Normal 26011 2 4 2009-07-10T15:05:00Z 2009-07-10T15:05:00Z 1 45142 257315 TBMM 2144 603 301854 11.9999 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                            CİLT: 46                    YASAMA YILI: 3

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

101’inci Birleşim

9 Haziran 2009 Salı

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I. -  GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

   II. - GELEN KÂĞITLAR

III. -  YOKLAMALAR

 

 IV. -  GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, hububatta yeni hasat döneminde çiftçilerin sorunları ve çözüm önerilerine ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

2.- Samsun Milletvekili Fatih Öztürk’ün, Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, çiftçilerin sorunları ve Hükûmetçe açıklanan 2009 yılı buğday fiyatlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in konuşmasına ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Rusya Federasyonu Federal Meclisi Federasyon Konseyi Başkanı Sergey Mironov’un davetine icabet edecek olan TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın, beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/825)

2.- Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/826)

3.- TBMM’den bir parlamento heyetinin, 14-18 Haziran 2009 tarihlerinde Türkmenistan Meclisi Dış İlişkiler Komitesinin davetine icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/827)

4.- 25-27 Mart 2009 tarihlerinde Belçika’ya resmî ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e refaket eden heyete, Düzce Milletvekili Yaşar Yakış’ın da iştirak etmesinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/828)

B) Önergeler

1.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın (6/1431) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/139)

2.- İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın, 5582 sayılı Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 24’üncü Maddesine, Geçici Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/399) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/138)

C) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 25 milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/390)

2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 27 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/391)

3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 20 milletvekilinin, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı vakalarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/392)

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

 

1.- (10/320)  esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9/6/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi

2.- (10/298) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9/6/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

3.- (10/318, 10/376) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9/6/2009 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ve saat 19.00’a kadar çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S. Sayısı: 385)

 

 

IX.- OYLAMALAR

1.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesinin oylaması

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, kurumlar arası geçiş yapan öğretmenlerin zorunlu hizmetine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/7612)

2.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, felsefe grubu öğretmenlerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/7618)

3.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, turizm sektörüne yönelik tedbirlere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/7633)

4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikasının değer tespitine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/7640)

5.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, TOKİ’nin anahtar teslim törenlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/7699)

6.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Mardin’deki çiftçilerin TEDAŞ’a olan borçlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/7722)

7.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, bir ilköğretim okulunun çevre düzenlemesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/7728)

8.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, şeflerin özlük haklarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/7730)

9.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’deki sözleşmeli personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/7742)

10.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, Kestel TOKİ projesindeki boş alana ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/7754)

11.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, THY’nin acenteleriyle çalışacağı bankaya ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/7925)

12.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, kadınların miras haklarını kullanmalarındaki sorunlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın cevabı (7/7960)

13.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, yurt dışında yaşayan vatandaşlar için düzenlenen danışma kurulu toplantısına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/8063)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 11.00’de açılarak üç oturum yaptı.

 

Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’ne ve hazineye ait taşınmazlarda yapılan özel ağaçlandırmaya ilişkin yönetmelikte yapılan değişikliğe,

Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan, seçim sistemine,

Kastamonu Milletvekili Hasan Altan, Kastamonu’nun İstiklal Madalyalı İnebolu ilçesinin düşman işgalinden kurtuluşunun 88’inci yıl dönümüne,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

Dünya Çevre Günü nedeniyle:

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Mersin ilindeki çevre kirliliğine,

Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut, Ankara’daki Eymir Gölü’nün ve Balıkesir Kepsut’tan geçen derenin kirletilmesine,

Mersin Milletvekili Akif Akkuş, Tarsus-Mersin yolu üzerindeki katı atık deposu sahasının değiştirilmesine,

Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu, Ergene Nehri’nin kirliliğine,

Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan, Balıkesir ilindeki zeytin alanlarının korunmasına,

Antalya Milletvekili Atila Emek, Antalya ilindeki çevre tahribatına,

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse, Atatürk Baraj Gölü’nün kirletilmesine,

Sinop Milletvekili Engin Altay, Karadeniz Bölgesi’nde termik santral kurulmasına,

İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişci, İzmir Körfezi’nin kirletilmesine,

Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş, Kızılırmak Nehri’nin kirletilmesine,

Ankara Milletvekili Tekin Bingöl, Ankara Büyükşehir Belediyesince, Ankara’daki ana arterlere yılda birkaç defa ithal ağaçlar dikilerek çevrecilik eliyle usulsüzlük ve yolsuzluk yapıldığına,

Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis, Munzur Vadisi Millî Parkı’nın, bu bölgede hidroelektrik santral yapılarak sular altında bırakılmak istendiğine,

Antalya Milletvekili Tayfur Süner, Antalya’da kurulan doğal gaz çevrim istasyonu AKSA’ya,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 27 milletvekilinin, sulama birliklerinin sorunlarının (10/386),

İzmir Milletvekili Şenol Bal ve 20 milletvekilinin, genetiği değiştirilmiş organizmalar konusunun (10/387),

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 21 milletvekilinin, Tarsus’taki şantiye ve maden ocaklarının yol açtığı sorunların (10/388),

Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 27 milletvekilinin, Manisa’da tarımsal sulamada yaşanan sorunların (10/389),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

İsveç Parlamentosu Dışişleri Komisyonunun, TBMM Parlamento heyetini 9-12 Haziran 2009 tarihleri arasında İsveç’e davetine ilişkin Başkanlık tezkeresinin oylaması sırasında istem üzerine yapılan her iki yoklamada da çoğunluk bulunamadığından,

 

9 Haziran 2009 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 12.36’da son verildi.

 

 

 

Eyyüp Cenap GÜLPINAR

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Yusuf COŞKUN

 

Murat ÖZKAN

 

Bingöl

 

Giresun

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

                                                                                                                                               No.:  115

II.- GELEN KÂĞITLAR

8 Haziran 2009 Pazartesi

Tasarı

1.- Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/715) (Plan ve Bütçe; Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; Milli Savunma; Avrupa Birliği Uyum ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.5.2009)

Teklifler

1.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/467) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2009)

2.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in; 28/3/1983 Tarih ve 2809 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/468) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2009)

3.- Demokratik Toplum Partisi Grup Başkanvekili Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak’ın; İl Özel İdaresi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/469) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.5.2009)

4.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/470) (Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.5.2009)

5.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit ve 2 Milletvekilinin; Polatlı Adı ile Bir İl Kurulmasına Dair Kanun Teklifi (2/471) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.5.2009)

Tezkereler

1.- Tokat Milletvekili Şükrü Ayalan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/823) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.6.2009)

2.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/824) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.6.2009)

 

                                                                                                                                               No.:  116

9 Haziran 2009 Salı

Tasarılar

1.- Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı (1/716) (Avrupa Birliği Uyum; Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.6.2009)

2.- Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/717) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.6.2007)

Rapor

1.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy’un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı: 395) (Dağıtma tarihi: 9.6.2009) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 25 Milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/390) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.06.2009)

2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 27 Milletvekilinin, esnaf ve sanatkarların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/391) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.06.2009)

3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 20 Milletvekilinin, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı vakalarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/392) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.06.2009)

9 Haziran 2009 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayımız vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, yeni hasat döneminde çiftçilerin sorunları hakkında söz isteyen Muğla Milletvekili Gürol Ergin’e aittir.

Buyurunuz Sayın Ergin. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın arkadaşlar, birazcık sessiz olursanız daha rahat dinleyeceğiz.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, hububatta yeni hasat döneminde çiftçilerin sorunları ve çözüm önerilerine ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

GÜROL ERGİN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hububatta hasat döneminin başlaması nedeniyle gündem dışı konuşma yapmak üzere söz almış bulunuyorum. Sizleri ve ülkemin gerçek sahibi ve efendisi olan aziz çiftçilerimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hububat üretimi 3 milyon çiftçi ailesini ve dolayısıyla kırsalda yaşayan 15 milyon insanımızı ilgilendirmektedir. AKP İktidarında uygulanan politikalar hububat piyasalarında istikrarı sağlayamamış, Toprak Mahsulleri Ofisinin yanlış alım politikası sonucunda tüccar her yıl fiyatları düşürmüş, ürününü Toprak Mahsulleri Ofisine veremeyen çiftçi buğdayını tüccara satmak zorunda kalmıştır.

Geçtiğimiz günlerde Çukurova’da, Ege’de, Akdeniz’de buğday hasadı başladı. Olumlu iklim koşullarından ötürü bu yıl üretim geçen yıldan biraz fazla ancak Toprak Mahsulleri Ofisinin gecikerek belirlediği ve maliyetleri bile karşılamayan taban fiyatı çiftçiyi yine perişan edecek.

Çeşitli kuruluşların hesapladığı buğday maliyeti şöyledir: Ziraat Mühendisleri Odasının hesaplarına göre 1 kilo buğdayın maliyeti en yüksek verimin alındığı Çukurova’da 50, Şanlıurfa’da sulu koşullarda 58,2 kuruştur. Türkiye şeker fabrikaları pancar ekim bölgelerinde yapılan 31 sulu, 42 kuru buğday tarımı maliyet hesaplarına göre suluda maliyet 54,3; kuruda maliyet 53,8 kuruştur. Ziraat Odaları Birliğinin Türkiye ortalaması olarak belirlediği maliyet 61 kuruştur. Tarım Bakanlığına bağlı Tarımsal İşletmeler Genel Müdürlüğünün Altınova, Gözlü, Karacabey, Koçaş, Konuklar, Malya, Ulaş Tarım İşletmelerinde yani resmî devlet kurumlarında hesaplanan maliyetlere göre bu yıl buğdayda maliyet 46 ila 76 kuruş arasında değişmektedir, ortalama maliyet 55,4 kuruştur. Lütfen dikkat ediniz. Gerek Türkiye şeker fabrikaları ve gerekse bizzat Tarım Bakanlığı Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü, buğday maliyetini 55 kuruş olarak belirliyor. Tarım Bakanlığının verdiği fiyat, Toprak Mahsulleri Ofisinin verdiği fiyat ise -dikkat ediniz- yalnızca 50 kuruştur.

Değerli arkadaşlarım, maliyetin 55 kuruş olduğu bir ülkede buğdaya 50 kuruş fiyat, bunun yanında da 5 kuruş göstermelik bir prim verilmesi, çiftçimizi yine perişan edecektir. Son aylarda gübre fiyatlarında bir miktar düşme olmakla birlikte, 2008 yılında çiftçi, bugün hasat ettiği buğdayı üretirken gübreyi yüzde 150 pahalandığı dönemde almıştı. Açıklanan fiyatın çiftçiyi mağdur etmemesi için prim miktarı değiştirilmeli, 15 kuruşa çıkarılmalıdır. Toprak Mahsulleri Ofisi ödemeleri bir ay vadeyle yaptığından, çiftçi yine tüccara gitmeye mahkûm bırakılmıştır. Bu nedenle alımlar peşin fiyatla yapılmalıdır. Borsa alımlarında oluşabilecek kuyruklar dikkate alınarak buralarda da TMO alım merkezleri açmalıdır ve bu üretim döneminde, dâhilde işleme rejimi kapsamında buğday ithalatı yapılmasına kesinlikle izin verilmemelidir.

Değerli milletvekilleri, buğday üreticilerimiz gibi tüm çiftçilerimiz sıkıntı içinde olduğundan, 2009 bütçesinde çiftçi desteklerinden kesilen yüzde 10 kesinti çiftçiye kesinlikle iade edilmelidir. Tarımsal girdilerin tümünden, elektrikten, gübreden, mazottan, ilaçtan alınan KDV yüzde 1’e indirilmelidir. Mazottan alınan özel tüketim vergisinden Hükûmet vazgeçmelidir. Çiftçilerin Ziraat Bankası, tarım kredi kooperatifleri ve özel bankalara olan kredi borçları faizsiz olarak üç yıl süreyle ertelenmeli, tarımsal işletmelere, KOBİ’lere olduğu gibi sıfır faizli yeni kredi kullanım olanağı sağlanmalıdır.

Ziraat Bankasına olan ve ödenemeyen borçlardan ötürü borçlular ve kefiller birbirine girmektedir, çiftçi hacizle boğuşmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

GÜROL ERGİN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tarımsal sulamada da kullanılan elektrik borçlarının ödemesi -anaparayı geçen faizler nedeniyle çok yükselmiştir bu borçlar da- faizleri silinerek beş yıla yayılmalı, çiftçilerin ve kooperatiflerin ödenemeyen elektrik borçları nedeniyle açılan davalar durdurulmalıdır.

Sanıyorum ki Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı biraz sonra bu kürsüye gelecek ve büyüklere anlattığı masalları yineleyecek. Ancak masalla karın doymuyor. Biliniz ki Türk çiftçisini sefalete mahkûm ettiniz, 2009 yılı hububat fiyatları ile bu mahkûmiyeti bu yıl da sürdürüyorsunuz. Çiftçimize karşı sürekli yanlış içindesiniz.

Sözlerimi tamamlarken Sayın Başkan, sizi, değerli milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyor, bereketli hasatlar dilediğim çiftçilerimizin önünde saygıyla eğiliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ergin.

Gündem dışı ikinci söz, Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin kuruluşu hakkında söz isteyen Samsun Milletvekili Fatih Öztürk’e aittir.

Buyurunuz Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Samsun Milletvekili Fatih Öztürk’ün, Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Sayın Başkan, Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin kuruluş yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve siz değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 10 Haziran 1946 yılında kurulan Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin kuruluş amacını, gazete, dergi, radyo ve televizyon gibi yazılı, işitsel, görsel ve elektronik iletişim alanlarını kapsayan gazetecilik mesleğini, mesleğin geleneklerini, ahlak ilkelerini korumak; herkesin bilgi edinme, gerçekleri öğrenme hakkının bir aracı olan iletişim ve düşünce özgürlüğünü sağlamak; gazetecileri meslekleri içinde maddi ve manevi yönleriyle ilerletmek ve yüceltmek şeklinde özetleyebiliriz.

Malumunuz olduğu gibi, bilgi ve haber alma insanlığın en doğal hakkıdır. Özellikle demokratik sistemin hâkim  olduğu toplumlarda kitlelerin doğru ve tarafsız bilgiye ulaşması son derece önemlidir. Günümüzde bilgi ve haberin aktarılmasında kitlelerin genellikle ilk başvuru kaynağı olarak kitle iletişim araçlarını kullandıklarını görmekteyiz. Bu sebeple, gazetecilik mesleği ve gazetecilik sektörü demokratik toplumlarda dördüncü denetleyici güç olarak karşımıza çıkmaktadır.

Gazeteci, haber ve bilgi kaynağına çabuk ulaşarak okuyucularına günlük veya anlık olarak haberlerini ulaştırır. Gazetecinin bu olayı yapabilmesi için habere, olaya, olguya, belgeye dayalı yazılar yazması, yorumlar yapması gerekmektedir. Gazetecilik her şeyden önce biraz cesaret işi olduğundan, iyi bir gazetecinin aynı zamanda cesaretli ve becerikli olması gerekmektedir. Tanınmış bir Fransız gazeteci, gazeteciyi “Gazeteci, elinde feneri, yaşamdan gelip geçen ve her yerde, her zaman hakikati arayan kimsedir.” şeklinde ifade eder. Bu tarif karşısında, gazetecilik, bir menfaat grubuna bağlanmadan, açık fikirli, dürüst, ön yargılardan uzak ve kişilik haklarına saygılı olmayı gerektirmektedir.

Gazetecilik mesleği özverili ve yürekli çalışmayı gerektirir. Bu meslekle uğraşanların en önemli özelliği ise mesleğe gönül vermiş olmalarıdır. Bu nedenle gazetecilik mesleğini yapanlar her dönemde yüksek ahlaki değerlere sahip olmadıkça halkın geleceğe güvenle bakması imkânsız hâle gelmektedir. En zor mesleklerden olan gazetecilik, aynı zamanda da oldukça onurlu bir meslek olarak karşımıza çıkmaktadır.

Basın, her anlamda özgür olmalıdır. Basının özgür hareket edebildiği bir ülkede gerçek ve sağlıklı demokrasiden söz edilmelidir. Herkesin bildiği ve tartışmasız kabul ettiği gibi “Basın hürdür ve sansür edilemez.” Basın özgürlüğü denilince sadece sansür veya basının siyasal iktidara karşı olan özgür olması akla gelmemelidir. Asıl basın özgürlüğü, gazetecilerin patronlarına karşı özgür olmalarıdır. Bu özgürlük ve teminat, gazetecilerin görevlerini meslek kuralları kapsamında sürdürebilmelerinin asgari şartıdır. Gazete patronlarının veya iktidarların hoşlanmadıkları gazetecilerin işlerine son vermesinin üzücü örneklerine geçmiş dönemlerde şahit olunmuştur. Basın çalışanlarının medya patronları karşısındaki güçsüzlüğü, sendikal örgütlenme haklarını kullanmaktan yoksun olması, medya sahiplerinin ticari kaygılarla hareket etmesi sansür ve otosansürü birlikte getirmekte, dolayısıyla basın ve ifade özgürlüğünün kullanılabilmesinin koşulları da zedelenmektedir.

Herkesin malumudur ki 2004 yılında AK PARTİ Hükûmeti dönemimizde yeni bir Basın Yasası çıkarılmıştır. Bu Yasa ile Türk medyası ifade özgürlüğü ve gazeteciliğin temel değerleri noktasında uluslararası standartları yakalamıştır. Bu Yasa’yla ilgili olarak Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı “Bu Basın Yasası, 12 Eylül hukukunun Türk medyası üzerindeki kalıntılarını temizledi.” yorumunu yapmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin kıstaslarını dikkate alarak çıkartılan Yasa’ya göre ifade özgürlüğü konusundaki sınırlamalar uluslararası seviyeye çekilmiş olmuştur.

Değerli arkadaşlar, gazeteler ve gazetecilik artık toplumla bilgi ve haberi en doğru şekilde paylaşmalıdırlar. Bu noktada da tirajlarını gözden geçirmelidirler. Dünya Gazeteciler Birliği tarafından bin kişi üzerinde yapılan çalışmada bin kişi başına  600’den fazla net satışla dünyada kişi başına en çok gazete satılan ülke Norveç’tir. Bu ülkeyi Japonya, Finlandiya, İsveç, Danimarka, Avusturya ve Singapur izlemektedir. 123 milyon nüfuslu Japonya’da toplam gazete tirajı 70,4 milyondur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz efendim. 

FATİH ÖZTÜRK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

YAYSAT ve Merkez Dağıtım verilerine göre, Türkiyede ise 39 gazetenin net satışı günlük ortalama 5,1 milyon civarındadır. Yani bu rakamlarla dünyanın çok gerisinde olduğumuz aşikârdır. Bir başka gerçekse okumayan bir toplum olduğumuzdur.

Değerli arkadaşlar, konuşmama yaşantımın bir bölümünde bu kutsal mesleği yapmış, çilesini çekmiş, tozlu raflarında gezinmiş ve bu işin eğitimini almış bir arkadaşınız olarak son verirken, cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözlerini de unutmamamız gerektiğini ifade ediyorum: “Basın, milletin müşterek sesidir.”

Bu vesileyle Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin kuruluş yıl dönümünü kutluyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Gündem dışı üçüncü söz, buğdayda hasat döneminin başlaması hakkında söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’a aittir. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Paksoy.

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, çiftçilerin sorunları ve Hükûmetçe açıklanan 2009 yılı buğday fiyatlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çiftçilerimizin sorunları ve Hükûmetçe açıklanan 2009 yılı buğday fiyatları hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve çiftçilerimizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, buğdayda mayıs ayı ortalarında Çukurova’da başlayan hasat mevsimi devam etmektedir. AKP Hükûmetinin haziran, temmuz ve ağustos ayları için açıklamış olduğu 50 kuruş alım fiyatı, çiftçimizi memnun etmek bir yana perişan etmiştir. Açıklanan fiyatlar, ürün maliyeti olan 65 kuruş fiyatın altında kalmıştır. Doğrusu, biz bu konuda Hükûmetten fazla ümit var değildik. Ancak çiftçilerimizin içinde bulunduğu zor şartlar, geçen yıl yaşanan hububat krizi, bu yıl yağış rejiminden dolayı rekoltenin yüksek olması gibi sebeplerle Hükûmetin biraz daha insaflı bir fiyat ilan etmesini çiftçilerimiz adına beklemiştik. Ancak baştan da ifade ettiğim gibi, bu beklentimiz hayal kırıklığına dönüştü. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak Hükûmetin bu yanlıştan dönmesini ve açıkladığı fiyatı revize etmesini çiftçilerimiz adına talep ediyoruz. Hükûmetin buğday fiyatları için açıkladığı 50 TL/ton prim de yeterli değildir. Destek priminin en az 110 TL/ton olması çiftçilerimizin talebidir. Niçin talep ettiğimizi birazdan size izah edeceğim.

Bu sene yüksek gübre fiyatlarından dolayı gübre kullanımı yüzde 36 oranında düşmesine rağmen, iklim ve yağışların olumlu olması nedeniyle buğday rekoltesinin geçen yıla göre yüzde 15 artışla 20 milyon ton civarında gerçekleşmesi beklenmektedir. Dünya buğday üretiminde ise yüzde 5 civarında düşüş beklenmektedir. Bu düşüşün de etkisiyle 280 dolar olan dünya buğday fiyatlarının kış aylarında yükselmesine kesin gözüyle bakılmaktadır.

Kıymetli arkadaşlar, açıklanan 50 kuruş alım fiyatı, maliyeti olan 65 kuruşun altında kalmıştır. Toprak Mahsulleri Ofisinin ürün maliyetlerini göz önünde bulundurarak yeni bir müdahale fiyatı ilan etmesi gerekmektedir.

Ayrıca Toprak Mahsulleri Ofisi alım merkezlerini artırarak hızlı, peşin ve sürekli alım yapmalıdır. Geçen yıllardaki gibi çiftçilerimizin günlerce ofis önünde uzun kuyruklar oluşturarak hem maddi hem manevi çile çekmelerine mâni olunmalıdır. Hasat döneminde ürününü acilen satmak zorunda olan çiftçilerimizi toplayıcıların insafına terk etmemeliyiz.

Yaşanan tecrübeler, Toprak Mahsulleri Ofisinin açıkladığı fiyatlara hâkim olmadığını göstermektedir. Her yıl olduğu gibi bu sene de piyasa açıklanan fiyatların altında oluşacaktır. Mesele sadece fiyat ilan etmek değildir. Asıl mesele ilan edilen fiyatların piyasa fiyatlarının altına düşmemesi, çiftçinin tüccara boğdurulmamasıdır. Bugünlerde Çukurova’da buğday 40 kuruşa alıcı bulamamaktadır.

Hükûmetin sağladığı ek kaynak Toprak Mahsulleri Ofisine gelecek olan buğdayın tümünü karşılamaktan uzaktır. Toprak Mahsulleri Ofisi mevcut kaynaklarıyla ancak 4-4,5 milyon ton buğday satın alabilir. Kaldı ki TMO bu parayla sadece buğday almayacaktır, aynı dönemde arpa, mısır, fındık da alacaktır. Toprak Mahsulleri Ofisine ayrılan kaynağın artırılması gerekmektedir.

AKP hükûmetleri çiftçiyi yok saydığı için çiftçi lehine, ülke menfaatine ciddi bir politika takip etmemiştir. Bu Hükûmetin temel politikası “Sat kurtul, ver kurtul, olmazsa kirala kurtul”dur. 2001-2002 yıllarında ülkemizin en güvenilir ve en itibarlı kuruluşu olan Toprak Mahsulleri Ofisi, takip edilen yanlış politikalar sonucu âdeta batma noktasına gelmiştir. Bugün, alım yapan ajansların yarısı kapatılmış, alanında görevli uzman eksperlerin çoğu emekli edilmiş, yerlerine de yenileri alınamamıştır. Yani Toprak Mahsulleri Ofisi fiziki olarak da alımlar için yeterli değildir.

Sayın milletvekilleri, çiftçilerimiz borç batağına saplanmıştır. Daha dün televizyonlarda, borcunu ödeyemeyen yetmiş yedi yaşındaki Düzceli bir çiftçinin hapse girdiği, Lütfi Dede’nin köyündeki çiftçilerin postacı ve icra tebligatı görmemek için kaçtıkları haberleri yer aldı. Siz bu durumdan hiç mi üzüntü duymuyorsunuz? Bir kısım çiftçilerimiz Ziraat Bankasına ve tarım krediye olan borçlarını yüksek temerrüt faizleri dolayısıyla ödeyemez duruma düşmüştür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) – Başka bir konu Konyalı çiftçilerle ilgilidir. Yer altı sulamasını en çok kullanan Konya Ovası’ndaki çiftçilerimiz, yüksek enerji maliyetleri dolayısıyla biriken elektrik borçlarını ödeyememek durumundadırlar. Tabii, yer altından sulama yapan çiftçilerimizin tamamı bu durumdadır. Bu konuya da bir çözüm bulunması gerekiyor.

Açıkladığımız ürün fiyatları gübre, enerji, akaryakıt gibi yüksek fiyatları karşılamaya yetmiyor. Bu yüzden çiftçimiz bırakın borcunu ödemeyi, evini geçindirmekten aciz duruma düşmüştür. Besiciler perişan. Örneğin Amasya Suluovalı besicilerimiz bankalara olan borçlarını ödeyemez duruma düştüler. Bizatihi isim vererek konuşuyorum ki önerilerimizin afaki olduğunu düşünmeyesiniz. Eğer isterseniz isimlerini zikrettiğim çiftçileri siz de dinleyebilirsiniz.

Değerli milletvekilleri, tarım sektöründe çalışan 5 milyondan fazla insanımızın büyük bir çoğunluğu zaten gizli işsiz durumunda ancak Hükûmetin yanlış tarım politikaları sonucu bu insanlar da topraklarını bırakıp kente göçerlerse bu kadar insana nasıl istihdam, iş ve aş sağlayacağız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bağlayınız.

Buyurunuz.

MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) – Teşekkür ederim.

Biz muhalefet olarak vatandaşlarımızın sorunlarını sizlere bu kürsüden iletiyoruz. Lütfen bu sorunlara kulaklarınızı kapatmayın, nasıl olsa oy alıyoruz diye düşünmeyin. Partinize “AKP” değil de “AK” denilmesini istiyorsanız, sözle değil milletin gerçekte “ak” diyebileceği icraatlara imza atın.

Beni sabırla dinlediğiniz için hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Paksoy.

Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker, Hükûmet adına.

Buyurunuz Sayın Eker. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkürler.

Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; gündem dışı konuşmalara cevap vermek üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

2009-2010 döneminde hububat üretimiyle ilgili olarak, Toprak Mahsulleri Ofisi aracılığıyla Bakanlık olarak yaptığımız çalışmalar, değerlendirmeler ve kamuoyuna açıkladığımız müdahale fiyatlarıyla ilgili yüce Meclisi bu vesileyle bilgilendirmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Akdeniz ve Ege bölgelerinde hububat hasadı başlamıştır. Hasadın başladığı günden bugüne kadar piyasalar Toprak Mahsulleri Ofisi ve Bakanlığımızın diğer ilgili kuruluşlarınca yakinen takip edilmiş, üreticilerimizin ürünlerini pazarlamada sıkıntı yaşamamalarını teminen 1 Haziran tarihinden itibaren de taahhütnameyle alımlara başlanmıştır.

Piyasa fiyatları, Akdeniz Bölgesi’nde -buğday için arz ediyorum- 430-460 TL/ton, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 400-490 TL/ton, Ege Bölgesi’nde ise 435 ile 460 TL/ton seviyelerindeyken Toprak Mahsulleri Ofisi, hasadın daha da yoğunlaşmasıyla birlikte fiyatların düşerek üreticilerimizin mağdur olmaması için piyasaya müdahale ederek alım fiyatı politikalarını açıklamıştır. Toprak Mahsulleri Ofisinin piyasaya müdahalesi ile piyasa fiyatlarında üç dört gün içerisinde yaklaşık ton başına 15 lira bir artış meydana gelmiş ve ortalama fiyatlar 450-495 TL/ton seviyelerine yükselmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu çerçevede, yeni alım döneminde Toprak Mahsulleri Ofisinin müdahale sistemi ile ilgili olarak şu hususları arz etmek istiyorum: Öncelikle, bir kademeli müdahale fiyatı uygulanacaktır. Çiftçi kayıt sistemine kayıtlı üreticilerden, belgeleri çerçevesinde, ürünlerinin tamamını almayı planlıyoruz. Yani bize ne kadar ürün getirirse üretici bunun tamamını biz almayı ifade ediyoruz, taahhüt ediyoruz.

Ayrıca, bu yıl ilk kez olarak Avrupa Birliği alım sisteminin standartları uygulanacaktır. Bu uygulama, yeni alım sisteminde önceki  dönemlere göre üretici lehine ortalama yüzde 2 oranında bir iyileşme sağlamaktadır. Buna göre, rutubet, hektolitre ağırlığı, süne ve diğer zararlılarla ilgili, bir de kusurlu tane, çimlenmiş ve filizlenmiş taneyle ilgili kriterlerde üretici lehine iyileştirmeler yapılmıştır. Örneğin önceki yıllarda rutubetle ilgili olarak yüzde 14 karşılığı 2,5 TL/ton kesinti yapılırken bu uygulama yerine yüzde 14 rutubette kesinti yapılmayacak, eğer yüzde 10 rutubet sağlanabilirse ayrıca 17,5 TL/ton ilave fiyat ödenecektir.

Yine, buğdayın 100 litresinin kaç kilograma tekabül ettiğiyle ilgili bir uygulama olan hektolitre ağırlığı uygulaması, hektolitrenin 73 olması durumunda yapılan kesinti yarı yarıya azaltılacaktır.

Süne, kımılla ilgili olarak da önceki yıllarda yüzde 3,5 tahribat için 37,5 TL/ton kesinti yapılırken yeni uygulamada aynı oran için 20 TL kesinti yapılacaktır.

Keza kusurlu dane, çimlenmiş ve filizlenmiş daneyle ilgili kriterlerde de iyileştirmeler yapılmıştır. Bu, tabii, alımda daha üretici lehine, biraz önce de arz ettiğim gibi, en az yüzde 2’lik bir iyileşme meydana getiriyor.

Ödemelerle ilgili olarak ise, ürün bedelleri bir ay içerisinde üreticilerin banka hesaplarına aktarılacak, ürününü emanete bırakan üreticilere talepleri hâlinde yüzde 30 avans ödenecek, ürününün geri çekilmesi durumunda depo kira ücreti alınmayacaktır.

Makbuz senedine dayalı kredi sistemi çerçevesinde bankalardan kredi kullananların ürünlerini Toprak Mahsulleri Ofisine satmamaları hâlinde, kredi faizinin yüzde 25’lik kısmı TMO tarafından karşılanacaktır.

Kendi depolarında veya kiraladıkları depolarda ürün stoklayanlar da belirlenecek esaslar dâhilinde yerinde emanet alım sistemi kapsamında makbuz senedi karşılığı kredi kullanabileceklerdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Toprak Mahsulleri Ofisinin müdahale alım fiyatını belirlerken maliyetleri, enflasyon oranını, üretim miktarını, dünya piyasalarındaki gelişmeleri, önceki yıl fiyatlarını ve kuşkusuz buğday üretiminin sürdürülebilirliğini dikkate aldık.

Açıklanan fiyatlar müdahale alım fiyatıdır ve üreticilerimizin ürününü piyasada daha yüksek fiyattan değerlendirememesi durumunda, TMO’ya belirlenen fiyatlardan yönelen bütün ürün satın alınacaktır.

Bu çerçevede, Toprak Mahsullerinin 2009-2010 dönemi için Anadolu kırmızı sert buğday -yani ekmeklik buğday- müdahale alım fiyatı haziran, temmuz ve ağustos ayları için ton başına 500 TL, eylül ayında 510 TL, ekim ayında 520 TL, kasım ayında da 530 TL olarak belirlenmiştir. Arpa ve diğer gruptaki buğdayların alım fiyatları bu fiyatlar esas alınarak belirli bir pariteyle tespit edilmektedir. Örneğin arpa için parite 0,75’tir. TMO, diğer gruplardaki ürünlerin fiyat ve pariteleriyle ilgili ayrıca detaylı açıklama yapmıştır.

Ayrıca, Bakanlığımızca, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, prim ödemesi uygulamasına da devam edilecektir. 2007 ve 2008 yıllarında ton başına 45 lira olarak uygulanan prim ödemesi 2009 yılı ürünü için 50 TL olarak tespit edilmiştir. Buna göre, 530 TL/ton fiyat -ki kasım ayı fiyatı- 50 TL/ton prim dikkate alındığında, üreticilerimize 530 TL/ton ödeme yapılmış olacaktır. Fiyat, prim ve alım kriterlerindeki iyileştirmeler, biraz önce de arz ettiğim gibi, üretici lehine yüzde 2 düzenleme getiren, artış getiren uygulamayla birlikte üretici geliri açısından yüzde 8,5’luk toplam bir artış söz konusudur. Bunun yüzde 6,5’luk kısmı fiyat ve prim uygulamalarından, yüzde 2’lik kısmı ise iyileştirmelerden oluşmaktadır.

Bütün desteklerle birlikte üretici geliri 585 TL/ton ile birlikte maliyet göz önünde bulundurulduğunda, bizim hesapladığımız maliyet, yüzde 28 maliyette tarla kirası ki toplam alanın yüzde 3,5’una tekabül ediyor kiralanan arazi. Bu maliyette tarla kirası dikkate alınmazsa yüzde 58, tarla kirasıyla birlikte sermaye faizi dikkate alınmazsa yüzde 74’lük bir kârlılık söz konusu olacaktır.

2007 ve 2008 yıllarında yaşanan kuraklıktan sonra bu yıl beklenen yüksek verim göz önünde bulundurulduğunda, belirlenen fiyatlarla üreticilerimizin geçtiğimiz yıla göre daha iyi gelir elde edeceğini planlamaktayız.

Geçtiğimiz yıllarda başlattığımız alım ve satış fiyatlarının birlikte açıklanması uygulamasına bu yıl da devam etmekteyiz. Bu uygulamanın amacı, tüccar ve sanayicinin TMO’dan ürün almak zorunda kaldığı takdirde hangi fiyattan ürün alacağını öngörmesi ve hesabını buna göre yaparak piyasaya gerektiğinde daha aktif olarak girmesinin sağlanmasıdır.

Bu çerçevede, Toprak Mahsulleri Ofisinin biraz önce belirtildiğini ifade ettiğim alım fiyatlarına ilave olarak satış fiyatları, 1 Kasım 2009’dan itibaren 575 TL/ton, 1 Aralık 2009’dan itibaren de 585 TL/ton olarak belirlenmiştir.

Üreticilerimizin TMO iş yerlerinde herhangi bir sıkıntıyla karşılaşmamaları için çiftçi kayıt sistemi bilgilerini tarım il ve ilçe müdürlüklerinde güncellemeleri ve Toprak Mahsulleri Ofisinin belirlediği bankalarda hesap açtırarak buralardan alacakları banka kartlarıyla alım noktalarına gelmeleri gerekmektedir.

Toprak Mahsulleri Ofisi, kurumuna yönelen bütün ürünü alacak olup bu doğrultuda 204 sabit, 96 geçici ekip olmak üzere 300 noktada alım yapacak şekilde hazırlıklarını tamamlamıştır.

TMO, fiyatların açıklanmasını müteakip alımlara başlamış, 9 Haziran 2009 tarihi itibarıyla 28.511 ton taahhütnameyle alım ve 20.529 ton peşin alım olmak üzere 49.040 ton ürün alımı bugün itibarıyla gerçekleşmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Toprak Mahsulleri Ofisi elbette ki üreticilerimizin daha iyi bir noktada ürününü değerlendirmesini arzu etmekte ve dünya fiyatlarına göre, onları da dikkate almak suretiyle, bu yılki ürünün miktarını da dikkate almak suretiyle bu politikaları belirlemiştir.

Ben bu senenin üreticilerimiz açısından bereketli bir mahsul dönemi olmasını diliyorum. Çiftçilerimizin yanında olduğumuzu, onların ürünlerini imkânlar ölçüsünde en iyi şekilde desteklemekte olduğumuzu ve olacağımızı bu vesileyle bir kere daha ifade etmek istiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Eker.

Sayın Ergin, sisteme girmişsiniz.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Efendim, kısa bir açıklama yapmak istiyorum 60’ıncı maddeye göre.

BAŞKAN – Tamam, yerinizden de olabilir.

Buyurunuz efendim.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in konuşmasına ilişkin açıklaması

GÜROL ERGİN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanın açıklamalarına göre, buğday fiyatları belirlenirken maliyetler dikkate alınmış. Sayın Bakana şimdi soruyorum: TİGEM’e yani Bakanlığa bağlı şu kuruluşlarda, Altınova, Gözlü, Karacabey, Koçaş, Konuklar, Malya ve Ulaş’ta maliyetler ne kadardır? Benim aldığım bilgilere göre burada maliyetler 46 ile 76 kuruş arasında değişmektedir ve ortalama 55,4 kuruştur. Kaldı ki bu işletmeler en teknik araçların kullanıldığı, gübrelemenin en iyi yapıldığı işletmelerdir. Buna rağmen buradaki maliyetler verilen fiyatın çok üstündedir; kârı katmıyorum, yalnız maliyetleri söylüyorum.

İkincisi: Geçen yıl, özellikle “Fiyatlar iyi.” diye Toprak Mahsulleri Ofisi fiyat belirlemedi, “Fiyatlar iyi.” diye primi 45 kuruş olarak tuttu, bir yıl önceye göre artırmadı ama “Bu yıl fiyatlar iyi değil.” diye “Biz fiyat veriyoruz.” diyen Toprak Mahsulleri Ofisi ve Hükûmet, primi yalnızca 45 kuruştan 50 kuruşa çıkardı. Burada büyük bir çelişki gördüğümü ifade etmek istiyorum.

Ve eğer yanlış anlamadıysam, Sayın Bakan bir kısım bilgiler verdikten sonra, kârlılığın yüzde 74 olduğunu söyledi. Maliyeti bile karşılamayan fiyatla nasıl kârlılık elde edilir? Sanıyorum, dünya çapında ekonomistler buna bir çözüm bulacaktır diye düşünüyorum.

Ve üç yüz alım yerinde alım yapılacağını söylüyor Sayın Bakan. Acaba, AKP iktidara geldiğinde alım yeri sayısı ne kadardı, Sayın Bakan bunu söyleyebilir mi?

Söz verdiğiniz için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ergin.

Sayın Eker, bir şey söyleyecek misiniz?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Hayır.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Rusya Federasyonu Federal Meclisi Federasyon Konseyi Başkanı Sergey Mironov’un davetine icabet edecek olan TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın, beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/825)

                                                                                                              8 Haziran 2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Rusya Federasyonu Federal Meclisi Federasyon Konseyi Başkanı Sayın Sergey Mironov’un davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento heyetiyle, 21-24 Haziran 2009 tarihleri arasında Rusya Federasyonu’na resmî ziyarette bulunması, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanun’un 6. Maddesi uyarınca, Genel Kurul’un 02 Haziran 2009 tarihindeki 97. Birleşiminde kabul edilmiştir.

Anılan Kanun’un 2. Maddesi uyarınca, Heyetimizi oluşturmak üzere Siyasi Parti Gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurul’un bilgilerine sunulur.

                                                                                                               Köksal Toptan

                                                                                                   Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                    Başkanı

Adı Soyadı                       Seçim Çevresi

Salih Kapusuz                        Ankara

Kemal Anadol                        İzmir

İsmail Katmerci                      İzmir

Sabahattin Çakmakoğlu          Kayseri

Zülfükar İzol                          Şanlıurfa

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:

B) Önergeler

1.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın (6/1431) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/139)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin sözlü sorular kısmındaki 531 sırasında yer alan 6/1431 esas numaralı Sözlü Soru Önergemi geri çekmek istiyorum.

Gereğini arz ederim.

                                                                                                               Tansel Barış

                                                                                                                 Kırklareli

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

C) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 25 milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/390)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Son yıllarda uygulanan politikalar, tarımın ve dolayısıyla hayvancılığın genel ekonomi içerisindeki ağırlığını azaltmıştır. Ülkemizde yaşanan ekonomik büyümeden en fazla olumsuz etkilenen sektör tarım sektörüdür.

Türkiye’de hayvansal üretimin geliştirilmesinde, teknik önlemlerle birlikte üretim politikalarına devletin doğrudan ve dolaylı yapacağı müdahaleler önemli rol oynamaktadır.

2007 yılında tarımsal desteğe bütçeden verilen pay 5,3 milyar iken 2008 yılında 5,4 milyara, 2009 yılında 5,5 milyardır.

Bütçe harcamaları 2009 yılında yüzde 9,6; 2008 yılında yüzde 17 artarken 2008 yılında bütçeden tarıma verilen desteğin oranı yüzde 1,8; 2009 yılında yüzde 1,9 civarındadır.

Hayvancılığın sorunlarının tespiti ile çözüm yıllarının bulunması için Anayasa’nın 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün 104 ve 105. maddeleri gereği Meclis araştırması açılmasını arz ederim.

1) Erkan Akçay                                      (Manisa)

2) Ümit Şafak                                        (İstanbul)

3) Recai Yıldırım                                   (Adana)

4) Mehmet Şandır                                  (Mersin)

5) Ahmet Orhan                                     (Manisa)

6) Ahmet Deniz Bölükbaşı                    (Ankara)

7) Hamza Hamit Homriş                        (Bursa)

8) Rıdvan Yalçın                                    (Ordu)

9) Ali Uzunırmak                                   (Aydın)

10) Tunca Toskay                                  (Antalya)

11) Metin Çobanoğlu                             (Kırşehir)

12) İsmet Büyükataman                         (Bursa)

13) Atila Kaya                                       (İstanbul)

14) Cemaleddin Uslu                             (Edirne)

15) Behiç Çelik                                      (Mersin)

16) Mustafa Enöz                                  (Manisa)

17) Şenol Bal                                         (İzmir)

18) Mehmet Akif Paksoy                      (Kahramanmaraş)

19) Yılmaz Tankut                                 (Adana)

20) Ahmet Duran Bulut                         (Balıkesir)

21) Mustafa Kalaycı                              (Konya)

22) Emin Haluk Ayhan                          (Denizli)

23) Necati Özensoy                               (Bursa)

24) Abdülkadir Akcan                           (Afyonkarahisar)

25) Süleyman Lâtif Yunusoğlu              (Trabzon)

26) Beytullah Asil                                  (Eskişehir)

Gerekçe:

Tarımsal desteklemelerin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı da 2002 yılında binde 54'ten, 2009 yılında da binde 49'a düşmüş ve tarım sektörünün gayrisafi yurt içi hasıladaki payı da her geçen yıl azalmaktadır.

Ülkemizde yaşanan ekonomik büyümeden en fazla olumsuz etkilenen sektör tarım sektörüdür. Tarım sektörünün gayrisafi yurt için hasıla içindeki payı yüzde 9,7’den yüzde 8,6'ya düşmüştür. 2007 yılında tarımda yüzde 7,3 küçülme olmuştur.

TÜİK rakamlarına göre büyükbaş hayvan sayısı 2008 yılında bir önceki yıla göre yüzde 1,58 azalırken, küçükbaş hayvan sayısının ise geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 6,87 azaldığı görülmektedir. 2008 yılı sonu itibariyle toplam büyükbaş hayvan sayısı bir önceki yıla göre yüzde 1,58 azalarak 10 milyon 946 bin 239 başa gerilemiştir. 2008 yılında kırmızı et üretimi, 2007 yılına göre yüzde 16,18 azalarak 482 bin 458 ton olurken süt üretimi de aynı dönemde yüzde 0,70 azalışla 12 milyon 243 bin 40 tona gerilemiştir.

1980'li yıllardan sonra uygulanan politikalar, tarımın ve dolayısıyla hayvancılığın genel ekonomi içerisindeki ağırlığını azaltmıştır. Bu durum, makro ekonomik yaklaşımlar açısından olması gereken bir süreç olarak kabul edilebilir. Fakat ekonomideki gelişmeler, dalgalanmalar ve katma değer üretiminin yavaş ve sınırlı artması tarımı olumsuz etkilemiştir. Tarım sektörüne yönelik uygulanan politikalar, fiyat müdahaleleri, destekleme politikasındaki değişmeler, girdi desteklerinin azalması kırsal alanda en çok küçük üreticiyi etkisi altına almıştır. Özellikle küçükbaş hayvancılıkla geçimini sağlayan üreticiler uygulanan politikalar sonucu olumsuz koşullardan en çok etkilenen kesim olmuştur. Buna karşın, giderek yoksullaşan topraksız, az topraklı veya az sayıda hayvan sahibi olan kırsal halk için, özellikle küçükbaş hayvancılık halen önemli bir geçim kaynağı olarak önemini korumaktadır.

Türkiye'de hayvansal üretimin geliştirilmesinde, teknik önlemlerle birlikte üretim politikalarına devletin doğrudan ve dolaylı yapacağı müdahaleler önemli rol oynamaktadır.

Üretim politikaları içinde, kısa dönemde, et, süt, yapağı ve tiftik gibi ürünlerin fiyat oluşumunda desteklemelerin ve düzenlemelerin yapılması zorunludur. Kısa dönemde söz konusu olacak destekleme ve düzenlemeler, AB ülkelerinde olduğu üzere Ortak Piyasa Düzenleri (OPD)'ne benzer bir şekilde gerçekleştirilmelidir.

Ülkemizin en önemli kaba yem kaynaklarından birisi çayır ve meralardır. Türkiye'de son 50 yıllık süreç içersinde koyun ve keçi başına düşen mera alanlarında önemli miktarlarda azalmalar gerçekleşmiştir. Aynı zamanda meraların ot verimleri ve kalitesi de düşmüştür. Hayvanlarımızın yıllık 50 milyon ton kaba yem ihtiyacı dikkate alındığında, üretime verilen desteklere rağmen hala 14,3 milyon ton gibi ciddi bir miktarda kaliteli kaba yem açığımız olduğu görülmektedir. Bu nedenle denetimli ve dengeli otlatma Türkiye mera yönetiminin en önemli konusudur.

Özellikle 2007 yılında yem fiyatlarının ciddi oranda yükselmesi üreticileri ciddi bir maliyet baskısıyla karşı karşıya bırakmıştır. Bölgesel düzeyde proje bazlı verilen et teşvik primi uygulaması ise ülkesel düzeyde üreticilerin bu sorunlarını çözmeye yetmemektedir. Bu durum et fiyatlarının yükselmesi gerekmektedir diyen bazı kesimlerin seslerini yükseltmesine ve ülke içi fiyatların spekülatif olarak artmasına neden olmaktadır.

Sınırlardan kaçak et ve canlı hayvan girişleri hayvancılık için hala ciddi bir sorun oluşturmaktadır.

Ülkemizde bulaşıcı bir çok hastalığın yaygın olarak bulunması ve kontrol altına alınamaması gerek insan sağlığımızı gerekse hayvancılığı ciddi şekilde tehdit etmeye devam etmektedir.

2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve 27 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/391)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizin ekonomik, sosyal ve kültürel yapısının temel unsurlarından olan Esnaf ve Sanatkârlarımızın içine düştüğü sıkıntılar günümüzde had safhaya ulaşmıştır.

Esnaf ve Sanatkârlarımızın yaşadığı sorunların tespiti ile çözüm yollarının bulunması için Anayasa’nın 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün 104 ve 105. Maddeleri gereği Meclis Araştırması açılmasını arz ederim. 03.06.2009

1) Erkan Akçay                               (Manisa)

2) Ümit Şafak                                  (İstanbul)

3) Recai Yıldırım                             (Adana)

4) Mehmet Şandır                           (Mersin)

5) Ahmet Orhan                              (Manisa)

6) Mustafa Kalaycı                          (Konya)

7) Hamza Hamit Homriş                 (Bursa)

8) Ali Uzunırmak                            (Aydın)

9) Rıdvan Yalçın                             (Ordu)

10) Ahmet Deniz Bölükbaşı            (Ankara)

11) Metin Çobanoğlu                      (Kırşehir)

12) Emin Haluk Ayhan                   (Denizli)

13) İsmet Büyükataman                  (Bursa)

14) Atila Kaya                                 (İstanbul)

15) Tunca Toskay                           (Antalya)

16) Cemaleddin Uslu                      (Edirne)

17) Şenol Bal                                  (İzmir)

18) Behiç Çelik                               (Mersin)

19) Mustafa Enöz                            (Manisa)

20) Yılmaz Tankut                          (Adana)

21) Reşat Doğru                              (Tokat)

22) Mehmet Akif Paksoy                (Kahramanmaraş)

23) Muharrem Varlı                        (Adana)

24) Ahmet Duran Bulut                  (Balıkesir)

25) Necati Özensoy                         (Bursa)

26) Abdülkadir Akcan                    (Afyonkarahisar)

27) Süleyman Lâtif Yunusoğlu       (Trabzon)

28) Beytullah Asil                           (Eskişehir)

Gerekçe:

Esnaf ve Sanatkârlarımız sosyal, ekonomik ve kültürel bakımdan ülkemizin çok önemli bir kesimini teşkil etmektedir. Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonuna kayıtlı aktif olarak çalışan 1.779.942 esnaf bulunmaktadır. Aileleriyle birlikte yaklaşık 8 milyonluk bir camia söz konusudur.

Kökü onuncu asra kadar uzanan bu iktisadi ve sosyal geleneğin Türk toplum hayatında istihdam sağlaması, milli gelirin dengeli bir şekilde dağılması gibi özelliklerinden başka, bizi biz yapan değerleri temsil eden, onu sokağa, mahalleye, kentlere ve toplumun tüm hücrelerine yayan, aile kurumundan sonra toplumsallaşmanın, iletişim kurmanın, birlik ve beraberliği zenginleştirmenin en güçlü yapısı olan bu müessesemiz çökmek üzeredir.

Esnaf ve sanatkâr kesiminin sorunlarını ülkemizin genel sorunlarından ayrıştırmak mümkün değildir. Son dönemlerde ekonomideki yaşanan sıkıntılar ve ekonomik krize bağlı olarak gıda fiyatlarındaki artışlar, gelir dağılımındaki eşitsizlikler, sanayi ve ticarette yaşanan hızlı değişim trendine uyum zorlukları, talepte daralma gibi birçok konu esnaf ve sanatkârın zaten mevcut olan sorunlarına gereken müdahalelerin zamanında yapılmaması ekonomik kriz içindeki esnafımızı daha da zor şartlar altında yaşamaya itmektedir.

Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonunun verilerine göre 2005 yılında 196.494 yeni iş yeri açılırken, 287.526 esnaf iş yerini kapatmıştır. 2006 yılında 248.516 yeni iş yeri açılırken, 319.518 iş yeri kepenk indirmiştir. 2007 yılında ise her gün ortalama 100 iş yeri kapanmıştır. 2008 yılında 128 bin 331 esnaf dükkânını kapatmış, 20 bin esnaf da iş değişikliği yapmıştır.

Mesleki bilgi ve becerilerini evrensel bilgi, beceri ve disiplinlerle destekleyen, yeni değerler kazanmalarını sağlayan politika, plan ve uygulamalara hâlâ  kavuşamamışlardır. Esnaf ve sanatkârların iyiye doğru değişim ve dönüşümünü sağlayacak, yeni esnaf ve sanatkâr modelini oluşturacak milli politikanın belirlenerek plan, program ve projelerin yürürlüğe konulması gerekmektedir.

Esnaf çok zor durumdadır, ancak ciddi bir esnaf ve sanatkâr politikası yoktur. Bilgi ve birikimleri ile sahip oldukları imkânlar, içinde bulunduğumuz şartlarda varlıklarını huzur içinde sürdürmelerine izin vermemektedir.

Esnaf ve Sanatkârımız;

- Gelişmiş pazarlara hitap edecek donanımlardan mahrum olmasının,

- Bilgi ve teknolojideki yeniliklerin getirdiği değişimlerin,

- Küresel ekonominin, marketlerin ve Uzakdoğu mallarının yarattığı rekabetin,

- AB uyum yasalarının öngördüğü yeni standartların,

- Konut ve otomobil kredileri ile kredili yaşamın getirdiği piyasa durgunluğunun,

- Halkın alım gücünün düşmesi ve tüketim alışkanlıklarının değişmesinin,

- Yaşanan iç göçler ile işsizliğin oluşturduğu kayıt dışı esnaf ve sanatkârlığın oluşturduğu haksız rekabetin,

yarattığı tehditler altında var olma mücadelesi vermektedir.

Yaşanan ekonomik durgunluk ve piyasadaki nakit dolaşımından dolayı esnaf zor durumdadır. 2002 yılında 499 bin olan protestolu senet sayısı 2007 yılının ilk 11 ayı itibariyle 1 milyon 331 bine ulaşmıştır. 2002 yılında 743 bin olan karşılıksız çek sayısı 2007 yılının ilk 11 ayı itibariyle 1 milyon 218 bin kişiye ulaşmıştır.

Esnaf ve sanatkârların sorunlarına çözüm bulunamadığı taktirde esnaf ve sanatkarlık müessesesi çökecektir.

Esnaf ve Sanatkârlarımızın modern çağın şartlarına uyum sağlaması, evrensel değerlerde mal ve hizmet üretebilmesi amacıyla yeni esnaf ve sanatkâr modelinin ortaya çıkarılması ve esnafın küresel rekabette başarılı olmasına ve yüksek katma değer sağlamalarına imkân veren plan ve programların gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Anayasamızın 173'üncü maddesinde belirtilen "Devlet, esnaf ve sanatkârı koruyucu tedbirleri alır." Hükmünün hayata geçirilmesi, bunun için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.

3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 20 milletvekilinin, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı vakalarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/392)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı vakalarının araştırılarak sorumluların ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırma Komisyonu Kurulmasını arz ve teklif ederiz.

1) Mehmet Şandır                                     (Mersin)

2) Abdülkadir Akcan                                (Afyonkarahisar)

3) Şenol Bal                                              (İzmir)

4) İsmet Büyükataman                              (Bursa)

5) Osman Durmuş                                    (Kırıkkale)

6) Necati Özensoy                                     (Bursa)

7) Süleyman Turan Çirkin                         (Hatay)

8) Ümit Şafak                                            (İstanbul)

9) Ahmet Orhan                                        (Manisa)

10) Süleyman Lâtif Yunusoğlu                 (Trabzon)

11) Hasan Çalış                                         (Karaman)

12) Beytullah Asil                                     (Eskişehir)

13) Reşat Doğru                                        (Tokat)

14) Cemaleddin Uslu                                (Edirne)

15) Mithat Melen                                      (İstanbul)

16) Mehmet Akif Paksoy                          (Kahramanmaraş)

17) Yılmaz Tankut                                    (Adana)

18) Muharrem Varlı                                  (Adana)

19) Tunca Toskay                                     (Antalya)

20) Münir Kutluata                                   (Sakarya)

21) Kamil Erdal Sipahi                              (İzmir)

Gerekçe:

Dünyada ilk kez 1944-1945 yıllarının yaz aylarında Batı Kırım steplerinde ürün toplamaya yardımcı olan Rus askerlerinde ortaya çıkmış, daha sonra 1956 yılında Zaire'de ateşli bir hastadan Kongo Kongo virüsü tespit edilmiştir. Bu yüzden "Kırım-Kongo kanamalı ateşi" adıyla dünya tıp literatürüne geçmiştir.

Daha çok kırsal bölgelerde görülen Kırım-Kongo kanamalı ateşi, Türkiye'de ilk kez 2002'de görülmüştür. Ülkemizde halk arasında kene, sakırga, yavsı, kerni gibi isimlerle bilinmektedir. Günümüzde yeryüzünde 850 kene türü ve bunların 30 kadarı hastalığın bulaşmasında rol oynar. Avrupa ve Güney Afrika arasında göç eden göçmen kuşlar üzerinde, vektör kene larvaları vardır. Bu göçmen kuşlar virüsün iki kıta arasında taşınmasına yol açtığı bilinmektedir.

Türkiye'de bugüne kadar 2169'un üzerinde vaka tespit edilirken, 2002-2003'te 150 vaka 6 ölüm, 2004'te 249 vaka 13 ölüm, 2005'te 266 vaka 13 ölüm, 2006'da 438 vaka 27 ölüm, 2007'de 717 vaka 33 ölüm, 2008 yılı yaklaşık 405 vaka 28 ölüm ile sonuçlanmıştır.

Hastalık erken teşhisle önlenebilmekle birlikte, tedbirler alınmazsa iki haftada öldürmektedir. Hastalık, hayvanlara ve insanlara kenelerin ısırmasıyla geçmekte, etkileri hayvanlarda belirsiz seyrederken, insanlarda öldürücü olabilmektedir.

Kene ısırığından 1-9 gün veya virüs taşıyan kan temasından 4-13 gün sonra ani başlayan ateş, baş ağrısı, halsizlik, yorgunluk, eklem ve kas ağrısı, bulantı, kusma, ishal; başlangıç bulgularıdır. Bunları boğaz ağrısı, sarılık, ışığa karşı aşırı hassasiyet, duygu-durum değişiklikleri izleyebilir. Hastalığın ilerlemesiyle deri altına kanama, burun ve diş eti kanamaları, kanlı balgam, idrarda kanama, iç organlarda kanama görülebilir.

Hafif ve orta derecede klinik seyir gösterenler yaklaşık 9- 10 günde iyileşir. İyileşen olgularda hasar kalmaz. Ağır ve ileri derecede ise klinik bulguların 2. haftasında ortalama yüzde 30 ölüm görülür .

Türkiye'de ilk olarak 4 yıl önce görülmüş Tokat'taki bir vakanın ardından Gümüşhane, Sivas gibi illerden de benzer bildirimlerin gelmesi Sağlık Bakanlığını harekete geçirmiştir. Kan numunelerinin Fransa'ya gönderilmesiyle, kenelerden geçen bir virüsün hastalığa sebep olduğu ancak anlaşılabilmiş. Ardından, bir komisyon, hastalığın görüldüğü illeri taramış. Neticede, virüsün "hyalomma" türü bir kene tarafından bulaştırıldığı ve virüsün ülkemizde de çok yaygın olduğu tespit edilmiş. Tedavisi mümkün olmayan bu hastalıkta halkımızın bilinçlenmesi ve erken teşhis hayatî öneme haiz iken, bugüne kadar yeterli tedbirlerin alınmaması ve halkımızın yeterince bilinçlendirilmemesi ölümlerin devam etmesine neden olmakta.

Türkiye'de 2002 yılından itibaren bu ölümcül hastalık halkımız için tehdit oluşturmasına rağmen, halen geç tedavi ve bilinçsizliğe dayalı ölümlerin ortaya çıkması karşısında yetkililerin sorumluluğunun bulunduğu ortadadır.

Açıklanan ve ayrıca gerekçede belirtilen nedenlerle, hastalığın halen devam etmesi nedeniyle ölümler bakımından sorumluluğu bulunanların ortaya çıkartılması ve Kırım-Kongo kanamalı ateşi hastalığı ile ilgili gerekli tedbirlerin alınmasına yönelik önlemlerin araştırılması amacıyla Anayasamızın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bazı sayın milletvekillerinin izinli sayılmalarına dair bir tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım:

A) Tezkereler (Devam)

2.- Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/826)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıda adları yazılı sayın milletvekillerinin hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları Başkanlık Divanının 13 Mayıs 2009 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

                                                                                                    Köksal Toptan

                                                                                 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

“Balıkesir Milletvekili Ayşe Akbaş, hastalığı nedeniyle 01.04.2009 tarihinden itibaren 20 gün,”

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Kabul edenler…

Karar yeter sayısına bakacağım.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebini yerine getireceğim.

İsimleri tespit ediyoruz: Sayın Okay,Sayın Aslanoğlu, Sayın Korkmaz, Sayın Ergin, Sayın Köse, Sayın Keleş, Sayın Koçal, Sayın Tütüncü, Sayın Akıncı, Sayın Çöllü, Sayın Kaptan, Sayın Paçarız, Sayın Köktürk, Sayın Ünsal, Sayın Arat, Sayın Mengü, Sayın Kesici, Sayın Öztürk, Sayın Kart, Sayın Hacaloğlu.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) Tezkereler (Devam)

2.- Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık Tezkeresi (3/826) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, Balıkesir Milletvekili Ayşe Akbaş’ın izinli sayılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

“Van Milletvekili Özdal Üçer, hastalığı nedeniyle 01.04.2009 tarihinden itibaren 20 gün”

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

“Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Kuş, hastalığı nedeniyle 08.04.2009 tarihinden itibaren 35 gün”

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

“Ağrı Milletvekili Cemal Kaya, hastalığı nedeniyle 15.04.2009 tarihinden itibaren 15 gün”

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

“Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu, hastalığı nedeniyle 16.04.2009 tarihinden itibaren 34 gün”

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

“Mersin Milletvekili Ali Er, hastalığı nedeniyle 21.04.2009 tarihinden itibaren 21 gün”

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

“Diyarbakır Milletvekili Kutbettin Arzu, mazereti nedeniyle 03.02.2009 tarihinden itibaren 12 gün”

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

“Hakkâri Milletvekili Rüstem Zeydan, mazereti nedeniyle 14.04.2009 tarihinden itibaren 12 gün ve 05.05.2009 tarihinden itibaren de 12 gün olmak üzere toplam 24 gün”

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

3.- TBMM’den bir parlamento heyetinin, 14-18 Haziran 2009 tarihlerinde Türkmenistan Meclisi Dış İlişkiler Komitesinin davetine icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/827)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkmenistan Meclisi Dış İlişkiler Komitesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi parlamento heyetini 14-18 Haziran 2009 tarihleri arasında Türkmenistan’a davet etmektedir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanunun 6. Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                             Köksal Toptan

                                                                                                  Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                   Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Başbakanlığın Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

4.- 25-27 Mart 2009 tarihlerinde Belçika’ya resmî ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e refaket eden heyete, Düzce Milletvekili Yaşar Yakış’ın da iştirak etmesinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/828)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

25-27 Mart 2009 tarihlerinde Belçika’ya resmi ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’e refakat eden heyete, Düzce Milletvekili Yaşar Yakış’ın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                                                                                   Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                              Başbakan

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.06

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.25

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Demokratik Toplum Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önergesi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/320) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9/6/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu’nun 09.06.2009 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             Fatma Kurtulan

                                                                                                                      Van

                                                                                                          Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler Kısmında yer alan 10/320 esas numaralı Batman’daki petrol tesislerinin çevre ve insan sağlığı üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis Araştırma Önergesini, 09.06.2009 Salı günlü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Grup önerisi lehinde Batman Milletvekili Bengi Yıldız.

Buyurun Sayın Yıldız.

BENGİ YILDIZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Demokratik Toplum Partisi Grubunun Batman’da petrolden kaynaklı çevresel kirliliğe ilişkin vermiş olduğu Meclis araştırması lehine grubumuzun görüşlerini sunmak üzere huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Temiz bir çevrede yaşama hakkı hem ulusal hukukta hem de uluslararası hukukta vazgeçilmez bir insan hakkıdır. Kapitalizm kısa ve dönemsel sermaye birikimi için dünyamızı hoyratça kullanmaktadır. Bu gidişata karşı gönüllü çevre kuruluşları ve aktivistleri de ciddi bir direniş sergilemektedirler. Bu vesileyle hem Dünya Çevre Günü’nü kutluyor hem de bu gönüllü çevre kuruluşlarına partim adına şükranlarımı sunuyorum.

Ne yazık ki ülkemizde de sermaye ve hükûmetler doğaya ve çevreye bitip tükenmez bir kaynak olarak yaklaşmaktadırlar. İlkokulda okutulan meşhur altın yumurtlayan tavuğun hikâyesini bilirsiniz. Açgözlü adam her gün bir altın yumurtlayan tavuğun bu veriminden memnun olmadığı için “Ben bu tavuğun başını keseyim ve içindeki altınları çıkarayım.” diye düşünür. Tavuğu kestiğinde ise durumun böyle olmadığını görüp hayal kırıklığına uğrar. İşte, hükûmetlerin ve kapitalistlerin doğaya ve dünyaya bakışları aynen bu açgözlü adamın hikâyesine benzemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Batman’a hükûmetlerimizin yaklaşımı da bu hikâyedeki gibidir. Ülkemizde çıkarılan petrolün yüzde 70’ine yakını Batman’dan sağlanmaktadır ancak bu nimet, Batmanlıya hava kirliliği, su kirliliği ve çevre kirliliği olarak geri dönmektedir. Bu petrolün vergisi, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Ankara merkezli bir kuruluş olduğu için Ankara’nın kasasına girmekte ama zehrini de Batman solumaktadır. Batman’daki rafineriden tutun da boru hatlarına kadar teknoloji 1950’lerin teknolojisidir ve bugün birçok açıdan Batman, nükleer bir bombanın üzerine kurulu bir kenttir. Nasıl mı? Bilimsel verilere bakalım: Türkiye Jeofizik Kurumu Başkanı Profesör Doktor Ahmet Ercan dünyanın en büyük çevre kıyımının Batman’da yaşandığını ve bunun sorumlusunun TÜPRAŞ olduğunu söylüyor. Yer altına sızan benzin miktarının 64 bin ton olduğunu ifade eden Ercan, sızan benzinin değerinin 156 trilyon olduğunu belirtiyor. Profesör Ercan, yaptıkları araştırmaya göre 64 bin ton benzinin yer altına sızdığını ve kirlilik oluştuğunu kaydederek “Patlama sonrasında geldiğimiz Batman’da yaptığımız çalışmaları dört yüz sayfalık bir rapor hâline getirdik ve bunu Afet İşleri Genel Müdürlüğüne sunduk. Araştırmalarımızda otuz beş yıldan bu yana günde 5 ton benzin kaybının olabileceğine işaret ettik. Bu 64 bin ton benzin 82 milyon litreye tekabül etmektedir. Bunun ederi de 156 trilyon liradır.” demektedir.

“Çekilen benzin”den kastı nedir Sayın Ercan’ın? Batman’ın Pınarbaşı diye bir mahallesi var. Orada yaşayan vatandaşlar kapılarının önünde kuyu açmakta ve oradan benzin çekip satmaktadırlar.

Batman’daki kirliliğin dünyanın en büyük çevre kıyımı olduğunu belirten Ercan, bir an önce TÜPRAŞ’ın Batman şehir merkezi dışına çıkarılması ve kırsala taşınması gerektiğini söylemektedir. Profesör Ercan “Batman’da sadece toprak kirlenmesi yok, Batman’da gürültü, hava ve su kirlenmesi var. Sadece hava kirliliği bile TÜPRAŞ’ın kapatılması için yeterlidir. TÜPRAŞ çalışanları gocunmasın, paradan önce insan sağlığı gelmektedir.” diye konuşmaktadır. Yine, su havzalarında hiçbir zaman rafineri kurulmaması gerektiğini ifade etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2004 yılında Batman’ın Pınarbaşı Mahallesi’nde, Toptancılar Sitesi’nde büyük bir patlama meydana geldi. TÜPRAŞ’tan sızan benzin sonucu meydana gelen bu patlamada 3 yurttaşımız, onlarca esnafımız yaşamını yitirdi ve onlarca esnafımızın dükkânı yerle bir oldu.

Şimdi, böyle bir şey olur mu? Bir şehir merkezinde yer altında benzin dolu ve sen bu benzinin sıkışması için hiçbir şey yapmıyorsun. Batman Valiliğinin bugüne kadar yaptığı çalışmalar 10’a yakın kuyu açılması. Mahalle içerisinde benzin kuyuları açılıyor. Hava alsın, burada bir hava sıkışması ve bir patlama meydana gelmesin diye kuyular açılmaktadır.

Batman’da petrol, su ve hava olmak üzere yaşanan üç temel sorun devam ediyor. İnsan ve çevre sağlığına yönelik tahribatların yanı sıra yeşil alan sorunu da bulunuyor. Kenti ikiye ayıran İluh Deresi, 2006 yılında yaşanan sel felaketi sonrasında çevrede pek çok mahallenin sular altında kalmasına neden olmuştu. Bu sel felaketinde 12 yurttaşımız yaşamını yitirdi, binlerce ev su altında kaldı. Bu dere, TÜPRAŞ ve Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının atıklarının akıtıldığı bir dere olup yaz aylarında çevreye dayanılmaz bir koku salmaktadır. Kentin yerleşim alanları içerisinde bulunan İPRAGAZ dolum tesislerinde yapılan tüp dolumu ve boş tüplerin boşaltımı işi çevreye yüksek düzeyde gaz yayılmasına neden olmaktadır. İnsan sağlığı bundan dolayı olumsuz etkileniyor.

Yine, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı ve yabancı şirketlerin petrol sahalarından Batman’a kadar döşedikleri boru hatları eskimiş olduğundan, her yıl farklı yerlerde boru hatları patlamakta ve çevreye tonlarca petrol akıtıldığı gibi çevresel kirliliğe de sebep olmaktadır. Petrol taşınmasından rafineri aşamasına kadarki kimyasal atıkların çevreye akıtılması nedeniyle, Batman’ın mevcut su ihtiyacını karşılayan kuyulardan tutun da gelecekteki ihtiyacını karşılayacağı düşünülen Zilek ve benzeri su havzaları da bu kirlilikten nasibini almıştır. Yapılan bilimsel çalışmalarla sudaki kirlilik tespit edilmiştir. Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği tehlikeli ve zararlı maddeler sınıfında yer alan fenol değerinin çok yüksek olduğunu ve bu suyun Batman için büyük bir tehlike oluşturduğunu belirtmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölgemizde yine Van Gölü çöp yığınına dönüşüyor. Van Gölü, Avrupa’nın 5’inci büyük gölü olma unvanını taşımaktadır. Dünyada inci kefalinin yetiştiği tek su Van Gölü çevresidir. Van Gölü, bölgenin turizm merkezi ve bir doğa harikasıdır. Vanlılar “deniz” dedikleri Van Gölü olmadan şehri düşünemiyor ancak kentin öznesi olan Van Gölü, böyle giderse on beş yıl içinde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya gelecektir. Gölün sahillerinin yüzde 40’ı kirlilikten kullanılmaz hâle gelmiştir. İnci kefalinin soyu ise tükenmektedir. Van Gölü’nün kıyıları giderek çöp yığınına dönüşüyor. Kanalizasyon atıklarının, göl çevresindeki yerleşim yerlerinin tesislerinin foseptik çukurlarının göle sızması, şehir içinden gelen derelerin katı ve sıvı atık taşıması, fabrikaların atık suları, göl kenarında yün yıkanması gibi etmenler nedeniyle, altı yıl önce gölde 25 bin ton inci kefali çıkarken bu rakam bugün 15 bine inmiştir. Uzmanların raporuna göre, on-on beş yıl sonra, artık, Van Denizi’nin özel balığı inci kefalinin soyu tükenecek, Van Gölü, yüzülen bir su değil bir kirlilik kaynağı hâline gelecektir.

Yine, Sağlık, Sanayi ve Çevre Bakanlığı raporları, Dilovası’ndaki çevre kirliliğinin insanlar üzerinde olumsuz etkilerini gözler önüne sermişti. Buna göre, Dilovası’ndaki ölümlerin yüzde 32’sinin nedeni kanser, ölümlerin yüzde 44’üne akciğer kanseri, yüzde 19’una ise mide kanseri neden oluyor. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi, hava kirliliği ve zehirli atıkların etkisiyle bölgede kanser ölüm oranının kalp ve damar hastalıklarının önüne geçtiğini belirtiyor. Bölgede 2001-2002 yıllarında tespit edilen kanserlerden ölüm vakası 75, kalp ve damar hastalıklarından ölenlerin sayısıysa 63 kişidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

BENGİ YILDIZ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Batman ve ülkemizin sanayiden ve çevresel atıklardan etkilenen benzeri birçok ilinin bu durumuna dikkat çekmek için grubumuz Meclis araştırma önergesi vermiştir. Bu önergenin bir an önce kabul edilerek bu çevresel felaketlerin önüne geçilmesini diliyoruz.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldız.

Demokratik Toplum Partisi grup önerisi lehine, Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Ünsal.

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Batman’daki petrol tesislerinin çevre ve insan sağlığı üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırma önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu arada, tabii, Mecliste bu konuları görüşürken -sadece Batman’ın sorunları değil, çevre sorunlarıyla ilgili söz aldık ama- Adalet ve Kalkınma Partisinin -uzun uzun söylüyorum, “AKP” deyince söz oluyor- ilgisizliğini de bir kez daha bu kürsüde dile getiriyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin -AKP’li milletvekillerinin- görevinin, sadece, dışarıda oturup yoklama istendiği zaman içeri doluşmak değil, bunları müzakere ederek çevre sorunlarıyla ilgilenmek olduğunu da bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Batman ve çevre sorunlarıyla ilgili Demokratik Toplum Partisinin önergesi doğru, haklı, yerinde bir önergedir. Dolayısıyla Batman’da, özellikle, Sayın Konuşmacının belirttiği gibi, şehrin içinden geçen İluh Deresi’nin çevreye verdiği zararlar ve özellikle Batman suyuna katıldığı iddia edilen “fenol” denilen maddenin içme suyuna katılması çevre ve insan sağlığı üzerinde çok ciddi tehlike arz etmekte. Bunun dışında ciddi bir oranda da gerçekten Batman hava kirliliği yaşayan bir ilimiz olarak neredeyse ilk derecelere girmektedir. Dolayısıyla, Çevre Günü’nü yaşadığımız, Çevre Günü’nü kutladığımız bugünlerde de Batman’a bu konuyla ilgili Çevre Bakanlığının ciddi bir ilgi göstermesi ihtiyacı vardır.

Aynı ihtiyaç sadece Batman’la alakalı değil, Türkiye’yle alakalıdır. Dolayısıyla, benim seçim bölgem olan Amasya Yeşilırmak’ta da balık ölümleri yaşanmaktadır. Özellikle eylül ve ekim ayı geldiğinde şehrin içerisinde ve Amasya’ya bir hayat veren Yeşilırmak’ta -sadece Amasya’ya değil, o bölgeye hayat veren Yeşilırmak’ta- balık ölümleri yaşanmaktadır. Onu besleyen derelerde çok ciddi çevre sorunu vardır. Özellikle Çorum Deresi diye adlandırılan dere artık Çorum’un sanayisinin atıklarıyla Yeşilırmak’a taşınmakta, dolayısıyla bu sorunlar çok ciddi bir hâl almaktadır.

Ama ülkemiz hem çevre sorularını beraber yaşayacak hem bu sorunların hâlliyle devam edecek, bir yandan da sanayisini ve teknolojisini geliştirmek zorunda olan bir ülke. Dolayısıyla, Batman’da o rafinerinin varlığı devam etmekle birlikte, o rafineri devam ederken o sorunların çözümü de mutlaka gereklidir diyoruz, bu konuda da desteğimizi veriyoruz.

Tabii ki petrolle ilgili bir konuya girdiğimizde, Batman bölgesinde, daha doğrusu Raman bölgesinde çıkan petrolden de söz etmeden geçemeyeceğiz. Önce bir dünya değerlendirmesi yapmak durumundayız. Petrol fiyatlarının yüksek olmasına rağmen, dünyada tüketimi 2007 yılında yüzde 2,4 artmıştır. Türkiye’de ise yüzde 1,5 artmıştır. Yani petrol artarak tüketilen bir maddedir. 31,1 milyon ton petrol tüketilmektedir.

Dünyada ham petrol rezervlerine bir bakalım: İspatlanmış ham petrol rezervi 168,6 milyar ton. Bu rezervin yüzde 61’i Orta Doğu’da, yüzde 11’i Avrupa’da, yüzde 9,5’u Afrika’da, yüzde 9’u Güney ve Orta Amerika’da, yüzde 6’sı Kuzey Amerika’da, yüzde 3,3’ü Asya ve Pasifik ülkelerindedir. Yani ispatlanmış doğal gaz rezervi de buna benzer bir durum göstermektedir.

Dünya coğrafyasına baktığımızda, petrol rezervinin büyük bir çoğunluğunun Orta Doğu bölgesinde olduğu ve dolayısıyla Raman bölgesine yakın bir bölgede olduğu ve bir hafta evvel görüşmekte olduğumuz, Mayın Yasası’nı görüştüğümüz bölgeye çok yakın bölgede ciddi bir petrol rezervlerinin olduğu gerçeği de ortadadır. Dolayısıyla, petrol konusunda göstereceğimiz duyarlılık ulusalcı bir anlayışla gösterilmeli, yurtsever bir tavır gösterilmelidir.

Bu anlayışla 6326 sayılı Petrol Kanunu çıkmış, 1954 yılında, ama 2007 yılında bu Kanun’un adı “Türk Petrol Kanunu” olarak değiştirilmeye çalışılmış ama sadece adı “Türk” olarak kalmıştır. Çünkü özellikle AKP İktidarıyla birlikte, özellikle enerji konusunda dışa bağımlılığın arttığı bir enerji dalında, uluslararası şirketler Türkiye’yi tatlı bir pazar hâline getirmek istemektedir. Özellikle yasalaştırılmayı bekleyen ve Sayın Cumhurbaşkanınca geri gönderilen –tabii ki önceki dönem Cumhurbaşkanını söylüyorum- bu yasa bekletilmektedir. Bu Yasa’yla ilgili geri dönüşte şöyle bir yazı vardır daha doğrusu Cumhurbaşkanlığının bir görüşü vardır, dönüşüyle ilgili veto yazısında: “Yabancı devletlerin doğrudan ya da dolaylı yönetiminde etkili olabilecekleri şirketler ile yabancı bir devlet için ya da yabancı bir devlet adına hareket eden kişilerin ülkemizde petrol etkinliklerinde bulunmaları, mülk edinmeleri ve tesis kurmalarının yasaklanmadığı, böylece stratejik öneme sahip bir ürün konusunda yabancı devletlerin belirleyici olmasının önündeki engeller kaldırıldığı için ulusal güvenlik yönünden yaratılan risk daha da artmaktadır.” O hazırlanan Türk Petrol Yasası’yla ilgili Cumhurbaşkanının eleştirisi.

Daha da devam ediyor: “Ülke gereksinimi için pay ayrılma zorunluluğunun getirilmemesi, ülkeyi tümüyle uluslararası şirketlerin ya da yabancı devletlerin kararına bırakmak anlamına gelir ki, bu durumu ulusal güvenlikle, ulusal çıkarlarla ve kamu yararıyla bağdaştırmak olanaksızdır.” diyor Cumhurbaşkanının veto yazısında.

İşte bu yazıdan özetle diyoruz ki, işte bizim düşüncelerimiz de, özellikle mayınların temizlenmesiyle ilgili gösterdiğimiz hassasiyet de aynı hassasiyet, ulusal yararların göz önüne alınması.

Bu konuyla ilgili TPAO için bir yasa çıkacaksa, TPAO’ya rekabet edebilecekleri bir özel durum ortadan çıkarılmadan bir kanun çıkarılmasının önemi vardır. TPAO’nun kamu şirketi olması münasebetiyle hızlı hareket etme kabiliyetini zayıflatacak ve Türkiye’de mevcut hidrokarbon potansiyelini tespit etme ve ekonomiye kazandırma sürecini de uzatacaktır.

Özellikle son günlerde hassasiyetle takip ettiğimiz bir konu da Kıbrıs Rum Kesimi’nin denizlerde hidrokarbon yani petrol arama faaliyetlerini yoğunlaştırmış olmasıdır. Oysaki dünyanın önemli ekonomik güçlerinden biri olan Türkiye’nin arama yapabilen bir gemiye sahip olmaması manidardır. Siyasi otorite uçak alma konusunda göstermiş olduğu hassasiyetini… Ki sonradan MTA’yla ilgili araştırmamızda öğrendik ki 50 milyon dolar mertebesinde olan bir sismik araştırma gemisi Türkiye’de hâlâ araştırmamıştır. 2008 yılında sismik araştırmayla ilgili, Temmuz ayında bir karar çıkmış, ama bugün hâlâ gerçekleştirilmemiştir. Bu bizim için çok önemli gördüğümüz bir konudur. Yani uçak almak için gösterilen hassasiyet, ulusal menfaatimiz olan petrol arama konusunda Türkiye gibi önemli bir coğrafyada gösterilmemektedir. Bunu da özellikle söylemek isteriz. Eğer ulusalcı bir anlayışla petrol yaklaşımı sergilersek, ilave üretim sahaları bulabiliriz ve dışa bağımlılığımızı azaltabiliriz.

Özellikle enerji kanununda ve petrol politikalarımızda katkı sunan kamudaki değerli bürokratlarımızın önerileri bizim için önemli olmalıdır. Onların bu konudaki birikimlerinden yararlanmamız gerekmektedir. Çıkartılmak istenen petrol yasasında TPAO’ya bazı imtiyazlar tanınmalıdır. Aksi takdirde Türkiye’nin petrol yataklarının keşfi ve ekonomiye kazandırılması bir hayli zorlaşacaktır. TPAO, yaşanan teröre rağmen ve zor coğrafi koşullara rağmen petrol kuyuları kazandırmaktadır. Bu zor şartlar altında hangi yabancı şirket bu risklere girecektir? Bunu çok ciddi irdelememiz gerekir. Yasa “Türk Petrol Kanunu” olarak adlandırılmıştır, bu Kanun’un adıyla oyalanmamamız gerekmektedir. Millî menfaatlere uygun bir petrol politikası uygulanması kaçınılmazdır. Bu nedenle TPAO’nun yabancı şirketler karşısında hareket yeteneğini ortadan kaldıran düzenlemelerden mutlaka kaçınmalıyız. Yani yasada buna mutlaka çok önem vermemiz gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Ruhsatların tahsisi konusunda, TPAO’nun millî petrol şirketi olması nedeniyle imtiyazlarının devam etmesini mutlaka göz önüne almalıyız. Özellikle deniz alanlarındaki Türkiye'nin petrol potansiyelini bir an önce ortaya çıkaran çalışmalar yapmalıyız.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye, hem petrolünü aramak hem bulmak hem de petrol ve enerjiden doğan çevre sorunlarını da çözmek zorunda olan bir ülkedir. Bunları birlikte yapmak zorundayız.

Dolayısıyla, Batman’da yaşanan çevre sorunlarının lehinde oy kullanacağımızı bir kez daha ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP, MHP ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ünsal.

Aleyhinde, Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün.

Buyurunuz Sayın Üstün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Demokratik Toplum Partisi Grubu Başkanlığının vermiş olduğu grup önerisi aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, malumunuz olduğu üzere, İç Tüzük gereği 1 Temmuzda yüce Meclis tatile çıkacak. 3/6/2009 tarihinde vermiş olduğumuz grup önerisiyle birlikte Meclisimizin aslında 1 Temmuza kadar  gündemi belirlenmiştir. 1 Temmuza kadar saat 24.00’e kadar çalışacak ve kanun tasarı ve tekliflerini görüşeceğiz. Ancak muhalefet partilerimiz, mayınlarla ilgili yasa görüşülürken belki çıkan kısmi gerginlikten dolayı, her gün bir grup önerisi vererek Meclisin gündemini yeniden belirlemek istiyorlar. Bu da bir muhalefet tarzıdır, biz buna da saygı gösteriyoruz. Ama geçtiğimiz  dönemde de bu denendi fakat bundan sonuç alınmadığı, Meclisin bu şekilde sağlıklı bir çalışmayla yürütülmediği ortaya çıktı, gözüktü.

Şimdi, ne diyor Demokratik Toplum Partisi? “Yasama çalışmalarını, kanun yapma çalışmalarını bir tarafa bırakalım, denetim faaliyetlerinde bulunalım.” diyor. Elbette bu Meclis yeri geldiği zaman denetim de yapmıştır, yeri geldiği zaman araştırma önergelerine de bakmıştır, soruları da cevaplamıştır.

Bakın, sadece bir rakam vereceğim ve sözümü bitireceğim, uzatmayacağım fazla: 23’üncü Dönemin bir yıllık dönemi içerisinde, bir yıllık yasama dönemi içerisinde 58 tane araştırma önergesi görüşülmüş ve bu şekilde bu Meclis bir denetim yapmış. 20’nci Dönemde ise üç yıl üç ayda 69 tane. Bakın, 20’nci Dönemde üç yıl üç ayda yapılan denetimi şu 23’üncü Dönemde biz bir yılda yapmışız. Dolayısıyla, bu Meclis devam ediyor. İşte, yani, burada 21’inci Dönemde de var. 21’inci Dönemde üç yıl altı ayda ise 44 tane yapılabilmiş. Yani, geçtiğimiz dönemde, 21’inci Dönemde üç yıl altı ayda 44 araştırma önergesi görüşülmüş ama sadece 23’üncü Dönemde 58 tane araştırma önergesi görüşülmüştür. Dolayısıyla, Meclisimiz gündemimize hâkimdir arkadaşlar. Eğer, şu anda alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine karar vermişse bu yüce Meclis, gündem gereği, kendi gündemine hâkim olduğundan dolayı, bunları görüşecektir diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Üstün.

Aleyhine, Adana Milletvekili Yılmaz Tankut.

Buyurunuz Sayın Tankut. (MHP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; DTP Meclis Grubunun gündeme alınmasına ilişkin vermiş olduğu, Batman ilimizle ilgili olarak, petrol arama ve işleme tesislerinin çevre ve insan sağlığı üzerindeki etkileri hakkındaki araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunmakla birlikte, hiçbirimizin çevreye ve doğaya ziyan veren, insan sağlığını tehdit eden hiçbir faaliyet ve oluşumu kabul etmesinin elbette ki söz konusu olamayacağını buradan bir kez daha ifade etmek isterim. Ancak bu ve benzer sorunlar sadece Batman ilimizin değil bütün illerimizin, dolayısıyla ülkemizin ve dünyamızın en önemli meselelerinden birisidir. Elbette ki Batman ilimizin de sıkıntıları, oradaki sanayi tesislerinin atıklarının bölge insanının sağlığına yönelik tehdit ve olumsuzluklar tespit edilmeli, üzerine gidilmeli ve çözümlenmelidir. Ancak sadece Batman ilimizin değil diğer bütün illerimizin de insan sağlığı, çevre ve dolayısıyla toprak, bitki, su ilişkileriyle ilgili diğer pek çok problem ve sıkıntıların da üzerine samimiyetle gidilmeli ve çözüm yolları bulunmalıdır. Dolayısıyla, Batman’da yaşayan insanlarımıza da insanca yaşayacakları bir ortam elbette ki acilen sağlanmalıdır.

Bu konularda ise, hepimize olduğu gibi en başta yedi yıldır tek başına ülkeyi yönetenlere büyük görev ve sorumluluk düşmektedir.

Bugün ülkemizde uzun yıllardan beri çevre ve doğa katliamlarına karşı pek hassas olunmadığı hepinizin malumudur. Özellikle son yedi yıldır ülkemizi yöneten AKP İktidarı, ne yazık ki her konuda olduğu gibi çevre ve doğa zenginliklerimizin korunması, geliştirilmesi yönünde de beklenen hizmetleri yapmamıştır. Tam aksine, tarım topraklarımızı ve ormanlık alanlarımızı elden çıkartacak yasal düzenlemeleri yapmaktan çekinmemiş, kendi siyasi çıkarları için kişi ve şirketlere yönelik kanun tasarılarını sayısal çoğunluğuyla Meclisten geçirmeyi bilmiştir.

Örneğin, 5831 sayılı Tapu Kanunu’yla, 2/B olarak adlandırılan, orman özelliğini yitirmiş alanların imara açılmasını, bütün itiraz ve haklı sebeplere ve daha önce Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesine rağmen, bir oldubittiye getirmek suretiyle vermiş oldukları değişiklik önergesiyle geçirmişlerdir.

Yine, benzer şekilde, 111 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nda değişiklik yaparak, birinci sınıf tarım topraklarının amaç dışı kullanılmasının kanun yoluyla önünü açmışlardır.

AKP İktidarının sayısal çoğunluğuyla Meclisten geçirdiği bu ve benzer tasarı ve tekliflerle, özel firmalara ve haksız yere yerleşim yerlerinde, sahil ve ormanlık alanlarda işgalci konumunda bulunan pek çok kişi ve şirkete büyük kazançlar temin ettirilmiştir.

Tarım topraklarının amaç dışı kullanılmasına izin verilmesinin yanı sıra, özel firma ve şirketlere yönelik özel yasalar çıkartılmak suretiyle, bu yüce Meclis milletin menfaatlerinden ziyade şirketlerin menfaatleri için, maalesef, çalıştırılmıştır.

Diğer taraftan, çevre ve çevreyi koruma etkinlikleri ve toplantılarında ise AKP İktidarının yönetimi, içi boş, sloganvari sözlerle milletimizi aldatmaktan ve oyalamaktan da bir türlü vazgeçmemişlerdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; netice olarak, güzel sözlerle, dokunaklı ve etkili cümlelerle çevreci olunmadığı, doğanın dengesinin, ekolojik sistemlerin, insan ve diğer bütün canlıların sağlığının özel gün ve toplantılarda yapılan konuşmalarla da korunamayacağı hepinizin malumudur. Yıllardan beri ülkeyi tek başına yönetenler, çevre, doğa ve tabiat zenginliklerimize karşı yapılan ve yapılacak olan saldırıların önüne geçecek temel bazı önlemleri almayıp, aksine, ekolojik dengeyi bozacak, doğal zenginliklerimizi tahrip edecek yasaları çıkarmaya uğraşırlarsa, elbette ki, aldatıcı ve oyalayıcı bir iktidar olarak er veya geç bu millete hesap vermekten de kurtulamayacaklardır.

Değerli arkadaşlar, diğer taraftan, çevre sorunlarını genel manada üç ana bölümde ele almak mümkündür. Bunlar, bütün dünyamızı ilgilendiren küresel sorunlar, ülkemizi ve bölgemizi ilgilendiren bölgesel sorunlar ve yaşadığımız yer ve mekânlarla ilgili mahallî sorunlar olarak karşımıza çıkan çevre problemleridir.

Bütün insanlığı tehdit eden küresel çevre sorunlarının başlıcaları iklim değişmesi, sera etkisi, ozon tabakasının incelmesi ve hızlı nüfus artışıdır. Dünyamız, âdeta bir canlı gibi hassas eko sistemlerden meydana geldiği için, küresel çevre sorunlarının sonuçlarından bütün canlılar birlikte ve bununla birlikte, elbette ki, insanlar da etkilenmektedir. Bu nedenle, bu sorunlar, sadece meydana çıktıkları yerlerdeki insanları tehdit etmezler, bütün insan ve canlıların sağlığını ve geleceğini de tehdit ederler. Bölgesel sorunlar ise, daha çok ortaya çıktıkları ülke ve bölgedeki eko sistemleri ve dolayısıyla, bölge insanlarını da ziyadesiyle tehdit eden sorunlardır.

Bunların en önemlileri ise bölge ekosistemlerinin ve mikroklima alanlarının tahribi ve biyolojik zenginliğin kaybolmasıdır.

Mahallî çevre sorunlarına gelince: Bunlar, diğer sorunları da tetikleyen çok önemli sorunlardır. Daha çok ortaya çıktığı yerleri tehdit eden mahallî çevre sorunlarının başlıcaları; atık maddeler, çöpler, sanayi ve kimyasal atıklar ile zehirli atıklardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çevre, bütün canlıların yaşamında çok önemli bir rol oynamaktadır. Nüfusun artışı, kentleşme, sanayileşme gibi faktörler çevre kirliliğinin artmasına önemli katkılarda bulunmaktadır.

Çevre sorunları, özellikle geçen yüzyılın ikinci yarısından itibaren dünya gündemini işgal eden en önemli sorunlardan birisi olmuştur. Kuşkusuz bu durum çevre sorunlarının daha önce var olmadığı anlamına da gelmemektedir.

Nüfusun artışı, kentleşme ve sanayileşmenin hızlanması gibi faktörler gibi nedenlerle çevreye bırakılan atıkların gerek miktarı gerekse türlerinde artışlar meydana gelmiştir. Çevre kirliliği, başlıca, hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği ve gürültü kirliliği olarak karşımıza çıkmaktadır.

Çevre sorunlarının artması çevre kirliliğinin boyutlarını, katı atık kirliliği olarak şekillenen yerel kirlilikten, asit yağmurları olarak şekillenen bölgesel kirliliğe ve küresel ısınma ve ozon tabakasının delinmesi olarak ortaya çıkan küresel kirlenmeye kadar genişletmiştir.

Çevre sorunlarının insanlar ve diğer canlılar üzerinde de ciddi tehditleri, çeşitli önemli hastalıklara sebep olması ve bu hastalıklardan bazılarının ölümlerle sonuçlanması her geçen gün daha da fazlalaşmaktadır.

Çevre kirliliğinin canlılar üzerinde meydana getirdiği hastalıklar da çok çeşitlidir. Bu hastalıklardan belli başlıları arasında astım, kronik bronşit gibi çeşitli solunum yolu hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları, böbrek hastalıkları, çeşitli kanser vakaları, çeşitli göz hastalıkları, kolera gibi çeşitli bulaşıcı hastalıklar, işitme bozuklukları, saldırgan davranışlar, stres, bitki ve ağaç dokuları üzerinde olumsuz etkiler sayılabilmektedir.

Bu hastalıklar çoğu zaman insanlar, bitkiler ve hayvanlarda ölümle sonuçlanan vakalara da yol açmaktadır.

Çevre kirliliğinin zararlı etkileri sadece canlı varlıklardan da ibaret değildir. Zararlı etkiler cansız varlıkların üzerinde de kendisini göstermektedir. Çevre kirliliği hava kirliliğinde olduğu gibi binalar, araç ve malzemeler üzerinde de olumsuz etkiler meydana getirebilmektedir. Çevre kirliliğinin boyutlarının ve ziyanlı etkilerinin artması kalkınma ve büyüme çabalarında çevre konusuna olan duyarlılığı artırmıştır. Bu çabalar özellikle “Gelecek nesillerin ihtiyaçlarını tehlikeye düşürmeden bugünkü neslin ihtiyaçlarını karşılamak.” olarak ifade edilen “sürdürülebilir kalkınma” kavramının gerek ulusal ve gerekse uluslararası boyutta önem kazanmasına neden olmuştur. Bu ise kalkınma ve büyüme çabalarında doğa ve çevrenin azami ölçüde korunmasına yönelik titizlik göstermek gerektiğinin ne kadar önemli olacağını ortaya koymaktadır.

Sayın milletvekilleri, netice olarak, konuşmamın başlarında da belirtmeye çalıştığım gibi çevre duyarlılığı, çevre sorunları, doğal ve tabii zenginliklerimizi muhafaza etmek, korumak ve geliştirmek elbette ki hepimizin görevi ve sorumluluğudur. Ancak -ülke ve bölge coğrafyamızı tehdit eden küresel kirlenmelerin yanı sıra- ormanlarımız, doğal bitki örtümüz, tarım topraklarımız, akarsularımız, biyolojik zenginliğimiz ve diğer tabii kaynaklarımız özellikle ve en başta bugün ülkemizi yönetenlerin birinci derecede korumak ve kollamak zorunda olduğu varlıklarımızdır. Dolayısıyla son yedi yıldır ülkemizin mevcudiyetine tek başına hükmeden Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının bu güzel Anadolu coğrafyamızı kendi siyasi ve ticari çıkarları için tahrip edecek kanun tasarı ve tekliflerini çıkartmaktan artık vazgeçmesini altını çizerek hatırlatmak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

YILMAZ TANKUT (Devamla) – Ülkemizin ve dünyamızın sağlık ve huzur içerisinde yaşayabileceği çalışma ve hizmetleri hakkaniyetle yapabilecek iktidarlara bir an evvel kavuşabilmesi temennisiyle sözlerime son veriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tankut.

Demokratik Toplum Partisi Grubunun…

III.- Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkanım, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – İşaretle oylamadan önce bir yoklama talebi vardır.

Şimdi, sayın milletvekillerimizin isimlerini tespit edeceğim: Sayın Anadol, Sayın Korkmaz, Sayın Özyürek, Sayın Keleş, Sayın Koçal, Sayın Köse, Sayın Emek, Sayın Ünsal, Sayın Ağyüz, Sayın Paçarız, Sayın Arat, Sayın Köktürk, Sayın Küçük, Sayın Bingöl, Sayın Sönmez, Sayın Yıldız, Sayın Ekici, Sayın Öztürk, Sayın Ünlütepe, Sayın Ergin.

Üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- (10/320) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9/6/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN - Demokratik Toplum Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi uyarınca verilmiş önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri reddedilmiştir.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

2.- (10/298) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9/6/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu’nun, 09.06.2009 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun “TBMM Genel Kurul Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler” kısmının 246. sırasında yer alan 10/298 esas nolu, “Öğretmen atamalarındaki haksızlık ve usulsüzlük iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince” Meclis Araştırması önergesi görüşmelerinin bugünkü birleşimde yapılması önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                               Mehmet Şandır

                                                                                                                      Mersin

                                                                                                        MHP Grup Başkanvekili

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde Mersin Milletvekili Akif Akkuş.

Buyurun Sayın Akkuş.(MHP sıralarından alkışlar)

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öğretmen atamalarına ilişkin olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, sözlerime Ulu Önder Atatürk’ün “Öğretmenler! Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” sözleriyle başlamak istiyorum. Gerçekten de bir ülkenin geleceğini hazırlayan, geleceğinin hazırlanmasında en önemli rolü olan öğretmen kesimidir, öğretmenlerdir ve öğretmenler, aynı zamanda bu durumlarıyla bir milletin, bir ülkenin kalkınıp huzur ve güven içinde yaşaması için vazgeçilmez eğitim çalışanlarıdır. Bu yüzden gerek atamaları gerek meslekte yükseltilmeleri ve gerekse ücretleri konusunda çok hassas davranılarak hak ve hukuka bağlı kalınmalıdır.

Kıymetli arkadaşlar, bugün bir öğretmenle konuştuğumuz zaman öğretmenin maaşı -eğer ücretli dersi varsa onlar hariç- 1 milyar 200 milyon lira civarındadır. Bunların birçoğu belirli bir yaşa gelmiş, aileleri, çocukları bulunan kişilerdir. Bugün öğretmenlerimiz bu maaşla geçinememekte ve genellikle ikinci bir iş yapma yoluna gitmektedirler ki her zaman da bu iş öğretmenlerin  kendi mesleğiyle ilgili olamamaktadır. Yani her zaman bunlar öğretmenlik bulamıyor, bunun yanında ne bulabiliyor derseniz, mesela gidiyor bir arkadaşının dükkânında tezgâhtarlık yapmaya çalışıyor yahut bir arkadaşının dükkânında, bir yakınının dükkânında kasiyerlik yapmaya çalışıyor. Dolayısıyla, tabii, öğretmenlerin tek meselesi sadece maaşlarının iyileştirilmesi, ücretlerinin iyileştirilmesi değil; bunun yanında, öğretmen atamaları ülkemizde Millî Eğitim Bakanlığı tarafından genellikle yılda iki defa yapılmakta, ancak bunun dışında birtakım değişik zamanlarda, bu esas atama döneminin dışında kalan zamanlarda da arada bir atamaların yapıldığı bilinmektedir. Bu atamalar eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfına yapılmaktadır. 2009 Şubat ayında Millî Eğitim Bakanlığı, yaptığı bir basın açıklamasıyla “Bakanlığımıza bağlı eğitim kurumlarının ihtiyacını karşılamak amacıyla 8.250 kadroya 46 alanda puan üstünlüğü esasına göre ilk atama, hizmet süresi üstünlüğü esasına göre açıktan ve kurumlar arası atama biçimleriyle kadrolu öğretmen ataması yapılacaktır.” demektedir. Kadrolu öğretmenlere ilaveten ayrıca sözleşmeli ve vekil öğretmenlik atamaları da yapılmaktadır.

Millî Eğitim Bakanlığı, yaptığı açıklamalarda gerek başvuru gerekse atamaların İnternet  ortamında yapıldığını ve herkesin kendi durumunu buralardan takip edebileceğini ve atamalarda sadece puan esasının dikkate alındığını belirtmektedir. Buna rağmen, bu atamalarda bir şekilde zarar görenlerin olduğu ve puanlı atamalar yanında usulsüz ve keyfî atamaların da yapıldığı itirazları yükselmektedir. Ayrıca, puanı yüksek olan bir kısım adayların şehir dışına, puanı düşük olanların ise şehir içine atandığı iddiaları bulunmaktadır. Bunun yanında özellikle yönetici atamalarında yapılan usulsüzlükler bir hayli fazladır ve gün geçmiyor ki bize kendi seçim bölgemizden yahut bizi tanıyan arkadaşlarımızdan bu usulsüzlüklerin yapıldığına dair bir haber gelmesin, bir istek gelmesin. Hemen hemen her gün bunlarla karşılaşıyoruz.

Bunun yanında, özellikle İstanbul’da yapılan bir araştırmaya göre, en az 13 müdür asaleten usulsüz olarak atanmıştır. Bunların isim ve atandıkları okullar elimizde mevcuttur. Eğer istenirse bunları ortaya koyabiliriz.

Bilindiği gibi, müdür ve müdür yardımcılığı atamaları için sınav yapılmakta ve bunların sınavda gösterdiği başarıya göre de atamaları gerçekleşmektedir. Sınav kazanan, yıllardır alın teri  döken öğretmenler bu makama getirilmezken, hiçbir şekilde okul müdürü olamayacak kişilerin bu makamlara getirilmesi kabul edilemez. Bu uygulamalar, mutlak adaleti öğretmek ve uygulamak zorunda olan eğitim camiasından gereken başarılı sonucu almamızı da engelleyecektir. Yani biz başarıyı elde etmek istiyorsak, evvela, orada bizim çocuklarımızı yetiştirecek, öğrencilerimizi yetiştirecek ve geleceğe hazırlayacak öğretmenlerimizi gerek atama gerekse yükseltilme gerekse maddi bakımdan taltif etmemiz gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, müdür atamalarında hak ve adalet ilkelerinden uzaklaşılması o okulda da başarıyı düşürecektir. Biz şimdi o okullara öğrencilerimizi gönderiyoruz, kendi çocuklarımızı gönderiyoruz, başarısız bir müdür yahut hak etmediği hâlde birisini okul müdürü yapmışız, e o okuldan ne bekleyeceğiz? Çocuklarımızı buralara gönderdiğimizde, bu çocuklar nasıl başarılı olacak? Orada çocuklarımız sadece zaman geçirecek ve dolayısıyla, mezun olduklarında da bir yarış ortamı hâlinde olan daha üst meslek okullarına, üniversitelere gitmeleri böylece engellenmiş olacaktır ki, şunu diyorum: Buna kimsenin hakkı yoktur. Bu, ister Millî Eğitim Bakanı olsun ister oradaki başka bir yetkili olsun, bu şekilde görev verilmemesi gereken kişileri müdür yaparak çocuklarımızın başarısını engellemeye kimsenin hakkı yoktur diyorum.

Millî Eğitim Bakanlığında yapılan usulsüzlükler sadece müdür atamalarında değil; gerekçesiz görev yeri değişikliği, mahkeme yoluyla görev yerine dönenlerin tekrar başka bir yere isteği dışında atanması, havadan sudan bahanelerle soruşturma açılması hemen her gün şikâyete konu olan uygulamalardandır.

Burada elimde bir belge var. Bu belgede, bir kardeşimiz “2 Mayıs 2003’ten bu yana on bir kez görevimden alındım. Şırnak, Muş, Ankara, Kütahya, Çanakkale ve İstanbul’a görevlendirildim.” diyor bir millî eğitim müdürümüz ve “Meslekte de otuz dokuz yılımı tamamladım, otuz dokuz yıldır bu milletin çocuklarını yetiştiriyorum. Bu milletin geleceğine katkıda bulunmak istiyorum ama beni on bir kez görevimden aldılar” diyor. Fevzi Budak. Peki, görevinden aldılar da ne oldu? Bu kişi on bir kez de görevine dönmüş. Böyle bir şeye hakkımız var mı? Biz şimdi burada hem adaleti meşgul ediyoruz hem insanları mutsuz ediyoruz hem de öğrencilerimizin iyi yetişmesine engel oluyoruz. Böyle bir hak kimsede yok. Bu millet onu nereye getirmiş olursa olsun böyle bir hak yok. Bu bakımdan biz öğretmenlerimize gereken ilgi ve alakayı bir parça daha fazla gösterelim diyorum, değerli milletvekilleri. Bütün bu uygulamalar, kendi menfaatini merkez olarak gören ve bunu hayatının en önemli ilkesi olarak benimseyen insanları bir yerlere getirerek bu ülkeyi layık olduğu seviyeye taşımak mümkün olmaz. Yani bunları böyle bir yerlere getirdiğimizde ülkemizin dünya medeniyeti içerisinde gereken yeri alması, çağdaş medeniyetin üst seviyelerine çıkması da mümkün olmaz diyorum, değerli milletvekilleri.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayın.

AKİF AKKUŞ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, mesleğe yeni başlayacak öğretmenlerin atanmasında kadrolu-sözleşmeli ayrımı yapılması öğretmenler arasında yaşanan olumsuzlukların en önemlilerinden birisidir. Ülkenin 10 binlerce öğretmene ihtiyacı var. Bunların bir kısmı kadrolu, bir kısmı ise sözleşmeli atanıyor. Bu ayrımdaki kıstas ne? Neye göre biz bunları “kadrolu” ve “sözleşmeli” diye ayırıyoruz? Aldıkları puanlar… Yani, bakıyorsunuz, mesela, coğrafya öğretmenliği için atama geçen yıl 86’da kaldı. Bunların 84 alanları sözleşmeli olarak atandı, 86 alanları kadrolu atandı. Yani, bu, çocuğun imtihan sırasında bir anlık dalgınlığı ile ortaya çıkacak olan bir durum. Biz şimdi bununla ne yapıyoruz? Birini kadrolu, birisini ise sözleşmeli atıyoruz ve sözleşmeli atadığımız öğretmenler de her an işini kaybetmek riskiyle karşı karşıyadır.

Bu yüzden diyorum ki değerli milletvekilleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akkuş, lütfen bağlayınız, sözünüzü bitirin.

AKİF AKKUŞ (Devamla) - …öğretmenlerimize sahip çıkalım, geleceğimizi teminat altına almanın en önemli unsurlarından olan öğretmenlerin, gerek özlük gerekse maddi haklarını gereği gibi yerine getirelim diyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akkuş.

Önerinin lehine Zonguldak Milletvekili Ali Koçal.

Buyurunuz Sayın Koçal. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli  milletvekilleri; öğretmen atamalarında ortaya çıkan haksızlık ve usulsüzlüklerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılması önergesinin gündeme alınmasıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk  Partisinin olumlu görüşlerini bildirmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Anayasa’nın 42’nci maddesi ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Yasası, eğitimin çağdaş, demokratik, laik Atatürk ilke ve devrimleriyle cumhuriyet esasları çerçevesinde olması gerektiğini hükme bağlamıştır. Yine, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Yasası’nın 43’üncü maddesinde “Öğretmenlik, devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir.” denilmektedir. O nedenle, çocuklarımızı, gençleri yetiştiren öğretmenlerin görevlerini en iyi biçimde yerine getirebilmeleri için sorunlarının tespit edilerek çözüm yollarının araştırılması ve sonuç alınması için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.

Yurdun her köşesinde büyük bir özveriyle çalışan öğretmenlerin yıllardır süren sorunlarına çözüm bulmak kuşkusuz hepimizin görevidir. Çocuklarımızın, gelişmiş dünya çocuklarıyla her alanda yarışabilmesi onların en iyi biçimde yetiştirilmelerine bağlıdır. Bunun yolu, onları yetiştirecek öğretmenlerin sorunlarının çözülmesi ile mümkündür. Kafasında yığınla sorun olan öğretmenin yaptığı işte başarılı olması beklenmemelidir.

Değerli milletvekilleri, öğretmenler için en öncelikli sorun ekonomik olmakla birlikte görevde yükselme, atanma ve yer değiştirme konusunda da öğretmenlerimizin önemli sorunları vardır. Bu sorunlar özellikle son yedi yıldır tavan yapmıştır. Bu Hükûmet döneminde yasa ve yönetmeliklere, mesleki birikime ve liyakata bakılmaksızın tamamen kadrolaşma amaçlı atamalar yapılmıştır. AKP İktidarı dönemindeki kadrolaşma hiç görülmemiş boyutlara ulaşmıştır. Hepinizin bildiği gibi, AKP iktidara gelir gelmez 1.041 eğitim yöneticisi görevden uzaklaştırılmış ve özellikle de Talim Terbiye Kurulundaki çağdaş, laik, bilimsel eğitimden yana 167 öğretmen bir gece yarısı görevinden uzaklaştırılmıştı. Ayrıca, Talim Terbiye Kurulu Başkanlığına, hatırlayacaksınız, 3 kere atama yapılmış ancak atananlar AKP’nin taşeronluğunu yapmadığı için görevden alınmışlardı.

Yine, kurul üyeleri değiştirilmiş, kitap yazımı ve seçimi komisyonlarında olanlar yandaşlarla değiştirilmişti. Böylece, Millî Eğitimde kitap seçimi, basımı ve dağıtımı tamamen bir rant kapısı hâline dönüştürülmüştü. Bugün Millî Eğitim Bakanlığının önemli görevlerine AKP yandaşlarının yerleştirilmiş olduğunu, il ve ilçe millî eğitim müdürlükleriyle okul müdürlüklerinin âdeta AKP’nin parti teşkilatlarına dönüştürülmüş olduğunu hep birlikte müşahede etmekteyiz. Eğitimdeki bu kadrolaşma sonucu Millî Eğitim, Atatürk ilke ve devrimleriyle cumhuriyet ve laikliğe karşı olanların kuşatması altına girmiştir. AKP, diğer kurum ve kuruşlarda olduğu gibi Millî Eğitim Bakanlığında da tüm kadroların Hükûmet kadrosu olmasını istemektedir. Dolayısıyla Hükûmetin memuru değil, devletin memuru gibi görev yapmak isteyenler her türlü baskı, sürgün ve cezaya muhatap olmaktadırlar. İşte bu nedenlerledir ki öğretmenlerimizin atanmalarında ortaya çıkan haksızlık, hukuksuzluk ve usulsüzlüklerin araştırılması ve buna göre önlemler geliştirilmesi için bu önergenin gündeme alınmasını istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, iyi insan yetiştirmek için öğretmenlerin moralinin yüksek olması gerekiyor. Okullardaki siyasi baskı ve yıldırmalar, Atatürk ve cumhuriyetimize karşı eylem ve söylemler, öğrencilere dağıtılan kitap ve kaynakların çağdaş olmaması, ders programı ve müfredat programlarının sık sık değiştiriliyor olması, işlenecek ders programı ve konuların özellikle ılımlı İslam devleti anlayışına göre seçilmiş olması, zamansız ve haksız atamalar, ekonomik sorunlar, öğretmenlerin ikinci bir işte çalışma zorunluluğu, eğitime sürekli müdahale edilmesi, çağdaş eğitimin erozyona uğratılıyor olması, öğretmenlerin moralini, motivasyonunu ve performansını düşürmektedir.

Değerli milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanlığında yapılan uygulamalarda, alınan kararlarda hepimizin gördüğü, gözlemlediği gibi öğretmen örgütlerinin görüş ve düşünceleri hiçbir şekilde dikkate alınmamaktadır. Buna karşın tarikat ve cemaatlerin öngörüleri eksiksiz yerine getirilmekte ve Millî Eğitim Bakanlığında oluşturulan yönetim kadroları (F) tipi örgütlenmeyi sağlamak için âdeta birbirleriyle yarışmaktadırlar. Bu nedenlerle, herkesin, özellikle de yetkili ve sorumluların kendilerine sorması gerekiyor: Nasıl bir ülke istiyorsunuz? Nasıl bir insan istiyorsunuz? Bunun için nasıl bir eğitim istiyorsunuz? Demokratik, laik, sosyal hukuk devletini benimseyen bağımsız bir ülke mi istiyorsunuz, yoksa yeniliklere kapalı, dış güçlerin yönetiminde bir ülke mi istiyorsunuz? Özgür, bağımsız, düşünebilen, yeniliklere açık insan mı, yoksa bağımsızlığı elinden alınmış, sizlere yani hükûmet edenlere biat edecek bir insan modeli mi istiyorsunuz? Eğer içinde bağımsızlık ruhu taşıyabilen, yapıcı, yaratıcı, sorgulayabilen, özgür insanlar yetiştirmek istiyor iseniz eğitim programlarınızı, öğretmenleri ve kaynaklarınızı ona göre hazırlamanız gerekmektedir. Ama ne yazık ki öyle yapılmamaktadır. Peki, ne yapılmaktadır? Millî Eğitim Bakanlığı, özellikle bu İktidar döneminde tüm okul kitaplarını, kaynak kitapları değiştirmiştir biliyorsunuz. Yeni yazdırılan yüzlerce okul kitabının içine bakıldığında, (F) tipi insan yetiştirmek için ne gerekiyorsa onun yapıldığını görüyorsunuz. Bunu yapmaya kimsenin hakkı olmamalıdır.

Değerli milletvekilleri, bütün bu yapılanlar kadrolaşma değildir de nedir? O hâlde yine hatırlayacaksınız, Hüseyin Çelik döneminde, 22 Temmuz seçimleri öncesi, 13/04/2007 tarihinde Atama Yönetmeliği’nde Sayın Çelik’in yaptığı bir değişiklikle AKP merkezlerinde düzenlenen listelerle bir gecede binlerce öğretmenin yeri değiştirilmişti.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Helal olsun.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Birçoğu iptal edilen bu atamalarla yetinmeyen Sayın Çelik, en son görevden ayrılırken, son koz olarak 76’ncı maddeyi kullanmak suretiyle, giderayak, 550 kişinin, yandaş kişinin dayanaksız, usulsüz, haksız atamalarını gerçekleştirmiştir. Yaptığı bu uygulamayla yeminine sadık kalmamıştır Sayın Çelik. Ne demiştik yemin ederken? “Hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim.” yeminine Sayın Çelik sadık kalmamıştır. Umuyoruz ki bundan sonraki yeni Bakanımız Sayın Çubukçu etmiş olduğu bu yemine sadık kalacaktır.

Yine Hüseyin Çelik’in yaptığı usulsüz ve hukuksuz atamaların iptali, Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde çalışma barışını sağlayacaktır diye düşünüyoruz. O nedenle 76’ncı maddeyle yapılan atamalar yeni Bakanımız tarafından derhâl iptal edilmelidir ve Millî Eğitim Bakanlığının Hüseyin Çelik tarafından otomatiğe bağlanmadığını kanıtlamalıdır diye düşünüyoruz. Yeni Bakan otomatikle mi hareket edecek yoksa kendi özgür iradesini kullanabilecek mi? Doğrusu, bunu merak ediyoruz.

Yine Hükûmetin verdiği sözler yerine getirilmemiştir. Hatırlayacaksınız, örneğin sözleşmeli öğretmenlere kadro alınmasıyla ilgili bir çalışma başlatacağını ifade etmişti bundan önceki Bakan ama öğretmenler bu konuda kandırılmıştır, öğretmene karşı yalan konuşulduğu ortaya çıkmıştır. Çünkü bu tür bir çalışma yapılmamıştır ama bilinmelidir ki öğretmen öğretmendir, bunun sözleşmelisi, ücretlisi, vekili olmamalıdır.

Tabii, burada öğretmen örgütlenmesini engellemek, siyasi baskı altında tutmak ve kendi tarafına çekmek amaçlı sözleşmeli öğretmen kadrosunun ortaya atıldığını hepimiz biliyoruz. Burada esas amaç, gerici ve çağ dışı kadrolaşmayı sağlamaktır. Zaten bu dönemde Atatürk ve cumhuriyet karşıtlarının sürekli prim yaptığını ve onların ödüllendirildiğini hep birlikte müşahede ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Hüseyin Çelik devir teslim töreninde Millî Eğitim Bakanlığını otomatiğe bağladığını söylemiştir. Şimdi, bu acaba yeni Bakana karşı nasıl bir anlayıştır? Yeni Bakanın acaba ne tür bir uygulaması olacaktır? Gerçekten bunu merak ediyoruz. Gerçekten otomatiğe mi bağlandı yoksa yeni Bakanın da kendine göre bir uygulaması olacak mıdır?

Değerli milletvekilleri, öğretmen atamalarıyla ilgili araştırma önergesinin gündeme alınmasına oy vermenizi bekliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Koçal.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis.

Buyurunuz Sayın Halis. (DTP sıralarından alkışlar)

ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu önergenin içeriği itibarıyla değil, kapsamı itibarıyla, eksik bulduğumuz için aleyhinde söz almış bulunmaktayız. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Her ne zaman eğitimden bahsedilse “Eğitimin kalkınma için önemi kaçınılmazdır.” denir ve gerçekten, eğitimin kalitesinin yükseltilmesinin de eğitimin öznesi olan öğretmenin yaşamının iyileştirilmesiyle bağıntılı olduğu söylenir. Tabii, bir eğitim müfredatının, programının, stratejisinin doğruluğu her ne olursa olsun, eğitimin öznesi olan öğretmenin yaşam koşullarında bir iyileşme yoksa, iyileştirme yoksa orada eğitimden istenilen düzeyde bir nitelik beklemek, istenilen düzeyde bir sonuç almak mümkün olmayacaktır. Bu anlam itibarıyla, burada bu önergenin salt başına usulsüz yapılan atamaları değil, öğretmenlerin diğer sorunlarını da kapsaması gerektiğini düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, uzun yıllardan beri öğretmen atamalarında şaibeler olduğu söylenir ve her atamadan sonra televizyon kanallarında ve gazetelerde usulsüz yapılan atamalar gündemleştirilir fakat bugüne kadarki tüm eleştirmelere ve iyileştirme istemlerine rağmen atamalardaki söz konusu usulsüzlüklerin ortadan kaldırılmadığı da görülür.

En son, Sayın Çelik Bakanlığını devrederken yine basında, yine medyada usulsüz atamalardan, hakkı olmayan eğitimcilerin yönetici olarak atanmalarından bahsedildi ve duyuldu. Tabii, bu konuda verilmiş soru önergeleri var, biz de verdik, hâlâ sonuç da almış değiliz. Tabii, usulsüz atamaların nereden kaynaklandığını sorarsanız, Ankara’da dayısı olmayanın bu usulsüz atamalardan yararlanamayacağı imajı yaygındır. Şimdi, bu atananların dayıları mı var yoksa kadrolaşmayı esas alan bir tarz üzerine mi yapıldığı da ayrıca bir soru işareti yaratıyor.

Şimdi, MHP’nin vermiş olduğu soru önergesinde de olduğu gibi çok somut bir örneği size sunmak istiyorum. 57 puan almış bir öğretmenin Van’ın Saray ilçesi Ahmet Nacar Lisesine matematik öğretmeni olarak atandığı biliniyor; yazıldı, çizildi. Oysaki bize yapılan bütün başvurularda, yazılı, şifahi, telefonlu, yüz yüze başvurularda 70’in üzerinde puan alanların dahi öğretmenliğe atanmadığını biliyoruz. Şimdi, böyle bir olay tek midir? Ki tek olduğuna inanmıyorum. İlk de değildir; buna da inanmıyoruz. Gözden nasıl kaçtı, nasıl teknolojik bir hata sonucu oluştu, bunu da bilemiyoruz tabii ama bugüne kadar bunu yalanlayan, olumsuzlayan hiçbir şey yok, 57 puan alan bir öğretmen adayı Van’ın Saray ilçesindeki söylediğim söz konusu okula öğretmen olarak atanıyor.

Tabii, öğretmen atamalarındaki usulsüzlüklerin de ötesinde öğretmen atamalarında çok ciddi sıkıntıların yaşandığı da biliniyor. Örneğin, eş durumundan atamalar uzun bir sürece yayılıyor, yaydırılıyor ve mümkün olduğu kadar kısa tutulması gereken bu birleştirme işlemi… Ki, Türkiye’de aile yapısı gereği ailenin kutsallığından bahsedilir ama eş durumundan tayin isteyen öğretmenler ya da kamu emekçilerinin uzun bir süre birleşemedikleri de bilinen bir durumdur. Bunun iyileştirilmesi elbette ki bizim de talebimiz ve isteğimizdir.

Değerli milletvekilleri, tabii öğretmenlerin sorunları denince en başta öğretmenlerin ekonomik sorunları aklımıza gelir. Biraz önce de söylediğim gibi, ekonomik sorunla boğuşan öğretmenlerden olumlu, istenilen düzeyde bir verim beklemek mümkün olmayacaktır. Bu anlamda yeni bir düzenlemeyle öğretmenlerin ekonomik ihtiyaçlarının giderilmesine denk düşebilecek bir ek ders sistemi ve maaş ücretinin ödenmesi gerekmektedir. Yakın geçmişte düzenlemeler yapıldı, 657 ve 339 sayılı yasalarla değişiklik yapılarak… Ek ders saatlerine yeni düzenlemelerle yeni olumsuzluklar yaşatıldı öğretmenlere. Örneğin, yüksek lisans ve doktora yapan öğretmenlerin yüzde 25 ve yüzde 40 fazla ek ücretleri kesildi. Ders dışı hazırlık ve planlama ücretleri haftada üç saati geçmemek üzere her on saat için bir saate düşürüldü. Aylık karşılığı ders görevini doldurmayan bir öğretmen ek ders ücreti alamamaktadır. Gece eğitimi saat 17.00’de başlama yerine 18.00’de başlatılmıştır. Ana okullarıyla kız teknik öğretmen okulu ve kurumları bünyesindeki uygulama sınıflarında görevli olanlar için, bir sınıfta bir öğretmene, tam gün eğitim yapılmıyorsa yirmi dört saati, diğer ana sınıflarında görevli öğretmenler ile sınıf ve okuma-yazma kursu öğretmenleri için on iki saati aşan kısma ek ders ücreti ödenmemektedir. Mesleki çalışma karşılığı, yani seminer dönemi ek ders ücreti alma iki haftayla sınırlı tutulmuştur, kendisine hem danışmanlık hem de sınıf, şube rehber öğretmenlik görevi verilen öğretmenler yalnızca bir görev için ek ders ücreti alabilmektedir. Sınav komisyonu ve gözcülüğü görevi karşılığı ek ders ücreti belli bir saatle sınırlandırılmıştır. Geçici süreli görevlendirmeler karşılığı ek ders ücretine kısıtlama getirilmiştir. Aynı görev için görevlendirilen öğretmenlerden biri, görevli olduğu eğitim kurumlarında ek ders görevi varsa bunu yerine getirmiş sayılmakta ve ek ders ücreti almakta, görevli olduğu eğitim kurumunda ek ders görevi olmayanlara ücret ödenmemektedir. Eğitsel çalışmalar karşılığı ek ders ücreti yüzde 8’den yüzde 5’e düşürülmüştür. Bu konuda da yine bir iyileştirmenin yapılması Meclisin görevi olsa gerek.

Kariyer basamaklarından bahsediliyor. Anayasa’nın eşitlik ilkesine de denk düşmeyen bir şekilde öğretmenler belirli sınıflara ayrılıyor. Oysaki öğretmenlik tanımlanırken öğretmenliğin bir uzmanlık mesleği olduğu söylenmişti. Biz kariyer basamaklarına baktığımızda uzmanlık, başöğretmen, öğretmen ve aday öğretmen olarak öğretmenlerin sınıflandırılmış olduğunu görüyoruz. Bunun, Anayasa’nın eşitlik ilkesine ters düştüğü kadar, aynı yerde, aynı işi yapıp farklı ücret alanlar arasında da bir negatif elektriklenmeye, bir parçalanmışlığa, bir bütünlüğü engelleyen, sinerjiyi engelleyen bir sonuca götürdüğünü de görüyoruz. Bunun da mutlaka düzeltilmesi, öğretmenlere sadece 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde düzülen övgülerle yetinilmemesi ve gerçekten öğretmenlerin sorunları içinde olan bu durumun da düzeltilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Yine, öğretmenler, aynı yerde aynı işi yapan eğitim emekçileri olarak, kadrolu öğretmen, sözleşmeli öğretmen ve geçici öğretmen olarak, farklı ücretlerle aynı işi yapan kişiler olarak, emekçiler olarak karşımıza çıkıyor. Bunun da Anayasa’ya, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olduğu bilinen bir durumdur. Bu konuda da Devlet Memurları Kanunu’nun 4/C maddesi kapsamında geçici olarak veya 4/B maddesi kapsamında sözleşmeli olarak çalıştırılanların Anayasa’nın 128’inci maddesine aykırılığı açıktır. Düzeltilmesi, öğretmenlere duyulan saygı olduğu kadar, bir ülkenin kalkınmasında eğitime verilen önemin de anlaşılması anlamında önemlidir.

Yine kamu emekçileri içinde kadınların çok daha negatif bir zeminde, çok daha koşulların kötü olduğu, zor olduğu bir ortamda çalıştığını biliyoruz. Türkiye’de kamu emekçisi kadınların doğumdan önce ve sonra sekizer olmak üzere toplam on altı hafta ücretli izin hakkı bulunmaktadır. Bu süreler ILO standartlarının altındadır. ILO’nun 191 no.lu Analığın Korunmasına Dair Tavsiye Kararı’na göre, doğum izni en az on sekiz hafta olmak durumundadır. Çalışan kadınlara doğum öncesi sekiz, doğum sonrası on altı hafta olmak üzere toplam yirmi dört hafta ücretli doğum izni verilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

ŞERAFETTİN HALİS (Devamla) - Doğumdan sonra babaya on iş günü ücretli izin verilmeli, sezaryenle veya erken doğum hâlinde bu ücretli izin on beş güne çıkarılmalıdır.

Tabii, değerli milletvekilleri, öğretmenlerin sorunlarını on dakikalık süreye sığdırmak mümkün değildir.

Bunun dışında yine Türkiye’de Anayasa’nın 90’ıncı maddesi uyarınca Türkiye'nin imzalamış olduğu uluslararası sözleşmeler dâhilinde toplu sözleşmeli grev hakkı da Anayasa gerekçe gösterilerek ihmal ve ihlal edilmiştir. Oysaki öğretmenlerin grevli, toplu sözleşmeli hakkının verilmesi bugün uluslararası sözleşmeler ve evrensel kazanımlar dâhilinde bir haktır. Bu hak verilmedikçe demokratik alanda bazı iyileştirmelerin olmasını beklemek de çok doğru olmaz diye düşünüyorum.

Ben, öğretmenlerimizin daha iyi bir ortamda görev yapmaları noktasında Meclisin duyarlılık göstereceğine inanıyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Halis.

Önerinin aleyhinde Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Aydın.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli üyeler; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, eğitimin kalitesinin en üst düzeye çıktığı AK PARTİ döneminde, yine öğretmenlerimizin birçok sorunu çözülmüş ve öğretmen açığı da yine bu dönemde büyük bir oranda azalmıştır, kapatılmıştır. Tabii ki mevcut hâliyle birtakım sorunların olduğunun da farkındayız. Öğretmenlerimiz emin olsunlar, bu sorunlar da yine AK PARTİ’yle birlikte çözülecektir.

Değerli arkadaşlar, birçok şey ifade edildi ama şunu görüyoruz ki özellikle AK PARTİ’yle birlikte öğretmen atamaları ve tayinleri tamamen otomasyona bağlanmış, insan eli değmiyor. Bundan dolayı, Ankara’da dayısı olan da olmayan da hakkıyla kurasını çekerek istediği yere gidiyor; adil bir şekilde, eşit bir şekilde herkese uygulanıyor. Yine aynı şekilde, bir köyden ilçeye dahi öğretmen tayini yapamıyorsunuz AK PARTİ döneminde. Zira, tamamen puana bağlı tutulmuş, tamamen sıraya tabi tutulmuş ve hele ki sırasının üstünde birini geçerek bir yere tayin yapıldığı takdirde, en ufak bir şikâyet dilekçesiyle ilgili idareci işinden dahi olabilecek seviyeye gelebiliyor.

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Bilmeden söylüyorsun.

AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, öğretmen atamalarıyla ilgili en adil çözümün olduğu, en adil uygulamanın olduğu, en adil atama ve tayinin olduğu dönem bu dönemdir. Bunu bütün Türkiye biliyor, bütün Türkiye şahitlik ediyor. Yine, eğitimin kalitesinin en üst düzeye çıktığı dönem bu dönem.

Değerli arkadaşlar, cumhuriyet tarihi boyunca yapılan derslik sayısı kadar neredeyse bu altı buçuk yılda, AK PARTİ döneminde yapıldı. Öğretmen açığı bir o kadar oranda kapatıldı, bir o kadar oranda yeni öğretmenimiz atandı ve bunlar atanırken de emin olun, hiçbir şekilde kimliğine, inancına, mezhebine, meşrebine, siyasi düşüncesine girilmedi; zaten bilgisayarına girmesi de mümkün değildir.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sen öyle düşünüyorsun ama öyle değil.

AHMET AYDIN (Devamla) - Ve bu noktada değerli arkadaşlar, şunu iddiayla söylüyorum ki: Eğer elinizde bir belge varsa, puanı daha yukarıda olduğu hâlde atanmayan biri ve onun aşağısındaki aynı branştaki bir öğretmen atanmışsa aynı kurada, böyle bir belgeniz varsa belgeyle konuşun. Çünkü, noter huzurunda, televizyonların başında, tüm Türkiye'nin huzurunda bu kuralar yapılıyor. Bunda haksızlık ve usulsüzlük yapılmasının mümkünatı yoktur.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bu altı yüz atamayı nasıl yaptınız?

AHMET AYDIN (Devamla) – Yine, değerli arkadaşlar, tabii ki daha önceki haftalarda oylanan bir grup önerimiz vardı. Meclisimizin bir aylık çalışma saatini belirleyen ve gündemini belirleyen grup önerimiz vardı; oylanmıştı, kabul edilmişti. Bu grup önerimiz de olduğu için Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aydın.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yoklama istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Yoklama talebinde bulunan arkadaşların isimlerini tespit edeceğim: Sayın Anadol, Sayın Hamzaçebi, Sayın Korkmaz, Sayın Akıncı, Sayın Köse, Sayın Keleş, Sayın Koçal, Sayın Tütüncü, Sayın Ünsal, Sayın Arat, Sayın Köktürk, Sayın Bingöl, Sayın Paçarız, Sayın Karaibrahim, Sayın Koç, Sayın Ağyüz, Sayın Topuz, Sayın Ergin, Sayın Sönmez, Sayın Altay.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- (10/298) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9/6/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verdiği önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verdiği bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

3.- (10/318, 10/376) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9/6/2009 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ve saat 19.00’a kadar çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

                                                                                                                  09.06.2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu’nun, 09.06.2009 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             Hakkı Suha Okay

                                                                                                                     Ankara

                                                                                                            Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan (10/318) ile (10/376) esas numaralı Meclis Araştırma Önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurul’un 09.06.2009 Salı günlü birleşiminde birlikte yapılması ve Genel Kurulun bugün saat 19:00’a kadar çalışması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk.(CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Öztürk.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adli Tıp Kurumuna yönelik Meclis araştırma istemimize ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “denetim” kelimesi Sayın Başbakanın, bakanların ve AKP’li arkadaşlarımızın çok korktuğu bir kelime. Kişilerin, kurumların, idarenin hukuka uygun hareket etmesini sağlamada en etkili araç denetimdir. Açık ve şeffaf toplumun insanları denetimden hiçbir şekilde korkmazlar. Denetimden kaçmak, sayısal çoğunluğa ya da başkaca bir güce dayanarak yönetim ayıplarını, kusurlarını ve kötü işleyişi örtmeye, saklamaya çalışan anlayışın demokratik hukuk devletinde yeri yoktur. Demokratik hukuk devletinin parlamentosu ise sayısal çoğunluğa dayanarak denetim yollarını tıkamaz, yürütmenin, idarenin hatta kendi eylem ve işlemlerinin denetlenmesinin yollarını açar, kolayca denetlenmesinin koşullarını yaratır. Hiçbir acil iş denetimden daha acil olamaz, acil işler bulunduğu gerekçesiyle denetim hakkından vazgeçilemez, denetim görevi ertelenemez; denetim hakkını kullanmak isteyenler de işleri yavaşlatmakla, tıkamakla suçlanamaz. Sayın Başbakanın her vesileyle söylediği gibi Meclisi muhalefetin tıkadığı anlayışının demokratik hukuk devletinde yeri yoktur.

Şimdi bakın, denetim görevi nedeniyle denetim görevini çok gören bir AKP çoğunluğunda 2007 seçimlerinden sonra bu Mecliste 22 Temmuz seçimlerinden bu yana 249 birleşim olmuş, 1.328 saat çalışması var, bunlardan 247 toplantı yeter sayısı istenilmiş, 76’sında toplantı yeter sayısı bulunamamış ve 453 karar yeter sayısı istenilmiş, 196 karar yeter sayısı bulunamamış. Karar yeter sayısı ve toplantı yeter sayısı bulunmayan toplam sayı 272’dir, 10’ar dakikayla çarparsanız 2.720 dakika yapar. Şimdi, denetimden kaçanların, aksine Parlamentonun çalışmasını nasıl engelledikleri ortadadır. Karar ve toplantı yeter sayısını dahi bulamayan bir partinin Meclisin denetim yoluyla tıkandığı noktasında şikâyet etmeye hakkı yoktur.

Değerli milletvekilleri, adli tıp canlılarda ve ölülerde travmanın kanıtlarını, etkilerini, nedenlerini ve sonuçlarını değerlendiren, yargıya yansıyan tıbbi konularda değerlendirme yaparak sonuçların yasal bir dile dönüşmesini sağlayan bir tıp disiplinidir. Yargı, adli sistemi, ölüm kimliklendirme, işkence, cinsel saldırı, kaza, yaralanma, zehirlenme, aklı başında olma, hekim sorumluluğu ve buna benzer geniş bir alanda verilen bilirkişilik hizmeti olarak da tanımlamaktadır.

Yargı organları tarafından adli tıp alanında en üst bilirkişilik müessesi olarak kabul edilen Adli Tıp Kurumunun verdiği raporlar adalet sistemimizde tek belirleyici etkiye sahiptir. Mahkemeler Adli Tıp Kurumunun verdiği raporlara itibar ederek karar vermektedirler. Adli Tıp Kurumu Türkiye'nin resmî bilirkişilik kurumudur. Yargıtay, Adli Tıp Kurumundan rapor alınmadığı nedenle pek çok kararları bozup geri göndermektedir.

Adli Tıp Kurumu Adalet Bakanlığının bağlı kuruluşudur. Adli tıp alanında yaşamsal öneme sahip raporlara imza atan Kurum Başkanı ve Kurul üyeleri evrensel, akademik ve etik değerlerin aksine siyasi iktidarların tercihine göre üçlü kararnameyle atanmaktadır. Kurum Başkanı, Adalet Bakanının teklifi, Adalet Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanının üçlü imzasıyla atanmaktadır. Dairelerin başkanları, kurulların üyeleri ve başkanları ise Kurum Başkanının önerisi, Adalet Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanın onayıyla atanmaktadırlar. Böylece, bilirkişileri atayanlar da, sicil amirliğini yapanlar da, denetleyenler de aynı kişiler olmaktadır.

Bu durum, bilirkişilik kavramına aykırılıklar oluşturmaktadır çünkü bilirkişilik, hizmetin niteliği gereği herhangi bir konuda verilecek objektif, teknik ve bilimsel görüş bildirme işidir. Bilirkişiliğin esası, bilimsel görüşün özgürce sunulabilmesidir. Bilirkişiliğin öncelikli kuralı ise tarafsız olmaktır oysa Adli Tıp Kurumu devletin bir kurumu olmanın da çok ötesinde özerk de değildir. Doğrudan Adalet Bakanlığına bağlı, her şeyiyle siyasi iktidarların vesayeti altındadır. Adli Tıp Kurumunun sadece devlete değil aynı zamanda siyasi iktidara da endeksli olarak hizmet yürütmesi nedeniyle verilen kararların bilimsel güvenilirliğine kuşku düşüyor.

Bu durum, konusunu iyi bilen, yön gösterme konusunda en çok bilenen, ibrelerin en ehil olanını göreve getirmek yerine, çoğu zaman sırf iktidara yakın oldukları için bilirkişilik yönünden ehil olmayan kişilerin göreve gelmesine neden olmaktadır. Gerçek uzmanlar bir masa, iki sandalye usulü açılan adli tıp şubelerine sürgüne gönderilmektedirler.

Özellikle, son yıllarda Adli Tıp Kurumu, düzenlediği raporlar  nedeniyle toplumda infiale neden olmakta ve haklı ya da haksız son derece ağır ve şiddetle eleştirilmektedir. Hatta 2003 yılı başında zamanın Adalet Bakanı Sayın Çiçek, bilirkişilik müessesesinin kirlendiğini, adli tıp yetersizliğinin yargıyı erozyona uğrattığını ve işlerin yürümediğini söylemiştir. Türkiye'nin adli tıp alanındaki en büyük bilirkişilik kurumu olan Adli Tıp Kurumu, bilirkişiliğin en öncelikli koşulu olan güvenilirliğini bütün toplum nezdinde kaybetmiştir. Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan bilirkişi raporlarına bugün artık hiçbir yurttaşın güveni kalmamıştır. Neredeyse görsel ve yazılı basında Adli Tıp Kurumunun tartışılmadığı, haber çıkmadığı gün yok gibidir. Adli Tıp Kurumunun cinsel saldırı suçlarında mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulmadığı yönünde verdiği raporlar, işkenceler konusunda verdiği raporlar bardağı taşırmıştır, toplumun sabrını taşırmıştır. Herkes bir gün mağdur, hak arayan, kanıt arayan konumunda olabilir. Bu nedenle meselenin özü gerçekten hukuk devleti olabilmektir. Bunun için Adli Tıp Kurumunun içine düştüğü bu durumdan ivedilikle kurtarılması ve kaybolan itibarının yeniden kazandırılması, yeniden güvenilir bir bilirkişi kurumu hâline getirilmesi, toplumda yaşayan herkes için bir gerekliliktir. Bunun için de insanları, mağdurları, hastaları, cesetleri, yargı kararlarının temelini teşkil eden kanıtları, siyasetin, ön yargının, hukuksuzluğun gölgesinden kurtarabilmek gerekir. Bunun da yolu Adli Tıp Kurumunun A’dan Z’ye mercek altına alınarak Kurumun işleyişini, personelin çalışma şeklini ve koşullarını, Kurumun güven kaybının nedenlerini, çalışanların sorunlarını araştırarak, Adli Tıp Kurumunun yeniden güvenilir kurum hâline gelmesi için alınması gerekli önlemlerin ve yapılması için lazım gelen çalışmaların ivedilikle Meclis tarafından tespit edilmesidir. İşte, biz bu araştırma önergesini bu nedenle verdik değerli milletvekilleri.

Sayın Adalet Bakanına soru sordum, soru önergesi verdim, on yedi tane soru sordum. Sayın Bakan soruma verdiği yanıtlarda diyor ki: “Adli Tıp Kurumu dünyanın en saygın adli tıp kurumları arasına gelmiştir.”

Adli Tıp Kurumunun dünyanın en saygın adli tıp kurumlarından birisi hâline geldiği gerçeği doğru değildir çünkü bizim ülkemizdeki örgütlenme ve yapılanmaya benzer bir adli tıp kurumu dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur. Bunu, yine Adli Tıp Kurumları Uzmanları Derneğinden bir kişi, doçent doktor açıklamıştır değerli arkadaşlarım. Çünkü, diğer ülkelerdeki yapılanma her üniversitenin içerisinde bir kürsü şeklidir. Bugün Türkiye’de 53 tane tıp fakültesinin olduğunu biliyoruz, 48 tanesinde adli tıp kürsüsü var ancak hiçbir kürsü bu görevi yerine getirmiyor. Çünkü, savcılar genellikle her işi Adli Tıp Kurumuna gönderiyorlar ve Adli Tıp Kurumunda mağdur ile şüpheli aynı araçta taşınıyor.

Yine, Sayın Bakan soru önergeme verdiği yanıtta diyor ki: “Adli Tıp Kurumu çok modern bir hâle geldi.”

Değerli arkadaşlarım, şimdi, ona hemen bir yanıt yine adli tıp uzmanlarından geliyor: “Adli tıp kurumlarında ne branş uzmanları var ne de gerekli aletler var.” Daha geçenlerde ayrılan Adli Tıp Kurumu Başkanı, daha önce, bu İktidar döneminde getirilmişti, onun gazetede açıklamaları var, hiçbir laboratuvarın çalışmadığı, doğru dürüst alet ve edevatın olmadığı şeklinde açıklamaları var. “Bir steteskop dahi yok.” diyor bu elimdeki belgelerde. Ya bu insanlar yalan söylüyor ya da kamuoyuna açıklama yapanlar yalan söylüyor değerli arkadaşlarım. “Gerek tıp öğrencileri gerekse uzmanlık öğrencileri olgu sıkıntısı çekiyor.” diyor. Yine, bir adli tıp hocamız diyor ki: “Biz otopsiyi kendi şeyimizde yapamıyoruz, gidiyoruz Adli Tıpta yapıyoruz. Bu, sorunlar, yükün artırılmasına neden oluyor.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)- Yine Sayın Bakan benim sorduğum bir soruya verdiği yanıtta -Adli Tıp Kurumu bilimsel verilere göre çalışıyormuş- ben “Hangi ilkelere göre çalışıyor?” dedim, “Bilimsel verilere göre çalışıyor.” dedi.

Değerli arkadaşlarım, bilimsel verilere göre çalışan Adil Tıp Kurumu aynı konuda üç tane rapor veriyor. Bilim tektir değerli arkadaşlarım. Daha önce Üzmez’i kurtaran bir rapor veriyor. Aynı Adli Tıp Kurumu, şimdi Üzmez’i üzecek bir rapor veriyor. Bu ne biçim bilimsel verilere göre çalışmaktır? Reşit olan Gamze Özçelik’in ruh ve beden sağlığının bozulduğu yönünde rapor veriyor, on üç-on dört yaşındaki bir kıza cinsel sadırı suçu işleniliyor ve buna çocuk psikiyatrı olmadan muayene yapılarak bu insana ruh ve beden sağlığının bozulmadığı yönünde rapor veriyor. Bu ne biçim bilimsel çalışmaktır? Bunun neresi hak ve adalet kurallarıyla bağdaşıyor? Bugün toplumda bu Adli Tıp Kurumuna karşı isyan duyguları vardır. Herkes haykırıyor. AKP’li arkadaşlarım da aslında bu haksızlığı görüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztürk lütfen sözünüzü bitiriniz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Ama değerli arkadaşlar, bunları gidermenin yolu Adli Tıp Kurumunun üzerine korkusuzca gitmektir. A’dan Z’ye neşteri vurmaktır.

Cumhuriyet Halk Partisinin görevi de Parlamentonun görevi de usulsüzlüklerin üzerine gitmektir. Usulsüzlükleri, kanuna aykırılıkları kim yaparsa yapsın üzerine gitmemiz lazım.

Bunları söyleyen bilim adamları. Cinsel saldırı suçuna uğrayan bir insanın -Türk Ceza Muhakemeleri Kanunu ile bir çocuğun ifadesinin alınması kurallara bağlanmıştır- on kez ifadesinin alındığını oradan istifa eden çocuk psikiyatrı söylüyor.

Bunun üzerine gitmek bir toplumsal gerekliliktir değerli arkadaşlarım. Özellikle AKP’li milletvekili arkadaşlarıma söylüyorum: Biz bunu getirirken siyasi eksene oturtturmadık. Bunun tüm, herkesin ihtiyacı olduğunu bilerek, AKP’lilerin de, CHP’lilerin de, MHP’lilerin de, toplumdaki her kesimin bunun üzerine gidilmesi ihtiyacını duyduğumuz için bunu bilimsel bir eksene oturtarak getirdik.

O nedenle, AKP’li arkadaşlarımın da buna destek vermesini istiyorum. Tüm Meclisin bu önergemize destek vermesini istiyorum ve bunun kabul edilmesini istiyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.07

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.19

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde söz sırası Van Milletvekili Fatma Kurtulan’a ait.

Buyurunuz Sayın Kurtulan. (DTP sıralarından alkışlar)

FATMA KURTULAN (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son dönemde Adli Tıp Kurumunda yaşananlara dair CHP tarafından verilen araştırma önergesinin lehinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yargı sisteminde “resmî bilirkişi” olarak tanımlanan ve hazırladığı raporlarla davanın seyrini tümden değiştirebilen Adli Tıp Kurumunun bilimselliği ve bağımsızlığı, ne yazık ki gelinen aşamada tartışma konusu olmuştur. Görev süresince hükûmetlerin Kurum üzerindeki baskıları, yapılan atamaların siyasi olduğu iddiaları, Adli Tıp Kurumunun tarafsızlığını ve bilimselliğini tartışmalı duruma getirirken, yakın bir tarihte yaşanan ve bir çocuk istismarından yargılanan Vakit gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez davasıyla bu tartışmalı durum tekrar gündeme gelmiştir.

Kurum başkanının her Hükûmet döneminde değiştiği ve atamalarda bilimsel yeterliliği dikkate almayan Adli Tıp Kurumu, Üzmez davasında da mağdur hakkında “Ruh sağlığı bozulmamıştır.” raporu vermiş, mağdur tekrar kurula sevk edildiği gün ise, Doçent Doktor Ayten Erdoğan’ın “Bu kuruldan B.Ç.’nin ruh sağlığının bozulmadığı kararı çıkacak.” gerekçesiyle istifa ettiği kamuoyuna yansımıştır. Kuruldan şimdiye kadar görevlendirilen ilk çocuk psikiyatristi olan Doçent Erdoğan istifa dilekçesinde “Çocuğun ruh sağlığının bozulmaması mümkün görünmemektedir. Bu yöndeki tespit ve değerlendirmelerimi diğer kurul üyelerine bildirmemden itibaren, başta daha önce mağdura ‘ruh sağlığı bozulmamış’ raporu veren eski kurul üyeleri ve Adli Tıp Kurumunda çalışan birçok üye ve yönetici tarafından eleştirilere ve yıpratmalara maruz kalmaktayım. Bu ortamda Genel Kurula girip vakayı sağlıklı şekilde değerlendirmem mümkün olmayacaktır.” ifadeleri yer alıyordu.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hayati öneme sahip bu itiraflar, Adli Tıp Kurumunun tarafsız bir kurum olmaktan çok uzaklaştığını ve kararlarını etki altında kalarak verdiğini açık bir şekilde ortaya koymuştur. Özellikle son zamanlarda Kurumun çocuk istismarı olaylarında verdiği raporlar, kamuoyunda Kuruma karşı ciddi kuşkular uyandırmıştır. Son olarak, cinsel istismara maruz kalan bir kız çocuğu için ruh sağlığının bozulmadığı yönünde verdiği karar şüpheleri artırmıştır. Adli Tıp Kurumu Başkanı Doçent Doktor Haluk İnce’nin Başkanlığında 40 kişiden oluşan kurul, Vakit gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez’in cinsel istismarına maruz kaldığı iddia edilen B.Ç’ye yeniden bir dizi test yapmış ve kurul üyelerinin çoğu B.Ç’nin beden ve ruh sağlığının bozulduğu yönünde görüş bildirmiştir. Bu durum, Adli Tıp Kurumunun bilirkişiliğinin en öncelikli şartı olan güvenilirliğini toplum gözünde kaybettiğini göstermektedir. Bu duruma benzer kaç olayın yaşandığı, kaç davanın Adli Tıp Kurumunun taraf gözeterek verdiği raporlar neticesinde mağdur aleyhine sonuçlandığı, araştırılması gereken birçok önemli husustur. Çünkü Adli Tıp Kurumunun verdiği raporlar, davalarda çok belirleyici bir rol oynamakta ve mahkemeler bu raporları dikkate alarak karar vermektedirler. Bu olay da bildiğimiz gibi üstü örtülmeye ve kamuoyuna unutturulmaya çalışılmıştır. Neredeyse Hüseyin Üzmez’i mağdur gösterecek bu dava, kadın kurumlarının olayın takipçisi olması neticesinde gündemde kalmış ve Adli Tıp Kurumunun taraflı ve bilimsellikten uzak kararları teşhir edilmiştir. Büyük bir kararlılık ve dayanışma içinde birçok kadın cinayeti davasında olduğu gibi bu davanın da akıbetini değiştiren kadın kurumlarının mücadelelerini buradan selamlamak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tartışmalar ve iddialar göstermektedir ki önümüzde çözüme kavuşturulması gereken bir sorun vardır. Adli Tıp Kurumu yalnızca Hüseyin Üzmez davası ile tartışmalı duruma gelmemiştir, bundan önce de verdiği çoğu rapor tartışma konusu olmuş ve yüzlerce “Ruh sağlığı bozulmamıştır.” yönünde görüş bildirilen dosya, mahkemelerce, uzman olmayan kişilerce rapor verildiği gerekçesiyle geri gönderilmiştir.

Adaletin doğru işletilmesi için mahkeme kararlarında belirleyici bir etkiye sahip olan Adli Tıp Kurumunun inceleme altına alınarak adli görevleri bakımından bağımsız bir statü kazandıracak düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Bu Kurumun kararlarını taraf gözetmeden alabilmesi, siyasetin etkisinde kalmaması ve toplum nezdinde tartışmalı duruma gelen konumundan kurtulması için yeni bir yapılandırmaya ihtiyaç vardır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kurtulan.

Aleyhinde, Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın.

Buyurun Sayın Yalçın.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Çok değerli milletvekilleri, Adli Tıp Kurumunda yaşanan gelişmeler ve bilirkişilik müessesesinin incelenmesi adına Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen Meclis araştırması açılması önergesi üzerinde, aleyhte söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, aleyhinde söz aldığım araştırma önergesi çok önemli bir konuya ilişkindir. Bu konudaki fikirlerimi Adli Tıp Kurumunda çalışan, görevini layıkıyla yapan, görevinde yetkin olan insanları incitmeden anlatmaya çalışacağım ama ne kadar başarılı olabilirim bilemiyorum.

Adli Tıp Kurumu, önemli yapısal sorunları olan, varlığı, fonksiyonu, uygulamaları sıkça tartışılan bir kurum hâline gelmiştir. Ancak Adli Tıp Kurumunu toplum gündemine esas olarak taşıyan konu ise basında “Üzmez Davası” olarak yer alan on dört yaşında bir kız çocuğu ile ilgili yaşanan süreç ve verilen rapor olmuştur. Kurumdan cinsel saldırıya maruz kalmış bir kız çocuğu için “Ruh ve beden sağlığı bozulmamıştır.” şeklinde verilen rapor neticesi şüpheli tahliye edilmiş, toplumda infial uyanmış ve bir kurul üyesi önemli iddialar ortaya atarak Kurumdan istifa etmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi ise dördüncü kez muayene edilen bu kız çocuğu için aynı kurumdan, aynı kuruldan ruh ve beden sağlığının bozulduğuna ilişkin bir rapor verildiğini hep birlikte takip ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, böyle bir şey nasıl olabilir? İlk verilen rapor için toplumda nasıl kuşkular uyanmışsa, bu raporun nasıl baskılar altında verildiğine ilişkin iddialar gündeme gelmişse bu ikinci rapordan sonra da en azından zanlı tarafından bakanlar için bu raporun da şaibelerle dolu olduğu iddia edilecektir. Böyle bir olayın olması en başta Adli Tıp Kurumunu yıpratmıştır. Kamuoyundaki olan infiale göre ya da kamuoyu baskısına göre farklı raporlar verebilen bir kurum hâline gelmiştir Adli Tıp Kurumu.

Değerli arkadaşlarım, bir şeyi daha burada ifade etmek istiyorum: Üzmez olayı medyatik bir olay olmasaydı, kamuoyunda gündeme gelen bir olay olmasaydı, birtakım sivil toplum kuruluşları bu konunun üzerine gitmeseydi bu Adli Tıp Kurumu raporu dosyaya girecek ve bu rapor doğrultusunda işlem yapılacaktı. Bu nasıl bir haksızlıktır? Benzer durumda olan birçok insan için böyle bir yol açılmamışken kamuoyunda oluşan baskılar neticesi Adli Tıp Kurumunun güvenilirliğini tartıştıran bir durum ortaya çıkmıştır.

Sayın milletvekilleri, bu raporla ilgili olarak Kurum içerisindeki rahatsızlığını ifade edip istifa eden Doçent Doktor Ayten Erdoğan neler söylemiştir, birlikte bakalım: “Ben, Kayseri'nin bir köy lisesinden mezun olan, öğretmen bir babanın 7 çocuğundan biriyim. Çocuklarının hepsini üniversite okutan bir babanın kızıyım. Kendimi kardelenler olarak görüyorum.

Üniversite, lise hayatımı devlet bursları ile geçirdim ve bu nedenle devlete ve halkıma borcum var. Meslek hayatım boyunca hep doğruyu yapmaya, dürüst olmaya çalıştım ve böyle yetiştirildim.

Adli Tıp Kurumuna girmem tesadüfen oldu. Üç buçuk yıl önceydi, uzmanlığımı aldıktan sonra özel bir hastanede çalışmaya başladım. Yirmi beş yıllık hekim olarak hep devlet kurumlarında çalışmıştım ve doyurucu olmadığını hissettiğim özel sektörden sıkıldım. Bakanlığa başvurumun ardından Adli Tıp Kuruluna atandım. Kuruldaki ilk görevim raportörlüktü ve altı ay bu şekilde çalıştım.

Altı aylık dönemde kuruldaki tüm eksiklikleri gözlemledim ama sadece raportör olduğum için muayeneler yapmama izin verilmedi. Ben gelen kişilere bakamadım. O zamanki yetkiliye çıkarak ‘Biz 25 uzman olarak kurula atandık ve diğer arkadaşlar muayene yapıyorlar ama ben yapamıyorum.’ dedim. Bu durum Kurul Başkanına aktarılmış ve bana bir muayene verildi. Muayeneyi yaptıktan sonra kaşeyi bastım ama bana sadece 'bakacaksın' dendi; ilginçti. Eksiklikleri gördüm...

Daha sonra Zonguldak Üniversitesinde göreve başladım ve doçentliğimi bir buçuk yıl sonra aldım. Kurulda geçirdiğim süre tesadüf değildi ve orada misyon üstlenmem gerekiyordu. Ben tekrar atama istedim ve kamuoyunun yakından bildiği olay o anda meydana geldi. Benden önce Çapa’dan başka bir çocuk psikiyatristinin atanması olacaktı ama gerçekleşmedi. Ben atama için kimseyle de görüşmedim. Ayrıca, davayla da herhangi bir ilgim yoktu, sadece basından takip ediyordum ancak çocukların mağduriyetini biliyordum.

6. İhtisas Kurulunda göreve başladım. Çocuklar için uygun ortamı sağlarım diye düşündüm ve mücadele ettim. Dört ay boyunca doğruyu yapmak uğruna taviz vermedim. ‘Uyumlu ol’ mesajları verildi. ‘Bir şey değiştirmeye çalışma’ mesajları aldım. Örneğin, çocukların 7 kişinin önünde muayene edilmesine karşı çıktım.

Konunun uzmanı olmayan kişiler suçlayıcı sorular soruyorlardı. Çocuklar ağlıyor, kendilerini yerlere atıyorlardı. Buna izin veremezdim. Çocuğu korumam gerekirken taciz eden konumuna düşüyordum.

Tüm dünyada; Avrupa ve Amerika’da nasıl muayene edildiğini araştırdım. Avrupa’daki yetkililerle görüştüm, kongrelerde konuştum. Görevim sürerken aksaklıklarla ilgili pek çok dilekçe yazdım. Bazıları işleme sokulmadı, bazılarına da cevap verilmedi. Orada yaşanan sorunların üstlere, yani Adalet Bakanına, Başbakana, Cumhurbaşkanına iletildiğini sanmıyorum.

Bas bas bağırdım ve yanlışlıkları söyledim. Tek bir çocuk psikiyatristi vardı ve tüm Türkiye’den görüş alınması gereken dosyalar geliyordu. Bazı vakalarda 2011'e tarih veriliyor.

Dört aylık dönemde bin çocuk gördüm. Eski Kurum günde 70 çocuğa bakıyormuş. Bir kişi günde 10-12 kişiye bakabilir. Adli vakalarda bu sayı daha az oluyor. Sayıyı, her gün, 12 çocuk ve 5 yetişkin olarak belirledik. Ama bu sayılar aşılıyor, günlerce saat sekize kadar bakmaya devam ediyordum. Benim isteğim dışında eklenen kişiler de geliyordu. Gece de kalmayı teklif ettim... “

Değerli arkadaşlarım, şöyle devam ediyor Doçent Doktor: “Dosyayı günlerce inceledim. Bütün diğer vakalarda olduğu gibi kurula çıkmadan bir hafta önce 6. Kurulda vakayı görüştük. Orada kurul üyeleri ‘Sen bu konuda uzmansın, ne düşünüyorsun?’ dediler. ‘Ruh sağlığı bozulmamış kararı veren üstler var. Benim aynı fikirde olma zorunluluğum olmadığı için konuşmayayım’ dedim. Çok ısrar ettiler, fikirlerimi paylaşmam da gerekiyordu zaten. Ben de vakayı görmediğimi ama dosyayı incelediğimi ve ‘ruh sağlığının bozulması gerekiyor’ sonucuna vardığımı söyledim. ‘Kendisini de görmek gerekir ama soruyorsanız bozulmamıştır’ dedim.”

Değerli arkadaşlarım, bu mülakat daha da devam ediyor. Burada söylemek istediğim şey özetle şudur: Türkiye’de en önemli kurumlardan, bir teknik kuruldan baskı gördüğü için istifa eden bir doçent doktorun ifadeleridir bu ifadeler. Cinsel istismara maruz kalmış çocuklarımızın hangi şartlar altında rapora götürüldüğü, incelendiğinin çok çarpıcı açıklamalarıdır.

2 tane kız çocuğu babası olarak bu satırları okurken benim de ruh sağlığım bozuldu. Bu çağda, bu yüzyılda Türkiye böyle bir ayıba daha fazla katlanmamalıdır değerli arkadaşlarım. O açıdan, ben, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilmiş bu önergeyi çok önemsiyorum.

Değerli arkadaşlar, söz almışken bir hususu daha ifade etmek istiyorum. Burada kamuoyu hep bu konuyla ilgili verilen raporu tartıştı. Rapor verilen, aleyhine ve lehine rapor verilen kişinin ideolojik kimliğini tartıştı, ideolojik kimliğiyle ilişkili olan konuları ve kimseleri tartıştı. Oysa bu tartışmada bana göre en çok yer alması gereken bir husus vardı, o da şu:

Değerli arkadaşlar, bir cinsel saldırının bir insanın ruh sağlığını bozup bozmadığına göre bir artırım nedeni nasıl olur? Bunu hiç kimse tartışmadı. Nasıl bir çocuk olabilir ki kendisine karşı yapılan bir cinsel saldırıdan rahatsız olmasın, bu cinsel saldırı sebebiyle ruh ve beden sağlığı bozulmasın? Bu nasıl kabul edilebilir? Yani bir cinsel saldırının bir insanın ruh sağlığını, beden sağlığını bozup bozmayacağını tartışmak abesle iştigaldir. Her cinsel saldırı gerek çocuk olsun gerek yetişkin olsun mutlaka o kişide ruhsal ve bedensel travmalar yapmaktadır. Böyle bir kriterin Ceza Kanunu’nda yer alması bana göre son derece yanlış ve son derece sakıncalıdır. Bu konu gündeme gelmişken işin bir de bu boyutunu tartışmanın doğru olacağını düşünüyorum.

Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar bu konuyu bir şekilde gündeme getirmiş oldular, biz de fikirlerimizi ifade ettik. fakat burada yalnızca “Adli Tıp Kurumunda neler oluyor”u tartışmak, bunu araştırmak bana göre yetmez. Burada bir hukuk hatası da yapılmaktadır. Bildiğimiz gibi, adliyeler Anayasa’daki pozisyonlarına göre bağımsızdır, tarafsızdırlar. Adli Tıp Kurumu Kanunu’nda Adli Tıp Kurumuna verilen görev ise, hâkimliklerin, savcılıkların kendisinden teknik görüş alabileceği bir bilirkişi kurumu olarak öngörülmüştür ve kuruluş kanununda da Adalet Bakanlığına bağlı bir kurum olarak tanımlanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

RIDVAN YALÇIN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, yargı bağımsızken, hâkim, savcılar anayasal güvenceler altında çalışırken, birçok kararın değişmesine yol açan, birçok kararın esas gerekçesi olan bilirkişi kararlarının taraflı makamlar tarafından veriliyor, üretiliyor olması yargının bağımsızlığı mantığıyla çelişen bir durumdur. Onun için burada yapılması gereken önemli bir husus daha var ki, o da adliyelere bilirkişilik yapan -ki, bu bilirkişilik çok alanda olabilen bir şey- trafik kazalarında olabilen bir şey, cinsel istismar suçlarında, şüpheli ölümlerde, ruh ve beden sağlığının kaybedilmesinde, sakatlık, malullük durumları gibi sayısız alanlarda bilirkişilik yapan bir kurumun Adalet Bakanlığına bağlı kalması bilirkişilik müessesesinin, bağımsız, tarafsız yargıyla aynı eklemde olması gereken bilirkişilik müessesesinin devlet tarafından kontrol ediliyor şeklinde devamı Türk hukuk sisteminde daha fazla götürülemeyecek bir sakatlıktır.

Bu önerge vesilesiyle konunun bu şekilde gündeme gelmesini talep ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yalçın.

Aleyhine Giresun Milletvekili Nurettin Canikli.

Buyurunuz Sayın Canikli.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hepinizin bildiği gibi, şu anda Meclis çalışmaları geçen hafta grubumuzun önerisi doğrultusunda şekillendi ve çalışma saatleri, içeriği buna göre belirlendi ve bu çalışmalarımızı da bu çerçevede yürütüyoruz.

Tabii, değerli arkadaşlar, geçen hafta sıkıntılı bir ortamda bu görüşmeler yapıldı ve grup önerileri getirildi, diğer siyasi parti grupları da kendi önerilerini getirdiler. Grubumuzun önerisi kabul edilince böyle bir zaman ve içerik oluştu, bu şekilde yürütüyoruz.

Biz -geçen hafta yaptığımız, buradan, bir konuşmada da ifade etmiştim, bugün de tekrarlamakta fayda görüyorum- bu çalışma içeriği, görüşeceğimiz konular, yani haziran sonuna kadar planlanan ve Genel Kurulda görüşülmesi düşünülen ya da dizayn edilen içerikle ilgili olarak da diğer gruptaki arkadaşlarımızla bunu değerlendirebiliriz, tartışabiliriz, değiştirebiliriz. Bu konuda açığız.

Ayrıca, denetim konularıyla ilgili olarak da yine talep olduğu takdirde muhalefete mensup arkadaşlarımız tarafından, gündemi, denetim konuları da görüşecek şekilde yeniden düzenleyebiliriz. Buna da açığız, buna da herhangi bir… Ve biz bunu aslında arkadaşlara da ifade ettik, buradan da açıkladık.

Ayrıca, bizim, haziran sonuna kadar öncelikli olarak görüşülmesinde fayda gördüğümüz, Hükûmetimizin fayda gördüğü on beş tane kanun tasarısı var. Bunların bu temmuza kadar görüşülmesinin uygun olacağını düşünüyoruz. Bunların önemli bölümü zaten kamuoyunun, yakından ilgilendiren, beklediği, iş âleminin ve diğer grupların beklediği önemli tasarılar söz konusu, önemli düzenlemeleri içeren tasarılar söz konusu.

Elbette şu anda yürütmeye çalıştığımız yöntemle çok verimli bir sonucun alınabilmesinin de mümkün olmadığı açık. Belki bunların içerisinde görüşülmeyi bekleyen bu tasarılar bir an önce yasalaşsa birçok vatandaşımız sıkıntıdan kurtulacak. Mesela bunlardan en ilginç örneği, şu anda gündemde olan Gelir Vergisi Kanunu’ndan sonra görüşmeyi planladığımız kredi garanti fonu oluşturulmasına ilişkin kanun tasarısı. Son derece önemli. Özellikle KOBİ’lerin finansman ihtiyaçlarının giderilmesi ve bu yükten kurtarılması noktasında önemli rahatlama sağlayacak olan hükümler içeren bir düzenleme, bir tasarı.

Eğer belki bu, daha verimli çalışma imkânına, daha etkin çalışma imkânına kavuşabilse şu anda Meclis Genel Kurulu, bu düzenleme de kanunlaştığı takdirde KOBİ’ler başta olmak üzere özellikle yaşanan kriz nedeniyle sıkıntı içerisinde olan, finansman sıkıntısı içerisinde olan birçok, binlerce firma buradan fayda sağlayacak, rahatlayacaklar ve bu ülkeye, ekonomiye katkı sağlayacaklar, hizmet edecekler, hizmet etmeye devam edecekler. Bu gecikme nedeniyle bunları çıkaramıyoruz maalesef. Çıkaramadığımız için de insanlarımızın, kamuoyunun, iş âleminin beklediği bazı düzenlemeleri -gecikiyor- gerçekleştiremiyoruz, sonuçlandıramıyoruz. Bizim tekrar bu önerimiz bir an önce tekrar bunların sonuçlanması.

Ayrıca komisyonlarda bekleyen önemli tasarılar var. Onlar belki bugün, bu hafta içerisinde Genel Kurulun gündemine gelecek, onları da görüşmemiz gerekecek. Mesela Çek Kanunu bunlardan bir tanesi. Son derece önemli, hayati önemi haiz düzenlemeler içeriyor ve toplumun çok önemli bir kesiminin beklediği, yaşanan sıkıntılar nedeniyle zora düşmüş olan iş adamlarımızı, çek kullanıcılarını rahatlatacak olan düzenlemeler içeren bir kanun tasarısı. Dolayısıyla bunların da bir an önce konuşulması, görüşülmesi gerekiyor. Sanıyorum, bu bahsettiğim tasarıların bir an önce yasalaşması noktasında tüm milletvekillerimize değişik çevrelerden baskıların geldiğini de ben biliyor ve tahmin ediyorum. Dolayısıyla belki hepimize düşen görev bu noktada, acil, öncelikli, gerçekten toplumdaki sıkıntıları rahatlatacak binlerce, on binlerce iş adamının şu anki darboğazdan kurtarılmasına katkı sağlayacak olan bu düzenlemelerin bir an önce burada görüşülüp yasalaşması gerekiyor.

Yine aynı çerçevede Kat Mülkiyeti Kanunu’nda değişiklik yapan bir tasarı var. Hepiniz biliyorsunuz, uygulamada sıkıntı var, iskân ruhsatlarının alınmasına ilişkin. Çok da sınırlı bir süre söz konusu. Bu süre içerisinde şu andaki mevzuata göre birçok, binlerce vatandaşımızın, insanımızın mağdur olacağı kesin. Bu mağduriyeti ortadan kaldırmayı hedefleyen ve sağlayacak olan bir düzenleme tasarısı. O da bekliyor, gelecek, komisyonlarda.

Dolayısıyla bütün bunları hep birlikte görüşebiliriz, uzlaşabiliriz. Biz hepsine açığız. İçerik olarak yeniden belirlenmesine açığız. Yani haziran sonuna kadar hangi tasarıların öncelikli olarak görüşülmesi konusunda muhalefete mensup arkadaşlarımızla, gruplarımızla görüşmeye açığız. Denetim konularını yeniden dizayn etmeye, organize etmeye açığız. Her şeyi konuşmaya, saatleri tartışmaya açığız. Bunu aslında biz diğer grup başkan vekili arkadaşlarımıza dün ilettik bu görüşlerimizi, kanaatlerimizi. Burada da ifade ediyorum. Amacımız da bir an önce, acil olan bu tasarıların yasalaşması ve Meclisimizin de daha etkin, daha verimli çalışması ve belki de, işte, temmuz başına gelindiğinde… Gerçekten çok yoğun bir çalışma dönemi geçirildi, bütün milletvekili arkadaşlarımızın bir tatile ihtiyacı var. Tabii, aslında sadece tatil demek mümkün değil çünkü başka, bu sefer seçim bölgelerimizdeki çalışmalar başlıyor. Amacımız, hedefimiz, temennimiz ve beklentimiz de haziran sonuna kadar, acil olarak gördüğümüz, değerlendirdiğimiz bu düzenlemeleri yasalaştırarak Meclisi Temmuz 1 itibarıyla tatile sokmak. Bu çerçevede biz, muhalefete mensup gruptaki arkadaşlarımızın, grup başkan vekillerimizin, gruplarımızın önerilerini bekliyoruz ve önerilerine de açığız. Burada ya da başka yerde, istedikleri yerde, tekrar söylüyorum, çalışma saatlerini değerlendirebiliriz, yeniden dizayn edebiliriz, içeriği, yani görüşülmesi gereken kanun tasarılarını konuşabiliriz ve her şeyi, denetim konularını konuşabiliriz ama burada bizim tek hassas olduğumuz nokta, haziran sonuna kadar bu acil ve gerekli olduğunu düşündüğümüz, topluma, ülkeye katkı sağlayacağına inandığımız bu yasal düzenlemelerin bir an önce görüşülmesi, kanunlaşması ve hizmet eder hâle gelmesi.

Bu uzlaşma ve biraz önce yaptığım bu çağrı çerçevesindeki mutabakat olduğu takdirde, biz AK PARTİ Grubu olarak da buna olumlu yaklaşacağız ama bu oluşana kadar da, elbette şu anda bir çalışma takvimi ve yürütülen bir -şu anda- içerik var Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda. Bu olmadığı takdirde, elbette, Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin aleyhinde oy kullanacağız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talep ediyorsunuz oylamadan önce.

Evet, bakıyorum: Sayın Anadol, Sayın Hamzaçebi, Sayın Akıncı, Sayın Korkmaz, Sayın Emek, Sayın Süner, Sayın Kaptan, Sayın Barış, Sayın Güner, Sayın Arifağaoğlu, Sayın Karaibrahim, Sayın Ünsal, Sayın Köse, Sayın Sönmez, Sayın Bingöl, Sayın Çöllü, Sayın Aydoğan, Sayın Erenkaya, Sayın Köktürk, Sayın Coşkuner.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayımız vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- (10/318, 10/376) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9/6/2009 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ve saat 19.00’a kadar çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre vermiş olduğu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Şimdi, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler (Devam)

2.- İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın, 5582 sayılı Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 24’üncü Maddesine, Geçici Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/399) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/138)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/399 Esas numaralı kanun teklifime iç tüzüğün 37. maddesine göre işlem yapılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                      20.04.2009

                                                                                                         Prof. Dr. Esfender Korkmaz

                                                                                                                         İstanbul

BAŞKAN – Teklif sahibi olarak İstanbul Milletvekili Sayın Esfender Korkmaz, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, benim teklifim, 5582 sayılı Konut Finansmanına İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 24’üncü maddesine geçici bir madde eklenmesiyle ilgilidir. Bunun hedefi, ekonomik kriz nedeniyle işini kaybedenler içerisinde, işsiz kalanlar içerisinde eğer çalışırken konut almış olan varsa, gerek TOKİ’den gerekse banka kredisi yoluyla konut alanlar varsa, amaç, bunların bu konutlarını kaybetmemesi. Zaten işini kaybeden bir insan evini de kaybederse, bu, toplum için önemli bir handikap oluşturur, önemli bir sosyal sorun oluşturur. Bu gibilerin sayısı 200 bin dolayındadır. Dolayısıyla, eğer bu 200 bin ailenin konut kredileriyle ilgili bir çözüm getirirsek, bu 200 bin ailenin konutundan, evinden barkından olmasını önleyeceğiz.

Bu teklifte, konut kredisi alanların yahut TOKİ’den konut alanların, taksit ödeyenlerin taksitleri bir yıl için dondurulsun diyoruz. Ama bankalara olan faizi de ödensin. Nereden ödensin? İşsizlik Fonu’ndan ödensin. Eğer dövize endeksli veya döviz cinsinden kredi alan varsa, konut alan varsa bunların farkı da İşsizlik Fonu’ndan ödensin. TOKİ’den alanların bir yıl dondurulsun ödemeleri, herhangi bir faiz ödenmesin.

Değerli arkadaşlar, bir ekonomik kriz yaşıyoruz. Bunun yalnızca ekonomik boyutu yok, bir de sosyal boyutu var. Bugün işsiz sayısının 6 milyonu geçmesi ve kriz nedeniyle, yalnızca kriz nedeniyle bu yıl sonuna kadar 2 milyon kişinin işsiz kalıyor olması, mutlaka bizi, krizden dolayı, günahı olmayan ve işsiz kalan bu insanlarla ilgili bazı önlemleri almaya götürüyor ve bu önlemleri almak zorundayız. Ekonomik krizin sosyal boyutu anarşi, terör, intiharlar, iflaslar… Bunları dikkate almak zorundayız.

Değerli arkadaşlar, bu krizden çıkışın yolu önce talebi artırmaktır. Bakın, bu gibi önlemlerle tüketiciye imkânlar sağlayarak ancak krizden çabuk çıkabiliriz, ekonomide canlanma sağlanabilir. Şimdi, bugüne kadar yapılanlar hiçbir şekilde tüketiciye bir imkân sağlamamıştır. Örneğin, son açıklanan yatırım teşviklerinde de yine tüketiciye herhangi bir imkân sağlanmamıştır. Arkadaşlar, yalnızca yatırımları ve üretimi teşvik etmek yeterli değil, aynı zamanda toplam talebi artırmak için tüketimi de teşvik etmek zorundayız. Nasıl bütün dünyada tüketicinin cebine para konuluyorsa, Türkiye’de de eğer bu krizden çıkmak istiyorsak tüketiciye imkânlar sağlamak, tüketicinin satın alma gücünü artırmak zorundayız.

Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakan “Halkta para var.” diyor. Ben şimdi size soruyorum: Bir ülkede eğer 6 milyon 200 bin işsiz varsa ve işsizlik oranı, gerçek işsizlik oranı yüzde 22’lere çıkmışsa bu ülkede kimin cebinde para var demektir değerli arkadaşlar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Dolayısıyla, burada kredi kartı faizlerinin düşürülmesi gerekiyor. Bunu getirdik huzurlarınıza, reddettiniz. Kredi kartı mağdurlarının borçlarının vadeye yayılması gerekiyor. Böyle olursa tüketicinin satın alma gücü artacak, tüketici yeni talep yaratacak. Bunu da reddettiniz. Şimdi işsizlerin konut kredisini reddederseniz bu talebi artırmak için bir imkânı daha reddetmiş olacaksınız. Onun için biraz da işsizleri görelim, biraz da tüketiciyi görelim, biraz da halka inelim ve bu teklifi kabul edelim.

Teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Korkmaz.

Önerge üzerinde Muğla Milletvekili Fevzi Topuz.

Buyurunuz Sayın Topuz. (CHP sıralarından alkışlar)

FEVZİ TOPUZ (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5582 sayılı Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 24’üncü Maddesine Geçici Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, dünyayı ve Türkiye’yi etkisi altına alan ekonomik kriz giderek derinleşmektedir. Kriz nedeniyle birçok firma ve kuruluş üretimini durdurmak ya da üretimine ara vermek durumunda kalmıştır. Bu durumdan dolayı üretimini durduran veya ara veren firma ve kuruluşlar işçi çıkarmaktadır, personel azaltma yoluna gitmektedir. Bu durumdan dolayı 2008 yılının ikinci yarısından itibaren Türkiye’de ekonomik kriz daha da derin hissedilmeye başlanmıştır. AKP Hükûmetinin başta Başbakanı olmak üzere bakanları “Kriz teğet geçti.” deseler de kriz merkezden geçmiştir.

Ülkemizin değişik bölgelerinden aldığımız bilgilere göre 1 milyona yakın işçi işsizler ordusuna katılmıştır. 2009 yılında ekonomik krizin daha da ağırlaşarak gittiğini görmekteyiz. Yaz sezonunun gelmesiyle turizm bölgelerindeki hafif canlanmalara rağmen krizin eylül ve ekim aylarından sonra yine derinleşeceği görülecektir. Dünyada ve Türkiye’de yaşanan ekonomik politikalar sonuçta devletin güçsüz kalmasına neden olmuştur. Bu noktada reel sektör-finans sektörü dengesinin bozulmasına neden olmuştur.

Ekonomik krizlerde siyasi iktidarın görevi, krizin derinleşmesini ve sosyal patlamayı önlemek için ekonomik ajandalara destek sağlamaktır. Bu destek yalnız reel sektör ve finans sektörüne olmamalıdır. Tüketici ve özellikle çalışan kesim de işsiz kalanları dikkate almak durumundadır.

Hükûmet krize karşı yeterli önlemleri almakta mıdır? Soruları tartışmak artık bu noktada anlamsızlaşmıştır. Bilindiği üzere, kriz Amerika Birleşik Devletleri’nden tüm dünyaya yayıldı, nasıl olduğunu da biliyoruz. Abartılı bir şişkinliği söz konusuydu finansman sektörünün. Finansman sistemi azla yetinmeyi beceremeyen bir patolojik özellik kazanmıştı. Yatırım eğilimi çok yüksek olmasına rağmen, özellikle hane halkı yani sıradan Amerikalı, gelirinin üstünde tüketmeye başladı. Bir borç ekonomisi oluştu. Bu işi kolaylaştıran bir de finansal araçlar imal edildi. Bu araçlar öyle araçlar ki, el değiştirmeden satıcıya komisyon getiriyor. Dolayısıyla yapay bir biçimde gelişen işte bu ipotekli konut piyasasının iç yüzü dünyaya kriz olarak yansıdı. Açıkladığımız benzer sistem Türkiye’de de kuruldu. Üstteki yapı bize de çok benzemektedir. Güçlü ekonomileri bile çökerten bu yapı, bizim bünyemize uygulandığında çöküşün izi kalıcı oldu.

Küreselleşme ve onun yarattığı bu kriz birçok olumsuz yönünün yanı sıra en önemli felaketi ise sosyal devleti yok ediyor olması ve bunun yansıması ücretlilerin büyük bir felaket yaşamasıdır. Bu konuda küçük de olsa, kanun teklifiyle, işsiz kalan çalışanlara destek verilmelidir.

Bu noktada, 2008 yılı birinci yarısından sonra işten çıkarılan ve 2010’un birinci yarısı sonuna kadar işten çıkarılacak işsizlerin, varsa konut kredilerinin bir yıl süreyle dondurulması talep edilmektedir. Borçlar hiçbir şekilde kaldırılmamakta olup kriz atlatılıncaya kadar borçlar dondurulmaktadır. Bu arada, işsiz kalan vatandaşlarımızın krediyle aldıkları konutları ellerinden çıkmamış olacaktır. Gerekli önlemler alınmadığı takdirde, toplumumuzun bu yapısıyla gelir dağılımındaki bozukluğun devam edeceği, hatta halkımızın bir kat daha fazla yoksullaşacağı açıktır. Bu yapı devam ettiği sürece, yurttaş olma bilinci yok edilecektir. Böylece, dinsel açıdan bağımlılaşmış insan tipi yaratılacaktır. Bu gelişmeler de iktidarın işine gelmektedir. Yoksulluk sorununa dair bu bakış, Türkiye’ye özgü, AKP’nin sadaka kültürünün yerleşmesiyle birlikte, kültürel ölçekte egemen olan yeni liberal yaklaşımın Türkiye’ye yansımasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

FEVZİ TOPUZ (Devamla) – Teşekkürler Başkan.

Değerli milletvekilleri, bu kriz ortamında bir de işsiz kalan milyonlarca vatandaşın, çaresiz kalan halkımızın yanında olmanın tam zamanıdır.

TOKİ, 58’inci ve 59’uncu hükûmetlerin Acil Eylem Planı’yla doğrudan konut yapma ve kâr amaçlı projeler yapma yetkilerini almış, kâr etmek için lüks ve pahalı konutlar yaptırmaya başlamıştır. TOKİ, ürettiği konutları en az 2 katına satmaktadır. Maliyetler ve satış rakamları açıklanmalıdır. Yapılmış konutların birçoğu satılamamaktadır. Neden satılamadığı net olarak ortaya konmalıdır.

Ekonomik ve sosyal haklardan, örneğin sosyal güvenlik, sendika ve toplu sözleşme, asgari ücret, eğitim ve sağlıklı yaşam bir lütuf değildir, haktır. Yoksulluk bireysel bir sorun olarak görülmemelidir. Gelir paylaşımı sorunu ile bireyin hak arayışını görmezlikten gelen işte bu anlayıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Topuz, lütfen bağlayınız.

FEVZİ TOPUZ (Devamla) – Sağ ol, teşekkürler.

Sosyal devlette, halkın ihtiyaçları ve toplumsal fırsat eşitliği ön plandadır. Yapılan teşvik ve desteklemeler halkın gereksinimlerini karşılayamıyor. Bu konuda işsiz kalan vatandaşlarımıza gerekli desteğin verilmesini Meclisin takdirine bırakıyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Topuz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, saat 20.00’ye kadar ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.03

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.06

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S. Sayısı: 385) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon raporu 385 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Geçen birleşimde 3’üncü madde kabul edilmişti. Şimdi, 4’üncü maddeye bağlı geçici madde 76 üzerinde dört adet önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve dördüncü maddesi ile düzenlenerek 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici yetmiş altıncı maddenin birinci fıkrasında geçen “31/12/2013” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “31/12/2012” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                  Kerim Özkul

                                                                                                                       Konya

                                

(x) 385 S. Sayılı Basmayazı 04/06/2009 tarihli 99’uncu Birleşim Tutanağı’na eklidir.

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa tasarısının 4. maddesinin Geçici 76. maddesindeki 31/12/2013 tarihinin 31.12.2014 olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Zekeriya Akıncı

Şevket Köse

 

Malatya

Ankara

Adıyaman

 

Tayfur Süner

Gökhan Durgun

 

 

Antalya

Hatay

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Çerçeve 4 üncü maddesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 76 ncı maddede yer alan “31/12/2013” ibaresinin “31.12.2014” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Cemaleddin Uslu

 

Konya

Manisa

Edirne

 

Mustafa Enöz

Yılmaz Tankut

Ali Uzunırmak

 

Manisa

Adana

Aydın

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve dördüncü maddesi ile düzenlenerek 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici yetmiş altıncı maddenin birinci fıkrasında geçen “31/12/2013” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “31/12/2015” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                  Mustafa Ataş

                                                                                                                      İstanbul

BAŞKAN – Son okunan önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

5300 sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu kapsamında düzenlenen ürün senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların gelir ve kurumlar vergisinden müstesna olacağı sürenin uzatılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.10

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.22

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

385 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesine bağlı geçici 76’ncı madde üzerinde verilen İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş’ın önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kabul edilmiş midir?

BAŞKAN - Karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Çerçeve 4 üncü maddesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa eklenen Geçici 76 ncı maddede yer alan “31/12/2013” ibaresinin “31.12.2014” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                   Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı yasa tasarısının 4. maddesinin Geçici 76. maddesindeki 31/12/2013 tarihinin 31.12.2014 olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

                                                                         Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, önergelere katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Kim konuşacak acaba efendim?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Tayfur Süner

BAŞKAN – Tayfur Süner

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Ben de konuşacağım.

BAŞKAN - Sonra da siz…

Önce Tayfur Bey konuşsun o zaman, ona söz verdim.

Buyurun Sayın Süner. (CHP sıralarından alkışlar)

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 4’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüştüğümüz 4’üncü maddede 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’na iki geçici madde eklenmesi amaçlanmaktadır. Bunların ilki olan geçici 76’ncı maddede Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu kapsamında düzenlenen ürün senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların 2013 yılının sonuna kadar gelir ve kurumlar vergisinden müstesna olması amaçlanmaktadır. Bir diğeri olan geçici 77’nci maddede ise bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlerle ilgili olarak İş Kanunu’nun 21’inci maddesi uyarınca işverenlerce işçiye ödenen işe başlatmama tazminatlarının damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmamasını önermektedir.

Ülkemizdeki tarım sektörünün gelişmesi bakımından lisanslı depoculuğun teşvik edilmesi ve amacı doğrultusunda daha işlevsel hâle getirilmesi ihtiyacı ortadadır ancak bunun için sadece vergi muafiyetleri ile yetinilmesi de yeterli değildir. Konunun, üretimi ve üreticiyi koruyan millî bir tarım politikası çerçevesinde yeniden ele alınmasında fayda vardır.

Ayrıca lisanslı depoculuk da ülkemizde çok yaygın değildir. Bu yüzden geçici 76’ncı maddenin kapsamının genişletilip vergi muafiyet süresinin de 2013’ten 2018’e çekilmesi gereklidir. Bununla birlikte yargı kararlarının uygulamaya yön vermesinden dolayı geçici 77’nci maddeye ihtiyaç bulunmamaktadır ve madde metninden çıkarılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde 2008’de ve 2009’un ilk yarısında kapanan iş yeri sayısında çok büyük artışlar görülmektedir. Kapanan iş yeri sayısı arttıkça yalnızca o iş yerinin sahibi değil, burada çalışanlar da işsiz kalmaktadır. Bu durum çalışanların ailelerini de etkilemektedir. Bununla birlikte kapanan iş yerine mal satan ya da hizmet yapan firmaların da işleri olumsuz yönde etkilenmektedir. Devletin de gelir vergisi, KDV ve sigorta primi kaybı hâliyle olmaktadır. Böyle bir ortamda asgari ücret üzerinden gelir vergisi kesintisinin bir yıl süreyle yapılamayacağı, asgari ücreti aşan ücretlerde ise asgari ücret tutarına isabet eden gelirin bir yıl süreyle vergiden muaf olması ve sigortalı çalıştıran özel sektör işverenlerinin SSK prim ödemelerinin kendi paylarına düşen kısmının bir yıl boyunca 10’ar puan aşağıya çekilmesi, hiç olmazsa iş yerlerinin bir yıl süreyle daha ayakta kalmalarına yardım edecek bir uygulama olacaktır. Bu konuda bir kanun teklifim de vardır.

Sayın Başbakan geçen hafta bir tedbir paketi daha açıkladı. Bu pakette gelir vergisi indirimi olacağını ve SSK prim ödemelerinin iş yerlerine düşen kısmının bir bölümünün hazine tarafından karşılanacağını söyledi. Biz burada kaç zamandır yapılması gerekenleri söylüyoruz. Sayın Başbakanın doğru yola girdiğini görmek güzel ancak bu teşviklerin bölgesel bazda olması dar durumda olan vatandaşlarımın hevesini kursağında bırakmıştır. Şu anda bütün ülkemiz ekonomik sıkıntı içindedir. Sayın Başbakan vatandaşın cebinde yeteri kadar para olduğunu zannediyor. Başbakan ya bu ülkede yaşamıyor ya da bu ülkenin gerçeklerinden habersiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükûmeti, paketleri bir bir açıyor ancak emeklilerden hâlâ bahseden yok. Emeklilerimiz de büyük ekonomik sıkıntı içindedirler. Açlık sınırı olarak açıklanan 820 TL’yi bile bulmayan aylıklarla geçinmek zorunda kalan emeklilerimiz, zorunlu ihtiyaçlarını bile karşılayamaz duruma getirilmişlerdir. Emeklilerimizin ekonomik açıdan biraz olsun rahatlaması için maaşlarının en az yüzde 50 artması gereklidir. Bu yolla hem emeklimiz zorunlu ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılayabilecek hem de evindeki hapis hayatından kurtularak sokağa çıkacak ve esnafımıza da hatırı sayılır katkısı olacaktır. Bu konuda da kanun teklifim vardır ve ilgili komisyonda görüşülmeyi beklemektedir. Bu kanun çıkıncaya kadar her kürsüye çıktığımda emeklilerin maaşlarının iyileştirilmesi için dikkatinizi çekmeye devam edeceğim.

Böyle bir torba kanunu Meclise getiriyorsunuz. Burada, emeklilerimizin ve çalışanlarımızın gelir vergisi muafiyeti hakkında maddeler vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

TAYFUR SÜNER (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bu insanlarımızın gelirlerini artırıcı maddeler de var mıdır? Yoktur. İşte bizim dediğimiz buydu. AKP Hükûmeti tarafından açıklanan tedbir paketleri ve Meclisimizden geçen bu tip kanunlar piyasayı ancak geçici olarak rahatlatmaya yöneliktir.

Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmetini buradan kaç sefer uyardık ama Hükûmet, hâlâ dünyada yaşanan ekonomik krizin biteceğini ve krizin bitmesiyle beraber her şeyin ülkemizde de yola gireceğini zannetmektedir. Bunun böyle olmayacağını AKP İktidarı dışında herkes görmektedir. Bu yüzden, alınacak tedbirlerin geçici değil, kalıcı olması gerekmektedir. Teşviklerin tapu, bina, çeşitli giderler üzerinden değil, üretilen ürün üzerinden verilmesi daha uygun olacaktır. Siz dolaylı teşvik vererek muafiyetlerin yanlış adreslere gitmesine yol açıyorsunuz. Bunun için dolaylı teşvik değil, üretime teşvik verilmesi hem üreticiyi hem de tüketiciyi rahatlatacak, kayıt dışını da kayıt içine alacaktır.

Önergemize destek vereceğiniz ümidiyle hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Süner.

Buyurun Sayın Uzunırmak. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;  Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın çerçeve 4’üncü maddesindeki geçici madde 76’da, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu kapsamındaki ürün senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlara istisna getirilmesini, gelir ve kurumlar vergisinden müstesna olmasını ilgilendiren konuda önergemiz üzerinde konuşuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, biz Sayın Bakanla görüşmüştük. Tabii ki Sayın Bakan değişti. Burada bir yanlışı düzeltmek istiyorum: Yeni Bakanımız oraya geldi ama Mehmet Şimşek Bey bizim önergemize katılma yönünde irade beyan buyurmuştu, Sayın Bakan değişince belki bundan habersiz olduğundan katılmadı. Burada verdiğimiz önerge… Ben şunu kesinlikle ifade etmek istiyorum: Tabii ki Parlamentoda Hükûmetin bazı iyi yönde faaliyetleri de oluyor, tasarıları da oluyor, biz bunlara destek oluruz. Lisanslı depoculuk… Değerli arkadaşlar, insanlığın geldiği noktada tüketim alışkanlıkları, çeşitlilikleri ve nitelikleri değişmiştir, değişmektedir ve dolayısıyla buna dayalı olarak üretim alışkanlıkları, üretimin nitelikleri, üretimin çeşitlilikleri de değişiyor ve dolayısıyla pazarlama da değişiyor; dolayısıyla, tarımın desteklenmesi, gıdanın stratejik alanının daha önemli hâle gelmesi, bu gibi konuları desteklememiz gerekmektedir. Ama kanun mantığı çerçevesinde baktığımızda bu tasarı Meclise 22/4/2009 yılında gönderilmiş ve hazırlanışı herhâlde zannederim 2008 yılında, ki beş sene bir plan dâhilinde olması daha iyi öngörü olurdu, ama buraya gelinceye kadar tabii ki 2013 yılı artık beş seneden az bir zamana tesadüf etmektedir. Biz böyle bir teşvikin en azından bir beş sene yatırımcının önünü görebilmesi için olmasını teklif ediyoruz. Gönül ister daha uzun olsun. Ama şunu anlamak mümkün: Değerli arkadaşlar, Hükûmetin uyguladığı bazı uygulamalarda bütçe açığının 20 milyonu aştığını görüyoruz. Dolayısıyla bu tasarıda da çok fazla ısrar etmemekte fayda olduğu kanaatini taşıyorum ben. Çünkü bütçe açıklarının bu kadar yükseldiği ortamda bu gibi düzenlemelerin aslında Sayın Bakan tarafından bütçeye ne gibi daha yükler getireceği, açıklar meydana getireceği anlatılarak Meclisten bu tasarıların geçmesi daha akılcı olur ülke açısından. Çünkü geçmişte Türkiye bunları çok çekti. Şöyle ki: Hükûmetler sorumsuzca bütçe açıklarının neticesinde kendileri döneminde sanki başarılı bir yönetim uygulandı gibi, vatandaş, olmayan paraları harcamaya alıştırıldı, daha sonraki hükûmetler çok büyük güçlükler çekti ve Türkiye bugün o noktaya doğru gitmektedir değerli arkadaşlar. Türkiye, yeniden gölde biriken su bitmiştir ve dolayısıyla bütçe açıklarıyla, işte Hükûmetin birtakım uygulamalarıyla âdeta çöpü evdeki halının altına süpüren ve geleceğe bırakan bir yapıya doğru gitmektedir. Burada dikkatli davranmak gerektiği kanaatini taşıyorum.

Bunu nereden anlamak mümkün? Böyle bir tasarıda -belki AKP Grubundaki arkadaşlarımız olumsuz bakmasınlar ama- ben bir şeyi dile getireceğim. Türkiye, meselelerini doğru tartışmıyor, zamanında tartışmıyor. Bakın, Adalet ve Kalkınma Partisinin ismi “AKP”. Sayın Başbakan diyor ki: “Bu ‘AK PARTİ’ denmeli.”

Değerli arkadaşlar, bir şeyi ifade etmek istiyorum ve bilginize sunuyorum: Partilerin isimleri, partilerin hedeflerini çağrıştıran parolalarıdır. Dolayısıyla, “adalet ve kalkınma”dan acaba Sayın Başbakan vaz mı geçiyor? Acaba, ispatlamak istediği yeni bir hedef mi var? “Ak” olması için mi gayret sarf ediliyor? Dolayısıyla, yedi senedir iktidarda “adalet ve kalkınma” farklı bir boyuta geldi de acaba “ak” imajının olması için bir gayret mi sarf ediliyor?  Dolayısıyla, bu açıdan baktığımızda Türkçeyi doğru kullanmak ve…

Dolayısıyla, biz bunun gibi tasarılara, mutlaka ve mutlaka, üreticinin, ticaret erbabının, tüketicinin lehinde olan ülke kaynaklarını fizibl kullanmaya yönelik bütün tasarılara destek veririz kıymetli arkadaşlar. Bu tasarı, bu madde doğrudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz.

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Sürenin beş yıl olarak planlanması ülke ölçekleri açısından da faydalı olacaktır. Bu maksatla bu önergeyi verdik.

Sayın Mehmet Şimşek Bakan katılmıştı. Ben, Sayın Bakanımızın yeni gelmiş olmasından dolayı bir anlama eksikliğini gidermek için takdirlerinize sunuyorum ve önergemize destek istiyorum.

Teşekkür ediyorum, sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayı Uzunırmak.

Sayın milletvekilleri, aynı mahiyette olan iki önergeyi birlikte işleme koyuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bu aynı mahiyetteki iki önerge kabul edilince daha önce Konya Milletvekili Kerim Özkul’un önergesi işlemden kalkmış oluyor, bu işlemden kaldırıyorum.

Şimdi kabul edilen önerge doğrultusunda geçici madde 76’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 77 üzerinde iki tane önerge vardır. Bu iki önerge de aynı mahiyettedir. Ayrı ayrı okutuyorum, ayrı ayrı işleme tabi tutup tek oylama yapacağım:

TBMM Başkanlığı’na

385 sıra sayılı tasarının çerçeve 4 üncü maddesine bağlı Geçici 77. maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Hüseyin Pazarcı

 

İzmir

Balıkesir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 4 üncü Maddesinde yer alan “Geçici Madde 77”nin Madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                         Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                       Tayfur Süner

                                     Malatya                                                       Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, Sayın Öztürk… Önce Aslanoğlu

Buyurunuz Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Tabii, değerli arkadaşlarım, bu yasa, öncelikle bu madde Türk tarım ürünlerinin desteklenmesi ve tarım ürünleriyle ilgili, özellikle lisanslı depoculukla ilgili onların desteklenmesine biz de yürekten katılıyoruz ve Komisyonda da Sayın Hamzaçebi ve tüm Komisyon arkadaşlarımızla birlikte bu maddeye yürekten destek verdiğimizi tüm Komisyon üyesi arkadaşlarım biliyor.

Değerli arkadaşlarım, ben tabii yine güncel olduğu için bu madde bazında, tabii direkt teşvikle ilgili olduğu için yine biraz size Teşvik Kanunu’nun gerçeklerinden bahsetmeyi bir görev biliyorum. Değerli arkadaşlarım, tabii bu ülkenin tüm değerlerinin teşvik edilmesi, bu ülke adına döviz kazandırılması, bu ülke adına istihdam yaratılması, bu ülke adına üretim yapılması hepimizin aşkıdır ancak bazen Türkiye’de eşitlikler bozulursa, tıpkı 5084’te olduğu gibi, bir beş sene sonra yine kafalarımıza vurmayalım. Ben sizi şimdiden uyarıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir kere, birincisi, bir, iki, üç, dört bölge… Daha fazla bölge olmalıydı, daha kademeli olmalıydı. Siz Burdur’la Antalya’yı, siz Adıyaman’la Gaziantep’i, siz Trabzon’la Hakkâri’yi, Malatya’yla Hakkâri’yi aynı kefeye koymakla haksızlık yapıyorsunuz.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Burdur’daki sanayici artık Burdur’dan gider, Adıyaman’daki artık Antep’e gider.

Değerli arkadaşlar, bunu söylemek görevim. Vakit çok geçmeden basamakları biraz daha çoğaltarak… Yani en uçtaki, sosyoekonomik yönden en geri kalmış yörelerimize değil yedi yıl, elli yedi yıl verelim. Üretsinler, o bölgeye bir katkısı olsun, üretsinler, ülkeye bir katkısı olsun. Bir kere, bunun altını çiziyorum ve bunu sadece bu ülkenin birazcık bu işi bilen bir kişisi olarak konuşuyorum. Bunu bir vatandaşlık görevi olarak konuşuyorum.

İkincisi, değerli arkadaşlarım, faiz ödemesi başınızı ağrıtacak, uyarıyorum sizi, sizi uyarıyorum. Faizin teşviki olmaz, faiz direkt üretime yönelik değildir. Siz, öz sermayesiyle yatırım yapan insanları cezalandırıyorsunuz o zaman. Birisi öz sermayesiyle yaptı, bir kuruş kredi almadı. O zaman, burasına kadar faizle yapan insanı teşvik ediyorsunuz, ona faiz iadesi yapıyorsunuz ama öz sermayesiyle yapan insana hiçbir şey vermiyorsunuz. Bu, teşvik değildir arkadaşlar, bu faiz üretime yönelik değildir. Tamam, finansman kaynağı sağlayalım ama herkese eşit uygulanacak bir şey getirelim. İnsanlara destek olalım ama bu, objektif bir kriter değildir. Özellikle burada başınız ağrıyacaktır, öz sermayeyle yatırım yapan insanları üzeceksiniz.

Yine, bir başka konu… Elektrik teşviki direkt üretime veriliyor arkadaşlar, direkt istihdama veriliyor. Elektrik teşvikini kaldırmanız, bunun yerine faiz teşvikini ön plana çıkarmanız, üretim ve istihdam yönünden özellikle üretime yönelik bazı sorunlar doğuracaktır. Elektrik teşviki mutlaka olmalı, yine bu kademeli olmalı. Yine kademeli olmalı ve her bölgede farklı olmalı. Rekabet –herhâlde Başkanım vaktim yetmeyecek,  biraz sonra devam edeceğim- özellikle eski işletmeler yönünden… Onlar kim arkadaşlar? Yıllarca orayı bekleyen, yıllarca orada üretim yapan, hâlâ yapmakta olan insanlara niye ceza veriyorsunuz? Diyelim ki Iğdır’da, Van’da, Kars’ta…

Sayın Başkan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi bağlayınız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - ...Şırnak’ta, Malatya’da, Elâzığ’da, Adıyaman’da… Eski işletmelerin suçu ne arkadaşlar? Bunlar yıllarca orada işçi çalıştırmışlar, yıllarca emek vermişler. Şimdi, eski işletmelere bir kuruş teşvik vermiyorsunuz ama siz yeni kurulacak işletmeye yedi yıl sigorta teşviki verdiğiniz zaman ve diğer teşviki verdiğiniz zaman eski işletmeleri batırırsınız arkadaşlar. Bunu biraz sonra anlatacağım. Biraz sonra başka bir konuşmamda ben bunu… Belki hepinizin bölgesinde bu sorunlar yaşanacaktır. Sizi daha olayın başında uyarmak açısından… Bu ülkede hepimizin meselesi, hepimizin sorunu. Türk sanayisi için, istihdamı için, üretim için bir kez daha uyarıyorum ve uyaracağım.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.

Buyurunuz Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çerçeve 4’üncü maddeyle Gelir Vergisi Kanunu’na eklenmek istenen geçici madde 77’nin tasarı metninden çıkarılması amacıyla vermiş olduğum önerge dolayısıyla söz aldım. Şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, değişiklik önergesi verdiğim geçici madde, tasarının çerçeve 1’inci maddesiyle ilgilidir. Ancak, ne yazık ki, çerçeve 1’inci madde üzerinde söz alma ve görüşlerimi açıklama imkânı bulamadım. Şimdi her iki maddeye ilişkin görüşlerimi arz etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, çerçeve 1’inci maddeyle Gelir Vergisi Kanunu’nun 25’inci maddesinin 1 numaralı bendi değiştirilerek gelir vergisinden müstesna tutulan tazminatlar arasına işe başlatmama tazminatı da dâhil edilmektedir. Gelir Vergisi Kanunu’nun 25’inci maddesinin 1 numaralı bendindeki “ve işsizlik sebepleriyle verilen tazminat” şeklindeki mevcut hüküm, bize göre, her ne suretle olursa olsun hizmet akdinin feshinde ödenmesi gereken tazminatları kapsamaktadır.

İş Kanunu’nun 18, 19, 20 ve 21’inci maddelerinde sonradan yapılan değişiklikle Yasa’ya iş güvencesiyle ilgili hükümler, yani feshin geçerli sebebe dayandırılmasına ilişkin hükümler eklenmiştir. Bu hükümlerle İş Yasası’nda belirtilen koşulların varlığı hâlinde hizmet akdi işveren tarafından sonlandırılan işçiye fesih işleminin bir gerekçeye dayanmadığını ileri sürerek yargıdan iade kararı alma hakkı, işverene de yargı kararına rağmen belli tutarda kötü niyet tazminatı ödemek suretiyle işçiyi işe başlatmama hakkı tanınmıştır. İşveren, yasa ile tanınan bu hakka dayanarak başlangıçta almış olduğu iş akdini feshetme kararını kötü niyet tazminatı ödeyerek geri almamış olmaktadır. Yani iş güvencesi hükümlerine göre işçi işsiz kalmış olmakta ve buna dayalı olarak kötü niyet tazminatı almaktadır. Bu nedenle, Gelir Vergisi Kanunu’ndaki mevcut yasal düzenlemenin, tasarı ile eklenmek istenen kötü niyet tazminatını da kapsadığı düşüncesindeyiz. Nitekim, idarenin bu görüşe aykırı olarak tesis ettiği işlemler yargı tarafından iptal edilmiştir. Yapılması gereken, idarenin, uygulamaya yargı kararları çerçevesinde idari bir tasarrufla yön vermesidir. Aksi takdirde gelir vergisinden müstesna tutulma konusunda yasal bir engel yok iken daha açık olsun diye çerçeve 1’inci maddede yapıldığı gibi sayma yöntemine geçer isek ileride benzer tazminatların gelir vergisinden müstesna tutulmaları konusunda her seferinde yasa değişikliği yapmak zorunda kalabiliriz. Bu nedenle, tasarının çerçeve 1’inci maddesiyle, çerçeve 4’üncü madde ile Gelir Vergisi Kanunu’na eklenen geçici 77’nci maddenin tasarı metninden çıkarılması uygun olacaktır. Değişiklik önergesi bu gerekçeyle verilmiştir.

Değerli milletvekilleri, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 13’üncü maddesine eklenen (g) bendiyle, Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ekli (II) sayılı listede yer alan malların, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerine teslimi KDV’den müstesna tutulmaktadır. Benzer bir istisna Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nda yapılan bir değişiklikle bu vergi için de getirilmektedir. Hükûmet tasarısında sadece Başbakanlığa tanınan bu istisna hükümleri, muhalefetin itirazları üzerine özel nitelikli istisna olmaktan çıkarılmak için genel ve özel bütçeli idareleri kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Bu uygulamanın belediyelerle diğer kamu kurum ve kuruluşlarına yaygınlaşma ihtimali yüksektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ayrıca, bu uygulama gelir ve giderlerin gayrisafi tutarları ile bütçeleştirilmesi gerektiğine ilişkin ilkeye uymadığı gibi, bütçe büyüklüklerini olduğundan küçük göstermeye de yol açacaktır. Bu nedenle, işin doğrusu, KDV ve ÖTV istisna sistemi bozulmadan, söz konusu kuruluşların ödenek yetersizliğinden kaynaklanan sıkıntısının, merkezî yönetim bütçesinde ödenek aktarma yetkisi kullanılarak aşılmasıdır diyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, işaretle oylamadan önce bir yoklama talebi vardır, talebi yerine getireceğim:

Sayın Aslanoğlu, Sayın Korkmaz, Sayın Anadol, Sayın Hamzaçebi, Sayın Özdemir, Sayın Kaptan, Sayın Özer, Sayın Arifağaoğlu, Sayın Atila Emek, Sayın Bilgin Paçarız, Sayın Tekin Bingöl, Sayın Zekeriya Akıncı, Sayın Hüseyin Ünsal, Sayın Ahmet Küçük, Sayın Rıza Yalçınkaya, Sayın Ali Rıza Öztürk, Sayın Nevingaye Erbatur, Sayın Sacid Yıldız, Sayın İsa Gök, Sayın Ali Koçal.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum. 

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayımız vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S. Sayısı: 385) (Devam)

BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Geçici 77’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Geçici 77’nci madde kabul edilmiştir.

Şimdi geçici 76 ve 77’nci maddenin bağlı olduğu çerçeve 4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi 5’inci maddeye geçtik.

5’inci madde üzerinde dört tane önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve beşinci maddesi ile düzenlenerek 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen bentte geçen “makbuz karşılığı” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “belge karşılığı” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                 Veysi Kaynak

                                                                                                                Kahramanmaraş

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve beşinci maddesi ile düzenlenerek 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen bentte geçen “ve” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “veya” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                  Kerim Özkul

                                                                                                                       Konya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Tasarının 5 inci maddesinde yer alan “Türkiye Kızılay Derneğine” ibaresinin “Türkiye Kızılay Derneği ile Darüşşafaka Cemiyetine” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Faik Öztrak

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Trabzon

Tekirdağ

Malatya

 

Vahap Seçer

Zekeriya Akıncı

Yaşar Ağyüz

 

Mersin

Ankara

Gaziantep

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

Mustafa Kalaycı

Hüseyin Yıldız

 

Manisa

Konya

Antalya

 

Necati Özensoy

M. Akif Paksoy

Beytullah Asil

 

Bursa

Kahramanmaraş

Eskişehir

 

 

Yılmaz Tankut

 

 

 

Adana

 

Madde 5- 13/06/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10’uncu maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.

“f) İktisadi işletmeleri hariç, Türkiye Kızılay Derneğine, Türk Hava Kurumuna, Darüşşafaka Cemiyetine ve resmî darülaceze kurumlarına makbuz karşılığı yapılan ayni ve nakdi bağış ve yardımların tamamı”

BAŞKAN – Komisyon, son okunan önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak acaba?

OKTAY VURAL (İzmir) – Necati Özensoy

BAŞKAN - Sayın Özensoy, buyurunuz efendim.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesine verdiğimiz değişiklik önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada 5’inci maddede ilave edilmesi istenen (f) fıkrasının “İktisadi işletmeleri hariç, Türkiye Kızılay Derneğine, makbuz karşılığı yapılan nakdi bağış ve yardımların tamamı”na biz Darüşşafaka, Türk Hava Kurumu ve Darülaceze gibi kurumların da eklenmesini istedik. Burada çıkıp konuşma yapan konuşmacı arkadaşlardan bazıları, bu muhalefet şerhleriyle alakalı konuşurken ifade ettiler ki: “Bu ekonomik krizde Kızılayın olması yeterli, zaten ekonomik kriz var, bir de diğerlerini eklememizde sıkıntı olur.” Sayın Bakan da yine bu Kızılayın dışındaki kurumlarla ilgili benzer soruya, yine birçok kamu yararına kurum olduğunu, dolayısıyla bütün bunlara da hak doğabileceği noktasından hareketle sadece Kızılayın yeterli olduğundan bahsetti ama görülüyor ki ne Sayın Bakan ne de o değerli konuşmacı, bu eklenmesi istenen 10’uncu maddeyi herhâlde gözden geçirmemişler. Çünkü, bu 10’uncu maddede, ARGE indiriminden başlıyor, bakın, Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun kapsamında yapılan sponsorluk harcamalarının sözü edilen kanundan önce tespit edilen amatör spor dalları için tamamı, profesyonel spor dalları için yüzde 50’si bile vergi dışı bırakılıyor. Yine buna benzer “özel idarelere, belediyelere, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara…” diye devam ediyor (b) şıkkında. Yine, öğrenci yurdu, çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi, bakım ve rehabilitasyon merkezi inşası dolayısıyla yapılanlara bu 10’uncu maddede muafiyet tanınıyor. Yine, kültür sanat faaliyetleriyle ilgili ticari olmayan ulusal veya uluslararası organizasyonların gerçekleştirilmesine muafiyet tanınıyor. Yine buna benzer, CD, DVD gibi manyetik, elektronik bilişim teknolojisi yolunda üretilenler de dâhil olmak üzere muafiyetler sağlanıyor. Yine, kurtarma kazıları, bilimsel kazı çalışmaları ve yüzey araştırmalarına muafiyetler sağlanıyor. Yurt dışındaki taşınmaz kültür varlıklarının yerinde korunması veya ülkemize ait kültür varlıklarının Türkiye’ye getirilmesi çalışmalarına yine muafiyet var. Kültür envanterinin oluşturulması çalışmalarına muafiyet var. Somut olmayan kültürel miras, güzel sanatlar, sinema, çağdaş ve geleneksel el sanatları alanında üretim ve faaliyetlerine, bu alanlarda araştırma, eğitim ve uygulama merkezleri, atölye, stüdyo ve film platosu kurulmasına, bakım ve onarımına, her türlü hizmet tesisatı yapımına yine muafiyet var. Kütüphane, müze, sanat galerisi gibi, sinema, tiyatro, bale faaliyetlerinin sergilendiği tesislerin yapımına, modernizasyon çalışmalarına muafiyetler var. Biz buraya -yine burada ifade ettiğimiz gibi- sadece bu (f) fıkrasındaki “Kızılay”ın arkasına, bahsettiğimiz “Darüşşafaka”, “Türk Hava Kurumu”, “Darülaceze”yi eklemeyi öngörüyoruz, teklif ediyoruz. Kaldı ki bu vergiden muafiyet -insanlarımızın da yanlış anladığı gibi- tamamen vergiden indirim olarak değil, matrahın yani verdiklerinin ancak vergi kısmı kadar kazançları olduğunun bilinmesi gerekir. İfade edildiği gibi eğer bir ekonomik kriz varsa insanlar yüzde 80’ini cebinde bırakması dururken niye yüzde 20’si için bu işlemi yapsınlar? Dolayısıyla bu üç tane kurumun da buraya ilave edilmesiyle herhangi bir kaybın olmayacağını, zaten hayırseverlerin buralara hayır yapma noktasında olabildiği kadarını verdiklerini düşünüyorum.

Özellikle Darüşşafaka ve diğerleriyle alakalı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türk Hava Kurumu ve diğer kurumlarla alakalı bilgiler vardır ama Darüşşafaka, babasını kaybetmiş, maddi imkânları yetersiz olan çocuklara 1863 yılından bu yana kaliteli bir eğitim fırsatı sunarak onların yaşamlarını değiştirmektedir yani çok önemli bir hizmet yapmaktadır. Ben, buradan mezun olan insanları da tanıyorum. Gerçekten çok kaliteli bir eğitim veren ve topluma çok katkı sağlayan insanları da topluma yetiştirmiş bir kurumdur. Bu ve benzeri kurumların da bu 10’uncu maddenin (f) fıkrasına ilave edilmesiyle çok bir şey kaybetmeyiz; aksine, bu kurumların güçlenmesine vesile olur, eğitim ve diğer konularda Meclis olarak da katkılarımız olur diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özensoy.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Tasarının 5 inci maddesinde yer alan “Türkiye Kızılay Derneğine” ibaresinin “Türkiye Kızılay Derneği ile Darüşşafaka Cemiyetine” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                               M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon Önergeye Katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Akıncı…

BAŞKAN – Sayın Akıncı, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 5’inci maddesinde 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’na bir hüküm eklemekteyiz. Bu hükümle iktisadi işletmeler hariç olmak üzere Türkiye Kızılay Derneğine makbuz karşılığı yapılan nakdî bağış ve yardımların tamamının kurumlar vergisi matrahının tespitinde kurum kazancından indirilmesini sağlamaktayız. Mevcut düzenleme ise bu bağışların o yıla ait kurum kazancının yüzde 5’ine kadar olan kısmının kurum kazancından indirilmesini mümkün kılmaktadır. Yani bu madde ile yüzde 5’lik sınırı kaldırıyoruz, böyle bir düzenleme yapıyoruz.

Sevgili arkadaşlarım, elbette ki Türkiye Kızılay Derneği için böyle bir düzenleme yapmak mümkündür, bunu biz de destekleriz ama bilmeliyiz ki Kızılayla benzeşen ve misyonları aynı olan başkaca kurumlar da var. Kızılay için böyle bir düzenleme yapalım, tamam, ama diğer kurumları da ihmal etmeyelim diyoruz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Deniz Fenerini de yapalım, Deniz Fenerini(!)

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) – Konuya ilişkin yasa düzenlemesi, Türkiye Kızılay Derneğinin yanında, Türk Hava Kurumu, SHÇEK, Türkiye Yardım Sevenler Derneği ve resmî Darülaceze kurumları ile Darüşşafaka ve Yeşilay Derneğini de bütün vergi, resim, harç, hisse ve fonlardan muaf tutmuştur zaten.

Eğer yasalar böyle bir çerçeve çizmişse sadece bir kurum için farklı bir düzenleme yapmak doğru değildir, çünkü kimi kurumların tıpkı Kızılay gibi vergi teşvikine ihtiyacı vardır. Bu teşvike ihtiyacı olan kurumlar da yolsuzlukta şöhreti yurt dışına taşan ve son günlerde sürekli elinize, ayağınıza dolanan fitre, zekât hortumcusu Deniz Feneri ve benzeri derneklerden ibaret de değildir. O nedenle özellikle Darüşşafaka Cemiyeti ve resmî Darülaceze kurumları için de aynı istisna hükmünün getirilmesi doğru bir karar olacaktır ve Türkiye bundan hiçbir şey kaybetmeyecektir.

Bu maddede niçin Darüşşafaka ile ilgili bir düzenleme istiyoruz arkadaşlarım? Çünkü biz biliyoruz ki ulusların gelişmesinde, büyümesinde, huzura ve refaha kavuşmasında ihtiyaç duydukları en temel şey eğitimdir. Herhangi bir televizyon programında, herhangi bir kanalda uzmanlarca yapılan herhangi bir tartışmayı izlediğinizde, bu tartışma –toplumsal, siyasal, ekonomik- hangi konuda olursa olsun, yapılan tartışmaların sonucunda, o sorunun çözümüne ilişkin mutlaka eğitimin önemine dönük bir vurgu yapılır. İşte bu noktada Darüşşafaka özgün bir model olarak ortaya çıkmakta ve önem taşımaktadır.

Niye Darüşşafaka diyoruz? Arkadaşlarım, sizler biliyorsunuz ama ben yine de kısaca hatırlatmak da istiyorum. Eğitim alanındaki ilk sivil toplum hareketi sayılan Darüşşafaka Cemiyeti, halk çocuklarının -dikkat ediniz, halk çocuklarının- eğitim ve öğretimine yardımcı olmak üzere 30 Mart 1863’te “Cemiyet-i Tedrisiye-i İslâmiye" adıyla kurulmuştur. Cemiyet, kuruluşundan bu yana da çalışmalarıyla sivil örgütlenmemizin özgün bir örneğini oluşturmuştur. Türkiye'nin en köklü sivil toplum örgütlerinden biri olan Darüşşafaka, babasını kaybetmiş, maddi olanakları yetersiz olan çocuklara 1863 yılından bu yana kaliteli bir eğitim fırsatı sunmaktadır.

Kurulduğu günden bugüne pek çok kişi ve kuruluşun verdiği desteklerle varlığını sürdüren bu cemiyet, elde ettiği gelir ile her yıl 800’ü aşkın öğrencinin tam burslu ve yatılı eğitimini karşılamaktadır. Bugüne kadar 7 binden fazla çocuğun ilköğretim dördüncü sınıftan liseyi bitirinceye kadar Darüşşafaka eğitim kurumlarında eğitim görmesini, üniversiteye giderek oradaki eğitimlerinde de burs almalarını sağlamıştır.

Yani bir buçuk asra yakın zamandır varlığını sürdüren bu kurum, tarihi boyunca, ülkenin gelişiminin bireylerin gelişmesine paralel olacağını özümseyerek eğitimde fırsat eşitliği -dikkat ediniz, eğitimde fırsat eşitliği- ilkesini benimsemiştir. Ülkemizin dört bir yanından Darüşşafakaya gelen çocuklar, bir yandan yabancı dil ağırlıklı kaliteli bir eğitim sürecinden geçerken, bir yandan da sosyal alanlarda çok çeşitli faaliyetlerde bulunarak çağımızın gerektirdiği tüm donanımları kazanmaktadır. Darüşşafaka, üstlendiği misyonla, babalarını kaybetmiş ve olanakları yetersiz olan çocukları geleceğe hazırlamakta ve onların birer Türk aydını olarak yetişmelerini sağlamaktadır. Ayrıca çok çeşitli alanlarda başkaca hizmetlerini de, çalışmalarını da sürdürmektedir ve kuruluşundan bu yana eğitime verdiği destekle ülkemize pek çok yetişkin insan kazandıran ve ilk günden beri gücünü toplumdan alan Darüşşafaka, eğitimde fırsat eşitliği adına yaptığı çalışmalara destek veren tüm kişi ve kuruluşlardan aldığı bu güçle ve destekle ancak çalışmalarını sürdürebilmektedir.

Tabii burada söz konusu olan yoksul halk çocuklarının eğitimi olunca, onların tarikat ve cemaat tuzaklarına düşmeden eğitimlerini sağlayacak birçok kuruluşun ve eğitim önderinin yanı sıra…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) - ...özellikle Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğini ve onun yakın zamanda yitirdiğimiz saygın Başkanı Türkan Saylan’ı, çağdaşlık yolundaki yürüyüşümüzün lokomotiflerinden olan köy enstitülerini ve onların efsaneleşmiş önderleri Hasan Âli Yücelleri, Tonguçları saygıyla anmayı da bir görev sayıyorum. Hiç kuşkusuz, Türkiye, yedi yıllık görev süresince yaptığı tahribat yetmezmiş gibi bir de giderayak Bakanlığını otomatik pilota bağlayarak kendi çağ dışı siyasi emellerine alet etmeye çalışanlarla değil, varlığını ülkesine, laik demokratik cumhuriyete ve Atatürk devrimlerine adamış idealist insanlarla çağdaş ve modern eğitimi yakalayacaktır.

Bakınız değerli arkadaşlarım, bu noktada 2008 yılı faaliyet raporunun bir bölümünde Darüşşafaka Başkanı ne diyor: “Dünyayı etkileyen küresel kriz ülkemizi de etkisi altına aldı. Kriz pek çok toplumsal değeri değiştirdi ve değiştirmeye devam ediyor. Değişmeyecek en önemli değerlerden biri ise …”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü bağlayınız.

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

“ …eğitimin toplumların gelişimindeki önemi olacaktır. Kriz sonrasında oluşacak yeni dünya dengesinde de ülkelerin sahip olduğu eğitimli insan gücü etkili olacak. Eğitimin sağlanan desteklerle yaygınlaştırılması önemli ama kaliteli eğitime erişimde fırsat eşitliğinin sağlanması daha da önemli. İşte Darüşşafakayı benzerlerinden ayıran da bu özelliği.” Bunu, Başkanın 2008 faaliyet raporundaki konuşmasından aktardım.

O nedenle, değerli arkadaşlarım, anlatmaya çalıştığım bu nedenlerle eğitimin ülkemiz için de taşıdığı önemi dikkate alırsak Darüşşafaka gibi bir kurum için de yani çağdaş bir ortamda akla ve bilime uygun çağdaş yöntemlerle eğitimlerini sürdürmekte olan sahipsiz çocuklarımızın, cumhuriyet değerlerine bağlı, hoşgörülü, başarılı, yabancı dil bilen, yaşama sevinci dolu yurttaşlar olarak yetişmelerini ve toplumdaki saygın yerlerini almalarını sağlayan bu yüce kurum için de heyetinizin istisna uygulamasını kabul edeceğini ve buna olanak sağlayacak olan önergemize destek vereceğinizi umuyor, bir kez daha hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akıncı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum. (AK PARTİ sıralarından “geç kaldı, geç kaldı” sesleri)

BAŞKAN – Başlamıştım efendim.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı yok Sayın Başkan.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisine

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve beşinci maddesi ile düzenlenerek 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen bentte geçen “ve” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “veya” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                 Kerim Özkul

                                                                                                                      Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçe…

Gerekçe:

Kanun tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, kabul edildi herhâlde.

BAŞKAN - Kabul edilmiştir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Kabul edildi.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Sayın Başkan, saysanız, kabul edildi. 

BAŞKAN – Kabul edilmiştir dedim zaten.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Kabul edilmemiştir Sayın Başkan.

KÂTİP ÜYE FATOŞ GÜRKAN (Adana) – Edilmemiş…

BAŞKAN – Kabul edildi. (CHP sıralarından alkışlar)

Diğer önergeyi okutuyorum…

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, kabul edildi mi edilmedi mi?

BAŞKAN – El kaldıranların sayısı efendim… Kaldırmadılar el. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RECEP KORAL (İstanbul) – Ne alakası var? Çoğunluk bu taraf. Öyle saçma şey olur mu?

BAŞKAN – Şimdi diğer önergeyi okutuyorum…

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Sayın Başkan, kâtip üyelerinize sordunuz mu?

BAŞKAN - Biraz sakin olur musunuz Sayın Milletvekili…

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu önerge sizin önergeniz.

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Lütfen İç Tüzük’e bir bakar mısınız…

BAŞKAN – Tartışma konusu yoktu.

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Kâtip üyelerin görevi nedir, bir bakar mısınız?

BAŞKAN - Kâtip üyelere soru soracağım bir tartışma ortamı yoktu Sayın Milletvekili.

RECEP KORAL (İstanbul) – Çoğunluk bu tarafta. Nasıl yok? 

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Bir sorar mısınız, çalışma arkadaşlarınıza saygı duyarak bir sorar mısınız?

RECEP KORAL (İstanbul) – Öyle saçma şey olur mu ya?

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve beşinci maddesiyle düzenlenerek 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı…

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Otur! İşine bak!

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Gel!  Gel buraya! 

BAŞKAN – Sakin olun lütfen…

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Delikanlıysan gel!

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – İç Tüzük’e bak! Terbiyesiz! Otur yerine! 

BAŞKAN – Sakin olun lütfen…

Sayın milletvekilleri, burada müzakere yapıyoruz kavga değil. Lütfen sakin olunuz.

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Siz, parti grubunuzu yönetmiyorsunuz burada ama Meclisi yönetiyorsunuz!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Senden mi öğrenecek!

BAŞKAN – Ben de Meclisi yönetiyorum. Siz CHP’nin grubunda değilsiniz, Meclisin bir üyesisiniz.

RECEP KORAL (İstanbul) – Çoğunluk nerede, çoğunluk Sayın Başkan? Çoğunluk ne tarafta Sayın Başkan?

BAŞKAN - Sakin olunuz lütfen…

RECEP KORAL (İstanbul) – Ne zamandan beri azınlık…

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Kafanı koparacağım senin kafanı…

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Otur lan yerine!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Sayın Başkan, bu ne biçim iş? Kim kimin kafasını koparıyor yahu!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, tansiyonunuz biraz yükseldi galiba, on beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 21.18

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 21.36

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

385 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

5’inci madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve beşinci maddesi ile düzenlenerek 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen bentte geçen “makbuz karşılığı” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “belge karşılığı” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                  Veysi Kaynak

                                                                                                                Kahramanmaraş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Kanun metninde anlam bütünlüğü sağlamak düşüncesiyle önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

5’inci maddenin oylamasının açık oylamayla yapılmasına dair bir önerge var. Önergeyi okutup, imza sahiplerini arayacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İç Tüzük gereğince maddenin oylamasının açık oylama şekliyle yapılmasını arz ederiz.

BAŞKAN – Kemal Anadol, İzmir? Burada.

Hüseyin Ünsal, Amasya? Burada.

Şevket Köse, Adıyaman? Burada.

Yaşar Tüzün, Bilecik? Burada.

Akif Hamzaçebi, Trabzon? Burada.

Esfender Korkmaz, İstanbul? Burada.

Birgen Keleş, İstanbul? Burada.

Nevingaye Erbatur, Adana? Burada.

Turgut Dibek, Kırklareli? Burada.

Tekin Bingöl, Ankara? Burada.

Ali İhsan Köktürk, Zonguldak? Burada.

Bilgin Paçarız, Edirne? Burada.

Sacid Yıldız, İstanbul? Burada.

Atila Emek, Antalya? Burada.

Yaşar Ağyüz, Gaziantep? Burada.

Abdulaziz Yazar, Hatay? Burada.

Mehmet Ali Susam, İzmir? Burada.

Fatih Atay, Aydın? Burada.

Vahap Seçer, Mersin? Burada.

Hakkı Suha Okay, Ankara? Burada.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesinin açık oylama sonucu:

Oy sayısı      :    226

Kabul           :    225

Ret               :          1 (x)

Böylece, 5’inci madde kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, 5’inci madde, kabul edilen değişiklik önergesiyle kabul edilmiştir.

BAŞKAN – Evet, öyle oylanmıştı. Oylamaya geçerken öyle söylemiştik, düzeltelim efendim. O yazıyı lütfen düzeltirseniz… “Kabul edilmiş önerge doğrultusunda 5’inci madde…” deyin.

6’ncı madde üzerinde üç tane önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

                                

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve altıncı maddesi ile düzenlenerek 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin sekizinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen dokuzuncu fıkrada geçen “şirkete koydukları” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya şirkete koymayı taahhüt ettikleri” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                  Kerim Özkul

                                                                                                                       Konya

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve altıncı maddesi ile düzenlenerek 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin sekizinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen dokuzuncu fıkrada geçen “kanuni temsilcilerden” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “iradi veya yasal temsilcilerden” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                   Turan Kıratlı

                                                                                                                     Kırıkkale

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Tasarının 6 ncı Maddesinde yer alan (9) numaralı fıkradaki “salınacak her türlü vergi tarhiyatı” ibaresinin “tarhedilecek her türlü vergi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Faik Öztrak

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Trabzon

Tekirdağ

Malatya

 

Yaşar Ağyüz

Vahap Seçer

Engin Altay

 

Gaziantep

Mersin

Sinop

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu, son okunan?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Kim konuşacak acaba?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Engin Altay konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Altay, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Yanlış duymadıysam Hükûmet ve Komisyon bu önergeye katılmadı.

Şimdi, sayın milletvekilleri, biz burada bu getirdiğiniz kanunun mümkün olduğu kadar işlerliği olan, kullanılabilir, uygulanabilir bir kanun olması için size yardımcı oluyoruz.

Şimdi, Sayın Bakana soruyorum ben buradan: Sayın Bakan, bizim vergi sistemimizde “salma” kelimesinden türeyen “salınacak” ibaresini biz doğru bulmadığımız için, bunun Osmanlı vergi sisteminde var olan bir sistem olduğunu ve bunun değişmesi gerektiğini… Size yardımcı oluyoruz. Buna gülerler; bütün maliyeciler, Türkiye’deki ve dünyadaki maliyeciler buna güler.

Bu bir şeyi de gösteriyor sayın milletvekilleri: Burada, yasama organı olarak Hükûmetten gelen her şeye gözü kapalı parmak kaldırmak, indirmek milletvekilliği değildir. (CHP sıralarından alkışlar)

Ben bir dönem söylemiştim, yine söyleyeyim; geçen dönem Parlamentoda söylemiştim -22’nci Dönem- burada da söyleyeyim. Bilinen bir söz vardır: Demokrasi iki ördeğin el kaldırarak bir file üstünlük sağlama rejimi de değildir. Rica ederim… Verdiğimiz önerge çok açık ve çok net. Diyoruz ki: “Salınacak her türlü vergi tarhiyatı…” Böyle bir şey yok. Bu “salma” ibaresi beyan esasına dayalı kazanç vergilerinin olmadığı döneme ait bir ifadedir. Ben eğitimciyim, bunu biliyorum. Sayın Bakan, umarım, konuşmamdan sonra -ya da grup başkan vekilleri- bu konuda bir düzeltme yapar.

Bakın, değerli milletvekilleri, biraz önce yaşanan olay da hoş bir olay değil. Şu Parlamentoya bakın. Kendi önergenizi biz kabul ediyoruz, siz reddediyorsunuz ve önerge de doğru, kanunu daha doğru hâle getiren bir önerge, sonra atışma başlıyor: “Gel lan buraya!”, “Çık lan dışarı!” Böyle bir şey yok. Bunlar Kasımpaşa’da olur. Burada, Parlamentoda böyle şey olmaz. Buna dikkatinizi çekmek istiyorum.

Tekrar grup başkan vekillerini uyarıyorum: Bu önergeyi kabul etmek zorundasınız. Öbür türlü, yarın ayıp olur, ayıp olur! Hoş olmayan, vergi… Salma ne demek ya? Bu cumhuriyet tarihinde, yani şimdiki uygulanan vergi sisteminde böyle bir şey yok. Sizi dostane bir şekilde uyarıyoruz. Bu, yanlışın düzeltilmesi amacıyla verdiğimiz bir önergedir. Madem burada bir iş yapıyoruz, bu işin doğru olmasından yanayız.

Bu vesileyle, Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kamuoyunda son günlerde mayınlarla birlikte başlayan ve başta Sayın Başbakanın gerginliğiyle birlikte bu Meclise de yansıyan çok kötü bir süreç yaşıyoruz. Bir Parlamento altı maddelik bir kanunu bir ayda geçiriyor. Bana göre o geçen kanun da Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluş gerekçelerine ve kuruluş felsefesine aykırı bir kanundur. Ben böyle bir kanunun geçtiği bir Parlamentonun, o dönemin üyesi olarak peşinen Türk milletinden özür diliyorum. Yanlış olmuştur. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, bu süreçte size bir tavsiyem var. Sayın Başbakanı biz değil de siz herhâlde Meclis çalışmalarını aksatarak çok geriyorsunuz. Başbakan önüne geleni tehdit ediyor, fırça atıyor ve…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kimi tehdit ediyor?

Sayın Başkan, bu şekilde konuşamaz konuşmacı. Sayın Başbakan kimseyi tehdit etmiyor. Lütfen sözlerini geri alsın. Bu çatı altında bu şekilde konuşamaz, Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Efendim, şimdi, “’AK PARTİ’ demeyen edepsizlik…” diyor. Bakın, ben size bir şey okuyayım: Anayasa Mahkemesine bir cevap metni yazdınız, laiklik karşıtı odak olduğunuzun tespit edildiği, tescillendiği davayla ilgili. Orada dediniz ki, 33’üncü ek belge, sizin kendi ifadeniz: “Konya ili Seydişehir ilçesi AKP’li belediye başkanı” diye başlayan bir savunmanız var mı yok mu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Siz kendi savunmanızda “AKP” yazarsanız, şimdi aradan geçen yedi yıldan sonra “AK PARTİ” deyin diye ısrarın altında herkes başka bir şey arar. Millet de bunu düzenli ve periyodik olarak  seçimlerde gösteriyor. Şu ara seçimlerinde, Adapazarı’nı saymazsanız, aldığınız sonuç ortadadır.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Siz ne aldınız?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Böyle seçimlerde -açın, bakın geçmiş seçimleri- tek parti iktidarları yüzde 50’den aşağı oy almaz, beldelerde yapılan küçük seçimlerde.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Koca ilçede 139 oy aldınız. Utanmıyorsunuz.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, benim size tavsiyem, Başbakanın bu Meclisi tehdit etmeye de hakkı yoktur. “Temmuzda da sizi çalıştırırım haa!” demek Başbakanın haddi değildir!

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Altay.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Osmanlı Meclisi mi burası ya, hayret bir şey!

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve altıncı maddesi ile düzenlenerek 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin sekizinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen dokuzuncu fıkrada geçen “kanuni temsilcilerden” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “iradi veya yasal temsilcilerden” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                 Turan Kıratlı

                                                                                                                   Kırıkkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklikle iradi temsilcilerin de madde kapsamına alınması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve altıncı maddesi ile düzenlenerek 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin sekizinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen dokuzuncu fıkrada geçen “şirkete koydukları” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya şirkete koymayı taahhüt ettikleri” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                Kerim Özkul

                                                                                                                     Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanunun amacına uygun olacağı düşüncesiyle önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 6’ncı madde kabul edilmiştir.

Madde 7’ye bağlı geçici 5’inci madde üzerinde beş önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve yedinci maddesi ile düzenlenerek 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici beşinci maddenin birinci fıkrasının c) bendinde geçen “otuz gün” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “60 gün” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                 Turan Kıratlı

                                                                                                                   Kırıkkale

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Tasarının 7 nci Maddesi ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenmesi öngörülen Geçici Madde 5’in (1) numaralı fıkrasının (ç) bendindeki "üç yıl” ibaresinin "iki yıl" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Vahap Seçer

 

Trabzon

Malatya

Mersin

 

Yaşar Ağyüz

Hulusi Güvel

 

 

Gaziantep

Adana

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve yedinci maddesi ile düzenlenerek 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici beşinci maddenin onbirinci fıkrasında geçen "% 75'e kadar" ibaresinin madde metninden çıkarılarak "% 60'a kadar" ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                  Kerim Özkul

                                                                                                                       Konya

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 7’nci maddesine bağlı geçici 5’inci maddenin birinci fıkrasında yer alan "31/12/2009" ibaresinin "31/06/2010", 11'inci fıkrasında yer alan "% 75'e" ibaresinin "% 80'e" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

Mustafa Kalaycı

Hüseyin Yıldız

 

Manisa

Konya

Antalya

 

Yılmaz Tankut

M. Akif Paksoy

 

 

Adana

Kahramanmaraş

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 7 nci maddesiyle 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 5 inci maddenin üçüncü fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                 Cevdet Yılmaz

                                                                                                                  Devlet Bakanı

"a) Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletme (KOBİ): 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde kurulmuş olup 2008 yılının Aralık ayına ilişkin olarak verilen sigorta bildirgesine göre 10 ilâ 250 işçi çalıştıran ve 2008 hesap döneminin sonu itibarıyla yıllık net satışlar toplamı 25 milyon Türk Lirasını geçmeyen veya aktif toplamı 25 milyon Türk Lirasından az olan ticari işletmeleri,"

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Uygun görüşle mi? O zaman alt komisyona da saygısızlık yapmayın, üst komisyona da! Yapmayın Sayın Başkan! Siz Komisyon Sözcüsüsünüz!

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır efendim. Alt komisyonda bu tartışıldı. Sayın Bakanın önerisine, “uygun görüş” demesini bize saygısızlık olarak kabul ediyorum!

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Evet, bize saygısızlık olarak kabul ediyorum!

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, biraz sakin olur musunuz lütfen.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, Komisyonda, kendisi alt komisyon başkanıydı!

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Karıştırıyorsunuz, karıştırıyorsunuz…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır, alt komisyon başkanıydı Sayın Başkan!

OKTAY VURAL (İzmir) – Uygun görüş nedir efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu

Gerekçeyi okuyunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, burada bir hata var. Şimdi, komisyon sıralarında oturan bakan bu öneriyi vermedi. Burada hata yapıyorsunuz. Burada önergeyi veren eğer Hükûmet sırasında oturan bakan olsa, olur…

BAŞKAN – Ee,önergeyi veren o efendim. İmza ona ait.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Sayın Bakanın adı “Cevdet Yılmaz.”

BAŞKAN – Bakanın imzasıyla verildi önerge.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

KOBİ tanımına 10 kişilik alt sınır getirilmektedir.

Önergeyi oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Toplantı yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı isteyen arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim:

Sayın Vural, Sayın Atılgan, Sayın Tankut, Sayın Uzunırmak, Sayın Akkuş, Sayın Bal, Sayın Akçay, Sayın Özensoy, Sayın Yalçın, Sayın Özdemir, Sayın Asil, Sayın Taner, Sayın Yunusoğlu, Sayın Paksoy, Sayın Vural, Sayın Ural, Sayın Kalaycı, Sayın Varlı, Sayın Ayhan, Sayın Coşkun.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S. Sayısı: 385) (Devam)

BAŞKAN – Hükûmetin verdiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarının 7’nci maddesine bağlı geçici 5’inci maddenin birinci fıkrasında yer alan "31/12/2009" ibaresinin "31/06/2010", 11'inci fıkrasında yer alan "% 75'e" ibaresinin "% 80'e" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                       Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)                

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz tasarının 7’nci maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında konuşmak üzere söz aldım. Muhterem heyetinize saygılarımı sunuyorum.

Tasarının 7’nci maddesinde, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin 31 Aralık 2009 tarihine kadar yapılan birleşmelerinde, kanunda belirtilen şartları yerine getirmeleri kaydıyla birleşme işlemlerinden doğan kazançlarına kurumlar vergisi istisnası getirilmektedir. Bu olumlu bulduğumuz bir düzenlemedir, ancak öngörülen süre yetersizdir.

Bu şirketler, ülkemizdeki işletmelerin yaklaşık yüzde 99’unu ve toplam istihdamın önemli bir bölümünü oluşturan KOBİ’ler, değişen piyasa koşullarına hızlı uyum yetenekleri, esnek üretim yapılarının kriz dönemlerinde sağladığı yavaşlatıcı etki, bölgeler arasında dengeli büyüme, işsizliğin azaltılması ve yeni iş alanları açılmasındaki katkıları gibi olumlu özellikleri nedeniyle ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınmasında önemli bir işlev görmektedirler.

KOBİ’ler çoğunlukla aile bireyleri tarafından yönetilen, kurumsallaşmamış, profesyonel bir yönetim tarzının hâkim olmadığı işletmelerdir. Ekonomideki istihdam, büyüme ve üretimin ana dinamiği olan KOBİ’lerin sağlıklı bir ekonomik ortamda gelişip büyümeleri ve hayatlarını devam ettirmeleri büyük önem arz etmektedir. Yaklaşık sekiz aydır ülkemizi ciddi şekilde etkileyen ekonomik kriz, KOBİ’leri de çok olumsuz etkilemektedir. Krizin daha da derinleşmesi ve en iyi ihtimalle 2010’un ilk yarısından sonra bazı düzelmelerin beklendiği de dikkate alındığında, KOBİ’lere ciddi destekler sağlamamız gerektiği açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

İşte, burada da KOSGEB’in önemi ortaya çıkmaktadır. KOSGEB, son birkaç yıldır asli görevi olan KOSGEB destek mevzuatı kapsamında KOBİ’lere destek ulaştırmaktan yavaş yavaş uzaklaşmış ve sadece bankalarla iş birliğiyle kredi faiz desteği veren bir kurum hâline dönüşmüştür. Son yıllardaki destek gerçekleşmelerine baktığımızda, kredi faiz desteğinin toplam desteklerde büyük bir yer işgal ettiği görülmektedir. KOSGEB’in asıl destek mekanizmalarına acilen ivme kazandırılması gerekmektedir.

Türkiye’de KOBİ’lerin kredi hacminden yararlanma oranları, istihdama ve ülke katma değerine sağladıkları katkılar ile karşılaştırılamayacak seviyelerde düşük kalmaktadır. KOBİ’lere hizmet verecek sermaye piyasası imkânları da geliştirilememiştir.

Kamu kesiminin piyasalardaki yüksek borçlanma düzeyi, özel sektörün kredi imkânlarını daraltmakta ve faizlerin aşırı yükselmesine yol açmaktadır. Bu koşullar kamunun sağladığı desteklerin kısıtlılığıyla birleşerek KOBİ’lerin kredi piyasasından neredeyse tamamen dışlanmasına neden olmaktadır.

Bu işletmelerin mali yapılarını güçlendirmek, ölçek verimliliğini artırmak, rekabet ortamlarına uyumlarını sağlamak ve istihdam düzeylerini artırmak için birleşmelerinin vergi yoluyla teşvik edilmesi doğru bir uygulama olmakla birlikte, KOBİ’lerin bahsedilen bu amaçlara ulaşabilmesi için sadece vergi teşvikleriyle yetinilmemesi gerekmektedir.

Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik kriz tüm ağırlığıyla ekonomik aktörler içinde öncelikle KOBİ’leri vurmaktadır. Hükûmetin şimdiye kadar parça parça “paket” adı altında kamuoyuna açıkladığı tedbirler politik bütünlük ve tutarlılıktan yoksundur. Kriz ortamında KOBİ’lerin en büyük sorunu birikmiş SSK primi, vergi ve enerji borçlarıyla birlikte finansman sıkıntısıdır. Bugüne kadar alındığı iddia edilen tedbirler KOBİ’lerde bir rahatlama yaratamamıştır.

Düzenlemelerden, özellikle KOSGEB kredilerinden faydalanmak isteyen KOBİ’ler, bu kredilerin daha çok ticari kredi niteliğinde olması, SSK ve BAĞ-KUR prim borcu nedeniyle bu kredileri kullanamamaktadırlar. KOSGEB ve Cansuyu kredilerinin gerçek ihtiyaç sahibi KOBİ’lere yansımaları sağlanmalı, vergi ve enerji borçlarına taksitlendirme ve faiz indirimi yapılmalıdır ancak ayrıca KOSGEB kredilerinden faydalanmak isteyen KOBİ’lerin önüne, yapılan yasal düzenlemeye rağmen sicil engeli çıkmaya devam etmektedir. Karşılıksız çek, protestolu senetler ile kredi ve kredi kartları borçlarına ilişkin kayıtların silinmesi için çıkarılan Sicil Affı Kanunu uyarınca Merkez Bankası kayıtlarının silinmesine rağmen bu durumun bankalarca dikkate alınmadığına ilişkin şikâyetler devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu düşüncelerle değişiklik önergemize desteklerinizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akçay.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve yedinci maddesi ile düzenlenerek 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici beşinci maddenin onbirinci fıkrasında geçen "% 75'e kadar" ibaresinin madde metninden çıkarılarak "% 60'a kadar" ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim .

                                                                                                        Kerim Özkul (Konya)

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Teklif ile kanun metninde geçen indirim oranını düşürmek amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Tasarının 7 nci Maddesi ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenmesi öngörülen GEÇİCİ MADDE 5’in (1) numaralı fıkrasının (ç) bendindeki "üç yıl” ibaresinin "iki yıl" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                              M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Gök, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın AKP Grubuna seslenmek istiyorum: Arkadaşlar, az önce Mevlüt Bey’in bir isyanı oldu. El kaldırdınız ama neye el kaldırdığınızı bilmiyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından “Biliyoruz!” sesleri, gürültüler)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Biliyoruz canım!

İSA GÖK (Devamla) – Sizden bir istirhamım var, bakın arkadaşlar, elinizde sıra sayılar var…

AHMET YENİ (Samsun) – Kendi işine bak sen!

İSA GÖK (Devamla) – Laf atma!

Sıra sayıların, arkadaşlar, 37’nci sayfasını açar mısınız…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Açmayız, öğrenci miyiz!

İSA GÖK (Devamla) – Burada diyor ki, çerçeve madde 2 -Hükûmetin teklif ettiği metin bu- geçici madde 5’te üçüncü fıkrada diyor ki… Neydi bu kanun arkadaşlar? Bu kanun, bu ticari işletmelerin birleşmeleri… “Küçük ve orta ölçekli işletmelerin 31 Aralık 2009 tarihine kadar birleşmeleri hâlinde bu birleşmeden doğan kazançların kurumlar vergisinden istisna edilmesi.” Amaç bu. Diyor ki üçüncü fıkra “10 ila 250 işçi çalıştıran işletmelerin birleşmesinden doğan kazançların bu vergiden istisna edilmesini Hükûmet teklif etmiş. Komisyonda görüşülmüş. Arkadaşlar, aynı sıra sayının, istirham ediyorum, 45’inci sayfasını açınız. Plan ve Bütçe Komisyonunun kabul ettiği metin, madde 7. Bundan önce alt komisyona gitmiş, alt komisyonda, sayfa 14’te arkadaşlar, sıra sayının, alt komisyon ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporunuzda -AKP’li üyelerin de oy birliğiyle kabulü var bu raporda- diyor ki: “Geçici 5’inci maddenin 3 numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan ‘10 ila 250’ ibaresinin ‘250’den az’ olarak değiştirilmesi.” Yani, birleşmeden doğan kazançların kurumlar vergisinden istisna edilmesi konusunda asgari 10 işçi çalıştırma barajını kaldırıyorsunuz Komisyonda; bu doğru bir yaklaşım. Neden? Binlerce ticari işletme var. Bu 10 işçiden az işçi çalıştıran yerlerin de birleşmesinde bu istisnayı tanıyorsunuz; bu olumlu bir yaklaşım. Komisyondaki tavrınız da bu, alt komisyonun kararına uyuyorsunuz.

Arkadaşlar, Hükûmetin teklif ettiği metin, Plan ve Bütçe Komisyonunun -sıra sayıda 45’inci sayfada yer alan- aynen kabul ettiği metinde de diyor ki -çerçeve madde 7 oluyor- geçici madde 5, fıkra 3: “250’den az işçi çalıştıran yerler” diyor ve Sayın Bakan Cevdet Yılmaz imzalı önergeyi kabul ettiniz. Bu önerge, Komisyonda ve alt komisyonda tüm komisyon üyelerinin oy birliğiyle ve Türkiye’deki işletmelerin hayrına olarak, 10’dan az işçi çalıştıran işletmelerin de bu istisnadan, bu olumluluktan, bu müspetlikten faydalanması için getirdiğiniz Komisyon raporunu Sayın Bakanın önergesiyle iptal ediyorsunuz, gene asgari 10 işçi barajı koyuyorsunuz, binlerce işletmenin birleşmesine engel oluyorsunuz. Bu yasanın amacı neydi arkadaşlar? KOBİ’leri birleştirerek dağınıklığı engelleyip krize karşı da korumak, bu birleşmeyle güçlü kalmalarını sağlamak değil mi? Kanunun amacı bu değil mi arkadaşlar? Komisyonda sizin arkadaşlarınız ve üstelik -üzülerek söylüyorum- olumlu görüş belirten Komisyon Sözcümüzün de dâhil olduğu bu Komisyon, “10 ila 250” sayısında “10”u kaldırarak “sıfır ile 250” yani “250”nin altını komple Türkiye'nin hayrına olarak kabul etmişken, Sayın Bakanın, Komisyon iradesi, alt komisyon iradesi, orada bulunan tüm partili vekillerin Türkiye’deki işletmelerin lehine olacak bu düzenleme çalışmalarına karşı getirdiği önergeye “evet” oyu verdiniz. Tebrik ediyorum sizi, hakikaten tebrik ediyorum sizi! 25 Mayıs 2009 tarihinde “evet” dediğiniz şeye bir ay geçmeden, on günde “hayır” demeyi başarabilen ikinci bir “face to face”… Başka bir mantık yok, bunun izahı yok.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Komisyondan gelen aynen geçecek diye bir şey mi var?

İSA GÖK (Devamla) - Tebrik ediyorum ben sizi ve aynı zamanda da bir milletvekili olarak da üzüntümü belirtmek istiyorum. Sayın Bakanın yaptığı etik bir davranış değil. Komisyon ve alt komisyon, bu işin uzmanları bunu araştırıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

İSA GÖK (Devamla) – Sağ olun Sayın Başkan.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Genel Kurul değişiklik yapabilir yani, komisyon şart değil.

İSA GÖK (Devamla) – Tüm partiler oy birliğiyle bunu getirmişken, Sayın Bakan -Mevlüt Bey’in isyanına katılıyorum- Komisyonun, uzmanların, tüm partili Komisyon üyelerinin iradesini hiçe sayıyor. Hiçe sayıyor, kabul etmiyor. Sizler de -altını çizerek söylüyorum, tüm sorumluluğu şahsıma ait- hiçbir şey bilmeden el kaldırmalarınız ile binlerce işletmeye zarar verdiniz arkadaşlar. Tebrik ediyorum sizleri.

İyi akşamlar. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve yedinci maddesi ile düzenlenerek 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici beşinci maddenin birinci fıkrasının c) bendinde geçen “otuz gün” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “60 gün” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                 Turan Kıratlı

                                                                                                                   Kırıkkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önerge ile birleşilen kurumun birleşmenin Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği tarihten itibaren birleşme nedeniyle vereceği kurumlar vergisi beyannamesine ekli taahhütnameyi taahhüt etmesi için madde metninde düzenlenen sürenin uzatılarak kamu yararının gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Geçici madde 5’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Geçici 5’inci madde kabul edilmiştir.

Geçici madde 6 üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 7 nci maddesiyle 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 6 ncı maddede yer alan “kesilecek cezalar” ifadesinin “kesilen cezalar” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                               Cevdet Yılmaz

                                                                                                                Devlet Bakanı

                                                                                                                     Bingöl

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve yedinci maddesi ile düzenlenerek 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici altıncı maddede geçen “yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan her türlü vergi tarhiyatı ve kesilecek cezalar” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “yürürlüğe girdiği tarihten bir yıl önce kesilen vergi cezaları ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                 Turan Kıratlı

                                                                                                                           Kırıkkale

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve yedinci maddesi ile düzenlenerek 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici altıncı maddede geçen “yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan her türlü vergi tarhiyatı ve kesilecek cezalar” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “yürürlüğe girdiği tarihten altı ay önce kesilen vergi cezaları ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.”

                                                                                                               Veysi Kaynak

                                                                                                                      Kahramanmaraş

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 7 nci maddesinde yer alan “Geçici Madde 6”nın aşağıdaki şekilde düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Yaşar Ağyüz

 

Trabzon

Malatya

Gaziantep

 

Tekin Bingöl

Vahap Seçer

 

 

Ankara

Mersin

 

“Geçici Madde 6 – (1) Kanunun 17 nci maddesinin (9) numaralı fıkrası hükümleri bu geçici maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemler hakkında uygulanmaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Kim konuşacak acaba?

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Tekin Bingöl.

BAŞKAN – Sayın Bingöl, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Tasarı’nın 7’nci maddesi içinde olan geçici 6’ncı madde üzerine verilen önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Anılan maddedeki geçici maddeyle, yürürlük tarihi öncesindeki vergi ve ceza tarhiyatını da kapsayan bir anlayış söz konusudur. Oysa, yürürlük tarihi öncesindeki vergi ve ceza tarhiyatlarının bu kapsam içerisine alınmaması gerekmektedir. Zira, böyle bir uygulama söz konusu olursa, yani madde bu hâliyle geçerse, Anayasa’nın öngördüğü hukuk güvenliği ilkesine aykırı bir durum söz konusu olacaktır. O nedenle, umut ediyorum ki bu iyi niyetli önergemiz siz değerli milletvekilleri tarafından dikkate alınacak ve önergemiz olumlu olarak oylanarak bu maddedeki yanlışlık düzeltilecektir.

Değerli milletvekilleri, özellikle son dönemlerde ağır vergi yükü ve o nedenle oluşan cezalar, vatandaşlarımızda çok ciddi sorunların oluşmasına yol açmıştır. Uzun dönemdir, ekonomideki iyileşmeden, olumluluktan ve Türkiye ekonomisinin büyüklüğünden bahsedilmektedir. Bildiğiniz gibi, büyüklük, göreceli bir kavramdır. Ekonomideki büyüklüğü ortaya koyacak olan değerler, olumlu ekonomik parametreler ile somut veriler olmalıdır.

Türkiye’de, bildiğiniz gibi, her ay resmî işsizlik rakamları açıklanır. Ama bunun dışında mevsimlik işçilerin, eksik istihdamın, işe başvurmayanların ve iş başvurusu yapmaktan vazgeçenlerin oluşturduğu örtülü işsizlik ile resmî işsizlik rakamlarını bir araya getirdiğimizde yüzde 27’ye varan bir işsizlik rakamıyla karşı karşıyayız. Bu büyüklükteki bir işsizlik, Türkiye’deki ekonomik büyüklüğü ne derecede izah eder, sizlerin takdirine sunuyorum.

Bakınız, değerli milletvekilleri, maalesef son yıllarda Türkiye’de yaşanan aile faciaları, dramatik intiharlar, toplu katliamlar, “Türkiye’de toplumsal cinnet” kavramını maalesef Türkiye gündemine yerleştirmiştir. Bu, son derece vahim bir olaydır. Türkiye’de babalar eşlerini, çocuklarını katledip sonra kendi canlarına kıyıyor ise, Türkiye’de evlatlar analarını babalarını katlediyor ise, bunlar, maalesef Türkiye’deki ekonominin ne kadar kötü olduğunun… İnsanlar ailelerinin karınlarını doyuramadığı için aç ve işsizlik nedeniyle borç batağı altındaki çaresizlikleri ve maalesef çözüm üretememeleri nedeniyle kendi canlarına ve ailelerinin canlarına kıyabilmektedirler.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, her dönem Türkiye’de kapanan ve açılan iş yerlerinden bahsedilir. Ocak-mayıs arasındaki iş yeri açılma değerlerine baktığımızda, iş yerindeki açılma sayısında bir yıl öncekine göre yüzde 27,7 bir azalma söz konusudur. Yine aynı şekilde, açılan kooperatif sayısında ise yüzde 39’luk bir düşüş söz konusudur. Yine, tasfiye edilen şirketlerde bu sayı maalesef yüzde 15’lere ulaşmaktadır. Bütün bunlar Türkiye’deki ekonominin nasıl iyi olduğunu, nasıl iyileşmelerin hızlı bir şekilde sürdüğünü gösteren parametrelerse ve bunlar olumlu olarak nitelendiriliyorsa, Türkiye ekonomisinin büyüklüğü işte bu somut verilerle, bu rakamlarla o büyüklük derecesinin ne kadar küçük, ne kadar anlamsız ve ne kadar sığ olduğunu çok net bir şekilde göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de işsizlik Türkiye iş gücünün âdeta üçte 1’ini kapsamaktadır. Türkiye’de işsiz sayısı artıyorken, işsizlik, maalesef, diğer ülkelerin aksine, gençleşmektedir ve Türkiye’deki gençlerin 3 tanesinden 1’i şu anda işsizdir.

Bütün bunlara ilaveten Türkiye’de bakmamız gereken başka değerler var, başka rakamlar var. Bunlar Türk ekonomisinin içinde bulunduğu açmazı çok net bir şekilde göstermektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Artık ekonomide “dünyadaki krizin teğet geçtiği” ifadesinden vazgeçildiği malumunuzdur ama şimdi yeni bir kavram ortaya atılmıştır, denilmektedir ki: “Dünyadaki ekonomik kriz Türkiye’ye sürtünmektedir.” Teğet bir geometrik değerdir, teğet çok fazla zarar vermeyebilir ama sürtünmenin kuvveti çok büyük tahribatlara yol açabilir. İşte Türkiye’de “sürtünme” diye nitelendirilen ekonomik krizin boyutları, Türkiye’de yarattığı tahribatı, az önce sizlere vermiş olduğum rakamlarla, değerlerle ne mene bir sürtünme kuvvetiyle ortaya koyduğu bir gerçektir.

Bu anlayışla vermiş olduğumuz, hukuk dışı bir yasayı düzeltmek üzere vermiş olduğumuz önergeyi destekleyeceğiniz umuduyla, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bingöl.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…  Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve yedinci maddesi ile düzenlenerek 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici altıncı maddede geçen “yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan her türlü vergi tarhiyatı ve kesilecek cezalar” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “yürürlüğe girdiği tarihten altı ay önce kesilen vergi cezaları” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                 Veysi Kaynak

                                                                                                               Kahramanmaraş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Önerge ile kamu yararının gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve yedinci maddesi ile düzenlenerek 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici altıncı maddede geçen “yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan her türlü vergi tarhiyatı ve kesilecek cezalar” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “yürürlüğe girdiği tarihten bir yıl önce kesilen vergi cezaları ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                  Turan Kıratlı 

                                                                                                                     Kırıkkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılamıyoruz efendim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Yapılan değişikliğin kanunun ruhuna uygun olacağı düşüncesiyle önerge verilmiştir.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yoklama istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Yoklama isteğini yerine getireceğim.

Sayın Anadol,  Sayın Okay, Sayın Öğüt, Sayın Korkmaz, Sayın Keleş, Sayın Özpolat, Sayın Sönmez, Sayın Oksal, Sayın Öztırak, Sayın Susam, Sayın Köktürk, Sayın Ünsal, Sayın Mengü, Sayın Bingöl, Sayın Koçal, Sayın Aydoğan, Sayın Seçer, Sayın Gök, Sayın Barış, Sayın Yalçınkaya.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S. Sayısı: 385) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 7 nci maddesiyle 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 6 ncı maddede yer alan “kesilecek cezalar” ifadesinin “kesilen cezalar” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                Cevdet Yılmaz

                                                                                                                 Devlet Bakanı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutuyorum?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe…

Gerekçe:

Geçici 6 ncı maddede ibare değişikliği yapılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen bu önerge doğrultusunda geçici madde 6’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Geçici madde 6 kabul edilmiştir.

On beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 22.35

 

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.48

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

385 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Çerçeve 7’nci maddeye yeni bir geçici madde eklenmesine ilişkin bir önerge vardır.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 7 nci maddesine aşağıdaki geçici 7 nci maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                        Cevdet Yılmaz

                                                                                                        Devlet Bakanı

“Geçici Madde 7- Kanunun geçici 5 inci maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendindeki anonim şirket ifadeleri, 31/12/2009 tarihine kadar anılan madde kapsamında yapılan birleşmelerde sermaye şirketi olarak dikkate alınır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarı ile eklenmesi öngörülen geçici 5 inci madde ile yapılacak birleşmelerde sadece anonim şirket yerine sermaye şirketlerinin birleşme kapsamında dikkate alınması öngörülmektedir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Karar yeter sayısını arayacağım.

Çerçeve 7’nci maddeye geçici bir madde eklenmesine ilişkin önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 22.50

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

385 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

385 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 7’nci maddesine yeni bir geçici madde eklenmesine ilişkin Hükûmet önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Çerçeve 7’nci maddeyi geçici 5, geçici 6 ve önergeyle kabul edilen geçici 7’nci maddeyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 8 üzerine üç önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve sekizinci maddesi ile düzenlenen 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinin değiştirilen (d) alt bendinde geçen “Kanununa göre” ibaresinin “Kanunu gereğince” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                 Veysi Kaynak

                                                                                                                Kahramanmaraş

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve sekizinci maddesi ile düzenlenen 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinin değiştirilen (d) alt bendinde geçen “depodan çekecek olanlara” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya yetkili mümessiline” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                  Kerim Özkul

                                                                                                                       Konya

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Tasarı’nın 8 inci maddesinde yer alan “Müzayede mahallerinde” ibaresinin “Müzayede mahalleri” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ergün Aydoğan

Tayfur Süner

Şevket Köse

 

Balıkesir

Antalya

Adıyaman

 

Hulusi Güvel

Zekeriya Akıncı

 

 

Adana

Ankara

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Ergün Aydoğan, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 8’inci maddesi üzerinde değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, vergi, temel olarak iktisadi faaliyetlerin bir sonucudur. Değişen koşullar doğrultusunda değiştirilmesi ve günün koşullarına uyarlanması gereken bir sistemdir. Peki “teğet geçti”, “sürtündü geçti” denilerek tanımını yapamadığımız yaşanan krizde piyasanın durumu, esnafın, ticaret erbabının durumu nedir? Esnaf BAĞ-KUR prim borcunu ödeyemezken ticaret erbabı vergisini ödeyebiliyor mu? Vergisini ödeyemeyen ticaret erbabına devletin ve görevlilerinin tavır ve uygulamaları nedir, kabul edilebilir mi? Yeniden yapılandırılan vergi borçları zorlukla ödenirken, taksite girmeyen borçlarla ilgili geçici gelir vergisi, stopaj ve diğer vergilerini ödeyemeyen, ödemekte zorlanan esnafın ve ticaret erbabının iş yerine, evine, bağına bahçesine, arabasına el koyan bir uygulama karşısında esnafın perişan durumuyla, vergi borcu karşısında arabası bağlanan esnaf iş yapamaz durumdadır. Girin Maliyenin sitesine, Maliye sanki galerici, sanki emlakçı! Devletin görevi, esnafı ticaret yapamaz hâle getirmek midir yoksa esnafın işini kolaylaştırıp işini sürdürülebilir hâle getirmek midir?

“Evde kapanmayalım, sokağa çıkalım, alışverişe çıkalım” kampanyasıyla piyasa elbette canlanmaz. Esnaf ve ticaret erbabı yok edilerek küresel sermayenin, büyük şirketlerin önü mü açılmak isteniyor?

Sayın Bakan, piyasayı, esnafı daraltmayın. Daha da üzerine gidilirse iş yerini kapatan esnaf sayısı artar, dayanılmaz boyutlardaki işsizlik daha da artar, sosyal facialara neden olur. Kaldı ki bu sosyal faciaları toplumun bütün katmanlarında her gün yaşıyoruz; intiharlar, cinnetler, kavgalar, kendini yakmak isteyen esnaflarımız, insanlarımız her gün artarak devam ediyor.

Tabii, toplumda bu sorunlar artarak devam ederken Sayın Başbakan, “Vatandaşın cebinde para var. 2008’de memurun maaşını yüzde 19,7 artırdık.” demektedir. Anlaşılıyor ki Başbakan, memur ve vatandaş ile yakınlarını karıştırmaktadır.

Evet, paranın olduğu doğrudur. Para, Başbakanın yakınlarında vardır, gemicik almaktadır, altın ticareti yapmaktadır, servetiyle dünyanın sayılı liderleri arasında yer almaktadır, ailesi ve çevresi hızla zenginleşmektedir, lüks yaşamakta, yedi yıldızlı otellerde tatil yapmaktadır. Vatandaş açlıkla boğuşurken, eşleri, Cumhurbaşkanı eşiyle yüzük yarışına girmektedir. Evet, paranın olduğu doğrudur. (AK PARTİ sıralarından “Ayıp, ayıp” sesleri)

Ayıp değil. Başbakanın ve AKP’nin zenginleştirdiği çevrelerde, müteahhitlerde, ihale dağıtılanlarda paranın olduğu doğrudur. Evet doğrudur ama para esnafta, piyasada, halkta yoktur. Esnafın, piyasadaki ticaret sahibinin gerçekten durumu vahimdir.

Değerli arkadaşlar, henüz daha yaşanmakta olan krizin tanımını yapamıyorken, teğet mi geçti, sürtündü mü geçti diye bunun tanımını yapamazken, “Evet, piyasada, halkta para vardır.” demek, halkın gerçeklerini ne yazık ki görmemektir.

Değerli arkadaşlar, burada, geçtiğimiz gün bir ay çalışarak bir yasa çıkardık, önemli bir yasa. Bütün Türkiye’yi ayağa kaldırdık ve bizim savunmadığımız, inanmadığımız bir yasa. Şimdi, o yasa görüşülürken burada bazı arkadaşlarımız şunu dedi: Çok çalışmalıyız, çok. Evet doğrudur, Meclis olarak gerçekten çok çalışmalıyız çok ama çok çalışmalıyız da, cuma günü çalışmamız gerekirken siz “Çok çalışmalıyız.” diyen arkadaşlar neredeydi? Neredeydi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; evet, gerçekten çok çalışmalıyız. Ülkemizin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

RECEP KORAL (İstanbul) – Sizin çalışmaya ihtiyacınız yok mu?

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Biz çalışıyoruz Sayın Milletvekili. Siz iktidar partisisiniz, siz Meclisi çalıştıracaksınız.

RECEP KORAL (İstanbul) -  O zaman hiç gelmeyin siz Meclise.

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Ne demek? Biz buradayız, cuma günü de buradaydık ama siz yoktunuz. Evet, şu anda da baktığımızda görüyoruz “Çok çalışmalıyız.” diyen sizler ne yazık ki burada olmuyorsunuz. Burada, cuma günü de olmadığı gibi, çalışmada olmuyorsunuz. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak ekime kadar çalışmaya hazırız, sizi de çalışmaya davet ediyoruz. Bu ülkede yaşayan -ülkenin sorunları- esnafın sorunları, vatandaşın sorunları çözülsün, ekonominin sorunları çözülsün diye çok çalışmalıyız diyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aydoğan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve sekizinci maddesi ile düzenlenen 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinin değiştirilen (d) alt bendinde geçen “depodan çekecek olanlara” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya yetkili mümessiline” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                             Kerim Özkul

                                                                                                                  Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanunun amacına uygun olacağı düşüncesiyle önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve sekizinci maddesi ile düzenlenen 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinin değiştirilen (d) alt bendinde geçen “Kanununa göre” ibaresinin “Kanunu gereğince” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                      Veysi Kaynak

                                                                                                                     Kahramanmaraş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)- Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun metninde kelime tashihi yapılarak anlam bütünlüğünün sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.

Madde 9 üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve dokuzuncu maddesi ile düzenlenerek 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 9 uncu maddesinin sonuna eklenen fıkrada geçen “ürünü depodan çekecek olanlara teslimine” ibaresinin “ürünün sahibi veya yetkili mümessili tarafından depodan alınmasına” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                       Turan Kıratlı

                                                                                                                          Kırıkkale

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve dokuzuncu maddesi ile düzenlenerek 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 9 uncu maddesinin sonuna eklenen fıkrada geçen “Kanununa göre” ibaresinin “Kanunu gereğince” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                      Veysi Kaynak

                                                                                                                     Kahramanmaraş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir)- Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun metninde kelime tashihi yapılarak anlam bütünlüğünün sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve dokuzuncu maddesi ile düzenlenerek 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 9 uncu maddesinin sonuna eklenen fıkrada geçen “ürünü depodan çekecek olanlara teslimine” ibaresinin “ürünün sahibi veya yetkili mümessili tarafından depodan alınmasına” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                       Turan Kıratlı

                                                                                                                          Kırıkkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun metninde tashih yapılarak anlam bütünlüğünün sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 9’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde 9 kabul edilmiştir.

Madde 10 üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve onuncu maddesi ile düzenlenerek 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen (k) bendinde geçen “depodan çekilmesi” ibaresinin “ürün sahibi veya yetkili mümessili tarafından depodan alınması” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                       Turan Kıratlı

                                                                                                                          Kırıkkale

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve onuncu maddesi ile düzenlenerek 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen (k) bendinde geçen “kanununa göre” ibaresinin “kanunu gereğince” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                      Veysi Kaynak

                                                                                                                     Kahramanmaraş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, Veysi Bey burada yok, başkası “gerekçe okuyun” diyemez ki.

BAŞKAN – Sordum, “gerekçe” diyorlar.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır efendim, grup önerisi değil bu. Bu şahsi önerge efendim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Efendim, kendisi yoksa gerekçesi okunur zaten Sayın Başkan.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır efendim, şahsi önerge bu. O zaman işleme koymayın.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hayır efendim, kendisi yoksa gerekçesi okunur.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kişi yok burada. Kişi önergesi bu, grup önergesi değil efendim.

BAŞKAN – Kişi yok, gerekçe okunuyor o zaman.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ama hayır… Belki konuşacak efendim.

BAŞKAN – Konuşacak olsa gelirdi efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ama yoksa o zaman işleme koyamazsınız Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ama bir başkası “gerekçe okuyun” diyemez Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Yoksa, o zaman ne yapacağız? Gerekçeyi ne yapacağız?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır efendim, işlemden kaldıracaksınız bu önergeyi, başka önerge alacaksınız.

OKTAY VURAL (İzmir) – İşlem doğru efendim, işlem doğru.

BAŞKAN – Yeni bir usul mü ihdas ediyoruz Aslanoğlu?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ama kişi burada yok efendim.

BAŞKAN – Şimdi, konuşacak kişi yoksa gerekçesi okunur efendim. Sayın Aslanoğlu, İç Tüzük öyle diyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – O zaman kişi yoksa başkası “gerekçe” diyemez efendim.

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

Gerekçe:

Kanun metninde kelime tahsisi yapılarak anlam bütünlüğünün sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve onuncu maddesi ile düzenlenerek 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasına eklenen (k) bendinde geçen “depodan çekilmesi” ibaresinin “ürün sahibi veya yetkili mümessili tarafından depodan alınması” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                       Turan Kıratlı

                                                                                                                          Kırıkkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun metninde tashih yapılarak anlam bütünlüğünün sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 10’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde 10 kabul edilmiştir.

Madde 11 üzerinde dört önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve onbirinci maddesi ile düzenlenerek 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 11 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine ikinci paragraftan sonra gelmek üzere eklenen paragrafta geçen "eserlere ilişkin" ibaresinin, "eserlerle ilgili" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                     Ramazan Başak

                                                                                                                          Şanlıurfa

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve onbirinci maddesi ile düzenlenerek 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 11 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine ikinci paragraftan sonra gelmek üzere eklenen paragrafta geçen "mal ve hizmetler" ibaresinin "mal veya hizmetler" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                       Mustafa Ataş

                                                                                                                           İstanbul

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Buyurunuz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Tasarının 11 inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Yaşar Ağyüz

 

Trabzon

Malatya

Gaziantep

 

Vahap Seçer

Bilgin Paçarız

 

 

Mersin

Edirne

 

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 11’inci maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

 Mustafa Kalaycı

Hüseyin Yıldız

 

Manisa

Konya

Antalya

 

M. Akif Paksoy

Yılmaz Tankut

 

 

Kahramanmaraş

Adana

 

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

OKTAY VURAL (İzmir) – Erkan Akçay Bey…

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz tasarının 11’inci maddesi üzerine verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında konuşmak üzere söz aldım. Muhterem heyetinize saygılar sunuyorum.

Tasarının 11’inci maddesiyle, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından onaylanan sinematografik eserlere ilişkin yabancı yatırımcılar tarafından satın alınan mal ve hizmetler nedeniyle ödenen katma değer vergisinin yapımcılara iade olunacağı hususu düzenlenmektedir. Düzenlemenin Türkiye’nin tanıtımına ne ölçüde katkı sağlayacağı konusunda tasarının gerekçesinde ve Plan Bütçe Komisyonunda sorduğumuz suallere verilen cevaplarda yeterli açıklama yapılamamıştır.

Sermaye yapıları güçlü olan yabancı yapımcıların Türkiye’de film yapmak için katma değer vergisi istisnasına ihtiyaç duyduklarını düşünmüyoruz. Kaldı ki, Türkiye’nin tanıtımına yönelik yabancı yapımcıları vergi teşviki dışındaki diğer faaliyetlerle de Türkiye’de çalışmalarını özendirecek tedbirler alınabileceği gibi, Hükûmetin öncelikli olarak yerli yapımcıları Türkiye’nin yurt dışında tanıtımına yönelik yapımlara teşvik etmesinin Türk sinemasının gelişmesine de katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Vergi teşviklerinde öncelik yerli yapımlara verilmelidir.

Türkiye’nin yurt içi ve yurt dışı tanıtımını yapan başlıca devlet kurumları, Başbakanlık Tanıtma Fonu, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Dışişleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, TRT ve Anadolu Ajansıdır. Türkiye’nin tanıtımında en önemli sorun koordinasyon sorunudur. Bu kurumlar arasında tam bir koordinasyon yoktur.

Tanıtma faaliyetlerinin yürütülmesinde en önemli kaynağı ise Başbakanlık Tanıtma Fonu oluşturmaktadır. Tanıtma Fonu’ndaki para, fonun desteklediği, Türkiye’nin yurt içi ve yurt dışı tanıtımına yönelik kaç projenin olduğu ve bu projelere ne kadar kaynak aktarıldığı ise tam olarak açıklanmamaktadır.

Bakanlıkça, Türkiye’nin tanıtımında dünya beş ayrı bölgeye ayrılarak beş ayrı firmaya ihale edilmektedir. Yapılan bu ihaleler ve tanıtım yöntemleri âdeta bir kapalı kutudur. Projeler, maliyet açılımları ile detaylı olarak sektörün ve kamuoyunun bilgisine sunulmamaktadır. Kültür Bakanlığı, 2009 yılı Türkiye’nin tanıtım projelerini detaylarıyla ve medya planıyla kamuya açıklamalıdır. Özel sektörle Kültür Bakanlığı arasında Türkiye’nin tanıtımına yönelik bir koordinasyon eksikliği de vardır. Resmî kurumlar birbirlerinin yaptığı çalışmaları bilmiyor, özel sektör resmî kurumların çalışmalarını bilemiyor ve Bakanlık da özel sektörün yaptığı çalışmalardan haberdar değildir.

Gazetecilerin “Neden Türkiye’nin sloganı yok?” sorusu üzerine Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Günay, göreve geldiği ilk günden beri tanıtımda sihirli cümle aradığını söylemekte ve “Türkiye’nin derinliğini, doğasını, kültürünü ve tarihini çağrıştıracak cümle arıyorum. Bulduğum zaman evreka, evreka diye bağıracağım.” demiştir. Sayın Günay’ın göreve geldiği Ağustos 2007 tarihinden bu yana yirmi iki aydır Sayın Günay’ınEvreka, evreka.” diye bağırmasını bekliyoruz.

Irak’ın kuzeyindeki Barzani ve Ermeniler, yapımcılığını Hollywood prodüksiyon şirketlerinin üstleneceği bir dizi sinema filmiyle uluslararası propaganda atağına başlamaya hazırlanmaktadırlar. Merak ediyoruz, bunlar acaba bizim yaptığımız gibi KDV iadesi yaptıkları için mi oralarda film yapıyorlar? Etkili bir sinema filmi âdeta etkili bir silah gibi kullanılmaktadır. Türkiye, henüz, bir Atatürk projesini bile hayata geçiremezken, Ermeni lobisi sözde Ermeni soykırımı iddialarına uluslararası destek sağlamak amacıyla, Irak’ın kuzeyindeki yönetim ise Hollywood’da sinema yoluyla başlatacağı tanıtım atağıyla, uluslararası kamuoyunda kendilerine sempati duyulmasını sağlamak amacıyla şu ana  kadar yaklaşık 30 kadar Hollywood yapımcısını Irak’ın kuzeyine davet edip, yapımcılar vasıtasıyla ünlü oyuncularla görüşüp filmler hazırlatırken biz ne yapıyoruz?  Yabancı yatırımcılar tarafından satın alınan mal ve hizmetler nedeniyle ödenen katma değer vergisinin yapımcılara iade olunacağı üzerinde tartışma yapıyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığı işte burada lazımdır. Türkiye'nin büyük tanıtım projelerini, filmlerini hazırlatarak, antipropaganda yapanlara da her türlü kulisi yapıp önlemleri alması gerekmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti “Geceyarısı Ekspresi” filminin bıraktığı kötü izleri silmek için hâlâ uğraşırken, ikinci, üçüncü bir şok daha yiyebiliriz. Yılların vurdumduymazlığı sürüyor ancak bu kez bunun bedeli her geçen gün ağırlaşmaktadır.

Bu düşüncelerle muhterem heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akçay.

Önergeniz üzerinde konuşmak isteyen var mı?

Sayın Paçarız, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesi ile ilgili olarak vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygılarımla selamlıyorum.

Bundan önce 7’nci madde görüşülürken şahsım ve bir milletvekili arkadaşımla karşılıklı sürtüşmeye girdik. Ben şahsen sinirlerime hâkim olamadım, sözlerimi geri çekiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Umarım o arkadaşım da sözlerini geri çeker, ki kendisi Çanakkale Milletvekili, hemşehrimizmiş. Umuyorum o da aynı duyguları besler.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Başkanım; bakın, gecenin saat 23.30 civarındayız. Çoğunluk olarak AKP milletvekilleri ve grup başkan vekilleri, yirmi üç aydan beri çalıştığımız şu Parlamentoda sizin önerdiğiniz, getirdiğiniz kanunların, tasarıların çoğuna da biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, MHP olarak, DTP olarak destek veriyoruz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Böyle mi veriyorsunuz desteği?

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Çoğuna da veriyoruz. Tabii, vermediğimiz tasarılar da olacaktır, bizler de muhalefet partisiyiz. Mesela Vakıflar Kanunu, size göre doğru olabilir, bizlere göre yanlış olabilir. Mesela mayınlı arazilerin temizlenmesi kanunu…

AHMET YENİ (Samsun) – Geçti, onlar geçti.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Geçti, doğru, altı madde ama ne kadar zamanda geçti? Dört hafta. Yazık değil mi bu Meclise? Yazık değil mi? Şayet ki AKP’nin grup başkan vekilleri ve Sayın Başbakan “Muhalefetle uzlaşın da boşa zaman kaybetmeyelim.” deseydi veya muhalefet partilerinin önerilerini dikkate almış olsaydı bu kanunlar, bu yasalar bir günde şıp diye geçerdi ama maalesef Sayın Başbakan zaman zaman hem muhalefet partili milletvekillerine yani bizlere hem de AKP grup başkan vekillerine herhâlde “Olmazsa olmaz koşulum.” diye bastırıyor ki sizler de Mayın Yasası’nda olduğu gibi, mayınlı arazilerin temizlenmesinde olduğu gibi yüce Meclise bir ay zaman kaybettirdiniz.

Öneriler getiriyorsunuz, Danışma Kurulu önerileri getiriyorsunuz. Bakın, bu hafta salı, çarşamba, perşembe, cuma çalışacağız. Çalışma saatlerimiz ne kadar? Salı günleri saat 15.00’ten 24.00’e kadar; çarşamba, perşembe, cuma  -ki ay sonuna kadar- saat 13.00’ten 24.00’e kadar. Ne gerek var buna? Madem çok çalışmak istiyorsunuz, madem yasaları, tasarıları, kanunları hızla gündeme getirmek istiyorsunuz, muhalefetle anlaşmak zorundasınız arkadaşlar, anlaşmazsanız biz de bu saatlere kadar çalışırız. Ama unutmayın, ama unutmamalısınız seçmenlerimiz hem muhalefet partilerinden hem de iktidardan bir şeyler bekliyor çünkü bir ekonomik kriz yaşıyoruz, 1994 krizinde olduğu gibi, 1999 krizinde olduğu gibi, 2001 krizinde olduğu gibi ve 2009 krizinde olduğu gibi. Maalesef bu krizler de Sayın Başbakanımızın söylediği gibi teğet geçmiyor, teğet de geçmeyecektir, belki kalbinden, belki karnından insanlarımızı yaralayacaktır.

Ekonomi felç olmuş, işçinin durumu belli, esnafın durumu belli, sanayicimizin durumu belli. Ya köylümüz, ya köylümüz ne yapmalı? Geçen sene Türkiye bazında -benim bölgem buğday bölgesi, tahıl bölgesi, çeltik bölgesi, mısır bölgesi- 16 milyon ton buğday ürettik. Bu sene 20 milyon ton civarında buğday üretmeyi bekliyoruz yani 4 milyon ton fazlalığımız var ve çiftçi iktidar partisinden taban fiyatı bekliyor, çiftçi iktidar partisinden destekleme bekliyor. Hangisini yapıyoruz? Nerede bizim destekleme primlerimiz, vaatlerimiz, sözlerimiz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Anlattık hepsini.

AHMET YENİ (Samsun) – Açıklandı, açıklandı.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) - Geçen sene…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Paçarız.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Efendim, bakın, ben Parlamentoya… (CHP sıralarından “Bakan arkada!” sesleri)

Tabii, Sayın Bakanımız burada da, ben Parlamentoya hitap ediyorum ve soruyorum: Geçen sene ne kadar destekleme primi ödedik? 5 milyar TL. O zaman yeni TL idi. Şimdi? Yine aynı miktar. Zaten bunun üçte 2’sini ÖTV’yle, KDV’yle, elektrik zamlarıyla, tüp gaz zamlarıyla geri alıyorsunuz. Nerede çiftçiye verdiğiniz destek?

MUHARREM VARLI (Adana) – Çiftçi yok!

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) - Tüm seçmenlerimiz, muhalefet partilerinden de, iktidar partisinden de bir şeyler görmek istiyor. Uzlaşın diyor, kavgayı bırakın diyor, el birliğiyle karnımızı doyuralım diyor. Herkes bir şey bekliyor. Sanayicisi bir şey bekliyor, esnafı, emeklisi…

Emeklinin hâli de ortada. Biliyor musunuz, tarımdan emekli olmuş bir BAĞ-KUR’lunun aldığı maaş ne kadar? Ortalama 350 TL. Ya esnaflıktan gelen benim gibi bir milletvekilinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Paçarız, lütfen toparlayın sözünüzü.

BİLGİN PAÇARIZ (Devamla) – Çok özür dilerim, hemen bitiriyorum.

500 TL ile biz geçinmek zorunda kalıyoruz. İşte bu, iktidarın görevi, işte bu, muhalefetin görevi. Sayın Başbakana, sayın grup başkan vekillerine söylüyorum: Hiç olmazsa emekliye 100 TL zam yapın da…

Teşekkürler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Paçarız.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve onbirinci maddesi ile düzenlenerek 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine ikinci paragraftan sonra gelmek üzere eklenen paragrafta geçen "mal ve hizmetler" ibaresinin "mal veya hizmetler" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                               Mustafa Ataş

                                                                                                                    İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve onbirinci maddesi ile düzenlenerek 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine ikinci paragraftan sonra gelmek üzere eklenen paragrafta geçen "eserlere ilişkin" ibaresinin, "eserlerle ilgili" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                              Ramazan Başak

                                                                                                                   Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kelime tashihi yapılarak kanun metninde anlam bütünlüğünün sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 11’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde 11 kabul edilmiştir.

Madde 12 üzerinde altı önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve onikinci maddesi ile düzenlenerek değiştirilen 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde geçen “Deniz” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya kara” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                              Ramazan Başak

                                                                                                                   Şanlıurfa

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

Görüşülmekte olan 1/692 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve onikinci maddesi ile düzenlenerek değiştirilen 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde geçen “liman” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “bağlama limanı” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                               Mustafa Ataş

                                                                                                                    İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 12 nci maddesinde yer alan “3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki bentler eklenmiştir.” cümlesinin “3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bentler eklenmiştir.” şeklinde değiştirilmesini ve çerçeve maddede yer alan (b) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Mehmet Şimşek

                                                                                                               Maliye Bakanı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 12 nci maddesiyle 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesine eklenmesi öngörülen (g) bendinde yer alan “10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerine” ibaresinin “Başbakanlık merkez teşkilatına” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Mehmet Şimşek

                                                                                                               Maliye Bakanı

BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 12’nci maddesi ile düzenlenen (g) bendinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

M. Akif Paksoy

Mustafa Kalaycı

 

Manisa

Kahramanmaraş

Konya

 

Hüseyin Yıldız

Yılmaz Tankut

 

 

Antalya

Adana

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 385 Sıra Sayılı Tasarının 12nci maddesinin (g) bendinin Madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Yaşar Ağyüz

 

Trabzon

Malatya

Gaziantep

 

Osman Kaptan

Vahap Seçer

 

 

Antalya

Mersin

 

BAŞKAN – Komisyon?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, benim de bu maddede önergem vardı.

BAŞKAN – Sizin o maddede görülmüyor Sayın Genç. Siz 13’üncü maddede vermişsiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, 12’nci maddenin (g) bendinin tasarı metninden çıkarılmasına ilişkin önergem vardı.

BAŞKAN – Sayın Genç, sizin bu madde üzerindeki önergeniz işleme alınmamış herhâlde. Bilmiyorum teknik olarak. Daha geç geldiği için…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, var ama burada da var. İşleme almıyorsunuz.

BAŞKAN – Madde 13’te önergeniz var.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, burada da var önergem.

BAŞKAN – Sayın Genç, önergeler dolduktan sonra sizin önergeniz gelmiş. Yapacak bir şeyimiz yok. 13’üncü maddede var önergeniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Benim burada var önergem de işleme alınmamış.

BAŞKAN – İşleme alınamamış demek ki teknik bir sebepten dolayı.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teknik değil efendim, AKP’lilerin verdiği korsan önergelerden dolayı.

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Milletvekili konuşurken bürokrat gülmeyecek. Bürokratın gülmeye hakkı yok!

BAŞKAN – Sayın Genç, bunun için yapabileceğim bir şey yok.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, ben diyorum ki benim burada önergem var.

BAŞKAN – Efendim?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, 87’nci maddeye göre şey ederseniz… 87’nci maddeye göre milletvekillerinin vereceği önergeler ile grupların vereceği bu önergeler ayrı ayrı işleme konulur, hem grup hem milletvekili önerge veremez ki.

BAŞKAN – Zaten, milletvekilleri…

KAMER GENÇ (Tunceli) – AKP’li milletvekillerinin iki tane önerge verme hakkı var. Efendim, hem grup hem milletvekili önerge veremez ki.

BAŞKAN – Sayın Genç, bu madde üzerinde önergeleriniz kabul olmamış geliş sırasına göre. Daha sonra geldiği için ve madde üzerinde önerge şeyleri dolduğu için…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hükûmet niye iki önerge vermiş?

BAŞKAN - Sayın Genç, yapabileceğim bir şey yok, lütfen…

13’üncü maddede önergeniz var, o zaman o önerge üzerinde şey yaparsınız.

Sayın Kaptan, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN KAPTAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 385 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesinin (g) bendinin madde metninden çıkarılması talebimizi içeren önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, tasarısın 12’nci maddesinin (g) bendi ile KDV Kanunu’na eklenmesi öngörülen hüküm 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ekli (II) sayılı listede yer alan malların yani otobüs, minibüs, binek otomobilleri, arazi taşıtları, uçak, yat gibi araçların 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) ve (II) sayılı listelerdeki kamu idarelerine alınmaları KDV’den istisna edilmektedir, yani bunlardan KDV alınmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının 19’uncu maddesi ise aynı taşıtları ÖTV’den de istisna tutmaktadır. Yine, 19’uncu maddede, uçak ve helikopterlerin Türk Hava Kurumuna ilk alımlarında da vergilerinden muafiyet getirilmektedir. Hükûmet tasarısında, bu istisnalar sadece Başbakanlığa teslim edilen veya Başbakanlık tarafından satın alınan veya kiralanan araçlarla ilgili olarak yer almaktaydı. Komisyon görüşmeleri sırasında madde yeniden düzenlenmiştir. Bu yeni düzenlemede, kiralama hizmetleri istisna kapsamı dışında bırakılırken istisnadan yararlanan kurumların sayısı genişletilmiştir. Buna göre, genel bütçeye dâhil daireler ile özel bütçeli kurumlar bu istisnadan yararlanmaktadır. Ancak, Hükûmet tasarısıyla maddenin son şekli arasında temel bir fark daha vardır. Hükûmet tasarısında söz konusu istisnalar kısmi istisna olarak düzenlenmişken şimdiyse tam istisna hâline getirilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni alınan araçları kamu kurumlarına satan mükellefler, bu araçlar nedeniyle yüklendikleri KDV’yi iade olarak alacaklardır. Bunun kabul edilebilir bir yanı yoktur. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları otomobil alırken ÖTV, KDV ödeyecekler, devlet ise ödemeyecektir. Yani, Başbakana uçak alınırken, cip alınırken KDV, ÖTV ödenmeyecek ama belediyelere cenaze arabası, itfaiye arabası alınırken vergi ödenecektir. Yine, vatandaş 1.300 cc’lik küçük bir otomobil alırken vergi ödeyecektir. Bu düzenleme Anayasa’nın eşitlik ilkesine de aykırıdır. Aynı zamanda, bu taşıtları üretenler ve satanlar arasında, Hükûmete yakın olanlarla ve satabilenlerle satamayanlar arasında da haksız rekabete yol açacaktır.

“Devlet bu vergileri öderse bir cepten çıkmış öbür cebe girmiş olur, sonuç değişmez.” şeklindeki bir görüş de kabul edilebilir değildir. 10/12/2003 tarihli 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun bütçe ilkelerini düzenleyen 13/f maddesinde yer alan “Tüm gelir ve giderler gayri safi olarak bütçelerde gösterilir.” ilkesi bu düzenleme ile ortadan kaldırılmaktadır. Saydamlığa aykırı olan bu düzenlemeyle ayrıca bütçe disiplini de ortadan kaldırılmaktadır. Böylece Hükûmet, anılan vergi tutarları kadar daha fazla ödenek kullanma olanağına kavuşmaktadır. Bu tutum, toplam bütçe gelirlerinin, özellikle de vergi gelirlerinin ciddi bir biçimde azaldığı bir süreçte Hükûmetin mali disiplin kaygısının olmadığını göstermektedir.

Belirtilen nedenlerle 12’nci maddenin (g) bendinin tasarıdan çıkarılmasını talep ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaptan.

Kim konuşacak?

Sayın Akçay, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz tasarının 12’nci maddesi üzerine verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 12’nci maddesiyle Özel Tüketim Vergisi Kanunu’na ekli (II) sayılı listede yer alan malların, yani motorlu taşıtlar, helikopter ve uçakların 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerine, yani genel bütçeli kurumlar ve üniversitelere teslimi katma değer vergisinden istisna edilmektedir.

Tasarı Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldüğü sırada sadece Başbakanlığın motorlu taşıt, helikopter, uçak vesaire alımında söz konusu olan katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi istisnaları, Komisyondaki yoğun eleştiriler üzerine Başbakanlığın dışında, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) ve (II) sayılı listede yer alan tüm kamu idarelerine de teşmil edilmişti. Şimdi de görüyoruz ki değerli milletvekilleri, Maliye Bakanı Sayın Şimşek’in de bir önergesiyle yine tasarının ilk hâline dönülmekte ve bu istisna sadece Başbakanlığa teşmil edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu düzenlemeleri son derece gereksiz ve anlamsız buluyoruz. Burada dikkat çekici olan husus, Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilen bazı torba tasarılarda mutlaka Başbakanlığa bir istisna ve muafiyet getiren veya imtiyaz tanıyan düzenlemelerin bulunmasıdır.

Öncelikle bu düzenleme Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olduğu gibi, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi Kanunu’nun 13’üncü maddesinde yer alan “Tüm gelir ve giderler gayri safi olarak bütçelerde gösterilir.” hükmünü de hiçe saymaktadır.

Başbakanlığa bu istisnanın getirilmesini ve bu anlayışı doğru bulmuyoruz. Başbakanlık tüm devlet kurumlarına örnek bir tutum içinde olmalıdır. Ayrıca, kurumların ve kuralların işleyişini, uygulama birliğini sağlayacak şekilde koordinasyonu sağlaması gerekmektedir. 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun’da, Başbakanın görevleri arasında, bakanlıklar arasında iş birliğinin sağlanması, hükûmetin genel siyasetinin yürütülmesi, görevlerin tam ve verimli bir şekilde zamanında yerine getirilmesi gibi hususlar bulunmaktadır.

Tüm kurumlara örnek olması gerektiği hâlde, Başbakanlık, Nisan 2008’de Savunma Sanayii İcra Komitesi toplantısında Hava Kuvvetlerine alınacak iki uçakla birlikte devletin zirvesine üç uçak daha alınmasını önermiş, Başbakanlık Müsteşarı şubat ayının sonunda Savunma Sanayii Müsteşarlığına bir yazı göndererek 9 Nisanda yapılacak toplantıda beş uçak alınması yönünde gündem belirlenmesini önermiştir. Hava Kuvvetlerine alınacak olan iki uçağın bedeli Savunma Sanayiinden karşılanacaktı ancak Başbakanlık yazısında, hem bu iki uçağın hem de Hükûmetin talep ettiği üç uçağın parasının Başbakanlık tarafından karşılanacağı bildirilmiştir. Genelkurmay Başkanlığı, Başbakanlıktan gelen bu yazı üzerine, uçakların parasının Başbakanlık tarafından karşılanmasını kabul etmemiştir. Bütün bunlara rağmen, iki uçak olduğu hâlde, Başbakanlık, Türk Hava Yolları üzerinden 60 milyon dolarlık yeni bir uçak almış ve bunu Türkiye Büyük Millet Meclisinden ve kamuoyundan saklamıştır.

Ekonomik bir krizin yaşandığı, kamu ve özel sektör borçlarının katlandığı, milyonlarca vatandaşımızın açlık ve yoksulluk sınırı altında bunaldığı, işsizlik nispetinin yüzde 16’ya çıktığı ve her alanda tasarruf tedbirlerinin alınması gerektiği böyle bir ortamda bu uçak alımının ve uçak alım heveslerinin kamuoyunca da bilinmesi gerekmektedir. Bütçe açıklarının son derece arttığı 2009 yılında bu taşıtların alım bedelleri ve yıllık işletme giderleri bakımından bütçeye getireceği yük de ayrı bir tartışma konusudur. Ekonomik krizi derinden yaşadığımız bugünlerde söz konusu uçağın alınması 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nda yer alan ödeneklerin etkili, ekonomik ve verimli kullanılması ilkesiyle de örtüşmemektedir. Bu istisna ve muafiyet mantığıyla gidilirse bütün yedek parça, lastik, yakıt vesair bütün alımların katma değer vergisi ve özel tüketim vergisinden muaf tutulması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu düzenlemeden özel üniversiteler de yararlanacaktır eğer bu değişiklik yapılmaz ise. Bu düzenleme ile sadece 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde devlet üniversiteleri yer aldığından…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

…2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 56’ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde “Üniversiteler ve yüksek teknoloji enstitüleri genel bütçeye dahil kamu kurum ve kuruluşlarına tanınan mali muafiyetler, istisnalar ve diğer mali kolaylıklardan aynen yararlanırlar.” denilmektedir.

Yine aynı Kanun’daki ek 7’nci maddede de  “Vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumları, bu Kanunun 56 ncı maddesinde yer  alan mali kolaylıklardan, muafiyetlerden ve istisnalardan aynen istifade ederler.” denilerek bu istisnalardan özel üniversiteler de yararlanmaktadır. 

Özetle, değerli milletvekilleri, bu düzenleme doğru değildir. Önergemizin kabulünü diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akçay.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Önergem vardı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 12 nci maddesiyle 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesine eklenmesi öngörülen (g) bendinde yer alan “10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerine” ibaresinin “Başbakanlık merkez teşkilatına” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                               Mehmet Şimşek

                                                                                                                Maliye Bakanı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, eğer, Hükûmetimiz, bu “Başbakanlık merkez teşkilatı” demekle neyi kastettiğini bir anlatırsa… Çünkü (I) ve (II) sayılı cetvellerde “merkez teşkilatı” diye bir şey yok, “Başbakanlık” diye var. Yani ne kastediliyor? “Merkez teşkilatı” derken merkezin dışında bir başka teşkilat mı var, taşra teşkilatı mı var? Ne kastediliyor?

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurunuz.

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Şimdi, Başbakanlığın tabii, bir ana hizmet birimleri var, bir de Başbakanlığa bağlı diğer kuruluşlar olabiliyor. Burada kastettiğimiz, Başbakanlığın…

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, (I) sayılı cetvelde Devlet Planlama Teşkilatı filan zaten ayrıca var. Dolayısıyla Başbakanlık ayrıca tadat edilmiş zaten. DPT de ayrıca var. Yani “merkez teşkilatı” diye bir birim yok, ya Başbakanlık vardır… Yoktur, yani merkez teşkilatı, taşra teşkilatı da yok.

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Değişik mevzuatlarımızda geçen bir kavram olarak ifade edebiliriz. 5018’le direkt bağlantı kurmak çok uygun olmayabilir. Yani burada, farklı mevzuatlarımızda bu kavramı kullanıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, böyle bir kamu idaresi yok, yani kamu idaresi yok, böyle bir kamu, “Başbakanlık merkez teşkilatı” diye bir kamu idaresi yok. Başbakanlık var, “Başbakanlık merkez teşkilatı” diye bir kamu idaresi yok.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Efendim, Başbakanlığa bağlı kuruluşlar var Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bağlı kuruluşlar ayrıca listede var zaten.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Çay ocakları!

BAŞKAN – Sayın Bakan, bu konuda nasıl bir açıklama getireceksiniz?

Sayın Bakan, açıklamanız yeterli mi?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Açıklamamız şu şekilde: 5018 bağlamında sadece düşünülmesi doğru değil. Farklı mevzuatlar var. Özellikle ücrete ilişkin düzenlemelerde “Başbakanlık merkez teşkilatı” şeklinde mevzuatımızda kullanım söz konusu. Bir karışıklığa yol açmayacağını düşünüyoruz.

BAŞKAN – Peki.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, devlet bakanlıkları dâhil mi?

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani bir uçak içinse uçağı yazalım buraya.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçe…

Gerekçe:

Önerge ile Başbakanlık merkez teşkilatınca yapılacak motorlu taşıt alımlarının KDV’den istisna edilmesi amaçlanmaktadır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum efendim.

BAŞKAN – Karar yeter sayısına bakacağım efendim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 12 nci maddesinde yer alan “3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki bentler eklenmiştir.” cümlesinin “3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bentler eklenmiştir.” şeklinde değiştirilmesini ve çerçeve maddede yer alan (b) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                                               Mehmet Şimşek

                                                                                                                Maliye Bakanı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçe…

Gerekçe:

Katma Değer Vergisi Kanunu’nda mevcut liman ve hava meydanlarındaki mallar için verilen hizmetlere yönelik istisna uygulamasının devamı amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Bu kabul edilen önerge doğrultusunda (b) bendi madde metninden çıkarıldığından (b) bendinde değişiklik öngören son iki önergeyi işlemden kaldırıyorum.

Böylece, kabul edilen bu önergeler doğrultusunda madde 12’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde 12 kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 10 Haziran 2009 Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 23.58