmıştı bu toplantıda. Daha sonra 29 Mart 2009
mahallî seçimleri öncesinde, Sayın Millî Savunma Bakanımız, İzmir’de, Balçova TEMAD’a vaki ziyaretinde emekli astsubaylarımıza benzeri
açıklamalar da yapılarak bu konudaki düzenlemeler için söz vermişlerdi. Bu
konuda edindiğimiz bilgiyle bu düzenlemelerin aşamalar hâlinde yapılacağı
bilgisini edinmiştik. Birinci etapta, astsubay ve uzman
emeklilerine seyyanen ayda 100 liralık bir artışın olacağı, ayrıca lise mezunu
emekli astsubaylarımızın kendilerinden sonrakiler gibi meslek yüksekokulu
mezunu sayılması yolunda intibaklarının yapılacağı, ikinci etapta ise uzman erbaş
emeklilik yaşlarının yeniden düzenleneceği ve jandarma uzmanların 1’inci
dereceye yükseltilip astsubay ek göstergesinin 2/3’ünün ödeneceği yolunda
bilgiler aldık. Bu konuların Sayın Başbakana sunulduğu ancak Maliye
Bakanlığı ile Çalışma Bakanlığının menfi tutum takındıkları konusunda da bilgi
almıştık. Şu anda bu gelişmeler hangi aşamada bilmek istiyoruz. Bizimle beraber
emeklileri başta olmak üzere vefakâr, cefakâr, fedakâr astsubaylarımız,
jandarma uzmanlarımız ve uzman erbaşlarımız yurdun en ücra köşelerinde, en zor
görev şartları altında, kendileriyle aynı kaderi paylaşan aile fertleriyle
birlikte bu gelişmelerin sonucunu merak etmekteler. Terörle mücadelede 300’den
fazla şehit veren astsubaylarımız ve 400’den fazla şehit veren uzmanlarımız
cevap beklemekteler.
Yaklaşık bir ay
önce TEMAD Genel Merkezi’ni ziyaret etmiştim. Sağ olsunlar beni onur üyeliğiyle
onurlandırdılar. Ben, zaten gerek TEMAD’ın gerekse
uzman erbaşlarımız ve uzman jandarma derneklerimizin onur üyesi değil, tabii
üyesi olmaktan büyük gurur duymaktayım. Bu ziyaretimde bir emekli astsubay
arkadaşım bana bir dosya verdi. Yirmi yıldan fazla hizmet karşılığı 3’üncü
derecenin 1’inci kademesinden 2.200 ek göstergesi ile bu astsubay arkadaşımın
emekli aylığı 845 TL 11 kuruştu. Verdiği resmî belgeye üç tane de ek vardı:
Birincisi, Kastamonu Makine Yüksekokulunda okuyan; ikincisi, Cumhuriyet
Üniversitesinde tahsil gören; üçüncüsü, ilköğretim okulu 7’nci sınıftaki 3
çocuğunun öğrenim belgeleri. Benim alırken ve tetkik ederken boğazımın düğümlendiği
bu bilgilerin sahibi arkadaşım ve benzerleri adına, canı pahasına görev yapıp
açlık sınırı altında yaşamaya değil sürünmeye mahkûm edilen silah arkadaşlarım
adına gelişmeler ne etaptadır, ne yoldadır ben de bilmek istiyorum.
Sayın Bakanım,
astsubaylarımızın durumlarıyla ilgili olarak 2 Mayıs 2008’de makamlarınıza bir
yazılı soru önergesi vermiştim, 30 Haziran 2008’de bunun cevabı geldi. Uzman
jandarmaların sorunlarıyla ilgili 6 Mayıs 2008’de hem Millî Savunma Bakanına
hem İçişleri Bakanına soru önergesi vermiştim, 9 Haziran 2008’de ona cevap
geldi. Uzman erbaşlarımızın sorunlarıyla ilgili olarak 6 Mayıs 2008’de yine
Bakanlığınıza verdiğim soru önergesine de 30 Haziran 2008’de cevap geldi.
Verilen cevapların bir ortak noktası vardı: “Sorunlar yakından bilinmektedir,
takip edilmektedir ve bu konuda gerekli düzenlemeler yapılmaktadır ve takip
edilmektedir.” Bu konuda örneğin 2008 tarihli soru ve cevapları bir yana
bırakıyorum –ki makamınızca ve imzanızla verilmiştir- bu nasıl bir düzenlemedir
ki, bu nasıl bir tetkiktir ki aradan on iki ay geçti, on üç ay geçti bir tek
satır ilerleme yapılamadı? Bu nasıl bir düzenlemedir ki Genelkurmay
Başkanlığının yaptığı açıklamanın üzerinden neredeyse beş buçuk ay geçti hâlâ
bir sonuç alınamadı? Örneğin başka meslek gruplarının emeklilerine seyyanen zam
yapılırken onay verenler, sıra 845 lira emekli aylığıyla üç çocuk okutan emekli
astsubayımıza gelince mi aksi tavır takındılar? Başbakana 61 milyon dolara uçak
alıp 150 milyon dolarlık yeni bir uçağın hesabını yapan Maliye Bakanlığımız,
açlık sınırı altında bıraktığı, canıyla kumar oynayan emekli astsubayına,
uzmanına 100 lira para bulamadı mı? Biraz önce belirttiğim ve artık sabırsız
bir beklenti hâline getirilen konuların en kısa sürede sonuçlandırılmasını
bekliyoruz. Bu konuda sabır sınırları aşılmıştır.
Bu arada,
astsubaylarımızın uzun süredir gündemde olan bir sorunu da 1’inci derece 4’üncü
kademe ve karşılığı gösterge konusudur. İki yıl önce komisyonda kabul edilip
sonra nedense geri çekilen bu konu, bir anlamda Meclisimizin astsubaylarımıza
bir borcudur. Emirleri altındaki sivil personel 1’inci derece 4’üncü kademeye
ulaşabilmekte, ama onların amiri olan astsubaylarımız ulaşamamaktadır. Konu,
maddi boyutu bir yana, bir prestij, bir onur meselesi
hâline gelmiştir.
Biliyorsunuz, 5
Şubat 2009’da 322 sayılı bir yasa görüşülmüştü. Bu görüşme öncesinde yapılan
Millî Savunma Komisyonu toplantısında Milliyetçi Hareket Partisi, AKP ve CHP
milletvekillerinden 7 kişi bir önerge hazırladık. Bu önerge, tasarının 29’uncu
maddesine yapılacak bir ekti. Bu önerge aynen şöyleydi: “5434 sayılı Kanun
hükümlerine tabi emekli astsubayların müktesep hakları saklı kalmak kaydıyla bu
kanun yürürlüğe girmeden önce emekli astsubayların intibakları ek 8/A ve 8/C
sayılı cetvele göre yapılır. Bunlara geçmişe ait bir fark ödenmez. Ek 8, 8/A,
8/B, 8/C cetvellere 1’inci derece 4’üncü kademe karşılığı 1.500 gösterge
eklenir.” Bu değişiklik Komisyonda her üç partinin milletvekillerince uygun
görüldü. Ardından 5 Şubat 2009’da Genel Kurulda tasarı görüşülmeye başlandı.
Değişiklik tasarıda yer almayınca Milliyetçi Hareket Partisinden 5 milletvekili
bu hususu bir değişiklik önergesiyle Meclise sunduk.
Sonuç: Her üç
partinin Millî Savunma Komisyonunda “Evet.” dediği değişikliğe, Hükûmet “Hayır.”, AKP Grubu “Hayır.” Şimdi soruyorum: Hükûmet -muhalefet partileri bir yana- 5 AKP’li
milletvekilinin evet dediği bir konuya neden hayır demiştir? Kendi
milletvekillerini mi saymamaktadır, yoksa Millî Savunma Komisyonunu ciddiye mi
almamaktadır? Bize hayır denmesine alıştık, ancak kendi milletvekillerinize
hayır denmesinin esrarını çözemedik.
Sayın Bakan,
seyyanen zam ve lise mezunu emekli astsubaylarımızın meslek yüksekokulu mezunu
olarak intibakları konusundaki beklentilerin olumlu sonuç vermesi yanında,
yakından bildiğiniz bu 1’e 4 derece meselesinin uygun gösterme rakamıyla
birlikte artık yılan hikâyesi olmaktan çıkarılmasını bekliyoruz.
Değineceğim diğer
konu, yine, 322 sayılı yasanın kabulü esnasında önerdiğimiz ancak reddedilen
bir diğer konu. Bu yasayla, hatırlayacaksınız, terörle mücadelede şehit olan
yükümlülerin, yani erbaş ve erlerin erkek kardeş ve çocuklarının askerlikten
muaf tutulması kabul edilmiştir Genel Kurulumuzda. Millî Savunma Komisyonuna bu
tasarı ilk geldiğinde sadece “erkek kardeşler” ibaresi vardı, Millî Savunma
Komisyonunda buna “erkek çocuklar” ibaresi de ilave edilmiştir. Ancak,
Komisyonda görüşülüp de karara bağlanamayan ve Genel Kurulda Milliyetçi Hareket
Partisi milletvekillerince değişiklik önergesi hâlinde sunulan teklifimiz, bir
başka teklifimiz vardı. Şuydu: Bu hakkın sadece erbaş ve erlere değil, bütün
bir ömrünü ülkesine adamış subay, astsubay, jandarma uzman ve uzman
erbaşlarımızın kardeş ve çocuklarına da uygulanması. Teklifimiz buydu.
Sayın
milletvekilleri, şehitler arasında ayrım yapamazsınız, şehitleri
profesyonel-amatör diye sınıflandıramazsınız. Şehit kardeş ve çocukları
askerlik yapmayacaksa, bu tüm şehit kardeş ve çocukları için geçerlidir.
Birbirinin kucağında şehit düşüp aynı dinî ve millî işlemleri yaptığınız, aynı
bayrağa sarıp aynı şehitliğe gömdüğünüz şehitlerin emanet bıraktıkları kardeş
ve çocukları arasında, tekrar ediyorum, ayrım yapma hakkınız yoktur.
Bir ay önce
Lice’de aynı zırhlı aracın içerisinde yan yana 8 erbaş ve er ile 2 tane uzman
erbaşın şehit düştüğünü hatırlayacaksınız. Yani, bu 8 erbaş ve erin emanet
bıraktıkları çocukları ve kardeşleri ile 2 uzman erbaşın emanet verdikleri
kardeş ve çocukları hakkında nasıl ayrı yasal mevzuat uygularsınız? Bu nasıl
bir vicdandır? Bu nasıl bir yasal düzenlemedir?
Bu konu ya
farkında olunmadan bu tasarıda gözden kaçırılmıştır veya bu konuya “Hayır.”
diyen AKP’li sayın milletvekillerimize bu konu bu kadar açıklığıyla
anlatılmamıştır. Böyle bir ayrım yapılamayacağı konusunda hepinizin aynı
hassasiyeti taşıdığınıza eminim. Bu konu, Hükûmet
“Hayır.”, AKP Grubu “Hayır.” denecek bir konu değildir.
Bu nedenle, Sayın
Bakana hepinizin adına, şehit kardeş ve çocukları adına sesleniyorum: Lütfen,
subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaş kardeş ve çocuklarının da bu
haktan faydalanarak eşitlik sağlayacak bir tasarıyı en kısa sürede getirin. Tüm
parti grupları olarak bu tasarıyı seve seve
destekleyeceğimizden eminim.
Şimdi, uzman
jandarma kardeşlerimizin sorunlarına değineceğim: Uzman jandarmalar ile ilgili
uygulama çok eski bir jandarma geleneğidir. 50’li, 60’lı yıllarda yapılan bu
uygulama bir ara sonuçlandırılmış ancak ihtiyaç nedeniyle 1988’de tekrar
kurulmuş bir müessesedir. Ben, uzman jandarma konusuna gelmişken, kısa süre
önce kuruluş yıl dönümü kutlanan Jandarma Genel Komutanlığımızın tüm
personeline en içten saygılarımı sunuyorum. Kuruluş günlerini, hem bir jandarma
çocuğu hem de bünyesinde iki defa görev yapmaktan onur duyduğum jandarma
teşkilatını bu vesileyle tekrar kutluyorum.
Yaklaşık 25 bin
kişilik önemli bir kitle karşımızda durmaktadır uzman jandarmalarla birlikte.
En ücra köy karakollarında, jandarma özel harekât timlerinde aile fertleriyle
birlikte çok zor şartlarda görev yaparlar. Sık sık
uzman erbaş uygulamasıyla karıştırılan bu kardeşlerimiz devlet memurudur. Bu yönleriyle
subay ve astsubaylarımızdan farkları yoktur. Mesleğe girer eğitim alırlar,
terfi ederek emeklilik hakkını kazanırlar. 3466 sayılı Yasa’ya göre lise ve
dengi okul mezunu olarak askerî okula alınırlar ve bir yıllık eğitim alırlar.
Okul tabanına göre 10’uncu derecenin 1’inci kademesinden işe başlamaları
gerekirken ortaokul mezunu gibi 11’inci derece 1’inci kademeden işe başlarlar
yani işe başlamalarıyla ilgili, işe alınmadaki yasal düzenleme ile işe
başlamalarındaki ücret birbirine aykırıdır. Bu nasıl bir iştir anlamak mümkün
değil. Ortaokul mezunuymuş gibi emekli edilirler bu lise mezunu jandarma
uzmanlar ve 824 lira emekli maaşı ile açlığa mahkûm edilirler. Üstelik 25 bin
uzman jandarmadan 18 bini daha sonra İçişleri Bakanlığının bu konudaki bir projesi
icabı yüksekokul bitirmişlerdir. Düşünün, 25 bin kişilik bir grup, 18 bini
yüksekokul mezunu, geri kalanları lise mezunu ve bunlar ortaokul mezunu olarak
işe başlıyorlar, ortaokul mezunu olarak emekli oluyorlar. Vicdanınız razı olur
mu sayın milletvekilleri?
Uygulamalar
eksiklik değil yanlışlıktır, büyük bir yanlışlıktır ve bu yanlışlık 1988’den bu
yana düzeltilmemiştir. Sayın Bakan, ben size ve bağlantı itibarıyla Sayın
İçişleri Bakanına sesleniyorum: Bu yirmi bir yıllık yanlış artık sona ersin. Bu
arkadaşlarımız işe alınma şartları doğrultusunda lise mezunu olarak işe
başlayıp öyle emekli olsunlar. Aralarında yüksekokul mezunu olanlara da subay
ve astsubaylarda olduğu gibi hakları verilsin. Bu eşitsizlik, bu yirmi bir
yıllık eşitsizlik ve kanunsuzluk lütfen giderilsin.
Uzman jandarmalar
devriye komutanı, tim komutanı gibi kadrolu görevlerde yer aldıkları hâlde
temsil tazminatlarına layık görülmemiştir. Bu haksızlık da giderilmelidir.
Diğer yandan,
subay ve astsubayların harp okulu ve astsubay meslek yüksekokulunda geçen yani
eğitimde geçen süreleri emekliliğe sayıldığı hâlde, jandarma uzmanlarımızın
okulda geçen bir yıllık süresi emeklilikten sayılmamaktadır. Bu konuda açık bir
haksızlık ve eşitsizlik söz konusudur.
Gene 322 sayılı
malum Yasa Tasarısı Millî Savunma Komisyonunda görüşülürken, gene üç partinin
milletvekilleri -AKP’li, CHP’li, MHP’li- gerekirse geriye doğru borçlanma
yoluyla eğitim süresinin emeklilikten sayılması konusunda bir değişiklik
önergesi verdik, üç partinin milletvekilleri. Ancak konu dikkate alınmadı. 5
Şubat 2009’da bu tasarı Genel Kurulda görüşülürken, bu defa Milliyetçi Hareket
Partisi Grubundan 5 milletvekili aynı konuda değişiklik önergesi verdik. Yani
her üç parti milletvekillerinin uygun gördüğü, imzaladığı bir değişikliği, biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Genel Kurulda tekrarladık. Sonuç, Hükûmet “Hayır.” AKP Grubu “Hayır.” klasiği yaşandı. Sayın Hükûmet ve AKP Grubundaki arkadaşlarımızın, kendi
partilerinden konuyu bilen 5 sayın milletvekilinin aynı konudaki destek ve
imzalarından herhâlde haberleri yoktu. Bize “Hayır.” demenize alıştık da kendi
milletvekillerinize neden “Hayır.” dendiğinin izahını yapamıyoruz. Sanıyorum
her olumlu teklife “Hayır.” demeye o kadar alıştınız ki, imzalayan AKP’li bile
olsa “’Hayır’da hayır vardır.” batıl inancından kurtulamıyorsunuz.
Son olarak uzman
erbaşlarla ilgili bazı sorunlara değineceğim. Bu sorunları Emekli Uzmanlar
Derneği ziyaretimde bana sunulan bir dosyadan onların diliyle aynen ifade
ediyorum:
”Bizler
görevlerimizi her türlü imkân ve şartta ifa etmiş, büyük bir çoğunluğumuz
sağlık sorunlarından dolayı emekli olmuş şanslı uzman erbaşlarız. Sorunlarımızı
dile getirmek, anılarımızı paylaşmak ve birbirimizin sosyal, hukuki
işlemlerinde birbirimize yardım etmek için Emekli Uzmanlar Derneği çatısı
altında bir araya geldik. Kendimizi şanslı olarak görüyoruz, zira,
emeklilik sebebi bir hastalığa yakalanmasaydık 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu
hükümleri gereği birçoğumuz emekli olamayacaktık. Yani, bizler hasta olduğumuza
seviniyoruz. Birçok insanın üzüntüden kahrolacağı cinsten hastalıklara
sevinilen başka bir meslek grubu, dalı var mı bilmiyoruz, sizlerin de
bildiğinizi sanmıyoruz ama işin gerçeği böyle.” Devam ediyor arkadaşlarımız:
“1986 yılında bugünler düşünülmeden, insan mefhumu gözetilmeden yürürlüğe giren
3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu nedeniyle 2008 yılı içerisinde hiçbir güvencesi
olmayan, kaderlerine terk edilen arkadaşlarımızın isimleri de mevcuttur.
Sayın Vekilim,
ömrümüzün en güzel yıllarını vatan savunmasına vakfeden biz uzman erbaşlar kırk
beş yaşından gün aldığımız yıl sözleşme feshiyle görevlerimizden ayrılmak
zorunda kalıyoruz. Malumunuz olduğu üzere 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’na
göre emekli olmak için yirmi beş yıl prim ödenmiş olması gerekmektedir. Kırk
beş yaşına kadar vatan savunmasından başka bir şey düşünmeden görev yapan
bizler, bu yaştan sonra üniversite çağına gelmiş çocuklarımızın geçimi için
kapı kapı iş aramak zorunda kalıyoruz. İşsizlik
sorununun ve bu kadar genç nüfusun iş aradığı bir ortamda ilk sorulan soru ise
‘Kaç yaşındasın?’ oluyor. Lanetli gibi, bulaşıcı hastalığı olan bir vebalı gibi
bakılıyor yüzlerimize Sayın Vekilim.
Bizler hakkımız
olmayan bir şey istemiyoruz. Bizler ve silah arkadaşlarımız sadece geleceğinden
endişesi olmayan, sosyal olarak da hakkımız olan eşitlik ilkesine uyulmasını
istiyoruz. Hiçbir kamu kurumundan bizler kadar meşakkatli ortamlarda istihdam
edilen personel yok. Bizler kadar geleceğinden endişeli, yıpranmış, omuzları
çökmüş başka personel de yok.
Kimse bir dakika
sonra hastalanmayacağına garanti veremez. 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun
hükümleri gereği emekliliği gerektirmeyen bir sürü sıhhi arıza var. Bizler üç
aydan fazla aralıklı da olsa istirahat etmemizi gerektiren bir hastalığa
yakalanınca sözleşme feshiyle kaderlerimize terk ediliyoruz. Bizler
hastalıklarımızı gizliyoruz ve sağlığımız bizleri yatağa düşürünceye kadar
görevlerimize devam etmeye çalışıyoruz.
Sayın Vekilim,
aynı karakollarda, aynı görevi ifa ettiğimiz kişilerden daha fazla bir
isteğimiz yok.”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) – Bitiriyorum efendim.
“Omuz omuza görev
yaparken, görevler aynıyken ek gösterge hükümlerinden faydalanamamanın sebebini
anlayabilmiş değiliz.
Diğer yandan,
yapılacak düzenlemeyle şu anda görevdeki uzman erbaşların sorunları bir ölçüde
giderilirken yaş haddi nedeniyle hâlen ayrılmak zorunda kalan ve her geçen gün
sayıları artan, işsizlik ve açlığa mahkûm edilmiş kişiler için de onlara sahip
çıkan, benzer haklara kavuşmalarına imkân veren düzenlemelerin göze alınmasını
bekliyoruz.”
Sayın
milletvekilleri, Edebali’nin Osman Gazi’ye öğütleri
ülkeyi idare edenlerin her zaman hatırlaması gereken değerler taşır. Bunlardan
birisi de şudur: “Ey oğul, insanı yaşat ki devlet de yaşasın.”
İşsizliğe ve
açlığa mahkûm edilen insanların her gün çoğaldığı, bir avuç yandaş zengin
edilirken, her gün artan fakirliğin, sadaka kültürü ve yardım paketleriyle
dengelenmeye çalışıldığı bir anlayışla devletin yaşaması çok zordur.
Bu ülkenin
güvenliğini emanet ettiğiniz, canları pahasına görev yapan veya yapmakta olan,
aile fertleriyle birlikte yüz binler ifade eden, emeklisiyle, muvazzafıyla,
astsubaylarımızı, jandarma uzmanlarımızı ve uzman erbaşlarımızı orta sınıftan
fakirliğe…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi bağlayınız.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) – Bitiriyorum efendim.
…daha sonra
fakirlik sınırından açlık sınırına getiren zihniyetin değişmesini bekliyoruz.
Bu insanların açlık sınırındaki emeklilerine ayda 100 lira seyyanen zammı hâlâ
düşünmenin, ertelemenin, ötelemenin, oyalamanın arkasındaki insaf ve izanı
anlayamıyoruz.
Sözlerime son
verir, yüce Meclise saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Sipahi.
Şahsı adına Çankırı Milletvekili Nurettin Akman. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN AKMAN
(Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4678 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında
Kanun’un bazı maddelerinin yeniden düzenlenmesi, değiştirilmesi ve ilaveler
yapılmasıyla ilgili olarak hazırlanan kanun tasarısı üzerinde şahsi görüşlerimi
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, bir paket
hâlinde geçirmekte olduğumuz bu yasalarla ilgili olarak biraz önce Değerli
Milletvekilimizin de ifade ettiği astsubaylarımızla alakalı olan bölüm
hakikaten bir kanuni boşluktan ortaya çıkan bir esastı. Devlet memurlarından
iki yıllık yüksekokulu bitiren, bitirdikten sonra master,
doktora yapan memurlarımız nasıl derece olarak istifade ediyorsa
astsubaylarımız doktora da yapsalar, profesör de olsalar maalesef bu anlamda
bir özlük hakları düzenlemesi yoktu. Bugün çıkaracağımız bu yasayla, Türk Silahlı
Kuvvetlerimizin güzide bir topluluğu olan astsubaylarımıza da bu hakkı vermiş
oluyoruz.
Bunun yanında,
Millî Savunma Bakanlığımız, Millî Savunma Komisyonumuzla birlikte, Genelkurmay
Başkanlığımızla yapılan çalışmalar doğrultusunda da özlük haklarında -subay ve
astsubaylarımızın- yeni yeni düzenlemeler hayata
geçirilmekte. Biraz önce Millî Savunma Bakanımız bu konuyla alakalı kanun
tasarılarının ilgili bakanlıklara gönderildiğini ifade ettiler. Bu eksiklikler
zaman içerisinde değerli Meclisimizin de katkılarıyla hayata geçirilecektir.
Değerli
milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinde ihtiyaç duyulan sınıflarda istihdam
edilmek üzere sözleşmeli subay ve astsubayların temini, yetiştirilmeleri,
hizmet şartları, yükselmeleri, atama ve yer değiştirmeleri ile özlük haklarına
ilişkin esasların düzenlendiği 4678 sayılı Yasa 21 Haziran 2001 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerinde bu kapsamda personel
istihdamındaki ilk uygulama bu yasayla hayata geçirilmiş olup 2003 yılının Mart
ayından itibaren askerî eğitimlerini tamamlayan toplam 573 sözleşmeli subay ve
astsubayımız Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde görevlerine başlamışlardır.
Bugün yüksek huzurlarınıza getirilen yasa değişikliği de beş yıllık süre
içerisinde uygulamadan doğan bazı sorunların giderilmesi amacına yönelik
bulunmaktadır. Bu değişiklikleri ifade etmeden önce bazı genel hususlar
üzerinde durmak istiyorum.
Bilindiği üzere,
Türk Silahlı Kuvvetlerimizin muvazzaf subay kaynağını Harp Okulu, fakülte ve
yüksekokul mezunları, yedek subaylıktan ve astsubaylıktan subaylığa geçenler
oluşturmaktadır. Muvazzaf astsubay kaynağını ise astsubay okulları ve uzman
çavuşluktan astsubaylığa geçenler meydana getirmektedir. Ayrıca, profesyonel
ordu kapsamında son yıllarda da uzman çavuş istihdamına ağırlık verilmiştir.
Kaynağı ise uzman çavuş okullarıdır.
Değerli
milletvekillerim, günümüz dünyasında ülkelerin ve toplumların bir arada, barış
içinde yaşama arzu ve isteklerine rağmen, ekonomik çıkarlar, ırk ve dine dayalı
ihtilaf buna imkân vermemekte, her yıl dünyanın dört bir tarafındaki sıcak
çatışmalarda sayıları yüz binlerle ifade edilen insanlar ölmektedir.
Bilimin ve yüksek
teknolojinin her geçen gün hızla ilerlediği çağımızda, devletler pazar payı
elde etme pahasına acımasız bir ekonomik savaş vermektedirler. Bugün petrol ve
doğal gaz ekonomik savaşın esas merkezini oluşturmakta, önümüzdeki yıllarda ise
dünyamızın su savaşlarına sahne olacağı ifade edilmektedir. Orta Doğu ve
Kafkaslar ile Hazar havzası petrol ve doğal gazın yüzde 60-65 rezervini
oluşturmakta ve ekonomik güçlerinin devamı açısından Avrupa Birliği ülkeleri,
Amerika ve Kanada gibi ülkeler açısından bu bölgeler hayati önem taşımaktadır.
Dünyanın en zor
coğrafyasında bulunan ülkemiz, jeostratejik ve
jeopolitik konumu itibarıyla doğal gaz ve petrolü çıkaran ve kullanan ülkelerin
komşusu durumundadır, yani belirtilen doğal kaynakların terminali ve zorunlu
geçiş yolları üzerinde çok hassas bir konumda bulunmaktadır. Bu durum,
ülkemizin önemini her geçen gün artırmaktadır.
Diğer taraftan,
menfaatlerin her an sıcak çatışmalara dönüşebileceği bir coğrafyaya sahibiz.
Irak Savaşı, İsrail-Filistin anlaşmazlığı bölgemizde cereyan etmektedir. Bu
anlamda Orta Doğu’nun lider ülkesi olarak son yıllarda büyük bir inisiyatif alan Türkiye, bu özelliğiyle de ön plana çıkmış
durumdadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bütün bunlar dikkate alındığında Türkiye'nin millî
güvenlik politikası, bölgemizdeki gerginliklerin azaltılmasına yardım etmek,
ihtilafları önlemek, demokrasi ve hukuka saygıyı teşvik ederek barışçı ve
istikrarlı bir güven ortamı yaratmaktır.
Türk Silahlı
Kuvvetlerimizin vazife ve sorumluluğu Anayasa ve yasalarımızla belirlenmiş
olup, 21’inci yüzyılda yeni güvenlik sorunlarına ve krizlere uygun şekilde
reaksiyon göstermek, her türlü belirsizliğe karşı olmak, iç ve dış tehdit ve
risklere karşı ülkemizin güvenliğini sağlayabilmektir. Bu
nedenle, değişik görevler ifa edebilecek çok yönlü, elastiki birliklerin teşkil
edilmesine, sayısal çoğunluk yerine, gelişmiş teknoloji ürünü silah ve sistemlere
sahip olunmasına, bu silah ve sistemlerin etkinliğini artırarak, komuta
kontrol, erken uyarı, elektronik harp, gelişmiş mühimmat ve her türlü şartlarda
hareket imkân ve kabiliyeti gibi özelliklere sahip olunmasına önem ve öncelik
verilmesi gereği ortaya çıkmıştır. Netice olarak, her yönüyle güçlü bir
ordumuzun varlığı kaçınılmazdır.
Bu gerçeklerden
hareketle, Türk Silahlı Kuvvetlerinde 2000’li yıllarda başlayan ve yeniden
yapılanma çalışmalarıyla öncelikle dünya ordularında uygulanmakta olan profesyonel
ordu uygulaması hayata geçirilmiş, ordumuzun sayısı azaltılmış, profesyonel
personel istihdamı doğrultusunda uzman ve rütbeli personelin istihdamına
ağırlık verilmiştir. Ayrıca, Savunma Sanayii
Müsteşarlığı daha da fonksiyonel hâle getirilmiş, millî savunma sanayisine
dayalı silah, araç ve gereç sistemlerinin tedariki konusunda önemli adımlar
atılmıştır. Bunun sonucu olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri… Bölücü terörle
mücadelede en zor şartlarda, karda, eksi 30-35 derece soğukta hareket edebilen
ve görevlerini üstün bir disiplin anlayışıyla başaran profesyonel birliklere,
araç ve gereçlere sahip olduğumuzu hep birlikte gözlemledik.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; işte bu kanunun çıkarılış amacı, Türk Silahlı
Kuvvetlerinde profesyonel personel istihdamı doğrultusunda küçük rütbeli subay
ve astsubaylara duyulan ihtiyaçtan kaynaklanmıştır. Bu açığı kapanmak amacıyla
Kara, Deniz, Hava, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığında
ağırlıklı olarak ihtisas gerektiren branşlarda bu
tasarıyla ihtiyaç nispetinde sözleşmeli subay ve astsubay istihdamı sağlanmış,
sağlanmaya da devam edilecektir.
Değerli
milletvekilleri, kanunun gerektirdiği değişiklikleri şöylece sıralayabiliriz:
Ön sözleşme ve askerî eğitim kavramları yeniden tanımlanmıştır.
BAŞKAN – Sayın
Akman, bu söyledikleriniz bir sonraki görüşeceğimiz kanunla ilgili ama…
NURETTİN AKMAN
(Devamla) – Konuşma olmayacağı söylendiği için…
BAŞKAN –
Tamamlayınız o zaman.
Buyurunuz.
NURETTİN AKMAN
(Devamla) - …emsal tanımına yer verilerek sözleşmeli subay ve astsubaylar
emsalinin subaylığa ve astsubaylığa nasbedildikleri
yıl harp okullarından veya astsubay meslek yüksekokullarından mezun olan
muvazzaf subay ve astsubaylar olduğu hüküm altına alınmıştır. Hâlen askerlik hizmetini yapmakta olan yedek subaylar ile kısa
dönem erbaşlara sözleşmeli subay ve astsubay olabilme imkânı tanınmış, lise
mezunları sözleşmeli astsubay kaynakları arasından çıkarılmış, sözleşmeli
subayların Harp Okulu, sözleşmeli astsubayların ise Astsubay Meslek Yüksekokulu
öğrenim süresinden fazla oldukları sürelerin rütbe bekleme sürelerinden
düşülmesi esası benimsenmiş, sözleşmeli tabiplerin tıpta uzmanlık sınavını
kazanana üç yıl kıta hizmetini tamamladıktan sonra uzmanlık eğitimine
başlayabilme imkânı tanınmış, tedavi kurumlarında yatarak geçirilen süre
sözleşme feshi nedeni olan seksen günlük sıhhi izin süresine dâhil edilmemiş,
sağlık süreleri hariç askerî eğitimin 1/3’üne katılmayan sözleşmeli subay veya
astsubay adaylarının sözleşmelerinin feshedileceği kabul edilmiş, sözleşmeli
subay ve astsubaylar ile bakmakla yükümlü oldukları kişilerin sağlık
hizmetlerinden yararlanma esasları yeniden düzenlenmiş, istihkakları yeniden
düzenlenerek sözleşmeli subay adayları için yedek subay adaylarına, sözleşmeli
astsubay adayları için de astsubay nasbedilmek üzere
temel askerlik eğitimine alınan adaylara ilişkin hükümlerin uygulanması esası
benimsenmiştir.
Sözleşmeli subay
adayları için yedek subay adayları, sözleşmeli astsubay adayları için ise
astsubay nasbedilmek üzere temel askerlik eğitimine
tabi tutulan adaylara uygulanan disiplin ve ceza hükümlerinin tatbiki,
uygulanması kabul edilmiştir.
Subay ve
astsubaylığa kabul edilenlerin askerlik yükümlülüğüne ilişkin hususları Türk
Silahlı Kuvvetlerinde görevli muvazzaf subay, astsubay veya askerî öğrenciler
hakkında düzenlemeyle paralel hâle getirilmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
NURETTİN AKMAN
(Devamla) – Sözleşmeli subay ve astsubayların muvazzaf subaylığa veya astsubaylığa
geçinceye kadar 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nda
öngörülen üstün başarı kıdemi, lisansüstü öğrenim kıdemi veya öğrenimden dolayı
derece verilmesi gibi haklardan yararlandırılmaları esası benimsenmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; altı yıllık uygulamada meydana gelen aksaklıklar,
eksiklikler bugün bu yasayla tamamlanmaktadır.
Yine, biraz önce
ifade edildiği anlamda uzman çavuşlarımızın ve astsubaylarımızın da, bilhassa
uzman çavuşlarla, uzman jandarmalarla alakalı bu yasal düzenlemeler de
önümüzdeki günlerde Meclisimize getirilecek ve desteğinizle onaylanacaktır
ümidindeyim.
Tasarının Türk
Silahlı Kuvvetlerimize, sözleşmeli subay ve astsubaylarımıza hayırlı olmasını
temenni ediyor, verdiğiniz katkılardan dolayı şükranlarımı sunuyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Akman.
Soru-cevap
bölümüne geçiyoruz.
Sayın Bulut,
Sayın Işık ve Sayın Cengiz sisteme girmişler.
Buyurunuz Sayın
Bulut.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Sayın Bakanım, ben de bir jandarma çocuğu olarak jandarma
teşkilatının 170’inci yılını kutluyorum.
Jandarma
teşkilatında, İzmir Milletvekilimiz Sayın Erdal Sipahi Bey’in ifade ettiği
gibi, büyük sıkıntılar var. Kırk beş yaşında bir uzman “Üniversitede iki
çocuğum var. Emeklilik yaşımı, emeklilik süremi dolduramadığım için emekli
olamadım. Kırk beş yaşına geldiğim için de ordudan ayrıldım. Ne yapacağım?”
diye soruyor. Değerli AKP’li Milletvekilinin ifade ettiği gibi, uzman
çavuşların sorunlarını bir an önce Parlamentoya getirir, bunları çözerseniz
ordu içerisindeki bu sıkıntıyı büyük ölçüde gidermiş olursunuz.
Astsubayların
lisans tamamlama konularında, yükseköğrenimdeki ilerlemeleri konusunda bu
iyileştirmelerin Türk Silahlı Kuvvetlerinde memnuniyet verici olduğunu
görmekteyiz. Bu bakımdan, bu birlik beraberliğin sağlanması, uzman çavuş, uzman
er ve erbaş, astsubaylar… Astsubayların özlük hakları konusunda 4’üncü
derecenin 1’inci kademesinin verilmesi bir simge hâline geldi. Lütfen, bu konuda
da bir düzenleme getirirseniz memnun olurum.
Çok teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bulut.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
üniversitelerimizde öğrenimlerini sürdüren ya da af nedeniyle yeniden öğrenim
hakkı kazanan öğrencilerimizden bazıları yirmi dokuz yaş sınırı nedeniyle
öğrenimlerini yarıda bırakıp askere gitmek zorunda olduklarından bu
durumdakilerin birçoğu ya okulunu yarıda bırakmakta ya da askere gitmemek için
değişik yollar denemektedir. Acaba bu durumdakilerin, öğrenim sürelerinin
sonuna kadar ya da daha yüksek bir yaş sınırına kadar askere alınmalarının
geciktirilmesi konusunda bir çalışmanız var mıdır? Varsa bu çalışmanın kapsamı
ve zaman planlaması nasıldır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Işık.
Sayın Cengiz…
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım,
konu askerlikle ilgili bu yasalar olunca bize de hemen mesajlar geliyor. Hemen, halkımızın bize sorduğu, özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesi
içinde, dört yıllık üniversite mezunu olup da yedek subay olmayan, kısa dönemi
tercih eden arkadaşlarımız, bu son zamanlarda kamuoyunda tevatür olarak yayılan
on iki aya çıkacağı veya uzatılacağı noktasında bir söylenti dolaştığını, bunun
aslı olup olmadığını veya bu konuda bir çalışmanın mevcudiyetini soruyorlar.
İkinci konu: Bu sefer, iki yıllık yüksekokul mezunlarımızın da
dört yıllık kısa dönem askerlik yapan arkadaşları paralelinde, acaba, bu yeni
hazırlanan tasarı içinde veya silahlı kuvvetlerimizin veya Millî Savunma
Bakanlığımızın, iki yıllık yüksekokul mezunlarıyla ilgili, kısa dönem
paralelinde bir çalışmasının olup olmadığını veya bu düşüncede veya çalışmada
veya ufukta böyle bir düzenleme olup olmayacağı konusunu merak etmişler, bunu
soruyor.
Bir de tabii,
temelden yetişen polis camiamızın ve rütbeli ve rütbesiz polislerimizin, bu
yeni hazırlanacak yasa çerçevesinde, polislerle ilgili, askerliğin kısa
tutulması veya ayrı mütalaa edilip edilmeyeceği konusunda polis camiasında da
bir soru mevcuttur. Polislerimizle ilgili, askerlik yapmayan veya bu konuda,
ileride askerliğini yapması gereken rütbeli ve rütbesiz polis camiasıyla ilgili
silahlı kuvvetlerimizin mevzuatında bir mütalaa olup olmayacağı konusundadır.
Son olarak da
Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde istihdam edilen sivil memurlarla ilgili
sıkıntıların olduğu... Bu silahlı
kuvvetler bünyesi içinde yardımcı hizmetler ve ek hizmetler sınıfında
çalıştırılan sivil memurların özlük hakları ve bunların silahlı kuvvetler
tesislerinden yararlanmaları noktasında istekleri vardır. Özellikle bu sivil
memurların özlük hakları konusunda önümüzdeki süreçte bir iyileştirme
çalışmaları veya ıslah çalışmaları var mıdır? Müjde olarak bunlara da bir mesaj
verebilir miyiz Bakanlık olarak?
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Cengiz.
Buyurunuz Sayın
Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Astsubaylarla
ilgili kanunun kapsamlı bir şeklide hazırlandığı ve Başbakanlığa arz edildiği
biraz evvel ifade edilmişti. Konuşmalarda yer alan bizim de gerçekten olmasını
arzu ettiğimiz pek çok hususun bu kanunun bu şekliyle kanunlaşması hâlinde -ki
tabii nihai karar sizlere aittir- çözüleceğini zannediyorum.
Yirmi dokuz yaş
sınırı, hatırlayacaksınız, geçen sene sizler tarafından kabul edilen bir
kanunla doktorada ve master’da otuz beşe çekilmek
suretiyle önemli bir iyileşme yapıldı. Şimdi, yirmi dokuz yaş sınırını diyelim
ki otuz yaşa çektik, otuz bire çektik. Yani bunun sonunun nereye geleceği belli
olmaz. Onun için geçen sene yaptığımız iyileşmenin neticelerini bir görelim,
ondan sonra bakalım.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Lisansta…
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Evet, lisansta da bakalım.
Dört yıllık
mezunların kısa dönem yapma hakları bugün kanunen müemmendir ve devam
etmektedir. Demin de arz ettiğim gibi, bir kanun tasarısı hâlinde sürelerdeki
değişiklik henüz belirlenmediği için bu konuda mevcut kanun dışında bir şey
söylemem mümkün değildir. Bugün için dört yıllık okul mezunlarının kısa dönem
yapması -tabii mesleklerine göre, eğitimlerine göre ve ordunun ihtiyaçlarına
göre- imkân dâhilindedir. İki yıllık yüksekokullar için bu, bugün söz konusu
değildir. Herhangi bir teklif de şu anda önümüzde yoktur.
Polislerle ilgili
teşebbüsler olmuştur. Ancak bugün için, yalnız öğretmenler özel askerlik
statüsünden istifade etmektedirler. Başka meslek mensuplarının bugün için
istifadesi söz konusu değildir. Mevzuatımız buna imkân vermemektedir.
Sivil
memurlarımızın sıkıntılarına çare bulmaya çalışıyoruz. Burada istisnai
memuriyet bir önemli çaredir. Bunun dışında da mağdur olmamaları için gayret
sarf ediyoruz. Hakikaten, özellikle Bakanlığımızda sivil memur oranı son beş
yılda önemli ölçüde artmıştır ve terfi ederek gelebileceği makamların sayısı da
çoğalmıştır. Bu istikamette çalışmalarımız devam etmektedir.
Arz ederim Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
Teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ PERSONEL KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1 - 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununun 83 üncü maddesine birinci fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkra eklenmiş ve maddenin son fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Kendi nam
ve hesabına yüksek lisans öğrenimi yapan astsubaylara, 36 ncı
maddenin (d) bendinde belirtilen esaslar dahilinde
kıdem verilir."
"Bu madde
hükümlerine göre nasıpları leh veya aleyhe düzeltilenlerin terfi işlemlerinin
ne şekilde olacağı ve kıdemlerinin verilme usul, esas ve şartları Astsubay
Sicil Yönetmeliğinde gösterilir."
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- 926
sayılı Kanunun 113 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 113-
Subay veya astsubay nasbedildikten sonra öğrenim,
kurs, staj ve sürekli görev nedeniyle yurt dışına gidenler ile Silahlı Kuvvetler
hesabına yurt içinde öğrenim yapanların yükümlülükleri aşağıda gösterilmiştir:
a) Subay veya
astsubay nasbedildikten sonra yabancı memleketlere 6
ay veya daha fazla süre ile öğrenim, staj, kurs, ihtisas veya görgü ve
bilgilerini artırmak maksadıyla gidenlerin yükümlülükleri, masrafların ödenme
şekline bakılmaksızın, gidiş ve dönüş tarihleri arasında geçen sürenin iki katı
kadar uzatılır.
b) Subay veya
astsubay nasbedildikten sonra Silahlı Kuvvetler
hesabına yurt içindeki fakülte ve yüksek okullarda öğrenim veya meslekleriyle
ilgili ihtisas yapanların yükümlülükleri,buralarda
geçen sürenin yarısı kadar uzatılır.
c) Yurt dışı
sürekli göreve atanan subay veya astsubayların yükümlülükleri, buralarda geçen
süreler kadar uzatılır. Ancak, yaş haddinden veya kadrosuzluktan emekli
edileceklere bu yükümlülük süresi uygulanmaz.
ç) (a), (b) ve
(c) fıkraları gereğince yükümlülüklere eklenecek hizmet sürelerinin başlangıç
tarihleri:
1. Yükümlülük
süresini tamamlamadan gidenlerin, yükümlülük süresini tamamladıktan sonra,
2. Yükümlülük
süresini tamamlayarak gidenlerle, yükümlülüklerini bu süre içinde
tamamlayanların,
kadro görevine fiilen
katıldıkları tarihten başlar."
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi, teklifin
tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Teklif kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, 5’inci sıraya alınan Türk Silahlı Kuvvetlerinde
İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli
Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu Raporu (1/463) (S. Sayısı: 316)(x)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
316 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mustafa Enöz
konuşacaktır.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Erdal Sipahi…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Sipahi. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
316 sıra
sayısıyla gündeme getirilen Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek
Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanun’da değişiklikleri öngören kanun
tasarısının bütünü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini
sunacağım.
Başta harp
okulları olmak üzere subay kaynaklarının ve astsubay kaynaklarının yetersiz
kalması üzerine, ihtiyaç duyulan sınıflarda ve özellikle ihtiyaç duyulan erken
rütbelerde sözleşmeli subay ve astsubay yetiştirilebilmesi için gerekli yasal
düzenleme 4678 sayı ile 21 Haziran 2001’de yürürlüğe girmiştir. Bu yasanın
ardından, 2003 yılı Mart ayında, askerî eğitimlerini tamamlayan 451 sözleşmeli
subay ve 122 sözleşmeli astsubay olmak üzere toplam 573 sözleşmeli personel
göreve başlamışlardır. Şu anda 3 bin civarında sözleşmeli subay ve astsubay
bulunmaktadır. Yaklaşık beş yıllık tecrübeyle zaman içinde ortaya çıkan
eksiklik ve aksaklıklar bir bütün hâlinde Millî Savunma Komisyonuna gelmiştir.
Gelen tasarı için, Millî Savunma Komisyonunda içlerinde benim de olduğum üç
partiden toplam 5 milletvekili bir alt komisyon oluşturarak uzun süre bu tasarı
üzerinde çalışmıştır. Bu çalışmalar sonunda, genel redaksiyon yanında, birçok
maddede anlaşılmayı ve uygulamayı kolaylaştıracak küçük değişiklikler
yapılmıştır. Önümüzde bu konuda düzenlenmiş, düzeltilmiş, redakte
edilmiş bir metin vardır. Bu tasarının bütünüyle kabulü hâlinde önemli eksiklik
ve aksaklıkların giderilmiş olacağı inancındaydım.
Bu tasarı ile bütün olarak şu düzenlemeler yapılmıştır: “Askerî
eğitim” ve “ön sözleşme” kavramları açıkça tanımlanmış, “emsal” kavramı ile
muvazzaf subay ve astsubaylara nazaran durumları açıklığa kavuşmuş, askerlik
hizmetlerini yedek subay ve kısa dönem erbaş olarak yapanlara sözleşmeli olma
hakkı tanınmış, lise mezunları sözleşmeli astsubay kaynağı olmaktan çıkmış,
harp okulu ve astsubay meslek yüksekokulu öğrenim süresinden fazla okuyan
sözleşmeli subay ve astsubaylar için fazla olan sürenin, rütbe bekleme
sürelerinden düşülmesi sağlanmıştır. Sözleşmeli
tabiplerden uzmanlık sınavı kazananlar üç yıllık kıta hizmetinden sonra bu
eğitimlere başlayabileceklerdir. Sağlık ve istihkak konusunda düzenlemeler
yapılmıştır. Disiplin ve ceza hükümlerine yönelik yedek subay ve astsubay
adaylarına paralellik sağlanmıştır. 16’ncı maddede ise muvazzaf subay ve
astsubaylardan farklılık gösteren üstün başarı kıdemi, lisansüstü öğretim
kıdemi ve bundan dolayı derece verilmesi haklarından yararlanamayacakları
açıklanmıştır.
Biz Milliyetçi
Hareket partisi olarak, alt komisyon ve komisyonda inceleyip üzerinde çalışıp
“evet” dediğimiz bu tasarıya “evet” diyeceğiz. Ancak ben bu vesileyle konunun
bütününü kapsayan bazı hususlardaki endişelerimi Sayın Bakanla ve sizlerle
paylaşmakta yarar görüyorum:
1) Gerek subay
gerek astsubay gerekse yükümlü askerlik hizmeti konusunda son yıllarda çok
değişik kaynaklara yönelik uygulamalar yapılmakta, bu değişik insan gücü
kaynağı ve uygulamalar her geçen gün gerek yeni yeni
uygulamalar gerek mevcut uygulamadaki değişikliklerle içinden çıkılmaz hâle
gelmektedir. Kısacası silahlı kuvvetlerin personel yapısında insicam
bozulmuştur, bozulmaya devam etmektedir. Bu kadar değişik yapılardaki farklı
uygulama esasları, yasal ve resmî mevzuat farklılıkları insicamla beraber
icrayı da içinden zor çıkılır hâle getirmektedir. Dünyanın hiçbir ordusunda bu
kadar çeşitli ve değişik insan gücü, kaynak ve uygulaması olduğunu sanmıyorum.
Bu kadar insicamsız bir kitleyi sadece askerî disiplin ve komutanlık sanatıyla
nasıl bir arada teşkilatlandırıp, eğitip aynı istikamete sevk ve idare edebileceğiniz
konusunda çok ciddi endişelerim var Sayın Bakan.
2) Aynı noktadan
hareketle şunu da ifade etmekte yarar görüyorum: Birçok alanda yaptığınız
hatayı zaman içinde, imkânlar içinde telafi edebilirsiniz ama personel
konusunda bir hata yaptıysanız o uygulamanın telafisi, en erken, o uygulamanın
mensupları emekli oluncaya kadar mümkün olmaz. Bu nedenle, ilk anda cazip
gelen, kolay gelen, mantıklı gelen ve hatta bazı yabancı ordulardan alınan
örnekler zaman içerisinde çok ciddi sıkıntılar yaratır, yaratmaktadır,
yaratmıştır.
3) Her yeni
uygulamada yasal, idari, sosyal bazı kurallar konulur. Ancak uygulama öncesi
önlerine konulan her şarta “evet” diyen insanlar, uygulamanın içine girdikten
sonra kendileri dışındaki farklı uygulamaları, kendileri için konan kısıtlamaları
fark etmeye ve tepki göstermeye başlarlar. Başlangıçta kuralları koyan idare
yani Bakanlığınız iki arada kalır. Örnek: Uzman erbaş, muvazzaf subay ve
astsubay gibi lojman ister, tazminat ister, haklı olarak orduevi ister, özlük
haklarıyla ilgili benzer taleplerde haklı olarak bulunurlar. Bu tasarıdan örnek
verirsek, birkaç yıl sonra sözleşmeli subay ve astsubaylar da üstün başarı
kıdemi, lisansüstü öğretim kıdemi isteyecekler, muvazzaf subay ve astsubaylar
için hak olup da kendileri için hak olmayan her şeyi haklı olarak isteyecekler.
“İleride düşünürüz.” kolaycılığına kaçamazsınız. Tekrar ediyorum: İnsicamı bu
kadar bozulan bir yapıda istek ve taleplerin, hak aramaların sonu gelmez.
Dünyanın en eski ve teşkilatlı ordusunda insan gücü yapısının da biraz
gelenekçi, değişmez veya en azından az değişir olmasında yarar görmekteyim. Kaç
çeşit subay, kaç çeşit astsubay ve kaç çeşit askerlik uygulaması var, sayın
milletvekilleri, inanın, otuz altı yılını Türk Silahlı Kuvvetlerinde geçirmiş
birisi olarak ben saymakta şaşırıyorum.
Harp
prensiplerinden birisi de basitliktir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin insan gücü
yapısı, basitlik bir yana, içinden çıkılmaz bir karışıklık ve kargaşaya
dönüşmüştür. Nitekim, 29 Nisan 2009 tarihinde
Genelkurmay karargâhında yapılan basın toplantısında, bizzat Sayın Genelkurmay
Başkanı, çok değişik askerlik uygulamaları olduğundan yakınmış ve bu farklı
uygulamaların yerine tek tip bir askerlik uygulamasına gidilmesi gerektiğini
açıklamıştır. Bu konuda daha sonra aleyhte, lehte bir sürü görüşmeler olmuştur,
onu konu dışı tutuyorum. Bu konuda nasıl bir çalışma yapılmaktadır, ne zaman
sonuçlandırılacaktır, bu çalışmalar esnasında Millî Savunma Komisyonunun
katkılarına, düşüncelerine ihtiyaç duyulacak mıdır bilmiyorum. Zira, şimdiye kadar Millî Savunma Komisyonunun fazla ciddiye
alınmadığı konusunda ciddi endişelerim var. Bu endişemi de Sayın Bakanla
Komisyonda paylaşmıştım.
Diğer bir konu,
kadroya dayalı terfi sisteminin bir an önce devreye girmesi konusudur.
Yıllardır tartışılan bir konudur bu. Otomatik terfi sisteminde “mahrut”
dediğimiz, gittikçe daralan, azalan ve emir komuta sistemiyle paralellik arz
eden yapıyı oluşturamazsınız. Yıllardır devam eden bu çalışmaların bir an önce
tamamlanmasında yarar görüyorum.
Değerli
milletvekilleri, aslında yanlışlık, işin bütününü bilmeden, burada birtakım
uygulama sonuçlarına veya yeni uygulama ihtiyaçlarına alelacele yasal dayanak
sağlanmasında yatıyor.
Millî Savunma
Komisyonunda ne kadar kısa sürede, ne kadar tartışmadan, irdelemeden, işin bütününü
ve gerçek amaçlarını merak etmeden daha fazla şeyi kabul edersek başarı
addediyoruz. Bu konuda Millî Savunma Komisyonunda olan değerli AKP’li, CHP’li
arkadaşlarım sanıyorum benden farklı düşünmüyorlar.
Bu ülkenin uzun
vadeli güvenlik politikası nedir? Güvenliğimize yönelik tehdit, risk ve
belirsizlikler nelerdir? Bunları karşılamak için stratejik hedef planlarımız
nedir? Bu hedeflere ulaşacak silah ve teçhizatla ilgili “OYTEP” dediğimiz on
yıllık tedarik planları, personelle ilgili, insan gücü temini ve yetiştirme
konusunda uzun vadeli perspektifler nelerdir? Mevcut sorunlar nedir, nasıl
aşılacaktır? Ulaşılacak hedefler nelerdir? Bu konuda Parlamentodan nasıl bir
destek beklenmektedir? Bırakın Parlamentonun tamamını, sizleri, biz Millî
Savunma Komisyonu üyeleri bu konuda hiçbir brifing almadık,
brife edilmedik, bilgilendirilmedik, aydınlatılmadık
yani ciddiye alınmadık. Bunu üç parti milletvekilleri adına söylüyorum. Bizden
sadece Millî Savunma Komisyonuna gelen tasarı ve tekliflerin üç beş dakikada
oylanıp geçirilmesi beklendi. Üç beş dakikada ne kadar çok şey geçirsek de
başarılı addettik. Bu konuyu da sizlerle paylaşmakta yarar görüyorum.
Hiçbirimiz devlet
sırlarına girelim demiyoruz ama Millî Savunma Komisyonunun ciddiye alınmasını
istiyoruz. Millî Savunma Komisyonunun dünyadaki benzerleri o ülkenin güvenlik
politikalarıyla, millî savunma bütçeleriyle, bu bütçenin denetimiyle, tedarik
projeleriyle meşgul oluyorlar. Biz bu kadarını istemiyoruz ancak en azından
genel güvenlik politikası, stratejisi, tehdit, risk ve belirsizlikle ilgili
kısa bir analiz ve stratejik hedef planının ana esaslarıyla ilgili Millî
Savunma Bakanlığında bir brifing düzenlenemez miydi?
Gerçekleştirilen, devam eden tasarı ve projeler hakkında Savunma Sanayii Müsteşarlığında sorulu-cevaplı bir sunum yapılamaz
mıydı?
Örneğin, kısa
süre önce Mecliste ATAK Taarruz Helikopteri Projesi’yle ilgili bir araştırma
önergesi vermiştik, görüşüldü ve maalesef reddedildi. Sayın Bakan aslında bu
konunun Mecliste tartışılması yönünde tavır koymuştu ve bu proje hakkında bazı
bilgilerin, endişelerin de doğru olmadığını ifade etmişlerdi. Ben o zaman da,
bu görüşme sırasında da ifade etmiştim: Sayın Bakan doğru bilgiler bize
iletildi de biz “hayır” mı dedik?
Benzer şekilde,
Almanya’ya yaptırılacak denizaltıların kaynak kodlarının verilmeyeceğine dair
bir basın haberi yayımlandı. Aynı şekilde, İnsansız Hava Araçları Projesi’ndeki
aksaklıklarla ve bunların İsrail tarafından tesliminin iki defa ertelendiğine
dair yine basında haberler yer aldı. Bırakın Meclisi, biz Millî Savunma
Komisyonu olarak basının teferruatıyla, belki de gizlilik dereceli bilgileriyle
yayımladığı bu konular hakkında neden aydınlatılmadık? Soruyorum hepimiz adına:
Neden bilgilendirilmedik? Önceleri Federal Almanya, Türkiye’nin talep ettiği
bazı askerî malzemeler için çekinceler öne sürüyordu. IDEF fuarı sırasında
Almanya ile Müsteşarınız tarafından imzalanan bir sözleşme konusu basında yer
aldı. Bu sözleşmeyle Almanların öne sürdüğü çekinceler sona erdi mi yoksa
ermedi mi? Merak ediyoruz. Bu konu askerî olduğu kadar siyasi
bir konu. Zamanında çünkü üç beş tane eski Alman malzemesini güneydoğuda
kullandık diye başımıza açılmadık dert kalmadı. Hem Hükûmetimiz
-o dönemin Hükûmeti- hem Meclis hem de icracı olarak
bizler suçlandık, Türkiye suçlandı. Bu konu ne âlemdedir? Bir anlaşma
imzalandı, ne oldu? Bu konular sadece askerî değil, siyasi konulardır sayın
milletvekilleri. Bilmek zorundayız, sizler bilmek zorundasınız. En azından,
sizlerin Millî Savunma Komisyonunda temsilcileri olarak bizler bilmek
zorundayız. Bu konular bizden neden esirgeniyor bilmiyorum. Bilgi verilecek mi?
Onu da bilmiyorum.
Savunma Sanayii Müsteşarlığındaki projelerin birçoğuyla ilgili
kafamızda ciddi endişeler var. Bu endişeler haklı veya haksız, bilmiyorum.
Örneğin, bende takıntı hâline gelen bir M60A1 Tank Modernizasyonu Projesi var,
tutulacak tarafı yok. Ne zaman soru önergesi yazdıysam, doğru dürüst cevap
alamadım. Hâlâ bütün endişelerimi fazlasıyla saklı tutuyorum. Neden bilgi
verilmez? Merak edenlerimiz, Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Savunma ve
Savunma Sanayii Müsteşarlığı bütçesi görüşülürken
davet edildiğimiz için değil, bilgilendirilmek istendiğimiz için değil, sırf
kendi merakımız için lütfen misafir olarak oraya katılıyoruz -evet, sizlerle
dertleşiyorum biraz- orada bazı konuları -Plan ve Bütçe Komisyonunda- dile
getirince de birtakım kişiler rahatsızlık duyuyorlar. Daha komiği, bütçenin
sonunda birkaç tane rakam görüşülecek diye otuz altı yıl bu orduya hizmet edip
iki defa Genelkurmayda görev almış olan ben -bırakın silahlı kuvvetlerle ilgili
geçmişimi- Millî Savunma Komisyonu üyesi olarak dışarıya çıkmak zorunda
kalıyorum. Neymiş? Birkaç tane rakam görüşülecek. Yani birkaç tane rakam güya
benden gizleniyor. Bir başka tabirle, deve kuşu kafasını kuma sokuyor. Bu
komediyi takdirlerinize sunuyorum.
Buradan konuyu
Millî Savunma bütçesine getireceğim. Millî Savunma bütçesinin genel bütçe
içindeki payı 2005’te yüzde 6,8; 2006’da yüzde 7; 2007’de yüzde 6,5; 2008’de
yüzde 6,1; 2009’da yüzde 5,6. Yani beş yıldır genel bütçe içindeki oran sürekli
azalıyor. İki ihtimal var: Ya Türkiye’nin güvenlik ihtiyacı, Türkiye’ye yönelik
tehdit ve belirsizlikler azalmıştır, bu paralelde bütçe de azalmaktadır -saygı
duyarım- yahut da güvenlik ihtiyacı arttığı hâlde bütçe azalmaktadır yani bir
risk kabul edilmektedir. Bunlardan hangisi doğru? Millî Savunma Komisyonu üyesi
olarak bunları bilmeyecek miyiz biz? Bu konuda Millî Savunma Komisyonuna neden
bilgi verilmemiştir? Ben, bundan sonraki aşamalarda Millî Savunma Komisyonunun
ciddiye alınmasını ve kendisine yakışacak görevleri icra edecek şekilde
bilgilendirilmesini -Komisyonda da rica ettiğim gibi- Sayın Bakandan diliyorum.
Millî Savunma
Komisyonu, üç partiden milletvekillerinin son derece uyumlu ve dostça görev
yaptıkları bir komisyondur ama Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi
konusunda da ifade ettiğimiz gibi, bu son derece önemli, ülke güvenliğini
doğrudan ilgilendiren bir konu bile, asıl uğraşması gereken, görüşü alınması
gereken Millî Savunma Komisyonundan âdeta kaçırılmıştır. Hatta Millî Savunma
Komisyonuna tali komisyon olarak giden evrak “Millî Savunma Komisyonu
toplanmadı.” diye bir yalan beyanla iade edilmiştir ki bu arada Millî Savunma
Komisyonu iki defa toplanmıştır. Yani uyumlu ve dostça çalışan komisyona, birilerine
yaranmak uğruna fitne ve yalan tohumları ekilmiştir. Bunu burada sizlerle
paylaşmakta fayda görüyorum.
Bu tasarıya
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak olumlu oy vereceğimizi tekrar ifade
eder, yüce Meclise saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Sipahi.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Çorum milletvekili Derviş Günday.
(CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Günday.
CHP GRUBU ADINA
DERVİŞ GÜNDAY (Çorum) – Sayın Başkanım, yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri;
sözlerime başlamadan önce sizleri partim ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli üyeler,
Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar
Hakkındaki Tasarı’yı kabul ederken inanıyorum ki en onurlu görevi yerine
getirmiş oluyoruz çünkü şerefli ordumuza hizmet vatana hizmet demektir.
Kahraman Türk ordusu, bu destekleri her zaman ve her şartta hak etmiş yüce bir
kurumdur. Bizler burada, evimizde veya bu kutsal çatı altında bayramlarımızı
kutlarken, çoluk çocuğumuzla birlikte yeni yıla girerken Türk Silahlı
Kuvvetlerimizin subayları, astsubayları, uzmanları, erbaş ve erleri eksi 15, 20
derece soğukta bizlere bu huzur ve güveni sağlamak için dağda, taşta, yolda,
belde, kulelerde ve sınırlarda nöbet bekliyorlar. Bu insanlar için ne yapsak
azdır. Bu sözleri, geçmişte bu kutsal ocağın bir mensubu olma şerefini yaşamış
bir arkadaşınız olarak ifade ediyorum değerli milletvekilleri ve hâlâ aynı
heyecanı duyuyorum.
Değerli üyeler,
yüce Parlamentoya girmeden önce, biliyorsunuz ki 4 milyon üyeli Türkiye Esnaf
ve Sanatkârları Konfederasyonunun Genel Başkanı idim. Orada da aynı heyecan ve
şevk ile Türk ordusuna sevgimi ve sempatimi, saygımı ispat etmiş bir
arkadaşınızım. Kendi bölgelerinde yani doğu ve güneydoğuda 100 gaziyi meslek
birliklerimin içinde il ve ilçelerde işe alarak karınca kararınca üstüme düşen
ödevi yerine getirmeye çalıştım. Şehit ailelerinin daima yanında oldum;
dertlerine derman olmak, acılarına ortak olmak için yanlarına koştum. Sağlık
personeliyle birlikte birliklerimize bağlı tüm ambulansları bölgedeki
komutanlarımızın emrine tahsis ettim. Başta İzmit olmak üzere, Adapazarı,
Yalova, Düzce ve İstanbul’da yaşadığımız büyük deprem sırasında elimizdeki tüm
çekici ve kurtarıcıları, ambulansları insanlarımızı kurtarmak için canla başla
çalışan, şerefli askerlerimizin hizmetine verdim. Dost, zor ve kara günlerde
belli olur. Bizler şerefli Türk ordusuna destek olmanın onuruyla her kara
gününde yanında olduğumuzu ispat ederek bu günlere geldik.
Bu yasayla Türk
Silahlı Kuvvetlerine sözleşmeli subay ve astsubayların hangi sistemle
alınacağı, nasıl bir sözleşme yapılacağı, orduya uyum için hangi eğitimlerden
geçirileceği ve onların tayin ve terfilerinin nasıl yürütüleceği belirleniyor
ancak bizim oylarımız çok daha ulvi bir amaca yöneliyor. Var olan ve çok derin
temellere dayanan ordu-millet kaynaşmasını tüm dünyaya bir kere daha haykırmış
oluyoruz.
Bu yasa bazı
çevrelerde yeni bir düzenleme gibi görülüyor olabilir ama değil. Bu düzenleme
Türk ordusunun tarihten gelen geleneksel yapısıyla uyum içindedir. Türk ordusu,
dün olduğu gibi bugün de tam bağımsızlık çizgisinde, ulusal egemenliği kendine
yol seçmiş, laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin sarsılmaz teminatıdır.
Türk ordusu, vatanın bölünmez bütünlüğü, milletin sarsılmaz birliği için her
zaman ve her şartta en büyük güvencemiz olmuştur ve olmaya da devam edecektir
çünkü bu kurumda görev yapan herkes Atatürk ilke ve devrimlerinin ödünsüz birer
savunucusu olarak yetişmektedir. Bu bir hayat tarzıdır, değiştirilemez. Bu
yasayla Türk Silahlı Kuvvetlerinin bünyesine katılacak sözleşmeli subay ve
astsubaylar da tıpkı bundan önce yetişenler gibi aynı doğrultuda
yetiştirileceklerdir. Kanla, irfanla kurulmuş bu cumhuriyeti ebediyete kadar
yaşatmak azim ve kararlılığıyla daima nöbette olacaklardır.
Türk Silahlı
Kuvvetlerine sahip çıkmalıyız değerli arkadaşlarım. Bu kurumu gözümüz gibi
koruyup kollamalıyız çünkü öyle bir bölgede yaşıyoruz ki dış güçlerin bu vatan
hakkındaki kem düşüncelerini caydıran yegâne unsur, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin
düzenli, disiplinli ve çağdaş yapısıdır. Zaten bu yüzden son dönemlerde, Türk
Silahlı Kuvvetlerini yıpratmak için içten ve dıştan çeşitli oyunlar
tezgâhlanmaktadır. Bu oyuna düşmemeliyiz, bu tezgâhı mutlaka ve mutlaka
bozmalıyız. Bizleri her dönemde bölmek, parçalamak isteyenlerin kimler olduğunu
hemen hemen hepimiz görüyor ve biliyoruz. Kimlerin
gaflet ve dalalet hatta hıyanet içinde olduklarını da görüyoruz. Bu nedenle her
an tetikte olmalıyız.
Bizler, siyasi
partileriyle, sivil toplum örgütleriyle olduğu kadar Türk Silahlı Kuvvetleriyle
de Avrupa Birliğine girmek istiyoruz. Bu başvuruyu yapmış bir Meclisin
üyeleriyiz. Üstelik, ilk kararı veren partinin de bir
üyesi olarak burada konuşuyorum ben. Ancak, AB ülkelerinin, diğer üye ülkelerle
nasıl görüşmüşlerse, hangi şartları öne sürmüşlerse, bizimle de aynı mesafede
ve eşitlikte olması gerekmez mi değerli arkadaşlar? Her toplantıda yeni AB
şartları diye önümüze engel koymanın manası nedir, hiç dikkat ettiniz mi? AB
komisyonları veya yetkilileri bizden neleri bekliyorlar? Diyorlar ki: “Mustafa
Kemal Atatürk’ün resim ve heykellerini kaldırın. Türk ordusunun bazı
yetkilerini ve etkilerini azaltın.”
Kardeşim, sen
benim Mustafa Kemal’im ile niye uğraşıyorsun? Benim silahlı kuvvetlerim seni
neden rahatsız ediyor, ne yapıyor? İkide bir “Kıbrıs’ta ne işi var o kadar
askerin?” diye soruyorsunuz. Türk askeri orada garantör devletin temsilcisi
olarak duruyor. Sizin Londra ve Zürih anlaşmalarından haberiniz yok mu? Daha
sonra, adadaki Türklerin katledildiklerini bilmiyor musunuz? 1974 yılında Türk Hükûmeti adadaki faşist darbeden sonra İngilizlerle
garantör olarak görüştükten sonra adaya gitmedi mi? Üstelik Yunanistan’daki
cuntanın da bu sayede çöktüğünü ve yerine demokrasi geldiğini bilmiyor musunuz?
Aksi olsaydı, cunta kalsaydı Yunanistan’ı üye olarak aranıza sokabilir
miydiniz?
Kıbrıs Rum
Kesimi’ni AB’ye alarak bu konuda neden taraf oldunuz? AB kriterleri
arasında Kıbrıs’ı nasıl olur da özel şart olarak önümüze koyarsınız? Ne hakla,
“yurttaşlık” bilincinde birleşmiş Türk milletini etnik ve dinî bakımdan nasıl
ayrıştırmaya çalışırsınız? Ben AB üyesi olmak istiyorum ama kendi duruşumla,
onurumla üye olmak istiyorum. Benim dilime, işime karışma sen. Bakınız, benim
inançlarıma ve vatanıma ne dil uzatın ne uğraşın. Tekrar ediyorum, bunlar benim
kutsalımdır. Bana kendi kuruntularınızı ilke gibi dayatmayın.
Nedir o öyle?
Diyorsunuz ki: “Alevilere azınlık hakkı verin.” Hangi azınlık hakları, neden
azınlık? Aleviler ulusal birlik ve üniter yapımızdan
yana ve laik cumhuriyetimizin gönülden destekçileridir. Cahillik edip
bilmediğiniz işlere karışmayın. Sizin Alevi dediğiniz insanlar ulusal
kurtuluşun azınlığı değil, özüdür, özü. Hakiki Türk’türler ve bu ülkenin adı da
Türkiye Cumhuriyeti’dir.
Demek istediğim
şudur sevgili milletvekilleri: Biz özümüzü korumak, başımızı dik tutmak,
birliğimizi sağlamak mecburiyetindeyiz. Başımıza getirilmek istenen büyük
sorunlar eğilip büküldüğümüz için arttıkça artıyor. Dik durmasını bilelim ve
mutlaka da bilmeliyiz.
Biz, Türk Silahlı
Kuvvetlerini, bu vatanda hür yaşamak için, bayrağımızı ebediyen dalgalandırmak
için, alın akıyla ve dik durmak için güçlendiriyoruz. Güçlendiriyoruz ve daha
da güçlendireceğiz. Türk ordusuna karşı yürütülen sinsi tuzakları kim yapıyor
veya yapacaklarsa karşılarında bu asker milletin temsilcilerini, yüce Meclisin
ta kendisini bulacaklardır.
Değerli
milletvekilleri, gün geçmiyor ki Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili yıpratıcı
bir haber üretilmesin. Laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti devletinin
çimentosu sayılan en büyük değerler, Atatürk ilke ve devrimleri ile devleti
koruyup kollayan Türk Silahlı Kuvvetlerimizdir. Dikkat edin, son günlerde
sürekli bu değerler yıpratılmaya çalışılıyor. Basında, özellikle bazı gazete
veya gazetelerde bir haber yayınlanıyor. Doğru mudur, yanlış mıdır, bilemem.
Türk ordusuna dört bir koldan saldırı başlatılıyor. Peygamber ocağını,
cumhuriyetimizin teminatı olan ordumuzu yıpratmak kimin işine yarar değerli
arkadaşlarım? Bundan Türk milletinin çıkarı ne olur? Demokrasi ve özgürlük getirmek
için ordu yıpratılır mı?
Başbakan çıkıyor,
iki yıl önce dönemin Genelkurmay Başkanıyla görüşmeyi gündeme getirerek “Bu
görüşme, benim için, mezara kadar gidecek bir sırdır.” diyor ama sonra da
ekliyor: “Ben açıklamam ama Sayın Büyükanıt açıklarsa
ben de açıklarım.” Açıkla Sayın Başbakan. Orada ne konuşulduysa, özel bir
pazarlık geçmişse veya geçmemişse, ne olduysa lütfen açıkla. İkide bir neden
gündemin başına yerleştiriyorsun bu olayı? Bu sır, devleti ve milleti
ilgilendiren bir görüşmeyse neden başka manalara çekilen imalarda bulunuyorsun?
Neden Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinde şaibe bulutları dolaştırıyorsun? Türk
Silahlı Kuvvetlerini neden sürekli yıpratıyorsun?
Başbakan susuyor,
Yardımcısı konuşuyor: “İyi ki bu generallerle bir harbe girmemişiz.” Peki,
Sayın Arınç, bir harp olsa başka yerlerden general mi
ithal edecektin?
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) – Ergenekoncu onlar,
Ergenekoncu!
DERVİŞ GÜNDAY
(Devamla) – Babası da asker olan Sayın Arınç’ın Türk
ordusuyla ne alıp veremediği olabilir? İnanın vallahi anlayamıyorum.
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) – Sizin avukatlığını yaptıklarınızdan bahsediyor.
DERVİŞ GÜNDAY
(Devamla) – Burası bir hukuk devletidir ve hukukun üstünlüğü de her zaman temel
değerlerimizdir.
Yeni Genelkurmay
Başkanımız Orgeneral Sayın İlker Başbuğ görevine başlar başlamaz öyle güzel
yenilikler başlattı ki örneğin astsubaylara verdiği eşsiz önemle bütün bir
milletin gönlünü fethetti. Herkes astsubayların ihmal edildiğini,
önemsenmediğini söylerken Paşamız onları kucakladı ve bağrına bastı. Akılları
sıra nifak sokmak isteyenler de hüsrana uğradılar. Paşamıza sonsuz
teşekkürlerimi sunuyorum, minnet ve şükranla daima anacağımızı buradan
bildiriyorum. Bizler, Türk Silahlı Kuvvetleri konusunda hassas insanlarız. Türk
ordusunu sapasağlam ayakta tutan yüzyıllardır kendi içlerinde oluşan değerleri
ve ilkeleridir ama ne var ki son dönemde bu güzide ve şerefli kurumun içini
kemirecek uygulamalar bizzat Hükûmet kanadından
gelmektedir. YAŞ kararlarına şerh koymak neyin nesidir değerli üyeler?
BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) – Anlayamadın mı? Anlayamadın mı?
DERVİŞ GÜNDAY
(Devamla) – Disiplini bozacak, ordunun iç yapısını
zorlayacak bu tutum ve davranışlardan derhâl vazgeçilmelidir. Öyle bir ortama
taşındık ki sayın üyeler, yaşadığımız bazı uygulamaları asla içimize
sindiremiyoruz. Örneğin adına “Ergenekon” denilen soruşturma sürecini asla
anlayamıyoruz. Böyle dava mı olur? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) 1’i kuvvet, 2’si ordu komutanlığı yapmış ve 1’i
de Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği yapmış 4 orgenerale yapılan
muameleleri ben içime sindiremiyorum, sindiremiyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Şimdi kalkıp bu
sözlerim için yargıya müdahale ettiğimi söyleyenler olacaktır. Ne müdahalesi?
Ben ve partimin her üyesi yargıya müdahaleyi aklımızın köşesinden bile
geçirmeyiz. (AK PARTİ sıralarından “Bu yaptığın ne
peki? sesleri) Aksine, yargıya müdahale eden kim varsa
onlardan nefret ederiz, nefret!
Başbakan
kalkıyor, Anayasa Mahkemesi Başkanına, AKP’ye kapatma davası açıldığı zaman
kamuoyu önünde bağırıyor: “Bu davayı hemen görüşün ve karar verin.” Bu, yargıya
müdahale değil de benim Ergenekon davası için söylediklerim mi yargıya
müdahale?
ERTEKİN ÇOLAK
(Artvin) – Hadi canım sen de!
DERVİŞ GÜNDAY (Devamla) - 4 orgenerale ve Sayın Sabih Kanadoğlu gibi tüm yaşamını
hakka, hukuka, adalete, cumhuriyete adamış bir devlet adamına, Profesör Türkan
Saylan gibi sağlığını ve yaşamını ülkesinin çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması
için riske eden bir güzel insana -ruhları şad olsun- başta Profesör Mehmet Haberal, Erol Manisalı, Mustafa Yurtkuran
ve Ferit Bernay, Mustafa Balbay
olmak üzere kimi saygın rektör ve bilim adamlarımız ile önceki YÖK Başkanı,
değerli bilim insanı Profesör Kemal Gürüz’e yapılan
muameleler reva mıdır? Buna yürek
dayanır mı?
ABDURRAHMAN
DODURGALI (Sinop) – Kemal Gürüz’ün yaptıklarını
biliyor musun sen?
DERVİŞ GÜNDAY
(Devamla) - Bizler askerimize sahip çıkıyoruz, bu Peygamber ocağının
komutanlarına sahip çıkıyoruz. Bu 4 paşanın, rektörlerimiz ile bilim
insanlarının neden tutuklandığını anlamak istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Aylar geçti, daha ortada bir iddianame bile yok. Bu haksızlık ve
saygısızlık bir an önce önlenmelidir. Yargı süreci derhâl ve derhâl
hızlandırılmalıdır, bunu özellikle rica ediyorum.
MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Şu laflara bak, şu laflara…
DERVİŞ GÜNDAY
(Devamla) - Konuşmamı bitirirken Türk Silahlı Kuvvetlerinin her mensubuna
sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Karargâhın en büyük komutanlarına da
sınırda nöbet tutan Mehmetçiklere de başarılar diliyor, yüce Meclisi saygı ve
sevgilerimle selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Günday.
Soru-cevap
bölümüne geçiyoruz.
Sayın Işık ve
Sayın Cengiz sisteme girmişler.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, gruplar adına konuşmalar bitti, kişisel söz talebim
var.
BAŞKAN – Geçtik
efendim, talep de yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Söz istiyorum ben şimdi.
BAŞKAN – Sayın
Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Sayın Başkan, “Söz isteyen var mı?” dediniz mi? İç Tüzük’ü okuyun.
Gruplar adına konuşmalar bitti, kişisel söz talepleri…
BAŞKAN – Sayın
Genç, biliyorsunuz ki istendiği zaman geçilir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, söz istiyorum ben şimdi.
BAŞKAN – İç
Tüzük’e göre, biliyorsunuz Sayın Genç, söz talebi buraya yazılı olarak iletilir.
Benim önümde hiçbir söz talebi yoktu.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, yazılı bildirmek zorunluluğu yok, İç Tüzük’ü okuyun.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Işık.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, ben tümü üzerinde söz istiyorum. Ne demek yani…
BAŞKAN – İletin
efendim!
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bu benim İç Tüzük’ten doğan
hakkım, siz bana söz vermek zorundasınız.
BAŞKAN – Sayın
Genç, lütfen iletiniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, bakın, 2 grup sözcüsü konuştu, ondan sonra ben kişisel söz
istiyorum.
BAŞKAN – Burada
yazılı olarak bana iletilmiş söz talebi yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yazılı şart değil efendim, İç Tüzük’ü okuyun. İç Tüzük’ü okuyun.
BAŞKAN –
Okuyayım…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Okuyun, ne diyor?
BAŞKAN – Ne
diyor, okuyayım mı Sayın Genç?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Söz yazılı veya sözlü talep edilir.
BAŞKAN – Bu
saatte bu tartışmayı yaptırmayın bana!
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Siz sordunuz mu ki yani “Söz isteyen var mı?” dediniz mi?
BAŞKAN – “Adını
önceden kaydettirmeyen veya oturum sırasında Başkandan söz almayan hiç kimse
konuşamaz.”
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ben şimdi istiyorum işte!
BAŞKAN – Geçti
efendim. Soru-cevap işlemine geçtik.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, geçmedi. Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir dahaki sefere.
Buyurunuz Sayın
Işık.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bakın, çok keyfî yönetiyorsunuz Meclisi.
Burada, bakın,
siz diyebilirsiniz ki… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) “Tümü üzerinde söz
isteyen var mı?” diyeceksiniz. Bakın, deminden beri hata ediyorsunuz. Madde
okunur okunmaz “Oylarınıza sunuyorum” diyorsunuz. Böyle bir şey olmaz. “Söz
isteyen var mı?” diyeceksiniz.
BAŞKAN – Sayın
Genç, demin de bu sıralarda oturuyordunuz, aynı şeyi yaptım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hayır, ben aynı sorunu…
BAŞKAN – Aynı
şekilde uyguladım İç Tüzük’ü.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bakın, burada benim söz hakkım var.
BAŞKAN – Lütfen,
bu konuda tartışmak istemiyorum Sayın Genç. Lütfen yerinize geçiniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hayır efendim, tartışmak ne demek? Benim söz hakkım var, söz vermek
zorundasınız.
BAŞKAN – Daha
önce isteyiniz efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, hayır, şimdi istiyorum.
Tümü üzerinde iki
grup konuşmuş, daha öteki gruplar var, ben bekliyorum onlar söz alacak. Onlar
istemedikten sonra kişisel sözler var, bunu vermek zorundasınız.
BAŞKAN – Diğer
kanunda istediniz verdim efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim…
BAŞKAN – Diğer
kanunda istediniz verdim. Maddeler de var, o zaman konuşursunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, anladım da yani bu sizin inisiyatifinize
bağlı değil ki!
Ben söz istiyorum.
İç Tüzük’e göre kanun tasarısının tümü üzerinde 2 milletvekillinin konuşma
hakkı var. Ben de işte söz istiyorum.
BAŞKAN – Bana
iletilmiş bir konuşma hakkı yok efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, şimdi söz istiyorum. Yani siz daha “Söz isteyen var mı?”
demediniz.
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) – Başkan, bunu mu dinleyeceğiz?
BAŞKAN – Sayın
Genç, bu konuda tartışma niyetim yok. Lütfen…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, Meclis bu kadar keyfî yönetilmez. Bakın, Meclisi iyi
yönetemiyorsunuz.
BAŞKAN – Yerinize
geçer misiniz lütfen Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, şimdi burada İç Tüzük’ten doğan bir hak var, o hakkı gasp
edemezsiniz.
BAŞKAN – Sizin
hakkınızı gasp etmiş değilim Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yani sizin keyfinize bağlı değil ki!
BAŞKAN – Yerinize
geçiniz lütfen.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yani, ben burada söz hakkımı kullanmak istiyorum. Başka söz isteyen
yok, ben söz istiyorum.
BAŞKAN – Süremiz…
Başka bir konuya
geçtik, şimdi soru-cevap işlemine geçtik.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, başka bir konuya geçmedik Sayın Başkan.
Bakın, daha tümü
üzerinde müzakereler devam ediyor ve…
BAŞKAN – Sayın
Genç, lütfen… Bir kere daha uyarıyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim?
BAŞKAN – Bir kere
daha uyarıyorum, lütfen yerinize geçiniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Tamam, ceza verecekseniz verin efendim. Verin, ceza verin bana.
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen yerinize geçer misiniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hayır, geçmiyorum. Ben söz istiyorum efendim.
BAŞKAN – Söz
sırasını geçirdik efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Geçmedi efendim.
BAŞKAN – Başka konuya geçtik efendim, soru-cevap
işlemine geçtik.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Başka konuya geçmedik Sayın Başkan. İki grup sözcüsü konuştu,
kişisel konuşmaya geçtiniz. Ben söz istiyorum.
BAŞKAN – İç
Tüzük’e uygun davranmıyorsunuz Sayın Genç, lütfen yerinize geçiniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, siz İç Tüzük’e uygun davranmıyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın
Işık, lütfen buyurunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yani böyle şey olmaz Sayın Başkan. Bu Meclisi bilenler yönetmeli ya.
MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Kürsüye hakaret etme. Yerine geç.
BAŞKAN – Siz de İç Tüzük’e
iyice bakarak konuşunuz.
Buyurunuz Sayın
Işık.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
tasarıya göre lisansta 27, lisansüstündeyse 32 yaşından küçük üniversite
mezunları arasından alınacak olan sözleşmeli subayların hangi kriterlere göre ve kimler tarafından seçileceği belirsizdir.
Ayrıca, tasarıda
bu kriterlerin yönetmelik ile belirleneceğine dair
herhangi bir hüküm de bulunmamaktadır. Bu ölçülerin belli olması gerekmez mi?
Hangi fakülte veya bölüm mezunlarının yani hangi mesleklerin öncelikle tercih
edileceği konusunda bir düşünceniz var mı? Bakanlığınızın bu konudaki görüşü
nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Işık.
Sayın Cengiz…
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım,
tasarıyı inceledikten sonra tabii, bazı konuların eksik olduğu veya
düşünülemediği noktasında bir intiba uyandı. Özellikle bazı süreçleri veya bu
sözleşmeli personele verilecek rütbelerle ilgili bazı şeyleri göremedik. Bu
yasayı incelediğimizde bazı eksikliklerin de olduğunu naçizane tespit etmiş
bulunuyoruz.
Zatıalinizin de ifade ettiği
gibi hazırlanacak yeni tip bir askerlik mevzuatı çerçevesinde bu sözleşmeli
astsubay ve subay çalıştırılacak personelin bu tasarıdan sonra ele alınması
veya bu tasarı içinde veya bu tasarıdan sonra ele alınması daha doğru olmaz
mıydı veya daha iyi bir yaklaşım getirmez miydi diyorum.
İkinci olarak da:
Bu tasarı içinde sözleşmeli subay ve astsubayların silahlı kuvvetler bünyesi
içinde yetiştirilemeyen daha çok teknik ve istisnai branşlar mı seçilecek yoksa, aynı zamanda, bu subay ve astsubaylar cepheye giden,
çatışmalara katılan, silahlı kuvvetlerin, ateş hattında hatta sınır ötesinde en
uçta görev yapacak subay ve astsubaylar mı olacak?
Üçüncü sorumuz da: Bugün Türk Silahlı Kuvvetleri içinde
sızdırıldığı iddia edilen, basında da geniş yer alan hassas konuları
hatırlarsak sözleşmeli personel Türk Silahlı Kuvvetleri için güvenilir ve yurt
savunmasının iç ve dış güvenliği için gizli ve önemli plan, savaş ve
seferberlik hatta sınır ötesi harekât gibi çok gizli devlet sırlarının,
geleceği garanti olmayan, geleceği ve mesleği belki de bir yetkili üst makamın
dudağı arasında olacak bu sözleşmeli subay ve astsubayların Türk Silahlı
Kuvvetleri içinde bir tehlike olup olamayacağı veya Türk Silahlı Kuvvetlerinin
tarihî geleneği içinde, disiplini, birlik ve beraberliği ve bütünlüğü
zedeleyecek bir yaklaşım olup olamayacağı Bakanlığınızın nezdinde veya Türk Silahlı
Kuvvetlerinin üst makamları nezdinde bu konu mütalaa edilmiş midir, düşünülmüş
müdür, irdelenmiş midir? Bu konudaki
görüşlerinizi lütfen belirtirseniz sevinirim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Cengiz.
Sayın Çelik…
BEHİÇ ÇELİK (Mersin)
– Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Benim Sayın
Bakana özellikle sorum olacak ama önce uzman çavuşlarla ilgili bir hatırlatmada
bulunmak isterim. Türk Silahlı Kuvvetleri ya da Jandarma
Genel Komutanlığından normal olarak askerlikle ilişiği kesilen uzman jandarma
ya da uzmanların bugün muhtelif kamu kurum ve kuruluşlarında işe girmek için
yoğun çaba sarf ettikleri, bunun, tabii, silahlı kuvvetlerde önceden bulunmuş
kişiler olması nedeniyle de ciddi bir itibar erozyonuna yol açtığı çok net bir
şekilde görülmektedir. Uzmanların bu sorununa yani ilişiği kesildikten
sonra ortada kalmalarına çözüm bulunması yönünde bir çalışma var mı? Bunu
öğrenmek istiyorum.
Bir de bu
sözleşmeli subay ve astsubayların özellikle silahlı kuvvetlerin hangi
birimlerinde yoğunluklu olarak istihdam edileceği hususunu öğrenmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Çelik.
Buyurunuz Sayın
Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sözleşmeli subay
ve astsubayların hangi kriterlerle alınacağı konusu,
subaylar 4’üncü maddede, astsubaylar 8’inci maddede sayılmıştır.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Bunlar genel hükümler. Yani bunlar sınavla mı girecekler? Bir duyuru mu
yapılacak? Nasıl yapılacağına dair burada herhangi bir şey yok.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Bunlar uygulamada yeterli olacağını
düşündüğümüz hükümlerdir.
Sayın Cengiz’in,
teknik sınıfta…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Bakanım, burada sınavla ilgili hiçbir şey yok, sadece nitelikleri
tanımlanmış. Sınavın nasıl yapılacağı, bunların KPSS sınavıyla mı veya uygulama
sınavıyla mı alınacağı konusu belirsiz. Eğer bu konuda bir bilginiz varsa bunu
öğrenmek istiyorum Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – 926 sayılı Kanun’da sınavların nasıl
yapılacağı genel hükümleri var, o hükümlere tabi olarak bunlar da yapılacaktır.
Sayın Cengiz’in,
teknik mi, muharip mi olduğu konusunda, daha çok ihtisasına muhtaç olunan
insanlar alınacaktır, elemanlar alınacaktır; tabii; muharebe destek kıtalarında
da kullanılacaklardır. Güvenilirlikleri: Elbette güvenlik soruşturmasıyla
tahkik edilerek alınacaklardır, bu bakımdan herhangi bir endişeye mahal yoktur.
Sayın Çetin’in,
uzman çavuş, uzman jandarmayla ilgili tereddüdü, uzman jandarmaya ait değildir,
bu uzman çavuşlarla ilgilidir. Uzman çavuşların, uzman çavuşların uzman
çavuşluk yapmaktan dolayı elde ettikleri imkân, KPSS ve İŞKUR gibi yerlere
müracaat etmeden devlette görev almalarını sağlayan imkândır. Tabii, bu
şartları haizlerse devlet bunlara bu imkânı sağlamaktadır.
Teşekkür ederim
efendim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Bakan.
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) – Sayın Bakanım, bu sözleşmeli subay ve astsubaylar nerede istihdam
edilecekler? Bu konuyu cevaplamadınız.
BAŞKAN – Tamam mı
Sayın Gönül?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Tamam.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Gönül.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 21.56
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
316 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRK SİLÂHLI KUVVETLERİNDE İSTİHDAM EDİLECEK SÖZLEŞMELİ
SUBAY VE
ASTSUBAYLAR HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1- 13/6/2001 tarihli ve 4678 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetlerinde
İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanunun 3 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (g) bentleri aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki bentler eklenmiştir.
“a) Ön sözleşme : Türk Silâhlı Kuvvetleri birlik, karargâh, kurum
ve kuruluşları ile sözleşmeli subay veya sözleşmeli astsubay adayları arasında;
askerî eğitime alınmaları konusunda yapılan ve askerî eğitim dönemi başlangıcı
ile subaylık veya astsubaylık nasıp kararnamesinin onay tarihine kadar geçecek
süreyi kapsayan sözleşmeyi,”
“g) Askerî
eğitim: Sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubay adaylarına okul, kurum, sınıf
okulu, kıtalar veya eğitim merkezlerinde yaptırılacak olan temel askerlik ile
subaylık veya astsubaylık anlayışı kazandırma eğitimini,”
“h) Emsal:
Sözleşmeli subaylar için subaylığa nasbedildikleri
yıl harp okullarından mezun olan muvazzaf subayları; sözleşmeli astsubaylar
için ise astsubaylığa nasbedildikleri yıl astsubay
meslek yüksekokullarından mezun olan muvazzaf astsubayları,
ı) Sözleşme yılı: Sözleşmenin yürürlüğe
girdiği ay ve günü başlangıç olarak kabul eden ve bu tarihten itibaren geçen
her bir yıllık süreyi,”
BAŞKAN – Söz
talebi yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Var efendim.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 316 sıra sayılı, Türk
Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında
Kanun değişikliğine ilişkin tasarının 1’inci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Tabii, biraz önce
tümü üzerinde söz istedim. İç Tüzük çok açık, her konuda grupların ve 2
milletvekilinin söz hakkı vardır. Söz isteme, İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine
göre ya önceden isim kaydetme suretiyle olur veya oturum sırasında Başkanlığa
taleplerle olur. Yani bu, artık, o kadar, kendi ismimiz gibi bildiğimiz bir
konu. Yani, hiçbir başkan vekilinin veya hiç kimsenin, parlamenterin söz hakkı
olduğu hâlde “Ben vermem.” diye bir hakkı da yok, yetkisi de yok ama… Yani
bunları söylemeyi bile çok fuzuli şey ediyorum. Neyse… Buna rağmen, haklı
olduğumuz hâlde neredeyse Meclisten atılıyoruz; bu da ayrı bir olay.
Şimdi, sayın
milletvekilleri, tabii ki Türk Silahlı Kuvvetleri devletimizin temel kurumudur.
Bu kuruma, mensuplarına büyük saygı duyuyoruz. Ancak, tabii bu kurumla ilgili
olarak uygulamalarda bazı hatalar varsa bunları da söylemek gerekir. Mesela,
şimdi, bize çok gelen gençler var, diyorlar ki: Mesela, paralı askerlik
meselesi… İşte, acaba, hakikaten paralı askerlik yapılmasına gerek var mıdır
yok mudur? Yurt dışında çalışan, işte, işçi kardeşlerimizin, bu… Yani, bence,
böyle çok şeye gelmeden, parlamenterin, Parlamentonun görevi Türkiye’deki
insanların sorunlarına çözüm bulmak. Yani, adam diyor ki: “Kardeşim, ben işimi
kurmuşum, gücümü kurmuşum. Devletin…” Parası da var. Düşünülebilir yani acaba
hakikaten… Paralı askerlik sistemine bir yer verilmişti. Nitekim sözleşmeli
subay ve astsubay... Bu kanunun amacı da bu.
Bunun yanında,
bir sözleşmeli, paralı askerlik müessesesi düşünüyor mu Sayın Bakan? Bunun
getirilmesinde fayda mı var, zarar mı var? Veyahut da er olarak insanlarımıza
paralı askerlik yaptıralım yani o kadar çok muhtaç insanlarımız var ki ekmek
bulamıyor. Yani bunlara, iyi bir eğitimden geçirmek suretiyle paralı askerlik
yaptırabilir miyiz?
Ayrıca da
Türkiye’de bir gerçek var. Türkiye’de bir de rapor alıp da askerden kaçanlar
var yani bu raporları alıp da kaçanlar var. Mesela Tayyip Bey’in oğlu rapor
aldı, askerliğe gitmedi. Bu raporu veren kim? Deniz
Kuvvetleri. Deniz Kuvvetleri de o günlükleri verdi, yani komutanlar.
Sonra, gazeteler yazdı: Efendim, belediyeden bir paralar aldı. 75 milyar mı,
150 milyar lira… İşte, orada tıkanmış bir alacağı vardı. Yani,
şimdi, her şey böyle karmakarışık bir ortam içinde. Şimdi, YARSAV
Başkanı rapor aldı diye, AKP’lilerle ilişkisi iyi değil diye hemen basın bunu
birinci sayfaya çıkardı. Gittiler “Bu rapor doğru mu alınmıştır, yanlış mı
alınmıştır” diye bir sürü laf söylediler. Ama Tayyip Bey’in oğlu niye bir daha
askeriyeye sevk edilmedi de, o raporu veren GATA’ya
gidip de acaba hakikaten bu raporu haklı mı aldı haksız mı aldı… Niye onu,
Sayın Bakanı sevk etmediniz? Size soruyorum. Yani birtakım insanları sevk
ediyorsunuz. Yani partinize ve size karşı…
MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Ne alakası var konuyla?
KAMER GENÇ
(Devamla) – YARSAV Başkanı çok saygıdeğer bir başsavcı arkadaşımızdır. Kendisi
hukuk konusunda otoriter bir arkadaştır. Hakikaten bir rahatsızlık nedeniyle
kendisine rapor verilmiştir.
AHMET YENİ
(Samsun) – İnanıyor musun?
KAMER GENÇ
(Devamla) – Ama AKP’li bazı kurumlar, özellikle bazı yandaş medya bu arkadaşı
topa tuttu, “Vay efendim, nasıl rapor aldı?” Ama gitti yine tekrar muayene oldu
ve raporu sabit görüldü. Ama öte tarafta, Tayyip Bey’in oğlunu bir daha sevk
etmediniz. E, bu nasıl oluyor yani bu memlekette böyle? Yani güçlü olanlar
gidiyor rapor alıyor, öte tarafta da hakikaten gençlerden paralı askerlik
yapmak isteyenler gitsin yapsın.
Şimdi, bir de
bizim memleketimizde bir uygulama var değerli milletvekilleri. İşte ben
Tunceli’den geliyorum. Şimdi, Elâzığ’dan Pertek’e geçiyorsunuz, feribota
biniyorsunuz, feribottan çıkınca saatlerce insanların kimlikleri kontrol
ediliyor. Sabahleyin gittim, er orada kontrol ediyor. Dedim: “Yahu kardeşim,
bak şimdi bu kadar, yarım saattir bu insanları sıraya koymuşsun, hüviyetlerini
almışsın, kontrol ediyorsun, hiçbir kaçak yakaladınız mı?” Yok. E, olur mu
böyle bir şey. Şimdi, bu devleti yönetecek kadro yok yani bilinç yok, irade yok
ve basiret yok. Yahu arkadaşım, şimdi orada tabii askeri koyduğunuz zaman asker
ne bilsin, gelenden hüviyet, gidenden hüviyet. E, şimdi, Pertek’te, dedik ki:
“Yahu kardeşim, bu kontrolü, hadi kontrolü yapın da bunu mesela bir polise
yaptırın.” Şimdi, adam Pertek’te orada oturuyor, dolmuş şoförü. 3 defa geçiyor,
3’ünde de hüviyetini alıp kontrol ediyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Bunlar, sayın milletvekilleri, gerçekten insanları isyana teşvik
eden uygulamalar. İnsanları saatlerce, yarım saat… Şimdi, adam feribottan
çıkmış, gidecek oraya. Yani bu insanların… Orada kadın var, yaşlı var, hasta
var, onları saatlerce orada bekletmenin bir anlamı yok. Yani devleti yönetmek
burada çıkıp da bol keseden atmak demek değildir. Ülkenin hangi köşesinde hangi
çeşit uygulamayla insanlara nasıl hizmet edeceğiz, onu belirtmek lazım. İşte
diyorum ben size, çare de söylüyorum: Mesela oradaki hüviyet kontrolünü orada
uzun zaman görev yapmış polislere yaptırabilirsiniz çünkü polis en azından
tanır insanları. Ama er olunca tabii bilemez ki, ona bir emir vermişlerdir,
yasak mı, “Yasak kardeşim.” Ben şeye girdim, “Yasak, giremezsin.” diyor. Yani
bakın vatandaş çok büyük sıkıntı çekiyor. Bu sıkıntılara çare bulalım.
Dolayısıyla, insanlar da bu kadar ezilmesin.
Sayın Başkan,
bundan sonra sizden ricam, yani bu İç Tüzük neyi gerektiriyorsa… Himmet
beklemiyoruz, hakkımızı bekliyoruz.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN –
Hakkınızı veriyoruz efendim.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- 4678
sayılı Kanunun 4 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 4-
Sözleşmeli subay kaynaklarını; en az dört yıllık fakülte veya yüksekokulları
bitirenlerden düzeltilmemiş nüfus kaydına göre yirmiyedi
yaşından, lisansüstü eğitimini tamamlamış olanlardan otuziki
yaşından büyük olmayanlar teşkil eder.
Askerî okullardan
ve Türk Silâhlı Kuvvetlerinden her ne sebeple olursa olsun ilişikleri kesilen
personel, Türk Silâhlı Kuvvetlerine sözleşmeli subay olarak alınmaz. Ancak,
askerliğini yedek subay veya 16.6.1927 tarihli ve 1076 sayılı Kanuna göre kısa
dönem erbaş olarak yapanlardan terhis edilenler veya askerlik hizmetini
yapmakta olanlar sözleşmeli subay olabilir.
Sözleşmeli
subaylık için genel olarak aşağıdaki nitelikler aranır:
a) Türk vatandaşı
olmak.
b) Bu Kanunda
belirtilen öğrenim ile ilgili koşulları taşımak.
c) Sağlık ile
ilgili Yönetmelikte belirtilen şartları taşımak.
d) Kamusal
hakları kullanmaktan yoksun bırakılmamış olmak.
e) Cezaları
ertelenmiş, seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmiş, genel ya da özel af
kanunları kapsamına girmiş veya haklarında hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi;
1) Devletin
güvenliğine karşı işlenen suçlar, halkı askerlikten soğutmak, Türk Milletini,
Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama ile
zimmet, irtikap, iftira, rüşvet, hırsızlık,
dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, yalan tanıklık, yalan yere
yemin, suç uydurma, cinsel saldırı, cinsel taciz, kişiyi hürriyetinden yoksun
bırakmak, fuhuş, gayri tabii mukarenet, hileli iflas gibi yüz kızartıcı veya
şeref ve haysiyet kırıcı suçlar ile kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma,
devlet sırlarını açığa vurma suçlarından birisinden,
2) Firar, amir
veya üste fiilen taarruz, emre itaatsizlikte ısrar, üste hakaret, mukavemet,
fesat ve isyan suçlarından,
3) 22.5.1930
tarihli ve 1632 sayılı Kanunun 148 inci maddesinde belirtilen suçlardan
birisinden,
mahkûm olmamak.
f) Güvenlik
soruşturması olumlu sonuçlanmış olmak.
g) Yapılacak olan
sınavlarda başarılı olmak.
Türk Silâhlı
Kuvvetlerinde istihdam edilenler ile yedek subay olarak askerlik hizmetini
yapanlar veya yapmakta olanların bu görevlerinde aldıkları sicilin, sicil tam
notunun % 85 veya daha üstünde olması şarttır. Halen bu görevlerde bulunanlar
ile askerlik hizmetini yapmakta iken müracaat edenlerin ayrıca, sıralı
üstlerinden sözleşmeli subay olmaya layık olduklarına dair yönetmelikte
belirtilen olumlu nitelik belgesi almaları zorunludur.
Askerî hâkim
sınıfına, sözleşmeli subay statüsünde personel alınmaz.”
BAŞKAN – 2’nci
madde üzerinde söz talebi? Yok.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- 4678
sayılı Kanunun 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 5-
Sözleşmeli subay adayları, yapılacak ön sözleşmeyi müteakip askerî eğitime
alınır. Askerî eğitim ve Türk Silâhlı Kuvvetlerinde 16.6.1927 tarihli ve 1076
sayılı Kanun hükümlerine göre askerliğini yedek subay veya kısa dönem erbaş
olarak yapanlar ile yapmakta olanlardan sözleşmeli subaylığa başvuranların tâbi
olacakları askerî eğitim ile ilgili esaslar yönetmelikle düzenlenir.”
BAŞKAN – 3’üncü
madde üzerinde söz talebi? Yok.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4- 4678
sayılı Kanunun 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 8-
Sözleşmeli astsubay kaynaklarını; Genelkurmay Başkanlığı tarafından tespit
edilecek bölüm veya branşlarda fakülte, yüksekokul
veya meslek yüksekokullarını bitirenlerden düzeltilmemiş nüfus kaydına göre;
a) Dört yıl veya
daha fazla süreli yüksek öğrenimi bitirenler için yirmiyedi
yaşından,
b) Dört yıldan daha
az süreli yüksek öğrenimi bitirenler için yirmibeş
yaşından,
gün almamış
olanlardan ve aynı şartları haiz uzman erbaşlardan, yönetmelikte belirtilen
diğer şartları haiz bulunanlar teşkil eder.
Askerî okullardan
ve Türk Silâhlı Kuvvetlerinden her ne sebeple olursa olsun ilişikleri kesilen
personel, Türk Silâhlı Kuvvetlerine sözleşmeli astsubay olarak alınmaz. Ancak,
askerliğini 16.6.1927 tarihli ve 1076 sayılı Kanuna göre kısa dönem erbaş veya
er ya da 21.6.1927 tarihli ve 1111 sayılı Kanuna tâbi erbaş ve er olarak
yapanlardan terhis edilenler veya askerlik hizmetini yapmakta olanlar
sözleşmeli astsubay olabilir.
Sözleşmeli
astsubaylık için genel olarak aşağıdaki nitelikler aranır:
a) Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olmak.
b) Bu Kanunda
belirtilen öğrenim ile ilgili koşulları taşımak.
c) Sağlık ile ilgili Yönetmelikte belirtilen
şartları taşımak.
d) Kamusal
hakları kullanmaktan yoksun bırakılmamış olmak.
e) Cezaları
ertelenmiş, seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmiş, genel ya da özel af
kanunları kapsamına girmiş veya haklarında hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi;
1) Devletin
güvenliğine karşı işlenen suçlar, halkı askerlikten soğutmak, Türk Milletini,
Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama ile
zimmet, irtikap, iftira, rüşvet, hırsızlık,
dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, yalan tanıklık, yalan yere
yemin, suç uydurma, cinsel saldırı, cinsel taciz, kişiyi hürriyetinden yoksun
bırakmak, fuhuş, gayri tabii mukarenet, hileli iflas gibi yüz kızartıcı veya
şeref ve haysiyet kırıcı suçlar ile kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma,
devlet sırlarını açığa vurma suçlarından birisinden,
2) Firar, amir
veya üste fiilen taarruz, emre itaatsizlikte ısrar, üste hakaret, mukavemet,
fesat ve isyan suçlarından,
3) 22.5.1930
tarihli ve 1632 sayılı Kanunun 148 inci maddesinde belirtilen suçlardan
birisinden,
mahkûm olmamak.
f) Güvenlik
soruşturması olumlu sonuçlanmış olmak.
g)Yapılacak olan
sınavlarda başarılı olmak.
Türk Silâhlı
Kuvvetlerinde istihdam edilenler ile uzman erbaşların bu görevlerinde aldıkları
sicilin, sicil tam notunun % 85 veya daha üstünde olması şarttır. Halen bu
görevlerde bulunanlar ile askerlik hizmetini yapmakta iken müracaat edenlerin
ayrıca, sıralı üstlerinden sözleşmeli astsubay olmaya layık olduklarına dair
yönetmelikte belirtilen olumlu nitelik belgesi almaları zorunludur.”
BAŞKAN – Madde
üzerinde söz talebi? Yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5’inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5- 4678
sayılı Kanunun 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 9-
Sözleşmeli astsubay adayları, yapılacak ön sözleşmeyi müteakip askerî eğitime
alınır. Askerî eğitim ve Türk Silâhlı Kuvvetlerinde
askerliğini 16.6.1927 tarihli ve 1076 sayılı Kanuna göre kısa dönem erbaş veya
er ya da 21.6.1927 tarihli ve 1111 sayılı Kanuna tâbi erbaş ve er olarak
yapanlar ile yapmakta olanlardan sözleşmeli astsubaylığa başvuranların tâbi
olacakları askerî eğitim ile ilgili esaslar yönetmelikle düzenlenir.”
BAŞKAN – Madde
üzerinde söz talebi? Yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6’ncı maddeyi
okutuyorum:
MADDE 6- 4678
sayılı Kanunun 12 nci maddesinin dördüncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Sözleşmeli
subaylar için emsallerinin harp okulu öğrenim süresinden, sözleşmeli
astsubaylar için ise emsallerinin astsubay meslek yüksekokulu öğrenim
süresinden yıl olarak daha fazla okudukları süreler ve muvazzaf askerlik
hizmetinde geçen hizmet süreleri, rütbe bekleme süresinden düşülmez. Ancak
bunlardan; hazırlık sınıfı ile normal öğrenim süresinden fazla okunan süreler
hariç olmak üzere, muvazzaf subaylığa geçirilenlerin harp okulu, muvazzaf
astsubaylığa geçirilenlerin ise astsubay meslek yüksek okulu öğrenim
sürelerinden yıl olarak fazla okudukları süreler, rütbe bekleme sürelerinden
düşülür. Hangi rütbelerde ne kadar eksik bekletilecekleri yönetmelikte
belirtilir.”
“Sözleşme süresi
sona ermeden sözleşmesi fesih edilenler hariç olmak üzere, sözleşmeli tabip
subaylar devlet hizmet yükümlülüğüne tâbi olmazlar. Bunlardan tıpta uzmanlık
sınavını kazananlar; kıt’a, kurum ve karargâhlarda üç yıllık hizmetini
tamamladıktan sonra uzmanlık eğitimine başlayabilirler.”
BAŞKAN – Madde
üzerinde söz talebi? Yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 7- 4678
sayılı Kanunun 13 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 13-
Sözleşmeli subay veya sözleşmeli astsubay adaylarının ön sözleşmeleri,
aşağıdaki nedenlerle süresinin bitiminden önce feshedilebilir:
a) Askerî eğitim
esnasında yetkili kurullarca başarısız veya disiplinsiz olduğuna karar
verilmek.
b) Yetkili sağlık
kurullarınca askerî eğitime ve/veya göreve devam edemez kararı verilmiş olmak.
c) Sözleşmeli
subay veya sözleşmeli astsubay adayı olma şartlarından herhangi birini
taşımadığı sonradan anlaşılmak veya sözleşme süresi içinde bu şartlardan
herhangi birini kaybetmek.
d) Askerî
eğitimin üçte birine çeşitli nedenlerle katılmamak.
Bunlardan;
görevlerini icra ederken veya görevleri dolayısıyla bir saldırıya veya kazaya
uğrayan ya da bir meslek hastalığına yakalanma neticesinde askerî eğitimin üçte
birine devam etmeyerek başarısız kabul edilenler, bir kez olmak üzere sonraki
dönemde açılacak askerî eğitime planlanırlar. Sonraki dönemde istekli olmaları,
aranan sağlık ve diğer niteliklerini korumaları halinde yeniden ön sözleşme
yapılarak eğitime alınırlar.
Sözleşmeli subay
veya sözleşmeli astsubayların sözleşmeleri, aşağıdaki nedenlerle sözleşme
süresinin bitiminden önce feshedilebilir:
a) Türk Silâhlı
Kuvvetleri Sınıf Okulları/ Eğitim Merkezi Komutanlıkları Yönetmeliğinin ilgili
hükümleri gereğince, sınıf okullarındaki eğitim ve öğretimde başarısız olmak.
b) Disiplinsizlik
ve ahlakî durum nedeniyle Türk Silâhlı Kuvvetlerinde görev yapamayacağı, sıralı
sicil üstlerinin düzenleyeceği sicil ve kanaat raporu ile anlaşılmak.
c) Yetersizlik
nedeniyle kendisinden istifade edilemeyeceği, sıralı sicil üstlerinin
düzenleyeceği sicil belgesi ile anlaşılmak.
d) Cezaları
ertelenmiş, seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmiş, genel ya da özel af
kanunları kapsamına girmiş veya haklarında hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verilmiş olsa dahi;
1) Devletin
güvenliğine karşı işlenen suçlar, halkı askerlikten soğutmak, Türk Milletini,
Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama ile
zimmet, irtikap, iftira, rüşvet, hırsızlık,
dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, yalan tanıklık, yalan yere
yemin, suç uydurma, cinsel saldırı, cinsel taciz, kişiyi hürriyetinden yoksun
bırakmak, fuhuş, gayri tabii mukarenet, hileli iflas gibi yüz kızartıcı veya
şeref ve haysiyet kırıcı suçlar ile kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma,
devlet sırlarını açığa vurma suçlarından birisinden,
2) Firar, amir
veya üste fiilen taarruz, emre itaatsizlikte ısrar, üste hakaret, mukavemet,
fesat ve isyan suçlarından,
3) 22.5.1930
tarihli ve 1632 sayılı Kanunun 148 inci maddesinde belirtilen suçlardan
birisinden,
mahkûm olmak.
e) Taksirli
suçlar hariç olmak üzere adli veya askerî mahkemeler tarafından bir ay ve daha
fazla süreli hürriyeti bağlayıcı bir cezaya mahkûm olmak.
f) Disiplin
mahkemelerince verilen bir mahkûmiyet hükmü üzerine, son olarak verilen oda
veya göz hapsi cezası da dâhil olmak üzere, kararın kesinleştiği tarihten
itibaren geriye doğru son bir yıl içinde toplam otuz gün ve daha fazla oda veya
göz hapsi cezasına mahkûm olmak.
g) Yasadışı
siyasi, yıkıcı, bölücü, irticai faaliyetlerde bulunmak, tutum ve davranışlarıyla
bu görüşleri benimsediği tespit edilmek.
h) Sözleşmeli
subay veya sözleşmeli astsubay olmak için gerekli nitelik ve şartlardan
herhangi birini taşımadığı sonradan anlaşılmak veya sözleşme süresi içinde bu
niteliklerinden herhangi birini kaybetmek.
ı) Yabancı
uyruklu kişilerle yapılan evliliklerde, evlilikleri ilgili mevzuatta belirtilen
esaslar dahilinde Genelkurmay Başkanlığınca uygun
görülmemek ve çeşitli nedenlerle Türk vatandaşlığını kaybetmek veya Türk
vatandaşlığından çıkarılmak.
i) Yetkili sağlık
kurullarınca verilen kararlara göre sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubay
olarak göreve devamı mümkün olmamak.
j) İstihdam
edildikleri sınıflarda görev yapamayacaklarına dair yetkili sağlık kurullarınca
karar verilenlerden, idarece başka bir sınıfta istihdamına gerek duyulmamak.
k) Sözleşmenin yapılmasını müteakip; barışta ve savaşta, görevini
icra ederken veya görevi dolayısıyla bir saldırıya, kazaya uğrayan ya da bir
meslek hastalığına yakalananlar hariç olmak üzere, bir sözleşme yılı içinde,
tedavi kurumlarında yatarak tedavi olma süreleri ile aylıklı doğum izni hariç
olmak kaydıyla, alınan hava değişimi, istirahat ve benzeri sıhhi izin süresi
toplamı doksan günü geçmek.”
BAŞKAN – Madde
üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
8’inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 8- 4678
sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“a) Sözleşmeli
subay olarak yetiştirilecekler, 27.7.1967 tarihli ve 926 sayılı Kanuna bağlı
(EK-VI) sayılı cetvelde asteğmenler için öngörülen dokuzuncu derecenin birinci
kademe aylığı ile bu rütbenin karşılığı tazminat, yan ödeme ve sosyal amaçlı
diğer yardım ve ödeneklerden, tayın bedeli hariç aynen yararlandırılırlar. Sözleşmeli
subay adaylarının ön sözleşme dönemindeki, askerî eğitim süresince iaşe ve
ibateleri Devlet tarafından karşılanır. 28.2.1982 tarihli ve 2629 sayılı Kanun
hükümleri saklıdır.
b) Sözleşmeli astsubay olarak
yetiştirilecekler, 18.3.1986 tarihli ve 3269 sayılı Kanuna bağlı (EK-1) sayılı
cetvelde yer alan uzman onbaşılar gibi, onbirinci
derecenin birinci kademe aylığı ile bu rütbenin karşılığı tazminat, yan ödeme
ve sosyal amaçlı diğer yardım ve ödeneklerden, tayın bedeli hariç aynen
yararlandırılırlar. Sözleşmeli astsubay adaylarının ön sözleşme dönemindeki,
askerî eğitim süresince iaşe ve ibateleri Devlet tarafından karşılanır.
28.2.1982 tarihli ve 2629 sayılı Kanun hükümleri saklıdır.”
BAŞKAN - Madde
üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
9’uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 9- 4678
sayılı Kanunun 15 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 15 –
Sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubaylar, emsali rütbe ve derecedeki muvazzaf
subay ve astsubaylar hakkında uygulanan aylık, tazminat, yan ödeme ve diğer
malî ve sosyal haklardan aynen istifade ederler.
Sözleşmeli
subaylardan onbeşinci, sözleşmeli astsubaylardan onikinci fiilî hizmet yılını tamamlayanlardan, aşağıdaki
koşulları yerine getirenler rütbe verilmeksizin bir üst dereceye
yükseltilirler:
a) Son üç yıla
ait sicil notu ortalaması sicil tam notunun % 60 ve daha üstünde olmak.
b) Bulunduğu
derecede en az üç yılını ve bu derecenin üçüncü kademesinde bir yılını
tamamlamış olmak.
Bunlara, müteakip
yıllarda da rütbe verilmeksizin olumlu sicil aldıkları her hizmet yılı için
kademe ilerlemesi, yukarıdaki şartları taşımaları halinde ise her üç yılda bir
derece ilerlemesi yaptırılır.”
BAŞKAN – Madde
üzerinde söz? Yok.
Bir önerge var;
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
316 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay
ve Astsubaylar Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
çerçeve 9 uncu maddesi ile değiştirilen 4678 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan “onikinci” ibaresi “onsekizinci” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bekir Bozdağ |
Ahmet İyimaya |
Afif Demirkıran |
|
Yozgat |
Ankara |
Siirt |
|
Ali Bayramoğlu |
|
Mustafa Çetin |
|
Rize |
|
Uşak |
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt)– Takdire bırakıyoruz
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılıyoruz efendim.
MEHMET ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sözleşmeli
astsubayların en son yükselebileceği rütbe, kıdemli üstçavuş rütbesidir. 5/2/2009 tarihli ve 5837 sayılı Kanun ile astsubayların
normal rütbe bekleme süreleri yeniden düzenlenerek, kıdemli üstçavuş rütbesinin
sonuna ulaşma süresi oniki yıldan onsekiz
yıla çıkartılmıştır. Hazırlanan önerge ile sözleşmeli astsubayların rütbe
almaksızın derece ve kademe ilerlemesi yapabilecekleri süre 5837 sayılı Kanuna
uyumlu hale getirilmiş olacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilmiş bu
önerge doğrultusunda 9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 9’uncu madde kabul edilmiştir.
10’uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 10- 4678
sayılı Kanunun 16 ncı maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“MADDE 16-
Sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubaylar ile bunların bakmakla yükümlü
oldukları kimselerin, sözleşme süresince, sosyal hakları ve sağlık işlemlerinde
4.1.1961 tarihli ve 211 sayılı Kanunun muvazzaf subay ve astsubaylara ilişkin
hükümleri uygulanır.
Sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubaylıktan emekli olanlar ve
harp malûllüğü, vazife malûllüğü veya adî malûllük aylığı bağlanarak Türk
Silâhlı Kuvvetlerinden ayrılanlar ile bunların bak-makla
yükümlü olduğu aile fertleri ile harp ve vazife malûllüğünü gerektiren
nedenlerden dolayı vefat edenlerin maaşa müstahak dul ve yetimleri, 4.1.1961
tarihli ve 211 sayılı Kanunun 66 ncı maddesinin (a)
ve (b) bentleri ile 67 nci ve 70 inci maddeleri
hükümlerinden aynen istifade ederler. Aile
fertleri, 4.1.1961 tarihli ve 211 sayılı Kanunun 69 uncu
maddesinde belirtilen aile fertlerini kapsar.
Sözleşmeli subay
ve sözleşmeli astsubaylardan;
a) Kendi
kusurları olmaksızın idare tarafından sözleşmeleri yenilenmeyenler ile sözleşme
süresi içinde vefat, bir yıl içerisinde Kanunda belirtilen süreden daha fazla
hava değişimi/istirahat/benzeri sıhhi izin süresini geçirme, bulunduğu kadronun
kaldırılması, istihdam edildiği kadronun sağlık niteliğini kaybetme nedeniyle
sözleşmeleri sona erenler ve bunların bakmakla yükümlü oldukları aile
fertlerinin, Türk Silâhlı Kuvvetlerinde sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubay
olarak hizmet edilen süre kadar ve en çok on yılı,
b) Sözleşme
süresi sonunda kendi istekleriyle sözleşmeleri yenilenmeyenler ile bunların
bak-makla yükümlü oldukları aile fertlerinin ise Türk
Silâhlı Kuvvetlerinde sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubay olarak hizmet
edilen sürenin yarısı kadar ve en çok beş yılı,
geçmemek üzere muayene ve
tedavi hizmetleri askerî hastanelerde, asker hastanelerinin bulunmadığı
garnizonlarda ise garnizon komutanlıklarından sevk alınmak şartıyla kamu sağlık
kuruluşlarında, ücretsiz olarak verilmeye devam edilir.
Ancak, kamu kurum
ve kuruluşlarının ve sosyal güvenlik kurumlarının sağlık hizmetlerinden
yararlanma hakkı doğanlar, bu hakları mevcut olduğu sürece bu maddeye göre
sağlanan sağlık hizmetlerinden ve asker hastanelerinden yararlanamazlar.
Sözleşmeleri sağlık nedeniyle sona erenlerden; sözleşmelerinin
sona ermesine neden olan sıhhî arızalarının tedavisine devam edilenlere,
sözleşme sona erme tarihinden başlamak şartıyla oniki
ayı geçmemek üzere tedavi süresince, görevdeki emsallerinin almış oldukları net
maaşların (27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 28 inci
maddesinde belirtilen ek tazminatlar ile 14.7.1964 tarihli ve 500 sayılı Kanuna
göre ödenen tazminat ve yabancı dil tazminatı hariç) 2/3'ü oranında, her ay
sağlık yardımı olarak, kurumlarınca ödeme yapılır. Bu ödemeden hiçbir kesinti yapılmaz. Ödemeye ilişkin usul ve
esaslar yönetmelikle düzenlenir. Ancak, sözleşme sona erme
tarihinden itibaren oniki ay içerisinde sözleşmenin
sona ermesine neden olan sıhhi arızasından dolayı, 31.5.2006 tarihli ve 5510 sayılı
Kanunun 26 ncı maddesine göre malul sayılarak malul
aylığı bağlananlar ile aynı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamına girenlerden
8.6.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanuna göre malûllük aylığına hak kazananlara,
malullük aylığına hak kazandıkları tarihten itibaren söz konusu yardım
kesilir.”
BAŞKAN – Madde
üzerinde söz talebi? Yok.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
11’inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 11- 4678
sayılı Kanunun 18 inci maddesinin birinci fıkrası ile dördüncü fıkrasının (a) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Sözleşmeli subay
ve sözleşmeli astsubaylardan kendi kusurları olmaksızın hizmet sürelerinin
uzatılmaması sebebiyle veya sözleşme süresini bitirip ayrılanlar ile durumları
13 üncü maddenin üçüncü fıkrasının (i), (j) ve (k) bentleri kapsamına girenlere
aşağıda yazılı esaslara göre tazminat verilir:
a) Herhangi bir
sözleşme dönemi sonunda veya içerisinde sözleşmesi sona erenlere veya
feshedilenlere son olarak aldıkları net maaşın iki katının hizmet yılı ile
çarpımı tutarında tazminat verilir. Ancak, hizmet yılı olarak en fazla dokuz
yıl esas alınır.
b) Bu tazminatın
hesabında, 27.6.1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
belirtilen ek tazminatlar ve 14.7.1964 tarihli ve 500 sayılı Kanuna göre ödenen
tazminat hariç olmak üzere, bütün ödemeler dikkate alınır.”
“a) Yabancı
uyruklu kişilerle evlenenlerden, bu evlilikleri yönetmelikte belirtilen esaslar
dahilinde Genelkurmay Başkanlığınca uygun
görülmeyenler ile çeşitli nedenlerle Türk vatandaşlığını kaybedenler veya Türk
vatandaşlığından çıkarılanlar, Türk Silâhlı Kuvvetlerinden çıkarmayı gerektiren
bir suçtan mahkûm olanlar ile disiplinsizlik ve ahlakî durumları sebebiyle Türk
Silâhlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler, sözleşme sürelerinin eksik kısmı ile
orantılı olarak kendilerine yapılmış olan öğrenim, eğitim ve yetiştirme
masraflarını tazminat olarak öderler. Söz konusu masrafların hesaplanmasında,
27.7.1967 tarihli ve 926 sayılı Kanunda belirtilen esaslar uygulanır.”
BAŞKAN – Madde
üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
12’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 12- 4678
sayılı Kanunun 19 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 19-
Sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubaylar hakkında muvazzaf subay ve
astsubaylara, sözleşmeli subay adayları hakkında yedek subay adaylarına,
sözleşmeli astsubay adayları hakkında ise astsubay nasbedilmek
üzere temel askerlik eğitimine tâbi tutulan adaylara ait giyim, kuşam ve
istihkakları hakkındaki kanuni düzenlemeler uygulanır.”
BAŞKAN - Madde
üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
13’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 13- 4678
sayılı Kanunun 20 nci maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Sözleşmeli subay
ve sözleşmeli astsubaylara askerî eğitimi müteakip zatî tabanca verilir.
Bunlardan; 13 üncü maddenin üçüncü fıkrasının (a), (b), (c), (d), (e), (f) (g),
(h) ve (ı) bentlerinde sayılan nedenlerden herhangi biriyle Türk Silâhlı
Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler ile dokuzuncu fiilî hizmet yılından önce
ayrılanların, zatî tabancaları geri alınır.”
BAŞKAN - Madde
üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
14’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 14- 4678
sayılı Kanunun 22 nci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“MADDE 22- Sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubaylar hakkında
muvazzaf subay ve astsubaylara uygulanan disiplin ve ceza hükümleri, sözleşmeli
subay adayları hakkında yedek subay adaylarına uygulanan disiplin ve ceza
hükümleri; sözleşmeli astsubay adayları hakkında ise astsubay nasbedilmek üzere temel askerlik eğitimine tâbi tutulan
adaylara uygulanan disiplin ve ceza hükümleri tatbik edilir. Jandarma Genel Komutanlığına mensup sözleşmeli subay ve sözleşmeli
astsubayların mülkî hizmete ilişkin suçlarında 10.3.1983 tarihli ve 2803 sayılı
Kanunun ilgili hükümleri uygulanır.”
BAŞKAN – Madde
üzerinde söz talebi? Yok.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
15’inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 15- 4678
sayılı Kanunun 23 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Sevk tehiri,
askerlik yükümlülüğünün yerine getirilmiş sayılması
MADDE 23-
Askerlik hizmetine başlamadan sözleşmeli subay veya sözleşmeli astsubaylığa
kabul edilenlerin sevkleri; ilgili Kuvvet Komutanlığının, Jandarma Genel
Komutanlığının veya Sahil Güvenlik Komutanlığının teklifine istinaden,
sözleşmeli subay veya sözleşmeli astsubay nasbedilinceye
kadar, Milli Savunma Bakanlığı tarafından tehir edilir.
Sözleşmeli subay
ve sözleşmeli astsubaylar ile sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubay
adaylarından, askerlik yükümlülüğünü daha önce yerine getirmemiş olanların,
askerlik yükümlülüklerine ilişkin olarak uygulanacak hükümler şunlardır:
a) Subaylıktan
çıkarılmayı gerektirmeyen herhangi bir nedenle sözleşmesi sona eren sözleşmeli
subaylardan, ön sözleşme ve sözleşme sürelerinin toplamı yedek subaylık hizmet
süresini karşılayanlar, askerlik hizmetini yapmış sayılır. Hizmet süresi
toplamı yedek subay hizmet sürelerinden az olanların kalan askerlik hizmetleri,
ilişikleri kesilmeden ilgili kuvvet komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı
veya Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından belirlenecek birliklerde ve
bulundukları rütbede tamamlattırılır.
b) Astsubaylıktan
çıkarılmayı gerektirmeyen herhangi bir nedenle sözleşmesi sona eren sözleşmeli
astsubaylardan, ön sözleşme ve sözleşme sürelerinin toplamı;
1) Sözleşmesinin
sona erme tarihinde 16.6.1927 tarihli ve 1076 sayılı Kanuna tâbi olanlardan,
21.6.1927 tarihli ve 1111 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasına
göre belirlenen süreyi karşılayanlar,
2) Sözleşmesinin
sona erme tarihinde 21.6.1927 tarihli ve 1111 sayılı Kanuna tâbi olanlardan,
söz konusu Kanunun
5 inci maddesinin birinci fıkrasına göre belirlenen süreyi karşılayanlar,
askerlik hizmetini yerine
getirmiş sayılır, bu süreyi karşılamayanların kalan süreleri tamamlattırılır.
c) Sözleşmeli
subay adayları veya sözleşmeli astsubay adaylarından ön sözleşme süresi içerisinde
ilişiği kesilenlerin, temel askerî eğitimi ve subay veya astsubay nasbedilinceye kadar geçen sürelerinin tamamı, askerlik
hizmetinden sayılır. Bunların kalan hizmetleri 21.6.1927 tarihli ve 1111 sayılı Kanun ve
16.6.1927 tarihli ve 1076 sayılı Kanun
hükümlerine göre tamamlattırılır.
Sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubaylar ile sözleşmeli subay ve
sözleşmeli astsubay adaylarından, ön sözleşme ve sözleşme süreleri içerisinde
subaylıktan çıkarılmayı gerektiren herhangi bir nedenle ilişiği kesilenlerden;
ön sözleşme ve sözleşme sürelerinin toplamı 21.6.1927 tarihli ve 1111 sayılı
Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasına göre belirlenen süreyi
karşılayanlar, askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılır, bu süreyi
karşılamayanların kalan süreleri tamamlattırılır.”
BAŞKAN – Madde
üzerinde söz talebi? Yok.
Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
16’ncı maddeyi
okutuyorum:
MADDE 16- 4678
sayılı Kanunun 24 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Sözleşmeli subaylar, 27.7.1967 tarihli ve 926 sayılı Kanunun 31
inci maddesi, 35 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin ikinci
paragrafı ile (e) bendi ve 36 ncı maddesinin birinci
fıkrası-nın (d) bendi ile 38 inci maddesinin ikinci
fıkrasının (c) bendi hükümlerinden; sözleşmeli astsubaylar ise aynı Kanunun 79
uncu maddesinin üçüncü fıkrası ve 82 nci maddesinin
üçüncü fıkrası ile 85 inci maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi ve 137 nci maddesinin dördüncü fıkrasının (c) bendi hükümlerinden
yararlanamazlar. Ancak, bu personelden
muvazzaf subaylığa ve astsubaylığa geçirilenler, söz konusu hükümlerden
yararlanabilirler.”
BAŞKAN – Madde
üzerinde söz talebi? Yok.
Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
17’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 17- Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde
üzerinde söz talebi? Yok.
Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
18’inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 18- Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde
üzerinde söz talebi? Yok.
Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, 6’ncı sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Sovyet
Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Arasında Akdedilen 27 Nisan 1988 Tarihli
Konsolosluk Sözleşmesinin Bazı Maddelerinin Tadiline İlişkin Türkiye
Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler
Birliği Arasında Akdedilen 27 Nisan 1988 Tarihli Konsolosluk Sözleşmesinin Bazı
Maddelerinin Tadiline İlişkin Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu
Arasında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/587) (S. Sayısı: 357)(x)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
357 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde gruplar adına söz talebi? Yok.
Şahsı adına Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz.
Buyurunuz Sayın
Öz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27 Nisan 1988 tarihinde
Türkiye Cumhuriyeti devleti ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği arasında
yapılan Konsolosluk Sözleşmesi’nin bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına
dair protokol imzalanmıştır. Bu protokol çerçevesinde Rusya’da bulunan Türk
vatandaşlarının orada çalışan memurlarına uygulanan hakların, aynı şekilde Rus
vatandaşlarının da Türkiye’deki aile yakınlarına -bazı hakların- tanınmasıyla
ilgili bir kanun tasarısıdır.
Ben, bu kanunun
hayırlı olması temennisiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Öz.
Şahsı adına Siirt
Milletvekili Yılmaz Helvacıoğlu.
Buyurunuz
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
M. YILMAZ
HELVACIOĞLU (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği arasında akdedilen 1988
tarihli sözleşme üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu nedenle hepinize saygılar
sunuyorum.
Ülkemizdeki Rusya
Federasyonu Konsolosluk memurlarının aile bireylerine kişisel dokunulmazlık ve
yargı bağışıklığı sağlanması için yeni bir yasal dayanak yaratılması ihtiyacı
doğmuştur. Anılan protokolün bu ihtiyaca cevap verebileceğini bilgilerinize arz
eder, hayırlı ve uğurlu olması dileklerimi sunarken, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Helvacıoğlu.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE SOVYET SOSYALİST CUMHURİYETLER
BİRLİĞİ ARASINDA AKDEDİLEN 27 NİSAN 1988 TARİHLİ KONSOLOSLUK SÖZLEŞMESİNİN BAZI
MADDELERİNİN TADİLİNE İLİŞKİN TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE RUSYA FEDERASYONU
ARASINDA PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 20
Şubat 2008 tarihinde Moskova’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Sovyet
Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Arasında Akdedilen 27 Nisan 1988 Tarihli
Konsolosluk Sözleşmesinin Bazı Maddelerinin Tadiline İlişkin Türkiye
Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Protokol”ün onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN – Gruplar adına söz talebi? Yok.
Şahsı adına Sayın
Genç, buyurunuz efendim.
RAMAZAN BAŞAK
(Şanlıurfa) – Kamer Ağabey, Allah aşkına iki dakika olsun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 357 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Biraz önce bir
kanun geçti, on sekiz maddeydi. Ben isteseydim her madde üzerinde çıkar
konuşurdum (AK PARTİ sıralarından alkışlar) ve her madde üzerinde de konuşma
hakkım da var. Bu tasarının tümü üzerinde de söz istemiştim ama siz engelleme
yapıyorsunuz.
ABDULKERİM
AYDEMİR (Ağrı) – Hayır, hayır.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Hayır, var orada yani tümü üzerinde de konuşma yapmak istiyordum.
RAMAZAN BAŞAK
(Şanlıurfa) – Kamer Ağabey, engelleme yok.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Yani, aslında benim gösterdiğim iyi niyeti siz göstermiyorsunuz;
özellikle AKP’lilere diyorum. Hâlbuki ben, dediğim gibi, yani isteseydim on
sekiz maddede beşer dakikadan yetmiş seksen dakika konuşurdum. Soru da sorardım
on dakika arkasından. Yani, bizimle böyle yarışa girmeyin, sonuçta siz zarar
edersiniz; tamam mı?
RECEP KORAL
(İstanbul) – Büyük fedakârlık yaptın!
KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, ben çok yoksul bir ilin
milletvekiliyim. Benim ilimde çok büyük sıkıntılar var. Bakın, en basiti, bugün
sabahleyin karşılaştım. Yani her gittiğimde karşılaştığım olayları izah
ediyorum. Yani sizin Hükûmetiniz hükûmetse
bir şeyleri kavrasın. Yani orada vatandaş büyük sıkıntı
içinde, her anı kontrol altında. İşte, feribota biniyor, çıkarken, on
beş-yirmi dakika, yarım saat güneşte bekletiliyor çoluk çocuk, kimlik kontrolü
için. Her yerde keyfîlikler almış yürümüş, kamu hizmetleri yürümüyor,
köylerimizin yolları yok.
Ondan sonra
insanlarımız… Bakın, Tunceli halkı gerçekten çok zeki bir halk, gençleri.
Bakın, daha önce barış gönüllüleri, İngiliz ve Amerikan barış gönüllüleri
geldi. Tunceli gençleri çok zeki insanlardı, çok da mükemmel okuyorlardı.
Onlara gittiler -baktılar ki Türkiye’de birçok bürokraside yer edindiler ve
Türkiye’ye çok büyük faydalı hizmetler yaptılar- dediler ki: “Ya, okuyup ne
olacaksınız? Avukat, doktor, işte, mühendis olacaksınız. Bunlar nedir?
Burjuvanın kölesidir. Okuyup burjuvanın kölesi olacağınıza okumayın, devrim
militanı olun.” Şimdi, bakın, gittim oraya; Tunceli’de, işte o Amerikan ve
İngiliz barış gönüllülerinin engellediği o eğitim sistemi, sizin zamanınızda da
maalesef çok berbat hâle getirildi.
Bakın,
Tunceli’deki bütün yöneticiler, ama bütün… Adam gidiyor, işte, orada bir tek
imam-hatip okulu mezunları yöneticiliğe getiriliyor. Maalesef doğru dürüst
eğitim verilmiyor, dersler boş geçiyor. Yani, yetişen o genç, dinamik
potansiyel yok edilmeye çalışılıyor. Yani bizim burada o insanların dertlerini
dile getirmek hakkımızdır, bizim istediğimiz bu. Vatandaşa işkence yapılıyorsa…
Yani oradaki yöneticiler zaman zaman kontrol edilsin.
2 tane milletvekiliniz Tunceli’nin denetmeni. İşte, görüyorlar ama gidip de…
Ben bir arkadaşla da beraber gittim, keşke… Beraber gidip görelim. Yani bunları
ben boş konuşmuyorum, ama bazı şeylerin de bu kürsüde dile getirilmesi lazım.
Orada diyoruz ki,
kardeşim -biraz önce de söyledim- yani şu kimlik kontrolünü deneyimli güvenlik
görevlilerine yaptırın. Bunun en deneyimlisi de işte, kıdemli polistir. Ama eri
koyarsanız oraya er bilmez ki. Aynı günde 1 kişi 10 defa da geçse 10’unda da
kimliklerini topluyorlar, getiriyorlar GBT’ye
koyuyorlar, bilgisayarda bakıyorlar: Hele bu adam aranıyor mu, aranmıyor mu?
Düşünün, bir
feribot geliyor, en azından 50 tane araç var orada; onları sırayla topluyorlar,
saatlerce bekletiyorlar. Peki, kardeşim, ne yapacaklar bu insanlar? Yani, günah
değil mi? Diyorum yani işte bunları burada dile getirelim.
O yolu, suyu
olmayan köyler meselesi var, boşaltılmış köyler meselesi var. Bakın, o terörden
zarar gören insanlarımız var. Yahu, adam malını mülkünü terk etmiş gitmiş, evi
yıkılmış, hayvanları elinden çıkmış. Terör zararını ödeyeceğim diye siz bu
insanlara kanun çıkarmışsınız. Bu insanların… İşte, ödedikleri de 5 milyar, 10
milyar bir para, fazla bir para da değil. Bunları da ödeyin, ne var yani! Orada
bu devlet… Yani, o kadar israflar ediliyor. Adamın 10 milyar, 5 milyar parası
ta 2002’nin, 2003’ün, 2004’ün parası, yani o civarlarda… Oraya bir memurlar
koymuşsunuz, farz edelim zararı 40 milyar tespit etmişse “Kardeşim, 2 milyar
alırsan al, almazsan ne yaparsan sen yap.” diyor. Yani böyle olaylarla
karşılaşılıyor. O ilin milletvekili olarak bunları söylemek benim de hakkım, benim
vicdani bir görevim.
Ayrıca, o bölgede
personel haklı olarak göreve alınmıyor. Mesela, güvenlik görevlileri göreve
alındı, işte, temizlik şeyleri; onları özel teşebbüse verdiniz. Ben valinize
dedim ki: “Bak arkadaş, burada herkes muhtaç. Müracaat edenlerin isimlerini bir
torbaya koy, noter huzurunda kura çek. Bak ben o ilin milletvekiliyim, sana
şunu al demiyorum.”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Ama o ne yaptı? Önce git AKP’ye kaydol, gel temizlik işçisi ol, gel
bilmem güvenlik görevlisi ol. Arkadaşlar, bana inanmıyorsanız gidin görün yani.
Biz diyoruz ki,
yani 21’inci asırda… Haa, valilik yapmıyorsa, yani
politikacılık yapıyorsa, onurlu insan valilikten, müdürlükten istifa eder,
gelir benim karşımda politikayla uğraşır, ben ona saygı duyarım ama devletin
kamu gücünü arkasına alarak politikayla uğraşan insanlar bence doğru
yapmıyorlar. Aslında onlara söylenecek çok ağır laflar var ama… Burada eğer
politikayla uğraşıyorsan, yiğitsen, istifa et çık politikayla uğraş ama devlet
gücünü arkana alarak insanları politik bir cepheye zorlama ve onlara karşı da
işkence yapma. Bunları söylüyoruz size ama siz tabii her şeyi şakaya
alıyorsunuz veya gırgıra alıyorsunuz. Ben gırgır şeyler söylemiyorum. İçim acı
dolu olduğu için bunları söylüyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Genç.
1’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – 2’nci
madde üzerinde söz talebi?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – İstemiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN –
İstemiyorsunuz, peki.
2’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Söz
talebi? Yok.
Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.
Oyunun rengini
belli etmek üzere Sayın Genç…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ondan da vazgeçtim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Peki
efendim.
Şimdi, tasarının tümü açık
oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
Arasında Akdedilen 27 Nisan 1988 Tarihli Konsolosluk Sözleşmesinin Bazı
Maddelerinin Tadiline İlişkin Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu
Arasında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 235
Kabul : 235 (x)
Tasarı kabul
edilmiş ve böylece kanunlaşmıştır.
Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 17 Haziran 2009
Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.03
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.