DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
90’ıncı Birleşim
14 Mayıs 2009 Perşembe
(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip
üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN KAĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar’ın, Dünya Eczacılık Günü’ne ve eczacıların
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Edirne Milletvekili
Necdet Budak’ın, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ve çiftçilerin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Muğla Milletvekili Gürol
Ergin’in, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V. - AÇIKLAMALAR
1.- Erzurum Milletvekili Zeki
Ertugay’ın, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ve
çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
2.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ve çiftçilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
3.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ve çiftçilerin sorunlarına
ilişkin açıklaması
4.-
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, 14 Mayıs
Dünya Çiftçiler Günü’ne ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
5.-
Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın,
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, kamuoyunu ve
Genel Kurulu yanılttığı iddiasıyla açıklaması
VI. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) TEZKERELER
1.- Kırım
Tatar Millî Meclisi Başkanı Mustafa A. Kırımoğlu’nun
vaki davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Meral Akşener’in beraberindeki Parlamento heyetini
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen milletvekillerine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/793)
B) MECLİS ARAŞTIRMASI
ÖNERGELERİ
1.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 21 milletvekilinin,
engellilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/372)
2.-
Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, güvenlik güçlerinin
toplumsal olaylarda çocuklara yönelik müdahalelerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/371)
3.-
Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu ve 26
milletvekilinin, alışveriş merkezleri ve zincir mağazaların geleneksel ticaret
sistemine etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/370)
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Türk
Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara
Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263)
3.- Türk
Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları Raporları (1/670) (S. Sayısı: 353)
4.- Türk
Vatandaşlığı Kanunu Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/458) (S. Sayısı:
90)
5.- Afet
ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/552) (S. Sayısı: 293)
6.- Siirt
Milletvekili Memet Yılmaz Helvacıoğlu
ve 4 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Antalya
Milletvekili Osman Kaptan ve 1 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu (2/427, 2/428, 2/429) (S. Sayısı: 361)
7.- Türk Silahlı
Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (1/463) (S. Sayısı: 316)
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Süleymaniye Külliyesinin
Korunması Hakkında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/484) (S. Sayısı: 336)
VIII. - SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir Milletvekili Kamil
Erdal Sipahi’nin Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ
tarafından sözlerinin çarpıtıldığı iddiasıyla konuşması
2.- Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ’ın, İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin
şahsına ve partisine sataştığı iddiasıyla konuşması
IX. - OYLAMALAR
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Süleymaniye Külliyesinin
Korunması Hakkında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı’nın oylaması
X. - YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara Milletvekili
Nesrin Baytok’un, bir medya şirketine yönelik
iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Ergin’in cevabı (7/7200)
2.- Bursa Milletvekili H.
Hamit Homriş’in, THY uçaklarındaki satışın
kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/7494)
3.- Adana Milletvekili Hulusi
Güvel’in, Adana’daki tarımsal sulama amaçlı elektrik
abonelerinin borçlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
(7/7497)
4.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in, Bursa-Diyarbakır uçak seferlerinin iptaline ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/7498)
5.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin, Adıyaman’da tarımsal sulama amaçlı elektrik kullananların
borçlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/7499)
6.- Muğla Milletvekili Fevzi
Topuz’un, hayvancılık sektörünün desteklenmesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı (7/7517)
7.- Afyonkarahisar
Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, Afyonkarahisar’daki
belediyelerin TEDAŞ’a borçlarına ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/7546)
8.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Yenişehir ilçesindeki çiftçilerin TEDAŞ’a borçlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı (7/7577)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.03’te açılarak altı oturum yaptı.
Birinci, İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Oturum
İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras, koruculuk sistemi ve güvenlik sorunlarına,
Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal, 1999 yılında yaşanılan
depremin getirdiği sonuçlar ve o sonuçların günümüze yansımalarına,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Adana
Milletvekili Muharrem Varlı’nın, 14 Mayıs Dünya
Çiftçiler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.
Genel Kurulu
ziyaret eden Kore Cumhuriyeti Millî Savunma Komisyonu Başkanı ve beraberindeki
heyete Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denildi.
Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu ve 26
milletvekilinin, kamudaki taşeron şirket uygulamasının ve bu şirketlerde
çalışan işçilerin sorunlarının (10/367),
İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 23 milletvekilinin, tekstil sektöründeki krizin ve
işçi çıkarma sorununun (10/368),
İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 24 milletvekilinin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da
tarım ve hayvancılıkta yaşanan sorunların (10/369),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Moğolistan
Cumhuriyeti Parlamento Başkanı Damdin Demberel’in davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, beraberinde bir Parlamento heyetiyle
birlikte Moğolistan’a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi
kabul edildi.
TBMM Genel Kurul
Gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 93’üncü ve 170’inci sıralarında yer
alan (10/148) ve (10/225) esas numaralı yaş sebze ve meyve sektöründe yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesine ilişkin
Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun 13/5/2009 tarihli 89’uncu birleşiminde yapılmasına ilişkin
MHP Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
2’nci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti
Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale
İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/543) (S. Sayısı: 263) tümü
üzerindeki görüşmeleri tamamlandı. Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19
arkadaşının İç Tüzük’ün 70’inci maddesine göre tasarının maddelerinin kapalı
oturumda görüşülmesine ilişkin önergeleri üzerine kapalı oturuma geçildi.
Beşinci Oturum
(Kapalıdır)
Altıncı Oturum
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
2’nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye
Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın
Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporlarının (1/543) (S. Sayısı: 263) görüşmelerine devam edilerek, 1’inci
maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.
14 Mayıs 2009
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime
19.56’da son verildi.
Şükran
Güldal MUMCU
Başkan
Vekili
Yusuf
COŞKUN Fatma
SALMAN KOTAN
Bingöl
Ağrı
Kâtip
Üye Kâtip
Üye
No.: 100
II.- GELEN KÂĞITLAR
14 Mayıs 2009 Perşembe
Tasarılar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile İslam Konferansı Örgütüne Bağlı İslam Ülkeleri
İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar ve Eğitim Merkezi (SESRIC) Arasında
Ankara/Oran Diplomatik Sitede Arsa Tahsisine İlişkin Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/705) (Dışişleri Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2009)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/706) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2009)
Teklifler
1.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 2 Milletvekilinin;
İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay
Verilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/452)
(İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.4.2009)
2.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/453) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.4.2009)
3.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün; 3294 Sayılı Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/454) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile İçişleri Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.4.2009)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, lise son sınıf öğrencilerinin rapor alarak
okula gitmemesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1343)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)
2.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, Türk Dünyasına yönelik TRT kanalının ad
seçimine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) sözlü soru önergesi (6/1344) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/04/2009)
3.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, TRT’nin iki yeni radyo
kanalı kurma çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) sözlü soru önergesi (6/1345)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)
4.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, İsviçre’nin Türkiye-Ermenistan görüşmelerindeki
arabuluculuğuna ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1346)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, sanayi sektörüne
elektrik enerjisi desteği verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7683) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
2.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, NATO Genel
Sekreterliğine yapılan atamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7684) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
3.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Başbakanlığa yeni uçak
alımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7685) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/04/2009)
4.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, yargı bağımsızlığı ve yasama dokunulmazlığına
yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7686)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
5.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, baskı gördüğü iddia
edilen bir okul müdürüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7687)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
6.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
bir çöp döküm alanının oluşturduğu çevre sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/7688) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
7.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, kamu çalışanları ve
emeklilerin ücretlerinin iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/7689) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
8.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, İzmir’de kruvaziyer turizmin geliştirilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/7690) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2009)
9.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, AİHM’e
Türkiye aleyhine yapılan başvurulara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7691) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2009)
10.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, Ergenekon
Soruşturmasında gizliliğe aykırı uygulamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/7692) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2009)
11.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, bir gölette yükseltme çalışması yapılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7693) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2009)
12.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir demiryolu projesine
ve sınır kapısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7694) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/04/2009)
13.- İzmir Canan Arıtman’ın, 23 Nisan törenlerinde soğuktan etkilenen
öğrencilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7695) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/04/2009)
14.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
belediyelerin borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/7696) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)
15.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
emekli aylıklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7697)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)
16.- Aydın Milletvekili Recep Taner’in, emeklilerin
durumlarının iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7698) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)
17.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, TOKİ’nin anahtar
teslim törenlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7699)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)
18.- Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, yüksek
öğrenim kredi borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7700)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)
19.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un,
hakim ve savcı adaylığı mülakat sınavına ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/7701) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
20.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, AİHM
kararlarının tercümesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7702) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2009)
21.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, Anayasa Mahkemesinin önündeki heykele ve telefon dinlemelerine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/7703) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/04/2009)
22.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, suç unsuru
bulunmayan dinleme kayıtlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7704) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)
23.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğünün çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskan
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7705) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2009)
24.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğünün ihalelerine ve Dünya Bankası ile projelerine
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/7706)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2009)
25.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin sosyal yardımlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7707) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
26.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin iptal edilen
bir ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7708)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
27.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin,
Hakkari’deki eylemlere yapılan müdahaleye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7709) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2009)
28.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Fatih Belediyesinde personele yapıldığı iddia
edilen bazı uygulamalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7710) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2009)
29.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
belediye meclisi toplantılarında üyelerin kılık ve kıyafetine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7711) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2009)
30.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
Adana’daki belediye meclisi toplantılarında üyelerin kılık ve kıyafetine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7712) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/04/2009)
31.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
bazı deprem konutlarının kullanımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7713) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)
32.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un,
2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı yönetimiyle ilgili iddialara ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/7714) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
33.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, ikinci
konutların turizme kazandırılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7715) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2009)
34.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
Adana’da Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfınca yapılan yardımlara ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/7716) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
35.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonununun
gelirlerine ve yapılan yardımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi
(7/7717) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
36.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Türk pensoneli bulunan Abu Dabi açıklarındaki bir gemiye ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7718) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
37.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın,
Erivan’daki bir toplantıda yaşandığı iddia edilen bir olaya ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7719) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
38.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin,
NATO Genel Sekreterliği ve Ermenistan konularında izlenen politikaya ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7720) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
39.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
Ermenistan ile mutabık kalınan hususlara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7721) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)
40.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın,
Mardin’deki çiftçilerin TEDAŞ’a olan borçlarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7722) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/04/2009)
41.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri’deki ihalelerle ilgili Kamu İhale
Kurumuna yapılan başvurulara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7723) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
42.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
THY’nin acenteleriyle çalışacağı bankaya ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7724) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
43.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, vergi dairelerinin bir uygulamasına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7725) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)
44.- Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in,
Ordu’da bir yarışma kapsamında dağıtılan bir kitaba ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7726) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
45.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7727) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
46.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin
Nalcı’nın, bir ilköğretim okulunun çevre
düzenlemesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7728)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
47.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, üniversitelerdeki akademik ve idari personelin özlük haklarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7729) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/04/2009)
48.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, şeflerin özlük haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7730) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
49.- Şırnak Milletvekili Sevahir
Bayındır’ın, bir yönetmelikte yapılan değişikliğe ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7731) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)
50.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın
657 sayılı Kanunun 76. maddesine göre yapılan atamalara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7732) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)
51.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin,
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının denizaltı ihalesine ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7733) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
52.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, uzman jandarmaların özlük haklarına ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7734) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
53.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın,
Van’daki tarım ve hayvancılık sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7735) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
54.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın,
Mardin’deki çiftçilerin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7736) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
55.- Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, tütün
üretimindeki sorunlara ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7737) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)
56.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Türk
personeli bulunan Abu Dabi açıklarındaki bir gemiye ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7738) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
57.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, kruvaziyer turizmin desteklenmesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7739) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
58.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın,
Gazipaşa Havalimanının yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7740) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)
59.- Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın,
Adana-İskenderun tren seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7741) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)
60.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün,
TRT’deki sözleşmeli personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/7742)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
61.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un,
TEKEL ruhsatlı işyerlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/7743) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
62.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, imam-hatip atamalarına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı
soru önergesi (7/7744) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)
63.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, anti-depresan ilaç kullanımındaki artışa
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7745) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/04/2009)
64.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Dim
Barajının oluşturduğu riske ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7746) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)
65.- Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, Rusya
ile sınır ticaretinde yaşanan aksamalara ilişkin Devlet Bakanından (Zafer
Çağlayan) yazılı soru önergesi (7/7747) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu ve 26
Milletvekilinin, alışveriş merkezleri ve zincir mağazaların geleneksel ticaret
sistemine etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/370) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07.05.2009 )
2.- Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin, güvenlik güçlerinin toplumsal
olaylarda çocuklara yönelik müdahalelerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/371)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07.05.2009 )
3.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 21
Milletvekilinin, engellilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/372)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08.05.2009 )
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Üç dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime
on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN –
Yapılan ilk yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi tekrar
elektronik cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama
için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemi başlamıştır.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
K. KEMAL
ANADOL (İzmir) – Tamam, bitti.
Sayın
Başkan, isimleri okuyalım.
KÜRŞAT
ATILGAN (Adana) – Kâğıtları okuyalım.
BAŞKAN –
Faruk Koca, Ankara? Burada.
İsmail
Özgün? Burada.
Halil Mazıcıoğlu? Yok.
Ali Güner? Burada.
Zeki Ergezen? Burada.
Toplantı
yeter sayımız vardır.
Sayın
milletvekilleri, görüşmelere başlamadan önce 13 Mayıs 2009 tarihli 89’uncu
Birleşimde yapılan kapalı oturuma ait tutanak özetinin İç Tüzük’ün 71’inci
maddesine göre okunabilmesi için kapalı oturuma geçmemiz gerekmektedir. Bu
nedenle sayın milletvekilleri ile Genel Kurul salonunda bulunabilecek yeminli
stenograflar ve yeminli görevliler dışındakilerin salonu boşaltmalarını rica
ediyorum.
Tutanak
özeti okunduktan sonra açık oturuma geçilecek ve görüşmelere devam edilecektir.
Sayın
idare amirlerinin bu konuda yardımcı olmalarını ve salon boşaltıldıktan sonra
Başkanlığa haber vermelerini rica ediyorum.
Kapanma Saati: 14.22
ÜÇÜNCÜ OTURUM
(Kapalıdır)
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşiminin kapalı
oturumdan sonraki Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Şimdi görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Dünya
Eczacılık Günü münasebetiyle söz isteyen Hatay Milletvekili Abdulaziz
Yazar’a aittir.
Buyurunuz Sayın Yazar.
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Hatay
Milletvekili Abdulaziz Yazar’ın, Dünya Eczacılık
Günü’ne ve eczacıların sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ABDULAZİZ YAZAR (Hatay) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Mayıs Eczacılar Günü dolayısıyla
gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygı ve sevgiyle selamlarım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 21 Aralık 2008 tarihinde Ankara Kolej Meydanı’nda “Bıçak
kemiğe dayandı, artık yeter!” diyen 32 bin eczacı, eczacı çalışanı, öğrenci,
öğretim üyesi, sorunlarını dile getirmek, eczanelerin yangın yerine döndüğünü
haykırmak için bir aradaydı. O gün on binlerce eczacı ekonomik krizin bedelini
eczacıların ödeyemeyeceğini anlatmaya çalıştı, çalışmayan provizyon
sisteminin düzeltilmesini istediler; muayene ücretlerinin eczaneden tahsiline,
kurum iskontosuna, avans ödemelerine, zincir eczaneye
hayır dediler; sorunlarla boğuşan toplumun saygın mesleği eczacılığın halkın
gözünden düşürecek tüm uygulamalara, eczacıyı büyük sermayedarların işçisi
yapacak düzenlemelere karşı çıktılar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; o gün, o meydanda seslendirilen sorunlar daha çözüme
kavuşmamıştır. Eczaneler hâlâ yangın yeridir. Sorunlar katlanarak büyümektedir.
Bu sorunların çözümü için söz değil, artık icraat gereklidir. Provizyon sistemi
acilen düzene girmelidir. Artık muayene ücretleri tahsilatı
eczanede değil, kaynağında yani sağlık kuruluşlarında yapılmalıdır. Çoğu
hastane eczanesinde eczacı istihdam edilmemektedir. Kaliteli bir ilaç hizmeti
açısından yatak sayısı başına eczacı istihdamı zorunluluğu getirilmeli ve
eczacılarımızın bu alanda da görev alabilmeleri sağlanmalıdır. Kamu
kurumlarında çalışan eczacıların durumları iyileştirilerek bu alanda çalışma
daha cazip hâle getirilmeli ve yeni eczacı kadroları açılarak hizmet kalitesi
artırılmalıdır. Sosyal güvenlik kurumlarının geri ödeme sürelerinin
kısaltılması, avans uygulamalarının önüne geçilmesi ve haksız kesintilere son
verilmesi gerekmektedir.
Tüm sağlık ürünlerinin eczane
üzerinden halka ulaşması zorunlu hâle getirilmeli, ilaç yalnızca ve yalnızca
eczanede satılmalıdır. İlaç, reklamı yapılması kısa ve
uzun vadede oldukça ciddi sonuçlar yaratabilecek riskli bir üründür. İlacın reklamı olmaz. Bu tür çalışmalar halkın sağlığına zarar
vericidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye’deki ilaç pazarı ilaç tekellerinin iştahını
kabartmaktadır. Şirketler eliyle sürekli olarak “Nasıl daha çok ilaç satarız?”
fikri üzerinden planlar üretilmektedir. Ülkemiz insanı ilaç pazarının bir
nesnesi olarak görülmektedir. İlacı eczanelerden çıkarıp marketlerde diş
macunu, sakız, çikolatanın satıldığı reyonlarda satmaya çalışan, bunun için
lobi faaliyetleri yapanlar vardır. Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre ilaç,
yalnızca sahibinin ve sorumlusunun eczacı olduğu eczanelerde satılır. Bir kişi
birden fazla eczane açamaz.
Sağlık
alanı da bu yeniden yapılandırma politikalarından etkilenmektedir. Sağlık
bütçesinin en önemli kalemlerinden biri olan ilaç harcamaları Hükûmet tarafından kısılmak istenmektedir ancak genel
olarak sağlık, özel olarak ilaç ve eczacılık alanında uygulanmak istenen
politikalar, Türkiye'nin dört bir yanında kesintisiz sağlık hizmeti sunan
eczacıları gözle görülür bir darboğaz içine sokmaktadır. Eczane açış, devir ve
nakillerinde bölge eczacı odaları raporlarını devre dışı bırakma çalışmalarının
meslek örgüt yapısını zedeleyici etkiler ortaya çıkaracağını belirtmek
istiyorum.
Son
dönemde, eczacı kamuoyunu farklı bir biçimde fazlasıyla meşgul eden bir diğer
konu da yurt dışında eczacılık eğitimi almış kişilerin Türkiye’de eczane açması
konusunda hayata geçirilen uygulamalardır. Türkiye’de teorik ve pratik
uygulamaları ile yıllarca oldukça ağır bir eğitimden geçerek eczacı olan
kişilerin eczane açabilmeleri mümkündür ancak yurt dışındaki eczacılık
fakülteleri mezunlarına sembolik denklik sınavlarıyla denklik verilmeye
çalışılması kamuoyu vicdanında ve bilincinde kuşku yaratmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ABDULAZİZ
YAZAR (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki 14 mayıslarda eczacılarımızın anlatmaya çalıştığımız ve bu
kısıtlı süre içerisinde değinemediğimiz bütün sorunlarının bir an önce çözüme
kavuşması dileğiyle tüm eczacılarımızın 14 Mayıs Eczacılar Günü’nü kutluyor,
sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Yazar.
Gündem
dışı ikinci söz 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü nedeniyle söz isteyen Edirne
Milletvekili Necdet Budak’a aittir.
Buyurunuz
Sayın Budak.
2.- Edirne Milletvekili Necdet Budak’ın, 14
Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
NECDET
BUDAK (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Mayıs Dünya
Çiftçiler Günü dolayısıyla gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Atatürk,
18 Mart 1923 günü çiftçilerle birlikteyken yaptığı konuşmada: “Vatan en çok
sizin emeğinize istinat ettiği hâlde en az bahtiyar ve mesut olan yine
sizdiniz.” demiştir. Ülkemizde çiftçiler her türlü zorluğa karşın üretim
yapmaya devam etmektedirler. Bu nedenle de çiftçiler en büyük yardımı ve
himayeyi görmesi gereken kesimdir. Buradan hareketle Hükûmetimiz
BAĞ-KUR’lu çiftçilerimizin emeklilik maaşlarıyla
birlikte sosyal güvenlik hak ve yükümlülüklerini iyileştirmiştir.
Atatürk, yine 1 Kasım 1937’de 5’inci Dönem 3’üncü toplanma yılını
açarken yaptığı konuşmada ise arazilerin toplulaştırılması, ülkenin nüfus
yoğunluğu, iklim, toprak ve su verimine göre bölgelere ayrılması, çiftçilerin
birlikte hareket etmesi ve ortak makine parkları kurması gerektiğini öngörerek
dünyayı takip eden, ülkesini tanıyan, toprağını ve insanını seven bir lider
olduğunu göstermiştir. Bu konuşmanın üzerinden
yetmiş iki yıl geçmiş olmasına rağmen arazi toplulaştırma çalışmaları uzun
yıllar ihmal edilmiştir. Hükûmetimiz döneminde ise bu
çalışmalara hız verilmiştir. Çıkarttığımız Tarım Kanunu ile Türkiye’de üretim
havzaları öngörülmüştür. Üretim havzalarının bir an önce uygulamaya geçirilmesi
gerekmektedir ki planlı üretim yapılsın ve destekleme politikaları ona göre
yönlendirilsin. Ayrıca, bir köyde arazinin tamamı on traktörle işlenebilecekken
çiftçilerin her eve bir traktör almasıyla burada yüz traktör kullanılmaktadır.
Bunun için de bir zihniyet dönüşümüne, makinelerin ortak kullanımı ve
kooperatifleşmeyi özendirecek politikalara ihtiyaç vardır.
Sayın
milletvekilleri, tarım sektörü özellikle mali kriz dönemlerinde ekonominin
katma değer ve istihdam açısından tam bir sigortası konumundadır. Yaşadığımız
mali kriz sürecinde Hükûmetimizin açıkladığı ekonomik
paketler ile Ziraat Bankasından kullanılan tarım kredilerinin vadesini ve tarım
kredi kooperatifleri tarafından sağlanan kredilerin idari takip süresini
uzatmıştır ancak çiftçilerimiz bu borçları ile tarımda kullanılan elektrikten
dolayı oluşan borçların yeniden yapılandırılmasını talep etmektedirler.
Kriz
döneminde, otomotiv, beyaz eşya ve elektronikte olduğu gibi mazot, gübre ve
tarımsal amaçlı elektrik kullanımında da kısa süreli de olsa ÖTV ve KDV
indirimi yapılmalıdır.
Bu yıl,
buğday başta olmak üzere tarımsal ürünlerde yüksek verim beklenmektedir. Bu
açıdan, Toprak Mahsulleri Ofisinin alım politikasını çiftçilerimiz merak
etmektedirler.
Arz ve
talebi dengeleyerek çiftçinin ürününün değer kazanmasını sağlayacak, lisanslı
depoculuğu teşvik edecek düzenleme Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiştir.
Bu düzenlemeyle, lisanslı depoculuk yatırımlarının ivme kazanması söz
konusudur.
Özellikle
yabancı ortaklı bankaların çiftçilerimize tarlalarının ipoteği karşılığında
verdiği krediler ilgili kurumlarca dikkatlice takip edilerek çiftçilerin
gelecekte sıkıntı yaşaması şimdiden önlenmelidir.
Hayvancılık
ihtisas ve organize bölgesi gibi bir proje, Türkiye'nin damızlık üretim merkezi
olabilecek konumunda olan, hayvan hastalıklarından ari
bölge ilan edilen ve hastalıklara dayanıklı boz ırkların mevcut olduğu
Trakya’da da hayata geçirilmelidir.
Sütün arz
talep dengesini düzenlemek üzere 30 milyon TL bir bütçe ayrılmıştır, bu
memnuniyet vericidir. Ancak, bu konunun ayrıntılarını süt üreticilerimiz merak
etmektedirler.
Trakyabirlik gibi tarım satış kooperatif
ve birliklerinin yeniden yapılandırma süresi 31/12/2008
tarihinde sona ermiştir. Bu birliklerin kredi borçları bulunmaktadır. Büyük bir
çiftçi kesimini kapsayan kooperatif ve birliklerin içinde bulundukları durum ve
yaşadıkları yapısal sorunlar ile bundan sonra uygulanacak finansal modeli
ortaya koyan bir düzenlemenin yapılması gerekmektedir.
Son
yıllarda tarımsal ürün dış ticaretinde açık vermemizin temel nedeni, geçtiğimiz
yılda olduğu gibi, 3 milyar dolarlık yağlı tohumlar ithalatı yapmamızdır. Bunun
için de ayçiçeği başta olmak üzere yağlı tohumlar politikasını ele almalı,
millî bir soya politikası ve buğdayla rekabet edecek kanolaya
ilişkin bir politika geliştirmemiz gerekmektedir.
Ben, bu
duygu ve düşüncelerle, nüfusumuzun büyük bir çoğunluğunu teşkil eden,
sofralarımızın ekmeğini, meyvesini, sebzesini üreten, güç şartlar altında
çalışan, yorulan, yiyeceklerimizin her birinde alın teri ve göz nuru olan
çiftçilerimizin Dünya Çiftçiler Günü’nü kutluyor, saygı ve sevgilerimi
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Budak.
Gündem
dışı üçüncü söz, yine aynı konuda söz isteyen Muğla Milletvekili Gürol Ergin’e
aittir.
Buyurunuz
Sayın Ergin. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, 14
Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
GÜROL
ERGİN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü nedeniyle gündem
dışı konuşma yapmak üzere söz almış bulunuyorum. Sizleri ve ülkemin temel
direği olan aziz çiftçilerimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Dünya Çiftçiler Günü’nü kutlarken, çiftçimizi yaşadığı
dayanılmaz sıkıntıdan kurtaracağını düşündüğüm ve bir kısmını biraz önce bu
kürsüden konuşan İktidar Milletvekilimizin de ifade ettiği önlemleri saymak istiyorum:
2009
bütçesinde çiftçi desteklerinden yüzde 10 kesilmiştir. Bu derhâl iade
edilmelidir.
Tarımsal
girdilerin tümünden, elektrik, gübre, mazot ve ilaçtan alınan KDV yüzde 1’e
indirilmelidir.
Mazottan
alınan özel tüketim vergisinden vazgeçilmelidir.
Çiftçilerin
Ziraat Bankası, tarım kredi ve özel bankalara olan kredi borçları faizsiz
olarak üç yıl süreyle ertelenmeli, tarımsal işletmelere, KOBİ’lere
olduğu gibi, sıfır faizli yeni kredi kullanma olanağı sağlanmalıdır.
Tarımsal
sulamada kullanılan elektrik borçlarının ödemesi, anaparayı geçen faizler
silinerek beş yıla yayılmalıdır.
Çiftçinin
bedelini ödeyemediği için kapatılan elektrikleri derhâl açılmalı, çiftçilerin
ve kooperatiflerin ödenemeyen elektrik borçları nedeniyle açılan davalar durdurulmalıdır.
Bu arada,
dünkü görüşmelerde Sayın Bakanın gündem dışı konuşma yapan bir milletvekiline
verdiği yanıta ve bir sayın iktidar milletvekilinin meyve sebze konusundaki
araştırma önergesi vesilesiyle yaptığı konuşmaya da kısaca değinmek isterim.
Sayın
Bakan çiftçinin ne kadar fazla kredi kullandığını ifade ederek bununla
övünmüştür.
Sayın
Bakan, çiftçinin kullandığı kredinin fazlalığı, çiftçiye lütufta bulunduğunuzu
değil, çiftçinin kredi kullanmadan tarım yapamaz hâle geldiğini, çiftçinin
çaresizliğini göstermektedir.
Sayın
Bakanın bu övünmesi Sayın Başbakanın başka bir konudaki övünmesini
çağrıştırıyor. Sayın Başbakan da her yıl daha fazla insana nafaka verdikleriyle
övünüyor. Oysa övündüğü durum, iktidarları döneminde her yıl ne kadar çok
insanı nafakaya muhtaç, aç hâle getirdiklerini ortaya koyuyor.
Sayın
İktidar Milletvekili de “İktidarın yaptığı iyi işler.” diyerek AKP zamanında
çıkarılan kanunları sıralıyor. Sayın Milletvekili herhâlde kanunun karın
doyurmadığını bilmiyor. Kaldı ki AKP döneminde çıkarılan kanunlar ne çiftçinin
ne de ülkenin lehine bir anlam taşıyor. Tarım Kanunu çıkarıldı, çiftçiye
desteğin gayrisafi millî gelirin yüzde 1’inden az olmayacağı yazıldı. Çiftçiye
destek bu Kanun’dan önce binde 7’lerdeyken bu Kanun’dan sonra binde 5’in de
altına düşürüldü. Toprak korumayla ilgili kanun çıkarıldı. Yasayla
topraklarımız korunacak yerde, tam aksine, başta Cargill
olmak üzere tarım toprağını acımasızca katleden şirketlere bu Yasa’yla af
getirildi. Tohumculuk Kanunu çıkarıldı. Bu Kanun’la tohumculuk piyasası ve
piyasanın denetimi tamamıyla yabancılara bırakıldı. Çiftçi komşusuna tohum
veremez hâle getirildi. Tarım Sigortaları Kanunu çıkarıldı ama küçük
çiftçilerin sigorta primlerinin devlet tarafından karşılanması isteğimiz kabul
edilmedi. Yasa’nın küçük çiftçiye bir yararı olmadı. Eğer bu Yasa bir anlam
ifade etseydi bugün Osmaniye’de, Adana’da, Mersin’de toprakları sular altında
kalan çiftçilerimiz feryat etmek zorunda kalırlar mıydı? Çiftçi borçlarını
yeniden düzenleyen yasa çıkarıldı. O Yasa’nın da çiftçiye ciddi bir yararı
olmadı. Eğer olsaydı, yalnızca Sivas’ın Şarkışla ilçesinde Ziraat Bankasından
kullandığı krediden ötürü bugün 800 çiftçi icraya verilmiş olmaz, Ziraat
Bankası 99 yılında 18.228 lira kredi alan Ömer Kaya’dan bugün 1 Temmuz 2009
tarihine kadar ödediği takdirde 99.276, bu tarihe kadar ödeyemediği takdirde
198.553 lira talep etmezdi. Çiftçi, on yılda 10 katını geçen bu hormonlu borcu
nasıl ödeyecek?
Değerli
milletvekilleri, Sayın İktidar Milletvekilinin çiftçi lehine diye sıraladığı
yasalar bunlar. Çiftçinin istediği bu yasalar değil. Çiftçi, AKP’nin elinden
aldığı itibarının iadesini, milletin efendisi olduğunun anımsanmasını istiyor.
K. KEMAL
ANADOL (İzmir) – Bravo!
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
GÜROL
ERGİN (Devamla) – Sağ olun.
Değerli
milletvekilleri, bu arada, bir de geçen gün bu kürsüde ben Tarım Bakanlığında
kene ilacı alımında yapılan yolsuzluktan söz ettim ve o belgenin de elimde
olduğunu söyledim. Sayın Bakan bana bir mektup yazmış, diyor ki: “Bu belgeyi
bana gönderin.” Niye? “Benim elime geçmeyen belge, sizin elinize nasıl geçti,
bu soruşturma belgesi?” Ama aynı Bakan aynı gün bir başka yazıyla da yazılı
soru önergeme cevap vererek o soruşturma belgesinden söz ediyor, onun ne
işlemler gördüğünden söz ediyor. Yani Sayın Bakan ya ne yaptığını hiç bilmiyor
ya da bizi hiç tanımamış, böyle konuşuyor.
Ben
sözlerimi tamamlarken, Dünya Çiftçiler Günü’nde sizleri ve yüce Türk ulusunu
saygıyla selamlıyorum. Bereketli hasatlar dilediğim çiftçilerimizin önünde
saygıyla eğiliyorum ve o kene konusunu da daha ileriye götüreceğimi Tarım
Bakanına buradan tekrar söylüyorum.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Ergin.
Sayın Ertugay, sisteme girmişsiniz, ne için?
ZEKİ
ERTUGAY (Erzurum) – Bugün dolayısıyla görüşlerimi arz etmek için.
BAŞKAN –
Buyurun efendim, iki dakika…
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ve çiftçilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
ZEKİ
ERTUGAY (Erzurum) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstihdama
çok ciddi katkısı olan ve hâlen nüfusumuzun çok önemli bir kısmını barındıran
çiftçilerimizin 14 Mayıs Çiftçiler Günü’nü ben de şahsım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına kutluyorum. Bugün bu vesileyle, Grup Başkan Vekilimizle
birlikte çiftçi kuruluşlarımızı ziyaret ettik, meselelerini dinledik.
Değerli
konuşmacı arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, gerçekten bugün tarım kesimi,
çiftçi kesimi çok büyük bir dardadır, zordadır, borç batağındadır,
üretememektedir, ürettiğini satamamaktadır. Dünyanın en pahalı mazotunu,
ilacını, gübresini, elektriğini kullanmaktadır ama ürününü satamamaktadır.
Böyle bir tablo karşısında Hükûmetin almış olduğu
tedbirlerde, getirdiği önlem paketlerinin hiçbirisinde çiftçi yoktur, KDV, ÖTV
indirimlerinde çiftçi yoktur, teşvik paketlerinde çiftçi yoktur. Bütün buna
rağmen bir de bu yılki bütçede, yüce Meclisin malumu olduğu üzere destekleme
bütçesi yüzde 10 kısılmıştır. Bugün buğday üreticisi, fındık üreticisi,
hayvancılıkla uğraşan kesim gerçekten çok büyük sıkıntıdadır.
Hükûmetin bu yanlış politikalarını
düzelterek tarımı gerçekten birinci derecede öncelikli sektör olarak görmesini
ve acilen tedbir almasını diliyorum ve bu vesileyle tekrar 14 Mayıs Çiftçiler
Günü’nün bu cefakâr, vefakâr Türk çiftçisine kutlu olmasını diliyor, saygılar
sunuyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Ertugay.
Sayın Sakık, siz, bu konuyla…
SIRRI
SAKIK (Muş) – Ben de Çiftçiler Günü’yle ilgili…
BAŞKAN –
Buyurun, iki dakika, buyurunuz.
2.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Ben de
bugün Çiftçiler Günü’nü kutluyorum ama özellikle bölgemizde çiftçilerle ilgili
bir dramı da Parlamentoyla paylaşmak istiyorum. Uzun yıllardır tütün üreticisi
olan Muş bölgesindeki insanların ne yazık ki -Hükûmetin
bu kota uygulamasından sonra tamamen bir yasak uygulama var- kendi ürünlerini
bir daha üretmek gibi bir şansları yok yani ellerinde bulunan arazileri
kullanma şansları yok ve ciddi bir rahatsızlık var ve açlık var. Hükûmet bu konuda sessiz ve sedasız.
Geçen gün
Muş bölgesinde birkaç bin insan toplandı, bu noktada taleplerini Türkiye Büyük
Millet Meclisine ilettiler. Ne yazık ki buradan bir duyarlı ses de yok. Ben,
burada, yetkili kurumları, Sayın Başbakanı… O bölgede sadece Muş değil, Muş,
Bitlis, Batman ve Hakkâri’de, bir de Adıyaman’daki insanların büyük bir
mağduriyeti var. Bu anlamlı günde bu mağduriyetin bir an önce giderilmesi
gerekir. Bu insanlarımızın, yani yasak koyulduktan sonra alternatif bir ürün
vaadiyle… Ama ne yazık ki bir tek kalemde bile bunlara sunulan bir alternatif
ürün yok. Hükûmeti bu konuda duyarlı olmaya davet
ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Sakık.
Sayın
Genç, siz de Çiftçiler Günü’yle ilgili…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Buyurunuz efendim.
3.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, 14
Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim,
tabii, Hükûmet sırasında hiç yetkili bir bakan yok.
Sayın taze bir Bakan arkadaşımız var, kendisini tebrik ediyoruz ama Hükûmeti temsil edip etmediğini bilmiyorum.
Benim ilimde çok bol miktarda
koyun yetiştiriliyor ve mayıs ve haziran aylarında bu koyunlar yaylalara
çıkarılıyor, yaylalar kiralanıyor. Fakat maalesef bu sene yaylaların büyük bir
kesimi yasaklanmış. Ben o gün burada konuşurken de söyledim. Şimdi insanlar çok
sıkıntıda ve bize de soruyorlar: “Bu yaylaların bir kısmını hiç olmazsa serbest
etsinler. Aşağı yukarı 200 bine yakın koyun nasıl beslenecek?” O bakımdan, Hükûmet eğer burada, karşımızda bir hükûmet
varsa, sorumlu varsa soruyorum. Bu insanların çok ciddi sorunları vardır. Bu
koyunculuk faaliyeti çok zor durumdadır. Bunların sorunu bundan önce nasıl
çözümlendiyse yine belli yaylalar serbest edilmelidir. Güvenlik nedeniyle
gerekli tedbirler alınmalıdır. Hükûmeti burada ikaz
ediyorum. Bir de bu insanları çok zor duruma sokmasınlar efendim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Genç.
Sayın Öztürk,
sisteme girmişsiniz ama gruplar adına konuşulduğu için gruplar adına söz
almamış olan milletvekillerine söz verdim. Onun için, bu konuda…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Bizim grubumuzdan 1 kişi efendim.
BAŞKAN – O zaman bir dakika…
Size son konuşma olarak,
buyurunuz.
4.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, 14 Mayıs Dünya
Çiftçiler Günü’ne ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sayın Başkan, Dünya Çiftçiler Günü nedeniyle tüm çiftçilerimizin gününü
kutluyorum.
Yine, bilimsel eczacılığın
170’inci yılı nedeniyle eczacıların Eczacılar Günü’nü kutluyorum.
Şimdi bu Çiftçiler Günü’nde
tüm çiftçilerimiz tarımsal sulama yapıyorlar ve elektrik borçları var. Bu
elektrik borçları artık ödenemez bir hâle gelmiştir. Hatta bu tarımsal sulamada
kullanılan elektrik borçları ödenmediği nedenle o kişilerin evlerindeki
elektrikler de kesilmektedir. Gerçekten bu Çiftçiler Günü’nde, bu, Türkiye’de
tüm çiftçilerin -her bölgeden- çok derin bir yarasıdır.
Ayrıca Sayın Bakan, burada 26
Kasım günlü burada bir yasa görüşülürken Silifke’de 2004 yılında afet altında
kalan köylerin paralarının ödenmediyse ödeneceği konusunda söz vermişti -bu
çiftçilerin- ama bunun ödenmediği tespit edilmesine rağmen Sayın Bakan bir
türlü bu sözünü yerine getirmemektedir. Sayın Bakanın da bu sözünü yerine
getirmesini bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Öztürk.
Konuşmalar sona ermiştir.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Kırım Tatar
Millî Meclisi Başkanı Mustafa A. Kırımoğlu’nun vaki
davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Meral Akşener’in beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak
üzere siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen milletvekillerine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/793)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Kırım Tatar Milli Meclisi
Başkanı Mustafa A. Kırımoğlu’nun vaki davetine
icabetle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Sayın Meral Akşener başkanlığında bir Parlamento heyeti Dünya Kırım
Tatar Kongresine iştirak etmek üzere 18-22 Mayıs 2009
tarihleri arasında Kırım Özerk Cumhuriyeti’ne resmî ziyarette bulunması Genel
Kurul’un 12 Mayıs 2009 tarih ve 88 sayılı birleşiminde kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 2.
Maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş
olduğu isimler Genel Kurul’un bilgilerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Meral Akşener |
İstanbul Milletvekili, TBMM Başkanvekili |
|
|
Muhammet Rıza Yalçınkaya |
Bartın Milletvekili |
|
|
Cumhur Ünal |
Karabük Milletvekili |
|
|
Mustafa Özbayrak |
Kırıkkale Milletvekili |
|
|
Kerem Altun |
Van Milletvekili |
|
|
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, ayrı okutuyorum.
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 21 milletvekilinin,
engellilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/372)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Nüfusumuzun önemli bir
kısmını, engelliler ve engelli yakınları oluşturmaktadır. Sayısı milyonları
bulan engelli ve engelli yakınlarının, fiziki zorluk ve rahatsızlıklarının yanı
sıra, hayatlarını maddi imkânsızlıklar içinde geçirdikleri de bilinmektedir. Bu
sebeplerden ötürü, söz konusu bu insanlarımızın içinde bulundukları sosyal ve
psikolojik sorunların tespiti ve bu sorunların çözümü amacıyla Anayasanın 98.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Yılmaz Tankut (Adana)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Mustafa Kalaycı (Konya)
4) Mehmet Şandır (Mersin)
5) Alim
Işık (Kütahya)
6) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
7) Cemaleddin
Uslu (Edirne)
8) Murat Özkan (Giresun)
9) Kamil
Erdal Sipahi (İzmir)
10) Hasan Özdemir (Gaziantep)
11) Hüseyin Yıldız (Antalya)
12) Erkan Akçay (Manisa)
13) Behiç Çelik (Mersin)
14) Rıdvan Yalçın (Ordu)
15) Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara)
16) Zeki Ertugay (Erzurum)
17) Recep Taner (Aydın)
18) Reşat Doğru (Tokat)
19) Bekir Aksoy (Ankara)
20) Beytullah
Asil (Eskişehir)
21) Metin Ergun (Muğla)
22) Hasan Çalış (Karaman)
Gerekçe:
SGK'nun son
verilerine göre 65 yaşından büyük bakıma muhtaç özürlü sayısı 14 bin 397'dir ve
aldıkları maaş 272 lira 19 kuruştur. Özürlü aylığı (Yüzde 40-69
arası) maaşı alanların sayısı 262 bin 765'tir ve maaşları 181 lira 46 kuruştur.
Bakıma muhtaç özürlü aylığı (Yüzde 70 üstü özürlü) alanların sayısı da 109 bin
204'tür ve aldıkları maaş tutarı sadece 272 lira 19 kuruştur. Özürlü yakını
aylığı (18 Yaş Altı Sakat-Malül) alanların sayısı ise
32 bin 680'dir ve 181 lira 46 kuruş maaş almaktadırlar.
Bu insanlarımız, çağdaş
medeniyetin sunduğu imkanlardan, ülkemizin
kaynaklarından en az şekilde istifade etmektedirler. Açlık sınırı altındaki bu
insanlarımız karnını doyuramaz iken; sağlık, barınma, güvenlik, eğitim, kültür
ve sosyal ihtiyaçlarını da karşılamaktan oldukça uzaktır. İşte bu insanlarımız,
değişik sosyal ve psikolojik sorunları da yoğun şekilde yaşamaktadırlar.
Engellilerin topluma
katılmalarının önündeki en büyük engellerden biri de ulaşım, fiziksel çevre ve
konut sorunudur. Engellilerin içinde yaşadıkları fiziksel çevre, sahip
oldukları fiziksel işlev bozuklukları/yetersizlikleri ve bunun yol açtığı
sınırlamalar yüzünden büyük önem taşımaktadır.
Yaşanılan konuttan tüm
kamusal yaşam alanlarına ve ulaşım araçlarına kadar tüm çevresel unsurların
engellilerin özellikleri ve gereksinimleri dikkate alınarak tasarlanmadığı bir
gerçektir. Yollar, kaldırımlar, kamu binaları, parklar ve bahçeler, okullar,
içinde yaşanılan konutlar, ulaşım araçları ve bunun gibi daha bir çok fiziksel çevre unsuru, engellilerin topluma
katılmasının önünde ciddi birer engel oluşturmaktadır.
Bu anlamda fiziksel çevre
koşullarının engellilerin yaşamını kolaylaştıracak şekilde düzenlenmesi, eşit
katılım açısından yaşamsal değerde kabul edilmektedir. Fiziksel çevrenin
yapılandırılmasında sorumlu kişi ve kuruluşların engelli kişiler konusunda
bilgili, bilinçli ve duyarlı davranmaları sağlanmalıdır. Bu amaçla fiziksel
çevrenin tasarlanması ve yapılandırılması süreçlerinde engellilerin,
ailelerinin ve örgütlerinin katılımı konusu büyük önem taşımaktadır.
Engellilerin toplumla
bütünleşmesinin önündeki en önemli diğer bir engel ise istihdam sorunudur.
Çalışmanın gerek bireysel gerekse toplumsal refahın sağlanmasındaki önemi
tartışmasızdır. Çalışmayı özendirmenin hem bireysel hem de toplumsal açıdan
sayısız; yararı olduğu söylenebilir. Öte yandan çağdaş anlayışın bir gereği
olarak "çalışmak ve işsizlikten korunmak" bir insan hakkı olarak da
değerlendirilmelidir.
İşsizlik ve çalışma
yaşamından kaynaklanan sorunlar, engellileri kuşatan sorunlar arasında, adeta
diğer sorunların da temeli konumunda olan, bir diğer söyleyişle doğrudan
doğruya diğer sorunları doğuran ya da bu sorunların daha şiddetle yaşanmasına
neden olacak etkilerde bulunan bir özelliğe sahiptir.
Netice olarak;
Yukarıda anlatılmaya
çalışılan gerçekler çerçevesinde; daha huzurlu, daha mutlu, daha güvenli, daha
uygar, daha üretken, yarınlarından daha emin bir Türkiye için; engelli
insanlarımızın yaşadıkları sosyal ve psikolojik sorunların neden-sonuç
denkleminde tespiti ve bu sorunların çözümü amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmasını arz ederiz.
2.- Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, güvenlik güçlerinin toplumsal
olaylarda çocuklara yönelik müdahalelerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/371)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Güvenlik güçlerinin, gösteri
ve yürüyüşler başta olmak üzere, toplumsal olaylarda çocukları hedef alarak
gerçekleştirdiği müdahaleler sırasında yaşanan işkence, kötü muamele, darp ve
ölüm olaylarının bütün boyutlarıyla araştırılarak, benzer olayların yaşanmaması
ve ortaya çıkan mağduriyetlerin giderilmesi için alınacak önlem ve tedbirlerin
tespit edilmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci İç Tüzüğün 104. ve 105. maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
1) Ahmet Türk (Mardin)
2) Emine Ayna (Mardin)
3) Fatma Kurtulan (Van)
4) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
5) Sırrı Sakık (Muş)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) Bengi Yıldız (Batman)
8) M. Nezir Karabaş (Bitlis)
9) Akın Birdal (Diyarbakır)
10) Aysel Tuğluk (Diyarbakır)
11) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
12) Hamit Geylani (Hakkâri)
13) Pervin Buldan (Iğdır)
14) Sebahat Tuncel (İstanbul)
15) Nuri Yaman (Muş)
16) Osman Özçelik (Siirt)
17) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19) Hasip
Kaplan (Şırnak)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
21) Özdal
Üçer (Van)
Gerekçe:
Bilindiği üzere; Türkiye,
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'sine taraf ülkeler
arasındadır. Söz konusu sözleşmenin 37. maddesinin (a) bendinde, "Hiçbir
çocuk işkence veya diğer zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve
cezaya tabi tutulmaz" ibaresi yer alırken, aynı maddenin (b) bendinde
"Hiçbir çocuk yasadışı ya da keyfi biçimde özgürlüğünden yoksun
bırakılmayacaktır. Bir çocuğun tutuklanması, alıkonulması veya hapsi yasa
gereği olacak ve ancak en son başvurulacak bir önlem olarak düşünülüp, uygun
olabilecek en kısa süre ile sınırlı tutulacaktır" ifadesi yer almaktadır.
Bu sözleşmeye taraf olmamıza rağmen, sözleşmede taahhüt edilenlerin tersi bir
uygulamayla karşı karşıyayız.
Ülkemizde 25 yıldır devam
eden ve genelde düşük yoğunluklu savaş olarak adlandırılan çatışma ortamı,
taahhüt ettiğimiz hususların ihlal edilmesinde en önemli neden olarak
görülmelidir. Ülkemizdeki bu çatışmalı ortam, ciddi boyutlarda, insan hakları
ihlalini doğururken; bu hak ihlallerinin nedenini doğru okuyamayan hükümetler
ne yazık ki çözüm gücü de olamamaktadırlar.
1980 darbe dönemini
hatırlatacak bu uygulamalarla son zamanlarda daha çok çocuklar hedef alınırken,
güvenlik güçlerinin hemen hemen bütün müdahaleleri
soruşturma açılacak nitelikte gerçekleşmekte ama ne yazık ki yetkililer bu
konuda üzerine düşen görevi yerine getirmemektedirler.
Sayın Başbakan'ın
hafızalardan silinmeyecek olan "Güvenlik güçlerimiz çocuk da olsa, kadın
da olsa, kim olursa olsun, eğer terörün maşası haline gelmişse gerekli müdahale
ne ise bunu yapacak" sözü güvenlik güçlerinin çocuklara acımasızca yönelimin
önünü açmış ve onları cesaretlendirmiştir.
En son Hakkâri'de, bir özel harekatçının, 14 yaşındaki Seyfullah
Turan'ı, dipçikle kafatasını çatlatacak şekilde darp etmesi Sayın Başbakan'ın
sorumluluğunda gelişen bir olaydır. Aşağıda sayacağım çocuk ölümleri, ülkemizde
25 yıldır devam eden çatışmalı ortamda büyüyen çocukların, yaşam haklarının
elinden alındığının bariz bir kanıtıdır.
Uğur Kaymaz, daha 12 yaşında
iken 21 Kasım 2004'te Mardin Kızıltepe'de evinin önünde, silahlı örgüt üyesi
olduğu gerekçesi ile güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu bedeninde 13
kurşunla babası ile birlikte hayatını kaybetmiştir.
18 yaşındaki Mehmet Akbulut,
9 yaşındaki Abdullah Duran, 8 yaşındaki Enes Ata, 17 yaşındaki Mahsum Mızrak, 17 yaşındaki Emrah Fidan, 8 yaşındaki İsmail
Erkek ise 28 Mart 2006 tarihinde Diyarbakır'da güvenlik güçlerinin açtığı ateş
sonucu yaşamlarını yitirmişlerdir.
3 yaşındaki Fatih Tekin ve 10
yaşındaki Mizgin Özbek 31 Mart 2006 tarihinde
Batman'da çıkan olaylarda, polisin açtığı ateş sonucu hayatlarını yitirmişlerdir.
15 yaşındaki Yahya Menekşe,
15 şubat 2008'de, Şırnak'ta çıkan olaylarda güvenlik
güçlerinin müdahaleleri sırasında panzerin altında kalarak yaşamını
yitirmiştir.
Son olarak, 23 Nisan'da
Hakkâri'de, Özel Harekâtçı tarafından, dipçik ve tekmelerle darp edilen ve
başından yaralanan 14 yaşındaki Seyfullah Tura'nın
yaşadığı şiddeti göze alamayan Abdülsamet Erip,
güvenlik güçlerinden kaçarken, 25 yıldır devam eden savaş ortamında daha 12
yaşındayken dereye düşerek hayatını yitirmiştir.
Yaşanan bu olaylar karşısında
sorumluları yargı önüne çıkartacak şekilde etkin bir soruşturma yürütülmezken,
soruşturma açılan davaların çoğunda ise güvenlik güçlerinin fiilleri ya suç
olarak kabul edilmemiş ya da bu fiillerinden dolayı sadece görev yeri
değişikliğine gidilmiştir. Görevden alınanların sayısı ise yok denecek kadar
azdır. Güvenlik güçlerinin görevini açıkça kötüye kullandığı bu müdahaleler,
uygulamaya maruz kalan çocukların geleceğini karartırken bir
çoğunu da hayattan koparmaktadır. Uygulamaların üzerinde durulup yeni
düzenlemeler yapılarak gerekli önlemler alınmazsa, olayların ileride daha da
artacağını tahmin etmek zor değildir.
Yaşanan bu olaylar, konunun
bütün boyutlarıyla araştırılması ve alınacak önlemlerin tespit edilmesi
amacıyla bir Meclis Araştırma Komisyonu'nun kurulmasını zorunlu hâle
getirmektedir.
3.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu ve 26
milletvekilinin, alışveriş merkezleri ve zincir mağazaların geleneksel ticaret
sistemine etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/370)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini aşağıda arz
ettiğimiz, alışveriş merkezleri ve zincir mağazaların geleneksel ticaret
sistemimize olumsuz etkilerinin araştırılması, tespit edilen sorunların
aşılması için gerekli önlemlerin ve çözüm önerilerinin tespiti amacıyla
Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve talep ederiz. 06.05.2009
1) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
2) Muharrem İnce (Yalova)
3) Gökhan Durgun (Hatay)
4) Abdulaziz
Yazar (Hatay)
5) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
6) Tekin Bingöl (Ankara)
7) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
8) Rahmi Güner (Ordu)
9) Akif Ekici (Gaziantep)
10) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
11) Eşref Karaibrahim (Giresun)
12) Nevingaye
Erbatur (Adana)
13) Faik Öztrak
(Tekirdağ)
14) Orhan Ziya Diren (Tokat)
15) Canan Arıtman (İzmir)
16) Ahmet Ersin (İzmir)
17) Fatma Nur Serter (İstanbul)
18) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
19) Sacid
Yıldız (İstanbul)
20) Hulusi Güvel (Adana)
21) Şahin Mengü (Manisa)
22) Birgen Keleş (İstanbul)
23) Derviş Günday (Çorum)
24) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
25) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
26) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
27) Mevlüt
Coşkuner (Isparta)
Gerekçe:
Büyük şehirlerimizde tüketim
ve ihtiyaç maddelerinin beraberce satıldığı, alışveriş merkezlerinin ve zincir
mağazaların sayısı hızla artmaktadır. 1998'de bu tip mağazaların sayısı 2135
iken, bu rakam 2008 yılında 8252'ye ulaşmış durumdadır.
Bu tip alışveriş
merkezlerinin ve zincir mağazaların sahip oldukları piyasa hakimiyeti
küçük esnaf üzerinde bazı olumsuz ve yıkıcı sonuçlar doğurmaktadır. Büyük
mağazaların kendi markaları ve ürünlerini satmaları ve pazarlama eğilimleri,
çevrelerinde yerleşik çeşitli meslek ve sanat kollarında faaliyette bulunan
esnaf ve sanatkârlarımız ile küçük ve orta boy işletmelerimizin yapılarının
bozulmasına ve piyasadan çekilmelerine neden olmaktadır.
Yapılan bir araştırmaya göre;
süpermarketlerin sigara hariç tüm hızlı tüketim ticaretinden aldığı pay 10
yılda yüzde 54 yükselirken, geleneksel perakendecilerin (orta market ve
bakkallar) aldığı pay ise 26 puan düşüş göstererek, yüzde 36'ya gerilemiş
durumdadır. Aynı araştırmaya göre; 1998 yılında yaklaşık 500 bin'e yakın olan
bakkal ve orta market sayısı yüzde 23 azalarak 2008 yılında 235 bine gerilemiş
durumdadır. Bu düşüşte en çok payı da maalesef bakkallarımız almıştır.
Alışveriş merkezlerinin ve
zincir mağazaların piyasada küçük esnafı ezecek şekilde rekabette hakim olması, ülkemizin geleneksel ticaret yapısını da
zedelemektedir. Günümüzde yaşadığımız ekonomik kriz ile yıkılan küçük
esnafımızın ayrıca büyük alışveriş merkezleri ve zincir mağazalarla rekabet
etmesi de söz konusu değildir.
Anayasa'nın 173'üncü
maddesinde yer alan "Devlet esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici
tedbirleri alır", şeklindeki amir hükmü karşısında alışveriş merkezleri ve
zincir mağazaların geleneksel ticaret sistemimize olumsuz etkilerinin
araştırılması, tespit edilen sorunlar konusunda gerekli önlemlerin ve çözüm
önerilerini tespit edilmesi amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104
ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, şimdi
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Türk
Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk
Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara
Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.-
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara
Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263) (x)
BAŞKAN –
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen
birleşimde, tasarının 1’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi,
Demokratik Toplum Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi grupları adına
konuşmalar yapılmıştı.
Şimdi
konuşma sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Alaattin Büyükkaya’ya aittir.
Sayın Büyükkaya, sizi kürsüye çağırmadan
önce, dün soru-cevap işlemi için sisteme girmiş olan sayın milletvekili
arkadaşlarımızın isimlerini yineliyorum, eğer buradalarsa
tekrar girerlerse onlara öncelik tanıyacağımı söylüyorum: Sayın Bayındır, Sayın
Işık, Sayın Öztürk, Sayın Tankut,
Sayın Enöz, Sayın Akat Ata,
Sayın Kışanak, Sayın Yıldız, Sayın Gök, Sayın Aslanoğlu, Sayın Süner, Sayın
Dibek, Sayın Tütüncü, Sayın Uslu, Sayın Kart, Sayın Ural, Sayın Taner, Sayın
Bulut.
Sayın
milletvekilleri, tabii bu soru-cevap işlemi sadece on dakika olacağı için, bu
kadar milletvekilime söz veremeyeceğimi de şimdiden belirteyim.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, aslında birleşim kapanınca artık o hak bitiyor.
BAŞKAN –
Görüşmelere daha önce başlandığı için, dün başlandığı için bu söz almış
milletvekilleri gibi işlem görüyor Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Efendim, birleşim kapandı, bitti artık.
BAŞKAN –
Hayır, daha önce söz almış milletvekilleri gibi işlem görüyor, onun için.
Şimdi,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Alaattin Büyükkaya.
Buyurunuz
Sayın Büyükkaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye
Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın
Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı için grubum
adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlarım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, önemli bir kanunu konuşuyoruz. Yıllarca
Suriye’yle Türkiye arasındaki hudutta mayın döşeliydi. 1950’lerden beri burada
mayınlı bir arazi var. Mayınlı arazinin toplam yüz ölçümü 170 milyon 626 bin
MURAT
ÖZKAN (Giresun) – Sayın Başkan, bazı arkadaşlar söz alamıyorlar, söz
istemelerine rağmen!
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) – O tarihteki soğuk savaşın getirdiği rüzgârlarla güvenlik
amacıyla yapılmış bir düzenleme ve o dönem Türkiye için tehdit taşıyan bir
sınır. Ama şartlar değişmiş.
MURAT
ÖZKAN (Giresun) – Soru sormak isteyenler söz alamıyorlar!
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) – Suriye’yle bugün, herhangi bir sorunu olmayan bir devlet
durumundayız ve ayrıca, bu mayınların insanlık için ne kadar tehlikeli olduğu
da artık görülmüş ve bildiğiniz gibi Ottawa
Sözleşmesi’yle de bunlar kararlaştırılmış ve bu Sözleşmeyi de 2003 yılında
Türkiye de kabul etmiş, Meclisinde de onaylamış. Ancak biz bu anlaşmayı
onaylamadan daha önce, 1992 yılında, bu mayınların temizlenmesi için Bakanlar
Kurulu karar almış ve almış olduğu kararla da Genelkurmay Başkanlığını
görevlendirmiş. 1992; Genelkurmay Başkanlığına yetki verilmiş, o mayınların
temizlenmesi için. Ne kadar süre geçmiş? Ta 2005; on üç yıl süre geçmiş. On üç
yılda bu mayınlar temizlenmiş mi? Hayır temizlenmemiş.
Daha sonra Millî Savunma Bakanlığının yazısı var, 10 Ocak 2005 tarihli;
bu mayınların temizlenmesindeki bugüne kadar gelinen durum dikkate alınarak, bu
arazilerin temizlenmesi işlemlerinin bundan böyle ihale ile yapılması ve bu
işle ilgili olarak da Maliye Bakanlığının görevlendirilmesini isteyen bir yazı
ve bu yazıdan sonra konu Bakanlar Kurulunda değerlendiriliyor, kurumlar arası
toplantılar yapılıyor -bu toplantılarla ilgili bütün dokümanlar bizde,
birçoğumuz da biliyoruz- ve bu toplantılardan sonra da Bakanlar Kurulu bir
karar çıkarıyor: Mayınların temizlenmesi; ihale usulüyle yapılması, kamu
ihalesi yoluyla.
Ne
yapılıyor? Sonra bununla ilgili Danıştaya gidiliyor.
Danıştay iptal ediyor, bu Bakanlar Kurulu kararıyla ilgili iptal kararı
veriyor, durduruyor ve yeniden bir düzenleme yapılma ihtiyacı duyuluyor ve
şimdi yaptığımız iş de bu düzenlemeye ait bir şekil.
MURAT
ÖZKAN (Giresun) – İhale Yasası’ndan niye çıkarıyorsunuz?
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) – Şimdi, İhale Yasası’yla zaten… Önce de olmuş bu. Bununla
ilgili işlemler yapılmış fakat daha sonra Cumhuriyet Halk Partisi bunu Danıştaya götürmüş.
Şimdi
geldiğimiz durum ne? Bir kere, bazı şeylerde mutabakat içinde olmamız lazım: Bu
arazilerin mayından temizlenmeye ihtiyacı var mı? Var. Bu Parlamentoda oturan
hepimiz diyoruz ki: Bu mayınlar temizlenmeli. Herkes
mutabakat içinde. Ayrıca, biz, Ottawa
Sözleşmesi’nde de taahhüde girmişiz, diyoruz ki şu tarihe kadar temizlemek
zorundayız. Şimdi ne durum? Mayınları temizlemek sadece tek başına yetmiyor,
toprağa zarar vermeden temizlemek gerekiyor. Mayını temizledin, gidersiniz
belirli araçlarla patlatırsınız, bunu temizlediğinizi sanırsınız, ama
patlatmanın getirdiği sorunlar var. Toprağın kalitesini ve toprağın tarıma
uygun bir şekilde kullanılmasını engelliyorsunuz. O hâlde, temizlikte şart şu:
Sadece mayını temizlemeyeceksiniz, toprağa zarar vermeden temizleyeceksiniz.
KAMİL
ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Biz aksini söylemiyoruz ki!
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) – Ben, şeyi söylüyorum, lütfen dinlerseniz söylemek
istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Birinci nokta bu. Yani, temizleme işinin
toprağa zarar vermeden yapılması gerekiyor. Dolayısıyla, bununla ilgili uzman
bir, tecrübe sahibi bir kurumun bunu yapması gerekiyor, birinci nokta bu.
KAMİL
ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Türk Silahlı Kuvvetleri uzman değil yani.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) – Ben, kimseye farklı bir şey söylemiyorum, sadece bir
tespitte bulunuyorum.
İkincisi,
bu mayınlara ihtiyaç var mı? Artık, Suriye’yle stratejik, şu, bu, hiçbir önemi
kalmamış, Suriye’nin durumu ortada. Peki, bunu kim temizlesin?
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) – İsrail, İsrail…
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) – Kim temizlesin?
BİLGİN
PAÇARIZ (Edirne) – İsrail…
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) – Temizleme noktasına gelince: Bugüne kadar kim daha çok
tecrübeli?
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) – Askerler, askerler…
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Türk Silahlı Kuvvetleri.
K. KEMAL
ANADOL (İzmir) – Türk Silahlı Kuvvetleri.
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) – “NAMSA” diye, NATO İkmal ve Bakım Ajansının tecrübesi
var. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
K. KEMAL
ANADOL (İzmir) – Dünyanın en tecrübeli ordusu.
OKTAY
VURAL (İzmir) – Türk Silahlı Kuvvetlerinin tecrübesi yok mu?
ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (Devamla) – Şimdi, bir dinlersek… Bir dakika dinlerseniz anlaşacağız
da…
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri…
OKTAY
VURAL (İzmir) – Türk Silahlı Kuvvetlerinin olmadığını söylemek doğru değil.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA
(Devamla) – Dinlemezseniz anlaşmamız mümkün değil.
K. KEMAL
ANADOL (İzmir) – Silahlı Kuvvetler…
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Sayın Büyükkaya’yı bir dinleyelim,
ondan sonra cevapları verirsiniz.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla)
– Evet, ondan sonra söyleyin.
Şimdi, burada NAMSA’nın bir tecrübesi var, çeşitli ülkelerde temizlemiş.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Silahlı Kuvvetler…
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla)
– Silahlı Kuvvetler, biraz önce söyledim, 92’de bu görev verilmiş. 92’de
vermişiz, 2005’e kadar tablo ortada, on üç sene.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Görevini ihmal mi etti diyorsunuz yani?
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla)
– Onu ben bir şey söylemiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Öyle
söylüyorsunuz.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla)
– Onun takdiri hepimize ait.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Görevini ihmal değil mi? Ne demek? Askeri niye suçluyorsunuz?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Böyle
konuşma olmaz Sayın Başkan!
BAŞKAN – Devam edin Sayın Büyükkaya.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla)
- 1992’de görev verilmiş. Ben yazıyı okudum, tarihini de okudum.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri… Sayın Özkan, biraz daha sakin olunuz lütfen.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla)
– Şimdi, temizlenmiş temizlenmemiş, ortada.
Bugüne kadar yapılmış
ihalelerde teklif veren de olmamış. Onu söyleyeyim. Şimdi biz zannediyoruz ki
bu kanun çıkınca herkes gelecek teklif verecek. Yok.
Şimdi biz ne yapıyoruz?
Yaptığımız şu… Zaten kanunun adından da belli, kanunda ne diyoruz? “Bu mayınların temizlenmesi ve bununla ilgili ihale şartlarının
belirlenmesi.” Yaptığımız iş bu.
Diyoruz ki ihaledeki birinci
şart, Kamu İhale Kanunu’na göre bu ihalenin yapılması. Birinci
şart bu. Öncelik, kanunda belirlenen temel esas bu. Eğer bu olmazsa
başka şartları devreye sokuyoruz. Diyoruz ki: O zaman, bunun işletilme esası
dikkate alınarak bir ihale de yapılabilir. Bununla ilgili de nasıl yapılacağına
ilişkin düzenleme yapıyoruz.
Şimdi burada bir şeyi
unutmayalım, değerli arkadaşlarım, çok değerli milletvekilleri, şunu
unutmamamız lazım: Bu ihaleyi yapacak kim? Maliye Bakanlığı. İhale komisyonunda
bulunacak kim? Millî Savunma Bakanlığı, Genelkurmay… Hepsi var işin içinde.
Öyle yani kendi başına tek bir kurum yapmıyor, hepsi beraber yapıyorlar.
Hepsinin ortak kararıyla bu işler oluyor. Maliye Bakanlığı sadece ihale
işleminin tevdisinde görevli ama işi oluşturan temel felsefede bunlar var.
Bunların kararı olmadan yapılamıyor.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Askerî güvenlik arazisine hastane yapamıyorsunuz, nasıl Maliye Bakanlığına
veriyorsunuz?
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla)
– Bunlarla yapılacak bir işlem. Bence şunu söylemeliyiz: Benim bu grubumun
görüşü değil şahsi görüşüm.
AHMET BUKAN (Çankırı) –
AKP’li milletvekilleri bile istemiyor!
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla)
– Grubumun, o konuyu bağlayıcı bir cümle kullanmak istemem ama şunu desek, yani
bugün bence şuna ihtiyaç var eğer bu kadar konuysa: Genelkurmayımız, bence,
dünyanın en büyük yedinci gücü. Temizlemek istiyorsa imkânlar koyalım, verelim,
buyursun temizlesin. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Ver, yetki ver.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yetki
ver.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla)
– Ama, bakın, ben bunu söylüyorum ama şunu diyorum:
Fiilî durum ise böyle değil, fiilî durum böyle değil.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Nasıl?
OKTAY VURAL (İzmir) –
Nasıldır?
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla)
– Fiilî durum şu: On üç sene geçmiş, işlem yapılmamış, sonra Millî Savunma
Bakanlığı, Genelkurmayın da görüşünü alarak yazı yazmış, demiş ki: “Bu işte
ihaleyi şöyle yapın.”
OKTAY VURAL (İzmir) – Hani
Genelkurmayın yazısı ya?
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla)
– Efendim, Millî Savunma Bakanlığının…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözünüzü
tamamlayınız Büyükkaya.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Genelkurmay adına konuşmayın.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla)
– …yazdığı yazının tarih ve numarasıyla söylüyorum…
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) –
Yazısı burada: “Bu kanun uygun değildir.” demiş Millî Savunma Bakanı, 11 Şubat
2008. (MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) –
Gördünüz mü?
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla)
– Ben size yazıyı söylüyorum. 2008’deki de var.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Bize de ver.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla)
– Var, var, o da var, hepsi var bende, bütün dokümanlar var.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bize de
ver.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Var da niye söylemiyorsun? Var da niye vermiyorsun?
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla)
– Şimdi, şu var, bakın, burada hepimizin ortak düşünmesi gereken nokta şu: Bir,
bu toprakların tarıma kazandırılması lazım, ülke ekonomisine kazandırılması
lazım, bölge ekonomisine kazandırılması lazım.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
İsrail’e vererek mi? Suudi Arabistan’a vererek mi?
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla)
– Buna ihtiyacımız var. Burayı mayınlı tutarak hiçbirimize fayda yok. Ha,
“Efendim, şu var bu var.” Eğer devletin bütün kurumlarına güvenmiyorsak…
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Hayır, biz size güvenmiyoruz.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla)
– …bu konuda farklı düşünenler varsa, o zaman, tabii, söyleyecek sözleri çok
sınırlı buluyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Size güvenmiyoruz, biz size güvenmiyoruz.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla)
– Ama mesela şunu söylemeden de geçemiyorum: Bu kadar tepki gösteren bazı
arkadaşlarımız PKK’nın döşediği mayınlarla…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözünüzü
bağlayınız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Yaptığınız bini aştı, size güvenmiyoruz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) –
Milletimiz de size güvenmiyor, bize güveniyor.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla)
– Bu mayınlara karşı çıkanlar, bu mayınları şöyle yapalım, böyle yapalım
diyenler, bunun için de konuşmalıdır. Ben her gün şehit veriyorum haince.
Evet, ben hepinize saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Büyükkaya.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Bravo size!
BAŞKAN – 1’inci madde
üzerinde şahsı adına Hatay Milletvekili Abdülhadi Kahya.
Buyurunuz Sayın Kahya (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDÜLHADİ KAHYA
(Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli üyeler;
bir süredir yüce Meclisimizin gündeminde yer alan ve hem ulusal hem de
uluslararası yükümlülüklerimiz bakımından önem arz eden Türkiye Cumhuriyeti
Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca
Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun
Tasarısı’yla ilgili sözlerime başlarken sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bu yasa tasarısının neden
yapıldığını ve niçin özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası
yükümlülükleri bakımından önemli olduğunu ifade ederek söze başlamak istiyorum.
Kısaca “Ottawa Sözleşmesi” olarak da bilinen Antipersonel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının,
Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhasıyla İlgili
Sözleşme ülkemiz bakımından 1 Mart 2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Hâlen
sözleşmeye taraf ülke sayısı yüz elli altıdır.
Türkiye, Ottawa Sözleşmesi hükümleri uyarınca depolarındaki
mayınları imha etmekle ve arazide gömülü mayınları temizlemekle yükümlüdür.
Depolardaki mayınları imha etme yükümlülüğümüzün süresi 1 Mart 2008’de
dolmuştur. Millî Savunma Bakanlığı tarafından Kırıkkale Yahşihan’da inşa
ettirilen Mühimmat Ayırma ve Ayıklama Tesisinde güvenli yöntemlerle antipersonel kara mayını imha işlemleri sürdürülmektedir.
Bu yükümlülüğümüzü gecikmekle birlikte süratle ve modern tekniklerle yerine
getirmekteyiz. Bu bakımdan, uluslararası planda da eleştiriden çok takdir
kazandığımız söylenebilir.
2014
yılına kadar imha edilmesi gereken arazide döşeli mayın miktarı hâlen yaklaşık
980 bin adettir. Bu miktarın yaklaşık üçte 2’si Suriye ile sınır teşkil eden
topraklardadır. Bu nedenle, Suriye sınırının antipersonel
kara mayınlarından arındırılması son derece önemlidir ve bu işe öncelik
verilmiştir. Bakanlar Kurulunun 13 Haziran 2005 tarih ve 2005/8982 sayılı
kararı çerçevesinde söz konusu mayın temizleme faaliyeti ile ihale işlemlerinin
Maliye Bakanlığınca yürütülmesi kararlaştırılmıştır. Ülkemizin 2014 yılına
kadar kara mayını döşeli topraklarını temizleyeceğini taahhüt etmiştir. Söz
konusu taahhüt çerçevesinde inandırıcı ve somut adımların atılması elzemdir.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; zaman hızla akıp geçiyor. Yasa tasarısı yüce
Meclisimize Mart 2008’de takdim edilmiş. İlgili komisyondaki ilk görüşmesi
Nisan 2008 tarihinde olmuş, ancak, bugüne kadar yasalaşamamıştır. Kaldı ki
bölgedeki mayın temizliği çabalarının tarihi daha da eskiye gitmektedir. Artık
bu çabanın bir an önce hayata geçirilmesini teminen
yasal adımın atılması ve işbu tasarının acele bir biçimde yasalaşması ülke
menfaatine olacaktır.
Bu
evvelemirde Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası bir mükellefiyetidir. Bununla
birlikte yasanın elbette ki bölgeye sunacağı geniş imkânları da göz ardı
edemeyiz. Suriye sınırının kara mayınlarından temizlenmesi ve böylece
Türkiye'nin 2004 yılında verdiği sözü tutmak yönünde somut bu adımın atılması
ve bunun zamanlıca, daha fazla gecikmeden yapılabilmesi Dışişleri
Bakanlığımızın da üzerinde önemle durduğu bir husustur. Yükümlülüğün süresinin
dolmasına işaret eden 2014 yılına beş seneden az bir zaman kalmıştır. Nitekim, taslak kanunda da beş yıllık bir süre
öngörülmüştür. Bu süreyi lehimize kullanarak hem millî bir görevi hem de
milletlerarası bir yükümlülüğü de yerine getirmek imkânına sahibiz.
Sayın
Başkan, değerli üyeler; Maliye Bakanlığımızca hazırlanan, ancak, onlar kadar
askerî ve siyasi kurumlarımızı da ilgilendiren bu önemli yasa tasarısının daha
fazla gecikmeden yasalaşmasına onay verilmesini burada istirham ediyoruz.
Tabii,
buradaki bütün gruplar aynı derecede milliyetçidir, memleketini, milletini
seven insanlardır. Bu tür konular… (MHP sıralarından gürültüler)
MURAT
ÖZKAN (Giresun) – Kendi adına konuş kardeşim!
OSMAN
DURMUŞ (Kırıkkale) – Sizin için önemli olan toprak değil para.
MURAT
ÖZKAN (Giresun) – Ağzından çıkanı kulağın duysun!
ABDÜLHADİ
KAHYA (Devamla) – Değerli milletvekili arkadaşlarımız,
burada, milletin Meclisinde elbette ki herkes fikrini hür bir biçimde ifade
eder.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Lütfen sözlerinizi bağlayınız Sayın Kahya.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sizin için para daha önemli, toprak önemli değil.
ABDÜLHADİ
KAHYA (Devamla) – Biz ve milletimiz, sizlerin
döneminde neler yapıldığını hep beraber seyrettik ve onun neticesinde de
2007’de, 2002’de sizler dersinizi aldınız. (MHP sıralarından gürültüler)
KAMİL
ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Ne yapıldı?
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Sizin gibi ihanet içinde olunmadı.
ABDÜLHADİ
KAHYA (Devamla) – Onun için, millete buradan tekrar
teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Kahya.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
İşgali onayladınız, alkışladınız, bakın!
ABDÜLHADİ KAHYA
(Hatay) – Bakanlık yaptın, ayıp!
BAŞKAN – Şahsı adına İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi.
Buyurunuz Sayın Sipahi. (MHP
sıralarından alkışlar)
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) –
Sayın Başkan, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Önce birkaç konuya açıklık
getirmek istiyorum. Dün tekraren Meclise arz ettik: Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak mayın tarlalarının temizlenmesine karşı değiliz; tam aksine, bu
Mecliste bu tarlaların temizlenmesini en fazla biz istiyoruz. İtirazımız bizim,
mayın temizlenmesiyle daha sonra temizleyecek şirketin, yabancı şirketin bu
alanı kırk dört yıl kullanmasına. Biz bu bağlantıyı kuramıyoruz.
Sayın Bakan, sizin
tabirinizle Sevgili Kardeşim, biz bu ilişkiyi kuramadık. Siz mayınla organik
domates arasında nasıl bir ilişki kuruyorsunuz, çok merak ediyorum.
ABDÜLHADİ KAHYA
(Hatay) – Belki ayrı ayrı firmalar olabilir.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Biraz yaratıcı olun…
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla)
– Diğer bir konu: Sayın Konuşmacı bu konuda Millî Savunma Bakanının bir
yazısından bahsettiler. Ben şimdi size başka bir yazıdan bahsedeceğim;
Başbakanlığa, bu mayın sahalarının temizlenmesiyle ilgili olarak Sayın Vecdi
Gönül imzasıyla 11 Şubat 2008’de gönderilen yazı. 8 maddeden oluşuyor, 7’sinde
bu konuyla ilgili sakıncalar işleniyor ve son maddesi şu şekilde sona eriyor:
“Açıklanan nedenlerle Maliye Bakanlığınca hazırlanan Türkiye Cumhuriyeti
Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca
Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun
Tasarısı Taslağı mevcut hâliyle uygun mütalaa edilememektedir. İmza: Vecdi
Gönül, Millî Savunma Bakanı.”
OKTAY VURAL (İzmir) – Hani
nerede Alaattin Bey? Alaattin
Bey, neredesiniz?
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Ya
Vecdi Bey istifa etsin ya siz geri çekin bu kanunu.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla)
– Diğer bir konu: Dün basın toplantısı sırasında da fark ettik, biraz önce
Sayın AKP’li milletvekili de bahsetti, “Efendim, bunu uzman olmayanlar
temizlerlerse, bu mayınlar toprağın içerisinde patlar ve toprağa zarar verir.”
diye. Arkadaşlar, bu nereden çıktı? Bu nereden çıktı? Böyle bir yanlış
zihniyete nasıl kapıldınız? Ben bunu anlayamıyorum. Bakın,
savaş sürecinde bir mayın tarlasında geçit açmak ayrı bir olaydır; ya dozer
bıçağı şeklinde tanka monte bir donanımla aynen saban sürer gibi bir geçit
açılır, buradan zırhlı araçlar geçer veya ikinci metot da -ki Almanya’da buna
benzer bir donanım vardır- “fil ayağı” diye tanımlanan bir donanım bir tankın
önüne monte edilmiştir. Bu “fil ayağı” dediğimiz ağırlıklar tarlaya
girdikçe basınçla mayın tarlalarını patlatarak çıkartırlar. Sayın Vahit Erdem
de bu konuyu, Almanların bu konudaki teknolojisini herhâlde biliyor. Bizde de
buna benzer “tank önüne monteli dönen zincirlerin çarpması suretiyle basınçla
patlatma” şeklinde bir donanım vardır, askerî fabrika imalatı. Ancak burada
açılacak mayın tarlasının… Savaş sürecinde açılmıyor ki bu mayın tarlası, barış
şartlarında açılıyor. Bu mayınlar önce dedektörle
veya bir elektronik donanımla tespit edilecek, çıkartılacak, üzerindeki -aynen
tabanca mermisinin arkasındaki kapsül gibi- infilakı sağlayan fünyesi çıkartılıp mayın emniyete alınacak, bu mayınlar,
daha sonra, daha önceden belirlenmiş bir tahrip sahasına topluca götürülüp
orada askerî uzmanlarca tahrip edilecek. Nereden çıktı toprağa basınç yaparak
bunların patlatılması ve toprağın kirlenmesi olayı? Ben bunu anlamış değilim.
Bu konuda bir kanaat varsa, bu kanaatin yanlış olduğunu, gerekirse siz değerli
arkadaşlarıma bu konunun teknik teferruatını istediğiniz ortamda arz etmeye de
hazırım.
Bir başka konu: Millî Savunma
Bakanlığının aynı tarihteki yazısında bu konuda uluslararası standartlardan
bahsediyor. Bakın, günümüzde “uluslararası standartlar” denince çok yoğun
şekilde döşenmiş, günümüzün modern, elektronik, bir kısmı frekans ayarlamalı
mayın tarlaları anlaşılır. Ancak, döşenmiş olan mayın tarlaları 1950’lerin çok
geri teknolojisiyle o dönem için yapılmış olan mayınlardır. Herhangi bir
tuzaklaması, elektronik olarak ateşlemesi veya bugünkü mayınların öne koyduğu
tehditleri mukabil olması mümkün değil.
Bu konuda
ben size şimdi son olarak bir bilgi vereceğim. 1984 ve 85 yılları arasında bu
bölgenin sıfır ile
O dönemde
bu mayın temizliği nasıl yapılmış? Temizleme işi tamamen el ile -1984 ve 85’te-
ve Fereks marka dedektörlerle
yapılmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
KAMİL
ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Ek olarak Kırıkkale Fabrikası tarafından geliştirilen
tank önüne monte bir mayın silindiri kullanılmıştır. Daha sonra da bir
Karayolları dozerince taranmıştır. Yani, bu olayı 84-85’te, yirmi beş sene önce
en ilkel donanımla yapan Türk Silahlı Kuvvetleri bugün en teknik modern
donanımlarla bunu nasıl yapamıyor? Bunu bana birisi izah etsin.
Bir başka
konu: Bu işi yapacak firmalardan birçok uluslararası standart istenmekte olup
direkt olarak belli firmalar işaret edilmektedir. Yeni nesil dediğimiz tipte
mayınlar olsa, tuzaklama sistemiyle mayınlar tuzaklanmış olsa, yerleşim alanı
içinde bir bölgede bu temizlik yapılmak zorunda olsa bu standartların istenmiş
olmasına bir anlam verebiliriz. Ama bahsettiğimiz mayın tarlası sadece adı
“mayın tarlası” olan bir yerdir, ölü bir mayın tarlasıdır. Kim söylüyor bunu?
84-85’te oranın bilfiil yarısını temizlemiş olan askerî birlik komutanı, Türk
Silahlı Kuvvetleri mensubu söylüyor. Ben bu bilgiyi de sizlerle paylaştım. Arzu
edeninizle bu konunun daha teferruatını bu belgelerle, bilgilerle konuşmaya
hazırım. Bir yanlıştan lütfen dönelim. Son istirhamım budur.
Yüce
Meclise saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Sipahi.
Sayın
milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
On dakika
süremiz var, beş dakikasını sorulara ayıracağım.
Sayın Öztürk, bir dakika süreniz var.
HARUN
ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, mayından temizlenen arazilerin mülkiyeti mayın döşenmezden önce kimlere
aitti? Bunlar arasında hazinenin yanı sıra özel mülkiyete konu araziler var
mıydı? Bu arazilerden kamulaştırmaya tabi tutulanlar olmuş mudur? Olmuş ise bu
yasayla mayınlardan temizlendikten sonra, önceden kamulaştırma için ileri
sürülen kamu yararı ortadan kalkacağına göre, eski sahiplerinin bu arazilerin
bedelini ödeyerek talep etme hakları doğacak mı? Söz konusu kişilerin konuyu
yargıya, hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürme ihtimallerini
değerlendirdiniz mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.
Sayın Süner… Yok.
Sayın
Gök…
İSA GÖK
(Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakan, dünkü konuşmalarınızda ihaleyi bütünleştirmeyebileceğinizi, öncelikle
temizleme, ardından daha sonra tarımsal faaliyet konusunu
değerlendirebileceğinizi söylediniz. Dolayısıyla, birleştirme konusundaki
eleştirileri reddettiniz ama aynı kanunu okuduğunuzda, bu kanun sizin
beyanlarınızı yalanlıyor. Bizzat 3’üncü maddesi “Maliye Bakanlığınca yapılacak
kullanım karşılığı temizleme ihalesi” diyor. Yani bu kanun doğrudan bu arazinin
kullanım karşılığı ihalesini düzenliyor, bu arazinin ihalesini düzenliyor.
Dünkü beyanınızda kanunun bu açık hükmüne rağmen ısrar edip kanunu inkâr ediyor
musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Gök.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, bu tasarı
kapsamındaki mayınlı araziler konusu, bu yıl içinde ülkemizi ziyaret eden
İsrail Başbakanının ve ABD Başkanının Sayın Başbakanımızla yaptığı görüşmelerde
görüşme konuları arasında yer almış mıdır? Kamuoyunda bu konudaki endişe ve
iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
İki: 12/5/2009
tarihli yani iki gün önce ulusal basında manşetten verilen bir yazıya göre
“Barış için yirmi kolay öneri” başlığı altında iki konu bu tasarıyla ilgilidir:
Bunlardan birisi yasaklı ekim alanları tarıma açılsın, ikincisi de bölgedeki
mayınların temizlenmesine hız verilsin maddeleri vardır. Acaba bu kanunun
görüşülmesiyle bu önerilerin aynı döneme denk gelmesi tamamen tesadüfi midir, değerlendirmenizi istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Işık.
Sayın Kart…
ATİLLA KART (Konya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, burada tasarının
özü yap-işlet-devret modelinin uygulanıp uygulanmaması noktasında düğümleniyor.
Bizim yaptığımız araştırmalara göre mayın temizleme ihalesinin yap-işlet-devret
modeliyle dünya üzerinde uygulandığı bir örnek bile yok. Böylesine açık bir
gerçek söz konusu iken Türkiye’de, sonuç olarak, neden bu yöntemde ısrar
ediyorsunuz? Bunun fiilî gerekçesi nedir, yasal gerekçesi nedir?
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Kart.
Sayın Bayındır…
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) –
Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum: İHD verilerine göre
2004-2008 yılları arasında, güvenlik görevlileri de
dâhil olmak üzere, 238 kişi hayatını kaybetmiştir, 548 kişi de çeşitli
yerlerinden yaralanmıştır. Türkiye’de mayın patlamalarında yaralananlara uzman
sağlık desteği veren kuruluş sayısı sadece iki tanedir: Bunlardan birisi orduya
ait, diğeri Dicle Üniversitesi bünyesindedir. Buraya gidemeyen yaralılara
hastanelerin normal servislerinde tedavi uygulanmaktadır. Bu konuda Sağlık
Bakanlığı ile koordineli yeni rehabilitasyon merkezi
açmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Bayındır.
Son soru olarak Sayın Dibek,
buyurunuz.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben de şunu merak ediyorum
Sayın Bakanım: O bölgede, Nusaybin’de petrol bulunduğu basına da yansımıştı. Şimdi, o bölge kırk dokuz yıllık yani yarım yüzyıl gibi bir süre
bir firmaya yap-işlet-devret modeliyle -ki az önce Sayın Kart da belirtti, yani
bu model her işe uygulanır mı, o da ayrı bir mesele ama- verildiğini
düşündüğümüzde, o petrolle ilgili, her ne kadar kanunda “Petrol Kanunu’nda veya
Maden Kanunu’ndaki maddeler saklıdır.” deniyorsa da, bu bizim petrolle oradaki
kaynaklara sahip olmamız, onu işletmemiz, onu çıkarmamız mümkün olabilecek
midir? Bunlar araştırılmış mıdır? Elli yıllık sürenin, bugünü belki
düşünmeden, yani otuz yıl sonra, yirmi yıl sonra neyle karşılaşacağımızı da
bilemiyoruz. Ben, biraz da bunu merak ediyorum Sayın Bakanım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Dibek.
Buyurunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, en son sorudan
başlayayım. Tasarının 2’nci maddesinin beşinci fıkrasında mayınlı alanda
bulunan maden ve petrol gibi her türlü yer altı
zenginlikleri hakkında 3213 sayılı Maden Kanunu, 6326 sayılı Petrol Kanunu ve
6200 sayılı Devlet Su İşleri Kanunu ile ilgili diğer mevzuat hükümlerinin saklı
tutulacağı açık bir şekilde belirtilmiştir. Dolayısıyla, bu anılan kanunlar
çerçevesinde petrol, maden ve diğer yer altı
kaynaklarının içinde bulunduğu arzın mülkiyetinden bağımsız olarak bunların
devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu açık bir şekilde ifade edilmektedir.
Bu nedenle, herhangi bir arazi üzerinde bile, biliyorsunuz, anılan özel kanunlar
çerçevesinde yetki verilmediği sürece malik, kiracı veya herhangi bir başka
sıfatta tasarrufta bulunan kişinin bu kaynaklar üzerinde hak iddia etmesi
mevzuatımız açısından mümkün değildir. Dolayısıyla devlet…
TURGUT DİBEK (Kırklareli) –
Biz giremeyeceğiz Sayın Bakan.
İSA GÖK (Mersin) – Sorun
zaten kullanıcının girmesi değil, biz giremeyeceğiz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Biz girebileceğiz arkadaşlar.
İSA GÖK (Mersin) –
Giremezsiniz…
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) - Çünkü bu kanunlar çok açıktır, bu kanunların hükümleri açıktır.
İSA GÖK (Mersin) – Sayın
Bakan, uluslararası ihale yapıyorsunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Şimdi, sondan önceki soruya gelince: Bu mayın patlamaları sonucu
ortaya çıkan yaralanma ve vesaire gibi durumlar için yeni bir rehabilitasyon merkezi kurulması öngörülüyor mu? Tabii ki,
ideal olan, bu mayınların temizlenmesi ve bu türden bir rehabilitasyon
merkezlerine ihtiyaç duyulmamasıdır. Ama, tabii ki, bu
dönemde de Sağlık Bakanlığının bu türden tedavileri yapacak üniteleri
geliştirmesi gerekiyor diye düşünüyorum.
Yap-işlet-devret modelinin
başka bir örneği var mı? Burada, arkadaşlar, devlet olarak ve buradaki bütün
parti grupları olarak mayınların temizlenmesi konusunda mutabakata varmış
durumdayız. Herkes diyor ki: “Mayınlar temizlenmeli.” Burada bir sorun yok. Bu
konu, Millî Güvenlik Kurulu dâhil, Plan Bütçe Komisyonunda gizli oturum dâhil
birçok kurullarda, birçok komisyonlarda ele alınmış, tartışılmış ve karara
bağlanmış. Yani mayın temizlemesi konusunda bir sıkıntı yok. Ancak bu yasadan
maksat sadece mayınların temizlenmesi değil. Bu önemli. Amaç, aynı zamanda
bölgedeki bu bakir toprakların ekonomimize de kazandırılmasıdır. Bunun bölge
insanına da, Türkiye’ye de faydası ortadadır.
Değerli arkadaşlar, niyet
okumayın. İhalesi yapılmamış bir şeyin kime verileceği konusunda bu aşamada
öngörü yapmak tabii ki mümkün değildir. Bu, sadece bir niyet okumadır.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sayın Bakanım, niye ısrar ediyorsunuz o zaman?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Ayrıca, burada…
Değerli arkadaşlar, ısrar
edilen tek bir konu vardır, o da şudur: Mayınlar temizlenecek, buradaki
topraklar ekonomimize kazandırılacak. Bunu yaparken, dediğim gibi, kanun son
derece açık. Burada herhangi bir açıklamaya da gerek görmüyorum.
Usul burada çok açık bir
şekilde belirlenmiş. Ne diyor? “Mayın temizleme işi öncelikle 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu
hükümlerine göre Maliye Bakanlığınca hizmet alınmak suretiyle yaptırılır.”
Bakın, “öncelikle bu surette yapılır” deniliyor.
OKTAY VURAL (İzmir) – Maliye
Bakanlığı ne anlar mayın işinden?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Dolayısıyla, burada herhangi bir ısrar söz konusu değildir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Maliye
Bakanlığının ihale yaptığı bir tane örnek var mı?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Şimdi, değerli arkadaşlar, Maliye Bakanlığının ihaleler konusunda
bir tecrübesi vardır. Burada zaten biz ne yapacağız? Teknik danışmanlık hizmeti
alacağız ve teknik danışmanlık hizmeti çerçevesinde Maliye Bakanlığı diğer ilgili
kurumlarla birlikte…
OKTAY VURAL (İzmir) – Bütçeyi
iyi idare edin de bu kadar açık vermeyin de sonra bu işlere girin.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Sayın Öztürk, “Mayın temizlenen arazi
temizlenmeden önce kimlere aittir? Kamulaştırma olmuş mudur? Eski sahiplerine
dağıtılacak mıdır?” diye sordular. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na göre
geriye alma hakkı, taşınmazın amacı dışında kullanıldığının tespiti hâlinde
mümkündür. Bu araziler mayınlı saha olarak kullanıldığı için geri alınma hakkı
yoktur. Dolayısıyla bir iade söz konusu değildir.
AHMET BUKAN (Çankırı) – Mayın
temizlendikten sonra tarım arazisi oluyor zaten.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Temizlendikten sonra mayınlı arazi olmaktan çıkıyor.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Değerli arkadaşlar, diğer bir soru vardı, yine “barış için yirmi
kolay öneri” şeklinde. Bu tasarı, arkadaşlar, 2007 yılında Meclisimize
gönderilmiş. Dolayısıyla, yani bugünkü önerilerle bu tasarı
arasında ilişki kurmak, gazete haberleriyle bu ilişkileri kurmak doğrusu
imkânsız. Onun için, başka bir ülkenin başbakanı veya devlet başkanının
ziyaretiyle bu tasarının ilişkilendirilmesini ben son derece doğru bulmuyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
İki günlük Maliye Bakanısınız, bu kadar bilgiyi ne zaman elde ettiniz bize bu
aklı verirken!
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Ne demek bu ya!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Değerli arkadaşlar, biz…
Sayın Başkan, böyle bir usul
var mı? Lütfen…
BAŞKAN – Siz devam ediniz
Sayın Bakan, buyurunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – “İhaleyi bütünleştirmeden önce temizleme, sonra tarımsal faaliyet
yapılacağı söylendi. Kanunun 3’üncü maddesinde bu arazinin kullanım karşılığı
temizlenmeyi düzenliyor. Kanunun bu maddesini ret mi ediyorsunuz?”
Değerli arkadaşlar, kanunun
2’nci maddesindeki, ikinci ihalenin gerçekleşmesi durumuna yönelik bir
düzenlemedir. Hizmet alımıyla temizlemenin yapılabilmesi durumunda bu maddeye
tabii ki başvurulmayacaktır. Yani eğer biz hizmet alma yoluyla buradaki
temizliği yapabilirsek iki konu ayrılmış olur. Yapamazsak iki konu
birleştirilmiş olur. Dolayısıyla burada reddettiğimiz bir kanun maddesi söz
konusu değildir. Kanun oldukça açıktır.
BAŞKAN – Süreniz doldu
efendim.
Teşekkür ederiz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, ben bir redaksiyon teklifinde bulunacağım müsaade ederseniz, bu
maddeyle ilgili.
BAŞKAN – Önergeyle
bulunacaksınız redaksiyon teklifinizi.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi,
1’inci maddede “amaç ve kapsam” diyor.
BAŞKAN – Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) – “…elde
edilecek arazilerin tarımsal amaçlı kullanılması işlemlerine ilişkin esas ve
usulleri düzenlemektir.” diyor.
BAŞKAN – Sayın Genç,
biliyorsunuz, redaksiyon teklifinizi önergeyle vermeniz lazım. Bir önerge
veriniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır,
bir dakika efendim.
Şimdi, 2’nci maddenin sonundaki (5)’inci fıkranın
oradan alınıp bu maddenin sonuna eklenmesi lazım. Çünkü 2’nci maddede “ihale
işlemleri” diyor. Burada da, (5)’inci fıkrada “…diğer ilgili mevzuat hükümleri
saklıdır.” diyor. Komisyon lütfen bunu dikkat alsın. Çünkü bu, amaç şudur
diyor. Bu da kapsam dışıdır.
BAŞKAN – Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Benim
dediğim doğrudur. Aslında Başkanlık Divanının bunu düzeltmesi
lazım.
BAŞKAN – Sayın Genç, usulü
gayet net biliyorsunuz. Önergenizi veriniz, redaksiyon…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, önerge değil Sayın Başkanım, “redaksiyon” diyorum.
BAŞKAN – Ama redaksiyon için
de önerge veriliyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bunu
Başkanlık Divanının düzeltmesi lazım. Yani, bakın, amaç ve kapsamı
burada şey etmiş. Sonra 2’nci madde de ihaleyle ilgili. Hiç ilgisi olmayan…
Burada “kapsam dışıdır.” denmiş. Yani ben doğrusunu söylüyorum. İsterseniz…
Konuşma hakkımız da yok. Komisyon lütfen bunu dikkate alsın efendim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Komisyon neyi dikkat alıyor ki!
BAŞKAN – Sayın Genç,
önergeyle verin aslında, o
konuyu dikkate alırlar.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, önergeyi doldurmuşlar arkadaşlar, hakkımız yok.
BAŞKAN – Hayır, dolu değil.
Buyurunuz, verebilirsiniz.
Sayın Genç, önerge verecek
misiniz bu konuda?
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Vereceğim efendim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, devam edelim lütfen, önerge bekleme diye bir şey yok efendim.
BAŞKAN – On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
15.56
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
263 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi önergeler bölümüne
geçiyoruz.
Madde üzerinde altı önerge
vardır.
Önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
263 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1. maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki ibarenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kamer Genç |
Hüseyin Pazarcı |
Harun Öztürk |
|
Tunceli |
Balıkesir |
İzmir |
|
|
Mustafa Vural |
Haluk Koç |
|
|
Adana |
Samsun |
|
“Ancak mayınlı alanda bulunan
maden ve petrol gibi her türlü yeraltı zenginlikleri hakkında, 4/6/1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanunu, 7/3/1954
tarihli ve 6326 sayılı Petrol Kanunu, 18/12/1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet
Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat Ve Vazifeleri Hakkında Kanun ile diğer ilgili
mevzuat hükümleri saklıdır.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 s. sayılı kanun
tasarısının 2. maddesinin (5) nolu fıkrasının
tasarının 1. maddesine “ancak” ibaresinden sonra eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Bekir Bozdağ |
Veysi Kaynak |
Muharrem Selamoğlu |
|
Yozgat |
Kahramanmaraş |
Niğde |
|
|
Yahya Akman |
Abdulkerim
Aydemir |
|
|
Şanlıurfa |
Ağrı |
|
BAŞKAN – Diğerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 sıra sayılı Tasarının 1.
maddesinde yer alan “mühimmatın temizlenmesi” ibaresinden sonra “ve” ibaresinin
eklenmesini ve “ve bu suretle elde edilecek arazilerin tarımsal amaçla
kullanılması” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Şandır |
Nevzat Korkmaz |
Mehmet Günal |
Mersin |
Isparta |
Antalya |
Mümin İnan |
Rıdvan Yalçın |
K. Erdal Sipahi |
Niğde |
Ordu |
İzmir |
|
Akif Akkuş |
Münir Kutluata |
|
Mersin |
Sakarya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan “Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti
Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale
İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun
Öztürk
İzmir
“Madde 1-
(1) Bu Kanunun amacı; Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti arasındaki kara
sınırında bulunan mayın (anti personel-anti tank mayınları) ile patlamamış
mühimmatın temizlenmesi ve imha edilmesi işlemlerine ilişkin esas ve usulleri
düzenlemektir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 263 sıra sayılı
Yasa Tasarısının 1. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rasim Çakır |
Ali İhsan Köktürk |
Orhan Ziya Diren |
|
Edirne |
Zonguldak |
Tokat |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Hulusi Güvel |
Şevket Köse |
|
Malatya |
Adana |
Adıyaman |
|
“Madde 1-
(1) Bu Kanunun amacı; Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti arasındaki kara
sınırında bulunan mayın (anti personel-anti tank mayınları) ile patlamamış
mühimmatın temizlenmesi, imha edilmesi ve bu suretle elde edilecek arazilerin
tarımsal amaçlı kullanılmak üzere bölge halkına tahsis edilmesine ilişkin esas
ve usulleri düzenlemektir.”
BAŞKAN –
Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 263 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin Anayasaya aykırı olmasından
dolayı Tasarı metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
K. Erdal Sipahi |
Mehmet Şandır |
Behiç Çelik |
|
İzmir |
Mersin |
Mersin |
|
|
Nevzat Korkmaz |
Mehmet Günal |
|
|
Isparta |
Antalya |
|
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz.
MURAT
ÖZKAN (Giresun) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Sayın
Günal, Antalya milletvekili, buyurunuz efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET
GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi şahsım ve partim adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, burada ciddi bir sorun yaşıyoruz. Vallahi bir iktidar hastalığı
var, siz “biz ne yaparsak doğru olur” havasındasınız. Bakın, birkaç tane soru
soracağım, bu sorulara arkadaşlarımız tam cevap verirlerse, ben sizin
tasarınıza, kendim, parti disiplinine uymayarak destek olacağım. Bir: “Neden bu
ihaleyi beraber yapıyorsunuz?” dedik. Gerekçe bir: “Genelkurmay yapamıyor, yazı
var.” diyor Bekir Bey.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – O yazıyı görelim.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) – Bir dakika.
İki:
“Efendim paramız yok onun için, fazla maliyetli olacağı için -Sayın Bakan
burada, tekrar eder eğer gerekirse- biz bunu yap-işlet-devretle
yapıyoruz.”
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, buna kendinizi inandırabiliyor musunuz? Ben size birkaç
tane örnek maliyet söyleyeceğim. 2004 yılına kadar -dün süreci anlatmıştım-
2001’den itibaren tek tek incelemeler yapılmış,
Genelkurmaydaki proje birimi -Kara Kuvvetleri Komutanlığında kurulan-
incelemeleri yapmış, Mardin’in Nusaybin ilçesinde deneme çalışmaları da
yapılmış dedim. O firmanın vermiş olduğu teklif,
İkincisi:
Genelkurmay Başkanlığının yaptırmış olduğu o dönemdeki etütlerin sonucunda
birçok şeyler yan yana getirilmiş ve incelemeler yapılmış değerli arkadaşlarım.
2 dolar, 2 dolar, 1 ila 2 dolar arasında, yarımla 5 dolar arasında, bir tanesi
1 ila 10 dolar arasında demiş; 10’a yakın firmanın teklifleri alınmış.
Ben hâlâ
merak ediyorum. Sayın Bakan lütfen söyler misiniz: Kırk dört yılı neye göre
belirlediniz? Bu mayın temizlemenin maliyeti nedir? Tarımı unuttum. Bu mayını
ben ne kadara temizletirim; bunun hesabı yok mudur Türkiye Cumhuriyeti
devletinde? Böyle bir şey olabilir mi? “
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Lütfen, sözlerinizi toparlayınız.
MEHMET
GÜNAL (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.
Gerçekten,
geliniz, bu tasarıyı geri çekiniz ve Türk milletinin çıkarlarını savunmak
adına, burada ettiğimiz yemine sadık kalmak adına, irdeleyelim, bir şey
kaybetmeyiz. Gene siz haklıysanız destek olalım ama bizi ikna edin, anlatın.
Yani deyin ki “Şu şu nedenler var.” Söylediğiniz
nedenler… Ben size, hepinize burada belgeleri takdim edebilirim, Sayın Bakan
başta olmak üzere. Maliyetle ilgili kafamız karışık, tarıma açılmasıyla ilgili
karışık çünkü cevap yok. Dolayısıyla, bu karışıklık içerisinde yaptığınız şey,
bence, sadece iktidar taassubu içerisinde “Bizim getirdiğimiz şey doğrudur.”
anlayışıdır.
Ben, sizin vicdanlarınıza
hitap ediyorum. Bu işi yeniden sorgulayalım. Eğer haklıysanız biz size destek
verelim. Eğer bizim haklı olduğumuzu düşünürseniz ki Komisyonda buna karar
vermiştik, arkadaşlarımız
burada “Geri çekelim, Genelkurmaya verelim.” demişlerdi. Hatta,
biz, sadece “Maliye Bakanlığı yapsın, ayıralım.” dememize rağmen, o anda
arkadaşlarımız vicdanlarına hâkim olmuşlardı. Sayın Unakıtan
geldi Sayın Savunma Bakanıyla beraber, sizleri yeniden ikna etti.
Ben, bunu yeniden irdelememiz
gerektiğini düşünüyorum. Eğer tekrar tek kanun hâline, yani mayın temizleme
hâline getirirseniz desteklerimizi… Zaten önergemiz bu yönde.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Günal.
Önergeyi…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Karar yeter sayısı istiyoruz efendim.
BAŞKAN – Arayacağım efendim.
Daha önce de…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yoklama
istiyorsunuz.
Sayın Anadol,
Sayın Selçuk, Sayın Aslanoğlu, Sayın Köse, Sayın
Tütüncü, Sayın Çakır, Sayın Ünlütepe, Sayın Özkan,
Sayın Köktürk, Sayın Gök, Sayın Aydoğan, Sayın Kart,
Sayın İnce, Sayın Koçal, Sayın Serter,
Sayın Ergin, Sayın Ağyüz, Sayın Baratalı, Sayın
Oksal, Sayın Öymen.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı
Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında
Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 Sıra
Sayılı Yasa Tasarısının 1. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Rasim
Çakır (Edirne) ve arkadaşları
“MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı; Türkiye Cumhuriyeti
Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti arasındaki kara sınırında bulanan
mayın (anti personel-anti tank mayınları)* ile patlamamış mühimmatın
temizlenmesi, imha edilmesi ve bu suretle elde edilecek arazilerin tarımsal
amaçlı kullanılmak üzere bölge halkına tahsis edilmesine ilişkin esas ve
usulleri düzenlemektir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Çakır. (CHP sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; iki gündür burada mayınlı bir arazinin temizlenmesi ve
temizlendikten sonra nasıl kullanılacağıyla ilgili bir kanun teklifini
tartışıyoruz. Konu eğer mayınların temizlenmesi olsaydı bu kanun bu Meclisten
beş dakikada geçerdi, sorun bu olsaydı.
Bizi
izleyenler, bu işleri bilmeyenler mayın temizleme işinin bu kadar zor bir iş
olduğunu da düşünmesinler. 200 bin dönüm arazinin mayınlarını temizleme işi
Türkiye Cumhuriyeti devleti için gerçekten çok basit bir iştir; bu işi bilenler
gayet iyi bilirler.
Konu eğer
mayının kimin tarafından temizleneceği olsaydı orada da anlaşırdık. Onu da
burada bir saat içerisinde çözerdik. Ama burada iki gündür bu konuyu bu kadar
hararetli tartışmamızın sebebi, mayınlardan temizlenen arazinin kimin
tarafından kullanılacağı sorunu. Sorun burada. Sorunu başka yerlere
götürmeyelim. Bunu tartışıyoruz, bunun için mukavemet ediyoruz biz muhalefet
olarak.
Şimdi,
iktidar partisine mensup milletvekillerinin şunu düşünmeleri gerekir bence:
Yani, muhalefet partileri bu işe bu kadar canhıraş muhalefet ediyorlar. Acaba
bunların bir bildiği yok mudur? Niye bu kadar canhıraş mücadele ediyorlar bu
işin olmaması için? Senelerdir, 22’nci Dönemde ihale yapıldı, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak biz Danıştaya götürdük, Danıştay iptal
etti. İş geldi, geldi bu noktalara. Sayın Unakıtan,
Maliye Bakanlığı döneminde, bu iş ne menem bir iştir
ki bu kadar muhalefete karşı ısrarla “Ben bu işi böyle yapacağım.” diye AKP
Grubuna baskı yapıyor?
Geçmişte
yapılan bir ihale var, ihaleyi alan İsrail firması var. Siz bu İsrail
firmasının gücünü, potansiyelini, ne işi ne kadar yapabileceğini, amacının
ekonomik mi stratejik mi olduğunu incelemediniz mi arkadaşlarım? O İsrail
firmasının Hatay’da ortağı olduğu bir tarım işletmesi var. Siz bu firmanın
kimler tarafından, ne zaman kurulduğunu, niye bu İsrail firmasıyla ortak bu işe
girdiğini incelemediniz mi değerli arkadaşlarım? Yani, bunları tarihe not
düşmek için söylüyorum.
Şunu çok
iyi bilelim hepimiz: Bu topraklarda egemenlik hakkı Lozan’la alınmıştır.
Lozan’la, kanla, savaşla alınmıştır. Lozan’la alınan bu egemenlik hakkının
kullanımında, eğer bu yasaya oy verirseniz, Türkiye Büyük Millet Meclisi
milletvekillerinin parmak kaldırmasıyla bu haktan geri adım atılması söz konusu
olursa bu Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosu için gerçekten tarihe geçecek bir
kara leke olacaktır! (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Şunu
herkes çok iyi bilsin: Bu toprakları işleme, kullanma hakkı Sütçü İmamların
torunlarınındır, İsraillilerin değil! Bu toprakları Sütçü İmamların torunları
işleyecektir, onlar orada bir parça ekmek parası kazanmak için ter dökecektir,
emek verecektir. Bunu suni olarak, eşyanın tabiatına aykırı olarak alıp da
birtakım ihalelerle, birtakım sayısal çoğunluktan kaynaklanan siyasi duruşla
bir başka yerlere taşıma gayreti, arkadaşlarım şunu çok iyi bilin ki, er veya
geç geriye döner. O bölgede yaşayan topraksız ve az topraklı
vatandaşlarımızındır o toprakları kullanma hakkı çünkü onlar orada yüzyıllardır
bekçilik yapmışlardır. Nehirleri geriye doğru akıtmaya çalışmanın hiçbir anlamı
yoktur değerli arkadaşlarım.
Evet,
arkamızda yazıyor: “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” Millet bu hakkını
kullanmada sizleri vekil tayin etmiştir. Eğer bizler, eğer sizler böyle bir
kanun teklifine “Evet.” dersek, “Evet.” derseniz bunun adı vekâleti kötüye
kullanmaktır; hatta hatta yetmez, bunun adı vekâleti suistimaldir; hatta hatta bu da
yetmez bunun adı vekâlete ihanettir. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar; MHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
RASİM
ÇAKIR (Devamla) – Çok iyi biliyorum ki, ben çok iyi biliyorum ki iktidar
partisine mensup milletvekilleri, bu kanunun bu şekilde geçirilmesinden dolayı
rahatsız ve samimi olarak da rahatsızlıklarını bizlere yüz yüze yaptıkları
konuşmalarda ifade ediyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, bu, bu AKP Grubunun günahını, Sayın Unakıtan’ın
günahını çekmek durumunda değildir; Sayın Unakıtan’ın
bu konudaki ısrarlı, baskıcı taleplerinin altında ezilmek değildir. Gelin
tarihe hep beraber bir not düşelim ve bu not da hepimizin alnını açık edecek
bir not olsun.
Küçük bir
örnekle sözümü tamamlayacağım. Değerli arkadaşlarım, orman arazisi tarla olur
mu mevcut kanunlarımıza göre? Ama Türkiye’de olur, örnek vereceğim nasıl
olduğuna dair: İpsala’da orman arazisi, orman vasfını yitirmiş. Çok doğal…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sözünüzü bağlayınız lütfen Sayın Çakır.
RASİM ÇAKIR (Devamla) –
Bakanlık 12 bin
dönüm araziyi orman hâline getirmek için bir şirkete kırk dokuz yıllığına
vermiş, sözleşme imzalamış, “Sen bunu orman yapacaksın…” Bu şirket buraya orman
ekmiş ama ağaçlar tutmamış, nedense? Orada ağaç yetişmemiş! Raporlar tutulmuş
Bakanlık tarafından “Burada ağaç yetişmiyor.” diye ve o orman arazisi şimdi
tarıma açılıyor.
Onun için sevgili
arkadaşlarım, isyanımızı, eleştirimizi veya sesimizi yükseltmemizi lütfen
hoşgörüyle karşılayın. Burası Türkiye, burada iyi niyetle yapmaya çalıştığımız
birtakım şeylerin tabanda ne kadar kötü niyetle suistimal
edildiğini zaman zaman hep sizler de yaşıyorsunuz,
bizler de yaşıyoruz.
Ben, bu duygu ve düşüncelerle
bu Parlamentonun böyle bir yasaya “Evet.” demeyeceğini umuyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Çakır.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayalım
Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Biz
daha çoğuz Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Biz daha çoğuz.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
istemediniz sayın milletvekilleri.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Biz daha çoğuz.
BAŞKAN – Siz daha çok
değilsiniz.
Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme
alacağım; istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
da söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı
Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında
Kanun Tasarısı”nın 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Harun
Öztürk
İzmir
“Madde 1- (1) Bu Kanunun
amacı; Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti
arasındaki kara sınırında bulunan mayın (anti personel-anti tank mayınları)*
ile patlamamış mühimmatın temizlenmesi ve imha edilmesi işlemlerine ilişkin esas
ve usulleri düzenlemektir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 sıra
sayılı Tasarının 1. maddesinde yer alan “mühimmatın temizlenmesi” ibaresinden
sonra “ve” ibaresinin eklenmesini ve “ve bu suretle elde edilecek arazilerin
tarımsal amaçla kullanılması” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Şimdi, aynı
mahiyetteki iki önergeye Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Konuşacak mısınız?
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Evet
efendim.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurunuz.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 263 sıra sayılı Tasarı’nın
1’inci maddesiyle ilgili vermiş olduğum değişiklik önergesi nedeniyle söz
aldım. Şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
öncelikle Sayın Divanın önergelerdeki parantez içi hükümleri de okutmaları
gerektiğini hatırlatarak sözlerime başlamak istiyorum, çünkü tutanaklara
önergelerin tam olarak geçmesi için.
Değerli milletvekilleri,
öncelikle şunu belirtmek isterim ki bu tasarının kapsamına alınan mayın
temizleme işiyle mayından temizlenen arazilerin tarımsal amaçla işletilmesi
işinin ihale edilebilmesi için yeni bir yasal düzenleme yapılmasına ihtiyaç
yoktur. Her iki işin mevcut Kamu İhale Yasası ve Devlet İhale Yasası
hükümlerine göre ihale edilip sonuçlandırılması mümkündür, çünkü özelliği olan
mal ve hizmet alımları için söz konusu yasalarda yeterli düzenlemeler
mevcuttur.
Nitekim tasarıya konu mayın
temizleme işi, 2886 sayılı Yasa’nın 36 ve 44’üncü maddelerine dayanılarak ihale
edilmeye çalışılmıştır. Söz konusu ihalelerden sonuç alınamamasının en önemli
nedeni, talipliler açısından farklı uzmanlık konusuna giren iki ayrı işin tek
bir ihaleye konu edilmesidir. İkinci neden ise Hükûmet
söz konusu ihalelerde ilgili yasaların verdiği yetkiyi sonuna kadar kullanma
kararlılığını göstermemiştir. Bununla şunu ifade etmek istiyorum: Kamu ihalelerinde
yeterli talip çıkmaması ya da teklif edilen bedellerin uygun bedel olarak kabul
görmemesi hâllerinde ihalelerin hangi usullere başvurularak sonuçlandırılacağı
ilgili yasalarda düzenlenmiştir. Hükûmet, yasaların
kendisine verdiği bu yetkileri kararlı bir şekilde kullanma iradesini ortaya
koyamamıştır ya da bu görüştüğümüz düzenlemeye gerekçe oluşturmak için koymak
istememiştir.
Değerli milletvekilleri,
tasarıyla ilgili temel düşüncemiz ortada bir mevzuat boşluğu olmadığı
yönündedir. Bu nedenle tasarı Hükûmet tarafından geri
çekilmelidir. Bu uygun görülmediği takdirde doğruya yakın çözüm, değişiklik
önergemizin kabul edilerek mayından temizlenen arazilerin tarımsal amaçlı
kullanılması işlerinin tasarı kapsamından çıkarılması olacaktır. Tasarı bu hâliyle
kamu ihalelerinde gözetilmesi gereken temel ilkelerden saydamlık, rekabet,
güvenirlik, kamuoyu denetimi, ihtiyaçların uygun zamanda, uygun şartlarda
karşılanması ve kaynakların verimli kullanılması ilkelerine uymadığı gibi,
aralarında kabul edilebilir doğal bağlantı olmadığı sürece, mal alımı, hizmet
alımı ve yapım işlerinin bir arada ihale edilemeyeceği ilkesine de uygun
düşmemektedir.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Bakan dün sorulan sorulara verdiği bir cevapta ihale konusu farklı iki iş
için bu işlerde ayrı ayrı uzman olan iki kişinin
birleşerek ihaleye katılabileceğini ve bir sorun yaşanmayacağını ifade
etmiştir. O zaman Sayın Bakana sormak lazım: İfade ettiği gibi ihale yapılırsa
ihale kamuya daha mı pahalıya mal olur yoksa daha mı ucuza mal olur? Bu şekilde
ihaleye girenlerden biri diğerini taşeron olarak kullanmak zorunda kalacağı
için daha da pahalıya mal olacağı ihtimali çok daha yüksektir.
Sayın Bakan tasarıdaki kırk
dört yıllık kiralama süresiyle ilgili olarak da kamu ihalelerinde genellikle
arazi kiralamalarının kırk dokuz yıla kadar yapılabileceği düşüncesiyle bu
süreyi tespit ettiklerini ifade etmiştir. Değerli milletvekilleri, tasarıdaki
mayından temizlenen arazilerin kırk dokuz yıl süreyle işletilmesi karşılığında
elde edilecek gelir devletin mayınları temizlemesinin bedeli olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
HARUN ÖZTÜRK (Devamla) –
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Başlangıçta ihale için
muhammen bedeli olduğundan yüksek gösterirseniz, bu konuda bir maliyet ve
muhtemel gelir kaybı hesabı yapmadan kiralama için bir süre tespit etmeye
kalkarsanız, bu durumun döneminizde yapılan bazı özelleştirme ihalelerinde
olduğu gibi, hazine zararına yol açmaması mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, bu
açıklamalardan sonra önergemize destek vereceğiniz ümidiyle yüce heyetinizi
tekrar saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(MHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) –
Toplantı yeter sayısı istiyoruz efendim.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bir dakika; toplantı yeter sayısını gene arayacağım,
isterseniz yoklamayı da yapacağım fakat iki önerge birleştirildiği için diğer
önergeyle ilgili kim konuşacak
-MHP’nin önergesi- ya da gerekçeyi mi okutalım?
OKTAY VURAL (İzmir) –
Önergeyi çekiyoruz efendim, çektik önergeyi.
BAŞKAN – Çektiniz.
Peki, o zaman yoklamayı
yapacağız ama isimleri tespit ediyorum:
Sayın Şandır, Sayın Vural,
Sayın Korkmaz, Sayın Yalçın, Sayın Atılgan, Sayın Günal,
Sayın Işık, Sayın Özensoy, Sayın Durmuş, Sayın Kutluata, Sayın Bukan, Sayın Paksoy, Sayın Ural, Sayın Çelik, Sayın Özkan, Sayın Çalış,
Sayın Cengiz, Sayın Özdemir, Sayın Çakmakoğlu, Sayın
Sipahi.
Üç dakika süre veriyorum
yoklama için.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı
Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında
Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263) (Devam)
BAŞKAN – Sayın Öztürk’ün önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer iki önerge de aynı
mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde de
önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Şimdi önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 263 s. sayılı kanun
tasarısının 2. maddesinin (5) nolu fıkrasının
tasarının 1. maddesine “ancak” ibaresinden sonra eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
263 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1. maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki ibarenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Kamer
Genç (Tunceli) ve arkadaşları
“Ancak mayınlı alanda bulunan
maden ve petrol gibi her türlü yeraltı zenginlikleri hakkında 4/6/1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanunu, 7/3/1954
tarihli ve 6326 sayılı Petrol Kanunu, 18/12/1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet
Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanun ile diğer ilgili
mevzuat hükümleri saklıdır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılıyoruz…
BAŞKAN – Siz herhâlde takdire
bırakıyorsunuz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Evet efendim.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
2.
maddenin (5) nolu fıkrasının amaç ve kapsam içinde
yer almasının daha uygun olacağı değerlendirilmiştir.
BAŞKAN –
Önergenizin gerekçesini okutuyorum Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Tamam efendim.
Gerekçe:
Tasarının birinci maddesi amaç ve kapsam maddesi olup 2. maddenin (5 Nolu) fıkrasının amaç ve kapsamın istisnası olduğu ve 2.
maddedeki ihale işlemleri ile ilgisi bulunmadığından, bu düzeltmenin yapılması
zorunludur.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmiştir.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, lütfen sayar mısınız kabul edenleri.
OKTAY
VURAL (İzmir) – El kaldırmadılar efendim.
BAŞKAN –
“Kabul edenler.” dedim.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Efendim, kabul etmeyenleri sayın.
BAŞKAN –
“Kabul edenler”de muhalefet de
kaldırdı efendim. Kabul edildi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Kabul eden 5 kişi vardı.
BAŞKAN -
Kabul edilen önerge doğrultusunda…
Sayın
milletvekilleri, bir dakika…
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan “Kabul edenler…” dediniz, AKP Grubu boş bulundu.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, siz önergeyi oyladınız, biz de “kabul” dedik.
Maddeyi oylamadık daha.
BAŞKAN –
Hayır, oyladık bitti Sayın Şandır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Ama, doğru da Kabul etmeyenler
olarak bizim sayımızı tespit etmeden “Önerge kabul edilmiştir.” dediniz.
BAŞKAN –
Gördüm efendim.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) – Yeniden oylayın efendim.
BAŞKAN –
Hayır gördüm ve iki defa oylanmaz.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) - Tiyatroya çevirdiniz
olayı.
BAŞKAN –
Sayın Şandır…
Kabul
edilen bu önerge doğrultusunda 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 1’inci madde kabul edilmiştir.
2’nci
maddeyi okutuyorum:
İhale
işlemleri
MADDE 2-
(1) Mayın temizleme işi, öncelikle 4/1/2002 tarihli ve
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerine göre Maliye Bakanlığınca hizmet satın
alınmak suretiyle yaptırılır, bu usulle yaptırılamaması halinde 8/9/1983
tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4734 sayılı Kanuna tabi
olmaksızın Hazineye ait ya da Maliye Bakanlığınca idare edilen mayından
temizlenecek alanlar ile müstakil kullanımı mümkün olmayan ve bu taşınmazlarla
bütünlük teşkil eden Hazineye ait diğer taşınmazların, tarımsal faaliyetlerde
kullandırılması karşılığında, kullanım süresinden en fazla indirimi teklif
edene ihale edilmek suretiyle yaptırılır. Ayrıca söz konusu alanda bulunan ve
diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan taşınmazlar da aynı yöntemle Maliye
Bakanlığı tarafından ihale edilir. Mayınlı alanda bulunmakla birlikte, Bakanlar
Kurulu Kararı gereğince belirlenen askeri yasak bölge ile sınır hattı boyunca
tesis edilecek sınır fiziki güvenlik sistemi için ihtiyaç duyulacak alanlar
temizletilmekle birlikte, yüklenicinin kullanımına bırakılmaz.
(2)
Maliye Bakanlığı gerekli gördüğü hallerde, taşınmazları bir bütün olarak ya da
kısımlara ayırmak suretiyle ihale edebilir. Maliye Bakanlığının bu Kanunun
uygulanmasına ilişkin bilgi, belge, teknik personel gibi talepleri diğer kamu
kurum ve kuruluşları tarafından öncelikle ve ivedilikle karşılanır.
(3)
Temizlenecek mayınlı alanların öncelik sırası, Genelkurmay Başkanlığı, Milli
Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığının mutabakatı ile
belirlenir.
(4) İhale
komisyonlarının oluşumu ve çalışmasına ilişkin esas ve usuller Maliye Bakanlığı
tarafından belirlenir. Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı
temsilcilerinin katılımı ile oluşturulacak muayene ve kabul komisyonlarının
görevleri ile çalışmasına ilişkin esas ve usuller ise, Genelkurmay Başkanlığı,
Milli Savunma Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
ve Maliye Bakanlığı tarafından tespit edilerek ihale şartnamesinde gösterilir.
(5)
Mayınlı alanda bulunan maden ve petrol gibi her türlü yeraltı zenginlikleri
hakkında, 4/6/1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden
Kanunu, 7/3/1954 tarihli ve 6326 sayılı Petrol Kanunu, 18/12/1953 tarihli ve
6200 sayılı Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat Ve Vazifeleri Hakkında
Kanun ile diğer ilgili mevzuat hükümleri saklıdır.
BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Konya
Milletvekili Atilla Kart.
Buyurunuz
Sayın Kart. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte
olan tasarının 2’nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, tasarının esasını teşkil eden bu madde, siyasi iktidarın yönetim
karakteristiğini, yönetim anlayışını, hangi sosyal sınıflara hizmet ettiğini ve
nasıl bir siyaset anlayışına sahip olduğunu göstermesi bakımından son derece
önemli ve temel bir madde. “Mayınlı saha ile mücavir alan” olarak
değerlendirilecek alanın toplam yüz ölçümü 506 bin dekar değerli arkadaşlarım.
Bu özelliğiyle Türkiye’deki mayın tarlaları dünyanın 2’nci büyük mayın tarlası
olma özelliğini taşıyor. Pakistan ile Hindistan sınırındaki bin
kilometrekarelik alanın en büyük mayın tarlası özelliğinde olduğunu hemen ifade
ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, getirilen tasarı, öncelikle, önce hizmet alımı ihalesini
düzenliyor, bunun devamında ise, hizmet alımı mümkün olmaz ise yap-işlet-devret
ile bu işin bir sonuca bağlanmasını öngörüyor. İşte, değerli arkadaşlarım,
sorun ve endişe bu noktada başlıyor. Hizmet ihalesinde öylesine özel şartlar
konacak ki, öylesine özel düzenlemeler yapılacak ki, zorunlu olarak
yap-işlet-devret uygulaması yani ikinci uygulama yapılacak. Tasarının hukuki
nitelendirmesi budur, fiilî amacı budur değerli milletvekilleri.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; aradan geçen elli üç yılın sonunda bu mayınların
temizlenmesi elbette doğru bir karardır. Ancak temizlenen arazi doğrudan halkın
kullanımına bırakıldığı takdirde sosyal barışa, istihdama, ulusal ekonomiye ve
bölge güvenliğine ciddi bir katkı sağlanması kaydıyla bu tasarı amacına
ulaşabilir. Peki, bu tasarı bu yönüyle, bu hâliyle bu amaca hizmet ediyor mu
değerli milletvekilleri? Maalesef, bu tasarının böyle bir amaca hizmet etmesi
söz konusu değil.
Mayın
temizleme ihalesi, önemle ifade ediyorum, dünyanın hiçbir yerinde
yap-işlet-devret modeliyle uygulanmamaktadır. Mayın temizleyen şirketlere kırk
dört yıllığına ve âdeta tapu devri yapılırcasına, âdeta bir turizm alanı tahsis
edilircesine bir uygulama yapıldığı hiçbir ülkede görülmemiştir. Bu tasarı bu
hâliyle yasalaştığı takdirde, bu arazileri değerli milletvekilleri -takdirlerinize önemle
sunuyorum- “arzı mevut”, kutsal topraklar olarak gören bir anlayışın
sağlayacağı finans desteğiyle muvazaalı olarak kurulan uluslararası firmalar
tarafından kırk dört yıl bedelsiz olarak bu arazilerin işletmeye açılması söz
konusu olacaktır. Ekonomik kaynaklarımızın ve topraklarımızın teslimiyetçi bir
anlayışla elden çıkarılması ve bölge halkının sömürülmesine zemin hazırlanması
yanında, bölgenin zaten riskli olan güvenliği tümden kontrol dışı bir hâle
gelmiş olacaktır. Böylesine vahim sonuçları olan bir tasarıyla karşı
karşıyayız.
Değerli
arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi olarak tasarının bu özelliğini, bu
amacını gördüğümüz içindir ki 22’nci Yasama Döneminden itibaren bu konuyu iki
aşamalı olarak dile getirdik:
Birinci aşama, mayınlı
arazinin temizlenmesi.
İkinci aşama ise temizlenen
arazinin ne şekilde ve hangi amaçla kullanılacağı konusudur.
Bu iki olay konu olarak,
sebep olarak, içerik olarak birbirinden farklı olan özellikleri taşımaktadır.
Mayın temizleme olayı teknik bir çalışmayı belli bir disiplin altında
sürdürmeyi gerektiren bir faaliyettir. Bu çalışma sonucunda 3996 sayılı Yasa, yani
kamuoyunda “yap-işlet-devret” olarak bilinen Yasa’da düzenlenen anlamda bir
faaliyet söz konusu
değildir. Bu sebeple bu Yasa’nın, yap-işlet-devret’in
konusu, kapsamı içine giren bir faaliyet söz konusu olmadığı içindir ki 3996
sayılı Yasa gereğince bir uygulama da yapılması mümkün değildir değerli
milletvekilleri.
Bu açık ve amir düzenleme
sebebiyledir ki Danıştay 13. Dairesi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
başvurusu üzerine, bu noktada, 16 Nisan 2007 tarihinde ve en son 11 Mart 2009
tarihli kararlarıyla, mayın temizlenmesi ve tarımsal işletmeye açılma
konularının aynı ihaleye konu edilemeyeceğini ifade etmiştir. Zira, bu takdirde, fazla iştirak ve rekabet ortamı ve kamu
yararının korunması mümkün olamayacaktır.
Peki, bu gerçeklere rağmen
böyle bir fiilî ve hukuki düzenlemede neden ısrar edilmektedir? Önemli olan ve
sorgulanması gereken temel konu budur değerli arkadaşlarım.
Bakın, tekrar ifade ediyoruz,
yapılması gereken çalışma son derece açık: Öncelikle, mayın temizleme
faaliyetleri mutlaka 2886 sayılı Yasa kapsamında düzenlenmelidir. Devamında ise
yeni bir ihale sürecine girmeden bu alanın hayvancılık ve tarımsal
faaliyetlerde kullanılmak üzere, kiralama veya mülkiyet devri yahut intifa
hakkının devri suretiyle objektif ve adil ölçülerde bölge halkının kullanımına
açılması gerekir, bırakılması gerekir. Bunun dışındaki düzenlemeler, yani bu
bölgeyi uluslararası işletmelerin faaliyetine açmak ve bölge halkının dışından
insanların kullanımına açmak hiçbir şekilde kabul edilemez, hiçbir şekilde
böyle bir düzenleme doğru olmaz değerli arkadaşlarım.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bakın, tasarı bu şekliyle yasalaştığı takdirde mayınlı araziye
yönelik olarak bazı bölge ülkelerinin hedeflerini ve girişimlerini ve özel
çabalarını burada tekrarlamaya gerek görmüyorum. Bu tür hesaplar tarih boyunca
hep olmuştur, bundan böyle de olacaktır. Önemli olan, bu hesaplar ve
politikalar karşısında Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenler hangi zihniyeti temsil
ediyor, hangi mantaliteye sahip, biz bunu sorgulamak
durumundayız, bunu değerlendirmek durumundayız. Ama şunu görüyoruz, şunu
üzülerek ve endişeyle görüyoruz: Bu tasarıyla ve bu tasarıdaki ısrar ile
bölgedeki feodal yapıyı belli ölçüde düzeltecek bir imkânı heba eden bir
anlayışı görüyoruz. Bu tasarıyla, fakir fukarayı görmezden gelen, bölge
halkının sorunlarını görmezden gelen bir anlayışı görüyoruz. Bu tasarıyla,
bölgenin stratejik önemini ve yaratılmak istenilen belirsizlik ortamını
görmezden gelen, güvenliği riske eden bir tasarı ve anlayışı görüyoruz değerli
arkadaşlarım. Daha ötesini ifade edeyim, bu, hiç abartılı bir değerlendirme
değildir: Türkiye Cumhuriyeti’nin Misakımillî hudutlarını daraltan bir anlayışı
görüyoruz burada değerli arkadaşlarım. Bunları, bir vehimle, bir paranoyayla
ifade etmiyoruz. Bakın, bunların unsurlarını, bunların oluş sürecini
anlatıyorum size. Bu noktada, Hükûmet olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisini ve kamuoyunu tatmin edecek açıklamalar getirmek
zorundasınız.
Bakın değerli
milletvekilleri, itirazi kaydımı ifade ederek
söylüyorum, Kemal Unatıkan Beye yönelik olarak
söylüyorum, burada, Kemal Unakıtan’a, yani bir önceki
Maliye Bakanına yönelik olarak en sert muhalefeti yapan milletvekillerinden
birisi olmanın güveniyle ifade ediyorum, Kemal Unakıtan’ı
arayacağımızı tasavvur edemezdim değerli arkadaşlarım. Tekrar ifade ediyorum,
Kemal Unakıtan’ı arayacağımızı tasavvur edemezdim.
Siz Sayın Mehmet Şimşek, Sayın Maliye Bakanı, bu tasarı yoluyla Kemal Unakıtan’ı aratır hâle getirdiğinizin, geldiğinizin,
getirildiğinizin farkında mısınız? Üzülerek ifade ediyorum, maalesef bunun
farkındasınız Sayın Bakan, çünkü sizin misyonunuz bunu gerektiriyor, sizin
temsil ettiğiniz misyon bunu gerektiriyor Sayın Bakan.
(CHP sıralarından alkışlar)
Bakın değerli arkadaşlarım…
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) –
Hangi misyon?
ATİLLA
KART (Devamla) – Müstemlekeci bir ülke yaratma misyonu,
sömürgeci bir ülke yaratma misyonu. Bu misyonu temsil
eden bir zihniyetten söz ediyorum.
MEHMET
NİL HIDIR (Muğla) – Kendinizi tarif ediyorsunuz.
ATİLLA
KART (Devamla) – Nedir o zihniyet? Başbakanın ifadesiyle söylüyorum, Türkiye’yi
bölgenin süpermarketi yapmak iddiasını ortaya koyan o müstemlekeci zihniyetten
söz ediyorum; Türkiye’yi pazarlamak isteyen o zihniyetten söz ediyorum;
Türkiye’yi özelleştirmeler yoluyla kamu kaynaklarını talan etme zihniyetinden
söz ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Lütfen sözlerinizi tamamlayın.
ATİLLA
KART (Devamla) – Bunun siyasi literatürdeki anlamı,
Türkiye’yi uluslararası emperyalizme teslim etmektir Değerli Milletvekili
Arkadaşım. Bunu lütfen sorgulayın, bunu lütfen değerlendirin.
Bakın
değerli arkadaşlarım, öneri ve uyarılarımız göz önüne alınmadan tasarı bu
hâliyle yasalaştığı takdirde, Hükûmetin feodal yapıyı
koruyan siyaset anlayışı bir kez daha tescil edilmiş olacaktır. Diğer taraftan
da ülkemizin güvenliğini, sosyal barışını, halkın refahını umursamayan, tüm bu
kavramlara duyarsız kalan teslimiyetçi ve sömürgeci bir siyaset anlayışı bir
kez daha tescil edilmiş olacaktır. Daha da vahimini söylüyorum: Belli bir ülkenin
arzı mevut politikalarına, kutsal topraklar politikasına zemin hazırlayan bu
tasarı konusunda siyasi iktidarı bir kez daha tarihî bir sorumluluk anlayışıyla
uyarıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Lütfen sözünüzü bağlayın.
ATİLLA
KART (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
İnanıyoruz
ki, inanmak istiyoruz ki bu sorumluluk anlayışı Adalet ve Kalkınma Partisine
mensup milletvekillerinde de mevcuttur.
MEHMET
NİL HIDIR (Muğla) – Yok yok!
ATİLLA
KART (Devamla) – Bu ümidimizi kaybetmek istemiyoruz. Bu umut ve dilekle ve
sonuçta sağduyunun galip geleceği düşüncesiyle ben bu konuda yine iktidar
grubuna mensup milletvekillerinin vicdanlarına, sağduyularına bir kez daha
sesleniyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Kart.
2’nci
madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Kürşat
Atılgan.
Buyurunuz
Sayın Atılgan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanunun 2’nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 1990’ların sonunda tüm dünya ülkeleri ortak bir uzlaşıya vararak
dünyada mayınların kaldırılması noktasında anlaştılar ve bu anlaşmayı da Ottawa Sözleşmesi’yle, bir mutabakatla sonuçlandırdılar. Bu
sözleşmeye göre, komşu ülkeler arasındaki sınırlarda döşenmiş olan mayınlar
2014 yılına kadar temizlenecekti. Türkiye, 12 Mart 2003 yılında Ottawa Sözleşmesi’ni onaylamıştır.
Değerli
arkadaşlarım, Hükûmet, Türkiye Büyük Millet
Meclisine, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti
Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ve İhale
İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı’nı çok büyük tartışmalardan sonra,
komisyondaki tartışmalardan sonra Genel Kurula getirmiştir. Komisyondaki
tartışmaların bir kısmına bizatihi komisyondaki görevli olan arkadaşlarla ben
de katıldım ve birçok uyarılarımıza rağmen, bu kanun tasarısı Hükûmetin, daha doğrusu, Sayın Unakıtan’ın
direttiği şekilde Genel Kurula gelmiş bulunuyor.
Tabii, kanunun geliş şekli ve
hangi usulle ihale edileceği konusu en çok tartışılan konu. Benden önceki
konuşmacı arkadaşlarımız da bu konu üzerinde oldukça durdular. Maliye Bakanlığı
ihale edecek hizmet alımı şeklinde, olmazsa, yap-işlet-devret modeliyle bir
şirkete ihaleye çıkacaklar. Yani, hem bir şirket mayın temizleyecek hem de
iddia edildiği gibi mayınlı arazide organik tarım yapacak.
Peki, bu belirlenen arazinin
uzunluğu ne kadar?
Süre ne kadar olacak? Kırk
dokuz yıllığına. Neye göre belirlediniz? Neden kırk dokuz yıl diye
belirlediniz? Kimse bu konuda cevap veremiyor. “Bu işlem kaç milyon dolar
ediyor?” diye soruluyor, kimse cevap veremiyor. Neden veremiyor? Çünkü, işlemi yaptıracak olan Bakanlık nasıl bir işlem
yaptıracağını tarif etmiyor. Mayın temizleme işi dediğiniz zaman çok basit de
yapılan bir işlemdir bu ama çok pahalı ve masraflı olarak da yapılan bir
işlemdir.
Artı, değerli
milletvekilleri, bir şey daha yapılıyor: Daha önce ihale edildi hiçbir şirket
girmedi, şimdi gene ihale edecekler, hiçbir şirket girmeyecek. Ondan sonra, söz
verdikleri -muhtemelen söz verdikleri- uluslararası bir şirkete peşkeş
çekilecek Türkiye toprakları ve 510 kilometrelik sınırımız bir yabancı şirkete
teslim edilecek. Bunun neresinde ulusal çıkar vardır, bunun neresinde kamu
yararı vardır; vicdanlarınıza bırakıyorum. AKP’li milletvekili arkadaşlarımın
vicdanlarına sesleniyorum: Türkiye'nin en sorunlu sınırının bir yabancı
şirketin emrine bırakılmasını sizlerin vicdanlarına bırakıyorum. Bazılarının
vicdanları kabul edebilir. Ülkenin 510 kilometresini başka bir şirkete peşkeş
çekmeyi bazılarının vicdanları kabul edebilir. Bazılarının vicdanları başka
ülkelerin menfaatleri için atabilir ama bizim vicdanlarımız, bu Mecliste yemin
eden milletvekilleri olarak bizim vicdanlarımız sadece ve sadece Türk
milletinin ve Türk milletinin menfaatleri için atıyor. Onun dışında hiçbir şey
bizim için önemli değil. (MHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bir
konuyla ilgili 2 dolar ile 16 dolar arasında fiyat alınmaz. Az önce söyledim,
kasıtlı olarak yapılıyor. İşi tarif edersiniz, işin kaç lira olduğunu size
verirler. Ben burada size tek tek okumayacağım. Bir
mayın temizleme işleminde aşağı yukarı yirmi beş madde var. Nasıl oluyor bu iş
biliyor musunuz: Harita üzerinde işaretliyorsunuz, ilgili firmaya teslim
ediyorsunuz. Diyorsunuz ki: “Burayı temizleyeceksin.” Sonra, güvenlik
işaretlemesi yapıyor ilgili firma. Daha sonra, harita ile gerçek durumun uyuşup
uyuşmadığını kontrol ediyorsunuz. Daha sonra, mayın temizleme planlarını şirket
ortaya koyuyor. Daha sonra, tespit edilen ve etkisiz hâle getirilecek mayınları
nereye taşıyacağınızın planını ortaya koyuyorsunuz. Toplanacak mayınların nasıl
imha edileceğinin planını ortaya koyuyorsunuz; makineyle mi, elle mi imha
edeceğinizi düşünüyorsunuz; köpekle mi kontrol edeceğinizi… Bu işlerle ilgili
uzman köpekler var. Şundan emin olun ki, bir müddet sonra köpeklerin
psikolojisi bozulduğu için psikoloğu da var
köpeklerin. Siz bunu tarif etmezsiniz -daha yirmi beş-otuz maddedir bu,
okumuyorum- derseniz ki “Ben bu arazideki mayını temizleteceğim”, biri 2 dolar
verir, öbürü de 16 dolar verir. Dolayısıyla nasıl mayın temizleyeceğinizi
mutlaka izah etmek zorundasınız.
Bir konu daha var: Birleşmiş
Milletlerin mayın temizlemeyle ilgili standardı yüzde 99,6’dır. Bakın, yüzde
99,6’dır. Siz ihaleye çıkarken yüzde 100’le çıkarsanız hiçbir şirket girmez.
Yapılan işlem budur Türkiye’de. Neden yüzde 100’le çıktınız diyorum Komisyonda
arkadaşa, hazırlayan bürokrata soruyorum: Neden yüzde 100’le çıktınız Birleşmiş
Milletlerin böyle bir kararı olmasına rağmen? “İdareden böyle baskı geldi.”
diyor. Siz idare olarak hiçbir firmanın ihaleye girmemesi için mi böyle bir
standart koyuyorsunuz? Hangi usule göre bu standardı koyuyorsunuz?
Birleşmiş Milletlerin
standardı yüzde 99,6; siz yüzde 100 koyacaksınız, hiçbir şirket girmeyecek,
ondan sonra diyeceksiniz ki: Gelin, yapın, işletin, devredin. Dünyada böyle bir
firma var mı hem mayın temizleyen hem de organik tarım yapan hem domates
yetiştiren hem kavun yetiştiren hem de mayın temizleyen? Yok
böyle bir şey. Türkiye’de yok böyle bir firma.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, burada yapılması gereken işlem, bu ihaleyle ilgili teknik
şartnameyi doğru hazırlamaktır, standartları doğru koymaktır, çok iyi bir yarış
yaptırmaktır firmalar arasında, yerli firmalarımızın mutlaka bu ihaleye
girmesini sağlamaktır ve devlet parasını vererek yaptırmasıdır. Aksi takdirde,
siz ihaleyi yapacaksınız kimse girmeyecek, ondan sonra bir firmaya, Türkiye'nin
Lütfen,
bu kanunu çekiniz. Bu kanunu Türk milletinin, Türk devletinin ve bölge halkının
menfaatlerine olacak şekilde yeniden düzenleyiniz ve tekrar önümüze getiriniz.
Bu hâliyle çıkarsa bu kanun, emin olun ki 23’üncü Dönemin kara lekesi olarak
tarihe geçecektir. İddia ediyorum, bu kanun bu şekilde geçerse 23’üncü Dönem
milletvekillerinin kara lekesi olarak Meclis tarihine ve Türk milleti tarihine
geçecektir. Yanlıştan dönünüz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Atılgan.
2’nci madde üzerinde Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici.
Buyurunuz
Sayın Binici.
DTP GRUBU
ADINA İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 263 sıra sayılı Yasa Tasarısı üzerinde
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Antipersonel kara mayınlarının sorumsuzca
ve ayırım gözetmeksizin kullanılmasının sivillerde yol açtığı ağır kayıplar
uluslararası kamuoyunda gittikçe artan bir hassasiyet meydana getirmiştir. Çoğu masum ve korumasız olan siviller, özellikle çocuklar olmak
üzere, yüzlerce kişiyi öldüren ya da sakat bırakan, ekonomik gelişmeyi de,
yeniden yapılanmayı engelleyen, mülteci ve iç göçe maruz kalmış kişilerin
yurtlarına geri dönmesini kısıtlayan ve yerleştirildikten yıllarca sonra başka
ciddi sorunlarla karşılaşan, antipersonel
mayınlarının neden olduğu acı ve kayıplara son vermek için 1999 yılında
yürürlüğe giren “Ottawa Sözleşmesi” olarak bilinen antipersonel mayınlarının kullanımı, depolanması, üretimi,
transferinin yasaklanması, bu mayınların yok edilmesi anlaşmasının gerekçesi
olarak kabul edilmiştir. Antipersonel
Mayınlarının Yasaklanması Sözleşmesi’ni bugüne kadar yüz elli altı ülke
imzalamıştır.
Türkiye’de
kara mayınları, 1955 yılları ile 59 yılları arasında yasa dışı geçişleri
önlemek üzere mayınlanan ve İskenderun’dan başlayarak Silopi’ye uzanan Suriye
sınırının tümü Bulgaristan, Ermenistan, Azerbaycan ve Irak sınırı ile 1988 yılı
sonrası çatışmalı dönem boyunca mayınlanan daha iç bölgelerde de mevcuttur.
Hatay, Şanlıurfa, Siirt, Mardin, Ağrı, Hakkâri, Şırnak, Batman, Diyarbakır,
Tunceli, Bingöl, Kars, Ardahan, Gaziantep ve Van illeri kara mayınlarından en
çok etkilenen illerimizin başında gelmektedir. Antipersonel
kara mayınlarının temizlenmesi, altı yılı kapsayan… 877 kilometrelik Suriye
sınırı boyunca mayınlar temizlenecek ve yaklaşık elli yıldır gübre görmemiş
verimli topraklar organik tarıma açılacaktır. Bu topraklar iki Kıbrıs
büyüklüğündedir değerli arkadaşlar.
Bizim de
endişe ve kaygılarımız şudur: Bu topraklarda yıllardır topukları kopmuş,
cenazeleri mayın tarlalarında kalmış, büyük bedeller vermiş, hatta geçmişte bu
toprakların asil sahipleri olan bölgede topraksız çiftçilere verilmesi şarttır.
Bölge yıllardır ağalık zulmüyle inliyordu. Ama korkumuz ve endişemiz şudur ki
ithal ağalık ihdas edilecektir bölgede. Yabancı ülkelerden buraya yeni ithal
ağalık sistemi getirilecektir ve bölge yine zulüm altında inleyecektir. En
doğrusu bu bölge topraksız köylüye verilmesidir. Devlet bütçesinin bu kadar
olanaksız olduğu kabul edilebilir bir durum değildir.
Yine,
Türkiye, Ottawa Sözleşmesi’ne taraf olmuş, 2004
yılında çekincesiz yürürlüğe koymuştur. 2004 yılında mayın yasağına taraf olan
Türkiye’nin 1 Mart 2008 tarihine kadar stoktaki mayınları imha etmesi, 2014
yılına kadar toprağa döşeli mayınları temizlemesi, mayın kurbanlarının topluma
yeniden katılımı için gerekli kolaylıkları sağlaması gerekiyordu.
Bu
çerçeve Ottawa Sözleşmesi gereğince Türkiye,
1) 1 Mart
2008’den itibaren depolarda bulunan mayınları iptal etmiş olmalıdır.
2) 1 Mart
2004’e kadar toprağa döşeli tüm mayınları temizlemiş olmalıdır.
3) Eylül 2004 yılından itibaren mayın bulunduğu
bilinen veya döşenen, döşenmiş bulunduğundan kuşkulanılan bütün alanları
belirlemiş olmalıdır.
4) Eylül
2004 yılından itibaren bu alanları işaretlemeli, gözetim altında bulundurmalı,
çitler ya da başka yöntemlerle koruyor olmalıdır.
Kara
mayınları ve savaştan kalma patlayıcılarla ilgili bilinçliliği artırmak gerekli
olmakla birlikte, yeterli değildir. Bu insanlık dışı silahlarla başa çıkmak
için sadece vaatlerde bulunan… Artık ciddiye alınması gereken mayınsız bir
dünyaya ulaşmak mümkündür ancak özellikle anlamlı ve sürdürülebilir destek
verilmesi açısından daha fazla ilerleme sağlanması gerekmektedir.
Mayınlar,
doğaları gereği ayrım yapmayan silahlardır. Sivil ve asker ayağı arasında fark
gözetmezler, barış ilanından sonra barışı da tanımazlar. Büyük alanların
mayınlanarak üretim dışı bırakılması ekonomiyi de olumsuz etkilemektedir.
Dünyada maliyetinin 3 dolar olması, gerek devletler gerekse mali silah
aktörleri tarafından yaygın olarak kullanılması sonucunu doğurmaktadır. Ancak
yerleştirilen mayınların temizlenmesi hem karmaşık bir süreci ve bin dolar gibi
bir yüksek maliyeti gerektirmektedir.
Kara mayınları
hâlâ 70 ülkede, altı bölgede etkilidir. Dünya devletlerinin yüzde 80’i Mayın
Yasağı Anlaşması’na bağlıdır. Aralarında Çin, Rusya ve ABD gibi büyük güçlerin
yer aldığı otuz dokuz devlet bu anlaşmanın dışındadır.
Kara
mayınları nedeniyle dünyada her yıl 15 ile 20 bin sivil ölüyor ya da
sakatlanıyor. Bugün 78 ülkenin elinde 200 ile 215 milyon kadar kara mayını
vardır. Bütün dünyada mayın patlaması yüzünden yaralanmış, sakat kalmış 300
binden fazla insan vardır. Türkiye’nin stoklarında ortalama 3 milyon adet mayın
bulunmaktadır. Türkiye’nin Ottawa Sözleşmesi
kapsamında sunduğu rapora göre ülkede toplam mayın sayısı yaklaşık 2 milyon 900
bindir. Bu mayınların 2 milyona yakını sınır boylarında, 900 bini ise ülke
topraklarının içerisinde döşenmiştir. Türkiye’nin eğitim ve araştırma amaçlı
elinde tuttuğu mayın sayısı sadece 16 bindir. Bu rakam Brezilya’dan sonra en
yüksek rakamdır.
Türkiye’de
kara mayınları her yıl 180 kişiyi etkiliyor. Türkiye ne yazık ki, şu anda,
stoklarında mayınlarının imhasını tamamlayamayan üç ülkeden birisidir. 1990-2007 yılları arasında kara mayınları ve sahipsiz
patlayıcıları nedeniyle 1.185 kişi yaşamını yitirmiştir, 1.726 kişi de
yaralanıp sakat kalmıştır. Bu bilgilerden yola çıkarak, mayınlı araziler
temizlenip çiftçilik modeliyle bölge çiftçisine verilmelidir. Mayınlama
haritaları bağımsız sivil toplum örgütlerine verilmelidir. Mayın sahalarını
mayınlardan temizledikten sonra, en başta fakir mayın kurbanları, topraksız
köylüler ve eski sahiplerine verilmesi şarttır. Mayın kurbanlarının…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
İBRAHİM
BİNİCİ (Devamla) - …tıbbi, sosyal, psikolojik ve ekonomik projelerle hayata
geçirilmelidir. Köye dönüşün önünde engel teşkil eden mayınlar temizlenmelidir.
Stoktaki mayınlar hemen imha edilmelidir. Mayın patlamasından zarar görenlerin
ihtiyaçları giderilmeli, yasal hakları güvence altına alınmalıdır. Mayın eylem
merkezleri kurulmalıdır. Mayın patlamalarında ölen ya da yaralananlara yönelik
veri tabanı oluşturulmalıdır. Ancak bu şekilde günleri ve mevsimleri hayalimize
göre yeniden yaratabiliriz; ölümden insani değerlere dair çok şey
kurtarabiliriz.
Güvenli
bir yaşam bütün yurttaşlarımızın en temel hakkıdır. Bu çerçeve tasarısının
olumlu bir adım olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’de atılan her adım bizi mayınsız
bir Türkiye’ye, mayınsız bir Orta Doğu’ya, mayınsız bir dünyaya daha yakın
yaklaştıracaktır.
Bu duygu
ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Binici.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ
konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara
Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri
Hakkında Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde AK PARTİ Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, iki gündür çok önemli bir konuyu burada müzakere ediyoruz. Esasında
bizim müzakeremiz burada iki gün ama bu konu, Türkiye’nin gündeminde 1992
yılından beri üst düzeyde istişare edilen, değerlendirilen, çözüme
kavuşturulması için üzerinde durulan bir konu, ama maalesef, bugüne kadar
netice de alınamamış bir konu.
Şimdi,
elimde, 4/3/1992 tarihinde Bakanlar Kurulunun bir
kararı var ve o dönemde Bakanlar Kurulu kararı ile Genelkurmay Başkanlığının,
bu 6’ncı maddesinde, bu işte görevli olduğu belirtilmiş ve bu konuda bir görev
verilmiş o dönemde. Ondan sonraki süreç içerisinde hem Genelkurmay
Başkanlığımız hem de ilgili, yetkili ve görevli kurumlarımız bu konularda
değişik çalışmalar yapılmış, değişik icraatlar ortaya konulmuş. En son, 1999
yılında Ottawa Sözleşmesi’nin imzalanmasından sonra
Türkiye’nin bu konu gündeminde daha ağırlıklı bir şekilde yerini almış, zaman zaman Millî Güvenlik Kurulunun gündemine gelmiş.
Türkiye’nin güvenliğiyle ilgili görüş alışverişlerinde bulunulduğu, millî
güvenlik siyasetinin tayin, tespit ve uygulamasına dair hükûmete
de tavsiyelerde bulunan bu yüksek kurulun gündemine gelmiş, değerlendirmeler
yapılmış ve sonunda Türkiye-Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesine
ilişkin kararlar da alınmış. 29/5/2001 tarihli ve 470
sayılı Karar çerçevesinde bu konuyla ilgili alınan karar hükûmetlere
“gereği yapılmak üzere” diye tavsiyede bulunulmuş. Ancak o günden sonra zaman
içerisinde bu konularla ilgili birtakım çalışmalar yapılmış.
En son, 2003 yılında Ottawa Sözleşmesi’nin
Meclisimizce onaylanmasından sonraki süreçte bu iş biraz daha hızlanmış,
Genelkurmay Başkanlığımız bu işle ilgili çalışmalar yapılmış ve işle ilgili
tahsisatlar yapılmış ve birtakım denemelerden, uygulamalardan sonra gelinen
noktada Genelkurmay Başkanlığı gönderdiği yazılarda ve yapılan istişarelerde bu
işin ihale suretiyle yaptırılması konusunun daha uygun olacağına dair
kanaatlerini, çekincelerini de belirtmek suretiyle hem Başbakanlığa hem Millî
Savunma Bakanlığı aracılığıyla ilgili yerlere iletmiş ve bunun başka bir ihale
yöntemiyle Genelkurmayın dışında yapılmasının daha uygun olacağını ve hatta
orada bir şey -NAMSA’nın ismini de vermek suretiyle- NAMSA’ya verilmesinin de daha uygun olacağını
değerlendirmek suretiyle ifade etmiş. Bu konu bu kanun tasarısı
hazırlanmadan önce… İstişare mahiyetinde görüşler sorulur kanunlar
hazırlanırken. Burada okudu bir sayın milletvekilimiz Genelkurmayın görüşünü.
“Bunu görmediniz mi?” diye de sordu. Doğrudur, Genelkurmaydan gelen görüşte o
vardır.
Tabii,
bunlar gizli metinler. Şimdi soruyorlardı dünden, bu metinler nereden çıkıyor
diye. Ben de merak ettim. O gizli damgalı metinleri size kim servis etti, onu
da merak ediyorum.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Size kim servis etti o zaman?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Şimdi… Şimdi, bakın… Şimdi… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sana kim servis yaptı ya? Sana kim servis yaptı?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, orada dile getirilen endişeler…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Sayın Bozdağ, idareyi tehdit ediyorsun sen.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
…orada dile getirilen endişeler ve tereddütlerin hepsi bu taslağın hazırlanması
ve komisyon aşamalarında görüşülmesi konusunda değerlendirilmiş ve tasarının
içerisine yansıtılmıştır. Şimdi, tasarının beraber bir değerlendirmesini
yaptığımızda bunun buraya nasıl yansıdığını da hep beraber görme imkânımız var.
Şimdi, bunun amaç ve kapsamı
çok net, açık, diyor ki: “Mayınların temizlenmesi, patlamamış mühimmatın
temizlenmesi ve bu alanın tarıma açılması.” Amacımız bu. Biz mayınları
temizleyeceğiz ve burayı tarıma açacağız. Peki, bunu hangi usulle yapacağız?
Şimdi, oradan gelen metinde bunun ihale usulüyle, hizmet alımı usulüyle
yapılmasının daha uygun olacağı yönünde bir değerlendirme var. Yansımış mı bu?
Bakın, bunun 2’nci maddesinin 1’inci fıkrasının ilk cümlesini okuyorum, çok
net: “(1) Mayın temizleme işi, öncelikle 4/1/2002
tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerine göre Maliye Bakanlığınca
hizmet satın alınmak suretiyle yaptırılır.” Bu ne yapılmış? Hizmet
almak suretiyle. Öncelikle bu yöntemin kullanılması için ihaleye
gidilecek, çalışılacak ve bu yönle bunun temizlenmesi temin edilebildiği
takdirde yapılacak. Endişe yansıtılmış mı buraya? Yansıtılmış. Arkasından bu
temin edilemezse ne olabilir? Türkiye Cumhuriyeti’nin hükûmetine,
bu işi yapan kamu görevlilerine bu yüce Meclisin ikinci bir alternatifi de
deneme imkânı vermesinin neresi yanlış? Yanlış değil.
Peki, bunun başka güvenceleri
var mı? Şöyle bakıyoruz -hepsini okumayacağım- 1’inci fıkranın son cümlesi:
“Bakanlar Kurulu Kararı gereğince belirlenen askeri yasak bölge ile sınır hattı
boyunca tesis edilecek sınır fiziki güvenlik sistemi için ihtiyaç duyulacak
alanlar temizletilmekle birlikte, yüklenicinin kullanımına bırakılmaz.” Yani
eğer siz hem temizlemeyi hem işletmeyi aynı firmaya ihale ederseniz dahi burada
sınır güvenliği için gerekli olan kısım belirlenecek. Bunu kim söyleyecek?
Genelkurmay söyleyecek “Şu kadar yer sınır güvenliği için lazımdır…” Orası ne
yapılacak? Yüklenicinin tarıma açmasına imkân verilmeyecek.
Şimdi, hudut boyunda olan
arkadaşlarım bilir. Sınırı şöyle bir gözünüzün önüne getirirseniz… Ben
askerliğimi asteğmen olarak Kızıltepe’de yaptım, hudut boyunda hududu bekledim.
Benim şeref sayfalarımdan biridir. Orayı iyi bilirim. [CHP ve MHP sıralarından
“Ooo” sesleri, alkışlar(!)] Onun için, bakın ne var
hudut boylarında? Bu Meclisin, AK PARTİ Grubunun, bütün parti gruplarının da
şerefidir bu, sadece bizim değil herkesin görevi bu.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Niye söylüyorsun o zaman?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Bakın, orada, sınırın boyunda önce bir tel örgü var. Tel örgünün arasında,
Kızıltepe kısmında biraz boşluk, arkasından tren yolu geçiyor, tren. Arkasından
iz tarlası var. Arkasından güvenlik için bir yol var. Arkasından nöbet tutan
askerlerimizin gezdiği bir alan var. Arkasından mayınlı bölge var. Onun
arkasından ne var? Karakollarımız var. Şimdi bu düzenleme buradan oylarınızla
kabul edildiği takdirde, güvenlik için askerlerimizin nöbet tuttuğu alandan
itibaren burayla ilgili yeni bir güvenlik şeridi oluşturulacak ve oranın ne
kadar olacağına da Genelkurmayımız karar verecek, kanun da bunu açık koyuyor.
Yani sınırlarımızı, farz edin -dediğiniz gibi- yabancı birinin aldığını, öyle
düşünüyorlar… Yabancı biri almayabilir, yerli biri alabilir, belli olmaz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Kim
alacak, kim, onu söyle! Biliyorsan onu söyle!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bu
konuda şimdiden kehanette bulunmak doğru değildir. O zaman dahi bununla ilgili
bir düzenleme var.
Bir başka şey: Yine, bakın,
Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu’muz
var. Şimdi bu Kanun’un ilgili maddelerini de bu konuda iyi okumak lazım. 7’nci
maddesi -başlığı- birinci derece kara askerî yasak bölgelerinde uygulanacak
esasları düzenliyor. Burası neresi? Burası birinci derece kara askerî yasak bölge.
Ne diyor? İlgili maddenin 1’inci fıkrasının (c) bendinde diyor ki:
“Yabancıların geçici olarak bölgeye girmeleri ve oturmaları Genelkurmay
Başkanlığının iznine bağlıdır.”
KAMİL ERDAH SİPAHİ (İzmir)
– Yani kırk dört yıl mı geçici süre!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir
başka şey: Yine, bölge içindeki eski askerî eserler ve benzeri pek çok konu,
burada ne yapılıyorsa, yabancı birinin girmesi çıkması nasıl olacak?
Genelkurmay Başkanlığının izniyle olacak.
Şimdi, ben, değerli
arkadaşlarım, tekrar buradan bu tasarının 2’nci maddesinin 5’inci fıkrasına
dönüyorum. 5’inci fıkra diyor ki: “İhale komisyonlarının oluşumu ve çalışmasına
ilişkin esaslar…”
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Efendim, bitiriyorum.
Komisyon nasıl oluşacak,
nasıl çalışacak? Maliye Bakanlığı belirler. Peki, bu komisyonun ihale
şartnamesini kim hazırlayacak? Genelkurmay Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı,
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı
ihalenin şartnamesini de beraber hazırlayacaklar.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
biz eğer bu ülkenin Genelkurmayına, Millî Savunma Bakanlığına, Maliye
Bakanlığına, Tarım Bakanlığına, Bakanlar Kuruluna, Meclisine güvenmeyecek,
herkese kötü gözle bakacaksak o zaman biz kime güveneceğiz Allah aşkına? Böyle
şey olabilir mi? Genelkurmay oturacak, sizin düşündüklerinizi düşünmeyecek; bu
ülkenin bakanları oturacak, sizin hassasiyetlerinizi paylaşmayacak.
OKTAY VURAL (İzmir) – Size
güvenmeyeceğiz!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Biz
o hassasiyetleri en az sizin kadar paylaşıyoruz, bu konuda görevli olanlar da
bunu paylaşıyorlar.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Temizlenmesi işine bir şey diyen mi var?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Burada bir sakınca varsa, o zaman ihale yapacaklar, kişiler bunlarla ilgili
oturup konuşurlar, değerlendirirler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bu
bittikten sonra sanki “Bu kanun çıktı, ihaleyi bana verin.” diyen biri mi var?
Ben sözlerimi burada
bitirirken konuyu tekrar yüce Meclisin takdirlerine bırakıyor…
OKTAY VURAL (İzmir) –
Yanlıştır, yanlıştır, çekeceksiniz bunu.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
...ve konunun muhalefet tarafından anlatıldığı gibi olmadığını bir kez daha
ifade ediyor…
OKTAY VURAL (İzmir) – Bahse
giriyorum bitmeyecek, Sayın Bakan kalkacak.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
…konuyu milletimizin ve Meclisimizin takdirine bırakıyor, saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Bozdağ.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) –
Sataşma var…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) -
Sayın Başkan, bir dakikalık söz verirseniz…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Hayır, sataşma yok.
MURAT ÖZKAN (Giresun) – Sen
mi karar veriyorsun sataşmaya!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sayın Başkan, vallahi de sataştı, billahi de sataştı!
BAŞKAN – Yerinizden…
Buyurunuz Sayın Okay, 60’a göre.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, burada ben kime sataştım Allah aşkına? Kime sataştım? İsim verdim mi
efendim? (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – “Servis yapılıyor.” dedin.
BAŞKAN – 60’a göre söz
istedi, Sayın Bozdağ.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben
genel konuşuyorum, isim vermeden…
OKTAY VURAL (İzmir) – Niye
isim vermiyorsun da Meclisi genel…
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, 60’a göre söz istedi.
Buyurunuz efendim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben
isim vermeden konuşuyorum, sataşma var mı?
BAŞKAN – Neden dolayı
istediğini bilmiyorum.
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) –
Şahsa sataşma olsa…
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
5.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın,
Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, kamuoyunu ve
Genel Kurulu yanılttığı iddiasıyla açıklaması
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sataşmayla ilgili söz
istemedim, sadece 60’ıncı madde uyarınca söz talebinde bulundum.
Sayın Hatip iki şeyi
vurguladı: Bir “Güven” dedi, bir de “Bunu çarpıtarak anlatıyorsunuz, ifade
ediyorsunuz.” dedi. Ve Sayın Hatip sadece 1’inci maddeyi okudu, oysa bu yasanın
bir de 3’üncü maddesi var. Ve yasanın 3’üncü maddesi gerçek amacı ifade eden
maddedir ve o maddede diyor ki: “Maliye Bakanlığınca yapılacak kullanım
karşılığı temizleme ihalesinde…” Yasada açıkça “Kullanım karşılığı temizle
ihalesi.” diyor.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Tamam, o birinci ihale yapılamadığı takdirde…
OKTAY VURAL (İzmir) – Ne
biliyorsun yapılamayacağını?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Nerede yazıyor o?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Şimdi, bu, Sayın Hatibin yorumu değil. Açıkçası, burada, ben, Sayın Hatibin
buradaki ifadeleriyle hem bu yüce Genel Kurulu hem kamuoyunu yanıltmasını
önlemek için söz talebinde bulundum. Gerçek amaç 3’üncü maddededir ve burada
ifade edilen hususlarda da bir çarpıtma yoktur ama bir güven bunalımı varsa,
gerçek amacını saklayarak bu tasarıyı Genel Kurula sunan iktidar grubudur, Hükûmettir.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Okay.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkanım, Sayın Konuşmacı, daha önce yapılan konuşmalara atfen, özellikle
Genelkurmay Başkanlığının vaki bir yazısıyla ilgili olarak “Bunu kim servis
ediyor sizlere?” diye tüm Meclisi, burada konuşma yapanları, âdeta töhmet
altında bırakacak bir ifadede bulunmuştur.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Yazı elinde!
OKTAY VURAL (İzmir) - Bu konuda itirazın olduğunu ifade eden Sayın
Milletvekilimiz buradadır, kendi konuşmasının yanlış anlaşılmamasını teminen kendisi sataşma üzerine söz istemiştir. Lütfen…
BAŞKAN - Tamam, yerinizden…
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) –
Efendim, müsaade ederseniz kürsüden…
BAŞKAN - Tamam, buyurunuz kürsüye gelin.
KADİR URAL (Mersin) – Sana
kim servis yaptı? Sen servisçi misin?
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Bozdağ, hakikaten size kim servis
yaptı? Merak ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Servisi
siz yaparsınız, siz devletsiniz ya!
BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri…
Buyurunuz Sayın Sipahi.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ tarafından sözlerinin çarpıtıldığı iddiasıyla
konuşması
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) –
Sayın Başkan, teşekkür ederim. Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
Biraz önce muhtemelen benim
kullandığım bir ifade üzerine “Bilgiler gizlilik dereceli olarak nereden servis
yapılmıştır?” gibi Sayın Konuşmacı bir ibare kullandı. Ben, Millî Savunma
Bakanlığınca gönderilen evrakın herhangi bir gizlilik derecesi taşıyıp
taşımadığı konusunda bilgi sahibi değilim. Madde bir. Bunun gizlilik dereceli
olduğunu bildiğine göre, ben şimdi Sayın Konuşmacıya soruyorum: Gizlilik
dereceliliğinden bu kadar emin olduğunuz bir dokümanı size kim servis yaptı?
(MHP sıralarından alkışlar)
Ben, sadece Komisyonda da
konu olan bu dokümanın son kısmından bir -belki de birkaç maddesi de ayrıdır-
aklımda kalan kısımlarını burada ifade ettim ve Millî Savunma Bakanlığının
-tarih de aklımda- 11 Şubat 2008 tarihinde böyle bir evrakın sonuç kısmında bu
bahse konu kanun tasarısının uygun olmadığına dair bizzat Sayın Millî Savunma
Bakanının imzaladığı bir dokümandan bahsettim. Ne bunun
içeriğini anlattım ne de gizlilik derecesini biliyorum, gizlilik derecesini
dile getirdim. Tekrar ediyorum: Size kim servis yaptı?
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Son
maddesini olduğu gibi okudunuz kürsüde.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ne
biliyorsunuz gizli olduğunu?
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) –
Hayır efendim, mealen okudum; mealen, kendi kaleme aldığım kısmını okudum.
Kendi kaleme aldığım kısmını okudum.
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) –
“Son maddesini okuyorum.” dedi.
OKTAY VURAL (İzmir) – Demedi.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla)
– Eğer iş servis yapmaksa ben başka bir örnek vereyim: Yani, bu ülkenin en
önemli kurumlarının suçlandığı bir şekilde, cinsiyeti belirsiz bir hahamı
devletin TRT’sine kim servis yapmıştır? (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Çok da alakalı yani!
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla)
– Ona ait bilgileri kim servis yapmıştır? Devletin en önemli kurumlarını, en
ciddi konularını TRT ekranlarından, uluslararası basının kullanması için,
uluslararası çevredeki birtakım dış güçlerin kullanması için kim servis yapmıştır?
Ben de bu soruyu soruyorum.
Gelelim Yasak Bölgeler
Kanunu’na. Yasak Bölgeler Kanunu’nun, Sayın Konuşmacı sadece işine gelen
bölümünü okudu. Şimdi müsaade ederseniz, Kanun elimde, biraz da ben bahsedeyim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, sataşmadan söz aldı…
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Böyle bir usul var mı Sayın Başkan?
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla)
– “Birinci derece kara askeri yasak bölgelerinde aşağıdaki esaslar uygulanır.
a) Bölge içindeki taşınmaz mallar
kamulaştırılır.
b) Bölgeye buradaki görevlilerle,
yetkili komutanlığın izin verdiği Türkiye Cumhuriyeti uyruğundaki diğer
görevlilerden başkası giremez ve oturamaz.”
Sayın Konuşmacının bahsettiği
kısım bir istisnai hükümdür. Yani “Yabancıların geçici olarak bölgeye girmeleri
ve oturmaları Genelkurmay Başkanlığının iznine tabidir.” bölümü istisnai bir
bölümdür. Nasıl istisnai bir bölümdür? Bazen iki hudut görevlileri arasında
hudut görüşmeleri yapılır, o hudut görüşmeleri süresince yabancı asker ve
personelin girmesine müsaade edilir veyahut da Kars’ta Arpaçay Barajı’nın
yapıldığı gibi, eğer sınırın ortak kesimine bir baraj inşaatı gibi, bir
elektrik santrali inşaatı veya buna benzer bir tesis yapılıyor ise, geçici
olarak, gündüz sürelerince…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Sipahi, lütfen
sözünüzü bağlayınız.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla)
– Bitiriyorum efendim.
…bu işçilerin geçici olarak
bu yasak bölgede görev yapmaları için geçici müsaade edilir bu inşaatın
devamınca, ona da “pasavan geçiş” adı verilir. Kusura bakmayın, iki defa, ben
asteğmen olarak değil, hudut sorumlusu bir sınır jandarma tugayının komutanı
olarak görev yaptım. (MHP sıralarından alkışlar) Bir başka, Rus hududunda,
hududun sorumlu kurmay başkanı olarak görev yaptım.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Onun Başbakanı da kantinde görev yapmıştı, bu da orduevinde yapmış.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Çok ayıp Nevzat Bey! Çok ayıp!
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla)
– Onun için bu açıklamayı yapmaya, yüce Meclisi bilgilendirmeye gerek duydum.
Bu geçici görevlendirmeler de sadece bir faaliyet süresi içindir, kırk dört
yıllığına daimî değildir.
Yüce Meclise saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Sipahi.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım…
BAŞKAN – Nedir Sayın Bozdağ?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, bakın, Sayın Hatip konuşmasında benim kullandığım cümlenin bir
benzerini aynı şekilde bana sordu, hem şahsıma hem grubuma sataştı. Bana söz
verirseniz cevap vermek isterim.
BAŞKAN – Tamam, buyurunuz
Sayın Bozdağ.
İki dakika süre…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sen demedin mi ki ben askerliğimi orada yaptım? Sen değil misin?
2.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, İzmir Milletvekili
Kamil Erdal Sipahi’nin şahsına ve partisine sataştığı iddiasıyla konuşması
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, iki tane hususu
huzurlarınızda açıklamak istiyorum: Bir tanesi, bu belge gizli belge.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Nereden aldınız bilgiyi?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Ben
biliyorum dedim, neden biliyorum? Onu da açıklamak istiyorum. Şimdi, neden
bildiğimi açıklamak… Ben bu belgelerle, bu kanun tasarısı burada görüşülürken
Başbakanlıktan, Millî Savunma Bakanlığından, devletin ilgili ve yetkili
kurumlarından bu konuyla ilgili yapılan çalışmalar nelerdir, aşamaları
nelerdir, bunlarla ilgili elimizde dokümanlar, belgeler var mıdır, varsa birer
örneğini alabilir miyim diye görüştüm.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Biz de görüştük.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bilgilerim sağlıklı olsun, sağlam olsun. Bize denen şey şu: “Bunlar var ama
gizlilik derecesi olan bilgilerdir. Dolayısıyla biz bu konuda size belge falan
veremeyiz.” diye ifadede bulundular ve ben alamadım. Onun için ben bunun gizli
bir belge olduğunu biliyorum. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Ben onu
ifade ettim ve gizlilik derecesi olduğunu bildiğimi söyledim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Size
kim servis yaptı?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir
servis falan yok.
Ben Başbakanlıktan alamadım, Hükûmet biziz, oradan alamadım. Millî Savunma Bakanı bu
grubun içinden çıktı, ben Millî Savunma Bakanından alamadım. “Gizli,
veremeyiz.” dediler. Onun için de ben bunun gizli olduğunu söyledim. Bu bir
bilgiye dayalı şeydir, yoksa afaki bir şey değildir.
MURAT ÖZKAN (Giresun) –
İçeriğini nasıl biliyorsun, içeriğini!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ben
onu söyledim. Benimki bilgidir, yakın bilgidir.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Hayır, onu söylemediniz!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
İkinci bir konu, o da şu: Bakın, 3’üncü maddeyi tek başına okumayın, 2’nci
maddeyle beraber okumak lazım. 2’nci maddede önce hizmet alımı suretiyle
yapılması, bu mümkün olmadığı takdirde işletmeyle beraber yapılması
öngörülüyor.
3’üncü maddedeki düzenleme
ise eğer bu işletme karşılığı ihale yapılırsa o zaman neler olacağını
düzenliyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Bekir Bey, o nerede yazıyor?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bu
ikisi birlikte değerlendirilmeli, birbirinden ayrı değildir diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Bitiriyorum Başkanım.
Bir başka şey: Ben
asteğmenlik yaptım, doğru. Ben bu vatana, bu millete, bu devlete hizmet ettim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
İstismar ediyorsun!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ben
onun bir şeref olduğunu söylüyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
İstismar ediyorsun!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Er
de bir şereftir, onbaşı da bir şereftir, orgeneral olmak da bir şereftir. Biz
bundan övünç duyarız. Başkalarının rütbesinden de övünç duyarız, hizmetinden
dolayı ama bu hiçbir zaman kendinden rütbe olarak düşük olanları başka türlü
değerlendirme hakkını kimseye vermez diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Bozdağ.
Sayın milletvekilleri, on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
18.01
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18:36
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
263 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
(Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı
Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında
Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263) (Devam)
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Şimdi sıradaki diğer işlere
geçiyoruz.
3’üncü sırada yer alan, 353
sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları raporlarını
görüşmeye başlıyoruz.
3.- Türk Ceza
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları Raporları (1/670) (S. Sayısı: 353)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Gündemin 4’üncü sırasında yer
alan, 90 sıra sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu Tasarısı ve İçişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Türk
Vatandaşlığı Kanunu Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/458) (S. Sayısı:
90)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci sırada yer alan, Afet
ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
5.- Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/552) (S. Sayısı: 293)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6’ncı sırada yer alan, Siirt
Milletvekili Mehmet Yılmaz Helvacıoğlu ve 4
Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Antalya
Milletvekili Osman Kaptan ve 1 Milletvekilinin, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Siirt
Milletvekili Memet Yılmaz Helvacıoğlu
ve 4 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Antalya
Milletvekili Osman Kaptan ve 1 Milletvekilinin, Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve Millî
Savunma Komisyonu Raporu (2/427, 2/428, 2/429) (S. Sayısı: 361)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7’nci
sırada yer alan, Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay
ve Astsubaylar Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Millî Savunma Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
7.- Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam
Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/463) (S.
Sayısı: 316)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
8’inci
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Süleymaniye Külliyesinin Korunması Hakkında İşbirliği
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye
Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Süleymaniye Külliyesinin Korunması Hakkında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/484) (S. Sayısı: 336) (x)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon
raporu 336 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır konuşacaktır.
Buyurunuz
Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU
ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yorucu bir günün, yorucu bir haftanın
sonrasında, uluslararası sözleşme niteliğinde üç kanunu görüşmek arzusuyla
çalışmaya devam ediyoruz. Zaman olursa, Sayın Başkanın arzusu dört diyorsa,
dörde de çıkartırız. Bu sebeple söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Süleymaniye
Külliyesinin Korunması Hakkında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu üzerine
Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Süleymaniye Külliyesi, Sultan Süleyman adına yapılan ilk
camidir. Evet, Mimar Sinan’ın kalfalık dönemi eserlerinden olan, camisi,
imarethanesi, medresesi ile birlikte bir külliye olan, Suriye’nin başkenti
Şam’daki Süleymaniye Külliyesi -Ben gidip gördüm, herkesin görmesini tavsiye
ederim. Herkesi de görmek üzere davet ettim ama şimdi bir grup arkadaşımızla gideceğiz.
İnşallah bundan sonraki seferlerde sizler de gelirsiniz, hep beraber görürüz,
ziyaret ederiz- Kanunî Sultan Süleyman adına Mimar Sinan tarafından
projelendirilip inşa edilen ilk camidir -1554 yılında- ve bu güzel cami bugün,
yapılış maksadına hizmet etmektedir. Hem cami olarak kullanılmaktadır hem
imareti devam etmektedir, medresesi devam etmektedir. Külliyesi de vardır.
Yanında yapılan külliyeye daha sonra Sultan Süleyman’ın oğlu II. Selim
zamanında külliye de eklenmiştir. Dolayısıyla Kanunî Sultan Süleyman’la beraber
Selimiye iç içe, hem Sultan Süleyman Camii hem de yanında Selimiye Camii, iki
cami yan yana, bugün Şam’ın tarihî karakterini dünyaya ifade eden, atalarımızın
bize bıraktığı, övüneceğimiz iki güzel eserdir.
İşte
bunların onarılması ile ilgili Türkiye Cumhuriyeti devleti ile Suriye Arap
Cumhuriyeti devleti arasında bir protokol imzalanmıştır. Bu protokolün
yürürlüğe girebilmesi için bu kanunun çıkması gerekiyor. Yarın -Sayın
Cumhurbaşkanımız lütfettiler, bizleri de dâhil ettiler- Türkiye-Suriye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı ve Yönetim Kurulu
üyesi olarak görev yapan milletvekili arkadaşlarımızdan teşkil ettikleri bir
heyetle, muhtemel bakanların da katılacağı bir heyetle Suriye’ye gidiyoruz.
Suriye’ye giderken Sayın Cumhurbaşkanımızın çantasına bu kanunu, bu iş birliği
protokolünün kanunlaşmış hâlini de koymuş olmak Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunun güzel bir jesti olmuştur. Bunun için katkı verdiğinizden dolayı
ben de çok teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, Suriye gerçekten halkıyla kardeş olduğumuz, devletiyle dost
olmak mecburiyetinde olduğumuz -ben böyle değerlendiriyorum- bizim için önemli
bir ülkedir. 870 kilometreye yakın bir hududumuz bulunmaktadır ve Orta Doğu
bölgesinin, Türkiye Cumhuriyeti devleti açısından, çıkarları açısından
stratejik değerde önemi olan bir ülkesidir. “Orta Doğu Suriye’siz
olmaz.” Öyle bir güzel söz vardır.
İşte
Suriye’yle ilişkileri her geçen gün daha da ileriye götürmek için, kabul etmek
ve ifade etmem gerekir ki AKP Hükûmetlerinin bu yönde
yoğun gayreti olmuştur. Suriye-Türkiye dostluğu adına bu dostluğa hizmet eden hükûmet politikalarını yöneten değerli bakanlara ve başta
Sayın Başbakan olmak üzere Sayın Cumhurbaşkanımıza çok teşekkür ediyorum. Gerçekten bu dostluk önemli. Çünkü, söylediğim gibi, iki
kardeş milletin iki dost ülkesi ve dost kalmak mecburiyetinde olan iki ülke.
Biz dost kalmalıyız ki Orta Doğu’da barış olsun, biz dost kalmalıyız ki bu
coğrafya güvenlik içerisinde olsun. Çıkarlarımız da ortak.
Bakın,
biraz önce benim ilimin Milletvekili Sayın Kürşad Tüzmen
buradaydı. Dış ticaretten sorumlu Bakan olarak Türkiye-Suriye arasındaki
ekonomik ilişkilerin gelişmesine -ifade etmemiz lazım, kendisi burada yok, olsa
yine söylerdim- çok yoğun katkısı olmuştur. Ona da bu dostluk adına teşekkür
ediyorum. 300-350 milyon dolar dolayında devam eden
dış ticaret hacmimiz imzalanan serbest ticaret anlaşmasıyla -ki, bu serbest
ticaret anlaşmasının imzalanmasında Sayın Kürşat Tüzmen’in
emeği çoktur, gayreti çoktur- imzalanan bu serbest ticaret anlaşması sonrasında
Türkiye ile Suriye arasındaki dış ticaret hacmi 300 milyon dolardan 2 milyar
dolara ulaşmıştır. Yapılacak daha çok şeyler vardır. Bunlar da yapıldığı
takdirde bu hacim 5 milyar dolara kadar ulaşır. Bu anlamda şu politikaları
doğru buluyorum: Muhalefet, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz ülkemizin
çıkarına, milletimizin çıkarına olan her politikada destek vereceğimizi her
defasında, bu Meclisin açıldığı ilk günlerde ifade ettik. Uzlaşmadan yana, hoşgörülü,
diyaloğa açık, sorun üreten değil sorunların çözümüne
katkı veren, bu anlamda gerekiyorsa cesaretlendiren, yönlendiren bir politikayı
takip edeceğimizi en üst düzeyde Sayın Genel Başkanımız ifade etti. Bu anlamda
diyorum ki Türkiye ile Suriye dost olmak, hatta bu dostluğu ortak olmak
noktasına taşımalıdır. Ben Dostluk Grubu Başkanı olarak bunu Sayın Suriye
yetkililerine de söylüyorum. Halklarımız kardeş, ülkelerimiz dost olmak
mecburiyetinde ama bu dostluk yetmez. Biz ülkeler ve kişiler olarak ortak da
olmalıyız. Bir teklif getirdik, Sayın Nazım Ekren
-Allah ondan da razı olsun- teklifimizi ciddiye aldı, gayret gösterdi,
zannediyorum bir yola girdi iş: Hudut boylarında -kararname hazırlandı
zannediyorum- serbest ticaret merkezlerinin büyütülmesi. Ne var yani, Halep’in
esnafı gelse Kilis Hudut Kapısı’nda malını satsa, Antep’in esnafı malını oraya
götürse, halkımız gitse kaçakçılık yapacağına, karşılıklı, serbestçe ticaretini
yapsa, bu ticaretten hem Halep esnafı hem de Gaziantep-Kilis-Şanlıurfa esnafı,
insanları, bu hudut boylarını bekleyen insanlarımız faydalansa olmaz mı? Aklın yolu tek. Biz dostluğu kalıcı kılabilmek, ülkeler
arasındaki ilişkileri dostluk çizgisinde devam ettirebilir, sürdürülebilir hâle
getirebilmek için halklarımızın ortak çıkarlarını artıracak, maksimize edecek
bir düzenleme yapmak mecburiyetindeyiz. Onun için diyorum ki: Kardeşlik,
eyvallah. Dostluk, hükûmetlerimizin kararıyla
gerçekten güzel gidiyor ama bunu ortaklığa da dönüştürmemiz lazım. Bunu hem
ülkemizi yöneten siyasi iktidarın sayın bakanlarına da söylüyoruz -ciddiye
aldıkları için de teşekkür ediyorum- Suriye yöneticilerine de söylüyoruz.
Tabii,
bir problem, problem değil ama aşılması gereken bir husus olarak söylüyorum:
Suriye’nin daha katetmesi gereken mesafeler var. Bankacılık
sistemi, Türkiye ile Suriye arasındaki iş hacminin, yatırım hacminin… Bugün
Suriye’de Türk firmalarının 250-300 milyon dolara
yaklaşan, belki bir miktar daha artan yatırımı var. Bu, kısa sürede çok büyük
rakamlara ulaşabilir. Suriye’nin her ihtiyacını, bizim Türk müteşebbisleri, iş
adamları Suriye’de imal ederek karşılayabilirler. Suriye’nin kaynaklarını
Suriye’de işleyerek birlikte dünyaya ihraç edebiliriz. Bu mümkün.
Bir şey söyleyeyim: Mesela
Suriye’nin çok ciddi fosfatı var, gübrenin ham maddesi. Bu fosfatın büyük
kısmını Türk firmaları işliyor ama başka ülkelerin üzerinden satın alarak
işliyor. Bunları aşmamız lazım. Bunları söylüyoruz. Aşmanın yolu, Suriye’de bir
Türk bankasının kurulmasıdır, bir ortak Türk-Arap bankasının kurulmasıdır. Çünkü ticaret ve yatırımı geliştirebilmenin yolu, banka olması
lazım, banka üzerinden para transferi olması lazım. Acı bir örnek… Bunu
bizi izliyorsa değerli Suriye yöneticilerine de arz etmek açısından söylüyorum.
Acı bir örnek: Şam’daki büyükelçimiz, Halep’teki Başkonsolosumuz ve
personelimiz, maalesef, maaşlarını almak için her ayın başında İskenderun’a,
Hatay’ın İskenderun kazasına kurye gönderiyorlar, maaşlarını Türkiye’den
alıyorlar. Suriye’de bir Türk bankasının şubesi olsa bu problem aşılacak. O
sebeple bu kanun önemli. Çünkü inanınız Şam’a gittiğinizde göreceksiniz,
Halep’e gittiğinizde göreceksiniz. İşte burası Osmanlıdan kalma bir eserdir,
bir saraydır diye hemen farkına varırsınız.
İçişleri Bakanını ziyaret
ettik değerli milletvekilleri, dostluk grubu olarak gittiğimizde. Sizin
grubunuzdan Sayın Faruk Koca’nın, Sayın Fevzi Şanverdi’nin
de katıldığı, Cumhuriyet Halk Partisinden Aziz Bey’in katıldığı bir heyet
olarak Suriye’ye gittiğimizde İçişleri Bakanlığı bize randevu verdi, ziyaret
ettik. Bir Osmanlı sarayında oturuyor. Tabii yıllar eskitmiş ve çatlamalar
meydana gelmiş. Uluslararası ihaleye çıkmışlar, bir Fransız firması almış.
Bakanın çok net ifadesi var, “Burayı Türkler olmadan Fransızlar da yapamaz.”
diyor. Çünkü o binanın yapılışının projeleri Türkiye’de, Türkiye’nin
arşivlerinde. O projeler olmadan o binanın restorasyonunu
yapabilmek mümkün değil. Aynı şey Süleymaniye Külliyesi için de olmuş.
Süleymaniye Külliyesi’ndeki çatlakları onarmak için bir Fransız firması almış,
ilk yaptığı iş minareleri betonla doldurmuş. Gideninize anlatmışlardır,
Süleymaniye Camii’nin iki minaresi var. İki minaresinin kaide kısmı
“Sağlamlaştıracağız, binayı takviye edeceğiz.” diye betonla doldurulmuş. Onun
da çözüm olmadığını, yanlış olduğunu görmüşler ve durdurmuşlar. Şimdi Türk
firmaları yapıyor, bu protokol gereği Türk firmaları yapıyor.
Burada hizmetlerini takdir ve
teşekkürle anmam gereken bir kuruluş da TİKA. TİKA gerçekten -Türk coğrafyası
diyelim- Türklerin geçmişte yönettiği, atalarımızın hizmet ettiği ve bizden
kalan o eserleri onarmak için Balkanlarda, Orta Doğu’da, Kafkasya’da, Orta
Asya’da çok ciddi gayretler ve hizmetler üretiyor. Ben bu hizmetlerin daha
geliştirilmesini, daha büyük ödenekler ayrılarak takviye edilmesini… Her
defasında konuşuyoruz ama çok ciddi de hizmetler ürettiğini görüyoruz.
Huzurunuzda TİKA yöneticilerine de teşekkür etmemiz gerekiyor.
Geçen hafta Vakıflar Haftası’ydı. Vakıflar Genel Müdürüne de söyledim. Bu eserlerin tamamı vakıf eseri. Dolayısıyla Türkiye dışında
kalmış olmaları bir şey değiştirmez. Bu vakıf eserlerine Türkiye Cumhuriyeti
devleti, Türk milleti adına Vakıflar Genel Müdürlüğünün de sahip çıkması
gerekiyor. Onlar da gereken gayreti gösteriyorlar. Onlara da huzurunuzda
teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
iş birliği protokolünün onaylanması, hukuk hâline getirilmesi yapılan
harcamaların hukuki gerekçesini, hukuki dayanağını hazırlayacağı açısından
önemli.
Bu kanunu bugün çıkarmış
olmamız, sözümüzün başında da ifade ettiğim gibi, yarın Sayın
Cumhurbaşkanımızın Suriye’yi ziyareti öncesinde-çünkü her defasında bunu
soruyorlar- bir jest olacaktır, güzel bir davranış olmuştur. Katkılarınızdan
dolayı çok teşekkür ediyorum. Bu kanunun hayırlara vesile olmasını diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Şandır.
Maddenin tümü üzerinde başka
söz yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN – Tümü üzerinde,
şahsınız adına buyurunuz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Kanunun tümü üzerinde mi, madde üzerinde mi?
BAŞKAN – Tümü üzerinde
efendim, tasarının tümü üzerindeyiz.
Buyurunuz Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tabii gündemin 2’nci maddesindeki kanun
tasarısını atladık 8’inci sıraya geldik. Bu bir defa
Parlamento çalışmalarına uymayan bir durum. Neymiş? Abdullah Gül yarın
Suriye’ye gidecekmiş!
ALİ
KOYUNCU (Bursa) – Cumhurbaşkanı…
KAMER
GENÇ (Devamla) – Senin Cumhurbaşkanın kardeşim, ben kabul etmiyorum ya! Allah Allah!
ALİ
KOYUNCU (Bursa) – Ayıp yahu! Nezaket içerisinde kalmanız lazım. Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eden bir insan.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Efendim Suriye’ye gidecekmiş de, efendim bir jest yapalım da
buna bu kanunu çıkaralım.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bu memlekette, insanlar inim inim
açlık altında, işsizlik altında inleyen bir memleketteyiz.
Bugün, şu
sırada, bakın, Meclis Başkanı belki yurt dışındadır.
MEHMET
ŞANDIR (Mersin) – Yoo, burada efendim.
KAMER
GENÇ (Devamla) - Tayyip Erdoğan yurt dışındadır.
Ondan sonra bakanların büyük bir kısmı yurt dışındadır. Bu devletin… Bakın,
daha üçüncü ayına gelmişsiniz, üçüncü ayına, bütçeniz -yıl
başında öngördüğünüz, bütçeyi çıkarırken- öngördüğünüz 10 katrilyon
liralık açığın 3 mislini vermiştir. Şimdi, böyle hoyratça bir devlet
yönetilmez. Bir devletin evvela tasarruf etmesi lazım. Bu,
sokakta aç gezen insanlar, işsiz gezen insanlar, iş bulmayan insanlar neyle geçinecek?
AKP yedi
senedir iktidarda. Türkiye Cumhuriyeti devletini tavuğun tüylerini yolar gibi
yoldunuz. Bir yatırım var mı yahu? Allah rızası için söyleyin, bir yatırım
yaptık da bu memlekette işte şu kadar adama iş bulduk… Yaptığınız bir şey var
mı? Türkiye Cumhuriyeti devletini bir tavuğa benzetirseniz, tüylerini söktünüz,
söktünüz, söktünüz, çırılçıplak bir deri kaldı, şimdi deri sökülüyor.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) – Ayıp oluyor!
KAMER
GENÇ (Devamla) – Efendim, hiç ayıp mayıp olmuyor.
Şimdi,
Türkiye Cumhuriyeti devleti… Yahu yöneticiler eğer sorumsuz olursa değerli
milletvekilleri… Yani Meclis Başkanı her gün yurt dışında, Abdullah Gül yurt
dışında, Tayyip Erdoğan yurt dışında, milletvekilleri
yurt dışında, bakanlar yurt dışında. Böyle bir şey olur mu yani yahu, böyle bir
şey olur mu?
Ben şimdi
soruyorum: Beyler, bu Parlamento kurulduğundan bugüne kadar Meclis Başkanı,
Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan kaç defa yurt dışına
gittiler ve ne kazandırdılar bu memlekete?
Şimdi,
Azerilerle Ermeniler arasında arabuluculuk yaptılar, ne kahramanlıklar
yaptılar. Azeri milletvekilleri geldi buraya. Tayyip
Erdoğan ne dedi? “Fitneciler geldi memleketimize.” dedi. Şimdi de gitti,
efendim, Azerbaycan’ın o fitnecileri karşısında gitti, boynunu eğdi.
Bakın,
bir devlet bu kadar yönetilmez, bir devletin haysiyetiyle onuruyla bu kadar
oynanılmaz. Bu Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetme kabiliyetine bu insanlar
sahip değil. Türkiye Cumhuriyeti devleti… Şimdi ne bulmuşlar? Bir Batı
ülkelerine gidebiliyorlar mı? Çünkü davet etmiyorlar kendilerini. Ondan sonra
ne yapıyorlar? Bulabildikleri Arap ülkelerine gidiyorlar. İşte, Katar’a, Suriye’ye,
İran’a, ondan sonra Lübnan’a, oraya gidiyorlar. Gitmelerinin bir de temel
nedeni var: Biraz da hediye var orada, yani biraz da hediye var. (CHP
sıralarından gülüşmeler) Şimdi, ben bunları çok iyi biliyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri, bence,
bakın, bu memleket çok sıkıntıya gidiyor, bu memleket sıkıntıya gidiyor. Şimdi,
Abdullah Gül diyor ki: “Kürt konusunda çok iyi şeyler olacak.” E ne olacaksa
söyle kardeşim ya! Ne olacaksa söyle, ben de bileyim ya! Ben parlamenterim ve o
bölgenin milletvekiliyim. Ne olacaksa söyle! Eğer hakikaten iyi bir şey
olacaksa biz de diyelim ki ya kardeşler, arkadaşlar, iyi şeyler olacak da bu
memlekette artık ne asker ölecek, ne polis ölecek, ne dağa çıkan insanlar
ölecek… Ya bu memleketi yönetmek için belli bir bilgiye sahip olmak lazım,
belli bir birikime sahip olmak lazım, belli bir karaktere sahip olmak lazım.
Efendim, işte, gidiyorsunuz, ondan sonra, efendim, Suriye… Suriye, tamam,
dostumuz bir ülke, komşumuz bir ülke ama yıllarca çok sıkıntılarını da çektik
bunların. Şimdi, Suriye’deki eserleri, tamam, onaralım da hangi, kaç lirayla
onaracağız, kim bunları onaracak, kim bu parayı verecek bunlara? Ben sizin
İktidarınızı biliyorum. Sizin İktidarınızda yine birkaç tane sizin adamlarınız
gidecek, ondan sonra orada ihaleyi alacak, Kamu İhale Kanunu’na tabi olunacak,
artırma eksilme, 2886 sayılı Kanun’a tabi olmayacak, yine yandaşlarınız şey
edecek.
Ben geçen hafta
Viyana’daydım. Viyana’da bir Türk’ü içeri almışlar biliyor musunuz? Bir Türk’ü
içeri almışlar. O Türk’ün evinde çok külliyetli miktarda para bulunmuş, çok
külliyetli miktarda para bulunmuş. Şimdi miktarını söylemiyorum. Parayı götüren
kim biliyor musunuz? Türkiye’de belediye seçimlerini kaybetme ihtimali olan
bazı anakent belediyeleri parayı TIR’larla taşımışlar oraya, ondan sonra
-bakın, işte, arayın şu anda- Türkiye’den de 2 tane avukat gitmiş ve Viyana’da
da en meşhur avukatı tutmuşlar, hâlâ içeride. O para gitti Türkiye’den. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, bakın, AKP’liler, sizin
devri iktidarınızda denetim sistemi kalktı, devlet iflas ettirildi. Devletin
ihale sisteminde devletin kaynakları çarçur edildi, talan edildi ama siz burada
çıkıyorsunuz, efendim, bizim söylediklerimizi kale almıyorsunuz. Şurada var mı
bir hükûmet ya? Böyle bir sorumsuz bir hükûmet olur mu? Nerede bu adamlar, nerede? Bunları
soruyorum ya. Biz burada, arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleri
olarak burada bazı sorunları dile getiriyoruz. Şu Bakanlar Kurulu sırasında
Allah rızası için bir bakan olmaz mı? Şimdi burada bir kişi oturmuş. Yani bir
kalp krizi geçirse veya bir tuvalet sıkıntısı çıkarsa bu arkadaşımız, ne
olacak? Haydi ishal olmuşsa, sıkıntıya düşerse ne
olacak? Yani, bakın…
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) –
Temiz bir dile davet etmeniz lazım, gülmeniz değil. Temiz bir dile davet
etmeniz lazım!
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) –
Otur! Otur!
KAMER GENÇ (Devamla) – Senin
aklın ermez buna. Senin aklın ermez buna.
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) –
Böyle bir konuşmaya müdahale etmeniz lazım!
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) –
Otur! Otur!
KAMER GENÇ (Devamla) – Senin
aklın ermez buna.
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) –
Müdahale etmiyorsunuz, bir de gülüyorsunuz!
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) –
Otur! Otur!
KAMER GENÇ (Devamla) – Evet,
şimdi…
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) –
Böyle bir yönetim olmaz!
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) –
Otur! Otur!
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) –
Kim o? Kim o “Otur!” diyen?
KAMER GENÇ (Devamla) –
Efendim, bakın, siz bu memleketi dürüst yönettiniz de biz çıktık da size karşı
mı çıktık.
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) –
Kim o?
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) –
Ne var? Niye bağırıyorsun?
BAŞKAN – Sayın milletvekili,
biraz daha sakin olur musunuz. Herhâlde burada kürsünün
masuniyetini unutuyorsunuz. O da temiz bir dille konuşacaktır.
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) –
Kürsüye bak! Kürsüye bak!
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi,
Sayın Başkan, bazıları tabii, bakan olmak için çok bana karşı söz möz attılar da şimdi işte geçerli olmadı. Ondan sonra,
maalesef… Neyse, yine size hizmet ediyorum işte.
Yahu şimdi vicdan sahibi olan
insan görür, şu memlekette şu hükûmet sıralarında,
burada, bu bakanların buraya gelmesi lazım, neredeler bunlar? Efendim, iş
burada, Türkiye…
FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) –
Başka işleri yok seni dinlemeye mi gelsinler?
KAMER GENÇ (Devamla) – Beni
dinleyecek. Beni dinleyecek, ben parlamenterim, bu halk beni seçmiş. Beni
dinleyecek. Sen daha hükûmetin ne olduğunu bilmezsin.
Yahu, şimdi ben…
Şimdi,
bakın, size diyorum ki Suriye’de bir eser tamire gidecek, kaç lirayla edilecek,
nasıl yapılacak, kim alacak? Ben size diyorum, bakın, Viyana’da bugün bir Türk
geçen haftadan beri içeride, büyük para Türkiye’den götürmüş, açın bakın yahu,
açın bakın. Bu sizi çok perişan edecek. Bu sizi daha perişan edecek. Burada çok
adamlar… Aslında birtakım insanlar da buna ortak. Şimdi bunları söylüyoruz, bakın,
sizin zamanınızda denetim denilen bir şey kalmadı.
Türkiye
Cumhuriyeti devleti, bakın, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki bu işte
anlaşma, arasına girdiniz, Obama geldi, Obama’ya
yaranmak için “Biz Ermenistan kapısını açacağız.” dediniz ama Azerbaycan öyle
bir tutuma girdi ki işte sizin büyükleriniz gitti, ayağına gitti. Ayağına gitti
büyükleriniz ve ondan sonra da… Yani Türkiye Cumhuriyeti devleti bu duruma
düşürülecek bir devlet mi? Türkiye Cumhuriyeti devletinin Azerbaycan’la
geleneksel bir dostluğu var. O devletin büyükleri ne diyorlardı? “Biz iki
devlet, bir milletiz” diyorlardı. Ee, ne ettiniz? Siz
gittiniz Obama ile gizli pazarlıklar yaptınız, ondan sonra bu yapılan gizli
pazarlıkları Aliyev Moskova’ya gitti, Moskova bunlara
bu pazarlıkları verdi, ondan sonra Aliyev de size en
ağır şekilde hakarete varan sözler söyledi. Ondan sonra kadın milletvekilleri
geldi buraya, sizin buradaki Tayyip Erdoğan, Genel
Başkanınız dedi “Fitneciler bunlar.” Ondan sonra da peki o milletvekillerine
fitneci diyen kişi nasıl gidiyor da o Parlamentoda konuşuyor? Size sormak
istiyorum.
Ayrıca da
değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti devletinin o geleneksel dış
politikasını değiştirecek -ne sizin- yöneticilerinizin kabiliyeti, bilgisi,
kültürü buna müsait değil. Biz diyoruz ki: Bizim yıllardan beri gelişmiş,
yerleşmiş bir dış politika geleneğimiz var. Bunları şey edemezsiniz. Yani işte
Abdullah Gül ilk defa Dışişleri Bakanı olup Almanya’ya gittiği zaman oradaki
Alevi Kültür Merkezindeki yöneticileri Cumhuriyet Bayramı resepsiyonlarından
kesmiş ama işte Kaplanları maplanları, oradaki
elçilik mensuplarını…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Sayın Genç, lütfen sözünüzü bitiriniz, süreniz doldu.
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) – Saçmalıyorsun!
KAMER
GENÇ (Devamla) – Ben saçmalıyorsam gel sen de burada fikrini söyle. Burada söylemek
cesaretiniz yok. Ben şimdi…
AVNİ
ERDEMİR (Amasya) – Aklına geleni konuşuyorsun!
KAMER
GENÇ (Devamla) – Ben sizin için bakın burada doğruları söylüyorum ama siz,
kardeşim, korkuyorsunuz, korkuyorsunuz. Sizin de vicdanlarınız bu
söylediklerimizi kabul etmiyor. Yani bir devlette, Tayyip
Erdoğan Başbakan olarak gidecek, 750 milyon doları alacak, kendi damadının
şirketine verecek, ondan sonra da burada ben Başbakan olacağım. Böyle bir şey
olur mu yahu? Dünyanın hangi ülkesinde bir devletin iki bankasında 750 milyon
dolar alıp cebe konulacak. Böyle bir şey olur mu yahu? İhaleler ve… Geçmişi
neydi, serveti neydi? Bunları araştıralım. Denetimi kaldırdınız. Çıkın, buradan
çok şaşaalı sözlerle birbirinizi methedin.
Türkiye
çok kötü bir yola gidiyor. Türkiye'nin geleceği karanlıklaşıyor. Bu, sizin
İktidarınızın tenkitsizliğinden dolayı kaynaklanıyor. O bakımdan, ben sizden
rica ediyorum, bu devleti bu kadar talan eden anlaşmalara yol vermeyin. Bu
memleket bizimdir. Gelecekte sokağa çıkamazsınız.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısını istiyorum eğer maddelere geçecekseniz.
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Sayın Genç demin Meclis Başkanı Sayın Köksal Toptan’ın
yurt dışında olduğunu söylediler, şimdi makamındadır. Bu konuyu düzeltiyorum.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Bugün değilse bile dün oradaydı.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) – Şahsım adına söz talep ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Şimdi şahsı adına Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ
konuşacaktır.
Buyurunuz
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu yüce
çatının altında her gün çok değişik konuşmalar çok değişik konular üzerinde
yapılıyor. Tabii, bu da milletimizin gözü önünde cereyan ediyor. Ben isterim,
arzu ederim ki buradaki her tür konuşmanın üslubu, edebi, adabı bu milletin
değerlerine uygun olsun, yaralayıcı olmasın, bu Meclisin işlerliğiyle ilgili İç
Tüzük’ün hükümlerine de uygun olsun.
Şimdi, İç
Tüzük’ümüzün 67’nci maddesi gayet açık: “Genel Kurulda kaba ve yaralayıcı
sözler söyleyen kimseyi Başkan derhal, temiz bir dille konuşmaya, buna rağmen
temiz bir dil kullanmamakta ısrar ederse kürsüden ayrılmaya davet eder. Başkan,
gerekli görürse, o kimseyi o birleşimde salondan çıkartabilir.
Başkanlığa
gelen yazı ve önergelerde kaba ve yaralayıcı sözler varsa, Başkan, gereken
düzeltmelerin yapılması için, o yazı veya önergeyi sahibine geri verir.”
Şimdi,
bizim İç Tüzük’ümüz gayet açık, İç Tüzük’e de gerek yok, bu milletin ahlakı da
gayet açık, değerleri de gayet açık. Bu ahlaktan kendinde birtakım özellikler
taşıyanların konuşacağı üslup da tartışmasız ortada, yazmaya da gerek yok,
uymamız lazım ama gel gör ki bu kürsüde uyulmuyor, buna riayet edilmiyor. O
zaman, İç Tüzük, bu standardın dışına çıkan, bu yapıyı paylaşmayan birisi
olursa Divan ne yapacak, Meclis ne yapacak, onu gelmiş koymuş buraya. Ve burada
Divana düşen, Başkanlığa düşen nedir? Böyle bir davranışta bulunan kişiyi ikaz
etmek, temiz bir dille konuşmaya davet etmektir. Maalesef bugün değil sadece,
bundan önceki pek çok oturumda da aynı şeyler yapılıyor ama Meclis Başkanlık
Divanı bu maddeyi işletmiyor. Ben buradan bir kez daha hatırlatmak istiyorum ve
bu maddenin gereğinin yapılmasının da Meclisin, Başkanlık Divanının ve yöneten
başkanın asli görevi olduğunu düşünüyorum çünkü buradan bu millet bizi örnek
alıyor, bu üslup herkese yansıyacaktır. Ben bunu hatırlatıyorum ve umuyorum,
diliyorum ki bundan sonraki oturumlarda İç Tüzük’ümüzün bu hükmü uygulanır, bu
hükme gerek kalmadan bu milletin değerlerine uygun bir konuşma üslubu buradan
benimsenir.
Değerli
arkadaşlar, bu ülkeyi yönetenler bu ülkeyi içeride temsil ettiği gibi dışarıda
da temsil edebilirler. Türkiye, sadece bölgesinin değil, dünyanın yıldız bir
ülkesi; dünyanın pek çok ülkesiyle ilişkiler kurabilir, uluslararası alanda,
bölgesel alanda dünyanın değişik sorunlarında söz sahibi olabilir. Bizim Avrupa
Birliğiyle ilgili bir projemiz var mı? Var. Bu projeyi bizim anlatmamız
gerekiyor mu? Gerekiyor. Dünyanın ülkelerine, etkili, yetkili ve bu projenin
içerisinde bulunan üye ülkelere anlatmamız gerekiyor mu? Gerekiyor. Peki, ben
soruyorum: “Bugüne kadar Avrupa’ya hiç gitmedi.” dendi. “Allah aşkına,
Avrupa’nın hangi başkentine kaç defa gidildi, müzakere tarihi alamazlar,
Türkiye müzakereye başlayamazlar.” dendi. Şimdi, hatırlayın 17 Aralığı, o zaman
Avrupa Birliğiyle ilgili Türkiye'nin müzakere kararı alırken “Yes, yes” diye -hatırlar
mısınız?- “Okey” diye o pankartları o Parlamentoda açtıran güç, irade, işte bu
milleti doğru temsil eden, dışarıda, içeride hakkını hukukunu koruyan iradedir.
O iradenin başındaki kişi Başbakanımız Recep Tayyip
Erdoğan’dır. Bütün Türkiye bununla gurur duydu, onur duydu. Biz bunu biliriz.
Öte
yandan, yine bakın, bugün Türkiye dünyanın 193 ülkesinin oy kullandığı bir
yerde 151 tanesinin oyunu alarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin geçici
üyeliğine seçildi mi? İşte bu diplomasi sayesinde seçildi, bu gayretlerle, bu
çabalarla seçildi. Şimdi Türkiye'nin ihracatı 2002’de 35 milyar dolardı ve bu
135 milyar dolara geldiyse böyle geldi. Yan gelip yatmakla olacak işler değil
bunlar. Yan gelip yatanların bu millete yapılacak hizmetlerin nasıl yapıldığını
bilme şansı yok. Onun için bu millet iyi takdir ediyor, iyi takip ediyor. Bu
milletin onurunu, haysiyetini biz hem içeride koruduk hem dışarıda koruduk.
Bunun şahidi millettir, bunun şahidi, yaşanan pek çok olay vardır.
Hatırlarsanız, başka ülkelerde olan olayların bir kısmı basına yansıdı, bir
kısmına sizler şahitsiniz, bizler şahidiz, bu millet şahittir.
Öte yandan, yolsuzlukla
ilgili konular burada söyleniyor. Biz hep şunu söylüyoruz: Bu konular bu
kürsüde sadece konuşulmakla kalmasın. Bu memleketin denetim görevini yapan
kurumları var. Neler var: Bir, yargı denetimi vardır, suç işleyenlerle ilgili
işleyen mekanizmalar vardır. Ben diyorum ki: Kimin elinde ne bilgi varsa, belge
varsa bu ülkenin cumhuriyet başsavcıları, savcıları görevinin başındadır,
lütfen oraya götürüp versinler, ondan sonra da buraya gelip desinler ki:
“Bakın, ben şu yolsuzluk, şu hırsızlık, şu ahlaksızlık var, bununla ilgili suç
duyurusunda bulundum, şuraya şikâyet ettim, araştırma yapılıyor.” Dedikoduyla
buraya gelip konuş, nasıl olsa bir şey yok, ondan sonra gidiyor! Ben buradan
tekrar davet ediyorum: Lütfen, elinde belge olan, bilgi olan, götürsün
cumhuriyet savcılarına versin. Yine, talebi olanlar, Devlet Denetleme Kurulu
var, gitsinler oradan da talepte bulunsunlar. Bakanlıkların teftişleri var, her
kurumda var, oradan talepte bulunsunlar. İlgili yerlere, her yere… Bu denetim
yolu Meclisin içinde de var, dışında da var, yargıda da var. Bu mekanizmaları
işletmek lazım, işletsinler. Biz bundan rahatsız olmayız. Bizim alnımız ak,
başımız dik ama bizim rahatsız olduğumuz şey şu: Bu şerefli kürsüyü iftiralara
alet ederek bu kürsüyü alçaltmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu kürsü milletin kürsüsüdür. Bu milletin şanına layık
bir üslup, bu milletin şanına layık bir değerlendirmeyi burada yaparsak, bu
kürsüde biz de büyürüz, bu millet de bizi sever, sayar. Aksini yaparsak bu
millet bunun gereğini de yapar.
Ben tekrar bu yasanın
hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum ve umuyor, diliyorum ki bundan sonra burada
yapılan konuşmalarda yaralayıcı olmamak… Eleştiri yapın, sınırsız yapın, hiç
itirazımız yok, biz demokratik sabrın sahibiyiz, bugüne kadar hep gösterdik, gene
gösteririz. Eleştiriye kapımız açık ama bizi rahatsız eden şey, yaralayan şey,
iftiranın iftira olduğunu bile bile buradan
hakikatmiş gibi dile getirilmesidir.
Yanlışlar, yalanlar,
iftiralar tekrarlanmakla gerçek olamazlar, gerçek yerine de ikame edilemezler
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Bozdağ.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar
yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Arayacağım efendim.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
vardır, kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE SURİYE
ARAP CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA SÜLEYMANİYE KÜLLİYESİNİN
KORUNMASI HAKKINDA İŞBİRLİĞİ
PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 19 Nisan 2007
tarihinde İstanbul’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında “Süleymaniye Külliyesi”nin Korun-ması Hakkında İşbirliği Protokolü”nün onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkan, Onur Öymen Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına.
BAŞKAN – Sayın Öymen, buyurunuz, 1’inci madde üzerine, Cumhuriyet Halk
Partisi adına.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, benim de kişisel söz talebim var.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Öymen.
CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN
(Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öyle anlaşılıyor ki Sayın
Cumhurbaşkanımızın Suriye’ye yapacağı resmî ziyaretin öncesinde Türkiye Büyük
Millet Meclisinin iki ülke arasında önemli bir kültür anlaşması ile ilgili,
protokolle ilgili bir metni kabul etmesi uygun görülmüştür ve böylelikle bu
ziyaret sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisinin de Türk-Suriye ilişkilerine
verdiği önemi, titizliği, dikkati karşı tarafa göstermek istenmiştir. Biz bunu
anlayışla karşılıyoruz ve olumlu karşılıyoruz. Bu metin geldiğinde Dışişleri
Komisyonunda biz de olumlu görüş bildirdik, biz de onaylıyoruz, biz bunu kabul
ediyoruz.
Yalnız
şuna da dikkatinizi çekmek istiyorum, dikkatinizi şu noktaya çekmek istiyorum:
Sayın Cumhurbaşkanımız gittiğinde, kuşkusuz, Suriye Cumhurbaşkanı, Suriye
devlet adamları, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu dikkatinden, bu ilgisinden
duydukları memnuniyeti dile getireceklerdir, biz de bundan ayrıca memnun
olacağız. Ama bize “Siz Büyük Millet Meclisinizde bu kanunu geçirmeden hemen
önce ne yapıyordunuz? Gene, Suriye’yi yakından ilgilendiren bir başka kanunun
müzakeresini yapmıyor muydunuz? O kanunda ne diyordu? O kanunda diyordu ki:
Türkiye-Suriye sınırındaki mayınların temizlenip buranın işletme hakkının kırk dört yıllığına bir
şirkete verilmesi öngörülüyordu, öyle değil mi? Siz bunu yapmıyor muydunuz
Meclisinizde?” deseler siz ne diyeceksiniz? Bu konu daha önce gündeme
geldiğinde, daha önce ihaleler verildiğinde -size dün de anlattık, yüce Meclise
arz ettik- orada ne dedik size? İhaleye katılan firmaların dosyaları var. Hangi
firmalar katılmış? Birçok firma İsrail’le ilgili, ya doğrudan
İsrail firması veya Türk-İsrail ortaklığı. Şimdi, bunun, Suriye’yi ne kadar rahatsız edebileceğini
düşünebiliyor musunuz? Bir an için düşünelim. Benzeri bir durum Suriye
tarafında oldu. Suriye de Türkiye sınırında
İki:
Şimdi bu konu görüşülürken, değerli arkadaşlarım, konuşan değerli hatipler
bununla bağlantılı olarak farklı konulara değindiler. Bir cümleyle söyleyeceğim,
fazla lafı uzatmak istemiyorum. Çok değerli Grup Başkan Vekilimiz, Adalet ve
Kalkınma Partisinden, devlet adamlarımızın yurt dışı ziyaretlerinden bahsetti.
Efendim, bu ziyaretlerde çok başarılı işler yapıldığından bahsetti. Özellikle
Avrupa Parlamentosuna yapılan ziyaretten bahsetti. Orada nasıl Türkiye’ye
“Evet” pankartları kaldırıldığından bahsetti. O bakımdan, bu gibi dış
ziyaretlerin eleştirilmemesi gerektiğini söyledi. Son derece haklıdır. Yani biz
çağdaş bir dünyada yaşayan bir ülke olarak devlet adamlarımız,
cumhurbaşkanlarımız, başbakanlarımız, dışişleri bakanlarımız yabancı ülkeleri
ziyaret ediyorlar diye üzülür müyüz, memnun mu oluruz? Biz memnun oluruz. Yeter
ki olumlu sonuçlar alınsın, yeter ki Türkiye’nin lehine sonuçlar alınsın, değil
mi?
Zannediyorum
ki bu konuda aramızda hiçbir ihtilaf yok ama çok değerli arkadaşımızın
bahsettiği Avrupa Birliği konusuyla ilgili, müsaade ederseniz, bir iki cümle
söyleyeyim. Evet, doğrudur; birkaç sene önce müzakereler başlayacağı sırada,
Avrupa Parlamentosunda çeşitli dillerde, Türkiye’nin üyeliğini destekleyen
pankartlar kaldırıldı. Hepimiz de çok sevindik, “Demek ki Avrupa’da artık
Türkiye’ye sıcak bakan bir iklim oluştu.” dedik. Peki, aynı Avrupa’da üç gün
önce ne oldu? Fransa Cumhurbaşkanı kalkıyor, diyor ki: “Türkiye’yi hiçbir zaman
Avrupa Birliğine almayacağız.” Niçin? “O bir Asya ülkesidir.” Almanya Başbakanı
Merkel çıkıyor, ne diyor: “Efendim, Türkiye’yi Avrupa
Birliğine üye yapamayız, olsa olsa özel bir statü
veririz.” Evet… Bizim arkadaşlarımız, bizim devlet adamlarımız buna nasıl cevap
veriyor? Sayın Grup Başkan Vekilinin özlediği, son derece kibar ve terbiyeli
bir üslupla diyor ki: “Efendim, acaba bazı ülkelerde vizyon
eksikliği mi var?” Yani bu kadar kibarlığa da doğrusu tahammül etmek biraz zor
ama dedikleri budur. Sayın Başbakan çıkıyor, ne diyor: “Efendim” diyor, “işte
bunu -seçimler var Avrupa Parlamentosu için- iç politika mülahazasıyla
yapıyorlar.”
Değerli arkadaşlarım, bize
hakaret ediliyor, farkında mısınız? Türk milletine hakaret ediliyor, farkında
mısınız? Ne demek “Siz Avrupa ülkesi değilsiniz.” Biz elli yıldan beri
neredeyiz? Avrupa Konseyi üyesi değil miyiz biz? Yarım yüzyılı geçti, altmış
yıldan beri Avrupa Konseyi üyesiyiz. Niye o zaman demediniz bize “Avrupalı
değilsiniz, burada işiniz yok, gidin Asya’da bir konsey kurun.” demediniz?
Avrupa ekonomik…
ABDÜLHADİ KAHYA
(Hatay) – Asyalı olmak ayıp değil.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Asyalı
olmak ayıp değil ama Avrupalı olan bir ülkeye “Sen Avrupalı değilsin.” demek
ayıp. Kıbrıs dünyanın hangi haritasında Avrupa kıtasında gösteriliyor, bana
söyler misiniz? Kıbrıs düpedüz Asya kıtasında olan bir ülke. Peki,
o ülkeyi Avrupa Birliğine üye yaparken siz düşünmediniz mi? Bu Asya kıtasında
mıdır, Avrupa kıtasında mıdır, düşünmediniz mi?
Değerli arkadaşlarım,
milletimizi inciten bu gibi demeçler olunca aynıyla cevap vereceksiniz, derhâl
cevap vereceksiniz, hakettikleri üslupla cevap
vereceksiniz. Size soruyorum: Atatürk döneminde bir yabancı devlet adamı
Türkiye’ye bu dille hitap edebilir miydi? İsmet Paşa devrinde hitap edebilir
miydi? Demirel devrinde hitap edebilir miydi? Ecevit devrinde hitap edebilir
miydi? Nereye gidiyoruz? Ülkemize karşı bu kadar incitici sözler söylenecek ve
biz diyeceğiz ki: Bu sadece bir vizyon eksikliğinden
ibarettir.
OSMAN DEMİR (Tokat) – Vizyon
eksikliği…
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Biraz
hafif kaçmıyor mu tepkimiz? Siz böyle düşünmüyor musunuz? Biz bu milletin
temsilcileri olarak milletimizin haysiyetini inciten…
ABDÜLHADİ KAHYA
(Hatay) – Davos’taki…
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Davos’ta aslanlar gibi…
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Davos’ta… Hiç açmayın Davos’u.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) –
Aç, aç.
ONUR ÖYMEN (Devamla) - O
konudan bahsedersek sonra çok üzülürsünüz.
ALİ KOYUNCU (Bursa) – Siz
rahatsız oldunuz mu, Davos’tan rahatsız oldunuz mu?
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Davos’u açarsak çok üzülürsünüz. İyisi mi biz Davos’u açmayalım da başka bir şeyi açalım.
Değerli arkadaşlarım, bu
Avrupa’yla ilgili… (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
Müsaade edin. Lütfen
sükûnetle dinleyin arkadaşlarımız. Değerli arkadaşım biraz önce terbiyeden
bahsetti, nezaketten bahsetti. Lütfedin, tahammül edin iki dakika daha, biraz
nezaket gösterin. Lütfen dinleyin bakalım muhalefet ne diyor.
Şimdi, bu anlattığım, işin
bir kısmı. İkinci kısmı şu: Diyorsunuz ki: “Avrupa’da bize itibar gösterdiler o
tarihte.” Niçin? Çünkü bizi Avrupalı ülke, Avrupa Birliği üyeliğine namzet bir
ülke olarak kabul ettiler. Değerli arkadaşlarım, bugün ne durumdayız biliyor
musunuz? Bırakınız Fransız, Alman devlet adamlarının sözünü, Sayın
Başbakanımızın çok övgüyle bahsettiğiniz Davos
toplantısını düzenleyen Davos uluslararası forum
örgütü birkaç gün önce iki rapor yayınladı, biliyor musunuz siz onu? Bir tanesi yargı bağımsızlığıyla ilgili. “Türkiye dünya
ülkeleri arasında yargı bağımsızlığında 64’üncü sıradadır. 134 ülke arasında
64’üncü sıradadır.” diyor Davos. İki: Basın
özgürlüğünde, dikkat edin… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Dinleyin arkadaşlarım, dinlemekten
bir şey kaybetmezsiniz. Bir dakika daha sabredin, dinlemekten bir şey
kaybetmezsiniz.
Davos diyor
ki: “Basın özgürlüğünde Türkiye 134 ülke arasında 106’ncı sıradadır.”
Düşünebiliyor musunuz? Bütün bunları niçin söylüyorlar acaba? Freedom House, çok itibarlı
Amerikan örgütü, diyor ki: “Türkiye dünya ülkeleri arasında basın özgürlüğünde
101’inci sıradadır.” Türkiye’nin geldiği nokta burası. Bu
Türkiye’yi biz Avrupa Birliğine sokacağız değerli arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
ONUR ÖYMEN (Devamla) –
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Herkesin kendine çekidüzen
vermesi lazım. Hangi makamda olursa olsun, siyasi makamda
olanlar da efendim, yargı görevi üstlenenler de savcılar da hâkimler de…
Şu içinde bulunduğumuz duruma
bakınız değerli arkadaşlarım. Avrupa Birliği -övündüğümüz- Parlamentosunun
yayınladığı rapora bakınız. Ergenekon davasıyla ilgili çok ciddi iddialar var,
çok ciddi eleştiriler var. “Usul kurallarını ihlal ediyorsunuz.” diyorlar. “Uluslararası
alanda Türkiye’yi de bağlayan usul kurallarını ihlal ediyorsunuz.” diyorlar.
Avrupa’nın hangi ülkesinde 5 rektörü gözaltına alıyorlar? Avrupa’nın hangi
ülkesinde 29 tane gazeteci hapistedir?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yargı
bağımsız…
ONUR ÖYMEN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, son derece önemlidir bu konular. Biz yargıya saygılıyız
ancak biz… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Müsaade buyurun… Değerli
arkadaşlarım, rahatsız olmayın.
Sayın Başkan, arkadaşları
sükûnete davet edin.
Değerli arkadaşlarım, burası
milletin kürsüsü. Biz burada her şeyi konuşuruz. Siz de çıkarsınız…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayın Sayın Öymen.
ONUR ÖYMEN (Devamla) –
Tamamlıyorum.
Biz burada her şeyi
konuşuruz, siz de cevap verirsiniz ama dinlemek zorundasınız. Bizim mahkemeye,
yargı bağımsızlığına saygımız var. Sizin de var mı? Sizin de var mı?
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Var.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) –
Var.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – O
zaman Sayın Başbakan nasıl oluyor da “Bu davanın savcısıyım.” diyor. Nereden
biliyor?
ABDÜLHADİ KAHYA
(Hatay) – Neden rahatsız oluyorsunuz?
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Diyor
ki: “Birkaç güne kadar her şey bitecek.” Nereden biliyorsunuz? Bu davayı
siyasallaştırdınız. Türkiye’nin en seçkin, en güzide insanları haklarında
iddianame hazırlanmadan, aylarca hapishanede yatıyor, haberiniz var mı? Siz Haberal’ın biyografisini okudunuz mu?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Dava
hakkında konuşamazsın!
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Ben
burada her şeyi konuşurum. Benim burada ne konuşacağımı siz tayin edemezsiniz.
Benim bu Meclisin kürsüsünde ne söyleyeceğimi siz kararlaştıramazsınız.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) –
Yargıya müdahale edemezsin!
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Ben
burada yargıya müdahale etmiyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Davayla
ilgili konuşamazsın!
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Ben
burada yapılan usulsüzlüklere müdahale ediyorum. Usulsüzlüklerden bahsediyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) –
Usulsüzlük olduğunu nereden biliyorsun, hâkim misin? Sen hâkim misin?
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Siz hangi
Avrupa ülkesinde bir yargılama sırasında bir insanı bir iskemlenin üzerinde on
iki saat…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Öymen, lütfen sözünüzü tamamlayınız. Sayın Öymen…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, 2 defa uzattınız, bu 3 oluyor.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Biz
burada millet tarafından seçilmiş…
BAŞKAN – Sayın Öymen…
FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Sayın
Başkan, kaçıncı uzatma!
BAŞKAN - Sayın Öymen, lütfen Genel Kurulu selamlayıp bitiriniz.
ONUR ÖYMEN (Devamla) –
…insanlar olarak her şeyi konuşuruz, konuşmaya da devam edeceğiz. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) –
Ergenekon’u savunmayın, savunmayın…
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Öymen.
1’inci madde üzerinde şahsı adına Tunceli Milletvekili Kamer Genç.
Buyurunuz
Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile
Suriye Arap Hükûmeti arasında Süleymaniye
Külliyesinin korunmasına ilişkin anlaşmanın uygun bulunduğuna dair kanun
tasarısı üzerinde söz alınmış bulunuyorum.
Biraz
önce kavastan şey istedim, dedim ki: “Ya bu tasarıyı getir, bir bakalım.”
Getirmedi. Çünkü tasarı 8’inci sırada. Yok… Şimdi, biz
olmayan tasarı üzerinde konuşuyoruz. Çünkü bu tasarıyla nasıl bir ihale
yapılacak orada, nasıl bir tamirat yapılacak, belli değil. Ama sizin işiniz,
diyorsunuz ki: “Ya hiç biz okumayalım, görmeyelim. Ya işte el kaldıralım.
Türkiye’nin faturası bulunursa o da satılabilir.” Benim karakterim buna müsait
değil.
Bekir
Bey, daha sen çocukken ben siyasetle uğraştım. Bunu bilesin.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Akıl yaşta değil, başta.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Bir dakika…
Ben,
şimdi, çıkıp da burada… Bana şimdi burada “benim hakkımda bakın iftira
atıyorsunuz” diyor.
Arkadaşlar,
bakın, ben iftira atmıyorum. Ben, mesela İstanbul Belediyesi…
AHMET
YENİ (Samsun) – Gene başladı.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Tabii başlayacağım. Tabii başlayacağım. O söyledi ya.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) – Konuyla ne alakası var? Konuya gel…
KAMER
GENÇ (Devamla) - İstanbul Belediyesi 260 trilyon lira eğitim için kime verdi?
Zekeriya Karaman’a verdi. Zekeriya Karaman kim? Sizin Başbakanın, yani Tayyip Bey’in, onun oğluyla Tayyip
Bey’in oğlu bacanak. Ben diyorum ki gelin bakalım, bu 262 trilyon lira nereden
harcadı? Diyorsunuz “Savcılığa başvurun.” Ben burada konuşuyorum- Türkiye Büyük
Millet Meclisi kürsüsüdür burası- ey savcılar, sizi göreve davet ediyorum
diyorum; gidin, bu ihaleleri kontrol edin diyorum. Şimdi diyorum ki, bakın,
Viyana’da şimdi bir Türk içeride. Evinde çuvallarla euro
yakalanmış. Ya, işte söylüyorum size ya! Bu euroyu
Türkiye’ye getiren bazı ana kent belediye başkanları belediye seçimlerini
kaybedecekleri kuşkusuyla paraları TIR’larla götürmüşler.
ABDÜLHADİ
KAHYA (Hatay) – Binbir gece
masalları!
KAMER
GENÇ (Devamla) – Şimdi, diyorsun ki Bekir Bey: “Efendim, 192 ülkenin 151’inin
Birleşmiş Milletler geçici üyeliğinde oyunu aldık.” 75 trilyon lira para
harcadınız Bekir Bey, 75 trilyon. Üç tane ülke adaydı. Birisi ekonomik yönden
iflas etmişti. Siz getirdiniz bu 75 trilyon parayı nereye harcadınız? Bu 75
trilyonu nereye harcadınız?
FATİH
ÖZTÜRK (Samsun) – Kıskanıyorsun, kıskanıyorsun!
KAMER
GENÇ (Devamla) – Yani bunlar çok övünülecek şeyler değil. Arkadaşlar, ben,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin, uluslararası düzeyde şanlı, şöhretli,
karakterli, kişilikli, herkesin karşısında selam durabileceği, bu 72 milyonun
gücünü benliğinde hissedeceği bir devlet olmasını istiyorum.
BAYRAM
ÖZÇELİK (Burdur) – AK PARTİ’yle.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Ama gel gör ki, sizin yöneticileriniz var ya, işte Merkel’le Sarkozy denilen o
zavallı insanlar “Türkiye Cumhuriyeti’ni ben muhatap kabul etmiyorum, onlar
üçüncü sınıf vatandaşlar.” diyor. Peki siz ne dediniz?
Yani Abdullah Gül’le Tayyip Erdoğan’ın ağzında Sarkozy ile Merkel’e “Ulan oturun
oturduğunuz yerde, siz kimsiniz?” dediniz mi? Dediniz mi? Demediniz. Çünkü hep
susuyorsunuz.
HALİL
AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Dedi, dedi.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Gittiniz Azerbaycan… Azerbaycan’a saygı duyuyorum. Gittiniz
Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı karşısında…
AHMET
YENİ (Samsun) – Ayakta alkışlandı Başbakan, ayakta.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Efendim, o insanların insanlığı. Aslında, buraya, Türkiye’ye
davetli olduğu hâlde gelmedi, adamlarını göndermedi, seni ayağına götürdü…
AHMET
YENİ (Samsun) – Niye rahatsız oluyorsunuz? Gurur duymanız lazım, gurur.
Rahatsız olma.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Ondan sonra sen onun dediği şeye girdin, onun rayına girdin,
ona saygılarını sundun.
AHMET
YENİ (Samsun) – Ayakta alkışladılar.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Ee, şimdi birisi gelse, benim karşımda el ayak
öpse ben de derim: “Ya, tamam artık.” Yani, el öpme seviyesine gelince bir
insan ret mi edilir? Yani kusura bakmayın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET
YENİ (Samsun) – Rahatsız olmayın, ayakta alkışladılar.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın, uluslararası anlaşmaları yapıyoruz. Bu
uluslararası anlaşmaları yaparken Türkiye'nin dış politikasını iyice
eleştirmemiz lazım.
Şimdi,
aslında Avrupa Birliği her kademede diyor ki: “Biz Türkleri buraya almıyoruz.” Niye almadıkları belli. Bunların
bir hesabı var. “Kıbrıs’ı alacağız.” diyorlar. Şimdi, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin o şanlı, şöhretli yöneticileri var ya -siz daha piyasada
yokken- Kıbrıs’ı, 21’inci asırda gittiler, Avrupalılardan bileğinin gücüyle
aldılar. Şimdi adamlar onurlarına yediremiyorlar. “Ula, bu nasıl oldu da
Türkiye Cumhuriyeti devleti geldi, bizi yendi, bu Kıbrıs’ı aldı?” diyorlar.
Şimdi bütün hesapları… Önce reddettiler biliyorsunuz, 97’de reddettiler. Sonra,
adamlar akıllı “Ya, biz bu Türkiye’yi niye reddediyoruz? Biz tamam geliyoruz,
sizi alıyoruz.” dediler. Birinci şart ne? Kıbrıs. “Kıbrıs’ı bize teslim edin,
ondan sonra alacağız…” Ondan sonrasında yok böyle bir şey.
Şimdi,
bakın, biz bu memlekette yaşıyoruz. Bakın, ben 80’den beri politikanın
içindeyim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
KAMER
GENÇ (Devamla) – Her ne kadar Bekir Bey çıkıyor burada beni çok çeşitli… Benim
burada kullandığım kelimelerde eleştiri sınırını aşan bir ifadem yok. Suistimaller var. Diyorsunuz ki: “Savcılara…” Savcıları
kardeşim korkutmuşsunuz. Savcılar dava açmıyor.
ALİ
KOYUNCU (Bursa) – Ayıp ya!
SAFFET
KAYA (Ardahan) – Bari savcılara saygısızlık yapmayın, ayıp!
KAMER
GENÇ (Devamla) – İşte, diyorum ki savcılar dava açsa, şimdi, Tayyip Erdoğan’ın o aldığı kredi hakkında dava açacak. Yani
bu görev suistimalidir. İhalelerde bin tane ben size
misal vereyim.
Yani,
istiyorsanız bir komisyon kuralım. Bu memlekette yapılan ihaleleri, bu
memlekette yapılan özelleştirmeleri, bu memlekette yapılan vergi kaçakçılığını…
En büyük vergi kaçakçılığını, sizin bakanlık getiriyor, Merkez Uzlaştırma
Komisyonunda trilyonluk vergi asıllarını, trilyonluk vergi cezalarını bir
kalemde siliyor arkadaşlar! Size rakam vereceğim, bundan sonraki konuşmamda
vereceğim ne kadar şey ettiğinizi. Yani siz… İhalelerde en büyük soygun var, en
büyük talan var ama ne yapalım ki beş dakikalık zaman içinde bunları
söyleyemeyiz.
Saygılar
sunuyorum efendim.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum efendim.
BAŞKAN –
Arayacağım efendim.
1’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter
sayısı vardır, kabul edilmiştir.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı yok, ben saydım! (AK PARTİ
sıralarından “Var, var!” sesleri)
BAŞKAN –
2’nci maddeyi okutuyorum:
Madde 2 –
Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN –
Madde üzerinde söz yok.
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Ben istiyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından “Geçti” sesleri,
gürültüler)
BAŞKAN – Yürürlük maddesi
Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, olabilir. (AK PARTİ sıralarından “Geçti, geçti” sesleri)
BAŞKAN – “Söz yok.” demiştim
Sayın Genç, sonra söylediniz, onun için…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, ben söz istiyorum Sayın Başkan. Yani siz “Söz isteyen var mı?” dediniz
mi, sordunuz mu Genel Kurula? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
REŞAT DOĞRU (Tokat) –
Oylamaya geçtiniz Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ne
oylaması kardeşim!
BAŞKAN – Daha önceden
söylüyorsunuz, biliyorsunuz, söz talebinizi Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, vermiyor musunuz söz?
BAŞKAN – Vermiyorum şu anda
söz.
2’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
Madde 3 – Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Söz
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – 3’üncü madde
üzerinde şahsı adına Sayın Genç.
Buyurunuz efendim.
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya)
– Sayın Başkan, madde üzerinde konuşsun.
MUSTAFA ÜNAL (Karabük) –
Lütfen madde üzerinde konuş, fuzuli şeyler dinlemek yerinde değiliz Kamer Bey.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya,
şimdi, beş dakika konuşmamdan bile rahatsız oluyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Demek ki suçluluğun telaşı içindesiniz. Yani…
MUSTAFA ÜNAL (Karabük) –
Saçmalık mı dinleyelim!
KAMER GENÇ (Devamla) –
Saçmalayan sizsiniz, siz saçmalıyorsunuz.
Yani şurada madde okunuyor,
Meclis Başkanının “Söz isteyen var mı?” demesi, sorması lazım. Ben bu kürsüyü
yedi sene yönettim ve bu kürsüyü yönetirken de bu Meclise ve Türkiye
Cumhuriyeti devletine kişilik kazandırdım, bu Meclisi tıkanan noktalarda açtım.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Boş
bunlar!
KAMER GENÇ (Devamla) – Ya,
şimdi boş konuşmayın. Bakın, hiç laf atmanıza gerek yok ve sizin amacınız beni
konuşturmamak, konuşmalarımı kesmek. Bununla bir yere varamazsınız.
BAŞKAN – Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Devamla) –
Efendim, evvela onları susturun.
FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Sayın
Başkan, konuya gelsin, konuya.
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen
siz söyleyeceğinizi söyleyin, devam edin konuşmanıza.
KAMER GENÇ (Devamla) –
Efendim “Bu anlaşmayı Bakanlar Kurulu yürütür.” diyor.
AHMET YENİ (Samsun) – Yeni mi
öğrendin!
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben de
bu Bakanlar Kurulunun Türkiye’de yasayı yürütme gücüne sahip olmadığını
anlatacağım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) –
Ne dediğini bilmiyor Sayın Başkan!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
dinleyiniz lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) – İşte
Bakanlar Kurulu, var mı murada? Var mı arkadaşlar? Bir tane Bakanlar Kurulu
üyesi var mı burada? (CHP sıralarından “Yok” sesleri)
Demek ki, efendim bakın… (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri, biz
burada tiyatro oynatmıyoruz, biz burada Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
görev yapıyoruz. Şimdi, bu millet de bizi duyuyor, bu millet de görüyoruz bizi.
Ondan sonra, bakın… Şimdi,
enerji ihaleleri geldiği zaman soru soruyoruz, diyoruz ki: “Yahu, bu doğal
gazda şu kadar suistimal yaptınız.”
İBRAHİM KAVAZ (Erzurum) –
Maddeyle ilgili konuş… Maddeyi konuş…
KAMER
GENÇ (Devamla) – Yürütmeyle ilgili yahu!
Enerji
Bakanınız diyor ki: “Efendim, ben bu doğal gazda yapılanları anlatırsam tahkim
heyetinde aleyhimize olur.”
Vergi
kaçakçılarıyla ilgili soru soruyoruz, diyor ki Maliye Bakanı: “Efendim, bu
vergi mahremiyetidir, söyleyemiyoruz.”
Şimdi, Tayyip Bey’in aldığı o 750 milyon dolar var ya, diyorum ki:
“Kaç lira teminat gösterdiniz, bunu yüzde kaç faizle aldınız?” “Bu banka
sırrıdır, söyleyemiyoruz.” diyor.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, o sır, bu sır, bu sır… Peki, biz nasıl bunları
bulacağız? Yani onun için…
AHMET
YENİ (Samsun) – Doğru konuşursan…
KAMER
GENÇ (Devamla) – Yahu, bu sizin göreviniz.
Siz şimdi
burada 340 kişisiniz. Şurada iki senelik ömrünüz kaldı. Bakın, size samimi
söylüyorum, yarın halkın karşısına çıkamazsınız çünkü Türkiye’de çok ciddi
sıkıntılar var. Türkiye’de maalesef vatandaş büyük bir yoksulluk içinde.
Biraz
önce işte beyefendi burada dedi ki… Yahu, şimdi Türkiye’de o kadar masum
insanlar içeriye alınıyor ki, o kadar masum insanlar işkenceye maruz kalıyor
ki… Türkiye’nin en saygıdeğer insanları.
Bugün
sizin liderlerinizi toplasanız bir Mehmet Haberal
kadar bu memlekete bir hizmeti var mı? Yok. Şimdi, Mehmet Haberal
bilim sahasında, teknoloji sahasında, sağlık konusunda dünyada lider olan bir
insan ama siz getirmişsiniz, sudan sebeplerle içeri atmışsınız. Yani böyle bir
şey olur mu? Profesörleri içeriye… Bu anlaşmalar size… (AK PARTİ sıralarından
“Savunma onları.” sesleri, gürültüler)
Yani
anlaşmanın bir özelliği de şu: Anlaşmalar uluslararası… Eğer bir ülkenin
uluslararası düzeyde bir saygınlığı yoksa, o ülkenin
hiçbir değeri yok. Ben istiyorum ki sizden, yani, işte, maalesef, sizin ilk
devri iktidarınızda Türkiye’nin dış ülkelerde bir saygınlığı kalmadı. Hani,
Allah rızası için deyin ki, “Yahu, biz batıda şu başarıyı elde ettik, doğuda şu
başarıyı elde ettik.”
FATİH
ÖZTÜRK (Samsun) – Senin gözlerin görmez onu!
KAMER
GENÇ (Devamla) - Geldiniz, dedi ki Tayyip Bey: “Biz, Kıbrıs konusunda iki adım önde olacağız.”
E nasıl iki adım önde olacaksın? Yani, diyor ki: “Kıbrıs’ı getirip Rumlara
vereceğiz.” E ver bakalım gücün yeterse, varsa gel ver!
Onun
için, bakın, sayın milletvekilleri, Türkiye’de benim kendi ilimde çok ciddi
sıkıntılar var. Maalesef bürokratlar AKP’nin bir militanı gibi çalışıyorlar.
Oraya giden hizmetler, giden birkaç kuruş varsa işte sizin oradaki
bürokratlarınız, yandaşlarına ihale şartlarını askıya alarak keyfîliklerle hep
kendi ceplerine ve yandaş müteahhitlerin ceplerine aktarıyorlar.
Şimdi,
böyle keyfî bir yönetimin olduğu bir yerde sizin devri zamanınızda yahu Allah
rızası için bir rapor geldi mi buraya, bir denetim raporu geldi mi? Devlet
Denetleme Kurulu işliyor mu, hesap uzmanları inceleme yapıyor mu, maliye müfettişleri
inceleme yapıyor mu, Sayıştay denetim yapıyor mu? Ben, Sayıştaya
gittim dedim ki geçen sene ne kadar şey buldunuz? “1 katrilyon 800 trilyon
lira, sırf belediyelerde suistimal buldum.” dedi. E
ver o raporları dedim, “Ben veremem.” dedi, çünkü yakında Sayıştay Başkanı
seçimi yenilenecek, e size karşı bir şey olursa tabii ki yenilemeyeceksiniz.
Yani, Türkiye’de maalesef Türkiye’nin kimyasını bozdunuz, dengesini bozdunuz…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, sözünüzü tamamlayınız Sayın
Genç.
KAMER
GENÇ (Devamla) - Yani, Türkiye’de
birlik-bütünlüğü de tehlikeye soktunuz. Şimdi, ortada hiç bir sebep yokken, Tayyip Erdoğan gitti Diyarbakır’da dedi ki: “Kürt sorunu
var, ben halledeceğim.” Nedir ya? Yani, bu Kürt sorununun ifade ettiği anlamı
ben öğrenmek istiyorum. Yani, bu Kürt sorunuyla kastedilen anlam bağımsız bir
Kürdistan mı kurmak, federasyon mu kurmak, kültürel haklar mı? Bunları bilmek
zorundayız sayın milletvekilleri. Böyle, yani bu memleketi sıkıntıya sokan
birtakım insanların ağzıyla konuşulursa, Türkiye işte, böyle… Sokakta o dökülen
kanların sebebi budur.
Onun
için, burada sizin yöneticilerinize tavsiyem, bu memleketi yönetecek
kabiliyete, bilgiye, tarafsızlığa sahip değillerdir, lütfen, burayı
bıraksınlar. Türkiye büyük bir ülkedir. Türkiye’yi kuranlar, Türkiye
Cumhuriyeti devletini kuranlar kanla kurdular, canlarını verdiler. Yani böyle
her şey paraya, cebini doldurmaya yönelik olarak yapılmıyor. Ben katlarına
hangi bakanların gittiğini, neler getirdiğini, hepsini biliyorum, zamanı
gelince bunları açıklayacağım.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN –
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
3’üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde
kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri…
HAYDAR
KEMAL KURT (Isparta) – Sayın Başkan, konuşmacının konuşması sırasında “Ben bu
Meclise ve bu devlete kişilik kazandırdım.” şeklinde bir ifadesi oldu. Bu
Meclisin ve bu devletin, bu zatın kişilik kazandırmasına ihtiyacı yoktur. Özür
dilesin. Zabıtlar getirilirse görülür. Kürsüden özür dilesin efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) – Doğru söylüyor.
FATİH
ÖZTÜRK (Samsun) – Onun kişiliğine ihtiyacımız yok bizim.
BAŞKAN –
Sayın Genç, sizin bu Meclise ve bu Genel Kurula kişilik kazandırdığınız konusunda,
devlete kişilik kazandırdığınız konusundaki sözünüzü…
KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben burada yaptığım konuşmalarımla ülkenin
gerçeklerini dile getirdim. Sokakta gördüğüm insanlar “Kamer Bey, sizin bu
şeyleri söylemenizle biz Meclise saygı duyuyoruz.” diyorlar. Bunda anormal bir
şey var mı? İsterseniz arkadaşlarla beraber sokağa çıkalım, insanlar bunu…
FATİH
ÖZTÜRK (Samsun) – “Yuhlarlar seni, yuhlarlar! Sen nereye gidiyorsun ya!
MEHMET
ERDOĞAN (Gaziantep) – Bu millet çok şereflidir, Kamer Genç’in şahsiyet
kazandırmasına ihtiyacı yoktur. Türk milleti çok şereflidir.
HAYDAR
KEMAL KURT (Isparta) – Efendim, tutanaklara geçti bu, özür dilesin. Sayın
Başkanım, bu Meclisin şahsiyeti sizin korumanız altında.
BAŞKAN –
Şahsiyet kazandırmışsa bizim yapacağımız bir şey yok, olumsuz bir şey de yapmış
değildir ayrıca. Kendisi de bu konuda özür dileyip dilememekte serbesttir.
Şimdi,
tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama
için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Süleymaniye Külliyesinin Korunması Hakkında İşbirliği
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık
oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı : 200
Kabul : 199
Ret : 1(x)
Böylece,
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın
milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna geldiğimiz için, sözlü soru
önergeleri ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 20 Mayıs
2009 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.