Normal 25794 2 9 2009-07-15T13:32:00Z 2009-07-15T13:32:00Z 1 55736 317701 TBMM 2647 745 372692 11.9999 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                            CİLT: 46                    YASAMA YILI: 3

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

102’nci Birleşim

10 Haziran 2009 Çarşamba

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge

aslına uygun olarak yazılmıştır)

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Artvin ilinin ulaşım ve barajlardan kaynaklanan sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı

2.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun ilinin ekonomik sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, cevaplandırılmayan soru önergeleri ile parlamenter denetime ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Artvin Milletvekili Ertekin Çolak’ın, Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun gündem dışı konuşmasına ilişkin açıklaması

2.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabına ilişkin açıklaması

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabına ilişkin açıklaması

4.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, son bir haftada 3 defa akaryakıt zammı yapılmasına ve bu konuda bir tedbir düşünülüp düşünül-mediğine ilişkin açıklaması

5.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, milletvekillerinin denetim faaliyetlerine ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 38 milletvekilinin, yoksulluk ve gelir dağılımındaki durumun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/393)

2.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 38 milletvekilinin, TARİŞ’in tarım sektöründeki konumunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/394)

3.- İstanbul Milletvekili Ümit Şafak ve 23 milletvekilinin, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin aldığı metrobüslerde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/395)

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

 

1.- (10/268) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi

2.- (10/117) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

3.- (10/135) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması ve saat 19.00’a kadar çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, partisine sataşmaları nedeniyle konuşması

4.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, partisine sataşması nedeniyle konuşması

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S. Sayısı: 385)

 

X.- OYLAMALAR

1.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 17’nci maddesine bağlı geçici 28’inci maddesinin oylaması

2.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 19’uncu maddesinin oylaması

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Filyos Limanı Projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/7596)

2.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, alternatif enerji kaynaklarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/7597)

3.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Deniz Kuvvetleri Komutanlığının denizaltı ihalesine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül’ün cevabı (7/7733)

4.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Van’daki tarım ve hayvancılık sorunlarına,

Mardin’deki çiftçilerin sorunlarına,

- Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, tütün üretimindeki sorunlara,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/7735), (7/7736), (7/7737)

5.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, Bursa’da TOKİ taksitlerini ödemeyenlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/7874)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak sekiz oturum yaptı.

Samsun Milletvekili Fatih Öztürk, Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.

Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, hububatta yeni hasat döneminde çiftçilerin sorunları ve çözüm önerilerine,

Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, çiftçilerin sorunları ve Hükümetçe açıklanan 2009 yılı buğday fiyatlarına,

İlişkin gündem dışı konuşmalarına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.

Muğla Milletvekili Gürol Ergin, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in konuşmasına ilişkin bir açıklamada bulundu.

Rusya Federasyonu Federal Meclisi Federasyon Konseyi Başkanı Sergey Mironov’un davetine icabet edecek olan TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın, beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın (6/1431) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.

Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 25 milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki sorunların (10/390),

Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 27 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârların sorunlarının (10/391),

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 20 milletvekilinin, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı vakalarının (10/392),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine,

TBMM’den bir parlamento heyetinin, 14-18 Haziran 2009 tarihlerinde Türkmenistan Meclisi Dış İlişkiler Komitesinin davetine icabet etmesine,

İlişkin Başkanlık;

25-27 Mart 2009 tarihlerinde Belçika’ya resmî ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e refaket eden heyete, Düzce Milletvekili Yaşar Yakış’ın da iştirak etmesinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başbakanlık;

Tezkereleri kabul edildi.

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının:

269’uncu sırasında bulunan (10/320) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin Genel Kurulun 9/6/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi,

246’ncı sırasında bulunan (10/298) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin Genel Kurulun 9/6/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi,

267 ve 322’nci sıralarında bulunan (10/318, 10/376) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin, Genel Kurulun, 9/6/2009 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ve saat 19.00’a kadar çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi,

Yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın, 5582 sayılı Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 24’üncü Maddesine, Geçici Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/399), İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/692) (S. Sayısı: 385) görüşmelerine devam edilerek, birinci bölümün 13’üncü maddesine kadar kabul edildi.

10 Haziran 2009 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 23.58’de son verildi.

 

 

 

Şükran Güldal MUMCU

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Fatoş GÜRKAN

 

Canan CANDEMİR ÇELİK

 

Adana

 

Bursa

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

No.: 117

II.- GELEN KAĞITLAR

10 Haziran 2009 Çarşamba

Tezkereler

1.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/829) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.2009)

2.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/830) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.2009)

3.- Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk’un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/831) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.2009)

Rapor

1.- Hukuk Muhakemeleri Kanunun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/574) (S. Sayısı: 393) (Dağıtma tarihi: 10.6.2009) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergeleri

1. Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 38 Milletvekilinin, yoksulluk ve gelir dağılımındaki durumun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/393) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.06.2009 )

2.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 38 Milletvekilinin, TARİŞ’in tarım sektöründeki konumunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/394) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.06.2009)

3.- İstanbul Milletvekili Ümit Şafak ve 23 Milletvekilinin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin aldığı metrobüslerde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/395) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.06.2009)

 

10 Haziran 2009 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz Artvin ilindeki ulaşım sorunları ile barajların yarattığı sorunlar hakkında söz isteyen Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’na aittir.

Buyurunuz Sayın Arifağaoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekili arkadaşlarımız, lütfen biraz sessiz olursanız konuşmacıyı daha rahat dinleyebileceğiz.

Buyurunuz efendim.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Artvin ilinin ulaşım ve barajlardan kaynaklanan sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı

METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Artvin ilinin ulaşım ve barajlardan kaynaklanan sorunları hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Artvin, ulaşım sorunlarını halledememiş önemli illerden biridir. Bilindiği gibi, Karadeniz Sahil Yolu Samsun’dan Sarp Sınır Kapısı’na kadar bölünmüş yol olarak yapılmıştır ancak Hopa-Kemalpaşa arasında çalışmalar hâlen daha devam etmektedir. Deniz tarafındaki şerit gidiş-geliş olarak trafiğe açılmıştır. Bu da birçok kazaya sebebiyet vermektedir. Bir an önce ikinci şeridin trafiğe açılması beklenmektedir.

Karadeniz Sahil Yolu’nu iç kısımlara, yani Artvin’e, Ardahan’a bağlayan yollarda esas sorun yaşanmaktadır. Hopa’dan içeriye doğru 18 kilometrelik bir tırmanmayla Cankurtaran şeridine ulaşıyorsunuz. Cankurtaran’dan sonra yine 18 kilometre alçalarak Borçka şehrine ulaşıyorsunuz.

Cankurtaran Geçidi, kışın, hiç de sürücüler için, şoför esnafı için istenen bir güzergâh değildir, çok büyük miktarda kar mücadelesi verilmektedir, ayrıca sis problemi de yaşanmaktadır.

Kışın bu yoldan geçenler kurtuluyor. Onun için buraya “Cankurtaran” deniyor. Yani kışın buradan geçince kurtulmuş oluyorsunuz. Onun için, buradan geçenler, şoför esnaf, Artvin’de yaşayanlar Cankurtaran tünelinin yapılmasını çok arzu etmektedirler.

Karayolları Genel Müdürlüğü Cankurtaran’dan kurtulmak için birçok çalışma yapmıştır, sondaj çalışmaları sona ermiştir ve Karayolları Genel Müdürlüğünden aldığımız bilgilere göre 5.200 metrelik bir tünelle Cankurtaran sorunu ortadan kalkmış oluyor. 5.200 metrelik tünel gerçekten Türkiye şartlarında çok uzun bir tüneldir. Ancak hem kar mücadelesi hem de sisin ortadan kalktığı düşünülürse 5.200 metrelik bu tünelin yapımı Artvin için, bu yolu kullananlar için çok önemlidir, istenmektedir ve çok fazla bir yük getirmemektedir. Artvin’de yapılan barajlar, yatırımlar düşünülürse 50 milyon dolarlık Cankurtaran tüneli Artvin için esirgenmemelidir diye düşünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, Artvin’de Karayollarının yıllardır devam eden önemli projelerinden biri de Borçka-Muratlı ayrımı Maçahel yoludur. Bu yola 1991 yılında başlanmıştır, 43 kilometrelik yoldur, hâlen daha bitirilmemiştir ve fiziki gerçekleşme yüzde 60 seviyesindedir.

İkinci bir önemli proje, Ardanuç-Ardahan yoludur. Ardanuç-Ardahan yolunun 31 kilometrelik kısmı Artvin ili hudutları içinde kalmaktadır. 1993 yılında başlayan bu yol da ne yazık ki on altı yıldır bitirilememiştir.

Sayın Bakan, bu kürsüden, her iki yolun 2009 sonunda bitirileceğini ifade etmiştir. Ayrıca soru önergelerime verilen cevapta 2009 sonunda bitirileceği belirtilmektedir. Sayın Bakan, 2009 sonunda bu yolları bitirmeniz mümkün değildir. Ayrılan sene başı ödenekleriyle bu yolları on seneye bitiremezsiniz. Bu yollara ödenek lazım, kısaca para lazım.

Muratlı ve Borçka barajları üretime başlamış, baraj gölü üstesinden bu yollar yeniden yapılmıştır ancak tüneller hâlen daha aydınlatılamamıştır.

Artvin’den Erzurum istikametine doğru, biliyorsunuz, yeni güzergâh, yeni yol yapımı devam etmektedir. Sol yamaçtan yapımı devam eden yolun Berta Suyu ile birleşim noktasında, diğer bir ifadeyle, Şavşat ve Ardanuç’tan gelen ırmağın Çoruh’la birleşim noktasında yeni bir viyadüğe ve bu viyadüğü de Berta Viyadüğü’ne bağlayan yol projesine zaruri ihtiyaç bulunmaktadır. Artvin’in geleceğini etkileyecek çok önemli bir projeden bahsediyorum. İlgili ve yetkililerden bu projeyi tartışmalarını ve hayata geçirmelerini talep ediyorum.

Diğer önemli bir proje Şavşat şehir içi geçişidir. Üç kilometrelik bu kısmın projesi hazırdır. Ancak bir türlü inşaata başlanılamamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız.

Buyurunuz.

METİN ARİFAĞAOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Artvin’in barajlardan kaynaklanan önemli bir sorunu da Kamulaştırma Yasası’ndan kaynaklanmaktadır. Biliyorsunuz, Kamulaştırma Yasası’nda ilgili idare -vatandaşın yeri için rızaen kamulaştırma olursa mesele yok, olmazsa idare- yerin kıymeti için mahkemeye başvuruyor. Mahkeme yerin kıymetini tespit ediyor, ilgili idare parasını yatırıyor. Ancak ilgili idare arkasından bu konuyu temyiz ediyor. Yani adliyeye, Yargıtaya yolluyor. Aradan dört beş yıl geçiyor ve vatandaş borçlu duruma düşüyor. Ödeyemeyince kapısına icra dayanıyor. Artvin’de bu konuda binler değil, üç binler, beş binler, on binler vardır. Bu konunun büyümemesi, bu sorunun çözülmesi için mutlaka Kamulaştırma Yasası’nı değiştirmek gerekmektedir.

 Artvin’de yine önemli bir sorun Artvin Yusufeli barajıdır. Yusufeli şehrinin tespiti, biliyorsunuz, Nisan 2008’de bu Mecliste kararlaştırıldı. Ancak o gün bugün “Yeni Yusufeli, modern bir Yusufeli şehri yapacağız.” diyen iktidar hâlen daha burada…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Arif Ağaoğlu, lütfen tamamlayınız.

Buyurunuz.

METİN ARİFAĞAOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Yeni bir Yusufeli’ne henüz başlanılamadı. Buradaki sorunlar aynen devam etmektedir. Yusufeli barajına bir an evvel başlanılmalıdır. Başlansın, başlanılamıyor. Vazgeçilsin, vazgeçilemiyor. Peki, burada yaşayan insanlara yazık değil mi, günah değil mi? Bunlar geleceklerini şekillendiremiyorlar. İstikballerini ne yönde şekillendirecek karar veremiyorlar. Onun için Yusufeli barajına bir an evvel başlanılsın veya vazgeçilecekse bir an evvel vazgeçilsin diyoruz.

Artvin’in sorunlarını beş dakikalık bir gündem dışı konuşmaya sığdırmak çok zordur. Bu sorunlara çözüm bekliyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, size de çok çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Arifağaoğlu.

Sayın Çolak, sisteme girmişsiniz.

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Sayın Başkan, müsaadeniz olursa ben de ilimle ilgili kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Tabii, buyurunuz.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Artvin Milletvekili Ertekin Çolak’ın, Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun gündem dışı konuşmasına ilişkin açıklaması

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Benim ilimle ilgili problemler dile getirildi. Artvin ilimizin belki elli yıllık bir rüyası olan Cankurtaran tünelinden bahsedildi. Buradan bütün hemşerilerime müjde olarak verebiliriz ki Sayın Başbakanımızın talimatıyla, Artvin Cankurtaran veya diğer adıyla Hopa tüneliyle ilgili ihale hazırlıklarına Sayın Başbakanımızın talimatıyla başlanmıştır. İnşallah önümüzdeki dönem içerisinde ihalesi yapılacaktır.

Diğer tarafta, Yusufeli barajından bahsedildi, yeni ilçe yeriyle ilgili çalışmalardan bahsedildi. Ona da kısaca şunu söylemek istiyorum: Yusufeli yeni ilçesinin yeriyle ilgili sondaj çalışmaları geçtiğimiz hafta itibarıyla tamamlandı. TOKİ tarafından 2009 yılı içerisinde yeni ilçe yeriyle ilgili çalışmalara başlanacaktır.

Artvin ilinin 2009 yılı yatırım ödeneği 460 trilyon civarında olup Türkiye’nin en fazla yatırım alan üçüncü ili durumundadır.

Teşekkür ediyorum, bütün hemşehrilerimize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çolak.

Hükûmet adına, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız cevap verecektir.

Buyurunuz Sayın Yıldız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

1.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Artvin ilinin ulaşım ve barajlardan kaynaklanan sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (Devam)

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; milletvekili arkadaşımızın konularıyla alakalı birkaç hususa değinmek istiyorum. Öncelikle, isterseniz, konum gereği enerji sektöründen başlayarak geleyim, kara yollarında da bana tevdi edilen bilgi çerçevesinde de bu bilgileri aktarayım.

Bildiğiniz gibi, ülkemizin yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı hidroelektrik potansiyelin en fazla harekete geçirilebileceği bölgelerden bir tanesinden bahsediyoruz ve özellikle ülkemizden doğan ve ülkemizi terk ederek komşu Gürcistan sınırları içerisinde Batum Ovası’nda denize dökülen Çoruh Nehri üzerinde çok önemli barajlar dizayn edilmiştir. Bir kısmı inşa hâlinde, bir kısmı bitmiş, bir kısmı da yapılacak projelerdir. Bunların sayısı 15 kadardır. Özellikle ana kol havzasının her iki yanındaki orman örtüsünün bulunmaması nedeniyle de çok ciddi bir toprak kaybı söz konusudur. Geçen uçakla giderken fark ettim, döküldüğü yerde çok ciddi bir kahverengi rengin bile etkilendiği görülmekte.

Burada, Artvin ilinin Türkiye’nin uç noktasında olması, büyük kentlere ve ana ulaşım akslarına uzaklığı, topoğrafyasının özellikle ulaşımda ortaya çıkardığı sorunlar gündelik yaşamı ve ekonomik faaliyetleri etkilemekte. Bununla alakalı, bu tesislerin izin ve ruhsatlarıyla alakalı çalışmalar da devam etmekte ve etüt kademesinden fizibilite kesin proje kademelerine varıncaya kadar bütün bir bu süreçteki uzun planlama ve projelendirme süreçlerindeki ulaşım, kamulaştırma ve kadim su hakları konularında uzman kuruluşların da görüşleri alınmaktadır.

Özellikle Artvin ili sınırlarında Çoruh Nehri ana kolundaki planlanan ve yapılmakta olan barajların yarattığı muhtemel sorunların başında yörede yaşayan insanlarımızın, halkımızın baraj gölü altında kalacak olan yerleşim yerleri, tarım arazileri ve yeniden iskân gelmektedir. Çoruh Nehri ana kolu üzerinde planlanan barajların sosyoekonomik etkilerinin azaltılması için tesislere ait fizibilite çalışmalarını ve kesin proje çalışmalarını takiben ilgili kuruluşlarca da yeniden iskân planları hazırlanmaktadır.

Tabii ki hidroelektrik potansiyelimizin toplam hidroelektrik potansiyelimiz içerisinde önemli bir paya sahip olan Çoruh Nehri üzerinde biraz önceki bahsettiğim gibi, 15 adet proje dizaynı vardır. Bunlardan ana kol üzerinde Laleli, İspir, Güllübağ, Aksu, Arkun, Yusufeli ve Artvin barajlarının inşaatına henüz başlanamamıştır. Bunların içerisinde özel sektör marifetiyle düzenlenecek barajlar olduğu gibi, Devlet Su İşlerinin portföyünde bulunan barajlar da vardır.

Bildiğiniz gibi Deriner Barajı inşaatı devam etmekte olup Borçka ve Muratlı barajlarının inşaatı ise tamamlanmıştır. Yan kollardaki 5 adet baraj projesini de içine katarsak, toplam 2.903 megavat civarında bir üretilecek enerji de yaklaşık 9 milyar 600 milyon kilovat saat civarındadır. Bu toplam enerjimizin -özellikle enerji olarak da 12 bin gigavatın üzerinde bir toplam enerjiye karşılık gelmektedir- 200 milyar kilovatsaat civarında takribî enerji tüketimini dikkate alırsak, 12 milyar kilovat saat civarındaki tüketimin önemli bir oran oluşturduğunu görürüz. 4 bin megavat civarında da bu Çoruh Nehri’ni düşünürsek, kurulu gücümüz 40 bin megavat dersek, takribî onda 1’ine karşılık gelmekte ve ciddi bir potansiyel oluşturmaktadır. Tabii ki bununla alakalı gerek ulaşım yollarında gerekse coğrafyanın değişmesinden kaynaklanan sebepler yüzünden yapılacak işlemler dikkatle takip edilmektedir.

Tabii ki Artvin ilinin hidroelektrik potansiyelinin değerlendirilmesi, ülkemizin enerjide dışa bağımlılığının azaltılmasıyla alakalı yörenin komple Türkiye politikalarına olumlu katkısını bir kez daha burada, huzurlarınızda belirtmek istiyorum.

Sosyal problemlerin en aza indirilmesi ve çevresel faktörlerin de en aza indirilmesiyle alakalı çalışmalar da bildiğiniz gibi devam etmektedir.

Kara yollarıyla alakalı konuda ise: Artvin ili hudutları dâhilinde 301 kilometre devlet yolu ve 285 kilometre de il yolu olmak üzere toplam 586 kilometre yol ağı bulunmaktadır. Bunun 37 kilometresi bölünmüş yol olup bu yollarımızın 92 kilometresi bitümlü sıcak karışım kaplama ve 422 kilometresi de sathi kaplama olmak üzere, 68 kilometresi de stabilize dersek, toplam yolların bölünmüşlüğünü bu şekilde özetlemiş oluruz.

Tabii, bunların içerisinde 2003 ila 2008 yılları arasında toplam 16 kilometre yol iyileştirmesi ve yine aynı yıllarda 3 adet kaza kara nokta iyileştirmesi, 61 kilometrelik BSK’yı içine katarsak toplam 514 kilometrelik de asfalt onarımıyla beraber Karayollarının faaliyetlerini kısaca böyle özetlemiş oluruz.

Proje olarak geldiğimizde ise, Borçka-Camili yolunda toplam 43,5 kilometrelik yolun 3A standardında olduğunu biliyoruz. Bu projelerin 2003 yılından önce 21 kilometresi tamamlanmış ve 2003 ila 2008 yılları arasında ise 7 kilometrelik kesiminin 6 kilometresi alt temel ve 1 kilometresi de reglaj seviyesinde tamamlanmış bulunuyor. Bunlarla alakalı ödenekleri tekrar burada saymıyorum.

Ayrım-Meydancık yoluyla alakalı, 25,8 kilometre uzunluğunda, yine 3A standardında olan bu yolun 2003 yılından önce 20 kilometresi tamamlanmış ve 3 kilometrelik sathi kaplamayla alakalı kısmı ise 2003 ile 2008 yılları arasında tamamlanmıştır.

Artvin-Ardanuç yoluyla alakalı ise, toplam 8,5 kilometrelik yolun yine aynı 3A standardında olduğunu biliyoruz. Bu projenin 10 kilometrelik kesimi 2003 ila…10’uncu kilometre dememiz lazım çünkü toplam 8,5 kilometre. Ondan sonraki kalan kısımlarıyla alakalı 2 kilometrelik reglaj seviyesinde tamamlanmıştır. 2,5 kilometrelik kesimin ise toprak ve sanat işleri tamamlanması hedeflenmektedir.

Şavşat geçiş yoluyla alakalı, 3 kilometre yolun toplam 2009 yılı ödeneği tamamlanmış ve 2009 yılında ihale edilmesi de planlanmıştır. İçinde bulunduğumuz yıl içerisinde bu ihale edilecektir.

Çoruh havza yollarıyla alakalı ise toplam 18 kilometrelik bir yol ağından bahsediyoruz. Bu projenin 5,5 kilometresi ihale kapsamında olup 12,5 kilometresi ise Devlet Su İşleri tarafından yapılmıştır ve 2003 ila 2008 yılları arasında, yine aynı şekilde 12,5 kilometresi sathi kaplama seviyesinde tamamlanmıştır. Bununla alakalı 2009 yılı ödeneği 1 milyon 171 bin TL’dir.

Diğer global asfalt programlarıyla alakalı ise Artvin ilinde 6 milyon 71 bin TL’lik bir ödenek harcanmış olup, 59 kilometresi K ve 23 kilometresi de K0 olmak üzere, 21 kilometrelik de BSK olmak üzere toplam 103 kilometrelik asfalt çalışması yapılmıştır.

Bakım onarım hizmetleri ve trafik hizmetleri ile alakalı detaylar da temenni etmeniz ve istemeniz hâlinde tarafınıza iletilecektir.

Saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldız.

Gündem dışı ikinci söz, Giresun ilinin ekonomik sorunları hakkında söz isteyen Giresun Milletvekili Murat Özkan’a aittir.

Buyurunuz Sayın Özkan. (MHP sıralarından alkışlar)

2.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun ilinin ekonomik sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

MURAT ÖZKAN (Giresun) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Giresun’un iktisadi hayatı üzerine gündem dışı söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Giresun, son dönemlerde Türkiye’de yaşanan iktisadi krizin çok daha fevkinde, çok daha şiddetli bir şekilde iktisadi bir bunalım, bir buhran yaşamaktadır. Son yıllarda, özellikle son yedi yıllık periyoda baktığımızda, Giresun’daki sanayi kuruluşlarının hemen hemen hepsinin kapatıldığını, üretimin yapılamaz hâle geldiğini, sadece fındığa dayalı bir ekonominin ayakta kalmaya çalıştığını söylemek mümkündür.

Giresun ekonomisi bundan önce özellikle SEKA Kâğıt Fabrikası, ağaç sanayisi ve fındığa bağlı sanayinin binlerce kişiyi istihdam ettiği canlı bir kentti. Hatta öyle bir kentti ki Giresun, sayın milletvekilleri, çevre illeri Giresun’a alışveriş yapmaya gelir, eğlence ve sosyal hayatını Giresun’da sürdürürlerdi. Bugün Giresun artık âdeta ölü bir kent durumuna gelmiş durumda. Giresun ekonomisi istihdam noktasında, çalışan insanının olmamasıyla, bir döngünün kurulamadığı bir kent hâline gelmiş, fındık ise yıllardır yanlış politikalarla ciddi şekilde Giresun ekonomisine girdi sağlayamaz duruma gelmiştir değerli arkadaşlarım.

Bugün, biraz önce saydığım sanayi sektöründe çalışan işletmelerin hemen hemen hepsi Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından depo olarak kullandırılmakta, FİSKOBİRLİK depoları ise boş tutulmaktadır. SEKA geçen sene 870 milyon Türk lirasına kiralanmış, Giresun organize sanayisinde yapılan iki fabrika açılmadan fındık deposu hâline getirilmiştir. Bu gelişmeler çerçevesinde Giresun’da çalışan hiçbir tesis kalmamıştır.

Üretmeyen bir ekonominin, üretimsiz yaşamanın mümkün olmadığı bir ilin bugün yaşadığı sosyal ve iktisadi buhran neticesinde çok ciddi bir göç başlamış, Giresun’da nüfus kalmamış, genç nüfus Giresun dışında iş aramak ve yaşamak zorunda kalmıştır. Bunun, tabii, ülke ekonomisine de ciddi negatif etkileri vardır. Yeni göç nedeniyle, yapılan göçler nedeniyle gittikleri yerlerde yeni okul, yeni sağlık ocağı, yeni yol, yeni ev ihtiyacı olan bu insanların Giresun’daki mevcut bu ihtiyaçlarını karşılayacak yerler boş kalmış, devlete de ciddi bir şekilde külfet bırakmıştır.

Sayın milletvekilleri, tabii, Giresun ekonomisi deyince fındığı ele almamak, fındıktan bahsetmemek mümkün değildir. Fındık da son yıllarda Giresun ekonomisini artık çeviremez hâle gelmiştir.

Değerli arkadaşlar, FİSKOBİRLİK 1938 yılında kurulmuştur. 1938 yılından 1964 yılına kadar kendi yağıyla kavrulan ve fındığı regüle eden bir üretici birliği hâlinde hayatiyetini devam ettirmiş, 1964 yılında Hükûmetimizin almış olduğu bir kararla fındık destekleme kapsamına alınmış ve bu tarihten sonra hazine adına fındığı destekleme görevi FİSKOBİRLİK’e verilmiştir. FİSKOBİRLİK, bu görevini 2005 yılına kadar devam ettirmiş, 2001 yılında değiştirilen Tarım Kredi Kooperatifleri Hakkında Kanun’la özerk bir hâle getirilmiş. Bu döneme kadar FİSKOBİRLİK’in yönetimi hep merkezden atanan genel müdürlerle yapılmış, yani FİSKOBİRLİK bir şekilde siyasete bulaştırılmış. Ancak bir bakıyoruz ki özerkleşme sağlandıktan sonra, AKP Hükûmeti ile birlikte AKP’den bir milletvekili aday adayının genel müdür yapıldığını, bu genel müdürle birlikte FİSKOBİRLİK’in yanlış politikalarla yönetilmeye başlandığını… 2004 yılında rekoltenin düşük olması nedeniyle fındıktan para kazanan FİSKOBİRLİK, 2005 yılında yüksek rekoltede çok yüksek bir fiyat vermiş, bu fiyat açıklanırken, dönemin iktidar partisine mensup milletvekilleri de “İşte, bizim farkımız.” diyerek FİSKOBİRLİK’in bu yanlış yönetiminin, yanlış tercihinin yanında yer almış ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

MURAT ÖZKAN (Devamla) – … FİSKOBİRLİK beklentilerin çok üzerinde bir fiyat açıklayarak popülist bir tercih yapmış ve 2005 yılında bitişini de hazırlamıştır.

Bugün, Toprak Mahsulleri Ofisi FİSKOBİRLİK’in toplam kırk bir yıllık döneminden çok daha fazla, yaklaşık 3 katı kamu kaynağı kullanmış, ülkeye yükü çok daha fazla olmuştur. Burada bizim önerimiz bir an önce FİSKOBİRLİK’in reorganize edilerek siyasetten arındırılması, gerçek üretici birliğine dönüştürülmesi ve bu sayede, fındığın sahibi olan insanların fındık politikasını da yapmaları yolundadır.

Diğer bir hususiyet de sayın milletvekilleri, 4 Haziran günü açıklanan teşvik paketinde, inşallah, umuyorum, sektörel teşvik noktasında fındık ve fındığa bağlı çikolata sanayisinin Giresun’da kurulması noktasında Hükûmetin de ciddi bir katkısı olabilir. Biz, Giresunlular olarak, Hükûmetten son teşvik paketiyle Giresun’da bir yatırım hamlesi açmasını bekliyoruz.

Sözlerime burada son verirken hepinize tekrar en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.

Gündem dışı üçüncü söz, cevaplandırılmayan soru önergeleri ve parlamenter denetim konusunda söz isteyen İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’e aittir.

Buyurunuz Sayın Ersin. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, cevaplandırılmayan soru önergeleri ile parlamenter denetime ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Türkiye Büyük Millet Meclisinin yürütmeyi yani Hükûmeti yani Sayın Başbakan ve bakanları denetleyebilmelerinin yolu Meclis araştırması, genel görüşme, Meclis soruşturması ve gensoru yollarıyla oluyor ancak buna karşılık, milletvekillerinin sadece kendi imzalarıyla bilgi edinme ve denetim hakkı Anayasa’nın 98 ve İç Tüzük’ün 98’inci maddesinde belirtilmiştir. Yani milletvekillerinin de millet adına Başbakan ya da ilgili bakanları denetleyebilmeleri, kamuoyuna yansıyan bazı konularla ilgili bilgi alabilmelerinin yolu sözlü ve yazılı soru önergeleriyle olabilmekte ve bu da, bu hak ve bu yetki de Anayasa’nın 98’inci maddesiyle İç Tüzük’ün 98’inci maddesine dayanmaktadır. Ancak, özellikle AKP Hükûmetleri döneminde, milletvekillerinin bu haklarını ve yetkilerini çok sağlıklı bir şekilde kullanabildikleri, millet adına yaptıkları denetim çalışmalarında yürütme tarafından, Başbakan ya da ilgili bakanlar tarafından ciddiye alındıkları, önemsendikleri söylenemez. Şimdi, bir örneği sizlere sunmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, Sayın Abdullah Gül Dışişleri Bakanı olduktan sonra, eşi Hanımefendi’nin istekleri doğrultusunda, Dışişleri Konutu’nda ve eklentilerinde çok kapsamlı tadilatlar ve tamiratlar yaptırdı ve eski eşyaları da yenileriyle değiştirdiler. Şimdi, bu konuyla ilgili bana gelen bazı bilgiler oldu ve bunların doğruluğunu teyit edebilmek için 7 Kasım 2007’den başlamak üzere dört tane soru önergesi verdim ve önergelerimin konusu çok açıktı. Şunları istiyordum: Dışişleri Konutu ve eklentilerinde Sayın Gül’ün yaptırdığı tadilatların ve diğer çalışmaların maliyetlerinin ne olduğu, bu tadilatların kimler tarafından yapıldığı, tadilatlarla ilgili ihale açılıp açılmadığı, yenileriyle değiştirilen eski eşyaların akıbetlerinin ne olduğu ve bu eşyaların hâlen nerede muhafaza edildiği. Sorularım bunlar.

Bana gelen bilgilere göre değerli arkadaşlarım, bu tamirat ve tadilatlar için o günkü para birimiyle 18 trilyon lira harcandığı, 900 bin liralık yani 900 milyarlık harcamanın belgesinin olmadığı ve yenileriyle değiştirilen mobilya, halılar, züccaciye ve mutfak eşyalarının da Deniz Feneri Derneğine bağışlandığı şeklindeydi. İşte, bunları öğrenebilmek için, doğrusunu öğrenebilmek için 7 Kasım 2007’den başlayarak dört tane soru önergesi verdim ve bütün bu verdiğim soru önergelerine karşılık olumlu bir cevap alamadım. Daha sonra, 13 Mayıs 2008 tarihinde yine bu kürsüde aynı konuları içeren bir gündem dışı konuşma yaptım. Sayın Çiçek bu konuşmama cevap verdi ama hiç bunlara değinmeden genel ifadelerle sorunu geçiştirdi. Değerli arkadaşlarım, bununla da yetinemedim yani cevap alamıyorum hiçbir şekilde. 16 Mayıs 2008 tarihinde yine Mecliste basın toplantısı yaparak aynı konuda bilgi istedim. Yine bir açıklama yapılmadı. Daha sonra, 28 Ekim 2008 tarihinde bu kez 4982 sayılı Bilgi Edinme Yasası’na dayanarak bilgi istedim, müracaat ettim. Gelen cevapta -sanki ben ilkokul öğrencisiymişim gibi- Dışişleri Bakanlığı Konutu’nun Türkiye bakımından önemi ve prestiji anlatılıyor ama bu sorulara bir cevap yok. Dolayısıyla, yetersiz yanıt nedeniyle 13 Mayıs 2009 tarihinde bir kez daha yine, Bilgi Edinme Yasası’na dayanarak bilgi istedim ve bu kez verilen cevapta da “Daha önce cevaplandırılan hususlara eklenecek bir şey yoktur.” diye cevap verildi.

Değerli arkadaşlarım, şimdi sizlere sormak istiyorum: Anayasa’dan ve İç Tüzük’ten kaynaklanan soru önergesi verme hakkımı, denetleme hakkımı ve …

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

AHMET ERSİN (Devamla) – …Anayasa’nın, İç Tüzük’ün bana verdiği bütün yetkileri kullanmış bir milletvekili olarak bundan sonra ben ne yapmalıyım, ne yapabilirim? Yani Anayasa’nın ve İç Tüzük’ün bana verdiği bütün yetkileri kullanmama rağmen bu konularda bir cevap alamıyorum. Nedir mesele? Yani bir yolsuzluk mu var, bir yamukluk mu var, bir kaşkariko mu var, niçin cevap verilmiyor bu konularda? On dokuz aydan beri neden cevap verilmiyor, bunu anlamak mümkün değil. Şimdi tekrar huzurlarınızdayım, aynı konularla ilgili cevap istiyorum, aynı sorulara cevap istiyorum ve makul bir süre içinde eğer yine cevap alamazsam basın toplantısı yapacağım ve bu sefer çok ağır konuşacağım. Yani kendi haklarımı ve yetkilerimi ezdirmem kimseye, bu kim olursa olsun. Anayasa’nın bana verdiği bütün yetkileri kullanacağım ve kullanmakta da kararlıyım bu konu açıklığa kavuşuncaya kadar. Umuyorum, şimdi, belki benden sonra konuşacak olan Sayın Bakan gerek görürse, cevap verirse bunlara bir açıklık getirir. Getirmezse önümüzdeki günlerde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET ERSİN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

…bu konuda ne yapacağımı zaten söyledim, çok ağır konuşurum çünkü çok ağır ifadelerde bulunacağım. Dolayısıyla, bu konu açıklığa kavuşuncaya kadar bu mücadeleyi de sürdürmeye kararlıyım.

Hepinize teşekkür ederim beni dinlediğiniz için. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ersin.

Hükûmet adına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek cevap verecektir.

Buyurunuz Sayın Çiçek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Ersin’in konuşması üzerine bir iki hususa müsaadenizle temas etmek istiyorum.

Tabiatıyla, milletvekilleri olarak hepimizin iki temel görevi var: Bunlardan bir tanesi yasa yapmak, öbürü de denetim yapmak. Dolayısıyla, denetim yapmak, hem anayasal hem de İç Tüzük’ten doğan milletvekillerimizin temel haklarından, hatta görevlerinden bir tanesidir. Bu nedenle, milletvekillerimizden gelen soru önergelerine mümkün olduğu kadar en kısa sürede cevap vermeye ve soru ne kadar net ise o çerçevede de net cevap vermeye gayret ediyoruz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Hiç de öyle değil Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Daha evvel de ifade etmeye çalıştım. Mesela geçmiş dönemlerle mukayese ettiğimizde -sözlü sorular- 20’nci Dönemde 1.261 sözlü soru önergesi Sayın Başkanlığa verilmiş, 1.261 sözlü sorudan 353’ü cevaplanmış 20’nci Dönemde; bu yüzde 28’dir. 21’inci Dönem 1.980 sözlü soru önergesi verilmiş, bunun 467’si cevaplanmış; yüzde 23,6.

Şimdi, AK PARTİ İktidarı döneminde -Sayın Ersin, bunlar rakamlar- 2.297 soru önergesi verilmiş geçtiğimiz dönem, 981’i cevaplanmış; bu yüzde 42,7. Şimdi içinde bulunduğumuz dönem, 23’üncü Dönem -henüz bir yıl on ay olmuş- 1.437 sözlü soru verilmiş, bunun yüzde 54,2’sini cevaplamışız.

Yazılı soru önergesine geleyim…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Cevap dahi vermiyorsunuz, “Yasal prosedür izlenmiştir.” diyorsunuz, o kadar. Var bende, sizin imzalı var. “Yasal prosedür izlenmiştir.” O kadar soru sormuşuz…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Bunun nasıl cevaplanacağı hususu soru sorduğunuz makamla alakalıdır.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – “Uçak kaç liraya alınmıştır?” diyorum.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Sayın Başkan, böyle bir usulümüz yok. Müsaade ederseniz, ben, düşüncemi söyleyeyim. Hem de böyle…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan “Uçak kaç liraya alınmıştır?” diye sormuşum Başbakana…

BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – “Yasal prosedür izlenmiştir.” diyorsunuz.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Hayır, hayır, böyle yüksek sesle konuşmanıza da gerek yok.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – “Uçağın maliyeti nedir?” diyorum, cevap vermiyorsunuz.

BAŞKAN – Lütfen…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Hayır, hayır…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Cevap vermiyorsunuz…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Böyle yüksek sesle konuşmanıza da gerek yok. Ben sanık falan değilim.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Hayır, uçağın kaç liraya alınmasının yasal prosedürle ne ilgisi var?

BAŞKAN – Lütfen Bakanı dinleyiniz. Lütfen…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Yani her şeyi nezaket içerisinde götürelim. Ben bu rakamları vereyim, siz nasıl istiyorsanız değerlendirme yaparsınız.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – “Yasal prosedür izlendiğini biz bilmiyor muyuz?.

BAŞKAN – Sayın…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Bakın, sözlü soru, İç Tüzük’ten doğan bir hakkınız.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Bakan, uçak kaç liraya alındı, Başbakanın uçağı kaç liraya alındı?

BAŞKAN – Karşılıklı tartışmayınız.

Lütfen Sayın milletvekili, lütfen…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Ama İç Tüzük’e uymayan bir usul ve üslup içerisinde konuşacaksınız, o zaman, ben, size cevap verme noktasında…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Cevap vermiyorsunuz, halka yanlış bilgi veriyorsunuz.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Efendim?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – “Uçak kaç lira?” diye soru soruyoruz, siz diyorsunuz “Yasal prosedür izlenmiştir.”

BAŞKAN – Usulü bozmayınız Sayın Öztürk.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Evet, bu da benim cevap…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – “Cevap verdik.” diyorsunuz, halka doğru bilgi vermiyorsunuz.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Benim nasıl cevap vereceğimi siz tayin etmezsiniz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ben soru soruyorum, ona cevap vermiyorsunuz.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Cevabı ben veririm, tatmin olmuyorsanız gereği neyse siz de yapın İç Tüzük’ten doğan.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ya biz anlamıyoruz ya siz anlamıyorsunuz!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Hayır… Yani bu kadar bağırmanıza hakkınız da yok, bu doğru da değil.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen, sakin olunuz.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Yani siz hâkim, savcı filan değilsiniz burada beni sorgulamaya.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Peki, siz hâkim, savcı mısınız?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Bana bir soru önergesi geldiyse ben bunu cevaplarım, beğenmiyorsanız gelir cevabını buradan verirsiniz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ben kaç liraya alındığını soruyorum Sayın Bakan.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Başbakanın uçağı kaç liraya alınmıştır? Cevap verin!

BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Bu kadar bağırmanızın bir anlamı yok.

Şimdi geliyoruz yazılı soru önergesine. Geçtiğimiz dönemde 1.109 sözlü, yazılı soru önergesi verilmiş, 22’nci Dönemde. 22.627 -düzeltiyorum- yazılı soru önergesi verilmiş, 14.385’i cevaplandırılmış, yüzde 63,5.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Cevapsız cevap hepsi.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – İçinde bulunduğumuz dönem 8.312 önerge verilmiş -yazılı soru önergesi- bunun 4.334’ü, yani yüzde 52,1’i cevaplandırılmıştır.

Kimsenin kafasından ne geçiyor, ne düşünüyor, onu biz bilemeyiz. Yazılı veya sözlü soru önergesinde dile getirilen husus…. Biraz evvel Sayın Ersin de söyledi. Ben hangi konuyu konuşacağını bilemem ama şimdi anladım ki bugün söz almasının sebebi, daha çok Cumhurbaşkanlığı makamıyla ilgili sözlü soruları olmuş.

O sorularla ilgili biz şöyle bir usul takip ediyoruz -bu usulün bilinmesinde fayda var- zaten daha evvelki konuşmalarda da bunu ifade ettim: Diyelim ki Millî Eğitim Bakanlığından alınabilecek bir sözlü cevap veya yazılı cevap Başbakanlığa soruluyor. Başbakanlığa gelince biz bunu ilgili makama yazıyoruz. O makamdan gelen cevapları, bir üst yazıyla da gelen cevabı bildiriyoruz. Dolayısıyla eğer o makama sorulsa veya o makamla ilgili olmuş olsa daha ayrıntılı bir cevabı ister istemez oradan alabileceksiniz, verebileceksiniz. Onun için 97’nci madde açısından, İç Tüzük’ün 97’nci maddesi açısından soru önergelerinde zaman zaman sıkıntılar çıkıyor. Ama hem soruyu soran milletvekiline olan saygımızdan hem de Parlamentoya olan saygımızdan dolayı biz elde ettiğimiz bilgileri yine de 97’nci madde açısından sıkıntısı olmasına rağmen cevaplamaya çalışıyoruz. Çünkü, bu, milletvekilinin bir anayasal hakkıdır, İç Tüzük’ten doğan hakkıdır.

Ha şimdi bu verilen cevaplar sizi tatmin ediyor ya da etmiyor, biz onu bilemeyiz ama sorduğunuz soruda ne açıklıkta soru varsa biz o açıklıkta cevap veriyoruz. Yasalarda ne varsa onu söylüyoruz, onun dışına çıkarak, yorum yaparak bizim bir cevap verme imkânımız yoktur. O nedenle biz gerek yazılı sorularda gerekse sözlü sorularda geriye dönük son üç dört döneme baktığımızda en fazla cevap veren, bu konuda da sorumluluğunun gereğini olabildiğince yerine getirmeye çalışan bir Hükûmetiz, bir İktidarız. Bunun bu çerçevede değerlendirilmesinin doğru olacağını düşünüyoruz ama bütün bunlardan sonra kim, hangi üslupla, neyi, nasıl değerlendirecekse o kendi takdirlerine ait bir husustur.

Onun için biz -şu istatistiklere baktığımızda da- en fazla bu konuya hassasiyet gösterip kamuoyunun bilgilenmesi açısından, milletvekillerimizin bilgilenmesi açısından bunları veriyoruz ama zaman zaman da gördüğümüz şey şudur: Filanca köyün yolu ne zaman yapılacak, falanca okul ne zaman açılacak vesaire tarzında valilikten bile öğrenilebilecek… Çünkü 97’nci maddede diyor ki: Başka bir yerden elde edilemeyecek bilgi soru olarak verilir. Hâlbuki bunlar çok basit olarak ilgili makamlardan da öğrenilebilir. Eğer oradan öğrenilemediği takdirde bize intikal ederse biz de bunun gereğini yapmaya gayret ederiz. Onun için meselenin bu çerçevede değerlendirilmesinde fayda var. Bizim, milletvekillerimizden gizlediğimiz- bu manada- herhangi bir husus da yoktur. Bunun böyle değerlendirilmesi faydalı olacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çiçek.

Sayın Okay, sisteme girmişsiniz, nedir sorun?

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Efendim, Sayın Bakanın açıklamalarından sonra yerimden kısa bir açıklama yapma ihtiyacını hissettim.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabına ilişkin açıklaması

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkanım, öncelikle Sayın Ersin’in bu gündem dışı konuşmasının muhatabı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığıdır çünkü bu soru önergesi Meclis Başkanlığına verilmiştir, Meclis Başkanlığı eliyle Hükûmete iletilmektedir ve Sayın Bakan burada açıklama yaparken ne kadar çok cevap verdiklerinden bahsettiler oysa bunlar cevap değil, bunlar geçiştirmedir.

Sayın Ersin “Cevaplandırılmayan soru önergeleri.” diyor. Biraz evvel Sayın Öztürk de bahsetti. Sayın Ersin, bir buçuk seneyi aşkın süredir bir mücadele veriyor. “Sayın Cumhurbaşkanının Dışişleri Konutu’nda yapmış olduğu harcama ne kadardır?” Dışişleri Konutu’nun ne kadar gerekli, ne kadar önemli olduğunu sormuyor, cevap böyle geliyor.

Sayın Öztürk soru soruyor “Başbakanlığa alınan uçağın maliyeti nedir, başka araç var mıdır?” Cevap: “Yasal prosedür işletilmiştir.”

Şimdi, eğer siz böyle cevap verirseniz oran yüzde 100 de olur. Bunlar cevap değildir. Milletvekilinin denetim görevini önce Hükûmet engelliyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı da buna katkı veriyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan bu soru önergelerine verilen cevapları Başkanlığın derhâl iade etmesi lazım ve doğru dürüst cevap verilmesi gereğini de Hükûmete ikaz etmesi lazım ama maalesef böyle bir alışkanlık oluşmuş, ondan sonra da “Bu dönemde yüzde 54 cevap verdik…” İki satır, bu cevap mı? Sayın Bakanım iki satır, bu cevap mı?

Eğer Başbakanlığa bir uçak alındıysa şu kadar liraya aldık deyin. Başbakanlığa başka bir şey alındıysa şu kadar iş makinesi, şu kadar araç, şu kadar helikopter… Milletvekili bunu soruyor, halk bunu soruyor. Ondan sonra da burada oranlardan bahsederek “Cevaplandırdım.” demeyin. Bunlar cevap değildir, cevaplandırılmayan soru önergeleri gündemin konusudur.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Okay.

Bakanlıkların gerekli cevapları vermeleri gerekliliği üzerine tekrar herhâlde Başkanlık olarak girişimde bulunulması gerekecek.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Başkanım aynı konuda kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, siz ne söyleyeceksiniz bütün konuşmaların dışında?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Yok, tamam efendim, konuşmayacağım.

BAŞKAN – Gerekli konuşmalar yapıldı.

Sayın Ersin, siz de -aynı açıklamalar yapıldı- başka ne eklemek istiyorsunuz?

Çok kısa, Sayın Ersin.

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabına ilişkin açıklaması

AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanın verdiği cevaplardan anlıyorum ki -geçen yıl yine aynı konuda yaptığım gündem dışında da aynı şeyleri söylemişti- benim meramımın ne olduğunu anlamamış ya da anlamak istemiyor. Benim gerek soru önergeleriyle gerekse Bilgi Edinme Yasası’na dayanarak istediğim bütün bilgiler, çok net ve çok açık ama benim sorduğum hususları cevaplandırmak yerine, bana sürekli Dışişleri Bakanlığı Konutu’nun özellikleri ve Türkiye bakımından önemi anlatılıyor. Ben bunları sormuyorum ki…

BAŞKAN – Konu çok net anlaşıldı Sayın Ersin.

AHMET ERSİN (İzmir) – Ben bunları sormuyorum ki… Sorduğum konular çok açık ve Sayın Bakan maalesef bunları cevaplamak istemiyor ve sanıyorum ki cevaplandırılmamasını Sayın Cumhurbaşkanı da istiyor. O yüzden bu kadar, on dokuz aydan beri sürüncemede kaldı bu konu.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ersin.

Konu net olarak anlaşılmıştır. Bakanlıkların bu konuda, daha açık cevap vermesi hususunda, Başkanlığa bilgiyi ben ileteceğim, buradaki sorunları aktaracağım efendim.

Sayın Sipahi, sizin sorunuz hangi konuda?

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Efendim, kısa bir konu, hepimizi ilgilendiren bir konuda Sayın Enerji Bakanına...

BAŞKAN – Çok kısa olsun lütfen.

Buyurun.

4.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, son bir haftada 3 defa akaryakıt zammı yapılmasına ve bu konuda bir tedbir düşünülüp düşünülmediğine ilişkin açıklaması

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Efendim, Sayın Hükûmet sözcümüz ve Sayın Enerji Bakanımız da buradayken, şu anda görüşülen konuyla direkt ilişkisi yok ama herkesi ilgilendiren bir konuda bir soru tevcih edeceğim. Son bir hafta içerisinde üç defa akaryakıt zammı oldu. Bu akaryakıt şirketleri -âdeta Hükûmete ve krize rağmen- vatandaşla alay edercesine, ne bileyim veya tehdit edercesine otomatiğe bağladılar bu zammı. Sayın Bakanın da bu konuda açıklamaları vardı. Bu konuda bir tedbir düşünülüyor mu? Onu soracağım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Sipahi.

Biliyorsunuz böyle bir usulümüz yok. Konumuzla ilgili değil bugün, şimdi tartışılan.

Sayın Yalçın, sizin konunuz?

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Efendim, soru önergeleriyle ilgili kısa bir açıklama.

BAŞKAN – Çok kısa lütfen.

5.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, milletvekillerinin denetim faaliyetlerine ilişkin açıklaması

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, milletvekillerinin denetim faaliyetlerine verdiğiniz önemi ifade ettiniz. Ben de bir kısım tenkitinize katılıyorum. Gerçekten de ilindeki her köyle ilgili soru sormak bu müessesenin önemini azaltıyor ama bunun, bu işi ciddiyetle yapan milletvekillerine de emsal olmaması gerekir.

Yaşadığım iki örneği size takdim etmek istiyorum: Sayın Başbakanımızın Başbakanlığı dönemindeki yurt içi ve yurt dışı gezilerinden tahakkuk eden harcırahı soruyorum, İçişleri Bakanımız kürsüye gelip “Sayın Başbakan Harçlar Kanunu’na göre harcırah almaktadır.“ diye cevap veriyor. Yani bu bir cevap mıdır? Bunu sizin ve milletimizin takdirine sunuyorum.

“Mahallinden alınması gereken cevapları oraya sorun.” diyorsunuz. Bunu da yaptım. Valiliklerin verdiği cevap -isterseniz size evraklarını da gösteririm, gönderirim- “Efendim, bizim milletvekillerine doğrudan bilgi, belge verme gibi bir mükellefiyetimiz yok, bunu Meclis Başkanlığına soru önergesi olarak yöneltin.” diyorlar. Arzu ederseniz size belgelerini de gönderirim Sayın Bakanım.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yalçın.

Gündeme geçiyoruz.

“Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları” vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 38 milletvekilinin, yoksulluk ve gelir dağılımındaki durumun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/393)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Anayasamızın 98., İçtüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri gereğince, ülkemizin içinde bulunduğu zor ve kötü ekonomik şartlar göz önünde bulundurularak yoksullukla mücadele etmek ve de buna bağlı olarak toplumsal refahı ve birlikteliği arttıracak olan gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesi ile ilgili sorunların, alınması gereken önlemlerin ve çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla bir araştırma komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Ahmet Orhan                             (Manisa)

2) Mehmet Şandır                           (Mersin)

3) Cemaleddin Uslu                        (Edirne)

4) Mustafa Enöz                             (Manisa)

5) Ahmet Kenan Tanrıkulu             (İzmir)

6) Erkan Akçay                              (Manisa)

7) Kamil Erdal Sipahi                     (İzmir)

8) Yılmaz Tankut                            (Adana)

9) Mithat Melen                              (İstanbul)

10) Muharrem Varlı                       (Adana)

11) Reşat Doğru                             (Tokat)

12) Tunca Toskay                           (Antalya)

13) Münir Kutluata                         (Sakarya)

14) Mehmet Akif Paksoy               (Kahramanmaraş)

15) Rıdvan Yalçın                          (Ordu)

16) Hasan Özdemir                        (Gaziantep)

17) Kadir Ural                                (Mersin)

18) Ahmet Duran Bulut                  (Balıkesir)

19) Behiç Çelik                               (Mersin)

20) Recai Yıldırım                          (Adana)

21) Ahmet Deniz Bölükbaşı           (Ankara)

22) Akif Akkuş                              (Mersin)

23) Ali Uzunırmak                         (Aydın)

24) Atila Kaya                                (İstanbul)

25) Emin Haluk Ayhan                  (Denizli)

26) Mustafa Kalaycı                       (Konya)

27) Beytullah Asil                          (Eskişehir)

28) Süleyman Lâtif Yunusoğlu      (Trabzon)

29) Abdülkadir Akcan                    (Afyonkarahisar)

30) İsmet Büyükataman                  (Bursa)

31) Osman Durmuş                        (Kırıkkale)

32) Necati Özensoy                        (Bursa)

33) Süleyman Turan Çirkin            (Hatay)

34) Ümit Şafak                               (İstanbul)

35) Hasan Çalış                              (Karaman)

36) Cumali Durmuş                        (Kocaeli)

37) Şenol Bal                                  (İzmir)

38) Mehmet Günal                         (Antalya)

39) Sabahattin Çakmakoğlu            (Kayseri)

Gerekçe:

Ülkemizde ekonomik şartların daraldığı ve daha da kötü hale geldiği, gelir dağılımındaki bozukluğun sürekli arttığı bir ülkede yaşam şartlarının dar gelirlilerin aleyhine gelişmesi süreklilik arz etmektedir. Yaşam şartlarının zorlaşması, fiyat artışları tüm ülkemiz vatandaşları üzerinde etkili olduğu acı gerçektir. Ancak doğal olarak bu etki kendini dar gelirli vatandaşlarımız üzerinde daha çok gösterecektir.

Sosyal ve ekonomik bozulmalar derinleşmiştir. Son yıllarda yaşanan adaletsiz gelir dağılımı ve uygulanan yanlış politikalar, bu bozulmanın dar gelirliler üzerindeki yükü arttırması nedeniyle bireyler yoksulluk sınırının altına inmiş ve itilmiştir.

Bugüne kadar yapılan çalışmalarda yoksullukla ilgili sayısal tanımlamalar yoluna gidilmiş, genellikle Dünya Bankası'nın aldığı ölçütler kabul edilmiştir. Bilimsel verilerle hareket etmek mutlak suretle gereklidir. Ancak salt sayısal verilerle tanımlayıp, yoksulluğun insanca yaşama hakkından yoksunluk olduğunu unutmak, insani yaklaşımları gözardı etmemize neden olacaktır. Bu nedenle kişilerin içinde bulundukları durumu, dolar bazında değerlendirmek yerine konumlarını tanımlamak da farklı bir değerlendirme ölçütü olabilmektedir.

Günümüzde ülkemizde yoksulluk ile mücadele yaklaşımlar ve doğurdukları sonuçlar hem uygulayıcıların politikalarına hem de uygulanan bölgenin ekonomik durumuna göre değişme göstermektedir. Dolaylı yaklaşım hızlı büyüme yoluyla yoksulların gelirlerini ve yaşam düzeylerini yükseltmeyi ön plana çıkarmaktadır.

Ancak bu yaklaşımın ülkemizde uygulanmasında göz ardı edilen nokta gelir dağılımı olmuştur. Gelir dağılımın bozukluğunun yoksulluk üzerinde etkisi tartışmasızdır. Ancak bu konu Türkiye'de ilgi görmemiş ve yoksullukla ilgili yapılan çalışmalar yalnızca büyüme üzerine odaklanmıştır. Hatta, ülkemizde yoksullukla mücadele tartışmalarının kriz dönemlerinde de büyüme üzerine odaklandığı görülmektedir. Bu durum da yoksullukla ilgili yürütülen çalışmaların başarıya ulaşmasını engellemektedir.

Sadece büyümeyi baz alan bu yaklaşımın bir sonucu olarak da yoksul kesim, çoğu kez homojen bir kitle olarak ele alınmakta, yoksullar arasındaki yaş, toplumsal cinsiyet açılarından var olan farklılıklara yeterince değinilmemektedir.

Ülkemizde de tarım alanında yapılan yatırımların kısıtlılığı düşünüldüğünde, büyüme temelli yaklaşımın kırsal alanda yaşayan yoksulları ihmal ettiği görülmektedir. Çünkü büyüme kavramı Türkiye'de sanayi alanında ağırlık kazanmıştır. Ayrıca Türkiye'nin tarımsal anlamda uzun yıllardır büyümediği düşünüldüğünde tarımsal alandaki yoksullar için bu yaklaşımın etkisiz kaldığı öne sürülebilir. Bu yaklaşım ile kırsal alandaki yoksulların ihmal edilmelerinin bir nedeni olarak yoksulluk olgusunun büyük şehirlere ait olduğu inancı gösterilebilir. Genel olarak yoksulluğun daha çok kentlerde yaşandığı düşünülmektedir.

Yoksulluk ile mücadele ve gelir dağılımındaki eşitsizliği içeren bu hususların ülkemizdeki tüm üniversitelerimiz, sivil toplum kuruluşları ve devletimizin ilgili organları ile birlikte detaylı incelenip değerlendirilmesi gerekmektedir. Yoksulluk ile mücadele etmemizin gerekliliği ve yöntemleri üzerinde çalışma yapılması zorunluluktur. Bu zorunlulukla birlikte gelir dağılımındaki adaletsizlik de dikkatle incelenmeli, gelir ölçütleri detaylı bir şekilde çıkartılmalı ve ilgili bakanlıklar ile toplumsal refah ve birlikteliği pekiştirecek adaletli gelir dağılımı da incelenmelidir.

Türk halkının bu hususlarda, ilgili sorunların, alınacak tedbirlerin ve çözüm önerilerinin, yüce Meclisimizce tespiti amacı ile Meclis Araştırması açılması yerinde olacaktır.

2.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 38 milletvekilinin, TARİŞ’in tarım sektöründeki konumunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/394)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Anayasamızın 98., İçtüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri gereğince, Ülkemiz Tarım Sektörü içerisinde, tarımsal üretim ve pazarlamasında önemli rol oynayan TARİŞ'in geliştirilmesi ve desteklenmesi ile ilgili sorunların, alınması gereken önlemlerin ve çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla bir Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Ahmet Orhan                             (Manisa)

2) Mehmet Şandır                           (Mersin)

3) Cemaleddin Uslu                        (Edirne)

4) Mustafa Enöz                             (Manisa)

5) Ahmet Kenan Tanrıkulu             (İzmir)

6) Erkan Akçay                              (Manisa)

7) Kadir Ural                                  (Mersin)

8) Mithat Melen                              (İstanbul)

9) Kamil Erdal Sipahi                     (İzmir)

10) Muharrem Varlı                       (Adana)

11) Reşat Doğru                             (Tokat)

12) Tunca Toskay                           (Antalya)

13) Münir Kutluata                         (Sakarya)

14) Yılmaz Tankut                          (Adana)

15) Mehmet Akif Paksoy               (Kahramanmaraş)

16) Behiç Çelik                               (Mersin)

17) Rıdvan Yalçın                          (Ordu)

18) Ahmet Duran Bulut                  (Balıkesir)

19) Recai Yıldırım                          (Adana)

20) Ahmet Deniz Bölükbaşı           (Ankara)

21) Akif Akkuş                              (Mersin)

22) Metin Çobanoğlu                     (Kırşehir)

23) Ali Uzunırmak                         (Aydın)

24) Atila Kaya                                (İstanbul)

25) Emin Haluk Ayhan                  (Denizli)

26) Beytullah Asil                          (Eskişehir)

27) Mustafa Kalaycı                       (Konya)

28) Süleyman Lâtif Yunusoğlu      (Trabzon)

29) Abdülkadir Akcan                    (Afyonkarahisar)

30) İsmet Büyükataman                  (Bursa)

31) Osman Durmuş                        (Kırıkkale)

32) Necati Özensoy                        (Bursa)

33) Süleyman Turan Çirkin            (Hatay)

34) Ümit Şafak                               (İstanbul)

35) Hasan Çalış                              (Karaman)

36) Cumali Durmuş                        (Kocaeli)

37) Sabahattin Çakmakoğlu            (Kayseri)

38) Şenol Bal                                  (İzmir)

39) Mehmet Günal                         (Antalya)

Gerekçe:

Ege Bölgesi'nde bazı ürünlerde dışa bağımlılığın dış ticarette dalgalanmalara yol açması nedeni ile, 29 Ocak 1912 'de Germencik'te, 4 Şubat 1912'de ise Aydın’da Ege'li incir üreticilerinin gerçekleştirdiği üretici kongreleri ile Ege Bölgesi'nde Tarım Satış Kooperatifleri'nin ilk adımıdır.

9 Ekim 1935 tarihinde çıkartılan 2834 sayılı yasa ile "Tarım Satış Kooperatifleri" ve bunların Birlikleri kurulmuştur. 1949 yılında, 2834 sayılı yasaya ve İncir ve Üzüm Tarım Satış Kooperatifleri Anasözleşmesi'ne bağlı olarak, İzmir Pamuk ve ayrıca Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri kurulmuş ve unvan düzenlemeleri yapılmıştır.

TARİŞ, ana ürünleri olan İncir, Üzüm ve Pamuğun yanı sıra, bu ürünlerden elde ettiği tali ürünleri, işleyerek değerlendirmektedir. İç ve dış piyasada önemli yeri bulunmaktadır.

Tariş çatısı altında, İncir T.S. Koop. Birliği, Üzüm T.S. Koop. Birliği ve Pamuk T.S. Koop. Birliği olmak üzere toplam üç birlik yer almaktadır. Tariş İncir T.S. Koop. Birliği'ne bağlı; İncir İşletmesi, Kolonya Fabrikası, İncir Depolar İşletmesi ve 3 ilde toplam 15 adet T.S. Kooperatifi bulunmaktadır. Tariş Üzüm T.S. Koop. Birliği'ne bağlı; Alaşehir Üzüm İşletmesi, Alaşehir Sirke Pekmez İşletmesi, Kemalpaşa Üzüm Depolama İşletmesi ve 3 ilde toplam 14 adet T.S. Kooperatifi bulunmaktadır.

Tariş Pamuk T.S. Koop. Birliği'ne bağlı; Pamukyağı Kombinası, Bakım Yenileme Fabrikası, Pamuk Depolama İşletmesi ve 7 ilde toplam 44 adet T.S. Kooperatifi bulunmaktadır. Ayrıca kooperatiflere bağlı 5 sawgın ile 29 rollergin tesisi de bu organizasyon içinde yer almaktadır.

Yüce Önder Atatürk; "Mutlak surette birleşmede kuvvet vardır. Kooperatif yapmak; Maddi ve manevi kuvvetleri, zeka ve maharetleri birleştirmektir." ifadesi doğrultusunda, Tariş İncir, Üzüm, Pamuk ve Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri, Türkiye'de kooperatifçiliğin önemli bir yapı taşıdır. TARİŞ İncir, Üzüm, Pamuk ve Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri; Ege Bölgesinde 57 yerleşim biriminde 73 tarım satış kooperatifi, 75,600'ü aşkın üretici ortağı ile Türkiye'nin ilk ve en büyük kooperatif kuruluşudur.

Üreticinin ürününü en iyi şekilde alıp değerlendirmek ve üreticinin ihtiyacı olan zirai ilaç, tohum, gübre, akaryakıt ve kredi gibi girdileri sağlama görevi bulunan TARİŞ'in güçlendirilmesi ülke ekonomisi açısından büyük önem taşımaktadır. Gelişmiş ülkelerde en yaygın üretim ve pazarlama biçimi kooperatifler ve kooperatif birlikleridir. Serbest piyasa ekonomileri uygulayan ülkelerde, devlet, kooperatifler yoluyla üreticileri desteklemektedir.

Ülkemizde doğru ve sürdürülebilir bir ulusal tarım politikası oluşturulabilmesi için gerçek anlamda özerk ve dünya piyasasında söz sahibi olabilecek üretici birliklerine, zor durumda olan çiftçilerimizin refahı ve ülke ekonomimizin gelişmesi ve desteklenmesi için azami ihtiyaç duyulmaktadır.

Belirtilen bu gerekçelerle, ülke tarımında ve ekonomisinde ve de bölge tarımında ve ekonomisinde önemi olan TARİŞ’in güçlendirilmesi ve Türk çiftçisinin desteklenmesi ile ilgili sorunların, alınacak tedbirlerin ve çözüm önerilerinin, yüce Meclisimizce tespiti amacı ile Meclis Araştırması açılması yerinde olacaktır.

3.- İstanbul Milletvekili Ümit Şafak ve 23 milletvekilinin, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin aldığı metrobüslerde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/395)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İstanbul Büyükşehir Belediyesi şehrin ulaşım sorununu çözmek amacıyla metrobüs almıştır. Bu metrobüslerin sık sık arızalanması ve her türlü sorunlarının araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması için Anayasa'nın 98, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince bir Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Ümit Şafak                                 (İstanbul)

2) Süleyman Nevzat Korkmaz        (Isparta)

3) Münir Kutluata                           (Sakarya)

4) Ahmet Deniz Bölükbaşı             (Ankara)

5) Recai Yıldırım                            (Adana)

6) Zeki Ertugay                               (Erzurum)

7) Bekir Aksoy                               (Ankara)

8) Mustafa Kalaycı                         (Konya)

9) Rıdvan Yalçın                            (Ordu)

10) Hamza Hamit Homriş              (Bursa)

11) Metin Çobanoğlu                     (Kırşehir)

12) Akif Akkuş                              (Mersin)

13) Yılmaz Tankut                          (Adana)

14) Osman Durmuş                        (Kırıkkale)

15) Hasan Özdemir                        (Gaziantep)

16) Mehmet Akif Paksoy               (Kahramanmaraş)

17) Reşat Doğru                             (Tokat)

18) Beytullah Asil                          (Eskişehir)

19) Erkan Akçay                            (Manisa)

20) Hasan Çalış                              (Karaman)

21) Mustafa Enöz                           (Manisa)

22) İsmet Büyükataman                  (Bursa)

23) Ahmet Orhan                           (Manisa)

24) Mehmet Günal                         (Antalya)

Gerekçe:

İstanbul Büyükşehir Belediyesi şehrin ulaşım sorununu çözmek amacıyla tercihli yol yapılmış, bu yolda toplu taşımayı yapacak olan metrobüsler alınmıştır. İETT'nin şartnamesini hazırlayarak yaptığı ihale sonucunda 2 yıl ödemesiz 7 yıl ödemeli olmak üzere uzun vadeli % 2.65 senelik faizle temin edilen dış kredi ile finanse edilerek 63 milyon 278 bin 650 Euro bedelle Hollanda'dan Advanced Public Transport Systems firmasından Phileas marka araçlar alınmıştır. Alınan bu araçlar hizmete girdikten sonra çeşitli arızalar vermeye başlamış ve hizmetten geçici olarak kaldırılmıştır. Bu araçların alımında çeşitli yolsuzlukların yapıldığı iddiaları bulunmaktadır. İhale yapılırken daha önceden bir firmanın belirlendiği ve bu firmaya ihalenin verildiği İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 12.05.2009 tarihinde yaptığı açıklamadan anlaşılmaktadır. Yapılan açıklamada "İhale teknik şartnamesinde hiçbir şekilde araç tarifi, ismi, modeli veya herhangi bir markayı çağrıştıracak ifadelere yer verilmemiştir. Şartnamede tamamen teknik spesifikasyonları belirtilmiştir." Aynı açıklamada "Uluslararası piyasalarda ve yurt içinde yapılan araştırmalarda hatta en uygun aracın Phileaslar olacağı konusu tespit edilmiştir." denmektedir. İhale sırasında bir firmanın açık olarak işaret edildiği yapılan açıklamalardan anlaşılmaktadır.

Teknoloji harikası olarak tanıtılan bu araçların hizmete girdikten çok kısa bir süre sonra bakım ve onarım için seferden kaldırılması İstanbullu vatandaşlarımızın aleyhine olmuştur. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Kadir Topbaş tarafından 23.04.2009 tarihinde açıklama yapılarak "Metrobüs araçlarının tamamı gelecek aybaşında devreye girebilecek. Hiçbir problem olmayacak. Kapasiteleri oldukça yüksek. Daha teknik arızalar var düzeltiliyor." denmiştir. Ancak İstanbul Büyükşehir Belediyesinin metrobüslerin alımıyla ilgili 12.05.2009 tarihinde yaptığı resmi açıklamasında "Araçlar direk üreticiden alınmıştır. Üretimin her aşamasında 2 makine mühendisi ve 6 adet usta işçi tarafından firma denetlenmiş ve şartnameye aykırı herhangi bir şekilde imalata izin verilmemiştir. Menşe ülkeden gemiye yüklenmeden her türlü testler yapılmış ve öyle gemiye yüklenmiştir. Şartnamemiz gereği İkitelli garajımıza araçlar getirildikten sonra beher araç asgari 15 gün PDİ testine tabi tutulmuş ve görülebilen her türlü noksanlık herhangi bir bedel ödenmeden tamamlatılmıştır." denmiştir. Bu açıklamaya göre araçların her türlü teknik testlerinin yapılarak Türkiye'ye geldiği anlaşılmaktadır. Ancak araçların arıza yapması ve arıza yapmasına rağmen ayıplı mal statüsünde geri iade edilmeden tamir yoluna gidilmesi ülkemizi zarara sokmaktadır.

Ayrıca Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından İTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Haluk Gerçeker'e 2007 yılında hazırlattığı fizibilite raporunda Sayın Gerçeker "Metrobüs projesi için değerlendirilen iki otobüs seçeneğinden Capacity otobüsünün finansal değerlendirme göstergeleri, Phileas otobüsüne göre önemli ölçüde daha iyidir." tespitinde bulunmuştur. Buna rağmen Phileas marka otobüslerin alımında ısrarcı olunması ve araçların arıza yapmasına rağmen geri iade edilmemesi bu olayla ilgili yolsuzluk iddialarını güçlendirmektedir. Araçların depolarda bekletilmesinin nedenleri de anlaşılamamaktadır.

Bütün bu sorunların ve iddiaların tespit edilerek çözüme kavuşturulması için bir Meclis Araştırması açılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Şimdi, Demokratik Toplum Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/268) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi

                                                                                                         10/06/2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu’nun 10.06.2009 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                      Fatma Kurtulan

                                                                                                               Van

                                                                                                  Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler Kısmında yer alan 10/268 esas numaralı Enerji alanında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis Araştırması Önergesini, 10.06.2009 Çarşamba günlü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Demokratik Toplum Partisi Grubunun önerisinin lehinde, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.

Buyurunuz Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde sık sık tartışılan, dışa bağımlı hâle gelen enerji politikalarının araştırılması, enerji ve güvenlik konularında gerekli çalışmaların yapılması, çevreye etkileri amacıyla Demokratik Toplum Partisi adına vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkelerin toplumsal ve ekonomik gelişimlerinin sürükleyici unsurlarının başında enerji gelmektedir. Enerji, günlük yaşamımızın ve üretimimizin en önemli girdilerinden birisidir. Bu nedenle ülkenin ve enerji sektörünün yönetimini üstlenenler, toplumun ve ekonominin gereksinim duyduğu enerjiyi yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde sunmak yükümlülüğündedirler ancak ülkenin enerji arz güvenliği açısından da bu kaynakları çeşitlendirmek zorundadırlar.

Ülkemizde öncelikli bütün yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları tespit edilerek -çevre koşulları da göz önünde bulundurularak- tüketime sunulmasını amaçlayan, enerji kaynağı ve kaynak ülke çeşitlemesi özelliğini gözeten, dışa bağımlılığının sakıncalarını ülke içi önlemlerle ve stratejilerle en aza indirgeyen bir politikanın benimsenmesinde yarar vardır.

Enerjinin, kaliteli, ucuz, yeterli ve çevreyle uyumlu bir şekilde temini tüm dünya ülkelerinin gündeminde olan bir konudur. Ülkemizde ise, sürdürülebilir kalkınma ve enerji konusunda uzun soluklu bir politika oluşturulamamıştır. Çağdaş medeniyetleri yakalama hedefi olan ve sürdürülebilir bir gelişme ve büyüme politikalarını benimseyen ülkemiz, doğru verilerden hareket ederek, ülkenin içinde bulunduğu koşulları dikkate alarak, yerli ve yenilenebilir kaynaklara öncelik vererek, teknolojik, ekonomik, sosyal, çevresel faktörleri optimize eden bir enerji stratejisi, politikası ve enerji arz-talep dengesi oluşturmak durumundadır.

Ülkemizin toplam enerji tüketiminin yaklaşık dörtte 1’ini kendi öz kaynaklarından –ki, bunun başında Batman’da petrol, GAP projesi kapsamında yüzde 48,7 elektrikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden hemen hemen enerjinin yüzde 90’ı karşılanmaktadır- geri kalan kısmı ise ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Enerji açığı ve dışa bağımlılığın maliyeti 50 milyar doları aşmış bulunmaktadır.

Ülkemiz, çok çeşitli birincil enerji kaynaklarına sahip bir ülkedir. Ülkemizde, taş kömürü, linyit, bor, ham petrol, doğal gaz, uranyum ve toryum gibi fosil kaynak rezervleriyle, hidroelektrik, jeotermal, güneş, rüzgâr, dalga enerjisi gibi tükenmez kaynak potansiyelleri bulunmaktadır. Zengin kaynakları olan ülkemizde yerli üretime geçilmediği sürece, geçiş enerjisi politikaları, dışa bağımlılık ve doğu-batı arasında boru hatlarının geçtiği bir köprü olma yaklaşımı enerji açığını her geçen gün artırmaktadır.

Doğal gaz piyasasında çalışan şirketlerin dizayn edilmesi, enerji üretimi, kaçağı, kullanımı konusunda sağlıklı bir politikayı geliştirmemenin sonucu olarak 2008 yılında doğal gaz, petrol ve elektriğe defalarca yapılan ve yüzde 100’lere varan zamlarla ekonomi olumsuz etkilenmiş 2009 kışını soğukta geçirme tehlikeleri baş göstermiştir.

59 ve 60’ıncı AK PARTİ hükûmetleri ithal enerji üzerinde durarak ve enerjisinin büyük çoğunluğunu İran, Bakü-Ceyhan veya Kerkük’ten petrol boru hatlarıyla alarak, ülkemiz şu an enerji açısından risk altında bulunmaktadır. Bir gün bu vanaların kapanabileceği gerçeğini de hesaba katmamız gerekiyor.

Hükûmet bir yandan ithal enerji ile dışa bağımlılığı geliştirirken, diğer yandan yenilenebilir enerji kaynakları yerine geçiş coğrafyası politikası uyguluyor. Öte yandan enerji açığını kapatmak için de nükleer enerji santrallerine başvuruluyor. Hâlbuki nükleer enerji santrallerinin Türkiye’deki payı enerji üretiminde yüzde 2’yi geçmiyor. Çevrecilerin duyarlılığı karşısında Başbakan “Ben çevrecilerin daniskasıyım.” dese de, Sinop, Mersin, Fırtına Vadisi, Şırnak ve Allianoi’de birçok yerde nükleer ve kömüre dayalı santraller yaşam hakkını ve çevreyi tehdit ediyor.

Yapılacak Ilısu barajıyla tarihî Hasankeyf; Cizre barajıyla da Alo Dino Kalesi, Fındık Harabeleri, Fekayi Tayran Camisi, Timur Pençeleri, Asur Kuleleri gibi tarihî yerler sular altında kalacak, doğal çevre, binlerce yıllık tarih sulara gömülecek, ekolojik dengeler sarsılacaktır.

İran’ın zaman zaman vanaları kapatmasıyla karşılaşılan durum, Orta Doğu’da süren savaş, Kafkaslarda patlak veren gerilimler, her an boru hatlarının kapatılma riski olduğunu gösteriyor. Enerjinin ülke güvenliğiyle bağlantısı dikkate alındığı zaman, önümüzdeki yıllarda kültürel değerlerimizi ve çevreyi de koruyan enerji kaynaklarına yönelme konusunda yeni politikaların geliştirilmesi kaçınılmazdır.

Kuzey Irak Kürt yönetimi ile iyi ilişkiler, yapılacak petrol aramaları, Kerkük’te barışçıl ve tarafsız bir politika, Kürt sorununun barışçıl, demokratik çözümü, enerji sorununu da çözmeye katkı sunacaktır.

Enerji konusunda araştırma yapılarak yeni bir planlamaya gidilmesi, ithal ve geçiş enerjisi yerine kaynak enerjisi sağlanması, ülkemizin doğal zenginliklerinin değerlendirilmesi, çevreye duyarlı bir yaklaşım, riskleri azaltacak, enerji açıklarını kapatacak, ülke ekonomisine ve güvenliğine ciddi katkılar sunacaktır. Bu nedenle, Meclis araştırma komisyonu kurulması konusundaki önerimizin Genel Kurulca dikkate alınacağını düşünüyoruz.

Son dönemlerde özellikle Kafkaslarda, Orta Doğu’da ve son Nabucco Projesi’yle beraber Rusya’nın Avrupa’ya doğal gaz ihracı konusundaki gelişmeler dikkate alınacak olursa, enerji ve güvenlik, ikisi bir arada… Yani bir ülkenin enerji kaynaklarını kendisinin üretmesi, yaratması, aynı zamanda ülkenin kendi güvenliğini koruması anlamına da geliyor.

Son olarak, Orta Doğu’da bitmeyen çatışmaların nedeninin kaynağında, yine Kafkaslarda, Gürcistan ile Rusya arasında baş gösteren sorunlarda, Azerbaycan ile Ermenistan arasında meydana gelen sorunlarda yine doğal gazla, petrolle ilgili bağlantıların olduğunu görüyoruz.

Bugün için, Türkiye, Orta Doğu petrollerinden ne yazık ki yeterince yararlanmamaktadır. Özellikle Kuzey Irak’ta, yeni yeni, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının bazı şirketlerle birlikte bazı çalışmaların yapılması düşünülse de… Ülke içinde, özellikle haritalarda yeri olan Silopi’deki, Şırnak’taki -bütün Cudi Dağı dâhil- kömür yataklarının, yani “katı petrol” olarak tabir edilen bu kömür yataklarının altında petrol denizinin olduğuna bütün bilimciler işaret ediyor. Hemen yakınında bulunan İdil’in Kozluca köyü, Nusaybin’e bitişik Dinçer petrolleri, doğal gazı dikkate alındığında ve Nusaybin, İdil, Cizre, Habur, Silopi sınır boyunda Irak ve Suriye tarafında yüzlerce petrol kuyusu olduğu, Irak’ın ve Suriye’nin petrol çıkardığı dikkate alınacak olursa, Türkiye’de kendi enerjimizi yaratmak, kendi petrolümüzü çıkarmak, kendi kaynaklarımızı kullanmak konusunda çok sağlıklı bir politikaya sahip olmadığımız görülmektedir.

Biz, bu önergeyle ülkemizin en hayati konusunda bir araştırma komisyonu kurulmasının faydalı olacağını düşünüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bağlıyorum efendim.

Meclisin mayın gerilimiyle geldiği noktada doğrusu gelinen manzaranın, tıkanmışlığın, çalışamazlığın, kaybolan zamanın artık sonuç olarak zarar vermeye başladığını, gece onikilere kadar süren bir mesainin ardından ertesi gün sabah 11.00’lerde yapılacak bir çalışmanın çok da verimli olabileceğinin ortaya çıkmadığını görüyoruz. Tekrardan bu konularda bir diyalog, grup başkan vekilleri arasında bir uzlaşma sağlanmasında büyük bir yarar görüyoruz.

Bu önergemiz Türkiye'nin lehinedir, ülkemizin lehinedir, halkımızın lehinedir; destek bulacağını umuyor, saygılar sunuyoruz. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.

Önerge lehinde Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü.

Buyurunuz Sayın Çöllü. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; DTP Grubunun enerji politikaları konusundaki araştırma önergesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'nin birçok alanda olduğu gibi enerji alanında da sağlıklı ve güvenli bir enerji politikası olduğunu söyleyebilmek maalesef mümkün değildir. Yaklaşık yedi yıldır iktidarda olan AKP’nin uyguladığı politikaların, belki de daha doğru bir tanımla politikasızlığın sonuçlarını hep birlikte yaşadık. Bugün elektrik enerjisi alanında herhangi bir kesilme söz konusu değilse, bu, iktidarın başarısının değil, ekonomik krizin bir sonucudur. Kriz dolayısıyla ekonomide yaşanan daralmaya bağlı olarak talepte bir düşüş var ise ve enerji arzında bir sorun yaşanmıyor ise -yaşanmıyor- bundan dolayı yaşanmıyor. Ama geçen yılı şöyle bir hatırlayalım, yüzde 70’lere ulaşan zamları, zaman zaman da yaşanan kesintileri hep birlikte yaşadık, gördük.

Değerli milletvekilleri, Türkiye enerjide dışa bağımlı bir ülke durumundadır. Enerjimizin neredeyse dörtte 3’ünü ithal ediyoruz. Uygulanan politikalarla da bu yapının değişmesi mümkün görünmemektedir. AKP de bu yapının değişmesi için hiçbir adım atmamıştır.

Peki, bugün enerji politikamız nedir? Önce elektrik alanındaki bütüncül yapı parçalanmıştır, enerji alanı serbest piyasaya açılmıştır. Kamunun bu alanda yatırım yapması, malumunuz, yasaklanmıştır. Serbest piyasa ekonomisi içerisinde sistemin işleyeceği öngörülmüştür. Ama gelinen noktada sistemin işlemediği açıkça ortadadır. Ne arz güvenliği sağlanabilmiş ne de fiyat istikrarı sağlanabilmiştir. Yani her yıl 2.500 megavat düzeyinde yatırım yapılması gerekirken yatırımlar 700 megavatta kalmıştır. Enerjide yedek kapasite yok edilmiştir.

Elektrik fiyatları ne oldu? Neredeyse bu konuda da bir karaborsa oluştu. Geçen yıl DUY kapsamında 20-21 kuruşa elektrik alınmak zorunda kalındı. Tabii, bu, vatandaşın faturasına da yüzde 70’lere ulaşan zam olarak yansıdı. O dönemde otomatik zam olduğunu hepimiz biliyoruz, her ay otomatik zamlanıyordu elektrik. Peki, şimdi otomatik olarak elektrik düşüyor mu? Talep daraldı, hem de ciddi bir daralma söz konusu oldu. 2009’un ilk beş aylık elektrik tüketimi verilerine bakıldığında, Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre elektrik tüketimi yüzde 6,4; Şubat ayında yüzde 10, Mart ayında ise yüzde 2,8; Nisan ayında yüzde 5,2; Mayıs ayında yüzde 6,5 düşmüştür. Peki, talebi daralan bir ürünün fiyatının da azalması gerekmez mi arkadaşlar? Serbest piyasa bunu öngörmez mi?

Geçen yıl elektrik fiyatları talebe bağlı olarak hem de otomatik olarak zamlanırken, bu yıl otomatik olarak düşüş olmuyor. Neden olmuyor? Bunun cevabını bilmek isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu süreçte başka neler yaşandı? Öyle dönemler oldu ki, kamu kendi elindeki santralleri durdurup, alım garantileri nedeniyle özel sektörün elindeki doğal gaz santrallerinden elektrik aldı. Yüzde 93’ü ithal edilen doğal gazın elektrik üretimindeki payı yüzde 45’lere yükseltildi. Talebin arttığı dönemlerde elektrik alımında ise tam bir karaborsa oluştu. Talebin düştüğü dönemlerde Türkiye almadığı doğal gazın parasını ödemek zorunda kaldı. Kış aylarında doğal gazın fiyatı yüzde 100 arttı otomatik olarak ama sonra öğreniyoruz ki İran’a, kullanmadığımız doğal gaz için 700 milyon dolar ödüyoruz.

“Türkiye’yi doğal gaz koridoru yapıyoruz, enerji üssü oluyoruz.” söylemlerinin de gerçeği yansıtmadığını artık yavaş yavaş görmekteyiz.

Nabucco Projesi’nde hiçbir isteğimizin kabul edilmediği yabancı diplomatlar tarafından açıklanmaktadır. Ülkemizi ne için, kim için koridor yapıyoruz? Bu sorunun yanıtının somut olarak verilmesini bekliyoruz.

Başka ne oldu? Bir dönem, bir fabrikayı alana yanındaki hidroelektrik santrali eşantiyon olarak verildi. Bir gün ihtiyaç duyuldu, o santralden elektrik talep edildi ama elektrik verilmedi santral sahipleri tarafınca. Bedavaya verilen santralden elektrik alınamadı.

Geçen günlerde de malumunuz basına yansıdı. Bu santrale, bütün bunlara rağmen, yüzde 100 alım garantisi verilmek isteniyor.

Petrol konusunda da Türkiye bir ara koşulsuz bir şekilde topraklarını yabancı petrol şirketlerine açmaya kalktı. Etkili muhalefetimiz ve dönemin Cumhurbaşkanının tutumu nedeniyle bu gerçekleşmedi. Bugün, hâlâ, Türk halkı, en pahalı akaryakıtı kullanıyor. Geçen günlerde EPDK akaryakıt dağıtım şirketlerini uyardı, fiyatların yüksek olduğunu, gerekli indirimlerin yapılmaması durumunda işlem yapılacağını bildirdi. Bunu da anlamak mümkün değil. Yani bir sorun, bir yanlışlık varsa bunun gereğini yaparsınız, buna seyirci kalmak “Bak şu kadar süre veriyorum, yapmazsan ceza keserim.” anlayışını anlamak mümkün değildir değerli arkadaşlar.

Ayrıca, Türkiye, Doğu Akdeniz’de, bir oldubittiyle petrol arama haklarını kaybetmek üzeredir. Bu konuya dikkatinizi çekiyorum. Türkiye, bir an önce, Doğu Akdeniz’de aktif bir politikayı devreye sokmalıdır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye bunları yaşadı, daha niceleri yaşandı -ama sürem izin vermiyor ayrıntılara girmekten- bunlar yaşanırken bir de ne oldu? “Karanlıkta kalacağız.” söylemleriyle geçen yıl nükleer dayatması yaşandı. Türkiye kendi yerli, yenilenebilir kaynaklarını bir kenara bıraktı, sanki dışa bağımlılık yetmiyormuş gibi dışa bağımlılığı artıracak yeni bir maceraya sürüklendi. Ne deniyordu o zaman? Enerji Bakanı, Başbakan, “Nükleer enerji en ucuz enerji.” diyordu. Sonra bir ihale yapıldı, ihaleye girenlerin biri hariç diğerleri teşekkür mektubu yollamıştı. Bir mektuptan ise 21,16 sent çıktı. Ucuz denilen nükleerde teklif edilen fiyat buydu. Ama bu konuda da henüz ne olduğu belli değil değerli arkadaşlar. Bir ihale yapılıyor, bir fiyat veriliyor, bu fiyata alıyor musunuz almıyor musunuz, bunu söyleyin. Yok öyle olmuyor, revize teklif veriliyor. Onu komisyon kabul etmiyor, “Şu birim değerlendirsin.” deniyor. Bu teklif 19 Ocakta yapıldı, bugün 10 Haziran, aradan beş ay geçmiş, ama ne olacağı hâlâ belirsiz.

Değerli milletvekilleri, bu yaşananlar ve gündeme getirilen çözümler ışığında, en stratejik kaynak olan enerjinin, enerji alanının, doğru, sağlıklı şekilde yönetilebildiğini söylemek mümkün müdür sorarım sizlere? Kesinlikle değildir. Türkiye, yanlış politikalar, yanlış yönetim anlayışı nedeniyle büyük bir kaynağı heba etmiştir ve etmeye de devam etmektedir.

Türkiye, enerji alanını bütüncül bir bakış açısıyla yeniden planlamalıdır. Acil değil, akılcıl çözümler üretebilmelidir. “Karanlıkta kalıyoruz.” söylemleri eşliğinde gündeme getirilen acil çözümlerin çözüm olmadığı ve ülkemize büyük zararlar verdiği ortadadır. Yalnızca teşviklerle “Şu kadar fiyattan şu kadar elektrik alırım?” denilerek bir yere varılması da kesinlikle mümkün değildir. Türkiye, kendi yerli ve yenilenebilir kaynaklarını temel alan, sürdürülebilir, yani çevreyi de dikkate alan bir enerji politikası hazırlayıp uygulamalıdır. Bugün hidroelektrik santrallerimizin yüzde 35-40’ını ancak değerlendirebiliyoruz. Rüzgâr, güneş, jeotermal, biyoyakıtların elektrik üretimindeki payı ise yüzde 1’e bile ulaşmıyor. Türkiye, yenilenebilir kaynaklar açısından ciddi bir potansiyele sahiptir. Ancak bu kaynakların değerlendirilebilmesi, yine serbest piyasa politikaları doğrultusunda tamamen bir başıboşluğa terk edilmemelidir. Yalnızca alım ve fiyat garantisine indirgenmiştir. Oysa potansiyelin ortaya konulması, öncelik sıralaması yapılması, bu kaynaklardan yapılacak üretimin sisteme taşınabilmesi için ciddi planlamalara ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca, yenilenebilir enerji kaynakları için ifade edilen “yerli kaynak” söyleminin de gerçekçi olabilmesi için öncelikle teknoloji üretiminin sağlanması gerektiği de açıktır. Bu konuda ciddi bir ARGE ve üretim çalışmasına ihtiyaç olduğu ortadadır. Alınan lisansların ne kadarının yatırıma döndüğü belli değildir. Bu nedenle kamunun yatırım yapması önündeki engel kaldırılmalı, gerektiğinde kamu, stratejik önemi yüksek olan bu alanda da yeniden yatırımcı olabilmelidir.

Burada öncelik verilmesi gereken bir konu da enerjimizi verimli ve tasarruflu kullanmaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Devamla) – Türkiye’nin tasarruf potansiyelinin yüzde 20’ye kadar çıkabileceğini belirtenler de vardır. Bu çok ciddi bir kaynaktır arkadaşlar ve bu potansiyelimizi de mutlaka değerlendirebilmeliyiz.

Değerli milletvekilleri, geldiğimiz noktada, Türkiye’nin enerji alanının yeniden düzenlenmesi gereği açıktır. Hükûmetin enerjide kullandığı politikaların halkımız lehine sonuçlar doğurmadığı da ortadadır. Bu anlamda Meclisimizin, enerji alanında yaşanan sorunların belirlenmesi, çözüm yolunda yeni bir enerji stratejisi ve politikası oluşturabilmesi için görev üstlenmesinin doğru olacağını düşünüyorum.

Araştırma önergesinin gündeme alınmasına destek vermenizi bekliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çöllü.

Aleyhinde, Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Uslu.

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, DTP grup önerisi, enerji politikaları hakkındaki grup önerisiyle ilgili aleyhte söz aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizdeki hızlı nüfus artışının yanında, hızla şehirleşen ve sanayileşme alanında atılım yapmaya çalışan bir ülke olmamız nedeniyle Türkiye’nin enerji ihtiyacı hızla artmaktadır. Çevre Bakanlığının yaptığı açıklamaya göre, Türkiye’nin enerji ihtiyacı her geçen yıl bir önceki yıla göre ortalama yüzde 8 artmaktadır. Benzer biçimde, Dış Ticaret Müsteşarlığının yaptığı açıklamaya göre de Türkiye’nin, elektrik enerjisi ihtiyacının karşılanabilmesi için yıllık 4-4,5 milyar dolarlık yatırım yapması gerektiği belirtilmektedir. Türkiye bu miktarda bir yatırımı yapabilmekte midir? Maalesef, bu durum, ekonomik zorluklar çeken ve enerji açısından dışa bağımlı olan Türkiye’ye ciddi sıkıntılar getirmektedir. Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketinin hazırladığı on yıllık enerji arz-talep raporuna göre bugün Türkiye’deki elektrik enerjisi üretiminin yaklaşık yüzde 19’u hidroelektrik santrallerinden, yüzde 24’ü kömür santrallerinden sağlanırken, tüm elektrik üretiminin yüzde 47’si doğal gazla çalışan santrallerden elde edilmektedir. Başka bir deyişle, hemen hemen hiç doğal gaz üretemememize rağmen tüm elektrik enerjisi ihtiyacımızın neredeyse yarısını doğal gazla karşılar hâle gelmiş olmamız, uzun dönemde doğru bir tercih değildir.

Bu durum, ekonomiye önemli bir yük olmanın yanı sıra ülkemizi çevresindeki doğal gaz zengini ülkelere ciddi biçimde bağımlı hâle getirmekte ve muhtemel bir uluslararası krizde diğer ülkelerin eline çok değerli bir kart verilmektedir. Bu şartlar altında Hükûmetin enerji kaynaklarındaki çeşitliliği artırarak çevredeki doğal gaz zengini ülkelere bağımlılığını azaltması gerekmektedir.

OECD ülkelerinde bir ailenin gelirinin en fazla yüzde 1’i elektrik harcamalarına giderken, Türkiye’de asgari ücretlinin gelirinin yüzde 10’a yakın bir kısmı elektriğe gitmektedir.

Türkiye, petrol ve doğal gaz kaynaklarıyla çevrili bir ülkedir. Yılın dört mevsimi üzerinde güneş vardır. Rüzgâr enerjisinden yararlanabilecek en önemli ülkeler arasında sayılmaktadır. Jeotermalde Avrupa’nın en büyük potansiyeline sahip ülkesidir. Hidroelektrik ve kömürde büyük bir potansiyele sahiptir. Diğer enerji kaynakları da eklendiğinde Türkiye’nin enerji kaynaklarını yeterli ve verimli bir şekilde kullanamadığı ortadadır. Buna bir de nükleer enerji gibi henüz yararlanamadığı alternatiflerini de eklersek, enerji konusunda planlı bir çalışmanın ne kadar gerekli olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de, enerjiye olan ithal bağımlılığı nedeniyle elektrik fiyatı çok yüksektir. Türkiye, ham petrol ihtiyacının yüzde 6’sını, doğal gaz ihtiyacının ise yüzde 4’ünü ancak kendi kaynaklarından karşılayabilmektedir. Ülkemizin elektrik enerjisi talebinde ortalama yüzde 7,5 oranında hızlı bir artış eğilimi vardır. 2007 yılında 191,5 teravat olarak gerçekleşen elektrik enerjisi üretimimizin 2020 yılında yüksek senaryoya göre yıllık yaklaşık yüzde 7,7 artışla 499 teravat, düşük talep senaryosuna göre ise yıllık ortalama yüzde 5,96 artışla 406 teravata ulaşacağı beklenmektedir. 2008 yılı itibarıyla kurulu gücümüz 41.987 megavat, elektrik tüketimimiz ise 198,4 milyar kilovat olarak gerçekleşmiştir.

Enerji Bakanlığının sitesinde yer alan aylık 125 metreküp doğal gaz tükettiği varsayılan asgari ücretli bir ailenin doğal gaz tüketim tutarlarının toplam geliri içindeki payları ve bu paylara dayanılarak oluşturulmuş olan asgari ücrete göre doğal gaz fiyat endeksi tablosunda 2000 yılında 1 metreküp doğal gaz 0,11 TL iken, bu rakam 2009 yılı başı itibarıyla 1,09 TL’ye yükselmiştir. Doğal gaz tüketiminin asgari ücret içindeki payı 2000 yılında yüzde 17,1 iken, yaklaşık yedi yıllık AKP İktidarı döneminde, 2009 yılı itibarıyla yüzde 25,8’e yükselmiştir. Bu rakamlar asgari ücretlinin AKP iktidarları döneminde fakirleştiğini, yoksullaştığını açıkça ortaya koymaktadır.

Önemli bir gelişmişlik kriteri olan kişi başı elektrik tüketimi gelişmiş ülkelerde 8.159 kilovat iken, ülkemizde bu oran dünya ortalaması olan 2.159 kilovatın altındadır. Türkiye’de kişi başı elektrik tüketimi yaklaşık 1.400 kilovattır. Ülkemizin bu seviyeye gelebilmesi için uzun vadeli plan ve politikalar oluşturarak hayata geçirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, enerji politikamız ulusal çıkarlarımızı gözeten, enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için yerli kaynaklara dayalı uzun vadede değişmeyen temel unsurları içerecek bir şekilde yeniden belirlenmelidir. Enerji politikalarını, ekonomi, güvenlik ve dış politikalardan ayrı düşünmek mümkün değildir. Bu nedenle, enerji politikasını oluştururken bu hususları göz önünde bulundurmak gerekmektedir.

Enerji politikalarının, her şeyden önce sürdürülebilir hedeflere göre çevreye uyumlu, güvenilir, enerjinin tüketicilerin tamamının kullanabileceği ucuzlukta olması gerekmektedir.

Enerji politikaları üretimden tüketime bir bütündür. Enerjide bütüncül bir yaklaşım esas olmalıdır.

Ülkemiz gerçekleri de göz önüne alınarak enerji sektörünün gerek stratejik önemi gerekse kaynakların rasyonel kullanımı için düzenleme, planlama, eş güdüm ve denetleme faaliyetlerinin koordinasyonu açısından entegre bir yapıya ihtiyaç vardır. Henüz kullanılmayan linyit ve hidroelektrik potansiyelimizin bir an önce değerlendirilmesi önemlidir. Tamamına yakını ithal edilmekte olan doğal gaza bağımlılığımız bir an önce normal seviyelere indirilmelidir. Buna paralel olarak ithalatın yapıldığı ülke sayısı da çeşitlendirilmelidir.

Yenilenebilir kaynak potansiyelimiz makul destek ve teşviklerle daha büyük ölçüde değerlendirilmeli, enerji tanımı olgusu enerji politikalarına entegre edilmelidir.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ile ilgili orta ve uzun vadede tutarlı hedefler konulmalı, bu hedeflerin gerçekleşmesini sağlayacak stratejiler oluşturularak yol haritaları belirlenmelidir. Hedeflerin gerçekleşmesini takip etmek üzere izleme mekanizmaları oluşturulmalıdır. Petrolün en çok kullanıldığı ulaştırma sektöründe alınacak önlemler ile petrol tüketimimizi süratle azaltıcı önlemler alınmalıdır. Türkiye’nin bir enerji envanteri çıkarılmalıdır.

Planlama, kamusal üretim ve yerli kaynak kullanımını reddeden özelleştirme ve serbestleştirme politikalarından vazgeçilmeli, kamu da özel sektör gibi yatırım yapabilmelidir. Yetişmiş ve nitelikli insan gücümüz, özelleştirme uygulamaları ve politik müdahalelerle tasfiye edilmemelidir.

Enerjinin üretimi ve yönetiminde en temel unsur olan insan kaynağımızın eğitimi, istihdamı ve bazı konular enerji politikalarının temeli olmalıdır. Enerji sektöründeki bu açmaza bir an önce çözüm bulunmalıdır.

Sözlerime son verirken sizleri saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Uslu.

Aleyhinde, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy.

Buyurunuz Sayın Aksoy. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SONER AKSOY (Kütahya) – Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlarım; DTP’nin grup adına vermiş olduğu önergenin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Enerji konusu söz konusu olduğu için özellikle konuşmak istedim.

Enerji, biliyorsunuz hayatımızın en önemli unsurlarından birisi. Kalkınmak için, yaşamak için, gelişmek için, bir medeniyet kurmak için ülkelerin enerjilerini arz güvenliği altında, ucuz, kaliteli ve sürekli bir şekilde temin etmeleri gerekir. Bunun için hükûmetlerin elbette bir politikaları olması gerekir.

Bundan önce konuşan değerli sözcü arkadaşlarım, Komisyonumun değerli üyeleri aynı zamanda, Hükûmetimizin bir enerji politikası olmadığından da söz ettiler. Buradan konuya yaklaşmak istiyorum. Bir kere, bir enerji politikasından ne kastediyoruz? Bunu, politika olmadığını söyleyenlerin ne kastettiğini ve nasıl bir politika olması lazım geldiğini de arkalarından söylemeleri gerekir. Bu noktada ben konuşmalarda bir öneri görmedim ama dünyada takip edilen enerji politikasından bir parça bahsetmek ve bu politika ile bizim Türkiye olarak, Türkiye Hükûmeti olarak nasıl bir entegrasyon içerisinde olduğumuza da değinmek istiyorum.

Muhterem arkadaşlar, dünyada bugün takip edilen enerji politikası üç sacayağı üzerine oturmaktadır. Bunun bir tanesi nükleer enerji üzerine oturmaktadır, bir diğeri enerji verimliliği üzerine oturmaktadır, bir diğeri de yenilenebilir enerji üzerine oturmaktadır. Dünya bu üç enerji kaynağı üzerinde çok ciddi çalışmalar yapmaktadır. Dünyanın kabul ettiği üç sacayağı üzerindeki bu politikanın üçünün de üstünde hükûmetlerimiz durmuş, bizzat komisyonlarımızdan ve Büyük Millet Meclisindeki değerli üyelerin gayretleriyle, üçüyle alakalı da temel hukuki zemini sağlayan yasalar çıkartılmıştır. Bu üç temel politikayı takip etmiyor olsaydık böyle bir yasa çıkarmamız mümkün olmazdı.

Ne yaptık? Mesela Enerji Verimliliği Yasası’nı çıkardığımız andan bugüne kadar, Türkiye’de devrim niteliğinde, “enerji verimliliği” kavramını halk arasında, sanayici arasında, konutlarda, iş yerlerinde anlaşılabilir bir kavram hâline getirdik, enerji verimliliğinin son derece ucuz bir kazanç yolu olduğunu hemen hemen herkese açıklama imkânı bulduk ve bunun sonunda da pek çok tedbir, pek çok işlem, pek çok eylem devreye girdi. Bununla ilgili hukuki zemini hazırladık ve bu hukuki zeminden de şu anda yararlanan sanayicimiz vardır, iş adamlarımız vardır, konutlarımız vardır.

Bu Yasa’nın detaylarına girmek istemiyorum çünkü Büyük Millet Meclisi çıkardı bu Yasa’yı. Bu Yasa’yı çıkarırken de Komisyonumuzun bütün değerli üyeleri ittifak hâlindeydiler. O bakımdan ben tekrar teşekkür etmek istiyorum.

Enerji Verimliliği Yasası’nın ötesinde çıkarmış olduğumuz diğer bir yasa Nükleer Enerji Yasası. Nükleer Enerji Yasası’nda da çok önemli çalışmalar yaptı Komisyonumuz ve değerli Büyük Millet Meclisi tarafından da, heyetiniz tarafından da kabul gördü ve şu ana kadar olmayan hukuki bir platform, nükleer enerji için de var oldu. Bugüne kadar üç defa, enerjiyle alakalı, hükûmetlerin teşebbüsleri olmuş, ta 1970’li yıllardan, efendim, o zamanın enerji bakanlarının “Evet, olur.” dediği dönemlerde yapılan teşebbüslerde akim kalarak bugünlere gelmiş ve bugün bunun hukuki altyapısı temin edilerek bununla alakalı özel sektör harekete geçmiş, ihaleye çıkılmış, ihalede teklifler verilmiş ve Hükûmetimiz bunun üzerinde şu anda çalışmalar yapmakta. Bu teklif tek bir teklif olması dolayısıyla bazı düşünceler, üzerinde, zannediyorum, serdediliyor. Bu bakımdan bir gecikme söz konusudur ama bu, olmayacak anlamında değildir. Ayrıca, Sinop bölgesiyle alakalı da yakın zamanda yeni bir ihalenin çıkarak nükleer enerjide önemli bir adımın atılacağına inanıyorum.

Üçüncü sacayak, yenilenebilir enerjidir. Dünya eskiden olduğu gibi sadece petrole göz diken ve “bir damla kan, bir damla petrol” diyen bir dünya değildir artık. Dünya, bugün petrolden başka enerji kaynakları aramaya başlamış, bilmiş ve bununla alakalı da yenilenebilir enerji kavramını ortaya çıkarmış ve bu noktada çok önemli mesafeler almıştır ve buradan elde ettiği kaynaklar, petrol kaynaklarını tehdit eder mahiyettedir ve yenilenebilir enerji kaynakları, aynı zamanda dünyada içinde bulunduğumuz global ısınmaya karşı da tek çaredir. Çok önemli ve tek çözümdür.

Bu noktada yine Büyük Millet Meclisi çok güzel görev yapmış, Komisyonumuzdan gelen Yenilenebilir Enerji Yasası’nı 2005 yılında çıkarmış ve o günden bugüne kadar yenilenebilir enerji konusunda fevkalade gelişmeler olmuş, rüzgâr enerjisi 19 megavattan 500 megavata çıkmıştır bu sene sonu itibarıyla, daha da yükselecektir. Ve şimdi hazırlamış olduğumuz yeni Yenilenebilir Enerji Yasas’ında yaptığımız değişikliklerle inkılabi birtakım adımlar atmış bulunuyoruz ve bunu da yine Komisyonumuzda başarıyla geçirdik ve bu fevkalade inkılabi, Türkiye’yi sıçratacak bir yasa olması itibarıyla, bu yasaya Komisyonumuzun bütün üyeleri müttefiken “evet” demiştir; muhalefette bulunan arkadaşlarımın, kardeşlerimin tamamı “evet” demişler ve çok önemli katkılarda bulunmuşlardır. Ben bu vesileyle şükranlarımı arz etmek istiyorum bütün Komisyon üyelerime. İnşallah huzurunuza gelecek ve Genel Kurula da şükranlarımı arz etme imkânım olacak.

Bu yasa çıktığı zaman, Türkiye'de yenilenebilir enerjiyle alakalı büyük bir sıçrama olacak çünkü bugün bu yasayı, Amerika’da, Almanya’da ve Çin’de de konuşmaktadırlar. “Bu yasa ne zaman çıkacak?” diye bütün dünya sanayicileri ve bu global krizden bunalan pek çok sanayici ve yatırımcı bu yasanın çıkmasını beklemektedir. Eğer gerçekten bu yasayı çıkartabilirsek, göreceksiniz, bu noktada Türkiye'de çok büyük yatırım hamleleri olacaktır. Rüzgâr enerjisinden tutunuz çöp gazı üretimine kadar, biyogazdan tutunuz güneş photovoltaic ve termal güneş sistemlerine varıncaya kadar, hatta denizde rüzgâr enerjisine varıncaya kadar, klasifike edilmiş ve her klasifikasyon için ayrı fiyatlar verilmiş ve ayrı terminler verilmiş şeklinde yepyeni bir teşvik mekanizması sizin huzurunuza gelecek. Eğer bunu yapabilirsek Türkiye sıçrama yapacak.

Bu arada, Hükûmetimiz, bildiğiniz gibi yeni teşvik kararnamesi neşretti. Bu teşvik kararnamesi de aldığımız sinyallere göre fevkalade müspet input’lar alıyoruz, sayın muhalefetten de alıyoruz, iş adamlarından da alıyoruz. Bu ikisiyle birleştiği zaman ben inanıyorum ki ikinci altı ayda, 2009 yılının ikinci altı ayında kalkınmamızda büyük bir hamle olacak ve belki negatif olan kalkınma hızımızın pozitife doğru girme ihtimali çok yükselecek ve 2010 yılına Türkiye “take off” yapmış olarak inşallah girecektir.

Ben bu ümit ve temennilerle sözlerime son verir, saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aksoy.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebinde bulunan arkadaşların isimlerini tespit edeceğim: Sayın Anadol, Sayın Tüzün, Sayın Durgun, Sayın Erenkaya, Sayın Çöllü, Sayın Yıldız, Sayın Sönmez, Sayın Susam, Sayın Coşkunoğlu, Sayın Ağyüz, Sayın Arat, Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Oksal, Sayın Kesici, Sayın Karaibrahim, Sayın Diren, Sayın Ünlütepe, Sayın Genç, Sayın Oyan, Sayın Elekdağ.

Üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayımız vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- (10/268) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin  ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN - Demokratik Toplum Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verdiği önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

On dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 14.52

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.07

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre vermiş olduğu bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

2.- (10/117) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

                                                                                                          Tarih: 10.06.2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu’nun, 10.06.2009 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun “TBMM Genel Kurul Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler kısmının 69. sırasında yer alan 10/117, esas nolu, “Sanayi sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince” Meclis Araştırması önergesiNİN görüşmelerinin bugünkü birleşimde yapılması önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                            Mehmet Şandır

                                                                                                                  Mersin

                                                                                                    MHP Grup Başkanvekili

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde Bursa Milletvekili Necati Özensoy.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu öneri üzerinde, lehinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu öneri yani gündeme alınmasını istediğimiz araştırma önergesi, sanayi sektörü ve sanayicilerimizin sorunları ve çözüm önerilerinin araştırılması ve gerekli önlemlerin alınmasıyla alakalı. Bu araştırma önergesinin veriliş tarihi 31/1/2008. Yani o günlerde yaşanan sanayideki problemlerin bugünlere yansıdığı şekilde, özellikle krizin de etkisiyle birlikte ülkemizin içinde bulunduğu durumu ortaya koyarak bugün özellikle sanayi sektöründeki yaşanan sıkıntıların sorunlarının araştırılıp çözüm bulunmasıyla ilgili bir araştırma komisyonu kurulması gerçekten elzem olmuştur, zorunlu olmuştur diye düşünüyorum. Çünkü sanayi sektörünün ve ülkenin genel anlamda ne durumda olduğuna şöyle bir göz atarsak, kurulan şirket sayılarına göz attığımızda -ki, bu vereceğim rakamlar TÜİK’in rakamlarıdır, ne gazete haberleridir ne de başka kaynaklardan alınan rakamlardır- bu yıl kurulan şirket sayısı 34,7 azalmış durumda, yine şubat ayı itibarıyla kurulan şirket ve kooperatif sayısı 30,8 azalmış durumda, buna ilave birçok rakamlar verilebilir. Yine açıklanan sanayi üretim kapasite endekslerine hep birlikte göz attığımızda yine bu rakamların gerçekten içler acısı olduğunu hep birlikte görüyoruz.

Bunun yanında yine dış ticaret istatistiklerine, TÜİK’in rakamlarına bir göz atarsak, yine bu rakamların gerçekten çok düşük rakamlar olduğunu, giderek sıkıntıların arttığını TÜİK’in rakamları da ortaya koymakta. AB’ye ihracat yüzde 39,4 azalmış yine geçen yılki rakamlara göre. Ocak ayı istatistiklerine baktığımızda ihracatın 25,7 azaldığını görüyoruz özellikle yine bu rakamların içerisinde. Bunları çoğaltarak, verilen bütün istatistiklere baktığımızda maalesef giderek sanayi sektöründeki üretimin, kapasite kullanım oranlarıyla birlikte yansımaların kötüye gittiğini hep birlikte görüyoruz.

Tabii, bunların en büyük yansımaları da yine işsizlik noktasında oluyor. İş gücü araştırmalarına baktığımızda TÜİK’in yaptığı, yine 2008-2009 Ocak ayına baktığımızda 11,6’dan 15,5’e çıktığını görüyoruz, şubat ayı itibarıyla baktığımızda 11,9’dan 16,1’e çıktığını görüyoruz. Tabii işin ilginç tarafı yine, iş gücüne katılma oranlarına baktığımızda yüzde 45,8 oranını görüyoruz. İş gücü dışında olanların da 46,3’ünün daha önce bir işte çalıştığını görüyoruz. Yani işe girmekten ümidini kesenler ve iş gücü dışında kalanların da oranlarının böyle vahim noktalarda olduğunu hep birlikte görüyoruz. Dolayısıyla, sanayinin ve sanayicilerin sıkıntılarının araştırılması, bir an önce araştırma komisyonu kurulmasıyla birlikte bu taleplerin yerine getirilmesi, bu tedbirlerin alınması gerçekten önemli.

Dünyadaki mevcut ve muhtemel gelişmeleri, bilim ve teknolojideki eğilimleri, diğer sektörlerle etkileşimi, sosyal yapıdaki değişim ve ihtiyaçları da dikkate alarak Türkiye'nin sürdürülebilir sanayi stratejisine yönelik bir çerçeve tasarlanmasını ve kayıt dışı istihdamın kayıt altına alınması, iş gücü üzerindeki vergi yükünün azaltılması, istihdam destek hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve girişimciliğin teşvik edilerek ilave istihdam yaratılmasıyla dinamik bir sınai iş gücü oluşturulması araştırılarak güncel sanayi politikaları oluşturmak artık elzem olmuştur diye düşünüyorum. Bu önergenin bir an önce kabulüyle bir adım daha atılmış olur.

Buradan hareketle baktığımızda, son aylarda ekonomik krizle birlikte sanayiye veya sanayicilere ne tür destekler yapılmış diye bir gözden geçirdiğimizde, maalesef sanayicilere destek yerine ellerinde olan bazı imkânlar da alınmış durumda. Özellikle çıkardığımız son KOSGEB Yasası’nda açılımı “küçük ve orta ölçekli sanayi kuruluşlarını geliştirme ve destekleme” olan KOSGEB’in maalesef “sanayi” kelimesi bile kaldırılarak işletmelere dönüştürülmüş. Dolayısıyla, sanayicilere, bir anlamda, bu kalitenin geliştirilmesi noktasında bir sürü desteği olan KOSGEB bir kredi kurumu hâline getirilerek sanayicilere bu anlamdaki destek de bir anlamda ellerinden alınmış oldu.

Bakın, en son, yine Başbakanlığın açıkladığı “Yatırımlardaki Devlet Yardımları, Aktif İş Gücü Programlarının Güçlendirilmesi, Kredi Garanti Desteği” adı altında bir teşvik paketi var. Ben bununla ilgili, bu çalışmalar, işte, böyle, Mecliste gerçekten geniş bir katılımın olmadığı, bu işi gerçekten yaşayan, bilen insanların oturup bu teşviklerin yapılması, Türkiye'nin haritası çıkarılırken neler yapılması gerektiği noktasında iyi araştırmalar yapılmadığı için maalesef çıkan bu çalışmaların neticesi de pek verimli olmuyor. İşte, çıkan haritaya baktığımızda, tabii, ilginç tablolar da görüyoruz burada. Daha önce kalkınmada öncelikli illerden olan Bilecik, bakıyoruz, birinci bölgeye alınmış; Bursa, Eskişehir, Bilecik bir bölge hâline getirilmiş, sosyoekonomik gelişmişlik endeksi yukarılara çekilmiş ama bunun yanında, bakıyoruz, Manisa üçüncü bölgede, işte, Konya üçüncü bölgede, Kayseri üçüncü bölgede. Yani, böyle, gözle görülen birtakım haksızlıklar, birtakım adaletsizlikler görülüyor. Bundan yaklaşık iki ay kadar önce, bu haritayla ilgili basında çıkan haberleri aldığımda ben o zaman Sanayi Bakanımız olan Sayın Zafer Çağlayan’a bir soru yöneltmiştim, demiştim ki: “Bursa’daki sanayiciler, özellikle tekstil sanayicileri bu haritayla ilgili değerlendirildiğinde Bursa’ya tekstil sektöründe herhangi bir desteğin olmadığını, bu paketin içerisinde özellikle Bursa’ya hiçbir teşvikin olmadığını söylüyorlar. Bu konuda herhangi bilgi var mı, doğru bilgi verir misiniz?” demiştim. Sayın Bakan bana cevaben demişti ki: “Bursa gibi tekstilin merkezi olan bir şehir hiç göz ardı edilir mi? Böyle bir şey düşünülebilir mi?” Gerçekten de doğru söylemiş Sayın Bakan. Bursa göz ardı edilmemiş, Bursa’ya çok büyük destekler var tekstil konusunda, ama taşınma desteği var! Yani eğer Bursa’daki tekstil sanayicileri Bursa’dan üçüncü, dördüncü bölgeye fabrikalarını taşırlarsa, bu tesisleri taşıyanlara beş yıl süreyle kurumlar vergisinde yüzde 20’den yüzde 5’e, yine üçüncü, dördüncü bölgelerde uygulanan SSK işveren prim desteği sağlanacak ve bu tesislerin üçüncü, dördüncü bölgelere nakliye giderleri Hazine tarafından karşılanacak. Yani Sayın Bakanın verdiği müjde, Bursa’daki tekstil sanayisine verdiği müjde, bu paketten bu şekilde çıktı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – Şimdi, bu şekilde tekstile taşınma desteği verirken, bunu verenler acaba şunu düşünüyorlar mı? En az 10 kişi çalıştıran, 250’ye kadar, iş yerinde işçi çalıştıranlar bu işçilerini çıkartacaklar, hepsinin tazminatlarını ödeyecekler, fabrikalarını bir yerden bir yere taşımak, onları monte etmek en az altı ay sürecek, sonra üçüncü, dördüncü bölgelere gittiklerinde, Bursa’da bile sıkıntı olan ara eleman, işte kalifiye eleman ihtiyaçlarını nasıl karşılayacaklar, bunları hiç düşündüler mi acaba?

İşte, sanayiye ve sanayicilere destek verirken, ifade ettiğim gibi, eğer böyle araştırma önergeleri doğrultusunda, gerçekten bu işi bilen ve yaşayan kişilerin oralarda bulunmamasından çıkan paketler böyle paketler oluyor, memlekete ancak bu kadar katkısı oluyor.

Ben, bu araştırma komisyonunun bir an önce kurulması temennisiyle ve sizlerin desteği talebiyle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özensoy.

Önerinin lehine İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam.

Buyurunuz Sayın Susam. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin sanayinin içinde bulunduğu durumu araştırmak için vermiş olduğu önerge lehinde konuşmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Az önce konuşan arkadaşımızın da belirttiği gibi, sanayi, gerçekten üzerinde ciddiyetle durmamız gereken, hele bu kriz döneminde sanayinin sorunlarını en içten bir şekilde masaya yatırıp çözmeye yönelik hızla adımlar atmamız gereken bir konumda.

Biliyorsunuz, dünya ve Türkiye bir krizin içerisinden geçiyor. Dünyada finans krizi olarak başlayan kriz, maalesef, ülkemizde büyük oranda bir reel sektör krizi ve sanayileşme politikalarındaki olumsuzlukları içeren bir kriz şeklinde kendini göstermiştir.

Türkiye'nin sanayileşme politikalarını özellikle AKP’nin yedi yıllık iktidar döneminde incelediğimizde, dünyada çok önemli kaynak olduğu bir süreçte, Türkiye, sanayileşme politikasını oturtup geliştirmek ve dünyadaki sanayideki değişime ayak uydurma noktasında bir politik ve ekonomik program koyamamıştır. Nedir dünyadaki değişen durum? Dünyada değişen durum, sanayi çağından bilgi çağına geçiş, iletişim çağına geçiş ve yüksek teknolojilerin kullanıldığı bir çağa geçti dünya. Türkiye, bu değişimin yaşandığı ve artık Sanayi Devrimi’nden sonra yeni bir dönemin yaşandığı dünyamızda eğer rekabetçi olabilirse ve sanayisini bu değişime ayak uydurabilirse dünyadaki rekabette ayakta kalır, gelişmiş ülkeler içerisindeki hedeflerine varabilir, ülkesindeki işsizlik sorununu çözebilir, sosyal problemlerini çözebilir. Eğer bunu yapamazsa çözme şansı yoktur ve maalesef dünyanın konjonktüründe nakdin, paranın bu kadar bol olduğu, uluslararası yatırımcıların dünyada gelişmekte olan ülkelerde yatırım için çok istekli olduğu bir dönemde Türkiye, kendine bir sanayileşme politikası çizip, bu politikanın üzerinden ciddi bir gelişme yapmak yerine borçlanmayı, ucuz dövizle ithalatı teşvik etmeyi ve mevcut sanayiyi ithalata dayalı bir büyüme ile ihracatçı konuma getirmeyi ilke edinmiş ve bu çerçeve içerisinde bir sanayileşme politikası götürmüştür.

Bu politika, ciddi bir şekilde ülkede var olan sanayide kendini kriz şeklinde göstermiştir. Bu politikalar uygulanırken ulusal sanayimiz, yerli sanayimiz teşvikten uzak, çok kısıtlı imkânlarla büyük bir rekabet ortamında kendi kaderine terk edilmiş durumda bırakılmıştır.

Bakınız, dünyada rekabetin bu kadar yoğun olduğu bir dönemde ucuz döviz politikasıyla sıcak parayı ülkeye çekme yaptığınız zaman ithalatı da teşvik ediyorsunuz. Bu noktada, ithalattaki bu teşvik Türk sanayicisini çok zor durumda bırakmıştır. Bugün Türk sanayisinin rekabetçi olabilmesi için Hükûmet, sanayinin girdilerinde, başta enerji, hammadde ve insan kaynaklarında hiçbir doğru dürüst teşviki sanayicinin lehine kullanmamıştır. Enerji dünyanın en pahalı enerjisi ve ithalata dayalı bir enerji şeklinde kendini göstermektedir.

Az önce verilen, enerjiyle ilgili soruşturma önergesinde de görülecektir ki Türkiye enerjide hem ciddi bir şekilde dışa bağımlıdır, alternatif enerji kaynaklarını kullanamamaktadır hem de dünyanın en pahalı enerjisini kullanmaktadır. Enerjisi bu kadar pahalı olan bir sanayiyi dünyada rekabetçi yapabilir misiniz?

Dünyada işçilik açısından, işverenin yükleri açısından OECD ülkeleri içerisinde işverenin üzerinde en yüksek yük olan ülke Türkiye’dir. Peki, bu yedi yıllık süreç içerisinde bunun yükünün azaltılması noktasında bir şeyler yapabildik mi?

Sanayinin enerji ve insan kaynakları dışında bir politikayla dünyada gelişen teknolojileri kullanabilme noktasında, bilgi teknolojilerine, nanoteknolojiye ve katma değeri yüksek ürünlerin üretilmesine yönelik teşvikler yapabildik mi? ARGE teşviki çıkardık bu Meclisten. ARGE teşvikinde koyduğumuz ARGE elemanı sayısı uluslararası firmaların ülkede gelip ucuz iş gücünden yararlanarak araştırma geliştirme imkânlarından yararlanması noktasındadır. KOBİ’lere, küçük işletmelere, yanında 3 tane, 5 tane, 10 tane eleman çalıştırıp teknolojisini geliştirmek isteyen insanlara sağladığımız imkânlar, onlara sağladığımız imkânlar yanında çok düşüktür. Politikamız hiçbir zaman ulusal sanayinin bu dediğim şekilde gelişmesine yönelik politikaları ve yasal düzenlemeleri yapma noktasında olmadı; hep “Gelsin para, borç çevrilsin ve çevrilebildiği kadarda da bugün için işler idare edilsin.” politikasıydı, bir sanayileşme politikası değildi.

Ve bugün yine aynı şey devam ediyor. Bu krizde, krizden çıkmak için uygulanıldığı söylenen teşvik politikaları da krizin içinden çıkmaya yönelik bir tedbir içermiyor. Hepiniz içindesiniz, şöyle elinizi vicdanınıza koyup düşünün: Bu teşvik politikaları mevcut ekonominin krizinden etkilenmiş sanayi işletmelerinin ayakta kalmasına yönelik herhangi bir tedbir içeriyor mu içermiyor mu? Bu tedbirler, yeni yatırımı teşvik eden bir anlayış içerisinde. Arkadaşlar, önce, yıllardır kurulmuş, alın teri, emek, Türk teknolojisiyle kurulmuş sanayinin sorunlarını çözmek için ne getiriyorsunuz; hangi teşviki, hangi vergisel indirimi, hangi istihdamın üzerindeki yük indirimini, hangi enerji indirimini getiriyorsunuz ki yeni teşvik uygulamaları için yatırımcı bulacaksınız? Yani, Türkiye’de yatırım yapmak için sırada bekleyen, ulusal sanayiden, yerli sanayiden insanlar var da yapmıyorlar, bu bölgeleri ayırıp, bu bölgelere o insanları yönlendireceksiniz. Arkadaşlar, yok böyle bir yatırımcı. Bu yaptığınız da sadece geçmişten gelen hazırlıklarınızı, bugün çaresizlik içerisinde kalıp bir şeyler yapılması gerektiği için -hani bir şarkıda var “Bir şey yapmalı.” diyor- bir şey yapmak için yaptığınız bir tedbir. O kadar da düşüncesizce uygulamalar var ki. İzmir’le Manisa’yı birbirinden farklı iki tane bölge yapıyorsunuz; Adıyaman’ı, Gaziantep’i, teşvik kapsamındaki illeri, birden teşvikin dışarısına çıkarıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, gelin, sanayiyle ilgili ciddi bir politika uygulayalım. Uygulayacağımız bu politika, çağın değişimine ayak uyduran, ulusal sanayiyi ihmal etmeyen ama dünyadaki bilimsel ve teknolojik değişimi yakından yakalayan bir politika olmalı. Bunu, eğitimden başlayarak yapmalısınız. Bir kere, mesleki eğitimi Türkiye'nin bir numaralı meselesi hâline getirmelisiniz. “Meslek eğitimi memleket meselesidir.” sloganı Türkiye'nin en temel olayı olmalıdır. Bugün bu konuda da maalesef eğitim sistemimizin içler acısı olduğu ve sanayinin arzu ettiği yetişmiş elemanı ne ortaöğretim düzeyinde ne üniversite düzeyinde yetiştiremediğimiz çok açık bir gerçektir. Ne yapıyoruz? Hâlâ teknoloji transferiyle, ithalata dayalı, ucuz emekten yararlanan bir ihracat politikası yapıyoruz ve bu ihracat politikası geldi, tıkandı. Bakınız, dün Komisyonda Bakanımız açıklıyordu: “Bu sene 90 milyar dolar ihracat yapabilmeyi hedef koyduk.” Nerede 2023 yılında 500 milyon dolar hedef koymuş Türkiye? Türkiye hedeflerini küçültüyor. Geçen yıl yapılan ihracatın yarı noktasına düşmek durumuna geldik. Bunun nedeni nedir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Daralan iç ve dış pazarda sizin eğer teknolojiniz geri ise, sanayiniz bilgi teknolojilerine, yüksek teknolojiye dayanmıyorsa, iletişim çağının, bilgi çağının teknolojilerine yetişkin bir altyapıyı, ARGE’yi oluşturmamışsanız bu kriz dönemlerinde ucuz emeğe dayalı ihracat politikanız tamamen yok olur. Sizin karşınızda zaten Uzak Doğu’nun ve gelişen başka ülkelerin ciddi bir rekabeti var ve bu rekabet karşısında siz sanayicinizi yalnız bırakmışsınız, artı üzerine yükler bindirmişsiniz.

Onun için bu araştırma önergesi gereklidir. Bu Meclis sanayinin sorunlarını araştırmalı ve bu sanayinin sorunlarını çözmek için kafa yormalıdır.

Bu duygularla önergeyi desteklediğimizi belirtir, hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Susam.

Önerinin aleyhinde Tunceli Milletvekili Kamer Genç.

Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP grup önerisi aleyhinde söz aldım. Hepinize saygılar sunuyorum.

Önergenin mahiyeti, sanayi sektöründe yaşanan sorunlarla ilgili bir konu. Tabii, ben Tunceli Milletvekili olduğum için, Tunceli’de de bir tek sanayi tesisi olmadığı için sanayinin sorunlarıyla fazla ilgilendim dersem doğru söylememiş olurum. Ama keşke hükûmet diye bir kurum şu memlekette dengeli bir yatırım politikası uygulasaydı en azından bizim Tunceli’ye de bir iki tane fabrika düşerdi. Ama tabii, Tunceli’ye, bırakın sanayi yönünden, hiçbir yönden devletin bir yatırımı gitmiyor. İşte, dün burada öğretmenlerle ilgili sorunlar görüşülürken… Bizim eğitimle ilgili çok büyük sorunlarımız var. Maalesef Tunceli’de taşımalı eğitim sistemi bile çok kötü kullanılıyor. Efendim, işte, taşımalı eğitimde getiriyorlar minibüse 3 lira koyuyorlar, diyorlar ki: “Sen sabahleyin gideceksin, 50 kilometreden çocuğu alacaksın, akşam bırakacaksın, 3 lira -eski parayla 3 milyon- para alacasın.” Yani maksat, orada kamu hizmetini yürütmemek.

Değerli milletvekilleri, şöyle bir düşünüp arkamıza bakalım: Şu 23’üncü Dönem, milletvekilliği döneminde Türkiye Cumhuriyeti devleti ne hâle geldi? Benim gördüğüm kadarıyla 23’üncü Dönemde laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin tahrip edilmesi… Yani cumhuriyetin kurulduğu tarihten 23’üncü Dönem Parlamentosunun kuruluş tarihine kadar laik Türkiye Cumhuriyeti devleti hiç bu kadar tahrip edilmedi. Âdeta, Hükûmetiyle, Meclisiyle, kurumlarıyla Türkiye sahipsiz bir ülke hâline geldi. Bakanlar Kurulu üyesi olan bir zat, kırmızı plakalı arabalarla cemaatlerin yemeklerine, ayinlerine katılıyor. Efendim, Meclisin kırmızı plakasına binen zatlar, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu olan Yüce Atatürk ve arkadaşlarını ihanetle suçluyorlar. Türkiye’de, bürokrasi maalesef devletin kuruluş felsefesine uygun davranış içinde değil; eğitimcisiyle, bürokratıyla, her şeyiyle.

Şimdi, Çankaya’da Abdullah Gül evrakta sahtecilikten dolayı “kayıp trilyonlar” davasında yargılanan kişi. Onu bırakın, kendisi devlet bakanıyken Kalkınma Bankasından 1 milyar 700 milyon liralık para harcamış, kendi şahsi harcamalarıyken Kalkınma Bankasına ödettirilmiş, hakkında mahkeme zimmet suçunu çıkarmış ve kendisine tahsil kararı verilmiş.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Toparla, toparla!

KAMER GENÇ (Devamla) – Başka bir ülkede olsa -ki İngiltere’de, son bakanların istifalarını görüyorsunuz- eğer bir zat, eğer devletin parasına el uzatmışsa ve o para mahkemeler tarafından zimmet çıkarılmışsa, artık, o insanlar o makamlarda oturamaz.

Şimdi, sayın milletvekilleri, belirli makamlarda oturabilmek için sütten çıkmış ak kaşık gibi temiz olmak lazım. Aksi takdirde, oturamazsınız.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Senin gibi mi?

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bir çoğunluk şeyine dayanarak ülkeyi en kötü şekilde yönetemezsiniz.

Şimdi bakıyoruz, bir Deniz Feneri çıkmış ortaya. Deniz Feneri nedir? Deniz Fenerinde, vatandaşın en kutsal din duygularını istismar ederek para toplayan kişiler, parayı -15 milyon euroya yakın parasını- Ankara’daki Kanal 7 ve Zekeriya Karaman’a göndermiş. Zekeriya Karaman kim? Onun oğluyla Tayyip Bey’in oğlu bacanak.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Konuya gel, konuya!

KAMER GENÇ (Devamla) – Demek ki Deniz Feneri Tayyip Bey’in de evine girmiş. Şimdi niye…

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Ayıp ya!

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, girmiş işte. Bacanaktan dolayı girmiş, bacanaktan dolayı girmiş. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Şimdi, böyle olunca… Şimdi, arkadaşlar, bu meselenin…

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Çok ayıp ya!

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, ayıp değil.

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Bu tür şeyler yaşına başına yakışıyor mu?

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben bin defa soru sordum, dedim ki: “Tayyip Bey’in oğluna aldığı geminin parası bu parayla ödenmiş mi, ödenmemiş mi?” Birisi çıksın bana desin ki: Ödenmemiş. Ee ben de diyeyim ki: Haa, hakikaten iftira ediyorum. Ama şimdi, bacanak olunca, bacanağın birisinin evine giren para öteki bacanağa da biraz sirayet eder arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Saçma sapan konuşma!

KAMER GENÇ (Devamla) – Biz, Türk yapı sistemini biliyoruz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, yine saçmalamaya başladı!

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, daha önce de söylemiştim, bakın, bizim Türkiye'de aile yapısı şöyledir: Hanımlar erkeklerin ebeveynlerini, aile çevresini pek sevmezler ama kendi aile çevrelerini çok severler hatta, yani ailenin imkânlarından, hanım tarafının imkânlarından yararlandırırlar; bu Türkiye’nin gerçekleridir. Araştırırsanız… Ben, bunu her yerde görüyorum. Dolayısıyla, yani bu işleri… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Konuya gel!

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim bakın, arkadaşlar, bunu bağırmaya…

BAŞKAN – Sayın Genç, konuya gelir misiniz lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, Parlamentonun çalışmasını dile getiriyorum.

YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Ayıp, ayıp!

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, Parlamentonun çalışmasını dile getiriyorum.

YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Yakışmıyor sana.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, Parlamento evvela bunları bulmalıdır.

Beyler, eğer bir devletin, bakın…

YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Nezaketi aşma!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir devletin, bakın… RTÜK Başkanı eğer bu kadar zan altındaysa, eğer mal varlığına el konulmuşsa, eğer yine Tayyip Bey’in oğlunun bacanağının babasının mal varlığına el konulmuşsa; bu ciddi bir meseledir, bunları açıklığa…

YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Atıyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Mahkeme karar vermiş; sen Türkiye’de oturmuyorsun, habersizsin Türkiye’den ya. Türkiye’den habersizsin.

YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Sen iftiradan başka bir şey bilmez misin?

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, yani Türkiye’de oturuyorsunuz ama Türkiye’den habersizsin. Evvela bunların açığa çıkması lazım.

YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Konuştuğun şeylerin hepsi yalan, iftira!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ya sizin yalan demeniz bir şey değil ki, mahkemeler ortada. Mahkemede… Bu paralar nereye gitti arkadaşlar?

YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Ayıp, ayıp!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, Tayyip Bey… Bakın…

YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Milletin kürsüsünü böyle iftira atmak için kullanma.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, Bülent Arınç, Fetullah Gülen’in yurt dışındaki çocuklarını topluyor, getiriyor…(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Efendim, Meclisin bugün ciddi…(Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’in yerinden kalkarak hatip kürsüsüne doğru yürümesi)

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Allah’ından kork be! Ne biçim insansın sen be? (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu ne Allah’ından korkacağım?

BAŞKAN – Sakin olun sayın milletvekilleri.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – İftiracısın, mazursun…

KAMER GENÇ (Devamla) – Ya konuşuyor! Sana ne? Sana ne?

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Hâlâ adam olmadın, uslanmadın be, ne biçim adamsın sen? (Gürültüler)

KAMER GENÇ (Devamla) – Sana ne benim konuşmamdan be!

BAŞKAN – Sakin olun.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Sen sabıkalı adamsın!

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, ara verin; kürsüye saldırıyorlar…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.39

 

 

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.59

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi üzerinde söz sırası Tunceli Milletvekili Sayın Genç’e aitti.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, biraz önce Hatip konuşurken isim vermeden kırmızı plakadan bahsetmişti, kimi kastettiğini lütfen açıklasın.

BAŞKAN – Sayın Genç, kalan beş dakikanızda lütfen daha sakin bir şekilde Genel Kurula hitap ederseniz hepimiz memnun kalacağız.

Buyurunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben bir milletvekiliyim, herkesin bunu aklına koyması lazım. Ben bu kürsüde laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütünlüğünü koruyacağıma namusum ve şerefim üzerine yemin ettim. Bu salonda görev alan bütün milletvekilleri bu yemini etti.

1920 şartlarında, bir yandan İtalyanlar gelmiş, bir yandan İngilizler gelmiş, bir yandan Fransızlar gelmiş, bir yandan Yunanlılar gelmiş, bu memleketi işgal etmişler. Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde bulunan o zamanki onurlu ve soylu halk birleşmiş, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bağımsızlığını korumak için canlarını vermişler, kanlarını dökmüşler ve bir devlet kurmuşlardır. O zamanki insanlar eğer hakikaten bölünmeyi isteselerdi, hazır İngilizler gelmişken, İtalyanlar gelmişken, Fransızlar gelmişken, Yunanlılar gelmişken onlarla iş birliği yapıp, bölücü, bir devlet kurabilirlerdi.

Ben Tunceli Milletvekili olarak Türkiye’deki bazı söylemlerden çok rahatsızım. Bir milletvekili olarak burada bazı şeyleri söylememiz lazım. Türkiye Cumhuriyeti devletinin Anayasası, devrim kanunları yürürlükteyken bir Bakanın çıkıp da, hem de kadın Bakanın çıkıp da bir tarikat şölenlerine devletin resmî plakasıyla katılması beni rahatsız ediyor. Bunu buradan ben söylemeyeceğim, sen söylemeyeceksin, peki, bu devleti kim koruyacak arkadaşlar? Bu devlette yapılan soygunları ben söylemeyeceğim, siz söylemeyeceksiniz de bu devleti kim koruyacak? Bu devleti…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yalan söylüyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, eğer ben bir kimseye iftira atıyorsam, buyursunlar beni mahkemeye versinler. Şimdi siz benim üzerimde niye bu kadar baskı kuruyorsunuz? Yiğitliğiniz varsa gidelim sokakta yürüyelim. Gidelim arkadaşlar, çıkalım televizyonlara konuşalım. Ben burada vatanıma, milletime, insanlarıma karşı ihanet etmiyorum. Ben burada vicdanımın sesine kanarak, makam ve mevki beklemeden, kimseden korkmadan, vicdanımın sesine dayanarak milletime karşı duyduğum sorumluluk duygusu gereği burada düşüncelerimi söylüyorum. Yani…

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Hakaret ediyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Kime hakaret ediyorum kardeşim, kime hakaret ediyorum?

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Herkese hakaret ediyorsun. İftira atıyorsun, iftira.

KAMER GENÇ (Devamla) – Burada suistimalleri söylemek hakaret midir? Ben diyorum ki, Fethullah Gülen’in 700 tane öğrencisini getirip de Bülent Arınç, efendim şiir okutup da bu şiirleri kim yazdı Fethullah Gülen’e demeye hakkı var mı bunun?

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Yazıklar olsun sana!

KAMER GENÇ (Devamla) – Var mı efendim? Var mı bunun?

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Türkçe konuşuyor o çocuklar. Dünyanın dört bir yanında Türkçe konuşuyorlar.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, Türkçe konuşmaktan iftihar ederim. Getir, Güneydoğu’da o kadar çocuk var, okumayan insanlar var, eğer hakikaten vatanseversen, evvela sen kendi memleketindeki gençleri, okumayan insanları, onları okut, onları bu memleketin sadık vatandaşları yap, onlara emek var.

Şimdi, arkadaşlar, Türkiye’de… Bakın, hepiniz de benden iyi biliyorsunuz, Amerika’ya giden özellikle AKP’li milletvekilleri Fethullah Gülen’i gidip ziyaret ediyorlar. Şimdi, bu Fethullah Gülen’i bir gün bu Mecliste açalım. Kimdir bu arkadaşımız? Ne yapmak istiyor? Türkiye’de bunun bu sermayesi nereden geliyor? Acaba Türkiye’deki rejimdeki rolü nedir? Bunları bir araştıralım. Niye buna çekiniyorsunuz? Yarın bunun en büyük zararını siz çekeceksiniz, ben çekmem. Benim zaten düşüncelerim belli. Benim düşüncelerim belli olduğu için… Araştıralım, Türkiye için çok büyük bir tehlikeye gelmiş.

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Mahkemeye ver.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın, geçen gün bir teşvik kanunu uyguladınız…(Manisa Milletvekili Mehmet Çerçi’nin yerinden kalkarak hatip kürsüsüne doğru yürümesi)

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Sayın Başkan, konumuz Fethullah Gülen midir? Hangi konuda konuşuyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, tabii ki, ben konuşurum bunları ya…

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, lütfen, yerinize oturunuz.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Hangi konuda konuşuyor? Nedir konu? Niye müsaade ediyorsunuz?

ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) – Sen kabadayı mısın?

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Nedir, konu nedir?

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Böyle bir şey olur mu ya!

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Siz onun avukatı mısınız?

ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) – Ben o kürsünün koruyucusuyum.

BAŞKAN – Burada kürsü masuniyeti vardır, milletvekilleri istediği gibi konuşurlar. Lütfen… Lütfen yerlerinize oturunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, Sayın Başkan…

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Senin vizyonun var mı?

KAMER GENÇ (Devamla) – Var var, benim var.

BAŞKAN – Sayın Genç, sözünüzü bağlayınız lütfen.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bağlayacağım da, Sayın Başkan…

ALİ KOYUNCU (Bursa) – CD’sini al bir seyret, ne yaptığını, ne yapmak istediğini çözersin.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim CD’yi seyretmeye gerek yok. Ben otuz senedir bu Parlamentodayım ya. Sizin hiçbiriniz benim kadar deneyim sahibi değilsiniz ki. Ben diyorum ki, Türkiye’de, burada, bir tehlike var, bu tehlikeyi görelim. Türkiye’de rejim gidiyor. Türkiye çok ciddi bir dönüşüm içinde. Şimdi, bürokrasiyi hallettiniz, şimdi sanayi ve ekonomiyi hallediyorsunuz. Bunu söyleyen, sizin içinizden çıkan bir milletvekili arkadaşınız, diyor ki: “AKP, Tayyip Erdoğan kendi ekonomisini kuruyor. İşte, yeni teşvik kanunlarıyla kurumlar vergisini yüzde 5’e kadar indiriyor.” Bu, Türkiye'nin geleceğini tamamen yeni devlete dönüştüren, ekonomisiyle, bürokrasisiyle, laik Türkiye Cumhuriyeti devletini yok etmeye çalışan bir uygulamadır. Bunları burada söylemek bizim görevimizdir. Sizin hoşunuza gitmiyorsa, eğer aksini düşünüyorsanız buyurun burada söyleyin.

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Yalan söylüyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – “Hayır, böyle bir şey yok.” deyin.

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Milleti kandıramazsın!

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, ben milletvekiliyim, burada düşüncelerimi söylemem lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, sürem bitmedi.

BAŞKAN – Ben verdim efendim size beş dakika, dört dakika süreniz kalmıştı.

Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim?

SIRRI SAKIK (Muş) – Hatip konuşurken bizi ima ederek suçlamada bulunmuştur.

BAŞKAN – Ne söyledi efendim?

SIRRI SAKIK (Muş) – Kırmızı plakayla Çanakkale’de…

BAŞKAN – Onu açıkladı efendim, onu açıkladı, açıkladı.

SIRRI SAKIK (Muş) – Hayır, açıklamadı, bizzat beni kastetti.

BAŞKAN – Açıkladı efendim, “Bir hanım bakanın” dedi, “Kırmızı plakayla” dedi.

SIRRI SAKIK (Muş) – Efendim, onun ötesinde Atatürk’e Çanakkale’de hakaret ettiğim… Bu konuşmayı yapan benim. Onun için isim vermesini istedim ama bu evirip çevirip bu sefer bakana getirdi. Yani bütün Türkiye de biliyor ki son pazar günü benim Çanakkale’de yaptığım konuşmayla ilgili Kamer’in açıklaması oldu. Ben bu konuda söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, şahsına sataşması nedeniye konuşması

SIRRI SAKIK (Muş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, evet pazar günü ben Çanakkale’deydim. Çanakkale’ye giderken yanımda Batman milletvekili vardı, birlikte Çanakkale’yi dolaştık. Orada Kurtuluş Savaşı’nın anılarını gördüm, orada insanların nasıl omuz omuza emperyalizme karşı savaştıklarını gördüm. Hatta bir duvarda yazıyordu: “Bunlar bir daha geri dönmemek üzere buraya geldiler.” “İşte, biz bu neslin çocuklarıyız.” dedik. O kongrede bunları dile getirdik. “Eğer 1918’in ruhuna, 1921’lerin ruhuna uygun hareket edilmiş olsaydı, Atatürk’ün etrafını kuşatanlar eğer onu 1924’lerde farklı yöne çekmemiş olsalardı bugün bu kan ve şiddet olmazdı.” dedik. "1921’lerin ve 1918’lerin ruhuna sahip çıkmalıyız” dedim ama ne yazık ki bazı gazeteler bunu çarpıtarak, sanki Mustafa Kemal’e dil uzatılmış… Oysa bugünkü birçok gazetede kastımızın Mustafa Kemal olmadığını, hepimizin 1918’lerde ve 1921’lerdeki ruha sahip çıkmamız gerektiğini ve Kürt sorununun çözüm adresinin Çanakkale, İstanbul ve Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu söyledim. Ama ne yazık ki bu arkadaşımız uzun süredir bu kürsüde bazen çıkıp savcıları, polisleri sürekli göreve davet ediyor. Ve kendisini “Ben halkın vekiliyim…” Peki, bunlar, biz vekil değil miyiz!

Efendim, ben… “Kırmızı plakaya bindiniz.” Sizin bir lütfunuz değil ki. Yani kırmızı plakayı siz bize lütfetmediniz. Hakaret etme hakkınız yok. Bu Parlamentoya saygı duymak zorundayız. Yani Atatürk ve Mustafa Kemal sığınabilinecek bir liman değil. Yani yanlışlıklarınızı, eksikliklerinizi onunla telafi etmeyin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SIRRI SAKIK (Devamla) – Bu halk size görev verdi, “Barışı, demokrasiyi, kardeşliği sağlayın.” diyor. Bizim söylemek istediğimiz bu. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Sakık.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, konuşmacı dedi ki: Ben polisi ve savcıları göreve davet ediyormuşum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Sakık.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim, bana sataşma var. (AK PARTİ sıralarından “Otur yerine.” sesleri) Ben hiçbir zaman polisleri ve savcıları hiçbir arkadaş için göreve davet etmedim. Yani birileri beni kendilerine… Müsaade ederseniz, burada bir sataşma var…

BAŞKAN – Sayın Genç, meramınız anlaşılmıştır, teşekkür ediyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, Sayın Başkan, ama bu çok büyük bir itham. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Genç, kürsüye davet etmedim sizi. Meramınız anlaşılmıştır, gerekirse de çağırabilirsiniz…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın, bir şey söyleyeyim size, ben Tunceli’de milletvekilliği yapıyorum. Bu benimle ilgili çok büyük bir itham. Yani orada bir silahlı örgüt görev yapıyor. Bu örgütlere beni şikâyet etmenin anlamında bir ifade kullanılıyor. Bunu açıklamak istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

SIRRI SAKIK (Muş) – Hiç kimse senin için tenezzül etmez.

BAŞKAN – İki dakika süre veriyorum. Lütfen…

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Hayda! Bu kadar da olmaz Başkanım ya!

2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi siz hâlâ bu memlekette yaşamıyorsunuz! Ben şimdi savunduğum fikirle… Şimdi, çıkıyor burada Sırrı Bey diyor ki -güya birilerine çağrı yapıyor-: “İşte, Kamer Genç bizim hakkımızda polisi ve savcıyı göreve davet ediyor.” Benim böyle bir davetim yok. Ben diyorum ki bu kürsü altında, bu çatı altında gelip de ülkenin birlik ve bütünlüğü için namusu ve şerefi üzerine yemin eden insanları bu paralelde de görev yapmaya davet ediyorum. Bunda polisi ve savcıyı herhangi birisine karşı davet etmek var mıdır?

Ben diyorum ki bu memlekette kırmızı plaka arabaya binen, işte, Meclis Başkanlık Divanı üyeleri, Bakanlar Kurulu, evvela bu görevleri kendilerinin yapması lazım. Bundan bir hata var mı? Yok. Ama birilerine birtakım, efendim, göndermeler yaparak… Ben kimseden korkmam, onu da bilesiniz. Eğer ben kendi şahsım…

Ben, Tunceli Milletvekiliyim, Tunceli’deki bu silahlı eylemler en fazla bize zarar veriyor. Bütün okullarımız yakıldı, insanlarımız işsiz, evimizden, barkımızdan olduk, en büyük sıkıntıyı Tunceli halkı gördü. Eğer bu silahlı eylemler olmasaydı şimdi Türkiye dünyanın en büyük bir turizm alanıydı, en güzel yaşanabilir bir coğrafyaydı. Biz bunun için, canımız yandığı için birilerini göreve davet ediyoruz. İkiyüzlü olmayalım diyoruz. Açık olalım, net olalım, ne söylüyorsak içimiz, dışımız bir olsun. Çıkıp da birilerine karşı başka konuşmuyorum, birilerine karşı şey konuşmuyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde konuştuğumu Tunceli dağında da konuşurum. Ben böyle bir insanım.

Saygılar sunarım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- (10/117) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhine Giresun Milletvekili Nurettin Canikli.

Buyurunuz Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Saat 13.00’ten beri, gerçekten çok seviyeli ve katkı sağlayan çalışmalar yapıyoruz, arkadaşlarımız birikimlerini aktarıyorlar ve bize verilen bu görevi en iyi şekilde yapmaya çalışıyorlar ta ki biraz önce kürsüde konuşma yapan konuşmacıya kadar. O konuşmacıyla birlikte, maalesef, inanılmaz seviyesiz bir konuşma yapılıyor. İçi boş, anlamsız, iftira dolu ve içinde -her zaman söylüyorum- zerre kadar zekâ kırıntısı olmayan konuşmalar yapılıyor bu kişi tarafından. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bakın, değerli arkadaşlar, bu arkadaşımız defalarca kürsüye çıktı konuştu. Hiç kimse hatırlıyor mu, burada, bilimsel, gerçekten katkı sağlayıcı, bir şeyler veren, araştırma sonucunda bir çalışmayı ortaya koyan, herhangi bir konuşmasını hatırlıyor musunuz? Hiç kimse hatırlamıyor. Sadece hakaret ediyor, sadece provoke ediyor, sadece geriyor, sadece iftira atıyor ve sadece yalan söylüyor. Bunu kınıyoruz. Biz bu seviyeye inemeyiz, bu seviyeye inmemiz mümkün değil değerli arkadaşlar ama hiç kimsenin de bu Meclisin huzurunu bozmaya hakkı yok. Bu Meclis milletin Meclisi. Millet bize gayet sakin, seviyeli… Elbette herkes düşüncesini söyleyecek, eleştirisini yapacak, ona hiç kimsenin bir itirazı olamaz, ancak ispatlanmamış, mahkeme kararlarıyla ya da başka şekilde belgelendirilmeyen iddiaları burada gerçekmiş gibi ve burada olmayan, cevap verme imkânı olmayan insanlar hakkında aleyhe konuşarak hakaret etmeye hiç kimsenin hakkı yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hangisi, hangisi yahu? Hangisi?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bu seviyesizliktir değerli arkadaşlar, seviyesizliktir altını çizerek söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama hiç kimse bu seviyesizlikle yarışamaz. Temenni ediyorum, ümit ediyorum buna benzer konuşmalar, tartışmalar bu Meclisin bu kürsüsünden yapılmasın değerli arkadaşlar. Yani gerçekten, provoke etme konusunda inanılmaz maharetli bir arkadaşımız. Gayet sakin çalışmalarımızı yürütüyorduk, eleştiriler de oluyordu, bunda hiç kimsenin bir rahatsızlığı yoktu, olması mümkün değil, ta ki o arkadaşımız bu kürsüye gelene kadar. Yani birisi “provoke et” derse ancak bu kadar yapılabilir, provokasyon uzmanı sanki. Bu milletin huzura ihtiyacı var, bu milletin sakinliğe ihtiyacı var, Meclis için de geçerli bu. Bir şey biliyorsanız, gelin, konuşun, anlatın, eleştirin, söyleyin, katkı sağlayın ama bilmiyorsanız, kapasiteniz yoksa, bilgi birikiminiz yeterli değilse -bilemiyorum- zekâ seviyeniz yeterli değilse o zaman konuşmayın, çıkmayın buraya, oturun oturduğunuz yerde. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Grup önerisinin…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bize bir sürü hakaret ettiler, sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Anadol, Sayın Ünsal, Sayın Diren, Sayın Durgun, Sayın Karaibrahim, Sayın Köse, Sayın Sönmez, Sayın Küçük, Sayın Kaptan, Sayın Süner, Sayın Emek, Sayın Susam, Sayın Arat, Sayın Oksal, Sayın Ağyüz, Sayın Kart, Sayın Kaptan, Sayın Coşkunoğlu, Sayın Altay, Sayın Kesici.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- (10/117) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verdiği öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

3.- (10/135) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 10/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması ve saat 19.00’a kadar çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

                                                                                                               10.06.2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu’nun, 10.06.2009 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                            Kemal Anadol

                                                                                                                    İzmir

                                                                                                         Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan (10/135) esas numaralı Meclis Araştırma önergesinin görüşmesinin, Genel Kurul’un 10.06.2009 Çarşamba günlü birleşiminde yapılması ve Genel Kurulun bugün saat 19:00’a kadar çalışması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi üzerinde lehte İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ.

Buyurunuz Sayın Elekdağ. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta Almanya olmak üzere, bazı Avrupa ülkelerinde artış gösteren ve o ülkelerdeki vatandaşlarımız ve soydaşlarımızın mal ve can güvenliğini tehdit eden ırkçı ve yabancı düşmanlığı temelinde saldırılarla ilgili gerekli araştırmaların yapılması amacıyla bir Meclis araştırma komisyonu kurulması için verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu önergenin verildiği 2008 yılının Şubat ayında Almanya’nın Ludwigshafen kentinde Türklerin yaşadığı bir evde çıkan yangında 9 Türk hayatını kaybetmişti. Ludwigshafen yangın faciasından sonra Alman medyası yoğun olarak olayın kundaklama olacağı üzerinde durmuştu. Soruşturmayı yürüten Frankenthal Başsavcısı ise yangının kundaklama sonucunda çıktığına dair bir delil olmadığını ileri sürdü ve dosya kapatıldı. Oysa, şubat ayı içinde Almanya’nın başka yerlerinde de Türklerin oturduğu mekânlara karşı peş peşe yakma teşebbüsleri devam etti. Bu ırkçı saldırılar değerli arkadaşlarım, Türkleri korkuttu çünkü Almanya’da Türkleri yakmaya teşebbüs olayları yeni değildi. Anımsayacaksınız, 23 Kasım 1992 tarihinde Almanya’nın Mölln kentinde bir Türk ailenin oturduğu ev kundaklanarak yakılmış ve bunun sonucunda Aslan ve Yılmaz ailelerine mensup 5 kadın yanarak ölmüştü.

Aynı hasta ırkçı zihniyet, 29 Mayıs 1993 tarihinde, Solingen’de de bilinçli bir kundaklamayla Mevlüde Genç’in 2 kızının, 2 torununun ve 1 yeğeninin, yani toplam 5 kişinin diri diri yakılmasına yol açmıştı. İnsanlık adına utanç verici bu ırkçı saldırılar Almanya’daki Türk toplumunun hafızasına kazınmıştı.

İşte bu nedenlerle, değerli arkadaşlarım, önergemizi Meclis Başkanlığına sunduğumuz günlerde Ludwigshafen vahşeti nedeniyle Almanya’daki soydaşlarımız endişe içindeydiler. Alman makamlarının kendilerini kerhen koruduğu inancıyla can ve mal güvenliklerinden emin değildiler. Hemen belirteyim ki, izah ettiğim bu tehdit ve güvensizlik ortamı sadece kundaklama olaylarından değil, Müslümanlar ile Türkleri hedef alan ırkçı düşmanlığın, ayrımcılığın ve aşağılayıcı muamelelerin artmasından kaynaklanıyordu.

Önergemizi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına sunmuş olduğumuz tarihten bugüne kadar geçen yaklaşık on beş ay zarfında Almanya’da yabancı düşmanlığı ve ayrımcılık ve Türklere yönelik ırkçı saldırılar azalmış değil, bilakis artmıştır değerli arkadaşlarım. Nitekim bu husus FRA’nın, yani Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansının Nisan 2009’da yayınlanan son raporunda açıkça belirtilmiştir. Bu rapor, Avrupa’da yaşayan her 3 Müslüman’dan 1’inin dinî veya etnik kökeni nedeniyle ayrımcı bir muameleye maruz kaldığını ve yüzde 11’inin ırkçı bir saldırıya uğradığını açıklıyor.

Avrupa Konseyine bağlı bulunan ve ismine kısaltılmış olarak “ECRI” denilen Irkçılık, Yabancı Düşmanlığı ve Hoşgörüsüzlükle Mücadele Komisyonunun yayınladığı raporda Almanya’nın maalesef hiç de gurur duymayacağı şu gözlem ve bulgulara yer veriyor. Rapor, Almanya’nın göçmenlere ve özellikle Türk, Müslüman, Çingene ve siyahlara karşı ırkçılık ve ayrımcılık yapıldığını belirtiyor. Bundan sonra da bu tutumun büyük ölçüde siyasi partilerin göçmenleri hedefleyen ve aşağılayan politik söylemlerinden kaynaklandığının altını çiziyor. Raporda, Türk ve Müslümanların, etnik ve dinsel gerekçelere dayanan ırkçı fiziki saldırılara uğradığı ve ayrımcı eylemlere maruz kaldıkları belirtiliyor. Almanya’da 3,5 milyon Müslümanın yaşadığı anımsatılarak bunların mallarının yüzde 10’unun bilinçli olarak tahrip edildiği ve yüzde 3’ünün de fiziki şiddet ve saldırıya uğradığı belirtiliyor. Bu Müslüman kitlenin 2 milyon 800 bininin Türk olduğu dikkate alınırsa, oransal açıdan Türklerin Almanya’da mal ve can güvenliği açısından karşılaştıkları tehdidin boyutları çok daha iyi anlaşılır.

Raporda, ayrıca Alman Vatandaşlık Yasası’nın ayrımcılık öngördüğü vurgulanıyor. Alman vatandaşı olmak isteyen Avrupa Birliği ülkeleri vatandaşları ve İsviçreliler, mevcut vatandaşlıklarından çıkmaya mecbur değiller. Buna mukabil Türkler ve diğer göçmenler, Alman vatandaşı olmak için mevcut vatandaşlıklarından çıkmak zorunda bırakıldıkları için çoğu zaman Alman vatandaşı olamıyorlar.

Değerli arkadaşlarım, buraya kadar belirttiklerim şöyle özetlenebilir:

1) Avrupa ırkçılık ve Müslüman düşmanlığı kıskacındadır.

2) Avrupa’da dinî ve etnik ayrımcılık tırmanmaktadır.

3) Avrupa ülkeleri içinde Müslüman düşmanlığı ve ırkçılığın en büyük hız kazandığı ülke Almanya’dır.

4) Almanya’da ırkçılık ve ayrımcılık, büyük ölçüde, siyasi partilerin göçmenleri kötüleyen ve aşağılayan politik söylemlerinden kaynaklanmaktadır.

5) 3,5 milyon Müslümanın yaşadığı Almanya’da, 2 milyon 800 bin nüfusla en büyük grubu oluşturan Türkler hedef tahtası hâline getirilmiştir.

Şimdi, değinmiş olduğum raporlarda yer almayan birkaç hususu dikkatinize getirmek istiyorum değerli arkadaşlarım. Almanya’da Türklere karşı dışlayıcı ve ayrımcı muamele kasıtlı olarak körükleniyor. Alman politikacıları, sürekli olarak, Türkleri Alman toplumuna uyum sağlamamakla, Almanca öğrenmemekle suçlamak suretiyle Alman kamuoyunu Türkler aleyhine dönüştürüyorlar. Bu durumu, yeni yapılan Avrupa Birliği Parlamentosu seçimlerinde de gördük. Irkçılık ve yabancı düşmanlığı seçim kampanyasının temel dayanağı oldu değerli arkadaşlarım. Cumhurbaşkanı Sarkozy ve Almanya Başbakanı Merkel’in, Türkiye'nin üyeliğine Müslüman olması nedeniyle karşı çıkmaları bu seçime karanlık bir damga vurdu.

Bu ortamda, Alman makamlarının Türkleri bezdirmek, soğutmak, toplumdan dışlamak için her yola başvurduğunu görüyoruz. Sonra da “Türkler entegre olmak istemiyorlar.” diye fatura yine Türklere çıkarılıyor. Bu sağlıksız koşullar nedeniyle Türk gençlerinde işsizlik oranı ülke ortalamasının 2 misline çıkmıştır değerli arkadaşlarım. Türk nüfusunun yüzde 30’u işsizliğe ve yüzde 43’ü yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkûm edilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, burada bir parantez açarak buraya kadar söylediğim iç karartıcı hususların Almanya’daki Türk toplum yapısının sadece bir yönünü yansıttığını vurgulamak isterim. Bu yapının nispeten daha küçük başka bir yönü vardır ki bu, gerçekte bizler için hem umut hem de gurur vericidir çünkü Almanya’da yaşayan Türklerin bir bölümünün toplumsal profilinde devrimsel bir değişiklik olmuştur. Almanya’da ikinci kuşak Türklerin bir bölümü eğitimin sosyal hiyerarşide yükselmek için en güçlü araç olduğunu kavrayarak çocuklarını okutmaya büyük önem vermiştir. Almanya’da yetişip ülkenin eğitim kurumlarından geçen yetenekli Türkler sosyal ve kültürel açıdan ülkeyle kaynaşmış ve nitelikli işlerde çalışmaya başlamışlardır. Mesleklerinde parlayarak topluma örnek olan birçok Türk vardır Almanya’da. Ayrıca bir hayli yetenekli Türk de işçilikten esnaflığa, esnaflıktan da girişimciliğe geçmiştir. Bu söylediklerim, Almanya’daki gelecek kuşak Türklerin, ekonomik, sosyal ve kültürel açılardan ülkeyle kaynaşma ve Almanya’nın siyasal yaşamında aktif olarak yer alma potansiyeline sahip olduklarını göstermektedir. Eğer bu sürece ivme kazandırılırsa, Türk toplumu pozitif bir unsura dönüşerek, hem Türk-Alman ilişkilerini olumlu yolda etkileyecek hem de Türkiye'nin Avrupa Birliğine katılımında anahtar bir rol oynayabilecektir.

Değerli arkadaşlarım, parantezi burada kapayarak, esas konumuz olan bazı Avrupa Birliği ülkelerindeki ve özellikle Almanya’daki vatandaş ve soydaşlarımızın karşılaştıkları dışlayıcı ve ayrımcı muamelelere ve uğradıkları ırkçı saldırılara dönüyorum. Bu olayların sebeplerinin araştırılması ve önleyici tedbirlerin alınması esas itibarıyla Alman Hükûmetinin ve diğer Avrupa hükûmetlerinin sorumluluğu altındadır. Ancak Türkiye'nin konuya yakın ilgi göstermesi ve Alman makamlarıyla iş birliği hâlinde alınacak önlemlerle ilgili görüş ve öneriler oluşturması kaçınılmaz bir görev hâline gelmiştir. Yurt dışındaki vatandaşlarımız da Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuya yakın ilgisini ve desteğini beklemektedirler.

Türk toplumunun Almanya’da ve diğer bazı Avrupa Birliği ülkelerinde karşılaştığı dışlayıcı ve ayrımcı muamele tahammül edilmez bir hâl almıştır. Bu ortamın yeni Ludwigshafen facialarına yol açması olasılığı büyüktür. Bu bakımdan bu önergenin kabul edilmemesinin de bir vebali olduğu dikkatlerden kaçmamalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) – Yapılacak çalışmalarda yabancılara karşı saldırıların ve ayrımcılığın gerçek sebebi konusunda doğru teşhislere ulaşılması, vatandaş ve soydaşlarımızın yaşadıkları topluma daha iyi uyum sağlamaları açısından ülkemizin yapacağı katkıların da saptanmasına yardımcı olacaktır. Bu bağlamda ele alınması gereken bir konu da hem Almanya hem de diğer Avrupa Birliği ülkelerindeki Türk toplumlarının Türkiye'nin bu ülkelerle ilişkilerine pozitif bir unsur olarak katkıda bulunacak bir hâle getirilmelerinin yol ve yöntemlerinin araştırılmasıdır.

İşte, bu gerekçelerle, değerli arkadaşlarım, başta Almanya olmak üzere yabancı düşmanlığının görüldüğü diğer Avrupa Birliği ülkelerindeki durumu yukarıdaki açılardan değerlendirmek üzere bir Meclis araştırması yapılmasını yüce Meclisin takdirlerine sunuyoruz.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Elekdağ.

Önerinin lehinde Kırşehir Milletvekili Metin Çobanoğlu.

Buyurunuz Sayın Çobanoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

METİN ÇOBANOĞLU (Kırşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubunun Almanya’daki Türk toplumuna ırkçı yaklaşımlar noktasında vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin lehinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 1960’lı yılların başında Türkiye’den başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın çeşitli ülkelerine iş gücü açığını kapatmak için çok ciddi bir işçi gönderilmeye başlanmıştır ve -1963 yılından bugüne kadar da- şu anda Avrupa’nın tamamında aşağı yukarı 5 milyon civarında Türk yaşamaktadır. Tabii, bunlar birinci kuşak, ikinci kuşak, üçüncü kuşak, hatta dördüncü kuşak olarak da Avrupa’nın muhtelif ülkelerinde hayatlarını devam ettirmektedirler. 1960’lı yılların başında gidenlerin bir kısmı geri dönmüş, daha sonra orada doğan çocuklar, onların çocukları, evlilik nedeniyle yine Avrupa’nın çeşitli ülkelerine giden Türk nüfus artık yerleşik hâle gelmiş ve başta Almanya’da 3,5 milyon, Fransa’da 500 bin, Belçika, Hollanda, Danimarka, İsveç, Norveç’le birlikte de Avrupa’da 5 milyon civarında Türkiye’den gitmiş Türk vatandaşı yaşamaktadır. Bunların bir kısmı yaşadıkları ülkelerin vatandaşı olmuş, bir kısmı işçi statüsünde oturumla hayatiyetlerini devam ettirmektedirler ve Türk vatandaşıdırlar.

Tabii, ilk başlarda giden bu vatandaşlarımız gittikleri ülkelerde coşkuyla karşılanmış, âdeta oraların kurtarıcısı olarak görülmüş ve o ülkelerin kalkınmasında da çok ciddi bir fonksiyon ifa etmişlerdir ama son yıllarda gerçekten Avrupa genelinde başta Almanya olmak üzere çok ciddi birtakım sıkıntılarla baş başa kalmışlardır. Bu sıkıntıların başında da Avrupa’da yaşayan Türklere o ülkelerdeki ırkçı yaklaşım, ırkçı saldırılar gelmektedir.

Şimdi, çeşitli vesilelerle gidip ziyaret ettiğimiz vatandaşlarımızın yaşadıkları ülkelerin kanunlarıyla, vatandaşlarıyla ilgili hiçbir problemlerinin olmadığına da bizzat şahit oluyoruz yani gittikleri yerin, yaşadıkları ülkenin kanunlarına saygılı, o toplumla iç içe yaşamaktan hiçbir problem duymayan, ama bir tek şey isteyen insanlardır bunlar: Kendi kültürlerini ve inançlarını devam ettirmek, yaşamak isteyen insanlardır.

İlk baştaki bu uyumlu tablo, son yıllarda giderek bozulmuş ve başta Almanya olmak üzere Avrupa genelinde yaşayan vatandaşlarımız, Türkleri âdeta dışlayan, sıkıntıya sokan, zaman zaman da ırkçı yaklaşımlarla oralardan çıkarmak isteyen birtakım politik söylemlerle karşı karşıya kalmışlardır. İşte hepimizin hafızalarında tazeliğini korumaktadır: Solingen faciası, Ludwigshafen’daki yangın, maalesef oradaki Türk vatandaşların diri diri yanarak hayatlarını kaybetmelerine sebep olmuştur. Hatta bu yangınlardan önce de bu evlerin etrafında ve çeşitli derneklere gamalı haçlar çizildiği de tespit edilmiş, basına yansımıştır.

Tabii, bununla ilgili birçok yaklaşım söz konusu ama asıl önemlisi, başta Almanya olmak üzere o ülkelerdeki politikacıların Türk vatandaşlarına, Türklere karşı önyargılı bakmalarından kaynaklanmaktadır. Birçok politikacı çıkıp seçimlerde oy alabilmek için Türklerin gitmesi gerektiğini, Türklerin eğitimsiz ve saldırgan insanlar olduklarını söyleyebilmektedirler. Yine son yaşadığımız, işte takip ettiğimiz Avrupa Birliği Parlamentosu seçimlerinde de maalesef Fransa’da da, Almanya’da da, İngiltere’de de siyasetçilerin, politikacıların Türkiye ile ilgili bakış açısı da bu ırkçılığı tetiklemektedir. Bizzat ben Viyana’da şahit oldum, yine bir Avrupa Birliği Parlamentosu seçimlerine tesadüf etmiştim, billboardlarda aynen şu yazıyordu: “Viyana İstanbul olmayacak.” İşte, siyasetçiler böyle bir yaklaşım sergiledikleri sürece, Avrupa’da yaşayan 5 milyon Avrupalı Türk’ün sıkıntılarını sona erdirmek mümkün değil.

Ayrıca, yine Avrupa’da yaşayan Türklerin entegrasyonuyla ilgili olumlu düşünceler ifade eden yöneticilerin de bu konuda ciddi bir yaptırım uygulamamaları söz konusudur. Âdeta bir sessizlik hâkimdir. Bu konuda Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükûmetlerimiz olarak bu ülkelerde yaşayan vatandaşlarımızın haklarını, problemlerini koruyabilmek, düzeltebilmek için o ülkelerdeki hükûmetlerle çok sıkı ilişkiler içerisinde olup özellikle kendi toplumumuzun içinde bulunduğu sıkıntıların, problemlerin doğru anlatılması gerektiği kanaatindeyim. Ama üzülerek söylüyorum, küresel krizle birlikte Avrupa’nın genelinde de işsizlik ciddi bir noktaya gelmiştir, yüzde 10’ların üzerine çıkmıştır. Avrupalının iş konusunda da bizim insanımıza bakış açısı ön yargılıdır. Özellikle, Türklere yönelik ücret uygulamalarında ucuz işçi gözüyle bakılmakta, önce kendi vatandaşları, arkasından Avrupa Birliği vatandaşları, geriye eğer fırsat kalırsa Türklerle ilgili iş bulabilme imkânları ortaya çıkmaktadır; maalesef, bu vahim bir durumdur. Bu ırkçı yaklaşım ki Avrupa bu konuda hep çifte standartlı davranmıştır. Başkalarındaki ırkçılığı yani başka ülkelerdeki ırkçılığı lanetlerken kendi yaptıkları ırkçılık noktasında da sessiz kalmayı yeğlemektedirler.

Değerli milletvekilleri, tabii, Avrupa’da yaşayan 5 milyon civarındaki Türk’ün, Türk vatandaşının sıkıntıları var. Avrupa hükûmetlerinin bakış açısı da malum. Ama biz Türkiye olarak, Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükûmetleri olarak bu vatandaşlarımız hakkında yeteri kadar gereğini yapmadığımız kanaatindeyim. Bakın, Avrupa’ya giden, oralarda çalışan vatandaşlarımızı 60’lı yıllarda, 70’li yıllarda bir döviz makinesi gibi, yani oradan gelen dövizlerle bizim bütçe açıklarının kapatıldığı, döviz ihtiyacımızı karşılayan birtakım makineler gibi gördük ama maalesef onların küçük sermayeleriyle kurulmuş Türkiye’deki işletmelerin tamamı bugün bir başka ellere geçmiş, Avrupa’da çalışan insanlarımızın küçük sermayeleri yok edilmiştir. Bunu niye söylüyorum? Türkiye açısından aslında çok önemli bir kalkınma modeli olabilecek küçük sermayelerin ortaya konarak ciddi işletmelerin yapılabileceği gösterilecekken maalesef 70’li yılların başında kurulan bütün fabrikalar bugün, el değiştirmiş ve orada alın terinin ufak birikimlerini koyarak bu işletmelerin, bu fabrikaların açılmasına vesile olmuş işçilerimizin, soydaşlarımızın maalesef bugünkü paraları âdeta buharlaşıp uçmuştur.

Yine, değerli milletvekilleri, geçtiğimiz yıllarda hep beraber yaşadık, Türkiye’deki bazı holdingler Avrupa’nın çeşitli ülkelerindeki bu 5 milyon Türk’ü çeşitli vesilelerle ziyaret ederek yine onların bankalardaki birikimlerini çok yüksek faizle ve özellikle inançlarını istismar ederek çok ciddi paraları Türkiye’ye getirmişler ve -üzülerek söylüyorum- o paraların da akıbeti meçhuldür. Defalarca Avrupa’daki vatandaşlarımızdan bu konuyla ilgili hepinize sıkıntılar iletilmiştir. İntihar eden insanların ailesi, çocukları, psikolojik yardım alarak ayakta kalabilen insanların yakınları bizzat bana başvurmuşlardır ama bugüne kadar da maalesef 5 milyar euro civarındaki Avrupa’daki Türklerden toplanan bu paralarla ilgili Türkiye’de bir arpa boyu mesafe katedilememiştir. Bunu da özellikle Avrupalıların bize, vatandaşlarımıza yaptıkları ırkçı yaklaşımı söylerken biz, kendi insanımıza reva gördüğümüz bu muameleyi de söylemeden geçemeyiz.

Yine, değerli milletvekillerim, biraz önce Deniz Feneriyle ilgili birtakım sözler oldu ve Mecliste gerginlik arttı. Şimdi, bakın, Deniz Feneri de Avrupa’daki Türk insanının istismarının çok bariz bir örneğidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

METİN ÇOBANOĞLU (Devamla) – Şimdi, bu konuda kızmaya, alınganlık göstermeye hiç gerek yok, siyaset yapmaya da gerek yok. Eğer orada bizim insanımızın paraları bir şekliyle “Muhtaç insanlara yardım edeceğiz.” diye toplanıp bu paralar bir başka yerlere harcandıysa bunu araştırmak, bunun suçlularının cezalandırılması için uğraş vermek hepimizin görevidir değerli arkadaşlar. Burada bir şey yok, siyaset yok, istismar yok. Ama burada merhamet hislerine dayanılarak bizim, Avrupa’daki, uzaktaki insanlarımızın istismar edilmişliği var. Bunun mutlaka çözüme kavuşturulması, suçlular varsa bağımsız mahkemeler önünde, Türk adaleti önünde hesap vermeleri gerekmektedir. Eğer biz bu hesabı soramazsak bu “Deniz Feneri” lafları daha uzun süre siyasetin gündeminden, kamuoyunun gündeminden de düşmeyecektir.

Ben, hepinizi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çobanoğlu.

Önerinin aleyhine Karaman Milletvekili Lutfi Elvan.

Buyurunuz Sayın Elvan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

LUTFİ ELVAN (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, dünyada yaşanan finansal ve ekonomik krizin paralelinde Avrupa’da da ciddi bir finansal ve ekonomik kriz başladı ve bu krizin özellikle siyasi partiler üzerinde, ister kabul edelim ister etmeyelim, çok olumsuz etkileri oldu. Dolayısıyla, Avrupa’da özellikle siyasi partiler, özellikle sağ kesime mensup siyasi partiler, büyük ölçüde, Avrupa’da yaşayan sadece Türkler değil, Türkler dışında birçok kesime yönelik seçim döneminde bazı kampanyalarda bulundular. Ancak şunu belirtmeliyim değerli arkadaşlar: Şu anda Avrupa’da Türkiye'nin dostu olan, Türkiye için çalışan, Türkiye’ye destek veren o kadar çok milletvekili var ki, o kadar çok ülke var ki. Biz sadece ve sadece yüzlerce milletvekili arasından, milletvekili adayı arasından belki 1 tanesini, 2 tanesini çekip işte “Efendim, Türkiye aleyhine birtakım söylemler içindeler.” gibi yaklaşım içerisinde olabiliyoruz.

Şunu belirtmek istiyorum: Avrupa Parlamentosunun bildiğiniz gibi 785 milletvekili var. Bu milletvekilleri içinde en uç soldan en uç sağa kadar çok değişik kesimlerden milletvekilleri var, dolayısıyla çok ırkçı yaklaşım içerisinde olan milletvekilleri olduğu gibi, gerçekten kültürel anlamda çeşitliliği savunan, demokrasiyi savunan, insan haklarını savunan çok sayıda milletvekili de var, bunu da göz ardı etmemiz gerekiyor.

Bir başka neden, belki Türkiye’ye yönelik, orada yaşayan Türklere yönelik söylemlere karşı bir başka neden ise son beş altı yıl içerisinde Türkiye'nin ekonomik açıdan son derece güçlü bir konuma gelmiş olmasıdır değerli arkadaşlar. Bugün Fransa, Almanya gibi büyük ülkeler, hiçbir ülke, Türkiye'nin kişi başına millî gelirinin 10 bin doların üzerine çıkacağını, sanayide Avrupa’nın her ülkesiyle ciddi bir şekilde rekabet edebileceğini tahmin edemiyordu. Bugün eğer Fransa Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine karşıysa, buna yönelik bir söylem içerisinde ise bunun en temel nedenlerinden bir tanesi Türkiye'nin gücüdür değerli arkadaşlar, Türkiye'nin bugün sanayi alanında, hizmet alanında kazanmış olduğu o büyük güçtür. Bugün belki Avrupa’daki her 3 buzdolabından 1 tanesinin Türk malı olması, her 2 televizyondan 1 tanesinin yine Türk malı olması doğal olarak Avrupalıları bir anlamda ürkütmektedir.

Şunun bilincinde olmalıyız değerli arkadaşlar: Her zaman elbette Türkiye karşıtı, oradaki Türk vatandaşlarımıza karşı birtakım girişim içerisinde olan değişik sivil toplum kuruluşları, partiler, milletvekilleri olacaktır. Bunlar hiçbir zaman bizim çağdaşlaşma projemizi, Avrupa Birliği projemizi göz ardı edebilecek yaklaşımlar olmamalıdır ve bunları çok da ciddiye almamalıyız diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Elvan.

Önerinin aleyhinde Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın.

Buyurunuz Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, maalesef, tabii ki uzun yıllardır, 1960’lı yıllardan bugüne Avrupa’ya göç eden, iş için giden, başka türlü amaçlarla giden birçok Türk vatandaşı var ama o günden bugüne gelindiğinde bakıldığı zaman o günlerdeki sıkıntılar ve Türkiye'nin ekonomik olarak zayıf olduğu dönemlerde, siyaseten zayıf olduğu dönemlerdeki Türk vatandaşlarının çektiği sıkıntılar çok daha büyüktü.

Değerli arkadaşlar, Türkiye bugün artık büyük bir ülke, her alanda güçlü bir yapıya sahip, gerek içeride gerekse dışarıda dış politika açısından da çok önemli bir yere sahip. Ülkemiz AK PARTİ ile birlikte güçlendikçe vatandaşlarımızın içeride ve aynı zamanda dışarıda da standartları artmaktadır. Dolayısıyla, ülkemizin gücüyle dışarıdaki vatandaşlarımızın itibarı arasında doğru bir paralellik görmekteyiz. Bu manada da vatandaşlarımızın gün geçtikçe orada öz güvenleri artmaktadır. Ülkemizin bölgesinde ve dolayısıyla dünyadaki gücü arttıkça, söz sahibi oldukça, dış politikadaki başarılarımız arttıkça oralardaki vatandaşlarımızın hakları da güvence altına alınmaktadır. Bugün itibarıyla Türkiye artık dünyada gündemi belirlenen değil dünyanın gündemini belirleyen bir ülke konumuna geldi.

Değerli arkadaşlar, vatandaşlarımızın haklarının korunması için Vatandaşlık Kanunu dâhil olmak üzere birçok yeni düzenlemeler yapıldı. Yine, şu anda adrese dayalı nüfus sistemiyle birlikte yurt dışındaki vatandaşlarımızın nerede, ne kadar sayıda olduğu, kim olduğu çok açık bir şekilde istatistiki bilgilerde var.

Bugün, artık dünyanın çeşitli ülkelerinde ekonomik açıdan gelişmiş büyük müteahhit firmaları var Türklere ait. Türkiye, işte, bilinçli olarak yürüttüğü bu dış politika sayesindedir ki bugün artık Güvenlik Konseyinin geçici üyesi konumunda ve yine şu anda Güvenlik Konseyinin geçici başkanlığını, dönem başkanlığını yürütmektedir.

Değerli arkadaşlar, ülkemiz büyüdükçe, güçlendikçe yabancıların da ülkemize bakış açıları değişmektedir ve bunu bizler hakikaten görmekteyiz. Oradan gelen vatandaşlarımız bunları çok rahat ifade etmektedirler. “Biz bundan sekiz sene önce, on sene önce sokakta pek rahat yürüyemiyorduk ama şu anda hakikaten Türklüğümüzle gurur duyarak, alnımız açık bir şekilde… Her zaman da ifade ediyoruz.” diyorlar. İşte, siz ne kadar güçlü iseniz haklarınız o kadar çok veriliyor, sizlere o kadar güzel bir bakış açısıyla bakılıyor. Eğer siz buradaki gücünüzü, ülke olarak gücünüzü iyi kullanmazsanız maalesef oradaki vatandaşlarınız da daha zayıf durumda olur. Biz şuna inanıyoruz, bugüne kadar yapılanlar bize gösterdi ki: Ekonomik olarak, siyaseten iyi noktalara geldiğiniz zaman ve bunu, çok iyi bir şekilde potansiyelinizi değerlendirdiğiniz zaman, dış politikayı bilinçli bir şekilde, çok iyi bir şekilde yürüttüğünüz zaman alamayacağınız hak yoktur. Hak verilmez ama siz güçlendikçe söke söke alırsınız diyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aydın.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verdiği öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.52

 

 

 

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.27

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S. Sayısı: 385) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 385 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Geçen birleşimde 12’nci madde kabul edilmişti.

13’üncü madde üzerinde 5 adet önerge vardır.

Önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 13’üncü maddesindeki “550” ibaresinin “600”, “kanuni haddine kadar yükseltmeye” ibaresinin “iki katına kadar yükseltmeye” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

 

Mustafa Kalaycı

Hüseyin Yıldız

 

Manisa

 

Konya

Antalya

 

Mehmet Akif Paksoy

 

 

Yılmaz Tankut

 

Kahramanmaraş

 

 

Adana

                          

(x) 385 S. Sayılı Basmayazı 04/06/2009 tarihli 99’uncu Birleşim Tutanağına eklidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa tasarısının 13 ncü maddesinin 1. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

 

Bengi Yıldız

Nuri Yaman

 

Şırnak

 

Batman

Muş

 

Fatma Kurtulan

 

 

Şerafettin Halis

 

Van

 

 

Tunceli

“Bu fıkraya göre istisna uygulanacak motorin miktarı TIR çekicilerinde 800 litreyi, istiap haddi 15 tona kadar olan kamyon ve tankerlerde 400 litreyi, istiap haddi 15 tonun üzerinde olan kamyon ve tankerlerde ise 600 litreyi aşamaz. Bu istisna miktarları araçların frigorifik depoları için ayrıca uygulanır.”

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım üç önerge de aynı mahiyette olduğundan önergeleri okuduktan sonra işlemlerini ve oylamalarını birlikte yapacağım. Ancak talepleri hâlinde, önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

TBM Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa tasarısının 13. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının; 13 üncü maddesinin madde metninden çıkarılmasını, takip eden maddelerin ise sırasıyla teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

 

Ünal Kacır

Asım Aykan

 

Giresun

 

İstanbul

Trabzon

 

Hasan Ali Çelik

 

 

Veysi Kaynak

 

Sakarya

 

 

Kahramanmaraş

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 13. maddesinin metinden çıkarılmasını teklif ederiz.

 

Faik Öztrak

 

Şevket Köse

Ali Oksal

 

 

Tekirdağ

 

Adıyaman

Mersin

 

 

Ali Koçal

 

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

 

Zonguldak

 

 

Malatya

 

BAŞKAN – Komisyon bu önergelere katılıyor mu efendim, madde çıkarılması önergeleri?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılıyoruz. Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, Komisyon katılamaz herhâlde?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Komisyon takdire bırakabilir.

BAŞKAN – Efendim?

OKTAY VURAL (İzmir) – Çoğunluğu olmadığı için katılamaz Komisyon efendim.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Takdire bıraktı.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Takdire bıraktık efendim.

BAŞKAN – Komisyon düzeltti efendim, “Takdire bırakıyoruz.” dedi.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinden kim konuşacak?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Faik Öztrak efendim.

BAŞKAN – Sayın Öztrak, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 13’üncü maddesinin metinden çıkarılmasıyla ilgili önergemiz üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye gerçekten sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Üretim rakamlarında, istihdam rakamlarında sürekli dip arayışı içindeyiz. Neden dip arıyoruz? Dibe gelelim ki ondan sonra yukarı doğru çıkalım istiyoruz.

Örneğin, bakıyorum, bugün, kapasite kullanım oranları verileri yayınlanıyor. Kapasite kullanım oranları verilerinde kapasite kullanım oranının yüzde 70’in üzerine çıkması bir umut yaratıyor ama rakamlara, yine bu verilerin yayınlanması sürecinde ortaya çıkan birtakım göstergelere baktığımız zaman mayıs ayında da imalat sanayicileri diyorlar ki: “Bu ay imalat sanayisi üretimi geçen aya göre yüzde 7,6 arttı.” Güzel ama bunu endekse uygulayıp mevsimlik düzeltmesini yaptığımız zaman yine geçtiğimiz yıla göre geçtiğimiz yılın aynı ayına göre, mevsimlik düzeltme yapmadan yüzde 17,5; mevsimlik düzeltme yaptıktan sonra da endeks değerinin hızla aşağıya doğru azaldığını görüyoruz. Yine aynı durum istihdamda da söz konusu ama bakıyoruz sanki ülkede… Bunlar ülkenin uzun dönemdir görmediği -açıkça altını çizerek söyleyeyim- 2001 krizinde dahi görmediği çok ciddi üretim düşüşleri, çok ciddi istihdam azalışları ama sanki hiçbir şey yokmuş gibi burada birtakım yasaları tartışıyoruz. Örneğin bu yasa kırk bir maddelik bir yasa. Bu yasanın içinde, bu krizin önüne geçebilecek, bu krizi önleyecek, bu krizde zarar görenlerin, işsiz kalanların derdine deva olabilecek çok az sayıda madde var.

Oysa değerli milletvekilleri, 2001 krizinde Türkiye’de krizi yönetmiş ekibin içinde Hazine Müsteşarı olarak bulunan bir arkadaşınız olarak şunu söyleyeyim: Krizleri görmemezlikten gelerek bu işi önleyemezsiniz. Sıkıntıyı görmemezlikten gelerek bundan çıkamazsınız. Hele hele krizlerle hiç ilgisi olmayan birtakım düzenlemeleri Mecliste tartışarak zaman kaybederek de bugünlerde çok ihtiyaç duyacağınız güven ortamını da sağlayamazsınız.

Bakın, bu sıkıntılar, dünyada yaşananlar, içeride yaşananlar, sonuç itibarıyla risk iştahında ciddi bir düşüşe neden olmuştur. Risk iştahı düştüğü zaman, ekonomilerde çekici faktörler öne çıkar yani güven unsuru öne çıkar ama bugün Hükûmetin içinde bulunduğu yaklaşım bu güven unsurunu öne çıkaracak bir yaklaşım olarak karşımızda durmamaktadır. Sekiz aydır oyalanıyor Türkiye. İlk defa, dün değil evvelki gün, ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı biraz daha gerçekleri söylemeye yakın bir söylem içine girdiği zaman herkes umutlanmaya başladı, “Hah, şimdi acaba gerçekten olan biteni görmeye başladılar mı?” diye. Bakıyorsunuz, geçtiğimiz hafta bir teşvik paketi açıklanıyor. Teşvik paketinde, bugün dünyada teşvik sisteminde hangi kavramlar kullanılıyorsa hepsi var: Büyük yatırımlar, bölgesel teşvikler, bölgesel-yöresel teşvikler, sektörel teşvikler, genel teşvikler, “clustering” dediğimiz bir bölge içinde birbiriyle ilişkili sanayileri toplama yönündeki yaklaşımlar. Şimdi, bunların hepsini birden birbirleriyle bağdaştırmak mümkün değil. Nitekim bağdaşmamıştır ve çıkan teşviklerle ilgili açıklanan düzenlemeye baktığınız zaman gördüğümüz husus şu: Birbirleriyle ilişkisi olmayan birtakım düzenlemeler karşımızda duruyor.

Ama bundan çok daha önemli bir husus var değerli milletvekilleri, o da şu: Böyle dönemlerde bir paketi açıkladığınız zaman bununla ilgili her şey ertesi gün yürürlüğe girmeli. Bu paket ne zaman yürürlüğe girecek? Bunun birçok maddesini yukarıda, daha hâlâ Plan ve Bütçe Komisyonunda düzenlemeyle ilgili tartıştık, Meclisin gündemine geldi ama hâlâ Genel Kurulda görüşülemedi.

Yine yukarıda tartıştığımız birtakım düzenlemeler var. Bir başka önemli konu, bunun organizasyon altyapısını da çok net olarak görmek mümkün değil. Yine çok ciddi tutarsızlıklar var. Bakın, geçtiğimiz hafta açıklanan paket şu izlenimi açıkça veriyor:

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

FAİK ÖZTRAK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Bu, daha önceden hazırlanmış, Hükûmet tarafından arapsaçına döndürülmüş teşvik sistemini belli bir düzene kavuşturmak amacıyla birtakım çalışmalar yapılmış, alelacele bu çalışmalar da şimdi kamuoyuna krizden çıkış paketi gibi açıklanıyor. Yani 26 tane bölge. Bunların içinde iller var. Bunları, 4 tane sosyoekonomik gelişmişlik bakımından tasnif edilmiş, birbirine benzer diye düşünülen ana gruplar içinde topluyorsunuz. E peki, bu sosyoekonomik gelişmişlik göstergeleri ne zaman hesaplanmış, çıkarılmış? 2000 yılının sosyoekonomik gelişmişlik göstergeleri, 2003 yılında da yayınlanmış. E o zaman ne oluyor? Bu sene başında çıkardığınız kalkınmada öncelikli yöreler içinde yer alan Adıyaman kalkıyor, Gaziantep’le aynı yere giriyor. Yine baktığınız zaman Tekirdağ, Edirne birinci bölgede yer alıyor. Bu uygulamalardan güveni sağlamak için kaçınmak lazım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztrak.

Sayın Canikli, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; verdiğimiz…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, burada 13’üncü maddede, bize dağıtılan önergelerin içerisinde Sayın Canikli’nin önergesi yok efendim.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Var efendim.

BAŞKAN – Burada imzası görünüyor efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bize dağıtılanlarda yok, o bakımdan… Dağıtılmadı mı acaba?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Var efendim, var. Dün dağıtılmıştı Sayın Vural, dün dağıtılmıştı.

BAŞKAN – Sayın Vural, bizim burada var imzası.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, sizin orada olması… Bizim buraya da gönderilmesi lazım.

BAŞKAN – Gönderilmiş olması lazım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Önerge yok burada.

BAŞKAN – Önergeyi gönderin o zaman lütfen.

OKTAY VURAL (İzmir) – Şu gönderilen önergeler içerisinde Sayın Canikli’nin imza sahibi olduğu bir önerge yok. Varsa versinler arkadaşlar.

BAŞKAN – Gönderiniz o zaman.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Efendim, hem biraz önce okundu zaten hem de gönderildi. Bize geldi mesela.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, bizde yok, o bakımdan...

BAŞKAN – Hemen eksikliği gideririz efendim. Size yolluyoruz.

Buyurunuz Sayın Canikli.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bütün konuşmacı arkadaşlarımızın, ilgili tüm konuşmacı arkadaşlarımızın ifade ettiği gibi dünya bir sıkıntılı dönemden geçiyor ve bunun da hemen hemen tüm sektörlere, başta reel sektör olmak üzere, yansımalarını görüyoruz, ölçüyoruz, rakamlara da yansıyor. Son günlerde “Acaba Türkiye’de dip noktasına ulaşıldı mı ve bir iyileşme sürecine girildi mi, tekrar rakamların normale dönmesine ilişkin bir çıkış başladı mı?” sorusu ya da konusu üzerinde yoğunlaşıyor tartışmalar. Farklı görüşler var. Bizim kanaatimiz, Türkiye’de dip noktasının görüldüğü ve ekonomik düzelmenin başladığı yönündedir. Elbette böyle bir kanaati besleyen ya da böyle bir kanaate ulaşmamıza yol açan rakamlar var. Bu rakamlar çerçevesinde bunları söylüyoruz.

Tabii, önce şöyle bir hatırlatma yapmakta fayda var: 2001 krizi ki içsel bir krizdi -gündeme geldiği için söylüyorum- ve millî gelirimiz yüzde 9,6 civarında bir küçülmeyle karşı karşıya kalmıştı ki bu, Türkiye ekonomisi tarihinde yaşanan en büyük daralmalardan bir tanesidir -bunu burada belirtmekte fayda var- ki bizim beklentimiz bu sene, 2009 yılı için 3,6 civarında bir küçülmedir.

Şimdi, değerli arkadaşlar, talep yetersizliği, iç ve dış talep yetersizliği nedeniyle Türkiye'de reel sektörün olumsuz yönde etkilendiğini biliyoruz. İhracatımızın azalması, dış talepteki daralma ve içeride de insanların satın alma eğilimlerinde bir isteksizlik söz konusu. Bunlar rakamlara yansıyor. 2008’in başından itibaren özellikle en önemli gösterge olan tüketici güven endeksinde çok ciddi düşüşler başlıyor ve bu düşüşler kesintisiz olarak 2008 Kasım ayına kadar devam ediyor. 2008 Kasım ayında tüketici güven endeksinin en düşük olduğu seviyedir, noktadır ve 68,8 civarındadır. Bu aydan itibaren tüketici güven endeksi istikrarlı bir şekilde ve kesintisiz bir şekilde artmaya başlıyor. Yani aralık ayında 69,90’a, ocakta 71,56’ya, en son nisan ayında 80,75’e ulaşıyor.

Burada önemli olan şu: Bu artışın kesintisiz olması, bir trend hâline dönüşebilmiş olması ve bu noktada bize bir yorum, değerlendirme yapma imkânı vermesi. Zikzaklar olsaydı belki bu değerlendirmeyi bu kadar kesin olarak yapma imkânımız olmayabilirdi ancak tüketici güven endeksindeki iyileşme ya da yükselme bize hem bunun kapasite kullanım oranlarına yansıyacağını, imalat sanayisi endekslerine yansıyacağını ve istihdam rakamlarına yansıyacağını elbette gösterecektir. Bunun sonucunda bu olacaktır.

Tabii, tüketici güven endeksindeki düzelmenin kapasite kullanım oranlarına ve istihdam rakamlarına belirli bir gecikmeyle yansıdığını hepimiz biliyoruz. Bu gecikme üç ile altı ay arasındadır. Bozarken de aynı süreci izlemektedir, iyileşme olduğu zaman da ya da iyileşme sürecine girilirken de böyle bir durum söz konusu olmaktadır.

Bakın, sanayi üretim endeksinde şubat ayına kadar yine kesintisiz bir düşüş yaşanmıştır. Sanayi üretim endeksi 2009 Şubat ayına kadar 140’lardan 84,8’e kadar gerilemiştir. Gerçekten çok ciddi bir düşüştür bu, ciddi bir kasılmadır, ciddi bir üretim daralmasıdır. Zaten diğer makro göstergelere de bu yansımış durumda.

Bu ne kadar gerçekse bu tarihten itibaren de istikrarlı bir şekilde sanayi üretim endeksinin yukarıya doğru bir yön içerisine girdiği, bir eğilim içerisine girdiği de bir gerçektir. Mart ayında 95,9; nisan ayında 97,4 olarak karşımızdadır bu rakamlar. Gecikmesi -biraz önce ifade ettim- son derece doğaldır. Tüketici güven endeksinin kapasite kullanım oranlarına gecikmesi, öğretide de ifade edildiği gibi, gecikmeyle oluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yine, bunu doğrulayan -sadece iki gösterge değil- bir gösterge de kapasite kullanım oranlarıdır. Nitekim, kapasite kullanım oranları da 2009’un Şubat ayına kadar, imalat sanayi üretim endeksine paralel olarak 2009 Şubat ayına kadar yine kesintisiz bir düşüş yaşamıştır ve bu tarihten itibaren de yine tırmanışa geçmiştir. Belli bir süre sonra bunlar istihdam rakamlarına yansıyacaktır. Bu da son derece doğaldır. Önce tüketici güven endeksindeki artış, yani talepte bir artış eğilimi, bunun, kapasite kullanım oranlarına, sanayi üretim endeksine ve en son olarak da istihdam rakamlarına yansıması kaçınılmazdır. Bu rakamlar çerçevesinde, çok rahatlıkla söyleyebiliriz: Alınan tedbirlerin sonucunda elbette bugüne kadar gelinmiştir. Yani, bu tedbirler alınmamış olsaydı, kalemi, sayısı yaklaşık 55-60 civarında olan ve kamuya maliyeti de 55-60 milyara ulaşan bu düzenlemeler yapılmamış olsaydı, bugüne kadar bu noktalara gelinmezdi ve o alınan olumlu kararların, ekonomi yönetiminin aldığı olumlu kararların yansımalarıdır ve Türkiye, ekonomide artık dip noktayı görmüş, yukarıya doğru çıkmaya başlamıştır. İnşallah bu eğilimleri artan oranda önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.

Sayın Genç…

Buyurunuz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 385 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 13’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasına ilişkin olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

385 sıra sayılı kanunun 13’üncü maddesi, 3065 sayılı katma değer vergisi uyarınca ihracat yapan tırlar, çekicilere eskiden şey vardı, bunların aldıkları akaryakıtın tümü vergiden istisnaydı. Şimdi, nedense işte Hükûmetin kafasına ermiş, nasıl böyle bir keramete ermişlerse, istiap hadlerine göre işte 300 litreye, 550 litreye ve 400 litreye çekmişler.

Aslında ihracat yapan bu kişilere tanınan bu aldıkları motorinin KDV’sinin devam etmesi gerekir. Çünkü bunlar ihracatta ciddi hizmet yapıyorlar.

Aslında bu ÖTV’siz ve KDV’siz mazot alan özellikle deniz taşıma araçlarında büyük bir kaçakçılık yapıldığı konusunda bize bilgi geldi. Tabii, bize gelen bilgiler bu kaçakçılığı yapan kişilerin kimlerin yandaşları olduğu konusunda da geldi ama belgesi daha gelmedi. Belgesi gelsin, burada açıklarım.

Şimdi, benden önceki konuşmacı “Dip noktası görüldü.” diyor. Yani işte krizin dip noktası görüldü de ben bir süre sonra geleceğim buraya, diyeceğim… Bu dip noktası görülmediği zaman ne diyecek bakalım. Yani dip noktası inşallah görülsün de hani ondan sonra da… Dip noktası görüldü, kriz yavaş yavaş etkisini kaybediyor, biz de bunu istiyoruz ama getirdiğiniz kanunlar gülünç duruma düşüyor.

Bakın, şimdi, 12’nci maddede benim önergem vardı, kamu idarelerinin aldığı, işte, taşıt araçları KDV ve ÖTV’den istisna ediliyordu. Neyse, burada bir önerge verildi: “Başbakanlık merkez teşkilatı…”

Şimdi, bakın, bu araçları size okuyayım (2) sayılı cetvelde: Bunlar özellikle otomobil, minibüs, otobüs, kamyon, kamyonet, tır çekicileri; yine motosikletler, golf araçları, yine üç dört tekerlekli, plajlarda kullanılan motosikletler, yine 4x4 tipi cipler, ayrıca da kayak merkezlerinde kullanılan araçlar… Mesela, şimdi, Kayseri’de Devlet Su İşlerinin çok modern bir kayak merkezi var. Herhâlde oraya birileri çok özel araçlar alacak, lüks araçlar alacak, vergi vermeyecek. Yine bunlar arasında deniz araçları olarak da jetskiler, motorbotlar, sürat tekneleri, lüks yatlar…

Şimdi, AKP Hükûmetinin meşgul olduğu şeylere bakın değerli milletvekilleri! Yani, sanki bu memlekette her şey halledilmiş, memlekette işsizlik halledilmiş, yoksulluk halledilmiş, insanlar iş buluyor, memleketin parası bol… E ne yapalım? “Efendim, işte, devlet dairelerindeki jetskileri, lüks botları Başbakanlığa alalım, bunları vergiden, ÖTV’den, KDV’den istisna edelim.” Yani böyle bir anlayış olur mu, böyle bir anlayış? Biz bunları söylediğimiz zaman bize diyorlar ki: “Efendim, sen bize hakaret ediyorsun.” Yahu, ben size hakaret etmiyorum kardeşim. Yani jetskiyi Başbakan ne yapacak? Bir sorayım size: Ne yapacak yahu jetskiyi ÖTV’den, KDV’den istisna ederek? Botları ne yapacaksınız? Yani ondan sonra, lüks yatları ne yapacaksınız? Zaten geçen gün de kotraları ve lüks yatları gümrük vergisinden istisna ettiniz, ÖTV’den istisna ettiniz, KDV’den istisna ettiniz, harçlar tarifesini uyguladınız, 9 milyar 350 milyon lira olan vergisini 3 milyon 200 bin liraya indirdiniz. Yani şimdi böyle…

ASIM AYKAN (Trabzon) – Çarpıtıyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Çarpıtıyorsam… Yahu, çık burada çarpıtıyor… Benimle bir televizyon kanalında görüşmeye var mısın? Bir televizyon kanalında…

ASIM AYKAN (Trabzon) – Bildiğini de bilmediğini de konuşuyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, çarpıtıyorsam… Bakın arkadaşlar, ben bu arkadaşla bir iddiaya girerim, ne istiyorsa o iddiaya girerim. Çarpıtıyorsam çıkın bakın…

ASIM AYKAN (Trabzon) – Her işte konuşuyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, kardeşim, (2) sayılı cetvelde jetski… Bakın, deniz araçları… Ben sana okuyorum yahu.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Sen her işin uzmanı mısın?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bakın… Bilmiyorsan konuşma yahu, bilmiyorsan konuşma!

ASIM AYKAN (Trabzon) – Her işte konuşuyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani bakın, (2) sayılı tarifedeki deniz araçları nedir? Bakın, size söyleyeyim: Jetski’ler, motor botları, sürat tekneleri, yatlar… Yani bunlar (2) sayılı tarifede sayılan şeyler. Siz buraya getirdiğiniz önergeyle bunları Başbakanlık teşkilatına aldığınız zaman ÖTV ve KDV’siz alıyorsunuz ama bunlar da bir vergi kaçağına neden oluyor. Siz maliyeci olmadığınız için beyefendi, aklınız bu gibi şeylere ermiyor. Bari bir müsaade edin, yıllarca ben…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Arkadaşlar, ben maliye okulu mezunuyum ve uzun süre maliyecilik de yaptım, Danıştayda vergi davalarına baktım. Benim kitaplarım da var, isterseniz size göndereyim de, o kitaplardan da biraz feyiz alın.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Sen hukukçu musun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, dediğimiz şu: Siz burada vergi kanunlarında… Geçen gün getirdiniz, işte, lüks yatlardan ve botlardan, kotralardan ithalatlarda gümrük vergisini kaldırdınız. Kaldırmadınız mı? O zaman siz burada, bu salonda boşu boşuna parmak kaldırıyorsunuz. Burada hangi kanunlar kabul ediliyor, ne getiriliyor, onlardan haberiniz yok.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Bu devletin lehinde, haberin yok.

KAMER GENÇ (Devamla) – Devletin lehinde olur mu? Yani, lüks yatlarda, botlarda, kotralarda vergi muafiyetini getirmek, Allah aşkına hangi devletin lehine ya? Zenginlerin lehine. Sizin Hükûmetiniz zamanında insanlar vurgun vurdu, büyük zengin etti. Şimdi, yatları, kotraları getirip vergi vermeyeceksiniz. Önergemin mahiyeti bu.

Saygılar sunarım.

Yalnız karar yeter sayısının aranmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bakacağım efendim.

Teşekkür ederim Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Tüm önergeler…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – 138 kişi yok. Efendim var mı 138 kişi?

BAŞKAN – Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yok.

On dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.51

 

 

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

385 sıra sayılı Tasarı’nın 13’üncü maddesinin çıkarılmasına ilişkin birlikte işlem yaptığımız üç önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeleri yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Bu kabul ettiğiniz önerge doğrultusunda 13’üncü madde tasarı metninden çıkmıştır. Bu nedenle, bu maddede değişiklik öngören diğer iki önergeyi işlemden kaldırıyorum. Kanun yazımı esnasında diğer maddeler teselsül ettirilecektir.

Şimdi 14’üncü maddeye geçiyoruz ve 14’üncü madde üzerinde üç önerge vardır.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 14’üncü maddesindeki (b) bendinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

 

Mustafa Kalaycı

Hüseyin Yıldız

 

Manisa

 

Konya

Antalya

 

M. Akif Paksoy

 

 

Yılmaz Tankut

 

Kahramanmaraş

 

 

Adana

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Tasarının 14’üncü maddesinde yer alan (a) bendinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Yaşar Ağyüz

 

Trabzon

 

Malatya

Gaziantep

 

Vahap Seçer

 

 

Gökhan Durgun

 

Mersin

 

 

Hatay

T.B.M Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa tasarısının (14.) maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

BAŞKAN – Bu okuduğumuz son önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurunuz efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 385 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 14’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasına ilişkin olarak verdiğim önergeyle ilgili konuşmak istiyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu 14’üncü maddeyle KDV Kanunu’nun 17’nci maddesinin 2/b fıkrası değiştirilmektedir. Bu değişiklikle, üniversite ve yüksekokullarda KDV istisnasından yararlanabilmek için, mevcut, yürürlükteki kanuna göre kapasitelerinin yüzde 50’sine fakir ve yoksul çocukları okutmaları gerekir. Şimdi, bu yüzde 50 kapasiteyi yüzde 10’a indiriyorlar. Şimdi, bu niye yapılıyor? Bunu öğrenmek gerekiyor. Yani, şimdi, ülkemizde bu kadar fakir insan var, çok yoksul insan var. Üniversitelerin KDV istisnasından yararlanabilmesi için yüzde 50 kapasite 1985 yılından beri uygulanıyordu ve birçok yüksekokul ve üniversite, bu kapasitesinin yüzde 50’sine fakir ve yoksul öğrenciler almak suretiyle, isterse KDV istisnasından yararlanıyordu. Ama, anlaşılıyor ki -ben biraz önce burada konuştuğum zaman Fethullah Gülen’den bahsedince birtakım insanlarımızın cinleri attı ya- onun Türkiye’de birtakım özel üniversite ve fakülteleri var. İşte onların bu istisnadan yararlanması için bu rakamı yüzde 50’den yüzde 10’a çekiyorlar. İşte, açık delili. Yani, siz, şimdi, bir memlekette çok fakir öğrenciyi okutmaya teşvik ediyor musunuz, etmiyor musunuz? E, ediyorsanız, 1985’ten beri uygulanan bu yüzde 50 kapasiteyi -birdenbire size böyle bir sır geldi de- niye yüzde 10’a indiriyorsunuz? Bence gereksiz yere birtakım insanların telkinleri ve birtakım insanlara fayda sağlamak için... Şimdi, KDV istisnası az bir rakam değil ki değerli milletvekilleri. KDV istisnasından faydalanmak için, büyük bir vergi kaynağından mahrum ediliyor devlet. Dolayısıyla, bu kadar büyük bir vergi kaynağından mahrum edilen devlette… Bu kadar büyük vergi vermeyen insanların da hiç olmazsa orada kapasitesinin yüzde 50’si kadar bir öğrenciyi, fakir ve yoksul öğrenciyi okutması lazım. Niye bunu yüzde 10’a indiriyorsunuz? Bu, tamamen haksız bir sonuç. Daha önceden söylediğim gibi, işte birtakım cemaatlerin, birtakım tarikatların Türkiye’de üniversiteleri var, yüksekokulları var ve bunların da sizin üzerinizdeki baskısı yüksek, dolayısıyla bu baskıya dayanamıyorsunuz ve ondan sonra bunu yüzde 10’a indiriyorsunuz. Yüzde 10’a indirdiğiniz zaman birçok yüksekokul ve üniversite bundan yararlanacak, devletin buradaki KDV istisnasındaki kaybı çok büyük olacak. Onun için, yani devlet bir vergisinden vazgeçerken bunun karşılığında vatandaşın kazanımlarının da o seviyede olması lazım. Bu seviye arasında hiçbir orantı yok. Yani birileri çıkıp da burada -Hükûmet- bize izah etsin. Bu yüzde 50 oranını niye yüzde 10’a indirdiniz? Yüzde 50’yi yüzde 10’a indirdiğiniz zaman hangi cemaatlerin hangi yüksekokulları ve üniversiteleri bundan yararlanıyor ve oranı ne kadar oluyor? Devletin burada kaybı ne oluyor? Memlekette Hükûmet yok ki... Ben diyorum işte, çıksın, burada söylesin bunu. İşte, Bakan çıksın, bize cevap versin efendim. Zaten Hükûmet sırasında da Tarım Bakanı oturuyor. Sanki memlekette tarım politikası halledilmiş de sıra maliyeye gelmiş. Onun için evvela herkes kendi politikalarını halletmesi lazım.

Yani şimdi bir milletvekili olarak burada bazı şeyleri söylediğimiz zaman burada bir karşılık olması lazım değerli milletvekilleri. Yıllarca bu Parlamentoda milletvekillerinin yaptıkları konuşmalara karşı… Olabilir, milletvekili yanılabilir. Ama en sağlıklı bilgiyi bize Hükûmet ve Komisyon veriyor. Ben şimdi soruyorum size: Ey Hükûmet, ey Komisyon! Siz, bu memlekette 1985 tarihinden beri uygulanan ve kapasitelerinin ancak yüzde 50’sine kadar fakir ve yoksul öğrenciyi alıp parasız okutan…

RECEP KORAL (İstanbul) – Var mı öyle bir üniversite, biliyor musunuz?

KAMER GENÇ (Devamla) – Var efendim.

RECEP KORAL (İstanbul) – Öyle mi? Hangi üniversite?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, var yani, olmasa herhalde bugüne kadar uygulanırdı. Efendim, yani var-yok!

RECEP KORAL (İstanbul) – Bilmiyorum da öğrenmek için soruyorum. 

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, yoksa git, öğren. Ben mi sana öğreteceğim?

RECEP KORAL (İstanbul) – Söylüyorsunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben şimdi sana, herkese burada öğretmenlik mi yapacağım yani? Olur mu şimdi?

RECEP KORAL (İstanbul) – Evet, evet, yapıyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Onun için git de öğren kardeşim. Bilmiyorsan benim kabahatim ne? Git Hükûmetine, öğren.

RECEP KORAL (İstanbul) – Ama siz de bilmiyorsunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, Beyefendi, bakın, ben de onu diyorum.

RECEP KORAL (İstanbul) – Konuşuyorsunuz, bilmiyorsunuz. Bildiğinizi konuşun.

KAMER GENÇ (Devamla) – O zaman senin Hükûmetin çıksın, Komisyonun, desin ki: “Efendim, şimdiye kadar bu hüküm uygulanmıyordu. Hiçbir üniversite ve yüksekokul kapasitesinin yüzde 50’sine kadar fakir ve yoksul öğrenci alamıyordu.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Çıksın, söylesin işte. Kulakları burada, duyuyorlar. Ondan sonra “Biz bu hükmü düşürdük…” Ama bize gelen iddialara göre, diyorlar ki: “Tarikat ve cemaat okulları, işte, bundan yararlanmak için, bu tarikat ve cemaat baskısına AKP Hükûmeti dayanamadı, bu yüzde 50 nispeti getirdi, yüzde 10 yaptı.” İşte, çıksın söylesin efendim ve bir de bunun hazineye olan kaybını da biz de öğrenelim, hazine ne kadar kayıp şey edecek, onu öğrenelim.

Önergem bu mahiyettedir, kabulünü diliyorum efendim.

Ayrıca, karar yeter sayısını istiyorum.

BAŞKAN – Arayacağım efendim.

Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Vekilin sözleriyle ilgili, Komisyon olarak bir açıklamada bulunacaktım müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Oylamayı yaptık ama Sayın Yemişci.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) –Bilgi vermek, Genel Kurula bilgi vermek…

BAŞKAN – Peki, buyurunuz.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüzde 50 kapasite kullanımıyla ilgili veyahut vergi istisnasıyla ilgili değil bu madde. Bu madde, o okulların yurtlarındaki bedelsiz öğrencilerin -istediği kadar kalabilir, yüzde 20, yüzde 30 da olabilir- ancak katma değer vergisi yönünden yüzde 10’una istisna kabul ediyor Bakanlık. Budur gelen madde.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, komisyonun veya Hükûmetin önerge sonrasında konuşması diye bir hak yok. İç Tüzük’te böyle bir hak yok Sayın Başkan.

BAŞKAN – Var, Sayın Gök.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Tasarının 14’üncü maddesinde yer alan (a) bendinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                    M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Durgun.

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 14’üncü maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarının 14/a maddesiyle Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17/b maddesi değiştirilmektedir. Nedir bu değişiklik? Bu değişiklikle özel okullarda, üniversitelerde ve yüksekokullarda uygulanan katma değer vergisi istisnasına özel yurtları da dâhil etmektedir. Neredeyse her ilçeye, her ile üniversite, meslek yüksekokulu açan devlet öğrencilerin yurt sorununu çözebilmiş değildir. Devlet üniversite açmış ama yurt sorununu çözememiş. Böylece, tarikatlara, cemaatlere gün doğmuş, tarikat yurtları ve ışık evleri çoğalmıştır.

YURTKUR’un 2007-2008 verilerine göre 2,5 milyon üniversite öğrencisinden sadece 201 bin öğrenci bu yurtlardan faydalanabilmiştir, yüzde 10’u bile değil. Geriye kalan 2 milyon 300 bin öğrenci YURTKUR yurtlarından faydalanamamaktadır. Peki, bu insanlar nerede barınacak? Tabii ki tarikat yurtlarında.

YURTKUR’un kuruluş gerekçesi Anayasa’ya dayanır. Anayasa’mızın 42’nci maddesine göre eğitim devletin görevidir. “Devlet, maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar.” denilmektedir. Bu anlamda, eğitim hak ve görevine öğrencilerin barınma hakkı da dâhildir. Nitekim, 351 sayılı Yasa’yla bu hak YURTKUR’a verilmiştir. Bu amaçla kurulan YURTKUR, her yıl üniversitelere kayıt yaptıran öğrencilerin yarısından daha azına ancak imkân tanıyabilmektedir. Bu nedenle, kuruluşundaki amaçları da yerine getirememektedir.

Son on yılın verilerine baktığımızda özel yurtların kapasitesi yüzde 111 artmıştır. Buna karşılık, devlet yurtlarındaki kapasite artışı yüzde 15 ile sınırlı kalmıştır.

2008 yılı itibarıyla kayıtlı özel yurtların sayısı 3.126 iken devlet yurtlarının sayısı 219’dur. Devlet yurtlarının kapasitesi yıllardır çok az bir artış gösterirken nasıl oluyor da hangi gerekçelerle özel yurtların kapasitesi bu kadar çok artıyor? Gerçekten çok iyi kâr mı elde ediyorlar? Eğer iyi para kazanıyorlarsa niye teşvik uygulanacak? Neden üniversitelerin kontenjanları yüzde 20 artarken aynı öğrencilerin barınma sorununa çözüm bulunmuyor?

Devlet yurtlarının yetersizliği ve pahalılığı öğrencileri özel yurtlara itmektedir. Yurt sorununun istismarı konusu, ortaya çıkan özel yurtların büyük bölümü cemaatlerin ve tarikatların elindedir. Bu anlamda gerektiği kadar zaten laik olmayan eğitim sistemimiz bir de buradan budanmaktadır.

Bakın, eğitim sistemimizin son hâline. Bugün gazetelerde var: Eskişehir’de bir lisede İngilizce sınavında Saidi Nursi’nin külliyatından Türkçe soru soruluyor. İşte eğitim sisteminin geldiği nokta bu. Bu teşvikle de bu tarikat yurtlarında bunlar desteklenecek demektir.

Kaçak yurtların, ev tipinde örgütlenen cemaat yurtlarının sayısını bilmek ise hemen hemen imkânsızdır. Bu nedenle bir kamusal hak olan eğitim ve barınma hakkının öğrencinin lehine düzenlenmesi, devlet yurtlarının sayısının artırılması, bu yurtların parasız olması, cemaatlere ait olduğu tespit edilen özel yurtların da kapatılması gerekir.

Bu sorulara kestirmeden verilecek bir cevap var: Kaynak sıkıntısı var. Olabilir, ama devletin, ortalama sayıları her yıl belli olan öğrencileri kaynak sıkıntısından dolayı barındıramaması anlaşılabilir bir durum değildir. Sonuçta YURTKUR’a bağlı yurtların kapasitesinin yetersizliği tarikat yurtlarına fırsat yaratmaktadır. Bu durum bilerek görmezden gelinmektedir. Cemaat yurtları özel olarak desteklenmektedir.

Hatırlarsanız, 2004 yılında yapılan bir yasa değişikliğiyle –yine bu Hükûmet yapmıştı- yurtların faaliyetlerine dini alet etmesi de bu kanun kapsamının dışına çıkartılmıştı. Şimdi de aynı Hükûmet, bu dönemde katma değer vergisini bu özel yurtlara muafiyet olarak getirmektedir. Böylece devlet yurtlarına yerleşemeyen öğrenci, her geçen gün sayıları hızla artan cemaat yurtlarının kucağına düşmektedir. Bu dernek ve vakıf yurtlarının önemli bir bölümü ücretsizdir hem de barınma ve akşam yemekleri, sabah yemekleri dâhil olmak üzere.

Değerli arkadaşlarım, öğrenciler bu yurtlara bırakılmamalıdır, buralara kurban verilmemelidir. Bakın, Konya’da kısa bir süre önce Bağcılar’da çöken yurt binasında bu yurdun bağlı olduğu Gülen cemaatinin Amerika’daki lideri Fethullah Gülen ne diyor: “Hayır, boşa gitmedi kurbanlarınız. Millet için sadaka oldu o güzel evlatlarınız.” Bir tarafta bu kaçak yurt binasının ihmal sonucu yıkıldığını açıklayan bilim adamları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

GÖKHAN DURGUN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

…diğer tarafta da vatan, millet çocuklarının kurban edildiğini söyleyen Orta Çağ zihniyeti.

Değerli arkadaşlarım, çocuklarımızın ve gençlerimizin, cumhuriyetle ve Atatürk’le sorunu olan tarikat ve cemaat yurtlarında karanlık ideolojilerin etkilerine maruz kalmayacaklarını diliyoruz.

Bu gerekçelerle 14’üncü maddenin tasarı metninden çıkarılmasını istiyor ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Durgun.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 14’üncü maddesindeki (b) bendinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Kim konuşacak?

OKTAY VURAL (İzmir) – Yılmaz Tankut.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Acaba, Komisyon gerekçeyi de biraz söylerse arkadaşlar… Tartışmaya yol açmasın, neden katılmadığınızı açıklarsanız.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Efendim, Komisyonda oy çokluğuyla aldığımız karar, bu şekilde Genel Kurula inmesiydi. Onun için katılamıyoruz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bravo! Komisyon üyelerine saygınızdan dolayı size saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Tankut.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 385 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 14’üncü maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, vermiş olduğumuz bu önergeyle, yıllardan beri büyük sıkıntı ve yokluk içerisinde, başlarını sokacak ev sahibi olabilmek için büyük fedakârlıklar yapan, kendi çoluk çocuğunun nafakasından keserek bir kooperatife üye olup aidat ödemeye çalışan insanlarımıza bu tasarıyla farkında olarak veya olmayarak yapılacak olan bir haksızlığın önüne geçmeye çalışmaktayız.

Bu maddenin (b) bendindeki ifadeyle, maalesef, konut yapı kooperatiflerinin üyelerine uygulanmakta olan KDV istisnası kaldırılarak, az önce ifade ettiğim, dar gelirli memur, işçi ve emeklilerimizin bin bir güçlükle, kooperatifler vasıtasıyla ev sahibi olma hayalleri, bizzat Hükûmet tarafından baltalanmaktadır. Dolayısıyla, önergemizde dile getirdiğimiz (b) bendi, muhtevasıyla birlikte bu maddeden çıkartılmalıdır. Şayet çıkartılmaz ise hem dar gelirli insanlarımızın ev sahibi olmaları zorlaşacak hem de zaten TOKİ ile rekabet edemeyen ve yapı kooperatifleri ile inşaat sektöründe faaliyet göstermeye çalışan müteahhit ve firmalara büyük bir darbe ve haksızlık bizzat Hükûmet eliyle yapılmış olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önce de buradan değişik vesilelerle ifade etmeye çalıştığım gibi, sosyal devlet mantığının en önemli temellerinden birisi vatandaşlarının refah düzeylerini korumak ve yükseltmektir. Bunun gerçekleşmesi ise ülkeyi yöneten siyasi iktidarın öncelikle ülke insanını sadakaya muhtaç etmeden istihdamı artıracak tedbirler alarak işsizliği azaltmasıyla mümkündür. Ancak, bugün yedi yıla yaklaşan zaman dilimi içerisinde tek başına ülkeyi yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı, ne yazık ki bırakın istihdam sağlayıcı önlemlerle işsizliği azaltmayı, tam aksine, devasa istihdam kurumlarımızı özelleştirme maskeleriyle elden çıkartmış ve insanlarımızı sokağa mahkûm ederek işsiz sayımızı tarihimizin en yüksek, en pik noktasına ulaştırmıştır.

Diğer taraftan, başlangıçta yoksul ve dar gelirli vatandaşlarımıza konut edindirme amacıyla kurulan ve AKP İktidarının her fırsatta övündüğü TOKİ, ne yazık ki artık yörüngesinden çıkmış ve iktidarın kendisine ve yandaşlarına siyasi ve ekonomik rant sağlama aracı hâline getirilen bir kurum hâlini almıştır. Bunu, özellikle teslim edilen ve hâlen devam eden projelerde ortaya çıkan vatandaşlarımızın memnuniyetsizliğinden, mağduriyetinden ve haklı olarak yaptıkları şikâyetlerinden anlamaktayız.

Ayrıca, TOKİ, ihale ve iş verdiği müteahhitlerine de artık hak edişlerini ödeyememekte ve rüşvet almadan hiçbir müteahhide ödeme yapılmadığı iddialarıyla çalkalanmaktadır. Dolayısıyla hem kendisine hizmet eden müteahhitleri hem de o müteahhitlerle alışveriş yapan her kesimi büyük bir mağduriyete mahkûm etmekte ve pek çok şaibe ve yolsuzluk iddialarının da merkezi hâline gelmektedir. Bugün hemen her yerde TOKİ’nin hizmetlerinden, projelerinden şikâyetler gelmekte ve mağdur olan insanlarımızın tepkileri ise çığ gibi yükselmektedir.

Sayın milletvekilleri, diğer taraftan, geleceğimizin teminatı olan 15-24 yaş grubundaki işsiz gençlerimizin gerçek manadaki işsizlik oranının ise yüzde 30 ve 35’lere ulaştığı ifade edilmektedir. Yani bugün her 3 gencimizden 1’i işsizdir ve ne acıdır ki bu çocuklarımız, umutsuz ve çaresiz bir şekilde iş bulma sırasının AKP İktidarının mensuplarının yakınlarından kendilerine gelmesini beklemektedirler. AKP Hükûmetinin aile fertleri ise şirket üstüne şirket kurup lüks yaşamlarına hızla devam ederken, yüz binlerce vatandaşımız insani bir hayatın asgari şartlarından çok uzakta yaşamaya çalışmaktadır.

Netice olarak, bugün Türkiye'nin çok ağır bir tahribat tablosunun yanı sıra çok büyük bir sosyal ve ekonomik çalkantı ile yüz yüze olduğunu belirtmek istiyorum ve işte bu gerçekler ışığında Hükûmete ve ilgililere buradan seslenmek istiyorum: Artık lütfen içi boş ve hayalî sözlerle pembe tablolar çizmekten, vatandaşlarımızın şikâyetlerine ve sıkıntılarına ilgisiz kalmaktan vazgeçiniz. Zaten yokluk ve yoksulluk içerisinde kıvranan ve âdeta bitkisel bir hayat yaşayarak ayakta kalmaya çalışan insanlarımızın feryatları karşısında yetki sahibi olarak çare ve çözüm üretiniz ve Türkiye'nin millî çıkarlarını ve köklü devlet geleneklerini kendi siyasi saltanatınızın devamı için sermaye yaparak harcamaktan çekinmeyen anlayışınızı da artık bir an önce terk ediniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

YILMAZ TANKUT (Devamla) – Yine, kıt imkânlar ile mütevazı konutlara sahip olmak isteyen insanlarımızın yapı kooperatifleri vasıtasıyla sahip oldukları KDV istisnalarını da bu gibi kanun tasarıları ile kaldırmayınız ve büyük umutlarla çoluk çocuğunun nafakasından keserek başını sokabilecek bir yuva sahibi olabilmek için TOKİ’ye başvuran ve şu an TOKİ konutlarında az önce özetlemeye çalıştığım sıkıntılarla boğuşarak ikamet etmeye çalışan insanlarımızın da sıkıntılarını acil olarak çözünüz diyorum ve sözlerime son verirken önergemize destek vereceğinizi temenni ederek hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Arayacağım efendim.

Teşekkür ederiz Sayın Tankut.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayarak: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.28

 

 

 

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 18.42

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatoş GÜRKAN (Adana)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

385 sıra sayılı Tasarı’nın 14’üncü maddesi üzerinde verilen, Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 14’üncü madde kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 15’inci maddesiyle 3065 sayılı kanunun 17 nci maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen bentte geçen “Kanunu kapsamında” ibaresinin “Kanunu hükümleri kapsamında” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Kerim Özkul

                                                                                                                  Konya

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci maddesindeki “Ticaret Borsaları” ibaresinin “Ticaret Borsaları ve Bakanlığının uygun göreceği bir kuruluş” şeklinde                              değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Akif Paksoy

 

Yılmaz Tankut

Cemaleddin Uslu

 

Kahramanmaraş

 

Adana

Edirne

 

Beytullah Asil

 

Kemalettin Nalcı

H. Hamit Homriş

 

Eskişehir

 

Tekirdağ

Bursa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 15 nci maddesinde yer alan “3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin dördüncü fıkrasının (o) bendinin başına “13 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilenler hariç olmak üzere,” ibaresi ve fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir” cümlesinin “3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin dördüncü fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.” şeklinde; (t) bendinde yer alan “(g) bendinde” ibaresinin “(ğ) bendinde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                           Mehmet Şimşek

                                                                                                            Maliye Bakanı

                                                                                                                Gaziantep

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa tasarısının 15. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

 

Turgut Dibek

Vahap Seçer

 

Mersin

 

Kırklareli

Mersin

 

Ali Rıza Ertemür

 

 

İsa Gök

 

Denizli

 

 

Mersin

BAŞKAN – Komisyon bu en son okuduğumuz önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Ali Rıza Öztürk, buyurunuz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarım ürünleri lisanslı depoculuk faaliyetlerinin ülkemizde gelişmesi önemli olduğundan ve bunun geçici bir maddeyle düzenlenmesi değil süreklilik arz etmesi bakımından bu önergeyi verdik. Bu çok ciddi bir konudur.

Değerli milletvekilleri, devletin kamu hizmetlerindeki harcamalarını finanse etmek için topladığı vergiler halktan alınmaktadır. Bu vergilerin en adaletli olanı doğrudan alınan vergilerdir. Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınması temel ilkedir. Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek, bakan olmadan önce, televizyon ekranlarında, ekonomik programlarda, Merrill Lynch adına yaptığı yorumlarda sık sık bunu dile getirirdi ama bakan olduğundan bu yana bu görüşünü herhâlde unutmuşa benziyor.

Bugün, gelişmiş ülkelerde toplanan vergilerin yüzde 70’i doğrudan vergi, yüzde 30’u dolaylı vergiyken; ülkemizdeki toplanan vergilerin yüzde 70’i aşanının dolaylı vergi ve yüzde 30’unun gerçekten de doğrudan vergi olması ülkedeki vergi konusundaki adaletsizliği gözler önüne sermektedir.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan, içinde bulunduğu durum nedeniyle sanıyorum sinirlerine hâkim olamamaktadır. İstanbul Büyükşehir Belediyesini yönetmekten başka devlet deneyimi olmayan Sayın Başbakana ülkeyi yönetmek çok ağır gelmiştir anlaşılan. Sayın Başbakan, son günlerde Cumhuriyet Halk Partisine yönelik olarak televizyonlarda verdiği bir demeçte “Cumhuriyet Halk Partisi, Anayasa Mahkemesinin tespit ettiği 1 milyon liralık usulsüz harcamanın hesabını veremedi. Hazineden aldığı parayı ne yaptı, nereye harcadı?” diye soruyor. Bir halk deyimi vardır değerli arkadaşlarım: “Kendi gözündeki merteği görmeyenler başkasının gözündeki çöpü ararmış.” Şimdi ben size bir Anayasa Mahkemesi kararı okuyorum. Bu olay nedir? Bu olay şudur: 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 70’inci maddesinde partilerin hangi harcamalarının usule uygun olacağı, hangisinin olmayacağı belirlenmiştir. Partiler gerçekten harcama yapmışlardır ancak alınan belgeler Siyasi Partiler Yasası’ndaki maddeye uymadığı nedenle, usulüne uygun belge kabul edilmediği nedenle verilen paralar tekrar geri istenmiştir. Şimdi, bakın, Anayasa Mahkemesinin 2004/19; 2005/24; 1/12/2005 tarihli kararında aynen şu söyleniyor:

“Sonuç:

2- Partinin hesabında görülen 3 milyar 304 milyon lira tutarındaki sağlık gideri (doktor ve ameliyat ücreti) 2820 sayılı Kanun’un 70’inci maddesine uygun olarak gerçekleştirilmediğinden bu giderin 2820 sayılı Kanun’un 75’inci maddesine göre Hazineye gelir irat edilmesine oy birliği ile karar verildi.”

Hangi partiymiş bu değerli arkadaşlarım?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – CHP mi?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Sayın Başbakanın partisi, yani AKP. Demek ki, AKP şimdi kimi ameliyat ettirmiş, Sayın Başbakan bunu açıklasın. Çıksın, desin ki… Burada aynen söylüyor: “Doktor ve ameliyat ücret parası” diyor. Kendisini mi ameliyat ettirdi, danışmanını mı ameliyat ettirdi, şoförünü mü ameliyat ettirdi, çıksın bunu açıklasın. Sayın Başbakan, başkasının gözündeki çöpü arayacağına önce… Mademki bunlar usulsüzse bu usulsüz harcamayı çıksın halka açıklasın.

Değerli arkadaşlarım, evet bu, AKP’yle ilgili Anayasa Mahkemesi kararı. Bu yokmuş gibi, her şeyi bilerek, gerçekleri çarpıtarak halkın karşısına çıkıp doğru olmayan sözler söyleyerek siyaset yapma biçimi etik değildir, ahlaki değildir değerli arkadaşlarım. Şimdi, Başbakana düşen görev, Anayasa Mahkemesinde belirlenen bu ameliyat ücretleri neyin nesiymiş, kim ameliyat olmuş…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – CHP’nin kararını da oku.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – İşte AKP’ninkini okudum.

Değerli arkadaşlarım, bu devlet yönetme olayı gerçekten büyük yük gelmiştir AKP’ye, yönetememektedirler. 338 milletvekiliyle Parlamentoyu çalıştıramaz hâle gelmişlerdir. Artık bu Parlamentoda toplantı ve karar yeter sayısı bulunamadığı nedenle Parlamentonun sık sık tatil edilmesi, sık sık ara verilmesi artık kural hâline gelmiştir. Sayın Başbakan sağa sola çatacağına öncelikle Meclisi çalıştırsın, muhalefetin denetim yetkisini kısacağına Meclisi çalıştırsın. Sayın Başbakan diyor ki: “Yolsuzluk konusunda, şahsımın, arkadaşlarımın, partimin, en küçük bir müsamaha olmamıştır.” diyor, “Bundan sonra da olmayacaktır” diyor, “Bu milletin tek bir kuruşunun dahi amaç dışı kullanılmasına rıza göstermeyiz, göz yummayız.” diyor.

Keşke öyle olsaydı değerli arkadaşlarım. Bugün Türkiye'nin en ücra bir köşesinde sıradan bir olay için, bir devlet memuru, herhangi bir suç işlediği zaman, hakkında dava açılınca, dava sonuçlanıncaya kadar derhâl, derhâl görevden el çektiriliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Ama bugün Radyo Televizyon Üst Kurumunun başındaki RTÜK Başkanı hakkında, Zahid Akman hakkında şüpheli, çok ciddi şüphelerle kararlar çıkıyor, mallarına tedbir konuyor, o hâlâ orada yönetiyor. RTÜK’te Cumhuriyet Halk Partisinin gönderdiği RTÜK üyeleri hakkında mallarına tedbir kararı konulmamıştır değerli arkadaşlarım. Herkes etrafına bakacak, herkes etrafına bakacak, olmamış şeyleri veya formaliteler nedeniyle yanlış olan şeyleri gerçek şeylermiş gibi kamuoyuna sunmayacak.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 15 inci maddesinde yer alan “3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin dördüncü fıkrasının (o) bendinin başına “13 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilenler hariç olmak üzere,” ibaresi ve “fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir” cümlesinin “3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin dördüncü fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.” şeklinde; (t) bendinde yer alan “(g) bendinde” ibaresinin “(ğ) bendinde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                           Mehmet Şimşek

                                                                                                            Maliye Bakanı

                                                                                                                Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Katma Değer Vergisi Kanununda mevcut liman ve hava meydanlarındaki mallar için verilen hizmetlere yönelik istisna uygulamasının devamı amaçlanmaktadır.

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 12 nci maddesi ile 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesine (g) bendi eklenmiş daha önce aynı maddeye eklenmesi tasarlanan (g) bendi, (ğ) bendi olarak teselsül ettirilmiştir. Yapılan bu değişikliğe paralel olarak Kanun Tasarısının 15 inci maddesi ile 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununa eklenen (t) bendinde düzenleme yapılmak suretiyle bu bentte yer alan KDV Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendine yapılan atfın, (ğ) bendi olarak değiştirilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci maddesindeki “Ticaret Borsaları” ibaresinin “Ticaret Borsaları ve Bakanlığın uygun göreceği bir kuruluş” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Paksoy konuşacaklar.

BAŞKAN – Sayın Paksoy, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 385 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 15’inci maddesi üzerinde verdiğim değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Söz konusu kanun tasarısı aceleyle hazırlanmış bir tasarıdır diye düşünüyorum. Şöyle ki, Hükûmet pırlantaya sıfır KDV, elmasa, pırlantaya sıfır KDV getirirken, yatlara, kotralara vergisiz akaryakıt verirken, ihracatımızda önemli bir unsur olan taşımacılık sektörünün hayat damarlarından birini daha kesmekten çekinmiyorsunuz.

Siz, dünyanın en pahalı akaryakıtını satan Hükûmetsiniz. Petrol 120 dolara çıktı, fiyat artışını bir şekilde anladık, ancak 60 dolara düştü, yüksek fiyatları bir türlü anlayamıyoruz. Petrol fiyatları çıkınca otomatik fiyatlandırma var, ancak bu otomatik fiyatlandırma nasıl bir şeyse petrol fiyatları düşünce devreye girmiyor, hatta petrol fiyatları düşse de yükselse de otomatik fiyatlandırma zam olarak tüketiciye yansıyor, bu da kaçakçılığı teşvik ediyor. Son altı ayda akaryakıta tam 13 kez zam yapılmıştır.

Bilinmeyen bir husus ama geçenlerde bir gazetemizde boy boy resimler çıktı sınırlarda katırla yapılan akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili. Katırla yapılan kaçakçılığın çok büyük oranlarda fazlası denizden ve diğer yöntemlerle yapılıyor. Akaryakıt kaçakçılığı için sınır kapıları, limanlar ve açık denizler kullanılıyor. Gemilerle yapılan kaçakçılık miktarının yaklaşık 500 bin ton civarında olduğu tahmin ediliyor. Kaçak akaryakıt yıllık boyutunun vergilerle birlikte 8 milyar doları aştığı, devletin yıllık vergi kaybının 2,5 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Ülkemizde satışa sunulan akaryakıtın yaklaşık yüzde 20’sinin kaçak olduğu düşünülüyor.

Başka çarpıcı bir gerçek ise son on yılda Türkiye’de toplam taşıt sayısı yüzde 77 artarken benzin tüketimindeki artış yüzde 9, motorin tüketimindeki artış ise yüzde 33’te kalmıştır. Bu aradaki fark devlet hazinesinin değil, kaçakçıların cebine, hatta Mehmetçiğe kalleşçe, haince kasteden bölücü terör örgütünün finansmanına gidiyor.

Bir de akaryakıt istasyonlarına kesilen cezalar var. Bunları niye tahsil etmiyorsunuz? Kamuoyunu yanıltmayın. Basında, zamları petrol dağıtım şirketleri yapıyormuş, indirimleri onlar uygulamıyormuş izlenimini veren haberler çıkıyor. Ben bunlara inanmıyorum, ancak doğruluk payı varsa ve siz bu şirketlerin haksız kazanç sağlamasına göz yumarak görevinizi yapmıyorsanız suç işliyorsunuz. Hükûmet sizsiniz, şikâyet eden de sizsiniz.

Kıymetli arkadaşlar, taşımacılık sektörü tabiri caizse kan ağlıyor, ancak AKP Hükûmeti yandaşları ihya etmekten ve kapalı kapılar ardında verdiği sözleri yerine getirme telaşından bu feryadı duymuyor. Geçenlerde İstanbul’da toplu taşıma ücretlerine yüzde 15 oranında zam yapıldı, yakında Ankara da yapar, diğer iller de yapar. Nasıl olsa seçimler bitti, kışa erzak, kömür dağıtmamız için kaynak lazım.

Hükûmete huzurlarınızda bir öneri sunuyorum: Gerçekten milletimizin, vatandaşlarımızın menfaatini düşünüyorsanız şehir içi ve şehir dışı toplu taşıma araçlarının kullandığı akaryakıttan aldığınız vergiyi düşürün hatta diğer ticari araçlarda da düşürün. Krizi geç fark etmenizin tesiri ile olacak, her gün bir paket açıklıyorsunuz, bir de bunu yapın, piyasa canlansın, insanlar işsiz kalmasın, içi boş paketleri açıklamaktan kurtulun. Her gün yüzlerce, binlerce esnaf kepenk kapatıyor, kredi bulamıyor, borcunu ödeyemiyor.

Siz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını koruyacağınız yerde global sermayenin sözcülüğünü yapıyorsunuz, mirasyedi evlat gibi bulduğunuz her şeyi ya satıyor ya kiralıyorsunuz. Zaten yerli piyasada sayısı her geçen gün artan uluslararası dev firmaların gücü, yüzde 99’u küçük işletme sınıfında yer alan yerli firmaların şansını zora sokuyor. Dolayısıyla taşımacılık sektöründen ekmek yiyen insanlarımızın güçlü altyapı ve sermayeye sahip ulusal ve uluslararası şirketlerle rekabet etmeleri mümkün bulunmuyor. En iyisi kendi araçlarını satabilirlerse o firmalara şoför olabilirler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) – Fakat sizin esnafın, şoförün derdiyle ilgilendiğiniz falan yok. Mesela bir SRC belgesi uygulaması geldi. Vatandaş bu belgeyi almak için gerekli prosedürleri tamamlıyor, müracaatını yapıyor, ancak belgesini, müracaatını yaptıktan sonra en erken dört ayda alabiliyor. Bu süreçte birçok sürücü 200 ile 400 TL tutarlarında trafik cezasına muhatap oluyor. Suç kimin? Vatandaşın belgesini dört-altı ay arasında vermeyen bir Hükûmetin mi, yoksa kimin?

Bizim görevimiz, doğruları size hatırlatmak, olumlu icraatlarınızı bugüne kadar pek göremedik ama bundan sonra da olursa destek olmak, milletimizin, ülkemizin yararına olmayan uygulamalarınıza muhalefet etmek diyorum.

Önergemin kabulünü bekler, heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Paksoy.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 15 inci maddesiyle 3065 sayılı kanunun 17 nci maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen bentte geçen “Kanunu kapsamında” ibaresinin “Kanunu hükümleri kapsamında” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Kerim Özkul

                                                                                                                  Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Verilen teklif ile ibarenin netleşmesi amaçlanmıştır. Teklif edilen ibarenin dil kullanımı açısından daha uygun olduğu düşünülmüştür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Daha önce kabul edilmiş önerge doğrultusunda madde 15’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde 15 kabul edilmiştir.

Madde 16 üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 16 ncı maddesiyle değiştirilen 3065 sayılı kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde geçen “Kanunu kapsamında” ibaresinin “Kanunu hükümleri kapsamında” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Kerim Özkul

                                                                                                                  Konya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 16 ncı maddesiyle değiştirilen 3065 sayılı kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde geçen “Kanunu kapsamında” ibaresinin “Kanunu hükümlerince” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                              Turan Kıratlı

                                                                                                                Kırıkkale

TBMM Başkanlığına

Hâlen Genel Kurul’da görüşülmekte olan 385 sıra sayılı kanun tasarısının 16 ıncı maddesinde yer alan “…çekecek olanlara…” ibaresinin “…çekecek olan özel ve tüzel kişilere…” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Şandır

 

Erdal Sipahi

Ertuğrul Kumcuoğlu

 

Mersin

 

İzmir

Aydın

 

Mustafa Kalaycı

 

Kürşat Atılgan

Yılmaz Tankut

 

Konya

 

Adana

Adana

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Tasarı’nın 16’ncı maddesinde yer alan “müzayede mahallerinde” ibaresinin “müzayede mahalli olarak tanımlanan yerlerde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Osman Kaptan

 

 

Trabzon

 

Malatya

Antalya

 

 

Tayfur Süner

 

 

Esfender Korkmaz

 

 

Antalya

 

 

İstanbul

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Ben konuşacağım.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 16’ncı madde, tasarıda yer alan lisanslı depoculuğun önündeki vergi engellerinin kaldırılmasına ilişkin olarak Katma Değer Vergisi Kanunu’nda da bir düzenleme yapılmasını öngörmektedir.

Madde esas itibarıyla doğru şeyleri düzenliyor. Bizim önergemiz, burada, bir düzeltmeye yöneliktir, bir ifadenin daha iyi yazılmasına yöneliktir.

Bu önerge vesilesiyle tasarıda yer alan iki madde üzerinde de görüşlerimi ifade etmek istiyorum. Birincisi, tasarının 12 (g) maddesi, diğeri de tasarının 19’uncu maddesi.

12 (g) maddesinde dün gece verilen bir önergeyle değişiklik yapıldı, biraz sonra verilecek olan ve muhtemelen kabul görecek olan bir önergeyle de 19’uncu maddede aynı mahiyette bir değişiklik yapılması öngörülmektedir.

Bu iki değişikliğin düzenlediği husus şudur: Başbakanlık merkez teşkilatının satın alacağı otomobil, arazi taşıtı, uçak ve diğer her türlü motorlu taşıt araçları nedeniyle Başbakanlık katma değer vergisi ödemeyecektir, yine Başbakanlık özel tüketim vergisi ödemeyecektir.

Bu düzenleme Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Devletin bir cebinden öbür cebine gidiyor düşüncesiyle bu düzenlemeyi savunmak mümkün değildir. Aynı mantığı o zaman devam ettirelim, Başbakanlığın satın aldığı bütün her şey için katma değer vergisinden istisna düzenlemesi yapalım. Devletin satın alacağı bütün mallar, hizmetler için katma değer vergisi istisnası getirelim. Bunun sonu yoktur. Devlette çalışanların ücretlerini gelir vergisinden istisna edelim, nasıl olsa bir cepten öbür cebe gidiyor düşüncesiyle. Bu düzenlemenin hiçbir mantığı yoktur.

Yine, bu düzenleme Katma Değer Vergisi Kanunu’nun temel kabullerine de aykırıdır. Katma değer vergisi, mal ve hizmet üretiminin bütün aşamalarını vergilendiren bir vergidir; Avrupa Birliği direktifi böyledir, Avrupa Birliğinde böyle uygulanmaktadır, bu tasarıya kadar da Türkiye’de böyle uygulanmaktaydı. Şimdi, bu tasarıyla bu ters yüz ediliyor. Başbakanlığa, anlamı belli olmayan, mantığı belli olmayan bir anlayışla, bir imtiyaz tanınmaktadır.

Katma Değer Vergisi Kanunu’na baktığımızda, istisnaların belirli sektörler ve alanlar itibarıyla düzenlendiğini görürüz: İhracat istisnası, sosyal ve askerî amaçlı istisnalar, taşımacılık istisnası, deniz ve hava taşıt araçlarının imal, inşası ve bunlarla yapılan nakliyeye ilişkin istisna. Bunları daha çoğaltabiliriz, hep alanlardır, sektörlerdir. Şimdi, ilk defa bir tüketiciye yönelik olarak -ki, o da Başbakanlık- kişiye yönelik bir düzenleme yapıyoruz.

Değerli milletvekilleri, bunun kabul edilebilir bir yanı yoktur. Bunu, ben Türkiye'nin vergi sistemi açısından, kusura bakmayın, bir kara leke olarak görüyorum. Bu önergeyle, dün gece kabul edilmiş olan, 19’uncu maddede verilecek olan önergeyle katma değer vergisine, Türkiye'nin vergi sistemine bir kara delik açıyoruz, bir kara leke sürüyoruz. Bu lekeyi, eğer kabul edersek, kabul edilirse, bu Hükûmet, bu Parlamento sürmüş olacaktır.

“Katma değer vergisinin mantığına aykırıdır.” dedim. Neden aykırıdır? Katma değer vergisi, tüketiciler arasında bir ayrım yapmaz, üretim sektöründeki üretici tercihlerini etkilemez, faktör arzını etkilemez. Tarafsız bir vergidir katma değer vergisi. Devlete buzdolabı satan katma değer vergisini devletten tahsil edecek, herhangi bir sorunla karşılaşmayacak, otomobil satan katma değer vergisi tahsil etmeyecek! Üretim sırasında, üretim sürecinde yüklendiği katma değer vergisini alabilmek için de devletten, aylarını, yıllarını verecek. Yeminli mali müşavire gidecek. Yeminli müşavir rapor düzenleyecek. Ona bir ücret ödeyecek. Süre geçecek. Vergi dairesine gidecek.

Peki, devlete buzdolabı satana, devlete gıda maddesi satana aynı formaliteyi niye getirmiyorsunuz? Bu, bir inat düzenlemesidir. Hükûmet tasarısında Başbakanlık olarak geldi. Mantığını bulamıyorum. Başbakanlığa verilmiş bir imtiyazdan Başbakanlık bütün ısrarlı eleştirilere rağmen vazgeçmek istememektedir. Bir inat düzenlemesidir. Bunu bir kez daha bilgilerinize sunuyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Evet, sözlerimi burada bitiriyorum.

Bu, ayıptır değerli arkadaşlar. Gelin bunu kabul etmeyelim. 19’uncu maddede kabul etmeyelim. Geri dönüp, tekriri müzakere ile de 12’nci maddenin (g) bendindeki düzenlemeyi çıkaralım.

Başbakanlığın ödeneğe mi ihtiyacı var? Verelim. Başbakanlığın ödenek sıkıntısı diye bir şey söz konusu olamaz. Bunu kabul etmiyorum. İstediği ödeneği maliye bakanları verir. Böyle bir sıkıntı olamaz. Sıkıntı varsa burada bütçeye ödenek ilave edelim. Burada, hemen şimdi ekleyelim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama yapılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama için tespit yapıyorum: Sayın Anadol, Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Korkmaz, Sayın Keleş, Sayın Mengü, Sayın Kaptan, Sayın Süner, Sayın Köse, Sayın Karaibrahim, Sayın Köktürk, Sayın Sönmez, Sayın Yalçınkaya, Sayın Küçük, Sayın Arifağaoğlu, Sayın Diren, Sayın Yıldız, Sayın Erbatur, Sayın Öztürk, Sayın Kesici.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S. Sayısı: 385) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Hâlen Genel Kurul’da görüşülmekte olan 385 sıra sayılı kanun tasarısının 16 ıncı maddesinde yer alan “…çekecek olanlara…” ibaresinin “…çekecek olan özel ve tüzel kişilere…” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Kalaycı.

BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 16’ncı maddesinde değişiklik önergemiz üzerine açıklamada bulunmak üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, esasen, bu tasarının 4’üncü, 8’inci, 9’uncu, 10’uncu, 12’nci, 15’inci, 16’ncı ve 22’nci maddelerinde lisanslı depoculuğu teşvik etmeyi amaçlayan, gerek katma değer vergisi gerek gelir vergisi gerekse damga vergisi yönüyle önemli vergi istisna ve muafiyetleri getirilmektedir. Elbette ülkemiz ekonomisinin dinamizmi ve tarım sektörünün gelişmesi bakımından lisanslı depoculuğun teşvik edilmesi, yaygınlaştırılması ve amacı doğrultusunda fonksiyonel hâle getirilmesi gerektiği hususu açıktır. Ancak bunun sadece vergi teşvikleriyle getirilmesi doğru değildir. Konunun üretimi ve üreticiyi koruyan millî bir tarım politikası çerçevesinde ele alınmasında, lisanlı depoculuğun bankacılık sistemi içindeki yerinin de belirlenmesinde fayda vardır. Petrolden buğdaya her ürünün finansal spekülasyon metası hâline gelmesi, günümüz küresel finans dünyasında kolay ve yaygın hâle gelmiştir. Ancak unutulmamalıdır ki, küresel finans krizini de bu yapı ve anlayış doğurmuştur.

Değerli milletvekilleri, esasen lisanslı depoculuğun geliştirilmesi, bu vesileyle çiftçilerimizin ürünlerini depoya teslimi ve bu amaçla düzenlenecek ürün senetlerinin çeşitli teşviklerle kullanılması öngörülmektedir. Ancak öncelikle çiftçimizin ürünlerinden yeterli düzeyde gelir elde edip etmediğine bakmamız gerekmektedir. Esasen tarım sektörü ve çiftçilerimizin çok önemli ekonomik ve sosyal sorunları bulunmaktadır. Bunların temelinde yapısal sorunlar olmakla birlikte hâlen çok önemli ve acil çözüm gerektiren sorunlar da bulunmaktadır. Çiftçilerimiz öncelikle bu sorunlarının çözümünü beklemektedirler. Tarım sektörümüz ve çiftçilerimiz küresel ekonomik krize, iki yıl üst üste yaşanan bir kuraklık döneminin ardından ve girdi fiyatlarındaki büyük artışların olduğu bir ortamda yakalanmıştır. Buna rağmen, AKP Hükûmeti tarım ve hayvancılık sektörü için hiçbir tedbir almamıştır. Sayın Başbakan, krize yönelik olarak yetmişe yakın tedbir alındığından bahsetmektedir. Yine Hükûmetin değerli bakanları, 54 milyar lirayı bulan teşviklerden bahsetmekte. Ancak sizlere de soruyorum değerli milletvekilleri: Bu söylenen tedbirler içerisinde çiftçimizi, köylümüzü dikkate alan hiçbir tedbir yok, bilmiyorum sizler “Şu tedbir var.” diyebilir misiniz? Tam tersine tarımsal destekleme ödeneğinde yüzde 10 kesintiye gidilmiştir; yani çiftçinin 550 milyon lirası kesilmiş, tarımsal ödeneği kesilmiş, başka sektörlere kaynak olarak aktarılmıştır. Maliye Bakanlığının Nisan 2009 bütçe gerçekleşmelerine baktığımız zaman, ilk dört ayda tarımsal destekleme tutarının geçen yılın ilk dört ayına göre yüzde 15 azaldığını görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, Türk çiftçisi, kullandığı girdilere ilişkin, gübre, ilaç, tohum, mazot, elektrik gibi girdilere ilişkin katma değer vergisini ve özel tüketim vergisini peşin olarak ödemektir. Tüccar gibi sattığı maldan KDV’sini mahsup edememektedir. Zarar etmesine rağmen sattığı maldan stopaj vergisi ödemektedir. Sadece mazota ödenen KDV ve ÖTV, destekleme bütçesinden daha fazladır.

Çiftçilerimiz borçlarını ödeyemez hâle gelmiş ve kredi temininde zorluklarla karşılaşmaya başlamışlardır. Hâlen çiftçilerimizin kamu ve özel bankalara, tarım kredi kooperatiflerine 15 milyar liraya yakın borcu bulunmaktadır. Çiftçilerimiz kooperatif ve bankalara olan borçlarını ödemek istemektedir, ama bunun ödenebilir şekilde, faizsiz yeniden yapılandırılması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Yine tarımsal sulamada kullanılan elektrik fiyatları hem yüksektir hem de çiftçimiz maalesef biriken borçları ödeyemez duruma gelmiştir. Gerek fiyatlarda bir indirim sağlanmalı gerekse sulama birliklerine çiftçilerimizin elektrik borçları faizsiz yapılandırılmalıdır.

Yine, gübrede, mazotta katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi düşürülmelidir -bu giderlerini karşılayacak düzeye- ya da destekleri artırılmalıdır.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kalaycı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 16 ncı maddesiyle değiştirilen 3065 sayılı kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde geçen “Kanunu kapsamında” ibaresinin “Kanunu hükümlerince” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                              Turan Kıratlı

                                                                                                                Kırıkkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İbarenin değiştirilerek, dilin kullanımı açısından uygun ifadeye ulaşılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 16 ncı maddesiyle değiştirilen 3065 sayılı kanunun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde geçen “Kanunu kapsamında” ibaresinin “Kanunu hükümleri kapsamında” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Kerim Özkul

                                                                                                                  Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Verilen teklif ile ibarenin netleşmesi amaçlanmıştır. Teklif edilen ibarenin dil kullanımı açısından daha uygun olduğu düşünülmüştür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 16’ncı madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 20.30’a kadar ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.22

 

 

 

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.33

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

385 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Çerçeve 17’nci maddeye bağlı geçici 28’inci madde üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 17 nci maddesiyle 3065 sayılı kanuna eklenen geçici madde 28 de geçen “maddenin” ibaresinin “madde hükmünün” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                      Mehmet Müezzinoğlu

                                                                                                                 İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 17 nci maddesiyle 3065 sayılı kanuna eklenen geçici madde 28 de geçen “kooperatiflerince” ibaresinin “kooperatifleri tarafından” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                              Kerim Özkul

                                                                                                                  Konya

TBMM Başkanlığına

Halen Genel Kurul’da görüşülmekte olan 385 sıra sayılı kanun tasarısının 17 nci çerçeve maddesinde yer alan ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’na eklenen geçici 28 inci maddedeki “… bina inşaat ruhsatı…” ibaresinin “… yapı inşaat ruhsatı…” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Şandır

 

Erdal Sipahi

Ertuğrul Kumcuoğlu

 

Mersin

 

İzmir

Aydın

 

Mustafa Kalaycı

 

Kürşat Atılgan

Akif Akkuş

 

Konya

 

Adana

Mersin

 

 

 

Kemalettin Nalcı

 

 

 

 

Tekirdağ

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Tasarının 17 nci Maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

 

Turgut Dibek

 

Malatya

 

 

Kırklareli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Dibek, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 17’nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına verdiğimiz değişiklik önergesiyle ilgili olarak söz aldım. Öncelikle herkesi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, dünden bu yana görüştüğümüz -daha doğrusu geçen hafta başlamıştık- bu yasanın hazırlanmasıyla ilgili olarak değişik gerekçeler mutlaka söyleyebiliriz ama sanıyorum, bu yasanın bugün burada görüşülmesinin en önemli nedenlerinden birini herhâlde ülkenin içinde bulunduğu koşullar olarak görebiliriz. Tabii, bu yasa burada görüşülürken, tümü üzerindeki görüşmeler sırasında, dikkatle dinlemiştim, sanıyorum, AKP Grubu adına Gedikli söz almıştı. Gedikli, bu yasayla ilgili gerek muhalefet partilerinin eleştirilerini gerek kamuoyundaki eleştirileri yanıtlarken burada ısrarla bir şey söylemişti. Yani burada, işte, “Gerçekler de söylensin. Eleştiri yapılıyor ama gerçekler de söylensin.” şeklinde ısrarlı beyanları vardı.

Değerli arkadaşlar, aslında biz muhalefet partileri olarak bu yasa görüşülürken de, bu yasanın dışında da sürekli gerçekleri burada söylemeye çalışıyoruz. Özellikle ülkenin içinde bulunduğu koşullar ve bizim halkımızın, vatandaşımızın yaşadığı gerçekler burada bizler tarafından sürekli dile getiriliyor ama bana göre sorun iktidar grubunda yani Hükûmette. Sayın Başbakan ve iktidar grubu, Türkiye'nin içinde bulunduğu gerçekleri bana göre aylar geçtikten sonra, belki yavaş yavaş, artık idrak etmeye başladılar ve bu yasalar çok gecikmiş bir şekilde karşımıza geldi.

Değerli arkadaşlar, bir teşvik paketi açıklandı. Tabii, o teşvik paketiyle ilgili burada tüm milletvekili arkadaşlarımız konuştular. Ben Türkiye’nin gerçeklerinden birine de burada bu kısa süre içerisinde değinmek istiyorum. Diğer konulara girildi, işsizliğe, bu teşvik paketinin getireceklerine, götüreceklerine, artı bu paketle ilgili dağınıklığa değinildi ama bakın, elimde Tarım Bakanlığının son müdahale alım fiyatları var. Bu döneme yani 2009 ve 2010 yılına ait Tarım Bakanlığının fiyatları var.

Şimdi, benim bölgem Kırklareli, Trakya. Burada, tabii, Trakya milletvekili arkadaşlarımız da var. Orada, benim bölgemde çok kısa bir süre sonra, sanıyorum on gün sonra hasat başlayacak. Ben birkaç gündür bölgemdeki ziraat odalarını, diğer çiftçi örgütlerini arıyorum, konuşuyorum. Buradaki çalışmalar nedeniyle bu hafta gidememiştim ama telefonla yaptığımız görüşmelerde -aradığım ziraat odası başkanları içerisinde iktidar partisi üyesi ziraat odası başkanları da var değerli arkadaşlar, yani bizzat AKP üyesi olan arkadaşlar da var- her biri çiftçilerimizin çok büyük sıkıntı içerisinde olduğunu söylüyor. Ziraat odası başkanları dertlerini, sorunlarını bana anlatmak için kelime bulamıyorlar.

Şimdi, burada fiyatlar var değerli arkadaşlar. Tabii, burada gündem dışı beş dakika söz aldığımızda, çiftçimizin sorunları, ayçiçeği çiftçisinin veya diğer çiftçilerin sorunları hakkında söz aldığımızda Tarım Bakanımız geliyor burada yirmi dakika anlatıyor. Ama değerli arkadaşlar, bu yıl benim bölgemdeki buğday için müdahale alım fiyatı 475 bin lira -yani öyle daha iyi anlaşıldığı için söyleyeyim- arpa için müdahale alım fiyatı 375 bin lira. Bu fiyatlar geçen sene bunun üzerindeydi değerli arkadaşlar, arpa 400 civarıydı, buğday da 500 civarıydı.

Şimdi, bir yıl sonra… Emeğini filan bırakmış insanlar bir kenara yani “Bizim emeğimiz ne olacak?” onu bırakmışlar da, maliyetleri de bir kenara koyduklarında geçen seneki fiyatın altında bir müdahale alım fiyatıyla karşılaşıyorlar. Tabii, Toprak Mahsulleri Ofisi “Ürününüzü getirirseniz biz bu fiyatlardan alacağız, tüccara da bunun altında satmayın.” diyor.

Değerli arkadaşlar, işte Türkiye’nin gerçeklerinden bir tanesi bu. Yani son günlerde Teşvik Yasası içerisinde belki diğer konular tartışılıyor, görüşülüyor ama çiftçinin bu konumu, çiftçinin yaşadığı sorunlar hiçbir şekilde görüşülmüyor. Yani Kırklareli, benim ilim; taslakta birinci bölgede. Tabii, Trakya’yla beraber, diğer illerle beraber biz birinci bölgedeyiz.

Değerli arkadaşlar, bu, neye göre belirleniyor; bunu da biz anlayabilmiş değiliz. Benim 8 ilçem var. Bakın, 872 ilçe arasında Kofçaz 460’ıncı, Pehlivanköy 262’nci, Demirköy 259’uncu, Vize gene 200 küsurların üzerinde. Yani, birinci bölgedeyiz, orman bölgesi var, orman köylümüz var, çiftçimiz… Bizim bölgemizde de işe, aşa ihtiyacı olan o kadar zor durumda olan vatandaşımız var ki! Yani şu Kofçaz’daki vatandaşlar, bugün, dördüncü bölgede yer alan birçok ilçeden çok daha kötü durumdalar ama bu teşvik kapsamında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, tamamlayınız sözlerinizi, buyurun.

TURGUT DİBEK (Devamla) – …bakıyorum ben, inceledim, işte bizim bölgedeki tekstil fabrikalarına diyor ki Hükûmet: “Alın bunları üçüncü ve dördüncü bölgeye götürün, taşıma parasını biz vereceğiz Hazineden.” Öyle diyor. Artı, “O bölgedeki vergiyi de-işte- yüzde 5 vereceğiz.” Artı, “O bölgedeki, işte, SSK primini de, işveren payını da biz ödeyeceğiz.” diyor. E değerli arkadaşlar, bizim Trakya’da da çok sayıda işsiz insan var. İşsizlik oranı bizde de, Kırklareli’de çok daha fazla. Yani taslak hâlinde olan bu konunun mutlaka ve mutlaka yeniden gözden geçirilmesi gerekir. Şu ilçeleri, orman köylerini hep beraber geziyoruz, burada arkadaşlarımız da görüyorlar, insanlar kahveye çıkmaktan şu anda çekiniyorlar, bırakın ihtiyaçlarını gidermelerini.

O yüzden değerli arkadaşlar hazır bu yasa görüşülürken bu sorunları da ben iktidar partisinin ve Hükûmetin bir kez daha değerlendireceğine inanıyorum, düşünüyorum ve bu taslağın Hükûmet Meclise komisyona ve buraya getirirken daha derli toplu ve daha adaletli bir şekilde düzenleneceği inancıyla, hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Dibek.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

MUHARREM VARLI (Adana) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Bakacağım efendim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 20.42

 

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.53

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

385 sıra sayılı Tasarı’nın 17’nci maddesi üzerine verilen Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Halen Genel Kurul’da görüşülmekte olan 385 sıra sayılı kanun tasarısının 17 nci çerçeve maddesinde yer alan ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’na eklenen geçici 28 inci maddedeki “… bina inşaat ruhsatı…” ibaresinin “… yapı inşaat ruhsatı…” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Nalcı, efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Nalcı.

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 17’nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bilindiği gibi ülkemizin içinden geçmiş olduğu ekonomik krizin en çok etkilediği sektör inşaat sektörüdür. İnşaat sektörünün 2004, 2005, 2006 yıllarındaki yoğun talep üzerine canlanması hem ülke ekonomisine hem de buna bağlı olan yan sanayiye çok büyük katkısı olmuştur ama buradan çıkartılacak bu kanunda eksik gördüğümüz çok noktalar var. En önemli noktalardan birisi, inşaat maliyetlerindeki katma değerler. Bilindiği gibi mevcut kanunda net alan olarak 150 metrekarenin altında bulunan yapılarda KDV yüzde 1’dir. 150 metrekarenin üzerine çıkıldığı zaman bu rakam yüzde 18’e çıkmaktadır ama lakin şöyle düşünün: Projeyi oluşturuyorsunuz, inşaata başlıyorsunuz, maliyetlerinize katma değer… Diyelim ki üç sene devam edecek bir projenizde satışınız daha başta yüzde 1 olduğu belliyken siz yüzde 18 KDV vererek maliyetlerinize yansıtıyorsunuz. Nasıl ki -burada ben Sayın Bakanımdan bu konuyu düşünmesini özellikle arz ediyorum- katma değer vergisi her ay kâra zarara bakılmadan hesaplanıyorsa, o işi yapan kişiye ay sonundaki katma değerinde yüzde 1’den arta kalan kısmının verilmesi lazım.

Sayın milletvekilleri, bugün 20 milyonu aşkın insanı ilgilendiren, bunun yanında tekstil sektörünü, beyaz eşya sektörünü ilgilendiren sektör inşaat sektörüdür. Burada sadece biz -bundan önceki bir KOBİ Yasası’nda da bunları konuştuk- mevcut yapılmış olan binaların KDV’sini düşürmekle bu problemi çözemeyiz. Eğer bu sektörü ayakta tutmak ve piyasayı canlandırmak istiyorsak bundan önce ruhsatı alınmış olan… Çünkü buradaki ibarede de aynısı var yani diyor ki: “Bu Kanun yürürlüğe çıkmadan önce ruhsatı alınmış.” Ruhsatı alınmış, bitirilememiş, iskânı alınamamış projelere devletin hem kredi desteği hem de KDV desteği sağlaması lazım. Çünkü, zaten zor şartlar altında yapılan şeyde yüzde 18 ödeyeceksiniz ama üç sene sonra, dört sene sonra bunun yüzde 1 satışından gerçekleştireceksiniz, aradaki yüzde 17’lik pay içeride sadece kâğıt üzerinde kalacak. Bu kâğıt üzerinde kalan kısmı da o hesapları gördükten sonra geri, müteahhide devredecek.

Burada yapılması gereken şey şu, Sayın Bakanım: İnşaat maliyetlerinde de KDV indirimine gitmeniz lazım. Yani, 150 metrekarenin altındaki -150 metrekare, bunu özellikle söylüyorum çünkü mevcut kanunda “150 metrekare” diye bir sınır var- yapılarda da yapı maliyetlerinde KDV indirimine gitmemiz lazım.

Sayın milletvekilleri, bunun yanında da ayrı bir inşaat sektörünün, kamu ihaleleriyle ilgili ayrı bir problemi var. Daha bundan iki ay önce burada bir kanun çıkarttık: İhale Kanunu. O kadar da muhalefet ettik ve söyledik de. Bu çıkartmış olduğunuz Kanun’a göre…

Sayın milletvekilleri, eğer dinlerseniz önemli bir konu anlatıyorum, mümkünse…

Bundan önceki, aynı şekilde, İhale Kanunu’nda, çıkartmış olduğunuz yasada biz burada söyledik, ortalama burada örneklerini de verdik ama öyle bir kanun çıkarttınız ki Kanun’da ihalenin kime verileceği bir şarta bağlanmadı, idarelerin sadece inisiyatifine bırakıldı ve o günden bugüne kadar olan olayları Allah nasip ederse bir ay sonra size buradan ben belgeleriyle sunacağım. İdare öyle bir şeyler yapıyor ki sadece keyfî davranıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

KEMALETTİN NALCI (Devamla) – Yüzde 50’yle ihaleyi uygun görüyor, yüzde 20’yle aşırı düşük diye ihaleyi yok sayabiliyor. Böyle bir şey olmaz sayın milletvekilleri. Yetki, kanunlar uygulanmak için, kanunlar tek bir kaideye bağlanmak için; inisiyatife bırakılarak çıkarılmaz. Bugün tüm kurumlarda bu karmaşa fazlasıyla yaşanıyor ve inşaat sektörü bu gidişle… Bazı grupların dışında -bazı sermaye gruplarının dışında- inşaat sektörü şu anda hem kamu sektörü olarak hem özel sektör olarak bitme noktasına geldi. Buna çok acil bir önlem alınması lazım. Ki kamu ihalelerinde, biliyorsunuz, Sayın Bakanım da biliyor… Tabii, dinleme şeyini gösterirse…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Dinlemez, dinlemez.

KEMALETTİN NALCI (Devamla) – Kamu ihalelerinde bizim stopaj ve KDV kesintilerimiz var. Yüzde 3’le, 5’le çalışılan bir ortamda her hak edişte yüzde 6 kesiliyor. Yüzde 6 kesilen bir noktada…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bağlayınız.

KEMALETTİN NALCI (Devamla) – Hemen bitiriyorum Sayın Başkanım.

…kamu ihalelerinde yüzde 10 kâr marjı konulan noktada daha siz hak ediş zamanı yüzde 3 KDV tevkifatı, yüzde 3 de stopaj tevkifatı yaptığınız zaman asıl bu işi yapan müteahhidi çok zor duruma sokuyorsunuz. Eğer ciddi anlamda önlem almak istiyorsanız, piyasayı canlandırmak istiyorsanız, bu konuştuğumuz ve altını çizmiş olduğumuz konulara dikkat ederseniz bu konuları çözmüş olacağız.

Bu vesileyle hepinize teşekkür ediyorum ve vermiş olduğumuz önergeyi inşallah desteklemeniz dileğiyle hepinize saygılarımı sunuyorum. Sağ olun. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Nalcı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 17 nci maddesiyle 3065 sayılı kanuna eklenen geçici madde 28’de geçen “kooperatiflerince” ibaresinin “kooperatifleri tarafından” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Kerim Özkul

                                                                                                                  Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Verilen teklif ile ibarenin netleşmesi amaçlanmıştır. Teklif edilen ibarenin dil kullanımı açısından daha uygun olduğu düşünülmüştür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 17 nci maddesiyle 3065 sayılı kanuna eklenen geçici madde 28 de geçen “maddenin” ibaresinin “madde hükmünün” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                      Mehmet Müezzinoğlu

                                                                                                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Dil tekniği açısından teklif edilen ibarenin uygun olacağı düşünülmüştür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Geçici madde 28’in oylamasına geçmeden önce oylamanın açık oylama olarak yapılmasına ait bir teklif gelmiştir, bunun gereğini yerine getireceğim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Geçici madde ilavemiz vardı.

BAŞKAN – Maddeyi oylamadık Sayın Aslanoğlu, maddeden sonra.

Önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İç Tüzük gereğince madde oylamasının açık oylama yöntemiyle yapılmasını arz ederiz.

BAŞKAN – Hakkı Suha Okay? Burada.

Kemal Anadol? Burada.

Ali Rıza Öztürk? Burada.

Tekin Bingöl? Burada.

Ahmet Ersin? Burada.

Fatih Atay? Burada.

Halil Ünlütepe? Burada.

Orhan Ziya Diren? Burada.

Şevki Kulkuloğlu? Burada.

Ali İhsan Köktürk? Burada.

Abdullah Özer? Burada.

Rahmi Güner? Burada.

Akif Ekici? Burada.

Hüseyin Ünsal? Burada.

Akif Hamzaçebi? Burada.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu? Burada.

Şahin Mengü? Burada.

Vahap Seçer? Burada.

Sacid Yıldız? Burada.

Açık oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 17’nci maddesine bağlı geçici 28’inci maddenin açık oylama sonucu:

Kullanılan oy sayısı                        : 201

Kabul                                              : 201 (x)

Böylece, geçici 28’inci madde kabul edilmiştir.

Şimdi, maddeye yeni bir geçici madde eklenmesine dair bir önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 17. maddesine aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Akif Ekici

Yaşar Ağyüz

 

Malatya

 

Gaziantep

Gaziantep

 

Vahap Seçer

 

 

Ali Rıza Öztürk

 

Mersin

 

 

Mersin

“Geçici 29 - Küçük Esnaf ve Meslek örgütlerinin yaptırdıkları iş yerleri KDV’den müstesnadır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak acaba?

Sayın Ekici, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 17’nci maddesi üzerindeki önerimiz üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Küçük esnaf ve sanatkârlar, iş yeri kuruluşlarında KDV kaldırılsın istiyoruz. Anadolu sermayesinin temelini oluşturan KOBİ’ler, küçük sanayi ve iş yerleri, sanatkârlar ve iş yerleri Anadolu sermayesinin temelini oluşturmaktadır ve türlü zorluklarla bu iş yeri kuruluşları meydana getirilmiştir. Burada da KDV’nin kaldırılması gibi bir desteğin verilmesini yüce heyetinizden talep ediyoruz.

Ama ben inanıyorum ki bu talebimize de ret cevabı vereceksiniz. Neden derseniz, ilgiyle izliyorum, sizler de görüyorsunuz, sizler de izliyorsunuz. Sayı yeterli olmuyor, bazı arkadaşlar mesajla Genel Kurul salonuna davet ediliyor. Ama kapıdan girerken bakıyorsunuz, eli havadaysa el havada, el aşağıdaysa... Olmaz arkadaşlar! Değerli arkadaşlar, bu şekilde kanun çıkarılmaz, bu şekilde çıkarılan kanunlar ülkeyi sağlıklı, sıhhatli bir noktaya vardıramaz. İçinizde bire bir tanıdığımız çok değerli insanlar var. Bu yanlış, despot, diktatörce mantığa teslim olmaması gereken, o özveriyi ve o kişisel varlığı göstermesi gereken çok değerli arkadaşlarımız var. Ama maalesef diktatörce zihniyetle alınmış talimatın gereğini yapmak mecburiyetinde kalıyorsunuz değerli arkadaşlar.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, konuşmacı Meclise hakaret ediyor.

                                  

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Konuşmacı Meclise hakaret etmiyor, konuşmacı gördüklerini söylüyor Sayın Başkan.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bu Meclis kürsüsünde, bu çatı altında “diktatör” sözünü kullanamaz, kimseyi suçlayamaz Sayın Başkan. Böyle konuşma olmaz!

AKİF EKİCİ (Devamla) – Ben milletvekili olarak gördüklerimi söylüyorum, Mecliste izlenimlerimi kamuoyuyla paylaşmak istiyorum, sizleri de daha dikkatli davranmaya davet ediyorum Sayın Başkan.

Bu nereye vardırıyor değerli arkadaşlar? 2003 yılında bir teşvik yasası çıkardı bu Meclis, yine sizler vardınız, çoğunuz vardınız burada. Nereye götürdü ülkeyi, hepimiz biliyoruz. Benim şehrim Gaziantep’i şu anda çalışamaz duruma getirdi 2003 yılında çıkarmış olduğunuz teşvik.

Bundan önce “Bin KOBİ’ye bin can suyu” diye bir yasa çıkardınız, neydi o? Can suyu. Can suyu nedir? Can suyu, solmak üzere, kurumak üzere olan bir bitkiye verilen bir bardak sudur. Bu şu mu demektir: Binlerce KOBİ onlarca makinesi çalışamazken, 20 makinesi olan küçük sanayicimiz 20 makinesinin 5’ine iş bulamazken siz diyorsunuz ki “300 milyar, sıfır faizli destek vereceğim.” Tabii ki bunu saygıyla karşılarız ama altındaki bir maddede diyorsunuz ki: “Makine alırsanız.” 20 makinesi var 5’ini çalıştıramıyor, 300 milyar sıfır faizli krediyi vererek “Yeniden makine al.” diyorsunuz. Onun ıstırabını çeken sanayicilerimiz var değerli arkadaşlar şimdi. Şu anda o 300 milyarla 500-600 milyarlık makine almış, borçlanmış ve taksidi gelmiş, dört taksitte alınanın dörtte 1’lik dönemi gelmiş, ödeme zorluğu çeken sanayicilerimiz var değerli arkadaşlar.

Lütfen, bu tür önergelerde muhalefet versin veya sizin grubunuzdan verilsin “Evet.” diyeceğiniz şeyi verin. Önerge veriyorsunuz “Hayır.” diyorsunuz. Önerge veriyorsunuz, verdiğiniz önergeye “Hayır.” Diyorsunuz. Var mı böyle bir şey?

Değerli arkadaşlar bu bizi nereye götürüyor? Size basından bir haber göstermek istiyorum. “Ne alakası var?” diyeceksiniz. Bu geçen hafta perşembe günkü gazete. Benim elime Vatan gazetesi geçti, bundan önce bundan başka gazetelerde de vardır mutlaka. Burada ne diyor Sayın Başbakan: “Bize AKP diyen edepsizdir.” Neden “AKP” diyen edepsizdir arkadaşlar? Ben de “AKP” diyorum. “Ak” hiçbir tarafınız kalmadı, “ak” olan hiçbir yönünüz kalmadı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Sana göre öyle, sana göre öyle!

AHMET YENİ (Samsun) – Aynaya bak, aynaya!

AKİF EKİCİ (Devamla) – “Ak” olan hiçbir yönünüz kalmadı değerli arkadaşlar.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Yakışıyor mu?

AKİF EKİCİ (Devamla) – Bu memleketin seksen yıllık cumhuriyet varlıklarını peşkeş çektiniz. Peşkeş çektiniz yandaşlarınıza, kendi yandaş sermayelerinizi yarattınız değerli arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Altında bir haber daha görüyorum burada, dikkat edin, bakın, değerli arkadaşlar, bana bağıracağınıza bunu okuyun.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Şov yapıyor Başkanım, böyle şey olur mu ya? Çıkmış oraya şov yapıyor. O kürsü şov kürsüsü değil!

AKİF EKİCİ (Devamla) – Bu da nedir biliyor musunuz, bu da nedir? İngiltere’de 180 bin sterlin, yolsuzluğa adı karışmış, 180 bin sterlin gibi bir rakamda yolsuzluğa adı karışmış 4 bakan ve Meclis Başkanı görevinden istifa ediyor ve halkından özür diliyor.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – 1,5 trilyon nerede?

AKİF EKİCİ (Devamla) – Halkından özür diliyor, o erdemliliği, o vasıflılığı gösteriyor değerli arkadaşlar. O Meclis, bu Meclis değil, dik duran meclislerden… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Ekici.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Bu Meclis böyle dik duramadı.

Değerli arkadaşlar, bu homurdanmalarınızla anlıyorum, bu homurdanan arkadaşlar da yapmış oldukları yanlışın farkında olarak homurdanıyor.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Böyle ifade mi olur ya? Ne biçim konuşuyorsun? Konuştuğunun farkında mısın sen?

AKİF EKİCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bunu, bu şekilde itiraz şeklinde konuşacağınıza dik durmanın örneğini gösterin. Bu Meclis dik duran Meclis olmalı.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – 1,5 trilyon nerede?

AKİF EKİCİ (Devamla) – Geçtiğimiz hafta Mayın Yasası’nı çıkardık, değerli arkadaşlar, niye sesiniz çıkmıyordu orada?

AHMET YENİ (Samsun) – Yakışmıyor, yakışmıyor!

AKİF EKİCİ (Devamla) – Ülkenin 510 kilometre mesafedeki sınırını teslim eden bir tavır içerisine girdiniz. Vicdanı sızlayan arkadaşlarımız kaçamak davranıyordu, zorla toplayıp getiriyorlardı sizi değerli arkadaşlar, zorla toplayıp getiriyorlardı. İçiniz sızlamadan, vicdanınız el vererek mi gerçekten oy verdiniz Mayın Yasası’na, vicdanınız el vererek mi oy verdiniz değerli arkadaşlar? ( AK PARTİ sıralarından “Evet.” sesleri)

Özellikle ben burada kendi hemşehrilerime, Gaziantep milletvekillerine, Mardin milletvekillerine, Kilis milletvekillerine sesleniyorum: Yarın seçmenlerinizin huzuruna gittiğinizde nasıl yüzlerine bakacaksınız değerli arkadaşlar, nasıl yüzlerine bakacaksınız? Sizi buraya vatan topraklarını satın diye mi milletvekili seçtiler değerli arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Aklıselim olmaya davet ediyorum sizi. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Konuşmacı sözünü geri alsın.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Ne sözümü geri alacağım! Arkasındayım sonuna kadar.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hiç kimse kendisi de dâhil bu vatan toprağını satamaz, bu millet, buna müsaade etmez. Hiç kimse… Bu, millete hakaret. Yapılan bu konuşma, bu Meclisin altında toprakların satılmasından bahsetmek, buna benzer konuşmalar yapmak ahlaki değildir, son derece seviyesiz konuşmalardır Sayın Başkanım. Lütfen sözünü geriye alsın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Böyle bir şey olamaz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Kim seviyesiz, kim? Düzelteyim derken hakaret ediyor! Seviyesiz falan bir şey yok!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kim satıyor? Kimsenin korkusu yok! Kafalarında başka bir şey yok! (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Canikli, eğer söyleyeceğiniz bir şey varsa kürsüye gelirsiniz.

Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, partisine sataşmaları nedeniyle konuşması

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; biraz önce burada gerçekten hiç sarf edilmemesi gereken sözler sarf edildi. Bu Meclis kutsaldır, bu Meclis milletin Meclisidir. Hele bu Meclisin çatısı altında vatan toprağının satılmasından bahsetmek kadar son derece yanlış… (CHP sıralarından gürültüler)

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Ne yaptınız, ne? Sizin yaptığınız nedir?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …son derece düşük, son derece seviyesiz bir konuşma olamaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Gerçeklere bir gelsene!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bakın, Vakıflar Kanunu görüşülürken benzer iddialarda bulunuldu, benzer şeyler söylendi iki yıl önce ve denildi ki: “Yurt dışından gelecek olan bazı vakıflar Türkiye’de toprak satın alacaklar, Türkiye'nin toprağını satıyorsunuz, vatanı satıyorsunuz.” denildi. (CHP sıralarından gürültüler) Peki, soruyorum: İki yıl oldu, ne oldu? Neresi satıldı? Bir tane örnek verebilir misiniz? Şimdi, o zaman söyleyenlerin çıkıp özür dilemesi gerekir. Aynı mantık burada yine geçerli değerli arkadaşlar. Böyle bir anlayış olmaz. Kimse satamaz bunu. Hiç kimse müsaade etmez vatan toprağının satılmasına, önce AK PARTİ Grubu müsaade etmez, bu millet müsaade etmez.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, bir şey söylüyorum tutanaklara geçmesi için: “Seviyesiz” sözcüğünü aynen iade ediyorum! (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S. Sayısı: 385) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Geçici 29’uncu maddeye ilavesi kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi geçici 28’inci maddenin bağlı olduğu 17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi madde 18’e geçiyoruz.

Madde 18 üzerinde… (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler, ayağa kalkmalar)

Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olunuz.

Madde 18 üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Hâlen Genel Kurul’da görüşülmekte olan 385 sıra sayılı kanun tasarısının 18 inci maddesinde yer alan “…G.T.İ.P. numaralı mal…” ibaresinin “…G.T.İ.P. numaralı emtia…” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Şandır

 

Erdal Sipahi

Ertuğrul Kumcuoğlu

 

Mersin

 

İzmir

Aydın

 

Mustafa Kalaycı

 

Kemalettin Nalcı

Kürşat Atılgan

 

Konya

 

Tekirdağ

Adana

 

 

 

Akif Akkuş

 

 

 

 

Mersin

 

T.B.M.M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa tasarısının 18. maddesinin sonundaki ibarenin “G.T.İ.P. numaralı mal, vergi tutarı ile birlikte ilave edilerek eklenmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Şevket Köse

Atila Emek

 

Malatya

 

Adıyaman

Antalya

 

Osman Kaptan

 

 

Bilgin Paçarız

 

Antalya

 

 

Edirne

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak acaba?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Şevket Köse efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 385 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın üzerinde görüşlerimi belirtmek istiyorum. Yalnız görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla yakından ilgili olan başka bir konuda birkaç söz etmeden önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bundan birkaç gün önce, yani 4 Haziranda yeni teşvik ve istihdam paketi Sayın Başbakan tarafından açıklandı. Bu paketin açıklanmasıyla birlikte Adıyaman’da büyük bir hayal kırıklığı yaşanmış, yine kalkınma ve gelişme umutları suya düşmüştür. Teşvik paketi dört bölgeye ayrılmış ve Adıyaman hak etmediği hâlde üçüncü bölgeye dâhil edilmiştir. İllerin sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasında 65’inci sırada yer alan Adıyaman’ın üçüncü bölgede yer alması ve 20’nci sırada yer alan Gaziantep, 21’inci sırada yer alan Zonguldak, 26’ncı sırada yer alan Konya ve 19’uncu sırada yer alan Kayseri’yle, gelişmişlik düzeyleri Adıyaman’la kıyaslanmayacak derecede farklı ve üst seviyede olan bu illerle aynı bölgede yer alması şaşkınlıkla karşılanmıştır. Bizden çok daha iyi durumda olan bazı iller ise dördüncü bölgede yer almıştır.

Yine, Devlet Planlama Teşkilatının 2003 yılı sosyoekonomik gelişmişlik sıralaması verilerine göre Malatya 41, Elâzığ 36, Trabzon 38, komşu illerden Şanlıurfa ve Diyarbakır dâhil olmak üzere, teşvik sistemi içerisinde dördüncü bölgede yer almıştır. Bu nedenle, sosyal denge bozulmuş, Adıyaman’a haksızlık yapılmıştır. Bu iller dururken, kimse yatırım için Adıyaman’ı tercih etmeyecektir. Üçüncü bölge içerisinde yer alan Adıyaman’da sosyal güvenlik desteği primi işveren hissesinin Hazine tarafından karşılanması beş yıl süreyle sınırlı olacak iken, komşularımızdan Malatya, Şanlıurfa, Diyarbakır ve Elâzığ’da bu süre yedi yıl; kurumlar vergisi oranı Adıyaman’da yüzde 4 olarak uygulanacak iken, yine yukarıda sayılan komşu illerimizde bu oran yüzde 2 olarak uygulanacaktır. Bu durumda, yatırımcının tercihini Adıyaman olarak kullanmayacağı gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Kaldı ki, Adıyaman ulaşım açısından da yukarıda saydığımız iller gibi şehirlerarası geçiş güzergâhı içerisinde bulunmayıp, girişi olan çıkışı olmayan bir şehir konumundadır.

GAP kapsamında bulunan ilimiz Adıyaman, sosyoekonomik açıdan büyüme trendini bir türlü yakalayamamış, yıllardan beri kalkınmada öncelikli iller arasında bulunmasına rağmen, yatırım ve hizmet olanaklarından ve yatırımların teşviki ve desteklenmesi imkânından da, ne yazık ki, yeterince faydalanamamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüccar, esnaf ve sanayici derin bir durgunluk içerisindedir Adıyaman’da ve ayakta kalma mücadelesini vermektedir. Ciddi bir sosyal sorun olan işsizliğin boyutları Adıyaman’da her gün inanılmaz ölçüde artmaktadır. Adıyaman genelinde yeşil kart sahibi vatandaşlarımızın sayısının nüfusa oranı yüzde 50’leri aşmış ve il genelinde 340 bin kişiye ulaşmıştır.

Adıyaman ırgat kent hâline dönüşmüştür. Her yıl, çevre illere çok sayıda yoksulluk içinde vatandaşımız -ki, bu sayı yüz binleri bulmaktadır- ırgat olarak gitmektedir; kayısı için Malatya’ya, patates için Niğde’ye, fındık için Karadeniz’e ve pamuk için diğer illere çalışmaya gitmektedir. Bunun önlenmesi, insanların yerinde istihdamını sağlayan yerinde yatırım ve yerinde üretim anlayışıyla ancak mümkündür.

Sayın milletvekilleri, Adıyaman’ın kalkınmak ve gelişmek için bir potansiyeli vardır ve bunun desteklenmesi lazımdır. Önünü tıkamayalım ve bu fırsatı bir daha değerlendirelim. Hak etmediği ve bulunmaması gereken üçüncü bölgeden çıkarılarak dördüncü bölgeye dâhil edilmesi ve bu durumun düzeltilmesi tüm Adıyaman’ın talebi, beklentisi hâline gelmiştir.

Adıyaman’daki Ticaret ve Sanayi Odası, Adıyaman Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı, Adıyaman Ticaret Odası, Adıyaman Ziraat Odası, Serbest Muhasebeciler Odası Başkanı, Adıyaman Esnaf Kefalet Odası Başkanı, Adıyaman Makine Odası Başkanı, Adıyaman Şoförler Odası Başkanı, Adıyaman Eczacılar Odası Başkanı, İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı ve Elektrik Mühendisleri Odası Başkanı bu düşünceleri aynen benim gibi paylaşmaktadırlar.

Değerli milletvekilleri, benden önceki konuşmacı bir şeylerden bahsetti, vatan toprağının satılmasından.

Bakın, hepimiz evladımızı, kardeşimizi vatanı beklemek için askere gönderiyoruz. Çanakkale’de 250 bin evladımız, kardeşimiz şehit oldu bu topraklar için. Aynı şekilde Sarıkamış’ta 90 bin insanımız şehit oldu vatanı için. Vatan toprağı namustur. Namus kiraya verilemez. Namus devredilemez. (CHP sıralarından alkışlar) Satmak, aynı zamanda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Köse.

ŞEVKET KÖSE (Devamla) – Vatan toprağını kiraya vermek bir yerde satmak demektir.

Ben hepinizi bu duygu ve düşüncelere davet ediyorum.

Sayın Başbakan 2004 Mart ayında Adıyaman meydanında dedi ki “Tütün kotasını 2 katına çıkarıyorum.” 2009 Martında yine aynı meydanda, Adıyaman’da bir köprüden haberi olmadığını söyledi. Sayın Başbakan Adıyaman’daki bu teşvik paketinden dolayı, dörde alması gerekirken üçe alınmasından yine Adıyaman’da haberi yoktur.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Köse.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Halen Genel Kurul’da görüşülmekte olan 385 sıra sayılı kanun tasarısının 18 inci maddesinde yer alan “…G.T.İ.P numaralı mal…” ibaresinin “… G.T.İ.P numaralı emtia…” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Enöz efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Enöz. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Tasarı’nın 18’inci maddesi üzerine verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Yüce heyetinize saygılarımı sunuyorum.

ÖTV Kanunu’nun ek (I) sayılı listesinin (B) cetveline, bu Kanun’a ekli (1) sayılı cetvelde yer alan gümrük tarifeleri istatistik pozisyonu numaralı mal, vergi tutarı ile birlikte eklenmiştir. Yani değerli milletvekilleri, bu madde özel benzin grubundan ÖTV alınmasını sağlıyor. 2009 yılında bu gruptan ÖTV ve KDV olarak devletin 33 milyon Türk lirası vergi kaybının önleneceği beklenmektedir.

Vergi kayıp ve kaçaklarının önlenmesine yönelik olan bu düzenleme olumludur. Ancak yedi yıllık AKP döneminin bütün iddialarına karşın vergi tabana yayılamamış, dolaylı vergilere yüklenilmiş ve kayıt dışı ekonomi büyümüştür. ÖTV genel karakteri itibarıyla ithal ürünlerden veya büyük girdisi ithalata dayalı girdi ile imal edilen ürünlere uygulandığı için ülkemiz ekonomisi ve bütçe yapısı itibarıyla iki yönden olumsuz karakter göstermektedir:

1) ÖTV dolaylı vergidir.

2) ÖTV ithalata dayalı bir vergidir.

Vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 67’si dolaylı vergilerden oluşmaktadır. Son dört yıldır ekonomide yaşanan büyüme, enflasyondaki düşüşe karşın dolaylı vergilerin gelirler içindeki payı hızla artmaktadır. Dolaylı vergilerin toplam vergi gelirine oranı, OECD ülkelerinde ortalama yüzde 30 olarak saptanırken Türkiye'de ise bu oran yüzde 67’yi geçmektedir. Kayıt dışı ekonominin millî gelir içindeki payının Fransa, Almanya, İngiltere, Norveç, Japonya ve İsviçre’de yüzde sıfır ile 10 arasında değişirken Türkiye’de ise bu oran yüzde 60’ı aşmaktadır. Kayıt dışı ekonomi oranı artan bir ülkede oluşan gelir açığı, dolaylı vergiler artırılmak suretiyle dengelenmeye çalışılmaktadır. Bu da vergide adalet ve eşitlik prensiplerini zedeliyor. Dolaylı vergilerin bu kadar yüksek olması, sosyal barışı tehdit eden bir durumdur.

Vergi gelirleri 2008 yılı Ocak-Nisan döneminde 53 milyar 158 milyon Türk lirası olarak gerçekleşmişken 2009 yılının aynı döneminde yüzde 4,1 oranında azalarak 50 milyar 958 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. TÜİK rakamlarına göre 2009 yılı Nisan ayında 2008 yılının aynı ayına göre ihracat yüzde 33,3 azalırken ithalat da yüzde 43,4 azalmıştır. Buna bağlı olarak da ithalde alınan KDV 2008 yılı Ocak-Nisan döneminde 9 milyar 834 milyon TL olarak gerçekleşmişken 2009 yılının aynı döneminde yüzde 32 azalarak 6 milyar 697 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. ÖTV 2008 yılı Ocak-Nisan döneminde 12 milyar 678 milyon TL olarak gerçekleşirken 2009 yılı Ocak-Nisan döneminde yüzde 3,4 oranında azalarak 12 milyar 245 milyon Türk lirası olarak gerçekleşmiştir.

2006 yılında bütçe gelirleri 187,5 milyar TL, vergi gelirleri 151 milyar TL iken ÖTV 37 milyar Türk lirası; 2007 yılında bütçe gelirleri 208,9 milyar TL, vergi gelirleri 171 milyar Türk lirası iken ÖTV 39,3 milyar Türk liraya çıkmıştır. 2008 yılında merkezî yönetim gelirleri 231,5 milyar Türk lirası, vergi gelirleri 189,5 milyar Türk lirası iken ÖTV 41,966 milyar Türk lirasıdır.

Resmî Gazete’de yer alan Bakanlar Kurulu kararı ile motorlu taşıtlarda ÖTV indirimine gidilmiştir. Ancak, indirim incelendiği zaman toplam motorlu araç piyasasının yüzde 35’ini oluşturan 1.600 cc altındaki araçlarda uygulanan ÖTV oranı yüzde 37’den yüzde 18’e indirilmiştir. Diğer yüzde 65’lik dilimi oluşturan motorlu taşıtlarda ÖTV oranı yüzde 1 ile yüzde 5 arasında düşürülmüştür. Motorlu taşıtların yüzde 85’inin ithal araçlardan oluştuğu dikkate alınırsa yapılan bu indirim piyasayı biraz canlandıracak ancak yerli üretimindeki ithal malların tüketimini artıracaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

MUSTAFA ENÖZ (Devamla) – Bu indirim, kısaca otomotiv sektöründe faaliyet gösteren büyük şirketler ile ithal arabaların üretildiği ülkelerdeki fabrikaların işine gelmiş, yerli sanayi ve yan sanayi sektördeki üretime fazla bir etki yapmamıştır. ÖTV indirimi olduğu mart, nisan, mayıs, haziran döneminde satılan araçların ne kadarı yerli araçlardan oluşmakta, ne kadarı ithal araçlardan oluşmaktadır? Bilindiği gibi birçok sektörde de ayrıca ÖTV ve KDV indirimi olmuştu. ÖTV ve KDV indiriminden hangi sektörde, ne sonuç alınmıştır? Yapılan bu indirimler gerçekten tüketiciye yansıdı mı, yoksa üreticiler aynı fiyattan mallarını satmaya devam mı ettiler? Hükûmetin buna yönelik bir çalışması var mıdır? ÖTV ve KDV indirimlerinin bütçeye etkisi ne olacaktır? Bunların analizleri yapılmış mıdır?

Bu duygu ve düşüncelerle önergemize destek bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Enöz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 18’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 19’a geçiyoruz.

Madde 19 üzerinde beş önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 19 uncu maddesi ile değiştirilen, 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7’nci maddesinin 3 numaralı fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                            Maliye Bakanı

                                                                                                           Mehmet Şimşek

                                                                                                                Gaziantep

“b) (II) sayılı listede yer alan malların, Başbakanlık merkez teşkilatı tarafından ilk iktisabı”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 19 uncu maddesiyle değiştirilen 4760 sayılı kanunun 7 nci maddesinin 3 numaralı fıkrasında geçen “yer alan” ibarelerinin “düzenlenen” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                      Mehmet Müezzinoğlu

                                                                                                                 İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 19 uncu maddesiyle değiştirilen 4760 sayılı kanunun 7 nci maddesinin 3 numaralı fıkrasında geçen “yer alan” ibarelerinin “belirtilen” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                              Turan Kıratlı

                                                                                                                Kırıkkale

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Tasarının 19 uncu maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M.Akif Hamzaçebi

 

Vahap Seçer

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Trabzon

 

Mersin

Malatya

 

 

 

Yaşar Ağyüz

 

 

 

 

Gaziantep

 

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 19’uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

 

Mustafa Kalaycı

Hüseyin Yıldız

 

Manisa

 

Konya

Antalya

 

Ahmet Orhan

 

M.Akif Paksoy

Yılmaz Tankut

 

Manisa

 

Kahramanmaraş

Adana

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, benim de önergem vardı, önergem işleme konmadı.

BAŞKAN – Burada benim elimde sizin önergeniz madde 20’de görünüyor efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim ben sordum, 19’uncu madde üzerinde benim önergem işleme konacaktı. Bu kanun üzerinde yirmi beş önerge verdim, ama hep korsan önergeler işleme kondu. Kanunlar Müdürlüğüne ben sordum, “19’uncu maddede önergeniz işleme girecek.” dediler. Böyle bir şey olur mu ya?

BAŞKAN – Sayın Genç, sizin verdiğiniz önerge 19’uncu maddede gözükmüyor, 20’nci maddede gözüküyor. Demek ki teknik olarak arkadaşlar alamamışlar. Buna yapabileceğimiz bir şey yok.

Şimdi son okunan iki önerge aynı mahiyette olduğu için, ayrı ayrı konuşturacağım ve birlikte işleme alacağım.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Şandır, kim konuşacak?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Ahmet Orhan.

BAŞKAN – Sayın Orhan, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET ORHAN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türk milleti, millî konularda hassas ve fedakârdır. Yüce Türk milleti, devletini yaşatmak için vergi hususunda da gerekli hassasiyeti göstermekle birlikte, hak ettiği karşılığı AKP İktidarından görememektedir. Vergi konusundaki adaletsizlik milletimizi rahatsız etmektedir. AKP Hükûmeti döneminde geliri çok yüksek olanlardan alınan verginin yüzde 40’tan yüzde 35’e indirilerek yüksek gelir sahiplerine 5 puanlık indirim yapıldığı, daha önce yüzde 25 olan orta gelirli vatandaşların vergi yükünün ise yüzde 27’ye yükseltildiği, böylece, dar gelirli vatandaşların üzerindeki vergi yükünün biraz daha artırıldığı yaşamış olduğumuz bir gerçektir.

Avrupa ile kıyaslandığında açıkça görüldüğü gibi, ülkemizde dar gelirli vatandaşlarımızdan alınan vergi ile gelişmiş ülkelerde düşük gelirlilerden alınan vergiler arasında neredeyse 2 kat fark söz konusudur.

Ülkemizde, adına “vergi reformu” denilen sayısız düzenlemeler yapılmıştır. Her düzenlemeden sonra vergi kanunlarının sistematiği, iç tutarlılığı daha da bozulmuştur. Vergilemede çarpıklık ve adaletsizlik artmış, kayıt dışı ekonomi daraltılamamış ve istenen sonuçlar bir türlü alınamamıştır.

Vergi düzenlemelerinde beklenen sonuç neden alınamamaktadır? Öncelikli sorun “Vergi düzenlemesindeki amaç nedir? Bu konudaki sorunlarımız nelerdir? Bu sorunların kaynağı nedir?” sorularının cevabının alınmamasındadır. Hâliyle, çözüm bulunamıyor ya da biçimsel çözüm üretiliyor. Çözüm, yeni bir yasa çıkarmak ya da yasa maddelerini değiştirmek oluyor. Ne yazık ki yapılan düzenlemeler de vergi yükü ve bu yükün dağılımı üzerinde bir etki yapamıyor, mevcut vergi yapısını düzeltemiyor.

Vergi düzenlemeleri yapılırken ülkemizdeki kısıtlayıcı etkenlerin varlığı dikkate alınmamaktadır. Bu etkenler, kayıt dışı ekonominin büyüklüğü, toplumumuzda vergi bilinç ve etiğinin yerleşmemiş olması, vergi dairelerinin yetersizliği, gelir idaresinin yapılanmasının çarpıklığı, etkin bir vergi denetimi için gerekli altyapının oluşturulamaması, vergi hukukunun altyapısını oluşturan özel hukuk sisteminin eskimişliği, vergi uyuşmazlıklarının kısa sürede çözüme bağlanamamasıdır.

Toplanmayan, toplanamayan vergi en büyük adaletsizliği yaratmaktadır. Verginin adaletli olması, ekonomik açıdan haksız rekabete neden olmaması, herkesin gerçek geliri üzerinden vergi ödemesi, kamuoyunun beklediği vergilendirmeye ilişkin esas ve ilkelerdir. Bu vergi yapısı kamu finansman açıklarını büyütmekte, ülkenin sağlık, eğitim, adalet ve güvenlik hizmetlerini olumsuz yönde etkilemekte, altyapı yatırımlarını engellemekte, gelir dağılımını daha da bozmaktadır.

Ülkemizde hizmet arzusuyla çalışan sanayicimiz, üreticilerimiz, ihracatçımız, döviz kuru, girdi maliyetlerinin yüksekliği, istihdam ve enerji üzerindeki ağır vergi yükleri, lojistik ve altyapı sorunları içinde boğuşurken, bu tür bütünsellikten uzak düzenlemeler daha da karışıklıklara sebebiyet verecektir. İlgili maddedeki değişikliklerle bu dengeyi bozacak yeni bir uygulama daha hayata geçirilmeye çalışılmaktadır.

Tasarının Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerinde, sadece Başbakanlığa alınacak motorlu taşıt, helikopter, uçak vesaire alımında söz konusu olan katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi istisnaları büyük oranda itirazlara neden olmasına rağmen, bu istisnaların kaldırılması bir tarafa, Başbakanlığın dışında, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) ve (II) sayılı listede yer alan kamu idarelerine de uygulama imkânı verecek şekilde genişletilmek istenmektedir. Bu düzenleme gereksiz ve anlamsızdır. Devletin satın aldığı mal ve hizmetler nedeniyle ödediği vergiler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

AHMET ORHAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

…devletin bir cebinden çıkıp öbür cebine girmektedir ancak modern devlet ve bütçe uygulamalarında bu hususun istisna olarak değerlendirilmesi söz konusu değildir.

Aslında genel olarak AKP İktidarı, Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilen torba kanun tasarılarında mutlaka Başbakanlığa bir istisna veya muafiyet getiren veya imtiyaz tanıyan düzenleme getirilmektedir. İçinde bulunduğumuz tablo içerisinde Başbakanlık tüm kamu kurumlarına örnek olmalıdır. Yoksa bu çeşit düzenlemelerle devletin dengesi daha çok bozulacak, kurumlar arasında zafiyet yaratılacaktır.

Bu duygu ve düşünceler ile önergemize destek vereceğinizi ümit ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Orhan.

Diğer önergeyle ilgili, buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii bu maddede yine Sayın Bakanın imzasıyla, yine Başbakanlık merkez teşkilatının ilk iktisabıyla alınacak uçak… Altını çiziyorum, maddede Türk Hava Kurumu var ama Sayın Bakanın verdiği bir önergeyle tüm kurumlar devre dışı bırakılarak sadece Başbakanlık adına alınan ilk uçağa böyle bir istisnanın tanınmasını hazmedemiyorum.

Değerli milletvekilleri, Türk Hava Kurumu bu ülkedeki hava taşımacılığının, bu ülkedeki havacılık sanayisinin bugüne kadarki gelişmesinde cumhuriyet tarihinden beri çok büyük rol oynamıştır. Türk Hava Kurumunun bir kurumsal kimliği vardır, bir sektörü temsil ediyor, bir kurumdur orası ama maalesef son yıllarda kamu adına kiralanan uçak ve helikopterlerde Türk Hava Kurumunu hep elimizin tersiyle ittik.

Size birkaç rakam vereceğim. Ben şahsen öğrenmek istiyorum, ben şahsen bu konuda aydınlanmak istiyorum, beni birisi aydınlatsın, aydınlatsın beni birisi. Arkadaşlar, Çevre ve Orman Bakanlığı yangın söndürmek için bir helikopter ve uçak kiralama ihalesi açtı. Bana verilen cevabı aynen okuyorum, diyor ki… Hazırlanan şartnamede -arkadaşlar altını çiziyorum- herhangi bir uçak tipi, herhangi bir model belirtilmemiş. Altını çiziyorum, herhangi bir uçak tipi, herhangi bir model belirtilmemiş, yaş sınırı getirilmemiş. “Verilecek görevleri yapabilmesi için uçaklarda bulunması gereken asgari limitler belirlenmiştir…”

Uçaklar Türkiye’ye gelirse! Gelirse bakacağız! Ve gelen uçaklar da -benim aldığım duyumlar- otuz yaşında. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün de henüz hiçbir izni yok arkadaşlar.

Bu uçaklara ödenecek saat ücreti de -aynen Sayın Bakanın verdiği cevap- 9.250 euro, 9.250 euro arkadaşlar. Ben takdirlerinize sunuyorum. Ve yılda sekiz yüz yirmi beş saat de uçma garantisi veriliyor. Yani, hiç uçmasa da sekiz yüz yirmi beş saatlik bedeli ödeyeceğiz ve sonuçta da bir uçağa yılda 8,5 milyon euro para ödeyecekler. Ben merak ediyorum, soruyorum: Bu uçağın alış fiyatı ne kadardır acaba, bugün bu uçağı satın alsak? Merak ediyorum, beni birisi aydınlatsın.

Tabii, gelelim helikopterlere. Herhâlde içinizde özel uçak ve helikopter kiralama fiyatlarını bilen çok arkadaşımız vardır ve bu helikopterlere de arkadaşlar, yaklaşık 16 bin saat garanti veriliyor, saat ücreti de 8 bin dolar. Ben Türk Hava Kurumu ismi geçtiği için, Türk Hava Kurumuna hepimizin destek vermesi gerektiğine inandığım için, bu işleri Türk Hava Kurumu kanalıyla, ülkenin bir parçası olan, bu ülkenin millî bir serveti olan, bu ülkenin öz malı olan Türk Hava Kurumu yoluyla daha çok kolay yapacağımızı düşünüyorum. Eğer bir para verilecekse, Türk Hava Kurumuna verilen para helal olsun, bu ülkede kalıyor ama bu verdiğimiz para nereye gidiyor? Ben bunu sizlere sunuyorum, takdir sizlerin, ben tatmin olmadım, birisi beni tatmin ederse, kalkar hakikaten bu işler böyleyse, döner özür dilerim. Onun için dikkatlerinize bir kez daha sunuyorum.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Aslanoğlu.

Mahiyeti aynı olan iki önergeyi bir arada oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler.. Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 19 uncu maddesiyle değiştirilen 4760 sayılı kanunun 7 nci maddesinin 3 numaralı fıkrasında geçen “yer alan” ibarelerinin “belirtilen” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                              Turan Kıratlı

                                                                                                                Kırıkkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İbarenin değiştirilerek, dilin kullanımı açısından uygun ifadeye ulaşılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 19 uncu maddesiyle değiştirilen 4760 sayılı kanunun 7 nci maddesinin 3 numaralı fıkrasında geçen “yer alan” ibarelerinin “düzenlenen” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                      Mehmet Müezzinoğlu

                                                                                                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Dil tekniği açısından teklif edilen ibarenin uygun olacağı düşünülmüştür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 19 uncu maddesi ile değiştirilen, 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 7’nci maddesinin 3 numaralı fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                            Maliye Bakanı

                                                                                                           Mehmet Şimşek

                                                                                                                Gaziantep

“b) (II) sayılı listede yer alan malların, Başbakanlık merkez teşkilatı tarafından ilk iktisabı”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önerge ile ÖTV istisnasının yalnızca Başbakanlık merkez teşkilatı ile sınırlandırılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen bu önergeyle birlikte 19’uncu maddeyi oylarınıza sunmadan önce açık oylama yapılmasına dair bir önerge vardır, önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

385 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesinin açık oylama yapılmasını arz ederiz.

BAŞKAN – Necati Özensoy? Burada.

Şenol Bal? Burada.

Mehmet Şandır? Burada.

Cumali Durmuş? Burada.

Mustafa Kalaycı? Burada.

Ertuğrul Kumcuoğlu? Burada.

Mustafa Enöz? Burada.

Erkan Akçay? Burada.

Recep Taner? Burada.

Cemaleddin Uslu? Burada.

Hasan Özdemir? Burada.

Osman Durmuş? Burada.

Mehmet Akif Paksoy? Burada.

Kürşat Atılgan? Burada.

Akif Akkuş? Burada.

Ahmet Bukan? Burada.

Yılmaz Tankut? Burada.

Mümin İnan? Burada.

Süleyman Lâtif Yunusoğlu? Burada.

Beytullah Asil? Burada.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesinin açık oylama sonucu:

Kullanılan oy sayısı                        : 225

Kabul                                              : 224

Ret                                                  : 1 (x)

Böylece, kabul edilen önergeyle birlikte 19’uncu madde de kabul edilmiştir.

Şimdi 20’nci maddeye geçiyoruz.

20’nci madde üzerinde beş önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Tasarının 20 nci Maddesinde yer alan “kanuni haddine” ibaresinin “iki katına” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                                               Eşref Karaibrahim

                 Malatya                                                                                   Giresun

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 20’nci maddesindeki “550” ibaresinin “600”, “kanuni haddine kadar yükseltmeye” ibaresinin “iki katına kadar yükseltmeye” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

 

Mustafa Kalaycı

Hüseyin Yıldız

 

 

Manisa

 

Konya

Antalya

 

 

Kemalettin Nalcı

 

Yılmaz Tankut

Cemaleddin Uslu

 

 

Tekirdağ

 

Adana

Edirne

 

 

 

 

M. Akif Paksoy

 

 

 

 

 

Kahramanmaraş

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa tasarısının 20 nci maddesinin I. Fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

 

Bengi Yıldız

Nuri Yaman

 

Şırnak

 

Batman

Muş

 

 

 

Fatma Kurtulan

 

 

 

 

Van

 

“Bu fıkraya göre istisna uygulanacak motorin miktarı TIR çekicilerinde 800 litreyi, istiap haddi 15 tona kadar olan kamyon ve tankerlerde 400 litreyi, istiap haddi 15 tonun üzerinde olan kamyon ve tankerlerde ise 600 litreyi aşamaz. Bu istisna miktarları, araçların frigorafik depoları için ayrıca uygulanır.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğu için işlemlerini birlikte yapacağım, söz taleplerini ayrı ayrı değerlendireceğim.

                                  

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

T. B. M. Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa tasarısının 20. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının; 20 nci maddesinin madde metninden çıkarılmasını, takip eden maddelerin ise sırasıyla teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

 

Ünal Kacır

Asım Aykan

 

Giresun

 

İstanbul

Trabzon

 

Veysi Kaynak

 

 

Hasan Ali Çelik

 

Kahramanmaraş

 

 

Sakarya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Canikli, kim konuşacak acaba?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Söz konusu madde daha sonra düzenleme yapılmak üzere tasarıdan geri çekilmektedir.

BAŞKAN – Sayın Genç, 20’nci madde üzerindeki önergeniz üzerinde, buyurunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 385 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 20’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasıyla ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bir kanun tasarısı getirilmiş Hükûmet tarafından. Bu gelen kanun tasarısı acaba işsizliğe, bu memleketteki sıkıntıya ne derece katkıda bulunur? Böyle bir özelliği yok.

Şimdi, burada daha önce de bunun emsali bir kanun teklifi vardı, 13’üncü madde. Orada da işte yurt içi taşımacılığını yapan tırlara… Eskiden tırların kullandığı çekiciler ve ona benzer aletlerin, kamyonların sarf ettikleri motorinin tümü vergiden muaftı, KDV’den, ÖTV’den muaftı. Şimdi burada bir sınırlama getirilmiş. Şimdi bu sınırlamanın ülke yararı için bir faydası yok çünkü yani eğer bir tır, bir kamyon, bir çekici yurt dışına ihracat yapan bir firmanın aracı ise o firmanın ülke ekonomisine getirdiği bir katkı var. Dolayısıyla bunlara mazottan bir ÖTV ve KDV istisnası getirmekte yarar var çünkü ülke ekonomisine bir katkıları var. Ama nedense Hükûmet düşünmüş, demiş ki: “Yahu, bunlara bir sınırlama getirelim.” Neye göre sınırlama getiriyorsun? Dedik ki: Yani öte tarafta o kadar -Türkiye’de- vergi kaçakçılığı var ki, o kadar büyük vurgunlar var ki. Bu insanlar gece gündüz demeden yollarda, gümrük kapılarında büyük işkenceler görerek, büyük sıkıntılar görerek… İşte biliyorsunuz Avrupa ülkeleri Türk tırlarına büyük sıkıntılar yarattıkları için günlerce, haftalarca orada bekledikleri için bu kadar işkenceyle Türkiye ekonomisine, Türk ekonomisine bir katkıda bulunmak için bir emek sarf ediyorlar, hiç olmazsa bunlar bu kazandırdıkları döviz gelirinin karşılığı, aldıkları motorinden dolayı da ufak bir menfaatleri olsun. Bunu niye kaldırıyorsunuz? Yani burada Hükûmet çıksın bunu söylesin. Niye kaldırsın?

Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, sizin devri iktidarınız zamanında hakikaten Türk mali sistemi çok büyük bir tahribata uğradı. Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulduğu tarihten sizin iktidarınıza kadar 15 tane torba kanun çıktı ama sizin zamanınızda 73 tane torba kanun çıktı.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Biz çok çalışıyoruz Kamer Bey.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani yok öyle… Kardeşim, o torba kanunların ne anlam ifade ettiğini vallahi bilmiyorsunuz, billahi bilmiyorsunuz. Birileri size dikte ediyor. Yani keşke bilseniz, keşke bu ülkenin menfaatine yasalar getirseniz yani ben de sizi tebrik ederim arkadaşlar. Bizim, bu memleketin menfaatine karşı vereceğimiz bir karşı mücadele yok. Bu Türkiye Cumhuriyeti devleti, hepimizin devleti. Biz burada hayatımızı tehlikeye atarak bazı ciddi sorunlar söylüyoruz. Bunu belki içinizde birçok insan kavramıyor. Birileri arkasına silahlı örgütleri alarak bize karşı mücadele vermeye çalışıyorlar. Ben zaten korksam da bunlara karşı bu lafları burada söylemem. Ama -ben- bu ülke bizi sıfırdan, amelelikten Türkiye Büyük Millet Meclisine taşıyan bir ülke. Böyle bir ülke bizim hayatımızdır, canımızdır, kanımızdır. Bunun en iyisi bizden sonra gelen nesilleri daha güzel bir yaşama, hayata kavuşturmak için, daha iyi bir yere kavuşturmak için hiçbir şeyden çekinmeden, hiçbir makam ve mevki peşinde koşmadan mücadele etmek durumunda hissettiğim için çıkıp bunları söylüyorum. Yoksa ben de çıkıp da birtakım örgütlerle iş birliği yaparak, ondan sonra, yerimde oturarak bu Parlamentoya gelme imkânım var bu beynimle, bu zekâmla, bu dünya görüşümle ama ben, bunları kendim için bir zül addediyorum. Türkiye Cumhuriyeti devletinin menfaati nerede ise onun mücadelesini veriyorum.

Şimdi, burada bir vergi yasasını getirmişsiniz. Komisyona gelmiş 15 madde. Yani kıyma makinasına öküzün bir tanesini sokmuşsunuz, beş tane öküz doğurmuş. Böyle bir şey olur mu ya? Yani şimdi Bütçe Plan Komisyonuna soruyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) – İç Tüzük’ün 35’inci maddesinde, komisyonlar kanun teklif edemezler. Siz hangi yetkiyle, 15 madde olarak gelen kanunu 42 maddeye çıkardınız? Böyle bir şey olmaz ya! Senin hangi gücün var kardeşim? Bunun bir anlamı var. 35’inci maddede diyor ki: “Komisyonlar, kanun teklif edemezler.” Sen neye göre çıkarıyorsun? Bunun bir anlamı var değerli milletvekilleri, kanunlar gelecek, komisyona gidecek, milletvekilleri bundan haberdar olacak, bürokrasi bundan haberdar olacak, bunun geldisi girdisi olacak ve ondan sonra da komisyon yeni bir teklif yapamaz. Yeni bir İç Tüzük değişikliğini getiriyorsunuz, orada komisyonlara kanun teklifi getirme imkânı tanıyorsunuz. Ama bu İç Tüzük değişikliği yapılmadan bunu yapamazsınız değerli milletvekilleri.

Onun için yani burada getirilen bu maddenin çıkmasında yarar var. Yani tırlar ihracat yaparken kullandıkları o mazotu… Yani onda da ÖTV, KDV almasın. Değerli milletvekilleri, yani bu memlekette ne kadar soygunların olduğunu bilen bir insanız. Bu memlekete katkıda bulunan insanlara saygı duymamız lazım, onların emeklerine yardımcı olmamız lazım.

Saygılar sunuyorum.

Önergemde, efendim, karar yeter sayısını istiyorum.

BAŞKAN – Arayacağım efendim.

Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Önergenizi destekliyoruz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Destekle, destekle ama seni biraz…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Böylece, önerge kabul edildiği için 20’nci madde tasarıdan çıkmıştır. 20’nci madde tasarıdan çıktığı için diğer üç önergeyi de işlemden kaldırıyorum. Kanun yazımı sırasında madde numaraları düzenlenecektir.

Böylece birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saat: 22.09

 

 

 

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 22.33

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

385 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, çerçeve 41’inci maddedeki 1, 2, 3, 4, 5’inci fıkralar ile geçici 1 ve 2’nci maddeler dâhil 21 ila 43’üncü maddeleri kapsamaktadır.

Gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu.

Buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulun gündeminde bulunan 385 sıra sayılı kanunun ikinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini ifade etmek üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, konuşmama başlamadan önce özel ve önemli bir gözlemimi ifade etmek istiyorum. Geçen akşam televizyon seyrediyordum. Televizyonda Sayın Başbakan ful ekran görünüyordu her zaman olduğu gibi -özellikle devlet televizyonlarında ve yandaş televizyonda başka kişileri görmemizin pek imkânı olmuyor- ve bir kolunda bir siyahi sevimli çocuk, öbür kolunda başka bir siyahi sevimli çocuk vardı. Baktım, bir şiir okuyor çocuklar. Meğer İstiklal Marşı’mızı okuyormuş ve bu küçük sevimli çocuk Kongoluymuş. Şiiri okudular, okudular, okudular -İstiklal Marşı’mızı- sonuna doğru Sayın Başbakanımız heyecanlandı ve şiire iştirak etmeye başladı ve son birkaç kıtasını o çocuklarla birlikte okudu ve okuduğu İstiklal Marşı’mızın son kıtası şöyle diyordu:

“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!

Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal.”

Tekrar ediyorum:

“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!

Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal.”

Allah büyük, Sayın Başbakan ırkına sahip çıktı, yüceltti, yani ırkçı oldu. Şimdi, demek ki Sayın Başbakan, bütün cumhuriyet hükûmetlerini faşistlikle suçlarken boş bulunup kendi de ırkçı oldu.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ne alakası var?

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Ha ne ilgisi var, ne alakası var?

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – İstiklal Marşı üzerinden polemik yapmayınız ya, ayıptır!

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Sonra merak ettim, bu çocuklar Türkiye’ye niye gelmiş, ne oluyor diye. Meğer Türkçe olimpiyatları varmış.

Ha ben Sayın Başbakana sadece yabancılar için değil, kendi memurları için de bir Türkçe olimpiyadı yapmasını tavsiye ediyorum çünkü bizim huzurumuza getirdiği kanunların Türkçesi bozuk, tedvin sanatı bakımından son derece yetersiz ve eksik. Bu konudaki eksiklikleri önergelerle düzeltmeye çalıştım, sekiz-on önerge verdim ama burada hemen bazılarını özetliyorum. Mesela kanunun 26’ncı maddesinde “tebliğe” kelimesinin “tebligata”, 27’nci maddesinin “tebligatlara” kelimesinin “tebligata” efendim, 41’inci maddesindeki “tarhiyatlar” kelimesinin “tarhiyat” olarak düzeltilmesi lazım çünkü tebligat ve tarhiyat kelimeleri zaten çoğuldur. Böylelikle, bunları kaleme alan çocukların, arkadaşların, devlet memurlarının Türkçeleri iyi değil, yeterli değil.

Bu kanunu kim sevk etmiş görünüyor? Maliye Bakanlığı. O bakımdan dönüp maliyeci arkadaşlarıma “Sizi biz böyle mi yetiştirdik, nasıl kanunlar sevk ediyorsunuz?” demek geliyor içimden ama biliyorum bu kanunları onlar yazmadılar. Bu kanunlar Başbakanlıkta Maliye Bakanlığının tasarısına eklenmiş korsan maddelerdir ve dolayısıyla, maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisinin bürokratlarının eğitimleri yetersiz olduğu için Türkçeleri kifayetsizdir. Bunun dışında, devlet memurlarının da moralleri bozuk olduğu için hadiseye tam methaldar olamıyorlar. Dolayısıyla, sıkıntılı birtakım tasarıları burada konuşup kanunlaştırmaya çalışıyoruz. Mesela, kanunun 23’üncü maddesine -tedvin sanatı bakımından- olan eksiklik açısından 23’üncü maddesine bakıyorum- bir takdir komisyonu kuruluyor. Bu takdir komisyonunun üyelerini sayıyor, 2’si maliyeden, 2’si tapudan, 1’i efendim ticaret odasından diye, sonra parantez açılıyor, organize sanayi bölgelerinde bir de efendim, oradaki idareden birisi girer.” deniliyor ama bu komisyona ilave edilen ekstra bir üye midir yoksa ticaret odası üyesinin yerine konmuş bir üye midir, açık değil. Neden? Çünkü tedvin işi, kanunların, tasarıların kaleme alınması işi maalesef gereğince yapılmıyor, düzgün yapılmıyor, isabetli yapılmıyor.

Şimdi, arkadaşlar, bu vesileyle yine dikkatinizi çekmek istiyorum: Bu kanunun bir 19’uncu maddesi var. 19’uncu madde asıl benim “korsan madde” diye adlandırmaktan sıkıldığım fakat bundan da vazgeçemediğim bir maddedir. Bu, Başbakanlıkta ilave ediliyor ve Başbakanlığın aldığı bazı taşıt vasıtalarını katma değer vergisi ile özel tüketim vergisinden muaf tutuyor. Bu konuda milletvekili arkadaşlarımız çok ilginç açıklamalar yaptılar. Bir arkadaşımız dedi ki: “Başbakan jetski’yi ne yapacak? Niçin Başbakanlığa jetski alıyor da bunu katma değer vergisinden ve -efendim- özel tüketim vergisinden muaf tutuyor?” diye. Bir başka arkadaşımız da “Yapmayın, bu ayıptır, bu inat işidir. Gelin, biz size yeterli ödeneği verelim, bu istisnayı tanımayın.” dedi.

Bakın arkadaşlar, ben size bir şey söyleyeyim: Olay bu kadar basit değil. İçinizdeki maliyeci arkadaşlar ve orada olan arkadaşlar bunu iyi bilir. Katma değer vergisi “ben yaptım oldu vergisi” değildir. Katma değer vergisi, bir norm vergidir ve Avrupa Birliği tarafından Brüksel’de hazırlanmış ve Avrupa Birliğine üye ülkelere ve müstakbel üye ülkelere birebir kanunlaştırılmak üzere tevdi edilmiştir. Bu bir norm kanundur ve siz, bu kanunun genel normlarının dışında, Başbakanın paşa gönlü öyle istedi diye düzenleme yapamazsınız.

Bakın, bu ay sonuna kadar Avrupa Birliğiyle olan temaslarımızda vergiyle ilgili başlığın açılması söz konusu. Eğer Avrupa’da ilgili yetkililer sizin böyle bir düzenleme yaptığınızı görürlerse, size “Bunu düzeltin” diyeceklerdir ve siz, üç gün içinde, olmazsa üç hafta içinde, olmazsa üç ay içinde bizim huzurumuza tekrar gelip “Biz bu işi yanlış yapıyoruz, düzeltmek zorundayız.” diyeceksiniz. O zaman bizim yüzümüze nasıl bakacaksınız?

Bakın, zina meselesinde düştüğünüz tuzağa düşmek üzeresiniz. Zina meselesinde düştüğünüz tuzağa tekrar düşmek üzeresiniz. Avrupalılar basacak gırtlağınıza, değiştirtecek burada yaptığınız kanunu.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ne alakası var?

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Beyefendi, zinada öyle yapmadılar mı? Niye diyorsunuz “Ne alakası var?” diye? Buz gibi öyle yaptılar.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Aynen öyle! Sen nereden biliyorsun, Mecliste miydin o zaman? Aynen öyle oldu.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Buz gibi öyle yaptılar. Buradan inat ettiniz. Buradan inat ettiniz, şakır şakır kanunu çıkardınız, ondan sonra, üç ay sonra takır takır tükürdüğünüzü yalattılar size.

Beyefendiler, aynı tehlikeyle karşı karşıyasınız. Aranızda maliyeciler var, dikkatinizi çekiyorum, orada maliyeciler var. Sayın Maliye Bakanı burada yok, Taner arkadaşımız bu işten anlamayabilir ama öbür arkadaşlar Bakanlarına anlatabilirler. Burada sıkıntıya düşeceksiniz. Çok büyük bir tenakuzla karşı karşıyayız. Yapmayın böyle şeyler. Başbakan istedi diye Türk kanun sistematiğini bozmayın, Türkiye'nin devlet geleneklerini bozmayın. Devlet hepimizin. Dünyada devletsiz millet yok.

O bakımdan “Efendim, Sayın Başbakan böyle istiyor.” Sayın Başbakanın her istediği yapılmaz, doğru olanlar yapılır. Dolayısıyla, şimdi… Ondan sonra ne yapıldı? Başbakanlığa tanıdığınız bir istisna yanlış olduğu görüldüğü için Komisyonda bu sefer bütün kamu kurumlarına teşmil edildi. Bu, aynı zamanda beraberinde birtakım haksız rekabet unsurları getirecektir, haksız rekabet unsurları getirecektir.

O bakımdan, yarın bir özel teşebbüsten birisi kalkar da “Bu kanun bana karşı ayırımcılık yapıyor.” der ise sizin Anayasa Mahkemeniz bozmasa bile ve herhangi bir şekilde Anayasa Mahkemesine gidilemese bile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden döndürürler bu kanunu. Çünkü, kanunlarda eşitlik ilkesi esastır, adalet ilkesi esastır. Bu gibi kanunları yaparken herhangi bir şekilde kanunun ruhuna ve evrensel hukukun temel ilkelerine ters düzenlemeler yaparsanız Bağdat’tan dönmez, Brüksel’den döner. Artık eskisi gibi yanlış hesap Bağdat’tan dönmüyor, Brüksel’den dönüyor, oradan döndürtüyorlar.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Siz ona da karşısınız.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Hayır. Bak, ben sizi ikaz ediyorum, diyorum ki: Eğer Brüksel’den dönmesini istemiyorsanız, gelin, bunun doğrusunu yapın. Size yardımcı oluyorum Sayın Vekilim. Niye öyle yapıyorsunuz?

Ben, tamam, Avrupa Birliğine karşı olurum, olmam değil mesele. Siz karşı değilsiniz, siz Avrupa Birliğinden yanasınız, siz Avrupa Birliğinin talimatları dışına çıkamazsınız. Burada da lütfen çıkmayın. Başınız ağrımasın diyorum. Gayet basit. (MHP sıralarından alkışlar)

Efendim, lütfen, kanun yaparken Türkçesine dikkat edelim. Lütfen, kanun yaparken tedvin sanatının inceliklerine dikkat edelim. Lütfen …

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – … kanun yaparken hukukun evrensel ilkelerine saygı gösterelim. Lütfen, kanun yaparken yarın Brüksel’den dönecek bumerang kanunlar yapmayalım.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kumcuoğlu.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Ücret talep edeceğiz sizden bu bilgiler için.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Hamzaçebi.

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının ikinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu tasarıda Darüşşafaka Cemiyetine yapılan bağışların bağış yapan mükellefler tarafından gelir veya kurumlar vergisi matrahlarından indirilmesi yönünde verdiğimiz önergeler kabul edilmedi.

Darüşşafaka Cemiyeti, sizlerin bildiği gibi, yoksul çocukların, kimsesiz çocukların, yetim çocukların eğitimini üstlenmiş ve bugüne kadar da bu görevini başarıyla yürütmüş olan bir kurumdur. Darüşşafaka’dan yetişmiş olan öğrenciler, gerek kamu sektöründe gerek özel sektörde toplumun lider kadroları arasında yerlerini almışlardır. Son derece nitelikli eğitim veren, eğitim yapan bir kurumdur.

Padişah iradesiyle kurulmuştur. Bugün kendi mevzuatına göre, Başbakanın himayesindedir. Hukuken Sayın Başbakanın himayesinde olan bir kurumdur.

Burada iki maddede düzenleme yapıldı. Tasarının iki maddesinde yapılan düzenlemeyle, Başbakanlığın satın alacağı araçlar -uçak, otomobil, arazi taşıtı, cip, yat, kotra, her neyse, bunların hepsi- için KDV ve ÖTV istisnası getirildi. Evet, Başbakanlık, Hükûmetimiz kendi bütçesini himaye altına aldı ama yetim çocukları da sokağa bıraktı. Bunun anlamı budur.

Değerli arkadaşlar, bu çok ayıp olmuştur. Bu düzenleme Türkiye’nin vergi sisteminde bir leke olarak kalacaktır.

Şimdi, tasarıda ilginç şeyler oluyor. Biraz önce 20’nci madde çıkarıldı. Dün 13’üncü madde çıkarıldı.

Neyi getiriyordu o 13’üncü ve 20’nci maddeler? Taşımacılık sektöründe taşımacılarımızın yani uluslararası taşımacılık yapan şirketlerin rekabet avantajı sağlaması veya diğer ülkelerle olan rekabet eşitsizliğini gidermesi idi. Amaç buydu. Bu düzenlemeyi de 01/06/2006 tarihinde 5493 sayılı Kanun’la bu Mecliste yaptık. Oy birliği ile yaptık o düzenlemeyi.

Bu tasarıdaki düzenleme neyi getiriyordu? O yasanın uygulanmasında ortaya çıkan sorunları, tereddütleri gidermeye yönelik bir düzenleme. Yeni bir şey değil.

Şimdi, bir el bir önerge veriyor, geliyor buraya, veriliyor, iki madde tasarıdan çıkıyor. Hükûmet getirmiş, Komisyonda bunu tartışmışız, buraya koymuşuz. Hiç kimse hiçbir açıklama yapmıyor taşımacıların bu düzenlemesi neden çıkarıldı diye. Daha başka birçok düzenleme de çıktı burada. Zaman izin vermediği için bunlara girme imkânı bulamıyorum.

Değerli milletvekilleri, teşvik üzerinde durmak istiyorum. Muhtemelen bu bölümde verilecek olan bazı önergelerle teşvikle ilgili bazı düzenlemeler mevzuatımıza girmiş olacaktır. Hükûmetimiz 2004 yılında bir teşvik çıkardı, daha doğrusu o zamanki AKP Hükûmeti çıkardı, bugünkü Hükûmet değil: 5084 sayılı Teşvik Kanunu. 2004’ten 2009’a geldik, 2010’a doğru gidiyoruz. AKP 2002 sonunda hükûmet oldu. 2002’den 2009’a yedi yıl geçti. Şöyle “Teşvikte nereye geldik, ne kadar yol aldık?” diye bir bakarsak geçmişe, bir arpa boyu bile yol alamadığımızı görüyoruz. Yedi yılı bu Hükûmet, AKP teşvikte harcamıştır, Türkiye yedi yıl kaybetmiştir.

Ne yaptı Hükûmet? 5084 sayılı Kanun’u getirdi o zaman, 36 ili teşvik kapsamına aldı. Tepkiler oldu, 49 ili kapsamına aldı. Neydi 49 ili kapsamına alan bu Teşvik Yasası’nın özelliği? 49 ilde bölgesel teşvik uyguluyor. Yani bölgesel teşvikin amacı, Türkiye'nin geri kalmış veya yeterince gelişmemiş bölgelerini teşvik etmektir. 49 ili aynı pakete koyuyorsunuz, aynı rejimi uyguluyorsunuz, hangi yatırımlar olursa olsun. Yani herhangi bir ile zaten gidip açılacak olan bir süpermarketi bu 5084 sayılı Teşvik Yasası teşvik etti, ondan gelir vergisi almadı, sigorta primi almadı; arazi desteği verdi, birçok destek verdi.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Elektrik parası…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bunları daha çoğaltabiliriz.

Türkiye yedi yılı kaybetti. Yedi yıllık iyi kötü bir tecrübeden sonra açıklanan teşvik paketinin, bu yaşanan olumsuzluklardan ders alındığını gösteren ve Türkiye'nin geleceğe yönelik politikalarını, stratejilerini içeren, ufuk açıcı bir paket olması gerekirdi. Maalesef bunu göremiyorum. Evet, “sektörel teşvik anlayışı” kavramına ulaşılmış olmasını bir adım görüyorum, bu önemlidir ama bölgesel teşvik de var burada. Bölgesel teşvik olmayacak mı? Olacak tabii. Türkiye, hem bölgesel teşviki hem sektörel teşviki beraber yürütmek zorundadır. Ama “bölgesel teşvik” deyip “Türkiye'nin seksen bir iline teşvik veriyorum.” dediğiniz anda, yine 2004’e, geriye gidiyorsunuz. “Türkiye'nin seksen bir ilinde yatırımları teşvik ediyorum.” anlayışı tam bir popülizmdir, tam bir kamu kaynaklarını israf etmektir.

En önemli unsur nedir bu pakette? İndirimli kurumlar vergisi oranı. Türkiye'nin… Evet, bu fena bir düzenleme değil ama yeterli değil. Uygulanan rejimde ne vardı? Enerji desteği vardı. Türkiye’de enerji pahalıdır, enerji pahalıdır. Enerji desteği neyi veriyordu? Belirli işletmelerin, sanayi işletmelerinin enerji giderlerinin yüzde 20 ila 40’ı arasındaki kısmını -istihdam ettiği işçi sayısına, daha doğrusu ilave işçi sayısına göre o yüzde 20’lik oran 40’a kadar çıkabiliyordu, onu- veriyordu. Bu pakette var mı enerji desteği? Yok. Türkiye’de istihdam pahalı mı? Pahalı. İstihdam üzerindeki vergi yükü imalat sanayisinde yüzde 42,7’ydi, 2008’de Hükûmet 5 puan indirim yaptı sigorta primlerinde, bir miktar aşağıya indik ama hâlâ 30 ülkenin üye olduğu OECD’de ilk 5’teyiz, daha 6’ya falan inemedik. Yapılması gereken, istihdam üzerindeki vergi yükünü, bütün sektörler, bütün ekonomi, bütün Türkiye için indirmektir. En önemli teşvik budur. Bu yok, bunu atacak adım Hükûmette yok. 5 puan indirim, evet, yaptı ama devamı adımı atabilecek durumda değil, bütçe izin vermiyor. Bütçe niye izin vermiyor? Bütçe delik deşik çünkü. Bütçe, kayıt dışı ekonomiyi kayda alamadığı için, ilave gelir yaratamadığı için fedakârlık edecek gelir kalemi gözükmüyor orada. Problem burada, sıkışmış kalmışız. “Kayıt dışını önleyeceğiz.“ diyor Hükûmet, hiçbir adımı yok bu konuda.

Ne var bu pakette başka eksik olan? Bakın, Türkiye dört bölgeye ayrılmış durumda. Dördüncü bölgeye otuz tane ili koyuyorsunuz. Otuz tane ili koyup da dördüncü bölgede “Buraya bu yatırımlar gitsin.” diyebilir misiniz? Bölgesel teşvik anlayışında seksen bir il teşvik kapsamında olmaz. Teşvikin amacı, bölgesel teşvikin amacı coğrafi şartların yarattığı olumsuzlukları ortadan kaldırmak. Geri kalmış illerimizde ulaşım zordur, bu illerde üretilen ürünler pazara uzaktır; pazar batıdadır, pazar yurt dışındadır; nakliye maliyeti vardır, nitelikli eleman istihdamında zorluk vardır, sosyal olumsuzluklar vardır; sosyal altyapı gelişmemiştir, fiziksel altyapı iyi değildir. Bu eşitsizliği gidereceksiniz, bir de bunun üzerine bir artı vereceksiniz ki oraya gitsin. Şimdi, tekstil işletmelerine “gidin“ diyorsunuz. Örnek veriyorum. Birinci ve ikinci bölgedeki tekstil işletmeleri, üçüncü ve dördüncü bölgeye giderse taşınma masraflarını da Hükûmet verecek, ilave birtakım desteklerden yararlanacak. Peki, bu işletme oraya giderse İstanbul’daki işçileri işten çıkaracak, çıkarmak zorunda. Buna bir çözüm düşündü mü paket? Hayır. Peki, bu kriz ortamında İstanbul’daki işçileri işten çıkarırken kıdem tazminatlarını ödeyecek olan işletmenin bu kıdem tazminatı yükünü karşılayabileceği, üstlenebileceği düşünüldü mü? Taşınma masrafları içine girmesi mümkün değil, uçuk bir paket. Devam edeceğim. Şimdi, o paketin ekinde listeler var, hangi bölgelerde hangi yatırımlar teşvik edilecek… Hükûmet muhtemelen bu açıklamayı yapacaktır: “Efendim, seksen bir ile veriyoruz ama her yatırıma değil.” Evet, her yatırıma vermiyor ama bakıyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

İki sektöre dikkat ettim büyük proje yatırımları içerisinde yer alan ki on iki tane büyük proje yatırımı vardı. Birisi, kimyevi madde ve ürünleri imalatı. 1 milyar TL üzerinde olursa bu yatırımın tutarı -yani eski parayla 1 katrilyon lira- bu yatırım Türkiye'nin her bölgesinde yapılabilir ama 1 milyar TL’nin altında olursa ve dördüncü bölgede yapılırsa, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, Karadeniz Bölgesi’nde yapılırsa teşvik alamayacak yatırımcı. Böyle bir şey olabilir mi? Bırakalım her tür yatırım gitsin, istihdam yaratan her tür yatırım Türkiye'nin gelişmemiş bölgelerine gitsin.

Motorlu kara taşıtı ve yan sanayi. Buna da bakıyorum. Burada 250 milyon TL üzerinde olursa her bölgede teşvik var, 250 milyon TL’nin altında olursa, 200 milyon TL’lik yatırım olursa bir, iki, üçüncü bölgede yapılabilir, dördüncü bölgede yapılırsa teşvik yok. Biraz önceki sektörde de bir, iki, üçte yapılırsa teşvik alıyor 1 milyar TL’nin altında olursa, dörtte yapılırsa teşvik alamıyor. Şimdi, bunun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen bağlayınız.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Çok özür diliyorum, toparlıyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, bu teşvik paketinin daha üzerinde çalışılmaya ihtiyacı var. Son derece eksik bir pakettir, Türkiye'nin gerçeklerini ve yedi yıllık şu son yasadaki birikimini değerlendirebilmiş bir paket değildir. Son derece amatörce bir kanundur.

Örnek veriyorum: Karadeniz Bölgesi’nde Trabzon’da bir teknoparkımız vardır. Bilişim, yazılım yatırımları burada vardır teknoparklarla ilgili yasaların teşvik ettiği ama bu yasanın birkaç yıl sonra uygulamasının sona ereceği bir düzenlemedir. Bırakalım KTÜ Teknoparkını, izin verelim, burada bu yatırımlara izin verelim, dünyanın sayılı merkezlerinden biri yapalım. Türkiye'nin diğer teknoparklarını da yapalım. E pakete bakıyorum, bunu maalesef göremiyorum.

Teşvikle ilgili konuşulacak daha çok şey var ancak zaman izin vermiyor. Sözlerimi burada bitiriyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel.

Buyurunuz Sayın Tuncel.

DTP GRUBU ADINA SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, vergi mevzuatında düzenlemelere gidilmesi, dolaylı vergilerin azaltılması yıllardır tartışılan ve talep edilen konular arasında gelmektedir. Ancak görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın, esasında, bu ihtiyacı karşılamak üzere hazırlandığını söylemek pek mümkün değildir. Yaşanılan ekonomik krizin etkilerini geçiştirmek ve gündelik ihtiyaçları karşılamak için özensizce hazırlanmış bir yasa tasarısı karşımıza getirilmiş bulunmaktadır.

Bu tasarı ve genel olarak Hükûmetçe hazırlanan yasa tasarıları Genel Kurula getirilmeden önce, yasanın doğrudan etkileyeceği başta emek örgütleri olmak üzere sivil toplum örgütleri, meslek örgütleriyle kadın ve gençlik örgütlerinin görüş ve önerileri dikkate alınmamaktadır. Yani kanun tasarılarıyla ilgili tartışmalar, ne yazık ki toplumun büyük bir kesimini kapsamaktan uzaktır.

Yasama erkinin kullanıldığı merci olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi, yurttaşların iradesinin temsil edildiği en üst makamdır. Bu makam, yasa oluşturma yetkisi, gündelik hayatta yapılacak değişikliklerle birlikte geleceğimizi de şekillendirmektedir. Yasalar, insanların yaşamını kolaylaştırmak ve bir hukuka kavuşturmak için yapılmalıdır. İyi düşünülmüş, planlanması güçlü yapılmış ve yasadan etkilenen tüm kesimlerle ortaklaşılmış olması gerekmektedir. Bu aynı zamanda demokratik bir yönetimin gereğidir. Diyaloğun, uzlaşmanın, empatinin reddedildiği yaklaşımlar, bu makamın temelleri üzerinde yükseldiği cumhuriyet ve demokrasiyle elbette ki çelişir. Demokrasi, sayısal çoğunluğun görüşlerinin azınlıkta olana dikta edilmesi değildir. Farklı görüş ve düşüncelerin karşılıklı tartışılarak ortaklaşılmasıdır. Çoğunlukçuluk diktasına dayalı iktidar anlayışı demokrasinin dayandığı çoğulculuk ilkesini yıpratır. Doğaldır ki güven ve uzlaşı böyle bir yönetimden uzaklaşır.

Bir yasa hazırlanırken bu yasanın tatbik edileceği, bundan doğrudan veya dolaylı olarak etkilenecek olan yurttaşların, örgütlerin, muhalefetin görüşlerinin alınması ve yasanın böylelikle şekillendirilmesi yasanın ömrünü de belirler.

Bu tasarıyı kanun yapma tekniği açısından ele aldığımızda ise aynı kanun veya aynı konuda ilgili kanun maddelerinde değişiklik yapılmasıyla ilgili sıkıntılar dikkatimizi çekmektedir. Bir kanun tasarısı veya teklifi üzerinde tartışılırken muhakkak ki bir konu ve amaç bütünlüğü olması aranır. Bu, yasanın daha iyi anlaşılması, etraflıca tartışılması için olmazsa olmazdır. Ayrı konularda, ayrı yasal düzenlemeler yapılması daha gerçekçi iken ne yazık ki Hükûmet tarafından getirilen yasa tasarılarının büyük çoğunluğu torba kanunlardan oluşmaktadır. Birbirinden nitelik olarak farklı konular aynı tasarı içinde yer almakta, kendi başına değerlendirilmesi gereken bir konu bir maddeler yığını içinde âdeta örtbas edilmektedir. Bu yasalar açık, anlaşılır, kapsayıcı olma özelliğiyle de çelişmektedir.

Yirmi iki ayrı yasada değişiklik getiren ve Komisyonda 16 madde olarak görüşülen, yeni düzenlemelerle beraber 43 maddeye dönüştürülen yasa teklifi etraflıca tartışılması gerekirken, AKP Hükûmeti bu torba yasayı kısa bir sürede yasalaştırmaya çalışmaktadır.

Tasarıya kanun yapma tekniği açısından yapılacak eleştiriler kaçınılmaz olarak yasanın içeriğine de yansımaktadır. Tasarının temel felsefesi, ekonomik faaliyetlerin vergisel açıdan teşviki ve bilişim alanındaki gelişmelerin hukuki düzenlemeler içine alınarak uygulamaların daha çağdaş hâle getirilmeye çalışılması olarak tanımlanmaktadır. Bu gerekçe ışığında, verginin yaygınlaştırıldığı, düşürüldüğü ve bilişim alanındaki gelişmelerin yansıdığı bir tasarı bekler iken durumun hiç de böyle olmadığı ortaya çıkmaktadır.

Sayın milletvekilleri, elektronik ortamda verilmesi gereken bildirimleri içeren 24’üncü maddedeki cezalarla ilgili hüküm, denetim açısından sıkıntıların doğacağı sinyallerini vermektedir. Gecikmelere yönelik belli cezai yaptırımlar öngörülmektedir. Böyle bir düzenleme ceza hukuku açısından uygun değildir. Aksi takdirde, asıl kanunla düzenlenmiş olan ceza, kararın verildiği veya cezanın tahakkuk ettiği anda değil ancak bir ay sonra uygulama imkânı bulabilmektedir. Dikkat çekmemiz gereken bir diğer nokta ise genel gerekçenin bilişim üzerine kurulu olmasına rağmen kırk üç maddelik tasarıda bir tek bu maddenin bilişimle ilişkili olmasıdır.

Bunun dışında, işe başlatmama tazminatının gelir vergisi istisnası içerisinde sayılmasının ekonomik krizin yaşandığı bir dönemde, 1 milyon 125 bin kişi artarak 4 milyon kişiye ulaşmış olan işsiz sayısı göz önüne alındığında ve genç nüfusun yüzde 28,6’sının işsiz olduğu gerçeği de buna eklenince durumun vahameti açıkça ortaya çıkmaktadır.

Hükûmet, gerek yeni vergi tasarısı olsun gerekse de şimdiye kadar ekonomik krizin etkilerini azaltma kisvesi altında yapmış olduğu her açılım ve pakette, bilerek ve inatla emekçileri, yoksul halkımızı etkisizleştirme ve daha da mağdur etme yoluna gitmiştir. Yine bu bağlamda, küçük ve orta ölçekli işletmelerin birleşmelerini teşvik ederek sermaye ortaklaşmasını sağlamak düşünülürken emekçilere dair hiçbir düzenleme yapılmıyor oluşu tarafımızdan kaygıyla karşılanmaktadır.

Türk Kızılay Derneğine yapılan ayni ve nakdî yardımların gelir ve kurumlar vergilerinden hariç tutulması ve yükseköğrenim öğrenci yurtlarının ve aşevlerinin bedelsiz verdikleri hizmetlerden ötürü vergi indirimlerinden yararlanmaları, fakat aynı nitelikte hizmet veren belediyeler, dernek ve vakıfların dışlanması ise anlaşılır değildir.

Bir başka konu da Avukatlık Kanunu’nda yapılan değişikliklerle ilgilidir. Bu yeni düzenleme ile idarenin ödemek zorunda kaldığı yüksek avukatlık ücretlerinin giderilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır. Kanun’un yargıda yer alması bir yana idarenin hukuken haksız duruma düşerek avukatlık ücretini ödemek zorunda kalması esaslı bir konudur. Burada idarenin neden haksız duruma düştüğünün araştırılması gerekirken Türkiye Barolar Birliğinin muhalefetinin yadsınması mevcut AKP Hükûmetinin tahakküm anlayışının diğer bir yansımasıdır.

Sayın milletvekilleri, yeni gelir vergisi kanun taslağında önemli bir başka sıkıntı ise vergi beyannamesi ön kontrol sisteminde ortaya çıkıyor. Tasarıdaki yeni sisteme göre işleyiş şöyle: Mükellef beyanname verdikten sonra vergi istihbarat merkezi devreye girecek. Beyandaki rakamlar, bilgiler aynı bölgedeki diğer mükelleflerin beyanları ve sektör ortalamalarıyla karşılaştırılacak. Mükellefin rakamı ortalamaların altındaysa sistem uygunsuzluk sinyali verecek. Mükellefe “Verdiğin beyannameyle ilgili tereddüdümüz var, durumunu gözden geçir.” denilecek ve ardından süre verilecek. Mükellef düzeltmezse işte o zaman kapsamlı bir inceleme başlatılacak. Beyanname bilgileri doğru değilse cezai işleme geçilecek.

Bu ön kontrol sistemi iktidarın görüşünü benimsemeyen mükellefler için baskı unsuru olarak kullanılabilir ve vergi incelemelerinin siyasallaşması endişesini daha da artırır. Kaldı ki Maliye Bakanlığının hangi işletmeye hesap sorup hangisine sormadığını nasıl takip edeceğiz? Hangi vergi mükellefine gidecek, hangisine gitmeyecek? Bu sistem, siyasi erkin eline sıkı bir tehdit sopasının verilmesi riskini de beraberinde getirmektedir, denetimin siyasallaşması riskini taşımaktadır. Denetimin siyasallaşmasının önünün kesilmesi ise ancak ve ancak özerk bir vergi idaresiyle olur.

Vergi olgusu tek başına, sürdürülebilir bir ekonomi ve sosyal politika için vazgeçilmez temel alanlardan birini oluşturmaktadır. Bir ülkenin vergi politikası o ülkenin hem gelişmişlik ve çağdaşlık hem de hakkaniyet ölçülerini ele veren temel ölçütlerden biridir.

Vergiyi almak kadar tabii ki o toplanan vergilerin kimler için ne derece etkin kullanıldığı, genel vergi politikalarında toplumsal tabakaların hangisinin ne derece etkilendiği ve genel politikayı tanımlamamız açısından da önemlidir.

Sayın milletvekilleri, bu yasa tasarısının genel gerekçeleri ekonomik kriz maksatlı olmayan, bunun dışında genel birtakım alanlara yönelik yeni vergi uygulamalarını çağrıştırmaktadır. Genel gerekçede de ifade edilen hassasiyetin ülkemiz için bugün özellikle ne derece ve etkin kullanıldığının sorulması gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

SEBAHAT TUNCEL (Devamla) – Türkiye bugün finans piyasalarının yol açtığı krizin bedelinin çalışan yoksul kesimlere ödettirilen bir ekonomik krizin tam ortasındadır ve bu krizin doğal olarak son derece yakıcı sosyal boyutları bulunmaktadır. Çok ağır geçen ve yoksul halkımızı daha da yoksullaştıran bu ekonomik kriz, makroekonomik anlamda çok yoğun refleks ve önlemleri gerektirirken bugüne kadar kapsamlı hedefleri olan net bir yasa tasarısı da Meclis gündemine getirilmiş değildir.

Son açıklanan teşvik paketinin de krizi aşmaya yönelik olmadığı, asıl olarak kriz sonrası için düşünüldüğü göz önüne alınırsa ciddi sonuç alıcı önlemlerin bir an önce gündeme alınması ve konuşulması en öncelikli görevlerdendir. Bu yoğun ekonomik krize karşı yoğunlaştırılmış bir karşı önlem çalışması yapılması gerekirken Hükûmet Meclisi mayın tasarısıyla âdeta tıkamış ve oldukça kritik bir zamanı heba etmiştir…

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

SEBAHAT TUNCEL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, halkımız yoksuldur, gelecek umutlarını normal çalışma ve emek faaliyetlerinin kendisine sağlayacağı koşullarda aramaktan vazgeçmiştir. Zaten yoksulluğun ve sömürünün esas sorumlusu olan sistemler, halkın gazabından kendilerini korumak için bir tür şans oyunlarını teşvik etmekte ve yaygınlaştırmaktadır.

Oysaki, Türkiye halkları, artık ne hükümetlerin açıkladığı ekonomik paketlerin ne de hantallaşmış yasa tasarısı çalışmalarının bu ülkede beraber yaşayan halkların refah içinde bir yaşam ve her şeyden önce barış içinde bir yaşam taleplerine cevap olmadığının çok iyi farkındadır.

Yıllardır bu ülkede yaşanan savaşın ve onun yarattığı ekonomik çöküşün faturasının halkımıza kesildiği ve rant gruplarının da bu adaletsiz sistemden nemalandığı devrin artık son bulması, tüm milletvekili arkadaşlarımızın ve Parlamentodaki tüm partilerin oy birliği ve söz birliği etmesi gereken acil bir ülke sorunudur.

Ancak bu bilinç ve barışı tesis etme arzusu ile birlikte çalışabilir, ekonomisi daha güçlü ve sosyal yapısı daha iyileştirilmiş bir demokratik cumhuriyete kavuşabiliriz.

Bu temenniyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tuncel.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Nurettin Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Canikli.

AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan tasarının ikinci bölümünde AK PARTİ adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, biraz önce tasarıdan çıkartılan 13’üncü ve 20’nci maddelerle ilgili bazı değerlendirmeler yapıldı. O konuyla ilgili belki biraz aydınlığa kavuşturulması gerekir çıkartılmasının nedeni. Esasında, sadece bizim değil, diğer gruplara mensup arkadaşlarımızın da bu yönde, bu doğrultuda önergeleri oldu ve neredeyse mutabakat çerçevesinde çıkartıldı.

Burada durum şu: 13’üncü ve 20’nci maddeler tasarıda vardı -Hükûmet tasarısında- Komisyonda da küçük bir tadilata uğradı. Bakanlar Kuruluna 2 katına kadar çıkarma yetkisi veren bölüm çıkartılmıştı sadece Komisyonda. Onun dışında Hükûmet tasarısı aynen korunuyordu Komisyonda ve Genel Kurula geldiği hâliyle. Fakat oradaki problem şu: Son zamanlarda, son aylarda sektörle ilgili yoğun bir vergi incelemesinin yapıldığı ve çok ciddi matrah farklarının ortaya çıkmaya başladığı ya da çıkabileceği şeklinde bize bilgi geldi. Bu düzenleme yapılmış olsaydı, 13’üncü ve 20’nci maddelerde yer alan bu düzenlemeler hüküm hâline gelmiş ve kanunlaşmış olsaydı dolaylı olarak bu incelemelere müdahale edilmiş gibi bir durum ortaya çıkacaktı. Ciddi olarak tartışıldı, teknik açıdan tartışıldı çünkü özellikle yargıda daha önce bu konuda mevzuat yok. Yani, nezdinde inceleme yapılan ve çok ciddi rakamlardan bahsedilen bu inceleme sonuçları ortaya çıkacak olan vergi cezaları, daha önce bu konuda yasal düzenleme olmadığı ve ilk defa yapıldığı gerekçe gösterilerek yargıdan düşürülme ihtimali nedeniyle çıkartılmıştır. Bir başka ifadeyle, hiç öngörülmeyecek bir şekilde, kimsenin aklının ucundan geçmeyecek bir şekilde bu 13 ve 20’nci maddelerdeki hükümler yasalaşmış olsaydı örtülü ve dolaylı bir af anlamına gelebilecekti, olay budur. Yani aslında belki çok da fazla ayrıntılı konuşmamak gerekir, çok detaylı açıklama yapmamak gerekir ama sadece bu kadarını söyleyebiliyoruz. Örtülü bu özellik nedeniyle, sektörde devam eden incelemeler nedeniyle, örtülü af anlamına gelebilecek bir durumun ortaya çıkmasını engellemek amacıyla metinden çıkartılmıştır, tek amaç budur, başka hiçbir amaç yoktur.

Değerli arkadaşlar, bugün bir arkadaşımız -aslında ben bu konulara hiç girmek istemiyordum ama girildiği için ve partimiz ciddi anlamda bir töhmet altında bırakıldığından dolayı bu konulara girmek durumunda kaldık- Sayın Ali Rıza Öztürk, burada kürsüde yaptığı bir konuşmada partimizin 2002 yılına ilişkin hesaplarının Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmesi neticesinde ortaya çıkan durumu yorumladı ve gerçekten suçlayıcı birtakım iddialarda bulundu.

Ben önce, Sayın Öztürk’ün konuşmasının ilgili bölümünü tutanaktan aynen okuyorum. Anayasa Mahkemesinin kararını okuyor Sayın Öztürk: “Partinin hesabında görülen 3.304 lira tutarındaki sağlık gideri (doktor ve ameliyat ücreti) 2820 sayılı Kanun’un 70’inci maddesine uygun olarak gerçekleştirilmediğinden bu giderin 2820 sayılı Kanun’un 75’inci maddesine göre Hazineye gelir, irat edilmesine oy birliği ile karar verildi.”

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Onu söyledi zaten.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Şu anda aynen okuyorum tutanağı: ”Hangi partiymiş bu değerli arkadaşlarım? Sayın Başbakanın partisi, yani AK PARTİ. Demek ki, AK PARTİ şimdi kimi ameliyat ettirmiş, Sayın Başbakan bunu açıklasın. Çıksın, desin ki… Burada aynen söylüyor: ‘doktor ve ameliyat ücret parası’ diyor. Kendisini mi ameliyat ettirdi, danışmanını mı ameliyat ettirdi, şoförünü mü ameliyat ettirdi çıksın bunu açıklasın. Sayın Başbakan başkasının gözündeki çöpü arayacağına…” ve devam ediyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, biz bu konuyu araştırdık yani Anayasa Mahkemesinin gider olarak ilgili mevzuat çerçevesinde kabul etmediği 3.304 lira tutarındaki masrafla ilgili ayrıntılı bilgiyi aldık.

Şimdi, değerli arkadaşlar, ben önce onu açıklayayım: 27 Ekim 2002 tarihinde, partimizin Nevşehir mitingine giderken eskort görevi yapan bir araç trafik kazası geçiriyor Kırıkkale yakınlarında ve bu trafik kazasında, araçta bulunan Komiser Sayın Selami Erkuvan, çok ciddi olarak yaralanıyor, bileklerinden yaralanıyor, kırılmalar meydana geliyor. Önce Kırıkkale’de bir hastaneye kaldırılıyor, daha sonra uzman mikrocerrahi ihtiyacı nedeniyle Ankara’ya sevk ediliyor ve Ankara’da Çankaya Hastanesinde tedavi görüyor. Komiser Sayın Selami Erkuvan, ismi de. Tarih, 27 Ekim 2002. Tedavisi gerçekleştiriliyor, hastanede 2 defa ameliyat yapılıyor, çok ciddi bir ameliyat geçiriyor ve bu masraflar, hem ameliyat masrafı hem de doktor parası ödemeleri AK PARTİ’ye, partimize fatura ediliyor. Fatura da burada. Faturalar toplamı 3.304 lira…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Tamam.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …ve bunlar da partimiz tarafından ödeniyor. Olay bu.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Tamam, bizimkiler de öyle.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bu, usulüne uygun bir ödeme değil.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Müsaade edin, geleceğim şimdi. Bakın, tekrar söylüyorum: Bu konuyu biz açmadık, açmak da istemezdik ama açıldı ve gerçekten… (Gürültüler)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hayır, gazeteler yazıyor, manşet!

AHMET AYDOĞMUŞ (Çorum) – Dinle!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Müsaade edin efendim, müsaade edin, müsaade edin…

 Bakın, çok net olarak açıklıyorum: Ve o dönemde, 2002 yılı partimizin toplam harcaması 26 trilyon lira. 3.304 lira, kaza geçiren, konvoyda kaza geçiren bir komiserin tedavi giderleri için ödenen paradır. Ödenen para, faturası da burada, 3.304 lira.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Bu ülkede sosyal güvenlik var efendim, adamın kendi sosyal güvencesi var. Ödeme yanlış.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Şimdi gelelim, bir başka Anayasa Mahkemesi kararına.

AHMET YENİ (Samsun) – Dinleyin bakayım!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Anayasa Mahkemesinin kararını aynen okuyorum, yorum yapmayacağım, aynen okuyorum: “Partinin satın aldığı otobüslerin bedellerinin ödenmesine ilişkin 31/12/2005 tarih ve 185 yevmiye numaralı mahsup fişi ve eklerinin incelenmesinde otobüs alımıyla ilgili özel tüketim vergisinin mükerrer olarak gider yazıldığı tespit edilmiştir. Yani 2 defa gider yazılıyor.

Bir başka -yine- Anayasa Mahkemesi kararı. Aynen okuyorum:

“Aynı uçak bilet bedelleri, hem partinin uçak biletlerini aldığı firma faturalarıyla hem de seyahati gerçekleştiren kişinin adına kasadan ödeme yapılmış gibi gösterilerek mükerrer gider yazılmıştır.” Yani hem bir uçak kiralanıyor, ona para ödemesi yapılıyor hem de ayrıca o uçakta yolculuk yapanlar sanki para ödemiş gibi ayrıca onlarınki gider yazılıyor. “…ve bunun sonucunda sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulması gerektiği sonucuna varılmıştır.” Aynen okuyorum, burada hiçbir ilave ve ek yok.

Şimdi arkadaşlar, bunu çok dikkatle dinleyin lütfen: “Yurt dışı harcamalara ilişkin gider belgelerinin incelenmesinde, belgeler üzerinde tahrifat yapılarak yapılan gerçek harcama tutarından daha fazla gider yazıldığı görülmüştür.” Örnekleri de var. Gider 10 euro, 1 ekleniyor: 101 euro. 10 euro, 1 ekleniyor: 110 euro. 10 euro, 5 ekleniyor: 510 euro. Ve bu şekilde devam ediyor. Ve Anayasa Mahkemesi aynen şunu söylüyor: “Gerçek harcama karşılığı olmaksızın ve belgeye dayanmaksızın ödeme yapılması anlamına geldiğinden yasaya uygun bulunmamıştır. Ayrıca bu eylemle ilgili olarak sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulması gerektiği sonucuna varılmıştır.” Ve en sonunda ‘Genel Merkezin Giderlerinin İncelenmesi’ kısmının (a) bölümünün 5, 7, 9 ve 10’uncu maddelerinde belirtildiği üzere harcama belgelerinde tahrifat yaparak, yani üzerini çizerek, karalayarak rakamları değiştirmek suretiyle veya aynı gider belgelerini mükerrer olarak gider yazarak partiyi zarara uğratan sorumlular hakkında cezai yönden gereğinin takdir ve ifası için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına oy birliğiyle karar verildi.”

Bu Anayasa Mahkemesinde ismi geçen, bahsi geçen parti AK PARTİ değil değerli arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından “Hangi parti?” sesleri)

AHMET YENİ (Samsun) – Hangisi?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hangi parti?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bilginiz olsun diye söylüyorum: Cumhuriyet Halk Partisi.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisine…

AHMET YENİ (Samsun) – Belgeyle konuşun, belgeyle…

AHMET AYDOĞMUŞ (Çorum) – Belgeyle konuşun, belgeyle, gaipten sesler duymayın.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Belgeyle konuşun, belgeyle, 1 trilyonu konuşun.

AHMET YENİ (Samsun) – Belge var mı, belge?

AHMET AYDOĞMUŞ (Çorum) – Karar var, karar…

BAŞKAN – Bir dakika sayın milletvekilleri…

Buyurunuz Sayın Anadol.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Cumhuriyet Halk Partisine açık sataşmada bulunmuştur.

BAŞKAN – Anlayamıyorum Sayın Anadol.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – İftirayla, çamur atmayla değil, belgeyle konuşun, belgeyle…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olunuz.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – 1 trilyonu konuşun.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Anadol.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Cumhuriyet Halk Partisine açık sataşmada bulunmuştur, söz istiyorum iki dakika.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Efendim, ben Anayasa Mahkemesi kararını okudum, sataşmada bulunmadım.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Anadol.

AHMET YENİ (Samsun) – Belgelerle konuş, belgelerle.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, partisine sataşması nedeniyle konuşması

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Şimdi, değerli arkadaşlar…

AHMET YENİ (Samsun) – Belgeleri bir sırala.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Daha ben konuşmadan laf atmaya başlıyor. Suçluların telaşı içindesiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Olay şu… Olay basit… Olay basit… Olay basit…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Niye paniklediniz?

AHMET YENİ (Samsun) – Sakin sakin anlatsın belgeleri.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, Genel Saymanımız basın toplantısı yaparak dört beş defa bu konulara açıklık getirmiştir. Ama ısrarla, yandaş basının yazdığı, mesela bahsettiği konuda…(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Kararı oku.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – …işlem yapan memuru Cumhuriyet Halk Partisi beş sene evvel işten atmıştır ve savcılığa suç duyurusunda Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi bulunmuştur kendi personeli hakkında.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Mahkeme kararı var.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Tamam, bunlara inanmıyorsunuz. Çözüm basit… Çözüm basit kardeşim, çözüm basit…

Şimdi, “Dinime küfreden bari Müslüman olsa.” diye bir söz vardır. Arkadaşlar, kayıp trilyon davasının sorumluları Başbakanken, Cumhurbaşkanıyken, çıkıp bu kürsüye, Cumhuriyet Halk Partisine laf atamazsınız! Laf atamazsınız!

AHMET YENİ (Samsun) – Kararı bir de sen oku.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Basit… Basit… Basit… Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkez yöneticilerinin…

AHMET YENİ (Samsun) – Medya, medya!

AHMET AYDOĞMUŞ (Çorum) – Vallahi, bunu kimse yutmaz.

MEHMET TUNÇAK (Bursa) – Belgeleri göster.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – …ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Merkez yöneticilerinin dokunulmazlıklarını kaldırırız, mahkemenin önünde hesap verirler hepsi. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Varsa yüreğiniz gelin… Gelin... Bunlar teker teker belgelenmiştir ve Sayın Canikli’nin söylediği o tasarrufu yapan memur CHP Genel Merkezi yöneticileri tarafından savcılığa suç duyurusunda bulunarak işten atılmıştır ama bunları hep tahrif ediyorsunuz. Tahrif ediyorsunuz.

AHMET YENİ (Samsun) – Belgeleri göster, belgeleri!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Belgeyi filan bırak! Kaldır dokunulmazlıkları, kaldır! Bizimkileri de kaldırın, sizinkileri de… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ha yok, böyle bir şey yok.

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Canikli gibi belgelerle konuş!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – “Belge” deyip durma, mahkemenin önüne çıkalım. Var mı yüreğiniz? Var mı yüreğiniz?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Mahkeme kararından sonra işten attınız.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Var mı yüreğiniz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AYHAN YILMAZ (Ordu) – Sayın Canikli’nin okuduğu doğru mu, yanlış mı?

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanının kararı Türkiye’de hâlâ tartışılırken…

AHMET YENİ (Samsun) – Belge var mı, belge?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ne belgesi? Mahkemenin kararı var.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – …ve sizin oylarınızla seçilen Cumhurbaşkanı “yargılanabilir, kayıp trilyon davasında” diye karar varken sizin böyle konuşmalarınızı millet ciddiye almaz.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Anadol.

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Anadol, belgeler nerede?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Dokunulmazlıklar kaldırılsın, tüm milletvekillerinin.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S. Sayısı: 385) (Devam)

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerine şahsı adına Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bak bakalım kim hapishaneye gidiyor, kim evine gidiyor.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kinay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bakalım görelim. Var mı yüreğiniz dokunulmazlıkları kaldıralım. Kim evine gidiyor, kim hapishaneye gidiyor o zaman görelim. Bütün yolsuzluk yapanları milletvekili yapıyorsunuz. Şimdi Zahid Akman’ı yapacaksınız.

AHMET YENİ (Samsun) – Belgeyle… Belgeyle…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Daha ne belgesi olacak be!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olunuz. Konuşmacıyı dinleyelim.

Buyurun.

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tasarıyla, vergi kanunlarında teknik sayılabilecek bazı düzenlemeler yapılmaktadır. Bunların en başında özellikle KOBİ’lerimizin birleşmesini kurumlar vergisi yönüyle teşvik eden düzenlemeler yer almaktadır. Ayrıca lisanslı depoculuk alanında birtakım teşvikler getirilmektedir.

Değerli arkadaşlar, özellikle Amerika’da geçtiğimiz yıl sonbaharında başlayan finansal krizin dünyayı ve Türkiye’yi etkilediği bir süreci yaşıyoruz. Hükûmetimiz kasım ayından bu yana birbiri ardına açıklamış olduğu teşvik ve mali disiplini sağlayan önemli düzenlemelerle, Türkiye'nin yaşanan, dünyada yaşanan bu ekonomik krizden en az etkilenecek şekilde, âdeta Sayın Başbakanımızın da ifade ettiği gibi, teğet geçmesini sağlayacak çabalar sergilemektedir.

Şimdi, en son yapılan, geçtiğimiz hafta Sayın Başbakanımızın açıklamış olduğu teşvik paketiyle ilgili burada söz alan değerli muhalefete mensup milletvekili arkadaşlarımız bazı eleştirilerde bulundular. Özellikle de Sayın Hamzaçebi biraz evvel yapmış olduğu genel bir değerlendirmede yedi yıldan beri uygulanmakta olan 5084 ve 5350 sayılı yasaların Türkiye ekonomisine bölgesel kalkınma ve diğer istihdam ve yatırımla ilgili konularda herhangi bir etkisi olmadığı yönünde bir eleştiri yöneltti. Eğer gerçek bu olsaydı, 5084 sayılı Yasa’nın 2009 yılı için bir kez daha bir yıllığına uzatılması yönünde kırk dokuz ilden yoğun bir baskı gelmezdi. Demek ki bir yıl uzatma gereği hissettiğimize göre, bu 5084 sayılı Yasa, onu takip eden 5350 sayılı Yasa kırk dokuz ilde önemli sonuçlar ortaya koymuştur. Benim de seçim bölgem olan Kütahya’da yatırım ve istihdam açısından çok ciddi sonuçlar elde ettiğimizi, gerek sigortadan almış olduğumuz gerekse vergi dairelerinden almış olduğumuz bilgiler, istatistikler ışığında gözlemleyebildik.

Değerli arkadaşlar, yeni teşvik sistemiyle ilgili de burada yapılan değerlendirmelerde tüm Türkiye'nin bu kapsamda yer almasının eleştiri konusu yapıldığını görüyoruz. Oysa biliyorsunuz ki 5084 ve 5350 sayılı yasalar burada müzakere edilirken teşvik sisteminin tüm Türkiye’de bölgesel ve sektörel ayrıma gidilerek yapılması gerektiğine sürekli vurgular yapılmıştı. Bu doğrultuda yapılan eleştirilerden de yola çıkarak Hükûmetimiz yerinde bir karar vermiştir, Türkiye’yi dört bölgeye ayırmıştır. Teşvik sisteminde güdülen üç temel amaç bulunmaktadır.

Bunlardan birisi, ülkemizin 60’lı yıllardan bu yana bölgesel gelişmişlik farklılıklarının giderilmesiyle ilgilidir. Daha evvel çıkartılan bütün yasalar, bütün teşvik sistemi öncelikle bölgesel gelişmişlik farklılıklarının giderilmesini hedeflemiştir. Bu doğrultuda yeni açıklanan teşvik paketinde de bu amaç güdülmektedir.

Diğer taraftan, yatırımın özellikle geri kalmış bölgelerde gerçekleşmesini temin etmeye yönelik ve yatırımın teşvikine yönelik araçlarla da desteklenen bir sistem geliştirilmiştir.

Bir diğer amacı da istihdamı hedeflemektedir. İçinde bulunduğumuz krizin en büyük etkisi Türkiye’de işsizlik konusunda olmaktadır. İşsizliğin giderilmesine yönelik peş peşe açıklanan alınan tedbirler, inşallah önümüzdeki aylarda etkisini hızla gösterecektir.

Değerli arkadaşlar, teşvik sisteminin araçlar yönüyle de gerçekten olumlu yönde değerlendirilmesini biz açıkçası beklerdik. Faiz indirimi desteği, sigorta primi işveren payının devlet tarafından karşılanması, Hazinece karşılanması, kurumlar vergisi indiriminin tekrar geri gelmesi, bedelsiz arazi tahsisi -zaten süregelen teşvik sistemimizin araçlarından birisiydi- ve bir de yenilik olarak tekstil sektöründe taşıma desteğinin verilmesi. Biz bu teşvik sisteminin, ülkemizin ve dünyada özellikle bu süreçte, yaşadığımız bu süreçte Türkiye’nin krizden en az etkilenecek bir ekonomik tedbiri içerdiğini düşünüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Yasanın hayırlı olmasını temenni ederek hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kinay.

Şahsı adına Ağrı Milletvekili Abdulkerim Aydemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Aydemir.

ABDULKERİM AYDEMİR (Ağrı) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Parlamentomuzu en derin saygılarımla selamlıyorum.

Bu tasarı ekonomik faaliyetlerin vergisel açıdan teşvik edilmesi, ihtiyaçlar doğrultusunda gerektiğinde değiştirilmesi ve günün koşullarına uyarlanıp gerektiğinde iyileştirmeler yapılması anlayışıyla hazırlanmıştır. Bilişim alanında meydana gelen gelişmelerin hukuki düzenlemelerin içinde yer almasını sağlayarak uygulamaların daha çağdaş hâle getirilmesini temin etmekte olup, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu’yla getirilen sistemin vergisel açıdan desteklenmesi sağlanmıştır. Ayrıca bu tasarıda KOBİ’lerin birleşmeleri hâlinde bu birleşmelerden doğan kazançların kurumlar vergisinden istisna edilmesi, bazı yatırımların katma değer vergisindeki değişikliklerle teşvik edilmesi amaçlanmaktadır. Uygulamada karşılaşılan bazı tereddütlerin giderilmesi amaçlarını karşılamak için çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarıda yer alan düzenlemelerden kısaca bahsetmek istiyorum. 1961 yılında yürürlüğe giren 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nda dar veya kapsamlı bugüne kadar birçok değişiklik olmuştu. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun “Muaflık ve istisnalar” başlıklı ikinci kısmında yer alan 25’inci maddede Gelir Vergisi Kanunu’ndan müstesna olan tazminatlar ve yardımlar düzenlenmektedir. Daha önce çeşitli kanunlarla bu Kanun’da değişiklikler olmuştu.

İşten atılan ve İş Kanunu gereğince mahkeme kararıyla işe başlatılması gereken işçilerin işe başlatılmaması üzerine bunlara tazminat ödenmektedir. İşe başlatılmama tazminatlarının da gelir vergisinden istisna olduğu hususuna açıklık getirmektedir.

Tasarının 2’nci maddesiyle işçinin asgari geçim indiriminden yararlanması sağlanmaktadır. Ücret gelirlerinin vergilendirilmesinde asgari geçim indirimi uygulanmaktadır. Asgari geçim indiriminin uygulanacağına dair hüküm ARGE kanunlarında da mevcuttur.

Hâlen kırk dokuz ilde uygulanmakta olan ve Sayın Başbakanımızın geçen perşembe günü yaptığı açıklamayla seksen bir ile teşmil edilen 5084 sayılı Teşvik Kanunu’ndaki değişikliklerle ilgili olarak da bu tür bir düzenlemeye ihtiyaç bulunmaktadır. Bu hükmün teşvik uygulamasını öngören her kanunda yer alması yerine sadece gelir vergisinde bir araya getirilmiş ve bir düzenleme yapılmıştır.

Ayrıca Gelir Vergisi Kanunu’nun gelirin toplanmasıyla ilgili 89’uncu maddesi de gelir vergisi matrahında yapılacak indirimleri düzenlemektedir. Daha önce çeşitli kanunlarla birkaç kez değişikliğe uğramıştı, Gelir Vergisi Kanunu’nun en çok değişen maddelerinden bir tanesi de 89’uncu maddedir.

Bu tasarının 3’üncü maddesiyle Türkiye Kızılay Derneğine makbuz mukabili yapılan bağış ve yardımların tamamının beyan edilecek gelir matrahından indirilmesine imkân sağlanmaktadır. Hâlen uygulanmakta olan meri mevzuatta ise beyan edilen gelirin ancak yüzde 5’i indirim konusu idi.

Ayrıca, Gelir Vergisi Kanunu’nun 7’nci maddesinde yer alan ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nda değişiklik yapılan bir maddeyle de KOBİ’lerin birleşmeleri teşvik edilmektedir. İçinde bulunduğumuz global kriz ortamında KOBİ’lerin bir araya gelerek işletmelerinin sermaye yapılarını güçlendirmeleri, finansal tablolarını güncel değerlere getirmek suretiyle kredi imkânlarını ve rekabet güçlerini artırmalarına yönelik olarak KOBİ birleşmelerine vergi istisnası getirilmekte, birleşme sonrasında üç yıl süreyle yüzde 75’e kadar indirimli kurumlar vergisi uygulaması öngörülmektedir. İndirimli kurumlar vergisi belirleme konusunda da Bakanlar Kuruluna yetki verilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Nisan 2009 itibarıyla Türkiye’de 637 bin civarında kurumlar vergisi mükellefi bulunmaktadır. Bu mükelleflerin yaklaşık 630 bini KOBİ kapsamındadır. Bunlardan da ilk 5 bini kurumlar vergisinin yaklaşık yüzde 80’ini ödemektedir. Bu da dikkate alındığında önemli bir yük getirmeyeceği düşünülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 28’inci maddesinde de 5602 sayılı şans oyunları vergisi, madde 5/1’de yapılan bir değişiklikle de şans oyunlarında Milli Piyangonun özelleştirilmesine paralellik sağlanacak düzenleme ile futbol dışındaki oyunlara yönelik olarak düzenlenecek şans oyunlarını kapsamasına ilişkin düzenlemeler yapılmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

ABDULKERİM AYDEMİR (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünya ekonomisindeki gelişmeler de dikkate alınarak Hükûmetimiz kısa vadede piyasa mekanizması ile kredi sisteminin işleyişini, işletmelerin istihdamını koruyacak, uzun vadede ise bir bütün olarak ekonominin rekabet gücünü, kayıtlılık düzeyini artıracak tedbirleri almaya devam edecektir. Bu tasarı daha önce Hükûmetimiz tarafından çeşitli şekillerde Parlamentonun önüne getirmiş olduğu ekonomik tedbirlerinin bir tamamlayıcısı durumundadır. Bu takdirde, işletmeler rekabet güçlerini artırmayı, istihdamı ve sürdürülebilir büyümeye katkıyı sağlamayı içermektedir.

Tasarının ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce Parlamentonuzu bir kez daha en derin saygılarımla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aydemir.

Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

Soru-cevap bölümünde süremiz on beş dakika.

Sayın Akkuş, Sayın Uslu, Sayın Taner, Sayın Ünsal, Sayın Enöz, Sayın Köse, Sayın Tankut, Sayın Akçay, Sayın Ekici ve Sayın Genç. Bu kadar kişiye söz vereceğim. Lütfen sorularınızı çok kısa olarak sorarsanız uygun olacak. Birer dakika süre veriyorum.

Buyurunuz Sayın Akkuş.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; seçim bölgem olan Mersin birinci bölge olarak teşvik kapsamına alınmıştır ancak Mersin’in her tarafı deniz kenarı ve ova değildir. Dolayısıyla, kıyı ve ova ile dağlık kesim arasında önemli derecede gelir dağılımı ve yatırım farkı bulunmaktadır. Bu adaletsizliği ne şekilde gidermeyi düşünüyorsunuz?

İki: Ülkemizin birçok kesiminde yaz aylarını yaylalarda geçirme alışkanlığı vardır. Bu cümleden olarak, kışın birkaç yüz yerli nüfusa sahip olan yerleşim birimleri yazın binlerce nüfusun yaşadığı yerler hâline gelmektedir. Dolayısıyla, yaz aylarında bu yerleşim birimleri hizmette zorlanmaktadır. Bu gibi yerlere ek ödenekler vermeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Akkuş.

Sayın Uslu…

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, görüşmekte olduğumuz tasarıyla, ekonomik faaliyetlerin gelişiminin vergisel açıdan teşvik edilmesi ve bazı faaliyetlerde vergi istisnası ve düzenlemesi getirilmektedir.

Sorum kısa ve şöyle: Tarımsal üretimde kullanılan mazot miktarı ne kadardır? Bu yolla vergi tahsilatı ne kadardır? Bunu kaldırmayı düşünür müsünüz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Uslu.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, çerçeve 24’üncü maddeyle bildirimde bulunmama veya yanıltıcı bilgi vererek kamuoyunu yanıltanlara uygulanan parasal cezalarda yüzde 60 indirim öngörüyorsunuz, ama çerçeve 25’inci maddeye geldiğimizde hapis cezasını bir yıldan bir buçuk yıla çıkarıyorsunuz, yani yüzde 50 artırıyorsunuz. Bu sizce bir çelişki değil midir?

İki, çerçeve 37’nci maddeyle avukatlık ücretlerinin belirlenme usulünü maktu hâle getirerek Türkiye Barolar Birliğinin yetkilerini kısıtlamış olmuyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Taner.

Sayın Ünsal…

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, yürürlükteki 5084 sayılı Kanun ve ona bağlı teşvik sistemi hâlâ geçerli. Meclis gündemine gelmiş tek konu KOBİ’lere kredi garanti desteği sağlanmasına ilişkin düzenleme, bu da henüz Genel Kurul gündemine gelmedi.

Yeni teşvik modelinin söylendiği gibi 15 Temmuz 2009’dan sonra yürürlüğe girmesi öngörülüyorsa, tasarıları ayrıntılarıyla hazırlamak ve bunları kanunlaştırmak için gerçekçi bir yürütme ve yasama takvimini nasıl oluşturacaksınız?

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ünsal.

Sayın Enöz

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanımıza soruyorum: Akaryakıt üzerinde yapılan fahiş artırımların EPDK tarafından takibi maalesef etkili olamamaktadır. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bir ikinci sorum: Tarım sektöründe kullanılan mazotun ÖTV ya da KDV’sinde bir indirim planlıyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Enöz.

Sayın Köse…

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakana sormak istiyorum:

1) Adıyaman’daki sivil toplum örgütleri birleşerek bir konuda mağduriyetlerini dile getirdiler. E-beyanname uygulaması başladıktan sonra mükelleflerin elinde olmayan ve iradesi dışında meydana gelen çeşitli nedenlerle beyannamelerin süresi içinde verilememesinden dolayı mükelleflere çok yüksek tutarlarda cezalar kesilmektedir. Mükellefin çağrı yapılmaksızın ödeme yapması durumunda bile ceza uygulanmaktadır. Bu ceza uygulamasını adaletli buluyor musunuz?

2) Zamanında yerine getirilemeyen ve geç verilen beyan ve bildirilere usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları birlikte kesilmektedir. Bu ağır cezai yük hakkında yeni bir düzenleme yapılmasını düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Köse.

Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, Türkiye Yeşilay Cemiyeti 1920 yılından beri devletimize yardımcı olmak için Anayasa’mızın 58’inci maddesini gönüllü olarak yürüten bir kurumdur. Yeşilay, mütevazı imkânlarla, devletten herhangi bir katkı almadan gönüllülük esasına göre hizmet vermektedir. Seksen dokuz yıldır kamu faydası için çalışan bir dernek olduğu hâlde, iki yılı aşkın bir süredir talepte bulunmalarına rağmen izin almadan bağış toplama yetkisini bir türlü alamamışlardır.

Hükûmet olarak, Yeşilayın diğer kamu faydasına çalışan dernekler gibi bağış toplama taleplerine olumlu cevap vermek suretiyle yardımcı olmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tankut.

Sayın Akçay…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 16’ncı maddesi gereğince, orta vadeli programın mayıs ayının sonuna kadar Bakanlar Kurulunca kabul edilip Resmî Gazete’de yayımlanması gerekmektedir. Bu zamana kadar neden yayımlanmamıştır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.

Sayın Ekici…

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Geçen hafta açıklanan yatırım ve istihdamı teşvik paketinin şu anda 20 milyar açık veren bütçeyle kaynak sıkıntısı olacak mı?

Bazı sektörlerde taşınma desteği verilmiştir Sayın Bakan. Kalifiye elemanla yürütülen bu emek yoğun sektörlerde İstanbul’daki veya Kocaeli’ndeki veya Bursa’daki bir sanayi sektörünün Van’a, Diyarbakır’a veya benzer bir ile taşınabileceği sizce mantıklı görülüyor mu?

Ayrıca, faiz desteği var teşvik paketi içerisinde. Merkez Bankası faiz oranını yüzde 9,5’lere çekmişken bankalar hâlâ yüzde 20-26 aralığında sanayiciye kredi kullandırmaktadır. Bankaların yıl içerisindeki net kârlarından da açıkça görülmektedir.

Bu, bankacılara, finans sektörüne teslim olma anlamına gelmemekte midir? Bunu sanayiciye bir destek olarak görmekte misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ekici.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, Hükûmet sırasında oturan arkadaşımız Sanayi ve Ticaret Bakanı ve vergiden anlaması mümkün değil. Bunun için tabii, vergiyle ilgili bizim kendisinden cevap beklememiz de mümkün değil. Ancak, eğer tabii uygun görürlerse, ilgili, sorumlu bakan gelirse bize yazılı cevap vermek kaydıyla;

1) Kooperatif ortaklarına tanınan vergi muafiyetini neden kaldırdılar?

2) Deniz nakliyatı yapan hangi firmalara ÖTV ve KDV muafiyeti tanınmıştır?

Şimdiye kadar bunlara tanınan ÖTV ve KDV muafiyet miktarı ne kadardır ve bunların bugünkü siyasi iktidarla ilişkileri var mıdır?

Ayrıca, fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığında bulunan, temizlik, giyecek ve yakacak maddeleri veren dernek ve vakıflara biliyorsunuz, bu arada “Deniz Feneri, Orada Kimse Yok mu” gibi birtakım siyasi iktidara yakın olan derneklere ve “hayır cemiyetleri” dediklerine göre yapılan bağış ve yardım…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

Şimdi iki kişi daha sisteme girmiş, milletvekilimiz. Onlara da söz vereceğim. Süremiz var, beş dakika daha.

Sayın Bakan, size ek süre vereceğim.

Buyurunuz Sayın Cengiz.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Bakanım, yeni görevinizde başarılar dilerim.

Çanakkale Lapseki’den Ziya Suer bir soru sordu biraz önce. “Biz kendi ürettiğimiz meyveyi pazarda satarak hem kendimiz üretiyoruz hem de çok az bir üretimle de geçimimizi sağlıyoruz. Maliye memuru gelerek bize bu senede iki ay veya bir ay sattığımız ve kendi malımız olan ve köylü pazarında bunu satabildiğimiz bu ürünle ilgili ‘gelir vergisine tabi olacaksınız, yoksa bundan sonra satamazsınız.’ diyerek tebliğde bulundu.” dedi.     Böyle bir durumda senede bir veya iki ay anca kendi ürettiği meyve ve sebzeyi satan veya 3-5 kasayla pazara gelen ve bundan da geçinmeye çalışan köylü ve çiftçimizin o gelir vergisine tabi olması hâlinde sonunun hiç iyi olmadığını ifade etti ve bu soruyu sormamı istedi. Bu konuda bilginiz varsa verirseniz sevinirim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Cengiz.

Sayın Dibek…

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Ben de Sayın Bakana yeni görevinde başarılar diliyorum, hayırlı olmasını diliyorum.

Ben şunu merak ediyorum Sayın Bakanım: Biz bir ay burada mayın temizlemeyle ilgili olan yasayı görüştük. Hükûmet ve iktidar partisi o yasa görüşülürken maliyetinin çok yüksek olduğunu ve finansmanda zorluk çekileceğini belirtmişlerdi yani “Parasını bulamayız, o nedenle yap-işlet-devret modelini de yasanın içerisine koyalım.” demişlerdi. Bir çelişki görüyorum. Bir de teşvik paketi açıklandı. Tabii ki bu teşvik paketi de çok sayıda, bütün illeri kapsayan bir paket. Bunun finansmanı sağlanabiliyorsa o zaman mayın arazisi, mayınlarla ilgili olan arazide para neden bulunamadı? Bu konuyu merak ediyorum. Burada bir çelişki yok mu sizce?

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Dibek.

Buyurunuz Sayın Bakan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum arkadaşlarımıza.

Öncelikle Teşvik Kanunu’yla ilgili, teşvik düzenlemeleriyle ilgili konu doğrudan doğruya bütçeden finanse edilmek yerine yeni yatırımlara birtakım istisnalar getirmek, birtakım geleceğe dair destekler vermek niteliğindedir. Hâlbuki yapılacak olan ihale, mayın temizleme ihalesi doğrudan doğruya bütçeden para transferini içermektedir. Teşvik finansmanıyla bu ihalelerin finansmanı birbiriyle karışmaması gereken bir kavramdır.

Ayrıca o Kanun’la Türkiye'nin önünde üç ayrı seçenek ortaya çıkmıştır. Üç ayrı seçenek olması bunun maliyetlerinin de bazı çevreler tarafından artırılmasının önüne geçen niteliktedir. Eğer tek bir seçenek olsaydı Kanun’da mayınlı arazilerin temizlenmesiyle ilgili, bunun maliyetinin nerelere kadar tırmandırılabileceğini -bu tek seçenekle- tahmin etmek çok daha zor olurdu. Bu nedenle, teşvik finansmanıyla mayınlı arazilerin ihalesi meselesi, temizlenmesi ihalesi meselesi birbiriyle karıştırılmaması gerekir diye düşünüyorum.

Önümüzdeki yasama dönemine belki yetişecek -bu yasama döneminde değil- sebze ve meyve ticaretiyle ilgili çok önemli bir düzenleme geliyor. Bu düzenlemede, özellikle üreticinin, köylünün, ürünlerini doğrudan pazarlara intikal ettirebilmesi açısından ciddi kolaylıklar ve yenilikler içeren, hem üreticiyi hem tüketiciyi düşünen hem de yeni hal sistemiyle hallerde çok daha sağlıklı ürünlerin, sebze ve meyvenin tüketiciye ulaşmasını sağlayan bir mekanizma geliştirilmiş olacaktır. Dolayısıyla, vergi sistemiyle ilgili düzenlemeyi o kapsam içerisinde bir kere daha ele almak mümkün olabilecektir.

Yine, teşvik sistemiyle ilgili bir soruda Sayın Akkuş, “İl içindeki dengesizlikler nasıl giderilecek?”… Değerli arkadaşlar, bu bölgesel ve sektörel nitelikte bir teşviktir. Sadece illerin gelir düzeyiyle, millî gelir düzeyiyle irtibatlandırılarak yapılmış bir teşvik değildir. Sosyoekonomik gelişmişlik endeksi, gelir düzeyi dışında birçok parametre bir arada bulundurularak değerlendirilmiş ve TÜİK’in NUTS-2 düzeyindeki 26 bölgeleme sistemine göre oluşturulmuş bir yapı; dolayısıyla, il içerisindeki teşvikleri ilin kuzeyine veya güneyine göre, doğusuna veya batısına göre ayrı bir şekilde tespit etme, değerlendirme imkânı yoktur. Önemli olan, o bölgeye yatırımın gelmesidir, o bölgede istihdamın ortaya çıkmasıdır. Takdir edersiniz ki hiçbir vilayette, ilin ne bütün ilçelerini ne bütün köylerini aynı fabrikalarla donatma imkânı yoktur. Önemli olan, bölgesel gelişmişlik farklarını ortadan kaldırmak, üretim meydana getirmek, istihdam meydana getirmektir. Teşvik sisteminin de ana amacı bu çerçevededir.

Yaz nüfusu ve kış nüfusuyla ilgili yasalarımızda şu anda herhangi bir düzenleme yoktur. Özellikle yerel yönetimlerden bir kısmı yaz aylarında nüfus artışına ulaşmaktadırlar. Ancak geçen dönemdeki yerel yönetimlerin gelir kaynaklarını düzenleyen yasada yaz kış nüfusuna göre bir düzenleme yapılmamış. Fakat gelişmişlik düzeylerine göre ve arazi şartlarının genişliğine ve iklim şartlarının zorluğuna göre başka düzenlemeler yapılarak bu dengesizlikler giderilmeye çalışılmıştır.

Tarımsal üretimde kullanılan mazot miktarı 1,5 milyon ton civarındadır. Tahsil edilen ÖTV miktarı ise -bu 1,5 milyon tondan- 1,8 milyar TL olup, vergi gelirleri açısından bu 1,8 milyar önemli bir rakam teşkil etmektedir. Ayrıca çiftçilerimize zaten mazot desteği verilmekte olduğundan bu konuda herhangi bir vergi indirimi de düşünülmüyor.

Değerli arkadaşlar, 15 Temmuzda nasıl yürürlüğe girecek teşvik sistemi? Sadece Kredi Garanti Fonu’yla ilgili bir yasal düzenleme Parlamentoya sevk edildi. Bunun dışında bir düzenleme sevk edilmedi. Bu yasama çerçevesinde bu yetişir mi? Teşvik sisteminin uygulaması tamamen Bakanlar Kurulu kararıyla gerçekleşecek olan bir düzenlemedir. Kredi Garanti Fonu’yla ilgili yasal düzenleme ise buna yetiştirilmiş olacaktır. Diğer konular Bakanlar Kurulu tarafından Bakanlar Kurulu kararıyla uygulamaya girebilecek niteliktedir.

Bir de yatırıma katkı oranlarıyla ilgili bir düzenlemeye ihtiyaç vardır. Çünkü Türkiye’de yatırıma katkı payı yüzde 25’le sınırlandırılmış, üst limit. Bu üst limit yeni teşvik sisteminde yüzde 70’e kadar çıkarılmıştır. Bunun için de bir kanuni düzenleme getirilmektedir. Bunun dışındaki konular Bakanlar Kurulu kararıyla gerçekleştirilebilecek niteliktedir.

Akaryakıt istasyonlarında fiyat denetimi dışında diğer konular, kaçak yakıtla ilgili denetim konuları yapılıyor. Fakat fiyatlarla ilgili Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun da birtakım çalışmaları olduğunu buradan ifade etmek isterim.

Avukatlık ücreti, Türkiye Barolar Birliği tarafından öteden beri zaten maktu olarak belirleniyor. Mahkeme kararı uyarınca nispi hâle çevrilmişti. Nispi düzenlemeye dayanak mahkeme kararı, 28 Mayıs 2009 tarihinde İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından bozulmuştur. Bu aşamalardan sonra maktu olarak belirlenmesi gerekecektir. Tasarıyla yapılan düzenlemeyle maktu belirleme hususunda Türkiye Barolar Birliğine yetki verilmektedir. Böylece, uygulamadaki sorunlar çözüme kavuşturulmuş olacaktır.

Değerli arkadaşlar, “Taşınma desteği konusunda nitelikli elemanlarla ilgili ne tür düzenlemeler var?” diye arkadaşlarımız sordu. Biliyorsunuz yurt dışına çıkan bir hayli tekstil firmamız oldu; Mısır, Endonezya, Çin gibi, hatta Yemen gibi ülkelere giden, gitme eğiliminde olan firmalar. Taşınma desteği, daha çok bu mahiyetteki firmaları kapsayan bir destek. Hem gitmiş olanlar hem de geri gelmek isteyenler veya yeniden gitme eğilimi içerisinde olanları yurt içinde bir transfere tabi tutma amacına dönük bir uygulama, daha çok yurt dışına müteşebbisimizin kaçmasını, göçmesini önlemeye yönelik bir destek.

“Bütçe açıkları varken bu işler nasıl finanse edilecek, teşvik konusu nasıl finanse edilecek?” diye bir arkadaşımız sordu. Az önce ifade etmiştim, bütçeden doğrudan doğruya yatırımcıya teşvik olarak verilen bir kaynak söz konusu değildir. Gelecekteki üretimden ve istihdamdan ve elde edeceği kârdan -birtakım konularda- vazgeçilerek bir teşvik verilmektedir. Dolayısıyla, bu teşviklerin bütçe açıklarını artırıcı nitelikte bir özellik taşımadığını ifade etmek isterim.

Evet, benim önümdeki notlar bunlar. Bir de “Konut kooperatiflerine uygulanan istisna niye kaldırılıyor?”… Bu kooperatiflere yapılan konut teslimindeki katma değer vergisiyle diğer mükellefler tarafından yapılan konut teslimlerindeki katma değer vergisinin aynı olması sağlanmak amacıyla bu düzenleme gerçekleştirilmiştir.

Eğer atladığımız konu varsa onu da arkadaşlarımıza yazılı olarak ifade etmek isterim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yapı kooperatiflerindeki insanlar fakir insanlardır. Niye kaldırıyorsunuz? Müktesep hakkı kaldırıyorsunuz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Böylece, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 11 Haziran 2009 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 23.56