Normal 25669 2 2 2009-06-17T13:14:00Z 2009-06-17T13:14:00Z 1 30992 176657 TBMM 1472 414 207235 11.9999 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

 

DÖNEM: 23                            CİLT: 45                    YASAMA YILI: 3

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

97’nci Birleşim

2 Haziran 2009 Salı

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

 IV.-  GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Artvin Milletvekili Ertekin Çolak’ın, arıcılık ve Kafkas ırkı arıların korunması ve geliştirilmesine ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

2.- Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in, fındık üreticilerinin sorunları, Ordu çevre yolu ve Or-Gi Havaalanı Projesi’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

3.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, ayçiçeği üreticilerinin sorunları ve bu sorunların çözüm yollarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da 8 kişinin öldürülmesi olayına ilişkin açıklaması

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, bir Orta Doğu ülkesinin ülkemizden toprak aldığı iddiasına ilişkin açıklaması

3.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in konuşmasına ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Toprak Mahsulleri Ofisinin buğday hasadı başladığı hâlde buğday alım açıklaması yapmamasına ve buğday almamasına ilişkin açıklaması

5.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Tütün üreticilerine alternatif ürün sunulup sunulmayacağına ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in (6/1313) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/136)

2.- İstanbul Milletvekili Esfender Kormaz’ın, 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/406) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/137)

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 20 milletvekilinin, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin metrobüs uygulamasındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/380)

2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 26 milletvekilinin, muhtarların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/381)

C) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Rusya Federasyonu Federal Meclisi Federasyon Konseyi Başkanı Sergey Mıronov’un vaki davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento heyetiyle birlikte 21-24 Haziran 2009 tarihlerinde Rusya Federasyonu’na resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/818)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

 

1.- (10/144) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmesinin Genel Kurulun 2/6/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi

2.- (10/106) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin bugünkü birleşimde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

3.- (10/178, 10/190 ile 10/237) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2/6/2009 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılması ve Genel Kurulun bugün saat 19.00’a kadar çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

 

VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- AK PARTİ Grubunun, 263 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin yeniden görüşülmesine dair Hükûmet talebine ilişkin önerisini işleme alması nedeniyle Başkanın tutumu hakkında

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLAR-DAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263)

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan İl Emniyet Müdürlüğünün bir ihalesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/7650)

2.- Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, Rusya ile sınır ticaretinde yaşanan aksamalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/7747)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek’in, bulunan silah ve mühimmata ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül’ün cevabı (7/7812)

4.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, kayıp çocuklara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/7821)

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 11.04’te açılarak iki oturum yaptı.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

 

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/543) (S. Sayısı: 263),

4’üncü sırasında bulunan, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu’nun (1/704) (S. Sayısı: 383),

5’inci sırasında bulunan, Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/692) (S. Sayısı: 385),

6’ncı sırasında bulunan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun (1/688, 1/703, 1/684, 1/696) (S. Sayısı: 384),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

3’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/552) (S. Sayısı: 293) görüşmelerini müteakip yapılan açık oylama sonucunda kabul edildi.

 

2 Haziran 2009 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 18.28’de son verildi.

 

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Harun TÜFEKCİ

 

Fatoş GÜRKAN

 

Konya

 

Adana

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

No.: 110

II.- GELEN KÂĞITLAR

1 Haziran 2009 Pazartesi

Teklifler

1.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; 2659 Sayılı Adli Tıp Kurumu Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/461) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.5.2009)

2.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Bazı Değişiklikler Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/462) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.5.2009)

3.- Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu ve 3 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/463) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.5.2009)

4.- Mersin Milletvekili Ali Oksal’ın; Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/464) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.5.2009)

5.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 13 Milletvekilinin; Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/465) (İçişleri ile Anayasa Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.5.2009)

Tezkereler

1.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/813) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.5.2009)

2.- Ankara Milletvekili Mustafa Cihan Paçacı’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/814) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.5.2009)

3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/815) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.5.2009)

4.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/816) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.5.2009)

5.- Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/817) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.5.2009)

Rapor

1.- Askeri Hakimler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/460) (S. Sayısı: 387) (Dağıtma tarihi: 1.6.2009) (GÜNDEME)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Deniz Feneri Derneği soruşturmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6843)

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, mahkum sayısına ve cezaevi ihtiyacına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6896)

3.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, araştırma görevlilerinin değerlendirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7214)

4.- İzmir Milletvekili Recai Birgün’ün, AK PARTİ üyesi iki kişinin asker kaçağı olduğu iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7359)

5.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, bir proje için arsa tahsisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7428)                                                      

6.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Kahramanmaraş’taki helikopter kazasının kurtarma çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7432)                                                      

7.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, ABD’deki bir emniyet amirine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7433)                                                      

8.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, BDDK’nın bazı kişilerin bankalarda kiralık kasası bulunup bulunmadığını araştırdığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7434)                                                      

9.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, acil yardım sistemine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7435)                                                       

10.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, tanık koruma programı kapsamına alınanlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7436)                                                      

11.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa-Karacabey’deki bazı köy yollarının yapımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7443)                                                      

12.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bilgisayar alımı ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7444)                                                      

13.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, acil yardım numaralarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7445)                                                      

14.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Muradiye İlçesinde seçimlerde yaşanan olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7447)                                                       

15.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı hakkındaki soruşturma taleplerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7448)                                                      

16.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman-Kozluk’taki köy yollarının asfaltlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7449)                                                      

17.- İstanbul Milletvekili Ufuk Uras’ın, Trakya Üniversitesinde basın açıklamasına katılan bazı öğrenciler hakkında soruşturma açılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7450)                                                       

18.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bir öğretmen atamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7453)                                                      

19.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, mazeret tayinlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7455)                                                       

20.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan Devlet Hastanesinin temizlik ve güvenlik işleri ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7456)                                                       

21.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7457)                                                      

22.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, hafif hava ulaşım araçlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7458)                                                      

23.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Bakü-Tiflis-Kars demiryolu yapımının bir köyde oluşturduğu mağduriyete ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7459)                                                      

24.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki bir yolda tüp geçit yapılıp yapılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7460)                                                      

25.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, hızlı tren projesine yönelik bazı iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7461)                                                       

26.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Hazinece karşılanan özürlü sigorta primlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/7465)                                                      

27.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, yeni tıp fakültelerine yapılan görevlendirmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7469)                                                           

28.- İstanbul Milletvekili Hüseyin Mert’in, AB ülkelerinin vize uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7471)                                                           

29.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, Ermenistan sınırının açılacağı haberlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7473)                                                            

30.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Malatya’daki kentsel dönüşüm projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7474)                                                           

31.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir’e yatırım yapılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7475)                                                           

32.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün, istisnai memuriyet kadrolarına atamalara ve bir iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7476)                                                                                              

33.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Sabah-ATV ihalesini alan gruba verilen banka kredileriyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7478)                                                           

34.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, tasarruf sahiplerini mağdur eden holdinglerle ilgili işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7479)                                                           

35.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, tasarruf sahiplerini mağdur eden holdinglere yönelik önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7480)                                                           

36.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Çaycuma ilçesinde yerel seçimlerle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7481)                                                            

37.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, seçim sürecindeki bazı taahhütlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7482)                                                            

38.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, bir cinayetin zanlılarının yakalanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7487)                                                           

39.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, belediyelere kaynak aktarımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7488)                                                           

40.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, bazı büyükşehir belediyelerinin harcamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7489)                                                           

41.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, yerel seçimlerle ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7490)                                                            

42.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, İstanbul Gösteri Merkezinin yanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7491)                                                           

43.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, yerel seçim sürecindeki olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7492)                                                            

44.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, Çeşme ilçesindeki ecrimisil bedellerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7500)                                                           

45.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, bazı protestocu öğrencilere yönelik işlemlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7501)                                                            

46.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, özel yabancı okullar sınavına engelli öğrencilerin alınmayacağı haberlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7503)                                                            

47.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Üsküdar’daki bazı ilköğretim okullarının kullanımına yönelik tasarruflara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7504)                                                            

48.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, kanserojen olduğu iddia edilen bir kimyasala yönelik önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7505)                                                           

49.- Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe’nin, Erzincan’da sağlık hizmetlerindeki eksikliklere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7506)                                                           

50.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, konut edindirme yardımı ödemelerine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Şimşek) yazılı soru önergesi (7/7513)                                                           

51.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, NATO Genel Sekreterinin seçimi ve Fransa’nın NATO askeri kanadına dönüşüne ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7515)                                                            

52.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, TÜLOMSAŞ’ın, taşınacağı iddialarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7518)                                                           

53.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, kadroya geçirilemeyen geçici işçilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7519)                                                            

54.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, kaçak içki üretimi ve ticaretine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7520)                                                           

55.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Türkçe dışında bir dilde propaganda yapan belediye başkan adaylarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7522)                                                           

56.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, 2008 KPSS sonuçlarına göre yapılan atamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7523)                                                           

57.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Ermenistan politikasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7526)                                                            

58.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, yurt dışında olup dönmeyen kamu görevlilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7531)                                                            

59.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, kamu çalışanlarının ekonomik durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7533)                                                           

60.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, kamuya yararlı derneklere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7536)                                                           

61.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, belediyelerin temsil ve ağırlama giderlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7537)                                                           

62.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, intihar olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7538)                                                           

63.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, iki avukatın gözaltına alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7540)                                                           

64.- İstanbul Milletvekili Ümit Şafak’ın, Kastamonu-Bozkurt Belediyesiyle ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7543)                                                                    

65.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, makine imalatçılarının sorunlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7548)                                                           

66.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, vergi indirimi işlemlerinde engellilik oranlarının değiştirildiği iddialarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7549)                                                            

67.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir bakım ve rehabilitasyon merkezindeki engelli çocukların destek eğitimiyle ilgili iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7552)                                                           

68.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, yüksek öğrenim kredilerinin geri ödemesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7554)                                                                                        

69.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, bir ilköğretim okulunda meydana gelen bir olaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7561)                                                           

70.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Bartın’ın hava ambulanslarından yararlanmasına ve bir vakaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7563)                                                           

71.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, acil tıp teknisyenlerinin şoför olarak çalıştırılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7564)                                                           

72.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif  Paksoy’un, ekonomideki duruma ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Şimşek) yazılı soru önergesi (7/7567)                                                           

73.- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Edirne’de Ziraat Bankası mülkiyetindeki bir binaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/7568)                                                           

74.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bakkallardan alınan TEKEL ruhsat harcına ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu) yazılı soru önergesi (7/7569)                                                            

75.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, seçim öncesi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfınca yapılan yardımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/7571)                                                            

76.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan SGK İl Müdürlüğünün temizlik ve güvenlik işleri ihalesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/7573)                                                           

77.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın, Gördes-Kayacık yolunun bakım ve onarımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7578) 

No.: 111

 

2 Haziran 2009 Salı

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 20 Milletvekilinin, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin metrobüs uygulamasındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/380) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.05.2009 )

2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 26 Milletvekilinin, muhtarların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/381) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.05.2009 )

 

 

2 Haziran 2009 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz arıcılık hakkında söz isteyen Artvin Milletvekili Ertekin Çolak’a aittir.

Buyurun Sayın Çolak.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Artvin Milletvekili Ertekin Çolak’ın, arıcılık ve Kafkas ırkı arıların korunması ve geliştirilmesine ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizde binlerce yıldan beri yapılmakta olan arıcılık, topraktan bağımsız oluşu, daha az iş gücüne ihtiyaç olması, yatırım ve işletme giderlerinin az olması gibi nedenlerden dolayı ülkemizde önemli tarımsal faaliyetlerden birisidir.

Ülkemiz arıcılığı, bitki örtüsü, iklim, coğrafi yapı ve koloni varlığı bakımından yüksek bir potansiyele sahiptir. Ülkemiz arı kolonisi ve bal üretimi bakımından Avrupa’da 1’inci, dünyada 3’üncü sıradadır. Koloni başına ortalama bal üretimi gelişmiş ülkelerde 38 kilogram civarında iken ülkemizde 17 kilogram civarındadır. Ülkemizde 150 bin aile 4,5 milyon adet arılı kovanı ile arı yetiştiriciliği yapmaktadır. Toplam bal üretimi 85 bin ton civarında olup yılda ekonomiye 500 milyon TL kazandırmaktadır.

Arı yetiştiriciliği yapan üreticilere AK PARTİ hükûmetleri döneminde önemli katkılar sağlanmıştır. Örneğin ana arı, süzme bal ve son olarak da bu yıl aktif koloni desteği yapılmaktadır. Örneğin, birlik üyesi arıcılara ana arı başı olarak 15 TL, birlik üyesi olmayanlara 7,5 TL ve bal üreticilerine de 0,60 TL gibi bal desteği yapılmaktadır. Ayrıca aktif kolonisi olan arıcılarımıza da koloni desteği ise 4,5 TL civarındadır.

Ülkemizde arıcılık iki şekilde yapılamaktadır: Birincisi gezginci arıcılık, bir diğeri ise sabit arıcılık. Gezginci arıcılarımız kendi bulunduğu bölgeden başka bölgelere bal toplamak üzere giden arıcılardır. Bu arıcılarımız gittikleri yerlerdeki bal özünü, nektarı, dağlarda, yaylalarda, bayırlarda toplayarak ülkemize katma değer sağlamaktadırlar. Bu arıcılarımız özellikle arılarının nakli sırasında ve gittikleri yerlerde arılarını konaklattıracakları zamanlar ciddi sıkıntılar yaşamaktadırlar. Özellikle konuyla ilgili amirlerimizden ve memurlarımızdan bu gezginci arıcılarımıza konaklatma sırasında yardımcı olmaları gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, birazcık da kendi bölgem olan Artvin’deki arıcılıktan bahsetmek istiyorum. Artvin, yeşil bitki örtüsü, bal üretimi ve Kafkas ırkı arısıyla da ön plana çıkmış illerden birisidir. Kafkas ırkı arı, gerek hastalıklara karşı dayanıklı olması nedeniyle gerekse iklime karşı dayanıklı olması ve aynı zamanda uysal olması, bal veriminin yüksek olması gibi nedenlerden dolayı, hem ülkemizde hem dünyada aranan önemli arı ırklarından birisidir.

Ülkemizde Artvin ve Ardahan illerimiz, bu Kafkas ırkı arının gen merkezi olarak kabul edilmiştir. Bundan dolayı, bu Kafkas ırkı arının gen kaynaklarının bozulmaması için, saf hâliyle kalması için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin efendim.

ERTEKİN ÇOLAK (Devamla) - …Artvin ve Ardahan illerimize dışarıdan arı giriş ve çıkışları yasaktır. Bundan dolayı, önemli ırk olan Kafkas ırkı arısının korunabilmesi için ve daha geliştirilebilmesi için -özellikle Tarım Bakanlığımızın ve ilgili kuruluşların biraz daha bilimsel bir çalışma yaparak bu arı ırkını daha da verimli hâle getirmemiz gerekmektedir.

Bu duygu ve düşünceler içerisinde yüce Meclisi ve milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çolak.

Gündem dışı ikinci söz fındık üreticilerinin beklentileri, Ordu çevre yolu ve ORGİ Havaalanı Projesi hakkında söz isteyen Ordu Milletvekili Rahmi Güner’e aittir.

Sayın Güner, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in, fındık üreticilerinin sorunları, Ordu çevre yolu ve Or-Gi Havaalanı Projesi’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ilimin çevre yolu, ORGİ Havaalanı ve fındık konusundaki sorunlarını dile getirmek için şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bizim, Ünye-Fatsa-merkez transit yol şehrin içinden geçmektedir. Senelerce önce çevre yolu projeleri hazırlandığı hâlde, hâlen ihaleye çıkıp yapılmamaktadır. Türkiye’de hiçbir ilde transit yol şehrin içinden geçmemektedir. Maalesef, iktidarda bulunan siyasi parti milletvekilleri ve bakanları bu konu üzerinde hiçbir zaman ciddi olarak durmamaktadırlar. Bugün Fatsa-Ünye-merkezde her sene trafik kazasından elli altmış kişi ölmektedir.

BAŞKAN – Sayın Güner, müsaade eder misiniz. Su döküldü herhâlde, sistem çalışmıyor. Onun için şey yapamıyoruz.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.13

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündem dışı ikinci konuşmayı yapmak üzere Ordu Milletvekili Sayın Rahmi Güner.

Buyurun Sayın Güner. (CHP sıralarından alkışlar)

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ordu’nun çevre yolu, ORGİ havaalanı ve fındık sorunları konusunda şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, dünyanın ve Türkiye’nin hiçbir ilinde transit yol, geniş kapsamlı ulaşım şehir içinden geçmemektedir ancak bizim Ünye, Fatsa ve merkezdeki yolumuz bugün transit yol şeklindedir. Bu yolda senede 50-60 kişi ölmekte, devamlı trafik kazaları olmaktadır. Bu çevre yolunun projesi daha önceden çizildiği hâlde, daha önceden yapıldığı hâlde, maalesef, iktidarda bulunan Hükûmet tarafından bir türlü ihaleye çıkarılıp yapılmamaktadır. Bu, çağdaş bir yaşamımızda, çağdaş bir ortamda hiçbir zaman Ordu halkına reva görülen bir husus değildir. Bu konuda duyumlar alıyorum ve bu yolun yapılmayacağı şeklinde.

Değerli arkadaşlarım, bir de şu konuya değinmek istiyorum: Karadeniz’de ve Türkiye’de doğal yapısı bozulmayan, kıyıları bozulmayan, doğal durumu korunan tek il Ordu ilidir dikkat ederseniz ama zaman zaman deniz kabarmaları ile denizin yapmış olduğu tahribatlarla bu bozulmaktadır. Ordu’nun Gülyalı ilçesinin Turnasuyu köyü mevkisinde, devamlı, halkın bu arazileri ve deniz kenarının tahribatıyla evleri tehlike altındadır. Bu konuda da gerekli önlemler hâlen alınmamıştır, iki üç senedir devam etmektedir.

Değerli arkadaşlarım, yine bir konuya daha değinmek istiyorum: Ordu ve Giresun’un dünyaya açılacak olan kapısı ORGİ havaalanı konusunda Sayın Başbakan -Ordu’ya geldiği zaman da- bu projeye iyi baktığı, Ordulu bakanların iyi baktığı ve iktidar partisi milletvekilleri bunun etüdünün yapıldığı şeklinde konuşmalar yaptılar. Maalesef “Bu, seçim yatırımı.” şeklinde konuşmalar oldu ve bu konuda da hiçbir girişimin olmadığı açıkça meydandadır. Ben bu konuda da sayın Hükûmetimizden, 1,5 milyon nüfusu olan Ordu’muza ve Giresun’umuza bu havaalanı konusunda gerekli yatırımın yapılmasını diliyorum ve talep ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, Karadeniz Bölgesi’nin ve Türkiye'nin birçok bölgesinin en büyük geçim kaynağı olan, Karadeniz Bölgesi halkının tek gelir kaynağı olan fındık konusunda senelerce büyük oyunlar oynanmaktadır. Dikkat ederseniz, Türkiye devletine en büyük gelir sağlayan ve eğer iyi değerlendirilirse 2-2,5 milyar dolar gelir getiren fındık üzerinde büyük oyunlar oynanmaktadır. Bu ürünün gerçek değerinin verilmemesinden, gerçekçi olarak değerlendirilmemesinden Karadeniz Bölgesi’ni binlerce kişi terk etmiş ve İstanbul gibi, İzmir gibi birçok yerlere göç etmiştir.

Şunu belirtmek istiyorum: Şu anda teknik adamların ve zirai kurumların yapmış olduğu tetkiklerde fındığın doğuşuna göre rekoltesinin 350-400 bin ton civarında olduğu tespit edilmiştir. Bunda aşağı yukarı yanılma olabilir. Bu, Karadeniz halkının, fındık üreticilerinin büyük bir sıkıntı içinde olacağının işaretidir. Fakat aldığımız duyumlara göre, üreticinin alın teri ve emeğinin karşılığını tam alamaması için, belli komisyoncuların, aracıların daha rahat bir şekilde bunu sömürmeleri için 2009 yılı fındığının daha piyasaya inmeden, değerlendirilmeden 2008 yılının stok fındığının piyasaya sürülme durumu gündeme gelmiştir.

Değerli arkadaşlarım, burada da bir oyun oynanmaktadır. Deniyor ki: “Fındık ucuz alınıp ucuz satılır, pahalı alınırsa pahalı satılmaz.” Bu doğru değil. Yapılan anketlerde, işte, belirtilen raporlarda açıkça belli. Fındığın pahalı alınıp pahalı satıldığı ve ucuz alınıp ucuz satıldığı zamanki ihracat miktarı -raporda da belli- aynı, 250 bin ton civarında.

Değerli arkadaşlarım, yalnız bir fark var. Fındık üreticiden pahalı alınıp pahalı satıldığı zaman Türkiye devletine döviz olarak girdisi 2-2,5 milyar dolardır ama ucuz alınıp…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Güner, devam edin.

RAHMİ GÜNER (Devamla) – …ucuz satıldığı zaman ise 1 milyar dolardır.

Değerli arkadaşlarım, komisyoncuların, aracıların 1 milyar, 1,5 milyar lira parayı gasp ettiğini görmekteyiz. Bu para hem devletin parasıdır hem onu üreten, o kutsal ürüne emeğini, alın terini veren üreticinin parasıdır. İşte, senelerdir Türkiye devletine en büyük geliri sağlayan fındık ürününün Hükûmeti, devleti sevindireceği yerde, devamlı bu, problem şeklinde yaşatılmaktadır. Değil, değerli arkadaşlarım, bu kutsal ürünü üreticinin alın terini, emeğini vererek değerlendirin. Korkmayın, Türkiye’ye döviz sağlayacaktır. Eğer önümüzdeki 2009 yılı fındığını en iyi şekilde değerlendirirseniz bu Hükûmete de rahatlık getirecektir.

Ben, inşallah, Hükûmetin, serbest piyasa ekonomisi değil, döviz getiren ve sanayi ürünü olan fındığa müdahale etmesini, el koymasını, üreticiyi korumasını talep ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Güner.

Gündem dışı üçüncü söz, ayçiçeği üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’ya aittir.

Buyurun Sayın Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, ayçiçeği üreticilerinin sorunları ve bu sorunların çözüm yollarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde ayçiçeği ekiminin büyük ölçüde tamamlandığı bugünlerde ayçiçeği üreticisinin yaşadığı sorunları dile getirmek ve bu sorunların çözümü konusunda önerilerde bulunmak amacıyla gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türkiye’nin hakiki sahibi ve efendisi” dediği eli nasırlı, alın teri sahibi, hakiki müstahsil, fedakâr köylümüz Adalet ve Kalkınma Partisinin uyguladığı yanlış politikalar sonucu açlığa, sefalete mahkûm edilerek yardıma muhtaç hâle getirilmiştir.

Bunu Türkiye Cumhuriyeti devletinin açıkladığı resmî rakamlar da teyit etmektedir: 2002 yılında 1 kilogram üre gübresi alabilmek için 0,60 kilogram ayçiçeği satmak durumunda olan çiftçimiz, 2007 yılında 1 kilogram, 2008 yılında ise 1,1 kilogram ayçiçeği satmak durumunda kalmıştır.

Yine 2002 yılında 1 kilogram kompoze gübresi alabilmek için 0,60 kilogram ayçiçeği satmak durumunda olan çiftçimiz, 2008 yılında ise 1 kilogram ayçiçeği satmak durumunda kalmıştır.

Benzer şekilde, 2002 yılında 2,5 kilogram ayçiçeği satarak 1 litre mazot alabilen çiftçimiz, 2007 yılında 3,2 kilogram, 2008 yılında ise 3,7 kilogram ayçiçeği satarak 1 litre mazot alır hâle gelmiştir.

2008 yılında bir önceki yıla göre temel girdilerden olan mazotun fiyatı yüzde 30, sülfat gübresinin fiyatı yüzde 120 ve DAP gübresinin fiyatı yüzde 122 oranında artmıştır.

Bunların dışındaki tüm temel girdilerde de benzer oranlarda maliyet artışı gerçekleşmiştir. Buna mukabil, ayçiçeğinin fiyatında meydana gelen artış sadece yüzde 9 oranında olmuştur.

2009 yılına ait tarımsal destek bütçesi, bir önceki yıla göre yüzde 1,9 artırılarak 5,5 milyar TL olarak açıklanmıştır, daha sonra yüzde 10 düşürülmüştür. Oysa, genel bütçede yüzde 13-14 civarında artış yapılırken tarım için ayrılan kaynağın yüzde 1,9 oranında artırılmasının mantıklı izahının çiftçilerimize yapılması gerekmektedir.

Çiftçiye verilen prim desteklerine baktığımızda, 25 Ocak 2009 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan tebliğe göre buğday ve çeltik prim desteklerinde herhangi bir artış yapılmadığı gibi, ayçiçeği prim desteği bir önceki yıla göre 1 kuruş düşürülmüştür.

Tarım sektöründe meydana gelen büyüme hızlarına baktığımızda, 2002 yılında 6,9 büyüme gerçekleştirilmiştir, 2003 yılında -eksi- 2,5 küçülme, 2007 yılında 6,9 küçülme meydana gelmiştir. 2008 yılında ise bütün sektörlerde işsizliğin rekor düzeyde arttığı bir dönemde tarım sektöründe çalışanların sayısındaki artış, bu sektörün önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Toplam istihdamın yaklaşık yüzde 30’unu sağlayan bu sektörün sorunlarına çözüm aranmalıdır. 2007 yılında 1 milyar 575 milyon dolar olan yağlı tohum ve bitkisel yağ ithalatımız 2008 yılında 2 milyar 833 milyon dolara çıkmıştır. Bitkisel yağ ithalatı bir yılda yaklaşık 2 katına çıkmıştır. Bunda kuraklığın da payı vardır. Ancak üreticinin de kazanamadığını, zarar ettiğini söylemeliyiz.

En son piyasa rakamlarına göre, bu yıl üretici Trakya şartlarında 1 kilogram buğdayı 46 kuruşa, 1 kilogram ayçiçeğini 89 kuruşa ve 1 kilogram kanolayı 73 kuruşa mal edebilecektir. Para kazanabilmesi için buğdayını en az 56 kuruşa, ayçiçeğini 1 liraya ve kanolayı 88 kuruşa satması gerekmektedir.

Ayrıca, geçen yılın üzerinde prim ödemesine devam edilmelidir. Ukrayna’nın üreticisine ödeyeceğimiz dövizi kendi üreticimizin alın terine ödememiz daha doğru olacaktır.

Değerli milletvekilleri, tarımsal sulamaya yapılan yatırım harcamalarının tarımsal üretim artışıyla karşılanacağı bilimsel bir gerçektir. Bu nedenle, Edirne ili sınırlarında inşaatına başlanmış ve devam eden Hamzadere ve Çakmak Barajı gibi -ve ülkemizin diğer yörelerindeki- sulama yatırımlarının bir an evvel bitirilerek çiftçimizin hizmetine sunulması hem üretimdeki verimliliği artıracak hem de bölge ve ülke ekonomimize azımsanmayacak katkılar sağlayacaktır.

Hızla artan girdi fiyatları, son yıllarda yaşanmakta olan kuraklık, binlerce insanımızı aşından, işinden eden küresel kriz sebebiyle, üreticinin elindeki tarım ürünleri fiyatlarında meydana gelen düşme nedeniyle üretim maliyetini bile karşılamakta dara düşen çiftçilerimiz doğal olarak kredi borçlarını da ödeyemez hâle gelmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Uslu, devam edin.

CEMALEDDİN USLU (Devamla) – Ülke istihdamının yaklaşık üçte 1’ini bu zor şartlara rağmen bünyesinde barındıran ve bir nevi sosyal riskleri de azaltan bu sektörün sesine kulak verilmeli, dertlerine çare aranmalıdır.

Tüm bu somut veriler göstermektedir ki çiftçinin feryadı boşuna değildir. Özelikle Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri tarafından başlatılan icrai takibat işlemleri durdurularak tarımsal kredi borçları yeniden yapılandırılmalıdır. Tarımsal girdilerden alınan KDV ve ÖTV hızla düşürülmelidir. Desteklemeler artırılmalı ve geciktirilmeden ödenmelidir. Ürün planlamasına yönelik olarak fiyat politikası oluşturulmalıdır. Tarım arazilerinin yabancılar ya da yabancı ortak denetimli bankalar tarafından alınmasını engelleyici yasallar çıkartılmalıdır.

Sözlerime son verirken çiftçilerimizin bol ve bereket dolu bir hasat dönemi geçirmelerini diliyor, yüce heyetinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uslu.

Sayın Bakanım, size söz vereceğim ama bir dakika müsaade eder misiniz.

Sayın Güvel, sisteme girmişsiniz.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da 8 kişinin öldürülmesi olayına ilişkin açıklaması

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Adana’da meydana gelen üzücü olay konusunda söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, katledilen insanlara Allah’tan rahmet dilerim.

Değerli arkadaşlar, olay aydınlanmaya başlamıştır. Değişik odalarda 3’ü çocuk, 3’ü kadın, 2’si erkek 8 kişinin katledilmesinden sorumlu olduğu düşünülen katil zanlısı yakalanmıştır. Bu nedenle, olayı hemen çözen başta Adana Valisine ve Emniyet Müdürümüze teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, deliller büyük oranda evin oğlunu göstermektedir. Bu çok üzücü bir hadisedir ancak son zamanlarda ülkenin her yerinde ve her toplumsal kesimde bu ve benzeri toplumsal cinnet olaylarının meydana geldiği gözlenmektedir. İşsizlik yüzünden, töre yüzünden, ödenmeyen borçlar yüzünden meydana gelen böyle pek çok olay yaşanmaktadır. Yaşanan ekonomik kriz giderek toplumsal bir kriz hâlini almaktadır. Bu konuda acilen önlemler alınması gerekmektedir. Bu toplumsal cinnet hâlinin ortadan kaldırılması için hepimiz elimizden geleni yapmak zorundayız.

Değerli arkadaşlar, yaşanan bu olayları polisiye bir olay veya adi bir vaka olarak görüp geçiştirmek, büyük bir yanlışın içine düşmek anlamına gelmektedir. Bunlar toplumsal bir sarsıntının işaretleridir. Bir an önce bu olayların bütün boyutlarıyla incelenmesi gerektiğinin altını bir kez daha çiziyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Güvel.

Gündem dışı konuşmalara Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verecekler.

Buyurun Sayın Bakanım.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

1.- Artvin Milletvekili Ertekin Çolak’ın, arıcılık ve Kafkas ırkı arıların korunması ve geliştirilmesine ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)

2.- Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in, fındık üreticilerinin sorunları, Ordu çevre yolu ve Or-Gi Havaalanı Projesi’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)

3.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, ayçiçeği üreticilerinin sorunları ve bu sorunların çözüm yollarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; gündem dışı konuşmalara cevap vermek üzere huzurlarınızdayım ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Arıcılık, dünyada, dünya üretimi içerisinde Türkiye'nin 3’üncü sırada olduğu önemli bir hayvancılık faaliyeti. Keza, bu arıcılıktan elde ettiğimiz bal üretiminde de Türkiye dünyada 3’üncü sırada, Çin ve Arjantin’den sonra. Son altı yıl içerisinde koloni varlığımız -arıcılıkla ilgili olarak- yaklaşık yüzde 17,5’luk bir artış kaydetmiştir. 2007 yılında yaşanan kuraklığa rağmen son beş yılın ortalama bal üretim miktarlarında bir artış var. Arıcılık sektörünün Türkiye'nin millî gelirine katkısı, diğer ürünlerle birlikte -yani bal dışındaki, polen, bal mumu ve propolis gibi ürünlerle birlikte- 600 milyon lira civarında.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyada 2002’den bu yana, Türkiye'nin dünya bal üretimindeki payı yüzde 5,8’den yüzde 6,9’a yükselmiştir. Tabii, geçen zaman içerisinde, tarımla ilgili birçok faaliyette olduğu gibi, hayvancılıkla ilgili birçok faaliyette olduğu gibi, arıcılık da destekleme kapsamına alınmış ve arıcılık faaliyetleri desteklenmiştir. 2003-2008 yılları arasında toplam 7 adet arıcılık kooperatif projesi uygulanmış, 50 çarpı 20 kovan, 50 aileye 20’şer kovan hesabıyla bu projelere 1 milyon 256 bin lira sabit yatırım, 340 bin lira işletme sermayesi olmak üzere yaklaşık 1 milyon 600 bin lira kredi kullandırılmıştır.

Keza, Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü, Ordu Arıcılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü ve Ardahan Arıcılık Üretme İstasyonu Müdürlüğünde de başlatılan ülkesel arıcılık projeleri devam ettirilmekte, yerli genotiplerin, özellikle, biraz önce değerli konuşmacının da belirttiği gibi, Kafkas arı ırkı gibi ırkların geliştirilmesi yönünde de çalışmalarımız devam etmektedir.

Yine, İçişleri Bakanlığımız ile iş birliği yapılarak valilikler ve il tarım müdürlüklerimizin gezginci arıcılara yardımcı olması konusunda genelge yayımlanmış, gezginci arıcıların yaşadıkları sorunlar birlikleri aracılığıyla takip edilmiş ve herhangi bir sorun olduğunda da müdahale edilmektedir.

2008 yılında Hükûmetimizin uygulamaya koyduğu Arıcılık Kayıt Sistemi’ne bugüne kadar 33.484 arıcı ve bu arıcılara ait 3 milyon 245 bin adet koloni işlenmiştir. Bir yandan, tabii, arıcılığın hem desteklenmesi hem kayıt altına alınması hem de modernizasyonu için önemli projeler hayata konmaktadır. 2005-2007 yılları arasında bal üretiminin artırılması amacıyla ana arı kullanan arıcılara, ana arı başına, birlik üyesi olanlara 15 YTL, üye olmayanlara da 7,5 YTL ödenmiştir. Yine 2005-2007 yılları arasında birlik üyelerine süzme bala kilogram başına 60 kuruş, üye olmayanlara da 30 kuruş ve bombus arısı kolonisine de 50 lira ödeme yapılmıştır.

2008 yılında ise birlik üyesi arıcılara arılı kovan başına 4,5 YTL destekleme ödemesi yapılmıştır ve bu, 2009 yılı başında ödenmiştir. 2009 yılında örgütlü arıcılara, Arıcılık Kayıt Sistemi’ne kayıt olma şartıyla, aktif koloni başına destekleme ödemesi yapılması uygulamasına geçilmiştir. Desteklemeden yararlanacak olan arıcılar 15 Temmuz 2009 tarihine kadar Bakanlık il ve ilçe müdürlüklerine başvuracaklardır. Bununla ilgili birim destek tutarı da 2010 yılı içerisinde belirlenip uygulanacak.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; desteklemesine başladığımız, destekleme faaliyetinde bulunduğumuz arıcılık faaliyetinde 2003 yılında 200 üreticiyle sınırlıyken destekleme, 2008 yılında 17.500 üreticiye 11 milyon lira destekleme ödemesi sağlanmıştır. 2008 yılı hak edişleri de 2009 yılında ödenmiştir. Onu da özellikle ifade etmek istiyorum.

Keza üzerinde durduğumuz önemli bir konu: Ana arı yetiştirme faaliyetleri, arıcılığın geliştirilmesi. Bunlara, örneğin yüz elli sekiz işletmeye biz ana arı üretim izni verdik. Bunu bir yandan geliştiriyoruz, teşvik ediyoruz. Bir de arılarda suni tohumlama eğitimi yaptırmak suretiyle bu konunun da modernizasyonu yönünde birtakım çalışmalarımız bulunmakta ve bu çerçevede 1.300 kişiye de ana arı yetiştirici sertifikası verilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ordu çevre yolu ile ilgili olarak: Bu yolun toplam uzunluğu 19 kilometre ve bünyesinde toplam uzunluğu 5.200 metre olan iki adet tünele sahiptir.  Söz konusu yolun projesi tamamlanmıştır ve yatırım programına alındıktan sonra da ihalesi yapılacaktır. Keza 2001 yılında önce yapım işleri olarak yatırım programına konulmuş olan ORGİ Havaalanı Projesi daha sonra etüt proje olarak değiştirilmiş, Özel İdare imkânlarıyla yaklaşık 1,5 milyon lira para harcanarak mendirek dolgusuna başlanmıştır.

2009 yılında, ORGİ havaalanı, fizibilite çalışmaları yapılmak üzere yatırım programına alınmış. Bu arada şunu da ifade etmemiz lazım: 2002 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla stol tipi havaalanlarının yapımından vazgeçilmiş, bu kapsamda ORGİ Projesi de yatırım planından çıkarılmıştır. Ama biz 2009 yılında yatırım programına bunu aldık. Bu kapsamda fizibilite ihalesi yapılmış olup şu anda çalışmaları devam etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; fındık üretimi… Türkiye'nin özellikle belirli bölgelerinde son derecede önemli bir ürün. Türkiye de fındık üretiminde, dünyada fındık üretiminin yaklaşık üçte 2’sini sağlayan bir ülke.

Türkiye’de ancak geçen zaman içerisinde fındıkla ilgili kanunla belirlenmiş eğim ve yükseklik standartları dışında yaklaşık 236 bin hektar ilave alanda fındık dikilmiştir. Bu tabii piyasayı da, fındık üreticisini de, fındık piyasasını da  son derece olumsuz etkileyen ve kamuya yük bindiren bir uygulamadır. Bu nedenle de Hükûmetimiz, bu konuyla ilgili, özellikle alternatif ürün yoluyla muhakkak surette bu ekolojisi dışına taşmış ve yasal sınırların dışında dikilmiş olan fındık alanlarının daraltılması, bunlara bir alternatif ürün ve söküm desteği verilmek suretiyle, alternatif ürün desteği verilmek suretiyle alanın esas kendi alanına çekilmesi yönünde bir strateji çalışması yapmıştır. Bu ileriki günlerde kesinleşip kamuoyuna anlatılacaktır.

Yine, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ayçiçeğiyle ilgili olarak da Türkiye’de bitkisel yağ üretiminde yüzde 50’yle en büyük payı alan ve yağ bitkileri üretiminde başta gelen ayçiçeği, Marmara, İç Anadolu ve Karadeniz Bölgesi olmak üzere birçok bölgemizde yetişebilmekte. Genel olarak Türkiye’de insan beslenmesinde kullanılan bitkisel yağların yüzde 43’ü ayçiçeğinden, yüzde 34’ü pamuktan, yüzde 18’i zeytin ve diğer yağ bitkilerinden karşılanmaktadır. Ancak her yıl ülkesel ayçiçeği üretiminin yetersiz oluşu nedeniyle de bitkisel yağ açığını kapatmak üzere hem yağlık ayçiçeği tohumu hem de yağ ithalatına  zorunlu olarak başvurulmaktadır. Burada, tabii, temel nokta, özellikle bu bitkilerin su ihtiyacı sebebiyle belirli ancak sulanabilen veyahut doğal olarak yüksek miktarda yağış alan bölgelerde üretilebilmesinden kaynaklanmaktadır.

Yine, Bakanlığımızın hazırladığı ve birkaç gün içerisinde kamuoyuna açıklanacak olan Türkiye tarım havzaları üretim ve destekleme modeli çerçevesinde Türkiye'nin bütün tarımsal havzalarında hangi ürünün yetiştirildiği ve yetiştirilebildiği ve bu ürünlerin hangi verimlilik düzeyinde buralarda üretilebileceğine dair plan gereğinde ayçiçeği üretiminde de Türkiye'nin, ekolojisine sahip, bitkinin ekolojik ihtiyaçlarını karşılayan bölgelerinde ayçiçeği üretiminin geliştirilmesi çalışmaları devam edecektir.

Bizim, tabii, burada yapabileceğimiz şey, mevcut durumda prim desteği suretiyle yani diğer desteklere ilaveten arz açığımızın olduğu ürünlerde -örneğin ayçiçeğinde- prim desteği suretiyle hem üretimi teşvik etmek yani arzı artırmak hem de bu konuyla uğraşan çiftçilerimizin gelir düzeyini artırmaktır.

2009 yılı içerisinde 88.645 üreticiye kilogram başına 18,9 kuruş olmak üzere toplam 155 milyon lira prim tahakkuk etmiştir ve 1/6/2009 tarihi itibarıyla da bu miktar üreticilerimize yani yaklaşık 155 milyon lira ödeme gerçekleşmiştir.

Yine ayçiçeği üreticilerine 2009 yılı ürünü için 2010 yılında dekar başına 5 lira 40 kuruş mazot desteği ödenecektir ve ayrıca 5 lira 40 kuruş yine dekar başına kimyevi gübre desteği verilecektir ayçiçeği ekecek olan üreticilerimize.

Değerli milletvekilleri, önümüzdeki günlerde yoğunlaşacak olan, şu anda yer yer Türkiye’nin bazı bölgelerinde üretimi, hasadı başlayan hububat üretimiyle ilgili olarak da Toprak Mahsulleri Ofisi bu sene Türkiye’nin bütün alım merkezlerinde alım gerçekleştirecek. Bunu özellikle sizinle paylaşmak istiyorum. Değerli çiftçilerimize de zaten bir şekilde biz duyurduk. Alım yapılacak Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından ve dün itibarıyla emanet alımı şeklinde başladı. 1.300 ton civarında da dün itibarıyla sadece ürün alındı. Fiyatla ilgili çalışma da yapılıyor, en geç bu hafta sonuna kadar bu fiyat da açıklanmış olacak. Üreticilerimizin bu konuda müsterih olmasını, Toprak Mahsulleri Ofisinin bir sınır koymadan alımları gerçekleştireceğini bilmesini istiyorum.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Her bölgeden alacak mı?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Bütün bölgelerden alacak Toprak Mahsulleri Ofisi.

Hayırlı ve bereketli bir mahsul sezonu diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

Sayın Paksoy, sisteme girmişsiniz.

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Bakanıma bir soru sormak istiyordum da Sayın Başkanım müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Böyle bir şey yok ama ne soracaktınız?

YILMAZ TANKUT (Adana) – Konuyla ilgili efendim.

BAŞKAN – Peki, sorun ama kısa olsun efendim soru.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, bir Orta Doğu ülkesinin ülkemizden toprak aldığı iddiasına ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Evet.

Sayın Bakanım, bir Orta Doğu ülkesinin ülkemizden 500 milyon dolar karşılığı toprak aldığı gazete haberlerine yansıdı. Söz konusu haber doğru mudur? Doğruysa bu tür toprak alımları devam edecek demektir. Bu konuda bir bilgi verir misiniz?

Teşekkür ederim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Tutanakları alır, cevap veririm.

BAŞKAN – Cevap sonra verecekmiş efendim.

KADİR URAL (Mersin) – Sayın Bakan anlamamış

BAŞKAN - Sayın Uslu…

3.- Edirne Milletvekili Cemalettin Uslu’nun, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in konuşmasına ilişkin açıklaması

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanın açıklamalarına teşekkür ederim.

BAŞKAN – Şimdi böyle bir sistem yok aslında.

Sayın Şandır, siz de girmişsiniz.

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Ayçiçeğiyle alakalı olarak Türkiye, bugün iç ihtiyacını 700-800 bin tonluk üretimle karşılamakta ancak 1,5 milyon ton üretime ihtiyaç duymakta. Verilen destekler, primler mutlaka üretimin artmasına yönelik ancak yetersiz kaldığını da söylemek durumundayız. Aksi hâlde, Türkiye’nin yağlı tohumlarda sürekli dışa bağımlı hâli devam edecek.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uslu.

Böyle bir usul yok aslında Sayın Şandır, siz de mi aynı şeyi soracaksınız?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Efendim, 60’a göre milletvekilinin söz alma hakkı vardır.

BAŞKAN – Böyle bir sistem yok efendim, yani...

Buyurun.

4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Toprak Mahsulleri Ofisinin buğday hasadı başladığı hâlde buğday alım açıklaması yapmamasına ve buğday almamasına ilişkin açıklaması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

İç Tüzük 60’a göre milletvekilinin kısa bir açıklama yapma hakkı vardır efendim, o anlamda söz istiyorum.

Sayın Bakanımdan istirham ediyorum…

BAŞKAN – Ama o gündem dışı konuşmalar içindir efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Bakanın gündem dışı konuşmasını fırsat bilerek bir şey soruyorum ama Sayın Bakan dinlemiyor maalesef. Güneyde buğday hasadı başlamış bulunmaktadır, Şanlıurfa’da da başladı. Dolayısıyla, Toprak Mahsulleri Ofisi alım açıklamadı ve almıyor. Bu konuda Sayın Bakanın aldığı bir tedbir var mı? Bunu millete açıklamasını istiyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, galiba açıkladınız onu.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Ben, gerekli açıklamayı yaptım.

BAŞKAN – Emaneten almışlar. “Fiyatlar da bu hafta içinde açıklanacak.” diye ben duydum efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Fiyatlar belli olmayınca götürüp tüccara veriyorlar malı Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Ne dedi Sayın Bakan: “Güvenin, biz tüccardan daha yüksek fiyat vereceğiz.” dedi herhâlde, öyle anladım ben yanlış değilse.

Sayın Sakık, buyurun.

5.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Tütün üreticilerine alternatif ürün sunulup sunulmayacağına ilişkin açıklaması

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkanım, olmayan bir hakkı ben de kullanayım.

BAŞKAN – “Olmayan bir hakkı…” Doğru diyorsunuz.

SIRRI SAKIK (Muş) – Şimdi, ben de bölgeden geliyorum. Sayın Bakanımız burada iken sormak istiyorum: Tütün üreticileri -alternatif bir ürün sunulacaktı Hükûmet tarafından- Muş, Bitlis, Batman, Adıyaman, Hakkâri’de gerçekten çok perişan, Hükûmetimizin bu konudaki alternatif ürünü nedir? Onu bir öğrenirsek mutlu oluruz. Bu insanlar gerçekten çok çok perişan.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Anlaşıldı efendim.

Sayın milletvekilleri gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in (6/1313) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/136)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin Sözlü Sorular kısmının 419. sırasında yer alan (6/1313) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                           Hasan Özdemir

                                                                                                               Gaziantep

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin iki önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri   

1.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 20 milletvekilinin, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin metrobüs uygulamasındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/380)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İstanbul'un en önemli sorunlarından biri ulaşımdır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından ulaşımda yaşanan sorunları çözümleyeceği  iddiası ile Avcılar-Söğütlüçeşme hattında kullanılmak üzere 50 adet Phileas  marka otobüs satın alınmıştır. Alınan 50 otobüse toplam 60 milyon avro ödenmiştir. Ancak alınan otobüsler ulaşımda kolaylığı sağlamadığı gibi, sık sık arızalanması nedeniyle yolculara da sıkıntı yaşatmaktadır. Çok yüksek fiyatla Hollanda'dan getirilen Phileas marka otobüsün 35 tanesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından seferden kaldırılmıştır .

Phileas marka otobüslerin, İstanbul için en uygun araçlar olduğu yönündeki açıklamaların gerçekle bağdaşmadığı, vatandaşların yaşadığı somut örneklerle ispatlanmıştır. Yokuş çıkmakta ve hızlanmakta zorlanan, süspansiyon sisteminde sorun olan ve yol tutuşunda bekleneni vermediği ifade edilen Phileas marka otobüslerin İstanbul trafiği için en uygun araç olmadığı ortadadır.

İETT Genel Müdürlüğü'nün, İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Gerçek'e, 2007 yılında hazırlattığı fizibilite raporunda "Metrobüs projesi için değerlendirilen iki otobüs seçeneğinden, Capacity otobüsünün finansal değerlendirme göstergeleri, Phileas otobüsüne göre önemli ölçüde daha iyidir." denilmektedir. Bunun yanında, Fransa Ulusal Bilimler Araştırma Kurumu için araştırmalar yapan Robin Foot da Phileas marka otobüslerin kent taşımacılığında sakıncaları olduğuna dair bir rapor hazırlanıldığını ifade etmiştir.

Yapılan fizibilite çalışmasına rağmen hem ekonomik olarak, hem de kapasite olarak daha iyi durumda olan otobüslerin seçilmeyerek Phileas marka otobüslerin satın alınması, İstanbul gibi kenti yönetenlerin, yönetim anlayışındaki zafiyet ve yanlışlıktan kaynaklanmaktadır.

Büyük bir maliyetle alınan otobüsler şu anda kullanılmamakta ve depolarda bekletilmektedir. Oysa İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından yapılan açıklamada 1 Mayıs 2009 tarihinde bu araçların tamamının seferde olacağı ve hiçbir sorun yaşanmayacağı ifade edilmişti. Metrobüslerin tamamının söylenilen tarihte seferde olmaması ve sık sık yaşanan arızalarla ilgili olarak şimdiye kadar İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından kamuoyunu bilgilendirici ve tatmin edici bir açıklama da yapılmamıştır. Türkiye'de kendi ürettiği körüklü otobüsleri almak yerine Hollanda'dan İstanbul trafiğine uygun olmayan otobüsleri alan İstanbul Büyükşehir Belediyesi, kamu kaynağını israf etmiştir.

Şu anda atıl durumda depolarda duran metrobüslerin süratle Hollanda'ya iade edilmesi gerekmektedir. Şeffaf yönetim anlayışı gereği de otobüslerin alımına ilişkin yapılan sözleşmeler kamuoyu ile paylaşılmalıdır.

Çeşitli mekanik ve elektronik sorunların yaşandığı ve bu nedenle sürekli arızalanan Phileas marka otobüslerin arızalarının nedenleri, önemli miktarda kamu kaynağının israfı ile sonuçlanan otobüslerin alımına ilişkin sözleşmelerin incelenmesi ve otobüslerin iadesi ile ilgili olarak yapılması gerekenlerin tespiti amacıyla Anayasa’nın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri gereğince meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 22.05.2009

1) Çetin Soysal                              (İstanbul)

2) Tekin Bingöl                              (Ankara)

3) Nesrin Baytok                           (Ankara)

4 ) Mehmet Sevigen                       (İstanbul)

5) Atila Emek                                 (Antalya)

6) Ferit Mevlüt Aslanoğlu             (Malatya)

7) Tacidar Seyhan                          (Adana)

8) Fevzi Topuz                               (Muğla)

9) Ali Rıza Ertemür                        (Denizli)

10) Ali Oksal                                 (Mersin)

11) Abdülaziz Yazar                      (Hatay)

12) Tansel Barış                             (Kırklareli)

13) Ramazan Kerim Özkan            (Burdur)

14) Haluk Koç                               (Samsun)

15) Ergün Aydoğan                       (Balıkesir)

16) Faik Öztrak                              (Tekirdağ)

17) Mehmet Ali Özpolat                (İstanbul)

18) Mevlüt Coşkuner                     (Isparta)

19) Ali Rıza Öztürk                       (Mersin)

20) Hüsnü Çöllü                            (Antalya)

21) Ahmet Küçük                          (Çanakkale)

 

2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 26 milletvekilinin, muhtarların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/381)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemiz idari yapılanmasının ilk basamağını köy ve mahalle muhtarlıklarımız oluşturmakta, muhtarlarımız ise seçimle gelen yöneticilerdir.

Muhtarlarımız, yöresinin tüm sorunlarının çözümü için ilgili kurumlarla sürekli ilişki kuran yöre halkını sorunlarının giderilmesi açısından önemli görevleri yerine getirmektedirler. İdari yapılanmada önemli sorunlarla karşı karşıya kalan muhtarlarımız yeterince yetkilerle donatılmamış ve idari yapılanma olarak sorumlulukları olan, ancak yetkisi olmayan bir kurum olarak kalmıştır.

Köy ve mahallelerinde yaşanan her sorunda birinci derecede hesap sorulmasına karşın, ekonomik olarak çok mağdur edilmektedir. Seçilen köy ve mahalle muhtarlarımız seçildiklerinde otomatik olarak sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınmakta, primleri ise muhtarlardan talep edilmektedir. Muhtarlarımıza verilen ücret kadar aylık sosyal güvenlik primi tahakkuk ettirilmekte, ülkemizdeki muhtarlarımızın önemli bir çoğunluğu Sosyal Güvenlik Kurumu takibi altındadır. Ayrıca muhtarlarımızın prim borçları nedeniyle eş ve çocukları sağlık hizmetlerinden yararlanamamaktadır. Muhtarlarımızın içerisinde olduğu ekonomik ve sosyal sorunların çözümüyle birlikte yetki ve sorumluluklarının belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98. Maddesi ile İç Tüzüğün 104. ve 105. Maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasını arz ederim.

1)   Ferit Mevlüt Aslanoğlu             (Malatya)

2)   Ali Rıza Öztürk                         (Mersin)

3)   Çetin Soysal                              (İstanbul)

4)   Mevlüt Coşkuner                      (Isparta)

5)   Ali Arslan                                 (Muğla)

6)   Ali İhsan Köktürk                     (Zonguldak)

7)   İsa Gök                                     (Mersin)

8)   Tekin Bingöl                             (Ankara)

9)   Halil Ünlütepe                           (Afyonkarahisar)

10) Abdullah Özer                          (Bursa)

11) Mehmet Ali Özpolat                 (İstanbul)

12) Ali Rıza Ertemür                       (Denizli)

13) Hikmet Erenkaya                      (Kocaeli)

14) Yaşar Tüzün                             (Bilecik)

15) Bülent Baratalı                          (İzmir)

16) Atilla Kart                                 (Konya)

17) Eşref Erdem                              (Ankara)

18) Zekeriya Akıncı                        (Ankara)

19) Rahmi Güner                            (Ordu)

20) Nevingaye Erbatur                    (Adana)

21) Turgut Dibek                            (Kırklareli)

22) Sacid Yıldız                              (İstanbul)

23) Yaşar Ağyüz                             (Gaziantep)

24) Tacidar Seyhan                         (Adana)

25) Mehmet Şevki Kulkuloğlu        (Kayseri)

26) Fehmi Murat Sönmez               (Eskişehir)

27) Ahmet Küçük                           (Çanakkale)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

C) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Rusya Federasyonu Federal Meclisi Federasyon Konseyi Başkanı Sergey Mıronov’un vaki davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento heyetiyle birlikte 21-24 Haziran 2009 tarihlerinde Rusya Federasyonu’na resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/818)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Rusya Federasyonu Federal Meclisi Federasyon Konseyi Başkanı Sayın Sergey Mironov’un vaki davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento heyetiyle, 21-24 Haziran 2009 tarihlerinde Rusya Federasyonu’na resmi ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 6. Maddesi uyarınca Genel Kurul’un tasviplerine sunulur.

                                                                                                    Köksal Toptan

                                                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                         Başkanı

                       

III.- Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN - Oylama yapmadan önce yoklama istenmiştir. Tespit edeceğiz: Sayın Anadol, Sayın Korkmaz, Sayın Güvel, Sayın Ersin, Sayın Aslanoğlu, Sayın Baratalı, Sayın Özkan, Sayın Köse, Sayın Ağyüz, Sayın Demirel, Sayın Tütüncü, Sayın Arat, Sayın Kaptan, Sayın Selvi, Sayın Bingöl, Sayın Ergin, Sayın Mengü, Sayın İnce, Sayın Serter, Sayın Öztrak.

Yoklama işlemini başlatıyorum ve üç dakika süre veriyorum.

Pusula gönderen arkadaşlar lütfen Genel Kurulu terk etmesinler efendim.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayımız vardır.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Tezkereler (Devam)

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Rusya Federasyonu Federal Meclisi Federasyon Konseyi Başkanı Sergey Mıronov’un vaki davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento heyetiyle birlikte 21-24 Haziran 2009 tarihlerinde Rusya Federasyonu’na resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/818) (Devam)

BAŞKAN – Meclis Başkanlığının tezkeresini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Demokratik Toplum Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önergesi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/144) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmesinin Genel Kurulun 2/6/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi

                                                                                                                        02/06/2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu’nun 02.06.2009 salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                      Fatma Kurtulan

                                                                                                               Van

                                                                                                   Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler Kısmının 91 inci sırasında yer alan 10/144 esas numaralı İstanbul’da kayıt dışı istihdam, taşeronlaşma ve iş güvenliği sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis Araştırma Önergesinin görüşmesinin Genel Kurul’un 02.06.2009 salı günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin lehinde, Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal.

Sayın Birdal, buyurun efendim.

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Meclis gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler” kısmının 91’inci sırasında yer alan (10/144) esas numaralı, İstanbul’da kayıt dışı istihdam, taşeronlaşma ve iş güvenliği sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırma önergesinin görüşülmesinin lehine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Tabii, bir süredir, bu mayınlar konusunda Hükûmet ve muhalefet partileri arasında bir mutabakatın sağlanamayışı sonucu, ne yazık ki bugün yine görüşme olanağı olmuyor. Şimdi, bugün…

Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, çok uğultu var, hakikaten dinleyemiyoruz efendim. Lütfen… Lütfen…

Buyurun Sayın Birdal, devam ediniz efendim.

AKIN BİRDAL (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bu mayınların temizlenmesi konusunda hiç kimse farklı düşünmüyor, bir mutabakat var. Sorun, nasıl ve kimlerce temizleneceği ve temizlendikten sonra da hangi amaçla ve kimlerce kullanılacağıdır.

Şimdi, örneğin Arnavutluk’ta 1 milyon 600 bin mayın 800 bin dolara temizlenmiş ve şimdi öğreniyoruz, yine, NATO, işte düzenleme kurulu, NAMSA aracılığıyla Azerbaycan’da da 2011’de bitirilmek üzere 3,1 milyon euroya anlaşılmış.

Şimdi, bizde de bu işin kaynağı yaratılabilir. Önemli olan, hizmet alımı suretiyle mayınların temizlenmesi, ikincisi de arazinin kullanımı karşılığında mayınların kimlerce temizleneceği konusu. Bizim kimlerce temizleneceği konusunda bir görüşümüz var; Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyelerinin bilgisine sunuyoruz. Örneğin, bu işin temizlenmesi yapıldıktan sonra, ki Genelkurmayın önerileri de dikkate alınabilinir, NAMSA devreye sokulabilir, ama asıl, temizlendikten sonra o toprağın kullanımının kimlerce yürütüleceğidir. Burada, bölgede az topraklı ve topraksız köylülere verilmesi konusu ya da daha önce, elli beş yıl önce istimlak edilerek elinden alınan üreticilere, köylülere verilmesi konusu. Bunlar, sonuçları itibarıyla tartışma yaratabilir. Gelin, temizlendikten sonra kırk dört yıllığına -ki beş yıl temizleme yine süresini dikkate alarak- orada oluşturulacak 1163 sayılı, demokratik halk kooperatifçiliğine kiraya verelim ve kurulacak kooperatif aracılığıyla… Ki yoksa az topraklı ya da topraksız köylülere toprağı vererek, alın yiyin, yani bununla açlığınızı giderin mi diyeceğiz? Bunun tarım girdileri  gereksinmeleri nasıl karşılanacak? Ekipman, tohum, yem, gübre, ilaç ve benzeri girdilerin ancak yine kooperatif aracılığıyla sağlanması mümkün olabilecek ve kooperatif mülkiyetine devrettikten sonra… Ki bu, tek tip çok amaçlı bir tarımsal kooperatif oluyor ki örnekleri var. 1980 askerî darbeye kadar 4.314 köyde ve 59 ilde birliği vardı. Demokratik halk kooperatifçiliği ve Köy Kalkınma ve Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Merkez Birliği (KÖY-KOOP) adıyla da adlandırılan, gerçekten, kırsal alanın hem demokratikleşmesine hem de tarımsal üretimin hem nicelik hem de nitelik olarak verimliliğin artırılmasına yol açan bir modeldi. Şimdi bu model, yine bugün itibarıyla gerçekleştirilebilir, gerçekten, üretimden pazarlama sürecine değin. Örneğin, çok amaçlı olduğu için hizmet alanları da var: Halk pazarları, tarım girdilerinin pazarlanması, eğitim ve hatta giderek bu kooperatiflerin bankasına kadar kurulma projeleri var idi ama ne yazık ki darbeden sonra bunlar kalktı ve sonra da darbe öncesi tarım ve gıda ürünleri konusunda kendi kendine yeten yedi ülkeden biri iken Türkiye, şimdi birçok tarım ürünlerini ve gıda ürünlerini dışarıdan almak durumunda bırakılmıştır.

Elbette ki uzun vadede toprak-insan ilişkilerinin düzenlenmesi, demokratik bir toprak reformu ya da benzeri düzenlemeler yapılabilir ama bugünden itibaren bir kooperatifçilikle bu sorunun çözülebileceğini düşünüyoruz.

Ayrıca, işin bir de insani boyutu var. Biz hep tabii kim temizleyecek ve temizlendikten sonra kimlerce kullanılacağı konusunu konuşuyoruz. Geçen hafta Demokratik Toplum Partisi Grubumuza ve de Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna mayın mağdurları geldi; beden bütünlüğünü yitirmiş, elini, kolunu, ayağını yitirmiş insanlar geldi. Peki bu süreçte bunları nasıl değerlendireceğiz? Ki 1990-2008 tarihleri arasında 1.213 kişi yaşamını yitirmiş, 1.781’i de yaralanıp sakat kalmıştır. Onların işte böyle bir süreçte hizmet alanında istihdamı mümkün.

Ayrıca, her gün bir suç örgütü olmasının yarattığı trajedilere tanık olduğumuz koruculuk müessesesi… Yani, şimdi, örneğin biz bu koruculuk kurumunun tasfiye edilmesini söylerken kimi siyasi partiler bunun gerekliliğini söylüyor. Doğru, gerekliliği şuradan kaynaklanabilir: Yani sorunun hâlâ çözümsüz kalmış olması ve de NATO’nun en güçlü silahlı kuvvetlerinden birine sahip olan Türkiye Cumhuriyeti’nin bu konunun çözümsüzlüğündeki belki aczini ifade etmek istiyorlar. O da bizim kurumumuz, onu da belki şu anda bu süreçten uzak tutabilmek mümkündür, o da bir siyasi iradeye bağlıdır. O nedenle mayın kurbanlarının istihdamı ve kimi korucuların da -tasfiye edildikten sonra- bu süreçte istihdamı mümkün olabilir. Aksi takdirde, her gün… İşte, dün Ceylanpınar’da yine silahlı korucuların yarattığı trajedi… Böyle bir şey olur mu? Az önce değerli bir milletvekilinin söylediği gibi toplumsal bir cinnet yaşıyor bu ülke. Yani, şimdi, Adana’da yaşanılan olay… Daha 44 kişinin, aralarında 6’sı çocuk, 3’ü hamile 16 kadın, toplam 44 kişinin katledildiğinin travması kamuoyunda daha giderilmemişken yeni bir şeyle karşılaşıyoruz. Acaba, bu ülkeyi yönetenlerin, bu üst üste olan toplumsal cinnet sonucunda yaşanılan trajedilerin kaynağını tartışalım ya da görüşelim gibi bir kaygıları var mı? Getirsinler… Türkiye Büyük Millet Meclisine gerçekten böyle sistematik hâle dönüşen bir trajedi toplumunun nedenlerini, ekonomik, siyasal, toplumsal nedenlerini Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışmayacağız da bir genel görüşme konusu yapmayacağız da bir araştırma konusu yapmayacağız da nerede yapılacak bunlar? Sadece gazete köşelerinde mi bu sorunlara çözüm getirilmesi gerektiği yazılıp çizilecek? O nedenle, bu konuyu yüce Meclisimize de öneriyoruz.

Değerli milletvekilleri, ayrıca, 2014 yılına kadar -bir kez daha anımsamakta yarar var- Ottawa Sözleşmesi uyarınca, mayınları temizlenmiş bir ülke olmak zorundayız. Belki böyle bir irade ortaya koyarsak demokrasimizi de mayınlardan temizleriz.

Şimdi, önce tarama, haritalama, işaretleme ve temizleme konusunda bir yol haritası yapılması gerekiyor. Belki anlaşılabilir, belki iktidar bir yerlere taahhütte bulunmuş olabilir ama bir karar yanlışsa o kararda gitme konusunda ısrarlı olmamak gerekir. Hele bu karar toplumu ve bütün halkı ve ülkeyi ilgilendiriyorsa bunda ısrar edilmemeli ve vazgeçilmelidir ve başka bir yol bulunmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ayrıca, ne yapmak gerekir konusunda doğrudan demokrasi yöntemini de uygulayabiliriz. Örneğin, Meclis araştırma grubu oluşturalım, bütün siyasi parti temsilcilerinin içinde yer alacağı bir heyet bölgeye gitsin ve bölge halkıyla konuşsun: “Kimlerce temizlenmesini istiyorsunuz ve temizlendikten sonra kimlerin kullanımına devredilmesini istiyorsunuz?” Ayrıca, ki bizde böyle bir kültür geliştirilmedi, demokrasi, sivil toplum falan diyoruz ama örneğin İnsan Hakları İnceleme Komisyonunda da ne zaman bir alt komisyon oluşturulsa, gidiliyor… Daha dün, işte, efendim, Bilge köyüne gidilmiştir. Bir sorunun çözümü için araştırmaya gidiliyor ve buradaki devletin sorumluluğu ve yükümlülüğü göz ardı edilerek ve belki de hafifletmek amacıyla töre, namus ve kan davası deyip geçiştirme yoluna gidiliyor. Ya da jandarma komutanlığı, vali, kaymakamlık, savcı ve diğer yetkililerle görüşülüyor. Peki, orada yerinde inceleme yapmış olan kadın örgütleri, sivil toplum örgütleriyle neden görüşülmüyor? Orada kanaat önderleri var. O nedenle, bir şey, yapmış olmak için yapılmamalıdır. Gidelim buradan oradaki sivil toplum örgütleriyle görüşelim, yerindeki insanlarla görüşelim, köylülerle görüşelim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Birdal, son dakikanız.

AKIN BİRDAL (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

…ve buna hep birlikte karar verelim. Ama biz yine Demokratik Toplum Partisi olarak, insanların…Gerçekten, örneğin şu Adana’daki olay nedir? Şimdi, Küçükdikili köyü… Köylerinden göç ettirilmiş, topraktan koparılmış ve yeni bir sosyal hayata alıştırılmaya çalışılan insanların yaşadığı bir trajedi. Bu nedenle, gerçekten bunların, bu mayınların ve benzeri birtakım sorunların, trajedilerin kaynağında… Yine yineliyoruz: Sayın Cumhurbaşkanının ve Sayın Başbakanın da artık söz olmaktan çıkarıp, karşılığını bulacak somut bir eyleme dönüştüreceği Kürt sorununun demokratik, barışçıl çözümüdür. Gelin buna bu konuda bir irade gösterelim ve gerçekten bu sorunu çözerek Türkiye'nin gereksinmesi olan ekonomik, demokratik bir arada yaşama kültürünü birlikte kotaralım.

Bu umutla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Birdal.

Sayın milletvekilleri, önerinin aleyhinde üç sayın milletvekili arkadaşımız aynı anda müracaat etmişlerdir. Tabii, iki kişi konuşturacağımız için kura çekmem lazım. Şimdi kura çekiyorum:.İlk konuşmacı Tayfun İçli, ikinci konuşmacı Emin Haluk Ayhan.

Önerinin aleyhinde, Sayın İçli, buyurun efendim.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Bir hafta önce Türkiye Büyük Millet Meclisinin hangi yasaları görüşeceği AKP Grubunun önerisiyle bu yüce Mecliste onaylandı, iki haftalık bir takvim Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu tarafından kabul edildi. Şimdi, bir anlaşmazlık çıkmış, Danışma Kurulu oy birliğiyle karar alamamış, grubu bulunan siyasi partilerimizin her biri grup önerisini yüce Meclisin önüne sunmuşlar. Ben Demokratik Toplum Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz aldım.

Değerli arkadaşlarım, söz alabildiğim sürece her salı günü karşınıza çıkıyorum ve grup önerilerinin aleyhinde söz almaya çalışıyorum ve hemen hemen her salı günü Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin bir yazboz tahtasına çevrildiğini söylüyorum ve bu konuda eleştirilerimi dile getiriyorum. Şimdi, tabii, AKP’li milletvekili arkadaşlarımızın sayısal üstünlüğü nedeniyle de Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi AKP’li grup başkan vekilinin önerisiyle belirleniyor.

Değerli arkadaşlarım, AKP grup önerisinde yine denetim konuları dışlanıyor, sözlü sorular Hükûmete sorulamıyor, diğer denetim konuları görüşülemiyor. Bunu her hafta dillendirmeye çalıştım.

Geçtiğimiz hafta kamuoyunun “Mayınlı arazilerin temizlenmesi” olarak bildiği bir yasa Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine geldi ve bu yasanın Genel Kurulda ilk dört maddesi kabul edildi. Kamuoyunda büyük bir tepki var, AKP dışındaki siyasi partilerin bu yasa tasarısına karşı büyük tepkileri var. Bugün hayretle Sayın Başbakanı dinledim, AKP Sayın Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı dinledim. Kendi grubundaki arkadaşlara bu yasanın ne kadar iyi bir yasa olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Aslında Sayın Başbakanın bir telaş içinde olduğunu da gözlemledim. Çünkü kendisini eleştiren bütün siyasi partilere karşı çok acımasızdı görüşlerinde ve bu yasanın ne kadar mükemmel bir yasa olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Konuşmasında da “Ya neden hiçbir öneri getirilmiyor, hep eleştiriliyor?” şeklinde de kendisine haklı birtakım gerekçeler aramaya çalışıyordu. Bir kere, bugünkü AKP grup önerisine baktığınız zaman Sayın Başbakanın ne kadar sıkıntıda olduğunu görüyorsunuz. Eğer şayet bir Hükûmet tasarısı Sayın Başbakanın ifade ettiği gibi mükemmel bir tasarı idiyse, geçtiğimiz cuma günü Hükûmet bu kanun tasarısını neden geri çekti? Neden geri çekti? Bugün AKP grup önerisinde grup konuşmasından sonra niye tekrar bu yasayı önümüze getiriyor ve 2’nci maddeyi neden değiştirme gereğini duydu? Kendi grubunun içinde kafası karışık olan arkadaşları mı vardı? Ya da Sayın Başbakanın böyle bir yasayı Hükûmet olarak geri çekmekteki amacı neydi? Bir: Bir kere, beyinle yürekleri birlikte atmıyor Sayın Başbakanın ve AKP Grubunun. Dilden çıkan sözlerle, yürekler ve beyinler…

AHMET YENİ (Samsun) – Beyin mi okuyorsunuz?

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Evet, beyin okuyorum çünkü somut.

AHMET YENİ (Samsun) – Beyin okuyucusu musun?

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) - Çünkü eğer bu kadar mükemmel bir yasa tasarısını getirmiş olsaydınız cuma günü neden geri çekiyorsunuz? Bu, çok basit bir soru. Çünkü gücünüz var, şimdi bugün yine gücünüzü test edeceksiniz. O yasayı halkın bütün tepkisine rağmen geçirmek için elinizden geleni yapacaksınız. Ama neden geri çektiniz 2’nci maddeyi, neden tekriri müzakere istediniz? Bunu, her şeyden önce, sayın milletvekilleri, sizin, kendinizin sorgulaması gerekir. Bu bir.

Sayın Başbakan diyor ki: “Hiçbir öneri getirilmiyor.” Değerli arkadaşlarım, öneri getiriliyor ama sizler duymuyorsunuz, görmüyorsunuz.

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Söyle.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Söyleyeceğim.

Türkiye'nin hududu, 510 kilometre uzunluğundaki hududu diğer kamu arazileriyle birlikte yarım asırlığına uluslararası bir sermayeye yap-işlet-devret şeklinde devredilmek isteniyor. Adı: Tarım.

Bir kere, bu yasa eğer adı “tarım” denilerek ortaya konuluyorsa Hükûmetin maliye politikalarının iflas ettiğinin, Hükûmetin tarım politikalarının iflas ettiğinin somut kanıtıdır. Eğer, böylesi büyük bir devlet kendi mayınlarını temizleme gücünden yoksunsa, acz içindeyse, maliye, hazinenin çöktüğünün göstergesidir.

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Sizin döneminizde neden yapılmadı?

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) - Bu yasa, Türkiye Cumhuriyeti hazinesinin AKP açısından iflasının ikrarıdır.

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – DSP iktidarında niye yapılmadı?

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) - Bu yasa, biraz evvel söylediğim gibi, kendi ülkende mümbit arazide tarım yapmaktan, tarım politikasını uygulamaktan acz içinde olan bir Hükûmetin kanun tasarısıdır.

Değerli milletvekilleri, daha çok söylenecek şey var.

Öneri: Petrolü geçtik -Sayın Başbakanın konuşmasından- su kaynaklarını geçtik, güvenlik politikalarını geçtik. Doğrudur, kimisi İsrail… “Nereden çıktı İsrail?” diyor Sayın Başbakan.

Değerli arkadaşlarım, hukukçu olanlar, inşaat sektörüyle ilgilenenler bilir, bazı şartnameler kötü niyetli olarak isme şartname hazırlanır ve o şartnamede hiçbir firmanın adı, ismi, namı yazmaz, kişiye özgü olduğu için tarif eder “siyah saçlı, kahverengi gözlü, burnu kemerli, kulakları kepçe” diye bir insanı tanımlar ve o şartname o kişiye verilir kötü niyetli kişiler tarafından ve o kötü niyetli şartname, ihaleler hukuk devletinde itiraz üzerine iptal edilir. Sayın Başbakana buradan sesleniyorum… Tabii ki orada İsrail veyahut bir devletin adı yazılı değil.

Değerli arkadaşlarım, öneri mi… Geçtiğimiz yıllarda bilişim sektöründe üniversite ve bilişim sektörünün iş birliğiyle teknoparklar, teknokentler yapıldı üniversitelerin içinde. Ülkenin silikon vadilerinin yaratılması konusunda çok önemli yasalar çıktı.

Türkiye’de tarım sektörü iflas etmektedir, iflas etmiştir hayvancılık ve tarım. Sadece bu bölgede değil, sadece 510 kilometre uzunluğunda değil, orada birçok ilimizin sınırları geçmektedir, birçok üniversitemiz vardır. Bugün ülkede işsizlik çok büyük boyutlardadır. Bugün üniversiteden mezun olan veterinerlerimiz, ziraatçılarımız -ister mühendis anlamında ister tekniker anlamında- işsizdir. Bakın, o bölgede üniversite-tarım sektörü iş birliğiyle hatta özel sektör iş birliğiyle çok önemli -ki GAP bölgesidir- atılımlar yapılabilir. Bırakın petrolden kaybettiklerimizi, bırakın başka kaynaklardan, su kaynaklarımızdan kaybettiklerimizi sadece tarım anlamında, üniversite-tarım sektörü anlamında çok büyük yatırımlar yapılabilir ve Anayasa’mızın 44 ve 45’inci maddelerini hatırlatmak isterim, bu toprak reformuyla ilgilidir. Sadece toprak reformu değil, toprak reformunun yanında teknik bilgi, makine parkının da topraksız köylüye, yoksul köylüye verilmesi konusunda Anayasa’da hükümler vardır.

Yeri gelmişken şunu da ifade etmek isterim: Bu cumhuriyetin kurucularından Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk 1936 ve 1937 yıllarında Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaptığı konuşmada topraksız köylülere sadece toprak vermenin yeterli olmayacağını, araç gereç, teknik ekipmanın verilmesinin mutlaka gerekli olduğunu görmüştür.

Şimdi, kimi yerlerde kimlik sorunuyla ilgili tartışma yapmaktadır. Eğer o bölgede çağ dışı feodal yapı toprak reformuyla ortadan kaldırıldığı takdirde o yörenin insanı -askere gerek yok- kendi toprağını, kendi huzurunu korumak için o sınırı zaten korur. Ama siz kendi ülkenizin köylüsüne, çiftçisine eziyet ederseniz, “Ona o toprağı vermeyeyim de uluslararası şirketlere vereyim.” gibi vatan topraklarını elli yıllığına peşkeş çekmeye kalkarsanız, değerli arkadaşlarım, bunun altından kimse kalkamaz. Bir sonraki seçimde burada olmayabiliriz. Evlatlarımız, torunlarımız bunun hesabını elli yıl sonra –daha, bakın, elli yılı konuşuyoruz- sizlerden çok çok büyük hesap sorabilir.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın İçli, son dakikanız.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Geliyorum. Gündemine getirilmesi lazım. Sayın Başbakan, gündeme Hükûmet olarak şunu getirmeniz lazım: Türkiye’de tarım, hayvancılık konusunda işte size büyük bir olanak. Paranız yoksa vatandaştan “Ya lütfen bana bir kereye mahsus olmak üzere herkes maaşından 1 milyon lira para, eski parayla söyledim, bin lira para verin.” deseniz o ülkedeki mayınların hepsini temizlettirebilecek bu halkta yürek var. Hükûmete yardımcı olur, hazinenin açıklarını bile kapatır. Onun için, buraya getireceğiniz kanun tasarı ve teklifleri halkın yararına olması gerekir, halkın çıkarına olması gerekir. Halkın gözünün içine baka baka başka şeyleri anlatmak bir hükûmete yakışmaz. Gerçekleri konuşacağız. Evet, kendimizin duyduğu, kendimizin söylediği şeylerden keyif almak iyidir. Ama önemli olan, halkın bu işten keyif alması, halkın bu işten mutlu olmasıdır diyorum.

Hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum, teşekkür ederim. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın İçli.

Önerinin lehinde İstanbul Milletvekili Çetin Soysal.

Buyurun Sayın Soysal.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kayıt dışı işçilik ve taşeronlaşmayla ilgili olarak DTP Grubunun verdiği Meclis araştırması önergesiyle ilgili olarak lehinde şahsım adına söz almış bunuyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 2007 yılı Sosyal Güvenlik Kurumu istatistiklerine göre Türkiye’de 80.602 iş kazası, 1.208 meslek hastalığı vakası meydana gelmiş, bunların 1.044’ü ölümle sonuçlanmıştır.

Son Sosyal Güvenlik Kurumu istatistiklerine göre ölümcül iş kazalarının yüzde 98’i, meslek hastalıklarının yüzde 82’si küçük ve orta ölçekli işletmelerde meydana gelmekte, bu iş yerleri ise tüm çalışanların yüzde 62’sini oluşturmaktadır. Yasal mevzuat gereğince iş yeri hekimi bulundurma zorunluluğu olan yaklaşık 23 bin iş yeri mevcut iken hâlâ iş yeri hekimliği yapan hekim sayısı 8 bin civarındadır. 15 bin civarında iş yerinin yasal olarak iş yeri hekimi bulundurma zorunluluğu olduğu hâlde bulundurmamaktadır.

Türkiye İstatistik Kurumu istatistiklerine göre ülkemizde iş gücünün yarısı kayıt dışı koşullarda çalışmakta ve iş yerlerinin ancak yüzde 5’i denetlenebilmektedir. Yapılan araştırmalarda iş kazalarının yüzde 98’inin de önlenebilir olduğu görülmektedir. Ne yazık ki ülkemizde sosyal güvenlik şemsiyesinin emeği kapsamadığı, emeğin ve çalışanların sosyal güvenlik sorumluluklarını üstlenmeleri için taşeronluk anlayışının ortaya çıktığı ve çalışanların sosyal haklarını ve sorumluluklarını taşeronlaşma yolu ile yine aynı şekilde rant oluşturma anlayışı içerisinde oluştuğu görülmektedir. Taşeronlaşma devletin belediyeler dâhil neredeyse bütün kurumlarında teşvik edilerek kendi çalışanlarının sosyal haklarının ve örgütlenme haklarının elinden alınmasının bir yolu olarak ortaya çıkmaktadır. Seçimle gelmiş yerel yönetimler ve kamumuz bu sorumluluktan kaçarsa elbette ki özel sektör ne yapmaz.

Bugün ülkemizin yüzde 16’sı işsiz. İşsizlik oranının en yoğun olduğu ülkelerden biriyiz. Türkiye İşverenler Sendikası Konfederasyonunun… Şubat 2009 itibarıyla işsizlik oranının yüksekliği açısından OECD ülkeleri arasında 1’inci ve dünya 2’ncisi olduğumuz görülmektedir. İşsizlik bu kadar yüksekken insanlarımız çalışmaya, yaşamaya mecbur. İnsanların zorluk içinde kötü koşullarından faydalanarak ucuz iş gücü sağlanmasını teşvik etmek bir sosyal devlet ilkesine aykırıdır. Hükûmet olarak hem ülkenin bu hâle gelmesine neden olacaksınız, sonra da sosyal devlet anlayışında olduğunuzu söyleyeceksiniz. Bu anlayış içindeki Hükûmet ne taşeronlaşmayı önleyebilir ne ekonomiyi düzeltebilir ne de işsizliğin çözümünü bulabilir. İş gücünün, emeğin bir sosyal devlet olgusuna yakışmayan bir anlayış içerisinde hareket edilmesi, çağdaş, demokratik bir yapıya uygun düşmemektedir.

Değerli arkadaşlarım, ne yazık ki Anayasa’nın 51’inci, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 11’inci maddesinde sendikalaşma hakkı olmasına rağmen bu sendikalaşma hakları ne yazık ki yerine getirilmemektedir ve bunu en çok ihlal eden de kamudaki taşeronlaşmaları örnek olarak verebiliriz. Örneğin, BİMTAŞ’ta -belediyenin İstanbul’daki taşeron kendi şirketi- salt sendikalaşma çabası içinde olduklarından ötürü Anayasa’ya aykırı bir şekilde işlerine son verilen çalışanlarımızı görmek mümkün.

Değerli arkadaşlarım, bu taşeronlaşma sistemi, sendikalaşma ve örgütlenme hakları çalışanın elinden sosyal güvenlik koşulunun sağlanmaması nedeniyle alınması, Hükûmetin çalışanların sorununu üstlenmemesi, maliyeti düşürmek adına taşeronlaşmayı bir rant olarak görmesinin ve devlet kurumlarında dahi taşeronlaşmayı teşvik etmesinin sonucudur.

Taşeronlaşma demek, Anayasa’nın 57’nci maddesinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11’inci maddesinde düzenlenen sendikalı olma hakkının engellenmesi demektir. Taşeronlaşma demek, işsizlik demektir. Taşeronlaşma demek, kayıt dışılık demektir. Taşeronlaşma demek, ucuz iş gücü demektir. Taşeronlaşma demek, iş sağlığı, iş güvenliği koşullarının yaratılmadığı ortamlarda işçiyi çalışmaya mahkûm etmek demektir. Taşeronlaşma demek, 21’inci yüzyılda yaşanan ilkel ölümler demektir. Taşeronlaşma demek, çalıştırılan işçinin kapının önüne sorgusuz, sualsiz konulması demektir. Taşeronlaşma demek, çalıştırılan işçinin sorumluluğunun taşınmaması demektir. Taşeronlaşma demek, asgari ücret altında çalışma demektir. Taşeronlaşma demek, hiçbir işçinin, hiçbir emeğin, hiçbir şekilde söz hakkının olmaması demektir. Ve sonuç itibarıyla taşeronlaşma demek, eşitsizlik demektir.

Değerli arkadaşlarım, ne yazık ki sosyal devlete yakışmayan bu anlayış Tuzla’da da kendini göstermiştir ve kot kumlama işçilerinde de kendini göstermiştir. Önlenebilir ölümler olmasına rağmen Tuzla tersanelerinde 122 kişi yaşamını yitirmiştir ve binlerce insan da çalışamaz hâle gelmiştir. Yine, aynı şekilde, kot taşlama işçileri de, kumlama işçileri de aynı şekilde silikosiz denen bir maddeden etkilenerek iki üç ay içerisinde bir kanserojen içeren maddeyle birlikte kanser hastalığına, ölümcül bir hastalığa yakalanmaya neden oluyor ve bugün ne yazık ki bunlar kayıt dışı çalıştırılmışlar. Örneğin, baktığımızda, Bitlis’in iki köyündeki tüm erkekler ne yazık ki çalışmak için, alın teri için, emeği için, en azından yaşantısını idame ettirmek için ölümü göze alarak bu şartlarda çalışmak zorunda kalmışlardır.

Değerli arkadaşlarım, yine, bunun yanı sıra, çocuk emeği kullanma yasağı temel çalışma esaslarından biri olmasına rağmen bu da göz ardı edilmektedir. Örneğin Tuzla tersanelerinde biz bunları yaşadık, gördük. On sekiz, on dokuz yaşındaki çocukların beş altı sene oralarda çalıştırıldığını, oralarda görerek, yaşayarak gördük. Ağır ve tehlikeli iş kolunda çocuk işçilerin çalıştırılması da son derece büyük bir vahim.

Değerli arkadaşlarım, Anadolu’nun değişik bölgelerinden İstanbul ve büyük şehirlere gelen insanlarımız var. Bugün bu insanların sorunlarına bir sorumsuzluk içerisinde yaklaşamayız. Çünkü oralarda merdiven altı atölyelerde çalışanlar, kayıt dışı çalıştırılanlar, hatta sokaktaki tinerci de bizim sorunumuzdur ve bu kadar işsizliğin had safhada olduğu bir süreçte bizlerin, Türkiye’de Parlamentonun sessiz kalması mümkün olamaz.

Değerli arkadaşlarım, yine, bunun yanı sıra, Ottawa Antlaşması’nın gereği olan ve bu konuda bütün Parlamentonun hemfikir olduğu mayın temizleme… Elbette ki, Parlamento olarak bu konuda Ottawa’nın gereğini yapmak, mayınsız bir dünya yaratmak hepimizin en temel görevi olarak, bir insan hakkı olarak görmemiz mümkün, insancıl bir yaklaşım olarak, barışçıl bir yaklaşım olarak görmemiz mümkün ve bu konuda hemfikir iken oranın kullanım hakkının -bunun adının İsrail, adının bir başka ülke olması önemli değil- uluslararası sermayeye peşkeş çekilmesi büyük bir ihanet olur. İşsizliğin bu kadar had safhada olduğu bir süreçte Güneydoğu’da 205 bin hektarlık arazinin kullanım hakkını, oralarda bilgiyle donatılmış, teknolojiyle donatılmış, oradaki istihdamı, işsizliği çözebilecek koşulları da yerine getirerek oradaki insanların kullanımına açmak lazım. O topraklarda daha geçen gün 6 tane şehit verdik, oralarda yüzlerce, binlerce insan öldü. O topraklar için bedel ödendi ve buna karşılık uluslararası sermayeye “buyurun” deme hakkını hiç kimse kendinde göremez. Hele ki Türkiye Büyük Millet Meclisi asla ve asla kendinde görmemelidir. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Çünkü oradaki yaşam koşulları iyileştirilmek durumundadır. Bugün baktığımızda, Mardin ve Urfa’da TEDAŞ’a olan borçları bile tarlalarını satsalar bile ödeyemez hâldeler. Orada tarımı teşvik etmek lazım, tarıma pazar yaratmak lazım, tarıma sahip çıkmak lazım, tarımı teknolojiyle beslemek lazım, bilgiyle beslemek lazım. Peki, bu anlamda hiçbir çalışma yapmadan hayvancılığı yok ettiniz, tarımı yok ettiniz, Türkiye’yi buğday ithal eden bir ülke hâline getirdiniz. Şimdi, orada organik tarım yapmak mümkün iken bu organik tarımı da birilerine vermek büyük bir haksızlık olur, hatta ihanet olur. Çünkü, o topraklarda o insanların emeği var, alın teri var, kan var, gözyaşı var, oralarda tarıma dayalı elverişli…

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Ne anlarsın sen oralardan!

ÇETİN SOYSAL (Devamla) – Sen ne anlarsın! Sen ne anlarsın!

BAŞKAN – Sayın Çetin, lütfen…

ÇETİN SOYSAL (Devamla) – Sen ne anlarsın! Hiç gittin mi oraya?

BAŞKAN – Sayın Çetin, lütfen…

ÇETİN SOYSAL (Devamla) – Ne anlarsın oradan! Ne anlarsın! Benim hayatım köylerde geçti, boş ver sen!

İşte senin anlayışındır bu vatanı satan, senin anlayışındır ihanet eden, senin anlayışındır…

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Hadi canım! Senin anlayışın?

ÇETİN SOYSAL (Devamla) – Senin anlayışındır oraları peşkeş çeken. Burada duyarlı olamıyorsun, burada özgür iradeni…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çetin, son dakikanızı veriyorum efendim.

Buyurun.

ÇETİN SOYSAL (Devamla) – İşte bu bir anlayışın temsilcisi. Hangi anlayışın temsilcisi?

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Boş boş konuşuyorsun.

BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…

ÇETİN SOYSAL (Devamla) – Topraklarımızı uluslararası sermayeye peşkeş çeken anlayışın temsilcisi. Bunu görmezlikten gelemeyiz. Elbette ki biz buna sessiz kalamayız ve asla ve asla da sessiz kalmayacağız. O topraklar vatan toprağıdır. O topraklara sonuna kadar bu Meclis sahip çıkmak zorundadır. Burada duyarlı olmak zorundayız. Her birimize de görev düşmektedir. (CHP sıralarından alkışlar)

ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Kime peşkeş çekiyoruz?

ÇETİN SOYSAL (Devamla) – Kaldı ki bu toprakları satın diye gelmediniz buraya. Ülkeye hizmet etmek için, açlığa, yokluğa, yoksulluğa sahip çıkmanız için geldiniz.

ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Açlığa, yoksulluğa sahip çıkıyoruz.

ÇETİN SOYSAL (Devamla) – Onun gereğini yapmak yerine oradaki toprakları peşkeş çekme anlayışı doğru bir anlayış olamaz, haklı bir anlayış olamaz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sensin peşkeşçi, sen!

ÇETİN SOYSAL (Devamla) – Sizi bu konuda uyarıyoruz, diyoruz ki: Gelin, istiyorsanız halka gidelim, istiyorsanız halka soralım, çünkü böyle bir yetkiniz yok, bunu satamazsınız. Bu halk size bunun için oy vermedi.

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – 29 Martta geldik halktan!

ÇETİN SOYSAL (Devamla) – Bu doğru bir yaklaşım olamaz. Bunun bu şekilde olmasını asla ve asla doğru bulmuyoruz ve bu konuda ben Parlamentonun duyarlı olması gerektiğini düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Soysal.

Önerinin aleyhinde Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İstanbul’da kayıt dışı istihdam, taşeronlaşma ve iş güvenliği sorunlarının araştırılarak önlemlerin belirlenmesine yönelik Meclis araştırması önergesinin görüşülmesi hususunda aleyhte söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, önergenin üzerinde durduğu noktalar gerçekten çok önemli. Yalnız, bu noktalar sadece İstanbul için değil, ülkenin bütün her bölgesi için, her şehri için gerçekten çok önemli. Bugün işsizlik çok önemli boyutta. Uygulanan ekonomik politikalar, bugün gelinen nokta itibarıyla sadece işsizliği ortaya çıkarmamış, derinleştirmiştir. Bunun da ötesinde işçiler çaresiz, savunmasız, sıkıntı içinde kalmışlardır. Özellikle taşeronlaşma neticesinde kamu kurumlarında çalışan işçiler maalesef işverene karşı çaresiz bir durumda çalışmak zorundadırlar. Birçok insan sigortasız çalışmak durumundadır, zorundadır, zorunluluğundadır. Bunun da ötesinde siyasi polemiklerle, siyasi yöntemlerle özellikle kamuya ait taşeronların çalıştırdıkları işçilerin belirlenmesinde gerçekten büyük haksızlıklar olduğu, büyük sıkıntılar olduğu da ortadadır. Bunu özelikle 29 Mart seçimlerinden önce Anadolu’da yerel bazda yoğun bir şekilde yaşadık. Sadece şikâyetler almadık, bizzat gördük. Hâlen bu konuda mağdur olan insanlarımız, işçilerimiz bizlere şikâyete devam ediyorlar.

Şimdi, insanlar, işçiler ne yapıyorlar iş ararken? Artık sadece sigortalı olmayı, olabilmeyi düşünecek durumda değiller. Daha düşük ücretle, sigortasız, daha zor şartlar altında, daha kötü bir durumda iş aramak ve iş temin etmek için gayret gösteriyorlar ama ifade ettiğimiz gibi maalesef bu şartlar altında bile gerçekten işsizlik giderek artıyor.

Şimdi, bütün bunları anlatmadan önce bir hususu ifade etmek lazım. Gerçekten AKP’nin tutum ve davranışıyla Meclis gündeminde, görüşmelerde problemlerin olduğu ortaya çıkıyor fakat gelen kanun tasarılarında belli bir amaca yönelik, belli problemleri çözecek, ekonomik sorunların üstesinden gelebilecek tedbirleri alacak bir bütünlük içinde, bir yapı içinde tedbirlerin gelmediğini görüyoruz.

Komisyonlara yirmi otuz madde gelen tasarılar, çıkarken elli altmış maddeye kadar yükselebiliyor, birçok husus oralarda ilave edilmeye, kanun tasarılarına monte edilmeye çalışılıyor. Burada çok büyük problemler var.

Şimdi, işsizliğin giderilmesi için öncelikle ne olması lazım? Ekonominin iyi olması lazım. Ekonominin iyi olması için büyümenin iyi olması lazım, büyümenin iyi olması için yatırımların iyi olması lazım, esnafın, çiftçinin, işçinin, işverenin, herkesin iyi olması lazım. Bugün kim esnafın, çiftçinin, işçinin, işverenin, sanayicinin iyi olduğunu söyleyebiliyor? Bunu söylemek mümkün mü? Bu, sadece bugünkü küresel krizle ilişkilendirilerek ortadan kaldırılabilecek veya göz ardı edilebilecek bir problem değil.

Bakın, ülkenin her tarafında birtakım gelişmeler oluyor, her tarafında insanlar arasında kavga, dövüş, ölümler ortaya çıkıyor, sosyal problemler ortaya çıkıyor. Bunların çok iyi irdelenmesi, çok iyi düşünülmesi lazım.

Sadece İstanbul’daki yabancı işçi sayısının bile, Hükûmet yetkililerinin ifadesiyle, önemli boyutlara ulaştığını görüyoruz.

Şimdi, işsizliğin giderilmesi için ihracatın artması lazım değil mi, rekabetin olması lazım değil mi, dış ticaretin iyi olması lazım değil mi? Peki, yatırımların artması için, Hükûmetin yatırımları artırması için, özel sektörün yatırımlarını teşvik için ne yapmak lazım? Tedbir almak lazım. Hükûmetin aldığı tedbirleri bir tarafa bırakın, teşvik yasaları bile maalesef hem dengesizliği ortaya koymuş, bazı illerde de çok büyük problemlerle karşılaşılmıştır. Uygulanan teşvik politikaları dengeyi bozmuş, bazı illerdeki yapılanmayı bozmuş, en yakın illere doğru bir taşınma söz konusu olmuştur. Bu hususta, teşvik politikalarının istihdamı artırmadığını, Hükûmetin uyguladığı teşvik politikalarının istihdamı geliştirmediğini gazetelerde, özellikle teşvik edilen bölgelerde bu işin gerçekleşmediğini çok net bir şekilde görmeye başladık.

Şimdi, işsizlik artıyor, 1 milyondan fazla insan geçen yıldan beri işsiz olmuş. Bir süre önce bir konuşmamda bu kürsüden ifade ettim, sadece Denizli’de geçen yıl Nisan ayından bu yana 32 bin kişi işten çıkmış. Kayıtlı olanı bu, 4’le çarptığınız zaman 128 bin, 130 bin. 500 bin nüfuslu bir şehrin merkezini düşündüğünüzde, dörtte 1’i şehrin gelirden problemli, yiyecekten problemli, içecekten problemli, eğitimden problemli bir hâle geliyor. Kayıt dışıyla dikkate alınarak düşünüldüğünde, bu problemlerin giderek arttığını görüyoruz. Tabii, bu tür uygulamalar, taşeronlaşma ve benzeri uygulamalar birtakım problemleri giderek artırıyor, sıkıntıyı ortaya koyuyor. Belki, Hükûmet, birtakım şeyleri, kendiyle beraber, birlikte düşünen, kendi yandaşlarını bir şekilde, ne yapıyor? İstihdam etme imkânlarını işverenlere baskı yaparak sağlamayı becerebiliyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Denizli’yi Teşvik Kanunu’na almışlar, duymadın mı?

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Denizli’nin Teşvik Kanunu’nda gerçekten çok büyük sıkıntıları var. Sınırı öbür tarafa geçtiğinizde, 13 kilometrelik, 15 kilometrelik, 20 kilometrelik alanda 13 tane fabrika taşınmış. Bunu, Denizli’nin Sanayi Odası Başkanı söylüyor. Burada neyi ifade etmek istiyorum? Hükûmetin uyguladığı politikalar istihdamı artıramamış; bilakis istihdam düşmüş, şehirler sıkıntıya girmiş, insanlar tekrar geriye doğru göçe başlamış. Hükûmetin, bu tür problemlerin çözülmesine yönelik direkt getirdiği, katkı sağladığını ortaya çıkaracak tedbirleri içeren bir paketi de ortaya çıkmadı. Parça parça, o gün ne lazım, bugün ne lazım, onlar gelmeye başladı. Bugün, bakıyorsunuz, “bütçe çizgisinin altında borçlanma” diye borçlanmayı azaltacak birtakım uygulamalar, Toprak Mahsulleri Ofisine fındık aldırmalar… Maalesef, bu tür yanlış uygulamalarla Hükûmetin ekonomiyi daha da sıkıntıya soktuğunu görüyoruz.

Şimdi, bu tür çalışma sistemi, bu Mecliste, komisyonlarda bu tür çalıştırma sistemi insanların iş bulmasını sağlıyor mu? Refahının artmasını sağlıyor mu? “Fert başına 10 bin dolarları aştı.” dediğiniz millî gelirin 8 bin dolarların altına düşmesini engelliyor mu? “10 milyar YTL” dediğiniz bütçe açığının 70 milyar YTL’lerin üzerine çıkmasını engelliyor mu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan, devam edin.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – İnsanların mutsuzluğunu engelliyor mu? İnsanların mutlu olmasını sağlıyor mu? Bütün bunları dikkate alan yeni ekonomik önlemlerle bu Parlamentoda, milleti de inandıracak, millete de öneriler sunacak hususların görüşülmesi lazım. Bunların dikkate alınması lazım.

Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ayhan.

Demokratik Toplum Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

2.- (10/106) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin bugünkü birleşimde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu’nun, 02.06.2009 Salı Günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun “TBMM Genel Kurul Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler” kısmının 58. sırasında yer alan 10/106, esas nolu, “Esnaf ve Sanatkârların Sorunlarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince” Meclis Araştırması önergesi görüşmelerinin bugünkü Birleşimde yapılmasının İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                      Mehmet Şandır

                                                                                                            Mersin

                                                                                             MHP Grup Başkan vekili

BAŞKAN – Önerinin lehinde İstanbul Milletvekili Mithat Melen.

Sayın Melen, Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MİTHAT MELEN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Türkiye, yapı itibarıyla tek başına çalışmaya alışmış, bağımsız insanlardan kurulmuş ve müteşebbislerden oluşmuş bir yapıya sahiptir. Aslında, hepimizin ruhunda esnaflık ve sanatkârlık var. Yani biz tek başımıza çalışıp bir şey üretmeyi, usta-çırak ilişkisi içerisinde olmayı, ruhumuz ve yapımız icabı geleneklerimize uyarak yıllardır uygulayan, yapan bir milletiz. Bu çok önemli bir şey. Bakın, Anadolu o loncalarla ayakta kalmıştır yıllar boyu ve Anadolu’da gerçekten ciddi bir kültür oluşmuştur asırlar boyu. Çok önemli bir şey bu ama yavaş yavaş hepimiz unutuyoruz bunları çünkü bir ülkede üretimin esas motoru gerçekten bireyseldir. Bireysel ahlak üretimi iter. İşte orada da Türkiye’de, bu ülkede, Anadolu’da asırlardır çok ciddi bir biçimde yerleşmiş bir yapı var, o da esnaf ve sanatkârlar. Bugün resmî kayıtlara göre 2 milyon civarında esnaf ve sanatkârlarımız ama her gün artmıyor sayıları, maalesef, sayıları azalıyor esnaf ve sanatkârlarımızın ve yapımıza uygun olmayan, daha değişik bir, kapitalizm bile demiyorum, çarpık bir kapitalizm modeli Türkiye’ye giriyor. Türkiye’de bir sabahleyin 35 tane alışveriş merkezi açılıyor ama o alışveriş merkezlerine üretim yapacak bir yapı hiçbir zaman oluşmuyor. Ben alışveriş merkezlerine karşı değilim yani kimse karşı olamaz ama o yapıyı destekleyecek, üretimi ve dayanışmayı oluşturacak bir yapıyı bir türlü, ne gerçekleştirebiliyoruz ne de ihmal ediyoruz. Bakın, rakamlar bunlar, her yıl, 200 bin tane esnaf yeniden hizmet vermeye çalışıyor, yeni açılıyor ama 300 bin esnaf piyasadan çekiliyor. Ne kadar ciddi bir rakam.

Hep Avrupa Birliğinden, Avrupa Birliği standartlarından bahsediyoruz. Avrupa Birliği standartları içerisinde de en önemli şey, küçük ve orta işletmeler ama küçük ve orta işletmeler, ki yavaş yavaş onların da tanımı değişiyor, 150 istihdamın üzerine çıkarıyorlar; ki Avrupa’da da onda büyük sıkıntı var, acaba, esnaf ve sanatkârı nasıl korumak gibi ve çok ciddi önlemler almak gibi, ki dikkat buyurursanız, incelerseniz, Avrupa Birliği bütçesinin yaklaşık olarak üçte 1’i tarım sektörüne, diğer yarısı da bölgesel kalkınma ve bunun yanında da gerçekten esnaf ve sanatkârlara gider. Ama biz, yıllardan beri esnaf ve sanatkârlarımızı hem unuttuk hem o yapıyı bir türlü rayına oturtamıyoruz. Bugün Türkiye’de esnaf ve sanatkârın en ciddi problemi, başta, ayakta kalabilmek problemi, yaşayabilmek problemi yani finansman. Türkiye, bu faiz furyası içerisinde o yapıyı, o gerçeği göz ardı etti. Bugün Anadolu… Bakın, hepiniz milletvekilisiniz, vatandaşlarımız da dinliyor burada;         1 tane esnafın yaklaşık 3 ve 4 kişiyi beslediği gerçeği var, yani ortalama 4 kişilik çekirdek aileyi besliyor. 8-10 milyon insandan bahsediyoruz Türkiye’de. 8-10 milyon insanı unuttuk ve sıkıntının üzerinde. Her gün, her köşede, bir esnafın, bir sanatkârın dükkânını kapattığını görüyoruz, kiralardan dolayı, finansman sıkıntılarından dolayı, yeni teknolojilere ulaşamamaktan dolayı, yeniden yapılanamamaktan dolayı. Son değiştirdiğimiz yasada da -KOSGEB’le ilgili olan- yine bu konuda çok ciddi bir şey yok. Yani biz eğer bu toplumda, başta piyasa ekonomisini ve piyasa ahlakını ayakta tutmak istiyorsak, önce o esnaf ve sanatkârı ciddiye almak ve dikkate almak zorundayız.

Şimdi, ben Mecliste dikkat ediyorum. Kimsenin işine de gelmiyor belki bunları… Beni dinlemek için değil, ama bunları anlamak için oturup düşünmemizde yarar var. Çünkü bu toplumun yapısında gerçekten unutulan ve zorla unutturulmaya çalışılan bir olgu var, o da “üretmek”. Bizim dinimizde de üretmek ön planda, bizim ahlaki anlayışlarımızda da üretmek ön planda. Ama biz zorla, son on senedir, on beş senedir kendimize göre, dünya ekonomisinin gelişmesine uyduğumuzu zannederek…

Hayır, bugün Amerika Birleşik Devletleri bile esnaf ve sanatkârını korumak için acayip önlemler almaya başladı, hele bu krizden sonra. Çünkü o toplumun yapısı, o çekirdek yapı, ticaretin çekirdek yapısı esnaf ve sanatkâr; bütün dünyada böyle. Cenevizlilerden, bakın, düşünün, oradan üremiş, çıkmış. Ticaretin çıkma nedeni, bugün, senedin bile ortaya çıkma nedeni, belki devletin ortaya çıkma nedeninin başında… O üreten ufak tefek -yani adamlar belki çok büyük, insanlar çok büyük ama- çok ufak dükkânlarla başlamış bu iş, çok ufak kurulu düzenle başlamış ve Türkiye’de bu kurulu düzeni bozuyoruz.

Yine devletin rakamlarına bakın: Protesto edilen çek sayısı, protesto edilen senet sayısı maalesef küçük işletmelerde büyük işletmelere göre daha çok. Yapı daralıyor, yapı küçülüyor, yapı küçüldükçe sosyal gerginlikler de artıyor Türkiye’de. Bugün ufak bir yerdeki sosyal barış -işte, politikacının çok iyi bilmesi lazım bunu- çarşıdan geliyor. Çarşı ayağa kalkmazsa, çarşı gerçekten oturduğu yerden ayağa kalkmazsa, daha doğrusu, ayakları üzerinde duramazsa ekonomi çalışamaz. Ama çarşıyı ihmal etmek pahalıya mal olabilir. Biz çarşıyı galiba son yıllarda ihmal ettik. Bunun adına da ekonomik gelişme ve kapitalizm dememekte yarar var; bunun adına, yanlış oluşan, yanlış gelişen bir yapı… Ayrıca sosyal bir devlet anlayışında da bunun çok büyük önemi var. Türkiye Anayasası’nın -bakın, çok açık- 173’üncü maddesinde ne diyor: “Devlet, esnaf ve sanatkârı koruyucu tedbirleri alır.” Nasıl alır? Lafta alır. Bunun için, gerçekten, oturup bir araştırma yapmak zorundayız. Bir sosyolojik yeni yapı gerekiyor Türkiye için. O sosyolojik yeni yapı da, üretmeyi ön plana alan, ahlaki değerleri ön plana alan… Ki ahlaki değeri büyük yapılarda ele alamıyorsunuz. Ticarette bir numaralı mesele ahlak tabii, ahlakı ön plana almak. Çek ve senet ikinci plandadır, kişisel ahlak çok önemlidir. İşte o kişisel ahlakı, yavaş yavaş, esnaf ve sanatkârı ihmal ederek unutmaya başladık.

Onun için, devlet esnaf ve sanatkâr için koruyucu tedbirler alır. Nasıl alır? Oturup araştıracağız, bulacağız, uzmanları hakikaten devreye sokacağız ve sadece 2 milyon değil, 4 milyon olması gereken esnaf ve sanatkârımızı yeniden yaratmamız lazım. Çünkü Türkiye teknolojide geri kalıyor, Türkiye dünyayla rekabet edemiyor. Hep bunları söylüyoruz. Türkiye'nin, dünyayla rekabet edebilmesi için, daha çok araştırma yapabilmesi için, gerçekten, önce kendi üreticisini, yani esnafını, yani sanatkârını, üreten herkesi koruması lazım.

Onun için, bu verdiğimiz önergenin, hepimizin iyi düşünerek, lehinde oy atılmasını istirham ediyorum. Bu duygu ve düşüncelerle saygılarımı sunuyorum.

Arz ederim efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Melen.

Önerinin aleyhinde Hatay Milletvekili Orhan Karasayar, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Önerinin aleyhinde olduğumu bildiriyor, saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Karasayar.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Nedenini açıklasana, nedenini.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başbakan öyle söylemiş.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Yararlanmak istiyorduk aslında.

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Ben ne söyleyeceğimi bilirim, o seni ilgilendirmez.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Söyle işte, biz bir şey demiyoruz.

BAŞKAN – Önerinin lehinde Bursa Milletvekili Onur Öymen.

Sayın Öymen, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ONUR ÖYMEN (Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin esnafın, sanatkârın durumu hakkında verdiği önergenin lehinde görüşlerimizi ifade etmek için söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin her yerinde hepimiz esnafla sık sık temas ediyoruz. Ülkemizin bugün içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıların esnafımızı nasıl etkilediğini hep birlikte görüyoruz. Esnaf perişandır. Ekonomimiz, üretimimiz, sanayimiz her ay yüzde 20’den fazla geriliyor, geçen yıla kıyasla. İşsizlik oranı Türkiye’de rekor düzeylere yükseldi. 4 milyondan  fazla vatandaşımız işsizdir. Ekonominin bu durumunda, işsizliğin bu kadar yüksek olduğu bir ortamda ülkemizdeki esnaflar ne yiyecek ne içecek? Biz pek çok yerde esnafımızı ziyaret ediyoruz, bize söyledikleri şudur: “Günlerdir siftah yapamıyoruz.” diyorlar.  Evini satan var, arabasını satan var dükkânını açık tutmak için. Buna rağmen, pek çoğu artık işyerini kapatmış, dükkânını kapatmış. Bu insan ne yiyecek, ne içecek? Hepimizin görevi, özellikle ülkemizin içinde bulunduğu bu sıkıntılı durumda esnafımıza destek olmak için ona yeni geçim imkânları sağlamaktır. Özellikle ülkemizin doğusunda ve güneydoğusundaki esnafımız aynı zamanda çiftçilikle uğraşıyor, tarımla uğraşıyor. Ona tarım alanında yeni gelir kaynakları sağlamak, bugün içinde bulunduğu sıkıntıları bir ölçü de olsa hafifletebilir.

İşte, değerli arkadaşlarım, günlerden beri Mecliste görüştüğümüz mayınlı alanların temizlenmesi konusu. Eğer bu topraklar bölgedeki köylüye, esnafa tahsis edilirse bu alanda esnafımıza önemli bir katkı sağlayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, meseleye bu açıdan bakmak gerekiyor. Öyle anlaşılıyor ki Meclise sunulan tasarıda amaç, her ne kadar gerekçesinde Ottawa Sözleşmesi’nin gereğini yerine getirmek gibi görünüyorsa da gerçek amaç, maalesef bu toprakları bazı yabancı şirketlere vermektir, kırk dört yıllığına işletme hakkını vermektir. 

Değerli arkadaşlarım, bu vesileyle size şunu söylemek istiyorum: Biz, bu toprakların yabancılara tahsis edilmesi için bu kanunun hazırlandığını nereden biliyoruz? Şuradan biliyoruz: Eğer amacınız Ottawa Sözleşmesi olsaydı, Ottawa Sözleşmesi’nin hiçbir maddesinde sadece ülkenin bir bölümündeki mayınların temizlenmesinden bahsetmiyor, “Bütün mayınları temizleyeceksiniz; hem kendi döşediğiniz hem başkalarının, teröristlerin vesaire hepsini temizleyeceksiniz.” diyor. Türkiye’de bizim döşediğimiz kaç tane mayın var? 921 bin mayın var. Suriye sınırında kaç mayın var? 615 bin mayın var. Geriye kalan 305 bin mayını kim temizleyecek? Tasarıda bir tek satır yok. Demek ki amaç mayınları temizlemek değil. Öbür bölgelerle ilgili değilsiniz çünkü mayınların döşendiği diğer topraklar bereketli topraklar değil, organik tarım yapılacak topraklar değil, yabancıların göz koyduğu topraklar değil. Onun için, siz sadece verimli topraklardan mayınların temizlenmesiyle ilgilisiniz. Onun için, sadece Suriye sınırıyla ilgili bir tasarıyı Meclise getiriyorsunuz. Bunu kayda geçiriyoruz, bunu Meclisin huzurunda ve tarihin huzurunda kayda geçiriyoruz.

Değerli arkadaşlarım, başka nereden anlıyoruz amacınızın ticari olduğunu? Şuradan anlıyoruz: Siz bu tasarıyla bize demiyorsunuz ki mayınlardan temizlenecek araziler şu şekilde değerlendirilecektir. Mayından temizlenecek arazi, artı ona bitişik hazine arazisi… Onu da vereceksiniz, yani mayından temizlenmiş araziyi vermek yetmiyor, ona bitişik araziler varsa, devlet çiftlikleri varsa, Ceylanpınar’da, şurada burada, onu da vereceksiniz. 2’nci maddede aynen bunu yazıyor.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, çok kısa vaktimiz var, size birkaç cümleyle durumu özetleyeceğim:

Şimdi, bugün 64 ülkede döşenmiş 100 milyon mayın var ve bu mayınların temizlenmesi için Birleşmiş Milletler çerçevesinde çok yoğun bir faaliyet gösteriliyor. NATO’nun NAMSA örgütü pek çok ülkede mayınları temizliyor. Bunun dışında, Birleşmiş Milletlerle çalışan ve kâr gayesi gütmeyen sivil toplum örgütleri var. Bunlardan bir tanesinin adı “HALO.” Bugüne kadar 5 milyon mayın temizlemiş, 7 bin tane mayın temizleme uzmanı var. Bunlarla konuştunuz mu? Onlardan teklif aldınız mı? Onların bu toprakları kaça temizleyebileceğini gördünüz mü?

Şimdi, siz ayrıca şunu biliyor musunuz? Bu Suriye sınırındaki mayınların önemli bir bölümü hâlen temizlenmiş vaziyettedir, biliyor musunuz? Türk Silahlı Kuvvetleri, Suriye sınırına bitişik, 50 metre derinliğinde, yüzlerce kilometre uzunluğundaki alandaki bütün mayınları temizlemiştir. Tek bir vukuat olmamıştır, tek bir şehit vermedik, bir tane yaralımız yok. Peki, bunu yapan silahlı kuvvetler geri kalanını yapamaz mı? Bu soruyu niçin sormuyorsunuz? Ben, silahlı kuvvetlerin, Sayın Başbakanın bugünkü grup konuşmasında söylediği gibi, “Biz bu işi yapmak istemiyoruz.” dediğine kesinlikle inanmıyorum.

Bakın, NAMSA örgütünün çeşitli ülkelerde yaptığı mayın temizleme operasyonlarında, bu konuda en uzmanlaşmış ülkelerin silahlı kuvvetlerine öncü görev veriliyor. Biliyor musunuz, NAMSA’nın Azerbaycan’daki mayınları temizleme operasyonunun öncü gücü hangisidir? Türk Silahlı Kuvvetleri. Türk Silahlı Kuvvetleri Azerbaycan’daki mayını temizleyecek, Türkiye’deki mayını temizleyemeyecek, “Ben bunu temizlemek istemiyorum. Ben döşedim, kim sökerse söksün.” diyecek! Siz buna inanıyor musunuz? Türk Silahlı Kuvvetleri böyle bir şey söyler mi? Biz bunun Türk Silahlı Kuvvetlerine yapılmış büyük bir haksızlık olduğuna inanıyoruz.

510 kilometre uzunluğunda arazi. Nasıl bir arazi bu? Ankara’dan Adana’ya olan araziyi düşünün, işte o kadar. İstanbul’dan Manisa’ya olan araziyi düşünün, 350 metre genişliğinde bir koridor. Siz bunu yabancı şirketlere vereceksiniz. İşte biz bunu kabul etmiyoruz.

“Efendim, ne yapalım? Beş sene süremiz var, mecburuz; başka çaremiz yok.” Doğru değil. Açın Ottawa Sözleşmesi’ni, eğer o süre içinde tamamlayamıyorsanız bu sürenin uzatılmasını isteyebiliyorsunuz. Mesela Tayland uzatılmasını istemiş, 2018 yılına kadar Tayland’a süre vermişler. Siz niye istemiyorsunuz? Yani amaç buysa, “Beş sene içinde yapamayız. Sadece özel sektör yapar.” filan diyorsanız, müracaat ediyorsunuz, sürenizi uzatıyorlar; bu kadar basit. Tayland’ın yaptığını biz niye yapmayalım?

Şimdi, değerli arkadaşlarım, size bir de şu soruyu soruyorum: Diyorsunuz ki Hükûmetin Meclise getirdiği ilk öneride “Biz bunu, efendim, yap-işlet-devret esasına göre yaptıracağız.” Bana lütfen       -bu kadar araştırdık, bu kadar konuştuk- dünyada bunu yapan, bu sistemi benimseyen bir tane ülke gösterin, bir örnek verin, hangi ülke bunu böyle yapmış? Bizim bildiğimiz yok. Yani, hiçbir ülkede bu kadar akıl yok mu?

Elli beş ülke kendi silahlı kuvvetlerine temizletiyor. Başbakan bize Suriye’yi örnek veriyor, Suriye’de temizleyen Suriye Silahlı Kuvvetleri. Onlar yapabilecek, biz yapamayacağız! Tunus’ta bile silahlı kuvvetler temizlemiş mayınları, biz yapamayacağız! Buna inanıyor musunuz gerçekten? Belli ki burada başka bir iş var, yani bu arazileri yabancılara vermek için bulunmuş bir bahane, bize öyle geliyor. “Türk Silahlı Kuvvetleri yapamaz.” Yani, bu Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı saygılı bir söylem midir? Bir asker çıkıp da kamuoyunun önünde “Biz bu işi yapamıyoruz. Bu çok tehlikelidir, çok zahmetlidir.” dedi mi size bugüne kadar? O zaman bunu nereden çıkarıyorsunuz?

NURETTİN AKMAN (Çankırı) – Basın sözcüsü söyledi.

ONUR ÖYMEN (Devamla) – Millî Savunma Bakanımızın mektubu var, Türk Silahlı Kuvvetlerinin görüşünü yansıtan, Sayın Başbakana mektubu var sekiz madde hâlinde. “Bu kanun son derece yanlıştır.” diyor, “Baştan sona yanlıştır.” diyor. Şimdi, Sayın Millî Savunma Bakanımızın görüşüne itibar etmeyecek miyiz yani? Değerli arkadaşlarım, çok ciddi bir konudur ve buna mutlaka dikkatinizi çekiyorum.

Şimdi, işin daha ciddi tarafı var. Bu, dünya çapında bir olaydır, dünya çapında bir konudur. Bazı ülkeler, kendi toprakları yeterli olmadığı için başka ülkelerden toprak kiralıyorlar. Çok geniş topraklar kiralıyorlar, orada üretim yapıyorlar, kendi ihtiyaçlarını böyle sağlıyorlar.

Ekonomist’in son sayısını açın, hangi ülkeler, ne kadar toprak kiralamış, görün. Toplam kiralanan veya satın alınan tarım alanları Fransa’nın bütün ekilebilir alanları kadardır ve Türkiye’den de bahsediyor. Türkiye Bahreyn’le bir anlaşma yaptı diyor, bu konuda, 500 milyon dolarlık. Bu anlaşma 3 ila 6 milyar dolara çıkabilir diyor.  Bizim ilgili bakanlığımız açıklıyor: “Yok efendim, öyle değil, teknolojik iş birliği anlaşması.” Siz bana bir tane teknolojik iş birliği anlaşması gösterin 500 milyon dolarlık! Metin burada, buyurun, isteyen arkadaşlarıma göstereyim. Türkiye'nin adı geçiyor. Bahreyn dünyada 20 ülkeyle anlaşma yapmış, 1 tanesi Türkiye.

Değerli arkadaşlarım, bu konu son derece ciddi bir konudur ve bu konuyu böyle hafife alarak, birtakım mugalatalarla, birtakım siyasi polemiklerle geçiştirmemiz mümkün değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öymen, devam edin.

ONUR ÖYMEN (Devamla) – Latin Amerika’da yabancı tarım işletmelerinin, United Fruit Company başta olmak üzere, yol açtığı siyasi çalkantılardan kaç hükûmetin devrildiğini biliyor musunuz? Kaç askerî darbe yapıldığını biliyor musunuz? O kadar geriye gitmeyin, daha bu yıl sırf bu yüzden Madagaskar’da hükûmetin devrildiğini biliyor musunuz? Bu kadar ciddi bir konudur, bu kadar siyasi bir konudur ve bütün bunları düşünmenizi tavsiye ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan bugün yaptığı konuşmada muhalefete çiçekler atıyor, iltifatlar yağdırıyor. Biz de muhalefet partilerindeki eski diplomatlar olarak nasibimizi almışız, bizden “eski monşerler” filan diye bahsediyor.

Değerli arkadaşlarım, kendisine şunu hatırlatırım: Bu diplomasi mesleğinde bize her şeyi öğrettiler ama en çok, en önemli öğrettikleri şey, vatan topraklarını korumaktır, satmak değildir! (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

Çok teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öymen.

Önerinin aleyhinde, Samsun Milletvekili Ahmet Yeni.

Sayın Yeni, buyurun efendim.

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün her grup ayrı ayrı öneri getiriyor. Milliyetçi Hareket Partisi de biraz evvel dinlemiş olduğumuz grup önerisini getirmiş oldu.

Bizim daha önemli meselelerimiz var.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Esnaf önemli değil mi?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Başbakanın talimatı daha önemliymiş!

AHMET YENİ (Devamla) – Biraz sonra bizim grubumuzun getireceği öneri var.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – İnsanlar işsiz ve aç.

AHMET YENİ (Devamla) – Adalet ve Kalkınma Partisi Samsun Milletvekili olarak, Milliyetçi Hareket Partisinin bugün Meclise getirmiş olduğu grup önerisine karşı olduğumu ifade eder, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yeni.

III.- Y O K L A M A

(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Toplantı yeter sayısı istiyoruz.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Vural, Sayın Günal, Sayın Yalçın, Sayın Çelik, Sayın Akkuş, Sayın Yunusoğlu, Sayın Bal, Sayın Taner, Sayın Nalcı, Sayın Uslu, Sayın Özensoy, Sayın Akçay, Sayın Paksoy, Sayın Tankut, Sayın Sipahi, Sayın Enöz, Sayın Orhan, Sayın Yıldız, Sayın Bulut, Sayın Varlı.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayımız vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- (10/106) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin bugünkü birleşimde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

3.- (10/178, 10/190 ile 10/237) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2/6/2009 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılması ve Genel Kurulun bugün saat 19.00’a kadar çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu’nun, 02.06.2009 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                   Kemal Kılıçdaroğlu

                                                                                                            İstanbul

                                                                                                   Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan 10/178, 10/190 ile 10/237 esas numaralı Meclis Araştırma Önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurul’un 02.06.2009 Salı günlü birleşiminde birlikte yapılması ve Genel Kurulun bugün saat 19.00’a kadar çalışması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin lehinde, Ankara Milletvekili Tekin Bingöl.

Sayın Bingöl, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarını görüşmek üzere verilen önergeler hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Onlarca yıldır mevsimlik tarım işçileri sorunlarla iç içe yaşarlar. Gelişen teknolojiler, tarımdaki değişiklikler, ulaşımdaki gelişimlere rağmen bu sorunlar azalacağına artarak devam eder. Gün geldi mevsimlik tarım işçileri Çukurova’da sıtmayla mücadele ettiler. Bulaşıcı hastalıklar, salgınlar en çok mevsimlik tarım işçilerini etkiledi. Sırtlarında taşıdıkları çocuklarını kaybettiler. Bu sorunlar olumsuz barınaklarda yaşamalarından kaynaklandı. Kötü beslenme alışkanlıkları onları kırıp geçirdi ve maalesef son yıllarda onların korkulu rüyası hâline gelen trafik canavarı âdeta onlar için ölüm yollarında pusular kurdu. Geçtiğimiz yıl, sadece Adıyaman’dan yola çıkan mevsimlik tarım işçilerinin 25’i bir araçta hayatlarını kaybettiler.

Mevsimlik tarım işçilerinin bir diğer önemli sorunları ise çocuklarının yaşadıkları. Bildiğiniz gibi tarım işçileri bütün aile birlikte göç yollarına dizilerek o mevsimi çalışarak geçirip karınlarını doyurmak zorundalar. İşte o nedenle mevsimlik tarım işçileri çocuklarını eğitim henüz tamamlanmadan göçe götürmek zorundalar ve dönüşte de okullar açılmıştır ama hâlâ o çocuklar tarlalarda çalıştıkları için, ırgatlık yaptıkları için eğitimlerini doğru dürüst alamazlar ve hayatta kalan mevsimlik tarım işçilerinin çocuklarının çok az bir kısmı ilköğretimin üzerinde fazlaca eğitim alabilirler.

Değerli milletvekilleri, bu tarım işçilerinin hemen tamamına yakını Güneydoğu’da yaşayan insanlarımızdan oluşmaktadır. Bu tarım işçileri Adıyamanlıdır, Urfalıdır, Kilislidir, Batmanlıdır, Şırnaklıdır, Diyarbakırlıdır yani kısacası, dört haftadır görüşmeye çalıştığımız mayınlı arazilerle iç içe yaşayan yurttaşlarımızın oluşturduğu insanlardır. Onun için bu mayınlı tarım arazileri mevsimlik tarım işçilerini çok yakından ilgilendirmektedir.

Bu yasa tasarısı görüşülüyorken küçücük bir umut ışığı yandı mevsimlik tarım işçilerinin kafalarında. Mevsimlik tarım işçileri artık hayal kuramıyor. Mevsimlik tarım işçilerinin umutları sönmüş. Ama, mayınlı tarım arazilerinin görüşülmesiyle birlikte ufacık bir ışık dahi, yasa görüşülmeye başlanırken sönüp gitti. Onlar, hayatlarını verdikleri, bedel ödedikleri, sakat kaldıkları o toprakların, mayınlı arazilerin temizlenerek kendilerine verileceğini umut ediyorlardı ama maalesef o umutları da söndü. Bu yasa… Yıllardır o bölgede bedel ödeyen, sakat kalan ve göç yollarında, ölüm tarlalarında âdeta mahvolan insanların topraklarıydı, ellerinden alındı. Şimdi, birinci derecede hak sahibi olan bu insanlara maalesef bu araziler çok görülüyor.

Değerli milletvekilleri, o tarlalar âdeta ölüm tarlaları. Biz, o tarlaların, kardeşlik türkülerinin okunduğu barış tarlalarına dönüştürülmesini istiyoruz. Biz, o ölüm tarlalarının ekmek tarlaları hâline dönüştürülmesini istiyoruz ve diyoruz ki o tarlaları ipotekli tarlalar hâline getirmeyelim. Çok iyi bilirsiniz ki ipotekli mallar bir daha kolay kolay gerçek sahiplerine dönmez ama maalesef bu tasarı o ölüm tarlalarını ipotekli tarlalara dönüştürüyor. Elli yıllık süre içerisinde siz o tarlaları birilerine ipoteklerseniz maalesef o tarlalar bir daha gerçek sahiplerine dönmez.

Bu Parlamentoda, 22’nci Dönemde, 1 Mart tezkeresi Cumhuriyet Halk Partisinin kararlı tutumuyla, doğru tespitiyle, sağduyulu milletvekillerinin katkısıyla reddedildi. Peki, kötü mü oldu? O gün için Cumhuriyet Halk Partisini eleştirenler şimdi kafalarını kuma gömmüşler âdeta, söyleyebilecek hiçbir şeyleri yok çünkü Irak’taki kardeş kanı Türkiye’ye de sıçrayacaktı. Onu, Cumhuriyet Halk Partisinin ve 22’nci Dönem Parlamentosunun kararlı tutumu engelledi. Sadece 60’a yakın Türk şoförü, ekmeklerinin hatırı için Irak’a sefer yaparken âdeta ateşe yürüdüler ve hayatlarını kaybettiler. Düşünün ki, o tezkere reddedilmeseydi o kan Türkiye’ye sıçrayacaktı ve maalesef 1 milyonun üzerinde Müslüman kanının akıtıldığı Irak’ta, bugün aynı sıkıntıyı, aynı kan ve gözyaşını biz ülkemizde yaşamış olacaktık.

Şimdi, yeniden böyle bir süreçle karşı karşıyayız değerli milletvekilleri. Biliyoruz, AKP’li milletvekili arkadaşlarımızın ruhunun derinliklerinde fırtınalar kopuyor. Biliyoruz, AKP’li milletvekili arkadaşlarımız huzursuz. En zor şey değerli milletvekilleri, bir insanın inanmadığı bir sorun karşısında mecburen bir konuya oy vermesi. Şimdi, o hâletiruhiye içerisinde olan AKP’li arkadaşlarımıza sesleniyoruz, lütfen vicdanınızın sesini dinleyin. Bu ses, sizi bu ülkenin gerçekleriyle yüz yüze bırakacak ve gerçekten bu tasarıda yanlış olan bir uygulamayı ortadan kaldıracak.

Bakınız, o bölgede sadece tarım yapılacak araziler yok. 1975 yılında Mardin Kızıltepe Çamurlu bölgesinde yapılan araştırmalar sonucunda müthiş petrol rezervi bulundu ve o kuyular işletmeye açıldı. Ama maalesef o kuyular mayınlı araziyle bitişikti ve maalesef 80 kilometrelik bir hattı kapsayan o mayınlı arazilerde petrol aranamadı. Ama hemen o 80 kilometrenin karşısında, Suriye sınırlarında 534 tane kuyu şu anda faal vaziyette çalışıyor. Şimdi, düşünün, Suriye sınırında bu kuyular var, hemen bitiminde, Türkiye’de TPAO’nun yaptığı araştırmalar sonucunda orada petrol olduğu söz konusu ama maalesef bu verimli araziler, bu petrol fışkıran araziler bizim insanlarımızın hizmetinden alıkonuluyor.

Buralarda, aslında hep çıkılıp bu kürsüde 216 bin dönümlük bir araziden bahsedildi. Değerli milletvekilleri, bu tasarıda bu arazinin 216 bin dönüm olmadığı çok açık. 2’nci maddede şöyle tanımlamalar var, deniyor ki: “Müstakil, kullanıma müsait olmayan araziler de bu kapsama alınacak.” Nedir bu kullanıma müsait olmayan araziler? Artık geçmişin tanımlamaları geçerli değil. Arazi ıslah çalışmalarıyla, tesviyelerle ve yeni farklı sulama yöntemleriyle o kullanılmayan arazilerin birçoğu tarıma elverişli hâle getirilebilir. Bir başka tanımlama daha var 2’nci madde, o da diyor ki: “Bu araziyle yani mayınlı arazilerle bütünlük arz eden hazine arazileri de bu kapsama alınacak.” Yani ucu açık bir deyim. Dolayısıyla, 216 bin dönümlük bir araziden bahsetmek mümkün değil. Orada, kaba bir deyimle, araziler 2 milyon dönümün üzerinde değerli milletvekilleri.

Yine bu 2’nci maddede “Hazineye ait olmayan kamu arazileri de bu kapsam içine alınabilir.” deniyor. Peki, böyle bir mayın temizleme arazisine müstakil kullanıma müsait olmayan arazileri, mayınlı tarlalarla bitişik olan, bütünlük arz eden arazileri ve diğer kamu arazilerini katmak neyin nesi? Amaç, mayınlı arazileri temizlemek değil.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla mayınlar temizlenmiyor, bu tasarıyla âdeta yeni yeni mayınlar döşenmiş. Şimdi düşünün, ülkede yüzlerce, binlerce ulusal ve uluslararası ihale açılmış ve çok önemli, hayati ihaleler Türkiye’deki 2886 sayılı Devlet İhale Yasası ile 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre ihale edilmiş ve hiçbir sorun yaşanmamış. En hassas ihaleler yapılmış, savunma sanayiyle ilgili ihaleler yapılmış; bir sorun yok. Peki, niçin bu yasalarla, yürürlükte olan bu yasalarla Avrupa Birliği formatına uygun olarak bu ihaleler yapılmıyor da özel ihale yöntemi çıkarılmak isteniyor? İşte bütün bunlar insanların kafasında kuşkuya yol açıyor, işte bütün bunlar insanları yanlış düşüncelere sevk ediyor.

Değerli milletvekilleri, siz, iyi niyetliyseniz eğer, önünüze gelecek oylamada ret oyu vererek vicdanınızın sesini dinlemelisiniz. Çünkü o bölgedeki insanlar, yüreklice çıkıp “Bu topraklar bizim, bu toprakları bize verin.” diyebiliyorlar. Bakınız orada yaşayan insanlar geçen hafta Parlamentoya geldiler. Birçoğu bacağını kaybetmişti, birçoğu kolunu kaybetmişti ve şunu diyorlardı: “Biz buranın kahrını çektik yıllardır, bedeller ödedik. Gerekiyorsa bize verin, o tek bacağımızla bu mayınları temizleyelim, bu toprakları biz çalıştıralım.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bingöl, devam edin.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bugün belki görüşeceğiz bu yasayı. Dört haftadır altı maddelik bir yasayı görüşemedik. Burada ciddi bir sıkıntının olduğu malum.

Ben, 1 Mart tezkeresinde duyarlı davranan milletvekillerine sesleniyorum. O gün için Amerika’dan korkulmadı, Allah’tan korkuldu. Şimdi de diyorum ki: Amerika’dan korkmayın, İsrail’den çekinmeyin, Allah’tan korkun, vicdanınızın sesini dinleyin.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP, MHP ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bingöl.

Önerinin aleyhinde, Bolu Milletvekili Yüksel Coşkunyürek.

Buyurun Sayın Coşkunyürek.

YÜKSEL COŞKUNYÜREK (Bolu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

CHP grup önerisinin aleyhinde olduğumu bildirir, hepinizi saygıyla selamlarım. [AK PARTİ  sıralarından alkışlar; CHP ve MHP sıralarından alkışlar (!)]

BAŞKAN – Teşekkürler.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bu veciz konuşmayı çoğaltır mısınız acaba!

BAŞKAN – Önerinin lehinde, Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu.

Buyurun Sayın Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)

CEMALEDDİN USLU (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin mevsimlik göç ile ilgili verdiği grup önerisinin lehinde görüşlerimi belirtmek üzere şahsım adına söz aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, göç, iktisadi, sosyal veya siyasi sebeplerin etkisiyle bireylerin yer değiştirmesidir. Göç, isteğe bağlı ve istek dışı olarak sınıflandırılabilir. İsteğe bağlı göç, bireyin kendi isteğiyle gerçekleştirdiği bir  süreçtir.

Mevsimlik işçi göçleri daha ziyade sosyal ve ekonomik sebepler nedeniyle yapıldığından istek dışı bir göçtür. Göç, bireylerin doğdukları yerleri, özümsedikleri kültürü, akrabalarını ve değer verdiği birçok şeyi bırakarak yeni ufuklara doğru yürüyüş sürecidir.

Bugün Türkiye'nin yapısal problemlerinin nedenlerinden biri de iç göçün beraberinde getirdiği sorunlardır.

Göçün nedenleri: İnsanların, doğdukları toprakları bırakıp yeni yerlere göç etmesinin temelinde yatan birçok sayıda neden vardır. Genellikle bu nedenleri nüfus problemleri, ekonomik problemler, çevre şartlarındaki bozulmalar, siyasi problemler ve savaşlar olarak sıralayabiliriz. Bu nedenlerin en önemlileri ekonomik ve siyasi problemlerdir. Gelir dağılımındaki dengesizlikler, işsizlik ve yoksulluk gibi ekonomik nedenlere çok sayıda kişi yaşadığı alanları devamlı olarak terk etmektedir.

Mevsimlik göçlerin özelliklerine baktığımızda, genellikle genç nüfus göç etmektedir. Erkek nüfus kadından daha fazla göç etmektedir. Göç edenlerin çoğu sanayi ve hizmet sektörlerinde çalışmaktadır. Göç sonucunda kentlerde hızlı nüfus artışı meydana gelmektedir. Sanayileşme göçü artırmaktadır. Kentleşme hızı sanayileşme hızından daha yüksektir. Bölgelerin toplam nüfusu ve nüfus yoğunluğu göçlerle hızla değişmektedir. Mevsimlik işçi, bu açıdan baktığımızda, göç kavramının iki yönü olduğu görülmektedir: İlk yön, göç alan iller iken, ikinci yön ise göç veren illerdir. Bu durumda, göçün mekân boyutu oluşmaktadır. Yani, mekân açısından farklılık söz konusu olduğunda, daha iyi durumda olan mekâna doğru nüfus hareketi gerçekleşmektedir.

Türkiye’de iç göçün başlamasına etki eden temel faktörler, nüfus artışı, tarım tekniklerinin gelişmesi, parçalanan tarımsal alanlar, arazi kamulaştırma çalışmaları, kalkınma projeleri, imalat sektörünün gelişmesi, ulaştırmanın gelişmesi, huzursuz ortam olarak sıralanabilir.

Göçün meydana getirdiği ve getireceği sosyoekonomik sonuçlar vardır, bu sonuçlar etkilerine göre de değişmektedir. Yaşlı nüfus göçten etkileneceklerin başında gelmektedir. Bu nüfus değişime hızlı bir biçimde ayak uyduramamaktadır, bunlar göç kararına duygusal ve hatıralar penceresinden bakmaktadır. Hâl böyle olunca, göç fikrine yaşlı nüfus olumsuz bakmaktadır, yaşlılar göçe iştirak etmemektedirler. Özellikle kırsal kesimden göç edenler, kent ve ilçe merkezlerinde yerinde üretim geleneklerini devam ettirmeye çalışmaktadırlar. Bu durum ise, kır ve kent kültürü arasında çatışma meydana getirmektedir. Göç eden bireylerin geldikleri yerlerle bağlantıları kesilmediğinden, göç edilen ve varılan yerlerin kültürlerini taşıyan ara kültüre sahip bireyler oluşmaktadır. Böylece kentlerin nüfus potansiyelini oluşturan geniş kitlelerin sahip oldukları değerler kentlere yayılmaya başlamıştır. Sonuçta kentler gün geçtikçe büyüyüp köyün değerlerini taşımakta iken köylerde de nüfus azalarak kentin ve teknolojinin oluşturduğu gelişimlere açılmaktadır.

Göç eden nüfusun en büyük problemi iş üzerinedir. Bu nüfusun eğitim düzeyi düşüktür. Sahip oldukları bilgi birikimi tarımsal yapıya uygun olduğu için bunları kent ortamında kullanmalarına imkân bulamamaktadır. İlk aşamada vasıfsız işçi pozisyonunda işsiz olarak yeni yerleşim birimine gelmektedirler. Sermaye birikimleriyle gelenler ticaretle uğraşmaktadırlar. İşlerini büyütmek amacıyla göç edenler küçük ve orta ölçekli işletmeler kurarak üretim faaliyetlerinde bulunmaktadırlar. 1992’de göç eden hane halkının toplam 2.854 kişi üzerinde yapılan çalışmada istihdam yapısı ortaya konulmuştur. Deneklerin tümü göz önüne alındığında yüzde 15,7’si devlet memuru, yüzde 41’i işçi ve yüzde 32,7’si serbest çalışmaktadır. Göç edenlerin istihdam yapısının ağırlığını işçi kesimi oluşturmaktadır.

Göç kararının temelinde yatan düşünce yaşam kalitesinin artırılmasıdır. Özellikle kıt doğal ve ekonomik kaynakların bölüşümündeki dengesizlikler insanları göçe itmektedir. Yeni yerleşim birimlerinde daha fazla elde edilmesi ümit edilen kaynaklarla göç edilen yere nazaran yaşam kalitesinin artacağı düşünülmektedir ancak göz ardı edilen hususlar vardır. İlki, kırsal bölgelerde ev için üretim yapılmaktadır. Göç sonucu daha önce kendilerinin ürettikleri malzemelerin dışarıdan satın alınması gerekmektedir. İkincisi, daha önce aile ekonomisi çerçevesinde üretici olan aile bireyleri kentlerde tüketici durumunda olmaktadırlar. Böylece ailelerin geçimi daha da güçleşecektir.

Değerli milletvekilleri, Muğla’nın orman ve deniz kıyısındaki beş köyünde göç olgusu üzerine yapılmış bir araştırmada şu yorumlara yer verilmiştir: “Araştırmanın yoğunlaştığı bu beş köyde yurt dışına işçi olarak kimse gitmemiştir. Nedeni sorulduğunda, alınan cevap, bu köylerdeki yaşam şeklinin Almanya’dan daha iyi olduğu inancıdır ancak bu beş köyde göç olmamasının temel nedeni ekonomik girdilerin Türkiye ortalamasından yüksek olmasıdır. Bu köylerin tümünde arıcılık, hayvancılık ve zeytincilikten elde ettikleri gelirler hem yüksektir hem de köylüye bağımsız ve kaygısız hareket edebilme imkânı vermektedir. Bu ürünlerin aracı olmaksızın ya yöre pazarları aracılığıyla ya da direkt otellere satılması sonucu, köylü, kâr mantığına dayalı olarak üretim yapmaktadır.” Dolayısıyla ekonomik problemin olmadığı yerde göç olayı da yaşanmamaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de iç göçün önlenmesinde en etkili yol, gelir dağılımındaki adaletsizliklerin giderilmesi ve şehirler arasındaki ekonomik farklılıkların ortadan kaldırılmasına dayanmaktadır. İlk aşamada bu bölgelerde gelir artırıcı tedbirler alınması gereklidir.

İç göçün en önemli sonuçlarından bir tanesi de çarpık kentleşmedir. Hazırlanan kent planları iç göçün gerisinde kalmakta ve standart dışı bir yapılaşma meydana gelmektedir çünkü kentteki gerek kamu gerekse yerel yönetimler ilin çarpık ve plansız büyümesinin önüne geçememektedir. Çarpık kentleşmenin maliyeti planlı kentleşmenin maliyetinden çok daha pahalı olmaktadır. O nedenle, iller arasındaki itici-çekici faktör dengesizliğinin giderilmesi için makro planların hazırlanması gerektiği kanaatindeyiz.

Değerli milletvekilleri, Başbakanlık tarafından hazırlanan Sosyal Güvenlik Raporu’na göre, Türkiye’deki yoksulluğun en yaygın olduğu grup geçici mevsimlik işçilerdir. Sosyal güvenlik sisteminin dışındaki bu insanlar arasında yoksulluk oranı yüzde 45’e ulaşmaktadır. Özellikle Türkiye'nin Güneydoğu’sundan yola çıkarak tarımsal üretim alanlarına göç eden bu insanlar, neredeyse, karın tokluğuna çalıştırılmaktadır.

Dünya genelinde 200 milyonu aşan mevsimlik işçi sorununa çözüm bulunması gerekiyor. Bunlar genellikle tehlikeli, sağlıksız ve zor işlerde çalıştırılmaktadırlar.

Ekonomik kriz nedeniyle mevsimlik işçilerin durumu daha da zora giriyor. 21’inci yüzyılda ilkel koşullarda yaşamak ve çalışmak zorunda bırakılan mevsimlik işçilerin sorunlarının en kısa sürede çözülmesi gerekmektedir.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uslu.

Önerinin aleyhinde İzmir Milletvekili Harun Öztürk.

Sayın Öztürk, buyurun efendim.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danışma Kurulunun bugünkü yaptığı toplantıda siyasi parti grupları arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun gündemi konusunda anlaşma sağlanamadığı için grupların ayrı ayrı grup önerileri getirdiğini görüyoruz. Ben de Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan öneri Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan (10/178), (10/190) ve (10/237) esas numaralı Meclis araştırma önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun bugünkü birleşiminde birlikte yapılması ve bugün saat 19.00’a kadar çalışması önerilmektedir.

Değerli milletvekilleri, buna karşılık diğer grup önerilerinden bazılarını görüştük, AKP grup önerisi de sırada ve AKP grup önerisini incelediğinizde göreceksiniz ki, her grup önerisinde farklı bir strateji ve taktik izlendiğini görüyoruz ve muhalefete demek istemektedirler ki: “Kırk katır mı, kırk satır mı?” Yani cuma günü dâhil, denetim konuları görüşülmeden, çalışma yapılacak ve çalışma ne zamana kadar yapılacak? Saat 24.00’e kadar. Geçen haftaki grup önerilerinde 21.00 olarak belirlemişlerdi. Bu fırtına niye kopuyor ve birkaç haftadır görüşmekte olduğumuz Türkiye ile Suriye sınırı arasındaki mayınlı arazinin mayınlardan temizlenmesi konusunda iktidarın dayatmasına karşı bu mücadele yürütülüyor:

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisini ne yazık ki İç Tüzük hükümlerine uygun olarak çalıştıramıyoruz. Bu gerçeği kabul edelim. Eğer iktidar grubu muhalefetten ve toplumdan gelen eleştirilere kulak vererek halkın ve kamunun yararına yasaları gündeme getirirse, kişiye özel, sipariş üzerine Parlamentodan yasa çıkarmaya kalkışmazsa inanın yaşadığımız bu sorunların hiçbirini yaşamayacağız. Eğer iktidar Parlamentonun denetim görevlerini yapmasını grup önerileriyle önlemeye kalkmasa, bu yaşadığımız ve halkımız nezdinde Parlamentonun itibarını zedeleyen uygulamalara bu çatı altında yol açmış olmayacağız.

Değerli milletvekilleri, bugün bu çatı altında yaşadıklarımız iktidarın uzlaşmaz tutumunun bir sonucudur. İktidarın uzlaşmadan anladığı “Benim dediğime gelirseniz uzlaşmış oluruz.” anlayışıdır. Sayın Cumhurbaşkanının seçimi başta olmak üzere sayısız örneklerini bu çatı altında hep birlikte yaşadık. Bu anlayışın adı olsa olsa “uzlaşma” değil “dayatma” olur.

Değerli milletvekilleri “Mevsimlik işçilerin sorunlarını araştıralım.” deniliyor. Araştıralım ki çözüm önerileri geliştirebilelim. Ne var ki, iktidar, yukarıda da ifade ettiğim gibi, haftanın belli günlerinin denetime ayrılması gerektiği kuralına uymadığı için Türkiye'nin gerçek gündemlerine bir türlü çözümler üretemiyoruz.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan inatla ve ısrarla “Kriz Türkiye’yi teğet geçecek, en az biz etkileneceğiz.” diyor. Bunu neye inatla söylemeye devam ediyor? Son bir yılda, şubattan şubata 1 milyon 125 bin kişi işini kaybetmesine rağmen söylemeye devam ediyor. Evet, kriz Sayın Başbakanla birlikte biz milletvekillerini ve birilerini teğet geçmiş olabilir ancak işini kaybeden bu       1 milyon 125 bin kişiyi ne yazık ki teğet geçmemiştir. Değerli milletvekilleri, krizde işini kaybedenlerden bir kısmı bugün evlerine ekmek götürebiliyorlarsa, bu, AKP İktidarı sayesinde değil işsizlik sigortası sayesinde olmuştur. Peki, bu kurumu Türkiye’ye AKP Hükûmeti mi kazandırmıştır? Hayır, 57’nci Ecevit Hükûmeti kazandırmıştır.

Değerli milletvekilleri, Şubat 2009 itibarıyla resmî işsiz sayısı 3 milyon 802 bin kişidir. Bunlara, iş bulma umudu olmayan 930 bin kişi dâhil değildir; iş aramaktan vazgeçen 1 milyon 556 bin kişi dâhil değildir; 183 bin mevsimlik çalışan işçi dâhil değildir; iş gücüne dâhil olma nedenleri arasında sayılmayan bu kategoriler arasında yer almayan 1 milyon 723 bin kişi dâhil değildir. Bunları eklediğinizde gerçek işsiz sayısı 8 milyon 194 bin kişiye çıkmaktadır.

Buna rağmen nasıl oluyor da kriz Türkiye’yi teğet geçiyor? Öncelikle, Türkiye İstatistik Kurumunun işsizlik konusunda hâlen üç farklı seri kullanmasının, bu alanda geçmiş yıllarla doğru bir kıyaslama yapılmasını güçleştirdiğini dikkatlerinize ayrıca sunmak istiyorum.

Şimdi sizlere, şubattan şubata, son bir yılda istihdam konusunda geldiğimiz noktayı rakamlarla sunmaya çalışacağım:

Değerli milletvekilleri, şubattan şubata, bir yıl içinde işsiz sayısı 1 milyon 125 bin kişi artmıştır. 2002’ye göre işsiz sayısındaki artış 1 milyon 338 bin kişidir.

İşsizlik oranına baktığımızda, 2002 yılında 10,3 olarak devraldıkları işsizlik oranını 16,1’e çıkardıklarını görüyoruz.

İstihdam oranlarına bakarsak 2002 yılında Türkiye genelinde yüzde 44,4 olan istihdam oranının Şubat 2009’da 38,5’a düştüğünü görüyoruz.

Kayıt dışı istihdam sayısında bir miktar düşüş olmasına rağmen, hâlen 8 milyon 70 bin kişi kayıt dışı çalışmaktadır. Bu rakamın sadece yarısının kayıt altına alınabilmiş olması hâlinde şu anda Türkiye bütçesinin Sosyal Güvenlik Kurumu açıklarıyla yaşadığı sıkıntının hemen hemen büyük bir kısmını halledebilecek durumdayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk, devam edin.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Türkiye genelinde işsizlik oranlarına değindik. 2002’ye göre kadınlarda işsizlik oranının 10,7’den 15,7’ye; gençlerde işsizlik oranının 19,2’den 28,6’ya; kırsal kesimde işsizlik oranının 5,7’den 11,9’a çıktığını görüyoruz. İş gücüne katılma oranına baktığımızda, Türkiye genelinde 49,6’dan 45,9’a düştüğünü görüyoruz. Her bir rakam, her 1 puan düşüş 500 bin kişiyi işsiz olduğu hâlde işsiz saymamak anlamına gelmektedir.

Dolayısıyla, bu önerge mevsimlik işsizlerin sorunlarına çözüm üretmek üzere, araştırma yapmak üzere verilmiştir ancak iktidar grubunun Parlamentonun çalışmasını engellememek suretiyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – …gündemin arka sırasındaki bu araştırma önergelerinin öne alınabileceğini düşünüyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı.)

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.

BAŞKAN – Yoklama mı efendim? Peki.

Sayın Okay , Sayın Özyürek, Sayın Korkmaz, Sayın Diren, Sayın Çakır, Sayın Ünsal, Sayın Süner, Sayın Köse, Sayın Özkan, Sayın Emek, Sayın Selvi, Sayın Güvel, Sayın Aslanoğlu, Sayın Tüzün, Sayın Coşkuner, Sayın Tütüncü, Sayın Ağyüz, Sayın Öztrak, Sayın Koçal, Sayın Mengü.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayımız vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- (10/178, 10/190 ile 10/237) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurulun 2/6/2009 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılması ve Genel Kurulun bugün saat 19.00’a kadar çalışmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Oyalama taktikleri başladı.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, Danışma Kurulunun öngördüğü, grupların istemi üzerine yapılmış, öngörülen gruplar önerilerini sunmuştu. AKP Grubunun Danışma Kurulu toplanmasına ilişkin bir talebi olmamıştır. Talebi olmadığından dolayı AKP Grubu önerisi görüşülemez efendim.

BAŞKAN – Bugün olmadı mı talep?

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır olmamış.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım…

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, Sayın Başkanım, bugün Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Demokratik Toplum Partisi Grubu Başkanlıklarının istem yazıları vardır. AKP Grubunun talebi yoktur. Önergenin görüşülmesi mümkün değildir efendim.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet, buyurun Sayın Bozdağ.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, bizim başlangıçta Danışma Kurulu talebimiz yoktu. Diğer siyasi parti grupları Danışma Kurulu talebinde bulununca biz de Danışma Kurulu talebinde bulunduk. Okuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi…(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) – Yok efendim. Hayır yok. Meclis Başkanlığının toplantıya çağrısında yoktur. Dolayısıyla biz…

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim, bir dinleyeyim de ondan sonra.

Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkanım, Meclis Başkanlığı yazısı burada.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, bizim Danışma Kurulu talebimizi biz Meclis Başkanlığına ilettik -ve Meclis Başkanlığı da- Danışma Kurulunda bizim talebimiz de orada görüşüldü ve biz de grup önerimizi vereceğimizi söyledik.

BAŞKAN – Bugün toplantı yaptınız mı efendim?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Efendim, tabii. Burada Meclis Başkanlığı…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Bir dakika, bir dakika. Ben bir soru soracağım da onun için.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Efendim, Meclis Başkanlığına verdiğimiz Danışma Kurulu talebi…

BAŞKAN – Başkanlık çağrısında AK PARTİ var mı efendim?

OKTAY VURAL (İzmir) – Başkanlık çağrısı burada efendim.

BAŞKAN – Yok mu?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, bakın, Meclis Başkanlığıyla toplandık biz, daha sonra verdik ve Meclis Başkanlığında bizim Danışma Kurulumuz görüşüldü.

OKTAY VURAL (İzmir) – Mümkün değil efendim.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Dört partinin de Danışma Kurulu talebi var.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan…

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, bizim Danışma Kurulu talebimiz var.

BAŞKAN – Sayın Okay, aynı şeyi mi diyeceksiniz? Siz de aynı şeyi mi diyeceksiniz?

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Aynı şeyi ifade edeceğim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Genç, siz de aynı şeyi mi…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bana göre AKP Grubunun önerisi okunamaz burada. (Gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) – Okunamaz efendim, dolayısıyla…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir dakika efendim.

BAŞKAN – Bir dakika dinleyelim, Sayın Genç’i de dinleyelim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, önerinin birinci…(Gürültüler)

BAŞKAN – Susar mısınız arkadaşlar, lütfen, tam duyamıyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, bizim taleplerimiz doğrultusunda lütfen… AKP Grubunun önerisi yoktur.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, bizim grup önerimiz burada, Meclis Başkanlığına verdik.

BAŞKAN – Şimdi, ikiniz de belge gösteriyorsunuz, ikisini de okumam lazım benim.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkanım, Divan bunun bilgisine sahip. Divan neden açıklamıyor?

BAŞKAN – İkisini de okumam lazım, onun için Birleşime on dakika ara veriyorum efendim.

Kapanma Saati: 18.18

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.36

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

AK PARTİ Grubunun, 263 sıra sayılı tasarısının 2’nci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin Hükûmet talebi hakkındaki önerisini okutup oylarınıza sunacağım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bize dağıttığınız öneride birincisi, AKP Grubunun herhangi bir talebi olmadığını ifade etmiştim. Dolayısıyla, AKP Grubu olarak bu konuda bir öneri getiremeyecek. Bu bakımdan, Sayın Başkanlığın yaptığı bu uygulamayla ilgili usul tartışması açılmasını istiyorum. Doğru bir uygulama değildir.

BAŞKAN – Ben usulümden eminim ama siz zaman kazanmak istiyorsunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Doğru değildir çünkü bu önergenin işleme alınmaması gerekiyordu. İşleme alınmaması gerekiyor, yok!

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Tekriri müzakere talebinin işleme alınmaması gerekiyor.

BAŞKAN – Evet, Sayın Bozdağ

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben de bu konuda…

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, önergemiz doğru. Meclis Başkanlığının Danışma Kurulu davetiyesinde aynen kullanılan ifade şu: İç Tüzük’ün 89’uncu maddesine istinaden yeniden görüşülmesine dair Hükûmetin talebiyle Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi şeklinde bir daveti var. 89’a göre verilmiş tekriri müzakere talebiyle ilgili davetiye var. Biz buna gittik, gruplar arası anlaşma olmadı. Bununla alakalıdır. Görüşülmesi, oylanması lazım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, hükûmet, AKP devleti, parti devleti değildir. Hükûmet herkesin hükûmetidir.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkanım, İç Tüzük 63 açık.

BAŞKAN – Şimdi, bir dakika Sayın Vural.

Sayın Vural, o tekriri müzakere talebi şeyde var zaten efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Görüşülemez efendim.

BAŞKAN – Var efendim.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Açın Sayın Başkanım, usul tartışması açın.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkanım, İç Tüzük 63’e göre usul konusunda bir tartışma açılmasını talep ediyorum.

BAŞKAN – Peki, açalım efendim.

İki lehte, iki aleyhte söz vereceğim efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben de tutumunuzun aleyhinde söz istiyorum Sayın Başkan.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Aleyhinde Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Siz de aleyhte, peki.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Aleyhte Sibel Gönül.

BAŞKAN – Sibel Gönül Hanımefendi, Sayın Şandır…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Aleyhinde, Sayın Başkan.

BAŞKAN – Lehte mi konuşacaksınız Sayın Genç?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, hayır, ben de aleyhte söz istemiştim.

BAŞKAN – Kalmadı aleyhte.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki, lehte konuşayım.

BAŞKAN – Mehmet Şandır Bey, Bekir Bozdağ Bey, Sibel Gönül Hanım.

Buyurun Sayın Okay.

VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- AK PARTİ Grubunun, 263 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin yeniden görüşülmesine dair Hükûmet talebine ilişkin önerisini işleme alması nedeniyle Başkanın tutumu hakkında

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün Parlamentoda grubu bulunan Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Demokratik Toplum Partisi, Meclis Danışma Kurulunu toplantıya çağırdılar ve grup önerilerini sundular. Biraz evvel de grup önerisini İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine uygun olarak sunmuş olan üç partinin grup önerileri görüşüldü ve her üç grup önerisi de yüce heyet tarafından kabul edilmedi.

Ancak Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi oylandıktan sonra Sayın Başkan, AKP’nin de bir grup önerisi olduğunu ve onu okutup onu görüşmeye açacağını ifade etti. Oysa, grup önerisi doğrudan Genel Kurula sunulmaz. İç Tüzük çok açıktır, grup önerisinde bulunan siyasi parti grubu Meclis Başkanlık Divanına başvurur, Danışma Kurulunda bu grup önerisi görüşülür. Danışma Kurulunda görüşülmeyen bir grup önerisi doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna getirilip burada görüşme açılamaz. Peki, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı,  Sayın Başkan Toptan Grup Başkanlığımıza ve Meclis Başkanlığına yazmış olduğu yazıda açıkça, üç siyasi partinin grup önerisi olduğunu ve uzlaşma sağlanamadığı için bu grup önerilerinin Genel Kurulda görüşülmesi hususunu bildirmiş. Şimdi, bu grup önerilerinin yanına bir anlamda bir korsan öneri daha geliyor, o da AKP Grubunun önerisi. Yani kuralına uygun değil, usulüne uygun değil, yöntemine uygun değil ama bir grup önerisi de geliyor. Şimdi, Meclis Başkanlığının, Genel Kurulu yöneten Sayın Başkanın, Başkanlık Divanının ve de Sayın Başkana teknik hizmet veren bürokrat kadronun açıkçası, AKP Grubu tarafından doğrudan Genel Kurula gönderilen bu evrakı hiç okutmaması lazım, hiç okutmaması lazım.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – İşleme koymaması lazım.

HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Ve yok hükmünde olan bir evrak. Yok hükmünde olması gereken bir evrak biraz evvel görüşmeye açılıyordu. Türkiye Büyük Millet Meclisi kurum olarak kendi kurallarıyla yönetiliyor; bu kural Meclis İç Tüzüğü. Eğer Meclis İç Tüzüğü’nde yer almayan bir düzenleme var ise, bunun hangi siyasi parti grubundan geldiği ve de eğer bu grup Parlamentoda çoğunluğu olan grupsa ondan gelmiş olması o gruba bir ayrıcalık getirmez. AKP tarafından usulüne uygun, süresi içerisinde, İç Tüzük kurallarını içeren bir talep olsa idi o zaman bu talep çok doğaldır ki… Kaldı ki yüce Genel Kurul böylesine grup önerilerini geçen hafta yaşadı; salı günü, çarşamba günü bunları yaşadık. Geçtiğimiz haftada geride bıraktığımız günlerde Parlamentoda grubu olan siyasi partiler Meclis Danışma Kurulunu toplantıya çağırdı, orada uzlaşma sağlanamadı ve orada uzlaşma sağlanamadığı için Genel Kurulda grup önerileri ele alındı ve görüşüldü. Fakat şimdi farklı bir tabloyla karşılaşıyoruz. O ne? Danışma Kurulu çağrısında bulunmayan bir grup Meclise doğrudan Genel Kurulda görüşülmek üzere bir grup önerisi getiriyor. İşte sorun burada ve Sayın Başkanın bu yönde öneriyi okutmasının ötesinde bunun Başkanlık Divanında ele alınması da temel sorun.

Değerli arkadaşlarım, hep birlikte burada Parlamentonun İç Tüzük hükümlerine uygun olarak yönetimine katkı vermeye çalışıyoruz. Çok tabii, tartışma konusu mayınlı araziler, Türkiye ve Suriye arasındaki mayınlı araziler. Çok doğaldır ki biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak -grubu olan diğer muhalefet partileri de- gelen bu yasa bir yap-işlet-devret modelini içerdiği için, o araziyi kullanım karşılığı kiralama düzenlemesini içerdiği için ve bu yasa, bizim inancımıza göre ülkemizin hayrına olmayacağı için geçmesini istemiyoruz. Doğaldır ki AKP Grubu da özellikle Sayın Başbakanın da arzusu ve talimatı doğrultusunda bu yasayı geçirmek istiyor.

Şimdi, bu yasa tartışılırken bizler grup önerisine nasıl bir titizlik gösteriyorsak, bu İç Tüzük’e bir titizlik gösteriyorsak ve bu İç Tüzük’ün içindeki düzenlemelerin uygulanması için nasıl çaba gösteriyorsak, bizlerin de ötesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Başkanlık Divanının da bu titizliği göstermesi lazım çünkü yönetim Sayın Başkanlığa aittir. Bizler, Başkanlığa ait olan yönetimde eğer bir aksama varsa, eğer uygulama hatası varsa çok doğal ki söz talebinde bulunacağız ve bu yanlışları en azından Genel Kurulun bilgisine sunacağız. Biz bir taraftan bu yanlışları Genel Kurulun bilgisine sunarken bir yandan da tarihe not düşeceğiz, bundan sonra Meclis Başkanlığına Danışma Kurulu çağrısı bulunmayan, başvurusu olmayan siyasi parti grubunun doğrudan Genel Kurulda böyle bir talepte bulunmaması gerektiğini ifade edeceğiz. Ancak bu tür uygulamalar kimi zaman kuralların zorlanması hâline dönüşüyor. Örneğin, geride bıraktığımız hafta Meclis Başkan Vekilinin değişimi sonrası Parlamentoda bir ilk yaşanacaktı. Filvaki o gün o sorun aşıldı, cuma günü de aşıldı ama grubu olan kimi siyasi partilerin, çoğunlukta olmayan siyasi partilerin grup önerilerinin bir yana itilip önce iktidar partisinin, çoğunluk partisinin grup önerisinin ele alınıp görüşülmesi Mecliste yeni bir teamül başlatacaktı.

Özetle şunu ifade etmek istiyorum: Değerli arkadaşlarım, bu yasa tartışılır, bu Genel Kuruldan geçebilir, bu yasa yüksek yargıya, Anayasa Mahkemesine gidebilir ama bir tek yasa için Türkiye Büyük Millet Meclisinin oturmuş, yerleşmiş, kökleşmiş uygulamalarını, teamüllerini göz ardı etmek ve “ne pahasını olursa olsun bu yasayı geçireceğiz” diye ısrarcı tavırda bulunmak, her şeyden önce Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığına zarar verir. Yani bir taraftan “Suriye sınırlarını çok uluslu yabancı şirketlere vereceğiz” iddiası, bir taraftan bu konuda gözünü karartıp Türkiye Büyük Millet Meclisinin kendi iç düzenlemesini ve kurallarını ihlal etmek bu Parlamentoya yakışmaz.

Onun için, bundan sonraki dönemde de Sayın Başkandan veya Meclis Başkanlığından rica ediyorum, İç Tüzük hükümlerini titizlikle ve özenle korusunlar ve bu sözü verdiği için de Sayın Başkana teşekkür ediyorum. Sayın Başkanın bunu okutmasından dolayı tutumunun aleyhine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Okay.

Lehte Tunceli Milletvekili Kamer Genç.

Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başkanlığın biraz önceki AKP Grubu önerisini okutmasıyla ilgili olarak bir hata yapıldığını aslında ben önce önerdim ama tabii grubumuz olmadığı için, evvela ben aleyhte söz istedim fakat işte başka grup başkan vekilleri önce aleyhte söz isteyince biz mecburen lehte istedik.

Şimdi, arkadaşlar bakın, İç Tüzük’ümüzün 89’uncu maddesi çok açık, açın okuyun, İç Tüzük’ün 89’uncu maddesinde deniyor ki: “Kanun tasarı ve tekliflerinin son oylamasından önce -son oylamasından önce diyor- herhangi bir tekriri müzakere talebinde bulunulabilir.” 89’uncu maddeye göre. Şimdi, AKP Grubunun getirdiği 263 sıra sayılı kanun teklifinin daha son oylamasına gelinmemiş, 4’üncü maddesi oylanmış, 5’inci ve 6’ncı maddelerine gelmemiş. Kaldı ki burada da geçici madde önergeleri var. Yani burada getirilen bu öneri, bir defa Meclis Başkanlığının çok hatalı bir davranışıdır.

İkincisi, 89’uncu maddeye göre, Hükûmet ve esas komisyon tekriri müzakere istiyor. Kimden istiyor? Danışma Kurulundan istiyor. Danışma Kurulunun görüşü üzerine buraya getirmesi lazım. Şimdi, Danışma Kuruluna gitmiş ama Danışma Kurulunda oy birliği sağlanmamış. Şimdi, oy birliği sağlanmadığı takdirde, AKP Grubu bu kanun teklifinin sahibi değil ki buraya öneriyi getirsin. Buraya bu öneri ancak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Danışma Kurulunun bir görüşü olarak gelebilir. Bakın, 89’uncu maddeyi okuyun, diyor ki: “Danışma Kurulunun önerisi üzerine Genel Kurula gelir, oylanır.” Dolayısıyla, burada Danışma Kurulu bir karar vermemiş.

Şimdi, denilebilir ki: “Efendim, 19’uncu maddeye göre, Danışma Kurulu karar vermezse Genel Kurul karar verir.” Öyle bir şey yok çünkü tekriri müzakere meselesi çok ciddi bir meseledir. Kanunları müzakere etmişsiniz, ayrı ayrı görüşmüşsünüz, önergeleri karara bağlamışsınız; çok açık, maddi bir hata gibi bir şey çıkmış ortaya veya Anayasa’ya aykırı bir şey çıkmış. Gruplar gelecek, Danışma Kurulunda tartışacak ve Danışma Kurulunda herkes bunun üzerinde mutabakata varacak ve “Burada hakikaten bir hata yaptık. Ne yapalım? Bunu tekriri müzakere yoluyla Genel Kurula getirelim, düzeltelim.” demesi lazım ama böyle bir şey de yok. Çünkü, 89’uncu madde o kadar açık ki. Dolayısıyla, Danışma Kurulu karar vermeyince AKP Grubuna bu iş düşmez. Zaten, talepte bulunan esas komisyon yok, Hükûmet talepte bulunuyor.

Peki, AKP Grubu Başkan Vekiline soruyorum: Sen hangi sıfatla bu teklifi getiriyorsun Genel Kurula? Sen Hükûmet misin? Değilsin. Komisyon musun? Değilsin. Çünkü bu kanun tasarısı artık Genel Kurulun malı. Kanun müzakere edilmiş, dört maddesi kabul edilmiş, ondan sonra iki maddesi kalmış, daha son oylama yapılma safhasına gelmemiş. Son oylama safhasına gelmemiş bir kanun tasarısı veya teklifiyle ilgili siz tekriri müzakere kararı alamazsınız. Dur bakalım, daha son maddeler görüşülecek mi, görüşülmeyecek mi?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Tümünün oylanmasından önce.

KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam, ben de onu diyorum Sayın Başkan, tümünün oylanmasından önce… Daha tümünün oylanması safhasına gelmemiş. Dolayısıyla tümünün oylanması safhasına gelmemiş bir kanun tasarı veya teklifinin burada Danışma Kuruluna gelmesi… Yani o kadar bu İç Tüzük ihlal ediliyor ki arkadaşlar. Bu İç Tüzük niye yazılmış? Yani Meclis Başkanının, Başkanlık Divanının bunları bilmesi lazım. İç Tüzük’ü ne olur bir Allah rızası için alıp okusunlar ya! Yani okuması, yazması olan insanlar şu 89’uncu maddeyi okudukları zaman, burada tekriri müzakerenin Hükûmet veya esas komisyon tarafından verileceğini, bunun Danışma Kurulunun görüşü üzerine Genel Kurula geleceğini, Danışma Kurulu karar vermediği takdirde bunun Genel Kurula gelmeyeceğini artık kavraması lazım.

Bakın, temel kanunların müzakeresiyle ilgili olarak İç Tüzük’ün 91’inci maddesi var, diyor ki: “Temel kanun Danışma Kurulu kararıyla belirlenir.” Ama sonradan oraya bir fıkrayla diyor ki: “Eğer Danışma Kurulu bu konuda fikir birliğine varmaz, karar vermezse o zaman Genel Kurul karar verir.” Ama 89’uncu maddede “Genel Kurul karar verir.” diye bir ibare yok arkadaşlar. Orada Danışma Kurulunun muhakkak müspet karar vermesi lazım, menfi karar verdiği zaman zaten netice bitmiş oluyor. Ama burada, şimdi, bana göre muhalefet partileri de Danışma Kuruluna müspet bir teklif vermemekle kendilerine bir tuzak hazırlamış oluyorlar. Şimdi, AKP’liler diyebilir ki: “Kardeşim, biz bu kanunu değiştirecektik. Danışma Kurulu olarak getirseydik tekriri müzakere kanalıyla değiştirecektik, ama Danışma Kurulundaki öteki gruplar bana imkân sağlamadılar, ben de bunu yapamadım.” diyecek. Bu da çok önemli bir olay yani sizlerin bunu düşünmesi lazım. O bakımdan, şimdi, tabii arkadaşlar, İç Tüzük eğer usulüne uygun okunur, uygulanırsa o zaman…

OKTAY VURAL (İzmir) – Olumlu oy verirsin sen de, AKP’ye.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, benim AKP’yle bir ilgim yok. Ben burada hukuku konuşuyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Olumlu oy verirsin.

KAMER GENÇ (Devamla) - Hukuk neyse ben…

OKTAY VURAL (İzmir) - Mayınlı arazilere olumlu oy verirsin.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben mi vermişim?

OKTAY VURAL (İzmir) – Verirsin ya!

BAŞKAN – Dinler misiniz efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Mayınlı arazilerin çıkmaması için en büyük engeli ben bütün muhalefet partilerden daha fazla yapıyorum, bunu da yukarıdaki vatandaşlar görüyor. (CHP sıralarından “Ooo” sesleri)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kamer Genç, sen neymişsin be!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, yani tabii, benim bir hukuk kültürüm var, bir hukuk ahlakım var. Mümkün olduğu kadar bunu doğru olanları söylüyorum. Yani bu memleket bizimse, bu Parlamento bizimse burada doğru olan şeyleri… Yani benim burada söylediğimde bir hata yok ki. Yarın AKP “Efendim, bu mayınlı arazileri muhalefetin dediği şekilde değiştirecektik ama bunun bir tek yolu vardı, Danışma Kurulunda oy birliğiyle karar alınması lazım ki tekriri müzakere yapalım. Bunlar buna karar vermediklerine göre ben nasıl tekriri müzakere yapacağım?” derse…

OKTAY VURAL (İzmir) – Yok ki öyle bir öneri.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben sizin lehinize konuşuyorum Sayın Başkan.

Yarın öbür gün de kamuoyuna çıkıp bu laflar söylenir, ben doğrusunu söylüyorum. Daha olay bitmeden, zaten tümünün oylanması safhasına gelmeden önce bence Meclis Başkanlığı… Bu konuda gruplar bir anlaşmaya varsınlar, tekrar bir Danışma Kurulu kararı getirsinler ve ona göre de ülkemizin menfaati ne ise…

Hakikaten o toprakların ülke politikası üzerinde, Türkiye'nin geleceği üzerinde, kaderimizde çok büyük rol oynayacak. Yani bunu her vesileyle çıkardık, çektik burada konuştuk. Dolayısıyla, çok önemli bir kanun, çok önemli bir tercih. Ülkenin kaderini belirleyecek böyle çok önemli kanunlarda, efendim, yani biz kendimizi bazı sorumsuzluğa itmemiz de mümkün değildir. Ortada, memleketimizin, milletimizin menfaatini gerektiren çok açık seçik, net bir durum var. Yani arazilerimizin, 260 bin veya 205 bin dönümlük arazinin elbette ki… Kaç gündür işte siz getiriyorsunuz burada, AKP Grubu, kaç haftadır “263 sıra sayılı kanun bitinceye kadar Meclisin çalışmasının devamına…” diyor. İki üç hafta oldu daha bir türlü bu 263 sayılı kanunun bitimi gelmedi. Niye gelmedi? Çünkü hakikaten ülke gerçeklerine aykırı bir kanundur. Dolayısıyla, şimdi, AKP’li arkadaşlarımız grup önerisini getiriyorlar… İç Tüzük’ü değiştiriyorsunuz. Bu eylemli bir İç Tüzük değişikliğidir. Efendim, bir aylık… İç Tüzük 98’inci maddesinde diyor ki: “Haftanın iki günü birer saat olmak üzere soruya ayrılır.” Şimdi, haziran sonuna kadar -bugün haziranın 2’si- getirilen Meclis çalışmalarında hiçbir soru önergesi görüşülmeyecek. Ee, İç Tüzük’ü nasıl değiştiriyorsun? O zaman, İç Tüzük’ü değiştir, git, usulüne göre, işte, Anayasa Komisyonuna bir teklif verin. İç Tüzük böyle değiştirilmez ki. Yani, eğer tabii bizim gücümüz olsa, Anayasa Mahkemesine gitme şeyimiz olsa, bunların hepsi Anayasa Mahkemesinde iptal edilir. Çünkü, İç Tüzük’ü değiştirmek bu usule göre değil, bu eylemli bir İç Tüzük değişikliğidir. Sen nasıl bu memlekette, tutuyorsun da Parlamentoda bir ay soru sorma yasağını getiriyorsun, kaldırıyorsun Meclisin yetkisini. Soru da çok önemli.

İşte, devri Hükûmetinizde arkadaşlar, çok ciddi olaylar oluyor. Bakın, Abdüllatif Şener sizin içinizde Devlet Bakanıydı, dünkü gazetedeki verdiği beyanatı herhâlde okudunuz. Okumadınızsa dur bakalım, gazete cebimdeyse açıp okuyayım. Dur bakalım, ne yazmış burada ya.

Şimdi bakın, Abdüllatif Bey ne diyor: “AKP dönemi karanlık ve kirli dönem.” Bunu kim diyor? Kim diyor? Bakın arkadaşlar, kendi beyanat vermiş. Yani, sizin Başbakan Yardımcılığını yapan bir arkadaşınız size diyor ki: “AKP dönemi karanlık ve kirli dönem.” Daha tabii, burada çok şeyler var da yani tabii zamanım olmadığı için.

Şimdi, bu kadar karanlık ve kirli dönemdeki olayları biz burada o kadar, binlerce sorularla…

HASAN KARA (Kilis) – Hangi gazete o?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, arkadaşınızın beyanatı var, hangi gazete olursa olsun.

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı bitiriniz.

KAMER GENÇ (Devamla) – İşte efendim, hangi gazete olursa olsun, burada fotoğrafı var mı, konuşmuş mu arkadaşımız.

Ha şimdi, yani soruları tabii, siz yasaklamakla haklısınız çünkü karanlık ve kirli döneme ait çok sorular var. Bu karanlık ve kirli soruların burada tabii, sorulmasını, cevaplandırılmasını siz hazmedemezsiniz ki. Biz diyoruz ki bu karanlık ve kirli döneme ait soruları, çıkın burada, arkadaşlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, son dakikanız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Peki, son dakika efendim.

Dolayısıyla, bu karanlık ve kirli döneme ait verilmiş on binlerce soru var. Bunları da bu halk da bilsin arkadaşlar, niye bilmesin? “Ee, soruyu sorma.” Niye sormayacağız? Meclisi fazla çalıştıralım yani bu soruları burada sormayı engellemekle, neyi, güneşi balçıkla mı sıvayacaksınız?

Tabii, aslında çok konular görüşmemiz gerekiyor ama benim burada yaptığım konuşma, tabii, bir hukuk bilgisinin gerektirdiği doğrulukta konuştum. Burada, muhalefet partisindeki grup başkan vekillerini de -bence- bir sorumluluğa davet ediyorum. Bana göre, Meclis Başkanlığı bu öneriyi burada AKP Grubu önerisi olarak oylatamaz. Çünkü bunun sahibi Hükûmettir, Danışma Kurulunda karar almazsa buraya getiremez. Komisyon da getirmediği için yine getiremez. Onun için, doğru olan şeyi Sayın Başkanlığın yapması lazım. Sayın Başkanın, Başkanlık Divanının bu kadar çok açık, net İç Tüzük hükümlerini rafa kaldırarak her önüne getirdiği şeyi burada okuması da o kürsünün ciddiyetiyle bağdaşmıyor. Tabii, bunları da bence doğru yapmak lazım. O bakımdan, yapılan, hatadır.

Saygılar sunuyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

Aleyhte Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, milletimizin huzurunda yaptığımız şu görüşmenin bence vahametini önce ifade etmemiz lazım. Dört saatten bu yana, hatta üç haftadan bu yana bir kanunun görüşmesinde şeklî noksanlıklardan kaynaklanan gerekçelerle Meclis çalışamıyor. Niye bu noktaya geldiğimizi sorgulamamız lazım.

Değerli milletvekilleri, bakın, maksat anlaşılmıştır. Tecrübelerinden, iyi niyetlerinden şüphe etmediğim değerli grup başkan vekili arkadaşlarımız İç Tüzük’ün şeklî gereğini yerine getiremedikleri, getirmedikleri için -bir ihmal değil, bir boş bulunma dolayısıyla- grup önerilerini görüştüremediler. Şimdi tekriri müzakere önergesini de görüştürememek durumundalar. Çünkü Türkiye bir hukuk devletidir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi hukuk kuran bir müessese olarak öncelikle kendi hukukuna uymak mecburiyetindedir. “Ben yaptım, oldu.”olmaz, burada olmaz bu. Dolayısıyla şeklî noksanlığın sonucu, kanunun görüşülmesine veya gündemin görüşülmesine maalesef geçemiyoruz.

Değerli milletvekilleri, niye bu noktaya geldik? Bakın, bazı arkadaşlarımız haklı olarak diyorlar ki: “Zaman kazanma yollarını zorluyorsunuz, İç Tüzük’ün verdiği hakları suistimal ediyorsunuz.”

Şimdi,  eğer ifade edilmeyen  bir niyet varsa, o niyetin sorgulamasını yapabilirsiniz. Biz -Milliyetçi Hareket Partisi olarak ifade ediyorum- bu mayın temizleme kanununa muhalefet yapacağımızı bu kanun Genel Kurula geldiği ilk günden bu yana ifade ediyoruz. Sorular soruyoruz, endişelerimizi ifade ediyoruz, muhalefetimizin gerekçelerini tarihî dayanakları, hatta örnekleriyle de ifade ediyoruz. Bu sorularımızı sürekli tekrarlıyoruz. Grup toplantılarında tekrarlıyoruz. Bunu medya tekrarlamaya başladı. Medya her gün yazıyor. Hatta, iktidarı destekleyen gazetelerin değerli köşe yazarları bu soruları soruyor, birtakım istifhamlar ifade edecek beyanlarda da bulunuyor. Kaldı ki, söyledikleri şeyler çok ciddi olmalı ki bugün Sayın Başbakan grup toplantısında gerçekten, bana göre, talihsiz bir konuşma yaptı.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – O sizin kanaatiniz.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Muhalefeti suçlayarak, basını suçlayarak, hatta hakaret ederek uzlaşma zemini oluşturamazsınız.

Sayın Başbakan “Bu kanunu okumadınız.” diyor. Kanunun görüşülmesine geçtiğimizde, okuduğumuzda ne anladığımızı tekrar ifade edeceğiz. Ama eğer bu Genel Kurul çalışacaksa, bu Genel Kurulda iktidar grubu ile muhalefet grubu demokrasinin gereği birlikte çalışacaksa, suçlamaları bu noktaya getirmemek, birbirimizin itirazlarına saygı göstermek ve birbirimizin onurunu da korumak, hukukunu da korumak mecburiyetindeyiz ve buna en çok da Sayın Başbakanın itibar etmesi gerekir diye düşünüyorum.

Dolayısıyla, ifade edilmiş bir muhalefetin icabını yerine getiriyoruz. AKP Grubu bunu bildiği için daha dikkatli olmak mecburiyetindedir, İç Tüzük’ün gereğini yerine getirmek mecburiyetindedir. Bugün Danışma Kuruluna AKP’nin getirdiği öneri, muhalefet partilerine, diğer parti gruplarına Başkanlık tarafından duyurulmadığı için, bu anlamda bir davet yapılmadığı için ve Başkanlık da Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Demokratik Toplum Partisinin talebi üzerine toplanıp onun önerilerini görüştüğü için bugün burada AKP’nin grup önerisini görüşemedik. Sayın Başkan da, Grup Başkan Vekili de önerilerini çektiler. Geçen hafta alınmış Danışma Kurulu kararı üzerine Meclisin çalışmasını istediler, bu bir mecburiyet İç Tüzük’ün gereği.

Şimdi ise yine Sayın Başkan Vekilinin yanlış yönlendirmesiyle Başkanlık Divanı, Meclis Başkan Vekili, Sayın Başkan Vekili bu defa, üstü karalanarak kabul edilmeyen, geçerli kılınmayan -bana göre haksız değil ama bana göre burada söylenmemesi gereken-  geçersiz bir önergeyle gelen hususu yani tekriri müzakere talebini Başkan orada gündeme alıp oylatmaya kalktı, bu da İç Tüzük ihlali.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Olmaz, olmaz öyle şey!

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Böyle bir şey olmaz. İç Tüzük gayet açık ve net. Buraya tekriri müzakerenin nasıl geleceği ve hangi zamanda görüşüleceği İç Tüzük 89’da çok açık, net yazıyor.

Değerli milletvekilleri, aziz İktidar Partisi Grubunun değerli milletvekilleri; şimdi şu girdiğimiz durumun vahametini birlikte konuşup, milletin huzurunda kendi kendimizi sorgulamamız gerekmiyor mu? Hakkımız var mı buna? Biz muhalefet partisi olarak muhalefet yapacağımızı, bu kanunun yanlış olduğunu, bu kanundan dolayı endişelerimizin olduğunu, bu kanunu okuyunca şöyle anladığımızı ve bu anladığımızdan cevaplandıramadığımız sorularımızın olduğunu her defasında konuşuyoruz. 13 Mayıs 2009’da ben basın toplantısıyla, bu kanunun görüşmelerine başlarken konuştum, ayın 28’inde tekrar basın toplantısıyla konuştum. Biliyorum ki Cumhuriyet Halk Partisi aynı şekilde veya işte kamuoyu bu noktada ayakta; bir konu tartışılıyor.

Tabii, tekrar hatırlatıyorum: Muhalefeti suçlayacağınıza, muhalefete hakaret edeceğinize, basına kızacağınıza bu kürsüye gelin. Sayın Başbakandan istirhamımdır. Gelin bu kürsüye bu kanunu anlatın, bu kanunu niye böyle tanzim ettiğinizi anlatın; millete anlatın, topluma anlatın. Birtakım endişeler ifade ediyor. Bakın, biz “İsrail” falan demiyoruz, “ihanet” de demiyoruz ama iktidar partisi…

RECEP KORAL (İstanbul) – Demediniz mi?

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Efendim, şunu söyledik…

RECEP KORAL (İstanbul) – Arkadaşların söyledi.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) –Hayır, ben demedim.

Bakın, değerli milletvekilleri, sonu ihanete ulaşacak bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Endişelerimizi ifade ediyoruz.

RECEP KORAL (İstanbul) – İsrail’den çabuk döndünüz.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, İsrail veya Kuveyt veya bir başka ülke. Bakın, tekrar ifade ediyorum: Sonuçta, hazine arazileri, diğer kamu kurumlarına ait arazilerin de dâhil edilebilmesi mümkün bu kanunla. Mayınlı arazilerle beraber, miktarının ne kadar olacağı belli olmayan bir alanda… Değerli arkadaşlar, Ceylânpınar Tarım İşletmesi 1 milyon 710 bin dekar. Burası verilebilir mi bu kanuna göre? Verilebilir. Kanunda var, verilebilir. Bugün “Yok.” diyebilirsiniz, yarın var mıyız? Yarın ne olacağını biliyor muyuz?

RECEP KORAL (İstanbul) – Kanun açık, verilmez.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Efendim, burada yazıyor.

RECEP KORAL (İstanbul) – Kanun açık.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Milletvekilim, Sayın Başbakan diyor ki: “Kanunu okumuyorsunuz.” Galiba size söylüyor kanunun okunmadığını.

RECEP KORAL (İstanbul) – Hayır, siz yanılıyorsunuz.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Galiba size söylüyor.

Bakın ne diyor? “…bu taşınmazlarla bütünlük teşkil eden hazineye ait diğer taşınmazların, tarımsal faaliyetlerde kullandırılması karşılığında, kullanım süresinden en fazla indirimi teklif edene ihale edilmek suretiyle yaptırılır. Ayrıca söz konusu alanda bulunan ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan taşınmazlar da aynı yöntemle Maliye Bakanlığı tarafından ihale edilir.” Kanunun metni, 2’nci maddesi. Siz okumuyor musunuz? Sayın Başbakan haklı, değerli milletvekilleri. Şimdi, böyle olunca…( AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)

“Efendim, siz okuyorsunuz öyle anlamıyorsunuz…” Biz okuyoruz böyle anlıyoruz, başkaları da böyle anlıyor, yazarlar böyle anlıyor.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Başka işleri var, başka!

MUHARREM VARLI (Adana) – O mu anlayacak, ne anlar o?

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Dolayısıyla yani bir şey söylemiyoruz. Ama bu kadar alanda, miktarı belli olmayan bu kadar alanda oluşturulacak bir tarım işletmesinin, hisseleri, hisse senetleri uluslararası piyasada satılıp, hiç istemediğiniz, arzu etmediğiniz -ben ifade etmiyorum şu ülke bu ülke diye ama- hiç istemediğiniz birinin kontrolüne geçmesine tedbiriniz nedir? Engeliniz var mı? Var mı böyle bir şey? Engelleyebilir misiniz uluslararası piyasayı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Şandır, devam edin.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Efendim, tekrar ifade ediyorum. Siyasetçi, devlet adamı, ülke yöneticileri bugünü değil geleceği öngörmek mecburiyetinde. Bugün böyle, yarın ne olacak?

Değerli milletvekilleri, Osmanlıdaki toprak meselesini tekrar okuyunuz lütfen, gözünüzü severim.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – 1999-2000 arasında niye öyle…

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Değerli Arkadaşım, Sayın Milletvekilim, bakın bu Ottawa Anlaşması’nın yürürlüğe girdiği tarih 15 Mart 2003’tür. 15 Mart 2003 tarihinde iktidar olan sizsiniz. O günden bu yana bu mayınların temizlenmesi işini niye yapmadınız da geriye dönük “Siz niye yapmadınız?” diye soruyorsunuz? Böyle bir hakkınız var mı?

RECEP KORAL (İstanbul) – 92’de karar alınmış.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – 1992’de karar alınması önemli değil. Ama Ottawa Sözleşmesi’ni gerekçe göstererek bu kanunu çıkarıyorsunuz. O gerekçede 2003 tarihi başlangıç tarihidir. Dolayısıyla bu milleti bu kürsülerden yanıltmaya hakkınız yok. Kürsülere çıkıp muhalefet partilerini ve sayın basını da suçlamaya hiç hakkınız yok. Eğer inadına, dayatmayla “Biz bunu böyle çıkaracağız, anlatmadan yapacağız.” diyorsanız… Bu İç Tüzük’e uyacaksınız. İç Tüzük uygulamanız gereği, İç Tüzük gereği uygulamanız yanlıştır ve bu yanlışlıktan Sayın Başkanın dönmesini talep ediyorum. Bu tavrını oylamak gibi bir imkân da yok, çünkü bir yanlışın oylaması da olmaz. Sayın Başkanım, siz, geçen hafta alınan Danışma Kurulu kararı gereği gündeme geçmeniz gerekiyor.

Bu duygu ve bilgilerle heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şandır.

Lehte Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başkanlık Divanının tutumu lehinde söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Danışma Kurulunda bugün olan biteni bir kez de ben sizlerle paylaşmak isterim. Meclis Başkanlığı bugün siyasi partilerin Danışma Kurulu taleplerini bizlere bildirdi, biz de AK PARTİ olarak bir Danışma Kurulu talebinde bulunduk. Herkes bulundu, biz de bulunduk ve Danışma Kurulu talebimiz aynen şöyle:

“Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemiyle, çalışma gün ve saatlerini yeniden düzenlemek ve Millî Savunma Bakanının 263 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin İç Tüzük’ün 89’uncu maddesine göre yeniden görüşülmesi hususundaki Hükûmet tezkeresinin gündeme alınmasını görüşmek üzere Danışma Kurulunun 2/6/2009 Salı günü saat 14.15’de toplantıya çağrılmasını arz ederim.

                                                                                                          Bekir Bozdağ

                                                                                                    Yozgat Milletvekili ve

                                                                                           AK PARTİ Grup Başkan Vekili”

Şimdi, biz bunu Meclis Başkanlığına ilettik.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Meclis Başkanının yazısında bu yok.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Meclis Başkanlığı… Diğer kalan kısmı yapmakla yetkili ve görevli olan Meclis Başkanlığıdır. Meclis Başkanlığı bunu siyasi parti gruplarına iletmemiş olabilir ama Meclis Başkanı bu görevi yapması lazımdı, yapmamıştır.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yok öyle bir şey. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bizim… Bizim…

Değerli arkadaşlar, bizim, bugüne kadar… (CHP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, açıklamaya tahammül edemiyorlar.

BAŞKAN – Dinleyelim efendim, bir dakika…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bu imza Köksal Toptan’ın değil mi?

BAŞKAN – Sayın Anadol, dinleyelim.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Anlatacağım Sayın Başkan, onu da anlatacağım. Bir bekle bakayım, onu da anlatacağım.

Bugüne kadar Genel Kurulda defalarca, belki yüzlerce defa biz Danışma Kurulu önerisi getirdiğimizde, anlaşma sağlanamadığı takdirde, Danışma Kurulu önerisi getirilmediği hâlde burada grup önerileri oylandı. Bizler bununla ilgili bir sürü örnek yaşadık ama biz buna rağmen…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Geçen hafta var, en yakın örnek geçen hafta.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …değerli arkadaşlar, bu konuda Mecliste ayrı bir tartışma olmasın…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Geçen hafta sizi de davet ettiler…

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …bizim derdimiz bu mayınlarla ilgili yasanın görüşmesini yapmaktır. Biz zamanı doğru kullanalım diye grup önerimizin bu kısmından vazgeçtik ve dedik ki, Meclis Başkanı Sayın Köksal Toptan’ın gönderdiği bir yazı var bütün gruplara… Hatırlarsanız geçen hafta Millî Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül 28/5/2009’da tekriri müzakere talebinde bulundu. İç Tüzük’ün 89’uncu maddesi gayet açık, gayet net, diyor ki: “Tasarı veya teklifin tümünün oylanmasından önce, belli bir maddesinin yeniden görüşülmesini gerekçeli bir önerge ile esas komisyon veya Hükümet bir defaya mahsus olmak üzere isteyebilir.” Burada “tümünün oylanmasından önce” ifadesi tümünün oylaması yapılana kadar herhangi bir zamanda hükûmet veya esas komisyon böyle bir talepte bulunabilir, bunu açık ve net ifade ediyor. Arkasından “Bu istem Danışma Kurulunun görüşü alındıktan sonra Genel Kurulca, görüşmesiz ve işaret oyuyla karara bağlanır.” deniyor.

Şimdi, Meclis Başkanlığının bize gönderdiği bir yazı var, bütün siyasi parti gruplarına da bu yazıyı gönderdi. “Danışma Kurulu bir örneği ilişikte gönderilen Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin İç Tüzük’ün 89’uncu maddesine istinaden yeniden görüşülmesine dair Hükûmetin talebi ile Cumhuriyet Halk Partisi…” diye devam ediyor. Hükûmetin tekriri müzakere konusundaki talebiyle ilgili bu konuyu da görüşmek üzere Meclis Başkanı davette bulunuyor ve gruplar arasında Danışma Kurulu konusunda herhangi bir uzlaşma da orada sağlanamadı.

Dolayısıyla bizim burada okunan önerimiz İç Tüzük’e uygun, İç Tüzük’ün amir hükümlerine uygun, Meclis Başkanlık Divanının bu konuda takındığı tavır da İç Tüzük’e uygun bir tavır olduğunu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bozdağ.

Sayın Uzunırmak, sisteme girmişsiniz, hayrola?

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, Sayın Konuşmacı Grup Başkan Vekili yanlış beyanda bulunuyor, halkı yanlış aydınlatıyor.

BAŞKAN – Grup Başkan Vekili konuştular zaten efendim.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Burada “97’nci Birleşim” diyor, “Yüzlerce defa grup önerisi verdik.” diyor. 100 defa birleşim yapılmamış ki yüzlerce defa grup önerisi versin.

BAŞKAN – Yanlışlık bu mu efendim? Sehven…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Yanlış tabii Sayın Başkan. Olur mu canım?

BAŞKAN – Ben de önemli bir şey diyeceksiniz sandım, Allah Allah!

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Hep öyle yapıyorlar canım. Hep yanlış konuşuyorlar Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamam.

Sayın milletvekilleri, artık bir karar verme durumundayım, isterseniz dinlersiniz beni efendim.

AK PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verdiği önergenin usulüne uygun olduğu yönündeki tutumumda değişiklik olmamıştır, bunu söyleyeyim size. AK PARTİ Grubu önerisinin işleme alınması yönündeki tutumumun İç Tüzük’e uygun olduğunu “kabul edenler” ve “etmeyenler” diye şey yapacağım. (Bir grup CHP ve MHP milletvekilinin kürsü önünde toplanmaları ve gürültüler)

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, oylayamazsınız.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Neyi oyluyorsunuz?

BAŞKAN – Hayrola?

OKTAY VURAL (İzmir) – Oylayamazsınız.

BAŞKAN – Oylarım efendim.

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Milletin iradesine ipotek koyamazsınız.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, oylayamazsınız, öyle bir şey yok, oylaya-mazsınız.

BAŞKAN – Oylarım.

ATİLA EMEK (Antalya) – İç Tüzük’e aykırı oylama yapamazsınız.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Hayır, oylamaya sunamazsınız.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.19

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.26

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

AK PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verdiği önergesi geri çekilmiştir. Bu konuda yapılacak herhangi bir işlem kalmamıştır.

Şimdi, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) Önergeler (Devam)

2.- İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın, 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/406) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/137)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/406 Esas numaralı kanun teklifime iç tüzüğün 37. maddesine göre işlem yapılmasını saygılarımla arz ederim. 20.04.2009

                                                                                               Prof. Dr. Esfender Korkmaz

                                                                                                               İstanbul

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saygılar sunuyorum.

Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’na geçici bir madde eklenmesiyle ilgili bir teklif verdik. Bu teklif kredi kartları borçlarını, 2 milyona ulaşan, 2 milyonu geçen kredi kartları borçlarını ödeme zorluğuna düşen insanların borçlarını yeniden yapılandırmayı öngörüyor. Bu teklife göre bu borçlar iki yıl vadeye yayılacak, eşit taksitte ödenecek ve normal faiz işleyecek.

Değerli arkadaşlar, böyle bir teklif vermenin nedeni… Biliyorsunuz, ekonomik kriz birçok işçinin işsiz kalmasına neden oldu, birçok esnaf dükkân kapattı, yüksek faiz, yüzde 54 gibi dünyada olmayan bir faiz ödeyen insanlar zora girdi. Dolayısıyla bu sonuçlar itibarıyla hâlen icrada 1 milyon insan var, asgari ödeme yapan 9 milyon insan var. Bu insanlar hayat boyu bu ödemeden kurtulamayacaklar çünkü gelirleriyle yalnız faizlerini ödüyorlar. Dolayısıyla burada tüketici, kredi kartı sahibi zor durumda. BDDK Başkanı da bunların zor durumda olduğunu söylüyor: Dört buçuk ayda 6 milyon kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin oranının yüzde 6,52’den 8,75’e çıktığını söylüyor. Merkez Bankası Başkanı da kredi kartı faizleri nedeniyle halkın zor durumda olduğunu söylüyor.

Şimdi, arkadaşlar, demek ki ortada bir sorun var. Şimdi, bu sorunu hep birlikte… Değerli milletvekilleri, AKP milletvekilleri, gelin, ilk defa, bir iş yapalım, bu makul teklifi hep beraber kabul edelim. Neden makul? Çünkü banka kazanacak. Banka nasıl kazanacak? Alacağını tahsil edecek, icrayla uğraşmayacak. Ayrıca da halkın bankalara “tefeci” demesi iddiasından kurtulacak. İkincisi, devlet kazanacak. Neden kazanacak? Arkadaşlar, bankalar tahsil edemediği kredileri çürük alacak olarak vergi matrahından düşüyor. Yani, neden bankalar, böyle yüzde 10’ları ödenmediği hâlde çok fazla önem vermiyorlar? Çünkü vergiden düşüyorlar, vergi matrahından. Eğer borçlar yeniden yapılandırılırsa devlet de vergisini alacak. Dolayısıyla, devlet kazanacak, vatandaş kazanacak. Neden kazanacak? Çünkü, tefeci, faiz yükünden kurtulacak, dünyada olmayan, olması mümkün olmayan bir faiz yükünden kurtulacak ve ekonomi kazanacak. Neden kazanacak? Çünkü kredi kartı borçlarını yapılandırdığımız insanlar harcamaya başlayacak, talep artacak, ekonomi canlanacak ve iktidar ve muhalefet kazanacak arkadaşlar. Milletvekilleri halkın ilk defa bir sorununu çözmüş olacak. Biz burada hiç halkın sorununu çözüyor muyuz? Bakın, görüştüğümüz ve aylardır, haftalardır süren bu yasa teklifi, Hükûmetin yasa tasarısı tamamıyla halktan kopuk ve dolayısıyla halkı ilgilendirmeyen, yalnızca ihale konusu olan bir tasarı. Oysaki burada halk yararlanacak ve devlet görevini yapacak arkadaşlar.

Bakın, Anayasa’nın 167’nci maddesi şöyle diyor: “Devlet, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alır …tekelleşme ve kartelleşmeyi önler.”

Şimdi, değerli arkadaşlar, bir banka yüzde 11 faizle mevduat topluyor. Yıllık bileşiği yüzde 13 eder. Bunu sanayiye yüzde 30’la satıyor, kredi kartına yüzde 56’yla satıyor.

Peki, bu, piyasa düzeni mi? Sorarım size. Böyle piyasa düzeni olur mu arkadaşlar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Korkmaz.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) - Peki, bankaların, kredi kartı veren 21 bankanın 19’u en yüksek faizden alıyor. Peki, bu kartelleşme değil mi arkadaşlar? Yani bu kartelleşme olmasa 9 milyon insan sıkıntıya düşer mi?

Değerli arkadaşlar, bu makul bir tekliftir. Geçenlerde sizin grup başkan vekili de “Makul teklif getirin birlikte karar verelim.” dediler. Bu, 9 milyon insanı ilgilendiriyor. Aksi takdirde, bu                     9 milyonun, tüm milletvekilleri olarak tepkisini çekeriz. İlk defa önümüze bir fırsat çıkıyor, değerlendirmenizi rica ediyorum ve bu kanuna, hep birlikte “evet” diyelim bu teklife, hem 9 milyon insan sorunundan kurtulsun hem bankalar kurtulsun hem devlet alacağını alsın, vergisini alsın hem de vatandaş bu sıkıntıdan kurtulsun.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.

Öneri üzerinde Ankara Milletvekili Sayın Nesrin Baytok.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

NESRİN BAYTOK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Sayın Esfender Korkmaz’ın Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’na geçici bir madde eklenerek kredi kartı borçlarının yeniden yapılandırılmasını öneren kanun teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce meclisi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, kredi kartı bir ödeme aracıdır, kredi değildir. Ödemeleri nakit para yerine elimizdeki kartla yaparız. Karşılığı bankada var olmalıdır, o an yoksa da bir ay içinde olmalıdır. Hepimiz kredi kartı kullanıyoruz, hepimiz olayı kendi yaşantımızdan biliyoruz, görüyoruz. Kredi kartı vatandaş için bir tuzak hâlini almıştır. Para sihirbazlarının cambazlıklarıyla tuzak şeklinde bir uygulamadır. Kart sahibi olduğunuz anda elinizi, ödemediğiniz andan itibaren kolunuzu kaptırmışsınız demektir. Merkez Bankası gösterge faizi yüzde 13’tür. Kredi kartlarına uygulanan gecikme faizi yüzde 62,68 yani yüzde 63’tür. Her ay katlanarak artan bir ödeme yükümlülüğü, ödeyemeyen vatandaşları bekliyor demektir. İşsizlik bu dönemde tarihin en yüksek rakamlarına ulaştı, rekor kırdı. Resmî işsizlik Şubat 2009’da yüzde 16,1 oldu. Gerçek işsizlik hepimizin bildiği gibi bunun çok ötesinde. Bu durumda, ödenemeyen kredi kartlarının sayısı da aynı şekilde rekor düzeyde artmaktadır. İşsizlik demek, kredi kartı borcunu ödeyemeyecek kişi demektir. Buna, geliri azalanları, siftah yapamayan ama işi varmış gibi görünen esnafı ve dar gelirliyi de eklediğinizde kredi kartı borcu çok daha fazla artacak demektir. Devletçe borçlu olduğumuz gibi milletçe de borç harç içinde yaşamaya çalışıyoruz. Bakınız, 2002 yılının sonunda yani bundan yedi yıl önce, vatandaşın kişi başına tüketici kredisi ve kredi kartı borcu sadece 64 dolardı. Yedi yıl önce 64 dolar. 2009 yılının mart ayı sonunda yani iki ay önceki durum şudur: Yüzde 1.422 oranında bir artışla bu borçluluk 971 dolara çıkmıştır. Yedi yıl sonra 971 dolar. Bu borçluluktan konut ve otomobil kredilerini çıkararak bakarsak kişi başı borç yükü yüzde 1.037 artışla 53 dolardan 605 dolara çıkmıştır. Yedi yılda 53 dolardan 605 dolara. Borç bu borç, değerli arkadaşlarım, vatandaşın borcu. Bu rakamlar sizin döneminizi gösteren rakamlardır. Hani teğet geçiyordu? Biz ekonominin kötü olduğunu konuşmaktan hoşlanan insanlar değiliz. Biz daha iyiyi konuşmayı severiz. Sizlerle daha iyiyi mükemmele götürmek istediğimiz şartlarda yarışmayı tercih ederiz. Sayın Başbakan Erdoğan çok yanılıyor, yanlış konuşuyor. Biz felaket tellallığı yapmıyoruz, gerçekleri söylüyoruz.

Sayın milletvekilleri, önceki hafta Brezilya Cumhurbaşkanı Lula Da Silva Türkiye’deydi. Brezilya’da sosyal demokrat bir yönetim olarak 2002’de işbaşına gelmişti. Sayın Silva IMF’ye olan borçlarını ödediklerini anlattı, sonra da şunları söyledi: “Yoksulluğumuz bizi uzun yıllar yönetmiş vasat iktidarların sonucudur. Biz, IMF’ye olan borçlarımızı ödedik. Şimdi, yoksul ülkelere borç verebilmesi için biz IMF’ye kredi açıyoruz.”

Sizin iktidar döneminizle aynı dönemden bahsediyoruz değerli arkadaşlar. Türkiye’de Sayın Başbakan acaba böyle bir şey söyleyebilir mi? Yedi yıldır ekonomide ne yapıldı? Aksine, Türkiye’nin IMF’den yeniden borç alıp almayacağı tartışılıyor. Aramızdaki farka bakınız. Ülkemizde olan şudur: Sadece “Beterin beteri var.” diye gözü korkmuş halkın bu zaafından yararlanılmıştır.

Sayın milletvekilleri, kişi başına tüketici kredisi ve kredi kartı borcundaki artış, vatandaşın günlük yaşantısını sürdürmek için borçlanmaya başvurduğunu göstermektedir. Bu ise düzenli gelirinin azalmasının bir sonucudur. Bugün artık vatandaşımız gerek tüketim gerekse yatırım niteliğindeki tüm harcamalarını borçlanmayla sağlamaktadır. İşsizliğin geçen yıla göre 1 milyonun üzerinde arttığı bu dönemde kredi kartı mağduriyetinin sonuçları çok daha ağır olmaktadır. Büyümede 2009 yılı tahminleri, değil büyüme, yüzde 4 civarı küçülme olacağını söylüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baytok.

NESRİN BAYTOK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu durumda intiharların daha da artacağı, yaşanmakta olan sosyal patlamaların artarak yaşanmaya devam edeceği çok açık bir gerçektir. Hükûmetlerin görevi önlem almaktır. Şu kriz ortamında Cumhuriyet Halk Partisinin sözlerine biraz kulak verilse iktidar partisi de bundan yararlanır, vatandaş da yararlanır. Bakın, otomobil ve beyaz eşyada sağlanan ÖTV indirimi yine CHP önerileri arasındaydı, uygulandı ve krizin etkilerini hafifleten, vatandaşa nefes aldıran bir yanı oldu.

Sayın milletvekilleri, bir şey yapmalı, bir şeyler yapmalı. Her zaman, kötüye giden işleri kontrol edememenin sebebi, doğru zamanda doğru kararları almamaktan geçiyor. Gelin, kısa yoldan, kredi kartı ödemelerine bir yeni yapılandırma getirelim, mağdurlara yardım eli uzatalım. Bu konuda bir düzenleme ihtiyacı zorunluluk hâlini almıştır.

Teklifimizin Genel Kurul gündemine alınması dileğiyle, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar.)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baytok.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

92’nci Birleşimde tasarının 4’üncü maddesi kabul edilmişti.

Şimdi, tasarıya yeni geçici madde eklenmesine ilişkin iki adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 263 sıra sayılı yasa tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ederiz.

 

Kamer Genç

Tayfun İçli

Recai Birgün

 

Tunceli

Eskişehir

İzmir

 

Orhan Ziya Diren

Gürol Ergin

 

 

Tokat

Muğla

 

Geçici madde: Bu kanunun 3. maddesinde belirtilen taşınmazların yükleniciye tesliminden itibaren 5 yıl içinde temizlenmediği takdirde idare sözleşmeyi fesih etmeye yetkilidir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu mayın işi çok tehlikeli bir hâl almaya başladı.

Şimdi, benim verdiğim önerge bir geçici madde. Bu maddeye göre, biliyorsunuz, mayınların beş sene içinde temizlenmesi gerekiyor. Kanuna böyle bir hüküm koymuşuz. Alan firma beş sene içinde temizlemedi, ne olacak? Farz edelim on sene içinde temizlemeye kalktı veya daha fazla, uzun bir zaman içinde temizliğe kalktı. Ben, şimdi, burada, hiç olmazsa dedim bir şey verelim. Eğer beş sene içinde mayın temizlenmezse Hükûmet, daha doğrusu idare bunu feshetsin. Yani sen beş sene içinde bunu temizlemedin, o zaman bunu feshetsin diye böyle idarenin bir yetkisi olması lazım.

Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, bütün vatandaşlar, millet bizi gözetliyor. Şimdi, sabahtan beri bir kanun müzakere edilmek için Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsünün etrafı doldu. Meclis Başkanlığını yöneten arkadaşımız Meclisi yönetemez duruma geldi, ara verdi, bir saat geçti. Türkiye Büyük Millet Meclisi böyle yönetilemez, böyle de çalışamaz. Yani iktidar partisi iseniz… Ama böyle çalışmamasının nedeni de biraz da sizin yöneticilerin beceriksizliklerinden. Yani, ben, şimdi, o daha ilk günden beri getirilen o uzatma önergeleri, o Meclisin çalışma saatlerinin uzatılmasıyla ilgili o kargaşalıklar olmasaydı şimdi bin tane kanun çıkmıştı. Neyse, ben size akıl vermiş olmayayım da… Ama böyle Meclis yönetilmez. Gerçekten yönetilmez. Grubunuz ve zaten partiniz bu konuda çok, hakikaten yetersiz kalıyor birçok şeylerde.

Şimdi, Türkiye’nin arazisini, 206 bin dönümlük araziyi getirip de birilerine peşkeş çektirmek size bir şey kazandırmaz. Aslında bakarsanız muhalefet sizin lehinize çalışıyor. Yani bu kanun çıktığı zaman da çıkacaklar size diyecekler: “Siz vatan topraklarını sattınız.” Bu, açık seçik bu olacak.             E şimdi ne olacak? En azından bu kanunu çıkarmadığınız zaman muhalefete böyle bir koz vermezsiniz. Yani o bakımdan, bence bu kanunu, gelin, yani bir orta yol bulalım, bu orta yol üzerine bir müzakere edelim. Yoksa ki burada, yani böyle burada kavgayla, gürültüyle, çok değişik metotlarla kanun çıkarmak çok zor.

Sayın Başkan, evvela bir oturtun da ben konuşayım yani. Toparlayamıyorum kendimi.

BAŞKAN – Siz devam edin Sayın Genç.

Buyurun.

Arkadaşlar, buyurun…

KAMER GENÇ (Devamla) – Ama, ben… Herkes ayakta yani. Olmaz ki böyle.

BAŞKAN – Ben onlara rica ederim.

Sayın arkadaşlarım, lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar önergemizi de anlamadılar.

Önergemiz… Diyoruz ki: Yani eğer –yine söyleyeyim ki dinlemeyenler var- beş sene içinde temizlemezse ne olur? Hükûmet cevap versin. Adam, aldığı sözleşmede beş sene içinde tamamlamadı, o zaman ne olacak? Buna bir müeyyide getirelim diyorum. Bence bunu getirirken kanuna koymak gerekirdi ama konulmadı. O nedenle, bence, bu önergenin kabulünde, bence hiç olmazsa Hükûmetin yani ihaleyi yapacak kişinin eline bir güç verelim.

Şimdi, ben bu kanunla ilgili zaten epey konuştum. Bakın, sizin de ayrılmış bir arkadaşınız diyor ki: “Yani, iktidardakiler maalesef ihalelerdeki sorumluluktan kaçmak için kanuna bağlıyorlar.” Şimdi, aslında böyle bir kanuna da ihtiyaç yok. 1950’lerde güney sınırımızın mayınlandırılması konusunda hükûmet bir karar almış. Şimdi, bu karar üzerine bir mayın döşenmiş. Mayını döşeyen kim? Devletin organları. Kaç mayın döşenmiş, nerede döşenmiş, nerede var; bunlar, hepsi biliniyor, devletin arşivlerinde var. Ancak bu döşenen mayınlar bir süre sonra, kimisi -biliyorsunuz bu bölgede çok büyük kaçakçılık var- işte kaçakçılar, icabında orada kaçakçılığı rahat geçirmek için koyunları salmışlar, bir çoğu patlamış; yine ot biçme neticesinde bir çoğu yangından patlamış. Buna rağmen, tabii devletin kayıtlarına göre kaç tane mayın var, bunu da bilmiyoruz. O itibarla burada çok ciddi bir araştırma yapmak gerekir. Bence, böyle zıtlaşarak ülkenin hayati konularını öne çıkaran kanunları çıkarmak size de hiçbir fayda vermez. Getirilen kanun zaten çok yönleriyle eksik. Dediğim gibi bir geçici madde daha var. Yani bir devletin arazisi kırk dokuz yıllığına getirilip de başkalarına kiraya verilmez. İşte burada bir İsrail şirketinden bahsediliyor. Hükûmet

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, son cümlenizi alayım lütfen.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir dakika vermediniz daha.

BAŞKAN – Buyurun, buyurun, verdim, başladı.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, Tayyip Bey dedi ki: “Efendim, siz küresel sermayenin karşısında mısınız?” Küresel sermaye… Yani “İşte İsrail’e veriyoruz.” dedi, “İsrail küresel sermaye var.” dedi, “Niye bu küresel sermayeden rahatsız oluyorsunuz?” dedi. Ondan sonra, şimdi, hani o Davos’ta gitti, İsrail Başbakanıyla böyle bir, numaradan bir kavga ediyor gibi görüntüsünü yarattı ya, aslında bunlar hepsi gösterişti. Yani ondan sonra da getir sen… “Efendim, küresel sermayeye ben Türkiye’yi de veririm.” diyor yani Tayyip Bey, ne olacak.

RECEP KORAL (İstanbul) – Sen söylüyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Kendisi söylüyor. Ben niye söyleyeyim ya, kendisi söylüyor. “Küresel sermaye, İsrail’in sermayesinden niye korkuyorsunuz?” diyor. “Verelim” diyor. Türkiye’yi de verelim, ne olacak yani, nasıl olsa vatanı da faturasını bulduğunuz zaman satalım, ne güzel diyor. İşte memlekette, ne güzel, her şeyin başı geliyor, paraya dayanıyor; parayı da bulunca her şeyi kazanmak mümkün, dolayısıyla satalım diyor.

Bu itibarla, benim dediğim önergeyi kabul ederseniz en azından sağlıklı bir sonuca varırsınız.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Tamam, arayacağım.

III.- Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yoklama isteyen arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Anadol, Sayın Emek, Sayın Okay, Sayın Korkmaz, Sayın Aslanoğlu, Sayın Ekici, Sayın Baytok, Sayın Özkan, Sayın Kaptan, Sayın Bingöl, Sayın Coşkunoğlu, Sayın Barış, Sayın Dibek, Sayın Köktürk, Sayın Köse, Sayın Susam, Sayın Ağyüz, Sayın Öztrak, Sayın Diren, Sayın Kesici.

Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – O pusula gönderenler ayrılmasın.

BAŞKAN – Pusula veren arkadaşlarımız lütfen Genel Kuruldan ayrılmasınlar.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, pusulalara bakın, oraya da girmesinler.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Tamam, bitti.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Süre bitti, kâğıtları veremezsin.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yok, yok, yok…

RECEP KORAL (İstanbul) – Nasıl yok ya, nasıl yok?

ATİLA EMEK (Antalya) – Veremezsin, bitti.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Çalışma süremizin tamamlanmasına çok az bir zaman kalmıştır.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 3 Haziran 2009 Çarşamba günü saat 11.00’de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 20.55