DÖNEM: 23 CİLT: 46 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
101’inci
Birleşim
9 Haziran 2009 Salı
(Bu
Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür
belge aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, hububatta yeni hasat döneminde çiftçilerin
sorunları ve çözüm önerilerine ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı
2.- Samsun
Milletvekili Fatih Öztürk’ün, Türkiye Gazeteciler
Cemiyetinin kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, çiftçilerin
sorunları ve Hükûmetçe açıklanan 2009 yılı buğday
fiyatlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in konuşmasına ilişkin
açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Rusya
Federasyonu Federal Meclisi Federasyon Konseyi Başkanı Sergey
Mironov’un davetine icabet edecek olan TBMM Başkanı
Köksal Toptan’ın, beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi
parti gruplarınca ismi bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/825)
2.- Bazı
milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin
Başkanlık Tezkeresi (3/826)
3.- TBMM’den bir
parlamento heyetinin, 14-18 Haziran 2009 tarihlerinde Türkmenistan Meclisi Dış
İlişkiler Komitesinin davetine icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/827)
4.- 25-27 Mart
2009 tarihlerinde Belçika’ya resmî ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah
Gül’e refaket eden heyete, Düzce Milletvekili Yaşar Yakış’ın da iştirak etmesinin uygun görülmüş olduğuna
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/828)
B) Önergeler
1.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın (6/1431) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/139)
2.- İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmaz’ın,
5582 sayılı Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun 24’üncü Maddesine, Geçici Bir Madde Eklenmesine
İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/399) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/138)
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 25 milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/390)
2.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 27 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/391)
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 20 milletvekilinin, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi
hastalığı vakalarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/392)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/320) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9/6/2009 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi
2.- (10/298) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9/6/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP
Grubu önerisi
3.- (10/318,
10/376) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 9/6/2009 Salı günkü birleşiminde birlikte
yapılmasına ve saat 19.00’a kadar çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Gelir Vergisi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S. Sayısı: 385)
IX.- OYLAMALAR
1.- Gelir Vergisi
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın
5’inci maddesinin oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, kurumlar arası geçiş yapan öğretmenlerin
zorunlu hizmetine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/7612)
2.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakır’ın, felsefe grubu öğretmenlerine ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/7618)
3.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, turizm sektörüne yönelik tedbirlere ilişkin sorusu
ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
(7/7633)
4.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikasının
değer tespitine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in
cevabı (7/7640)
5.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, TOKİ’nin anahtar
teslim törenlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/7699)
6.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Mardin’deki çiftçilerin TEDAŞ’a
olan borçlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
(7/7722)
7.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
bir ilköğretim okulunun çevre düzenlemesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/7728)
8.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, şeflerin özlük haklarına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı (7/7730)
9.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’deki sözleşmeli personele ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın
cevabı (7/7742)
10.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, Kestel TOKİ projesindeki boş alana ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı (7/7754)
11.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın,
THY’nin acenteleriyle çalışacağı bankaya ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı (7/7925)
12.- İstanbul
Milletvekili Necla Arat’ın, kadınların miras
haklarını kullanmalarındaki sorunlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Selma
Aliye Kavaf’ın cevabı (7/7960)
13.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, yurt dışında yaşayan vatandaşlar için düzenlenen
danışma kurulu toplantısına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in
cevabı (7/8063)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 11.00’de açılarak üç oturum yaptı.
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, 5 Haziran Dünya
Çevre Günü’ne ve hazineye ait taşınmazlarda yapılan özel ağaçlandırmaya ilişkin
yönetmelikte yapılan değişikliğe,
Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan, seçim sistemine,
Kastamonu
Milletvekili Hasan Altan, Kastamonu’nun İstiklal Madalyalı İnebolu ilçesinin
düşman işgalinden kurtuluşunun 88’inci yıl dönümüne,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Dünya Çevre Günü
nedeniyle:
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Mersin ilindeki çevre kirliliğine,
Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut, Ankara’daki Eymir
Gölü’nün ve Balıkesir Kepsut’tan geçen derenin
kirletilmesine,
Mersin
Milletvekili Akif Akkuş, Tarsus-Mersin yolu üzerindeki katı atık deposu
sahasının değiştirilmesine,
Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu, Ergene Nehri’nin
kirliliğine,
Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan, Balıkesir ilindeki zeytin
alanlarının korunmasına,
Antalya
Milletvekili Atila Emek, Antalya ilindeki çevre
tahribatına,
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, Atatürk Baraj Gölü’nün kirletilmesine,
Sinop
Milletvekili Engin Altay, Karadeniz Bölgesi’nde termik santral kurulmasına,
İzmir
Milletvekili Tuğrul Yemişci, İzmir Körfezi’nin
kirletilmesine,
Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş, Kızılırmak Nehri’nin kirletilmesine,
Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl, Ankara Büyükşehir Belediyesince, Ankara’daki ana
arterlere yılda birkaç defa ithal ağaçlar dikilerek çevrecilik eliyle
usulsüzlük ve yolsuzluk yapıldığına,
Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis, Munzur Vadisi Millî Parkı’nın, bu bölgede
hidroelektrik santral yapılarak sular altında bırakılmak istendiğine,
Antalya
Milletvekili Tayfur Süner, Antalya’da kurulan doğal
gaz çevrim istasyonu AKSA’ya,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 27
milletvekilinin, sulama birliklerinin sorunlarının (10/386),
İzmir Milletvekili
Şenol Bal ve 20 milletvekilinin, genetiği değiştirilmiş organizmalar konusunun
(10/387),
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 21 milletvekilinin, Tarsus’taki şantiye ve maden
ocaklarının yol açtığı sorunların (10/388),
Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 27 milletvekilinin, Manisa’da tarımsal sulamada
yaşanan sorunların (10/389),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
İsveç
Parlamentosu Dışişleri Komisyonunun, TBMM Parlamento heyetini 9-12 Haziran 2009
tarihleri arasında İsveç’e davetine ilişkin Başkanlık tezkeresinin oylaması
sırasında istem üzerine yapılan her iki yoklamada da çoğunluk bulunamadığından,
9 Haziran 2009
Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 12.36’da son verildi.
|
|
Eyyüp Cenap GÜLPINAR |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
Yusuf
COŞKUN |
|
Murat
ÖZKAN |
|
Bingöl |
|
Giresun |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 115
II.- GELEN KÂĞITLAR
8 Haziran 2009 Pazartesi
Tasarı
1.- Üniversite ve
Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/715) (Plan ve Bütçe; Milli Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor; Milli Savunma; Avrupa Birliği Uyum ile Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.5.2009)
Teklifler
1.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Sosyal Sigortalar
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/467) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.5.2009)
2.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in; 28/3/1983 Tarih ve 2809
Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/468) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2009)
3.- Demokratik
Toplum Partisi Grup Başkanvekili Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve Diyarbakır Milletvekili Gültan
Kışanak’ın; İl Özel İdaresi Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/469) (İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.5.2009)
4.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Yüksek Öğrenim Kredi ve
Yurtlar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/470)
(Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.5.2009)
5.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit ve 2 Milletvekilinin; Polatlı Adı ile Bir İl
Kurulmasına Dair Kanun Teklifi (2/471) (İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.5.2009)
Tezkereler
1.- Tokat
Milletvekili Şükrü Ayalan’ın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/823) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
4.6.2009)
2.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/824) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
4.6.2009)
No.: 116
9 Haziran 2009 Salı
Tasarılar
1.- Avrupa
Birliği Genel Sekreterliği Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı
(1/716) (Avrupa Birliği Uyum; Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4.6.2009)
2.- Kat Mülkiyeti
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/717) (Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
5.6.2007)
Rapor
1.- Kütahya
Milletvekili Soner Aksoy’un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik
Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı: 395) (Dağıtma tarihi: 9.6.2009) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 25 Milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/390) (Başkanlığa geliş tarihi:
03.06.2009)
2.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay ve 27 Milletvekilinin, esnaf ve sanatkarların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/391) (Başkanlığa geliş tarihi:
03.06.2009)
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 20 Milletvekilinin, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi
hastalığı vakalarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/392) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03.06.2009)
9 Haziran 2009 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN
(Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN – Sayın
Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağım.
Üç dakika süre
veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayımız vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, yeni hasat döneminde çiftçilerin sorunları hakkında söz isteyen Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’e aittir.
Buyurunuz Sayın
Ergin. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın arkadaşlar,
birazcık sessiz olursanız daha rahat dinleyeceğiz.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, hububatta yeni hasat
döneminde çiftçilerin sorunları ve çözüm önerilerine ilişkin gündem dışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hububatta hasat döneminin başlaması nedeniyle gündem
dışı konuşma yapmak üzere söz almış bulunuyorum. Sizleri ve ülkemin gerçek
sahibi ve efendisi olan aziz çiftçilerimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, hububat üretimi 3 milyon çiftçi ailesini ve dolayısıyla
kırsalda yaşayan 15 milyon insanımızı ilgilendirmektedir. AKP İktidarında
uygulanan politikalar hububat piyasalarında istikrarı sağlayamamış, Toprak
Mahsulleri Ofisinin yanlış alım politikası sonucunda tüccar her yıl fiyatları
düşürmüş, ürününü Toprak Mahsulleri Ofisine veremeyen çiftçi buğdayını tüccara
satmak zorunda kalmıştır.
Geçtiğimiz
günlerde Çukurova’da, Ege’de, Akdeniz’de buğday hasadı başladı. Olumlu iklim
koşullarından ötürü bu yıl üretim geçen yıldan biraz fazla ancak Toprak
Mahsulleri Ofisinin gecikerek belirlediği ve maliyetleri bile karşılamayan
taban fiyatı çiftçiyi yine perişan edecek.
Çeşitli
kuruluşların hesapladığı buğday maliyeti şöyledir: Ziraat Mühendisleri Odasının
hesaplarına göre 1 kilo buğdayın maliyeti en yüksek verimin alındığı
Çukurova’da 50, Şanlıurfa’da sulu koşullarda 58,2 kuruştur. Türkiye şeker
fabrikaları pancar ekim bölgelerinde yapılan 31 sulu, 42 kuru buğday tarımı
maliyet hesaplarına göre suluda maliyet 54,3; kuruda maliyet 53,8 kuruştur.
Ziraat Odaları Birliğinin Türkiye ortalaması olarak belirlediği maliyet 61
kuruştur. Tarım Bakanlığına bağlı Tarımsal İşletmeler Genel Müdürlüğünün
Altınova, Gözlü, Karacabey, Koçaş, Konuklar, Malya,
Ulaş Tarım İşletmelerinde yani resmî devlet kurumlarında hesaplanan maliyetlere
göre bu yıl buğdayda maliyet 46 ila 76 kuruş arasında değişmektedir, ortalama
maliyet 55,4 kuruştur. Lütfen dikkat ediniz. Gerek Türkiye şeker fabrikaları ve
gerekse bizzat Tarım Bakanlığı Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü, buğday
maliyetini 55 kuruş olarak belirliyor. Tarım Bakanlığının verdiği fiyat, Toprak
Mahsulleri Ofisinin verdiği fiyat ise -dikkat ediniz- yalnızca 50 kuruştur.
Değerli
arkadaşlarım, maliyetin 55 kuruş olduğu bir ülkede buğdaya 50 kuruş fiyat,
bunun yanında da 5 kuruş göstermelik bir prim verilmesi, çiftçimizi yine
perişan edecektir. Son aylarda gübre fiyatlarında bir miktar düşme olmakla
birlikte, 2008 yılında çiftçi, bugün hasat ettiği buğdayı üretirken gübreyi
yüzde 150 pahalandığı dönemde almıştı. Açıklanan fiyatın çiftçiyi mağdur
etmemesi için prim miktarı değiştirilmeli, 15 kuruşa çıkarılmalıdır. Toprak
Mahsulleri Ofisi ödemeleri bir ay vadeyle yaptığından, çiftçi yine tüccara
gitmeye mahkûm bırakılmıştır. Bu nedenle alımlar peşin fiyatla yapılmalıdır.
Borsa alımlarında oluşabilecek kuyruklar dikkate alınarak buralarda da TMO alım
merkezleri açmalıdır ve bu üretim döneminde, dâhilde işleme rejimi kapsamında
buğday ithalatı yapılmasına kesinlikle izin verilmemelidir.
Değerli
milletvekilleri, buğday üreticilerimiz gibi tüm çiftçilerimiz sıkıntı içinde
olduğundan, 2009 bütçesinde çiftçi desteklerinden kesilen yüzde 10 kesinti
çiftçiye kesinlikle iade edilmelidir. Tarımsal girdilerin tümünden,
elektrikten, gübreden, mazottan, ilaçtan alınan KDV yüzde 1’e indirilmelidir.
Mazottan alınan özel tüketim vergisinden Hükûmet
vazgeçmelidir. Çiftçilerin Ziraat Bankası, tarım kredi kooperatifleri ve özel
bankalara olan kredi borçları faizsiz olarak üç yıl süreyle ertelenmeli,
tarımsal işletmelere, KOBİ’lere olduğu gibi sıfır faizli yeni kredi kullanım
olanağı sağlanmalıdır.
Ziraat Bankasına
olan ve ödenemeyen borçlardan ötürü borçlular ve kefiller birbirine
girmektedir, çiftçi hacizle boğuşmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
GÜROL ERGİN
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tarımsal sulamada
da kullanılan elektrik borçlarının ödemesi -anaparayı geçen faizler nedeniyle
çok yükselmiştir bu borçlar da- faizleri silinerek beş yıla yayılmalı,
çiftçilerin ve kooperatiflerin ödenemeyen elektrik borçları nedeniyle açılan
davalar durdurulmalıdır.
Sanıyorum ki
Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı biraz sonra bu
kürsüye gelecek ve büyüklere anlattığı masalları yineleyecek. Ancak masalla
karın doymuyor. Biliniz ki Türk çiftçisini sefalete mahkûm ettiniz, 2009 yılı
hububat fiyatları ile bu mahkûmiyeti bu yıl da sürdürüyorsunuz. Çiftçimize
karşı sürekli yanlış içindesiniz.
Sözlerimi
tamamlarken Sayın Başkan, sizi, değerli milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu
saygıyla selamlıyor, bereketli hasatlar dilediğim çiftçilerimizin önünde
saygıyla eğiliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Ergin.
Gündem dışı
ikinci söz, Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin kuruluşu hakkında söz isteyen
Samsun Milletvekili Fatih Öztürk’e aittir.
Buyurunuz Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Samsun Milletvekili Fatih Öztürk’ün,
Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
FATİH ÖZTÜRK
(Samsun) – Sayın Başkan, Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin kuruluş yıl dönümü
münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve
siz değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 10 Haziran 1946 yılında kurulan
Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin kuruluş amacını, gazete, dergi, radyo ve
televizyon gibi yazılı, işitsel, görsel ve elektronik iletişim alanlarını
kapsayan gazetecilik mesleğini, mesleğin geleneklerini, ahlak ilkelerini
korumak; herkesin bilgi edinme, gerçekleri öğrenme hakkının bir aracı olan
iletişim ve düşünce özgürlüğünü sağlamak; gazetecileri meslekleri içinde maddi
ve manevi yönleriyle ilerletmek ve yüceltmek şeklinde özetleyebiliriz.
Malumunuz olduğu
gibi, bilgi ve haber alma insanlığın en doğal hakkıdır. Özellikle demokratik
sistemin hâkim olduğu
toplumlarda kitlelerin doğru ve tarafsız bilgiye ulaşması son derece önemlidir.
Günümüzde bilgi ve haberin aktarılmasında kitlelerin genellikle ilk başvuru
kaynağı olarak kitle iletişim araçlarını kullandıklarını görmekteyiz. Bu
sebeple, gazetecilik mesleği ve gazetecilik sektörü demokratik toplumlarda
dördüncü denetleyici güç olarak karşımıza çıkmaktadır.
Gazeteci, haber
ve bilgi kaynağına çabuk ulaşarak okuyucularına günlük veya anlık olarak
haberlerini ulaştırır. Gazetecinin bu olayı yapabilmesi için habere, olaya,
olguya, belgeye dayalı yazılar yazması, yorumlar yapması gerekmektedir.
Gazetecilik her şeyden önce biraz cesaret işi olduğundan, iyi bir gazetecinin
aynı zamanda cesaretli ve becerikli olması gerekmektedir. Tanınmış bir Fransız
gazeteci, gazeteciyi “Gazeteci, elinde feneri, yaşamdan gelip geçen ve her
yerde, her zaman hakikati arayan kimsedir.” şeklinde ifade eder. Bu tarif
karşısında, gazetecilik, bir menfaat grubuna bağlanmadan, açık fikirli, dürüst,
ön yargılardan uzak ve kişilik haklarına saygılı olmayı gerektirmektedir.
Gazetecilik
mesleği özverili ve yürekli çalışmayı gerektirir. Bu meslekle uğraşanların en
önemli özelliği ise mesleğe gönül vermiş olmalarıdır. Bu nedenle gazetecilik
mesleğini yapanlar her dönemde yüksek ahlaki değerlere sahip olmadıkça halkın
geleceğe güvenle bakması imkânsız hâle gelmektedir. En zor mesleklerden olan
gazetecilik, aynı zamanda da oldukça onurlu bir meslek olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Basın, her
anlamda özgür olmalıdır. Basının özgür hareket edebildiği bir ülkede gerçek ve
sağlıklı demokrasiden söz edilmelidir. Herkesin bildiği ve tartışmasız kabul
ettiği gibi “Basın hürdür ve sansür edilemez.” Basın özgürlüğü denilince sadece
sansür veya basının siyasal iktidara karşı olan özgür olması akla gelmemelidir.
Asıl basın özgürlüğü, gazetecilerin patronlarına karşı özgür olmalarıdır. Bu
özgürlük ve teminat, gazetecilerin görevlerini meslek kuralları kapsamında
sürdürebilmelerinin asgari şartıdır. Gazete patronlarının veya iktidarların
hoşlanmadıkları gazetecilerin işlerine son vermesinin üzücü örneklerine geçmiş
dönemlerde şahit olunmuştur. Basın çalışanlarının medya patronları karşısındaki
güçsüzlüğü, sendikal örgütlenme haklarını kullanmaktan yoksun olması, medya
sahiplerinin ticari kaygılarla hareket etmesi sansür ve otosansürü
birlikte getirmekte, dolayısıyla basın ve ifade özgürlüğünün
kullanılabilmesinin koşulları da zedelenmektedir.
Herkesin
malumudur ki 2004 yılında AK PARTİ Hükûmeti
dönemimizde yeni bir Basın Yasası çıkarılmıştır. Bu Yasa ile Türk medyası ifade
özgürlüğü ve gazeteciliğin temel değerleri noktasında uluslararası standartları
yakalamıştır. Bu Yasa’yla ilgili olarak Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı
“Bu Basın Yasası, 12 Eylül hukukunun Türk medyası üzerindeki kalıntılarını
temizledi.” yorumunu yapmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin
kıstaslarını dikkate alarak çıkartılan Yasa’ya göre ifade özgürlüğü konusundaki
sınırlamalar uluslararası seviyeye çekilmiş olmuştur.
Değerli
arkadaşlar, gazeteler ve gazetecilik artık toplumla bilgi ve haberi en doğru
şekilde paylaşmalıdırlar. Bu noktada da tirajlarını
gözden geçirmelidirler. Dünya Gazeteciler Birliği tarafından bin kişi üzerinde
yapılan çalışmada bin kişi başına 600’den fazla net satışla dünyada kişi
başına en çok gazete satılan ülke Norveç’tir. Bu ülkeyi Japonya, Finlandiya,
İsveç, Danimarka, Avusturya ve Singapur izlemektedir. 123 milyon nüfuslu
Japonya’da toplam gazete tirajı 70,4 milyondur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz
efendim.
FATİH ÖZTÜRK
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
YAYSAT ve Merkez
Dağıtım verilerine göre, Türkiyede ise 39 gazetenin
net satışı günlük ortalama 5,1 milyon civarındadır. Yani bu rakamlarla dünyanın
çok gerisinde olduğumuz aşikârdır. Bir başka gerçekse okumayan bir toplum olduğumuzdur.
Değerli
arkadaşlar, konuşmama yaşantımın bir bölümünde bu kutsal mesleği yapmış,
çilesini çekmiş, tozlu raflarında gezinmiş ve bu işin eğitimini almış bir
arkadaşınız olarak son verirken, cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Mustafa
Kemal Atatürk’ün şu sözlerini de unutmamamız gerektiğini ifade ediyorum:
“Basın, milletin müşterek sesidir.”
Bu vesileyle
Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin kuruluş yıl dönümünü kutluyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Öztürk.
Gündem dışı
üçüncü söz, buğdayda hasat döneminin başlaması hakkında söz isteyen
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’a
aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Paksoy.
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, çiftçilerin sorunları ve Hükûmetçe
açıklanan 2009 yılı buğday fiyatlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım
ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çiftçilerimizin
sorunları ve Hükûmetçe açıklanan 2009 yılı buğday
fiyatları hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi ve çiftçilerimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, buğdayda mayıs ayı ortalarında Çukurova’da başlayan hasat
mevsimi devam etmektedir. AKP Hükûmetinin haziran,
temmuz ve ağustos ayları için açıklamış olduğu 50 kuruş alım fiyatı, çiftçimizi
memnun etmek bir yana perişan etmiştir. Açıklanan fiyatlar, ürün maliyeti olan
65 kuruş fiyatın altında kalmıştır. Doğrusu, biz bu konuda Hükûmetten
fazla ümit var değildik. Ancak çiftçilerimizin içinde bulunduğu zor şartlar,
geçen yıl yaşanan hububat krizi, bu yıl yağış rejiminden dolayı rekoltenin yüksek olması gibi sebeplerle Hükûmetin
biraz daha insaflı bir fiyat ilan etmesini çiftçilerimiz adına beklemiştik.
Ancak baştan da ifade ettiğim gibi, bu beklentimiz hayal kırıklığına dönüştü.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak Hükûmetin bu
yanlıştan dönmesini ve açıkladığı fiyatı revize etmesini çiftçilerimiz adına
talep ediyoruz. Hükûmetin buğday fiyatları için
açıkladığı 50 TL/ton prim de yeterli değildir. Destek priminin en az 110 TL/ton
olması çiftçilerimizin talebidir. Niçin talep ettiğimizi birazdan size izah
edeceğim.
Bu sene yüksek
gübre fiyatlarından dolayı gübre kullanımı yüzde 36 oranında düşmesine rağmen,
iklim ve yağışların olumlu olması nedeniyle buğday rekoltesinin
geçen yıla göre yüzde 15 artışla 20 milyon ton civarında gerçekleşmesi
beklenmektedir. Dünya buğday üretiminde ise yüzde 5 civarında düşüş
beklenmektedir. Bu düşüşün de etkisiyle 280 dolar olan dünya buğday
fiyatlarının kış aylarında yükselmesine kesin gözüyle bakılmaktadır.
Kıymetli
arkadaşlar, açıklanan 50 kuruş alım fiyatı, maliyeti olan 65 kuruşun altında
kalmıştır. Toprak Mahsulleri Ofisinin ürün maliyetlerini göz önünde
bulundurarak yeni bir müdahale fiyatı ilan etmesi gerekmektedir.
Ayrıca Toprak
Mahsulleri Ofisi alım merkezlerini artırarak hızlı, peşin ve sürekli alım
yapmalıdır. Geçen yıllardaki gibi çiftçilerimizin günlerce ofis önünde uzun
kuyruklar oluşturarak hem maddi hem manevi çile çekmelerine mâni olunmalıdır.
Hasat döneminde ürününü acilen satmak zorunda olan çiftçilerimizi
toplayıcıların insafına terk etmemeliyiz.
Yaşanan
tecrübeler, Toprak Mahsulleri Ofisinin açıkladığı fiyatlara hâkim olmadığını
göstermektedir. Her yıl olduğu gibi bu sene de piyasa açıklanan fiyatların
altında oluşacaktır. Mesele sadece fiyat ilan etmek değildir. Asıl mesele ilan
edilen fiyatların piyasa fiyatlarının altına düşmemesi, çiftçinin tüccara
boğdurulmamasıdır. Bugünlerde Çukurova’da buğday 40 kuruşa alıcı
bulamamaktadır.
Hükûmetin sağladığı ek
kaynak Toprak Mahsulleri Ofisine gelecek olan buğdayın tümünü karşılamaktan
uzaktır. Toprak Mahsulleri Ofisi mevcut kaynaklarıyla ancak 4-4,5 milyon ton
buğday satın alabilir. Kaldı ki TMO bu parayla sadece buğday almayacaktır, aynı
dönemde arpa, mısır, fındık da alacaktır. Toprak Mahsulleri Ofisine ayrılan
kaynağın artırılması gerekmektedir.
AKP hükûmetleri çiftçiyi yok saydığı için çiftçi lehine, ülke
menfaatine ciddi bir politika takip etmemiştir. Bu Hükûmetin
temel politikası “Sat kurtul, ver kurtul, olmazsa kirala kurtul”dur.
2001-2002 yıllarında ülkemizin en güvenilir ve en itibarlı kuruluşu olan Toprak
Mahsulleri Ofisi, takip edilen yanlış politikalar sonucu âdeta batma noktasına
gelmiştir. Bugün, alım yapan ajansların yarısı kapatılmış, alanında görevli
uzman eksperlerin çoğu emekli edilmiş, yerlerine de
yenileri alınamamıştır. Yani Toprak Mahsulleri Ofisi fiziki olarak da alımlar
için yeterli değildir.
Sayın
milletvekilleri, çiftçilerimiz borç batağına saplanmıştır. Daha dün
televizyonlarda, borcunu ödeyemeyen yetmiş yedi yaşındaki Düzceli bir çiftçinin
hapse girdiği, Lütfi Dede’nin köyündeki çiftçilerin postacı ve icra tebligatı
görmemek için kaçtıkları haberleri yer aldı. Siz bu durumdan hiç mi üzüntü
duymuyorsunuz? Bir kısım çiftçilerimiz Ziraat Bankasına ve tarım krediye olan
borçlarını yüksek temerrüt faizleri dolayısıyla ödeyemez duruma düşmüştür.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Devamla) – Başka bir konu Konyalı çiftçilerle ilgilidir. Yer altı
sulamasını en çok kullanan Konya Ovası’ndaki çiftçilerimiz, yüksek enerji
maliyetleri dolayısıyla biriken elektrik borçlarını ödeyememek durumundadırlar.
Tabii, yer altından sulama yapan çiftçilerimizin tamamı bu durumdadır. Bu
konuya da bir çözüm bulunması gerekiyor.
Açıkladığımız
ürün fiyatları gübre, enerji, akaryakıt gibi yüksek fiyatları karşılamaya
yetmiyor. Bu yüzden çiftçimiz bırakın borcunu ödemeyi, evini geçindirmekten
aciz duruma düşmüştür. Besiciler perişan. Örneğin Amasya Suluovalı
besicilerimiz bankalara olan borçlarını ödeyemez duruma düştüler. Bizatihi isim
vererek konuşuyorum ki önerilerimizin afaki olduğunu
düşünmeyesiniz. Eğer isterseniz isimlerini zikrettiğim çiftçileri siz de
dinleyebilirsiniz.
Değerli
milletvekilleri, tarım sektöründe çalışan 5 milyondan fazla insanımızın büyük
bir çoğunluğu zaten gizli işsiz durumunda ancak Hükûmetin
yanlış tarım politikaları sonucu bu insanlar da topraklarını bırakıp kente
göçerlerse bu kadar insana nasıl istihdam, iş ve aş sağlayacağız?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi bağlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Devamla) – Teşekkür ederim.
Biz muhalefet
olarak vatandaşlarımızın sorunlarını sizlere bu kürsüden iletiyoruz. Lütfen bu
sorunlara kulaklarınızı kapatmayın, nasıl olsa oy alıyoruz diye düşünmeyin.
Partinize “AKP” değil de “AK” denilmesini istiyorsanız, sözle değil milletin
gerçekte “ak” diyebileceği icraatlara imza atın.
Beni sabırla
dinlediğiniz için hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Paksoy.
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker, Hükûmet
adına.
Buyurunuz Sayın
Eker. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkürler.
Sayın Başkan,
yüce Meclisin değerli üyeleri; gündem dışı konuşmalara cevap vermek üzere
huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2009-2010
döneminde hububat üretimiyle ilgili olarak, Toprak Mahsulleri Ofisi
aracılığıyla Bakanlık olarak yaptığımız çalışmalar, değerlendirmeler ve
kamuoyuna açıkladığımız müdahale fiyatlarıyla ilgili yüce Meclisi bu vesileyle
bilgilendirmek istiyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye’de Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Akdeniz ve Ege
bölgelerinde hububat hasadı başlamıştır. Hasadın başladığı günden bugüne kadar
piyasalar Toprak Mahsulleri Ofisi ve Bakanlığımızın diğer ilgili kuruluşlarınca
yakinen takip edilmiş, üreticilerimizin ürünlerini pazarlamada sıkıntı
yaşamamalarını teminen 1 Haziran tarihinden itibaren
de taahhütnameyle alımlara başlanmıştır.
Piyasa fiyatları,
Akdeniz Bölgesi’nde -buğday için arz ediyorum- 430-460 TL/ton, Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’nde 400-490 TL/ton, Ege Bölgesi’nde ise 435 ile 460 TL/ton
seviyelerindeyken Toprak Mahsulleri Ofisi, hasadın daha da yoğunlaşmasıyla
birlikte fiyatların düşerek üreticilerimizin mağdur olmaması için piyasaya
müdahale ederek alım fiyatı politikalarını açıklamıştır. Toprak Mahsulleri
Ofisinin piyasaya müdahalesi ile piyasa fiyatlarında üç dört gün içerisinde
yaklaşık ton başına 15 lira bir artış meydana gelmiş ve ortalama fiyatlar
450-495 TL/ton seviyelerine yükselmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu çerçevede, yeni alım döneminde Toprak Mahsulleri Ofisinin
müdahale sistemi ile ilgili olarak şu hususları arz etmek istiyorum: Öncelikle,
bir kademeli müdahale fiyatı uygulanacaktır. Çiftçi kayıt sistemine kayıtlı
üreticilerden, belgeleri çerçevesinde, ürünlerinin tamamını almayı planlıyoruz.
Yani bize ne kadar ürün getirirse üretici bunun tamamını biz almayı ifade
ediyoruz, taahhüt ediyoruz.
Ayrıca, bu yıl
ilk kez olarak Avrupa Birliği alım sisteminin standartları uygulanacaktır. Bu
uygulama, yeni alım sisteminde önceki dönemlere göre üretici lehine ortalama
yüzde 2 oranında bir iyileşme sağlamaktadır. Buna göre, rutubet, hektolitre
ağırlığı, süne ve diğer zararlılarla ilgili, bir de kusurlu tane, çimlenmiş ve
filizlenmiş taneyle ilgili kriterlerde üretici lehine
iyileştirmeler yapılmıştır. Örneğin önceki yıllarda rutubetle ilgili olarak
yüzde 14 karşılığı 2,5 TL/ton kesinti yapılırken bu uygulama yerine yüzde 14
rutubette kesinti yapılmayacak, eğer yüzde 10 rutubet sağlanabilirse ayrıca
17,5 TL/ton ilave fiyat ödenecektir.
Yine, buğdayın
100 litresinin kaç kilograma tekabül ettiğiyle ilgili bir uygulama olan
hektolitre ağırlığı uygulaması, hektolitrenin 73 olması durumunda yapılan
kesinti yarı yarıya azaltılacaktır.
Süne, kımılla ilgili olarak da önceki yıllarda yüzde 3,5 tahribat
için 37,5 TL/ton kesinti yapılırken yeni uygulamada aynı oran için 20 TL
kesinti yapılacaktır.
Keza kusurlu
dane, çimlenmiş ve filizlenmiş daneyle ilgili kriterlerde
de iyileştirmeler yapılmıştır. Bu, tabii, alımda daha üretici lehine, biraz
önce de arz ettiğim gibi, en az yüzde 2’lik bir iyileşme meydana getiriyor.
Ödemelerle ilgili
olarak ise, ürün bedelleri bir ay içerisinde üreticilerin banka hesaplarına
aktarılacak, ürününü emanete bırakan üreticilere talepleri hâlinde yüzde 30
avans ödenecek, ürününün geri çekilmesi durumunda depo kira ücreti
alınmayacaktır.
Makbuz senedine
dayalı kredi sistemi çerçevesinde bankalardan kredi kullananların ürünlerini
Toprak Mahsulleri Ofisine satmamaları hâlinde, kredi faizinin yüzde 25’lik
kısmı TMO tarafından karşılanacaktır.
Kendi depolarında
veya kiraladıkları depolarda ürün stoklayanlar da belirlenecek esaslar
dâhilinde yerinde emanet alım sistemi kapsamında makbuz senedi karşılığı kredi
kullanabileceklerdir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Toprak Mahsulleri Ofisinin müdahale alım fiyatını
belirlerken maliyetleri, enflasyon oranını, üretim miktarını, dünya
piyasalarındaki gelişmeleri, önceki yıl fiyatlarını ve kuşkusuz buğday
üretiminin sürdürülebilirliğini dikkate aldık.
Açıklanan
fiyatlar müdahale alım fiyatıdır ve üreticilerimizin ürününü piyasada daha
yüksek fiyattan değerlendirememesi durumunda, TMO’ya belirlenen fiyatlardan
yönelen bütün ürün satın alınacaktır.
Bu çerçevede,
Toprak Mahsullerinin 2009-2010 dönemi için Anadolu kırmızı sert buğday -yani
ekmeklik buğday- müdahale alım fiyatı haziran, temmuz ve ağustos ayları için
ton başına 500 TL, eylül ayında 510 TL, ekim ayında 520 TL, kasım ayında da 530
TL olarak belirlenmiştir. Arpa ve diğer gruptaki buğdayların alım fiyatları bu
fiyatlar esas alınarak belirli bir pariteyle tespit
edilmektedir. Örneğin arpa için parite 0,75’tir. TMO,
diğer gruplardaki ürünlerin fiyat ve pariteleriyle
ilgili ayrıca detaylı açıklama yapmıştır.
Ayrıca,
Bakanlığımızca, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, prim ödemesi uygulamasına da
devam edilecektir. 2007 ve 2008 yıllarında ton başına 45 lira olarak uygulanan
prim ödemesi 2009 yılı ürünü için 50 TL olarak tespit edilmiştir. Buna göre,
530 TL/ton fiyat -ki kasım ayı fiyatı- 50 TL/ton prim dikkate alındığında,
üreticilerimize 530 TL/ton ödeme yapılmış olacaktır. Fiyat, prim ve alım kriterlerindeki iyileştirmeler, biraz önce de arz ettiğim
gibi, üretici lehine yüzde 2 düzenleme getiren, artış getiren uygulamayla
birlikte üretici geliri açısından yüzde 8,5’luk toplam bir artış söz konusudur.
Bunun yüzde 6,5’luk kısmı fiyat ve prim uygulamalarından, yüzde 2’lik kısmı ise
iyileştirmelerden oluşmaktadır.
Bütün desteklerle
birlikte üretici geliri 585 TL/ton ile birlikte maliyet göz önünde
bulundurulduğunda, bizim hesapladığımız maliyet, yüzde 28 maliyette tarla
kirası ki toplam alanın yüzde 3,5’una tekabül ediyor kiralanan arazi. Bu
maliyette tarla kirası dikkate alınmazsa yüzde 58, tarla kirasıyla birlikte
sermaye faizi dikkate alınmazsa yüzde 74’lük bir kârlılık söz konusu olacaktır.
2007 ve 2008
yıllarında yaşanan kuraklıktan sonra bu yıl beklenen yüksek verim göz önünde
bulundurulduğunda, belirlenen fiyatlarla üreticilerimizin geçtiğimiz yıla göre
daha iyi gelir elde edeceğini planlamaktayız.
Geçtiğimiz
yıllarda başlattığımız alım ve satış fiyatlarının birlikte açıklanması
uygulamasına bu yıl da devam etmekteyiz. Bu uygulamanın amacı, tüccar ve
sanayicinin TMO’dan ürün almak zorunda kaldığı takdirde hangi fiyattan ürün
alacağını öngörmesi ve hesabını buna göre yaparak piyasaya gerektiğinde daha
aktif olarak girmesinin sağlanmasıdır.
Bu çerçevede,
Toprak Mahsulleri Ofisinin biraz önce belirtildiğini ifade ettiğim alım
fiyatlarına ilave olarak satış fiyatları, 1 Kasım 2009’dan itibaren 575 TL/ton,
1 Aralık 2009’dan itibaren de 585 TL/ton olarak belirlenmiştir.
Üreticilerimizin
TMO iş yerlerinde herhangi bir sıkıntıyla karşılaşmamaları için çiftçi kayıt
sistemi bilgilerini tarım il ve ilçe müdürlüklerinde güncellemeleri ve Toprak
Mahsulleri Ofisinin belirlediği bankalarda hesap açtırarak buralardan
alacakları banka kartlarıyla alım noktalarına gelmeleri gerekmektedir.
Toprak Mahsulleri
Ofisi, kurumuna yönelen bütün ürünü alacak olup bu doğrultuda 204 sabit, 96
geçici ekip olmak üzere 300 noktada alım yapacak şekilde hazırlıklarını
tamamlamıştır.
TMO, fiyatların
açıklanmasını müteakip alımlara başlamış, 9 Haziran 2009 tarihi itibarıyla
28.511 ton taahhütnameyle alım ve 20.529 ton peşin alım olmak üzere 49.040 ton
ürün alımı bugün itibarıyla gerçekleşmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Toprak Mahsulleri Ofisi elbette ki üreticilerimizin
daha iyi bir noktada ürününü değerlendirmesini arzu etmekte ve dünya
fiyatlarına göre, onları da dikkate almak suretiyle, bu yılki ürünün miktarını
da dikkate almak suretiyle bu politikaları belirlemiştir.
Ben bu senenin
üreticilerimiz açısından bereketli bir mahsul dönemi olmasını diliyorum.
Çiftçilerimizin yanında olduğumuzu, onların ürünlerini imkânlar ölçüsünde en
iyi şekilde desteklemekte olduğumuzu ve olacağımızı bu vesileyle bir kere daha
ifade etmek istiyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Eker.
Sayın Ergin,
sisteme girmişsiniz.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Efendim, kısa bir açıklama yapmak istiyorum 60’ıncı maddeye göre.
BAŞKAN – Tamam,
yerinizden de olabilir.
Buyurunuz
efendim.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
konuşmasına ilişkin açıklaması
GÜROL ERGİN (Muğla)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanın
açıklamalarına göre, buğday fiyatları belirlenirken maliyetler dikkate alınmış.
Sayın Bakana şimdi soruyorum: TİGEM’e yani Bakanlığa
bağlı şu kuruluşlarda, Altınova, Gözlü, Karacabey, Koçaş,
Konuklar, Malya ve Ulaş’ta maliyetler ne kadardır?
Benim aldığım bilgilere göre burada maliyetler 46 ile 76 kuruş arasında
değişmektedir ve ortalama 55,4 kuruştur. Kaldı ki bu işletmeler en teknik
araçların kullanıldığı, gübrelemenin en iyi yapıldığı işletmelerdir. Buna
rağmen buradaki maliyetler verilen fiyatın çok üstündedir; kârı katmıyorum,
yalnız maliyetleri söylüyorum.
İkincisi: Geçen
yıl, özellikle “Fiyatlar iyi.” diye Toprak Mahsulleri Ofisi fiyat belirlemedi,
“Fiyatlar iyi.” diye primi 45 kuruş olarak tuttu, bir yıl önceye göre artırmadı
ama “Bu yıl fiyatlar iyi değil.” diye “Biz fiyat veriyoruz.” diyen Toprak
Mahsulleri Ofisi ve Hükûmet, primi yalnızca 45
kuruştan 50 kuruşa çıkardı. Burada büyük bir çelişki gördüğümü ifade etmek
istiyorum.
Ve eğer yanlış anlamadıysam,
Sayın Bakan bir kısım bilgiler verdikten sonra, kârlılığın yüzde 74 olduğunu
söyledi. Maliyeti bile karşılamayan fiyatla nasıl kârlılık elde edilir?
Sanıyorum, dünya çapında ekonomistler buna bir çözüm bulacaktır diye
düşünüyorum.
Ve üç yüz alım
yerinde alım yapılacağını söylüyor Sayın Bakan. Acaba, AKP iktidara geldiğinde
alım yeri sayısı ne kadardı, Sayın Bakan bunu söyleyebilir mi?
Söz verdiğiniz
için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Ergin.
Sayın Eker, bir
şey söyleyecek misiniz?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Hayır.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize
sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Rusya Federasyonu Federal Meclisi Federasyon Konseyi
Başkanı Sergey Mironov’un
davetine icabet edecek olan TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın, beraberindeki
Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/825)
8
Haziran 2009
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Rusya
Federasyonu Federal Meclisi Federasyon Konseyi Başkanı Sayın Sergey Mironov’un davetine icabet
etmek üzere, beraberinde bir Parlamento heyetiyle, 21-24 Haziran 2009 tarihleri
arasında Rusya Federasyonu’na resmî ziyarette bulunması, Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanun’un 6.
Maddesi uyarınca, Genel Kurul’un 02 Haziran 2009 tarihindeki 97. Birleşiminde
kabul edilmiştir.
Anılan Kanun’un
2. Maddesi uyarınca, Heyetimizi oluşturmak üzere Siyasi Parti Gruplarınca
bildirilen isimler Genel Kurul’un bilgilerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adı Soyadı Seçim Çevresi
Salih Kapusuz Ankara
Kemal Anadol İzmir
İsmail Katmerci İzmir
Sabahattin Çakmakoğlu Kayseri
Zülfükar İzol Şanlıurfa
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Sözlü soru
önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:
B) Önergeler
1.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın (6/1431) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/139)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin sözlü
sorular kısmındaki 531 sırasında yer alan 6/1431 esas numaralı Sözlü Soru
Önergemi geri çekmek istiyorum.
Gereğini arz
ederim.
Tansel
Barış
Kırklareli
BAŞKAN – Sözlü
soru önergesi geri verilmiştir.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 25 milletvekilinin,
hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/390)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Son yıllarda
uygulanan politikalar, tarımın ve dolayısıyla hayvancılığın genel ekonomi
içerisindeki ağırlığını azaltmıştır. Ülkemizde yaşanan ekonomik büyümeden en
fazla olumsuz etkilenen sektör tarım sektörüdür.
Türkiye’de
hayvansal üretimin geliştirilmesinde, teknik önlemlerle birlikte üretim
politikalarına devletin doğrudan ve dolaylı yapacağı müdahaleler önemli rol
oynamaktadır.
2007 yılında
tarımsal desteğe bütçeden verilen pay 5,3 milyar iken 2008 yılında 5,4 milyara,
2009 yılında 5,5 milyardır.
Bütçe harcamaları
2009 yılında yüzde 9,6; 2008 yılında yüzde 17 artarken 2008 yılında bütçeden
tarıma verilen desteğin oranı yüzde 1,8; 2009 yılında yüzde 1,9 civarındadır.
Hayvancılığın
sorunlarının tespiti ile çözüm yıllarının bulunması için Anayasa’nın 98,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün 104 ve 105. maddeleri gereği Meclis
araştırması açılmasını arz ederim.
1) Erkan Akçay (Manisa)
2) Ümit Şafak (İstanbul)
3) Recai Yıldırım (Adana)
4) Mehmet Şandır (Mersin)
5) Ahmet Orhan (Manisa)
6) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
7) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
8) Rıdvan Yalçın (Ordu)
9) Ali Uzunırmak (Aydın)
10) Tunca Toskay (Antalya)
11) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
12) İsmet Büyükataman (Bursa)
13) Atila Kaya (İstanbul)
14) Cemaleddin Uslu (Edirne)
15) Behiç Çelik (Mersin)
16) Mustafa Enöz (Manisa)
17) Şenol Bal (İzmir)
18) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
19) Yılmaz Tankut (Adana)
20) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
21) Mustafa Kalaycı (Konya)
22) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
23) Necati Özensoy (Bursa)
24) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
25) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon)
26) Beytullah Asil (Eskişehir)
Gerekçe:
Tarımsal
desteklemelerin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki
payı da 2002 yılında binde 54'ten, 2009 yılında da binde 49'a düşmüş ve tarım
sektörünün gayrisafi yurt içi hasıladaki payı da her geçen yıl azalmaktadır.
Ülkemizde yaşanan
ekonomik büyümeden en fazla olumsuz etkilenen sektör tarım sektörüdür. Tarım
sektörünün gayrisafi yurt için hasıla içindeki payı
yüzde 9,7’den yüzde 8,6'ya düşmüştür. 2007 yılında tarımda yüzde 7,3 küçülme
olmuştur.
TÜİK rakamlarına
göre büyükbaş hayvan sayısı 2008 yılında bir önceki yıla göre yüzde 1,58 azalırken,
küçükbaş hayvan sayısının ise geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 6,87
azaldığı görülmektedir. 2008 yılı sonu itibariyle toplam büyükbaş hayvan sayısı
bir önceki yıla göre yüzde 1,58 azalarak 10 milyon 946 bin 239 başa
gerilemiştir. 2008 yılında kırmızı et üretimi, 2007 yılına göre yüzde 16,18
azalarak 482 bin 458 ton olurken süt üretimi de aynı dönemde yüzde 0,70
azalışla 12 milyon 243 bin 40 tona gerilemiştir.
1980'li yıllardan
sonra uygulanan politikalar, tarımın ve dolayısıyla hayvancılığın genel ekonomi
içerisindeki ağırlığını azaltmıştır. Bu durum, makro ekonomik yaklaşımlar
açısından olması gereken bir süreç olarak kabul edilebilir. Fakat ekonomideki
gelişmeler, dalgalanmalar ve katma değer üretiminin yavaş ve sınırlı artması
tarımı olumsuz etkilemiştir. Tarım sektörüne yönelik uygulanan politikalar,
fiyat müdahaleleri, destekleme politikasındaki değişmeler, girdi desteklerinin
azalması kırsal alanda en çok küçük üreticiyi etkisi altına almıştır. Özellikle
küçükbaş hayvancılıkla geçimini sağlayan üreticiler uygulanan politikalar
sonucu olumsuz koşullardan en çok etkilenen kesim olmuştur. Buna karşın,
giderek yoksullaşan topraksız, az topraklı veya az sayıda hayvan sahibi olan
kırsal halk için, özellikle küçükbaş hayvancılık halen önemli bir geçim kaynağı
olarak önemini korumaktadır.
Türkiye'de
hayvansal üretimin geliştirilmesinde, teknik önlemlerle birlikte üretim
politikalarına devletin doğrudan ve dolaylı yapacağı müdahaleler önemli rol
oynamaktadır.
Üretim
politikaları içinde, kısa dönemde, et, süt, yapağı ve tiftik gibi ürünlerin
fiyat oluşumunda desteklemelerin ve düzenlemelerin yapılması zorunludur. Kısa
dönemde söz konusu olacak destekleme ve düzenlemeler, AB ülkelerinde olduğu
üzere Ortak Piyasa Düzenleri (OPD)'ne benzer bir şekilde gerçekleştirilmelidir.
Ülkemizin en
önemli kaba yem kaynaklarından birisi çayır ve meralardır. Türkiye'de son 50
yıllık süreç içersinde koyun ve keçi başına düşen mera alanlarında önemli
miktarlarda azalmalar gerçekleşmiştir. Aynı zamanda meraların ot verimleri ve
kalitesi de düşmüştür. Hayvanlarımızın yıllık 50 milyon ton kaba yem ihtiyacı
dikkate alındığında, üretime verilen desteklere rağmen hala 14,3 milyon ton
gibi ciddi bir miktarda kaliteli kaba yem açığımız olduğu görülmektedir. Bu
nedenle denetimli ve dengeli otlatma Türkiye mera yönetiminin en önemli
konusudur.
Özellikle 2007
yılında yem fiyatlarının ciddi oranda yükselmesi üreticileri ciddi bir maliyet
baskısıyla karşı karşıya bırakmıştır. Bölgesel düzeyde proje bazlı
verilen et teşvik primi uygulaması ise ülkesel düzeyde üreticilerin bu
sorunlarını çözmeye yetmemektedir. Bu durum et fiyatlarının yükselmesi
gerekmektedir diyen bazı kesimlerin seslerini yükseltmesine ve ülke içi
fiyatların spekülatif olarak artmasına neden
olmaktadır.
Sınırlardan kaçak
et ve canlı hayvan girişleri hayvancılık için hala ciddi bir sorun
oluşturmaktadır.
Ülkemizde
bulaşıcı bir çok hastalığın yaygın olarak bulunması ve
kontrol altına alınamaması gerek insan sağlığımızı gerekse hayvancılığı ciddi
şekilde tehdit etmeye devam etmektedir.
2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 27 milletvekilinin,
esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/391)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin
ekonomik, sosyal ve kültürel yapısının temel unsurlarından olan Esnaf ve
Sanatkârlarımızın içine düştüğü sıkıntılar günümüzde had safhaya ulaşmıştır.
Esnaf ve
Sanatkârlarımızın yaşadığı sorunların tespiti ile çözüm yollarının bulunması
için Anayasa’nın 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün 104 ve 105.
Maddeleri gereği Meclis Araştırması açılmasını arz ederim. 03.06.2009
1) Erkan Akçay (Manisa)
2) Ümit Şafak (İstanbul)
3) Recai Yıldırım (Adana)
4) Mehmet Şandır (Mersin)
5) Ahmet Orhan (Manisa)
6) Mustafa Kalaycı (Konya)
7) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
8) Ali Uzunırmak (Aydın)
9) Rıdvan Yalçın (Ordu)
10) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
11) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
12) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
13) İsmet Büyükataman (Bursa)
14) Atila Kaya (İstanbul)
15) Tunca Toskay (Antalya)
16) Cemaleddin Uslu (Edirne)
17) Şenol Bal (İzmir)
18) Behiç Çelik (Mersin)
19) Mustafa Enöz (Manisa)
20) Yılmaz Tankut (Adana)
21) Reşat Doğru (Tokat)
22) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
23) Muharrem Varlı (Adana)
24) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
25) Necati Özensoy (Bursa)
26) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
27) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon)
28) Beytullah Asil (Eskişehir)
Gerekçe:
Esnaf ve
Sanatkârlarımız sosyal, ekonomik ve kültürel bakımdan ülkemizin çok önemli bir
kesimini teşkil etmektedir. Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonuna
kayıtlı aktif olarak çalışan 1.779.942 esnaf bulunmaktadır. Aileleriyle
birlikte yaklaşık 8 milyonluk bir camia söz konusudur.
Kökü onuncu asra kadar uzanan bu iktisadi ve sosyal geleneğin Türk
toplum hayatında istihdam sağlaması, milli gelirin dengeli bir şekilde
dağılması gibi özelliklerinden başka, bizi biz yapan değerleri temsil eden, onu
sokağa, mahalleye, kentlere ve toplumun tüm hücrelerine yayan, aile kurumundan
sonra toplumsallaşmanın, iletişim kurmanın, birlik ve beraberliği
zenginleştirmenin en güçlü yapısı olan bu müessesemiz çökmek üzeredir.
Esnaf ve sanatkâr
kesiminin sorunlarını ülkemizin genel sorunlarından ayrıştırmak mümkün
değildir. Son dönemlerde ekonomideki yaşanan sıkıntılar ve ekonomik krize bağlı
olarak gıda fiyatlarındaki artışlar, gelir dağılımındaki eşitsizlikler, sanayi
ve ticarette yaşanan hızlı değişim trendine uyum
zorlukları, talepte daralma gibi birçok konu esnaf ve sanatkârın zaten mevcut
olan sorunlarına gereken müdahalelerin zamanında yapılmaması ekonomik kriz
içindeki esnafımızı daha da zor şartlar altında yaşamaya itmektedir.
Türkiye Esnaf ve
Sanatkârları Konfederasyonunun verilerine göre 2005 yılında 196.494 yeni iş
yeri açılırken, 287.526 esnaf iş yerini kapatmıştır. 2006 yılında 248.516 yeni
iş yeri açılırken, 319.518 iş yeri kepenk indirmiştir. 2007 yılında ise her gün
ortalama 100 iş yeri kapanmıştır. 2008 yılında 128 bin 331 esnaf dükkânını
kapatmış, 20 bin esnaf da iş değişikliği yapmıştır.
Mesleki bilgi ve
becerilerini evrensel bilgi, beceri ve disiplinlerle destekleyen, yeni değerler
kazanmalarını sağlayan politika, plan ve uygulamalara hâlâ kavuşamamışlardır. Esnaf ve
sanatkârların iyiye doğru değişim ve dönüşümünü sağlayacak, yeni esnaf ve
sanatkâr modelini oluşturacak milli politikanın belirlenerek plan, program ve
projelerin yürürlüğe konulması gerekmektedir.
Esnaf çok zor
durumdadır, ancak ciddi bir esnaf ve sanatkâr politikası yoktur. Bilgi ve
birikimleri ile sahip oldukları imkânlar, içinde bulunduğumuz şartlarda
varlıklarını huzur içinde sürdürmelerine izin vermemektedir.
Esnaf ve
Sanatkârımız;
- Gelişmiş
pazarlara hitap edecek donanımlardan mahrum olmasının,
- Bilgi ve teknolojideki
yeniliklerin getirdiği değişimlerin,
- Küresel
ekonominin, marketlerin ve Uzakdoğu mallarının yarattığı rekabetin,
- AB uyum
yasalarının öngördüğü yeni standartların,
- Konut ve
otomobil kredileri ile kredili yaşamın getirdiği piyasa durgunluğunun,
- Halkın alım
gücünün düşmesi ve tüketim alışkanlıklarının değişmesinin,
- Yaşanan iç
göçler ile işsizliğin oluşturduğu kayıt dışı esnaf ve sanatkârlığın oluşturduğu
haksız rekabetin,
yarattığı tehditler
altında var olma mücadelesi vermektedir.
Yaşanan ekonomik
durgunluk ve piyasadaki nakit dolaşımından dolayı esnaf zor durumdadır. 2002
yılında 499 bin olan protestolu senet sayısı 2007 yılının ilk 11 ayı itibariyle
1 milyon 331 bine ulaşmıştır. 2002 yılında 743 bin olan karşılıksız çek sayısı
2007 yılının ilk 11 ayı itibariyle 1 milyon 218 bin kişiye ulaşmıştır.
Esnaf ve
sanatkârların sorunlarına çözüm bulunamadığı taktirde
esnaf ve sanatkarlık müessesesi çökecektir.
Esnaf ve
Sanatkârlarımızın modern çağın şartlarına uyum sağlaması, evrensel değerlerde
mal ve hizmet üretebilmesi amacıyla yeni esnaf ve sanatkâr modelinin ortaya
çıkarılması ve esnafın küresel rekabette başarılı olmasına ve yüksek katma
değer sağlamalarına imkân veren plan ve programların gerçekleştirilmesi
gerekmektedir.
Anayasamızın
173'üncü maddesinde belirtilen "Devlet, esnaf ve sanatkârı koruyucu
tedbirleri alır." Hükmünün hayata geçirilmesi, bunun için gerekli yasal
düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 20
milletvekilinin, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı vakalarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/392)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Kırım-Kongo
kanamalı ateşi hastalığı vakalarının araştırılarak sorumluların ve alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, TBMM İçtüzüğünün
104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırma Komisyonu Kurulmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
3) Şenol Bal (İzmir)
4) İsmet Büyükataman (Bursa)
5) Osman Durmuş (Kırıkkale)
6) Necati Özensoy (Bursa)
7) Süleyman Turan Çirkin (Hatay)
8) Ümit Şafak (İstanbul)
9) Ahmet Orhan (Manisa)
10) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon)
11) Hasan Çalış (Karaman)
12) Beytullah Asil (Eskişehir)
13) Reşat Doğru (Tokat)
14) Cemaleddin Uslu (Edirne)
15) Mithat Melen (İstanbul)
16) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
17) Yılmaz Tankut (Adana)
18) Muharrem Varlı (Adana)
19) Tunca Toskay (Antalya)
20) Münir Kutluata (Sakarya)
21) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
Gerekçe:
Dünyada ilk kez
1944-1945 yıllarının yaz aylarında Batı Kırım steplerinde ürün toplamaya
yardımcı olan Rus askerlerinde ortaya çıkmış, daha sonra 1956 yılında Zaire'de
ateşli bir hastadan Kongo Kongo virüsü tespit
edilmiştir. Bu yüzden "Kırım-Kongo kanamalı ateşi" adıyla dünya tıp literatürüne geçmiştir.
Daha çok kırsal
bölgelerde görülen Kırım-Kongo kanamalı ateşi, Türkiye'de ilk kez 2002'de
görülmüştür. Ülkemizde halk arasında kene, sakırga, yavsı, kerni
gibi isimlerle bilinmektedir. Günümüzde yeryüzünde 850 kene türü ve bunların 30
kadarı hastalığın bulaşmasında rol oynar. Avrupa ve Güney Afrika arasında göç
eden göçmen kuşlar üzerinde, vektör kene larvaları vardır. Bu göçmen kuşlar
virüsün iki kıta arasında taşınmasına yol açtığı bilinmektedir.
Türkiye'de bugüne
kadar 2169'un üzerinde vaka tespit edilirken, 2002-2003'te 150 vaka 6 ölüm,
2004'te 249 vaka 13 ölüm, 2005'te 266 vaka 13 ölüm, 2006'da 438 vaka 27 ölüm,
2007'de 717 vaka 33 ölüm, 2008 yılı yaklaşık 405 vaka 28 ölüm ile
sonuçlanmıştır.
Hastalık erken
teşhisle önlenebilmekle birlikte, tedbirler alınmazsa iki haftada
öldürmektedir. Hastalık, hayvanlara ve insanlara kenelerin ısırmasıyla
geçmekte, etkileri hayvanlarda belirsiz seyrederken, insanlarda öldürücü
olabilmektedir.
Kene ısırığından
1-9 gün veya virüs taşıyan kan temasından 4-13 gün sonra ani başlayan ateş, baş
ağrısı, halsizlik, yorgunluk, eklem ve kas ağrısı, bulantı, kusma, ishal;
başlangıç bulgularıdır. Bunları boğaz ağrısı, sarılık, ışığa karşı aşırı
hassasiyet, duygu-durum değişiklikleri izleyebilir. Hastalığın ilerlemesiyle
deri altına kanama, burun ve diş eti kanamaları, kanlı balgam, idrarda kanama,
iç organlarda kanama görülebilir.
Hafif ve orta
derecede klinik seyir gösterenler yaklaşık 9- 10 günde iyileşir. İyileşen
olgularda hasar kalmaz. Ağır ve ileri derecede ise klinik bulguların 2.
haftasında ortalama yüzde 30 ölüm görülür .
Türkiye'de ilk
olarak 4 yıl önce görülmüş Tokat'taki bir vakanın ardından Gümüşhane, Sivas
gibi illerden de benzer bildirimlerin gelmesi Sağlık Bakanlığını harekete
geçirmiştir. Kan numunelerinin Fransa'ya gönderilmesiyle, kenelerden geçen bir
virüsün hastalığa sebep olduğu ancak anlaşılabilmiş. Ardından, bir komisyon,
hastalığın görüldüğü illeri taramış. Neticede, virüsün "hyalomma" türü bir kene tarafından bulaştırıldığı ve
virüsün ülkemizde de çok yaygın olduğu tespit edilmiş. Tedavisi mümkün olmayan
bu hastalıkta halkımızın bilinçlenmesi ve erken teşhis hayatî öneme haiz iken,
bugüne kadar yeterli tedbirlerin alınmaması ve halkımızın yeterince
bilinçlendirilmemesi ölümlerin devam etmesine neden olmakta.
Türkiye'de 2002
yılından itibaren bu ölümcül hastalık halkımız için tehdit oluşturmasına
rağmen, halen geç tedavi ve bilinçsizliğe dayalı ölümlerin ortaya çıkması
karşısında yetkililerin sorumluluğunun bulunduğu ortadadır.
Açıklanan ve ayrıca gerekçede belirtilen nedenlerle, hastalığın
halen devam etmesi nedeniyle ölümler bakımından sorumluluğu bulunanların ortaya
çıkartılması ve Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı ile ilgili gerekli
tedbirlerin alınmasına yönelik önlemlerin araştırılması amacıyla Anayasamızın
98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri
gereğince Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bazı sayın milletvekillerinin izinli
sayılmalarına dair bir tezkeresi vardır, ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım:
A) Tezkereler (Devam)
2.- Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle
izin verilmesine ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/826)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Aşağıda adları
yazılı sayın milletvekillerinin hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle
izinli sayılmaları Başkanlık Divanının 13 Mayıs 2009 tarihli toplantısında
uygun görülmüştür.
Genel Kurulun
onayına sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
“Balıkesir
Milletvekili Ayşe Akbaş, hastalığı nedeniyle 01.04.2009 tarihinden itibaren 20
gün,”
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Kabul
edenler…
Karar yeter
sayısına bakacağım.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN – Yoklama
talebini yerine getireceğim.
İsimleri tespit
ediyoruz: Sayın Okay,Sayın Aslanoğlu, Sayın Korkmaz,
Sayın Ergin, Sayın Köse, Sayın Keleş, Sayın Koçal,
Sayın Tütüncü, Sayın Akıncı, Sayın Çöllü, Sayın Kaptan, Sayın Paçarız, Sayın
Köktürk, Sayın Ünsal, Sayın Arat, Sayın Mengü, Sayın
Kesici, Sayın Öztürk, Sayın Kart, Sayın Hacaloğlu.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
A) Tezkereler (Devam)
2.- Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle
izin verilmesine ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/826) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi,
Balıkesir Milletvekili Ayşe Akbaş’ın izinli sayılmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
“Van Milletvekili
Özdal Üçer, hastalığı nedeniyle 01.04.2009 tarihinden
itibaren 20 gün”
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
“Şanlıurfa
Milletvekili Mustafa Kuş, hastalığı nedeniyle 08.04.2009 tarihinden itibaren 35
gün”
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
“Ağrı
Milletvekili Cemal Kaya, hastalığı nedeniyle 15.04.2009 tarihinden itibaren 15
gün”
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
“Bursa
Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu, hastalığı
nedeniyle 16.04.2009 tarihinden itibaren 34 gün”
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
“Mersin
Milletvekili Ali Er, hastalığı nedeniyle 21.04.2009 tarihinden itibaren 21 gün”
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
“Diyarbakır
Milletvekili Kutbettin Arzu, mazereti nedeniyle 03.02.2009 tarihinden itibaren
12 gün”
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
“Hakkâri
Milletvekili Rüstem Zeydan, mazereti nedeniyle
14.04.2009 tarihinden itibaren 12 gün ve 05.05.2009 tarihinden itibaren de 12
gün olmak üzere toplam 24 gün”
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
3.- TBMM’den bir parlamento heyetinin, 14-18 Haziran 2009
tarihlerinde Türkmenistan Meclisi Dış İlişkiler Komitesinin davetine icabet
etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/827)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkmenistan
Meclisi Dış İlişkiler Komitesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi parlamento
heyetini 14-18 Haziran 2009 tarihleri arasında Türkmenistan’a davet etmektedir.
Söz konusu davete
icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanunun 6. Maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Başbakanlığın
Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
4.- 25-27 Mart 2009 tarihlerinde Belçika’ya resmî ziyarette
bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e refaket eden
heyete, Düzce Milletvekili Yaşar Yakış’ın da iştirak
etmesinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/828)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
25-27 Mart 2009
tarihlerinde Belçika’ya resmi ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah
Gül’e refakat eden heyete, Düzce Milletvekili Yaşar Yakış’ın
da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının
sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN
(Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Demokratik Toplum
Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önergesi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/320) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9/6/2009 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu’nun 09.06.2009 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Fatma
Kurtulan
Van
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Ön Görüşmeler Kısmında yer alan 10/320 esas numaralı Batman’daki petrol
tesislerinin çevre ve insan sağlığı üzerindeki etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis Araştırma
Önergesini, 09.06.2009 Salı günlü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Grup önerisi lehinde Batman Milletvekili Bengi Yıldız.
Buyurun Sayın
Yıldız.
BENGİ YILDIZ
(Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Demokratik Toplum Partisi
Grubunun Batman’da petrolden kaynaklı çevresel kirliliğe ilişkin vermiş olduğu
Meclis araştırması lehine grubumuzun görüşlerini sunmak üzere huzurunuzdayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Temiz bir çevrede
yaşama hakkı hem ulusal hukukta hem de uluslararası hukukta vazgeçilmez bir
insan hakkıdır. Kapitalizm kısa ve dönemsel sermaye birikimi için dünyamızı
hoyratça kullanmaktadır. Bu gidişata karşı gönüllü çevre kuruluşları ve aktivistleri de ciddi bir direniş sergilemektedirler. Bu
vesileyle hem Dünya Çevre Günü’nü kutluyor hem de bu gönüllü çevre
kuruluşlarına partim adına şükranlarımı sunuyorum.
Ne yazık ki
ülkemizde de sermaye ve hükûmetler doğaya ve çevreye
bitip tükenmez bir kaynak olarak yaklaşmaktadırlar. İlkokulda okutulan meşhur
altın yumurtlayan tavuğun hikâyesini bilirsiniz. Açgözlü adam her gün bir altın
yumurtlayan tavuğun bu veriminden memnun olmadığı için “Ben bu tavuğun başını
keseyim ve içindeki altınları çıkarayım.” diye düşünür. Tavuğu kestiğinde ise
durumun böyle olmadığını görüp hayal kırıklığına uğrar. İşte, hükûmetlerin ve kapitalistlerin doğaya ve dünyaya bakışları
aynen bu açgözlü adamın hikâyesine benzemektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Batman’a hükûmetlerimizin
yaklaşımı da bu hikâyedeki gibidir. Ülkemizde çıkarılan petrolün yüzde 70’ine
yakını Batman’dan sağlanmaktadır ancak bu nimet, Batmanlıya hava kirliliği, su
kirliliği ve çevre kirliliği olarak geri dönmektedir. Bu petrolün vergisi,
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Ankara merkezli bir kuruluş olduğu için
Ankara’nın kasasına girmekte ama zehrini de Batman solumaktadır. Batman’daki
rafineriden tutun da boru hatlarına kadar teknoloji 1950’lerin teknolojisidir
ve bugün birçok açıdan Batman, nükleer bir bombanın üzerine kurulu bir kenttir.
Nasıl mı? Bilimsel verilere bakalım: Türkiye Jeofizik Kurumu Başkanı Profesör
Doktor Ahmet Ercan dünyanın en büyük çevre kıyımının Batman’da yaşandığını ve
bunun sorumlusunun TÜPRAŞ olduğunu söylüyor. Yer altına sızan benzin miktarının
64 bin ton olduğunu ifade eden Ercan, sızan benzinin değerinin 156 trilyon
olduğunu belirtiyor. Profesör Ercan, yaptıkları araştırmaya göre 64 bin ton
benzinin yer altına sızdığını ve kirlilik oluştuğunu kaydederek “Patlama
sonrasında geldiğimiz Batman’da yaptığımız çalışmaları dört yüz sayfalık bir
rapor hâline getirdik ve bunu Afet İşleri Genel Müdürlüğüne sunduk.
Araştırmalarımızda otuz beş yıldan bu yana günde 5 ton benzin kaybının
olabileceğine işaret ettik. Bu 64 bin ton benzin 82 milyon litreye tekabül
etmektedir. Bunun ederi de 156 trilyon liradır.” demektedir.
“Çekilen
benzin”den kastı nedir Sayın Ercan’ın? Batman’ın Pınarbaşı diye bir mahallesi
var. Orada yaşayan vatandaşlar kapılarının önünde kuyu açmakta ve oradan benzin
çekip satmaktadırlar.
Batman’daki
kirliliğin dünyanın en büyük çevre kıyımı olduğunu belirten Ercan, bir an önce TÜPRAŞ’ın Batman şehir merkezi dışına çıkarılması ve
kırsala taşınması gerektiğini söylemektedir. Profesör Ercan “Batman’da sadece
toprak kirlenmesi yok, Batman’da gürültü, hava ve su kirlenmesi var. Sadece
hava kirliliği bile TÜPRAŞ’ın kapatılması için
yeterlidir. TÜPRAŞ çalışanları gocunmasın, paradan önce insan sağlığı
gelmektedir.” diye konuşmaktadır. Yine, su havzalarında hiçbir zaman rafineri
kurulmaması gerektiğini ifade etmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2004 yılında Batman’ın Pınarbaşı Mahallesi’nde,
Toptancılar Sitesi’nde büyük bir patlama meydana geldi. TÜPRAŞ’tan
sızan benzin sonucu meydana gelen bu patlamada 3 yurttaşımız, onlarca esnafımız
yaşamını yitirdi ve onlarca esnafımızın dükkânı yerle bir oldu.
Şimdi, böyle bir
şey olur mu? Bir şehir merkezinde yer altında benzin dolu ve sen bu benzinin
sıkışması için hiçbir şey yapmıyorsun. Batman Valiliğinin bugüne kadar yaptığı
çalışmalar 10’a yakın kuyu açılması. Mahalle içerisinde benzin kuyuları
açılıyor. Hava alsın, burada bir hava sıkışması ve bir patlama meydana gelmesin
diye kuyular açılmaktadır.
Batman’da petrol,
su ve hava olmak üzere yaşanan üç temel sorun devam ediyor. İnsan ve çevre
sağlığına yönelik tahribatların yanı sıra yeşil alan sorunu da bulunuyor. Kenti
ikiye ayıran İluh Deresi, 2006 yılında yaşanan sel
felaketi sonrasında çevrede pek çok mahallenin sular altında kalmasına neden
olmuştu. Bu sel felaketinde 12 yurttaşımız yaşamını yitirdi, binlerce ev su
altında kaldı. Bu dere, TÜPRAŞ ve Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının
atıklarının akıtıldığı bir dere olup yaz aylarında çevreye dayanılmaz bir koku
salmaktadır. Kentin yerleşim alanları içerisinde bulunan İPRAGAZ dolum
tesislerinde yapılan tüp dolumu ve boş tüplerin boşaltımı işi çevreye yüksek
düzeyde gaz yayılmasına neden olmaktadır. İnsan sağlığı bundan dolayı olumsuz
etkileniyor.
Yine, Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığı ve yabancı şirketlerin petrol sahalarından Batman’a
kadar döşedikleri boru hatları eskimiş olduğundan, her yıl farklı yerlerde boru
hatları patlamakta ve çevreye tonlarca petrol akıtıldığı gibi çevresel
kirliliğe de sebep olmaktadır. Petrol taşınmasından rafineri aşamasına kadarki
kimyasal atıkların çevreye akıtılması nedeniyle, Batman’ın mevcut su ihtiyacını
karşılayan kuyulardan tutun da gelecekteki ihtiyacını karşılayacağı düşünülen Zilek ve benzeri su havzaları da bu kirlilikten nasibini
almıştır. Yapılan bilimsel çalışmalarla sudaki kirlilik tespit edilmiştir. Su
Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği tehlikeli ve zararlı maddeler sınıfında yer alan
fenol değerinin çok yüksek olduğunu ve bu suyun Batman için büyük bir tehlike
oluşturduğunu belirtmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bölgemizde yine Van Gölü çöp yığınına dönüşüyor. Van Gölü,
Avrupa’nın 5’inci büyük gölü olma unvanını taşımaktadır. Dünyada inci kefalinin
yetiştiği tek su Van Gölü çevresidir. Van Gölü, bölgenin turizm merkezi ve bir
doğa harikasıdır. Vanlılar “deniz” dedikleri Van Gölü olmadan şehri düşünemiyor
ancak kentin öznesi olan Van Gölü, böyle giderse on beş yıl içinde yok olma
tehlikesiyle karşı karşıya gelecektir. Gölün sahillerinin yüzde 40’ı
kirlilikten kullanılmaz hâle gelmiştir. İnci kefalinin soyu ise tükenmektedir.
Van Gölü’nün kıyıları giderek çöp yığınına dönüşüyor. Kanalizasyon atıklarının,
göl çevresindeki yerleşim yerlerinin tesislerinin foseptik
çukurlarının göle sızması, şehir içinden gelen derelerin katı ve sıvı atık
taşıması, fabrikaların atık suları, göl kenarında yün yıkanması gibi etmenler
nedeniyle, altı yıl önce gölde 25 bin ton inci kefali çıkarken bu rakam bugün
15 bine inmiştir. Uzmanların raporuna göre, on-on beş yıl sonra, artık, Van
Denizi’nin özel balığı inci kefalinin soyu tükenecek, Van Gölü, yüzülen bir su
değil bir kirlilik kaynağı hâline gelecektir.
Yine, Sağlık,
Sanayi ve Çevre Bakanlığı raporları, Dilovası’ndaki
çevre kirliliğinin insanlar üzerinde olumsuz etkilerini gözler önüne sermişti.
Buna göre, Dilovası’ndaki ölümlerin yüzde 32’sinin
nedeni kanser, ölümlerin yüzde 44’üne akciğer kanseri, yüzde 19’una ise mide
kanseri neden oluyor. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi, hava kirliliği
ve zehirli atıkların etkisiyle bölgede kanser ölüm oranının kalp ve damar
hastalıklarının önüne geçtiğini belirtiyor. Bölgede 2001-2002 yıllarında tespit
edilen kanserlerden ölüm vakası 75, kalp ve damar hastalıklarından ölenlerin
sayısıysa 63 kişidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
BENGİ YILDIZ
(Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Batman ve ülkemizin
sanayiden ve çevresel atıklardan etkilenen benzeri birçok ilinin bu durumuna
dikkat çekmek için grubumuz Meclis araştırma önergesi vermiştir. Bu önergenin
bir an önce kabul edilerek bu çevresel felaketlerin önüne geçilmesini
diliyoruz.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Yıldız.
Demokratik Toplum Partisi grup önerisi lehine, Amasya Milletvekili
Hüseyin Ünsal. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Ünsal.
HÜSEYİN ÜNSAL
(Amasya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Batman’daki petrol
tesislerinin çevre ve insan sağlığı üzerindeki etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırma
önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu arada, tabii,
Mecliste bu konuları görüşürken -sadece Batman’ın sorunları değil, çevre
sorunlarıyla ilgili söz aldık ama- Adalet ve Kalkınma Partisinin -uzun uzun
söylüyorum, “AKP” deyince söz oluyor- ilgisizliğini de bir kez daha bu kürsüde
dile getiriyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin -AKP’li
milletvekillerinin- görevinin, sadece, dışarıda oturup yoklama istendiği zaman
içeri doluşmak değil, bunları müzakere ederek çevre sorunlarıyla ilgilenmek
olduğunu da bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Batman ve çevre
sorunlarıyla ilgili Demokratik Toplum Partisinin önergesi doğru, haklı, yerinde
bir önergedir. Dolayısıyla Batman’da, özellikle, Sayın Konuşmacının belirttiği
gibi, şehrin içinden geçen İluh Deresi’nin çevreye
verdiği zararlar ve özellikle Batman suyuna katıldığı iddia edilen “fenol”
denilen maddenin içme suyuna katılması çevre ve insan sağlığı üzerinde çok
ciddi tehlike arz etmekte. Bunun dışında ciddi bir oranda da gerçekten Batman
hava kirliliği yaşayan bir ilimiz olarak neredeyse ilk derecelere girmektedir.
Dolayısıyla, Çevre Günü’nü yaşadığımız, Çevre Günü’nü kutladığımız bugünlerde de
Batman’a bu konuyla ilgili Çevre Bakanlığının ciddi bir ilgi göstermesi
ihtiyacı vardır.
Aynı ihtiyaç
sadece Batman’la alakalı değil, Türkiye’yle alakalıdır. Dolayısıyla, benim
seçim bölgem olan Amasya Yeşilırmak’ta da balık ölümleri yaşanmaktadır. Özellikle
eylül ve ekim ayı geldiğinde şehrin içerisinde ve Amasya’ya bir hayat veren
Yeşilırmak’ta -sadece Amasya’ya değil, o bölgeye hayat veren Yeşilırmak’ta-
balık ölümleri yaşanmaktadır. Onu besleyen derelerde çok ciddi çevre sorunu
vardır. Özellikle Çorum Deresi diye adlandırılan dere artık Çorum’un
sanayisinin atıklarıyla Yeşilırmak’a taşınmakta, dolayısıyla bu sorunlar çok
ciddi bir hâl almaktadır.
Ama ülkemiz hem
çevre sorularını beraber yaşayacak hem bu sorunların hâlliyle devam edecek, bir
yandan da sanayisini ve teknolojisini geliştirmek zorunda olan bir ülke.
Dolayısıyla, Batman’da o rafinerinin varlığı devam etmekle birlikte, o rafineri
devam ederken o sorunların çözümü de mutlaka gereklidir diyoruz, bu konuda da
desteğimizi veriyoruz.
Tabii ki petrolle
ilgili bir konuya girdiğimizde, Batman bölgesinde, daha doğrusu Raman bölgesinde çıkan petrolden de söz etmeden
geçemeyeceğiz. Önce bir dünya değerlendirmesi yapmak durumundayız. Petrol
fiyatlarının yüksek olmasına rağmen, dünyada tüketimi 2007 yılında yüzde 2,4
artmıştır. Türkiye’de ise yüzde 1,5 artmıştır. Yani petrol artarak tüketilen
bir maddedir. 31,1 milyon ton petrol tüketilmektedir.
Dünyada ham
petrol rezervlerine bir bakalım: İspatlanmış ham petrol rezervi 168,6 milyar
ton. Bu rezervin yüzde 61’i Orta Doğu’da, yüzde 11’i Avrupa’da, yüzde 9,5’u
Afrika’da, yüzde 9’u Güney ve Orta Amerika’da, yüzde 6’sı Kuzey Amerika’da,
yüzde 3,3’ü Asya ve Pasifik ülkelerindedir. Yani ispatlanmış doğal gaz rezervi
de buna benzer bir durum göstermektedir.
Dünya
coğrafyasına baktığımızda, petrol rezervinin büyük bir çoğunluğunun Orta Doğu
bölgesinde olduğu ve dolayısıyla Raman bölgesine
yakın bir bölgede olduğu ve bir hafta evvel görüşmekte olduğumuz, Mayın
Yasası’nı görüştüğümüz bölgeye çok yakın bölgede ciddi bir petrol rezervlerinin
olduğu gerçeği de ortadadır. Dolayısıyla, petrol konusunda göstereceğimiz
duyarlılık ulusalcı bir anlayışla gösterilmeli, yurtsever bir tavır
gösterilmelidir.
Bu anlayışla 6326
sayılı Petrol Kanunu çıkmış, 1954 yılında, ama 2007 yılında bu Kanun’un adı
“Türk Petrol Kanunu” olarak değiştirilmeye çalışılmış ama sadece adı “Türk”
olarak kalmıştır. Çünkü özellikle AKP İktidarıyla birlikte, özellikle enerji
konusunda dışa bağımlılığın arttığı bir enerji dalında, uluslararası şirketler Türkiye’yi
tatlı bir pazar hâline getirmek istemektedir. Özellikle yasalaştırılmayı
bekleyen ve Sayın Cumhurbaşkanınca geri gönderilen –tabii ki önceki dönem
Cumhurbaşkanını söylüyorum- bu yasa bekletilmektedir. Bu
Yasa’yla ilgili geri dönüşte şöyle bir yazı vardır daha doğrusu
Cumhurbaşkanlığının bir görüşü vardır, dönüşüyle ilgili veto yazısında:
“Yabancı devletlerin doğrudan ya da dolaylı yönetiminde etkili olabilecekleri
şirketler ile yabancı bir devlet için ya da yabancı bir devlet adına hareket
eden kişilerin ülkemizde petrol etkinliklerinde bulunmaları, mülk edinmeleri ve
tesis kurmalarının yasaklanmadığı, böylece stratejik öneme sahip bir ürün
konusunda yabancı devletlerin belirleyici olmasının önündeki engeller
kaldırıldığı için ulusal güvenlik yönünden yaratılan risk daha da artmaktadır.”
O hazırlanan Türk Petrol Yasası’yla ilgili Cumhurbaşkanının eleştirisi.
Daha da devam
ediyor: “Ülke gereksinimi için pay ayrılma zorunluluğunun getirilmemesi, ülkeyi
tümüyle uluslararası şirketlerin ya da yabancı devletlerin kararına bırakmak
anlamına gelir ki, bu durumu ulusal güvenlikle, ulusal çıkarlarla ve kamu
yararıyla bağdaştırmak olanaksızdır.” diyor Cumhurbaşkanının veto yazısında.
İşte bu yazıdan
özetle diyoruz ki, işte bizim düşüncelerimiz de, özellikle mayınların
temizlenmesiyle ilgili gösterdiğimiz hassasiyet de aynı hassasiyet, ulusal
yararların göz önüne alınması.
Bu konuyla ilgili
TPAO için bir yasa çıkacaksa, TPAO’ya rekabet edebilecekleri bir özel durum
ortadan çıkarılmadan bir kanun çıkarılmasının önemi vardır. TPAO’nun kamu
şirketi olması münasebetiyle hızlı hareket etme kabiliyetini zayıflatacak ve
Türkiye’de mevcut hidrokarbon potansiyelini tespit etme ve ekonomiye kazandırma
sürecini de uzatacaktır.
Özellikle son
günlerde hassasiyetle takip ettiğimiz bir konu da Kıbrıs Rum Kesimi’nin
denizlerde hidrokarbon yani petrol arama faaliyetlerini yoğunlaştırmış
olmasıdır. Oysaki dünyanın önemli ekonomik güçlerinden biri olan Türkiye’nin
arama yapabilen bir gemiye sahip olmaması manidardır. Siyasi otorite uçak alma
konusunda göstermiş olduğu hassasiyetini… Ki sonradan MTA’yla ilgili
araştırmamızda öğrendik ki 50 milyon dolar mertebesinde olan bir sismik
araştırma gemisi Türkiye’de hâlâ araştırmamıştır. 2008 yılında sismik
araştırmayla ilgili, Temmuz ayında bir karar çıkmış, ama bugün hâlâ
gerçekleştirilmemiştir. Bu bizim için çok önemli gördüğümüz bir konudur. Yani
uçak almak için gösterilen hassasiyet, ulusal menfaatimiz olan petrol arama
konusunda Türkiye gibi önemli bir coğrafyada gösterilmemektedir. Bunu da
özellikle söylemek isteriz. Eğer ulusalcı bir anlayışla petrol yaklaşımı
sergilersek, ilave üretim sahaları bulabiliriz ve dışa bağımlılığımızı
azaltabiliriz.
Özellikle enerji
kanununda ve petrol politikalarımızda katkı sunan kamudaki değerli bürokratlarımızın
önerileri bizim için önemli olmalıdır. Onların bu konudaki birikimlerinden
yararlanmamız gerekmektedir. Çıkartılmak istenen petrol yasasında TPAO’ya bazı
imtiyazlar tanınmalıdır. Aksi takdirde Türkiye’nin petrol yataklarının keşfi ve
ekonomiye kazandırılması bir hayli zorlaşacaktır. TPAO, yaşanan teröre rağmen
ve zor coğrafi koşullara rağmen petrol kuyuları kazandırmaktadır. Bu zor
şartlar altında hangi yabancı şirket bu risklere girecektir? Bunu çok ciddi
irdelememiz gerekir. Yasa “Türk Petrol Kanunu” olarak adlandırılmıştır, bu
Kanun’un adıyla oyalanmamamız gerekmektedir. Millî menfaatlere uygun bir petrol
politikası uygulanması kaçınılmazdır. Bu nedenle TPAO’nun yabancı şirketler
karşısında hareket yeteneğini ortadan kaldıran düzenlemelerden mutlaka
kaçınmalıyız. Yani yasada buna mutlaka çok önem vermemiz gerektiğini ifade
etmek istiyorum.
Ruhsatların
tahsisi konusunda, TPAO’nun millî petrol şirketi olması nedeniyle
imtiyazlarının devam etmesini mutlaka göz önüne almalıyız. Özellikle deniz
alanlarındaki Türkiye'nin petrol potansiyelini bir an önce ortaya çıkaran
çalışmalar yapmalıyız.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye, hem petrolünü aramak hem bulmak hem de
petrol ve enerjiden doğan çevre sorunlarını da çözmek zorunda olan bir ülkedir.
Bunları birlikte yapmak zorundayız.
Dolayısıyla,
Batman’da yaşanan çevre sorunlarının lehinde oy kullanacağımızı bir kez daha
ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP, MHP ve DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Ünsal.
Aleyhinde,
Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün.
Buyurunuz Sayın
Üstün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Demokratik Toplum Partisi
Grubu Başkanlığının vermiş olduğu grup önerisi aleyhinde söz aldım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, malumunuz olduğu üzere, İç Tüzük gereği 1 Temmuzda yüce Meclis
tatile çıkacak. 3/6/2009 tarihinde vermiş olduğumuz grup önerisiyle birlikte
Meclisimizin aslında 1 Temmuza kadar gündemi belirlenmiştir. 1 Temmuza
kadar saat 24.00’e kadar çalışacak ve kanun tasarı ve tekliflerini görüşeceğiz.
Ancak muhalefet partilerimiz, mayınlarla ilgili yasa görüşülürken belki çıkan
kısmi gerginlikten dolayı, her gün bir grup önerisi vererek Meclisin gündemini
yeniden belirlemek istiyorlar. Bu da bir muhalefet tarzıdır, biz buna da saygı
gösteriyoruz. Ama geçtiğimiz
dönemde de bu denendi fakat bundan sonuç alınmadığı, Meclisin bu
şekilde sağlıklı bir çalışmayla yürütülmediği ortaya çıktı, gözüktü.
Şimdi, ne diyor
Demokratik Toplum Partisi? “Yasama çalışmalarını, kanun yapma çalışmalarını bir
tarafa bırakalım, denetim faaliyetlerinde bulunalım.” diyor. Elbette bu Meclis
yeri geldiği zaman denetim de yapmıştır, yeri geldiği zaman araştırma
önergelerine de bakmıştır, soruları da cevaplamıştır.
Bakın, sadece bir
rakam vereceğim ve sözümü bitireceğim, uzatmayacağım fazla: 23’üncü Dönemin bir
yıllık dönemi içerisinde, bir yıllık yasama dönemi içerisinde 58 tane araştırma
önergesi görüşülmüş ve bu şekilde bu Meclis bir denetim yapmış. 20’nci Dönemde
ise üç yıl üç ayda 69 tane. Bakın, 20’nci Dönemde üç yıl üç ayda yapılan
denetimi şu 23’üncü Dönemde biz bir yılda yapmışız. Dolayısıyla, bu Meclis
devam ediyor. İşte, yani, burada 21’inci Dönemde de var. 21’inci Dönemde üç yıl
altı ayda ise 44 tane yapılabilmiş. Yani, geçtiğimiz dönemde, 21’inci Dönemde
üç yıl altı ayda 44 araştırma önergesi görüşülmüş ama sadece 23’üncü Dönemde 58
tane araştırma önergesi görüşülmüştür. Dolayısıyla, Meclisimiz gündemimize
hâkimdir arkadaşlar. Eğer, şu anda alınan karar gereğince, kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesine karar vermişse bu yüce Meclis, gündem gereği, kendi
gündemine hâkim olduğundan dolayı, bunları görüşecektir diyorum, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Üstün.
Aleyhine, Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut.
Buyurunuz Sayın Tankut. (MHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TANKUT
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; DTP Meclis Grubunun gündeme
alınmasına ilişkin vermiş olduğu, Batman ilimizle ilgili olarak, petrol arama
ve işleme tesislerinin çevre ve insan sağlığı üzerindeki etkileri hakkındaki
araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Milliyetçi
Hareket Partisi ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunmakla birlikte,
hiçbirimizin çevreye ve doğaya ziyan veren, insan sağlığını tehdit eden hiçbir
faaliyet ve oluşumu kabul etmesinin elbette ki söz konusu olamayacağını buradan
bir kez daha ifade etmek isterim. Ancak bu ve benzer sorunlar sadece Batman
ilimizin değil bütün illerimizin, dolayısıyla ülkemizin ve dünyamızın en önemli
meselelerinden birisidir. Elbette ki Batman ilimizin de sıkıntıları, oradaki
sanayi tesislerinin atıklarının bölge insanının sağlığına yönelik tehdit ve
olumsuzluklar tespit edilmeli, üzerine gidilmeli ve çözümlenmelidir. Ancak
sadece Batman ilimizin değil diğer bütün illerimizin de insan sağlığı, çevre ve
dolayısıyla toprak, bitki, su ilişkileriyle ilgili diğer pek çok problem ve
sıkıntıların da üzerine samimiyetle gidilmeli ve çözüm yolları bulunmalıdır.
Dolayısıyla, Batman’da yaşayan insanlarımıza da insanca yaşayacakları bir ortam
elbette ki acilen sağlanmalıdır.
Bu konularda ise,
hepimize olduğu gibi en başta yedi yıldır tek başına ülkeyi yönetenlere büyük
görev ve sorumluluk düşmektedir.
Bugün ülkemizde
uzun yıllardan beri çevre ve doğa katliamlarına karşı pek hassas olunmadığı
hepinizin malumudur. Özellikle son yedi yıldır ülkemizi yöneten AKP İktidarı,
ne yazık ki her konuda olduğu gibi çevre ve doğa zenginliklerimizin korunması,
geliştirilmesi yönünde de beklenen hizmetleri yapmamıştır. Tam aksine, tarım
topraklarımızı ve ormanlık alanlarımızı elden çıkartacak yasal düzenlemeleri
yapmaktan çekinmemiş, kendi siyasi çıkarları için kişi ve şirketlere yönelik
kanun tasarılarını sayısal çoğunluğuyla Meclisten geçirmeyi bilmiştir.
Örneğin, 5831
sayılı Tapu Kanunu’yla, 2/B olarak adlandırılan, orman özelliğini yitirmiş
alanların imara açılmasını, bütün itiraz ve haklı sebeplere ve daha önce
Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesine rağmen, bir oldubittiye getirmek
suretiyle vermiş oldukları değişiklik önergesiyle geçirmişlerdir.
Yine, benzer
şekilde, 111 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nda değişiklik
yaparak, birinci sınıf tarım topraklarının amaç dışı kullanılmasının kanun
yoluyla önünü açmışlardır.
AKP İktidarının
sayısal çoğunluğuyla Meclisten geçirdiği bu ve benzer tasarı ve tekliflerle, özel
firmalara ve haksız yere yerleşim yerlerinde, sahil ve ormanlık alanlarda
işgalci konumunda bulunan pek çok kişi ve şirkete büyük kazançlar temin
ettirilmiştir.
Tarım
topraklarının amaç dışı kullanılmasına izin verilmesinin yanı sıra, özel firma
ve şirketlere yönelik özel yasalar çıkartılmak suretiyle, bu yüce Meclis
milletin menfaatlerinden ziyade şirketlerin menfaatleri için, maalesef,
çalıştırılmıştır.
Diğer taraftan,
çevre ve çevreyi koruma etkinlikleri ve toplantılarında ise AKP İktidarının
yönetimi, içi boş, sloganvari sözlerle milletimizi
aldatmaktan ve oyalamaktan da bir türlü vazgeçmemişlerdir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; netice olarak, güzel sözlerle, dokunaklı ve etkili
cümlelerle çevreci olunmadığı, doğanın dengesinin, ekolojik
sistemlerin, insan ve diğer bütün canlıların sağlığının özel gün ve
toplantılarda yapılan konuşmalarla da korunamayacağı hepinizin malumudur.
Yıllardan beri ülkeyi tek başına yönetenler, çevre, doğa ve tabiat
zenginliklerimize karşı yapılan ve yapılacak olan saldırıların önüne geçecek
temel bazı önlemleri almayıp, aksine, ekolojik dengeyi
bozacak, doğal zenginliklerimizi tahrip edecek yasaları çıkarmaya uğraşırlarsa,
elbette ki, aldatıcı ve oyalayıcı bir iktidar olarak er veya geç bu millete
hesap vermekten de kurtulamayacaklardır.
Değerli
arkadaşlar, diğer taraftan, çevre sorunlarını genel manada üç ana bölümde ele
almak mümkündür. Bunlar, bütün dünyamızı ilgilendiren küresel sorunlar,
ülkemizi ve bölgemizi ilgilendiren bölgesel sorunlar ve yaşadığımız yer ve
mekânlarla ilgili mahallî sorunlar olarak karşımıza çıkan çevre problemleridir.
Bütün insanlığı
tehdit eden küresel çevre sorunlarının başlıcaları
iklim değişmesi, sera etkisi, ozon tabakasının incelmesi ve hızlı nüfus
artışıdır. Dünyamız, âdeta bir canlı gibi hassas eko sistemlerden meydana
geldiği için, küresel çevre sorunlarının sonuçlarından bütün canlılar birlikte
ve bununla birlikte, elbette ki, insanlar da etkilenmektedir. Bu nedenle, bu
sorunlar, sadece meydana çıktıkları yerlerdeki insanları tehdit etmezler, bütün
insan ve canlıların sağlığını ve geleceğini de tehdit ederler. Bölgesel
sorunlar ise, daha çok ortaya çıktıkları ülke ve bölgedeki eko sistemleri ve
dolayısıyla, bölge insanlarını da ziyadesiyle tehdit eden sorunlardır.
Bunların en önemlileri
ise bölge ekosistemlerinin ve mikroklima alanlarının
tahribi ve biyolojik zenginliğin kaybolmasıdır.
Mahallî çevre
sorunlarına gelince: Bunlar, diğer sorunları da tetikleyen çok önemli
sorunlardır. Daha çok ortaya çıktığı yerleri tehdit eden mahallî çevre
sorunlarının başlıcaları; atık maddeler, çöpler,
sanayi ve kimyasal atıklar ile zehirli atıklardır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; çevre, bütün canlıların yaşamında çok önemli bir rol
oynamaktadır. Nüfusun artışı, kentleşme, sanayileşme gibi faktörler çevre
kirliliğinin artmasına önemli katkılarda bulunmaktadır.
Çevre sorunları,
özellikle geçen yüzyılın ikinci yarısından itibaren dünya gündemini işgal eden
en önemli sorunlardan birisi olmuştur. Kuşkusuz bu durum çevre sorunlarının
daha önce var olmadığı anlamına da gelmemektedir.
Nüfusun artışı,
kentleşme ve sanayileşmenin hızlanması gibi faktörler gibi nedenlerle çevreye
bırakılan atıkların gerek miktarı gerekse türlerinde artışlar meydana
gelmiştir. Çevre kirliliği, başlıca, hava kirliliği, su kirliliği, toprak
kirliliği ve gürültü kirliliği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Çevre
sorunlarının artması çevre kirliliğinin boyutlarını, katı atık kirliliği olarak
şekillenen yerel kirlilikten, asit yağmurları olarak şekillenen bölgesel
kirliliğe ve küresel ısınma ve ozon tabakasının delinmesi olarak ortaya çıkan
küresel kirlenmeye kadar genişletmiştir.
Çevre
sorunlarının insanlar ve diğer canlılar üzerinde de ciddi tehditleri, çeşitli
önemli hastalıklara sebep olması ve bu hastalıklardan bazılarının ölümlerle
sonuçlanması her geçen gün daha da fazlalaşmaktadır.
Çevre
kirliliğinin canlılar üzerinde meydana getirdiği hastalıklar da çok çeşitlidir.
Bu hastalıklardan belli başlıları arasında astım, kronik bronşit gibi çeşitli
solunum yolu hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları, böbrek hastalıkları,
çeşitli kanser vakaları, çeşitli göz hastalıkları, kolera gibi çeşitli bulaşıcı
hastalıklar, işitme bozuklukları, saldırgan davranışlar, stres, bitki ve ağaç
dokuları üzerinde olumsuz etkiler sayılabilmektedir.
Bu hastalıklar
çoğu zaman insanlar, bitkiler ve hayvanlarda ölümle sonuçlanan vakalara da yol
açmaktadır.
Çevre
kirliliğinin zararlı etkileri sadece canlı varlıklardan da ibaret değildir.
Zararlı etkiler cansız varlıkların üzerinde de kendisini göstermektedir. Çevre
kirliliği hava kirliliğinde olduğu gibi binalar, araç ve malzemeler üzerinde de
olumsuz etkiler meydana getirebilmektedir. Çevre kirliliğinin boyutlarının ve
ziyanlı etkilerinin artması kalkınma ve büyüme çabalarında çevre konusuna olan duyarlılığı
artırmıştır. Bu çabalar özellikle “Gelecek nesillerin ihtiyaçlarını tehlikeye
düşürmeden bugünkü neslin ihtiyaçlarını karşılamak.” olarak ifade edilen
“sürdürülebilir kalkınma” kavramının gerek ulusal ve gerekse uluslararası
boyutta önem kazanmasına neden olmuştur. Bu ise kalkınma ve büyüme çabalarında
doğa ve çevrenin azami ölçüde korunmasına yönelik titizlik göstermek
gerektiğinin ne kadar önemli olacağını ortaya koymaktadır.
Sayın
milletvekilleri, netice olarak, konuşmamın başlarında da belirtmeye çalıştığım
gibi çevre duyarlılığı, çevre sorunları, doğal ve tabii zenginliklerimizi
muhafaza etmek, korumak ve geliştirmek elbette ki hepimizin görevi ve
sorumluluğudur. Ancak -ülke ve bölge coğrafyamızı tehdit eden küresel
kirlenmelerin yanı sıra- ormanlarımız, doğal bitki örtümüz, tarım
topraklarımız, akarsularımız, biyolojik zenginliğimiz ve diğer tabii
kaynaklarımız özellikle ve en başta bugün ülkemizi yönetenlerin birinci
derecede korumak ve kollamak zorunda olduğu varlıklarımızdır. Dolayısıyla son
yedi yıldır ülkemizin mevcudiyetine tek başına hükmeden Adalet ve Kalkınma
Partisi İktidarının bu güzel Anadolu coğrafyamızı kendi siyasi ve ticari
çıkarları için tahrip edecek kanun tasarı ve tekliflerini çıkartmaktan artık
vazgeçmesini altını çizerek hatırlatmak istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
YILMAZ TANKUT
(Devamla) – Ülkemizin ve dünyamızın sağlık ve huzur içerisinde yaşayabileceği
çalışma ve hizmetleri hakkaniyetle yapabilecek iktidarlara bir an evvel
kavuşabilmesi temennisiyle sözlerime son veriyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Tankut.
Demokratik Toplum
Partisi Grubunun…
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkanım, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – İşaretle
oylamadan önce bir yoklama talebi vardır.
Şimdi, sayın
milletvekillerimizin isimlerini tespit edeceğim: Sayın Anadol,
Sayın Korkmaz, Sayın Özyürek, Sayın Keleş, Sayın Koçal, Sayın Köse, Sayın Emek, Sayın Ünsal, Sayın Ağyüz, Sayın Paçarız, Sayın Arat, Sayın Köktürk, Sayın
Küçük, Sayın Bingöl, Sayın Sönmez, Sayın Yıldız, Sayın Ekici, Sayın Öztürk, Sayın Ünlütepe, Sayın
Ergin.
Üç dakika süre
veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- (10/320) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9/6/2009 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Demokratik Toplum Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi uyarınca
verilmiş önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri
reddedilmiştir.
Şimdi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
2.- (10/298) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9/6/2009 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu’nun, 09.06.2009 Salı günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
Grubumuzun “TBMM Genel Kurul Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler” kısmının 246. sırasında yer alan 10/298 esas nolu, “Öğretmen atamalarındaki haksızlık ve usulsüzlük
iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi Amacıyla
Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince” Meclis Araştırması
önergesi görüşmelerinin bugünkü birleşimde yapılması önerisinin İçtüzüğün 19
uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz
ederim.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkanvekili
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde
Mersin Milletvekili Akif Akkuş.
Buyurun Sayın
Akkuş.(MHP sıralarından alkışlar)
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öğretmen atamalarına ilişkin
olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, sözlerime Ulu Önder Atatürk’ün “Öğretmenler! Yeni nesil sizin
eseriniz olacaktır.” sözleriyle başlamak istiyorum. Gerçekten de bir ülkenin
geleceğini hazırlayan, geleceğinin hazırlanmasında en önemli rolü olan öğretmen
kesimidir, öğretmenlerdir ve öğretmenler, aynı zamanda bu durumlarıyla bir
milletin, bir ülkenin kalkınıp huzur ve güven içinde yaşaması için vazgeçilmez
eğitim çalışanlarıdır. Bu yüzden gerek atamaları gerek meslekte yükseltilmeleri
ve gerekse ücretleri konusunda çok hassas davranılarak hak ve hukuka bağlı
kalınmalıdır.
Kıymetli
arkadaşlar, bugün bir öğretmenle konuştuğumuz zaman öğretmenin maaşı -eğer
ücretli dersi varsa onlar hariç- 1 milyar 200 milyon lira civarındadır.
Bunların birçoğu belirli bir yaşa gelmiş, aileleri, çocukları bulunan
kişilerdir. Bugün öğretmenlerimiz bu maaşla geçinememekte ve genellikle ikinci
bir iş yapma yoluna gitmektedirler ki her zaman da bu iş öğretmenlerin kendi mesleğiyle ilgili olamamaktadır.
Yani her zaman bunlar öğretmenlik bulamıyor, bunun yanında ne bulabiliyor
derseniz, mesela gidiyor bir arkadaşının dükkânında tezgâhtarlık yapmaya
çalışıyor yahut bir arkadaşının dükkânında, bir yakınının dükkânında kasiyerlik
yapmaya çalışıyor. Dolayısıyla, tabii, öğretmenlerin tek meselesi sadece
maaşlarının iyileştirilmesi, ücretlerinin iyileştirilmesi değil; bunun yanında,
öğretmen atamaları ülkemizde Millî Eğitim Bakanlığı tarafından genellikle yılda
iki defa yapılmakta, ancak bunun dışında birtakım değişik zamanlarda, bu esas
atama döneminin dışında kalan zamanlarda da arada bir atamaların yapıldığı
bilinmektedir. Bu atamalar eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfına yapılmaktadır.
2009 Şubat ayında Millî Eğitim Bakanlığı, yaptığı bir basın açıklamasıyla
“Bakanlığımıza bağlı eğitim kurumlarının ihtiyacını karşılamak amacıyla 8.250
kadroya 46 alanda puan üstünlüğü esasına göre ilk atama, hizmet süresi
üstünlüğü esasına göre açıktan ve kurumlar arası atama biçimleriyle kadrolu
öğretmen ataması yapılacaktır.” demektedir. Kadrolu öğretmenlere ilaveten
ayrıca sözleşmeli ve vekil öğretmenlik atamaları da yapılmaktadır.
Millî Eğitim
Bakanlığı, yaptığı açıklamalarda gerek başvuru gerekse atamaların İnternet ortamında
yapıldığını ve herkesin kendi durumunu buralardan takip edebileceğini ve
atamalarda sadece puan esasının dikkate alındığını belirtmektedir. Buna rağmen,
bu atamalarda bir şekilde zarar görenlerin olduğu ve puanlı atamalar yanında
usulsüz ve keyfî atamaların da yapıldığı itirazları yükselmektedir. Ayrıca,
puanı yüksek olan bir kısım adayların şehir dışına, puanı düşük olanların ise
şehir içine atandığı iddiaları bulunmaktadır. Bunun yanında özellikle yönetici
atamalarında yapılan usulsüzlükler bir hayli fazladır ve gün geçmiyor ki bize
kendi seçim bölgemizden yahut bizi tanıyan arkadaşlarımızdan bu usulsüzlüklerin
yapıldığına dair bir haber gelmesin, bir istek gelmesin. Hemen hemen her gün bunlarla karşılaşıyoruz.
Bunun yanında,
özellikle İstanbul’da yapılan bir araştırmaya göre, en az 13 müdür asaleten
usulsüz olarak atanmıştır. Bunların isim ve atandıkları okullar elimizde
mevcuttur. Eğer istenirse bunları ortaya koyabiliriz.
Bilindiği gibi,
müdür ve müdür yardımcılığı atamaları için sınav yapılmakta ve bunların sınavda
gösterdiği başarıya göre de atamaları gerçekleşmektedir. Sınav kazanan,
yıllardır alın teri
döken öğretmenler bu makama getirilmezken, hiçbir şekilde okul
müdürü olamayacak kişilerin bu makamlara getirilmesi kabul edilemez. Bu uygulamalar,
mutlak adaleti öğretmek ve uygulamak zorunda olan eğitim camiasından gereken
başarılı sonucu almamızı da engelleyecektir. Yani biz başarıyı elde etmek
istiyorsak, evvela, orada bizim çocuklarımızı yetiştirecek, öğrencilerimizi
yetiştirecek ve geleceğe hazırlayacak öğretmenlerimizi gerek atama gerekse
yükseltilme gerekse maddi bakımdan taltif etmemiz gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, müdür atamalarında hak ve adalet ilkelerinden uzaklaşılması o
okulda da başarıyı düşürecektir. Biz şimdi o okullara öğrencilerimizi
gönderiyoruz, kendi çocuklarımızı gönderiyoruz, başarısız bir müdür yahut hak
etmediği hâlde birisini okul müdürü yapmışız, e o okuldan ne bekleyeceğiz?
Çocuklarımızı buralara gönderdiğimizde, bu çocuklar nasıl başarılı olacak? Orada
çocuklarımız sadece zaman geçirecek ve dolayısıyla, mezun olduklarında da bir
yarış ortamı hâlinde olan daha üst meslek okullarına, üniversitelere gitmeleri
böylece engellenmiş olacaktır ki, şunu diyorum: Buna kimsenin hakkı yoktur. Bu,
ister Millî Eğitim Bakanı olsun ister oradaki başka bir yetkili olsun, bu
şekilde görev verilmemesi gereken kişileri müdür yaparak çocuklarımızın
başarısını engellemeye kimsenin hakkı yoktur diyorum.
Millî Eğitim
Bakanlığında yapılan usulsüzlükler sadece müdür atamalarında değil; gerekçesiz
görev yeri değişikliği, mahkeme yoluyla görev yerine dönenlerin tekrar başka
bir yere isteği dışında atanması, havadan sudan bahanelerle soruşturma açılması
hemen her gün şikâyete konu olan uygulamalardandır.
Burada elimde bir
belge var. Bu belgede, bir kardeşimiz “2 Mayıs 2003’ten bu yana on bir kez
görevimden alındım. Şırnak, Muş, Ankara, Kütahya, Çanakkale ve İstanbul’a
görevlendirildim.” diyor bir millî eğitim müdürümüz ve “Meslekte de otuz dokuz
yılımı tamamladım, otuz dokuz yıldır bu milletin çocuklarını yetiştiriyorum. Bu
milletin geleceğine katkıda bulunmak istiyorum ama beni on bir kez görevimden
aldılar” diyor. Fevzi Budak. Peki, görevinden aldılar da ne oldu? Bu kişi on
bir kez de görevine dönmüş. Böyle bir şeye hakkımız var mı? Biz şimdi burada
hem adaleti meşgul ediyoruz hem insanları mutsuz ediyoruz hem de
öğrencilerimizin iyi yetişmesine engel oluyoruz. Böyle bir hak kimsede yok. Bu
millet onu nereye getirmiş olursa olsun böyle bir hak yok. Bu bakımdan biz
öğretmenlerimize gereken ilgi ve alakayı bir parça daha fazla gösterelim
diyorum, değerli milletvekilleri. Bütün bu uygulamalar, kendi menfaatini merkez
olarak gören ve bunu hayatının en önemli ilkesi olarak benimseyen insanları bir
yerlere getirerek bu ülkeyi layık olduğu seviyeye taşımak mümkün olmaz. Yani
bunları böyle bir yerlere getirdiğimizde ülkemizin dünya medeniyeti içerisinde
gereken yeri alması, çağdaş medeniyetin üst seviyelerine çıkması da mümkün
olmaz diyorum, değerli milletvekilleri.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayın.
AKİF AKKUŞ
(Devamla) – Teşekkür ederim.
Değerli
milletvekilleri, mesleğe yeni başlayacak öğretmenlerin atanmasında
kadrolu-sözleşmeli ayrımı yapılması öğretmenler arasında yaşanan olumsuzlukların
en önemlilerinden birisidir. Ülkenin 10 binlerce öğretmene ihtiyacı var.
Bunların bir kısmı kadrolu, bir kısmı ise sözleşmeli atanıyor. Bu ayrımdaki
kıstas ne? Neye göre biz bunları “kadrolu” ve “sözleşmeli” diye ayırıyoruz?
Aldıkları puanlar… Yani, bakıyorsunuz, mesela, coğrafya öğretmenliği için atama
geçen yıl 86’da kaldı. Bunların 84 alanları sözleşmeli olarak atandı, 86
alanları kadrolu atandı. Yani, bu, çocuğun imtihan sırasında bir anlık
dalgınlığı ile ortaya çıkacak olan bir durum. Biz şimdi bununla ne yapıyoruz?
Birini kadrolu, birisini ise sözleşmeli atıyoruz ve sözleşmeli atadığımız
öğretmenler de her an işini kaybetmek riskiyle karşı karşıyadır.
Bu yüzden diyorum
ki değerli milletvekilleri…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Akkuş, lütfen bağlayınız, sözünüzü bitirin.
AKİF AKKUŞ
(Devamla) - …öğretmenlerimize sahip çıkalım, geleceğimizi teminat altına
almanın en önemli unsurlarından olan öğretmenlerin, gerek özlük gerekse maddi
haklarını gereği gibi yerine getirelim diyorum.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Akkuş.
Önerinin lehine
Zonguldak Milletvekili Ali Koçal.
Buyurunuz Sayın Koçal. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öğretmen atamalarında
ortaya çıkan haksızlık ve usulsüzlüklerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılması önergesinin
gündeme alınmasıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin olumlu görüşlerini bildirmek üzere
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Anayasa’nın 42’nci maddesi ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel
Yasası, eğitimin çağdaş, demokratik, laik Atatürk ilke ve devrimleriyle cumhuriyet
esasları çerçevesinde olması gerektiğini hükme bağlamıştır. Yine, 1739 sayılı
Millî Eğitim Temel Yasası’nın 43’üncü maddesinde “Öğretmenlik, devletin eğitim,
öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas
mesleğidir.” denilmektedir. O nedenle, çocuklarımızı, gençleri yetiştiren
öğretmenlerin görevlerini en iyi biçimde yerine getirebilmeleri için
sorunlarının tespit edilerek çözüm yollarının araştırılması ve sonuç alınması
için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.
Yurdun her köşesinde
büyük bir özveriyle çalışan öğretmenlerin yıllardır süren sorunlarına çözüm
bulmak kuşkusuz hepimizin görevidir. Çocuklarımızın, gelişmiş dünya
çocuklarıyla her alanda yarışabilmesi onların en iyi biçimde yetiştirilmelerine
bağlıdır. Bunun yolu, onları yetiştirecek öğretmenlerin sorunlarının çözülmesi
ile mümkündür. Kafasında yığınla sorun olan öğretmenin yaptığı işte başarılı
olması beklenmemelidir.
Değerli
milletvekilleri, öğretmenler için en öncelikli sorun ekonomik olmakla birlikte
görevde yükselme, atanma ve yer değiştirme konusunda da öğretmenlerimizin
önemli sorunları vardır. Bu sorunlar özellikle son yedi yıldır tavan yapmıştır.
Bu Hükûmet döneminde yasa ve yönetmeliklere, mesleki
birikime ve liyakata bakılmaksızın tamamen kadrolaşma
amaçlı atamalar yapılmıştır. AKP İktidarı dönemindeki kadrolaşma hiç görülmemiş
boyutlara ulaşmıştır. Hepinizin bildiği gibi, AKP iktidara gelir gelmez 1.041
eğitim yöneticisi görevden uzaklaştırılmış ve özellikle de Talim Terbiye
Kurulundaki çağdaş, laik, bilimsel eğitimden yana 167 öğretmen bir gece yarısı
görevinden uzaklaştırılmıştı. Ayrıca, Talim Terbiye Kurulu Başkanlığına,
hatırlayacaksınız, 3 kere atama yapılmış ancak atananlar AKP’nin taşeronluğunu
yapmadığı için görevden alınmışlardı.
Yine, kurul
üyeleri değiştirilmiş, kitap yazımı ve seçimi komisyonlarında olanlar
yandaşlarla değiştirilmişti. Böylece, Millî Eğitimde kitap seçimi, basımı ve
dağıtımı tamamen bir rant kapısı hâline
dönüştürülmüştü. Bugün Millî Eğitim Bakanlığının önemli görevlerine AKP yandaşlarının
yerleştirilmiş olduğunu, il ve ilçe millî eğitim müdürlükleriyle okul
müdürlüklerinin âdeta AKP’nin parti teşkilatlarına dönüştürülmüş olduğunu hep
birlikte müşahede etmekteyiz. Eğitimdeki bu kadrolaşma sonucu Millî Eğitim,
Atatürk ilke ve devrimleriyle cumhuriyet ve laikliğe karşı olanların kuşatması
altına girmiştir. AKP, diğer kurum ve kuruşlarda olduğu gibi Millî Eğitim
Bakanlığında da tüm kadroların Hükûmet kadrosu
olmasını istemektedir. Dolayısıyla Hükûmetin memuru
değil, devletin memuru gibi görev yapmak isteyenler her türlü baskı, sürgün ve
cezaya muhatap olmaktadırlar. İşte bu nedenlerledir ki öğretmenlerimizin
atanmalarında ortaya çıkan haksızlık, hukuksuzluk ve usulsüzlüklerin
araştırılması ve buna göre önlemler geliştirilmesi için bu önergenin gündeme
alınmasını istiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, iyi insan yetiştirmek için öğretmenlerin moralinin yüksek
olması gerekiyor. Okullardaki siyasi baskı ve yıldırmalar, Atatürk ve
cumhuriyetimize karşı eylem ve söylemler, öğrencilere dağıtılan kitap ve
kaynakların çağdaş olmaması, ders programı ve müfredat programlarının sık sık değiştiriliyor olması, işlenecek ders programı ve
konuların özellikle ılımlı İslam devleti anlayışına göre seçilmiş olması,
zamansız ve haksız atamalar, ekonomik sorunlar, öğretmenlerin ikinci bir işte
çalışma zorunluluğu, eğitime sürekli müdahale edilmesi, çağdaş eğitimin
erozyona uğratılıyor olması, öğretmenlerin moralini, motivasyonunu
ve performansını düşürmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanlığında yapılan uygulamalarda, alınan
kararlarda hepimizin gördüğü, gözlemlediği gibi öğretmen örgütlerinin görüş ve
düşünceleri hiçbir şekilde dikkate alınmamaktadır. Buna karşın tarikat ve
cemaatlerin öngörüleri eksiksiz yerine getirilmekte ve Millî Eğitim Bakanlığında
oluşturulan yönetim kadroları (F) tipi örgütlenmeyi sağlamak için âdeta
birbirleriyle yarışmaktadırlar. Bu nedenlerle, herkesin, özellikle de yetkili
ve sorumluların kendilerine sorması gerekiyor: Nasıl bir ülke istiyorsunuz?
Nasıl bir insan istiyorsunuz? Bunun için nasıl bir eğitim istiyorsunuz?
Demokratik, laik, sosyal hukuk devletini benimseyen bağımsız bir ülke mi
istiyorsunuz, yoksa yeniliklere kapalı, dış güçlerin yönetiminde bir ülke mi
istiyorsunuz? Özgür, bağımsız, düşünebilen, yeniliklere açık insan mı, yoksa
bağımsızlığı elinden alınmış, sizlere yani hükûmet
edenlere biat edecek bir insan modeli mi istiyorsunuz? Eğer içinde bağımsızlık
ruhu taşıyabilen, yapıcı, yaratıcı, sorgulayabilen, özgür insanlar yetiştirmek
istiyor iseniz eğitim programlarınızı, öğretmenleri ve kaynaklarınızı ona göre
hazırlamanız gerekmektedir. Ama ne yazık ki öyle yapılmamaktadır. Peki, ne
yapılmaktadır? Millî Eğitim Bakanlığı, özellikle bu İktidar döneminde tüm okul
kitaplarını, kaynak kitapları değiştirmiştir biliyorsunuz. Yeni yazdırılan
yüzlerce okul kitabının içine bakıldığında, (F) tipi insan yetiştirmek için ne
gerekiyorsa onun yapıldığını görüyorsunuz. Bunu yapmaya kimsenin hakkı
olmamalıdır.
Değerli
milletvekilleri, bütün bu yapılanlar kadrolaşma değildir de nedir? O hâlde yine
hatırlayacaksınız, Hüseyin Çelik döneminde, 22 Temmuz seçimleri öncesi, 13/04/2007 tarihinde Atama Yönetmeliği’nde Sayın Çelik’in
yaptığı bir değişiklikle AKP merkezlerinde düzenlenen listelerle bir gecede
binlerce öğretmenin yeri değiştirilmişti.
BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) – Helal olsun.
ALİ KOÇAL
(Devamla) – Birçoğu iptal edilen bu atamalarla yetinmeyen Sayın Çelik, en son
görevden ayrılırken, son koz olarak 76’ncı maddeyi kullanmak suretiyle,
giderayak, 550 kişinin, yandaş kişinin dayanaksız, usulsüz, haksız atamalarını
gerçekleştirmiştir. Yaptığı bu uygulamayla yeminine sadık kalmamıştır Sayın
Çelik. Ne demiştik yemin ederken? “Hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik
Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı
kalacağıma Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim.” yeminine
Sayın Çelik sadık kalmamıştır. Umuyoruz ki bundan sonraki yeni Bakanımız Sayın
Çubukçu etmiş olduğu bu yemine sadık kalacaktır.
Yine Hüseyin
Çelik’in yaptığı usulsüz ve hukuksuz atamaların iptali, Millî Eğitim Bakanlığı
bünyesinde çalışma barışını sağlayacaktır diye düşünüyoruz. O nedenle 76’ncı
maddeyle yapılan atamalar yeni Bakanımız tarafından derhâl iptal edilmelidir ve
Millî Eğitim Bakanlığının Hüseyin Çelik tarafından otomatiğe bağlanmadığını
kanıtlamalıdır diye düşünüyoruz. Yeni Bakan otomatikle mi hareket edecek yoksa
kendi özgür iradesini kullanabilecek mi? Doğrusu, bunu merak ediyoruz.
Yine Hükûmetin verdiği sözler yerine getirilmemiştir.
Hatırlayacaksınız, örneğin sözleşmeli öğretmenlere kadro alınmasıyla ilgili bir
çalışma başlatacağını ifade etmişti bundan önceki Bakan ama öğretmenler bu
konuda kandırılmıştır, öğretmene karşı yalan konuşulduğu ortaya çıkmıştır.
Çünkü bu tür bir çalışma yapılmamıştır ama bilinmelidir ki öğretmen öğretmendir,
bunun sözleşmelisi, ücretlisi, vekili olmamalıdır.
Tabii, burada
öğretmen örgütlenmesini engellemek, siyasi baskı altında tutmak ve kendi
tarafına çekmek amaçlı sözleşmeli öğretmen kadrosunun ortaya atıldığını hepimiz
biliyoruz. Burada esas amaç, gerici ve çağ dışı kadrolaşmayı sağlamaktır. Zaten
bu dönemde Atatürk ve cumhuriyet karşıtlarının sürekli prim yaptığını ve
onların ödüllendirildiğini hep birlikte müşahede ediyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
ALİ KOÇAL
(Devamla) – Hüseyin Çelik devir teslim töreninde Millî Eğitim Bakanlığını
otomatiğe bağladığını söylemiştir. Şimdi, bu acaba yeni Bakana karşı nasıl bir
anlayıştır? Yeni Bakanın acaba ne tür bir uygulaması olacaktır? Gerçekten bunu
merak ediyoruz. Gerçekten otomatiğe mi bağlandı yoksa yeni Bakanın da kendine
göre bir uygulaması olacak mıdır?
Değerli
milletvekilleri, öğretmen atamalarıyla ilgili araştırma önergesinin gündeme
alınmasına oy vermenizi bekliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Koçal.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis.
Buyurunuz Sayın
Halis. (DTP sıralarından alkışlar)
ŞERAFETTİN HALİS
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisinin vermiş olduğu önergenin içeriği itibarıyla değil, kapsamı
itibarıyla, eksik bulduğumuz için aleyhinde söz almış bulunmaktayız. Sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Her ne zaman
eğitimden bahsedilse “Eğitimin kalkınma için önemi kaçınılmazdır.” denir ve
gerçekten, eğitimin kalitesinin yükseltilmesinin de eğitimin öznesi olan
öğretmenin yaşamının iyileştirilmesiyle bağıntılı olduğu söylenir. Tabii, bir
eğitim müfredatının, programının, stratejisinin doğruluğu her ne olursa olsun,
eğitimin öznesi olan öğretmenin yaşam koşullarında bir iyileşme yoksa, iyileştirme yoksa orada eğitimden istenilen düzeyde
bir nitelik beklemek, istenilen düzeyde bir sonuç almak mümkün olmayacaktır. Bu
anlam itibarıyla, burada bu önergenin salt başına usulsüz yapılan atamaları
değil, öğretmenlerin diğer sorunlarını da kapsaması gerektiğini düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, uzun yıllardan beri öğretmen atamalarında şaibeler olduğu
söylenir ve her atamadan sonra televizyon kanallarında ve gazetelerde usulsüz
yapılan atamalar gündemleştirilir fakat bugüne kadarki tüm eleştirmelere ve
iyileştirme istemlerine rağmen atamalardaki söz konusu usulsüzlüklerin ortadan
kaldırılmadığı da görülür.
En son, Sayın
Çelik Bakanlığını devrederken yine basında, yine medyada usulsüz atamalardan,
hakkı olmayan eğitimcilerin yönetici olarak atanmalarından bahsedildi ve
duyuldu. Tabii, bu konuda verilmiş soru önergeleri var, biz de verdik, hâlâ
sonuç da almış değiliz. Tabii, usulsüz atamaların nereden kaynaklandığını
sorarsanız, Ankara’da dayısı olmayanın bu usulsüz atamalardan yararlanamayacağı
imajı yaygındır. Şimdi, bu atananların dayıları mı var yoksa kadrolaşmayı esas
alan bir tarz üzerine mi yapıldığı da ayrıca bir soru işareti yaratıyor.
Şimdi, MHP’nin
vermiş olduğu soru önergesinde de olduğu gibi çok somut bir örneği size sunmak
istiyorum. 57 puan almış bir öğretmenin Van’ın Saray ilçesi Ahmet Nacar Lisesine matematik öğretmeni olarak atandığı
biliniyor; yazıldı, çizildi. Oysaki bize yapılan bütün başvurularda, yazılı,
şifahi, telefonlu, yüz yüze başvurularda 70’in üzerinde puan alanların dahi
öğretmenliğe atanmadığını biliyoruz. Şimdi, böyle bir olay tek midir? Ki tek
olduğuna inanmıyorum. İlk de değildir; buna da inanmıyoruz. Gözden nasıl kaçtı,
nasıl teknolojik bir hata sonucu oluştu, bunu da bilemiyoruz tabii ama bugüne
kadar bunu yalanlayan, olumsuzlayan hiçbir şey yok, 57 puan alan bir öğretmen
adayı Van’ın Saray ilçesindeki söylediğim söz konusu okula öğretmen olarak
atanıyor.
Tabii, öğretmen
atamalarındaki usulsüzlüklerin de ötesinde öğretmen atamalarında çok ciddi
sıkıntıların yaşandığı da biliniyor. Örneğin, eş durumundan atamalar uzun bir
sürece yayılıyor, yaydırılıyor ve mümkün olduğu kadar kısa tutulması gereken bu
birleştirme işlemi… Ki, Türkiye’de aile yapısı gereği ailenin kutsallığından
bahsedilir ama eş durumundan tayin isteyen öğretmenler ya da kamu emekçilerinin
uzun bir süre birleşemedikleri de bilinen bir durumdur. Bunun iyileştirilmesi
elbette ki bizim de talebimiz ve isteğimizdir.
Değerli
milletvekilleri, tabii öğretmenlerin sorunları denince en başta öğretmenlerin
ekonomik sorunları aklımıza gelir. Biraz önce de söylediğim gibi, ekonomik
sorunla boğuşan öğretmenlerden olumlu, istenilen düzeyde bir verim beklemek mümkün
olmayacaktır. Bu anlamda yeni bir düzenlemeyle öğretmenlerin ekonomik
ihtiyaçlarının giderilmesine denk düşebilecek bir ek ders sistemi ve maaş
ücretinin ödenmesi gerekmektedir. Yakın geçmişte düzenlemeler yapıldı, 657 ve
339 sayılı yasalarla değişiklik yapılarak… Ek ders saatlerine yeni
düzenlemelerle yeni olumsuzluklar yaşatıldı öğretmenlere. Örneğin, yüksek
lisans ve doktora yapan öğretmenlerin yüzde 25 ve yüzde 40 fazla ek ücretleri
kesildi. Ders dışı hazırlık ve planlama ücretleri haftada üç saati geçmemek
üzere her on saat için bir saate düşürüldü. Aylık karşılığı ders görevini
doldurmayan bir öğretmen ek ders ücreti alamamaktadır. Gece eğitimi saat
17.00’de başlama yerine 18.00’de başlatılmıştır. Ana
okullarıyla kız teknik öğretmen okulu ve kurumları bünyesindeki uygulama
sınıflarında görevli olanlar için, bir sınıfta bir öğretmene, tam gün eğitim
yapılmıyorsa yirmi dört saati, diğer ana sınıflarında görevli öğretmenler ile
sınıf ve okuma-yazma kursu öğretmenleri için on iki saati aşan kısma ek ders
ücreti ödenmemektedir. Mesleki çalışma karşılığı, yani seminer dönemi ek ders
ücreti alma iki haftayla sınırlı tutulmuştur, kendisine hem danışmanlık hem de
sınıf, şube rehber öğretmenlik görevi verilen öğretmenler yalnızca bir görev
için ek ders ücreti alabilmektedir. Sınav komisyonu ve gözcülüğü görevi
karşılığı ek ders ücreti belli bir saatle sınırlandırılmıştır. Geçici süreli
görevlendirmeler karşılığı ek ders ücretine kısıtlama getirilmiştir. Aynı görev
için görevlendirilen öğretmenlerden biri, görevli olduğu eğitim kurumlarında ek
ders görevi varsa bunu yerine getirmiş sayılmakta ve ek ders ücreti almakta,
görevli olduğu eğitim kurumunda ek ders görevi olmayanlara ücret
ödenmemektedir. Eğitsel çalışmalar karşılığı ek ders ücreti yüzde 8’den yüzde 5’e
düşürülmüştür. Bu konuda da yine bir iyileştirmenin yapılması Meclisin görevi
olsa gerek.
Kariyer
basamaklarından bahsediliyor. Anayasa’nın eşitlik ilkesine de denk düşmeyen bir
şekilde öğretmenler belirli sınıflara ayrılıyor. Oysaki öğretmenlik tanımlanırken
öğretmenliğin bir uzmanlık mesleği olduğu söylenmişti. Biz kariyer
basamaklarına baktığımızda uzmanlık, başöğretmen, öğretmen ve aday öğretmen
olarak öğretmenlerin sınıflandırılmış olduğunu görüyoruz. Bunun, Anayasa’nın
eşitlik ilkesine ters düştüğü kadar, aynı yerde, aynı işi yapıp farklı ücret
alanlar arasında da bir negatif elektriklenmeye, bir parçalanmışlığa, bir
bütünlüğü engelleyen, sinerjiyi engelleyen bir sonuca
götürdüğünü de görüyoruz. Bunun da mutlaka düzeltilmesi, öğretmenlere sadece 24
Kasım Öğretmenler Günü’nde düzülen övgülerle yetinilmemesi ve gerçekten
öğretmenlerin sorunları içinde olan bu durumun da düzeltilmesi gerekir diye
düşünüyorum.
Yine,
öğretmenler, aynı yerde aynı işi yapan eğitim emekçileri olarak, kadrolu
öğretmen, sözleşmeli öğretmen ve geçici öğretmen olarak, farklı ücretlerle aynı
işi yapan kişiler olarak, emekçiler olarak karşımıza çıkıyor. Bunun da
Anayasa’ya, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olduğu bilinen bir durumdur. Bu
konuda da Devlet Memurları Kanunu’nun 4/C maddesi kapsamında geçici olarak veya
4/B maddesi kapsamında sözleşmeli olarak çalıştırılanların Anayasa’nın 128’inci
maddesine aykırılığı açıktır. Düzeltilmesi, öğretmenlere duyulan saygı olduğu
kadar, bir ülkenin kalkınmasında eğitime verilen önemin de anlaşılması
anlamında önemlidir.
Yine kamu
emekçileri içinde kadınların çok daha negatif bir zeminde, çok daha koşulların
kötü olduğu, zor olduğu bir ortamda çalıştığını biliyoruz. Türkiye’de kamu
emekçisi kadınların doğumdan önce ve sonra sekizer olmak üzere toplam on altı
hafta ücretli izin hakkı bulunmaktadır. Bu süreler ILO standartlarının
altındadır. ILO’nun 191 no.lu Analığın Korunmasına
Dair Tavsiye Kararı’na göre, doğum izni en az on sekiz hafta olmak
durumundadır. Çalışan kadınlara doğum öncesi sekiz, doğum sonrası on altı hafta
olmak üzere toplam yirmi dört hafta ücretli doğum izni verilmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen,
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ŞERAFETTİN HALİS
(Devamla) - Doğumdan sonra babaya on iş günü ücretli izin verilmeli, sezaryenle
veya erken doğum hâlinde bu ücretli izin on beş güne çıkarılmalıdır.
Tabii, değerli
milletvekilleri, öğretmenlerin sorunlarını on dakikalık süreye sığdırmak mümkün
değildir.
Bunun dışında
yine Türkiye’de Anayasa’nın 90’ıncı maddesi uyarınca Türkiye'nin imzalamış
olduğu uluslararası sözleşmeler dâhilinde toplu sözleşmeli grev hakkı da
Anayasa gerekçe gösterilerek ihmal ve ihlal edilmiştir. Oysaki öğretmenlerin
grevli, toplu sözleşmeli hakkının verilmesi bugün uluslararası sözleşmeler ve
evrensel kazanımlar dâhilinde bir haktır. Bu hak verilmedikçe demokratik alanda
bazı iyileştirmelerin olmasını beklemek de çok doğru olmaz diye düşünüyorum.
Ben,
öğretmenlerimizin daha iyi bir ortamda görev yapmaları noktasında Meclisin
duyarlılık göstereceğine inanıyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Halis.
Önerinin
aleyhinde Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Aydın.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli üyeler; Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, eğitimin kalitesinin en üst düzeye çıktığı AK PARTİ döneminde, yine
öğretmenlerimizin birçok sorunu çözülmüş ve öğretmen açığı da yine bu dönemde
büyük bir oranda azalmıştır, kapatılmıştır. Tabii ki mevcut hâliyle birtakım
sorunların olduğunun da farkındayız. Öğretmenlerimiz emin olsunlar, bu sorunlar
da yine AK PARTİ’yle birlikte çözülecektir.
Değerli
arkadaşlar, birçok şey ifade edildi ama şunu görüyoruz ki özellikle AK PARTİ’yle birlikte öğretmen atamaları ve tayinleri tamamen
otomasyona bağlanmış, insan eli değmiyor. Bundan dolayı, Ankara’da dayısı olan
da olmayan da hakkıyla kurasını çekerek istediği yere gidiyor; adil bir
şekilde, eşit bir şekilde herkese uygulanıyor. Yine aynı şekilde, bir köyden
ilçeye dahi öğretmen tayini yapamıyorsunuz AK PARTİ döneminde. Zira, tamamen puana bağlı tutulmuş, tamamen sıraya tabi tutulmuş
ve hele ki sırasının üstünde birini geçerek bir yere tayin yapıldığı takdirde,
en ufak bir şikâyet dilekçesiyle ilgili idareci işinden dahi olabilecek
seviyeye gelebiliyor.
EŞREF KARAİBRAHİM
(Giresun) – Bilmeden söylüyorsun.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, öğretmen atamalarıyla ilgili en adil çözümün
olduğu, en adil uygulamanın olduğu, en adil atama ve tayinin olduğu dönem bu
dönemdir. Bunu bütün Türkiye biliyor, bütün Türkiye şahitlik ediyor. Yine,
eğitimin kalitesinin en üst düzeye çıktığı dönem bu dönem.
Değerli
arkadaşlar, cumhuriyet tarihi boyunca yapılan derslik sayısı kadar neredeyse bu
altı buçuk yılda, AK PARTİ döneminde yapıldı. Öğretmen açığı bir o kadar oranda
kapatıldı, bir o kadar oranda yeni öğretmenimiz atandı ve bunlar atanırken de
emin olun, hiçbir şekilde kimliğine, inancına, mezhebine, meşrebine, siyasi
düşüncesine girilmedi; zaten bilgisayarına girmesi de mümkün değildir.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Sen öyle düşünüyorsun ama öyle değil.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Ve bu noktada değerli arkadaşlar, şunu iddiayla söylüyorum ki: Eğer
elinizde bir belge varsa, puanı daha yukarıda olduğu hâlde atanmayan biri ve
onun aşağısındaki aynı branştaki bir öğretmen
atanmışsa aynı kurada, böyle bir belgeniz varsa belgeyle konuşun. Çünkü, noter huzurunda, televizyonların başında, tüm
Türkiye'nin huzurunda bu kuralar yapılıyor. Bunda haksızlık ve usulsüzlük
yapılmasının mümkünatı yoktur.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Bu altı yüz atamayı nasıl yaptınız?
AHMET AYDIN
(Devamla) – Yine, değerli arkadaşlar, tabii ki daha önceki haftalarda oylanan
bir grup önerimiz vardı. Meclisimizin bir aylık çalışma saatini belirleyen ve
gündemini belirleyen grup önerimiz vardı; oylanmıştı, kabul edilmişti. Bu grup
önerimiz de olduğu için Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun önerisinin
aleyhinde olduğumu belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Aydın.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN – Yoklama
talebinde bulunan arkadaşların isimlerini tespit edeceğim: Sayın Anadol, Sayın Hamzaçebi, Sayın
Korkmaz, Sayın Akıncı, Sayın Köse, Sayın Keleş, Sayın Koçal,
Sayın Tütüncü, Sayın Ünsal, Sayın Arat, Sayın Köktürk, Sayın Bingöl, Sayın
Paçarız, Sayın Karaibrahim, Sayın Koç, Sayın Ağyüz, Sayın Topuz, Sayın Ergin, Sayın Sönmez, Sayın Altay.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- (10/298) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9/6/2009 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verdiği önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verdiği bir önerisi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
3.- (10/318, 10/376) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9/6/2009
Salı günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ve saat 19.00’a kadar çalışmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi
09.06.2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu’nun, 09.06.2009 Salı günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Suha Okay
Ankara
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler Kısmında yer alan (10/318) ile (10/376)
esas numaralı Meclis Araştırma Önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurul’un
09.06.2009 Salı günlü birleşiminde birlikte yapılması ve Genel Kurulun bugün
saat 19:00’a kadar çalışması önerilmiştir.
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk.(CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adli Tıp Kurumuna yönelik
Meclis araştırma istemimize ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri
olarak verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; “denetim” kelimesi Sayın Başbakanın, bakanların ve
AKP’li arkadaşlarımızın çok korktuğu bir kelime. Kişilerin, kurumların, idarenin
hukuka uygun hareket etmesini sağlamada en etkili araç denetimdir. Açık ve
şeffaf toplumun insanları denetimden hiçbir şekilde korkmazlar. Denetimden
kaçmak, sayısal çoğunluğa ya da başkaca bir güce dayanarak yönetim ayıplarını,
kusurlarını ve kötü işleyişi örtmeye, saklamaya çalışan anlayışın demokratik
hukuk devletinde yeri yoktur. Demokratik hukuk devletinin parlamentosu ise
sayısal çoğunluğa dayanarak denetim yollarını tıkamaz, yürütmenin, idarenin
hatta kendi eylem ve işlemlerinin denetlenmesinin yollarını açar, kolayca
denetlenmesinin koşullarını yaratır. Hiçbir acil iş denetimden daha acil
olamaz, acil işler bulunduğu gerekçesiyle denetim hakkından vazgeçilemez,
denetim görevi ertelenemez; denetim hakkını kullanmak isteyenler de işleri
yavaşlatmakla, tıkamakla suçlanamaz. Sayın Başbakanın her vesileyle söylediği
gibi Meclisi muhalefetin tıkadığı anlayışının demokratik hukuk devletinde yeri
yoktur.
Şimdi bakın, denetim görevi nedeniyle denetim görevini çok gören
bir AKP çoğunluğunda 2007 seçimlerinden sonra bu Mecliste 22 Temmuz
seçimlerinden bu yana 249 birleşim olmuş, 1.328 saat çalışması var, bunlardan
247 toplantı yeter sayısı istenilmiş, 76’sında toplantı yeter sayısı
bulunamamış ve 453 karar yeter sayısı istenilmiş, 196 karar yeter sayısı bulunamamış.
Karar yeter sayısı ve toplantı yeter
sayısı bulunmayan toplam sayı 272’dir, 10’ar dakikayla çarparsanız 2.720 dakika
yapar. Şimdi, denetimden kaçanların, aksine Parlamentonun çalışmasını nasıl
engelledikleri ortadadır. Karar ve toplantı yeter sayısını dahi bulamayan bir
partinin Meclisin denetim yoluyla tıkandığı noktasında şikâyet etmeye hakkı
yoktur.
Değerli
milletvekilleri, adli tıp canlılarda ve ölülerde travmanın
kanıtlarını, etkilerini, nedenlerini ve sonuçlarını değerlendiren, yargıya yansıyan
tıbbi konularda değerlendirme yaparak sonuçların yasal bir dile dönüşmesini
sağlayan bir tıp disiplinidir. Yargı, adli sistemi, ölüm kimliklendirme,
işkence, cinsel saldırı, kaza, yaralanma, zehirlenme, aklı başında olma, hekim
sorumluluğu ve buna benzer geniş bir alanda verilen bilirkişilik hizmeti olarak
da tanımlamaktadır.
Yargı organları
tarafından adli tıp alanında en üst bilirkişilik müessesi olarak kabul edilen
Adli Tıp Kurumunun verdiği raporlar adalet sistemimizde tek belirleyici etkiye
sahiptir. Mahkemeler Adli Tıp Kurumunun verdiği raporlara itibar ederek karar
vermektedirler. Adli Tıp Kurumu Türkiye'nin resmî bilirkişilik kurumudur.
Yargıtay, Adli Tıp Kurumundan rapor alınmadığı nedenle pek çok kararları bozup
geri göndermektedir.
Adli Tıp Kurumu
Adalet Bakanlığının bağlı kuruluşudur. Adli tıp alanında yaşamsal öneme sahip
raporlara imza atan Kurum Başkanı ve Kurul üyeleri evrensel, akademik ve etik
değerlerin aksine siyasi iktidarların tercihine göre üçlü kararnameyle
atanmaktadır. Kurum Başkanı, Adalet Bakanının teklifi, Adalet Bakanı, Başbakan
ve Cumhurbaşkanının üçlü imzasıyla atanmaktadır. Dairelerin başkanları,
kurulların üyeleri ve başkanları ise Kurum Başkanının önerisi, Adalet Bakanı,
Başbakan ve Cumhurbaşkanın onayıyla atanmaktadırlar. Böylece, bilirkişileri
atayanlar da, sicil amirliğini yapanlar da, denetleyenler de aynı kişiler
olmaktadır.
Bu durum,
bilirkişilik kavramına aykırılıklar oluşturmaktadır çünkü bilirkişilik,
hizmetin niteliği gereği herhangi bir konuda verilecek objektif, teknik ve
bilimsel görüş bildirme işidir. Bilirkişiliğin esası, bilimsel görüşün özgürce
sunulabilmesidir. Bilirkişiliğin öncelikli kuralı ise tarafsız olmaktır oysa
Adli Tıp Kurumu devletin bir kurumu olmanın da çok ötesinde özerk de değildir.
Doğrudan Adalet Bakanlığına bağlı, her şeyiyle siyasi iktidarların vesayeti
altındadır. Adli Tıp Kurumunun sadece devlete değil aynı zamanda siyasi
iktidara da endeksli olarak hizmet yürütmesi nedeniyle verilen kararların
bilimsel güvenilirliğine kuşku düşüyor.
Bu durum,
konusunu iyi bilen, yön gösterme konusunda en çok bilenen, ibrelerin en ehil
olanını göreve getirmek yerine, çoğu zaman sırf iktidara yakın oldukları için
bilirkişilik yönünden ehil olmayan kişilerin göreve gelmesine neden olmaktadır.
Gerçek uzmanlar bir masa, iki sandalye usulü açılan adli tıp şubelerine sürgüne
gönderilmektedirler.
Özellikle, son
yıllarda Adli Tıp Kurumu, düzenlediği raporlar nedeniyle toplumda infiale neden
olmakta ve haklı ya da haksız son derece ağır ve şiddetle eleştirilmektedir.
Hatta 2003 yılı başında zamanın Adalet Bakanı Sayın Çiçek, bilirkişilik
müessesesinin kirlendiğini, adli tıp yetersizliğinin yargıyı erozyona
uğrattığını ve işlerin yürümediğini söylemiştir. Türkiye'nin adli tıp
alanındaki en büyük bilirkişilik kurumu olan Adli Tıp Kurumu, bilirkişiliğin en
öncelikli koşulu olan güvenilirliğini bütün toplum nezdinde kaybetmiştir. Adli
Tıp Kurumu tarafından hazırlanan bilirkişi raporlarına bugün artık hiçbir
yurttaşın güveni kalmamıştır. Neredeyse görsel ve yazılı basında Adli Tıp
Kurumunun tartışılmadığı, haber çıkmadığı gün yok gibidir. Adli Tıp Kurumunun
cinsel saldırı suçlarında mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulmadığı
yönünde verdiği raporlar, işkenceler konusunda verdiği raporlar bardağı
taşırmıştır, toplumun sabrını taşırmıştır. Herkes bir gün mağdur, hak arayan,
kanıt arayan konumunda olabilir. Bu nedenle meselenin özü gerçekten hukuk
devleti olabilmektir. Bunun için Adli Tıp Kurumunun içine düştüğü bu durumdan
ivedilikle kurtarılması ve kaybolan itibarının yeniden kazandırılması, yeniden
güvenilir bir bilirkişi kurumu hâline getirilmesi, toplumda yaşayan herkes için
bir gerekliliktir. Bunun için de insanları, mağdurları, hastaları, cesetleri,
yargı kararlarının temelini teşkil eden kanıtları, siyasetin, ön yargının,
hukuksuzluğun gölgesinden kurtarabilmek gerekir. Bunun da yolu Adli Tıp
Kurumunun A’dan Z’ye mercek
altına alınarak Kurumun işleyişini, personelin çalışma şeklini ve koşullarını,
Kurumun güven kaybının nedenlerini, çalışanların sorunlarını araştırarak, Adli
Tıp Kurumunun yeniden güvenilir kurum hâline gelmesi için alınması gerekli
önlemlerin ve yapılması için lazım gelen çalışmaların ivedilikle Meclis
tarafından tespit edilmesidir. İşte, biz bu araştırma önergesini bu nedenle
verdik değerli milletvekilleri.
Sayın Adalet
Bakanına soru sordum, soru önergesi verdim, on yedi tane soru sordum. Sayın
Bakan soruma verdiği yanıtlarda diyor ki: “Adli Tıp Kurumu dünyanın en saygın
adli tıp kurumları arasına gelmiştir.”
Adli Tıp
Kurumunun dünyanın en saygın adli tıp kurumlarından birisi hâline geldiği
gerçeği doğru değildir çünkü bizim ülkemizdeki örgütlenme ve yapılanmaya benzer
bir adli tıp kurumu dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur. Bunu, yine Adli Tıp
Kurumları Uzmanları Derneğinden bir kişi, doçent doktor açıklamıştır değerli
arkadaşlarım. Çünkü, diğer ülkelerdeki yapılanma her
üniversitenin içerisinde bir kürsü şeklidir. Bugün Türkiye’de 53 tane tıp
fakültesinin olduğunu biliyoruz, 48 tanesinde adli tıp kürsüsü var ancak hiçbir
kürsü bu görevi yerine getirmiyor. Çünkü, savcılar
genellikle her işi Adli Tıp Kurumuna gönderiyorlar ve Adli Tıp Kurumunda mağdur
ile şüpheli aynı araçta taşınıyor.
Yine, Sayın Bakan
soru önergeme verdiği yanıtta diyor ki: “Adli Tıp Kurumu çok modern bir hâle
geldi.”
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, ona hemen bir yanıt yine adli tıp uzmanlarından geliyor: “Adli tıp
kurumlarında ne branş uzmanları var ne de gerekli
aletler var.” Daha geçenlerde ayrılan Adli Tıp Kurumu Başkanı, daha önce, bu
İktidar döneminde getirilmişti, onun gazetede açıklamaları var, hiçbir laboratuvarın çalışmadığı, doğru dürüst alet ve edevatın
olmadığı şeklinde açıklamaları var. “Bir steteskop
dahi yok.” diyor bu elimdeki belgelerde. Ya bu insanlar yalan söylüyor ya da
kamuoyuna açıklama yapanlar yalan söylüyor değerli arkadaşlarım. “Gerek tıp
öğrencileri gerekse uzmanlık öğrencileri olgu sıkıntısı çekiyor.” diyor. Yine,
bir adli tıp hocamız diyor ki: “Biz otopsiyi kendi şeyimizde yapamıyoruz,
gidiyoruz Adli Tıpta yapıyoruz. Bu, sorunlar, yükün artırılmasına neden
oluyor.”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla)- Yine Sayın Bakan benim sorduğum bir soruya verdiği yanıtta -Adli Tıp
Kurumu bilimsel verilere göre çalışıyormuş- ben “Hangi ilkelere göre
çalışıyor?” dedim, “Bilimsel verilere göre çalışıyor.” dedi.
Değerli
arkadaşlarım, bilimsel verilere göre çalışan Adil Tıp Kurumu aynı konuda üç
tane rapor veriyor. Bilim tektir değerli arkadaşlarım. Daha önce Üzmez’i kurtaran bir rapor veriyor. Aynı Adli Tıp Kurumu,
şimdi Üzmez’i üzecek bir rapor veriyor. Bu ne biçim
bilimsel verilere göre çalışmaktır? Reşit olan Gamze Özçelik’in
ruh ve beden sağlığının bozulduğu yönünde rapor veriyor, on üç-on dört
yaşındaki bir kıza cinsel sadırı suçu işleniliyor ve buna çocuk psikiyatrı
olmadan muayene yapılarak bu insana ruh ve beden sağlığının bozulmadığı yönünde
rapor veriyor. Bu ne biçim bilimsel çalışmaktır? Bunun neresi hak ve adalet
kurallarıyla bağdaşıyor? Bugün toplumda bu Adli Tıp Kurumuna karşı isyan
duyguları vardır. Herkes haykırıyor. AKP’li arkadaşlarım da aslında bu
haksızlığı görüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Öztürk lütfen sözünüzü bitiriniz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – Ama değerli arkadaşlar, bunları gidermenin yolu Adli Tıp Kurumunun
üzerine korkusuzca gitmektir. A’dan Z’ye neşteri vurmaktır.
Cumhuriyet Halk
Partisinin görevi de Parlamentonun görevi de usulsüzlüklerin üzerine gitmektir.
Usulsüzlükleri, kanuna aykırılıkları kim yaparsa yapsın üzerine gitmemiz lazım.
Bunları söyleyen bilim adamları. Cinsel saldırı suçuna uğrayan bir insanın -Türk Ceza Muhakemeleri
Kanunu ile bir çocuğun ifadesinin alınması kurallara bağlanmıştır- on kez
ifadesinin alındığını oradan istifa eden çocuk psikiyatrı söylüyor.
Bunun üzerine
gitmek bir toplumsal gerekliliktir değerli arkadaşlarım. Özellikle AKP’li
milletvekili arkadaşlarıma söylüyorum: Biz bunu getirirken siyasi eksene
oturtturmadık. Bunun tüm, herkesin ihtiyacı olduğunu bilerek, AKP’lilerin de,
CHP’lilerin de, MHP’lilerin de, toplumdaki her kesimin bunun üzerine gidilmesi
ihtiyacını duyduğumuz için bunu bilimsel bir eksene oturtarak getirdik.
O nedenle, AKP’li
arkadaşlarımın da buna destek vermesini istiyorum. Tüm Meclisin bu önergemize
destek vermesini istiyorum ve bunun kabul edilmesini istiyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Öztürk.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.07
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN
(Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Şimdi Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde söz sırası Van Milletvekili Fatma Kurtulan’a ait.
Buyurunuz Sayın
Kurtulan. (DTP sıralarından alkışlar)
FATMA KURTULAN
(Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son dönemde Adli Tıp Kurumunda
yaşananlara dair CHP tarafından verilen araştırma önergesinin lehinde söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yargı sisteminde
“resmî bilirkişi” olarak tanımlanan ve hazırladığı raporlarla davanın seyrini
tümden değiştirebilen Adli Tıp Kurumunun bilimselliği ve bağımsızlığı, ne yazık
ki gelinen aşamada tartışma konusu olmuştur. Görev süresince hükûmetlerin Kurum üzerindeki baskıları, yapılan atamaların
siyasi olduğu iddiaları, Adli Tıp Kurumunun tarafsızlığını ve bilimselliğini
tartışmalı duruma getirirken, yakın bir tarihte yaşanan ve bir çocuk
istismarından yargılanan Vakit gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez davasıyla bu
tartışmalı durum tekrar gündeme gelmiştir.
Kurum başkanının her Hükûmet döneminde
değiştiği ve atamalarda bilimsel yeterliliği dikkate almayan Adli Tıp Kurumu,
Üzmez davasında da mağdur hakkında “Ruh sağlığı bozulmamıştır.” raporu vermiş,
mağdur tekrar kurula sevk edildiği gün ise, Doçent Doktor Ayten
Erdoğan’ın “Bu kuruldan B.Ç.’nin ruh sağlığının
bozulmadığı kararı çıkacak.” gerekçesiyle istifa ettiği kamuoyuna yansımıştır. Kuruldan şimdiye kadar görevlendirilen ilk çocuk psikiyatristi olan Doçent Erdoğan istifa dilekçesinde
“Çocuğun ruh sağlığının bozulmaması mümkün görünmemektedir. Bu yöndeki tespit
ve değerlendirmelerimi diğer kurul üyelerine bildirmemden itibaren, başta daha
önce mağdura ‘ruh sağlığı bozulmamış’ raporu veren eski kurul üyeleri ve Adli
Tıp Kurumunda çalışan birçok üye ve yönetici tarafından eleştirilere ve
yıpratmalara maruz kalmaktayım. Bu ortamda Genel Kurula girip vakayı sağlıklı
şekilde değerlendirmem mümkün olmayacaktır.” ifadeleri yer alıyordu.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hayati öneme sahip bu itiraflar, Adli Tıp Kurumunun
tarafsız bir kurum olmaktan çok uzaklaştığını ve kararlarını etki altında
kalarak verdiğini açık bir şekilde ortaya koymuştur. Özellikle son zamanlarda
Kurumun çocuk istismarı olaylarında verdiği raporlar, kamuoyunda Kuruma karşı
ciddi kuşkular uyandırmıştır. Son olarak, cinsel istismara maruz kalan bir kız
çocuğu için ruh sağlığının bozulmadığı yönünde verdiği karar şüpheleri
artırmıştır. Adli Tıp Kurumu Başkanı Doçent Doktor Haluk İnce’nin Başkanlığında
40 kişiden oluşan kurul, Vakit gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez’in
cinsel istismarına maruz kaldığı iddia edilen B.Ç’ye
yeniden bir dizi test yapmış ve kurul üyelerinin çoğu B.Ç’nin
beden ve ruh sağlığının bozulduğu yönünde görüş bildirmiştir. Bu durum, Adli
Tıp Kurumunun bilirkişiliğinin en öncelikli şartı olan güvenilirliğini toplum
gözünde kaybettiğini göstermektedir. Bu duruma benzer kaç olayın yaşandığı, kaç
davanın Adli Tıp Kurumunun taraf gözeterek verdiği raporlar neticesinde mağdur
aleyhine sonuçlandığı, araştırılması gereken birçok önemli husustur. Çünkü Adli
Tıp Kurumunun verdiği raporlar, davalarda çok belirleyici bir rol oynamakta ve
mahkemeler bu raporları dikkate alarak karar vermektedirler. Bu olay da
bildiğimiz gibi üstü örtülmeye ve kamuoyuna unutturulmaya çalışılmıştır.
Neredeyse Hüseyin Üzmez’i mağdur gösterecek bu dava,
kadın kurumlarının olayın takipçisi olması neticesinde gündemde kalmış ve Adli
Tıp Kurumunun taraflı ve bilimsellikten uzak kararları teşhir edilmiştir. Büyük
bir kararlılık ve dayanışma içinde birçok kadın cinayeti davasında olduğu gibi
bu davanın da akıbetini değiştiren kadın kurumlarının mücadelelerini buradan
selamlamak istiyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu tartışmalar ve iddialar göstermektedir ki önümüzde
çözüme kavuşturulması gereken bir sorun vardır. Adli Tıp Kurumu yalnızca
Hüseyin Üzmez davası ile tartışmalı duruma gelmemiştir, bundan önce de verdiği
çoğu rapor tartışma konusu olmuş ve yüzlerce “Ruh sağlığı bozulmamıştır.”
yönünde görüş bildirilen dosya, mahkemelerce, uzman olmayan kişilerce rapor
verildiği gerekçesiyle geri gönderilmiştir.
Adaletin doğru
işletilmesi için mahkeme kararlarında belirleyici bir etkiye sahip olan Adli
Tıp Kurumunun inceleme altına alınarak adli görevleri bakımından bağımsız bir
statü kazandıracak düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Bu Kurumun
kararlarını taraf gözetmeden alabilmesi, siyasetin etkisinde kalmaması ve
toplum nezdinde tartışmalı duruma gelen konumundan kurtulması için yeni bir
yapılandırmaya ihtiyaç vardır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kurtulan.
Aleyhinde, Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın.
Buyurun Sayın
Yalçın.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çok değerli
milletvekilleri, Adli Tıp Kurumunda yaşanan gelişmeler ve bilirkişilik
müessesesinin incelenmesi adına Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen
Meclis araştırması açılması önergesi üzerinde, aleyhte söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, aleyhinde söz aldığım araştırma önergesi çok önemli bir konuya
ilişkindir. Bu konudaki fikirlerimi Adli Tıp Kurumunda çalışan, görevini
layıkıyla yapan, görevinde yetkin olan insanları incitmeden anlatmaya
çalışacağım ama ne kadar başarılı olabilirim bilemiyorum.
Adli Tıp Kurumu,
önemli yapısal sorunları olan, varlığı, fonksiyonu, uygulamaları sıkça
tartışılan bir kurum hâline gelmiştir. Ancak Adli Tıp Kurumunu toplum gündemine
esas olarak taşıyan konu ise basında “Üzmez Davası” olarak yer alan on dört
yaşında bir kız çocuğu ile ilgili yaşanan süreç ve verilen rapor olmuştur.
Kurumdan cinsel saldırıya maruz kalmış bir kız çocuğu için “Ruh ve beden
sağlığı bozulmamıştır.” şeklinde verilen rapor neticesi şüpheli tahliye
edilmiş, toplumda infial uyanmış ve bir kurul üyesi önemli iddialar ortaya
atarak Kurumdan istifa etmiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi ise dördüncü kez muayene edilen bu kız çocuğu için aynı
kurumdan, aynı kuruldan ruh ve beden sağlığının bozulduğuna ilişkin bir rapor
verildiğini hep birlikte takip ediyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, böyle bir şey nasıl olabilir? İlk verilen rapor için toplumda
nasıl kuşkular uyanmışsa, bu raporun nasıl baskılar altında verildiğine ilişkin
iddialar gündeme gelmişse bu ikinci rapordan sonra da en azından zanlı
tarafından bakanlar için bu raporun da şaibelerle dolu olduğu iddia
edilecektir. Böyle bir olayın olması en başta Adli Tıp Kurumunu yıpratmıştır.
Kamuoyundaki olan infiale göre ya da kamuoyu baskısına göre farklı raporlar
verebilen bir kurum hâline gelmiştir Adli Tıp Kurumu.
Değerli
arkadaşlarım, bir şeyi daha burada ifade etmek istiyorum: Üzmez olayı medyatik
bir olay olmasaydı, kamuoyunda gündeme gelen bir olay olmasaydı, birtakım sivil
toplum kuruluşları bu konunun üzerine gitmeseydi bu Adli Tıp Kurumu raporu
dosyaya girecek ve bu rapor doğrultusunda işlem yapılacaktı. Bu nasıl bir
haksızlıktır? Benzer durumda olan birçok insan için böyle bir yol açılmamışken
kamuoyunda oluşan baskılar neticesi Adli Tıp Kurumunun güvenilirliğini
tartıştıran bir durum ortaya çıkmıştır.
Sayın
milletvekilleri, bu raporla ilgili olarak Kurum içerisindeki rahatsızlığını
ifade edip istifa eden Doçent Doktor Ayten Erdoğan
neler söylemiştir, birlikte bakalım: “Ben, Kayseri'nin bir köy lisesinden mezun
olan, öğretmen bir babanın 7 çocuğundan biriyim. Çocuklarının hepsini
üniversite okutan bir babanın kızıyım. Kendimi kardelenler olarak görüyorum.
Üniversite, lise hayatımı
devlet bursları ile geçirdim ve bu nedenle devlete ve halkıma borcum var.
Meslek hayatım boyunca hep doğruyu yapmaya, dürüst olmaya çalıştım ve böyle
yetiştirildim.
Adli Tıp Kurumuna
girmem tesadüfen oldu. Üç buçuk yıl önceydi, uzmanlığımı aldıktan sonra özel
bir hastanede çalışmaya başladım. Yirmi beş yıllık hekim olarak hep devlet
kurumlarında çalışmıştım ve doyurucu olmadığını hissettiğim özel sektörden
sıkıldım. Bakanlığa başvurumun ardından Adli Tıp Kuruluna atandım. Kuruldaki
ilk görevim raportörlüktü ve altı ay bu şekilde
çalıştım.
Altı aylık
dönemde kuruldaki tüm eksiklikleri gözlemledim ama sadece raportör
olduğum için muayeneler yapmama izin verilmedi. Ben gelen kişilere bakamadım. O
zamanki yetkiliye çıkarak ‘Biz 25 uzman olarak kurula atandık ve diğer
arkadaşlar muayene yapıyorlar ama ben yapamıyorum.’ dedim. Bu durum Kurul
Başkanına aktarılmış ve bana bir muayene verildi. Muayeneyi yaptıktan sonra
kaşeyi bastım ama bana sadece 'bakacaksın' dendi; ilginçti. Eksiklikleri
gördüm...
Daha sonra
Zonguldak Üniversitesinde göreve başladım ve doçentliğimi bir buçuk yıl sonra
aldım. Kurulda geçirdiğim süre tesadüf değildi ve orada misyon
üstlenmem gerekiyordu. Ben tekrar atama istedim ve kamuoyunun yakından bildiği
olay o anda meydana geldi. Benden önce Çapa’dan başka bir çocuk psikiyatristinin atanması olacaktı ama gerçekleşmedi. Ben
atama için kimseyle de görüşmedim. Ayrıca, davayla da herhangi bir ilgim yoktu,
sadece basından takip ediyordum ancak çocukların mağduriyetini biliyordum.
6. İhtisas
Kurulunda göreve başladım. Çocuklar için uygun ortamı sağlarım diye düşündüm ve
mücadele ettim. Dört ay boyunca doğruyu yapmak uğruna taviz vermedim. ‘Uyumlu
ol’ mesajları verildi. ‘Bir şey değiştirmeye çalışma’ mesajları aldım. Örneğin,
çocukların 7 kişinin önünde muayene edilmesine karşı çıktım.
Konunun uzmanı
olmayan kişiler suçlayıcı sorular soruyorlardı. Çocuklar ağlıyor, kendilerini
yerlere atıyorlardı. Buna izin veremezdim. Çocuğu korumam gerekirken taciz eden
konumuna düşüyordum.
Tüm dünyada; Avrupa
ve Amerika’da nasıl muayene edildiğini araştırdım. Avrupa’daki yetkililerle
görüştüm, kongrelerde konuştum. Görevim sürerken aksaklıklarla ilgili pek çok
dilekçe yazdım. Bazıları işleme sokulmadı, bazılarına da cevap verilmedi. Orada
yaşanan sorunların üstlere, yani Adalet Bakanına, Başbakana, Cumhurbaşkanına
iletildiğini sanmıyorum.
Bas bas bağırdım ve yanlışlıkları söyledim. Tek bir çocuk psikiyatristi vardı ve tüm Türkiye’den görüş alınması
gereken dosyalar geliyordu. Bazı vakalarda 2011'e tarih veriliyor.
Dört aylık
dönemde bin çocuk gördüm. Eski Kurum günde 70 çocuğa bakıyormuş. Bir kişi günde
10-12 kişiye bakabilir. Adli vakalarda bu sayı daha az oluyor. Sayıyı, her gün,
12 çocuk ve 5 yetişkin olarak belirledik. Ama bu sayılar aşılıyor, günlerce
saat sekize kadar bakmaya devam ediyordum. Benim isteğim dışında eklenen
kişiler de geliyordu. Gece de kalmayı teklif ettim... “
Değerli
arkadaşlarım, şöyle devam ediyor Doçent Doktor: “Dosyayı günlerce inceledim.
Bütün diğer vakalarda olduğu gibi kurula çıkmadan bir hafta önce 6. Kurulda
vakayı görüştük. Orada kurul üyeleri ‘Sen bu konuda uzmansın, ne düşünüyorsun?’
dediler. ‘Ruh sağlığı bozulmamış kararı veren üstler var. Benim aynı fikirde
olma zorunluluğum olmadığı için konuşmayayım’ dedim. Çok ısrar ettiler,
fikirlerimi paylaşmam da gerekiyordu zaten. Ben de vakayı görmediğimi ama
dosyayı incelediğimi ve ‘ruh sağlığının bozulması gerekiyor’ sonucuna vardığımı
söyledim. ‘Kendisini de görmek gerekir ama soruyorsanız bozulmamıştır’ dedim.”
Değerli arkadaşlarım,
bu mülakat daha da devam ediyor. Burada söylemek istediğim şey özetle şudur:
Türkiye’de en önemli kurumlardan, bir teknik kuruldan baskı gördüğü için istifa
eden bir doçent doktorun ifadeleridir bu ifadeler. Cinsel istismara maruz
kalmış çocuklarımızın hangi şartlar altında rapora götürüldüğü, incelendiğinin
çok çarpıcı açıklamalarıdır.
2 tane kız çocuğu
babası olarak bu satırları okurken benim de ruh sağlığım bozuldu. Bu çağda, bu
yüzyılda Türkiye böyle bir ayıba daha fazla katlanmamalıdır değerli arkadaşlarım.
O açıdan, ben, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilmiş bu önergeyi çok
önemsiyorum.
Değerli
arkadaşlar, söz almışken bir hususu daha ifade etmek istiyorum. Burada kamuoyu
hep bu konuyla ilgili verilen raporu tartıştı. Rapor verilen, aleyhine ve
lehine rapor verilen kişinin ideolojik kimliğini tartıştı, ideolojik kimliğiyle
ilişkili olan konuları ve kimseleri tartıştı. Oysa bu tartışmada bana göre en
çok yer alması gereken bir husus vardı, o da şu:
Değerli
arkadaşlar, bir cinsel saldırının bir insanın ruh sağlığını bozup bozmadığına
göre bir artırım nedeni nasıl olur? Bunu hiç kimse tartışmadı. Nasıl bir çocuk
olabilir ki kendisine karşı yapılan bir cinsel saldırıdan rahatsız olmasın, bu
cinsel saldırı sebebiyle ruh ve beden sağlığı bozulmasın? Bu nasıl kabul
edilebilir? Yani bir cinsel saldırının bir insanın ruh sağlığını, beden
sağlığını bozup bozmayacağını tartışmak abesle iştigaldir. Her cinsel saldırı
gerek çocuk olsun gerek yetişkin olsun mutlaka o kişide ruhsal ve bedensel travmalar yapmaktadır. Böyle bir kriterin
Ceza Kanunu’nda yer alması bana göre son derece yanlış ve son derece
sakıncalıdır. Bu konu gündeme gelmişken işin bir de bu boyutunu tartışmanın
doğru olacağını düşünüyorum.
Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar bu konuyu bir şekilde
gündeme getirmiş oldular, biz de fikirlerimizi ifade ettik. fakat
burada yalnızca “Adli Tıp Kurumunda neler oluyor”u
tartışmak, bunu araştırmak bana göre yetmez. Burada bir hukuk hatası da
yapılmaktadır. Bildiğimiz gibi, adliyeler Anayasa’daki pozisyonlarına göre
bağımsızdır, tarafsızdırlar. Adli Tıp Kurumu Kanunu’nda Adli Tıp Kurumuna
verilen görev ise, hâkimliklerin, savcılıkların kendisinden teknik görüş
alabileceği bir bilirkişi kurumu olarak öngörülmüştür ve kuruluş kanununda da
Adalet Bakanlığına bağlı bir kurum olarak tanımlanmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RIDVAN YALÇIN
(Devamla) – Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
RIDVAN YALÇIN
(Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, yargı bağımsızken, hâkim, savcılar
anayasal güvenceler altında çalışırken, birçok kararın değişmesine yol açan,
birçok kararın esas gerekçesi olan bilirkişi kararlarının taraflı makamlar
tarafından veriliyor, üretiliyor olması yargının bağımsızlığı mantığıyla
çelişen bir durumdur. Onun için burada yapılması gereken
önemli bir husus daha var ki, o da adliyelere bilirkişilik yapan -ki, bu
bilirkişilik çok alanda olabilen bir şey- trafik kazalarında olabilen bir şey,
cinsel istismar suçlarında, şüpheli ölümlerde, ruh ve beden sağlığının
kaybedilmesinde, sakatlık, malullük durumları gibi sayısız alanlarda
bilirkişilik yapan bir kurumun Adalet Bakanlığına bağlı kalması bilirkişilik
müessesesinin, bağımsız, tarafsız yargıyla aynı eklemde olması gereken bilirkişilik
müessesesinin devlet tarafından kontrol ediliyor şeklinde devamı Türk hukuk
sisteminde daha fazla götürülemeyecek bir sakatlıktır.
Bu önerge
vesilesiyle konunun bu şekilde gündeme gelmesini talep ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Yalçın.
Aleyhine Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli.
Buyurunuz Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
aleyhine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hepinizin bildiği
gibi, şu anda Meclis çalışmaları geçen hafta grubumuzun önerisi doğrultusunda
şekillendi ve çalışma saatleri, içeriği buna göre belirlendi ve bu
çalışmalarımızı da bu çerçevede yürütüyoruz.
Tabii, değerli
arkadaşlar, geçen hafta sıkıntılı bir ortamda bu görüşmeler yapıldı ve grup
önerileri getirildi, diğer siyasi parti grupları da kendi önerilerini
getirdiler. Grubumuzun önerisi kabul edilince böyle bir zaman ve içerik oluştu,
bu şekilde yürütüyoruz.
Biz -geçen hafta
yaptığımız, buradan, bir konuşmada da ifade etmiştim, bugün de tekrarlamakta
fayda görüyorum- bu çalışma içeriği, görüşeceğimiz konular, yani haziran sonuna
kadar planlanan ve Genel Kurulda görüşülmesi düşünülen ya da dizayn
edilen içerikle ilgili olarak da diğer gruptaki arkadaşlarımızla bunu
değerlendirebiliriz, tartışabiliriz, değiştirebiliriz. Bu konuda açığız.
Ayrıca, denetim
konularıyla ilgili olarak da yine talep olduğu takdirde muhalefete mensup
arkadaşlarımız tarafından, gündemi, denetim konuları da görüşecek şekilde
yeniden düzenleyebiliriz. Buna da açığız, buna da herhangi bir… Ve biz bunu
aslında arkadaşlara da ifade ettik, buradan da açıkladık.
Ayrıca, bizim,
haziran sonuna kadar öncelikli olarak görüşülmesinde fayda gördüğümüz, Hükûmetimizin fayda gördüğü on beş tane kanun tasarısı var.
Bunların bu temmuza kadar görüşülmesinin uygun olacağını düşünüyoruz. Bunların
önemli bölümü zaten kamuoyunun, yakından ilgilendiren, beklediği, iş âleminin
ve diğer grupların beklediği önemli tasarılar söz konusu, önemli düzenlemeleri
içeren tasarılar söz konusu.
Elbette şu anda
yürütmeye çalıştığımız yöntemle çok verimli bir sonucun alınabilmesinin de
mümkün olmadığı açık. Belki bunların içerisinde görüşülmeyi bekleyen bu
tasarılar bir an önce yasalaşsa birçok vatandaşımız sıkıntıdan kurtulacak.
Mesela bunlardan en ilginç örneği, şu anda gündemde olan Gelir Vergisi
Kanunu’ndan sonra görüşmeyi planladığımız kredi garanti fonu oluşturulmasına
ilişkin kanun tasarısı. Son derece önemli. Özellikle
KOBİ’lerin finansman ihtiyaçlarının giderilmesi ve bu yükten kurtarılması
noktasında önemli rahatlama sağlayacak olan hükümler içeren bir düzenleme, bir
tasarı.
Eğer belki bu, daha verimli çalışma imkânına, daha etkin çalışma
imkânına kavuşabilse şu anda Meclis Genel Kurulu, bu düzenleme de kanunlaştığı
takdirde KOBİ’ler başta olmak üzere özellikle yaşanan kriz nedeniyle sıkıntı
içerisinde olan, finansman sıkıntısı içerisinde olan birçok, binlerce firma
buradan fayda sağlayacak, rahatlayacaklar ve bu ülkeye, ekonomiye katkı
sağlayacaklar, hizmet edecekler, hizmet etmeye devam edecekler. Bu gecikme nedeniyle bunları çıkaramıyoruz maalesef.
Çıkaramadığımız için de insanlarımızın, kamuoyunun, iş âleminin beklediği bazı
düzenlemeleri -gecikiyor- gerçekleştiremiyoruz, sonuçlandıramıyoruz. Bizim
tekrar bu önerimiz bir an önce tekrar bunların sonuçlanması.
Ayrıca
komisyonlarda bekleyen önemli tasarılar var. Onlar belki bugün, bu hafta
içerisinde Genel Kurulun gündemine gelecek, onları da görüşmemiz gerekecek.
Mesela Çek Kanunu bunlardan bir tanesi. Son derece önemli, hayati önemi haiz
düzenlemeler içeriyor ve toplumun çok önemli bir kesiminin beklediği, yaşanan
sıkıntılar nedeniyle zora düşmüş olan iş adamlarımızı, çek kullanıcılarını
rahatlatacak olan düzenlemeler içeren bir kanun tasarısı. Dolayısıyla bunların
da bir an önce konuşulması, görüşülmesi gerekiyor. Sanıyorum, bu bahsettiğim
tasarıların bir an önce yasalaşması noktasında tüm milletvekillerimize değişik
çevrelerden baskıların geldiğini de ben biliyor ve tahmin ediyorum. Dolayısıyla
belki hepimize düşen görev bu noktada, acil, öncelikli, gerçekten toplumdaki
sıkıntıları rahatlatacak binlerce, on binlerce iş adamının şu anki darboğazdan
kurtarılmasına katkı sağlayacak olan bu düzenlemelerin bir an önce burada
görüşülüp yasalaşması gerekiyor.
Yine aynı
çerçevede Kat Mülkiyeti Kanunu’nda değişiklik yapan bir tasarı var. Hepiniz
biliyorsunuz, uygulamada sıkıntı var, iskân ruhsatlarının alınmasına ilişkin.
Çok da sınırlı bir süre söz konusu. Bu süre içerisinde şu andaki mevzuata göre
birçok, binlerce vatandaşımızın, insanımızın mağdur olacağı kesin. Bu
mağduriyeti ortadan kaldırmayı hedefleyen ve sağlayacak olan bir düzenleme
tasarısı. O da bekliyor, gelecek, komisyonlarda.
Dolayısıyla bütün
bunları hep birlikte görüşebiliriz, uzlaşabiliriz. Biz hepsine açığız. İçerik
olarak yeniden belirlenmesine açığız. Yani haziran sonuna kadar hangi
tasarıların öncelikli olarak görüşülmesi konusunda muhalefete mensup
arkadaşlarımızla, gruplarımızla görüşmeye açığız. Denetim konularını yeniden dizayn etmeye, organize etmeye açığız. Her şeyi konuşmaya,
saatleri tartışmaya açığız. Bunu aslında biz diğer grup başkan vekili
arkadaşlarımıza dün ilettik bu görüşlerimizi, kanaatlerimizi. Burada da ifade
ediyorum. Amacımız da bir an önce, acil olan bu tasarıların yasalaşması ve
Meclisimizin de daha etkin, daha verimli çalışması ve belki de, işte, temmuz
başına gelindiğinde… Gerçekten çok yoğun bir çalışma dönemi geçirildi, bütün
milletvekili arkadaşlarımızın bir tatile ihtiyacı var. Tabii, aslında sadece
tatil demek mümkün değil çünkü başka, bu sefer seçim bölgelerimizdeki
çalışmalar başlıyor. Amacımız, hedefimiz, temennimiz ve beklentimiz de haziran
sonuna kadar, acil olarak gördüğümüz, değerlendirdiğimiz bu düzenlemeleri
yasalaştırarak Meclisi Temmuz 1 itibarıyla tatile sokmak. Bu çerçevede biz,
muhalefete mensup gruptaki arkadaşlarımızın, grup başkan vekillerimizin,
gruplarımızın önerilerini bekliyoruz ve önerilerine de açığız. Burada ya da
başka yerde, istedikleri yerde, tekrar söylüyorum, çalışma saatlerini
değerlendirebiliriz, yeniden dizayn edebiliriz,
içeriği, yani görüşülmesi gereken kanun tasarılarını konuşabiliriz ve her şeyi,
denetim konularını konuşabiliriz ama burada bizim tek hassas olduğumuz nokta,
haziran sonuna kadar bu acil ve gerekli olduğunu düşündüğümüz, topluma, ülkeye
katkı sağlayacağına inandığımız bu yasal düzenlemelerin bir an önce
görüşülmesi, kanunlaşması ve hizmet eder hâle gelmesi.
Bu uzlaşma ve
biraz önce yaptığım bu çağrı çerçevesindeki mutabakat olduğu takdirde, biz AK
PARTİ Grubu olarak da buna olumlu yaklaşacağız ama bu oluşana kadar da, elbette
şu anda bir çalışma takvimi ve yürütülen bir -şu anda- içerik var Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda. Bu olmadığı takdirde, elbette, Cumhuriyet Halk
Partisinin grup önerisinin aleyhinde oy kullanacağız.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Canikli.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN – Yoklama
talep ediyorsunuz oylamadan önce.
Evet, bakıyorum:
Sayın Anadol, Sayın Hamzaçebi,
Sayın Akıncı, Sayın Korkmaz, Sayın Emek, Sayın Süner,
Sayın Kaptan, Sayın Barış, Sayın Güner, Sayın Arifağaoğlu, Sayın Karaibrahim,
Sayın Ünsal, Sayın Köse, Sayın Sönmez, Sayın Bingöl, Sayın Çöllü, Sayın Aydoğan, Sayın Erenkaya, Sayın
Köktürk, Sayın Coşkuner.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayımız vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- (10/318, 10/376) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9/6/2009
Salı günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ve saat 19.00’a kadar çalışmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre vermiş
olduğu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
Şimdi, İç
Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Esfender
Korkmaz’ın, 5582 sayılı Konut Finansmanı Sistemine
İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 24’üncü
Maddesine, Geçici Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/399)
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/138)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/399 Esas
numaralı kanun teklifime iç tüzüğün 37. maddesine göre işlem yapılmasını
saygılarımla arz ederim.
20.04.2009
Prof.
Dr. Esfender Korkmaz
İstanbul
BAŞKAN – Teklif
sahibi olarak İstanbul Milletvekili Sayın Esfender
Korkmaz, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ESFENDER KORKMAZ
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, benim teklifim, 5582 sayılı Konut Finansmanına İlişkin Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 24’üncü maddesine geçici bir
madde eklenmesiyle ilgilidir. Bunun hedefi, ekonomik kriz nedeniyle işini
kaybedenler içerisinde, işsiz kalanlar içerisinde eğer çalışırken konut almış
olan varsa, gerek TOKİ’den gerekse banka kredisi
yoluyla konut alanlar varsa, amaç, bunların bu konutlarını kaybetmemesi. Zaten
işini kaybeden bir insan evini de kaybederse, bu, toplum için önemli bir handikap oluşturur, önemli bir sosyal sorun oluşturur. Bu
gibilerin sayısı 200 bin dolayındadır. Dolayısıyla, eğer bu 200 bin ailenin
konut kredileriyle ilgili bir çözüm getirirsek, bu 200 bin ailenin konutundan,
evinden barkından olmasını önleyeceğiz.
Bu teklifte,
konut kredisi alanların yahut TOKİ’den konut
alanların, taksit ödeyenlerin taksitleri bir yıl için dondurulsun diyoruz. Ama
bankalara olan faizi de ödensin. Nereden ödensin? İşsizlik Fonu’ndan ödensin.
Eğer dövize endeksli veya döviz cinsinden kredi alan varsa, konut alan varsa
bunların farkı da İşsizlik Fonu’ndan ödensin. TOKİ’den
alanların bir yıl dondurulsun ödemeleri, herhangi bir faiz ödenmesin.
Değerli
arkadaşlar, bir ekonomik kriz yaşıyoruz. Bunun yalnızca ekonomik boyutu yok,
bir de sosyal boyutu var. Bugün işsiz sayısının 6 milyonu geçmesi ve kriz
nedeniyle, yalnızca kriz nedeniyle bu yıl sonuna kadar
2 milyon kişinin işsiz kalıyor olması, mutlaka bizi, krizden dolayı, günahı
olmayan ve işsiz kalan bu insanlarla ilgili bazı önlemleri almaya götürüyor ve
bu önlemleri almak zorundayız. Ekonomik krizin sosyal boyutu anarşi, terör,
intiharlar, iflaslar… Bunları dikkate almak zorundayız.
Değerli
arkadaşlar, bu krizden çıkışın yolu önce talebi artırmaktır. Bakın, bu gibi
önlemlerle tüketiciye imkânlar sağlayarak ancak krizden çabuk çıkabiliriz,
ekonomide canlanma sağlanabilir. Şimdi, bugüne kadar yapılanlar hiçbir şekilde
tüketiciye bir imkân sağlamamıştır. Örneğin, son açıklanan yatırım
teşviklerinde de yine tüketiciye herhangi bir imkân sağlanmamıştır. Arkadaşlar,
yalnızca yatırımları ve üretimi teşvik etmek yeterli değil, aynı zamanda toplam
talebi artırmak için tüketimi de teşvik etmek zorundayız. Nasıl bütün dünyada
tüketicinin cebine para konuluyorsa, Türkiye’de de eğer bu krizden çıkmak
istiyorsak tüketiciye imkânlar sağlamak, tüketicinin satın alma gücünü artırmak
zorundayız.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Başbakan “Halkta para var.” diyor. Ben şimdi size soruyorum:
Bir ülkede eğer 6 milyon 200 bin işsiz varsa ve işsizlik oranı, gerçek işsizlik
oranı yüzde 22’lere çıkmışsa bu ülkede kimin cebinde para var demektir değerli
arkadaşlar?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) – Dolayısıyla, burada kredi kartı faizlerinin düşürülmesi gerekiyor.
Bunu getirdik huzurlarınıza, reddettiniz. Kredi kartı mağdurlarının borçlarının
vadeye yayılması gerekiyor. Böyle olursa tüketicinin satın alma gücü artacak,
tüketici yeni talep yaratacak. Bunu da reddettiniz. Şimdi işsizlerin konut
kredisini reddederseniz bu talebi artırmak için bir imkânı daha reddetmiş
olacaksınız. Onun için biraz da işsizleri görelim, biraz da tüketiciyi görelim,
biraz da halka inelim ve bu teklifi kabul edelim.
Teşekkür
ediyorum.
Saygılar
sunuyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Korkmaz.
Önerge üzerinde
Muğla Milletvekili Fevzi Topuz.
Buyurunuz Sayın
Topuz. (CHP sıralarından alkışlar)
FEVZİ TOPUZ
(Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5582 sayılı Konut Finansmanı
Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun
24’üncü Maddesine Geçici Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi üzerinde
söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dünyayı ve Türkiye’yi etkisi altına alan ekonomik kriz giderek
derinleşmektedir. Kriz nedeniyle birçok firma ve kuruluş üretimini durdurmak ya
da üretimine ara vermek durumunda kalmıştır. Bu durumdan dolayı üretimini
durduran veya ara veren firma ve kuruluşlar işçi çıkarmaktadır, personel
azaltma yoluna gitmektedir. Bu durumdan dolayı 2008 yılının ikinci yarısından
itibaren Türkiye’de ekonomik kriz daha da derin hissedilmeye başlanmıştır. AKP Hükûmetinin başta Başbakanı olmak üzere bakanları “Kriz
teğet geçti.” deseler de kriz merkezden geçmiştir.
Ülkemizin değişik
bölgelerinden aldığımız bilgilere göre 1 milyona yakın işçi işsizler ordusuna
katılmıştır. 2009 yılında ekonomik krizin daha da ağırlaşarak gittiğini
görmekteyiz. Yaz sezonunun gelmesiyle turizm bölgelerindeki hafif canlanmalara
rağmen krizin eylül ve ekim aylarından sonra yine derinleşeceği görülecektir.
Dünyada ve Türkiye’de yaşanan ekonomik politikalar sonuçta devletin güçsüz
kalmasına neden olmuştur. Bu noktada reel sektör-finans sektörü dengesinin
bozulmasına neden olmuştur.
Ekonomik
krizlerde siyasi iktidarın görevi, krizin derinleşmesini ve sosyal patlamayı
önlemek için ekonomik ajandalara destek sağlamaktır. Bu destek yalnız reel
sektör ve finans sektörüne olmamalıdır. Tüketici ve özellikle çalışan kesim de
işsiz kalanları dikkate almak durumundadır.
Hükûmet krize karşı
yeterli önlemleri almakta mıdır? Soruları tartışmak artık bu noktada
anlamsızlaşmıştır. Bilindiği üzere, kriz Amerika Birleşik Devletleri’nden tüm
dünyaya yayıldı, nasıl olduğunu da biliyoruz. Abartılı bir şişkinliği söz
konusuydu finansman sektörünün. Finansman sistemi azla yetinmeyi beceremeyen
bir patolojik özellik kazanmıştı. Yatırım eğilimi çok yüksek olmasına rağmen,
özellikle hane halkı yani sıradan Amerikalı, gelirinin üstünde tüketmeye
başladı. Bir borç ekonomisi oluştu. Bu işi kolaylaştıran bir de finansal
araçlar imal edildi. Bu araçlar öyle araçlar ki, el değiştirmeden satıcıya
komisyon getiriyor. Dolayısıyla yapay bir biçimde gelişen işte bu ipotekli
konut piyasasının iç yüzü dünyaya kriz olarak yansıdı. Açıkladığımız benzer
sistem Türkiye’de de kuruldu. Üstteki yapı bize de çok benzemektedir. Güçlü
ekonomileri bile çökerten bu yapı, bizim bünyemize uygulandığında çöküşün izi
kalıcı oldu.
Küreselleşme ve
onun yarattığı bu kriz birçok olumsuz yönünün yanı sıra en önemli felaketi ise
sosyal devleti yok ediyor olması ve bunun yansıması ücretlilerin büyük bir
felaket yaşamasıdır. Bu konuda küçük de olsa, kanun teklifiyle, işsiz kalan
çalışanlara destek verilmelidir.
Bu noktada, 2008
yılı birinci yarısından sonra işten çıkarılan ve 2010’un birinci yarısı sonuna
kadar işten çıkarılacak işsizlerin, varsa konut kredilerinin bir yıl süreyle
dondurulması talep edilmektedir. Borçlar hiçbir şekilde kaldırılmamakta olup
kriz atlatılıncaya kadar borçlar dondurulmaktadır. Bu arada, işsiz kalan
vatandaşlarımızın krediyle aldıkları konutları ellerinden çıkmamış olacaktır.
Gerekli önlemler alınmadığı takdirde, toplumumuzun bu yapısıyla gelir
dağılımındaki bozukluğun devam edeceği, hatta halkımızın bir kat daha fazla
yoksullaşacağı açıktır. Bu yapı devam ettiği sürece, yurttaş olma bilinci yok
edilecektir. Böylece, dinsel açıdan bağımlılaşmış insan tipi yaratılacaktır. Bu
gelişmeler de iktidarın işine gelmektedir. Yoksulluk sorununa dair bu bakış,
Türkiye’ye özgü, AKP’nin sadaka kültürünün yerleşmesiyle birlikte, kültürel
ölçekte egemen olan yeni liberal yaklaşımın Türkiye’ye yansımasıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
FEVZİ TOPUZ
(Devamla) – Teşekkürler Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bu kriz ortamında bir de işsiz kalan milyonlarca vatandaşın,
çaresiz kalan halkımızın yanında olmanın tam zamanıdır.
TOKİ, 58’inci ve
59’uncu hükûmetlerin Acil Eylem Planı’yla doğrudan konut
yapma ve kâr amaçlı projeler yapma yetkilerini almış, kâr etmek için lüks ve
pahalı konutlar yaptırmaya başlamıştır. TOKİ, ürettiği konutları en az 2 katına
satmaktadır. Maliyetler ve satış rakamları açıklanmalıdır. Yapılmış konutların
birçoğu satılamamaktadır. Neden satılamadığı net olarak ortaya konmalıdır.
Ekonomik ve
sosyal haklardan, örneğin sosyal güvenlik, sendika ve toplu sözleşme, asgari
ücret, eğitim ve sağlıklı yaşam bir lütuf değildir, haktır. Yoksulluk bireysel
bir sorun olarak görülmemelidir. Gelir paylaşımı sorunu ile bireyin hak
arayışını görmezlikten gelen işte bu anlayıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Topuz, lütfen bağlayınız.
FEVZİ TOPUZ
(Devamla) – Sağ ol, teşekkürler.
Sosyal devlette,
halkın ihtiyaçları ve toplumsal fırsat eşitliği ön plandadır. Yapılan teşvik ve
desteklemeler halkın gereksinimlerini karşılayamıyor. Bu konuda işsiz kalan
vatandaşlarımıza gerekli desteğin verilmesini Meclisin takdirine bırakıyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Topuz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, saat 20.00’ye kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.03
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN
(Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692)
(S. Sayısı: 385) (x)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
385 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Geçen birleşimde
3’üncü madde kabul edilmişti. Şimdi, 4’üncü maddeye bağlı geçici madde 76
üzerinde dört adet önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutup
aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve dördüncü maddesi ile düzenlenerek
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici yetmiş altıncı maddenin
birinci fıkrasında geçen “31/12/2013” ibaresinin madde
metninden çıkarılarak “31/12/2012” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve
teklif ederim.
Kerim
Özkul
Konya
(x) 385 S. Sayılı Basmayazı 04/06/2009 tarihli
99’uncu Birleşim Tutanağı’na eklidir.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa tasarısının 4. maddesinin
Geçici 76. maddesindeki 31/12/2013 tarihinin
31.12.2014 olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Zekeriya Akıncı |
Şevket Köse |
|
Malatya |
Ankara |
Adıyaman |
|
Tayfur Süner |
Gökhan Durgun |
|
|
Antalya |
Hatay |
|
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının Çerçeve 4 üncü maddesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi
Kanununa eklenen Geçici 76 ncı maddede yer alan “31/12/2013” ibaresinin “31.12.2014” olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
Cemaleddin Uslu |
|
Konya |
Manisa |
Edirne |
|
Mustafa Enöz |
Yılmaz Tankut |
Ali Uzunırmak |
|
Manisa |
Adana |
Aydın |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
dördüncü maddesi ile düzenlenerek 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa eklenen
geçici yetmiş altıncı maddenin birinci fıkrasında geçen “31/12/2013”
ibaresinin madde metninden çıkarılarak “31/12/2015” ibaresinin madde metnine
eklenmesini arz ve teklif ederim.
Mustafa
Ataş
İstanbul
BAŞKAN – Son
okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Kim
konuşacak?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
5300 sayılı Tarım
Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu kapsamında düzenlenen ürün senetlerinin
elden çıkarılmasından doğan kazançların gelir ve kurumlar vergisinden müstesna
olacağı sürenin uzatılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 20.10
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN
(Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
385 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesine bağlı geçici 76’ncı madde üzerinde verilen
İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş’ın önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
OKTAY VURAL (İzmir)
– Kabul edilmiş midir?
BAŞKAN - Karar
yeter sayısı vardır.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi okutacağım
iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz
vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının Çerçeve 4 üncü maddesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi
Kanununa eklenen Geçici 76 ncı maddede yer alan “31/12/2013” ibaresinin “31.12.2014” olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
385 sıra sayılı yasa tasarısının 4. maddesinin Geçici 76. maddesindeki 31/12/2013 tarihinin 31.12.2014 olarak değiştirilmesini arz
ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
ve arkadaşları
BAŞKAN –
Komisyon, önergelere katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Kim
konuşacak acaba efendim?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Tayfur Süner…
BAŞKAN – Tayfur Süner…
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Ben de konuşacağım.
BAŞKAN - Sonra da
siz…
Önce Tayfur Bey
konuşsun o zaman, ona söz verdim.
Buyurun Sayın Süner. (CHP sıralarından alkışlar)
TAYFUR SÜNER
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
tasarının 4’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz
4’üncü maddede 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’na iki geçici madde eklenmesi
amaçlanmaktadır. Bunların ilki olan geçici 76’ncı maddede Tarım Ürünleri
Lisanslı Depoculuk Kanunu kapsamında düzenlenen ürün senetlerinin elden
çıkarılmasından doğan kazançların 2013 yılının sonuna kadar gelir ve kurumlar
vergisinden müstesna olması amaçlanmaktadır. Bir diğeri olan geçici 77’nci
maddede ise bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlerle ilgili
olarak İş Kanunu’nun 21’inci maddesi uyarınca işverenlerce işçiye ödenen işe
başlatmama tazminatlarının damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi
tutulmamasını önermektedir.
Ülkemizdeki tarım
sektörünün gelişmesi bakımından lisanslı depoculuğun teşvik edilmesi ve amacı
doğrultusunda daha işlevsel hâle getirilmesi ihtiyacı ortadadır ancak bunun
için sadece vergi muafiyetleri ile yetinilmesi de yeterli değildir. Konunun,
üretimi ve üreticiyi koruyan millî bir tarım politikası çerçevesinde yeniden
ele alınmasında fayda vardır.
Ayrıca lisanslı
depoculuk da ülkemizde çok yaygın değildir. Bu yüzden geçici 76’ncı maddenin
kapsamının genişletilip vergi muafiyet süresinin de 2013’ten 2018’e çekilmesi
gereklidir. Bununla birlikte yargı kararlarının uygulamaya yön vermesinden
dolayı geçici 77’nci maddeye ihtiyaç bulunmamaktadır ve madde metninden
çıkarılmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde 2008’de ve 2009’un ilk yarısında kapanan iş yeri
sayısında çok büyük artışlar görülmektedir. Kapanan iş yeri sayısı arttıkça
yalnızca o iş yerinin sahibi değil, burada çalışanlar da işsiz kalmaktadır. Bu
durum çalışanların ailelerini de etkilemektedir. Bununla birlikte kapanan iş
yerine mal satan ya da hizmet yapan firmaların da işleri olumsuz yönde
etkilenmektedir. Devletin de gelir vergisi, KDV ve sigorta primi kaybı hâliyle
olmaktadır. Böyle bir ortamda asgari ücret üzerinden gelir
vergisi kesintisinin bir yıl süreyle yapılamayacağı, asgari ücreti aşan
ücretlerde ise asgari ücret tutarına isabet eden gelirin bir yıl süreyle
vergiden muaf olması ve sigortalı çalıştıran özel sektör işverenlerinin SSK
prim ödemelerinin kendi paylarına düşen kısmının bir yıl boyunca 10’ar puan
aşağıya çekilmesi, hiç olmazsa iş yerlerinin bir yıl süreyle daha ayakta
kalmalarına yardım edecek bir uygulama olacaktır. Bu konuda bir kanun
teklifim de vardır.
Sayın Başbakan
geçen hafta bir tedbir paketi daha açıkladı. Bu pakette gelir vergisi indirimi
olacağını ve SSK prim ödemelerinin iş yerlerine düşen kısmının bir bölümünün
hazine tarafından karşılanacağını söyledi. Biz burada kaç zamandır yapılması
gerekenleri söylüyoruz. Sayın Başbakanın doğru yola girdiğini görmek güzel
ancak bu teşviklerin bölgesel bazda olması dar durumda
olan vatandaşlarımın hevesini kursağında bırakmıştır. Şu anda bütün ülkemiz
ekonomik sıkıntı içindedir. Sayın Başbakan vatandaşın cebinde yeteri kadar para
olduğunu zannediyor. Başbakan ya bu ülkede yaşamıyor ya da bu ülkenin
gerçeklerinden habersiz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AKP Hükûmeti, paketleri bir bir açıyor ancak emeklilerden hâlâ bahseden yok.
Emeklilerimiz de büyük ekonomik sıkıntı içindedirler. Açlık sınırı olarak
açıklanan 820 TL’yi bile bulmayan aylıklarla geçinmek zorunda kalan
emeklilerimiz, zorunlu ihtiyaçlarını bile karşılayamaz duruma getirilmişlerdir.
Emeklilerimizin ekonomik açıdan biraz olsun rahatlaması için maaşlarının en az
yüzde 50 artması gereklidir. Bu yolla hem emeklimiz zorunlu ihtiyaçlarını
rahatlıkla karşılayabilecek hem de evindeki hapis hayatından kurtularak sokağa
çıkacak ve esnafımıza da hatırı sayılır katkısı olacaktır. Bu konuda da kanun
teklifim vardır ve ilgili komisyonda görüşülmeyi beklemektedir. Bu kanun
çıkıncaya kadar her kürsüye çıktığımda emeklilerin maaşlarının iyileştirilmesi
için dikkatinizi çekmeye devam edeceğim.
Böyle bir torba
kanunu Meclise getiriyorsunuz. Burada, emeklilerimizin ve çalışanlarımızın
gelir vergisi muafiyeti hakkında maddeler vardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
TAYFUR SÜNER
(Devamla) – Teşekkür ederim.
Bu insanlarımızın
gelirlerini artırıcı maddeler de var mıdır? Yoktur. İşte bizim dediğimiz buydu.
AKP Hükûmeti tarafından açıklanan tedbir paketleri ve
Meclisimizden geçen bu tip kanunlar piyasayı ancak geçici olarak rahatlatmaya
yöneliktir.
Değerli
milletvekilleri, AKP Hükûmetini buradan kaç sefer
uyardık ama Hükûmet, hâlâ dünyada yaşanan ekonomik
krizin biteceğini ve krizin bitmesiyle beraber her şeyin ülkemizde de yola
gireceğini zannetmektedir. Bunun böyle olmayacağını AKP İktidarı dışında herkes
görmektedir. Bu yüzden, alınacak tedbirlerin geçici değil, kalıcı olması
gerekmektedir. Teşviklerin tapu, bina, çeşitli giderler üzerinden değil,
üretilen ürün üzerinden verilmesi daha uygun olacaktır. Siz dolaylı teşvik
vererek muafiyetlerin yanlış adreslere gitmesine yol açıyorsunuz. Bunun için
dolaylı teşvik değil, üretime teşvik verilmesi hem üreticiyi hem de tüketiciyi
rahatlatacak, kayıt dışını da kayıt içine alacaktır.
Önergemize destek
vereceğiniz ümidiyle hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Süner.
Buyurun Sayın Uzunırmak. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın çerçeve 4’üncü maddesindeki
geçici madde 76’da, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu kapsamındaki ürün
senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlara istisna getirilmesini,
gelir ve kurumlar vergisinden müstesna olmasını ilgilendiren konuda önergemiz
üzerinde konuşuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, biz Sayın Bakanla görüşmüştük. Tabii ki Sayın Bakan değişti. Burada
bir yanlışı düzeltmek istiyorum: Yeni Bakanımız oraya geldi ama Mehmet Şimşek
Bey bizim önergemize katılma yönünde irade beyan buyurmuştu, Sayın Bakan
değişince belki bundan habersiz olduğundan katılmadı. Burada verdiğimiz önerge…
Ben şunu kesinlikle ifade etmek istiyorum: Tabii ki Parlamentoda Hükûmetin bazı iyi yönde faaliyetleri de oluyor, tasarıları
da oluyor, biz bunlara destek oluruz. Lisanslı depoculuk… Değerli arkadaşlar,
insanlığın geldiği noktada tüketim alışkanlıkları, çeşitlilikleri ve
nitelikleri değişmiştir, değişmektedir ve dolayısıyla buna dayalı olarak üretim
alışkanlıkları, üretimin nitelikleri, üretimin çeşitlilikleri de değişiyor ve
dolayısıyla pazarlama da değişiyor; dolayısıyla, tarımın desteklenmesi, gıdanın
stratejik alanının daha önemli hâle gelmesi, bu gibi konuları desteklememiz
gerekmektedir. Ama kanun mantığı çerçevesinde baktığımızda bu tasarı Meclise
22/4/2009 yılında gönderilmiş ve hazırlanışı herhâlde zannederim 2008 yılında, ki beş sene bir plan dâhilinde olması daha iyi
öngörü olurdu, ama buraya gelinceye kadar tabii ki 2013 yılı artık beş seneden
az bir zamana tesadüf etmektedir. Biz böyle bir teşvikin en azından bir beş
sene yatırımcının önünü görebilmesi için olmasını teklif ediyoruz. Gönül ister
daha uzun olsun. Ama şunu anlamak mümkün: Değerli arkadaşlar, Hükûmetin uyguladığı bazı uygulamalarda bütçe açığının 20
milyonu aştığını görüyoruz. Dolayısıyla bu tasarıda da çok fazla ısrar
etmemekte fayda olduğu kanaatini taşıyorum ben. Çünkü bütçe açıklarının bu
kadar yükseldiği ortamda bu gibi düzenlemelerin aslında Sayın Bakan tarafından
bütçeye ne gibi daha yükler getireceği, açıklar meydana getireceği anlatılarak
Meclisten bu tasarıların geçmesi daha akılcı olur ülke açısından. Çünkü
geçmişte Türkiye bunları çok çekti. Şöyle ki: Hükûmetler
sorumsuzca bütçe açıklarının neticesinde kendileri döneminde sanki başarılı bir
yönetim uygulandı gibi, vatandaş, olmayan paraları harcamaya alıştırıldı, daha
sonraki hükûmetler çok büyük güçlükler çekti ve
Türkiye bugün o noktaya doğru gitmektedir değerli arkadaşlar. Türkiye, yeniden
gölde biriken su bitmiştir ve dolayısıyla bütçe açıklarıyla, işte Hükûmetin birtakım uygulamalarıyla âdeta çöpü evdeki
halının altına süpüren ve geleceğe bırakan bir yapıya doğru gitmektedir. Burada
dikkatli davranmak gerektiği kanaatini taşıyorum.
Bunu nereden
anlamak mümkün? Böyle bir tasarıda -belki AKP Grubundaki arkadaşlarımız olumsuz
bakmasınlar ama- ben bir şeyi dile getireceğim. Türkiye, meselelerini doğru
tartışmıyor, zamanında tartışmıyor. Bakın, Adalet ve Kalkınma Partisinin ismi
“AKP”. Sayın Başbakan diyor ki: “Bu ‘AK PARTİ’ denmeli.”
Değerli
arkadaşlar, bir şeyi ifade etmek istiyorum ve bilginize sunuyorum: Partilerin
isimleri, partilerin hedeflerini çağrıştıran parolalarıdır. Dolayısıyla,
“adalet ve kalkınma”dan acaba Sayın Başbakan vaz mı geçiyor? Acaba, ispatlamak istediği yeni bir hedef
mi var? “Ak” olması için mi gayret sarf ediliyor? Dolayısıyla, yedi senedir
iktidarda “adalet ve kalkınma” farklı bir boyuta geldi de acaba “ak” imajının
olması için bir gayret mi sarf ediliyor?
Dolayısıyla, bu açıdan baktığımızda Türkçeyi doğru kullanmak ve…
Dolayısıyla, biz
bunun gibi tasarılara, mutlaka ve mutlaka, üreticinin, ticaret erbabının,
tüketicinin lehinde olan ülke kaynaklarını fizibl
kullanmaya yönelik bütün tasarılara destek veririz kıymetli arkadaşlar. Bu
tasarı, bu madde doğrudur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Buyurunuz.
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) – Sürenin beş yıl olarak planlanması ülke ölçekleri açısından da
faydalı olacaktır. Bu maksatla bu önergeyi verdik.
Sayın Mehmet
Şimşek Bakan katılmıştı. Ben, Sayın Bakanımızın yeni gelmiş olmasından dolayı
bir anlama eksikliğini gidermek için takdirlerinize sunuyorum ve önergemize
destek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum, sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayı Uzunırmak.
Sayın
milletvekilleri, aynı mahiyette olan iki önergeyi birlikte işleme koyuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Bu aynı
mahiyetteki iki önerge kabul edilince daha önce Konya Milletvekili Kerim Özkul’un önergesi işlemden kalkmış oluyor, bu işlemden
kaldırıyorum.
Şimdi kabul
edilen önerge doğrultusunda geçici madde 76’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 77
üzerinde iki tane önerge vardır. Bu iki önerge de aynı mahiyettedir. Ayrı ayrı okutuyorum, ayrı ayrı işleme
tabi tutup tek oylama yapacağım:
TBMM
Başkanlığı’na
385 sıra sayılı
tasarının çerçeve 4 üncü maddesine bağlı Geçici 77. maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Hüseyin Pazarcı |
|
İzmir |
Balıkesir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 4 üncü
Maddesinde yer alan “Geçici Madde 77”nin Madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Tayfur Süner
Malatya Antalya
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, Sayın Öztürk… Önce Aslanoğlu…
Buyurunuz Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize
saygılar sunuyorum.
Tabii, değerli
arkadaşlarım, bu yasa, öncelikle bu madde Türk tarım ürünlerinin desteklenmesi
ve tarım ürünleriyle ilgili, özellikle lisanslı depoculukla ilgili onların
desteklenmesine biz de yürekten katılıyoruz ve Komisyonda da Sayın Hamzaçebi ve tüm Komisyon arkadaşlarımızla birlikte bu
maddeye yürekten destek verdiğimizi tüm Komisyon üyesi arkadaşlarım biliyor.
Değerli
arkadaşlarım, ben tabii yine güncel olduğu için bu madde bazında, tabii direkt
teşvikle ilgili olduğu için yine biraz size Teşvik Kanunu’nun gerçeklerinden
bahsetmeyi bir görev biliyorum. Değerli arkadaşlarım, tabii bu ülkenin tüm
değerlerinin teşvik edilmesi, bu ülke adına döviz kazandırılması, bu ülke adına
istihdam yaratılması, bu ülke adına üretim yapılması hepimizin aşkıdır ancak
bazen Türkiye’de eşitlikler bozulursa, tıpkı 5084’te olduğu gibi, bir beş sene
sonra yine kafalarımıza vurmayalım. Ben sizi şimdiden uyarıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bir kere, birincisi, bir, iki, üç, dört bölge… Daha fazla bölge
olmalıydı, daha kademeli olmalıydı. Siz Burdur’
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, Burdur’daki sanayici artık Burdur’dan gider, Adıyaman’daki artık
Antep’e gider.
Değerli
arkadaşlar, bunu söylemek görevim. Vakit çok geçmeden basamakları biraz daha
çoğaltarak… Yani en uçtaki, sosyoekonomik yönden en geri kalmış yörelerimize
değil yedi yıl, elli yedi yıl verelim. Üretsinler, o bölgeye bir katkısı olsun,
üretsinler, ülkeye bir katkısı olsun. Bir kere, bunun altını çiziyorum ve bunu
sadece bu ülkenin birazcık bu işi bilen bir kişisi olarak konuşuyorum. Bunu bir
vatandaşlık görevi olarak konuşuyorum.
İkincisi, değerli
arkadaşlarım, faiz ödemesi başınızı ağrıtacak, uyarıyorum sizi, sizi
uyarıyorum. Faizin teşviki olmaz, faiz direkt üretime yönelik değildir. Siz, öz
sermayesiyle yatırım yapan insanları cezalandırıyorsunuz o zaman. Birisi öz
sermayesiyle yaptı, bir kuruş kredi almadı. O zaman, burasına kadar faizle
yapan insanı teşvik ediyorsunuz, ona faiz iadesi yapıyorsunuz ama öz
sermayesiyle yapan insana hiçbir şey vermiyorsunuz. Bu, teşvik değildir
arkadaşlar, bu faiz üretime yönelik değildir. Tamam, finansman kaynağı
sağlayalım ama herkese eşit uygulanacak bir şey getirelim. İnsanlara destek
olalım ama bu, objektif bir kriter değildir. Özellikle
burada başınız ağrıyacaktır, öz sermayeyle yatırım yapan insanları üzeceksiniz.
Yine, bir başka
konu… Elektrik teşviki direkt üretime veriliyor arkadaşlar, direkt istihdama
veriliyor. Elektrik teşvikini kaldırmanız, bunun yerine faiz teşvikini ön plana
çıkarmanız, üretim ve istihdam yönünden özellikle üretime yönelik bazı sorunlar
doğuracaktır. Elektrik teşviki mutlaka olmalı, yine bu kademeli olmalı. Yine
kademeli olmalı ve her bölgede farklı olmalı. Rekabet –herhâlde Başkanım vaktim
yetmeyecek, biraz sonra devam edeceğim-
özellikle eski işletmeler yönünden… Onlar kim arkadaşlar? Yıllarca orayı
bekleyen, yıllarca orada üretim yapan, hâlâ yapmakta olan insanlara niye ceza
veriyorsunuz? Diyelim ki Iğdır’da, Van’da, Kars’ta…
Sayın Başkan…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen,
sözlerinizi bağlayınız.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - ...Şırnak’ta, Malatya’da, Elâzığ’da, Adıyaman’da… Eski
işletmelerin suçu ne arkadaşlar? Bunlar yıllarca orada işçi çalıştırmışlar,
yıllarca emek vermişler. Şimdi, eski işletmelere bir kuruş teşvik vermiyorsunuz
ama siz yeni kurulacak işletmeye yedi yıl sigorta teşviki verdiğiniz zaman ve
diğer teşviki verdiğiniz zaman eski işletmeleri batırırsınız arkadaşlar. Bunu
biraz sonra anlatacağım. Biraz sonra başka bir konuşmamda ben bunu… Belki
hepinizin bölgesinde bu sorunlar yaşanacaktır. Sizi daha olayın başında uyarmak
açısından… Bu ülkede hepimizin meselesi, hepimizin sorunu. Türk
sanayisi için, istihdamı için, üretim için bir kez daha uyarıyorum ve
uyaracağım.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
Buyurunuz Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çerçeve 4’üncü maddeyle Gelir Vergisi
Kanunu’na eklenmek istenen geçici madde 77’nin tasarı metninden çıkarılması
amacıyla vermiş olduğum önerge dolayısıyla söz aldım. Şahsım ve Demokratik Sol
Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, değişiklik önergesi verdiğim geçici madde, tasarının çerçeve
1’inci maddesiyle ilgilidir. Ancak, ne yazık ki, çerçeve 1’inci madde üzerinde
söz alma ve görüşlerimi açıklama imkânı bulamadım. Şimdi her iki maddeye
ilişkin görüşlerimi arz etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, çerçeve 1’inci maddeyle Gelir Vergisi Kanunu’nun 25’inci
maddesinin 1 numaralı bendi değiştirilerek gelir vergisinden müstesna tutulan
tazminatlar arasına işe başlatmama tazminatı da dâhil edilmektedir. Gelir
Vergisi Kanunu’nun 25’inci maddesinin 1 numaralı bendindeki “ve işsizlik
sebepleriyle verilen tazminat” şeklindeki mevcut hüküm, bize göre, her ne
suretle olursa olsun hizmet akdinin feshinde ödenmesi gereken tazminatları
kapsamaktadır.
İş Kanunu’nun 18,
19, 20 ve 21’inci maddelerinde sonradan yapılan değişiklikle Yasa’ya iş
güvencesiyle ilgili hükümler, yani feshin geçerli sebebe dayandırılmasına
ilişkin hükümler eklenmiştir. Bu hükümlerle İş Yasası’nda belirtilen koşulların
varlığı hâlinde hizmet akdi işveren tarafından sonlandırılan işçiye fesih
işleminin bir gerekçeye dayanmadığını ileri sürerek yargıdan iade kararı alma
hakkı, işverene de yargı kararına rağmen belli tutarda kötü niyet tazminatı
ödemek suretiyle işçiyi işe başlatmama hakkı tanınmıştır. İşveren, yasa ile
tanınan bu hakka dayanarak başlangıçta almış olduğu iş akdini feshetme kararını
kötü niyet tazminatı ödeyerek geri almamış olmaktadır. Yani iş güvencesi
hükümlerine göre işçi işsiz kalmış olmakta ve buna dayalı olarak kötü niyet
tazminatı almaktadır. Bu nedenle, Gelir Vergisi Kanunu’ndaki mevcut yasal
düzenlemenin, tasarı ile eklenmek istenen kötü niyet tazminatını da kapsadığı
düşüncesindeyiz. Nitekim, idarenin bu görüşe aykırı
olarak tesis ettiği işlemler yargı tarafından iptal edilmiştir. Yapılması
gereken, idarenin, uygulamaya yargı kararları çerçevesinde idari bir tasarrufla
yön vermesidir. Aksi takdirde gelir vergisinden müstesna tutulma konusunda
yasal bir engel yok iken daha açık olsun diye çerçeve 1’inci maddede yapıldığı
gibi sayma yöntemine geçer isek ileride benzer tazminatların gelir vergisinden
müstesna tutulmaları konusunda her seferinde yasa değişikliği yapmak zorunda
kalabiliriz. Bu nedenle, tasarının çerçeve 1’inci maddesiyle, çerçeve 4’üncü
madde ile Gelir Vergisi Kanunu’na eklenen geçici 77’nci maddenin tasarı
metninden çıkarılması uygun olacaktır. Değişiklik önergesi bu gerekçeyle
verilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 13’üncü maddesine eklenen (g)
bendiyle, Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ekli (II) sayılı listede yer alan
malların, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) ve (II) sayılı
cetvellerde yer alan kamu idarelerine teslimi KDV’den müstesna tutulmaktadır.
Benzer bir istisna Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nda yapılan bir değişiklikle bu
vergi için de getirilmektedir. Hükûmet tasarısında
sadece Başbakanlığa tanınan bu istisna hükümleri, muhalefetin itirazları
üzerine özel nitelikli istisna olmaktan çıkarılmak için genel ve özel bütçeli
idareleri kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Bu uygulamanın belediyelerle
diğer kamu kurum ve kuruluşlarına yaygınlaşma ihtimali yüksektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ayrıca, bu
uygulama gelir ve giderlerin gayrisafi tutarları ile bütçeleştirilmesi
gerektiğine ilişkin ilkeye uymadığı gibi, bütçe büyüklüklerini olduğundan küçük
göstermeye de yol açacaktır. Bu nedenle, işin doğrusu, KDV ve ÖTV istisna
sistemi bozulmadan, söz konusu kuruluşların ödenek yetersizliğinden kaynaklanan
sıkıntısının, merkezî yönetim bütçesinde ödenek aktarma yetkisi kullanılarak
aşılmasıdır diyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Öztürk.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, işaretle oylamadan önce bir yoklama talebi vardır, talebi
yerine getireceğim:
Sayın Aslanoğlu, Sayın Korkmaz, Sayın Anadol, Sayın Hamzaçebi, Sayın
Özdemir, Sayın Kaptan, Sayın Özer, Sayın Arifağaoğlu,
Sayın Atila Emek, Sayın Bilgin Paçarız, Sayın Tekin
Bingöl, Sayın Zekeriya Akıncı, Sayın Hüseyin Ünsal, Sayın Ahmet Küçük, Sayın
Rıza Yalçınkaya, Sayın Ali Rıza Öztürk,
Sayın Nevingaye Erbatur,
Sayın Sacid Yıldız, Sayın İsa Gök, Sayın Ali Koçal.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayımız vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692)
(S. Sayısı: 385) (Devam)
BAŞKAN –
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Geçici 77’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Geçici 77’nci
madde kabul edilmiştir.
Şimdi geçici 76
ve 77’nci maddenin bağlı olduğu çerçeve 4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi 5’inci
maddeye geçtik.
5’inci madde
üzerinde dört tane önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi’ne
Görüşülmekte olan
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve beşinci maddesi ile düzenlenerek 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun
10 uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen bentte geçen “makbuz karşılığı”
ibaresinin madde metninden çıkarılarak “belge karşılığı” ibaresinin madde
metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Veysi Kaynak
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
beşinci maddesi ile düzenlenerek 13/6/2006 tarihli ve
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasına
eklenen bentte geçen “ve” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “veya”
ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Kerim
Özkul
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Tasarının 5 inci maddesinde yer
alan “Türkiye Kızılay Derneğine” ibaresinin “Türkiye Kızılay Derneği ile Darüşşafaka Cemiyetine” olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Faik Öztrak |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
Trabzon |
Tekirdağ |
Malatya |
|
Vahap Seçer |
Zekeriya Akıncı |
Yaşar Ağyüz |
|
Mersin |
Ankara |
Gaziantep |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5’inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Mustafa Kalaycı |
Hüseyin Yıldız |
|
Manisa |
Konya |
Antalya |
|
Necati Özensoy |
M. Akif Paksoy |
Beytullah Asil |
|
Bursa |
Kahramanmaraş |
Eskişehir |
|
|
Yılmaz Tankut |
|
|
|
Adana |
|
Madde 5- 13/06/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun
10’uncu maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.
“f) İktisadi
işletmeleri hariç, Türkiye Kızılay Derneğine, Türk Hava Kurumuna, Darüşşafaka Cemiyetine ve resmî darülaceze kurumlarına
makbuz karşılığı yapılan ayni ve nakdi bağış ve yardımların tamamı”
BAŞKAN –
Komisyon, son okunan önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim
konuşacak acaba?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Necati Özensoy…
BAŞKAN - Sayın Özensoy, buyurunuz efendim.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesine
verdiğimiz değişiklik önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Burada 5’inci
maddede ilave edilmesi istenen (f) fıkrasının “İktisadi işletmeleri hariç,
Türkiye Kızılay Derneğine, makbuz karşılığı yapılan nakdi bağış ve yardımların tamamı”na biz Darüşşafaka, Türk
Hava Kurumu ve Darülaceze gibi kurumların da eklenmesini istedik. Burada çıkıp
konuşma yapan konuşmacı arkadaşlardan bazıları, bu muhalefet şerhleriyle
alakalı konuşurken ifade ettiler ki: “Bu ekonomik krizde Kızılayın
olması yeterli, zaten ekonomik kriz var, bir de diğerlerini eklememizde sıkıntı
olur.” Sayın Bakan da yine bu Kızılayın dışındaki
kurumlarla ilgili benzer soruya, yine birçok kamu yararına kurum olduğunu,
dolayısıyla bütün bunlara da hak doğabileceği noktasından hareketle sadece Kızılayın yeterli olduğundan bahsetti ama görülüyor ki ne
Sayın Bakan ne de o değerli konuşmacı, bu eklenmesi istenen 10’uncu maddeyi
herhâlde gözden geçirmemişler. Çünkü, bu 10’uncu
maddede, ARGE indiriminden başlıyor, bakın, Futbol Federasyonu Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun kapsamında yapılan sponsorluk harcamalarının sözü
edilen kanundan önce tespit edilen amatör spor dalları için tamamı, profesyonel
spor dalları için yüzde 50’si bile vergi dışı bırakılıyor. Yine buna benzer
“özel idarelere, belediyelere, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan
vakıflara…” diye devam ediyor (b) şıkkında. Yine, öğrenci yurdu, çocuk yuvası,
yetiştirme yurdu, huzurevi, bakım ve rehabilitasyon
merkezi inşası dolayısıyla yapılanlara bu 10’uncu maddede muafiyet tanınıyor.
Yine, kültür sanat faaliyetleriyle ilgili ticari olmayan ulusal veya
uluslararası organizasyonların gerçekleştirilmesine muafiyet tanınıyor. Yine
buna benzer, CD, DVD gibi manyetik, elektronik bilişim teknolojisi yolunda
üretilenler de dâhil olmak üzere muafiyetler sağlanıyor. Yine, kurtarma
kazıları, bilimsel kazı çalışmaları ve yüzey araştırmalarına muafiyetler
sağlanıyor. Yurt dışındaki taşınmaz kültür varlıklarının yerinde korunması veya
ülkemize ait kültür varlıklarının Türkiye’ye getirilmesi çalışmalarına yine
muafiyet var. Kültür envanterinin oluşturulması
çalışmalarına muafiyet var. Somut olmayan kültürel miras, güzel sanatlar,
sinema, çağdaş ve geleneksel el sanatları alanında üretim ve faaliyetlerine, bu
alanlarda araştırma, eğitim ve uygulama merkezleri, atölye, stüdyo ve film
platosu kurulmasına, bakım ve onarımına, her türlü hizmet tesisatı yapımına
yine muafiyet var. Kütüphane, müze, sanat galerisi gibi, sinema, tiyatro, bale
faaliyetlerinin sergilendiği tesislerin yapımına, modernizasyon çalışmalarına
muafiyetler var. Biz buraya -yine burada ifade ettiğimiz gibi- sadece bu (f)
fıkrasındaki “Kızılay”ın arkasına, bahsettiğimiz “Darüşşafaka”,
“Türk Hava Kurumu”, “Darülaceze”yi eklemeyi öngörüyoruz, teklif ediyoruz. Kaldı
ki bu vergiden muafiyet -insanlarımızın da yanlış anladığı gibi- tamamen
vergiden indirim olarak değil, matrahın yani verdiklerinin ancak vergi kısmı
kadar kazançları olduğunun bilinmesi gerekir. İfade edildiği gibi eğer bir
ekonomik kriz varsa insanlar yüzde 80’ini cebinde bırakması dururken niye yüzde
20’si için bu işlemi yapsınlar? Dolayısıyla bu üç tane kurumun da buraya ilave
edilmesiyle herhangi bir kaybın olmayacağını, zaten hayırseverlerin buralara
hayır yapma noktasında olabildiği kadarını verdiklerini düşünüyorum.
Özellikle Darüşşafaka ve diğerleriyle alakalı…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
NECATİ ÖZENSOY
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türk Hava Kurumu
ve diğer kurumlarla alakalı bilgiler vardır ama Darüşşafaka,
babasını kaybetmiş, maddi imkânları yetersiz olan çocuklara 1863 yılından bu
yana kaliteli bir eğitim fırsatı sunarak onların yaşamlarını değiştirmektedir
yani çok önemli bir hizmet yapmaktadır. Ben, buradan mezun olan insanları da
tanıyorum. Gerçekten çok kaliteli bir eğitim veren ve topluma çok katkı
sağlayan insanları da topluma yetiştirmiş bir kurumdur. Bu ve benzeri
kurumların da bu 10’uncu maddenin (f) fıkrasına ilave edilmesiyle çok bir şey
kaybetmeyiz; aksine, bu kurumların güçlenmesine vesile olur, eğitim ve diğer
konularda Meclis olarak da katkılarımız olur diye düşünüyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Özensoy.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
385 sıra sayılı Tasarının 5 inci maddesinde yer alan “Türkiye Kızılay
Derneğine” ibaresinin “Türkiye Kızılay Derneği ile Darüşşafaka
Cemiyetine” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
Önergeye Katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Akıncı…
BAŞKAN – Sayın
Akıncı, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ZEKERİYA AKINCI
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle ve saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 5’inci maddesinde 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’na
bir hüküm eklemekteyiz. Bu hükümle iktisadi işletmeler hariç olmak üzere
Türkiye Kızılay Derneğine makbuz karşılığı yapılan nakdî bağış ve yardımların
tamamının kurumlar vergisi matrahının tespitinde kurum kazancından
indirilmesini sağlamaktayız. Mevcut düzenleme ise bu bağışların o yıla ait
kurum kazancının yüzde 5’ine kadar olan kısmının kurum kazancından
indirilmesini mümkün kılmaktadır. Yani bu madde ile yüzde 5’lik sınırı
kaldırıyoruz, böyle bir düzenleme yapıyoruz.
Sevgili
arkadaşlarım, elbette ki Türkiye Kızılay Derneği için böyle bir düzenleme
yapmak mümkündür, bunu biz de destekleriz ama bilmeliyiz ki Kızılayla
benzeşen ve misyonları aynı olan başkaca kurumlar da
var. Kızılay için böyle bir düzenleme yapalım, tamam, ama diğer kurumları da
ihmal etmeyelim diyoruz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Deniz Fenerini de yapalım, Deniz Fenerini(!)
ZEKERİYA AKINCI
(Devamla) – Konuya ilişkin yasa düzenlemesi, Türkiye Kızılay Derneğinin
yanında, Türk Hava Kurumu, SHÇEK, Türkiye Yardım Sevenler Derneği ve resmî
Darülaceze kurumları ile Darüşşafaka ve Yeşilay
Derneğini de bütün vergi, resim, harç, hisse ve fonlardan muaf tutmuştur zaten.
Eğer yasalar
böyle bir çerçeve çizmişse sadece bir kurum için farklı bir düzenleme yapmak
doğru değildir, çünkü kimi kurumların tıpkı Kızılay gibi vergi teşvikine
ihtiyacı vardır. Bu teşvike ihtiyacı olan kurumlar da yolsuzlukta şöhreti yurt
dışına taşan ve son günlerde sürekli elinize, ayağınıza dolanan fitre, zekât
hortumcusu Deniz Feneri ve benzeri derneklerden ibaret de değildir. O nedenle
özellikle Darüşşafaka Cemiyeti ve resmî Darülaceze
kurumları için de aynı istisna hükmünün getirilmesi doğru bir karar olacaktır
ve Türkiye bundan hiçbir şey kaybetmeyecektir.
Bu maddede niçin Darüşşafaka ile ilgili bir düzenleme istiyoruz
arkadaşlarım? Çünkü biz biliyoruz ki ulusların gelişmesinde, büyümesinde,
huzura ve refaha kavuşmasında ihtiyaç duydukları en temel şey eğitimdir.
Herhangi bir televizyon programında, herhangi bir kanalda uzmanlarca yapılan
herhangi bir tartışmayı izlediğinizde, bu tartışma –toplumsal, siyasal,
ekonomik- hangi konuda olursa olsun, yapılan tartışmaların sonucunda, o sorunun
çözümüne ilişkin mutlaka eğitimin önemine dönük bir vurgu yapılır. İşte bu
noktada Darüşşafaka özgün bir model olarak ortaya
çıkmakta ve önem taşımaktadır.
Niye Darüşşafaka diyoruz? Arkadaşlarım, sizler biliyorsunuz ama
ben yine de kısaca hatırlatmak da istiyorum. Eğitim alanındaki ilk sivil toplum
hareketi sayılan Darüşşafaka Cemiyeti, halk
çocuklarının -dikkat ediniz, halk çocuklarının- eğitim ve öğretimine yardımcı
olmak üzere 30 Mart 1863’te “Cemiyet-i Tedrisiye-i İslâmiye" adıyla kurulmuştur. Cemiyet, kuruluşundan bu
yana da çalışmalarıyla sivil örgütlenmemizin özgün bir örneğini oluşturmuştur.
Türkiye'nin en köklü sivil toplum örgütlerinden biri olan Darüşşafaka,
babasını kaybetmiş, maddi olanakları yetersiz olan çocuklara 1863 yılından bu
yana kaliteli bir eğitim fırsatı sunmaktadır.
Kurulduğu günden
bugüne pek çok kişi ve kuruluşun verdiği desteklerle varlığını sürdüren bu
cemiyet, elde ettiği gelir ile her yıl 800’ü aşkın öğrencinin tam burslu ve
yatılı eğitimini karşılamaktadır. Bugüne kadar 7 binden fazla çocuğun
ilköğretim dördüncü sınıftan liseyi bitirinceye kadar Darüşşafaka
eğitim kurumlarında eğitim görmesini, üniversiteye giderek oradaki
eğitimlerinde de burs almalarını sağlamıştır.
Yani bir buçuk
asra yakın zamandır varlığını sürdüren bu kurum, tarihi boyunca, ülkenin
gelişiminin bireylerin gelişmesine paralel olacağını özümseyerek eğitimde
fırsat eşitliği -dikkat ediniz, eğitimde fırsat eşitliği- ilkesini
benimsemiştir. Ülkemizin dört bir yanından Darüşşafakaya
gelen çocuklar, bir yandan yabancı dil ağırlıklı kaliteli bir eğitim sürecinden
geçerken, bir yandan da sosyal alanlarda çok çeşitli faaliyetlerde bulunarak
çağımızın gerektirdiği tüm donanımları kazanmaktadır. Darüşşafaka,
üstlendiği misyonla, babalarını kaybetmiş ve
olanakları yetersiz olan çocukları geleceğe hazırlamakta ve onların birer Türk
aydını olarak yetişmelerini sağlamaktadır. Ayrıca çok çeşitli
alanlarda başkaca hizmetlerini de, çalışmalarını da sürdürmektedir ve
kuruluşundan bu yana eğitime verdiği destekle ülkemize pek çok yetişkin insan
kazandıran ve ilk günden beri gücünü toplumdan alan Darüşşafaka,
eğitimde fırsat eşitliği adına yaptığı çalışmalara destek veren tüm kişi ve
kuruluşlardan aldığı bu güçle ve destekle ancak çalışmalarını sürdürebilmektedir.
Tabii burada söz
konusu olan yoksul halk çocuklarının eğitimi olunca, onların tarikat ve cemaat
tuzaklarına düşmeden eğitimlerini sağlayacak birçok kuruluşun ve eğitim
önderinin yanı sıra…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ZEKERİYA AKINCI
(Devamla) - ...özellikle Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğini ve onun yakın
zamanda yitirdiğimiz saygın Başkanı Türkan Saylan’ı,
çağdaşlık yolundaki yürüyüşümüzün lokomotiflerinden olan köy enstitülerini ve
onların efsaneleşmiş önderleri Hasan Âli Yücelleri, Tonguçları saygıyla anmayı
da bir görev sayıyorum. Hiç kuşkusuz, Türkiye, yedi yıllık görev süresince
yaptığı tahribat yetmezmiş gibi bir de giderayak Bakanlığını otomatik pilota
bağlayarak kendi çağ dışı siyasi emellerine alet etmeye çalışanlarla değil,
varlığını ülkesine, laik demokratik cumhuriyete ve Atatürk devrimlerine adamış
idealist insanlarla çağdaş ve modern eğitimi yakalayacaktır.
Bakınız değerli
arkadaşlarım, bu noktada 2008 yılı faaliyet raporunun bir bölümünde Darüşşafaka Başkanı ne diyor: “Dünyayı etkileyen küresel
kriz ülkemizi de etkisi altına aldı. Kriz pek çok toplumsal değeri değiştirdi
ve değiştirmeye devam ediyor. Değişmeyecek en önemli değerlerden biri ise …”
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözünüzü bağlayınız.
ZEKERİYA AKINCI
(Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.
“ …eğitimin
toplumların gelişimindeki önemi olacaktır. Kriz sonrasında oluşacak yeni dünya dengesinde de ülkelerin sahip olduğu eğitimli
insan gücü etkili olacak. Eğitimin sağlanan desteklerle
yaygınlaştırılması önemli ama kaliteli eğitime erişimde fırsat eşitliğinin
sağlanması daha da önemli. İşte Darüşşafakayı
benzerlerinden ayıran da bu özelliği.” Bunu, Başkanın 2008 faaliyet raporundaki
konuşmasından aktardım.
O nedenle, değerli arkadaşlarım, anlatmaya çalıştığım bu
nedenlerle eğitimin ülkemiz için de taşıdığı önemi dikkate alırsak Darüşşafaka gibi bir kurum için de yani çağdaş bir ortamda
akla ve bilime uygun çağdaş yöntemlerle eğitimlerini sürdürmekte olan sahipsiz
çocuklarımızın, cumhuriyet değerlerine bağlı, hoşgörülü, başarılı, yabancı dil
bilen, yaşama sevinci dolu yurttaşlar olarak yetişmelerini ve toplumdaki saygın
yerlerini almalarını sağlayan bu yüce kurum için de heyetinizin istisna
uygulamasını kabul edeceğini ve buna olanak sağlayacak olan önergemize destek
vereceğinizi umuyor, bir kez daha hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Akıncı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum. (AK PARTİ sıralarından “geç kaldı,
geç kaldı” sesleri)
BAŞKAN –
Başlamıştım efendim.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı yok Sayın Başkan.
BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisine
Görüşülmekte olan
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve beşinci maddesi ile düzenlenerek 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun
10 uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen bentte geçen “ve” ibaresinin madde
metninden çıkarılarak “veya” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif
ederim.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçe…
Gerekçe:
Kanun tekniğine
uygun olacağı düşüncesiyle önerge verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, kabul edildi herhâlde.
BAŞKAN - Kabul
edilmiştir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Kabul edildi.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) – Sayın Başkan, saysanız, kabul edildi.
BAŞKAN – Kabul
edilmiştir dedim zaten.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Kabul edilmemiştir Sayın Başkan.
KÂTİP ÜYE FATOŞ
GÜRKAN (Adana) – Edilmemiş…
BAŞKAN – Kabul
edildi. (CHP sıralarından alkışlar)
Diğer önergeyi
okutuyorum…
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sayın Başkan, kabul edildi mi edilmedi mi?
BAŞKAN – El
kaldıranların sayısı efendim… Kaldırmadılar el. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
RECEP KORAL
(İstanbul) – Ne alakası var? Çoğunluk bu taraf. Öyle
saçma şey olur mu?
BAŞKAN – Şimdi
diğer önergeyi okutuyorum…
MEHMET DANİŞ
(Çanakkale) – Sayın Başkan, kâtip üyelerinize sordunuz mu?
BAŞKAN - Biraz
sakin olur musunuz Sayın Milletvekili…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bu önerge sizin önergeniz.
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Lütfen İç Tüzük’e bir bakar mısınız…
BAŞKAN – Tartışma
konusu yoktu.
MEHMET DANİŞ
(Çanakkale) – Kâtip üyelerin görevi nedir, bir bakar mısınız?
BAŞKAN - Kâtip
üyelere soru soracağım bir tartışma ortamı yoktu Sayın Milletvekili.
RECEP KORAL (İstanbul) – Çoğunluk bu tarafta. Nasıl yok?
MEHMET DANİŞ
(Çanakkale) – Bir sorar mısınız, çalışma arkadaşlarınıza saygı duyarak bir
sorar mısınız?
RECEP KORAL
(İstanbul) – Öyle saçma şey olur mu ya?
BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve beşinci maddesiyle düzenlenerek 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı…
BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Otur! İşine bak!
MEHMET DANİŞ
(Çanakkale) – Gel! Gel buraya!
BAŞKAN – Sakin
olun lütfen…
BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Delikanlıysan gel!
MEHMET DANİŞ
(Çanakkale) – İç Tüzük’e bak! Terbiyesiz! Otur yerine!
BAŞKAN – Sakin
olun lütfen…
Sayın
milletvekilleri, burada müzakere yapıyoruz kavga değil. Lütfen sakin olunuz.
MEHMET DANİŞ
(Çanakkale) – Siz, parti grubunuzu yönetmiyorsunuz burada ama Meclisi
yönetiyorsunuz!
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Senden mi öğrenecek!
BAŞKAN – Ben de
Meclisi yönetiyorum. Siz CHP’nin grubunda değilsiniz, Meclisin bir üyesisiniz.
RECEP KORAL
(İstanbul) – Çoğunluk nerede, çoğunluk Sayın Başkan? Çoğunluk ne tarafta Sayın
Başkan?
BAŞKAN - Sakin
olunuz lütfen…
RECEP KORAL
(İstanbul) – Ne zamandan beri azınlık…
BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Kafanı koparacağım senin kafanı…
MEHMET DANİŞ
(Çanakkale) – Otur lan yerine!
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri…
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) – Sayın Başkan, bu ne biçim iş? Kim kimin kafasını koparıyor yahu!
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, tansiyonunuz biraz yükseldi galiba, on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 21.18
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN
(Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
385 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
5’inci madde
üzerindeki son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve beşinci maddesi ile düzenlenerek 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun
10 uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen bentte geçen “makbuz karşılığı”
ibaresinin madde metninden çıkarılarak “belge karşılığı” ibaresinin madde
metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Veysi Kaynak
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kanun metninde
anlam bütünlüğü sağlamak düşüncesiyle önerge verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
5’inci maddenin
oylamasının açık oylamayla yapılmasına dair bir önerge var. Önergeyi okutup,
imza sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İç Tüzük
gereğince maddenin oylamasının açık oylama şekliyle yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN – Kemal Anadol, İzmir? Burada.
Hüseyin Ünsal,
Amasya? Burada.
Şevket Köse,
Adıyaman? Burada.
Yaşar Tüzün, Bilecik? Burada.
Akif Hamzaçebi, Trabzon? Burada.
Esfender Korkmaz,
İstanbul? Burada.
Birgen Keleş,
İstanbul? Burada.
Nevingaye Erbatur, Adana? Burada.
Turgut Dibek,
Kırklareli? Burada.
Tekin Bingöl,
Ankara? Burada.
Ali İhsan Köktürk,
Zonguldak? Burada.
Bilgin Paçarız,
Edirne? Burada.
Sacid Yıldız,
İstanbul? Burada.
Atila Emek, Antalya?
Burada.
Yaşar Ağyüz, Gaziantep? Burada.
Abdulaziz Yazar, Hatay?
Burada.
Mehmet Ali Susam,
İzmir? Burada.
Fatih Atay,
Aydın? Burada.
Vahap Seçer, Mersin?
Burada.
Hakkı Suha Okay, Ankara? Burada.
Açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Elektronik
cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN – Gelir
Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı’nın 5’inci maddesinin açık oylama sonucu:
Oy sayısı : 226
Kabul : 225
Ret :
1 (x)
Böylece, 5’inci
madde kabul edilmiştir.
6’ncı madde
üzerinde…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, 5’inci madde, kabul edilen değişiklik önergesiyle
kabul edilmiştir.
BAŞKAN – Evet,
öyle oylanmıştı. Oylamaya geçerken öyle söylemiştik, düzeltelim efendim. O
yazıyı lütfen düzeltirseniz… “Kabul edilmiş önerge doğrultusunda 5’inci madde…”
deyin.
6’ncı madde
üzerinde üç tane önerge vardır.
Önergeleri
okutuyorum:
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi’ne
Görüşülmekte olan
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve altıncı maddesi ile düzenlenerek
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 17 nci
maddesinin sekizinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen dokuzuncu fıkrada
geçen “şirkete koydukları” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya şirkete koymayı
taahhüt ettikleri” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Kerim
Özkul
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
altıncı maddesi ile düzenlenerek 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin sekizinci fıkrasından sonra gelmek üzere
eklenen dokuzuncu fıkrada geçen “kanuni temsilcilerden” ibaresinin madde
metninden çıkarılarak “iradi veya yasal temsilcilerden” ibaresinin madde metnine
eklenmesini arz ve teklif ederim.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Tasarının 6 ncı
Maddesinde yer alan (9) numaralı fıkradaki “salınacak her türlü vergi
tarhiyatı” ibaresinin “tarhedilecek her türlü vergi”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Faik Öztrak |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
Trabzon |
Tekirdağ |
Malatya |
|
Yaşar Ağyüz |
Vahap Seçer |
Engin Altay |
|
Gaziantep |
Mersin |
Sinop |
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu, son okunan?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Kim
konuşacak acaba?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Engin Altay konuşacak.
BAŞKAN – Sayın
Altay, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Yanlış
duymadıysam Hükûmet ve Komisyon bu önergeye
katılmadı.
Şimdi, sayın
milletvekilleri, biz burada bu getirdiğiniz kanunun mümkün olduğu kadar
işlerliği olan, kullanılabilir, uygulanabilir bir kanun olması için size
yardımcı oluyoruz.
Şimdi, Sayın
Bakana soruyorum ben buradan: Sayın Bakan, bizim vergi sistemimizde “salma”
kelimesinden türeyen “salınacak” ibaresini biz doğru bulmadığımız için, bunun
Osmanlı vergi sisteminde var olan bir sistem olduğunu ve bunun değişmesi
gerektiğini… Size yardımcı oluyoruz. Buna gülerler; bütün maliyeciler,
Türkiye’deki ve dünyadaki maliyeciler buna güler.
Bu bir şeyi de
gösteriyor sayın milletvekilleri: Burada, yasama organı olarak Hükûmetten gelen her şeye gözü kapalı parmak kaldırmak,
indirmek milletvekilliği değildir. (CHP sıralarından alkışlar)
Ben bir dönem
söylemiştim, yine söyleyeyim; geçen dönem Parlamentoda söylemiştim -22’nci
Dönem- burada da söyleyeyim. Bilinen bir söz vardır: Demokrasi iki ördeğin el
kaldırarak bir file üstünlük sağlama rejimi de değildir. Rica ederim…
Verdiğimiz önerge çok açık ve çok net. Diyoruz ki: “Salınacak her türlü vergi
tarhiyatı…” Böyle bir şey yok. Bu “salma” ibaresi beyan esasına dayalı kazanç
vergilerinin olmadığı döneme ait bir ifadedir. Ben eğitimciyim, bunu biliyorum.
Sayın Bakan, umarım, konuşmamdan sonra -ya da grup başkan vekilleri- bu konuda
bir düzeltme yapar.
Bakın, değerli
milletvekilleri, biraz önce yaşanan olay da hoş bir olay değil. Şu Parlamentoya
bakın. Kendi önergenizi biz kabul ediyoruz, siz reddediyorsunuz ve önerge de
doğru, kanunu daha doğru hâle getiren bir önerge, sonra atışma başlıyor: “Gel lan buraya!”, “Çık lan dışarı!” Böyle bir şey yok. Bunlar
Kasımpaşa’da olur. Burada, Parlamentoda böyle şey olmaz. Buna dikkatinizi
çekmek istiyorum.
Tekrar grup
başkan vekillerini uyarıyorum: Bu önergeyi kabul etmek zorundasınız. Öbür
türlü, yarın ayıp olur, ayıp olur! Hoş olmayan, vergi… Salma ne demek ya? Bu
cumhuriyet tarihinde, yani şimdiki uygulanan vergi sisteminde böyle bir şey
yok. Sizi dostane bir şekilde uyarıyoruz. Bu, yanlışın düzeltilmesi amacıyla
verdiğimiz bir önergedir. Madem burada bir iş yapıyoruz, bu işin doğru
olmasından yanayız.
Bu vesileyle,
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kamuoyunda son günlerde mayınlarla
birlikte başlayan ve başta Sayın Başbakanın gerginliğiyle birlikte bu Meclise
de yansıyan çok kötü bir süreç yaşıyoruz. Bir Parlamento altı maddelik bir
kanunu bir ayda geçiriyor. Bana göre o geçen kanun da Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kuruluş gerekçelerine ve kuruluş felsefesine aykırı bir kanundur.
Ben böyle bir kanunun geçtiği bir Parlamentonun, o dönemin üyesi olarak peşinen
Türk milletinden özür diliyorum. Yanlış olmuştur. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu süreçte
size bir tavsiyem var. Sayın Başbakanı biz değil de siz herhâlde Meclis
çalışmalarını aksatarak çok geriyorsunuz. Başbakan önüne geleni tehdit ediyor,
fırça atıyor ve…
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Kimi tehdit ediyor?
Sayın Başkan, bu
şekilde konuşamaz konuşmacı. Sayın Başbakan kimseyi tehdit etmiyor. Lütfen
sözlerini geri alsın. Bu çatı altında bu şekilde konuşamaz, Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Efendim, şimdi, “’AK PARTİ’ demeyen edepsizlik…” diyor. Bakın, ben
size bir şey okuyayım: Anayasa Mahkemesine bir cevap metni yazdınız, laiklik
karşıtı odak olduğunuzun tespit edildiği, tescillendiği davayla ilgili. Orada
dediniz ki, 33’üncü ek belge, sizin kendi ifadeniz: “Konya ili Seydişehir
ilçesi AKP’li belediye başkanı” diye başlayan bir savunmanız var mı yok mu?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözünüzü tamamlayınız Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Siz kendi savunmanızda “AKP” yazarsanız, şimdi aradan geçen yedi
yıldan sonra “AK PARTİ” deyin diye ısrarın altında herkes başka bir şey arar.
Millet de bunu düzenli ve periyodik olarak seçimlerde gösteriyor. Şu ara
seçimlerinde, Adapazarı’nı saymazsanız, aldığınız sonuç ortadadır.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Siz ne aldınız?
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Böyle seçimlerde -açın, bakın geçmiş seçimleri- tek parti
iktidarları yüzde 50’den aşağı oy almaz, beldelerde yapılan küçük seçimlerde.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Koca ilçede 139 oy aldınız. Utanmıyorsunuz.
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Şimdi, benim size tavsiyem, Başbakanın bu Meclisi tehdit etmeye de
hakkı yoktur. “Temmuzda da sizi çalıştırırım haa!”
demek Başbakanın haddi değildir!
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Altay.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Osmanlı Meclisi mi burası ya, hayret bir şey!
BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve altıncı maddesi ile düzenlenerek
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 17 nci
maddesinin sekizinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen dokuzuncu fıkrada
geçen “kanuni temsilcilerden” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “iradi
veya yasal temsilcilerden” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif
ederim.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklikle iradi temsilcilerin de madde kapsamına
alınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
altıncı maddesi ile düzenlenerek 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin sekizinci fıkrasından sonra gelmek üzere
eklenen dokuzuncu fıkrada geçen “şirkete koydukları” ibaresinden sonra gelmek
üzere “veya şirkete koymayı taahhüt ettikleri” ibaresinin madde metnine
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanunun amacına uygun olacağı düşüncesiyle önerge verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 6’ncı madde kabul edilmiştir.
Madde 7’ye bağlı geçici 5’inci madde üzerinde beş önerge vardır;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
yedinci maddesi ile düzenlenerek 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen
geçici beşinci maddenin birinci fıkrasının c) bendinde
geçen “otuz gün” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “60 gün” ibaresinin
madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
385 Sıra Sayılı Tasarının 7 nci Maddesi ile 5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenmesi öngörülen Geçici Madde 5’in (1) numaralı
fıkrasının (ç) bendindeki "üç yıl” ibaresinin "iki yıl" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Vahap Seçer |
|
Trabzon |
Malatya |
Mersin |
|
Yaşar Ağyüz |
Hulusi Güvel |
|
|
Gaziantep |
Adana |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
yedinci maddesi ile düzenlenerek 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen
geçici beşinci maddenin onbirinci fıkrasında geçen
"% 75'e kadar" ibaresinin madde metninden çıkarılarak "% 60'a
kadar" ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Kerim
Özkul
Konya
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 7’nci
maddesine bağlı geçici 5’inci maddenin birinci fıkrasında yer alan "31/12/2009" ibaresinin "31/06/2010", 11'inci
fıkrasında yer alan "% 75'e" ibaresinin "% 80'e" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Mustafa Kalaycı |
Hüseyin Yıldız |
|
Manisa |
Konya |
Antalya |
|
Yılmaz Tankut |
M. Akif Paksoy |
|
|
Adana |
Kahramanmaraş |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 7 nci
maddesiyle 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 5 inci maddenin
üçüncü fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Cevdet
Yılmaz
Devlet
Bakanı
"a) Küçük ve
Orta Büyüklükteki İşletme (KOBİ): 29/6/1956 tarihli ve
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde kurulmuş olup 2008 yılının Aralık
ayına ilişkin olarak verilen sigorta bildirgesine göre 10 ilâ 250 işçi çalıştıran
ve 2008 hesap döneminin sonu itibarıyla yıllık net satışlar toplamı 25 milyon
Türk Lirasını geçmeyen veya aktif toplamı 25 milyon Türk Lirasından az olan
ticari işletmeleri,"
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Uygun görüşle mi? O zaman alt komisyona da saygısızlık
yapmayın, üst komisyona da! Yapmayın Sayın Başkan! Siz Komisyon Sözcüsüsünüz!
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır efendim. Alt komisyonda bu tartışıldı. Sayın
Bakanın önerisine, “uygun görüş” demesini bize saygısızlık olarak kabul
ediyorum!
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Evet, bize saygısızlık olarak kabul ediyorum!
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, biraz sakin olur musunuz lütfen.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, Komisyonda, kendisi alt komisyon
başkanıydı!
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Karıştırıyorsunuz,
karıştırıyorsunuz…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır, alt komisyon başkanıydı Sayın Başkan!
OKTAY VURAL
(İzmir) – Uygun görüş nedir efendim?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
Gerekçeyi
okuyunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, burada bir hata var. Şimdi, komisyon sıralarında
oturan bakan bu öneriyi vermedi. Burada hata yapıyorsunuz. Burada önergeyi
veren eğer Hükûmet sırasında oturan bakan olsa, olur…
BAŞKAN – Ee,önergeyi
veren o efendim. İmza ona ait.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Sayın Bakanın adı “Cevdet
Yılmaz.”
BAŞKAN – Bakanın
imzasıyla verildi önerge.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
KOBİ tanımına 10
kişilik alt sınır getirilmektedir.
Önergeyi
oylarınıza…
III.- YOKLAMA
(MHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Toplantı yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı isteyen arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim:
Sayın Vural,
Sayın Atılgan, Sayın Tankut, Sayın Uzunırmak, Sayın Akkuş, Sayın Bal, Sayın Akçay, Sayın Özensoy, Sayın Yalçın, Sayın Özdemir, Sayın Asil, Sayın
Taner, Sayın Yunusoğlu, Sayın Paksoy,
Sayın Vural, Sayın Ural, Sayın Kalaycı, Sayın Varlı, Sayın Ayhan, Sayın Coşkun.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692)
(S. Sayısı: 385) (Devam)
BAŞKAN – Hükûmetin verdiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
385 Sıra Sayılı Kanun Tasarının 7’nci maddesine bağlı geçici 5’inci maddenin
birinci fıkrasında yer alan "31/12/2009" ibaresinin
"31/06/2010", 11'inci fıkrasında yer alan "% 75'e"
ibaresinin "% 80'e" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Akçay, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz tasarının 7’nci
maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında konuşmak üzere söz
aldım. Muhterem heyetinize saygılarımı sunuyorum.
Tasarının 7’nci
maddesinde, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin 31 Aralık 2009 tarihine
kadar yapılan birleşmelerinde, kanunda belirtilen şartları yerine getirmeleri
kaydıyla birleşme işlemlerinden doğan kazançlarına kurumlar vergisi istisnası
getirilmektedir. Bu olumlu bulduğumuz bir düzenlemedir, ancak öngörülen süre
yetersizdir.
Bu şirketler, ülkemizdeki işletmelerin yaklaşık yüzde 99’unu ve
toplam istihdamın önemli bir bölümünü oluşturan KOBİ’ler, değişen piyasa
koşullarına hızlı uyum yetenekleri, esnek üretim yapılarının kriz dönemlerinde
sağladığı yavaşlatıcı etki, bölgeler arasında dengeli büyüme, işsizliğin
azaltılması ve yeni iş alanları açılmasındaki katkıları gibi olumlu özellikleri
nedeniyle ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınmasında önemli bir işlev
görmektedirler.
KOBİ’ler
çoğunlukla aile bireyleri tarafından yönetilen, kurumsallaşmamış, profesyonel
bir yönetim tarzının hâkim olmadığı işletmelerdir. Ekonomideki istihdam, büyüme
ve üretimin ana dinamiği olan KOBİ’lerin sağlıklı bir ekonomik ortamda gelişip
büyümeleri ve hayatlarını devam ettirmeleri büyük önem arz etmektedir. Yaklaşık
sekiz aydır ülkemizi ciddi şekilde etkileyen ekonomik kriz, KOBİ’leri de çok
olumsuz etkilemektedir. Krizin daha da derinleşmesi ve en iyi ihtimalle 2010’un
ilk yarısından sonra bazı düzelmelerin beklendiği de dikkate alındığında,
KOBİ’lere ciddi destekler sağlamamız gerektiği açık bir şekilde ortaya
çıkmaktadır.
İşte, burada da
KOSGEB’in önemi ortaya çıkmaktadır. KOSGEB, son birkaç yıldır asli görevi olan
KOSGEB destek mevzuatı kapsamında KOBİ’lere destek ulaştırmaktan yavaş yavaş uzaklaşmış ve sadece bankalarla iş birliğiyle kredi
faiz desteği veren bir kurum hâline dönüşmüştür. Son yıllardaki destek
gerçekleşmelerine baktığımızda, kredi faiz desteğinin toplam desteklerde büyük
bir yer işgal ettiği görülmektedir. KOSGEB’in asıl destek mekanizmalarına acilen
ivme kazandırılması gerekmektedir.
Türkiye’de
KOBİ’lerin kredi hacminden yararlanma oranları, istihdama ve ülke katma
değerine sağladıkları katkılar ile karşılaştırılamayacak seviyelerde düşük
kalmaktadır. KOBİ’lere hizmet verecek sermaye piyasası imkânları da
geliştirilememiştir.
Kamu kesiminin
piyasalardaki yüksek borçlanma düzeyi, özel sektörün kredi imkânlarını
daraltmakta ve faizlerin aşırı yükselmesine yol açmaktadır. Bu koşullar kamunun
sağladığı desteklerin kısıtlılığıyla birleşerek KOBİ’lerin kredi piyasasından
neredeyse tamamen dışlanmasına neden olmaktadır.
Bu işletmelerin
mali yapılarını güçlendirmek, ölçek verimliliğini artırmak, rekabet ortamlarına
uyumlarını sağlamak ve istihdam düzeylerini artırmak için birleşmelerinin vergi
yoluyla teşvik edilmesi doğru bir uygulama olmakla birlikte, KOBİ’lerin
bahsedilen bu amaçlara ulaşabilmesi için sadece vergi teşvikleriyle
yetinilmemesi gerekmektedir.
Ülkemizin içinde
bulunduğu ekonomik kriz tüm ağırlığıyla ekonomik aktörler içinde öncelikle
KOBİ’leri vurmaktadır. Hükûmetin şimdiye kadar parça parça “paket” adı altında kamuoyuna açıkladığı tedbirler
politik bütünlük ve tutarlılıktan yoksundur. Kriz ortamında KOBİ’lerin en büyük
sorunu birikmiş SSK primi, vergi ve enerji borçlarıyla birlikte finansman
sıkıntısıdır. Bugüne kadar alındığı iddia edilen tedbirler KOBİ’lerde bir
rahatlama yaratamamıştır.
Düzenlemelerden,
özellikle KOSGEB kredilerinden faydalanmak isteyen KOBİ’ler, bu kredilerin daha
çok ticari kredi niteliğinde olması, SSK ve BAĞ-KUR prim borcu nedeniyle bu
kredileri kullanamamaktadırlar. KOSGEB ve Cansuyu
kredilerinin gerçek ihtiyaç sahibi KOBİ’lere yansımaları sağlanmalı, vergi ve
enerji borçlarına taksitlendirme ve faiz indirimi yapılmalıdır ancak ayrıca
KOSGEB kredilerinden faydalanmak isteyen KOBİ’lerin önüne, yapılan yasal
düzenlemeye rağmen sicil engeli çıkmaya devam etmektedir. Karşılıksız çek,
protestolu senetler ile kredi ve kredi kartları borçlarına ilişkin kayıtların
silinmesi için çıkarılan Sicil Affı Kanunu uyarınca Merkez Bankası kayıtlarının
silinmesine rağmen bu durumun bankalarca dikkate alınmadığına ilişkin
şikâyetler devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu düşüncelerle değişiklik önergemize desteklerinizi bekliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Akçay.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi’ne
Görüşülmekte olan
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve yedinci maddesi ile düzenlenerek
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici beşinci maddenin onbirinci fıkrasında geçen "% 75'e kadar"
ibaresinin madde metninden çıkarılarak "% 60'a kadar" ibaresinin
madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim .
Kerim
Özkul (Konya)
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Teklif ile kanun
metninde geçen indirim oranını düşürmek amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
385 Sıra Sayılı Tasarının 7 nci Maddesi ile 5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenmesi öngörülen GEÇİCİ MADDE 5’in (1)
numaralı fıkrasının (ç) bendindeki "üç yıl” ibaresinin "iki yıl"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
Gök, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
İSA GÖK (Mersin)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın AKP Grubuna
seslenmek istiyorum: Arkadaşlar, az önce Mevlüt
Bey’in bir isyanı oldu. El kaldırdınız ama neye el kaldırdığınızı
bilmiyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından “Biliyoruz!” sesleri, gürültüler)
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Biliyoruz canım!
İSA GÖK (Devamla)
– Sizden bir istirhamım var, bakın arkadaşlar, elinizde sıra sayılar var…
AHMET YENİ
(Samsun) – Kendi işine bak sen!
İSA GÖK (Devamla)
– Laf atma!
Sıra sayıların, arkadaşlar, 37’nci sayfasını açar mısınız…
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Açmayız, öğrenci miyiz!
İSA GÖK (Devamla)
– Burada diyor ki, çerçeve madde 2 -Hükûmetin teklif
ettiği metin bu- geçici madde 5’te üçüncü fıkrada diyor ki… Neydi bu kanun
arkadaşlar? Bu kanun, bu ticari işletmelerin birleşmeleri… “Küçük ve orta
ölçekli işletmelerin 31 Aralık 2009 tarihine kadar birleşmeleri hâlinde bu
birleşmeden doğan kazançların kurumlar vergisinden istisna edilmesi.” Amaç bu.
Diyor ki üçüncü fıkra “10 ila 250 işçi çalıştıran işletmelerin birleşmesinden
doğan kazançların bu vergiden istisna edilmesini Hükûmet
teklif etmiş. Komisyonda görüşülmüş. Arkadaşlar, aynı sıra sayının, istirham
ediyorum, 45’inci sayfasını açınız. Plan ve Bütçe
Komisyonunun kabul ettiği metin, madde 7. Bundan önce alt komisyona gitmiş, alt
komisyonda, sayfa 14’te arkadaşlar, sıra sayının, alt komisyon ve Plan ve Bütçe
Komisyonu raporunuzda -AKP’li üyelerin de oy birliğiyle kabulü var bu raporda-
diyor ki: “Geçici 5’inci maddenin 3 numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan
‘10 ila
Arkadaşlar, Hükûmetin teklif ettiği metin, Plan ve Bütçe Komisyonunun
-sıra sayıda 45’inci sayfada yer alan- aynen kabul ettiği metinde de diyor ki
-çerçeve madde 7 oluyor- geçici madde 5, fıkra 3: “250’den az işçi çalıştıran
yerler” diyor ve Sayın Bakan Cevdet Yılmaz imzalı önergeyi kabul ettiniz. Bu
önerge, Komisyonda ve alt komisyonda tüm komisyon üyelerinin oy birliğiyle ve
Türkiye’deki işletmelerin hayrına olarak, 10’dan az işçi çalıştıran
işletmelerin de bu istisnadan, bu olumluluktan, bu müspetlikten faydalanması
için getirdiğiniz Komisyon raporunu Sayın Bakanın önergesiyle iptal
ediyorsunuz, gene asgari 10 işçi barajı koyuyorsunuz, binlerce işletmenin
birleşmesine engel oluyorsunuz. Bu yasanın amacı neydi arkadaşlar? KOBİ’leri
birleştirerek dağınıklığı engelleyip krize karşı da korumak, bu birleşmeyle
güçlü kalmalarını sağlamak değil mi? Kanunun amacı bu değil mi arkadaşlar? Komisyonda sizin arkadaşlarınız ve üstelik -üzülerek söylüyorum-
olumlu görüş belirten Komisyon Sözcümüzün de dâhil olduğu bu Komisyon, “10 ila
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Komisyondan gelen aynen geçecek diye bir şey mi var?
İSA GÖK (Devamla)
- Tebrik ediyorum ben sizi ve aynı zamanda da bir milletvekili olarak da
üzüntümü belirtmek istiyorum. Sayın Bakanın yaptığı etik bir davranış değil.
Komisyon ve alt komisyon, bu işin uzmanları bunu araştırıyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
İSA GÖK (Devamla)
– Sağ olun Sayın Başkan.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Genel Kurul değişiklik yapabilir yani, komisyon şart değil.
İSA GÖK (Devamla)
– Tüm partiler oy birliğiyle bunu getirmişken, Sayın Bakan -Mevlüt
Bey’in isyanına katılıyorum- Komisyonun, uzmanların, tüm partili Komisyon
üyelerinin iradesini hiçe sayıyor. Hiçe sayıyor, kabul etmiyor. Sizler de
-altını çizerek söylüyorum, tüm sorumluluğu şahsıma ait- hiçbir şey bilmeden el
kaldırmalarınız ile binlerce işletmeye zarar verdiniz arkadaşlar. Tebrik
ediyorum sizleri.
İyi akşamlar.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve yedinci maddesi ile düzenlenerek
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici beşinci maddenin birinci
fıkrasının c) bendinde geçen “otuz gün” ibaresinin
madde metninden çıkarılarak “60 gün” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz
ve teklif ederim.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile birleşilen kurumun
birleşmenin Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği tarihten itibaren birleşme
nedeniyle vereceği kurumlar vergisi beyannamesine ekli taahhütnameyi taahhüt
etmesi için madde metninde düzenlenen sürenin uzatılarak kamu yararının
gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde 5’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Geçici 5’inci madde kabul edilmiştir.
Geçici madde 6 üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 7 nci
maddesiyle 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 6 ncı maddede yer alan “kesilecek cezalar” ifadesinin
“kesilen cezalar” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cevdet
Yılmaz
Devlet
Bakanı
Bingöl
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının
çerçeve yedinci maddesi ile düzenlenerek 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa
eklenen geçici altıncı maddede geçen “yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan
her türlü vergi tarhiyatı ve kesilecek cezalar” ibaresinin madde metninden
çıkarılarak “yürürlüğe girdiği tarihten bir yıl önce kesilen vergi cezaları
ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının
çerçeve yedinci maddesi ile düzenlenerek 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa
eklenen geçici altıncı maddede geçen “yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan
her türlü vergi tarhiyatı ve kesilecek cezalar” ibaresinin madde metninden
çıkarılarak “yürürlüğe girdiği tarihten altı ay önce kesilen vergi cezaları
ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.”
Veysi Kaynak
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
385 Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 7 nci maddesinde
yer alan “Geçici Madde 6”nın aşağıdaki şekilde düzeltilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Yaşar Ağyüz |
|
Trabzon |
Malatya |
Gaziantep |
|
Tekin Bingöl |
Vahap Seçer |
|
|
Ankara |
Mersin |
|
“Geçici Madde 6 –
(1) Kanunun 17 nci maddesinin (9) numaralı fıkrası
hükümleri bu geçici maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemler
hakkında uygulanmaz.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Kim
konuşacak acaba?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Tekin Bingöl.
BAŞKAN – Sayın
Bingöl, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
TEKİN BİNGÖL
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı Tasarı’nın 7’nci maddesi içinde olan geçici 6’ncı madde üzerine verilen
önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Anılan maddedeki
geçici maddeyle, yürürlük tarihi öncesindeki vergi ve ceza tarhiyatını da
kapsayan bir anlayış söz konusudur. Oysa, yürürlük
tarihi öncesindeki vergi ve ceza tarhiyatlarının bu kapsam içerisine alınmaması
gerekmektedir. Zira, böyle bir uygulama söz konusu
olursa, yani madde bu hâliyle geçerse, Anayasa’nın öngördüğü hukuk güvenliği
ilkesine aykırı bir durum söz konusu olacaktır. O nedenle, umut ediyorum ki bu
iyi niyetli önergemiz siz değerli milletvekilleri tarafından dikkate alınacak
ve önergemiz olumlu olarak oylanarak bu maddedeki yanlışlık düzeltilecektir.
Değerli
milletvekilleri, özellikle son dönemlerde ağır vergi yükü ve o nedenle oluşan
cezalar, vatandaşlarımızda çok ciddi sorunların oluşmasına yol açmıştır. Uzun
dönemdir, ekonomideki iyileşmeden, olumluluktan ve Türkiye ekonomisinin
büyüklüğünden bahsedilmektedir. Bildiğiniz gibi, büyüklük, göreceli bir
kavramdır. Ekonomideki büyüklüğü ortaya koyacak olan değerler, olumlu ekonomik
parametreler ile somut veriler olmalıdır.
Türkiye’de,
bildiğiniz gibi, her ay resmî işsizlik rakamları açıklanır. Ama bunun dışında
mevsimlik işçilerin, eksik istihdamın, işe başvurmayanların ve iş başvurusu
yapmaktan vazgeçenlerin oluşturduğu örtülü işsizlik ile resmî işsizlik
rakamlarını bir araya getirdiğimizde yüzde 27’ye varan bir işsizlik rakamıyla
karşı karşıyayız. Bu büyüklükteki bir işsizlik, Türkiye’deki ekonomik büyüklüğü
ne derecede izah eder, sizlerin takdirine sunuyorum.
Bakınız, değerli
milletvekilleri, maalesef son yıllarda Türkiye’de yaşanan aile faciaları,
dramatik intiharlar, toplu katliamlar, “Türkiye’de toplumsal cinnet” kavramını
maalesef Türkiye gündemine yerleştirmiştir. Bu, son derece vahim bir olaydır.
Türkiye’de babalar eşlerini, çocuklarını katledip sonra kendi canlarına kıyıyor
ise, Türkiye’de evlatlar analarını babalarını katlediyor ise, bunlar, maalesef
Türkiye’deki ekonominin ne kadar kötü olduğunun… İnsanlar ailelerinin
karınlarını doyuramadığı için aç ve işsizlik nedeniyle borç batağı altındaki
çaresizlikleri ve maalesef çözüm üretememeleri nedeniyle kendi canlarına ve
ailelerinin canlarına kıyabilmektedirler.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz gibi, her dönem Türkiye’de kapanan ve açılan iş
yerlerinden bahsedilir. Ocak-mayıs arasındaki iş yeri açılma değerlerine
baktığımızda, iş yerindeki açılma sayısında bir yıl öncekine göre yüzde 27,7
bir azalma söz konusudur. Yine aynı şekilde, açılan kooperatif sayısında ise
yüzde 39’luk bir düşüş söz konusudur. Yine, tasfiye edilen şirketlerde bu sayı
maalesef yüzde 15’lere ulaşmaktadır. Bütün bunlar Türkiye’deki ekonominin nasıl
iyi olduğunu, nasıl iyileşmelerin hızlı bir şekilde sürdüğünü gösteren
parametrelerse ve bunlar olumlu olarak nitelendiriliyorsa, Türkiye ekonomisinin
büyüklüğü işte bu somut verilerle, bu rakamlarla o büyüklük derecesinin ne
kadar küçük, ne kadar anlamsız ve ne kadar sığ olduğunu çok net bir şekilde
göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye’de işsizlik Türkiye iş gücünün âdeta üçte 1’ini
kapsamaktadır. Türkiye’de işsiz sayısı artıyorken, işsizlik, maalesef, diğer
ülkelerin aksine, gençleşmektedir ve Türkiye’deki gençlerin 3 tanesinden 1’i şu
anda işsizdir.
Bütün bunlara
ilaveten Türkiye’de bakmamız gereken başka değerler var, başka rakamlar var.
Bunlar Türk ekonomisinin içinde bulunduğu açmazı çok net bir şekilde
göstermektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
TEKİN BİNGÖL
(Devamla) - Artık ekonomide “dünyadaki krizin teğet geçtiği” ifadesinden
vazgeçildiği malumunuzdur ama şimdi yeni bir kavram ortaya atılmıştır,
denilmektedir ki: “Dünyadaki ekonomik kriz Türkiye’ye sürtünmektedir.” Teğet
bir geometrik değerdir, teğet çok fazla zarar vermeyebilir ama sürtünmenin
kuvveti çok büyük tahribatlara yol açabilir. İşte Türkiye’de “sürtünme” diye
nitelendirilen ekonomik krizin boyutları, Türkiye’de yarattığı tahribatı, az
önce sizlere vermiş olduğum rakamlarla, değerlerle ne mene bir sürtünme
kuvvetiyle ortaya koyduğu bir gerçektir.
Bu anlayışla
vermiş olduğumuz, hukuk dışı bir yasayı düzeltmek üzere vermiş olduğumuz
önergeyi destekleyeceğiniz umuduyla, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bingöl.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
yedinci maddesi ile düzenlenerek 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen
geçici altıncı maddede geçen “yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan her türlü
vergi tarhiyatı ve kesilecek cezalar” ibaresinin madde metninden çıkarılarak
“yürürlüğe girdiği tarihten altı ay önce kesilen vergi cezaları” ibaresinin
madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Veysi Kaynak
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Önerge ile kamu yararının gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının
çerçeve yedinci maddesi ile düzenlenerek 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa
eklenen geçici altıncı maddede geçen “yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan
her türlü vergi tarhiyatı ve kesilecek cezalar” ibaresinin madde metninden
çıkarılarak “yürürlüğe girdiği tarihten bir yıl önce kesilen vergi cezaları
ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılamıyoruz efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Yapılan değişikliğin kanunun ruhuna uygun olacağı düşüncesiyle
önerge verilmiştir.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN – Yoklama isteğini yerine getireceğim.
Sayın Anadol, Sayın Okay, Sayın
Öğüt, Sayın Korkmaz, Sayın Keleş, Sayın Özpolat,
Sayın Sönmez, Sayın Oksal, Sayın Öztırak, Sayın Susam,
Sayın Köktürk, Sayın Ünsal, Sayın Mengü, Sayın
Bingöl, Sayın Koçal, Sayın Aydoğan,
Sayın Seçer, Sayın Gök, Sayın Barış, Sayın Yalçınkaya.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/692) (S. Sayısı: 385) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 7 nci
maddesiyle 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 6 ncı maddede yer alan “kesilecek cezalar” ifadesinin
“kesilen cezalar” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Cevdet
Yılmaz
Devlet
Bakanı
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutuyorum?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Gerekçe…
Gerekçe:
Geçici 6 ncı maddede ibare değişikliği yapılmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu
önerge doğrultusunda geçici madde 6’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Geçici madde 6 kabul edilmiştir.
On beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 22.35
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN
(Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
385 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Çerçeve 7’nci
maddeye yeni bir geçici madde eklenmesine ilişkin bir önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının çerçeve 7 nci maddesine aşağıdaki
geçici 7 nci maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Cevdet
Yılmaz
Devlet
Bakanı
“Geçici Madde 7-
Kanunun geçici 5 inci maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendindeki anonim şirket
ifadeleri, 31/12/2009 tarihine kadar anılan madde
kapsamında yapılan birleşmelerde sermaye şirketi olarak dikkate alınır.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarı ile
eklenmesi öngörülen geçici 5 inci madde ile yapılacak birleşmelerde sadece
anonim şirket yerine sermaye şirketlerinin birleşme kapsamında dikkate alınması
öngörülmektedir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Karar
yeter sayısını arayacağım.
Çerçeve 7’nci
maddeye geçici bir madde eklenmesine ilişkin önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.50
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN
(Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşiminin
Sekizinci Oturumunu açıyorum.
385 sıra sayılı
Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
385 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın çerçeve 7’nci maddesine yeni bir geçici madde eklenmesine
ilişkin Hükûmet önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Çerçeve 7’nci
maddeyi geçici 5, geçici 6 ve önergeyle kabul edilen geçici 7’nci maddeyle
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Madde 8 üzerine
üç önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi’ne
Görüşülmekte olan
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve sekizinci maddesi ile düzenlenen 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinin
değiştirilen (d) alt bendinde geçen “Kanununa göre” ibaresinin “Kanunu
gereğince” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Veysi Kaynak
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
sekizinci maddesi ile düzenlenen 25/10/1984 tarihli ve
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının
(3) numaralı bendinin değiştirilen (d) alt bendinde geçen “depodan çekecek
olanlara” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya yetkili mümessiline” ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederim.
Kerim
Özkul
Konya
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Tasarı’nın 8 inci maddesinde yer
alan “Müzayede mahallerinde” ibaresinin “Müzayede mahalleri” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ergün Aydoğan |
Tayfur Süner |
Şevket Köse |
|
Balıkesir |
Antalya |
Adıyaman |
|
Hulusi Güvel |
Zekeriya Akıncı |
|
|
Adana |
Ankara |
|
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın
Ergün Aydoğan, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 8’inci maddesi üzerinde
değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, vergi, temel olarak iktisadi faaliyetlerin bir sonucudur. Değişen
koşullar doğrultusunda değiştirilmesi ve günün koşullarına uyarlanması gereken
bir sistemdir. Peki “teğet geçti”, “sürtündü geçti”
denilerek tanımını yapamadığımız yaşanan krizde piyasanın durumu, esnafın,
ticaret erbabının durumu nedir? Esnaf BAĞ-KUR prim borcunu ödeyemezken ticaret
erbabı vergisini ödeyebiliyor mu? Vergisini ödeyemeyen
ticaret erbabına devletin ve görevlilerinin tavır ve uygulamaları nedir, kabul
edilebilir mi? Yeniden yapılandırılan vergi borçları zorlukla ödenirken,
taksite girmeyen borçlarla ilgili geçici gelir vergisi, stopaj ve diğer
vergilerini ödeyemeyen, ödemekte zorlanan esnafın ve ticaret erbabının iş
yerine, evine, bağına bahçesine, arabasına el koyan bir uygulama karşısında
esnafın perişan durumuyla, vergi borcu karşısında arabası bağlanan esnaf iş
yapamaz durumdadır. Girin Maliyenin sitesine, Maliye sanki galerici,
sanki emlakçı! Devletin görevi, esnafı ticaret
yapamaz hâle getirmek midir yoksa esnafın işini kolaylaştırıp işini
sürdürülebilir hâle getirmek midir?
“Evde
kapanmayalım, sokağa çıkalım, alışverişe çıkalım” kampanyasıyla piyasa elbette
canlanmaz. Esnaf ve ticaret erbabı yok edilerek küresel sermayenin, büyük
şirketlerin önü mü açılmak isteniyor?
Sayın Bakan, piyasayı,
esnafı daraltmayın. Daha da üzerine gidilirse iş yerini kapatan esnaf sayısı
artar, dayanılmaz boyutlardaki işsizlik daha da artar, sosyal facialara neden
olur. Kaldı ki bu sosyal faciaları toplumun bütün katmanlarında her gün
yaşıyoruz; intiharlar, cinnetler, kavgalar, kendini yakmak isteyen
esnaflarımız, insanlarımız her gün artarak devam ediyor.
Tabii, toplumda
bu sorunlar artarak devam ederken Sayın Başbakan, “Vatandaşın cebinde para var.
2008’de memurun maaşını yüzde 19,7 artırdık.” demektedir. Anlaşılıyor ki
Başbakan, memur ve vatandaş ile yakınlarını karıştırmaktadır.
Evet, paranın
olduğu doğrudur. Para, Başbakanın yakınlarında vardır, gemicik almaktadır,
altın ticareti yapmaktadır, servetiyle dünyanın sayılı liderleri arasında yer
almaktadır, ailesi ve çevresi hızla zenginleşmektedir, lüks yaşamakta, yedi
yıldızlı otellerde tatil yapmaktadır. Vatandaş açlıkla boğuşurken, eşleri,
Cumhurbaşkanı eşiyle yüzük yarışına girmektedir. Evet, paranın olduğu doğrudur.
(AK PARTİ sıralarından “Ayıp, ayıp” sesleri)
Ayıp değil.
Başbakanın ve AKP’nin zenginleştirdiği çevrelerde, müteahhitlerde,
ihale dağıtılanlarda paranın olduğu doğrudur. Evet
doğrudur ama para esnafta, piyasada, halkta yoktur. Esnafın, piyasadaki ticaret
sahibinin gerçekten durumu vahimdir.
Değerli
arkadaşlar, henüz daha yaşanmakta olan krizin tanımını yapamıyorken, teğet mi
geçti, sürtündü mü geçti diye bunun tanımını yapamazken, “Evet, piyasada,
halkta para vardır.” demek, halkın gerçeklerini ne yazık ki görmemektir.
Değerli
arkadaşlar, burada, geçtiğimiz gün bir ay çalışarak bir yasa çıkardık, önemli
bir yasa. Bütün Türkiye’yi ayağa kaldırdık ve bizim savunmadığımız,
inanmadığımız bir yasa. Şimdi, o yasa görüşülürken burada bazı arkadaşlarımız
şunu dedi: Çok çalışmalıyız, çok. Evet doğrudur,
Meclis olarak gerçekten çok çalışmalıyız çok ama çok çalışmalıyız da, cuma günü
çalışmamız gerekirken siz “Çok çalışmalıyız.” diyen arkadaşlar neredeydi?
Neredeydi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; evet, gerçekten çok çalışmalıyız.
Ülkemizin…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
RECEP KORAL
(İstanbul) – Sizin çalışmaya ihtiyacınız yok mu?
ERGÜN AYDOĞAN
(Devamla) – Biz çalışıyoruz Sayın Milletvekili. Siz iktidar partisisiniz, siz
Meclisi çalıştıracaksınız.
RECEP KORAL
(İstanbul) - O zaman hiç gelmeyin siz
Meclise.
ERGÜN AYDOĞAN
(Devamla) – Ne demek? Biz buradayız, cuma günü de buradaydık ama siz yoktunuz.
Evet, şu anda da baktığımızda görüyoruz “Çok çalışmalıyız.” diyen sizler ne
yazık ki burada olmuyorsunuz. Burada, cuma günü de olmadığı gibi, çalışmada
olmuyorsunuz. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak ekime kadar çalışmaya
hazırız, sizi de çalışmaya davet ediyoruz. Bu ülkede yaşayan -ülkenin sorunları-
esnafın sorunları, vatandaşın sorunları çözülsün, ekonominin sorunları çözülsün
diye çok çalışmalıyız diyoruz.
Bu duygu ve
düşüncelerle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Aydoğan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne
Görüşülmekte olan
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve sekizinci maddesi ile düzenlenen 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinin
değiştirilen (d) alt bendinde geçen “depodan çekecek olanlara” ibaresinden
sonra gelmek üzere “veya yetkili mümessiline” ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederim.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanunun amacına
uygun olacağı düşüncesiyle önerge verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi’ne
Görüşülmekte olan
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve sekizinci maddesi ile düzenlenen 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinin
değiştirilen (d) alt bendinde geçen “Kanununa göre” ibaresinin “Kanunu
gereğince” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Veysi Kaynak
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)-
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun metninde kelime tashihi yapılarak anlam bütünlüğünün
sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.
Madde 9 üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi’ne
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
dokuzuncu maddesi ile düzenlenerek 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 9
uncu maddesinin sonuna eklenen fıkrada geçen “ürünü depodan çekecek olanlara
teslimine” ibaresinin “ürünün sahibi veya yetkili mümessili tarafından depodan
alınmasına” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
Türkiye Büyük
Millet Meclisi’ne
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
dokuzuncu maddesi ile düzenlenerek 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 9
uncu maddesinin sonuna eklenen fıkrada geçen “Kanununa göre” ibaresinin “Kanunu
gereğince” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Veysi Kaynak
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)-
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun metninde kelime tashihi yapılarak anlam bütünlüğünün
sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
dokuzuncu maddesi ile düzenlenerek 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 9
uncu maddesinin sonuna eklenen fıkrada geçen “ürünü depodan çekecek olanlara
teslimine” ibaresinin “ürünün sahibi veya yetkili mümessili tarafından depodan
alınmasına” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun metninde tashih yapılarak anlam bütünlüğünün sağlanması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 9’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde 9 kabul edilmiştir.
Madde 10 üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi’ne
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
onuncu maddesi ile düzenlenerek 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 10
uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen (k) bendinde geçen “depodan
çekilmesi” ibaresinin “ürün sahibi veya yetkili mümessili tarafından depodan
alınması” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
Türkiye Büyük
Millet Meclisi’ne
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
onuncu maddesi ile düzenlenerek 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 10
uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen (k) bendinde geçen “kanununa göre”
ibaresinin “kanunu gereğince” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Veysi Kaynak
Kahramanmaraş
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, Veysi Bey burada yok, başkası “gerekçe okuyun” diyemez ki.
BAŞKAN – Sordum, “gerekçe” diyorlar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır efendim, grup önerisi
değil bu. Bu şahsi önerge efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Efendim, kendisi yoksa gerekçesi
okunur zaten Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır efendim, şahsi önerge bu.
O zaman işleme koymayın.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır efendim, kendisi yoksa
gerekçesi okunur.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kişi yok burada. Kişi önergesi
bu, grup önergesi değil efendim.
BAŞKAN – Kişi yok, gerekçe okunuyor o zaman.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ama hayır… Belki konuşacak
efendim.
BAŞKAN – Konuşacak olsa gelirdi efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ama yoksa o zaman işleme
koyamazsınız Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ama bir başkası “gerekçe
okuyun” diyemez Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Yoksa, o zaman ne yapacağız?
Gerekçeyi ne yapacağız?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır efendim, işlemden
kaldıracaksınız bu önergeyi, başka önerge alacaksınız.
OKTAY VURAL (İzmir) – İşlem doğru efendim, işlem doğru.
BAŞKAN – Yeni bir usul mü ihdas ediyoruz Aslanoğlu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ama kişi burada yok efendim.
BAŞKAN – Şimdi, konuşacak kişi yoksa gerekçesi okunur efendim.
Sayın Aslanoğlu, İç Tüzük öyle diyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – O zaman kişi yoksa başkası
“gerekçe” diyemez efendim.
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
Gerekçe:
Kanun metninde kelime tahsisi yapılarak anlam bütünlüğünün
sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi’ne
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve
onuncu maddesi ile düzenlenerek 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 10
uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen (k) bendinde geçen “depodan
çekilmesi” ibaresinin “ürün sahibi veya yetkili mümessili tarafından depodan
alınması” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun metninde tashih yapılarak anlam bütünlüğünün sağlanması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 10’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde 10 kabul edilmiştir.
Madde 11 üzerinde dört önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi’ne
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve onbirinci maddesi ile düzenlenerek 3065 sayılı Katma Değer
Vergisi Kanununun 11 nci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendine ikinci paragraftan sonra gelmek üzere eklenen paragrafta
geçen "eserlere ilişkin" ibaresinin, "eserlerle ilgili"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ramazan
Başak
Şanlıurfa
Türkiye Büyük
Millet Meclisi’ne
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve onbirinci maddesi ile düzenlenerek 3065 sayılı Katma Değer
Vergisi Kanununun 11 nci maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendine ikinci paragraftan sonra gelmek üzere eklenen paragrafta geçen
"mal ve hizmetler" ibaresinin "mal veya hizmetler" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mustafa
Ataş
İstanbul
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri
okutup birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Buyurunuz.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
385 Sıra Sayılı Tasarının 11 inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Yaşar Ağyüz |
|
Trabzon |
Malatya |
Gaziantep |
|
Vahap Seçer |
Bilgin Paçarız |
|
|
Mersin |
Edirne |
|
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 11’inci
maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Mustafa Kalaycı |
Hüseyin Yıldız |
|
Manisa |
Konya |
Antalya |
|
M. Akif Paksoy |
Yılmaz Tankut |
|
|
Kahramanmaraş |
Adana |
|
BAŞKAN – Komisyon
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim
konuşacak?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Erkan Akçay Bey…
BAŞKAN – Sayın
Akçay, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, görüştüğümüz tasarının 11’inci maddesi üzerine verdiğimiz
değişiklik önergesi hakkında konuşmak üzere söz aldım. Muhterem heyetinize
saygılar sunuyorum.
Tasarının 11’inci
maddesiyle, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından onaylanan sinematografik
eserlere ilişkin yabancı yatırımcılar tarafından satın alınan mal ve hizmetler
nedeniyle ödenen katma değer vergisinin yapımcılara iade olunacağı hususu düzenlenmektedir.
Düzenlemenin Türkiye’nin tanıtımına ne ölçüde katkı sağlayacağı konusunda
tasarının gerekçesinde ve Plan Bütçe Komisyonunda sorduğumuz suallere verilen
cevaplarda yeterli açıklama yapılamamıştır.
Sermaye yapıları
güçlü olan yabancı yapımcıların Türkiye’de film yapmak için katma değer vergisi
istisnasına ihtiyaç duyduklarını düşünmüyoruz. Kaldı ki, Türkiye’nin tanıtımına
yönelik yabancı yapımcıları vergi teşviki dışındaki diğer faaliyetlerle de
Türkiye’de çalışmalarını özendirecek tedbirler alınabileceği gibi, Hükûmetin öncelikli olarak yerli yapımcıları Türkiye’nin
yurt dışında tanıtımına yönelik yapımlara teşvik etmesinin Türk sinemasının
gelişmesine de katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Vergi teşviklerinde öncelik
yerli yapımlara verilmelidir.
Türkiye’nin yurt
içi ve yurt dışı tanıtımını yapan başlıca devlet kurumları, Başbakanlık Tanıtma
Fonu, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Dışişleri Bakanlığı, Kültür
ve Turizm Bakanlığı, TRT ve Anadolu Ajansıdır. Türkiye’nin tanıtımında en önemli
sorun koordinasyon sorunudur. Bu kurumlar arasında tam bir koordinasyon yoktur.
Tanıtma
faaliyetlerinin yürütülmesinde en önemli kaynağı ise Başbakanlık Tanıtma Fonu
oluşturmaktadır. Tanıtma Fonu’ndaki para, fonun desteklediği, Türkiye’nin yurt
içi ve yurt dışı tanıtımına yönelik kaç projenin olduğu ve bu projelere ne
kadar kaynak aktarıldığı ise tam olarak açıklanmamaktadır.
Bakanlıkça,
Türkiye’nin tanıtımında dünya beş ayrı bölgeye ayrılarak beş ayrı firmaya ihale
edilmektedir. Yapılan bu ihaleler ve tanıtım yöntemleri âdeta bir kapalı
kutudur. Projeler, maliyet açılımları ile detaylı olarak sektörün ve kamuoyunun
bilgisine sunulmamaktadır. Kültür Bakanlığı, 2009 yılı Türkiye’nin tanıtım
projelerini detaylarıyla ve medya planıyla kamuya açıklamalıdır. Özel sektörle
Kültür Bakanlığı arasında Türkiye’nin tanıtımına yönelik bir koordinasyon
eksikliği de vardır. Resmî kurumlar birbirlerinin yaptığı çalışmaları bilmiyor,
özel sektör resmî kurumların çalışmalarını bilemiyor ve Bakanlık da özel
sektörün yaptığı çalışmalardan haberdar değildir.
Gazetecilerin
“Neden Türkiye’nin sloganı yok?” sorusu üzerine Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Günay, göreve geldiği ilk günden beri tanıtımda sihirli
cümle aradığını söylemekte ve “Türkiye’nin derinliğini, doğasını, kültürünü ve
tarihini çağrıştıracak cümle arıyorum. Bulduğum zaman evreka,
evreka diye bağıracağım.” demiştir. Sayın Günay’ın göreve geldiği Ağustos 2007 tarihinden bu yana
yirmi iki aydır Sayın Günay’ın “Evreka,
evreka.” diye bağırmasını bekliyoruz.
Irak’ın kuzeyindeki
Barzani ve Ermeniler, yapımcılığını Hollywood prodüksiyon
şirketlerinin üstleneceği bir dizi sinema filmiyle uluslararası propaganda
atağına başlamaya hazırlanmaktadırlar. Merak ediyoruz, bunlar acaba bizim
yaptığımız gibi KDV iadesi yaptıkları için mi oralarda film yapıyorlar? Etkili
bir sinema filmi âdeta etkili bir silah gibi kullanılmaktadır. Türkiye, henüz,
bir Atatürk projesini bile hayata geçiremezken, Ermeni lobisi sözde Ermeni
soykırımı iddialarına uluslararası destek sağlamak amacıyla, Irak’ın
kuzeyindeki yönetim ise Hollywood’da sinema yoluyla başlatacağı tanıtım
atağıyla, uluslararası kamuoyunda kendilerine sempati duyulmasını sağlamak
amacıyla şu ana kadar
yaklaşık 30 kadar Hollywood yapımcısını Irak’ın kuzeyine davet edip, yapımcılar
vasıtasıyla ünlü oyuncularla görüşüp filmler hazırlatırken biz ne
yapıyoruz? Yabancı yatırımcılar
tarafından satın alınan mal ve hizmetler nedeniyle ödenen katma değer
vergisinin yapımcılara iade olunacağı üzerinde tartışma yapıyoruz. Kültür ve
Turizm Bakanlığı işte burada lazımdır. Türkiye'nin büyük tanıtım projelerini,
filmlerini hazırlatarak, antipropaganda yapanlara da her türlü kulisi yapıp
önlemleri alması gerekmektedir.
Türkiye
Cumhuriyeti “Geceyarısı Ekspresi” filminin bıraktığı
kötü izleri silmek için hâlâ uğraşırken, ikinci, üçüncü bir şok daha
yiyebiliriz. Yılların vurdumduymazlığı sürüyor ancak bu kez bunun bedeli her
geçen gün ağırlaşmaktadır.
Bu düşüncelerle
muhterem heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Akçay.
Önergeniz
üzerinde konuşmak isteyen var mı?
Sayın Paçarız,
buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 385 sıra
sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesi ile ilgili olarak vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti
saygılarımla selamlıyorum.
Bundan önce 7’nci
madde görüşülürken şahsım ve bir milletvekili arkadaşımla karşılıklı sürtüşmeye
girdik. Ben şahsen sinirlerime hâkim olamadım, sözlerimi geri çekiyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Umarım o arkadaşım da sözlerini geri çeker, ki kendisi Çanakkale Milletvekili, hemşehrimizmiş. Umuyorum o da aynı duyguları besler.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Sayın Başkanım; bakın, gecenin saat 23.30
civarındayız. Çoğunluk olarak AKP milletvekilleri ve grup başkan vekilleri,
yirmi üç aydan beri çalıştığımız şu Parlamentoda sizin önerdiğiniz,
getirdiğiniz kanunların, tasarıların çoğuna da biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, MHP olarak, DTP olarak destek veriyoruz.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Böyle mi veriyorsunuz desteği?
BİLGİN PAÇARIZ
(Devamla) – Çoğuna da veriyoruz. Tabii, vermediğimiz tasarılar da olacaktır,
bizler de muhalefet partisiyiz. Mesela Vakıflar Kanunu, size göre doğru
olabilir, bizlere göre yanlış olabilir. Mesela mayınlı arazilerin temizlenmesi
kanunu…
AHMET YENİ
(Samsun) – Geçti, onlar geçti.
BİLGİN PAÇARIZ
(Devamla) – Geçti, doğru, altı madde ama ne kadar zamanda geçti? Dört hafta.
Yazık değil mi bu Meclise? Yazık değil mi? Şayet ki AKP’nin
grup başkan vekilleri ve Sayın Başbakan “Muhalefetle uzlaşın da boşa zaman
kaybetmeyelim.” deseydi veya muhalefet partilerinin önerilerini dikkate almış
olsaydı bu kanunlar, bu yasalar bir günde şıp diye geçerdi ama maalesef Sayın
Başbakan zaman zaman hem muhalefet partili
milletvekillerine yani bizlere hem de AKP grup başkan vekillerine herhâlde
“Olmazsa olmaz koşulum.” diye bastırıyor ki sizler de Mayın Yasası’nda olduğu
gibi, mayınlı arazilerin temizlenmesinde olduğu gibi yüce Meclise bir ay zaman
kaybettirdiniz.
Öneriler
getiriyorsunuz, Danışma Kurulu önerileri getiriyorsunuz. Bakın, bu hafta salı,
çarşamba, perşembe, cuma çalışacağız. Çalışma saatlerimiz ne kadar? Salı
günleri saat 15.00’ten 24.00’e kadar; çarşamba, perşembe, cuma -ki ay sonuna kadar- saat 13.00’ten 24.00’e
kadar. Ne gerek var buna? Madem çok çalışmak istiyorsunuz, madem yasaları,
tasarıları, kanunları hızla gündeme getirmek istiyorsunuz, muhalefetle anlaşmak
zorundasınız arkadaşlar, anlaşmazsanız biz de bu saatlere kadar çalışırız. Ama
unutmayın, ama unutmamalısınız seçmenlerimiz hem muhalefet partilerinden hem de
iktidardan bir şeyler bekliyor çünkü bir ekonomik kriz yaşıyoruz, 1994 krizinde
olduğu gibi, 1999 krizinde olduğu gibi, 2001 krizinde olduğu gibi ve 2009
krizinde olduğu gibi. Maalesef bu krizler de Sayın Başbakanımızın söylediği
gibi teğet geçmiyor, teğet de geçmeyecektir, belki kalbinden, belki karnından insanlarımızı
yaralayacaktır.
Ekonomi felç
olmuş, işçinin durumu belli, esnafın durumu belli, sanayicimizin durumu belli.
Ya köylümüz, ya köylümüz ne yapmalı? Geçen sene Türkiye bazında -benim bölgem
buğday bölgesi, tahıl bölgesi, çeltik bölgesi, mısır bölgesi- 16 milyon ton
buğday ürettik. Bu sene 20 milyon ton civarında buğday üretmeyi bekliyoruz yani
4 milyon ton fazlalığımız var ve çiftçi iktidar partisinden taban fiyatı
bekliyor, çiftçi iktidar partisinden destekleme bekliyor. Hangisini yapıyoruz?
Nerede bizim destekleme primlerimiz, vaatlerimiz, sözlerimiz? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) – Anlattık hepsini.
AHMET YENİ
(Samsun) – Açıklandı, açıklandı.
BİLGİN PAÇARIZ
(Devamla) - Geçen sene…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Paçarız.
BİLGİN PAÇARIZ
(Devamla) – Efendim, bakın, ben Parlamentoya… (CHP sıralarından “Bakan arkada!”
sesleri)
Tabii, Sayın
Bakanımız burada da, ben Parlamentoya hitap ediyorum ve soruyorum: Geçen sene
ne kadar destekleme primi ödedik? 5 milyar TL. O zaman yeni TL idi. Şimdi? Yine aynı miktar. Zaten bunun üçte 2’sini ÖTV’yle, KDV’yle, elektrik zamlarıyla, tüp gaz zamlarıyla
geri alıyorsunuz. Nerede çiftçiye verdiğiniz destek?
MUHARREM VARLI
(Adana) – Çiftçi yok!
BİLGİN PAÇARIZ
(Devamla) - Tüm seçmenlerimiz, muhalefet partilerinden de, iktidar partisinden
de bir şeyler görmek istiyor. Uzlaşın diyor, kavgayı bırakın diyor, el
birliğiyle karnımızı doyuralım diyor. Herkes bir şey bekliyor. Sanayicisi bir
şey bekliyor, esnafı, emeklisi…
Emeklinin hâli de
ortada. Biliyor musunuz, tarımdan emekli olmuş bir BAĞ-KUR’lunun
aldığı maaş ne kadar? Ortalama 350 TL. Ya esnaflıktan gelen benim gibi bir
milletvekilinin…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Paçarız, lütfen toparlayın sözünüzü.
BİLGİN PAÇARIZ
(Devamla) – Çok özür dilerim, hemen bitiriyorum.
500 TL ile biz
geçinmek zorunda kalıyoruz. İşte bu, iktidarın görevi, işte
bu, muhalefetin görevi. Sayın Başbakana, sayın grup başkan vekillerine
söylüyorum: Hiç olmazsa emekliye 100 TL zam yapın da…
Teşekkürler
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Paçarız.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi’ne
Görüşülmekte olan
1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve onbirinci
maddesi ile düzenlenerek 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 11 inci
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine ikinci paragraftan sonra gelmek üzere
eklenen paragrafta geçen "mal ve hizmetler" ibaresinin "mal veya
hizmetler" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mustafa
Ataş
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle önerge verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi’ne
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve onbirinci maddesi ile düzenlenerek 3065 sayılı Katma Değer
Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine ikinci
paragraftan sonra gelmek üzere eklenen paragrafta geçen "eserlere
ilişkin" ibaresinin, "eserlerle ilgili" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ramazan
Başak
Şanlıurfa
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kelime tashihi yapılarak kanun metninde anlam bütünlüğünün
sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Madde 11’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde 11 kabul edilmiştir.
Madde 12 üzerinde altı önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi’ne
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve onikinci maddesi ile düzenlenerek değiştirilen 3065 sayılı
Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendinde geçen “Deniz” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya kara” ibaresinin
madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Ramazan
Başak
Şanlıurfa
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne
Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve onikinci maddesi ile düzenlenerek değiştirilen 3065 sayılı
Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendinde geçen “liman” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “bağlama limanı”
ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Mustafa
Ataş
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 12 nci maddesinde yer alan “3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki bentler eklenmiştir.” cümlesinin “3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki bentler eklenmiştir.” şeklinde değiştirilmesini ve çerçeve maddede
yer alan (b) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şimşek
Maliye
Bakanı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 12 nci
maddesiyle 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesine
eklenmesi öngörülen (g) bendinde yer alan “10/12/2003
tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I) ve (II)
sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerine” ibaresinin “Başbakanlık merkez
teşkilatına” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şimşek
Maliye
Bakanı
BAŞKAN – Şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 12’nci maddesi ile düzenlenen (g) bendinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
M. Akif Paksoy |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Kahramanmaraş |
Konya |
|
Hüseyin Yıldız |
Yılmaz Tankut |
|
|
Antalya |
Adana |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Tasarının 12nci maddesinin (g)
bendinin Madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Yaşar Ağyüz |
|
Trabzon |
Malatya |
Gaziantep |
|
Osman Kaptan |
Vahap Seçer |
|
|
Antalya |
Mersin |
|
BAŞKAN –
Komisyon?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkanım, benim de bu maddede önergem vardı.
BAŞKAN – Sizin o
maddede görülmüyor Sayın Genç. Siz 13’üncü maddede vermişsiniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, 12’nci maddenin (g) bendinin tasarı metninden
çıkarılmasına ilişkin önergem vardı.
BAŞKAN – Sayın
Genç, sizin bu madde üzerindeki önergeniz işleme alınmamış herhâlde. Bilmiyorum
teknik olarak. Daha geç geldiği için…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, var ama burada da var. İşleme almıyorsunuz.
BAŞKAN – Madde
13’te önergeniz var.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, burada da var önergem.
BAŞKAN – Sayın
Genç, önergeler dolduktan sonra sizin önergeniz gelmiş. Yapacak bir şeyimiz
yok. 13’üncü maddede var önergeniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Benim burada var önergem de işleme alınmamış.
BAŞKAN – İşleme
alınamamış demek ki teknik bir sebepten dolayı.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teknik değil efendim, AKP’lilerin verdiği korsan önergelerden
dolayı.
ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Milletvekili konuşurken bürokrat gülmeyecek. Bürokratın gülmeye
hakkı yok!
BAŞKAN – Sayın
Genç, bunun için yapabileceğim bir şey yok.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkanım, ben diyorum ki benim burada önergem var.
BAŞKAN – Efendim?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Şimdi, 87’nci maddeye göre şey ederseniz… 87’nci maddeye göre
milletvekillerinin vereceği önergeler ile grupların vereceği bu önergeler ayrı ayrı işleme konulur, hem grup hem milletvekili önerge
veremez ki.
BAŞKAN – Zaten,
milletvekilleri…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – AKP’li milletvekillerinin iki tane önerge verme hakkı var. Efendim,
hem grup hem milletvekili önerge veremez ki.
BAŞKAN – Sayın
Genç, bu madde üzerinde önergeleriniz kabul olmamış geliş sırasına göre. Daha
sonra geldiği için ve madde üzerinde önerge şeyleri dolduğu için…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hükûmet niye iki önerge vermiş?
BAŞKAN - Sayın
Genç, yapabileceğim bir şey yok, lütfen…
13’üncü maddede
önergeniz var, o zaman o önerge üzerinde şey yaparsınız.
Sayın Kaptan,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN KAPTAN
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan
385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesinin (g) bendinin madde metninden
çıkarılması talebimizi içeren önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, tasarısın 12’nci maddesinin (g) bendi ile
KDV Kanunu’na eklenmesi öngörülen hüküm 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi
Kanunu’na ekli (II) sayılı listede yer alan malların yani otobüs, minibüs,
binek otomobilleri, arazi taşıtları, uçak, yat gibi araçların 5018 sayılı Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) ve (II) sayılı listelerdeki kamu
idarelerine alınmaları KDV’den istisna edilmektedir, yani bunlardan KDV
alınmayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarının 19’uncu maddesi ise aynı taşıtları ÖTV’den de istisna tutmaktadır. Yine, 19’uncu maddede, uçak
ve helikopterlerin Türk Hava Kurumuna ilk alımlarında da vergilerinden muafiyet
getirilmektedir. Hükûmet tasarısında, bu istisnalar
sadece Başbakanlığa teslim edilen veya Başbakanlık tarafından satın alınan veya
kiralanan araçlarla ilgili olarak yer almaktaydı. Komisyon görüşmeleri
sırasında madde yeniden düzenlenmiştir. Bu yeni düzenlemede, kiralama
hizmetleri istisna kapsamı dışında bırakılırken istisnadan yararlanan
kurumların sayısı genişletilmiştir. Buna göre, genel bütçeye dâhil daireler ile
özel bütçeli kurumlar bu istisnadan yararlanmaktadır. Ancak, Hükûmet tasarısıyla maddenin son şekli arasında temel bir
fark daha vardır. Hükûmet tasarısında söz konusu istisnalar
kısmi istisna olarak düzenlenmişken şimdiyse tam istisna hâline getirilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni alınan araçları kamu kurumlarına satan mükellefler, bu
araçlar nedeniyle yüklendikleri KDV’yi iade olarak alacaklardır. Bunun kabul
edilebilir bir yanı yoktur. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları otomobil alırken
ÖTV, KDV ödeyecekler, devlet ise ödemeyecektir. Yani, Başbakana uçak alınırken,
cip alınırken KDV, ÖTV ödenmeyecek ama belediyelere cenaze arabası, itfaiye
arabası alınırken vergi ödenecektir. Yine, vatandaş 1.300 cc’lik
küçük bir otomobil alırken vergi ödeyecektir. Bu düzenleme Anayasa’nın eşitlik
ilkesine de aykırıdır. Aynı zamanda, bu taşıtları üretenler ve satanlar
arasında, Hükûmete yakın olanlarla ve satabilenlerle
satamayanlar arasında da haksız rekabete yol açacaktır.
“Devlet bu
vergileri öderse bir cepten çıkmış öbür cebe girmiş olur, sonuç değişmez.”
şeklindeki bir görüş de kabul edilebilir değildir. 10/12/2003
tarihli 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun bütçe ilkelerini
düzenleyen 13/f maddesinde yer alan “Tüm gelir ve giderler gayri safi olarak
bütçelerde gösterilir.” ilkesi bu düzenleme ile ortadan kaldırılmaktadır.
Saydamlığa aykırı olan bu düzenlemeyle ayrıca bütçe disiplini de ortadan
kaldırılmaktadır. Böylece Hükûmet, anılan vergi
tutarları kadar daha fazla ödenek kullanma olanağına kavuşmaktadır. Bu tutum,
toplam bütçe gelirlerinin, özellikle de vergi gelirlerinin ciddi bir biçimde
azaldığı bir süreçte Hükûmetin mali disiplin
kaygısının olmadığını göstermektedir.
Belirtilen
nedenlerle 12’nci maddenin (g) bendinin tasarıdan çıkarılmasını talep ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kaptan.
Kim konuşacak?
Sayın Akçay,
buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz tasarının 12’nci
maddesi üzerine verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 12’nci maddesiyle Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ekli
(II) sayılı listede yer alan malların, yani motorlu taşıtlar, helikopter ve
uçakların 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) ve (II)
sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerine, yani genel bütçeli kurumlar ve
üniversitelere teslimi katma değer vergisinden istisna edilmektedir.
Tasarı Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldüğü sırada sadece
Başbakanlığın motorlu taşıt, helikopter, uçak vesaire alımında söz konusu olan
katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi istisnaları, Komisyondaki yoğun
eleştiriler üzerine Başbakanlığın dışında, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’na ekli (I) ve (II) sayılı listede yer alan tüm kamu idarelerine de
teşmil edilmişti. Şimdi de
görüyoruz ki değerli milletvekilleri, Maliye Bakanı Sayın Şimşek’in de bir
önergesiyle yine tasarının ilk hâline dönülmekte ve bu istisna sadece
Başbakanlığa teşmil edilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu düzenlemeleri son derece gereksiz ve anlamsız buluyoruz.
Burada dikkat çekici olan husus, Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilen
bazı torba tasarılarda mutlaka Başbakanlığa bir istisna ve muafiyet getiren
veya imtiyaz tanıyan düzenlemelerin bulunmasıdır.
Öncelikle bu
düzenleme Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olduğu gibi, 5018 sayılı Kamu
Mali Yönetimi Kanunu’nun 13’üncü maddesinde yer alan “Tüm gelir ve giderler
gayri safi olarak bütçelerde gösterilir.” hükmünü de hiçe saymaktadır.
Başbakanlığa bu
istisnanın getirilmesini ve bu anlayışı doğru bulmuyoruz. Başbakanlık tüm
devlet kurumlarına örnek bir tutum içinde olmalıdır. Ayrıca, kurumların ve
kuralların işleyişini, uygulama birliğini sağlayacak şekilde koordinasyonu
sağlaması gerekmektedir. 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun’da,
Başbakanın görevleri arasında, bakanlıklar arasında iş birliğinin sağlanması, hükûmetin genel siyasetinin yürütülmesi, görevlerin tam ve
verimli bir şekilde zamanında yerine getirilmesi gibi hususlar bulunmaktadır.
Tüm kurumlara
örnek olması gerektiği hâlde, Başbakanlık, Nisan 2008’de Savunma Sanayii İcra Komitesi toplantısında Hava Kuvvetlerine
alınacak iki uçakla birlikte devletin zirvesine üç uçak daha alınmasını
önermiş, Başbakanlık Müsteşarı şubat ayının sonunda Savunma Sanayii
Müsteşarlığına bir yazı göndererek 9 Nisanda yapılacak toplantıda beş uçak
alınması yönünde gündem belirlenmesini önermiştir. Hava Kuvvetlerine alınacak
olan iki uçağın bedeli Savunma Sanayiinden
karşılanacaktı ancak Başbakanlık yazısında, hem bu iki uçağın hem de Hükûmetin talep ettiği üç uçağın parasının Başbakanlık
tarafından karşılanacağı bildirilmiştir. Genelkurmay Başkanlığı, Başbakanlıktan
gelen bu yazı üzerine, uçakların parasının Başbakanlık tarafından
karşılanmasını kabul etmemiştir. Bütün bunlara rağmen, iki uçak olduğu hâlde,
Başbakanlık, Türk Hava Yolları üzerinden 60 milyon dolarlık yeni bir uçak almış
ve bunu Türkiye Büyük Millet Meclisinden ve kamuoyundan saklamıştır.
Ekonomik bir
krizin yaşandığı, kamu ve özel sektör borçlarının katlandığı, milyonlarca
vatandaşımızın açlık ve yoksulluk sınırı altında bunaldığı, işsizlik nispetinin
yüzde 16’ya çıktığı ve her alanda tasarruf tedbirlerinin alınması gerektiği
böyle bir ortamda bu uçak alımının ve uçak alım heveslerinin kamuoyunca da
bilinmesi gerekmektedir. Bütçe açıklarının son derece arttığı 2009 yılında bu
taşıtların alım bedelleri ve yıllık işletme giderleri bakımından bütçeye
getireceği yük de ayrı bir tartışma konusudur. Ekonomik krizi derinden
yaşadığımız bugünlerde söz konusu uçağın alınması 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nda yer alan ödeneklerin etkili, ekonomik ve verimli
kullanılması ilkesiyle de örtüşmemektedir. Bu istisna ve muafiyet mantığıyla
gidilirse bütün yedek parça, lastik, yakıt vesair
bütün alımların katma değer vergisi ve özel tüketim vergisinden muaf tutulması
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
bu düzenlemeden özel üniversiteler de yararlanacaktır eğer bu değişiklik
yapılmaz ise. Bu düzenleme ile sadece 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’na ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde devlet üniversiteleri yer
aldığından…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
…2547 sayılı
Yükseköğretim Kanunu’nun 56’ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde
“Üniversiteler ve yüksek teknoloji enstitüleri genel bütçeye dahil
kamu kurum ve kuruluşlarına tanınan mali muafiyetler, istisnalar ve diğer mali
kolaylıklardan aynen yararlanırlar.” denilmektedir.
Yine aynı
Kanun’daki ek 7’nci maddede de
“Vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumları, bu Kanunun 56 ncı maddesinde yer alan mali kolaylıklardan,
muafiyetlerden ve istisnalardan aynen istifade ederler.” denilerek bu
istisnalardan özel üniversiteler de yararlanmaktadır.
Özetle, değerli
milletvekilleri, bu düzenleme doğru değildir. Önergemizin kabulünü diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Akçay.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Önergem vardı Sayın Başkan.
BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 12 nci maddesiyle 3065 sayılı Katma
Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesine eklenmesi öngörülen (g) bendinde yer
alan “10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu
idarelerine” ibaresinin “Başbakanlık merkez teşkilatına” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şimşek
Maliye
Bakanı
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkanım, eğer, Hükûmetimiz, bu
“Başbakanlık merkez teşkilatı” demekle neyi kastettiğini bir anlatırsa… Çünkü
(I) ve (II) sayılı cetvellerde “merkez teşkilatı” diye bir şey yok,
“Başbakanlık” diye var. Yani ne kastediliyor? “Merkez teşkilatı” derken
merkezin dışında bir başka teşkilat mı var, taşra teşkilatı mı var? Ne
kastediliyor?
BAŞKAN – Sayın
Bakan, buyurunuz.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Şimdi, Başbakanlığın tabii, bir ana hizmet birimleri
var, bir de Başbakanlığa bağlı diğer kuruluşlar olabiliyor. Burada kastettiğimiz,
Başbakanlığın…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, (I) sayılı cetvelde Devlet Planlama Teşkilatı filan zaten
ayrıca var. Dolayısıyla Başbakanlık ayrıca tadat edilmiş zaten. DPT de ayrıca
var. Yani “merkez teşkilatı” diye bir birim yok, ya Başbakanlık vardır… Yoktur,
yani merkez teşkilatı, taşra teşkilatı da yok.
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Değişik mevzuatlarımızda geçen bir kavram olarak ifade
edebiliriz. 5018’le direkt bağlantı kurmak çok uygun olmayabilir. Yani burada,
farklı mevzuatlarımızda bu kavramı kullanıyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, böyle bir kamu idaresi yok, yani kamu idaresi yok,
böyle bir kamu, “Başbakanlık merkez teşkilatı” diye bir kamu idaresi yok.
Başbakanlık var, “Başbakanlık merkez teşkilatı” diye bir kamu idaresi yok.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Efendim, Başbakanlığa bağlı kuruluşlar var Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bağlı kuruluşlar ayrıca listede var zaten.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Çay ocakları!
BAŞKAN – Sayın
Bakan, bu konuda nasıl bir açıklama getireceksiniz?
Sayın Bakan,
açıklamanız yeterli mi?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Açıklamamız şu şekilde: 5018 bağlamında sadece
düşünülmesi doğru değil. Farklı mevzuatlar var. Özellikle
ücrete ilişkin düzenlemelerde “Başbakanlık merkez teşkilatı” şeklinde
mevzuatımızda kullanım söz konusu. Bir karışıklığa yol açmayacağını
düşünüyoruz.
BAŞKAN – Peki.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, devlet bakanlıkları dâhil mi?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Yani bir uçak içinse uçağı yazalım buraya.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçe…
Gerekçe:
Önerge ile
Başbakanlık merkez teşkilatınca yapılacak motorlu taşıt alımlarının KDV’den
istisna edilmesi amaçlanmaktadır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum efendim.
BAŞKAN – Karar
yeter sayısına bakacağım efendim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
vardır, kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 12 nci
maddesinde yer alan “3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve
fıkraya aşağıdaki bentler eklenmiştir.” cümlesinin “3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bentler eklenmiştir.”
şeklinde değiştirilmesini ve çerçeve maddede yer alan (b) bendinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şimşek
Maliye
Bakanı
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçe…
Gerekçe:
Katma Değer
Vergisi Kanunu’nda mevcut liman ve hava meydanlarındaki mallar için verilen
hizmetlere yönelik istisna uygulamasının devamı amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Bu kabul edilen
önerge doğrultusunda (b) bendi madde metninden çıkarıldığından (b) bendinde
değişiklik öngören son iki önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Böylece, kabul
edilen bu önergeler doğrultusunda madde 12’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde 12 kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için 10 Haziran 2009 Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.58