DÖNEM: 23 CİLT: 46 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
102’nci
Birleşim
10 Haziran 2009 Çarşamba
(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge
aslına uygun olarak yazılmıştır)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Artvin ilinin
ulaşım ve barajlardan kaynaklanan sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı
2.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun ilinin ekonomik sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, cevaplandırılmayan soru önergeleri ile parlamenter
denetime ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek’in cevabı
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Artvin
Milletvekili Ertekin Çolak’ın, Artvin Milletvekili
Metin Arifağaoğlu’nun gündem dışı konuşmasına ilişkin
açıklaması
2.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın,
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabına ilişkin açıklaması
3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçek’in cevabına ilişkin açıklaması
4.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, son bir haftada 3 defa akaryakıt zammı
yapılmasına ve bu konuda bir tedbir düşünülüp düşünül-mediğine
ilişkin açıklaması
5.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, milletvekillerinin denetim faaliyetlerine
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan ve 38 milletvekilinin, yoksulluk ve gelir
dağılımındaki durumun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/393)
2.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan ve 38 milletvekilinin, TARİŞ’in tarım sektöründeki
konumunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/394)
3.- İstanbul
Milletvekili Ümit Şafak ve 23 milletvekilinin, İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin aldığı metrobüslerde yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/395)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/268) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
DTP Grubu önerisi
2.- (10/117) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
MHP Grubu önerisi
3.- (10/135) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması ve saat
19.00’a kadar çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, partisine sataşmaları
nedeniyle konuşması
4.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol’un, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli’nin, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Gelir Vergisi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S. Sayısı: 385)
X.-
OYLAMALAR
1.- Gelir Vergisi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının
17’nci maddesine bağlı geçici 28’inci maddesinin oylaması
2.- Gelir Vergisi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının
19’uncu maddesinin oylaması
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Filyos Limanı
Projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın
cevabı (7/7596)
2.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, alternatif enerji kaynaklarına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/7597)
3.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Deniz Kuvvetleri Komutanlığının denizaltı
ihalesine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül’ün cevabı
(7/7733)
4.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Van’daki tarım ve hayvancılık sorunlarına,
Mardin’deki
çiftçilerin sorunlarına,
- Hatay
Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, tütün üretimindeki sorunlara,
İlişkin soruları
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/7735), (7/7736), (7/7737)
5.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, Bursa’da TOKİ taksitlerini ödemeyenlere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı (7/7874)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açılarak sekiz oturum yaptı.
Samsun
Milletvekili Fatih Öztürk, Türkiye Gazeteciler
Cemiyetinin kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.
Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, hububatta yeni hasat döneminde çiftçilerin
sorunları ve çözüm önerilerine,
Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, çiftçilerin
sorunları ve Hükümetçe açıklanan 2009 yılı buğday fiyatlarına,
İlişkin gündem
dışı konuşmalarına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Eker cevap verdi.
Muğla
Milletvekili Gürol Ergin, Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi Eker’in konuşmasına ilişkin bir
açıklamada bulundu.
Rusya Federasyonu
Federal Meclisi Federasyon Konseyi Başkanı Sergey Mironov’un davetine icabet edecek olan TBMM Başkanı Köksal
Toptan’ın, beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti
gruplarınca ismi bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel
Kurulun bilgisine sunuldu.
Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın (6/1431) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.
Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 25 milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki
sorunların (10/390),
Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 27 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârların
sorunlarının (10/391),
Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır ve 20 milletvekilinin, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı
vakalarının (10/392),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Bazı
milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine,
TBMM’den bir
parlamento heyetinin, 14-18 Haziran 2009 tarihlerinde Türkmenistan Meclisi Dış
İlişkiler Komitesinin davetine icabet etmesine,
İlişkin
Başkanlık;
25-27 Mart 2009
tarihlerinde Belçika’ya resmî ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e refaket eden heyete, Düzce Milletvekili Yaşar Yakış’ın da iştirak etmesinin uygun görülmüş olduğuna
ilişkin Başbakanlık;
Tezkereleri kabul
edildi.
Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmının:
269’uncu
sırasında bulunan (10/320) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin Genel
Kurulun 9/6/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin DTP Grubu önerisi,
246’ncı sırasında
bulunan (10/298) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin Genel Kurulun 9/6/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP
Grubu önerisi,
267 ve 322’nci
sıralarında bulunan (10/318, 10/376) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin, Genel Kurulun, 9/6/2009 Salı günkü
birleşiminde birlikte yapılmasına ve saat 19.00’a kadar çalışmasına ilişkin CHP
Grubu önerisi,
Yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmaz’ın,
5582 sayılı Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun’un 24’üncü Maddesine, Geçici Bir Madde Eklenmesine
İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/399), İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri Komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen,
Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/692) (S. Sayısı: 385)
görüşmelerine devam edilerek, birinci bölümün 13’üncü maddesine kadar kabul
edildi.
10 Haziran 2009
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
23.58’de son verildi.
|
|
Şükran
Güldal MUMCU |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
|
Fatoş GÜRKAN |
|
Canan
CANDEMİR ÇELİK |
|
Adana |
|
Bursa |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 117
II.- GELEN KAĞITLAR
10 Haziran 2009 Çarşamba
Tezkereler
1.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/829) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8.6.2009)
2.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/830) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8.6.2009)
3.- Diyarbakır
Milletvekili Aysel Tuğluk’un Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/831) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
8.6.2009)
Rapor
1.- Hukuk
Muhakemeleri Kanunun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/574) (S. Sayısı:
393) (Dağıtma tarihi: 10.6.2009) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1. Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan ve 38 Milletvekilinin, yoksulluk ve gelir
dağılımındaki durumun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/393) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03.06.2009 )
2.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan ve 38 Milletvekilinin, TARİŞ’in tarım sektöründeki
konumunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/394) (Başkanlığa geliş tarihi:
03.06.2009)
3.- İstanbul
Milletvekili Ümit Şafak ve 23 Milletvekilinin, İstanbul Büyükşehir
Belediyesi’nin aldığı metrobüslerde yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/395) (Başkanlığa geliş tarihi:
03.06.2009)
10 Haziran 2009 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Üç dakika süre
veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz Artvin ilindeki ulaşım sorunları ile barajların yarattığı sorunlar hakkında
söz isteyen Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’na
aittir.
Buyurunuz Sayın Arifağaoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekili arkadaşlarımız, lütfen biraz sessiz olursanız konuşmacıyı daha
rahat dinleyebileceğiz.
Buyurunuz
efendim.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun,
Artvin ilinin ulaşım ve barajlardan kaynaklanan sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı
METİN ARİFAĞAOĞLU
(Artvin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Artvin ilinin ulaşım ve
barajlardan kaynaklanan sorunları hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Artvin, ulaşım
sorunlarını halledememiş önemli illerden biridir. Bilindiği gibi, Karadeniz
Sahil Yolu Samsun’dan Sarp Sınır Kapısı’na kadar bölünmüş yol olarak
yapılmıştır ancak Hopa-Kemalpaşa arasında çalışmalar hâlen daha devam
etmektedir. Deniz tarafındaki şerit gidiş-geliş olarak trafiğe açılmıştır. Bu
da birçok kazaya sebebiyet vermektedir. Bir an önce ikinci şeridin trafiğe
açılması beklenmektedir.
Karadeniz Sahil
Yolu’nu iç kısımlara, yani Artvin’e, Ardahan’a bağlayan yollarda esas sorun
yaşanmaktadır. Hopa’dan içeriye doğru 18 kilometrelik bir tırmanmayla
Cankurtaran şeridine ulaşıyorsunuz. Cankurtaran’dan sonra yine
Cankurtaran
Geçidi, kışın, hiç de sürücüler için, şoför esnafı için istenen bir güzergâh
değildir, çok büyük miktarda kar mücadelesi verilmektedir, ayrıca sis problemi
de yaşanmaktadır.
Kışın bu yoldan
geçenler kurtuluyor. Onun için buraya “Cankurtaran” deniyor. Yani kışın buradan
geçince kurtulmuş oluyorsunuz. Onun için, buradan geçenler, şoför esnaf,
Artvin’de yaşayanlar Cankurtaran tünelinin yapılmasını çok arzu etmektedirler.
Karayolları Genel
Müdürlüğü Cankurtaran’dan kurtulmak için birçok çalışma yapmıştır, sondaj
çalışmaları sona ermiştir ve Karayolları Genel Müdürlüğünden aldığımız
bilgilere göre 5.200 metrelik bir tünelle Cankurtaran sorunu ortadan kalkmış
oluyor. 5.200 metrelik tünel gerçekten Türkiye şartlarında çok uzun bir
tüneldir. Ancak hem kar mücadelesi hem de sisin ortadan kalktığı düşünülürse
5.200 metrelik bu tünelin yapımı Artvin için, bu yolu kullananlar için çok
önemlidir, istenmektedir ve çok fazla bir yük getirmemektedir. Artvin’de
yapılan barajlar, yatırımlar düşünülürse 50 milyon dolarlık Cankurtaran tüneli
Artvin için esirgenmemelidir diye düşünüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Artvin’de Karayollarının yıllardır devam eden önemli
projelerinden biri de Borçka-Muratlı ayrımı Maçahel
yoludur. Bu yola 1991 yılında başlanmıştır, 43 kilometrelik yoldur, hâlen daha
bitirilmemiştir ve fiziki gerçekleşme yüzde 60 seviyesindedir.
İkinci bir önemli
proje, Ardanuç-Ardahan yoludur. Ardanuç-Ardahan yolunun 31 kilometrelik kısmı
Artvin ili hudutları içinde kalmaktadır. 1993 yılında başlayan bu yol da ne
yazık ki on altı yıldır bitirilememiştir.
Sayın Bakan, bu
kürsüden, her iki yolun 2009 sonunda bitirileceğini ifade etmiştir. Ayrıca soru
önergelerime verilen cevapta 2009 sonunda bitirileceği belirtilmektedir. Sayın
Bakan, 2009 sonunda bu yolları bitirmeniz mümkün değildir. Ayrılan sene başı
ödenekleriyle bu yolları on seneye bitiremezsiniz. Bu yollara
ödenek lazım, kısaca para lazım.
Muratlı ve Borçka
barajları üretime başlamış, baraj gölü üstesinden bu yollar yeniden yapılmıştır
ancak tüneller hâlen daha aydınlatılamamıştır.
Artvin’den
Erzurum istikametine doğru, biliyorsunuz, yeni güzergâh, yeni yol yapımı devam
etmektedir. Sol yamaçtan yapımı devam eden yolun Berta
Suyu ile birleşim noktasında, diğer bir ifadeyle, Şavşat ve Ardanuç’tan gelen
ırmağın Çoruh’la birleşim noktasında yeni bir viyadüğe
ve bu viyadüğü de Berta Viyadüğü’ne bağlayan yol projesine zaruri ihtiyaç
bulunmaktadır. Artvin’in geleceğini etkileyecek çok önemli bir projeden
bahsediyorum. İlgili ve yetkililerden bu projeyi tartışmalarını ve hayata
geçirmelerini talep ediyorum.
Diğer önemli bir
proje Şavşat şehir içi geçişidir. Üç kilometrelik bu kısmın projesi hazırdır.
Ancak bir türlü inşaata başlanılamamıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözünüzü tamamlayınız.
Buyurunuz.
METİN ARİFAĞAOĞLU
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, Artvin’in barajlardan kaynaklanan önemli
bir sorunu da Kamulaştırma Yasası’ndan kaynaklanmaktadır. Biliyorsunuz,
Kamulaştırma Yasası’nda ilgili idare -vatandaşın yeri için rızaen
kamulaştırma olursa mesele yok, olmazsa idare- yerin kıymeti için mahkemeye
başvuruyor. Mahkeme yerin kıymetini tespit ediyor, ilgili idare parasını
yatırıyor. Ancak ilgili idare arkasından bu konuyu temyiz ediyor. Yani
adliyeye, Yargıtaya yolluyor. Aradan dört beş yıl
geçiyor ve vatandaş borçlu duruma düşüyor. Ödeyemeyince kapısına icra
dayanıyor. Artvin’de bu konuda binler değil, üç binler, beş binler, on binler
vardır. Bu konunun büyümemesi, bu sorunun çözülmesi için mutlaka Kamulaştırma
Yasası’nı değiştirmek gerekmektedir.
Artvin’de yine önemli bir sorun Artvin
Yusufeli barajıdır. Yusufeli şehrinin tespiti, biliyorsunuz, Nisan 2008’de bu
Mecliste kararlaştırıldı. Ancak o gün bugün “Yeni Yusufeli, modern bir Yusufeli
şehri yapacağız.” diyen iktidar hâlen daha burada…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Arif Ağaoğlu, lütfen tamamlayınız.
Buyurunuz.
METİN ARİFAĞAOĞLU
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
Yeni bir
Yusufeli’ne henüz başlanılamadı. Buradaki sorunlar aynen devam etmektedir.
Yusufeli barajına bir an evvel başlanılmalıdır. Başlansın, başlanılamıyor.
Vazgeçilsin, vazgeçilemiyor. Peki, burada yaşayan insanlara yazık değil mi,
günah değil mi? Bunlar geleceklerini şekillendiremiyorlar. İstikballerini ne
yönde şekillendirecek karar veremiyorlar. Onun için Yusufeli barajına bir an
evvel başlanılsın veya vazgeçilecekse bir an evvel vazgeçilsin diyoruz.
Artvin’in
sorunlarını beş dakikalık bir gündem dışı konuşmaya sığdırmak çok zordur. Bu
sorunlara çözüm bekliyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
size de çok çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Arifağaoğlu.
Sayın Çolak,
sisteme girmişsiniz.
ERTEKİN ÇOLAK
(Artvin) – Sayın Başkan, müsaadeniz olursa ben de ilimle ilgili kısa bir
açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Tabii,
buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Artvin Milletvekili Ertekin
Çolak’ın, Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun
gündem dışı konuşmasına ilişkin açıklaması
ERTEKİN ÇOLAK
(Artvin) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Benim ilimle
ilgili problemler dile getirildi. Artvin ilimizin belki elli yıllık bir rüyası
olan Cankurtaran tünelinden bahsedildi. Buradan bütün hemşerilerime müjde
olarak verebiliriz ki Sayın Başbakanımızın talimatıyla, Artvin Cankurtaran veya
diğer adıyla Hopa tüneliyle ilgili ihale hazırlıklarına Sayın Başbakanımızın
talimatıyla başlanmıştır. İnşallah önümüzdeki dönem içerisinde ihalesi
yapılacaktır.
Diğer tarafta,
Yusufeli barajından bahsedildi, yeni ilçe yeriyle ilgili çalışmalardan
bahsedildi. Ona da kısaca şunu söylemek istiyorum: Yusufeli yeni ilçesinin
yeriyle ilgili sondaj çalışmaları geçtiğimiz hafta itibarıyla tamamlandı. TOKİ
tarafından 2009 yılı içerisinde yeni ilçe yeriyle ilgili çalışmalara
başlanacaktır.
Artvin ilinin
2009 yılı yatırım ödeneği 460 trilyon civarında olup Türkiye’nin en fazla
yatırım alan üçüncü ili durumundadır.
Teşekkür
ediyorum, bütün hemşehrilerimize saygı ve sevgilerimi
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Çolak.
Hükûmet adına, Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız cevap verecektir.
Buyurunuz Sayın
Yıldız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
1.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun,
Artvin ilinin ulaşım ve barajlardan kaynaklanan sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (Devam)
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
milletvekili arkadaşımızın konularıyla alakalı birkaç hususa değinmek
istiyorum. Öncelikle, isterseniz, konum gereği enerji sektöründen başlayarak
geleyim, kara yollarında da bana tevdi edilen bilgi çerçevesinde de bu
bilgileri aktarayım.
Bildiğiniz gibi,
ülkemizin yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı hidroelektrik
potansiyelin en fazla harekete geçirilebileceği bölgelerden bir tanesinden
bahsediyoruz ve özellikle ülkemizden doğan ve ülkemizi terk ederek komşu
Gürcistan sınırları içerisinde Batum Ovası’nda denize
dökülen Çoruh Nehri üzerinde çok önemli barajlar dizayn
edilmiştir. Bir kısmı inşa hâlinde, bir kısmı bitmiş, bir kısmı da
yapılacak projelerdir. Bunların sayısı 15 kadardır. Özellikle ana kol
havzasının her iki yanındaki orman örtüsünün bulunmaması nedeniyle de çok ciddi
bir toprak kaybı söz konusudur. Geçen uçakla giderken fark ettim, döküldüğü
yerde çok ciddi bir kahverengi rengin bile etkilendiği görülmekte.
Burada, Artvin
ilinin Türkiye’nin uç noktasında olması, büyük kentlere ve ana ulaşım akslarına
uzaklığı, topoğrafyasının özellikle ulaşımda ortaya
çıkardığı sorunlar gündelik yaşamı ve ekonomik faaliyetleri etkilemekte.
Bununla alakalı, bu tesislerin izin ve ruhsatlarıyla alakalı çalışmalar da
devam etmekte ve etüt kademesinden fizibilite kesin proje kademelerine
varıncaya kadar bütün bir bu süreçteki uzun planlama ve projelendirme
süreçlerindeki ulaşım, kamulaştırma ve kadim su hakları konularında uzman
kuruluşların da görüşleri alınmaktadır.
Özellikle Artvin
ili sınırlarında Çoruh Nehri ana kolundaki planlanan ve yapılmakta olan
barajların yarattığı muhtemel sorunların başında yörede yaşayan insanlarımızın,
halkımızın baraj gölü altında kalacak olan yerleşim yerleri, tarım arazileri ve
yeniden iskân gelmektedir. Çoruh Nehri ana kolu üzerinde planlanan barajların
sosyoekonomik etkilerinin azaltılması için tesislere ait fizibilite
çalışmalarını ve kesin proje çalışmalarını takiben ilgili kuruluşlarca da
yeniden iskân planları hazırlanmaktadır.
Tabii ki
hidroelektrik potansiyelimizin toplam hidroelektrik potansiyelimiz içerisinde
önemli bir paya sahip olan Çoruh Nehri üzerinde biraz önceki bahsettiğim gibi,
15 adet proje dizaynı vardır. Bunlardan ana kol
üzerinde Laleli, İspir, Güllübağ, Aksu, Arkun, Yusufeli ve Artvin barajlarının inşaatına henüz başlanamamıştır.
Bunların içerisinde özel sektör marifetiyle düzenlenecek barajlar olduğu gibi,
Devlet Su İşlerinin portföyünde bulunan barajlar da
vardır.
Bildiğiniz gibi Deriner Barajı inşaatı devam etmekte olup Borçka ve Muratlı
barajlarının inşaatı ise tamamlanmıştır. Yan kollardaki 5 adet baraj projesini
de içine katarsak, toplam 2.903 megavat civarında bir üretilecek enerji de
yaklaşık 9 milyar 600 milyon kilovat saat civarındadır. Bu toplam enerjimizin
-özellikle enerji olarak da 12 bin gigavatın üzerinde
bir toplam enerjiye karşılık gelmektedir- 200 milyar kilovatsaat
civarında takribî enerji tüketimini dikkate alırsak, 12 milyar kilovat saat
civarındaki tüketimin önemli bir oran oluşturduğunu görürüz. 4 bin megavat
civarında da bu Çoruh Nehri’ni düşünürsek, kurulu gücümüz 40 bin megavat
dersek, takribî onda 1’ine karşılık gelmekte ve ciddi bir potansiyel
oluşturmaktadır. Tabii ki bununla alakalı gerek ulaşım yollarında gerekse
coğrafyanın değişmesinden kaynaklanan sebepler yüzünden yapılacak işlemler dikkatle
takip edilmektedir.
Tabii ki Artvin
ilinin hidroelektrik potansiyelinin değerlendirilmesi, ülkemizin enerjide dışa
bağımlılığının azaltılmasıyla alakalı yörenin komple Türkiye politikalarına
olumlu katkısını bir kez daha burada, huzurlarınızda belirtmek istiyorum.
Sosyal
problemlerin en aza indirilmesi ve çevresel faktörlerin de en aza
indirilmesiyle alakalı çalışmalar da bildiğiniz gibi devam etmektedir.
Kara yollarıyla
alakalı konuda ise: Artvin ili hudutları dâhilinde
Tabii, bunların
içerisinde 2003 ila 2008 yılları arasında toplam
Proje olarak
geldiğimizde ise, Borçka-Camili yolunda toplam 43,5 kilometrelik yolun 3A
standardında olduğunu biliyoruz. Bu projelerin 2003 yılından önce 21
kilometresi tamamlanmış ve 2003 ila 2008 yılları arasında ise 7 kilometrelik
kesiminin 6 kilometresi alt temel ve 1 kilometresi de reglaj
seviyesinde tamamlanmış bulunuyor. Bunlarla alakalı ödenekleri tekrar burada
saymıyorum.
Ayrım-Meydancık
yoluyla alakalı,
Artvin-Ardanuç yoluyla
alakalı ise, toplam 8,5 kilometrelik yolun yine aynı 3A standardında olduğunu
biliyoruz. Bu projenin 10 kilometrelik kesimi 2003 ila…10’uncu kilometre
dememiz lazım çünkü toplam
Şavşat geçiş
yoluyla alakalı,
Çoruh havza
yollarıyla alakalı ise toplam 18 kilometrelik bir yol ağından bahsediyoruz. Bu
projenin 5,5 kilometresi ihale kapsamında olup 12,5 kilometresi ise Devlet Su
İşleri tarafından yapılmıştır ve 2003 ila 2008 yılları arasında, yine aynı
şekilde 12,5 kilometresi sathi kaplama seviyesinde tamamlanmıştır. Bununla
alakalı 2009 yılı ödeneği 1 milyon 171 bin TL’dir.
Diğer global asfalt programlarıyla alakalı ise Artvin ilinde 6
milyon 71 bin TL’lik bir ödenek harcanmış olup, 59 kilometresi K ve 23
kilometresi de K0 olmak üzere, 21 kilometrelik de BSK olmak üzere toplam 103
kilometrelik asfalt çalışması yapılmıştır.
Bakım onarım
hizmetleri ve trafik hizmetleri ile alakalı detaylar da temenni etmeniz ve istemeniz
hâlinde tarafınıza iletilecektir.
Saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Yıldız.
Gündem dışı
ikinci söz, Giresun ilinin ekonomik sorunları hakkında söz isteyen Giresun
Milletvekili Murat Özkan’a aittir.
Buyurunuz Sayın
Özkan. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun ilinin
ekonomik sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
MURAT ÖZKAN
(Giresun) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Giresun’un iktisadi hayatı
üzerine gündem dışı söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce hepinizi
en derin saygılarımla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, Giresun, son dönemlerde Türkiye’de yaşanan iktisadi krizin çok
daha fevkinde, çok daha şiddetli bir şekilde iktisadi bir bunalım, bir buhran
yaşamaktadır. Son yıllarda, özellikle son yedi yıllık periyoda baktığımızda,
Giresun’daki sanayi kuruluşlarının hemen hemen
hepsinin kapatıldığını, üretimin yapılamaz hâle geldiğini, sadece fındığa
dayalı bir ekonominin ayakta kalmaya çalıştığını söylemek mümkündür.
Giresun ekonomisi
bundan önce özellikle SEKA Kâğıt Fabrikası, ağaç sanayisi ve fındığa bağlı
sanayinin binlerce kişiyi istihdam ettiği canlı bir kentti. Hatta öyle bir
kentti ki Giresun, sayın milletvekilleri, çevre illeri Giresun’a alışveriş
yapmaya gelir, eğlence ve sosyal hayatını Giresun’da sürdürürlerdi. Bugün
Giresun artık âdeta ölü bir kent durumuna gelmiş durumda. Giresun ekonomisi
istihdam noktasında, çalışan insanının olmamasıyla, bir döngünün kurulamadığı
bir kent hâline gelmiş, fındık ise yıllardır yanlış politikalarla ciddi şekilde
Giresun ekonomisine girdi sağlayamaz duruma gelmiştir değerli arkadaşlarım.
Bugün, biraz önce
saydığım sanayi sektöründe çalışan işletmelerin hemen hemen
hepsi Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından depo olarak kullandırılmakta,
FİSKOBİRLİK depoları ise boş tutulmaktadır. SEKA geçen sene 870 milyon Türk
lirasına kiralanmış, Giresun organize sanayisinde yapılan iki fabrika açılmadan
fındık deposu hâline getirilmiştir. Bu gelişmeler çerçevesinde Giresun’da
çalışan hiçbir tesis kalmamıştır.
Üretmeyen bir
ekonominin, üretimsiz yaşamanın mümkün olmadığı bir ilin bugün yaşadığı sosyal
ve iktisadi buhran neticesinde çok ciddi bir göç başlamış, Giresun’da nüfus
kalmamış, genç nüfus Giresun dışında iş aramak ve yaşamak zorunda kalmıştır.
Bunun, tabii, ülke ekonomisine de ciddi negatif etkileri vardır. Yeni göç
nedeniyle, yapılan göçler nedeniyle gittikleri yerlerde yeni okul, yeni sağlık
ocağı, yeni yol, yeni ev ihtiyacı olan bu insanların Giresun’daki mevcut bu
ihtiyaçlarını karşılayacak yerler boş kalmış, devlete de ciddi bir şekilde
külfet bırakmıştır.
Sayın
milletvekilleri, tabii, Giresun ekonomisi deyince fındığı ele almamak,
fındıktan bahsetmemek mümkün değildir. Fındık da son yıllarda Giresun
ekonomisini artık çeviremez hâle gelmiştir.
Değerli
arkadaşlar, FİSKOBİRLİK 1938 yılında kurulmuştur. 1938 yılından 1964 yılına
kadar kendi yağıyla kavrulan ve fındığı regüle eden
bir üretici birliği hâlinde hayatiyetini devam ettirmiş, 1964 yılında Hükûmetimizin almış olduğu bir kararla fındık destekleme
kapsamına alınmış ve bu tarihten sonra hazine adına fındığı destekleme görevi
FİSKOBİRLİK’e verilmiştir. FİSKOBİRLİK, bu görevini 2005 yılına kadar devam
ettirmiş, 2001 yılında değiştirilen Tarım Kredi Kooperatifleri Hakkında
Kanun’la özerk bir hâle getirilmiş. Bu döneme kadar FİSKOBİRLİK’in yönetimi hep
merkezden atanan genel müdürlerle yapılmış, yani FİSKOBİRLİK bir şekilde
siyasete bulaştırılmış. Ancak bir bakıyoruz ki özerkleşme sağlandıktan sonra,
AKP Hükûmeti ile birlikte AKP’den bir milletvekili
aday adayının genel müdür yapıldığını, bu genel müdürle birlikte FİSKOBİRLİK’in
yanlış politikalarla yönetilmeye başlandığını… 2004 yılında rekoltenin
düşük olması nedeniyle fındıktan para kazanan FİSKOBİRLİK, 2005 yılında yüksek
rekoltede çok yüksek bir fiyat vermiş, bu fiyat açıklanırken, dönemin iktidar
partisine mensup milletvekilleri de “İşte, bizim farkımız.” diyerek
FİSKOBİRLİK’in bu yanlış yönetiminin, yanlış tercihinin yanında yer almış ve…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen,
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
MURAT ÖZKAN
(Devamla) – … FİSKOBİRLİK beklentilerin çok üzerinde bir fiyat açıklayarak popülist bir tercih yapmış ve 2005 yılında bitişini de
hazırlamıştır.
Bugün, Toprak
Mahsulleri Ofisi FİSKOBİRLİK’in toplam kırk bir yıllık döneminden çok daha
fazla, yaklaşık 3 katı kamu kaynağı kullanmış, ülkeye yükü çok daha fazla
olmuştur. Burada bizim önerimiz bir an önce FİSKOBİRLİK’in reorganize
edilerek siyasetten arındırılması, gerçek üretici birliğine dönüştürülmesi ve
bu sayede, fındığın sahibi olan insanların fındık politikasını da yapmaları
yolundadır.
Diğer bir
hususiyet de sayın milletvekilleri, 4 Haziran günü açıklanan teşvik paketinde,
inşallah, umuyorum, sektörel teşvik noktasında fındık
ve fındığa bağlı çikolata sanayisinin Giresun’da kurulması noktasında Hükûmetin de ciddi bir katkısı olabilir. Biz, Giresunlular
olarak, Hükûmetten son teşvik paketiyle Giresun’da
bir yatırım hamlesi açmasını bekliyoruz.
Sözlerime burada
son verirken hepinize tekrar en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Özkan.
Gündem dışı
üçüncü söz, cevaplandırılmayan soru önergeleri ve parlamenter denetim konusunda
söz isteyen İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’e aittir.
Buyurunuz Sayın
Ersin. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, cevaplandırılmayan
soru önergeleri ile parlamenter denetime ilişkin gündem dışı konuşması ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Türkiye
Büyük Millet Meclisinin yürütmeyi yani Hükûmeti yani
Sayın Başbakan ve bakanları denetleyebilmelerinin yolu Meclis araştırması,
genel görüşme, Meclis soruşturması ve gensoru yollarıyla oluyor ancak buna
karşılık, milletvekillerinin sadece kendi imzalarıyla bilgi edinme ve denetim
hakkı Anayasa’nın 98 ve İç Tüzük’ün 98’inci maddesinde belirtilmiştir. Yani milletvekillerinin de millet adına Başbakan ya da ilgili
bakanları denetleyebilmeleri, kamuoyuna yansıyan bazı konularla ilgili bilgi
alabilmelerinin yolu sözlü ve yazılı soru önergeleriyle olabilmekte ve bu da,
bu hak ve bu yetki de Anayasa’nın 98’inci maddesiyle İç Tüzük’ün 98’inci
maddesine dayanmaktadır. Ancak, özellikle AKP Hükûmetleri
döneminde, milletvekillerinin bu haklarını ve yetkilerini çok sağlıklı bir
şekilde kullanabildikleri, millet adına yaptıkları denetim çalışmalarında
yürütme tarafından, Başbakan ya da ilgili bakanlar tarafından ciddiye
alındıkları, önemsendikleri söylenemez. Şimdi, bir örneği sizlere sunmak
istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, biliyorsunuz, Sayın Abdullah Gül Dışişleri Bakanı olduktan sonra,
eşi Hanımefendi’nin istekleri doğrultusunda, Dışişleri Konutu’nda ve eklentilerinde
çok kapsamlı tadilatlar ve tamiratlar yaptırdı ve eski eşyaları da yenileriyle
değiştirdiler. Şimdi, bu konuyla ilgili bana gelen bazı bilgiler oldu ve
bunların doğruluğunu teyit edebilmek için 7 Kasım 2007’den başlamak üzere dört
tane soru önergesi verdim ve önergelerimin konusu çok açıktı. Şunları
istiyordum: Dışişleri Konutu ve eklentilerinde Sayın Gül’ün yaptırdığı
tadilatların ve diğer çalışmaların maliyetlerinin ne olduğu, bu tadilatların
kimler tarafından yapıldığı, tadilatlarla ilgili ihale açılıp açılmadığı,
yenileriyle değiştirilen eski eşyaların akıbetlerinin ne olduğu ve bu eşyaların
hâlen nerede muhafaza edildiği. Sorularım bunlar.
Bana gelen
bilgilere göre değerli arkadaşlarım, bu tamirat ve tadilatlar için o günkü para
birimiyle 18 trilyon lira harcandığı, 900 bin liralık yani 900 milyarlık
harcamanın belgesinin olmadığı ve yenileriyle değiştirilen mobilya, halılar, züccaciye ve mutfak eşyalarının da Deniz Feneri Derneğine
bağışlandığı şeklindeydi. İşte, bunları öğrenebilmek için, doğrusunu
öğrenebilmek için 7 Kasım 2007’den başlayarak dört tane soru önergesi verdim ve
bütün bu verdiğim soru önergelerine karşılık olumlu bir cevap alamadım. Daha
sonra, 13 Mayıs 2008 tarihinde yine bu kürsüde aynı konuları içeren bir gündem
dışı konuşma yaptım. Sayın Çiçek bu konuşmama cevap verdi ama hiç bunlara
değinmeden genel ifadelerle sorunu geçiştirdi. Değerli arkadaşlarım, bununla da
yetinemedim yani cevap alamıyorum hiçbir şekilde. 16 Mayıs 2008 tarihinde yine
Mecliste basın toplantısı yaparak aynı konuda bilgi istedim. Yine bir açıklama
yapılmadı. Daha sonra, 28 Ekim 2008 tarihinde bu kez 4982 sayılı Bilgi Edinme
Yasası’na dayanarak bilgi istedim, müracaat ettim. Gelen cevapta -sanki ben
ilkokul öğrencisiymişim gibi- Dışişleri Bakanlığı Konutu’nun Türkiye bakımından
önemi ve prestiji anlatılıyor ama bu sorulara bir
cevap yok. Dolayısıyla, yetersiz yanıt nedeniyle 13 Mayıs 2009 tarihinde bir
kez daha yine, Bilgi Edinme Yasası’na dayanarak bilgi istedim ve bu kez verilen
cevapta da “Daha önce cevaplandırılan hususlara eklenecek bir şey yoktur.” diye
cevap verildi.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi sizlere sormak istiyorum: Anayasa’dan ve İç Tüzük’ten
kaynaklanan soru önergesi verme hakkımı, denetleme hakkımı ve
…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen,
sözlerinizi tamamlayınız.
AHMET ERSİN
(Devamla) – …Anayasa’nın, İç Tüzük’ün bana verdiği bütün yetkileri kullanmış
bir milletvekili olarak bundan sonra ben ne yapmalıyım, ne yapabilirim? Yani
Anayasa’nın ve İç Tüzük’ün bana verdiği bütün yetkileri kullanmama rağmen bu
konularda bir cevap alamıyorum. Nedir mesele? Yani bir yolsuzluk mu var, bir
yamukluk mu var, bir kaşkariko mu var, niçin cevap verilmiyor bu konularda? On
dokuz aydan beri neden cevap verilmiyor, bunu anlamak mümkün değil. Şimdi
tekrar huzurlarınızdayım, aynı konularla ilgili cevap istiyorum, aynı sorulara
cevap istiyorum ve makul bir süre içinde eğer yine cevap alamazsam basın
toplantısı yapacağım ve bu sefer çok ağır konuşacağım. Yani kendi haklarımı ve
yetkilerimi ezdirmem kimseye, bu kim olursa olsun. Anayasa’nın bana verdiği
bütün yetkileri kullanacağım ve kullanmakta da kararlıyım bu konu açıklığa
kavuşuncaya kadar. Umuyorum, şimdi, belki benden sonra konuşacak olan Sayın
Bakan gerek görürse, cevap verirse bunlara bir açıklık getirir. Getirmezse
önümüzdeki günlerde…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET ERSİN
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
…bu konuda ne
yapacağımı zaten söyledim, çok ağır konuşurum çünkü çok ağır ifadelerde
bulunacağım. Dolayısıyla, bu konu açıklığa kavuşuncaya kadar bu mücadeleyi de
sürdürmeye kararlıyım.
Hepinize teşekkür
ederim beni dinlediğiniz için. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Ersin.
Hükûmet adına Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek cevap verecektir.
Buyurunuz Sayın
Çiçek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Ersin’in
konuşması üzerine bir iki hususa müsaadenizle temas etmek istiyorum.
Tabiatıyla,
milletvekilleri olarak hepimizin iki temel görevi var: Bunlardan bir tanesi
yasa yapmak, öbürü de denetim yapmak. Dolayısıyla, denetim yapmak, hem anayasal
hem de İç Tüzük’ten doğan milletvekillerimizin temel haklarından, hatta
görevlerinden bir tanesidir. Bu nedenle, milletvekillerimizden gelen soru
önergelerine mümkün olduğu kadar en kısa sürede cevap vermeye ve soru ne kadar
net ise o çerçevede de net cevap vermeye gayret ediyoruz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Hiç de öyle değil Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Daha evvel de ifade etmeye
çalıştım. Mesela geçmiş dönemlerle mukayese ettiğimizde -sözlü sorular- 20’nci
Dönemde 1.261 sözlü soru önergesi Sayın Başkanlığa verilmiş, 1.261 sözlü
sorudan 353’ü cevaplanmış 20’nci Dönemde; bu yüzde 28’dir. 21’inci Dönem 1.980
sözlü soru önergesi verilmiş, bunun 467’si cevaplanmış; yüzde 23,6.
Şimdi, AK PARTİ
İktidarı döneminde -Sayın Ersin, bunlar rakamlar- 2.297 soru önergesi verilmiş
geçtiğimiz dönem, 981’i cevaplanmış; bu yüzde 42,7. Şimdi içinde bulunduğumuz
dönem, 23’üncü Dönem -henüz bir yıl on ay olmuş- 1.437 sözlü soru verilmiş,
bunun yüzde 54,2’sini cevaplamışız.
Yazılı soru
önergesine geleyim…
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Cevap dahi vermiyorsunuz, “Yasal prosedür
izlenmiştir.” diyorsunuz, o kadar. Var bende, sizin imzalı var. “Yasal prosedür izlenmiştir.” O kadar soru sormuşuz…
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Bunun nasıl cevaplanacağı hususu
soru sorduğunuz makamla alakalıdır.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – “Uçak kaç liraya alınmıştır?” diyorum.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Sayın Başkan, böyle bir usulümüz
yok. Müsaade ederseniz, ben, düşüncemi söyleyeyim. Hem de böyle…
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan “Uçak kaç liraya alınmıştır?” diye sormuşum Başbakana…
BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen…
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – “Yasal prosedür izlenmiştir.” diyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Hayır, hayır, böyle yüksek sesle
konuşmanıza da gerek yok.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – “Uçağın maliyeti nedir?” diyorum, cevap vermiyorsunuz.
BAŞKAN – Lütfen…
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Hayır, hayır…
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Cevap vermiyorsunuz…
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Böyle yüksek sesle konuşmanıza da
gerek yok. Ben sanık falan değilim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Hayır, uçağın kaç liraya alınmasının yasal prosedürle
ne ilgisi var?
BAŞKAN – Lütfen
Bakanı dinleyiniz. Lütfen…
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Yani her şeyi nezaket içerisinde
götürelim. Ben bu rakamları vereyim, siz nasıl istiyorsanız değerlendirme
yaparsınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – “Yasal prosedür izlendiğini biz bilmiyor muyuz?.”
BAŞKAN – Sayın…
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Bakın, sözlü soru, İç Tüzük’ten
doğan bir hakkınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Bakan, uçak kaç liraya alındı, Başbakanın uçağı kaç liraya
alındı?
BAŞKAN –
Karşılıklı tartışmayınız.
Lütfen Sayın
milletvekili, lütfen…
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Ama İç Tüzük’e uymayan bir usul ve
üslup içerisinde konuşacaksınız, o zaman, ben, size cevap verme noktasında…
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Cevap vermiyorsunuz, halka yanlış bilgi veriyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Efendim?
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – “Uçak kaç lira?” diye soru soruyoruz, siz diyorsunuz “Yasal prosedür izlenmiştir.”
BAŞKAN – Usulü
bozmayınız Sayın Öztürk.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Evet, bu da benim cevap…
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – “Cevap verdik.” diyorsunuz, halka doğru bilgi vermiyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Benim nasıl cevap vereceğimi siz
tayin etmezsiniz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Ben soru soruyorum, ona cevap vermiyorsunuz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Cevabı ben veririm, tatmin
olmuyorsanız gereği neyse siz de yapın İç Tüzük’ten doğan.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Ya biz anlamıyoruz ya siz anlamıyorsunuz!
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Hayır… Yani bu kadar bağırmanıza
hakkınız da yok, bu doğru da değil.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen, sakin olunuz.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Yani siz hâkim, savcı filan
değilsiniz burada beni sorgulamaya.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Peki, siz hâkim, savcı mısınız?
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Bana bir soru önergesi geldiyse ben
bunu cevaplarım, beğenmiyorsanız gelir cevabını buradan verirsiniz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Ben kaç liraya alındığını soruyorum Sayın Bakan.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen…
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Başbakanın uçağı kaç liraya alınmıştır? Cevap verin!
BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen…
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Bu kadar bağırmanızın bir anlamı
yok.
Şimdi geliyoruz
yazılı soru önergesine. Geçtiğimiz dönemde 1.109 sözlü, yazılı soru önergesi
verilmiş, 22’nci Dönemde. 22.627 -düzeltiyorum- yazılı soru önergesi verilmiş,
14.385’i cevaplandırılmış, yüzde 63,5.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Cevapsız cevap hepsi.
DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – İçinde bulunduğumuz dönem 8.312
önerge verilmiş -yazılı soru önergesi- bunun 4.334’ü, yani yüzde 52,1’i
cevaplandırılmıştır.
Kimsenin
kafasından ne geçiyor, ne düşünüyor, onu biz bilemeyiz. Yazılı veya sözlü soru
önergesinde dile getirilen husus…. Biraz evvel Sayın
Ersin de söyledi. Ben hangi konuyu konuşacağını bilemem ama şimdi anladım ki
bugün söz almasının sebebi, daha çok Cumhurbaşkanlığı makamıyla ilgili sözlü
soruları olmuş.
O sorularla
ilgili biz şöyle bir usul takip ediyoruz -bu usulün bilinmesinde fayda var-
zaten daha evvelki konuşmalarda da bunu ifade ettim: Diyelim ki Millî Eğitim
Bakanlığından alınabilecek bir sözlü cevap veya yazılı cevap Başbakanlığa
soruluyor. Başbakanlığa gelince biz bunu ilgili makama yazıyoruz. O makamdan
gelen cevapları, bir üst yazıyla da gelen cevabı bildiriyoruz. Dolayısıyla eğer
o makama sorulsa veya o makamla ilgili olmuş olsa daha ayrıntılı bir cevabı
ister istemez oradan alabileceksiniz, verebileceksiniz. Onun için 97’nci madde
açısından, İç Tüzük’ün 97’nci maddesi açısından soru önergelerinde zaman zaman sıkıntılar çıkıyor. Ama hem soruyu soran
milletvekiline olan saygımızdan hem de Parlamentoya olan saygımızdan dolayı biz
elde ettiğimiz bilgileri yine de 97’nci madde açısından sıkıntısı olmasına
rağmen cevaplamaya çalışıyoruz. Çünkü, bu,
milletvekilinin bir anayasal hakkıdır, İç Tüzük’ten doğan hakkıdır.
Ha şimdi bu
verilen cevaplar sizi tatmin ediyor ya da etmiyor, biz onu bilemeyiz ama
sorduğunuz soruda ne açıklıkta soru varsa biz o açıklıkta cevap veriyoruz.
Yasalarda ne varsa onu söylüyoruz, onun dışına çıkarak, yorum yaparak bizim bir
cevap verme imkânımız yoktur. O nedenle biz gerek yazılı sorularda gerekse
sözlü sorularda geriye dönük son üç dört döneme baktığımızda en fazla cevap
veren, bu konuda da sorumluluğunun gereğini olabildiğince yerine getirmeye
çalışan bir Hükûmetiz, bir İktidarız. Bunun bu
çerçevede değerlendirilmesinin doğru olacağını düşünüyoruz ama bütün bunlardan
sonra kim, hangi üslupla, neyi, nasıl değerlendirecekse o kendi takdirlerine
ait bir husustur.
Onun için biz -şu
istatistiklere baktığımızda da- en fazla bu konuya hassasiyet gösterip
kamuoyunun bilgilenmesi açısından, milletvekillerimizin bilgilenmesi açısından
bunları veriyoruz ama zaman zaman da gördüğümüz şey
şudur: Filanca köyün yolu ne zaman yapılacak, falanca okul ne zaman açılacak
vesaire tarzında valilikten bile öğrenilebilecek… Çünkü 97’nci maddede diyor
ki: Başka bir yerden elde edilemeyecek bilgi soru olarak verilir. Hâlbuki
bunlar çok basit olarak ilgili makamlardan da öğrenilebilir. Eğer oradan
öğrenilemediği takdirde bize intikal ederse biz de bunun gereğini yapmaya
gayret ederiz. Onun için meselenin bu çerçevede değerlendirilmesinde fayda var.
Bizim, milletvekillerimizden gizlediğimiz- bu manada- herhangi bir husus da
yoktur. Bunun böyle değerlendirilmesi faydalı olacaktır.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Çiçek.
Sayın Okay, sisteme girmişsiniz, nedir sorun?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Efendim, Sayın Bakanın açıklamalarından sonra yerimden kısa bir
açıklama yapma ihtiyacını hissettim.
BAŞKAN – Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha
Okay’ın, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçek’in cevabına ilişkin açıklaması
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sayın Başkanım, öncelikle Sayın Ersin’in bu gündem dışı konuşmasının
muhatabı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığıdır çünkü bu soru önergesi
Meclis Başkanlığına verilmiştir, Meclis Başkanlığı eliyle Hükûmete
iletilmektedir ve Sayın Bakan burada açıklama yaparken ne kadar çok cevap
verdiklerinden bahsettiler oysa bunlar cevap değil, bunlar geçiştirmedir.
Sayın Ersin
“Cevaplandırılmayan soru önergeleri.” diyor. Biraz evvel Sayın Öztürk de bahsetti. Sayın Ersin, bir buçuk seneyi aşkın
süredir bir mücadele veriyor. “Sayın Cumhurbaşkanının Dışişleri Konutu’nda
yapmış olduğu harcama ne kadardır?” Dışişleri Konutu’nun ne kadar gerekli, ne
kadar önemli olduğunu sormuyor, cevap böyle geliyor.
Sayın Öztürk soru soruyor “Başbakanlığa alınan uçağın maliyeti
nedir, başka araç var mıdır?” Cevap: “Yasal prosedür
işletilmiştir.”
Şimdi, eğer siz
böyle cevap verirseniz oran yüzde 100 de olur. Bunlar cevap değildir.
Milletvekilinin denetim görevini önce Hükûmet
engelliyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı da buna katkı veriyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan bu soru önergelerine verilen
cevapları Başkanlığın derhâl iade etmesi lazım ve doğru dürüst cevap verilmesi
gereğini de Hükûmete ikaz etmesi lazım ama maalesef
böyle bir alışkanlık oluşmuş, ondan sonra da “Bu dönemde yüzde 54 cevap
verdik…” İki satır, bu cevap mı? Sayın Bakanım iki satır, bu cevap mı?
Eğer Başbakanlığa
bir uçak alındıysa şu kadar liraya aldık deyin. Başbakanlığa başka bir şey
alındıysa şu kadar iş makinesi, şu kadar araç, şu kadar helikopter…
Milletvekili bunu soruyor, halk bunu soruyor. Ondan sonra da burada oranlardan
bahsederek “Cevaplandırdım.” demeyin. Bunlar cevap değildir, cevaplandırılmayan
soru önergeleri gündemin konusudur.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Okay.
Bakanlıkların
gerekli cevapları vermeleri gerekliliği üzerine tekrar herhâlde Başkanlık
olarak girişimde bulunulması gerekecek.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Sayın Başkanım aynı konuda kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, siz ne söyleyeceksiniz bütün konuşmaların dışında?
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Yok, tamam efendim, konuşmayacağım.
BAŞKAN – Gerekli
konuşmalar yapıldı.
Sayın Ersin, siz
de -aynı açıklamalar yapıldı- başka ne eklemek istiyorsunuz?
Çok kısa, Sayın
Ersin.
3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabına ilişkin açıklaması
AHMET ERSİN
(İzmir) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanın verdiği cevaplardan anlıyorum ki -geçen
yıl yine aynı konuda yaptığım gündem dışında da aynı şeyleri söylemişti- benim
meramımın ne olduğunu anlamamış ya da anlamak istemiyor. Benim gerek soru
önergeleriyle gerekse Bilgi Edinme Yasası’na dayanarak istediğim bütün bilgiler,
çok net ve çok açık ama benim sorduğum hususları cevaplandırmak yerine, bana
sürekli Dışişleri Bakanlığı Konutu’nun özellikleri ve Türkiye bakımından önemi
anlatılıyor. Ben bunları sormuyorum ki…
BAŞKAN – Konu çok
net anlaşıldı Sayın Ersin.
AHMET ERSİN
(İzmir) – Ben bunları sormuyorum ki… Sorduğum konular çok açık ve Sayın Bakan
maalesef bunları cevaplamak istemiyor ve sanıyorum ki cevaplandırılmamasını
Sayın Cumhurbaşkanı da istiyor. O yüzden bu kadar, on dokuz aydan beri
sürüncemede kaldı bu konu.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Ersin.
Konu net olarak
anlaşılmıştır. Bakanlıkların bu konuda, daha açık cevap vermesi hususunda,
Başkanlığa bilgiyi ben ileteceğim, buradaki sorunları aktaracağım efendim.
Sayın Sipahi,
sizin sorunuz hangi konuda?
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Efendim, kısa bir konu, hepimizi ilgilendiren bir konuda Sayın
Enerji Bakanına...
BAŞKAN – Çok kısa
olsun lütfen.
Buyurun.
4.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, son bir
haftada 3 defa akaryakıt zammı yapılmasına ve bu konuda bir tedbir düşünülüp
düşünülmediğine ilişkin açıklaması
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Efendim, Sayın Hükûmet sözcümüz ve
Sayın Enerji Bakanımız da buradayken, şu anda görüşülen konuyla direkt ilişkisi
yok ama herkesi ilgilendiren bir konuda bir soru tevcih edeceğim. Son bir hafta
içerisinde üç defa akaryakıt zammı oldu. Bu akaryakıt şirketleri -âdeta Hükûmete ve krize rağmen- vatandaşla alay edercesine, ne
bileyim veya tehdit edercesine otomatiğe bağladılar bu zammı. Sayın Bakanın da
bu konuda açıklamaları vardı. Bu konuda bir tedbir düşünülüyor mu? Onu
soracağım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Sipahi.
Biliyorsunuz
böyle bir usulümüz yok. Konumuzla ilgili değil bugün, şimdi tartışılan.
Sayın Yalçın,
sizin konunuz?
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Efendim, soru önergeleriyle ilgili kısa bir açıklama.
BAŞKAN – Çok kısa
lütfen.
5.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, milletvekillerinin
denetim faaliyetlerine ilişkin açıklaması
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
milletvekillerinin denetim faaliyetlerine verdiğiniz önemi ifade ettiniz. Ben
de bir kısım tenkitinize katılıyorum. Gerçekten de ilindeki her köyle ilgili
soru sormak bu müessesenin önemini azaltıyor ama bunun, bu işi ciddiyetle yapan
milletvekillerine de emsal olmaması gerekir.
Yaşadığım iki
örneği size takdim etmek istiyorum: Sayın Başbakanımızın Başbakanlığı
dönemindeki yurt içi ve yurt dışı gezilerinden tahakkuk eden harcırahı
soruyorum, İçişleri Bakanımız kürsüye gelip “Sayın Başbakan Harçlar Kanunu’na
göre harcırah almaktadır.“ diye cevap veriyor. Yani bu bir cevap mıdır? Bunu
sizin ve milletimizin takdirine sunuyorum.
“Mahallinden
alınması gereken cevapları oraya sorun.” diyorsunuz. Bunu da yaptım.
Valiliklerin verdiği cevap -isterseniz size evraklarını da gösteririm,
gönderirim- “Efendim, bizim milletvekillerine doğrudan bilgi, belge verme gibi
bir mükellefiyetimiz yok, bunu Meclis Başkanlığına soru önergesi olarak
yöneltin.” diyorlar. Arzu ederseniz size belgelerini de gönderirim Sayın
Bakanım.
Çok teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Yalçın.
Gündeme
geçiyoruz.
“Başkanlığın
Genel Kurula Sunuşları” vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 38 milletvekilinin,
yoksulluk ve gelir dağılımındaki durumun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/393)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Anayasamızın 98., İçtüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri gereğince, ülkemizin
içinde bulunduğu zor ve kötü ekonomik şartlar göz önünde bulundurularak
yoksullukla mücadele etmek ve de buna bağlı olarak toplumsal refahı ve
birlikteliği arttıracak olan gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesi ile
ilgili sorunların, alınması gereken önlemlerin ve çözüm önerilerinin
belirlenmesi amacıyla bir araştırma komisyonu kurularak konunun tüm
boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Ahmet Orhan (Manisa)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Cemaleddin Uslu (Edirne)
4) Mustafa Enöz (Manisa)
5) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
6) Erkan Akçay (Manisa)
7) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
8) Yılmaz Tankut (Adana)
9) Mithat Melen (İstanbul)
10) Muharrem Varlı (Adana)
11) Reşat Doğru (Tokat)
12) Tunca Toskay (Antalya)
13) Münir Kutluata (Sakarya)
14) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
15) Rıdvan Yalçın (Ordu)
16) Hasan Özdemir (Gaziantep)
17) Kadir Ural (Mersin)
18) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
19) Behiç Çelik (Mersin)
20) Recai Yıldırım (Adana)
21) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
22) Akif Akkuş (Mersin)
23) Ali Uzunırmak (Aydın)
24) Atila Kaya (İstanbul)
25) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
26) Mustafa Kalaycı (Konya)
27) Beytullah Asil (Eskişehir)
28) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon)
29) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
30) İsmet Büyükataman (Bursa)
31) Osman Durmuş (Kırıkkale)
32) Necati Özensoy (Bursa)
33) Süleyman Turan Çirkin (Hatay)
34) Ümit Şafak (İstanbul)
35) Hasan Çalış (Karaman)
36) Cumali Durmuş (Kocaeli)
37) Şenol Bal (İzmir)
38) Mehmet Günal (Antalya)
39) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
Gerekçe:
Ülkemizde
ekonomik şartların daraldığı ve daha da kötü hale geldiği, gelir dağılımındaki
bozukluğun sürekli arttığı bir ülkede yaşam şartlarının dar gelirlilerin
aleyhine gelişmesi süreklilik arz etmektedir. Yaşam şartlarının zorlaşması,
fiyat artışları tüm ülkemiz vatandaşları üzerinde etkili olduğu acı gerçektir.
Ancak doğal olarak bu etki kendini dar gelirli vatandaşlarımız üzerinde daha
çok gösterecektir.
Sosyal ve
ekonomik bozulmalar derinleşmiştir. Son yıllarda yaşanan adaletsiz gelir
dağılımı ve uygulanan yanlış politikalar, bu bozulmanın dar gelirliler
üzerindeki yükü arttırması nedeniyle bireyler yoksulluk sınırının altına inmiş
ve itilmiştir.
Bugüne kadar
yapılan çalışmalarda yoksullukla ilgili sayısal tanımlamalar yoluna gidilmiş,
genellikle Dünya Bankası'nın aldığı ölçütler kabul edilmiştir. Bilimsel
verilerle hareket etmek mutlak suretle gereklidir. Ancak salt sayısal verilerle
tanımlayıp, yoksulluğun insanca yaşama hakkından yoksunluk olduğunu unutmak,
insani yaklaşımları gözardı etmemize neden olacaktır.
Bu nedenle kişilerin içinde bulundukları durumu, dolar bazında değerlendirmek
yerine konumlarını tanımlamak da farklı bir değerlendirme ölçütü
olabilmektedir.
Günümüzde
ülkemizde yoksulluk ile mücadele yaklaşımlar ve doğurdukları sonuçlar hem
uygulayıcıların politikalarına hem de uygulanan bölgenin ekonomik durumuna göre
değişme göstermektedir. Dolaylı yaklaşım hızlı büyüme yoluyla yoksulların
gelirlerini ve yaşam düzeylerini yükseltmeyi ön plana çıkarmaktadır.
Ancak bu
yaklaşımın ülkemizde uygulanmasında göz ardı edilen nokta gelir dağılımı
olmuştur. Gelir dağılımın bozukluğunun yoksulluk üzerinde etkisi
tartışmasızdır. Ancak bu konu Türkiye'de ilgi görmemiş ve yoksullukla ilgili
yapılan çalışmalar yalnızca büyüme üzerine odaklanmıştır. Hatta,
ülkemizde yoksullukla mücadele tartışmalarının kriz dönemlerinde de büyüme
üzerine odaklandığı görülmektedir. Bu durum da yoksullukla ilgili yürütülen
çalışmaların başarıya ulaşmasını engellemektedir.
Sadece büyümeyi baz alan bu yaklaşımın bir sonucu olarak da yoksul kesim,
çoğu kez homojen bir kitle olarak ele alınmakta, yoksullar arasındaki yaş,
toplumsal cinsiyet açılarından var olan farklılıklara yeterince
değinilmemektedir.
Ülkemizde de
tarım alanında yapılan yatırımların kısıtlılığı düşünüldüğünde, büyüme temelli
yaklaşımın kırsal alanda yaşayan yoksulları ihmal ettiği görülmektedir. Çünkü
büyüme kavramı Türkiye'de sanayi alanında ağırlık kazanmıştır. Ayrıca
Türkiye'nin tarımsal anlamda uzun yıllardır büyümediği düşünüldüğünde tarımsal
alandaki yoksullar için bu yaklaşımın etkisiz kaldığı öne sürülebilir. Bu
yaklaşım ile kırsal alandaki yoksulların ihmal edilmelerinin bir nedeni olarak
yoksulluk olgusunun büyük şehirlere ait olduğu inancı gösterilebilir. Genel
olarak yoksulluğun daha çok kentlerde yaşandığı düşünülmektedir.
Yoksulluk ile
mücadele ve gelir dağılımındaki eşitsizliği içeren bu hususların ülkemizdeki
tüm üniversitelerimiz, sivil toplum kuruluşları ve devletimizin ilgili
organları ile birlikte detaylı incelenip değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yoksulluk ile mücadele etmemizin gerekliliği ve yöntemleri üzerinde çalışma yapılması
zorunluluktur. Bu zorunlulukla birlikte gelir dağılımındaki adaletsizlik de
dikkatle incelenmeli, gelir ölçütleri detaylı bir şekilde çıkartılmalı ve
ilgili bakanlıklar ile toplumsal refah ve birlikteliği pekiştirecek adaletli
gelir dağılımı da incelenmelidir.
Türk halkının bu
hususlarda, ilgili sorunların, alınacak tedbirlerin ve çözüm önerilerinin, yüce
Meclisimizce tespiti amacı ile Meclis Araştırması açılması yerinde olacaktır.
2.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 38 milletvekilinin,
TARİŞ’in tarım sektöründeki konumunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/394)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Anayasamızın 98., İçtüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri gereğince, Ülkemiz
Tarım Sektörü içerisinde, tarımsal üretim ve pazarlamasında önemli rol oynayan
TARİŞ'in geliştirilmesi ve desteklenmesi ile ilgili sorunların, alınması
gereken önlemlerin ve çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla bir Araştırma
Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
1) Ahmet Orhan (Manisa)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Cemaleddin Uslu (Edirne)
4) Mustafa Enöz (Manisa)
5) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
6) Erkan Akçay (Manisa)
7) Kadir Ural (Mersin)
8) Mithat Melen (İstanbul)
9) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
10) Muharrem Varlı (Adana)
11) Reşat Doğru (Tokat)
12) Tunca Toskay (Antalya)
13) Münir Kutluata (Sakarya)
14) Yılmaz Tankut (Adana)
15) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
16) Behiç Çelik (Mersin)
17) Rıdvan Yalçın (Ordu)
18) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
19) Recai Yıldırım (Adana)
20) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
21) Akif Akkuş (Mersin)
22) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
23) Ali Uzunırmak (Aydın)
24) Atila Kaya (İstanbul)
25) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
26) Beytullah Asil (Eskişehir)
27) Mustafa Kalaycı (Konya)
28) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon)
29) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
30) İsmet Büyükataman (Bursa)
31) Osman Durmuş (Kırıkkale)
32) Necati Özensoy (Bursa)
33) Süleyman Turan Çirkin (Hatay)
34) Ümit Şafak (İstanbul)
35) Hasan Çalış (Karaman)
36) Cumali Durmuş (Kocaeli)
37) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
38) Şenol Bal (İzmir)
39) Mehmet Günal (Antalya)
Gerekçe:
Ege Bölgesi'nde
bazı ürünlerde dışa bağımlılığın dış ticarette dalgalanmalara yol açması nedeni
ile, 29 Ocak 1912 'de Germencik'te, 4 Şubat 1912'de
ise Aydın’da Ege'li incir üreticilerinin gerçekleştirdiği üretici kongreleri
ile Ege Bölgesi'nde Tarım Satış Kooperatifleri'nin ilk adımıdır.
9 Ekim 1935
tarihinde çıkartılan 2834 sayılı yasa ile "Tarım Satış
Kooperatifleri" ve bunların Birlikleri kurulmuştur. 1949 yılında, 2834
sayılı yasaya ve İncir ve Üzüm Tarım Satış Kooperatifleri Anasözleşmesi'ne
bağlı olarak, İzmir Pamuk ve ayrıca Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri
Birlikleri kurulmuş ve unvan düzenlemeleri yapılmıştır.
TARİŞ, ana
ürünleri olan İncir, Üzüm ve Pamuğun yanı sıra, bu ürünlerden elde ettiği tali
ürünleri, işleyerek değerlendirmektedir. İç ve dış piyasada önemli yeri
bulunmaktadır.
Tariş çatısı altında,
İncir T.S. Koop. Birliği, Üzüm T.S. Koop. Birliği ve Pamuk T.S. Koop.
Birliği olmak üzere toplam üç birlik yer almaktadır. Tariş
İncir T.S. Koop. Birliği'ne bağlı; İncir İşletmesi,
Kolonya Fabrikası, İncir Depolar İşletmesi ve 3 ilde toplam 15 adet T.S.
Kooperatifi bulunmaktadır. Tariş Üzüm T.S. Koop. Birliği'ne bağlı; Alaşehir Üzüm İşletmesi, Alaşehir
Sirke Pekmez İşletmesi, Kemalpaşa Üzüm Depolama İşletmesi ve 3 ilde toplam 14
adet T.S. Kooperatifi bulunmaktadır.
Tariş Pamuk T.S. Koop. Birliği'ne bağlı; Pamukyağı Kombinası, Bakım Yenileme
Fabrikası, Pamuk Depolama İşletmesi ve 7 ilde toplam 44 adet T.S. Kooperatifi
bulunmaktadır. Ayrıca kooperatiflere bağlı 5 sawgın
ile 29 rollergin tesisi de bu organizasyon içinde yer
almaktadır.
Yüce Önder
Atatürk; "Mutlak surette birleşmede kuvvet vardır. Kooperatif yapmak;
Maddi ve manevi kuvvetleri, zeka ve maharetleri
birleştirmektir." ifadesi doğrultusunda, Tariş
İncir, Üzüm, Pamuk ve Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri,
Türkiye'de kooperatifçiliğin önemli bir yapı taşıdır. TARİŞ İncir, Üzüm, Pamuk
ve Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri; Ege Bölgesinde 57
yerleşim biriminde 73 tarım satış kooperatifi, 75,600'ü aşkın üretici ortağı
ile Türkiye'nin ilk ve en büyük kooperatif kuruluşudur.
Üreticinin
ürününü en iyi şekilde alıp değerlendirmek ve üreticinin ihtiyacı olan zirai
ilaç, tohum, gübre, akaryakıt ve kredi gibi girdileri sağlama görevi bulunan
TARİŞ'in güçlendirilmesi ülke ekonomisi açısından büyük önem taşımaktadır.
Gelişmiş ülkelerde en yaygın üretim ve pazarlama biçimi kooperatifler ve
kooperatif birlikleridir. Serbest piyasa ekonomileri uygulayan ülkelerde,
devlet, kooperatifler yoluyla üreticileri desteklemektedir.
Ülkemizde doğru
ve sürdürülebilir bir ulusal tarım politikası oluşturulabilmesi için gerçek
anlamda özerk ve dünya piyasasında söz sahibi olabilecek üretici birliklerine,
zor durumda olan çiftçilerimizin refahı ve ülke ekonomimizin gelişmesi ve
desteklenmesi için azami ihtiyaç duyulmaktadır.
Belirtilen bu
gerekçelerle, ülke tarımında ve ekonomisinde ve de bölge tarımında ve
ekonomisinde önemi olan TARİŞ’in güçlendirilmesi ve Türk çiftçisinin
desteklenmesi ile ilgili sorunların, alınacak tedbirlerin ve çözüm
önerilerinin, yüce Meclisimizce tespiti amacı ile Meclis Araştırması açılması
yerinde olacaktır.
3.- İstanbul Milletvekili Ümit Şafak ve 23 milletvekilinin,
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin aldığı metrobüslerde
yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/395)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İstanbul
Büyükşehir Belediyesi şehrin ulaşım sorununu çözmek amacıyla metrobüs almıştır. Bu metrobüslerin
sık sık arızalanması ve her türlü sorunlarının
araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması için Anayasa'nın 98, İçtüzüğün 104
ve 105'inci maddeleri gereğince bir Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Ümit Şafak (İstanbul)
2) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
3) Münir Kutluata (Sakarya)
4) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
5) Recai Yıldırım (Adana)
6) Zeki Ertugay (Erzurum)
7) Bekir Aksoy (Ankara)
8) Mustafa Kalaycı (Konya)
9) Rıdvan Yalçın (Ordu)
10) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
11) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
12) Akif Akkuş (Mersin)
13) Yılmaz Tankut (Adana)
14) Osman Durmuş (Kırıkkale)
15) Hasan Özdemir (Gaziantep)
16) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
17) Reşat Doğru (Tokat)
18) Beytullah Asil (Eskişehir)
19) Erkan Akçay (Manisa)
20) Hasan Çalış (Karaman)
21) Mustafa Enöz (Manisa)
22) İsmet Büyükataman (Bursa)
23) Ahmet Orhan (Manisa)
24) Mehmet Günal (Antalya)
Gerekçe:
İstanbul
Büyükşehir Belediyesi şehrin ulaşım sorununu çözmek amacıyla tercihli yol
yapılmış, bu yolda toplu taşımayı yapacak olan metrobüsler
alınmıştır. İETT'nin şartnamesini hazırlayarak yaptığı ihale sonucunda 2 yıl
ödemesiz 7 yıl ödemeli olmak üzere uzun vadeli % 2.65 senelik faizle temin
edilen dış kredi ile finanse edilerek 63 milyon 278 bin 650 Euro bedelle
Hollanda'dan Advanced Public
Transport Systems firmasından Phileas
marka araçlar alınmıştır. Alınan bu araçlar hizmete girdikten sonra çeşitli
arızalar vermeye başlamış ve hizmetten geçici olarak kaldırılmıştır. Bu
araçların alımında çeşitli yolsuzlukların yapıldığı iddiaları bulunmaktadır.
İhale yapılırken daha önceden bir firmanın belirlendiği ve bu firmaya ihalenin
verildiği İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 12.05.2009 tarihinde yaptığı
açıklamadan anlaşılmaktadır. Yapılan açıklamada "İhale teknik
şartnamesinde hiçbir şekilde araç tarifi, ismi, modeli veya herhangi bir
markayı çağrıştıracak ifadelere yer verilmemiştir. Şartnamede tamamen teknik spesifikasyonları belirtilmiştir." Aynı açıklamada
"Uluslararası piyasalarda ve yurt içinde yapılan araştırmalarda hatta en
uygun aracın Phileaslar olacağı konusu tespit
edilmiştir." denmektedir. İhale sırasında bir firmanın açık olarak işaret
edildiği yapılan açıklamalardan anlaşılmaktadır.
Teknoloji
harikası olarak tanıtılan bu araçların hizmete girdikten çok kısa bir süre
sonra bakım ve onarım için seferden kaldırılması İstanbullu vatandaşlarımızın
aleyhine olmuştur. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Kadir Topbaş
tarafından 23.04.2009 tarihinde açıklama yapılarak "Metrobüs
araçlarının tamamı gelecek aybaşında devreye girebilecek. Hiçbir problem
olmayacak. Kapasiteleri oldukça yüksek. Daha teknik
arızalar var düzeltiliyor." denmiştir. Ancak İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin metrobüslerin alımıyla ilgili
12.05.2009 tarihinde yaptığı resmi açıklamasında "Araçlar direk üreticiden
alınmıştır. Üretimin her aşamasında 2 makine mühendisi ve 6 adet usta işçi
tarafından firma denetlenmiş ve şartnameye aykırı herhangi bir şekilde imalata
izin verilmemiştir. Menşe ülkeden gemiye yüklenmeden her türlü testler yapılmış
ve öyle gemiye yüklenmiştir. Şartnamemiz gereği İkitelli garajımıza araçlar
getirildikten sonra beher araç asgari 15 gün PDİ testine tabi tutulmuş ve
görülebilen her türlü noksanlık herhangi bir bedel ödenmeden
tamamlatılmıştır." denmiştir. Bu açıklamaya göre araçların her türlü
teknik testlerinin yapılarak Türkiye'ye geldiği anlaşılmaktadır. Ancak
araçların arıza yapması ve arıza yapmasına rağmen ayıplı mal statüsünde geri
iade edilmeden tamir yoluna gidilmesi ülkemizi zarara sokmaktadır.
Ayrıca Büyükşehir
Belediye Başkanı tarafından İTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Haluk Gerçeker'e 2007 yılında hazırlattığı fizibilite raporunda
Sayın Gerçeker "Metrobüs
projesi için değerlendirilen iki otobüs seçeneğinden Capacity
otobüsünün finansal değerlendirme göstergeleri, Phileas
otobüsüne göre önemli ölçüde daha iyidir." tespitinde bulunmuştur. Buna
rağmen Phileas marka otobüslerin alımında ısrarcı
olunması ve araçların arıza yapmasına rağmen geri iade edilmemesi bu olayla
ilgili yolsuzluk iddialarını güçlendirmektedir. Araçların depolarda
bekletilmesinin nedenleri de anlaşılamamaktadır.
Bütün bu
sorunların ve iddiaların tespit edilerek çözüme kavuşturulması için bir Meclis
Araştırması açılması gerekmektedir.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi, Demokratik
Toplum Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- (10/268) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/6/2009 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi
10/06/2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu’nun 10.06.2009 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel
Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Fatma
Kurtulan
Van
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Ön Görüşmeler Kısmında yer alan 10/268 esas numaralı Enerji alanında yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen
Meclis Araştırması Önergesini, 10.06.2009 Çarşamba günlü birleşiminde birlikte
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Demokratik Toplum Partisi Grubunun önerisinin lehinde, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Buyurunuz Sayın
Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde sık sık tartışılan, dışa
bağımlı hâle gelen enerji politikalarının araştırılması, enerji ve güvenlik
konularında gerekli çalışmaların yapılması, çevreye etkileri amacıyla
Demokratik Toplum Partisi adına vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkelerin
toplumsal ve ekonomik gelişimlerinin sürükleyici unsurlarının başında enerji
gelmektedir. Enerji, günlük yaşamımızın ve üretimimizin en önemli girdilerinden
birisidir. Bu nedenle ülkenin ve enerji sektörünün yönetimini üstlenenler,
toplumun ve ekonominin gereksinim duyduğu enerjiyi yeterli, kaliteli, sürekli,
düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde sunmak yükümlülüğündedirler
ancak ülkenin enerji arz güvenliği açısından da bu kaynakları çeşitlendirmek
zorundadırlar.
Ülkemizde
öncelikli bütün yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları tespit edilerek -çevre
koşulları da göz önünde bulundurularak- tüketime sunulmasını amaçlayan, enerji
kaynağı ve kaynak ülke çeşitlemesi özelliğini gözeten, dışa bağımlılığının
sakıncalarını ülke içi önlemlerle ve stratejilerle en aza indirgeyen bir
politikanın benimsenmesinde yarar vardır.
Enerjinin,
kaliteli, ucuz, yeterli ve çevreyle uyumlu bir şekilde temini tüm dünya
ülkelerinin gündeminde olan bir konudur. Ülkemizde ise, sürdürülebilir kalkınma
ve enerji konusunda uzun soluklu bir politika oluşturulamamıştır. Çağdaş
medeniyetleri yakalama hedefi olan ve sürdürülebilir bir gelişme ve büyüme
politikalarını benimseyen ülkemiz, doğru verilerden hareket ederek, ülkenin
içinde bulunduğu koşulları dikkate alarak, yerli ve yenilenebilir kaynaklara
öncelik vererek, teknolojik, ekonomik, sosyal, çevresel faktörleri optimize
eden bir enerji stratejisi, politikası ve enerji arz-talep dengesi oluşturmak
durumundadır.
Ülkemizin toplam
enerji tüketiminin yaklaşık dörtte 1’ini kendi öz kaynaklarından –ki, bunun
başında Batman’da petrol, GAP projesi kapsamında yüzde 48,7 elektrikle Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden hemen hemen enerjinin
yüzde 90’ı karşılanmaktadır- geri kalan kısmı ise ithalat yoluyla
karşılanmaktadır. Enerji açığı ve dışa bağımlılığın maliyeti 50 milyar doları
aşmış bulunmaktadır.
Ülkemiz, çok
çeşitli birincil enerji kaynaklarına sahip bir ülkedir. Ülkemizde, taş kömürü,
linyit, bor, ham petrol, doğal gaz, uranyum ve toryum gibi fosil kaynak
rezervleriyle, hidroelektrik, jeotermal, güneş, rüzgâr, dalga enerjisi gibi
tükenmez kaynak potansiyelleri bulunmaktadır. Zengin kaynakları olan ülkemizde
yerli üretime geçilmediği sürece, geçiş enerjisi politikaları, dışa bağımlılık
ve doğu-batı arasında boru hatlarının geçtiği bir köprü olma yaklaşımı enerji
açığını her geçen gün artırmaktadır.
Doğal gaz
piyasasında çalışan şirketlerin dizayn edilmesi,
enerji üretimi, kaçağı, kullanımı konusunda sağlıklı bir politikayı
geliştirmemenin sonucu olarak 2008 yılında doğal gaz, petrol ve elektriğe
defalarca yapılan ve yüzde 100’lere varan zamlarla ekonomi olumsuz etkilenmiş
2009 kışını soğukta geçirme tehlikeleri baş göstermiştir.
59 ve 60’ıncı AK
PARTİ hükûmetleri ithal enerji üzerinde durarak ve
enerjisinin büyük çoğunluğunu İran, Bakü-Ceyhan veya Kerkük’ten petrol boru
hatlarıyla alarak, ülkemiz şu an enerji açısından risk altında bulunmaktadır.
Bir gün bu vanaların kapanabileceği gerçeğini de hesaba katmamız gerekiyor.
Hükûmet bir yandan ithal
enerji ile dışa bağımlılığı geliştirirken, diğer yandan yenilenebilir enerji
kaynakları yerine geçiş coğrafyası politikası uyguluyor. Öte yandan enerji
açığını kapatmak için de nükleer enerji santrallerine başvuruluyor. Hâlbuki
nükleer enerji santrallerinin Türkiye’deki payı enerji üretiminde yüzde 2’yi
geçmiyor. Çevrecilerin duyarlılığı karşısında Başbakan “Ben çevrecilerin
daniskasıyım.” dese de, Sinop, Mersin, Fırtına Vadisi, Şırnak ve Allianoi’de birçok yerde nükleer ve kömüre dayalı
santraller yaşam hakkını ve çevreyi tehdit ediyor.
Yapılacak Ilısu barajıyla tarihî Hasankeyf; Cizre barajıyla da Alo Dino Kalesi, Fındık Harabeleri, Fekayi
Tayran Camisi, Timur Pençeleri, Asur Kuleleri gibi
tarihî yerler sular altında kalacak, doğal çevre, binlerce yıllık tarih sulara
gömülecek, ekolojik dengeler sarsılacaktır.
İran’ın zaman zaman vanaları kapatmasıyla karşılaşılan durum, Orta
Doğu’da süren savaş, Kafkaslarda patlak veren gerilimler, her an boru
hatlarının kapatılma riski olduğunu gösteriyor. Enerjinin ülke güvenliğiyle
bağlantısı dikkate alındığı zaman, önümüzdeki yıllarda kültürel değerlerimizi
ve çevreyi de koruyan enerji kaynaklarına yönelme konusunda yeni politikaların geliştirilmesi
kaçınılmazdır.
Kuzey Irak Kürt
yönetimi ile iyi ilişkiler, yapılacak petrol aramaları, Kerkük’te barışçıl ve
tarafsız bir politika, Kürt sorununun barışçıl, demokratik çözümü, enerji
sorununu da çözmeye katkı sunacaktır.
Enerji konusunda
araştırma yapılarak yeni bir planlamaya gidilmesi, ithal ve geçiş enerjisi
yerine kaynak enerjisi sağlanması, ülkemizin doğal zenginliklerinin
değerlendirilmesi, çevreye duyarlı bir yaklaşım, riskleri azaltacak, enerji
açıklarını kapatacak, ülke ekonomisine ve güvenliğine ciddi katkılar
sunacaktır. Bu nedenle, Meclis araştırma komisyonu kurulması konusundaki
önerimizin Genel Kurulca dikkate alınacağını düşünüyoruz.
Son dönemlerde
özellikle Kafkaslarda, Orta Doğu’da ve son Nabucco
Projesi’yle beraber Rusya’nın Avrupa’ya doğal gaz ihracı konusundaki gelişmeler
dikkate alınacak olursa, enerji ve güvenlik, ikisi bir arada… Yani bir ülkenin
enerji kaynaklarını kendisinin üretmesi, yaratması, aynı zamanda ülkenin kendi
güvenliğini koruması anlamına da geliyor.
Son olarak, Orta
Doğu’da bitmeyen çatışmaların nedeninin kaynağında, yine Kafkaslarda, Gürcistan
ile Rusya arasında baş gösteren sorunlarda, Azerbaycan ile Ermenistan arasında
meydana gelen sorunlarda yine doğal gazla, petrolle ilgili bağlantıların
olduğunu görüyoruz.
Bugün için,
Türkiye, Orta Doğu petrollerinden ne yazık ki yeterince yararlanmamaktadır.
Özellikle Kuzey Irak’ta, yeni yeni, Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığının bazı şirketlerle birlikte bazı çalışmaların
yapılması düşünülse de… Ülke içinde, özellikle haritalarda yeri olan
Silopi’deki, Şırnak’taki -bütün Cudi Dağı dâhil-
kömür yataklarının, yani “katı petrol” olarak tabir edilen bu kömür
yataklarının altında petrol denizinin olduğuna bütün bilimciler işaret ediyor. Hemen yakınında bulunan İdil’in Kozluca köyü, Nusaybin’e bitişik Dinçer petrolleri, doğal gazı dikkate alındığında ve
Nusaybin, İdil, Cizre, Habur, Silopi sınır boyunda
Irak ve Suriye tarafında yüzlerce petrol kuyusu olduğu, Irak’ın ve Suriye’nin
petrol çıkardığı dikkate alınacak olursa, Türkiye’de kendi enerjimizi yaratmak,
kendi petrolümüzü çıkarmak, kendi kaynaklarımızı kullanmak konusunda çok
sağlıklı bir politikaya sahip olmadığımız görülmektedir.
Biz, bu önergeyle
ülkemizin en hayati konusunda bir araştırma komisyonu kurulmasının faydalı
olacağını düşünüyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Bağlıyorum efendim.
Meclisin mayın
gerilimiyle geldiği noktada doğrusu gelinen manzaranın, tıkanmışlığın,
çalışamazlığın, kaybolan zamanın artık sonuç olarak zarar vermeye başladığını,
gece onikilere kadar süren bir mesainin ardından
ertesi gün sabah 11.00’lerde yapılacak bir çalışmanın çok da verimli
olabileceğinin ortaya çıkmadığını görüyoruz. Tekrardan bu konularda bir
diyalog, grup başkan vekilleri arasında bir uzlaşma sağlanmasında büyük bir
yarar görüyoruz.
Bu önergemiz
Türkiye'nin lehinedir, ülkemizin lehinedir, halkımızın lehinedir; destek
bulacağını umuyor, saygılar sunuyoruz. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kaplan.
Önerge lehinde Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü.
Buyurunuz Sayın
Çöllü. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSNÜ ÇÖLLÜ
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; DTP Grubunun enerji
politikaları konusundaki araştırma önergesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'nin
birçok alanda olduğu gibi enerji alanında da sağlıklı ve güvenli bir enerji
politikası olduğunu söyleyebilmek maalesef mümkün değildir. Yaklaşık yedi
yıldır iktidarda olan AKP’nin uyguladığı politikaların, belki de daha doğru bir
tanımla politikasızlığın sonuçlarını hep birlikte yaşadık. Bugün elektrik
enerjisi alanında herhangi bir kesilme söz konusu değilse, bu, iktidarın
başarısının değil, ekonomik krizin bir sonucudur. Kriz dolayısıyla ekonomide
yaşanan daralmaya bağlı olarak talepte bir düşüş var ise ve enerji arzında bir
sorun yaşanmıyor ise -yaşanmıyor- bundan dolayı yaşanmıyor. Ama geçen yılı
şöyle bir hatırlayalım, yüzde 70’lere ulaşan zamları, zaman zaman
da yaşanan kesintileri hep birlikte yaşadık, gördük.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye enerjide dışa bağımlı bir ülke durumundadır.
Enerjimizin neredeyse dörtte 3’ünü ithal ediyoruz. Uygulanan politikalarla da
bu yapının değişmesi mümkün görünmemektedir. AKP de bu yapının değişmesi için
hiçbir adım atmamıştır.
Peki, bugün
enerji politikamız nedir? Önce elektrik alanındaki bütüncül yapı
parçalanmıştır, enerji alanı serbest piyasaya açılmıştır. Kamunun bu alanda
yatırım yapması, malumunuz, yasaklanmıştır. Serbest piyasa ekonomisi içerisinde
sistemin işleyeceği öngörülmüştür. Ama gelinen noktada sistemin işlemediği
açıkça ortadadır. Ne arz güvenliği sağlanabilmiş ne de fiyat istikrarı
sağlanabilmiştir. Yani her yıl 2.500 megavat düzeyinde yatırım yapılması
gerekirken yatırımlar 700 megavatta kalmıştır. Enerjide yedek kapasite yok
edilmiştir.
Elektrik
fiyatları ne oldu? Neredeyse bu konuda da bir karaborsa oluştu. Geçen yıl DUY
kapsamında 20-21 kuruşa elektrik alınmak zorunda kalındı. Tabii, bu, vatandaşın
faturasına da yüzde 70’lere ulaşan zam olarak yansıdı. O dönemde otomatik zam
olduğunu hepimiz biliyoruz, her ay otomatik zamlanıyordu elektrik. Peki, şimdi
otomatik olarak elektrik düşüyor mu? Talep daraldı, hem de ciddi bir daralma
söz konusu oldu. 2009’un ilk beş aylık elektrik tüketimi verilerine
bakıldığında, Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre elektrik tüketimi
yüzde 6,4; Şubat ayında yüzde 10, Mart ayında ise yüzde 2,8; Nisan ayında yüzde
5,2; Mayıs ayında yüzde 6,5 düşmüştür. Peki, talebi daralan bir ürünün
fiyatının da azalması gerekmez mi arkadaşlar? Serbest piyasa bunu öngörmez mi?
Geçen yıl
elektrik fiyatları talebe bağlı olarak hem de otomatik olarak zamlanırken, bu
yıl otomatik olarak düşüş olmuyor. Neden olmuyor? Bunun cevabını bilmek
isterim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu süreçte başka neler yaşandı? Öyle dönemler oldu ki,
kamu kendi elindeki santralleri durdurup, alım garantileri nedeniyle özel
sektörün elindeki doğal gaz santrallerinden elektrik aldı. Yüzde 93’ü ithal
edilen doğal gazın elektrik üretimindeki payı yüzde 45’lere yükseltildi.
Talebin arttığı dönemlerde elektrik alımında ise tam bir karaborsa oluştu.
Talebin düştüğü dönemlerde Türkiye almadığı doğal gazın parasını ödemek zorunda
kaldı. Kış aylarında doğal gazın fiyatı yüzde 100 arttı otomatik olarak ama
sonra öğreniyoruz ki İran’a, kullanmadığımız doğal gaz için 700 milyon dolar
ödüyoruz.
“Türkiye’yi doğal
gaz koridoru yapıyoruz, enerji üssü oluyoruz.” söylemlerinin de gerçeği
yansıtmadığını artık yavaş yavaş görmekteyiz.
Nabucco Projesi’nde
hiçbir isteğimizin kabul edilmediği yabancı diplomatlar tarafından
açıklanmaktadır. Ülkemizi ne için, kim için koridor yapıyoruz? Bu sorunun
yanıtının somut olarak verilmesini bekliyoruz.
Başka ne oldu? Bir
dönem, bir fabrikayı alana yanındaki hidroelektrik santrali eşantiyon olarak
verildi. Bir gün ihtiyaç duyuldu, o santralden elektrik talep edildi ama
elektrik verilmedi santral sahipleri tarafınca. Bedavaya verilen santralden
elektrik alınamadı.
Geçen günlerde de
malumunuz basına yansıdı. Bu santrale, bütün bunlara rağmen, yüzde 100 alım
garantisi verilmek isteniyor.
Petrol konusunda
da Türkiye bir ara koşulsuz bir şekilde topraklarını yabancı petrol
şirketlerine açmaya kalktı. Etkili muhalefetimiz ve dönemin Cumhurbaşkanının
tutumu nedeniyle bu gerçekleşmedi. Bugün, hâlâ, Türk halkı, en pahalı
akaryakıtı kullanıyor. Geçen günlerde EPDK akaryakıt dağıtım şirketlerini
uyardı, fiyatların yüksek olduğunu, gerekli indirimlerin yapılmaması durumunda
işlem yapılacağını bildirdi. Bunu da anlamak mümkün değil. Yani bir sorun, bir
yanlışlık varsa bunun gereğini yaparsınız, buna seyirci kalmak “Bak şu kadar
süre veriyorum, yapmazsan ceza keserim.” anlayışını anlamak mümkün değildir
değerli arkadaşlar.
Ayrıca, Türkiye,
Doğu Akdeniz’de, bir oldubittiyle petrol arama haklarını kaybetmek üzeredir. Bu
konuya dikkatinizi çekiyorum. Türkiye, bir an önce, Doğu Akdeniz’de aktif bir
politikayı devreye sokmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye bunları yaşadı, daha niceleri yaşandı -ama sürem izin
vermiyor ayrıntılara girmekten- bunlar yaşanırken bir de ne oldu? “Karanlıkta
kalacağız.” söylemleriyle geçen yıl nükleer dayatması yaşandı. Türkiye kendi
yerli, yenilenebilir kaynaklarını bir kenara bıraktı, sanki dışa bağımlılık
yetmiyormuş gibi dışa bağımlılığı artıracak yeni bir maceraya sürüklendi. Ne
deniyordu o zaman? Enerji Bakanı, Başbakan, “Nükleer enerji en ucuz enerji.”
diyordu. Sonra bir ihale yapıldı, ihaleye girenlerin biri hariç diğerleri
teşekkür mektubu yollamıştı. Bir mektuptan ise 21,16 sent çıktı. Ucuz denilen
nükleerde teklif edilen fiyat buydu. Ama bu konuda da henüz ne olduğu belli
değil değerli arkadaşlar. Bir ihale yapılıyor, bir fiyat veriliyor, bu fiyata
alıyor musunuz almıyor musunuz, bunu söyleyin. Yok
öyle olmuyor, revize teklif veriliyor. Onu komisyon kabul etmiyor, “Şu birim
değerlendirsin.” deniyor. Bu teklif 19 Ocakta yapıldı, bugün 10 Haziran, aradan
beş ay geçmiş, ama ne olacağı hâlâ belirsiz.
Değerli
milletvekilleri, bu yaşananlar ve gündeme getirilen çözümler ışığında, en
stratejik kaynak olan enerjinin, enerji alanının, doğru, sağlıklı şekilde
yönetilebildiğini söylemek mümkün müdür sorarım sizlere? Kesinlikle değildir.
Türkiye, yanlış politikalar, yanlış yönetim anlayışı nedeniyle büyük bir kaynağı
heba etmiştir ve etmeye de devam etmektedir.
Türkiye, enerji
alanını bütüncül bir bakış açısıyla yeniden planlamalıdır. Acil değil, akılcıl çözümler üretebilmelidir. “Karanlıkta kalıyoruz.”
söylemleri eşliğinde gündeme getirilen acil çözümlerin çözüm olmadığı ve
ülkemize büyük zararlar verdiği ortadadır. Yalnızca teşviklerle “Şu kadar
fiyattan şu kadar elektrik alırım?” denilerek bir yere varılması da kesinlikle
mümkün değildir. Türkiye, kendi yerli ve yenilenebilir kaynaklarını temel alan,
sürdürülebilir, yani çevreyi de dikkate alan bir enerji politikası hazırlayıp
uygulamalıdır. Bugün hidroelektrik santrallerimizin yüzde 35-40’ını ancak
değerlendirebiliyoruz. Rüzgâr, güneş, jeotermal, biyoyakıtların
elektrik üretimindeki payı ise yüzde 1’e bile ulaşmıyor. Türkiye, yenilenebilir
kaynaklar açısından ciddi bir potansiyele sahiptir. Ancak bu kaynakların
değerlendirilebilmesi, yine serbest piyasa politikaları doğrultusunda tamamen
bir başıboşluğa terk edilmemelidir. Yalnızca alım ve fiyat garantisine indirgenmiştir.
Oysa potansiyelin ortaya konulması, öncelik sıralaması yapılması, bu
kaynaklardan yapılacak üretimin sisteme taşınabilmesi için ciddi planlamalara
ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca, yenilenebilir enerji kaynakları için ifade
edilen “yerli kaynak” söyleminin de gerçekçi olabilmesi için öncelikle
teknoloji üretiminin sağlanması gerektiği de açıktır. Bu konuda ciddi bir ARGE
ve üretim çalışmasına ihtiyaç olduğu ortadadır. Alınan lisansların ne kadarının
yatırıma döndüğü belli değildir. Bu nedenle kamunun yatırım yapması önündeki
engel kaldırılmalı, gerektiğinde kamu, stratejik önemi yüksek olan bu alanda da
yeniden yatırımcı olabilmelidir.
Burada öncelik
verilmesi gereken bir konu da enerjimizi verimli ve tasarruflu kullanmaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
HÜSNÜ ÇÖLLÜ
(Devamla) – Türkiye’nin tasarruf potansiyelinin yüzde 20’ye kadar
çıkabileceğini belirtenler de vardır. Bu çok ciddi bir kaynaktır arkadaşlar ve
bu potansiyelimizi de mutlaka değerlendirebilmeliyiz.
Değerli
milletvekilleri, geldiğimiz noktada, Türkiye’nin enerji alanının yeniden
düzenlenmesi gereği açıktır. Hükûmetin enerjide
kullandığı politikaların halkımız lehine sonuçlar doğurmadığı da ortadadır. Bu
anlamda Meclisimizin, enerji alanında yaşanan sorunların belirlenmesi, çözüm
yolunda yeni bir enerji stratejisi ve politikası oluşturabilmesi için görev
üstlenmesinin doğru olacağını düşünüyorum.
Araştırma
önergesinin gündeme alınmasına destek vermenizi bekliyor, sizleri saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Çöllü.
Aleyhinde, Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Uslu.
CEMALEDDİN USLU
(Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
DTP grup önerisi, enerji politikaları hakkındaki grup önerisiyle ilgili aleyhte
söz aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizdeki hızlı nüfus artışının yanında, hızla şehirleşen ve
sanayileşme alanında atılım yapmaya çalışan bir ülke olmamız nedeniyle
Türkiye’nin enerji ihtiyacı hızla artmaktadır. Çevre Bakanlığının yaptığı
açıklamaya göre, Türkiye’nin enerji ihtiyacı her geçen yıl bir önceki yıla göre
ortalama yüzde 8 artmaktadır. Benzer biçimde, Dış Ticaret Müsteşarlığının
yaptığı açıklamaya göre de Türkiye’nin, elektrik enerjisi ihtiyacının
karşılanabilmesi için yıllık 4-4,5 milyar dolarlık yatırım yapması gerektiği
belirtilmektedir. Türkiye bu miktarda bir yatırımı yapabilmekte midir?
Maalesef, bu durum, ekonomik zorluklar çeken ve enerji açısından dışa bağımlı
olan Türkiye’ye ciddi sıkıntılar getirmektedir. Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketinin hazırladığı on yıllık enerji arz-talep raporuna göre bugün
Türkiye’deki elektrik enerjisi üretiminin yaklaşık yüzde 19’u hidroelektrik
santrallerinden, yüzde 24’ü kömür santrallerinden sağlanırken, tüm elektrik
üretiminin yüzde 47’si doğal gazla çalışan santrallerden elde edilmektedir.
Başka bir deyişle, hemen hemen hiç doğal gaz
üretemememize rağmen tüm elektrik enerjisi ihtiyacımızın neredeyse yarısını
doğal gazla karşılar hâle gelmiş olmamız, uzun dönemde doğru bir tercih
değildir.
Bu durum,
ekonomiye önemli bir yük olmanın yanı sıra ülkemizi çevresindeki doğal gaz
zengini ülkelere ciddi biçimde bağımlı hâle getirmekte ve muhtemel bir
uluslararası krizde diğer ülkelerin eline çok değerli bir kart verilmektedir.
Bu şartlar altında Hükûmetin enerji kaynaklarındaki
çeşitliliği artırarak çevredeki doğal gaz zengini ülkelere bağımlılığını
azaltması gerekmektedir.
OECD ülkelerinde
bir ailenin gelirinin en fazla yüzde 1’i elektrik harcamalarına giderken,
Türkiye’de asgari ücretlinin gelirinin yüzde 10’a yakın bir kısmı elektriğe
gitmektedir.
Türkiye, petrol
ve doğal gaz kaynaklarıyla çevrili bir ülkedir. Yılın dört mevsimi üzerinde
güneş vardır. Rüzgâr enerjisinden yararlanabilecek en önemli ülkeler arasında
sayılmaktadır. Jeotermalde Avrupa’nın en büyük potansiyeline sahip ülkesidir.
Hidroelektrik ve kömürde büyük bir potansiyele sahiptir. Diğer enerji
kaynakları da eklendiğinde Türkiye’nin enerji kaynaklarını yeterli ve verimli
bir şekilde kullanamadığı ortadadır. Buna bir de nükleer enerji gibi henüz
yararlanamadığı alternatiflerini de eklersek, enerji konusunda planlı bir
çalışmanın ne kadar gerekli olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye’de, enerjiye olan ithal bağımlılığı nedeniyle elektrik
fiyatı çok yüksektir. Türkiye, ham petrol ihtiyacının yüzde 6’sını, doğal gaz
ihtiyacının ise yüzde 4’ünü ancak kendi kaynaklarından karşılayabilmektedir.
Ülkemizin elektrik enerjisi talebinde ortalama yüzde 7,5 oranında hızlı bir
artış eğilimi vardır. 2007 yılında 191,5 teravat
olarak gerçekleşen elektrik enerjisi üretimimizin 2020 yılında yüksek senaryoya
göre yıllık yaklaşık yüzde 7,7 artışla 499 teravat,
düşük talep senaryosuna göre ise yıllık ortalama yüzde 5,96 artışla 406 teravata ulaşacağı beklenmektedir. 2008 yılı itibarıyla
kurulu gücümüz 41.987 megavat, elektrik tüketimimiz ise 198,4 milyar kilovat
olarak gerçekleşmiştir.
Enerji Bakanlığının sitesinde yer alan aylık
Önemli bir
gelişmişlik kriteri olan kişi başı elektrik tüketimi
gelişmiş ülkelerde 8.159 kilovat iken, ülkemizde bu oran dünya ortalaması olan
2.159 kilovatın altındadır. Türkiye’de kişi başı elektrik tüketimi yaklaşık
1.400 kilovattır. Ülkemizin bu seviyeye gelebilmesi için uzun vadeli plan ve
politikalar oluşturarak hayata geçirilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, enerji politikamız ulusal çıkarlarımızı gözeten, enerjide dışa
bağımlılığı azaltmak için yerli kaynaklara dayalı uzun vadede değişmeyen temel
unsurları içerecek bir şekilde yeniden belirlenmelidir. Enerji politikalarını,
ekonomi, güvenlik ve dış politikalardan ayrı düşünmek mümkün değildir. Bu
nedenle, enerji politikasını oluştururken bu hususları göz önünde bulundurmak
gerekmektedir.
Enerji
politikalarının, her şeyden önce sürdürülebilir hedeflere göre çevreye uyumlu,
güvenilir, enerjinin tüketicilerin tamamının kullanabileceği ucuzlukta olması
gerekmektedir.
Enerji
politikaları üretimden tüketime bir bütündür. Enerjide bütüncül bir yaklaşım
esas olmalıdır.
Ülkemiz
gerçekleri de göz önüne alınarak enerji sektörünün gerek stratejik önemi
gerekse kaynakların rasyonel kullanımı için düzenleme, planlama, eş güdüm ve
denetleme faaliyetlerinin koordinasyonu açısından entegre
bir yapıya ihtiyaç vardır. Henüz kullanılmayan linyit ve hidroelektrik
potansiyelimizin bir an önce değerlendirilmesi önemlidir. Tamamına yakını ithal
edilmekte olan doğal gaza bağımlılığımız bir an önce normal seviyelere
indirilmelidir. Buna paralel olarak ithalatın yapıldığı ülke sayısı da
çeşitlendirilmelidir.
Yenilenebilir
kaynak potansiyelimiz makul destek ve teşviklerle daha büyük ölçüde değerlendirilmeli,
enerji tanımı olgusu enerji politikalarına entegre
edilmelidir.
Yenilenebilir
enerji kaynaklarının kullanımı ile ilgili orta ve uzun vadede tutarlı hedefler
konulmalı, bu hedeflerin gerçekleşmesini sağlayacak stratejiler oluşturularak
yol haritaları belirlenmelidir. Hedeflerin gerçekleşmesini takip etmek üzere
izleme mekanizmaları oluşturulmalıdır. Petrolün en çok kullanıldığı ulaştırma
sektöründe alınacak önlemler ile petrol tüketimimizi süratle azaltıcı önlemler
alınmalıdır. Türkiye’nin bir enerji envanteri
çıkarılmalıdır.
Planlama, kamusal
üretim ve yerli kaynak kullanımını reddeden özelleştirme ve serbestleştirme
politikalarından vazgeçilmeli, kamu da özel sektör gibi yatırım yapabilmelidir.
Yetişmiş ve nitelikli insan gücümüz, özelleştirme uygulamaları ve politik
müdahalelerle tasfiye edilmemelidir.
Enerjinin üretimi
ve yönetiminde en temel unsur olan insan kaynağımızın eğitimi, istihdamı ve
bazı konular enerji politikalarının temeli olmalıdır. Enerji sektöründeki bu
açmaza bir an önce çözüm bulunmalıdır.
Sözlerime son
verirken sizleri saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Uslu.
Aleyhinde, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy.
Buyurunuz Sayın
Aksoy. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SONER AKSOY
(Kütahya) – Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlarım; DTP’nin
grup adına vermiş olduğu önergenin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Enerji
konusu söz konusu olduğu için özellikle konuşmak istedim.
Enerji,
biliyorsunuz hayatımızın en önemli unsurlarından birisi. Kalkınmak için,
yaşamak için, gelişmek için, bir medeniyet kurmak için ülkelerin enerjilerini
arz güvenliği altında, ucuz, kaliteli ve sürekli bir şekilde temin etmeleri
gerekir. Bunun için hükûmetlerin elbette bir
politikaları olması gerekir.
Bundan önce
konuşan değerli sözcü arkadaşlarım, Komisyonumun değerli üyeleri aynı zamanda, Hükûmetimizin bir enerji politikası olmadığından da söz
ettiler. Buradan konuya yaklaşmak istiyorum. Bir kere, bir enerji
politikasından ne kastediyoruz? Bunu, politika olmadığını söyleyenlerin ne
kastettiğini ve nasıl bir politika olması lazım geldiğini de arkalarından
söylemeleri gerekir. Bu noktada ben konuşmalarda bir öneri görmedim ama dünyada
takip edilen enerji politikasından bir parça bahsetmek ve bu politika ile bizim
Türkiye olarak, Türkiye Hükûmeti olarak nasıl bir entegrasyon içerisinde olduğumuza da değinmek istiyorum.
Muhterem
arkadaşlar, dünyada bugün takip edilen enerji politikası üç sacayağı üzerine
oturmaktadır. Bunun bir tanesi nükleer enerji üzerine oturmaktadır, bir diğeri
enerji verimliliği üzerine oturmaktadır, bir diğeri de yenilenebilir enerji
üzerine oturmaktadır. Dünya bu üç enerji kaynağı üzerinde çok ciddi çalışmalar
yapmaktadır. Dünyanın kabul ettiği üç sacayağı üzerindeki bu politikanın üçünün
de üstünde hükûmetlerimiz durmuş, bizzat
komisyonlarımızdan ve Büyük Millet Meclisindeki değerli üyelerin gayretleriyle,
üçüyle alakalı da temel hukuki zemini sağlayan yasalar çıkartılmıştır. Bu üç
temel politikayı takip etmiyor olsaydık böyle bir yasa çıkarmamız mümkün
olmazdı.
Ne yaptık? Mesela Enerji Verimliliği Yasası’nı çıkardığımız andan bugüne
kadar, Türkiye’de devrim niteliğinde, “enerji verimliliği” kavramını halk
arasında, sanayici arasında, konutlarda, iş yerlerinde anlaşılabilir bir kavram
hâline getirdik, enerji verimliliğinin son derece ucuz bir kazanç yolu olduğunu
hemen hemen herkese açıklama imkânı bulduk ve bunun
sonunda da pek çok tedbir, pek çok işlem, pek çok eylem devreye girdi. Bununla
ilgili hukuki zemini hazırladık ve bu hukuki zeminden de şu anda yararlanan
sanayicimiz vardır, iş adamlarımız vardır, konutlarımız vardır.
Bu Yasa’nın
detaylarına girmek istemiyorum çünkü Büyük Millet Meclisi çıkardı bu Yasa’yı.
Bu Yasa’yı çıkarırken de Komisyonumuzun bütün değerli üyeleri ittifak hâlindeydiler.
O bakımdan ben tekrar teşekkür etmek istiyorum.
Enerji
Verimliliği Yasası’nın ötesinde çıkarmış olduğumuz diğer bir yasa Nükleer
Enerji Yasası. Nükleer Enerji Yasası’nda da çok önemli çalışmalar yaptı
Komisyonumuz ve değerli Büyük Millet Meclisi tarafından da, heyetiniz
tarafından da kabul gördü ve şu ana kadar olmayan hukuki bir platform, nükleer
enerji için de var oldu. Bugüne kadar üç defa, enerjiyle
alakalı, hükûmetlerin teşebbüsleri olmuş, ta 1970’li
yıllardan, efendim, o zamanın enerji bakanlarının “Evet, olur.” dediği
dönemlerde yapılan teşebbüslerde akim kalarak bugünlere gelmiş ve bugün bunun
hukuki altyapısı temin edilerek bununla alakalı özel sektör harekete geçmiş,
ihaleye çıkılmış, ihalede teklifler verilmiş ve Hükûmetimiz
bunun üzerinde şu anda çalışmalar yapmakta. Bu teklif tek bir teklif
olması dolayısıyla bazı düşünceler, üzerinde, zannediyorum, serdediliyor. Bu
bakımdan bir gecikme söz konusudur ama bu, olmayacak anlamında değildir.
Ayrıca, Sinop bölgesiyle alakalı da yakın zamanda yeni bir ihalenin çıkarak
nükleer enerjide önemli bir adımın atılacağına inanıyorum.
Üçüncü sacayak,
yenilenebilir enerjidir. Dünya eskiden olduğu gibi sadece petrole göz diken ve
“bir damla kan, bir damla petrol” diyen bir dünya değildir artık. Dünya, bugün
petrolden başka enerji kaynakları aramaya başlamış, bilmiş ve bununla alakalı
da yenilenebilir enerji kavramını ortaya çıkarmış ve bu noktada çok önemli
mesafeler almıştır ve buradan elde ettiği kaynaklar, petrol kaynaklarını tehdit
eder mahiyettedir ve yenilenebilir enerji kaynakları, aynı zamanda dünyada
içinde bulunduğumuz global ısınmaya karşı da tek
çaredir. Çok önemli ve tek çözümdür.
Bu noktada yine
Büyük Millet Meclisi çok güzel görev yapmış, Komisyonumuzdan gelen
Yenilenebilir Enerji Yasası’nı 2005 yılında çıkarmış ve o günden bugüne kadar
yenilenebilir enerji konusunda fevkalade gelişmeler olmuş, rüzgâr enerjisi 19
megavattan 500 megavata çıkmıştır bu sene sonu itibarıyla, daha da
yükselecektir. Ve şimdi hazırlamış olduğumuz yeni Yenilenebilir
Enerji Yasas’ında yaptığımız değişikliklerle inkılabi birtakım adımlar atmış bulunuyoruz ve bunu da yine
Komisyonumuzda başarıyla geçirdik ve bu fevkalade inkılabi,
Türkiye’yi sıçratacak bir yasa olması itibarıyla, bu yasaya Komisyonumuzun
bütün üyeleri müttefiken “evet” demiştir; muhalefette
bulunan arkadaşlarımın, kardeşlerimin tamamı “evet” demişler ve çok önemli
katkılarda bulunmuşlardır. Ben bu vesileyle şükranlarımı arz etmek istiyorum
bütün Komisyon üyelerime. İnşallah huzurunuza gelecek ve Genel Kurula da
şükranlarımı arz etme imkânım olacak.
Bu yasa çıktığı
zaman, Türkiye'de yenilenebilir enerjiyle alakalı büyük bir sıçrama olacak
çünkü bugün bu yasayı, Amerika’da, Almanya’da ve Çin’de de konuşmaktadırlar.
“Bu yasa ne zaman çıkacak?” diye bütün dünya sanayicileri ve bu global krizden bunalan pek çok sanayici ve yatırımcı bu
yasanın çıkmasını beklemektedir. Eğer gerçekten bu yasayı çıkartabilirsek,
göreceksiniz, bu noktada Türkiye'de çok büyük yatırım hamleleri olacaktır.
Rüzgâr enerjisinden tutunuz çöp gazı üretimine kadar, biyogazdan tutunuz güneş photovoltaic ve termal güneş sistemlerine varıncaya kadar,
hatta denizde rüzgâr enerjisine varıncaya kadar, klasifike
edilmiş ve her klasifikasyon için ayrı fiyatlar
verilmiş ve ayrı terminler verilmiş şeklinde yepyeni
bir teşvik mekanizması sizin huzurunuza gelecek. Eğer bunu yapabilirsek Türkiye
sıçrama yapacak.
Bu arada, Hükûmetimiz, bildiğiniz gibi yeni teşvik kararnamesi
neşretti. Bu teşvik kararnamesi de aldığımız sinyallere göre fevkalade müspet input’lar alıyoruz, sayın muhalefetten de alıyoruz, iş
adamlarından da alıyoruz. Bu ikisiyle birleştiği zaman ben inanıyorum ki ikinci
altı ayda, 2009 yılının ikinci altı ayında kalkınmamızda büyük bir hamle olacak
ve belki negatif olan kalkınma hızımızın pozitife doğru girme ihtimali çok
yükselecek ve 2010 yılına Türkiye “take off” yapmış olarak inşallah girecektir.
Ben bu ümit ve
temennilerle sözlerime son verir, saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Aksoy.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama
talebinde bulunan arkadaşların isimlerini tespit edeceğim: Sayın Anadol, Sayın Tüzün, Sayın
Durgun, Sayın Erenkaya, Sayın Çöllü, Sayın Yıldız,
Sayın Sönmez, Sayın Susam, Sayın Coşkunoğlu, Sayın Ağyüz, Sayın Arat, Sayın Kılıçdaroğlu,
Sayın Oksal, Sayın Kesici, Sayın Karaibrahim, Sayın
Diren, Sayın Ünlütepe, Sayın Genç, Sayın Oyan, Sayın Elekdağ.
Üç dakika süre
veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayımız vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- (10/268) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin DTP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Demokratik Toplum Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verdiği
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul
edilmemiştir.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 14.52
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.07
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK
(Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
102’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre vermiş olduğu bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
2.- (10/117) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/6/2009
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Tarih:
10.06.2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu’nun, 10.06.2009 Çarşamba günü (Bugün)
yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, Grubumuzun “TBMM Genel Kurul Gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler kısmının 69. sırasında yer
alan 10/117, esas nolu, “Sanayi sektöründe yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi Amacıyla
Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince” Meclis Araştırması
önergesiNİN görüşmelerinin bugünkü birleşimde
yapılması önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkanvekili
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde Bursa
Milletvekili Necati Özensoy.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu öneri üzerinde, lehinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu öneri yani gündeme alınmasını istediğimiz araştırma önergesi,
sanayi sektörü ve sanayicilerimizin sorunları ve çözüm önerilerinin
araştırılması ve gerekli önlemlerin alınmasıyla alakalı. Bu araştırma
önergesinin veriliş tarihi 31/1/2008. Yani o günlerde
yaşanan sanayideki problemlerin bugünlere yansıdığı şekilde, özellikle krizin de
etkisiyle birlikte ülkemizin içinde bulunduğu durumu ortaya koyarak bugün
özellikle sanayi sektöründeki yaşanan sıkıntıların sorunlarının araştırılıp
çözüm bulunmasıyla ilgili bir araştırma komisyonu kurulması gerçekten elzem
olmuştur, zorunlu olmuştur diye düşünüyorum. Çünkü sanayi
sektörünün ve ülkenin genel anlamda ne durumda olduğuna şöyle bir göz atarsak,
kurulan şirket sayılarına göz attığımızda -ki, bu vereceğim rakamlar TÜİK’in rakamlarıdır, ne gazete haberleridir ne de başka
kaynaklardan alınan rakamlardır- bu yıl kurulan şirket sayısı 34,7 azalmış
durumda, yine şubat ayı itibarıyla kurulan şirket ve kooperatif sayısı 30,8
azalmış durumda, buna ilave birçok rakamlar verilebilir. Yine açıklanan
sanayi üretim kapasite endekslerine hep birlikte göz attığımızda yine bu
rakamların gerçekten içler acısı olduğunu hep birlikte görüyoruz.
Bunun yanında yine dış ticaret istatistiklerine, TÜİK’in rakamlarına bir göz atarsak, yine bu rakamların
gerçekten çok düşük rakamlar olduğunu, giderek sıkıntıların arttığını TÜİK’in rakamları da ortaya koymakta. AB’ye ihracat yüzde
39,4 azalmış yine geçen yılki rakamlara göre. Ocak ayı istatistiklerine
baktığımızda ihracatın 25,7 azaldığını görüyoruz özellikle yine bu rakamların
içerisinde. Bunları çoğaltarak, verilen bütün istatistiklere baktığımızda
maalesef giderek sanayi sektöründeki üretimin, kapasite kullanım oranlarıyla
birlikte yansımaların kötüye gittiğini hep birlikte görüyoruz.
Tabii, bunların en büyük yansımaları da yine işsizlik noktasında
oluyor. İş gücü araştırmalarına baktığımızda TÜİK’in
yaptığı, yine 2008-2009 Ocak ayına baktığımızda 11,6’dan 15,5’e çıktığını
görüyoruz, şubat ayı itibarıyla baktığımızda 11,9’dan 16,1’e çıktığını
görüyoruz. Tabii işin ilginç tarafı yine, iş gücüne katılma oranlarına baktığımızda
yüzde 45,8 oranını görüyoruz. İş gücü dışında olanların da 46,3’ünün daha önce
bir işte çalıştığını görüyoruz. Yani işe girmekten ümidini kesenler ve iş gücü
dışında kalanların da oranlarının böyle vahim noktalarda olduğunu hep birlikte
görüyoruz. Dolayısıyla, sanayinin ve sanayicilerin sıkıntılarının
araştırılması, bir an önce araştırma komisyonu kurulmasıyla birlikte bu
taleplerin yerine getirilmesi, bu tedbirlerin alınması gerçekten önemli.
Dünyadaki mevcut ve muhtemel gelişmeleri, bilim ve teknolojideki
eğilimleri, diğer sektörlerle etkileşimi, sosyal yapıdaki değişim ve
ihtiyaçları da dikkate alarak Türkiye'nin sürdürülebilir sanayi stratejisine
yönelik bir çerçeve tasarlanmasını ve kayıt dışı istihdamın kayıt altına
alınması, iş gücü üzerindeki vergi yükünün azaltılması, istihdam destek
hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve girişimciliğin teşvik edilerek ilave
istihdam yaratılmasıyla dinamik bir sınai iş gücü
oluşturulması araştırılarak güncel sanayi politikaları oluşturmak artık elzem
olmuştur diye düşünüyorum. Bu önergenin bir an önce kabulüyle bir adım daha
atılmış olur.
Buradan hareketle baktığımızda, son aylarda ekonomik krizle
birlikte sanayiye veya sanayicilere ne tür destekler yapılmış diye bir gözden
geçirdiğimizde, maalesef sanayicilere destek yerine ellerinde olan bazı
imkânlar da alınmış durumda. Özellikle çıkardığımız son KOSGEB Yasası’nda
açılımı “küçük ve orta ölçekli sanayi kuruluşlarını geliştirme ve destekleme”
olan KOSGEB’in maalesef “sanayi” kelimesi bile kaldırılarak işletmelere
dönüştürülmüş. Dolayısıyla, sanayicilere, bir anlamda, bu kalitenin
geliştirilmesi noktasında bir sürü desteği olan KOSGEB bir kredi kurumu hâline
getirilerek sanayicilere bu anlamdaki destek de bir anlamda ellerinden alınmış
oldu.
Bakın, en son, yine Başbakanlığın açıkladığı “Yatırımlardaki
Devlet Yardımları, Aktif İş Gücü Programlarının Güçlendirilmesi, Kredi Garanti
Desteği” adı altında bir teşvik paketi var. Ben bununla ilgili, bu çalışmalar,
işte, böyle, Mecliste gerçekten geniş bir katılımın olmadığı, bu işi gerçekten
yaşayan, bilen insanların oturup bu teşviklerin yapılması, Türkiye'nin haritası
çıkarılırken neler yapılması gerektiği noktasında iyi araştırmalar yapılmadığı
için maalesef çıkan bu çalışmaların neticesi de pek verimli olmuyor. İşte, çıkan
haritaya baktığımızda, tabii, ilginç tablolar da görüyoruz burada. Daha önce
kalkınmada öncelikli illerden olan Bilecik, bakıyoruz, birinci bölgeye alınmış;
Bursa, Eskişehir, Bilecik bir bölge hâline getirilmiş, sosyoekonomik
gelişmişlik endeksi yukarılara çekilmiş ama bunun yanında, bakıyoruz, Manisa
üçüncü bölgede, işte, Konya üçüncü bölgede, Kayseri üçüncü bölgede. Yani,
böyle, gözle görülen birtakım haksızlıklar, birtakım adaletsizlikler görülüyor.
Bundan yaklaşık iki ay kadar önce, bu haritayla ilgili
basında çıkan haberleri aldığımda ben o zaman Sanayi Bakanımız olan Sayın Zafer
Çağlayan’a bir soru yöneltmiştim, demiştim ki: “Bursa’daki sanayiciler,
özellikle tekstil sanayicileri bu haritayla ilgili değerlendirildiğinde
Bursa’ya tekstil sektöründe herhangi bir desteğin olmadığını, bu paketin
içerisinde özellikle Bursa’ya hiçbir teşvikin olmadığını söylüyorlar. Bu
konuda herhangi bilgi var mı, doğru bilgi verir misiniz?” demiştim. Sayın Bakan
bana cevaben demişti ki: “Bursa gibi tekstilin merkezi olan bir şehir hiç göz
ardı edilir mi? Böyle bir şey düşünülebilir mi?” Gerçekten de doğru söylemiş
Sayın Bakan. Bursa göz ardı edilmemiş, Bursa’ya çok büyük destekler var tekstil
konusunda, ama taşınma desteği var! Yani eğer Bursa’daki tekstil sanayicileri Bursa’dan
üçüncü, dördüncü bölgeye fabrikalarını taşırlarsa, bu tesisleri taşıyanlara beş
yıl süreyle kurumlar vergisinde yüzde 20’den yüzde 5’e, yine üçüncü, dördüncü
bölgelerde uygulanan SSK işveren prim desteği sağlanacak ve bu tesislerin
üçüncü, dördüncü bölgelere nakliye giderleri Hazine tarafından karşılanacak.
Yani Sayın Bakanın verdiği müjde, Bursa’daki tekstil sanayisine verdiği müjde,
bu paketten bu şekilde çıktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – Şimdi, bu şekilde tekstile taşınma
desteği verirken, bunu verenler acaba şunu düşünüyorlar mı? En
az 10 kişi çalıştıran, 250’ye kadar, iş yerinde işçi çalıştıranlar bu
işçilerini çıkartacaklar, hepsinin tazminatlarını ödeyecekler, fabrikalarını
bir yerden bir yere taşımak, onları monte etmek en az altı ay sürecek, sonra
üçüncü, dördüncü bölgelere gittiklerinde, Bursa’da bile sıkıntı olan ara
eleman, işte kalifiye eleman ihtiyaçlarını nasıl karşılayacaklar, bunları hiç
düşündüler mi acaba?
İşte, sanayiye ve sanayicilere destek verirken, ifade ettiğim
gibi, eğer böyle araştırma önergeleri doğrultusunda, gerçekten bu işi bilen ve
yaşayan kişilerin oralarda bulunmamasından çıkan paketler böyle paketler
oluyor, memlekete ancak bu kadar katkısı oluyor.
Ben, bu araştırma komisyonunun bir an önce kurulması temennisiyle
ve sizlerin desteği talebiyle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özensoy.
Önerinin lehine İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam.
Buyurunuz Sayın Susam. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin sanayinin içinde bulunduğu durumu araştırmak için
vermiş olduğu önerge lehinde konuşmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Az önce konuşan arkadaşımızın da belirttiği gibi, sanayi,
gerçekten üzerinde ciddiyetle durmamız gereken, hele bu kriz döneminde
sanayinin sorunlarını en içten bir şekilde masaya yatırıp çözmeye yönelik hızla
adımlar atmamız gereken bir konumda.
Biliyorsunuz, dünya ve Türkiye bir krizin içerisinden geçiyor.
Dünyada finans krizi olarak başlayan kriz, maalesef, ülkemizde büyük oranda bir
reel sektör krizi ve sanayileşme politikalarındaki olumsuzlukları içeren bir
kriz şeklinde kendini göstermiştir.
Türkiye'nin sanayileşme politikalarını özellikle AKP’nin yedi
yıllık iktidar döneminde incelediğimizde, dünyada çok önemli kaynak olduğu bir
süreçte, Türkiye, sanayileşme politikasını oturtup geliştirmek ve dünyadaki
sanayideki değişime ayak uydurma noktasında bir politik ve ekonomik program
koyamamıştır. Nedir dünyadaki değişen durum? Dünyada değişen durum, sanayi
çağından bilgi çağına geçiş, iletişim çağına geçiş ve yüksek teknolojilerin
kullanıldığı bir çağa geçti dünya. Türkiye, bu değişimin yaşandığı ve artık
Sanayi Devrimi’nden sonra yeni bir dönemin yaşandığı dünyamızda eğer rekabetçi
olabilirse ve sanayisini bu değişime ayak uydurabilirse dünyadaki rekabette
ayakta kalır, gelişmiş ülkeler içerisindeki hedeflerine varabilir, ülkesindeki
işsizlik sorununu çözebilir, sosyal problemlerini çözebilir. Eğer bunu
yapamazsa çözme şansı yoktur ve maalesef dünyanın konjonktüründe
nakdin, paranın bu kadar bol olduğu, uluslararası yatırımcıların dünyada
gelişmekte olan ülkelerde yatırım için çok istekli olduğu bir dönemde Türkiye,
kendine bir sanayileşme politikası çizip, bu politikanın üzerinden ciddi bir
gelişme yapmak yerine borçlanmayı, ucuz dövizle ithalatı teşvik etmeyi ve
mevcut sanayiyi ithalata dayalı bir büyüme ile ihracatçı konuma getirmeyi ilke
edinmiş ve bu çerçeve içerisinde bir sanayileşme politikası götürmüştür.
Bu politika, ciddi bir şekilde ülkede var olan sanayide kendini
kriz şeklinde göstermiştir. Bu politikalar uygulanırken ulusal sanayimiz, yerli
sanayimiz teşvikten uzak, çok kısıtlı imkânlarla büyük bir rekabet ortamında
kendi kaderine terk edilmiş durumda bırakılmıştır.
Bakınız, dünyada rekabetin bu kadar yoğun olduğu bir dönemde ucuz
döviz politikasıyla sıcak parayı ülkeye çekme yaptığınız zaman ithalatı da
teşvik ediyorsunuz. Bu noktada, ithalattaki bu teşvik Türk sanayicisini çok zor
durumda bırakmıştır. Bugün Türk sanayisinin rekabetçi olabilmesi için Hükûmet, sanayinin girdilerinde, başta enerji, hammadde ve
insan kaynaklarında hiçbir doğru dürüst teşviki sanayicinin lehine
kullanmamıştır. Enerji dünyanın en pahalı enerjisi ve ithalata dayalı bir
enerji şeklinde kendini göstermektedir.
Az önce verilen, enerjiyle ilgili soruşturma önergesinde de
görülecektir ki Türkiye enerjide hem ciddi bir şekilde dışa bağımlıdır,
alternatif enerji kaynaklarını kullanamamaktadır hem de dünyanın en pahalı
enerjisini kullanmaktadır. Enerjisi bu kadar pahalı olan bir sanayiyi dünyada
rekabetçi yapabilir misiniz?
Dünyada işçilik açısından, işverenin yükleri açısından OECD
ülkeleri içerisinde işverenin üzerinde en yüksek yük olan ülke Türkiye’dir.
Peki, bu yedi yıllık süreç içerisinde bunun yükünün azaltılması noktasında bir
şeyler yapabildik mi?
Sanayinin enerji ve insan kaynakları dışında bir politikayla
dünyada gelişen teknolojileri kullanabilme noktasında, bilgi teknolojilerine, nanoteknolojiye ve katma değeri yüksek ürünlerin
üretilmesine yönelik teşvikler yapabildik mi? ARGE teşviki çıkardık bu
Meclisten. ARGE teşvikinde koyduğumuz ARGE elemanı sayısı uluslararası firmaların
ülkede gelip ucuz iş gücünden yararlanarak araştırma geliştirme imkânlarından
yararlanması noktasındadır. KOBİ’lere, küçük işletmelere, yanında 3 tane, 5
tane, 10 tane eleman çalıştırıp teknolojisini geliştirmek isteyen insanlara
sağladığımız imkânlar, onlara sağladığımız imkânlar yanında çok düşüktür.
Politikamız hiçbir zaman ulusal sanayinin bu dediğim şekilde gelişmesine
yönelik politikaları ve yasal düzenlemeleri yapma noktasında olmadı; hep
“Gelsin para, borç çevrilsin ve çevrilebildiği kadarda da bugün için işler
idare edilsin.” politikasıydı, bir sanayileşme politikası değildi.
Ve bugün yine aynı şey devam ediyor. Bu krizde, krizden çıkmak
için uygulanıldığı söylenen teşvik politikaları da krizin içinden çıkmaya
yönelik bir tedbir içermiyor. Hepiniz içindesiniz, şöyle elinizi vicdanınıza
koyup düşünün: Bu teşvik politikaları mevcut ekonominin krizinden etkilenmiş
sanayi işletmelerinin ayakta kalmasına yönelik herhangi bir tedbir içeriyor mu
içermiyor mu? Bu tedbirler, yeni yatırımı teşvik eden bir anlayış içerisinde.
Arkadaşlar, önce, yıllardır kurulmuş, alın teri, emek, Türk teknolojisiyle
kurulmuş sanayinin sorunlarını çözmek için ne getiriyorsunuz; hangi teşviki,
hangi vergisel indirimi, hangi istihdamın üzerindeki yük indirimini, hangi enerji
indirimini getiriyorsunuz ki yeni teşvik uygulamaları için yatırımcı
bulacaksınız? Yani, Türkiye’de yatırım yapmak için sırada bekleyen, ulusal
sanayiden, yerli sanayiden insanlar var da yapmıyorlar, bu bölgeleri ayırıp, bu
bölgelere o insanları yönlendireceksiniz. Arkadaşlar, yok böyle bir yatırımcı.
Bu yaptığınız da sadece geçmişten gelen hazırlıklarınızı, bugün çaresizlik
içerisinde kalıp bir şeyler yapılması gerektiği için -hani bir şarkıda var “Bir
şey yapmalı.” diyor- bir şey yapmak için yaptığınız bir tedbir. O kadar da
düşüncesizce uygulamalar var ki. İzmir’le Manisa’yı birbirinden farklı iki tane
bölge yapıyorsunuz; Adıyaman’ı, Gaziantep’i, teşvik kapsamındaki illeri, birden
teşvikin dışarısına çıkarıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, gelin, sanayiyle ilgili ciddi bir politika
uygulayalım. Uygulayacağımız bu politika, çağın değişimine ayak uyduran, ulusal
sanayiyi ihmal etmeyen ama dünyadaki bilimsel ve teknolojik değişimi yakından
yakalayan bir politika olmalı. Bunu, eğitimden başlayarak yapmalısınız. Bir
kere, mesleki eğitimi Türkiye'nin bir numaralı meselesi hâline getirmelisiniz.
“Meslek eğitimi memleket meselesidir.” sloganı Türkiye'nin en temel olayı
olmalıdır. Bugün bu konuda da maalesef eğitim sistemimizin içler acısı olduğu
ve sanayinin arzu ettiği yetişmiş elemanı ne ortaöğretim düzeyinde ne
üniversite düzeyinde yetiştiremediğimiz çok açık bir gerçektir. Ne yapıyoruz?
Hâlâ teknoloji transferiyle, ithalata dayalı, ucuz emekten yararlanan bir
ihracat politikası yapıyoruz ve bu ihracat politikası geldi, tıkandı. Bakınız,
dün Komisyonda Bakanımız açıklıyordu: “Bu sene 90 milyar dolar ihracat
yapabilmeyi hedef koyduk.” Nerede 2023 yılında 500 milyon dolar hedef koymuş
Türkiye? Türkiye hedeflerini küçültüyor. Geçen yıl yapılan ihracatın yarı noktasına
düşmek durumuna geldik. Bunun nedeni nedir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Daralan iç ve dış pazarda sizin eğer
teknolojiniz geri ise, sanayiniz bilgi teknolojilerine, yüksek teknolojiye
dayanmıyorsa, iletişim çağının, bilgi çağının teknolojilerine yetişkin bir
altyapıyı, ARGE’yi oluşturmamışsanız bu kriz
dönemlerinde ucuz emeğe dayalı ihracat politikanız tamamen yok olur. Sizin
karşınızda zaten Uzak Doğu’nun ve gelişen başka ülkelerin ciddi bir rekabeti
var ve bu rekabet karşısında siz sanayicinizi yalnız bırakmışsınız, artı
üzerine yükler bindirmişsiniz.
Onun için bu araştırma önergesi gereklidir. Bu Meclis sanayinin
sorunlarını araştırmalı ve bu sanayinin sorunlarını çözmek için kafa
yormalıdır.
Bu duygularla önergeyi desteklediğimizi belirtir, hepinizi
saygıyla selamlarım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Susam.
Önerinin aleyhinde Tunceli Milletvekili Kamer Genç.
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP
grup önerisi aleyhinde söz aldım. Hepinize saygılar sunuyorum.
Önergenin mahiyeti, sanayi sektöründe yaşanan sorunlarla
ilgili bir konu. Tabii, ben
Tunceli Milletvekili olduğum için, Tunceli’de de bir tek sanayi tesisi olmadığı
için sanayinin sorunlarıyla fazla ilgilendim dersem doğru söylememiş olurum.
Ama keşke hükûmet diye bir kurum şu memlekette
dengeli bir yatırım politikası uygulasaydı en azından bizim Tunceli’ye de bir
iki tane fabrika düşerdi. Ama tabii, Tunceli’ye, bırakın sanayi yönünden,
hiçbir yönden devletin bir yatırımı gitmiyor. İşte, dün burada öğretmenlerle
ilgili sorunlar görüşülürken… Bizim eğitimle ilgili çok büyük sorunlarımız var.
Maalesef Tunceli’de taşımalı eğitim sistemi bile çok kötü kullanılıyor.
Efendim, işte, taşımalı eğitimde getiriyorlar minibüse 3 lira koyuyorlar,
diyorlar ki: “Sen sabahleyin gideceksin, 50 kilometreden çocuğu alacaksın,
akşam bırakacaksın, 3 lira -eski parayla 3 milyon- para alacasın.” Yani maksat, orada kamu hizmetini yürütmemek.
Değerli milletvekilleri, şöyle bir düşünüp arkamıza bakalım: Şu
23’üncü Dönem, milletvekilliği döneminde Türkiye Cumhuriyeti devleti ne hâle
geldi? Benim gördüğüm kadarıyla 23’üncü Dönemde laik Türkiye Cumhuriyeti
devletinin tahrip edilmesi… Yani cumhuriyetin kurulduğu tarihten 23’üncü Dönem
Parlamentosunun kuruluş tarihine kadar laik Türkiye Cumhuriyeti devleti hiç bu
kadar tahrip edilmedi. Âdeta, Hükûmetiyle,
Meclisiyle, kurumlarıyla Türkiye sahipsiz bir ülke hâline geldi. Bakanlar
Kurulu üyesi olan bir zat, kırmızı plakalı arabalarla cemaatlerin yemeklerine,
ayinlerine katılıyor. Efendim, Meclisin kırmızı plakasına binen zatlar, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin kurucusu olan Yüce Atatürk ve arkadaşlarını ihanetle
suçluyorlar. Türkiye’de, bürokrasi maalesef devletin kuruluş felsefesine uygun
davranış içinde değil; eğitimcisiyle, bürokratıyla, her şeyiyle.
Şimdi, Çankaya’da Abdullah Gül evrakta sahtecilikten dolayı “kayıp
trilyonlar” davasında yargılanan kişi. Onu bırakın, kendisi devlet bakanıyken
Kalkınma Bankasından 1 milyar 700 milyon liralık para harcamış, kendi şahsi
harcamalarıyken Kalkınma Bankasına ödettirilmiş, hakkında mahkeme zimmet suçunu
çıkarmış ve kendisine tahsil kararı verilmiş.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Toparla, toparla!
KAMER GENÇ (Devamla) – Başka bir ülkede olsa -ki İngiltere’de, son
bakanların istifalarını görüyorsunuz- eğer bir zat, eğer devletin parasına el
uzatmışsa ve o para mahkemeler tarafından zimmet çıkarılmışsa, artık, o insanlar
o makamlarda oturamaz.
Şimdi, sayın milletvekilleri, belirli makamlarda oturabilmek için
sütten çıkmış ak kaşık gibi temiz olmak lazım. Aksi takdirde, oturamazsınız.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Senin gibi mi?
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bir çoğunluk şeyine dayanarak ülkeyi
en kötü şekilde yönetemezsiniz.
Şimdi bakıyoruz, bir Deniz Feneri çıkmış ortaya. Deniz Feneri
nedir? Deniz Fenerinde, vatandaşın en kutsal din duygularını istismar ederek
para toplayan kişiler, parayı -15 milyon euroya yakın
parasını- Ankara’daki Kanal 7 ve Zekeriya Karaman’a göndermiş. Zekeriya Karaman
kim? Onun oğluyla Tayyip Bey’in oğlu bacanak.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Konuya gel, konuya!
KAMER GENÇ (Devamla) – Demek ki Deniz Feneri Tayyip Bey’in de
evine girmiş. Şimdi niye…
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Ayıp ya!
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, girmiş işte. Bacanaktan dolayı
girmiş, bacanaktan dolayı girmiş. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, böyle olunca… Şimdi, arkadaşlar, bu meselenin…
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Çok ayıp ya!
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, ayıp değil.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Bu tür şeyler yaşına başına yakışıyor
mu?
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben bin defa soru sordum, dedim ki: “Tayyip
Bey’in oğluna aldığı geminin parası bu parayla ödenmiş mi, ödenmemiş mi?”
Birisi çıksın bana desin ki: Ödenmemiş. Ee ben de
diyeyim ki: Haa, hakikaten iftira ediyorum. Ama
şimdi, bacanak olunca, bacanağın birisinin evine giren para öteki bacanağa da
biraz sirayet eder arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Saçma sapan konuşma!
KAMER GENÇ (Devamla) – Biz, Türk yapı sistemini biliyoruz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, yine saçmalamaya
başladı!
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, daha önce de söylemiştim, bakın,
bizim Türkiye'de aile yapısı şöyledir: Hanımlar erkeklerin ebeveynlerini, aile
çevresini pek sevmezler ama kendi aile çevrelerini çok severler hatta, yani ailenin imkânlarından, hanım tarafının
imkânlarından yararlandırırlar; bu Türkiye’nin gerçekleridir. Araştırırsanız…
Ben, bunu her yerde görüyorum. Dolayısıyla, yani bu işleri… (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Konuya gel!
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim bakın, arkadaşlar, bunu bağırmaya…
BAŞKAN – Sayın Genç, konuya gelir misiniz lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, Parlamentonun çalışmasını dile
getiriyorum.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Ayıp, ayıp!
KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, Parlamentonun çalışmasını
dile getiriyorum.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Yakışmıyor sana.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, Parlamento evvela bunları bulmalıdır.
Beyler, eğer bir devletin, bakın…
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Nezaketi aşma!
KAMER GENÇ (Devamla) – Bir devletin, bakın… RTÜK Başkanı eğer bu
kadar zan altındaysa, eğer mal varlığına el konulmuşsa, eğer yine Tayyip Bey’in
oğlunun bacanağının babasının mal varlığına el konulmuşsa; bu ciddi bir
meseledir, bunları açıklığa…
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Atıyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) – Mahkeme karar vermiş; sen Türkiye’de
oturmuyorsun, habersizsin Türkiye’den ya. Türkiye’den habersizsin.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Sen iftiradan başka bir şey bilmez
misin?
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, yani Türkiye’de oturuyorsunuz ama
Türkiye’den habersizsin. Evvela bunların açığa çıkması lazım.
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Konuştuğun şeylerin hepsi yalan, iftira!
KAMER GENÇ (Devamla) – Ya sizin yalan demeniz bir şey değil ki,
mahkemeler ortada. Mahkemede… Bu paralar nereye gitti arkadaşlar?
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Ayıp, ayıp!
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, Tayyip Bey… Bakın…
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Milletin kürsüsünü böyle iftira atmak
için kullanma.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, Bülent Arınç,
Fetullah Gülen’in yurt
dışındaki çocuklarını topluyor, getiriyor…(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Efendim, Meclisin bugün ciddi…(Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’in
yerinden kalkarak hatip kürsüsüne doğru yürümesi)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Allah’ından kork be! Ne biçim insansın
sen be? (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu ne Allah’ından korkacağım?
BAŞKAN – Sakin olun sayın milletvekilleri.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – İftiracısın, mazursun…
KAMER GENÇ (Devamla) – Ya konuşuyor! Sana ne? Sana ne?
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Hâlâ adam olmadın, uslanmadın be, ne
biçim adamsın sen? (Gürültüler)
KAMER GENÇ (Devamla) – Sana ne benim konuşmamdan be!
BAŞKAN – Sakin olun.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Sen sabıkalı adamsın!
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, ara verin; kürsüye
saldırıyorlar…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.39
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK
(Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
102’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi üzerinde söz sırası
Tunceli Milletvekili Sayın Genç’e aitti.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, biraz önce Hatip konuşurken isim
vermeden kırmızı plakadan bahsetmişti, kimi kastettiğini lütfen açıklasın.
BAŞKAN – Sayın Genç, kalan beş dakikanızda lütfen daha sakin bir
şekilde Genel Kurula hitap ederseniz hepimiz memnun kalacağız.
Buyurunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben
bir milletvekiliyim, herkesin bunu aklına koyması lazım. Ben bu kürsüde laik
Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütünlüğünü koruyacağıma namusum ve şerefim
üzerine yemin ettim. Bu salonda görev alan bütün milletvekilleri bu yemini
etti.
1920 şartlarında, bir yandan İtalyanlar gelmiş, bir yandan
İngilizler gelmiş, bir yandan Fransızlar gelmiş, bir yandan Yunanlılar gelmiş,
bu memleketi işgal etmişler. Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde bulunan o
zamanki onurlu ve soylu halk birleşmiş, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
bağımsızlığını korumak için canlarını vermişler, kanlarını dökmüşler ve bir
devlet kurmuşlardır. O zamanki insanlar eğer hakikaten bölünmeyi isteselerdi,
hazır İngilizler gelmişken, İtalyanlar gelmişken, Fransızlar gelmişken,
Yunanlılar gelmişken onlarla iş birliği yapıp, bölücü, bir devlet
kurabilirlerdi.
Ben Tunceli Milletvekili olarak Türkiye’deki bazı söylemlerden çok
rahatsızım. Bir milletvekili olarak burada bazı şeyleri söylememiz lazım.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin Anayasası, devrim kanunları yürürlükteyken bir
Bakanın çıkıp da, hem de kadın Bakanın çıkıp da bir tarikat şölenlerine
devletin resmî plakasıyla katılması beni rahatsız ediyor. Bunu buradan ben
söylemeyeceğim, sen söylemeyeceksin, peki, bu devleti kim koruyacak arkadaşlar?
Bu devlette yapılan soygunları ben söylemeyeceğim, siz söylemeyeceksiniz de bu devleti
kim koruyacak? Bu devleti…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yalan söylüyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, eğer ben bir kimseye iftira
atıyorsam, buyursunlar beni mahkemeye versinler. Şimdi siz benim üzerimde niye
bu kadar baskı kuruyorsunuz? Yiğitliğiniz varsa gidelim sokakta yürüyelim.
Gidelim arkadaşlar, çıkalım televizyonlara konuşalım. Ben burada vatanıma,
milletime, insanlarıma karşı ihanet etmiyorum. Ben burada vicdanımın sesine
kanarak, makam ve mevki beklemeden, kimseden korkmadan, vicdanımın sesine
dayanarak milletime karşı duyduğum sorumluluk duygusu gereği burada
düşüncelerimi söylüyorum. Yani…
AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Hakaret ediyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Kime hakaret ediyorum kardeşim, kime
hakaret ediyorum?
AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Herkese hakaret ediyorsun. İftira
atıyorsun, iftira.
KAMER GENÇ (Devamla) – Burada suistimalleri
söylemek hakaret midir? Ben diyorum ki, Fethullah Gülen’in 700 tane öğrencisini getirip de Bülent Arınç, efendim şiir okutup da bu şiirleri kim yazdı Fethullah Gülen’e demeye hakkı
var mı bunun?
AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Yazıklar olsun sana!
KAMER GENÇ (Devamla) – Var mı efendim? Var mı bunun?
AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Türkçe konuşuyor o çocuklar. Dünyanın dört
bir yanında Türkçe konuşuyorlar.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, Türkçe konuşmaktan iftihar ederim.
Getir, Güneydoğu’da o kadar çocuk var, okumayan insanlar var, eğer hakikaten
vatanseversen, evvela sen kendi memleketindeki gençleri, okumayan insanları,
onları okut, onları bu memleketin sadık vatandaşları yap, onlara emek var.
Şimdi, arkadaşlar, Türkiye’de… Bakın, hepiniz de benden iyi
biliyorsunuz, Amerika’ya giden özellikle AKP’li milletvekilleri Fethullah Gülen’i gidip ziyaret
ediyorlar. Şimdi, bu Fethullah Gülen’i
bir gün bu Mecliste açalım. Kimdir bu arkadaşımız? Ne yapmak istiyor?
Türkiye’de bunun bu sermayesi nereden geliyor? Acaba Türkiye’deki rejimdeki
rolü nedir? Bunları bir araştıralım. Niye buna çekiniyorsunuz? Yarın bunun en
büyük zararını siz çekeceksiniz, ben çekmem. Benim zaten düşüncelerim belli. Benim
düşüncelerim belli olduğu için… Araştıralım, Türkiye için çok büyük bir
tehlikeye gelmiş.
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Mahkemeye ver.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın, geçen gün bir teşvik kanunu
uyguladınız…(Manisa Milletvekili Mehmet Çerçi’nin yerinden kalkarak hatip
kürsüsüne doğru yürümesi)
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Sayın Başkan, konumuz Fethullah
Gülen midir? Hangi konuda konuşuyor.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, tabii ki, ben konuşurum bunları
ya…
BAŞKAN – Sayın Milletvekili, lütfen, yerinize oturunuz.
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Hangi konuda konuşuyor? Nedir konu? Niye
müsaade ediyorsunuz?
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) – Sen kabadayı mısın?
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Nedir, konu nedir?
GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Böyle bir şey olur mu ya!
MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Siz onun avukatı mısınız?
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) – Ben o kürsünün koruyucusuyum.
BAŞKAN – Burada kürsü masuniyeti vardır, milletvekilleri istediği
gibi konuşurlar. Lütfen… Lütfen yerlerinize oturunuz.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, Sayın Başkan…
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Senin vizyonun
var mı?
KAMER GENÇ (Devamla) – Var var, benim
var.
BAŞKAN – Sayın Genç, sözünüzü bağlayınız lütfen.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bağlayacağım da, Sayın Başkan…
ALİ KOYUNCU (Bursa) – CD’sini al bir seyret, ne yaptığını, ne
yapmak istediğini çözersin.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim CD’yi seyretmeye gerek yok. Ben
otuz senedir bu Parlamentodayım ya. Sizin hiçbiriniz
benim kadar deneyim sahibi değilsiniz ki. Ben diyorum ki, Türkiye’de, burada,
bir tehlike var, bu tehlikeyi görelim. Türkiye’de rejim gidiyor. Türkiye çok
ciddi bir dönüşüm içinde. Şimdi, bürokrasiyi hallettiniz, şimdi sanayi ve
ekonomiyi hallediyorsunuz. Bunu söyleyen, sizin içinizden çıkan bir
milletvekili arkadaşınız, diyor ki: “AKP, Tayyip Erdoğan kendi ekonomisini
kuruyor. İşte, yeni teşvik kanunlarıyla kurumlar vergisini yüzde 5’e kadar
indiriyor.” Bu, Türkiye'nin geleceğini tamamen yeni devlete dönüştüren,
ekonomisiyle, bürokrasisiyle, laik Türkiye Cumhuriyeti devletini yok etmeye
çalışan bir uygulamadır. Bunları burada söylemek bizim görevimizdir. Sizin
hoşunuza gitmiyorsa, eğer aksini düşünüyorsanız buyurun burada söyleyin.
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Yalan söylüyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) – “Hayır, böyle bir şey yok.” deyin.
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Milleti
kandıramazsın!
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, ben milletvekiliyim, burada
düşüncelerimi söylemem lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, sürem bitmedi.
BAŞKAN – Ben verdim efendim size beş dakika, dört dakika süreniz
kalmıştı.
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim?
SIRRI SAKIK (Muş) – Hatip konuşurken bizi ima ederek suçlamada
bulunmuştur.
BAŞKAN – Ne söyledi efendim?
SIRRI SAKIK (Muş) – Kırmızı plakayla Çanakkale’de…
BAŞKAN – Onu açıkladı efendim, onu açıkladı, açıkladı.
SIRRI SAKIK (Muş) – Hayır, açıklamadı, bizzat beni kastetti.
BAŞKAN – Açıkladı efendim, “Bir hanım bakanın” dedi, “Kırmızı
plakayla” dedi.
SIRRI SAKIK (Muş) – Efendim, onun ötesinde Atatürk’e Çanakkale’de
hakaret ettiğim… Bu konuşmayı yapan benim. Onun için isim vermesini istedim ama
bu evirip çevirip bu sefer bakana getirdi. Yani bütün Türkiye de biliyor ki son
pazar günü benim Çanakkale’de yaptığım konuşmayla ilgili Kamer’in açıklaması
oldu. Ben bu konuda söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun, iki dakika.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, şahsına
sataşması nedeniye konuşması
SIRRI SAKIK (Muş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, evet pazar günü ben Çanakkale’deydim. Çanakkale’ye giderken
yanımda Batman milletvekili vardı, birlikte Çanakkale’yi dolaştık. Orada
Kurtuluş Savaşı’nın anılarını gördüm, orada insanların nasıl omuz omuza
emperyalizme karşı savaştıklarını gördüm. Hatta bir duvarda yazıyordu: “Bunlar
bir daha geri dönmemek üzere buraya geldiler.” “İşte, biz bu neslin
çocuklarıyız.” dedik. O kongrede bunları dile getirdik. “Eğer 1918’in ruhuna,
1921’lerin ruhuna uygun hareket edilmiş olsaydı, Atatürk’ün etrafını kuşatanlar
eğer onu 1924’lerde farklı yöne çekmemiş olsalardı bugün bu kan ve şiddet
olmazdı.” dedik. "1921’lerin ve 1918’lerin ruhuna sahip çıkmalıyız” dedim
ama ne yazık ki bazı gazeteler bunu çarpıtarak, sanki Mustafa Kemal’e dil
uzatılmış… Oysa bugünkü birçok gazetede kastımızın Mustafa Kemal olmadığını,
hepimizin 1918’lerde ve 1921’lerdeki ruha sahip çıkmamız gerektiğini ve Kürt
sorununun çözüm adresinin Çanakkale, İstanbul ve Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu
söyledim. Ama ne yazık ki bu arkadaşımız uzun süredir bu kürsüde bazen çıkıp
savcıları, polisleri sürekli göreve davet ediyor. Ve kendisini “Ben halkın
vekiliyim…” Peki, bunlar, biz vekil değil miyiz!
Efendim, ben… “Kırmızı plakaya bindiniz.” Sizin bir lütfunuz değil ki. Yani kırmızı plakayı siz bize
lütfetmediniz. Hakaret etme hakkınız yok. Bu Parlamentoya saygı duymak
zorundayız. Yani Atatürk ve Mustafa Kemal sığınabilinecek bir liman değil. Yani
yanlışlıklarınızı, eksikliklerinizi onunla telafi etmeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) – Bu halk size görev verdi, “Barışı,
demokrasiyi, kardeşliği sağlayın.” diyor. Bizim söylemek istediğimiz bu. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Sakık.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, konuşmacı dedi ki: Ben polisi
ve savcıları göreve davet ediyormuşum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Sakık.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim, bana sataşma var. (AK PARTİ
sıralarından “Otur yerine.” sesleri) Ben hiçbir zaman polisleri ve savcıları
hiçbir arkadaş için göreve davet etmedim. Yani birileri beni kendilerine…
Müsaade ederseniz, burada bir sataşma var…
BAŞKAN – Sayın Genç, meramınız anlaşılmıştır, teşekkür ediyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, Sayın Başkan, ama bu çok büyük bir
itham. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Genç, kürsüye davet etmedim sizi. Meramınız
anlaşılmıştır, gerekirse de çağırabilirsiniz…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın, bir şey söyleyeyim size, ben
Tunceli’de milletvekilliği yapıyorum. Bu benimle ilgili çok
büyük bir itham. Yani orada bir silahlı örgüt görev yapıyor. Bu
örgütlere beni şikâyet etmenin anlamında bir ifade kullanılıyor. Bunu açıklamak
istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
SIRRI SAKIK (Muş) – Hiç kimse senin için tenezzül etmez.
BAŞKAN – İki dakika süre veriyorum. Lütfen…
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Hayda! Bu kadar da olmaz Başkanım
ya!
2.- Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi siz hâlâ bu memlekette
yaşamıyorsunuz! Ben şimdi savunduğum fikirle… Şimdi, çıkıyor burada Sırrı Bey
diyor ki -güya birilerine çağrı yapıyor-: “İşte, Kamer Genç bizim hakkımızda
polisi ve savcıyı göreve davet ediyor.” Benim böyle bir davetim yok. Ben
diyorum ki bu kürsü altında, bu çatı altında gelip de ülkenin birlik ve
bütünlüğü için namusu ve şerefi üzerine yemin eden insanları bu paralelde de
görev yapmaya davet ediyorum. Bunda polisi ve savcıyı herhangi birisine karşı
davet etmek var mıdır?
Ben diyorum ki bu memlekette kırmızı plaka arabaya binen, işte,
Meclis Başkanlık Divanı üyeleri, Bakanlar Kurulu, evvela bu görevleri
kendilerinin yapması lazım. Bundan bir hata var mı? Yok. Ama birilerine
birtakım, efendim, göndermeler yaparak… Ben kimseden korkmam, onu da bilesiniz.
Eğer ben kendi şahsım…
Ben, Tunceli Milletvekiliyim, Tunceli’deki bu silahlı eylemler en
fazla bize zarar veriyor. Bütün okullarımız yakıldı, insanlarımız işsiz,
evimizden, barkımızdan olduk, en büyük sıkıntıyı Tunceli halkı gördü. Eğer bu
silahlı eylemler olmasaydı şimdi Türkiye dünyanın en büyük bir turizm alanıydı,
en güzel yaşanabilir bir coğrafyaydı. Biz bunun için, canımız yandığı için
birilerini göreve davet ediyoruz. İkiyüzlü olmayalım diyoruz. Açık olalım, net
olalım, ne söylüyorsak içimiz, dışımız bir olsun. Çıkıp da birilerine karşı
başka konuşmuyorum, birilerine karşı şey konuşmuyorum. Türkiye Büyük Millet
Meclisi kürsüsünde konuştuğumu Tunceli dağında da konuşurum. Ben böyle bir
insanım.
Saygılar sunarım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- (10/117) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/6/2009
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhine
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli.
Buyurunuz Sayın Canikli. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhine söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Saat 13.00’ten beri, gerçekten çok seviyeli ve katkı sağlayan
çalışmalar yapıyoruz, arkadaşlarımız birikimlerini aktarıyorlar ve bize verilen
bu görevi en iyi şekilde yapmaya çalışıyorlar ta ki biraz önce kürsüde konuşma
yapan konuşmacıya kadar. O konuşmacıyla birlikte, maalesef, inanılmaz seviyesiz
bir konuşma yapılıyor. İçi boş, anlamsız, iftira dolu ve içinde -her zaman
söylüyorum- zerre kadar zekâ kırıntısı olmayan konuşmalar yapılıyor bu kişi
tarafından. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın, değerli arkadaşlar, bu arkadaşımız defalarca kürsüye çıktı
konuştu. Hiç kimse hatırlıyor mu, burada, bilimsel, gerçekten katkı sağlayıcı,
bir şeyler veren, araştırma sonucunda bir çalışmayı ortaya koyan, herhangi bir
konuşmasını hatırlıyor musunuz? Hiç kimse hatırlamıyor. Sadece hakaret ediyor,
sadece provoke ediyor, sadece geriyor, sadece iftira atıyor ve sadece yalan
söylüyor. Bunu kınıyoruz. Biz bu seviyeye inemeyiz, bu seviyeye inmemiz mümkün
değil değerli arkadaşlar ama hiç kimsenin de bu Meclisin huzurunu bozmaya hakkı
yok. Bu Meclis milletin Meclisi. Millet bize gayet sakin, seviyeli… Elbette
herkes düşüncesini söyleyecek, eleştirisini yapacak, ona hiç kimsenin bir
itirazı olamaz, ancak ispatlanmamış, mahkeme kararlarıyla ya da başka şekilde
belgelendirilmeyen iddiaları burada gerçekmiş gibi ve burada olmayan, cevap
verme imkânı olmayan insanlar hakkında aleyhe konuşarak hakaret etmeye hiç
kimsenin hakkı yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hangisi, hangisi yahu? Hangisi?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bu seviyesizliktir değerli
arkadaşlar, seviyesizliktir altını çizerek söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ama hiç kimse bu seviyesizlikle yarışamaz. Temenni ediyorum, ümit
ediyorum buna benzer konuşmalar, tartışmalar bu Meclisin bu kürsüsünden
yapılmasın değerli arkadaşlar. Yani gerçekten, provoke etme konusunda inanılmaz
maharetli bir arkadaşımız. Gayet sakin çalışmalarımızı yürütüyorduk, eleştiriler
de oluyordu, bunda hiç kimsenin bir rahatsızlığı yoktu, olması mümkün değil, ta
ki o arkadaşımız bu kürsüye gelene kadar. Yani birisi “provoke et” derse ancak
bu kadar yapılabilir, provokasyon uzmanı sanki. Bu
milletin huzura ihtiyacı var, bu milletin sakinliğe ihtiyacı var, Meclis için
de geçerli bu. Bir şey biliyorsanız, gelin, konuşun, anlatın, eleştirin,
söyleyin, katkı sağlayın ama bilmiyorsanız, kapasiteniz yoksa,
bilgi birikiminiz yeterli değilse -bilemiyorum- zekâ seviyeniz yeterli değilse
o zaman konuşmayın, çıkmayın buraya, oturun oturduğunuz yerde. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.
Grup önerisinin…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bize bir sürü hakaret
ettiler, sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Anadol, Sayın Ünsal,
Sayın Diren, Sayın Durgun, Sayın Karaibrahim, Sayın
Köse, Sayın Sönmez, Sayın Küçük, Sayın Kaptan, Sayın Süner,
Sayın Emek, Sayın Susam, Sayın Arat, Sayın Oksal, Sayın Ağyüz,
Sayın Kart, Sayın Kaptan, Sayın Coşkunoğlu, Sayın
Altay, Sayın Kesici.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- (10/117) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/6/2009
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesine göre verdiği öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
3.- (10/135) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/6/2009
Çarşamba günkü birleşiminde yapılması ve saat 19.00’a kadar çalışmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi
10.06.2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu’nun, 10.06.2009 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel
Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Kemal
Anadol
İzmir
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında
yer alan (10/135) esas numaralı Meclis Araştırma önergesinin görüşmesinin,
Genel Kurul’un 10.06.2009 Çarşamba günlü birleşiminde yapılması ve Genel
Kurulun bugün saat 19:00’a kadar çalışması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi üzerinde lehte
İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ.
Buyurunuz Sayın Elekdağ. (CHP
sıralarından alkışlar)
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; başta Almanya olmak üzere, bazı Avrupa ülkelerinde artış
gösteren ve o ülkelerdeki vatandaşlarımız ve soydaşlarımızın mal ve can
güvenliğini tehdit eden ırkçı ve yabancı düşmanlığı temelinde saldırılarla
ilgili gerekli araştırmaların yapılması amacıyla bir Meclis araştırma komisyonu
kurulması için verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu önergenin verildiği 2008 yılının Şubat
ayında Almanya’nın Ludwigshafen kentinde Türklerin
yaşadığı bir evde çıkan yangında 9 Türk hayatını kaybetmişti. Ludwigshafen yangın faciasından sonra Alman medyası yoğun
olarak olayın kundaklama olacağı üzerinde durmuştu. Soruşturmayı yürüten Frankenthal Başsavcısı ise yangının kundaklama sonucunda
çıktığına dair bir delil olmadığını ileri sürdü ve dosya kapatıldı. Oysa, şubat ayı içinde Almanya’nın başka yerlerinde de
Türklerin oturduğu mekânlara karşı peş peşe yakma teşebbüsleri devam etti. Bu
ırkçı saldırılar değerli arkadaşlarım, Türkleri korkuttu çünkü Almanya’da
Türkleri yakmaya teşebbüs olayları yeni değildi. Anımsayacaksınız, 23 Kasım
1992 tarihinde Almanya’nın Mölln kentinde bir Türk
ailenin oturduğu ev kundaklanarak yakılmış ve bunun sonucunda Aslan ve Yılmaz
ailelerine mensup 5 kadın yanarak ölmüştü.
Aynı hasta ırkçı zihniyet, 29 Mayıs 1993 tarihinde, Solingen’de de bilinçli bir kundaklamayla Mevlüde Genç’in 2 kızının, 2 torununun ve 1 yeğeninin, yani
toplam 5 kişinin diri diri yakılmasına yol açmıştı.
İnsanlık adına utanç verici bu ırkçı saldırılar Almanya’daki Türk toplumunun
hafızasına kazınmıştı.
İşte bu nedenlerle, değerli arkadaşlarım, önergemizi Meclis
Başkanlığına sunduğumuz günlerde Ludwigshafen vahşeti
nedeniyle Almanya’daki soydaşlarımız endişe içindeydiler. Alman makamlarının
kendilerini kerhen koruduğu inancıyla can ve mal güvenliklerinden emin
değildiler. Hemen belirteyim ki, izah ettiğim bu tehdit ve güvensizlik ortamı
sadece kundaklama olaylarından değil, Müslümanlar ile Türkleri hedef alan ırkçı
düşmanlığın, ayrımcılığın ve aşağılayıcı muamelelerin artmasından
kaynaklanıyordu.
Önergemizi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına sunmuş olduğumuz
tarihten bugüne kadar geçen yaklaşık on beş ay zarfında Almanya’da yabancı
düşmanlığı ve ayrımcılık ve Türklere yönelik ırkçı saldırılar azalmış değil,
bilakis artmıştır değerli arkadaşlarım. Nitekim bu husus FRA’nın,
yani Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansının Nisan 2009’da yayınlanan son
raporunda açıkça belirtilmiştir. Bu rapor, Avrupa’da yaşayan her 3 Müslüman’dan
1’inin dinî veya etnik kökeni nedeniyle ayrımcı bir muameleye maruz kaldığını
ve yüzde 11’inin ırkçı bir saldırıya uğradığını açıklıyor.
Avrupa Konseyine bağlı bulunan ve ismine kısaltılmış olarak “ECRI”
denilen Irkçılık, Yabancı Düşmanlığı ve Hoşgörüsüzlükle Mücadele Komisyonunun
yayınladığı raporda Almanya’nın maalesef hiç de gurur duymayacağı şu gözlem ve
bulgulara yer veriyor. Rapor, Almanya’nın göçmenlere ve özellikle Türk,
Müslüman, Çingene ve siyahlara karşı ırkçılık ve ayrımcılık yapıldığını
belirtiyor. Bundan sonra da bu tutumun büyük ölçüde siyasi partilerin
göçmenleri hedefleyen ve aşağılayan politik söylemlerinden kaynaklandığının
altını çiziyor. Raporda, Türk ve Müslümanların, etnik ve dinsel gerekçelere
dayanan ırkçı fiziki saldırılara uğradığı ve ayrımcı eylemlere maruz kaldıkları
belirtiliyor. Almanya’da 3,5 milyon Müslümanın
yaşadığı anımsatılarak bunların mallarının yüzde 10’unun bilinçli olarak tahrip
edildiği ve yüzde 3’ünün de fiziki şiddet ve saldırıya uğradığı belirtiliyor.
Bu Müslüman kitlenin 2 milyon 800 bininin Türk olduğu dikkate alınırsa, oransal
açıdan Türklerin Almanya’da mal ve can güvenliği açısından karşılaştıkları
tehdidin boyutları çok daha iyi anlaşılır.
Raporda, ayrıca Alman Vatandaşlık Yasası’nın ayrımcılık öngördüğü
vurgulanıyor. Alman vatandaşı olmak isteyen Avrupa Birliği ülkeleri
vatandaşları ve İsviçreliler, mevcut vatandaşlıklarından çıkmaya mecbur
değiller. Buna mukabil Türkler ve diğer göçmenler, Alman vatandaşı olmak için
mevcut vatandaşlıklarından çıkmak zorunda bırakıldıkları için çoğu zaman Alman
vatandaşı olamıyorlar.
Değerli arkadaşlarım, buraya kadar belirttiklerim şöyle
özetlenebilir:
1) Avrupa ırkçılık ve Müslüman düşmanlığı kıskacındadır.
2) Avrupa’da dinî ve etnik ayrımcılık tırmanmaktadır.
3) Avrupa ülkeleri içinde Müslüman düşmanlığı ve ırkçılığın en
büyük hız kazandığı ülke Almanya’dır.
4) Almanya’da ırkçılık ve ayrımcılık, büyük ölçüde, siyasi
partilerin göçmenleri kötüleyen ve aşağılayan politik söylemlerinden
kaynaklanmaktadır.
5) 3,5 milyon Müslümanın yaşadığı
Almanya’da, 2 milyon 800 bin nüfusla en büyük grubu oluşturan Türkler hedef
tahtası hâline getirilmiştir.
Şimdi, değinmiş olduğum raporlarda yer almayan birkaç hususu
dikkatinize getirmek istiyorum değerli arkadaşlarım. Almanya’da Türklere karşı
dışlayıcı ve ayrımcı muamele kasıtlı olarak körükleniyor. Alman politikacıları,
sürekli olarak, Türkleri Alman toplumuna uyum sağlamamakla, Almanca
öğrenmemekle suçlamak suretiyle Alman kamuoyunu Türkler aleyhine
dönüştürüyorlar. Bu durumu, yeni yapılan Avrupa Birliği Parlamentosu
seçimlerinde de gördük. Irkçılık ve yabancı düşmanlığı seçim kampanyasının
temel dayanağı oldu değerli arkadaşlarım. Cumhurbaşkanı Sarkozy
ve Almanya Başbakanı Merkel’in, Türkiye'nin üyeliğine
Müslüman olması nedeniyle karşı çıkmaları bu seçime karanlık bir damga vurdu.
Bu ortamda, Alman makamlarının Türkleri bezdirmek, soğutmak,
toplumdan dışlamak için her yola başvurduğunu görüyoruz. Sonra da “Türkler entegre olmak istemiyorlar.” diye fatura yine Türklere
çıkarılıyor. Bu sağlıksız koşullar nedeniyle Türk gençlerinde işsizlik oranı
ülke ortalamasının 2 misline çıkmıştır değerli arkadaşlarım. Türk nüfusunun
yüzde 30’u işsizliğe ve yüzde 43’ü yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkûm
edilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, burada bir parantez açarak buraya kadar
söylediğim iç karartıcı hususların Almanya’daki Türk toplum yapısının sadece
bir yönünü yansıttığını vurgulamak isterim. Bu yapının nispeten daha küçük
başka bir yönü vardır ki bu, gerçekte bizler için hem umut hem de gurur
vericidir çünkü Almanya’da yaşayan Türklerin bir bölümünün toplumsal profilinde devrimsel bir değişiklik olmuştur. Almanya’da
ikinci kuşak Türklerin bir bölümü eğitimin sosyal hiyerarşide yükselmek için en
güçlü araç olduğunu kavrayarak çocuklarını okutmaya büyük önem vermiştir.
Almanya’da yetişip ülkenin eğitim kurumlarından geçen yetenekli Türkler sosyal
ve kültürel açıdan ülkeyle kaynaşmış ve nitelikli işlerde çalışmaya
başlamışlardır. Mesleklerinde parlayarak topluma örnek olan birçok Türk vardır
Almanya’da. Ayrıca bir hayli yetenekli Türk de işçilikten esnaflığa,
esnaflıktan da girişimciliğe geçmiştir. Bu söylediklerim, Almanya’daki gelecek
kuşak Türklerin, ekonomik, sosyal ve kültürel açılardan ülkeyle kaynaşma ve
Almanya’nın siyasal yaşamında aktif olarak yer alma potansiyeline sahip
olduklarını göstermektedir. Eğer bu sürece ivme kazandırılırsa, Türk toplumu
pozitif bir unsura dönüşerek, hem Türk-Alman ilişkilerini olumlu yolda
etkileyecek hem de Türkiye'nin Avrupa Birliğine katılımında anahtar bir rol
oynayabilecektir.
Değerli arkadaşlarım, parantezi burada kapayarak, esas konumuz
olan bazı Avrupa Birliği ülkelerindeki ve özellikle Almanya’daki vatandaş ve
soydaşlarımızın karşılaştıkları dışlayıcı ve ayrımcı muamelelere ve uğradıkları
ırkçı saldırılara dönüyorum. Bu olayların sebeplerinin araştırılması ve
önleyici tedbirlerin alınması esas itibarıyla Alman Hükûmetinin
ve diğer Avrupa hükûmetlerinin sorumluluğu
altındadır. Ancak Türkiye'nin konuya yakın ilgi göstermesi ve Alman
makamlarıyla iş birliği hâlinde alınacak önlemlerle ilgili görüş ve öneriler
oluşturması kaçınılmaz bir görev hâline gelmiştir. Yurt dışındaki
vatandaşlarımız da Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuya yakın ilgisini ve
desteğini beklemektedirler.
Türk toplumunun Almanya’da ve diğer bazı Avrupa Birliği
ülkelerinde karşılaştığı dışlayıcı ve ayrımcı muamele tahammül edilmez bir hâl
almıştır. Bu ortamın yeni Ludwigshafen facialarına
yol açması olasılığı büyüktür. Bu bakımdan bu önergenin kabul edilmemesinin de
bir vebali olduğu dikkatlerden kaçmamalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) – Yapılacak çalışmalarda
yabancılara karşı saldırıların ve ayrımcılığın gerçek sebebi konusunda doğru
teşhislere ulaşılması, vatandaş ve soydaşlarımızın yaşadıkları topluma daha iyi
uyum sağlamaları açısından ülkemizin yapacağı katkıların da saptanmasına
yardımcı olacaktır. Bu bağlamda ele alınması gereken bir konu da hem Almanya
hem de diğer Avrupa Birliği ülkelerindeki Türk toplumlarının Türkiye'nin bu
ülkelerle ilişkilerine pozitif bir unsur olarak katkıda bulunacak bir hâle
getirilmelerinin yol ve yöntemlerinin araştırılmasıdır.
İşte, bu gerekçelerle, değerli arkadaşlarım, başta Almanya olmak
üzere yabancı düşmanlığının görüldüğü diğer Avrupa Birliği ülkelerindeki durumu
yukarıdaki açılardan değerlendirmek üzere bir Meclis araştırması yapılmasını
yüce Meclisin takdirlerine sunuyoruz.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Elekdağ.
Önerinin lehinde Kırşehir Milletvekili Metin Çobanoğlu.
Buyurunuz Sayın Çobanoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
METİN ÇOBANOĞLU (Kırşehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubunun Almanya’daki Türk
toplumuna ırkçı yaklaşımlar noktasında vermiş olduğu Meclis araştırması
önergesinin lehinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 1960’lı yılların başında Türkiye’den
başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın çeşitli ülkelerine iş gücü açığını
kapatmak için çok ciddi bir işçi gönderilmeye başlanmıştır ve -1963 yılından
bugüne kadar da- şu anda Avrupa’nın tamamında aşağı yukarı 5 milyon civarında
Türk yaşamaktadır. Tabii, bunlar birinci kuşak, ikinci kuşak, üçüncü kuşak,
hatta dördüncü kuşak olarak da Avrupa’nın muhtelif ülkelerinde hayatlarını
devam ettirmektedirler. 1960’lı yılların başında gidenlerin
bir kısmı geri dönmüş, daha sonra orada doğan çocuklar, onların çocukları,
evlilik nedeniyle yine Avrupa’nın çeşitli ülkelerine giden Türk nüfus artık yerleşik
hâle gelmiş ve başta Almanya’da 3,5 milyon, Fransa’da 500 bin, Belçika,
Hollanda, Danimarka, İsveç, Norveç’le birlikte de Avrupa’da 5 milyon civarında
Türkiye’den gitmiş Türk vatandaşı yaşamaktadır. Bunların bir kısmı
yaşadıkları ülkelerin vatandaşı olmuş, bir kısmı işçi statüsünde oturumla
hayatiyetlerini devam ettirmektedirler ve Türk vatandaşıdırlar.
Tabii, ilk başlarda giden bu vatandaşlarımız gittikleri ülkelerde
coşkuyla karşılanmış, âdeta oraların kurtarıcısı olarak görülmüş ve o ülkelerin
kalkınmasında da çok ciddi bir fonksiyon ifa etmişlerdir ama son yıllarda
gerçekten Avrupa genelinde başta Almanya olmak üzere çok ciddi birtakım
sıkıntılarla baş başa kalmışlardır. Bu sıkıntıların başında da Avrupa’da
yaşayan Türklere o ülkelerdeki ırkçı yaklaşım, ırkçı saldırılar gelmektedir.
Şimdi, çeşitli vesilelerle gidip ziyaret ettiğimiz
vatandaşlarımızın yaşadıkları ülkelerin kanunlarıyla, vatandaşlarıyla ilgili
hiçbir problemlerinin olmadığına da bizzat şahit oluyoruz yani gittikleri
yerin, yaşadıkları ülkenin kanunlarına saygılı, o toplumla iç içe yaşamaktan
hiçbir problem duymayan, ama bir tek şey isteyen insanlardır bunlar: Kendi
kültürlerini ve inançlarını devam ettirmek, yaşamak isteyen insanlardır.
İlk baştaki bu uyumlu tablo, son yıllarda giderek bozulmuş ve
başta Almanya olmak üzere Avrupa genelinde yaşayan vatandaşlarımız, Türkleri
âdeta dışlayan, sıkıntıya sokan, zaman zaman da ırkçı
yaklaşımlarla oralardan çıkarmak isteyen birtakım politik söylemlerle karşı
karşıya kalmışlardır. İşte hepimizin hafızalarında tazeliğini korumaktadır: Solingen faciası, Ludwigshafen’daki
yangın, maalesef oradaki Türk vatandaşların diri diri
yanarak hayatlarını kaybetmelerine sebep olmuştur. Hatta bu yangınlardan önce
de bu evlerin etrafında ve çeşitli derneklere gamalı haçlar çizildiği de tespit
edilmiş, basına yansımıştır.
Tabii, bununla ilgili birçok yaklaşım söz konusu ama asıl
önemlisi, başta Almanya olmak üzere o ülkelerdeki politikacıların Türk
vatandaşlarına, Türklere karşı önyargılı bakmalarından kaynaklanmaktadır.
Birçok politikacı çıkıp seçimlerde oy alabilmek için Türklerin gitmesi
gerektiğini, Türklerin eğitimsiz ve saldırgan insanlar olduklarını
söyleyebilmektedirler. Yine son yaşadığımız, işte takip ettiğimiz Avrupa
Birliği Parlamentosu seçimlerinde de maalesef Fransa’da da, Almanya’da da,
İngiltere’de de siyasetçilerin, politikacıların Türkiye ile ilgili bakış açısı
da bu ırkçılığı tetiklemektedir. Bizzat ben Viyana’da şahit oldum, yine bir
Avrupa Birliği Parlamentosu seçimlerine tesadüf etmiştim, billboardlarda
aynen şu yazıyordu: “Viyana İstanbul olmayacak.” İşte, siyasetçiler böyle bir
yaklaşım sergiledikleri sürece, Avrupa’da yaşayan 5 milyon Avrupalı Türk’ün
sıkıntılarını sona erdirmek mümkün değil.
Ayrıca, yine Avrupa’da yaşayan Türklerin entegrasyonuyla
ilgili olumlu düşünceler ifade eden yöneticilerin de bu konuda ciddi bir
yaptırım uygulamamaları söz konusudur. Âdeta bir sessizlik hâkimdir. Bu konuda
Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükûmetlerimiz olarak
bu ülkelerde yaşayan vatandaşlarımızın haklarını, problemlerini koruyabilmek,
düzeltebilmek için o ülkelerdeki hükûmetlerle çok
sıkı ilişkiler içerisinde olup özellikle kendi toplumumuzun içinde bulunduğu
sıkıntıların, problemlerin doğru anlatılması gerektiği kanaatindeyim. Ama
üzülerek söylüyorum, küresel krizle birlikte Avrupa’nın genelinde de işsizlik
ciddi bir noktaya gelmiştir, yüzde 10’ların üzerine çıkmıştır. Avrupalının iş
konusunda da bizim insanımıza bakış açısı ön yargılıdır. Özellikle, Türklere
yönelik ücret uygulamalarında ucuz işçi gözüyle bakılmakta, önce kendi
vatandaşları, arkasından Avrupa Birliği vatandaşları, geriye eğer fırsat
kalırsa Türklerle ilgili iş bulabilme imkânları ortaya çıkmaktadır; maalesef,
bu vahim bir durumdur. Bu ırkçı yaklaşım ki Avrupa bu konuda hep çifte standartlı
davranmıştır. Başkalarındaki ırkçılığı yani başka ülkelerdeki ırkçılığı
lanetlerken kendi yaptıkları ırkçılık noktasında da sessiz kalmayı
yeğlemektedirler.
Değerli milletvekilleri, tabii, Avrupa’da yaşayan 5 milyon
civarındaki Türk’ün, Türk vatandaşının sıkıntıları var. Avrupa hükûmetlerinin bakış açısı da malum. Ama biz Türkiye
olarak, Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükûmetleri
olarak bu vatandaşlarımız hakkında yeteri kadar gereğini yapmadığımız
kanaatindeyim. Bakın, Avrupa’ya giden, oralarda çalışan
vatandaşlarımızı 60’lı yıllarda, 70’li yıllarda bir döviz makinesi gibi, yani
oradan gelen dövizlerle bizim bütçe açıklarının kapatıldığı, döviz ihtiyacımızı
karşılayan birtakım makineler gibi gördük ama maalesef onların küçük
sermayeleriyle kurulmuş Türkiye’deki işletmelerin tamamı bugün bir başka ellere
geçmiş, Avrupa’da çalışan insanlarımızın küçük sermayeleri yok edilmiştir. Bunu
niye söylüyorum? Türkiye açısından aslında çok önemli bir kalkınma modeli
olabilecek küçük sermayelerin ortaya konarak ciddi işletmelerin yapılabileceği
gösterilecekken maalesef 70’li yılların başında kurulan bütün fabrikalar bugün,
el değiştirmiş ve orada alın terinin ufak birikimlerini koyarak bu
işletmelerin, bu fabrikaların açılmasına vesile olmuş işçilerimizin, soydaşlarımızın
maalesef bugünkü paraları âdeta buharlaşıp uçmuştur.
Yine, değerli milletvekilleri, geçtiğimiz yıllarda hep beraber
yaşadık, Türkiye’deki bazı holdingler Avrupa’nın çeşitli ülkelerindeki bu 5
milyon Türk’ü çeşitli vesilelerle ziyaret ederek yine onların bankalardaki
birikimlerini çok yüksek faizle ve özellikle inançlarını istismar ederek çok
ciddi paraları Türkiye’ye getirmişler ve -üzülerek söylüyorum- o paraların da
akıbeti meçhuldür. Defalarca Avrupa’daki vatandaşlarımızdan bu konuyla ilgili hepinize
sıkıntılar iletilmiştir. İntihar eden insanların ailesi, çocukları, psikolojik
yardım alarak ayakta kalabilen insanların yakınları bizzat bana başvurmuşlardır
ama bugüne kadar da maalesef 5 milyar euro
civarındaki Avrupa’daki Türklerden toplanan bu paralarla ilgili Türkiye’de bir
arpa boyu mesafe katedilememiştir. Bunu da özellikle
Avrupalıların bize, vatandaşlarımıza yaptıkları ırkçı yaklaşımı söylerken biz,
kendi insanımıza reva gördüğümüz bu muameleyi de söylemeden geçemeyiz.
Yine, değerli milletvekillerim, biraz önce Deniz Feneriyle ilgili
birtakım sözler oldu ve Mecliste gerginlik arttı. Şimdi, bakın, Deniz Feneri de
Avrupa’daki Türk insanının istismarının çok bariz bir örneğidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
METİN ÇOBANOĞLU (Devamla) – Şimdi, bu konuda kızmaya, alınganlık
göstermeye hiç gerek yok, siyaset yapmaya da gerek yok. Eğer orada bizim
insanımızın paraları bir şekliyle “Muhtaç insanlara yardım edeceğiz.” diye
toplanıp bu paralar bir başka yerlere harcandıysa bunu araştırmak, bunun
suçlularının cezalandırılması için uğraş vermek hepimizin görevidir değerli
arkadaşlar. Burada bir şey yok, siyaset yok, istismar yok. Ama burada merhamet
hislerine dayanılarak bizim, Avrupa’daki, uzaktaki insanlarımızın istismar
edilmişliği var. Bunun mutlaka çözüme kavuşturulması, suçlular varsa bağımsız
mahkemeler önünde, Türk adaleti önünde hesap vermeleri gerekmektedir. Eğer biz
bu hesabı soramazsak bu “Deniz Feneri” lafları daha uzun süre siyasetin
gündeminden, kamuoyunun gündeminden de düşmeyecektir.
Ben, hepinizi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çobanoğlu.
Önerinin aleyhine Karaman Milletvekili Lutfi
Elvan.
Buyurunuz Sayın Elvan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LUTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhine söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, dünyada yaşanan finansal ve ekonomik krizin
paralelinde Avrupa’da da ciddi bir finansal ve ekonomik kriz başladı ve bu
krizin özellikle siyasi partiler üzerinde, ister kabul edelim ister etmeyelim,
çok olumsuz etkileri oldu. Dolayısıyla, Avrupa’da özellikle siyasi partiler, özellikle
sağ kesime mensup siyasi partiler, büyük ölçüde, Avrupa’da yaşayan sadece
Türkler değil, Türkler dışında birçok kesime yönelik seçim döneminde bazı
kampanyalarda bulundular. Ancak şunu belirtmeliyim değerli arkadaşlar: Şu anda
Avrupa’da Türkiye'nin dostu olan, Türkiye için çalışan, Türkiye’ye destek veren
o kadar çok milletvekili var ki, o kadar çok ülke var ki. Biz sadece ve sadece
yüzlerce milletvekili arasından, milletvekili adayı arasından belki 1 tanesini,
2 tanesini çekip işte “Efendim, Türkiye aleyhine birtakım söylemler içindeler.”
gibi yaklaşım içerisinde olabiliyoruz.
Şunu belirtmek istiyorum: Avrupa Parlamentosunun bildiğiniz gibi
785 milletvekili var. Bu milletvekilleri içinde en uç soldan en uç sağa kadar
çok değişik kesimlerden milletvekilleri var, dolayısıyla çok ırkçı yaklaşım
içerisinde olan milletvekilleri olduğu gibi, gerçekten kültürel anlamda
çeşitliliği savunan, demokrasiyi savunan, insan haklarını savunan çok sayıda
milletvekili de var, bunu da göz ardı etmemiz gerekiyor.
Bir başka neden, belki Türkiye’ye yönelik, orada yaşayan Türklere
yönelik söylemlere karşı bir başka neden ise son beş altı yıl içerisinde
Türkiye'nin ekonomik açıdan son derece güçlü bir konuma gelmiş olmasıdır
değerli arkadaşlar. Bugün Fransa, Almanya gibi büyük ülkeler, hiçbir ülke,
Türkiye'nin kişi başına millî gelirinin 10 bin doların üzerine çıkacağını,
sanayide Avrupa’nın her ülkesiyle ciddi bir şekilde rekabet edebileceğini
tahmin edemiyordu. Bugün eğer Fransa Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine
karşıysa, buna yönelik bir söylem içerisinde ise bunun en temel nedenlerinden
bir tanesi Türkiye'nin gücüdür değerli arkadaşlar, Türkiye'nin bugün sanayi
alanında, hizmet alanında kazanmış olduğu o büyük güçtür. Bugün belki
Avrupa’daki her 3 buzdolabından 1 tanesinin Türk malı olması, her 2
televizyondan 1 tanesinin yine Türk malı olması doğal olarak Avrupalıları bir
anlamda ürkütmektedir.
Şunun bilincinde olmalıyız değerli arkadaşlar: Her zaman elbette
Türkiye karşıtı, oradaki Türk vatandaşlarımıza karşı birtakım girişim
içerisinde olan değişik sivil toplum kuruluşları, partiler, milletvekilleri
olacaktır. Bunlar hiçbir zaman bizim çağdaşlaşma projemizi, Avrupa Birliği
projemizi göz ardı edebilecek yaklaşımlar olmamalıdır ve bunları çok da ciddiye
almamalıyız diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Elvan.
Önerinin aleyhinde Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın.
Buyurunuz Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, maalesef, tabii ki uzun yıllardır,
1960’lı yıllardan bugüne Avrupa’ya göç eden, iş için giden, başka türlü
amaçlarla giden birçok Türk vatandaşı var ama o günden bugüne gelindiğinde
bakıldığı zaman o günlerdeki sıkıntılar ve Türkiye'nin ekonomik olarak zayıf
olduğu dönemlerde, siyaseten zayıf olduğu dönemlerdeki Türk vatandaşlarının
çektiği sıkıntılar çok daha büyüktü.
Değerli arkadaşlar, Türkiye bugün artık büyük bir ülke, her alanda
güçlü bir yapıya sahip, gerek içeride gerekse dışarıda dış politika açısından
da çok önemli bir yere sahip. Ülkemiz AK PARTİ ile birlikte güçlendikçe
vatandaşlarımızın içeride ve aynı zamanda dışarıda da standartları artmaktadır.
Dolayısıyla, ülkemizin gücüyle dışarıdaki vatandaşlarımızın itibarı arasında
doğru bir paralellik görmekteyiz. Bu manada da vatandaşlarımızın gün geçtikçe
orada öz güvenleri artmaktadır. Ülkemizin bölgesinde ve dolayısıyla dünyadaki
gücü arttıkça, söz sahibi oldukça, dış politikadaki başarılarımız arttıkça
oralardaki vatandaşlarımızın hakları da güvence altına alınmaktadır. Bugün
itibarıyla Türkiye artık dünyada gündemi belirlenen değil dünyanın gündemini
belirleyen bir ülke konumuna geldi.
Değerli arkadaşlar, vatandaşlarımızın haklarının korunması için
Vatandaşlık Kanunu dâhil olmak üzere birçok yeni düzenlemeler yapıldı. Yine, şu
anda adrese dayalı nüfus sistemiyle birlikte yurt dışındaki vatandaşlarımızın
nerede, ne kadar sayıda olduğu, kim olduğu çok açık bir şekilde istatistiki bilgilerde var.
Bugün, artık dünyanın çeşitli ülkelerinde ekonomik açıdan gelişmiş
büyük müteahhit firmaları var Türklere ait. Türkiye,
işte, bilinçli olarak yürüttüğü bu dış politika sayesindedir ki bugün artık
Güvenlik Konseyinin geçici üyesi konumunda ve yine şu anda Güvenlik Konseyinin
geçici başkanlığını, dönem başkanlığını yürütmektedir.
Değerli arkadaşlar, ülkemiz büyüdükçe, güçlendikçe yabancıların da
ülkemize bakış açıları değişmektedir ve bunu bizler hakikaten görmekteyiz.
Oradan gelen vatandaşlarımız bunları çok rahat ifade etmektedirler. “Biz bundan
sekiz sene önce, on sene önce sokakta pek rahat yürüyemiyorduk ama şu anda
hakikaten Türklüğümüzle gurur duyarak, alnımız açık bir şekilde… Her zaman da
ifade ediyoruz.” diyorlar. İşte, siz ne kadar güçlü iseniz haklarınız o kadar
çok veriliyor, sizlere o kadar güzel bir bakış açısıyla bakılıyor. Eğer siz
buradaki gücünüzü, ülke olarak gücünüzü iyi kullanmazsanız maalesef oradaki
vatandaşlarınız da daha zayıf durumda olur. Biz şuna inanıyoruz, bugüne kadar
yapılanlar bize gösterdi ki: Ekonomik olarak, siyaseten iyi noktalara
geldiğiniz zaman ve bunu, çok iyi bir şekilde potansiyelinizi
değerlendirdiğiniz zaman, dış politikayı bilinçli bir şekilde, çok iyi bir
şekilde yürüttüğünüz zaman alamayacağınız hak yoktur. Hak verilmez ama siz
güçlendikçe söke söke alırsınız diyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aydın.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verdiği öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.52
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.27
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK
(Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
102’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/692) (S. Sayısı: 385) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 385 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Geçen birleşimde 12’nci madde kabul edilmişti.
13’üncü madde üzerinde 5 adet önerge vardır.
Önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılık derecesine göre
işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 13’üncü
maddesindeki “
|
Erkan Akçay |
|
Mustafa Kalaycı
|
Hüseyin Yıldız |
|
Manisa |
|
Konya |
Antalya |
|
Mehmet Akif Paksoy |
|
|
Yılmaz Tankut |
|
Kahramanmaraş |
|
|
Adana |
(x) 385 S. Sayılı Basmayazı 04/06/2009 tarihli
99’uncu Birleşim Tutanağına eklidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa tasarısının 13 ncü maddesinin 1. fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Hasip Kaplan |
|
Bengi Yıldız |
Nuri Yaman |
|
Şırnak |
|
Batman |
Muş |
|
Fatma Kurtulan |
|
|
Şerafettin
Halis |
|
Van |
|
|
Tunceli |
“Bu fıkraya göre istisna uygulanacak motorin miktarı TIR
çekicilerinde 800 litreyi, istiap haddi 15 tona kadar olan kamyon ve
tankerlerde 400 litreyi, istiap haddi 15 tonun üzerinde olan kamyon ve
tankerlerde ise 600 litreyi aşamaz. Bu istisna miktarları araçların frigorifik
depoları için ayrıca uygulanır.”
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım üç önerge de aynı
mahiyette olduğundan önergeleri okuduktan sonra işlemlerini ve oylamalarını
birlikte yapacağım. Ancak talepleri hâlinde, önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
TBM Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa tasarısının 13. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının; 13 üncü maddesinin madde
metninden çıkarılmasını, takip eden maddelerin ise sırasıyla teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nurettin Canikli |
|
Ünal Kacır |
Asım Aykan |
|
Giresun |
|
İstanbul |
Trabzon |
|
Hasan Ali Çelik |
|
|
Veysi Kaynak |
|
Sakarya |
|
|
Kahramanmaraş |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun tasarısının 13. maddesinin metinden
çıkarılmasını teklif ederiz.
|
Faik Öztrak |
|
Şevket Köse |
Ali Oksal |
|
|
Tekirdağ |
|
Adıyaman |
Mersin |
|
|
Ali Koçal |
|
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
|
Zonguldak |
|
|
Malatya |
|
BAŞKAN – Komisyon bu önergelere katılıyor mu efendim, madde
çıkarılması önergeleri?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) –
Katılıyoruz. Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılıyoruz Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, Komisyon katılamaz herhâlde?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Komisyon takdire bırakabilir.
BAŞKAN – Efendim?
OKTAY VURAL (İzmir) – Çoğunluğu olmadığı için katılamaz Komisyon
efendim.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Takdire
bıraktı.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Takdire
bıraktık efendim.
BAŞKAN – Komisyon düzeltti efendim, “Takdire bırakıyoruz.” dedi.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinden kim konuşacak?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Faik Öztrak
efendim.
BAŞKAN – Sayın Öztrak, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 13’üncü maddesinin metinden
çıkarılmasıyla ilgili önergemiz üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye gerçekten sıkıntılı
bir süreçten geçiyor. Üretim rakamlarında, istihdam rakamlarında sürekli dip
arayışı içindeyiz. Neden dip arıyoruz? Dibe gelelim ki ondan sonra yukarı doğru
çıkalım istiyoruz.
Örneğin, bakıyorum, bugün, kapasite kullanım oranları verileri
yayınlanıyor. Kapasite kullanım oranları verilerinde kapasite kullanım oranının
yüzde 70’in üzerine çıkması bir umut yaratıyor ama rakamlara, yine bu verilerin
yayınlanması sürecinde ortaya çıkan birtakım göstergelere baktığımız zaman
mayıs ayında da imalat sanayicileri diyorlar ki: “Bu ay imalat sanayisi üretimi
geçen aya göre yüzde 7,6 arttı.” Güzel ama bunu endekse uygulayıp mevsimlik
düzeltmesini yaptığımız zaman yine geçtiğimiz yıla göre geçtiğimiz yılın aynı
ayına göre, mevsimlik düzeltme yapmadan yüzde 17,5; mevsimlik düzeltme
yaptıktan sonra da endeks değerinin hızla aşağıya doğru azaldığını görüyoruz.
Yine aynı durum istihdamda da söz konusu ama bakıyoruz sanki ülkede… Bunlar ülkenin
uzun dönemdir görmediği -açıkça altını çizerek söyleyeyim- 2001 krizinde dahi
görmediği çok ciddi üretim düşüşleri, çok ciddi istihdam azalışları ama sanki
hiçbir şey yokmuş gibi burada birtakım yasaları tartışıyoruz. Örneğin bu yasa
kırk bir maddelik bir yasa. Bu yasanın içinde, bu krizin önüne geçebilecek, bu
krizi önleyecek, bu krizde zarar görenlerin, işsiz kalanların derdine deva
olabilecek çok az sayıda madde var.
Oysa değerli milletvekilleri, 2001 krizinde Türkiye’de krizi
yönetmiş ekibin içinde Hazine Müsteşarı olarak bulunan bir arkadaşınız olarak
şunu söyleyeyim: Krizleri görmemezlikten gelerek bu işi önleyemezsiniz.
Sıkıntıyı görmemezlikten gelerek bundan çıkamazsınız. Hele hele
krizlerle hiç ilgisi olmayan birtakım düzenlemeleri Mecliste tartışarak zaman
kaybederek de bugünlerde çok ihtiyaç duyacağınız güven ortamını da
sağlayamazsınız.
Bakın, bu sıkıntılar, dünyada yaşananlar, içeride yaşananlar,
sonuç itibarıyla risk iştahında ciddi bir düşüşe neden olmuştur. Risk iştahı
düştüğü zaman, ekonomilerde çekici faktörler öne çıkar yani güven unsuru öne
çıkar ama bugün Hükûmetin içinde bulunduğu yaklaşım
bu güven unsurunu öne çıkaracak bir yaklaşım olarak karşımızda durmamaktadır.
Sekiz aydır oyalanıyor Türkiye. İlk defa, dün değil evvelki gün, ekonomiden
sorumlu Başbakan Yardımcısı biraz daha gerçekleri söylemeye yakın bir söylem
içine girdiği zaman herkes umutlanmaya başladı, “Hah, şimdi acaba gerçekten
olan biteni görmeye başladılar mı?” diye. Bakıyorsunuz, geçtiğimiz hafta bir
teşvik paketi açıklanıyor. Teşvik paketinde, bugün dünyada teşvik sisteminde
hangi kavramlar kullanılıyorsa hepsi var: Büyük yatırımlar, bölgesel teşvikler,
bölgesel-yöresel teşvikler, sektörel teşvikler, genel
teşvikler, “clustering” dediğimiz bir bölge içinde
birbiriyle ilişkili sanayileri toplama yönündeki yaklaşımlar. Şimdi, bunların
hepsini birden birbirleriyle bağdaştırmak mümkün değil. Nitekim bağdaşmamıştır
ve çıkan teşviklerle ilgili açıklanan düzenlemeye baktığınız zaman gördüğümüz
husus şu: Birbirleriyle ilişkisi olmayan birtakım düzenlemeler karşımızda
duruyor.
Ama bundan çok daha önemli bir husus var değerli milletvekilleri,
o da şu: Böyle dönemlerde bir paketi açıkladığınız zaman bununla ilgili her şey
ertesi gün yürürlüğe girmeli. Bu paket ne zaman yürürlüğe girecek? Bunun birçok
maddesini yukarıda, daha hâlâ Plan ve Bütçe Komisyonunda düzenlemeyle ilgili
tartıştık, Meclisin gündemine geldi ama hâlâ Genel Kurulda görüşülemedi.
Yine yukarıda tartıştığımız birtakım düzenlemeler var. Bir başka
önemli konu, bunun organizasyon altyapısını da çok net olarak görmek mümkün
değil. Yine çok ciddi tutarsızlıklar var. Bakın, geçtiğimiz hafta açıklanan
paket şu izlenimi açıkça veriyor:
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
FAİK ÖZTRAK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Bu, daha önceden hazırlanmış, Hükûmet
tarafından arapsaçına döndürülmüş teşvik sistemini belli bir düzene kavuşturmak
amacıyla birtakım çalışmalar yapılmış, alelacele bu çalışmalar da şimdi kamuoyuna
krizden çıkış paketi gibi açıklanıyor. Yani 26 tane bölge. Bunların içinde
iller var. Bunları, 4 tane sosyoekonomik gelişmişlik bakımından tasnif edilmiş,
birbirine benzer diye düşünülen ana gruplar içinde topluyorsunuz. E peki, bu
sosyoekonomik gelişmişlik göstergeleri ne zaman hesaplanmış, çıkarılmış? 2000
yılının sosyoekonomik gelişmişlik göstergeleri, 2003 yılında da yayınlanmış. E
o zaman ne oluyor? Bu sene başında çıkardığınız kalkınmada öncelikli yöreler
içinde yer alan Adıyaman kalkıyor, Gaziantep’le aynı yere giriyor. Yine
baktığınız zaman Tekirdağ, Edirne birinci bölgede yer alıyor. Bu uygulamalardan
güveni sağlamak için kaçınmak lazım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztrak.
Sayın Canikli, buyurun efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; verdiğimiz…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, burada 13’üncü maddede, bize
dağıtılan önergelerin içerisinde Sayın Canikli’nin
önergesi yok efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Var efendim.
BAŞKAN – Burada imzası görünüyor efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bize dağıtılanlarda yok, o bakımdan…
Dağıtılmadı mı acaba?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Var efendim, var. Dün dağıtılmıştı
Sayın Vural, dün dağıtılmıştı.
BAŞKAN – Sayın Vural, bizim burada var imzası.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, sizin orada olması… Bizim buraya da
gönderilmesi lazım.
BAŞKAN – Gönderilmiş olması lazım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Önerge yok burada.
BAŞKAN – Önergeyi gönderin o zaman lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir) – Şu gönderilen önergeler içerisinde Sayın Canikli’nin imza sahibi olduğu bir önerge yok. Varsa
versinler arkadaşlar.
BAŞKAN – Gönderiniz o zaman.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Efendim, hem biraz önce okundu zaten
hem de gönderildi. Bize geldi mesela.
OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, bizde yok, o bakımdan...
BAŞKAN – Hemen eksikliği gideririz efendim. Size yolluyoruz.
Buyurunuz Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bütün konuşmacı arkadaşlarımızın, ilgili tüm
konuşmacı arkadaşlarımızın ifade ettiği gibi dünya bir sıkıntılı dönemden
geçiyor ve bunun da hemen hemen tüm sektörlere, başta
reel sektör olmak üzere, yansımalarını görüyoruz, ölçüyoruz, rakamlara da
yansıyor. Son günlerde “Acaba Türkiye’de dip noktasına ulaşıldı mı ve bir
iyileşme sürecine girildi mi, tekrar rakamların normale dönmesine ilişkin bir
çıkış başladı mı?” sorusu ya da konusu üzerinde yoğunlaşıyor tartışmalar.
Farklı görüşler var. Bizim kanaatimiz, Türkiye’de dip noktasının görüldüğü ve
ekonomik düzelmenin başladığı yönündedir. Elbette böyle bir kanaati besleyen ya
da böyle bir kanaate ulaşmamıza yol açan rakamlar var. Bu rakamlar çerçevesinde
bunları söylüyoruz.
Tabii, önce şöyle bir hatırlatma yapmakta fayda var: 2001
krizi ki içsel bir krizdi -gündeme geldiği için söylüyorum- ve millî gelirimiz
yüzde 9,6 civarında bir küçülmeyle karşı karşıya kalmıştı ki bu, Türkiye
ekonomisi tarihinde yaşanan en büyük daralmalardan bir tanesidir -bunu burada
belirtmekte fayda var- ki bizim beklentimiz bu sene, 2009 yılı için 3,6
civarında bir küçülmedir.
Şimdi, değerli arkadaşlar, talep yetersizliği, iç ve dış talep
yetersizliği nedeniyle Türkiye'de reel sektörün olumsuz yönde etkilendiğini
biliyoruz. İhracatımızın azalması, dış talepteki daralma ve içeride de
insanların satın alma eğilimlerinde bir isteksizlik söz konusu. Bunlar
rakamlara yansıyor. 2008’in başından itibaren özellikle en önemli gösterge olan
tüketici güven endeksinde çok ciddi düşüşler başlıyor ve bu düşüşler kesintisiz
olarak 2008 Kasım ayına kadar devam ediyor. 2008 Kasım ayında tüketici güven
endeksinin en düşük olduğu seviyedir, noktadır ve 68,8 civarındadır. Bu aydan
itibaren tüketici güven endeksi istikrarlı bir şekilde ve kesintisiz bir
şekilde artmaya başlıyor. Yani aralık ayında 69,90’a, ocakta
71,56’ya, en son nisan ayında 80,75’e ulaşıyor.
Burada önemli olan şu: Bu artışın kesintisiz olması, bir trend hâline dönüşebilmiş olması ve bu noktada bize bir
yorum, değerlendirme yapma imkânı vermesi. Zikzaklar olsaydı belki bu
değerlendirmeyi bu kadar kesin olarak yapma imkânımız olmayabilirdi ancak
tüketici güven endeksindeki iyileşme ya da yükselme bize hem bunun kapasite
kullanım oranlarına yansıyacağını, imalat sanayisi endekslerine yansıyacağını
ve istihdam rakamlarına yansıyacağını elbette gösterecektir. Bunun sonucunda bu
olacaktır.
Tabii, tüketici güven endeksindeki düzelmenin kapasite kullanım
oranlarına ve istihdam rakamlarına belirli bir gecikmeyle yansıdığını hepimiz
biliyoruz. Bu gecikme üç ile altı ay arasındadır. Bozarken de aynı süreci
izlemektedir, iyileşme olduğu zaman da ya da iyileşme sürecine girilirken de
böyle bir durum söz konusu olmaktadır.
Bakın, sanayi üretim endeksinde şubat ayına kadar yine kesintisiz
bir düşüş yaşanmıştır. Sanayi üretim endeksi 2009 Şubat ayına kadar 140’lardan
84,8’e kadar gerilemiştir. Gerçekten çok ciddi bir düşüştür bu, ciddi bir
kasılmadır, ciddi bir üretim daralmasıdır. Zaten diğer makro göstergelere de bu
yansımış durumda.
Bu ne kadar gerçekse bu tarihten itibaren de istikrarlı bir
şekilde sanayi üretim endeksinin yukarıya doğru bir yön içerisine girdiği, bir
eğilim içerisine girdiği de bir gerçektir. Mart ayında 95,9; nisan
ayında 97,4 olarak karşımızdadır bu rakamlar. Gecikmesi -biraz önce ifade
ettim- son derece doğaldır. Tüketici güven endeksinin kapasite kullanım
oranlarına gecikmesi, öğretide de ifade edildiği gibi, gecikmeyle oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yine, bunu doğrulayan -sadece iki
gösterge değil- bir gösterge de kapasite kullanım oranlarıdır. Nitekim, kapasite kullanım oranları da 2009’un Şubat ayına
kadar, imalat sanayi üretim endeksine paralel olarak 2009 Şubat ayına kadar
yine kesintisiz bir düşüş yaşamıştır ve bu tarihten itibaren de yine tırmanışa
geçmiştir. Belli bir süre sonra bunlar istihdam rakamlarına yansıyacaktır. Bu
da son derece doğaldır. Önce tüketici güven endeksindeki artış, yani talepte
bir artış eğilimi, bunun, kapasite kullanım oranlarına, sanayi üretim endeksine
ve en son olarak da istihdam rakamlarına yansıması kaçınılmazdır. Bu rakamlar
çerçevesinde, çok rahatlıkla söyleyebiliriz: Alınan tedbirlerin sonucunda
elbette bugüne kadar gelinmiştir. Yani, bu tedbirler
alınmamış olsaydı, kalemi, sayısı yaklaşık 55-60 civarında olan ve kamuya
maliyeti de 55-60 milyara ulaşan bu düzenlemeler yapılmamış olsaydı, bugüne
kadar bu noktalara gelinmezdi ve o alınan olumlu kararların, ekonomi
yönetiminin aldığı olumlu kararların yansımalarıdır ve Türkiye, ekonomide artık
dip noktayı görmüş, yukarıya doğru çıkmaya başlamıştır. İnşallah bu
eğilimleri artan oranda önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.
Sayın Genç…
Buyurunuz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 385
sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 13’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasına
ilişkin olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum.
385 sıra sayılı kanunun 13’üncü maddesi, 3065 sayılı katma değer
vergisi uyarınca ihracat yapan tırlar, çekicilere eskiden şey vardı, bunların
aldıkları akaryakıtın tümü vergiden istisnaydı. Şimdi, nedense işte Hükûmetin kafasına ermiş, nasıl böyle bir keramete
ermişlerse, istiap hadlerine göre işte 300 litreye, 550 litreye ve 400 litreye
çekmişler.
Aslında ihracat yapan bu kişilere tanınan bu aldıkları motorinin
KDV’sinin devam etmesi gerekir. Çünkü bunlar ihracatta ciddi hizmet yapıyorlar.
Aslında bu ÖTV’siz ve KDV’siz mazot alan
özellikle deniz taşıma araçlarında büyük bir kaçakçılık yapıldığı konusunda
bize bilgi geldi. Tabii, bize gelen bilgiler bu kaçakçılığı yapan kişilerin
kimlerin yandaşları olduğu konusunda da geldi ama belgesi daha gelmedi. Belgesi
gelsin, burada açıklarım.
Şimdi, benden önceki konuşmacı “Dip noktası görüldü.” diyor. Yani
işte krizin dip noktası görüldü de ben bir süre sonra geleceğim buraya, diyeceğim…
Bu dip noktası görülmediği zaman ne diyecek bakalım. Yani dip noktası inşallah
görülsün de hani ondan sonra da… Dip noktası görüldü, kriz yavaş yavaş etkisini kaybediyor, biz de bunu istiyoruz ama
getirdiğiniz kanunlar gülünç duruma düşüyor.
Bakın, şimdi, 12’nci maddede benim önergem vardı, kamu
idarelerinin aldığı, işte, taşıt araçları KDV ve ÖTV’den
istisna ediliyordu. Neyse, burada bir önerge verildi: “Başbakanlık merkez
teşkilatı…”
Şimdi, bakın, bu araçları size okuyayım (2) sayılı cetvelde: Bunlar
özellikle otomobil, minibüs, otobüs, kamyon, kamyonet, tır çekicileri; yine
motosikletler, golf araçları, yine üç dört tekerlekli, plajlarda kullanılan
motosikletler, yine 4x4 tipi cipler, ayrıca da kayak merkezlerinde kullanılan
araçlar… Mesela, şimdi, Kayseri’de Devlet Su İşlerinin çok modern bir kayak
merkezi var. Herhâlde oraya birileri çok özel araçlar alacak, lüks araçlar
alacak, vergi vermeyecek. Yine bunlar arasında deniz araçları olarak da jetskiler, motorbotlar, sürat tekneleri, lüks yatlar…
Şimdi, AKP Hükûmetinin meşgul olduğu
şeylere bakın değerli milletvekilleri! Yani, sanki bu memlekette her şey
halledilmiş, memlekette işsizlik halledilmiş, yoksulluk halledilmiş, insanlar
iş buluyor, memleketin parası bol… E ne yapalım? “Efendim, işte, devlet
dairelerindeki jetskileri, lüks botları Başbakanlığa
alalım, bunları vergiden, ÖTV’den, KDV’den istisna
edelim.” Yani böyle bir anlayış olur mu, böyle bir anlayış? Biz bunları
söylediğimiz zaman bize diyorlar ki: “Efendim, sen bize hakaret ediyorsun.”
Yahu, ben size hakaret etmiyorum kardeşim. Yani jetskiyi
Başbakan ne yapacak? Bir sorayım size: Ne yapacak yahu jetskiyi
ÖTV’den, KDV’den istisna ederek? Botları ne
yapacaksınız? Yani ondan sonra, lüks yatları ne yapacaksınız? Zaten geçen gün
de kotraları ve lüks yatları gümrük vergisinden istisna ettiniz, ÖTV’den istisna ettiniz, KDV’den istisna ettiniz, harçlar
tarifesini uyguladınız, 9 milyar 350 milyon lira olan vergisini 3 milyon 200
bin liraya indirdiniz. Yani şimdi böyle…
ASIM AYKAN (Trabzon) – Çarpıtıyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Çarpıtıyorsam… Yahu, çık burada çarpıtıyor…
Benimle bir televizyon kanalında görüşmeye var mısın? Bir televizyon kanalında…
ASIM AYKAN (Trabzon) – Bildiğini de bilmediğini de konuşuyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, çarpıtıyorsam… Bakın arkadaşlar, ben
bu arkadaşla bir iddiaya girerim, ne istiyorsa o iddiaya girerim. Çarpıtıyorsam
çıkın bakın…
ASIM AYKAN (Trabzon) – Her işte konuşuyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, kardeşim, (2) sayılı cetvelde jetski… Bakın, deniz araçları… Ben sana okuyorum yahu.
ASIM AYKAN (Trabzon) – Sen her işin uzmanı mısın?
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bakın… Bilmiyorsan konuşma yahu,
bilmiyorsan konuşma!
ASIM AYKAN (Trabzon) – Her işte konuşuyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani bakın, (2) sayılı tarifedeki deniz
araçları nedir? Bakın, size söyleyeyim: Jetski’ler,
motor botları, sürat tekneleri, yatlar… Yani bunlar (2) sayılı tarifede sayılan
şeyler. Siz buraya getirdiğiniz önergeyle bunları Başbakanlık teşkilatına
aldığınız zaman ÖTV ve KDV’siz alıyorsunuz ama bunlar da bir vergi kaçağına
neden oluyor. Siz maliyeci olmadığınız için beyefendi, aklınız bu gibi şeylere
ermiyor. Bari bir müsaade edin, yıllarca ben…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) – Arkadaşlar, ben maliye okulu mezunuyum ve
uzun süre maliyecilik de yaptım, Danıştayda vergi
davalarına baktım. Benim kitaplarım da var, isterseniz size göndereyim de, o
kitaplardan da biraz feyiz alın.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Sen hukukçu musun?
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, dediğimiz şu: Siz burada vergi
kanunlarında… Geçen gün getirdiniz, işte, lüks yatlardan ve botlardan,
kotralardan ithalatlarda gümrük vergisini kaldırdınız. Kaldırmadınız mı? O zaman
siz burada, bu salonda boşu boşuna parmak kaldırıyorsunuz. Burada hangi
kanunlar kabul ediliyor, ne getiriliyor, onlardan haberiniz yok.
ASIM AYKAN (Trabzon) – Bu devletin lehinde, haberin yok.
KAMER GENÇ (Devamla) – Devletin lehinde olur mu? Yani, lüks
yatlarda, botlarda, kotralarda vergi muafiyetini getirmek, Allah aşkına hangi
devletin lehine ya? Zenginlerin lehine. Sizin Hükûmetiniz
zamanında insanlar vurgun vurdu, büyük zengin etti. Şimdi, yatları, kotraları
getirip vergi vermeyeceksiniz. Önergemin mahiyeti bu.
Saygılar sunarım.
Yalnız karar yeter sayısının aranmasını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bakacağım efendim.
Teşekkür ederim Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Tüm önergeler…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – 138 kişi yok. Efendim var mı 138 kişi?
BAŞKAN – Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yok.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.51
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK
(Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
102’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
385 sıra sayılı Tasarı’nın 13’üncü maddesinin çıkarılmasına ilişkin
birlikte işlem yaptığımız üç önergenin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi önergeleri yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Bu kabul ettiğiniz önerge doğrultusunda 13’üncü madde tasarı
metninden çıkmıştır. Bu nedenle, bu maddede değişiklik öngören diğer iki
önergeyi işlemden kaldırıyorum. Kanun yazımı esnasında diğer maddeler teselsül
ettirilecektir.
Şimdi 14’üncü maddeye geçiyoruz ve 14’üncü madde üzerinde üç
önerge vardır.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 14’üncü
maddesindeki (b) bendinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
|
Mustafa Kalaycı |
Hüseyin Yıldız |
|
Manisa |
|
Konya |
Antalya |
|
M. Akif Paksoy |
|
|
Yılmaz Tankut |
|
Kahramanmaraş |
|
|
Adana |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Tasarının 14’üncü maddesinde yer
alan (a) bendinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Yaşar Ağyüz |
|
Trabzon |
|
Malatya |
Gaziantep |
|
Vahap Seçer |
|
|
Gökhan Durgun |
|
Mersin |
|
|
Hatay |
T.B.M Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa tasarısının (14.)
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Bu okuduğumuz son önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurunuz efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 385
sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 14’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasına
ilişkin olarak verdiğim önergeyle ilgili konuşmak istiyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu 14’üncü maddeyle KDV Kanunu’nun
17’nci maddesinin 2/b fıkrası değiştirilmektedir. Bu değişiklikle, üniversite
ve yüksekokullarda KDV istisnasından yararlanabilmek için, mevcut, yürürlükteki
kanuna göre kapasitelerinin yüzde 50’sine fakir ve yoksul çocukları okutmaları
gerekir. Şimdi, bu yüzde 50 kapasiteyi yüzde 10’a indiriyorlar. Şimdi, bu niye
yapılıyor? Bunu öğrenmek gerekiyor. Yani, şimdi, ülkemizde bu kadar fakir insan
var, çok yoksul insan var. Üniversitelerin KDV istisnasından yararlanabilmesi
için yüzde 50 kapasite 1985 yılından beri uygulanıyordu ve birçok yüksekokul ve
üniversite, bu kapasitesinin yüzde 50’sine fakir ve yoksul öğrenciler almak
suretiyle, isterse KDV istisnasından yararlanıyordu. Ama,
anlaşılıyor ki -ben biraz önce burada konuştuğum zaman Fethullah
Gülen’den bahsedince birtakım insanlarımızın cinleri
attı ya- onun Türkiye’de birtakım özel üniversite ve fakülteleri var. İşte
onların bu istisnadan yararlanması için bu rakamı yüzde 50’den yüzde 10’a
çekiyorlar. İşte, açık delili. Yani, siz, şimdi, bir
memlekette çok fakir öğrenciyi okutmaya teşvik ediyor musunuz, etmiyor musunuz?
E, ediyorsanız, 1985’ten beri uygulanan bu yüzde 50 kapasiteyi -birdenbire size
böyle bir sır geldi de- niye yüzde 10’a indiriyorsunuz? Bence gereksiz yere
birtakım insanların telkinleri ve birtakım insanlara fayda sağlamak için...
Şimdi, KDV istisnası az bir rakam değil ki değerli milletvekilleri. KDV
istisnasından faydalanmak için, büyük bir vergi kaynağından mahrum ediliyor
devlet. Dolayısıyla, bu kadar büyük bir vergi kaynağından mahrum edilen
devlette… Bu kadar büyük vergi vermeyen insanların da hiç olmazsa orada
kapasitesinin yüzde 50’si kadar bir öğrenciyi, fakir ve yoksul öğrenciyi
okutması lazım. Niye bunu yüzde 10’a indiriyorsunuz? Bu,
tamamen haksız bir sonuç. Daha önceden söylediğim gibi, işte birtakım
cemaatlerin, birtakım tarikatların Türkiye’de üniversiteleri var,
yüksekokulları var ve bunların da sizin üzerinizdeki baskısı yüksek,
dolayısıyla bu baskıya dayanamıyorsunuz ve ondan sonra bunu yüzde 10’a
indiriyorsunuz. Yüzde 10’a indirdiğiniz zaman birçok yüksekokul ve üniversite
bundan yararlanacak, devletin buradaki KDV istisnasındaki kaybı çok büyük
olacak. Onun için, yani devlet bir vergisinden vazgeçerken bunun karşılığında
vatandaşın kazanımlarının da o seviyede olması lazım. Bu seviye arasında hiçbir
orantı yok. Yani birileri çıkıp da burada -Hükûmet-
bize izah etsin. Bu yüzde 50 oranını niye yüzde 10’a indirdiniz? Yüzde 50’yi
yüzde 10’a indirdiğiniz zaman hangi cemaatlerin hangi yüksekokulları ve
üniversiteleri bundan yararlanıyor ve oranı ne kadar oluyor? Devletin burada
kaybı ne oluyor? Memlekette Hükûmet yok ki... Ben
diyorum işte, çıksın, burada söylesin bunu. İşte, Bakan çıksın, bize cevap
versin efendim. Zaten Hükûmet sırasında da Tarım
Bakanı oturuyor. Sanki memlekette tarım politikası halledilmiş de sıra maliyeye
gelmiş. Onun için evvela herkes kendi politikalarını halletmesi lazım.
Yani şimdi bir milletvekili olarak burada bazı şeyleri
söylediğimiz zaman burada bir karşılık olması lazım değerli milletvekilleri.
Yıllarca bu Parlamentoda milletvekillerinin yaptıkları konuşmalara karşı…
Olabilir, milletvekili yanılabilir. Ama en sağlıklı bilgiyi bize Hükûmet ve Komisyon veriyor. Ben şimdi soruyorum size: Ey Hükûmet, ey Komisyon! Siz, bu memlekette 1985 tarihinden
beri uygulanan ve kapasitelerinin ancak yüzde 50’sine kadar fakir ve yoksul
öğrenciyi alıp parasız okutan…
RECEP KORAL (İstanbul) – Var mı öyle bir üniversite, biliyor
musunuz?
KAMER GENÇ (Devamla) – Var efendim.
RECEP KORAL (İstanbul) – Öyle mi? Hangi üniversite?
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, var yani, olmasa herhalde bugüne
kadar uygulanırdı. Efendim, yani var-yok!
RECEP KORAL (İstanbul) – Bilmiyorum da öğrenmek için
soruyorum.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, yoksa git, öğren. Ben mi sana
öğreteceğim?
RECEP KORAL (İstanbul) – Söylüyorsunuz.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben şimdi sana, herkese burada öğretmenlik
mi yapacağım yani? Olur mu şimdi?
RECEP KORAL (İstanbul) – Evet, evet, yapıyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Onun için git de öğren kardeşim.
Bilmiyorsan benim kabahatim ne? Git Hükûmetine,
öğren.
RECEP KORAL (İstanbul) – Ama siz de bilmiyorsunuz.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, Beyefendi, bakın, ben de onu
diyorum.
RECEP KORAL (İstanbul) – Konuşuyorsunuz, bilmiyorsunuz.
Bildiğinizi konuşun.
KAMER GENÇ (Devamla) – O zaman senin Hükûmetin
çıksın, Komisyonun, desin ki: “Efendim, şimdiye kadar bu hüküm uygulanmıyordu.
Hiçbir üniversite ve yüksekokul kapasitesinin yüzde 50’sine kadar fakir ve
yoksul öğrenci alamıyordu.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) – Çıksın, söylesin işte. Kulakları burada,
duyuyorlar. Ondan sonra “Biz bu hükmü düşürdük…” Ama bize gelen iddialara göre,
diyorlar ki: “Tarikat ve cemaat okulları, işte, bundan yararlanmak için, bu
tarikat ve cemaat baskısına AKP Hükûmeti dayanamadı,
bu yüzde 50 nispeti getirdi, yüzde 10 yaptı.” İşte, çıksın söylesin efendim ve
bir de bunun hazineye olan kaybını da biz de öğrenelim, hazine ne kadar kayıp
şey edecek, onu öğrenelim.
Önergem bu mahiyettedir, kabulünü diliyorum efendim.
Ayrıca, karar yeter sayısını istiyorum.
BAŞKAN – Arayacağım efendim.
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Sayın
Başkan, Sayın Vekilin sözleriyle ilgili, Komisyon olarak bir açıklamada
bulunacaktım müsaade ederseniz.
BAŞKAN – Oylamayı yaptık ama Sayın Yemişci.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) –Bilgi
vermek, Genel Kurula bilgi vermek…
BAŞKAN – Peki, buyurunuz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüzde 50 kapasite kullanımıyla ilgili veyahut
vergi istisnasıyla ilgili değil bu madde. Bu madde, o okulların yurtlarındaki
bedelsiz öğrencilerin -istediği kadar kalabilir, yüzde 20, yüzde 30 da
olabilir- ancak katma değer vergisi yönünden yüzde 10’una istisna kabul ediyor
Bakanlık. Budur gelen madde.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, komisyonun veya Hükûmetin önerge sonrasında konuşması diye bir hak yok. İç
Tüzük’te böyle bir hak yok Sayın Başkan.
BAŞKAN – Var, Sayın Gök.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Tasarının 14’üncü maddesinde yer
alan (a) bendinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Durgun.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının 14’üncü maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz
aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bu tasarının 14/a maddesiyle Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17/b
maddesi değiştirilmektedir. Nedir bu değişiklik? Bu değişiklikle özel
okullarda, üniversitelerde ve yüksekokullarda uygulanan katma değer vergisi istisnasına
özel yurtları da dâhil etmektedir. Neredeyse her ilçeye, her ile üniversite,
meslek yüksekokulu açan devlet öğrencilerin yurt sorununu çözebilmiş değildir.
Devlet üniversite açmış ama yurt sorununu çözememiş. Böylece, tarikatlara,
cemaatlere gün doğmuş, tarikat yurtları ve ışık evleri çoğalmıştır.
YURTKUR’un 2007-2008
verilerine göre 2,5 milyon üniversite öğrencisinden sadece 201 bin öğrenci bu
yurtlardan faydalanabilmiştir, yüzde 10’u bile değil. Geriye kalan 2 milyon 300
bin öğrenci YURTKUR yurtlarından faydalanamamaktadır. Peki, bu insanlar nerede
barınacak? Tabii ki tarikat yurtlarında.
YURTKUR’un kuruluş
gerekçesi Anayasa’ya dayanır. Anayasa’mızın 42’nci maddesine göre eğitim
devletin görevidir. “Devlet, maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin,
öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli
yardımları yapar.” denilmektedir. Bu anlamda, eğitim hak ve görevine
öğrencilerin barınma hakkı da dâhildir. Nitekim, 351
sayılı Yasa’yla bu hak YURTKUR’a verilmiştir. Bu amaçla
kurulan YURTKUR, her yıl üniversitelere kayıt yaptıran öğrencilerin yarısından
daha azına ancak imkân tanıyabilmektedir. Bu nedenle, kuruluşundaki amaçları da
yerine getirememektedir.
Son on yılın verilerine baktığımızda özel yurtların kapasitesi yüzde
111 artmıştır. Buna karşılık, devlet yurtlarındaki kapasite artışı yüzde 15 ile
sınırlı kalmıştır.
2008 yılı itibarıyla kayıtlı özel yurtların sayısı 3.126 iken
devlet yurtlarının sayısı 219’dur. Devlet yurtlarının kapasitesi yıllardır çok
az bir artış gösterirken nasıl oluyor da hangi gerekçelerle özel yurtların
kapasitesi bu kadar çok artıyor? Gerçekten çok iyi kâr mı elde ediyorlar? Eğer
iyi para kazanıyorlarsa niye teşvik uygulanacak? Neden üniversitelerin
kontenjanları yüzde 20 artarken aynı öğrencilerin barınma sorununa çözüm
bulunmuyor?
Devlet yurtlarının yetersizliği ve pahalılığı öğrencileri özel
yurtlara itmektedir. Yurt sorununun istismarı konusu, ortaya çıkan özel
yurtların büyük bölümü cemaatlerin ve tarikatların elindedir. Bu anlamda gerektiği
kadar zaten laik olmayan eğitim sistemimiz bir de buradan budanmaktadır.
Bakın, eğitim sistemimizin son hâline. Bugün gazetelerde var:
Eskişehir’de bir lisede İngilizce sınavında Saidi Nursi’nin külliyatından Türkçe soru soruluyor. İşte eğitim
sisteminin geldiği nokta bu. Bu teşvikle de bu tarikat yurtlarında bunlar
desteklenecek demektir.
Kaçak yurtların, ev tipinde örgütlenen cemaat yurtlarının sayısını
bilmek ise hemen hemen imkânsızdır. Bu nedenle bir
kamusal hak olan eğitim ve barınma hakkının öğrencinin lehine düzenlenmesi,
devlet yurtlarının sayısının artırılması, bu yurtların parasız olması,
cemaatlere ait olduğu tespit edilen özel yurtların da kapatılması gerekir.
Bu sorulara kestirmeden verilecek bir cevap var: Kaynak sıkıntısı
var. Olabilir, ama devletin, ortalama sayıları her yıl belli olan öğrencileri
kaynak sıkıntısından dolayı barındıramaması anlaşılabilir bir durum değildir.
Sonuçta YURTKUR’a bağlı yurtların kapasitesinin
yetersizliği tarikat yurtlarına fırsat yaratmaktadır. Bu durum bilerek
görmezden gelinmektedir. Cemaat yurtları özel olarak desteklenmektedir.
Hatırlarsanız, 2004 yılında yapılan bir yasa değişikliğiyle –yine
bu Hükûmet yapmıştı- yurtların faaliyetlerine dini
alet etmesi de bu kanun kapsamının dışına çıkartılmıştı. Şimdi de aynı Hükûmet, bu dönemde katma değer vergisini bu özel yurtlara
muafiyet olarak getirmektedir. Böylece devlet yurtlarına yerleşemeyen öğrenci,
her geçen gün sayıları hızla artan cemaat yurtlarının kucağına düşmektedir. Bu
dernek ve vakıf yurtlarının önemli bir bölümü ücretsizdir hem de barınma ve
akşam yemekleri, sabah yemekleri dâhil olmak üzere.
Değerli arkadaşlarım, öğrenciler bu yurtlara bırakılmamalıdır,
buralara kurban verilmemelidir. Bakın, Konya’da kısa bir süre önce Bağcılar’da çöken yurt binasında bu yurdun bağlı olduğu
Gülen cemaatinin Amerika’daki lideri Fethullah Gülen
ne diyor: “Hayır, boşa gitmedi kurbanlarınız. Millet için sadaka oldu o güzel
evlatlarınız.” Bir tarafta bu kaçak yurt binasının ihmal sonucu yıkıldığını
açıklayan bilim adamları…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
…diğer tarafta da vatan, millet çocuklarının kurban edildiğini
söyleyen Orta Çağ zihniyeti.
Değerli arkadaşlarım, çocuklarımızın ve gençlerimizin,
cumhuriyetle ve Atatürk’le sorunu olan tarikat ve cemaat yurtlarında karanlık
ideolojilerin etkilerine maruz kalmayacaklarını diliyoruz.
Bu gerekçelerle 14’üncü maddenin tasarı metninden çıkarılmasını
istiyor ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Durgun.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 14’üncü
maddesindeki (b) bendinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Kim konuşacak?
OKTAY VURAL (İzmir) – Yılmaz Tankut.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Acaba, Komisyon gerekçeyi de biraz söylerse arkadaşlar…
Tartışmaya yol açmasın, neden katılmadığınızı açıklarsanız.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Efendim,
Komisyonda oy çokluğuyla aldığımız karar, bu şekilde Genel Kurula inmesiydi.
Onun için katılamıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bravo! Komisyon üyelerine
saygınızdan dolayı size saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Tankut.
YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 385
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 14’üncü maddesiyle ilgili olarak vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, vermiş olduğumuz bu önergeyle, yıllardan beri
büyük sıkıntı ve yokluk içerisinde, başlarını sokacak ev sahibi olabilmek için
büyük fedakârlıklar yapan, kendi çoluk çocuğunun nafakasından keserek bir
kooperatife üye olup aidat ödemeye çalışan insanlarımıza bu tasarıyla farkında
olarak veya olmayarak yapılacak olan bir haksızlığın önüne geçmeye
çalışmaktayız.
Bu maddenin (b) bendindeki ifadeyle, maalesef, konut yapı
kooperatiflerinin üyelerine uygulanmakta olan KDV istisnası kaldırılarak, az
önce ifade ettiğim, dar gelirli memur, işçi ve emeklilerimizin bin bir
güçlükle, kooperatifler vasıtasıyla ev sahibi olma hayalleri, bizzat Hükûmet tarafından baltalanmaktadır. Dolayısıyla,
önergemizde dile getirdiğimiz (b) bendi, muhtevasıyla birlikte bu maddeden
çıkartılmalıdır. Şayet çıkartılmaz ise hem dar gelirli insanlarımızın ev sahibi
olmaları zorlaşacak hem de zaten TOKİ ile rekabet edemeyen ve yapı
kooperatifleri ile inşaat sektöründe faaliyet göstermeye çalışan müteahhit ve firmalara büyük bir darbe ve haksızlık bizzat Hükûmet eliyle yapılmış olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önce de buradan
değişik vesilelerle ifade etmeye çalıştığım gibi, sosyal devlet mantığının en
önemli temellerinden birisi vatandaşlarının refah düzeylerini korumak ve
yükseltmektir. Bunun gerçekleşmesi ise ülkeyi yöneten siyasi iktidarın
öncelikle ülke insanını sadakaya muhtaç etmeden istihdamı artıracak tedbirler
alarak işsizliği azaltmasıyla mümkündür. Ancak, bugün yedi yıla yaklaşan zaman
dilimi içerisinde tek başına ülkeyi yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi
İktidarı, ne yazık ki bırakın istihdam sağlayıcı önlemlerle işsizliği
azaltmayı, tam aksine, devasa istihdam kurumlarımızı özelleştirme maskeleriyle
elden çıkartmış ve insanlarımızı sokağa mahkûm ederek işsiz sayımızı
tarihimizin en yüksek, en pik noktasına ulaştırmıştır.
Diğer taraftan, başlangıçta yoksul ve dar gelirli vatandaşlarımıza
konut edindirme amacıyla kurulan ve AKP İktidarının her fırsatta övündüğü TOKİ,
ne yazık ki artık yörüngesinden çıkmış ve iktidarın kendisine ve yandaşlarına
siyasi ve ekonomik rant sağlama aracı hâline getirilen
bir kurum hâlini almıştır. Bunu, özellikle teslim edilen ve hâlen devam eden
projelerde ortaya çıkan vatandaşlarımızın memnuniyetsizliğinden,
mağduriyetinden ve haklı olarak yaptıkları şikâyetlerinden anlamaktayız.
Ayrıca, TOKİ, ihale ve iş verdiği müteahhitlerine
de artık hak edişlerini ödeyememekte ve rüşvet almadan hiçbir müteahhide ödeme
yapılmadığı iddialarıyla çalkalanmaktadır. Dolayısıyla hem kendisine hizmet
eden müteahhitleri hem de o müteahhitlerle alışveriş
yapan her kesimi büyük bir mağduriyete mahkûm etmekte ve pek çok şaibe ve
yolsuzluk iddialarının da merkezi hâline gelmektedir. Bugün hemen her yerde TOKİ’nin hizmetlerinden, projelerinden şikâyetler gelmekte
ve mağdur olan insanlarımızın tepkileri ise çığ gibi yükselmektedir.
Sayın milletvekilleri, diğer taraftan, geleceğimizin teminatı olan
15-24 yaş grubundaki işsiz gençlerimizin gerçek manadaki işsizlik oranının ise
yüzde 30 ve 35’lere ulaştığı ifade edilmektedir. Yani bugün her 3 gencimizden
1’i işsizdir ve ne acıdır ki bu çocuklarımız, umutsuz ve çaresiz bir şekilde iş
bulma sırasının AKP İktidarının mensuplarının yakınlarından kendilerine
gelmesini beklemektedirler. AKP Hükûmetinin aile
fertleri ise şirket üstüne şirket kurup lüks yaşamlarına hızla devam ederken,
yüz binlerce vatandaşımız insani bir hayatın asgari şartlarından çok uzakta
yaşamaya çalışmaktadır.
Netice olarak, bugün Türkiye'nin çok ağır bir tahribat
tablosunun yanı sıra çok büyük bir sosyal ve ekonomik çalkantı ile yüz yüze
olduğunu belirtmek istiyorum ve işte bu gerçekler ışığında Hükûmete
ve ilgililere buradan seslenmek istiyorum: Artık lütfen içi boş ve hayalî
sözlerle pembe tablolar çizmekten, vatandaşlarımızın şikâyetlerine ve
sıkıntılarına ilgisiz kalmaktan vazgeçiniz. Zaten yokluk ve yoksulluk
içerisinde kıvranan ve âdeta bitkisel bir hayat yaşayarak ayakta kalmaya
çalışan insanlarımızın feryatları karşısında yetki sahibi olarak çare ve çözüm
üretiniz ve Türkiye'nin millî çıkarlarını ve köklü devlet geleneklerini kendi
siyasi saltanatınızın devamı için sermaye yaparak harcamaktan çekinmeyen
anlayışınızı da artık bir an önce terk ediniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
YILMAZ TANKUT (Devamla) – Yine, kıt imkânlar ile mütevazı
konutlara sahip olmak isteyen insanlarımızın yapı kooperatifleri vasıtasıyla
sahip oldukları KDV istisnalarını da bu gibi kanun tasarıları ile kaldırmayınız
ve büyük umutlarla çoluk çocuğunun nafakasından keserek başını sokabilecek bir
yuva sahibi olabilmek için TOKİ’ye başvuran ve şu an
TOKİ konutlarında az önce özetlemeye çalıştığım sıkıntılarla boğuşarak ikamet
etmeye çalışan insanlarımızın da sıkıntılarını acil olarak çözünüz diyorum ve
sözlerime son verirken önergemize destek vereceğinizi temenni ederek hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Arayacağım efendim.
Teşekkür ederiz Sayın Tankut.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayarak: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.28
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.42
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK
(Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
102’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
385 sıra sayılı Tasarı’nın 14’üncü maddesi üzerinde verilen,
Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul
edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 14’üncü madde kabul edilmiştir.
15’inci madde üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 15’inci maddesiyle
3065 sayılı kanunun 17 nci maddesinin dördüncü
fıkrasına eklenen bentte geçen “Kanunu kapsamında” ibaresinin “Kanunu hükümleri
kapsamında” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci
maddesindeki “Ticaret Borsaları” ibaresinin “Ticaret Borsaları ve Bakanlığının
uygun göreceği bir kuruluş” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Akif Paksoy |
|
Yılmaz Tankut |
Cemaleddin Uslu |
|
Kahramanmaraş |
|
Adana |
Edirne |
|
Beytullah Asil |
|
Kemalettin Nalcı |
H. Hamit Homriş |
|
Eskişehir |
|
Tekirdağ |
Bursa |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 15 nci maddesinde yer alan “3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanununun 17 nci maddesinin dördüncü fıkrasının (o)
bendinin başına “13 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilenler
hariç olmak üzere,” ibaresi ve fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir” cümlesinin
“3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci
maddesinin dördüncü fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.” şeklinde; (t)
bendinde yer alan “(g) bendinde” ibaresinin “(ğ) bendinde” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şimşek
Maliye
Bakanı
Gaziantep
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa tasarısının 15. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
|
Ali Rıza Öztürk |
|
Turgut Dibek |
Vahap Seçer |
|
Mersin |
|
Kırklareli |
Mersin |
|
Ali Rıza Ertemür |
|
|
İsa Gök |
|
Denizli |
|
|
Mersin |
BAŞKAN – Komisyon bu en son okuduğumuz önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Ali Rıza Öztürk,
buyurunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tarım ürünleri lisanslı depoculuk faaliyetlerinin ülkemizde gelişmesi önemli
olduğundan ve bunun geçici bir maddeyle düzenlenmesi değil süreklilik arz
etmesi bakımından bu önergeyi verdik. Bu çok ciddi bir konudur.
Değerli milletvekilleri, devletin kamu hizmetlerindeki
harcamalarını finanse etmek için topladığı vergiler halktan alınmaktadır. Bu
vergilerin en adaletli olanı doğrudan alınan vergilerdir. Çok kazanandan çok,
az kazanandan az vergi alınması temel ilkedir. Maliye Bakanımız Sayın Mehmet
Şimşek, bakan olmadan önce, televizyon ekranlarında, ekonomik programlarda, Merrill Lynch adına yaptığı
yorumlarda sık sık bunu dile getirirdi ama bakan
olduğundan bu yana bu görüşünü herhâlde unutmuşa benziyor.
Bugün, gelişmiş ülkelerde toplanan vergilerin yüzde 70’i doğrudan
vergi, yüzde 30’u dolaylı vergiyken; ülkemizdeki toplanan vergilerin yüzde 70’i
aşanının dolaylı vergi ve yüzde 30’unun gerçekten de doğrudan vergi olması
ülkedeki vergi konusundaki adaletsizliği gözler önüne sermektedir.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan, içinde bulunduğu durum
nedeniyle sanıyorum sinirlerine hâkim olamamaktadır. İstanbul Büyükşehir
Belediyesini yönetmekten başka devlet deneyimi olmayan Sayın Başbakana ülkeyi
yönetmek çok ağır gelmiştir anlaşılan. Sayın Başbakan, son günlerde Cumhuriyet
Halk Partisine yönelik olarak televizyonlarda verdiği bir demeçte “Cumhuriyet
Halk Partisi, Anayasa Mahkemesinin tespit ettiği 1 milyon liralık usulsüz
harcamanın hesabını veremedi. Hazineden aldığı parayı ne yaptı, nereye
harcadı?” diye soruyor. Bir halk deyimi vardır değerli arkadaşlarım: “Kendi
gözündeki merteği görmeyenler başkasının gözündeki çöpü ararmış.” Şimdi ben
size bir Anayasa Mahkemesi kararı okuyorum. Bu olay nedir? Bu olay şudur: 2820
sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 70’inci maddesinde partilerin hangi
harcamalarının usule uygun olacağı, hangisinin olmayacağı belirlenmiştir.
Partiler gerçekten harcama yapmışlardır ancak alınan belgeler Siyasi Partiler
Yasası’ndaki maddeye uymadığı nedenle, usulüne uygun belge kabul edilmediği
nedenle verilen paralar tekrar geri istenmiştir. Şimdi, bakın, Anayasa
Mahkemesinin 2004/19; 2005/24; 1/12/2005 tarihli
kararında aynen şu söyleniyor:
“Sonuç:
2- Partinin hesabında görülen 3 milyar 304 milyon lira tutarındaki
sağlık gideri (doktor ve ameliyat ücreti) 2820 sayılı Kanun’un 70’inci
maddesine uygun olarak gerçekleştirilmediğinden bu giderin 2820 sayılı Kanun’un
75’inci maddesine göre Hazineye gelir irat edilmesine oy birliği ile karar
verildi.”
Hangi partiymiş bu değerli arkadaşlarım?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – CHP mi?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Sayın Başbakanın partisi, yani AKP.
Demek ki, AKP şimdi kimi ameliyat ettirmiş, Sayın Başbakan bunu açıklasın.
Çıksın, desin ki… Burada aynen söylüyor: “Doktor ve ameliyat ücret parası”
diyor. Kendisini mi ameliyat ettirdi, danışmanını mı ameliyat ettirdi, şoförünü
mü ameliyat ettirdi, çıksın bunu açıklasın. Sayın Başbakan, başkasının
gözündeki çöpü arayacağına önce… Mademki bunlar usulsüzse bu usulsüz harcamayı
çıksın halka açıklasın.
Değerli arkadaşlarım, evet bu, AKP’yle ilgili Anayasa Mahkemesi
kararı. Bu yokmuş gibi, her şeyi bilerek, gerçekleri çarpıtarak halkın
karşısına çıkıp doğru olmayan sözler söyleyerek siyaset yapma biçimi etik
değildir, ahlaki değildir değerli arkadaşlarım. Şimdi, Başbakana düşen görev,
Anayasa Mahkemesinde belirlenen bu ameliyat ücretleri neyin nesiymiş, kim
ameliyat olmuş…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – CHP’nin kararını da oku.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – İşte AKP’ninkini okudum.
Değerli arkadaşlarım, bu devlet yönetme olayı gerçekten büyük yük
gelmiştir AKP’ye, yönetememektedirler. 338 milletvekiliyle Parlamentoyu
çalıştıramaz hâle gelmişlerdir. Artık bu Parlamentoda toplantı ve karar yeter
sayısı bulunamadığı nedenle Parlamentonun sık sık
tatil edilmesi, sık sık ara verilmesi artık kural
hâline gelmiştir. Sayın Başbakan sağa sola çatacağına öncelikle Meclisi
çalıştırsın, muhalefetin denetim yetkisini kısacağına Meclisi çalıştırsın.
Sayın Başbakan diyor ki: “Yolsuzluk konusunda, şahsımın, arkadaşlarımın,
partimin, en küçük bir müsamaha olmamıştır.” diyor, “Bundan sonra da
olmayacaktır” diyor, “Bu milletin tek bir kuruşunun dahi amaç dışı
kullanılmasına rıza göstermeyiz, göz yummayız.” diyor.
Keşke öyle olsaydı değerli arkadaşlarım. Bugün Türkiye'nin en ücra
bir köşesinde sıradan bir olay için, bir devlet memuru, herhangi bir suç
işlediği zaman, hakkında dava açılınca, dava sonuçlanıncaya kadar derhâl,
derhâl görevden el çektiriliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Ama bugün Radyo Televizyon Üst
Kurumunun başındaki RTÜK Başkanı hakkında, Zahid
Akman hakkında şüpheli, çok ciddi şüphelerle kararlar çıkıyor, mallarına tedbir
konuyor, o hâlâ orada yönetiyor. RTÜK’te Cumhuriyet Halk Partisinin gönderdiği
RTÜK üyeleri hakkında mallarına tedbir kararı konulmamıştır değerli
arkadaşlarım. Herkes etrafına bakacak, herkes etrafına bakacak, olmamış şeyleri
veya formaliteler nedeniyle yanlış olan şeyleri gerçek şeylermiş gibi kamuoyuna
sunmayacak.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 15 inci
maddesinde yer alan “3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin dördüncü fıkrasının (o) bendinin başına “13
üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilenler hariç olmak üzere,”
ibaresi ve “fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir” cümlesinin “3065 sayılı Katma
Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin dördüncü
fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.” şeklinde; (t) bendinde yer alan “(g)
bendinde” ibaresinin “(ğ) bendinde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet
Şimşek
Maliye
Bakanı
Gaziantep
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Katma Değer Vergisi Kanununda mevcut liman ve hava meydanlarındaki
mallar için verilen hizmetlere yönelik istisna uygulamasının devamı
amaçlanmaktadır.
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 12 nci
maddesi ile 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesine (g)
bendi eklenmiş daha önce aynı maddeye eklenmesi tasarlanan (g) bendi, (ğ) bendi
olarak teselsül ettirilmiştir. Yapılan bu değişikliğe paralel olarak Kanun
Tasarısının 15 inci maddesi ile 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununa
eklenen (t) bendinde düzenleme yapılmak suretiyle bu bentte yer alan KDV
Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendine yapılan atfın, (ğ)
bendi olarak değiştirilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci
maddesindeki “Ticaret Borsaları” ibaresinin “Ticaret Borsaları ve Bakanlığın
uygun göreceği bir kuruluş” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Paksoy
(Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Paksoy
konuşacaklar.
BAŞKAN – Sayın Paksoy, buyurunuz
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 385 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 15’inci maddesi üzerinde
verdiğim değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu kanun tasarısı aceleyle hazırlanmış bir tasarıdır diye
düşünüyorum. Şöyle ki, Hükûmet pırlantaya sıfır KDV,
elmasa, pırlantaya sıfır KDV getirirken, yatlara, kotralara vergisiz akaryakıt
verirken, ihracatımızda önemli bir unsur olan taşımacılık sektörünün hayat
damarlarından birini daha kesmekten çekinmiyorsunuz.
Siz, dünyanın en pahalı akaryakıtını satan Hükûmetsiniz.
Petrol 120 dolara çıktı, fiyat artışını bir şekilde anladık, ancak 60 dolara
düştü, yüksek fiyatları bir türlü anlayamıyoruz. Petrol fiyatları çıkınca
otomatik fiyatlandırma var, ancak bu otomatik fiyatlandırma nasıl bir şeyse
petrol fiyatları düşünce devreye girmiyor, hatta petrol fiyatları düşse de
yükselse de otomatik fiyatlandırma zam olarak tüketiciye yansıyor, bu da
kaçakçılığı teşvik ediyor. Son altı ayda akaryakıta tam 13 kez zam yapılmıştır.
Bilinmeyen bir husus ama geçenlerde bir gazetemizde boy boy resimler çıktı sınırlarda katırla yapılan akaryakıt
kaçakçılığıyla ilgili. Katırla yapılan kaçakçılığın çok büyük oranlarda fazlası
denizden ve diğer yöntemlerle yapılıyor. Akaryakıt kaçakçılığı için sınır
kapıları, limanlar ve açık denizler kullanılıyor. Gemilerle yapılan kaçakçılık
miktarının yaklaşık 500 bin ton civarında olduğu tahmin ediliyor. Kaçak
akaryakıt yıllık boyutunun vergilerle birlikte 8 milyar doları aştığı, devletin
yıllık vergi kaybının 2,5 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Ülkemizde satışa
sunulan akaryakıtın yaklaşık yüzde 20’sinin kaçak olduğu düşünülüyor.
Başka çarpıcı bir gerçek ise son on yılda Türkiye’de toplam taşıt
sayısı yüzde 77 artarken benzin tüketimindeki artış yüzde 9, motorin
tüketimindeki artış ise yüzde 33’te kalmıştır. Bu aradaki fark devlet
hazinesinin değil, kaçakçıların cebine, hatta Mehmetçiğe kalleşçe, haince
kasteden bölücü terör örgütünün finansmanına gidiyor.
Bir de akaryakıt istasyonlarına kesilen cezalar var. Bunları niye
tahsil etmiyorsunuz? Kamuoyunu yanıltmayın. Basında, zamları petrol dağıtım
şirketleri yapıyormuş, indirimleri onlar uygulamıyormuş izlenimini veren
haberler çıkıyor. Ben bunlara inanmıyorum, ancak doğruluk payı varsa ve siz bu
şirketlerin haksız kazanç sağlamasına göz yumarak görevinizi yapmıyorsanız suç
işliyorsunuz. Hükûmet sizsiniz, şikâyet eden de
sizsiniz.
Kıymetli arkadaşlar, taşımacılık sektörü tabiri caizse kan
ağlıyor, ancak AKP Hükûmeti yandaşları ihya etmekten
ve kapalı kapılar ardında verdiği sözleri yerine getirme telaşından bu feryadı
duymuyor. Geçenlerde İstanbul’da toplu taşıma ücretlerine yüzde 15 oranında zam
yapıldı, yakında Ankara da yapar, diğer iller de yapar. Nasıl olsa seçimler
bitti, kışa erzak, kömür dağıtmamız için kaynak lazım.
Hükûmete huzurlarınızda
bir öneri sunuyorum: Gerçekten milletimizin, vatandaşlarımızın menfaatini
düşünüyorsanız şehir içi ve şehir dışı toplu taşıma araçlarının kullandığı
akaryakıttan aldığınız vergiyi düşürün hatta diğer ticari araçlarda da düşürün.
Krizi geç fark etmenizin tesiri ile olacak, her gün bir paket açıklıyorsunuz,
bir de bunu yapın, piyasa canlansın, insanlar işsiz kalmasın, içi boş paketleri
açıklamaktan kurtulun. Her gün yüzlerce, binlerce esnaf kepenk kapatıyor, kredi
bulamıyor, borcunu ödeyemiyor.
Siz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını koruyacağınız yerde global sermayenin sözcülüğünü yapıyorsunuz, mirasyedi evlat
gibi bulduğunuz her şeyi ya satıyor ya kiralıyorsunuz. Zaten yerli piyasada
sayısı her geçen gün artan uluslararası dev firmaların gücü, yüzde 99’u küçük
işletme sınıfında yer alan yerli firmaların şansını zora sokuyor. Dolayısıyla
taşımacılık sektöründen ekmek yiyen insanlarımızın güçlü altyapı ve sermayeye
sahip ulusal ve uluslararası şirketlerle rekabet etmeleri mümkün bulunmuyor. En
iyisi kendi araçlarını satabilirlerse o firmalara şoför olabilirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) – Fakat sizin esnafın, şoförün
derdiyle ilgilendiğiniz falan yok. Mesela bir SRC belgesi uygulaması geldi.
Vatandaş bu belgeyi almak için gerekli prosedürleri
tamamlıyor, müracaatını yapıyor, ancak belgesini, müracaatını yaptıktan sonra
en erken dört ayda alabiliyor. Bu süreçte birçok sürücü 200 ile 400 TL
tutarlarında trafik cezasına muhatap oluyor. Suç kimin? Vatandaşın belgesini
dört-altı ay arasında vermeyen bir Hükûmetin mi,
yoksa kimin?
Bizim görevimiz, doğruları size hatırlatmak, olumlu icraatlarınızı
bugüne kadar pek göremedik ama bundan sonra da olursa destek olmak,
milletimizin, ülkemizin yararına olmayan uygulamalarınıza muhalefet etmek
diyorum.
Önergemin kabulünü bekler, heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Paksoy.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 15 inci maddesiyle
3065 sayılı kanunun 17 nci maddesinin dördüncü
fıkrasına eklenen bentte geçen “Kanunu kapsamında” ibaresinin “Kanunu hükümleri
kapsamında” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Verilen teklif ile ibarenin netleşmesi amaçlanmıştır.
Teklif edilen ibarenin dil kullanımı açısından daha uygun olduğu düşünülmüştür.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Daha önce kabul edilmiş önerge doğrultusunda madde 15’i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde 15 kabul edilmiştir.
Madde 16 üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 16 ncı maddesiyle değiştirilen 3065 sayılı kanunun 23 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde geçen “Kanunu kapsamında” ibaresinin
“Kanunu hükümleri kapsamında” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 16 ncı maddesiyle değiştirilen 3065 sayılı kanunun 23 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde geçen “Kanunu kapsamında” ibaresinin
“Kanunu hükümlerince” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
TBMM Başkanlığına
Hâlen Genel Kurul’da görüşülmekte olan 385 sıra sayılı kanun
tasarısının 16 ıncı maddesinde yer alan “…çekecek
olanlara…” ibaresinin “…çekecek olan özel ve tüzel kişilere…” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Şandır |
|
Erdal Sipahi |
Ertuğrul Kumcuoğlu |
|
Mersin |
|
İzmir |
Aydın |
|
Mustafa Kalaycı
|
|
Kürşat Atılgan |
Yılmaz Tankut |
|
Konya |
|
Adana |
Adana |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Tasarı’nın 16’ncı maddesinde yer
alan “müzayede mahallerinde” ibaresinin “müzayede mahalli olarak tanımlanan
yerlerde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Osman Kaptan |
|
|
Trabzon |
|
Malatya |
Antalya |
|
|
Tayfur Süner |
|
|
Esfender Korkmaz |
|
|
Antalya |
|
|
İstanbul |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Ben konuşacağım.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurunuz
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 16’ncı madde, tasarıda yer alan lisanslı depoculuğun önündeki
vergi engellerinin kaldırılmasına ilişkin olarak Katma Değer Vergisi Kanunu’nda
da bir düzenleme yapılmasını öngörmektedir.
Madde esas itibarıyla doğru şeyleri düzenliyor. Bizim önergemiz,
burada, bir düzeltmeye yöneliktir, bir ifadenin daha iyi yazılmasına
yöneliktir.
Bu önerge vesilesiyle tasarıda yer alan iki madde üzerinde de
görüşlerimi ifade etmek istiyorum. Birincisi, tasarının 12 (g) maddesi, diğeri
de tasarının 19’uncu maddesi.
12 (g) maddesinde dün gece verilen bir önergeyle değişiklik
yapıldı, biraz sonra verilecek olan ve muhtemelen kabul görecek olan bir
önergeyle de 19’uncu maddede aynı mahiyette bir değişiklik yapılması öngörülmektedir.
Bu iki değişikliğin düzenlediği husus şudur: Başbakanlık merkez
teşkilatının satın alacağı otomobil, arazi taşıtı, uçak ve diğer her türlü
motorlu taşıt araçları nedeniyle Başbakanlık katma değer vergisi ödemeyecektir,
yine Başbakanlık özel tüketim vergisi ödemeyecektir.
Bu düzenleme Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Devletin bir
cebinden öbür cebine gidiyor düşüncesiyle bu düzenlemeyi savunmak mümkün
değildir. Aynı mantığı o zaman devam ettirelim, Başbakanlığın satın aldığı
bütün her şey için katma değer vergisinden istisna düzenlemesi yapalım.
Devletin satın alacağı bütün mallar, hizmetler için katma değer vergisi
istisnası getirelim. Bunun sonu yoktur. Devlette çalışanların ücretlerini gelir
vergisinden istisna edelim, nasıl olsa bir cepten öbür cebe gidiyor
düşüncesiyle. Bu düzenlemenin hiçbir mantığı yoktur.
Yine, bu düzenleme Katma Değer Vergisi Kanunu’nun temel
kabullerine de aykırıdır. Katma değer vergisi, mal ve hizmet üretiminin bütün
aşamalarını vergilendiren bir vergidir; Avrupa Birliği direktifi böyledir,
Avrupa Birliğinde böyle uygulanmaktadır, bu tasarıya kadar da Türkiye’de böyle
uygulanmaktaydı. Şimdi, bu tasarıyla bu ters yüz ediliyor. Başbakanlığa, anlamı
belli olmayan, mantığı belli olmayan bir anlayışla, bir imtiyaz tanınmaktadır.
Katma Değer Vergisi Kanunu’na baktığımızda, istisnaların belirli
sektörler ve alanlar itibarıyla düzenlendiğini görürüz: İhracat istisnası,
sosyal ve askerî amaçlı istisnalar, taşımacılık istisnası, deniz ve hava taşıt
araçlarının imal, inşası ve bunlarla yapılan nakliyeye ilişkin istisna. Bunları
daha çoğaltabiliriz, hep alanlardır, sektörlerdir. Şimdi, ilk defa bir
tüketiciye yönelik olarak -ki, o da Başbakanlık- kişiye yönelik bir düzenleme
yapıyoruz.
Değerli milletvekilleri, bunun kabul edilebilir bir yanı yoktur.
Bunu, ben Türkiye'nin vergi sistemi açısından, kusura bakmayın, bir kara leke
olarak görüyorum. Bu önergeyle, dün gece kabul edilmiş olan, 19’uncu maddede
verilecek olan önergeyle katma değer vergisine, Türkiye'nin vergi sistemine bir
kara delik açıyoruz, bir kara leke sürüyoruz. Bu lekeyi, eğer kabul edersek,
kabul edilirse, bu Hükûmet, bu Parlamento sürmüş
olacaktır.
“Katma değer vergisinin mantığına aykırıdır.” dedim. Neden
aykırıdır? Katma değer vergisi, tüketiciler arasında bir ayrım yapmaz, üretim
sektöründeki üretici tercihlerini etkilemez, faktör arzını etkilemez. Tarafsız
bir vergidir katma değer vergisi. Devlete buzdolabı satan katma değer vergisini
devletten tahsil edecek, herhangi bir sorunla karşılaşmayacak, otomobil satan
katma değer vergisi tahsil etmeyecek! Üretim sırasında, üretim sürecinde
yüklendiği katma değer vergisini alabilmek için de devletten, aylarını,
yıllarını verecek. Yeminli mali müşavire gidecek. Yeminli müşavir rapor
düzenleyecek. Ona bir ücret ödeyecek. Süre geçecek. Vergi dairesine gidecek.
Peki, devlete buzdolabı satana, devlete gıda maddesi satana aynı
formaliteyi niye getirmiyorsunuz? Bu, bir inat düzenlemesidir. Hükûmet tasarısında Başbakanlık olarak geldi. Mantığını
bulamıyorum. Başbakanlığa verilmiş bir imtiyazdan Başbakanlık bütün ısrarlı
eleştirilere rağmen vazgeçmek istememektedir. Bir inat düzenlemesidir. Bunu bir
kez daha bilgilerinize sunuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Evet, sözlerimi burada
bitiriyorum.
Bu, ayıptır değerli arkadaşlar. Gelin bunu kabul etmeyelim.
19’uncu maddede kabul etmeyelim. Geri dönüp, tekriri müzakere ile de 12’nci
maddenin (g) bendindeki düzenlemeyi çıkaralım.
Başbakanlığın ödeneğe mi ihtiyacı var? Verelim. Başbakanlığın
ödenek sıkıntısı diye bir şey söz konusu olamaz. Bunu kabul etmiyorum. İstediği
ödeneği maliye bakanları verir. Böyle bir sıkıntı olamaz. Sıkıntı varsa burada
bütçeye ödenek ilave edelim. Burada, hemen şimdi ekleyelim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama yapılmasını
istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama için tespit yapıyorum: Sayın Anadol,
Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu,
Sayın Korkmaz, Sayın Keleş, Sayın Mengü, Sayın
Kaptan, Sayın Süner, Sayın Köse, Sayın Karaibrahim, Sayın Köktürk, Sayın Sönmez, Sayın Yalçınkaya, Sayın Küçük, Sayın Arifağaoğlu,
Sayın Diren, Sayın Yıldız, Sayın Erbatur, Sayın Öztürk, Sayın Kesici.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/692) (S. Sayısı: 385) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Hâlen Genel Kurul’da görüşülmekte olan 385 sıra sayılı kanun
tasarısının 16 ıncı maddesinde yer alan “…çekecek
olanlara…” ibaresinin “…çekecek olan özel ve tüzel kişilere…” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Kalaycı.
BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 16’ncı maddesinde değişiklik
önergemiz üzerine açıklamada bulunmak üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, esasen, bu tasarının 4’üncü, 8’inci,
9’uncu, 10’uncu, 12’nci, 15’inci, 16’ncı ve 22’nci maddelerinde lisanslı
depoculuğu teşvik etmeyi amaçlayan, gerek katma değer vergisi gerek gelir
vergisi gerekse damga vergisi yönüyle önemli vergi istisna ve muafiyetleri
getirilmektedir. Elbette ülkemiz ekonomisinin dinamizmi ve tarım sektörünün
gelişmesi bakımından lisanslı depoculuğun teşvik edilmesi, yaygınlaştırılması
ve amacı doğrultusunda fonksiyonel hâle getirilmesi gerektiği hususu açıktır.
Ancak bunun sadece vergi teşvikleriyle getirilmesi doğru değildir. Konunun
üretimi ve üreticiyi koruyan millî bir tarım politikası çerçevesinde ele
alınmasında, lisanlı depoculuğun bankacılık sistemi içindeki yerinin de
belirlenmesinde fayda vardır. Petrolden buğdaya her ürünün finansal spekülasyon metası hâline gelmesi, günümüz küresel finans
dünyasında kolay ve yaygın hâle gelmiştir. Ancak unutulmamalıdır ki, küresel
finans krizini de bu yapı ve anlayış doğurmuştur.
Değerli milletvekilleri, esasen lisanslı depoculuğun
geliştirilmesi, bu vesileyle çiftçilerimizin ürünlerini depoya teslimi ve bu
amaçla düzenlenecek ürün senetlerinin çeşitli teşviklerle kullanılması
öngörülmektedir. Ancak öncelikle çiftçimizin ürünlerinden yeterli düzeyde gelir
elde edip etmediğine bakmamız gerekmektedir. Esasen tarım sektörü ve
çiftçilerimizin çok önemli ekonomik ve sosyal sorunları bulunmaktadır. Bunların
temelinde yapısal sorunlar olmakla birlikte hâlen çok önemli ve acil çözüm gerektiren
sorunlar da bulunmaktadır. Çiftçilerimiz öncelikle bu sorunlarının çözümünü
beklemektedirler. Tarım sektörümüz ve çiftçilerimiz küresel ekonomik krize, iki
yıl üst üste yaşanan bir kuraklık döneminin ardından ve girdi fiyatlarındaki
büyük artışların olduğu bir ortamda yakalanmıştır. Buna rağmen, AKP Hükûmeti tarım ve hayvancılık sektörü için hiçbir tedbir
almamıştır. Sayın Başbakan, krize yönelik olarak yetmişe yakın tedbir
alındığından bahsetmektedir. Yine Hükûmetin değerli
bakanları, 54 milyar lirayı bulan teşviklerden bahsetmekte. Ancak sizlere de
soruyorum değerli milletvekilleri: Bu söylenen tedbirler içerisinde çiftçimizi,
köylümüzü dikkate alan hiçbir tedbir yok, bilmiyorum sizler “Şu tedbir var.”
diyebilir misiniz? Tam tersine tarımsal destekleme ödeneğinde yüzde 10
kesintiye gidilmiştir; yani çiftçinin 550 milyon lirası kesilmiş, tarımsal
ödeneği kesilmiş, başka sektörlere kaynak olarak aktarılmıştır. Maliye
Bakanlığının Nisan 2009 bütçe gerçekleşmelerine baktığımız zaman, ilk dört ayda
tarımsal destekleme tutarının geçen yılın ilk dört ayına göre yüzde 15
azaldığını görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, Türk çiftçisi, kullandığı girdilere
ilişkin, gübre, ilaç, tohum, mazot, elektrik gibi girdilere ilişkin katma değer
vergisini ve özel tüketim vergisini peşin olarak ödemektir. Tüccar gibi sattığı
maldan KDV’sini mahsup edememektedir. Zarar etmesine rağmen sattığı maldan
stopaj vergisi ödemektedir. Sadece mazota ödenen KDV ve ÖTV, destekleme
bütçesinden daha fazladır.
Çiftçilerimiz borçlarını ödeyemez hâle gelmiş ve kredi temininde
zorluklarla karşılaşmaya başlamışlardır. Hâlen çiftçilerimizin kamu ve özel
bankalara, tarım kredi kooperatiflerine 15 milyar liraya yakın borcu
bulunmaktadır. Çiftçilerimiz kooperatif ve bankalara olan borçlarını ödemek
istemektedir, ama bunun ödenebilir şekilde, faizsiz yeniden yapılandırılması
gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkanım.
Yine tarımsal sulamada kullanılan elektrik fiyatları hem yüksektir
hem de çiftçimiz maalesef biriken borçları ödeyemez duruma gelmiştir. Gerek
fiyatlarda bir indirim sağlanmalı gerekse sulama birliklerine çiftçilerimizin
elektrik borçları faizsiz yapılandırılmalıdır.
Yine, gübrede, mazotta katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi
düşürülmelidir -bu giderlerini karşılayacak düzeye- ya da destekleri
artırılmalıdır.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kalaycı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 16 ncı maddesiyle değiştirilen 3065 sayılı kanunun 23 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde geçen “Kanunu kapsamında” ibaresinin
“Kanunu hükümlerince” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İbarenin değiştirilerek, dilin kullanımı açısından uygun ifadeye
ulaşılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 16 ncı maddesiyle değiştirilen 3065 sayılı kanunun 23 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde geçen “Kanunu kapsamında” ibaresinin
“Kanunu hükümleri kapsamında” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Verilen teklif ile ibarenin netleşmesi amaçlanmıştır. Teklif
edilen ibarenin dil kullanımı açısından daha uygun olduğu düşünülmüştür.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 16’ncı madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 20.30’a kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.22
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
102’nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
385 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Çerçeve 17’nci maddeye bağlı geçici 28’inci madde üzerinde dört
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 17 nci maddesiyle 3065 sayılı kanuna eklenen geçici madde 28
de geçen “maddenin” ibaresinin “madde hükmünün” olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet
Müezzinoğlu
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 17 nci maddesiyle 3065 sayılı kanuna eklenen geçici madde 28
de geçen “kooperatiflerince” ibaresinin “kooperatifleri tarafından” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim Özkul
Konya
TBMM Başkanlığına
Halen Genel Kurul’da görüşülmekte olan 385 sıra sayılı kanun
tasarısının 17 nci çerçeve maddesinde yer alan ve
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’na eklenen geçici 28 inci maddedeki “… bina inşaat ruhsatı…” ibaresinin “… yapı
inşaat ruhsatı…” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Şandır |
|
Erdal Sipahi |
Ertuğrul Kumcuoğlu |
|
Mersin |
|
İzmir |
Aydın |
|
Mustafa Kalaycı |
|
Kürşat Atılgan |
Akif Akkuş |
|
Konya |
|
Adana |
Mersin |
|
|
|
Kemalettin Nalcı |
|
|
|
|
Tekirdağ |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Tasarının 17 nci
Maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
|
Turgut Dibek |
|
Malatya |
|
|
Kırklareli |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Dibek, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 17’nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına verdiğimiz değişiklik önergesiyle ilgili olarak söz aldım.
Öncelikle herkesi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, dünden bu yana görüştüğümüz -daha doğrusu
geçen hafta başlamıştık- bu yasanın hazırlanmasıyla ilgili olarak değişik
gerekçeler mutlaka söyleyebiliriz ama sanıyorum, bu yasanın bugün burada
görüşülmesinin en önemli nedenlerinden birini herhâlde ülkenin içinde bulunduğu
koşullar olarak görebiliriz. Tabii, bu yasa burada görüşülürken, tümü
üzerindeki görüşmeler sırasında, dikkatle dinlemiştim, sanıyorum, AKP Grubu
adına Gedikli söz almıştı. Gedikli, bu yasayla ilgili gerek muhalefet
partilerinin eleştirilerini gerek kamuoyundaki eleştirileri yanıtlarken burada
ısrarla bir şey söylemişti. Yani burada, işte, “Gerçekler de söylensin.
Eleştiri yapılıyor ama gerçekler de söylensin.” şeklinde ısrarlı beyanları
vardı.
Değerli arkadaşlar, aslında biz muhalefet partileri olarak bu yasa
görüşülürken de, bu yasanın dışında da sürekli gerçekleri burada söylemeye
çalışıyoruz. Özellikle ülkenin içinde bulunduğu koşullar ve bizim halkımızın,
vatandaşımızın yaşadığı gerçekler burada bizler tarafından sürekli dile
getiriliyor ama bana göre sorun iktidar grubunda yani Hükûmette.
Sayın Başbakan ve iktidar grubu, Türkiye'nin içinde bulunduğu gerçekleri bana
göre aylar geçtikten sonra, belki yavaş yavaş, artık
idrak etmeye başladılar ve bu yasalar çok gecikmiş bir şekilde karşımıza geldi.
Değerli arkadaşlar, bir teşvik paketi açıklandı. Tabii, o teşvik
paketiyle ilgili burada tüm milletvekili arkadaşlarımız konuştular. Ben
Türkiye’nin gerçeklerinden birine de burada bu kısa süre içerisinde değinmek
istiyorum. Diğer konulara girildi, işsizliğe, bu teşvik paketinin
getireceklerine, götüreceklerine, artı bu paketle ilgili dağınıklığa değinildi
ama bakın, elimde Tarım Bakanlığının son müdahale alım fiyatları var. Bu döneme
yani 2009 ve 2010 yılına ait Tarım Bakanlığının fiyatları var.
Şimdi, benim bölgem Kırklareli, Trakya. Burada, tabii, Trakya
milletvekili arkadaşlarımız da var. Orada, benim bölgemde çok kısa bir süre
sonra, sanıyorum on gün sonra hasat başlayacak. Ben birkaç gündür bölgemdeki
ziraat odalarını, diğer çiftçi örgütlerini arıyorum, konuşuyorum. Buradaki
çalışmalar nedeniyle bu hafta gidememiştim ama telefonla yaptığımız
görüşmelerde -aradığım ziraat odası başkanları içerisinde iktidar partisi üyesi
ziraat odası başkanları da var değerli arkadaşlar, yani bizzat AKP üyesi olan
arkadaşlar da var- her biri çiftçilerimizin çok büyük sıkıntı içerisinde
olduğunu söylüyor. Ziraat odası başkanları dertlerini, sorunlarını bana
anlatmak için kelime bulamıyorlar.
Şimdi, burada fiyatlar var değerli arkadaşlar. Tabii, burada
gündem dışı beş dakika söz aldığımızda, çiftçimizin sorunları, ayçiçeği
çiftçisinin veya diğer çiftçilerin sorunları hakkında söz aldığımızda Tarım
Bakanımız geliyor burada yirmi dakika anlatıyor. Ama değerli arkadaşlar, bu yıl
benim bölgemdeki buğday için müdahale alım fiyatı 475 bin lira -yani öyle daha
iyi anlaşıldığı için söyleyeyim- arpa için müdahale alım fiyatı 375 bin lira.
Bu fiyatlar geçen sene bunun üzerindeydi değerli arkadaşlar, arpa 400
civarıydı, buğday da 500 civarıydı.
Şimdi, bir yıl sonra… Emeğini filan bırakmış insanlar bir kenara
yani “Bizim emeğimiz ne olacak?” onu bırakmışlar da, maliyetleri de bir kenara
koyduklarında geçen seneki fiyatın altında bir müdahale alım fiyatıyla
karşılaşıyorlar. Tabii, Toprak Mahsulleri Ofisi “Ürününüzü getirirseniz biz bu
fiyatlardan alacağız, tüccara da bunun altında satmayın.” diyor.
Değerli arkadaşlar, işte Türkiye’nin gerçeklerinden bir tanesi bu.
Yani son günlerde Teşvik Yasası içerisinde belki diğer konular tartışılıyor,
görüşülüyor ama çiftçinin bu konumu, çiftçinin yaşadığı sorunlar hiçbir şekilde
görüşülmüyor. Yani Kırklareli, benim ilim; taslakta birinci bölgede. Tabii,
Trakya’yla beraber, diğer illerle beraber biz birinci bölgedeyiz.
Değerli arkadaşlar, bu, neye göre belirleniyor; bunu da biz
anlayabilmiş değiliz. Benim 8 ilçem var. Bakın, 872 ilçe arasında Kofçaz
460’ıncı, Pehlivanköy 262’nci, Demirköy 259’uncu, Vize gene 200 küsurların
üzerinde. Yani, birinci bölgedeyiz, orman bölgesi var, orman köylümüz var,
çiftçimiz… Bizim bölgemizde de işe, aşa ihtiyacı olan o kadar zor durumda olan
vatandaşımız var ki! Yani şu Kofçaz’daki vatandaşlar, bugün, dördüncü bölgede
yer alan birçok ilçeden çok daha kötü durumdalar ama bu teşvik kapsamında…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, tamamlayınız sözlerinizi, buyurun.
TURGUT DİBEK (Devamla) – …bakıyorum ben, inceledim, işte bizim
bölgedeki tekstil fabrikalarına diyor ki Hükûmet:
“Alın bunları üçüncü ve dördüncü bölgeye götürün, taşıma parasını biz vereceğiz
Hazineden.” Öyle diyor. Artı, “O bölgedeki vergiyi de-işte- yüzde 5 vereceğiz.”
Artı, “O bölgedeki, işte, SSK primini de, işveren payını da biz ödeyeceğiz.”
diyor. E değerli arkadaşlar, bizim Trakya’da da çok sayıda işsiz insan var.
İşsizlik oranı bizde de, Kırklareli’de çok daha
fazla. Yani taslak hâlinde olan bu konunun mutlaka ve mutlaka yeniden gözden
geçirilmesi gerekir. Şu ilçeleri, orman köylerini hep beraber geziyoruz, burada
arkadaşlarımız da görüyorlar, insanlar kahveye çıkmaktan şu anda çekiniyorlar,
bırakın ihtiyaçlarını gidermelerini.
O yüzden değerli arkadaşlar hazır bu yasa görüşülürken bu
sorunları da ben iktidar partisinin ve Hükûmetin bir
kez daha değerlendireceğine inanıyorum, düşünüyorum ve bu taslağın Hükûmet Meclise komisyona ve buraya getirirken daha derli
toplu ve daha adaletli bir şekilde düzenleneceği inancıyla, hepinize saygı ve
sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Dibek.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
MUHARREM VARLI (Adana) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Bakacağım efendim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.42
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
102’nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
385 sıra sayılı Tasarı’nın 17’nci maddesi üzerine verilen
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul
edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Halen Genel Kurul’da görüşülmekte olan 385 sıra sayılı kanun
tasarısının 17 nci çerçeve maddesinde yer alan ve
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’na eklenen geçici 28 inci maddedeki “… bina inşaat ruhsatı…” ibaresinin “… yapı
inşaat ruhsatı…” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Nalcı, efendim.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Nalcı.
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 17’nci maddesi üzerine vermiş
olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bilindiği gibi ülkemizin içinden geçmiş
olduğu ekonomik krizin en çok etkilediği sektör inşaat sektörüdür. İnşaat
sektörünün 2004, 2005, 2006 yıllarındaki yoğun talep üzerine canlanması hem
ülke ekonomisine hem de buna bağlı olan yan sanayiye çok büyük katkısı olmuştur
ama buradan çıkartılacak bu kanunda eksik gördüğümüz çok noktalar var. En
önemli noktalardan birisi, inşaat maliyetlerindeki katma değerler. Bilindiği
gibi mevcut kanunda net alan olarak 150 metrekarenin altında bulunan yapılarda
KDV yüzde 1’dir. 150 metrekarenin üzerine çıkıldığı zaman bu rakam yüzde 18’e
çıkmaktadır ama lakin şöyle düşünün: Projeyi oluşturuyorsunuz, inşaata
başlıyorsunuz, maliyetlerinize katma değer… Diyelim ki üç sene devam edecek bir
projenizde satışınız daha başta yüzde 1 olduğu belliyken siz yüzde 18 KDV
vererek maliyetlerinize yansıtıyorsunuz. Nasıl ki -burada ben Sayın Bakanımdan
bu konuyu düşünmesini özellikle arz ediyorum- katma değer vergisi her ay kâra
zarara bakılmadan hesaplanıyorsa, o işi yapan kişiye ay sonundaki katma
değerinde yüzde 1’den arta kalan kısmının verilmesi lazım.
Sayın milletvekilleri, bugün 20 milyonu aşkın insanı ilgilendiren,
bunun yanında tekstil sektörünü, beyaz eşya sektörünü ilgilendiren sektör
inşaat sektörüdür. Burada sadece biz -bundan önceki bir KOBİ Yasası’nda da
bunları konuştuk- mevcut yapılmış olan binaların KDV’sini düşürmekle bu
problemi çözemeyiz. Eğer bu sektörü ayakta tutmak ve piyasayı canlandırmak istiyorsak
bundan önce ruhsatı alınmış olan… Çünkü buradaki ibarede de aynısı var yani
diyor ki: “Bu Kanun yürürlüğe çıkmadan önce ruhsatı alınmış.” Ruhsatı alınmış,
bitirilememiş, iskânı alınamamış projelere devletin hem kredi desteği hem de
KDV desteği sağlaması lazım. Çünkü, zaten zor şartlar
altında yapılan şeyde yüzde 18 ödeyeceksiniz ama üç sene sonra, dört sene sonra
bunun yüzde 1 satışından gerçekleştireceksiniz, aradaki yüzde 17’lik pay
içeride sadece kâğıt üzerinde kalacak. Bu kâğıt üzerinde kalan kısmı da o
hesapları gördükten sonra geri, müteahhide devredecek.
Burada yapılması gereken şey şu, Sayın Bakanım: İnşaat
maliyetlerinde de KDV indirimine gitmeniz lazım. Yani, 150 metrekarenin
altındaki
Sayın milletvekilleri, bunun yanında da ayrı bir inşaat
sektörünün, kamu ihaleleriyle ilgili ayrı bir problemi var. Daha bundan iki ay
önce burada bir kanun çıkarttık: İhale Kanunu. O kadar da muhalefet ettik ve
söyledik de. Bu çıkartmış olduğunuz Kanun’a göre…
Sayın milletvekilleri, eğer dinlerseniz önemli bir konu
anlatıyorum, mümkünse…
Bundan önceki, aynı şekilde, İhale Kanunu’nda, çıkartmış olduğunuz
yasada biz burada söyledik, ortalama burada örneklerini de verdik ama öyle bir
kanun çıkarttınız ki Kanun’da ihalenin kime verileceği bir şarta bağlanmadı,
idarelerin sadece inisiyatifine bırakıldı ve o günden
bugüne kadar olan olayları Allah nasip ederse bir ay sonra size buradan ben
belgeleriyle sunacağım. İdare öyle bir şeyler yapıyor ki sadece keyfî
davranıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
KEMALETTİN NALCI (Devamla) – Yüzde 50’yle ihaleyi uygun görüyor,
yüzde 20’yle aşırı düşük diye ihaleyi yok sayabiliyor. Böyle bir şey olmaz
sayın milletvekilleri. Yetki, kanunlar uygulanmak için, kanunlar tek bir
kaideye bağlanmak için; inisiyatife bırakılarak
çıkarılmaz. Bugün tüm kurumlarda bu karmaşa fazlasıyla yaşanıyor ve inşaat
sektörü bu gidişle… Bazı grupların dışında -bazı sermaye gruplarının dışında-
inşaat sektörü şu anda hem kamu sektörü olarak hem özel sektör olarak bitme
noktasına geldi. Buna çok acil bir önlem alınması lazım. Ki kamu ihalelerinde,
biliyorsunuz, Sayın Bakanım da biliyor… Tabii, dinleme şeyini gösterirse…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Dinlemez, dinlemez.
KEMALETTİN NALCI (Devamla) – Kamu ihalelerinde bizim stopaj ve KDV
kesintilerimiz var. Yüzde 3’le, 5’le çalışılan bir ortamda her hak edişte yüzde
6 kesiliyor. Yüzde 6 kesilen bir noktada…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bağlayınız.
KEMALETTİN NALCI (Devamla) – Hemen bitiriyorum Sayın Başkanım.
…kamu ihalelerinde yüzde 10 kâr marjı
konulan noktada daha siz hak ediş zamanı yüzde 3 KDV tevkifatı,
yüzde 3 de stopaj tevkifatı yaptığınız zaman asıl bu
işi yapan müteahhidi çok zor duruma sokuyorsunuz. Eğer ciddi anlamda önlem
almak istiyorsanız, piyasayı canlandırmak istiyorsanız, bu konuştuğumuz ve
altını çizmiş olduğumuz konulara dikkat ederseniz bu konuları çözmüş olacağız.
Bu vesileyle hepinize teşekkür ediyorum ve vermiş olduğumuz
önergeyi inşallah desteklemeniz dileğiyle hepinize saygılarımı sunuyorum. Sağ
olun. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Nalcı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 17 nci maddesiyle 3065 sayılı kanuna eklenen geçici madde
28’de geçen “kooperatiflerince” ibaresinin “kooperatifleri tarafından” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Verilen teklif ile ibarenin netleşmesi amaçlanmıştır. Teklif
edilen ibarenin dil kullanımı açısından daha uygun olduğu düşünülmüştür.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 17 nci maddesiyle 3065 sayılı kanuna eklenen geçici madde 28
de geçen “maddenin” ibaresinin “madde hükmünün” olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet
Müezzinoğlu
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Dil tekniği açısından teklif edilen ibarenin uygun olacağı
düşünülmüştür.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde 28’in oylamasına geçmeden önce oylamanın açık oylama
olarak yapılmasına ait bir teklif gelmiştir, bunun gereğini yerine getireceğim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Geçici madde ilavemiz vardı.
BAŞKAN – Maddeyi oylamadık Sayın Aslanoğlu,
maddeden sonra.
Önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İç Tüzük gereğince madde oylamasının açık oylama yöntemiyle
yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN – Hakkı Suha Okay?
Burada.
Kemal Anadol? Burada.
Ali Rıza Öztürk? Burada.
Tekin Bingöl? Burada.
Ahmet Ersin? Burada.
Fatih Atay? Burada.
Halil Ünlütepe? Burada.
Orhan Ziya Diren? Burada.
Şevki Kulkuloğlu? Burada.
Ali İhsan Köktürk? Burada.
Abdullah Özer? Burada.
Rahmi Güner? Burada.
Akif Ekici? Burada.
Hüseyin Ünsal? Burada.
Akif Hamzaçebi? Burada.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu?
Burada.
Şahin Mengü? Burada.
Vahap Seçer? Burada.
Sacid Yıldız? Burada.
Açık oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – 385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 17’nci maddesine bağlı geçici
28’inci maddenin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı :
201
Kabul :
201 (x)
Böylece, geçici 28’inci madde kabul edilmiştir.
Şimdi, maddeye yeni bir geçici madde eklenmesine dair bir önerge
vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 17.
maddesine aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
Akif Ekici |
Yaşar Ağyüz |
|
Malatya |
|
Gaziantep |
Gaziantep |
|
Vahap Seçer |
|
|
Ali Rıza Öztürk |
|
Mersin |
|
|
Mersin |
“Geçici 29 - Küçük Esnaf ve Meslek örgütlerinin yaptırdıkları iş
yerleri KDV’den müstesnadır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak acaba?
Sayın Ekici, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı’nın 17’nci maddesi üzerindeki önerimiz üzerine söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Küçük esnaf ve sanatkârlar, iş yeri kuruluşlarında KDV kaldırılsın
istiyoruz. Anadolu sermayesinin temelini oluşturan KOBİ’ler, küçük sanayi ve iş
yerleri, sanatkârlar ve iş yerleri Anadolu sermayesinin temelini
oluşturmaktadır ve türlü zorluklarla bu iş yeri kuruluşları meydana
getirilmiştir. Burada da KDV’nin kaldırılması gibi bir desteğin verilmesini
yüce heyetinizden talep ediyoruz.
Ama ben inanıyorum ki bu talebimize de ret cevabı vereceksiniz.
Neden derseniz, ilgiyle izliyorum, sizler de görüyorsunuz, sizler de
izliyorsunuz. Sayı yeterli olmuyor, bazı arkadaşlar mesajla Genel Kurul
salonuna davet ediliyor. Ama kapıdan girerken bakıyorsunuz, eli havadaysa el
havada, el aşağıdaysa... Olmaz arkadaşlar! Değerli arkadaşlar, bu şekilde kanun
çıkarılmaz, bu şekilde çıkarılan kanunlar ülkeyi sağlıklı, sıhhatli bir noktaya
vardıramaz. İçinizde bire bir tanıdığımız çok değerli insanlar var. Bu yanlış,
despot, diktatörce mantığa teslim olmaması gereken, o özveriyi ve o kişisel
varlığı göstermesi gereken çok değerli arkadaşlarımız var. Ama maalesef
diktatörce zihniyetle alınmış talimatın gereğini yapmak mecburiyetinde
kalıyorsunuz değerli arkadaşlar.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, konuşmacı Meclise
hakaret ediyor.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
AKİF EKİCİ (Devamla) – Konuşmacı Meclise hakaret etmiyor,
konuşmacı gördüklerini söylüyor Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bu Meclis kürsüsünde, bu çatı altında
“diktatör” sözünü kullanamaz, kimseyi suçlayamaz Sayın Başkan. Böyle konuşma
olmaz!
AKİF EKİCİ (Devamla) – Ben milletvekili olarak gördüklerimi
söylüyorum, Mecliste izlenimlerimi kamuoyuyla paylaşmak istiyorum, sizleri de
daha dikkatli davranmaya davet ediyorum Sayın Başkan.
Bu nereye vardırıyor değerli arkadaşlar? 2003 yılında bir teşvik
yasası çıkardı bu Meclis, yine sizler vardınız, çoğunuz vardınız burada. Nereye
götürdü ülkeyi, hepimiz biliyoruz. Benim şehrim Gaziantep’i şu anda çalışamaz
duruma getirdi 2003 yılında çıkarmış olduğunuz teşvik.
Bundan önce “Bin KOBİ’ye bin can suyu” diye bir yasa çıkardınız,
neydi o? Can suyu. Can suyu nedir? Can suyu, solmak üzere, kurumak üzere olan
bir bitkiye verilen bir bardak sudur. Bu şu mu demektir: Binlerce KOBİ onlarca
makinesi çalışamazken, 20 makinesi olan küçük sanayicimiz 20 makinesinin 5’ine
iş bulamazken siz diyorsunuz ki “300 milyar, sıfır faizli destek vereceğim.”
Tabii ki bunu saygıyla karşılarız ama altındaki bir maddede diyorsunuz ki:
“Makine alırsanız.” 20 makinesi var 5’ini çalıştıramıyor, 300 milyar sıfır
faizli krediyi vererek “Yeniden makine al.” diyorsunuz. Onun ıstırabını çeken
sanayicilerimiz var değerli arkadaşlar şimdi. Şu anda o 300 milyarla 500-600
milyarlık makine almış, borçlanmış ve taksidi gelmiş,
dört taksitte alınanın dörtte 1’lik dönemi gelmiş, ödeme zorluğu çeken
sanayicilerimiz var değerli arkadaşlar.
Lütfen, bu tür önergelerde muhalefet versin veya sizin grubunuzdan
verilsin “Evet.” diyeceğiniz şeyi verin. Önerge veriyorsunuz “Hayır.”
diyorsunuz. Önerge veriyorsunuz, verdiğiniz önergeye “Hayır.” Diyorsunuz. Var
mı böyle bir şey?
Değerli arkadaşlar bu bizi nereye götürüyor? Size basından bir
haber göstermek istiyorum. “Ne alakası var?” diyeceksiniz. Bu
geçen hafta perşembe günkü gazete. Benim elime Vatan gazetesi geçti,
bundan önce bundan başka gazetelerde de vardır mutlaka. Burada ne diyor Sayın
Başbakan: “Bize AKP diyen edepsizdir.” Neden “AKP” diyen edepsizdir arkadaşlar?
Ben de “AKP” diyorum. “Ak” hiçbir tarafınız kalmadı, “ak” olan hiçbir yönünüz
kalmadı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Sana göre öyle, sana göre öyle!
AHMET YENİ (Samsun) – Aynaya bak, aynaya!
AKİF EKİCİ (Devamla) – “Ak” olan hiçbir yönünüz kalmadı değerli
arkadaşlar.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Yakışıyor mu?
AKİF EKİCİ (Devamla) – Bu memleketin seksen yıllık cumhuriyet
varlıklarını peşkeş çektiniz. Peşkeş çektiniz yandaşlarınıza, kendi yandaş
sermayelerinizi yarattınız değerli arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Altında bir haber daha görüyorum burada, dikkat edin, bakın,
değerli arkadaşlar, bana bağıracağınıza bunu okuyun.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Şov yapıyor Başkanım, böyle şey olur
mu ya? Çıkmış oraya şov yapıyor. O kürsü şov kürsüsü değil!
AKİF EKİCİ (Devamla) – Bu da nedir biliyor musunuz, bu da nedir?
İngiltere’de 180 bin sterlin, yolsuzluğa adı karışmış, 180 bin sterlin gibi bir
rakamda yolsuzluğa adı karışmış 4 bakan ve Meclis Başkanı görevinden istifa
ediyor ve halkından özür diliyor.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – 1,5 trilyon nerede?
AKİF EKİCİ (Devamla) – Halkından özür diliyor, o erdemliliği, o
vasıflılığı gösteriyor değerli arkadaşlar. O Meclis, bu Meclis değil, dik duran
meclislerden… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Ekici.
AKİF EKİCİ (Devamla) – Bu Meclis böyle dik duramadı.
Değerli arkadaşlar, bu homurdanmalarınızla anlıyorum, bu
homurdanan arkadaşlar da yapmış oldukları yanlışın farkında olarak homurdanıyor.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Böyle ifade mi olur ya? Ne biçim
konuşuyorsun? Konuştuğunun farkında mısın sen?
AKİF EKİCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bunu, bu şekilde itiraz
şeklinde konuşacağınıza dik durmanın örneğini gösterin. Bu Meclis dik duran
Meclis olmalı.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – 1,5 trilyon nerede?
AKİF EKİCİ (Devamla) – Geçtiğimiz hafta Mayın Yasası’nı çıkardık,
değerli arkadaşlar, niye sesiniz çıkmıyordu orada?
AHMET YENİ (Samsun) – Yakışmıyor, yakışmıyor!
AKİF EKİCİ (Devamla) – Ülkenin
Özellikle ben burada kendi hemşehrilerime,
Gaziantep milletvekillerine, Mardin milletvekillerine, Kilis milletvekillerine
sesleniyorum: Yarın seçmenlerinizin huzuruna gittiğinizde nasıl yüzlerine
bakacaksınız değerli arkadaşlar, nasıl yüzlerine bakacaksınız? Sizi buraya
vatan topraklarını satın diye mi milletvekili seçtiler değerli arkadaşlar? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Aklıselim olmaya davet ediyorum sizi. (CHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Konuşmacı sözünü geri alsın.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Ne sözümü geri alacağım! Arkasındayım
sonuna kadar.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hiç kimse kendisi de dâhil bu vatan
toprağını satamaz, bu millet, buna müsaade etmez. Hiç kimse… Bu, millete
hakaret. Yapılan bu konuşma, bu Meclisin altında toprakların satılmasından
bahsetmek, buna benzer konuşmalar yapmak ahlaki değildir, son derece seviyesiz
konuşmalardır Sayın Başkanım. Lütfen sözünü geriye alsın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Böyle bir şey olamaz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Kim seviyesiz, kim? Düzelteyim derken
hakaret ediyor! Seviyesiz falan bir şey yok!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kim satıyor? Kimsenin korkusu yok!
Kafalarında başka bir şey yok! (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Canikli, eğer
söyleyeceğiniz bir şey varsa kürsüye gelirsiniz.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
3.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, partisine sataşmaları nedeniyle konuşması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
biraz önce burada gerçekten hiç sarf edilmemesi gereken sözler sarf edildi. Bu
Meclis kutsaldır, bu Meclis milletin Meclisidir. Hele bu Meclisin çatısı
altında vatan toprağının satılmasından bahsetmek kadar son derece yanlış… (CHP
sıralarından gürültüler)
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Ne yaptınız, ne? Sizin yaptığınız nedir?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …son derece düşük, son derece
seviyesiz bir konuşma olamaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Gerçeklere bir gelsene!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bakın, Vakıflar Kanunu görüşülürken
benzer iddialarda bulunuldu, benzer şeyler söylendi iki yıl önce ve denildi ki:
“Yurt dışından gelecek olan bazı vakıflar Türkiye’de toprak satın alacaklar,
Türkiye'nin toprağını satıyorsunuz, vatanı satıyorsunuz.” denildi. (CHP
sıralarından gürültüler) Peki, soruyorum: İki yıl oldu, ne oldu? Neresi
satıldı? Bir tane örnek verebilir misiniz? Şimdi, o zaman söyleyenlerin çıkıp
özür dilemesi gerekir. Aynı mantık burada yine geçerli değerli arkadaşlar.
Böyle bir anlayış olmaz. Kimse satamaz bunu. Hiç kimse müsaade etmez vatan
toprağının satılmasına, önce AK PARTİ Grubu müsaade etmez, bu millet müsaade
etmez.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, bir şey söylüyorum
tutanaklara geçmesi için: “Seviyesiz” sözcüğünü aynen iade ediyorum! (CHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/692) (S. Sayısı: 385) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici 29’uncu maddeye ilavesi kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi geçici 28’inci maddenin bağlı olduğu
17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Şimdi madde 18’e geçiyoruz.
Madde 18 üzerinde… (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar, gürültüler, ayağa kalkmalar)
Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olunuz.
Madde 18 üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Hâlen Genel Kurul’da görüşülmekte olan 385 sıra sayılı kanun
tasarısının 18 inci maddesinde yer alan “…G.T.İ.P.
numaralı mal…” ibaresinin “…G.T.İ.P. numaralı emtia…” şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Şandır |
|
Erdal Sipahi |
Ertuğrul Kumcuoğlu |
|
Mersin |
|
İzmir |
Aydın |
|
Mustafa Kalaycı |
|
Kemalettin Nalcı |
Kürşat Atılgan |
|
Konya |
|
Tekirdağ |
Adana |
|
|
|
Akif Akkuş |
|
|
|
|
Mersin |
|
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa tasarısının 18. maddesinin
sonundaki ibarenin “G.T.İ.P. numaralı mal, vergi tutarı
ile birlikte ilave edilerek eklenmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
Şevket Köse |
Atila Emek |
|
Malatya |
|
Adıyaman |
Antalya |
|
Osman Kaptan |
|
|
Bilgin Paçarız |
|
Antalya |
|
|
Edirne |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak acaba?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Şevket Köse efendim.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
385 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın üzerinde görüşlerimi belirtmek istiyorum.
Yalnız görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla yakından ilgili olan başka bir
konuda birkaç söz etmeden önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bundan birkaç gün önce, yani 4 Haziranda
yeni teşvik ve istihdam paketi Sayın Başbakan tarafından açıklandı. Bu paketin
açıklanmasıyla birlikte Adıyaman’da büyük bir hayal kırıklığı yaşanmış, yine
kalkınma ve gelişme umutları suya düşmüştür. Teşvik paketi dört bölgeye
ayrılmış ve Adıyaman hak etmediği hâlde üçüncü bölgeye dâhil edilmiştir. İllerin sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasında 65’inci sırada yer alan
Adıyaman’ın üçüncü bölgede yer alması ve 20’nci sırada yer alan Gaziantep,
21’inci sırada yer alan Zonguldak, 26’ncı sırada yer alan Konya ve 19’uncu
sırada yer alan Kayseri’yle, gelişmişlik düzeyleri Adıyaman’la kıyaslanmayacak
derecede farklı ve üst seviyede olan bu illerle aynı bölgede yer alması
şaşkınlıkla karşılanmıştır. Bizden çok daha iyi durumda olan bazı iller
ise dördüncü bölgede yer almıştır.
Yine, Devlet Planlama Teşkilatının 2003 yılı sosyoekonomik
gelişmişlik sıralaması verilerine göre Malatya 41, Elâzığ 36, Trabzon 38, komşu
illerden Şanlıurfa ve Diyarbakır dâhil olmak üzere, teşvik sistemi içerisinde
dördüncü bölgede yer almıştır. Bu nedenle, sosyal denge bozulmuş, Adıyaman’a
haksızlık yapılmıştır. Bu iller dururken, kimse yatırım için Adıyaman’ı tercih
etmeyecektir. Üçüncü bölge içerisinde yer alan Adıyaman’da
sosyal güvenlik desteği primi işveren hissesinin Hazine tarafından karşılanması
beş yıl süreyle sınırlı olacak iken, komşularımızdan Malatya, Şanlıurfa,
Diyarbakır ve Elâzığ’da bu süre yedi yıl; kurumlar vergisi oranı Adıyaman’da
yüzde 4 olarak uygulanacak iken, yine yukarıda sayılan komşu illerimizde bu
oran yüzde 2 olarak uygulanacaktır. Bu durumda, yatırımcının tercihini
Adıyaman olarak kullanmayacağı gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Kaldı ki,
Adıyaman ulaşım açısından da yukarıda saydığımız iller gibi şehirlerarası geçiş
güzergâhı içerisinde bulunmayıp, girişi olan çıkışı olmayan bir şehir
konumundadır.
GAP kapsamında bulunan ilimiz Adıyaman, sosyoekonomik açıdan
büyüme trendini bir türlü yakalayamamış, yıllardan
beri kalkınmada öncelikli iller arasında bulunmasına rağmen, yatırım ve hizmet
olanaklarından ve yatırımların teşviki ve desteklenmesi imkânından da, ne yazık
ki, yeterince faydalanamamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüccar, esnaf ve sanayici
derin bir durgunluk içerisindedir Adıyaman’da ve ayakta kalma mücadelesini
vermektedir. Ciddi bir sosyal sorun olan işsizliğin boyutları Adıyaman’da her
gün inanılmaz ölçüde artmaktadır. Adıyaman genelinde yeşil kart sahibi
vatandaşlarımızın sayısının nüfusa oranı yüzde 50’leri aşmış ve il genelinde
340 bin kişiye ulaşmıştır.
Adıyaman ırgat kent hâline dönüşmüştür. Her yıl, çevre illere çok
sayıda yoksulluk içinde vatandaşımız -ki, bu sayı yüz binleri bulmaktadır- ırgat
olarak gitmektedir; kayısı için Malatya’ya, patates için Niğde’ye, fındık için
Karadeniz’e ve pamuk için diğer illere çalışmaya gitmektedir. Bunun önlenmesi,
insanların yerinde istihdamını sağlayan yerinde yatırım ve yerinde üretim
anlayışıyla ancak mümkündür.
Sayın milletvekilleri, Adıyaman’ın kalkınmak ve gelişmek için bir
potansiyeli vardır ve bunun desteklenmesi lazımdır. Önünü tıkamayalım ve bu
fırsatı bir daha değerlendirelim. Hak etmediği ve bulunmaması gereken üçüncü
bölgeden çıkarılarak dördüncü bölgeye dâhil edilmesi ve bu durumun düzeltilmesi
tüm Adıyaman’ın talebi, beklentisi hâline gelmiştir.
Adıyaman’daki Ticaret ve Sanayi Odası, Adıyaman Esnaf ve
Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı, Adıyaman Ticaret Odası, Adıyaman Ziraat
Odası, Serbest Muhasebeciler Odası Başkanı, Adıyaman Esnaf Kefalet Odası
Başkanı, Adıyaman Makine Odası Başkanı, Adıyaman Şoförler Odası Başkanı,
Adıyaman Eczacılar Odası Başkanı, İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı ve Elektrik
Mühendisleri Odası Başkanı bu düşünceleri aynen benim gibi paylaşmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, benden önceki konuşmacı bir şeylerden
bahsetti, vatan toprağının satılmasından.
Bakın, hepimiz evladımızı, kardeşimizi vatanı beklemek için askere
gönderiyoruz. Çanakkale’de 250 bin evladımız, kardeşimiz şehit oldu bu
topraklar için. Aynı şekilde Sarıkamış’ta 90 bin insanımız şehit oldu vatanı
için. Vatan toprağı namustur. Namus kiraya verilemez. Namus devredilemez. (CHP
sıralarından alkışlar) Satmak, aynı zamanda…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Köse.
ŞEVKET KÖSE (Devamla) – Vatan toprağını kiraya vermek bir yerde
satmak demektir.
Ben hepinizi bu duygu ve düşüncelere davet ediyorum.
Sayın Başbakan 2004 Mart ayında Adıyaman meydanında dedi ki “Tütün
kotasını 2 katına çıkarıyorum.” 2009 Martında yine aynı meydanda, Adıyaman’da
bir köprüden haberi olmadığını söyledi. Sayın Başbakan Adıyaman’daki bu teşvik
paketinden dolayı, dörde alması gerekirken üçe alınmasından yine Adıyaman’da
haberi yoktur.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Köse.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Halen Genel Kurul’da görüşülmekte olan 385 sıra sayılı kanun
tasarısının 18 inci maddesinde yer alan “…G.T.İ.P
numaralı mal…” ibaresinin “… G.T.İ.P numaralı emtia…”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Enöz
efendim.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Enöz. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Tasarı’nın 18’inci maddesi üzerine verdiğimiz
değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Yüce heyetinize saygılarımı sunuyorum.
ÖTV Kanunu’nun ek (I) sayılı listesinin (B) cetveline, bu Kanun’a
ekli (1) sayılı cetvelde yer alan gümrük tarifeleri istatistik pozisyonu
numaralı mal, vergi tutarı ile birlikte eklenmiştir. Yani değerli
milletvekilleri, bu madde özel benzin grubundan ÖTV alınmasını sağlıyor. 2009
yılında bu gruptan ÖTV ve KDV olarak devletin 33 milyon Türk lirası vergi
kaybının önleneceği beklenmektedir.
Vergi kayıp ve kaçaklarının önlenmesine yönelik olan bu düzenleme
olumludur. Ancak yedi yıllık AKP döneminin bütün iddialarına karşın vergi
tabana yayılamamış, dolaylı vergilere yüklenilmiş ve kayıt dışı ekonomi
büyümüştür. ÖTV genel karakteri itibarıyla ithal ürünlerden veya büyük girdisi
ithalata dayalı girdi ile imal edilen ürünlere uygulandığı için ülkemiz
ekonomisi ve bütçe yapısı itibarıyla iki yönden olumsuz karakter
göstermektedir:
1) ÖTV dolaylı vergidir.
2) ÖTV ithalata dayalı bir vergidir.
Vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 67’si dolaylı vergilerden
oluşmaktadır. Son dört yıldır ekonomide yaşanan büyüme, enflasyondaki düşüşe
karşın dolaylı vergilerin gelirler içindeki payı hızla artmaktadır. Dolaylı
vergilerin toplam vergi gelirine oranı, OECD ülkelerinde ortalama yüzde 30
olarak saptanırken Türkiye'de ise bu oran yüzde 67’yi geçmektedir. Kayıt dışı
ekonominin millî gelir içindeki payının Fransa, Almanya, İngiltere, Norveç,
Japonya ve İsviçre’de yüzde sıfır ile 10 arasında değişirken Türkiye’de ise bu
oran yüzde 60’ı aşmaktadır. Kayıt dışı ekonomi oranı artan bir ülkede oluşan
gelir açığı, dolaylı vergiler artırılmak suretiyle dengelenmeye
çalışılmaktadır. Bu da vergide adalet ve eşitlik prensiplerini zedeliyor.
Dolaylı vergilerin bu kadar yüksek olması, sosyal barışı tehdit eden bir
durumdur.
Vergi gelirleri 2008 yılı Ocak-Nisan döneminde 53 milyar 158
milyon Türk lirası olarak gerçekleşmişken 2009 yılının aynı döneminde yüzde 4,1
oranında azalarak 50 milyar 958 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. TÜİK
rakamlarına göre 2009 yılı Nisan ayında 2008 yılının aynı ayına göre ihracat
yüzde 33,3 azalırken ithalat da yüzde 43,4 azalmıştır. Buna bağlı olarak da
ithalde alınan KDV 2008 yılı Ocak-Nisan döneminde 9 milyar 834 milyon TL olarak
gerçekleşmişken 2009 yılının aynı döneminde yüzde 32 azalarak 6 milyar 697
milyon TL olarak gerçekleşmiştir. ÖTV 2008 yılı Ocak-Nisan döneminde 12 milyar
678 milyon TL olarak gerçekleşirken 2009 yılı Ocak-Nisan döneminde yüzde 3,4
oranında azalarak 12 milyar 245 milyon Türk lirası olarak gerçekleşmiştir.
2006 yılında bütçe gelirleri 187,5 milyar TL, vergi gelirleri 151
milyar TL iken ÖTV 37 milyar Türk lirası; 2007 yılında bütçe gelirleri 208,9
milyar TL, vergi gelirleri 171 milyar Türk lirası iken ÖTV 39,3 milyar Türk
liraya çıkmıştır. 2008 yılında merkezî yönetim gelirleri 231,5 milyar Türk
lirası, vergi gelirleri 189,5 milyar Türk lirası iken ÖTV 41,966 milyar Türk
lirasıdır.
Resmî Gazete’de yer alan Bakanlar Kurulu kararı ile motorlu
taşıtlarda ÖTV indirimine gidilmiştir. Ancak, indirim incelendiği zaman toplam
motorlu araç piyasasının yüzde 35’ini oluşturan 1.600 cc
altındaki araçlarda uygulanan ÖTV oranı yüzde 37’den yüzde 18’e indirilmiştir.
Diğer yüzde 65’lik dilimi oluşturan motorlu taşıtlarda ÖTV oranı yüzde 1 ile
yüzde 5 arasında düşürülmüştür. Motorlu taşıtların yüzde 85’inin ithal
araçlardan oluştuğu dikkate alınırsa yapılan bu indirim piyasayı biraz
canlandıracak ancak yerli üretimindeki ithal malların tüketimini artıracaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
MUSTAFA ENÖZ (Devamla) – Bu indirim, kısaca otomotiv sektöründe
faaliyet gösteren büyük şirketler ile ithal arabaların üretildiği ülkelerdeki
fabrikaların işine gelmiş, yerli sanayi ve yan sanayi sektördeki üretime fazla
bir etki yapmamıştır. ÖTV indirimi olduğu mart, nisan, mayıs, haziran döneminde
satılan araçların ne kadarı yerli araçlardan oluşmakta, ne kadarı ithal
araçlardan oluşmaktadır? Bilindiği gibi birçok sektörde de ayrıca ÖTV ve KDV
indirimi olmuştu. ÖTV ve KDV indiriminden hangi sektörde, ne sonuç alınmıştır?
Yapılan bu indirimler gerçekten tüketiciye yansıdı mı, yoksa üreticiler aynı
fiyattan mallarını satmaya devam mı ettiler? Hükûmetin
buna yönelik bir çalışması var mıdır? ÖTV ve KDV indirimlerinin bütçeye etkisi
ne olacaktır? Bunların analizleri yapılmış mıdır?
Bu duygu ve düşüncelerle önergemize destek bekliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Enöz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 18’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 19’a geçiyoruz.
Madde 19 üzerinde beş önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 19 uncu maddesi ile
değiştirilen, 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7’nci maddesinin 3
numaralı fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Maliye
Bakanı
Mehmet
Şimşek
Gaziantep
“b) (II) sayılı listede yer alan malların, Başbakanlık merkez
teşkilatı tarafından ilk iktisabı”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 19 uncu maddesiyle
değiştirilen 4760 sayılı kanunun 7 nci maddesinin 3
numaralı fıkrasında geçen “yer alan” ibarelerinin “düzenlenen” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Müezzinoğlu
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 19 uncu maddesiyle
değiştirilen 4760 sayılı kanunun 7 nci maddesinin 3
numaralı fıkrasında geçen “yer alan” ibarelerinin “belirtilen” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Tasarının 19 uncu maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
M.Akif Hamzaçebi |
|
Vahap Seçer |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
Trabzon |
|
Mersin |
Malatya |
|
|
|
Yaşar Ağyüz |
|
|
|
|
Gaziantep |
|
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 19’uncu
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
|
Mustafa Kalaycı |
Hüseyin Yıldız |
|
Manisa |
|
Konya |
Antalya |
|
Ahmet Orhan |
|
M.Akif Paksoy |
Yılmaz Tankut |
|
Manisa |
|
Kahramanmaraş |
Adana |
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, benim de önergem vardı,
önergem işleme konmadı.
BAŞKAN – Burada benim elimde sizin önergeniz madde 20’de görünüyor
efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim ben sordum, 19’uncu madde
üzerinde benim önergem işleme konacaktı. Bu kanun üzerinde yirmi beş önerge
verdim, ama hep korsan önergeler işleme kondu. Kanunlar Müdürlüğüne ben sordum,
“19’uncu maddede önergeniz işleme girecek.” dediler. Böyle bir şey olur mu ya?
BAŞKAN – Sayın Genç, sizin verdiğiniz önerge 19’uncu maddede
gözükmüyor, 20’nci maddede gözüküyor. Demek ki teknik olarak arkadaşlar
alamamışlar. Buna yapabileceğimiz bir şey yok.
Şimdi son okunan iki önerge aynı mahiyette olduğu için, ayrı ayrı konuşturacağım ve birlikte işleme alacağım.
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Şandır, kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Ahmet Orhan.
BAŞKAN – Sayın Orhan, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET ORHAN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı’nın 19’uncu maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde
görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türk milleti, millî konularda hassas ve fedakârdır. Yüce Türk
milleti, devletini yaşatmak için vergi hususunda da gerekli hassasiyeti
göstermekle birlikte, hak ettiği karşılığı AKP İktidarından görememektedir.
Vergi konusundaki adaletsizlik milletimizi rahatsız etmektedir. AKP Hükûmeti döneminde geliri çok yüksek olanlardan alınan
verginin yüzde 40’tan yüzde 35’e indirilerek yüksek gelir sahiplerine 5 puanlık
indirim yapıldığı, daha önce yüzde 25 olan orta gelirli vatandaşların vergi
yükünün ise yüzde 27’ye yükseltildiği, böylece, dar gelirli vatandaşların
üzerindeki vergi yükünün biraz daha artırıldığı yaşamış olduğumuz bir
gerçektir.
Avrupa ile kıyaslandığında açıkça görüldüğü gibi, ülkemizde dar
gelirli vatandaşlarımızdan alınan vergi ile gelişmiş ülkelerde düşük
gelirlilerden alınan vergiler arasında neredeyse 2 kat fark söz konusudur.
Ülkemizde, adına “vergi reformu” denilen sayısız düzenlemeler
yapılmıştır. Her düzenlemeden sonra vergi kanunlarının sistematiği, iç
tutarlılığı daha da bozulmuştur. Vergilemede çarpıklık ve adaletsizlik artmış,
kayıt dışı ekonomi daraltılamamış ve istenen sonuçlar bir türlü alınamamıştır.
Vergi düzenlemelerinde beklenen sonuç neden alınamamaktadır? Öncelikli
sorun “Vergi düzenlemesindeki amaç nedir? Bu konudaki sorunlarımız nelerdir? Bu
sorunların kaynağı nedir?” sorularının cevabının alınmamasındadır. Hâliyle,
çözüm bulunamıyor ya da biçimsel çözüm üretiliyor. Çözüm, yeni bir yasa
çıkarmak ya da yasa maddelerini değiştirmek oluyor. Ne yazık ki yapılan
düzenlemeler de vergi yükü ve bu yükün dağılımı üzerinde bir etki yapamıyor,
mevcut vergi yapısını düzeltemiyor.
Vergi düzenlemeleri yapılırken ülkemizdeki kısıtlayıcı etkenlerin
varlığı dikkate alınmamaktadır. Bu etkenler, kayıt dışı ekonominin büyüklüğü,
toplumumuzda vergi bilinç ve etiğinin yerleşmemiş olması, vergi dairelerinin
yetersizliği, gelir idaresinin yapılanmasının çarpıklığı, etkin bir vergi
denetimi için gerekli altyapının oluşturulamaması, vergi hukukunun altyapısını
oluşturan özel hukuk sisteminin eskimişliği, vergi uyuşmazlıklarının kısa
sürede çözüme bağlanamamasıdır.
Toplanmayan, toplanamayan vergi en büyük adaletsizliği
yaratmaktadır. Verginin adaletli olması, ekonomik açıdan haksız rekabete neden
olmaması, herkesin gerçek geliri üzerinden vergi ödemesi, kamuoyunun beklediği
vergilendirmeye ilişkin esas ve ilkelerdir. Bu vergi yapısı kamu finansman
açıklarını büyütmekte, ülkenin sağlık, eğitim, adalet ve güvenlik hizmetlerini
olumsuz yönde etkilemekte, altyapı yatırımlarını engellemekte, gelir dağılımını
daha da bozmaktadır.
Ülkemizde hizmet arzusuyla çalışan sanayicimiz, üreticilerimiz,
ihracatçımız, döviz kuru, girdi maliyetlerinin yüksekliği, istihdam ve enerji
üzerindeki ağır vergi yükleri, lojistik ve altyapı sorunları içinde boğuşurken,
bu tür bütünsellikten uzak düzenlemeler daha da karışıklıklara sebebiyet
verecektir. İlgili maddedeki değişikliklerle bu dengeyi bozacak yeni bir
uygulama daha hayata geçirilmeye çalışılmaktadır.
Tasarının Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerinde,
sadece Başbakanlığa alınacak motorlu taşıt, helikopter, uçak vesaire alımında
söz konusu olan katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi istisnaları büyük
oranda itirazlara neden olmasına rağmen, bu istisnaların kaldırılması bir
tarafa, Başbakanlığın dışında, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I)
ve (II) sayılı listede yer alan kamu idarelerine de uygulama imkânı verecek
şekilde genişletilmek istenmektedir. Bu düzenleme
gereksiz ve anlamsızdır. Devletin satın aldığı mal ve hizmetler nedeniyle
ödediği vergiler…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
AHMET ORHAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
…devletin bir cebinden çıkıp öbür cebine girmektedir ancak modern
devlet ve bütçe uygulamalarında bu hususun istisna olarak değerlendirilmesi söz
konusu değildir.
Aslında genel olarak AKP İktidarı, Türkiye Büyük Millet Meclisine
sevk edilen torba kanun tasarılarında mutlaka Başbakanlığa bir istisna veya
muafiyet getiren veya imtiyaz tanıyan düzenleme getirilmektedir. İçinde
bulunduğumuz tablo içerisinde Başbakanlık tüm kamu kurumlarına örnek olmalıdır.
Yoksa bu çeşit düzenlemelerle devletin dengesi daha çok bozulacak, kurumlar
arasında zafiyet yaratılacaktır.
Bu duygu ve düşünceler ile önergemize destek vereceğinizi ümit
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Orhan.
Diğer önergeyle ilgili, buyurun Sayın Aslanoğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii bu maddede yine Sayın Bakanın
imzasıyla, yine Başbakanlık merkez teşkilatının ilk iktisabıyla alınacak uçak…
Altını çiziyorum, maddede Türk Hava Kurumu var ama Sayın Bakanın verdiği bir
önergeyle tüm kurumlar devre dışı bırakılarak sadece Başbakanlık adına alınan
ilk uçağa böyle bir istisnanın tanınmasını hazmedemiyorum.
Değerli milletvekilleri, Türk Hava Kurumu bu ülkedeki hava
taşımacılığının, bu ülkedeki havacılık sanayisinin bugüne kadarki gelişmesinde
cumhuriyet tarihinden beri çok büyük rol oynamıştır. Türk Hava Kurumunun bir
kurumsal kimliği vardır, bir sektörü temsil ediyor, bir kurumdur orası ama
maalesef son yıllarda kamu adına kiralanan uçak ve helikopterlerde Türk Hava
Kurumunu hep elimizin tersiyle ittik.
Size birkaç rakam vereceğim. Ben şahsen öğrenmek istiyorum, ben
şahsen bu konuda aydınlanmak istiyorum, beni birisi aydınlatsın, aydınlatsın
beni birisi. Arkadaşlar, Çevre ve Orman Bakanlığı yangın söndürmek için bir
helikopter ve uçak kiralama ihalesi açtı. Bana verilen cevabı aynen okuyorum,
diyor ki… Hazırlanan şartnamede -arkadaşlar altını çiziyorum- herhangi bir uçak
tipi, herhangi bir model belirtilmemiş. Altını çiziyorum, herhangi bir uçak
tipi, herhangi bir model belirtilmemiş, yaş sınırı getirilmemiş. “Verilecek
görevleri yapabilmesi için uçaklarda bulunması gereken asgari limitler
belirlenmiştir…”
Uçaklar Türkiye’ye gelirse! Gelirse bakacağız! Ve gelen uçaklar da
-benim aldığım duyumlar- otuz yaşında. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün de
henüz hiçbir izni yok arkadaşlar.
Bu uçaklara ödenecek saat ücreti de -aynen Sayın Bakanın verdiği
cevap- 9.250 euro, 9.250 euro
arkadaşlar. Ben takdirlerinize sunuyorum. Ve yılda sekiz yüz yirmi beş saat de
uçma garantisi veriliyor. Yani, hiç uçmasa da sekiz yüz yirmi beş saatlik
bedeli ödeyeceğiz ve sonuçta da bir uçağa yılda 8,5 milyon euro
para ödeyecekler. Ben merak ediyorum, soruyorum: Bu uçağın alış fiyatı ne
kadardır acaba, bugün bu uçağı satın alsak? Merak ediyorum, beni birisi
aydınlatsın.
Tabii, gelelim helikopterlere. Herhâlde içinizde özel uçak ve
helikopter kiralama fiyatlarını bilen çok arkadaşımız vardır ve bu
helikopterlere de arkadaşlar, yaklaşık 16 bin saat garanti veriliyor, saat
ücreti de 8 bin dolar. Ben Türk Hava Kurumu ismi geçtiği için, Türk Hava
Kurumuna hepimizin destek vermesi gerektiğine inandığım için, bu işleri Türk
Hava Kurumu kanalıyla, ülkenin bir parçası olan, bu ülkenin millî bir serveti
olan, bu ülkenin öz malı olan Türk Hava Kurumu yoluyla daha çok kolay
yapacağımızı düşünüyorum. Eğer bir para verilecekse, Türk Hava Kurumuna verilen
para helal olsun, bu ülkede kalıyor ama bu verdiğimiz para nereye gidiyor? Ben
bunu sizlere sunuyorum, takdir sizlerin, ben tatmin olmadım, birisi beni tatmin
ederse, kalkar hakikaten bu işler böyleyse, döner özür dilerim. Onun için
dikkatlerinize bir kez daha sunuyorum.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Aslanoğlu.
Mahiyeti aynı olan iki önergeyi bir arada oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler.. Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 19 uncu maddesiyle
değiştirilen 4760 sayılı kanunun 7 nci maddesinin 3
numaralı fıkrasında geçen “yer alan” ibarelerinin “belirtilen” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İbarenin değiştirilerek, dilin kullanımı açısından uygun ifadeye
ulaşılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 19 uncu maddesiyle
değiştirilen 4760 sayılı kanunun 7 nci maddesinin 3
numaralı fıkrasında geçen “yer alan” ibarelerinin “düzenlenen” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Müezzinoğlu
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Dil tekniği açısından teklif edilen ibarenin uygun olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 19 uncu maddesi ile
değiştirilen, 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7’nci maddesinin 3
numaralı fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Maliye
Bakanı
Mehmet
Şimşek
Gaziantep
“b) (II) sayılı listede yer alan malların, Başbakanlık merkez
teşkilatı tarafından ilk iktisabı”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın
Başkan.
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile ÖTV istisnasının yalnızca Başbakanlık merkez teşkilatı
ile sınırlandırılması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önergeyle birlikte 19’uncu maddeyi oylarınıza
sunmadan önce açık oylama yapılmasına dair bir önerge vardır, önergeyi okutup
imza sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
385 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesinin açık oylama
yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN – Necati Özensoy? Burada.
Şenol Bal? Burada.
Mehmet Şandır? Burada.
Cumali Durmuş? Burada.
Mustafa Kalaycı? Burada.
Ertuğrul Kumcuoğlu? Burada.
Mustafa Enöz? Burada.
Erkan Akçay? Burada.
Recep Taner? Burada.
Cemaleddin Uslu? Burada.
Hasan Özdemir? Burada.
Osman Durmuş? Burada.
Mehmet Akif Paksoy? Burada.
Kürşat Atılgan? Burada.
Akif Akkuş? Burada.
Ahmet Bukan? Burada.
Yılmaz Tankut? Burada.
Mümin İnan? Burada.
Süleyman Lâtif Yunusoğlu? Burada.
Beytullah Asil? Burada.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 385 sıra sayılı Gelir Vergisi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın
19’uncu maddesinin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı :
225
Kabul :
224
Ret :
1 (x)
Böylece, kabul edilen önergeyle birlikte 19’uncu madde de kabul
edilmiştir.
Şimdi 20’nci maddeye geçiyoruz.
20’nci madde üzerinde beş önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Tasarının 20 nci
Maddesinde yer alan “kanuni haddine” ibaresinin “iki katına” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Eşref
Karaibrahim
Malatya Giresun
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 20’nci
maddesindeki “
|
Erkan Akçay |
|
Mustafa Kalaycı |
Hüseyin Yıldız |
|
|
Manisa |
|
Konya |
Antalya |
|
|
Kemalettin Nalcı |
|
Yılmaz Tankut |
Cemaleddin Uslu |
|
|
Tekirdağ |
|
Adana |
Edirne |
|
|
|
|
M. Akif Paksoy |
|
|
|
|
|
Kahramanmaraş |
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa tasarısının 20 nci maddesinin I. Fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Hasip Kaplan |
|
Bengi Yıldız |
Nuri Yaman |
|
Şırnak |
|
Batman |
Muş |
|
|
|
Fatma Kurtulan |
|
|
|
|
Van |
|
“Bu fıkraya göre istisna uygulanacak motorin miktarı TIR
çekicilerinde 800 litreyi, istiap haddi 15 tona kadar olan kamyon ve
tankerlerde 400 litreyi, istiap haddi 15 tonun üzerinde olan kamyon ve
tankerlerde ise 600 litreyi aşamaz. Bu istisna miktarları, araçların frigorafik depoları için ayrıca uygulanır.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyette olduğu için işlemlerini birlikte yapacağım, söz taleplerini ayrı ayrı değerlendireceğim.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
T. B. M. Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa tasarısının 20. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının; 20 nci
maddesinin madde metninden çıkarılmasını, takip eden maddelerin ise sırasıyla
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nurettin Canikli |
|
Ünal Kacır |
Asım Aykan |
|
Giresun |
|
İstanbul |
Trabzon |
|
Veysi Kaynak |
|
|
Hasan Ali Çelik |
|
Kahramanmaraş |
|
|
Sakarya |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Canikli, kim konuşacak
acaba?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu madde daha sonra düzenleme yapılmak üzere tasarıdan
geri çekilmektedir.
BAŞKAN – Sayın Genç, 20’nci madde üzerindeki önergeniz üzerinde,
buyurunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 385 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın 20’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasıyla ilgili olarak
verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bir kanun tasarısı getirilmiş Hükûmet tarafından. Bu gelen kanun tasarısı acaba
işsizliğe, bu memleketteki sıkıntıya ne derece katkıda bulunur? Böyle bir
özelliği yok.
Şimdi, burada daha önce de bunun emsali bir kanun teklifi vardı,
13’üncü madde. Orada da işte yurt içi taşımacılığını yapan tırlara…
Eskiden tırların kullandığı çekiciler ve ona benzer
aletlerin, kamyonların sarf ettikleri motorinin tümü vergiden muaftı, KDV’den, ÖTV’den muaftı. Şimdi burada bir sınırlama getirilmiş.
Şimdi bu sınırlamanın ülke yararı için bir faydası yok çünkü yani eğer bir tır,
bir kamyon, bir çekici yurt dışına ihracat yapan bir firmanın aracı ise o
firmanın ülke ekonomisine getirdiği bir katkı var. Dolayısıyla bunlara mazottan
bir ÖTV ve KDV istisnası getirmekte yarar var çünkü ülke ekonomisine bir
katkıları var. Ama nedense Hükûmet düşünmüş, demiş
ki: “Yahu, bunlara bir sınırlama getirelim.” Neye göre sınırlama getiriyorsun?
Dedik ki: Yani öte tarafta o kadar -Türkiye’de- vergi kaçakçılığı var ki, o
kadar büyük vurgunlar var ki. Bu insanlar gece gündüz demeden yollarda, gümrük
kapılarında büyük işkenceler görerek, büyük sıkıntılar görerek… İşte
biliyorsunuz Avrupa ülkeleri Türk tırlarına büyük
sıkıntılar yarattıkları için günlerce, haftalarca orada bekledikleri için bu
kadar işkenceyle Türkiye ekonomisine, Türk ekonomisine bir katkıda bulunmak
için bir emek sarf ediyorlar, hiç olmazsa bunlar bu kazandırdıkları döviz
gelirinin karşılığı, aldıkları motorinden dolayı da ufak bir menfaatleri olsun.
Bunu niye kaldırıyorsunuz? Yani burada Hükûmet çıksın
bunu söylesin. Niye kaldırsın?
Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, sizin devri iktidarınız
zamanında hakikaten Türk mali sistemi çok büyük bir tahribata uğradı. Türkiye
Cumhuriyeti devleti kurulduğu tarihten sizin iktidarınıza kadar 15 tane torba
kanun çıktı ama sizin zamanınızda 73 tane torba kanun çıktı.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Biz çok çalışıyoruz Kamer Bey.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani yok öyle… Kardeşim, o torba kanunların
ne anlam ifade ettiğini vallahi bilmiyorsunuz, billahi bilmiyorsunuz. Birileri
size dikte ediyor. Yani keşke bilseniz, keşke bu ülkenin menfaatine yasalar
getirseniz yani ben de sizi tebrik ederim arkadaşlar. Bizim, bu memleketin
menfaatine karşı vereceğimiz bir karşı mücadele yok. Bu
Türkiye Cumhuriyeti devleti, hepimizin devleti. Biz burada hayatımızı
tehlikeye atarak bazı ciddi sorunlar söylüyoruz. Bunu belki içinizde birçok
insan kavramıyor. Birileri arkasına silahlı örgütleri alarak bize karşı
mücadele vermeye çalışıyorlar. Ben zaten korksam da bunlara karşı bu lafları
burada söylemem. Ama -ben- bu ülke bizi sıfırdan, amelelikten Türkiye Büyük
Millet Meclisine taşıyan bir ülke. Böyle bir ülke bizim hayatımızdır,
canımızdır, kanımızdır. Bunun en iyisi bizden sonra gelen nesilleri daha güzel
bir yaşama, hayata kavuşturmak için, daha iyi bir yere kavuşturmak için hiçbir
şeyden çekinmeden, hiçbir makam ve mevki peşinde koşmadan mücadele etmek
durumunda hissettiğim için çıkıp bunları söylüyorum. Yoksa ben de çıkıp da
birtakım örgütlerle iş birliği yaparak, ondan sonra, yerimde oturarak bu
Parlamentoya gelme imkânım var bu beynimle, bu zekâmla, bu dünya görüşümle ama
ben, bunları kendim için bir zül addediyorum. Türkiye Cumhuriyeti devletinin
menfaati nerede ise onun mücadelesini veriyorum.
Şimdi, burada bir vergi yasasını getirmişsiniz. Komisyona gelmiş
15 madde. Yani kıyma makinasına öküzün bir tanesini
sokmuşsunuz, beş tane öküz doğurmuş. Böyle bir şey olur mu ya? Yani şimdi Bütçe
Plan Komisyonuna soruyorum…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
KAMER GENÇ (Devamla) – İç Tüzük’ün 35’inci maddesinde, komisyonlar
kanun teklif edemezler. Siz hangi yetkiyle, 15 madde olarak gelen kanunu 42
maddeye çıkardınız? Böyle bir şey olmaz ya! Senin hangi gücün var kardeşim?
Bunun bir anlamı var. 35’inci maddede diyor ki: “Komisyonlar, kanun teklif
edemezler.” Sen neye göre çıkarıyorsun? Bunun bir anlamı var değerli
milletvekilleri, kanunlar gelecek, komisyona gidecek, milletvekilleri bundan
haberdar olacak, bürokrasi bundan haberdar olacak, bunun geldisi
girdisi olacak ve ondan sonra da komisyon yeni bir teklif yapamaz. Yeni bir İç
Tüzük değişikliğini getiriyorsunuz, orada komisyonlara kanun teklifi getirme
imkânı tanıyorsunuz. Ama bu İç Tüzük değişikliği yapılmadan bunu yapamazsınız
değerli milletvekilleri.
Onun için yani burada getirilen bu maddenin çıkmasında yarar var.
Yani tırlar ihracat yaparken kullandıkları o mazotu… Yani onda da ÖTV, KDV
almasın. Değerli milletvekilleri, yani bu memlekette ne kadar soygunların
olduğunu bilen bir insanız. Bu memlekete katkıda bulunan insanlara saygı duymamız
lazım, onların emeklerine yardımcı olmamız lazım.
Saygılar sunuyorum.
Önergemde, efendim, karar yeter sayısını istiyorum.
BAŞKAN – Arayacağım efendim.
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Önergenizi destekliyoruz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Destekle, destekle ama seni biraz…
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Böylece, önerge kabul edildiği için 20’nci madde tasarıdan
çıkmıştır. 20’nci madde tasarıdan çıktığı için diğer üç önergeyi de işlemden
kaldırıyorum. Kanun yazımı sırasında madde numaraları düzenlenecektir.
Böylece birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saat: 22.09
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 22.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
102’nci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
385 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm, çerçeve 41’inci maddedeki 1, 2, 3, 4, 5’inci
fıkralar ile geçici 1 ve 2’nci maddeler dâhil 21 ila 43’üncü maddeleri
kapsamaktadır.
Gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın
Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu.
Buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulun gündeminde bulunan 385 sıra sayılı kanunun
ikinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini ifade etmek
üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, konuşmama başlamadan önce özel ve önemli bir
gözlemimi ifade etmek istiyorum. Geçen akşam televizyon seyrediyordum.
Televizyonda Sayın Başbakan ful ekran görünüyordu her zaman olduğu gibi
-özellikle devlet televizyonlarında ve yandaş televizyonda başka kişileri
görmemizin pek imkânı olmuyor- ve bir kolunda bir siyahi
sevimli çocuk, öbür kolunda başka bir siyahi sevimli çocuk vardı. Baktım, bir
şiir okuyor çocuklar. Meğer İstiklal Marşı’mızı
okuyormuş ve bu küçük sevimli çocuk Kongoluymuş. Şiiri okudular, okudular,
okudular -İstiklal Marşı’mızı- sonuna doğru Sayın
Başbakanımız heyecanlandı ve şiire iştirak etmeye başladı ve son birkaç
kıtasını o çocuklarla birlikte okudu ve okuduğu İstiklal Marşı’mızın
son kıtası şöyle diyordu:
“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal.”
Tekrar ediyorum:
“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal.”
Allah büyük, Sayın Başbakan ırkına sahip çıktı, yüceltti, yani
ırkçı oldu. Şimdi, demek ki Sayın Başbakan, bütün cumhuriyet hükûmetlerini faşistlikle suçlarken boş bulunup kendi de
ırkçı oldu.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ne alakası var?
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Ha ne ilgisi var, ne alakası var?
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – İstiklal Marşı üzerinden polemik yapmayınız ya, ayıptır!
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Sonra merak ettim, bu çocuklar
Türkiye’ye niye gelmiş, ne oluyor diye. Meğer Türkçe olimpiyatları varmış.
Ha ben Sayın Başbakana sadece yabancılar için değil, kendi
memurları için de bir Türkçe olimpiyadı yapmasını
tavsiye ediyorum çünkü bizim huzurumuza getirdiği kanunların Türkçesi bozuk,
tedvin sanatı bakımından son derece yetersiz ve eksik. Bu konudaki eksiklikleri
önergelerle düzeltmeye çalıştım, sekiz-on önerge verdim ama burada hemen
bazılarını özetliyorum. Mesela kanunun 26’ncı maddesinde “tebliğe” kelimesinin
“tebligata”, 27’nci maddesinin “tebligatlara” kelimesinin “tebligata” efendim,
41’inci maddesindeki “tarhiyatlar” kelimesinin “tarhiyat” olarak düzeltilmesi
lazım çünkü tebligat ve tarhiyat kelimeleri zaten çoğuldur. Böylelikle, bunları
kaleme alan çocukların, arkadaşların, devlet memurlarının Türkçeleri iyi değil,
yeterli değil.
Bu kanunu kim sevk etmiş görünüyor? Maliye Bakanlığı. O bakımdan
dönüp maliyeci arkadaşlarıma “Sizi biz böyle mi yetiştirdik, nasıl kanunlar
sevk ediyorsunuz?” demek geliyor içimden ama biliyorum bu kanunları onlar
yazmadılar. Bu kanunlar Başbakanlıkta Maliye Bakanlığının tasarısına eklenmiş
korsan maddelerdir ve dolayısıyla, maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisinin
bürokratlarının eğitimleri yetersiz olduğu için Türkçeleri kifayetsizdir. Bunun
dışında, devlet memurlarının da moralleri bozuk olduğu için hadiseye tam
methaldar olamıyorlar. Dolayısıyla, sıkıntılı birtakım tasarıları burada
konuşup kanunlaştırmaya çalışıyoruz. Mesela, kanunun 23’üncü maddesine -tedvin
sanatı bakımından- olan eksiklik açısından 23’üncü maddesine bakıyorum- bir
takdir komisyonu kuruluyor. Bu takdir komisyonunun üyelerini sayıyor, 2’si
maliyeden, 2’si tapudan, 1’i efendim ticaret odasından diye, sonra parantez
açılıyor, organize sanayi bölgelerinde bir de efendim, oradaki idareden birisi
girer.” deniliyor ama bu komisyona ilave edilen ekstra bir üye midir yoksa
ticaret odası üyesinin yerine konmuş bir üye midir, açık değil. Neden? Çünkü
tedvin işi, kanunların, tasarıların kaleme alınması işi maalesef gereğince
yapılmıyor, düzgün yapılmıyor, isabetli yapılmıyor.
Şimdi, arkadaşlar, bu vesileyle yine dikkatinizi çekmek istiyorum:
Bu kanunun bir 19’uncu maddesi var. 19’uncu madde asıl benim “korsan madde”
diye adlandırmaktan sıkıldığım fakat bundan da vazgeçemediğim bir maddedir. Bu,
Başbakanlıkta ilave ediliyor ve Başbakanlığın aldığı bazı taşıt vasıtalarını
katma değer vergisi ile özel tüketim vergisinden muaf tutuyor. Bu konuda
milletvekili arkadaşlarımız çok ilginç açıklamalar yaptılar. Bir arkadaşımız
dedi ki: “Başbakan jetski’yi ne yapacak? Niçin
Başbakanlığa jetski alıyor da bunu katma değer
vergisinden ve -efendim- özel tüketim vergisinden muaf tutuyor?” diye. Bir
başka arkadaşımız da “Yapmayın, bu ayıptır, bu inat işidir. Gelin, biz size
yeterli ödeneği verelim, bu istisnayı tanımayın.” dedi.
Bakın arkadaşlar, ben size bir şey söyleyeyim: Olay bu kadar basit
değil. İçinizdeki maliyeci arkadaşlar ve orada olan arkadaşlar bunu iyi bilir.
Katma değer vergisi “ben yaptım oldu vergisi” değildir. Katma değer vergisi,
bir norm vergidir ve Avrupa Birliği tarafından Brüksel’de hazırlanmış ve Avrupa
Birliğine üye ülkelere ve müstakbel üye ülkelere birebir kanunlaştırılmak üzere
tevdi edilmiştir. Bu bir norm kanundur ve siz, bu kanunun genel normlarının
dışında, Başbakanın paşa gönlü öyle istedi diye düzenleme yapamazsınız.
Bakın, bu ay sonuna kadar Avrupa Birliğiyle olan temaslarımızda
vergiyle ilgili başlığın açılması söz konusu. Eğer Avrupa’da ilgili yetkililer
sizin böyle bir düzenleme yaptığınızı görürlerse, size “Bunu düzeltin”
diyeceklerdir ve siz, üç gün içinde, olmazsa üç hafta içinde, olmazsa üç ay
içinde bizim huzurumuza tekrar gelip “Biz bu işi yanlış yapıyoruz, düzeltmek
zorundayız.” diyeceksiniz. O zaman bizim yüzümüze nasıl bakacaksınız?
Bakın, zina meselesinde düştüğünüz tuzağa düşmek üzeresiniz. Zina
meselesinde düştüğünüz tuzağa tekrar düşmek üzeresiniz. Avrupalılar basacak
gırtlağınıza, değiştirtecek burada yaptığınız kanunu.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ne alakası var?
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Beyefendi, zinada öyle yapmadılar
mı? Niye diyorsunuz “Ne alakası var?” diye? Buz gibi öyle yaptılar.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Aynen öyle! Sen nereden biliyorsun,
Mecliste miydin o zaman? Aynen öyle oldu.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Buz gibi öyle yaptılar. Buradan
inat ettiniz. Buradan inat ettiniz, şakır şakır
kanunu çıkardınız, ondan sonra, üç ay sonra takır takır
tükürdüğünüzü yalattılar size.
Beyefendiler, aynı tehlikeyle karşı karşıyasınız. Aranızda
maliyeciler var, dikkatinizi çekiyorum, orada maliyeciler var. Sayın Maliye
Bakanı burada yok, Taner arkadaşımız bu işten anlamayabilir ama öbür arkadaşlar
Bakanlarına anlatabilirler. Burada sıkıntıya düşeceksiniz. Çok büyük bir
tenakuzla karşı karşıyayız. Yapmayın böyle şeyler. Başbakan istedi diye Türk
kanun sistematiğini bozmayın, Türkiye'nin devlet geleneklerini bozmayın. Devlet
hepimizin. Dünyada devletsiz millet yok.
O bakımdan “Efendim, Sayın Başbakan böyle istiyor.” Sayın
Başbakanın her istediği yapılmaz, doğru olanlar yapılır. Dolayısıyla, şimdi…
Ondan sonra ne yapıldı? Başbakanlığa tanıdığınız bir istisna yanlış olduğu
görüldüğü için Komisyonda bu sefer bütün kamu kurumlarına teşmil edildi. Bu,
aynı zamanda beraberinde birtakım haksız rekabet unsurları getirecektir, haksız
rekabet unsurları getirecektir.
O bakımdan, yarın bir özel teşebbüsten birisi kalkar da “Bu kanun
bana karşı ayırımcılık yapıyor.” der ise sizin Anayasa Mahkemeniz bozmasa bile
ve herhangi bir şekilde Anayasa Mahkemesine gidilemese bile Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinden döndürürler bu kanunu. Çünkü,
kanunlarda eşitlik ilkesi esastır, adalet ilkesi esastır. Bu gibi kanunları
yaparken herhangi bir şekilde kanunun ruhuna ve evrensel hukukun temel
ilkelerine ters düzenlemeler yaparsanız Bağdat’tan dönmez, Brüksel’den döner.
Artık eskisi gibi yanlış hesap Bağdat’tan dönmüyor, Brüksel’den dönüyor, oradan
döndürtüyorlar.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Siz ona da karşısınız.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Hayır. Bak, ben sizi ikaz ediyorum,
diyorum ki: Eğer Brüksel’den dönmesini istemiyorsanız, gelin, bunun doğrusunu
yapın. Size yardımcı oluyorum Sayın Vekilim. Niye öyle yapıyorsunuz?
Ben, tamam, Avrupa Birliğine karşı olurum, olmam değil mesele. Siz
karşı değilsiniz, siz Avrupa Birliğinden yanasınız, siz Avrupa Birliğinin
talimatları dışına çıkamazsınız. Burada da lütfen çıkmayın. Başınız ağrımasın
diyorum. Gayet basit. (MHP sıralarından alkışlar)
Efendim, lütfen, kanun yaparken Türkçesine dikkat edelim. Lütfen,
kanun yaparken tedvin sanatının inceliklerine dikkat edelim. Lütfen
…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – … kanun
yaparken hukukun evrensel ilkelerine saygı gösterelim. Lütfen, kanun yaparken
yarın Brüksel’den dönecek bumerang kanunlar yapmayalım.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kumcuoğlu.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Ücret talep edeceğiz sizden bu bilgiler
için.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili
Akif Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarının ikinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu tasarıda Darüşşafaka
Cemiyetine yapılan bağışların bağış yapan mükellefler tarafından gelir veya
kurumlar vergisi matrahlarından indirilmesi yönünde verdiğimiz önergeler kabul
edilmedi.
Darüşşafaka Cemiyeti,
sizlerin bildiği gibi, yoksul çocukların, kimsesiz çocukların, yetim çocukların
eğitimini üstlenmiş ve bugüne kadar da bu görevini başarıyla yürütmüş olan bir
kurumdur. Darüşşafaka’dan yetişmiş olan öğrenciler,
gerek kamu sektöründe gerek özel sektörde toplumun lider kadroları arasında
yerlerini almışlardır. Son derece nitelikli eğitim veren, eğitim yapan bir
kurumdur.
Padişah iradesiyle kurulmuştur. Bugün kendi mevzuatına göre,
Başbakanın himayesindedir. Hukuken Sayın Başbakanın himayesinde olan bir
kurumdur.
Burada iki maddede düzenleme yapıldı. Tasarının iki maddesinde
yapılan düzenlemeyle, Başbakanlığın satın alacağı araçlar -uçak, otomobil,
arazi taşıtı, cip, yat, kotra, her neyse, bunların hepsi- için KDV ve ÖTV
istisnası getirildi. Evet, Başbakanlık, Hükûmetimiz
kendi bütçesini himaye altına aldı ama yetim çocukları da sokağa bıraktı. Bunun
anlamı budur.
Değerli arkadaşlar, bu çok ayıp olmuştur. Bu düzenleme Türkiye’nin
vergi sisteminde bir leke olarak kalacaktır.
Şimdi, tasarıda ilginç şeyler oluyor. Biraz önce 20’nci madde
çıkarıldı. Dün 13’üncü madde çıkarıldı.
Neyi getiriyordu o 13’üncü ve 20’nci maddeler? Taşımacılık sektöründe
taşımacılarımızın yani uluslararası taşımacılık yapan şirketlerin rekabet
avantajı sağlaması veya diğer ülkelerle olan rekabet eşitsizliğini gidermesi
idi. Amaç buydu. Bu düzenlemeyi de 01/06/2006
tarihinde 5493 sayılı Kanun’la bu Mecliste yaptık. Oy birliği ile yaptık o
düzenlemeyi.
Bu tasarıdaki düzenleme neyi getiriyordu? O yasanın uygulanmasında
ortaya çıkan sorunları, tereddütleri gidermeye yönelik bir düzenleme. Yeni bir
şey değil.
Şimdi, bir el bir önerge veriyor, geliyor buraya, veriliyor, iki
madde tasarıdan çıkıyor. Hükûmet getirmiş, Komisyonda
bunu tartışmışız, buraya koymuşuz. Hiç kimse hiçbir açıklama yapmıyor
taşımacıların bu düzenlemesi neden çıkarıldı diye. Daha başka birçok düzenleme
de çıktı burada. Zaman izin vermediği için bunlara girme imkânı bulamıyorum.
Değerli milletvekilleri, teşvik üzerinde durmak istiyorum.
Muhtemelen bu bölümde verilecek olan bazı önergelerle teşvikle ilgili bazı
düzenlemeler mevzuatımıza girmiş olacaktır. Hükûmetimiz
2004 yılında bir teşvik çıkardı, daha doğrusu o zamanki AKP Hükûmeti
çıkardı, bugünkü Hükûmet değil: 5084 sayılı Teşvik
Kanunu. 2004’ten 2009’a geldik, 2010’a doğru gidiyoruz. AKP 2002 sonunda hükûmet oldu. 2002’den 2009’a yedi yıl geçti. Şöyle
“Teşvikte nereye geldik, ne kadar yol aldık?” diye bir bakarsak geçmişe, bir
arpa boyu bile yol alamadığımızı görüyoruz. Yedi yılı bu Hükûmet,
AKP teşvikte harcamıştır, Türkiye yedi yıl kaybetmiştir.
Ne yaptı Hükûmet? 5084 sayılı Kanun’u
getirdi o zaman, 36 ili teşvik kapsamına aldı. Tepkiler oldu, 49 ili kapsamına
aldı. Neydi 49 ili kapsamına alan bu Teşvik Yasası’nın özelliği? 49 ilde
bölgesel teşvik uyguluyor. Yani bölgesel teşvikin amacı, Türkiye'nin geri
kalmış veya yeterince gelişmemiş bölgelerini teşvik etmektir. 49 ili aynı
pakete koyuyorsunuz, aynı rejimi uyguluyorsunuz, hangi yatırımlar olursa olsun.
Yani herhangi bir ile zaten gidip açılacak olan bir süpermarketi bu 5084 sayılı
Teşvik Yasası teşvik etti, ondan gelir vergisi almadı, sigorta primi almadı;
arazi desteği verdi, birçok destek verdi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Elektrik parası…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bunları daha çoğaltabiliriz.
Türkiye yedi yılı kaybetti. Yedi yıllık iyi kötü bir tecrübeden
sonra açıklanan teşvik paketinin, bu yaşanan olumsuzluklardan ders alındığını gösteren
ve Türkiye'nin geleceğe yönelik politikalarını, stratejilerini içeren, ufuk
açıcı bir paket olması gerekirdi. Maalesef bunu göremiyorum. Evet, “sektörel teşvik anlayışı” kavramına ulaşılmış olmasını bir
adım görüyorum, bu önemlidir ama bölgesel teşvik de var burada. Bölgesel teşvik
olmayacak mı? Olacak tabii. Türkiye, hem bölgesel teşviki hem sektörel teşviki beraber yürütmek zorundadır. Ama “bölgesel
teşvik” deyip “Türkiye'nin seksen bir iline teşvik veriyorum.” dediğiniz anda,
yine 2004’e, geriye gidiyorsunuz. “Türkiye'nin seksen bir ilinde yatırımları
teşvik ediyorum.” anlayışı tam bir popülizmdir, tam
bir kamu kaynaklarını israf etmektir.
En önemli unsur nedir bu pakette? İndirimli kurumlar vergisi
oranı. Türkiye'nin… Evet, bu fena bir düzenleme değil ama yeterli değil.
Uygulanan rejimde ne vardı? Enerji desteği vardı. Türkiye’de enerji pahalıdır,
enerji pahalıdır. Enerji desteği neyi veriyordu? Belirli işletmelerin, sanayi
işletmelerinin enerji giderlerinin yüzde 20 ila 40’ı arasındaki kısmını -istihdam
ettiği işçi sayısına, daha doğrusu ilave işçi sayısına göre o yüzde 20’lik oran
40’a kadar çıkabiliyordu, onu- veriyordu. Bu pakette var mı enerji desteği?
Yok. Türkiye’de istihdam pahalı mı? Pahalı. İstihdam üzerindeki vergi yükü
imalat sanayisinde yüzde 42,7’ydi, 2008’de Hükûmet 5
puan indirim yaptı sigorta primlerinde, bir miktar aşağıya indik ama hâlâ 30
ülkenin üye olduğu OECD’de ilk 5’teyiz, daha 6’ya falan inemedik. Yapılması
gereken, istihdam üzerindeki vergi yükünü, bütün sektörler, bütün ekonomi,
bütün Türkiye için indirmektir. En önemli teşvik budur. Bu yok, bunu atacak
adım Hükûmette yok. 5 puan indirim, evet, yaptı ama
devamı adımı atabilecek durumda değil, bütçe izin vermiyor. Bütçe niye izin
vermiyor? Bütçe delik deşik çünkü. Bütçe, kayıt dışı
ekonomiyi kayda alamadığı için, ilave gelir yaratamadığı için fedakârlık edecek
gelir kalemi gözükmüyor orada. Problem burada, sıkışmış kalmışız. “Kayıt dışını
önleyeceğiz.“ diyor Hükûmet, hiçbir adımı yok bu
konuda.
Ne var bu pakette başka eksik olan? Bakın, Türkiye dört bölgeye
ayrılmış durumda. Dördüncü bölgeye otuz tane ili koyuyorsunuz. Otuz tane ili
koyup da dördüncü bölgede “Buraya bu yatırımlar gitsin.” diyebilir misiniz?
Bölgesel teşvik anlayışında seksen bir il teşvik kapsamında olmaz. Teşvikin amacı, bölgesel teşvikin amacı coğrafi şartların yarattığı
olumsuzlukları ortadan kaldırmak. Geri kalmış illerimizde ulaşım zordur,
bu illerde üretilen ürünler pazara uzaktır; pazar batıdadır, pazar yurt
dışındadır; nakliye maliyeti vardır, nitelikli eleman istihdamında zorluk
vardır, sosyal olumsuzluklar vardır; sosyal altyapı gelişmemiştir, fiziksel
altyapı iyi değildir. Bu eşitsizliği gidereceksiniz, bir de bunun üzerine bir
artı vereceksiniz ki oraya gitsin. Şimdi, tekstil işletmelerine “gidin“
diyorsunuz. Örnek veriyorum. Birinci ve ikinci bölgedeki tekstil işletmeleri,
üçüncü ve dördüncü bölgeye giderse taşınma masraflarını da Hükûmet
verecek, ilave birtakım desteklerden yararlanacak. Peki, bu işletme oraya
giderse İstanbul’daki işçileri işten çıkaracak, çıkarmak zorunda. Buna bir
çözüm düşündü mü paket? Hayır. Peki, bu kriz ortamında İstanbul’daki işçileri
işten çıkarırken kıdem tazminatlarını ödeyecek olan işletmenin bu kıdem
tazminatı yükünü karşılayabileceği, üstlenebileceği düşünüldü mü? Taşınma
masrafları içine girmesi mümkün değil, uçuk bir paket. Devam edeceğim. Şimdi, o
paketin ekinde listeler var, hangi bölgelerde hangi yatırımlar teşvik edilecek…
Hükûmet muhtemelen bu açıklamayı yapacaktır:
“Efendim, seksen bir ile veriyoruz ama her yatırıma değil.” Evet, her yatırıma
vermiyor ama bakıyorum…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.
İki sektöre dikkat ettim büyük proje yatırımları içerisinde yer
alan ki on iki tane büyük proje yatırımı vardı. Birisi,
kimyevi madde ve ürünleri imalatı. 1 milyar TL üzerinde olursa bu
yatırımın tutarı -yani eski parayla 1 katrilyon lira- bu yatırım Türkiye'nin
her bölgesinde yapılabilir ama 1 milyar TL’nin altında olursa ve dördüncü
bölgede yapılırsa, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, Karadeniz Bölgesi’nde
yapılırsa teşvik alamayacak yatırımcı. Böyle bir şey olabilir mi? Bırakalım her
tür yatırım gitsin, istihdam yaratan her tür yatırım Türkiye'nin gelişmemiş
bölgelerine gitsin.
Motorlu kara taşıtı ve yan sanayi. Buna da bakıyorum. Burada 250
milyon TL üzerinde olursa her bölgede teşvik var, 250 milyon TL’nin altında
olursa, 200 milyon TL’lik yatırım olursa bir, iki, üçüncü bölgede yapılabilir,
dördüncü bölgede yapılırsa teşvik yok. Biraz önceki sektörde de bir, iki, üçte
yapılırsa teşvik alıyor 1 milyar TL’nin altında olursa, dörtte yapılırsa teşvik
alamıyor. Şimdi, bunun…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen bağlayınız.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Çok özür diliyorum, toparlıyorum
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bu teşvik paketinin daha üzerinde çalışılmaya
ihtiyacı var. Son derece eksik bir pakettir, Türkiye'nin gerçeklerini ve yedi
yıllık şu son yasadaki birikimini değerlendirebilmiş bir paket değildir. Son
derece amatörce bir kanundur.
Örnek veriyorum: Karadeniz Bölgesi’nde Trabzon’da bir
teknoparkımız vardır. Bilişim, yazılım yatırımları burada vardır teknoparklarla
ilgili yasaların teşvik ettiği ama bu yasanın birkaç yıl sonra uygulamasının
sona ereceği bir düzenlemedir. Bırakalım KTÜ Teknoparkını, izin verelim, burada
bu yatırımlara izin verelim, dünyanın sayılı merkezlerinden biri yapalım.
Türkiye'nin diğer teknoparklarını da yapalım. E pakete bakıyorum, bunu maalesef
göremiyorum.
Teşvikle ilgili konuşulacak daha çok şey var ancak zaman izin
vermiyor. Sözlerimi burada bitiriyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve
MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel.
Buyurunuz Sayın Tuncel.
DTP GRUBU ADINA SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, vergi mevzuatında düzenlemelere gidilmesi,
dolaylı vergilerin azaltılması yıllardır tartışılan ve talep edilen konular
arasında gelmektedir. Ancak görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın, esasında, bu ihtiyacı karşılamak üzere hazırlandığını söylemek
pek mümkün değildir. Yaşanılan ekonomik krizin etkilerini geçiştirmek ve
gündelik ihtiyaçları karşılamak için özensizce hazırlanmış bir yasa tasarısı
karşımıza getirilmiş bulunmaktadır.
Bu tasarı ve genel olarak Hükûmetçe
hazırlanan yasa tasarıları Genel Kurula getirilmeden önce, yasanın doğrudan
etkileyeceği başta emek örgütleri olmak üzere sivil toplum örgütleri, meslek
örgütleriyle kadın ve gençlik örgütlerinin görüş ve önerileri dikkate
alınmamaktadır. Yani kanun tasarılarıyla ilgili tartışmalar, ne yazık ki
toplumun büyük bir kesimini kapsamaktan uzaktır.
Yasama erkinin kullanıldığı merci olarak Türkiye Büyük Millet
Meclisi, yurttaşların iradesinin temsil edildiği en üst makamdır. Bu makam,
yasa oluşturma yetkisi, gündelik hayatta yapılacak değişikliklerle birlikte
geleceğimizi de şekillendirmektedir. Yasalar, insanların yaşamını kolaylaştırmak
ve bir hukuka kavuşturmak için yapılmalıdır. İyi düşünülmüş, planlanması güçlü
yapılmış ve yasadan etkilenen tüm kesimlerle ortaklaşılmış
olması gerekmektedir. Bu aynı zamanda demokratik bir yönetimin gereğidir. Diyaloğun, uzlaşmanın, empatinin
reddedildiği yaklaşımlar, bu makamın temelleri üzerinde yükseldiği cumhuriyet
ve demokrasiyle elbette ki çelişir. Demokrasi, sayısal çoğunluğun görüşlerinin
azınlıkta olana dikta edilmesi değildir. Farklı görüş ve düşüncelerin
karşılıklı tartışılarak ortaklaşılmasıdır.
Çoğunlukçuluk diktasına dayalı iktidar anlayışı demokrasinin dayandığı
çoğulculuk ilkesini yıpratır. Doğaldır ki güven ve uzlaşı böyle bir yönetimden
uzaklaşır.
Bir yasa hazırlanırken bu yasanın tatbik edileceği, bundan
doğrudan veya dolaylı olarak etkilenecek olan yurttaşların, örgütlerin,
muhalefetin görüşlerinin alınması ve yasanın böylelikle şekillendirilmesi
yasanın ömrünü de belirler.
Bu tasarıyı kanun yapma tekniği açısından ele aldığımızda ise aynı
kanun veya aynı konuda ilgili kanun maddelerinde değişiklik yapılmasıyla ilgili
sıkıntılar dikkatimizi çekmektedir. Bir kanun tasarısı veya teklifi üzerinde
tartışılırken muhakkak ki bir konu ve amaç bütünlüğü olması aranır. Bu, yasanın
daha iyi anlaşılması, etraflıca tartışılması için olmazsa olmazdır. Ayrı
konularda, ayrı yasal düzenlemeler yapılması daha gerçekçi iken ne yazık ki Hükûmet tarafından getirilen yasa tasarılarının büyük
çoğunluğu torba kanunlardan oluşmaktadır. Birbirinden nitelik olarak farklı
konular aynı tasarı içinde yer almakta, kendi başına değerlendirilmesi gereken
bir konu bir maddeler yığını içinde âdeta örtbas edilmektedir. Bu yasalar açık,
anlaşılır, kapsayıcı olma özelliğiyle de çelişmektedir.
Yirmi iki ayrı yasada değişiklik getiren ve Komisyonda 16 madde
olarak görüşülen, yeni düzenlemelerle beraber 43 maddeye dönüştürülen yasa
teklifi etraflıca tartışılması gerekirken, AKP Hükûmeti
bu torba yasayı kısa bir sürede yasalaştırmaya çalışmaktadır.
Tasarıya kanun yapma tekniği açısından yapılacak eleştiriler
kaçınılmaz olarak yasanın içeriğine de yansımaktadır. Tasarının temel
felsefesi, ekonomik faaliyetlerin vergisel açıdan teşviki ve bilişim alanındaki
gelişmelerin hukuki düzenlemeler içine alınarak uygulamaların daha çağdaş hâle
getirilmeye çalışılması olarak tanımlanmaktadır. Bu gerekçe ışığında, verginin
yaygınlaştırıldığı, düşürüldüğü ve bilişim alanındaki gelişmelerin yansıdığı
bir tasarı bekler iken durumun hiç de böyle olmadığı ortaya çıkmaktadır.
Sayın milletvekilleri, elektronik ortamda verilmesi gereken
bildirimleri içeren 24’üncü maddedeki cezalarla ilgili hüküm, denetim açısından
sıkıntıların doğacağı sinyallerini vermektedir. Gecikmelere yönelik belli cezai
yaptırımlar öngörülmektedir. Böyle bir düzenleme ceza hukuku açısından uygun
değildir. Aksi takdirde, asıl kanunla düzenlenmiş olan ceza, kararın verildiği
veya cezanın tahakkuk ettiği anda değil ancak bir ay sonra uygulama imkânı
bulabilmektedir. Dikkat çekmemiz gereken bir diğer nokta ise genel gerekçenin
bilişim üzerine kurulu olmasına rağmen kırk üç maddelik tasarıda bir tek bu
maddenin bilişimle ilişkili olmasıdır.
Bunun dışında, işe başlatmama tazminatının gelir vergisi istisnası
içerisinde sayılmasının ekonomik krizin yaşandığı bir dönemde, 1 milyon 125 bin
kişi artarak 4 milyon kişiye ulaşmış olan işsiz sayısı göz önüne alındığında ve
genç nüfusun yüzde 28,6’sının işsiz olduğu gerçeği de buna eklenince durumun
vahameti açıkça ortaya çıkmaktadır.
Hükûmet, gerek yeni
vergi tasarısı olsun gerekse de şimdiye kadar ekonomik krizin etkilerini
azaltma kisvesi altında yapmış olduğu her açılım ve pakette, bilerek ve inatla
emekçileri, yoksul halkımızı etkisizleştirme ve daha da mağdur etme yoluna
gitmiştir. Yine bu bağlamda, küçük ve orta ölçekli işletmelerin birleşmelerini
teşvik ederek sermaye ortaklaşmasını sağlamak düşünülürken emekçilere dair
hiçbir düzenleme yapılmıyor oluşu tarafımızdan kaygıyla karşılanmaktadır.
Türk Kızılay Derneğine yapılan ayni ve nakdî yardımların gelir ve
kurumlar vergilerinden hariç tutulması ve yükseköğrenim öğrenci yurtlarının ve
aşevlerinin bedelsiz verdikleri hizmetlerden ötürü vergi indirimlerinden
yararlanmaları, fakat aynı nitelikte hizmet veren belediyeler, dernek ve
vakıfların dışlanması ise anlaşılır değildir.
Bir başka konu da Avukatlık Kanunu’nda yapılan değişikliklerle ilgilidir.
Bu yeni düzenleme ile idarenin ödemek zorunda kaldığı yüksek avukatlık
ücretlerinin giderilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır. Kanun’un yargıda yer
alması bir yana idarenin hukuken haksız duruma düşerek avukatlık ücretini
ödemek zorunda kalması esaslı bir konudur. Burada idarenin neden haksız duruma
düştüğünün araştırılması gerekirken Türkiye Barolar Birliğinin muhalefetinin
yadsınması mevcut AKP Hükûmetinin tahakküm
anlayışının diğer bir yansımasıdır.
Sayın milletvekilleri, yeni gelir vergisi kanun taslağında önemli
bir başka sıkıntı ise vergi beyannamesi ön kontrol sisteminde ortaya çıkıyor.
Tasarıdaki yeni sisteme göre işleyiş şöyle: Mükellef beyanname verdikten sonra
vergi istihbarat merkezi devreye girecek. Beyandaki rakamlar, bilgiler aynı bölgedeki
diğer mükelleflerin beyanları ve sektör ortalamalarıyla karşılaştırılacak.
Mükellefin rakamı ortalamaların altındaysa sistem uygunsuzluk sinyali verecek.
Mükellefe “Verdiğin beyannameyle ilgili tereddüdümüz var, durumunu gözden
geçir.” denilecek ve ardından süre verilecek. Mükellef düzeltmezse işte o zaman
kapsamlı bir inceleme başlatılacak. Beyanname bilgileri doğru değilse cezai
işleme geçilecek.
Bu ön kontrol sistemi iktidarın görüşünü benimsemeyen mükellefler
için baskı unsuru olarak kullanılabilir ve vergi incelemelerinin siyasallaşması
endişesini daha da artırır. Kaldı ki Maliye Bakanlığının hangi işletmeye hesap
sorup hangisine sormadığını nasıl takip edeceğiz? Hangi vergi mükellefine
gidecek, hangisine gitmeyecek? Bu sistem, siyasi erkin eline sıkı bir tehdit
sopasının verilmesi riskini de beraberinde getirmektedir, denetimin
siyasallaşması riskini taşımaktadır. Denetimin siyasallaşmasının önünün
kesilmesi ise ancak ve ancak özerk bir vergi idaresiyle olur.
Vergi olgusu tek başına, sürdürülebilir bir ekonomi ve sosyal
politika için vazgeçilmez temel alanlardan birini oluşturmaktadır. Bir ülkenin
vergi politikası o ülkenin hem gelişmişlik ve çağdaşlık hem de hakkaniyet
ölçülerini ele veren temel ölçütlerden biridir.
Vergiyi almak kadar tabii ki o toplanan vergilerin kimler için ne
derece etkin kullanıldığı, genel vergi politikalarında toplumsal tabakaların
hangisinin ne derece etkilendiği ve genel politikayı tanımlamamız açısından da
önemlidir.
Sayın milletvekilleri, bu yasa tasarısının genel gerekçeleri
ekonomik kriz maksatlı olmayan, bunun dışında genel birtakım alanlara yönelik
yeni vergi uygulamalarını çağrıştırmaktadır. Genel gerekçede de ifade edilen
hassasiyetin ülkemiz için bugün özellikle ne derece ve etkin kullanıldığının
sorulması gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) – Türkiye bugün finans piyasalarının yol
açtığı krizin bedelinin çalışan yoksul kesimlere ödettirilen bir ekonomik
krizin tam ortasındadır ve bu krizin doğal olarak son derece yakıcı sosyal
boyutları bulunmaktadır. Çok ağır geçen ve yoksul halkımızı daha da
yoksullaştıran bu ekonomik kriz, makroekonomik anlamda çok yoğun refleks ve
önlemleri gerektirirken bugüne kadar kapsamlı hedefleri olan net bir yasa
tasarısı da Meclis gündemine getirilmiş değildir.
Son açıklanan teşvik paketinin de krizi aşmaya yönelik olmadığı,
asıl olarak kriz sonrası için düşünüldüğü göz önüne alınırsa ciddi sonuç alıcı
önlemlerin bir an önce gündeme alınması ve konuşulması en öncelikli
görevlerdendir. Bu yoğun ekonomik krize karşı yoğunlaştırılmış bir karşı önlem
çalışması yapılması gerekirken Hükûmet Meclisi mayın
tasarısıyla âdeta tıkamış ve oldukça kritik bir zamanı heba etmiştir…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, halkımız yoksuldur, gelecek umutlarını
normal çalışma ve emek faaliyetlerinin kendisine sağlayacağı koşullarda aramaktan
vazgeçmiştir. Zaten yoksulluğun ve sömürünün esas sorumlusu olan sistemler,
halkın gazabından kendilerini korumak için bir tür şans oyunlarını teşvik
etmekte ve yaygınlaştırmaktadır.
Oysaki, Türkiye
halkları, artık ne hükümetlerin açıkladığı ekonomik paketlerin ne de
hantallaşmış yasa tasarısı çalışmalarının bu ülkede beraber yaşayan halkların
refah içinde bir yaşam ve her şeyden önce barış içinde bir yaşam taleplerine
cevap olmadığının çok iyi farkındadır.
Yıllardır bu ülkede yaşanan savaşın ve onun yarattığı ekonomik
çöküşün faturasının halkımıza kesildiği ve rant
gruplarının da bu adaletsiz sistemden nemalandığı devrin artık son bulması, tüm
milletvekili arkadaşlarımızın ve Parlamentodaki tüm partilerin oy birliği ve
söz birliği etmesi gereken acil bir ülke sorunudur.
Ancak bu bilinç ve barışı tesis etme arzusu ile birlikte
çalışabilir, ekonomisi daha güçlü ve sosyal yapısı daha iyileştirilmiş bir
demokratik cumhuriyete kavuşabiliriz.
Bu temenniyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tuncel.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Canikli.
AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan tasarının ikinci bölümünde AK
PARTİ adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biraz önce tasarıdan çıkartılan 13’üncü ve
20’nci maddelerle ilgili bazı değerlendirmeler yapıldı. O konuyla ilgili belki
biraz aydınlığa kavuşturulması gerekir çıkartılmasının nedeni. Esasında, sadece
bizim değil, diğer gruplara mensup arkadaşlarımızın da bu yönde, bu doğrultuda
önergeleri oldu ve neredeyse mutabakat çerçevesinde çıkartıldı.
Burada durum şu: 13’üncü ve 20’nci maddeler tasarıda vardı -Hükûmet tasarısında- Komisyonda da küçük bir tadilata
uğradı. Bakanlar Kuruluna 2 katına kadar çıkarma yetkisi veren bölüm
çıkartılmıştı sadece Komisyonda. Onun dışında Hükûmet
tasarısı aynen korunuyordu Komisyonda ve Genel Kurula geldiği hâliyle. Fakat
oradaki problem şu: Son zamanlarda, son aylarda sektörle ilgili yoğun bir vergi
incelemesinin yapıldığı ve çok ciddi matrah farklarının ortaya çıkmaya
başladığı ya da çıkabileceği şeklinde bize bilgi geldi. Bu düzenleme yapılmış
olsaydı, 13’üncü ve 20’nci maddelerde yer alan bu düzenlemeler hüküm hâline
gelmiş ve kanunlaşmış olsaydı dolaylı olarak bu incelemelere müdahale edilmiş
gibi bir durum ortaya çıkacaktı. Ciddi olarak tartışıldı, teknik açıdan tartışıldı
çünkü özellikle yargıda daha önce bu konuda mevzuat yok. Yani, nezdinde
inceleme yapılan ve çok ciddi rakamlardan bahsedilen bu inceleme sonuçları
ortaya çıkacak olan vergi cezaları, daha önce bu konuda yasal düzenleme
olmadığı ve ilk defa yapıldığı gerekçe gösterilerek yargıdan düşürülme ihtimali
nedeniyle çıkartılmıştır. Bir başka ifadeyle, hiç öngörülmeyecek bir şekilde,
kimsenin aklının ucundan geçmeyecek bir şekilde bu 13 ve 20’nci maddelerdeki
hükümler yasalaşmış olsaydı örtülü ve dolaylı bir af anlamına gelebilecekti,
olay budur. Yani aslında belki çok da fazla ayrıntılı konuşmamak gerekir, çok
detaylı açıklama yapmamak gerekir ama sadece bu kadarını söyleyebiliyoruz.
Örtülü bu özellik nedeniyle, sektörde devam eden incelemeler nedeniyle, örtülü af
anlamına gelebilecek bir durumun ortaya çıkmasını engellemek amacıyla metinden
çıkartılmıştır, tek amaç budur, başka hiçbir amaç yoktur.
Değerli arkadaşlar, bugün bir arkadaşımız -aslında ben bu
konulara hiç girmek istemiyordum ama girildiği için ve partimiz ciddi anlamda
bir töhmet altında bırakıldığından dolayı bu konulara girmek durumunda kaldık-
Sayın Ali Rıza Öztürk, burada kürsüde yaptığı bir
konuşmada partimizin 2002 yılına ilişkin hesaplarının Anayasa Mahkemesi
tarafından incelenmesi neticesinde ortaya çıkan durumu yorumladı ve gerçekten
suçlayıcı birtakım iddialarda bulundu.
Ben önce, Sayın Öztürk’ün konuşmasının
ilgili bölümünü tutanaktan aynen okuyorum. Anayasa Mahkemesinin kararını okuyor
Sayın Öztürk: “Partinin hesabında görülen 3.304 lira
tutarındaki sağlık gideri (doktor ve ameliyat ücreti) 2820 sayılı Kanun’un
70’inci maddesine uygun olarak gerçekleştirilmediğinden bu giderin 2820 sayılı
Kanun’un 75’inci maddesine göre Hazineye gelir, irat edilmesine oy birliği ile
karar verildi.”
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Onu söyledi zaten.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Şu anda aynen okuyorum tutanağı:
”Hangi partiymiş bu değerli arkadaşlarım? Sayın Başbakanın partisi, yani AK
PARTİ. Demek ki, AK PARTİ şimdi kimi ameliyat ettirmiş, Sayın Başbakan bunu
açıklasın. Çıksın, desin ki… Burada aynen söylüyor: ‘doktor ve ameliyat ücret
parası’ diyor. Kendisini mi ameliyat ettirdi, danışmanını mı ameliyat ettirdi,
şoförünü mü ameliyat ettirdi çıksın bunu açıklasın. Sayın Başbakan başkasının
gözündeki çöpü arayacağına…” ve devam ediyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, biz bu konuyu araştırdık yani Anayasa
Mahkemesinin gider olarak ilgili mevzuat çerçevesinde kabul etmediği 3.304 lira
tutarındaki masrafla ilgili ayrıntılı bilgiyi aldık.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben önce onu açıklayayım: 27 Ekim 2002
tarihinde, partimizin Nevşehir mitingine giderken eskort
görevi yapan bir araç trafik kazası geçiriyor Kırıkkale yakınlarında ve bu
trafik kazasında, araçta bulunan Komiser Sayın Selami Erkuvan,
çok ciddi olarak yaralanıyor, bileklerinden yaralanıyor, kırılmalar meydana
geliyor. Önce Kırıkkale’de bir hastaneye kaldırılıyor, daha sonra uzman mikrocerrahi ihtiyacı nedeniyle Ankara’ya sevk ediliyor ve
Ankara’da Çankaya Hastanesinde tedavi görüyor. Komiser Sayın Selami Erkuvan, ismi de. Tarih, 27 Ekim 2002. Tedavisi
gerçekleştiriliyor, hastanede 2 defa ameliyat yapılıyor, çok ciddi bir ameliyat
geçiriyor ve bu masraflar, hem ameliyat masrafı hem de doktor parası ödemeleri
AK PARTİ’ye, partimize fatura ediliyor. Fatura da burada. Faturalar toplamı 3.304 lira…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Tamam.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …ve bunlar da partimiz tarafından
ödeniyor. Olay bu.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Tamam, bizimkiler de öyle.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bu, usulüne uygun bir ödeme değil.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Müsaade edin, geleceğim şimdi. Bakın,
tekrar söylüyorum: Bu konuyu biz açmadık, açmak da istemezdik ama açıldı ve
gerçekten… (Gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hayır, gazeteler yazıyor, manşet!
AHMET AYDOĞMUŞ (Çorum) – Dinle!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Müsaade edin efendim, müsaade edin,
müsaade edin…
Bakın, çok net olarak
açıklıyorum: Ve o dönemde, 2002 yılı partimizin toplam harcaması 26 trilyon
lira. 3.304 lira, kaza geçiren, konvoyda kaza geçiren bir komiserin tedavi giderleri
için ödenen paradır. Ödenen para, faturası da burada, 3.304 lira.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Bu ülkede sosyal güvenlik var efendim,
adamın kendi sosyal güvencesi var. Ödeme yanlış.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Şimdi gelelim, bir başka Anayasa Mahkemesi
kararına.
AHMET YENİ (Samsun) – Dinleyin bakayım!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Anayasa Mahkemesinin kararını aynen
okuyorum, yorum yapmayacağım, aynen okuyorum: “Partinin satın aldığı
otobüslerin bedellerinin ödenmesine ilişkin 31/12/2005
tarih ve 185 yevmiye numaralı mahsup fişi ve eklerinin incelenmesinde otobüs
alımıyla ilgili özel tüketim vergisinin mükerrer olarak gider yazıldığı tespit
edilmiştir. Yani 2 defa gider yazılıyor.
Bir başka -yine- Anayasa Mahkemesi kararı. Aynen okuyorum:
“Aynı uçak bilet bedelleri, hem partinin uçak biletlerini aldığı
firma faturalarıyla hem de seyahati gerçekleştiren kişinin adına kasadan ödeme
yapılmış gibi gösterilerek mükerrer gider yazılmıştır.” Yani hem bir uçak
kiralanıyor, ona para ödemesi yapılıyor hem de ayrıca o uçakta yolculuk
yapanlar sanki para ödemiş gibi ayrıca onlarınki gider yazılıyor. “…ve bunun
sonucunda sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulması gerektiği sonucuna
varılmıştır.” Aynen okuyorum, burada hiçbir ilave ve ek yok.
Şimdi arkadaşlar, bunu çok dikkatle dinleyin lütfen: “Yurt dışı
harcamalara ilişkin gider belgelerinin incelenmesinde, belgeler üzerinde
tahrifat yapılarak yapılan gerçek harcama tutarından daha fazla gider yazıldığı
görülmüştür.” Örnekleri de var. Gider 10 euro, 1
ekleniyor: 101 euro. 10 euro,
1 ekleniyor: 110 euro. 10 euro,
5 ekleniyor: 510 euro. Ve bu şekilde devam ediyor. Ve
Anayasa Mahkemesi aynen şunu söylüyor: “Gerçek harcama karşılığı olmaksızın ve
belgeye dayanmaksızın ödeme yapılması anlamına geldiğinden yasaya uygun
bulunmamıştır. Ayrıca bu eylemle ilgili olarak sorumlular hakkında suç
duyurusunda bulunulması gerektiği sonucuna varılmıştır.” Ve
en sonunda ‘Genel Merkezin Giderlerinin İncelenmesi’ kısmının (a) bölümünün 5,
7, 9 ve 10’uncu maddelerinde belirtildiği üzere harcama belgelerinde tahrifat
yaparak, yani üzerini çizerek, karalayarak rakamları değiştirmek suretiyle veya
aynı gider belgelerini mükerrer olarak gider yazarak partiyi zarara uğratan
sorumlular hakkında cezai yönden gereğinin takdir ve ifası için Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına oy birliğiyle karar
verildi.”
Bu Anayasa Mahkemesinde ismi geçen, bahsi geçen parti AK PARTİ
değil değerli arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından “Hangi parti?” sesleri)
AHMET YENİ (Samsun) – Hangisi?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hangi parti?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bilginiz olsun diye söylüyorum:
Cumhuriyet Halk Partisi.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisine…
AHMET YENİ (Samsun) – Belgeyle konuşun, belgeyle…
AHMET AYDOĞMUŞ (Çorum) – Belgeyle konuşun, belgeyle, gaipten
sesler duymayın.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Belgeyle konuşun, belgeyle, 1 trilyonu
konuşun.
AHMET YENİ (Samsun) – Belge var mı, belge?
AHMET AYDOĞMUŞ (Çorum) – Karar var, karar…
BAŞKAN – Bir dakika sayın milletvekilleri…
Buyurunuz Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Cumhuriyet Halk Partisine açık sataşmada
bulunmuştur.
BAŞKAN – Anlayamıyorum Sayın Anadol.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – İftirayla, çamur atmayla değil, belgeyle
konuşun, belgeyle…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olunuz.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – 1 trilyonu konuşun.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Cumhuriyet Halk Partisine açık sataşmada
bulunmuştur, söz istiyorum iki dakika.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Efendim, ben Anayasa Mahkemesi
kararını okudum, sataşmada bulunmadım.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Anadol.
AHMET YENİ (Samsun) – Belgelerle konuş, belgelerle.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, partisine sataşması nedeniyle konuşması
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Şimdi, değerli arkadaşlar…
AHMET YENİ (Samsun) – Belgeleri bir sırala.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Daha ben konuşmadan laf atmaya
başlıyor. Suçluların telaşı içindesiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Olay şu… Olay basit… Olay basit… Olay basit…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Niye paniklediniz?
AHMET YENİ (Samsun) – Sakin sakin
anlatsın belgeleri.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, Genel Saymanımız
basın toplantısı yaparak dört beş defa bu konulara açıklık getirmiştir. Ama
ısrarla, yandaş basının yazdığı, mesela bahsettiği konuda…(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Kararı oku.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – …işlem yapan memuru Cumhuriyet Halk
Partisi beş sene evvel işten atmıştır ve savcılığa suç duyurusunda Cumhuriyet
Halk Partisi Genel Merkezi bulunmuştur kendi personeli hakkında.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Mahkeme kararı var.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Tamam, bunlara inanmıyorsunuz. Çözüm
basit… Çözüm basit kardeşim, çözüm basit…
Şimdi, “Dinime küfreden bari Müslüman olsa.” diye bir söz vardır.
Arkadaşlar, kayıp trilyon davasının sorumluları Başbakanken, Cumhurbaşkanıyken,
çıkıp bu kürsüye, Cumhuriyet Halk Partisine laf atamazsınız! Laf atamazsınız!
AHMET YENİ (Samsun) – Kararı bir de sen oku.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Basit… Basit… Basit… Cumhuriyet Halk
Partisi Genel Merkez yöneticilerinin…
AHMET YENİ (Samsun) – Medya, medya!
AHMET AYDOĞMUŞ (Çorum) – Vallahi, bunu kimse yutmaz.
MEHMET TUNÇAK (Bursa) – Belgeleri göster.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – …ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel
Merkez yöneticilerinin dokunulmazlıklarını kaldırırız, mahkemenin önünde hesap
verirler hepsi. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Varsa yüreğiniz gelin… Gelin... Bunlar teker teker
belgelenmiştir ve Sayın Canikli’nin söylediği o
tasarrufu yapan memur CHP Genel Merkezi yöneticileri tarafından savcılığa suç
duyurusunda bulunarak işten atılmıştır ama bunları hep tahrif ediyorsunuz.
Tahrif ediyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) – Belgeleri göster, belgeleri!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Belgeyi filan bırak! Kaldır
dokunulmazlıkları, kaldır! Bizimkileri de kaldırın, sizinkileri de… (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Ha yok, böyle bir şey yok.
AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Canikli gibi
belgelerle konuş!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – “Belge” deyip durma, mahkemenin önüne
çıkalım. Var mı yüreğiniz? Var mı yüreğiniz?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Mahkeme kararından sonra işten attınız.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Var mı yüreğiniz? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AYHAN YILMAZ (Ordu) – Sayın Canikli’nin
okuduğu doğru mu, yanlış mı?
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanının
kararı Türkiye’de hâlâ tartışılırken…
AHMET YENİ (Samsun) – Belge var mı, belge?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ne belgesi? Mahkemenin kararı var.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – …ve sizin oylarınızla seçilen
Cumhurbaşkanı “yargılanabilir, kayıp trilyon davasında” diye karar varken sizin
böyle konuşmalarınızı millet ciddiye almaz.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Anadol.
AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Anadol,
belgeler nerede?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Dokunulmazlıklar kaldırılsın, tüm
milletvekillerinin.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/692) (S. Sayısı: 385) (Devam)
BAŞKAN – İkinci bölüm üzerine şahsı adına Kütahya Milletvekili
Hasan Fehmi Kinay.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bak bakalım kim hapishaneye gidiyor,
kim evine gidiyor.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kinay. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bakalım görelim. Var mı yüreğiniz
dokunulmazlıkları kaldıralım. Kim evine gidiyor, kim hapishaneye gidiyor o
zaman görelim. Bütün yolsuzluk yapanları milletvekili yapıyorsunuz. Şimdi Zahid Akman’ı yapacaksınız.
AHMET YENİ (Samsun) – Belgeyle… Belgeyle…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Daha ne belgesi olacak be!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olunuz. Konuşmacıyı
dinleyelim.
Buyurun.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tasarıyla, vergi kanunlarında teknik sayılabilecek bazı
düzenlemeler yapılmaktadır. Bunların en başında özellikle KOBİ’lerimizin
birleşmesini kurumlar vergisi yönüyle teşvik eden düzenlemeler yer almaktadır.
Ayrıca lisanslı depoculuk alanında birtakım teşvikler getirilmektedir.
Değerli arkadaşlar, özellikle Amerika’da geçtiğimiz yıl
sonbaharında başlayan finansal krizin dünyayı ve Türkiye’yi etkilediği bir
süreci yaşıyoruz. Hükûmetimiz kasım ayından bu yana
birbiri ardına açıklamış olduğu teşvik ve mali disiplini sağlayan önemli
düzenlemelerle, Türkiye'nin yaşanan, dünyada yaşanan bu ekonomik krizden en az
etkilenecek şekilde, âdeta Sayın Başbakanımızın da ifade ettiği gibi, teğet
geçmesini sağlayacak çabalar sergilemektedir.
Şimdi, en son yapılan, geçtiğimiz hafta Sayın Başbakanımızın
açıklamış olduğu teşvik paketiyle ilgili burada söz alan değerli muhalefete
mensup milletvekili arkadaşlarımız bazı eleştirilerde bulundular. Özellikle de
Sayın Hamzaçebi biraz evvel yapmış olduğu genel bir
değerlendirmede yedi yıldan beri uygulanmakta olan 5084 ve 5350 sayılı
yasaların Türkiye ekonomisine bölgesel kalkınma ve diğer istihdam ve yatırımla
ilgili konularda herhangi bir etkisi olmadığı yönünde bir eleştiri yöneltti.
Eğer gerçek bu olsaydı, 5084 sayılı Yasa’nın 2009 yılı için bir kez daha bir
yıllığına uzatılması yönünde kırk dokuz ilden yoğun bir baskı gelmezdi. Demek
ki bir yıl uzatma gereği hissettiğimize göre, bu 5084 sayılı Yasa, onu takip
eden 5350 sayılı Yasa kırk dokuz ilde önemli sonuçlar ortaya koymuştur. Benim
de seçim bölgem olan Kütahya’da yatırım ve istihdam açısından çok ciddi
sonuçlar elde ettiğimizi, gerek sigortadan almış olduğumuz gerekse vergi
dairelerinden almış olduğumuz bilgiler, istatistikler ışığında
gözlemleyebildik.
Değerli arkadaşlar, yeni teşvik sistemiyle ilgili de burada
yapılan değerlendirmelerde tüm Türkiye'nin bu kapsamda yer almasının eleştiri
konusu yapıldığını görüyoruz. Oysa biliyorsunuz ki 5084 ve 5350 sayılı yasalar
burada müzakere edilirken teşvik sisteminin tüm Türkiye’de bölgesel ve sektörel ayrıma gidilerek yapılması gerektiğine sürekli
vurgular yapılmıştı. Bu doğrultuda yapılan eleştirilerden de yola çıkarak Hükûmetimiz yerinde bir karar vermiştir, Türkiye’yi dört
bölgeye ayırmıştır. Teşvik sisteminde güdülen üç temel amaç bulunmaktadır.
Bunlardan birisi, ülkemizin 60’lı yıllardan bu yana bölgesel
gelişmişlik farklılıklarının giderilmesiyle ilgilidir. Daha evvel çıkartılan
bütün yasalar, bütün teşvik sistemi öncelikle bölgesel gelişmişlik
farklılıklarının giderilmesini hedeflemiştir. Bu doğrultuda yeni açıklanan
teşvik paketinde de bu amaç güdülmektedir.
Diğer taraftan, yatırımın özellikle geri kalmış bölgelerde
gerçekleşmesini temin etmeye yönelik ve yatırımın teşvikine yönelik araçlarla
da desteklenen bir sistem geliştirilmiştir.
Bir diğer amacı da istihdamı hedeflemektedir. İçinde bulunduğumuz
krizin en büyük etkisi Türkiye’de işsizlik konusunda olmaktadır. İşsizliğin
giderilmesine yönelik peş peşe açıklanan alınan tedbirler, inşallah önümüzdeki
aylarda etkisini hızla gösterecektir.
Değerli arkadaşlar, teşvik sisteminin araçlar yönüyle de gerçekten
olumlu yönde değerlendirilmesini biz açıkçası beklerdik. Faiz indirimi desteği,
sigorta primi işveren payının devlet tarafından karşılanması, Hazinece
karşılanması, kurumlar vergisi indiriminin tekrar geri gelmesi, bedelsiz arazi
tahsisi -zaten süregelen teşvik sistemimizin araçlarından birisiydi- ve bir de
yenilik olarak tekstil sektöründe taşıma desteğinin verilmesi. Biz bu teşvik
sisteminin, ülkemizin ve dünyada özellikle bu süreçte, yaşadığımız bu süreçte
Türkiye’nin krizden en az etkilenecek bir ekonomik tedbiri içerdiğini
düşünüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Yasanın hayırlı olmasını temenni ederek hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kinay.
Şahsı adına Ağrı Milletvekili Abdulkerim
Aydemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Aydemir.
ABDULKERİM AYDEMİR (Ağrı) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle yüce Parlamentomuzu en derin saygılarımla selamlıyorum.
Bu tasarı ekonomik faaliyetlerin vergisel açıdan teşvik edilmesi,
ihtiyaçlar doğrultusunda gerektiğinde değiştirilmesi ve günün koşullarına
uyarlanıp gerektiğinde iyileştirmeler yapılması anlayışıyla hazırlanmıştır.
Bilişim alanında meydana gelen gelişmelerin hukuki düzenlemelerin içinde yer
almasını sağlayarak uygulamaların daha çağdaş hâle getirilmesini temin etmekte
olup, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu’yla getirilen sistemin vergisel
açıdan desteklenmesi sağlanmıştır. Ayrıca bu tasarıda KOBİ’lerin birleşmeleri
hâlinde bu birleşmelerden doğan kazançların kurumlar vergisinden istisna
edilmesi, bazı yatırımların katma değer vergisindeki değişikliklerle teşvik
edilmesi amaçlanmaktadır. Uygulamada karşılaşılan bazı tereddütlerin
giderilmesi amaçlarını karşılamak için çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarıda yer alan
düzenlemelerden kısaca bahsetmek istiyorum. 1961 yılında yürürlüğe giren 193
sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nda dar veya kapsamlı bugüne kadar birçok
değişiklik olmuştu. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun “Muaflık ve istisnalar”
başlıklı ikinci kısmında yer alan 25’inci maddede Gelir Vergisi Kanunu’ndan
müstesna olan tazminatlar ve yardımlar düzenlenmektedir. Daha önce çeşitli
kanunlarla bu Kanun’da değişiklikler olmuştu.
İşten atılan ve İş Kanunu gereğince mahkeme kararıyla işe
başlatılması gereken işçilerin işe başlatılmaması üzerine bunlara tazminat
ödenmektedir. İşe başlatılmama tazminatlarının da gelir vergisinden istisna
olduğu hususuna açıklık getirmektedir.
Tasarının 2’nci maddesiyle işçinin asgari geçim indiriminden
yararlanması sağlanmaktadır. Ücret gelirlerinin vergilendirilmesinde asgari
geçim indirimi uygulanmaktadır. Asgari geçim indiriminin uygulanacağına dair
hüküm ARGE kanunlarında da mevcuttur.
Hâlen kırk dokuz ilde uygulanmakta olan ve Sayın Başbakanımızın
geçen perşembe günü yaptığı açıklamayla seksen bir ile teşmil edilen 5084
sayılı Teşvik Kanunu’ndaki değişikliklerle ilgili olarak da bu tür bir
düzenlemeye ihtiyaç bulunmaktadır. Bu hükmün teşvik uygulamasını öngören her
kanunda yer alması yerine sadece gelir vergisinde bir araya getirilmiş ve bir
düzenleme yapılmıştır.
Ayrıca Gelir Vergisi Kanunu’nun gelirin toplanmasıyla ilgili
89’uncu maddesi de gelir vergisi matrahında yapılacak indirimleri
düzenlemektedir. Daha önce çeşitli kanunlarla birkaç kez değişikliğe uğramıştı,
Gelir Vergisi Kanunu’nun en çok değişen maddelerinden bir tanesi de 89’uncu
maddedir.
Bu tasarının 3’üncü maddesiyle Türkiye Kızılay Derneğine makbuz
mukabili yapılan bağış ve yardımların tamamının beyan edilecek gelir
matrahından indirilmesine imkân sağlanmaktadır. Hâlen
uygulanmakta olan meri mevzuatta ise beyan edilen gelirin ancak yüzde 5’i
indirim konusu idi.
Ayrıca, Gelir Vergisi Kanunu’nun 7’nci maddesinde yer alan ve 5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nda değişiklik yapılan bir maddeyle de
KOBİ’lerin birleşmeleri teşvik edilmektedir. İçinde bulunduğumuz global kriz ortamında KOBİ’lerin bir araya gelerek
işletmelerinin sermaye yapılarını güçlendirmeleri, finansal tablolarını güncel
değerlere getirmek suretiyle kredi imkânlarını ve rekabet güçlerini
artırmalarına yönelik olarak KOBİ birleşmelerine vergi istisnası getirilmekte,
birleşme sonrasında üç yıl süreyle yüzde 75’e kadar indirimli kurumlar vergisi
uygulaması öngörülmektedir. İndirimli kurumlar vergisi belirleme konusunda da
Bakanlar Kuruluna yetki verilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Nisan 2009 itibarıyla
Türkiye’de 637 bin civarında kurumlar vergisi mükellefi bulunmaktadır. Bu
mükelleflerin yaklaşık 630 bini KOBİ kapsamındadır. Bunlardan da ilk 5 bini
kurumlar vergisinin yaklaşık yüzde 80’ini ödemektedir. Bu da dikkate alındığında
önemli bir yük getirmeyeceği düşünülmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 28’inci
maddesinde de 5602 sayılı şans oyunları vergisi, madde 5/1’de yapılan bir
değişiklikle de şans oyunlarında Milli Piyangonun özelleştirilmesine paralellik
sağlanacak düzenleme ile futbol dışındaki oyunlara yönelik olarak düzenlenecek
şans oyunlarını kapsamasına ilişkin düzenlemeler yapılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ABDULKERİM AYDEMİR (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünya ekonomisindeki
gelişmeler de dikkate alınarak Hükûmetimiz kısa
vadede piyasa mekanizması ile kredi sisteminin işleyişini, işletmelerin
istihdamını koruyacak, uzun vadede ise bir bütün olarak ekonominin rekabet
gücünü, kayıtlılık düzeyini artıracak tedbirleri almaya devam edecektir. Bu
tasarı daha önce Hükûmetimiz tarafından çeşitli
şekillerde Parlamentonun önüne getirmiş olduğu ekonomik tedbirlerinin bir tamamlayıcısı
durumundadır. Bu takdirde, işletmeler rekabet güçlerini artırmayı, istihdamı ve
sürdürülebilir büyümeye katkıyı sağlamayı içermektedir.
Tasarının ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını temenni
ediyor, yüce Parlamentonuzu bir kez daha en derin saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aydemir.
Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Soru-cevap bölümünde süremiz on beş dakika.
Sayın Akkuş, Sayın Uslu, Sayın Taner, Sayın Ünsal, Sayın Enöz, Sayın Köse, Sayın Tankut,
Sayın Akçay, Sayın Ekici ve Sayın Genç. Bu kadar kişiye söz vereceğim. Lütfen
sorularınızı çok kısa olarak sorarsanız uygun olacak. Birer dakika süre
veriyorum.
Buyurunuz Sayın Akkuş.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; seçim bölgem
olan Mersin birinci bölge olarak teşvik kapsamına alınmıştır ancak Mersin’in
her tarafı deniz kenarı ve ova değildir. Dolayısıyla, kıyı ve ova ile dağlık
kesim arasında önemli derecede gelir dağılımı ve yatırım farkı bulunmaktadır.
Bu adaletsizliği ne şekilde gidermeyi düşünüyorsunuz?
İki: Ülkemizin birçok kesiminde yaz aylarını yaylalarda geçirme
alışkanlığı vardır. Bu cümleden olarak, kışın birkaç yüz yerli nüfusa sahip
olan yerleşim birimleri yazın binlerce nüfusun yaşadığı yerler hâline
gelmektedir. Dolayısıyla, yaz aylarında bu yerleşim birimleri hizmette
zorlanmaktadır. Bu gibi yerlere ek ödenekler vermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akkuş.
Sayın Uslu…
CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, görüşmekte olduğumuz tasarıyla, ekonomik
faaliyetlerin gelişiminin vergisel açıdan teşvik edilmesi ve bazı faaliyetlerde
vergi istisnası ve düzenlemesi getirilmektedir.
Sorum kısa ve şöyle: Tarımsal üretimde kullanılan mazot miktarı ne
kadardır? Bu yolla vergi tahsilatı ne kadardır? Bunu
kaldırmayı düşünür müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Uslu.
Sayın Taner…
RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, çerçeve 24’üncü maddeyle
bildirimde bulunmama veya yanıltıcı bilgi vererek kamuoyunu yanıltanlara
uygulanan parasal cezalarda yüzde 60 indirim öngörüyorsunuz, ama çerçeve
25’inci maddeye geldiğimizde hapis cezasını bir yıldan bir buçuk yıla
çıkarıyorsunuz, yani yüzde 50 artırıyorsunuz. Bu sizce bir çelişki değil midir?
İki, çerçeve 37’nci maddeyle avukatlık ücretlerinin belirlenme
usulünü maktu hâle getirerek Türkiye Barolar Birliğinin yetkilerini kısıtlamış
olmuyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Taner.
Sayın Ünsal…
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, yürürlükteki 5084 sayılı Kanun ve ona bağlı teşvik
sistemi hâlâ geçerli. Meclis gündemine gelmiş tek konu KOBİ’lere kredi garanti
desteği sağlanmasına ilişkin düzenleme, bu da henüz Genel Kurul gündemine
gelmedi.
Yeni teşvik modelinin söylendiği gibi 15 Temmuz 2009’dan sonra
yürürlüğe girmesi öngörülüyorsa, tasarıları ayrıntılarıyla hazırlamak ve
bunları kanunlaştırmak için gerçekçi bir yürütme ve yasama takvimini nasıl
oluşturacaksınız?
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ünsal.
Sayın Enöz…
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanımıza soruyorum: Akaryakıt üzerinde yapılan fahiş
artırımların EPDK tarafından takibi maalesef etkili olamamaktadır. Bu konuda ne
düşünüyorsunuz?
Bir ikinci sorum: Tarım sektöründe kullanılan mazotun ÖTV ya da
KDV’sinde bir indirim planlıyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Enöz.
Sayın Köse…
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana sormak istiyorum:
1) Adıyaman’daki sivil toplum örgütleri birleşerek bir konuda
mağduriyetlerini dile getirdiler. E-beyanname uygulaması başladıktan sonra
mükelleflerin elinde olmayan ve iradesi dışında meydana gelen çeşitli
nedenlerle beyannamelerin süresi içinde verilememesinden dolayı mükelleflere
çok yüksek tutarlarda cezalar kesilmektedir. Mükellefin çağrı yapılmaksızın
ödeme yapması durumunda bile ceza uygulanmaktadır. Bu ceza uygulamasını
adaletli buluyor musunuz?
2) Zamanında yerine getirilemeyen ve geç verilen beyan ve
bildirilere usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları birlikte kesilmektedir. Bu
ağır cezai yük hakkında yeni bir düzenleme yapılmasını düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Köse.
Sayın Tankut…
YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, Türkiye Yeşilay Cemiyeti 1920 yılından beri
devletimize yardımcı olmak için Anayasa’mızın 58’inci maddesini gönüllü olarak
yürüten bir kurumdur. Yeşilay, mütevazı imkânlarla, devletten herhangi bir
katkı almadan gönüllülük esasına göre hizmet vermektedir. Seksen dokuz yıldır
kamu faydası için çalışan bir dernek olduğu hâlde, iki yılı aşkın bir süredir
talepte bulunmalarına rağmen izin almadan bağış toplama yetkisini bir türlü alamamışlardır.
Hükûmet olarak, Yeşilayın diğer kamu faydasına çalışan dernekler gibi bağış
toplama taleplerine olumlu cevap vermek suretiyle yardımcı olmayı düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tankut.
Sayın Akçay…
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun
16’ncı maddesi gereğince, orta vadeli programın mayıs ayının sonuna kadar
Bakanlar Kurulunca kabul edilip Resmî Gazete’de yayımlanması gerekmektedir. Bu
zamana kadar neden yayımlanmamıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.
Sayın Ekici…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geçen hafta açıklanan yatırım ve istihdamı teşvik paketinin şu
anda 20 milyar açık veren bütçeyle kaynak sıkıntısı olacak mı?
Bazı sektörlerde taşınma desteği verilmiştir Sayın Bakan. Kalifiye
elemanla yürütülen bu emek yoğun sektörlerde İstanbul’daki veya Kocaeli’ndeki
veya Bursa’daki bir sanayi sektörünün Van’a, Diyarbakır’a veya benzer bir ile
taşınabileceği sizce mantıklı görülüyor mu?
Ayrıca, faiz desteği var teşvik paketi içerisinde. Merkez Bankası
faiz oranını yüzde 9,5’lere çekmişken bankalar hâlâ yüzde 20-26 aralığında sanayiciye kredi kullandırmaktadır. Bankaların
yıl içerisindeki net kârlarından da açıkça görülmektedir.
Bu, bankacılara, finans sektörüne teslim olma anlamına gelmemekte
midir? Bunu sanayiciye bir destek olarak görmekte misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ekici.
Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, Hükûmet sırasında oturan
arkadaşımız Sanayi ve Ticaret Bakanı ve vergiden anlaması mümkün değil. Bunun
için tabii, vergiyle ilgili bizim kendisinden cevap beklememiz de mümkün değil.
Ancak, eğer tabii uygun görürlerse, ilgili, sorumlu bakan gelirse bize yazılı
cevap vermek kaydıyla;
1) Kooperatif ortaklarına tanınan vergi muafiyetini neden
kaldırdılar?
2) Deniz nakliyatı yapan hangi firmalara ÖTV ve KDV muafiyeti
tanınmıştır?
Şimdiye kadar bunlara tanınan ÖTV ve KDV muafiyet miktarı ne
kadardır ve bunların bugünkü siyasi iktidarla ilişkileri var mıdır?
Ayrıca, fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığında bulunan,
temizlik, giyecek ve yakacak maddeleri veren dernek ve vakıflara biliyorsunuz,
bu arada “Deniz Feneri, Orada Kimse Yok mu” gibi birtakım siyasi iktidara yakın
olan derneklere ve “hayır cemiyetleri” dediklerine göre yapılan bağış ve
yardım…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Şimdi iki kişi daha sisteme girmiş, milletvekilimiz. Onlara da söz
vereceğim. Süremiz var, beş dakika daha.
Sayın Bakan, size ek süre vereceğim.
Buyurunuz Sayın Cengiz.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Bakanım, yeni görevinizde
başarılar dilerim.
Çanakkale Lapseki’den Ziya Suer bir soru sordu biraz önce. “Biz kendi ürettiğimiz
meyveyi pazarda satarak hem kendimiz üretiyoruz hem de çok az bir üretimle de
geçimimizi sağlıyoruz. Maliye memuru gelerek bize bu senede iki ay veya bir ay
sattığımız ve kendi malımız olan ve köylü pazarında bunu satabildiğimiz bu
ürünle ilgili ‘gelir vergisine tabi olacaksınız, yoksa bundan sonra
satamazsınız.’ diyerek tebliğde bulundu.” dedi. Böyle bir durumda senede bir veya iki ay anca kendi ürettiği
meyve ve sebzeyi satan veya 3-5 kasayla pazara gelen ve bundan da geçinmeye
çalışan köylü ve çiftçimizin o gelir vergisine tabi olması hâlinde sonunun hiç
iyi olmadığını ifade etti ve bu soruyu sormamı istedi. Bu konuda bilginiz varsa
verirseniz sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Cengiz.
Sayın Dibek…
TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ben de Sayın Bakana yeni görevinde başarılar diliyorum, hayırlı
olmasını diliyorum.
Ben şunu merak ediyorum Sayın Bakanım: Biz bir ay burada mayın
temizlemeyle ilgili olan yasayı görüştük. Hükûmet ve
iktidar partisi o yasa görüşülürken maliyetinin çok yüksek olduğunu ve
finansmanda zorluk çekileceğini belirtmişlerdi yani “Parasını bulamayız, o
nedenle yap-işlet-devret modelini de yasanın içerisine koyalım.” demişlerdi.
Bir çelişki görüyorum. Bir de teşvik paketi açıklandı. Tabii ki bu teşvik
paketi de çok sayıda, bütün illeri kapsayan bir paket. Bunun finansmanı
sağlanabiliyorsa o zaman mayın arazisi, mayınlarla ilgili olan arazide para
neden bulunamadı? Bu konuyu merak ediyorum. Burada bir çelişki yok mu sizce?
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Dibek.
Buyurunuz Sayın Bakan.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum arkadaşlarımıza.
Öncelikle Teşvik Kanunu’yla ilgili, teşvik düzenlemeleriyle ilgili
konu doğrudan doğruya bütçeden finanse edilmek yerine yeni yatırımlara birtakım
istisnalar getirmek, birtakım geleceğe dair destekler vermek niteliğindedir.
Hâlbuki yapılacak olan ihale, mayın temizleme ihalesi doğrudan doğruya bütçeden
para transferini içermektedir. Teşvik finansmanıyla bu ihalelerin finansmanı
birbiriyle karışmaması gereken bir kavramdır.
Ayrıca o Kanun’
Önümüzdeki yasama dönemine belki yetişecek -bu yasama döneminde
değil- sebze ve meyve ticaretiyle ilgili çok önemli bir düzenleme geliyor. Bu
düzenlemede, özellikle üreticinin, köylünün, ürünlerini doğrudan pazarlara
intikal ettirebilmesi açısından ciddi kolaylıklar ve yenilikler içeren, hem
üreticiyi hem tüketiciyi düşünen hem de yeni hal sistemiyle hallerde çok daha
sağlıklı ürünlerin, sebze ve meyvenin tüketiciye ulaşmasını sağlayan bir
mekanizma geliştirilmiş olacaktır. Dolayısıyla, vergi sistemiyle ilgili
düzenlemeyi o kapsam içerisinde bir kere daha ele almak mümkün olabilecektir.
Yine, teşvik sistemiyle ilgili bir soruda Sayın Akkuş, “İl
içindeki dengesizlikler nasıl giderilecek?”… Değerli arkadaşlar, bu bölgesel ve
sektörel nitelikte bir teşviktir. Sadece illerin
gelir düzeyiyle, millî gelir düzeyiyle irtibatlandırılarak
yapılmış bir teşvik değildir. Sosyoekonomik gelişmişlik endeksi, gelir düzeyi
dışında birçok parametre bir arada bulundurularak değerlendirilmiş ve TÜİK’in NUTS-2 düzeyindeki 26 bölgeleme sistemine göre
oluşturulmuş bir yapı; dolayısıyla, il içerisindeki teşvikleri ilin kuzeyine
veya güneyine göre, doğusuna veya batısına göre ayrı bir şekilde tespit etme,
değerlendirme imkânı yoktur. Önemli olan, o bölgeye yatırımın gelmesidir, o
bölgede istihdamın ortaya çıkmasıdır. Takdir edersiniz ki hiçbir vilayette,
ilin ne bütün ilçelerini ne bütün köylerini aynı fabrikalarla donatma imkânı
yoktur. Önemli olan, bölgesel gelişmişlik farklarını ortadan kaldırmak, üretim
meydana getirmek, istihdam meydana getirmektir. Teşvik sisteminin de ana amacı
bu çerçevededir.
Yaz nüfusu ve kış nüfusuyla ilgili yasalarımızda şu anda herhangi
bir düzenleme yoktur. Özellikle yerel yönetimlerden bir kısmı yaz aylarında
nüfus artışına ulaşmaktadırlar. Ancak geçen dönemdeki yerel yönetimlerin gelir
kaynaklarını düzenleyen yasada yaz kış nüfusuna göre bir düzenleme yapılmamış.
Fakat gelişmişlik düzeylerine göre ve arazi şartlarının genişliğine ve iklim
şartlarının zorluğuna göre başka düzenlemeler yapılarak bu dengesizlikler
giderilmeye çalışılmıştır.
Tarımsal üretimde kullanılan mazot miktarı 1,5 milyon ton
civarındadır. Tahsil edilen ÖTV miktarı ise -bu 1,5 milyon tondan- 1,8 milyar
TL olup, vergi gelirleri açısından bu 1,8 milyar önemli bir rakam teşkil
etmektedir. Ayrıca çiftçilerimize zaten mazot desteği verilmekte olduğundan bu
konuda herhangi bir vergi indirimi de düşünülmüyor.
Değerli arkadaşlar, 15 Temmuzda nasıl yürürlüğe girecek teşvik
sistemi? Sadece Kredi Garanti Fonu’yla ilgili bir yasal düzenleme Parlamentoya
sevk edildi. Bunun dışında bir düzenleme sevk edilmedi. Bu yasama çerçevesinde
bu yetişir mi? Teşvik sisteminin uygulaması tamamen Bakanlar Kurulu kararıyla
gerçekleşecek olan bir düzenlemedir. Kredi Garanti Fonu’yla ilgili yasal
düzenleme ise buna yetiştirilmiş olacaktır. Diğer konular Bakanlar Kurulu
tarafından Bakanlar Kurulu kararıyla uygulamaya girebilecek niteliktedir.
Bir de yatırıma katkı oranlarıyla ilgili bir düzenlemeye ihtiyaç
vardır. Çünkü Türkiye’de yatırıma katkı payı yüzde 25’le sınırlandırılmış, üst
limit. Bu üst limit yeni teşvik sisteminde yüzde 70’e kadar çıkarılmıştır.
Bunun için de bir kanuni düzenleme getirilmektedir. Bunun dışındaki konular
Bakanlar Kurulu kararıyla gerçekleştirilebilecek niteliktedir.
Akaryakıt istasyonlarında fiyat denetimi dışında diğer konular,
kaçak yakıtla ilgili denetim konuları yapılıyor. Fakat fiyatlarla ilgili Enerji
Piyasası Düzenleme Kurulunun da birtakım çalışmaları olduğunu buradan ifade
etmek isterim.
Avukatlık ücreti, Türkiye Barolar Birliği tarafından öteden beri
zaten maktu olarak belirleniyor. Mahkeme kararı uyarınca nispi hâle
çevrilmişti. Nispi düzenlemeye dayanak mahkeme kararı, 28 Mayıs 2009 tarihinde
İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından bozulmuştur. Bu aşamalardan sonra maktu
olarak belirlenmesi gerekecektir. Tasarıyla yapılan düzenlemeyle maktu
belirleme hususunda Türkiye Barolar Birliğine yetki verilmektedir. Böylece,
uygulamadaki sorunlar çözüme kavuşturulmuş olacaktır.
Değerli arkadaşlar, “Taşınma desteği konusunda nitelikli
elemanlarla ilgili ne tür düzenlemeler var?” diye arkadaşlarımız sordu.
Biliyorsunuz yurt dışına çıkan bir hayli tekstil firmamız oldu; Mısır,
Endonezya, Çin gibi, hatta Yemen gibi ülkelere giden, gitme eğiliminde olan
firmalar. Taşınma desteği, daha çok bu mahiyetteki firmaları kapsayan bir
destek. Hem gitmiş olanlar hem de geri gelmek isteyenler veya yeniden gitme
eğilimi içerisinde olanları yurt içinde bir transfere tabi tutma amacına dönük
bir uygulama, daha çok yurt dışına müteşebbisimizin kaçmasını, göçmesini
önlemeye yönelik bir destek.
“Bütçe açıkları varken bu işler nasıl finanse edilecek, teşvik
konusu nasıl finanse edilecek?” diye bir arkadaşımız sordu. Az önce ifade
etmiştim, bütçeden doğrudan doğruya yatırımcıya teşvik olarak verilen bir
kaynak söz konusu değildir. Gelecekteki üretimden ve istihdamdan ve elde
edeceği kârdan -birtakım konularda- vazgeçilerek bir teşvik verilmektedir.
Dolayısıyla, bu teşviklerin bütçe açıklarını artırıcı nitelikte bir özellik
taşımadığını ifade etmek isterim.
Evet, benim önümdeki notlar bunlar. Bir de “Konut kooperatiflerine
uygulanan istisna niye kaldırılıyor?”… Bu kooperatiflere yapılan konut
teslimindeki katma değer vergisiyle diğer mükellefler tarafından yapılan konut
teslimlerindeki katma değer vergisinin aynı olması sağlanmak amacıyla bu
düzenleme gerçekleştirilmiştir.
Eğer atladığımız konu varsa onu da arkadaşlarımıza yazılı olarak
ifade etmek isterim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yapı kooperatiflerindeki insanlar fakir
insanlardır. Niye kaldırıyorsunuz? Müktesep hakkı kaldırıyorsunuz.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Böylece, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 11 Haziran
2009 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.56