DÖNEM: 23 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 46
98’inci Birleşim
3 Haziran 2009 Çarşamba
(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip
üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN KAĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, patates üreticilerinin ve Afyonkarahisar merkez
Kızıldağ köyünün su sorununa ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili
Ahmet Tan’ın, Suriye sınırındaki mayından temizlenecek alanın kullanılmasında
kiraya verme yönteminin yaratacağı sıkıntıya ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Diyarbakır Milletvekili
Akın Birdal’ın, Şair Nazım Hikmet’in ölümünün 46’ncı yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
V. - OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkanı Köksal
Toptan’ın, Şair Nazım Hikmet’in ölüm yıl dönümüne ve edebiyat ve sanattaki
zenginliklerimizi geliştirme konusunda Parlamento olarak bir proje
hazırlanmasına ilişkin konuşması
VI. - ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- (10/166) esas numaralı
Meclis Araştırma Önergesi’nin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 3/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP
Grubu önerisi
2.- (10/106) esas numaralı
Meclis Araştırma Önergesi’nin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 3/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP
Grubu önerisi
3.- (10/133, 10/169 ile
10/381) esas numaralı Meclis araştırma
önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3/6/2009
Çarşamba günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
4.- Gündemdeki sıralama ile
Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 9, 16, 23 ve 30
Haziran 2009 Salı günlerindeki birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim
konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; 10, 17
ve 24 Haziran 2009 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
B) Başkanlık Önerileri
1.- Hükûmetin, 263 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin ihale işlemlerinin değerlendirilmesi
amacıyla İç Tüzük’ün 89’uncu maddesine göre yeniden görüşülmesine ilişkin
talebinin, Danışma Kurulunda görüş birliğine varılamadığından, Genel Kurulun
onayına sunulmasına ilişkin Başkanlık önerisi
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in Grup Başkanlarına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Bitlis Milletvekili Vahit
Kiler’in, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ve Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VIII. - AÇIKLAMALAR
1.- Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ’ın, sözlerinin genel bir değerlendirme olduğuna, Genel Kurulu
kastetmediğine ilişkin açıklaması
2.- Ankara Milletvekili Hakkı
Suha Okay’ın, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın sözlerine ilişkin açıklaması
3.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın sözlerini geri alması
gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Van Milletvekili Fatma
Kurtulan’ın, bazı erkek milletvekillerinin konuşma ve davranışlarına ilişkin
açıklaması
5.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, Başkanın daveti üzerine, sözlerinin Genel Kurula ve şahıslara
dönük gibi yanlış algılandığına ilişkin açıklaması
6.- Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ’ın, Başkanın daveti üzerine, sözlerinin Genel Kurula ve şahıslara dönük
gibi yanlış algılandığına ilişkin açıklaması
7.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, MHP Grubunun konuşmacılarının konuşmalarında hakaret kastı olmadığına ve bir
bayan milletvekilinin üzerine yürünmesini kınadığına ilişkin açıklaması
8.- Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ’ın, Meclis çalışmalarında milletvekillerinin belirli bir üslup ve usulle
konuşmaları gerektiğine ilişkin açıklaması
9.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın sözlerinin doğru olmadığı
ve düzeltilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
IX.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Hükûmetin, görüşülmekte
olan 263 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin yeniden görüşülmesine
ilişkin önerisini işleme alması nedeniyle Başkanın tutumu hakkında
X. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca
Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/543) (S. Sayısı: 263)
B) Yeniden Görüşmeleri Yapılan Tasarılar / Teklifler (Tekriri
Müzakere)
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca
Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/543) (S. Sayısı: 263) (2’nci Madde)
XI. - OYLAMALAR
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca
Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun
Tasarısı’nın 5’inci maddesinin oylaması
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca
Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun
Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin oylaması
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca
Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun
Tasarısı’nın (Tekriri Müzakere Edilen) 2’nci maddesinin oylaması
4.- Türkiye Cumhuriyeti
Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca
Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun
Tasarısı’nın tümünün oylaması
XII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir köyün imam ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in
cevabı (7/7679)
2.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, İmam-hatip atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in
cevabı (7/7744)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
Birinci, İkinci, Üçüncü Oturum
TBMM Genel Kurulu
saat 15.03’te açılarak dört oturum yaptı.
Artvin
Milletvekili Ertekin Çolak’ın, arıcılık ve Kafkas ırkı arıların korunması ve
geliştirilmesine,
Ordu Milletvekili
Rahmi Güner’in, fındık üreticilerinin sorunları, Ordu çevre yolu ve Or-Gi
Havaalanı Projesi’ne,
Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, ayçiçeği üreticilerinin sorunları ve bu
sorunların çözüm yollarına,
İlişkin gündem
dışı konuşmalarına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.
Edirne
Milletvekili Cemalettin Uslu, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
konuşmasına,
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel, Adana’da 8 kişinin öldürülmesi olayına,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Toprak Mahsulleri Ofisinin buğday hasadı başladığı
hâlde buğday alım açıklaması yapmamasına ve buğday almamasına,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in (6/1313) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.
İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 20 milletvekilinin, İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin metrobüs uygulamasındaki sorunların (10/380),
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 26 milletvekilinin, muhtarların
sorunlarının (10/381),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Rusya Federasyonu Federal Meclisi
Federasyon Konseyi Başkanı Sergey Mıronov’un vaki davetine icabet etmek üzere,
beraberinde bir Parlamento heyetiyle birlikte 21-24
Haziran 2009 tarihlerinde Rusya Federasyonu’na resmî ziyarette bulunmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 91’inci
sırasında yer alan (10/144) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin
görüşmesinin Genel Kurulun 02/06/2009 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi,
Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 58’inci
sırasında yer alan (10/106) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin
görüşmelerinin bugünkü birleşimde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi,
Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan
(10/178, 10/190 ile 10/237) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin
görüşmelerinin, Genel Kurulun 02/06/2009 Salı günkü
birleşiminde birlikte yapılması ve Genel Kurulun bugün saat 19.00’a kadar
çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi,
Yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
AK PARTİ
Grubunun, 263 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin yeniden
görüşülmesine dair Hükûmet talebine ilişkin önerisini işleme alması nedeniyle
Oturum Başkanının tutumu hakkında açılan usul tartışması sonucunda, Oturum
Başkanı tutumunda bir değişiklik olmadığını açıkladı.
|
|
Eyyüp Cenap GÜLPINAR |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
|
Yusuf COŞKUN |
|
Murat ÖZKAN |
|
Bingöl |
|
Giresun |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
Dördüncü Oturum
Başkanlıkça, AK
PARTİ Grubunun önerisini geri çektiği açıklandı.
İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmaz’ın, 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları
Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/406) İç
Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi,
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
2’nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye
Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın
Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/543) (S.
Sayısı: 263) görüşmelerine devam edilerek, 4’üncü maddeden sonra gelmek üzere
yeni geçici madde eklenmesine dair önerge üzerinde bir süre görüşüldü, talep
edilen yoklama sonucunda çoğunluk olmadığı anlaşıldığından; 3 Haziran 2009
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 11.00’de toplanmak üzere, birleşime
20.55’te son verildi.
|
|
Nevzat PAKDİL |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
|
Yusuf COŞKUN |
|
Murat ÖZKAN |
|
Bingöl |
|
Giresun |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 112
II.- GELEN KÂĞITLAR
3 Haziran 2009 Çarşamba
Tasarı
1.- İmar Kanunu
ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/713) (Adalet ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.5.2009)
Raporlar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Guyana Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve
Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/344) (S. Sayısı: 388) (Dağıtma
tarihi: 3.6.2009) (GÜNDEME)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Burkina Faso Hükümeti Arasında Ticaretin
Geliştirilmesi ve Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşma Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/417) (S. Sayısı: 389) (Dağıtma tarihi: 3.6.2009) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Laos Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/616) (S. Sayısı: 390)
(Dağıtma tarihi: 3.6.2009) (GÜNDEME)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti ile MERCOSUR Arasında Bir Serbest Ticaret Alanı Kurulmasına Yönelik
Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/648) (S. Sayısı: 391) (Dağıtma tarihi: 3.6.2009)
(GÜNDEME)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Guatemala Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve
Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/650) (S. Sayısı: 392) (Dağıtma
tarihi: 3.6.2009) (GÜNDEME)
3 Haziran 2009
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Köksal TOPTAN
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 98’inci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A
M A
BAŞKAN – Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy
düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise,
yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri beşer
dakikadır.
Gündem dışı ilk söz,
Afyonkarahisar merkez Kızıldağ köyünün su sorunları hakkında söz isteyen
Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Halil Ünlütepe’ye aittir.
Sayın Ünlütepe, buyurunuz
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, patates üreticilerinin ve
Afyonkarahisar merkez Kızıldağ köyünün su sorununa ilişkin gündem dışı
konuşması
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İlimizin iki önemli sorununu
sizlerle paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum. Bunlardan bir tanesi, bu hafta
cumartesi günü Sandıklı ilçemize gittiğimizde karşılaştığım bir sorun.
Üreticilerin, patates üreticilerinin ciddi bir sorunuyla karşılaştık. Sandıklı
ilçemizde yılda 30 bin dekara yakın bir patates üretimi yapılmaktadır. Bu dönem
patates üretiminde, Tarım Bakanlığının onayıyla Türkiye’ye getirilen bir ilacın
ekim esnasında kullanılması sonucu 4 bin dekar arazide patatesler
çimlenmemiştir.
Son yapılan yasal
düzenlemeler doğrultusunda tarım alanında zirai ilaçlar kullanılırken ilçe
tarım müdürlüğü teknisyenlerinin verdiği reçete ile ilaç alınmaktadır. İlçe
tarım müdürlüğündeki teknisyenler reçete vererek patates üreticilerine bu ilacı
ekim esnasında kullanması gerektiğini belirtmiş, o doğrultuda çiftçi ilacını
almış ama ekim yapmasına rağmen 4 bin dekar arazide patates çimlenmesi olmamıştır.
Ziraat Odası bu bölgede tespitler yapmış ve onlar da zararları tespit etmiştir.
1 dekar patates sahasının ekim gideri 1 milyon 250 bin TL’dir. 1 dekar araziden
3 ton patates alındığında, 42 bin ton civarında bir patatesin kayıp olduğu
ortaya çıkmaktadır. Bu bölgedeki insanların bir kısmı tarla kiralayarak patates
ekimini yapmıştır, yeniden bir ekim yapabilme olanağı yoktur. Çiftçi, bu ekim
alanından dolayı ciddi bir mağduriyet içindedir. Tarlaları, bizzat kendim
gittim, gördüm. Bu bölgeler patates ekimi için çiftçiye her türlü toprağını
hazırlamış, her türlü altyapısını oluşturmasına rağmen üretimde kullanılan
ilaçtan kaynaklanan bir nedenle artık, üretimi alamayacak bir duruma gelmiştir,
yeni bir ürünü ekmesi de mümkün değildir. Bu çiftçiler zaten elektrik borcu
altında inim inim inlemektedir.
Afyon ilinin tarımsal
sulamadan kaynaklanan borcu 11 trilyon liradır. Nevşehir ilinin tarımsal
sulamadan kaynaklanan borcu 350 trilyon liradır. Yani, bunlar bu borç
altındayken bu dönem Tarım Bakanlığının ithal izniyle gelen bir ilacı ilçe
tarım müdürlüğü teknisyenlerinin yazdığı reçete sonucu kullanan çiftçiler
mağdur bir duruma düşmüştür. Bu insanlar, ekim döneminde, tarım kredi
kooperatiflerinden, esnaf kefalet kooperatifinden borç almışlardır. Açıkçası, Hükûmetin
bu çiftçilere kucağını açması, onların belirli birtakım ivedi borçlarının
belirli bir süreyle ertelenmesi gerektiği kanaatindeyim.
Elbette, dilekçemde de
belirttiğim gibi, merkez ilçeye bağlı Kızıldağ köyümüzün de bir içme suyu
sorunu var. Altı yıldır o köyde içme suyu bulunmamaktadır. İçme suyu trafosunda
kullanılan elektrik parasını, muhtar, köylüden toplamış ama parayı yatırmamış.
Borcu vatandaş ödemiştir ama muhtarın ödememesi nedeniyle oradaki 2 bine yakın
yurttaşı cezalandırmak sosyal bir devletin ilkesiyle bağdaşmaz. Orada
susuzluktan ölümler olmuştur, orada susuzluktan tuvaletler çalışmamaktadır,
orada susuzluktan okulda çocuklar tuvalet ihtiyacını giderememektedir. Batıda
bir köyde altı yıla yakın bir dönemdir insanların susuzluk içinde kalmasını
anlamak mümkün değildir.
Ben bu konuyu 2005 yılında da
gündeme getirdim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ünlütepe,
bitirin lütfen.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) –
Bağlıyorum Sayın Başkanım.
2005 yılında Sayın Bakan
Beşir Atalay’ın verdiği yanıt şudur: “Haziran 2005’e kadar köyün enerjisiz içme
suyuna kavuşacaktır.”
Sayın Bakanın verdiği sözü
yerine getirmesini istiyorum. Sene 2005... 2009’a gelmişiz. Ben Bakanın sözünü
inanmayıp kimin sözüne inanacağım? Artık bakanların verdiği yanıtlar ciddiye
alınmıyor. Bu yanıtı ben o bölgeye gönderdim, köylülerle paylaştım. Bakanın
verdiği söz yerine gelmiyor. O anlık bir şeyden, o sorudan kurtulma amacına
yönelik yaptığı işlemler maalesef güven duygusunu zedelemektedir.
Bu bölgedeki içme suyu
sorununun ivedilikle çözümlenmesini talep ediyorum. Sağlık açısından
tehlikelidir, yaz sezonuna giriyoruz. Sandıklı bölgesindeki çiftçilerimizin
-demin de söyledim- 4 bin dekar arazide ekilen patates ekiminde…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) –
Sayın Başkanım, bağladım.
…Tarım Bakanlığının gerekli
denetimde özeni göstermemesi sonucu buradaki çiftçilerin mağduriyetinin
giderilmesi, ayrıca sulu tarım için gerekli olan elektrik borçlarının dönemsel
olarak yapılandırılması gerektiği kanaatiyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, size de çok
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Ünlütepe.
Değerli milletvekili
arkadaşlarımdan bir hususu rica ediyorum. Kürsüde hatip arkadaşımız konuşurken,
özellikle ayakta arkadaşlarımız kendi aralarında konuşurken hem bir uğultu
meydana geliyor ve hatip arkadaşımızı dinlemekte zorluk çekiyoruz hem de
kürsüde konuşan arkadaşımızın insicamını kaybetmesine neden oluyor. Onun için
bütün arkadaşlarımdan, lütfen, kürsüdeki arkadaşı dinlemelerini ve de ayakta
hiç sohbet etmemelerini rica ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz,
tarımda işsizlik sorunu ve verimlilik hakkında İstanbul Milletvekili Sayın
Ahmet Tan’a aittir.
Buyurun Sayın Tan.
2.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Tan’ın, Suriye sınırındaki mayından temizlenecek alanın
kullanılmasında kiraya verme yönteminin yaratacağı sıkıntıya ilişkin gündem
dışı konuşması
AHMET TAN (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aydınlık bir gün dileğiyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Günlerdir mayın yasasını
konuşuyoruz, yine konuşacağız. Tabii, mayın yasasının ucu işsizliğe ve tarıma
dayandığı için konuşmamda kaçınılmaz olarak -bu üç yüz saniye içinde tabii-
tarıma da değineceğim.
Dün Sayın Mesut Yılmaz’la
birlikte otururken kendisine mayın yasasıyla ilgili ne düşündüğünü sordum. Dedi
ki: “Yap-işlet-devret sistemini biz getirdik ama sınırlardaki topraklarımızın
yarım yüzyıllığına devredileceği o zaman hiç aklımıza gelmemişti.“
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Sayın Başbakan dün temizlenecek ve kiralanacak topraklardan söz
ederken Kıbrıs’tan da bahsetti. Bunu tabii “Allah söyletti.” gibi bir polemik için söylemiyorum. “İzak çalışmayacak, Ahmet, Mehmet
çalışacak.” Zaten konu da o: Kendi ülkesinin topraklarında bir başka ülkenin
ırgatı gibi çalıştırılması. Buna, bu yönteme burada karşı çıkılıyor.
Tabii, Kıbrıs’tan söz
ettiğini söyledim Sayın Başbakanın. “Kıbrıs” deyince şairin dediği akla
geliyor: “Tarihi ibret diye tarif ediyorlar, ibret alınsa tekerrür mü ederdi?”
Ne yazık ki ibret alınmadığı için tekerrür ediyor gibi olacak. “İnşallah,
olmayacak” diyeceğiz ama belli ki işi çok sıkı tutuyorsunuz, büyük bir
çoğunlukla geldiniz.
Şimdi, tarih tekerrür ediyor.
Niye ediyor? Yarın 4 Haziran. Bundan yıllar önce bir başka 4 Haziranda Kıbrıs
adasını İngilizlere kiralamıştık. Devlet kontratıyla kiralamıştık ve Kıbrıs
adasından yılda 92.799 sterlin kira aldık. Fakat otuz altı yıl alabildik, otuz
yedinci yılda “savaş başlıyor” bahanesiyle İngilizler kira kontratını
feshettiler ve Kıbrıs’ı da ilhak ettiklerini bildirdiler. Yıllar sonra, yavru
vatanımızın bir ucunu kurtarabilmek için tankla, tüfekle, topla girdik ancak
kenarına dokunabildik, hâlâ kurtarabilip kurtaramadığımız da belli değil.
Değerli arkadaşlar, kiralamak
gözden çıkarmaktır, kiralamak satıştan önceki son adımdır. Kiralarsanız karşı
tarafa “Satsan kaça satarsın?” diye sorma hakkını da dolaylı olarak vermiş
olursunuz. Bu sorunun sorulması ise eskilerin deyimiyle, şüyuu vukuundan beter
bir hâldir. Kira, özel hukukta da kamu hukukunda da çok riskli bir işlemdir.
Hele kira süresi uzadıkça risk daha da artar. İngiltere’de toprak mülkiyeti
devlete aittir, doksan dokuz yıllık kiralarla devredilir binalar, topraklar.
Sayın Maliye Bakanı çok iyi bilir eş durumundan dolayı. Bu uzun dönemli kira
işinin sakatlığı çıkmıştır ortaya çünkü kiranın sonunda yani doksan dokuz yılın
sonunda kiralayana yeniden vermek zorunluluğu diye mahkemeler karar almaktadır.
Benzer uygulamanın burada olmasından korkarım.
Sayın arkadaşlar, Sayın
Başbakan, dün Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliğimizden söz etti.
Tabii ki çok sevindirici bir şey ama yirmi dört aylık bir geçici süre bu.
Birleşmiş Milletlerden hazır
söz etmişken Birleşmiş Milletlerin başka bir örgütü de var. O örgüt, Gıda ve
Tarım Örgütü. Gıda ve Tarım Örgütü Başkanı geçen hafta “The Economist”
dergisine verdiği demeçte, ülkelerin toprak kiralama dolayısıyla yeni
sömürgecilik -evet, yeni sömürgecilik- başlattığını ifade etti. Ne yazık ki bu, talihsiz bir rastlantı gene. Birleşmiş
Milletlerin hem Güvenlik Konseyi üyesi olmak hem de Gıda ve Tarım Örgütü
Başkanının dikkat çektiği tehlikeye düşmek… Çünkü bu, küme düşürtecektir
Türkiye’ye. Türkiye toprak kiralayarak Mali’yle, Etiyopya’yla, Sudan’la aynı
lige düşecektir. Toprak kiralayan ülke olmak hiç de yüz ağartıcı bir şey
değildir.
Bir başka nokta da -fazla
uzatmayayım- fiziki ve fiilî imkânsızlıktır. Buradan İzmir’e kadar olan bir
sahada, kilometrelerce uzun,
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET TAN (Devamla) – Sayın
Başkan, bir dakikada toplayacağım.
O yüzden, yatıp kalkmaları ve
yerleşmeleri kaçınılmaz olacaktır. Nasıl ki 1 Mart tezkeresi burada
reddedildiyse bu mayın meselesinin de yasanın da kendini imha etmesi gerekiyor.
Son sözüm, geçen hafta
tasarının geri çekilir gibi yapılıp da çekilmediği sırada, oturduğum yerden
belirttiğim bir konu: Sayın Cumhurbaşkanı, bugüne kadar hiçbir cumhurbaşkanının
göstermediği bir ilgiyi gösterdi, bir müdahalede bulundu, görüşülmekte olan bir
kanunla ilgili görüş açıkladı, dedi ki: “Kutuplaşma olursa buradan bir şey
çıkmaz.” Bu, Sayın Cumhurbaşkanının diplomatik nezaket içinde “Bu yasadan hayır
çıkmaz, geri çekin.” imasıydı çünkü “Veto ederim.” imasıydı. “Veto” lafını da
kullandı. Sayın Cumhurbaşkanının çok dikkatli halkla ilişkiler, basın bürosu
var, vetoyla ilgili bir açıklama yapmadılar. Bu, veto imasıdır. Gerçekten çok
tehlikeli bir gidiş bu.
Ben, yasanın geri
çekileceğini hâlâ ummak istiyorum. Sizlere beni dinlediğiniz için saygılar
sunuyorum, Sayın Başkanı da selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Tan.
Değerli arkadaşlarım, gündem
dışı üçüncü söz, ölümünün 46’ncı yıl dönümü nedeniyle Şair Nazım Hikmet
hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sayın Akın Birdal’a aittir.
Sayın Birdal, buyurunuz. (DTP
sıralarından alkışlar)
3.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, Şair Nazım Hikmet’in ölümünün 46’ncı yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün ünlü şairimiz Nazım Hikmet’in
46’ncı ölüm yıl dönümüdür. Bu nedenle gündem dışı söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Nazım Hikmet’in bir şiirini
okumamış olanımız var mı aramızda? Kavga, aşk, ülke, özgürlük, barış, emek ve
sevgi üzerine yazılanları okumamış olanımız var mı aramızda? Kimimizin yüreği
kabararak, hüzünlü, kimimiz acısız, duygusuz ama mutlaka okumuşuzdur. On yılı
aşkın cezaevlerinde yatan ve sonra da sürgünde yaşamını yitiren Nazım Hikmet
için ağız birliği yaparak şimdi sahip çıkıyoruz. Elbette bu
önemli. Açık ve kapalı salon toplantılarında onun şiirlerini okuyoruz.
Bu, geçmişteki hataların, yanılgıların daha sonra gün gelip düzeltildiğinin en
güzel dersini ve örneğini veriyor bize; farklı olanların, muhalif olanların da
yaşam hakkı ve özgürlüklerinin olduğunun unutulmaması gerektiğini anımsatıyor
bize.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1998 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Jose Saramago… Bu gökyüzünün
altında söylenmedik söz, yazılmadık yazı kalmadı. Önemli olan, söylenenlerin ve
yazılanların anlatım gücüdür. İşte o gücün üstünlüğünü eşsiz şairimiz Nazım
Hikmet’in kaleminde gördük. Aynen bugün barış ve demokrasi için söylenmedik
söz, artık, bu gökyüzü altında kalmadı, her şey söylendi ve şimdi barış ve
demokrasi içinde birlikte yaşama zamanı ki Nazım’ın da hasreti buydu. 1951’de
vatandaşlık hakkı elinden alınan Nazım Hikmet’in, geçtiğimiz yıl düzeltilmiş
olması, kuşkusuz ileri ve olumlu bir adımdır ama bu, onun hayal ettiği bir
dünya ve ülke anlayışı yolunda bir düşünce değişikliği anlamına gelmiyor. Ne
yazık ki Nazım’dan sonra, Yılmaz Güney’in, Ahmet Kaya’nın ve birçok ünlü yazar
ve şairimizin akıbeti de kaçınılmaz olmuştur Nazım gibi.
Nazım Hikmet’in, Anadolu’da
bir köy mezarlığına gömülmesini isteyen vasiyetini henüz yerine getiremedik.
Nazım’ı hâlâ bir köy mezarlığına taşıyamadık. Belki bugün
böylesi daha iyi. Gerçek bir demokrasi, barış ve kardeşliğe ulaşıncaya
değin böylesi belki daha iyi. Nazım Hikmet zaten aramızda. 1 Mayıs alanlarında,
1 Eylül alanlarında, direniş günlerinde, barış günlerinde, sevda günlerinde,
hasret günlerinde ve cezaevi günlerinde aramızda her zaman Nazım Hikmet.
Ancak, çağdaşlığın, demokratlığın,
gelişmişliğin ve tarihine her alanda sahip çıkmanın bir ölçütü de bu
topraklarda doğmuş olanların, yaşamında iz bırakmış olanların anılarını
yaşanılır kılmaktır. Ne yazık ki biz, iz bırakmış olanlarımızı, izlerini
ışıldatmak yerine silme çabası içine girmişizdir.
Şimdi, Bursa Yazın Sanat
Derneğinin önderliğinde otuz kuruluşun katıldığı bir kampanya yürütülüyor.
Kampanya “Nazım’a Bursa’da yer açın” sloganıyla sürdürülüyor. On bir yılını
geçirdiği Bursa Cezaevinde “Memleketimden İnsan Manzaraları”nı ve Piraye’ye
yazdıklarını bize buradan armağan etmiştir. Ama ne Bursa’da kaldığı Çekirge ve
benzeri yerlerdeki otellerden ne de Çankırı ne de Ankara Ulucanlar ne de
Malatya ne de Sinop, İstanbul cezaevlerinden bir iz kalmamıştır ve bırakılmamıştır.
Hatta Sinop Cezaevinin kapısında bir tabela var; Sabahattin Ali’den, ünlü
yazarlarımıza ve şairlerimize baştan aşağı sıralamışlar yirmi beş-otuz ad ve
bunlar bu cezaevinde yattı diyor.
Nasıl böyle bir şeyle,
cezaevlerinde, zindanlarında çürüttüğü aydınlarıyla, yazarlarıyla bir ülke
övünebilir? O nedenle, o tabela eğer kalacaksa sayın
Kültür Bakanlığından rica ediyorum, altına da “özür dileriz”i eklesinler.
Şimdi, Sultanahmet Cezaevini
otele çevirme lüksü yanlışlığına düşüldü biliyorsunuz. Örneğin, kapatılan
Ulucanlar Cezaevini de neden bir barış, özgürlük, kültür merkezi hâline
getirmeyelim? Neden Nazım Hikmet’in, Yılmaz Güney’in, İsmail Beşikçi’nin ve
Parlamentodan Ulucanlar Cezaevine gönderilen milletvekillerinin ve bilim
insanlarımızın -Fikret Başkaya, Haluk Gerger gibi- koğuşlarını düzenleyip
-insanlarımıza sinevizyon gösterileriyle- ürünlerini sergileyerek genç
kuşaklarla buluşturmayalım?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Birdal,
bitirin lütfen.
AKIN BİRDAL (Devamla) –
Bitiriyorum Sayın Başkan. Teşekkürler.
Neden ünlü yazarlarımızın,
şairlerimizin, bilim insanlarımızın, sanatçılarımızın doğduğu evleri ve onların
yaşadığı sokakları, onların anıtlarıyla, onların anılarıyla taçlandırmayalım?
Bakın, Nazım’ın Moda’da kaldığı
evler, yazdığı şiirler… Şimdi, o Moda’da iki evi var, biri ablasının, biri
annesinin ve oradan zaten yurt dışına çıkmıştır. Hiç Nazım oradan geldi mi,
geçti mi, haberimiz yok.
Yine, biz, Nazım’ın bir ağaç
gibi hür ve bir orman gibi kardeşçesine yaşamak hasretini hasretimiz olarak
belleğimizde yaşatalım ve yaşatacağız. Nazım’ı görmek isteyenler bahçeye
çıkınca güneşe bakabilirler ya da onun memleket için çarpan yüreğini,
Kadıköy’den Karaköy’e giderken vapurla, dalgaların arasında görebilirler.
Nerede görürlerse Nazım’ın mavi gözleriyle kendilerine gülümsediğini
göreceklerdir. Çok yaşa Nazım Hikmet! Çok şükür, aynı coğrafyada, aynı çağda
yaşamanın onurunu, mutluluğunu bize yaşattığın için çok yaşa!
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkürler. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Birdal.
V.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM
Başkanı Köksal Toptan’ın, Şair Nazım Hikmet’in ölüm yıl dönümüne ve edebiyat ve
sanattaki zenginliklerimizi geliştirme konusunda Parlamento olarak bir proje
hazırlanmasına ilişkin konuşması
BAŞKAN – Büyük şairimiz Nazım
Hikmet’e ben de Allah’tan rahmet diliyorum.
Edebiyatçı ve edebiyat
dostları milletvekili arkadaşlarımdan da rica ediyorum, bir proje hazırlayalım
biz de Parlamento olarak, bu konuda bir özel oturum mu yapalım yahut başka çok
büyük bir etkinlik mi yapalım, lütfen düşünsünler çünkü Sayın Birdal’ı dinlerken o
büyük zenginliğimizi bir kere daha insan hatırlıyor. Her alanda büyük
zenginliğimiz var, edebiyatta, sanatta. Onlara, Kültür Bakanlığımızın da
koordinatörlüğünde mutlaka Parlamento olarak bir şeyler yapıp katkı sağlayalım
diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Birdal tekrar. (Alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Demokratik Toplum Partisi
Grubunun İç Tüzüğün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım:
VI.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/166)
esas numaralı Meclis Araştırma Önergesi’nin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 3/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP
Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu’nun 03.06.2009
Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Fatma
Kurtulan
Van
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler
Kısmında yer alan 10/166 esas numaralı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde
yaşayan göçebelerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla verilen Meclis Araştırma Önergesini, 03.06.2009 Çarşamba
günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Öneriyle ilgili
lehte ve aleyhte iki arkadaşıma söz vereceğim.
Lehte Mehmet Nezir Karabaş,
Bitlis, buyurun.
Süreler onar dakikadır
arkadaşlar.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
– Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Demokratik Toplum Partisinin koçerlerin
yani Kürt göçebelerin sorunlarıyla ilgili verdiği araştırma önergesinin,
araştırma komisyonu oluşturulmasıyla ilgili önergenin bugün Genel Kurul
gündemine alınmasıyla ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
biliyorsunuz biz geçen yıl, özellikle ilkbaharın başlamasıyla birlikte bir
araştırma önergesi verdik. Çünkü koçerler kışın Batman, Diyarbakır, Urfa,
Mardin, Siirt gibi sıcak bölgelerde, kışlaklarda, yazın da Bitlis, Muş, Van,
Elâzığ, Erzurum ve diğer serhat illerinde yaylalara çıkmaktadırlar.
Sayın milletvekilleri,
hepinizin bildiği gibi, 1980’li yıllara kadar Türkiye’deki küçükbaş hayvan
üretiminin önemli bir kısmı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde beslenmekte ve
yetiştirilmekteydi ve bu küçükbaş hayvanların bölgedeki -Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’ndeki- üretiminin de ve besiciliğinin de yüzde 80’ini koçerler
yani Kürt göçebeler yapmaktaydı. Ancak, zaten 1980’li yıllara kadar bir
taraftan yaylaların ve meraların yapılaşma, kentleşme, diğer taraftan da köy
tüzel birliklerine aktarılması nedeniyle koçerler sıkıntı yaşamaktaydılar.
Ancak, 1980 sonrası ve özellikle 1984’ten itibaren bölgede başlayan savaş,
çatışma ortamıyla birlikte koçerler için yaşam çekilmez bir hâl aldı. Özellikle
90’lı yıllardan
itibaren bölgede güvenlik nedeniyle köylerin boşaltıldığı
dönemde, hepimiz hatırlarız, sık sık da dile getirilir, işte bölgede 4 bin
civarında köy boşaltıldığı, milyonlarca köylünün göç ettirildiği aktarılır,
ancak ne hikmetse bugüne kadar köylülerin yaşadığı sorunlardan katbekat daha
fazla sorun yaşamış ve hiçbir şekilde de zararları karşılanmamış olan bu Kürt
göçebe aşiretleriyle, koçerlerle ilgili hiç kimse ne bir çalışma yapmış ne bu
Türkiye’nin veya Meclisin gündemine girmiş.
Sayın milletvekilleri, bu
saydığımız geniş coğrafyada sayıları yüz binleri aşan koçer yaşamaktadır.
Bunların birçoğu özellikle bu çatışma, şiddet ortamıyla birlikte hayvanlarını
yok pahasına satıp kentlere yerleştiler veya metropollere
gelip kaldılar. Diğer kısmı ise çok zor koşullarda yaşamlarını sürdürmektedir
ve hepinizin bildiği gibi köy boşaltmalar ve bölgedeki savaş, çatışma
ortamından zarar görenlerin zararlarının karşılanması için 5233 sayılı bir Yasa
çıkartıldı. Ancak bu Yasa’da zarar görenlerin bir tapu, yani ev tapusu veya
toprakla ilgili bir tapu ve yerleştikleri yerle ilgili telefon, elektrik, su ve
benzeri bir fatura gibi belli bir belge istedi. Ancak hepiniz biliyorsunuz ki
koçerlerin ne yerleşik bir toprakları ne de oturdukları bir konutları var. Onun için, en çok zarar gören, bölgede süren çatışma ortamı, yayla
yasaklarından en çok zarar gören ve en çok bedel ödeyen, yaşamları zindana
dönen koçerlerle ilgili hiçbir işlem yapılmadı ve o dönemdeki zararlarının
hiçbir kısmı da ödenmedi ve yine tüm zorluklara rağmen o yaşamı sürdüren,
koçerliği sürdüren insanlar da özellikle sonbaharda kışlaklara gittiğinde,
yazın da ağırlıklı yaylalara geldiklerinde çok kötü manzaralarla hepimiz
karşılaşıyoruz. Bölge illerinin milletvekilleri, ilgilenenler, kimisi
çok umursamıyor, ama ilinin, bölgesinin sorunlarıyla ilgilenenler bilirler.
İlkbahar geldiğinde Muş’tan tutun, Bitlis’e, Van’a, Ağrı’ya kadar, Hakkâri’ye
kadar, orada koçerlerin yollarda engellenmesi, yaylaya çıkmasının engellenmesi,
35-40 derece sıcak altında binlerce hayvanın,
sahipleriyle, kadınlarla, çocuklarla bekletilmesi manzaralarıyla karşı karşıya
kalıyoruz.
Geçen yıl önergeyi verdik,
şimdi de koçerlerin özellikle yaylaya gittikleri dönemlerdir. Daha geçen gün
Bitlis’e gittik. Bitlis’in hemen hemen tüm yaylalarında koçerler ve arıcıların
yaylalara çıkmasıyla ilgili yasaklar var.
Sayın milletvekilleri, bu
yasaklar ne İçişleri Bakanlığı ne ilin mülki amiri olan vali ne ilçenin mülki
amiri olan kaymakam tarafından konuluyor. Hatta ilde valiye, ilçelerde
kaymakamlara gittiğiniz zaman, il tarım veya ilçe tarım müdürlüklerine
gittiğiniz zaman, belki bazı illerde operasyon olan bölgeler hariç, hiçbir
yerde herhangi bir yasağın olmadığı söyleniyor ancak koçerler veya arıcılar
yaylaya çıktığı zaman bu yasaklarla somut bir şekilde karşılaşıyorlar. Birçok
zaman bu yasakları oradaki askerî jandarma karakolunun bir komutanı veya
emniyet yetkilisi veya bazı yerlerde korucular koyuyor.
Şimdi, İçişleri Bakanı,
bölgenin milletvekilleri, Bitlis’in, Hakkâri’nin, Van’ın, Muş’un, Ağrı’nın, o
yaylalara sahip illerin milletvekilleri eğer çıkıp bu iddialarımızın doğru
olmadığını söylüyorlarsa gelip bu kürsüden izah etsinler, açıklasınlar. Eğer
değilse, bunlar bölgenin bir gerçeğiyse, binlerce, on binlerce insan, yüz
binlerce küçükbaş hayvan çok zor koşullarda, engellerle, sefalet içinde ve
birçok zaman kent merkezlerinde, ilçe merkezlerinde bekletiliyorken, bu sorunu
ne zamana erteleyeceğiz ve yine hepimiz biliyoruz ki, bu vatandaşlara karşı,
koçerlere karşı, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana kadar borçluyuz. Devlet
olarak borçluyuz, siyasiler olarak borçluyuz, bu ülkede yaşayanlar olarak
borçluyuz çünkü koçerler bugüne kadar Türkiye’de hiçbir kamusal destekten,
hiçbir kamusal faydadan yararlanmamışlar. Eğitimden yararlanmamışlar çünkü
dağlarda yaşıyorlar, devlet bununla ilgili hiçbir önlem almamış. Sağlıktan
yararlanmıyorlar çünkü birçok zaman yaşadıkları bölge, hastaneye… Yaylalarda
yaşadıkları için hastanelere veya belli bu tür olanaklara sahip değiller. Sigortalı
değiller, yeşil kartlı değiller, hiçbir güvenceleri veya hiçbir statüleri
yoktur.
Sayın milletvekilleri,
koçerler oy kullanma hakkına sahip değildir. Bu konuda bir düzenleme
yapılmamış. Şimdi soruyorum: Bir ülkede, siz, demokrasi var
diyeceksiniz, demokratik bir ülke olduğunuzu iddia edeceksiniz, sizin
vatandaşlarınız, yüz binlerle ifade edilen, belki bugün sayıları azalmış,
birçoğu yarı göçebelik yapıyor ama yine on binlerce koçer koçerlik yapıyor,
bunları eğitimden, sağlıktan, oy kullanma hakkından mahrum bırakacaksınız, buna
yönelik hiçbir düzenlemeniz olmayacak ve siz demokratik bir ülke olacaksınız ve
sizin ülkenizde demokrasi olacak ve sosyal devlet olacak. Şimdi, bunlar
nasıl izah edilebilir ve iddia ediyorum: Dünyanın her tarafında, gelişmiş
Avrupa ülkelerinde -ki Avrupa Birliğine gireceğiz, onun hazırlıkları yapılıyor,
Avrupa Birliği üyesi olacağız-
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Karabaş,
bitirin lütfen.
MEHMET NEZİR KARABAŞ
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkan.
…şimdi Avrupa’nın tüm
ülkelerinde, orada bulunan her türlü büyük ve küçükbaş hayvanlar bile kayıt
altına alınmışken, koçerlerin bırakın hayvanlarının kayıt altına alınması,
iddia ediyorum, koçerlerin sayısıyla ilgili, ne kadar koçer olduğu, nasıl yaşadıklarıyla
ilgili ve sayılarıyla ilgili devletin bölgedeki birimlerinde düzenli kayıtlar
yoktur, birçok koçer kayıt dışıdır. Onun için biz bugün gündeme bu araştırma
önergemizin alınmasını ve bir araştırma komisyonunun oluşturulmasını, bu
sorunun ciddi bir şekilde ele alınmasını istiyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Karabaş.
Aleyhte, Sayın Veysi Kaynak,
Kahramanmaraş.
Sayın Kaynak, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Danışma Kurulunda oy birliği
sağlanamadığından bütün siyasi parti grupları Meclisimizin çalışmasıyla ilgili
grup önerilerini bugün Parlamentoya getirmişlerdir. Bizim grubumuzun da Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunun da bir grup önerisi olduğundan, Demokratik Toplum
Partisi Grubunun önerisine katılmadığımı belirtiyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Kaynak.
Lehte, Ramazan Kerim Özkan,
Burdur.
Buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’ndeki göçerlerin sorunlarının Meclis araştırması yapılarak çözümü yönünde
söz almış bulunuyorum. Tekrar tümünüzü saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten göçerlerin büyük sorunları vardır. Bu, sadece Doğu ve Güneydoğu
Anadolu’da değil, Toroslar’da, İç Anadolu’da, bütün ülke genelinde
göçerlerimizin sorunları yaşanmaktadır. Göçerlik açlıktır -bir, onu bileceğiz-
susuzluktur, yaya yürümektir, yalın ayak yürümektir, susuz kalmaktır, ilaç
bulamamaktır, katranla haşır neşir olmaktır. Katran,
onun kara doktorudur. Doktor diye kullandığı ilaç, karın ağrısına, baş ağrısına,
yaraya kullandığı ilaç –göçerin- katrandır. Bunlar, yaya yürürler hayvanlarıyla
beraber. Hastalıklarla hem kendileri hem hayvanları karşı karşıyadır. Koruyucu
hekimlik bunlar için çok zordur çünkü göçtükleri yerlerde ulaşım sorunu vardır,
gittikleri yerlerde ulaşım sorunları vardır.
BAŞKAN – Sayın Özkan, bir
dakika…
Sevgili arkadaşlarım, lütfen
kürsüdeki hatibi dinleyelim.
Buyurunuz.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
– Kendileri doktorla buluşamaz, hayvanları veteriner hekimle buluşamaz. Bu
sorunların gerçekten bu Meclis tarafından araştırılıp çözüm bulunması gerekir.
Barınmaları yoktur. O
dediğimiz gibi, biraz önce söylediğim gibi, yaya giderler. Ulaşacakları
yaylalara yaya olarak… Ama önlerine bir sürü engeller çıkar, trafik çıkar,
jandarma çıkar, köy halkı çıkar, korucu çıkar, çıkar, çıkar, çıkar… Sorun
saymakla bitmez. Ortakçısı çoktur, ortakçısı. O, yaylaya gider muhtarla
karşılaşır, o yaylanın sahipleriyle karşılaşır. Hâlbuki orası onun yurdudur.
Yurt, onun atadan gelen bir özgürlüğüdür, onun evidir, ülke topraklarıdır ama
onun evidir. O yurt olarak değerlendirilen yer onun en kutsal varlığıdır. O
yurtlar için kavgalar olur, dövüşler olur, canlar yakılır. Bunları bilmemiz
gerekiyor.
Bakın, toprak için
konuşuyoruz. Mayınlı arazilerle ilgili konuşuyoruz. Sanki “Şu işkembeyi al,
temizle, ye.” der gibi. Hâlbuki orası vatan toprağı. Orası
öyle verilip de, bir kelle değil, ütülenecek kelle değil. Orası
vatan toprağı. O topraklar için biz, hepinizin atalarında var,
şehitlerimiz var, gazilerimiz var. O Çanakkale’de, Galiçya’da, Domaniç’te,
hepimiz o topraklarda niye savaştık?
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Dumlupınar…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
– Dumlupınar’da, aynı şekilde, niçin savaştık?
Bakın, iki köy. Aynı coğrafyanın iki köyü. Hepimiz kırsaldan geldik veyahut
da şehir. Yanınızdaki köye, kendi köyünüzün harman yerini kullanma iznini verir
misiniz, bir düşünün. Sadece harman yeriniz. O köy muhtaç. Sizin
köyün arazisi veyahut da sizin beldenin arazisi, sizin ilçenin arazisi. O
araziyi, arazisi olmayan yanınızdaki komşu köye emanet, kırk dört yıllığına
verir misiniz? Vermezsiniz değerli arkadaşlar. Ama burada günlerdir o yasayla
mayınlı arazinin temizlenip tekrar tarıma kazandırılmasıyla ilgili, Ottawa
Sözleşmesi gereği günlerdir burada konuşuyoruz. Havanda su dövüyoruz. Hâlbuki bu sorunu mayınların temizlenmesi anlayışı içerisinde
getirseniz, mayınlarımız temizlense, bu göçerlerin yaşadığı o arazileri terk
edip gittikleri oranın vatandaşına, bu arazileri tarım yapma anlayışı
içerisinde, “Gelin, bakın, burası sizin yurdunuz; Sayın Beritanlı Aşireti’nin
yetkilileri, bakın, siz göçüyorsunuz ama oralarda sorunlar yaşanıyor, yollarda
sorunlar yaşıyorsunuz, gelin bu arazinin bir kısmını siz kullanın; gelin
buranın halkı, buranın arazisini siz değerlendirin, biz sizin önünüzde devlet
olarak ışık tutmaya, aydınlatmaya, teknolojiyle sizi buluşturmaya hazırız.”
desek, bu sorunu çözsek olmaz mı? Aynı sorunlar, bu sorunlar yumağı
büyüyor, büyüyor, büyüyor, ülkede sanki başka sorun kalmadı, işsizlik bitti,
yoksulluk bitti, yolsuzluk bitti; üç haftadır havanda su dövüyoruz.
Sayın Başkan, dün
yaşananlarla ilgili olarak sizlerden bu Meclis adına üzüntülerimizi
belirtiyoruz. Bir sorun çözülsün anlayışı içerisinde biz olaya yaklaşıyoruz.
İşte sorunlar bunlar. O seksen binlerle, yüz binlerle toplanan aşiretlerin
sorunlarını, o göçerlerin sorunlarını burada tartışıp onların sofrasında bir
dilim ekmek, onların sofrasında bir çanak yemek, çocukların ayağında bir
ayakkabı olabilirsek bu bizim mutluluğumuz olur. Niçin buraya geldik? Bu
Türkiye Büyük Millet Meclisi niçin var? Bu toplumun sorunlarını çözmek için.
Siyaset niçin var? Sorun çözme sanatı, siyaset sorun çözme sanatı. Bu sorunları
çözemediğimiz sürece, değerli arkadaşlarım, gerçekten hâlimiz harap. Bugün şu
Ankara’dan çıkın, Kızılay’ından Dışkapı’ya veya İstanbul’un Sirkeci’sinden
Beşiktaş’a kadar bir yürüyün, yaya yürüyün, elbiselerinizi çıkarın, rozetinizi
çıkarın, bir mont giyin, bir kot giyin, çıkın, yola çıkın, nelerle
karşılaşacaksınız? Hemen Meclisin kapısından çıktığınız zaman yedi yaşında bir
çocukla karşılaşıyorsunuz, elinde mendil, 1 liraya ihtiyacı var, 1 lira. Hemen
geçiyorsunuz, yaşlı bir teyze, yetmiş yaşında, köşeye çekilip oturup ibadetini
yapması gereken bir teyze “Yavrum, Allah seni Allah’a bağışlasın, karnım aç,
bana 1 lira.” diyor; geçiyorsunuz, yetmişlik bir dede, elinde bir mendil, aynı
şekilde; geçiyorsunuz, bir küçük yavru, bir kantar koymuş “Lütfen, bir tartıya çıkar mısınız? Benim 1
liraya ihtiyacım var, kardeşlerimi okutuyoruz…” Bu,
Türkiye'nin her yerinde. Arabayla gidiyorsanız onda da farklı sorun var.
Hemen arabanın önünde bir çocuk bitiyor, elinde bir kirli bez, cam siliyor.
Onun da 1 liraya ihtiyacı var. Cebinizde bozuk paraya…
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT
(Tekirdağ) – Bizim de var.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
– E, sizin de ihtiyacınız var paraya ama dün kredi kartlarıyla ilgili önergede
karşı oy kullandınız. Herkesin ihtiyacı var, bu göçerlerin de ihtiyacı var.
Yaşamaya, yaşatmaya hepimizin ihtiyacı var.
Onun için, bu sorunların bu
Mecliste tartışılması gerekiyor değerli arkadaşlarım. Ama tartışacağımız
konular, hassas konular geldiğinde ne yazık ki Mecliste iktidardan milletvekili
bulamıyoruz. Ne yaparlar, ne işlerler, o sokakta o 1 lirayı dağıtmaya mı
gittiler, ne yaptılar bilemiyoruz. Bu saatte, yoklama saatlerinde değerli
arkadaşlarımız Meclis içerisine giriyorlar ama önemli konuların görüşüldüğü, bu
on binleri, yüz binleri ilgilendiren konuların görüşüldüğü saatlerde, anlatılan
saatlerde burada olmuyorlar, ancak oylama saatinde gelip burada ellerini
kaldırıyorlar. Şimdi yine gelecekler. Ne konuştuk, ne anlattık? Göçerlerin
sorunlarını tartıştık, ekmeği konuştuk, emeği konuştuk, onları konuştuk.
OSMAN KAPTAN (Antalya) –
Onlar da göçer, içeriden dışarıya göçüyorlar!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
– Ama geldikleri zaman, ne konuşulduğunu bilmeden, hangi sorunun konuşulduğunu
bilmeden yine elleri havada girecekler.
OSMAN KAPTAN (Antalya) –
Ramazan Bey, onlar da Meclis göçeri!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
– Değerli arkadaşlarım, üzülüyoruz, gerçekten, bir parlamenter olarak
üzülüyoruz. Bu sorunların çözüm yeri bu Türkiye Büyük Millet Meclisi. Onun
için, “Gelin.” diyoruz, bu göçer olarak yaşayan vatandaşlarımızın ekonomik
sorunlarına, sosyal sorunlarına, sağlık sorunlarına, barınma sorunlarına, hep
beraber bir Meclis araştırması önergesine oy vererek çözüm bulalım istiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, herkes
buradan çıktığı zaman sıcak yuvalarına gider. Bunlar duşu bilmezler, suyu
bilmezler. Bir teneke su temizlenmeleri için geçerlidir, yeterlidir. Onların da
yaşamaya ihtiyaçları var, bu dünyaya geldiler. Onların da bu güzelliklerle
buluşmaya ihtiyaçları var. Onun için, nisanda evlerinden çıkıp ta ekimde tekrar
o sabit yuvalarına dönen bu göçer kardeşlerimizin sorunlarını gerçekten
Meclisin araştırması gerekiyor. Bu konuda desteklerinizi bekliyoruz. Bunlar
yollarda, araçların üzerlerinde, hayvanlarıyla sıkış tepiş aynı yerde, aynı
mekânda, biraz önce de söylediğim gibi, mekân değiştiriyorlar. Bunların bu
seyahatlerinde de kolaylıklar sağlanması gerekiyor. Bunları burada söylüyoruz
ama bir Meclis araştırması önergesiyle bir komisyon oluşturup derli toplu bir
taslak hazırlarsak bunun sorunlarının çözümü yönünde çok güzel bir iş yapmış
oluruz.
Bu anlamda söz aldım, tekrar
yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. Ancak biraz önce de söylediğimiz gibi,
bu mayınlı arazilerle ilgili olarak ben dün Mecliste çıkarak Sayın Başkanımıza
şunu ifade ettim, dedim ki: Ben Burdur’un Düğer köyünden lakabı “Kara Mustuk”
olan Gazi Mustafa Çelik’in torunuyum. Onun dört kardeşi Çanakkale’de kalmış,
şehit olmuş. Bu şehitleri olan Gazi Mecliste bu yasayı Sayın Başkanım
oylatmayın. Hem İç Tüzük’ü çiğniyoruz…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Ne
alakası var!
BAŞKAN – Bitirin Sayın Özkan,
lütfen.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
– Bu anlamda bir talebimiz oldu ve gerçekleşti. İnşallah ilgili yasayı
çekersiniz, toplumun sorunlarına hep beraber çözüm buluruz.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Özkan.
Aleyhte, Manisa Milletvekili
Sayın Erkan Akçay.
Sayın Akçay, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Demokratik Toplum Partisinin araştırma
önergesi aleyhine söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal sorunları bütüncül bir yaklaşım
içinde ele almak gerekmektedir. Ülkemiz “Bir fiske vur, bin ah işit kâse-i
fagfurdan.” misali feryat etmektedir. Ülkemizin her yerinde ve her konuda çok
çeşitli sorunlar vardır. Sorun ister tarım ve hayvancılıkla ilgili olsun ister
sanayi ile ilgili olsun özellikle Hükûmet ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
nezdinde sorunların ve konuların birbiriyle ilgileri de dikkate alınarak,
bütüncül ve bütün boyutlarıyla kavranarak ele alınması ihtiyacı vardır.
Bir düşünürümüzün ifadesiyle
“Haliç’in neresinden bir bardak su alsak tahlili aynı çıkar.” anlayışı
içerisinde tarım ve hayvancılıkla ilgili sorunlara da, ülke ihtiyaçları ve
sorunları çerçevesinde lokal sorunlara da teşhis ve
tedavi getirilmelidir.
Son iki yıldır ekonomideki
kötü rakamlarla geleceğinin sinyallerini veren ekonomik kriz 2008 yılının Eylül
ayından itibaren daha da artarak etkisini göstermiş ve ülkemiz ekonomisi
üzerinde çok ciddi hasarlar meydana getirmiştir. İç ve dış talepteki düşme
sonucu olarak imalat sanayisinde kapasite kullanım oranı düşmüş, buna bağlı
olarak da ihracat rakamları düşmüş, bu düşüşün paralelinde işsizlikte patlama
olmuş ve 2009 yılı Şubat ayında işsizlik oranı yüzde 16’ya çıkmıştır.
Ekonomik krizi yok sayan AKP
Hükûmeti ekonomik kriz sonrası 2009 için yüzde 4 büyüme hedefini yüzde 3,6
daralma olarak revize etmiş, 10 milyar 398 milyon Türk lirası olarak hedeflenen
bütçe açığının 48,3 milyar TL’ye ulaşacağını, faiz dışı fazla yerine faiz dışı
açık vereceğini itiraf etmek zorunda kalmıştır.
2008 yılına göre yüzde 8,4
artarak 149 milyar dolar olarak gerçekleşmesi hedeflenen 2009 yılı ihracat
hedefi de 104 milyar dolara indirilmiştir.
2009 yılı Ocak-Nisan dönemi
merkezî yönetim bütçesi incelendiğinde, 2008 yılı Ocak-Nisan döneminde bütçe
gelirleri yüzde 4 oranında artarken aynı dönemde bütçe giderleri yüzde 24,6
oranında artmıştır.
2008 yılı Ocak-Nisan
döneminde 12 milyar 467 milyon Türk lirası olarak gerçekleşen faiz dışı fazla,
2009 yılının aynı döneminde 1 milyar 55 milyon Türk lirası olmuştur. Yine 2008 yılı Ocak-Nisan döneminde 5 milyar 449 milyon Türk lirası
olan bütçe açığının, 2009 yılında tüm yılın bütçe açığı 10 milyar 398 milyon
Türk lirası olarak öngörülürken 2009 yılının ilk dört aylık döneminde 2008’e
göre yüzde 268,4 oranında artış göstererek 20 milyar 73 milyon Türk lirasına
çıktığı görülmektedir. Vergi gelirleri 2009 yılı Ocak-Nisan döneminde
2008 yılının aynı dönemine göre yüzde 4,1 oranında azalmıştır.
Krizin ülkemizin ekonomisini
ne ölçüde etkilediği, merkezî yönetimin 2009 yılı ilk dört aylık rakamlarında
açıkça ortaya çıkmaktadır. AKP Hükûmeti ekonomik krizi mahallî idareler seçimi
öncesi seçim kaygısıyla yok saymış, krize karşı hiçbir önlem almamıştır. Krize
karşı gerekli önlemler eğer sekiz ay önce alınsaydı, kriz ülkemizi bu kadar
derinden etkilemeyecekti. Ekonomik kriz konusunda gerekli tedbirleri almayıp,
ülkemizin, vatandaşlarımızın sekiz ayının boşa harcanmasının ve krizin
sorumluluğu AKP İktidarına aittir.
Krize karşı reel sektöre
yönelik gerçek anlamda tedbir almakta ve bunları bir bütün olarak ve koordineli
bir şekilde uygulamakta zafiyete düşen Hükûmetin aldığı tedbirler de esas
itibarıyla etkileri kalıcı olmayan geçici tedbirlerdir. Hükûmet, reel sektörün,
tarım ve hayvancılığın sorunlarına etkili biçimde eğilmemektedir. Krizin
derinleşmeye başladığı 2008 yılı Ekim ayından bu yana reel sektörün sorunlarını
hafifletecek, piyasa beklentilerine olumlu katkı yapacak herhangi bir ciddi
önlem alınmamıştır.
Krizi “Bizi teğet geçer.”
sözüyle karşılayan AKP Hükûmeti, aradan geçen yaklaşık sekiz aylık süre içinde
ardı ardına paketler açıklamak zorunda kalmıştır. Stokları eritmek için
çıkarılan vergi indirimi içeren bu paketler, krizi biraz ötelemenin dışında bir
işe yaramamaktadır. Kısa dönem için stokları eritmeye yönelik bu indirimle
stoklar eridikten sonra ne olacaktır? Krizin asıl etkilediği işsizler ve
yoksullar için bu paketler hiçbir anlam taşımamaktadır. Hükûmetin, sadece,
tedbir alıyormuş gibi günü kurtarmak adına hazırladığı bu paketler, kamuya yük
bindirmenin haricinde bir işe yaramamaktadır. Bu paketler, istihdamı, iç talebi
ve sanayi üretimini artıracak tedbirle birlikte bir bütün hâlinde
tasarlanmamıştır. Bu paketler, krize karşı kapsamlı bir bütünsellikten uzaktır.
İç talebi canlandırmanın en önemli unsuru, toplumun satın alma gücünü artıracak
ciddi düzenlemeler yapılmasından geçmektedir ama bunu tamamlamak üzere, sanayi
sektöründe girdi maliyetlerini düşürmek, sigorta primlerini indirmek ama kayıt
dışı ekonomiyi küçülterek sigorta tabanını genişletici önlemler almak da
gerekmektedir ama şu an uygulamaya konulan paketlerle bu mümkün değildir. Bu
nedenle, uygulamaya konulan paketlerin bu krizi çözmesi imkânsızdır.
2009 yılının ilk çeyreğinde, bütçe
açığındaki büyümeye ve Türk lirasının değer kaybına bağlı olarak borç stoku
yeniden artmaya başlamıştır. Ortalama yüzde 80 düzeyinde seyreden borç çevirme
oranı son dönemde yüzde 100’ü aşmıştır.
Kamunun borçlanma
ihtiyacındaki değişme, finansal sektör üzerindeki baskıyı da önemli ölçüde
etkilemektedir. Ekonomik kriz nedeniyle iç ve dış talep ile finansman imkânları
olumsuz etkilenmiş, ekonomideki hızlı küçülme kredi stokunda yavaşlamaya neden
olmuştur. Ekonomik göstergelerdeki olumsuzluklar her geçen gün artmaktadır.
Ekonomik krizin ortaya
çıkardığı olumsuzluklar nedeniyle, başta küçük ve orta büyüklükteki işletmeler
olmak üzere, reel sektör firmalarının finansman kaynaklarına erişimlerinde ve
mevcut kredi sisteminin işleyişinde ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır.
Çalışanlara, emeklilere,
tarım ve hayvancılıkla uğraşanlara verilecek destekle piyasalara nefes
aldırılmalı ve bu yolla iç talep canlandırılmalıdır.
Çiftçiler ve KOBİ’ler için
kolay kredi uygulaması yaygınlaştırılmalıdır.
İstihdam artışının sağlanması
için kamuda boş kadrolar doldurularak kamu görevlisi açığı kapatılmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
bütçe harcamalarına tarım ve hayvancılık çerçevesinde baktığımızda, 2008
yılında yüzde 9,6; 2009 yılında yüzde 17 olarak bütçe harcamaları artarken 2008
yılında bütçeden tarıma verilen desteğin oranı yüzde 1,8; 2009 yılında yüzde
1,9 civarındadır. Bu bütçe artışları karşısında Hükûmetin tarıma yeterli
parasal desteği bütçeden ayırmadığını görüyoruz.
Ülkemizde yaşanan ekonomik
büyümeden en fazla olumsuz etkilenen sektör tarım sektörüdür. Tarım sektörünün
gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı yüzde 9,7’den
yüzde 8,6’ya düşmüştür. 2007 yılında tarımda yüzde 7,3 küçülme olmuştur. 2008
yılının ikinci çeyreğinde de yüzde 3,5 küçülme yaşanmıştır.
Yine AKP İktidarı döneminde
mazotta yüzde 100’leri, gübrede yüzde 150’leri, yüzde 200’leri, ilaçta yüzde
100’leri aşan fiyat artışları meydana gelmiştir. Çiftçi, gübre, mazot, ilaç
kullanamaz hâle gelmiştir ve girdiler artmış, ürün fiyatları ya sabit kalmış, zaman
zaman da düşmüştür.
AKP Hükûmetinin tarım ve
hayvancılık konusunda izlediği politika tarımsal nüfusta işsiz nüfusun
artmasına ve göçe zorlanmasına, bunun sonucu olarak da kent varoşlarında
işsizler ordusuna yeni orduların eklenmesine yol açmaktadır.
Sözlerime burada son veriyor,
değerli milletvekilleri, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Akçay.
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Karar
yeter sayısı istiyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkanım, yoklama talep ediyorum efendim.
BAŞKAN – Değerli
arkadaşlarım, Demokratik Toplum Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş olan önerisi üzerinde lehte ve aleyhte konuşmalar sona ermiştir.
Önergenin oylamasından önce
yoklama talebi vardır.
Şimdi bu talebi yerine
getireceğim ancak yoklama talebini işleme koyabilmem için, ayakta olup yoklama
talep eden milletvekillerinin sayısının 20 olup olmadığını tespit edip tutanağa
geçireceğim:
Sayın Okay, Sayın Aslanoğlu,
Sayın Korkmaz, Sayın Süner, Sayın Köse, Sayın Kaptan, Sayın Özkan, Sayın
Arifağaoğlu, Sayın Ağyüz, Sayın Oksal, Sayın Küçük, Sayın Topuz, Sayın
Hacaloğlu, Sayın Güvel, Sayın Oyan, Sayın Kart, Sayın Koçal, Sayın Aydoğan,
Sayın Tütüncü, Sayın Ekici.
Değerli arkadaşlarım, 20
sayın üyemiz var. Yoklama için üç dakikalık süre veriyorum. Adlarını okuttuğum
sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayımız vardır.
VI.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- (10/166)
esas numaralı Meclis Araştırma Önergesi’nin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 3/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP
Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutuyorum:
2.- (10/106)
esas numaralı Meclis Araştırma Önergesi’nin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 3/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP
Grubu önerisi
Tarih:
03.06.2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu’nun,
03.06.2009 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun “TBMM Genel Kurul Gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler” kısmının
58. sırasında yer alan 10/106, esas nolu, “Esnaf ve Sanatkârların Sorunlarının
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98.
ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince” Meclis Araştırması önergesi
görüşmelerinin bugünkü birleşimde yapılması önerisinin İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkanvekili
BAŞKAN – Önerinin lehinde ve
aleyhinde 2’şer arkadaşıma söz vereceğim.
Süreler onar dakikadır.
Lehte, Sayın Emin Haluk
Ayhan, Denizli.
Sayın Ayhan, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin esnaf ve sanatkârların yaşadığı
sorunların tespitiyle çözüm yollarının bulunması için, Anayasa’nın 98’inci,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri gereği,
araştırma önergesinin görüşülmesinin lehinde söz aldım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, AKP’nin uyguladığı
ekonomik politikaların halkın satın alma gücünü azalttığı, ucuz ithal mallar
karşısında rekabet gücünü kaybetmesi, gelir politikalarının çiftçi, memur,
emekli gibi sabit ve dar gelirli kesimin satın alma gücünü azaltması, yüksek
istihdam maliyeti, dolaylı vergilerin yüksekliği, kayıt dışı ekonominin
yaygınlığı, perakende ticaret piyasasında yabancı sermayeli büyük kuruluşların
artan ağırlığı nedeniyle küçük esnaf ve sanatkâr kesiminin ekonomi içinde
etkinliğini süratle kaybettirmiş ve giderek yoksullaştırmıştır.
Bugün, esnaf ve
sanatkârlarımız sosyal ve ekonomik ve kültürel bakımdan ülkemizin çok önemli
bir kesimini teşkil etmektedir. Esnaf ve sanatkârlarımız, girişimci özelliğine
kıt imkânları katarak kendi işini kuran, müşteri, pazar ve iş yönetimini bizzat
kendisi gören, istihdam yaratan, ailesinin geçimini sağlamak için gayret
gösteren cefakâr bir üretim ve hizmet erbabıdır. Türkiye Esnaf ve Sanatkârları
Konfederasyonuna kayıtlı aktif olarak çalışan esnaflar aileleriyle birlikte
dikkate alındığında yaklaşık 8 milyonluk bir camiayı temsil etmektedir.
Türkiye Esnaf ve Sanatkârları
Konfederasyonunun verilerine göre 2005 yılında 196 bin yeni iş yeri açılırken
287 bin esnaf iş yerini kapatmıştır. Mesleki bilgi ve becerilerini evrensel
bilgi, beceri ve disiplinlerle destekleyen, yeni değerler kazanmalarını
sağlayan politika, plan ve uygulamalara hâlâ kavuşmamışlardır. Esnaf ve
sanatkârların iyiye doğru değişim ve dönüşümünü sağlayacak, yeni esnaf ve
sanatkâr modelini oluşturacak millî politikanın belirlenerek, plan, program ve
projelerinin yürürlüğe konulması gerekmektedir. Bugün esnaf çok zor durumdadır
ancak ciddi bir esnaf politikası da yoktur. Bilgi birikimleriyle sahip
oldukları imkânlar, içinde bulunduğumuz şartlarda varlıklarını huzur içinde
sürdürmelerine izin vermemektedir. Esnaf ve sanatkârlarımız,
gelişmiş pazarlara hitap edecek donanımlardan mahrumdur; bilgi ve teknolojideki
yeniliklerin getirdiği değişimlerin, küresel ekonominin, marketlerin ve Uzak
Doğu mallarının yarattığı rekabetin, AB uyum yasalarının öngördüğü yeni
standartların, halkın alım gücünün düşmesi ve tüketim alışkanlıklarının
değişmesinin, yaşanan iç göçler ile işsizliğin oluşturduğu kayıt dışı esnaf ve
sanatkârlığın oluşturduğu haksız rekabetin yarattığı tehditler altında maalesef
var olma mücadelesi vermektedir.
Esnaf ve sanatkârların
sorunlarına çözüm bulunamadığı takdirde, esnaf ve sanatkârlık müessesesi
çökecektir. Çöken bu müesseseyle birlikte, ülke genelinde,
işsizlik artacak, gelir dağılımda uçurumlar oluşacak, yardıma muhtaç insanlar
çığ gibi büyüyecek, milyonlar, elde kredi kartı ve kasiyer kuyruğunda alışveriş
yaparak, bakkal, kasap, manav, terzi, berber ve fırıncıda kurulan dostluklarla
güçlenen sosyal doku her geçen gün zayıflayarak millî birlik ve beraberliğimizi
olumsuz şekilde etkileyecektir.
Hâlbuki,
Anayasa’mızın 173’üncü maddesinde belirtilen “Devlet, esnaf ve sanatkârı
koruyucu tedbirler alır.” hükmünün hayata geçirilmesi, bunun için gerekli yasal
düzenlemelerin de yapılması gerekmektedir. Bugün, ekonominin kriz sinyallerini
vermeye başladığı yaklaşık iki yıldan bu yana geçen süre içinde krizin iyi
yönetilememesi ekonominin her alanında güven kaybını hızlandırmış, geleceğe
yönelik risk beklentilerini yükseltmiş, hemen her sektörde ağır tahribatlar
yaşanmıştır. Sorunların gittikçe ağırlaşması karşısında Hükûmet, hâlâ, toplu,
kapsamlı ve köklü tedbir almakta ısrar etmemekte, uyarı ve eleştirileri
maalesef dikkate almamaktadır. Hükûmetin bu tutumu nedeniyle kısa ve orta
vadede krizden çıkışın kolay olmayacağı, sorunların artarak devam edeceği
konusunda endişelerimiz devam etmektedir.
Ekonomik krizin ortaya
çıkardığı olumsuzluklar nedeniyle, başta küçük ve orta büyüklükteki işletmeler
olmak üzere reel sektör firmalarının finansman kaynaklarına erişimlerinde ve
mevcut kredi sisteminin işleyişinde ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Başta reel
sektör olmak üzere firmaların finansman imkânlarının geliştirilmesi ve kredi
sisteminin etkin hâle getirilmesi ekonominin acil ihtiyaçlarından biridir. Reel
sektörün üretim potansiyelinin ve istihdam devamlılığı ile mali sektörün
sağlıklı bir yapıda bulunması istikrar ve güven ortamının oluşmasına olumlu
katkı yapacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi,
krizin hissedilmeye başladığı ilk günlerden itibaren krize yönelik uyarı, eleştiri
ve önerilerini gerek parti gerekse Meclis grubu olarak sürekli gündeme
getirmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi seçim beyannamesinde, KOBİ’lerin
bankalardan daha fazla kredi almasını temin etmek üzere Kredi Garanti Fonu
sisteminin kaynaklarının artırılacağını ifade etmiştir. Maalesef, Hükûmet, bu
hadisenin daha yeni farkına varmıştır.
Burada ifade etmek istediğim
bir husus daha var. Elimdeki doküman, 2008 Yılı Katılım Öncesi Ekonomik
Program. Nisan 2009’da hazırlanmış. Burada, krize karşı alınan tedbirlerin,
önlemlerin maliyet listesi var. 2008 yılında, baktığımız zaman, bütçeden esnaf
ve sanatkâra, maalesef, zırnık yok. Siz, TOBB’
Burada benim özellikle ifade
etmek istediğim şey, hiçbir şeyin plan, program dâhilinde gitmediğidir,
Hükûmetin ciddi bir önlem almadığıdır, ciddi bir önlem almamanın ötesinde böyle
bir düşünce tarzını geliştirmemesidir.
IMF’e küsüyorsunuz; IMF gelip
sizden para mı istedi? Anlaşmayı yapmayacaksanız açıklarsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ayhan, bitirin
lütfen.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, ifade etmek istediğim
şey şu: Gerçekten esnaf ve sanatkârların durumu büyük sıkıntı içindedir. Benim
kendi bölgemde 35 bin esnafın ancak -Denizli’de- bin civarında esnaf kredi
kullanma imkânına kavuşmuştur. Burada sıkıntılar büyüktür, bunların giderilmesi
lazımdır. Dolayısıyla, ben bu önergenin lehinde bu nedenle söz almış
bulunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Ayhan.
Önerinin aleyhinde, Sayın
Azize Sibel Gönül, Kocaeli.
Sayın Gönül, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AZİZE SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin
grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Adalet ve Kalkınma Partimizin grup önerisi
olduğu için aleyhte olduğumu bildirir, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. [AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından alkışlar(!)]
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Bravo, tarihî bir konuşma!
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Gönül.
Önerinin lehinde, Sayın
Mehmet Ali Susam, İzmir.
Sayın Susam, buyurun. (CHP ve
MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin, esnaf ve
sanatkârların sorunlarının görüşülmesi konusunda vermiş olduğu önergenin
lehinde konuşmak için söz aldım. Huzurlarınızı saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten, belki bugün bu
Meclisin en çok konuşması gereken konularından bir tanesi ve bu sorunların
ülkenin sorunlarıyla özdeşleştiğini hep beraber kabul edip, bu sorunların
çözümü konusunda çok ciddi şekilde somut öneriler getirmeye ihtiyacımız var. Az
önce konuşan Milliyetçi Hareket Partisinden arkadaşımızın da belirttiği gibi,
esnaf ve sanatkârlar, bu ülke nüfusunun çok önemli bir kesimini teşkil
ediyorlar. Sizler de bunun çok bilincinde olan insanlarsınız. Hepiniz sabah
kalktığınızda, sokağınızdaki bir bakkalla, çevrenizdeki bir berberle, bir
tamirciyle, bir tuhafiyeciyle ve benzeri iş kollarından insanlarla
karşılaşıyorsunuz. Sokağa çıkıp bu insanlarla selamlaştığınızda, “Merhaba”
dediğinizde aldığınız cevapları bir parlamenter olarak vicdanınızda
değerlendirdiğinizde, onların çok ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu
herhâlde siz de vicdanlarınızda değerlendiriyorsunuz.
Türkiye, bugün, dünyadaki
küresel krizin sadece finansman ayağını değil, çok ciddi şekilde reel
piyasalarda, yani esnafta, sanatkârda, tarımda, sanayide yaşanan sorunların çok
ciddi boyutta olduğunun farkında. Yani biz bir ekonomik problemi yaşıyoruz. Bu
problem sosyal olarak da işsizlik olarak karşımıza çıkıyor.
Bugün, Türkiye’de işsizliği
önlemenin en birincil yolu piyasadaki talebi canlandırmaktan geçiyor. Bu
krizden çıkışın birinci yolu, artık dünyadaki küresel krizin getirdiği ihracata
yönelik tedbirler almaktan daha çok iç talebi canlandırmaya yönelik, yani
esnafı, sanatkârı ayakta tutacak çözüm yolları bulmaktan geçiyor. Ama maalesef,
AKP İktidarının kafasında küçük işletmeler yok, esnaf-sanatkâr yok. Olmadığını,
bugüne kadar almış olduğu ekonomik tedbirlerin tümünü bir gözden geçirdiğinizde
görebilirsiniz.
54 milyar Türk lirasını bulan
bu krizde tedbir aldığını söylüyor Hükûmetimiz ama bu 54 milyar lira alınan
tedbirlerden esnaf-sanatkâra yansıyan bir şey yok. Az önce de bahsedildiği
gibi, bankaların vermiş olduğu bazı krediler veya bazı sivil toplum
örgütlerinin finansman olarak kullandırdığı kredilerde, faizi üstlenme dışında
Hükûmetin piyasaların canlanması için aldığı önemli bir tedbir yok.
Bugün burada biz bunları bir
kez daha dillendireceğiz. Açıkça söylüyorum: Eğer bizi dinlerseniz, esnafın,
sanatkârın sorunlarının çözümünde ciddi mesafe alırsınız. Ama bu kafayla gider,
hâlâ büyükleri düşünen, büyüklerle ilgili birkaç tane lobinin size yaptığı
baskılar sonucunda tedbirler alırsanız, bu ülkedeki ekonomiyi canlandırma
şansınız yoktur.
Bir kere hemen şunu
söyleyeyim: Az önce, gelmeden Meclise fakslanan bir yazı vardı. İzmir Ticaret
Borsası Başkanı bütün milletvekillerine demiş ki: “Parlamentoda bekleyen büyük
alışveriş merkezleri ve hipermarket yasasını çıkartın ey milletvekilleri.”
Işınsu Kestelli. Evet, artık borsa başkanları ve bütün ticaret odası başkanları
da hipermarket yasasının çıkartılmasının zorunlu olduğunu anlamış durumdalar.
Ama AKP bu yasayı altı buçuk-yedi yıldır çıkartmıyor. Çünkü bu yasa, perakende
sektöründeki alışverişi, bütünüyle kaynağını büyüklerin eline topladığının bir
sonucu. Üretim yapan insanların üretim yaptıkları işlerde
ciddi bir şekilde ithalat baskısıyla karşı karşıya kaldıklarının bir sonucu. Bugün,
Türkiye, uyguladığı ekonomik politikayla ithalatın baskısı altında ve
uyguladığı ekonomik politikada ucuz döviz politikasıyla ithalatı müthiş bir
şekilde teşvik eder noktada. Ama aynı zamanda bu büyük alışveriş merkezleri,
binlerce alışverişin merkezinin, küçük işletmenin de yok edilmesinin en önemli
nedenleri.
Bugün piyasalarda günlük
dönen para anında yurt dışına transfer oluyor. Bugün o para küçük işletmelerde,
Türk esnaf-sanatkârında, Türk tarımında dönse, birbirini tetikleyen bir şekilde
piyasada canlanmayı getirecek ama öyle olmuyor. Bu yasayı çıkarmanın önünde ne
engel var? Bakanlık getirdi Bakanlar Kuruluna koydu ama Bakanlar Kurulundan
imzadan çıkmıyor. Neden çıkmaz? Çünkü yabancı güçlerin lobilerinin baskısı
neticesiyle büyük alışveriş merkezleri yasasının çıkması engelleniyor.
Her konuda diyorsunuz ki:
“Avrupa Birliği normlarına uymak için yasal düzenlemeler yapalım, Anayasa’yı
değiştirelim, şunu yapalım, bunu yapalım.” Ottawa Sözleşmesi’nin gereği mayın
yasasını çıkarmaya çalışıyoruz. Peki, Avrupa Birliği KOBİ’lerle ilgili yıl ilan
etti 2009’u, KOBİ yılı ilan etti. KOBİ yılı ne demek? KOBİ’lerle ilgili yasal
düzenlemeleri de bu Parlamentodan çıkarmak demek. Niye çıkarmıyorsunuz? Neden
getirmiyorsunuz?
Değerli arkadaşlarım, ben bu
konuda çok açıkça söylüyorum. Parlamentoda bulunan bütün milletvekilleri
arkadaşlarımız eğer sokakta alışveriş yaptığı, selam verdiği insanları dinlerse
bu yasanın buraya acilen getirilip çıkarılmasını sağlaması lazım.
İkincisi: Türkiye'nin sosyal
problemi işsizlik. İşsizliği neyle önlersiniz?
Esnaf-sanatkârlarla önlersiniz, onların yanında çalıştırdığı insanlarla
önlersiniz. 3 milyonu aşmış esnaf-sanatkâr var, yanında 1 kişi çalıştırdığı
zaman 3 milyon ediyor ve bu insanlar bugün bu kesimlerle bütünleşmiş durumda.
Ama büyük işletmelere işçi çıkarmama için vermiş olduğunuz teşvikler hiçbir
şekilde yerini bulmuyor. Onlara verdiğiniz teşvikler yerine esnaf-sanatkârın
yanında çalıştırdığı insanların yükünü hafifletin. Esnaf- sanatkârdan vergi
almayın, en azından vergilerini bir yıl için erteleyin. Bakın görün ki onlar
yanına 1 kez daha 1 kişi daha alacak ve bu toplumdaki en önemli sosyal
dayanışmayı sağlayacaklar.
Bir tane aç kalmış insanın
hipermarketten veresiye ekmek aldığını gördünüz mü? Ama bugün işsiz kalmış
binlerce insana bizim esnaflarımız bakıyor. O insanlar birbirleriyle
bütünleşmiş durumdalar. Şimdi artık kredi kartı kullanamayan insanlar tekrar
veresiye defterleriyle, toplumda esnaf- sanatkârlarla alışveriş yapıyorlar.
Onun için, küçük işletmeler bu ülkenin hem sosyal anlamda çok önemli
kurumlarıdır hem ekonomik anlamda. Çünkü dünya bu krizde şunu gördü: Global,
küresel ekonomide büyük işletmelerin birden çöktüğünü gördü. Ama küçük işletme
verimlidir. Değişen şartlara hızla ayak uydurur. O işletmeler ekonomik
değişikliklerde kendini hemen ekonomik değişikliğe ayak uydurmaya çalışır.
Yeter ki siz onlara
destek verin, siz onların önünü açın, siz onlara destek olup
Hükûmet olarak arkasında durun. Maalesef bugün ekonomik politikamızda hep
büyüklere sağlanan destekler, teşvikler küçüklere sağlanmıyor. ARGE desteği
yaptınız, küçüklere vermediniz. KOSGEB destekleri sağladınız, alan hep büyükler
oldu. Bakın, KOSGEB desteğini alıp bankada faize yatıran insanları banka
müdürlerine sorun. Çünkü politikanızda zorda olanlara değil, kaynağı güçlü
olanlara para verme politikanız var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Susam, bitirin
lütfen.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) –
Can suyu kredileri gerçekten ihtiyacı olan insanlara gidemedi. Siz bankaya
“Bunun faizini ben ödüyorum, ama teminatı sende.” derseniz olmaz. Ne
gerekiyordu? Bu kriz dönemini aşacak kredi garanti fonunun hızla hayata geçmesi
gerekiyordu. Ama aylardır söylemiş olmamıza rağmen kredi garanti fonunu
faaliyete geçiremediniz ve bugün kredi almada insanlar bankaların kapılarında
zorluklar çekiyorlar ve bugün bankacılık sektörü ciddi bir şekilde kredileri
geriye çağırıyor. Sayın Başbakan bankacılara kızıyor ama ben Sayın Başbakana
buradan sormak istiyorum: Siz değil miydiniz bankacılık sektörünü, başta
yabancılar olmak üzere, özelleştirmeyi savunan, hatta “Halk Bankasını ve Ziraat
Bankasını özelleştirelim” diyenler? Şimdi gördünüz mü kamunun bankacılık
sektöründeki önemini?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Susam, lütfen
bitirin.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) –
Bu krizde en önemli olay, kamunun bu krizde çıkışta önemli bir yönlendirici
işlevidir. Esnaf ve sanatkârlar da ekonomide böyle bir işleve sahiptirler, hem
ekonominin gelişmesine hem sosyal hayatın daha sağlıklı işlemesine katkı
koyarlar. Onun için bu önerge çok önemlidir. Bizim esnaf ve sanatkârın lehinde
olan her şeye sonuna kadar destek olmamız görevimizdir.
Huzurlarınızı saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Susam.
Aleyhte Sayın İhsan Koca,
Malatya.
Sayın Koca, buyurun.
İHSAN KOCA (Malatya) –
Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum.
Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri, saygıyla selamlıyorum sizleri.
Partimizin Grubunun da
Meclisin çalışma takvimine ilişkin önerileri bulunduğundan, Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi aleyhinde olduğumu belirtiyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Koca.
Cumhuriyet Halk Partisi…
(MHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
III.- Y O K L A
M A
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan, oylamaya geçmeden önce toplantı yeter sayısının aranmasını talep
ediyoruz.
BAŞKAN – Oylamadan önce
yoklama talebi vardır. Bu talebi yerine getireceğim.
20 arkadaşımızın ayağa
kalktığını tespit edeceğiz.
Sayın Şandır, Sayın Bal,
Sayın Homriş, Sayın Günal, Sayın Büyükataman, Sayın Akkuş, Sayın Çelik, Sayın
Taner, Sayın Paksoy, Sayın Bulut, Sayın Özensoy, Sayın Uslu, Sayın İnan, Sayın
Tankut, Sayın Bölükbaşı, Sayın Nalcı, Sayın Yıldırım, Sayın Akçay, Sayın Melen,
Sayın Ural.
20 arkadaşımız yoklama
istedi.
Şimdi yoklama için üç
dakikalık süre veriyorum. Adını okuduğum sayın arkadaşlarımızın elektronik
cihaza girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayısı vardır.
VI.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- (10/106)
esas numaralı Meclis Araştırma Önergesi’nin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 3/6/2009 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP
Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Öneri
kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım.
3.- (10/133,
10/169 ile 10/381) esas numaralı Meclis
araştırma önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3/6/2009
Çarşamba günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
03.06.2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu’nun,
03.06.2009 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Suha Okay
Ankara
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan 10/133, 10/169 ile 02.06.2009 tarihli ve 97 nci Birleşimde
okunan 10/381 esas numaralı Meclis Araştırma Önergelerinin görüşmelerinin,
Genel Kurul’un 03.06.2009 Çarşamba günlü birleşiminde birlikte yapılması ve
Genel Kurulun bugün saat 19:00’a kadar çalışması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Öneriyle ilgili
lehte ve aleyhte söz talepleri vardır, bunları yerine getireceğim.
İlk söz lehte, Sayın Ferit
Mevlüt Aslanoğlu, Malatya.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreler onar dakikadır
arkadaşlar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar
sunuyorum.
Değerli arkadaşlar,
demokrasinin, seçme ve seçilmenin ilk basamağıdır muhtarlarımız. Eğer
demokratik bir ülkede bir kişiye seçilme hakkı veriyorsanız o kişiye yetki ve
sorumluluklarını tarif etmeniz lazım. Geçen dönem, burada, Meclis iradesi,
muhtarlarla ilgili verdiğimiz kanun tekliflerinde ve diğer konularda muhtarların
sorununun öncelikle ele alınması için, geçen dönem Genel Kurulda olan
milletvekilleri “Genel Kurula direkt indirilsin” demesine rağmen, Hükûmet, her
nedense bir türlü bu yasayı sıraya almadı arkadaşlar. Bunu açık, net
söylüyorum. Yani Hükûmet, Meclis iradesinin üstünde değildir arkadaşlar. Meclis
iradesi “Bu yasayı getir, burada görüşelim” demesine rağmen, maalesef, geçen
dönem milletvekillerinin iradesine aykırı olarak Hükûmet bu yasayı bir türlü
sıralamaya almamış ve Mecliste görüşmeye getirilmemiştir.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye’de 53 bin muhtar var, bunun 37 bin tanesi köy muhtarı, 16 bin tanesi
mahalle muhtarı. Şimdi, size birkaç rakam vermek istiyorum ve vicdanlarınıza
sesleneceğim: Bir muhtara 305 lira maaş veriyoruz ve muhtar seçildiği zaman
otomatikman bu insanı BAĞ-KUR’lu yapmak mecburi. Otomatikman o ilin ilgili
sosyal güvenlik kurumu muhtara yazı yazıyor “On beş gün içinde geleceksin,
sosyal güvenlik şemsiyesine gireceksin.” diyor. Tabii, insanları sosyal
güvenlik şemsiyesine almak güzel bir olay ama ne veriyorsun da ne istiyorsun?
Verdiğiniz maaş kadar da sosyal güvenlik primi alıyorsunuz. Hatta,
eğer bazı muhtarlar kıdemli olarak -böyle on beş, yirmi yıl yapan- basamak
yükseltmişse o priminin 1,5 katı kadar da prim ödemek zorunda kalıyor
arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım, bir
kere yetki ve sorumlulukları belli olmayan bu insanların en azından yetki ve
sorumluluklarını belirtmemiz lazım. Hangi yetkilerle donatılmış, sorumlulukları
nedir? Yetki vermiyoruz ama tüm muhtarlar,sorumluluklarında,
ilk yakaladığımız kişi oluyor. Yani jandarma gider muhtarı yakalar, adliye
gider muhtarı yakalar. Her şeyde sorumluluk duygusunu veriyorsunuz ama muhtarın
yetkisini ve özlük haklarını vermiyorsunuz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir
şey olmaz arkadaşlar. Yetkisini belirleyin ki bu insanların sorumluluk duygusu
olsun arkadaşlar.
Şimdi, ben size bazı rakamlar
vereceğim yine: Muhtarların yüzde 60’ının -eski muhtarlarsa BAĞ-KUR’a- Sosyal
Güvenlik Kurumuna 30 bin lira, 40 bin lira borcu var arkadaşlar. Bu insanlar
borçlu olduğu için hiçbir sağlık güvencesinden yararlanamıyor, yani hastaneye
gidemiyor, tedavi olamıyor. “Borçlusun sen.” deniliyor. Bırak kendisini, borçlu
muhtarların eşi ve çocukları da hiçbir sosyal güvenlik şemsiyesinden
yararlanamıyor arkadaşlar.
Değerli arkadaşlarım, yani
kendisinin suçu ne, çocuklarının suçu ne?
Muhtar o bölgede, o mahallede ihtiyacı olanlara yeşil kart verilsin diye
imza koyuyor, öneri yapıyor ama kendi çocuklarına, sağlık konusunda bakmakla
yükümlü olduğu insanlara yeşil kart dahi verilmiyor arkadaşlar. “Sen sosyal
güvenlik şemsiyesi altındasın, senin çocukların oradan yararlanır.” diyorlar
ama Türkiye’de bir gerçek var arkadaşlar, muhtarların yüzde 50’si -sorun
bölgelerinize- BAĞ-KUR’a borçlu mu? Hele eski muhtarsa artık ödenemez hâle
geliyor. Nitekim bir borç yapılandırması yapıldı geçen dönem ama -verdiğimiz
para 300 lira olduğu için- 30 bin lira, 40 bin lira borçlu olan bu insanlar
gidip 300 lira maaşla bu borcu ödeyebilir mi arkadaşlar?
Değerli milletvekilleri,
öncelikle, bu yüce Meclisin, muhtarların yetki ve sorumluluklarını belirtmesi
lazım. Yetkisiz insana sorumluluk yükleyemezsiniz. Yazıktır
bu insanlara. Ama her konuda biz çözümü muhtarda arıyoruz, her milletvekili
gittiğinde “Muhtarım, merhaba, sen bizim canımızsın.” diyor ama buraya geliyor,
burada muhtarlarla ilgili hiçbir şey yapmıyor. Bunu açık ve net söyleyeyim. Ben
buradan bu Meclisteki tüm milletvekillerini -ben dâhil- muhtarlara şikâyet
ediyorum: Ey muhtarlarım, mahallenize geliyor, kapınıza geliyor, hüsnükabul
gösteriyorsunuz terbiyeniz gereği ama burada sizinle ilgili hiçbir olumlu,
çözüme yönelik harekette hiç kimse görev almıyor. Bunu açıkça söylüyorum.
Ayrıca, muhtarların olduğu
belediyelerde, yani mahallesinin ait olduğu belediyelerde mutlaka muhtarların
temsil edilmesi lazım arkadaşlar. En azından bir muhtarın veya birkaç muhtarın
-ilin büyüklüğüne göre- belediyede en azından tabii üye olması lazım. Çünkü
mahalleler adına, oradaki yerleşim birimleri adına onların görüşlerine bizim
başvurmamız çok önemlidir.
Ayrıca, yine mahalle
muhtarları ile köy muhtarları arasında, köy muhtarlarının bir tüzel kişiliği
olmasına rağmen, mahalle muhtarlarının bir tüzel kişiliği yok arkadaşlar. Tüzel
kişiliği olmayan bir kurumdan hesap soramazsınız arkadaşlar. Onların,
muhtarların mutlaka bir yasal boyuta oturtulması lazım. Ben illa…
Bazı arkadaşlarımız şunu
diyor: “Efendim, mahalle muhtarları İstanbul, Ankara, İzmir’de büyük para
kazanıyorlar.”
Hayır
arkadaşlar, bir şey kazanmıyorlar artık, bunu da bilin çünkü artık eskisi gibi
nüfus cüzdanı örneği, eskisi gibi ikamet senedi filan alınmıyor, her şey
elektronik ortamda olduğu için muhtarların hiçbiri bir kuruş para da almıyor.
Ama her nedense muhtarların yetki ve sorumluluklarını çizecek bir yasa
teklifini bu Meclis, hep birlikte, tüm gruplar alıp bir çözüm önerisi
getirmiyor arkadaşlar.
Ben şahsım adına özür
diliyorum muhtarlardan, bilakis özür diliyorum. Arkadaşlar, hep konuştunuz, hep
buraya geldi muhtarlar, hep arkasını sıvadınız, gittiğinizde hepiniz
“Bakacağız, edeceğiz.” dediniz ama ciddi olarak yedi yıldır… Yüce Meclisin
milletvekilleri, tüm grupların milletvekilleri olarak geçen dönem “Bir an evvel
bu kanunu getirin.” demenize rağmen Hükûmet bir türlü getirmiyor. Hükûmet
iradesi Meclis iradesinin üstünde değildir arkadaşlar. Eğer Meclis bir yasayı
“Komisyonlarda görüşmeden direkt buraya getirin.” dediyse, o, Hükûmete bir
talimattır ama, arkadaşlar, getirmiyorlar. Ben bir kez
daha bilgilerinize sunuyorum.
Gelin bu önergeyi kabul edin,
gelin bu önergede tüm gruplardan birer temsilciyle, Muhtarlar Federasyonuyla,
muhtarlar dernekleriyle çözüme yönelik olarak tüm boyutlarıyla tartışalım,
ortak çözüm neyse, muhtarların sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarını belirleyecek
bir paketi hep beraber burada… Bunun şerefi size ait olsun, siz çıkarmış olan
ama sadece, bu insanlar için hep birlikte bu sorunun altına parmağımızı basmak
zorunda olduğumuzu söylüyorum.
Değerli arkadaşlarım, ayrıca
il genel meclisinde muhtarların temsilcisi olmuyor, mutlaka il genel
meclislerinde de muhtarlar adına bir arkadaşımız olsun. O ilin bir muhtarı veya
birkaç muhtarı mutlaka il genel meclislerinde temsil edilmelidir. Eğer il genel
meclislerinde özellikle köy muhtarlarımız ve mahalle muhtarlarımız birer üye
verseler, en azından mahallelerle ve köylerle iletişimde bu muhtarlarımız il
genel meclisinde yardımcı olurlar. Ama seçiyorsunuz, muhtar yani tabii üye
olmadığı için, il genel meclisinin ne yaptığını, objektif çalışıp çalışmadığını
bir şekilde denetlemek görevidir muhtarların da, yani vicdanen görevleridir.
Yani il genel meclisi ne yapıyor, neler yapıyor, köyüne ve mahallelere objektif
kriterlerle hizmet veriyor mu? Bunları da il genel
meclisinin çalışmalarını da muhtarların bilmesi lazım. Çünkü bire bir köylere
yöneliktir il genel meclisi. Bu açıdan il genel meclisinde mutlaka muhtarlardan
bir veya iki kişinin tabii üye olarak bulunması lazım.
Değerli arkadaşlarım,
hepinizden rica ediyorum, bu sorun hepimizin sorunu. Bizler seçildik, ortak
nokta, onlar da seçildiler. Seçilen insanların sorunlarına çözüm bulmak
seçilmişlerin görevidir. Yani, bu sorunun çözümü yüce Meclisin görevidir. Yüce
Meclis bu soruna duyarsız kalamaz. Gelin hep birlikte, tüm gruplar ortak
noktayı bulalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu,
bitirin lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.
Muhtarlarımızın sosyal ve
ekonomik tüm sorunlarına nasıl çözüm bula-caksak, biz gönülden buna hazırız.
Hepinize saygılar sunarım.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Aslanoğlu.
Aleyhte Sayın Kamer Genç,
Tunceli.
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine bir grup önerisiyle karşı karşıyayız ve
bu grup önerisinin aleyhinde söz almış bu-lunuyorum ve hepinize saygılar
sunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
tabii, Türkiye Büyük Millet Meclisi çok saygıde-ğer, ülkenin gözbebeği bir
kurumudur. Bu kurumun çok sağlıklı işlemesi lazım. Ülkenin
menfaatlerini en iyi sezmesi, görmesi, tespit etmesi ve problemleri çözmesi
gerekir. Türkiye Büyük Millet Meclisine gelen insanların hepsi, buraya
geldikleri zaman Anayasa’da belirlenen ilkeler üzerine, namusu ve şerefi
üzerine yemin ederler. Şimdi, böyle olunca da, burada, artık,
benliklerini kaybetmemeleri lazım, köle olmamaları lazım; tek hedefleri,
ülkenin birlik ve bütünlüğü, laik cumhuriyetin temel ilkelerini korumaları
lazım. Bana göre, bunun dışına çıkan her kim olursa olsun, o zaman o
yeminine ihanet etmiş oluyor.
Şimdi, maalesef, yedi senedir
Türkiye'de AKP iktidarda ama bu iktidar o kadar büyük bir zulüm yaptı ki, o
kadar büyük haksızlıklar yaptı ki bu memlekette. Bakın, geçen gün Tayyip
Erdoğan Brüksel’e gidiyor. Orada “Büyük Buluşma” diye bir toplantı yapıyor,
diyor ki, orada şu sözü veriyor: “Yeşil sermayeye para kaptıranlar, bu parayı
verdiklerine dair belgesi olanlara, ben talimat veririm, bu parayı ödetirim.”
Ben, bir Denizlili ailenin size bir… Denizlili bir aileyi anlattılar. Üç tane,
Almanya’da okuyan, tıpta, bilgisayarda ve hukukta okuyan, bir ailenin 600 bin
markını almışlar. Tabii bu parayı tahsil etme imkânı yok olunca, çocukların
hepsi de okullarını bırakmış; şimdi birisi zihinsel özürlü hâle gelmiş, 200
kilo ağırlığında, çıkamıyor, ötekisi hukuku bırakmış, öteki tıbbı bırakmış
diyorlar. Şimdi, bu kadar zulüm yapan bu yeşil sermayenin koruyucusu kim? İşte
AKP Hükûmeti. Çünkü o Yimpaş’la, öteki yeşil sermayenin yanında, camilerde
beraber, omuz omuza namaz kılan kimlerdi? Aranıyordu bu adamlar.
Şimdi, Tayyip Bey dün diyor
ki… Biz, buradaki mayınlı arazilere karşı olmadığımızı, mayının temizlenmesi
gerektiğini her vesileyle söyledik yani bunu artık herhâlde sağır sultan da
duydu. Efendim “Bunların zihinleri mayınlı.” diyor, “Sığ dünyalarında şey
ediyor…” Ya Tayyip Bey, bizim mi zihnimiz mayınlı, senin mi zihnin mayınlı? Biz
gidip de devletin iki bankasından 750 milyon doları alıp da kendi damadımızın
şirketine verdik mi? Bunun mu zihni mayınlı, yoksa bu memleketin menfaatini
koruyanların zihni mi mayınlı?
Bizim burada yüzlerce soru
önergemiz var Tayyip Bey. Senin, oğlunun bacanağının babası Ziya Karaman,
İstanbul Belediyesinde 260 trilyon liralık ihaleler almış mı, almamış mı? Daha bu bir tanesi. Eğer sen hakikaten dürüstsen, ülkenin
menfaatini düşünüyorsun, gel bakalım, bunları çıkaralım ortaya. Niye kaçıyorsun,
niye? Niye kaçıyorsun Tayyip Bey? Bir de çıkıp da “Efendim, bu devletin,
milletin bir akçesine dil uzatanlara ben gönül bağlarım.” diyor. Yahu, sen
milyonlarca akçesini yandaşlarının zimmetine geçirdin. Şimdi, politikacıların,
sözüne güvenilir insan olması lazım.
İşte, dün size burada bir
gazete gösterdim. Size dört sene Başbakan Yardımcılığı yapan en yakın
arkadaşınız diyor ki: “AKP dönemi en karanlık ve en kirli dönem.” Şimdi, bunu
eğer birisi söylüyorsa, Başbakan Yardımcılığını yapan birisi söylüyorsa o zaman
sizin ya ona hesap sormanız lazım ya da bu lafın altında ezilmeniz lazım ve
iktidardan çekilmeniz lazım.
Şimdi, ne diyor arkadaşımız:
“Efendim, Özelleştirme İdaresinde en önemli ihalelere Tayyip Bey gidiyor da
başta… Özelleştirme Yüksek Kurulu kurallarına göre en son Başbakanın imza
atması lazımken gidiyor, daha bazı ballı, kaymaklı ihalelerin,
özelleştirmelerin altına imzayı atıyor ki ondan sonraki bakanlar artık buna
itiraz etmesinler. Ben şimdi soruyorum size Tayyip Bey: Acaba o ballı, kaymaklı
ihaleler hangileridir? Senin Başbakan Yardımcın söylüyor. Çık, bunu kamuoyu
karşısında konuş kardeşim. Şimdi, böyle çıkıp da kuru gürültüyle, laflarla,
“Ben dürüstüm.” demekle insanlar dürüst olmuyor. Sen İstanbul Belediye
Başkanıyken hakkındaki soruşturma önergelerine hesap verdin mi? Belediyeden
aldığın ihalelerin hesabını verdin mi?
Bakın, devri iktidarınızda,
özellikle bu son dönemde İstanbul Belediyesinde 5 bin tane yeşil alana, kamu
arazilerine tahsisi olan imar planlarında değişiklik yaparak özel rantlara teşekkül etmiş ve 250 milyon dolar para almışsınız.
Bu paralar nereye gitti? Gel, bunun hesabını ver. Çıkıp da “Bunların zihinleri
mayınlıdır.” demek bir şey ifade etmez. Bizim zihinlerimiz mayınlıysa senin
vicdanın mayınlı. Sen…
BAŞKAN – Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Devamla) –
İnsanlar vicdanlarını mayınlamasınlar.
BAŞKAN – Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Devamla) –
Vicdanı mayınlı olan insanların toplumla acılarını paylaşamazlar.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, böyle bir üslup olur mu?
BAŞKAN – Sayın Genç, bir
dakika…
KAMER GENÇ (Devamla) – Onun
için, efendim, bize gelsin Tayyip Bey, burada konuşsun, gidip grupta
konuşmasın.
BAŞKAN – Müsaade eder
misiniz.
KAMER GENÇ (Devamla) – Biz bu
kanuna karşı çıkıyoruz. Zihinlerimiz mayınlı değil, kendisinin vicdanı da
mayınlı değilse gelsin burada konuşsun.
BAŞKAN – Müsaade eder misiniz
Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) –
Efendim, müsaade edeceğim de…
BAŞKAN – Bir dakika lütfen…
ÜNAL KACIR (İstanbul) –
Elbiseyi kuru temizlemeden yeni aldık, çamur sıçratma.
BAŞKAN – Bir: Önce, Sayın
Başbakana hitaben değil Sayın Başkanlığa hitaben sözlerinizi sürdürmeniz lazım.
KAMER GENÇ (Devamla) –
Efendim, ben saygı duymadığım insanlara pek “sayın” demem.
BAŞKAN – İki: Lütfen, bu
Meclisin mehabetine yakışır bir dil kullanın.
KAMER GENÇ (Devamla) –
Konunun dışına çıkmıyorum Sayın Başkan. Grup önerisinin amacı -bakın, siz
Meclis Başkanısınız- Türkiye Büyük Millet Meclisinde grup önerisinin amacı
Meclisin çalışmalarını sağlamaktır. Bizim de istediğimiz, Meclisin hangi
konularla uğraşmasıdır. Şimdi, bundan sonra gelen AKP önergesini ben sizin
yerinize Meclis Başkanı olsaydım bunu işleme koymazdım. Çünkü İç Tüzük
değişikliğidir. Bir ay Türkiye Büyük Millet Meclisi denetim yapmayacaktır.
Peki, bu İç Tüzük’ü nereye koyuyorsunuz o zaman? İç Tüzük’ün 98’inci maddesinde
diyor ki: “Haftada iki saat Türkiye Büyük Millet Meclisi soruya ayırır.” Hani,
niye kaldırıyorsunuz?
BAŞKAN – O zaman tartışacağız
bunu.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bu
AKP’nin önergesini niye işleme koyuyorsunuz?
Bence, Sayın Başkan, devri
Başkanlığınız zamanında Türkiye Büyük Millet Meclisi maalesef AKP’nin bir nevi
artık bir militanı, bir kurumu hâline geldi. Hiç İç Tüzük uygulanmıyor, Anayasa
uygulanmıyor, keyfilikler almış yürümüş kendi başına.
Şimdi, değerli arkadaşlar, yani
birtakım genel başkanların çıkıp da grupta böyle yiğitlik yapmasına gerek
yoktur. Varsa, Tayyip Erdoğan gelsin, hangi televizyona çıkmak istiyorsa
televizyonlara da çıkarım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler, “Sen kimsin?”
sesi)
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben
bir milletvekiliyim. Beni millet seçmiş, millet!
BAŞKAN – Lütfen…
Bir dakika arkadaşlar…
KAMER GENÇ (Devamla) – Beni
millet seçmiş. Ben ona hesabını sorarım.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Senin
yüreğin yetmez onunla konuşmaya.
BAŞKAN – Lütfen, arkadaşlar…
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Senin
boyun yetmez bunlara.
KAMER GENÇ (Devamla) – Kendi
yandaşlarına devletin kaynaklarını bu kadar aktaran bir Başbakan görülmemiştir
yahu! Hiç görülmemiştir yahu!
AYHAN YILMAZ (Ordu) – Kararı
halk verir.
BAŞKAN – Lütfen, arkadaşlar…
KAMER GENÇ (Devamla) –
Efendim, halk zaten size bir defa kandı.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) –
Konuştukların hiç doğru değil.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi,
sizin… Acaba, Tayyip Erdoğan’a soruyorum: Bu İstiklal Savaşı’nda canını
kaybeden bir akrabası var mı?
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ne
demek o?
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) –
Sen mi hesap soracaksın?
KAMER GENÇ (Devamla) – Kıbrıs
Harekâtı’nda canını kaybeden bir akrabası var mı? (AK PARTİ sıralarından “Sen
nereden biliyorsun?” sesleri)
BAŞKAN – Lütfen…
KAMER GENÇ (Devamla) – Ama
bizim soyumuz laik Türkiye Cumhuriyeti devletini düşmanlardan kurtarmak için
can verdiler. Kıbrıs’ta insanlarımız öldü. Kore’de…
AYHAN YILMAZ (Ordu) -
Hepimizin akrabası öldü Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) –
Efendim, işte, akrabasını, toprak kazanma…
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sen
nereden biliyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) –
…Türkiye Cumhuriyeti uğruna feda edenler, Türkiye Cumhuriyeti’nin 206 bin
dönümünü getirip de yabancılara peşkeş çektiremezler. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) – O
senin görüşün.
BAŞKAN – Arkadaşlar, müdahale
etmeyin lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi,
değerli milletvekilleri, canı yanan feryat eder, gerçekleri gören feryat eder.
Bugün insanlar sokakta aç, her gün bize ne telefonlar geliyor. İnsanlar o kadar
büyük bir zulümle karşı karşıya ki sen bunları görme, yedi senedir
iktidardasın, bütün devletin en büyük kaynaklarını kendi yandaşlarına kanalize
et. Senin Başbakan Yardımcın söylüyor: “Getiriyorduk en kıymetli
özelleştirmeleri, Tayyip Bey başa imzayı atıyordu, 6 kişilik bakanlardan kimse
itiraz etmiyordu.” diyor. Ayrıca da taksit… Ben soru sordum kendisine: Hangi
özelleştirmede kaç taksitle, kimlere verdiniz? Bedellerini tahsil ettiniz mi?
Şimdi, kendisi iktidara
geldiği zaman, Aydın Doğan’dan, 371 trilyon devletin alacağı vardı, niye tahsil
etmedi? Çünkü, Aydın Doğan o zaman kendisine destek
veriyordu. Şimdi getirmiş, eften püften nedenlerle 920 trilyon liralık bir
vergi cezası kesti ki, bana göre haksızlık, sırf kendisini seçimde susturmak için
bunu yaptı. Böyle bir şey olur mu? Yani bu devletin iktidar gücünü insan
kendisinin bu kadar lehine kullanır mı?
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Doğruyu söyle, doğruyu!
KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın,
yiğitlikleriniz varsa, Başbakanınız dâhil, buyursunlar, hangi televizyondaysa…
Ben milletin temsilcisiyim ve milletvekiliyim. Sizin yaşınız kadar benim siyasi
hayatım var. Gelsin, televizyonlarda konuşalım. Geçen gün, bir milletvekili…
AHMET KOCA (Afyonkarahisar) –
Sen kimsin!
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben
milletvekiliyim yahu, ben halkın temsilcisiyim.
Geçen gün, bir
milletvekilinize dedim: “Kütahya Şeker Fabrikasını alan, bak bir sene sonra 113
dönüm araziyi tapuda talimat yaparak üzerine geçirir.” dedim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Genç, süreniz
bitti, lütfen bitirin.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Sen müneccimsin, müneccim! İşini yapıyorsun ya müneccimlerle, müneccimsin sen!
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi,
Sayın Başkan, bunları bir susturursanız…
BAŞKAN – Onlar susuyorlar,
siz de lütfen bitirin.
Arkadaşlar, lütfen dinleyin.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi,
bakın “İşte, 113 dönümü silmişsin.” dedim. Ama tabii, basın şey etse, başkaları
olsa, haydi buyurun, hodri meydan, çıkalım. Bana dedi ki: “Şeker Fabrikasını
sana bağışlarım.” Ben de “Eğer bahsi kaybedersem milletvekilliğinden istifa
ederim.” dedim. İşte, Beyefendi burada. O tapuyu
getir, burada, getireyim ben, tapuyu gösterelim. Ben öyle bırakmam kolay kolay.
Ya Kütahya Şeker Fabrikasını alacağım ya da milletvekilliğinden istifa edeceğim.
Bu iş bu kadar. Yani benim karşımda, Kamer Genç’le
bahse girmek öyle kolay değil.
Onun için, değerli
milletvekilleri, devri iktidarınızda maalesef…
Sayın Başkan, siz de bu
Meclis Başkanıyken, lütfen İç Tüzük’ü doğru dürüst uygulasınlar.
SONER AKSOY (Kütahya) –
Zamanımızı aldın, zamanımızı.
KAMER GENÇ (Devamla) – Dün
buraya Hükûmetin tekriri müzakere teklifini AKP Grubu getiriyor.
SONER AKSOY (Kütahya) – Zamanımızı harcama.
KAMER GENÇ (Devamla) – AKP
Grubu burada taraf değil ki. Burada, getirecek, esas komisyon ve Hükûmettir,
Danışma Kurulu kararıdır. Ama her şey maalesef orada incelenmeden buraya
geliyor. O bakımdan, Sayın Başkan, lütfen şu Meclisi yönetirken İç Tüzük’e,
Anayasa’ya riayet edelim.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Genç.
Önerinin lehinde Sayın…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, Grup Başkanımızla ilgili, ahlaka uygun olmayan ifadelerle sataştılar.
Onun için ben söz talep ediyorum 67’ye göre efendim.
BAŞKAN – Çok kısa olmak
üzere, Sayın Bozdağ, buyurun.
VAHİT KİLER (Bitlis) – Sayın
Başkan, Sayın Genç ismimi vererek sataşmada bulundu. Ben de…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Sırayla, sırayla.
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in Grup Başkanlarına
sataşması nedeniyle konuşması
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biz her defasında bu kürsüye
geliyoruz, bazı hatiplerin konuşmasından sonra maalesef İç Tüzük’ün 67’nci
maddesini okumak zorunda kalıyoruz. Şimdi, burada: “Genel Kurulda kaba ve
yaralayıcı sözler söyleyen kimseyi Başkan derhal, temiz bir dille konuşmaya,
buna rağmen temiz bir dil kullanmamakta ısrar ederse kürsüden ayrılmaya davet
eder. Başkan, gerekli görürse, o kimseyi o birleşimde salondan çıkartabilir.
Başkanlığa gelen yazı ve
önergelerde kaba ve yaralayıcı sözler varsa, Başkan, gereken düzeltmelerin
yapılması için, o yazı veya önergeyi sahibine geri verir.”
VAHAP SEÇER (Mersin) –
Neticeye gel, neticeye!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Sayın Başkanım, burada bu tür üslupta konuşma maalesef bir gelenek hâline geldi
ancak Başkanlık Divanı bu üsluba karşı bugüne kadar bir tavır koymadı. Bu
sözlerin yaralayıcı, kaba sözler olup olmadığını bütün Türk milleti takdir
ediyor. Acaba Başkanlık Divanı, sizin de şahit olduğunuz bu olaydan sonra bu
konuda İç Tüzük’ün 67’nci maddesini uygulamayı düşünür mü? Ben umarım uygular.
Uygulamadığı takdirde bu kürsüden sorular sorarak insanları itham etmek, töhmet
altında bırakmak, onların haysiyetiyle, şerefiyle uğraşmak hiçbir kimseye
yakışmaz, doğru da bir şey değil.
Bizim her söze verilecek
cevabımız var ama biz
iftirada yarışamayız, biz ahlaksızlıkta yarışamayız, biz
edepsizlikte yarışamayız. Burası, bu Meclisin çatısı, İç Tüzük’e uygun
hükümlerin gereğini icra etmekle hepimiz görevliyiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Sayın Başkan ayıp oluyor ama! Ayıp oluyor Sayın Başkan!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ben onun için Sayın Başkanımı İç Tüzük’e
uygun, İç Tüzük’e uygun Meclisin çalıştırılmasını talep ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Kendisi uymuyor aynı maddeye!
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bozdağ.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Meclisten özür dilemelisin!
BAŞKAN – Bir dakika
arkadaşlar…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
– Özür dilemelisin! İçtüzük 67’ye uymaya
davet ediyorum.
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen
arkadaşlarım…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Kimdir ahlaksız? 67’ye uymaya davet ediyorum.
BAŞKAN – Şimdi, sevgili
arkadaşlarım…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
“Ahlaksız” diyor, duydunuz bunları da!
BAŞKAN – Bir dakika… Sevgili
arkadaşlarım, tabii duyuyorum ve çok üzülüyorum, duyuyorum ve çok üzülüyorum
ama sayın…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
– Ama düzeltilmesi lazım!
BAŞKAN – Nasıl düzelteceğiz?
Yani Sayın Genç’in de dikkatli konuşması lazım…
VAHAP SEÇER (Mersin) – Yarım
saat Başbakan bize hakaret ediyor Sayın Başkan.
BAŞKAN – …Sayın Bozdağ’ın da
konuşması lazım. Herkes, burada, bu kürsüde konuş…
VAHAP SEÇER (Mersin) –
Yakışıyor mu Başbakana! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Bir dakika… Sevgili arkadaşlarım, yani böyle
birbirimizi itham etmeyelim.
VAHAP SEÇER (Mersin) – Yarım
saat hakaret ediyor grupta Sayın Başkan.
BAŞKAN – Birbirimizi itham
etmeyelim. Yani şimdi Sayın Genç’in konuşması böyle bir tonda olunca buna cevap
da öyle tonda oluyor ama bunların ikisi de yakışık olmuyor. (MHP ve CHP sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Hepimize söylüyor Sayın Başkan.
BAŞKAN – Ben bütün
arkadaşlarımdan rica ediyorum, lütfen… (MHP sıralarından gürültüler) Bütün
arkadaşlarımdan rica ediyorum, lütfen dikkatli konuşalım. Birbirimizi
yaralayıcı sözler sarf etmeyelim, rica ediyorum.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Oraya söyleyin Sayın Başkan.
BAŞKAN – Ben herkesi ikaz
ederim, herkesi ikaz ederim.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) –
Sayın Başkan tutanakları inceleyin, hakaret var burada. Özür
dilemesi lazım.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir dakikanızı… Sayın Okay, bir dakikanızı
rica edeyim.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sen
kimsin, hakaret ediyorsun?
BAŞKAN – Bir dakika
arkadaşlar…
VAHİT KİLER (Bitlis) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Kiler, buyurun
efendim.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) –
Sen niye alınıyorsun
üstüne ya!
BAŞKAN – Bir dakika
arkadaşlar…. Bir dakika arkadaşlar…
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) –
Sen niye alınıyorsun!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
– Sen de alın, Meclise söylüyor!
BAŞKAN – Sevgili arkadaşlarım
lütfen, bir dakikanızı…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
– Sen de alın, Meclise söylüyor!
BAŞKAN – Bir dakikanızı rica
edeyim… Bir dakikanızı rica edeyim…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, bana hakaret var. “Ahlaksızlıkla biz yarışamayız…” Benim
söylediklerimde bir ahlaksızlık yok.
BAŞKAN – Bir dakikanızı rica
edeyim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ancak
kendilerinin biz…
BAŞKAN – Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Birileri ahlaksızlık yapıyorsa…
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen…
KAMER GENÇ (Devamla) –
Doğruyu söylemek gerekiyor.
BAŞKAN – Lütfen yerinize
oturun, rica ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani
biz bu memlekette soygun, talan varsa onları söyleyeceğiz. Birileri…
BAŞKAN - Sayın Genç, lütfen…
Lütfen yerinize oturun. (Gürültüler)
KAMER GENÇ (Tunceli) - Bunlar
dürüstçe bu memleketi yönetsinler, biz de dürüst diyelim kendilerine.
BAŞKAN – Lütfen, rica
ediyorum… (Gürültüler) Lütfen… Rica ediyorum, lütfen…
Sayın Kiler, buyurun, siz
niye söz istiyorsunuz?
VAHİT KİLER (Bitlis) – Sayın
Konuşmacı konuşmasında beni kastederek sataşmada bulundu.
BAŞKAN – Sizin isminizden
bahsetmedi ama.
VAHİT KİLER (Bitlis) –
Gösterdi.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Kütahya Şeker Fabrikasını alan arkadaşımızdan, kendisinden bahsettim Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Kendisinden
bahsettiniz, peki.
Sayın Kiler, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
Lütfen arkadaşlar, rica
ediyorum.
2.- Bitlis
Milletvekili Vahit Kiler’in, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
VAHİT KİLER (Bitlis) – Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; az evvelki Konuşmacı şahsımı kastederek direkt sataşmada
bulundu ve açık iftirada ve yalan beyanda bulundu. Bugüne kadar bütün
konuşmalarında, sürekli iftira, yalan üzerinde oluşturduğu konuşmasını bugün de
devam ettiriyor, az evvelki konuşmasında olduğu gibi.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Ne
dedi? Ne söyledi?
VAHİT KİLER (Devamla) – Ne
söyledi? Daha önce Kütahya Şeker Fabrikasıyla ilgili yapılan satıştaki birinci
yalanı: “Kütahya Şeker Fabrikasını –daha önceki konuşmasında- siz
milletvekiline verdiniz.” dedi. Asla, Kütahya Şeker Fabrikasını milletvekili
almamış, ben almamışım ve benim şirketim almamış. Birinci yalanı bu, bu her
türlü ispata açıktır.
Daha sonrasında Kütahya Şeker
Fabrikası satıldıktan sonra, sözde, arsası, 100 dönüm, 100 küsur dönüm arsa
tapuda Kütahya Şeker Fabrikasının üzerine geçirilmiş. Ya bu… Allah aşkına,
burası Türkiye Cumhuriyeti, burası muz cumhuriyeti değil. Bir satış olduktan
sonra, satış yapılırken şartnamede nelerin satılacağı, o gayrimenkulle ilgili,
o fabrikayla ilgili nelerin verileceği şartnamede yazılır.
Ben uçakta karşılaştığımda
şunu söyledim: “Sayın Genç, sürekli çıkıyorsunuz, kürsüde iftira ediyorsunuz.
Bakın, beni de tanımıyorsunuz. Kütahya Şeker Fabrikasıyla ilgili bırakın 100
dönüm arsayı, satıştan sonra Özelleştirme İdaresinin hazırlamış olduğu
şartnamede yazılan miktarların haricinde, bırak 100 dönümü,
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) –
Senin mi bağışlıyorsun?
VAHİT KİLER (Devamla) – Dedi:
“Ben iddia ediyorum.” (Gürültüler)
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) –
Hani senin değildi?
VAHİT KİLER (Devamla) - Eğer
iddia ediyorsan dosyamız hazır. Daha sonrasında…
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) –
Senin değildi…
VAHİT KİLER (Devamla) – Sus!
Dinle! Bir saniye! Sizinle konuşmuyorum ben, lütfen!
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) –
Nasıl bağışlıyorsun?
VAHİT KİLER (Devamla) – Daha
sonrasında…
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) –
Almışsın ki bağışlıyorsun.
BAŞKAN – Sayın Soysal, rica
ediyorum…
VAHİT KİLER (Devamla) –
Lütfen bir dinlemeyi öğrenin. Lütfen ya…
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) –
Hayır, ben dinliyorum seni. Niçin öyle söylüyorsun?
VAHİT KİLER (Devamla) –
Bakın, ben burada hiç kale almadığım için bugüne kadar cevap vermedim. Ben o
şahısla aynı çuvala girmem. O şahsın ne olduğunu bildiğim için hiçbir zaman
aynı yerde bir araya gelmem ama orada, daha sonrasında, Meclise geldim dedim
ki: “Sizinle bir konuşma yaptık Ulaştırma Bakanlığımızın şahitliğinde. Dosya
hazır. Hadi gidelim.” “Yahu! İşte daha dosya gelmedi, haber vereceğim, ben seni
arayacağım.” demesine rağmen, bunu hâlen buradan utanmadan dile getiriyor.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Ne
biçim laflar bunlar!
VAHİT KİLER (Devamla) – Daha
sonrasında başka bir yalanı: “Sizin milletvekiliniz işte şurada, şu kadar, elli
katlı bina yapıyor.” Yalan söylüyorsun, altmış beş katlı yapıyor, elli katlı
yapmıyor. Yalan söylüyorsun. “İşte, şu kadar mağazası var.” Yine yalan
söylüyorsun, dediğin miktarın 2 misli var ama bunların hiçbirini ne kamudan ne
kamu ihalesine bugüne kadar girerek… Ben ve ailem bugüne kadar tırnaklarımızla
kazıyarak ticaret yapmışız, senin buna dil uzatmaya hakkın yok, dil
uzatamazsın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Kiler.
VAHİT KİLER (Devamla) –
İnsanların emeğine lütfen saygılı ol. Kendin bugüne kadar…
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Arsa
var mı, yok mu onu anlamadık?
VAHİT KİLER (Devamla) –
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
“İhaleyi almadık.” diyorsunuz…
BAŞKAN – Sayın Kiler, lütfen
bitirin.
VAHİT KİLER (Devamla) – Sayın
Başkanım, bir cümle…
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Özelleştirmenin izin verdiği kadarını aldınız mı?
VAHİT KİLER (Devamla) –
Özelleştirme İdaresinden Kiler Grubu ihale almamıştır, bir. Yalan söylüyor.
İhaleyi alan firmayla daha
sonra, Kiler Grubu, birkaç ay sonra aynı firmayla ticari birliktelikten dolayı
ortaklık yapmıştır. (CHP ve MHP sıralarından “İşte” sesleri, gürültüler) İhale…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Tamam işte!
SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU
(Trabzon) – Mesele halloldu o zaman!
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Kütahya Şeker Fabrikası…
VAHİT KİLER (Devamla) –
Kütahya Şeker Fabrikası…(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar…
VAHİT KİLER (Devamla) –
Kütahya Şeker Fabrikası şu anda bizim işletmemizde ama Kütahya Şeker Fabrikası
şartnamesinde yazan, Özelleştirme İdaresi şartnamesinde yazan arsanın haricinde
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) –
İstanbul’a bir bina diktiniz, İstanbul’u mahvettiniz.
BAŞKAN – Sayın Soysal…
VAHİT KİLER (Devamla) – Bunu,
her an -dosya hazırdır- burada ispata hazırız.
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) –
İstanbul’a o binayı nasıl diktin oraya?
VAHİT KİLER (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önerinin lehinde Sayın Behiç
Çelik, Mersin.
Sayın Çelik, buyurun.
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) –
İstanbul’un göbeğine bir bina dikiyorsun, İstanbul’a ihanet ediyorsun.
VAHİT KİLER (Bitlis) – Var mı
diyeceğin? Sana ne? (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN – Sayın Soysal… Sayın
Soysal…
Sayın Çelik, buyurun efendim.
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) –
İstanbul’un göbeğine dikiyorsun, orada ihanet var. (Gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Soysal, rica
ediyorum…
Lütfen… Lütfen arkadaşlar…
Rica ediyorum…
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) –
İstanbul’un göbeğine…
VAHİT KİLER (Devamla) – Sana
ne!
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Boş
versene sen ya, boş versene!
BAŞKAN – Sayın Kiler, rica
ediyorum...
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Bu
ihanettir ihanet. Oraya baktığım zaman utanıyorum. O binaya baktığım zaman
utanıyorum. (Gürültüler)
BAŞKAN – Bir dakika… Bir
dakika… Bir dakika…
Ben Sayın Çelik’e söz verdim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan…
Sayın Çelik, yerinize buyurun
siz.
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – O
binaya baktığımda utanıyorum! (Gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Soysal, bak
grup başkan vekili arkadaşları duyamıyorum, lütfen...
Sayın Şandır, buyurun.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkan…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkanım, madde 67’e göre konuşma üslubuna müdahale sizin yetkinizde ve
sorumluluğunuzda.
Sayın Bekir Bozdağ’ın Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna hitaben yaptığı konuşmada kullandığı
kelimeler kabul edilmez kelimeler. Buna itiraz edilmesi, bu konuşmanın geri
alınmasını isteyen arkadaşlarımıza sizin cevabınız maalesef talihsizlik
olmuştur. Başbakanla ilgili söylenen sözlere karşılık bu söze hak verir, bunu
ihsas eder bir şekilde ifadede bulundunuz.
BAŞKAN – Hayır, tam tersine,
ikisini de onaylamadığımı söyledim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Bekir Bozdağ’ın konuşmasının geri alınması gerekiyor. Bu Genel Kurula
“ahlaksızlık” kelimesini yakıştırmak hiç kimsenin haddi değil. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan müsaade eder misiniz?
BAŞKAN – Genel Kurula
hitaben…
Bir dakika, bir dakika…
KADİR URAL (Mersin) – Aynen
iade ediyoruz.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) –
Biz de size aynen iade ediyoruz. Ne hırsızlığımız kaldı ne vatan hainliğimiz
kaldı.
BAŞKAN – Şimdi, oldu mu yani
sevgili arkadaşlar? Şimdi düzeltmeye çalışıyoruz. Arkadaşlar…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ne
yapacağız Sayın Başkan?
KADİR URAL (Mersin) – Özür
dilemezse aynen iade ediyoruz kendisine.
BAŞKAN – Ne yapacağız şimdi?
Böyle yapamayız sevgili arkadaşlarım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan, sizin müdahale etmeniz gerekir, onu ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN – Tamam ben gerekli
müdahaleyi yaparım.
Sayın Çelik, buyurun.
(Gürültüler)
Rica ediyorum arkadaşlar.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın
Çelik, siz yerinize buyurun.
Sayın Başkanım, bunun
tutanaktan çıkarılması, Sayın Bozdağ’ın bu kelimeyi geri alması gerekir çünkü
burada “ahlaksızlık” kelimesini kullanmak için bir sebep yok.
SONER AKSOY (Kütahya) – Yok
öyle bir şey yok!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yani
bu sebebi kabul edersek o zaman bu Genel Kurulun bir anlamı kalmaz, Meclisin
bir anlamı kalmaz. Buna sizin müdahale etmeniz lazım.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, müsaade eder misiniz?
BAŞKAN – Elbette. Benim
anladığım Sayın Bozdağ’ın konuşmasında genel olarak böyle bir ifadede
bulunduğu, böyle algılanıldı ise…
Sayın Bozdağ, bir kısa
açıklama yapar mısınız lütfen?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Tutanakta var efendim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Sayın Bozdağ, bir
açıklama yapıyor. Bir dakikanızı rica edeyim arkadaşlar. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
Sevgili arkadaşlarım bir
dakikanızı rica edeyim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, benim Genel Kurula hakaret kastım yoktur. Bu Genel Kurul saygındır.
Benim kesinlikle Genel Kurulla ilgili bir sözüm olmamıştır. Ben sadece bir
genel ifade kullandım. Bu ifadeyle ilgili kimsenin üzerine alınmasına gerek
yok. Benim söylediğim orada açık.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Niye
söylediniz o zaman?
KADİR URAL (Mersin) – Kim alacak?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Böyle
bir kastım yoktu.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Burası Meclisin kürsüsü, boşluğa konuşulmaz.
TAYFUR SÜNER (Antalya) –
Başkanım, zaptı getirin. İnanmazsanız, zabtı getirin.
BAŞKAN – Bakarım.
Sayın Okay…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkanım, Sayın Kiler’e söz verdiniz ve… (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar, rica
ediyorum, lütfen…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
…“Sizleri de dinleyeceğim.” dediniz.
Açıkçası, Sayın Bozdağ, Sayın
Genç’in konuşması sonrasında “Biz böylesine iftiralarla, ahlaksızlıkla,
edepsizlikle yarışamayız.” dedi. (AK PARTİ sıralarından “Doğru!” sesleri)
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Bir
dakika dinleyin! Dinle… Allah Allah!
BAŞKAN – Bir dakika… Lütfen
arkadaşlar, rica ediyorum… Rica ediyorum arkadaşlar, lütfen…
Sayın Okay, buyurun.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Konuşan Sayın Genç, sataşma nedeniyle söz alan Sayın Bozdağ. Şimdi, bunu tevil
yoluyla, kaçamaklı ifadelerle “Ben Sayın Genç’e söylemedim, Sayın Genel Kurula
söylemedim, ortalığa söyledim.” Birisine söyledi ve bir muhatap var.
Ama önemli olan şu: Bu Genel
Kurulda bir sayın milletvekili ve hatta grup başkan vekili, bir parlamentere
karşı “edepsizlik” ithamında bulunuyor, “ahlaksızlık” ithamında bulunuyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) –
Avukatı mısınız? (CHP sıralarından gürültüler)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Bu, geçiştirilecek bir üslup değil. Onun için…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Müdahaleniz gerekiyor.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara)-
Değerli hatibe söz vermeden önce bu sorunun bu Genel Kurulda çözülmesi lazım.
Sayın Bozdağ bunu deyince,
Sayın Kiler kalkıyor “utanmadan” diyor. Bu üslupta bu Genel Kurul devam ederse,
bundan sonraki hatipler de her türlü hakaretamiz kelimeyi söylemekte
kendilerini serbest addeder.
AHMET YENİ (Samsun) – Öyle
demedi. (CHP sıralarından “Özür dilesin.” sesleri)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) -
Lütfen, buna müsaade etmeyin.
Sayın Bozdağ, sözünü geri
alsın ve bundan sonra… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ABDÜLHADİ KAHYA
(Hatay) – Kamer Genç önce sözünü geri alsın.
BAŞKAN – Bir dakika…
Sayın Bozdağ’a amacını
açıklaması için kısa bir söz vereceğim.
FATMA KURTULAN (Van) – Ben
bir söz söyleyebilir miyim Başkanım?
BAŞKAN – Sayın Kurtulan, bir
dakikanızı rica ediyorum.
Sayın Bozdağ, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Sayın Başkan, bizim arkadaşlarımızı yerinden konuşturuyorsunuz, AKP’li olunca
“Buyurun, kürsüye…”
BAŞKAN – Hayır, söz isteyip
de vermediğim kim var?
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Niçin peki, iki grup başkan vekiline “Buyurun, buradan konuşun.” demiyorsunuz
da…
BAŞKAN – Hayır, söz isteyip de söz vermediğim kim
var?
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
… AKP’li olunca hemen kürsüye davet ediyorsunuz?
BAŞKAN - Hayır, sayın grup
başkan vekilleri isterse, istedi de ben esirgedim mi?
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Siz önem vermişsiniz burayı yönetiyorsunuz ama adil yönetmiyorsunuz.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) –
Taraflı davranıyorsunuz.
BAŞKAN – Hayır efendim, ben
sizin talebinizi yerine getirmeye çalışıyorum burada.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Hayır, hiç tarafsız davranmıyorsunuz.
BAŞKAN – Bütün Genel Kurul
Bekir Bey’in söylediklerini duysun diye kürsüye davet ettim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
AKP’nin Grup Başkanı gibi yönetiyorsunuz.
BAŞKAN – Rica ederim… Ama
bakınız, şimdi, siz çok kötü bir şey söylediniz; Sayın Özyürek, siz çok kötü
bir şey söylediniz şimdi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Taraf tutuyorsunuz.
BAŞKAN – Hayır, taraf
tutmuyorum canım.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Niçin peki arkadaşlarımıza söz vermiyorsunuz, “Buyurun, konuşun” diye?
BAŞKAN – Efendim, değerli
grup başkan vekili arkadaşlarım kürsüden konuşmak istedi de ben “Hayır, söz
vermiyorum.” dedim mi?
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
İstiyor, söz vermiyorsunuz ki.
BAŞKAN – Hayır, hangisi söz
istedi de vermedim. Rica ediyorum… Rica ediyorum…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Sayın Bozdağ da yerinden konuşmak istiyordu, hemen “Buyurun.” dediniz efendim.
BAŞKAN – Özellikle, düzeltme
yapmasını rica ettiğim için kürsüye davet ettim. Tam tersine, değerli grup başkan
vekili arkadaşlarımızın talebinin karşılanması için kürsüye davet ettim. Rica
ediyorum…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Bir Meclis Başkanı adaleti kaybettiği zaman burayı yönetemez. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Aman efendim, rica
ediyorum.
Sayın Bozdağ, buyurun.
VIII.-
AÇIKLAMALAR
1.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, sözlerinin genel bir değerlendirme olduğuna,
Genel Kurulu kastetmediğine ilişkin açıklaması
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, ben konuşmamda tabii İç Tüzük’ün 67’nci maddesini okudum ve genel bir
değerlendirme yaptım ve Genel Kurulu kastederek bir değerlendirme yapmadım.
Bunun bir kez daha altını çizmek istiyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Ahlaksız kim, onu açıkla. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
Bir dakika arkadaşlar, sözünü
bitirsin. Rica ediyorum.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir
şey daha söylüyorum: Burada Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ile ilgili çok ağır
laflar söylendi.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ne
ağır laflar söyledim ya!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ben,
gönlüm isterdi ki, aynı tavır oraya da konulsun.
Tekrar teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Ne
dedi şimdi?
Sayın Başkanım, ne dedi?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bu
kürsü Meclisin kürsüsü. Burada söylenen söz Meclise söylenmiştir ve dolayısıyla
Sayın Bozdağ’ın “Ben Meclise
karşı söylemedim.” sözü geçerli değildir. Bu sözü geri almalıdır,
bu kelimeleri geri alması gerekir.
BAŞKAN – Sayın Okay…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkanım, Sayın Bozdağ’a söz verdiniz. (CHP sıralarından “Kürsüye gelsin”
sözleri)
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) –
Sayın Başbakana söylenecek söz mü?
BAŞKAN – Sevgili
arkadaşlarım, lütfen, rica ediyorum…
MEHMET NİL HIDIR (Muğla)
– Sayın Baykal’a saygımız sonsuz ama siz
de bizim Başbakanımıza
saygı duyun.
BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar…
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
2.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın sözlerine
ilişkin açıklaması
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada, Sayın Genç, kendisini
savunabilir ama ben Parlamentoyu savunuyorum. Ben bu Meclisi savunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bu Mecliste grup
başkan vekilleri gelip İç Tüzük 67’den bahsedecek, “Kaba, yaralayıcı sözler
sarf edilemez.” diyecek, Sayın Başkanı ikaz edecek, ondan sonra da açıkça
burada hakaret edecek ve bu alkışlanacak…
SONER AKSOY (Kütahya) –
Hakaret yok!
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) –
…ve AKP Grubu tarafından da “Doğru” denilecek. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
SAFFET KAYA (Ardahan) – Sayın
Başkan, bir dakika. Sayın Başbakana söyledikleri sözler…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Başbakana hakaret ederken…
BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar…
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) –
Bir tek hakareti yoktu. Sayın Genç, ne “ahlaksız” dedi ne “edepsiz” dedi ama
Sayın Genç’e burada “ahlaksız” da dendi, “edepsiz” de dendi. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar…
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) –
Bunların bu tutanaklardan çıkarılması lazım.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
– Bir kişiye söyledi diye üzerinize…
MUSTAFA ÖZYÜRK (İstanbul) –
İdare amiri yerine otursun!
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) –
Burada, “Ben bunları düzelteceğim.” diye söz alıp da geleceksiniz, aynı sözleri
tekrar edeceksiniz. (Gürültüler)
SAFFET KAYA (Ardahan) –
Hakaret yok ki ya!
BAŞKAN – Lütfen…
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) –
Zımnen devam edeceksiniz, ondan sonra da bu kürsüyü işgal edeceksiniz!
Bu Parlamentonun saygınlığını
hep beraber koruyacağız. Burada hakaret ettirmeyeceğiz ama eleştiriye de
tahammül edeceğiz. Hakaret var mı yok mu, açarsınız Sayın Genç’in tutanaklarını
okursunuz. Eleştiriyle hakareti karıştırmayın.
SAFFET KAYA (Ardahan) – Bir
ülkenin Başbakanına bu denir mi?
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) –
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sevgili
arkadaşlarım, ben tutanakları…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Şandır, bir
saniyenizi rica ediyorum.
Ben tutanakları
inceleyeceğim. Şayet değerli grup başkan vekili arkadaşlarımızın üzerinde
durdukları gibi bir özel anlam ifade eden beyan varsa onunla ilgili gereğini de
yapacağım.
Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ben
de kürsüden konuşmayı, arkadaşlarımın da talebiyle…
BAŞKAN – Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, her şeyi
konuşuruz…
FATMA KURTULAN (Van) – Ben de
istiyorum Başkanım.
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın sözlerini
geri alması gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada hiç kimsenin bir başkasını savunmak
gibi bir yükümlülüğü yok. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar, rica
ediyorum… Lütfen… Oturduğunuz yerden laf atmayın.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Bakın, değerli arkadaşlar, ben Sayın Kamer Genç’i savunmak arzusuyla buraya
çıkmadım, böyle bir gereği de yok.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) –
Teşekkür ederiz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Ayrıca, şunu da söyleyeyim: Yani, buraya çıkan sayın milletvekilleri
tenkitlerini yapabilirler.
SAFFET KAYA (Ardahan) – Adap
içinde yaparlar!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Bu
tenkitlerini, İç Tüzük’ün…
SAFFET KAYA (Ardahan) -
Hakaret etmeden…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
Hakaret etme hakkı hiç kimsede yok. Devletin büyüklerine, hiç kimseye, buradan
hakaret etme hakkı hiç kimsede yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunu
söylüyoruz. Ama, unutmayınız, burası milletin kürsüsü,
burası Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu ve buradan Genel Kurula hitap
edilir. Buradan hitap ederken bir sayın grup başkan vekilinin, sayın
milletvekilinin kullandığı kelimeler buraya yakışmamıştır. Burası kahve kürsüsü
değil. (MHP sıralarından alkışlar) Arzu ettiğimiz şey, Sayın Bekir Bozdağ’ın bu
iki kelimeyi geri almasıdır.
AHMET YENİ (Samsun) – Kamer
Genç…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Efendim, biz… Kamer Genç’in meselesi değil bu. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunun meselesi ve -ben ilk konuşmamda arz ettim- Sayın Meclis
Başkanımızın meselesi.
İç Tüzük 67’ye göre Sayın
Meclis Başkanı, eğer Kamer Genç’in de konuşmasında hakaret varsa konuşmasını
kesmek durumundadır, Sayın Bekir Bozdağ’ın konuşmasında kullandığı o kelimeler
karşısında, suskun kalmadan, konuşmayı kesmesi gerekiyordu -bunu ifade
ediyoruz- ama kesilmedi. Sayın Bekir Bozdağ’ın buradaki açıklayıcı konuşması da
meseleyi düzeltmedi. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Sayın Bekir
Bozdağ’ın bu iki kelimeyi geri alıp tutanaktan çıkartılmasını talep ediyoruz.
Meselenin özü budur.
Teşekkür ederim. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Ben teşekkür
ediyorum.
FATMA KURTULAN (Van) – Sayın
Başkan, ben de söz istiyorum.
BAŞKAN – Grup başkan vekili
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, şimdi, bakın…
BAŞKAN – Sevgili
arkadaşlarım, şimdi, hem Sayın Genç’in hem Sayın Bozdağ’ın tutanaklardaki
ifadelerini okuyacağım, öğleden sonraki oturumda da onun gereğini yapacağım.
Onun sonucuna göre, gerekiyorsa Sayın Genç size söz vereceğim, gerekiyorsa her
ikinizden yahut birinizden…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama
Sayın Başkan, İç Tüzük’e göre, sataşmadan söz o oturum içinde verilir.
FATMA KURTULAN (Van) – Ben
kısa bir söz istiyorum Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Siz
oturuma ara verdikten sonra zaten bize söz veremezsiniz.
BAŞKAN – Oturum içinde,
tamam…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama
şimdi oturumu bitiriyoruz.
BAŞKAN – Hayır, bitirmiyoruz
daha, bitirmiyoruz.
FATMA KURTULAN (Van) – Sayın
Başkan, kısa bir şey…
BAŞKAN – Bitirmiyoruz,
bitirmiyoruz, daha çalışıyoruz arkadaşlar.
FATMA KURTULAN (Van) –
Başkanım, ben kısa bir…
BAŞKAN - Sayın Kurtulan, siz…
SAFFET KAYA (Ardahan) – Yeter
ya!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ne
yeteri ya!
SAFFET KAYA (Ardahan) – Otur
yerine!
BAŞKAN – Arkadaşlar, rica
ediyorum… Sayın Kaya, rica ediyorum, çok rica ediyorum…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bütün
burada her türlü hakaret… Şimdi, efendim, Sayın Kiler, benim aleyhime dedi ki:
“Yalan söylüyor. Ben onunla aynı çuvala girmem.” Bir olay anlattı. Kütahya
Şeker Fabrikasıyla ilgili ben iddia ortaya attım. O dedi: “Böyle bir şey yok.”
Şimdi, burada…
BAŞKAN – O da “yalan” dedi.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır,
var. Benim elimde tapuda tahrifat yapıldığına dair belge var.
ÜNAL KACIR (İstanbul) –
Mahkemeye git konuş varsa!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi,
millet de bizi dinliyor. İki dakika verin, ben konuşayım.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bu
ülkede mahkemeler var. Burası mahkeme salonu mu?
BAŞKAN – Şimdi, ben inceleyim,
size söz vereceğim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama
efendim, inkâr etti o olayı.
BAŞKAN – Bir dakikanızı rica
edeyim.
Sayın Kurtulan bir söz
istedi.
Buyurun, çok kısa lütfen.
4.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bazı erkek milletvekillerinin konuşma ve
davranışlarına ilişkin açıklaması
FATMA KURTULAN (Van) –
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, ben kimseyi
savunmayacağım. Bugün Danışma Kurulunda da belirttim. Şu düşüncemi sizlerle de
paylaşmak istiyorum: Birbirinin üzerine yürüyen, bağıran, küfreden her türlü
yaklaşımı eleştirdiğimi paylaşmak istiyorum.
Eril sistemin erkeklere
kazandırdığı bir özelliktir. Eril siyasetin şekillenmesine burada tanıklık
ediyoruz. Kusura bakmayın ama yer yer bu kutsal mekânı bir erkek kahvesine
dönüştürdüğünüzü, kimi arkadaşlarca dönüştürdüğünüzü sizinle paylaşmak
istiyorum. Doğru görmediğimi -grubuma mensup arkadaşlar da dâhil buna- doğru
görmediğimizi… Burada kadın arkadaşlar da var, farklı farklı düşüncede olan
birçok kadın arkadaşımız da var ama hiç böyle yapmıyoruz. Sizin şekillenmenizdir.
Lütfen, bundan vazgeçin diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun! Oldu mu
şimdi?
Şimdi, Sayın Genç, siz…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, bir dakika verin.
BAŞKAN - Bir dakikanızı rica
edeyim.
Siz Sayın Kiler’le ilgili mi
bir söz istiyorsunuz?
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, Sayın Kiler’e cevap vereceğim.
BAŞKAN – Hayır, cevap verecek
yer burası değil. Yani size sataşma olduğuna…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet,
sataşma olduğu için istiyorum.
BAŞKAN – Ne dedi de size
sataşmış oldu? (Gürültüler) Bir dakika, lütfen… Lütfen arkadaşlar…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Burada
sabahtan beri bütün grup başkan vekillerinin söz ettikleri yapılan hakaretin
bana ait olduğu. “Bana ahlaksızlık yapılıyor, aynı çuvala girilmez, yalan
söylüyor, edepsizlik yapıyor.” bu sözlerin hedefi benim. Şimdi, bu kadar açık
bir hedefteyken daha bunlarla sataşmadan söz vermiyorsanız, siz acaba hangisini
sataşma kabul ediyorsunuz?
BAŞKAN – Peki, iki dakika…
Buyurun, ama lütfen yeni bir
sataşmaya meydan vermeyin.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman)
– Sayın Başkanım, Sayın Genç’in Kiler konusuna girmesi zaten gündemin dışına
çıkmasıdır.
BAŞKAN – Sayın Kutlu, lütfen…
Lütfen, rica ediyorum…
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) –
Sayın Başbakana hakaret edersen…
BAŞKAN – Bir dakika
arkadaşlar…
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ve Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, ben kimseye hakaret etmedim.
BAŞKAN – Lütfen Genel Kurula
konuşun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben
burada eleştiri yapıyorum. Siz eleştiriyle hakaretin ne olduğunu bilmiyorsunuz.
Şimdi, biraz önce… Zaten
benim her konuşmamdan sonra Bekir Bozdağ çıkar buraya…
Biraz evvela, doğru dürüst o İç
Tüzük’ü oku, bir 67’nci maddeyi değil başka maddeleri de oku da buraya ne
gaflar yapıp getiriyorsun, şu Meclisi çalışmaz hâle getiriyorsun. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – Sayın
Başkan bu hakaret değil mi?
BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar…
KAMER GENÇ (Devamla) –
İkincisi: Bakın sayın milletvekilleri, bir gün İstanbul’dan gelirken ben uçağın
önünde oturuyordum, Sayın Ulaştırma Bakanıyla beraber oturuyordum. Kütahya
Şeker Fabrikası 2004’te -tarihleri tam aklımda değil- özelleştirildikten bir
sene sonra 113 dönümlük arazi Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Ortaklığına ait
ve orada da o sırada tapu kadastro mahkemesi de devam ediyor. O mahkeme
sonuçlandıktan sonra yine Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Ortaklığı adına
kayıtlı. Bir sene veya sekiz ay sonra gidiyorlar, orada hiçbir mahkeme kararı
yok, Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Ortaklığının bir isteği yok; o “Türkiye
Şeker Fabrikaları Anonim Ortaklığı” siliniyor bir çizgiyle üzerinde, altına
“Kütahya Şeker Fabrikası” yazılıyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakın, bir dakika arkadaşlar…
Tapudaki kayıtlar bende var.
AHMET YENİ (Samsun) – Böyle
bir şey olabilir mi?
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi
beyefendi “Biz bir tek tahrifat yapmadık, değişiklik yapmadık. Eğer sen ispat
edersen fabrikayı sana bağışlarım.” dedi. Hatta dedi ki: “Fabrika 200 milyon
dolarlık. Eğer sen doğru söylüyorsan fabrikayı sana bağışlarım, yalan
söylüyorsan milletvekilliğinden istifa et.” Kabul ettim. Bu, bir bahistir.
Getirelim… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi çıkıyor burada diyor
ki: “Ben onunla aynı çuvala girmem.” Ben kimseyle çuvala girmiyorum, ben burada
doğruları söylüyorum.
BAŞKAN – Sayın Genç, şimdi
bunu nasıl ispat edeceğiz burada?
KAMER GENÇ (Devamla) –
Efendim, tapu kayıtları var.
BAŞKAN – Anladım ama yeri
burası değil ki Sayın Genç. Yani şimdi…
KAMER GENÇ (Devamla) –
Efendim, burası Meclis; özelleştirme yeri. Siz hâlâ bir şeyin farkında
değilsiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Götürün mahkemeye verin, savcıya verin.
BAŞKAN – Sayın Genç, yani biz
buraya tapu getiremeyiz, tapu kaydı getiremeyiz.
KAMER GENÇ (Devamla) –
Efendim anlamıyorum dediğinizi…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bir dakika arkadaşlarım,
lütfen… Rica ediyorum hepinizden...
Sizin iddianızda hanginizin
haklı olduğunu biz burada nasıl tespit ederiz?
KAMER GENÇ (Devamla) –
Efendim, tapu kayıtlarını getireceğim.
BAŞKAN – Lütfen, siz
söyleyeceğinizi söyleyin, Sayın Kiler’in söylediklerine karşı…
KAMER GENÇ (Devamla) –
Söyledim ama, yani bir anlamda da ben çıkıp iftira atmıyorum.
Hayatımda… Bakın, 80’den beri
bu Parlamentodayım. Eğer hakikaten, sizin zannettiğiniz gibi, ben, yalan
söyleseydim, insanlara iftira etseydim şimdi bu Parlamentoda olmazdım
arkadaşlar. Bakın, ben, Tunceli halkı gibi asil ve soylu bir halkın karşısında
altı dönem milletvekili seçilmişim. (AK PARTİ sıralarından “Hepsi asil.” sesleri)
Herhâlde bende bir keramet var ki bu millet beni seçiyor. (Gülüşmeler) Yani,
herhâlde…
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın,
bu memlekette hep soyguncularla mücadele ettim, hırsızlarla mücadele ettim,
talancılarla mücadele ettim, ülkenin birlik ve bütünlüğünü savundum,
işkencecilerle mücadele ettim. 1987 senesinde bu kürsüde milletvekilliği yemini
yaparken dedim ki, işkence ve işkencecilere savaşacağıma namusum üzerine söz
verdim. Şimdi de şurada bir yemin yapıyorum: Soyguncular ve talancılarla,
karanlıklarla mücadele edeceğime şerefim üzerine yemin ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Genç.
VI.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- (10/133,
10/169 ile 10/381) esas numaralı Meclis
araştırma önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3/6/2009
Çarşamba günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Değerli
arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerindeki görüşmelerimizi
sürdürüyoruz.
Söz sırası, lehte, Mersin
Milletvekili Sayın Behiç Çelik’te.
Sayın Çelik, buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin köy ve mahalle
muhtarlarının sorunları üzerine vermiş olduğu Meclis araştırması lehinde
konuşma yapmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, Türkiye'de gerek
yönetim sistemi gerekse ilişkiler anlamında, son yıllarda, Genel Kurulumuzda da
görüldüğü gibi, bir seviye sorunu ile karşı karşıyayız. Burada gerek Sayın
Bozdağ’ın konuşmaları gerekse sarf edilen sözler Meclisin, Genel Kurulun
mehabetine yakışmamakta, bu sözlere esas teşkil eden Sayın Başbakanın ve
Hükûmet üyelerinin konuşmaları da Türkiye Cumhuriyeti’nin iradesinin mehabetine
yakışmamaktadır. Burada bir kimsenin, hangi vekil hangi gruptan olursa olsun
“İftirayla, edepsizlikle, ahlaksızlıkla yarışamayız” şeklinde bir ifade
kullanması gerçekten içler acısıdır. Ben şöyle düşünüyorum,
diyorum ki: Acaba Türk milletinin, kendi millî devletini kurma aşamasına
gelinceye kadar son üç yüz yılda çekmiş olduğu sıkıntılardan sonra bu ülkede
yaşayan ve dışarıyla iş birliği hâlinde olan, beşinci kol faaliyetini yürüten
bazı grupların, hatta anlaşmayla, mübadele anlaşmalarıyla Türkiye’den gitmiş
olmasını faşizanlık olarak suçlayan iftira etmiş olmuyor mu? Bunlar kim?
Acaba “Başkent Ankara’daki
siyasetçilerle biz uğraşamayız” diyenler kim? Ankara niye kötü gözüküyor
bunların gözüne?
Ankara’daki devlet
kurumlarını bir bir İstanbul’a çekme niyetinde olanlar, en son Merkez Bankasını
da İstanbul’a taşıma faaliyetine hız verenler, acaba Türkiye Cumhuriyeti’ni
yıkmanın temel taşlarını mı döşüyorlar? Bunu da sormak lazım.
“Ahlaksızlık” dedikleri şey
şu: Etik meselede, insanlar, politikacılar, siyasal partiler bir araya gelir
konuşurlar, temel etik değerleri uygularlar. Bunların diğer bir adı da
teamüldür, teamüllere uygun hareket ederler.
Altı buçuk yıllık AKP
iktidarında, acaba, muhalefet partileriyle televizyonlarda ya da değişik
platformlarda Sayın Başbakan ya da bakanlar kaç kez bir araya gelmiştir? Bu
sorunun cevabı da yok. Bu sorunun cevabı aslında şunu gösteriyor: AKP
iktidarları her zaman Türkiye’de monoloğu tercih etmiştir. Hiçbir zaman diğer
siyasal partilerle demokratik ortamda tartışma cesaretine dahi girememişlerdir.
İlçe kongrelerinde, il kongrelerinde, kadın kollarının toplantılarında çıkıp
orada esip gürlemek, savurmak, Türkiye'nin sorunlarına değinmek anlamı taşımaz.
Onun için, altı buçuk yılda hiç olmazsa Sayın Başbakan tarih
bilgisini biraz geliştirmiştir, coğrafya bilgisini biraz geliştirmiştir, biraz
ekonomi öğrenmiştir de ne yapması gerektiğini artık hiç olmazsa bundan sonra
anlasın ve Türkiye'nin gerçek meselelerine değinsin, faşizanlıkla, şununla
bununla uğraşmasın, bu milletin inanç değerleri üzerinden de siyaset yapmasın,
bu millete saygılı olsun, büyük Türk milletinin karşısında saygıyla eğilmesini
bilsin. (MHP sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Şüphen mi var?
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) –
Değerli arkadaşlarım, muhtarlarımızın sorunları katbekat fazladır. Aslında,
Türk yönetim yapısı 1800’lü yıllara kadar giden bir tarihî süreci
kapsamaktadır. Asıl mevzuat anlamında ilk muhtarlık uygulaması 1864 Teşkilatı
Vilayet Nizamnamesi’nin çıkmasıyla başlamış ve daha sonra geliştirilmiştir.
Mahalle muhtarlığı, Osmanlı
Dönemi’nde önemli bir birimdir ve 1864 Nizamnamesi’nde mahalle muhtarlığı ilk
kez ifade edilirken orada “Laakal 50 haneyi iştigal
eden bir yerleşim birimine mahalle denir.” tanımıyla ortalama 500 nüfuslu bir
mahalle olarak öngörmüş ve bunu devam ettirmiştir. Daha sonraki dönemde,
özellikle cumhuriyet döneminde mahalle yönetiminin kaldırıldığını -on yıl
kadar- ve en son 1944 yılında 4541 sayılı Kanun’la yeniden mahalle kurulması
sağlandığını ve zaten 1924 yılında çıkarılan 442 sayılı Köy Kanunu’yla da köy
yönetimlerinin oluşturulduğunu bilmekteyiz.
Köy muhtarlıkları Türkiye’de
mahalle muhtarlıklarına nazaran daha oturmuş ve önemli bir mahallî idare birimi
olarak karşımıza çıkmakla birlikte, aslında köy muhtarları, merkezî yönetimin
köydeki aynı zamanda en önemli ajanı konumundadır. Köyde devleti temsil etmesi
açısından da önemlidir.
Bugün, yani 2009 yılına
geldiğimizde, pratikte, muhtarlarımızın en önemli sorununun, benden önceki
konuşmacının da ifade ettiği gibi, özlük sorunu olduğunu, bunun süratle
çözülmesi gerektiğini özellikle ben de vurgulamak istiyorum.
Bunun yanında, köy
muhtarlarımızın, yeni çıkan yasalarla birlikte, Belediye Yasası ve diğer
yasalarda yapılan değişiklikler ve Birlik Yasası’nın çıkarılmasıyla birlikte ve
KÖYDES uygulamalarıyla birlikte muhtarların encümen üyeliklerine seçilmesi ve
sadece KÖYDES projeleri değil, bunun yanında süt birliği, arı üreticileri
birliği, sulama birlikleri gibi muhtelif birliklerde de muhtarlarımızın görev
almış olması, muhtarlık müessesesini çok daha önemli kılmaktadır.
Bunun yanında, muhtarın kendi
köyünün, âdeta bir mülki amiri sıfatıyla köyde olan her türlü işi, faaliyeti,
yatırımı görüp gözetmesi şeklinde de köy muhtarlığının önemi 2009 itibarıyla
daha bir önem arz etmektedir.
Mahalle muhtarlıkları, benden
önce konuşmacının yine değindiği gibi, sadece bazı kayıtların, evrakların
tasdik merci olmanın ötesinde, bir mahallelilik kültürünün geliştirilmesi
anlamında önem arz etmekte ve bunu sağlayıcı önlemlerin de yine öncelikle
bahsetmiş olduğum 4541 sayılı Yasa’da değişiklik yaparak sağlamak mümkün
olabilecektir. Bütün bunlara kafa yormamız gerekiyor bizim. Bu Türkiye
Cumhuriyeti’nin 2023 yılına giden vizyonunda,
sürecinde hepimize çok büyük görevler düştüğünün idrakindeyiz, farkındayız ancak
tartışmaların, kavgaların Türkiye Cumhuriyeti’nin sükût etmesine yol açacak
mahiyette olmaması hepimiz için önem arz etmektedir. Burada birleştirici
olmamız gerekiyor; bütünleştirici olmamız gerekiyor; yıkıcı her türlü fikre,
akıma kapalı olmamız gerekiyor; Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşlarına saygıyı
ilke edinmemiz gerekiyor. Bu konuda eksikleri olanlar varsa bunları süratle
düzeltmeli ve Türkiye’yi bir yağma,
talan ve bozgunculuk alanı hâline getiren kesimlerle mücadeleyi yüce
Meclis yapabilmelidir. Bunun dışında, Türkiye, kendisini koruyacak birtakım güç
merkezlerini bir bir kapattığı için…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Çelik, bitirin
lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) –
…özellikle Türkiye dış büyük devletlerin âdeta operasyon ülkesi hâline
getirilmiştir. Bu, AKP hükûmetlerinin eseridir. Operasyon ülkesi hâlinden
Türkiye bir an önce çıkarılmalı, Başbakan, AB’nin ve Atlantik ötesinin
emirlerini yerine getirmek yerine biraz da büyük Türk milletinin emirlerini
yerine getirsin diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Çelik.
Söz sırası aleyhte, Sayın
Ahmet Aydın’da, Adıyaman.
Sayın Aydın, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Ahmet, muhtarlara sahip çık! Muhtarların umudu sensin!
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
Sayın Aslanoğlu…
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, merak
etmeyin, zaten bugüne kadar muhtarlara en iyi şekilde gene AK PARTİ baktı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Ya ya!
AHMET AYDIN (Devamla) -
Ücretleri ne durumdaydı, ne kadar yükseltti, onu bütün muhtarlarımız çok iyi biliyor,
takdir ediyor. Ancak, bizim üzüldüğümüz durum, bir sıkışık duruma getirip bir
şekilde zaman kazanma adına bu tür önemli meselelerin böyle dar, sıkışık
ortamda konuşulmaması, daha rahat, daha geniş ortamda muhtarlarımız için en
güzel gelişmelerin yapılması gerekiyor. Bunun farkındayız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Kabul edin!
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Kabul edin, geniş ortamda getirelim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Kabul edin, geniş ortamda getirelim. Kabul edin… Kabul edin…
BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar…
AHMET AYDIN (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, muhtarlarımızın her zaman yanında olduk, yanında da olmaya
devam edeceğiz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Lafla lafla Ahmet!
AHMET AYDIN (Devamla) –
Bizlerin, tabii ki aziz milletimizin bizlere yüklemiş olduğu emanetin
bilincinde hareket ederek, onların gündeminde olan acil ve giderilmesi gereken
birtakım ihtiyaçlarını öngören kanun teklif ve tasarılarının görüşülmesine dair
grup önerimiz var.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) –
Mesela mayınlar!
AHMET AYDIN (Devamla) - Bu
grup önerimiz de görüşülüp oylanacağından Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN – Ara vereceğim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Olur efendim. Yoklama talebimiz zapta geçer…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yani
oylamadan önce mi ara vereceksiniz efendim?
BAŞKAN – Hayır, oylamayı
yapıp ara vereceğim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Yoklamayı yapalım efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Oylamayı yapalım Sayın Başkan.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Oylamayı yapın Sayın Başkan.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Yoklamayı yapalım, çoğunluk var mı yok mu, ona bir bakalım.
BAŞKAN – Hayır, bir faydası
yok, onu anlatmaya çalışıyorum.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Yapın
efendim yapın Sayın Başkan.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Kimler geliyor kimler gelmiyor, ona bakalım!
BAŞKAN – Peki, tamam.
Bir yoklama istemi vardır,
tespit yapıp gereğini yerine getireceğiz.
Sayın Özyürek, Sayın Okay,
Sayın Koçal, Sayın Aslanoğlu, Sayın Süner, Sayın Emek, Sayın Bingöl, Sayın
Çöllü, Sayın Özkan, Sayın Ünsal, Sayın Çakır, Sayın Soysal, Sayın Ağyüz, Sayın
Arifağaoğlu, Sayın Diren, Sayın Özdemir, Sayın Köse, Sayın Ekici, Sayın Arat,
Sayın Baytok.
Yoklama için üç dakikalık
süre vereceğim.
Yoklama için oy pusulası
gönderen arkadaşlar lütfen salondan ayrılmasınlar, sonra arayacağım o isimleri.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Değerli
arkadaşlarım, elektronik yoklamada yeterli çoğunluğumuzun olduğu anlaşılıyor…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, oylayalım efendim.
BAŞKAN - …ama buna rağmen oy
pusulası gönderen arkadaşlarımı arayacağım.
Sayın Mevlüt Akgün? Burada.
Sayın Fuat Ölmeztoprak?
Burada.
Sayın Nedim Öztürk? Burada.
Sayın Ülkü Gökalp Güney?
Burada.
Sayın Akif Gülle? Burada.
Yoklama sonucu, ifade ettiğim
gibi, gerekli, yeterli çoğunluk vardır.
VI.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- (10/133,
10/169 ile 10/381) esas numaralı Meclis
araştırma önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3/6/2009
Çarşamba günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Şimdi, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Öneri kabul edilmemiştir.
Saat 15.00’te toplanmak üzere
birleşime ara vereceğim ancak -bir dakikanızı rica edeyim- Sayın Bozdağ ve
Sayın Genç’in konuşmaları Genel Kurula yahut kişilere dönük olarak algılandı.
Bu sözlerini…
Sayın Genç…Sayın
Genç, beni duyabiliyor musunuz?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet,
evet…
BAŞKAN – Sayın Genç’in ve
Sayın Bozdağ’ın konuşması Genel Kurula dönük gibi yahut şahıslara dönük gibi
algılandı. Ben her 2 arkadaşımdan da bu sözlerini geri almalarını rica
ediyorum, bu algılamaya karşılık olarak; yerlerinden de olabilir.
Sayın Bozdağ…
VIII.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Başkan’ın daveti üzerine, sözlerinin Genel Kurula
ve şahıslara dönük gibi yanlış algılandığına ilişkin açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkanım, yani ben kimseye ne hakaret ettim, ben doğrudan doğruya…
BAŞKAN – “Öyle algılanılması hâlinde
sözümü geri alıyorum.” diyeceksiniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, öyle algılanmışsa yanlış algılamış arkadaşlar, yanlış algılamışlar.
BAŞKAN – Tamam, yanlış
algılandı.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Benim
amacım o değil. Ben zaten Türkiye Büyük Millet Meclisine en büyük saygıyı
besleyen insanım, buraya ve size büyük saygım var.
BAŞKAN - Sayın Bozdağ…
6.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Başkan’ın daveti üzerine, sözlerinin Genel Kurula
ve şahıslara dönük gibi yanlış algılandığına ilişkin açıklaması
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Benim
sözlerim de yanlış algılanmış.
BAŞKAN – Peki, çok teşekkür
ediyorum, 2 arkadaşıma da teşekkür ediyorum.
Saat 15.00’te toplanmak üzere
birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati:
13.48
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Köksal TOPTAN
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Görüşmelerimize kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır.
Öneriyi okutup, işleme alacağım:
VI.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin
yeniden düzenlenmesine; 9, 16, 23 ve 30 Haziran 2009 Salı günlerindeki
birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek
kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; 10, 17 ve 24 Haziran 2009 Çarşamba
günkü birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin AK PARTİ Grubu
önerisi
03/06/2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun, 03.06.2009
Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, TBMM İçtüzüğünün 19 uncu maddesi gereğince,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Bekir
Bozdağ
Yozgat
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmında yer alan 386 ve 387
Sıra Sayılı Kanun Tasarılarının, bu kısmın sırasıyla 5 inci ve 17 nci
sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun; 09, 16, 23 ve
30 Haziran 2009 Salı günlerindeki birleşimlerinde sözlü soru önergeleri ile
diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin kanun tasarı ve teklifleri
ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında yer alan işlerin görüşülmesi, 10,
17 ve 24 Haziran 2009 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesi,
Genel Kurulun; 03 Haziran
2009 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde 263 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar; 09, 16, 23 ve 30 Haziran 2009 Salı günkü
birleşimlerinde 15:00-24:00; 10, 11, 17, 18, 24 ve 25
Haziran 2009 Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde ise 13:00-24:00
saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesi,
Genel Kurulun; 12, 19 ve 26
Haziran 2009 Cuma günleri de saat 14:00’te toplanarak
gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve bu birleşimlerde saat 24:00’e kadar
çalışmalarını sürdürmesi,
Önerilmiştir.
BAŞKAN – Önerinin leh ve
aleyhinde iki sayın üyeye…
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN – Cümlemi bitireyim,
müsaade eder misiniz.
…söz vereceğim. Lehte…
Sayın İçli, buyurun.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Efendim, İç Tüzük’ün 63’üncü maddesi gereğince bu önergenin gündeme alınmaması
için söz talebinde bulunuyorum. Gerekçelerim dilekçemde de yazılı.
BAŞKAN – Gündeme alınmaması
için, nasıl…
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Gündeme alınmaması Başkanım.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Gündeme alındı efendim.
BAŞKAN – Böyle bir şey
olabilir mi yani? Böyle bir talep olur mu?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, gündeme alındı ve gündem başladı.
BAŞKAN – Şimdi, değerli
arkadaşlarım, Sayın İçli, Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin gündeme
alınamayacağını savunuyor. Gerekçe olarak da, daha evvel Danışma Kurulu
uzlaşmazlığı sonucu bir önerinin Genel Kurul tarafından kabul edilip çalışma
gün ve saatlerinin tespit edilmiş olduğunu, şayet bu yeni öneri kabul edilirse
bunun İç Tüzük’ün yasama denetimiyle ilgili fonksiyonlarının ortadan
kaldırılacağını söylüyor gerekçe olarak.
Şimdi, sabahleyin yeni bir
Danışma Kurulu toplandı. O Danışma Kurulunda grupların önerileri kabul görmedi
ve onun sonucu olarak üç tane grubumuzun önerisi sabah oturumunda, biraz evvel
bitirdiğimiz oturumda görüşüldü ve kabul edilmedi. Şimdi, yine aynı Danışma
Kurulunda uzlaşmaya varılamayan Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önerisini
görüşeceğiz. Burada İç Tüzük’e, yasalara aykırı bir durum yok. Ama size, AK
PARTİ Grubu önerisi hakkında, lehte söz vereceğim.
Buyurun Sayın İçli.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Aleyhte söz talebinde bulunmuştum, lehte mi veriyorsunuz?
BAŞKAN – Lehte. Bizim kayıtta
lehte gözüküyorsunuz.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Peki.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Lehte, lehte.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Maksat meramımı anlatmak Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
BAŞKAN – Tabii bir garip
uygulamamız var. Sizin için söylemiyorum ama İç Tüzük’te bir fırsat bulup…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Biz devrettik.
BAŞKAN – …konuşma nasıl
olursa olsun veriliyor ama bunu yanlış uyguluyoruz.
Buyurun Sayın İçli.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Biraz evvel, aslında tabii
konunun esasına ilişkin konuşmak isterdim ama bakın, 3 Ekim 2007 tarihli
Danışma Kurulu önerisi -biliyorsunuz Danışma Kurulu önerisi olması için tüm
grupların mutabakatı, oy birliği olması lazım- oy birliğiyle gelmiştir, Genel
Kurulun onayına sunulmuştur ve salı gününün denetim konularına ayrılması,
çarşamba gününün denetim konularına ayrılması konusunda bu Genel Kurulun kararı
vardır. Bugün yaptığınız Danışma Kurulu toplantısı değildir,
yapılmıştır, oy birliği olmadığı için grup önerisi gelmiştir. Grup önerisi
hiçbir şekilde Danışma Kurulunun oy birliği şeklinde aldığı -İç Tüzük’e göre-
yetkiyi ortadan kaldırmayacağı gibi, Genel Kurulun 3/10/2007
tarihli kararını ortadan kaldırmaz. Bu bir.
İkincisi, İç Tüzük’ümüzün çok
amir hükmü vardır. Bakın, 98’inci maddesi. Haftanın en az iki gününde -yani bu
da salı ve çarşamba günleri- birleşimin başında birer saat süreyle sözlü
soruların görüşülmesi amir hükümdür. Yine Anayasa’mızın yine 96’ncı ve müteakip
maddeleri gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisinin mutlaka denetim konularına
zaman ayırması amir hükümdür.
Sizin Başkanlığınızın bu
şekilde uygulaması, böyle bir grup önerisinin gelmesi İç Tüzük ve Anayasa
hükümlerine aykırıdır. Bunu bir kere öncelikle ifade edeyim.
Aslında, ben, bunu İç Tüzük’ün
63’üncü maddesi gereğince söz talep ederek konuşmak isterdim. Çünkü, biraz evvel arkadaşlarım nezaket gösterdiler, söz
hakkını bana devrettiler, ben devralırken de sözümü beş dakikayı aşmamak
kaydıyla -yani on dakika konuşmayacağım- beş dakikayla sınırlayacağımı
kendilerine ifade etmiştim, söz vermiştim. O süreye de uygun davranmaya özen
göstereceğim.
Değerli Başkanım, çok
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; hepinizi sözlerime başlamadan evvel
sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Bugün tarihî bir gün. Dün
belirli konularda görüşlerimi ifade ettim. Ülkenin çok çok önemli konuları var;
ekonomik kriz, işsizlik, açlık; bir sürü sıkıntısı var. Ama bu iki üç gündür,
hatta iki haftadır Türkiye Büyük Millet Meclisi çok gergin bir çalışma
takvimini icra ediyor. Adı “Mayınların temizlenmesi
meselesi.” Hepiniz çok iyi biliyorsunuz, bu kanun tasarısı mayınların
temizlenmesi kanun tasarısı değil. Bu kanun tasarısı,
Dün demiştim ki: “Bu yasa
tasarısıyla Hükûmetin maliye politikası iflas etmiştir, çünkü mayınları
temizleyecek parayı bulamadığını iddia etmektedir. Bir de tarım politikası
iflas etmiştir. Bu mümbit arazileri Türk çiftçisinin, Türk köylüsünün, Türk
ziraatçısının, Türk
veterinerinin ve devletin idare edemeyip küresel güçlere tarım
yapması amacıyla verilmesi anlamında da Türk tarımı iflas etmiştir.”
Ama ben size çok daha önemli
bir şey söyleyeceğim bu dar zamanda. Geçen aylarda Amerika Birleşik
Devletleri’nde yayımlanan Küresel Eğilimler 2025 Raporu’nda, Amerika, dünyanın
en büyük tehdidi olarak küresel iklim nedeniyle su ve gıda krizinin çıkacağına
ve bölgede bölge savaşlarının olabileceğine, rejimlerin değişebileceğine dair
çok ciddi uyarılarda bulunmuştur, ekonomik krizin dışında.
Şimdi, bu yasa tasarısının
güvenlik boyutunu bir tarafa bıraktım, ekonomik boyutunu bir tarafa bıraktım,
petrol, su kaynakları hepsini bir tarafa bıraktım, jeopolitik nedenleri bir
tarafa bıraktım, küresel iklim krizi nedeniyle dünyanın kaosa sürüklenebileceği
ABD raporlarında
belirtildiği gibi, sadece orada değil Birleşmiş Milletler ve
Avrupa Birliği raporlarında da belirtiliyor. Siz GAP bölgesindeki mümbit araziyi,
kendi çiftçinize emanet edemediğiniz araziyi başkalarının kendi halklarını
beslemesi için, hatta burada ürettikleri ürünleri başka ülkelere ihraç etmesi
için elli yıllığına veriyorsunuz. Bugün çocuğumuz olsa, elli yaşında… Bakın,
torunlarımıza bile… Onun için bugün çok tarihî bir gün. Öncelikle bunu ifade
edeyim.
Bir de, elhamdülillah herkes
Müslüman, Müslümanız. Müslümanlık geldiği zaman hiç kimseye lafı bırakmayız ama
tarihten üç tane önemli olayı sizlere burada hatırlatmak isterim:
1800’lü yıllarda o koskoca
Kıbrıs’ı çok kısa süreliğine İngilizlere veren Osmanlı İmparatorluğu… Kıbrıs’ın
bugün nerede olduğunu herkes biliyor. Bu bir.
İki: 1880’lerde yine,
Filistin topraklarında tarım amaçlı koloniler kuruluyor, on yedi tarım
kolonisi. Yani Osmanlıdan kiralamak, satın almak istendiği için alınamayan
topraklar 1948’de uzun süreli kiralama nedeniyle bir devlete neden olmuş.
Ama tarihte başka bir örnek
daha var: Alaska, Amerika’nın 49’uncu eyaleti. 1800’lerde Amerikan
şirketleriyle Rus şirketleri 60 yıl, 70 yıllığına burayı ticari işletme olarak
işletiyor. Sonra 7,2 milyon dolara borçlarının silinmesi karşılığında Amerika
Birleşik Devletleri’ne satıyorlar. 7,2 milyon dolar… Bugünün parasıyla -çarpın-
para değil. Bugün Alaska eyaleti Amerika’nın 49’uncu eyaleti.
Elinizi vicdanınıza koyun.
Hiç hamasi nutuklar, başka gerekçeler aramayın. Bugün burada, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Türkiye'nin egemenlik haklarıyla ilgili… “Egemenlik kayıtsız,
şartsız milletindir.” Sınırlarımızı, orada tarımsal faaliyet yapacak iddiasıyla
bulunacak kişilere egemenlik hakkınızı devrediyorsunuz. Çocuklarınızın,
torunlarınızın geleceğiyle ilgili karar veriyorsunuz. Evet, grup disiplini
nedir ben de bilirim. Ben de bir siyasi partinin en üst kademelerinde genel
sekreterlik, genel başkan yardımcılığı gibi görevlerde bulundum ama bu görev
eğer vatansa, vatanla ilgiliyse, torunlarımızın geleceğiyle ilgili ise o zaman
elinizi vicdanınıza koyacaksınız, ona göre karar vereceksiniz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın İçli.
Aleyhte Mersin Milletvekili
Sayın Mehmet Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Şandır, buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkanım, sayın milletvekili arkadaşlarım; öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli Başkanım, AKP
Grubunun, Danışma Kurulu, grup önerisi üzerine aleyhte bana söz verdiniz ama
ben bu sözün öncesinde tavrınızla ilgili İç Tüzük’ümüzün 63’üncü maddesine göre
bir usul tartışması açmak istiyorum müsaade ederseniz.
AHMET YENİ (Samsun) – Olmaz
ki, şu anda Danışma Kurulu…
BAŞKAN – Yani…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Gerekçesini de arz edeyim efendim.
BAŞKAN - Buyurun,
konuşmanızın bütünlüğü içerisinde onu da söyleyin.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Olmaz efendim.
BAŞKAN – Ama biz şimdi
müzakereye başladık!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Ama
biz bu müzakere içerisinde… Sayın Başkanım, gerekçemiz şu…
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Mikrofondan Sayın Başkanım, mikrofondan.
BAŞKAN – Bir dakika
arkadaşlar…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – İç
Tüzük 89’a göre, AKP grup önerisinde bir ay süreyle salı ve çarşamba günlerinin
denetim yapılmayacağına amir bir hüküm var, bir talep var. Bu, İç Tüzük’e
aykırıdır.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Duymuyoruz Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Aykırı olan bir konuyu ifade eden bir talebi değerlendirmeye almanız İç Tüzük’e
aykırı bir davranış olur. Dolayısıyla bu tavrınızı ya değiştirin ya da usul
tartışması açın.
BAŞKAN – Sayın Şandır, şimdi
biz AK PARTİ Grubu önerisinin görüşmelerine başladık. Bir değerli arkadaşımız
sizin söylediklerinize benzer birtakım şeyler de söyledi, onları da dinledim;
arkasından, kanaatine katılmadığımı söyledim ve maddeyle ilgili görüşlerini
bildirdi. Size de o amaçla söz verdim. İç Tüzük’e aykırı bir durumumuz yok
çünkü Danışma Kurulu toplandı -zatıalinizin de
katıldığı Danışma Kurulu- ve o Danışma Kurulunun mutabakata varamadığı kararlar
sonucu üç grubumuzun önerisi bugün görüşüldü, tartışıldı, karara bağlandı,
şimdi dördüncü grubumuzun önerisini görüşüyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Sayın Başkanım, İç Tüzük 63’e göre usul tartışması açıyorum.
BAŞKAN - Ama yani Sayın
Şandır, şimdi, size olan sevgimiz, sempati-miz, siz kürsüye geldiniz, bir usul
tartışmasını açma kararını vermemize imkân vermez ki. Şimdi bir hususu
görüşüyoruz…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Ama
bu usulle ilgili tavrınızın İç Tüzük’e aykırı olduğunu, onun tartışılmasını
istiyorum.
BAŞKAN – Onu sonra tartışalım
ama…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Sonra tartışamayız, çünkü tartışıldıktan sonra görüşmeye açıyorsunuz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Görüşüldükten sonra tartışılır mı Başkanım? Görüşmeye başlıyorsunuz hâlâ…
BAŞKAN – Yahu arkadaşlar,
şimdi… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Müsaade eder
misiniz… Müsaade eder misiniz…
Arkadaşlar, şimdi bir konunun
tartışmasına, görüşmesine başladık, şimdi burada esasa geçtik…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Sayın…
BAŞKAN - Bir dakikanızı rica
edeyim.
Şimdi, diyelim ki biz bu gün
her şeyi bir tarafa koyduk ve aksine bir uygulama yaptık, bu bu günle kayıtlı,
kısıtlı kalmaz. Burada yapılan her işlem gelecekte emsal teşkil eder. Böyle bir
yanlış emsali başlatma hakkını ben kendimde göremem, biz kendimizde göremeyiz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Biz
de onu söylüyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - O nedenle, Sayın
Şandır’dan görüşmeye başladığımız konu hakkında aleyhte düşüncelerini
serdetmelerini rica ediyorum.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkanım, kısa bir açıklama yapabilir miyim, izin verir misiniz?
BAŞKAN – Sayın Şandır,
konuşmasını bitirsin, hayhay.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Ben
yerime geçebilirim efendim.
BAŞKAN – Hayır, yok efendim,
buyurunuz.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Kısaca…
BAŞKAN –Lütfen, lütfen… Sayın
Okay, rica ediyorum... Lütfen…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, Sayın Başkanım…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Kısaca şunu ifade edeyim efendim: Bu konuda usul tartışmasını hem Sayın İçli
hem Sayın Şandır kürsüye geldiğinde ifade etti, görüşmesine başlanmadı.
BAŞKAN – Ama Başkanlık onu
uygun görmedi ve görüşmelere başladık.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Ama bu görüşme başlanır devam ederse, o zaman bunun tartışılmasının pratik
yararı kalmaz.
BAŞKAN – Sayın Okay, yani onu
Başkanlık uygun görmedi ve konumuzun görüşmesine başladık.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Ama 63’e göre söz talebinde bulundu, onun önceliği var.
BAŞKAN – Hayır, hayır…
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sayın Başkanım onun için gelmiş bugün, ne varsa o… Ben yaptım oldu düşüncesi…
BAŞKAN - Rica ederim... Rica
ederim arkadaşlar…
Buyurun Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Sayın Başkanım, görüşmeye açtığınız konuda tavrınızın, Başkanlık Divanının
tavrının İç Tüzük’e aykırı olduğu iddiasıyla İç Tüzük 63’e göre bir usul
tartışması açma talebim var. Bunu yerimden yapabilirdim, ama başlamış bir
süreçte, benden önce konuşan arkadaşımızın da bu talebi oldu, başlamış süreçte
siz söz verdiğiniz için buraya geldim. Yoksa, ben
buraya AKP Grubunun grup önerisinin aleyhinde konuşmak niyetiyle gelmedim.
MURAT YILDIRIM (Çorum) – Niye
geldin?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Gerekçem de şudur.
BAŞKAN – Ben size o amaçla
söz verdim.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, sabrınıza çok teşekkür ediyorum ama lütfen müsaade ediniz.
Değerli arkadaşlarım, Sayın
Başkanım; İç Tüzük 98’e göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu
haftanın iki gününü denetime ayırmak mecburiyetindedir, bu bir mecburiyet, çok
açık bir hüküm. Eğer bir grup…(Gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen
dinleyelim.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Eğer bir grup, Danışma Kurulu önerisinde “Biz denetim yapmayalım, bu hafta
yapmayalım…” Bu makul karşılanıyor çünkü bir teamül oluşmuş ama “Bir ay
süresince salı ve çarşamba günü denetim yapmayalım.” diye bir teklifle buraya
gelirse, bu teklifin İç Tüzük’e aykırı olduğunun takdiri ve tespiti sizin
sorumluluğunuzdadır. Bunun gereğini yerine getirerek bu teklifin kabul
edilmemesi gerekir, görüşmeye açılmaması gerekir. Bu noktada tavrınızın yanlış
olduğunu ifade ediyor ve bir usul tartışması açılmasını istiyorum. Gerekçem
budur efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Bu mümkün değil.
Tavrımızda bir tüzük ihlali yok, geleneklere aykırılık yok. O nedenle, zatıalinize önerinin aleyhinde söz verdim, süreniz var, onu
kullanabilirsiniz Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Yoksa,
görülmüş şey değil görüşülmekte olan bir konunun tam ortasında bir usul
tartışması.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Başlangıcındayız.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Tam
ortası değildi Sayın Başkan. Sayın İçli de aynısını söyledi, tam ortası değil.
Sayın Başkan, bu dosyayı böyle kapatıp açacaksak…
BAŞKAN – Rica ederim
arkadaşlar…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Başlangıcındayız.
BAŞKAN – Rica ederim…
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bu
dosyayı ne zaman açacağız peki?
BAŞKAN – Bu madde biter,
gerekiyorsa açarız.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) –
Denetim yapmadan Meclis nasıl çalışacak? İç Tüzük’ün amir hükmü var.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Sayın Başkanım, usul tartışması açılması konusunda esas olan milletvekilinin
talebidir, Sayın Başkanın ve Başkanlığın takdir yetkisi bulunmamaktadır, İç
Tüzük’ün lafzı budur. Bu bir hakkın suistimali değil, ben haklı bir gerekçeyle
tavrınızı tartışmaya açıyorum. Dolayısıyla, usul tartışması açılması
zorunluluktur, açılmadığı takdirde görüşmelerin devamı İç Tüzük’e aykırı
olacaktır ve meşru olmayacaktır, hukuki sakınca doğacak. Dolayısıyla, sizin bu
noktada takdir yetkiniz bulunmamaktadır. Ben, bir milletvekili olarak ve Grup
Başkan Vekili olarak usul tartışması açılmasını talep ediyorum efendim.
BAŞKAN – Sayın Şandır, bir
konunun görüşmesine başladık. Bu konuyu…
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Başlarken söylendi Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Başlarken de açılırdı. Böyle bir hüküm yok yani konunun başında açılır,
ortasında açılır diye bir şey yok. Milletvekili gerekli gördüğü takdirde
Başkanlık Divanının tavrıyla ilgili bir tartışmayı açabilir. İç Tüzük 63’ü hep
beraber okuyalım istiyorsanız efendim.
BAŞKAN – Okuyalım. Ben de
okuyayım müsaade ederseniz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Buyurun efendim.
BAŞKAN – “…usule ait konular,
diğer işlerden önce görüşülür.“
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Tamam. Önce görüşün işte efendim.
BAŞKAN – İşin ortasındayız
Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Hayır. Önce görüşün yani biz bunun başında da söyledik, daha başlangıcındayız.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – İşin
ortası değildi Sayın Başkanım. Siz emrivaki yaptınız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Sayın Başkanım, bakın, başlangıcı eğer esassa sizin takdirinize göre, Sayın
Milletvekilinin başlangıçta da bir talebi bulunmaktadır. Siz bunları yok
sayarak görüşmeye devam ederseniz İç Tüzük’ün 63’üncü maddesini ihlal etmiş
olursunuz, buna da gerek yok. Yani bu İç Tüzük usul tartışmaları olmaz bir şey
değil. Dönüp tartışıp tekrar oylarsınız, tavrınızın doğru olduğuna Genel Kurul
karar verirse görüşmeye açarsınız ve o görüşme doğrultusunda biz de
görevlerimizi yaparız efendim.
BAŞKAN – On dakika ara
veriyorum.
Grup başkan vekili arkadaşları
rica ediyorum.
Kapanma Saati:
15.24
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.40
BAŞKAN: Köksal TOPTAN
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98’inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Sayın Şandır’a Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu önerisi aleyhinde söz verdim, kürsüye geldi,
konuşmasında bir usul tartışması açmak istediğini söyledi. Yaptığımız
istişarelerde bir uzlaşmaya vardığımızı söyleyemeyiz ancak İç Tüzük, bir işten
önce usul tartışmasının yapılabileceğini -bize göre- öngörüyor. O nedenle, bir
iş görüşülürken yani işin ortasında böyle bir tartışmayı, usul tartışmasını
açmayı biz Başkanlık olarak uygun görmüyoruz.
Şimdi Sayın Şandır’a AK PARTİ
grup önerisinin aleyhinde konuşmak üzere söz vereceğim.
Sayın Şandır, buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkanım, tekrar ifade
ediyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinin iki temel fonksiyonu var. Biri kanun
yapmak, biri denetim yapmak. Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim yetkisini
bir ay süreyle ortadan kaldırırsanız bu Meclis İç Tüzüğü’ne aykırı hareket
etmiş olursunuz çünkü 98’de çok açık, haftada iki gün denetim yapma zorunluluğu
var. Bir teamül gelişmiştir, gruplar kendi aralarında anlaştıkları takdirde
-anlaşmadıkları takdirde olmaz- denetim yetkisini bir hafta erteleyebilirler.
Bazen iki hafta erteleniyor ama gruplar anlaştıkları takdirde, anlaşmadılarsa
olmaz bu iş. Dolayısıyla, biz, 98’e göre Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunun bir ay süreyle denetim yapmamasını öneren bir grup teklifinin gündeme
alınmasını, görüşmelere açılmasını, İç Tüzük’ün 98’ine aykırı bir uygulama
olarak görüyoruz. Bu konuda ısrar eden, Sayın Tayfun İçli’nin talebini de yok
sayarak ısrar eden Başkanlık Divanının, Sayın Başkanımızın İç Tüzük ihlali
yaptığı kanaatiyle usul tartışması açtık. Usul tartışmasının açılması takdiri
Sayın Başkana verilmemiştir. Usul tartışmasında esas olan milletvekilinin talebidir.
“Her işten önce başlar.” sözü muğlak bir hadisedir. İç
Tüzük’te şöyle bir şey yok: Yani, görüşmenin ortasında Başkanlık Divanının
tavrını sorgulayamazsınız diye İç Tüzük’te bir hüküm yok. Dolayısıyla, İç Tüzük
veya kanunlar lafzıyla da uygulanacakları için İç Tüzük 63’e göre bu usul
tartışmasını açmayışınız doğru olmamıştır. Öncelikle bunu ifade ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak her defasında bu kürsüde ifade ediyoruz:
Gizli bir niyetimiz yok, ulaştığımız bir mutabakatın ihlali de yok. Biz bu
mayın temizleme yasasına muhalefet yapacağımızı, bundan dolayı endişelerimizin
olduğunu, bu yasa Genel Kurula geldiği ilk günden bu yana ifade ediyoruz ve bu
muhalefeti de İç Tüzük’ün verdiği imkânlarla yapmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla,
iktidar partisi grubunun değerli milletvekilleri, sabrınıza teşekkür ediyorum
ama bu muhalefetimizi şahıslarınıza veya Meclis Genel Kuruluna veya Meclis
çalışmalarına karşı bir sabote olarak algılamamanızı, anlamamanızı da istirham
ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
bakınız, Türkiye Büyük Millet Meclisi saat 11.00’den bu yana bu konuları
tartışıyor. Şimdi ben arkadaşlarıma da söylüyorum, milletim de bizi dinliyor.
Milletin sorunlarını konuşmayacağız da bu kürsüde, neyi konuşacağız? Her gün,
mesela biz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, esnafların içinde
bulunduğu durumun araştırılıp tedbirlerinin geliştirilmesi yönünde bir
araştırma önergemiz var, gündeme alınmasını istiyoruz, kabul etmiyorsunuz.
Cumhuriyet Halk Partisinin yine bir toplumsal sorun olan mevsimlik işçilerle
ilgili önergesini kabul etmiyorsunuz. Demokratik Toplum Partisinin her
defasında getirdiği kredi kartı sorunlarıyla ilgili önerisini kabul
etmiyorsunuz. Göçerlerle ilgili bugün getirdikleri araştırma önergesi gerçekten
çok önemliydi, kabul etmiyorsunuz. Yani bu kürsüde bir inat uğruna bu milletin
sorunlarını konuşmanın engellenmesi iktidara puan getirmez. Böyle bir hak da
yok. Siz bu milletin sorunlarını konuşmak mecburiyetindesiniz.
Diyorsunuz ki “Denetimi bir
ay yasaklıyoruz.” AKP Grubunun grup önerisinin temel özelliği
bu. Yoksa hangi kanunu görüşeceğiniz, hangi saatlerde çalışacağınız
önemli değil. Sabaha kadar çalışalım, haftanın yedi günü çalışalım. İktidar
partisinin bu yönde bir ihtiyacı varsa muhalefet partisi olarak kendilerine
destek veriyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak çalışmadan asla
kaçmıyoruz. Bunu bilesiniz. Ama burada bir hukuk ihlali var. Diyorsunuz ki “Bir
ay süreyle denetim yapmayalım, sözlü sorulara cevap verilmesin.”
Şimdi, ben arkadaşlarıma
tekrar söylüyorum: Her gün, muhalefet partileri olarak biz, bir araştırma
önergesinin gündeme alınmasını buraya getireceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Ve
saat dört, tam beş saattir tartışıyoruz. Günde bir saat denetime müsaade
etmiyorsunuz ama her gün bu Meclisin, bu Genel Kurulun en az dört saatini bu
şekilde heba edeceksiniz. Bunu yapmayın. Bu inatlaşma hiçbirimize, hiç kimseye
fayda getirmez. Dolayısıyla, geliniz, bu grup önerinizi çekiniz. Birer saat
denetim yapalım, Meclis kendi olağan çalışmasına dönsün. Dolayısıyla, bu grup
önerisinin görüşülmesi hem İç Tüzük 98’e göre de aykırı, Meclis Başkanlığının
bu noktadaki tavrı da yanlış hem de bu yaptığınız size faydalı değil çünkü
denetimi engelleyemezsiniz, biz denetimin yollarını her hâlükârda bulur, bu
Meclisin her gün en az dört saatini alırız arkadaşlar. Onun için yanlıştan
dönün, gelin birbirimizle akıl yarışı yapmayalım. Gelin, günde bir saat denetim
koyun. Bu size bir şey kaybettirmez. Saat 24.00’e kadar çalışmayı koydular
sayın milletvekilleri. Saat 24.00’e kadar çalışalım, siz de gelin biz de
gelelim, çalışalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Sayın Başkanım bitiriyorum.
Saat 13.00’te başlıyorsunuz,
14.00’te başlıyorsunuz, 15.00’te başlıyorsunuz. Birer saat erkene alın,
itirazımız yok. Bizim teklifimiz -arkadaşlarımın huzurunda, sayın
milletvekillerinin huzurunda söylüyorum- bizim grup başkan vekillerinize
teklifimiz saat 11.00’de başlayalımdır. Gelin, her gün 11.00’de başlayalım.
Bakanlıkları gezeceğinize, bakan beyler buraya gelsinler, burada anlatın
sorunlarınızı. Gelin, saat 11.00’de başlayalım çalışmaya eğer çalışmaksa
mesele. (MHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar -tekrar
ediyorum- Meclisin denetim fonksiyonunu ortadan kaldırırsanız, bunun ortadan
kaldırılmasına Meclis Başkanlığının tavrı dolayısıyla da eğer yol açarsanız
yanlış yaparsınız, millete haksızlık yaparsınız ama muhalefet partileri olarak
biz denetim imkânını her fırsatta buluruz, bu da Meclis çalışmalarına pahalıya
mal olur. Nedir? İşte dört saattir tartışıyoruz. Her gün dört saat tartışırız.
Değerli arkadaşlar, yanlıştan
dönülmesi erdemdir. Biz AKP Grubunun Meclisin denetim yetkisini ortadan
kaldıran bu teklifini düzeltmesini talep ediyoruz. Bu şekliyle karşı olduğumuzu
ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Şandır.
Lehte, Sayın Bekir Bozdağ,
Yozgat.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; AK PARTİ grup önerisinin lehinde söz aldım.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Grubumuzun Danışma Kurulu
talebi oldu, Meclisimizin çalışma gündem ve saatleriyle ilgili Meclis
Başkanımızın başkanlığında müzakereler yapıldı ancak gruplar arası bir uzlaşma
temin edilemediğinden diğer siyasi parti grupları kendi grup önerilerini
sundukları gibi biz de AK PARTİ Grubu olarak grup önerimizi sunduk. Ben burada
tartışmalara uzun uzun girmek istemiyorum. Çünkü AK PARTİ’nin grup önerisi hem
İç Tüzük’ün 98’inci maddesine hem 19’uncu maddesine hem de Meclisimizin bugüne
kadar yaptığı uygulamalara uygun olduğunu ifade ediyor.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bozdağ.
Aleyhte, Sayın Hakkı Suha
Okay, Ankara.
Sayın Okay, buyurun.(CHP
sıralarından alkışlar)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP grup önerisi aleyhine söz aldım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, biraz
sonra muhtemelen oylayacağımız grup önerisinin içeriğinden hiçbirinizin haberi
yok şu aşamada anladığım kadarıyla. Okundu, dikkatli arkadaşlarım belki
dinledi.
Bu grup önerisi diyor ki: Bu
hafta yani perşembe ve cuma günü saat 11.00 ile 21.00 arasındaki çalışmaya bir
şey demiyoruz ama takip eden hafta yani önümüzdeki hafta salı gününden itibaren
1 Temmuza kadar salı günleri saat 15.00 ile 24.00, çarşamba, perşembe günleri
13.00 ile 24.00, cuma günleri de 14.00 ile 24.00 arasında bu Parlamento
çalışacak diyor.
AHMET YENİ (Samsun) – Çok
çalışmamız lazım, çok!
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) –
Evet, Sayın Yeni’nin de ifade ettiği gibi çok çalışmanız lazım, çok. Ama dört
haftadır da bir mayın yasasıyla bu Parlamento kitlendi. Şimdi, neden bu dört
haftadır bu mayın yasası kitlendi ve yapılmak istenen ne, söylem ne, üslup ne,
onlardan bahsedeceğiz.
Değerli arkadaşlarım, eğer bu
ülkenin Başbakanı, AKP Grubunun Genel Başkanı, ben zannetmiyorum ki AKP Grubuna
bir başka yasa için 2 kez özel grup toplantısı yapsın. 2 kez özel grup
toplantısı yapıldı. Niçin? Niçin AKP Grubuna 2 kez özel grup toplantısı yapıldı
ve dün Genel Kurul kapandıktan sonra gine AKP Grubu yapıldı? Ben de biliyorum
ki kimi milletvekili arkadaşlarımız bunlardan huzursuz. Ben de biliyorum ki,
basına da yansıyor ki kimi arkadaşlarımızın bu konudaki değerlendirmelerine
karşı Sayın Başbakanın kendine yakışan üslubuyla en sert şekilde cevap veriyor
ama Sayın Başbakanın başka üslubu da var. Dün AKP Grup toplantısında muhalefet
partilerine “Provokatif tavır içerisindeler.” diyor, “tahrikçi” diyor,
“Paranoya içindeler.” diyor, “Hayal dünyasındalar.” diyor ve onlardan
bahsederken “bu adamlar” diyor, “bu adamlar…”
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Husumet besliyor, husumet, kin!
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) –
Ve bugün, dünkü İç Tüzük ihlalini önleme çabamıza diyor ki: “Bu Mecliste ilk
defa bir işgal oluştu. İşgalci bunlar. Kavgacı ruha sahip,
işgalci ruha sahip.”
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Milletin seçtiklerine söylüyor!
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) –
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu sözler Sayın Başbakanın. Tabii
biz şunu merak ediyoruz: Bu Parlamento kürsüsü ilk kez işgal edilmedi, eğer
işgalse o ama eğer bir İç Tüzük ihlali olacaksa, olmak üzereyse ve
Parlamentonun hukukunun korunması gerekiyorsa ve demokrasiyi sadece şekilsel
değil, demokrasiyi kurum ve kurallarıyla işletmek istiyorsak ve bunu anlatmak
zorunda kalıyorsak ve birileri “İç Tüzük’ü inadına ihlal edeceğim.” diyorsa, e
o zaman direnişi göstermek durumundasınız. Peki, bu hiddet, bu
celallenme, bu şiddet, bu öfke, 2 kez grubu özel olarak toplantıya çağırmak,
dört haftadır Parlamentoyu böylesine çalışmaz hâle getirmenin ne anlamı var?
Niye bir yap-işlet-devret için bu çaba gösteriliyor? Bunu sorgulamayacak mıyız?
Nedir bu, illa yap-işlet-devret olsun?
Peki, dün size grup
toplantısında bir başka şey daha söyledi Sayın Başbakan, “Nereden çıkarttınız
İsrail’i?” dedi. Kanun hükmündeki kararnameden sonra teklif veren firmaların ne
kadarının İsrail firması olduğunu Sayın Millî Savunma Bakanı açıkladı. Mardin
Valiliğinin yapmış olduğu ihalede üç tane teklif veren vardı, teke indi.
İhaleye katılan firmalar da –isimleri bizde mevcut- İsrailli firmalarla
ortaktı.
Şimdi, arkadaşlarım, burada
bir yasayı geçirmek istiyorsunuz. Aslında yap-işlet-devreti bu yasanın içinden
çekin alın, bu yasanın hiçbir anlamı yok. Hiçbir anlamı yok ama
yap-işlet-devret olduğu için bu yasa, burada tartışılıyor. Yoksa Millî Savunma
yapacak, hükûmet verir; Maliye yapacak, hükûmet verir. Kamu İhale Kanunu açık ama
sırf yap-işlet-devret olduğu için biz bu yasayı görüşmek zorunda kalıyoruz.
Peki, görüştüğümüz yasa ne?
Görüşeceğimiz, görüştürmek istediğiniz yasa ne? Bu yasa bir tek defalık yasa,
yasa tekniğine aykırı bir yasa. Bir kanun geçireceksiniz, bir defa olacak, bir
kişi kullanacak. Kanunun genelliğine aykırı bu. Bir
kanun geçireceksiniz, sanki bir geçici madde, bir defa kullanılacak, ihale
yapıldı kanunun işi bitti. Oysa kanunlar sürekliliği olan düzenlemelerdir. Bir
kişi için, bir iş için bir kanun çıkmaz bu Parlamentodan.
Peki, çıkartmak istediğiniz
kanunda zannediyor musunuz ki yap-işlet-devret olduğunda o arsaları, o araziyi
dilediğiniz kişiye verebileceksiniz kullanım karşılığı. O zaman açacaksınız
2942 sayılı Kamulaştırma Yasası’nın 22’nci maddesini. O toprakların sahipleri,
kamuya tahsis amacı dışında kullanıldığı andan itibaren o topraklarını geri
alacak. Kamulaştırma Kanunu’nun 22’nci maddesinin birinci fıkrası buna açık.
Şimdi, böylesine bir yasal düzenlemede, bu ülkenin Sayın Başbakanı kimi
kelimeleri heceleyerek “Bu yasa geçecek.” diyor, “ge çe cek” diyor ve grubunuz
da bunu talimat olarak kabul ediyor, dört haftadır biz bu yasayla uğraşıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu
yasa, bu hâliyle geçerse iptale mahkûm bir yasa. Bu yasa toplumsal uzlaşmayı
sağlayan bir yasa olduğu hâlde bir inat hâline geldi ve Sayın Başbakanın sırf
bu yasa için kullandığı bu üslup Türkiye’de yeni gerginlikleri yaratıyor. Eğer
muhalefet partileri dört haftadır bu yasaya ilişkin görüşlerini ifade ediyor ve
bu Parlamento çalışmasında bu yasanın önlenmesi çabasını gösteriyorsa buna bir
kulak verin.
Şimdi, sizler, yeniden AKP
grup önerisiyle, geçen hafta Perşembe günü kabul ettiğimiz ve dört siyasi parti
grubunun uzlaştığı Danışma Kurulu önerisini bu grup önerisiyle değiştirmeye
çalışacaksınız AKP Grubunun oy çokluğuyla ama yapılmak istenen şu oluyor:
Meclis İç Tüzüğü’nü eylemli olarak tadil ediyorsunuz, Meclisin denetim
yollarını tamamen kapatıyorsunuz ve 1 Temmuza kadar Parlamentonun gündemini
belirliyorsunuz. Oysa şu rivayet de var: “AKP
Grubu dört haftadır bu yasayı çıkaramadığı için Meclis Başkanlığı seçimi olacak
4 Ağustosa kadar da siz
çalışacaksınız.” diyorlar. Kimse çalışmaktan kaçınmıyor ama…
AHMET YENİ (Samsun) – Siz de
çalışacaksınız, beraber.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Sayın
Yeni, biz çalışacağız ama siz burada en az 184 kişi olacaksınız, en az 184 kişi
olacaksınız. Olanı olmayanı da biz saydıracağız bugün saydırdığımız gibi,
bundan sonraki oylamalarda saydırdığımız gibi. Ondan sonra da listeleriniz,
çeteleleriniz Başbakanın eline gidecek, haberiniz olsun, gelen gelmeyen belli
olacak. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Belli
olacak.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) –
Değerli arkadaşlarım, Parlamento şu “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”
ibaresi altında çalışıyor. Parlamentonun özgür iradesi bir tek kişinin ipoteği
altında değildir. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Ama sorun şu: Eğer bu
Parlamentoda hiç milletvekili olmadan doğrudan doğruya gelir Başbakan olursan…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen bitirin Sayın
Okay.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) –
…ve Meclis İç Tüzüğü’nü bilmezsen, Meclis İç Tüzüğü’nü okumadıysan, burayı
İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi yönetmeyi düşünürsen; yönetemezsin,
yönettirmezler.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Okay.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu önerisini oylarınıza sunacağım: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanının, Hükûmetin görüşülmekte olan 263 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin talebi
hakkındaki İç Tüzük’ün 89’uncu maddesine göre bir görüşü vardır.
Görüşü okutuyorum…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkan, bir dakika.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – İç
Tüzük 89’a göre tekriri müzakerenin açılması öncesinde, Hükûmetin talebinin
gerekçeli olması gerekir. Bize gönderdiğiniz metinde Hükûmetin talebinin
gerekçesi bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu tekriri müzakere talebini işleme
koyamazsınız. Gerekçeli olmayan Komisyon veya Hükûmet yeniden görüşme
önergelerinin işleme alınmaması gerekir.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Sayın Başkanım, gerekçesini sözlü olarak aktarabilir miyim?
ŞENOL BAL (İzmir) – Sözlü
olmaz, yazılı olması lazım.
BAŞKAN – Sayın Okay…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkanım, Sayın Şandır da ifade ettiler, bu tekriri müzakere için gerekçe
olması şart.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Sayın Başkan, ses duyulmuyor, mikrofondan konuşsun.
BAŞKAN – Ben duyuyorum.
İsterseniz böyle buyurun.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yine bir usul tartışması
yapacağız. İç Tüzük’ün 89’uncu maddesi, Genel Kurulda yeniden görüşmede, eğer
Hükûmet tarafından bir tekriri müzakere söz konusu ise bu tekriri müzakerenin
gerekçeli olarak Meclis Başkanlığına sunulmasını amirdir. Oysa sunulan Hükûmet
önergesinde gerekçe bulunmamaktadır. Bu konuda Meclisin geçmiş uygulamalarına
baktığımızda, genelde, gruplar arasında mutabakat olmuş ve Danışma Kurulundan
oy birliğiyle gelmiş fakat bir tane komisyonca geri alma var, o da 6/3/2003 tarihli, Sayın Altan Karapaşaoğlu’nun geri çekmesi
var; onun altında da gerekçesi var, gerekçe yazılı.
Şimdi, açıkçası, burada bir
İç Tüzük ihlali var. Sayın Başkanın Hükûmetin tekriri
müzakere önergesini okutması bir usul tartışmasını gerektirmektedir ve İç
Tüzük’ün 63’üncü maddesi uyarınca bu yönde usul tartışmasının açılmasını talep
ediyoruz ve bu konuda, Sayın Başkan, bir öncekinde olduğu gibi değil, görüşmeye
başlamadan önce itirazlarımızı ifade ettik, usul tartışmasını ifade ettik, usul
tartışması için karar vereceğinize inanıyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Değerli
arkadaşlarım, Hükûmetin, yeniden görüşülme önerisinde “ihale işlemlerinin
değerlendirilmesi amacıyla” diye bir gerekçe konulmuş, bu var ama buna rağmen…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Hayır, efendim, önerge…
ATİLA EMEK (Antalya) – Sayın
Başkan, gerekçesi ayrı olur.
BAŞKAN - Hükûmetin gönderdiği
şeyde var.
Buna rağmen, bu,
arkadaşlarımı tatmin etmiyorsa –ben o kanaatteyim- 63’e göre bir müzakere açıp
bir lehte, bir aleyhte söz vereceğim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
İki, Sayın Başkanım, iki!
MEHMET GÜNAL (Antalya) – İki
tane efendim, iki!
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Efendim, aleyhte Atila Emek.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, lehte…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Lehte istiyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkanım, aleyhte konuşacağım.
BAŞKAN – Sayın Şandır aleyhte.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkanım, Atila Emek, efendim, aleyhte.
BAŞKAN - Atila Emek aleyhte.
Birer kişiye söz vereceğim;
bir lehte, bir aleyhte.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkanım, İç Tüzük açık, “iki lehte, iki aleyhte” diyor.
BAŞKAN - Şimdi, sevgili
arkadaşlarım, hep İç Tüzük’e başvuruyoruz. İç Tüzük, başkana böyle bir hakkı
veriyor. Bakınız “Bu yolda bir istemde bulunulursa, onar dakikadan fazla
sürmemek şartıyla -yani on dakika olması şart değil- lehte ve aleyhte en çok
ikişer kişiye söz verilir.” deniyor. Ben bir lehte…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkan, iki lehte, iki aleyhte.
BAŞKAN - Peki, şöyle
yapacağız. Ben ikişer kişiye, tamam, 4 kişiye söz vereyim, 2 lehte, 2 aleyhte,
beşer dakika.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Bravo Başkanım, iyi pazarlık yapıyorsunuz.
BAŞKAN - Aleyhte Sayın
Şandır, aleyhte Sayın Emek; lehte Sayın Bozdağ, lehte Canikli.
Sayın Şandır, buyurun
efendim.
Süreniz beş dakikadır.
IX.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Hükûmetin,
görüşülmekte olan 263 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin yeniden
görüşülmesine ilişkin önerisini işleme alması nedeniyle Başkanın tutumu
hakkında
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
tekrar ediyorum. Türkiye bir hukuk devletidir. Hukuk kurmakla görevli Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu ve komisyonları da kendi iç hukukuna uymak
mecburiyetindedir. Yeniden görüşme önergesi… Sayın Başkanım, ifade ettiğiniz
husus… Önergenin içinde amaç belirtilmesi yetmez, bu bir önergedir. Önergelerde
gerekçe koymak İç Tüzük’ün gereğidir ve ayrı bir başlık altında olması gerekir.
Şimdi gerek grup
yöneticilerine gerek değerli milletvekillerine ifade ediyorum: Önergelerinizde
gerekçeyi ayrı yazmıyor musunuz? Öyleyse Hükûmetin bize dağıttığınız yeniden
görüşme önergesinde… Bu, bir yazı; bu, bir önerge değil. Bunun örneği de var;
Plan-Bütçe Komisyonunun geri çekme önergelerinin, inceleyiniz, tamamında
gerekçe vardır. Dolayısıyla, bu, bir yazı. Bu yazının
burada işleme alınması İç Tüzük’ün 89’uncu maddesine aykırıdır, gerekçeli olmak
mecburiyetindedir. Önergede, şekil olarak, getirilen teklif, talep, imza sahibi
ve altında da gerekçesi olmak mecburiyetindedir. Bu sebeple,
bu önergenin, Hükûmetin “263 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin
işlemlerinin değerlendirilmesi amacıyla İç Tüzük’ün 89’uncu maddesine göre
yeniden görüşülmesini arz ederim.” talebi, bir önerge olmaktan öte bir yazıdır
ve bir önerge olarak burada işleme alınması burada okuduğum İç Tüzük 89’a göre
“Görüşülmesini gerekçeli bir önergeyle esas komisyon ve Hükûmet isteyebilir.”
tezini doğrulamamaktadır.
Dolayısıyla, Meclis
Başkanlığımızın, Hükûmetin bu yazısını bir önerge olarak kabul edip işleme
alması İç Tüzük 89’a göre yanlıştır, yanlış olacaktır. Israr ederseniz
görüşmeler ve bu tekriri müzakereyle kabul edilecek kanun metni, hukuki
meşruiyetini ve dayanağını kaybedecektir. Hukuk yollarının açık olacağını ifade
eden partilerimiz var ki biz de katılıyoruz. Bu sebepten dolayı bu kanunun
Anayasa Mahkemesinde iptal edilmesi bir hukuki zorunluluk hâline gelecektir.
Dolayısıyla, tekrar ifade
ediyoruz: Deminki tavrınızda da yanlışlık vardı çünkü Meclisin denetim
yetkisini ortadan kaldıran bir talebi kabul etmeniz İç Tüzük’e göre yanlıştı.
Şimdi de İç Tüzük’ün usullerine göre verilmemiş bir yazıyı önerge olarak kabul
edip burada görüşmeye açmanız İç Tüzük’e göre yanlış olur ve bunda ısrar
ettiğiniz takdirde, bizim, sizin İç Tüzük’ü uygulama sorumluluğunuza
güvensizliğimiz oluşacaktır.
Bunu arz ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Şandır.
Lehte Sayın Bozdağ, buyurun.
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Saygıdeğer milletvekilleri, Değerli Başkanım, Başkanlık Divanının tutumunun
lehinde söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Hükûmet adına İç Tüzük’ün
89’uncu maddesine uygun olarak yeniden görüşme talebinde bulunuldu. Meclis
Başkanlığı bu talebi Danışma Kurulunun gündemine getirdi. Danışma Kurulunda bu
konuda bir uzlaşma temin edilemediği için Meclis Başkanlığı bu konuyu yeniden
Meclisin onayına sunmak üzere gündeme getirdi.
Burada, İç Tüzük’e aykırı
herhangi bir husus söz konusu değildir. Zira, Millî
Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül’ün Meclis Başkanlığına verdiği önergeyi aynen okuyorum:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin ihale işlemlerinin değerlendirilmesi
amacıyla İç Tüzük’ün 89’uncu maddesine göre yeniden görüşülmesini arz ederim.
Vecdi
Gönül
Millî
Savunma Bakanı”
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – O
arzınız, gerekçeniz nerede, gerekçeniz?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Şimdi, İç Tüzük’ün 87’nci maddesine bakıyoruz.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – O
arzınız Sayın Bozdağ, arz etmişsiniz.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - İç Tüzük’ün 87’nci maddesi de önergelerin
gerekçeli olması gerektiğini ifade ediyor ama gerekçenin nerede olması
gerektiğine dair İç Tüzük’te herhangi bir hüküm yok. Burada gerekçe ifade
edilmiş, İç Tüzük’ün öngördüğü amir hüküm yerine getirilmiştir.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Gerekçeyi yazsan ölür müydün?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Dolayısıyla, talebin İç Tüzük’e uygun olduğunu…
GÜROL ERGİN (Muğla) – O amaç,
amaç. Nerede gerekçe?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - … ve bu noktada Meclis Başkanlığının tavrının da İç Tüzük’e
uygun olduğunu ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Bir önerge getiremedin Bekir, yaz bir gerekçe getir.
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…
Arkadaşlar…
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Önerge yazmayı bilmiyor Bekir, gerekçe getir!
BAŞKAN – Sayın Bakan, Sayın
Durmuş… Hocam, lütfen…
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Önerge yazmayı bilmiyor Bekir, haydi bize gerekçe getir!
BAŞKAN - Sayın Emek, buyurun.
Sayın Bakanım, lütfen… (CHP
ve MHP sıralarından gürültüler)
GÜROL ERGİN (Muğla) – Bu
kadar da yüzsüzlük olmaz ya!
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Gerekçesiz önerge, önergesiz gerekçe, gereksiz Bekir!
BAŞKAN – Şimdi arkadaşlar…
Milletvekili arkadaşlar… Hocam lütfen, rica ediyorum… Lütfen sakin… Arkadaşlar…
ATİLA EMEK (Antalya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Başkanlığın tutumu hakkında aleyhte söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri,
bilindiği üzere İç Tüzük, yüce Meclisimizin işleyişini, çalışma düzenini,
usulünü belirleyen uyulması zorunlu kurallardan oluşmaktadır. Bu kurallara
uymamak hukuksal anlamda büyük sorunlar doğurur ve sorumluluklar getirir.
Sayın milletvekilleri, İç
Tüzük’ün 89’uncu maddesi “Tasarı ve teklifin tümünün oylanmasından önce, belli
bir maddesinin yeniden görüşülmesini gerekçeli bir önerge ile esas komisyon
veya Hükümet bir defaya mahsus olmak üzere isteyebilir.” hükmünü getirmiştir.
Şimdi, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Hükûmet adına yapılan talebe baktığımız zaman, işte burada,
gerekçe yok, burada…
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) –
Sizce var.
ATİLA EMEK (Devamla) – Sizce
olan her şey doğru değil, işte o yanlışları konuşuyoruz.
Değerli arkadaşlarım, şimdi
önergeler, kanun teklifleri, bu Mecliste yıllardan beri uygulanagelen İç
Tüzük’e uygun, usullere uygun veriliyor. AKP istedi diye her şeyi altüst etmek
durumunda değil bu yüce Meclis. Nerede gerekçe arkadaşlar, nerede?
KADİR URAL (Mersin) – Dilekçe
Komisyonuna gönderdiler herhâlde, Dilekçe Komisyonunda şu an.
ATİLA EMEK (Devamla) – Sayın
Başkan, şimdi İç Tüzük’ün 89’uncu maddesi bu açıklık içindeyken, Hükûmet adına
verilmiş bu metin hiçbir gerekçeyi ifade etmezken ve ihtiva etmezken bunu
işleme koymanız hâlinde açıkça İç Tüzük ihlaliyle karşı karşıya kalacağız ve
görüşülmekte olan yasa, açıkça İç Tüzük ihlalini, hukuka aykırı, Anayasa’ya
aykırı bir durumu ortaya koyacaktır ve buna da yüce Meclisimizin Başkanı olarak
siz izin verirseniz, bu hukuka aykırı durumu yaratmış olmanın sorumluluğu
içinde olacaksınız.
Değerli arkadaşlarım, İç
Tüzük’e uygun esas komisyon ve Hükûmetçe verilmiş tekriri müzakere talebi
bulunmadığına göre, Adalet ve Kalkınma Partisinin bu müzakere önerisinde
bulunması -bu koşulların- İç Tüzük’e uygun olmadığı için Genel Kurulda
görüşülmesi ve oylanması hukuken olanaksızdır. Sayın Başkanın da böyle bir
uygulamayı başlatmayacağı umudu içinde bu değerlendirmeyi yapıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, İç
Tüzük’e uygun olmayan AKP önerisinin görüşülmesi eylemli bir İç Tüzük
değişikliği sayılır. Bu da hukuken mümkün değildir çünkü İç Tüzük’ün hangi esas
ve kurallara göre değişeceği bellidir. Açıkça bir İç Tüzük ihlaliyle karşı
karşıya bulunduğumuzu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bütün
bunlar niye? Şimdi, bu vesileyle, milletin bir vekili olarak tüm Adalet ve
Kalkınma Partisi milletvekillerine soruyorum: Şu görüştüğümüz mayın yasası adı
altındaki bu yasada yap-işlet-devretle mayın temizleme karşılığı ülke
topraklarının bir başka ülkeye, yarım asırlık, o ülkenin şirketlerine teslim
edildiğinin bir örneğini gösterebilir misiniz? Vicdanlarınız rahat mı?
NURİ USLU (Uşak) – Yalan
söylüyorsun, yalan, yalan!
ATİLA EMEK (Devamla) –
Vicdanlarınız rahat mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Rahat, rahat.
NURİ USLU (Uşak) – Yalan
söylüyorsun!
ATİLA EMEK (Devamla) - Onu
aynen size iade ediyorum. Bir tane örnek göster örnek. Milletin vekilisin,
vicdanın rahat değil, vicdanın rahat değil.
NURİ USLU (Uşak) – Kanunu oku
öyle gel.
BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar…
Lütfen laf atmayın.
ATİLA EMEK (Devamla) - Onun
için, değerli arkadaşlarım, burada birileri ileride Yüce Divan sorumluluğundan
kurtulmak için böylesine bir yasal düzenlemeyi getirebilir. Bu yanlışlığa alet
olmayınız. Vicdanınızın sesini duyun. Yarın bölgelerinize, milletin huzuruna
gittiğinizde ne söyleyeceksiniz? (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, İç
Tüzük ihlalinin önemli hukuki sonuçlarının olduğuna ve Sayın Başkan, buna imkân
vermeyeceğinize inanıyor, yüce Meclise en içten sevgiler, saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Emek.
Lehte Sayın Canikli, buyurun
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Başkanlık Divanının tutumunun
lehinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
89’uncu madde çerçevesinde
tekriri müzakere talebi söz konusu. Gerçekten 89’uncu maddeye
baktığımızda bu tür önerilerin gerekçeli olması gerektiği çok net şekilde ifade
edilmiştir, bunu bütün arkadaşlarımız da konuşmacı tüm arkadaşlarımız da ortaya
koydular.
Burada sanıyorum tam olarak anlaşılamayan
ya da tartışma konusu olan husus şu: Gerekçenin şeklinin olup olmadığı
tartışması. Gerekçe herhangi bir şekil şartına bağlı mıdır?
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Ben sizden ilk defa duydum.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Yani, alışılageldiğimiz, önce madde metni yazılır, arkasında “Gerekçe:”
yazılır, bu şekilde.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Hatta gerekçeyi biz başlık altında yazarız.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Bununla ilgili olarak İç Tüzük’te ya da başka bağlayıcı herhangi bir mevzuatta
bir hüküm bulunmamaktadır, bu çok nettir. Bu sorun tamamen Türkçe ya da anlatım
kuralları çerçevesinde çözülmesi gereken bir durumdur.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Madde lafzında yoksa nereye bakarız?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Şimdi, bakın, arkadaşlarımız, aleyhte konuşan arkadaşlarımız gerekçe olmadığını
ısrar ettiler, iddia ettiler. Hep beraber okuyalım. Sayın Bakanın tekriri
müzakere talebini hep beraber okuyalım: “Görüşülmekte olan 263 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin ihale işlemlerinin değerlendirilmesi
amacıyla İç Tüzük’ün 89’uncu maddesine göre yeniden görüşülmesini arz ederim.”
GÜROL ERGİN (Muğla) – Gerekçe
değil o, amaç, amaç. Hiç mi beynin yok!
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Amaç başka, gerekçe başka.
BAŞKAN – Lütfen, arkadaşlar…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, eğer ifade şöyle olsaydı, talep şöyle olsaydı ve sadece
talep ifade edilmiş olsaydı, şöyle olsaydı metin: “Görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin İç Tüzük’ün 89’uncu maddesine göre
yeniden görüşülmesini arz ederim.” demiş olsaydı ve sadece bu ifade metinde yer
almış olsaydı, gerçekten bu itiraz haklı olurdu.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Gerekçe ayrı, amaç ayrı, Türkçeyi bilmiyor musun?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Çünkü o zaman gerekçe bu talepte yer almamış olurdu. Arkadaşlar, şunun gerekçe
olmadığı konusunda herhangi bir arkadaşımız bir şey söyleyebilir mi?
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Söyler, söyler, ben söylerim.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Şu ifade konusunda. İhale işlemlerinin değerlendirilmesi amacıyla biz bu
öneriyi veriyoruz. Gerekçemiz nedir?
KADİR URAL (Mersin) – “Amaç”
diyor zaten ya! “Amaç” diyor, “amaç.”
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
İhale işlemlerinin değerlendirilmesi amacıyla bir talep vardır, o talebin de
gerekçesi vardır. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Dolayısıyla, bu bir gerekçeli önergedir.
GÜROL ERGİN (Muğla) – Bana
bak, “gerekçe” diyor “gerekçe”, orada amaç var, amaç!
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Amaç, niyet ayrı, karıştırma!
BAŞKAN – Sayın Ergin… Sayın
Ergin…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Başkanlık Divanının tutumu doğrudur, lehindedir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Sayın Başkan, Türkçe dersi verelim…
KADİR URAL (Mersin) – “Amaç”
diyor orada, amaç, amaç!
GÜROL ERGİN (Muğla) – İlle şu
toprakları gâvura vereceksiniz!
BAŞKAN – Sayın Ergin… Sayın
Ergin…
Bir dakika arkadaşlar,
lütfen.
Şimdi, sevgili arkadaşlarım,
milletvekili arkadaşlarım, grup başkan vekili arkadaşlarımız ve onların
görevlendirdiği milletvekili arkadaşlarımız kendi gruplarının düşüncelerini
burada en güzel şekilde dile getiriyorlar. Şimdi, bunun dışında,
arkadaşlarımızın tansiyonu yükseltecek söz ve davranışlardan kaçınmasını rica
ediyorum. Lütfen… (Gürültüler)
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Çarpıtıyor! Maksat, murat, niyet, amaç gerekçede niçin olsun! Türkçeyi bilmiyorsan yapma!
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen
arkadaşlar…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan, İç Tüzük 87’de önergelerin nasıl tanzim edileceği gayet açık.
Eğer geri alınan tekriri müzakere önergeyse bunun şekli de bugüne kadar kanun
tekliflerinde, tasarılarında maddelerde verdiğimiz değişiklik önergesine uygun
olmak gerekir. Bu bir yazı Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Şimdi, düşüncemi arz
edeyim değerli arkadaşlarım: Takdir edersiniz ki bu tür önergelerde önergenin
hazırlanma şekli önergeyi verenin takdirine bağlıdır. Hükûmetin istemine dair
önergeye baktığımız zaman “İhale işlemlerinin yeniden değerlendirilmesi
amacıyla” ifadesi…
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) –
Niye yeniden değerlendiriliyor Sayın Başkan, gerekçe odur.
BAŞKAN – Müsaade eder
misiniz…
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) -
Niye yeniden değerlendiriliyor, gerekçe odur, o yok.
BAŞKAN – Müsaade eder
misiniz… Müsaade eder misiniz… Lütfen… Herkes düşüncesini
söyledi, müsaade ederseniz ben de söyleyeyim. Müsaade eder
misiniz…
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Esasa ilişkin söyleyemezsiniz Başkanım. İç Tüzük 64’te yazıyor bakın, esasa
ilişkin söyleyemezsiniz.
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Esasa ilişkin söyleyemezsiniz, 64’e bakın.
BAŞKAN – Şimdi, değerli
arkadaşlarım, şimdi, böyle bir…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkanım, Hükûmet…
BAŞKAN - Sayın Şandır,
lütfen…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Efendim, Hükûmet…
BAŞKAN – Dinledim ben sizi.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Sayın Şandır, ben
sizi dinledim, düşüncelerinizi aldım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ama
bir arzım var. Bakın, 263’ün 2’nci maddesini değiştirmeyi amaçlayan bir önerge
veriliyor. Bu önerge mi Allah aşkına! Lütfen…
BAŞKAN – Müsaade eder
misiniz. Ben düşüncelerinizi aldım, ben kendi düşüncelerimi
söylüyorum.
Şimdi…
KADİR URAL (Mersin) – Bu bir
dilekçedir Sayın Başkanım, Dilekçe Komisyonuna gitmesi lazım!
BAŞKAN – Müsaade eder
misiniz.
Değerli arkadaşlarım, böyle
bir konuyu ilk defa görüşüyor değiliz. Baktığımız zaman… Şimdi elimde bir örnek
var, müsaade ederseniz okumak istiyorum.
Sayın Şandır, istirahat
buyurunuz lütfen.
3 Temmuz 2005 tarihli oturum.
Yani geçen dönem. İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu,
görüşülmekte olan Belediyeler Kanunu nedeniyle bir tekriri müzakere yani
yeniden görüşme önergesi vermiş. Önergeyi okuyorum: “Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına…” Lütfen beni dinleyin.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Efendim, müzakere yapmıyoruz ki yani.
BAŞKAN - “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Belediyeler
Kanunu Tasarısı’nın ikinci bölümünde kabul edilen önergeler nedeniyle bu
bölümde (17-46’ncı madde) yeniden düzenleme ihtiyacı doğduğundan İç Tüzük’ün
89’uncu maddesi gereğince bu bölümün yeniden görüşülmesi için gereğini arz
ederim.”
ŞENOL BAL (İzmir) – Olabilir,
bir kere hata yapılmış.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bir
yanlışı örnek göstererek ikinci bir yanlış yapılır mı! Dikkatinizden
kaçmışsa biz ne yapalım!
BAŞKAN – İşte içinde
gerekçesi. İşte burada da gerekçesi içinde.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkan, onunla ilgili bir tartışma açılmış mı?
BAŞKAN – Değerli
arkadaşlarım, daha evvelki uygulamalara da baktığımız zaman benim düşündüğüm ve
uygulamamız doğrultusunda uygulamalar olduğunu görmekteyiz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Suimisal misal olmaz Başkanım.
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Şandır, bir
dakika…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Ama
yani bu tavrınızda ısrar ederseniz doğru olmaz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Ben doğru yaptığımı
zannediyorum.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Sayın Başkan, saygın Meclisin Başkanısınız, tutumunuzu eleştiriye açmayın.
BAŞKAN – Açılabilir de.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) -
Sayın Başkanım, maksat, murat, amaç ayrı şeydir, gerekçe ayrı şeydir. Bunu
yazın lütfen. (AK PARTİ sıralarından “Otur yerine!” sesleri)
AHMET YENİ (Samsun) – Otur
yerine!
BAŞKAN – Sayın Bakan, Sayın
Durmuş, geçmiş örnekler verdim size, geçmiş örnek okudum ben size.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) -
Türkçede maksat, murat, amaç, gerekçede olmaz. Yapmayın! Başkanlık makamını
tartışılır hâle getirmeyin.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bu
önerge usulüne uygun değil Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Değerli
arkadaşlarım, benim tutumum İç Tüzük’e uygundur.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Burada Danışma Kurulu raporu yok Sayın
Başkan. 89’a göre Danışma Kurulunun raporu olması lazım.
BAŞKAN - 89’uncu maddesine
göre…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın,
91’de Danışma Kurulu karar vermediği zaman Genel Kurula gelebiliyor ama 89’da
yok.
BAŞKAN - Hükûmetin İç
Tüzük’ün 89’uncu maddesine göre bir görüşü var, o görüşü okutuyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, burada Danışma Kurulu kararı olması lazım. Danışma Kurulu kararı
olmadan getiremezsiniz.
BAŞKAN – Lütfen yerinize
oturun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sayın Başkanın görevi belli oldu, onun için gelmiş Sayın Başkan.
VI.- ÖNERİLER
(Devam)
B) Başkanlık Önerileri
1.- Hükûmetin,
263 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin ihale işlemlerinin
değerlendirilmesi amacıyla İç Tüzük’ün 89’uncu maddesine göre yeniden
görüşülmesine ilişkin talebinin, Danışma Kurulunda görüş birliğine
varılamadığından, Genel Kurulun onayına sunulmasına ilişkin Başkanlık önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Cumhuriyeti Devleti
ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak
Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısının 2
nci maddesinin, İçtüzüğün 89 uncu maddesi uyarınca, Genel Kurulda yeniden
görüşülmesine dair Hükümetin talebi Danışma Kurulunda görüşülmüş, ancak görüş
birliğine varılamamıştır. Bu nedenle Hükümetin talebinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ve teklif ederim.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Gerekçe! Gerekçe!
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanının görüşü bilgilerinize sunulur.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Gerekçeyi okuyun.
BAŞKAN – Gerekçe içinde var
arkadaşlar.
Şimdi de Hükûmetin bu
konudaki istemini okutup oylarınıza sunacağım. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler, MHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
Lütfen… Lütfen…
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Böyle olmaz Başkanım! Emrivaki yapıyorsunuz, emrivaki yapamazsınız.
BAŞKAN – Hayır emrivaki
yapmıyorum. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Böyle bir şey yok!
BAŞKAN - Lütfen…
Sevgili arkadaşlarım,
uygulamada size örnek verdim, bir yanlışlık yok benim tutumumda.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Gerekçesi olmayan önergeyi oylayamazsınız.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Doğru değil. Sayın Başkanım, eğer kanun tekliflerinde de tasarılarında da böyle
önerge kabul eder misiniz?
BAŞKAN - Lütfen… Lütfen…
28/5/2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin; ihale işlemlerinin değerlendirilmesi
amacıyla, İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre yeniden görüşülmesini arz ederim.
Vecdi
Gönül
Millî
Savunma Bakanı
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sayın Başkanım, lütfen, 64’e aykırı davranıyorsunuz. Esasa ilişkin görüş
belirtiyorsunuz. Siz esasa ilişkin görüş belirtemezsiniz. Siz yönetmediğiniz
için unutmuşsunuz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmetin istemini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. (CHP
ve MHP sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Böyle bir oylama olur mu? Başkanı demokrasiye uymaya davet ediyorum.
BAŞKAN - Bu istem, sırası
gelince yerine getirilecektir. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler, sıra
kapaklarına vurmalar)
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
16.27
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma Saati: 16.46
BAŞKAN: Köksal TOPTAN
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 98’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince sözlü
soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Oylama yapılmamıştı Başkan daha.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Şu anda İç Tüzük’ü çiğniyorsunuz.
BAŞKAN - 1’inci sırada yer
alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk
Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı
Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında
Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı
Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında
Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Geçen birleşimde tasarıya
yeni geçici madde eklenmesine ilişkin Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç ve
arkadaşları tarafından iki önerge verilmişti, bunlardan ilkinin oylamasında
kalınmıştı. Şimdi Komisyon ve Hükûmetin katılmadığı gerekçesinin açıklandığı
önergeyi hatırlamak için…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bir dakikanızı rica
ediyorum lütfen.
…tekrar okutup oylarınıza
sunacağım.
Yoklama yapacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı yasa tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ederiz.
Kamer
Genç (Tunceli) ve arkadaşları
Geçici Madde 1- Bu kanunun 3.
maddesinde belirtilen taşınmazların yükleniciye tesliminden itibaren 5 yıl içinde
temizlenmediği takdirde idare sözleşmeyi feshetmeye yetkilidir.
III.- YOKLAMA
(MHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN – Önergenin
oylamasından önce bir yoklama talebi var. Şimdi bu talebi yerine getireceğim.
Arkadaşları tespit ediyoruz:
Sayın Şandır, Sayın Günal, Sayın Çakmakoğlu, Sayın Korkmaz, Sayın İnan, Sayın
Ertuğrul, Sayın Özensoy, Sayın Orhan, Sayın Akkuş, Sayın Asil, Sayın
Serdaroğlu, Sayın Bulut, Sayın Akçay, Sayın Yunusoğlu, Sayın Sipahi, Sayın
Uslu, Sayın Durmuş, Sayın Tankut, Sayın Varlı, Sayın Nalcı.
Yoklama için üç dakikalık
süre veriyorum. Yoklama pusulası gönderecek arkadaşlarımın salondan
ayrılmamalarını rica ediyorum. Yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın Gülle burada
mı? Burada.
Sayın Ergezen? Burada.
Değerli arkadaşlarım,
toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca
Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun
Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/543) (S. Sayısı: 263) (Devam)
BAŞKAN – Sayın Genç ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Bu önergeden sonra altı
önerge daha var geçici madde ihdasına dair. Onların işlemine başlayacağız.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Bozdağ.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, işleme başlamadan önce bir itirazımız var. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Arkadaşlar, bir
dakikanızı rica ediyorum, lütfen… Duyamıyorum.
Buyurun.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, 4’üncü maddenin görüşmesi tamamlandı, geçici madde ihdasına ilişkin
dün iki tane önerge verildi. Meclis Başkanlığı da, okuyorum: “…92’nci
Birleşiminde, tasarının 4’üncü maddesi kabul edilmişti. Şimdi tasarıya yeni geçici
madde eklenmesine ilişkin iki adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım.” diyor ve önergenin birini okutuyor işleme alıyor ve burada
görüşmeleri yapılıyor. Şu anda da oyladığımız önerge bu önerge. Siz de, oturumu
açarken “İki adet önerge vardır.” diye başladınız ve dün işlemi yarım kalan
önergeyi oylattınız. Dolayısıyla, önergelerin görüşülmeye başlamasından sonra,
Meclisin bugüne kadar yaptığı bütün uygulamalarda, yeni önerge verilmesi mümkün
değildir Sayın Başkanım. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Bize
söylüyor.
BAŞKAN – Bana söylüyor Sayın
Mengü. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI
(Ankara) – Özel görüşme mi yapıyoruz!
BAŞKAN - Bir dakika efendim.
Buyurun.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, onun için, iki önerge dışında kalan önergeleri Başkanlık Divanı
işleme koyamaz efendim.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) –
Anlamıyoruz ki.
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI
(Ankara) – Duymadık.
BAŞKAN – Şimdi, değerli
arkadaşlarım…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Özür dileriz, artık aracılığınızı da şüpheyle karşılamaya başladık. Bizzat
kendisinden duymak istiyoruz.
BAŞKAN - Ee, herkesi kürsüye
getirirsek bunun altından kalkamayız arkadaşlar.
Sayın Bozdağ özetle diyor ki…
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
Bir dakika…
Sayın Bozdağ diyor ki: “Geçen
oturumda iki önerge olduğunu söylediniz, siz de bu oturumun başında bunu teyit
ettiniz. Şimdi, ‘altı önerge daha var’ diyorsunuz.” “Bu beş tane önergeyi
işleme alamazsınız.” diyor şimdiye kadarki uygulamaya göre.
Benim kanaatime göre şöyle
bir farklılık var: Normal…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Sayın Bozdağ ne diyor Sayın Başkanım?
BAŞKAN - Müsaade eder misiniz
arkadaşlar.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Kapalı görüşme mi yapıyoruz Sayın Başkan?
BAŞKAN - Şimdi, sorun kaldı
mı? Ben izah ettim.
Sayın Durmuş bakanım,
olmuyor.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Sayın Başkanım, bizim önergelerle ilgili konuşurken “oylamayın” derken biz
duymuyorsak, siz ikiniz aranızda hallederseniz, bizi halletmiş olmuyor musunuz?
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Efendim, bu
Parlamentonun… Rica ediyorum…
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Ben de rica ediyorum.
BAŞKAN – Siz çok tecrübeli
bir arkadaşımızsınız. Şimdiye kadar Genel Kuruldaki bu kabil talepler böyle
görüşülür, böyle konuşulur. Grup başkan vekili arkadaşlarımın hepsi –diğer-
Grup Başkan Vekili arkadaşımızın söylediğini duyuyor. Rica ediyorum… Çok rica
ediyorum…
Şimdi, burada maddelerle
ilgili bir önerge olsa, gelen önergeler, bildiğiniz gibi yediyle tahditli olarak önce okutuluyor, tümü okutuluyor, sonra
aykırılık sırasına göre işleme alınıyor. Şimdi, burada böyle bir durum söz
konusu değil. O nedenle tek tek işleme almak, görüşmek, kabul etmek yahut
reddetmek durumundayız. O nedenle uygulamamızda bir yanlışlık yoktur.
Şimdi ikinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı yasa tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ederiz.
|
Kamer Genç |
Tayfun İçli |
Orhan Ziya Diren |
|
Tunceli |
Eskişehir |
Tokat |
|
Recai Birgün |
Gürol Ergin |
|
|
İzmir |
Muğla |
|
Geçici madde 1- Bu kanunun 3.
maddesi uyarınca 44 yıllığına kendisine bırakılan arazileri sürenin sonunda
arazileri kullanmaya elverişli ve içinde taşınmaz için tehlike teşkil
edebilecek hiçbir yapı bırakmadan koşulsuz ve bedelsiz olarak teslim etmek
zorundadır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Genç, konuşacak
mısınız?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurunuz.
Süreniz beş dakikadır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; benim önergem, hani araziyi veriyorlar ya kırk
dört yıllığına bir yabancı veya yerli şirkete, diyoruz ki hiç olmazsa bu kırk
dört yıl içinde bu araziyi veriyoruz bunlara, kırk dört yıl içinde öyle tabii
işlemler yapacak ki artık Türkiye sınırını kapatacak, büyük tesisler yapacak. Orada ne
yaptığı belli değil. Diyecek ya “Ben
burada mayın temizliyorum.” Hiç olmazsa kırk dört yıllığına…Aslında
hayalî bir şey düşünüyoruz, kırk dört yıl sonra teslim edilir mi, edilmez mi?
Kırk dört yıl sonra da teslim ettiği zaman araziyi aldığı gibi, yani tarıma
elverişli bir şekilde, üzerinde arazinin kullanılmasını engelleyecek hiçbir
tesis bırakmadan devlete teslim etmek zorundadır, hiçbir bedel de talep
etmeden. Yani bir nevi bir şey teslim ediyorsunuz birisine ve bu teslimin
süresinin sonunda da “Efendim, ben şunu yaptım bedel talep edeceğim, şunu
yaptım talep edeceğim.” dememesi lazım, yani bunun enine boyuna düşünülmesi
lazım. Böyle bir geçici madde eklenmesi için verdim. Ama
tabii, kanun hakikaten çok rahatsız edici bir kanun.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, Türkiye'nin birçok bölgesinde mayın vardır; benim Tunceli’de
var, Bingöl’de var, Elâzığ’da var, yani silahlı eylemlerin olduğu her yerde
mayın var. Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti devletine düşen: Evvela bir mayın
temizleme şirketi kurmak zorunda. Yani şimdi burayı veriyorsunuz da, farz
edelim İsrail şirketi…Deniliyor da verilir mi verilmez
mi bilmiyorum. Şimdi ne yapacağız, yani yarın her ildeki silahlı eylemler
bittiği zaman “Gelin, şunu bir yabancı bir ülke… Bilmem Tunceli’deki, bilmem
Ağrı’daki, bilmem Van’daki mayını temizleyelim.” mi diyelim? Türkiye
Cumhuriyeti devleti büyük bir devlet. Evvela, yani şimdi bu işi bence
Silahlı Kuvvetlere vermek lazım veya Silahlı Kuvvetlere yan bir kuruluş kurmak
lazım. Bu mayın temizleme işi Türkiye'nin ciddi bir meselesi. Bunu hiç olmazsa…
Yani burada Tayyip Bey diyor
ki: “Bunların beyinleri mayınlı.” Böyle bir şey yok. Türkiye
Cumhuriyeti devleti bir devletse bu devletin evvela kendi görevini bilmesi
lazım. Eğer iktidar etme gücünü bulmuyorsanız siz, birileri,
iktidardakiler kendilerinde, bırakın şu iktidarı, bu iktidarı devam ettirecek
insanlar var. O bakımdan, burada bence çok önemli bir karar vermek zorundayız.
Hiçbir surette… Yani sınırdaki mayın dışında Türkiye'nin her yerinde mayın var,
bunu her yerde temizleyecek yeterli, aslında, teknoloji gelişmiş Türkiye’de.
Geçen gün ARGE’de çalışan bir vatandaş “Biz mayın temizleme makinesini
yapıyoruz.” diyor. Şimdi, bir tane emekli albay “İşte,
bana şu kadar asker verin ben temizleyeyim.” diyor, Tayyip Bey küplere biniyor.
Yani başbakan makamında oturan bir kişi, bir vatandaş böyle dedi diye bu kadar
da konuşmaz. Yani bence Tayyip Bey’in ciddi bir dinlenmeye ihtiyacı var. Her
şeye kızıyor, ondan sonra, köpürüyor. Ya, şimdi, arkadaşlar, belli bir makamda
olan insanların çok sabırlı olması lazım, çok dayanıklı olması lazım, çok hoşgörülü
olması lazım. Böyle bir şey olur mu yani? Efendim, onu geliyor, suçluyor; bunu
geliyor… Hele grupta bu kanuna karşı çıktığımız için bize söylenmeyen laf
kalmadı. E, şimdi biz söylediğimiz zaman, siz niye o zaman kızıyorsunuz? Bizim
beyinlerimiz öyle mayınlı falan değil. Biz Türkiye Cumhuriyeti devletinin
menfaatini düşünüyoruz. O bakımdan, bu kanunun öncelikle bu yönüyle
yönlendirilmesi lazım ve her hâlükârda Türkiye Cumhuriyeti devletinde mayın
temizlemek için bir birim oluşturulmalıdır. Bunun için gerekli olan ödenek -ne
kadarsa- verilmelidir ve buna Türkiye'nin neresinde başlanacaksa başlamak
lazımdır. Yoksa böyle bir kanun çıkararak bunu halledemeyiz.
Bizim anladığımız kadarıyla,
Tayyip Bey bu kadar hiddetli olduğuna göre, bu, perde arkasında bir yabancı
şirketle anlaşmıştır. İşte, İsrail de olabilir, hatta o “one minute” midir,
nedir, o olaydan sonra bu işlerin organize edildiği meselesi ortaya çıkıyor.
Dolayısıyla, bunları birileri, yöneticiler, birtakım insanlara söz verebilir
ama sizler parlamentersiniz, benliğinize sahip insanlarsınız, kişisel iradeniz
var. Dolayısıyla ülkenin menfaatini düşünmek zorundasınız. Bugün Tayyip gider,
başkası gelir; Ahmet gider, Mehmet gelir; onlar önemli değil ki. Yani, biraz
vicdanlarımızın sesini dinleyerek bazı meseleleri halletmemiz lazım. O
bakımdan, yani birileri böyle istiyor diye bu kanunu böyle çıkarmamamız lazım.
Şimdi, Sayın Başkanın biraz
önceki uygulaması da hatalı. Bakın, sayın milletvekilleri…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Genç, bitirin
lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi,
bakın, dün 89’uncu maddeye ilişkin olarak öneriyi AKP Grubu getirdi. Biz karşı
çıktık, dedik ki: “Kardeşim, bu tekriri müzakereyi isteme, İç Tüzük’e göre ya
komisyondadır ya Hükûmettedir. AKP Grubu olarak sen ne hakla bunu burada talep
ediyorsun?” Neyse, ondan döndüler, bugün Meclis Başkanı getiriyor.
Şimdi, arkadaşlar, 89’uncu
maddeye göre tekriri müzakere kararı alınabilmesi için Danışma Kurulu kararı
şart. Bazı hâllerde Danışma Kurulu… Mesela, İç Tüzük’ün 91’inci maddesinin
birinci fıkrasında -temel kanunlarda- bir kanunun temel kanun olabilmesi için
“Danışma Kurulu kararı alınması lazım.” diyor ama son fıkrasında da “Eğer
Danışma Kurulu bu konuda karar vermezse Türkiye Büyük Millet Meclisi bu konuda
karar verir.” diyor. Bakın, burada açık, istisnayı getiriyor ama Sayın Başkan,
89’uncu maddede böyle bir istisna yok. Yani, tekriri müzakere çok ciddi bir
meseledir, bence uygulamanız yanlıştır; her hâlükârda Danışma Kurulunda karar
alınmadıkça tekriri müzakereyi getirip Parlamentoda oylayamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani,
bir şey yapılıyorsa doğru yapılması lazım.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim,
karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Peki.
Hükûmetin ve Komisyonun
katılmadığı, gerekçesini Sayın Genç’in izah ettiği önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul
edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı kanun tasarısının 4. maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici
maddenin eklenmesini arz ve talep ederiz.
|
Mehmet Günal |
H. Hamit Homriş |
Nevzat Korkmaz |
|
Antalya |
Bursa |
Isparta |
|
M. Akif Paksoy |
Şenol Bal |
Yılmaz Tankut |
|
Kahramanmaraş |
İzmir |
Adana |
|
Mustafa Enöz |
Abdülkadir Akcan |
|
|
Manisa |
Afyonkarahisar |
|
Geçici Madde: İhale sonucu
mayın temizleme işini üstlenen firma 5 yıllık süre içerisinde mayınları temizleyemediği
takdirde, zaman aşımında mücbir sebepler olup olmadığına Bakanlar kurulu karar
verir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Katılmıyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Günal konuşacak efendim.
BAŞKAN – Sayın Günal,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
gerçekten, bu tavır karşısında ben fazla söyleyecek söz bulamıyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) –
Söyleme o zaman!
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Söz
söyleme konusunda mahir olduğumu siz de biliyorsunuz, onun için şaşırdınız ama
maalesef ben bile şaşırıyorum bu tavırdan dolayı. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar,
dinleyin..
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Başta, değerli arkadaşlarım, sizlerin de bu konuda hassas olduğunuzu biliyorum, ki Sayın Başbakanın sizi defalarca uyardığını da
biliyorum, ki o uyarının üzerine bugün Sayın Başkanımızın bizi
şereflendirdiğini de görüyorum, hissediyorum; kendisine teşekkür ediyorum, hoş
geldiniz diyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Kime söylüyorsunuz Mehmet Bey?
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Sayın Başkanımıza.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Ama duymuyor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bu
işin önemini gerçekten hep beraber gösteriyorsunuz ama Türkiye Cumhuriyeti
devleti bir hukuk devletidir; kurumları, kuralları vardır; yasaması, yürütmesi,
yargısı vardır. Sadece bir iktidar tahakkümü altında, çoğunluğun azınlığa
tahakkümü diye bir şey olamaz. Bize mektepte öğretilen kuvvetler ayrılığı diye
bir şey vardır. Bugün maalesef zaten yürütme, yasamayla iç içe girmiş durumda ve
yargıyı da işimize gelmediği zaman maalesef tahakküm altına alma girişimlerimiz
devam ediyor.
Arkadaşlarımız soruyor: Neden
böyle gerilimli oturumlar yaşanıyor? Neden?
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) –
Çarptırmalardan!
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Kimin çarptırmasından?
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) –
Sizin!
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Sayın Başbakanın dünkü konuşmasından ben size satır başları okuyayım o zaman,
kim nereyi çarptırıyormuş beraber karar verelim. Bakın, birer tane cümle
okuyayım, size söyleyeyim: “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak
tehlikelidir.” Yorumunu size bırakıyorum.
MUSTAFA CUMUR (Trabzon) – Tam
sizi tarif ediyor!
MEHMET GÜNAL (Devamla) -
“Kamu İhale Kanunu nedir bilmiyor. Bizim iktidarımız her ihalesini şeffaf
yaptı.” Sayın Başbakan, bu kanun tasarısı Kamu İhale Kanunu’nun dışına çıkmak
için getirildi. (MHP sıralarından alkışlar)
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Haberi yok!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
O kadar biliyor!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – “Bu
sınırsız muhalefeti alkışlıyorum.” demiş. “Bu sınırsız hayal gücünü, memleketin
hayrına değil de komplo teorilerine…” Bizim hayalimiz büyük Türkiye hayalidir,
topraklarımızın başkasına verilmesi değildir. Sizin hayallerinizi biliyoruz,
kuş gribinden sonra suni yumurtaları çıkaracak bizim hayalimiz yok maalesef!
(MHP sıralarından alkışlar) Şimdi, diyor ki Sayın Başbakan: “Tasarıya bir
seçenek daha koyuyoruz, Millî Savunma Bakanlığının da yaptırması imkânını
getiriyoruz.” Neden o seçeneğe “sadece” koymuyorsunuz o zaman? Baştan beri
söylüyoruz. Önerge verdik, “Gelin, bunu sadece mayın temizleme ihalesi
yapalım.” dedik. Sayın Başbakan diyor ki: “Meselenin üzüm yemek olmadığı açık,
bunların derdi bağcıyla.” Evet, derdimiz bağcıyla. Eğer bağcı üzümün sahibine
ihanet edip o üzümü başkasına peşkeş çekiyorsa bağcıyla da derdimiz olur! (MHP
sıralarından alkışlar)
Diyor ki Sayın Genelkurmay
Başkanlığıyla ilgili olarak: “Söz konusu bölgede mayın temizleme faaliyetleri
yürütülüyordu, bizimle hemfikir oldular.” Nasıl hemfikir oldular? Sayın
Genelkurmay Başkanıyla görüştükleri zaman ne denmiş, merak ediyorum. Sonraki
konuşmamda, eğer bu arada cevap gelmezse, ben size o zamanki Genelkurmay İkinci
Başkanının, şimdiki Genelkurmay Başkanının ne söylediğini söyleyeceğim
birazdan.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Şimdi söyle.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Mayınları temizleyemem mi demiş, yoksa…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Söyle, söyle, şimdi söyle.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ben
sizden bekleyeceğim, şimdi size de söz düşecek.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Hayır, söyle.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Şimdi, mayın meselesi üzerinden…
BAŞKAN – Lütfen, laf atmayın
arkadaşlar.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Şimdi, diyor ki Sayın Başbakan: “CHP ve MHP’nin…”
ALİ KOYUNCU (Bursa) – Para
vermediniz. Niye para vermediniz?
BAŞKAN – Lütfen…
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Sizin
dikkatinize sunuyorum, bakın vicdanlarınıza sunuyorum: “CHP ve MHP’nin monşer
eskilerinin İsrail karşısında haklı duruşumuzdan nasıl rahatsızlık duyduklarını
bu millet açıkça gördü.” diyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Aynen öyle oldu.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Hadi
bir tane daha duruş göster, buna da “one minute” de -ben kaç defa söyledim-
görelim bakalım o haklı duruş nasıl devam ediyor.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Gene göreceksin.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Hem
“one minute”un bedelini ödeyeceksiniz hem de konuşmada gelip diyeceksiniz ki:
“İsrail karşısındaki haklı duruşumuz…”
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Gene göreceksin.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Nasıl duruyorsunuz? Kime karşı duruyorsunuz?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Devredilmedik ne kaldı? Nasıl göreceğiz?
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Değerli arkadaşlarım, ve en son Sayın Başbakan diyor
ki: “Mayın meselesi üzerinden şahsıma, partime ve de Hükûmetime yönelik bir
kampanya başlatıldığını herkes görmek zorundadır ancak tarih bu kampanyaya alet
olanları, su taşıyanları unutmayacak.” Medyaya da tehdit var, arkasını
okumuyorum tam, bunları da yazıyorlar, haklı getiriyorlar. Sayın Başbakan
sizleri tehdit edebilir, kapalı toplantılarda baskı altına alabilir, medyayı
tehdit edebilir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sen kendi grubunu söylüyorsun.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Onların birtakım ekonomik işleri vardır. Milliyetçi Hareket Partisi Grubunu
hiçbir şekilde tehdit edemez. “Otur oturduğun yerde.” demiş. Biz oturmuyoruz.
(MHP sıralarından alkışlar) Eski bir komutana da…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Bitirin Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Bitiriyorum Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Biz o tehditlere
aldırmıyoruz. Biz ettiğimiz yemine sadık kalarak, bu teslimiyetçi anlayışa
“dur” demek üzere bildiklerimizi söylemeye devam edeceğiz çünkü biz başka
yerlerden talimat almıyoruz. “İsrail’i nereden çıkarıyorsunuz?” diyor. Ne işi
var İsrail Büyükelçisinin tam da bunun tartışıldığı dönemde Urfa’da…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Buraya sor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - …ve
bugün de Mecliste.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bu
tarafa sor.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Bundan da mı şüphelenmiyorsunuz? Meclis bahçesinde bir İsrail Büyükelçisi!
BAŞKAN – Lütfen…
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Değerli arkadaşlarım, biz teslimiyetçi değil…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bu
tarafa sor.
BAŞKAN – Sayın Elitaş,
lütfen.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Biz
teslimiyetçi değil, milliyetçiyiz. Biz Soros’un çocukları değil, Toros’un çocuklarıyız.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Günal.
Hükûmetin ve Komisyonun
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı kanun tasarısının 4. maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici
maddenin eklenmesini arz ve talep ederiz.
|
H. Hamit Homriş |
Şenol Bal |
Nevzat Korkmaz |
|
Bursa |
İzmir |
Isparta |
|
M. Akif Paksoy |
Mustafa Enöz |
Mehmet Günal |
|
Kahramanmaraş |
Manisa |
Antalya |
|
Abdülkadir Akcan |
Yılmaz Tankut |
Ali Uzunırmak |
|
Afyonkarahisar |
Adana |
Aydın |
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Sayın
Başkanım…
“Geçici Madde:
Bu kanunun 4. maddesi
gereği…”
BAŞKAN – Sayın Mengü duyamıyorum.
Şuraya gelebilir misiniz?
“…Maliye Bakanlığı’nca 4734
sayılı kanun hükümlerine tabi olunmaksızın…”
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Sayın
Hatip, İsrail Büyükelçisinin tam bu mayın tasarısı görüşülürken buraya
geldiğini söyledi.
BAŞKAN – Nereye?
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) –
Meclise.
BAŞKAN – Hayır, yok canım.
“…danışmanlık hizmeti alınmasına karar
verilmesi durumunda şartname hazırlanmasında Kamu İhale Kurumu’nun görüşü
alınır.”
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sayın Başkan, hangisini dinleyeceğiz?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Sayın Başkanım…
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Başkanım, affedersiniz… Bir saniye… Önergeyle ilgili hiçbir şey duyamadık.
KADİR URAL (Mersin) – Bir
daha okur musun?
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sayın Başkanım, bir şey anlamadık.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
O okumayla bir şey anlaşılmıyor. Lütfen daha yavaş okusun.
BAŞKAN – Önergeyi bir daha
okutayım, bir dakika...
Önergeyi tekrar okutuyorum
arkadaşlar:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı kanun tasarısının 4. maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici
maddenin eklenmesini arz ve talep ederiz.
|
H. Hamit Homriş |
Şenol Bal |
Nevzat Korkmaz |
|
Bursa |
İzmir |
Isparta |
|
M. Akif Paksoy |
Mustafa Enöz |
Mehmet Günal |
|
Kahramanmaraş |
Manisa |
Antalya |
|
Abdülkadir Akcan |
Yılmaz Tankut |
Ali Uzunırmak |
|
Afyonkarahisar |
Adana |
Aydın |
Geçici Madde:
Bu kanunun 4. maddesi gereği
Maliye Bakanlığı’nca 4734 sayılı kanun hükümlerine tabi olunmaksızın
danışmanlık hizmeti alınmasına karar verilmesi durumunda şartname
hazırlanmasında Kamu İhale Kurumu’nun görüşü alınır.
BAŞKAN – Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi mi
okutayım?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Şenol Bal konuşacak.
BAŞKAN – Sayın bal,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
sesimize kulak vermenizi, bizi dinlemenizin çok önemli olduğunu buradan ifade
etmek istiyorum. Bizi neden dinlemelisiniz? Bizi, bastırılmış, örtülmüş ve
karartılmış vicdanlarınızın sesini duymak için dinlemelisiniz! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) –
Sayın Başkan, geri alsın lütfen.
BAŞKAN – Sayın Bal… (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Sayın Bal, bir dakika…
ŞENOL BAL (Devamla) – Sayın
milletvekilleri… (AK PARTİ sıralarından “Otur yerine!” sesleri)
BAŞKAN – Lütfen… (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Lütfen arkadaşlar… (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) –
Geri alın lütfen! (AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Müsaade eder
misiniz…
ŞENOL BAL (Devamla) – Sayın
milletvekilleri…
NECAT BİRİNCİ (İstanbul) –
Oturun yerinize lütfen!
(AK PARTİ sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, MHP sıralarından gürültüler)
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Ayıp oluyor!
BAŞKAN – Lütfen…
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Sayın
Başkanım, sözünü geri alsın!
(AK PARTİ ve MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Ama müsaade eder
misiniz…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan, ayıp oluyor!
BAŞKAN - Bir dakika…
ŞENOL BAL (Devamla) – Size oy
verenlerin sesini duymak için… (AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Kes
sesini!
BAŞKAN – Sayın Bal...
ŞENOL BAL (Devamla) –
…fikirlerini ve düşüncelerini duymak için…
BAŞKAN – Sayın Bal...
ŞENOL BAL (Devamla) – …bizi
dinlemelisiniz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma saati:
17.13
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.32
BAŞKAN: Köksal TOPTAN
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkanım, yerimden bir söz alabilir miyim?
BAŞKAN – Bir dakikanızı rica
edeyim.
…Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 98’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
263 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Hükûmet ve Komisyon yerinde.
İzmir Milletvekili Sayın
Şenol Bal ve arkadaşlarının önergesi üzerinde konuşma yapıyorduk. Sayın Bal’ı
konuşmasını tamamlamak üzere kürsüye davet etmeden önce, Sayın Şandır yerinden
bir beyanda bulunmak istiyor.
Buyurun Sayın Şandır.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın
Başkan, öncelikle Şenol Bal’ı bir özür dilemeye davet eder misiniz lütfen.
BAŞKAN – Müsaade eder
misiniz...
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
O, vicdanları kararmış olanları kastetmişti.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkanım… Ses gelmiyor Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kürsüye buyurun
Sayın Şandır.
VIII.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, MHP Grubunun konuşmacılarının konuşmalarında
hakaret kastı olmadığına
ve bir bayan milletvekilinin üzerine yürünmesini kınadığına
ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok
teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri,
tabii ki tansiyonu yüksek bir görüşme yapıyoruz. Biz bu kanuna muhalefet
edeceğimizi her defasında ifade ediyoruz ve muhalefet etmenin imkânlarını
kullanıyoruz. Şuna inanmanızı istiyoruz, şunu bilmenizi istiyoruz: Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak hiçbir milletvekilimin Genel Kurula veya burada
bulunan hiç kimseye hakaret kastı yoktur. Bunu lütfen kabul ediniz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI
(Ankara) – Bırak, nasıl anlarlarsa anlasınlar!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Kastı aşan beyanlar olabilir, bunu geriye almak mümkün ama bir bayan
konuşmacının üzerine grubunuzun yürümüş olmasını da kınıyorum doğrusu! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Böyle bir şey olmaz! Yani bu Meclisin
çalışmasından hepimiz sorumluyuz.
MEHMET TUNÇAK (Bursa) – Yürümedik
Sayın Başkanım, yürüme yok ama.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Sayın milletvekilleri, tekrar ifade ediyorum: Milliyetçi Hareket Partisinin hiç
kimseye hakaret kastı yoktur, bunu ciddiye alın, bunu önemseyin ama kastı aşan
bazı şeyler olursa buna karşı da bu tür tepkileri, karşı tepkilerin de
geleceğini varsayarak ortaya koyun.
Sayın milletvekilimizin
söylediği hadise, bu konuda AKP Grubu milletvekillerinin bu ısrarını baskı
altına alınmış bir vicdan yansıması olarak görüyor ve size bunu ifade ediyor.
Bunun neresinde hakaret var? Lütfen, lütfen söyleyiniz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Şandır… Bir
dakika arkadaşlar…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Sayın Başkanım, Genel Kurul
çalışma düzenini temin etmek sizin göreviniz. Sayın
milletvekilimizin sözünün kesilmesine ve bu türde bir muameleye muhatap
olmasını üzüntülerimle karşılıyorum, bunun engellenmesini de talep ediyorum.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Şandır.
AHMET YENİ (Samsun) – Hakaret
ne oldu?
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Hakaret yok ki.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Bozdağ,
buyurun.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, müsaade ederseniz birkaç cümle söylemek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Neye göre söz verdiniz Sayın Başkan? Neye göre söz istedi?
BAŞKAN – Müsaade ederseniz onu ben takdir
edeyim. Sayın Şandır’a niye verdiysem, onu da o nedenle veriyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Gerekçesini belirtecek, o yüzden. Öğrenmek istiyorum.
8.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Meclis çalışmalarında milletvekillerinin belirli
bir üslup ve usulle konuşmaları gerektiğine ilişkin açıklaması
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri, tabii önemli bir konuyu müzakere ediyoruz.
Önemli bir konuyu müzakere ediyoruz. Burada dört haftadır tartışıyoruz.
Katılanlar kendi lehine olan görüşleri ifade ediyorlar, katılmayanlar ona göre
görüşlerini ifade ediyorlar, bizi dinleyen milletimiz ve kamuoyu da burada
kendi adına bir değerlendirme yapıyor kim doğru kim eğri, buna göre bir
değerlendirme yapacaktır; bu bir. (MHP ve CHP sıralarından gürültüler)
Biz, Meclis çalışmalarını
birbirimize karşı iyi niyetle, belirli bir üslup ve usulle sürdürdüğümüz
takdirde burada olumlu ve verimli sonuçlar alma imkânımız olabilir. Ama eğer
biz burada eleştiri sınırlarını aşan birtakım üslupları buraya getirip
koyduğumuzda insanların da bir sabrı vardır, bir noktaya kadardır.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) –
Aynı şeyi sen söylüyorsun Başkan!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Eğer siz o sabrı taşırdığınızda burada bir
sağlıklı bir çalışma ortamını bulamayız. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sayın milletvekillerine “edepsiz” diyorsun!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ben bütün milletvekili arkadaşlarımıza, bütün
milletvekili arkadaşlarıma…
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sabrı taşıran sizsiniz. Sabrı taşıran sizsiniz.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
…bütün, bütün milletvekili arkadaşlarıma ben şunu söylüyorum… (MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen… Oturur musunuz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Milletvekillerini tehdit ediyor…
BAŞKAN – Lütfen oturun.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Biz
her türlü eleştiriyi yapalım. Her türlü eleştiriyi yapalım… (MHP sıralarından
gürültüler)
KADİR URAL (Mersin) – Bekir
Bozdağ, AKP Grubunda konuşmuyorsun, Genel Kurulda konuşuyorsun.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - …her
türlü konuşmayı yapalım ama birbirimizi saygıyla dinleyelim, eleştirilerimizi
de saygıyla yapalım.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Söylediklerine sen uy…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bu
Meclis buna fazlasıyla layıktır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar…
Sayın Akcan… Sayın Akcan… Rica ediyorum.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, aleni tehdit ediyor varlığınızda, buna nasıl
müsaade ediyorsunuz? (MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Kimse kimseyi tehdit
edemez burada, hiç kimse hiç kimseyi edemez. (MHP sıralarından “Tutanaklara
bakın.” sesleri) Bakarım… Bakarım… Sayın Akcan, bakarım. Lütfen… Lütfen…
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Sayın Başkanım, ben sakinim, cevap vereyim tehdide.
X.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı
Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında
Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263) (Devam)
BAŞKAN – Sayın Bal, sizi
konuşmanızı tamamlamak için kürsüye davet ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Ancak, Sayın Bal,
konuşmanızda şöyle demişsiniz: “Sesimize kulak vermenizi, bizi dinlemenizin çok
önemli olduğunu burada ifade etmek istiyorum.” (Gürültüler) Sevgili
arkadaşlarım, müsaade edin, lütfen.
“Bizi neden dinlemelisiniz?
Bizi, bastırılmış, örtülmüş ve karartılmış vicdanlarınızın sesini duymak için
dinlemelisiniz.” (MHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bu söz, Sayın Bal…
(Gürültüler)
Lütfen sevgili arkadaşlarım,
lütfen…
….bu söz İç
Tüzük’ümüzün “Konuşma üslûbu” başlığını taşıyan 67’nci maddedeki temiz bir
dille konuşma, yaralayıcı ve kaba beyanda bulunmama temel ilkesine aykırı
düşüyor. O nedenle sizden…
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Hayır Başkanım.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Lütfen Başkanım…
BAŞKAN – Ya, bir dakika…
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) –
Başkanım…
BAŞKAN – Behiç Bey, bir
dakika rica ediyorum. Ben Sayın Bal’la konuşuyorum, bir dakika efendim.
O nedenle, ben, kastınızı
aşan bir ifadede bulunduğunuza inanıyorum, bunu düzeltmenizi sizden rica
ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
“Ahlaksız, edepsiz” lafını peki niye düzelttirmediniz Sayın Başkanım?
BAŞKAN – Bir dakika
arkadaşlar, bakacağım… Ona bakacağımı söyledim.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Ağzından ballar dökülsün, konuş!
AKİF AKKUŞ (Mersin) –
Karartılmış görüyor, ne var bunda?
BAŞKAN – Sayın Bal,
buyurunuz.
ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan,
biraz önce İç Tüzük’e göre ifade ettiğiniz bir kabalık yok. benim
-sayın milletvekili arkadaşlarıma da ifade etmek istiyorum- Genel Kurula
kesinlikle hakaret etme gibi bir niyetim yoktur, kesinlikle. Ama,
söylediğim sözün de arkasında olduğumu buradan ifade etmek istiyorum. (MHP
sıralarından “Bravo” sesleri ve alkışlar, AK PARTİ sıralarında gürültüler)
Sebebini söylemek istiyorum.
AHMET YENİ (Samsun) – Sayın
Başkan…
ŞENOL BAL (Devamla) –
Sebebini söylemek istiyorum sayın milletvekilleri.
BAŞKAN – Sayın Bal…
ŞENOL BAL (Devamla) – Bakın,
burada “Baskılanmış, örtülmüş veya karartılmış vicdanlarınızın sesini duymanız”
derken…
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) – Yok öyle bir şey.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, bu üslup doğru mu?
ŞENOL BAL (Devamla) – Dur,
lütfen… Dinler misiniz.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Kimin
vicdanı karartılmış?
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…
ŞENOL BAL (Devamla) – …eğer
gerçekten bu şekilde olan arkadaşımız varsa… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Bir dakikanızı rica
edeyim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, böyle bir şey olur mu?
ŞENOL BAL (Devamla) –
...vicdanının sesine kulak versin demek istedim. Bunda ne var, ne kabalık var?
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri…
BAŞKAN – Tam öyle demediniz
Sayın Bal.
ŞENOL BAL (Devamla) – Ben
sadece tekrar ediyorum Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Bir dakika
arkadaşlar, lütfen…
ŞENOL BAL (Devamla) – Genel
Kurula kesinlikle hakaret kastım yoktur, çok samimi duygularımı sayın
milletvekillerine ifade etmek istedim. Onun için de konuşmama devam etmek
istiyorum kaldığımız yerden. Lütfen…
BAŞKAN – Buyurun, buyurun.
ŞENOL BAL (Devamla) – Evet
sayın milletvekilleri, Sayın Başbakanın Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu
tasarının çıkmasının uzaması dolayısıyla kullandığı ifadeler kontrolünü
kaybetmiş bir ruh hâlini işaret ediyor. (MHP sıralarından “Aynen öyle” sesleri,
AK PARTİ sıralarında “Hayda!” sesleri) Başbakan muhalefetin zihinlerinin
mayınlardan temizlenmesi gerektiğinden bahsediyor.
Sayın milletvekilleri,
zihinlerimizde olduğu iddia edilen mayınlar, emin olun çok zararsız mayınlar.
Olsa olsa bu devleti, bu milleti, bu memleketi koruma hassasiyeti ve refleksi
üzerine oluşmuş mayınlardır (MHP sıralarından alkışlar) ve emin olun
milletimizin büyük çoğunluğunda bu koruma mayınları mevcuttur ama biz Sayın
Başbakan ve şürekâsının kafasının içindeki mayınlardan ziyadesiyle endişeliyiz.
ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop)
– Şürekâ ne demek?
ŞENOL BAL (Devamla) - Bu
ülkenin etrafındaki insanlar manasında… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Değerli
arkadaşlarım, lütfen dinleyin. Bir dakika… Lütfen…
ŞENOL BAL (Devamla) – Bu
ülkenin, bu milletin, bu devletin tahribatına neden olmasından endişeliyiz
sayın milletvekilleri. Zira, bu zihniyetin temel
imgelerini çok iyi biliyoruz, örneklerini de çok gördük.
Geçen hafta mayın konusuyla
ilgili Sayın Başbakan, bağlantılı olarak kullandığı ifadede bakın neler diyor:
“Geçmişte faşizan uygulamalar oldu. Farklı etnik kimlikte olanlar ülkelerden
kaçırıldı. İyi mi oldu?” diyor. Bu tarih bilmezliğin, bu sığ düşüncenin, bu
istekleri olmadığında celallenmenin, bu bir şuuraltının veya hazırlanmış metin
olmadığında, metin dışına çıktığında yapmış olduğu sayısız gaflardan biri midir
diye sormak istiyorum.
Evet, sayın milletvekilleri,
şuuraltı gerçekten çok önemli. Bir Başbakan tarafından mensubu olduğu milletin
geçmişini her fırsatta aşağılama alışkanlığının, her ortamda özür dilemeye
yönelik zayıflığın psikolojik nedenleri üzerinde durmak gerekir. Geçmişle
yüzleşmeyi çok seviyor Sayın Başbakan. Çok ileriye gitmeye gerek yok, lütfen
ilk önce kendi siyasi hayatı ile yüzleşmeyi öneriyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) Bu bir zihniyetin devamıdır değerli milletvekilleri.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Siz
kendi iktidarınızla yüzleşin!
ŞENOL BAL (Devamla) -
Tarihimizi lanetleyen, Lozan’ı sorgulayan, Kurtuluş Savaşı verilmesinden
rahatsızlık duyan bu zihniyetin günümüzdeki uzantılarından elbette endişeliyiz.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen dinleyin
arkadaşlar.
ŞENOL BAL (Devamla) - Yine tekrar ediyorum sayın
milletvekilleri: Böyle olduğu için,
zihniyetin, kafasının içindeki mayınların sınırdaki mayınlardan çok daha büyük
tehlike arz ettiğini bildiğimiz için endişeliyiz. (MHP sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar)
ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop)
– Biz de biliyoruz sizin içinizdekileri.
ŞENOL BAL (Devamla) - Evet,
Sayın Başbakan kapalı grup toplantıları yaptı size …
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize)
– Sizin endişeli olmanız bizim de endişeli olmamız anlamına gelmez.
ŞENOL BAL (Devamla) – Aynı
zamanda, bir grup toplantısında…
BAŞKAN – Sayın Bal, bir
dakika ek süre veriyorum.
Umarım, önergeyle ilgili bir
dakika içinde de bir şeyler söylersiniz!
ŞENOL BAL (Devamla) – Sayın
Başbakan diyor ki: “Bunun ihale neresinde yazıyor?” Sayın Başbakan, başlığı
ihale, ihaleyle ilgili. “Bunun neresinde kırk dört, kırk dokuz yıl var?”
Milleti mi şaşırtıyorsunuz Sayın Başbakan? 3’üncü maddesi… “Nerede İsrail yazıyor?”
diyor Sayın Başbakan. Bir de onu yazsaydı Sayın Başbakan, çok memnun olurduk!
Bakın, ne diyor Sayın
Başbakan: “Burada İzak mı çalışacak? Hasan, Mehmet, Ahmet çalışacak.” Doğru
Sayın Başbakan. Birileri patron olacak,
Hasan, Mehmet, Ayşe, Fatma ırgat olacak. Onu mu isteyelim? (MHP sıralarından
alkışlar)
Yine, diyor ki: “Paranın
dini, milleti, ırkı olmaz.” Sayın Başbakan tüccar, tüccarlıktan geliyor.
Başbakanın tüccarlık anlayışına acaba vatan toprakları ve sınırları dâhil mi?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Onu hiç kimse sorgulayamaz!
ŞENOL BAL (Devamla) - Bizim
bildiğimiz ve kültürel genlerimize işlemiş vatan topraklarının bir
santimetrekaresinin bile fiyatı yoktur sayın milletvekilleri. (MHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ABDÜLHADİ KAHYA
(Hatay) – Yazıklar olsun size!
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Bir
şiir okumadığınız kaldı. Bir de şiir okusaydınız!
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bal.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı kanun tasarısının 4. maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici
maddenin eklenmesini arz ve talep ederiz.
|
Mehmet Günal |
Mehmet Şandır |
H. Hamit Homriş |
|
Antalya |
Mersin |
Bursa |
|
Şenol Bal |
Nevzat Korkmaz |
M. Akif Paksoy |
|
İzmir |
Isparta |
Kahramanmaraş |
|
Yılmaz Tankut |
Mustafa Enöz |
Abdülkadir Akcan |
|
Adana |
Manisa |
Afyonkarahisar |
|
Cemaleddin Uslu |
|
|
|
Edirne |
|
|
Geçici Madde: 1
Mayın temizleme bedeli
karşılığı firmaya tahsis edilecek taşınmazların tarımsal faaliyetlerde
kullandırılmasına karar verilmesi durumunda, yap-işlet-devret süresinin sonunda
toprakların şartnameye uygun olup olmadığının kontrolü Tarım ve Köy İşleri
Bakanlığı tarafından yapılır.
BAŞKAN – Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Katılmıyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Ali Uzunırmak…
BAŞKAN – Sayın Ali Uzunırmak,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 263 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti devleti
ile Suriye Arap Cumhuriyeti devleti arasındaki kara sınırı boyunca yapılacak
mayın döşeme faaliyetleri ile ihale işlemlerine ilişkilendirilen yasa
tasarısıyla ilgili geçici madde teklifiyle ilgili önerge verdik, önergemiz
üzerinde konuşuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli arkadaşlar, bu yasa,
devlet olma bilinci ve şuuru, vatandaşlık bilinci ve şuuru ile hiç mi hiç örtüştürülemeyecek
ve hiçbir yerine sığdırılamayacak bir yasa teklifidir. Bunu,
Anayasa üzerine yemin etmiş bir milletvekili olarak ve aynı zamanda bir devlet
adamı ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak söylüyorum ve burada siz
milletvekili değerli arkadaşlarıma sesleniyorum: Değerli arkadaşlar, bir ülke,
bir devlet bilinci ve şuuru söyleyin ki bana, sınırlarını
Acaba, siz kıymetli
milletvekilleri şunu öngörebiliyor mu: Neyin tedbirini alabildiniz? Yarın, bunu alan firmanın -Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından
olsa bile- devir hakkını bir garanti altına alabildiniz mi? Özelleştirme
İdaresi, kullanım hakkını devralmış olanlara satın alma hakkı tanıyor;
dolayısıyla yarınlarda, belli bir gün ve yıldan sonra, burayı alan firma, hele
hele yabancı ise, burayı satın almak istediğinde, acaba siz değerli
milletvekilleri buna tedbir alabildiniz mi?
Siz Değerli Meclis
Başkanımız, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanı çok önemli kanun
görüşmelerinde veya önemli günlerde Meclisin oturumuna Başkanlık yapmıştır ve o
günler çok önemli günlerdir ve ne yazık ki, ülke toprakları, neticesi
itibarıyla bir kanunla, sizin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesinden
çıkıp gittiği, sadece yürütmenin elinde kaldığı, oradakilerin günbegün ne
yapacağı, sizin de iradenizde olmayan bir anlayış içerisinde yarın satılması,
devredilmesi, başka alanlarda çıkacak bir kanuna, bugün, belki toprakların
başka niyetlere hizmet edebileceği bir kanuna, istisna olarak Başkanlık yapmanızı
bir şanssızlık olarak nitelendiriyorum ve ifade ediyorum buradan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Ve ayrıca, bugün, AKP’nin
Başbakanının ve AKP zihniyetinin kurduğu bir denklem var. Bu kurduğu denklem ne
kıymetli arkadaşlar? Yanlış işler, doğru kurumlara ve doğru insanlara
yaptırılıyor ve ne yazık ki doğru işler, doğru kurumlar ve yanlış insanlar
tarafından temsil ediliyor. Bu, Türk devlet geleneğini, Türk devlet yapısını
bozan ve günbegün aşındıran çok kötü bir olgu hâline geldi. Devletimizin
kurumları çok yanlış insanlar tarafından temsil ediliyor, güvenilir kurumların
güvenilirliği bitiriliyor ve bu güvenilir kurumlar, yanlış insanlar vasıtasıyla
yanlış işlerin içerisine sokuluyor. İşte, ondan sonra da feryatlar başlıyor.
Deniliyor ki: “Falanca makam yıpratılmasın.” E, kıymetli arkadaşlar, o makama
çıkarken, senin o makamın yıpratılmaması için arkandaki pisliklerle oraya
çıkmanın ne âlemi var? (MHP sıralarından alkışlar) Önce makam sahipleri
düşünecek, önce…
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
O ne biçim laf!
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Sen
iyi biliyorsun onun ne laf olduğunu.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
O ne biçim laf!
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) –
Onun ne laf olduğunu sen iyi biliyorsun.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Yakışıyor mu size! Yakışıyor mu!
BAŞKAN – Sayın Baştopçu…Sayın Baştopçu, lütfen…
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) –
Dolayısıyla, makamların yıpratılmasını istemeyenler, makamları temsil edenler,
Başbakan da dâhil olmak üzere, öncelikle ağzından çıkanları, lügatini,
söylemini, eylemini ve davranışını iyi tarif edecek, makamı korumanın öncelikle
onun görevi olduğunu bilecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak,
lütfen bitirin.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) –
Dolayısıyla, kıymetli arkadaşlar, burada organik tarım, başka başka şeyler için
sizler oy vermeye yönelirken organik tarımın şartlarını bilen hangi
arkadaşlarımız var? Acaba yarınlarda özelleştirmeyle ilgili devredilemeyeceğini
kim garanti altına aldı?
Aydın milletvekillerimiz
başta olmak üzere bir şeyi dile getiriyorum buradan. Sultanhisar’da Tarım
Müdürlüğünün fidanlığı vardı. 265 dönüm yeri, Sultanhisar Defterdarlığına, Mal
Müdürlüğüne üç defa yazı yazdılar. Belediye, dönümünü 5,5 milyar liradan
vergilendirdiği için acaba nasıl kaydırabiliriz de onu, o 5,5 YTL’yi 0,55 YTL
yapabiliriz diye üç defa gitmiş yazı var Sultanhisar Defterdarlığına. 5,5
milyar lira olan dönümü 550 milyon liraya kapatmak için kullanım hakkı almış
firma üç defa ve Sayın Başbakanın yakını olan firmadır bu firma. Meclis
zabıtlarına geçmesi için tekrarlıyorum ve bizzat halkımın ve milletvekillerinin
vicdanlarına emanet ediyorum.
Bu tasarı Türkiye Cumhuriyeti
devletine, şuuruna, vatandaşlık bilincine mayın döşeyen bir tasarıdır. Lütfen
oy vermeyin. (MHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Ali Uzunırmak.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı kanun tasarısının 4. maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici
maddenin eklenmesini arz ve talep ederiz.
|
Tayfur Süner |
H.Hamit Homriş |
Şenol Bal |
|
Antalya |
Bursa |
İzmir |
|
Yılmaz Tankut |
Mustafa Enöz |
Nevzat Korkmaz |
|
Adana |
Manisa |
Isparta |
|
M.Akif Paksoy |
Abdülkadir Akcan |
Cemaleddin Uslu |
|
Kahramanmaraş |
Afyonkarahisar |
Edirne |
Geçici Madde 1:
Mayın temizleme bedeli
karşılığı firmaya tahsis edilecek taşınmazların tarımsal faaliyetlerde
kullandırılmasına karar verilmesi durumunda firmanın 1 yıl içerisinde bütün
işlemleri tamamlayıp organik tarıma başlaması gerekir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Süner.
(CHP sıralarından alkışlar)
TAYFUR SÜNER (Antalya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz, görüşmekte olduğumuz 4’üncü
maddeden sonra gelmek üzere geçici maddenin eklenmesi hakkında. Mayın temizleme
bedeli karşılığı firmaya tahsis edilecek taşınmazların tarımsal faaliyette
bulunmasına beş yıl müsaade ediyorsunuz. Oysa bu reddettiğiniz önerge bir yıl…
“Bir yıl içinde temizle teslim et.” diyor. Bu kadar teslimiyetçilik olur mu?
Değerli milletvekilleri,
mayın temizleme işi 57’nci Hükûmet döneminden önce Türk Silahlı Kuvvetleri
tarafından etüt edilmiş ve 35 milyon dolarlık bir maliyetle iki yıl içinde
yapılabileceği sonucuna varılmıştı. Ancak bu kaynak dönemin hükûmeti tarafından
verilmemiştir.
Niteliği itibarıyla Millî
Savunma Bakanlığının ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin ilgi ve uzmanlık alanına
giren mayın temizleme işi 13/6/2005 tarihli Bakanlar
Kurulu Kararı ile Maliye Bakanlığına verilmiştir. Bu kararın gerekçesi olarak
da temizlik işinin çok pahalı olduğu, Millî Savunma bütçesiyle bu işin
yapılamayacağına dayandırılmıştır. Hatta, Maliye
Bakanlığınca “astronomik” diye nitelenen maliyet yüzünden yap-işlet-devret
modeli dışında bir yol bulamadığı da iddia edilmişti.
Maliye Bakanlığı
yap-işlet-devret modeliyle Suriye sınırındaki bu verimli toprakları kırk dokuz
yıllığına ihaleyi alacak olan şirkete veya şirketlere tahsis etmek
istemektedir.
Mayın tarlaları organik tarım
arazilerine dönüşecek ve güçlü yabancı şirketler Türk ortaklarıyla bu araziyi
devralacaklardı. Açılan, ancak sonra iptal edilen ihalelere ilgi gösteren
şirketler arasında İsrail, İngiltere, İsveç şirketleri ve bazı yerli ortakları
da bulunmaktaydı. Ancak Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Danıştayda açılan
dava sonucunda mayın temizleme ve temizlenen arazinin tarımsal amaçlı
kullandırılması işinin aynı ihalede birleştirilmesi sonucunda söz konusu
ihtiyaçların en uygun şartlarda karşılanacağından söz edilemeyeceğinden dolayı 16/4/2007 tarihinde yürütmeyi durdurma kararı verilmişti.
Bugün görüştüğümüz tasarı
hazırlanırken Danıştayın yürütmeyi durdurma kararındaki gerekçeleri göz önüne
alınmış mıdır, çekinceleri giderilmiş midir? Buna baktığımızda, şu andaki
tasarının dört sene önceki Bakanlar Kurulu kararıyla hiçbir farkının olmadığını
görüyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; mayın temizleme işine neden yap-işlet-devret modeli dışında
bir çözüm bulunamadığı soru işareti olarak karşımızda durmaktadır. Rakamla
ifade edilemeyen ancak “astronomik” denilen maliyetlerin kimler tarafından
nasıl hesaplandığı da başka bir soru işaretidir. Bir NATO organizasyonu,
çeşitli ülkelerde bu işi maliyetine ve güvenli bir biçimde yapmaktadır. “NAMSA”
adındaki bu şirket yıllardır mayın temizleme işi yapmaktadır. Türk askerinin de
görev yaptığı Afganistan’da Kâbil ve Kandahar havaalanlarında mayın temizleme
işini yapmışlardır.
NAMSA’nın giderleri NATO
bütçesinden karşılanmaktadır, bu da ilgili ülke açısından maliyeti çok
düşürmektedir. 1995 yılındaki Bakanlar Kurulu kararından sonra, NAMSA’nın,
mayın temizleme işiyle ilgili olarak Türkiye’ye başvuru yaptığı ancak doyurucu
bir yanıt alınamadığı bilinmektedir.
Ülkemiz bu şirketten neden
faydalanmamaktadır? Aklımıza, yandaş şirketleri kayırma ve çeşitli ülkelere bu
bölgeleri peşkeş çekme gelmektedir. AKP İktidarında çok sık görmeye alıştığımız
bu sistemin bir örneği de karşımızda durmaktadır. Halkımız kimin ne yapmak
istediğini çok iyi bilmektedir. İhaleleri birbirine karıştırarak, devletimizin
lehine olmayan, daha ihale değeri bile tam olarak bilinmeyen bir işlemin yapılmasına
Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsım adına “Evet.” deme gibi bir lüksümüz yoktur.
Biz, öncelikle ülkemizin ve halkımızın menfaatlerini düşünmek zorundayız. Öyle,
birilerinin cebi doldurulacak diye böylesine hukuka aykırı ve yanlış
tasarıların kanunlaşmasına da karşıyız.
Değerli milletvekilleri,
mayınların temizlenmesini istediğimiz bölgede kimler yaşamaktadır? Kim var bu
topraklarda? Kürt kökenli vatandaşlarımız. Bu insanlar bizim vatandaşlarımız,
toplumumuzun önemli bir parçası. Bu insanları azınlık gibi görmek çok büyük bir
talihsizliktir. AKP Hükûmetinin bu konudaki düşüncelerine bakıyorum, buradaki
terör sorununu bitirmek için Kürt vatandaşlarımıza pozitif ayrımcılıklar
düşünülüyor. Neden pozitif ayrımcılık? Siz bu insanları azınlık olarak mı görüyorsunuz?
Bu insanlar bizim insanlarımız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
TAYFUR SÜNER (Devamla) –
Birinci Dünya Savaşı sırasında, bu sınırları korumak ve Türkiye’nin Misakımillî
sınırlarını çizmek için canlarını hiçe sayarak savaşan insanlardır onlar.
Pozitif ayrımcılık istenmemektedir. Onlar, devletlerinden bu bölgeye yatırım
beklemektedir, iş beklemektedir, aş beklemektedir. Devletlerinin onları öz
evlat gibi görmelerini istemektedirler.
Kürt vatandaşımız bu ülkenin
gerçeğidir.
Sizleri buradan uyarıyorum:
PKK’yı bitirmek için çeşitli imtiyazlar vermeyi aklınıza bile getirmeyin yoksa
yıllardır burada çarpışan, canlarını veren ve gazi olan kahraman askerlerimizin
vebalini üzerinize almış olursunuz. Eğer bu örgütü gerçekten bitirmek
istiyorsanız bu bölgedeki ekonomiyi canlandırın, PKK’ya destek veren ülkelerle
ilişkilerinizi gözden geçirin; buradaki insanlarımızı sahiplenin, onları
politikaya alet etmeyin; burada yaşayan insanlarımızı devlet güvencesine alın,
herkesin cebine sosyal güvenlik kartını koyun, onlara güvenli, rahatça
yaşayabilecekleri bir ortam hazırlayın; bakın o zaman terör nasıl biter.
Hepinize saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Süner.
III.- Y O K L A
M A
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN – Yoklama talebi var.
20 arkadaşımızın tespitini
yapacağız: Sayın Okay, Sayın Koçal, Sayın Aslanoğlu, Sayın Kaptan, Sayın
Baytok, Sayın Gürsoy, Sayın Süner, Sayın Güvel, Sayın Barış, Sayın Ağyüz, Sayın
Arat, Sayın Kart, Sayın Seçer, Sayın Hacaloğlu, Sayın Öztrak, Sayın Ekici,
Sayın Özkan, Sayın Oksal, Sayın Altay, Sayın Diren.
Değerli arkadaşlarım, 5’inci
maddeyle ilgili soru sormak isteyen arkadaşlarımız sisteme erken girdiler. O
nedenle, maddeyi okuttuktan sonra yeniden arkadaşlarımız kayıt yapacaklar.
Şimdiye kadar sisteme girenleri sistemden çıkaracağız. Onu bilmenizi rica
ediyorum. Biraz sonra 5’inci maddeyi okuttuktan sonra arkadaşlarımız kayıt
yaptırabilirler.
Yoklama için üç dakikalık
süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayısı vardır.
X.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı
Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında
Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263) (Devam)
BAŞKAN - Hükûmet ve
Komisyonun katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum
arkadaşlar:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı kanun tasarısının 4. maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici
maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları
Geçici Madde:
Bakanlar Kurulu hizmet alımı
yoluyla ihalenin yapılamaması durumunda mayın temizleme işini Genelkurmay
Başkanlığına vermeye yetkilidir.
BAŞKAN – Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi mi…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Mehmet Akif Paksoy konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Paksoy’un önergede
imzası yok.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – O zaman
ben konuşacağım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, gerçekten tansiyonu
yüksek bir Meclis müzakeresi yapıyoruz. Ben, herkesin birbirine sabır
göstermesini, asgaride nezakete, saygıya riayet etmesini herkesten diliyorum. Bu kürsü hepimize lazım, bu Meclis hepimize lazım. Birbirimizle
kişisel dostluklarımız var. Dolayısıyla, burada konuşulanları şahıslarınıza
hakaret olarak almanızı asla kabul edemeyiz, böyle bir kastımız ve niyetimiz
yok. Önce bunu bilmenizi istiyoruz.
Tabii, geçici madde ve
maddelerde önerge vermenin kastı, kanunun daha uygulanabilir, kullanımını
kolaylaştıracak, eksiğini tamamlamak niyetiyle önergeler verilir. Ancak, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz geçici madde talebiyle verdiğimiz önergeyle bu
kanuna olan muhalefetimizi bir daha tekrarlama fırsatı anlamında meseleyi
değerlendiriyoruz. Bu anlamda tekrar arz ediyorum: Değerli milletvekilleri,
değerli Genel Kurul; Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz bu kanuna Genel
Kurula geldiği ilk günden bu yana muhalefet ediyoruz, muhalefetimizin
gerekçelerini de basın toplantısıyla, buradaki her konuşmada arz ettik. Sorular
sorduk, dedik ki: Bu yap-işlet-devret modeline mecburiyetimiz nedir? Başka
yollar denendi mi? İhale yapıldı mı? Hatta ihale kanunlarından ayrı tutularak
bir yol denendi mi? Engeliniz yok buna. Yap-İşlet Kanunu da var, İhale Kanunu
da var, istisna hükümleri de var. Bu yap-işlet-devret modelindeki ısrarın sebebi
nedir diye sorduk. Sizlere soruyoruz, vicdanlarınıza hitap ediyoruz: Nedir
bunun sebebi? Diğer yollar denendi, bitti, mümkün olmuyor…
Bakınız sayın
milletvekilleri, kendi konumumuzu ifade ederek söylüyorum: Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu mayınların temizlenmesini, hemen temizlenmesini, neye
bedel olacaksa, ne ile karşılayacaksak onun da bulunmasını ve bu mayınların
temizlenmesini istiyoruz. Bu toprakların tarıma, ekonomiye kazandırılmasını,
orada yaşayan insanlarımıza iade edilmesini her defasında talep ediyoruz. Ama
bir şeyi anlamıyoruz: Bu yap-işlet-devret modelinin sebebi ne, sebebi? Yani
para mı bulamadınız? Hani, “Ülkemiz kalkınıyor, zenginleşiyoruz…” Mayını
temizlemek için para mı bulamadınız?
Değerli milletvekilleri, bir
soru soruyoruz. Bu mayını Türk Silahlı Kuvvetleri döşemiştir. Bu mayınların
sökülmesini Türk Silahlı Kuvvetleri yapamaz mı diyorsunuz? Böyle bir şey var
mı? İstihkâm taburları niye ihdas edildi?
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Onlar “Yapamayız.” diyor Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Efendim, bu söz ortada kalıyor. “Biz yapacağız.” dedikleri yönünde, hatta, Millî Savunma Bakanlığının, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin talepleri doğrultusunda bu ihalenin yap-işlet-devret modeliyle
yapılmaması gerektiğini mahzurlarıyla ifade ettiği yazıyı biliyoruz, elimizde.
E, siz de böyle iddia ediyorsunuz ve her defasında bir şey söylüyoruz değerli
milletvekilleri: Sayın Başbakan, sayın bakanlar, Sayın Hükûmet, sayın grup
başkan vekilleri; bu kanunu, gelin millete anlatın; gelin anlatın, gerekçelerinizi
anlatın. Bizim itirazlarımızı minare doğrultmak anlamında, sarhoşun veya
çocuğun talebi niteliğinde algılayarak, anlatarak bizi aşağılayıcı bir tavır
içerisinde olmak, bu tepkiyi ortaya koymamız sonucunu getiriyor. Gelin anlatın
bu kanunu, niye yap-işlet-devret modeli?
Değerli milletvekilleri,
demin arkadaşımız vicdanlarınıza seslendi, kızdınız. Ben de söylüyorum: Niye
yap-işlet-devret modeli? Bunun gerekçesini anlatın. Her yolu denediniz,
milletten para istediniz, borç aradınız, bulamadınız. Dünyada toprak
karşılığında mayın temizleyen firma var mı yok mu değerli milletvekilleri?
Lütfen ya! Lütfen arkadaşlar… Nefesimizin sonuna kadar bunu hatırlatacağız ve
sizi, gerçekten, düşünmeye davet ediyoruz: Niye, ne mecburiyetiniz var? (MHP
sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, bu önergemiz, bu
kanunla ilgili endişelerimizin, sorularımızın yeniden duyulmasını ve
düşünülmesini amaçlayan önergelerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Şandır, lütfen
toparlayınız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Bunlar sabaha kadar devam edecek. Milletimize hitap ettiğimizi biliyoruz. Bu
sorular bizim sorumuz değil, bu sorular milletin soruları. Güneydoğu’da
yaşayan, Şırnak’ta, Mardin’de yaşayan, Şanlıurfa’da yaşayan, Gaziantep, Kilis,
Hatay’da yaşayan vatandaşlarımıza ne anlatacaksınız değerli arkadaşlar?
1955 yılında ellerinden
malları, arazileri zorla alınmış, istimlak edilmiş
mayın döşemek için, şimdi mayını söküyoruz. Uluslararası hukuka göre istimlak amacı ortadan kalkınca araziyi sahibine vermek
mecburiyetinde değil misiniz, değerli hukukçular? Dolayısıyla bu
yap-işlet-devret modeli niye? Bu soruyu lütfen siz de sorunuz.
Gelsin Sayın Başbakanımız -Bu
Genel Kurula bilgi vermek şereftir-gelsin şerefle bu bilgiyi versin,
aydınlanalım. Bir aydır muhalefet yapıyoruz, ama lütfen bunu dikkate alın. Bunu
“minare doğrultma” şeklinde görürseniz olmaz.
Birlikte çalışmak, uzlaşarak çalışmak, sonuç hasıl
etmek mümkün olmaz değerli milletvekilleri.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Tekrar sizin düşünmenize, bilginize sunmak için bu önergeleri verdik ve önerge
üzerinde konuşuyoruz. Sizi, sizin vicdanlarınızla baş başa bırakıyoruz.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Şandır.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
III.- YOKLAMA
(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Yoklama talep ediyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Geç kaldınız
arkadaşlar.(MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Efendim, ben ayağa kalktım…
BAŞKAN – Kızmayın tamam
canım.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Siz
“Kabul edenler…” demeden ben nasıl kabul edeyim yani?
BAŞKAN - Yahu hoca, ayıp
oluyor şimdi.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sayın Başkanım, asıl size ayıp oluyor ayağa kalktım ve “Yoklama istiyoruz.”
dedim siz “Kabul edenler…” dediniz.
BAŞKAN – Tamam peki, telaş
etme. Tamam peki, peki.
Sayın Kılıç, Sayın Bal, Sayın
Şandır, Sayın Günal, Sayın Korkmaz, Sayın Çelik, Sayın İnan, Sayın Gül, Sayın
Akkuş, Sayın Paksoy, Sayın Enöz, Sayın Akçay, Sayın Özdemir, Sayın Sipahi,
Sayın Yunusoğlu, Sayın Tankut, Sayın Doğru, Sayın Çalış, Sayın Orhan, Sayın
Çakmakoğlu, Sayın Ekici.
Yoklama için 20 arkadaşımızı
kaydettik.
Yoklama için üç dakikalık
süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayımız vardır.
X.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı
Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında
Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/543) (S. Sayısı: 263) (Devam)
BAŞKAN – Gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge
kabul edilmemiştir.
Tasarının 5’inci maddesini
okutuyorum arkadaşlar:
Yürürlük
MADDE 5- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Gruplar adına söz
talepleri vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Onur Öymen, Bursa.
Sayın Öymen, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır Sayın
Öymen.
CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN
(Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Meclisin gündeminde olan bu
mayınları temizleme konusunun çok ciddi bir tartışmaya yol açtığını,
Parlamentonun iktidar ile muhalefet arasında kesinlikle bölündüğünü, basının büyük
bir bölümünün bu kanuna karşı çıktığını,kamuoyunun
karşı çıktığını biliyoruz. Buna rağmen, bir şeyin bizi birleştirmesi lazım. Bu
konuyu tartışırken bir konuda iktidarla muhalefet bir olacak. Meclis
çalışmalarının gereği budur, Anayasa’nın gereği budur.
Değerli arkadaşlarım, bizi
birleştirmesi gereken husus hukuktur. Şimdi, şu soruyu soruyoruz: Meclisin
huzurundaki bu kanun hukuka uygun mudur, değil midir? Anayasa’mızın değişmez
maddelerinden biri hukuk devleti olmaktır. Aranızda pek çok hukukçu var. Bana
söyler misiniz, sadece bir konuyu düzenlemek için ve sadece o konunun bir
bölümünü düzenlemek için kanun çıkarılır mı? Kanunların genelliği esastır,
kanunların kapsayıcı olması esastır, kanunların sürekli olması esastır. Sizin
yaptığınız, Meclisten bir konunun bir bölümünü çözmek için, halletmek için
kanun çıkartmaktır. Hukuk devletinin ve Anayasa’mızın temel ilkesine aykırı bir
iş yapıyorsunuz.
İkincisi: Kanunun kendi
içinde büyük çelişki var. Bakınız, bu kanun neymiş, bu kanunun genel
gerekçesine bakalım. Son cümlesini okuyorum değerli arkadaşlarım, diyor ki:
“Ottawa Sözleşmesi gereğince yürütülmesi gereken mayın temizleme
faaliyetlerinin esas ve usullerinin belirlenmesi için yasal düzenleme yapılması
ihtiyacı duyulmuş, bu amaçla bu tasarı hazırlanmıştır.” Doğru mu? Doğru mu?
Yani aranızdan bir arkadaş çıkıp da, “Bu tasarı genel gerekçede belirtilen bu
amaçla hazırlanmıştır.” diyor mu? Diyemiyor. Niçin? Çünkü bu kanun, bu genel
gerekçede sözü edilen Ottawa Anlaşması’nın tamamını kapsamıyor, Ottawa Anlaşması’nda
yerine getirilmesi gereken görevin tamamını kapsamıyor, bir bölümünü kapsıyor.
Böyle kanun olur mu? Düpedüz, hukukun temel ilkelerine aykırı bir iş yapıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu
konuda çok tartışma oldu. Bu tartışmalar sırasında öyle görüşler ifade edildi
ki, sanki ”Muhalefet bunu fırsat bildi, efendim, sırf iktidarı yıpratmak için
bu konuyu dile getirdi. Yoksa, böyle bir konu
muhalefetin gündeminde değildi.” Doğru değil. 1974 yılında 1’inci Ecevit
Hükûmeti Programı’nda çok açık bir şekilde güneydoğudaki mayınlı arazilerin
temizlenmesi ve bu arazilerin tarım için kullanılması hedefi yazılıdır. Daha
1974’te Cumhuriyet Halk
Partisi bunu söylüyor.
Sonra, 1975 yılı bütçesi
görüşülürken, Değerli Arkadaşımız, bugünkü Grup Başkan Vekilimiz Kemal Anadol
bir konuşma yapıyor ve çok açık bir şekilde diyor ki: “Toprak reformu topraksız
köylüyü mayın tarlalarında kaçakçılık yapmaktan kurtarmak için çıkarılmalıdır.
Anlaşılıyor ki –diyor o tarihte- topraksız Türk köylüsünden birkaç dönüm toprak
esirgeniyor. Bir tarafta on binlerce dönüm toprağı, onlarca köyü olan toprak
ağaları kalsın, bir yanda yoksulluk ve sefaletten başka hiçbir şeyi olmayan
milyonlarca köylü topraksız dursun. Asıl bölücülük budur.” diyor. “Asıl
bölücülük, savaşta şehit olmaya gönüllü giden Mehmetçik’e barışta bir karış
toprağın esirgenmesidir.” İşte, biz bu görüşleri daha 1975 yılında söylemişiz.
Değerli arkadaşlarım,
Danıştayın bu konuda aldığı kararı size defalarca anlattık. Kararın özünde
diyor ki: “Bir toprağı mayından işleme işiyle o toprağı tarımsal amaçla
kullandırma işinin aynı firmaya verilmesi hukuka aykırıdır.” Siz ne
yapıyorsunuz? Meclise getirdiğiniz kanunun seçeneklerinden biri, işte,
Danıştayın kanuna, hukuka aykırı bulduğu husustur. Bunu nasıl yaparsınız? Yani
Danıştayın kararını siz kanun çıkararak geçersiz hâle getiriyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, hukuku
ihlal ediyorsunuz. Sizi uyarıyoruz. Her şeyi yapabilirsiniz, bu Mecliste
çoğunluğu olan parti birçok şey yapabilir; bir şey yapamazsınız: Hukuku
çiğneyemezsiniz. Sizin yaptığınız hukuku çiğnemektir.
Değerli arkadaşlarım
“İsrail’i nereden çıkarıyorsunuz?” Bu konuda açtığınız iki ihale var sonradan
iptal ettiğiniz. Açın, bakalım, kimler katılmış bu ihaleye? En son teklif verme
tarihî 24 Ocak 2006. Üç teklif gelmiş, ikisi İsrail firmasından. Şimdi
“İsrail’i nereden çıkarıyorsunuz?” Buradan çıkarıyoruz. Ne diyeceksiniz buna?
Biz icat mı ettik İsrail’i, kafadan mı atıyoruz? İşte gerçekler bunlardır.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bugün basını açın görün, bu konuda uzman firmalar diyorlar ki: “Biz bu toprağı
100 milyon doların altında bir fiyatla temizleyebiliriz.” Siz buraya
çıkıyorsunuz Maliye Bakanlığı olarak 1,4 milyardan bahsediyorsunuz. Bu kadar gayriciddi bir devlet yönetimi olabilir mi? Devlet
yönetiminde bu kadar gayriciddilik olabilir mi? Firma size diyor ki: “Biz
toprak filan istemiyoruz, 100 milyon dolara bütün bu araziyi temizleyeceğiz.”
Siz ne diyorsunuz? “Hayır; 1,4 milyar dolar tutar, bunu da ödeyecek paramız
yok. Onun için en iyisi biz gidelim uluslararası firmalara ve onlar bunu
temizlesin, kırk dört yıl da kullansın.”
Değerli arkadaşlarım, siz
biliyor musunuz, dünyada bu yıl otuz üç ülkede mayın temizlemek için Birleşmiş
Milletlerin fonunda tam 459 milyon dolar var. Otuz üç ülke için 459 milyon
dolar. Siz diyorsunuz ki: “Bir tek Türkiye için -Sayın Bakan dinlese o da
istifade edecek- 1,4 milyar lazım.” Bunda bir ciddiyet var mı? İki: Birleşmiş
Milletler fonuna müracaat ettiniz mi? Madem paranız yok, madem diyorsunuz ki:
“Biz Kamboçya gibi fakir bir ülkeyiz, kendi paramızla yapamayacağız bu işi.”
Gidin Birleşmiş Milletlere. Eğer çekinmiyorsanız, utanmıyorsanız, en fakir
ülkeler durumuna düşmekten çekinmiyorsanız, gidin Birleşmiş Milletler fonundan
istifade edin. Gittiniz mi? Hayır, gitmiyorsunuz.
Anlattık size. İşte HALO diye
örgütler var. 5 milyon mayın temizlemiş. Kârsız çalışıyor. Konuştunuz mu
onlarla? Hayır, konuşmadınız. Amaç ne? Amaç, ticaret.
Şimdi, Sayın Başbakan diyor
ki: “Efendim, bunlar ihale yapmasını bilmezler.” Doğrusunu isterseniz, Sayın
Başbakan doğru söylüyor. Biz, mesela, Hükûmetin yaptığı gibi SEKA ihalesini
yapmayı beceremeyiz; onların 52,2 milyon dolar fiyat biçilen bir tesisi 1
milyon dolara ihale etmesini biz beceremeyiz, Cumhuriyet Halk Partisi bunu
yapamaz. Sonra mahkeme iptal etmiş bu ihaleyi. (CHP sıralarından alkışlar)
Başka ne yapamayız? Mesela
Tekelin içki bölümünün özelleştirmesini Hükûmetin yaptığı gibi yapamayız,
değeri 900 milyon olarak tespit edilen bir tesisi 292 milyon dolara ihale
edemeyiz. Onu da mahkeme iptal etmiş. Başka ne yapamayız? TÜPRAŞ’ı, sizin
yaptığınız gibi ihale edemeyiz. Başka ne yapamayız? Sizin gibi, sizin ihale
ettiğiniz pek çok ihaleyi yapamayız. Onun için, hiç kimse Cumhuriyet Halk
Partisinden, Adalet ve Kalkınma Partisi gibi ihale yapmayı beklemesin.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
sizin Başbakan Yardımcınız, sizin Hükûmetinizin Başbakan Yardımcısı Abdüllatif
Şener diyor ki: “Bu, adrese teslim ihaledir.” Dikkatinizi çekerim. Bunu
zabıtlara geçiriyoruz. Sizin Hükûmetinizde Başbakan yardımcılığı yapan arkadaş
bunu söylüyor. Şimdi, biz Allah’a şükrediyoruz “İyi ki denizlerde, kara
sularımızda böyle mayın yok.” diyoruz. Öyle anlaşılıyor ki, eğer olsaydı, siz,
kara sularımızdaki mayınları da bir yabancı şirkete temizletip kırk dört
yıllığına Türkiye’nin karasularını teslim ederdiniz. Yani bu zihniyet o
zihniyettir. Ha kara topraklarımızı teslim etmişsiniz ha karasularınızı teslim
etmişsiniz. Yapılan iş bu kadar ciddidir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
bütün bunların ötesinde bir başka konu daha var. Eğer siyaset yapıyorsak, eğer
millet adına burada görev yapıyorsak birbirimize saygı göstermesini
öğreneceğiz, birbirimize tahammül göstermesini öğreneceğiz; hakaret
etmeyeceğiz. Eğer Sayın Başbakan kalkar da bu ülkeye şerefle hizmet etmiş bir
emekli albaya “Otur oturduğun yerde, sus, sen konuşma” gibi laflar söylerse ve
bu zihniyet bu Hükûmetin zihniyetiyse, bu zihniyette olan bir Hükûmet
Türkiye’yi Avrupa Birliğine sokamaz. Avrupa Birliğiyle ilgili sorumluluk
taşıyan Bakan biraz önce oradaydı, ona soracaktım. Vatandaşlarını konuşturmayan
“Emekli olanlar kenara çekilsin, ağzını açmasın.” diyen bir Başbakanın Hükûmeti
Avrupa Birliğine girebilir mi?
ZEYNEP DAĞI (Ankara) – Avrupa
Birliğinde hangi emekli asker konuşuyor?
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Sizin
özgürlük anlayışınız bu mu? Kalkıp diyor… Adam konuşuyor, konuşacak gayet
tabii. Yani…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ZEYNEP DAĞI (Ankara) – Neye
konuşacak?
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Size de “monşer”
diyorlar ya!
BAŞKAN – Sayın Öymen, bitirin
lütfen.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Sayın
Başbakandan izin mi alacak? Bir emekli albay demokratik bir ülkede, üstelik
uzmanlık alanına giren bir konuda konuşmak için sizden izin mi alacak? Ne hakla
susturuyorsunuz? Bir daha hakaret etmeyeceksiniz. Bakın, burada hepimiz belli
mesleklerden geliyoruz. Ne mesleğimize hakaret etmeye hakkınız var ne şahsımıza
hakaret etmeye hakkınız var. Ne demek “monşer eskisi”, ne demek?
Değerli arkadaşlarım, biz
şerefli insanlarız, şerefli bir meslekten gelen insanlarız. Biz kalkıp da hiç
kimseye şimdiye kadar “Belediye başkanı eskisi.” dedik mi burada? Nasıl
söylersiniz böyle lafları? Ne hakkınız var? (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, eğer bu
kanunu geçirirseniz Anayasa Mahkemesine götüreceğiz, Anayasa Mahkemesinden
dönecektir. Ama değerli arkadaşlar, eğer bu yolda giderseniz, bu yolda devam
ederseniz sizi uyarıyoruz, Sayın Abdüllatif Şener’in söylediği gibi, sizin
gideceğiniz yer Yüce Divandır, bundan haberiniz olsun.
Yüce Meclise saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Öymen.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Sayın Münir Kutluata, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Kutluata, süreniz on
dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MÜNİR
KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 263 sıra sayılı
Yasa Tasarısı’nın 5’inci maddesi vesilesiyle Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
yasa tasarısı tartışıldıkça vahameti ortaya çıkan bir tasarı hâline geldi,
tartışıldıkça söylenecek çok yeni konular ortaya çıktı. Çok basit bir konuydu.
Tartışılana bakıp, iktidarın, endişelerle ilgili “Bu dediğiniz hususlar bu
tasarıda yok.” deyip o hâle getirmesi gerekiyordu. Yabancılara verilip
verilmemesi, yabancılara veriliyor konusunun bu Mecliste bu şekilde
tartışılıyor olması Meclisin itibarı konusunda da çok düşündürücü bir ortam
oluşturmuştur. Gerçekten söylenecek olan “Evet, yabancılara verilemiyor,
verilmeyecek.” demekti veya verilecekse gerekçelerinin ortaya koyulmasıydı.
Bunları birtakım maddelerin arkasına saklayarak Türkiye’yi bu kadar germenin,
Meclisi de bu hâle getirmenin hiçbir anlamı yoktu.
Şimdi, bakın, değerli
milletvekilleri, bu tasarı ne yapıyor? Bu tasarı, mayınlı alanların ancak
yabancılara kullanım karşılığı temizletilmesi suretiyle temizlenmesine izin
veriyor. Bunun dışında, hiç şakası yok, bütün yolları kapıyor. Bir tek şartla
Suriye hududundaki mayınları temizleyebilirsiniz: Kullanım karşılığı birilerine
verecekseniz. Şimdi, böyle bir tasarıyı bu Meclise tartıştırmak, günlerce,
haftalarca bu Meclisi meşgul etmek ne anlama geliyor? Milletimizin ümitlerinin
kırıldığını, milletimizin büyük bir ümitsizlik içine düştüğünü size
söylemeliyim. Bu yüce Meclisin kuruluş gayeleri arasında, bu yüce Meclisin varlık
sebepleri içinde -en önemlisi- bu toprakların yabancılardan temizlenmesi vardı.
Bize neyi tartıştırıyorsunuz değerli milletvekilleri? Değerli iktidar
mensupları, bize neyi tartıştırıyorsunuz? Verilir mi, verilmez mi? O zaman,
verilebileceğini çıkın iddia edin, zaruretlerini söyleyin lütfen.
Şimdi, Sayın Bakanım, size
soruyorum: Bunun adına yap-işlet-devret denilir mi? Bunun bir adı olması lazım.
Bu sistemin adı nedir? Yap-işlet-devret’i çok net şekilde ifade etmiyorsunuz
gerçi bildiğim kadarıyla ama “Bu bir sistemdir, buna uygun sistemdir.”
deniliyor. Şimdi Sayın Bakana soruyorum: Neyi yapıyoruz? Yapacak olan kuruluş
ne yapacak? Mayın çıkaracak. Ne kadar mayın çıkaracak? Verilecek arazilere
bakarsanız 1 dönümden 1 mayın ya çıkaracak ya çıkarmayacak. “1 dekar alandan 1
mayını çıkar, kırk dokuz yıl senin olsun burası.” diyecek bir sistem
yap-işlet-devret sistemi midir? Her şeyi sulandırmak zorunda mıyız? Buna adı
neyse kendi adı bulunsun, o ad koyulsun lütfen.
Bakın, değerli arkadaşlarım,
denilsin ki o zaman, sınır getirilsin: “Mayınlı alanlar temizlenecek, bu
alanlar verilecek.” Hayır, bakın 3’üncü maddeye, “Kullanım karşılığı
temizlettirilecek.” deniliyor.
Bakın 2’nci maddeye, ne
diyor: “Mayınlı araziler ve bütünlük arz eden diğer araziler…”
Boyunu biliyoruz,
MEHMET EKİCİ (Yozgat) –
Ceylanpınar’ı verecekler, Ceylanpınar’ı!
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
– Devlet kuracaklar, devlet!
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) –
Efendim, buranın derinliğinin… Sorduğumuz zaman bize mayınlı arazinin genişliği
söyleniyor. Burada “Mayınlı arazi verilecek.” demiyor, bakın lütfen, “Mayınlı
arazi ve…” diye devam ediyor.
Eğer diyecekseniz ki “O başka
bir ihalede verilecek.” Hayır, “Kırk dokuz yıl üzerinden veya süre olarak kim
en fazla kısarsa.” diyor Sayın Grup Başkan Vekili, böyle diyor.
Şimdi, demek ki verilecek
arazi mayınlı arazi değildir, 216 bin dekardan ibaret değildir. Ne kadar arazi
veriliyor belli değil.
Şimdi, bunu düğümleyip sadece
yabancılara temizleme şartıyla verilecek hâle getirme konusunun netlik
kazanmadan buradan bunun geçmemesi gerekiyor.
Sayın Başkan, siz bu gün
Meclise başkanlık ettiğinize göre, lütfen, yüce Meclisi bu toprakların Meclis
tarafından korunamaz duruma düşürülmesinin önüne, Meclisin bu duruma
düşürülmesinin önüne geçin. Sizden beklediğimiz odur efendim. (MHP sıralarından
alkışlar) Beklediğimiz odur. Gerçekten, Köksal Toptan adı bu Meclise Başkan
olarak seçilmeden de vardı, en azından bunların korunması gerektiğini büyük bir
samimiyetle söylüyorum.
Şimdi, bu böyle yapılacaksa
-bakın son maddelerine geldik- bu kanun çıkarılacaksa değerli milletvekilleri,
iktidarın üç soruya bu kanun yasalaşmadan, buradan geçmeden net şekilde cevap
vermesi lazım. Bunları milletimizin bilmeye hakkı var. Milletimiz adına, Türk
milleti adına bunların cevabını istiyorum, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
istiyoruz:
1) Verilecek arazi ne
kadardır? Hiçbir cevap yok. Mayınlı arazinin 216 bin dönüm denilmesi dillere
pelesenk edilmiş. Verilecek arazi ne kadardır?
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Cevap verecek kimse kalmadı.
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) –
Verilecek arazinin bununla sınırlı olmadığı, derinliğinin belli olmadığı belli.
Lütfen, bunun derinliğinin nerelerde yazdığını bana söyletmeyin. Evet, ne
kadardır, bunu söylemeden, bu millete bu bilgi verilmeden bu kanunun buradan
geçmesi yanlıştır. Değerli iktidar milletvekili arkadaşlarım, akşam gittikleri
zaman bunun hesabını, bu rakamları kendi çoluk çocuklarına bile açıklayamazlar.
İkincisi: Bu araziler ne
karşılığı verilmektedir? Efendim, “Mayın temizleme karşılığı.” demesin kimse,
bu, milletin izanıyla alay etmek olur. Ne karşılığı verilmektedir? Eğer bir
dekar alandan bir tek mayını çıkarın veya patlatın kırk dokuz yıllığına sizin
olsun diyorsanız, oradaki vatandaşlarımızın hepsi mayın uzmanı kesilir. Bu
nedir? Bu neyin karşılığı verilmektedir değerli arkadaşlarım? Bu açıklanmadan,
bu ortaya konulmadan, buradan bu kanun nasıl geçer? Geçtikten sonra bu Meclis
hangi ciddi konunun üzerinde görüşecek ve milletin karşısına nasıl çıkacak?
Kendi Meclisinin varlık sebebine uygun davranmasını sağlayamamış Meclis üyeleri
olarak kim, nereye çıkabilecek? Bu nasıl iştir?
Üçüncü soru, en önemlisi: Bu
arazi, verilen toprakların, yabancılara verileceği beli olan arazinin ne
karşılığı verildiği belli olmadığına göre üçüncü şık olarak şeyi söyleyebiliyor
musunuz: Kime veriliyor? Efendim “Kime veriliyor?” bir şüphecilik, hayır onu
söylemiyorum, başka şey söyleyeceğim size. “Bir işletmeye…” Hayır, bir işletmeye
verilmez. Siz
Biz -hukukta bir kavram var-
“kanun karşısında hile” diye bir şey biliyorduk, cezası var, işleyenlere ne
yapılacağı belli ama “kanun içinde hile” diye bir şeyi, bir kavramı burada
kazandırdı arkadaşlarımız hukuk literatürümüze çünkü
buraya, bizim itirazlarımız karşılığında göstermelik birtakım “Önce şu ihale
yapılır, hizmet satın alma ihalesi yapılır.” denildi. Efendim, samimi olmak
lazım. Önce dediğiniz ihaleyi yapın, zor olan odur, dünyada öyle firma yok.
“Çıkarsa bir tane vereceğiz.” deyin. “Çıkmazsa o zaman on beş, yirmi, otuz,
kırk firmanın gireceği ihaleyi yapacağız.” derseniz, bu daha samimi olur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kutluata,
bitirin lütfen.
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) –
Şimdi, Sayın Başkan, bu kanun vesilesiyle çok ümit kırıcı şeylere şahit olduk,
milletimizin morali bozuldu, benim de çok moralim bozuldu. Ne oluyordan ziyade,
bu kanunu savunan arkadaşlarımızın ortaya koymak için uğraştıkları ve
inanmadıkları gerekçeler etrafında ortaya çıkan tablolar beni fevkalade
üzmüştür. Bu üzücü tablolardan bir tanesi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
sınırlarını korumakla görevli olan Millî Savunma Bakanlığının başında bulunan
Bakanımızın Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu toprakların yabancılara
verilmesini savunmak zorunda bırakılmasıdır. Burada bize, Sayın Millî Savunma
Bakanı, bu toprakların verilmesinin savunması anlamında birtakım gerekçeler
söyledi. Şimdi, Millî Savunma Bakanı, Bakanlığının emri istikametinde bir
açıklama yapamıyor. Değerli Maliye Bakanı -bu işin hiçbir mali boyutu olmadığı,
Türkiye’ye kazandırıcı bir tarafı olmadığı ortadadır- bu konuda bir açıklama
yapmıyor.
Bu kanun çıkma noktasına
gelmiştir. Yüce Meclisin bütün üyeleri, elinizdeki son fırsattır, son
dakikalardır, son saatlerdir. Eğer bu noktada bir basiret gösterir, bir feraset
gösterirse bu Meclis, bundan sonra milletin arasında bu üyeler başı dik
dolaşacaktır. Aksi takdirde, bunun Türkiye’ye nasıl sıkıntılara mal olacağını
bilemiyorum.
Hepinizi milletin, yüce
Meclisimizin itibarını korumada hassasiyete davet ederek saygılarla
selamlıyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Kutluata.
Sayın milletvekilleri,
gruplar adına başkaca söz talebi yoktur.
Kişisel sözlere geçiyorum.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, AK PARTİ Grubu adına ben.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Yoktur dediniz ama.
BAŞKAN – Yoktur dedim, artık
ilan ettim Sayın Bozdağ.
Şahısları adına iki
arkadaşımıza söz vereceğim.
Sayın Mehmet Erdoğan,
Gaziantep.
Sayın Erdoğan, buyurun
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti
ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak
Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında 263 sıra sayılı Kanun
Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Dünyada soğuk savaş döneminin
sona ermesi ve gelişen modern hayat süreci güvenlik anlayışının algılanmasında
birtakım değişikliklere sebebiyet vermiştir. Bu süreç, çoğunlukla masum ve
savunmasız sivillerin, özellikle yaşlı ve çocukların ölmelerine ve sakat
kalmalarına neden olan antipersonel kara mayınlarının yasaklanmasını gündeme
getirmiştir.
Ottawa süreci olarak bilinen,
başta Kanada, Avusturya, Almanya gibi birçok ülkenin sivil toplum girişimcileri
antipersonel kara mayınlarının neden olduğu acılara ve kayıplara son vermek
için uluslararası bir çalışma başlatmışlardır.
Değerli milletvekilleri,
günümüzde güvenlik anlayışının değişmesi sonucunda sivil insanların zarar
gördüğü antipersonel mayınlarının kullanımının, depolanmasının, üretiminin ve
devredilmesinin yasaklanmasını ve bunların imhasıyla ilgili sözleşmeye
katılmamızın uygun bulunduğuna dair 4824 sayılı Kanun 12 Mart 2003 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Kabul edilmiştir. Türkiye
Büyük Millet Meclisinde kabul edilen 4824 sayılı Kanun gereği antipersonel kara
mayınlarının kullanılması, stoklanması, üretilmesi ve transferi yasaklanmakta
olup depolardaki mayınların dört yılı geçmeyecek şekilde -kısa süre içerisinde-
bekletilmesi, ayrıca döşeli bulunan bütün antipersonel kara mayınlarının on
yılı geçmeyecek şekilde imha edilmesi öngörülmüş ve ülkemiz açısından bu zaman
dilimi işlemeye başlamıştır.
Ülkemiz ile Suriye arasında
yer alan Hatay, Kilis, Şanlıurfa, Mardin, Şırnak ve Gaziantep il sınırlarını
kapsayan yaklaşık 216 bin dekar mayınlı alan bulunmaktadır. 12 Mart 2003
tarihinde kabul edilen 4824 sayılı Kanun çerçevesinde 2014 yılına kadar
sınırdaki kara mayınlarının temizlenmesi gerekmektedir. Kara mayınlarının
temizlenmesi sonucunda ülkemiz ile Suriye arasındaki 877 kilometrelik
sınırımızın temizleme işi yaptırılarak 185 milyon metrekarelik alan ülkemiz
ekonomisine kazandırılacaktır. 877 kilometrelik Suriye sınırı boyunca
mayınların temizlenmesi ile yaklaşık elli yıldır gübre görmemiş verimli
topraklar organik tarıma açılacaktır.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – 350
metrelik yerde organik tarım olur mu yahu!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) –
Yine bu bölgedeki terörün bitmesine, ekonominin canlanmasına, sosyal ve
işsizlik gibi sorunların çözümüne katkı sağlayacağı da bir gerçektir. Bu
bölgelerde dünyanın en verimli topraklarından biri ortaya çıkacak, bu verimli
topraklar buğday, mısır, soya ve ayçiçeği yetiştirilmesi için çok elverişli
hâle gelecektir.
İşsiz nüfusun umudu olacak
mayınlı arazilerin temizlenmesi projesi bölgenin de kaderini değiştirecek olup
seçim bölgem olan Gaziantep ilimiz sınırları içerisinde yer alan 15.929
dekarlık bakir alan da ekonomiye kazandırılarak ekonominin gelirinin artması
sağlanacaktır. Mayınlı arazilerin temizlenmesiyle, saklı kalan, Gaziantep
ilimizdeki Karkamış antik kenti gün yüzüne çıkarılacak, Gaziantep’le Suriye
sınırındaki mayınlı saha içinde bulunan tarihî kent mayınlardan temizlenip
turizme kazandırılacaktır.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Mehmet
Bey, siz inanıyor musunuz bunlara?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) –
Yakın Doğu arkeolojisinin en önemli yerleşimlerinden birisi olan Karkamış antik
kentinin, Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin askerî sahada bulunmasından
dolayı ziyarete kapalı olan harabelerin ekonomiye kazandırılması yönünde,
Genelkurmay Başkanlığınca bu bölgelerin turizme kazandırılması için izin çıkmış
olup çalışmalar başlatılmıştır.
Altmış yıl kadar sürmesi
planlanan bilimsel çalışmalar bölge ekonomisine büyük bir katkı sağlayacaktır.
Öyle ki özel güvenlik şirketlerinden otellere, su şirketlerinden gıda
şirketlerine, kuru temizlemeden hastanelere, birçok alanda iş imkânı ortaya
çıkmış olacaktır. Dolayısıyla, bu sözleşmenin uygulanması, ekonomik, sosyal,
kültürel alanda katkılar sağlayacağı gibi, ülkemizin uluslararası alandaki
menfaatleri ve temsili bakımından vazgeçilmez olduğu görülmüştür.
Bu kanun tasarısının ülkemize
ve milletimize hayırlı olmasını diler, yüce Meclisimizi saygıyla selamlarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECAİ YILDIRIM (Adana) –
Helal olsun sana, helal!
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Erdoğan.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) –
Değerli arkadaşlarım, şunu hiçbir zaman unutmayın, hiç kimse, bir başkasından
daha milliyetçi değildir.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Erdoğan.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) –
Hiç kimse, bir başkasından daha milliyetçi değildir. (MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Arkadaşlar, niye
müdahale ediyorsunuz? Rica ediyorum…
Sayın Erdoğan, buyurun
efendim.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın
Milletvekili, 350 metrelik yerde organik tarım olur mu?
BAŞKAN – Arkadaşlar,
oturduğunuz yerden laf atmayın, rica ediyorum.
Şahısları adına ikinci söz,
Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Abdülkadir Akcan’da.
Sayın Akcan, buyurun.
Süreniz beş dakikadır.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
kanun tasarısının 5’inci maddesinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
önce, biraz önce yapılan tartışmalar sırasında vicdanlara hitap eden Sayın
Milletvekilimize, ilk önce sırasından ayağa kalkarak yürüyen bir akademisyen
Sayın Milletvekilinin önce kendisini aklayarak bu Mecliste gelip tavır
takınmasını dilerim, bunu öncelikle yapmasını isterim. (MHP sıralarından
alkışlar)
İkincisi: Sayın Başkan, Sayın
AKP Grup Başkan Vekilinin “Sabırlar taşarsa ne olur?” anlamında kullandığı
ifadeye ısrarla tutanaklardan bakmanızı istirham ettim, “Bakayım.” dediniz ama
bakmadınız. Bu tehdidi bu Mecliste asla ama asla kabul etmiyorum Sayın Başkan.
MUHARREM VARLI (Adana) – Ne
olurmuş, onu bir sor Sayın Bakanım.
ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) –
Gereğini yapmamış olduğunuz için de -ben sizi tanırım, siz beni tanırsınız-
yüzde yüz tarafsız olduğunuza inanmak isterken, sanki parti hüviyetine tekrar
bürünmek isteyen bir davranışınız olduğunu ifade etmek zorundayım. Bu tehdidi
kabul etmiyorum, gereğini de yapmanızı beklerdim Sayın Başkanım.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, kanun tasarısı, bir yap-işlet-devret kanun tasarısı. Bu Kanun hâlihazırda mevcut. Mevcut olmasına rağmen ısrarla
bu kanun tasarısının ele alınmak istenmesi karşısında, “Hükûmetin, icra
makamının acaba kafasının gerisinde başka şeyler mi var?” diye bu toplumu
düşünceye sevk ediyor. “Niye böyle düşünüyorsunuz?” deme hakkına iktidar sahip
değildir. Önce herkesi tatmin edici açıklama yapmak zorundadır.
Biraz önce konuşmacı AKP
Milletvekili arkadaşımız “Bu araziler temizlenecek, organik tarım yapılacak.”
dedi. Tarım Bakanlığımızın hâlihazırda yürütmekte olduğu
Organik Tarım Yönetmeliği’ne göre, ne şimdi ne sonra,
Bitişik arazilerin bu kanun
tasarısına göre ihale edilebilmesi imkânı getiriliyor. Değerli milletvekilleri,
bitişik arazi,
Şimdi, Sayın Başbakan diyor
ki: “Nereden çıkarıyorsunuz İsrail’i?” Ee Sayın Başbakanım, üç hafta önce
Marmara Bölgesi’ndeki bir ilinizde il kongresinde “Bundan ne gocunuyorsunuz?
Yeteri kadar işsizimiz var diye şikâyet ediyorsunuz, İzaklar gelip yatırım
yapacak, Aliler çalışacak.“ demedi mi Sayın Başbakan? “Nereden çıkarıyorsunuz
İsrail’i?” diye tenkit ediyorsunuz. Ee İsrail’in olduğunu Sayın Başbakan bizzat
kendisi işaret ediyor. Yani bunun üzerine gidince de arkadaşlarımız
heyecanlanıyor, bize kızıyorlar. Bu noktada vicdanlarınıza hitap etmek, suç mu,
kusur mu? Değil, asla değil.
Dolayısıyla, değerli
milletvekilleri, Yap-İşlet-Devret Kanunu bu ülkede var. Karayolları Genel
Müdürlüğü 2002 yılında siz iktidarda değilken Göcek tünelini ihale etti.
Değerli milletvekilleri, önümüzdeki hafta Bursa-Balıkesir-Manisa-İzmir otoyolu
ihalesi başlamış, süreci devam etmekte, önümüzdeki hafta yap-işlet-devret
ihalesinin zarfları açılacak. Ortada işleyen, çalışan, kullanılan bir
Yap-İşlet-Devret Kanunu varken niye ısrarla bu kanun tasarısı üzerinde
duruyorsunuz? İşte bu, insanların aklını kurcalıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) –
İnsanların aklına farklı şeyler getiriyor. Bunu getiren biz suçlu değiliz,
getirten sizler, birazcık kendinizi bu noktada sorguya çekip acaba ne yapıyoruz
diye düşünmeniz lazım. Bu itibarla bu kanun tasarısının, eğer bir
yap-işlet-devret kanun tasarısı ise sadece bir olaya münhasıran ele alınmış bir
kanun tasarısı olduğunu düşünün. İhale yapılacak, bittikten sonra bu kanun kadük olacak.
Peki, şimdi soruyorum, bu
ülkenin vatandaşı ve insanı olarak: Mayınlı öteki sınırlarımız ne olacak? Onlar
için de mi özel birer kanun tasarısı getirip burada kanunlaştıracaksınız?
Hayır. Peki, onlar Ottawa Sözleşmesi kapsamı dışında mı kalıyor? 2014’e kadar
bunlarla ilgili önlem alma ihtiyacımız yok mu? Var. Bütün bunları derleyip
toparlayınca aklımıza bu kanun tasarısının farklı şeyler düşünülerek
hazırlanmış bir kanun tasarısı olduğunu haklı olarak bu kürsü aracılığıyla, bu
mikrofonlar aracılığıyla, ekranlar aracılığıyla milletimizle paylaşma ihtiyacı
hissediyorum ve paylaşıyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Akcan.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Sayın Bozdağ burada yaptığı konuşmada, Sayın Akcan’ın dile
getirdiği konuşmasında şöyle demiş: “Biz burada eleştiri sınırlarını aşan birtakım
üslupları buraya getirip koyduğumuzda –hani kendini de katıyor- insanların da
bir sabrı vardır, bir noktaya kadardır. Eğer siz o sabrı taşırdığınızda burada
bir sağlıklı çalışma ortamı bulamayız.” Ben bunda yüce Meclise dönük bir tehdit
algılamadım, o nedenle de üzerinde durmadım.
Şunu da ifade etmek istiyorum
ki, elbette bütün milletvekili arkadaşlarımın, özellikle Sayın Akcan’ın -yani
eski dostum, arkadaşım- sözleri benim için önemlidir, eleştirileri benim için
önemlidir ama şunu vurgulamak isterim: Bu Meclisi kimse tehdit edemez, bu hiç
kimsenin hakkı değildir, haddi de değildir. O nedenle hepimizin bu Meclisin
kutsiyetini, bu Meclisin gücünü hiçbir gün aklımızdan çıkarmadığımızı, hiçbir
arkadaşımın çıkarmadığını biliyorum. Bizim de öyle bilinmemizi bütün
arkadaşlarımdan rica ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi
5’inci madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemine başlayacağız. Beş
dakika süreyle soru, beş dakika süreyle cevap.
İlk soru Sayın Korkmaz…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Benim sorum Sayın Maliye Bakanına olacak.
Maliye Bakanı olduktan sonra
çalışanlar arasında ağabeylik-kardeşlik ilişkisini anlatan, onlarca yıldır
teamül hâline gelmiş “üstat” kelimesinin kullanılmasını yasakladınız. Bu kadar
yoksulluk, işsizlik ve açlığın kol gezdiği ülkenin Maliye Bakanı olarak bu ilk
önemli icraatınızdan sonra mayın temizleme hususu ikinci önemli icraatınız
mıdır?
Bundan sonraki üçüncü önemli
icraatınız işçiye, emekliye, çiftçiye, esnafa, memura bu kriz karşısındaki
dirayetli duruşlarından dolayı övünç madalyası dağıtmak mı ya da yeni bir
Düyun-u Umumiye kanunu çıkarmak mı olacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın İnan…
MÜMİN İNAN (Niğde) – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakanım, bu çok uzun
mesafeli sınır boyunca ihaleye çıkarılacak bu alanın daha sonra burayı alan
firma tarafından, özel güvenlikler tarafından korunacağı söz konusu mudur?
Bunu, Türk Silahlı Kuvvetleri mi yapacaktır sınır güvenliğini?
İkincisi: Yabancı şirketlerin
Türkiye'nin verimli arazilerinde bu şekliyle tarıma yatırım yaparlarken…
Anadolu çiftçisinin özellikle şu anda elektrik borçlarından dolayı icralık
olmasına ve buğday tarlalarının yanmasına sebep olmaktadır, bu konudaki
fikirlerinizi de almak istiyorum.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın
İnan.
Sayın Ünal… Yok.
Sayın Paksoy…
MEHMET AKİF PAKSOY
(Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, söz konusu
araziden elde edilecek kırk dört yıllık gelirin 880 milyon dolar civarında
olacağı tahmin edilmektedir. Böylesine stratejik bir bölgede büyük bir yabancı
şirket kırk dört yılda 880 milyon dolar kazanmak için, yani yalnızca tarım
yapmak için mi gelecektir, yoksa bu Büyük Orta Doğu Projesi’nin bir parçası
mıdır?
İkinci sorum: Sayın Başbakan
“Bu arazilerde İzak değil Hasan çalışacak.” diyor ama patron kim olacak, İzak
mı olacak, Hasan mı olacak?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) –
Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum: Mayın temizleme konusuna itirazımız
yoktur ancak itiraz ettiğimiz konu mayınlı araziyi temizleyecek firmaya
temizleyeceği 216 bin dekar alanın kırk dört yıllığına tarımsal amaçlı olarak
verilmesidir. Neden mayın temizlemeyi böyle bir şarta bağladınız? Ülke ve sınır
güvenliği açısından önem arz eden bir bölge neden bir başka ülkenin kullanımına
verilme tehlikesiyle karşı karşıya bırakılmıştır? Tarım yapacağım diye alınan
bu bölge hangi amaçla kullanılacaktır, bunu kontrol etmeniz mümkün müdür?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Tankut…
YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, Ottawa
Sözleşmesi gereği mayın temizlenen ülkelerden acaba hangisinde sizin ısrarla
dayattığınız bu metot benimsenmiştir?
Diğer sorum: Dünyanın 17’nci
büyük ekonomisine sahip olduğumuzu övünerek söylüyorsunuz, mayın temizlemek
için para bulamadığınızdan da bahsediyorsunuz. Peki, bu kanun çerçevesinde
17’nci büyük ekonomiye sahip olmamız ile bu mayın temizlemeye para
bulamayışımız bir çelişki değil midir?
Son olarak, 2’nci maddede,
müstakil kullanımı mümkün olmayan ve bu taşınmazlarla bütünlük teşkil eden
hazineye ait diğer taşınmazların da ihale kapsamına alınabileceğinden
bahsediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, buyurun.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Maliyede “üstat”
kelimesinin yasaklanıp yasaklanmadığıyla alakalı soru soruldu. Aldığım bilgiye
göre böyle bir yasaklama şu ana kadar söz konusu değil ve “üstat” kelimesi
hiyerarşik düzen içerisinde, kendi düzeni içerisinde kullanılabiliyor, meslektaşları
itibarıyla.
Tabii, “Mayınlı alanlar hangi
öncelikle ihale edilecektir?” diye de bir şey soruldu. Öncelik sırası -bunu çok
sık tekrar ediyoruz ama- Genelkurmay Başkanlığınca sınır fiziki güvenlik
sistemi inşaatı tamamlanan yerlerden başlanılarak ve Genelkurmay Başkanlığı,
Millî Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığının
mutabakatıyla beraber yapılacak.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Nerede yazıyor Sayın Bakanım? Başlarken
değil kontrol edilirken… Genelkurmay Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı…
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Kanunda yazıyor.
BAŞKAN – Lütfen karşılıklı
konuşmayın Sayın Günal.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Kanunu tekrar bir okuyun, o soruyu
sormayacaksınız.
Mayından… Özellikle elektrik
borçlarıyla alakalı…
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Siz
ne çabuk okudunuz!
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Değerli arkadaşım, soruyu sorarken dikkatli
dinledim. Lütfen, siz de cevabı dikkatli dinleyin.
BAŞKAN – Sayın Bakan, siz
cevap vermeyin, Genel Kurula hitap edin, Başkanlığa hitap edin. Rica ediyorum…
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ben
de ilave bir şey dedim “Nerede okudunuz?” diye.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Eğer ekleyeceğiniz bir şey varsa biraz daha
duralım. Lütfen ama…
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Daha
yeni oturdunuz Sayın Bakanım.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Lütfen…
BAŞKAN – Sayın Bakan… Sayın
Bakan…
Siz Başkanlığa ve Genel
Kurula hitap edin lütfen.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Bakan, Genel Kurula cevap verin efendim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sayın Başkan uyarabilir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Milletvekilinin nasıl soru sorduğu sizin takdiriniz değil. Cevap verirsiniz
veya yazılı cevap verirsiniz.
BAŞKAN – Sevgili
arkadaşlarım, rica ediyorum, lütfen…
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Elektrik borçlarıyla alakalı konudan soruldu,
tarımsal sulama ve çiftçilerimizin elektrik borçlarıyla alakalı.
Bildiğiniz gibi, AK PARTİ
İktidarı döneminde iki kez bu borç yapılandırması yapıldı. Borç yapılandırması
sırasında özellikle otuz altı ay içerisinde çiftçilerimizin bu borçlarını rahat
ödeyebilmelerini teminen bir borç yapılandırması yapıldı. Kredi faizleriyle
alakalı, tarımsal sulama kooperatifleri kredi faizi oranında bu oranlar
düşürüldü ve ciddi bir tahsilat da yapıldı. Buna
rağmen ihtiyaç var mıdır? Buna rağmen çiftçilerimizin böyle
bir yapılandırmaya tekrar ihtiyaçları vardır ve TEDAŞ kurumlarına müracaat
etmeleri hâlinde, ilgili bölge müdürlüklerine müracaat etmeleri hâlinde,
önceden borç yapılandırmasını yapıp da buna sadık kalabilenlerin haricinde,
yani o sözleşmeye sadık kalabilenlerin haricinde, bu borç yapılandırmasıyla
alakalı mevzuat son derece açık, yani, tekrar o borcuna sadık kalamayan
çiftçilerimizin başına dönecekleriyle alakalı karşılıklı bir imzaları da var. Bizim
şu anda özellikle…
BAŞKAN – Sayın Bakanım, başka
sorular da var.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Evet, Sayın Başkanım, döneceğim.
MEHMET EKİCİ (Yozgat) –
Bildiği konuyu anlatıyor!
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Başka, bu konuyla alakalı, sorduğunuz için
söylüyorum: Cazibeyle sulamadan oluşacak rakamın cebrî elektrikle oluşacak
rakamlara terfi ettirilmesiyle alakalı da bir çalışmamız var.
Türkiye’nin 17’nci büyük
ekonomi olmasıyla alakalı övündüğümüzü söylediniz. Ben bununla alakalı, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde bulunan bütün milletvekillerinin övünmesi gerektiğine
inanıyorum. Eğer bu konuda Türkiye'nin ulaşacağı büyüklükle alakalı kendinde
bunu hissetmeyenler varsa mutlaka bu konuyla alakalı çalışacaklardır diye
düşünüyorum. (MHP sıralarından gürültüler)
AKİF AKKUŞ (Mersin) –
Mayınları temizleyemiyorsunuz.
BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar…
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Mayınla alakalı ise, takdir edersiniz ki, tabii
ki -Maliye Bakanımız bir toplantı için ayrıldılar- yazılı cevap da vereceğiz bu
konuyla alakalı.
ATİLA EMEK (Antalya) –
Başkanım, süre var daha. Soru sorabilir miyiz Sayın Başkan?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Ama Sayın Maliye Bakanının
bundan daha önemli…
ATİLA EMEK (Antalya) – Sayın
Başkan, süremiz var.
BAŞKAN – Müsaade eder misiniz
Sayın Emek, soru bitti.
ATİLA EMEK (Antalya) – Bitti
mi efendim? Süre vardı.
BAŞKAN – Sayın Maliye
Bakanının bu toplantıdan daha önemli bir toplantısı olmaması lazım. Burada
olması doğru olurdu Sayın Bakanım. (MHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, madde
üzerinde yedi adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sıralarına göre
okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
263 sıra sayılı tasarının 5
inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Hüseyin Pazarcı |
Ayşe Jale Ağırbaş |
|
İzmir |
Balıkesir |
İstanbul |
|
Süleyman Yağız |
Mustafa Vural |
|
|
İstanbul |
Adana |
|
“(1) Bu kanun yayımını
izleyen aybaşında yürürlüğe girer.”
TBMM Başkanlığına
5. Maddenin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Madde 5- (1) Bu kanun yayımı
tarihinden 3 ay sonra yürürlüğe girer.
|
Kemal Anadol |
Gökhan Durgun |
Mevlüt Coşkuner |
|
İzmir |
Hatay |
Isparta |
|
Orhan Ziya Diren |
Osman Kaptan |
Onur Öymen |
|
Tokat |
Antalya |
Bursa |
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı tasarının 5. maddesinin “Bu kanun 01.01.2010 tarihinde yürürlüğe girer”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Günal |
Abdülkadir Akcan |
Kürşat Atılgan |
|
Antalya |
Afyonkarahisar |
Adana |
|
Mustafa Enöz |
Recep Taner |
Mehmet Serdaroğlu |
|
Manisa |
Aydın |
Kastamonu |
|
Behiç Çelik |
|
|
Mersin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
263 sıra sayılı kanun
tasarısının 5 inci maddesinde geçen “yayımı tarihinde” ibaresinin “yayımından
altı ay sonra” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Gülşen Orhan |
Ramazan Başak |
Suat Kılıç |
|
Van |
Şanlıurfa |
Samsun |
|
Azize Sibel Gönül |
Ayhan Sefer Üstün |
|
|
Kocaeli |
Sakarya |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 Sıra
Sayılı Yasa Tasarısının 5. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Atilla Kart |
Şahin Mengü |
Zekeriya Akıncı |
|
Konya |
Manisa |
Ankara |
|
Mevlüt Coşkuner |
Vahap Seçer |
Bayram Meral |
|
Isparta |
Mersin |
İstanbul |
Madde 5- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinden bir yıl sonra yürürlüğe girer.
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı yasa tasarısının 5. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ederiz.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Şevket Köse |
Hüsnü Çöllü |
|
Malatya |
Adıyaman |
Antalya |
|
Yaşar Ağyüz |
Hüseyin Ünsal |
|
|
Gaziantep |
Amasya |
|
Madde 5 :
Bu kanun 1 yıl 6 ay sonra yürürlüğe girer.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı kanun tasarısının 5. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Mehmet Günal |
Nevzat Korkmaz |
Behiç Çelik |
|
Antalya |
Isparta |
Mersin |
|
Necati Özensoy |
Mümin İnan |
|
|
Bursa |
Niğde |
|
Madde 5 - Bu kanun 1.1.2011
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı kanun tasarısının 5. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları
Madde 5- Bu kanun 1.1.2011
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Günal,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
konuda kimsenin kafası netleşmedi. Ben size tekrar sorularımı kısa kısa
soracağım. Bu alan ne kadar? Az önce Sayın Kutluata sordu. 178,5 mu?
İhale komisyonunda -az önce
sorduğum oydu, Sayın Bakan sadece öncelik sırasını söyledi- neden Millî Savunma
Bakanlığından kimse yok? “Var” demeyin, açın siz okuyun o zaman 4’üncü fıkrayı.
Muayene ve kontrol kısmında Millî Savunma Bakanlığı, Dışişleri, diğer
yetkililer var, net. 3’üncü fıkra Sayın Bakanın söylediği. O, öncelik
sıralaması belirliyor. 4’üncü fıkrada diyor ki: “Bütün esas ve usulleri Maliye
Bakanlığı belirler, her türlü ihaleyi Maliye Bakanlığı yapar.” Açın okuyun,
“Okumadı.” diyenlere söylüyorum. Ben binlerce defa okudum. Alt komisyondan beri
okuyorum, aynen böyle yazıyor. Kontrol ve muayene işlemlerinde o teknik birimler
var.
Niye YİD’de ısrar
ediyorsunuz, yap-işlet-devrette? Bu bir mayın temizleme kanunuysa, önerge
verdik, kabul edin o zaman, temizlensin. Sayın Başbakanın dediği gibi
antisemitizm falan yapmıyoruz. İhaleyi açın. İster İzak alsın, ister John
alsın, ister Hans alsın bizi ilgilendirmiyor. Ama şeffaf, açık, daha önceki
Galataport’ta, TÜPRAŞ’ta, Türk Telekom'da olduğu gibi istemiyoruz. İster yerli
ister yabancı alsın. Siz yandaşlarınıza verecekseniz, hiç fark etmiyor. Ama
şeffaf bir ihale olacaksa tutun mayın temizleme ihalesi yapalım.
921.080 mayının geri kalan
300 küsur binini kim temizleyecek? “Genelkurmay temizleyemem dedi.” Hayır,
efendim, Genelkurmay dedi ki: ”Ben temizlersem zaman alır, siz kısmen yapın.”
Demin söylediğim şeyin devamını söylüyorum, “buna paralel olarak” diyor Sayın
İlker Başbuğ imzalı, İkinci Başkan olarak yazdığı yazıda, “Eğer siz bunu kısmen yaparsanız biz de geri
kalan kısımları -yani benim söylediğim 300 bin civarında kalan diğer mayınları-
temizleyebiliriz, böylece süresinde yetişmiş olur.” diyor Genelkurmay.
İsterseniz okuyabilirim yazısını sonra. “Ben yapamam.” demiyor.
Değerli arkadaşlarım, bunları
sorduk diye bize kızmayın. Ben, sizin vicdanlarınıza hitap ediyorum. Bunlara
“kara” demiyorum, siz “ak” diyorsunuz, adınız da “AK”, ona uygun davranmanızı
bekliyorum sadece. Ben, burada net şeyler soruyorum. Söylediklerimiz nettir.
Ee, “Sınır fiziki güvenlik
sistemi yok.” diyoruz. Bitince neresini kim koruyacak? Onlar yetişmedi, yarısı
daha yapılmadı. Ne kadar para gerektiğinin tespiti yapıldı mı? Onları
yetiştirmeden temizleyemeyiz. “Askerî yasak bölgelere ben kimseyi sokmam.”
diyor Genelkurmay Başkanı, açıklaması var. Onları da gösterebilirim, basın
açıklamaları var. Onları ne zaman değiştireceğiz, nereden girecek?
Şimdi bu soruları sorduğumuz
zaman bize niye kızıyorsunuz? “Efendim, sen yerinde otur, sen eski askersin.”
diyor Sayın Başbakan, “Otur oturduğun yerde!” diyor. Şimdi, bakın, bir eski
asker ne diyor? 1983-87 yılları arasında bu konuyla
ilgili taburun sınırdaki komutanı olan emekli olmuş bir asker diyor ki: “Kim
demiş askeriye mayın temizleyemez diye? Yeter ki görevi verin, teknik, mali
imkânları verin.” O zaman neyle temizlemişler biliyor musunuz? “Makine Kimya
Endüstrisinin hazırladığı aparatları tanklara takarak, 83-87
arasında,
Bakın değerli arkadaşlarım,
“Efendim, Petrol Kanunu’nun hakları, Maden Kanunu’nun hakları saklı…” Ee,
değiştirdiniz zaten, değiştireceksiniz yine. Bakın, yukarıda alt komisyonda
arkadaşlarımız bize bilgi verdiler. Sorduk, 25 kuyudan 21’inde petrol çıkmış şu
anda o Çamurlu alanında. Daha önce askeriyenin temizlediği yerlerde kuyular
açılmış. Günde 2.400 varil petrol çıkıyor. Arkadaşlarımızla görüştük -biz takip
ediyoruz konuyu- 50 tane kuyu açmayı düşünüyorlar 30 kilometrelik bir alanda.
Sadece 30 kilometreden bahsediyorum. Çamurlu, Batı Kozluca kısmının olduğu
yerde 50 kuyuda -çok basit hesapla söyleyeceğim, isteyene ayrıntılı hesabını
verebilirim- sadece 30 kilometrelik yerde, yılda, bugünkü petrol varil
fiyatıyla 45 milyon dolar gelir elde ediliyor; bugünkü fiyatla, sadece 30
kilometrelik kısmında.
Değerli arkadaşlarım, bunları
sorduğumuz zaman bize kızmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Günal, lütfen
bitirin.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Toparlıyorum Sayın Başkan.
Biz bunlara cevap istiyoruz.
Bizim görevimiz, Türk milleti adına içimize sinmeyen şeyleri size sormaktır.
Bunda kavga edecek bir şey yok. Bakın, bizi ilgilendirmiyor. İzak’ı biz
demedik, Sayın Başbakan dedi. Hans da alsa beni ilgilendirmiyor, John da, Jack
de beni ilgilendirmiyor. Ahmet, Mehmet alıyorsa evet, ama o da açık, şeffaf bir
ihaleyle.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Mehmet Bey, beni ilgilendiriyor.
KADİR URAL (Mersin) – Ali
Dibo da alsa ilgilendirmiyor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Açacaksınız, mayın temizleme… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Sahayı vermeyeceksiniz.
Hemen oraya, işinize geldiğine nasıl atlıyorsunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Mehmet Bey, beni ilgilendiriyor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Biz,
mayın temizleme ihalesinden bahsediyoruz. Samimiyseniz gelirsiniz, bunu
temizlersiniz. Ondan sonra tarıma açma işini Türkiye Cumhuriyeti devleti yapar;
büyük devlettir. Tarım Bakanlığının neleri yaptığını siz bilmiyorsunuz. Sayın
Başbakan diyor ki: “Bunu yaparız. Gelin OSTİM’e bir görün.” Biz de onu diyoruz:
Gelin, OSTİM’deki arkadaşlarımız bile bu aparatı size üretirler.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane)
– İsrailliler alırsa ne diyorsun?
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Neden o zaman bunu İsrailliye vermede ısrar ediyorsunuz? Toprakları
veriyorsunuz, toprakları.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane)
– İsrailli alırsa…
BAŞKAN – Sayın Aydın…
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Kutsal olan, sınırdaki toprakları…
Değerli arkadaşlarım, sizi,
tekrar, bağırmaya değil vicdanlarınızla muhasebe yapmaya davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Devamla) – İnşallah,
sorularımız cevaplanır. Baştan beri cevaplanmıyor ama, nafile, yeniden soracağım.
Bir dahaki soruda yine soracağım, eğer cevap gelmezse öbür maddede yine soracağım.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Günal.
Gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı yasa tasarısının 5. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
Madde 5 :
Bu kanun 1 yıl 6 ay sonra yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşuyor?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Ağyüz konuşacak.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ağyüz.
(CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mayıs ayının başından beri görüştüğümüz
263 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 5’inci maddesinde verilen önerge üzerine CHP
Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu 263 sayılı
yasa bugün biraz daha istisnai yasa oldu. Bugüne dek 4 Meclis Başkan Vekili
geçirdi bu yasa, bugün de Sayın Başkanımızın Başkanlığıyla istisnai yasa
hüviyetine kavuştu ve bu yasayı çıkaran Meclisin Başkanı olarak da Sayın
Başkanım bir paye daha kazandı. Hayırlı, uğurlu olsun! (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, 263
sayılı yasa neden bu kadar tartışılıyor? Bu 263 sayılı yasa görüşülürken, geçen
hafta perşembe günü 28 maddelik
-geçici maddeleri hariç- Afet Yasası neden kolay geçti de bu geçmiyor?
Niye hiç düşünmüyorsunuz iktidar partisi üyeleri olarak? Niye muhalefet bu
kadar, neler söylüyor diye bakmıyorsunuz? Yandaş gazetelerinizi niye
okumuyorsunuz? Yeni Şafak’ı niye okumuyorsunuz, Vakit’i niye okumuyorsunuz?
Hadi diğer gazeteleri boş verin, bunlar ısmarlama mı yazıyorlar? Bu yasanın
fizibilitesi yok, kâr-zarar mantığı yok, ne kadar alanı kapsadığı belli değil.
Nereyi vereceğini ihale komisyonu da bilmiyor, Maliye Bakanı da bilmiyor, Millî
Savunma Bakanı da bilmiyor. Böyle bir yasanın mayın temizleme adına çıkarıldığı
ve mayın temizlemenin gerçekleştiği bir ülke var mı? Çok konuşan Sayın Bekir
Bozdağ, size soruyorum. Çık, buradan de ki: “Bir yasa bir ülkede bu şekilde
çıktı.” Siz ilk mi olacaksınız? Yani denenmişi denememek… Bir tabir vardır, onu
söylemek istemiyorum. Denenmemişi niye denemek istiyorsunuz siz? “Kendi
olanaklarımız yok.” diyorsunuz. Bu, açıkça gerçekleri gizlemektir. İran’dan
almadığınız doğal gaza 700 milyon dolar ödeyeceksiniz, beceriksiz Enerji
Bakanının yüzünden ödemeye mahkûm olacaksınız ve ne kadar rakama mal olacağını
bilmediğiniz bir mayın temizleme sorunuyla ülkeyi, toplumu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisini karşı karşıya bırakacaksınız. Bu zaman israfıdır, bu
görevinizi yapmamaktır.
Maaşınızı bu ay hak etmediniz.
Maaşınızı emeklilere vereceksiniz, iktidar partisi üyelerine söylüyorum.
Emeklilere bağış yapacaksınız, çünkü mesainizi vermediniz, boş laflarla
geçirdiniz, İç Tüzük tartışmalarıyla geçirdiniz ve bugüne geldik.
Niye bu sorulara cevap
vermiyorsunuz siz? Karkamış’tan, Çobanbeyli’den ta Şırnak’a kadar uzanan bu
arazinin ürün deseni nedir? Burada ne ekilecek? Doğal zenginliğimiz nedir? Bu
arazide petrol mü var, maden mi var, ne menem bir şey bu arazi, biliyor
musunuz? Bilmiyorsunuz. Bilmediğiniz hâlde de zaten bundan dolayı sorununuz
burada ya, 184’ü hiçbir zaman bulamıyorsunuz, 180’de kalıyorsunuz. Nerede diğer
arkadaşlarınız? (AK PARTİ sıralarından “Sana ne!” sesleri) Bana çok şey, bana
çok şey! Bu Mecliste görevinizi yapacaksınız. Bu Meclisi iktidar çalıştırır,
muhalefet çalıştırmaz.
AHMET YENİ (Samsun) –
Muhalefet yatar!
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Ve
bugün bu Meclisi geren iktidarın kendisidir, grup başkan vekillerinizdir. İç
Tüzük tartışmalarıyla germişlerdir, yanlış cevaplarla germişlerdir ve bugüne
gelmişizdir.
Bir yasayı anlatamamanın
acizliği içerisindesiniz. Bu yasayı anlatamamanın acizliği içerisinde de mayına
kendiniz bastınız. Temizlemek istediğiniz mayına bastınız, ayağınızı
kaldırsanız zaten iktidarınız gidecek Allah’a şükür. (CHP sıralarından alkışlar)
Onun, için mayının üzerindesiniz, ayağınız mayının üzerinde.
Değerli arkadaşlarım, bu yasa
tartışılırken biz şunu söyledik: Mayını temizlemeye karşı değiliz. Yalnız,
mayın temizlendikten sonraki aşamaya karşıyız, yani şuna: “Mayınları temizle, para
verme ama araziyi kırk dört yıl kullan.” Bu nerede görülmüş arkadaşlar, bu
nerede görülmüş?
Maliye Bakanlığına soruyorum:
Elinizde fizibilite var mı? İhaleye açtın diyelim uluslararası boyutta. Geldi
birileri, birkaç kişi. Senin elinde bu arazi işletme değeri olarak mayın
temizleme karşılığı kırk yıl mı verilir, otuz beş yıl mı verilir diye bir done var mı? Yok. Böyle cehalet olur mu? Gelen şirket “otuz
dokuz” dese otuz dokuza vereceksin, “kırk üç” dese kırk üçe vereceksin. Sonra,
değerli arkadaşlarım, aynı işi yapan şirket Türkiye’de yok, dünyada adres
nereyi gösteriyor? İsrail’i, Suudi Arabistan’ı, Amerikan iş birliğini
gösteriyor. Başbakan bundan niye alınıyor? Biz alınmakta haklıyız çünkü sizin
çok suçunuz var bu konularda. Özelleştirmede suçunuz var, ihalede suçunuz var.
Mesela bir hanımefendi çok feryat ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ağyüz, bitirin
lütfen.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) –
Bakü-Ceyhan petrol boru hattını, damadın genel müdür olduğu şirket 1,5 milyar
dolara ihalesiz almadı mı? Bu sabıka sizin sabıkanız değil mi?
Başbakanın oğlunun ortak
olduğu pırlanta şirketi -ismini söylemek istemiyorum- on altı tane enerji
santrali lisansı aldı mı, almadı mı? Damadın genel müdür olduğu şirket kaç tane
enerji lisansı aldı?
Karşıda yapılan bir otel var,
o otelin altını bir eşeleyin bakalım neler var? Sabıkanız var, bundan dolayı
güvenmiyor kamuoyu, bundan dolayı biz güvenmiyoruz.
AHMET YENİ (Samsun) – Millet
güveniyor.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - Açık
değilsiniz, net değilsiniz, şeffaf değilsiniz. Onun için milleti kan
ağlatıyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) – Millet
kararını verdi.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) -
Şimdi, size oralarda oy veren insanlar “Elimiz kırılsaydı da oy vermeseydik.”
diyorlar.
ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop)
– Millet kararını verdi.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - O
nedenle, Karkamış’tan Şırnak’a kadar, orada yaşayan ve tarımdan geçinecek
insanların günahını aldınız, vebalini aldınız. O nedenle, belki aklınız
başınıza gelir diye bu yasanın bir buçuk yıl yürürlüğünün uzatılmasını
öneriyoruz. Bari buna destek olun, bu vebalden kurtulun. Bir aylık maaşı hak
etmediniz, buna oy verin de kamuoyuna bir yüzünüz olsun. İktidarınız Abbas
yolcu, Allah şimdiden hayırlı uğurlu etsin.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Ağyüz.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN - Önergenin
oylanmasından önce yoklama talebi var.
İsim tespiti yapıyorum: Sayın
Okay, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özyürek, Sayın Özdemir, Sayın Köse, Sayın Emek,
Sayın Coşkunoğlu, Sayın Süner, Sayın Korkmaz, Sayın Yalçınkaya, Sayın Küçük,
Sayın Bingöl, Sayın Ağyüz, Sayın Serter, Sayın Özkan, Sayın Hacaloğlu, Sayın
Oksal, Sayın Tütüncü, Sayın Öztrak, Sayın Çakır.
20 arkadaşımız tamam,
yoklamaya başlıyoruz.
Üç dakikalık süre veriyorum.
Yoklama işlemi başlamıştır.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayımız vardır.
X.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı
Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında
Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263) (Devam)
BAŞKAN - Gerekçesini biraz
evvel dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 Sıra
Sayılı Yasa Tasarısının 5. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Atilla Kart (Konya) ve
arkadaşları
Madde 5- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinden bir yıl sonra yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge sahiplerinden
bir arkadaşımız… Sayın Kart, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, gelinen
bu aşamada hamaset yapmadan, polemik yapmadan, önemli
gördüğüm bazı temel konuları ana başlıklarıyla bir kez daha bilgilerinize
sunmak istiyorum, bir kez daha vicdanlarınıza seslenmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
bakın, bu tasarı, en başta 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik
Bölgeleri Kanunu’nun 9’uncu maddesine açık bir şekilde aykırı. Bu tasarı, 3996
sayılı Yap-İşlet-Devret olarak bilinen Kanun’un 2’nci
maddesine açıkça aykırı. Bu tasarı, bu konuyla ilgili
Danıştay kararına aykırı. Bu tasarı, 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun ilgili
maddelerine aykırı değerli milletvekilleri. Yani hukuki
sakatlıkla, birçok bakımdan, birçok madde yönünden, birçok kanun yönünden malul
olan, sakat olan bir tasarı söz konusu. Tasarı bu hâliyle kanunlaştığı
takdirde, grup yetkililerimiz hep ifade ettiler, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, ana muhalefet partisi olarak, burada iki aylık süreyi beklemeden ilk
hafta içinde Anayasa Mahkemesine başvurmamız çok açıktır, bu bilinen bir
husustur.
İşte, değerli
milletvekilleri, bu Anayasa Mahkemesine yapılacak başvuru süreci, anlattığım
sebeplerle hukuki bakımdan bir belirsizliğin olması ancak bu arada kanunun
yürürlüğe girmesi ve ilgili firmanın temizleme faaliyetlerine başlaması hâlinde
bir belirsizlik durumu söz konusu olacak yani bir askı durumu söz konusu
olacak.
Söz gelişi, bir yıl sonra
Anayasa Mahkemesinin iptal kararı verdiğini varsayalım. İşte, değerli
arkadaşlarım, bu arada ilgili firma temizleme faaliyetini başlattığı takdirde
ve devamında da Anayasa Mahkemesi -anlattığımız gerekçelerle- iptal kararı
verdiği takdirde, Türkiye Cumhuriyeti çok ağır bir hukuki sorumlulukla,
tazminat sorumluluğuyla karşı karşıya kalacaktır değerli arkadaşlarım. Ben, o
sebeple şunu önemle vurguluyorum. Gerçekten, hamaset yapmadan, bu noktada
vicdanlarınıza, muhakemenize, sorgulamanıza bir fırsat vermek adına bunu
söylüyorum. Bakın, yapılan hesaplamalara göre değerli arkadaşlarım, 30-40 milyar dolar seviyesinde bir petrol geliri, 10 milyar
dolar seviyesinde de modern ve organik tarımdan bir gelirin elde edilmesi söz
konusu. İlgili firma kullanmaya başladı. Anayasa Mahkemesi iptal etti.
Uluslararası mahkemeler nezdinde ilgili firmanın Türkiye Cumhuriyeti aleyhine
-bu rakamlar boyutunda olmasa da- son derece ciddi bir tazminatı elde etmesi
söz konusu olabilecek. İşte, onun için diyoruz ki -önergemizde ifade edildiği
gibi- gelin, hiç olmazsa bir yıllık bir süre imkânı tanıyın değerli arkadaşlar,
değerli milletvekilleri. Bu bir yıllık süre içinde Anayasa Mahkemesi iptal
kararı vermediği takdirde o yasa zaten yürürlük kazanmış olacak. O yasanın
uygulaması zaten başlamış olacak. İnanıyorum ki vicdanlarınızda değerlendirme
yaptığınız zaman, bu önerimize sağduyulu yaklaştığınız zaman, duygularınızdan
uzaklaşarak bir değerlendirme yaptığınız zaman bu noktada bize hak vereceğinize
inanıyorum.
Değerli milletvekilleri, şuna
hakkımız yok: O bölgede yaşayan Türk’üyle, Kürt’üyle, Arap’ıyla, Süryani’siyle
o vatandaşlarımızın toprak edinme hakkını engellemeye hakkımız yok. Sermaye
yapısı belirsiz yabancı şirketlere toprağımızı kaptırmaya hakkımız yok değerli
milletvekilleri. Emperyalizmin oyununa gelmeyelim değerli arkadaşlarım. Bakın,
yaptığınız bu uygulamayla, mayınları temizlerken bu alana, bu alanlara yeni
mayınları, yeni mayın tohumlarını ektiğimizi unutmayalım değerli
milletvekilleri. Bakın, biz bunları Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bugün
söylemiyoruz değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kart, lütfen
bitirin.
ATİLLA KART (Devamla) - Bu
yasayla ilgili olarak daha evvelinde Maliye Bakanlığının ihale işlemlerine
yönelik olarak Danıştaya 4 Mayıs 2006 tarihinde dava açarken şu basın
duyurusunu yayınlamışız, demişiz ki orada değerli arkadaşlarım: “Türkiye'miz
stratejik açıdan en önemli bölgelerinden olan bu bölgenin kontrolümüz dışına
çıkması söz konusu olacaktır. Bu alanın Genişletilmiş Orta Doğu Projesi
kapsamında ve Türkiye'nin çıkarlarına aykırı bir şekilde kullanılması durumu ve
devletin fiilî denetim alanı dışına çıkması söz konusu olacaktır. Temizlenen
arazi tarımsal faaliyete açılarak bölge halkının kullanımına açılmalıdır.”
Bütün bunları izah ettikten
sonra 4 mayıs 2006 tarihinde şunu demişiz değerli
arkadaşlarım: “Hâl böyle olmasına rağmen, siyasi iktidarın bu yasal durumu ve
stratejik gerçekleri göz ardı ederek bölge güvenliğini ihlal edecek bir sürecin
başlamasına yol açması hiçbir gerekçeyle izah edilemez, kabul edilemez.”
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla) – Bir
cümle Sayın Başkanım, bitiriyorum hemen.
BAŞKAN – Sayın Kart, lütfen
bitirin.
ATİLLA KART (Devamla) –
Siyasi iktidarın hangi amaca ve kimlere hizmet ettiği anlaşılamamaktadır.
Burada sadece endişelerimizi,
sadece kaygılarımızı dile getiriyoruz, hiç kimseyi mahkûm etmiyoruz değerli
arkadaşlarım. O kaygılarımızın, o endişelerimizin giderilmesi noktasında
sizlere bir vicdan muhasebesi yapma, bir sorgulama yapma imkânını tanıyoruz,
bir yıllık bir süre istiyoruz. İnanıyorum ki bu imkânı verdiğiniz takdirde
sizler de vermiş olduğunuz karardan daha çok emin olacaksınız, vermiş olduğunuz
karar daha çok içinize sinecek değerli milletvekilleri.
Bu düşüncelerle, bu
değerlendirmelerle Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Kart.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
263 sıra sayılı kanun
tasarısının 5 inci maddesinde geçen “yayımı tarihinde” ibaresinin “yayımından
altı ay sonra” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Gülşen Orhan (Van) ve arkadaşları
BAŞKAN – Önergeye Komisyon
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Konuşacak
arkadaşımız var mı?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yürürlük tarihinin ileri
alınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı tasarının 5. maddesinin “Bu kanun 01.01.2010 tarihinde yürürlüğe girer”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kürşat Atılgan (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Atılgan…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Behiç Çelik konuşacak.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Çelik.
(MHP sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 263 sıra sayılı Tasarı’nın 5’inci maddesi
üzerine verilen bir önerge hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında mayın konusunda,
değerli milletvekilleri, şu ana kadar söylenecek olan her şey söylendi hemen
hemen ama bütün bunlara rağmen, biz, kendi iç bünyemizde, Türkiye’mizde bunun
yankılarının nasıl olduğunu sorgularken diğer taraftan da dışarıda, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde, Genel Kurulda tartışılan bu hususun yankısının nasıl
olduğunu da irdelememiz gerektiği ortadadır. En son,
Financial Times’da, bir İngiliz gazetesinde çıkan haberde, bizim yani Türk
milletinin temsilcileri olarak bizlerin iki bölüme ayrıldığını, bir grubun
Türkiye'nin millî çıkarlarını savunduğunu ve bu millî çıkarları savunan
insanların bu ülkenin kuruluş felsefesine bağlı olarak iş birliği yapmadan,
daha bağımsızlıkçı ve egemenliğine düşkün bir grup Yani milliyetçi düşünceyle
hareket edenler, diğer taraftan da iş birliği içerisinde olanlar -yani bu
yasayı iktidar partisi grubuna dayatan iradeyi kastediyorum- arasında ciddi bir
mücadele olduğunu Financial Times yazıyor. Yani burada, aslında
Türkiye'nin kendi millî çıkarları konusunda yüzde yüz bir mutabakat olması
gerekirken dış basında konunun bu şekilde ele alınması, irdelenmesi gerçekten
yürek parçalayıcı, içler acısı bir durumdur. Burada, Hükûmetin başı olan Sayın
Başbakana özellikle bir görev düşmektedir.
Peki, bu mayın temizleme işi
gündeme gelirken -bunun yanında başka bir soru sorayım- Suriye devleti niçin
sessiz? Suriye basınında hiç haber çıkıyor mu, hiç konuşma oluyor mu? Niye
acaba? Nasıl susturuldu Suriye? Niçin Beşşar Esad konuşmuyor? Golan’la ilgili,
acaba, Türk Hükûmetinin de bilgisi dâhilinde birtakım taahhütler söz konusu mu?
Bu soruların hepsinin cevabının verilmesi gerekiyor.
Türkiye öyle ucuz bir devlet
değildir. Türkiye, AKP İktidarını aşacak boyutta devasa bir devlettir. Onun
için, bu devlete layık, gerekli bilgi birikimine, yönetim birikimine, tarihî
birikime sahip olan iyi bir kadronun halkımız tarafından seçilerek yönetmesi
gerekir ki o zaman Türkiye bir cihan devleti olabilecektir.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane)
– Yaptığımız o.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Ancak
şu anda zelil, sefil, perişan duruma düşürülmektedir. Mayın işi sadece budur.
Sadece mayından dolayı dahi AKP İktidarının Türkiye’yi dışarıda ve içeride
içine düşürdüğü durum içler acısıdır.
1 Mart tezkeresini
hatırlıyorsunuz. Teşekkür ediyoruz o zaman “hayır” diyenlere. Ama o zaman ne
istenmişti, hatırlayalım: İskenderun istenmişti, Mersin Limanı istenmişti,
Mardin’e kadar giden hat istenmişti. Emperyalizmin böyle bir talebi var bu
bölgede ve Davos’ta efelenenler, 1 milyon Iraklı katledildi bugüne kadar, hiçbir
zaman bahsetmediler ama
Amerika’ya giderken dediler ki: “Demokrasi getirmek için orada
ölen Amerikan askerleri için çok üzülüyoruz.” diyebildiler. Bunları da
vicdanlarınıza sunuyorum. Onun için, Sayın Başbakan sürekli olarak faşizmden
bahsediyor, aynı mayınla ilgili. Faşizm nedir? Jivkov’un yaptığıdır, Batı
Trakya’da yapılanlardır, Telafer’deki katliamlardır. Irak’ta Telafer diye bir
kent var, 400 bini aşkın Türkmen nüfusun yaşadığı. Buraya Peşmergelerle
Amerikan ordusu girmiştir. Acaba AKP hükûmetlerinin kılı kıpırdamış mıdır?
Buradakiler Müslüman değil mi? Gazze’yle ilgili kafayı takıyorlar ve Gazze’yi
savunmak da bizim görevimiz, elbette orada tepki koyacağız, ona bir sözümüz yok
ancak Telafer’de daha fazla koyacağız; Kerkük’te, Musul’da tapu daireleri,
nüfus daireleri yakılırken de koyacağız. Askerin başına çuval geçirilirken de
tavır koyacağız. (MHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Sayın
Başkan, teşekkür ederim. Sözümü toparlıyorum.
Gerçekten tarihî bir sürecin
içerisindeyiz. Bu itibarla Sayın Başbakanın kafası karışık ya da karışık değil,
çok bilinçli yapıyor ve Türklere karşı, Türk milletine karşı ya soğuk ya da
hasmane bir tutum içerisinde. Bu durumunu düzeltmesi lazım.
Sayın Başbakanı iktidara
geçiren Yozgatlı, Konyalı, Erzurumlu, Vanlı, Mersinli, bunlar bir kez daha
Başbakanın mayınla ilgili tutumunu gözden geçirmelerini ve Türk ulusuna yaptığı
bu yanlış tutum ve hakareti tekrar değerlendirmelerini özellikle milletimden
istiyorum.
Hepinize bu duygularla
saygılar sunuyor ve bu yasanın geçmemesini, geri çekilmesini diliyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
5. Maddenin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Madde 5- (1) Bu kanun yayımı
tarihinden 3 ay sonra yürürlüğe girer.
Mevlüt Coşkuner (Isparta) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Hazırlıklar için zaman
kazanmak gerekiyor.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
263 sıra sayılı tasarının 5
inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun Öztürk (İzmir) ve arkadaşları
“(1) Bu kanun yayımını
izleyen aybaşında yürürlüğe girer.”
BAŞKAN – Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge sahiplerinden
söz isteyen?
Sayın Öztürk, buyurun.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bugün hem toplumda hem de Parlamentoda “Hayır, mayınlar temizlenmesin.” diyen
yoktur. Peki, o zaman, günlerdir süren bu tartışma niye? Tartışma iki noktada
düğümlenmiştir. Toplum ve muhalefet, mayınları temizletme işi ile temizlenen
alanların temizleyene kırk dört yıllığına bedelsiz verilmesi işinin birlikte
ihale edilmesine karşı çıkmaktadır. İkili görüşmelerde iktidar partisine mensup
milletvekillerinin de bu karşı çıkışa katıldıklarını görmekteyiz. İkinci itiraz
noktası, ihaleyi Millî Savunma Bakanlığının değil de Maliye Bakanlığının
yapacak olmasıdır.
Demokratik Sol Parti olarak
tasarıya itirazlarımızı tekrar dikkatlerinize sunmak istiyorum. Ayrı uzmanlık
alanına giren iki işin tek bir ihalede birleştirilmesi kamu yararına değildir.
Bu durum yargı kararıyla ortaya konulmuştur. Özel yasa çıkarılarak bu
hukuksuzluğun meşrulaştırılmaya çalışılması Anayasa’mızın 138’inci maddesine
aykırılık teşkil etmektedir.
Askerî bir iş olan mayın
temizleme işi Millî Savunma Bakanlığı veya Genelkurmay Başkanlığı tarafından
hizmet satın almak suretiyle yapılmalıdır. İhale için gerekli ödeneği Hükûmet
bütçeye koymalıdır. Hükûmetin bütçeden kaynak ayrılamayacağı iddiasını gerçekçi
bulmak mümkün değildir çünkü 2009 yılında devletin bütçeden faiz ödemeleri için
57 milyar TL ayırabildiği dikkate alındığında, mayın temizleme işi için gerekli
300 milyon doları bulamayacağını kabul etmek mümkün değildir.
Temizlenen alanların,
temizleyen her kim olacaksa ona bedelsiz, kırk dört yıllığına terk edilmesi,
ülkemizin iç ve dış güvenliği açısından ciddi riskler taşımaktadır. Her iki
ihalenin birlikte yapılmasının kamuya getireceği fayda ve maliyet analizi
yapılmamıştır. İhaleyi alacaklara temizletme işi karşılığında sadece temizlenen
alanlar bedelsiz olarak bırakılmamakta, bunun yanı sıra temizlenen alanla
bütünlük arz eden kamu ya da özel kişilere ait araziler de bırakılmaktadır.
Bunun sonucunda, Hükûmet bu iş için kamulaştırma masrafı yapmak zorunda dahi
kalabilecektir.
Değerli milletvekilleri, işin
doğrusu, temizlenen alanların, mayın döşeme aşamasında yerleri
kamulaştırılanlara ve yöre halkına bırakılmasıdır. Kooperatifçilik
özendirilerek yöre halkıyla birlikte büyük ölçekli tarım işletmelerinin hayata
geçirilmesi pekâlâ mümkündür.
Hükûmet bütün bu eleştirilere
kulaklarını tıkamakta ve söz konusu arazilerin kullanımını kırk dört yıllığına
birilerine bırakma konusunda âdeta hedefe kilitlenmiş durumdadır. Şimdi tekriri
müzakere ile ilk ihaleyi yapacak kurumlar arasına başka kurumların ilave
edilmesini sağlayarak muhalefetin ve vatandaşların tepki ve dirençleri değil,
AKP milletvekillerinin dirençleri kırılmaya çalışılmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
tekrar ediyorum: Bugüne kadar mayın temizleme işi Kamu İhale Yasası ve Devlet
İhale Yasası’na uygun bir şekilde ihale edilerek, bu yasalardaki bütün
yöntemler sonuna kadar kullanılarak gerçekleştirilmemiştir. Onun içindir ki
yeni bir ihale yasasına ihtiyaç yoktur. Mevcut yasal düzenlemelerdeki yetkiler
sonuna kullanıldığında bu ihalenin hizmet satın almak suretiyle
sonuçlandırılabileceğine inanmaktayız. Bu durumda Türkiye Cumhuriyeti’ni -ve
“Bütçeden de kaynak ayıramıyoruz.” diyorsunuz- ne denli acz içine düşürdüğünüzü
lütfen anlayınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Bu
yol denendikten sonra, diyelim ki başarıya ulaşamadı, o zaman sınırdaki arazi
tahsisi yerine hazinenin elindeki başka alandaki arazilerin tahsisi
karşılığında temizleme işinin yaptırılmasını Türkiye Büyük Millet Meclisine
getirin, o zaman tartışalım. Ancak, sınırdan arazi verilmesinin bu iş için iç
ve dış güvenliğimiz açısından uygun olmadığını söylüyor, tekrar sizi
vicdanlarınızla baş başa bırakıyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Öztürk.
Sayın milletvekilleri,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
5’inci maddenin oylamasının
açık oylama şeklinde yapılmasına dair iki önerge vardır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Biz
birini çekiyoruz efendim.
BAŞKAN – Siz çekiyorsunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Biz
çekiyoruz, CHP çekmiyor.
BAŞKAN - MHP’li
arkadaşlarımız önergeyi geri çekiyorlar.
Bir önerge vardır. Önergeyi
okutup imza sahiplerini arayacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
5’inci maddenin oylamasının
İç Tüzük 143’üncü maddesi uyarınca açık olarak yapılmasını talep ediyoruz.
Saygılarımızla.
1) Hakkı Suha Okay? Burada.
2) Tayfur Süner? Burada.
3) Hüseyin Ünsal? Burada.
4) Şevket Köse? Burada.
5) Hüsnü Çöllü? Burada.
6) Osman Kaptan? Burada.
7) Tansel Barış? Burada.
8) Abdullah Özer?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Emek takabbül ediyor.
BAŞKAN – Sayın Emek takabbül
ediyor.
9) Turgut Dibek? Burada.
10) Ali İhsan Köktürk? Burada.
11) Ali Rıza Öztürk? Burada.
12) Tekin Bingöl? Burada.
13) Vahap Seçer? Burada.
14) Necla Arat?
Sayın Güvel takabbül ediyor.
15) Algan Hacaloğlu? Burada.
16) Atilla Kart? Burada.
17) Ergün Aydoğan? Burada.
18) Yaşar Ağyüz? Burada.
19) Gökhan Durgun? Burada.
20) Nesrin Baytok? Burada.
Açık oylamanın şekli hakkında
Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, açık
oylama elektronik cihazla yapılacaktır. Oylama için üç dakika süre vereceğim.
Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen oy kullanamayanların oylama için öngörülen üç
dakikalık süre içerisinde oy pusulalarını Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Üç dakikalık süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya
başlandı)
BAŞKAN - Oy pusulası gönderen
arkadaşlar lütfen ayrılmasınlar, onları arayacağım.
(Elektronik cihazla oylamaya
devam edildi)
BAŞKAN – Sayın Eyüp Ayar?
Burada.
Sayın Ergezen? Burada.
Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Sayın Taner Yıldız Sağlık Bakanı Sayın Akdağ’a vekâleten.
Sayın Hüsnü Tuna? Burada.
Sayın Sabahattin Cevheri?
Burada.
Sayın Çiçek? Burada.
Sayın İzzettin Yılmaz?
Burada.
Sayın Ayhan? Burada.
Sayın Ekici? Burada.
Sayın Serter? Burada.
Sayın Durgun? Burada.
Sayın Tamaylıgil? Burada.
Sayın Murat Sönmez? Burada.
Sayın İlhan Kesici? Burada.
Sayın Mengü? Burada.
Sayın Hacaloğlu? Burada.
Sayın Açba? Burada.
Sayın Özdemir? Burada.
Sayın Özyürek? Burada.
Değerli arkadaşlarım, 5’inci maddenin açık
oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan Oy Sayısı : 319
Kabul : 235
Ret : 84 (x)
Böylece tasarının 5’inci
maddesi Genel Kurulumuz tarafından kabul edilmiştir. [MHP sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar (!)]
Saat 21.00’de toplanmak üzere
birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.59
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.02
BAŞKAN: Köksal TOPTAN
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
263 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 6’ncı maddesini
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 6- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde hakkında,
gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Vahap Seçer, Mersin.
Sayın Seçer, buyurun (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Seçer, süreniz on
dakikadır.
VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 263 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı
maddesi hakkında grubum Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
görüştüğümüz yasa tasarısı hem Türkiye Büyük Millet Meclisini hem Türkiye
gündemini bir aydır meşgul ediyor. Türkiye'nin bu kadar öncelikli sorunu
varken, ekonomik sorunlar varken, sosyal sorunlar varken, siyasal sorunlar
varken, tarım sektöründe sorunlar varken, sağlık sektöründe sorunlar varken,
maalesef 12 ayın, toplam 1 yıldaki 12 ayın 1 ayını biz burada mayınlar konusuna
ayırdık ve bir türlü uzlaşmaya, anlaşmaya varamadık. Aslında baktığınız zaman,
bizim gibi bir ülkeye, 216 bin dekar alanda 600 bin mayını temizlemek için 550
kişilik Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bu tartışma yakışmıyor.
Olay açık ve sarih. Burada,
bu alan içerisinde bu mayınların temizlenmemesi için herhangi bir görüş
bildiren arkadaşımız yok. Zaten 2003 yılında Ottawa Sözleşmesi’ne taraf olmuşuz
ve demişiz ki: “2014 yılına kadar biz bu mayınları temizleyeceğiz.” Burada bir
sıkıntı yok. Sıkıntı nerede? Şimdi, burada bu yasa tasarısını hazırlayan
bürokrat arkadaşlarımı kutluyorum. Yani bu kadar sakatlık ancak tahsille mümkün
olur, böyle bir yasa tasarısı. Böyle bir şey olamaz. Bunun ucu belli değil,
bucağı belli değil. Ne kadar alan? Kaç paraya? Belli değil, hiçbir şey belli
değil. Ne yapıyoruz? Diyoruz ki: Hükûmetin, iktidar partisinin, AKP’nin… Hoş
bugün Sayın Başbakan da “Bize ‘AKP’ diyenler edepsizdir.” dedi. Ben burada
edepsizlik yapmış oluyorum bu vesileyle. Diyor ki: “Bizim, bütçede buna
ayıracak paramız, kaynağımız yok.” Ne kadar bu paranın bedeli? Sayın Millî
Savunma Bakanının ifadesiyle söylüyorum; biz on dört firmadan teklif aldık,
taban 530 milyon dolar, üst sınır 2,285 milyar dolar. Ucu
açık bir bedel, hizmet bedeli veya ihale bedeli. Ne yapacağız? Bütçede
paramız yok. Ne yapmamız lazım? Bunun kullanım karşılığını bu alanı temizleyen
firmaya vermemiz lazım.
Şimdi, arkadaşım, İstanbul’un
göbeğinde bir arazi tahsis etmiyorsun orada bir yabancı firmaya alışveriş
merkezi yapsın veya bir lunapark yapsın diye. Biz, Türkiye'nin kara sınırı olan
3 bin kilometrenin altıda 1 oranını,
Siz bu bölgeyi yarım asır
gibi bir süre için bir yabancı firmaya vereceksiniz, diğer tarafta komşunuz
Suriye buna ne diyecek? Onunla sıkıntı yaşayacaksınız, kendinizle sıkıntı
yaşayacaksınız. Türkiye-Suriye ilişkilerinde sıkıntı yaşanacak, Suriye-İsrail
ilişkilerinde sıkıntı yaşanacak, eğer iddia edildiği gibi burayı temizleme
yükümlülüğünü alan firma ve kullanım hakkını alan firma İsrail firması olursa.
Kanun tasarısında burayı İsrail alamaz, ABD alamaz, Rusya alamaz, vesair
ülkeler alamaz diye madde yok. Herkes girebilir, teklif verebilir, tabiyeti
belli olmayan herhangi bir ülkede bu ihale pekâlâ kalabilir. Biz bunları
anlatmaya çalışıyoruz.
Aslında, bugün, bu kanun
tasarısının bu Mecliste bir ay tartışılmasına, kamuoyunda, medyada,
televizyonda, gazetelerde tartışılmasına sebep Sayın Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’dır. Bugün bu konuyu bu noktalara taşıyan Sayın Başbakandır. (CHP
sıralarından alkışlar) Ben iddia ediyorum, burada 338 tane Adalet ve Kalkınma
Partili milletvekili arkadaşlarım var; bunun yüzde 50’den fazlası bu işin bu
şekilde geçmesini içine sindiremiyor, bunu kabullenemiyor. Onların da kafalarında
soru işaretleri var, onların da kafalarında endişe var.
Hep söylüyoruz, burada
çatışabiliriz, aykırı düşüncelerde olabiliriz, birbirimize saygı göstermemiz
lazım. Biz bu yasa tasarısına muhalefet ediyoruz diye biz art niyetli oluyoruz,
biz demagog oluyoruz, biz kara siyaset yapıyoruz, her
şeyden önemlisi de biz faşizan anlayışlı insanlar oluyoruz. Böyle bir şeyi
kabul etmek mümkün mü? Şimdi size soruyorum: Parlamenter demokrasilerde, eğer
bir başbakan, parlamentonun, muhalefetin aykırı görüşlerine bu şekilde bir
üslupla karşılık veriyorsa, bana sorarsanız, bu davranış faşizan davranışın
daniskasıdır! (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bu
konuda Sayın Başbakan niçin ısrarlı, bir anlam vermiş değilim. Bakınız,
kendisinin deyimiyle Türkiye cüce bir ülke değil. Elbette, Türkiye, bu ekonomik
yapısıyla, bu dinamikleriyle, bu coğrafya değeriyle, bu arsa değeriyle cüce bir
ülke değil ama benim endişem, bu ülkeyi yönetenlerin cüce düşünceli olmaları.
Beni endişeye gark eden mesele budur.
Bakınız, 750 milyar dolar
gayrisafi millî hasılamız var, 260 milyar TL bütçemiz
var. Varsın 261 milyar TL bütçe yapalım, varsın bütçe açığımız 12 milyar TL
değil de 12,5 milyar TL, 13 milyar TL olsun, bundan ne çıkar. Hiç araştırdınız
mı, bu konuda uluslararası fonlar var, uluslararası krediler var. Yani bu ülke,
bu kadar önemli bir konu için 500 milyon dolar, 1 milyar dolar para
çıkartamayacak kadar aciz bir ülke mi, fakir bir ülke mi, yoksul bir ülke mi?
Niçin bunda inat ediliyor?
Bakınız, biz diyoruz ki “Endişelerimiz
var.” Sayın Başbakan diyor “Paranoya üretiyorsunuz, vehim içerisindeyiz.” E,
siz empati yapın, kendinizi bizim yerimize koyun.
Şimdi bu saydığım nedenlerden
dolayı siz sayın milletvekilleri bizi anlayışla karşılamıyorsanız ve Sayın
Başbakan size bu konuda sürekli baskı yapıyorsa… İki yıllık milletvekiliyim,
hiçbir yasa tasarısında Sayın Başbakanın AKP Grubunu olağanüstü toplantıya
çağırdığını duymadım ve görmedim ama sadece bu yasa tasarısı için 2 kez
toplantıya çağrıldınız ve kesin talimat aldınız, bunu basından da okuyoruz.
ABDULLAH ÖZER (Bursa) –
“Geçecek.”
VAHAP SEÇER (Devamla) – “Bu
geçecek. Olmazsa olmaz.”
Böyle bir tavır karşısında
ben şunu düşünürüm: Sayın Başbakan çıkmalı, bu işin altında üstünde, önünde
arkasında, ortasında ne var, kamuoyuna açıklamalı. Bu inat, bu tutum gizli bir
mutabakatın ürünü mü, bunu açıklamalı. O bölgede yüz yıldır, 1900’lü yıllardan
beri ne zaman fosil kaynaklı yakıtlar önemsenmeye başlandı dünyada, petrol
anlamında üçte 2 rezerve sahip o bölge bütün emperyalist güçlerin ilgi odağı
olmuştur ve o bölge her zaman, yüz yıllık projeksiyonların
baş aktör coğrafyası olmuştur. Acaba orada gelecek yirmi yılın, otuz yılın,
elli yılın projeksiyonu yapılırken bu alan, 216 bin
dönüm alan bir üs olarak mı kullanılacak? Bu bende bir soru işareti, bir
endişe. Acaba o alan, birilerinin marifetiyle bir tampon bölge hâline mi
getirilmek isteniyor? Bunları Sayın Başbakan açıklamalı. Aksi takdirde, hiçbir
gerekçe bu konudaki iktidarın ve Sayın Başbakanın kararlı tutumunu bana izah
edemez. Bu, 500 milyon TL’lik veya 1 milyar TL’lik bir mesele değildir. Bunun
arkasında ekonomik sebeplerin dışında birtakım siyasi sebepler vardır.
Türkiye'nin o coğrafyadaki geleceğe yönelik birtakım hesaplarını, geleceğe
yönelik o bölgeden kaynaklanacak birtakım tehlikeler karşısında alacağı
tedbirleri zafiyete uğratıyorsunuz. Buradan sayın milletvekillerinin dikkatini
çekmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Seçer, bitirin
lütfen.
VAHAP SEÇER (Devamla) –
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Bakınız, Sayın Başbakan yine
bir açıklama yaptı. “O bölge organik tarıma tahsis edilecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
VAHAP SEÇER (Devamla) – Hemen
bitiriyorum efendim.
…yoksul köylülerine
dağıtalım. Bunları elbette
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Seçer.
Madde hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Şandır’da sıra.
Sayın Şandır, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bize göre masum olmayan, bize
göre yanlış olan, bize göre Türkiye’nin geleceği ve güvenliği açısından tehdit
ve tehlike teşkil eden bir kanunun görüşmelerinin sonuna yaklaşmış bulunuyoruz.
Bu kanunu sayısal çoğunluğunuza dayalı olarak buradan geçirebilirsiniz, Sayın
Başbakanın talimatını yerine getirebilirsiniz.
Israrla ifade ettiğimiz bir
husus var: İnanıyoruz ve inanmak istiyoruz ki bu kanunun bu şekilde geçmesiyle
ilgili vicdanlarınız rahat değil AKP Grubu, sayın iktidar partisi grubu
milletvekilleri. Bunu ümit etmek istiyoruz çünkü değerli milletvekilleri
-şurada çok sayıda milletvekiliniz yok, kuliste oturuyorlar yoklama
istenilmesinin sırası olmadığı için ama olanlara sesleniyorum- suhuletle
düşününüz: Bu yasa Türkiye Büyük Millet Meclisine 1 Mayıs 2008 tarihinde geldi.
1 Mayıs 2008 tarihinden 13 Mayıs 2009 tarihine kadar komisyonlarda, kamuoyunda
uzun müddet tartışıldı ve bir ittifak sağlanamadı. Bu, yeni bir kanun değil. 13
Mayıstan itibaren de Genel Kurulda tartışıldı. Tüm süreç içerisinde Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu kanunla ilgili konuşmalarımızda sürekli olarak
sorular sorduk çünkü bizi endişelendiren, endişelerimizde de haklı olduğuna
inandığımız birtakım hususlar var, bunların cevaplarını aradık.
Komisyon çalışmalarında da
oldu bu. Komisyon üyesi arkadaşlarımızın birtakım tepkileriyle alt komisyona
gitti, sayın bakan geldi, bilgi verdi ama sonuç itibarıyla, geldiği günden bu
yana bu kanunun bizim endişelerimiz doğrultusunda değiştirilmesi yönünde bir milim
mesafe kat edemedik.
Şimdi, burada Sayın Başbakan
da soruyor, burada sizler de soruyorsunuz. “Bizi suçluyorsunuz.” diyorsunuz,
bizim kullanmadığımız –biz İsrail falan demiyoruz- kelimelerle sizi
suçladığımızı söylüyorsunuz ama şimdi soruyorum: Bir yıldan bu yana sorduğumuz
sorulara lütfedip birinizin, Sayın Başbakanın, sayın bakanların, sayın grup
başkan vekillerinin, bilenlerin, bu tasarıya evet oyu veren değerli
milletvekillerinin birinin kalkıp bu sorulara cevap vermesi gerekmiyor mu?
Şu çok talihsiz oldu,
tekrarlamak istemiyorum, Sayın Elitaş’ın benzetmesi talihsiz oldu ama sonuç
itibarıyla arkadaşlar -sorgulanan, bakın, muhalefet tarafından sorgulanan
hadise- iktidar partisinin samimiyeti sorgulanıyor. Böyle bir şeyi
sorgulattırmaya hakkınız yok. Milletimizin iradesiyle oluşmuş siyasi iktidarı,
ülkenin sorunlarına çözüm üretmekle sorumlu olan siyaseti millet nezdinde
itibarsızlaştırmaya hakkınız yok. Sorularımızı tekrar ediyoruz, her zeminde
soruyoruz, Sayın Genel Başkanımız grup toplantısında konuştu. Şimdi, Allah
rızası için, Sayın Başbakanın, grup toplantısında Milliyetçi Hareket Partisinin
sorularına verdiği bir tek cevap var mı suçlamadan öte? Sayın Başbakan diyor ki
“Hiç teklifiniz yok.” Muhalefetin böyle bir teklif yapma sorumluluğu yok, ayrıca
teklifimiz de var, çok açık, net söylüyoruz, diyoruz ki: “Bu yap-işlet-devreti
çıkartın arkadaş.” Yolları deneyin, eğer maksat mayınların temizlenmesi ve
toprak kazanılması ise, Sayın Başbakanın söylediği gibi, e bu mayınları
temizleyecek ihaleyi yapın, deneyin, olmuyorsa başka yol arayalım, hep beraber
arayalım. “Hayır…” Yani inat da murattır ama bu inat dayatmaya ulaştı değerli
arkadaşlar, Meclis kitlendi.
Bakın, değerli
milletvekilleri, bu Meclisin çalışması için olması gereken mutabakat zeminini,
uzlaşma zeminini mayınladınız. Şimdi, muhalefet bundan sonra bu yasadaki sizin
bu vurdumduymazlığınızı veya bu muhalefeti yok sayma üslubunuzu içine
sindirebilecek mi? Tüm bundan sonraki kanunlarda, muhalefet, bu mayın yasasında
ortaya koyduğu muhalefet üslubunu devam ettirecek, biz devam ettireceğimiz
kararına vardık. Devam etmesi hâlinde, bu Meclisteki çalışmanın, bu tansiyon
yüksekliğinin kime faydası var? Çok mu şey istiyoruz? Hayır, sorularımıza cevap
istiyoruz. Maliye Bakanı burada, kalksın anlatsın, şimdi anlatsın, bir saat
fazla çalışalım. Niye bu yap-işlet-devret modelini buraya koyuyorsunuz? Öyle
değil demeyelim.
Değerli arkadaşlar “bu kanunu
okumadınız” diye itham eden Sayın Başbakana, sayın AKP
Grubu yöneticilerine, sözcülerine söylüyorum: Bu kanunu biz inanınız ki satır
aralarıyla okuduk. İşte burada, diyor ki: “Maliye Bakanlığınca yapılacak,
kullanım karşılığı temizleme ihalesinde...” Ne desin daha? “Toprakların
kullanımı karşılığında yapılacak ihale.” Bunun içeriği bu. Siz şimdi bize
diyorsunuz ki: “Hayır efendim, işte, önce Millî Savunma Bakanlığı, sonra Maliye
Bakanlığı hizmet alımı yapacak.” Ya bu aldatmaya, bu arkadan dolanmaya ne gerek
var? Buna niye ihtiyaç duyuyorsunuz? Çıkın, deyin ki: “Arkadaş, bu toprakların
kullanımı karşılığında biz bunu yap-işlet -devret modeliyle şu şu şu
sebeplerden yapmak mecburiyetindeyiz.” Bunu deyin ya! Bunu demeden bu kanunu
buradan çıkartırsanız arkadaşlar, bu suçlamaların altında kalırsınız,
kalırsınız.
Biz bu kanunu “sonu ihanete
varacak bir kanun” olarak değerlendirdik, iyi anlayın sözümüzü. Niye ihanete
varacak? Bakın, Sayın Başkanımın da müsaadesiyle size bir durum anlatayım. 1854
Islahat Fermanı. Kırım Savaşı’ndaki iş birliğinin karşılığında, İngiliz ve
Fransızlar Islahat Fermanı’nı aynen bugünkü Avrupa Birliği meselesi gibi
birlikte hazırladılar ve ilan ettik. Islahat Fermanı’ndaki tek mesele, önemli
mesele, toprak meselesiydi. Sultan Abdülmecit toprak meselesini 1859’a kadar
uygulamadı, 59’da uygulamaya başladı yani yabancılara Türkiye'de toprak mülkiyeti
de değil, kullanım hakkını Islahat Fermanı’yla biz verdik ve Paris
Konferansı’nda hüküm altına aldık. Yetmedi, 1867 Ramazan Kararnamesi dediğimiz
Arazi Kanunu’nu Sultan Abdülaziz’e çıkarttılar ve Türkiye’de yabancıların
toprak mülkiyetine sahip olmasını kabul ettirdiler. Sonuçta ne oldu? Sonuçta
-işte burada Cengiz Özakıncı’nın kitabında yazıyor- birkaç ay içerisinde,
birkaç yıl içerisinde İzmir, Aydın, Denizli, Manisa ovalarında İngilizlerin
aldığı miktar 4 milyon dönüme ulaştı. “Gâvur İzmir”
denilmesinin sebebi vardır mutlaka ama İzmir İngilizlerin eline geçti.
Değerli arkadaşlar, yani
sizin aklınıza, vicdanınıza, sağduyunuza hatta milliyetçiliğinize,
yurtseverliğinize hitap ediyoruz, ısrarla da söylüyoruz ama lütfen anlayın ya.
Bu inatla bir yere varıp… Sizi millete şikâyet ediyorum. Biz milletin vekilleri
değil miyiz? Bizim söylediğimizi niye ciddiye almıyorsunuz? Bu kanunun sonu
bugün değilse yarın… Türkiye hep böyle devam edecek değil. Bir zayıf anımızda
bu çıkarttığınız kanunla bizi vuracaklar. Bu tehdit vardır, bu tehlike vardır.
Var mıdır? Vardır. Biz tedbir almak, öngörüde bulunmak, geleceğe tedbir
geliştirmek sorumluluğunda değil miyiz değerli arkadaşlar? Dolayısıyla, sorumuz
şu: Niye yap-işlet-devret modeli? Bunu burada açıklayınız. İki sebebi olabilir.
Değerli arkadaşlarım, AKP
Grubunu ve Sayın Başbakanı cevap vermeye çağırıyorum, itham ediyorum. Bu kanunun çıkması gerekli. Bu mayınlar bir an önce
temizlenmeli. 2003 yılında kanunlaşan Ottawa Sözleşmesi’nin gereği bugüne kadar
yerine getirilmedi yani altı yıldan bu yana yerine getirmediniz. Burada da
söylüyorsunuz siz niye yapmadınız diye. 2003’ten bu yana sorumluluk başladı.
Daha önce de yapılanlar var, rakamlar var elimde. Daha önce dünyanın mayını
temizlenmiş. 2 milyon…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Niye
para vermediniz Sayın Şandır? 2001’de sizden para istediler. Hükûmetiniz niye
para vermedi?
BAŞKAN – Sayın Bozdağ…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Sayın Bozdağ, gel, burada konuş.
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, bir
dakika lütfen. Rica ediyorum…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – 2
milyon…
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Verdik, verdik. 17 milyon dolar verdik. Verdik biz, verdik.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – 2
milyon 973 bin 481 adet mayın var Türkiye’de. Bunun 920.080 adeti
hudutlarımızda. Şimdi tekrar soruyorum: Eğer Ottawa Sözleşmesi’nin gereğiyse
bu…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Sayın Başkanım, müsaade ederseniz…
BAŞKAN – Sayın Şandır,
bitirin lütfen.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Efendim, şunu tamamlamak istiyorum, lütfen bana biraz süre verin.
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
…niye yalnız Suriye hududundakileri temizliyorsunuz?
Değerli arkadaşlar, bakın,
iki ihtimal var, dikkatle dikkatlerinize sunuyorum: Biri, bu mayın temizlenmesi
işini bilerek geciktiriyorsunuz.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) –
Döşeniyor, döşeniyor, temizleniyor.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Bilerek geciktiriyorsunuz. Sebep? Çünkü bu mayınlı arazinin büyük kısmını
inanın –ben Hataylıyım, Hatay’daki mayınlı arazileri Suriyeliler kullanıyor.
İşte Gaziantep, Kilis milletvekilleri de burada- biz kullanmıyoruz başkaları
kullanıyor. Bu kullanımın devam etmesini mi istiyorsunuz? Bu mayın kanununu
geciktirerek mayınların temizlenmesini… Bakın, bu kanun…
SELAMİ UZUN (Sivas) –
Mayınlar temizlenecekti Danıştay iptal etti de kanun çıkarmak zorunda kaldık.
BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar,
rica ediyorum… Bir dakika…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Bakın, efendim…
BAŞKAN – Bir dakika
arkadaşlar, lütfen…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Ya,
ettiyse gerekeni yapacaksınız, geleceksiniz, çıkartacaksınız.
SELAMİ UZUN (Sivas) – Biz
niye geciktiriyoruz, gereğini yapıyoruz, koymuyorsunuz ki!
BAŞKAN – Arkadaşlar, böyle
bir müzakere olur mu?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Bakın, arkadaşlar… (Gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen...
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Yap-işlet-devret iptal edildi.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
– Peşkeş çekiyorsunuz.
SELAMİ UZUN (Sivas) – Bir
aydır biz mi geciktiriyoruz bunları?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Danıştay niye iptal etti? Bilerek konuşun yahu! (Gürültüler)
BAŞKAN - Arkadaşlar, bir
dakika… Ben müdahale ediyorum.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Kararnameyle yap-işlet-devret olur mu? (Gürültüler)
BAŞKAN - Rica ediyorum
arkadaşlar, müdahale etmeyin konuşmacıya.
Buyurun Sayın Şandır.
(Gürültüler)
Rica ediyorum arkadaşlar,
lütfen…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, mazeretiniz geçerli değil. Bu kanunu Danıştay kararını da
ortadan kaldıracak şekilde getirmeliydiniz, çıkarmalıydınız, mayınlı arazilerin
temizlenmesini bitirmeliydiniz, iktidarsınız. Geciktirdiniz. Acaba bu
arazilerin kullanımını, bizim dışımızda başkalarının kullanımının devamını mı
istiyorsunuz, biri bu. Sıkıntılı bir ihtimal bu. İkincisi:
Başbakanlıkta bir belge var, biz biliyoruz. Bizim de Başbakan Yardımcılığı
yaptığımız dönemde bu belgeden haberimiz var. Bizim hudutlarımızda ve Suriye
hudutlarında, Nusaybin ve Kamışlı çevresinde, denildiğine göre 75 milyar
metreküp veya daha büyük miktarda bir doğal gaz rezervi bulunmaktadır. Bu, uluslararası camianın bilgisinde. Acaba bu doğal gaz
rezervinin bir başka şekilde kullanılmasıyla ilgili, birileriyle birlikte
kullanılmasıyla ilgili bir mutabakatınız mı var, bir programınız mı var?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Sayın Başkan, bitireceğim, lütfen efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Şimdi, ısrarla sorularımıza cevap vermeyişinizin bir sebebi olmalı, ısrarla bu
yap-işlet-devret modelinde inat etmenizin bir sebebi olmalı. Biz bir şey
demiyoruz, dediğimiz şey: “Mayınlar temizlensin.” Milliyetçi Hareket Partisi olarak
bu mayınların bir an önce temizlenmesini, bu toprakların tarıma, ekonomiye,
hatta o yöre çiftçilerimize kazandırılmasını talep ediyoruz. Bunu getirin, bu
kanunu biz alkışlayarak destekleyelim diye kaçıncı defa söylüyoruz ama inat
ediyorsunuz, yap-işlet-devret. Yap-işlet-devret modelinin veya amacının
karşılığı şu, kanuna koymuşsunuz, diyorsunuz ki: “Maliye Bakanlığınca yapılacak
kullanım karşılığı temizleme ihalesinde…” Kullanıma vereceksiniz, arkadan
dolanmayın. Böyle, tekriri müzakerede getirdiğiniz alternatiflerde samimi
değilsiniz, her şeyden önce dürüst olmanız lazım. Eğer böyle bir mesele varsa
deneyin önce. Önce, Millî Savunma Bakanlığı hizmet alım ihalesini yapsın,
başarılamazsa, pahalıya mal olursa, ekonomik değilse bir başka yol deneyelim. Biz
bunlara itiraz etmiyoruz ama arazi kullanımı, elli yıl arazi kullanımı
karşılığında hudutlarımızın bir başkasına, bizim kontrolümüz, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin kontrolü dışında bir kişiye, bir şirkete devredilmesine
itiraz ediyoruz ve bunu biz masum görmüyoruz, bu sonucu gelecek açısından
ihanet olarak görüyoruz. Bunu net ifade ediyoruz.
Şimdi tekrar söylüyorum:
Uluslararası piyasada hisseleri satılacak, böylelikle ileri zaman içerisinde
kimin mülkiyetine, kimin kontrolüne geçeceği belli olmayan bir kişiye, bir
şirkete, bir başka devletin kontrolüne hudutlarımızı devretme ihtimalinin
olduğu…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Sayın Başkanım, bitireceğim.
…bu metodu, yani bu
yap-işlet-devret metodunu ve bunu amaçlayan bu kanunu çıkarmakta ısrarınızın
sebebini öğrenmek istiyoruz. Bu sebebi söylemeden bu kanunu sayısal
çoğunluğunuzla buradan çıkarmaya kalkarsanız maalesef vicdanlarınızın baskı
altında olduğu iddiasını devam ettiririz, maalesef bu Genel Kurula faşizan bir
dayatma içerisinde olduğunuzu iddia ederiz, bu iddiamızı devam ettiririz.
Dolayısıyla sizi tekrar vicdanlarınızla, akıllarınızla, milletimize karşı
sorumluluğunuzla, bu kürsüde yaptığınız yemininizle baş başa bırakarak bu
kanunu yeniden gözden geçirmenizi istiyoruz. Geç kalmış değil, geç kalmış
değil. Yap-işlet-devret modelini çıkarın, alkışlayarak destekleyelim. Ama niye…
Dolayısıyla, değerli
milletvekilleri arkadaşlarım, ben sizin sağduyunuza, sizin bu millete karşı
samimi ve dürüst olduğunuza inanmak istiyorum. Israr ediyoruz bu konuda.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Her
yolu da deniyoruz farkındaysanız. Ama maalesef geldiğimiz nokta itibarıyla bu
ısrar devam ediyor. Onun için sizi bir daha düşünmeye ve vicdanınızla baş başa
bu meselede karar vermeye davet ediyorum.
Bu kanunu kanunlaştırırsanız
tarih indinde, millet indinde sorumlu olacağınızı ve bu konuda özgür
iradelerinizle değil, vicdanlarınızla değil, birtakım, ifade edemediğiniz, izah
edemediğiniz baskılar sonucu karar verdiğinizi ifade ederek sizi millete
şikâyet edeceğimizi buradan tekrar sizlere ifade ediyorum. Dolayısıyla sizi
vicdanınızla baş başa bırakıyorum arkadaşlar.
Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Şandır.
Madde hakkında, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Bekir Bozdağ, Yozgat Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sayın Bozdağ, buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Teşekkür et!
AK PARTİ GRUBU ADINA BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
tasarının 6’ncı maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu tartışmalar devam
ederken muhtelif sorular soruldu, değerlendirmeler yapıldı. Ama
Meclis tutanakları da ortada. Bu sorularla ilgili, bizim grubumuz adına
konuşan arkadaşlarımız bunlarla ilgili cevapları verdiler. Ama belli ki
cevapları bir kez daha tekrar etme gereği doğuyor. Onun için ben bir kez daha
bu tasarıyla ilgili getirilen hususları ve eleştirileri cevaplamak istiyorum.
Bir defa, mayınların
temizlenmesiyle ilgili bir gecikme yoktur. Bakın elimde 4/1/92
tarihli Bakanlar Kurulu Kararı var, Genelkurmay Başkanlığına bu görev verilmiş.
Daha sonra Genelkurmay Başkanlığınca birtakım çalışmalar yapılmış. Hani burada
“Birtakım şöyle, şöyle çalışmalar yapıldı.” deniyor ama bakın, TSK’nın mevcut
imkânlarıyla 98 yılında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde başlatılan mayın
temizleme faaliyeti devam etmektedir. Ağustos 2004 tarihi itibarıyla on dört
bin sekiz yüz kırk adet antipersonel kara mayını temizlenmiştir. Söz konusu
faaliyet elle yapılmakta ve uzun zaman almaktadır.
Daha sonra başka birtakım
değerlendirmeler yapılmış ve bu konuyla ilgili değişik kurumların başkanlığında
toplantılar yapıldıktan sonra burasıyla alakalı Maliye Bakanlığının
görevlendirilmesinin ve bu sürecin devam ettirilmesinin doğru olduğuna dair bir
karar verilmiş. Bilahare 92’deki Bakanlar Kurulu Kararını değiştiren, Maliye
Bakanlığını görevlendiren Bakanlar Kurulu Kararı çıkıyor. Onun arkasından
çalışmalar yine devam ediyor. Ve ne oluyor? Bakın, Mardin’de, Mardin
Defterdarlığı, 15/2/2006 tarihinde Mardin bölgesindeki
mayınların arazinin tarıma kullandırılması karşılığında temizletilmesiyle
ilgili ihaleye çıkıyor. Bu ihaleye 3 tane firma giriyor, 2 tanesinin yeterliliği olmadığından iptal
ediliyor, 1 tanesi kaldığından da ihale iptal ediliyor.
Yine bakın, Şırnak
Defterdarlığı da mayınlı arazilerin kullanım karşılığı temizlenmesiyle ilgili
bir ihaleye çıkıyor. Bu ihaleler ne zaman oluyor? Bakıyorsunuz, 2006’da. Peki,
böylesi bir tartışmayı siz 2006’da duydunuz mu? Bu arazileri Şırnak Valiliği
böyle kullanım karşılığı ihaleye çıkarıyor veya Mardin Valiliği böyle ihale
çıkarıyor. Burası Türkiye'nin güvenliğiyle şöyle tehlikeli, bu milletin, bu
devletin hakkını, hukukunu, topraklarını başkasına verme vesaire vesaire gibi
birtakım değerlendirmelere yüce Meclis ve bu millet şahit oldu mu? Olmadı.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Var mıydı orada!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bu tasarı
görüşülürken de…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Var mı orada kullanım karşılığı? Kullanım karşılığı yok orada.
Saptırmayın!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Bakın, bu tasarı, bu tasarı…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Saptırmayın, kullanım karşılığı yok orada!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Bakın bir şey söyleyeceğim, daha sonra…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Saptırmayın!
BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
…bakın, Maliye Bakanlığı bir ihale çıkardı, ihale şartnamesi, bu şartnameyi dava
ettiler. Mahkeme önce yürütmesini durdurdu, daha sonra da ihale şartnamesini
iptal etti. Ben bu şartnameden bir kısım okumak istiyorum. İhaleye
katılabilme şartları -çok önemli- diyor ki: “2886, 4734 ve 4735 sayılı kanunlar
gereğince ihaleye katılamayacak olanlar, ihalelere katılmaktan yasaklı olanlar
ile 4734 sayılı Kanun’un 53’üncü maddesinin (b) bendinin 8’inci alt bendi
gereğince alınacak Bakanlar Kurulu kararında belirtilen yabancı istekliler ile
Bakanlıkça güvenlik birimleri nezdinde yapılacak araştırma sonucunda ihaleye
katılması uygun görülmeyenler ihaleye katılamazlar.” Bu ne demek? Çok
açık, kimin ihaleye katılacağına Türkiye Cumhuriyeti devletinin yetkilileri,
güvenlik araştırmaları ve yasalarda belirtilen hususlar dikkate alınmak
suretiyle belirlenecek. Sen giremezsin, sen giremezsin denecek güvenlik
açısından bir tehlike varsa. Bunlarla ilgili ihale şartnamesi, iptal edilen
ihale şartnamesinde de hüküm var; bir bu.
İkincisi, değerli arkadaşlar,
bu tasarıya baktığınız zaman, bu tasarı doğrudan doğruya arazinin kullanım
karşılığı mayından temizletilmesini içermiyor. Buradaki tartışmalara
baktığınızda, sanki başka bir şey yok, sadece kullanım karşılığı arazi
temizletilecek, böyle bir şey olacak. (CHP sıralarından gürültüler)
Peki, Allah aşkına, bu
tasarının 2’nci maddesinin birinci fıkrasının başı ne diyor, çok açık: ”Mayın
temizleme işi, öncelikle 4/1/2002 tarihli ve 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerine göre hizmet satın almak suretiyle
yaptırılır, bu suretle yaptırılamaması hâlinde…” diye devam ediyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Niye koyuyorsunuz o zaman?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Demek ki başka bir usul daha var.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul)
– Ne geliyor ondan sonra?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bu
tasarının içerisinde, eğer tasarıdaki bu hüküm olmasa, ihaleye çıkarırken
idarenin, hizmet alım suretiyle yapmak veya yapmamak konusunda takdir hakkı
vardır. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar,
rica ediyorum…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Saptırıyor Sayın Başkan, işine gelen yeri okuyor, işine gelmeyen
yeri okumuyor.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ama
bu hüküm buraya girdikten sonra idarenin böyle bir takdir hakkı da yoktur.
İdare, bunu uygulamakla zorunludur, mükelleftir.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
buradan bir başka husus: Yine “Burası yabancılara verilecek, falanlara
verilecek, filanlara verilecek...” Biz, her zaman çok açık ve net söylüyoruz,
bu tasarının hiçbir yerinde yabancı yok…
ABDULLAH ÖZER (Bursa) – Çocuk
mu kandırıyorsun?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …ve
burada yine bakın bir şey daha: “Efendim, bu işi yapacak dünyada üç beş tane
firma var...” (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar...
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – “…Bu
firmaların tamamına yakını İsraillilerin veya onların ortak olduğu firmalar.”
(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, bunu yapacak firmalar yüzlerce. Bunun içerisinde Türk
firmaları da var. Ama bakıyorsunuz, buradan farklı bir anlam, farklı bir mana
çıkarılıyor.
Hatırlarsanız, bu yüce Meclis
Vakıflar Kanunu’nu burada görüşürken neleri tartıştık biz? “Ayasofya’nın tapusu
verilecek.” dendi. “Yabancı vakıflar gelecek bu memleketi parsel parsel
alacak.” dendi. “Bunun sonu ihanet.” dendi.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Vakıflar Kanunu bu Meclisten geçti mi? Peki, Ayasofya’nın tapusu nerede?
Yabancılar geldi, nereyi aldı? Şimdi, buradan yine aynı şey, işte şu oluyor, bu
oluyor.
Değerli arkadaşlar, bakın,
biz AK PARTİ olarak, her şeyi tartışmaya varız, her şeyi tartışırız…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Muhalefet olmasa onu da yapacaksınız!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ama haysiyetimizi, şerefimizi, vatan severliğimizi asla tartışmayız; hiç kimsenin haddi de
değildir, hakkı da değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Öyle samimiyet
testi falan falan yapmak bu gruba kimsenin hakkı yoktur. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen
dinleyin.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bu
memlekette maalesef ithamlar yapılmak suretiyle siyaset yapılıyor, karalama
yapılıyor.
ATİLA EMEK (Antalya) – Onu da
yaz da açık olsun.
BAŞKAN – Rica ediyorum
arkadaşlar… Sayın Emek, lütfen…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Bunları ben millete şikâyet ediyorum, bu millet de bunu görüyor.
Kıbrıs’la ilgili müzakereler
varken de dendi; “Kıbrıs şöyle oluyor, böyle oluyor.” Peki, ne oldu?
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Muhalefet olmasa orada da yapacaktınız.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Kıbrıs burada, düne göre daha siyasal açıdan güçlü durumda, hukuken daha güçlü
durumda. Ama gelin, doğruları konuşalım. (CHP sıralarından gürültüler)
VAHAP SEÇER (Mersin) – Hikâye
anlatıyorsun, hikâye!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Peki, “Güvenlikle ilgili bu yasada hiçbir şey yok, bizim güvenliğimiz tamamen
ortadan kalkıyor.”
Değerli arkadaşlarım, bakın,
bir, burası sınıra sıfır bir nokta değil.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) –
Vatana ihanet ediyorsunuz. Bunu geri çekin!
ATİLA EMEK (Antalya) – Bu
millet görüyor.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Yalan
söyleme!
BAŞKAN – Lütfen…. Lütfen arkadaşlar…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – İki,
arkadaşlar, sınırda ne var, ona bakıyoruz. Bir, dikenli tel var; iki, o arada
bir boşluk var, daha sonra bir kısmında tren var, Bağdat tren hattı var, daha
sonra iz tarlası var…
GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Ne konuşuyorsun ?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
…daha sonra orada askerî araçların ring attığı bir stabilize
yol var, arkasında askerimizin nöbet tuttuğu yerler var, onun arkasında ne var?
Mayınlı bölge var. Şimdi, yaklaşık
BAŞKAN – Lütfen…
GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Kırk
beş yıl… Kırk beş yıl…
BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Şimdi, bakın…
ATİLA EMEK(Antalya) – Hikâye
anlatıyorsun!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Ben
sizi dinledim, siz de dinleyin. Niye rahatsız oluyorsunuz gerçekleri duymaktan?
GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Sen
evini ver bakalım.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Şimdi bakın, diyor ki değerli arkadaşlar, tasarının 2’nci maddesinin birinci
fıkrasının son cümlesi, değerli arkadaşlar: “Bakanlar Kurulu kararı gereğince
belirlenen askerî yasak…
GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Kırk
beş yıldan bahset, kırk beş yıldan…
BAŞKAN – Sayın Durgun, rica
ediyorum.
Buyurun Sayın Bozdağ.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
…bölge ile sınır hattı boyunca tesis edilecek sınır fiziki güvenlik sistemi için
ihtiyaç duyulacak alanlar temizletilmekle birlikte yüklenicinin kullanımına
bırakılmaz.” Ne diyor? Orada demin ifade ettim. Yaklaşık
Askerî yasak bölge mi
buralar? Evet, askerî yasak bölge. Bir kısmı birinci derecede
askerî yasak bölge.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bozdağ,
bitirin lütfen.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Bitiriyorum Sayın Başkanım, bitiriyorum efendim.
BAŞKAN – Buyurun.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir
kısmı da ikinci derecede askerî yasak bölge. (CHP sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar, askerî
yasak bölgelerin ilanı ve kaldırılması Bakanlar Kurulunun takdirinde değildir,
Genelkurmayın lüzumu üzerine olur. Genelkurmay lüzum etmedikçe Bakanlar Kurulu
ne kaldırabilir ne değiştirebilir ne de yeni yerleri askerî yasak bölge ilan
edebilir. Buralara yabancıların girmesi çıkması Genelkurmayın iznine bağlıdır.
O da geçici girip çıkma, o da bir kontrol altındadır, bu bir.
İki: Fiziki güvenlik sistemi
kurulacak.
Üç: Demin ne dedim? Yine bu
tasarının 2’nci maddenin dördüncü fıkrasında “İhalenin şartnamesini Genelkurmay
Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Tarım Bakanlığı müşterek
yapacak.” diyor. Şimdi bunlar bu ülkenin güvenliği için gerekli olan usul ve
esasları, gereklilikleri göz ardı mı edecekler? Bunun gereği neyse buraya bunu
koyacaklar, onun için bu komisyonda varlar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Bir aydır geldiler mi buraya?
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Peki, bu işler devam ederken muayene ve kabul işleri yine kimin tarafından
yapılacak? Yine Genelkurmay, Millî Savunma, Maliye ve Tarım Bakanlığı
tarafından yapılacaktır.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) –
Hikâye anlatıyorsun, hikâye.
BAŞKAN – Sayın Durgun, rica
ediyorum…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Değerli arkadaşlarım, güvenlikle ilgili en ufacık bir endişeye mahal durum burada
asla söz konusu değildir. Bu tamamıyla konunun başka bir anlatım boyutuyla
farklı bir takdiminden başka bir şey değildir.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Kırk
beş yıl yaşayacak mısınız? Kırk beş yıl sonra var mısınız?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ben
bir yanlış anlatımı daha düzelterek huzurlarınızdan ayrılmak istiyorum. Burada
kırk dört yıl meselesi çok tartışıldı, beş yıl meselesi de çok tartışıldı. Madde, tasarının 3’üncü maddesi. Beş yıl temizlemekte azami
süreyi, kırk dört yıl kullanımda azami süreyi gösterir. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen
dinleyin.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ama
bakın tasarının 2’nci maddesi ne diyor: “Kullanım süresinden en fazla indirim
teklif edene verilir.” Bu nasıl belli olacak? 4’üncü maddeye göre bu alanda ne
kadar mayın var, ne kadar sürede temizlenir, maliyeti ne olur, bu bir çıkacak
mı?
ABDULLAH ÖZER (Bursa) – Ne
kadar alan açılacak sen
onu söyle, onu sorduk biz size. Ucu açık onun!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Örneğin üç yılda temizlenir, maliyeti şu olur, azami süre. Tarıma açıldığı
zaman burası kaç yılda kârlı hâle gelir?
ABDULLAH ÖZER (Bursa) –
Kiraya verilecek alan ne kadar, onu söyle!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Örneğin yirmi yılda kârlı hâle gelir. O zaman bunun muhammen bedeli tarım
işletmesine açıldığında yirmi yıl, temizleme için de azami beş yıldır. İhale
bunun üzerinden yapılacak.
Birisi derki: Ben bunu iki
yılda temizlerim, on beş yıl işletirim. Birisi derki: Ben bunu bir yılda
temizlerim, on yıl işletirim. Bunun kararını, ihaleyi yapan komisyon karar
verecek ama burada ne anlatılıyor? Kırk dört yıllığına bu verilecek, beş yıl da
orası kırk dokuz yıl. (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) –
Hayırlı uğurlu olsun vatana!
ALİ KOÇAL (Zonguldak) –
Konuştukça batıyorsun Bekir Bozdağ, battın!
BAŞKAN – Sayın Koçal, lütfen…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bu, maliyet ne olursa olsun geçilemeyecek azami süreyi
gösterir bir sınırdır, bir kayıttır. Farklı takdim etmek doğru değildir.
Bu tasarı doğru bir tasarıdır
biz her zerresine, kürresine katılıyoruz. Bizim vicdani bir rahatsızlığımız
yoktur ama burada siyaset yapanlar farklı üsluplarla bu konuyu milletin
huzuruna takdim ediyorlar…
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, lütfen
bitirin.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
…milletimiz de bunu değerlendirecek diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sayın Başkan, dört dakika oldu, dört dakika!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, grup başkan vekili arkadaşlarımıza çok doğal olarak
istedikleri kadar süreyi veriyorum. O benim takdirim, sevgili arkadaşlarım,
rica ediyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Dört dakika süre veriyorsun, başkasınınkini kesiyorsun! AKP’ye dört dakika
ilave süre verdiniz, insaf!
BAŞKAN – Sayın Şandır’a da
verdim. Yani sözünü keseyim mi ben arkadaşın?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
AKP’ye dört dakika fazla süre verdiniz!
BAŞKAN - Hayır, hiç fark
etmez.
Grup başkan vekilleri bizim
usullerimize riayet ederler.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Tarafsız
Başkansınız sözde! 4 Ağustosu mu garantiliyorsunuz?
AHMET YENİ (Samsun) – Saygılı
olun.
BAŞKAN - Rica ediyorum...
Değerli arkadaşlarım, madde
hakkında gruplar adına konuşmalar sona ermiştir. Şahısları adına iki
arkadaşımıza söz vereceğim.
İlk söz, Mehmet Halit Demir,
Mardin Milletvekili.
Sayın Demir, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreler beş dakika.
MEHMET HALİT DEMİR (Mardin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suriye sınırındaki arazilerin
mayınlardan temizlenmesiyle ilgili hazırlanmış olan ve görüşmekte olduğumuz bu
kanun tasarısıyla ilgili şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; az önce konuşan Grup Başkanımız bu temizlemeyle ilgili süreci
çok açık ve net bir şekilde ortaya koydu.
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Hem
açık hem net olmaz.
MEHMET HALİT DEMİR (Devamla)
– Değerli milletvekilleri, elli senedir hiçbir şekilde kullanılmayan ve
ekonomimize hiçbir katkısı olmayan bu araziler bugüne kadar bir ölüm tarlası olarak
kullanılmış ve ölüm saçan bu mayınlar bugüne kadar birçok insanımızın hayatının
kararmasına vesile olmuş ve yine kucaklardaki birçok bebeğin de sakat kalmasına
vesile olmuştur.
Değerli milletvekilleri,
artık teknolojinin en üst seviyelere çıktığı bir çağda yaşıyoruz ve bilginin
gerçek bir kaynak olduğu bir çağda yaşıyoruz.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) –
Mardin Ticaret Odası Başkanı ne diyor?
MEHMET HALİT DEMİR (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, böyle bir
çağda sınırdaki o
görüntü kirliliğini…
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) –
Mardin Ticaret Odası Başkanından haberin yok mu?
BAŞKAN – Lütfen arkadaşlarım…
MEHMET HALİT DEMİR (Devamla)
- …görmenizi ve bu görüntü kirliğini ortadan kaldırmakla beraber, orada yaşayan
insanlarımıza olan inancımızı ve güvenimizi yeniden tesis etme zamanı gelmiştir
değerli arkadaşlar ve yine bu sınırları temizlemekle beraber, kendimize olan
inancı ve güveni de bütün dünya ülkelerine bir kez daha deklare edeceğiz bu
sayede ve yine bu mayınlardan ötürü bugüne kadar burada yaşayan insanlarımızın
psikolojileri üzerindeki olumsuz etkileri de yine bu mayınları temizlemekle
ortadan kaldıracağız.
Değerli arkadaşlar, şimdiye
kadar konuşan arkadaşlarımız, evet, bu tasarının mahiyetiyle ilgili, özüyle
ilgili herhangi bir…
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) –
Irgat bile olamazlar orada. Bunu nasıl savunuyorsun? Yazıklar olsun sana!
BAŞKAN – Lütfen sevgili
arkadaşlarım, rica ediyorum…
MEHMET HALİT DEMİR (Devamla)
- …farklı bir görüşte olmadıklarını dile getirdiler ama değişik türden birtakım
görüşler ortaya koydular.
Değerli arkadaşlar, bazı
arkadaşlarımızın bu işe idari boyuttan yaklaştığını gördük, kimi arkadaşlarımız
bu işe yine ekonomik boyuttan yaklaştı, kimi arkadaşlarımızın da bu işe
uluslararası ilişkiler boyutundan ve güvenlik boyutundan yaklaştığını gördük.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu
işin açık bir ihale süreciyle yapılacağını hepimiz biliyoruz.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) –
Tabii, tabii!
ALİ KOÇAL (Zonguldak) -
Nereden biliyorsun?
MEHMET HALİT DEMİR (Devamla)
– Ve bu açık ihale sürecine de yurt içinden veya yurt dışından firmaların
tamamı katılabilme şansına sahipler ve yine, tarımla uğraşan ya da güvenlikle
uğraşan firmalar da kendi aralarında konsorsiyum
oluşturup yine bu ihalelere girebilirler. (CHP sıralarından gürültüler)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) –
Yazık be sana, yazık!
BAŞKAN – Dinleyelim
arkadaşlar, lütfen dinleyin.
MEHMET HALİT DEMİR (Devamla)
– Üst sınır, az önce yine arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi kırk dört yıl
olmak kaydıyla. En düşük teklifi veren firma bu işi alacaktır değerli
arkadaşlar.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) –
Okumamışsın, sene var bunda, sene!
MEHMET HALİT DEMİR (Devamla)
– Diğer taraftan, değerli milletvekilleri, yine olaya ekonomik boyuttan
yaklaşan arkadaşlarımız olmuştu.
Değerli milletvekilleri,
bugüne kadar konuşan arkadaşlarımızın bazıları çok afaki
ve çok hakikaten, yani bilimsel olmayan rakamlar ortaya koydular. 5 milyon
dolarlardan, 50 milyon dolarlardan bahsettiler. Ama bu işin maliyetine
baktığımız zaman, bu işin metrekaresinin birim fiyatının maliyetinin 3 ila 15
dolar arasında değiştiğini görüyoruz ve bu rakamların ortalamasını alıp bir
hesap yaptığımızda yaklaşık 2 milyar dolarlık bir maliyet ortaya çıkıyor. Bu 1
olabilir, 2 olabilir.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Uçağa
para var da buna yok mu?
MEHMET HALİT DEMİR (Devamla)
– Değerli arkadaşlar, elbette dünyanın en büyük ekonomisiyiz, dünyanın en büyük
ekonomisi olan bir ülkeyiz ve dünya ülkeleri arasında bugün 17’nci sırada yer
alıyoruz ve bu maliyeti de ortaya koyabilecek kabiliyete ve imkâna sahibiz.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Uçağa
para var da buna yok mu?
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar,
rica ediyorum, lütfen dinleyin.
MEHMET HALİT DEMİR (Devamla)
– Ama burada, değerli arkadaşlar, şunu da unutmamak lazım: Bu imkânı sizler
ortaya koyduğunuz zaman, bu maliyeti ortaya koyduğunuz zaman başka alanlardan
birtakım kaynakları kesmek zorunda kalacaksınız. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Değerli
arkadaşlarım, müdahale etmeyin rica ediyorum.
MEHMET HALİT DEMİR (Devamla)
– Bu, sağlık alanı olabilir, eğitim alanı olabilir.
Dolayısıyla, değerli
arkadaşlar, burada bizim Hükûmet olarak, kâr-zarar hesabını yapıp, 70 milyon
insanımızın menfaati neyi gerektiriyorsa o konuda gereken çalışmaları yapmış ve
bu işi bu ihale süreciyle, kiralama yöntemiyle, bütçeye hiçbir yük getirmeden yapılmasını
uygun görmüş ve bence de gerçekten en makul yöntem budur ve en doğru yöntem de
budur değerli milletvekilleri.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) –
İhaleden bahset, ihaleden. Kırk beş yıldan bahset.
MEHMET HALİT DEMİR (Devamla)
– Değerli milletvekilleri, bazı arkadaşlarımız, evet, güvenlik noktasından
olaya yaklaştılar.
Yine az önce arkadaşlarımız
ifade ettiler. Bu işin, bu mayınların temizlenmesi için bir mutabakat…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Demir, lütfen
bitirin.
Arkadaşlarım, dinleyin.
MEHMET HALİT DEMİR (Devamla)
– Değerli milletvekilleri, bu mayınların temizlenmesi için bir mutabakat
aranacağını söylemişti değerli arkadaşımız ve bu mutabakatın içerisinde de yine
Genelkurmay Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Maliye
Bakanlığı olacak.
Diğer taraftan, değerli
milletvekilleri, burada sadece tarım yapılacak. Yani bu işi alacak olan
firmalar buraya gelip silah sanayileri kurmayacak veya buraya gelip üsler
kurmayacaklar ya da burada inşaat sektörleri inşaat yapmayacaklar, burada
inşaat inşa etmeyecekler değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından gürültüler)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) –
Mardin’in geleceğini satıyorsunuz, geleceğini!
BAŞKAN – Lütfen dinleyin
arkadaşlar, rica ediyorum.
MEHMET HALİT DEMİR (Devamla)
– Yani bu iş yine birimlerimiz tarafından, bakanlıklarımız tarafından en iyi
şekilde kontrol edilecek ve süreç en iyi şekilde takip edilecektir değerli
milletvekilleri. Yani buradan, bakanlıklarımızın ilgili birimleri, bu işi takip
etmeyecek mi?
Şimdi, bütün bunlara rağmen
eğer bizler hâlâ bir tereddüt yaşıyorsak…
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sana
hayırlı olsun! Sana hayırlı olsun!
MEHMET HALİT DEMİR (Devamla)
– …o zaman bizim burada aslında
sistemimizi ve içinde bulunduğumuz bu kurumları burada eleştirmemiz gerekiyor
ve bunları değerlendirmemiz gerekiyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Önce onu yap!
MEHMET HALİT DEMİR (Devamla)
– Ama ben şuna çok iyi inanıyorum
değerli arkadaşlar: Bu birimlerimiz…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Demir.
MEHMET HALİT DEMİR (Devamla)
– Bu tasarının kanunlaşması durumunda birçok insanımızın böylece istihdam
alanına kavuşacağına inanıyorum ve bugüne kadar yaşanmış olan acıların da bu
sayede biteceğine inanıyor, tekrar hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum,
sağ olun.
Şimdi, sevgili milletvekili
arkadaşlarım, doğal olarak, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde çok çeşitli
fikirler olacak, onlar bu kürsüde özgürce dile getirilecek. (CHP sıralarından
gürültüler)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Onlar
fikir değil ki Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Durgun, rica
ediyorum, lütfen beni dinler misiniz.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Bu çok çeşitli fikir değil ki Başkanım,
kâğıda alınmış fikir!
BAŞKAN – Bu fikirlerin bir
kısmı, bu düşüncelerin bir kısmı…
TAYFUR SÜNER (Antalya) – Bu
memlekete zararlı fikirler bunlar!
BAŞKAN – …bizim
düşüncelerimizle yüzde yüz ters de olabilir. Zaten buranın
özelliği bu. Ama bir başka özelliği parlamentoların, bu kürsüde ne kadar
aykırı bir düşünce ifade edilirse edilsin dinleyen milletvekillerinin ona
tahammül göstermesi gereğidir. Şimdi, biz birbirimize tahammül edemezsek, bize
aykırı gelen fikirleri dinlemezsek o zaman sağlıklı bir parlamento geleneği
yaratamayız.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Satışa tahammül etmiyoruz Başkan, başka bir şeye değil.
BAŞKAN – O nedenle ben rica
ediyorum. Tabii, zor bir kanunu tartışıyoruz. Arkadaşlarımız lehte, aleyhte çok
önemli şeyler söylüyorlar, endişeler dile getiriliyor, endişelere karşı iktidar
partisi grubu karşı düşüncelerini söylüyor, biz sağlıklı müzakere yürütmeye
çalışıyoruz. Ben hepinizden rica ediyorum, yarın birbirimizin yüzüne
bakamayacağımız söz ve davranışlardan lütfen kaçınalım sevgili arkadaşlarım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)
– Bakamayız Sayın Başkan, bakamayız.
BAŞKAN – Şahısları adına son
söz Sayın Nur Serter’de, İstanbul Milletvekili.
Sayın Serter, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
FATMA NUR SERTER (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dört haftadır bu yasayı tartışıyoruz. Bu dört hafta, Türkiye'nin ekonomik yaşamında gerçekten çok büyük
bir kayıp. İşsizliğin rekora koştuğu bir Türkiye’de, halkımızın ekonomik
krizden kırıldığı bir Türkiye’de, esnafın, çiftçinin, işçinin, memurun kredi
kartı borcu altında ezildiği bir Türkiye’de biz, burada bir ihanet yasasını,
bir peşkeş yasasını dört haftadır konuşmak mecburiyetinde bırakılıyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar)
SELAMİ UZUN (Sivas) – Ne konuşuyor? İhanetten konuşuyor Başkanım,
olur mu? “İhanet” sözü doğru mu Sayın Başkan?
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Sözün bittiği yerdeyiz çünkü söylenecek her şey söylendi ama kulakları olup
duymayanlar, gözleri olup gerçeği görmeyenler bunun bir peşkeş yasası olduğu
gerçeğini inatla görmemeyi sürdürüyorlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Siz devam edin milletvekilleri, AKP’li milletvekilleri; halkımız görüyor,
halkımız gördü.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan…
FATMA NUR SERTER (Devamla) -
Halkımız bu yasanın bir peşkeş yasası, bir ihanet yasası olduğunu gördü. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, bu Meclis ihanet yasası görüşemez...
ATİLA EMEK (Antalya) – Otur!
BAŞKAN – Lütfen… Sayın
Serter… Sayın Serter…
FATMA NUR SERTER (Devamla) - Çünkü, siz önce halkı bu yasanın bir mayın temizleme yasası
olduğunda aldatmaya çalıştınız, başaramadınız.
BAŞKAN – Sayın Serter, bir
dakikanızı rica edeyim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, Meclis ihanet yasası görüşemez. Sayın Başkanım, o zaman Divan uyarsın.
Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisi ihanet yasası görüşemez. Böyle itham
edemez Hatip.
BAŞKAN – Sayın Serter…
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Bu yasa bir mayın temizleme yasası değil, vatan toprağının satılması yasasıdır.
BAŞKAN – Sayın Serter…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, lütfen Hatip sözünü geri alsın efendim.
FATMA NUR SERTER (Devamla) -
Açıkça vatan toprağının satılması yasası olduğunu ne yazık ki artık halkımız
gördü.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan… Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Sayın Serter…
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Efendim…
BAŞKAN - Beni bir dakika
dinler misiniz.
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Sürem işlemesin Sayın Başkan.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA
(Bartın) – Sayın Bozdağ…
BAŞKAN – Sayın Yalçınkaya…
Sayın Yalçınkaya, rica ediyorum...
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisi ihanet yasası görüşemez efendim, Başkan
hatibi uyarmalıdır.
ATİLA EMEK (Antalya) – Otur
yerine, otur!
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, bir
dakikanızı rica edeyim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, ben meramımı anlatmak istiyorum.
BAŞKAN - Sizi anlamıyorum,
neye itiraz ediyorsunuz?
MUHARREM VARLI (Adana) –
Kendi süresinde konuşsun Sayın Başkan.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, bakın, Hatip…(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Bir dakika… Bir
dakika arkadaşlar.
Şimdi, sevgili arkadaşlarım,
biraz evvel sizden rica ettim ki gerginlik yapmayalım.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Sayın Bozdağ, bir
dakika… Sayın Hatip…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkan, Hatip konuşurken Genel Kurul salonunun ortasına kadar gelmek
nerede var?
BAŞKAN – Sayın Okay… Sayın
Okay… (CHP sıralarından gürültüler) Hepinizden rica ediyorum… Herkes yerine
otursun lütfen. Lütfen herkes yerine otursun. Rica ediyorum… Lütfen… Sayın
Bozdağ, siz de lütfen... Rica ediyorum… (CHP sıralarından gürültüler) Sayın
Koçal, hepiniz… Rica ediyorum herkes yerine otursun. Rica ediyorum arkadaşlar.
Grup başkan vekilleri böyle ayağa kalkmaz, oturun biraz sakin olun arkadaşlar.
(CHP sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Bekir Bozdağ’a söyleyin.
BAŞKAN – Ona da söylüyorum
canım, herkese söylüyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Genel Kurulu da siz yönetin, Sayın Bozdağ yönetmesin Genel Kurulu.
BAŞKAN - Sayın Koçal, lütfen
yerine otur. Lütfen… Rica ediyorum arkadaşlarım…
Sevgili arkadaşlarım, rica
ediyorum… Lütfen…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) -
Sürekli size talimat veriyor Sayın Başkan.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU
(Kayseri) – Sayın Başkan, lütfen süreyi dikkate alın.
BAŞKAN - Ne var orada? Ben
ilave ederim, siz merak etmeyin. Bir dakika…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Herhâlde süreyi mahfuz tutacaksınız.
ATİLA EMEK (Antalya) –
Tahammül edecekler.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Baştan başlatalım süreyi.
BAŞKAN - Tamam mıyız
arkadaşlar? Lütfen… Hepinizden rica ediyorum.
Biraz evvel söyledim. Bu
kürsüden ifade edilen görüşler bize aykırı gelebilir. Burada kural, bu
Parlamentonun geleneklerine, bu kürsünün mehabetine, bu kutsal çatının
mehabetine uygun söz ve davranışlardır. Sayın Serter’in buna mutlak anlamda
riayet edeceğine ben inanıyorum.
Sayın Serter, buyurun lütfen
efendim.
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Teşekkür ediyorum.
Benim şu ana kadar burada
söylemiş olduğum sözler, benden önceki konuşmacılar tarafından defalarca ve de
defalarca bu ifadelerle dile getirildi. Ama onlar ceylan derisi koltuklara
konuştukları için ve sizler de dinlemeyip başka şeylerle meşgul olduğunuz için
bunların farkına varmadınız. Açık tutanakları okuyun, aynı ifadelerin defalarca
burada yer aldığını görürsünüz. (CHP sıralarından alkışlar) Onun için
“kulakları olup duymayanlar” dedim ki, belki söylediklerimin farkına varırsınız
da Türk halkının sizi nasıl değerlendirdiğini, sizi hangi gözle gördüğünü
anlayıp doğru karar verirsiniz diye. Türkiye… Ama ben sizleri tebrik ediyorum,
gerçekten yeni bir çığır açıyorsunuz, kutluyorum. Türkiye’de yeni bir
sömürgecilik dönemini başlattığınız için sizleri kutluyorum. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bir sömürge valisi zihniyetiyle
Recep Tayyip Erdoğan’ın her şeye rağmen gözünü kırpmadan…
AGÂH KAFKAS (Çorum) – Türkiye
Cumhuriyeti’ni kimse sömüremez!
BAŞKAN – Sayın Kafkas,
lütfen…
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
…şehit kanlarıyla sulanmış vatan toprağını satmayı göze aldığını gördüğüm için
yeni bir çığırın açılmasına memur edilmiş olan sizleri kutluyorum. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ama
böyle bir üslup var mı Sayın Başkan?
BAŞKAN – Sayın Bozdağ,
lütfen…
Lütfen arkadaşlar, yerinize
oturun.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Divan
görevini yapsın Sayın Başkan!
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, lütfen
oturun. Lütfen oturun...
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ama
müdahale edin efendim!
BAŞKAN – Lütfen oturun.
Hepiniz oturun.
Sayın Serter, rica ediyorum,
gerginlik yaratacak şeyler söylemeyin lütfen.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Tam
kendine yakıştığı gibi konuşuyor!
BAŞKAN – Bir dakika
arkadaşlar… Ben gerektiğinde müdahale ediyorum sevgili arkadaşlarım, lütfen…
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) –
Aynaya bakarak konuşuyor, aynaya bakarak!
BAŞKAN – Sayın Çırakoğlu,
rica ediyorum...
Bu söz atan arkadaşlar ön
sıralarda oturmasınlar lütfen.
Sayın Serter, buyurun.
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Aynaya bakması gerekenler -bana atılan laflar için söylüyorum- önce aynaya
kendileri baksınlar.
RECEP KORAL (İstanbul) –
Bakıyoruz, bakıyoruz.
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Çünkü bu yasaya geçit verenlerin gerçekten vatan sevgisinde hangi noktada
olduklarını bir aynaya bakarak değerlendirmelerine ihtiyaç olduğu görüşündeyim.
(CHP sıralarından alkışlar)
RECEP KORAL (İstanbul) – Biz
her gün bakıyoruz.
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Onun için, aynaya önce siz kendiniz bir bakın.
Bu yasaya geçit verenler,
orada kırk beş yıllığına kullanmaktan vazgeçtikleri vatan toprağını tarla
olarak ya da rant aracı olarak gören bir zihniyete
sahip kişilerdir. Orası vatan toprağıdır, vatan! (CHP sıralarından alkışlar)
Vatan sevgisinin ne olduğunu bilmeyenleri vatan sevgisini öğrenmeye davet
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakınız, bakınız değerli
milletvekilleri, ben sizi vicdanınızla baş başa kalmaya falan da davet
etmiyorum. İnsanın kuşku duyduğu bir konuda bir davet yapmasını anlamsız
buluyorum ama sizi… Bu yasa, önce Anayasa Mahkemesinden dönecektir.
AGÂH KAFKAS (Çorum) – Allah
Allah!
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Bu yasa, göreceksiniz, göreceksiniz…
AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sen
nereden biliyorsun?
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Hukuka aykırı bir yasa çıkarıyorsunuz, Anayasa’ya aykırı. Bu yasa -her ne kadar
yasayla düzenlemeye kalkışsanız da- sizi yargılanmaktan alıkoyamayacaktır ama…
HÜSNÜ TUNA (Konya) – Nereden
biliyorsunuz Anayasa Mahkemesinden döneceğini?
BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar…
FATMA NUR SERTER (Devamla) -
… inanın, sizi en fazla tarih yargılayacaktır, tarih!
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar,
rica ediyorum…
FATMA NUR SERTER (Devamla) -
Tarihin sayfalarına, bu dönem, karanlık bir dönem olarak geçecektir bu yasadan
dolayı. (CHP sıralarından alkışlar)
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Serter.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, rica
ediyorum…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Rica ediyorum Sayın
Bozdağ…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, Sayın Hatip konuşmasında grubumuzu ve Grup Başkanımızı itham etmiştir,
vatana ihanetle suçlamıştır. Sataşmadan söz istiyorum efendim. (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Anlayamıyorum sizi
Sayın Bozdağ. Yerinizden, mikrofondan buyurun.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Grubunuza sataşmadı, Hükûmete sataştı.
BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar…
Buyurun Sayın Bozdağ.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, Sayın Hatip, konuşmasında bizzat grubumuzun tamamını, her bir
milletvekilini ayrı ayrı ve Sayın Grup Başkanımızı, hepimizi vatana ihanetle
itham etmiştir. (CHP sıralarından gürültüler)
AKİF EKİCİ (Gaziantep) - Söylemeseydi… Başka bir şey mi yapıyorsunuz!
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Çok
ağır bir suçlama vardır.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Yanlış mı söylüyor? Yalan mı söylüyor?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – 63’e
göre, kürsüden, uygun görürseniz, bir cevap hakkım var, kullanmak istiyorum.
BAŞKAN – Zabıtları bir
inceleyeyim, değerlendirelim.
Değerli arkadaşlarım,
maddeyle ilgili soru-cevap işlemine başlayacağız. On dakikalık bir sürede soru
ve cevap işlemini tamamlayacağız. Beş dakika soru, beş dakika da Sayın Bakanın
cevap süresi olacaktır.
Önümdeki listeye göre
arkadaşlarımı okuyorum:
Sayın Yıldız…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Bakana soruyorum: Bu getirilen kanun tasarısıyla ilgili Ceylanpınar
Devlet Üretme Çiftliğinin bu yasaya dâhil edilip edilmediğinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi tutanaklarına geçmesini istiyorum. Birçok konuşmacımız bu konuda
soru sordu, hiç cevap alınamadı.
İkinci sorum: Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarları döneminde, başta Cumhurbaşkanlığı seçimi olmak
üzere bazı konularda halk oylamasına gidilmesi sıkça önerildi. Şimdi Anayasa
için de belki aynı şeyi söyleyeceksiniz. Türk seçmeninin yüzde 60’ı bu yasaya
karşı olduğuna göre bu yasayı…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Şenol Bal…
ŞENOL BAL (İzmir) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana sormak
istiyorum: Kırk dokuz yıllık yani yarım asırlık bir süreç. Bu süreç durumunda
bizlerin büyük çoğunluğu olmayacak, biliyorsunuz insan ömrü belli.
Çocuklarımızın, torunlarımızın yani gelecek nesillerin yaşayacağı bu ülkenin topraklarını,
sınırlarını ipotek altına verme hakkına nasıl kendinizi sahip görüyorsunuz?
İkinci sorum: Bu tasarı ile
ilgili açıklamış olduğunuz gerekçeler ne bizleri ne de yüce milletimizi ikna
etmedi. Bu tasarı mayınsızlaştırma tasarısı mı, yoksa rant
bağlama tasarısı mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Enöz…
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aracılığınızla Sayın Bakana
soruyorum:
Bu bağlamda:
1) Bu hassas bölgede ülkemiz
aleyhine casusluk faaliyetleri olabileceğini düşündünüz mü?
2) Bu alandaki şahsa ait
arazi miktarını ve kaç kişiye ait olduğunu söyler misiniz?
3) 216 bin dönümlük bu alanın
bizim tarafımızdan ekilip biçildiğinde yıllık ülkemize katma değeri nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Paksoy…
MEHMET AKİF PAKSOY
(Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, yasa tasarısında
bulunan “…mayından temizlenecek alanlar ile müstakil kullanımı mümkün olmayan
ve bu taşınmazlarla bütünlük teşkil eden Hazineye ait diğer taşınmazların,
tarımsal faaliyetlerde kullanılması kaydıyla kendilerine bırakılmasını talep
edeceklerdir.” ibaresinden murat nedir?
Mayınlı araziler dışında,
Ceylanpınar Çiftliği’nden bir kısım arazi daha tahsis edilecek midir? Bunun üst
sınırı ne olacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Köse…
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan yaptığı
açıklamada, mayınlı arazinin temizlenmesi için on dört değişik şirketten,
değişik ülkelerden metrekaresi 2 ile 15 dolar arasında fiyat aldıklarını
söyledi. Fiyatlar arasında neden böyle bir uçurum var? NAMSA yapsa bu iş neye
mal olur? Fiyatlar arasında bu kadar uçurum olan bir ihalenin şeffaf olmayan
bir biçime dönüşecek izlenimi vermesi sizi rahatsız ediyor mu?
İkinci sorum:
Yap-işlet-devret modeli ile bu mayınlı arazilerin, bir şirkete temizleme bedeli
karşılığında kırk dört yıllığına işletme hakkının verilmesinin sebebini açıklar
mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Özensoy…
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu arazinin
büyüklüğünü müşahhaslaştırmak için şöyle söyleyelim: Buradan Balıkesir’e kadar
bir yol yapıyor, otobüsler sekiz saatte gidiyor, iki Kıbrıs adası büyüklüğünde.
Grubunuzdaki arkadaşlardan rahatsız olduklarını belirtenler var ama siz
vicdanınızın rahat olduğunu söylüyorsunuz. Bu vicdan rahatlığıyla burayı olduğu
gibi mayınlarıyla satmak aklınıza geldi mi? “Satsak da kurtulsak.” dediniz mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) –
Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum: 216 bin dekar, kırk dört yıllığına
tarımsal amaçla mayını temizleyen firmaya vereceğiniz arazinin büyük bölümü
seçim bölgem Gaziantep’in Oğuzeli, Elbeyli ve Karkamış ile Barak bölgesi
köylerinin arazileridir. Ülke güvenliği için devlete bunlar verilmiştir. Sizler
bu araziyi, Gaziantep Milletvekili olarak, o bölge insanlarına vermeyip başka
firmalara verdiğinizde, sabırsızlıkla bu arazileri kullanmak isteyen fakir
bölge halkına ne diyeceksiniz? Onların yüzüne nasıl bakacaksınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Bakan, acaba önce küçük küçük dilimlerde deneyip, özellikle
kuzeydoğu sınırımızda, yani Kars, Ardahan, sınırımızda deneyip bu işi biraz
öğrenseydiniz ve öğrendikten sonra büyük bir dilime gitseydiniz daha başarılı
olmaz mıydınız? Ama biliyorum ki, bu büyük dilime gitmek sizi başarısızlığa itecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Kaptan…
OSMAN KAPTAN (Antalya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan;
1) Dünyada AKP Hükûmeti
dışında sınır topraklarını kırk dört yıllığına kiralayan, satan bir başka ülke
hükûmeti var mıdır?
2) Mayınlı arazilerin
temizlenmesi bir millî savunma işi olmasına karşın bu tasarı niye Millî Savunma
Komisyonunda görüşülmemiştir?
3) Dünyada elli beş ülkenin
ordusu mayın temizliyor da Türk ordusu mu mayın temizleyemiyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum arkadaşlar.
Sayın Bakan…
Süreniz beş dakikadır.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Birinci sorudan başlıyorum:
Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliği hiçbir şekilde dâhil değildir. Dolayısıyla o
konuda herhangi bir endişenin söz konusu olmaması lazım.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Tutanaklara geçti Sayın Bakan.
ÜNAL KACIR (İstanbul) –
Mecliste konuşulan şeyler tutanağa geçiyor, “Tutanaklara geçsin.” ne demek?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Değerli arkadaşlar, mayınlı sahaların güvenliğinin nasıl
sağlanacağını grup başkan vekilimiz aslında açıkladı ama müsaade ederseniz şunu
bir daha vurgulamak istiyorum: Bizim hudutlarımız hiçbir şekilde, ne
kiralanıyor ne satılıyor. Bizim hudutlarımız Genelkurmay tarafından denetlenmeye
ve korunmaya devam edilecek.
Daha önce de söyledim, bu
temizleme işinden sonra bir sınır güvenlik sistemi kurulacak. Bu sınır güvenlik
sistemi tel çit, iz tarlası, hareket sensörleri, yer altına
döşenecek sensörler, termal kameralar gibi teknolojik sistemlerle tesis
edilecek ve sınır fiziki güvenlik sisteminin tesisinde ve idamesinde
Genelkurmay Başkanlığı yetkilidir. Bizim sınırlarımızın hiçbir şekilde ne bir
yabancıya ne de başka bir kimseye kiralanması, satılması söz konusu değil.
Bu tasarı, arkadaşlar, son
derece açık. Birazdan da göreceksiniz, biz bu tasarıyla öncelikle temizleme
işini ihale edeceğiz. Öncelikle temizleme işi ve bu temizleme işinin de
ihalesinin yapılmasının esas ve usullerinin düzenlenmesini Millî Savunma
Bakanlığına vereceğiz.
İkinci olarak, eğer bu
gerçekleşmezse, ondan sonra yine Maliye Bakanlığı ihale yoluyla burayı
temizlemeye çalışacaktır. Dolayısıyla, bu temizlemek işi öncelikli olarak
esastır.
Ondan sonra buraların işletim
karşılığı temizlenmesi üçüncü bir seçenek olarak gündeme gelecektir. Bu üçüncü
seçenek sadece ve sadece ülkemizin elini güçlendiren bir seçenektir değerli
arkadaşlar.
Şimdi, konuşmalarda birtakım
başka şeyler de soruldu. Mesela mayınlı sahalarda, temizlenecek sahalarda
petrol ve madenlerle ilgili endişeler gündeme getirildi. Değerli arkadaşlar,
bizim tasarının 1’inci maddesinin ikinci fıkrasında yani amaç kısmında -son
derece açık- mayınlı alanda bulunan maden ve petrol gibi her türlü yer altı zenginlikleri hakkında şu anda geçerli olan 3213
sayılı Maden Kanunu, 6326 sayılı Petrol Kanunu ve 6200 sayılı Devlet Su İşleri
Kanunu ve ilgili diğer mevzuat hükümlerinin saklı tutulacağını açık bir şekilde
ifade ettik. Yani hiçbir şekilde… Varsayalım ki birinci, ikinci seçenek
gerçekleşmedi ve orası kullanım karşılığı temizletildi. Bu durumda hiçbir
şekilde o firma veya şahıslar orayla ilgili, yer altı
zenginlikleriyle ilgili hiçbir tasarrufta bulunamazlar. Kanun
son derece açık. Çünkü madenler, petrol ve diğer unsurlar bu arazinin
mülkiyetinden bağımsızdır değerli arkadaşlar. Bunlar devletimizin, ülkemizin
hüküm ve tasarrufu altındadır.
Şimdi, Kıbrıs konusuna
gelelim değerli arkadaşlar: Kıbrıs’ın yüz ölçümü 9.251 kilometrekaredir. Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ise 3.355 kilometrekaredir. Bahsettiğimiz mayınlı saha
ise sadece ve sadece 216 kilometrekaredir ama bu önemli değil değerli
arkadaşlar, bu memleketin 1 santimetrekaresi de bizim için önemlidir. Bu
memleketin menfaati ne gerektiriyorsa onu yapacağız, o konuda zerre kadar bir
şeyiniz olmasın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu
kırk dokuz yıl işine gelelim: Bakın, ilk seçenek ne? Göreceksiniz, Millî
Savunma Bakanlığı yapacak, temizleme işini yapacak; olmazsa, ikinci seçenek,
Maliye Bakanlığı Kamu İhale Kanunu kapsamında temizleme işini yapacak. Hadi
diyelim ki üçüncü seçenek gündeme geldi ve Türkiye’nin menfaatleri onu
gerektirdi. Orada da, değerli arkadaşlar, kırk dört yıl diye bir şey yok “kırk
dört yıla kadar” diyor. Biri gelir “Ben burayı temizleme karşılığı on yıl
işletirim.” derse, o zaman on yıla iner. Dolayısıyla, bu kanun maddesi de son
derece açıktır değerli arkadaşlar. Kırk dokuz yıl, yani kırk dört artı beş yıl
maksimum sürelerdir. Bu böyle olacak diye bir şey söz konusu değildir.
Yine, bakın, değerli
arkadaşlar, kanunda bu madde de bu unsur da son derece açıktır. Kanunda buranın
güvenliğinin nasıl sağlanacağı açıktır. Kanunda bunun esas usullerinin nasıl
yapılacağı -ihalenin- her şey açıktır. Burada Millî Savunma Bakanlığı vardır,
burada Maliye Bakanlığı vardır, Genelkurmay Başkanlığı vardır. Dolayısıyla,
bunlar devletimizin kurumlarıdır, bütün ilgili kurumları bu sürecin içinde
olacaktır. Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, bu endişelerinizi açıklarken,
lütfen, şu metinlere bir daha bakalım. Metinler oldukça açıktır ama bu süreçte,
biz bu kaygıları gidermek için yine bir tür düzenlemeler yaptık, elimizden
geleni yaptık. Bakın, birazdan 2’nci madde tekrar görüşüleceği zaman
göreceksiniz, o kaygıların hemen hemen hepsi giderilmiş durumdadır. Onun için,
biz, bu toprakların hâkimiyetini hiçbir şekilde ne bir yabancı unsura
bırakıyoruz… Bir kere, yapılmamış bir ihalede, verilmemiş bir ihalede, sizin
çıkıp bu tür iddialarda bulunmanız… Yarın, bu olmazsa acaba nasıl bir duruma
düşersiniz, onu düşünüyor musunuz? Peki, yarın, biz bu ihaleyi yaptıktan sonra,
bu temizlemeyi yaptıktan sonra, bir Türk firması çıkıp burayı işletirse o zaman
siz gene “Ya, kusura bakmayın. Biz bunları bu kadar söyledik. Sizi ihanetle
suçladık.” der misiniz? Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, bu son derece açıktır.
Bu topraklar satılmıyor, sınırlarımız kiralanmıyor. Kanun, dediğim gibi, bir
üçüncü seçenek olarak, o da ülke menfaatleri doğrultusunda… Ülkenin ilgili
kurumlarının bütün görüş ve tabii ki teklifleri dikkate alınaraktan ülkemizin
menfaati ne gerektiriyorsa onu yapacağız. Bugüne kadar da onu yaptık, bundan
sonra da Türkiye’mizin menfaati ne gerektiriyorsa onu yapacağız değerli
arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) –
Ülkenin menfaati için hiçbir şey yapmadınız.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – O
zaman kanuna gerek yok Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Değerli arkadaşlar, kanun bize seçenekleri sunuyor. Kanun
günlerdir tartışılıyor. Bunun sonuna geldik ama dediğim gibi, göreceksiniz,
kanun aslında açık. Temizlemek esastır.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Kanuna
gerek yok Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Burada Millî Savunma Bakanlığımız var, burada Genelkurmayımız
var, bütün ilgili kurumlarımız var. Bu kurumlarımıza biz güveniyoruz,
Türkiye’ye güveniyoruz. Bu konuda en ufak bir endişeye gerek yoktur.
Saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) –
Hükûmet kararı alın, mayını temizleyin.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde yedi adet önerge vardır.
Önergeleri önce geliş
sırasına sonra da aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
263 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 6’ncı maddesinin, “Bu kanun hükümlerini Tarım ve Köyişleri Bakanı
yürütür.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ahmet Aydın |
Faruk Koca |
Kerim Özkul |
|
Adıyaman |
Ankara |
Konya |
|
Turan Kıratlı |
Veysi Kaynak |
|
|
Kırıkkale |
Kahramanmaraş |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı kanun tasarısının 6. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Mehmet Günal |
Nevzat Korkmaz |
Behiç Çelik |
|
Antalya |
Isparta |
Mersin |
|
M. Akif Paksoy |
Mümin İnan |
Necati Özensoy |
|
Kahramanmaraş |
Niğde |
Bursa |
Madde 6:
Bu kanun hükümlerini Başbakan
yürütür.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
263 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 6’ncı maddesinin, “Bu kanun hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Suat Kılıç |
Ramazan Başak |
Mehmet Müezzinoğlu |
|
Samsun |
Şanlıurfa |
İstanbul |
|
Ahmet Aydın |
A. Sefer Üstün |
|
|
Adıyaman |
Sakarya |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı kanun tasarısının 6. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Mehmet Günal |
Behiç Çelik |
Nevzat Korkmaz |
|
Antalya |
Mersin |
Isparta |
|
Necati Özensoy |
Mümin İnan |
M. Akif Paksoy |
|
Bursa |
Niğde |
Kahramanmaraş |
Madde 6:
Bu kanun hükümlerini Maliye
Bakanı yürütür.
BAŞKAN – Değerli
arkadaşlarım, bundan sonra okutacağım üç önerge aynı mahiyettedir. Bu nedenle,
her üç önergeyi okutup birlikte işleme alacağım ve istemleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 Sıra
Sayılı yasa tasarısının 6. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Malik Ecder Özdemir |
Osman Kaptan |
|
Malatya |
Sivas |
Antalya |
|
Ensar Öğüt |
Hüseyin Ünsal |
|
|
Ardahan |
Amasya |
|
Madde 6: Bu kanun hükümlerini
Millî Savunma Bakanı yürütür.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
263 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin, “Bu kanun hükümlerini Millî Savunma Bakanı
yürütür” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
|
Veysi Kaynak |
Mustafa Ataş |
Ramazan Başak |
|
Kahramanmaraş |
İstanbul |
Şanlıurfa |
|
Ayhan Sefer Üstün |
Azize Sibel Gönül |
|
|
Sakarya |
Kocaeli |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı kanun tasarısının 6’ncı maddesinin “Bu kanun hükümlerini Millî Savunma
Bakanı yürütür” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Günal |
Abdülkadir Akcan |
Mehmet Serdaroğlu |
|
Antalya |
Afyonkarahisar |
Kastamonu |
|
Mustafa Enöz |
Recep Taner |
M. Akif Paksoy |
|
Manisa |
Aydın |
Kahramanmaraş |
BAŞKAN – Önergelerin üçü de
Millî Savunma Bakanının yürütmesini istiyor. Aslında, bizim usul ve
yasalarımıza çok uygun değil. Bir emsal teşkil etmemek üzere bu üç önergeyi
birlikte işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Komisyon önergelere katılıyor
mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
Söz isteyen var mı önerge
sahiplerinden?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Efendim, arkadaşlarım önergelerimizde söz alacaklar.
İlk olarak Sayın Mehmet Akif
Paksoy konuşacak.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) –
Sayın Başkanım, ben de söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Paksoy,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF PAKSOY
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı Kanun Tasarısı üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle ilgili
olarak söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
tasarı hakkında söylenecek bütün sözler söylendi. Arama motoru Google’a “mayınlı
arazi” yazdım, 160 bin sonuç çıktı. Ancak, AKP Hükûmeti, bu konuda kulaklarını
kapamış, yükselen çığlığı duymamakta ısrar ediyor. Ben Hükûmetten ümidimi
kestim ancak AKP Grubuna, özellikle Gaziantep, Hatay, Kilis, Mardin, Şırnak ve
diğer bölge milletvekillerine huzurlarınızda bir kez daha sesleniyorum: Siz bu
yasayı bu hâliyle vicdanınıza, hakkaniyete ve bu kürsüde ettiğiniz yemine uygun
buluyor musunuz? Yoksa, trenden düşmemek için mi bu
tasarıya karşı çıkmıyorsunuz? Çıkın, teker teker açıklayın, milletimiz de
seçmenleriniz de hakikati sizin ağzınızdan öğrensinler.
Kıymetli arkadaşlar, Sayın
Başbakan Davos’ta siyasi bir şov yaptı. Şimdi “one munite” deme sırası karşı
tarafa geçti. İçine düştüğü yaman çelişkiyi milletimize izah edemediği için
anlamsız cümlelerle muhalefeti itham ediyor.
Sayın Başbakan, yaptığınız
yanlışları, belki parti grubunuz trenden düşmemek için size ifade edemiyor ama
biz muhalefet olarak bu kürsüden söylüyoruz. Kimsenin, mayınların
temizlenmesine, tarıma açılmasına itirazı yok. Bizim itirazımız, arazinin mayın
temizleme karşılığında kırk dokuz yıllığına yüklenici firmaya kiralanmasına.
Bir insanın, kuldan olmasa da Allah’tan korkusu olur. Sayın Başbakan,
kamuoyunun sizden beklediği, lafı çevirmek değil, mayından temizlenecek arazinin
İsrail veya her kim olursa yabancı bir devletin firmasına kırk dokuz yıllığına
verilmeyeceğini açıkça ifade etmektir. Ayrıca “Muhalefetin cemaziyelevvelinde
Amerika ile acaba nasıl bir araya gelebiliriz gayreti olduğunu, İsrail’e ta’n
edenlerin geçmişte İsrail’le ne tür anlaşmalar içinde olduklarını görürsünüz.”
diyorsunuz. Siz Hükûmetsiniz. Kimin Amerika veya İsrail veya bir başka ülkeyle
nasıl bir anlaşması varsa açıklayın. Hodri meydan, işte milletin kürsüsü!
Partinizin il kongrelerinde lafı çevireceğinize, bu kürsüden hakikatleri
açıklayın.
Bizzat Amerikan Başkanının
ağzından at pazarlığı yapmakla itham edilen hükûmet, sizin Hükûmetiniz değil
miydi? Süleymaniye’de Türk askerinin başına çuval geçirilirken dut yemiş
bülbüle dönen, sizin Hükûmetiniz değil miydi?
Tekrar ifade ediyorum,
kimsenin yabancı bir ülkeyle anlaşma yapmaya, ticarete, hatta global sermayeye karşı olduğu yok. Karşı olduğumuz konu,
peşkeş. Basında “2058 yılına kadar kiralık sınır” başlığı altında haberler
çıkıyor. Siz “Öyle değil.” diyorsanız, çıkar, nasıl olduğunu söylersiniz.
Bana açıklar mısınız,
sınırındaki 216 bin dönüm araziyi, bırakın tarım yapmayı, hangi amaçla olursa
olsun bir başka ülkenin veya şirketin inisiyatifine
terk eden veya terk edecek bir başka ülke var mı? Dünyada böyle bir ülke var
mı? Çıkın açıklayın lütfen, biz de öğrenelim.
Siz de söylüyorsunuz, Suriye
bu mayınları temizledi. Suriye temizlediyse bizim silahlı kuvvetlerimiz niçin
temizleyemiyor? Bunu sordunuz mu? Temizlemek istemiyor olabilir. O zaman, bu
temizleme işini niçin NATO kanalıyla yaptırmıyorsunuz? NATO
bu konuda tecrübeli. NAMSA bugüne kadar Arnavutluk, Belarus, Sırbistan,
Ukrayna, Azerbaycan ve Ürdün’de bu işi yaptı.
Ancak sizin amacınız bu
konuda üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Bu sözüme kızıyor olabilirsiniz ancak
bizzat Sayın Tarım Bakanınız “Mayından temizlenecek arazileri bölmeyelim,
köylülere dağıtmayalım.” diyor. Ancak Türk Ziraat Mühendisleri Birliği, mayınlı
araziler tarıma açıldığı takdirde yıllık 20 milyon dolar gelir elde edileceğini,
nüfuslarının en az yarısı işsiz, yoksul ve yeşil kartlı olan 15 bin bölge
insanına istihdam sağlayacağını söylüyor. Sayın Başbakan ne diyor? “Burada İzak
değil, Hasan çalışacak.” diyor. Ama Allah için partisinden bir milletvekili de
çıkıp demiyor ki: “Sayın Başbakan, tamam, ‘İzak değil, Hasan çalışacak.’
diyorsun ama patron kim olacak? İzak mı olacak, Hasan mı olacak?”
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Paksoy,
bitirin lütfen.
MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla)
– Bundan sonra sıra akarsularımıza gelecek, bor madenlerimize gelecek. Bizim
örfümüzde “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” sözü meşhurdur. Bu
haksızlığa destek verenleri, susarak destek verenleri artık milletimizin engin
sağduyusuna bırakıyorum.
Son olarak AKP Grubuna ve
Sayın Başbakana bir hususu iletmek istiyorum. Sayın Başbakan rahmetli Necip
Fazıl’ın düşünce pınarlarından istifade ettiğini iftiharla anlatır. Çoğunuz da
edersiniz. Aynı şekilde Abdülhamid Han’ı da takdir eder ve özellikle bizim
belirttiğimiz çekincelerdeki hassasiyetini çok iyi bilirsiniz. Hepiniz çok iyi
biliyorsunuz ki Thedor Herzl, Siyonist Kongresi adına Abdülhamid Han’dan
Osmanlının borçlarına karşılık bugünkü İsrail devletinin kurulduğu Filistin’den
toprak talep etti. Bu talep reddedildi. Abdülhamid Han 1908’de devrildi,
1948’de de İsrail devleti kuruldu. Acaba diyorum, bu tasarınızı rahmetli Necip
Fazıl Kısakürek ve cennet mekân Abdülhamid Han görseydi size ne derdi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Paksoy…
MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla)
– Sayın Başkan, bitiyorum.
Eğer size “Aferin, iyi
yapmışsınız.” diyecekler diye düşünüyorsanız, çıkın, bu kürsüden açıklayın.
Yoksa bu haksızlığın, hukuksuzluğun hesabı hem sandıkta hem de mahşerde
sizlerden sorulacaktır diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Paksoy.
Sayın Özdemir, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) –
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Akşamın bu saatinde, belki
biraz geç ama, büyük Türk şairi Nâzım Hikmet’in
ölümünün 46’ncı yıl dönümünde büyük Nâzım’ı minnetle, şükranla anıyorum.
Nâzım Hikmet’in büyüklüğünü
bugün bir kere daha gördük. Ne güzel söylemiş yıllar önce büyük şair…
ALİ KOYUNCU (Bursa) – Ne
demiş?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
– Söyleyeceğim.
“Kabahat senin demeye de
dilim varmıyor ama,
Kabahatin çoğu senin canım
kardeşim.” diyor.
Şimdi, yedi yıllık
iktidarınız boyunca yaptığınız işlere karşın dört haftadan bu tarafa ulusal
çıkarlarımıza ters olan bu yasayı çıkarmak için gösterdiğiniz çaba karşısında
yaptıklarınıza kabahat mi demeli, kusur mu demeli yoksa gaflet, dalalet, hatta
ihanet mi demeli? “İhanet” denildiğinde bağırıyorsunuz. Ne demek gerekiyor bu
tavrınız karşısında bilemiyorum?
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) –
Vatanseverlik. “Vatanseverlik” demeli.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
– Yedi yıldan bu tarafa iş başında bulunan AKP İktidarı Türkiye’yi idare etmek
için değil, tam tersine “bu devlet nasıl idare edilemez” diye bu noktaya getirmeye
çalışıyor devleti. Attığınız her adımda, çıkardığınız her yasada…
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Bu
rüyadan kurtulun artık, rüyadan kurtulun!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
– …Türkiye Cumhuriyeti devleti gibi
değil…
BAŞKAN – Sayın Kaşıkoğlu
lütfen…
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) –
Kafanızdaki mayınlardan kurtulun!
BAŞKAN – Sayın Kaşıkoğlu lütfen, rica ediyorum…
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
– …Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti gibi değil…
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) –
Masal anlatmayın!
BAŞKAN – Müdahale etmeyin,
rica ediyorum.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
– …cumhuriyeti tasfiye kurumu gibi çalışmaya başladınız. Önce özelleştirmeyle…
ALİ KOYUNCU (Bursa) – Ne
alakası var?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
– Alakasını söyleyeyim…
BAŞKAN – Lütfen, siz Genel
Kurula hitap edin Sayın Özdemir.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
– TÜPRAŞ, Tekel, PETKİM olmak üzere seksen yıllık cumhuriyetimizin kurumlarını
haraç mezat sattınız, şimdi yaptığınız bu uygulamalarla, giderek, Türkiye’de
hukuk devletini ortadan kaldırıyorsunuz. Giderek, polis devletine dönüyoruz.
AHMET YENİ (Samsun) – Yurt
dışına mı taşıdılar?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
– Sayın milletvekili bugünkü gün itibarıyla 110 bin insan cezaevlerinde. Adalet
Bakanınız söyledi, bu 110 bin kişinin en az 60-70 bin
kişisi tutuklu sıfatıyla hapishanelerde bulunuyor. 70 bin kişinin telefonunun
dinlendiğini yine sizin iktidarınızın ilgili bakanı söyledi. Giderek, hukuk
devletinden uzaklaşıp polis devletine doğru gidiyoruz. Eğer
Türkiye’de hukuk devletinden bahsedeceksek, hukukun saygınlığından bahsedeceksek;
bugün, sabahtan bu tarafa konuşan arkadaşlarımız, Meclisin itibarından bahseden
arkadaşlarımızın huzurunda ve Sayın Başkan hazır kürsüdeyken Sayın Başkana bir
soru sormak istiyorum: Basında “ifade krizi” diye geçen bir kısım milletvekili
arkadaşlarımızın ifade için mahkemeye çağırıldığında Sayın Başkanın bir ara
formül bulduğunu basında okuduk. Neydi Sayın Başkanın ara formülü?
Mecliste olmalarına rağmen milletvekillerinin adreslerinde bulunamadığı için
tebligat yapılamadığı söylendi.
Eğer bu söylem doğruysa Sayın
Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, mahkemeyi yanıltmak adına, “yalan”
demeye dilim varmıyor da yanlış beyanda bulunmak, hukuk devletinin neresinde
yazıyor?
Değerli arkadaşlarım…
AHMET YENİ (Samsun) – Buradan
oraya geçip duruyorsun, ne anlatıyorsun?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
- Buradan oraya geçmiyorum.
Yedi yıldan bu tarafa
Türkiye’yi hallaç pamuğu gibi attınız. Hukuk devletinden bahsedeceğiz,
geldiğiniz noktada, Türkiye’yi getirdiğiniz noktada şöyle bir bakın devletin en
üst kademesinden aşağıya doğru. Cumhurbaşkanı, hukuk
karşısında sanık. Başbakan… Benim iddiam değil, cumhuriyet savcılarının
iddiası. Hani hukuka saygınız var ya!
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) –
Savcı… Ne alakası var ya?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
- Başbakan, bu ülkenin Başbakanı, evrakta sahtekârlık…
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Ne
alakası var ya?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
- …ihaleye fesat karıştırma suçundan sanık?
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Kim
sanık?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
– Sayın Başbakan sanık.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Ne
alakası var ya?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
– Ve ne yazık ki Anayasa Mahkemesi kararıyla devletin temel niteliklerini
ortadan kaldırdığı tespit edilen bir parti bugün işbaşında. Neresinden baksanız
tutarsız, neresinden baksanız Türkiye’ye yakışmayan bir tablo noktasına
getirdiniz Türkiye’yi.
AHMET YENİ (Samsun) – Millet
karar verdi.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) -
Türk milleti karar verdi.
BAŞKAN – Sayın Yeni, Sayın
Kaşıkçıoğlu, lütfen…
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
– Söylediğim gibi, Türkiye’yi idare etmek değil, Türkiye’yi idare edilemez hâle
getirmeye çalışıyorsunuz.
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) - Sen
milletin ne olduğunu biliyor musun?
Milletin ne anlama geldiğini biliyor musun?
AHMET YENİ (Samsun) – Türk
milleti karar verdi ona.
BAŞKAN – Sayın Yeni, Sayın
Kaşıkçıoğlu, rica ediyorum, lütfen…
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
– Şimdi, herkes ısrarla söylüyor, ulusal çıkarlarımıza ters. Bu yasa için dört
haftadan bu tarafa verdiğiniz gayreti nasıl tarifleyeceğiz, nasıl anlatacağız?
Gaflet mi diyeceğiz, dalalet mi diyeceğiz, ihanet mi diyeceğiz, ne diyeceğiz?
(CHP sıralarından alkışlar)
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Ne
istersen de kardeşim.
BAŞKAN – Lütfen…
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
– Buna ben değil, Türkiye toplumu…
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) –
Hadi oradan!
BAŞKAN – Rica ediyorum…
Arkadaşlar, lütfen…
ALİ KOYUNCU (Bursa) – Bu
ülkede Ergenekon’u destekleyenler ihanet içinde. Başka bildiğiniz bir şey yok
mu sizin? İhanetten başka bildiğiniz bir şey yok mu?
BAŞKAN - Sayın Özdemir,
lütfen bitirin.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
– Tamam.
BAŞKAN – Rica ediyorum
arkadaşlar…
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
– Ne yazık ki hukuk devletine bakın ki evrakta sahtekârlık yapanlar bu
memlekette Başbakan, ama bu memlekette bu memlekettin aydınları, demokratları,
yazarları çizerleri, düşüncelerinden dolayı rektörler hapishanelerde
süründürülüyor. Bunun neresi demokrasi; neresi? (Gürültüler)
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) –
Hadi oradan… Hadi oradan…
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
- Böyle bir demokrasi anlayışı olmaz! (Gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar…
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
- Bence Türkiye’nin başında en büyük mayın AKP İktidarıdır. İnşallah, en kısa
zamanda bu mayından Türkiye’yi temizleyeceğiz, Türkiye’yi kurtaracağız diyorum.
AHMET YENİ (Samsun) – Millet
karar verir ona, millet…
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Sen
çok rüya görürsün, çok! Sen çok rüya görürsün daha!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
- Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şimdi, Sayın Özdemir’in bir
beyanını düzeltmem lazım.
Bazı milletvekili
arkadaşlarımızla ilgili Meclisimize gelen bir yazıdan sonra söz ettiler. Bizim
de mahkemeye “Bu milletvekillerini Mecliste bulamadık.” diye bir yanıt
verdiğimizi söylediler, böyle bir şey yok, böyle bir cevap vermedik. (CHP
sıralarından gürültüler)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) –
Basında yazdı Sayın Başkan.
BAŞKAN - Bir dakika
arkadaşlar, rica ediyorum.
Amacımız, hoş olmayan
birtakım görüntülere meydan vermemek amacıyla ilgili yerlere de istişare etmek
suretiyle bir görüş birliği içerisinde, en azından bu aşamada biraz zaman
kazanmak ve bu arada da hukuken yapılabilecek bir şey varsa onu bütün siyasi
partiler olarak bir fırsat bulup bir imkân yaratmak suretiyle yerine
getirmekten ibarettir. Yoksa, çok eski bir hukukçuyum
ben Sayın Özdemir, yani o işlere de çok dikkat eden birisiyim.
Şimdi, sevgili arkadaşlarım,
Sayın Bozdağ’ın söz isteği var. Bu “ihanet” sözcüğü yine kürsüye geldi.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) –
Doğru Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hayır, böyle bir
doğru olur mu sevgili arkadaşlarım ya? Bu Mecliste hain olur mu, böyle bir şey
olur mu? Rica ediyorum.
Şimdi, bakın, Sayın Bozdağ,
siz önce Sayın Serter’in konuşmasında, orada “ihanet” sözcüğü geçiyor diye söz
istediniz. (Gürültüler) Arkadaşlar, beni dinler misiniz.
Şimdi orada Sayın Serter
şöyle diyor: “Türkiye’de, halkımızın ekonomik krizden kırıldığı bir Türkiye’de
esnafın, çiftçinin, işçinin, memurun, kredi kartı borcu altında ezildiği bir
Türkiye’de biz burada bir ihanet yasasını, bir peşkeş yasasını dört haftadır
konuşmak mecburiyetinde bırakılıyoruz.” Burada…
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) –
Bekir Bey “bunlar yetersiz” diye söz aldı!
BAŞKAN – Yani bu Parlamentoda
espri vardır ama bu sizin gibisi de yoktur, yani çok rica ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Şimdi burada Sayın Serter’in
AK PARTİ Grubuna dönük bir ihanet suçlaması kesinlikle söz konusu değil.
Sadece, maalesef Parlamento geleneğimize yerleşmiş ve beğenmediğimiz yasalara
hemen yapıştırıvermeyi itiyat hâline getirdiğimiz bir “ihanet” sözcüğünü Sayın
Serter bu yasaya da yapıştırdı.
Sayın Serter’in sizi, AK
PARTİ Grubunu yahut AK PARTİ Grup Başkanını hedef alan bir beyanı olarak
alınması mümkün değil. Ben aynı şeyi, aynı düşünceyi Sayın Özdemir için de
düşünüyorum. O nedenle bir sataşma olmadığı kanaatindeyim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Tasarı için söyledi.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, biraz önce konuşan hatip de aynı şekilde…
BAŞKAN – Aynı düşüncelerle… Ağır eleştiri bu. Ağır eleştiri Sayın Bozdağ, rica
ediyorum...
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, 69’a göre söz talep ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, rica
ediyorum...
Önerge sahibi gerekçeyi mi
okutayım? Önerge sahibi arkadaşlar…
Veysi Bey, gerekçeyi mi
okutayım?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Evet.
BAŞKAN – 3’üncü önergenin
gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Yürütmenin Millî Savunma
Bakanlığı tarafından yapılmasının daha uygun olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN – Bu üç önergeyi
birlikte oylarınıza sunacağım.
III.- Y O K L A
M A
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN – Ancak, yoklama
talebi var Sayın Okay ve arkadaşlarının.
Ayakta bulunan ve yoklama
isteyen arkadaşların isimlerini tespit edeceğim.
Sayın Okay, Sayın Aslanoğlu,
Sayın Özyürek, Sayın Tamaylıgil, Sayın Özdemir, Sayın Çakır, Sayın Kaptan,
Sayın Köse, Sayın Koçal, Sayın Köktürk, Sayın Ekici, Sayın Emek, Sayın Ağyüz
Sayın Özkan, Sayın Topuz, Sayın Baytok, Sayın Ağyüz, Sayın Bingöl, Sayın Küçük,
Sayın Oksal.
Yoklama için üç dakika süre
vereceğim.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayımız vardır.
X.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı
Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında
Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263) (Devam)
BAŞKAN - Önergeleri birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler… Önergeler kabul
edilmemiştir.
Değerli arkadaşlarım, şimdi
okutacağımız iki önerge de aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım
ve yine istemleri hâlinde önerge sahibi arkadaşlara ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı kanun tasarısının 6. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları
Madde 6:
Bu kanun hükümlerini Maliye
Bakanı yürütür.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
263 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 6’ncı maddesinin, “Bu kanun hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Suat Kılıç (Samsun) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergelere
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Katılmıyorsunuz.
Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge sahipleri,
Sayın Kılıç?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Gerekçe efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Günal efendim…
BAŞKAN – Sayın Kılıç,
gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yürütmenin Maliye Bakanlığı
tarafından yapılmasının daha uygun olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN – Diğer önerge…
Sayın Günal, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergemizde “Maliye Bakanlığı
yürütür.” dedik. Neden? Çünkü, baştan beri diyoruz ki,
bu önergenin sahibi yok. O Bakanlar Kurulu sırasında neredeyse bütün
bakanlarımız sırayla oturdular. Sayın Millî Savunma Bakanına sorduk: “Nerede
askerler? Nerede Silahlı Kuvvetler?” dedik. Bugün birkaç temsilcisi var, ama
Savunma Bakanımız bu sefer yok. Sayın Maliye Bakanına söyledik, zaman zaman o
da gidip geliyor.
Bu yasayı neden çıkarıyoruz? Bu tasarının şu anda tartışılması çok gerekli, ama kendisi
gereksiz. Şu anda bizim ihale mevzuatımız var, bunları yapabilme imkanlarımız da var.
Değerli arkadaşlarım, bu işin
özeti, bu iki işi birbirinden ayırmadığımız takdirde -yani, kanunun amacında,
başlarken söylediniz- mayın temizleme ve bunun karşılığında tarımsal amaçlı
tahsis işlemini birbirinden ayırmadığımız sürece bu soru işaretlerini
gidermemiz mümkün değil. Öncelikle bu işte yapılması gereken şey, daha önce
olduğu gibi, yine Genelkurmay Başkanlığının yapmasıdır. Eğer olmuyorsa, Millî
Savunma Bakanlığının bu mayın temizleme ihalesini hizmet alımı yöntemiyle
yapmasıdır. Onu da geçiyoruz, ne getiriyorsunuz? Yap-işlet-devret yöntemiyle
Maliye Bakanlığı deneyecek; olmazsa, bunu kırk dört yıllığına devretmek üzere
ihaleye çıkacağız.
Bakın, diyorsunuz ki: “Bunun
nesi tehlikeli?” Sayın Başbakan dünkü açıklamasında diyor ki: “Biz istersek vereceğiz
istemezsek vermeyeceğiz; niye endişeleniyorsunuz? Onay makamı biziz.” Biz de
onun için endişeleniyoruz. İlk iki seçeneği, siz “Bunu uygun görmedik.” deyip
iptal ettiğiniz zaman, “NAMSA seçeneğini ekleyeceğiz.” diyorsunuz, onun da
maliyetleri çok yüksekmiş “Bundan vazgeçtik.” dediğiniz zaman, geriye sadece
yap-işlet-devret seçeneği kalıyor. Bizim anlayamadığımız nokta sizler neden
yap-işlet-devrette ısrar ediyorsunuz? Amaç mayın temizlemek ise Milliyetçi
Hareket Partisi de Meclisteki kimse de buna karşı değil. Bu konuda, maddelerle
ilgili önergeler verdik. Yani “Doğru olan Millî Savunma Bakanlığının
temizlemesidir ama Maliye Bakanlığı yapacaksa da bunu sadece bir mayın
temizleme çerçeve kanunu hâline getirelim. Bunun üzerinden de gelin, şeffaf şekilde
ihaleler yapılsın. Kim temizliyorsa temizlesin.” dedik.
Hangi ülkenin firmaları
girerse, eğer şeffaf olursa, yasalara uygun bir şekilde, şu andaki Kamu İhale
Mevzuatı’na uygun şekilde yaparsak zaten sorun kalmayacak. Bütün mesele, bu
tasarıyla daha önce Danıştayın almış olduğu kararın etrafından dolanmak.
Değerli arkadaşlarım, Sayın
Bozdağ dedi ki “Maliye Bakanlığına geldi. Genelkurmaydan bize yazı geldi. ‘Bu
şekliyle yapamayız’ dendi.”
Genelkurmayın yazısında size
yap-işlet-devret ile yapın diyor mu? Diyor mu?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Yazıyı göndereyim size.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Diyor ki “Hizmet alımı yapın.”
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
“Yaparım” diyor mu?
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Diyor, size “Hizmet alımı yapın.” diyor.
BAŞKAN – Sayın Bozdağ…
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Millî Savunma Bakanlığının yazısında, Millî Savunma Bakanlığının yazısında
“NAMSA’ya yaptırabilirsiniz” diyor ama ne diyor? “İhale, bu yukarıda açıklanan
nedenlerle -yedi maddelik açıklamadan sonra- bu yasa tasarısı uygun mütalaa edilememektedir.”
diyor.
Hiçbirisinde size
yap-işlet-devret yöntemiyle kırk dört yıllığına bunu ihale edin demiyor.
Askeriyenin hiçbir unsuru demiyor. Genelkurmayın yazısında da demiyor, Millî
Savunma Bakanlığının Başbakanlığa 11 Şubat 2008 tarihli yazısında da demiyor.
Değerli arkadaşlarım, Sayın
Bakan bir de yer altı kaynaklarıyla ilgili konularda
sorulara cevap verirken söyledi. “Petrol ve Maden Kanunu’na ilişkin hükümler
saklıdır.” diyor. Sizler bunu değiştirdiniz zaten, iptal edildi, bekliyor.
Orada hüküm duruyor. Maden Kanunu’nu ve Petrol Kanunu’nu değiştirdiğiniz zaman
bu hükümlerin bir anlamı kalıyor mu? Kalmıyor. Zaten değiştirdiniz, iptal
edildi.
Ayrıca, birtakım siyasi
gelişmelere paralel olarak bu işler aynı anda ortaya çıktı. Avrupa Birliğinin
ilerleme raporunda sınır aşan sulardan ve bunların uluslararası şekilde
yönetiminden bahsediliyor. Biz burada kırk dört yıllığına yabancı bir firmaya
bunların hakkını devrediyoruz, sonra fiilî bir durum oluşturarak bütün bir
sınırı koymuş oluyoruz.
Değerli arkadaşlarım, “O
zaman kırk dört yıl nerede yazıyor?” diye hem siz söylüyorsunuz, hem Sayın
Başbakan söylüyor. Maddenin içerisinde yazıyor. Burada Sayın Vecdi Gönül’e
sorduk, “Ben bedel açıklayamam” dedi. Efendim, “Bu işe, size ne kadar teklif
verdiler?” diye sorduk Sayın Bakana.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen bitirin Sayın
Günal.
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Kanunun ilgili maddesini
okudu çok doğru bir şekilde, “Ben bir muhammen bedel açıklayamam.” dedi. E,
peki, kırk dört yılı koymak bir muhammen bedel değil midir? diye
-bütün burada Maliye bürokratlarımız da var, sizler de varsınız- bir aydır bu
soruyu soruyoruz. Karşılığı sadece yap-işlet-devret olan yani herhangi bir para
ödenmeyecek olan ve kaç yıllık işletme yapılacağına göre en az süreyi verecek
olana ihale edilecek olan bir işte o yılı belirlemek bir muhammen bedel
belirlemek değil midir değerli arkadaşlar?
Onun için, bu tasarının
maalesef sahibi yoktur, amacı sadece yap-işlet-devreti çıkarmaktır. Baştaki
getirdiğiniz seçeneklerin hepsi Sayın Elitaş’ın tabiriyle “Minare eğri.” deyip
düzeltmeye çalışmaktan ibarettir. Geri çekmenizin de amacı buydu. “Efendim, biz
minareyi düzeltmeye çalışıyoruz.” diyor. Biz de diyoruz ki, madem minare
gidiyor, bari kılıfını hazırlayın çok açıkta kalmasın!
İnşallah bunları dikkate
alır, tekriri müzakereden sonra diğer maddelerde de sadece bir çerçeve mayın
temizleme kanunu hâline getiririz. Aksi takdirde bu suçlamalar devam edecektir.
Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Günal.
Değerli arkadaşlarım,
önergeleri birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı kanun tasarısının 6. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet Günal (Antalya) ve
arkadaşları
Madde 6:
Bu kanun hükümlerini Başbakan
yürütür.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Nevzat Korkmaz…
BAŞKAN – Sayın Korkmaz,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerge üzerine görüşlerimi açıklamak
üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Artık, tasarıyla ilgili,
gruplar, milletvekilleri son cümlelerini kuruyor, Milliyetçi Hareket Partisinin
ve diğer muhalefet partilerinin verdiği takdire şayan direnişe rağmen tasarı,
iktidar partisinin Meclisteki çoğunluğu nedeniyle yasalaşma noktasına geliyor.
Biz bunu asla “galibiyet”, “mağlubiyet” olarak görmedik. Maksat, bu tasarının
ne kadar tehlikeli ve tehditkâr olduğunu kamuoyuna anlatmaktı. Sanırım bu mesaj
milletimizce iyi anlaşıldı, aldığımız mesajlardan öğreniyoruz bunu. Bu bakımdan
rahatlıkla diyebiliriz ki, kazanan siz değil milletin sesi olmuştur, siz
kaybettiniz. (MHP sıralarından alkışlar) Bu kaybetme duygusu ile Başbakan
konuştu, Millî Savunma Bakanı konuştu, Hükûmet Sözcüsü Sayın Çiçek konuştu.
Özellikle Başbakanın sözlerine cevaplar verildi.
Devlet Bakanı, Başbakan
Yardımcısı ve Hükûmet Sözcüsü Sayın Cemil Çiçek, birkaç gün önce, Hükûmet
Sözcüsü sıfatıyla bu mayın temizleme tasarısı hakkında hem kendisinin hem de
Hükûmetinin görüşlerini açıkladı. Kurduğu cümleler açıklamanın da ötesine
geçen, muhalefeti suçlayan, onları zan altında bırakan cümlelerdi. Bakın ne
diyor Sayın Çiçek: “Mayın temizleme konusu 1992’de kararlaştırılmıştı, bugüne
kadar aklınız neredeydi? Her şeye para buldunuz da buna neden kaynak
ayıramadınız?” diyor. Bu nasıl bir garabet, bu nasıl bir yaman çelişki? Biraz
insaf! Adama, hele hele Sayın Çiçek gibi siyasette tecrübeli bir insana
demezler mi: “Dinime dil uzatan Müslüman olsa bari.”
Sayın Çiçek, bakın, sizin
1992’den bugüne kadar yaptığınız siyasi yolculuğu Meclisimizle paylaşalım. Yok,
yok, yanlış anlamayın; binmiş olduğunuz plakası birbirinden farklı otobüslerden
bahsetmiyorum. O, sizin yoğurt yeme şekliniz ile ilgili ve etrafınızdakileri
ikna etmeniz gereken bir husus, beni de çok enterese etmiyor açıkçası. Benim
yüce Meclisin takdirlerine arz etmek istediğim husus şu…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan…
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Şahsi…
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, Sayın
Çiçek’le ilgili yani böyle kişisel değerlendirmeler yapmaya niye ihtiyacınız
var ki? Siz konuyla ilgili düşüncelerinizi söyleyin.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Efendim, ben konuşması üzerinde durmak istiyorum.
BAŞKAN – Rica ediyorum… Rica
ediyorum…
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Müsaade eder misiniz efendim.
BAŞKAN – Yani bindiği
otobüsle bu kanunun ne alakası var?
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Ben konuşması üzerinde durmak istiyorum.
AHMET YENİ (Samsun) – Genel
Başkanın eksi veriyor, eksi!
BAŞKAN – Rica ediyorum Sayın
Korkmaz.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Sayın Başkan, tahammül gösterin.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Benim yüce Meclisin takdirlerine arz etmek istediğim husus şu: Bakınız, bugünkü
Meclisimizde en uzun dönem milletvekilliği yapanların başında geliyor. Bu süre
içerisinde de her zaman iktidar partisinin önemli figürlerinden birisi. 89-91 yılları arasındaki 47’nci Hükûmette, Sayın Başbakan
Yıldırım Akbulut Hükûmetinde Devlet Bakanı. 96’da 53’üncü Hükûmette…
BAŞKAN – Sayın Korkmaz… Sayın
Korkmaz…
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Önergeyle ne alakası var?
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Sayın Hatibe lütfen müdahale etmeyin.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Efendim, müsaade eder misiniz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Hayır, müsaade
ederim ama siz beş dakikalık konuşmanızı Sayın Çiçek’e ayırdınız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Hayır efendim, ben…
BAŞKAN – Yani önergenizle
ilgili hiçbir şey söylemiyorsunuz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Sayın Başkan, ben bizleri zan altında bırakan Sayın Hükûmet Sözcüsünün bugüne
kadar, 92’den bugüne kadar bütün hükûmetlerin içerisinde yer almış olmasına
rağmen haksız eleştirisini anlatmaya çalışıyorum.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Sayın Başkan, tahammül gösterin, Hükûmet Sözcüsünü söylüyor.
BAŞKAN – Sayın Korkmaz, bunu
yarın bir…
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Müsaade eder misiniz efendim.
BAŞKAN – Siz müsaade eder
misiniz.
Bunu yarın bir basın
toplantısıyla yapın…
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Sayın Başkan, lütfen müdahale etmeyin.
BAŞKAN – Ama rica ediyorum
arkadaşlar…
Benim sizden ricam
önergenizle ilgili düşüncelerinizi lütfen söyleyin, çok fazla
kişiselleştirmeyin; lütfen, rica ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Efendim, ona da geleceğim. Bakın, sürem geçiyor, ona da geleceğim.
BAŞKAN – O kadar vaktiniz yok
ki.
Buyurun peki.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Nereden biliyorsunuz Sayın Başkanım?
BAŞKAN – E, süreyi ben tayin
ediyorum, nasıl nereden biliyorum canım.
Buyurun.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Maşallah amma da yansızsın ha!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Bu süre içerisinde… (Gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen, arkadaşlar…
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Bu süre içerisinde, maalesef 92’den beri Türk siyasi hayatının her yılı ve her
döneminde neredeyse en etkin görevlerde bulunan, bu özelliğiyle de Millî
Güvenlik Kurulunda yer alan Sayın Çiçek, kendi ihmali ve hareketsizliğini âdeta
unutturmak ister gibi muhalefete “Neden harekete geçmediniz, neden yapmadınız?”
diye soruyor. Sanırım, bu Mecliste bu sualleri soracak en son kişilerden birisi
kendisi.
Şimdi, ben kendisine sormak
istiyorum: Siz bugüne kadar hükûmetlerin üyesi olarak niye bu sorunu
dillendirmediniz? Neden hiçbir şey yapmadınız? Meşhur “yap-işlet-devret”çi
formülün icat edilmesini mi bekliyordunuz? Siz de buradaki ihmalinizi gayet iyi
biliyorsunuz ve milletimiz bunu en iyi şekilde görüyor. Keşke Kabinenin başka
bir üyesi bu açıklamayı yapsaydı belki daha inandırıcı olurdu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Bu açıklamaları gerçekleri saptırmak ve hedef şaşırtmak olarak görüyorum. Belki
bazılarının ifade ettiği gibi bazı şahısların balık hafızası olabilir, ama
milletin aklı, hafızası, sağduyusu çok şükür yerindedir. Bu sözleriniz kamu
vicdanında bir istihza ile karşılanmış ve yadırganmıştır. Bu sözlerin muhatabı
öncelikle sizlersiniz Sayın Çiçek. Önce kendi siyasi geçmişinizi gözden
geçirecek, yaptıklarınıza ve yapamadıklarınıza dürüstçe karar verecek, ondan
sonra muhalefeti suçlayacaksınız.
Bu düşünce ve duygularla
önergemize destek bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AHMET YENİ (Samsun) – Hangi
önerge? Hangi önergeden bahsediyorsun?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
263 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 6’ncı maddesinin, “Bu kanun hükümlerini Tarım ve Köyişleri Bakanı
yürütür.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet Aydın (Adıyaman) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yürütmenin Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı tarafından yapılmasının daha uygun olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Değerli arkadaşlarım, 6’ncı
maddenin oylamasıyla ilgili iki açık oylama önergesi vardır. Önergeleri okutup,
imza sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı tasarının 6’ncı maddesinin İç Tüzük’ün 143’üncü maddesi gereğince açık
oylamayla yapılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Mehmet Şandır?
Burada.
Sayın Korkmaz? Burada.
Sayın Çelik? Burada.
Sayın Bal? Burada.
Sayın Özensoy? Burada.
Sayın İnan? Burada.
Sayın Paksoy? Burada.
Sayın Ural? Burada.
Ahmet Duran Bulut? Burada.
Akif Akkuş? Burada.
Mehmet Serdaroğlu? Burada.
Erkan Akçay? Burada.
Reşat Doğru? Burada.
Mustafa Enöz? Burada.
Mustafa Kalaycı? Burada.
Alim Işık?
Burada.
Hasan Çalış?
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Takabbül ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Durmuş takabbül
ediyor.
Muharrem Varlı? Burada.
Hüseyin Yıldız? Burada.
Ahmet Orhan? Burada.
Kemalettin Nalcı? Burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
6’ncı maddenin oylamasının İç
Tüzük’ün 143’üncü maddesi uyarınca açık olarak yapılmasını talep ediyoruz.
Hakkı Suha Okay? Burada.
Şevket Köse? Burada.
Hüsnü Çöllü?
Sadece isimleri okuyacağım
tutanağa geçmesi bakımından: Hüseyin Ünsal, Ali Koçal, Abdullah Özer, Turgut
Dibek, Atila Emek, Tansel Barış, Ali İhsan Köktürk, Ali Rıza Öztürk, Vahap
Seçer, Bihlun Tamaylıgil, Algan Hacaloğlu, Atilla Kart, Ergün Aydoğan, Yaşar
Ağyüz, Rıza Yalçınkaya, Malik Ecder Özdemir, Akif Ekici.
Açık oylamanın şekli hakkında
Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, açık
oylama elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için üç dakikalık süre
veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
Oylamaya, oy pusulası
göndermek suretiyle katılacak olan arkadaşlarımın salondan ayrılmamalarını rica
ediyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın Yakut? Burada.
Sayın Şimşek? Burada.
Sayın Tuna? Burada.
Sayın Gülle? Burada.
Sayın Çağlayan? Vekâleten
Sayın Taner Yıldız burada.
Sayın Güney? Burada.
Sayın Ölmeztoprak? Burada.
Sayın Çelik? Burada.
Sayın Babacan?
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) –
Vekâlet ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Babacan’a
vekâleten Sayın Mehmet Şimşek burada.
Sayın Türkmenoğlu? Burada.
Sayın Ayhan? Burada.
Sayın Varlı? Burada.
Sayın Yılmaz? Burada.
Sayın Bahçeli? Burada.
Sayın Malik Ecder Özdemir?
Yok.
Sayın Köktürk? Burada.
Sayın Özyürek? Burada.
Sayın Aydoğan? Burada.
Sayın Kesici? Burada.
Sayın Durgun? Burada.
Sayın Hacaloğlu? Burada.
Değerli arkadaşlarım, 263
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin açık oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 350
Kabul : 255
Ret : 94
Geçersiz : 1 (x)
Böylece, madde Genel
Kurulumuz tarafından kabul edilmiştir.
B) Yeniden Görüşmeleri Yapılan Tasarılar / Teklifler (Tekriri
Müzakere)
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı
Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında
Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263) (2’nci Madde)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, İç Tüzük’ün 89’uncu maddesi uyarınca yeniden görüşülmesi kabul
edilen 263 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesini yeniden görüşmeye
açıyorum.
Madde üzerinde gruplar ve
şahıslar adına söz isteyen arkadaşlara söz vereceğim.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Sayın Münir Kutluata, Sakarya…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, yanlış yapıyorsunuz.
BAŞKAN – Efendim…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, şimdi 89’uncu maddeye göre mükerrer edilebilmesi için Danışma Kurulunun
kararı şart. 89’uncu maddeyi okuyun, istisnası yok.
BAŞKAN – Sayın Genç, onu
tartıştık ve geçtik.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Geç
be kardeşim sen!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir
dakika, sen bilmiyorsun İç Tüzük’ü ya! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Geç,
onu çok konuştuk!
BAŞKAN – Ya müsaade eder
misiniz arkadaşlar, ben cevap veriyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Danışma Kurulu burada karar vermemiş.
BAŞKAN - Sayın Genç, e tamam
siz bunu söylediniz, bunun tartışmasını yaptık ve geçtik.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, söyledim ama yanlış yaptınız. Şimdi, tümünün oylamasından önce evvela
bu kararı alacaktınız, ama yanlış alıyorsunuz. Yani burası Türkiye Büyük Millet
Meclisi; Türkiye Büyük Millet Meclisinde doğru karar almak lazım. Şimdi,
89’uncu maddede diyor ki: “Tümünün oylanmasından önce Hükûmet veya esas
komisyon tekriri müzakere talebinde bulunur.” Şu anda sizin ara vermeniz lazım,
Danışma Kurulunu toplantıya çağırmanız lazım. Danışma Kurulu eğer bu konuda
karar bildirmezse, bakın burada yeniden müzakere yapamazsınız. Çünkü tekriri
müzakere burada… Daha önce 91’inci madde var, bakın temel kanunlarla ilgili…
BAŞKAN – Sayın Genç, bu sizin
söylediğiniz hususları bugün tartıştık, uzun süre tartıştık ve bir sonuca
bağladık.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, ama yani hepimizin Türkçesi var, okuma yazmamız var, o zaman keyfî
yönetemezsiniz ki! Danışma Kurulu karar almadan, bugün tekriri müzakereyi
yapamazsınız.
BAŞKAN - Madde hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi grubu adına Sayın Münir Kutluata, Sakarya.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Tamamen fiilî durum Sayın Başkan. Yani ne hukuka sığar ne İç Tüzük’e sığar ne
Anayasa’ya sığar! Böyle bir şey olmaz yani ya!
BAŞKAN - Sayın Kutluata
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA MÜNİR
KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 263 sıra sayılı
yasanın 2’nci maddesinin tekriri müzakereyle tekrar gündeme gelmesi vesilesiyle
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
2’nci madde bu kanunun, 3’üncü maddeyle birlikte…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkanım, Genel Kurula hitap etme şartları maalesef oluşmamıştır.
BAŞKAN – Sayın Kutluata, bir
dakikanızı rica edeyim.
Değerli arkadaşlarım, lütfen,
salonda bir uğultu var. Hatibi biz takip edemiyoruz, hatip kendisi konuşmasına konsantre olamıyor. Ayaktaki arkadaşlarımız, karşımda
bulunan arkadaşlar, lütfen… Değerli arkadaşlarım, lütfen oturun.
Sayın Kapusuz, Sayın Genç,
lütfen… Rica ediyorum arkadaşlar…
Sayın Kutluata, buyurun
efendim.
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) –
Zamanın dikkate alınmasını rica ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu
yasayı olumsuz hâle getiren ve bu kadar tepkiyi çeken madde, 2’nci maddedir.
3’üncü maddeyle birlikte, 2’nci madde -bu tasarının- mayınların temizlenmesini
değil, mayınların temizlenmesi vesilesiyle, bu bahaneyle bu topraklarımızın
Türkiye'de mevcut olmadığını bildiğimiz birtakım kuruluşlara verilmesidir
dedik, bu gayeyi taşıyor dedik ve bütün tartışmalar bunun üzerine döndü. Geçen
perşembe günü geri çekilince, bir düzeltilir ümidimiz vardı; onun olmadığını
görüyoruz.
Şimdi, lütfen, bu 2’nci madde
konusunun ne olduğunu bütün milletimizin anlayabilmesi bakımından net şekilde
izah etmeye çalışıyorum.
1 Mayıs 2008 tarihinde bu
tasarı Plan ve Bütçe Komisyonuna geldiği zaman, 1’inci madde aynen Komisyonda
da kabul edilmiştir. 2’nci maddenin hâli, doğrudan doğruya, temizleme karşılığı
verilme şeklindeydi; temizlemenin hizmet karşılığı yapılması maddesi yoktu
orada. Muhalefetin itirazı, ısrarı üzerine, Plan ve Bütçe Komisyonunda uzun
tartışmalar, ara vermelerin sonunda, bu, buraya eklendi. Hâlbuki,
muhalefetin itirazı, temizleme karşılığı verilemeyeceği konusu idi. “Bu şekilde
verilsin, ihaleler ayrılsın.” denilmişti. O zaman temizleme ihalesi ayrı
yapılacak idiyse, bizim teklifimiz gibi, buraya koyulduğuna göre, maddenin
kullanım karşılığı bölümünün oradan çıkarılması gerekiyordu, çıkarılmadı. O
aşamada Sayın Bakan bugünkü görevinde değildi. Eski Bakan, orada “Bunu da
buraya koyarız, gider.” tarzında bir yaklaşımla… Sadece, muhalefetin o dönem
itirazı azalır ümidiyle bu buraya koyuldu ama sonra gördük ki bu fıkra buraya
koyulmakla esas maksadın, esas kullanım karşılığı verilmesinin kamuflajı için savunulur hâle geldi.
Biraz önce, çeşitli
vesilelerle, hem Sayın Bakan hem diğer konuşmacılar şıklardan bahsediyor. Şıklardan bir tanesi, hizmet alımıyla temizletilmesi; diğer şık,
kullanım karşılığı verilmesi. Bunları şık kabul edemeyiz efendim. Şu
bakımdan kabul edemeyiz: “Temizleme karşılığı ihale, parayla
temizlettirilecek.” dediğiniz zaman, onlarca, yirmilerce firma buna
katılabilecektir. Basında görüyoruz, Türkiye’de de bu tür firmalar var, yurt
dışında mayın temizlemesi yapıyor. Bu kadar çok sayıda firmanın buna katılması
mümkündür. Temizlendikten sonra kullanımını yerli
kuruluşlarımıza, yerli tarım işletmelerimize, bölgedeki insanlarımıza verilme
şıkkı da dâhil olmak üzere değerlendirildiği zaman, çok sayıda firma bu ihaleye
girebilecektir ama Hükûmetin getirdiği şekliyle, onu şu anda şık diye takdim
ederek getirdiği şeklini muhafaza etmesi hâlinde, ihaleye girebilecek kuruluş
sayısı fevkalade sınırlanmakta, denildiğine göre bire kadar inmektedir. O
hâlde, bu iki şıkkı bir arada mütalaa etmek ve bunları birbirinin alternatifi
saymak sadece konuyu saptırmaktan ibarettir.
Şimdi, tekriri müzakere
kararı alındığına göre, o zaman hem bu işin düzenlenmesi hem de maddenin diğer
eksiklerinin giderilmesi lazımdır.
Bu maddenin bir diğer
mahzuru: Bugün, daha önce yaptığım konuşmada da ifade ettiğim gibi, buradaki
kullanılacak toprakların boyu belirtilmiş olmakla birlikte –sınır boyunca-
Türkiye içine doğru derinliğinin ne kadar olduğu ifade edilmemiştir ve burada
dikkat ederseniz, 2’nci maddede, “Mayın temizlenecek alanlar ve diğer alanlar
da verilir.” diyor. Mayınlı olmayan alanların niye verildiği belli değildir.
Bir başka ifadeyle, 216 bin dönüm mayınlı arazi var ise bunların temizletilmesi
karşılığı kırk dokuz yıllığına vermek yetmiyor mu da ilave olarak mayınsız
toprakları da buraya dâhil ediyoruz? Bunun cevabı verilmeden birilerinin bu
yasayı savunuyor olması, savunuyor pozisyonuna düşmekten ileriye gitmeyecektir.
Düzeltilmesi gereken bir başka husus olarak bunu dikkatlerinize sunuyorum.
Bu tekriri müzakere ile
3’üncü maddenin yine “Hizmet karlığı verilir.” şeklindeki ifadesi de ortadan
kaldırılmadıktan sonra bu geri çekme ve tekrar getirme işi, geçen hafta doruk
noktasına ulaşan hararetli tartışmalara ara vermek, dinlendirmek, bir
soluklanıp işi yeniden sonuca ulaştırma gayreti olarak değerlendiriliyor,
Hükûmet tarafından böyle yapıldığı değerlendiriliyor. Bu yollara başvurmak
gerekli miydi? Bunu da sizlerin takdirlerine sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
yasayı savunanlar birtakım gerekçeler ortaya koyuyor. Bir tanesi bunlardan “Bu
bölgede çok insanımız kolunu, bacağını, hayatını kaybetti.” diyorlar.
Diyorsunuz ki: “Evet, bu doğrudur.” Bunun arkasından diyecekler ki: ”Bu
insanlarımıza buraları temizleyip tarım alanı olarak verelim.” Hayır, bunu
yabancıya vermenin gerekçesi olarak söylendiğini görüyoruz, fevkalade
üzülüyoruz. Bir başka milletvekili çıkıyor, bölgenin fakirliğinden bahsediyor.
Evet, arkasından diyorsunuz “Bu, insanlarımıza verelim diyecek.” Bunu yine yabancıya
vermenin gerekçesi olarak kullanıyor, yabancıya verildiği zaman o insanımızın
daha da fakirleşeceğini görmezlikten gelerek.
Şimdi, son olarak Sayın
Başbakanın “Toprak vermek yok, balık vermeyiz, balık tutmayı öğretiriz.”
şeklindeki ifadesi dikkat çekicidir. Evet, böyle bir yaklaşım güzel olabilir
ancak balık alanlarını, gölleri, deryaları, denizleri, balık tutulacak alanları
yabancılara vermemek şartıyla bu değerlendirmelerin bir anlamı olabilir. Sayın
Tarım Bakanı “Burayı küçük parçalar hâlinde verirsek verimli olmaz.” diyor ve
köylüye, o bölgenin insanına verilmeyeceğini ifade ediyor. O zaman diyoruz ki,
büyük parçalar hâlinde verin ama yerliye verin, kendi tarımımıza verin.
Bakın değerli
milletvekilleri, bu yasanın 1’inci maddesinde “Kanunun amacı” maddesinde:
“Temizlenecek bu arazilerin tarımsal amaçlı olarak kullandırılması…” diyor.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülecek bir kanunda bundan bir art
niyet bekler misiniz? Tarımsal amaçlı kullanılacak dediğiniz zaman
anlayacağınız, Türk tarımının hizmetine verilmesidir. Eğer o günden bunlar
sezilmiş olsaydı, belki de orada “Türk tarımının hizmetine verilmesi” derdik,
bu kapıları kapatmış olurduk.
Değerli milletvekilleri
“Türkiye’ye toprak kazandırıyoruz.” gibi lafların hiçbir anlamı yoktur. Yarım
asırlığına bir bölgeyi başkalarına teslim etmenin adına “Türkiye’ye toprak
kazandırmak.” denilemeyeceği de açıktır. O zaman, bu tekriri müzakere meselesi,
işleri soğutmak, soluklanıp sonuç almak değilse, bu vesileyle bu tasarının
bütün eksiklikleri giderilmeli, bu madde düzeltilmeli ve bu çerçevede yeniden
ele alınmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) –
Aksi takdirde, Hükûmetin yapacağı iş, bu yasayı geri çekmektir. Ben geri
çekmeyi de kâfi görmüyorum, milletten, böyle bir yola tevessül edildiği için
özür dileyerek bu yasanın geri çekilmesi lazımdır.
Buralara getirmemek için de…
Evet, bir fırsat gelmiştir, bu maddeyle ilgili görüşmeyi talep edenlerin
başında biz geliyoruz. Mademki bu talep kabul edilip görüşme noktasına gelindi,
2’nci madde düzeltilsin, toprakları temizleme ihalesi yapılsın, iki iş
birbirinden ayrılsın. İktidar Partisinin “Bunu, ne pahasına olursa olsun,
şartları zorlaştırıp birilerine vereceğiz.” tezi yerine, bizlerin ortaya
koyduğu “Temizlensin, Türk çiftçisinin ve Türk tarımının hizmetine verilsin.”
tezine uygulama fırsatı verilsin diye arzu ediyoruz. Bu son fırsattır diye
düşünüyorum.
İktidarı ve bu kanunun
savunucularını tekrar ferasete ve isabetli davranmaya davet ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Kutluata.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
23.21
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.38
BAŞKAN: Köksal TOPTAN
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98’inci Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
263 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarının yeniden
görüşülen 2’nci maddesi üzerinde şimdi söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Sayın Mustafa Özyürek’te.
Sayın Özyürek,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz tasarıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bizi ekranları
başında dinleyen insanlar, halkımız “Bir aydır bu Meclis neyi tartışıyor?” diye
zaman zaman şüpheye düşüyor olabilir. Öyle bir bilgi kirliliği yaratılıyor ki
özellikle iktidar grubu sözcülerinin konuşmalarından insanların kafası
karışıyor. Önce, kısaca, ne yapıyoruz, neyi konuşuyoruz onu anlatalım.
Biliyorsunuz,
Suriye sınırında
Şimdi, Ottawa
Anlaşması çerçevesinde bütün dünyada mayınlar temizleniyor, Türkiye’de de temizlenmesi gerekiyor çünkü bu
uluslararası anlaşmayı biz kabul etmişiz, imzalamışız ve bu topraklardaki
mayınları temizleyeceğiz. Olayın özü budur ve muhalefete mensup bütün partiler,
iktidar partisi de bu mayınların temizlenmesi konusunda aynı düşünüyorlar,
paralel düşünüyorlar. Mutlaka temizlenmesi gerekiyor bu toprakların ve dünyada
bu toprakları, mayınları temizleyen tek ülke biz değiliz, pek çok ülke
topraklarındaki mayınları temizlemişler. Uzağa gitmeye lüzum yok, Genel
Başkanımız Deniz Baykal’la birlikte o mayınlı arazileri incelemeye gittiğimizde
gördük, zaten pek çok insan da biliyor, Suriye’de kalan mayınlı arazi temizlenmiş,
onlar orada tarım yapıyorlar ama Türkiye ne yazık ki bir türlü bu arazilerini
temizleyip tarıma açamamış. Yani bırakalım Romanya’yı, başka ülkeleri örnek
göstermeyi Suriye, komşumuz, herhâlde bütçesi, olanakları itibarıyla
Türkiye’den daha zengin olan bir ülke değil. Onlar temizlemiş mayınları,
topraklarını tarıma açmışlar ama biz yapamamışız.
Şimdi, Hükûmet,
İktidar, AKP… Sayın Başbakan bu “AKP” sözcüğünden çok rahatsız oluyor ama biz,
2002 yılından beri burada hep “AKP” dedik çünkü AK PARTİ başka bir şey. Bana
göre, bu parti AKP.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, tekriri müzakere yoluyla bu 2’nci…
MEHMET ÇİÇEK
(Yozgat) – Partinin İç Tüzük’ünü galiba siz hazırladınız!
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) – Siz yazmışsınızdır, evet, siz yazmışsınızdır, güzel yazmışsınız,
elinize sağlık.
Şimdi, bu 2’nci
madde, tekriri müzakere yoluyla tekrar gündemimize geldi.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, biraz hukuktan anlayan, biraz bürokrasiyi, idareyi tanıyan
insanlar, buradaki yazılanların bütünüyle aldatmaca olduğunu çok rahat
görürler. Deniliyor ki: “Önce Millî Savunma Bakanlığı buradaki mayınları
temizletecek.”
Peki, Millî
Savunma Bakanlığı, bu Hükûmetin, idarenin, devletin bir unsuru mu? Unsuru.
Peki, diyor ki “O yapamazsa Maliye Bakanlığı bunu yapar.” Ya,
Hükûmet bir bütün değil mi? Verirsin yetkiyi, verirsin sorumluluğu, Maliye
Bakanlığı da yapmak zorunda bunu, Millî Savunma Bakanlığı da yapmak zorunda ve
söylenecek bir tek söz vardır: İster Maliye Bakanlığı ister Millî Savunma
Bakanlığı, bu mayınları temizler, temizletir, bunun ihalesini yapar -hizmet
alma- hangi yolla olursa olsun bunu temizletir yetkiyi verirseniz. Fakat
sizin kafanızın arkasında esas formül, burayı temizletmek, temizleyen firmaya da
buranın işletmesini vermek olduğu için, işte Millî Savunma Bakanlığına veririm,
o yapamazsa Maliye Bakanlığına veririm, o da yapamazsa yap-işlet yoluyla burayı
ihaleye çıkarırım, temizleyen firmaya da buranın işletmesini kırk yıllığına
veririm.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, samimiyet şunu gerektirir: Eğer siz gerçekten bu topraklardaki
mayınları temizlemek istiyorsanız diyeceksiniz ki: “Millî Savunma Bakanlığı
veya Maliye Bakanlığı bunu temizler. Daha sonra bu topraklarla ilgili tasarruf
konusunu hallederiz.” Burada noktayı koymanız lazımdı. Burada noktayı koymayıp
bir üçüncü şıkka geçerseniz, ”Burayı temizleyen firmaya bunun işletmesini de
veriyorum.” diyorsanız, o iki seçeneği aldatmaca, kandırmaca olarak
koyuyorsunuz; hem bu Meclisi kandırıyorsunuz hem halkı kandırıyorsunuz.
Muhalefet bu kandırmacayı kabullenemediği zaman, işte o zaman kıyamet kopuyor.
Sanki bizim alnımızda başka bir şey yazıyor. Okuyan herkes, okuması yazması
olan herkes burada görür ki bu adrese teslim bir ihaledir. Birinci şık
denenecek, olmadı denecek; ikinci şık denenecek, olmadı denecek; üçüncü şık, gelsin
bir firma, temizlesin ve kırk dört yıla kadar burayı işletsin. Dünyanın
neresinde mayınları temizleyen bir firmaya o toprakları işletme hakkı
verilmiştir? Bir tek örnek gösteremezsiniz.
Sırf bize mahsus
bu uygulama, bu yöntem, işte hepimizin aklına “Acaba bu firma hangi firmadır?”
konusunu getiriyor. Şimdi, böyle bir niyetiniz olmasa bu üçüncü şıkkı koymanıza
gerek yok. Belli ki ilk iki şık olmayacak, üçüncü şıkka gelince diyeceksiniz
ki: “Burayı temizle, al, kırk dört yıla kadar işlet.”
Değerli arkadaşlarım,
biraz önce söyledim, o topraklar orada yaşayan insanlara ait topraklar. O
toprakları kırk yıldır o insanlar seyrediyor. Şimdi siz diyorsunuz ki: “Bu
toprağınızı bir firma gelecek -bu konuşulduğu gibi büyük ihtimalle bir İsrail
firması gelecek- kırk yıldan fazla işletecek, siz gene seyredeceksiniz.” Şimdi
Sayın Başbakan diyor ki: “Bu toprakları temizleyeceğiz ama halka
dağıtmayacağız, öyle yağma yok.”
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu topraklar kimin? Bu topraklar o bölgede yaşayan insanların.
Siz bu toprakları elbette modern tarımı yapacak şekilde organize edeceksiniz
ama oradaki hak sahibi, toprak sahibi insanları yok sayarak, onların elinden
aldığınız toprakları tarıma açıp orada üretim yapacaksınız ama o insanları yok
sayacaksınız. Böyle bir şey olmaz. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak diyoruz
ki: “Tamam, buradaki mayınlar derhâl temizlensin, bu topraklar orada eski hak
sahibi olan insanların, topraksız olan insanların hakları da gözetilerek,
elbette modern çiftlikler şeklinde, mutlaka işletilsin.”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.
Bunun çaresini
bulmamız gerekiyor değerli arkadaşlarım.
Şimdi, işte
sorular sorulunca, burada muhalefet eleştiri yapınca arkadaşlarımız kalkıyorlar
güzel güzel “Biz her şeye cevap verdik.” Peki, bir, maksadınız burayı mayından
temizlemekse Millî Savunmaya veya Maliye Bakanlığına yetki ve sorumluluğu
verdikten sonra bir üçüncü şıkkı yani o toprakları temizleyene işletme hakkını
vereceğinizi buraya niçin yazıyorsunuz? Belli ki siz bunları aldatmaca olarak
koyuyorsunuz, sonunda bu toprakları belli firmaya vereceksiniz, işleteceksiniz.
Bunu çok açık bir şekilde görüyoruz. Bunu mugalatayla,
işte hamasi nutuklarla bu yalın gerçekleri saklamak mümkün değildir. Mızrak
çuvala sığmaz değerli arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) – Evet, Sayın Başkan, diğer grup başkan vekillerine ve grup
sözcülerine tanıdığınız müsamahayı bana da tanıyacağınızı umuyorum.
MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) – Grup başkan vekili mi oldunuz?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) - Grubum adına konuştuğum için... Çok değerli grup başkan
vekillerimiz var, en güzel şekilde temsil ediyorlar.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, AKP’nin
niyeti deşifre olmuştur, rahatsızlığın esası buradan gelmektedir.
İşte, olayı karambole getirip, kamuoyunu uyutarak, Meclisten bunu kaçırarak
adrese teslim bir ihale yapabilir miyiz arayışı muhalefet tarafından ortaya
konmuş, halka anlatılmış, kamuoyu burada oynanmak istenen oyunu görmüştür, oyun
bozulmuştur.
Şimdi, biz
bölgede yaptığımız incelemelerde gördük ki insanlar…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) - …o bölgede yaşayan insanlar bir an önce bu toprakların
temizlenmesini istiyorlar ve temizlenen bu topraklarda kendilerine de bir hak
tanınmasını bekliyorlar. Siz o insanları
yok sayarak sadece belli firmalara bu işi vermeye çalışırsanız bunu
yapamazsınız, bu olmaz. Bu kanunu, öyle anlaşılıyor ki –Sayın Başbakanın
talimatına AKP Grubu çok güzel uydu bugün- buradan bu kararı çıkaracaksınız.
Anayasa Mahkemesinden döner, dönmez, onu bilemem, yüce mahkemenin takdiridir
ama o bölgedeki insanların kararlılığını gördükten sonra size şunu
söyleyebiliyorum ki, o insanları işin içine katmadan, o insanların elinden
alınmış haklarını kendilerine vermeden bu toprakları hiçbir firmaya
veremezsiniz, Amerikan firmasına da veremezsiniz, İsrail firmasına da
veremezsiniz, İngiliz firmasına da veremezsiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Özyürek, bitirin lütfen.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) –Toparlıyorum Sayın Başkan.
Türkiye'nin
gerçeklerini lütfen görünüz. Bu toprakları kırk yıldır seyrettirdiğiniz
insanlara bir kırk yıl daha seyrettiremezsiniz. Bu insanlar, orada modern tarım
yapmalı, devlet onlarla birlikte modern işletmecilik yapmalı, ama orada elde
edilen üründen mutlaka orada yaşayan topraksız köylünün, toprağı elinden
alınmış köylünün bir hakkını tanımak zorundasınız. Bunun dışındaki çözümlerin
hiçbirinin pratikte, uygulamada geçerliliği yoktur. Boşuna, burada kendimizi
yormayalım, Türkiye'nin gerçeklerini, o bölgenin gerçeklerini görelim diyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Özyürek.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına, Sayın Bekir Bozdağ.
Sayın Bozdağ,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 2’nci madde üzerinde AK PARTİ Grubunun görüşlerini açıklamak
üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Hükûmet adına
Millî Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül bir tekriri müzakere talebinde bulundu
ve 2’nci madde üzerinde yeniden görüşme açıldı. Tekriri müzakere talebinin
üzerine görüşme açıldıktan sonra bizim getirdiğimiz önerinin ne getirdiğini,
burada bir de sizlerle paylaşmak istiyorum.
2’nci maddenin
1’inci fıkrası üç fıkraya dönüştürüldü. İki alternatif vardı, bu iki alternatif
üçe çıkarıldı. Her ne kadar burada konuşulur, tartışılırken bu tasarı tek
alternatif üzerinden konuşulmuş, tek bir seçenek üzerinden değerlendirilmiş ise
de işin gerçeği, tasarının Mecliste görüşülen şeklinde iki alternatif vardı.
Bir tanesi, öncelikle hizmet satın almak suretiyle mayınların temizletilmesi.
Bu usulle temizleme temin edilemediği takdirde arazinin kullanım karşılığı
temizletilmesi. İki tane seçenek vardı.
Şimdi, buraya
getirdiğimiz yeni bir seçenek, bu iki seçeneğin önüne koyduk. O da nedir? Mayın
temizleme işinin öncelikle Kamu İhale Kanunu’nun istisna hükümlerine göre Millî
Savunma Bakanlığı tarafından yaptırılmasını ne yaptık? Hüküm hâline getirdik.
Böylelikle, birinci şıkta, Millî Savunma Bakanlığı istisna hükümleri
çerçevesinde bu işin para karşılığı temizletilmesini yapmak üzere bir çalışma
yapacak, temizletecektir. Eğer bu usulle netice alınamazsa, o zaman ikinci
usul, hizmet satın almak suretiyle Maliye Bakanlığı tarafından mayınların
temizletilmesi söz konusu olacaktır.
Değerli
arkadaşlar, burada da konuşuldu, ben bir kez daha vurgu yapmak istiyorum.
Genelkurmay Başkanlığımıza bu görev tevdi edildikten sonra Genelkurmay
Başkanlığımız değişik çalışmalar yapıyor ve neticede bu konuda birtakım
önerilerde bulunuyor.
Bakın, 8 Eylül 2004 tarihli yazının 3 numaralı kısmında geçen
ifade şu, aynen okuyorum: “TSK tarafından modern mekanik mayın temizleme
teçhizatı temini ile mayın temizleme çalışmaları kapsamında tedarik edilmesi
planlanan teçhizat ile ilgili olarak yapılan incelemeler neticesinde -yani bir
inceleme yapılmış- bunun neticesinde, söz konusu teçhizatın tedariki esnasında
ve tedariki müteakip fiyat, eğitim, kullanım, bakım, onarım ve işletme
konularında problemlerin yaşanacağı tespit edilmiştir. Özellikle tedarik sürecinin uzun zaman alacağı, uluslararası
katalog ve ilk fiyat tekliflerine göre teçhizat fiyatları ve bakım maliyetinde
ciddi artışların olacağı ve bu hususların faaliyetin gerçekleşmesi sürecine
olumsuz etki etmesi sebebiyle ekonomik kayıpların artacağı
değerlendirilmiştir.” Bu konuyla ilgili, bizim Hükûmetimiz döneminde herhangi
bir para da esirgeme olmamıştır, para söz konusu dahi edilmemiştir. Bütçeden
talep edilen para 2003’te ilk defa verilmiştir. 2001’de talep var, bu talep
karşılanmamış. 2002’de talep var “Bütçeden para ayrılsın.”
diye, bu talep yine karşılanmamış ama 2003’te bu talep Hükûmet tarafından
karşılanmış ve bakın, yine burada, mayınların temizlenmesi maksadıyla Türk
Silahlı Kuvvetlerine tahsis edilen 25 trilyon TL’nin 15 trilyon TL ile
Akçakale-Hassa arasında eksik olarak inşa edilen sınır fiziki güvenlik
sisteminin tamamlanması için kullanılması ve geriye kalan kısmının Maliye
Bakanlığına iade edilmesine karar verilmiş ve para da Maliye Bakanlığına iade
edilmiş. Başbakanlık örtülü ödenekten de bu konuda bir para tahsisatı
yapılmış ve bu para da kullanılmış.
Peki, daha ne var?
Yine Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin NAMSA kanalıyla temizlenmesi ile
ilgili bir başka görüş var. Orada da deniyor ki: “Mayın temizleme faaliyetinin
NAMSA’ya yaptırılması için gerekli olacak kaynağın yukarıda belirtilen sorunlar
dikkate alındığında kabul edilebilir ve karşılanabilir olduğu, işin doğrudan
NAMSA’ya yaptırılmasının Ottawa Sözleşmesi’ne taraf ülkelerin üzerinde olumlu
etki yaratacağı…” ve devam ediyor. Sonuç olarak diyor ki: “Bunu NAMSA üzerinden
yaptırmak Türkiye'nin daha da yararına olur.”
Bütün bunlardan
çıkan nedir? “Bunu bizim dışımızda birilerinin yapması daha uygundur.” Bunu,
Genelkurmay Başkanlığımız değerlendirmesinde yapıyor ve bir üslup içerisinde,
kendisine yakışan bir üslup içerisinde dile getiriliyor. Maalesef burada yapılan
konuşmalarda, sanki Genelkurmay Başkanlığımızın bu konuda bir zafiyeti varmış
gibi birtakım ifadeler kullanılması da doğru olmamıştır. Basına yansıyan, bir
tane emekli askerin “İşte, bir iki tabur bana verirseniz ben bu işi yaparım.”
ifadeleri manşetlere çıktı ama bu konunun gerçek uzmanı kimdir? Türk Silahlı
Kuvvetleridir. Kimdir? Genelkurmay Başkanlığıdır. Kimdir? Bugün komuta
kademesinde bulunan insanlardır, komutanlardır. Emekli subaylar biliyor da
onlar bu işi bilmiyorlar mı? Elbette ki onlar da bu işi biliyorlar ve ülkenin
yararlarını, ülkenin çıkarlarını, ülkenin menfaatlerini gayet iyi biliyorlar ve
ona göre de bir çalışma yapılıyor, bir değerlendirme yapılıyor.
Değerli
arkadaşlar, Genelkurmay Başkanlığının gönderdiği yazıdaki çekincelerin tamamı bu
tasarıda giderilmiştir. NAMSA’yla ilgili değerlendirme, tekriri müzakereyle
konulan birinci fıkra çerçevesinde bir ihale yapıldığı takdirde, o usulle de
yaptırılabilir ama NAMSA’ya değil başka firmalara da verilebilir, başka türlü
de değerlendirilebilir ama bu konu da hukuken burada formüle edilmiştir. Hizmet
satın almak suretiyle yapılması talep edilmiştir, o da bunun içerisinde formüle
edilmiştir. Bu iki usul temin edilemediğinde üçüncü usul…
Güvenlik
kaygıları -demin söyledim, 6’ncı maddenin üzerindeki görüşmelerde- tamamı, bu
yasa tasarısında talep edilenler doğrultusunda bütün endişeler giderilmiştir,
hiçbir endişeye mahal yoktur.
Petrolle ilgili
konular da burada konuşuldu, zaman zaman dile getirildi. Değerli arkadaşlar,
tasarının 2’nci maddesinin (5)’inci fıkrasında idi, biz görüşmeler sırasında
bunu 1’inci maddeye (2)’nci fıkra olarak ekledik. Ne diyordu orada: “Mayınlı
alanda bulunan maden ve petrol gibi her türlü yer altı
zenginlikleri hakkında, Maden Kanunu, Petrol Kanunu, Devlet Su İşleri Umum
Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanun ile diğer ilgili mevzuat
hükümleri saklıdır.” Çok açık. Gerçi bunu buraya yazmasak dahi bu kanunlar özel
kanunlar olduğu için, yürürlükte bulunduğu süre içerisinde buradaki bütün yer altı zenginlikleri özel mülke konu olamaz. Tamamıyla,
devletin mülkiyeti, hükmi tasarrufu altında olan yerlerdir. Bunu değiştirmenin
imkânı yoktur. Bir kez de buraya bunu koyduk. Onun için bu konularda da
herhangi bir endişenin, herhangi bir sıkıntının olması kesinlikle söz konusu
değildir.
Diğer bir konu da
şu: Bu, hazineye bitişik arazilerle ilgili kullanıldı, denildi ki: “Buranın
derinliği ne kadardır? Bu derinliği bilen var mı?” İşte TİGEM’le ilgili
arazinin tamamını da kapsayacak şekilde buranın genişletilebileceğini ifade ettiler.
Sayın Bakan da açıkladı, dedi ki: “TİGEM’le ilgili bir husus kesinlikle söz
konusu değildir.” Ama maddeye baktığınız zaman orada bir ifade var. Bu ifadeyi
genişletme imkânımız da yok, yorumla da yok, teville de yok. Diyor ki:
“…müstakil kullanımı mümkün olmayan ve bu taşınmazlarla bütünlük teşkil eden
Hazineye ait diğer araziler…” Bir defa, müstakil kullanımı mümkün olmayacak,
müstakil kullanılamayacak, buraya bütünlük teşkil edecek. Şimdi, TİGEM’le
ilgili arazi, değerli arkadaşlar, müstakil kullanıma açık mı değil mi? Bugün
müstakil kullanılıyor mu kullanılmıyor mu? Müstakil kullanılıyor mu?
Kullanılıyor. TİGEM orayı işletiyor mu? İşletiyor. Buranın kapsamına nasıl
sokacağız biz bunu? Sokmak mümkün mü? Değil, ama yorumla da bunu sokmanın
imkânı kesinlikle söz konusu değildir. Bunu ben bir kez daha ifade etmek
istedim.
Bir de, değerli
arkadaşlar, bu tasarı görüşülürken, tabii herkes eleştirilerini yapacak.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Bozdağ…
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
Biz bütün
eleştirilere saygılıyız. Herkes kanaatini söyleyecek, milletimiz de bizi
dinleyecek, sonucuna göre kendisi kararını verecek. Ama bu yasaya “ihanet
yasası”, bu yasaya “sonu ihanete varan yasa” veya burada bulunan milletvekillerinin
vatan, millet, devlet, ezan, bayrak sevgisini sorgulayacak ve onun üzerine
gölge düşürecek yaklaşımlarla bu yasanın değerlendirilmesi hiç kimsenin hakkı
değildir, haddi değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz, çok net
söylüyorum, her şeyi tartışırız -biraz önce de söyledim- her fikri tartışırız,
biz buna açığız ama biz şeyi tartışmayız: Namusumuzu, şerefimizi, vatan, millet
ve devlet sevgimizi hiç kimseyle tartışmayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bunu kimsenin de tartışmaya hakkı yoktur, haddi de yoktur.
Ben, bu vesileyle
tekrar hepinizi saygıyla selamlıyor, tasarının hayırlı olmasını diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın
Şandır…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Hatip…
BAŞKAN – Mikrofonunuzu kullanır mısınız.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Kürsüden bir şey arz edeceğim, ona izin istiyorum.
BAŞKAN – O, usule
aykırı olur o zaman. Siz oradan buyurun, gerekiyorsa buraya gelirsiniz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, Sayın Hatip “Mayın temizlemeyle ilgili, Genelkurmay
Başkanlığının 2001 yılında para talebine Hükûmet cevap vermemiştir ve para
vermemiştir.” diyor. Bu bilgi, doğru bilgi değildir.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Doğru bilgi, belgesini çıkarabilirim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Bu bilginin doğru olmadığını, düzeltilmesi gerektiğini açıklamak
üzere kürsüden söz istiyorum efendim.
BAŞKAN – Buyurun.
(Gürültüler)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Bekir Bey bunu hep yapar!
BAŞKAN – Sevgili
arkadaşlarım, bir arkadaşımız bir şey söyledi; başka bir arkadaşımız da söz
istedi, o söylenenin doğru olmadığını söyleyecek. E, siz müdahale etmeyin
oradan. Rica ediyorum arkadaşlar, lütfen…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, hilafıhakikat
söylerse…
BAŞKAN – Sayın
Aslanoğlu, bir dakika… Lütfen…
Sayın Şandır,
buyurun.
VIII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ’ın sözlerinin doğru olmadığı ve düzeltilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Genel Kurulumuzu saygıyla
selamlıyorum.
Bakınız, çok
tartışmalı bir kanunu görüşüyoruz. Bu kanunla ilgili söylenen her sözün doğru
olmak gibi bir mecburiyeti vardır. Millet önünde, tarih önünde çok ağır sorular
sorarak, ithamlarda bulunarak bir müzakereyi yapıyoruz. İktidar
Partisi Grubu, bu konuda doğru bilgi vermek sorumluluğunda, mecburiyetinde. Millete
doğru bilgi vermeden bu kanunu savunmak, milletin aklıyla alay etmektir.
Sayın Bekir
Bozdağ, burada “2001 yılında Hükûmetten Genelkurmayın talep ettiği para
verilmemiştir. İlk defa biz bu parayı verdik.” diye ifade etmiştir. Bu bilgi
doğru değildir.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – 2001…
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Bu bilginin doğru olup olmadığını Sayın Bozdağ ispat etmek
mecburiyetindedir…
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sen ispat etmek üzere çıktın.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – …etmediği takdirde kendisini başka şekilde itham ederim.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sayın Şandır, ispat etmek üzere çıktın, buyur ispat et, belge göster.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Bakın, ben size açıklayacağım.
BAŞKAN – Siz
doğrusunu söyleyin Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Söylemeye çalışıyorum efendim.
Bakınız,
okuyorum…
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Oku…
BAŞKAN – Sayın
Bozdağ, bir dakika…
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Bu bir resmî belge. Burada diyor ki… Millî Savunma Bakanlığına
Genelkurmay Başkanlığının yazısı bu. Gizli bir yazı olmadığı için okuyorum.
Yoksa sizin gibi gizli belgeler açıklamak gibi bir huyumuzun olmadığını da
bilmenizi isterim.
Genelkurmay
Başkanlığı 44,7 milyon ABD dolarını talep ettiğini söylüyor ve ilgi B yazısıyla, yani 2 Ağustos 2001
gün ve şu sayılı yazısıyla da diyor ki: “Bu paranın 17 milyon ABD doları kaynak
tahsis edilmiş. Bu kapsamda modern mekanik temizleme teçhizatının seçim ve
tedarik çalışmaları başlatılmıştır.” Bu, Genelkurmay Başkanlığının yazısı
arkadaşlar. Talep ettiğimiz paranın 17 milyon doları tahsis edilmiş ve biz buna
dayalı olarak da gerekli çalışmaları başlattık diye, bu yazıyı yazıyor. Bu yazı
sizin elinizde de var.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Şandır, tahsis var, ödeme yok.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Dolayısıyla, 2001 yılında bizim de ortağı bulunduğumuz…
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Para gönderilmiyor Sayın Şandır.
BAŞKAN – Bir
dakika…
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - …Hükûmet döneminde mayınların temizlenmesiyle ilgili Hükûmetten
talep edilen paranın verilmediği iddiası doğru değildir. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Ne kadar?
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - 2001 yılının Hükûmetine iftiradır. Bu iftirayı size iade ediyorum.
Bu bilgiyi doğrulamanız lazım.
Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Şandır.
METİN KAŞIKOĞLU
(Düzce) – Gönderdin mi parayı? Parayı verdiniz mi?
BAŞKAN – Değerli
arkadaşlarım…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Verildiğini söylüyor, işte…
BAŞKAN – Bir
dakika… Sayın Şandır…
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkan, olaya açıklık getirmek istiyorum.
BAŞKAN – Bir
dakika arkadaşlar… Sayın Canikli…
METİN KAŞIKOĞLU
(Düzce) – Para mı bıraktınız devlette?
BAŞKAN – Sayın
Kaşıkoğlu… Sayın Kaşıkoğlu…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Ne diyorsun sen! Neyin hesabını yapıyorsun? (AK PARTİ ve MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Bir
dakika… Bir dakika… Sayın Şandır… Sayın Şandır… Sayın Şandır, rica ediyorum,
lütfen…
METİN KAŞIKOĞLU
(Düzce) – Masal anlatma bize!
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, ama olmaz bu.
BAŞKAN – Ben
müdahale ediyorum.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Eğer 2001 tartışması yapacaksak buyurun yapalım.
BAŞKAN – Ben
müdahale ediyorum Sayın Şandır... Ben müdahale ediyorum, lütfen…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Böyle bir haddiniz yok!
BAŞKAN – Lütfen…
Bir dakika… Sevgili arkadaşlarım…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) - 2001’i suçlamaya sizin hakkınız ve haddiniz yok.
BAŞKAN – Sayın
Şandır, lütfen… Lütfen…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Öyle şey yok!
BAŞKAN – Sayın
Canikli’yi dinliyorum.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir
dakika… Bir dakika…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başbakan Yardımcısının yanında bu suçlama hafifliktir.
BAŞKAN - Bir dakikanızı rica edeyim. Herkes otursun.
METİN KAŞIKOĞLU
(Düzce) – Millet dersinizi…(AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Hadi oradan, hadi oradan!
BAŞKAN – Lütfen…
Sayın Kaşıkoğlu, lütfen yerinize oturun, sesinizi çıkarmayın. Rica ediyorum
arkadaşlar…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bitirdiniz ekonomiyi be! Satılmadık yer kalmadı.
BAŞKAN – Sayın
Canikli… Sayın Şandır, rica ediyorum…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Niye efendim? Müdahale edene söyleyin önce.
BAŞKAN – Efendim,
müdahale ediyorum ben de, ona da müdahale ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Asıl oradan müdahale edene söyleyin.
BAŞKAN – Müdahale
ediyorum, “Susun, müdahale etmeyin.” diyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Siz Sayın Bozdağ’a söz veriyorsunuz, oradakini susturun.
BAŞKAN – Ben uğraşıyorum
ona, ama siz de yardımcı olun sevgili arkadaşlarım ya!
Sayın Canikli,
sizi dinliyorum.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
B) Yeniden Görüşmeleri Yapılan
Tasarılar / Teklifler (Tekriri Müzakere) (Devam)
1.- Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti
Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri
ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263) (2’nci Madde)
(Devam)
BAŞKAN – Şimdi,
değerli arkadaşlarım, Grup Başkan Vekili arkadaşım bir şey diyecek, söz istedi,
siz oradan bağırıyorsunuz, onun konuşmasına imkân vermiyorsunuz. Böyle müzakere
yapamayız ki!
Sayın Canikli,
buyurun.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkan, konunun aydınlatılması için teknik bir açıklama
yapmak amacıyla söz talep ettim.
Husus şudur:
Tahsisle kullanım farklı şeylerdir Sayın Başkan. Bir tahsis söz konusu
olabilir, ancak bunun kullanıma hazır hâle getirilebilmesi gerekir, kullanıma
imkân sağlayacak şekilde verilebilmesi gerekir. Burada bu yoktur.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, böyle bir şey var mı? Böyle bir şey var mı efendim?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Yani, Sayın Başkan, para
Genelkurmay tarafından kullanılabilir durumda değildir.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, tahsis edilen para kullanılmadıysa…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Doğru bilgi vermiyor.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Dolayısıyla, böyle bir para kullanım açısından aktarılmamıştır ve
kullanım imkânı yoktur. (MHP sıralarından gürültüler)
Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın
Şandır…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Bekir Bozdağ “Para verilmemiştir.” dedi. Ödenmesine rağmen
“Para verilmedi.” dedi. Bu doğru bilgi değildir.
BAŞKAN –
Anlaşıldı, anlaşıldı.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – “Verilmedi.” dedi.
BAŞKAN – Değerli
arkadaşlarım, yani şu var: 2001’de de Hükûmetin bu konuda bir iradesinin
olduğu…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Doğru değil.
BAŞKAN – Efendim,
tamam. Yani bir iradesinin olduğu ortaya çıkıyor.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Doğru değil bu söz.
BAŞKAN – Tamam,
mesele yok, anlaşıldı.
Değerli
arkadaşlarım, maddeyle ilgili şahısları adına söz isteyen arkadaşlarımız var.
İlk söz Mehmet
Emin Tutan’ın, Bursa Milletvekili.
Sayın Tutan,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreler beş
dakika arkadaşlar.
MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin… (Bir grup CHP ve AK PARTİ
milletvekilinin ayağa kalkması ve karşılıklı gürültüler)
BAŞKAN –
Arkadaşlarım yerine otursun lütfen. Arkadaşlar, lütfen yerinize oturun. Değerli
arkadaşlarım… (CHP ve AK PARTİ sıralarından gürültüler) Değerli arkadaşlarım,
rica ediyorum… Sayın Durgun, değerli arkadaşlarım; rica ediyorum… Orhan Bey…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, AKP milletvekilleri saldırganlıktan bir kurtulsa bari!
AHMET YENİ
(Samsun) – O, MHP’nin işi.
BAŞKAN – Lütfen…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, lütfen grup başkan vekillerine söyleyin.
BAŞKAN –
Arkadaşlar yerlerine otursunlar. İdare amiri arkadaşlarım…
Herkes yerine
otursun. Arkadaşlar, lütfen… (CHP ve AK PARTİ sıralarından gürültüler) Grup
amirleri... Rica ediyorum…
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Hayır, iktidar grubu bu kanunu çıkarmak istemiyor anlaşılan!
OKTAY VURAL
(İzmir) – İşgalci bunlar ya! İşgal ediyorlar Meclisi!
BAŞKAN – Metin
Bey… Sayın Kaşıkoğlu...
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, bu arkadaşın Genel Kuruldan çıkartılması lazım.
BAŞKAN – İdare amiri
arkadaşlarım, lütfen arkadaşları yerine oturtun.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Genel Kurulun huzurunu bozmaya kimsenin hakkı yok. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ERTEKİN ÇOLAK
(Artvin) – Kimsenin olmadığı gibi sizin de yok.
BAŞKAN – Lütfen
yerinize oturun. Lütfen, bütün arkadaşlarım… Sevgili arkadaşlarım… Sayın
Durgun, rica ediyorum…
Çok sinirli
arkadaşlar dışarı çıkabilir.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – AKP Grubunu çıkartın o zaman Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkanım, bu saldırganlık nereye kadar olacak?
AHMET YENİ
(Samsun) – Saldırganlığın kimde olduğu belli değil mi orada?
BAŞKAN – Bir
saldırganlık yok canım, sinirler geriliyor Sayın Vural. (CHP sıralarından
gürültüler)
Sayın Mengü, rica
ediyorum…
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sayın Başkan, ara verir misiniz lütfen.
BAŞKAN –
Arkadaşlar, laf atmayın, oturun lütfen. Rica ediyorum, oturun. (CHP
sıralarından gürültüler)
ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Sayın Başkan, hakaret ediyorlar!
BAŞKAN – Efendim,
hakaret ettirmem hiçbir arkadaşımıza. Rica ederim… (CHP sıralarından alkışlar)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Efendim, ara verin ama. Bu tartışma bitmeyecek, ara verin.
BAŞKAN – Hiçbir
arkadaşıma hakaret ettirmem. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Burada bir milletvekili bir milletvekiline “Sarhoş” diyor, siz de
oradan seyrediyorsunuz!
BAŞKAN – E,
diyorsa ayıplıyorum o arkadaşı. Ayıplıyorum, şiddetle ayıplıyorum.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Nasıl ayıplıyorsun!
BAŞKAN – Lütfen
oturun arkadaşlar, rica ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Kimse açıklayın Sayın Başkan.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Çıkartın dışarı Sayın Başkan! (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
Koçal, Sayın Tamaylıgil, Sayın Köse, Sayın Küçük… Lütfen, rica ediyorum
arkadaşlar…
TAYFUR SÜNER
(Antalya) – Kendiniz çalın, kendiniz oynayın o zaman!
BAŞKAN – Sayın
Tutan, buyurun.
Süreniz beş
dakikadır.
MEHMET EMİN TUTAN
(Devamla) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; 263 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tekrar görüşülen
2’nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, kanunun sonuna geldik, inşallah birazdan oylayacağız. Elbette
çok geç saat, sinirler gergin. Ben iktidarıyla, muhalefetiyle tüm
arkadaşlarımızı biraz daha sakin olmaya davet ediyorum.
ZEKERİYA AKINCI
(Ankara) – Bu saatten dolayı değil, yasadan dolayı gergin.
MEHMET EMİN TUTAN
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz hafta içerisinde Türkiye-Suriye
Dostluk Grubu olarak çok değerli MHP Grup Başkan Vekili Mehmet Şandır’ın
başkanlığında bir gezi yaptık. Yaklaşık 25 milletvekili, eşlerimizle birlikte
Suriye’ye gittik, dört günlük bir gezi yaptık.
Ben öncelikle
böylesine güzel bir geziyi tertiplediği için, başından sonuna kadar gerçekten
bize güzel bir gezi yaşattığı için Sayın Şandır’a teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından gürültüler)
TAYFUR SÜNER
(Antalya) – Hikâye anlatıyor!
MEHMET EMİN TUTAN
(Devamla) – Bunu niye anlattım değerli arkadaşlar? Çünkü konu
Türkiye ve Suriye arasındaki mayınlı bölge.
Değerli arkadaşlar,
konuşmacılar maalesef bizi gerçekten rencide eden şeyler söylediler; ihanete
kadar vardırdılar, Genel Başkanımızla alakalı, Başbakanımızla alakalı olarak
“İsrail’le gizli anlaşmalar mı yaptınız?” dediler. Bu bizi gerçekten yaralıyor,
bir AK PARTİ mensubu olarak yaralıyor.
Aynı şekilde,
eminim ki empati yaptığınız takdirde, buraya çıkan bir
konuşmacı da sizin Genel Başkanınızla ilgili aynı şekilde konuşursa siz de en
azından rencide olursunuz. Empati yapmanızı istiyorum. (MHP sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Benim Genel Başkanım öyle bir şey yapmaz.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bizim öyle bir şeyimiz olmaz, diyemezsiniz zaten.
BAŞKAN – Lütfen…
MEHMET EMİN TUTAN
(Devamla) – Çünkü değerli arkadaşlar, bir yere gelmek istiyorum. Bu gezide hep
beraber, heyetler hâlinde bazı görüşmelerimiz oldu. Hatırlatmak istiyorum
değerli arkadaşlarıma, sadece MHP’liler ve biz vardık, CHP’li
milletvekillerimiz olmadığı için şahit değiller, özellikle onlar bilsin diye
söylüyorum: Hama’daki valilik binasına girdik hep beraber. Orada çeşitli
konuşmalar yapıldı, Sayın Şandır konuştu, sayın milletvekilleri konuştu ve Hama
Belediye Başkanı konuştu. Geziye katılan arkadaşlarım çok iyi hatırlayacaktır,
orada Hama Belediye Başkanının gerçekten hepimizi, AK PARTİ’lisiyle,
MHP’lisiyle mutlu eden sözleri oldu. Şunu söyledi -konuşma çok uzun, ama ben
özet olarak söyleyeceğim, eğer yanlışım varsa Sayın Şandır düzeltir- dedi ki:
“Biz Türkiye’ye çok farklı bakıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanınız Abdullah Gül’e,
Sayın Başbakanınız Tayyip Erdoğan’a çok farklı bakıyoruz.” (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Çok seviyorlar, doğru; Abdullah Gül’ü de, Tayyip Erdoğan’ı da
çok seviyorlar!
MEHMET EMİN TUTAN
(Devamla) – “Çünkü, Filistin’de yapılanlara en güzel
cevabı, bizim Amr Musa dâhil hiçbiri veremedi ama Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan
verdi, çok önemsiyoruz bunu.” demişlerdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve
o zaman, değerli arkadaşlar, biz parti ayrımı olmadan hep beraber gururlandık. Çünkü, sonuçta oraya biz AK PARTİ’li, MHP’li değil, Türkiye
milletvekilleri olarak gitmiştik ve hep beraber bundan gurur duyduk.
Dolayısıyla,
burada elbette ki, siyaseten bazı şeyler söyleyeceğiz; bu gayet normaldir
değerli arkadaşlar. Ama şunu iyi bilin, yurt dışında, Orta Doğu’da, İslam
âleminde, özellikle üçüncü dünya ülkelerinde Tayyip Erdoğan’ın, Türkiye’nin,
İsrail’in Filistinlilere yaptığı zulme karşı nasıl dik durduğunu hepsi çok iyi
biliyorlar değerli arkadaşlar. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale)
– Helal olsun be! Her millete nasip olmaz öyle bir Başbakan!
MEHMET EMİN TUTAN
(Devamla) – Bunu çok iyi görüyorlar. Dolayısıyla böyle bir tavrı koyan bir
partinin Genel Başkanından, Başbakanından, bir partiden hiçbir şekilde
milletimiz böylesine yanlış bir işi beklemiyor. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen
arkadaşlar…
MEHMET EMİN TUTAN
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın hafta sonu seçim bölgelerindeydik,
insanlar soruyor: “Mayın ne olacak, mayın ne olacak?” Elbette ki, kafası
karışık olanlar da var, gayet de doğaldır, onlara cevaplar vermeye çalışıyoruz.
Ama, bakın, burada işin sonuna geldik, tekriri
müzakerede inşallah birazdan önergemizi oylayacağız. Değerli arkadaşlar, hep
şunu söylediniz, çıkan muhalefet partisi milletvekillerimiz, dediler ki “Siz bu
mayın yasasıyla burayı yap-işlet-devretle veriyorsunuz.”
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Evet!
MEHMET EMİN TUTAN
(Devamla) – Hemen buradan girdiniz ama arkadaşlar ne olur şu metni bir okuyun:
Üç aşama var, önce, diyoruz ki, bu işi Millî Savunma Bakanlığı yapacak; bir.
Bakın değerli arkadaşlar, önce Millî Savunma Bakanlığı…(CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Dinleyin
arkadaşlar, rica ediyorum.
MEHMET EMİN TUTAN
(Devamla) – Eğer bu birinci aşama olmazsa, ikinci aşama, mayın temizleme işinin
Maliye Bakanlığınca ihale edilmesi. (CHP sıralarından gürültüler) Bu
bahsettiğiniz, elli yıl boyunca bu toprakların yabancıya veya ne bileyim bir
firmaya verilmesi işi en son aşamadır, üçüncü aşamadır. Niye olayı tersinden
gösteriyorsunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Tutan, lütfen bitirin konuşmanızı.
MEHMET EMİN TUTAN
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, şunu söyleyeyim, bitiriyorum sözlerimi.
Umuyorum ki bu yasa daha fazla gürültü olmadan çıkar. Ama Bursa’da bir seçmenle
konuşuyoruz. Dedim ki: “Ya, mayınla ilgi ne düşünüyorsun?” Bana dedi ki: “Eğer
Başbakanım Tayyip Erdoğan ‘Bu iş doğru.’ diyorsa biz de sizin arkanızdayız.”
Değerli
arkadaşlar, yasanın hayırlı olmasını diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Tutan. (CHP sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar,
lütfen…
Söz sırası Sayın
Veysi Kaynak’ta, Kahramanmaraş.
Sayın Kaynak,
buyurun efendim.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 263 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın yeniden müzakere edilen 2’nci maddesi üzerinde şahsım adına
söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu tasarının kabulüyle, Türkiye’nin 1992
yılından beri yapmayı amaçladığı önemli bir hususu gerçekleştirmiş olacağız.
Türkiye, ülkemiz 1992 yılından beri bu mayınlardan kurtulma iradesini
göstermiştir. Bunun dışında, taraf olduğumuz Ottawa Sözleşmesi’nin gereği
yerine getirilecek ve yıllarca birçok insanımızı sakat bırakan, birçok
insanımızın hayatına mal olan bu mayınlardan kurtulmamız mümkün olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bu maddede ülkemizin güvenliğinin tedbirleri alınmıştır. Az
önce Değerli Grup Başkan Vekilimiz ifade etti, Genelkurmayımız, Millî Savunma
Bakanlığımız, Maliye ve Tarım Bakanlıklarımız bu sürecin içerisinde
olacaklardır. Bu alan, bir yandan tarıma açılırken bir yandan da oradaki petrol
ve maden varlıkları da yine kamunun yani milletimizin tasarrufunda kalmaktadır.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 7 Mart 2008 tarihinde Meclis Başkanlığına sunulan bu
tasarının, yeniden görüşülen, yeniden müzakere ettiğimiz bu 2’nci maddesine
ilişkin olarak grubumuzca birazdan huzurlarınıza bir önerge getirilecektir. O
önergede de görülecektir ki tereddüt oluşturacak hususlar tamamen telafi
edilmektedir. Bu mayınlardan kurtulmak ve bu arazinin ülke ekonomisine yaptığı
katkıları, o katkıların sevincini hep birlikte yaşamak dileğiyle hepinize
saygılar sunar, hayırlı akşamlar dilerim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Kaynak.
Değerli
arkadaşlarım, maddeyle ilgili soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Toplam on
dakikayı beş dakika soru, beş dakika da -Sayın Bakana- cevap için kullanacağız.
Şayet değerli
arkadaşlarımızın soruları kısa olursa daha çok arkadaşımızın soru sorma imkânı
olur.
Sayın Özkan,
buyurun.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Sayın Bakan, gören göz, duyan kulak, konuşan dil olarak bir
aydır birçok konuyu sizlerle ve kamuoyu ile paylaştık. Namusumuz olan Suriye
sınırındaki vatan topraklarını mayından temizliyoruz ancak bu bölgeye
Hiroşima’ya atılan atom bombasından daha büyük bir mayın yerleştirdiğinizin
farkında mısınız? Gelecek nesillerin soracağı sorulara şimdiden cevap verir
misiniz? Tayını, kayını, dayını, mayını birbirine karıştırdınız, farkında
mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
Davos Zirvesi sonrasında, şubat ayı içerisinde Sayın Başbakan ve Cumhurbaşkanı
adına gizli ve özel temsilci olarak İsrail’e gönderildiği, Sayın Dışişleri
Bakanının bir soru önergeme verdiği yazılı cevapla da doğrulanan temsilci
kimdir? Bu temsilcinin İsrail yetkilileriyle yaptığı görüşmelerde mayınlı
araziler ve mayın temizliği konusu da gündeme getirilmiş midir? Tasarının söz
konusu zirve sonrasında Meclis gündemine getirilmesinde bu görüşmelerin etkisi
var mıdır?
İki: Tasarıda yer
alan, mayından temizlenecek alanlar dışındaki hazineye ait diğer taşınmazlar
içinde ne kadar arazi ve diğer taşınmazlar yer almaktadır? Bu ibarenin metinden
çıkarılması konusunda ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Uzunırmak…
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hükûmet sözü,
teminatı olarak tutanağa geçmesi için Sayın Bakana soruyorum: İhale alan şirket
tümüyle veya parçalar hâlinde kiralama, hak devrine sahip olacak mıdır?
İki:
Özelleştirme, kullanım hakkı olanlara satış anında öncelik tanıyor. Acaba, bu
yolu tıkamak mümkün müdür? Maliye Bakanlığına kanunun verilmesi aynı zamanda
özelleştirmenin de Maliye Bakanlığı bünyesinde olması açısından yarınlarda
acaba satma gibi bir düşünceyle mi bugünden Maliye Bakanlığına verilmektedir?
Üç: Organik tarım
çok özellikli bir şey. On yıl gibi bir süreyle gübre atılmaması, ilaçlanmaması,
kullanılan suyun bile temiz olması gerekiyor. Dolayısıyla, bu arazinin aynı
zamanda organik tarım için…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Emek…
ATİLA EMEK
(Antalya) – Sayın Bakan, siz uluslararası arenayı ve küresel ilişkileri
bilirsiniz. Dünyada mayınlı alanların temizlenmesi karşılığı topraklarını yarım
asırlığına bir yabancı ülkeye veya o ülkenin şirketlerine veren bir ülke var
mıdır? Yoksa Hükûmetinizin yaptığı bu ilki Türkiye’mizin ulusal çıkarlarıyla
bağdaştırıyor musunuz? Türkiye Cumhuriyeti’nin Maliye Bakanı sıfatınızla
vicdanınız rahat mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Sipahi…
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
biraz önce, Şırnak ve Mardin Valiliklerinin ihale konusu gündeme getirilmişti.
Bu ihalelerin olduğu dönemde olayın ciddiyetini gören Genelkurmay Başkanlığınca
15 Mart 2006’da, Başbakanlık nezdinde bir millî mayın merkezi kurulması
konusunda acilen bir yazı yazılmıştır. Bu acil yazıya rağmen üç senedir böyle
bir merkezin -ki Afrika ülkelerinde bile mevcuttur- şimdiye kadar
kurulmamasının nedeni böyle bir yasaya peşkeş çekilmesi için zemin hazırlanması
mıdır? Bu, bir.
İkincisi: Sorum
sizedir Sayın Başkan, onun için lütfen kesmeyin sözümü. Sizin yazınızla bu konu
tali komisyon olarak Millî Savunma Komisyonuna -ki aslında asıl komisyon olması
gereken komisyona- tevdi ediliyor. Ancak, bu tevdiye rağmen, iki ay sonra “Bu
konu için Millî Savunma Komisyonu toplanamadı.” diye bir yalan beyanla konu
tekrar iade ediliyor. Hâlbuki bu arada, malum on günlük bir süre İç Tüzük’e
göre gerekli, daha dokuzuncu gününde Millî Savunma Komisyonu toplanıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Arkasından, mayısta bir daha toplanıyor. Böyle bir yalan
beyana karşı ne işlem yapacaksınız?
BAŞKAN – Sayın
Yalçın…
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
eski gömlektaşınız Sayın Abdüllatif Şener, önceki özelleştirme dosyalarını
örnek gösterip Sayın Başbakanın Yüce Divana gitmemek için bu konuyu da kanunla
halletmeyi düşündüğünü, tasarladığını ifade etti. Bu ağır itham karşısında
Sayın Başbakanın ya da partinizin yasal yollara müracaatı söz konusu olmuş
mudur? Bu ağır itham karşısındaki değerlendirmeniz ne şekildedir?
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Köktürk…
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) – İktidarınız döneminde çıkartılan Toprak Satışı Yasası’yla 25
milyon metrekare ülke toprağını yabancılara sattınız. Daha sonra Anayasa
Mahkemesi bu yasayı “Toprak, sadece bir mülkiyet sorunu değildir, egemenliğin
asli unsurudur.” gerekçesi ve diğer gerekçelerle iptal etti. Arkasından, aynı
düzenlemeyi yeniden getirerek yabancılara 10 milyon metrekare daha toprak
sattınız. Yani, seksen yılda satılan toprağın 4 katının satışını altı yedi
yıllık iktidarınız döneminde gerçekleştirdiniz. Bu yetmedi, şimdi de yarım
asırlık bir süre ülke topraklarının yabancıların eline geçmesi için olağanüstü
bir çaba sarf ediyorsunuz.
Şimdi soruyorum:
Sayın Bekir Bozdağ’ın ifade ettiği vatan sevgisi bunun neresinde, millet
sevgisi bunun neresinde? İktidarınız vatan ve millet sevgisini ülkeyi satarak
mı gösteriyor?
BAŞKAN – Sayın
Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, ihaleyi alan bir şirketin bu alanı başkasına kiralama hakkı söz
konusu değildir. Zaten, değerli arkadaşlar, ben kendi kendimi tekrarlamış
olacağım ama bakın, şu 2’nci madde o kadar açık ki. Başlangıçta biz bu işi
Millî Savunma Bakanlığımıza “hizmet alımı yoluyla temizleme” olarak ifade
ediyoruz. Yani Millî Savunma Bakanlığımız öncelikli olarak ne yapacak? Bu
mayınlı arazilerin temizlenmesi için ihale açacak. Bu birinci seçenektir, bu
tercih edilen seçenektir, bu öncelikli seçenektir.
İkinci seçenek de
Kamu İhale Kanunu kapsamında bu işi Maliye Bakanlığı yapacak ama Maliye Bakanlığı
yaparken de… Değerli arkadaşlar, bakın, madde o kadar açık ki. Diyoruz ki
burada: “İhale şartnamesinin hazırlanması, yapılacak işin muayene ve kabulü,
Genelkurmay Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı temsilcilerinden oluşan bir komisyon tarafından yapılacak.
Muayene ve kabul komisyonunun görevleri ile çalışma esas ve usulleri aynı
komisyon tarafından…”
Her aşamada,
bakın, her aşamada Millî Savunma Bakanlığı var, Genelkurmay Başkanlığı var.
Memleketin bu birimlerine benim güvenim yüzde yüzdür. Vicdanım o anlamda
rahattır. Ben Türkiye'nin Maliye Bakanlığına da, Millî Savunma Bakanlığına da,
Genelkurmay Başkanlığımıza da güveniyorum ve bu güvenimden dolayı da bu konuda
rahatım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Size güvenmiyoruz biz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Değerli arkadaşlarım, şimdi, ikinci konuya gelince:
Millî Savunma Bakanlığı tarafından mayınlı arazinin toplam yüz ölçümü yaklaşık
170 bin dönüm olarak bize bildirildi. Bakanlığımızca da yapılan çalışma
sonucunda müstakil kullanımı mümkün olmayan taşınmazlarla birlikte toplam ihale
edilecek -o da eğer ihale olursa- taşınmazın yüz ölçümü yaklaşık 216 bin
dönümdür. Yani arada yaklaşık 46 bin dönümlük bir fark vardır. Fakat mayınlı
olmayıp da yüklenicinin kullanımına bırakılabilecek alanlar, müstakil kullanımı
mümkün olmayan, mayınlı alanlarla bütünlük arz eden ve çoğu yerde ince uzun bir
şerit hâlinde uzanan parsel artıklarıdır. Bu aslında kanunda da vardır değerli arkadaşlar.
Dolayısıyla burada başka türlü…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Ne kadar?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – 46 bin dönüm yaklaşık olarak.
Değerli
arkadaşlar, onun için, burada aslında biz bu son düzenlemeyle birlikte bütün
endişelere samimi bir şekilde cevap vermeye çalıştık, bu endişeleri ortadan
kaldırmaya... Ve yüce milleti temin ediyorum ki bu yüce çatının altında, bu
endişeler gerçekleşmeyecektir çünkü bizim önceliklerimiz bellidir. Bu Hükûmet
altı buçuk yıldır burada. Bu ülke menfaatleri aleyhine bir şey yapmış mı? (CHP
ve MHP sıralarından “Ooo, çok, çok” sesleri, gürültüler)
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Bakın… Yapmayın arkadaşlar.
ZEKERİYA AKINCI
(Ankara) – Aleyhine bırakın da lehine ne yaptınız?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Memleketin hayrına ne yaptınız?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Ondan sonra, değerli arkadaşlar, burada kuşku
duyulan hiçbir noktaya yer bırakmıyoruz.
Bakın, burada, en
son bu memlekette vatandaşlarımız bize yine yüzde 40 oy verdi. Eğer hakikaten
bu tür şüpheleri olsaydı vermezdi. Daha önce de bu konular tartışıldı.
Değerli
arkadaşlar, burada, dediğim gibi, biz bu son düzenlemeyle kafalardaki bütün
kuşkuları gidermeye çalıştık. Önceliklerimiz bellidir. Hangi kurumlarımızın bu
konuyla ilgili olarak yapacağı düzenlemeler, her şey ortaya konulmuştur ve biz
bu kurumlarımıza, dediğim gibi, güveniyoruz. Bizim ulusal çıkarlarımız
önceliklidir. Başka da herhangi bir önceliğimiz söz konusu değildir. Millî
Savunma Bakanlığı bu işin içindedir.
Değerli arkadaşlar,
tabii ki Genelkurmayımız bu işi yapabilir. Biz daha önce de defalarca gerek
buradaki başkan vekillerimiz gerek Millî Savunma Bakanlığımız…
Şimdi, diyorsunuz
ki: “Niye Millî Savunma Komisyonunda görüşülmedi?” Çok iyi biliyorsunuz ki
Komisyonda, 2008 yılında esas komisyonda bir gizli oturum yapıldı. Orada
Genelkurmay Başkanlığından yetkili arkadaşlarımız geldi, Millî Savunma
Bakanımız geldi, gerekli bütün açıklamaları yaptı ve o taslak biraz düzeltilmiş
hâliyle kabul edildi.
Yine, Millî
Savunma Bakanımız geldi, burada oturdu ve o soruların çoğuna cevap vermeye
çalıştılar. Dolayısıyla, hiçbir şekilde Misakımillî sınırlarımızın yok bilmem
kiralanması, yok bilmem satılması söz konusu değil arkadaşlar. Biz bunu kabul
etmeyiz. Bu sınırlarımızın güvenliğini Genelkurmay Başkanlığımız yapacaktır. Bu
kanun son derece açıktır ve bunu sağlamak için de elimizden gelen her şeyi
yapacağız.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – 3’üncü şıkkı çıkarın o zaman.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Kanun son derece açıktır. Onun için tabii ki burada
önemli olan şu arkadaşlar: Biz burada üç tane seçenek ortaya koyduk. Türkiye
Cumhuriyeti’nin elini güçlendiriyoruz. Neden? Çünkü seçeneklerimiz olsun,
elimiz güçlü olsun. Millî Savunma Bakanlığımız öncelikli olarak bu işi yapmaya
çalışacak, Maliye Bakanlığımız bu işin içinde olacak ama burada bütün mesele,
ülke menfaatleri çerçevesinde mümkün olan en fazla seçenekle bu işi nasıl
yaparız… Bu işi yapmamız lazım arkadaşlar, hepiniz aynı fikirdesiniz. Yüce
Meclisimizin çatısı altındaki bütün parti grupları “Bu iş yapılsın.” diyor. O
zaman bu konuda bir kaygı yok. Bu konunun da, bu mayın temizleme konusunun da
halledilmesi için de bütün seçenekleri ortaya koyuyoruz, Hükûmetimizin elini
güçlendiriyoruz.
Burada, değerli
arkadaşlar, bütün bu endişeleri -dediğim gibi- ifade ettiniz, bu endişeleri
gidermeye yönelik biz düzenlemeler yaptık. Bundan sonra da uygulamada
göreceksiniz bu endişeler de yer bulmayacaktır.
Sayın Başkan,
teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Soruma cevap alamadım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Sipahi, sizin bana da yönelttiğiniz soruya kısa cevap vermek istiyorum: Tasarı
Başkanlığımıza geldikten sonra biz, Dışişleri, Millî Savunma, Tarım, Orman,
Köyişleri ve Plan Bütçe Komisyonuna havale etmişiz tasarıyı. Esas
komisyon Plan Bütçe, diğerleri tali. Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonumuz tali komisyon olarak görüşmüş, raporunu hazırlamış fakat Dışişleri Komisyonu
ile Millî Savunma Komisyonu bir rapor hazırlamamışlar. Şayet bize daha önce bu
konuyla ilgili bir başvuru olsaydı bunun nedenini araştırma imkânı olurdu ama
ben arkadaşlarımla bu konuyu konuşacağım Sayın Sipahi.
OSMAN KAPTAN
(Antalya) – Millî Savunmaya gelmedik ki Sayın Başkanım.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Sayın Bakanım…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, bir aydır burada bağırıyoruz, niye oradan
geçmedi diye bir aydır burada bağırıyoruz.
BAŞKAN – İşte
nedenini araştıracağım.
Değerli
arkadaşlarım, maddeyle ilgili gelmiş yedi adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre
okutacağım, daha sonra aykırılıklarına göre de işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
263 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında geçen “bu
Kanun” ibaresinin “bu Kanun hükümlerinin” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Mustafa Ataş |
Ramazan Başak |
Turan Kıratlı |
|
İstanbul |
Şanlıurfa |
Kırıkkale |
|
Kerim Özkul |
Ahmet Aydın |
Veysi Kaynak |
|
Konya |
Adıyaman |
Kahramanmaraş |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
263 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin üçüncü fıkrasında geçen
“öncelik sırası” ibaresinin “temizleme sırası” olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Gülşen Orhan |
Turan Kıratlı |
Ramazan Başak |
|
Van |
Kırıkkale |
Şanlıurfa |
|
Kerim Özkul |
Ahmet Aydın |
Veysi Kaynak |
|
Konya |
Adıyaman |
Kahramanmaraş |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
263 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında geçen
“gerekli gördüğü hallerde” ibaresinin “ihtiyaç halinde” olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Ramazan Başak |
Mustafa Ataş |
Kerim Özkul |
|
Şanlıurfa |
İstanbul |
Konya |
|
Turan Kıratlı |
Ahmet Aydın |
Veysi Kaynak |
|
Kırıkkale |
Adıyaman |
Kahramanmaraş |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
263 sıra sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti
Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri
ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın 2 nci maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Hüseyin
Pazarcı |
Süleyman Yağız |
|
İzmir |
Balıkesir |
İstanbul |
|
Recai Birgün |
Hasan Macit |
|
|
İzmir |
İstanbul |
|
“(1) Mayın
temizleme işi, 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu
İhale Kanunu hükümlerine göre Milli Savunma Bakanlığınca hizmet satın alınmak
suretiyle yaptırılır.”
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
263 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bekir Bozdağ |
Nurettin
Canikli |
Öznur
Çalık |
|
Yozgat |
Giresun |
Malatya |
|
Mehmet Ceylan |
Ertekin Çolak |
İsmail Göksel |
|
Karabük |
Artvin |
Niğde |
“İhale işlemleri
Madde 2- (1)
Mayın temizleme işi, öncelikle 4/1/2002 tarihli ve
4734 sayılı Kamu İhale Kanununun “İstisnalar” başlıklı 3 üncü maddesinin (b)
fıkrasında belirtilen istisna hükümlerine göre Milli Savunma Bakanlığınca
yaptırılır.
(2) Mayın
temizleme işinin birinci fıkrada belirtilen usulle yaptırılamaması halinde,
4734 sayılı Kanun hükümlerine göre Maliye Bakanlığınca hizmet satın alınmak
suretiyle yaptırılır. Mayından temizlenen alanlardaki Hazine taşınmazlarının
tasarrufu Maliye Bakanlığına geçer. İhale komisyonlarının oluşumu ve
çalışmasına ilişkin esas ve usuller Maliye Bakanlığı tarafından belirlenir.
İhale şartnamesinin hazırlanması ve yapılacak işin muayene ve kabulü,
Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı temsilcilerinden oluşan ortak bir komisyon tarafından
yapılır. Muayene ve kabul komisyonlarının görevleri ile çalışma esas ve
usulleri aynı komisyonca belirlenir.
(3) Birinci ve
ikinci fıkralar hükümleri çerçevesinde mayın temizleme işinin yaptırılamaması
halinde, 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale
Kanunu ile 4734 sayılı Kanun hükümlerine tabi olmaksızın Hazineye ait ya da
Maliye Bakanlığınca idare edilen mayından temizlenecek alanlar ile müstakil
kullanımı mümkün olmayan ve bu taşınmazlarla bütünlük teşkil eden Hazineye ait
diğer taşınmazların, tarımsal faaliyetlerde kullandırılması karşılığında,
kullanım süresinden en fazla indirimi teklif edene ihale edilmek suretiyle
yaptırılır. Ayrıca, söz konusu alanda bulunan ve diğer kamu kurum ve
kuruluşlarına ait olan taşınmazlar da aynı yöntemle Maliye Bakanlığı tarafından
ihale edilir. Mayınlı alanda bulunmakla birlikte, Bakanlar Kurulu kararı
gereğince belirlenen askeri yasak bölge ile sınır hattı boyunca tesis edilecek
sınır fiziki güvenlik sistemi için ihtiyaç duyulacak alanlar temizletilmekle
birlikte, yüklenicinin kullanımına bırakılmaz. Bu fıkranın uygulanması halinde,
ihale komisyonlarının oluşumu ve çalışmasına ilişkin esas ve usuller Maliye
Bakanlığı tarafından belirlenir. İhale şartnamesinin hazırlanması ve yapılacak
işin muayene ve kabulü, Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Maliye
Bakanlığı ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı temsilcilerinden oluşan ortak bir
komisyon tarafından yapılır. Muayene ve kabul komisyonlarının görevleri ile
çalışma esas ve usulleri aynı komisyonca belirlenir.
(4) İhaleyi yapan
bakanlık gerekli gördüğü hallerde, taşınmazları bir bütün olarak ya da
kısımlara ayırmak suretiyle ihale edebilir. Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin
bilgi, belge, teknik personel gibi talepler, diğer kamu kurum ve kuruluşları
tarafından öncelikle ve ivedilikle karşılanır.
(5) Temizlenecek
mayınlı alanların öncelik sırası Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma
Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığının mutabakatı ile
belirlenir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
263 sıra sayılı tasarının 2. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Mehmet Günal |
Oktay Vural |
Abdülkadir
Akcan |
|
Antalya |
İzmir |
Afyonkarahisar |
|
Şenol Bal |
Hasan Çalış |
|
|
İzmir |
Karaman |
|
Madde 2:
(1) “Mayın
temizleme işi 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu
hükümlerine göre Millî Savunma Bakanlığı tarafından hizmet satın alınmak
suretiyle yaptırılır.”
BAŞKAN – Değerli
arkadaşlarım, şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
263 Sıra Sayılı yasa tasarısının 2. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Mustafa Özyürek |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Malik Ecder
Özdemir |
|
İstanbul |
Malatya |
Sivas |
|
Ali Rıza Öztürk |
Şahin Mengü |
Atila Emek |
|
Mersin |
Manisa |
Antalya |
Madde 2: Mayınlı
arazilerin temizlenmesi Kamu İhale Kanununa göre ihale edilir. Temizlenen
araziler bölgedeki insanların ihtiyaçları dikkate alınarak organize tarıma
açılır.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Öztürk, buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
– Sayın Başkan, dört dakika ilave süre istiyorum, Bekir Bozdağ’ı dört dakika
fazla konuşturdunuz.
BAŞKAN – Buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi adına
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Görüşülmekte olan
bu mayın yasasıyla muhalefet ile iktidarın arasındaki fark nedir, önce o farkı
söylemek istiyorum. Mayınlar bu bölgeden temizlenmeli ancak buranın toprakları
oranın yoksul köylülerine teslim edilmelidir. Belki sizlerin de atalarının yer
aldığı 26/1/1974-17/11/1974 Birinci Ecevit Hükûmeti
döneminde “Güney sınırlarımızdaki mayınlanmış sahaların kaçakçılığı önleyecek,
sosyal, ekonomik, kültürel ve başka tedbirler getirilerek mayınlardan arınması
ve tarım için kullanılması imkânları araştırılacaktır.” denilmiştir. Yine o
tarihte Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarlığı bütçesi üzerinde konuşma yaparken
genç bir milletvekili Kemal Anadol aynen şunları söylemiştir: “Gerçek toprak
reformu, yoksul, topraksız köylünün kaderinin değişmesi için gereklidir. Toprak
reformu, topraksız köylüyü, mayın tarlalarında kaçakçılık yapmaktan, sorgusuz
sualsiz jandarma namlularının hedefi olmaktan kurtaracaktır. Anlaşılıyor ki
topraksız Türk köylüsünden birkaç dönüm toprak esirgeniyor. Bir tarafta on
binlerce dönüm toprağı, onlarca köyü olan toprak ağaları kalsın diğer yanda
yoksulluk ve sefaletten başka hiçbir şeyi olmayan milyonlarca köylü topraksız
dursun isteniyor. Asıl bölücülük budur, asıl bölücülük savaşta şehit olmaya
gönüllü giden Mehmetçiğe barışta bir karış toprağın esirgenmesidir.” diyor.
İşte bizim anlayışımız bu anlayışın devamıdır. Oradaki arazilerdeki mayınlar
temizlenmeli ve o araziler, o yörenin yoksul köylülerine teslim edilmelidir.
Şimdi, Sayın
Bakan söyledi, dedi ki Sayın Bakan: “Altı buçuk senedir Hükûmet ülke zararına
hiçbir iş yapmış mıdır?” Sayın Bakan, ben ona yanıt veriyorum
şimdi, yapmış mısınız yapmamış mısınız… Bakın, diyor ki: “Parti programınızda yolsuzluklarla mücadele
edeceğinizi söylüyorsunuz. AKP’den yolsuzluklarla etkin mücadele edilmediği
için mi ayrıldınız?” Bu yanlış bir soru oldu. Ne mücadelesi? Yani bu geçen
dönem Türkiye açısından karanlık bir dönemdir, kirli bir dönemdir, siyasetin
lekelendiği bir dönemdir, yolsuzlukların yaygınlaştığı bir dönemdir ancak
Parlamento çoğunluğu Türkiye’de her türlü ayıbı örtmeye yetmektedir.
Yolsuzluklarla
bağlantılı olayları seçim öncesi tartışmalarda bile görebilirsiniz. 29 Mart
seçimleri öncesinde hep gündemde imar değişiklikleri vardı. Cumhuriyet tarihi
boyunca yapılan imar değişikliklerinin toplamı kadar imar değişikliği yapıldı.
Onun dışında,
Türkiye’de kamu ihalelerinin nasıl yapıldığıyla ilgili karanlıklar var. İhale
Yasası’nda bu kadar değişiklik yapan siyasi iktidar gelmemiştir ve hep bu
değişiklikler de İhale Yasası’nın düzgün ihale yapmasını sağlayacak maddelerine
yönelik olarak gerçekleşmiştir. Birçok kamu ihalesi özel yasalara bağlanmıştır.
Genel yasalarla yapılacak şeyleri özel yasalarla dağıtmaya başlarsanız onu
mutlaka sorgulamalısınız. İşlerin düzgün gitmediğine inandım, temiz gitmediğine
inandım, ülke ihtiyaçlarına uygun bir hükûmet etme tarzının var olmadığına
inandım. Bu tarzın Türkiye’ye faydalı olamayacağına, zarar vereceğine inandım. Amaçları Yüce Divandan kurtulmak. İşte, son mayınlı araziyle
ilgili ihale özel olarak yasaya bağlanmak suretiyle verilmeye çalışılıyor. Bu
konularda yasa çıkarmak doğrudan doğruya Yüce Divandan kurtulmak içindir. Ben,
prensip olarak herhangi bir ekonomik alışveriş işlemi özel yasaya bağlanıyorsa
orada yolsuzluk olduğu kanısındayım. Yabancı firmaya, üstelik bölgede sıcak
çatışmalar hâlinde İsrailli bir firmaya kırk dokuz yıllığına arazinin verilmesi
Türkiye açısından, diğer bölgeler açısından ciddi güvenlik sorunlarını birlikte
taşıyacaktır.”
Şimdi anladınız
mı Sayın Bakan altı buçuk yıldır siz ülke yararına, faydalı iş mi yapmışsınız,
zararlı iş mi yapmışsınız? Bu sözler, sizden önce o koltuklarda oturan, AKP
döneminde ekonomiyi elinde tutan, Özelleştirme İdaresinin Başkanı olan,
Türkiye’deki tüm özelleştirmeleri yapan Abdüllatif Şener’in sözleri, bu sözler
muhalefetten bir milletvekilinin sözleri değil değerli arkadaşlarım. Sizler…
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bırakın bunları,
bırakın.
Siz, gidin,
Abdüllatif Şener’e yanıt verin, bana
yanıt vermeyin, ben kendim bir şey söylemedim. Siz, gidin, Abdüllatif Şener’e
yanıt verin. Siz ondan daha iyi bilecek değilsiniz. Siz onun
önünde buralarda el pençe divan durdunuz zamanında. Siz onunla konuşun,
muhatabınız ben değilim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkan, İsrail bunun neresinde? İsrail’i ne kadar çok
seviyorlar. İsrail’den başka laf çıkmıyor ağızlarından.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakın, bu yasayla yapılmak istenilen
nedir? Ülkedeki bütçe açığını 10 milyar TL’den 48 milyar TL’ye çıkarırken, bu
faturayı yoksul halkın üzerine yıkarken eliniz titremedi. Ancak oradaki
mayınları temizletmek için para gerektiğinde, şimdi eliniz titriyor sizin. Siz,
devletin olanaklarını yandaş firmalara kredi verirken eliniz titremedi. Siz, bu
devletin paralarını ATV-Sabah ihalesiyle Çalık Grubuna peşkeş çekerken eliniz
titremedi. (CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Kime kredi verildi? Ezbere konuşma!
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) - Şimdi mi eliniz titriyor?
Siz, Doğu Anadolu’da, Diyarbakır Bismil’de petrol kuyularını Çalık
Grubuna peşkeş çekerken eliniz titremedi. Siz bunun yanıtını bile veremediniz.
Altı ay oldu, soru önergesi verdim Sayın Enerji Bakanından yanıt dahi yok.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, Sayın Meclis Başkanı bugün ilk defa bu Meclisi yürütüyor.
Ben iki senedir milletvekiliyim. Demek ki burada çok önemli bir konu var. Ama
üzülerek şunu görüyorum: Bundan önceki Meclis başkan vekillerimiz demek ki
Meclisi yönetememişler. Bundan çıkan sonuç budur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Öztürk, tamamlayın lütfen.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) - Sayın Başkanım, bitiriyorum.
Dört dakika ek
süre verecektiniz, dört dakika. Siz öyle söylediniz. Dört dakika Başkanım.
Tarafsızsınız. Öyle söylediniz. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – İkisi
geçti.
Lütfen müdahale
etmeyin arkadaşlar.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – Şimdi arkadaşlar, bakın…
Sayın Bekir
Bozdağ, siz buralara çok çıkıyorsunuz ve bize sürekli hukuktan, demokrasiden
dersler veriyorsunuz. Egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğunu
söylüyorsunuz. Hani millî iradenin temsilcisi Meclisti?
Hani Meclisin üstünde başka bir güç yoktu? Siz Meclisin üstünde başka bir güç
tanımıyordunuz. Oysa bak, oysa değerli arkadaşlarım, siz sadece yasama organını
yürütmeye yaslamakla bırakmadınız, yasama ile yürütmeyi aynılaştırmakla
bırakmadınız, üstüne üstlük yasama ve yürütmeyi tek bir iradeye otomatik olarak
bağladınız. O da Sayın Başbakanın iradesi.
Siz Meclisteki
milletvekilleri olarak bu Meclis üzerindeki baskıya boyun eğebilirsiniz ama biz
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak bu baskıya boyun eğmeyeceğiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Öztürk, bitirin lütfen.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – Çünkü “İstiklal ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün
dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile
ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş,
bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş
olabilir.” (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen
arkadaşlar…
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – “Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere…” (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen,
rica ediyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – “…memleketin dahilinde, iktidara sahip
olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu
iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit
edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.”
İşte bu zor koşullarda dahi Türk gençliğinin tek amacı, vatanına,
cumhuriyetine, milletine sahip çıkmaktır.
Saygılar
sunuyorum. [CHP, MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)]
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın
Canikli…
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkan, Konuşmacı AK PARTİ Hükûmetini ve Grubunu hedef
alarak, grubumuzu hedef alarak peşkeş çekmekle itham etmektedir ve yine
ihanetle bağdaştırmaya çalışmaktadır. Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Canikli, sözleriniz zapta geçti.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkan, çok ciddi konular konuşuluyor.
BAŞKAN –
Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Etmeyenler…
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkan, bir ihanetten bahsediliyor. (MHP sıralarından “Doğru”
sesleri) Bu arkadaşlarımız ihaneti ne kadar seviyorlar. Kafalarında başka bir
şey yok, ihanetten başka bir şey bilmiyorlar.
BAŞKAN – Önerge
kabul edilmemiştir.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – İhanetten başka bir şey görmüyorlar. Bu milleti biz onlardan çok
daha seviyoruz. Bu milleti sevmek hizmetle olur Sayın Başkan, boş lafla olmaz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Canikli.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sayın Başkan, böyle bir usul var mı?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Geçmişlerine baksınlar, aynaya baksınlar.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Bir ihanet varsa onu başka dönemlerde arasınlar Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Canikli.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
263 sıra sayılı tasarının 2. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
Madde 2 :
(1) “Mayın
temizleme işi 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu
hükümlerine göre Millî Savunma Bakanlığı tarafından hizmet satın almak
suretiyle yaptırılır.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Günal…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Abdülkadir Akcan…
BAŞKAN – Sayın
Akcan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
kanun tasarısının 2’nci maddesinin tekriri müzakeresiyle ilgili olarak verilen
önergemiz hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, verdiğimiz önerge çok açık ve net. Bu önergeyle 4734 sayılı
Kanun olup 57’nci Cumhuriyet Hükûmeti döneminde 4/1/2002
tarihinde yürürlüğe sokulan, kanunlaştırılan Kamu İhale Kanunu’na göre hizmet
alımı suretiyle bu işin yapılmasını sağlamayı amaç edinerek bu önergeyi vermiş
bulunuyoruz.
Değerli
milletvekilleri, 4734 sayılı Kanun, bu sıralarda, o yıl, o dönemde, 21’inci
Dönemde Parlamentoda bulunan beş parti grubunun ciddi anlamda ortak çalışması
sonrasında ortaya konmuş ve AKP Grubu adına geçen dönem Orman Bakanlığımızı
yapmış Sayın Osman Pepe’nin komisyondaki ciddi katkılarıyla oluşturulmuş bir
kanun hâlinde bu Mecliste işlem görmüştür. Bu Kanun, bütün ihalelere, 2886
sayılı Kanun’un eksik kaldığı yönüyle, onları tamamlayan, “Yolsuzluklara sebep
olan maddeleri var.” denildiği için onları ekarte eden bir anlayışla
hazırlanmış ve uygulamaya sokulmuş bir kanundur. Bu Kanun’un sayesinde biz
yap-işlet-devreti de hallediyoruz. Onunla ilgili olarak uygulamalarımız var.
Daha önceki konuşmalarımda ifade ettiğim gibi bu Kanun’la biz, Göcek Tüneli’ni,
şimdi Bursa, Balıkesir, Manisa, İzmir otoyolunu, aynı şekilde yap-işlet-hizmeti
bırak anlayışıyla araç muayene istasyonlarını ihale ettik. Bunların hepsi
hizmet alımı şeklinde uygulamaya sokulmuştur.
Burada tartıştığımız kanun tasarısının söz konusu maddesinde
itiraz ettiğimiz husus, kanun tasarısında “Amaç” bölümünde ve AKP sözcülerinin
sık sık dile getirdiği “Biz mayınları temizlemekten başka bir şeyi amaç
edinmiyoruz.” sözünü çürütürcesine âdeta, ilave edilmiş cümleleri, bizim
kafamızı ve milletin adına bu Mecliste tasarıya itiraz eden insanların,
milletvekillerinin kafasını karıştıran temel husustur.
Bakınız, Sayın
Bakanın, lütfen, biraz önce sorulan sorulara verdiği cevaplarla benim
okuyacağım, biraz önce AKP Grubu tarafından verilen tekriri müzakere
önergesinde de aynen yer alan şu cümleyi, şu iki cümleyi peş peşe yeniden
yorumlamasını istirham ediyorum. Bizim amacımız asla bu kanun tasarısını
engellemek… Yani işi amacına götürecek boyutunu engellemek gibi bir düşüncemiz,
amacımız yok. O mayınlar oradan temizlenmeli. Biz bunu istiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, tasarının ikinci cümlesinde “Maliye Bakanlığınca idare edilen
mayından temizlenecek alanlar ile müstakil kullanımı mümkün olmayan ve bu
taşınmazlarla bütünlük teşkil eden…” Bakınız, ortada mayınlı arazi var, bu
taşınmazlarla ilişkili olup bütünlük arz eden ama müstakil kullanılmayan
araziler var, bu da tamam. “Bunların kiralama yoluyla ihalesini öngörüyoruz.“
diyor. Ondan sonra gelen cümleyi okuyorum: Hiç, temizlenecek mayınlı araziyle
asla ama asla ilişkisi yok. “Ayrıca söz konusu alanda bulunan ve diğer kamu kurum
ve kuruluşlarına ait olan taşınmazlar da aynı yöntemle Maliye Bakanlığı
tarafından ihale edilir.“ Ne bir mayınlı arazilerle bütünlüğü var ne bağımsız
kullanılmama hâli var ne başka bir açıklayıcı özelliği var, hiçbir boyutu yok.
Doğrudan doğruya tekrar okuyorum, Sayın Bakan siz de lütfen orada okuyun. Diyor
ki: “Ayrıca söz konusu alanda bulunan” yani mayınlı arazi civarında bulunan, o
alanda, o alanda bulunan. Evet. Diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan
taşınmazlar da mayınla, şununla bununla ilişkisi söz konusu olmaksızın...
BAŞKAN – Sayın
Akcan, bitirin lütfen.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Devamla) – …mayınla asla ilişkisi söz konusu olmaksızın bir araziden
bahsediyoruz. Bizim itirazımız burası ve işte bu yüzden 1 milyon 751 bin
dönümlük Ceylanpınar Tarım İşletmesi arazisi aklımıza geliyor. Bunu aklımızdan
çıkarabilmiş değilsiniz ve bu yarın gündeme geldiğinde, gerçekten burada iyi
niyetinden asla kuşku duymadığım AKP Grubu mensubu milletvekili arkadaşlarım da
“Ne yaptık biz?” diyeceklerdir. Bunu hassaten, özellikle ifade ediyorum ki bu
iş Millî Savunma Bakanlığının işidir. Sayın AKP Sözcüsünün bir önce ifade
ettiği gibi Genelkurmayın 2004 yılına ait görüşüyle değil. Daha bundan on gün
önce burada Adana Milletvekilimiz Sayın Kürşat Atılgan’ın ifadesine dayalı olarak,
haftalık basın açıklamasında, basını bilgilendirme toplantısında Genelkurmay
Sözcüsüne bir basın mensubunun sorduğu soruya verilen cevapta Genelkurmay şunu
söylüyor…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Akcan…
ABDÜLKADİR AKCAN
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Şunu söylüyor
Genelkurmay, diyor ki: “Biz hizmet alımı yoluyla bu işin halledilmesinden
yanayız.” Ve biz, bu noktada AKP’nin daha önce çıkartılmış olan kanunlardaki
geçmişini, müktesebatını çok iyi biliyoruz. Kanun çıkıyor, arazi tahsisi
yapılacak. Efendim, yönetmeliklerle üç kurumun bürokratı bir araya gelecek, o
yönetmeliğe göre hazırlanacak. Hazırlanan yönetmelik… Kim başvurabilir? Ahmet,
Mehmet, Hasan… Bunların bilançosu nedir? 1 trilyon, 1
trilyon, 1 trilyon... O zaman kime vermek istiyorsunuz? Verilmek istenen adamın
bilançosu göz önüne alınarak yönetmelikler hazırlanıp
tahsisler yapılmıştır. Bu tahsislerden sonra dayanamayan devletin memuru “Pes
doğrusu!” dedikten sonra Edirne’ye sürülmüştür değerli milletvekilleri. Bunu da
böylece ifade etmek zorundayım.
ASIM AYKAN
(Trabzon) – Açıkla, açıkla!
ABDÜLKADİR AKCAN
(Devamla) – Açıklayayım.
Edirne’ye
sürülmüş il defterdarının nereden gittiğini Afyon milletvekilleri söylesin
diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Akcan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
263 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ (Yozgat)
ve arkadaşları
“İhale işlemleri
Madde 2- (1)
Mayın temizleme işi, öncelikle 4/1/2002 tarihli ve
4734 sayılı Kamu İhale Kanununun “İstisnalar” başlıklı 3 üncü maddesinin (b)
fıkrasında belirtilen istisna hükümlerine göre Milli Savunma Bakanlığınca
yaptırılır.
(2) Mayın
temizleme işinin birinci fıkrada belirtilen usulle yaptırılamaması halinde,
4734 sayılı Kanun hükümlerine göre Maliye Bakanlığınca hizmet satın alınmak
suretiyle yaptırılır. Mayından temizlenen alanlardaki Hazine taşınmazlarının
tasarrufu Maliye Bakanlığına geçer. İhale komisyonlarının oluşumu ve
çalışmasına ilişkin esas ve usuller Maliye Bakanlığı tarafından belirlenir.
İhale şartnamesinin hazırlanması ve yapılacak işin muayene ve kabulü,
Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı temsilcilerinden oluşan ortak bir komisyon tarafından
yapılır. Muayene ve kabul komisyonlarının görevleri ile çalışma esas ve
usulleri aynı komisyonca belirlenir.
(3) Birinci ve
ikinci fıkralar hükümleri çerçevesinde mayın temizleme işinin yaptırılamaması
halinde, 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale
Kanunu ile 4734 sayılı Kanun hükümlerine tabi olmaksızın Hazineye ait ya da
Maliye Bakanlığınca idare edilen mayından temizlenecek alanlar ile müstakil
kullanımı mümkün olmayan ve bu taşınmazlarla bütünlük teşkil eden Hazineye ait
diğer taşınmazların, tarımsal faaliyetlerde kullandırılması karşılığında,
kullanım süresinden en fazla indirimi teklif edene ihale edilmek suretiyle
yaptırılır. Ayrıca, söz konusu alanda bulunan ve diğer kamu kurum ve
kuruluşlarına ait olan taşınmazlar da aynı yöntemle Maliye Bakanlığı tarafından
ihale edilir. Mayınlı alanda bulunmakla birlikte, Bakanlar Kurulu kararı
gereğince belirlenen askeri yasak bölge ile sınır hattı boyunca tesis edilecek
sınır fiziki güvenlik sistemi için ihtiyaç duyulacak alanlar temizletilmekle
birlikte, yüklenicinin kullanımına bırakılmaz. Bu fıkranın uygulanması halinde,
ihale komisyonlarının oluşumu ve çalışmasına ilişkin esas ve usuller Maliye
Bakanlığı tarafından belirlenir. İhale şartnamesinin hazırlanması ve yapılacak
işin muayene ve kabulü, Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Maliye
Bakanlığı ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı temsilcilerinden oluşan ortak bir
komisyon tarafından yapılır. Muayene ve kabul komisyonlarının görevleri ile
çalışma esas ve usulleri aynı komisyonca belirlenir.
(4) İhaleyi yapan
bakanlık gerekli gördüğü hallerde, taşınmazları bir bütün olarak ya da
kısımlara ayırmak suretiyle ihale edebilir. Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin
bilgi, belge, teknik personel gibi talepler, diğer kamu kurum ve kuruluşları
tarafından öncelikle ve ivedilikle karşılanır.
(5) Temizlenecek
mayınlı alanların öncelik sırası Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma
Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığının mutabakatı ile
belirlenir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Olumlu görüşle Genel Kurulun
takdirine bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Bir
dakikanızı rica edeyim.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, bir dakika. Önemli bir önerge, tekriri müzakere yapıyoruz.
Yalnız bu önergede, şimdi, birincisi “4734 sayılı Kanun hükümlerine göre
yapılır.” diyor, ondan sonra diyor ki: “Maliye Bakanlığı tarafından
komisyonların çalışmasıyla ilgili esas ve usuller belirlenir.”
Şimdi, bir
taraftan “Kanun uygulanır.” diyor, diğer taraftan kanunda olmayan bir husus
buraya konuyor.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Kanun özel kanun.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bir başka husus da, burada yine (2)’nci fıkrada diyor ki: “Mayından
temizlenen alanlardaki Hazine taşınmazlarının tasarrufu Maliye Bakanlığına
geçer.” Peki, (1)’inci fıkra uygulandığı zaman bu araziler nereye geçecek? Bu da açık değil.
BAŞKAN – Bunu
soralım Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Dolayısıyla, Hükûmet bu önergedeki bu sorulara acaba nasıl cevap
verecek? Yani, Millî Savunma Bakanlığı
temizledi. (2)’nci fıkrada Maliye Bakanlığının tasarrufuna geçeceğini
söylüyorsunuz. Peki, (1)’inci fıkra uygulandığı zaman ne olacak? Bu açık değil.
BAŞKAN – Önerge
sahiplerinden açıklama yapmak isteyen arkadaşımız var mı? Gerekçeyi
okutayım…(MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Hükûmet açıklasın.
BAŞKAN – Bir
dakikanızı rica edeyim. Bir dakikanızı rica edeyim arkadaşlar, bir dakikanızı
rica edeyim. Lütfen…
Gerekçeyi okutuyorum…
(Gürültüler)
Bir dakika
arkadaşlar… Bir dakika arkadaşlar, soracağım.
ATİLLA KART
(Konya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Kart…
ATİLLA KART
(Konya) – Benzeri bir uyarıyı ben de yapmak istiyorum izninizle.
BAŞKAN – Ben
Hükûmete soracağım bu söylenenleri.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Bu hususta…
ATİLLA KART
(Konya) – Burada aynı konuda, ilave bir konuda cevap verilmesi gerekiyor.
(Gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar, susar mısınız.
ATİLLA KART
(Konya) – Birinci aşamada Millî Savunma Bakanlığına ihaleyi yapma yetkisi
veriliyor, ikinci aşamada Maliye Bakanlığına veriliyor ama ihale komisyonunun
oluşturulması sadece Maliye Bakanlığına vermiyor. Yani Millî Savunma
Bakanlığına ihaleyi oluşturma yetkisi verilmiyor. Bunun açıklamasının yapılması
gerekiyor. Bu ciddi bir eksikliktir.
BAŞKAN –
Gerekçeyi bir okutayım, bu soruları da Hükûmete sorayım.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın
Canikli…
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkanım, önerge sahibi olarak açıklamada bulunabilir miyim?
BAŞKAN – Uygun
görürseniz ben beş dakika ara vereyim, bu konuyu arkadaşlar konuşsun Hükûmetle,
sonra devam edelim kaldığımız yerden.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.08
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.14
BAŞKAN: Köksal TOPTAN
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98’inci Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
263 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının yeniden görüşülen
2’nci maddesi üzerinde Sayın Canikli ve arkadaşlarının verdiği önergenin
gerekçesini okutma noktasında kalmıştık.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin uygulanma
kabiliyetini artırmak amacıyla seçenekler çoğaltılmıştır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan, bu tekriri müzakere önergesinin zaten açıklayıcı, detaylı bir
gerekçesi yok. Şimdi tekriri müzakereyle getirilen madde gerekçesinin de böyle
bir cümleyle geçiştirilmesini doğrusu bu işlerin ciddiyet ve hassasiyetinin
noksanlığına bağlıyorum.
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmete
soracağım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Hükûmetin, sayın AKP Grubunun, önerge
sahiplerinin dikkatine sunarım. Bu doğru bir usul değildir efendim.
BAŞKAN – Hükûmetten bir açıklama
rica edeceğim.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Ben, Komisyon olarak yapacağım Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, saygıdeğer Genel
Kurulum; biraz evvel yapılan tartışma doğrultusunda Komisyon olarak bir
açıklama gereği hissediyoruz ve bir de redaksiyona ilişkin düşüncemizi
aktaracağım.
Öncelikle 2’nci maddenin ilk
fıkrasında zaten söz konusu olan “istisnalar” başlığı altında 3’üncü maddenin
(b) fıkrasında belirtilen kısım, 4734 sayılı Yasa’nın geçici 4’üncü maddesinde
Millî Savunma Bakanlığına esas ve usulleri belirleme yetkisini veriyor.
Diğer taraftan (2)’nci
fıkrayla ilgili, değerli arkadaşlarımız ikaz ettikleri konuda haklılar.
“Mayından temizlenen alanlardaki hazine taşınmazlarının tasarrufu Maliye
Bakanlığına geçer.” cümlesinin (3)’üncü fıkra olarak düzenlenmesi daha uygun
olacaktır. (3)’üncü fıkranın ve diğer fıkraların da teselsül ettirilmesi daha
doğru olacaktır.
Maliye Bakanlığıyla ilgili…
Esas ve usullerin Maliye Bakanlığı tarafından belirleneceğine ilişkin
değerlendirme ise, bu, tabiatıyla nitelikli bir düzenlemedir. Kurulacak olan
komisyonların sayısı farklılık arz edebilir. O nedenle bir istisna getirilmek
istenmiştir. Bu doğrultuda bu düşüncelerimizin redaksiyon ve ilgili
açıklamaların değerlendirilmesini takdirlerinize arz ediyorum efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkanım redaksiyon kapsamına girmez bu. Önergenin
çekilerek öyle tanzim edilmesi lazım. Böyle redaksiyon olmaz Sayın
Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, tekriri müzakere veriliyor Hükûmet tarafından, daha doğru dürüst bir
tekriri müzakere önergesi…
BAŞKAN – Sayın Canikli, şimdi
KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle
şey olur mu ya!
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) –
Otur yerine be!
BAŞKAN – Şimdi… Bir dakika
Sayın Genç.
Bu şekilde bir redaksiyon
olmaz. Sizin söyleyeceğiniz bir şey var mı?
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Tekriri müzakere talebinde bulunuyorsunuz, doğru dürüst bir önerge
getirmiyorsunuz.
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) –
Otur yerine!
BAŞKAN – Arkadaşlar, rica
ediyorum… Sayın Genç, rica ediyorum… Bir sorun çözmeye çalışıyoruz, lütfen… Bir
dakika…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Canikli,
mikrofonunuzu açın lütfen.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Kim
yazıp yolladıysa ona soralım. Yazıp yollayana soralım. Hazırlayıp yollayana
soralım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bir dakikanızı rica
edeyim, önerge sahibine soruyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, 2’nci
maddenin (1)’inci fıkrası sadece yöntemi belirliyor. Keza, (2)’nci fıkranın
birinci cümlesi de yöntemi belirliyor. Bu yöntem sonucunda, mayından temizlenen
alanın, ikisini de kapsayacak şekilde, müteakip cümle nasıl
değerlendirileceğini ortaya koyuyor. Amaç budur.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bu
ayrı bir fıkra, bu bir ayrı uygulama.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Hayır, bakın, ikisinde de sonuçta temizlenen bir alan var, iki fıkranın
sonucunda temizlenen bir alan var. Ayrıca, bakın, (2)’nci fıkradaki birinci cümle
son derece önemli Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan, kanun tekniğine göre uygulayıcılar açısından…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sayın Başkan, tamamlayabilir miyim değerli arkadaşlar.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Komisyon da buna katılıyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
İzin verirseniz, müsaade edin tamamlayayım, tartışalım.
(2)’nci fıkranın birinci
cümlesi “Mayın temizleme işinin birinci fıkrada belirtilen usulle yapılmaması
hâlinde” denilmek suretiyle, (1)’inci fıkrayı, biraz sonra okuyacağımız (2)’nci
fıkradaki cümleye bağlıyor yani değerlendirme cümlesine bağlıyor. Bu nedenle,
tabii, kanun tekniği yazımı açısından biz bunun böyle uygun olduğunu
düşünüyoruz ancak netleşmesi açısından, aynı ifadenin yani “Maliye Bakanlığına
devredilir.” ifadesinin (1)’inci fıkraya eklenmesi talep ediliyor ise
netleşmesi açısından, daha net algılanması açısından bunda da bir sakınca yok.
İfademiz budur, amaç budur. Yazım tekniği açısından böyle düşündüğümüz için biz
bu açıklamayı veya bu şekilde deklare ettik ama Sayın Başkanım, eklenmesi de
bizim açımızdan herhangi bir sakınca teşkil etmez, eğer redaksiyon çerçevesinde
yapılabilecekse hiçbir sakınca teşkil etmez Sayın Başkanım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Canikli, neyin
eklenmesi? Biz burada… Maddeye…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Efendim, tekrar ediyorum…
BAŞKAN – Sizin önergenize
bizim bir şey ekleme şansımız yok ki, imkânımız yok ki.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sayın Başkanım, tekrar ediyorum.
Arkadaşlarımızın belirttiği,
özellikle Sayın Vural’ın ve Sayın Şandır’ın belirttiği (2)’nci fıkradaki
“Mayından temizlenen alanlardaki hazine taşınmazlarının tasarrufu Maliye
Bakanlığına geçer.” ifadesinin (1)’inci fıkra sonucunda mayından temizlenen
alanları da kapsayıp kapsamadığı konusunda bir tereddüt oluştuğu için… Eğer
netleştirme sağlayacaksa ki bizim açısından bunun yeterli olduğunu düşünüyoruz
biz, önerge sahibi olarak, herhangi bir sorun olmadığını söylüyoruz,
düşünüyoruz, kanaatimiz halen o yönde. Ancak -sadece ben iyi niyetle-
arkadaşlarımızın tereddüdü oluşmuş, o tereddüdü gidermek açısından da bir
netlik sağlayacaksa bu ifadenin yani biraz önce okuduğum ifadenin (1)’inci
fıkranın sonuna ilavesinin… Eğer düzeltme çerçevesinde olacaksa hiçbir
sakıncası yok Sayın Başkanım. (Gürültüler)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, önerge ya var ya yok!
BAŞKAN – Şimdi, sevgili
arkadaşlarım, Sayın Canikli, bizim, sizin vermiş olduğunuz önergeye bir cümle
eklememiz yahut bir cümle çıkarmamız söz konusu değil.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
O zaman oylayalım Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge sahibi kendi
gerekçelerini açıkladı.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, kabul
edilen bu önerge maddeyi bütünüyle değiştirmiş olduğundan Sayın Mustafa Ataş ve
arkadaşları, Sayın Gülşen Orhan ve arkadaşları, Sayın Ramazan Başak ve
arkadaşları ve Sayın Harun Öztürk ve arkadaşları tarafından verilen diğer dört
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Şimdi, yeniden görüştüğümüz
2’nci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunacağım ancak iki
adet açık oylama önergesi var.
Önce önerge sahibi
arkadaşlarımızın burada bulunup bulunmadıklarını kontrol edeceğim, sonra
gereğini yapacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2’nci maddenin oylamasının İç
Tüzük 143’üncü maddesi uyarınca açık olarak yapılmasını talep ederiz.
Saygılarımızla. 03.06.09
Hakkı Suha Okay? Burada.
Ali Koçal? Burada.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu?
Burada.
Tayfur Süner? Burada.
Şevket Köse? Burada.
Hüsnü Çöllü? Burada.
Turgut Dibek? Burada.
Atila Emek? Burada.
Abdullah Özer? Burada.
Osman Kaptan? Burada.
Tansel Barış? Burada.
Tekin Bingöl? Burada.
Ali İhsan Köktürk? Burada.
Ali Rıza Öztürk? Burada.
Vahap Seçer? Burada.
Rasim Çakır? Burada.
Ergün Aydoğan? Burada.
Atilla Kart? Burada.
Nesrin Baytok? Burada.
Bihlun Tamaylıgil? Burada.
BAŞKAN – Diğer önergedeki
isimleri okutuyorum:
Mehmet Günal, Antalya; Oktay
Vural, İzmir; Mehmet Şandır, Mersin; Erkan Akçay, Manisa; Hasan Çalış, Karaman;
Şenol Bal, İzmir; Münir Kutluata, Sakarya; Mümin İnan, Niğde; Zeki Ertugay,
Erzurum; Mustafa Enöz, Manisa; Necati Özensoy, Bursa; Süleyman Lâtif Yunusoğlu,
Trabzon; Ahmet Orhan, Manisa; Mustafa Kalaycı, Konya; İzzettin Yılmaz, Hatay;
Emin Haluk Ayhan, Denizli; Reşat Doğru, Tokat; Mithat Melen, İstanbul; Behiç
Çelik, Mersin.
BAŞKAN – Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince açık
oylama elektronik cihazla yapılacaktır. Bunun için üç dakikalık süre veriyorum.
Oy pusulası gönderecek
arkadaşların salondan ayrılmamalarını rica ediyorum.
Süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın Yaşar Karayel
burada mı? Burada.
Sayın Binali Yıldırım adına
Sayın Mustafa Demir? Burada.
Sayın Ahmet İnal? Burada.
Sayın Hanifi Alır? Burada.
Sayın Hüseyin Çelik? Burada.
Sayın Ömer Çelik? Burada.
Sayın Ölmeztoprak? Burada.
Sayın Zeki Ergezen? Burada.
Sayın Akif Gülle? Burada.
Sayın Faruk Özak adına Sayın
Taner Yıldız? Burada.
Sayın Babacan yerine Sayın
Mehmet Şimşek? Burada.
Sayın Malik Ecder Özdemir?
Burada.
Sayın İlhan Kesici? Burada.
Sayın İzzettin Yılmaz?
Burada.
Sayın Bahçeli? Burada.
Sayın Şevki Kulkuloğlu?
Burada.
Sayın Hasan Macit? Burada.
Sayın milletvekilleri, 263
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin açık oylama sonucunu sunuyorum:
Kullanılan oy sayısı : 350
Kabul : 257
Ret : 93 (x)
Bu şekilde 2’nci madde kabul
edilmiştir.
Şimdi, tasarının tümünün
oylamasına geçmeden önce, İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre oyunun rengini
belli etmek üzere bir lehte, bir aleyhte, iki milletvekili arkadaşıma söz
vereceğim.
Lehte Sayın Ahmet Aydın,
Adıyaman.
Sayın Aydın, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde görüşülmekte olan
tasarının lehinde oy kullanmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yaklaşık
bir aydır sürdürülen bu görüşmeler neticesinde tabii biz ısrarla kanun metnini
açıklamaya çalıştık, metindeki vehimlerin yersiz olduğunu ifade etmeye
çalıştık.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Senin
aklın ermez!
AHMET AYDIN (Devamla) – Bizim
bu ısrarlı açıklamalarımıza karşın, yalnız, bazılarının dediği gibi, işte,
gözleri olup görmeyen, kulakları olup da duymayanlar da oldu. Ben, bu yüzden,
tekrardan bu metni çok kısa bir şekilde açıklamak istiyorum.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Ayrıca
beyin de lazım, beyin!
AHMET AYDIN (Devamla) – Değerli
arkadaşlar, gözlerinizi açın, kulaklarınızı da açın. Bir kere, Ottawa
Sözleşmesi’ni zaten biliyorsunuz, bunu temizlemek zorundayız. İkincisi: Bir
güvenlik koridoru olacak mı? Olacak. Problem yok. Söz konusu ihale şartnamesini
ve aynı zamanda ihalenin
sonunda muayene ve kabul komisyonunda Genelkurmay, Millî Savunma Bakanlığı,
Maliye Bakanlığı, Tarım Bakanlığı olacak mı? Olacak. Bu kuruluşlara güvenmeyip
de kime güveneceksiniz değerli arkadaşlar? (CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Aynı
zamanda maden ve petrol haklarının saklı olduğu her keresinde söyleniyor, bir kısım arkadaşlar
çıkıyor bu vehimleri dile getiriyor yine.
Değerli arkadaşlar, bunlardan
kurtulacağız, bu vehimlerle ülke idare edilemez. Birtakım spekülasyonlarla
burada kanunlar da engellenemez. Bu alanları inşallah çok güzel bir şekilde
tarıma kazandıracağız. Şunu söylemeye çalışıyorum, bu endişelerin tamamı
yersiz. Önce Millî Savunma Bakanlığı, akabinde olmadığı takdirde hizmet satın
alma yolu, o da olmadığı takdirde diğer bir usulle, yap-işlet-devretle bunlar ihale edilecek ama
vicdanımız çok rahat, vicdanımız çok açık, kara vicdanlı değiliz. Hiçbir zaman
burada ifade edildiği gibi “gaflet, dalalet ve hıyanet…” Ben hiçbir
milletvekiline de yakıştırmıyorum bunları, konuşulmaması gereken şeyler.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sen niye üstüne alınıyorsun!
AHMET AYDIN (Devamla) – Bu
ülkeyi, bu milleti burada
temsil eden insanlarız. Bu milletin onuruna göre burada
konuşmalar yapmak zorundayız değerli arkadaşlar.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Ahmet o “gaflet ve dalaleti” niye üstüne alınıyorsun?
AHMET AYDIN (Devamla) – Bakın
bir aydır suskun kaldık, haksız ve yakışıksız ifadeler kullanıldı. Meclis
Başkanımızdan tutun Başbakanımıza, Değerli Cumhurbaşkanımıza burada laflar
söylendi ama biz “Suskunluğumuz asaletimizdendir.” dedik sesimizi çıkarmadık.
Değerli arkadaşlar, lafla
peynir gemisi yürümüyor. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Altı buçuk yılda
neler yaptığımızı bütün halkımız çok iyi biliyor.
AKİF AKKUŞ (Mersin) –
Yolsuzlukla yoksulluk!
AHMET AYDIN (Devamla) –
Gidilen her üç seçimde de eğer böyle başarıyla çıkıyorsak halk bizi takdir
ediyor demektir. Önemli olan da halkın takdiri. Halk
bizi izliyor, sizi de izliyor. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
Türkiye, değerli arkadaşlar,
vatan sevgisi öyle sloganik ifadelerle olmaz, vatan sevgisi vatana hizmetle
olur. Kim daha çok hizmet ediyorsa bu ülkeye,
o, vatanını daha çok seviyordur. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar; CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Şunu da söylemek istiyorum ki,
Türkiye artık 2002’de devraldığımız ülke konumunda değil. Türkiye bugün
dünyanın 17’nci büyük ekonomisi hâline geldi. Türkiye -belki haberiniz yoktur
ama- bugün Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin Başkanı konumuna geldi. Bu
AK PARTİ döneminde geldi işte bütün bunlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) –
Borcu ne yaptınız, borcu?
BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar…
AHMET AYDIN (Devamla) –
Değerli arkadaşlar… Değerli arkadaşlar, eğitimde, sağlıkta… Bakın, 2002’ye
kadar 48 bin konut yapılmış tüm Türkiye’de. Biz, altı buçuk yılda 300 binin
üzerinde konut yaptık. 6 bin kilometrelik yol yapıldı. Biz, altı buçuk senede 9
bin kilometre yaptık. Siz mi daha çok vatanınızı seviyorsunuz, biz mi daha çok
seviyoruz?
AKİF AKKUŞ (Mersin) - Ali
Dibo…
BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar,
rica ediyorum, dinleyin. Lütfen arkadaşlar, sonuna geldik.
AHMET AYDIN (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, bizler, bugüne kadar el atılmayan yılların birikmiş
sorunlarını çözen partinin mensuplarıyız ve partimizle de Başbakanımızla da
Cumhurbaşkanımızla da milletvekillerimizle de gurur duyuyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Hiçbir milletvekilimiz, hiçbir milletvekilimiz ne gaflet
ne dalalet içindedir. Bu saate kadar burada bu kalabalıkla bulunuyorsa,
ülkesine hizmet için buradadır, bu sorunları çözmek için buradadır ve
kararlılıkla da bu sorunların üzerine gidiyoruz diyorum değerli arkadaşlar.
Söz konusu tasarı lehinde oy
kullanacağımı ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Aydın.
Aleyhte Sayın Mevlüt
Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir aydır konuşuyoruz… (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar,
rica ediyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Sayın Başkan, önce iki çift sözüm size.
BAŞKAN – Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Demin söylediniz “Haberim olsaydı Millî Savunma Komisyonunda neden
görüşülmediğini, bunu söylerdim. “ dediniz Sayın Başkan.
BAŞKAN – “İncelerdim.” dedim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – İncelerdim, söylerdim...
Sayın Başkan, bundan sizin
haberiniz var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bundan sizin haberiniz var.
Yaklaşık Haziran 2008’den beri alt komisyon üyeleri…
AHMET YENİ (Samsun) – Genel
Kurala hitap et, Genel kurula.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Oturun oturduğunuz yerde, dinlemeyi öğrenin, tamam mı?
BAŞKAN – Ben sustururum. Bir
dakika…
Değerli arkadaşlar…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Evet, Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, bir
dakika…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Sayın Başkan, iki çift sözüm…
BAŞKAN – Tamam, dinleyeceğim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Ben, size saygısızlık yapmıyorum.
BAŞKAN – Susturayım arkadaşları.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Evet, saygısızlık yapmıyorum.
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen
dinleyin. Rica ediyorum, lütfen…
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Sizin ve tüm komisyon başkanlarınızın, ilgili Millî Savunma
Bakanınızın, o günkü Maliye Bakanınızın… “Neden bu Millî Savunma Komisyonunda
görüşülmedi?” Bas bas bağırdık. Bundan haberiniz vardı, ben çok üzüldüm bir
kere sizin adınıza. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Peki.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – İkinci sözüm Sayın Şimşek’e.
Sayın Şimşek dedi ki: “Bizim
hiçbir usulsüzlüğümüz olamaz.” Sayın Şimşek, ben size dosyayla vereyim, 5 tane,
10 tane, 20 tane… Çok düşük bedellere sattığınız arazilerin, fabrikaların,
içlerini, sadece hurdalarını satıp, peşin para satıp hurdalarını, o sattığı
bedelle altı yılda özelleştirme bedelini ödeyen, daha sonra imar değişikliği
yapıp 1’e 50, 1’e 100 birilerinin para kazandığını size ispat edeyim. Derhâl
ispat etmeye hazırım, derhâl hazırım, derhâl hazırım. Eğer istiyorsanız hepsini
size söyleyebilirim.
Onun için, üçüncü sözüm Millî
Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığına. Arkadaşlar, bu ülke bizim. Kimse
topu taca atamaz. Herkes sahip çıkmalıdır bu ülkenin meselesine. Ama 500 milyon
dolarla 2,5 milyar dolar arasında bir teklif geliyor o ilgili kurumlara. Herkes
diyor ki: “Valla teklifler bu.” Ey Millî Savunma Bakanım, ey Genelkurmay
Başkanlığım, size 2,5 milyar dolar teklif veren adama bir tokat atıp “Defol! Bu
ülke sömürge değildir.” [AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar (!)]
“Defol! Bu ülke sömürge değildir.” demediğiniz sürece, topu birilerine
attığınız sürece -sizin sorumluluğunuz- sorumluluğunuza sahip çıkmadığınız
sürece bunlar olacaktır. Ha, şimdi, onun için, arkadaşlar, bu ülke sömürge
değil. Bir malın bir değeri vardır. Bir malın değeri 500 milyon dolarla 2,5
milyar dolar olmaz arkadaşlar. Bu ülke ne sömürgedir… Onun için bu ülkeye sahip
çıkmak Millî Savunma Bakanlığının da Genelkurmay Başkanlığının da görevidir.
Bunu bir kez daha hatırlatıyorum.
Değerli arkadaşlar, dördüncü
sözüm… (AK PARTİ sıralarından “Beşinci sözün oldu.” sesleri)
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen
dinleyin, rica ediyorum. Rica ediyorum arkadaşlar…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Burayı alacak insanlara, burayı üçüncü şıkla devredeceğiniz
kişilere “Ey ihaleye girecekler, ihaleye boşuna girmeyin, parayı
harcayacaksınız ama daha sonra bu topraklara sahip olamayacaksınız.”
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Zaten olmayacak.
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) –
Zaten var o.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Hayır, elli yıl değil, birinci yılda sahip olamayacaksınız. Ben bir
onları uyarıyorum.
Altıncı sözüm bu toprak
sahiplerine. Dün, elli yıl önce bu ülke için topraklarını veren insanlar,
hepiniz gidin dava açın. Sesleniyorum buradan o insanlara: Hepiniz gidin dava
açın çünkü amacı dışında artık kullanılıyor, amacı dışında kullanılacak. Toprak
sahiplerine sesleniyorum: Artık hukuki bir hakkınız doğmuştur, gidin dava açın,
o günkü koşullarda devletimize verdiğiniz malı devletimiz amacına uygun
kullanmıyor, birilerine verecek, gidin mahkemeye verin ve topraklarınızı geri
alın.
Değerli arkadaşlarım, artık o
kadar komik oldu ki gazetede bir karikatür gördüm. Tabii bir aydır bu Meclis
tartışıyor bunu. Affedersiniz, 2 tane eşek birbirine bakıyor “Sonuçta bu bizim
başımıza bela olmasın, yani bizi sürüp de bu mayınlara, sonuçta bu ihale bize
kalmasın.” diyorlar.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Yedinci şıkkı söylemedin, Anayasa Mahkemesi…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu,
bitirin lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Bitiriyorum efendim, bir dakikanızı istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, ne
NAMSA, altını çiziyorum, ne NAMSA ne mamsa ne samsa ne John ne Tony ne İzak ne
Salamon ne El Beşir… Ekonomik özgürlüğü olan bağımsız bir
Türkiye bize lazım. Eğer siz hâlâ daha Salamon’dan ümit beklerseniz,
hâlâ daha El Beşir’den ümit beklerseniz yazıktır hepimize. Ben bir kez daha
uyarıyorum. Bu topraklar bizim. Vicdanınıza bir kez daha sesleniyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
[CHP ve MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından alkışlar (!)]
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Aslanoğlu.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümünün oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair iki önerge
vardır. Önergeleri okutup imza sahiplerini arayacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı tasarının tümünün oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN – Mehmet Günal?
Burada.
Erkan Akçay? Burada.
Hasan Çalış? Burada.
Şenol Bal? Burada.
Münir Kutluata? Burada.
Kadir Ural? Burada.
Zeki Ertugay? Burada.
Mümin İnan? Burada.
Mustafa Enöz? Burada.
Necati Özensoy? Burada.
Süleyman Lâtif Yunusoğlu?
Burada.
Ahmet Orhan? Burada.
Reşat Doğru? Burada.
Mustafa Kalaycı? Burada.
Akif Akkuş? Burada.
Behiç Çelik? Burada.
İzzettin Yılmaz? Burada.
Mithat Melen? Burada.
Emin Haluk Ayhan? Burada.
Mustafa Kemal Cengiz? Burada.
Diğer önergede isimleri
sadece okutuyorum:
Hakkı Suha Okay, Tayfur
Süner, Şevket Köse, Hüsnü Çöllü, Osman Kaptan, Tansel Barış, Abdullah Özer,
Turgut Dibek, Atila Emek, Ali İhsan Köktürk, Ali Rıza Öztürk, Tekin Bingöl,
Vahap Seçer, Algan Hacaloğlu, Ergün Aydoğan, Yaşar Ağyüz, Gökhan Durgun, Ferit
Mevlüt Aslanoğlu, Nesrin Baytok, Bihlun Tamaylıgil.
BAŞKAN – Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, açık
oylama elektronik cihazla yapılacaktır. Bunun için üç dakikalık süre veriyorum.
Oylamaya pusula göndermek suretiyle katılacak arkadaşların salondan
ayrılmamalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN –Sayın Akçay burada
mı? Burada.
Sayın Kesici? Yok.
Sayın Köktürk? Burada.
Sayın Aydoğan? Burada.
Sayın Bahçeli? Burada.
Sayın Sipahi? Burada.
Sayın Yılmaz? Burada.
Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Babacan’ın yerine vekâleten Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek?
Burada.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Sayın Ömer Dinçer’in yerine vekâleten Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Sayın Taner Yıldız? Burada.
Sayın Fuat Ölmeztoprak?
Burada.
Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın yerine vekâleten Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Mustafa Demir?
Yok.
Sayın Hüseyin Çelik? Burada.
Sayın Akif Gülle? Burada.
Sayın milletvekilleri, 263
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümünün açık oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan oy sayısı : 346
Kabul : 255
Ret : 91 (x)
Böylelikle, 263 sıra sayılı
kanun Meclisimiz tarafından kabul edilmiştir.
On beş saattir süren
müzakerelerde grup başkan vekili arkadaşlarımın tamamına ve bütün görüşmeleri
sabahtan beri izleyen, takip eden, ilgiyle izleyen, katkı sağlayan yaklaşık 350
milletvekili arkadaşıma çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sadece
Sayın Başbakan yoktu Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Kanunlaşan bu
tasarının, devletimiz, milletimiz, memleketimiz için hayırlı uygulamalara
vesile olmasını diliyorum. Çok teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 4 Haziran 2009 Perşembe
günü, alınan karar gereğince saat 11.00’de toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
İyi akşamlar, iyi sabahlar
diliyorum.