Normal 25794 4 8 2009-06-19T11:02:00Z 2009-06-19T11:03:00Z 1 45111 257136 TBMM 2142 603 301644 11.9999 50 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                            CİLT: 45                    YASAMA YILI: 3

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

96’ncı Birleşim

29 Mayıs 2009 Cuma

 

(Bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge aslına uygun olarak yazılmıştır)

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

IV. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263)

3.- Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/552) (S. Sayısı: 293)

4.- Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383)

5.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S. Sayısı: 385)

6.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/688, 1/703, 1/684, 1/696) (S. Sayısı: 384)

 

V.- OYLAMALAR

1.- Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın oylaması

 

VI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün, kayıt harçlarını ödeye-meyen öğrencilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/7472)

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, bir ilköğretim okulunun fiziki ve kadro durumuna ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/7550)

3.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, ülke genelinde düzenlenen sınavlarda sınav yerlerinin belirlenmesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/7551)

4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, müfettiş yardımcılığı sınavına başvuramayan öğretmenlere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/7555)

5.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, öğrencilere yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/7558)

6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Simav ilçe Millî Eğitim Şube Müdürünün görevden alınmasına ve Kütahya’daki yöneticilere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/7559)

7.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yönetici atamalarında sendika üyeliğinin gözetildiği iddialarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/7560)

8.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, yurt dışına gönderilen ve yurt dışından gelen öğrencilere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/7562)                               

9.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köye sulama göleti yapımına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/7628)

10.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan Kültür ve Turizm İl Müdürlüğünün bir ihalesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/7681)

11.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Dim Barajının oluşturduğu riske ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/7746)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak sekiz oturum yaptı.

Oturum Başkanı ve TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil, Hakkâri’de bir mayın patlaması sonucu şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine baş sağlığı ve sabır dileyen bir konuşma yaptı.

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır,

İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol,

Tunceli Milletvekili Kamer Genç,

Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak,

Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam,

Hakkâri’de bir mayın patlaması sonucu şehit olan altı askerimize Allah’tan rahmet, ailelerine baş sağlığı ve sabır dileyen;

Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek, TOKİ’nin Kırklareli’nde yaptırdığı konut inşaatlarına,

Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal, 27 Mayıs 1960’ta ordunun yönetime el koymasının 49’uncu yıl dönümüne,

Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz, Isparta ilindeki gül üreticilerinin sorunları ile alınması gereken önlemlere,

İlişkin gündem dışı;

Birer konuşma yaptılar.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan 383, 385, 90, 384, 324, 228, 321, 375, 351, 265, 357, 353, 361, 316, 99, 121, 126, 131, 250, 260, 279, 294, 382 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin, bu kısmın 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26’ncı sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun, 2 Haziran 2009 Salı günkü birleşiminde sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 3 Haziran 2009 Çarşamba günkü birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine; 28 Mayıs 2009 Perşembe günkü birleşiminde 90 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 2 Haziran 2009 Salı günü 15.00-21.00 saatleri arasında, 3-4 Haziran 2009 günkü birleşimlerde 11.00-21.00 saatleri arasında, 29 Mayıs 2009 ve 5 Haziran 2009 Cuma günleri 11.00-21.00 saatleri arasında toplanmasına ve bugünlerde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; 293, 239, 126, 131, 321, 324, 383 ve 385 sıra sayılı kanun tasarılarının İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetvellerdeki şekliyle olmasına; Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boşalacak üç üyelik için seçimlerin Genel Kurulun 28 Mayıs 2009 Perşembe günkü (bugün) birleşimde yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda boşalacak üç üyeliğe, gizli oyla yapılan seçim sonucunda, AK PARTİ kontenjanından Hasan Tahsin Fendoğlu ve Davut Dursun; Milliyetçi Hareket Partisi kontenjanından Esat Çıplak’ın seçildikleri açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/543) (S. Sayısı: 263),

3’üncü sırasında bulunan, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/552) (S.Sayısı: 293),

4’üncü sırasına alınan, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu’nun (1/704) (S. Sayısı: 383),

5’inci sırasına alınan, Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/692) (S. Sayısı: 385),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

6’ncı sıraya alınan, Türk Vatandaşlığı Kanunu Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu’nun (1/458) (S. Sayısı: 90) görüşmeleri tamamlanarak, yapılan açık oylamadan sonra kabul edildi.

Açık oylama talebinin yerine getirilmemesi nedeniyle Oturum Başkanının tutumu hakkında açılan usul tartışması sonucunda, Oturum Başkanı tutumunda bir değişiklik olmadığını açıkladı.

Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın şahsıyla ilgili sözleri nedeniyle yerinden bir açıklamada bulundu.

Alınan karar gereğince 29 Mayıs 2009 Cuma günü saat 11.00’de toplanmak üzere birleşime 00.39’da son verildi.

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Fatoş GÜRKAN

 

Yaşar TÜZÜN

 

Adana

 

Bilecik

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Harun TÜFEKCİ

 

 

 

Konya

 

 

 

Kâtip Üye

 

No.: 109

II.- GELEN KÂĞITLAR

29 Mayıs 2009 Cuma

Rapor

1.- Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/708) (S. Sayısı: 386) (Dağıtma tarihi: 29.5.2009) GÜNDEME

29 Mayıs 2009 Cuma

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatoş GÜRKAN (Adana)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96’ncı Birleşimini açıyorum.

III.-Y O K L A M A

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, pusula gönderen arkadaşlarımı okuyorum.

Lütfen, dışarı çıkmış olan arkadaşlar varsa içeriye davet etsinler.

Sayın Akif Gülle? Burada.

Sayın Şaban Dişli? Burada.

Sayın Ergezen? Burada.

Sayın Faruk Septioğlu? Burada.

Sayın Murat Mercan? Burada.

Sayın Mevlüt Coşkuner?

Sayın Zekai Özcan? Burada.

Sayın Nuri Uslu? Burada.

Sayın Hüseyin Çelik? Burada.

Sayın Vecdi Gönül? Burada.

Saygıdeğer milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

Gündeme geçiyoruz.

Alınan karar gereğince, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2'nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının görüşmelerine devam edeceğiz.

2.- Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/543) (S. Sayısı: 263)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

3.- Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/552) (S. Sayısı: 293) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Komisyon raporu 293 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Saygıdeğer milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Tasarının tümü üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüz’e aittir.

Sayın Ağyüz

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Efendim, MHP’yi alın önce.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı.

Sayın Kalaycı, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 293 sıra sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın tümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, en genel tanımla afet, insanlar ve ülkeler için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran, normal yaşamı ve insan faaliyetlerini durdurarak veya kesintiye uğratarak toplulukları etkileyen doğal, teknolojik veya insan kökenli olaylardır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, afet, bir olayın kendisinden öte doğurduğu sonuçla ilgili bir kavramdır.

Ülkemiz, jeolojik ve coğrafi yapısı itibarıyla tarihsel açıdan afetlerle hep iç içe olmuş bir ülkedir. Başta depremler olmak üzere sel, çığ, yangın gibi tabii afetlere sık sık maruz kalmıştır ve kalmaya da devam etmektedir.

                                   

(x) 293 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Önceki gün, Bursa Şevket Yılmaz Hastanesinde çıkan yangın sonucu yoğun bakım ünitesinde tedavi gören 8 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Yangının çıkış nedenleri ve kurtarma faaliyetleriyle ilgili çeşitli iddialar medyamızda yer almaktadır. Bu yangınla ilgili başlatıldığı açıklanan adli ve idari soruşturmanın bir an önce tamamlanarak yangının nedenlerinin ve sorumlularının kamuoyuna açıklanmasını talep ediyoruz. Bu üzücü olayda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.

Ülkemizde yaşanan doğal afetler içindeki can ve mal kaybı olarak yüzde 90 gibi bir oranla depremler başı çekmektedir. Hâlen yürürlükte olan deprem bölgesi haritası esas alındığında ülkemiz topraklarının yüzde 92’si deprem bölgesi olup sanayi tesislerimizin yüzde 98’i, barajlarımızın yüzde 93’ü deprem kuşağı altında bulunmakta, nüfusumuzun da yüzde 95’i bu bölgede yaşamaktadır. Topraklarımızın yüzde 44’ü ise birinci derece deprem bölgesi olup sanayimizin yüzde 75’i, nüfusumuzun ise yüzde 55’i birinci derece deprem bölgesinde bulunmaktadır.

Türkiye, son altmış yıl içinde depremlerin neden olduğu 60 bin kişiye varan can kayıpları açısından Çin, İran, Rusya ve Peru’dan sonra 5’inci sırayı almaktadır. 17 Ağustos Marmara ve 12 Kasım 1999 tarihinde Düzce’de yaşanan ve 18.243 vatandaşımızın öldüğü, 48.901 vatandaşımızın yaralandığı, 112.861 konut ve iş yerinin yıkıldığı, 265.018 konut ve iş yerinin çeşitli derecelerde hasar gördüğü ülkemizi yasa boğan iki büyük deprem, Türkiye'nin deprem kuşağında yer aldığı gerçeğini hepimize en acı biçimde hatırlatmaktadır.

Değerli milletvekilleri, yaşanan afetlerin can kaybı yanında ekonomik kayıplarının minimize edilmesi ancak etkili bir afet ve acil durum yönetimi sisteminin varlığıyla gerçekleşebilir. Afet ve acil durum yönetimi, afet olgusu karşısında planlama, araştırma ve gözlem ile etkilerin azaltılmasına yönelik alınan tedbirlerin gelişimi için önleme, zarar azaltma, hazırlık, acil müdahale ve iyileştirme faaliyetlerinde problemlere çözüm arayan geniş kapsamlı ve disiplinler arası bir yönetim modelidir. Afet ve acil durum yönetimi, afetlerin önlenebilmesi ve zararların azaltılabilmesi için afet öncesi, afet sırası ve afet sonrasında yapılması gereken teknik, idari ve yasal çalışmaları belirleyen ve uygulamaya aktaran, bir olayla karşılaşıldığında etkili bir uygulama yapabilmeyi sağlayan, her olaydan elde edilen deneyimlerin ışığında mevcut sistemi geliştiren bir yönetim yaklaşımı ve uzmanlık alanıdır.

Bu tanımlardan da anlaşılacağı gibi afet ve acil durum yönetimi, süreklilik arz eden dinamik bir yönetim biçimidir. Sağlık alanından kurtarmaya, eğitimden imara birçok alanı ilgilendiren ve birçok kurumun müdahil olduğu bir yapıdır. Bu açıdan afet olgusunun boyutu ve çeşidiyle orantılı olarak afet ve acil durum yönetimi kavramının da oluşan duruma göre şekil aldığı söylenebilir. Küçük çaplı bir afet olayı karşısında oluşturulacak yönetim modeli ile bölgesel ya da ülkesel bazda etki doğuran bir afette oluşturulacak yönetim modeli büyük farklılık içerir.

Afet ve acil durum yönetimi, ülkemiz için hayati öneme sahip bir konudur. Yaşanan bunca afet olayına rağmen, ne yazık ki ülkemizde hâlâ etkin bir afet ve acil durum yönetim sistemi kurulduğu söylenemez. Afet ve acil durum yönetimi gibi disiplinler arası ve birçok kurumun müdahil olduğu faaliyetlerin başarısı stratejik bir plan yaklaşımının varlığına bağlıdır. Bu stratejik yaklaşımda temel amaçlar, bu amaçlara ulaştıracak alt hedefler ve kurumların bu amaca ulaşmadaki rolleri belirgin olmalıdır. İlgili kurumların faaliyetleri ancak bu sistem içinde verimli olabilir. Mevcut afet sistemimizde bu yaklaşım bulunmadığından her kurum kendi kapalı yapısı içerisinde roller üstlenmektedirler. Bu ise afet yönetiminde boşluklara ve örtüşmelere neden olmakta ve kurumlar üstü amaçlar yeterince gerçekleşememektedir.

Gerek afet mevzuatımıza gerekse tarihsel uygulamalara bakıldığında afet sistemimizin afet sonrası faaliyetlere odaklı olduğu görülmektedir. Afetin neden olduğu olumsuz etkileri afet sonrası çabalarla giderme anlayışının egemen olduğu bir yapıyla olası afetlerin etkisinin azaltılması düşünülemez. Afet yönetim anlayışımızın modern bir afet yönetiminin gerektirdiği afet öncesi, afet sırası ve afet sonrası politikaları oluşturabilecek ve uygulayabilecek bir yapıya kavuşturulması kaçınılmazdır.

Modern bir afet yönetimi anlayışı, etkili ve uygulanabilen, stratejik ve mikro planlamalarla gerçekleştirilebilir. Ülkemizdeki afet planlama sistemi bu anlamda çok büyük eksiklikler içermektedir. Planlama sistemimiz genellikle taşrada olabilecek küçük çaplı bir afete cevap verecek ölçüde oluşturulduğundan etkisi bölgesel olan bir afette yetersiz kalabilmektedir.

17 Ağustos depremi sonrası afetten etkilenen hiçbir il ve ilçede bu planlar uygulanamamış, planı gerçekleştirecek hizmet grupları faaliyet gösterememiştir. Bunun en büyük nedeni ise planda görev alacak olanların o afet bölgesi içinde kalan görevliler olmasıdır. Plan bu görevlilerin de afetzede olabileceğini göz önünde bulundurmadığından, planlar bu tip afetlerde uygulanamamaktadır.

Afet yönetim sistemimize müdahil çok sayıda kurum ve kuruluş vardır. Afetin boyutu büyüdükçe de ilgili kurum sayısının artması son derece doğaldır. Afet yönetiminde görev alacak bu kurum ve kuruluşlar arasında yetki, görev ve sorumluluk kargaşası yaşanmaması ve bunlar arasında koordinasyon sağlanması son derece önemlidir. Bu ise afet yönetiminde merkezî bir yapının oluşturulmasını gerekli kılar.

Afet konusu, bütün kaynakları etkin ve süratli kullanmanın hayati öneme haiz olduğu bir konudur. Ülkemizde afet yönetimi konusunda böylesi bir yapı eksikliği mevcut olduğundan koordinasyon ve yetki çatışmaları yaşanmaktadır. Bu nedenle, gerek afet öncesi gerekse afet sonrası faaliyetlerde ilgili kurumları yönlendirici, strateji saptayıcı ve koordine edici bir üst yapılanmanın sağlanması kaçınılmazdır.

Afet yönetim sisteminin, afet öncesi hazırlıkları yapabilmesi, afet sırasında ve afet sonrasında gerekli faaliyetleri gösterebilmesi için yeterli mali kaynağa sahip olması gerekir. Ne yazık ki, afet sistemimizin mevcut mali kaynakları afet öncesi tedbirleri almaya elverişli olmadığı gibi, büyük çaplı bir afette de yeterli olamamaktadır. Ancak afet olduktan sonra mali kaynak arayışı gündeme geldiğinden, afete hazırlık safhasına yönelik hiçbir adım atılamamaktadır. Farklı kaynakların farklı otoritelerce yönetilmesi ise parçalı bir mali yapı ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenlerle, afet yönetiminin mali yapısının farklı senaryolara göre yeniden ve etkin bir afet yönetimi sağlayacak ölçüde ele alınması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, afet yönetim sistemimiz yalnızca kamusal imkânlara dayanan bir yapıda kurulmuştur. Oysa, en güçlü devletler bile büyük çaplı afetler karşısında yetersiz kalabilmektedir. Etkin bir afet yönetim sistemi, kaynağının kamusal olup olmadığına bakılmaksızın bütün imkânları kapsayıcı yapıda kurulmalıdır. Diğer ülkelerin afet yönetim sistemleri incelendiğinde, kamusal imkânların yanında özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve gönüllülerden de yararlanıldığı görülmektedir. Bizde de bu yönde adımların atılması gerekmektedir.

Ülkemizde afete yönelik önemli bir eğitim eksikliği de mevcuttur. Oysa bilinmelidir ki, afet sonrası görevli ekiplerin gelmesine kadar geçen sürede afetzedelerin yüzde 90 kadarı o yöre insanlarınca kurtarılmaktadır. Afetin boyutu büyük olduğunda ise mevcut arama ve kurtarma imkânları ve ekipleri zaten yetersiz kalmaktadır. Bu nedenlerle halkın başta arama-kurtarma ve ilk yardım olmak üzere afete karşı eğitilmesi gerekmektedir. Mahalle ve semt bazında afet yönetimi konusunda gerekli yerel örgütlenme, eğitim ve tatbikatlar yapılmalı, yaygınlaştırılmalıdır.

Afet öncesi alınacak tedbirlerden birisi de sağlam yapıları oluşturacak bir sistemin geliştirilmesidir. Yanlış zemine yanlış inşaat teknikleriyle ve denetimsiz yapılan yapılar nedeniyle afetin zarar boyutu artmaktadır. Sonuçta kalıcı ve geçici konut ihtiyacı doğmakta, bu ise devlet tarafından karşılanmaktadır.

Ülkemizde mevcut uygulamaya göre afet vukuunda Afetler Merkez Koordinasyon Kurulu toplanmakta, kısa-uzun vadeli alınacak önlemleri görüşmektedir. İllerde ise il kurtarma ve yardım komiteleri faaliyete geçmekte ve il-ilçe afet yardım planları uygulamaya konulmakta ve hizmet grupları görevlerini yapmaya başlamaktadır. Bu tür önlemlerin alınmasında ve acil yardımların yapılmasında mülki amir sorumlu bulunmaktadır.

Afetler Merkez Koordinasyon Kurulu üyesi bakanlıklar, kendi görevleriyle ilgili acil yardım planlama, uygulama ve iş birliğini yürütmek üzere müsteşar yardımcısının başkanlığında gerekli teşkil, tertip ve tedbirleri almaktadır.

Afetler Merkez Koordinasyon Kurulunun yanında ayrıca Başbakanlık bünyesinde bir devlet bakanının başkanlığında bakanlar düzeyinde Doğal Afet Koordinasyon Kurulu afetle ilgili çalışmalar yapmaktadır.

Ülkemizde afet yönetimi yüksek düzeyde merkezîleşmiştir. Her türlü sorumluluk mülki amirlerde olduğu hâlde gerekli imkânlara ve kaynaklara sahip değillerdir. Valiler başta olmak üzere kuruluşların kaynaklarını koordine etmek ve harekete geçirme görevini yerine getirmeye çalışırlar.

Afet yönetimi için tek bir ulusal eş güdüm kuruluşu yoktur. Yeterli yasal görev ve yetkiye sahip tek bir ulusal koordinasyon kuruluşu yerine üç ayrı genel müdürlüğün etkin görevleri, ayrıca kurulda yer alan bakanlıklarda afet yönetiminden sorumlu olacak müsteşar yardımcısı başkanlığında örgütlenme vardır.

Afet yönetiminin bu durumda esas ve tek sorumlusu yoktur. Bütün birimler kendi görev alanlarından görevleri nispetinde sorumlu olup, sistem, her birinin sorumluluğunu eksiksiz yerine getireceği esası üzerine kurulmuştur. Bir tekinin işlevini yerine getirememesi tüm sistemin kilitlenmesine yol açabilir, hatta afet yönetimini felç edebilir.

Afet planlarındaki ekiplerden de acil yardım ve kurtarma hizmetlerini beklemek olanaksızdır. Planların mükemmel olduğunu kabul etsek bile burada görevli olanlar da afetzededir ve onlardan etkin hizmet beklenemez.

Ayrıca afet vukuunda bakanlıklardan afet bölgesine giden ve gelen idari ve teknik heyetlerin, tüm kurtarma ekiplerinin ve gönüllü kuruluşların koordinasyonsuz çalışmaları özellikle ilk günlerde tam bir kaos ortamı yaratmakta, etkin bir yardım ve kurtarma faaliyeti yürütülemediği gibi vatandaşta devlete karşı bir tepki oluşmasına hatta can ve mal kaybının daha da artmasına neden olmaktadır.

Afet sonrasında ise afetin yaralarını saracak iyileştirme ve yeniden yapılandırma çalışmalarının finansmanı Bayındırlık ve İskân Bakanlığına aittir. Bu açıklamalar karşısında afetlere ilişkin, afetten önce, afet sırasında ve afet sonrasına ilişkin hizmetlerin daha süratli, etkin ve rasyonel bir biçimde yürütülmesi için yeni bir yapılanmaya ihtiyaç olduğu ortaya çıkmaktadır.

Afet ve acil durum yönetiminin tek çatı altında yeniden yapılandırılması olumlu görülmesine karşın, ülkemizin afet potansiyeli dikkate alındığında, görüşmekte olduğumuz tasarıyla önerilen teşkilat yapısının yetersiz kalacağından endişe edilmektedir. Türk idare sisteminde yer almayan ve 3046 sayılı çerçeve Yasa’ya uygun olmayan görev, yetki ve sorumluluk belirsizliğine ve çatışmasına yol açabilecek bir teşkilat yapısı oluşturulmaktadır. Mevcut genel müdürlüklerin personel, deneyim ve bilgi birikiminin geliştirilerek değerlendirilmesi yerine, dar bir kadrodan oluşan bir kurumla afet hizmetlerinin gerçekleştirilmesi bazı sorunları beraberinde getirebilir.

Ayrıca taşrada görev yapmakta olan uzmanlık düzeyine ulaşmış mevcut tecrübeli personelin yerel yönetimlere, il özel idareleri kadrolarına verilmesi istihdamlarının akıbetini belirsiz hâle getirdiğinden verimliliklerini ve etkinliklerini olumsuz etkileyecektir.

Afet hizmetiyle görevli personelin illerinde meydana gelebilecek büyük felaketlerde kendilerinin de birer afetzede olabileceği, araç-gereçlerinin kullanılamaz hâle gelebileceği mutlaka dikkate alınmalıdır.

Tasarının 1’inci maddesinde afet ve acil durumlar ile sivil savunmaya ilişkin hizmetleri yürütmek amacıyla kurulan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Başbakanlığa bağlı olduğu belirtilmekte ve Başbakanın Başkanlıkla ilgili yetkilerini bir bakan aracılığı ile kullanabilmesi öngörülmektedir.

Afet ve acil durum hızlı ve güçlü koordinasyon gerektirmektedir. Afetin her evresinde, afet öncesi, afet anı ve afet sonrasında yedi gün, yirmi dört saat kesintisiz çalışma ister. Bunu sağlayamazsanız vatandaş gözünde devlet zaafa uğrar, krizi yönetemezsiniz.

Bu teşkilatın yetişmiş insan gücüne, mali yönden yeterliliğe ve kuvvetli bir mevzuat altyapısına sahip olması gerekir. Bunlardan biri eksikse boşuna kanun çıkarmayın. Bugün bu yasal yetkilerin tamamı Afet İşleri Genel Müdürlüğünde ve Sivil Savunma Genel Müdürlüğünde zaten vardır.

Tasarının 4’üncü maddesinde afet ve acil durum hâllerinde bilgileri değerlendirmek, alınacak önlemleri belirlemek, uygulamasını sağlamak ve denetlemek, kurum ve kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşları arasında koordinasyonu sağlamak amacıyla Başbakanlık Müsteşarının Başkanlığında Millî Savunma, İçişleri, Dışişleri, Maliye, Millî Eğitim, Bayındırlık ve İskân, Sağlık, Ulaştırma, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Çevre ve Orman Bakanlıkları ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarları, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanı, Türkiye Kızılay Derneği Genel Başkanı ile afet veya acil durumun türüne göre Kurul Başkanınca görevlendirilecek diğer bakanlık ve kuruluşların üst yöneticilerinden oluşan Afet ve Acil Durum Koordinasyon Kurulu kurulmaktadır.

Bilindiği gibi, yaşadığımız tüm afet ve acil durumlarda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Türk Silahlı Kuvvetlerinin imkânları ağırlıklı olarak kullanılmakta olup sivil-asker iş birliği organizasyonu afet yönetiminde giderek daha da ağırlık kazanmaktadır. Bu sebeplerle, yürürlükte olan mevzuatta da öngörüldüğü gibi, bu ve benzeri kurullarda Genelkurmay Başkanlığına yer verilmelidir. Her ne kadar Kurulda Millî Savunma Bakanlığı bulunuyor ise de malumlarınız devlet hiyerarşisinde Genelkurmay Başkanı Başbakana karşı sorumludur. Özetle, Türk Silahlı Kuvvetleri hiçbir aşamada afet ve acil durum yönetiminin dışında tutulamaz.

Bu kanunla acil duruma yönelik ulusal envanterin güncel hâlde tutulmasını sağlayacak hükümlerin konulması gerekmektedir. Ulusal envantere veya kamu ve özel sektör bilgisine hâkim değilseniz krizi yönetemezsiniz.

Acil durum yönetiminin en önemli adımı kesintisiz haberleşmedir. Acil durumda gelen çağrının hızlı yönlendirilmesi ve yönetilmesi elzemdir. 112, 155, 156 gibi kırka yakın çağrı numaraları ve çağrı merkezleri bulunmaktadır. Çok ivedi bu çağrı merkezlerinin tek numara altında toplanması gerekmektedir. Telli hatlar, analog ve sayısal telsiz şebekeleri, uydu ve GSM şebekelerinin ortak çalışılabilirliğinin sağlanması veya koordine edilmesi gerekmektedir. Bu kanunun bunların hepsini sağlaması gerekirdi. Adapazarı depreminde gördüğümüz haberleşme ve koordine problemleri, Adapazarı Pamukova tren kazasında ve rahmetli -Allah’tan rahmet diliyorum- Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarını kaybettiğimiz helikopter kazasında bunları hep yaşadık.

Haberleşme koordinasyon kurulu oluşturulmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurun efendim.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Kentsel dönüşüm ve planlama koordinasyon kurulu oluşturulmalıdır. Yanlış yapılaşma ve projeler yüzünden binlerce can ve maddi kayıp oluşmaktadır. Bu kurul, çarpık kentleşme, sanayileşme, yeni yerleşim alanı açma ve uzun vadeli makro genişleme planları hazırlayarak buna bağlı standartları belirlemeli ve sosyal politikalar oluşturmalıdır.

Başkanlık teşkilatında acil durum yönetiminin en önemli ağı, haberleşme ve çağrı merkezlerinin tespiti çalışmasını ve koordinasyonunu yapacak haberleşme dairesi de eksiktir. Bu kanunla kurulması öngörülen teşkilat, gerektiğinde bölgesel koordinasyonları da uluslararası koordinasyonları da yapabilecek görev ve yetkiye sahip olmalıdır.

Teşekkür ediyor, tüm Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kalaycı, çok teşekkür ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüz, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 293 sıra sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığıyla ilgili tasarının tümü üzerinde CHP Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ülkemiz, doğal afet olaylarıyla sıkça karşılaşan bir ülkedir. Deprem, sel, heyelan, göçük vesaire gibi doğal afetlerle büyük ölçüde ve sıkça karşılaştığımız için, alınması gereken tedbirlerin yasal bir düzenlemeye ve birlikteliğe kavuşturulmasında büyük yarar vardı.

Ülkemiz, 1940’lı yıllarda çıkan yasalarla afete ilişkin tedbirlerini, afet olduktan sonra yürüttüğü çabalarla düzenlemekteydi. Ama bugün görüyoruz ki, uluslararası boyutta risk ve sakınma tabirlerinin artık ülkemizde de yetkili kurullarda konuşulduğunu ve bu yasaya yetersiz olsa da girdiğini görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, ülkemiz 1950’li yıllardan beri düzensiz bir kentleşme baskısıyla karşı karşıyadır. Özellikle son yıllarda, 2000’li yıllardan sonra başlayan ekonomik sıkıntı, köyden kente, hatta kentten kente göçü zorunlu kılmıştır. Büyük merkezlerde iş bulma umuduyla köyünü terk eden vatandaşlarımız, şehre geldiğinde en büyük ihtiyacı olan barınmasını, başını sokacağı yeri yapmak için çaba göstermiş ve özellikle yasal boşluklar, zaman zaman çıkan imar afları ve yönetimlerin seçim dönemlerinde gösterdikleri boşluklardan dolayı da “kaçak yapılaşma” dediğimiz, “düzensiz yapılaşma” dediğimiz olay doğmuştur.

Tabii, afet doğmadan önce alınması gereken tedbirlerin düşünülmesi ülkemizde ve uluslararası boyutta çok büyük önem arz etmektedir. Bu tasarıyla, özellikle Başkanlığa bağlı altı adet daire başkanlığı kurulmakta, illerde de il afet ve acil durum müdürlükleri kurulmaktadır. Birlik müdürlükleri kurulmakta, müdürlüğün sevk ve idaresinden de vali sorumlu olmaktadır.

Harcamalar, özellikle Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu’yla, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamından çıkarılmaktadır.

Çok az sayıda, yetersiz olduğuna inandığım yeni kadro ihdasları yapılmaktadır.

Kurumlaşmış, deneyimi, bilgi birikimi olan özellikle Afet İşleri Genel Müdürlüğü göz ardı edilmekte, Sivil Savunma Genel Müdürlüğü göz ardı edilmekte ve yeniden bir yapılanmaya girilmektedir.

Değerli arkadaşlar, çağdaş afet yönetimi ve doğal afetlerle mücadele, her şeyden önce mevcut tehlikelerin iyi bilinmesiyle olur. Mevcut tehlikeler, “Nerede risk var?” bunu belirlemekten geçer. Yani risk haritalarının yapılması lazım. Tüm dünyada artık bunlar yapılıyor. Depremde, heyelanda, su baskınında bu risk haritalarının yapılması büyük ölçüde önem arz etmektedir. Örneğin, en büyük travmayı yaşadığımız ve bizi büyük acılara gark eden 17 Ağustos 1999 depreminden sonra yaklaşık on yıl geçti ama on yılda, maalesef, yapılan çalışmalar bir arpa boyu ilerleme göstermemiştir.

Ne yapılmıştır? 595 sayılı Yapı Denetim Kararnamesi çıkarılmıştır, ondan sonra kanuna dönüştürülmüştür ve Deprem Şûrası kurulmuştur. 2007 yılında da maalesef, Ulusal Deprem Konseyi bu Hükûmet tarafından lağvedilmiştir.

Deprem yönetmeliği çıkarılmıştır ve deprem acılarını sarmak için yasa çıkarılarak toplanan vergiler için ön açılmıştır ve o toplanan vergilerin devamı bugün kalıcı hâle gelmiştir. O vergilerin ne şekilde, nereye harcandığını da bilmek mümkün değildir. Çünkü toplanan meblağların, gerçekten, o bölgedeki deprem yaralarını sarmak için -yani bina güçlendirmek için, yeni planlama yapmak için, İstanbul gibi bir kentte çalışma yapmak için- kullanıldığına ben şahsen inanmıyorum. Bunu da bir soru olarak sormak istiyorum.

Tabii, bugüne kadar en sıkça rastladığımız afet Türkiye’de depremdir. Deprem insanların güvenli ve sağlıklı yapılara kavuşmasıyla önlendiği gibi su havzalarının işgalinin önlenmesiyle… Bugünkü dönemde görüyoruz, özellikle büyük şehirlerde, İstanbul büyük şehrinde, su havzalarının işgali çok büyük ölçüde plansız ve düzensiz bir şekilde yapılaşmaya açılmıştır. Özellikle bu alanların doğal afet yaratacak boyutlarda işgal edilmesi ve imarsız bir şekilde işgal edilmesi çok büyük ölçüde olumsuz sonuçlar doğurmaktadır.

Tabii, afetin, hazırlık, planlama ve zarar azaltmaya yönelik üç türlü tedbiri vardır. Biz şu anda afet öncesini düşünen bir yasayla az da olsa karşı karşıyayız, ama yetersizdir bu yasa. Neden yetersizdir? Afet sonrasında yapılacak iş ve işlemleri önceleyen bir anlayışla hazırlanmamıştır.

Bu yasa iki başlılık doğurmaktadır: İllerde vali, üstte başkanlık makamı. Kadrosu komisyonda artırılan şekliyle -303’ten 481’e çıkarılan şekliyle- ve ilk geldiğinde ne menem bir tasarıysa, 2 tane mühendis kadrosu olan bir tasarıyla karşılaştık arkadaşlar. Sonra komisyonda, bilmem, uzman yardımcılıkları falan izhar edildi, mühendis sayısı büyük ölçüde artırıldı.

Ayrıca, bu konuda deneyim, tecrübe kazanmış kuruluşların elinde dokümanterler var; Harita Genel Müdürlüğünde var, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünde var, İller Bankasında var, MTA’da var, TÜBİTAK’ta var. Bunların bir koordinasyon merkezi olarak kuruluşunu büyük ölçüde sağlayan bir yasa değildir. Bir başlangıç olarak belki iyidir, ama sorunu çözecek olan bir yasa değildir değerli arkadaşlarım.

Tabii, bunun eksiklerini, yanlışlarını belki şu anda gidermek için önerge verilebilir iktidar partisi tarafından. Özellikle bunun Başbakanlığa bağlı olmasını da ben çok yanlış görüyorum. Yani, deneyimli, tecrübeli ya İçişleri Bakanlığı ya Bayındırlık Bakanlığı bünyesinde bu koordinasyon biriminin oluşmasında büyük fayda vardı. Biz şimdi yüzlerce, binlerce yıldır deneyimli, birikimi vatandaşı bir kenara bırakıyoruz. Yeni oluşum içerisinde, yeni kadrolaşma içerisinde bir yapılaşmaya gidiyoruz. Bunun alacağı zamanı da düşünürseniz, bugüne kadar fuzuli geçirdiğimiz zamanı da düşünürseniz en az bir yılı daha boşa geçirmeyi amaçlayan bir yasadır.

Ayrıca, bu yasanın temel yasa olarak gelmesini de ben eleştiriyorum. Bu yasa önemli bir yasaysa her maddesinin burada ayrı ayrı görüşülmesi lazım. Çünkü çok büyük boşluklar var. Örneğin siz danışma kurulunda TMMOB’u temsil ettirmemeniz büyük eksikliktir. Her deprem olayında gel dediğiniz askerimizin başı olan Genelkurmayı bu kurulda temsil ettirmemeniz büyük eksikliktir. Bunların hepsi komisyonda görüşülmesine rağmen maalesef göz ardı edilmiştir değerli arkadaşlarım.

Ayrıca, her yasada olduğu gibi bu yasada da yine bir afet özelleştirmesiyle karşı karşıyayız. Yani, afet sonrasında bazı hizmet ve alımların ihale kapsamı dışında yapılmasını anlıyoruz. Ama afet öncesi ihale yasası kapsamından, bazı alım ve hizmetlerin alımının ihale usulünün dışında yapılmasını anlamış değiliz. Başkana öyle yetkiler veriliyor ki, istediği araştırmayı dışarıdan satın alabiliyor, istediği hizmet alımını dışarıdan alabiliyor, istediği planlamayı, devletin bugün kurumlarında var olan güçlü kadrolarına rağmen, özelleştirerek hizmet alımı yapabiliyor. Bu, büyük ölçüde kaynak israfına yol açacak ve rantabl olmayan bir yöntemdir. Gerçekten bu konuda devletimizin, kurumlarımızın birimlerinde etkin, üretken, deneyimli kadroları göz ardı eden bir yasadır ve bu birikimleri değerlendirmeyen bir yasadır. O nedenle biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunu eleştiriyoruz.

Tabii, değerli arkadaşlarım, bu afet öncesi hizmetlerin yapılmasını sağlarken bilimsel kriterlerden de hareket etmek lazım. Bilimsel kriterleri göz ardı ederseniz siz hiçbir sonuca varamazsınız.

Ayrıca, değerli arkadaşlarım, bakın, günlerdir Türkiye’de bir arayış var. Önce Deprem Şûrasını kurduk, Deprem Şûrasını, sonradan Ulusal Deprem Konseyini ortadan kaldırdık. 2002’de kuruldu, 2007’ye kadar devam etti. Bunu niye ortadan kaldırdık? Çok güzel çalışmalar yapıyordu.

Bakın, yine, Bayındırlık Bakanlığımızın çok güzel bir hizmeti var: Kentleşme Şûrası düzenledi. Çok güzel bir hizmet ama Kentleşme Şûrasından çıkan sonuçlar maalesef bu yasaya yansımamıştır. Kentleşme Şûrasında dört dörtlük, Türkiye’yi yansıtan raporlar vardır, maalesef bu yasa içerisine yansımamıştır. Bunu ben bir eksiklik olarak görüyorum.

Ayrıca, Sayın Başbakanımızın beğenmediği ve eleştirdiği Türkiye Mühendis Mimar Odaları Birliğinin çok değerli çalışmaları var. Çok yakında, İstanbul’da deprem toplantısı yapıldı ve oradan da çok güzel sonuçlar çıktı ama görüyoruz ki, bu yasanın içerisinde ne TMMOB var ne Genelkurmay var ne diğer sivil toplum kuruluşları var. Bu bir eksikliktir. Bu eksikliğin bu yasa görüşmelerinde giderilmesini temenni ediyorum.

Tabii, bu doğal afetlerin yanı sıra, ülkemizde yaşanan insan odaklı afetler de var. Mesela geçen günlerde yaşadığımız cehennem hastane olayı… Bu da insan odaklı bir felakettir. 8 kişi burada can vermiştir ve bunun nedeni özelleştirme ile taşeronlaştırmadır. 8 kişi can verirken, ihmalden ve tedbirsizlikten can verirken, Sayın Bakan, “2 tanesi zaten beyin ölümüne bağlıydı.” demiştir. Hazırlayıcısı özelleştirme ve taşeronlaştırma olan bu felaketi önlemek için aldığımız bir tedbir var mı? Yok. 23 kişinin öldüğü Davutpaşa olayı… Hâlen ne soruşturması var ne yargıya intikali var. Bu insanlar orada yanarak can verdiler. Nedir bunun nedeni? Kayıt dışı ekonomi, ruhsatsız işletme, belediyelerin ihmali. Bunlar için bir soruşturma açtık mı? Hayır. Bu da bir felakettir. 23 kişinin ailesi perperişan ortada duruyor.

Ayrıca, tersanelerde yaşanan olaylar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının gerekli görevini yerine getirmemesinden kaynaklanan sorunlardan çıkmıştır. Şimdi, bunlar ortada dururken, biz, Allah korusun, doğal afetlerin gelmemesini isterken, ona tedbirli olurken insan olarak, hükûmet olarak, siyasetçi olarak günümüzde alınması gereken tedbirleri niye almıyoruz? Bunlar büyük ölçüde ihmaldir.

Ayrıca, insan yaşamını rahat geçirmesini sağlayacak asgari ücret komisyonu bugün topluma karşı felaket tellallığı yapmıyor mu? Yapıyor. 527 bin lira asgari ücretle insanları yaşamaya mahkûm ediyoruz. Bugün alınması gereken ekonomik tedbirleri almadığımız için biz ekonomik ihmalden dolayı bir felaket yaratmıyor muyuz? Son bir ayda 437 bin işsiz çıkmış. Çekler ödenmiyor, senetler ödenmiyor. Peki, kredi kartı borçlarını yapılandırmamak bizim suçumuz değil mi? Bu intihar felaketlerine biz yol açmıyor muyuz? Kaç kişi intihar etti Türkiye’de son aylarda, sayısını bilemiyoruz. Esnaf kepenk kapatıyor, çekini, senedini ödemediği için intihar ediyor. Bunlar da felakettir. Bunları çözmek de bizim sorumluluğumuz ama biz maalesef bu sorumluluğumuzdan büyük ölçüde kaçınıyoruz değerli arkadaşlarım.

Tabii, felaketi tek başına doğal felakete bağlarsanız bunda yanılırsınız. Siyasetçinin de felaket yarattığı uygulamalar vardır. Bugün iktidarınız döneminde yolsuzluk, yoksulluk, işsizlik artmışsa felaket noktasında ve bunun tedbirlerini almıyorsanız, hâlen direniyorsanız bu da sizin yarattığınız, insan yaşamını yok eden, insanı görmezlikten gelen bir felakettir. Bunu göz ardı edemezsiniz.

Ayrıca, değerli arkadaşlarım, belediyeleri bu dönemde denetim altında tutamamışızdır. İmar yasası çıkmamıştır, yeni bir yapı kanunu çıkması lazımdı, çıkmamıştır. Ayrıca yapı denetim yasası çıkması lazımdı, çıkmamıştır. Şimdi, biz bunlarla bütünleşmeyen, bunlarla içi doldurulmayan bir afet yasasıyla karşı karşıyayız. Bunları ne zaman değiştireceğiz? İmar yasası duruyor, yapı kanunu duruyor, yapı denetim yasası duruyor ve öyle bir yapı denetim yasası ki, kamu binaları yapı denetim kapsamı dışında, belki TOKİ de dışında. TOKİ’nin de yapı denetim kapsamına girdiğini biz bilmiyoruz. Sonra, burada, bilerek veya bilmeyerek öyle yetkiler veriyorsunuz ki, TOKİ’yi imparator yaptınız inşaat sektöründe. Planlama yetkisi verdiniz, kentsel dönüşüm yetkisi verdiniz, ticari alan yapma yetkisi verdiniz, Özelleştirme İdaresine planlama yapma yetkisi verdiniz. Peki, şimdi, bu afetleri önlemek için alınması gereken tedbirler doğayı korumaktan geçmiyor mu? Orman alanlarını turizme açarken burada iktidar partisi oy vermedi mi? Kaz Dağlarını “altın arayacağız” diye talan ederken, burada önerge verdiğimiz zaman da siz ret vermediniz mi? Hangi birini söyleyelim? Ve doğayı koruma anlayışı bu iktidar döneminde öne çıkmadığı için maalesef doğal afetlerle karşılaşma oranını daha çok artırmışsınızdır. Sadece doğayı tahrip ederek yaptığınız bu tahribat, insan yaşamını yok ettiği gibi gelecekte de, geleceğimizi de karartan bir uygulamaya yol açmıştır.

O nedenle, bunu, yeni atanan Sayın Bakanımıza bu bütünleşmeyi sağlaması gerektiğini söylemek istiyorum. Bunlar acilen komisyona gelmelidir bu yasalar ve düzeltilmelidir çağdaş boyutlarıyla.

Ayrıca, belediyelerde yapılan imar tadilatları… Bunlar gündeme gelmesine rağmen, ne İçişleri Bakanlığı ne Bayındırlık Bakanlığı sesini çıkarmıyor. Yeşil alanlar İstanbul’da, Ankara’da, Gaziantep’te bir bakıyorsunuz ki on katlı, on iki katlı, on beş katlı rezidanslara dönüşüyor. Bunun bilimsel kriteri yok, planlama tekniğine aykırı ama belediye meclislerinde “ben yaptım, oldu” anlayışıyla oy veriliyor ve bu, anlamsız kentleşme, ucube bir kentleşmeye dönüşüyor. Bunları önlemek lazım. Bu da, yapı kanunuyla olur, İmar Kanunu’nu düzenlemekle olur. Biz, bunları yapmadığımız takdirde doğal afetlerin bize zarar verici oranını büyük ölçüde artırmış oluruz değerli arkadaşlarım.

Bunlar, tabii, ülkemizin kentleşme geleceğinin aydınlık olması için yapılması gereken tedbirlerdir. Bugün Türkiye’deki kentleşme oranı yüzde 67’leri, 68’leri bulmuşsa bazı bölgelerde, ciddi tehlike var demektir. Biz, bunun tedbirlerini bugünden almaz isek, planlama, denetim, özellikle fay hatlarının, su havzalarının işgalini önleyemezsek, var olan orman alanlarının işgalini önleyemezsek gelecek nesil çocuklarımıza iyi bir miras bırakmamış oluruz değerli arkadaşlarım. Bunun vebali de, bu işin sorumlusu olan belediye başkanlarında olduğu kadar, bakanlıklarda olduğu kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinin de bu işte büyük vebali vardır değerli arkadaşlarım.

Tabii, bu yasanın uygulamasından sonra çıkacak sorunları ben görüyor ve seziyorum ki, iki üç sefer daha bu yasanın yenileşmesi için gündeme getireceksiniz. Niye? Bu yasa olgunlaşmadan, komisyonda tartışılmadan enine boyuna, demin bahsettiğimiz Kentleşme Şûrası beklenmeden, onun görüşleri rapora aktarılmadan, geçmişte kurulan Deprem Şûrası’nın görüşleri bu tasarıya aktarılmadan yapılmış olan bir tasarıdır. O nedenle, her tasarıyı nasıl oldubittiye getirerek buradan geçirmek istiyorsanız, bu tasarı da olgunlaşmamış ve temel yasa olarak gelmiş, çok alelacele geçirilmek istenen bir yasadır. O nedenle de, bunu ben bir eleştiri olarak sunmak istiyorum.

Tabii, yeni ve etkili bir yapı denetim yasasını çıkarmak bazı belediye başkanlarının işine gelmez. Örneğin, İstanbul’un işine gelmez. Özellikle denetimi daha çok sağlayıcı bir imar kanunu büyükşehir belediye başkanlarınızın, çoğu bugün de AK PARTİ’li olduğu için, hiçbirinin işine gelmiyor. Çünkü yamalı bohça gibi yapılıyor imar planları, bütüncül bir anlayışla yapılmıyor. Eline tapuyu alan gidiyor diyor ki, burayı şuna açmak istiyorum. Ama yeşil midir, ama sosyal donatı alanı mıdır, buna bakan yok, önemli olan yandaş mısın! Ben diğer perde arkasındaki dönen şeyleri söylemek istemiyorum.

Bu şekilde olan bir imar mantığıyla Türkiye’de geleceği sağlıklı şekilde yönlendirmemiz mümkün değildir. O nedenle, yapılması gereken nedir? Alelacele İmar Kanunu değişmelidir. İmar plan değişiklikleri yapanlar için çok ağır hükümlere bağlanmak zorundadır. Her önüne gelen belediye başkanı, belediye meclisi istediği imar tadilatını yapıp, onaylatmak durumunda kalmamalıdır değerli arkadaşlarım. Bunlar yasal düzenlemelerin eksiklikleri.

Tabii, içinde bulunduğumuz koşullarda biz en iyisini yapmak için, muhalefet partisi olarak verdiğimiz önergeler de maalesef Kurul tarafından, AKP İktidarı tarafından reddediliyor. Lütfen, biraz bunları inceleyin, dinleyin. Yani, siz de seçim bölgesine gittiğiniz zaman da bu tepkileri almıyor musunuz? Mantar gibi biten rezidanslardan rahatsız değil misiniz? İstanbul’daki ulaşım politikasından, Ankara’da çukur hâlinde kalan metrodan rahatsız değil misiniz? Bunlar suç değil mi? Bunlar insanlığa karşı işlenen suçlar değil mi? Bunlar felaket değil mi? Bu felaketleri görmezlikten gelebilir miyiz? Metrobüs faciası yaşanıyor İstanbul’da, Ankara’da metro faciası yaşanıyor, Gaziantep’te hafif raylı sistem faciası yaşanıyor: Niye bakanlıkların bir tanesi bunu denetlemek, ne oluyor demek çabası içerisinde değil? Trilyonları sokağa atan belediye başkanları, ”400 bin aileye gıda yardımı yapıyorum” diye övünen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı neden metroya para bulamıyor? Bu, insanlara karşı, yaşam hakkına karşı bir müdahale, bir tecavüz değil midir? Bunları söylemek ve üzerine gitmek, bunun tedbirlerini beklemek bizim hakkımızdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ağyüz.

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Her belediyede yaşanan bu olayları denetim altında tutmazsak kent yağmacılığı dediğimiz olay yaşanır. Arsa rantçılığına dayalı, spekülasyona dayalı olay daha ileri boyutlara geçer. Bunun tedbirini almak zorundayız ama bunun tedbirini alırken, ben “Doğal Afetlerden Korunma” adı altına çıkan bu yasanın hayırlı olmasını, eksik olmasına rağmen diliyorum. Ama grup olarak karşıyız. Ayrıca da Türkiye’de doğal afetten korunmanın yolu duaya kalmıştır. Tek yolu, en büyük felaket olan AKP İktidarından ve Başbakanından kurtulmaktır. En büyük felaket olan bu sorunu halk çözdüğü zaman da Türkiye aydınlık olacaktır, doğal afetlere daha çok tedbirli olacaktır, insanımız daha rahat yaşayacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağyüz.

AK PARTİ Grubu adına Çorum Milletvekili Sayın Cahit Bağcı, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA CAHİT BAĞCI (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın tümü üzerine, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde doğal, teknolojik ya da insan kaynaklı afetler sonucunda ortaya çıkabilecek zararların insan hayatı, mal, mülk, çevre açısından çok büyük boyutlarda olabileceği daha iyi anlaşılmıştır. Yaşanan maddi ve manevi kayıplar her toplumun bir eylem planına sahip olmasını ve afetler karşısında zarar azaltma çalışmalarına önem vermesini gerektirmektedir. Bu nedenle, afetlere yönelik çalışmaların tekrar gözden geçirilmesi ve bunun “acil durum yönetimi” kavramı açısından ele alınması kaçınılmaz olmuştur.

Değerli milletvekilleri, acil durum yönetimi her türlü tehlikeye karşı hazırlıklı olma, zarar azaltma, müdahale etme, iyileştirme amacıyla mevcut kaynakları organize eden analiz, planlama, karar alma ve değerlendirme süreçlerini kapsamaktadır. Tehlikeler doğal, teknolojik ve insan kaynaklı olabilir ve her türlü tehlikeye karşı ortaya çıkabilecek riskler analiz edilmelidir.

Afetler olmadan gerekli hazırlıkların ve önlemlerin alınmasının en az afet sırasındaki etkin müdahale kadar önemli olduğu, hatta bunların bir bütünün parçaları olduğu ortadadır. Bu nedenle, afet olmadan hazırlıklı olma ve zarar azaltma etkin bir şekilde uygulanmalı, afet sırasında müdahale ve sonrasında iyileştirme yapılmalıdır. Elde edilen tecrübelere dayanılarak, iyileştirmeden sonra başa dönülerek hazırlıklı olma ve zarar azaltma evrelerine geçilmelidir. Organizasyon içerisinde uzmanlık alanları doğrultusunda sorumluluk paylaşımı, birimler arasında etkili bir iletişim olmasıyla afetin kontrol altında tutulması sağlanır.

Acil durum yönetiminde uyum, kamu, özel sektör ve gönüllü kuruluşların en üst düzeyde koordineli bir şekilde çalışmasıyla gerçekleştirilebilir. Afetlere hazırlıklı olma ve zarar azaltmaya yönelik uygulamalar, afetlerin hem can hem de mal üzerindeki etkilerini ve kayıpları en aza indirgemede, hem maddi hem de manevi önemde kazanımlar sağlamaktadır.

Uluslararası veriler göstermektedir ki doğal afetler son yirmi yılda dünyada 1,5 milyona yakın kişinin hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Doğal afetlerle karşılaşma riskine maruz nüfusun yüzde 15’i gelişmiş ülkelerde olmasına rağmen, afette can kayıplarının yüzde 1,8’i bu ülkelerde meydana gelmektedir.

Afetlerden kaynaklanan ekonomik kayıplar 1990’lı yıllarda 63 milyar dolar olarak hesaplanmaktadır. Bu rakamların 2050 yılında 300 milyar dolar olabileceği tahmin edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere ülkemiz sahip olduğu jeolojik yapı, coğrafi konum ve meteorolojik koşulları nedeniyle büyük can ve mal kayıplarına yol açan doğal afet olayları ile sıkça karşılaşmaktadır. Ülkemizin büyük bir kısmı deprem riskiyle karşı karşıyadır. Kentsel ve kırsal yerleşim alanları aynı zamanda heyelan, su baskını, kaya düşmesi gibi tehlikelerin yarattığı zararlarla mücadele etmek zorunda kalmaktadır.

1950-2007 yılları arasında yaşanan afet olaylarından sadece depremlerde 106.838 konut zarar görmüştür ve sadece 1999 depreminin yarattığı gayrisafi millî hasılada doğrudan kayıp yaklaşık 20 milyar dolar olarak hesaplanmaktadır.

1999 Marmara depremi/depremleri ülkemizde büyük acılar yaşattı. Aileler yok oldu, analar babalar çocuklarını, çocuklar anne babalarını ve kardeşler birbirlerini kaybettiler. Uzun süren travmalar oluştu. 20 bini aşkın insanımızı kaybettik. 1999 depreminde herkes, bütün kurum ve kuruluşlar el birliği içinde çalışmalarına rağmen çeşitli koordinasyon sorunlarının yaşandığını da bizzat gördük.

Acil müdahale ve arama kurtarma faaliyetleri kadar, afet sonrası sosyal, psikolojik, lojistik hizmetlerin ne kadar önemli olduğunu 1999 depreminde müşahede ettik. Kriz yönetimi, iletişim, ulaşım, arama kurtarma, sağlık, ilkyardım ve barınma gibi hizmetlerin yönetimi ve koordinasyonunun afet ve acil durumlarda ne kadar önemli olduğu bizzat görüldü. 1999’da yaşadığımız bu acı sonrasında bir birikim ve tecrübe oluşmasına rağmen dağınık yapının varlığı bu bilgi birikiminin etkin kullanımını sorunlu hâle getirmiş, bize konuya daha profesyonel yaklaşmamız gerektiğini göstermiştir.

Geçen on yılda pek çok ilerlemeler kaydettik. Bütün belediyelerimiz, il özel idarelerimiz ve valiliklerimiz sivil savunma birimlerini güçlendirdi, personelleri eğitildi, arama kurtarma, müdahale ekipmanları yenilendi, üniversitelerimizde bu alana yönelik olarak topluluklar oluşturuldu, öğrenci topluluklarına bilinçlendirme faaliyetleri yapıldı. Bu alanda kendilerini ispat etmiş, halkın güvenini ve desteğini kazanmış pek çok sivil toplum örgütüne kavuştuk.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere afet yönetimi sistemi bir bütündür ve sistemin zarar azaltma, hazırlık, müdahale ve iyileştirme olarak tüm safhalarında hem merkezî hem de yerel düzeyde kurumlar arasında yetki kargaşası yaşanması yüzünden afetlerle ilgili gerekli müdahaleler istenen şekilde yapılamamıştır. Afet yönetim sistemi içerisinde yasal düzenleme ve kurumsal yapılanmanın önemi Hükûmetimizce çok iyi anlaşılmış ve bu amaçla 2004 yılı içerisinde yapılan Deprem Şûrası çalışmaları sonrasında ulusal afet yönetiminin yeniden düzenlenmesi gereği ortaya konulmuştur. Bu nedenle ülkemizde afet yönetiminin bütün aşamalarında kriz ve risk yönetiminin içinde olacağı bütüncül bir yapının oluşmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bu amaçla, Başbakanlık Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü ve Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğünün tek çatı altında toplanması, hizmetin etkinliği, maliyetlerin en aza indirilmesi ve faydanın en yükseğe çıkarılması açısından gerekli görülmüştür.

Bu tasarıyla, hantal ve bürokratik karar mekanizmalarına bağlı olmadan karar alabilen, meydana gelen olayların ortaya çıkardığı ihtiyaçlara göre hareket edebilen, özellikle bir afet sonrasında üst düzey yetkililerden talimat beklemeden hareket edebilecek yetki ve sorumluluklara sahip, ekonomik olarak güçlü, harcamalarda esnek davranabilen, yerel yönetimlerle uyumlu çalışabilen; halka karşı her düzeyde sorumlu, şeffaf ve hesap veren, adaletli ve eşit davranan; bünyesinde her düzeyde iyi eğitilmiş, bilgili, deneyimli personeli bulunan; araştırma ve planlama, yönlendirme, destekleme yapabilecek, iş birliği ve koordinasyon yeteneği güçlü, halka bilgileri zamanında ve doğru olarak aktarabilecek özelliklere sahip bir yönetim mekanizması öngörülmüştür.

Değerli arkadaşlar, afet ve acil durum yönetimi sadece deprem değil, bütün diğer alanlarda da yaşanabilecek olaylara müdahale ve koordinasyon birimi olarak günümüze uygun, etkin ve verimli bir şekilde çalışan bir birime ihtiyacımıza karşılık gelen bir yapı olarak düşünülmüştür. Türkiye’de afetler nedeniyle yıllık can kaybının yaklaşık olarak bin kişi olduğu görülmektedir. Afet öncesi hazırlıklarda risk ve zarar azaltılması için temel hedefimiz kriz yönetimi yerine risk yönetimi politikası oluşturmak olmuştur. Afetler ve acil durumlar konusunda yeni bir tasarı hazırlanırken bu alandaki uluslararası gelişmelerin, bilimsel ilerlemelerin ve Türkiye’nin önümüzdeki dönemlerde karşılaşabileceği sorunların göz önünde tutulması büyük önem taşımaktadır.

1999 depremi, ülkemizde mevcut sistemin, çoğunlukla afet sırasında ve sonrasındaki döneme ait çalışmalarla sınırlı kaldığını -yani yara sarma politikası ve bu alanda yaşadığımız acı tecrübeler- afet öncesi, afet sırası, afet sonrası dönemlerde yerine getirilmesi gereken işlevlerin bütünlüklü bir planlamasının gerçekleştirilmesi olgusunu karşımıza getirmiştir.

Bu kanun ile afet öncesi, afet sırası ve afet sonrasında yerel yönetimlerin, sivil toplum örgütlerinin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, vatandaşlarımızın, kamu kurum, kuruluşlarının yetki, görev, rol ve sınırları tam anlamıyla belirlenmektedir.

Değerli milletvekilleri, dünyadaki örneklere bakılacak olursa afete yönelik araştırma, planlama, müdahale ve yaşamı tekrar normale döndürme konularında görev, yetki ve sorumlulukların ulusal, merkezî bir kurum çatısı altında toplandığı, bu birime koordinasyon ve uygulamanın bir arada verildiği görülmektedir. Bu politika, yepyeni bir kurumlaşma ve yeni düzenlemeler ve meslekler açısından rollerin yeniden tanımlanmasını öngörmektedir.

Birleşmiş Milletler Genel Kurul kararlarıyla, afet sonrası yerine, afet öncesinde alınacak önlemlerle riskleri azaltma ve bu yolla afet sonrasında karşılaşılacak bilançonun küçültülmesi hedeflenmiştir. 1990-2000 yılı, doğal afetlerin etkilerin azaltma yılı olarak programlanmış, bu dönemde Yokohama Konferansı ile yeni strateji ve ilkeler belirlenmiştir. 2005 yılında Kobe Konferansı gerçekleştirilmiş, burada alınan kararlarla yeni bir etkinlik on yılı öngörülmüştür. Çok sayıda ülkenin Yokohama Konferansı’ndan bu yana risk azaltma konularında araştırma ve deneysel uygulamalar, yasal düzenlemeler ve yeni kurumlaştırma girişimlerine başladığı görülmektedir. Yeni Zelanda, Güney Afrika, Avustralya, Yunanistan, Kanada, İngiltere 2000’le 2005 yılları arasında yeni yasal düzenlemelerle, büyük ölçekli uygulama projeleri ile risk azaltma çalışmalarının eş güdüm içinde yürütülmesini izleyen kurumsal yapılanmaları yerine getirmişlerdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı ile afet ve acil durumlara ilişkin hizmetler ile sivil savunma hizmetlerini yürütmek üzere Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının kurulması ile teşkilat görev, yetki ve sorumluluklarının düzenlenmesi öngörülmektedir. Başkanlığın afetler, depremler, toplu iltica ve büyük nüfus hareketleri, tehlikeli salgın hastalıklar gibi normal durumdan seferberlik ve savaş hâli durumuna kadar olan her türlü olağan dışı olaylarla ilgili acil durum yönetimini ülke düzeyinde etkin bir şekilde gerçekleştirmesi öngörülmektedir.

Afet ve acil durum yönetimini gerektiren olayların meydana gelmesinden önce önleme, zarar azaltma ve hazırlık, acil durum sırasında yapılacak müdahale ve acil durum sonrasında gerçekleştirilecek iyileştirme çalışmalarını yürütmek, kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak, bu alanda ülke düzeyinde standartların belirlenmesini, denetlenmesini, kaynak teminini ve dağıtımını gerçekleştirmek; itfaiye hizmetlerini düzenlemek, bu konularda ilgili bakanlık, kamu ve özel kurum ve kuruluşların, mahallî idarelerin görev, yetki ve sorumluluklarını, iş birliği ve koordinasyon esaslarını belirlemek, acil durumlarla ilgili uluslararası ilişkileri, insani yardımları düzenlemek ve uygulamak Başkanlığın görevleri arasındadır.

Değerli milletvekilleri, tasarı ile afet ve acil durumlarla ilgili olarak hazırlanan çalışma hedeflerini, politikalarını, yıllık çalışma raporunu ve yıllık eylem planını onaylamakla görevli Başbakan veya görevlendireceği bir Başbakan Yardımcısının başkanlığında Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu kurulmaktadır.

Tasarı ile illerde il özel idaresi bünyesinde valiye bağlı afet ve acil durum müdürlüklerinin kurulması, yerelde hazır olmayı da beraberinde getirmesi planlanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimi tamamlarken tasarının eksiksiz hâle gelmesi konusunda görüş, öneri ve katkılarını sunan muhalefet partisinden değerli arkadaşlarımıza, milletvekillerimize ayrıca teşekkür ediyorum.

Tasarının ülkemize hayırlı olması dileklerimle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bağcı.

Şahsı adına Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Osman Sali.

Sayın Sali, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, afet ve acil durum yönetiminde çok başlılık vardır, bu bir realite. Merkezde, Başbakanlık Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü, taşrada ise il sivil savunma müdürlükleri ile afet işleri şube müdürlükleri hâlen bu görevleri ifa ediyor. Ayrıca belediyelerimizin de bu konuda teşkilatları bulunmaktadır bildiğiniz gibi.

Değerli arkadaşlar, bu yapılanma kaynakların etkin ve verimli kullanımını olumsuz etkilemektedir, afet yönetiminde koordinasyon sorunlarına da yol açabilmektedir. Yeni yapılanmada merkezde Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, taşrada il afet ve acil durum müdürlükleri kurulmaktadır. Bu düzenleme ile merkezde ve taşradaki çok başlılık kaldırılmaktadır.

Sayın milletvekilleri, bu tasarı bir teşkilat yasası tasarısıdır, bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Bu bir afetle mücadele kanunu, deprem kanunu, imar kanunu çalışması değildir. Devlete bir kurum kuruyoruz, üç genel müdürlüğü kaldırıp bir başkanlık kuruyoruz. Afet ve acil durum yönetimine ilişkin fonksiyon yasaları yani Sivil Savunma Kanunu, Afet Kanunu, İmar Kanunu ve diğer ikincil mevzuat yürürlüktedir. Bu kanunlarda da zaman içinde değişiklik yapılmalı mıdır? Elbette yapılmalıdır, elbette bunlar da güncellenmelidir.

Değerli arkadaşlar, Başkanlığın teşkilatlanmasında “afet döngüsü” diyebileceğimiz afet öncesi, afet sırası ve afet sonrası iş ve işlemlere paralel düzenleme yapılmış ve Planlama ve Zarar Azaltma Dairesi, Müdahale Dairesi, İyileştirme Daireleri kurulmuştur. Diğer yandan, afet ve acil durumda özel önceliği olan Sivil Savunma Dairesi, vurgu açısından Deprem Dairesi de teşkilatlanma içinde yer almıştır.

Afet ve acil durum yönetiminde, planlama, finansman ve koordinasyonun merkezî, uygulamanın ise yerel olması asıldır. Başkanlık genel olarak planlama ve koordinasyon işlevini yerine getirecek, il müdürlükleri ise uygulamayı yürütecektir. Çokça konuşulan konu şu: İl müdürlükleri, merkezî idarenin taşra teşkilatı şeklinde mi olmalıdır, yoksa yerel yönetim birimi şeklinde mi olmalıdır? Bu, temelde bir tercih sorunudur yani anayasal bir problem değildir.

Bu tasarı, kaynak yönetimi, bütçe ve personel kadro işlemlerinde esneklik avantajı nedeniyle taşra örgütlenmesinin il özel idaresi bünyesinde gerçekleştirilmesini öngörmüştür. Ancak, bu birim, bilinen şekliyle, bir özel idare birimi değildir. İl genel meclisi ve il daimî encümeninin yetkileri valiye verilmiştir. Neden? Çünkü, afet ve acil durumlarda uygulama sorumluluğu, hâlen ve bundan sonra da valiye aittir ve valiye ait olacaktır. Bu hâliyle il müdürlükleri, merkezî idarenin taşra modeline uygundur. İlla bir tanım yapacaksak nevi şahsına münhasır, işin gereği bir örgütlenme modelidir.

Değerli arkadaşlar, il müdürlükleri, doğrudan merkezin taşra teşkilatı şeklinde örgütlendirilseydi ne olurdu, ne değişirdi? Örneğin, merkezî idarenin taşra kadroları kanunla düzenlenir. Esnek bir yönetim modelinde bu doğru olmayabilir, afet yönetiminde bu isabetli bir tercih olmayabilir veya kaynak ve harcama yönetimi, merkezî idare bütçe kuralları çerçevesinde gerekli esnekliğe sahip olmayabilir. Oysa, kurulan modelde bu yetki devletin taşradaki, en tepedeki yetkilisine yani valiye verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bu tasarıya egemen olan bazı ilke, kural ve kavramları sizlerle paylaşmak istiyorum. İlk defa mevzuatımıza giren ve afet ve acil durum yönetiminin felsefesine uygun bir kavram: Bütünleşik afet yönetim ilkesi.

Değerli arkadaşlar, ilk görünüşte “boşluk” dediğimiz, “eksik kaldı” dediğimiz konuların tamamı bu kavramlarla çözülebilecek konulardır. Bütünleşik afet yönetim ilkesi ilk defa mevzuatımıza girmiştir. Afet ve acil durumlarla mücadele, belli kurum ve kesimlerin işi değildir; yediden yetmiş yediye bütün yurttaşların, bütün ülkenin bir vazifesidir. Özel, sivil, kamu, tüm kesimler afet mücadelesine katılmak durumundadır. Önemli olan, toplumu bu mücadeleye yönlendirebilmek, bu mücadelede yerini almasını sağlayabilmektir.

Diğer ilke, güçlü merkezî koordinasyon-etkin yerel uygulamadır. Bunun için Başkanlık teşkilatı yanında Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu, Afet ve Acil Durum Koordinasyon Kurulu ve danışma kurulları kurulmaktadır. Taşrada ise devletin temsilcisi olan valiler, belirttiğim gibi, her açıdan tam yetkilidir.

Bir başka ilkemiz: Yatay örgütlenme. Hiyerarşik yapılanma değil, yatay örgütlenme öngörülmüştür. Merkezde daireler ve çalışma gruplarının yapılandırılmasına gidilmiş, taşrada ise doğrudan valiye bağlı il özel idare birimleri örgütlendirilmiştir.

Bir başka ilkemiz “esneklik”tir. Norm kadro çerçevesinde, kadro oluşturmada esneklik. Her ilin özelliğine göre kadrolar oluşturulabilecektir.

Değerli arkadaşlar, her ilde, her kadroyu, her birimi kurmak mecburiyeti yoktur. Ya da her ilde afet mücadelesi önceliği farklı olabilecektir. Örneğin, deniz sahillerinde deniz afetleriyle ilgili birimlere öncelik, Doğu Anadolu’muzda da çığla mücadele ve çığ afetinde müdahaleye öncelik verilebilecektir. Sistem bunu öngörmektedir.

Kaynak kullanımı ve harcamada esneklik: Harcamalarda valilerin tek başına yetkili olması, afet ve acil durum hallerine münhasır olmak üzere 5018 ve 4737 sayılı Yasalar dışında harcama yapılabilmesi de afet ve acil durumun tabiatına uygundur.

Planlamada esneklik: Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu onayıyla her zaman güncelleme yapılabilecektir.

Değerli arkadaşlar, kanunun önemli kodlarından birisi Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulunun yaptığı işlerdir. İkincil mevzuat, afetle mücadelenin nasıl yapılacağına dair planlar her zaman güncellenecek ve Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu kararıyla yürürlüğe sokulabilecektir.

Çokça dile getirilen bir konu var: Örneğin, bir ilde afet meydana geldiğinde, il zaten afetzede olacak, mücadele nasıl yapılacak? Bunun cevabı afet planlarında bulunacaktır. Hangi ilde afet meydana gelirse, afetzede durumuna düşerse, hangi il ona yardıma gidecek, hangi iller gidecek, merkezden nasıl müdahale edilecek, sivil savunma, arama-kurtarma birlikleri nasıl müdahale edecekler, kim nereye gidecek, bunların tamamı afet planlarında yer alacaktır. Çokça vurgu yapmamız gereken konu: Bu kanun bir teşkilat kanunudur.

Değerli arkadaşlar, bir başka ilke, öncelik, risk yönetimi ve zarar azaltmanın öncelenmesidir. Ülkemiz coğrafyası doğal afetlere hazırlıklı olmamızı zorunlu kılıyor. Yara sarma çalışmaları yanında riski azaltmaya da önem veriliyor. Risk yönetimi yine bu yasayla hukukumuza ve sistemimize girmiştir.

Bu yasada bir başka ilke: Kademeli geçiş. Yeni modele, yasanın yürürlük tarihi itibarıyla değil, olası afetleri dikkate alarak, afet ve acil durumla mücadeleyi sekteye uğratmayacak şekilde geçiş öngörülmüştür. Başkanlığın faaliyete geçmesi, iki yılı geçmemek üzere, Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu kararıyla olacaktır. Yani bugün Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Başbakanlık Acil Durum Başkanlığı yasanın yürürlük tarihi itibarıyla kaldırılıyor değildir, şartlara, hazırlıklara göre yeniden tarih belirlenecektir.

Müktesep haklar konusu: Meclisimizin en hassas davrandığı konulardan birisi, yeni kamusal yapılanmalarda müktesep hakların zarar görmemesinde gösterdiği hassasiyettir, buna da azami dikkat edilmiştir.

Değerli arkadaşlar, bu yasa nedeniyle, bu teşkilat düzenlemesi nedeniyle hiçbir kamu çalışanının burnu kanamamaktadır. Tamamının hakları isteklerine uygun şekilde korunmaktadır.

Değerli arkadaşlar, -tartışmalarımızda 3’üncü defa tekrar ediyorum ki- bu tasarının bir teşkilat tasarısı olduğu gözden kaçırılmamalıdır.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sali.

Şahsı adına ikinci konuşmacı Malatya Milletvekili Sayın Ömer Faruk Öz.

Sayın Öz, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizin bugünkü gündeminde bulunan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Kanun Tasarısı hakkında görüşlerimi sunmak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım. Bu vesileyle sözlerime başlarken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Hepimizin bildiği üzere ülkemiz topraklarının büyük çoğunluğu maalesef deprem fay hatları üzerinde bulunmaktadır. Dolayısıyla yaşadığımız deprem ve diğer afet ve acil durum hâlleri sık sık karşımıza çıkmaktadır. Deprem ve diğer afet ve acil durum hâllerinde yaşanan problemleri ortadan kaldırmak ve bu problemlerin giderilmesi amacıyla günümüz şartlarına uygun olarak hazırlanan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı yasa tasarısı ile afet, deprem ve acil durumlarla ilgili olarak çalışma hedeflerini, politikalarını, yıllık çalışma raporu ile afet, deprem ve acil durum hallerinde bilgileri değerlendirmek, alınacak önlemleri belirlemek ve uygulamasını sağlamak, kurum ve kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşları arasında koordinasyonu sağlamak amacıyla kurullar oluşturulmaktadır. Bunun yanı sıra idare olarak yatay ve esnek bir teşkilat yapısıyla idari kademesi oluşturulmaktadır.

Tasarı ile hâlihazırda aynı hizmet alanında görev yapan Başbakanlık Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü ve Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlükleri kaldırılmakta, sivil savunma müdürlükleri ile afet işleri şube müdürlükleri il özel idarelerine devredilmektedir. Öte yandan, illerde il özel idaresi bünyesinde valilere bağlı il afet ve acil durum müdürlükleri kurulmaktadır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, yukarıda ifade ettiğim üzere, ayrı birimlerce yürütülen hizmetler tek çatı altında birleştirilerek bu hizmetlerin daha etkin ve süratli olarak yerine getirilmesi zorunlu hâle gelmiştir. Memleketimizin sıkça deprem ve diğer tabii afet, acil durum hâlleriyle karşı karşıya geldiği, bu açıdan bakıldığında yeni kurulacak olan yönetimin güçlü bir yapıda olmasının gerektiği, uluslararası platformlarda izlenen yeni politikalarda afet sonrası kurtarma veya yapılan yardımlar değil, tehlikelerin belirlenerek risk azaltma çalışmalarının daha ön planda olması gerektiğini göz ardı edemeyiz. Bu anlamda kurumsal yapılanmanın, afet öncesi çalışmalara ağırlık veren ve her düzeyde tehlike türleri ve risk belirleme, risk azaltma yöntemlerini geliştirme çalışmalarının yürütülmesi gerekmektedir.

Tasarıda çağımızın uygun afet öncesi, afet sırası ve afet sonrası yaklaşımı -bu kanunda- yer almaktadır. Tasarının en önemli özelliklerinden biri ise esnekliktir. Çünkü afet ve acil durum hâlleri esnek hareket edilmeyi gerektiren bir durum olması nedeniyle tasarıda yer alan kurullar, ihtiyaç duyulan kişileri de çalışma komisyonuna çağırma yetkisini haiz olmuşlardır.

Ayrıca, ülkemiz geçmişte olduğu üzere, ulusal yardımlara muhtaç değil, Hükûmetimizce yapılan çalışmalar çerçevesinde artık uluslararası acil yardımlarda görünülürlüğü olan ülke konumuna ulaşmıştır. Bu çerçevede, tasarıyla, ulusal ve uluslararası yardımların daha etkin olacağı kanaatindeyim. Başbakanlık bünyesinde bulunan Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü bugüne kadar birçok eksiklik ve yetki karmaşasına rağmen ulusal ve uluslararası çok sayıda afet ve depremde etkin ve başarılı çalışmalar yapmıştır.

Sayın milletvekilleri, Başbakanlık Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü etkin çalışmalarıyla 2003-2009 arasında 740 olayda koordinasyon, izleme, bilgilendirme çalışmaları ile yurt dışında meydana gelen deprem, sel, heyelan, yangın gibi birçok sayıda afete müdahale etmiş, arama-kurtarma, ilk yardım, barınma ve gıda ihtiyaçlarını karşılamış, çok sayıda konut ve okul yaptırarak hak sahiplerine teslim etmiştir.

Bu bağlamda İran’ın Bam kentinde, Gürcistan’da, Fas’ta, Filistin’de, Irak’ın Telafer’de, Sudan’ın Darfur bölgesinde, Irak’ın Felluce bölgesinde ve Güney Asya’da, Pakistan’da, Lübnan’da, Irak’ın çok değişik yerlerinde… Ayrıca Filistin’de yaşanan katliam sırasında yaralanan Gazzelilerin tedavileri ülkemize getirilerek yapılmıştır. Ayrıca yaklaşık 90 milyon YTL tutarında nakdi ve ayni yardım yapılmıştır.

Aynı şekilde Başbakanlık Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü çalışmaları sonucu Romanya, Makedonya, Azerbaycan, Yunanistan ile afetlere ilişkin iş birliği anlaşmaları imzalamıştır.

Yine aynı şekilde Sivil Savunma Genel Müdürlüğümüz ve Afet İşleri Genel Müdürlüğümüz de birçok tabii afetlerde mağdurların yanında yer almıştır ve bu konuda birçok önemli hizmetlere imza atmıştır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, görüldüğü üzere bu kadar başarılı ve etkin çalışma yapan Başbakanlık Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü, Bayındırlık Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü daha etkin bir konuma getirilmek üzere tek çatı altında toplanmaya başlanılmıştır. Ben inanıyorum ki, bu kurumun kurulmasıyla ve bu kanun tasarısının kanunlaşması hâlinde ülkemizde ulusal ve uluslararası birçok tabii afetin daha etkin bir şekilde sarılmasına katkı sağlayacaktır.

Ben bu kanunun ülkemize hayırlı olması temennisiyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öz.

Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Korkmaz, buyurun efendim.

S.NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakanım, afet ve acil durumda en önemli şey acil müdahale ve iletişimdir. Türkiye’de her kurum kendi acil çağrı merkezini kurmuş olup, aralarında maalesef direkt bağlantıları olmayan acil numaralara sahip olmuşlardır. Ülkemizde yaklaşık beş yıl önce başlatılan ve çağdaş ülkelerin hepsinde de görülen 112, 911 gibi tek bir çağrı merkezi kurulması, diğer numaraların bunun altında çalışması projesi tek bir santim mesafe maalesef kaydetmemiş, proje süresi çoktan bitmiş olmasına rağmen, bir türlü hayata geçirilememiştir. Bu projeyi ne zaman faaliyete geçireceksiniz? Bu gecikme, hatta ihmal dolayısıyla beş yıldır hayatını kaybeden insanlara hâlâ daha sabır ve itidal tavsiyesine devam mı edeceksiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.

Sayın Uslu…

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, ülkemiz, jeolojik özellikleri, topoğrafik yapısı ve iklim özellikleri nedeniyle doğal afetleri sıkça yaşayan bir ülkedir. Doğal olarak, afet öncesi hazırlıklar çok önemli hâle gelmektedir. Örneğin, İstanbul’da ve Sakarya’da depreme hazırlık anlamında ne gibi tedbirler alınmıştır ve kamuoyu bu hususta ne ölçüde bilgilendirilmiştir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Uslu.

Sayın Bal…

ŞENOL BAL (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, tasarıyla, Başkanlıkça uygun görülen hâllerde, Başkanlık bütçesinden özel hesaba aktarılarak kamu kuruluşları ile mahallî idarelere kaynak aktarımına cevap verilmekte, bu hesapta yapılacak harcamalar da Kamu Mali Yönetimi Kontrolü Kanun ile Kamu İhale Kanunu kapsamından çıkarılmaktadır. Afet anında İhale Kanunu gereklerini aramamak uygundur, zaman sorunu çünkü vardır ama afet öncesi yapılacak bu kapsamdaki çalışmalarda niye Kamu İhale Kanunu’ndan kaçılıyor? Neden denetim mekanizmasının açık olması engellenmiş oluyor?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bal.

Sayın Işık… Yok.

Sayın Bakanım, buyurun.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Sayın Başkanım, sayın milletvekillerimize teşekkür ediyorum.

Özellikle Sayın Korkmaz’ın sorusunda, bu İçişleri Bakanlığının da organizesinde yapılan bir işlem. Antalya ve Isparta’da pilot olarak uygulamasına geçildi, gerekli görüldüğünde tüm Türkiye'ye yaygınlaştırmak için biz de bir takipçisi olmaya gayret edeceğiz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakan, geçilemedi, özür diliyorum.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Şu anda çalışmalar devam ediyordur ama ayrıca gerekirse bir detay bilgi alıp -bizim tam konumuzun içerisinde Bakanlığımız sahasında olmadığı için- yazılı olarak da size bilgi verebiliriz bu konuda.

Sayın Bal’ın sorusunda, kamu ihale kapsamı dışında olması özellikle… Tabii, hem afet öncesi olan işlemler konusu belki bu kapsam içerisine alınabilir ama hem afet sonrası iyileşmelerde bir toptancı anlayışla eğer Kamu İhale Kanunu kapsamına alındığında ciddi aksaklıklar, eksiklikler olabiliyor çünkü özellikle bizim hükûmetlerimiz döneminde afetlerde, afet sonrası yara sarma yapılaşmalarda yılı içerisinde tüm yapılanmalar gerçekleştirilmiştir. Kamu İhale Kanunu kapsamı dışında olması büyük etkinlik sağlamıştır bu konuda, aksi takdirde bir ihale süreci bir beş altı ay gibi bir zaman alabiliyor. Genel olarak tutmakta yarar var. Ama Kamu İhale Kanunu kapsamı dışında olması demek denetim dışında olması anlamı taşımıyor. Tüm diğer denetim mekanizmalarına tabi olduğu için… Genelde dünyada da uygulama bu şekilde. Sadece afet ve acil durum hâlinde zaten Kamu İhale Kanunu kapsamı dışındadır.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Oylama yapmayacağım Sayın Anadol.

Sayın milletvekilleri, saat 13.35’te toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 12.33

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.41

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

293 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Birinci oturumda tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 20’nci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Artvin Milletvekili Sayın Metin Arifağaoğlu söz talebinde bulunmuşlardır.

Buyurun Sayın Arifağaoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 293 sıra sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve izleyenleri, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarıyla, Türkiye’de, Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü, Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve Sivil Savunma Genel Müdürlüğü olmak üzere üç genel müdürlük kaldırılıyor ve yerine, Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı kurularak afet hizmetlerinde devletin rolü, sosyal devlet ilkesinden düzenleyici devlete doğru götürülmek istenmektedir.

Afet yönetiminin temel sorunlarından birisi koordinasyon sorunudur. Söz konusu taslakta afet yönetiminin tek çatı altında yeniden yapılandırılması ilk bakışta olumlu bir gelişme gibi görünse de mevcut genel müdürlüklerin eleman, deneyim ve bilgi birikiminin geliştirilerek bir arada koordine çalışması yerine, bu kurumlar lağvedilerek 300 veya 400 elemanlı bir kadrodan oluşan kurumla afet hizmetlerini gerçekleştirmek mümkün gözükmemektedir.

Bu taslakta, genel müdürlüklerin görev ve sorumlulukları daire başkanlığı düzeyine indirilirken ana hizmet birimleri olarak kamu yönetimi sistemi içinde pek görülmeyen, sürekliliği ve sorumlulukları tanımlanmamış çalışma grupları kurularak, hizmet satın almaya yönelik bir düzenlemenin -tekrar ediyorum- hizmet satın almaya yönelik bir düzenlemenin önü açılmak istenmektedir. Bu yolla, afet hizmeti gören temel kurumlarda elli yılı aşkın bir sürede oluşmuş bilgi birikimi, deneyim, diğer adıyla “tecrübe ve teknolojik altyapı” âdeta sıfırlanmaktadır.

Afet tehlikeleri açısından hassas bir coğrafyada bulunan ülkemizde yerleşim alanlarında afet tehlikelerinin önlenmesi veya afet risklerinin azaltılmasında en akılcı ve etkin yöntemin kriz yönetiminden önce risk yönetimine öncelik veren hazırlık, planlama ve zarar azaltmaya dönük araçların geliştirilmesini ön plana çıkaran bir anlayışla afet yönetiminin şekillendirilmesi gerekirken üzerinde konuştuğumuz taslak, adından da anlaşılacağı gibi acil durum yani kriz yönetimini, başka bir ifadeyle afet sonrasında yapılacak iş ve işlemleri belirlemeye yönelik bir çalışma yapılması istenmektedir. Afet öncesi zarar azaltmaya yönelik mühendislik hizmetlerinin tanımlandığı ve bu çalışmaları kurumsal hâle getirmeye yönelik bir çalışmaya yer verilmediği gözükmektedir.

Taslağın bir önemli eksiği de araştırma geliştirme boyutudur. Bu çalışmalara kısaca “ARGE” diyoruz. Ülkemizin jeolojik, jeomorfolojik yapısı, meteorolojik özellikleri değişik afet türlerinin yaygın ve geniş anlamda yaşanmasına neden olmaktadır. Bu afetleri araştıran ve afet zararlarının önlenmesi için alınabilecek mühendislik önlemlerini ortaya koyan bilimsel araştırmaların yapıldığı bir birimin veya kurumun oluşturulmasına yönelik bir çalışmaya rastlanmamaktadır.

Afetlerle mücadelenin temel araçlarından en önemlisi ekonomik kaynaklardır. Ulusal bütçemizin yüzde 1’i ile yüzde 3’ü arasındaki büyüklüğü afet zararları için harcanmaktadır. Ülkemizin afetlere karşı direnebilmesi ve ilerideki risklere karşı kalkınmasını güvence altına alabilmesi için her yıl ulusal bütçenin en az yüzde 3’ünü zarar azaltmaya yönelik projelere ayırması gerekmektedir. Bu durumu gerçekleştirmek için güçlü bir afet fonunun oluşturulmasının önemli ve gerekli olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Ancak görüştüğümüz yasa tasarısında bu önemli konunun göz ardı edildiği görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, anayasal ve yasal kuruluşlar olarak meslek odalarına yine tasarıda hiç değinilmemiştir. Taslağın bazı maddelerinde sivil toplum kuruluşlarına atıfta bulunulurken kuruluş yasası gereği afet yönetim sisteminin ve ilgili kurulların önemli bir bileşeni olması gereken Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ve ilgili meslek odalarının adının dahi taslakta yer almaması kabul edilemez bir eksikliktir. Ülkemiz coğrafyasının tamamına yakını doğal afet tehlikesiyle karşı karşıyadır. Yıllardır doğudan batıya, kuzeyden güneye her yerde afet etüdü ve hizmeti yapan jeoloji mühendisleri, zaman içerisinde bilgi ve teknik donanımlarını artırmış ve konusunda uzmanlaşmıştır. Afet konusunda geniş bilgi ve deneyime sahip olan jeoloji mühendislerinin taslakta yer almamasını yine bir eksiklik olarak görüyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; afetler konusunda tüm hükûmetlerin duyarlı olması gerekir. Afet olan bölgede siyasi ayrım yapılmaması, “o belediye benden, bu belediye muhalefetten” anlayışının ortadan kaldırılması gerekmektedir. Hizmet konusunda iktidar-muhalefet ikileminin Hükûmetin kafasından uzaklaştırılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Hizmette ayrım yapmak insanlık suçudur. Afete uğrayan bölgelere ayrım gözeterek hizmet götürmek affedilmez bir insanlık suçudur.

Seçim bölgem Artvin, dik yamaçlardan oluşan engebeli bir coğrafyaya sahiptir. Bu nedenle heyelan riski fazladır. Artvin’in Şavşat ilçesinde 28 Ekim 2006 tarihinde meydana gelen heyelan sonucu 40 aile ve 34 konut heyelan riski oluştuğu için tahliye edilmiştir. Ayrıca, heyelanda 5 konut tamamen yıkılmış ve 4 meskende de çok ağır hasar oluşmuştur. Bu heyelan Şavşat Belediyesi hudutları içinde olmuştur. Altyapısı çöken ve evlerini tahliye eden vatandaşlarımıza iki buçuk yıl geçmesine rağmen devletin sıcak eli ulaşmamıştır.

Bu heyelanla ilgili hasar tespit raporları yetkililer tarafından Bayındırlık Bakanlığına gönderilmiş midir? Evet gönderilmiştir. İlgililer ve yetkililer tarafından, heyelanla ilgili raporlar Bayındırlık Bakanlığına gecikmeden ulaştırılmıştır. 179 bin liralık acil afet yardımı iki buçuk yıldır Şavşat Belediyesine ulaşmamıştır. Heyelanın olduğu 2006 yılında Şavşat Belediye Başkanı Cumhuriyet Halk Partiliydi. Sene 2009, Şavşat Belediye Başkanı yine Cumhuriyet Halk Partilidir. Sayın Bakan, Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin afet yardımı alma hakkı yok mudur? Bu ceza belediyeye mi kesiliyor yoksa Şavşat’ta yaşayan ve afetten mağdur olan halkımıza mı kesiliyor? Milletin kürsüsünden sesleniyorum, Şavşat’ta geciken afet yardımının derhâl yerine getirilmesini istiyorum.

Değerli milletvekilleri, eğitime yatırım yapılmadıkça afetlerle baş edecek, afet kültürüne sahip bir toplumdan söz edilemez. Japonya örneğinde olduğu gibi, belirlenmiş bir günde ve her yıl tekrarlanan, tüm yurttaşların katılacağı ulusal ölçekte bir tatbikat yapılmalıdır. Halkımızın afet sorunlarını sahiplenmesine önayak olacak, güvenilir olduğu kadar inandırıcı olan ve olumsuz düşünceleri olumluya ve eyleme dönüştüren eğitim programlarının gerçekleştirilmesine yönelik çalışmalara rastlanmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Arifağaoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.

METİN ARİFAĞAOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; başta siyasi iktidar olmak üzere toplumun tüm kesimleri ve kuruluşları olarak yaşamsal öneme sahip afete hazırlık konusunda kendini her zaman sorgulamak ve halkın harekete geçemediği bir afet yönetimini uygulamanın mümkün olmadığı gerçeğini kavramak ve kabullenmek zorundayız.

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının teşkilat ve görevlerini düzenleyen tasarı, bugüne kadar karşılaşılan sorunlara çözüm bulmaktan uzaktır. Yaşanan sorunları çözmek yerine yeni sorunları da beraberinde getiren, belirsizlikler içeren bir tasarıdır. Lağvedilecek üç genel müdürlükte çalışanların birikim ve tecrübelerini dikkate almayan ve yeni kadrolaşmaları öne çıkaran bir tasarı olduğu inkâr edilemez bir gerçektir.

Anlattığım nedenlerle tasarıya katılmadığımızı belirtiyor, tekrar yüce heyetinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağaoğlu.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 29 Mayıs, İstanbul’un fethinin 556’ncı yıl dönümü. İstanbul’u Türk ve İslam medeniyetiyle buluşturan, şereflendiren büyük komutan Fatih ve askerlerine Allah’tan rahmet diliyorum. Dünya üzerindeki milyonlarca Türk’ten biri olarak da hayır duayla yad ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölüm görüşmelerinde şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubumun görüşlerini sizlerle paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarı, genel gerekçesi incelendiğinde, karşılaşılacak tabii afetler ve olağanüstü olaylarda acil durum yönetimini etkin bir şekilde gerçekleştirmek, koordinasyon ihtiyacını karşılamak, uluslararası yardım ve ilişkileri düzenlemek gibi objektif hususları içermekte, Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı gibi yeni bir idari birim kurmaktadır.

Ayrıca, Başbakan veya yardımcısı başkanlığında Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu ilgili bakanların katıldığı, yine Başbakanlık Müsteşarı başkanlığında da ilgili bakanlık müsteşarları ve Kızılay Genel Başkanının katıldığı Koordinasyon Kurulu oluşturmakta.

Yine, sadece deprem konusuna münhasır olmak üzere Deprem Danışma Kurulu kurmakta, karşılığında da Bayındırlık Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü ve Başbakanlığa bağlı Acil Durumu Yönetimi Genel Müdürlüğünü lağvetmekte.

Mevcut sivil savunma il müdürlükleri ile bayındırlık afet işleri şube müdürlükleri il özel idaresine devredilmekte. İllerde il özel idare bünyesinde il afet ve acil durum müdürlükleri kurulmakta, 303 yeni kadro ihdas edilmekte, Başkanlıkça uygun görülen hâllerde Başkanlık bütçesinde gider kaydedilmek üzere özel hesaba aktarılarak kamu kuruluşları ile mahallî idarelere kaynak aktarımına cevaz verilmekte, bu hesapta yapılacak harcamalar da Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Kamu İhale Kanunu kapsamından çıkarılmakta.

Yeni düzenleme için öne sürülen en önemli gerekçe, afet hizmetlerinin tek elden, koordine içerisinde ve etkin olarak yürütülmesi gerekçesidir. Bu duruma kimsenin bir itirazı yok. Nitekim komisyonda hiçbir parti grup temsilcisi de bu ihtiyacın karşılanmasına hayır dememiştir. Bu üç birim tek bir çatı altında birleştirilebilir ancak çatının hangi kurum olacağı yönünde AKP Grubundan biraz farklı düşünüyoruz. Başbakanlık, sizlerin de yıllar önce ilk Hükûmetinizi kurarken açıkladığınız Acil Eylem Planı’nda belirtildiği gibi, icracı birim değil koordinasyon birimidir.

Bir de söylemlerinize bakıyoruz, hükûmet ettiğiniz bu süre içerisinde geçen altı yıla, bu süre içerisinde söylediğinizin tam tersi gerçekleşmiş. Başbakanın biraz da kendi Kabine arkadaşlarına duyduğu güven noksanlığı mıdır nedir, Başbakanlık teşkilatı gittikçe şişirilmiş, birçok yetki ve sorumluluk devlet bakanlıklarından alınarak doğrudan Başbakanlığa bağlanmış. Aşırı merkeziyetçiliğe doğru gidişin tezahürlerinden biri olan bu durum da reform gibi takdim edilegelmiştir.

Diğer taraftan, yerinden yönetim kuruluşlarına bırakılması gereken yetkiler merkeze alınırken devletin asli görevlerinden olan bazı alanlar da yerel yönetimlere bırakılmış, hizmetin nitelik ve kalite açısından erozyona uğramasına sebep olunmuştur.

Afet ile mücadele her ne kadar etkilerini yerel bazda hissettirse de bu hizmet, tabiatı icabı merkezî bir hizmettir, merkezin vermesi gereken bir hizmettir. Merkezin taşra teşkilatı içerisinde yer alan İçişleri Bakanlığı ve Bayındırlık Bakanlığı taşra birimleri lağvedilerek bir yerel yönetim birimi olan il özel idarelerine bırakılmaktadır. Denilebilir ki, yine valiyi sorumlu tutuyoruz. İyi ama yaptığınız değişikliklerle yetki ve görev alanı açısından artık sistemimizdeki eski vali değildir bugünkü vali. Önceden, vali merkezî otoritenin sembolü, günlük taşra siyasetine karşı direnen ve devletin valisi olmakla övünülen bir makam iken bugün, il ve ilçelerde bir yerel siyasetle denge arayışı içerisinde olan, yerel siyasetçiyle uzlaşma kaygısıyla hareket eden bir makam hâline getirilmiştir. Kaynak ve karar verme açısından il genel meclisi başkanlarının neredeyse gölgesinde bırakılmıştır.

En küçük siyasi bir mülahazaya bile tahammülü olmayan acil durum ve afetler konusu, bu şartlarda, subjektif ve günlük değerlendirmelerden nasıl kurtarılacaktır. Vali bu harcamaları yaparken il genel meclisi üyeleri ile diğer yerel siyasetçilerin siyasi söylemlerinden nasıl bağımsız hareket edebilecektir.

Üzerinde durulması gereken bir diğer husus da şudur: Afet İşleri Genel Müdürlüğü daha çok afet öncesinde ve sonrasında verilmesi gereken hizmetleri, Sivil Savunma Genel Müdürlüğü de afet anında verilen hizmetleri koordine etmekte iken yeni kurulan teşkilatta bu görevler kaldırılmamakta, sadece daire başkanlığı seviyesinde verilen hizmetler şekline getirilmektedir. Başbakanlığa bağlı daire başkanlıkları bakanlıkların genel müdürlüklerinden daha mı etkindir de böyle bir yol denenmektedir? Madem bu üç birim birleştirilecek ve afet ve acil durum hizmeti tek elden verilecek, bunun doğru adresi, belediyeleri, köy muhtarlıklarını, dernekler gibi sivil toplum kuruluşlarını, emniyet ve jandarmayı bünyesinde toplayan İçişleri Bakanlığıdır.

Vali ve kaymakamlar devlet mekanizmasının taşradaki en üst yöneticileridir. Yöreyi en iyi tanıyan, yöre insanını en hızlı harekete geçirebilecek, siyasi mülahazalar ve kurumsal taassuptan nispeten daha uzak idarecilerdir. Aynı zamanda, bulundukları yerlerde devleti temsil ederler. Türk idare sisteminin taşra ayağının anayasası olan İl İdaresi Kanunu kendilerine geniş yetki ve sorumluluklar verir. Afet ve acil durum gibi gerçekten girift ve çok sektörü aynı anda ilgilendiren bir konuda genel üst yönetici, güvenlik güçlerinin amiri pozisyonunda olan hatta olağanüstü durumlarda el koyma gibi özel sektör ve kişilere de yükümlülükler getirebilen vali ve kaymakamların bağlı olduğu İçişleri Bakanlığından koordinasyon görevinin alınarak Başbakanlığa bağlı bir kuruluşa devredilmesi ne kadar mantıklıdır, işlevseldir, bunu yeniden düşünmenizi istirham ediyorum.

“Hizmetleri denetlemenin en etkili yolu halkın denetlemesidir.” diye teftiş kurullarının köküne kibrit suyu ektiğiniz bu ortamda hizmeti veren valiyle vatandaş bağını kopartır, sorumluyu Ankara’ya alırsanız söylediğiniz ile çelişmiş olursunuz. Vatandaş hizmeti sorgularken Ankara’ya nasıl ulaşacak, Başbakanlığa nasıl derdini anlatacaktır? O saatten sonra İçişleri Bakanlığını sorumlu tutamazsınız, haklı olarak diyecek ki: “Tokmak başkasının elinde.”

Doğrusu, taşrada yaşanacak kaos ve kargaşadan ciddi ve samimi kaygılar duymaktayız. Yeni kurduğunuz teşkilata atamalar yapacaksınız. Atayacağınız insanlarda ne kadar taşra deneyimi, ne kadar sektörler arası çalışma tecrübesi olacaktır? Emniyet ve jandarma üzerinde sevk ve idare açısından etkinlik sağlayabilecek midir yahut afet esnasında, örneğin, alınacak tedbir ve uygulamalar ile ilgili olarak o yerin en büyük mülki amiri olan valilerle ihtilafa düşüldüğünde sorun nasıl aşılacak, zaman kaybının nasıl önüne geçilecektir? Bunlar çok detaylı tartışılması gereken hususlardır. Bu saydıklarımı lütfen abarttığımı falan düşünmeyin, yaşanmış problemlerdir bunlar. Örneğin, sizler de hatırlayacaksınız, Erzincan depreminde Erzincan Valisi rahmetli Recep Yazıcıoğlu ile Bayındırlık Bakanlığı Müsteşarı arasında bir münakaşa yaşanmış idi. Allah rahmet eylesin, bir kez daha saygıyla anıyoruz, çok sektörlü çalışma, katılımcı yönetim gibi konularda gerçekten radikal görüşleri olan Sayın Yazıcıoğlu bile afete müdahalede kaosa ve çok başlılığa sebep olabilecek Müsteşarın müdahalesine izin vermemiş, ciddi bir münakaşa yaşanmıştı televizyonların karşısında. Belki de o kararlılıktır ki, o kararlı liderliktir ki, afetin yaraları süratli bir biçimde sarılabilmiştir.

Kurulacak teşkilatın başkanının hükûmeti temsil yetkisi ancak kendisine tanınan sahayla sınırlıdır. Hâlbuki mülki amir bu konuda genel yetkilidir. Asker, sivil, kamu, özel, tüm kişi ve kuruluşlar üzerinde yürütme, denetim ve bilgi isteme yetkilerini haizdir.

Türkiye'nin klasik hastalıklarından birisi de, bir sorunu çözmede ilk akla gelen şeyin yeni bir teşkilat kurmak olduğudur. Bir genel müdürlük, bir başkanlık kur, sorunu hallet! Bu kolaycılıktır, bu, meseleleri yüzeysel geçiştirmektir. Ortada tüm birikimleriyle mevcut yapılar var; buralardaki eksiklikleri gidermek, mali ve personel yapısını takviye etmek, gerekirse yeni birtakım yetkiler vermek. Yok, kur ya da lağvet! Bu toptancı yaklaşımların arkasındaki mantık da şu: Bugüne kadar yapılan her şey yanlıştı, ben doğrusunu yaparım! Bu tespit kendi içerisinde büyük bir yanılgıyı içermekte. Hükûmete tavsiyem, bu inkârcı, toptancı yaklaşımlar yerine onlarca, hatta yüzlerce yıllık devletin birikimlerine sahip çıkarak, aksayan yönlerine parmak basmak olmalı. Yapılması gereken budur.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Korkmaz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Afet ve acil durumlarda hizmet veren ülkemizin en başarılı sivil toplum kuruluşlarından AKUT da kentsel kurtarmada yaşanacak belirsiz ve tutarsızlıklara dikkat çekmekte, mevcut kurumlara teknokrat seviyesinde yapılacak yatırımın çok daha önemli olduğunu vurgulamaktadır. Dışarıdan alınacak FEMA gibi ithal çözümlerin bazı hizmetleri geriye bile götürebileceğini söylemekte.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu tasarıyı saydığım gerekçelerle desteklemediğimizi, ülkemizin en önemli sorunlarından olan afet sorununa merhem olunamayacağını belirtiyor, yapılacak daha kapsamlı bir çalışma ile eksiklikleri giderildikten sonra getirilecek tasarıya destek vereceğimizi ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.

Şahsı adına Van Milletvekili Kerem Altun, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KEREM ALTUN (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 293 sıra sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı üzerine şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün İstanbul fethinin 556’ncı yıl dönümünü kutluyoruz. Çağ kapatıp bir çağ açan, adaletiyle sadece Osmanlıya değil Bizans’a da insanca yaşamayı sağlayan, Peygamber övgüsüne mazhar olmuş cihan padişahı Fatih Sultan Mehmed Han’ı ve askerlerini saygıyla, rahmetle anıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün görüştüğümüz tasarı, ülkemiz şartlarına uygun olabilecek, afet, deprem ve acil durumlara ilişkin hizmetler ile sivil savunma hizmetlerini yürütmek üzere ulusal ve yerel düzeyde planlama ve uygulamada etkili, kapsamlı, sivil toplum kuruluşlarıyla uyumlu bir afet ve acil durum yönetim modelini öngörmektedir.

Bugünkü devlet teşkilatımız içerisinde, birçok konuda olduğu gibi bu alanda da ayrı ayrı bakanlıklara bağlı ama aynı maksada matuf kuruluşlar var; İçişleri Bakanlığına bağlı Sivil Savunma, Bayındırlık Bakanlığına bağlı Afet İşleri, Başbakanlığa bağlı Acil Durum Müdürlükleri gibi. Ama hepsinin görevleri birçok noktada örtüşmektedir. Bu tasarıyla hem kaynak israfına hem de birçok konuda duplikasyona son veriliyor, hizmetlerin tek elde yürütülmesini sağlıyor.

Değerli milletvekilleri, maalesef, ülkemiz, coğrafi konum itibarıyla tabii afetlere karşı önemli riskler taşımaktadır. Bilindiği gibi, ülkemizde 1999 yılında meydana gelen Gölcük merkezli deprem milletimizi derinden yaraladı ve toplumca sarsıldık. Yaşanan acı olaylar, kriz hâlinin iyi yönetilememesi ve eş güdümsüzlükten kaynaklanan sorunlar hâlâ hafızalarımızda tazeliğini korumaktadır. Buna göre, ülkemiz için en önemli afetin deprem olduğu görüldüğünde, deprem zararlarını azaltacak ciddi tedbirleri de almak zorundayız. Bu gerçeklik karşısında yapılması gereken, her türlü afete karşı risklerin azaltılmasına yönelik tedbirler başta olmak üzere iyi bir yönetim modeliyle afet yönetim sistemini oluşturmak ve hayata geçirmek gereğidir. Ülkemizde, kendi şartlarımız da dikkate alınarak, dünyaca kabul görmüş merkezî ve yerel yönetimi kapsayan bütünleştirilmiş ve birleştirilmiş afet yönetim sisteminin kurulmasına ihtiyaç açıkça görülmektedir.

Bütünleşik afet sisteminin en önemli unsurlarından biri doğru ve mevzuata dayalı bir planlamadır. Bu sistem, afet anından itibaren müdahale ve iyileştirme safhalarına yani kriz yönetimine yönelik planlama ile afete maruz kalmayı önleyici tedbirleri içeren yeni zarar azaltmaya yönelik planlamaları kapsar.

Afet yönetilmesi zor ve riskli bir süreçtir. Afet yönetimi, özgün kural ve yöntemleri olan çok yönlü, çok aktörlü, çok disiplinli dinamik bir yönetim şeklidir. Afet müdahaleyle başlayan, iyileştirme döneminin ardında yeniden inşa, yara sarma, zarar azaltma ve afete hazırlık çalışmalarıyla devam eden süreçtir. Etkili bir afet yönetimi için kriz durumunun zamanında teşhisi, kriz durumunda takip edilecek konuların önceden tespiti, işler olarak muhafazası ve kriz tedbirlerinin gecikmeden uygulamaya konulması gerekir.

Sonuç olarak bu tasarıyla ilgili şunları söyleyebiliriz: Afet durumunda en önemli hususlardan biri hızlı müdahaledir. Bu doğrultuda il müdürlüklerinin özel idareler bünyesinde oluşturulmasının pek çok faydası vardır. Merkezî teşkilat da yerine getireceği görev ve yetkiler açısından etkin ve güçlü bir yapı olarak tasarlanmıştır. Afet gibi durumlarda tek sorumlu kurum olması son derece önemlidir. Bu tasarı, koordinasyonun hızlı ve tek elden yürütülmesine imkân veriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altun, tamamlayınız konuşmanızı.

KEREM ALTUN (Devamla) – Bazı kurumlar tasfiye edilerek tek bir teşkilat altında kurulması çeşitli sorunlar doğurabilir. Herhangi bir aksamaya meydan verilmemesi için dönüşümün kademeli olarak yapılmasında fayda vardır. Kurumların kaldırılması veya birleştirilmesine yönelik düzenlemelerde personelle ilgili tereddütler her zaman söz konusu olabiliyor ancak personelin mağdur edilmeden, mağduriyetini önleyecek yeterli düzenlemelerin de bu tasarıda yapılmış olduğunu görüyoruz.

Bu tasarının hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altun.

Şahsı adına, İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürk.

Sayın Öztürk, buyurun efendim.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarı ile Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı ve Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bünyesindeki afet ve acil durum ile ilgili birimlerin birleştirilmesi, ilk bakışta eş güdümün sağlanması açısından uygun görülmektedir ancak bu konuda kurumlar arası tam bir mutabakatın olmadığı da anlaşılmaktadır. Afet ve acil durum ortaya çıkmadan da yapılacak şeyler olması ve bunların tasarının kapsamına alınması, Kızılay ve sivil toplum kuruluşlarının akredite kuruluşlar olarak sisteme dâhil edilmesi yerinde olmuştur.

Değerli milletvekilleri, yasal düzenlemenin yanı sıra, toplumun yediden yetmişe afetler konusunda eğitimi üzerinde daha fazla durmak zorundayız. Mevcut sistemin nerelerde aksadığının somut olarak ortaya konulması, somut aksaklıklar varsa, tasarıda öngörüldüğü gibi “Başkanlık” şeklinde değil, “afet ve acil durum müsteşarlığı” şeklinde örgütlenmesinin daha doğru olacağı değerlendirilmektedir.

Tasarı bir taraftan yetki, görev ve sorumluluk dağılımındaki çok başlılığı ortadan kaldırıp eş güdüm sağlamayı amaçlarken, diğer taraftan, Başbakanlığın taşra teşkilatının olmaması nedeniyle, merkez ve taşra örgütlenme şeklinden kaynaklanacak yeni sıkıntıları da beraberinde getirebilecektir. Öngörülen organizasyonun aksaksız ve kusursuz işlemesi, diğer riskler bir yana, yüz ölçümünün yüzde 93’ünün, nüfusunun yüzde 98’inin deprem riskiyle karşı karşıya olduğu ülkemiz açısından son derece önemlidir. Ayrıca, afetlerin Türkiye ekonomisine yılda gayrisafi millî hasılasının yüzde 3’üne varan bir oranda zarar verdiği ifade edilmektedir ki, can kaybının yanında bu kayıp da alınacak önlemlerin gereğini ortaya çıkarmaktadır.

Tasarıda başkanın atanması için altı aylık, diğer kaldırılan birimlerin devri için toplam iki yıllık süre öngörülmesi, geçiş döneminde karşılaşılması muhtemel riskleri azaltmak için kurumlar arası iş bölümünün yapılmasını zorlaştırabilecektir. Kaldırılan birimler “nasıl olsa görev devrediliyor” anlayışıyla rehavete kapılabileceklerdir. Ayrıca, kaldırılan birimlerle kaldırılan birimlerde çalışan personelin tasarı konusunda tam mutabakatının alınmaması geçiş döneminde kurumların ve söz konusu personelin çok iyi motive edilmesi gereğini ortaya koymaktadır. Tasarı yasalaştıktan sonra yeni örgütlenmeye uygun personel istihdamında liyakat ve kariyer mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Aksi takdirde liyakat ve kariyer yerine siyasi referansların esas alınmasının bedeli ağır olabilir.

Afet ve acil durum ortaya çıktıktan sonraki mal ve hizmet alımlarının Kamu İhale Yasası kapsamı dışında tutulmasını anlamak mümkün olmakla birlikte afet veya acil durum öncesi hazırlık aşamasında mal ve hizmet alımlarını Kamu İhale Yasası kapsamı dışına almanın manası anlaşılamamaktadır.

Değerli milletvekilleri, deprem sigortasının etkin işleyebilmesi için sigorta yaptıranla yaptırmayanlar arasında farklılık yaratılacağı alınacak tedbir ve teşviklerle vatandaşlara ciddi bir şekilde hissettirilmelidir. Deprem ve diğer risklere rağmen, Hükûmet deprem sonucu oluşacak riskleri artırıcı nitelikteki düzenlemeleri Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirmektedir. Örneğin, son olarak Elektrik Piyasası Kanunu’nda yapılan ve iskân ruhsatı verilmeyen konutlara elektrik aboneliği bağlanmasına ilişkin af düzenlemesi bu anlamda yanlış ve bedeli ağır olabilecek bir düzenleme olmuştur.

Tasarının çerçeve 3’üncü ve 4’üncü maddelerinde düzenlenen Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu ile Afet ve Acil Durum Koordinasyon Kurulunda hazineden sorumlu Devlet Bakanı ile Hazine Müsteşarının yer almaması nakit planlaması açısından bir eksiklik olarak değerlendirilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, çerçeve 17’nci madde ile de idareye verilen düzenleme yetkisinin sınırlarının tasarıda çizilmemiş olmasını uygun görmediğimizi ifade ediyor, tasarının hayırlı olması dileğiyle yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Sayın milletvekilleri, bölüm üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Korkmaz, buyurun efendim.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, bu tasarı ile İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü kaldırılıyor yani bu denli önemli bir konuda, hem afetlere müdahaleyi bugüne kadar yürüten hem de binlerce personelini bir anda kaybedecek İçişleri Bakanlığının bu konuda söyleyeceği sözleri olmalı ancak burada kendisi olmadığı gibi hiçbir bürokratı da yok. Yoksa, Sayın Bakan bu tasarının ülke menfaatine uygun olmadığına inanıyor ancak parti disiplini dolayısıyla bir şeyler söylemek zorunda kalırım düşüncesi ile mi katılmıyor, yoksa bu hususta İçişleri Bakanlığının görüşlerinin Meclis ile paylaşılması gereksiz ve faydasız mı bulunuyor?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.

Sayın Hıdır, buyurun.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sayın Bakanım, bugüne kadar AK PARTİ döneminde, özellikle birinci derecedeki afet bölgelerinde çok ciddi tedbirler alındı, İçişleri Bakanlığımızın Sivil Savunma Genel Müdürlüğü yenilendi. Siz de önümüzdeki dönemde özellikle Muğla ilimiz için neler yapmayı planlıyorsunuz?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Çelik.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Burada bu yapının, mevcut yapının Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 127’nci maddesine aykırılık teşkil ettiğini, özellikle taşra teşkilatlanması açısından, kabul ediyor musunuz?

BAŞKAN –Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.

Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bir de kriz yönetmeliği var Başbakanlığa bağlı. Bu oluşumla direkt bağlantılı. Bu Başbakanlık Kriz yönetmeliği, 99 depreminde eksiklikleri de görüldü ama MGK’yla da bağlantısı var, bütün olayları kapsıyor. Bu düzenleme yapılırken uygulamanın ve mevzuatın kaldırılması gerekiyor. Kaldırılmadığı zaman yine iki başlılık söz konusu olacak.

Bir de, özellikle afet ve acil durum yönetimi başkanlıklarında sivil toplumun etkin meslek ve emek örgütlerinin yer alması müthiş bir yarar sağlayacaktır. Emek meslek örgütlerinin özellikle de birlikleri çok önemli burada, konfederasyonlar, mimar mühendis odaları gibi. Yani o tür kurumların olması büyük bir yarar sağlayacaktır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.

Sayın Bakanım, buyurun.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Evet, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Öncelikle Sayın Korkmaz’ın sorusundan başlamak istiyorum.

Tabii, Sayın Korkmaz, İçişleri Bakanlığını sorusuna konu etti ama Bayındırlık Bakanlığına bağlı Afet İşleri Başkanlığımız da aynı pozisyonda. Tüm bakanlıklar açısından özellikle afet ve afete müdahale hem öncesi hem iyileştirilmesi noktasındaki yetkilerin topyekûn etkin bir başkanlık altında toplanmasının öncelikle ülke yararı açısından önemi büyük. O açıdan, bakanlıklarımızın bu tasarının hazırlanmasında da görüşleri alınmıştır. Her konuyu ileri götüreceği için, benim özellikle kendi adıma ifade etmek istiyorum, ama sanıyorum İçişleri Bakanımız açısından da aynı şey söz konusudur, yararlı olduğunu düşünüyoruz.

Sayın Çelik’in sorusuna geçmek istiyorum. 127’nci maddeye aykırılık olduğunu, ben, hangi açıdan olduğunu ifade etmediğiniz için, bir yorumda bulunamıyorum, hukukçu da değilim ama herhâlde yönetim, Başkanlık, ayrıca vilayetlere bağlı bir…

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – İl özel idare bünyesine alıyorsunuz.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Evet.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Genel hizmetten çıkarıp taşrada yerel hizmet hâline dönüştürdüğünüz için…

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Ama oradaki…

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Şimdi, il özel idaresi, biliyorsunuz, yerel yönetim birimi olduğu için bu genel hizmet niteliğini haiz olması hasebiyle…

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Ama Sayın Vekilim, orada aslında vilayetler bildiğiniz gibi tüm bakanlıkların icra kuruluşlarıdır. Yani ayrıca Hükûmetin

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – İl özel idaresi vilayete bağlı değil ama.

MURAT ÖZKAN (Giresun) – İl özel idare vilayetin dışında bir mahalli idare birimidir. Bir mahalli idare birimini Başbakanlık tarafından nasıl koordine…

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Hayır, yönetim açısından yasada zaten tarif ediliyor.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan, karşılıklı konuşmayalım efendim, lütfen.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Yalnız, burada yerel teşkilatlardaki görevleri belirleniyor, Başkanlığın görevleri ayrıca belirleniyor. Şimdi, orada her iki taşra teşkilatı, yani yerel birimlerle Başkanlığın birimleri arasında görevleri açısından bir ayrım söz konusu. Yereldeki birlikler daha çok müdahale, hazırlık ve iyileştirme noktasındadır. Zaten, diğer bir sayın milletvekilimizin de sorusuyla bağlantılı bir noktası da var. Sivil toplum örgütleriyle -Sayın Kaplan’ın sorusunda var özellikle- bunlarla bağlantılı, orada çok aktif, acil müdahale edebilecek, hazırlıkları olan güçlü bir yerel birim teşkilatı olarak dizayn edildiği için ben Anayasa hükümlerine aykırılık oluşturacağı kanaatinde değilim.

Özellikle Sayın Kaplan’ın sorusunda “Başbakanlık Kriz Yönetmeliğiyle bir çelişki ifade ediyor mu?” Etmiyor, o daha farklı bir kriz ortamıyla alakalı bir içeriği var. Burası, tamamen Afet ve Acil Yönetim Başkanlığı ve afetlerle alakalı işlemlerle iştigal edeceği için bir çelişki teşekkül etmediğini düşünüyorum.

Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci maddenin başlığını okutuyorum:

AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ

HAKKINDA KANUN TASARISI

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam ve Tanımlar

Amaç ve kapsam

MADDE 1-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

293 Sıra Sayılı Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 1. maddesinin birinci fıkrasının “Bu Kanunun amacı, afet ve acil durumlar ile sivil savunmaya ilişkin hizmetleri yürütmek üzere, İçişleri Bakanlığına bağlı olarak çalışma yapacak Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığının kurulması, teşkilatı ile görev ve yetkilerini düzenlemektedir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Behiç Çelik

Şenol Bal

Hüseyin Yıldız

 

Mersin

İzmir

Antalya

 

Cemaleddin Uslu

 

Abdülkadir Akcan

 

Edirne

 

Afyonkarahisar

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 Sıra Sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 1. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ergün Aydoğan

Abdullah Özer

Algan Hacaloğlu

 

Balıkesir

Bursa

İstanbul

 

M. Akif Hamzaçebi

 

Ali Oksal

 

Trabzon

 

Mersin

Madde 1 – (1) Bu Kanunun amacı, afet ve acil durumlar ile sivil savunmaya ilişkin hizmetleri yürütmek üzere, Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının kurulması, teşkilatı ile görev ve yetkilerini düzenlemektir. Başbakan, Başkanlıkla ilgili yetkilerini bir Bakan aracılığı ile kullanabilir.

(2) Bu Kanun; afet ve acil durumlar ile sivil savunmaya ilişkin hizmetlerin ülke düzeyinde etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi için gerekli önlemlerin alınması ve olayların meydana gelmesinden önce hazırlık ve zarar azaltma, olay sırasında yapılacak müdahale ve olay sonrasında gerçekleştirilecek iyileştirme çalışmalarını yürüten kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonun sağlanması, faaliyetlerin bütünleşik afet yönetimi ilkelerine uygun olarak yürütülmesinin sağlanması ile bu konularda politikaların üretilmesi ve uygulanması hususlarını kapsar.

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Olumsuz görüşle takdire sunuyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Ergün Aydoğan konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Aydoğan, buyurun efendim.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; görüşülmekte olan 293 sıra sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesinin önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizin topraklarının yüzde 93’ü, nüfusunun yüzde 98’i, sanayi kuruluşlarının yüzde 98’i deprem bölgeleri içinde yer almakta. Barajlarımızın yüzde 95’i bu tehlikeli hat üzerinde bulunmakta. 1.001 enerji santralinin 419’u birinci derece deprem bölgesinde yer almaktadır.

Devletin afet tehlikelerine karşı, doğal afetlerin felaketlere dönüşmemesi için, vatandaşlarının can ve mal güvenliğini sağlama mecburiyeti vardır. Devlet erkini elinde bulunduranların doğal afetleri önlemek, bu afetlerin zararlarını en aza indirmek için gerekli önlemleri almak, yasal boşlukları ortadan kaldırmak gibi ağır görevleri bulunmaktadır.

Bu kanun tasarısı daha önce afet yönetimi konusunda uzmanlaşmış olan kurumları lağvetmekte, o kurumların personelinin nasıl değerlendirileceğini hükme bağlamamaktadır. Vatandaşın devletten beklediği, afet yönetimi konusunda, afet öncesi ve sonrasında yapılacak işlemleri belirlemek için yasal boşlukların ortadan kaldırılmasıdır. Bu tasarıya baktığımızda ise ihaleler konusunda nasıl boşluk yaratırız anlayışını görmekteyiz. Bu kanun tasarısı, oluşturulan kurumun 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Kamu İhale Kanunu’na tabi olmayacağını hükme bağlamaktadır. Bu kabul edilemez. Siz İhale Kanunu kapsamı dışına çıkarmak için mi böyle bir kurum kuruyorsunuz diye düşünme mecburiyetinde hissediyoruz. Nedense en hayati konularda bile, yani deprem ve doğal afette bile yapılacak hizmetlerde ve uygulanacak uygulamalarda ihalelerle ilgili düzenlemelerin sıkça yapıldığını görüyoruz.

AKP İktidarı afetlere ilişkin bir kaygısının olmadığını uygulamaları ile göstermektedir. AKP İktidarı döneminde, kamuoyuna depremle ilgili doğru ve güvenilir bilgi vermek, kamu yöneticilerine danışmanlık yapmak, depremle ilgili politika ve stratejiler önermek, depremle ilgili araştırmalar için öncelikli alanlar belirlemek amacıyla oluşturulan Ulusal Deprem Konseyi uygulama alanı kalmadığı gerekçesiyle lağvedilmiştir. Ulusal Deprem Konseyinin lağvedilmesinin akılla, bilimle izahı mümkün değildir.

Bu kanun tasarısıyla Deprem Danışma Kurulu oluşturulmaktadır.

DPT tarafından hazırlanan ve ülkemizin her sektörü, kurumu ve bireyi için en üst ölçekte ve en üst derecede yapılan planlama belgesi olan ve Bakanlar Kurulu kararıyla 1/7/2006 gün ve 26215 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan, önümüzdeki yedi yılın temel hedeflerinin belirlendiği Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013)’te afete karşı hazırlıklar ve afet zararlarıyla mücadele süreci yer almamıştır.

Bakanlar Kurulunun tüm duyarlı kesimleri kaygı içinde bırakan Dokuzuncu Kalkınma Planı Stratejisi Hakkında Kararı -2007-2013 yıllarını kapsayan- ile başlayan sürecin sonunda 2007-2013 yılları arasında ülkemizin her sektörü, kurumu ve bireyi için en üst ölçekte ve en üst derecede yapılan planlama belgesi olan Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda afete karşı hazırlıklar ve afet zararlarıyla mücadele süreci unutulmuştur.

Afet işlerinde en etkin, köklü, deneyimli kuruluş olan Sivil Savunma Genel Müdürlüğü bu düzenlemeyle ortadan kaldırılmaktadır. Bu kurumun deneyimli, birikimli elemanları valilerin emrine bırakılmaktadır.

Burada siyasi kadrolaşmayı hedefleyen bir yapının oluşturulmak istendiğini düşünüyoruz. Bu önerimizle bu birimin Başbakanlığa değil, öncelikle Bayındırlık Bakanlığına veya İçişleri Bakanlığına bağlanması gerektiğini düşünüyoruz. Bu tasarı da göstermektedir ki, afet öncesi politikamız, ne yazık ki, yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aydoğan, konuşmanızı tamamlayınız.

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Çağdaş afet yönetmeliği, afet öncesi, sırası ve sonrasını kapsayan bir bütünlük arz etmektedir. Tabii, bu önerimizle birlikte öncelikle afet sonrası değil, afet öncesi tedbirlerin alınarak afetin yoğun yaşandığı ülkemizde afetten mağdur kalan yurttaşlarımızın bu mağduriyetinin giderilmesini diliyor, bu önergemizin kabulünü diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

293 Sıra Sayılı Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 1. maddesinin birinci fıkrasının “Bu Kanunun amacı, afet ve acil durumlar ile sivil savunmaya ilişkin hizmetleri yürütmek üzere, İçişleri Bakanlığına bağlı olarak çalışma yapacak Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığının kurulması, teşkilatı ile görev ve yetkilerini düzenlemektedir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                            Behiç Çelik (Mersin) ve arkadaşları

Başkan – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

Sayın Çelik, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 293 sıra sayılı Yasa Tasarısı üzerinde konuşma yapmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biz, bu tasarının 1’inci maddesi üzerinde önergemizi verdik. Şimdi, burada ciddi bir hata yapılıyor. Öncelikle, biraz önce Sayın Bakana da sorumda ifade etmiştim, Anayasa’nın 127’nci maddesine aykırılık teşkil ettiğini söylemiştim. Ancak, ben onu geçiyorum.

Diğer bir konu: Özellikle bu yasa tasarısıyla devletin hafızası bir kez daha tahrip ediliyor, yok ediliyor. Şöyle ki: Yıllardır süregelen iki önemli kurum tamamen ortadan kaldırılıyor. Bunlardan bir tanesi Sivil Savunma Genel Müdürlüğü. Bu Genel Müdürlük ne yapar? Özellikle, bu Genel Müdürlük, merkezde koordinasyon görevi yaparken taşrada oluşturduğu il sivil savunma müdürlükleri eliyle bütün kamu kurum ve kuruluşlarını, yerel yönetimler artı askerî birlikler de dâhil olmak üzere koordinasyon sağlayarak kendi servis birimlerini oluşturur ve buna göre faaliyet icra eder. Sivil Savunmanın iki veçhesi vardır: Bir tanesi, barış döneminde yapılan faaliyetler. İkincisi, seferberlik ve savaş hâlinde yapılan faaliyetler. Bunları servisleri eliyle yerine getirir. İlk yardım, ambulans, sosyal yardım, arama kurtarma gibi birçok servisler eliyle ve mahallin en büyük mülki amirinin emirleri doğrultusunda yerine getirir ve bu da -yönetim- tabii hiyerarşik olarak İçişleri Bakanlığının kontrolündedir. Çok uzmanlaşmış ekibi vardır, yetişmiş ekibi vardır ve bunlar tamamen tasfiye ediliyor, ortadan kaldırılıyor.

Diğer yandan, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bünyesindeki Afet İşleri Genel Müdürlüğü özellikle üç hususta görev ifa eder: Bir tanesi, adı üzerinde -tabii afetten kasıt- deprem. Deprem üzerinde çok uzmanlaşmış nitelikli kadrolara sahiptir. İkincisi, sel baskınlarına karşı uzmanlaşmış ekipleri vardır ve üçüncüsü de büyük yangınlara karşı bunlar yetişmiş elemanlara sahiptir. Şimdi, bunu da kaldırıyorsunuz, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı adı altında yeni bir başkanlık oluşturuyorsunuz. Bu tamamen yanlış. Devletin… Yarın deprem olduğu zaman -Allah korusun- ya da büyük yangınlar, patlamalar meydana geldiği zaman, örneğin Kırıkkale’de 3 Temmuz 1997’de büyük patlamalar olmuştu, onunla ilgili öyle bir olay olduğu zaman ve ayrıca, aşırı yağışlardan mütevellit büyük sel baskınları olduğu zaman, yine bu teşkilatın bir şey yapma imkânı ve kadrosu, birikimi, tecrübesi söz konusu değildir.

Bu itibarla, biz, özellikle, burada iktidar partisi grubuna şunu ifade etmek istiyoruz: Gelin, bu yasayı geri çekin, Sivil Savunma Genel Müdürlüğünü kaldırmayın. Burada duplikasyon da söz konusu değil. Başbakanlıktaki Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü diye adlandırılan, 8-10 kişiden oluşan, Dünya Bankasından kaynak temin etmek için zamanında oluşturulan bir birimdir, yoktur. Sivil savunma hizmetleri üzerinde uzman olan ilgili genel müdürlük ve taşra örgütü devam etsin. Bu çok önemlidir çünkü illerde valinin başkanlığında sivil savunmaya ya da il bayındırlık ve iskan müdürlüğünün yaptığı afet planına ilişkin icraatlar yürütülürken eğer kadrolar yetmezse yerel yönetimlerle koordinasyon sağlanır; askerî birimlerden yardım talep edilir EMASYA planları doğrultusunda ve askerî birlikler herhangi bir afet vukuunda bütün güçlerini oraya temerküz ederler, toplarlar ve böylece…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çelik.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

…toplumu derinden etkileyen büyük tabii afetlerde ya da barış döneminde sivil savunma hizmetlerinde ya da seferberlik ve savaş hâlinde sivil savunma hizmetlerinde iş birliği ve koordinasyon dairesinde hizmetler yürütülür. Ama zararın neresinden dönersek kârdır prensibi uyarınca biz önergemizde şunu ifade ettik, dedik ki: Hiç olmazsa illa kurmak istiyorsanız, Acil Durum Yönetimi Başkanlığının taşrada en güçlü kuruluş olan İçişleri Bakanlığına bağlanması yönünde talebimizi yineliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddenin başlığını okutuyorum:

Tanımlar

MADDE 2-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının (2) inci maddesinin (1) inci fıkrasının (f) bendinin başlığının “Hazırlık” yerine “Önceden Hazırlık” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Murat Özkan

Mustafa Kalaycı

Şenol Bal

 

Giresun

Konya

İzmir

 

Cemaleddin Uslu

Hüseyin Yıldız

Behiç Çelik

 

Edirne

Antalya

Mersin

 

 

Abdülkadir Akcan

 

 

 

Afyonkarahisar

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 sıra sayılı Madde 2 (i) bendinden sonra gelmek üzere “Deprem izleme merkezi; depremde kuvvetli ve zayıf hareketleri ölçen sismolojik kayıt ağları” bendinin eklenmesini ve Madde 2 (c) bendinin de “C- Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi; afet, deprem, acil durumlarda müdahalenin koordine edildiği, tam gün esasına göre çalışan sismolojik kayıt ağı ile kesintisiz ve güvenli bilgi işlem ve haberleşme sistemleri ile donatılan merkezi” şeklinde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Hüseyin Ünsal

Tekin Bingöl

 

Mersin

Amasya

Ankara

 

Rahmi Güner

Tansel Barış

Abdullah Özer

 

Ordu

Kırklareli

Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Birinci önergeye katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Birinci önerge değil, şimdi okuttuğum önergeye…

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Sonrakine katılmıyoruz.

BAŞKAN – Yani, mevcut önergeye katılmıyorsunuz.

Sayın Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Başkanım.

MURAT ÖZKAN (Giresun) – Efendim, Komisyon üyelerinin hepsi yoklar, katılamazlar.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Takdire bıraktı olumlu görüşle, öyle anlayacaksın sen.

BAŞKAN – Yok, katılmaları için zaten çoğunluğun olması lazım.

Sayın Öztürk, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, görüşülmekte olan bu kanun tasarısı, gerçekten Türkiye'nin en önemli tasarılarından birisi. Tabii ki hem Hükûmet hem de Komisyon benim önerime katılırlarsa zaten şaşardım. Çünkü, böyle bir tasarıda, aslında tasarının temel dinamiklerini oluşturan unsurlara yer yoktur. Örneğin, zeminlerin deprem dayanıklılığını, deprem tehlikesinin tespit edilmesini, deprem dalgalarının yerküresi içerisinde nasıl yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalı, hepimizin bildiği gibi, jeofizik yani sismolojidir. Jeofizik uygulaması olmadan, deprem parametrelerini inceleyen, içeren yer altı etütlerini yapmak mümkün değildir, depreme dayanıklı bina tasarımları yapmak mümkün değildir; yine, depreme dayanıklı, güvenli imar planlarını belirlemek ve bunların deprem tehlikesini önlemek mümkün değildir.

Durum böyle olunca, “deprem” kelimesinin, “tabii afet” kelimesinin geçtiği her yerde, Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığındaki yapılanmanın ve özellikle kadro yapılanmasının mühendis ve jeofizik mühendisleri dikkate alınarak yapılmasının temel bir unsur olması gerekirdi. Oysa bu tasarının bütünü incelendiğinde, jeofizik mühendislerinden, jeoloji mühendislerinden eser olmadığı gibi bu odaların bağlı bulunduğu Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği yok sayılmıştır. Yani, düşünebiliyor musunuz sayın milletvekilleri, depremle ilgili bir kanun tasarısı hazırlanılıyor ve bu, depremle ilgili Türkiye’de en önemli bilim disiplinini oluşturan jeofizik mühendisleri, jeoloji mühendisleri ve onların üst kuruluşu olan TMMOB’un bu kanun tasarısında yeri yok.

Şimdi ben Sayın Bakana soruyorum: Jeofizik mühendisleri olmadan deprem tehlikesini önlemek, deprem oluşmadan tedbirlerini almak mümkün müdür? Siz TMMOB’u veya Jeofizik Mühendisleri Odasını, Jeoloji Mühendisleri Odasını ve mühendisleri yok sayarak nereye varmak istiyorsunuz? Daha önce Afet İşleri Genel Müdürlüğünde belirli mesleklerin taraftarlığı yapılarak bu afet işlerinin, depremin en önemli unsuru olan jeofizik mühendislerinin bu yapılanmada ikinci plana itildiği konusunda teknik eleman çevrelerinde çok ciddi kuşkular var. Umuyorum ve diliyorum ki, yeni yapılanmada böylesine meslek taraftarlığı yapılarak bu depremin esas alanını ilgilendiren jeofizik mühendisleri ikinci plana itilmez diye düşünüyorum.

Şimdi, AKP İktidarı getirdiği yasa tasarılarında bir yanda katılımcılıktan, demokrasiden bahsediyor ama öbür yandan, bu işin olmazsa olmaz unsurlarını yasa tasarısına dâhil etmek istemiyor.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, getirdiğimiz önerge aslında teknik bir önerge, bilimsel bir önerge. Şimdi, burada tanımlamalar yapılmış, 2’nci maddede. Tanımlamalarda “deprem izleme merkezi”nin konulması gerekiyor. Bu bir teknik ihtiyaç. Şimdi, buna niye katılmıyorlar, ben bunu anlamıyorum. Deprem izleme merkezi, depremde kuvvetli ve zayıf hareketleri ölçen sismolojik kayıt ağlarıdır. Bizim getirdiğimiz önergeyle biz bunun eklenmesini istiyoruz tanımlarda. Çünkü deprem izleme merkezinin bilinmemesi bir eksikliktir. Biz bu eksikliğin giderilmesini istiyoruz. Çünkü deprem araştırma çalışmaları ve erken uyarı sistemleri, önceden önlem alma çalışmalarının, deprem sarsıntısı nedeniyle oluşabilecek heyelan veya diğer doğal afetlerin büyük bir bölümünü deprem izleme merkezleri, yani sismolojik kayıt ağı dediğimiz verileri çalışma ortamları oluşturur. Böylesine çalışma ortamının oluştuğu bir deprem izleme merkezinin tanım olarak burada yer almasının ne zararı var Sayın Bakan?

Yine bizim aynı maddede getirdiğimiz: Afet ve acil durum yönetim merkezinde bir değişiklik getirdik. Getirdiğimiz değişiklik şu: “Afet, deprem, acil durumlarda müdahalenin koordine edildiği, tam gün esasına göre çalışan, sismolojik kayıt ağıyla kesintisiz ve güvenli bilgi işlem ve haberleşme sistemleri ile donatılan merkezi,” tanımının yer almasını istedik. Yani, şimdi, Komisyonun katılmadığı, Hükûmetin katılmadığı tanımlama bu. Bu şunu gösteriyor: Bu tasarı, diğer kanun tasarılarında olduğu gibi, teknik ihtiyaçlardan değil…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – …eski kanunlardaki, yönetmeliklerdeki birtakım eski bilgilerin tekrar yenilenmesi, tekrar birleştirilmesi anlayışıyla hazırlanarak getirilmiş. Yani kamuoyunda oluşan bu doğal afetlerle ilgili değişik birim ve kuruluşların tek çatı altında toplanması baskısı karşısında böyle bir yasa tasarısının hazırlandığı anlaşılmaktadır. Ancak bu yasa tasarısının hem depremi önleme konusunda hem deprem ve doğal afetlerden korunma konusunda hiçbir ihtiyacı gidermediği açık ve seçiktir. Bu bilimsel olgudur. Bakanın kendisinin de mühendis olduğunu dikkate alırsanız, kendisinin de üye olduğu mühendisler kurumunun burada hiçbir ağırlığının olmamasını ben takdirlerinize sunuyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Buyurun Sayın Bakanım, kısa bir açıklama yapacaksınız.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Evet Sayın Başkanım. Teşekkür ediyorum.

Sayın Öztürk’ün tabii, meslekten birisi olarak söz konusu önergesi detay bir konu aslında ama şunu ifade etmek istiyorum: Deprem olgusu tabii ki öncelikle yer bilimcilerin ana mesleğidir, konusudur. Deprem öncesinde, yani önceki tahminlerde ve daha sonraki yapılanmalarda, özellikle planlama aşamalarında depreme duyarlı olan coğrafyaların, alanların tespiti tabii ki jeofizik mühendislerinin, jeoloji mühendislerimizin çalışmalarıyla mümkündür. Ama Sayın Öztürk, pekâlâ şunu ifade etmek istiyorum: Bu kurumun başkanı çok rahatlıkla jeofizik mühendisi olabilir, tüm elemanları da olabilir, bu yasada bunun önünde bir engel yok ama biz teknik olarak sizin önergenizde özellikle ilk ifade ettiğiniz deprem izleme merkezi, depremde kuvvetli ve zayıf hareketleri önceden ölçen sismoloji kayıt ağları, bu bir teknik mühendislik terimidir. Biz bunu yasaya… Ben şunu ifade etmek istiyorum: Sizin hem önergenizde ifade ettiğiniz konuları hem konuşmanızda detayına girdiğiniz mühendislik konularının tamamını bu tasarı zaten öngörüyor. Yani onun bu bahsettiğiniz konularla ilgili -ben de mimarım- meslekten herhangi bir bu konuyla alakalı, mühendislerimizin önemsenmediği… Onların bu konuda katkı sağlamasının önünde bir engel yok. Bizatihi bu başkanlık tasarısının gelmesinin asıl nedeni merkezde özellikle bu işin mühendislerinden istifade etmeye yönelik uzman ve uzman yardımcılarından oluşan çok etkin bir başkanlık hâline getiriliyor. Bunu ben ifade etmek istiyorum. Yoksa sizin önergenizdeki ifadeler yanlış değil ama ana bir teşkilat kanununda yer alması çok detay olan konular diye, biz o yönüyle katılmadığımızı ifade ettik.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bu olayın esas unsuru deprem izleme merkezi.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılsak ne olur? Başkanlık, Sayın Öztürk, detaya girmiş olur.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Hayır, hiç alakası yok.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Ben sizin bu duyarlılığınızdan dolayı teşekkür ediyorum ayrıca.

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Gök…

Arkadaşlar, şunu ifade edeyim, sayın bakanlara da bunu duyurmak istiyorum: Sayın bakanlar eğer bir önergeye katılmıyorlarsa daha önceki sırada görüşlerini ifade ederken yani “Katılıyor mu katılmıyor mu?” diye sorduğumuz zaman Komisyon veya Hükûmet o görüşlerini o aşamada ifade ederler. Yani daha açıklığa kavuşsun diye bu söz haklarını kısa olarak veriyoruz ama esas itibarıyla İç Tüzük’ün hükümleri de onu amirdir ama konunun bilgilenmesi açısından söylüyorum.

Sayın Gök, sizin talebiniz nedir?

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkanım, dün akşam da aynı şey yapıldı, 180 maddelik İç Tüzük’ümüzün hiçbir yerinde önerge sonrası Hükûmete söz verme hükmü yok.

BAŞKAN – Evet, söyledim. Şimdi…

İSA GÖK (Mersin) – 60’ıncı madde dördüncü fıkra var. Geçen akşam da çok yaptınız. Yani bu İç Tüzük’e karşı…

BAŞKAN – Sayın Gök… Sayın Gök…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Gök, uyardı da…

BAŞKAN – Yani benim söylediğimi siz dinlemediniz galiba.

İSA GÖK (Mersin) – Efendim, bakın ama…

BAŞKAN – Ben aynı şeyi sayın bakanlara şu anda söyledim bakınız.

İSA GÖK (Mersin) – …bunu dünden beri siz sergilediniz Sayın Başkan, dünden beri. İç Tüzük’te böyle bir uygulama yok.

BAŞKAN – Sayın Gök, ben, sadece konunun açıklanması için sayın bakanlara böyle bir fırsat verdiğimi söyledim ve bundan sonraki aşamada da böyle yapmalarını kendilerine söyledim. Benim söylediğimle sizin söylediğiniz aynı. Ben biraz öncelik almış oldum.

İSA GÖK (Mersin) – Efendim, ben söz istemiştim…

BAŞKAN – Tamam, teşekkür ederim.

İSA GÖK (Mersin) – …ama Tüzük’e karşı ihlal yapılıyor dünden beri.

Sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının (2) inci maddesinin (1) inci fıkrasının (f) bendinin başlığının “Hazırlık” yerine “Önceden Hazırlık” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Murat Özkan (Giresun) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun.

MURAT ÖZKAN (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz doğrultusunda söz aldım. Tabii, Sayın Bakanım da Sayın Komisyon Başkanım da “Biz de katılıyoruz, takdire de bırakıyoruz, niye söz alındı.” gibi bir bakış geldiği, bir nazar geldiğini düşündüm. Şimdi, tabii, burada, ben, kanunun geneli hakkında birkaç söz söyleme fırsatını yakaladığım için konuşmak gereğini duydum.

Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısı, gerek hukuki anlamda gerekse de teknik anlamda birçok eksikliği ve yanlışı içinde barındırıyor.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Türkiye'nin idari yapısını açık ve net olarak ortaya koymuştur. Kısa bir hatırlatma yaparsak nedir bu? Türkiye, merkezî yönetim ve yerinden yönetim kuruluşları olmak üzere ikiye ayrılır. Yerinden yönetim kuruluşları da yer yönünden yönetim, hizmet yönünden yönetim kuruluşları gibi kendi içerisinde ayrımlara tabidir. Merkezî yönetim ile yerinden yönetim kuruluşları arasında hiyerarşik bir ilişki olmayıp tamamen bir vesayet ilişkisi vardır.

Şimdi, bu yasayla getirilen düzenlemede Başbakanlığa bağlı yani genel idareye bağlı bir birim oluşturuluyor ve bu birimin koordinesinde illerde il özel idarelerine bağlı teşkilatlar oluşturuluyor.

Değerli arkadaşlar, Başbakanlığın koordinesinde il özel idarelerinde bir birim oluşturulması Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 127’nci maddesine açık ve net bir aykırılık teşkil eder ve Türkiye’nin idari yapısına da açıkça aykırılık teşkil eder. Bunun da dışında Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na da aykırı bir durum söz konusudur. Çünkü merkezî idare ile yerel idare arasındaki ilişki, idarenin genel bütünlüğü içerisinde hizmetlerin ifasında yasaya uygunluk denetiminden ibarettir ve biz buna ”vesayet denetimi” adını veriyoruz.

Değerli arkadaşlar, literatürde vesayet denetimi nasıl ifade edilmiş? Mesela Ordinaryüs Profesör Doktor Sıddık Sami Onar ne diyor vesayet için: ”Vesayet merkezin, ademi merkeziyet idarelerinin icrai kararlarını, idari fiil ve hareketlerini murakabe etmek ve bu kararları bozabilme salahiyetidir.” Diğer taraftan Metin Günday Hoca’mız ne diyor: Bunun tanımına göre “Devletin bütünlüğünü ve kamu hizmetlerinin tüm ülke düzeyinde uyumlu bir biçimde yürütülmesini sağlamak için devlet tüzelkişiliğinin ve bu tüzelkişiliği temsil eden merkezî idarenin yerinden yönetim kuruluşları üzerinde sahip olduğu bir denetim yetkisidir.” diyor.

Değerli arkadaşlar, şimdi bizim, kurduğumuz teşkilatta vali özel idarenin başı gibi algılanır. Valinin iki şapkası vardır değerli arkadaşlar: Bir, merkezî idarenin taşra teşkilatlarının başı olma sıfatıyla merkezî hükûmetin ajanıdır, yani memurudur. Diğer yandan, yerel yönetim kuruluşu olan özel idarelerin de iyürütme ya da icrai mercidir yani yürütmesinin başındaki kişidir. Vali özel idareyi yönetirken, merkezî idareyle ilişkisi bir köy muhtarı ya da bir belediye başkanı ilişkisiyle benzerlik arz eder. Şimdi, merkezden göndereceğiniz bir emir, bir genelge yani genel yönetimin koordine etmesi özel idareyi bağlayamayacaktır.

Diğer taraftan, mali yönden de sıkıntılı bir durum vardır. İzmir’de yapılacak bir afet kurtarma ya da bir tatbikatın finansmanını nasıl Erzurum Özel İdaresine yükleyeceksiniz? Bu diğer bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır değerli arkadaşlar.

Bu açıdan baktığımız zaman, eğer yasa Anayasa Mahkemesinin önüne götürülürse, Anayasa’nın 127’nci maddesi gereğince ciddi bir aykırılık göstermekte ve Türkiye'nin, Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetim yapısı içerisinde şimdiye kadar oluşmamış ve oluşması da mümkün olmayan, üniter devlet yapısı içerisinde oluşması da mümkün olmayan bir yapıyı kurgulamaktadır değerli arkadaşlar.

Şimdi, diğer yönden, sivil savunma sadece tabii afetlerle ilgili bir birim olmayıp, aynı zamanda, millî müdafaa mükellefiyeti dediğimiz bir başka birimi de vardır. Bu birimin taşra teşkilatı kaldırılarak olayın özellikle savaş, savaş sonrası gibi, sivil savunmanın ana konularından birisi, ana umdelerinden birisi de âdeta görmezden gelinmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

MURAT ÖZKAN (Devamla) – Diğer taraftan da, arkadaşlar, çağımızda acil durum yönetimi çok önemli bir seviyeye gelmiştir. Bu yasa özellikle risk azaltma, hazırlıklı olma aşamalarını içermemektedir, yasa sadece müdahale ve rehabilitasyon dönemini görmektedir; yani, proaktif bir yasa maalesef hazırlanamamıştır. Yasanın bu eksiğini de göz önüne alarak, özellikle Anayasa’ya aykırılığı, artı, teknik yönden de yasanın risk azaltma ve hazırlık aşamalarını içerememesi yönünden yeniden gözden geçirilmeye ihtiyacı vardır. Ben bu nedenle, bir uyarı mahiyetinde söz aldım. Eğer uyarılarımı dikkate alırsanız, Anayasa Mahkemesine gitmeden, iptal edilmeden yasayı düzeltirsiniz.

Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Kabul edildi önerge.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Önerge kabul edildi.

BAŞKAN – Bir dakika… Nasıl oldu efendim?

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Kabul edildi efendim, sayıya bakın.

BAŞKAN – Evet, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın efendim.

BAŞKAN – Efendim, sayınız, siz de sayınız, ayağa kalkınız.

Evet, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

Arkadaşlar, buyurun sayalım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Önergeyi kabul ettik efendim biz.

BAŞKAN – Efendim, önerge de aynı, madde de aynı, aynı sayıda milletvekili var şu anda burada, değişen bir şey yok.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, önergenin oylamasında Sayın Bakan kabul ettiği için iktidar partisi de kabul etti.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kabul edildi değil mi efendim?

BAŞKAN – Hayır, “Önerge kabul edilmemiştir.” dedim ben.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Kabul edildi önerge.

BAŞKAN – Hayır “Kabul edilmemiştir.” dedim efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Efendim, Sayın Bakan kabul etti önergeyi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kabul lehine oy kaldırdık Sayın Başkan.

BAŞKAN – Arkadaşlar, siz o zaman oyunuzu nasıl kullandığınızı hesap etmiyorsunuz, benim burada bir kabahatim yok yani. “Önergeyi kabul edenler” diyorum, oyluyorum, “Kabul etmeyenler” diyorum, oyluyorum. Ben buradaki sayıya bakıyorum.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Efendim…

BAŞKAN – Sayın grup başkan vekilleri, gönlünüzden geçenler ile parmaklarınız farklı olabilir, ben onu bilemem, ben parmaklara bakarım.

Evet, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddenin başlığını okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Kurullar, Başkanlık Teşkilatı ve Görevleri

Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu

MADDE 3-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın çerçeve 3 üncü maddesine “Maliye” ibaresinden sonra gelmek üzere “Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet Bakanı” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                             Harun Öztürk

                                                                                                                    İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 Sıra Sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 3. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Şahin Mengü

Ali Oksal

Fevzi Topuz

 

Manisa

Mersin

Muğla

 

Abdullah Özer

Rahmi Güner

Hüseyin Ünsal

 

Bursa

Ordu

Amasya

 

 

Vahap Seçer

 

 

 

Mersin

 

Madde 3- (1) Afet ve acil durumlarla ilgili olarak hazırlanan plan, program ve raporları onaylamakla görevli, Başbakan veya görevlendireceği Başbakan Yardımcısının başkanlığında, Milli Savunma, İçişleri, Dışişleri, Maliye, Milli Eğitim, Bayındırlık ve İskan, Sağlık, Ulaştırma, Enerji ve Tabii Kaynaklar ile Çevre ve Orman bakanlarından oluşan Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu kurulmuştur. Kurul toplantılarına, ilgili bakan, kurum ve kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşlarının üst düzey yöneticileri ve konu ile ilgili uzmanlar çağrılır.

(2) Kurul, yılda en az dört kez toplanır. Kurul, ayrıca Kurul Başkanın isteği üzerine toplanabilir. Kurulun sekretaryasını Başkanlık yürütür.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Seçer, buyurun efendim.

VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan 293 sıra sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesinde, değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım.

Bu maddenin içeriği, birinci fıkrasında “Afet ve acil durumlarla ilgili olarak hazırlanan plan, program ve raporları onaylamakla görevli, Başbakan veya görevlendireceği Başbakan Yardımcısının başkanlığında, Millî Savunma, İçişleri, Dışişleri, Maliye, Milli Eğitim, Bayındırlık ve İskân, Sağlık, Ulaştırma, Enerji ve Tabii Kaynaklar ile Çevre ve Orman Bakanlarından oluşan Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu kurulmuştur. Kurul toplantılarına, ilgili bakan, kurum ve kuruluş, sivil toplum kuruluşları temsilcileri…“ Maddede geçen ibare “temsilcileri” ve biz bunu “üst düzey yöneticileri” şeklinde değiştirmek istiyoruz. “… ve konu ile ilgili uzmanlar çağrılabilir.” diyor maddede ve biz bunu “çağrılır” diye değiştirmek istiyoruz.

İkinci fıkrasında “Kurul, yılda en az iki kez toplanır.” deniliyor. “İki kez toplanır” ibaresinin “en az dört kez toplanır” şeklinde değiştirilmesini talep ediyoruz. “Kurul, ayrıca Kurul Başkanının isteği üzerine toplanabilir. Kurulun sekretaryasını Başkanlık yürütür.”

Değerli arkadaşlarım, Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu yukarıda maddede de belirtildiği gibi bakanlar düzeyinde temsilcilerden oluşan bir kurul. Burada Kurula iştirak edecek olan sivil toplum kuruluşlarının ve diğer kuruluşların üst düzey yöneticilerinin bu kurula dâhil olmalarının daha doğru olacağını düşünerek bu değişiklik önergesini verdik.

Ayrıca ikinci fıkrada kurulun yılda 2 kez yerine 4 kez toplanmasını talep ettik. Buradaki gerekçemizde ülkemizin içinde bulunduğu coğrafi konumdan ötürü afet ve birtakım olağanüstü hâllere çokça maruz kalan bir bölge olmasından dolayı bu kurulun yılda 2 kez yerine 4 kez toplanmasını talep ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, tabii, ülkemizde zaman zaman, arzu etmediğimiz deprem afeti, su baskın afeti vesair afetler, istemesek de karşımıza çıkabiliyor. Geçtiğimiz günlerde benim de seçim bölgem olan Mersin bölgesinde böyle bir afet yaşadık. O günlerde burada diğer Mersin milletvekili arkadaşlarım ve komşu il Adana milletvekili arkadaşlarımla konuyu gündeme getirmiştik. Orada barajların kapaklarının açılmasından kaynaklanan Seyhan ve Ceyhan Irmağı’nda su taşkınları meydana geldi. Bunun neticesinde de bu nehirler kenarında bulunan binlerce dönüm tarım arazisi hasar gördü, zarar gördü. Biz o dönemlerde de Sayın Tarım Bakanının bulunduğu bir ortamda bu bölgede sel baskınından, sel taşkınından hasar gören üreticilerimizin zararlarının bir an önce tespit edilmesi ve bu konuda üreticilerimize devlet marifetiyle birtakım katkıların yapılması, zararlarının giderilmesi talebinde bulunmuştuk. O günlerde Sayın Tarım Bakanı, burada konuşmalarımız neticesinde, gerekli notları aldı ve o bölgeye, acilen, üreticilerimize yardımlar yapılacağının burada sözünü verdi ama üzerinden üç hafta geçti, bu konuda henüz, herhangi bir, çalışmalar neticesinde elde edilmiş ilerleme duyamadık. Böyle bir beyanatını Tarım Bakanının, ben şahsen duymadım.

Tabii üreticiler ciddi mağduriyet yaşamışlar. O günden bu yana, sürekli, müteaddit defalar bizleri arıyorlar ve devletin, Hükûmetin bu konudaki yardımlarının ne şekilde ve ne zaman olacağını, sürekli bize soruyorlar. Bu anlamda ben de buradan Sayın Tarım Bakanına sesleniyorum: Bu konuyla ilgili bir açıklama gereği vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Seçer, konuşmanızı tamamlayınız.

VAHAP SEÇER (Devamla) – Eğer Hükûmet, burada zarar gören, bu afetten zarar gören üreticilerimizin zararını karşılayacaksa, onlara yardım yapacaksa bunun ne zaman yapılacağının, ne şekilde yapılacağının açıklanması gerektiğini düşünüyorum.

Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Seçer.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın çerçeve 3 üncü maddesine “Maliye” ibaresinden sonra gelmek üzere “Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet Bakanı” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                             Harun Öztürk

                                                                                                                    İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKAN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Vermiş olduğum önergenin Sayın Bakan tarafından niçin kabul edilmediğini anlayabilmiş değilim. Önergemizi, nakit planlamasındaki rolü nedeniyle Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet Bakanının da Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu üyesi olmasının uygun olacağı düşüncesiyle bu önergeyi vermiştik.

Değerli milletvekilleri, hep birlikte yasama faaliyetlerini izliyoruz. Hükûmet, sürekli olarak Kamu İhale Yasası kapsamı dışına çıkmaya çalışıyor. Diyebilirsiniz ki: Afet ve acil durumlarda Kamu İhale Yasası’nın mal ve hizmet alımları için öngördüğü usullerin dışına çıkılmasında yadırganacak ne var? Evet, afet ve acil durumların ortaya çıktığı andan itibaren biz de bu görüşe katılıyoruz.

Şimdi görüşmekte olduğumuz birinci bölümdeki 15’inci maddenin 2’nci fıkrasına birlikte bakalım. Bu fıkra, Başkanlığın görevleriyle ilgili olarak ihtiyaç duyduğu konularda yerli ve yabancı gerçek ve tüzel kişilere araştırma, etüt ve proje yaptırma işlerinin ihalesinin Kamu İhale Yasası’na tabi olmayacağını öngörmektedir. Biz, bu fıkrada yapılması öngörülen işlerin afet ve acil durumlar ortaya çıkmazdan önce yapılması gereken işlerden olduğunu düşünüyoruz. Peki, afet ve acil durumlardan önce yaptırılacak araştırma, etüt ve proje yaptırma işlerini niçin Kamu İhale Yasası kapsamı dışına çıkarıyorsunuz?

Bu maddedeki bir diğer garipliğe de dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Hükûmet, tasarı ile bir taraftan sözünü ettiğimiz işlerin Kamu İhale Kanunu kapsamı dışına çıkmasını öngörürken, diğer taraftan bu işlere uygulanacak ihale mevzuatının Kamu İhale Kurumunun görüşü alınarak hazırlanacağını öngördüğüne tekrar dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

Başlangıçta ifade ettiğim gerekçeyle önergeme destek vereceğiniz ümidiyle, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü maddenin başlığını okutuyorum:

Afet ve Acil Durum Koordinasyon Kurulu

MADDE 4-

BAŞKAN – Madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın çerçeve 4 üncü maddesinde yer alan “ve Devlet Planlama Teşkilatı müsteşarları” ibaresinin “ile Devlet Planlama Teşkilatı ve Hazine müsteşarları” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                             Harun Öztürk

                                                                                                                    İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin (1) inci fıkrasında geçen “Başbakanlık Müsteşarının başkanlığında” ibaresinden sonra gelmek üzere “Genel Kurmay Başkanlığı temsilcisi ile” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Şenol Bal

Cemaleddin Uslu

 

Konya

İzmir

Edirne

 

Abdülkadir Akcan

Behiç Çelik

Hüseyin Yıldız

 

Afyonkarahisar

Mersin

Antalya

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 sıra sayılı yasa tasarısının komisyonun kabul ettiği metnin 4. maddesinde “Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanı” ifadesinden sonra gelmek üzere “TMMOB temsilcisi” ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hüseyin Ünsal

Ali Rıza Öztürk

Ahmet Küçük

 

Amasya

Mersin

Çanakkale

 

Tansel Barış

 

Abdullah Özer

 

Kırklareli

 

Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Ünsal, buyurun efendim.

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Saygılarımı sunuyorum.

Şimdi, 4’üncü madde bu Kurulda yer alacak kişileri tadat ediyor. Ben hem Komisyonun hem de Sayın Bakanın bu maddeye niçin katılmadıklarını tam anlamış değilim. Burada ben Türkiye Mimar Mühendis Odaları Birliğinin bir temsilcisinin olmasını istiyorum. Meteoroloji, Jeoloji, Jeofizik, İnşaat, Maden, Çevre, Mimarlık, Harita mühendisleri odası bunlar aklıma gelenler. Dolayısıyla, bunların bulunması gerekiyor.

Sayın Başkan, sayın üyeler; Türkiye'de yaşanan ve acı faturasını ödediğimiz felaketlerden aldığımız en temel ders şudur: Sanayileşmede ve kentleşmede plansız yer seçimi, arazi ve arsa rantına dayalı imar ve yapılaşma kararları; akıl, plan ve mühendislik yerine azami kârı ve sömürüyü ilke edinen rant politikaları.

Deprem jeolojik bir gerçeklik olarak yadsınamaz. Biliyoruz ki deprem kaçınılmaz olarak bir kez daha karşımıza çıkacak. Bu gerçekliğin bilinmesine karşın bugün yaşadığımız çevrenin afetlere karşı daha korumalı ve güvenli, toplumun daha dirençli olduğunu maalesef söyleyemiyoruz.

Bütün bu gerçekliğimiz, ulusal bir afet politikamızın zaman geçirilmeden oluşturulmasını zorunlu kılmaktadır. Bunun için kaybedecek tek bir saniyemiz yok.

Ulusal bir afet politikası için önerilerimiz vardır. Ülkemizde afet gerçekliği karşısında işlevi ne olursa olsun herhangi bir afet politikası ve uygulamanın, zarar azaltmadan bağımsız düşünülmesi mümkün değildir. Aksine, artık, toplumsal yaşamın içindeki her etkinliğin bir afet ve zarar azaltma boyutu vardır. Bunun için ilk adım, afete duyarlı planlamayı sağlamada önemli bir araç olan afet tehlike planlarının hazırlanmasıdır. Deprem haritaları, heyelan, duyarlılık ve risk haritaları, çığ düşmesi ve risk haritaları, su baskını haritaları gibi.

İkinci bir aşamada da Türkiye’nin jeolojisi ve depremselliği bilinmektedir ama bu verilerin ayrıntılandırılması ve arazi kullanım planları açısından kullanılabilir bir nitelik kazandırılması gerekmektedir.

Bir aşamada da merkezî ve yerel yönetimler açısından yerleşim ve gelişim alanlarının jeolojik veriler açısından sınırlama ve avantajlarını ortaya koyan teknik detaylar içeren kullanım haritalarının yapılmaları önerilmelidir.

Valilik ve belediyelerin, özellikle deprem riski yüksek alanlardaki teknik alt yapı ve personel durumunu güçlendirmek, afetlere karşı hizmet içi eğitim çalışmalarını organize etmek önemlidir.

Halkın sorunlara karşı duyarlılığını artırıcı, olumsuz düşünceleri olumluya dönüştürebilecek ve eylemi sağlayacak eğitim programlarının uygulanması.

Bu yasada geçen bu önerilerimizin içerisinde en ağırlıklı konu mühendislik hizmetleri olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla, bu önergemizde de bu mühendislik hizmetlerinin katılmasını istedik. Dolayısıyla Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliğinin –sanırım o Komisyonda ve Komisyonun arkasında duran heyette mutlaka mimar ve mühendis arkadaşlarımız vardır, Sayın Bakanımızın da mimar olduğunu biliyoruz- dolayısıyla bu örgütün mutlaka, bu Anayasal bir kuruluş olan örgütün mutlaka bu heyette bulunmasını istiyoruz.

Kanunun zaten daha önceki görüştüğümüz Acil Durum Yüksek Kurulu, Afet Acil Koordinasyon Kurulu ve en son Deprem Danışma Kurulu diye üç tane kurul önerilmektedir. Bu üç kurulda da mutlaka mühendis odaları birliğinin ve bu tadat ettiğimiz oda temsilcilerinin bulunmasında büyük bir fayda olduğunu görmekteyiz.

Sayın milletvekilleri, bu sayılan, bu söylenen işlerin hepsi mühendislik hizmetleri ve bilimsel hizmetler. Böyle bilimsel hizmetlerin içerisinde hem bir sivil toplum örgütü olarak hem de bir yandan Anayasal kuruluş olarak mimar ve mühendis odalarının bulunması gerektiğine inanıyoruz.

Dolayısıyla, önergemizin kabulü lehinde oy kullanmanızı istiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünsal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin (1) inci fıkrasında geçen “Başkanlık Müsteşarının başkanlığında” ibaresinden sonra gelmek üzere “Genel Kurmay Başkanlığı temsilcisi ile” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Afet ve acil durumlarda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Türk silahlı kuvvetlerinin imkânları ağırlıklı olarak kullanılmaktadır. Sivil asker iş birliği organizasyonu giderek daha da ağırlık kazanmaktadır. Bu nedenle mevcut mevzuatta da olduğu üzere bu kurulda Genelkurmay Başkanlığı temsilcisine yer verilmesi öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın çerçeve 4 üncü maddesinde yer alan ”ve Devlet Planlama Teşkilatı müsteşarları” ibaresinin “ile Devlet Planlama Teşkilatı ve Hazine müsteşarları” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                       Harun Öztürk (İzmir)

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Öztürk

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Nakit planlamasındaki rolü dolayısıyla, Hazine Müsteşarlığının da Afet ve Acil Durum Koordinasyon Kurulu üyesi olmasının uygun olacağı düşüncesi ile işbu değişiklik önergesi verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5’inci maddenin başlığını okutuyorum.

Deprem Danışma Kurulu

MADDE 5-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin (1) inci fıkrasında geçen “Yüksek Öğretim Kurulu tarafından bildirilecek en az on üniversite öğretim üyesi arasından Başkan tarafından belirlenecek beş üye” ibaresinin “Yüksek Öğretim Kurulu tarafından belirlenecek beş üye” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Şenol Bal

Cemaleddin Uslu

 

Konya

İzmir

Edirne

 

Abdülkadir Akcan

Behiç Çelik

Hüseyin Yıldız

 

Afyonkarahisar

Mersin

Antalya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 Sıra Sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 5. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hikmet Erenkaya

F. Murat Sönmez

Şahin Mengü

 

Kocaeli

Eskişehir

Manisa

 

Rahmi Güner

Abdullah Özer

Metin Arifağaoğlu

 

Ordu

Bursa

Artvin

Madde 5- (1) Depremden korunmak, deprem zararlarını azaltmak, deprem sonrası yapılacak faaliyetler hakkında öneriler sunmak ve depremle ilgili araştırmalar için politikaları ve öncelikleri belirlemek amacıyla Başkanın başkanlığında, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Temsilcisi, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü, Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü Genel Müdürü, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Başkanı, Türkiye Kızılay Derneği Genel Başkanı, deprem konusunda çalışmaları bulunan ve Yüksek Öğretim Kurulu tarafından bildirilecek üniversite öğretim üyesi arasından belirlenecek beş üye ile akredite edilmiş ilgili sivil toplum kuruluşları tarafından belirlenecek beş üyeden oluşan Deprem Danışma Kurulu kurulmuştur.

(2) Kurul, yılda en az altı kez toplanır. Ayrıca, ihtiyaç halinde, Kurul Başkanının çağrısı üzerine olağanüstü toplanabilir. Kurulun sekretaryasını Başkanlık yürütür.

(3) Diğer afet türlerine yönelik olarak da Bakanlar Kurulu kararı ile ilgili kurum ve kuruluşlar, üniversite öğretim üyeleri ve sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinden oluşan afet danışma kurulları kurulabilir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Erenkaya, buyurun.

HİKMET ERENKAYA (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan kanunun 5’inci maddesinde Cumhuriyet Halk Partisi grubu adına söz almış buluyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Gerçekten bugün görüştüğümüz kanun Türkiye için çok önemli kanunlardan bir tanesi. Özellikle bütün milletvekili arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, coğrafi konumu itibarıyla Türkiye’mizin bütün bölgelerinin özellikle deprem riski ve diğer afetlerle ilgili olumsuz etki altında olduğunu hep birlikte biliyoruz.

Bu kanun, şu anda buraya gelmeden önce, Cumhuriyet Halk Partisi grubuna mensup arkadaşlarımız gerçekten ilgili komisyonlarda çok güzel öneriler sunmuşlar ve buralarda da bizler, yine bu kanunla ilgili, kanun içerisinde belirli değişiklik yapılması noktasında önergelerimizi sunduk ama maalesef diğer kanunlarda olduğu gibi bu kanunda da muhalefet grubundaki önergelerin reddedildiğini hep birlikte görüyoruz.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, özellikle bu Hükûmetin, bu kanunla ilgili bu tasarı hazırlanırken şanslı olduğunu görmek istiyorum. Çünkü hepinizin bildiği gibi 17 Ağustos Kocaeli depremi, 12 Kasım Düzce depremini bu ülke yaşadı. 17 Ağustos depremini belediye başkanı olarak yaşayan arkadaşlarınızdan bir tanesiyim. O dönemdeki aksaklıkları gördüğümüz zaman, özellikle bundan sonraki dönemde bu aksaklıkların yaşanmaması için, bu iktidarın, böylesi bir yasayı daha dikkatli çıkarması anlamında çalışma yapması gerekiyordu, ama görüyoruz ki bu çıkan yasayla daha önceki yaşanan aksaklıkların aynısının devam edeceği noktasında Cumhuriyet Halk Partisi grubu olarak görüşlerimizin olduğunu ifade etmek istiyorum.

17 Ağustos depremini incelediğiniz zaman esasında yasalardan kaynaklanan ve teknik hatalardan kaynaklanan bir olguyla yaklaşık 30 bine yakın vatandaşımızı kaybettik. Ama o günden bu yana baktığımızda, maalesef, üzülerek ifade ediyorum, 2002 yılında iktidara gelen Hükûmetin o günden bu yana depremle ilgili sadece Kocaeli bölgesinde değil, diğer bölgelerde de pek önemli çalışma yaptıklarını söylemek mümkün değildir. Özellikle Bayındırlık Bakanımız biraz evvel bir milletvekilimizin sorusu üzerine kendisinin de mimar olduğunu ifade etti. Ben de, kendim de eski belediye başkanı olarak, mimar olarak görev yaptım ama üzülerek ifade ediyorum yine huzurlarınızda: Özellikle 29 Mart seçimlerinden önce hepimiz televizyonlarda seyrettik, mutlaka Sayın Bakanım da seyretmiştir; İstanbul, Marmara Bölgesi çok önemli deprem bölgesi olmasına rağmen, o seçim dönemlerinde İstanbul’un belirli ilçelerinde kaçak yapıların nasıl yapıldığını -vatandaşların beyanatlarına göre- televizyonlarda canlı olarak seyrettik hepimiz. Belediyeler tarafından, belediye başkanları ve yöneticiler tarafından seçim öncesi bu yapılan kaçak yapılaşmaya göz yumarak daha sonra, seçimlerden sonra göstermelik olarak yine İstanbul’un belirli ilçelerinde bina yıkımlarını hep birlikte gördük.

Ben burada Sayın Bayındırlık Bakanıma sormak istiyorum. Kendisi de mimar olduğunu ifade etti. Acaba İstanbul’da televizyonlarda görülen o yıkım çalışmalarında hangi ilçelerde daha fazla kaçak yapının olduğunu kendisinin araştırmasını özellikle buradan rica ediyorum kendisinden.

Yine ayrıca, değerli milletvekili arkadaşlarım, yasayı yapmak çok kolay. Burada hep birlikte yasayı, çoğunluğunuz da var, çıkartabilirsiniz ama uygulamada acaba, pratikte, uygulama noktasında bunu uygulayabilme imkânınız var mı? Bu çok önemli çünkü şu anda sadece bizim ilimizde değil, daha önce Bayındırlık Bakanlığı Afet İşleri Daire Başkanlığıyla birlikte benim belediye başkanlığım döneminde yapmış olduğumuz planlamaların zaman zaman şu aşamada, şu günlerde bozulduğunu hep birlikte görüyoruz. Özellikle TOKİ, bütün bölgelerde, Türkiye'nin bütün bölgelerinde yapmış olduğu konutların imar planlarını uygulamadan, depreme riskli olan bölgeleri hiçe sayarak, kendi görüşleri çerçevesinde istediği kadar plan tadilatını yapabiliyor, istediği gibi yoğunluk artışını yapabiliyor, aynı zamanda istediği kadar kat adedi yapma imkânına sahip.

Yine aynı şekilde, belediyelerimiz, yine bazı bölgelerde imar planlarında …

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HİKMET ERENKAYA (Devamla) – …deprem riskini taşımasına rağmen, aynı şekilde vatandaşın imar planlarında 1 numaralı parselde 4 kat olan bölgelerde yine belediyelerimiz ve TOKİ’nin o aynı 2’nci numaralı parselde 15 kata kadar bina yaptığını hep birlikte görüyoruz.

Özellikle, diğer arkadaşlarımızın ifade ettiği gibi… Tabii, beş dakikada bu kanun üzerinde konuşmak kolay değil. Ama şunu rica ediyorum özellikle şu anda arkadaşlarımızdan: Sivil toplum örgütlerinin en önemli unsurları depremle ilgili, Türkiye mimar ve mühendisler odalarıdır. Eğer siz yerelde odaları yok sayarsanız, bu kanunu çıkarsanız dahi yerelde başarılı olma şansınız yoktur, deprem risklerini azaltma şansınız da asla ve asla yoktur. Yani burada kanun çıktığında önemli olan, yerel yönetimleri bu konuda zorlayıcı önlemler alarak kanunun uygulanma noktasında sizin de bir çaba göstermeniz lazım olduğunu burada söylemek istiyorum. Aksi takdirde, çıkardığınız kanunun sadece kâğıt üzerinde kalacağı ve toplumun belirli kesimlerindeki sıkıntıları önleme noktasında hiçbir etkisinin olmayacağı düşüncesindeyim şu anda.

O anlamda, biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, belki birimleri birleştirme noktasında ilk bakışta iyi görüntü verse bile uzun vadeli süreç içerisinde bu yasanın uygulanmasında sıkıntılar olacağını burada belirtiyorum.

Önergemizi; daha önceki önergelerde olduğu gibi, çoğunluğu olduğu için zaten kabullenme noktasında değil ama önergemizin bu kabulü noktasında ben önerilerimi sunuyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin (1) inci fıkrasında geçen “Yüksek Öğretim Kurulu tarafından bildirilecek en az on üniversite öğretim üyesi arasından Başkan tarafından belirlenecek beş üye” ibaresinin “Yüksek Öğretim Kurulu tarafından belirlenecek beş üye” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Deprem Danışma Kurulunda görev alacak YÖK temsilcilerinin doğrudan YÖK tarafından belirlenmesi öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı maddenin başlığını okutuyorum:

Başkanlık teşkilatı

MADDE 6-

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 Sıra Sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 6. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve ekli (I) sayılı cetvelin yapılan değişikliğe göre düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hüseyin Ünsal

Vahap Seçer

F. Murat Sönmez

 

Amasya

Mersin

Eskişehir

 

M. Rıza Yalçınkaya

Abdullah Özer

Metin Arifağaoğlu

 

Bartın

Bursa

Artvin

Madde 6- (1) Başkanlık teşkilatı aşağıdaki hizmet birimlerinden oluşur:

a) Planlama ve Zarar Azaltma Dairesi Başkanlığı,

b) Müdahale Dairesi Başkanlığı,

c) İyileştirme Dairesi Başkanlığı,

ç) Sivil Savunma Dairesi Başkanlığı,

d) Deprem Dairesi Başkanlığı,

e) Lojistik Dairesi Başkanlığı,

f) Yönetim Hizmetleri Dairesi Başkanlığı.

(2) Başkanlığın teşkilat yapısı ekli (I) sayılı

cetvelde gösterilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Rıza Yalçınkaya konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yalçınkaya. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; 293 sıra sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerine vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye deprem, su baskını, heyelan, yangın, çığ, meteorolojik afet gibi büyük can ve mal kaybına yol açan afetlerle çok yoğun olarak karşılaşan ülkelerin başında gelmektedir. Afetlere karşı alınması gereken tedbirler konusunda pek çok çalışmalar yapılmakla birlikte bunların yeterli olduğunu söylemek de mümkün değildir. Bazı illerimizde doğal afetlere karşı tedbirler alınmak istense de, maalesef, projeler ödenek yetersizlikleri nedeniyle bir türlü bitirilememektedir. Örneğin, 22 Mayıs 1998 tarihinde Bartın ilimiz büyük bir sel felaketi yaşamış olup ilin yüzde 80’i ve 2.800’e yakın ev ve iş yeri sular altında kalmıştır. Bartın halkı maddi ve manevi olarak büyük zarara uğramıştır. O günden bu yana her yağmur yağışında halkımız tedirgin olmaktadır. İlimizde yaşanan büyük sel felaketinin üzerinden on bir yıl geçmesine rağmen Bartın halkı sel tedirginliğini hâlâ üzerinden atabilmiş değildir. Bu tedirginliğin sebebi de bir daha sel felaketinin yaşanmaması için planlanan ve 1995 yılında yatırım programına alınan ve inşaatına başlanan Kirazlıköprü Barajı’nın hâlâ bitirilememiş olması ve ödenek yetersizliği nedeniyle 2013 yılında bitirilmesinin öngörülmesidir. Bunun haricinde Bartın’da sel felaketinin önlenmesine yönelik Bartın Irmağı’nın dere yataklarının ıslahı ve ırmak ağzının genişletilmesi için başlatılan TEFER Projesi çalışmaları da yarım kalmış, tamamlanamamıştır. Dolayısıyla bu çalışmalar bitirilemediği için Bartın halkı her an bir sel felaketi tehlikesiyle yüz yüzedir.

Türkiye’de, sağlıksız yapılaşma ve ranta dayalı imar tadilatları ile çarpık kentleşme nedeniyle meydana gelen afetler ve depremler sonucu can ve mal kayıpları daha yüksek oranlarda yaşanmaktadır. Bu nedenle, İmar Yasası’nın, Afetler Yasası’nın, Yerel Yönetimler Yasası’nın bütünsellik içerisinde ele alınması afetler açısından büyük önem arz etmektedir. Afete karşı önlem almada önemli olan kriz yönetimi değil, risk yönetimidir. Bir diğer deyişle, afet anı değil, afet öncesi tedbirler önemlidir. Genel olarak riskin azaltılması için, bir, tehlikenin azaltılması; iki, hasar görebilirliğin azaltılması ve üç, hasar görebilecek unsurun değerinin azaltılması gerekir.

Ülkemizde afete duyarlı planlamayı sağlamada önemli olan, afet tehlike ve risk haritalarının ivedilikle hazırlanması ve deprem riski yüksek olan yerlerde yerel yönetimlerin teknik altyapısının ve personel durumlarının güçlendirilmesinin, teknik personel istihdamını artırıcı önlemler alınmasının ve afetlere, depremlere ve acil durumlara karşı hizmet içi eğitim çalışmalarının organize edilmesi gerekmektedir. Felaketin gelmesi beklenmemeli, felaketleri önleyici tedbirler en baştan alınmalıdır.

Deprem açısından ele aldığımızda Türkiye aktif bir deprem kuşağı üzerinde bulunmaktadır. Ülkemizin 81 ilinden 55’i birinci derecede deprem bölgesinde bulunması, ancak depremlerle birinci dereceden bağlı bulunan Yapı Denetim Yasası’nın yalnızca 19 ili kapsaması bile tek başına depreme bakışın yetersizliğine ilişkin bir ipucu sunmaktadır. Deprem Şûrası, Ulusal Deprem Konseyi gibi bilimsel esasa dayalı girişimlerin devre dışı bırakılması ise bir diğer göstergedir. Dolayısıyla, ülkemiz için kısa ve uzun vadede tüm doğal afetleri kapsayacak esaslı bir düzenlemeye ihtiyaç vardır. Aksi takdirde, yapılacak dar kapsamlı düzenlemeler yaraya ilaç olmaktan çok uzaktır. Sonuçta bazı şeyleri düzeltmeden yeni bir Başkanlık oluşturmanın afetler konusunda çok yeterli olacağını düşünmek iyimserlikten öteye gitmeyecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu tasarıyla, aynı görevi yapmakta olan İçişleri Bakanlığına bağlı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bağlı Afet İşleri Genel Müdürlüğü ile Başbakanlığa bağlı Acil Yardım Genel Müdürlüğünün bir çatı altında toplanması hedeflenmektedir. Tasarının 6’ncı maddesinde Başkanlık teşkilatının hangi hizmet birimlerinden oluşacağı tanımlanmış, İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü teşkilat yapısında yer alan daire başkanlıklarının adı değişikliğe uğratılarak tasarıda daire başkanlıkları yeni adıyla yer almıştır.

İçişleri Bakanlığına bağlı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü afetler konusunda gerekli tecrübeleri kazanmış, çalışmalarını yapmış, örgüt yapısını oluşturmuşken yeniden bir yapılanmaya gidilmesi, yeniden bir başkanlık oluşturulması ne kadar doğru olur? İçişleri Bakanlığına bağlı olarak Sivil Savunma Genel Müdürlüğünün teşkilat yapısına diğer iki genel müdürlüğün de teşkilatları katılarak bu teşkilat yapılarının geliştirilmesi sağlanarak afet ve acil durum yönetimi başkanlığının oluşturulmasının daha kolay, daha anlaşılır, daha ekonomik olacağı kanaatini taşımaktayım. Şimdi yeni bir teşkilat yapısı oluşturularak yeni bina bulmak, yeni personel, yeni büro malzemeleri almak, devletimize yeni bir külfet getirecektir. Kurulmuş yapıyı bozmak kolay olabilir ama bu yapıyı yeniden oluşturmak -ki, böylesi önemli bir konuda- daha da zor olacaktır.

BAŞKAN – Sayın Yalçınkaya, bakınız, bir dakikalık süreniz bir dakika kırk saniyeyi buldu. Lütfen toparlayınız, konuşmanızı tamamlayınız.

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Devamla) – Şimdi bu teşkilatla birlikte, Türkiye Acil Durum Genel Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Afet İşleri Müdürlüğü teşkilatları lağvedilerek, yerine, isimleri değiştirilen ve yeni gibi gösterilerek kurulacak olan başkanlığa bağlı daire başkanlıkları ve yeni kadrolar ihdas edilmektedir. Yani bugüne kadar bu işle uğraşanlar, emek verenler, bu kanunla başka görevlerde çalışmaya zorlanmakta ve yeni, tecrübesiz bir kadroyla afet ve acil durum yönetimi başkanlığı kurulması amaçlanmaktadır.

Bu tasarının bu hâliyle çok faydalı olacağı kanaatini taşımıyorum ve bu tasarının oldubittiye getirilmeden, üzerinde daha çok düşünülmesi, tartışılması gerektiğine inanıyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci maddenin başlığını okutuyorum:

Başkanın görevleri

MADDE 7-

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 Sıra Sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 7. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hüseyin Ünsal

Ali Oksal

Şahin Mengü

 

Amasya

Mersin

Manisa

 

Ergün Aydoğan

Algan Hacaloğlu

Tacidar Seyhan

 

Balıkesir

İstanbul

Adana

Madde 7- (1) Başkan, Başkanlığın en üst amiridir ve görevleri şunlardır:

a) Başkalık hizmetlerini mevzuat hükümlerine, kalkınma planları ve yıllık programlara, Başkanlığın amaç ve politikalarına, stratejik planlarına, performans ölçütlerine, hizmet kalite ve standartlarına ve bütünleşik afet yönetimi ilkesine uygun olarak yürütmek,

b) Afet ve Acil Durum Koordinasyon Kurulunun toplanması amacıyla Kurul Başkanına öneride bulunmak,

c) Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu, Afet ve Acil Durum Koordinasyon Kurulu ile Deprem Danışma Kurulunun sekreterya hizmetlerinin mevzuat hükümlerine göre yürütmek,

ç) Afet ve acil durum hallerinde müdahaleyi koordine etmek ve üst makamları bilgilendirmek,

d) Sivil savunma arama ve kurtarma birlik müdürlüklerinin görev yerlerini, ilgili kamu kurum ve kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları ile koordine ederek belirlemek,

e)10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu uyarınca bir iç denetçi atamak,

f) Resmî ve özel kurum ve kuruluşlar ile ilişkileri yürütmek,

g) Basın ve halkla ilişkiler faaliyetlerini planlamak ve yürütmek,

ğ) Başkanlığın yıllık çalışma raporu ve eylem planını hazırlamak,

h) Başbakan veya ilgili bakan tarafından verilecek benzeri görevleri yapmak.

(2) Başkan, bu Kanunda belirtilen hizmetlerin yürütülmesinden Başbakana karşı sorumludur.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Seyhan.

TACİDAR SEYHAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İlgili madde başkanın görevlerini tanımlamış ancak ben daha çok bu bölümde… Bir yapı oluşturuluyor değerli arkadaşlarım. Yapının nasıl oluşturulduğundan, yapının ne olduğundan çok işin nasıl yapıldığı önemlidir. Türkiye’de bir alışkanlığımız var. Eğer bu kurum yapamıyorsa “İşi alalım, başka bir kuruma devredelim.” Oysa, önemli olan, kuruma nitelik kazandırmaktır. Kurumun niteliği aslında programın başlangıcından belli olur.

Bakın, bu yapı içerisinde bir eğitim bölümü, eğitim programı detaylarıyla tanımlanmamış, dolayısıyla bizim Türkiye’de afet öncesi ve sonrası bir eğitim sorunu hâline gelmiştir. Ben isterdim ki ders kitaplarımızda daha öncelikli olarak afet yönetimi ve afet eğitimi verilsin ve isterdim ki birçok mühendislik dallarımız ikinci yıldan sonra… Nasıl elektrik mühendisliği ayrılıyorsa afet yönetimi bir mühendislik dalı olsun. Bunu dikkate almak lazım arkadaşlar. Özellikle deprem riski yüzde 90’ın üzerinde olan yerlerde bu mühendislik ve bilim dalına ihtiyacı var, her ülkenin var.

Bakın, şimdi başkan seçeceğiz, başkanın görevlerini tanımlıyoruz. Bu kadar yapıyı koordine edecek kişiyi, nitelikli kişiyi nereden bulacaksınız? Bir tek üniversite eğitimi almak yetmiyor. Koyarsınız, niteliklerini yazarsanız, “Falan falan yerlerden mezun olan kişi.” dersiniz ama buna bir de eğitim lazım, bir doktora lazım, mutlaka yetişkin insan ihtiyacını buradan karşılamak lazım.

Bakın değerli arkadaşlarım, deprem yönetimini, öncesinde nasıl yapıyoruz? Yapı denetimiyle yapıyoruz. Bizde her şey usulüne göre yönetiliyor. Yapı denetimini kurduk. Bir denetleme müşavirlik firması var ama denetleme müşavirlik firmasının üzerinde bir başka denetim kurumu yok. Zayıf, cılız; devlet orada âciz kalmış; yapı denetim firmalarımızın büyük bir bölümü dökülüyor. Biz de depremle mücadele ettiğimizi zannediyoruz. İyi ve doğru yapanlara haksızlık olmasın, onları bir yere koyalım ama ülkemizde yapı denetiminin büyük bir çoğunluğu mimarın belli bir zamanda, mühendisin belli bir zamanda imza atmaya gitmesiyle gerçekleşiyor. Böyle ciddiyetsiz bir üst yönetim anlayışıyla, böyle büyük bir istismarı birlikte yaşarsanız, deprem öncesinden deprem sonrasını felakete dönüştürürsünüz. Aynı şey şimdi var. Üst denetleme kurulları belli değil. Kurumların görevlerini birleştirmek bunu bir adım ileriye götürmez değerli arkadaşlar. Burada yapmamız gereken, kurumlara sonuna kadar bir nitelik kazandırmaktır.

İkincisi, özellikle afet ve felaket sonrasındaki koordinasyona bakıyoruz, son derece deneyimsiz. Üç tane tatbikatla bu iş yapılmıyor değerli arkadaşlarım. Bir de siyaset bu işin içerisine girdiği zaman liyakati öldürüyor. Liyakatin olmadığı yerde temiz, dürüst, nitelikli yönetim olmaz. Mutlaka liyakate önem vereceksiniz.

Bakın, Türkiye’deki kurtarma çalışmalarına bakıyoruz, her şey bir panik içerisinde. Kurtarmanın ilk günü kimin başta olduğu, kimin nereden sorumlu olduğu konusunda ciddi bir organizasyon eksikliği var. En son kurtarma operasyonunu -çok büyük bir afet, Allah korusun, önümüze gelmedi ama- en son depremde bir kötü kurtarma operasyonu yaşamıştık ama bir helikopter kazasında bir kurtarma operasyonu yaşadık. Kriz masasında kimseyi bulamadınız maalesef. Krizin sorumlusu belli değil. Biz de bir siyasetçi olarak bölgeye akın etmeye çok hevesliyiz. Gidiyor zaten, bir yetkili gittiği zaman orada işin başında uğraşması gereken kişiler giden yetkiliyi karşılamakla uğraşıyor bizde. Konvoyda biz protokole takılacağız diye kurtarma işini unutuyoruz. Bu da büyük felaket. Dikkat etmek lazım.

Öncelikle, biz siyasi denetimlerimizi, siyasi gezilerimizi yaparken herkesin görev başında, görevden uzaklaşmadan o disipline uymalarını sağlayacak bir sistemi oturtmamız lazım. Elbette gidelim sahip çıkalım ama oradaki kriz masası herkesin ulaşacağı kriz masaları olmalı, bölgesel nitelik kazandırmalı, bölgesel eğitimler yapılmalı, bu eğitimlerin kurumsal niteliğe kavuşturulması sağlanmalı. Bunun dışında üniversitelerimizde mutlaka mühendislik alanlarında afet ve deprem yönetimi konularında özel bölümleri çoğaltalım ve bu eğitimler verilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Seyhan, konuşmanızı tamamlayınız.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) – Ve en önemli şey değerli arkadaşlar, afet yönetimi konusunda görevlendirilecek kişilerin liyakatine ve deneyimine önem verilmelidir. Bilgisayar başında oturan kişiden başkanlık müessesesine gelen kişiye kadar işin bilincinde olanlar, toplumsal sorumluluğunun farkında olanlar, toplum psikolojisini algılayabilecekler, yapı ve afet sonrası yardım denetimini sağlayabilecek kişiler olmalıdır.

Ben, bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. Önergeye destek istiyorum değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Seyhan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8’inci maddenin başlığını okutuyorum:

Planlama ve Zarar Azaltma Dairesi Başkanlığı

MADDE 8-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 8 inci maddesinin (1) inci fıkrasının (ç) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Mustafa Enöz

Şenol Bal

 

Konya

Manisa

İzmir

 

Behiç Çelik

Cemaleddin Uslu

Alim Işık

 

Mersin

Edirne

Kütahya

 

Hüseyin Yıldız

Abdülkadir Akcan

Osman Durmuş

 

Antalya

Afyonkarahisar

Kırıkkale

 

 

Akif Akkuş

 

 

 

Mersin

 

“ç) Afet ve acil durum hallerinde yapılacak ayni, nakdi ve insani yardımların esaslarını belirlemek,”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 Sıra Sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 8. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Halil Ünlütepe

Ahmet Küçük

Ali Rıza Öztürk

 

Afyonkarahisar

Çanakkale

Mersin

 

Ali Koçal

 

Algan Hacaloğlu

 

Zonguldak

 

İstanbul

Madde 8- (1) Planlama ve Zarar Azaltma Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:

a) Ülke düzeyinde uygulanacak afet ve acil durum müdahale, risk yönetimi ve zarar azaltma planlarını yapmak veya yaptırmak,

b) Muhtemel afet ve acil durum bölgelerini tespit etmek ve önleyici tedbirleri ilan etmek,

c) Zarara uğraması muhtemel yerlerin plan, proje ve imar esaslarını belirlemek,

ç) İlan edilen önleyici tedbirler ile zarara uğraması muhtemel yerler için belirlenen plan, proje ve imar esaslarının uygulanmasını izlemek,

d) Ayni, nakdi ve insani yardım esaslarını belirlemek,

e) Afet ve acil durumlar hakkında halkı bilgilendirme, bilinçlendirme ve eğitim çalışmaları yapmak,

f) Yurtiçi ve yurtdışında meydana gelen afet ve acil durumlarla ilgili bilgileri toplamak ve değerlendirmek,

g) Afet ve acil durum yönetim merkezlerinin, ortak haberleşme ve bilgi sistemlerinin standardını belirlemek ve denetlemek,

ğ) Afet ve Acil Durum Eğitim Merkezinin iş ve işlemlerini yürütmek,

h) Afet ve acil durumlara ilişkin;

1) Yönetim stratejilerini belirlemek,

2) Her türlü bilgi, haberleşme, tahmin ve erken uyarı sistemlerini kurmak ve işletmek,

3) Kamu yatırımları ile personel ihtiyacı konusunda ilgili kurumlara öneride bulunmak,

4) Eğitim faaliyetleri ve tatbikatları yapmak veya yaptırmak,

5) Sigorta hizmetlerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasını sağlamak,

6) Hizmet standartlarını ve akreditasyon esaslarını belirlemek ve denetlemek,

ı) Başkan tarafından verilecek benzeri görevleri

yapmak.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, buyurun efendim.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygı ile selamlıyorum. Vermiş olduğumuz önerge hakkında bilgi aktarmak üzere söz almış bulunuyorum.

Öncelikle, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Yasa Tasarısı kendi içinde ciddi sorunlar yaratacak olan birtakım düzenlemeler getirmektedir. Bunlardan bir tanesi -o konu üzerinde durmak lazım- Anayasa’nın 127’nci maddesi açısından sorunları olan bir yasal düzenlemedir. Bu, komisyonlarda yeterince tartışılmadı gibi geldi bana. Ayrıca, bu yasa çözümleri sonuçlandıran, sorunları sonuçlandıran bir yasa değil, bünyesinde yeni sorunlar yaratacak olan bir düzenlemedir. Bu nedenle endişelerimizi paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye doğal afetlerle sık sık karşı karşıya kalan bir ülkedir. Benim ilim de deprem bölgesi olan illerden birisidir, hem 2001 hem de 1995 yıllarında iki büyük deprem geçirmiştir. 2002 depreminin yarattığı sorunlar hâlâ daha ilimizde çözümlenememiştir. Bunu çözümleyemeyenlerin başında da maalesef yeni sorunların yaratılmasına da neden olan Bayındırlık Bakanlığı gelmektedir.

Bakın, size bir örnek vermek istiyorum: 2003 yılında Sayın Bakan Zeki Ergezen. O bölgede afet konutlarının yapımıyla ilgili konutların yer tespiti yapılıyor. Yer tespiti nasıl yapılacaktır? Elbette yer tespitiyle öncelikle zemin etütleri yapılmış, dayanıklı, uygun olan bölgelere konutların yapılması gerekir. Bununla ilgili olarak sorduğum soruya Sayın Bakanın yanıtı şu: “Yer seçimi işlemleri Bakanlığımızın Afet İşleri Genel Müdürlüğünce yapılmaktadır.” Tespit edilen yer neresi? Dere yatağı. Peki, bununla ilgili rapor düzenlemesinde yapısı aynen şu, bilgi notu Arsa Ofisinin: “Zemin genelde iri bloklu, çakıllı, kumlu olup yer yer çukurlara rastlanmaktadır.” Böyle bir yere siz konut yaptırabilir misiniz? Böyle bir yerin konutunun seçimini Bayındırlık Bakanlığı yapabilir mi? Bana göre asıl sorun Bakanlık. Bakanlık, bu insanları yeniden bir sel felaketi geldiğinde ölümle karşı karşıya bırakıyor. Yeri tespit eden Bakanlık, “Buraya yapacaksınız.” diyen Bakanlık.

Şimdi gelirken bir arkadaşım beni uyardı, “Bizim oralarda bir özdeyiş vardır. Dere kenarına ev yaparsan sel için yaparsın.” dedi. İşte, doğal bir deprem sonucunda konutları yıkılan kişilerin yeni konut alanlarının tespitinde Bakanlığımız dere içini seçti ve konutlar oraya yapıldı.

Yine bu konudaki kendi bölgemle ilgili bir sorunu daha sizlerle paylaşmak istiyorum: O deprem bölgesinde pek çok çiftçimizin ahırları yıkıldı, samanlıkları yıkıldı, kullanılamaz bir hâle geldi. O dönem Bakanlık “Biz sizin ahırlarınızı yapacağız ve ihtiyacınızı karşılayacağız.” diyerek yurttaşları borçlandırdı, senet aldı ellerinden. Sene 2009, daha buralar yapılmadı. Senetler Bayındırlık Bakanlığında. Özel bir kişi olsa hakkında dava açılırdı. Bu insanların daha ahırları yapılmadı yedi yıldır. Afyon bölgesi hayvancılıkla geçinen bir bölge, bu insanlar hayvanlarını nerede besleyecek?

Sayın Bakan yine Zeki Ergezen, verdiği yanıt -elbette Bakanın verdiği yanıtlara güvenmek zorundayız, güvenmek zorundasınız ve ben Bakanın sözünü o bölgelerde gittim söyledim-: “2005 yılında sonuçlanacak.” Sene 2009…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ünlütepe.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Yani açıkçası, ne kadar düzgün yasal düzenlemeler yapmaya çalışırsanız çalışın, Türkiye’deki en büyük sıkıntı Bakanlıktaki yanlış kadrolaşma ve sorunlara bilimsel açıdan bakmamanın getirdiği sıkıntılardır.

Demin de söyledim, bu yasa kendi bünyesinde ciddi sıkıntılar doğuran bir yasa. Arama ve kurtarma birlikleri on bir ilde yapılmıştı, on bir bölgede vardı. On bir bölgeden şimdi siz bunları yerel yönetimlere bağlıyorsunuz, il özel idarelerine bağlıyorsunuz. Zaman zaman, başka bir alanda bir felaket olursa kimin gideceğinde, nasıl gidileceğinde, ne şekilde gidileceğinde açıkçası idari açıdan ciddi sıkıntılar doğacaktır. Bunların aşılması gerekir. Örneğin, bizim ilimizde afet ve kurtarma birliği var. Konya’daki bir binanın çöküşünde Afyon’daki ekip gitmiştir, Burdur’dakine Afyon’daki ekip gitmiştir, başarılı bir çalışma yapmıştır. Siz çatıda yeni bir düzenlemeye, yeni bir yapılaşmaya gidiyoruz derseniz, bu doğrudan doğruya bir kadrolaşmanın getireceği bir olaydır diye düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Önergemize destek olmanızı rica ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünlütepe.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 8 inci maddesinin (i) inci fıkrasının (ç) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

“ç) Afet ve acil durum hallerinde yapılacak ayni, nakdi ve insani yardımların esaslarını belirlemek,”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz Sayın Başkan

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İfadenin daha anlaşılır hâle getirilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu maddenin başlığını okutuyorum:

Müdahale Dairesi Başkanlığı

MADDE 9-

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 sıra sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 9. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Rahmi Güner

Ergün Aydoğan

Abdullah Özer

 

Ordu

Balıkesir

Bursa

 

Tacidar Seyhan

Birgen Keleş

Metin Arifağaoğlu

 

Adana

İstanbul

Artvin

Madde 9- (1) Müdahale Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:

a) Afet ve acil durum esnasında kamu, özel ve sivil toplum kuruluşları, yabancı kişi ve kuruluşlara ait her türlü kaynakları değerlendirerek afet veya acil durumun etkilerini gidermeye yönelik müdahale çalışmalarını yürütmek,

b) Başbakanlık afet ve acil durum yönetimi merkezini idare etmek,

c) Kamu kurum ve kuruluşları ile illerde afet ve acil durum yönetimi merkezlerinin açılması ve yönetilmesini sağlamak,

ç) İtfaiye, arama ve kurtarma hizmetlerinin standartlarını belirlemek,

d) İtfaiye, arama ve kurtarma hizmeti veren kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmak,

e) Gönüllü itfaiye ile arama ve kurtarma hizmetlerini düzenlemek ve teşvik etmek,

f) Koruyucu ve kurtarıcı faaliyetleri planlamak ve yürütmek,

g) Afet ve acil duruma ilişkin anlaşmalarla verilen görevleri yürütmek,

ğ) Yabancı devletlerle ve uluslararası kuruluşlarla görev alanına giren konularda işbirliği yapmak,

h) Başkan tarafından verilecek benzeri görevleri yapmak.

(2) Başkanlık, yurtiçinde ve yurtdışında meydana gelen afet ve acil durumlara ilişkin yardım kampanyaları düzenleyebilir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Güner, konuşacak mısınız?

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Ülkemizde afet ve acil durum yönetimini gerektiren hususlar üç kurum tarafından yönetil-mekteyken bu kanun ile Başbakanlık Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü ortadan kaldırılarak Başbakanlığa bağlı olarak çalışacak ve Başbakanın görevlendireceği bir bakan vasıtası ile yönetilecek Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı kurulmaktadır. Bunun çıkış noktası, sanırım karşılaştığımız afet ve acil durumlar karşısında yaşadığımız karmaşa, özellikle yetki karmaşası, koordinasyon bozukluğu ve her türlü beceriksizlik neticesinde faturanın yine kamu yönetimine çıkarılmasıdır. Bir noktada yönetimin sağlanması neticesinde bütün bu sorunların üstesinden gelmek mümkün olmayacaktır. Amaçlanan ile ortaya çıkarılan yapı, beraberinde daha karmaşık sorunları getirecektir. Kimi görevleri itibarıyla farklılık gösteren kurumların birleştirilmesi pratikte yeni yapısal yönetim problemlerini getirecektir. Ülkemizde yeniden yapılanma sürecinde yaşanan krizin baş sorumlusu maalesef hep devlet, kamu yönetimi ilan ediliyor. Bu tasarıyla kamunun yeniden yapılandırılması operasyonuna afet ve acil durum hizmetleri de dâhil ediliyor. Bu ve benzeri düzenlemeler ile sosyal devlet anlayışından biraz daha uzaklaşılmakta ve düzenleyici devlet anlayışı yerleştirilmektedir. Yeni düzenleme neticesinde kamuoyunda imar ve afet hizmetlerinin kamusal hizmet olmaktan çıkarak ticarileşme sürecine girmesi kaygısı yaşanacaktır.

Sayın milletvekilleri, diğer benzeri düzenlemeler neticesinde ortaya çıkan tablo bu kaygıların ciddiyetine vurgu yapmaktadır. Yaşadığımız afetler, başta deprem, yine birçok yerlerde sel felaketleri, don felaketleri, yangın felaketleri ülkemizin birçok bölgelerinde devamlı yaşanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, benim bölgem Karadeniz Bölgesi devamlı sel afetleri olan bir bölgedir ve Karadeniz Bölgesi’nde bu sel afetlerinde -şunu açıkça belirtmek istiyorum- kamunun ve devletin yardımı çok geç gitmektedir.

Yine, değerli arkadaşlarım, kendi bölgemden bir örnek vermek istiyorum. Bu örnek 2004 yılında yaşanan bir don felaketidir. Binlerce aile, binlerce üretici sadece o yılın mahsulünden değil, üç-dört sene o meyve verecek olan, fındık verecek olan ağaçların tamamen kuruması, yok olması neticesinde binlerce aile mağdur duruma düşmüştür.

Değerli arkadaşlarım, biz, o zaman, iktidar partisine, burada bir felaket yaşanmıştır, don afeti yaşanmıştır diye devamlı baskılar yaptık, halk baskı yaptı. Öyle bir tespit yapıldı ki kimin zarar gördüğü, kimin zarar görmediği… Adil bir tespit yapılamadı. Fakat, yapılan tespit, 2004-2005 yıllarında, ne zaman seçim varsa, mahallî seçim varsa, mahallî seçimden on beş, yirmi gün önce, genel seçim varsa yine on, on beş, yirmi gün önce, belli bir miktar para aktarılmakta. Yani, şunu söylemek istiyorum: Mağdur olan bu ailelerin yardımı beş senedir yerine ulaşmamaktadır. Şu anda 100, 150, 160 trilyon, bir don felaketinden mağdur olan ailelere bu yardım yapılmamıştır, ne zaman seçim varsa o seçimden önce yapılmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, bu şekilde zarar gören vatandaşlarımıza, bu şekilde felakete uğrayan vatandaşlarımıza, afetten zarar gören vatandaşlarımıza yardım yapılacaksa bu bir siyasi istismar değil, siyasi yatırım da olmamalı ancak o vatandaşların gereksinimi olan, ihtiyaçları olan çerçevede yapılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Güner.

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, şimdi, bizim teklifimizde diyoruz ki bu şekilde felakete uğramalarda, sel, afet, deprem gibi birçok şeylerde koordineli bir yardım yapılmamaktadır. İşte, sunmuş olduğumuz teklifte, önergede şunu söylüyoruz: “Başbakanlık, yurt içinde ve yurt dışında meydana gelen afet ve acil durumlara ilişkin yardım kampanyaları düzenleyebilir.” diyoruz. Bu yapılan kampanyalarda bir organizasyon bozukluğu, bir organizasyon noksanlığı olmaması için, bunun bizzat Başbakanlık tarafından organize edilmesinde ve bu şekilde afetzedelere ulaştırılmasında yarar görüyoruz. Tek bu amaçla bu teklifi verdik. Bu da bir afetten sonraki acil önlemlerin en büyük göstergesi olacak, yardım olacaktır. Zaten tasarıda gördüğümüz bir durum. Afetlerin meydana gelmesini önleyici değil, afetlerden sonra ne yapılması gerektiği şeklinde bir kanun tasarısıdır. Biz bu yönden de yetersiz buluyoruz.

Ben sözlerimi bitirirken hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güner.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10’uncu maddenin başlığını okutuyorum:

İyileştirme Dairesi Başkanlığı

MADDE 10-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 Sıra Sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 10. maddesinin madde başlığının, İyileştirme ve Yeniden Yapılanma Dairesi Başkanlığı olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hüseyin Ünsal

Ali İhsan Köktürk

Şahin Mengü

 

Amasya

Zonguldak

Manisa

 

Halil Ünlütepe

 

Hakkı Suha Okay

 

Afyonkarahisar

 

Ankara

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 10 uncu maddesinin (1) inci fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Şenol Bal

Behiç Çelik

 

Konya

İzmir

Mersin

 

Hüseyin Yıldız

Alim Işık

Mustafa Enöz

 

Antalya

Kütahya

Manisa

 

 

Cemaleddin Uslu

 

 

 

Edirne

 

“b) Afet ve acil durum bölgelerinde geçici yerleşmeyi sağlamak, zarara uğramış kişilerin tedavi, iaşe, ibate, sosyal ve psikolojik destek hizmetlerini koordine etmek,”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Kurumun görevi bentte sayılan iş ve işlemleri koordine etmek olduğundan buna göre gerekli düzeltme yapılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 Sıra Sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 10. maddesinin madde başlığının, İyileştirme ve Yeniden Yapılanma Dairesi Başkanlığı olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Hüseyin Ünsal (Amasya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ünsal.

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; gerekçemiz şu: Madde içeriğinde, afet ve acil durum sonrası iyileştirme görevinin yanında, tamamen afet öncesi normal yaşama döndürme faaliyeti olan yeniden yapılanma görevine yer verilmiştir. Önergemizle, Başkanlık adına her iki görevi de kapsayacak şekilde belirlenmesi amaçlanmıştır.

Tabii burada bizim hassasiyetle üzerinde durduğumuz şey şu: Bu yasanın sağlıklı bir şekilde çıkması. Ama gördüğümüz bir gerçek var ki, bu yasayı bu cuma günü görüşüyoruz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun bu konuya ne kadar isteksiz olduğunu da görüyoruz. Bunu da üzülerek ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; getirdiğimiz önerilerin, yasanın sağlıklı çıkmasıyla ilgili, afet gibi önemli bir konuya katkı sunmak için yaptığımızın da bilinmesinde fayda olduğunu düşünüyorum. Bizler, görüşülmekte olan yasanın, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı taslağının, ihtiyacı karşılamaktan yoksun, sorunları çözmek yerine beraberinde yeni sorunları da getiren bir tasarı niteliğinde olduğunu görmekteyiz.

Afetin yarattığı tehlikeler göz önüne alınacak olursa, hassas bir coğrafyada bulunan ülkemizin yerleşim alanlarında tehlikelerin önlenmesi, afet risklerinin ve zararlarının azaltılmasında, en akılcı ve etkin yöntemin, kriz yönetiminden önce risk yönetimine öncelik veren bir anlayışın bu yasada hâkim olmasıdır. Bu yasa riski yönetmemektedir, sadece krizi yönetmek için getirilmiş bir yasadır. Oysaki tasarı, adından da anlaşılacağı gibi, acil durum, yani kriz yönetimi, bir başka deyişle, afet sonrası yapılacak iş ve işlemleri tanımlamaktadır. Afet öncesi zarar azaltma işlemlerinin yapılacağı mühendislik hizmetlerinin tanımlanmadığı ve kurumsal yapıda da yer almadığı görülmektedir.

Tasarıda afet yönetiminin tek çatı altında yeniden yapılandırılması ilk bakışta olumlu bir gelişme olarak görülmektedir ama ülkemizin afet potansiyeli göz önüne alındığında yetersiz kaldığı da ortadadır. Mevcut genel müdürlüklerin eleman, deneyim ve bilgi birikiminin birleştirilerek koordineli çalışması yerine bu kurumların lağvedilerek daha düşük elaman sayısıyla çekirdek bir kadrodan oluşan bir konumla -ki, bu kadronun kimlerden oluşacağını anlamakta da zorluk çekmiyoruz- bir çözüm getirmeyecektir. Bu yolla afet hizmeti gören temel kurumlarda elli yılı aşkın bir süredir oluşmuş bilgi birikimi, deneyimi sıfırlanmaktadır. Hizmetler satın almaya dönük bir düzenlemeye doğru piyasacı anlayışla sürdürülecektir.

Taslağın diğer önemli bir eksiği de araştırma ve geliştirme boyutudur yani ARGE boyutudur. Ülkemizin jeolojik, jeomorfolojik yapısı ve meteorolojik özellikleri değişik afet türlerinin yaygın olarak yaşanmasına neden olmaktadır. Bu afetleri araştıran, afet zararlarının önlenmesi için alınabilecek mühendislik önlemlerini ortaya koyan bilimsel araştırmaların yapıldığı bir biçimin oluşturulması konusunda ilke düzeyinde bile bir vurguya yasada rastlanılmamaktadır.

Afetlerle mücadelenin temel araçlarından biri de ekonomik kaynaklardır. Afetlere karşı direnebilme ve ileride doğabilecek risklere karşı kalkınmasını güvence altına almak için her yıl bütçenin yüzde 3’ünün zarar azaltma harcamalarına ayrılması gerekmektedir yani bunun için bir “afet fonu” oluşturulmalıdır.

Çağdaş afet yönetim sisteminin en önemli evrelerinden biri olan “yeniden inşa” evresi taslakta sadece adıyla anılmaktadır ve devre dışı bırakılmıştır. Bu bir sosyal devlet anlayışından uzaklaşma anlamına gelmektedir.

Taslakta gözlenen temel eksiklerden biri de anayasal kuruluşlar olan meslek odalarından -bir kez daha söylüyorum- hiç söz edilmemesidir. Dolayısıyla Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin ve onlara bağlı meslek odalarının bu taslak içerisinde yer almaması, basit bir sivil toplum örgütü, sivil toplum kuruluşları olarak söz edilmesi kabul edilecek bir durum değildir ve her şeyden önemlisi, afet yönetim sistemi kurumsal yapılanma ve mevzuatı ile birlikte bir bütün hâlinde işleyen bir sistemdir. Yürürlükte 7269 sayılı Afet Yasası ve ilgili mevzuatta gerekli değişiklikler yapılmadan kurumsal yapılanmaya gidilmesi gerçek bir sonuç vermeyecek, doğabilecek afet sorunlarına da çözüm getirmeyeceği de ortadadır.

Dolayısıyla önergemizin lehinde oy kullanılmasını talep ediyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünsal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11’inci maddenin başlığını okutuyorum:

Sivil Savunma Dairesi Başkanlığı

MADDE 11-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 11 inci maddesinin (1) inci fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Şenol Bal

Behiç Çelik

 

Konya

İzmir

Mersin

 

Cemaleddin Uslu

Mustafa Enöz

Hüseyin Yıldız

 

Edirne

Manisa

Antalya

 

Alim Işık

Abdülkadir Akcan

Akif Akkuş

 

Kütahya

Afyonkarahisar

Mersin

“c) Seferberlik ve savaş hazırlıklarında ihtiyaç duyulacak sivil kaynakların envanterini güncel tutmak,”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 sıra sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 11 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Zekeriya Akıncı

İsa Gök

Fehmi Murat Sönmez

 

Ankara

Mersin

Eskişehir

 

Rahmi Güner

Vahap Seçer

Şahin Mengü

 

Ordu

Mersin

Manisa

Madde 11- (1) Sivil Savunma Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:

a) Kamu kurum ve kuruluşları ile özel kuruluşlarda sivil savunma hizmetlerini planlamak, uygulamak ve denetlemek,

b) Her türlü silahsız koruyucu ve kurtarıcı tedbirleri, acil kurtarma ve ilk yardım faaliyetlerini planlamak ve yürütmek,

c) Seferberlik ve savaş hazırlıklarında ihtiyaç duyulacak sivil kaynakları tespit etmek,

ç) Sivil savunma gayretlerinin halk tarafından desteklenmesi ve halkın moralinin korunmasını sağlamaya yönelik çalışmalar yapmak,

d) Kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer maddelerin meydana getireceği tehlikelere karşı alınacak önlemleri ve yapılacak çalışmaları tespit etmek ve bunlarla ilgili bakanlık, kamu ve özel kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak,

e) Hayati önem taşıyan her türlü resmi ve özel tesis ve kuruluşların korunması ve faaliyetlerinin devamını sağlayacak iyileştirmeleri yapmak,

f) Başkan tarafından verilecek benzeri görevleri yapmak.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akıncı.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla ilgili kimi kaygılarımızı arkadaşlarım ve ben ifade etmeye çalışıyoruz ama bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum. AKP’nin iktidar olduğu yedi yıldan beri yapılan çok çeşitli düzenlemelerle -ki bu benzerlerinden birisidir- ülkemizin kimisi cumhuriyetle yaşıt kimisi cumhuriyetin emaneti olan temel kurum ve kuruluşlarının bazen satılarak bazen kapatılarak, kimilerininse hizmet devri veya birleştirme yoluyla işlevsiz hâle getirilmekte olduğuna tanık oluyoruz. “Durmak yok, yola devam.” dediniz. Çok şükür, bu yolda sıra sata sata mayınlı sınır arazilerine, kapata kapata da Afet İşlerine kadar geldiniz. Tebrik ediyoruz.

Bu bağlamda bazı hizmetler de yerele devredilerek altından kalkılmaz hâle getiriliyor. Bazen yeni kadro ihdaslarıyla ele geçirme operasyonlarının son rötuşları yapılıyor. Ama diğer yandan da yıllarını bu kurumlara vermiş personel perişan oluyor, ülkenin yetişmiş insan gücü heba ediliyor ki bu yasayla yer yer yapılan da bu zaten.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizde afet hizmetleri farklı kurumlarca yürütülmektedir. Bu kurumların arasında koordinasyon olmadığı, bu nedenle işlerin yürümediği konusunda eleştiriler hep olmuştur. Bu konunun açıklığa kavuşturulması için kurumların faaliyet alanlarını ve bu çalışmaların zamanlamasını da bir kez daha dikkatinize sunmak istiyorum.

Sivil Savunma Genel Müdürlüğü arama-kurtarma çalışmalarını, Afet İşleri acil yardım ihtiyaçlarını, Kızılay ise geçici barınma ve ilaç, tedavi gibi hizmetleri karşılarken, “TAY” yani “Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü” de tüm bu çalışmaları koordine ediyor, diğer kurumlar da kendi üzerlerine düşenleri yapıyor. Yani burada tek elden ve eş zamanlı bir hizmet götürme zorunluluğu yoktur, her kurum farklı zaman ve sürelerle hizmet götürmektedir. Sivil Savunma işini bitirip çekilir, Kızılay kendi konusunda bağımsız çalışır, Afet İşleri ise hasar tespitten tutun -hak sahiplerine, bir sigorta şirketi gibi- konut yapımına kadar çok geniş bir alanda ve uzun süreli çalışma sürdürür. Yani bu üç kurumun ortak ekip oluşturmayı gerektiren çalışma alanı neredeyse yoktur. Bu kurumlar, aynı alan üzerinde, aynı konunun birbiriyle ilgisiz bölümleri üzerinde çalışma yürütmektedirler. Zaten gerekli görülen her konuda da birbirlerini desteklemektedirler.

Değerli arkadaşlarım, bu düzenleme belki biraz da Avrupa Birliğine uyum, o müktesebat dediğimiz yapılanmaya uyum çabası içerisinde düzenlenmiş olabilir ama söz konusu olan afet olunca, bilmeliyiz ki, Türkiye'nin birçok Avrupa Birliği ülkesiyle benzerliği hiç yoktur. Örneğin, deprem gibi bir büyük afet riski Avrupa’nın birçok ülkesinde sıfıra yakındır. Bir örneği dikkatinize sunmak istiyorum: 1775 yılında yaşanan Lizbon depreminden bu yana birçok Avrupa ülkesinde deprem görülmedi; çünkü Avrupa kıtasında genellikle erozyon tamamlanmış, nehirler yatağını bulmuş ve yerleşim alanlarında da koşullarına uygun kentleşme tamamlanmıştır. Heyelan, çığ, kaya düşmesi, deprem, su baskınları gibi felaketlere çok nadir ve düşük düzeyde rastlandığı için Avrupa’da afet mevzuatı bir anlamda da çevre mevzuatı olarak görülür. Biz bu mevzuata uyarken kendi şartlarımıza uygun kurumsal ihtiyaçlarımızı mutlaka korumalıyız diye düşünüyoruz.

Yok eğer söz konusu olan hizmetlerin yerelleşmesi ise, birçok afette zaten kriz ilanı gerekmeksizin sorun yerel ölçekte çözülmektedir, gerekirse il ya da merkezî düzeyde kriz merkezleri oluşturulmaktadır. Yani bu konularda da bir sorun yaşamıyor Türkiye.

Ayrıca, çok önemli bir konuya daha dikkatinizi çekmek isterim: Gelişmiş Batı ülkelerinde devlet sadece kuralları oluşturur, afete karşı alınacak tedbirleri belirler, eğitimini yapar, standartlarını koyar. Afetzedeler Kızılhaç aracılığıyla bir iki hafta bakılırlar ama bu sürecin arkasından afetzedeler sigorta poliçelerine göre kayıplarını telafi ederler. Sigortası olmayanlar ise o ülkelerde bir anlamda kaderlerine terk edilirler. Biz ise, afetler nedeniyle, direkt ya da dolaylı olarak millî gelirimizin yüzde 1’i ile 2’si arasında bir değeri kaybetmekteyiz.

Ayrıca, bina, konut ve altyapıların yeniden yapımına kıt kaynaklarımız yetmemektedir, bu konudaki çalışmalar da zaten ağır aksak yürümektedir.

Örneğin devlet, 17 Ağustos depreminden sonra zorunlu deprem sigortasıyla yükünü azaltmaya çalışmıştır, ancak sigorta yaptırma oranı hâlâ çok düşük oranlardadır. O nedenle de 99 sonrası depremlerde devlet vatandaşı kaderine terk edememiştir bir anlamda ve bu yüzden de kendi şartlarımıza uygun bir yapılandırmamızı bir kalemde gözden çıkarmamak zorundayız diye düşünüyoruz, çünkü bu yasadaki teşkilat yapı ve görevi uzmanların tanımıyla incelendiğinde, ABD’deki Federal Acil Durum Yönetimi, yani FEMA benzeri bir yapı oluşturma isteğinin görüldüğü ifade edilmektedir.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) – Bizim yasa ve uygulamalarımızın temeli olan hak sahipliği, yer seçimi, kamulaştırma, konut yapımı, afetzedelere kredi temini gibi hizmet tanımları bu yasa taslağında yok gibidir, çünkü daimî iskân konusuna hiç değinilmemiş, işlem, hasar tespit ve geçici iskân aşamasında kesilmiştir.

Ülkemizdeki mevcut yapı stokunun -İstanbul dâhil- depreme hazır hâle getirilmesi için güçlendirilmesi veya yenilenmesi amacıyla taslakta elle tutulur hiçbir ciddi öneri görülmemektedir, hiçbir finansman modeli de yoktur.

Mevcut yerel yönetimlerin yetersiz teknik eleman kadrosuyla yürütülecek hatalı planlama ve yapılaşmasının önlenmesi için de bir tedbir öngörülmemiştir. Yerel olarak yapılacak afet yardımlarının, ülkemizin mevcut siyasi, yöresel, sosyal, kültürel ve benzeri durumları nedeniyle adil dağıtımı konusunda da tereddütler hâlâ sürmektedir. Mevcut örgüt şemasında yetersiz teknik eleman bulunmaması, idarenin tüm hizmetleri ihaleyle yürüteceği izlenimini de doğurmaktadır. Ayrıca, büyük bir zaafa düşülmüş ve ARGE çalışmaları tamamen bu tasarıda göz ardı edilmiştir.

O nedenle, bütün bu olumsuzlukları giderecek ve ülke koşullarına uygun düzenlemeleri içerecek yeni bir yasa taslağına ihtiyaç olduğu açıktır, yapılması gereken budur.

Bu duygularla hepinizi bir kez daha selamlarken önergemize de desteğinizi beklediğimizi ifade etmek isterim.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akıncı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 11 inci maddesinin (1) inci fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

“c) Seferberlik ve savaş hazırlıklarında ihtiyaç duyulacak sivil kaynakların envanterini güncel tutmak,”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Kurumun görevi seferberlik ve savaş hazırlıklarında ihtiyaç duyulacak sivil kaynakların envanterini “tespit etmek” yerine “güncel tutmak” şeklinde değiştirilmektedir. Bu envanterlerin tespiti başka kurumların görevidir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12’nci maddenin başlığını okutuyorum:

Deprem Dairesi Başkanlığı

MADDE 12-

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 Sıra Sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 12. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Osman Kaptan

Hüseyin Ünsal

Rahmi Güner

 

Antalya

Amasya

Ordu

 

Ali Rıza Öztürk

 

Abdullah Özer

 

Mersin

 

Bursa

Madde 12- (1) Deprem Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:

a) Depreme hazırlık, müdahale, deprem riski yönetimi,

b) Muhtemel deprem bölgelerini tespit etmek ve önleyici tedbirleri ilan etmek,

c) Depremde zarara uğraması muhtemel yerler ile zarara uğramış yerlerin imar, plan ve proje işlemlerinin yürütülmesi,

ç) Depreme hazırlık, müdahale ve iyileştirme aşamalarında kullanılabilecek kamu, özel ve sivil toplum kuruluşları ile yabancı kişi ve kuruluşlara ait her türlü kaynakların tespiti ve etkin kullanımı,

d) Depremler hakkında halkın bilgilendirilmesi, konularında uygulanacak politikaları belirlemek, takip etmek, değerlendirmek ve depremle ilgili hizmetlerin yürütülmesinde Başkanlığın diğer birimlerine danışmanlık yapmak.

e) Başkan tarafından verilecek benzeri görevleri yapmak.

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kaptan, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN KAPTAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesinin değiştirilmesi konusunda vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, bilindiği gibi ülkemiz coğrafi konum itibarıyla büyük can ve mal kayıplarına yol açan doğal afetlere maruz kalan ülkelerden birisidir. Afet yönetiminin en önemli sorununun yönetim süreç ve eylemlerinde olduğu açıkça görülmektedir. Ancak tasarının hazırlanırken birçok eksikliğinin olduğu ve sistemin iyi işlemesi için yapılan bir düzenlemenin birçok problemi de beraberinde getireceği gözükmektedir.

Tasarı ile önerilen organizasyonda ülkemizin afet tehlikesi dikkate alındığında yetersiz kaldığı, tasarının afet sonrası yapılacak acil mücadele ve iyileştirmeleri düzenlediği ancak afet öncesi alınması gereken tedbirler bağlamında yürürlükteki Afet Kanunu, İmar Kanunu ve yapılaşmayla ilgili diğer kanunlarda düzenlemeler yapılmadan bu türde bir yapılanmanın fayda sağlamayacağı görülmektedir.

Sayın milletvekilleri, ülkemiz yüz ölçümünün yüzde 93’ü, nüfusumuzun da yüzde 98’i deprem tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktadır. Afet öncesi, sırası ve sonrası çalışmalardaki yönetim ve eş güdüm eksikliği ve yetersizliklerinden ötürü 5 büyüklüğündeki depremler bile ülkemizde can ve mal kaybına yol açabilmektedir. Doğal afetlerin etkisini azaltmak, kayıpları en aza indirmek, toplumun her ferdinin, her kesimin bilinçli ve etkin katılımıyla olanaklı olmaktadır.

Yakın geçmişimizdeki en büyük depremlerden biri olan 17 Ağustos 1999 depreminin iki buçuk ay sonra 10’uncu yılını yaşayacağız. Bu konuda tedbirler almaya çalıştık. Vergiler koyduk, vergileri kalıcı hâle getirdik. Geldiğimiz noktaya baktığımızda hâlen ülkemizdeki yapıların yüzde 65-yüzde 70’inin ruhsatı yok, oturma iskanı yok, kat mülkiyeti tesis edilmemiş, rant uğruna yapılan imar plan ve tadilatlarıyla niteliksiz, depreme dayanıksız yapılaşmalar devam etmektedir. Depremle ilgili bir söylentide ve en küçük bir kuşkuda bile insanlar evlerini terk etmekte, çoluğuyla çocuğuyla sabaha kadar sokaklarda kalmaktadırlar. Bu konuda insanlarımız hâlâ bilinçlendirilememiş, hâlâ eğitilememiştir. İnanılacak gibi değil ama Sakarya’da depremi unutmamak ve unutturmamak için açılan Deprem Müzesi’ndeki hatıra eşyalar bile 2007 yılında hırsızlar tarafından çalınmıştır. Hükûmetin afet öncesi bir politikası olmadığı gibi afet sonrasında Deprem Müzesi’ni bile koruyamadığı konusu gözükmektedir.

Sayın milletvekilleri, getirilen düzenlemeyle, afet, deprem, acil durum ve sivil savunma hizmetlerinin tek çatı altında toplanarak verilen hizmetlerin verimli ve etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi düşünülmüş ise de tasarı, bu hâliyle, afet yönetiminde, afet öncesi, sırası ve sonrasını da kapsayan bir bütünlük içinde yapılandırılmamıştır; sadece, afet sonrası yapılacak görev, iş ve sorumlulukları düzenlemektedir. Bu hâliyle de afet sonrası yatırımlarda bile sorun yaşanacağı ortadadır. Tek çatı altında bir yapılanma modelinden uzaktır. Biz, Deprem Dairesi Başkanlığının görevleri arasına “Muhtemel deprem bölgelerini tespit etmek ve önleyici tedbirleri ilan etmek.” hükmünün eklenmesini teklif etmiş bulunuyoruz.

Sayın arkadaşlarım, ülkemiz insanı depremle yaşamaya mecburdur ancak ülkemiz insanı AKP’yle yaşamaya mecbur değildir. Çünkü AKP, doğal afet gibi, anayasal sistemi, yargı sistemini, bürokrasiyi “a”sındanz”sine altüst etmekte, her şeyi değiştirmektedir. Bu konuda, doğal afetler için gerekli tedbirleri alacağımız gibi AKP İktidarı için de gerekli tedbirleri almak durumundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN KAPTAN (Devamla) – Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

13’üncü maddenin başlığını okutuyorum:

Yönetim hizmetleri dairesi başkanlığı

MADDE 13-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının 13 üncü maddesinin (g) bendinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Celal Erbay

Asım Aykan

 

Kayseri

Düzce

Trabzon

 

Mehmet Sekmen

 

Yahya Akman

 

İstanbul

 

Şanlıurfa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 Sıra Sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 13. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hüseyin Ünsal

Rahmi Güner

Abdullah Özer

 

Amasya

Ordu

Bursa

 

Hikmet Erenkaya

 

Ergün Aydoğan

 

Kocaeli

 

Balıkesir

Madde 13- (1) Yönetim Hizmetleri Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır:

a) Başkanlığın insan kaynakları politikasını ve performans ölçütlerini belirlemek,

b) Başkanlık personelinin özlük işlemlerini yürütmek,

c) Başkanlığın idari ve mali hizmetlerini yürütmek,

ç) Afet ve acil duruma ilişkin kaynakları yönetmek,

e) Başkanlık personelinin eğitim çalışmalarını yürütmek,

f) Acil durum ve afet yönetimine ilişkin yayınları ve bilimsel çalışmaları derlemek, tasnif etmek, kütüphane hizmetleri vermek ve bu konularla ilgili süreli ve süresiz yayınlar çıkarmak,

g) Başkanlığın taraf olduğu adli ve idari davalarda, Başkanlığı hukuk müşavirleri veya avukatları vasıtasıyla temsil etmek, hukuki hizmetleri yürütmek ve Başkanlıkça hizmet satın alma yoluyla temsil ettirilen davaları takip ve koordine etmek,

ğ) 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve diğer mevzuat ile strateji geliştirme birimlerine verilen görevleri yapmak,

h) Başkan tarafından verilecek benzeri görevleri yapmak.

(2) Başkanlık, yurt içinde ve yurt dışında meydana gelen afet ve acil durumlara ilişkin yardım kampanyaları düzenleyebilir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Lojistik yönetimi afet ve acil durum yönetiminin temel fonksiyonların başında gelir. Bu açıdan ayrı bir lojistik dairesinin kurulmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Önerge ile Yönetim Hizmetleri Dairesine ulusal seviyede lojistik hizmetlerin yapılmasına ilişkin görev veren d bendi madde metninden çıkarılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 13 üncü maddesinin (g) bendinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

4353 sayılı Kanunun 18 inci maddesindeki uygulamanın bozulmasını engellemek amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14’üncü maddenin başlığını okutuyorum:

Çalışma grupları ve geçici görevlendirme

MADDE 14-

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 Sıra Sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 14. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Tekin Bingöl

Ali Rıza Öztürk

Abdullah Özer

 

Ankara

Mersin

Bursa

 

Tansel Barış

 

Rahmi Güner

 

Kırklareli

 

Ordu

Madde 14- (1) Çalışma grupları, ilgili daire başkanının teklifi ve Başkanın onayıyla oluşturulur.

(2) Çalışma grupları, afet ve acil durum yönetimi uzmanları, afet ve acil durum yönetimi uzman yardımcıları ile diğer personelden oluşur. Başkanın onayı ile afet ve acil durumlara ilişkin çalışmalarda bulunmak üzere, kamu kurum ve kuruluşlarının personeli, başkanlıkta geçici olarak görevlendirilebilir; konu ile ilgili uzmanların katılımı ile geçici komisyon ve kurullar oluşturulabilir.

(3) Üniversite Öğretim elemanları, uzmanlık isteyen işlerde 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38 inci maddesine göre Başkanlıkta görevlendirilebilir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Bingöl, buyurun efendim.

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 293 sıra sayılı Tasarı’nın 14’üncü maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Arkadaşlarımız bu kürsüde afetlerle ilgili çok geniş açıklamalarda bulundular. Malumunuz, Türkiye'de doğal afetlerin yanı sıra insan eliyle tahrip edilen doğa nedeniyle oluşan afetler de söz konusu ve maalesef, her yıl onlarca afet insanlarımızın canını yakmakta, çok ciddi maddi kayıplara yol açmaktadır.

Afetlere bakışımızda bir temel konu çok önemli değerli milletvekilleri: Afetlere akıl ve bilimle yaklaşmakta yarar var. Eğer bilimsel veriler ötelenirse, eğer akıl dışı, bilim dışı açıklamalar söz konusu olursa, maalesef -Adapazarı depreminde olduğu gibi, üstüne vazife olmayan birilerinin yaptığı açıklamalar- insanlarımızı kaderci bir anlayışa itecek ve maalesef kayıplar ve afetlere bakış çok sığ, çok yanlış bir anlayışla vuku bulacaktır. Dolayısıyla, mutlaka, afetler bilimsel temelde değerlen-dirilmelidir.

Bakınız, değerli milletvekilleri, doğal afetlerin yanında, az önce bahsettiğim, sonradan bozulan, tahrip edilen doğa nedeniyle oluşan afetler her yıl metropollerde çok ciddi sorunlarla insanlarımızın karşı karşıya kalmasına yol açmaktadır. Bilindiği gibi, onlarca, yüzlerce, binlerce yıldır yaşanan metropollerde sel yatakları üzerinde kaçak yapılaşmaya müsaade edildiği için, rant elde etmek için rantiyecilere fırsat tanındığı için o doğal yapı tahrip edilmekte, sel yatakları üzerine inşa edilen binalar nedeniyle baskınlar vuku bulmaktadır. Oysa, bilimsel gerçekliğin ışığı altında bunlara müsaade edilmezse bu afetlere maruz kalınmayacak. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

Bugün bir başka anlayış sergilenmekte, onlarca yıldır görev ifa eden Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Sivil Savunma Genel Müdürlüğü ve diğer genel müdürlükler birleştirilip tek çatı altında toplanmakta. Bu anlaşılabilir, ancak bunun Başbakanlığa bağlanması çok da doğru bir yaklaşım olmasa gerek. Zira bu genel müdürlükler, yıllardır oturmuş, kalıcı hizmetler vermiş kurumlar. Buradaki eksiklikler yok sayılamaz, burada bilim dışı uygulamalar yok sayılamaz ama bütün bunlar, bu eksiklikler giderilerek, daha çağdaş bir anlayışa kavuşturularak, bu genel müdürlükler, daha yapıcı, daha kalıcı, daha yönlendirici yapılara kavuşturulabilinirdi. Bugün yapılan, böyle ciddi bir konu genel müdürlük düzeyinden başkanlık düzeyine çekilerek daha sığ bir anlayışa sığdırılmaktadır. Oysa Afet İşleri Genel Müdürlüğü, olanakları artırılarak başkanlık düzeyinden daha üst düzeylere çıkarılması mümkünken, başkanlık düzeyine indirgenerek daha hantal bir yapıya kavuşturulmaktadır.

14’üncü maddede bahsi geçen konuda, diğer kamu kurum ve kuruluşlarından geçici görevlendirmelerle görevlendirmeler, maalesef Başbakanın ya da bakanın iznine tabi tutulmaktadır. Bu, başkanlığın hareket alanını kısıtlayabilmektedir. Zira çok acil durumlarda başkanın inisiyatifiyle görevlendirmeler yapmak daha doğru olması gerekirken, bunu Başbakanın iznine bırakmak, oradaki hantal yapının sürdürülmesine yol açar. O nedenle, bu görevlendirmelerin Başbakanın ya da bakanın inisiyatifine, iznine bırakılmaması gerekir. Doğrudan bu kurumun başındaki başkanın kamu kurum ve kuruluşlarındaki geçici görevlendirmeleri yapması zorunluluğu vardır. Böyle bir hantal yapıyı, böyle çok ciddi bir sorunu genel müdürlük düzeyinden başkanlık düzeyine indirgemek, bir anlayışı sergileyebilmektedir.

Değerli milletvekillerimiz, Türkiye’de afetler her geçen gün ciddi problemlere yol açmaktadır ve içinden çıkılmaz bir hâl almaktadır. Afetlerin mutlaka önemli ölçüde asgari düzeye indirgenmesi ve zararının çok asgari düzeye indirgenmesi vatandaşlarımızın doğru bilgilendirilmeleri ve yönlendirilmelerinden geçer. Vatandaşlarımız bu konuda doğru bilgilendirilmiyor. Özellikle eğitim çağındaki gençlerimizin, öğrencilerin yaygın bir şekilde bu konuda bilgilendirilmeleri zorunluluğu vardır. Eğer bu yapılmazsa maalesef sadece kanunla düzenlemeler yapılır ve onlar kâğıt üzerinde kalmaktan öteye gitmez.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bingöl.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15’inci maddenin başlığını okutuyorum:

Sözleşme ile araştırma, etüt ve proje yaptırma

MADDE 15-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergelerin ikisi de aynı mahiyette olduğu için önergeleri birlikte işleme alacağım, talep ederlerse önerge sahiplerine söz vereceğim.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 Sıra Sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 15. maddesinin 2. fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

F. Murat Sönmez

Ali Koçal

Ahmet Küçük

 

Eskişehir

Zonguldak

Çanakkale

 

Hüseyin Ünsal

 

Ergün Aydoğan

 

Amasya

 

Balıkesir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 Sıra Sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 15 inci maddesinin (2) inci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Şenol Bal

Behiç Çelik

 

Konya

İzmir

Mersin

 

Mustafa Enöz

Hüseyin Yıldız

Cemaleddin Uslu

 

Manisa

Antalya

Edirne

 

 

Alim Işık

 

 

 

Kütahya

 

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Kalaycı…

BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurun efendim.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 293 sayılı Tasarı’nın 15’inci maddesi hakkında verdiğimiz önerge hakkında görüşlerimizi açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, teklifimizin ne olduğunu daha açık olarak ifade etmek üzere sizlere bazı bilgiler vereceğim. Mevcut düzenlemede “Başkanlık, görevleri ile ilgili olarak ihtiyaç duyduğu konularda yerli ve yabancı gerçek ve tüzel kişilere araştırma, etüd ve proje yaptırabilir.” deniyor. İkinci fıkrada da, bunu 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun kapsamı dışına çıkarıyor.

Aslında, 23’üncü maddeye bakarsak, 23 madde, kaynak yönetimiyle ilgili bir madde ve burada, bu kanun kapsamındaki faaliyetlerin ifası amacıyla Başkanlık bütçesinde afet ve acil durum faaliyetleri ödeneği tefrik edilmekte, Başkanlık bütçesinde gider kaydedilerek bu ödenek özel hesaba aktarılmakta, bu özel hesaptan da Başkanlıkça uygun görülen hâllerde kamu kurum ve kuruluşlarına aktarılabilme yetkisi verilmekte, aynı yetki kamu kurum ve kuruluşlarınca ve mahallî idarelerce aynı hesaba para aktarma yetkisi verilmekte ve afet ve acil durum hâllerinde ortaya çıkan ihtiyaçların karşılanması amacıyla bu hesaptan yapılacak harcamalar 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamı dışına çıkarılıyor. Yani esasen afet ve acil durum hâlleriyle ilgili yapılacak harcamalar gerek 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu gerekse 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamında değil. O nedenle, tekrar, burada, etüt, proje, araştırma faaliyetleri için İhale Kanunu hükümlerinin uygulanmamasını öngörmek doğru değil. Esasen 23’üncü maddeyle de çelişiyor, çünkü 23’üncü maddeye bakarsak, sadece “afet ve acil durum hâllerinde ortaya çıkan ihtiyaçların karşılanması amacıyla sınırlı olmak üzere…” diye de 23’üncü maddede aslında bir sınır çiziyoruz. Kendi çizdiğimiz sınırı 15’inci maddeyle deliyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, hangimiz araştırma çalışmasının, etüt çalışmasının, proje çalışmasının ivedi olduğunu söyleyebilir? O nedenle, Kamu İhale Kanunu’nda yeni bir delik açmayalım diyorum. Zaten aça aça kalbura döndü Kamu İhale Kanunu. Eğer Kamu İhale Kanunu bu kadar engel oluyorsa çalışmalarımıza, kaldırın da bari kurtulalım, istediğinize de ihaleleri verirsiniz.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.

Sayın Sönmez, buyurun.

FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15’inci maddedeki değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bugünkü konumuz afet. Afet denince ilk aklımıza gelen deprem. Türkiye'nin yaşadığı en son depremden günümüze tam on yıl geçmiş, buna karşılık alınan önlemler kocaman bir sıfır. Depremden sonra kurulan Ulusal Deprem Konseyi 2007 yılında kaldırılıyor. Ben kendim soru önergesiyle Başbakana sordum, “Bu Ulusal Deprem Konseyini niye kaldırıyorsunuz veya bir programınız var mı?” diye; verilen cevap, yerine yeni bir oluşumun gerçekleştirileceğiydi. Ama o sorduğum soru neredeyse bir yıl oldu, en ufak bir ilerleme olmadı bugüne kadar.

Önlem almada bu kadar gayriciddi davranmanızın nedeni, krizde olduğu gibi, “nasıl olsa bize bir şey olmaz, gene teğet geçer” düşüncesi içinde olmanız mı diye de merak ediyorum.

Görüşmekte olduğumuz 15’inci maddenin birinci fıkrasında, Başkanlığın, ihtiyaç duyduğu konularda yerli ve yabancı gerçek ve tüzel kişilere araştırma, etüt ve proje yaptırabilmesine olanak tanınmıştır. Burada Kamu İhale Kanunu’nun hükümlerinin uygulanmaması öngörülmektedir. Araştırma, etüt ve proje ihtiyacının acil ihtiyaçlar olarak değerlendirilemeyeceği açıktır. Acil olmayan ihtiyaçların Kamu İhale Kanunu kapsamından çıkarılması olsa olsa yolsuzluklara zemin hazırlar.

Deprem için yapılacak iki hazırlık vardır. Birincisi mevcut yapıları güçlendirmek, ikincisi de yeni yapılan binaların depreme dayanıklı olarak üretilmesidir. Eski binalarla ilgili bir şey yapılmadığı ortada. Diyelim onlara masraf, maliyet çok gerekiyor. Onun için, hiç olmazsa yeni yapılacak binalarda önlem alınması gerektiğini düşünseniz, fakat bunda da yeterli çalışma yok, sakat uygulamalar devam etmekte.

Binaların üretiminin sağlam olarak yapılmasının yolu denetimden geçiyor çünkü ülkemizde faaliyet gösteren müteahhitler için hiçbir kısıtlama yoktur. Sabahleyin yatağından kalkan vatandaş o gün isterse müteahhit olarak hayatına devam edebiliyor. Bu yüzden inşaatlarda önemli olan denetim.

Ülkemizin bir bölümünde fennî mesullük, bir bölümünde ise yapı denetim firmaları yöntemiyle denetim uygulanmakta. Bu konuyu daha evvel defalarca dile getirdim, yapı denetim firmalarıyla yapılan denetim maalesef yetersiz kalmakta çünkü birtakım sakıncalı yanları var. Örneğin, yapı denetim firmasını müteahhit seçiyor. Yani kendi yaptığı inşaatın denetimini yapacak firmayı kendisi seçiyor, ücretini kendisi ödüyor. Böyle bir ortamda yapı denetim firmasının kendisini seçen, iş veren, para veren bir insanı layıkıyla, doğru olarak denetleme imkânı var mıdır? Yoktur, muhakkak ufak tefek aksaklıklara göz yumacaktır.

İkincisi, yapı denetim fiyatında pazarlık yapıyor müteahhit. Ne kadar ucuza denetimini yaptırırsa kendisini o kadar kârlı görüyor. Böyle olduğu bir ortamda da denetim firması ister istemez maliyetlerini azaltarak daha ucuza iş yapma çabasına giriyor. Böyle olunca da ilk yapacağı kısıtlama çalışacak personelden geçiyor. Tabii ki bunun yolu da mümkün olduğunca daha az ücretle çalışacak eleman bulmak. Tabii, o zaman da elemanın kalitesinde düşüklük kendini gösteriyor.

Üçüncü bir etken de, bu seçimde yapı denetim firmalarının belediyeye yakın olması düşünülüyor. Neden? Çünkü, bu denetim firması sadece inşaatı denetlemiyor, aynı zamanda ruhsat alınma işlemlerini takip ediyor, iskân alınma işlemlerini takip ediyor. Tabii bu iskân alınma ve özellikle ruhsat alınma sırasında da eğer bu firma belediyeyle yakın ilişkiler içindeyse birtakım kolaylıklar sağlanabiliyor. Tabii bu da yapı denetim firmaları arasında haksız bir rekabete yol açıyor. Bu eksikliklerin bir an evvel düzelmesi gerekiyor.

Maalesef bu yapı denetim sistemi ülke içinde de yaygınlaştırılmaya çalışılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sönmez, buyurun efendim.

FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Devamla) – Onun için, bu denetim işini çok daha iyi ele almamız lazım ve yapı denetim sistemindeki aksaklıkların giderildikten sonra ülkeye yaygınlaştırılması gerekmekte.

Yaklaşık üç hafta burada mayınlı arazilerle ilgili görüşmeler yapıldı, ilk defa bugün başka bir konu geldi. Ama ben ufak bir saptama yapmak istiyorum oraya da. Şimdi, o mayınlı araziyi, sizin dediğiniz gibi, ihaleye çıkarsanız, başarsanız, bu kanunu geçirseniz ve firmaya versek, bu firma temizledikten sonra burada tarıma başlasa, merak ediyorum, Tarım Bakanlığı acaba bu destek kredilerini -tarıma destek veriliyor çünkü- verecek mi? Eğer destek kredisi bu firmaya verilecekse, o zaman mayın temizleme işinin masraflarını da bu yolla biz mi üstleneceğiz? Bunu da merak ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sönmez.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

16’ncı maddenin başlığını okutuyorum:

Koordinasyon ve işbirliği

MADDE 16-

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 Sıra Sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 16. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Rahmi Güner

Bülent Baratalı

Hüseyin Ünsal

 

Ordu

İzmir

Amasya

 

Abdullah Özer

 

Tansel Barış

 

Bursa

 

Kırklareli

Madde 16- (1) Başkanlık, görevleriyle ilgili konularda kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, yerel yönetimler, Türkiye Kızılay Derneği ve konu ile ilgili diğer sivil toplum kuruluşları, özel sektör ve uluslararası kuruluşlar ile işbirliği ve eşgüdümü sağlamakla görevli ve yetkilidir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Sayın Başkanım, aslında doğru bir ifade ama daha önce kabul edilen maddelerde “koordinasyon” konusu geçtiği için katılamıyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Baratalı, siz mi konuşacaksınız?

BÜLENT BARATALI (İzmir) – Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT BARATALI (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 16’ncı maddesiyle ilgili grubumuz adına verdiğimiz bir önerge üzerinde görüşlerimi ifade edeceğim. Bu nedenlerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Verdiğimiz önergeye dikkat edildiğinde, hemen hemen, tasarı metinleri arasında büyük bir nüans olmadığını görmekteyiz. O nedenle, konuşmamın sonunda yapılacak oylamada önergenin kabul edilmesini diliyorum.

16’ncı madde, tasarıyla kurulan teşkilatın başkanının bu görevlerini ifade ederken nasıl çalışacağını, hangi kurumlarla, hangi yerel yönetim birimleriyle ve hangi sivil toplum kuruluşlarıyla eş güdüm içinde çalışması gerektiğini ifade etmektedir.

Elbette, acil durumlarla ve afetle mücadele etmek sadece merkezî idarenin görevi olmamalıdır, herkesin görevi olmalıdır. O nedenle, maddenin yazılma şekliyle, özellikle Batı’da ve Anglosakson ülkelerinde gördüğümüz gibi sivil toplum yapılanmasının yani “non-governmental organization” dediğimiz hükûmet dışı kuruluşların da bu konuda rol alması gerektiğini düşünüyorum. Ancak Türkçe olimpiyatlarının yapıldığı ve Ankara’nın her köprüsünün üzerine asılan pankartlarda da görüleceği gibi artık daha çok Türkçe konuşmalıyız ve yazmalıyız. O nedenle, biz, 16’ncı maddede “koordinasyon” yerine “eş güdüm”ü kullanmış bulunmaktayız. Dikkat edilirse madde metninde ve önergede sadece bu değişiklik bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “başkanlık” adı altında kurulan teşkilat bizim 1923’lerde kurduğumuz devlet yapısına pek uymamaktadır. Doğrusu, bunun başkanlık yerine müsteşarlık şeklinde kurulması idi. Ancak Kamu Yönetimi Temel Kanunu ile 22’nci Dönemde getirilen ama yasalaşmayan fakat yasalaşmadığı için “dejuri” olarak uygulanmayan ama salam dilimi gibi parti parti “de facto” uygulanan Kamu Yönetimi Temel Kanunu’nun konuş nedeninin yani “rasyolegis” burada da önümüze çıktığını görmekteyiz. Nedir bu? Sosyal devletten düzenleyici devlete geçmektir. Yani sosyal devletten, piyasadan devlet elini, ayağını çekecektir, merkezi yönetim küçülecektir, belki sadece güvenlik konularıyla ilgilenen bir devlet yapısı olacaktır. Bunun dışındaki bütün kurumlar, bütün teşkilat, bütün örgüt yerele devredilecektir veya piyasadan hizmet alımı şeklinde bu görev yerine getirilecektir. Bu Kamu Yönetimi Temel Kanunu’nun ana maddesiydi, konuş nedeniydi ama Sayın Cumhurbaşkanı bunu imzalamadığı için ve Meclise bir daha görüşülmek için geri gönderdiği için, bu, bugüne kadar yasalaşmadı. Ancak az önce söylediğim gibi, “de facto” olarak her tasarı içinde Kamu Yönetimi Temel Kanunu’nu görmekteyiz. AKP anlayışına göre Türkiye Cumhuriyeti’nin, devletinin yapılanması hantaldır, kamu ajanları çok fazladır ve devletin piyasadaki fonksiyonu çok fazladır. Bu, tamamen yanlış bir düşüncedir. Türkiye, idari sistemini Fransa’dan almıştır. Nüfus ve toprak büyüklüğü olarak aynı olmasına rağmen Türkiye’yle, Türkiye’de 2 milyon 800 bin civarında kamu ajanı bulunmaktadır işçilerle beraber, Fransa’da bu sayı 5 milyondur. Türkiye’de AKP döneminde yapılan özelleştirmelerle veya metamorfoza benzeyen başkalaştırmalarla devletin etkinliği belki yüzde 15’lere düşürülmüştür. Ama bu kontinental Avrupa’da, örneğin Almanya’da devletin etkinliği her kurumda yüzde 30’ların üzerindedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baratalı.

BÜLENT BARATALI (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yani yanlış bir zihniyettir. Tamamen vahşi kapitalizme, neoliberalizme Türkiye ve Türkiye insanı, Türkiye halkı, Türkiye milleti peşkeş çekilmektedir. O nedenle bu tasarının başkanlık şeklinde değil, yeniden, devlet sistemimize uygun olarak bir müsteşarlık düzeyinde yapılması, yerel yönetimlere mümkün olduğu kadar az rol verilmesi -elbette sivil toplum örgütlerine verilebilir- ama devletin işleyiş, teşkilat yapısı içinde bir kurum olarak yeniden yapılanması gerekmektedir.

Bu düşüncelerle önergemizin kabul edilmesini diliyor, Sayın Başkan ve yüce Meclise saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Baratalı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

17’nci maddenin başlığını okutuyorum:

Düzenleme yetkisi

MADDE 17-

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 Sıra Sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 17. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Eşref Karaibrahim

İsa Gök

F. Murat Sönmez

 

Giresun

Mersin

Eskişehir

 

Şahin Mengü

Hüseyin Ünsal

Rahmi Güner

 

Manisa

Amasya

Ordu

Madde 17 – (1) Başkanlık görev alanına giren konularda, Başbakan ya da görevlendireceği bakanın onayı ile düzenleme yapmaya yetkilidir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Öngörülen düzenlemelerin ilgili bakan ya da başbakan onayıyla yapılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

18’inci maddenin başlığını okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

İl Afet ve Acil Durum Müdürlükleri ile Birlik Müdürlükleri

İl afet ve acil durum müdürlükleri

MADDE 18-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 18’inci maddesinin (1) inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Oktay Vural

Mustafa Kalaycı

Sabahattin Çakmakoğlu

 

 

İzmir

Konya

Kayseri

 

 

Abdülkadir Akcan

 

Alim Işık

 

 

Afyonkarahisar

 

Kütahya

 

“(1) İllerde, Başkanlığa bağlı il afet ve acil durum müdürlükleri kurulur.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 Sıra Sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 18. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Koçal

Ahmet Küçük

Ergün Aydoğan

 

Zonguldak

Çanakkale

Balıkesir

 

Hüseyin Ünsal

 

Algan Hacaloğlu

 

Amasya

 

İstanbul

Madde 18- (1) İllerde, il özel idaresi bünyesinde, valiye bağlı il afet ve acil durum müdürlükleri kurulur. Müdürlüğün sevk ve idaresinden vali sorumludur.

(2) İl afet ve acil durum müdürlüklerinin görevleri şunlardır:

a) İlin afet ve acil durum tehlike ve risklerini belirlemek,

b) Afet ve acil durum önleme ve müdahale il planlarını, mahalli idareler ile kamu kurum ve kuruluşlarıyla işbirliği ve koordinasyon içinde yapmak ve uygulamak,

c) İl afet ve acil durum yönetimi merkezini yönetmek,

ç) Afet ve acil durumlarda meydana gelen kayıp ve hasarı tespit etmek,

d) Afet ve acil durumlara ilişkin eğitim faaliyetlerini yapmak veya yaptırmak,

e) Sivil toplum kuruluşları ile gönüllü kişilerin afet ve acil durum yönetimi ile ilgili akreditasyonunu yapmak ve belgelendirmek,

f) İl ve ilçe düzeyinde sivil savunma planlarını hazırlamak ve uygulamak,

g) Afet ve acil durumlarda, gerekli arama ve kurtarma malzemeleri ile halkın barınma, beslenme, sağlık ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılacak gıda, araç, gereç ve malzemeler için depolar kurmak ve yönetmek,

ğ) İlgili mevzuatta yer alan seferberlik ve savaş hazırlıkları ile sivil savunma hizmetlerine ilişkin görevleri ilde yerine getirmek,

h) Yıllık bütçe teklifini hazırlamak,

ı) İl kurtarma ve yardım komitesinin sekretaryasını yapmak,

i) Kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer maddelerin tespiti, teşhisi ve arındırması ile ilgili hizmetleri yürütmek, ilgili kurum ve kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyonu sağlamak,

j) Başkanın ve valinin vereceği diğer görevleri yapmak.

(3) Müdürlüklerin harcamaları, il özel idarelerinin bütçelerine bu amaçla konulacak ödenekten yapılır. Harcamalarda, İl Özel İdaresi Kanununda il genel meclisi ve il encümenine verilen yetkiler vali tarafından kullanılır. Müdürlüklerin personel harcamaları ve personel ile ilgili diğer harcamaları Başkanlık bütçesinden karşılanır.

(4) İl afet ve acil durum müdürlükleri ile birlik müdürlüklerinin norm kadro ilke ve standartları, Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığının görüşü üzerine Başkanlıkça belirlenir. Başkanlıkça belirlenecek norm kadro ilke ve standartlarına uygun olarak bu müdürlüklerin kadrolarının ihdası, iptali ve değişikliği ile geçici iş pozisyonu vizesine ilişkin işlemler, il özel idarelerinin tabi olduğu hükümler çerçevesinde yürütülür. Ancak, il özel idarelerinde kadrolarının ihdası, iptali ve değişikliği ile geçici iş pozisyonu vizesine ilişkin olarak İl Genel Meclisine verilmiş olan yetkiler, bu müdürlükler açısından valiler tarafından kullanılır ve bu müdürlüklerin kadroları, il özel idarelerinin kadro cetvellerinde ayrı bir bölüm halinde gösterilir.

(5) Afet ve acil durum il müdürü ile diğer personelin ataması vali tarafından yapılır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Koçal, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 293 sıra sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 18’inci maddesinin değiştirilmesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi olarak verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilen her türlü yasa tasarılarıyla ilgili olarak görüş ve düşüncelerimizi sürekli bildiriyor ve katkı sağlamaya çalışıyoruz. Yasa tasarılarıyla ilgili konuşmalar yapıyoruz, önergeler veriyoruz, uyarılarda bulunuyoruz, ülkemizin ve milletimizin çıkarları doğrultusunda hep birlikte mücadele ediyoruz. En son, işte, bu hafta içerisinde görüştüğümüz Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi olarak ortaya koyduğumuz tavır ve mücadele herkes tarafından takip edildi, görüldü. Ancak, tabii, bütün bu çabalarımıza karşın Hükûmet ve AKP Grubu arkadaşlarımızın muhalefetin öneri ve katkılarını görmezden geldikleri ve “ben yaptım, oldu” anlayışıyla hareket ettikleri hepimiz tarafından, izleyenlerimiz tarafından da çok iyi anlaşılmakta ve görülmektedir.

Değerli arkadaşlar, tabii, bu yaklaşım, aslında demokrasimiz açısından çok da doğru değil, demokrasiyle bağdaşan bir davranış değildir. Bizim çabalarımız muhalefet olarak, Hükûmetin yanlışlarını ortaya koymak, doğruları bulmaya çalışmak ve böylece ülke menfaatlerine, milletimizin menfaatlerine işler üretme, yasalar çıkartmaktır amacımız. Örneğin, burada, işte, verdiğimiz önergede, 18’inci maddeyle ilgili önergemizde diyoruz ki, özet olarak söylüyorum: Norm kadro ilke ve standartlarının belirlenmesi için Devlet Personel Başkanlığından da görüş alınsın diyoruz, ama görüldüğü gibi bu önerimize ne Komisyon ne de Hükûmet uymuyor, uymadığını söylüyor.

Tabii, düşündüğümüz zaman öyle anlıyoruz ki yahut öyle anlaşılıyor ki, bu yaklaşımla ve bu yasayla yeni bir kadrolaşmaya gidileceği izlenimi görülmektedir çünkü üç kuruluşu kapatıyorsunuz, onun yerine yeni bir başkanlık ortaya koyuyorsunuz. Dolayısıyla burada yeniden birtakım atamalar yapacaksınız. Dolayısıyla bu üç kurum ve kuruluşta çalışmakta olan birikimli, donanımlı, uzman arkadaşlarımız ve çalışanlarımız il özel idarelerinde görev alacaklar, il özel idarelerinde onlara ne iş verilirse. Böylece, yeni başkanlıkta yeni bir kadrolaşma, yeni bir oluşum. Ancak, değerli arkadaşlar, tabii, bu başka şeye benzemiyor. Burada mesele afettir. Afet olunca, mutlaka bu birimlerde uzman kişilerin çalışması esastır, donanımlı kişilerin çalışması esastır. Ama yasayla, biraz önce söylediğim gibi, uzman kişileri siz il özel idarelerine veriyorsunuz ve yeni bir oluşum içerisine giriyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, tabii, bu yanlıştır. Bu yanlışı düzeltmemiz gerekiyor. Şu ana kadar biz, dikkat ederseniz, 17 maddeyle ilgili -bu 18’inci madde- Cumhuriyet Halk Partisi olarak görüş ve düşüncelerimizi ortaya koyduk, birtakım meselelerde ısrarlı olduk yani ülkemizin yararına olabilecek şeyleri ortaya koyduk. Ama görüldü ki bunların hiçbir tanesi her nedense kabul görmedi, Hükûmet tarafından ve Komisyon tarafından bunlar uygun bulunmuyor. Bunu da anlamak mümkün değil.

Ne yapıyoruz? Bu tasarıyla aslında ne geliyor? Değerli milletvekilleri, bu tasarının gerekçesinde şöyle söyleniyor: “Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının kurulması ve her türlü olağan dışı olayla ilgili –olağan dışı olayla ilgili- acil durum yönetiminin, ülke düzeyinde etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi öngörülmektedir bu yasayla.” Ama aslında, bakacak olursak, ülkemizde çok olağan dışı olaylar vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Koçal.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Örneğin teğet geçeceği söylenen kriz, yani ekonomik kriz büyük bir afet yaratmıştır. Ekonomik kriz afeti, çalışanlarımızı, esnafımızı, köylümüzü, üreticimizi on ikiden vurmuştur, büyük bir tahribat ortaya çıkmıştır. Bu durum karşısında yeterli bir önlem alınmamıştır. İşini kaybedenler, borcunu ödeyemeyenler, temel ihtiyaçlarını karşılayamayanlar perişan durumda. Dolayısıyla ülkemizde ekonomik kriz bakımından büyük bir felaket, büyük bir afet yaşanmaktadır. Bu afete neden olan ise Başbakandır ama biz, Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Başkanlığı oluşturuyoruz.

Esasında 2002 yılından bu yana bu afet devam ediyor. Çünkü bu Hükûmet her şeyi altüst etti, hepinizin bildiği gibi. Taşlar iyice yerinden oynadı, ülke çıkarları yerine kendi çıkarları ön planda tutuldu ve hepimizin bildiği gibi bu Hükûmet, Atatürk ilke ve devrimleriyle cumhuriyet kazanımlarını yok etme, tahrip etme adına çok önemli görevler yaptı ve hakikaten de bu saydığım unsurlar, yani Atatürk ilke ve devrimleriyle cumhuriyet kazanımları çok büyük tahribat gördü. Esas afet budur, büyük afet budur. Bu afetlerle ilgili bir önlem almak gerekir, bu afetlerle ilgili ne yapabileceğimizi konuşmamız lazım.

BAŞKAN – Sayın Koçal, süreniz bir buçuk dakikayı buldu, bir de konu dışına taşıldı. Lütfen, son cümlelerinizi alayım efendim.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Bağlıyorum efendim, bağlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Ve tabii esas afet de budur.

Değerli arkadaşlar, bu afetlerden kurtulmak için, sanıyorum önümüzdeki günlerde gerek seçmenimiz gerek Parlamentomuz önemli görevler yapacaktır.

Bu düşünceyle, değerli milletvekillerimizin ilgili tasarının 18’inci maddesindeki önerimiz doğrultusunda oy kullanmasını temenni ediyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 Sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 18’inci maddesinin (1) inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları

“ (1) İllerde Başbakanlığa bağlı il afet ve acil durum müdürlükleri kurulur.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurun efendim.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Şimdi, komisyonda da çok tartıştığımız bir konu. 18’inci madde ile illerde il özel idaresi bünyesinde, valiye bağlı il afet ve acil durum müdürlükleri kuruluyor ve müdürlüğün sevk ve idaresinden vali sorumlu. Hem özel idare bünyesinde kuruyoruz hem valiye bağlı kılıyoruz ki aynı maddenin devam eden fıkralarına, bentlerine bakarsak, mesela (3)’üncü fıkrasında müdürlüklerin harcamalarıyla ilgili “İl Özel İdaresi Kanunu’nda il genel meclisi ve il encümenine verilen yetkiler vali tarafından kullanılır.” diyoruz. “Bu müdürlükte çalışacak personelin harcamaları Başkanlık bütçesinden karşılanır.” diyoruz.

 (4)’üncü fıkrada yine “Bu personel kadrolarının ihdası, iptali ve değişikliğiyle ilgili ve geçici iş pozisyonu vizesiyle ilgili il genel meclisine verilmiş olan yetkiler yine valiler tarafından kullanılır.” diyoruz ve “Atamalar da vali tarafından yapılır.” diyoruz. O zaman bunu özel idare bünyesinde kurmanın anlamı ne, tabii ki açık değil. Ayrıca bu, Anayasa’mızın 127’nci maddesinin beşinci fıkrasına da uygun düşmemektedir. Şöyle ki: Anayasa’nın 127’nci maddesinin beşinci fıkrasında “Merkezî idare, mahallî idareler üzerinde, mahallî hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahallî ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla, kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idarî vesayet yetkisine sahiptir.” diyor. Yani sadece yetki, merkezî idarenin yetkisi idari vesayet ama kurduğumuz yapıda hem özel idare bünyesinde kuruyoruz hem de yetkileri merkezî idarede ve valide topluyoruz. O nedenle bu hükmün Anayasa’ya aykırılık yönüyle mutlaka bir gözden geçirilmesi, dikkate alınması gerektiğine inanıyorum.

Değerli milletvekilleri, burada, taşrada görev yapmakta olan uzmanlık düzeyine ulaşmış mevcut tecrübeli personelin yerel yönetimlere, il özel idare kadrolarına verilmesi, istihdamlarının akıbetini belirsiz hâle getirdiğinden verimliliklerini ve etkinliklerini de olumsuz etkileyecektir.

Dikkat çekmek istediğim birkaç husus daha var. Bunlardan birincisi, bu yeni kurduğumuz başkanlıkta çalıştıracağımız personelin özlük hakları.

Değerli arkadaşlarım, yedi gün, yirmi dört saat çalışacak ve ulusal ve uluslararası bazda acil durumları yönetecek bir yapı oluşturuyoruz. Burada çalışacak personelin ve yöneticilerin özlük hakları, mali hakları en üst seviyede tutulmalı ki bundan verim alabilelim, vasıflı, tecrübeli personeli burada istihdam edebilelim. Buradaki yöneticiler Sayın Başbakan adına hareket edecektir. Ki gelişmiş ülkelerin birçoğunda başkanın yetkisi bakan seviyesindedir. O nedenle bu Kurumun özlük haklarında mutlaka bu durumu dikkate almamız -ki ileriki maddelerde özlük haklarıyla ilgili maddeler gelecek- konumuna, yapacağı göreve uygun bir statüye kavuşturmamız doğru olacaktır diyorum.

Yine aynı şekilde, illerde il afet ve acil durum müdürü o ilde yedi gün, yirmi dört saat çalışacaksa, diğer il müdürlerini ve belediyeleri koordine edecekse statüsünün de yine buna uygun olması gerekmektedir yani mesela bir vali yardımcısı düzeyine getirilebilir eğer çalışmalardan verim almak istiyorsak, krizi en layıkıyla yönetmek istiyorsak.

Değerli milletvekilleri, dikkat çekeceğim bir diğer konu, 108 sayılı Savunma Sekreterlikleri Kurulmasına Dair Kanun yürürlükten kaldırılmakta, kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilatını düzenleyen mevzuatta yer alan “Savunma sekreterliği ve “Savunma uzmanlığı” birimleri lağvedilmektedir.

108 sayılı Kanun ve bu Kanun uyarınca çıkarılan 7/17209 sayılı Yönetmelik’te belirlenen tüm görevleri bu tasarı kapsamamaktadır. Tasarı savunma sekreterlikleri ve savunma uzmanlarının mesleki ihtisas, birikim ve tecrübelerinin göz ardı edilerek sistem dışına itildiği izlenimini doğurmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kalaycı.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sivil savunma uzmanları tarafından yerine getirilen görevlerin idari işler birimine verilmesi sivil savunma uzmanlarının statüleri ve kazanılmış hakları yönünden de mağduriyetlerine neden olabilecektir.

Afet yönetim sistemi kurumsal yapılanma ve mevzuatıyla bir bütün hâlinde işleyen bir sistem olup yürürlükteki Afet Kanunu, İmar Kanunu ve yapılaşmayla ilgili diğer kanunlarda gerekli değişiklikler yapılmadan kurumsal yapılanmaya gidilmesi istenilen sonucu tam olarak veremeyecektir.

Bu konuların dikkate alınması dileğiyle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

19’uncu maddenin başlığını okutuyorum:

Sivil Savunma Arama ve Kurtarma Birlik Müdürlükleri

MADDE 19-

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 sıra sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 19. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Abdullah Özer

Hüseyin Ünsal

Rahmi Güner

 

Bursa

Amasya

Ordu

 

Tekin Bingöl

 

M. Rıza Yalçınkaya

 

Ankara

 

Bartın

Madde 19- (1) Başkanlık tarafından birlik müdürlüklerinin görev yerlerinin değiştirilmesi hâlinde, personel kadro ve pozisyonları ile birlikte yeni görev yerlerinin bulunduğu ilin il özel idaresine devredilmiş sayılır. Devredilen bu kadro ve pozisyonlar, il özel idaresi kadro cetvelinde ayrı bir bölüm hâlinde gösterilir.

(2) Birinci fıkra çerçevesinde görev yeri değiştirilen sivil savunma arama kurtarma birliklerinde işçi statüsünde görev yapan personel bulunması hâlinde, işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda, eski görev yerinde geçen hizmet süreleri de dikkate alınarak işlem yapılır. Aynı şekilde görev yeri değiştirilen sözleşmeli personelin iş sonu tazminatı hesabına esas alınacak hizmet süresinin tespitinde, eski görev yerinde sözleşmeli personel olarak geçen hizmet süreleri de dikkate alınarak işlem yapılır.

(3) Müdürlükler görev yaptıkları ilin valisi emrinde çalışır. Müdürlüklerin il dışı geçici görevlendirmesi ilin valisinin uygun görüşü alınarak Başkanlıkça yapılır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz Sayın Başkan

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Özer, siz mi konuşacaksınız?

ABDULLAH ÖZER (Bursa) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH ÖZER (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 293 sıra sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesi hakkında vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kurumlar yeniden yapılandırılırken gerçekte yapılmak istenen, yapıyı anlamak ve geleceği de öngörmek bir zorunluluktur. Ardında başka bir amaç varsa onu da görebilmek gerekir. Biz de bu konuda yapılan hataların düzeltilmesi için önerilerimizi sunuyoruz.

2/B orman arazilerinin satışı, sit alanlarının yapılaşmaya açılması, mera, maden ve tarım alanlarının her türlü kullanıma açılması, su havzaları ve sulak alanların daraltılması, ormanların turizm başta olmak üzere farklı kullanımlara konu edilmesi, tarihsel, kültürel ve doğal çevrenin ranta ve yağmaya teslim edilmesi gibi düzenlemelerden fırsat bulamayan AKP Hükûmeti, deprem, sel, toprak kayması gibi afetlere, büyük acılara tanık olmuş, on binlerce yurttaşını bu nedenle kaybetmiş. Topraklarının yüzde 93’ü deprem tehdidi altında olan ülkemizde afet gibi yaşamsal bir alanda yapılan bu yasal düzenleme büyük bir rantın yeni adı olmaktadır. Bu noktada, afet hizmetlerinde devletin rolünü sosyal devlet ilkesinden düzenleyici devlet yapısına götürürken cumhuriyetin kurduğu kamu kurum ve kuruluşları birer birer yıkılıp yok olmaktadır. Bu arada AKP İktidarı siyasal kadrosunu oluşturmaya devam etmektedir.

Düzenleyici devlet yaratmanın ilk amacı, sosyal devletin mal ve hizmet üreten, dağıtan, yöneten tüm kurum ve mekanizmalarını tasfiye etmek, devletin bu tür kurumlaşmaya gitmesini yasaklamaktır.

Kanun taslağında en önemli göstergelerden biri de kamu yönetiminde yatay örgütlenme ve esnek çalışma modeline geçilmesidir. Modelde, başkanlıklara bağlı çalışma grupları ve oluşturdukları siyasal uzmanları ile Türk kamu yönetim yapısı yıkılmaktadır. Bu taslakta genel müdürlüklerin görev ve sorumlulukları daire başkanlığı düzeyine indirilirken ana hizmet birimleri olarak kamu yönetimi sistemi içinde pek görülmeyen, sürekliliği ve sorumlulukları tanımlanmamış çalışma grupları kurularak hizmet satın almaya yönelik bir düzenlemenin önü açılmaktadır. Mevcut genel müdürlerin eleman, deneyim ve bilgi birikiminin geliştirilerek bir arada koordineli çalışması yerine bu kurumların lağvedilerek 180-200 elemanlı, değiştirilebilir siyasal bir grubun kadrosundan oluşan bir kurumla afet hizmetlerini gerçekleştirmek mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, kriz yönetiminden önce risk yönetimine öncelik veren, hazırlık, planlama ve zarar azaltmaya dönük araçların geliştirilmesini ön plana çıkaran bir anlayışla afet yönetiminin şekillendirilmesi gerekirken söz konusu taslağın, adından da anlaşıldığı gibi, acil duruma, yani kriz yönetimine, bir başka deyişle afet sonrasında yapılacak iş ve işlemlere öncelik veren bir anlayışla hazırlandığı gözlenmektedir.

Afetlere hazırlığın önemi büyük olup ulusal, bölgesel ve yerel ölçekte afet planlarının oluşturulması, haberleşme, tahliye vesaire görev alacak personelin eğitimi, lojistik planlama ve stokların belirlenmesi zorunludur. Bir anlamda, uygulama konularında doğrudan bilimsel içerikten hareketle öneriler geliştirebilecek Ulusal Deprem Konseyi gibi siyaset üstü bir organa taslakta yer verilmemiş olması büyük bir eksikliktir.

Yöneticilerin kendilerince uygun gördükleri uygulamalarla toplumun can ve mal varlığını tehlikede bırakma vebalini üstlenmelerine ya da gereken kararları zamanında almayarak ihmale dayalı ölümlere ve tehlike suçu işlemelerine de izin verilmemelidir. Bunun en yeni örneği, Bursa’da 8 vatandaşımızın hayatını kaybettiği hastane yangınıdır. Yöneticilerin ihmaller zincirinin nelere mal olduğu hepimizin malumudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ABDULLAH ÖZER (Devamla) – İş birliği yöntemlerinin geliştirilmesinde en önemli bir diğer konu da bilim dünyasıyla gerçekleştirilmesi gereken ortak çalışmalardır. Taslakta tanımlanan kurallar arasında bilim insanlarının katkısı kısıtlı tutulmuştur.

Tüm yapmış olduğumuz uyarıların dikkate alınmasını ve ülkemizi ekonomik ve sosyal afetlere bulayan Başbakandan bu ülkenin bir an önce kurtulmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

20’inci maddenin başlığını okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Personel ve Mali Hükümler

Atama

MADDE 20-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 20 nci maddesinin (2) inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (3) üncü fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Şenol Bal

Nevzat Korkmaz

 

Konya

İzmir

Isparta

 

Mustafa Enöz

Behiç Çelik

Hüseyin Yıldız

 

Manisa

Mersin

Antalya

 

Cemaleddin Uslu

Abdülkadir Akcan

Alim Işık

 

Edirne

Afyonkarahisar

Kütahya

 

 

Akif Akkuş

 

 

 

Mersin

 

“(2) Başkan, daire başkanı ve il müdürü kadrolarına atanabilmek için; bu kadrolara atanacaklarda aranan genel koşullara ek olarak, en az dört yıllık yüksek öğretim kurumlarından mezun olmak, kamu veya özel sektörde atanacağı görev alanıyla ilgili en az beş yıllık iş tecrübesine sahip olmak gerekir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 20 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

 

Tansel Barış

Abdullah Özer

Rahmi Güner

 

Kırklareli

Bursa

Ordu

 

Hüseyin Ünsal

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Metin Arifağaoğlu

 

Amasya

Malatya

Artvin

“Personel ve Mali Hükümler

Atama

Madde 20- (1) Başkan müşterek kararla, Başbakanlık personeli ise Başkan tarafından atanır. Başkan gerekli gördüğünde bu yetkisini atamanın yapılacağı birim amirine devredebilir.

(2) Başkan ve daire başkanı kadrolarına atanabilmek için, bu kadrolara atanacaklarda aranan genel koşullara ek olarak; en az dört yıllık yüksek öğretim kurumlarından mezun olmak, kamu veya özel sektörde atanacağı görev alanıyla ilgili en az on yıllık iş tecrübesine sahip olmak gerekir.

(3) İl müdürü olarak atanabilmek için, bu kadrolara atanacaklarda aranan genel koşullara ek olarak; en az beş yıllık yüksek öğretim kurumundan mezun olmak, kamu veya özel sektörde atanacağı görev alanıyla ilgili en az üç yıllık iş tecrübesine sahip olmak gerekir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Barış, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 293 sıra sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 20’nci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge doğrultusunda söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; afet, bir toplumu ya da çevreyi olumsuz olarak etkileyen doğal ya da insan kaynaklı acil bir durumdur. Afetlere hazırlıklı olmak tüm kurumların sorumluluğundadır. Afetlere hazırlık insan kaynaklı olduğundan kurumlar arası bilgi alışverişini sağlamak çok önemlidir. Bu nedenledir ki bu kanun çerçevesinde, afet ile ilgili zarar azaltma, risk ve kriz yönetimiyle ilgili tüm yetkiler tek elde toplanmaktadır. Yasa ile farklı kurumlar bünyesindeki ilgili üç genel müdürlük kapatılmakta ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı kurulmaktadır. Kurulacak olan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığına, görev alanına giren konularda düzenleme yapma konusunda yetki verilmektedir. Ancak, bu yetkinin de bir sınırı olması gerekiyor. Ucu açık, sınırları belli olmayan, çerçevesi çizilmemiş kanun maddeleri, geçmişte göstermiştir ki, uygulamada sorunları da beraberinde getirmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun tasarısını yasalaştırmanın, bu başkanlığı kurmanın sadece bir başlangıç olduğunu kabul etmeliyiz. Doğal afetler konusunda yasal çerçevede yapmamız gerekenlere bir baktığımızda, burada zor olan, dağınık ve karmaşık yapıdaki pek çok kurum ve iç teşkilatına ilişkin hizmetlerin bütünleşmesini sağlayabilmektir.

Diğer önemli ve dikkat edilmesi gereken konu ise -ve en önemli konu- eğitimdir, bu unsurların eğitimidir. Acil durum yönetimiyle ilgili olabilecek tüm evrelerde görev alacak olan ekiplerin bütününü kapsayacak eğitim anlayışı hayata geçirilmelidir.

Ülkemiz, jeolojik özellikleri, konumu ve iklim özellikleri nedeniyle kuraklıkla beraber sel, rüzgâr ve kar fırtınaları, don, dolu, yıldırım çarpması, orman yangınları, çığlar, asit yağmurları, meteorolojik hortumlar, sıcak hava dalgaları gibi doğal afetlere sıkça maruz kalmaktadır. Vahşi kapitalizmin doymak bilmeyen ihtirasları sonucunda atmosferde biriken sera gazları küresel ısınmayı tetiklemekte ve iklim değişikliğine neden olmaktadır. İşte bu değişiklikler doğal afetleri de beraberinde getirmektedir ve son on yılda -hepimiz yaşıyoruz- bu afetler hem şiddet hem de sayı olarak artmaktadır. Tek elden, etkin bir biçimde yönetilecek afet ve acil durumların ülkemiz için bir ihtiyaç olduğu gerçeğini de kabul etmeliyiz.

Değerli milletvekilleri, kapatılan ilgili genel müdürlüklerde yıllarca görev yapmakta olan deneyimli, birikimli personellere de yaş sınırı koyarak uzmanlık şansı vermemek haksızlık olacaktır kanaatindeyim. Ayrıca, yeni örgütlenmeye uygun personel istihdamında liyakat ve kariyer kesinlikle esas olmalıdır ve dikkate alınmalıdır. Aksi takdirde bunun bedeli çok ağır olarak ödenebilir. Bu nedenle liyakat çok önemli ve sadakat liyakatin önüne asla geçirilmemelidir ve bu konu çok ciddi olduğundan, liyakatin her zaman sadakatin önüne geçmesi gerektiğine inanıyorum. Burada kadrolaşma gibi bir sorunun da düşünülmemesi gerektiği kanaatindeyim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde 1999 yılında geçirdiğimiz depremi hepimiz hatırlıyoruz. O rakamları sizlere verip tekrar üzüntülerinizi tazelemek istemiyorum. Ancak bu olaylara yeniden maruz kalmamak için, bu yönetimin ciddi bir şekilde çalışması ve etkinliğini afet öncesi dönemde tamamlaması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Barış.

TANSEL BARIŞ (Devamla) – Afet olduktan sonra da elbette yapılacak çok şey vardır ama afet öncesi bu yönetimin daha güçlü bir şekilde kadrolanması ve liyakatin ön plana çıkması gerekmektedir.

Bizim verdiğimiz önerge doğrultusunda, yani bu liyakati sadakatin önüne çıkararak yapacağımız atamalarda ve kadrolarda bu konunun nazarıdikkate alınmasını ben en azından sizlerden bekliyorum ve bunu da umuyorum.

Önergemize vereceğiniz destekle bu yönetimin daha güçlü olacağına inanıyorum ve bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Barış.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 20 nci maddesinin (2) nci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (3) üncü fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

“(2) Başkan, daire başkanı ve il müdürü kadrolarına atanabilmek için; bu kadrolara atanacaklarda aranan genel koşullara ek olarak, en az dört yıllık yüksek öğretim kurumlarından mezun olmak, kamu veya özel sektörde atanacağı görev alanıyla ilgili en az beş yıllık iş tecrübesine sahip olmak gerekir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İl müdürleri için de 5 yıllık iş tecrübesi aranması öngörülmekte ve madde metni daha anlaşılabilir hâle getirilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz. İkinci bölüm geçici 1 ila 5’inci maddeler dâhil 21 ila 28’inci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’e aittir.

Sayın Tüzün, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA YAŞAR TÜZÜN (Bilecek) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz 293 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümünde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı ile insan hayatında belki hiç ihtiyaç duymayacağı, ihtiyaç duyduğunda da çok yüksek faturalar ödemek durumunda kaldığı doğal afet gibi son derece önem arz eden bir kanunu görüşüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, ülkemiz, genel coğrafi yapı itibarıyla doğal afet olaylarının çok sık yaşandığı bir ülke konumundadır. Bunu hepiniz, hepimiz çok iyi biliyoruz. Ülkemiz yüz ölçümünün yüzde 93’ü, nüfusumuzun ise yüzde 98’i deprem tehlikesiyle karşı karşıyadır. Hafızalarımızı biraz tazelersek yakın bir zaman içerisinde yani bundan on yıl önce 17 Ağustos 1999 Marmara, Kocaeli, Gölcük, Marmara, Kocaeli, Gölcük depremi ve 12 Kasım Düzce depremini yaşadık. Bu yaşadığımız ve Allah’tan bir daha hiçbir topluma yaşatmamasını dilediğim afette gördük ki yaşanan olaylarda depremin verdiği zarardan çok afet öncesi, afet sırası ve afetten sonrası çalışmalarda koordinasyonsuzluk, yani bir yetersizlik daha büyük zarar vermiştir. Dolayısıyla, şimdi böyle bir ortamda geçmişten ders alarak çok sağlıklı çalışmalar yapıp, koordinasyonsuzluğu ortadan kaldırıp, yetersizliği yaşamamak adına ciddi çalışmalar, ciddi kanunlar çıkması gerekirken tam tersine bir tasarıyla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.

Sevgili arkadaşlarım, bu kanun tasarısı ile üst birimde bu organizasyon sağlanırken teşkilatlanmada aynı organizasyonun olmadığını, ters bir yapılanmaya gidildiğini görüyoruz. Üst yönetimde birleştirilen hizmetler, iller itibarıyla dağıtılmıştır. İllerde il özel idaresi bünyesinde valiye bağlı il afet ve acil durum müdürlükleri kurulması öngörülmektedir. Bu şartlara baktığımızda, mevcut personelin il özel idarelerine devrinde bir intibak dönemi yaşanacaktır. Bu dönem içerisinde eğer bir afet olursa, Allah göstermesin, hizmetin de etkinliği azalacaktır. Kaldı ki intibak uzun süre gerçekleşmeyecek olursa neler yaşanabileceğini bir düşünün. İntibak zorluğu yanında, personelin çalışma verimliliği de düşecektir.

Tasarıda yer alan bu tür yapılanma şekli, bugüne kadar gördüğümüz bizdeki hizmet yapılanması şeklinde teşkilat yapılanması sistemine de uymadığını görüyoruz. İllerde vali, kuşkusuz, devletin, hükûmetin temsilcileridir, devlet teşkilatının ildeki yetkilisi ve sorumlusudur. Oysaki tasarıdaki örnekte il müdürlükleri başkanlık teşkilatı içinde yer almıyor, il özel idaresi içinde yer alıyor. Bu nedenle bürokrasi daha da artacak, başkanlık ve vali arasında koordinasyon sorunu ortaya çıkacaktır.

Sevgili arkadaşlarım, bunun en canlı örneğini çok kısa bir süre önce Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı rahmetli Sayın Muhsin Yazıcıoğlu’nun geçirdiği elim trafik kazasında gördük. Gece gündüz fark etmeksizin arazideki hareket eden en küçük canlıyı anında fark eden ve izleyen yetkililer, kocaman bir helikopter enkazını ve orada belki de canlı durumda olan vatandaşlarımızı bulamadılar. Peki, bunun temel sebebi nedir? İşte o ilde, o bölgede yaşanan koordinasyon sorunudur. Bu koordinasyon sorununun, maalesef bu yasa tasarısı kabul edildikten sonra daha da çok artacağını düşünüyoruz.

Sevgili arkadaşlarım, ülkemizde 5 büyüklüğündeki depremler bile can ve mal kaybına yol açıyor. İmar planlarında bilimsel kriterlere uyumsuzluk, özellikle su havzalarına, dere yataklarına yapılan imarsız ve iskânsız binalar sağlıklı bir yapılaşma ve dolayısıyla ve en önemlisi ranta dayalı imar tadilatları ve çarpık kentleşme afet sonucunu, can ve mal kayıplarını, dolayısıyla da en önemlisi, tabii kuşkusuz ekonomik kayıpları yaratan bir faktör hâline gelmiştir.

Sayın Bakanım, kuşkusuz göreve yeni başladınız, sizi tebrik ediyoruz. Ancak, Bakanlığınızda -daha önce gerek komisyonlarda gerekse Parlamentoda görev yapmış bir arkadaşımızsınız- sizin Bakanlığınız döneminde bu Bakanlığa ve Türkiye’ye, ülkemize en önemli hizmetiniz kuşkusuz kentlerin envanteri olmalıdır. Maalesef ülkemizde, özellikle büyükşehirlerimizde, metropol kentlerimizde ruhsata uygun olmayan binalarımız mevcuttur. Büyükşehirlerimizde, kent merkezlerimizde, yine, özellikle İstanbul’da, Ankara’da ve İzmir’de, üç büyükşehrimizde iskân ruhsatı almadan yapılan yapıların belki de yüzde 80’e yakını kaçak durumundadır. Dolayısıyla, sizin görev yaptığınız süre içerisinde bu Bakanlığa ve ülkemize vereceğiniz en büyük hizmet, kentlerde ve özellikle büyük şehirlerde, mutlaka ve mutlaka, kent envanterini çıkarmanız gerekiyor. Eğer bunu çıkaramadığınız takdirde, bu sorunlarla, özellikle iskân almayan konutların aynı sorunlarla karşı karşıya geleceğini ifade etmek istiyorum.

Sayın Bakanım, tabii, yeni Bakansınız, bu konuda geçmişe yönelik eleştiri çok fazla şahsınıza yapmamak gerekir ama yine ülkemizde, Toplu Konut İdaresinin uygulamış olduğu projeler tamamen ama tamamen ranta dönük olduğundan dolayı, bir özerk şirket konumunda olan TOKİ, maalesef, sizin dahi yetkinizde olmayan, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının yetkisinde olmayan yetkilerle donandırılmıştır. Yani, Toplu Konut İdaresi, bir tarafta arsa sahibi, bir tarafta proje sahibi, bir tarafta denetim sahibi, bir tarafta ruhsat sahibi, bir tarafta iskân sahibi, dolayısıyla, kendi uygulamalarını, hiçbir yerel yönetimden, hiçbir imar odalarından ve en önemlisi Bayındırlık ve İskân Bakanlığından ve il özel idarelerinden hiçbir konuda danışmadan, tamamen kendi isteği doğrultusunda projeleri hayata geçirmektedir. Bu doğru bir yöntem değildir. Evet, TOKİ, ülkemizde, Anayasa’dan almış olduğu yetkileri kullanarak dar gelirlilere konut yapması gerekirken, özellikle son yıllarda, Başbakana bağlı olan Toplu Konut İdaresinin, zenginlere dubleks, tripleks, deniz kenarlarında ev yaptığını hepimiz biliyoruz. Ama bunları yaparken bile hiçbir yere danışmadan, hiçbir belediyeye, hiçbir odaya, hiçbir sivil toplum örgütüne, yerel yönetime ve Bakanlığınıza danışmadan tamamen kendi içerisine kapalı ve bu projeleri hayata geçirirken, böyle sorunlarla önümüzdeki günlerde karşı karşıya kalacağımızı bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Bu konuda Toplu Konut İdaresiyle ve Başkanıyla yapacağınız çalışmalarda ortaklaşa bir uygulama yapmanızı, ortaklaşa projeler gerçekleştirmenizi tavsiye ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabii bu kanun hakkında birçok arkadaşım düşüncelerini anlattı, paylaştı. Ben de özellikle bugün iktidar partisi mensubu milletvekillerimizin Türkiye Büyük Millet Meclisine ilgi göstermemelerini, bugüne kadar, bu saate kadar, bu maddeye kadar vermiş olduğumuz önergelerin boş koltuklar tarafından reddedilmesini de doğrusu uygun bulmuyorum.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen, bu kanunumuzun, bu tasarının ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tüzün.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Abdülkadir Akcan.

Buyurun efendim.

MHP GRUBU ADINA ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları hakkında, tasarının ikinci bölümüyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Bu arada, bugün 29 Mayıs, İstanbul’un fethi. Bu fetihte rol oynamış, başta Fatih Sultan Mehmed Han olmak üzere, İstanbul’u fetheden tüm Türk askerlerini rahmetle, minnetle yad ediyorum.

Aynı şekilde dün ve evvelsi gün şehit olan, Çukurca’da şehit olan askerlerimize de yüce Allah’tan rahmet diliyor, Türk milletine başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, söz konusu kanun tasarısında belli bir ihtiyaca bağlı olarak, ana fikir koordinasyonu sağlamak olmak üzere, bir özellik mevcut.

Bu özelliğe göre, bugün kamu kurumlarımızın bünyesinde, değişik bakanlıkların bünyesinde, Başbakanlıkta, İçişleri Bakanlığında ve Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bünyesinde yer alan üç genel müdürlüğün lağvedilmesine dayalı yeni bir koordinasyonu sağlayacak teşkilat yapısına yönelmenin sağlanacağı bir kanun tasarısı görüşüyoruz. Bu görüşme sırasında ele aldığımız ana husus, temel husus bu. Buraya nasıl gelindi?

Değerli milletvekilleri, asrın felaketi Marmara depreminde on binlerce insanımızı kaybettik, yüz binlerce yapı stoku yerle bir oldu ve koca Marmara Bölgesi yerle bir oldu.

Bu deprem Türkiye’ye oldukça pahalıya mal oldu ve bütün dünya tarafından “asrın felaketi” olarak nitelendirildi. Bu asrın felaketi diye nitelendirilen, geniş bölgeyi etki alanına alan, etkisine alan Marmara depreminde kayıplarımızın büyüklüğü ve depremin, afetin ne boyutta insanları etkileyebildiği, ekonomiyi nasıl altüst edebildiği gözler önüne serildi.

57’nci Cumhuriyet Hükûmeti döneminde yaşanan bu depremde, depremden hemen sonra cumhuriyet tarihinin en büyük iki krizi yaşandı; Kasım 2001 ve Şubat 2002 krizleri.

İşte, bu sıkıntılı dönemin sonunda bazı kişiler depremden kendisine rant ve pozisyon temin etmek için devletin geç kaldığı, devletin hantal yapıya sahip olduğu gibi uçuk, depremin büyüklüğünü, etki alanının genişliğini hiç esas almadan ve pek çok yerde provokasyonlara sebep olarak “Nerede bu devlet?” sözünü her yerde kullandırarak devletin yıpratılmasına yönelik bir kampanya yürütüldü ve sürdürüldü.

İşte, bütün bu sıkıntılara rağmen, ekonomik güçlüklere rağmen kırk dört bin geçici prefabrik konut, benzeri sayıda kalıcı konut ve aynı şekilde köy şartlarında sekiz binin üzerinde evini kendisi yapanlara yardıma dayalı konut yapımıyla bu sorunların üstesinden gelen Bayındırlık İskan Bakanlığı, Afet İşleri Genel Müdürlüğüyle, o gün kendisine bağlı bulunan Karayolları Genel Müdürlüğüyle, İller Bankası Genel Müdürlüğüyle ve bütün bunların planlamasında Yapı İşleri Genel Müdürlüğü, Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğüyle topyekûn bu mücadeleyi veren en önemli bakanlık olmuştur. Ancak, bütün bunlar zor şartlarda yürütülürken Kandilli Rasathanesinin Müdürü, o günün Sayın Başbakanı rahmetli Ecevit’in duygusallığını da istismar ederek bugün “Devlet hantal, topyekûn bunu merkezîleştirmeliyiz.“ şeklinde tartıştığımız ve tartışılan bu tasarının özünü oluşturan noktaya getirmiştir.

Bütün mesele… Dünyada, bir dünya, her gün bir afet yaşanıyor, Amerika’da da yaşanıyor, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı kendi ülkesinde yaşanan bir fırtına felaketine müdahale edip zamanında gitmezken aynı ülkenin Başkanı Türkiye'ye gelebiliyor. Niçin? Afetin büyüklüğü yüzünden. Afetin büyüklüğünü bir kenara bırakarak devletin hantallığını ön plana çıkaranlar bugün bu tasarının müsebbipleridir.

Sabahtan beri dinliyorum buradaki konuşmacıları. Değerli milletvekilleri, bazı sözcüler “Efendim, kapatılan üç tane genel müdürlük var. Aslında devlet duplikasyon yapıyor. İşte, o genel müdürlük, bu genel müdürlüğün işini yapıyor…” Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Allah aşkına, Afet İşleri Genel Müdürlüğünün fonksiyonunu mu yapıyor şimdiye kadar veya Afet İşleri Genel Müdürlüğü başka bir genel müdürlüğün bu kanun tasarısıyla kapatılmak istenen genel müdürlüğün, Başbakanlığa bağlı Acil Müdahale Genel Müdürlüğünün görevini mi yapıyor? Hayır.

Değerli milletvekilleri, burada, hızlı hareket edebilecek, hızlı karar alabilecek bir yapının oluşması makul, doğru, mantıklı, anlamlı. Bunu bazı sözcüler “İçişleri Bakanlığına bağlı olarak kuralım”, bazı sözcüler “Başbakanlığa bağlı olarak kuralım” ve tasarı da Başbakanlığa bağlı olarak kurmak istiyor ancak yaşanan afetlerde…

Bakınız, Bayındırlık İskân Bakanlığı, bu ülkede, imar yetkisini elinde bulunduran tek bakanlıktır ve olması gereken de budur ama yeni yeni kurulan devlet birimleri vasıtasıyla, mesela Çevre Bakanlığı, arkasından Çevre Orman Bakanlığına bağlanan üniteyle, birimle, çevre düzeni planını Çevre Bakanlığı yapıyor şimdi. Bu plana göre, derenin ağzına, Afyonkarahisar’da hastaneyi öngördüler ve bu Bakanlığın Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, derenin ağzına kurulması öngörülen hastanenin oraya yapılabileceği raporunu verdi. Şimdi, devletin birimleri arasında yetki karmaşası yaratırsanız, kaosu kendiliğinden davet etmiş olursunuz. Aslolan, kanunlardaki eksiklik değil, teşkilatlanmada eksik yapılanma değil, koordinasyonun düzgün bir şekilde sağlanamaması. Bu yüzden, bu kanun tasarısıyla oraya varılmak isteniyor, imaj bu imaj ama acaba bu tasarıyla oraya varabiliyor muyuz?

Bir afet şekillendiğinde, olduğu andan itibaren müdahale gerekiyor. Sonra, ilk önce insanların kurtarılması, kurtarma ekipleri ve sağlık hizmetinin verilmesi. Sağlık Bakanlığının hangi birimini kapatarak buraya bağlıyorsunuz? Hiçbirini. Öyleyse, imar yetkisi elinde bulunan, afete bu hâliyle müdahale eden, oluşan afet zararını yapı stoklarında tespit eden bir Afet İşleri Genel Müdürlüğünü, daha sonra kaynak temin edip yerine yenisinin yapılmasını temin eden bu Genel Müdürlüğü, bu işi bugüne kadar başarıyla getirmiş bu Genel Müdürlüğü niye kapatıyorsunuz? Afet İşleri Genel Müdürlüğü bir sivil savunma genel müdürlüğü müdür? Sivil savunmaya da ihtiyaç var ama Afet İşleri Genel Müdürlüğüne de ihtiyaç var. Niçin? Planlar yapılacak, zemin etüdünden inşaatın tamamlanmasına kadar onun sorumluluğunda.

Değerli milletvekilleri, bir şeyi yapmaya çalışırken ideali yakalama doğrultusunda düşünmeliyiz, karar vermeliyiz. Bu tasarının ideali yakalama boyutunu Afet İşleri Genel Müdürlüğünü ortadan kaldırarak yakalayamazsınız. Onun fonksiyonlarını yok ederek orada yetişmiş, on yıllarca bilgi birikimi sağlayarak bu noktaya gelmiş insanlara “Ben sizi yeni yapılanmada istemiyorum.” diyerek amaca ulaşamazsınız. Hele hele bu tasarıda gördüğümüz gibi onları başka kurumlara aktarıp, örneğin bir genel müdürü, maaşı azalmasın, tamam ama maaşı düşmeyecek şekilde öteki birimde çalıştırılırken o birimin, yeni görev yeri olan birimin elemanları, asıl elemanları maaş artışı sağlarken maaşı düşmeyecek şekilde Afet İşleri Genel Müdürlüğünü o birime gönderirseniz ciddi bir hak gaspına sebep olursunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akcan, konuşmanızı tamamlayınız.

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Bu tasarının bu boyutu ciddi anlamda eksiktir değerli milletvekilleri.

Şimdi, biz bu tasarının oluşmasını sağlamak için el birliğiyle gayret gösterip oylamaya müspet oyla katılalım. Ama gelin, hazır Afet İşlerini kapatmışken Bayındırlık İskân Bakanlığını da kapatın, doğru bir iş yapmış olursunuz. Yerine, bu kuracağınız teşkilatı bağlayacağınız, TOKİ’yi bağlayacağınız, İller Bankasını bağlayacağınız ve Yapı İşleri Genel Müdürlüğüyle, Teknik Araştırma Uygulama Genel Müdürlüğüyle, çevre fonksiyonuyla şehircilik ya da kentleşme ve Çevre Bakanlığını kurarak varmak istediğiniz hedefe daha net, daha sağlıklı, daha uygun biçimde varmanın yolunu açmalısınız.

Yoksa hastaneleri Sağlık Bakanlığı, okulları Millî Eğitim Bakanlığı yaparken; devlet hava meydanlarını, demir yollarını, şimdi kara yollarını -oraya bağlı olması nedeniyle- Ulaştırma Bakanlığı yaparken artık bu hâliyle Bayındırlık Bakanlığının o anlamda yapacağı hiçbir iş yoktur. Çevre, asla ormanla ilgili bir birim değildir. Çevre, insanla ilgili bir birimdir, insan kentlerde yaşar, şehirlerde yaşar. Öyleyse şehirciliği, kentleşmeyi ön plana çıkan, bu sırada afeti minimize eden altyapıyla bir kent yapısına ulaşmayı sağlayacak birimleriyle bir şehircilik veya kentleşme… Çevre Bakanlığı, acilen, bu dönemde, en kısa zamanda bu kanun tasarısından öncelikle ele alınması gereken bir boyuttur. Bu tasarıyı getirin, hep beraber en kısa zamanda bu ülkeye kazandıralım, bu ülkenin sıkıntılarının önünü açalım diyorum.

Sabrı için Sayın Başkana teşekkür ediyorum ve tasarının hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akcan.

Şahsı adına Harun Öztürk, İzmir Milletvekilimiz.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Önergede konuşacağım.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

21’inci maddenin başlığını okutuyorum:

Afet ve acil durum yönetimi uzmanlığı ve uzman yardımcılığına atanma

MADDE 21-

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

22’nci maddenin başlığını okutuyorum:

Kadrolar

MADDE 22-

BAŞKAN – 22’nci maddeye bağlı listelerde değişiklik öngören bir önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Genel Kurul Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı” 1 sayılı listede “Planlama ve Hazırlık Dairesi Başkanı” ibaresinin “Planlama ve Zarar Azaltma Dairesi Başkanı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Ahmet Aydın

Bekir Bozdağ

 

Kayseri

Adıyaman

Yozgat

 

Mehmet Nil Hıdır

Cumhur Ünal

Orhan Karasayar

 

Muğla

Karabük

Hatay

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan maddi hatanın düzeltilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

23’üncü maddenin başlığını okutuyorum:

Kaynak yönetimi

MADDE 23-

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın çerçeve 23’üncü maddesinin (1) inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                             Harun Öztürk

                                                                                                                    İzmir

“Madde 23- (1) Bu kanun kapsamındaki faaliyetlerin ifası amacıyla, Başkanlık bütçesinde afet ve acil durum faaliyetleri ödeneği tefrik edilir. Söz konusu ödenekten gerekli görülenler Başkanlığın teklifi üzerine Maliye Bakanlığınca ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile il özel idareleri bütçelerine aktarılır. Aktarılan bu tutarların, afet ve acil durum hâlleri dışında ve bu kanunun amacı doğrultusunda harcanması 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümlerine göre yapılır. Afet ve acil durum hallerinde ortaya çıkan ihtiyaçların karşılanmasıyla sınırlı olmak üzere yapılacak harcamalar, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerine tabi değildir. Bu durumda, söz konusu ödeneklerden yapılacak harcamalarla ilgili alımlarda kullanılacak ihale yöntemlerine ilişkin esas ve usuller, Maliye Bakanlığı ve Başkanlıkça müştereken belirlenir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Vermiş olduğum önergeyi açıklamak üzere söz aldım.

Tasarının bize göre en önemli düzenlemelerinden biri, görüşmekte olduğumuz çerçeve 23’üncü maddedeki kaynak yönetimi düzenlemesidir. Düzenlemeye göre, merkezî yönetim bütçesinde başkanlık için öngörülecek afet ve acil durum faaliyeti ödeneği başkanlık bütçesine gider kaydedilerek özel bir hesaba aktarılacaktır. Görüldüğü gibi, bu aşamada bütçede öngörülen ödeneklerin harcanmasındaki ve bütçeye gider yazılmasındaki normal usul uygulanmamaktadır. Zira, bütçede öngörülen ödenekler, ya mevzuatın izin verdiği durumlarda avans verilmek suretiyle mal ve hizmet daha sonra teslim alınmak üzere ya da mal ve hizmet teslim alındıktan sonra belgesine dayanılarak harcanmakta ve bütçeye gider kaydedilmektedir. Burada bütçe ödeneği, doğrudan doğruya herhangi bir mal ve hizmet teslimi olmadan ve herhangi bir avans işlemine tabi tutulmadan bütçeye gider yazılmakta ve karşılığı nakit, Başkanlığın açacağı özel bir hesaba aktarılmaktadır. Bu özel hesap ise Başkanlığın bizzat yapacağı harcamalar için kullanabileceği gibi, afet ve acil durumda kullanılmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarının veya il özel idarelerinin açtıracakları özel hesaplara aktarılmak suretiyle de kullanılabilecektir. Aktarılan bu tutarlar ilgili kurum ve kuruluşların bütçeleriyle ilişkilendirilmeyecek ve harcanmasında, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümleri uygulanmayacaktır. Söz konusu harcamalar sonucunda toplanan belgelerin başlangıçta bütçeye tek kalemde gider yazılan ödenek ile nasıl ilişkilendirileceği ve denetiminin nasıl yapılacağı da açık değildir. Tamamen bütçe dışı ve örtülü ödenek benzeri bir harcama usulü getiren bu kaynak yönetimi düzenlemesinin bu hâliyle kabulü mümkün değildir. İşte bu gerekçelere dayanılarak biraz önce okunan önergeyi vermiş bulunduk, bu sakıncaların giderilmesi amacıyla. Yüce heyetinizin kabul edeceği umuduyla tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

24’üncü maddenin başlığını okutuyorum:

BEŞİNCİ BÖLÜM

Çeşitli ve Son Hükümler

Atıflar

MADDE 24-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 25’inci maddenin her fıkrası, alınan karar gereğince ayrı maddeler olarak oylanacaktır. Buna göre şimdi 25’inci maddenin 1’inci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5’inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen bu yedi fıkrayla birlikte çerçeve 25’inci maddeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

26’ncı maddenin başlığını okutuyorum:

Üst yöneticilerin sorumluluğu

MADDE 26-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1’in başlığını okutuyorum:

Devir hükümleri

GEÇİCİ MADDE 1-

Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın Geçici madde 1’de yer alan “31/12/2007” tarihlerinin “31/12/2008” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Ahmet Aydın

Bekir Bozdağ

 

Kayseri

Adıyaman

Yozgat

 

Orhan Karasayar

Cumhur Ünal

Mehmet Nil Hıdır

 

Hatay

Karabük

Muğla

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Tarihlerin güncellenmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 2’nin başlığını okutuyorum:

Kadro ve görev unvanı değişikliği

GEÇİCİ MADDE 2-

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 293 sıra sayılı “Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın geçici 2 nci maddesinin; 1’nci fıkrasında yer alan “31/12/2007 tarihi” ibaresinin “31/12/2008 tarihi” şeklinde, 3’üncü fıkrasının son cümlesinin “31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 4 üncü maddesi kapsamında iken bu fıkra gereğince görevleri sona erenlerden, daha düşük ek gösterge verilmesini gerektiren veya makam tazminatı ödenmesi gerekmeyen bir kadroya atananların, atandıkları kadroda geçen hizmet süreleri, 5434 sayılı Kanunun mülga ek 68 inci ve ek 73 üncü maddelerinde belirtilen sürelerin tamamlanmasında dikkate alınır.” şeklinde, 4’üncü fıkrasının son cümlesinin “31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 4 üncü maddesi kapsamında iken bu fıkra gereğince görevleri sona erenlerden, daha düşük ek gösterge verilmesini gerektiren bir kadroya atananların, atandıkları kadroda geçen hizmet süreleri, 5434 sayılı Kanunun mülga ek 68 inci ve ek 73 üncü maddelerinde belirtilen sürelerin tamamlan-masında dikkate alınır.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Bekir Bozdağ

A. Sibel Gönül

 

Kayseri

Yozgat

Kocaeli

 

Veysi Kaynak

 

Hamza Yerlikaya

 

Kahramanmaraş

 

Sivas

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Tasarının komisyonda kabul edildiği dönem ile Genel Kurulda görüşülme tarihi arasında geçen süreye yönelik olarak maddede yer alan tarihin düzeltilmesi ve maddede yer alan sosyal güvenlikle ilgili hükümlerin 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile uyumlaştırılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde geçici madde 2’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 3’ün başlığını okutuyorum:

Uzmanlık kadrosuna geçiş

GEÇİCİ MADDE 3-

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 4’ün başlığını okutuyorum:

Bütçe işlemleri

GEÇİCİ MADDE 4-

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

TBMM Genel Kurul Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın Geçici Madde 4 (1) inci fıkrada yer alan “2008 yılının” “2009 yılı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Ahmet Aydın

Bekir Bozdağ

 

Kayseri

Adıyaman

Yozgat

 

Mustafa Kalaycı

Mehmet Nil Hıdır

Cumhur Ünal

 

Konya

Muğla

Karabük

 

 

Orhan Karasayar

 

 

 

Hatay

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CAHİT BAĞCI (Çorum) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Tarihlerin güncellenmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde geçici madde 4’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 5’in başlığını okutuyorum:

Malzeme devri

GEÇİCİ MADDE 5-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

27’nci maddenin başlığını okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 27-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

28’inci maddenin başlığını okutuyorum:

Yürütme

MADDE 28-

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, İkinci Bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için dört dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen dört dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadıyla imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen dört dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:

Kullanılan oy sayısı                       :       224

Kabul                                             :      214

Ret                                                 :          9

Çekimser                                       :     1 (x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Milletimize ve ilgili kuruma hayırlı olmasını diliyorum.

Özveriyle çalışmaları yürüten ve çok güzel bir çalışma ortamı sağlayan grup başkan vekili arkadaşlarımıza da canı gönülden teşekkür ediyorum, milletvekillerimize teşekkür ediyorum. Hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, 4’üncü sırada yer alan, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan, Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/692) (S. Sayısı: 385)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

6’ncı sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/688, 1/703, 1/684, 1/696) (S. Sayısı: 384)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonun bulunmayacağı dikkate alınarak, gruplar arasında da mutabakatı değerlendirerek, alınan karar gereğince kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 2 Haziran 2009 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı hafta sonları diliyorum.

 

Kapanma Saati: 18.28