Normal 45115 2 10 2009-06-15T08:44:00Z 2009-06-15T08:44:00Z 1 35817 204163 TBMM 1701 479 239501 11.5606 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

          

DÖNEM: 23                                                                YASAMA YILI: 3

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

90’ıncı Birleşim

14 Mayıs 2009 Perşembe

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

       II.  - GELEN KAĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar’ın, Dünya Eczacılık Günü’ne ve eczacıların sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Edirne Milletvekili Necdet Budak’ın, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

V. - AÇIKLAMALAR

1.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

2.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

3.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

5.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, kamuoyunu ve Genel Kurulu yanılttığı iddiasıyla açıklaması

VI. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER

1.- Kırım Tatar Millî Meclisi Başkanı Mustafa A. Kırımoğlu’nun vaki davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Meral Akşener’in beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/793)

B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 21 milletvekilinin, engellilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/372)

2.- Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, güvenlik güçlerinin toplumsal olaylarda çocuklara yönelik müdahalelerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/371)

3.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu ve 26 milletvekilinin, alışveriş merkezleri ve zincir mağazaların geleneksel ticaret sistemine etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/370)

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263)

 

3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları Raporları (1/670) (S. Sayısı: 353)

4.- Türk Vatandaşlığı Kanunu Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/458) (S. Sayısı: 90)

5.- Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/552) (S. Sayısı: 293)

6.- Siirt Milletvekili Memet Yılmaz Helvacıoğlu ve 4 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 1 Milletvekilinin Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (2/427, 2/428, 2/429) (S. Sayısı: 361)

7.- Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/463) (S. Sayısı: 316)

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Süleymaniye Külliyesinin Korunması Hakkında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/484) (S. Sayısı: 336)

VIII. - SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ tarafından sözlerinin çarpıtıldığı iddiasıyla konuşması

2.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin şahsına ve partisine sataştığı iddiasıyla konuşması

IX. - OYLAMALAR

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Süleymaniye Külliyesinin Korunması Hakkında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

X. - YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Ankara Milletvekili Nesrin Baytok’un, bir medya şirketine yönelik iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/7200)

2.- Bursa Milletvekili H. Hamit Homriş’in, THY uçaklarındaki satışın kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/7494)

3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki tarımsal sulama amaçlı elektrik abonelerinin borçlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/7497)

4.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa-Diyarbakır uçak seferlerinin iptaline ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/7498)

5.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’da tarımsal sulama amaçlı elektrik kullananların borçlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/7499)

6.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, hayvancılık sektörünün desteklenmesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/7517)

7.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, Afyonkarahisar’daki belediyelerin TEDAŞ’a borçlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/7546)

8.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Yenişehir ilçesindeki çiftçilerin TEDAŞ’a borçlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/7577)

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.03’te açılarak altı oturum yaptı.

 

Birinci, İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Oturum

 

İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras, koruculuk sistemi ve güvenlik sorunlarına,

Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal, 1999 yılında yaşanılan depremin getirdiği sonuçlar ve o sonuçların günümüze yansımalarına,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.

 

Genel Kurulu ziyaret eden Kore Cumhuriyeti Millî Savunma Komisyonu Başkanı ve beraberindeki heyete Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denildi.

 

Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu ve 26 milletvekilinin, kamudaki taşeron şirket uygulamasının ve bu şirketlerde çalışan işçilerin sorunlarının (10/367),

İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 23 milletvekilinin, tekstil sektöründeki krizin ve işçi çıkarma sorununun (10/368),

İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 24 milletvekilinin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da tarım ve hayvancılıkta yaşanan sorunların (10/369),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Moğolistan Cumhuriyeti Parlamento Başkanı Damdin Demberel’in davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, beraberinde bir Parlamento heyetiyle birlikte Moğolistan’a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.

 

TBMM Genel Kurul Gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 93’üncü ve 170’inci sıralarında yer alan (10/148) ve (10/225) esas numaralı yaş sebze ve meyve sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesine ilişkin Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun 13/5/2009 tarihli 89’uncu birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

2’nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/543) (S. Sayısı: 263) tümü üzerindeki görüşmeleri tamamlandı. Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 19 arkadaşının İç Tüzük’ün 70’inci maddesine göre tasarının maddelerinin kapalı oturumda görüşülmesine ilişkin önergeleri üzerine kapalı oturuma geçildi.

 

 

 

 

 

 

Beşinci Oturum

(Kapalıdır)

 

Altıncı Oturum

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

2’nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/543) (S. Sayısı: 263) görüşmelerine devam edilerek, 1’inci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.

 

14 Mayıs 2009 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 19.56’da son verildi.

 

                                                 Şükran Güldal MUMCU

                                                          Başkan Vekili

 

                Yusuf COŞKUN                                               Fatma SALMAN KOTAN

                        Bingöl                                                                       Ağrı

                     Kâtip Üye                                                               Kâtip Üye

 

                                                                       

 


No.: 100

II.- GELEN KÂĞITLAR

14 Mayıs 2009 Perşembe

Tasarılar

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İslam Konferansı Örgütüne Bağlı İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar ve Eğitim Merkezi (SESRIC) Arasında Ankara/Oran Diplomatik Sitede Arsa Tahsisine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/705) (Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2009)

2.- Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/706) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2009)

Teklifler

1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 2 Milletvekilinin; İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/452) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.4.2009)

2.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/453) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.4.2009)

3.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün; 3294 Sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/454) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.4.2009)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, lise son sınıf öğrencilerinin rapor alarak okula gitmemesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1343) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)

2.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, Türk Dünyasına yönelik TRT kanalının ad seçimine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) sözlü soru önergesi (6/1344) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)

3.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, TRT’nin iki yeni radyo kanalı kurma çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) sözlü soru önergesi (6/1345) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)

4.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, İsviçre’nin Türkiye-Ermenistan görüşmelerindeki arabuluculuğuna ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1346) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, sanayi sektörüne elektrik enerjisi desteği verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7683) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

2.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, NATO Genel Sekreterliğine yapılan atamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7684) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Başbakanlığa yeni uçak alımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7685) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

4.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, yargı bağımsızlığı ve yasama dokunulmazlığına yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7686) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

5.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, baskı gördüğü iddia edilen bir okul müdürüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7687) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

6.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, bir çöp döküm alanının oluşturduğu çevre sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7688) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

7.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, kamu çalışanları ve emeklilerin ücretlerinin iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7689) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

8.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, İzmir’de kruvaziyer turizmin geliştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7690) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2009)

9.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, AİHM’e Türkiye aleyhine yapılan başvurulara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7691) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2009)

10.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, Ergenekon Soruşturmasında gizliliğe aykırı uygulamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7692) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2009)

11.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bir gölette yükseltme çalışması yapılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7693) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2009)

12.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir demiryolu projesine ve sınır kapısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7694) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2009)

13.- İzmir Canan Arıtman’ın, 23 Nisan törenlerinde soğuktan etkilenen öğrencilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7695) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2009)

14.-  Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, belediyelerin borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7696) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)

15.-  Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, emekli aylıklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7697) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)

16.-  Aydın Milletvekili Recep Taner’in, emeklilerin durumlarının iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7698) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)

17.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, TOKİ’nin anahtar teslim törenlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7699) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)

18.-  Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, yüksek öğrenim kredi borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7700) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)

19.-  İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, hakim ve savcı adaylığı mülakat sınavına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/7701) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

20.-  Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, AİHM kararlarının tercümesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/7702) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2009)

21.-  Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Anayasa Mahkemesinin önündeki heykele ve telefon dinlemelerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/7703) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)

22.-  İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, suç unsuru bulunmayan dinleme kayıtlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/7704) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)

23.-  Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/7705) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2009)

24.-  Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün ihalelerine ve Dünya Bankası ile projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/7706) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2009)

25.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin sosyal yardımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7707) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

26.-  Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin iptal edilen bir ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7708) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

27.-  Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin, Hakkari’deki eylemlere yapılan müdahaleye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7709) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2009)

28.-  İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Fatih Belediyesinde personele yapıldığı iddia edilen bazı uygulamalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7710) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2009)

29.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, belediye meclisi toplantılarında üyelerin kılık ve kıyafetine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7711) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2009)

30.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki belediye meclisi toplantılarında üyelerin kılık ve kıyafetine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7712) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2009)

31.-  Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, bazı deprem konutlarının kullanımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7713) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)

32.-  Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı yönetimiyle ilgili iddialara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/7714) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

33.-  İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, ikinci konutların turizme kazandırılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/7715) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2009)

34.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfınca yapılan yardımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/7716) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

35.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonununun gelirlerine ve yapılan yardımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/7717) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

36.-  İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Türk pensoneli bulunan Abu Dabi açıklarındaki bir gemiye ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7718) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

37.-  Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Erivan’daki bir toplantıda yaşandığı iddia edilen bir olaya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7719) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

38.-  İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, NATO Genel Sekreterliği ve Ermenistan konularında izlenen politikaya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7720) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

39.-  Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Ermenistan ile mutabık kalınan hususlara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7721) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)

40.-  İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Mardin’deki çiftçilerin TEDAŞ’a olan borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7722) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

41.-  Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri’deki ihalelerle ilgili Kamu İhale Kurumuna yapılan başvurulara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7723) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

42.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, THY’nin acenteleriyle çalışacağı bankaya ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7724) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

43.-  İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, vergi dairelerinin bir uygulamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7725) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)

44.-  Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in, Ordu’da bir yarışma kapsamında dağıtılan bir kitaba ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7726) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

45.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7727) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

46.-  Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, bir ilköğretim okulunun çevre düzenlemesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7728) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

47.-  Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, üniversitelerdeki akademik ve idari personelin özlük haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7729) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

48.-  Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, şeflerin özlük haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7730) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

49.-  Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, bir yönetmelikte yapılan değişikliğe ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7731) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)

50.-  Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın 657 sayılı Kanunun 76. maddesine göre yapılan atamalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7732) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)

51.-  İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Deniz Kuvvetleri Komutanlığının denizaltı ihalesine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7733) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

52.-  Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, uzman jandarmaların özlük haklarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7734) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

53.-  İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Van’daki tarım ve hayvancılık sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7735) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

54.-  İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Mardin’deki çiftçilerin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7736) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

55.-  Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, tütün üretimindeki sorunlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7737) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)

56.-  İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Türk personeli bulunan Abu Dabi açıklarındaki bir gemiye ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7738) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

57.-  İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, kruvaziyer turizmin desteklenmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7739) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

58.-  Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Gazipaşa Havalimanının yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7740) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)

59.-  Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, Adana-İskenderun tren seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7741) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)

60.-  Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’deki sözleşmeli personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/7742) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

61.-  Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, TEKEL ruhsatlı işyerlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/7743) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

62.-  Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, imam-hatip atamalarına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/7744) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

63.-  Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, anti-depresan ilaç kullanımındaki artışa ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7745) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/04/2009)

64.-  Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Dim Barajının oluşturduğu riske ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/7746) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)

65.-  Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, Rusya ile sınır ticaretinde yaşanan aksamalara ilişkin Devlet Bakanından (Zafer Çağlayan) yazılı soru önergesi (7/7747) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/04/2009)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu ve 26 Milletvekilinin, alışveriş merkezleri ve zincir mağazaların geleneksel ticaret sistemine etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/370) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.05.2009 )

2.- Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin, güvenlik güçlerinin toplumsal olaylarda çocuklara yönelik müdahalelerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/371) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.05.2009 )

3.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut  ve 21 Milletvekilinin, engellilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/372) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.05.2009 )

 

 

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 14.06
 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.17

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Yapılan ilk yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi tekrar elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemi başlamıştır.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Tamam, bitti.

Sayın Başkan, isimleri okuyalım.

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Kâğıtları okuyalım.

BAŞKAN – Faruk Koca, Ankara? Burada.

İsmail Özgün? Burada.

Halil Mazıcıoğlu? Yok.

Ali Güner? Burada.

Zeki Ergezen? Burada.

Toplantı yeter sayımız vardır.

Sayın milletvekilleri, görüşmelere başlamadan önce 13 Mayıs 2009 tarihli 89’uncu Birleşimde yapılan kapalı oturuma ait tutanak özetinin İç Tüzük’ün 71’inci maddesine göre okunabilmesi için kapalı oturuma geçmemiz gerekmektedir. Bu nedenle sayın milletvekilleri ile Genel Kurul salonunda bulunabilecek yeminli stenograflar ve yeminli görevliler dışındakilerin salonu boşaltmalarını rica ediyorum.

Tutanak özeti okunduktan sonra açık oturuma geçilecek ve görüşmelere devam edilecektir.

Sayın idare amirlerinin bu konuda yardımcı olmalarını ve salon boşaltıldıktan sonra Başkanlığa haber vermelerini rica ediyorum.

               

Kapanma Saati: 14.22
 

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

(Kapalıdır)

 


 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 14.33

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşiminin kapalı oturumdan sonraki Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Şimdi görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Dünya Eczacılık Günü münasebetiyle söz isteyen Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar’a aittir.

Buyurunuz Sayın Yazar.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar’ın, Dünya Eczacılık Günü’ne ve eczacıların sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ABDULAZİZ YAZAR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Mayıs Eczacılar Günü dolayısıyla gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygı ve sevgiyle selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 21 Aralık 2008 tarihinde Ankara Kolej Meydanı’nda “Bıçak kemiğe dayandı, artık yeter!” diyen 32 bin eczacı, eczacı çalışanı, öğrenci, öğretim üyesi, sorunlarını dile getirmek, eczanelerin yangın yerine döndüğünü haykırmak için bir aradaydı. O gün on binlerce eczacı ekonomik krizin bedelini eczacıların ödeyemeyeceğini anlatmaya çalıştı, çalışmayan provizyon sisteminin düzeltilmesini istediler; muayene ücretlerinin eczaneden tahsiline, kurum iskontosuna, avans ödemelerine, zincir eczaneye hayır dediler; sorunlarla boğuşan toplumun saygın mesleği eczacılığın halkın gözünden düşürecek tüm uygulamalara, eczacıyı büyük sermayedarların işçisi yapacak düzenlemelere karşı çıktılar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; o gün, o meydanda seslendirilen sorunlar daha çözüme kavuşmamıştır. Eczaneler hâlâ yangın yeridir. Sorunlar katlanarak büyümektedir. Bu sorunların çözümü için söz değil, artık icraat gereklidir. Provizyon sistemi acilen düzene girmelidir. Artık muayene ücretleri tahsilatı eczanede değil, kaynağında yani sağlık kuruluşlarında yapılmalıdır. Çoğu hastane eczanesinde eczacı istihdam edilmemektedir. Kaliteli bir ilaç hizmeti açısından yatak sayısı başına eczacı istihdamı zorunluluğu getirilmeli ve eczacılarımızın bu alanda da görev alabilmeleri sağlanmalıdır. Kamu kurumlarında çalışan eczacıların durumları iyileştirilerek bu alanda çalışma daha cazip hâle getirilmeli ve yeni eczacı kadroları açılarak hizmet kalitesi artırılmalıdır. Sosyal güvenlik kurumlarının geri ödeme sürelerinin kısaltılması, avans uygulamalarının önüne geçilmesi ve haksız kesintilere son verilmesi gerekmektedir.

Tüm sağlık ürünlerinin eczane üzerinden halka ulaşması zorunlu hâle getirilmeli, ilaç yalnızca ve yalnızca eczanede satılmalıdır. İlaç, reklamı yapılması kısa ve uzun vadede oldukça ciddi sonuçlar yaratabilecek riskli bir üründür. İlacın reklamı olmaz. Bu tür çalışmalar halkın sağlığına zarar vericidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’deki ilaç pazarı ilaç tekellerinin iştahını kabartmaktadır. Şirketler eliyle sürekli olarak “Nasıl daha çok ilaç satarız?” fikri üzerinden planlar üretilmektedir. Ülkemiz insanı ilaç pazarının bir nesnesi olarak görülmektedir. İlacı eczanelerden çıkarıp marketlerde diş macunu, sakız, çikolatanın satıldığı reyonlarda satmaya çalışan, bunun için lobi faaliyetleri yapanlar vardır. Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre ilaç, yalnızca sahibinin ve sorumlusunun eczacı olduğu eczanelerde satılır. Bir kişi birden fazla eczane açamaz.

Sağlık alanı da bu yeniden yapılandırma politikalarından etkilenmektedir. Sağlık bütçesinin en önemli kalemlerinden biri olan ilaç harcamaları Hükûmet tarafından kısılmak istenmektedir ancak genel olarak sağlık, özel olarak ilaç ve eczacılık alanında uygulanmak istenen politikalar, Türkiye'nin dört bir yanında kesintisiz sağlık hizmeti sunan eczacıları gözle görülür bir darboğaz içine sokmaktadır. Eczane açış, devir ve nakillerinde bölge eczacı odaları raporlarını devre dışı bırakma çalışmalarının meslek örgüt yapısını zedeleyici etkiler ortaya çıkaracağını belirtmek istiyorum.

Son dönemde, eczacı kamuoyunu farklı bir biçimde fazlasıyla meşgul eden bir diğer konu da yurt dışında eczacılık eğitimi almış kişilerin Türkiye’de eczane açması konusunda hayata geçirilen uygulamalardır. Türkiye’de teorik ve pratik uygulamaları ile yıllarca oldukça ağır bir eğitimden geçerek eczacı olan kişilerin eczane açabilmeleri mümkündür ancak yurt dışındaki eczacılık fakülteleri mezunlarına sembolik denklik  sınavlarıyla denklik verilmeye çalışılması kamuoyu vicdanında ve bilincinde kuşku yaratmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

ABDULAZİZ YAZAR (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki 14 mayıslarda eczacılarımızın anlatmaya çalıştığımız ve bu kısıtlı süre içerisinde değinemediğimiz bütün sorunlarının bir an önce çözüme kavuşması dileğiyle tüm eczacılarımızın 14 Mayıs Eczacılar Günü’nü kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yazar.

Gündem dışı ikinci söz 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü nedeniyle söz isteyen Edirne Milletvekili Necdet Budak’a aittir.

Buyurunuz Sayın Budak.

2.- Edirne Milletvekili Necdet Budak’ın, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

NECDET BUDAK (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Atatürk, 18 Mart 1923 günü çiftçilerle birlikteyken yaptığı konuşmada: “Vatan en çok sizin emeğinize istinat ettiği hâlde en az bahtiyar ve mesut olan yine sizdiniz.” demiştir. Ülkemizde çiftçiler her türlü zorluğa karşın üretim yapmaya devam etmektedirler. Bu nedenle de çiftçiler en büyük yardımı ve himayeyi görmesi gereken kesimdir. Buradan hareketle Hükûmetimiz BAĞ-KUR’lu çiftçilerimizin emeklilik maaşlarıyla birlikte sosyal güvenlik hak ve yükümlülüklerini iyileştirmiştir.

Atatürk, yine 1 Kasım 1937’de 5’inci Dönem 3’üncü toplanma yılını açarken yaptığı konuşmada ise arazilerin toplulaştırılması, ülkenin nüfus yoğunluğu, iklim, toprak ve su verimine göre bölgelere ayrılması, çiftçilerin birlikte hareket etmesi ve ortak makine parkları kurması gerektiğini öngörerek dünyayı takip eden, ülkesini tanıyan, toprağını ve insanını seven bir lider olduğunu göstermiştir. Bu konuşmanın üzerinden yetmiş iki yıl geçmiş olmasına rağmen arazi toplulaştırma çalışmaları uzun yıllar ihmal edilmiştir. Hükûmetimiz döneminde ise bu çalışmalara hız verilmiştir. Çıkarttığımız Tarım Kanunu ile Türkiye’de üretim havzaları öngörülmüştür. Üretim havzalarının bir an önce uygulamaya geçirilmesi gerekmektedir ki planlı üretim yapılsın ve destekleme politikaları ona göre yönlendirilsin. Ayrıca, bir köyde arazinin tamamı on traktörle işlenebilecekken çiftçilerin her eve bir traktör almasıyla burada yüz traktör kullanılmaktadır. Bunun için de bir zihniyet dönüşümüne, makinelerin ortak kullanımı ve kooperatifleşmeyi özendirecek politikalara ihtiyaç vardır.

Sayın milletvekilleri, tarım sektörü özellikle mali kriz dönemlerinde ekonominin katma değer ve istihdam açısından tam bir sigortası konumundadır. Yaşadığımız mali kriz sürecinde Hükûmetimizin açıkladığı ekonomik paketler ile Ziraat Bankasından kullanılan tarım kredilerinin vadesini ve tarım kredi kooperatifleri tarafından sağlanan kredilerin idari takip süresini uzatmıştır ancak çiftçilerimiz bu borçları ile tarımda kullanılan elektrikten dolayı oluşan borçların yeniden yapılandırılmasını talep etmektedirler.

Kriz döneminde, otomotiv, beyaz eşya ve elektronikte olduğu gibi mazot, gübre ve tarımsal amaçlı elektrik kullanımında da kısa süreli de olsa ÖTV ve KDV indirimi yapılmalıdır.

Bu yıl, buğday başta olmak üzere tarımsal ürünlerde yüksek verim beklenmektedir. Bu açıdan, Toprak Mahsulleri Ofisinin alım politikasını çiftçilerimiz merak etmektedirler.

Arz ve talebi dengeleyerek çiftçinin ürününün değer kazanmasını sağlayacak, lisanslı depoculuğu teşvik edecek düzenleme Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiştir. Bu düzenlemeyle, lisanslı depoculuk yatırımlarının ivme kazanması söz konusudur.

Özellikle yabancı ortaklı bankaların çiftçilerimize tarlalarının ipoteği karşılığında verdiği krediler ilgili kurumlarca dikkatlice takip edilerek çiftçilerin gelecekte sıkıntı yaşaması şimdiden önlenmelidir.

Hayvancılık ihtisas ve organize bölgesi gibi bir proje, Türkiye'nin damızlık üretim merkezi olabilecek konumunda olan, hayvan hastalıklarından ari bölge ilan edilen ve hastalıklara dayanıklı boz ırkların mevcut olduğu Trakya’da da hayata geçirilmelidir.

Sütün arz talep dengesini düzenlemek üzere 30 milyon TL bir bütçe ayrılmıştır, bu memnuniyet vericidir. Ancak, bu konunun ayrıntılarını süt üreticilerimiz merak etmektedirler.

Trakyabirlik gibi tarım satış kooperatif ve birliklerinin yeniden yapılandırma süresi 31/12/2008 tarihinde sona ermiştir. Bu birliklerin kredi borçları bulunmaktadır. Büyük bir çiftçi kesimini kapsayan kooperatif ve birliklerin içinde bulundukları durum ve yaşadıkları yapısal sorunlar ile bundan sonra uygulanacak finansal modeli ortaya koyan bir düzenlemenin yapılması gerekmektedir.

Son yıllarda tarımsal ürün dış ticaretinde açık vermemizin temel nedeni, geçtiğimiz yılda olduğu gibi, 3 milyar dolarlık yağlı tohumlar ithalatı yapmamızdır. Bunun için de ayçiçeği başta olmak üzere yağlı tohumlar politikasını ele almalı, millî bir soya politikası ve buğdayla rekabet edecek kanolaya ilişkin bir politika geliştirmemiz gerekmektedir.

Ben, bu duygu ve düşüncelerle, nüfusumuzun büyük bir çoğunluğunu teşkil eden, sofralarımızın ekmeğini, meyvesini, sebzesini üreten, güç şartlar altında çalışan, yorulan, yiyeceklerimizin her birinde alın teri ve göz nuru olan çiftçilerimizin Dünya Çiftçiler Günü’nü kutluyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Budak.

Gündem dışı üçüncü söz, yine aynı konuda söz isteyen Muğla Milletvekili Gürol Ergin’e aittir.

Buyurunuz Sayın Ergin. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

GÜROL ERGİN (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü nedeniyle gündem dışı konuşma yapmak üzere söz almış bulunuyorum. Sizleri ve ülkemin temel direği olan aziz çiftçilerimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Dünya Çiftçiler Günü’nü kutlarken, çiftçimizi yaşadığı dayanılmaz sıkıntıdan kurtaracağını düşündüğüm ve bir kısmını biraz önce bu kürsüden konuşan İktidar Milletvekilimizin de ifade ettiği önlemleri saymak istiyorum:

2009 bütçesinde çiftçi desteklerinden yüzde 10 kesilmiştir. Bu derhâl iade edilmelidir.

Tarımsal girdilerin tümünden, elektrik, gübre, mazot ve ilaçtan alınan KDV yüzde 1’e indirilmelidir.

Mazottan alınan özel tüketim vergisinden vazgeçilmelidir.

Çiftçilerin Ziraat Bankası, tarım kredi ve özel bankalara olan kredi borçları faizsiz olarak üç yıl süreyle ertelenmeli, tarımsal işletmelere, KOBİ’lere olduğu gibi, sıfır faizli yeni kredi kullanma olanağı sağlanmalıdır.

Tarımsal sulamada kullanılan elektrik borçlarının ödemesi, anaparayı geçen faizler silinerek beş yıla yayılmalıdır.

Çiftçinin bedelini ödeyemediği için kapatılan elektrikleri derhâl açılmalı, çiftçilerin ve kooperatiflerin ödenemeyen elektrik borçları nedeniyle açılan davalar durdurulmalıdır.

Bu arada, dünkü görüşmelerde Sayın Bakanın gündem dışı konuşma yapan bir milletvekiline verdiği yanıta ve bir sayın iktidar milletvekilinin meyve sebze konusundaki araştırma önergesi vesilesiyle yaptığı konuşmaya da kısaca değinmek isterim.

Sayın Bakan çiftçinin ne kadar fazla kredi kullandığını ifade ederek bununla övünmüştür.

Sayın Bakan, çiftçinin kullandığı kredinin fazlalığı, çiftçiye lütufta bulunduğunuzu değil, çiftçinin kredi kullanmadan tarım yapamaz hâle geldiğini, çiftçinin çaresizliğini göstermektedir.

Sayın Bakanın bu övünmesi Sayın Başbakanın başka bir konudaki övünmesini çağrıştırıyor. Sayın Başbakan da her yıl daha fazla insana nafaka verdikleriyle övünüyor. Oysa övündüğü durum, iktidarları döneminde her yıl ne kadar çok insanı nafakaya muhtaç, aç hâle getirdiklerini ortaya koyuyor.

Sayın İktidar Milletvekili de “İktidarın yaptığı iyi işler.” diyerek AKP zamanında çıkarılan kanunları sıralıyor. Sayın Milletvekili herhâlde kanunun karın doyurmadığını bilmiyor. Kaldı ki AKP döneminde çıkarılan kanunlar ne çiftçinin ne de ülkenin lehine bir anlam taşıyor. Tarım Kanunu çıkarıldı, çiftçiye desteğin gayrisafi millî gelirin yüzde 1’inden az olmayacağı yazıldı. Çiftçiye destek bu Kanun’dan önce binde 7’lerdeyken bu Kanun’dan sonra binde 5’in de altına düşürüldü. Toprak korumayla ilgili kanun çıkarıldı. Yasayla topraklarımız korunacak yerde, tam aksine, başta Cargill olmak üzere tarım toprağını acımasızca katleden şirketlere bu Yasa’yla af getirildi. Tohumculuk Kanunu çıkarıldı. Bu Kanun’la tohumculuk piyasası ve piyasanın denetimi tamamıyla yabancılara bırakıldı. Çiftçi komşusuna tohum veremez hâle getirildi. Tarım Sigortaları Kanunu çıkarıldı ama küçük çiftçilerin sigorta primlerinin devlet tarafından karşılanması isteğimiz kabul edilmedi. Yasa’nın küçük çiftçiye bir yararı olmadı. Eğer bu Yasa bir anlam ifade etseydi bugün Osmaniye’de, Adana’da, Mersin’de toprakları sular altında kalan çiftçilerimiz feryat etmek zorunda kalırlar mıydı? Çiftçi borçlarını yeniden düzenleyen yasa çıkarıldı. O Yasa’nın da çiftçiye ciddi bir yararı olmadı. Eğer olsaydı, yalnızca Sivas’ın Şarkışla ilçesinde Ziraat Bankasından kullandığı krediden ötürü bugün 800 çiftçi icraya verilmiş olmaz, Ziraat Bankası 99 yılında 18.228 lira kredi alan Ömer Kaya’dan bugün 1 Temmuz 2009 tarihine kadar ödediği takdirde 99.276, bu tarihe kadar ödeyemediği takdirde 198.553 lira talep etmezdi. Çiftçi, on yılda 10 katını geçen bu hormonlu borcu nasıl ödeyecek?

Değerli milletvekilleri, Sayın İktidar Milletvekilinin çiftçi lehine diye sıraladığı yasalar bunlar. Çiftçinin istediği bu yasalar değil. Çiftçi, AKP’nin elinden aldığı itibarının iadesini, milletin efendisi olduğunun anımsanmasını istiyor.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bravo!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

GÜROL ERGİN (Devamla) – Sağ olun.

Değerli milletvekilleri, bu arada, bir de geçen gün bu kürsüde ben Tarım Bakanlığında kene ilacı alımında yapılan yolsuzluktan söz ettim ve o belgenin de elimde olduğunu söyledim. Sayın Bakan bana bir mektup yazmış, diyor ki: “Bu belgeyi bana gönderin.” Niye? “Benim elime geçmeyen belge, sizin elinize nasıl geçti, bu soruşturma belgesi?” Ama aynı Bakan aynı gün bir başka yazıyla da yazılı soru önergeme cevap vererek o soruşturma belgesinden söz ediyor, onun ne işlemler gördüğünden söz ediyor. Yani Sayın Bakan ya ne yaptığını hiç bilmiyor ya da bizi hiç tanımamış, böyle konuşuyor.

Ben sözlerimi tamamlarken, Dünya Çiftçiler Günü’nde sizleri ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum. Bereketli hasatlar dilediğim çiftçilerimizin önünde saygıyla eğiliyorum ve o kene konusunu da daha ileriye götüreceğimi Tarım Bakanına buradan tekrar söylüyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ergin.

Sayın Ertugay, sisteme girmişsiniz, ne için?

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Bugün dolayısıyla görüşlerimi arz etmek için.

BAŞKAN – Buyurun efendim, iki dakika…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İstihdama çok ciddi katkısı olan ve hâlen nüfusumuzun çok önemli bir kısmını barındıran çiftçilerimizin 14 Mayıs Çiftçiler Günü’nü ben de şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına kutluyorum. Bugün  bu vesileyle, Grup Başkan Vekilimizle birlikte çiftçi kuruluşlarımızı ziyaret ettik, meselelerini dinledik.

Değerli konuşmacı arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, gerçekten bugün tarım kesimi, çiftçi kesimi çok büyük bir dardadır, zordadır, borç batağındadır, üretememektedir, ürettiğini satamamaktadır. Dünyanın en pahalı mazotunu, ilacını, gübresini, elektriğini kullanmaktadır ama ürününü satamamaktadır. Böyle bir tablo karşısında Hükûmetin almış olduğu tedbirlerde, getirdiği önlem paketlerinin hiçbirisinde çiftçi yoktur, KDV, ÖTV indirimlerinde çiftçi yoktur, teşvik paketlerinde çiftçi yoktur. Bütün buna rağmen bir de bu yılki bütçede, yüce Meclisin malumu olduğu üzere destekleme bütçesi yüzde 10 kısılmıştır. Bugün buğday üreticisi, fındık üreticisi, hayvancılıkla uğraşan kesim gerçekten çok büyük sıkıntıdadır.

Hükûmetin bu yanlış politikalarını düzelterek tarımı gerçekten birinci derecede öncelikli sektör olarak görmesini ve acilen tedbir almasını diliyorum ve bu vesileyle tekrar 14 Mayıs Çiftçiler Günü’nün bu cefakâr, vefakâr Türk çiftçisine kutlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.

Sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ertugay.

Sayın Sakık, siz, bu konuyla…

SIRRI SAKIK (Muş) – Ben de Çiftçiler Günü’yle ilgili…

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika, buyurunuz.

2.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Ben de bugün Çiftçiler Günü’nü kutluyorum ama özellikle bölgemizde çiftçilerle ilgili bir dramı da Parlamentoyla paylaşmak istiyorum. Uzun yıllardır tütün üreticisi olan Muş bölgesindeki insanların ne yazık ki -Hükûmetin bu kota uygulamasından sonra tamamen bir yasak uygulama var- kendi ürünlerini bir daha üretmek gibi bir şansları yok yani ellerinde bulunan arazileri kullanma şansları yok ve ciddi bir rahatsızlık var ve açlık var. Hükûmet bu konuda sessiz ve sedasız.

Geçen gün Muş bölgesinde birkaç bin insan toplandı, bu noktada taleplerini Türkiye Büyük Millet Meclisine ilettiler. Ne yazık ki buradan bir duyarlı ses de yok. Ben, burada, yetkili kurumları, Sayın Başbakanı… O bölgede sadece Muş değil, Muş, Bitlis, Batman ve Hakkâri’de, bir de Adıyaman’daki insanların büyük bir mağduriyeti var. Bu anlamlı günde bu mağduriyetin bir an önce giderilmesi gerekir. Bu insanlarımızın, yani yasak koyulduktan sonra alternatif bir ürün vaadiyle… Ama ne yazık ki bir tek kalemde bile bunlara sunulan bir alternatif ürün yok. Hükûmeti bu konuda duyarlı olmaya davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Sakık.

Sayın Genç, siz de Çiftçiler Günü’yle ilgili…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

3.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Efendim, tabii, Hükûmet sırasında hiç yetkili bir bakan yok. Sayın taze bir Bakan arkadaşımız var, kendisini tebrik ediyoruz ama Hükûmeti temsil edip etmediğini bilmiyorum.

Benim ilimde çok bol miktarda koyun yetiştiriliyor ve mayıs ve haziran aylarında bu koyunlar yaylalara çıkarılıyor, yaylalar kiralanıyor. Fakat maalesef bu sene yaylaların büyük bir kesimi yasaklanmış. Ben o gün burada konuşurken de söyledim. Şimdi insanlar çok sıkıntıda ve bize de soruyorlar: “Bu yaylaların bir kısmını hiç olmazsa serbest etsinler. Aşağı yukarı 200 bine yakın koyun nasıl beslenecek?” O bakımdan, Hükûmet eğer burada, karşımızda bir hükûmet varsa, sorumlu varsa soruyorum. Bu insanların çok ciddi sorunları vardır. Bu koyunculuk faaliyeti çok zor durumdadır. Bunların sorunu bundan önce nasıl çözümlendiyse yine belli yaylalar serbest edilmelidir. Güvenlik nedeniyle gerekli tedbirler alınmalıdır. Hükûmeti burada ikaz ediyorum. Bir de bu insanları çok zor duruma sokmasınlar efendim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

Sayın Öztürk, sisteme girmişsiniz ama gruplar adına konuşulduğu için gruplar adına söz almamış olan milletvekillerine söz verdim. Onun için, bu konuda…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bizim grubumuzdan 1 kişi efendim.

BAŞKAN – O zaman bir dakika…

Size son konuşma olarak, buyurunuz.

4.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, Dünya Çiftçiler Günü nedeniyle tüm çiftçilerimizin gününü kutluyorum.

Yine, bilimsel eczacılığın 170’inci yılı nedeniyle eczacıların Eczacılar Günü’nü kutluyorum.

Şimdi bu Çiftçiler Günü’nde tüm çiftçilerimiz tarımsal sulama yapıyorlar ve elektrik borçları var. Bu elektrik borçları artık ödenemez bir hâle gelmiştir. Hatta bu tarımsal sulamada kullanılan elektrik borçları ödenmediği nedenle o kişilerin evlerindeki elektrikler de kesilmektedir. Gerçekten bu Çiftçiler Günü’nde, bu, Türkiye’de tüm çiftçilerin -her bölgeden- çok derin bir yarasıdır.

Ayrıca Sayın Bakan, burada 26 Kasım günlü burada bir yasa görüşülürken Silifke’de 2004 yılında afet altında kalan köylerin paralarının ödenmediyse ödeneceği konusunda söz vermişti -bu çiftçilerin- ama bunun ödenmediği tespit edilmesine rağmen Sayın Bakan bir türlü bu sözünü yerine getirmemektedir. Sayın Bakanın da bu sözünü yerine getirmesini bekliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Konuşmalar sona ermiştir.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Kırım Tatar Millî Meclisi Başkanı Mustafa A. Kırımoğlu’nun vaki davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Meral Akşener’in beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/793)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Mustafa A. Kırımoğlu’nun vaki davetine icabetle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Sayın Meral Akşener başkanlığında bir Parlamento heyeti Dünya Kırım Tatar Kongresine iştirak etmek üzere 18-22 Mayıs 2009 tarihleri arasında Kırım Özerk Cumhuriyeti’ne resmî ziyarette bulunması Genel Kurul’un 12 Mayıs 2009 tarih ve 88 sayılı birleşiminde kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 2. Maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel Kurul’un bilgilerine sunulur.

                                                                                                                  Köksal Toptan

                                                                                                      Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                       Başkanı

Meral Akşener

İstanbul Milletvekili, TBMM Başkanvekili

 

 

Muhammet Rıza Yalçınkaya

Bartın Milletvekili

 

 

Cumhur Ünal

Karabük Milletvekili

 

 

Mustafa Özbayrak

Kırıkkale Milletvekili

 

 

Kerem Altun

Van Milletvekili

 

 

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı okutuyorum.

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 21 milletvekilinin, engellilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/372)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Nüfusumuzun önemli bir kısmını, engelliler ve engelli yakınları oluşturmaktadır. Sayısı milyonları bulan engelli ve engelli yakınlarının, fiziki zorluk ve rahatsızlıklarının yanı sıra, hayatlarını maddi imkânsızlıklar içinde geçirdikleri de bilinmektedir. Bu sebeplerden ötürü, söz konusu bu insanlarımızın içinde bulundukları sosyal ve psikolojik sorunların tespiti ve bu sorunların çözümü amacıyla Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

     1) Yılmaz Tankut                       (Adana)

     2) Oktay Vural                           (İzmir)

     3) Mustafa Kalaycı                     (Konya)

     4) Mehmet Şandır                      (Mersin)

     5) Alim Işık                                (Kütahya)

     6) Mehmet Akif Paksoy             (Kahramanmaraş)

     7) Cemaleddin Uslu                   (Edirne)

     8) Murat Özkan                          (Giresun)

     9)                                                 Kamil Erdal Sipahi         (İzmir)

   10) Hasan Özdemir                      (Gaziantep)

   11) Hüseyin Yıldız                       (Antalya)

   12) Erkan Akçay                          (Manisa)

   13) Behiç Çelik                            (Mersin)

   14) Rıdvan Yalçın                        (Ordu)

   15) Yıldırım Tuğrul Türkeş          (Ankara)        

   16) Zeki Ertugay                          (Erzurum)

   17) Recep Taner                           (Aydın)

   18) Reşat Doğru                           (Tokat)

   19) Bekir Aksoy                          (Ankara)

   20) Beytullah Asil                        (Eskişehir)

   21) Metin Ergun                           (Muğla)

   22) Hasan Çalış                            (Karaman)

Gerekçe:

SGK'nun son verilerine göre 65 yaşından büyük bakıma muhtaç özürlü sayısı 14 bin 397'dir ve aldıkları maaş 272 lira 19 kuruştur. Özürlü aylığı (Yüzde 40-69 arası) maaşı alanların sayısı 262 bin 765'tir ve maaşları 181 lira 46 kuruştur. Bakıma muhtaç özürlü aylığı (Yüzde 70 üstü özürlü) alanların sayısı da 109 bin 204'tür ve aldıkları maaş tutarı sadece 272 lira 19 kuruştur. Özürlü yakını aylığı (18 Yaş Altı Sakat-Malül) alanların sayısı ise 32 bin 680'dir ve 181 lira 46 kuruş maaş almaktadırlar.

Bu insanlarımız, çağdaş medeniyetin sunduğu imkanlardan, ülkemizin kaynaklarından en az şekilde istifade etmektedirler. Açlık sınırı altındaki bu insanlarımız karnını doyuramaz iken; sağlık, barınma, güvenlik, eğitim, kültür ve sosyal ihtiyaçlarını da karşılamaktan oldukça uzaktır. İşte bu insanlarımız, değişik sosyal ve psikolojik sorunları da yoğun şekilde yaşamaktadırlar.

Engellilerin topluma katılmalarının önündeki en büyük engellerden biri de ulaşım, fiziksel çevre ve konut sorunudur. Engellilerin içinde yaşadıkları fiziksel çevre, sahip oldukları fiziksel işlev bozuklukları/yetersizlikleri ve bunun yol açtığı sınırlamalar yüzünden büyük önem taşımaktadır.

Yaşanılan konuttan tüm kamusal yaşam alanlarına ve ulaşım araçlarına kadar tüm çevresel unsurların engellilerin özellikleri ve gereksinimleri dikkate alınarak tasarlanmadığı bir gerçektir. Yollar, kaldırımlar, kamu binaları, parklar ve bahçeler, okullar, içinde yaşanılan konutlar, ulaşım araçları ve bunun gibi daha bir çok fiziksel çevre unsuru, engellilerin topluma katılmasının önünde ciddi birer engel oluşturmaktadır.

Bu anlamda fiziksel çevre koşullarının engellilerin yaşamını kolaylaştıracak şekilde düzenlenmesi, eşit katılım açısından yaşamsal değerde kabul edilmektedir. Fiziksel çevrenin yapılandırılmasında sorumlu kişi ve kuruluşların engelli kişiler konusunda bilgili, bilinçli ve duyarlı davranmaları sağlanmalıdır. Bu amaçla fiziksel çevrenin tasarlanması ve yapılandırılması süreçlerinde engellilerin, ailelerinin ve örgütlerinin katılımı konusu büyük önem taşımaktadır.

Engellilerin toplumla bütünleşmesinin önündeki en önemli diğer bir engel ise istihdam sorunudur. Çalışmanın gerek bireysel gerekse toplumsal refahın sağlanmasındaki önemi tartışmasızdır. Çalışmayı özendirmenin hem bireysel hem de toplumsal açıdan sayısız; yararı olduğu söylenebilir. Öte yandan çağdaş anlayışın bir gereği olarak "çalışmak ve işsizlikten korunmak" bir insan hakkı olarak da değerlendirilmelidir.

İşsizlik ve çalışma yaşamından kaynaklanan sorunlar, engellileri kuşatan sorunlar arasında, adeta diğer sorunların da temeli konumunda olan, bir diğer söyleyişle doğrudan doğruya diğer sorunları doğuran ya da bu sorunların daha şiddetle yaşanmasına neden olacak etkilerde bulunan bir özelliğe sahiptir.

Netice olarak;

Yukarıda anlatılmaya çalışılan gerçekler çerçevesinde; daha huzurlu, daha mutlu, daha güvenli, daha uygar, daha üretken, yarınlarından daha emin bir Türkiye için; engelli insanlarımızın yaşadıkları sosyal ve psikolojik sorunların neden-sonuç denkleminde tespiti ve bu sorunların çözümü amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ederiz.

2.- Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, güvenlik güçlerinin toplumsal olaylarda çocuklara yönelik müdahalelerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/371)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Güvenlik güçlerinin, gösteri ve yürüyüşler başta olmak üzere, toplumsal olaylarda çocukları hedef alarak gerçekleştirdiği müdahaleler sırasında yaşanan işkence, kötü muamele, darp ve ölüm olaylarının bütün boyutlarıyla araştırılarak, benzer olayların yaşanmaması ve ortaya çıkan mağduriyetlerin giderilmesi için alınacak önlem ve tedbirlerin tespit edilmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci İç Tüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

     1) Ahmet Türk                          (Mardin)

     2) Emine Ayna                          (Mardin)

     3) Fatma Kurtulan                     (Van)

     4) Selahattin Demirtaş               (Diyarbakır)

     5) Sırrı Sakık                            (Muş)

     6) Ayla Akat Ata                      (Batman)

     7) Bengi Yıldız                         (Batman)

     8) M. Nezir Karabaş                 (Bitlis)

     9) Akın Birdal                           (Diyarbakır)

   10) Aysel Tuğluk                        (Diyarbakır)

   11) Gültan Kışanak                     (Diyarbakır)

   12) Hamit Geylani                      (Hakkâri)

   13) Pervin Buldan                       (Iğdır)

   14) Sebahat Tuncel                     (İstanbul)

   15) Nuri Yaman                          (Muş)

   16) Osman Özçelik                     (Siirt)

   17) İbrahim Binici                       (Şanlıurfa)

   18) Sevahir Bayındır                   (Şırnak)

   19) Hasip Kaplan                        (Şırnak)

   20) Şerafettin Halis                     (Tunceli)

   21) Özdal Üçer                           (Van)

Gerekçe:

Bilindiği üzere; Türkiye, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'sine taraf ülkeler arasındadır. Söz konusu sözleşmenin 37. maddesinin (a) bendinde, "Hiçbir çocuk işkence veya diğer zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve cezaya tabi tutulmaz" ibaresi yer alırken, aynı maddenin (b) bendinde "Hiçbir çocuk yasadışı ya da keyfi biçimde özgürlüğünden yoksun bırakılmayacaktır. Bir çocuğun tutuklanması, alıkonulması veya hapsi yasa gereği olacak ve ancak en son başvurulacak bir önlem olarak düşünülüp, uygun olabilecek en kısa süre ile sınırlı tutulacaktır" ifadesi yer almaktadır. Bu sözleşmeye taraf olmamıza rağmen, sözleşmede taahhüt edilenlerin tersi bir uygulamayla karşı karşıyayız.

Ülkemizde 25 yıldır devam eden ve genelde düşük yoğunluklu savaş olarak adlandırılan çatışma ortamı, taahhüt ettiğimiz hususların ihlal edilmesinde en önemli neden olarak görülmelidir. Ülkemizdeki bu çatışmalı ortam, ciddi boyutlarda, insan hakları ihlalini doğururken; bu hak ihlallerinin nedenini doğru okuyamayan hükümetler ne yazık ki çözüm gücü de olamamaktadırlar.

1980 darbe dönemini hatırlatacak bu uygulamalarla son zamanlarda daha çok çocuklar hedef alınırken, güvenlik güçlerinin hemen hemen bütün müdahaleleri soruşturma açılacak nitelikte gerçekleşmekte ama ne yazık ki yetkililer bu konuda üzerine düşen görevi yerine getirmemektedirler.

Sayın Başbakan'ın hafızalardan silinmeyecek olan "Güvenlik güçlerimiz çocuk da olsa, kadın da olsa, kim olursa olsun, eğer terörün maşası haline gelmişse gerekli müdahale ne ise bunu yapacak" sözü güvenlik güçlerinin çocuklara acımasızca yönelimin önünü açmış ve onları cesaretlendirmiştir.

En son Hakkâri'de, bir özel harekatçının, 14 yaşındaki Seyfullah Turan'ı, dipçikle kafatasını çatlatacak şekilde darp etmesi Sayın Başbakan'ın sorumluluğunda gelişen bir olaydır. Aşağıda sayacağım çocuk ölümleri, ülkemizde 25 yıldır devam eden çatışmalı ortamda büyüyen çocukların, yaşam haklarının elinden alındığının bariz bir kanıtıdır.

Uğur Kaymaz, daha 12 yaşında iken 21 Kasım 2004'te Mardin Kızıltepe'de evinin önünde, silahlı örgüt üyesi olduğu gerekçesi ile güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu bedeninde 13 kurşunla babası ile birlikte hayatını kaybetmiştir.

18 yaşındaki Mehmet Akbulut, 9 yaşındaki Abdullah Duran, 8 yaşındaki Enes Ata, 17 yaşındaki Mahsum Mızrak, 17 yaşındaki Emrah Fidan, 8 yaşındaki İsmail Erkek ise 28 Mart 2006 tarihinde Diyarbakır'da güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu yaşamlarını yitirmişlerdir.

3 yaşındaki Fatih Tekin ve 10 yaşındaki Mizgin Özbek 31 Mart 2006 tarihinde Batman'da çıkan olaylarda, polisin açtığı ateş sonucu hayatlarını yitirmişlerdir.

15 yaşındaki Yahya Menekşe, 15 şubat 2008'de, Şırnak'ta çıkan olaylarda güvenlik güçlerinin müdahaleleri sırasında panzerin altında kalarak yaşamını yitirmiştir.

Son olarak, 23 Nisan'da Hakkâri'de, Özel Harekâtçı tarafından, dipçik ve tekmelerle darp edilen ve başından yaralanan 14 yaşındaki Seyfullah Tura'nın yaşadığı şiddeti göze alamayan Abdülsamet Erip, güvenlik güçlerinden kaçarken, 25 yıldır devam eden savaş ortamında daha 12 yaşındayken dereye düşerek hayatını yitirmiştir.

Yaşanan bu olaylar karşısında sorumluları yargı önüne çıkartacak şekilde etkin bir soruşturma yürütülmezken, soruşturma açılan davaların çoğunda ise güvenlik güçlerinin fiilleri ya suç olarak kabul edilmemiş ya da bu fiillerinden dolayı sadece görev yeri değişikliğine gidilmiştir. Görevden alınanların sayısı ise yok denecek kadar azdır. Güvenlik güçlerinin görevini açıkça kötüye kullandığı bu müdahaleler, uygulamaya maruz kalan çocukların geleceğini karartırken bir çoğunu da hayattan koparmaktadır. Uygulamaların üzerinde durulup yeni düzenlemeler yapılarak gerekli önlemler alınmazsa, olayların ileride daha da artacağını tahmin etmek zor değildir.

Yaşanan bu olaylar, konunun bütün boyutlarıyla araştırılması ve alınacak önlemlerin tespit edilmesi amacıyla bir Meclis Araştırma Komisyonu'nun kurulmasını zorunlu hâle getirmektedir.

3.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu ve 26 milletvekilinin, alışveriş merkezleri ve zincir mağazaların geleneksel ticaret sistemine etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/370)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gerekçesini aşağıda arz ettiğimiz, alışveriş merkezleri ve zincir mağazaların geleneksel ticaret sistemimize olumsuz etkilerinin araştırılması, tespit edilen sorunların aşılması için gerekli önlemlerin ve çözüm önerilerinin tespiti amacıyla Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ederiz. 06.05.2009

     1) Mehmet Şevki Kulkuloğlu            (Kayseri)

     2) Muharrem İnce                              (Yalova)

     3) Gökhan Durgun                            (Hatay)

     4) Abdulaziz Yazar                            (Hatay)

     5) Ali Rıza Öztürk                             (Mersin)

     6) Tekin Bingöl                                 (Ankara)

     7) Ergün Aydoğan                             (Balıkesir)

     8) Rahmi Güner                                 (Ordu)

     9) Akif Ekici                                      (Gaziantep)

   10) Yaşar Ağyüz                                 (Gaziantep)

   11)  Eşref Karaibrahim                        (Giresun)

   12) Nevingaye Erbatur                        (Adana)

   13) Faik Öztrak                                   (Tekirdağ)

   14) Orhan Ziya Diren                          (Tokat)

   15) Canan Arıtman                              (İzmir)

   16) Ahmet Ersin                                  (İzmir)

   17) Fatma Nur Serter                           (İstanbul)

   18) Ali İhsan Köktürk                         (Zonguldak)

   19) Sacid Yıldız                                   (İstanbul)

   20) Hulusi Güvel                                 (Adana)

   21) Şahin Mengü                                 (Manisa)

   22) Birgen Keleş                                 (İstanbul)

   23) Derviş Günday                              (Çorum)

   24) Ali Rıza Ertemür                           (Denizli)

   25) Mehmet Ali Özpolat                      (İstanbul)

   26) Ramazan Kerim Özkan                 (Burdur)

   27) Mevlüt Coşkuner                          (Isparta)

Gerekçe:

Büyük şehirlerimizde tüketim ve ihtiyaç maddelerinin beraberce satıldığı, alışveriş merkezlerinin ve zincir mağazaların sayısı hızla artmaktadır. 1998'de bu tip mağazaların sayısı 2135 iken, bu rakam 2008 yılında 8252'ye ulaşmış durumdadır.

Bu tip alışveriş merkezlerinin ve zincir mağazaların sahip oldukları piyasa hakimiyeti küçük esnaf üzerinde bazı olumsuz ve yıkıcı sonuçlar doğurmaktadır. Büyük mağazaların kendi markaları ve ürünlerini satmaları ve pazarlama eğilimleri, çevrelerinde yerleşik çeşitli meslek ve sanat kollarında faaliyette bulunan esnaf ve sanatkârlarımız ile küçük ve orta boy işletmelerimizin yapılarının bozulmasına ve piyasadan çekilmelerine neden olmaktadır.

Yapılan bir araştırmaya göre; süpermarketlerin sigara hariç tüm hızlı tüketim ticaretinden aldığı pay 10 yılda yüzde 54 yükselirken, geleneksel perakendecilerin (orta market ve bakkallar) aldığı pay ise 26 puan düşüş göstererek, yüzde 36'ya gerilemiş durumdadır. Aynı araştırmaya göre; 1998 yılında yaklaşık 500 bin'e yakın olan bakkal ve orta market sayısı yüzde 23 azalarak 2008 yılında 235 bine gerilemiş durumdadır. Bu düşüşte en çok payı da maalesef bakkallarımız almıştır.

Alışveriş merkezlerinin ve zincir mağazaların piyasada küçük esnafı ezecek şekilde rekabette hakim olması, ülkemizin geleneksel ticaret yapısını da zedelemektedir. Günümüzde yaşadığımız ekonomik kriz ile yıkılan küçük esnafımızın ayrıca büyük alışveriş merkezleri ve zincir mağazalarla rekabet etmesi de söz konusu değildir.

Anayasa'nın 173'üncü maddesinde yer alan "Devlet esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır", şeklindeki amir hükmü karşısında alışveriş merkezleri ve zincir mağazaların geleneksel ticaret sistemimize olumsuz etkilerinin araştırılması, tespit edilen sorunlar konusunda gerekli önlemlerin ve çözüm önerilerini tespit edilmesi amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, şimdi gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN

DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN- Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 2.- Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Geçen birleşimde, tasarının 1’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi, Demokratik Toplum Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi grupları adına konuşmalar yapılmıştı.

Şimdi konuşma sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Alaattin Büyükkaya’ya aittir.

Sayın Büyükkaya, sizi kürsüye çağırmadan önce, dün soru-cevap işlemi için sisteme girmiş olan sayın milletvekili arkadaşlarımızın isimlerini yineliyorum, eğer buradalarsa tekrar girerlerse onlara öncelik tanıyacağımı söylüyorum: Sayın Bayındır, Sayın Işık, Sayın Öztürk, Sayın Tankut, Sayın Enöz, Sayın Akat Ata, Sayın Kışanak, Sayın Yıldız, Sayın Gök, Sayın Aslanoğlu, Sayın Süner, Sayın Dibek, Sayın Tütüncü, Sayın Uslu, Sayın Kart, Sayın Ural, Sayın Taner, Sayın Bulut.

Sayın milletvekilleri, tabii bu soru-cevap işlemi sadece on dakika olacağı için, bu kadar milletvekilime söz veremeyeceğimi de şimdiden belirteyim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, aslında birleşim kapanınca artık o hak bitiyor.

BAŞKAN – Görüşmelere daha önce başlandığı için, dün başlandığı için bu söz almış milletvekilleri gibi işlem görüyor Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, birleşim kapandı, bitti artık.

BAŞKAN – Hayır, daha önce söz almış milletvekilleri gibi işlem görüyor, onun için.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Alaattin Büyükkaya.

Buyurunuz Sayın Büyükkaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı için grubum adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, önemli bir kanunu konuşuyoruz. Yıllarca Suriye’yle Türkiye arasındaki hudutta mayın döşeliydi. 1950’lerden beri burada mayınlı bir arazi var. Mayınlı arazinin toplam yüz ölçümü 170 milyon 626 bin 371 metrekare ve önemli bir tarım arazisi de.

MURAT ÖZKAN (Giresun) – Sayın Başkan, bazı arkadaşlar söz alamıyorlar, söz istemelerine rağmen!

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – O tarihteki soğuk savaşın getirdiği rüzgârlarla güvenlik amacıyla yapılmış bir düzenleme ve o dönem Türkiye için tehdit taşıyan bir sınır. Ama şartlar değişmiş.

MURAT ÖZKAN (Giresun) – Soru sormak isteyenler söz alamıyorlar!

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Suriye’yle bugün, herhangi bir sorunu olmayan bir devlet durumundayız ve ayrıca, bu mayınların insanlık için ne kadar tehlikeli olduğu da artık görülmüş ve bildiğiniz gibi Ottawa Sözleşmesi’yle de bunlar kararlaştırılmış ve bu Sözleşmeyi de 2003 yılında Türkiye de kabul etmiş, Meclisinde de onaylamış. Ancak biz bu anlaşmayı onaylamadan daha önce, 1992 yılında, bu mayınların temizlenmesi için Bakanlar Kurulu karar almış ve almış olduğu kararla da Genelkurmay Başkanlığını görevlendirmiş. 1992; Genelkurmay Başkanlığına yetki verilmiş, o mayınların temizlenmesi için. Ne kadar süre geçmiş? Ta 2005; on üç yıl süre geçmiş. On üç yılda bu mayınlar temizlenmiş mi? Hayır temizlenmemiş.

Daha sonra Millî Savunma Bakanlığının yazısı var, 10 Ocak 2005 tarihli; bu mayınların temizlenmesindeki bugüne kadar gelinen durum dikkate alınarak, bu arazilerin temizlenmesi işlemlerinin bundan böyle ihale ile yapılması ve bu işle ilgili olarak da Maliye Bakanlığının görevlendirilmesini isteyen bir yazı ve bu yazıdan sonra konu Bakanlar Kurulunda değerlendiriliyor, kurumlar arası toplantılar yapılıyor -bu toplantılarla ilgili bütün dokümanlar bizde, birçoğumuz da biliyoruz- ve bu toplantılardan sonra da Bakanlar Kurulu bir karar çıkarıyor: Mayınların temizlenmesi; ihale usulüyle yapılması, kamu ihalesi yoluyla.

Ne yapılıyor? Sonra bununla ilgili Danıştaya gidiliyor. Danıştay iptal ediyor, bu Bakanlar Kurulu kararıyla ilgili iptal kararı veriyor, durduruyor ve yeniden bir düzenleme yapılma ihtiyacı duyuluyor ve şimdi yaptığımız iş de bu düzenlemeye ait bir şekil.

MURAT ÖZKAN (Giresun) – İhale Yasası’ndan niye çıkarıyorsunuz?

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Şimdi, İhale Yasası’yla zaten… Önce de olmuş bu. Bununla ilgili işlemler yapılmış fakat daha sonra Cumhuriyet Halk Partisi bunu Danıştaya götürmüş.

Şimdi geldiğimiz durum ne? Bir kere, bazı şeylerde mutabakat içinde olmamız lazım: Bu arazilerin mayından temizlenmeye ihtiyacı var mı? Var. Bu Parlamentoda oturan hepimiz diyoruz ki: Bu mayınlar temizlenmeli. Herkes mutabakat içinde. Ayrıca, biz, Ottawa Sözleşmesi’nde de taahhüde girmişiz, diyoruz ki şu tarihe kadar temizlemek zorundayız. Şimdi ne durum? Mayınları temizlemek sadece tek başına yetmiyor, toprağa zarar vermeden temizlemek gerekiyor. Mayını temizledin, gidersiniz belirli araçlarla patlatırsınız, bunu temizlediğinizi sanırsınız, ama patlatmanın getirdiği sorunlar var. Toprağın kalitesini ve toprağın tarıma uygun bir şekilde kullanılmasını engelliyorsunuz. O hâlde, temizlikte şart şu: Sadece mayını temizlemeyeceksiniz, toprağa zarar vermeden temizleyeceksiniz.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Biz aksini söylemiyoruz ki!

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Ben, şeyi söylüyorum, lütfen dinlerseniz söylemek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Birinci nokta bu. Yani, temizleme işinin toprağa zarar vermeden yapılması gerekiyor. Dolayısıyla, bununla ilgili uzman bir, tecrübe sahibi bir kurumun bunu yapması gerekiyor, birinci nokta bu.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Türk Silahlı Kuvvetleri uzman değil yani.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Ben, kimseye farklı bir şey söylemiyorum, sadece bir tespitte bulunuyorum.

İkincisi, bu mayınlara ihtiyaç var mı? Artık, Suriye’yle stratejik, şu, bu, hiçbir önemi kalmamış, Suriye’nin durumu ortada. Peki, bunu kim temizlesin?

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – İsrail, İsrail…

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Kim temizlesin?

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – İsrail…

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Temizleme noktasına gelince: Bugüne kadar kim daha çok tecrübeli?

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Askerler, askerler…

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Türk Silahlı Kuvvetleri.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Türk Silahlı Kuvvetleri.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – “NAMSA” diye, NATO İkmal ve Bakım Ajansının tecrübesi var. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Dünyanın en tecrübeli ordusu.

OKTAY VURAL (İzmir) – Türk Silahlı Kuvvetlerinin tecrübesi yok mu?

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Şimdi, bir dinlersek… Bir dakika dinlerseniz anlaşacağız da…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

OKTAY VURAL (İzmir) – Türk Silahlı Kuvvetlerinin olmadığını söylemek doğru değil.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Dinlemezseniz anlaşmamız mümkün değil.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Silahlı Kuvvetler…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Büyükkaya’yı bir dinleyelim, ondan sonra cevapları verirsiniz.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Evet, ondan sonra söyleyin.

Şimdi, burada NAMSA’nın bir tecrübesi var, çeşitli ülkelerde temizlemiş.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Silahlı Kuvvetler…

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Silahlı Kuvvetler, biraz önce söyledim, 92’de bu görev verilmiş. 92’de vermişiz, 2005’e kadar tablo ortada, on üç sene.

OKTAY VURAL (İzmir) – Görevini ihmal mi etti diyorsunuz yani?

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Onu ben bir şey söylemiyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Öyle söylüyorsunuz.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Onun takdiri hepimize ait.

OKTAY VURAL (İzmir) – Görevini ihmal değil mi? Ne demek? Askeri niye suçluyorsunuz?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Böyle konuşma olmaz Sayın Başkan!

BAŞKAN – Devam edin Sayın Büyükkaya.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) - 1992’de görev verilmiş. Ben yazıyı okudum, tarihini de okudum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Sayın Özkan, biraz daha sakin olunuz lütfen.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Şimdi, temizlenmiş temizlenmemiş, ortada.

Bugüne kadar yapılmış ihalelerde teklif veren de olmamış. Onu söyleyeyim. Şimdi biz zannediyoruz ki bu kanun çıkınca herkes gelecek teklif verecek. Yok.

Şimdi biz ne yapıyoruz? Yaptığımız şu… Zaten kanunun adından da belli, kanunda ne diyoruz? “Bu mayınların temizlenmesi ve bununla ilgili ihale şartlarının belirlenmesi.” Yaptığımız iş bu.

Diyoruz ki ihaledeki birinci şart, Kamu İhale Kanunu’na göre bu ihalenin yapılması. Birinci şart bu. Öncelik, kanunda belirlenen temel esas bu. Eğer bu olmazsa başka şartları devreye sokuyoruz. Diyoruz ki: O zaman, bunun işletilme esası dikkate alınarak bir ihale de yapılabilir. Bununla ilgili de nasıl yapılacağına ilişkin düzenleme yapıyoruz.

Şimdi burada bir şeyi unutmayalım, değerli arkadaşlarım, çok değerli milletvekilleri, şunu unutmamamız lazım: Bu ihaleyi yapacak kim? Maliye Bakanlığı. İhale komisyonunda bulunacak kim? Millî Savunma Bakanlığı, Genelkurmay… Hepsi var işin içinde. Öyle yani kendi başına tek bir kurum yapmıyor, hepsi beraber yapıyorlar. Hepsinin ortak kararıyla bu işler oluyor. Maliye Bakanlığı sadece ihale işleminin tevdisinde görevli ama işi oluşturan temel felsefede bunlar var. Bunların kararı olmadan yapılamıyor.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Askerî güvenlik arazisine hastane yapamıyorsunuz, nasıl Maliye Bakanlığına veriyorsunuz?

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Bunlarla yapılacak bir işlem. Bence şunu söylemeliyiz: Benim bu grubumun görüşü değil şahsi görüşüm.

AHMET BUKAN (Çankırı) – AKP’li milletvekilleri bile istemiyor!

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Grubumun, o konuyu bağlayıcı bir cümle kullanmak istemem ama şunu desek, yani bugün bence şuna ihtiyaç var eğer bu kadar konuysa: Genelkurmayımız, bence, dünyanın en büyük yedinci gücü. Temizlemek istiyorsa imkânlar koyalım, verelim, buyursun temizlesin. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ver, yetki ver.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yetki ver.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Ama, bakın, ben bunu söylüyorum ama şunu diyorum: Fiilî durum ise böyle değil, fiilî durum böyle değil.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Nasıl?

OKTAY VURAL (İzmir) – Nasıldır?

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Fiilî durum şu: On üç sene geçmiş, işlem yapılmamış, sonra Millî Savunma Bakanlığı, Genelkurmayın da görüşünü alarak yazı yazmış, demiş ki: “Bu işte ihaleyi şöyle yapın.”

OKTAY VURAL (İzmir) – Hani Genelkurmayın yazısı ya?

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Efendim, Millî Savunma Bakanlığının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız Büyükkaya.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Genelkurmay adına konuşmayın.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – …yazdığı yazının tarih ve numarasıyla söylüyorum…

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Yazısı burada: “Bu kanun uygun değildir.” demiş Millî Savunma Bakanı, 11 Şubat 2008. (MHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Gördünüz mü?

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Ben size yazıyı söylüyorum. 2008’deki de var.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Bize de ver.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Var, var, o da var, hepsi var bende, bütün dokümanlar var.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bize de ver.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Var da niye söylemiyorsun? Var da niye vermiyorsun?

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Şimdi, şu var, bakın, burada hepimizin ortak düşünmesi gereken nokta şu: Bir, bu toprakların tarıma kazandırılması lazım, ülke ekonomisine kazandırılması lazım, bölge ekonomisine kazandırılması lazım.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – İsrail’e vererek mi? Suudi Arabistan’a vererek mi?

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Buna ihtiyacımız var. Burayı mayınlı tutarak hiçbirimize fayda yok. Ha, “Efendim, şu var bu var.” Eğer devletin bütün kurumlarına güvenmiyorsak…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Hayır, biz size güvenmiyoruz.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – …bu konuda farklı düşünenler varsa, o zaman, tabii, söyleyecek sözleri çok sınırlı buluyorum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Size güvenmiyoruz, biz size güvenmiyoruz.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Ama mesela şunu söylemeden de geçemiyorum: Bu kadar tepki gösteren bazı arkadaşlarımız PKK’nın döşediği mayınlarla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü bağlayınız.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yaptığınız bini aştı, size güvenmiyoruz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Milletimiz de size güvenmiyor, bize güveniyor.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (Devamla) – Bu mayınlara karşı çıkanlar, bu mayınları şöyle yapalım, böyle yapalım diyenler, bunun için de konuşmalıdır. Ben her gün şehit veriyorum haince.

Evet, ben hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Büyükkaya.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Bravo size!

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde şahsı adına Hatay Milletvekili Abdülhadi Kahya.

Buyurunuz Sayın Kahya (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli üyeler; bir süredir yüce Meclisimizin gündeminde yer alan ve hem ulusal hem de uluslararası yükümlülüklerimiz bakımından önem arz eden Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı’yla ilgili sözlerime başlarken sizleri saygıyla selamlıyorum.

Bu yasa tasarısının neden yapıldığını ve niçin özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası yükümlülükleri bakımından önemli olduğunu ifade ederek söze başlamak istiyorum. Kısaca “Ottawa Sözleşmesi” olarak da bilinen Antipersonel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhasıyla İlgili Sözleşme ülkemiz bakımından 1 Mart 2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Hâlen sözleşmeye taraf ülke sayısı yüz elli altıdır.

Türkiye, Ottawa Sözleşmesi hükümleri uyarınca depolarındaki mayınları imha etmekle ve arazide gömülü mayınları temizlemekle yükümlüdür. Depolardaki mayınları imha etme yükümlülüğümüzün süresi 1 Mart 2008’de dolmuştur. Millî Savunma Bakanlığı tarafından Kırıkkale Yahşihan’da inşa ettirilen Mühimmat Ayırma ve Ayıklama Tesisinde güvenli yöntemlerle antipersonel kara mayını imha işlemleri sürdürülmektedir. Bu yükümlülüğümüzü gecikmekle birlikte süratle ve modern tekniklerle yerine getirmekteyiz. Bu bakımdan, uluslararası planda da eleştiriden çok takdir kazandığımız söylenebilir.

2014 yılına kadar imha edilmesi gereken arazide döşeli mayın miktarı hâlen yaklaşık 980 bin adettir. Bu miktarın yaklaşık üçte 2’si Suriye ile sınır teşkil eden topraklardadır. Bu nedenle, Suriye sınırının antipersonel kara mayınlarından arındırılması son derece önemlidir ve bu işe öncelik verilmiştir. Bakanlar Kurulunun 13 Haziran 2005 tarih ve 2005/8982 sayılı kararı çerçevesinde söz konusu mayın temizleme faaliyeti ile ihale işlemlerinin Maliye Bakanlığınca yürütülmesi kararlaştırılmıştır. Ülkemizin 2014 yılına kadar kara mayını döşeli topraklarını temizleyeceğini taahhüt etmiştir. Söz konusu taahhüt çerçevesinde inandırıcı ve somut adımların atılması elzemdir.

Sayın Başkan, değerli üyeler; zaman hızla akıp geçiyor. Yasa tasarısı yüce Meclisimize Mart 2008’de takdim edilmiş. İlgili komisyondaki ilk görüşmesi Nisan 2008 tarihinde olmuş, ancak, bugüne kadar yasalaşamamıştır. Kaldı ki bölgedeki mayın temizliği çabalarının tarihi daha da eskiye gitmektedir. Artık bu çabanın bir an önce hayata geçirilmesini teminen yasal adımın atılması ve işbu tasarının acele bir biçimde yasalaşması ülke menfaatine olacaktır.

Bu evvelemirde Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası bir mükellefiyetidir. Bununla birlikte yasanın elbette ki bölgeye sunacağı geniş imkânları da göz ardı edemeyiz. Suriye sınırının kara mayınlarından temizlenmesi ve böylece Türkiye'nin 2004 yılında verdiği sözü tutmak yönünde somut bu adımın atılması ve bunun zamanlıca, daha fazla gecikmeden yapılabilmesi Dışişleri Bakanlığımızın da üzerinde önemle durduğu bir husustur. Yükümlülüğün süresinin dolmasına işaret eden 2014 yılına beş seneden az bir zaman kalmıştır. Nitekim, taslak kanunda da beş yıllık bir süre öngörülmüştür. Bu süreyi lehimize kullanarak hem millî bir görevi hem de milletlerarası bir yükümlülüğü de yerine getirmek imkânına sahibiz.

Sayın Başkan, değerli üyeler; Maliye Bakanlığımızca hazırlanan, ancak, onlar kadar askerî ve siyasi kurumlarımızı da ilgilendiren bu önemli yasa tasarısının daha fazla gecikmeden yasalaşmasına onay verilmesini burada istirham ediyoruz.

Tabii, buradaki bütün gruplar aynı derecede milliyetçidir, memleketini, milletini seven insanlardır. Bu tür konular… (MHP sıralarından gürültüler)

MURAT ÖZKAN (Giresun) – Kendi adına konuş kardeşim!

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sizin için önemli olan toprak değil para.

MURAT ÖZKAN (Giresun) – Ağzından çıkanı kulağın duysun!

ABDÜLHADİ KAHYA (Devamla) – Değerli milletvekili arkadaşlarımız, burada, milletin Meclisinde elbette ki herkes fikrini hür bir biçimde ifade eder.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bağlayınız Sayın Kahya.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sizin için para daha önemli, toprak önemli değil.

ABDÜLHADİ KAHYA (Devamla) – Biz ve milletimiz, sizlerin döneminde neler yapıldığını hep beraber seyrettik ve onun neticesinde de 2007’de, 2002’de sizler dersinizi aldınız. (MHP sıralarından gürültüler)

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Ne yapıldı?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sizin gibi ihanet içinde olunmadı.

ABDÜLHADİ KAHYA (Devamla) – Onun için, millete buradan tekrar teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kahya.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – İşgali onayladınız, alkışladınız, bakın!

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Bakanlık yaptın, ayıp!

BAŞKAN – Şahsı adına İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi.

Buyurunuz Sayın Sipahi. (MHP sıralarından alkışlar)

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Önce birkaç konuya açıklık getirmek istiyorum. Dün tekraren Meclise arz ettik: Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak mayın tarlalarının temizlenmesine karşı değiliz; tam aksine, bu Mecliste bu tarlaların temizlenmesini en fazla biz istiyoruz. İtirazımız bizim, mayın temizlenmesiyle daha sonra temizleyecek şirketin, yabancı şirketin bu alanı kırk dört yıl kullanmasına. Biz bu bağlantıyı kuramıyoruz.

Sayın Bakan, sizin tabirinizle Sevgili Kardeşim, biz bu ilişkiyi kuramadık. Siz mayınla organik domates arasında nasıl bir ilişki kuruyorsunuz, çok merak ediyorum.

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Belki ayrı ayrı firmalar olabilir.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Biraz yaratıcı olun…

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Diğer bir konu: Sayın Konuşmacı bu konuda Millî Savunma Bakanının bir yazısından bahsettiler. Ben şimdi size başka bir yazıdan bahsedeceğim; Başbakanlığa, bu mayın sahalarının temizlenmesiyle ilgili olarak Sayın Vecdi Gönül imzasıyla 11 Şubat 2008’de gönderilen yazı. 8 maddeden oluşuyor, 7’sinde bu konuyla ilgili sakıncalar işleniyor ve son maddesi şu şekilde sona eriyor: “Açıklanan nedenlerle Maliye Bakanlığınca hazırlanan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı mevcut hâliyle uygun mütalaa edilememektedir. İmza: Vecdi Gönül, Millî Savunma Bakanı.”

OKTAY VURAL (İzmir) – Hani nerede Alaattin Bey? Alaattin Bey, neredesiniz?

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Ya Vecdi Bey istifa etsin ya siz geri çekin bu kanunu.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Diğer bir konu: Dün basın toplantısı sırasında da fark ettik, biraz önce Sayın AKP’li milletvekili de bahsetti, “Efendim, bunu uzman olmayanlar temizlerlerse, bu mayınlar toprağın içerisinde patlar ve toprağa zarar verir.” diye. Arkadaşlar, bu nereden çıktı? Bu nereden çıktı? Böyle bir yanlış zihniyete nasıl kapıldınız? Ben bunu anlayamıyorum. Bakın, savaş sürecinde bir mayın tarlasında geçit açmak ayrı bir olaydır; ya dozer bıçağı şeklinde tanka monte bir donanımla aynen saban sürer gibi bir geçit açılır, buradan zırhlı araçlar geçer veya ikinci metot da -ki Almanya’da buna benzer bir donanım vardır- “fil ayağı” diye tanımlanan bir donanım bir tankın önüne monte edilmiştir. Bu “fil ayağı” dediğimiz ağırlıklar tarlaya girdikçe basınçla mayın tarlalarını patlatarak çıkartırlar. Sayın Vahit Erdem de bu konuyu, Almanların bu konudaki teknolojisini herhâlde biliyor. Bizde de buna benzer “tank önüne monteli dönen zincirlerin çarpması suretiyle basınçla patlatma” şeklinde bir donanım vardır, askerî fabrika imalatı. Ancak burada açılacak mayın tarlasının… Savaş sürecinde açılmıyor ki bu mayın tarlası, barış şartlarında açılıyor. Bu mayınlar önce dedektörle veya bir elektronik donanımla tespit edilecek, çıkartılacak, üzerindeki -aynen tabanca mermisinin arkasındaki kapsül gibi- infilakı sağlayan fünyesi çıkartılıp mayın emniyete alınacak, bu mayınlar, daha sonra, daha önceden belirlenmiş bir tahrip sahasına topluca götürülüp orada askerî uzmanlarca tahrip edilecek. Nereden çıktı toprağa basınç yaparak bunların patlatılması ve toprağın kirlenmesi olayı? Ben bunu anlamış değilim. Bu konuda bir kanaat varsa, bu kanaatin yanlış olduğunu, gerekirse siz değerli arkadaşlarıma bu konunun teknik teferruatını istediğiniz ortamda arz etmeye de hazırım.

Bir başka konu: Millî Savunma Bakanlığının aynı tarihteki yazısında bu konuda uluslararası standartlardan bahsediyor. Bakın, günümüzde “uluslararası standartlar” denince çok yoğun şekilde döşenmiş, günümüzün modern, elektronik, bir kısmı frekans ayarlamalı mayın tarlaları anlaşılır. Ancak, döşenmiş olan mayın tarlaları 1950’lerin çok geri teknolojisiyle o dönem için yapılmış olan mayınlardır. Herhangi bir tuzaklaması, elektronik olarak ateşlemesi veya bugünkü mayınların öne koyduğu tehditleri mukabil olması mümkün değil.

Bu konuda ben size şimdi son olarak bir bilgi vereceğim. 1984 ve 85 yılları arasında bu bölgenin sıfır ile 50 metre arasında kalan kısmı, o dönemin Türk Silahlı Kuvvetleri imkânlarıyla iki istihkâm bölüğü tarafından temizlenmiştir. Ne kadar bir alan? 500 kilometre genişliğinde bir alan. Yani bizim şimdi temizlensin diye şirkete vereceğimiz alan içerisinde burası da var. Temizlenmiş yeri bir daha temizleteceğiz ve metrekaresi için bilmem kaç dolar para ödeyeceğiz veya onun karşılığı olarak bilmem kaç yıl daha bunu yabancı şirketin kullanımına açacağız.

O dönemde bu mayın temizliği nasıl yapılmış? Temizleme işi tamamen el ile -1984 ve 85’te- ve Fereks marka dedektörlerle yapılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Ek olarak Kırıkkale Fabrikası tarafından geliştirilen tank önüne monte bir mayın silindiri kullanılmıştır. Daha sonra da bir Karayolları dozerince taranmıştır. Yani, bu olayı 84-85’te, yirmi beş sene önce en ilkel donanımla yapan Türk Silahlı Kuvvetleri bugün en teknik modern donanımlarla bunu nasıl yapamıyor? Bunu bana birisi izah etsin.

Bir başka konu: Bu işi yapacak firmalardan birçok uluslararası standart istenmekte olup direkt olarak belli firmalar işaret edilmektedir. Yeni nesil dediğimiz tipte mayınlar olsa, tuzaklama sistemiyle mayınlar tuzaklanmış olsa, yerleşim alanı içinde bir bölgede bu temizlik yapılmak zorunda olsa bu standartların istenmiş olmasına bir anlam verebiliriz. Ama bahsettiğimiz mayın tarlası sadece adı “mayın tarlası” olan bir yerdir, ölü bir mayın tarlasıdır. Kim söylüyor bunu? 84-85’te oranın bilfiil yarısını temizlemiş olan askerî birlik komutanı, Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu söylüyor. Ben bu bilgiyi de sizlerle paylaştım. Arzu edeninizle bu konunun daha teferruatını bu belgelerle, bilgilerle konuşmaya hazırım. Bir yanlıştan lütfen dönelim. Son istirhamım budur.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Sipahi.

Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

On dakika süremiz var, beş dakikasını sorulara ayıracağım.

Sayın Öztürk, bir dakika süreniz var.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, mayından temizlenen arazilerin mülkiyeti mayın döşenmezden önce kimlere aitti? Bunlar arasında hazinenin yanı sıra özel mülkiyete konu araziler var mıydı? Bu arazilerden kamulaştırmaya tabi tutulanlar olmuş mudur? Olmuş ise bu yasayla mayınlardan temizlendikten sonra, önceden kamulaştırma için ileri sürülen kamu yararı ortadan kalkacağına göre, eski sahiplerinin bu arazilerin bedelini ödeyerek talep etme hakları doğacak mı? Söz konusu kişilerin konuyu yargıya, hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürme ihtimallerini değerlendirdiniz mi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Sayın Süner… Yok.

Sayın Gök…

İSA GÖK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, dünkü konuşmalarınızda ihaleyi bütünleştirmeyebileceğinizi, öncelikle temizleme, ardından daha sonra tarımsal faaliyet konusunu değerlendirebileceğinizi söylediniz. Dolayısıyla, birleştirme konusundaki eleştirileri reddettiniz ama aynı kanunu okuduğunuzda, bu kanun sizin beyanlarınızı yalanlıyor. Bizzat 3’üncü maddesi “Maliye Bakanlığınca yapılacak kullanım karşılığı temizleme ihalesi” diyor. Yani bu kanun doğrudan bu arazinin kullanım karşılığı ihalesini düzenliyor, bu arazinin ihalesini düzenliyor. Dünkü beyanınızda kanunun bu açık hükmüne rağmen ısrar edip kanunu inkâr ediyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Gök.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, bu tasarı kapsamındaki mayınlı araziler konusu, bu yıl içinde ülkemizi ziyaret eden İsrail Başbakanının ve ABD Başkanının Sayın Başbakanımızla yaptığı görüşmelerde görüşme konuları arasında yer almış mıdır? Kamuoyunda bu konudaki endişe ve iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

İki: 12/5/2009 tarihli yani iki gün önce ulusal basında manşetten verilen bir yazıya göre “Barış için yirmi kolay öneri” başlığı altında iki konu bu tasarıyla ilgilidir: Bunlardan birisi yasaklı ekim alanları tarıma açılsın, ikincisi de bölgedeki mayınların temizlenmesine hız verilsin maddeleri vardır. Acaba bu kanunun görüşülmesiyle bu önerilerin aynı döneme denk gelmesi tamamen tesadüfi midir, değerlendirmenizi istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.

Sayın Kart…

ATİLLA KART (Konya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, burada tasarının özü yap-işlet-devret modelinin uygulanıp uygulanmaması noktasında düğümleniyor. Bizim yaptığımız araştırmalara göre mayın temizleme ihalesinin yap-işlet-devret modeliyle dünya üzerinde uygulandığı bir örnek bile yok. Böylesine açık bir gerçek söz konusu iken Türkiye’de, sonuç olarak, neden bu yöntemde ısrar ediyorsunuz? Bunun fiilî gerekçesi nedir, yasal gerekçesi nedir?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kart.

Sayın Bayındır…

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum: İHD verilerine göre 2004-2008 yılları arasında, güvenlik görevlileri de dâhil olmak üzere, 238 kişi hayatını kaybetmiştir, 548 kişi de çeşitli yerlerinden yaralanmıştır. Türkiye’de mayın patlamalarında yaralananlara uzman sağlık desteği veren kuruluş sayısı sadece iki tanedir: Bunlardan birisi orduya ait, diğeri Dicle Üniversitesi bünyesindedir. Buraya gidemeyen yaralılara hastanelerin normal servislerinde tedavi uygulanmaktadır. Bu konuda Sağlık Bakanlığı ile koordineli yeni rehabilitasyon merkezi açmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bayındır.

Son soru olarak Sayın Dibek, buyurunuz.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Ben de şunu merak ediyorum Sayın Bakanım: O bölgede, Nusaybin’de petrol bulunduğu basına da yansımıştı. Şimdi, o bölge kırk dokuz yıllık yani yarım yüzyıl gibi bir süre bir firmaya yap-işlet-devret modeliyle -ki az önce Sayın Kart da belirtti, yani bu model her işe uygulanır mı, o da ayrı bir mesele ama- verildiğini düşündüğümüzde, o petrolle ilgili, her ne kadar kanunda “Petrol Kanunu’nda veya Maden Kanunu’ndaki maddeler saklıdır.” deniyorsa da, bu bizim petrolle oradaki kaynaklara sahip olmamız, onu işletmemiz, onu çıkarmamız mümkün olabilecek midir? Bunlar araştırılmış mıdır? Elli yıllık sürenin, bugünü belki düşünmeden, yani otuz yıl sonra, yirmi yıl sonra neyle karşılaşacağımızı da bilemiyoruz. Ben, biraz da bunu merak ediyorum Sayın Bakanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Dibek.

Buyurunuz Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, en son sorudan başlayayım. Tasarının 2’nci maddesinin beşinci fıkrasında mayınlı alanda bulunan maden ve petrol gibi her türlü yer altı zenginlikleri hakkında 3213 sayılı Maden Kanunu, 6326 sayılı Petrol Kanunu ve 6200 sayılı Devlet Su İşleri Kanunu ile ilgili diğer mevzuat hükümlerinin saklı tutulacağı açık bir şekilde belirtilmiştir. Dolayısıyla, bu anılan kanunlar çerçevesinde petrol, maden ve diğer yer altı kaynaklarının içinde bulunduğu arzın mülkiyetinden bağımsız olarak bunların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu açık bir şekilde ifade edilmektedir. Bu nedenle, herhangi bir arazi üzerinde bile, biliyorsunuz, anılan özel kanunlar çerçevesinde yetki verilmediği sürece malik, kiracı veya herhangi bir başka sıfatta tasarrufta bulunan kişinin bu kaynaklar üzerinde hak iddia etmesi mevzuatımız açısından mümkün değildir. Dolayısıyla devlet…

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Biz giremeyeceğiz Sayın Bakan.

İSA GÖK (Mersin) – Sorun zaten kullanıcının girmesi değil, biz giremeyeceğiz.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Biz girebileceğiz arkadaşlar.

İSA GÖK (Mersin) – Giremezsiniz…

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Çünkü bu kanunlar çok açıktır, bu kanunların hükümleri açıktır.

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Bakan, uluslararası ihale yapıyorsunuz.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Şimdi, sondan önceki soruya gelince: Bu mayın patlamaları sonucu ortaya çıkan yaralanma ve vesaire gibi durumlar için yeni bir rehabilitasyon merkezi kurulması öngörülüyor mu? Tabii ki, ideal olan, bu mayınların temizlenmesi ve bu türden bir rehabilitasyon merkezlerine ihtiyaç duyulmamasıdır. Ama, tabii ki, bu dönemde de Sağlık Bakanlığının bu türden tedavileri yapacak üniteleri geliştirmesi gerekiyor diye düşünüyorum.

Yap-işlet-devret modelinin başka bir örneği var mı? Burada, arkadaşlar, devlet olarak ve buradaki bütün parti grupları olarak mayınların temizlenmesi konusunda mutabakata varmış durumdayız. Herkes diyor ki: “Mayınlar temizlenmeli.” Burada bir sorun yok. Bu konu, Millî Güvenlik Kurulu dâhil, Plan Bütçe Komisyonunda gizli oturum dâhil birçok kurullarda, birçok komisyonlarda ele alınmış, tartışılmış ve karara bağlanmış. Yani mayın temizlemesi konusunda bir sıkıntı yok. Ancak bu yasadan maksat sadece mayınların temizlenmesi değil. Bu önemli. Amaç, aynı zamanda bölgedeki bu bakir toprakların ekonomimize de kazandırılmasıdır. Bunun bölge insanına da, Türkiye’ye de faydası ortadadır.

Değerli arkadaşlar, niyet okumayın. İhalesi yapılmamış bir şeyin kime verileceği konusunda bu aşamada öngörü yapmak tabii ki mümkün değildir. Bu, sadece bir niyet okumadır.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Bakanım, niye ısrar ediyorsunuz o zaman?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Ayrıca, burada…

Değerli arkadaşlar, ısrar edilen tek bir konu vardır, o da şudur: Mayınlar temizlenecek, buradaki topraklar ekonomimize kazandırılacak. Bunu yaparken, dediğim gibi, kanun son derece açık. Burada herhangi bir açıklamaya da gerek görmüyorum.

Usul burada çok açık bir şekilde belirlenmiş. Ne diyor? “Mayın temizleme işi öncelikle 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerine göre Maliye Bakanlığınca hizmet alınmak suretiyle yaptırılır.” Bakın, “öncelikle bu surette yapılır” deniliyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Maliye Bakanlığı ne anlar mayın işinden?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Dolayısıyla, burada herhangi bir ısrar söz konusu değildir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Maliye Bakanlığının ihale yaptığı bir tane örnek var mı?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Şimdi, değerli arkadaşlar, Maliye Bakanlığının ihaleler konusunda bir tecrübesi vardır. Burada zaten biz ne yapacağız? Teknik danışmanlık hizmeti alacağız ve teknik danışmanlık hizmeti çerçevesinde Maliye Bakanlığı diğer ilgili kurumlarla birlikte…

OKTAY VURAL (İzmir) – Bütçeyi iyi idare edin de bu kadar açık vermeyin de sonra bu işlere girin.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Sayın Öztürk, “Mayın temizlenen arazi temizlenmeden önce kimlere aittir? Kamulaştırma olmuş mudur? Eski sahiplerine dağıtılacak mıdır?” diye sordular. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na göre geriye alma hakkı, taşınmazın amacı dışında kullanıldığının tespiti hâlinde mümkündür. Bu araziler mayınlı saha olarak kullanıldığı için geri alınma hakkı yoktur. Dolayısıyla bir iade söz konusu değildir.

AHMET BUKAN (Çankırı) – Mayın temizlendikten sonra tarım arazisi oluyor zaten.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Temizlendikten sonra mayınlı arazi olmaktan çıkıyor.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Değerli arkadaşlar, diğer bir soru vardı, yine “barış için yirmi kolay öneri” şeklinde. Bu tasarı, arkadaşlar, 2007 yılında Meclisimize gönderilmiş. Dolayısıyla, yani bugünkü önerilerle bu tasarı arasında ilişki kurmak, gazete haberleriyle bu ilişkileri kurmak doğrusu imkânsız. Onun için, başka bir ülkenin başbakanı veya devlet başkanının ziyaretiyle bu tasarının ilişkilendirilmesini ben son derece doğru bulmuyorum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – İki günlük Maliye Bakanısınız, bu kadar bilgiyi ne zaman elde ettiniz bize bu aklı verirken!

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Ne demek bu ya!

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Değerli arkadaşlar, biz…

Sayın Başkan, böyle bir usul var mı? Lütfen…

BAŞKAN – Siz devam ediniz Sayın Bakan, buyurunuz.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – “İhaleyi bütünleştirmeden önce temizleme, sonra tarımsal faaliyet yapılacağı söylendi. Kanunun 3’üncü maddesinde bu arazinin kullanım karşılığı temizlenmeyi düzenliyor. Kanunun bu maddesini ret mi ediyorsunuz?”

Değerli arkadaşlar, kanunun 2’nci maddesindeki, ikinci ihalenin gerçekleşmesi durumuna yönelik bir düzenlemedir. Hizmet alımıyla temizlemenin yapılabilmesi durumunda bu maddeye tabii ki başvurulmayacaktır. Yani eğer biz hizmet alma yoluyla buradaki temizliği yapabilirsek iki konu ayrılmış olur. Yapamazsak iki konu birleştirilmiş olur. Dolayısıyla burada reddettiğimiz bir kanun maddesi söz konusu değildir. Kanun oldukça açıktır.

BAŞKAN – Süreniz doldu efendim.

Teşekkür ederiz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben bir redaksiyon teklifinde bulunacağım müsaade ederseniz, bu maddeyle ilgili.

BAŞKAN – Önergeyle bulunacaksınız redaksiyon teklifinizi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, 1’inci maddede “amaç ve kapsam” diyor.

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – “…elde edilecek arazilerin tarımsal amaçlı kullanılması işlemlerine ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir.” diyor.

BAŞKAN – Sayın Genç, biliyorsunuz, redaksiyon teklifinizi önergeyle vermeniz lazım. Bir önerge veriniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, bir dakika efendim.

Şimdi,  2’nci maddenin sonundaki (5)’inci fıkranın oradan alınıp bu maddenin sonuna eklenmesi lazım. Çünkü 2’nci maddede “ihale işlemleri” diyor. Burada da, (5)’inci fıkrada “…diğer ilgili mevzuat hükümleri saklıdır.” diyor. Komisyon lütfen bunu dikkat alsın. Çünkü bu, amaç şudur diyor. Bu da kapsam dışıdır.

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Benim dediğim doğrudur. Aslında Başkanlık Divanının bunu düzeltmesi lazım.

BAŞKAN – Sayın Genç, usulü gayet net biliyorsunuz. Önergenizi veriniz, redaksiyon…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, önerge değil Sayın Başkanım, “redaksiyon” diyorum.

BAŞKAN – Ama redaksiyon için de önerge veriliyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bunu Başkanlık Divanının düzeltmesi lazım. Yani, bakın, amaç ve kapsamı burada şey etmiş. Sonra 2’nci madde de ihaleyle ilgili. Hiç ilgisi olmayan… Burada “kapsam dışıdır.” denmiş. Yani ben doğrusunu söylüyorum. İsterseniz… Konuşma hakkımız da yok. Komisyon lütfen bunu dikkate alsın efendim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Komisyon neyi dikkat alıyor ki!

BAŞKAN – Sayın Genç, önergeyle verin aslında, o  konuyu dikkate alırlar.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, önergeyi doldurmuşlar arkadaşlar, hakkımız yok.

BAŞKAN – Hayır, dolu değil. Buyurunuz, verebilirsiniz.

Sayın Genç, önerge verecek misiniz bu konuda?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Vereceğim efendim.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, devam edelim lütfen, önerge bekleme diye bir şey yok efendim.

BAŞKAN – On dakika ara veriyorum.

                                                               

Kapanma Saati: 15.56
BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.21

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

263 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi önergeler bölümüne geçiyoruz.

Madde üzerinde altı önerge vardır.

Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

263 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1. maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                

Kamer Genç

Hüseyin Pazarcı

Harun Öztürk

 

Tunceli

Balıkesir

İzmir

 

 

Mustafa Vural

Haluk Koç

 

 

Adana

Samsun

 

“Ancak mayınlı alanda bulunan maden ve petrol gibi her türlü yeraltı zenginlikleri hakkında, 4/6/1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanunu, 7/3/1954 tarihli ve 6326 sayılı Petrol Kanunu, 18/12/1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat Ve Vazifeleri Hakkında Kanun ile diğer ilgili mevzuat hükümleri saklıdır.”

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 263 s. sayılı  kanun tasarısının 2. maddesinin (5) nolu fıkrasının tasarının 1. maddesine “ancak” ibaresinden sonra eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                

Bekir Bozdağ

Veysi Kaynak

Muharrem Selamoğlu

 

Yozgat

Kahramanmaraş

Niğde

 

 

Yahya Akman

Abdulkerim Aydemir

 

 

Şanlıurfa

Ağrı

 

BAŞKAN – Diğerini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 263 sıra sayılı  Tasarının 1. maddesinde yer alan “mühimmatın temizlenmesi” ibaresinden sonra “ve” ibaresinin eklenmesini ve “ve bu suretle elde edilecek arazilerin tarımsal amaçla kullanılması” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                

Mehmet Şandır

Nevzat Korkmaz

Mehmet Günal

Mersin

Isparta

Antalya

Mümin İnan

Rıdvan Yalçın

K. Erdal Sipahi

Niğde

Ordu

İzmir

 

Akif Akkuş

Münir Kutluata

 

Mersin

Sakarya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                   Harun Öztürk

                                                                                                                          İzmir

“Madde 1- (1) Bu Kanunun amacı;  Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti arasındaki kara sınırında bulunan mayın (anti personel-anti tank mayınları) ile patlamamış mühimmatın temizlenmesi ve imha edilmesi işlemlerine ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 263 sıra sayılı  Yasa Tasarısının 1. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini  arz ve teklif ederiz.

                                

Rasim Çakır

Ali İhsan Köktürk

Orhan Ziya Diren

 

Edirne

Zonguldak

Tokat

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Hulusi Güvel

Şevket Köse

 

Malatya

Adana

Adıyaman

 

“Madde 1- (1) Bu Kanunun amacı;  Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti arasındaki kara sınırında bulunan mayın (anti personel-anti tank mayınları) ile patlamamış mühimmatın temizlenmesi, imha edilmesi ve bu suretle elde edilecek arazilerin tarımsal amaçlı kullanılmak üzere bölge halkına tahsis edilmesine ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir.”

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 263 sıra sayılı  Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin Anayasaya aykırı olmasından dolayı Tasarı metninden çıkarılmasını  arz ve teklif ederiz.

                                

K. Erdal Sipahi

Mehmet Şandır

Behiç Çelik

 

İzmir

Mersin

Mersin

 

 

Nevzat Korkmaz

Mehmet Günal

 

 

Isparta

Antalya

 

BAŞKAN -  Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz.

MURAT ÖZKAN (Giresun) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Günal, Antalya milletvekili, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi şahsım ve partim adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, burada ciddi bir sorun yaşıyoruz. Vallahi bir iktidar hastalığı var, siz “biz ne yaparsak doğru olur” havasındasınız. Bakın, birkaç tane soru soracağım, bu sorulara arkadaşlarımız tam cevap verirlerse, ben sizin tasarınıza, kendim, parti disiplinine uymayarak destek olacağım. Bir: “Neden bu ihaleyi beraber yapıyorsunuz?” dedik. Gerekçe bir: “Genelkurmay yapamıyor, yazı var.” diyor Bekir Bey.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – O yazıyı görelim.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bir dakika.

İki: “Efendim paramız yok onun için, fazla maliyetli olacağı için -Sayın Bakan burada, tekrar eder eğer gerekirse- biz bunu yap-işlet-devretle yapıyoruz.”

Değerli arkadaşlarım, şimdi, buna kendinizi inandırabiliyor musunuz? Ben size birkaç tane örnek maliyet söyleyeceğim. 2004 yılına kadar -dün süreci anlatmıştım- 2001’den itibaren tek tek incelemeler yapılmış, Genelkurmaydaki proje birimi -Kara Kuvvetleri Komutanlığında kurulan- incelemeleri yapmış, Mardin’in Nusaybin ilçesinde deneme çalışmaları da yapılmış dedim. O firmanın vermiş olduğu teklif, 0,35 pound metrekare başına. Bunu hesapladığınız zaman, sadece 67 milyon pound yapıyor. Alacağınız şey bu, bir.

İkincisi: Genelkurmay Başkanlığının yaptırmış olduğu o dönemdeki etütlerin sonucunda birçok şeyler yan yana getirilmiş ve incelemeler yapılmış değerli arkadaşlarım. 2 dolar, 2 dolar, 1 ila 2 dolar arasında, yarımla 5 dolar arasında, bir tanesi 1 ila 10 dolar arasında demiş; 10’a yakın firmanın teklifleri alınmış.

Ben hâlâ merak ediyorum. Sayın Bakan lütfen söyler misiniz: Kırk dört yılı neye göre belirlediniz? Bu mayın temizlemenin maliyeti nedir? Tarımı unuttum. Bu mayını ben ne kadara temizletirim; bunun hesabı yok mudur Türkiye Cumhuriyeti devletinde? Böyle bir şey olabilir mi? “0,35 pound teklif verdim, Allah’ın işi, ne olduysa, 2004’ün Nisan ayında kalktı.” diyor. Lütfen, gelin, biz size destek olalım. Bu işi sadece mayın temizleme hâline getirin. Önergemiz o meyanda. Bu, Anayasa’ya aykırılık önergesinin dışındaki diğer önergemiz. Gelin, sadece “tarımsal amaçlı tahsis” kısmını kaldırınız. Diğer maddelerde de buna göre bir düzenleme yapalım ve gelin, mayını… Tamam Genelkurmay Başkanlığı yapamıyorsa, tamam Millî Savunma Bakanlığı yapamıyorsa ki hiçbirisi yok, Sayın Dışişleri Bakanlığından da yok, Millî Savunma Bakanlığından da yok. Siz hiç merak etmiyor musunuz ya bu kaç paraya yapılır diye? Burada Türk milletinin çıkarını savunacağımıza dair yemin etmedik mi? Niye merak etmiyorsunuz? Bir sorun, açıklasınlar, ben merak ediyorum. Elimdeki belgeleri hepinize verebilirim. Burada yazıyor, az önce Paşam okudu. Siz gösteremiyorsunuz, biz isterseniz gösteririz. Devletin belgeleri burada var. Bekir Bey sadece “Yazı var.” diyor. Sadece diyor ki “Benim teknik ekipmanım yok, param yok, bütçem uygun değil. Bunu Millî Savunma Bakanlığı yapsın.” Millî Savunma Bakanlığı da geliyor diyor ki: “Benim bütçede param yok.” E, Maliye bütçeye para koymazsa Millî Savunma Bakanlığı nasıl ihale yapar? Kim koyacak parayı? Ondan sonra da hemen Bakanlar Kurulu kararıyla apar topar geliyor. Bir senedir duran şey ne oldu da şimdi bir anda aklınıza düştü? Gündemin 3’üncü sırasında Ekimin 6’sından beri duruyor, gazetelerde yer alıyor. Yani ne oldu şimdi, bana bunu birisinin izah etmesi lazım, bir muhatap arıyorum. Sayın Unakıtan en azından haksız olsa da bir şeyler savunuyordu. Sayın Şimşek’e bakıyoruz sadece soruyu, onu okuyor. Siz bu maliyete gerçekten inanıyor musunuz Sayın Bakan? Gerçekten bu maliyete inanıyor musunuz? 1,6 milyar… Ben size söylüyorum: Adamın verdiği fiyat 67 milyon pound. Diğer dokuz tane firmanınkini burada, verebilirim: 1 dolar, 2 dolar, metrekare başına 3 dolar, 5 dolar… Hadi 5 dolar olsun. Yani ne olacak 1,6 olsa? Amacınız bir yabancı firmaya, daha önce söz verdiğiniz firmaya eğer bunu teslim olarak vermek değilse -anahtar teslimi- o zaman gelin, tamam, Maliye Bakanlığı yapsın ihaleyi. Önergemize destek verin, ben onu destekliyorum. Çıkarın tarımsal amaçlı tahsisi, yeniden getirelim. Burada gerekirse kanun çıkaralım, burada gerekirse Tarım Bakanlığımız… TİGEM’in Ceylanpınar’da işletmesi var, mayınlı arazilerin kenarında da var. Onlar zaten talipli. Alt komisyonda bize geldiler, söylediler. Yani petrol araması, diğer şeyleri falan konuşmuyorum, zaten şu anda yapılıyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti 300 milyon dolar… Hadi diyelim ki en fazlasıyla 67 milyon poundu bugünkü kurdan çevirin siz de bulursunuz, o kadar etmiyor, 100 küsur milyon ediyor. Hadi diyelim ki daha yüksek rayiç çıktı. 300 milyon doları bulamayacak kadar aciz hâle mi geldi? Onun için mi yap-işlet-devret yapıyoruz? Tek gerekçe “Efendim maliyeti yok, bütçe sıkıntısı olmasın.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi toparlayınız.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

Gerçekten, geliniz, bu tasarıyı geri çekiniz ve Türk milletinin çıkarlarını savunmak adına, burada ettiğimiz yemine sadık kalmak adına, irdeleyelim, bir şey kaybetmeyiz. Gene siz haklıysanız destek olalım ama bizi ikna edin, anlatın. Yani deyin ki “Şu şu nedenler var.” Söylediğiniz nedenler… Ben size, hepinize burada belgeleri takdim edebilirim, Sayın Bakan başta olmak üzere. Maliyetle ilgili kafamız karışık, tarıma açılmasıyla ilgili karışık çünkü cevap yok. Dolayısıyla, bu karışıklık içerisinde yaptığınız şey, bence, sadece iktidar taassubu içerisinde “Bizim getirdiğimiz şey doğrudur.” anlayışıdır.

Ben, sizin vicdanlarınıza hitap ediyorum. Bu işi yeniden sorgulayalım. Eğer haklıysanız biz size destek verelim. Eğer bizim haklı olduğumuzu düşünürseniz ki Komisyonda buna karar vermiştik,                    arkadaşlarımız burada “Geri çekelim, Genelkurmaya verelim.” demişlerdi. Hatta, biz, sadece “Maliye Bakanlığı yapsın, ayıralım.” dememize rağmen, o anda arkadaşlarımız vicdanlarına hâkim olmuşlardı. Sayın Unakıtan geldi Sayın Savunma Bakanıyla beraber, sizleri yeniden ikna etti.

Ben, bunu yeniden irdelememiz gerektiğini düşünüyorum. Eğer tekrar tek kanun hâline, yani mayın temizleme hâline getirirseniz desteklerimizi… Zaten önergemiz bu yönde.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Günal.

Önergeyi…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Karar yeter sayısı istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Arayacağım efendim. Daha önce de…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yoklama istiyorsunuz.

Sayın Anadol, Sayın Selçuk, Sayın Aslanoğlu, Sayın Köse, Sayın Tütüncü, Sayın Çakır, Sayın Ünlütepe, Sayın Özkan, Sayın Köktürk, Sayın Gök, Sayın Aydoğan, Sayın Kart, Sayın İnce, Sayın Koçal, Sayın Serter, Sayın Ergin, Sayın Ağyüz, Sayın Baratalı, Sayın Oksal, Sayın Öymen.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN

DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

                Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 263 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının 1. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Rasim Çakır (Edirne) ve arkadaşları

“MADDE 1-  (1) Bu Kanunun amacı; Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti arasındaki kara sınırında bulanan mayın (anti personel-anti tank mayınları)* ile patlamamış mühimmatın temizlenmesi, imha edilmesi ve bu suretle elde edilecek arazilerin tarımsal amaçlı kullanılmak üzere bölge halkına tahsis edilmesine ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Çakır. (CHP sıralarından alkışlar)

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iki gündür burada mayınlı bir arazinin temizlenmesi ve temizlendikten sonra nasıl kullanılacağıyla ilgili bir kanun teklifini tartışıyoruz. Konu eğer mayınların temizlenmesi olsaydı bu kanun bu Meclisten beş dakikada geçerdi, sorun bu olsaydı.

Bizi izleyenler, bu işleri bilmeyenler mayın temizleme işinin bu kadar zor bir iş olduğunu da düşünmesinler. 200 bin dönüm arazinin mayınlarını temizleme işi Türkiye Cumhuriyeti devleti için gerçekten çok basit bir iştir; bu işi bilenler gayet iyi bilirler.

Konu eğer mayının kimin tarafından temizleneceği olsaydı orada da anlaşırdık. Onu da burada bir saat içerisinde çözerdik. Ama burada iki gündür bu konuyu bu kadar hararetli tartışmamızın sebebi, mayınlardan temizlenen arazinin kimin tarafından kullanılacağı sorunu. Sorun burada. Sorunu başka yerlere götürmeyelim. Bunu tartışıyoruz, bunun için mukavemet ediyoruz biz muhalefet olarak.

Şimdi, iktidar partisine mensup milletvekillerinin şunu düşünmeleri gerekir bence: Yani, muhalefet partileri bu işe bu kadar canhıraş muhalefet ediyorlar. Acaba bunların bir bildiği yok mudur? Niye bu kadar canhıraş mücadele ediyorlar bu işin olmaması için? Senelerdir, 22’nci Dönemde ihale yapıldı, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz Danıştaya götürdük, Danıştay iptal etti. İş geldi, geldi bu noktalara. Sayın Unakıtan, Maliye Bakanlığı döneminde, bu iş ne menem bir iştir ki bu kadar muhalefete karşı ısrarla “Ben bu işi böyle yapacağım.” diye AKP Grubuna baskı yapıyor?

Geçmişte yapılan bir ihale var, ihaleyi alan İsrail firması var. Siz bu İsrail firmasının gücünü, potansiyelini, ne işi ne kadar yapabileceğini, amacının ekonomik mi stratejik mi olduğunu incelemediniz mi arkadaşlarım? O İsrail firmasının Hatay’da ortağı olduğu bir tarım işletmesi var. Siz bu firmanın kimler tarafından, ne zaman kurulduğunu, niye bu İsrail firmasıyla ortak bu işe girdiğini incelemediniz mi değerli arkadaşlarım? Yani, bunları tarihe not düşmek için söylüyorum.

Şunu çok iyi bilelim hepimiz: Bu topraklarda egemenlik hakkı Lozan’la alınmıştır. Lozan’la, kanla, savaşla alınmıştır. Lozan’la alınan bu egemenlik hakkının kullanımında, eğer bu yasaya oy verirseniz, Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekillerinin parmak kaldırmasıyla bu haktan geri adım atılması söz konusu olursa bu Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosu için gerçekten tarihe geçecek bir kara leke olacaktır! (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

Şunu herkes çok iyi bilsin: Bu toprakları işleme, kullanma hakkı Sütçü İmamların torunlarınındır, İsraillilerin değil! Bu toprakları Sütçü İmamların torunları işleyecektir, onlar orada bir parça ekmek parası kazanmak için ter dökecektir, emek verecektir. Bunu suni olarak, eşyanın tabiatına aykırı olarak alıp da birtakım ihalelerle, birtakım sayısal çoğunluktan kaynaklanan siyasi duruşla bir başka yerlere taşıma gayreti, arkadaşlarım şunu çok iyi bilin ki, er veya geç geriye döner. O bölgede yaşayan topraksız ve az topraklı vatandaşlarımızındır o toprakları kullanma hakkı çünkü onlar orada yüzyıllardır bekçilik yapmışlardır. Nehirleri geriye doğru akıtmaya çalışmanın hiçbir anlamı yoktur değerli arkadaşlarım.

Evet, arkamızda yazıyor: “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” Millet bu hakkını kullanmada sizleri vekil tayin etmiştir. Eğer bizler, eğer sizler böyle bir kanun teklifine “Evet.” dersek, “Evet.” derseniz bunun adı vekâleti kötüye kullanmaktır; hatta hatta yetmez, bunun adı vekâleti suistimaldir; hatta hatta bu da yetmez bunun adı vekâlete ihanettir. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; MHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

RASİM ÇAKIR (Devamla) – Çok iyi biliyorum ki, ben çok iyi biliyorum ki iktidar partisine mensup milletvekilleri, bu kanunun bu şekilde geçirilmesinden dolayı rahatsız ve samimi olarak da rahatsızlıklarını bizlere yüz yüze yaptıkları konuşmalarda ifade ediyorlar.

Değerli arkadaşlarım, bu, bu AKP Grubunun günahını, Sayın Unakıtan’ın günahını çekmek durumunda değildir; Sayın Unakıtan’ın bu konudaki ısrarlı, baskıcı taleplerinin altında ezilmek değildir. Gelin tarihe hep beraber bir not düşelim ve bu not da hepimizin alnını açık edecek bir not olsun.

Küçük bir örnekle sözümü tamamlayacağım. Değerli arkadaşlarım, orman arazisi tarla olur mu mevcut kanunlarımıza göre? Ama Türkiye’de olur, örnek vereceğim nasıl olduğuna dair: İpsala’da orman arazisi, orman vasfını yitirmiş. Çok doğal…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözünüzü  bağlayınız lütfen Sayın Çakır.

RASİM ÇAKIR (Devamla) – Bakanlık 12  bin dönüm araziyi orman hâline getirmek için bir şirkete kırk dokuz yıllığına vermiş, sözleşme imzalamış, “Sen bunu orman yapacaksın…” Bu şirket buraya orman ekmiş ama ağaçlar tutmamış, nedense? Orada ağaç yetişmemiş! Raporlar tutulmuş Bakanlık tarafından “Burada ağaç yetişmiyor.” diye ve o orman arazisi şimdi tarıma açılıyor.

Onun için sevgili arkadaşlarım, isyanımızı, eleştirimizi veya sesimizi yükseltmemizi lütfen hoşgörüyle karşılayın. Burası Türkiye, burada iyi niyetle yapmaya çalıştığımız birtakım şeylerin tabanda ne kadar kötü niyetle suistimal edildiğini zaman zaman hep sizler de yaşıyorsunuz, bizler de yaşıyoruz.

Ben, bu duygu ve düşüncelerle bu Parlamentonun böyle bir yasaya “Evet.” demeyeceğini umuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çakır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayalım Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Biz daha çoğuz Sayın Başkan. 

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Biz daha çoğuz.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı istemediniz sayın milletvekilleri.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Biz daha çoğuz.

BAŞKAN – Siz daha çok değilsiniz.

Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım; istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı da söz vereceğim.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                   Harun Öztürk

                                                                                                                          İzmir

“Madde 1- (1) Bu Kanunun amacı; Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti arasındaki kara sınırında bulunan mayın (anti personel-anti tank mayınları)* ile patlamamış mühimmatın temizlenmesi ve imha edilmesi işlemlerine ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 263 sıra sayılı Tasarının 1. maddesinde yer alan “mühimmatın temizlenmesi” ibaresinden sonra “ve” ibaresinin eklenmesini ve “ve bu suretle elde edilecek arazilerin tarımsal amaçla kullanılması” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                        Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Şimdi, aynı mahiyetteki iki önergeye Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Konuşacak mısınız?

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Evet efendim.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurunuz.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 263 sıra sayılı Tasarı’nın 1’inci maddesiyle ilgili vermiş olduğum değişiklik önergesi nedeniyle söz aldım. Şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle Sayın Divanın önergelerdeki parantez içi hükümleri de okutmaları gerektiğini hatırlatarak sözlerime başlamak istiyorum, çünkü tutanaklara önergelerin tam olarak geçmesi için.

Değerli milletvekilleri, öncelikle şunu belirtmek isterim ki bu tasarının kapsamına alınan mayın temizleme işiyle mayından temizlenen arazilerin tarımsal amaçla işletilmesi işinin ihale edilebilmesi için yeni bir yasal düzenleme yapılmasına ihtiyaç yoktur. Her iki işin mevcut Kamu İhale Yasası ve Devlet İhale Yasası hükümlerine göre ihale edilip sonuçlandırılması mümkündür, çünkü özelliği olan mal ve hizmet alımları için söz konusu yasalarda yeterli düzenlemeler mevcuttur.

Nitekim tasarıya konu mayın temizleme işi, 2886 sayılı Yasa’nın 36 ve 44’üncü maddelerine dayanılarak ihale edilmeye çalışılmıştır. Söz konusu ihalelerden sonuç alınamamasının en önemli nedeni, talipliler açısından farklı uzmanlık konusuna giren iki ayrı işin tek bir ihaleye konu edilmesidir. İkinci neden ise Hükûmet söz konusu ihalelerde ilgili yasaların verdiği yetkiyi sonuna kadar kullanma kararlılığını göstermemiştir. Bununla şunu ifade etmek istiyorum: Kamu ihalelerinde yeterli talip çıkmaması ya da teklif edilen bedellerin uygun bedel olarak kabul görmemesi hâllerinde ihalelerin hangi usullere başvurularak sonuçlandırılacağı ilgili yasalarda düzenlenmiştir. Hükûmet, yasaların kendisine verdiği bu yetkileri kararlı bir şekilde kullanma iradesini ortaya koyamamıştır ya da bu görüştüğümüz düzenlemeye gerekçe oluşturmak için koymak istememiştir.

Değerli milletvekilleri, tasarıyla ilgili temel düşüncemiz ortada bir mevzuat boşluğu olmadığı yönündedir. Bu nedenle tasarı Hükûmet tarafından geri çekilmelidir. Bu uygun görülmediği takdirde doğruya yakın çözüm, değişiklik önergemizin kabul edilerek mayından temizlenen arazilerin tarımsal amaçlı kullanılması işlerinin tasarı kapsamından çıkarılması olacaktır. Tasarı bu hâliyle kamu ihalelerinde gözetilmesi gereken temel ilkelerden saydamlık, rekabet, güvenirlik, kamuoyu denetimi, ihtiyaçların uygun zamanda, uygun şartlarda karşılanması ve kaynakların verimli kullanılması ilkelerine uymadığı gibi, aralarında kabul edilebilir doğal bağlantı olmadığı sürece, mal alımı, hizmet alımı ve yapım işlerinin bir arada ihale edilemeyeceği ilkesine de uygun düşmemektedir.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan dün sorulan sorulara verdiği bir cevapta ihale konusu farklı iki iş için bu işlerde ayrı ayrı uzman olan iki kişinin birleşerek ihaleye katılabileceğini ve bir sorun yaşanmayacağını ifade etmiştir. O zaman Sayın Bakana sormak lazım: İfade ettiği gibi ihale yapılırsa ihale kamuya daha mı pahalıya mal olur yoksa daha mı ucuza mal olur? Bu şekilde ihaleye girenlerden biri diğerini taşeron olarak kullanmak zorunda kalacağı için daha da pahalıya mal olacağı ihtimali çok daha yüksektir.

Sayın Bakan tasarıdaki kırk dört yıllık kiralama süresiyle ilgili olarak da kamu ihalelerinde genellikle arazi kiralamalarının kırk dokuz yıla kadar yapılabileceği düşüncesiyle bu süreyi tespit ettiklerini ifade etmiştir. Değerli milletvekilleri, tasarıdaki mayından temizlenen arazilerin kırk dokuz yıl süreyle işletilmesi karşılığında elde edilecek gelir devletin mayınları temizlemesinin bedeli olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Başlangıçta ihale için muhammen bedeli olduğundan yüksek gösterirseniz, bu konuda bir maliyet ve muhtemel gelir kaybı hesabı yapmadan kiralama için bir süre tespit etmeye kalkarsanız, bu durumun döneminizde yapılan bazı özelleştirme ihalelerinde olduğu gibi, hazine zararına yol açmaması mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, bu açıklamalardan sonra önergemize destek vereceğiniz ümidiyle yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- YOKLAMA

(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Toplantı yeter sayısı istiyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bir dakika; toplantı yeter sayısını gene arayacağım, isterseniz yoklamayı da yapacağım fakat iki önerge birleştirildiği için diğer önergeyle ilgili kim konuşacak        -MHP’nin önergesi- ya da gerekçeyi mi okutalım?

OKTAY VURAL (İzmir) – Önergeyi çekiyoruz efendim, çektik önergeyi.

BAŞKAN – Çektiniz.

Peki, o zaman yoklamayı yapacağız ama isimleri tespit ediyorum:

Sayın Şandır, Sayın Vural, Sayın Korkmaz, Sayın Yalçın, Sayın Atılgan, Sayın Günal, Sayın Işık, Sayın Özensoy, Sayın Durmuş, Sayın Kutluata, Sayın Bukan, Sayın Paksoy, Sayın Ural, Sayın Çelik, Sayın Özkan, Sayın Çalış, Sayın Cengiz, Sayın Özdemir, Sayın Çakmakoğlu, Sayın Sipahi.

Üç dakika süre veriyorum yoklama için.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN

DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263) (Devam)

BAŞKAN – Sayın Öztürk’ün önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer iki önerge de aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde de önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Şimdi önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 263 s. sayılı  kanun tasarısının 2. maddesinin (5) nolu fıkrasının tasarının 1. maddesine “ancak” ibaresinden sonra eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Bekir Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

263 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1. maddesinin birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Kamer Genç (Tunceli) ve arkadaşları

“Ancak mayınlı alanda bulunan maden ve petrol gibi her türlü yeraltı zenginlikleri hakkında 4/6/1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanunu, 7/3/1954 tarihli ve 6326 sayılı Petrol Kanunu, 18/12/1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanun ile diğer ilgili mevzuat hükümleri saklıdır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) -  Katılıyoruz…

BAŞKAN – Siz herhâlde takdire bırakıyorsunuz.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Evet efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

2. maddenin (5) nolu fıkrasının amaç ve kapsam içinde yer almasının daha uygun olacağı değerlendirilmiştir. 

BAŞKAN – Önergenizin gerekçesini okutuyorum Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tamam efendim.

Gerekçe: Tasarının birinci maddesi amaç ve kapsam maddesi olup 2. maddenin (5 Nolu) fıkrasının amaç ve kapsamın istisnası olduğu ve 2. maddedeki ihale işlemleri ile ilgisi bulunmadığından, bu düzeltmenin yapılması zorunludur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, lütfen sayar mısınız kabul edenleri.

OKTAY VURAL (İzmir) – El kaldırmadılar efendim.

BAŞKAN – “Kabul edenler.” dedim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Efendim, kabul etmeyenleri sayın.

BAŞKAN – “Kabul edenler”de  muhalefet de kaldırdı efendim. Kabul edildi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Kabul eden 5 kişi vardı.

BAŞKAN - Kabul edilen önerge doğrultusunda…

Sayın milletvekilleri, bir dakika…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan “Kabul edenler…” dediniz, AKP Grubu boş bulundu.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, siz önergeyi oyladınız, biz de “kabul” dedik. Maddeyi oylamadık daha.

BAŞKAN – Hayır, oyladık bitti Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ama, doğru da Kabul etmeyenler olarak bizim sayımızı tespit etmeden “Önerge kabul edilmiştir.” dediniz.

BAŞKAN – Gördüm efendim.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Yeniden oylayın efendim.

BAŞKAN – Hayır gördüm ve iki defa oylanmaz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) -  Tiyatroya çevirdiniz olayı.

BAŞKAN – Sayın Şandır…

Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1’inci madde kabul edilmiştir. 

2’nci maddeyi okutuyorum:

İhale işlemleri

MADDE 2- (1) Mayın temizleme işi, öncelikle 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerine göre Maliye Bakanlığınca hizmet satın alınmak suretiyle yaptırılır, bu usulle yaptırılamaması halinde 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4734 sayılı Kanuna tabi olmaksızın Hazineye ait ya da Maliye Bakanlığınca idare edilen mayından temizlenecek alanlar ile müstakil kullanımı mümkün olmayan ve bu taşınmazlarla bütünlük teşkil eden Hazineye ait diğer taşınmazların, tarımsal faaliyetlerde kullandırılması karşılığında, kullanım süresinden en fazla indirimi teklif edene ihale edilmek suretiyle yaptırılır. Ayrıca söz konusu alanda bulunan ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan taşınmazlar da aynı yöntemle Maliye Bakanlığı tarafından ihale edilir. Mayınlı alanda bulunmakla birlikte, Bakanlar Kurulu Kararı gereğince belirlenen askeri yasak bölge ile sınır hattı boyunca tesis edilecek sınır fiziki güvenlik sistemi için ihtiyaç duyulacak alanlar temizletilmekle birlikte, yüklenicinin kullanımına bırakılmaz.

(2) Maliye Bakanlığı gerekli gördüğü hallerde, taşınmazları bir bütün olarak ya da kısımlara ayırmak suretiyle ihale edebilir. Maliye Bakanlığının bu Kanunun uygulanmasına ilişkin bilgi, belge, teknik personel gibi talepleri diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından öncelikle ve ivedilikle karşılanır.

(3) Temizlenecek mayınlı alanların öncelik sırası, Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığının mutabakatı ile belirlenir.

(4) İhale komisyonlarının oluşumu ve çalışmasına ilişkin esas ve usuller Maliye Bakanlığı tarafından belirlenir. Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı temsilcilerinin katılımı ile oluşturulacak muayene ve kabul komisyonlarının görevleri ile çalışmasına ilişkin esas ve usuller ise, Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı tarafından tespit edilerek ihale şartnamesinde gösterilir.

(5) Mayınlı alanda bulunan maden ve petrol gibi her türlü yeraltı zenginlikleri hakkında, 4/6/1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanunu, 7/3/1954 tarihli ve 6326 sayılı Petrol Kanunu, 18/12/1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat Ve Vazifeleri Hakkında Kanun ile diğer ilgili mevzuat hükümleri saklıdır.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Atilla Kart.

Buyurunuz Sayın Kart. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 2’nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, tasarının esasını teşkil eden bu madde, siyasi iktidarın yönetim karakteristiğini, yönetim anlayışını, hangi sosyal sınıflara hizmet ettiğini ve nasıl bir siyaset anlayışına sahip olduğunu göstermesi bakımından son derece önemli ve temel bir madde. “Mayınlı saha ile mücavir alan” olarak değerlendirilecek alanın toplam yüz ölçümü 506 bin dekar değerli arkadaşlarım. Bu özelliğiyle Türkiye’deki mayın tarlaları dünyanın 2’nci büyük mayın tarlası olma özelliğini taşıyor. Pakistan ile Hindistan sınırındaki bin kilometrekarelik alanın en büyük mayın tarlası özelliğinde olduğunu hemen ifade ediyorum.

Sayın milletvekilleri, getirilen tasarı, öncelikle, önce hizmet alımı ihalesini düzenliyor, bunun devamında ise, hizmet alımı mümkün olmaz ise yap-işlet-devret ile bu işin bir sonuca bağlanmasını öngörüyor. İşte, değerli arkadaşlarım, sorun ve endişe bu noktada başlıyor. Hizmet ihalesinde öylesine özel şartlar konacak ki, öylesine özel düzenlemeler yapılacak ki, zorunlu olarak yap-işlet-devret uygulaması yani ikinci uygulama yapılacak. Tasarının hukuki nitelendirmesi budur, fiilî amacı budur değerli milletvekilleri.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; aradan geçen elli üç yılın sonunda bu mayınların temizlenmesi elbette doğru bir karardır. Ancak temizlenen arazi doğrudan halkın kullanımına bırakıldığı takdirde sosyal barışa, istihdama, ulusal ekonomiye ve bölge güvenliğine ciddi bir katkı sağlanması kaydıyla bu tasarı amacına ulaşabilir. Peki, bu tasarı bu yönüyle, bu hâliyle bu amaca hizmet ediyor mu değerli milletvekilleri? Maalesef, bu tasarının böyle bir amaca hizmet etmesi söz konusu değil.

Mayın temizleme ihalesi, önemle ifade ediyorum, dünyanın hiçbir yerinde yap-işlet-devret modeliyle uygulanmamaktadır. Mayın temizleyen şirketlere kırk dört yıllığına ve âdeta tapu devri yapılırcasına, âdeta bir turizm alanı tahsis edilircesine bir uygulama yapıldığı hiçbir ülkede görülmemiştir. Bu tasarı bu hâliyle yasalaştığı takdirde, bu arazileri değerli milletvekilleri                       -takdirlerinize önemle sunuyorum- “arzı mevut”, kutsal topraklar olarak gören bir anlayışın sağlayacağı finans desteğiyle muvazaalı olarak kurulan uluslararası firmalar tarafından kırk dört yıl bedelsiz olarak bu arazilerin işletmeye açılması söz konusu olacaktır. Ekonomik kaynaklarımızın ve topraklarımızın teslimiyetçi bir anlayışla elden çıkarılması ve bölge halkının sömürülmesine zemin hazırlanması yanında, bölgenin zaten riskli olan güvenliği tümden kontrol dışı bir hâle gelmiş olacaktır. Böylesine vahim sonuçları olan bir tasarıyla karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi olarak tasarının bu özelliğini, bu amacını gördüğümüz içindir ki 22’nci Yasama Döneminden itibaren bu konuyu iki aşamalı olarak dile getirdik:

Birinci aşama, mayınlı arazinin temizlenmesi.

İkinci aşama ise temizlenen arazinin ne şekilde ve hangi amaçla kullanılacağı konusudur.

Bu iki olay konu olarak, sebep olarak, içerik olarak birbirinden farklı olan özellikleri taşımaktadır. Mayın temizleme olayı teknik bir çalışmayı belli bir disiplin altında sürdürmeyi gerektiren bir faaliyettir. Bu çalışma sonucunda 3996 sayılı Yasa, yani kamuoyunda “yap-işlet-devret” olarak bilinen Yasa’da düzenlenen anlamda bir faaliyet söz konusu  değildir. Bu sebeple bu Yasa’nın, yap-işlet-devret’in konusu, kapsamı içine giren bir faaliyet söz konusu olmadığı içindir ki 3996 sayılı Yasa gereğince bir uygulama da yapılması mümkün değildir değerli milletvekilleri.

Bu açık ve amir düzenleme sebebiyledir ki Danıştay 13. Dairesi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun başvurusu üzerine, bu noktada, 16 Nisan 2007 tarihinde ve en son 11 Mart 2009 tarihli kararlarıyla, mayın temizlenmesi ve tarımsal işletmeye açılma konularının aynı ihaleye konu edilemeyeceğini ifade etmiştir. Zira, bu takdirde, fazla iştirak ve rekabet ortamı ve kamu yararının korunması mümkün olamayacaktır.

Peki, bu gerçeklere rağmen böyle bir fiilî ve hukuki düzenlemede neden ısrar edilmektedir? Önemli olan ve sorgulanması gereken temel konu budur değerli arkadaşlarım.

Bakın, tekrar ifade ediyoruz, yapılması gereken çalışma son derece açık: Öncelikle, mayın temizleme faaliyetleri mutlaka 2886 sayılı Yasa kapsamında düzenlenmelidir. Devamında ise yeni bir ihale sürecine girmeden bu alanın hayvancılık ve tarımsal faaliyetlerde kullanılmak üzere, kiralama veya mülkiyet devri yahut intifa hakkının devri suretiyle objektif ve adil ölçülerde bölge halkının kullanımına açılması gerekir, bırakılması gerekir. Bunun dışındaki düzenlemeler, yani bu bölgeyi uluslararası işletmelerin faaliyetine açmak ve bölge halkının dışından insanların kullanımına açmak hiçbir şekilde kabul edilemez, hiçbir şekilde böyle bir düzenleme doğru olmaz değerli arkadaşlarım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bakın, tasarı bu şekliyle yasalaştığı takdirde mayınlı araziye yönelik olarak bazı bölge ülkelerinin hedeflerini ve girişimlerini ve özel çabalarını burada tekrarlamaya gerek görmüyorum. Bu tür hesaplar tarih boyunca hep olmuştur, bundan böyle de olacaktır. Önemli olan, bu hesaplar ve politikalar karşısında Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenler hangi zihniyeti temsil ediyor, hangi mantaliteye sahip, biz bunu sorgulamak durumundayız, bunu değerlendirmek durumundayız. Ama şunu görüyoruz, şunu üzülerek ve endişeyle görüyoruz: Bu tasarıyla ve bu tasarıdaki ısrar ile bölgedeki feodal yapıyı belli ölçüde düzeltecek bir imkânı heba eden bir anlayışı görüyoruz. Bu tasarıyla, fakir fukarayı görmezden gelen, bölge halkının sorunlarını görmezden gelen bir anlayışı görüyoruz. Bu tasarıyla, bölgenin stratejik önemini ve yaratılmak istenilen belirsizlik ortamını görmezden gelen, güvenliği riske eden bir tasarı ve anlayışı görüyoruz değerli arkadaşlarım. Daha ötesini ifade edeyim, bu, hiç abartılı bir değerlendirme değildir: Türkiye Cumhuriyeti’nin Misakımillî hudutlarını daraltan bir anlayışı görüyoruz burada değerli arkadaşlarım. Bunları, bir vehimle, bir paranoyayla ifade etmiyoruz. Bakın, bunların unsurlarını, bunların oluş sürecini anlatıyorum size. Bu noktada, Hükûmet olarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ve kamuoyunu tatmin edecek açıklamalar getirmek zorundasınız.

Bakın değerli milletvekilleri, itirazi kaydımı ifade ederek söylüyorum, Kemal Unatıkan Beye yönelik olarak söylüyorum, burada, Kemal Unakıtan’a, yani bir önceki Maliye Bakanına yönelik olarak en sert muhalefeti yapan milletvekillerinden birisi olmanın güveniyle ifade ediyorum, Kemal Unakıtan’ı arayacağımızı tasavvur edemezdim değerli arkadaşlarım. Tekrar ifade ediyorum, Kemal Unakıtan’ı arayacağımızı tasavvur edemezdim. Siz Sayın Mehmet Şimşek, Sayın Maliye Bakanı, bu tasarı yoluyla Kemal Unakıtan’ı aratır hâle getirdiğinizin, geldiğinizin, getirildiğinizin farkında mısınız? Üzülerek ifade ediyorum, maalesef bunun farkındasınız Sayın Bakan, çünkü sizin misyonunuz bunu gerektiriyor, sizin temsil ettiğiniz misyon bunu gerektiriyor Sayın Bakan. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın değerli arkadaşlarım…

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Hangi misyon?

ATİLLA KART (Devamla) – Müstemlekeci bir ülke yaratma misyonu, sömürgeci bir ülke yaratma misyonu. Bu misyonu temsil eden bir zihniyetten söz ediyorum.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Kendinizi tarif ediyorsunuz.

ATİLLA KART (Devamla) – Nedir o zihniyet? Başbakanın ifadesiyle söylüyorum, Türkiye’yi bölgenin süpermarketi yapmak iddiasını ortaya koyan o müstemlekeci zihniyetten söz ediyorum; Türkiye’yi pazarlamak isteyen o zihniyetten söz ediyorum; Türkiye’yi özelleştirmeler yoluyla kamu kaynaklarını talan etme zihniyetinden söz ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayın.

ATİLLA KART (Devamla) – Bunun siyasi literatürdeki anlamı, Türkiye’yi uluslararası emperyalizme teslim etmektir Değerli Milletvekili Arkadaşım. Bunu lütfen sorgulayın, bunu lütfen değerlendirin.

Bakın değerli arkadaşlarım, öneri ve uyarılarımız göz önüne alınmadan tasarı bu hâliyle yasalaştığı takdirde, Hükûmetin feodal yapıyı koruyan siyaset anlayışı bir kez daha tescil edilmiş olacaktır. Diğer taraftan da ülkemizin güvenliğini, sosyal barışını, halkın refahını umursamayan, tüm bu kavramlara duyarsız kalan teslimiyetçi ve sömürgeci bir siyaset anlayışı bir kez daha tescil edilmiş olacaktır. Daha da vahimini söylüyorum: Belli bir ülkenin arzı mevut politikalarına, kutsal topraklar politikasına zemin hazırlayan bu tasarı konusunda siyasi iktidarı bir kez daha tarihî bir sorumluluk anlayışıyla uyarıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü bağlayın.

ATİLLA KART (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

İnanıyoruz ki, inanmak istiyoruz ki bu sorumluluk anlayışı Adalet ve Kalkınma Partisine mensup milletvekillerinde de mevcuttur.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Yok yok!

ATİLLA KART (Devamla) – Bu ümidimizi kaybetmek istemiyoruz. Bu umut ve dilekle ve sonuçta sağduyunun galip geleceği düşüncesiyle ben bu konuda yine iktidar grubuna mensup milletvekillerinin vicdanlarına, sağduyularına bir kez daha sesleniyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kart.

2’nci madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Kürşat Atılgan.

Buyurunuz Sayın Atılgan. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanunun 2’nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 1990’ların sonunda tüm dünya ülkeleri ortak bir uzlaşıya vararak dünyada mayınların kaldırılması noktasında anlaştılar ve bu anlaşmayı da Ottawa Sözleşmesi’yle, bir mutabakatla sonuçlandırdılar. Bu sözleşmeye göre, komşu ülkeler arasındaki sınırlarda döşenmiş olan mayınlar 2014 yılına kadar temizlenecekti. Türkiye, 12 Mart 2003 yılında Ottawa Sözleşmesi’ni onaylamıştır.

Değerli arkadaşlarım, Hükûmet, Türkiye Büyük Millet Meclisine, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ve İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı’nı çok büyük tartışmalardan sonra, komisyondaki tartışmalardan sonra Genel Kurula getirmiştir. Komisyondaki tartışmaların bir kısmına bizatihi komisyondaki görevli olan arkadaşlarla ben de katıldım ve birçok uyarılarımıza rağmen, bu kanun tasarısı Hükûmetin, daha doğrusu, Sayın Unakıtan’ın direttiği şekilde Genel Kurula gelmiş bulunuyor.

Tabii, kanunun geliş şekli ve hangi usulle ihale edileceği konusu en çok tartışılan konu. Benden önceki konuşmacı arkadaşlarımız da bu konu üzerinde oldukça durdular. Maliye Bakanlığı ihale edecek hizmet alımı şeklinde, olmazsa, yap-işlet-devret modeliyle bir şirkete ihaleye çıkacaklar. Yani, hem bir şirket mayın temizleyecek hem de iddia edildiği gibi mayınlı arazide organik tarım yapacak.

Peki, bu belirlenen arazinin uzunluğu ne kadar? 510 kilometre. Ne kadar mayın var? Tahmin ediliyor ki -sayılar çok farklı olmasına rağmen- 620 bin civarında -617 bin- mayın olduğu söyleniyor. Bunun da 450 bini personel, antipersonel, geri kalanı da antitank mayınları. Ama şundan emin olun ki 100 dönüm, 200 dönüm, 300 dönüm yerler temizlendiği zaman görülüyor ki sadece 1 mayın kalmış. Çünkü altmış yıl önce döşenmiş olan bu mayınlardan, tabiat şartlarından ve bölgedeki kaçakçılık nedeniyle, aşağı yukarı bu 617 bin denen mayından bu 510 kilometrelik alanda, 350 metre genişliğindeki alanda belki 10 bin tane mayın bulunamayacak. Yani, yapılacak işin hacmini de burada bir kez daha söylemek istiyorum.

Süre ne kadar olacak? Kırk dokuz yıllığına. Neye göre belirlediniz? Neden kırk dokuz yıl diye belirlediniz? Kimse bu konuda cevap veremiyor. “Bu işlem kaç milyon dolar ediyor?” diye soruluyor, kimse cevap veremiyor. Neden veremiyor? Çünkü, işlemi yaptıracak olan Bakanlık nasıl bir işlem yaptıracağını tarif etmiyor. Mayın temizleme işi dediğiniz zaman çok basit de yapılan bir işlemdir bu ama çok pahalı ve masraflı olarak da yapılan bir işlemdir.

Artı, değerli milletvekilleri, bir şey daha yapılıyor: Daha önce ihale edildi hiçbir şirket girmedi, şimdi gene ihale edecekler, hiçbir şirket girmeyecek. Ondan sonra, söz verdikleri -muhtemelen söz verdikleri- uluslararası bir şirkete peşkeş çekilecek Türkiye toprakları ve 510 kilometrelik sınırımız bir yabancı şirkete teslim edilecek. Bunun neresinde ulusal çıkar vardır, bunun neresinde kamu yararı vardır; vicdanlarınıza bırakıyorum. AKP’li milletvekili arkadaşlarımın vicdanlarına sesleniyorum: Türkiye'nin en sorunlu sınırının bir yabancı şirketin emrine bırakılmasını sizlerin vicdanlarına bırakıyorum. Bazılarının vicdanları kabul edebilir. Ülkenin 510 kilometresini başka bir şirkete peşkeş çekmeyi bazılarının vicdanları kabul edebilir. Bazılarının vicdanları başka ülkelerin menfaatleri için atabilir ama bizim vicdanlarımız, bu Mecliste yemin eden milletvekilleri olarak bizim vicdanlarımız sadece ve sadece Türk milletinin ve Türk milletinin menfaatleri için atıyor. Onun dışında hiçbir şey bizim için önemli değil. (MHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bir konuyla ilgili 2 dolar ile 16 dolar arasında fiyat alınmaz. Az önce söyledim, kasıtlı olarak yapılıyor. İşi tarif edersiniz, işin kaç lira olduğunu size verirler. Ben burada size tek tek okumayacağım. Bir mayın temizleme işleminde aşağı yukarı yirmi beş madde var. Nasıl oluyor bu iş biliyor musunuz: Harita üzerinde işaretliyorsunuz, ilgili firmaya teslim ediyorsunuz. Diyorsunuz ki: “Burayı temizleyeceksin.” Sonra, güvenlik işaretlemesi yapıyor ilgili firma. Daha sonra, harita ile gerçek durumun uyuşup uyuşmadığını kontrol ediyorsunuz. Daha sonra, mayın temizleme planlarını şirket ortaya koyuyor. Daha sonra, tespit edilen ve etkisiz hâle getirilecek mayınları nereye taşıyacağınızın planını ortaya koyuyorsunuz. Toplanacak mayınların nasıl imha edileceğinin planını ortaya koyuyorsunuz; makineyle mi, elle mi imha edeceğinizi düşünüyorsunuz; köpekle mi kontrol edeceğinizi… Bu işlerle ilgili uzman köpekler var. Şundan emin olun ki, bir müddet sonra köpeklerin psikolojisi bozulduğu için psikoloğu da var köpeklerin. Siz bunu tarif etmezsiniz -daha yirmi beş-otuz maddedir bu, okumuyorum- derseniz ki “Ben bu arazideki mayını temizleteceğim”, biri 2 dolar verir, öbürü de 16 dolar verir. Dolayısıyla nasıl mayın temizleyeceğinizi mutlaka izah etmek zorundasınız.

Bir konu daha var: Birleşmiş Milletlerin mayın temizlemeyle ilgili standardı yüzde 99,6’dır. Bakın, yüzde 99,6’dır. Siz ihaleye çıkarken yüzde 100’le çıkarsanız hiçbir şirket girmez. Yapılan işlem budur Türkiye’de. Neden yüzde 100’le çıktınız diyorum Komisyonda arkadaşa, hazırlayan bürokrata soruyorum: Neden yüzde 100’le çıktınız Birleşmiş Milletlerin böyle bir kararı olmasına rağmen? “İdareden böyle baskı geldi.” diyor. Siz idare olarak hiçbir firmanın ihaleye girmemesi için mi böyle bir standart koyuyorsunuz? Hangi usule göre bu standardı koyuyorsunuz?

Birleşmiş Milletlerin standardı yüzde 99,6; siz yüzde 100 koyacaksınız, hiçbir şirket girmeyecek, ondan sonra diyeceksiniz ki: Gelin, yapın, işletin, devredin. Dünyada böyle bir firma var mı hem mayın temizleyen hem de organik tarım yapan hem domates yetiştiren hem kavun yetiştiren hem de mayın temizleyen? Yok böyle bir şey. Türkiye’de yok böyle bir firma.

Değerli  milletvekili arkadaşlarım, burada yapılması gereken işlem, bu ihaleyle ilgili teknik şartnameyi doğru hazırlamaktır, standartları doğru koymaktır, çok iyi bir yarış yaptırmaktır firmalar arasında, yerli firmalarımızın mutlaka bu ihaleye girmesini sağlamaktır ve devlet parasını vererek yaptırmasıdır. Aksi takdirde, siz ihaleyi yapacaksınız kimse girmeyecek, ondan sonra bir firmaya, Türkiye'nin 510 kilometre en sorunlu sınırını ve 350 metre genişliğindeki alanındaki egemenlik hakkını kırk dört yıllığına başkasına devredeceksiniz. Yok böyle bir şey. Böyle bir şeye ben, bu Meclis sıralarındaki AKP milletvekili arkadaşlarımın vicdanlarının razı olacağına inanmıyorum, her ne kadar bazılarının vicdanları razı olsa da.

Lütfen, bu kanunu çekiniz. Bu kanunu Türk milletinin, Türk devletinin ve bölge halkının menfaatlerine olacak şekilde yeniden düzenleyiniz ve tekrar önümüze getiriniz. Bu hâliyle çıkarsa bu kanun, emin olun ki 23’üncü Dönemin kara lekesi olarak tarihe geçecektir. İddia ediyorum, bu kanun bu şekilde geçerse 23’üncü Dönem milletvekillerinin kara lekesi olarak Meclis tarihine ve Türk milleti tarihine geçecektir. Yanlıştan dönünüz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Atılgan.

2’nci madde üzerinde Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici.

Buyurunuz Sayın Binici.

DTP GRUBU ADINA İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 263 sıra sayılı Yasa Tasarısı üzerinde Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Antipersonel kara mayınlarının sorumsuzca ve ayırım gözetmeksizin kullanılmasının sivillerde yol açtığı ağır kayıplar uluslararası kamuoyunda gittikçe artan bir hassasiyet meydana getirmiştir. Çoğu masum ve korumasız olan siviller, özellikle çocuklar olmak üzere, yüzlerce kişiyi öldüren ya da sakat bırakan, ekonomik gelişmeyi de, yeniden yapılanmayı engelleyen, mülteci ve iç göçe maruz kalmış kişilerin yurtlarına geri dönmesini kısıtlayan ve yerleştirildikten yıllarca sonra başka ciddi sorunlarla karşılaşan, antipersonel mayınlarının neden olduğu acı ve kayıplara son vermek için 1999 yılında yürürlüğe giren “Ottawa Sözleşmesi” olarak bilinen antipersonel mayınlarının kullanımı, depolanması, üretimi, transferinin yasaklanması, bu mayınların yok edilmesi anlaşmasının gerekçesi olarak kabul edilmiştir. Antipersonel Mayınlarının Yasaklanması Sözleşmesi’ni bugüne kadar yüz elli altı ülke imzalamıştır.

Türkiye’de kara mayınları, 1955 yılları ile 59 yılları arasında yasa dışı geçişleri önlemek üzere mayınlanan ve İskenderun’dan başlayarak Silopi’ye uzanan Suriye sınırının tümü Bulgaristan, Ermenistan, Azerbaycan ve Irak sınırı ile 1988 yılı sonrası çatışmalı dönem boyunca mayınlanan daha iç bölgelerde de mevcuttur. Hatay, Şanlıurfa, Siirt, Mardin, Ağrı, Hakkâri, Şırnak, Batman, Diyarbakır, Tunceli, Bingöl, Kars, Ardahan, Gaziantep ve Van illeri kara mayınlarından en çok etkilenen illerimizin başında gelmektedir. Antipersonel kara mayınlarının temizlenmesi, altı yılı kapsayan… 877 kilometrelik Suriye sınırı boyunca mayınlar temizlenecek ve yaklaşık elli yıldır gübre görmemiş verimli topraklar organik tarıma açılacaktır. Bu topraklar iki Kıbrıs büyüklüğündedir değerli arkadaşlar.

Bizim de endişe ve kaygılarımız şudur: Bu topraklarda yıllardır topukları kopmuş, cenazeleri mayın tarlalarında kalmış, büyük bedeller vermiş, hatta geçmişte bu toprakların asil sahipleri olan bölgede topraksız çiftçilere verilmesi şarttır. Bölge yıllardır ağalık zulmüyle inliyordu. Ama korkumuz ve endişemiz şudur ki ithal ağalık ihdas edilecektir bölgede. Yabancı ülkelerden buraya yeni ithal ağalık sistemi getirilecektir ve bölge yine zulüm altında inleyecektir. En doğrusu bu bölge topraksız köylüye verilmesidir. Devlet bütçesinin bu kadar olanaksız olduğu kabul edilebilir bir durum değildir.

Yine, Türkiye, Ottawa Sözleşmesi’ne taraf olmuş, 2004 yılında çekincesiz yürürlüğe koymuştur. 2004 yılında mayın yasağına taraf olan Türkiye’nin 1 Mart 2008 tarihine kadar stoktaki mayınları imha etmesi, 2014 yılına kadar toprağa döşeli mayınları temizlemesi, mayın kurbanlarının topluma yeniden katılımı için gerekli kolaylıkları sağlaması gerekiyordu.

Bu çerçeve Ottawa Sözleşmesi gereğince Türkiye,

1) 1 Mart 2008’den itibaren depolarda bulunan mayınları iptal etmiş olmalıdır.

2) 1 Mart 2004’e kadar toprağa döşeli tüm mayınları temizlemiş olmalıdır.

3)  Eylül 2004 yılından itibaren mayın bulunduğu bilinen veya döşenen, döşenmiş bulunduğundan kuşkulanılan bütün alanları belirlemiş olmalıdır.

4) Eylül 2004 yılından itibaren bu alanları işaretlemeli, gözetim altında bulundurmalı, çitler ya da başka yöntemlerle koruyor olmalıdır.

Kara mayınları ve savaştan kalma patlayıcılarla ilgili bilinçliliği artırmak gerekli olmakla birlikte, yeterli değildir. Bu insanlık dışı silahlarla başa çıkmak için sadece vaatlerde bulunan… Artık ciddiye alınması gereken mayınsız bir dünyaya ulaşmak mümkündür ancak özellikle anlamlı ve sürdürülebilir destek verilmesi açısından daha fazla ilerleme sağlanması gerekmektedir.

Mayınlar, doğaları gereği ayrım yapmayan silahlardır. Sivil ve asker ayağı arasında fark gözetmezler, barış ilanından sonra barışı da tanımazlar. Büyük alanların mayınlanarak üretim dışı bırakılması ekonomiyi de olumsuz etkilemektedir. Dünyada maliyetinin 3 dolar olması, gerek devletler gerekse mali silah aktörleri tarafından yaygın olarak kullanılması sonucunu doğurmaktadır. Ancak yerleştirilen mayınların temizlenmesi hem karmaşık bir süreci ve bin dolar gibi bir yüksek maliyeti gerektirmektedir.

Kara mayınları hâlâ 70 ülkede, altı bölgede etkilidir. Dünya devletlerinin yüzde 80’i Mayın Yasağı Anlaşması’na bağlıdır. Aralarında Çin, Rusya ve ABD gibi büyük güçlerin yer aldığı otuz dokuz devlet bu anlaşmanın dışındadır.

Kara mayınları nedeniyle dünyada her yıl 15 ile 20 bin sivil ölüyor ya da sakatlanıyor. Bugün 78 ülkenin elinde 200 ile 215 milyon kadar kara mayını vardır. Bütün dünyada mayın patlaması yüzünden yaralanmış, sakat kalmış 300 binden fazla insan vardır. Türkiye’nin stoklarında ortalama 3 milyon adet mayın bulunmaktadır. Türkiye’nin Ottawa Sözleşmesi kapsamında sunduğu rapora göre ülkede toplam mayın sayısı yaklaşık 2 milyon 900 bindir. Bu mayınların 2 milyona yakını sınır boylarında, 900 bini ise ülke topraklarının içerisinde döşenmiştir. Türkiye’nin eğitim ve araştırma amaçlı elinde tuttuğu mayın sayısı sadece 16 bindir. Bu rakam Brezilya’dan sonra en yüksek rakamdır.

Türkiye’de kara mayınları her yıl 180 kişiyi etkiliyor. Türkiye ne yazık ki, şu anda, stoklarında mayınlarının imhasını tamamlayamayan üç ülkeden birisidir. 1990-2007 yılları arasında kara mayınları ve sahipsiz patlayıcıları nedeniyle 1.185 kişi yaşamını yitirmiştir, 1.726 kişi de yaralanıp sakat kalmıştır. Bu bilgilerden yola çıkarak, mayınlı araziler temizlenip çiftçilik modeliyle bölge çiftçisine verilmelidir. Mayınlama haritaları bağımsız sivil toplum örgütlerine verilmelidir. Mayın sahalarını mayınlardan temizledikten sonra, en başta fakir mayın kurbanları, topraksız köylüler ve eski sahiplerine verilmesi şarttır. Mayın kurbanlarının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) - …tıbbi, sosyal, psikolojik ve ekonomik projelerle hayata geçirilmelidir. Köye dönüşün önünde engel teşkil eden mayınlar temizlenmelidir. Stoktaki mayınlar hemen imha edilmelidir. Mayın patlamasından zarar görenlerin ihtiyaçları giderilmeli, yasal hakları güvence altına alınmalıdır. Mayın eylem merkezleri kurulmalıdır. Mayın patlamalarında ölen ya da yaralananlara yönelik veri tabanı oluşturulmalıdır. Ancak bu şekilde günleri ve mevsimleri hayalimize göre yeniden yaratabiliriz; ölümden insani değerlere dair çok şey kurtarabiliriz.

Güvenli bir yaşam bütün yurttaşlarımızın en temel hakkıdır. Bu çerçeve tasarısının olumlu bir adım olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’de atılan her adım bizi mayınsız bir Türkiye’ye, mayınsız bir Orta Doğu’ya, mayınsız bir dünyaya daha yakın yaklaştıracaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Binici.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde AK PARTİ Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, iki gündür çok önemli bir konuyu burada müzakere ediyoruz. Esasında bizim müzakeremiz burada iki gün ama bu konu, Türkiye’nin gündeminde 1992 yılından beri üst düzeyde istişare edilen, değerlendirilen, çözüme kavuşturulması için üzerinde durulan bir konu, ama maalesef, bugüne kadar netice de alınamamış bir konu.

Şimdi, elimde, 4/3/1992 tarihinde Bakanlar Kurulunun bir kararı var ve o dönemde Bakanlar Kurulu kararı ile Genelkurmay Başkanlığının, bu 6’ncı maddesinde, bu işte görevli olduğu belirtilmiş ve bu konuda bir görev verilmiş o dönemde. Ondan sonraki süreç içerisinde hem Genelkurmay Başkanlığımız hem de ilgili, yetkili ve görevli kurumlarımız bu konularda değişik çalışmalar yapılmış, değişik icraatlar ortaya konulmuş. En son, 1999 yılında Ottawa Sözleşmesi’nin imzalanmasından sonra Türkiye’nin bu konu gündeminde daha ağırlıklı bir şekilde yerini almış, zaman zaman Millî Güvenlik Kurulunun gündemine gelmiş. Türkiye’nin güvenliğiyle ilgili görüş alışverişlerinde bulunulduğu, millî güvenlik siyasetinin tayin, tespit ve uygulamasına dair hükûmete de tavsiyelerde bulunan bu yüksek kurulun gündemine gelmiş, değerlendirmeler yapılmış ve sonunda Türkiye-Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesine ilişkin kararlar da alınmış. 29/5/2001 tarihli ve 470 sayılı Karar çerçevesinde bu konuyla ilgili alınan karar hükûmetlere “gereği yapılmak üzere” diye tavsiyede bulunulmuş. Ancak o günden sonra zaman içerisinde bu konularla ilgili birtakım çalışmalar yapılmış.

En son, 2003 yılında Ottawa Sözleşmesi’nin Meclisimizce onaylanmasından sonraki süreçte bu iş biraz daha hızlanmış, Genelkurmay Başkanlığımız bu işle ilgili çalışmalar yapılmış ve işle ilgili tahsisatlar yapılmış ve birtakım denemelerden, uygulamalardan sonra gelinen noktada Genelkurmay Başkanlığı gönderdiği yazılarda ve yapılan istişarelerde bu işin ihale suretiyle yaptırılması konusunun daha uygun olacağına dair kanaatlerini, çekincelerini de belirtmek suretiyle hem Başbakanlığa hem Millî Savunma Bakanlığı aracılığıyla ilgili yerlere iletmiş ve bunun başka bir ihale yöntemiyle Genelkurmayın dışında yapılmasının daha uygun olacağını ve hatta orada bir şey -NAMSA’nın ismini de vermek suretiyle- NAMSA’ya verilmesinin de daha uygun olacağını değerlendirmek suretiyle ifade etmiş. Bu konu bu kanun tasarısı hazırlanmadan önce… İstişare mahiyetinde görüşler sorulur kanunlar hazırlanırken. Burada okudu bir sayın milletvekilimiz Genelkurmayın görüşünü. “Bunu görmediniz mi?” diye de sordu. Doğrudur, Genelkurmaydan gelen görüşte o vardır.

Tabii, bunlar gizli metinler. Şimdi soruyorlardı dünden, bu metinler nereden çıkıyor diye. Ben de merak ettim. O gizli damgalı metinleri size kim servis etti, onu da merak ediyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Size kim servis etti o zaman?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Şimdi… Şimdi, bakın… Şimdi… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sana kim servis yaptı ya? Sana kim servis yaptı?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, orada dile getirilen endişeler…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bozdağ, idareyi tehdit ediyorsun sen.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …orada dile getirilen endişeler ve tereddütlerin hepsi bu taslağın hazırlanması ve komisyon aşamalarında görüşülmesi konusunda değerlendirilmiş ve tasarının içerisine yansıtılmıştır. Şimdi, tasarının beraber bir değerlendirmesini yaptığımızda bunun buraya nasıl yansıdığını da hep beraber görme imkânımız var.

Şimdi, bunun amaç ve kapsamı çok net, açık, diyor ki: “Mayınların temizlenmesi, patlamamış mühimmatın temizlenmesi ve bu alanın tarıma açılması.” Amacımız bu. Biz mayınları temizleyeceğiz ve burayı tarıma açacağız. Peki, bunu hangi usulle yapacağız? Şimdi, oradan gelen metinde bunun ihale usulüyle, hizmet alımı usulüyle yapılmasının daha uygun olacağı yönünde bir değerlendirme var. Yansımış mı bu? Bakın, bunun 2’nci maddesinin 1’inci fıkrasının ilk cümlesini okuyorum, çok net: “(1) Mayın temizleme işi, öncelikle 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerine göre Maliye Bakanlığınca hizmet satın alınmak suretiyle yaptırılır.” Bu ne yapılmış? Hizmet almak suretiyle. Öncelikle bu yöntemin kullanılması için ihaleye gidilecek, çalışılacak ve bu yönle bunun temizlenmesi temin edilebildiği takdirde yapılacak. Endişe yansıtılmış mı buraya? Yansıtılmış. Arkasından bu temin edilemezse ne olabilir? Türkiye Cumhuriyeti’nin hükûmetine, bu işi yapan kamu görevlilerine bu yüce Meclisin ikinci bir alternatifi de deneme imkânı vermesinin neresi yanlış? Yanlış değil.

Peki, bunun başka güvenceleri var mı? Şöyle bakıyoruz -hepsini okumayacağım- 1’inci fıkranın son cümlesi: “Bakanlar Kurulu Kararı gereğince belirlenen askeri yasak bölge ile sınır hattı boyunca tesis edilecek sınır fiziki güvenlik sistemi için ihtiyaç duyulacak alanlar temizletilmekle birlikte, yüklenicinin kullanımına bırakılmaz.” Yani eğer siz hem temizlemeyi hem işletmeyi aynı firmaya ihale ederseniz dahi burada sınır güvenliği için gerekli olan kısım belirlenecek. Bunu kim söyleyecek? Genelkurmay söyleyecek “Şu kadar yer sınır güvenliği için lazımdır…” Orası ne yapılacak? Yüklenicinin tarıma açmasına imkân verilmeyecek.

Şimdi, hudut boyunda olan arkadaşlarım bilir. Sınırı şöyle bir gözünüzün önüne getirirseniz… Ben askerliğimi asteğmen olarak Kızıltepe’de yaptım, hudut boyunda hududu bekledim. Benim şeref sayfalarımdan biridir. Orayı iyi bilirim. [CHP ve MHP sıralarından “Ooo” sesleri, alkışlar(!)] Onun için, bakın ne var hudut boylarında? Bu Meclisin, AK PARTİ Grubunun, bütün parti gruplarının da şerefidir bu, sadece bizim değil herkesin görevi bu.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Niye söylüyorsun o zaman?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bakın, orada, sınırın boyunda önce bir tel örgü var. Tel örgünün arasında, Kızıltepe kısmında biraz boşluk, arkasından tren yolu geçiyor, tren. Arkasından iz tarlası var. Arkasından güvenlik için bir yol var. Arkasından nöbet tutan askerlerimizin gezdiği bir alan var. Arkasından mayınlı bölge var. Onun arkasından ne var? Karakollarımız var. Şimdi bu düzenleme buradan oylarınızla kabul edildiği takdirde, güvenlik için askerlerimizin nöbet tuttuğu alandan itibaren burayla ilgili yeni bir güvenlik şeridi oluşturulacak ve oranın ne kadar olacağına da Genelkurmayımız karar verecek, kanun da bunu açık koyuyor. Yani sınırlarımızı, farz edin -dediğiniz gibi- yabancı birinin aldığını, öyle düşünüyorlar… Yabancı biri almayabilir, yerli biri alabilir, belli olmaz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kim alacak, kim, onu söyle! Biliyorsan onu söyle!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bu konuda şimdiden kehanette bulunmak doğru değildir. O zaman dahi bununla ilgili bir düzenleme var.

Bir başka şey: Yine, bakın, Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu’muz var. Şimdi bu Kanun’un ilgili maddelerini de bu konuda iyi okumak lazım. 7’nci maddesi -başlığı- birinci derece kara askerî yasak bölgelerinde uygulanacak esasları düzenliyor. Burası neresi? Burası birinci derece kara askerî yasak bölge. Ne diyor? İlgili maddenin 1’inci fıkrasının (c) bendinde diyor ki: “Yabancıların geçici olarak bölgeye girmeleri ve oturmaları Genelkurmay Başkanlığının iznine bağlıdır.”

KAMİL ERDAH SİPAHİ (İzmir) –  Yani kırk dört yıl mı geçici süre!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir başka şey: Yine, bölge içindeki eski askerî eserler ve benzeri pek çok konu, burada ne yapılıyorsa, yabancı birinin girmesi çıkması nasıl olacak? Genelkurmay Başkanlığının izniyle olacak.

Şimdi, ben, değerli arkadaşlarım, tekrar buradan bu tasarının 2’nci maddesinin 5’inci fıkrasına dönüyorum. 5’inci fıkra diyor ki: “İhale komisyonlarının oluşumu ve çalışmasına ilişkin esaslar…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Efendim, bitiriyorum.

Komisyon nasıl oluşacak, nasıl çalışacak? Maliye Bakanlığı belirler. Peki, bu komisyonun ihale şartnamesini kim hazırlayacak? Genelkurmay Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı ihalenin şartnamesini de beraber hazırlayacaklar.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, biz eğer bu ülkenin Genelkurmayına, Millî Savunma Bakanlığına, Maliye Bakanlığına, Tarım Bakanlığına, Bakanlar Kuruluna, Meclisine güvenmeyecek, herkese kötü gözle bakacaksak o zaman biz kime güveneceğiz Allah aşkına? Böyle şey olabilir mi? Genelkurmay oturacak, sizin düşündüklerinizi düşünmeyecek; bu ülkenin bakanları oturacak, sizin hassasiyetlerinizi paylaşmayacak.

OKTAY VURAL (İzmir) – Size güvenmeyeceğiz!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Biz o hassasiyetleri en az sizin kadar paylaşıyoruz, bu konuda görevli olanlar da bunu paylaşıyorlar.

OKTAY VURAL (İzmir) – Temizlenmesi işine bir şey diyen mi var?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Burada bir sakınca varsa, o zaman ihale yapacaklar, kişiler bunlarla ilgili oturup konuşurlar, değerlendirirler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bu bittikten sonra sanki “Bu kanun çıktı, ihaleyi bana verin.” diyen biri mi var?

Ben sözlerimi burada bitirirken konuyu tekrar yüce Meclisin takdirlerine bırakıyor…

OKTAY VURAL (İzmir) – Yanlıştır, yanlıştır, çekeceksiniz bunu.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – ...ve konunun muhalefet tarafından anlatıldığı gibi olmadığını bir kez daha ifade ediyor…

OKTAY VURAL (İzmir) – Bahse giriyorum bitmeyecek, Sayın Bakan kalkacak.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …konuyu milletimizin ve Meclisimizin takdirine bırakıyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bozdağ.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sataşma var…

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) - Sayın Başkan, bir dakikalık söz verirseniz…

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hayır, sataşma yok.

MURAT ÖZKAN (Giresun) – Sen mi karar veriyorsun sataşmaya!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, vallahi de sataştı, billahi de sataştı!

BAŞKAN – Yerinizden… Buyurunuz Sayın Okay, 60’a göre.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, burada ben kime sataştım Allah aşkına? Kime sataştım? İsim verdim mi efendim? (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – “Servis yapılıyor.” dedin.

BAŞKAN – 60’a göre söz istedi, Sayın Bozdağ.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben genel konuşuyorum, isim vermeden…

OKTAY VURAL (İzmir) – Niye isim vermiyorsun da Meclisi genel…

BAŞKAN – Sayın Bozdağ, 60’a göre söz istedi.

Buyurunuz efendim.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben isim vermeden konuşuyorum, sataşma var mı?

BAŞKAN – Neden dolayı istediğini bilmiyorum.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Şahsa sataşma olsa…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, kamuoyunu ve Genel Kurulu yanılttığı iddiasıyla açıklaması

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sataşmayla ilgili söz istemedim, sadece 60’ıncı madde uyarınca söz talebinde bulundum.

Sayın Hatip iki şeyi vurguladı: Bir “Güven” dedi, bir de “Bunu çarpıtarak anlatıyorsunuz, ifade ediyorsunuz.” dedi. Ve Sayın Hatip sadece 1’inci maddeyi okudu, oysa bu yasanın bir de 3’üncü maddesi var. Ve yasanın 3’üncü maddesi gerçek amacı ifade eden maddedir ve o maddede diyor ki: “Maliye Bakanlığınca yapılacak kullanım karşılığı temizleme ihalesinde…” Yasada açıkça “Kullanım karşılığı temizle ihalesi.” diyor.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Tamam, o birinci ihale yapılamadığı takdirde…

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne biliyorsun yapılamayacağını?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Nerede yazıyor o?

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Şimdi, bu, Sayın Hatibin yorumu değil. Açıkçası, burada, ben, Sayın Hatibin buradaki ifadeleriyle hem bu yüce Genel Kurulu hem kamuoyunu yanıltmasını önlemek için söz talebinde bulundum. Gerçek amaç 3’üncü maddededir ve burada ifade edilen hususlarda da bir çarpıtma yoktur ama bir güven bunalımı varsa, gerçek amacını saklayarak bu tasarıyı Genel Kurula sunan iktidar grubudur, Hükûmettir.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ederiz Sayın Okay.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, Sayın Konuşmacı, daha önce yapılan konuşmalara atfen, özellikle Genelkurmay Başkanlığının vaki bir yazısıyla ilgili olarak “Bunu kim servis ediyor sizlere?” diye tüm Meclisi, burada konuşma yapanları, âdeta töhmet altında bırakacak bir ifadede bulunmuştur.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Yazı elinde!

OKTAY VURAL (İzmir) -  Bu konuda itirazın olduğunu ifade eden Sayın Milletvekilimiz buradadır, kendi konuşmasının yanlış anlaşılmamasını teminen kendisi sataşma üzerine söz istemiştir. Lütfen…

BAŞKAN -  Tamam, yerinizden…

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Efendim, müsaade ederseniz kürsüden…

BAŞKAN -  Tamam, buyurunuz kürsüye gelin.

KADİR URAL (Mersin) – Sana kim servis yaptı? Sen servisçi misin?

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Bozdağ, hakikaten size kim servis yaptı? Merak ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Servisi siz yaparsınız, siz devletsiniz ya!

BAŞKAN -  Lütfen sayın milletvekilleri…

Buyurunuz Sayın Sipahi.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ tarafından sözlerinin çarpıtıldığı iddiasıyla konuşması

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür ederim. Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

Biraz önce muhtemelen benim kullandığım bir ifade üzerine “Bilgiler gizlilik dereceli olarak nereden servis yapılmıştır?” gibi Sayın Konuşmacı bir ibare kullandı. Ben, Millî Savunma Bakanlığınca gönderilen evrakın herhangi bir gizlilik derecesi taşıyıp taşımadığı konusunda bilgi sahibi değilim. Madde bir. Bunun gizlilik dereceli olduğunu bildiğine göre, ben şimdi Sayın Konuşmacıya soruyorum: Gizlilik dereceliliğinden bu kadar emin olduğunuz bir dokümanı size kim servis yaptı? (MHP sıralarından alkışlar)

Ben, sadece Komisyonda da konu olan bu dokümanın son kısmından bir -belki de birkaç maddesi de ayrıdır- aklımda kalan kısımlarını burada ifade ettim ve Millî Savunma Bakanlığının -tarih de aklımda- 11 Şubat 2008 tarihinde böyle bir evrakın sonuç kısmında bu bahse konu kanun tasarısının uygun olmadığına dair bizzat Sayın Millî Savunma Bakanının imzaladığı bir dokümandan bahsettim. Ne bunun içeriğini anlattım ne de gizlilik derecesini biliyorum, gizlilik derecesini dile getirdim. Tekrar ediyorum: Size kim servis yaptı?

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Son maddesini olduğu gibi okudunuz kürsüde.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne biliyorsunuz gizli olduğunu?

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Hayır efendim, mealen okudum; mealen, kendi kaleme aldığım kısmını okudum. Kendi kaleme aldığım kısmını okudum.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – “Son maddesini okuyorum.” dedi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Demedi.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Eğer iş servis yapmaksa ben başka bir örnek vereyim: Yani, bu ülkenin en önemli kurumlarının suçlandığı bir şekilde, cinsiyeti belirsiz bir hahamı devletin TRT’sine kim servis yapmıştır? (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Çok da alakalı yani!

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Ona ait bilgileri kim servis yapmıştır? Devletin en önemli kurumlarını, en ciddi konularını TRT ekranlarından, uluslararası basının kullanması için, uluslararası çevredeki birtakım dış güçlerin kullanması için kim servis yapmıştır? Ben de bu soruyu soruyorum.

Gelelim Yasak Bölgeler Kanunu’na. Yasak Bölgeler Kanunu’nun, Sayın Konuşmacı sadece işine gelen bölümünü okudu. Şimdi müsaade ederseniz, Kanun elimde, biraz da ben bahsedeyim.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, sataşmadan söz aldı…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Böyle bir usul var mı Sayın Başkan?

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – “Birinci derece kara askeri yasak bölgelerinde aşağıdaki esaslar uygulanır.

a)  Bölge içindeki taşınmaz mallar kamulaştırılır.

b) Bölgeye buradaki görevlilerle, yetkili komutanlığın izin verdiği Türkiye Cumhuriyeti uyruğundaki diğer görevlilerden başkası giremez ve oturamaz.”

Sayın Konuşmacının bahsettiği kısım bir istisnai hükümdür. Yani “Yabancıların geçici olarak bölgeye girmeleri ve oturmaları Genelkurmay Başkanlığının iznine tabidir.” bölümü istisnai bir bölümdür. Nasıl istisnai bir bölümdür? Bazen iki hudut görevlileri arasında hudut görüşmeleri yapılır, o hudut görüşmeleri süresince yabancı asker ve personelin girmesine müsaade edilir veyahut da Kars’ta Arpaçay Barajı’nın yapıldığı gibi, eğer sınırın ortak kesimine bir baraj inşaatı gibi, bir elektrik santrali inşaatı veya buna benzer bir tesis yapılıyor ise, geçici olarak, gündüz sürelerince…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sipahi, lütfen sözünüzü bağlayınız.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

…bu işçilerin geçici olarak bu yasak bölgede görev yapmaları için geçici müsaade edilir bu inşaatın devamınca, ona da “pasavan geçiş” adı verilir. Kusura bakmayın, iki defa, ben asteğmen olarak değil, hudut sorumlusu bir sınır jandarma tugayının komutanı olarak görev yaptım. (MHP sıralarından alkışlar) Bir başka, Rus hududunda, hududun sorumlu kurmay başkanı olarak görev yaptım.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Onun Başbakanı da kantinde görev yapmıştı, bu da orduevinde yapmış.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Çok ayıp Nevzat Bey! Çok ayıp!

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Onun için bu açıklamayı yapmaya, yüce Meclisi bilgilendirmeye gerek duydum. Bu geçici görevlendirmeler de sadece bir faaliyet süresi içindir, kırk dört yıllığına daimî değildir.

Yüce Meclise saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Sipahi.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Nedir Sayın Bozdağ?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, bakın, Sayın Hatip konuşmasında benim kullandığım cümlenin bir benzerini aynı şekilde bana sordu, hem şahsıma hem grubuma sataştı. Bana söz verirseniz cevap vermek isterim.

BAŞKAN – Tamam, buyurunuz Sayın Bozdağ.

İki dakika süre…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sen demedin mi ki ben askerliğimi orada yaptım? Sen değil misin?

2.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin şahsına ve partisine sataştığı iddiasıyla konuşması

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Şimdi, değerli arkadaşlar, ben tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, iki tane hususu huzurlarınızda açıklamak istiyorum: Bir tanesi, bu belge gizli belge.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Nereden aldınız bilgiyi?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Ben biliyorum dedim, neden biliyorum? Onu da açıklamak istiyorum. Şimdi, neden bildiğimi açıklamak… Ben bu belgelerle, bu kanun tasarısı burada görüşülürken Başbakanlıktan, Millî Savunma Bakanlığından, devletin ilgili ve yetkili kurumlarından bu konuyla ilgili yapılan çalışmalar nelerdir, aşamaları nelerdir, bunlarla ilgili elimizde dokümanlar, belgeler var mıdır, varsa birer örneğini alabilir miyim diye görüştüm.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Biz de görüştük.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bilgilerim sağlıklı olsun, sağlam olsun. Bize denen şey şu: “Bunlar var ama gizlilik derecesi olan bilgilerdir. Dolayısıyla biz bu konuda size belge falan veremeyiz.” diye ifadede bulundular ve ben alamadım. Onun için ben bunun gizli bir belge olduğunu biliyorum. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Ben onu ifade ettim ve gizlilik derecesi olduğunu bildiğimi söyledim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Size kim servis yaptı?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir servis falan yok.

Ben Başbakanlıktan alamadım, Hükûmet biziz, oradan alamadım. Millî Savunma Bakanı bu grubun içinden çıktı, ben Millî Savunma Bakanından alamadım. “Gizli, veremeyiz.” dediler. Onun için de ben bunun gizli olduğunu söyledim. Bu bir bilgiye dayalı şeydir, yoksa afaki bir şey değildir.

MURAT ÖZKAN (Giresun) – İçeriğini nasıl biliyorsun, içeriğini!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ben onu söyledim. Benimki bilgidir, yakın bilgidir.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Hayır, onu söylemediniz!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – İkinci bir konu, o da şu: Bakın, 3’üncü maddeyi tek başına okumayın, 2’nci maddeyle beraber okumak lazım. 2’nci maddede önce hizmet alımı suretiyle yapılması, bu mümkün olmadığı takdirde işletmeyle beraber yapılması öngörülüyor. 

3’üncü maddedeki düzenleme ise eğer bu işletme karşılığı ihale yapılırsa o zaman neler olacağını düzenliyor.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bekir Bey, o nerede yazıyor?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bu ikisi birlikte değerlendirilmeli, birbirinden ayrı değildir diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

Bir başka şey: Ben asteğmenlik yaptım, doğru. Ben bu vatana, bu millete, bu devlete hizmet ettim.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – İstismar ediyorsun!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ben onun bir şeref olduğunu söylüyorum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – İstismar ediyorsun!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Er de bir şereftir, onbaşı da bir şereftir, orgeneral olmak da bir şereftir. Biz bundan övünç duyarız. Başkalarının rütbesinden de övünç duyarız, hizmetinden dolayı ama bu hiçbir zaman kendinden rütbe olarak düşük olanları başka türlü değerlendirme hakkını kimseye vermez diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bozdağ.

Sayın milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.01
ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 18:36

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

263 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN

DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263) (Devam)

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Şimdi sıradaki diğer işlere geçiyoruz.

3’üncü sırada yer alan, 353 sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları raporlarını görüşmeye başlıyoruz.

3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları Raporları (1/670) (S. Sayısı: 353)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemin 4’üncü sırasında yer alan, 90 sıra sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Türk Vatandaşlığı Kanunu Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/458) (S. Sayısı: 90)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

5.- Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/552) (S. Sayısı: 293)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

6’ncı sırada yer alan, Siirt Milletvekili Mehmet Yılmaz Helvacıoğlu ve 4 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 1 Milletvekilinin, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve Millî Savunma Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.- Siirt Milletvekili Memet Yılmaz Helvacıoğlu ve 4 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 1 Milletvekilinin, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (2/427, 2/428, 2/429) (S. Sayısı: 361)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

7’nci sırada yer alan, Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

7.- Türk Silahlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/463) (S. Sayısı: 316)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

8’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Süleymaniye Külliyesinin Korunması Hakkında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Süleymaniye Külliyesinin Korunması Hakkında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/484) (S. Sayısı: 336) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 336 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Mehmet Şandır konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yorucu bir günün, yorucu bir haftanın sonrasında, uluslararası sözleşme niteliğinde üç kanunu görüşmek arzusuyla çalışmaya devam ediyoruz. Zaman olursa, Sayın Başkanın arzusu dört diyorsa, dörde de çıkartırız. Bu sebeple söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Süleymaniye Külliyesinin Korunması Hakkında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu üzerine Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Süleymaniye Külliyesi, Sultan Süleyman adına yapılan ilk camidir. Evet, Mimar Sinan’ın kalfalık dönemi eserlerinden olan, camisi, imarethanesi, medresesi ile birlikte bir külliye olan, Suriye’nin başkenti Şam’daki Süleymaniye Külliyesi -Ben gidip gördüm, herkesin görmesini tavsiye ederim. Herkesi de görmek üzere davet ettim ama şimdi bir grup arkadaşımızla gideceğiz. İnşallah bundan sonraki seferlerde sizler de gelirsiniz, hep beraber görürüz, ziyaret ederiz- Kanunî Sultan Süleyman adına Mimar Sinan tarafından projelendirilip inşa edilen ilk camidir -1554 yılında- ve bu güzel cami bugün, yapılış maksadına hizmet etmektedir. Hem cami olarak kullanılmaktadır hem imareti devam etmektedir, medresesi devam etmektedir. Külliyesi de vardır. Yanında yapılan külliyeye daha sonra Sultan Süleyman’ın oğlu II. Selim zamanında külliye de eklenmiştir. Dolayısıyla Kanunî Sultan Süleyman’la beraber Selimiye iç içe, hem Sultan Süleyman Camii hem de yanında Selimiye Camii, iki cami yan yana, bugün Şam’ın tarihî karakterini dünyaya ifade eden, atalarımızın bize bıraktığı, övüneceğimiz iki güzel eserdir.

İşte bunların onarılması ile ilgili Türkiye Cumhuriyeti devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti devleti arasında bir protokol imzalanmıştır. Bu protokolün yürürlüğe girebilmesi için bu kanunun çıkması gerekiyor. Yarın -Sayın Cumhurbaşkanımız lütfettiler, bizleri de dâhil ettiler- Türkiye-Suriye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı ve Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yapan milletvekili arkadaşlarımızdan teşkil ettikleri bir heyetle, muhtemel bakanların da katılacağı bir heyetle Suriye’ye gidiyoruz. Suriye’ye giderken Sayın Cumhurbaşkanımızın çantasına bu kanunu, bu iş birliği protokolünün kanunlaşmış hâlini de koymuş olmak Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun güzel bir jesti olmuştur. Bunun için katkı verdiğinizden dolayı ben de çok teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Suriye gerçekten halkıyla kardeş olduğumuz, devletiyle dost olmak mecburiyetinde olduğumuz -ben böyle değerlendiriyorum- bizim için önemli bir ülkedir. 870 kilometreye yakın bir hududumuz bulunmaktadır ve Orta Doğu bölgesinin, Türkiye Cumhuriyeti devleti açısından, çıkarları açısından stratejik değerde önemi olan bir ülkesidir. “Orta Doğu Suriye’siz olmaz.” Öyle bir güzel söz vardır.

İşte Suriye’yle ilişkileri her geçen gün daha da ileriye götürmek için, kabul etmek ve ifade etmem gerekir ki AKP Hükûmetlerinin bu yönde yoğun gayreti olmuştur. Suriye-Türkiye dostluğu adına bu dostluğa hizmet eden hükûmet politikalarını yöneten değerli bakanlara ve başta Sayın Başbakan olmak üzere Sayın Cumhurbaşkanımıza çok teşekkür ediyorum. Gerçekten bu dostluk önemli. Çünkü, söylediğim gibi, iki kardeş milletin iki dost ülkesi ve dost kalmak mecburiyetinde olan iki ülke. Biz dost kalmalıyız ki Orta Doğu’da barış olsun, biz dost kalmalıyız ki bu coğrafya güvenlik içerisinde olsun. Çıkarlarımız da ortak.

Bakın, biraz önce benim ilimin Milletvekili Sayın Kürşad Tüzmen buradaydı. Dış ticaretten sorumlu Bakan olarak Türkiye-Suriye arasındaki ekonomik ilişkilerin gelişmesine -ifade etmemiz lazım, kendisi burada yok, olsa yine söylerdim- çok yoğun katkısı olmuştur. Ona da bu dostluk adına teşekkür ediyorum. 300-350 milyon dolar dolayında devam eden dış ticaret hacmimiz imzalanan serbest ticaret anlaşmasıyla -ki, bu serbest ticaret anlaşmasının imzalanmasında Sayın Kürşat Tüzmen’in emeği çoktur, gayreti çoktur- imzalanan bu serbest ticaret anlaşması sonrasında Türkiye ile Suriye arasındaki dış ticaret hacmi 300 milyon dolardan 2 milyar dolara ulaşmıştır. Yapılacak daha çok şeyler vardır. Bunlar da yapıldığı takdirde bu hacim 5 milyar dolara kadar ulaşır. Bu anlamda şu politikaları doğru buluyorum: Muhalefet, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz ülkemizin çıkarına, milletimizin çıkarına olan her politikada destek vereceğimizi her defasında, bu Meclisin açıldığı ilk günlerde ifade ettik. Uzlaşmadan yana, hoşgörülü, diyaloğa açık, sorun üreten değil sorunların çözümüne katkı veren, bu anlamda gerekiyorsa cesaretlendiren, yönlendiren bir politikayı takip edeceğimizi en üst düzeyde Sayın Genel Başkanımız ifade etti. Bu anlamda diyorum ki Türkiye ile Suriye dost olmak, hatta bu dostluğu ortak olmak noktasına taşımalıdır. Ben Dostluk Grubu Başkanı olarak bunu Sayın Suriye yetkililerine de söylüyorum. Halklarımız kardeş, ülkelerimiz dost olmak mecburiyetinde ama bu dostluk yetmez. Biz ülkeler ve kişiler olarak ortak da olmalıyız. Bir teklif getirdik, Sayın Nazım Ekren -Allah ondan da razı olsun- teklifimizi ciddiye aldı, gayret gösterdi, zannediyorum bir yola girdi iş: Hudut boylarında -kararname hazırlandı zannediyorum- serbest ticaret merkezlerinin büyütülmesi. Ne var yani, Halep’in esnafı gelse Kilis Hudut Kapısı’nda malını satsa, Antep’in esnafı malını oraya götürse, halkımız gitse kaçakçılık yapacağına, karşılıklı, serbestçe ticaretini yapsa, bu ticaretten hem Halep esnafı hem de Gaziantep-Kilis-Şanlıurfa esnafı, insanları, bu hudut boylarını bekleyen insanlarımız faydalansa olmaz mı? Aklın yolu tek. Biz dostluğu kalıcı kılabilmek, ülkeler arasındaki ilişkileri dostluk çizgisinde devam ettirebilir, sürdürülebilir hâle getirebilmek için halklarımızın ortak çıkarlarını artıracak, maksimize edecek bir düzenleme yapmak mecburiyetindeyiz. Onun için diyorum ki: Kardeşlik, eyvallah. Dostluk, hükûmetlerimizin kararıyla gerçekten güzel gidiyor ama bunu ortaklığa da dönüştürmemiz lazım. Bunu hem ülkemizi yöneten siyasi iktidarın sayın bakanlarına da söylüyoruz -ciddiye aldıkları için de teşekkür ediyorum- Suriye yöneticilerine de söylüyoruz.

Tabii, bir problem, problem değil ama aşılması gereken bir husus olarak söylüyorum: Suriye’nin daha katetmesi gereken mesafeler var. Bankacılık sistemi, Türkiye ile Suriye arasındaki iş hacminin, yatırım hacminin… Bugün Suriye’de Türk firmalarının 250-300 milyon dolara yaklaşan, belki bir miktar daha artan yatırımı var. Bu, kısa sürede çok büyük rakamlara ulaşabilir. Suriye’nin her ihtiyacını, bizim Türk müteşebbisleri, iş adamları Suriye’de imal ederek karşılayabilirler. Suriye’nin kaynaklarını Suriye’de işleyerek birlikte dünyaya ihraç edebiliriz. Bu mümkün.

Bir şey söyleyeyim: Mesela Suriye’nin çok ciddi fosfatı var, gübrenin ham maddesi. Bu fosfatın büyük kısmını Türk firmaları işliyor ama başka ülkelerin üzerinden satın alarak işliyor. Bunları aşmamız lazım. Bunları söylüyoruz. Aşmanın yolu, Suriye’de bir Türk bankasının kurulmasıdır, bir ortak Türk-Arap bankasının kurulmasıdır. Çünkü ticaret ve yatırımı geliştirebilmenin yolu, banka olması lazım, banka üzerinden para transferi olması lazım. Acı bir örnek… Bunu bizi izliyorsa değerli Suriye yöneticilerine de arz etmek açısından söylüyorum. Acı bir örnek: Şam’daki büyükelçimiz, Halep’teki Başkonsolosumuz ve personelimiz, maalesef, maaşlarını almak için her ayın başında İskenderun’a, Hatay’ın İskenderun kazasına kurye gönderiyorlar, maaşlarını Türkiye’den alıyorlar. Suriye’de bir Türk bankasının şubesi olsa bu problem aşılacak. O sebeple bu kanun önemli. Çünkü inanınız Şam’a gittiğinizde göreceksiniz, Halep’e gittiğinizde göreceksiniz. İşte burası Osmanlıdan kalma bir eserdir, bir saraydır diye hemen farkına varırsınız.

İçişleri Bakanını ziyaret ettik değerli milletvekilleri, dostluk grubu olarak gittiğimizde. Sizin grubunuzdan Sayın Faruk Koca’nın, Sayın Fevzi Şanverdi’nin de katıldığı, Cumhuriyet Halk Partisinden Aziz Bey’in katıldığı bir heyet olarak Suriye’ye gittiğimizde İçişleri Bakanlığı bize randevu verdi, ziyaret ettik. Bir Osmanlı sarayında oturuyor. Tabii yıllar eskitmiş ve çatlamalar meydana gelmiş. Uluslararası ihaleye çıkmışlar, bir Fransız firması almış. Bakanın çok net ifadesi var, “Burayı Türkler olmadan Fransızlar da yapamaz.” diyor. Çünkü o binanın yapılışının projeleri Türkiye’de, Türkiye’nin arşivlerinde. O projeler olmadan o binanın restorasyonunu yapabilmek mümkün değil. Aynı şey Süleymaniye Külliyesi için de olmuş. Süleymaniye Külliyesi’ndeki çatlakları onarmak için bir Fransız firması almış, ilk yaptığı iş minareleri betonla doldurmuş. Gideninize anlatmışlardır, Süleymaniye Camii’nin iki minaresi var. İki minaresinin kaide kısmı “Sağlamlaştıracağız, binayı takviye edeceğiz.” diye betonla doldurulmuş. Onun da çözüm olmadığını, yanlış olduğunu görmüşler ve durdurmuşlar. Şimdi Türk firmaları yapıyor, bu protokol gereği Türk firmaları yapıyor.

Burada hizmetlerini takdir ve teşekkürle anmam gereken bir kuruluş da TİKA. TİKA gerçekten -Türk coğrafyası diyelim- Türklerin geçmişte yönettiği, atalarımızın hizmet ettiği ve bizden kalan o eserleri onarmak için Balkanlarda, Orta Doğu’da, Kafkasya’da, Orta Asya’da çok ciddi gayretler ve hizmetler üretiyor. Ben bu hizmetlerin daha geliştirilmesini, daha büyük ödenekler ayrılarak takviye edilmesini… Her defasında konuşuyoruz ama çok ciddi de hizmetler ürettiğini görüyoruz. Huzurunuzda TİKA yöneticilerine de teşekkür etmemiz gerekiyor.

Geçen hafta Vakıflar Haftası’ydı. Vakıflar Genel Müdürüne de söyledim. Bu eserlerin tamamı vakıf eseri. Dolayısıyla Türkiye dışında kalmış olmaları bir şey değiştirmez. Bu vakıf eserlerine Türkiye Cumhuriyeti devleti, Türk milleti adına Vakıflar Genel Müdürlüğünün de sahip çıkması gerekiyor. Onlar da gereken gayreti gösteriyorlar. Onlara da huzurunuzda teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bu iş birliği protokolünün onaylanması, hukuk hâline getirilmesi yapılan harcamaların hukuki gerekçesini, hukuki dayanağını hazırlayacağı açısından önemli.

Bu kanunu bugün çıkarmış olmamız, sözümüzün başında da ifade ettiğim gibi, yarın Sayın Cumhurbaşkanımızın Suriye’yi ziyareti öncesinde-çünkü her defasında bunu soruyorlar- bir jest olacaktır, güzel bir davranış olmuştur. Katkılarınızdan dolayı çok teşekkür ediyorum. Bu kanunun hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.

Maddenin tümü üzerinde başka söz yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN – Tümü üzerinde, şahsınız adına buyurunuz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kanunun tümü üzerinde mi, madde üzerinde mi?

BAŞKAN – Tümü üzerinde efendim, tasarının tümü üzerindeyiz.

Buyurunuz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii gündemin 2’nci maddesindeki kanun tasarısını atladık 8’inci sıraya geldik. Bu bir defa Parlamento çalışmalarına uymayan bir durum. Neymiş? Abdullah Gül yarın Suriye’ye gidecekmiş!

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Cumhurbaşkanı…

KAMER GENÇ (Devamla) – Senin Cumhurbaşkanın kardeşim, ben kabul etmiyorum ya! Allah Allah!

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Ayıp yahu! Nezaket içerisinde kalmanız lazım. Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eden bir insan.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim Suriye’ye gidecekmiş de, efendim bir jest yapalım da buna bu kanunu çıkaralım.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu memlekette, insanlar inim inim açlık altında, işsizlik altında inleyen bir memleketteyiz.

Bugün, şu sırada, bakın, Meclis Başkanı belki yurt dışındadır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yoo, burada efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) - Tayyip Erdoğan yurt dışındadır. Ondan sonra bakanların büyük bir kısmı yurt dışındadır. Bu devletin… Bakın, daha üçüncü ayına gelmişsiniz, üçüncü ayına, bütçeniz -yıl başında öngördüğünüz, bütçeyi çıkarırken- öngördüğünüz 10 katrilyon liralık açığın 3 mislini vermiştir. Şimdi, böyle hoyratça bir devlet yönetilmez. Bir devletin evvela tasarruf etmesi lazım. Bu, sokakta aç gezen insanlar, işsiz gezen insanlar, iş bulmayan insanlar neyle  geçinecek?

AKP yedi senedir iktidarda. Türkiye Cumhuriyeti devletini tavuğun tüylerini yolar gibi yoldunuz. Bir yatırım var mı yahu? Allah rızası için söyleyin, bir yatırım yaptık da bu memlekette işte şu kadar adama iş bulduk… Yaptığınız bir şey var mı? Türkiye Cumhuriyeti devletini bir tavuğa benzetirseniz, tüylerini söktünüz, söktünüz, söktünüz, çırılçıplak bir deri kaldı, şimdi deri sökülüyor.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Ayıp oluyor!

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, hiç ayıp mayıp olmuyor.

Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti devleti… Yahu yöneticiler eğer sorumsuz olursa değerli milletvekilleri… Yani Meclis Başkanı her gün yurt dışında, Abdullah Gül yurt dışında, Tayyip Erdoğan yurt dışında, milletvekilleri yurt dışında, bakanlar yurt dışında. Böyle bir şey olur mu yani yahu, böyle bir şey olur mu?

Ben şimdi soruyorum: Beyler, bu Parlamento kurulduğundan bugüne kadar Meclis Başkanı, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan kaç defa yurt dışına gittiler ve ne kazandırdılar bu memlekete?

Şimdi, Azerilerle Ermeniler arasında arabuluculuk yaptılar, ne kahramanlıklar yaptılar. Azeri milletvekilleri geldi buraya. Tayyip Erdoğan ne dedi? “Fitneciler geldi memleketimize.” dedi. Şimdi de gitti, efendim, Azerbaycan’ın o fitnecileri karşısında gitti, boynunu eğdi.

Bakın, bir devlet bu kadar yönetilmez, bir devletin haysiyetiyle onuruyla bu kadar oynanılmaz. Bu Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetme kabiliyetine bu insanlar sahip değil. Türkiye Cumhuriyeti devleti… Şimdi ne bulmuşlar? Bir Batı ülkelerine gidebiliyorlar mı? Çünkü davet etmiyorlar kendilerini. Ondan sonra ne yapıyorlar? Bulabildikleri Arap ülkelerine gidiyorlar. İşte, Katar’a, Suriye’ye, İran’a, ondan sonra Lübnan’a, oraya gidiyorlar. Gitmelerinin bir de temel nedeni var: Biraz da hediye var orada, yani biraz da hediye var. (CHP sıralarından gülüşmeler) Şimdi, ben bunları çok iyi biliyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Sayın milletvekilleri, bence, bakın, bu memleket çok sıkıntıya gidiyor, bu memleket sıkıntıya gidiyor. Şimdi, Abdullah Gül diyor ki: “Kürt konusunda çok iyi şeyler olacak.” E ne olacaksa söyle kardeşim ya! Ne olacaksa söyle, ben de bileyim ya! Ben parlamenterim ve o bölgenin milletvekiliyim. Ne olacaksa söyle! Eğer hakikaten iyi bir şey olacaksa biz de diyelim ki ya kardeşler, arkadaşlar, iyi şeyler olacak da bu memlekette artık ne asker ölecek, ne polis ölecek, ne dağa çıkan insanlar ölecek… Ya bu memleketi yönetmek için belli bir bilgiye sahip olmak lazım, belli bir birikime sahip olmak lazım, belli bir karaktere sahip olmak lazım. Efendim, işte, gidiyorsunuz, ondan sonra, efendim, Suriye… Suriye, tamam, dostumuz bir ülke, komşumuz bir ülke ama yıllarca çok sıkıntılarını da çektik bunların. Şimdi, Suriye’deki eserleri, tamam, onaralım da hangi, kaç lirayla onaracağız, kim bunları onaracak, kim bu parayı verecek bunlara? Ben sizin İktidarınızı biliyorum. Sizin İktidarınızda yine birkaç tane sizin adamlarınız gidecek, ondan sonra orada ihaleyi alacak, Kamu İhale Kanunu’na tabi olunacak, artırma eksilme, 2886 sayılı Kanun’a tabi olmayacak, yine yandaşlarınız şey edecek.

Ben geçen hafta Viyana’daydım. Viyana’da bir Türk’ü içeri almışlar biliyor musunuz? Bir Türk’ü içeri almışlar. O Türk’ün evinde çok külliyetli miktarda para bulunmuş, çok külliyetli miktarda para bulunmuş. Şimdi miktarını söylemiyorum. Parayı götüren kim biliyor musunuz? Türkiye’de belediye seçimlerini kaybetme ihtimali olan bazı anakent belediyeleri parayı TIR’larla taşımışlar oraya, ondan sonra -bakın, işte, arayın şu anda- Türkiye’den de 2 tane avukat gitmiş ve Viyana’da da en meşhur avukatı tutmuşlar, hâlâ içeride. O para gitti Türkiye’den. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Şimdi, bakın, AKP’liler, sizin devri iktidarınızda denetim sistemi kalktı, devlet iflas ettirildi. Devletin ihale sisteminde devletin kaynakları çarçur edildi, talan edildi ama siz burada çıkıyorsunuz, efendim, bizim söylediklerimizi kale almıyorsunuz. Şurada var mı bir hükûmet ya? Böyle bir sorumsuz bir hükûmet olur mu? Nerede bu adamlar, nerede? Bunları soruyorum ya. Biz burada, arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleri olarak burada bazı sorunları dile getiriyoruz. Şu Bakanlar Kurulu sırasında Allah rızası için bir bakan olmaz mı? Şimdi burada bir kişi oturmuş. Yani bir kalp krizi geçirse veya bir tuvalet sıkıntısı çıkarsa bu arkadaşımız, ne olacak? Haydi ishal olmuşsa, sıkıntıya düşerse ne olacak? Yani, bakın…

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Temiz bir dile davet etmeniz lazım, gülmeniz değil. Temiz bir dile davet etmeniz lazım!

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Otur! Otur!

KAMER GENÇ (Devamla) – Senin aklın ermez buna. Senin aklın ermez buna.

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Böyle bir konuşmaya müdahale etmeniz lazım!

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Otur! Otur!

KAMER GENÇ (Devamla) – Senin aklın ermez buna.

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Müdahale etmiyorsunuz, bir de gülüyorsunuz!

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Otur! Otur!

KAMER GENÇ (Devamla) – Evet, şimdi…

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Böyle bir yönetim olmaz!

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Otur! Otur!

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Kim o? Kim o “Otur!” diyen?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bakın, siz bu memleketi dürüst yönettiniz de biz çıktık da size karşı mı çıktık.

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Kim o?

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Ne var? Niye bağırıyorsun?

BAŞKAN – Sayın milletvekili, biraz daha sakin olur musunuz. Herhâlde burada kürsünün masuniyetini unutuyorsunuz. O da temiz bir dille konuşacaktır.

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Kürsüye bak! Kürsüye bak!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, Sayın Başkan, bazıları tabii, bakan olmak için çok bana karşı söz möz attılar da şimdi işte geçerli olmadı. Ondan sonra, maalesef… Neyse, yine size hizmet ediyorum işte.

Yahu şimdi vicdan sahibi olan insan görür, şu memlekette şu hükûmet sıralarında, burada, bu bakanların buraya gelmesi lazım, neredeler bunlar? Efendim, iş burada, Türkiye…

FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) – Başka işleri yok seni dinlemeye mi gelsinler?

KAMER GENÇ (Devamla) – Beni dinleyecek. Beni dinleyecek, ben parlamenterim, bu halk beni seçmiş. Beni dinleyecek. Sen daha hükûmetin ne olduğunu bilmezsin. Yahu, şimdi ben…

Şimdi, bakın, size diyorum ki Suriye’de bir eser tamire gidecek, kaç lirayla edilecek, nasıl yapılacak, kim alacak? Ben size diyorum, bakın, Viyana’da bugün bir Türk geçen haftadan beri içeride, büyük para Türkiye’den götürmüş, açın bakın yahu, açın bakın. Bu sizi çok perişan edecek. Bu sizi daha perişan edecek. Burada çok adamlar… Aslında birtakım insanlar da buna ortak. Şimdi bunları söylüyoruz, bakın, sizin zamanınızda denetim denilen bir şey kalmadı.

Türkiye Cumhuriyeti devleti, bakın, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki bu işte anlaşma, arasına girdiniz, Obama geldi, Obama’ya yaranmak için “Biz Ermenistan kapısını açacağız.” dediniz ama Azerbaycan öyle bir tutuma girdi ki işte sizin büyükleriniz gitti, ayağına gitti. Ayağına gitti büyükleriniz ve ondan sonra da… Yani Türkiye Cumhuriyeti devleti bu duruma düşürülecek bir devlet mi? Türkiye Cumhuriyeti devletinin Azerbaycan’la geleneksel bir dostluğu var. O devletin büyükleri ne diyorlardı? “Biz iki devlet, bir milletiz” diyorlardı. Ee, ne ettiniz? Siz gittiniz Obama ile gizli pazarlıklar yaptınız, ondan sonra bu yapılan gizli pazarlıkları Aliyev Moskova’ya gitti, Moskova bunlara bu pazarlıkları verdi, ondan sonra Aliyev de size en ağır şekilde hakarete varan sözler söyledi. Ondan sonra kadın milletvekilleri geldi buraya, sizin buradaki Tayyip Erdoğan, Genel Başkanınız dedi “Fitneciler bunlar.” Ondan sonra da peki o milletvekillerine fitneci diyen kişi nasıl gidiyor da o Parlamentoda konuşuyor? Size sormak istiyorum.

Ayrıca da değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti devletinin o geleneksel dış politikasını değiştirecek -ne sizin- yöneticilerinizin kabiliyeti, bilgisi, kültürü buna müsait değil. Biz diyoruz ki: Bizim yıllardan beri gelişmiş, yerleşmiş bir dış politika geleneğimiz var. Bunları şey edemezsiniz. Yani işte Abdullah Gül ilk defa Dışişleri Bakanı olup Almanya’ya gittiği zaman oradaki Alevi Kültür Merkezindeki yöneticileri Cumhuriyet Bayramı resepsiyonlarından kesmiş ama işte Kaplanları maplanları, oradaki elçilik mensuplarını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen sözünüzü bitiriniz, süreniz doldu.

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Saçmalıyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben saçmalıyorsam gel sen de burada fikrini söyle. Burada söylemek cesaretiniz yok. Ben şimdi…

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Aklına geleni konuşuyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben sizin için bakın burada doğruları söylüyorum ama siz, kardeşim, korkuyorsunuz, korkuyorsunuz. Sizin de vicdanlarınız bu söylediklerimizi kabul etmiyor. Yani bir devlette, Tayyip Erdoğan Başbakan olarak gidecek, 750 milyon doları alacak, kendi damadının şirketine verecek, ondan sonra da burada ben Başbakan olacağım. Böyle bir şey olur mu yahu? Dünyanın hangi ülkesinde bir devletin iki bankasında 750 milyon dolar alıp cebe konulacak. Böyle bir şey olur mu yahu? İhaleler ve… Geçmişi neydi, serveti neydi? Bunları araştıralım. Denetimi kaldırdınız. Çıkın, buradan çok şaşaalı sözlerle birbirinizi methedin.

Türkiye çok kötü bir yola gidiyor. Türkiye'nin geleceği karanlıklaşıyor. Bu, sizin İktidarınızın tenkitsizliğinden dolayı kaynaklanıyor. O bakımdan, ben sizden rica ediyorum, bu devleti bu kadar talan eden anlaşmalara yol vermeyin. Bu memleket bizimdir. Gelecekte sokağa çıkamazsınız.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısını istiyorum eğer maddelere geçecekseniz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Genç demin Meclis Başkanı Sayın Köksal Toptan’ın yurt dışında olduğunu söylediler, şimdi makamındadır. Bu konuyu düzeltiyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bugün değilse bile dün oradaydı.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Şahsım adına söz talep ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Şimdi şahsı adına Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ konuşacaktır.

Buyurunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu yüce çatının altında her gün çok değişik konuşmalar çok değişik konular üzerinde yapılıyor. Tabii, bu da milletimizin gözü önünde cereyan ediyor. Ben isterim, arzu ederim ki buradaki her tür konuşmanın üslubu, edebi, adabı bu milletin değerlerine uygun olsun, yaralayıcı olmasın, bu Meclisin işlerliğiyle ilgili İç Tüzük’ün hükümlerine de uygun olsun.

Şimdi, İç Tüzük’ümüzün 67’nci maddesi gayet açık: “Genel Kurulda kaba ve yaralayıcı sözler söyleyen kimseyi Başkan derhal, temiz bir dille konuşmaya, buna rağmen temiz bir dil kullanmamakta ısrar ederse kürsüden ayrılmaya davet eder. Başkan, gerekli görürse, o kimseyi o birleşimde salondan çıkartabilir.

Başkanlığa gelen yazı ve önergelerde kaba ve yaralayıcı sözler varsa, Başkan, gereken düzeltmelerin yapılması için, o yazı veya önergeyi sahibine geri verir.”

Şimdi, bizim İç Tüzük’ümüz gayet açık, İç Tüzük’e de gerek yok, bu milletin ahlakı da gayet açık, değerleri de gayet açık. Bu ahlaktan kendinde birtakım özellikler taşıyanların konuşacağı üslup da tartışmasız ortada, yazmaya da gerek yok, uymamız lazım ama gel gör ki bu kürsüde uyulmuyor, buna riayet edilmiyor. O zaman, İç Tüzük, bu standardın dışına çıkan, bu yapıyı paylaşmayan birisi olursa Divan ne yapacak, Meclis ne yapacak, onu gelmiş koymuş buraya. Ve burada Divana düşen, Başkanlığa düşen nedir? Böyle bir davranışta bulunan kişiyi ikaz etmek, temiz bir dille konuşmaya davet etmektir. Maalesef bugün değil sadece, bundan önceki pek çok oturumda da aynı şeyler yapılıyor ama Meclis Başkanlık Divanı bu maddeyi işletmiyor. Ben buradan bir kez daha hatırlatmak istiyorum ve bu maddenin gereğinin yapılmasının da Meclisin, Başkanlık Divanının ve yöneten başkanın asli görevi olduğunu düşünüyorum çünkü buradan bu millet bizi örnek alıyor, bu üslup herkese yansıyacaktır. Ben bunu hatırlatıyorum ve umuyorum, diliyorum ki bundan sonraki oturumlarda İç Tüzük’ümüzün bu hükmü uygulanır, bu hükme gerek kalmadan bu milletin değerlerine uygun bir konuşma üslubu buradan benimsenir.

Değerli arkadaşlar, bu ülkeyi yönetenler bu ülkeyi içeride temsil ettiği gibi dışarıda da temsil edebilirler. Türkiye, sadece bölgesinin değil, dünyanın yıldız bir ülkesi; dünyanın pek çok ülkesiyle ilişkiler kurabilir, uluslararası alanda, bölgesel alanda dünyanın değişik sorunlarında söz sahibi olabilir. Bizim Avrupa Birliğiyle ilgili bir projemiz var mı? Var. Bu projeyi bizim anlatmamız gerekiyor mu? Gerekiyor. Dünyanın ülkelerine, etkili, yetkili ve bu projenin içerisinde bulunan üye ülkelere anlatmamız gerekiyor mu? Gerekiyor. Peki, ben soruyorum: “Bugüne kadar Avrupa’ya hiç gitmedi.” dendi. “Allah aşkına, Avrupa’nın hangi başkentine kaç defa gidildi, müzakere tarihi alamazlar, Türkiye müzakereye başlayamazlar.” dendi. Şimdi, hatırlayın 17 Aralığı, o zaman Avrupa Birliğiyle ilgili Türkiye'nin müzakere kararı alırken “Yes, yes” diye -hatırlar mısınız?- “Okey” diye o pankartları o Parlamentoda açtıran güç, irade, işte bu milleti doğru temsil eden, dışarıda, içeride hakkını hukukunu koruyan iradedir. O iradenin başındaki kişi Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bütün Türkiye bununla gurur duydu, onur duydu. Biz bunu biliriz.

Öte yandan, yine bakın, bugün Türkiye dünyanın 193 ülkesinin oy kullandığı bir yerde 151 tanesinin oyunu alarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin geçici üyeliğine seçildi mi? İşte bu diplomasi sayesinde seçildi, bu gayretlerle, bu çabalarla seçildi. Şimdi Türkiye'nin ihracatı 2002’de 35 milyar dolardı ve bu 135 milyar dolara geldiyse böyle geldi. Yan gelip yatmakla olacak işler değil bunlar. Yan gelip yatanların bu millete yapılacak hizmetlerin nasıl yapıldığını bilme şansı yok. Onun için bu millet iyi takdir ediyor, iyi takip ediyor. Bu milletin onurunu, haysiyetini biz hem içeride koruduk hem dışarıda koruduk. Bunun şahidi millettir, bunun şahidi, yaşanan pek çok olay vardır. Hatırlarsanız, başka ülkelerde olan olayların bir kısmı basına yansıdı, bir kısmına sizler şahitsiniz, bizler şahidiz, bu millet şahittir.

Öte yandan, yolsuzlukla ilgili konular burada söyleniyor. Biz hep şunu söylüyoruz: Bu konular bu kürsüde sadece konuşulmakla kalmasın. Bu memleketin denetim görevini yapan kurumları var. Neler var: Bir, yargı denetimi vardır, suç işleyenlerle ilgili işleyen mekanizmalar vardır. Ben diyorum ki: Kimin elinde ne bilgi varsa, belge varsa bu ülkenin cumhuriyet başsavcıları, savcıları görevinin başındadır, lütfen oraya götürüp versinler, ondan sonra da buraya gelip desinler ki: “Bakın, ben şu yolsuzluk, şu hırsızlık, şu ahlaksızlık var, bununla ilgili suç duyurusunda bulundum, şuraya şikâyet ettim, araştırma yapılıyor.” Dedikoduyla buraya gelip konuş, nasıl olsa bir şey yok, ondan sonra gidiyor! Ben buradan tekrar davet ediyorum: Lütfen, elinde belge olan, bilgi olan, götürsün cumhuriyet savcılarına versin. Yine, talebi olanlar, Devlet Denetleme Kurulu var, gitsinler oradan da talepte bulunsunlar. Bakanlıkların teftişleri var, her kurumda var, oradan talepte bulunsunlar. İlgili yerlere, her yere… Bu denetim yolu Meclisin içinde de var, dışında da var, yargıda da var. Bu mekanizmaları işletmek lazım, işletsinler. Biz bundan rahatsız olmayız. Bizim alnımız ak, başımız dik ama bizim rahatsız olduğumuz şey şu: Bu şerefli kürsüyü iftiralara alet ederek bu kürsüyü alçaltmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu kürsü milletin kürsüsüdür. Bu milletin şanına layık bir üslup, bu milletin şanına layık bir değerlendirmeyi burada yaparsak, bu kürsüde biz de büyürüz, bu millet de bizi sever, sayar. Aksini yaparsak bu millet bunun gereğini de yapar.

Ben tekrar bu yasanın hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum ve umuyor, diliyorum ki bundan sonra burada yapılan konuşmalarda yaralayıcı olmamak… Eleştiri yapın, sınırsız yapın, hiç itirazımız yok, biz demokratik sabrın sahibiyiz, bugüne kadar hep gösterdik, gene gösteririz. Eleştiriye kapımız açık ama bizi rahatsız eden şey, yaralayan şey, iftiranın iftira olduğunu bile bile buradan hakikatmiş gibi dile getirilmesidir.

Yanlışlar, yalanlar, iftiralar tekrarlanmakla gerçek olamazlar, gerçek yerine de ikame edilemezler diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bozdağ.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Arayacağım efendim.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE  CUMHURİYETİ  HÜKÜMETİ  İLE  SURİYE  ARAP CUMHURİYETİ  HÜKÜMETİ  ARASINDA SÜLEYMANİYE  KÜLLİYESİNİN  KORUNMASI  HAKKINDA  İŞBİRLİĞİ  PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN  BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 19 Nisan 2007 tarihinde İstanbul’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında “Süleymaniye Külliyesi”nin Korun-ması Hakkında İşbirliği Protokolü”nün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz…

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, Onur Öymen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına.

BAŞKAN – Sayın Öymen, buyurunuz, 1’inci madde üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi adına. 

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, benim de kişisel söz talebim var.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Öymen.

CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öyle anlaşılıyor ki Sayın Cumhurbaşkanımızın Suriye’ye yapacağı resmî ziyaretin öncesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin iki ülke arasında önemli bir kültür anlaşması ile ilgili, protokolle ilgili bir metni kabul etmesi uygun görülmüştür ve böylelikle bu ziyaret sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisinin de Türk-Suriye ilişkilerine verdiği önemi, titizliği, dikkati karşı tarafa göstermek istenmiştir. Biz bunu anlayışla karşılıyoruz ve olumlu karşılıyoruz. Bu metin geldiğinde Dışişleri Komisyonunda biz de olumlu görüş bildirdik, biz de onaylıyoruz, biz bunu kabul ediyoruz.

Yalnız şuna da dikkatinizi çekmek istiyorum, dikkatinizi şu noktaya çekmek istiyorum: Sayın Cumhurbaşkanımız gittiğinde, kuşkusuz, Suriye Cumhurbaşkanı, Suriye devlet adamları, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu dikkatinden, bu ilgisinden duydukları memnuniyeti dile getireceklerdir, biz de bundan ayrıca memnun olacağız. Ama bize “Siz Büyük Millet Meclisinizde bu kanunu geçirmeden hemen önce ne yapıyordunuz? Gene, Suriye’yi yakından ilgilendiren bir başka kanunun müzakeresini yapmıyor muydunuz? O kanunda ne diyordu? O kanunda diyordu ki: Türkiye-Suriye sınırındaki mayınların temizlenip buranın işletme hakkının kırk dört  yıllığına bir şirkete verilmesi öngörülüyordu, öyle değil mi? Siz bunu yapmıyor muydunuz Meclisinizde?” deseler siz ne diyeceksiniz? Bu konu daha önce gündeme geldiğinde, daha önce ihaleler verildiğinde -size dün de anlattık, yüce Meclise arz ettik- orada ne dedik size? İhaleye katılan firmaların dosyaları var. Hangi firmalar katılmış? Birçok firma İsrail’le ilgili, ya doğrudan İsrail firması veya Türk-İsrail ortaklığı. Şimdi, bunun,  Suriye’yi ne kadar rahatsız edebileceğini düşünebiliyor musunuz? Bir an için düşünelim. Benzeri bir durum Suriye tarafında oldu. Suriye de Türkiye sınırında 500 kilometre uzunluğundaki bir arazinin mayından temizlenip tarıma açılması işini ihaleye çıkardı ve o mayınların temizlenip o toprakların kırk dört yıllığına işletilmesi hakkını bir Kıbrıs Rum şirketine verdi. Biz ne hissederiz Türkiye’de veya bir Yunan şirketine verdi, biz Türkiye’de ne hissederiz veya bir Ermeni şirketine verdi; Türk-Suriye sınırında bir Ermeni şirketinin, bir Rum şirketinin, bir Yunan şirketinin elli yıllığına, yarım yüzyıllığına işleyeceği bir alan; ne hissedersiniz siz? Türk olarak ne hissedersiniz? İşte Suriyeliler de bizim iki günden beri görüştüğümüz yasa tasarısını inceledikleri zaman, hiç kuşkunuz olmasın, aynı şeyi hissediyorlar. Sınıra sıfır... Sınıra sıfır olan bir bölgeden bahsediyoruz ve sınıra sıfır olan bir bölgedeki işletme hakkının Suriye için çok özellik taşıyan bir ülkenin firmalarına verilmesinin Suriye için ne anlama geleceğini lütfen düşününüz ve bu metni Meclis kabul ettikten sonra tekrar o konuya dönüldüğünde lütfen bunu hatırlayınız, bu bir.

İki: Şimdi bu konu görüşülürken, değerli arkadaşlarım, konuşan değerli hatipler bununla bağlantılı olarak farklı konulara değindiler. Bir cümleyle söyleyeceğim, fazla lafı uzatmak istemiyorum. Çok değerli Grup Başkan Vekilimiz, Adalet ve Kalkınma Partisinden, devlet adamlarımızın yurt dışı ziyaretlerinden bahsetti. Efendim, bu ziyaretlerde çok başarılı işler yapıldığından bahsetti. Özellikle Avrupa Parlamentosuna yapılan ziyaretten bahsetti. Orada nasıl Türkiye’ye “Evet” pankartları kaldırıldığından bahsetti. O bakımdan, bu gibi dış ziyaretlerin eleştirilmemesi gerektiğini söyledi. Son derece haklıdır. Yani biz çağdaş bir dünyada yaşayan bir ülke olarak devlet adamlarımız, cumhurbaşkanlarımız, başbakanlarımız, dışişleri bakanlarımız yabancı ülkeleri ziyaret ediyorlar diye üzülür müyüz, memnun mu oluruz? Biz memnun oluruz. Yeter ki olumlu sonuçlar alınsın, yeter ki Türkiye’nin lehine sonuçlar alınsın, değil mi?

Zannediyorum ki bu konuda aramızda hiçbir ihtilaf yok ama çok değerli arkadaşımızın bahsettiği Avrupa Birliği konusuyla ilgili, müsaade ederseniz, bir iki cümle söyleyeyim. Evet, doğrudur; birkaç sene önce müzakereler başlayacağı sırada, Avrupa Parlamentosunda çeşitli dillerde, Türkiye’nin üyeliğini destekleyen pankartlar kaldırıldı. Hepimiz de çok sevindik, “Demek ki Avrupa’da artık Türkiye’ye sıcak bakan bir iklim oluştu.” dedik. Peki, aynı Avrupa’da üç gün önce ne oldu? Fransa Cumhurbaşkanı kalkıyor, diyor ki: “Türkiye’yi hiçbir zaman Avrupa Birliğine almayacağız.” Niçin? “O bir Asya ülkesidir.” Almanya Başbakanı Merkel çıkıyor, ne diyor: “Efendim, Türkiye’yi Avrupa Birliğine üye yapamayız, olsa olsa özel bir statü veririz.” Evet… Bizim arkadaşlarımız, bizim devlet adamlarımız buna nasıl cevap veriyor? Sayın Grup Başkan Vekilinin özlediği, son derece kibar ve terbiyeli bir üslupla diyor ki: “Efendim, acaba bazı ülkelerde vizyon eksikliği mi var?” Yani bu kadar kibarlığa da doğrusu tahammül etmek biraz zor ama dedikleri budur. Sayın Başbakan çıkıyor, ne diyor: “Efendim” diyor, “işte bunu -seçimler var Avrupa Parlamentosu için- iç politika mülahazasıyla yapıyorlar.”

Değerli arkadaşlarım, bize hakaret ediliyor, farkında mısınız? Türk milletine hakaret ediliyor, farkında mısınız? Ne demek “Siz Avrupa ülkesi değilsiniz.” Biz elli yıldan beri neredeyiz? Avrupa Konseyi üyesi değil miyiz biz? Yarım yüzyılı geçti, altmış yıldan beri Avrupa Konseyi üyesiyiz. Niye o zaman demediniz bize “Avrupalı değilsiniz, burada işiniz yok, gidin Asya’da bir konsey kurun.” demediniz? Avrupa ekonomik…

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Asyalı olmak ayıp değil.

ONUR ÖYMEN (Devamla) – Asyalı olmak ayıp değil ama Avrupalı olan bir ülkeye “Sen Avrupalı değilsin.” demek ayıp. Kıbrıs dünyanın hangi haritasında Avrupa kıtasında gösteriliyor, bana söyler misiniz? Kıbrıs düpedüz Asya kıtasında olan bir ülke. Peki, o ülkeyi Avrupa Birliğine üye yaparken siz düşünmediniz mi? Bu Asya kıtasında mıdır, Avrupa kıtasında mıdır, düşünmediniz mi?

Değerli arkadaşlarım, milletimizi inciten bu gibi demeçler olunca aynıyla cevap vereceksiniz, derhâl cevap vereceksiniz, hakettikleri üslupla cevap vereceksiniz. Size soruyorum: Atatürk döneminde bir yabancı devlet adamı Türkiye’ye bu dille hitap edebilir miydi? İsmet Paşa devrinde hitap edebilir miydi? Demirel devrinde hitap edebilir miydi? Ecevit devrinde hitap edebilir miydi? Nereye gidiyoruz? Ülkemize karşı bu kadar incitici sözler söylenecek ve biz diyeceğiz ki: Bu sadece bir vizyon eksikliğinden ibarettir.

OSMAN DEMİR (Tokat) – Vizyon eksikliği…

ONUR ÖYMEN (Devamla) – Biraz hafif kaçmıyor mu tepkimiz? Siz böyle düşünmüyor musunuz? Biz bu milletin temsilcileri olarak milletimizin haysiyetini inciten…

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Davos’taki

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Davos’ta aslanlar gibi…

ONUR ÖYMEN (Devamla) – Davos’ta… Hiç açmayın Davos’u.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Aç, aç.

ONUR ÖYMEN (Devamla) - O konudan bahsedersek sonra çok üzülürsünüz.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Siz rahatsız oldunuz mu, Davos’tan rahatsız oldunuz mu?

ONUR ÖYMEN (Devamla) – Davos’u açarsak çok üzülürsünüz. İyisi mi biz Davos’u açmayalım da başka bir şeyi açalım.

Değerli arkadaşlarım, bu Avrupa’yla ilgili… (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)

Müsaade edin. Lütfen sükûnetle dinleyin arkadaşlarımız. Değerli arkadaşım biraz önce terbiyeden bahsetti, nezaketten bahsetti. Lütfedin, tahammül edin iki dakika daha, biraz nezaket gösterin. Lütfen dinleyin bakalım muhalefet ne diyor.

Şimdi, bu anlattığım, işin bir kısmı. İkinci kısmı şu: Diyorsunuz ki: “Avrupa’da bize itibar gösterdiler o tarihte.” Niçin? Çünkü bizi Avrupalı ülke, Avrupa Birliği üyeliğine namzet bir ülke olarak kabul ettiler. Değerli arkadaşlarım, bugün ne durumdayız biliyor musunuz? Bırakınız Fransız, Alman devlet adamlarının sözünü, Sayın Başbakanımızın çok övgüyle bahsettiğiniz Davos toplantısını düzenleyen Davos uluslararası forum örgütü birkaç gün önce iki rapor yayınladı, biliyor musunuz siz onu? Bir tanesi yargı bağımsızlığıyla ilgili. “Türkiye dünya ülkeleri arasında yargı bağımsızlığında 64’üncü sıradadır. 134 ülke arasında 64’üncü sıradadır.” diyor Davos. İki: Basın özgürlüğünde, dikkat edin… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Dinleyin arkadaşlarım, dinlemekten bir şey kaybetmezsiniz. Bir dakika daha sabredin, dinlemekten bir şey kaybetmezsiniz.

Davos diyor ki: “Basın özgürlüğünde Türkiye 134 ülke arasında 106’ncı sıradadır.” Düşünebiliyor musunuz? Bütün bunları niçin söylüyorlar acaba? Freedom House, çok itibarlı Amerikan örgütü, diyor ki: “Türkiye dünya ülkeleri arasında basın özgürlüğünde 101’inci sıradadır.” Türkiye’nin geldiği nokta burası. Bu Türkiye’yi biz Avrupa Birliğine sokacağız değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ONUR ÖYMEN (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Herkesin kendine çekidüzen vermesi lazım. Hangi makamda olursa olsun, siyasi makamda olanlar da efendim, yargı görevi üstlenenler de savcılar da hâkimler de…

Şu içinde bulunduğumuz duruma bakınız değerli arkadaşlarım. Avrupa Birliği -övündüğümüz- Parlamentosunun yayınladığı rapora bakınız. Ergenekon davasıyla ilgili çok ciddi iddialar var, çok ciddi eleştiriler var. “Usul kurallarını ihlal ediyorsunuz.” diyorlar. “Uluslararası alanda Türkiye’yi de bağlayan usul kurallarını ihlal ediyorsunuz.” diyorlar. Avrupa’nın hangi ülkesinde 5 rektörü gözaltına alıyorlar? Avrupa’nın hangi ülkesinde 29 tane gazeteci hapistedir?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yargı bağımsız…

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, son derece önemlidir bu konular. Biz yargıya saygılıyız ancak biz… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Müsaade buyurun… Değerli arkadaşlarım, rahatsız olmayın.

Sayın Başkan, arkadaşları sükûnete davet edin.

Değerli arkadaşlarım, burası milletin kürsüsü. Biz burada her şeyi konuşuruz. Siz de çıkarsınız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayın Sayın Öymen.

ONUR ÖYMEN (Devamla) – Tamamlıyorum.

Biz burada her şeyi konuşuruz, siz de cevap verirsiniz ama dinlemek zorundasınız. Bizim mahkemeye, yargı bağımsızlığına saygımız var. Sizin de var mı? Sizin de var mı?

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Var.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Var.

ONUR ÖYMEN (Devamla) – O zaman Sayın Başbakan nasıl oluyor da “Bu davanın savcısıyım.” diyor. Nereden biliyor?

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Neden rahatsız oluyorsunuz?

ONUR ÖYMEN (Devamla) – Diyor ki: “Birkaç güne kadar her şey bitecek.” Nereden biliyorsunuz? Bu davayı siyasallaştırdınız. Türkiye’nin en seçkin, en güzide insanları haklarında iddianame hazırlanmadan, aylarca hapishanede yatıyor, haberiniz var mı? Siz Haberal’ın biyografisini okudunuz mu?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Dava hakkında konuşamazsın!

ONUR ÖYMEN (Devamla) – Ben burada her şeyi konuşurum. Benim burada ne konuşacağımı siz tayin edemezsiniz. Benim bu Meclisin kürsüsünde ne söyleyeceğimi siz kararlaştıramazsınız.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yargıya müdahale edemezsin!

ONUR ÖYMEN (Devamla) – Ben burada yargıya müdahale etmiyorum.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Davayla ilgili konuşamazsın!

ONUR ÖYMEN (Devamla) – Ben burada yapılan usulsüzlüklere müdahale ediyorum. Usulsüzlüklerden bahsediyorum.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Usulsüzlük olduğunu nereden biliyorsun, hâkim misin? Sen hâkim misin?

ONUR ÖYMEN (Devamla) – Siz hangi Avrupa ülkesinde bir yargılama sırasında bir insanı bir iskemlenin üzerinde on iki saat…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öymen, lütfen sözünüzü tamamlayınız. Sayın Öymen

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, 2 defa uzattınız, bu 3 oluyor.

ONUR ÖYMEN (Devamla) – Biz burada millet tarafından seçilmiş…

BAŞKAN – Sayın Öymen

FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Sayın Başkan, kaçıncı uzatma!

BAŞKAN - Sayın Öymen, lütfen Genel Kurulu selamlayıp bitiriniz.

ONUR ÖYMEN (Devamla) – …insanlar olarak her şeyi konuşuruz, konuşmaya da devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) – Ergenekon’u savunmayın, savunmayın…

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öymen.

1’inci madde üzerinde şahsı adına Tunceli Milletvekili Kamer Genç.

Buyurunuz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Suriye Arap Hükûmeti arasında Süleymaniye Külliyesinin korunmasına ilişkin anlaşmanın uygun bulunduğuna dair kanun tasarısı üzerinde söz alınmış bulunuyorum.

Biraz önce kavastan şey istedim, dedim ki: “Ya bu tasarıyı getir, bir bakalım.” Getirmedi. Çünkü tasarı 8’inci sırada. Yok… Şimdi, biz olmayan tasarı üzerinde konuşuyoruz. Çünkü bu tasarıyla nasıl bir ihale yapılacak orada, nasıl bir tamirat yapılacak, belli değil. Ama sizin işiniz, diyorsunuz ki: “Ya hiç biz okumayalım, görmeyelim. Ya işte el kaldıralım. Türkiye’nin faturası bulunursa o da satılabilir.” Benim karakterim buna müsait değil.

Bekir Bey, daha sen çocukken ben siyasetle uğraştım. Bunu bilesin.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Akıl yaşta değil, başta.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir dakika…

Ben, şimdi, çıkıp da burada… Bana şimdi burada “benim hakkımda bakın iftira atıyorsunuz” diyor.

Arkadaşlar, bakın, ben iftira atmıyorum. Ben, mesela İstanbul Belediyesi…

AHMET YENİ (Samsun) – Gene başladı.

KAMER GENÇ (Devamla) – Tabii başlayacağım. Tabii başlayacağım. O söyledi ya.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Konuyla ne alakası var? Konuya gel…

KAMER GENÇ (Devamla) - İstanbul Belediyesi 260 trilyon lira eğitim için kime verdi? Zekeriya Karaman’a verdi. Zekeriya Karaman kim? Sizin Başbakanın, yani Tayyip Bey’in, onun oğluyla Tayyip Bey’in oğlu bacanak. Ben diyorum ki gelin bakalım, bu 262 trilyon lira nereden harcadı? Diyorsunuz “Savcılığa başvurun.” Ben burada konuşuyorum- Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsüdür burası- ey savcılar, sizi göreve davet ediyorum diyorum; gidin, bu ihaleleri kontrol edin diyorum. Şimdi diyorum ki, bakın, Viyana’da şimdi bir Türk içeride. Evinde çuvallarla euro yakalanmış. Ya, işte söylüyorum size ya! Bu euroyu Türkiye’ye getiren bazı ana kent belediye başkanları belediye seçimlerini kaybedecekleri kuşkusuyla paraları TIR’larla götürmüşler.

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Binbir gece masalları!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, diyorsun ki Bekir Bey: “Efendim, 192 ülkenin 151’inin Birleşmiş Milletler geçici üyeliğinde oyunu aldık.” 75 trilyon lira para harcadınız Bekir Bey, 75 trilyon. Üç tane ülke adaydı. Birisi ekonomik yönden iflas etmişti. Siz getirdiniz bu 75 trilyon parayı nereye harcadınız? Bu 75 trilyonu nereye harcadınız?

FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Kıskanıyorsun, kıskanıyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani bunlar çok övünülecek şeyler değil. Arkadaşlar, ben, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, uluslararası düzeyde şanlı, şöhretli, karakterli, kişilikli, herkesin karşısında selam durabileceği, bu 72 milyonun gücünü benliğinde hissedeceği bir devlet olmasını istiyorum.

BAYRAM ÖZÇELİK  (Burdur) – AK PARTİ’yle.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ama gel gör ki, sizin yöneticileriniz var ya, işte Merkel’le Sarkozy denilen o zavallı insanlar “Türkiye Cumhuriyeti’ni ben muhatap kabul etmiyorum, onlar üçüncü sınıf vatandaşlar.” diyor. Peki siz ne dediniz? Yani Abdullah Gül’le Tayyip Erdoğan’ın ağzında Sarkozy ile Merkel’e “Ulan oturun oturduğunuz yerde, siz kimsiniz?” dediniz mi? Dediniz mi? Demediniz. Çünkü hep susuyorsunuz.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Dedi, dedi.

KAMER GENÇ (Devamla) – Gittiniz Azerbaycan… Azerbaycan’a saygı duyuyorum. Gittiniz Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı karşısında…

AHMET YENİ (Samsun) – Ayakta alkışlandı Başbakan, ayakta.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, o insanların insanlığı. Aslında, buraya, Türkiye’ye davetli olduğu hâlde gelmedi, adamlarını göndermedi, seni ayağına götürdü…

AHMET YENİ (Samsun) – Niye rahatsız oluyorsunuz? Gurur duymanız lazım, gurur. Rahatsız olma.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ondan sonra sen onun dediği şeye girdin, onun rayına girdin, ona saygılarını sundun.

AHMET YENİ (Samsun) – Ayakta alkışladılar.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ee, şimdi  birisi gelse, benim karşımda el ayak öpse ben de derim: “Ya, tamam artık.” Yani, el öpme seviyesine gelince bir insan ret mi edilir? Yani kusura bakmayın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) – Rahatsız olmayın, ayakta alkışladılar.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın, uluslararası anlaşmaları yapıyoruz. Bu uluslararası anlaşmaları yaparken Türkiye'nin dış politikasını iyice eleştirmemiz lazım.

Şimdi, aslında Avrupa Birliği her kademede diyor ki: “Biz Türkleri buraya almıyoruz.” Niye almadıkları belli. Bunların  bir hesabı var. “Kıbrıs’ı alacağız.” diyorlar. Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin o şanlı, şöhretli yöneticileri var ya -siz daha piyasada yokken- Kıbrıs’ı, 21’inci asırda gittiler, Avrupalılardan bileğinin gücüyle aldılar. Şimdi adamlar onurlarına yediremiyorlar. “Ula, bu nasıl oldu da Türkiye Cumhuriyeti devleti geldi, bizi yendi, bu Kıbrıs’ı aldı?” diyorlar. Şimdi bütün hesapları… Önce reddettiler biliyorsunuz, 97’de reddettiler. Sonra, adamlar akıllı “Ya, biz bu Türkiye’yi niye reddediyoruz? Biz tamam geliyoruz, sizi alıyoruz.” dediler. Birinci şart ne? Kıbrıs. “Kıbrıs’ı bize teslim edin, ondan sonra alacağız…” Ondan sonrasında yok böyle bir şey.

Şimdi, bakın, biz bu memlekette yaşıyoruz. Bakın, ben 80’den beri politikanın içindeyim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Her ne kadar Bekir Bey çıkıyor burada beni çok çeşitli… Benim burada kullandığım kelimelerde eleştiri sınırını aşan bir ifadem yok. Suistimaller var. Diyorsunuz ki: “Savcılara…” Savcıları kardeşim korkutmuşsunuz. Savcılar dava açmıyor.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Ayıp ya!

SAFFET KAYA (Ardahan) – Bari savcılara saygısızlık yapmayın, ayıp!

KAMER GENÇ (Devamla) – İşte, diyorum ki savcılar dava açsa, şimdi, Tayyip Erdoğan’ın o aldığı kredi hakkında dava açacak. Yani bu görev suistimalidir. İhalelerde bin tane ben size misal vereyim.

Yani, istiyorsanız bir komisyon kuralım. Bu memlekette yapılan ihaleleri, bu memlekette yapılan özelleştirmeleri, bu memlekette yapılan vergi kaçakçılığını… En büyük vergi kaçakçılığını, sizin bakanlık getiriyor, Merkez Uzlaştırma Komisyonunda trilyonluk vergi asıllarını, trilyonluk vergi cezalarını bir kalemde siliyor arkadaşlar! Size rakam vereceğim, bundan sonraki konuşmamda vereceğim ne kadar şey ettiğinizi. Yani siz… İhalelerde en büyük soygun var, en büyük talan var ama ne yapalım ki beş dakikalık zaman içinde bunları söyleyemeyiz.

Saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum efendim.

BAŞKAN – Arayacağım efendim.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı yok, ben saydım! (AK PARTİ sıralarından “Var, var!” sesleri)

BAŞKAN – 2’nci maddeyi okutuyorum:

Madde 2 – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben istiyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından “Geçti” sesleri, gürültüler)

BAŞKAN – Yürürlük maddesi Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, olabilir. (AK PARTİ sıralarından “Geçti, geçti” sesleri)

BAŞKAN – “Söz yok.” demiştim Sayın Genç, sonra söylediniz, onun için…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, ben söz istiyorum Sayın Başkan. Yani siz “Söz isteyen var mı?” dediniz mi, sordunuz mu Genel Kurula? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Oylamaya geçtiniz Sayın Başkan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ne oylaması kardeşim!

BAŞKAN – Daha önceden söylüyorsunuz, biliyorsunuz, söz talebinizi Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, vermiyor musunuz söz?

BAŞKAN – Vermiyorum şu anda söz.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

Madde 3 – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde şahsı adına Sayın Genç.

Buyurunuz efendim.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Sayın Başkan, madde üzerinde konuşsun.

MUSTAFA ÜNAL (Karabük) – Lütfen madde üzerinde konuş, fuzuli şeyler dinlemek yerinde değiliz Kamer Bey.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya, şimdi, beş dakika konuşmamdan bile rahatsız oluyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Demek ki suçluluğun telaşı içindesiniz. Yani…

MUSTAFA ÜNAL (Karabük) – Saçmalık mı dinleyelim!

KAMER GENÇ (Devamla) – Saçmalayan sizsiniz, siz saçmalıyorsunuz.

Yani şurada madde okunuyor, Meclis Başkanının “Söz isteyen var mı?” demesi, sorması lazım. Ben bu kürsüyü yedi sene yönettim ve bu kürsüyü yönetirken de bu Meclise ve Türkiye Cumhuriyeti devletine kişilik kazandırdım, bu Meclisi tıkanan noktalarda açtım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Boş bunlar!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, şimdi boş konuşmayın. Bakın, hiç laf atmanıza gerek yok ve sizin amacınız beni konuşturmamak, konuşmalarımı kesmek. Bununla bir yere varamazsınız.

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, evvela onları susturun.

FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Sayın Başkan, konuya gelsin, konuya.

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen siz söyleyeceğinizi söyleyin, devam edin konuşmanıza.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim “Bu anlaşmayı Bakanlar Kurulu yürütür.” diyor.

AHMET YENİ (Samsun) – Yeni mi öğrendin!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben de bu Bakanlar Kurulunun Türkiye’de yasayı yürütme gücüne sahip olmadığını anlatacağım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Ne dediğini bilmiyor Sayın Başkan!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, dinleyiniz lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – İşte Bakanlar Kurulu, var mı murada? Var mı arkadaşlar? Bir tane Bakanlar Kurulu üyesi var mı burada? (CHP sıralarından “Yok” sesleri)

Demek ki, efendim bakın… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Sayın milletvekilleri, biz burada tiyatro oynatmıyoruz, biz burada Türkiye Büyük Millet Meclisi adına görev yapıyoruz. Şimdi, bu millet de bizi duyuyor, bu millet de görüyoruz bizi.

Ondan sonra, bakın… Şimdi, enerji ihaleleri geldiği zaman soru soruyoruz, diyoruz ki: “Yahu, bu doğal gazda şu kadar suistimal yaptınız.”

İBRAHİM KAVAZ (Erzurum) – Maddeyle ilgili konuş… Maddeyi konuş…

KAMER GENÇ (Devamla) – Yürütmeyle ilgili yahu!

Enerji Bakanınız diyor ki: “Efendim, ben bu doğal gazda yapılanları anlatırsam tahkim heyetinde aleyhimize olur.”

Vergi kaçakçılarıyla ilgili soru soruyoruz, diyor ki Maliye Bakanı: “Efendim, bu vergi mahremiyetidir, söyleyemiyoruz.”

Şimdi, Tayyip Bey’in aldığı o 750 milyon dolar var ya, diyorum ki: “Kaç lira teminat gösterdiniz, bunu yüzde kaç faizle aldınız?” “Bu banka sırrıdır, söyleyemiyoruz.” diyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri, o sır, bu sır, bu sır… Peki, biz nasıl bunları bulacağız? Yani onun için…

AHMET YENİ (Samsun) – Doğru konuşursan…

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, bu sizin göreviniz.

Siz şimdi burada 340 kişisiniz. Şurada iki senelik ömrünüz kaldı. Bakın, size samimi söylüyorum, yarın halkın karşısına çıkamazsınız çünkü Türkiye’de çok ciddi sıkıntılar var. Türkiye’de maalesef vatandaş büyük bir yoksulluk içinde.

Biraz önce işte beyefendi burada dedi ki… Yahu, şimdi Türkiye’de o kadar masum insanlar içeriye alınıyor ki, o kadar masum insanlar işkenceye maruz kalıyor ki… Türkiye’nin en saygıdeğer insanları.

Bugün sizin liderlerinizi toplasanız bir Mehmet Haberal kadar bu memlekete bir hizmeti var mı? Yok. Şimdi, Mehmet Haberal bilim sahasında, teknoloji sahasında, sağlık konusunda dünyada lider olan bir insan ama siz getirmişsiniz, sudan sebeplerle içeri atmışsınız. Yani böyle bir şey olur mu? Profesörleri içeriye… Bu anlaşmalar size… (AK PARTİ sıralarından “Savunma onları.” sesleri, gürültüler)

Yani anlaşmanın bir özelliği de şu: Anlaşmalar uluslararası… Eğer bir ülkenin uluslararası düzeyde bir saygınlığı yoksa, o ülkenin hiçbir değeri yok. Ben istiyorum ki sizden, yani, işte, maalesef, sizin ilk devri iktidarınızda Türkiye’nin dış ülkelerde bir saygınlığı kalmadı. Hani, Allah rızası için deyin ki, “Yahu, biz batıda şu başarıyı elde ettik, doğuda şu başarıyı elde ettik.”

FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Senin gözlerin görmez onu!

KAMER GENÇ (Devamla) -  Geldiniz, dedi ki Tayyip Bey: “Biz, Kıbrıs konusunda iki adım önde olacağız.” E nasıl iki adım önde olacaksın? Yani, diyor ki: “Kıbrıs’ı getirip Rumlara vereceğiz.” E ver bakalım gücün yeterse, varsa gel ver!

Onun için, bakın, sayın milletvekilleri, Türkiye’de benim kendi ilimde çok ciddi sıkıntılar var. Maalesef bürokratlar AKP’nin bir militanı gibi çalışıyorlar. Oraya giden hizmetler, giden birkaç kuruş varsa işte sizin oradaki bürokratlarınız, yandaşlarına ihale şartlarını askıya alarak keyfîliklerle hep kendi ceplerine ve yandaş müteahhitlerin ceplerine aktarıyorlar.

Şimdi, böyle keyfî bir yönetimin olduğu bir yerde sizin devri zamanınızda yahu Allah rızası için bir rapor geldi mi buraya, bir denetim raporu geldi mi? Devlet Denetleme Kurulu işliyor mu, hesap uzmanları inceleme yapıyor mu, maliye müfettişleri inceleme yapıyor mu, Sayıştay denetim yapıyor mu? Ben, Sayıştaya gittim dedim ki geçen sene ne kadar şey buldunuz? “1 katrilyon 800 trilyon lira, sırf belediyelerde suistimal buldum.” dedi. E ver o raporları dedim, “Ben veremem.” dedi, çünkü yakında Sayıştay Başkanı seçimi yenilenecek, e size karşı bir şey olursa tabii ki yenilemeyeceksiniz. Yani, Türkiye’de maalesef Türkiye’nin kimyasını bozdunuz, dengesini bozdunuz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 BAŞKAN – Lütfen, sözünüzü tamamlayınız Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) -  Yani, Türkiye’de birlik-bütünlüğü de tehlikeye soktunuz. Şimdi, ortada hiç bir sebep yokken, Tayyip Erdoğan gitti Diyarbakır’da dedi ki: “Kürt sorunu var, ben halledeceğim.” Nedir ya? Yani, bu Kürt sorununun ifade ettiği anlamı ben öğrenmek istiyorum. Yani, bu Kürt sorunuyla kastedilen anlam bağımsız bir Kürdistan mı kurmak, federasyon mu kurmak, kültürel haklar mı? Bunları bilmek zorundayız sayın milletvekilleri. Böyle, yani bu memleketi sıkıntıya sokan birtakım insanların ağzıyla konuşulursa, Türkiye işte, böyle… Sokakta o dökülen kanların sebebi budur.

Onun için, burada sizin yöneticilerinize tavsiyem, bu memleketi yönetecek kabiliyete, bilgiye, tarafsızlığa sahip değillerdir, lütfen, burayı bıraksınlar. Türkiye büyük bir ülkedir. Türkiye’yi kuranlar, Türkiye Cumhuriyeti devletini kuranlar kanla kurdular, canlarını verdiler. Yani böyle her şey paraya, cebini doldurmaya yönelik olarak yapılmıyor. Ben katlarına hangi bakanların gittiğini, neler getirdiğini, hepsini biliyorum, zamanı gelince bunları açıklayacağım.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri…

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Sayın Başkan, konuşmacının konuşması sırasında “Ben bu Meclise ve bu devlete kişilik kazandırdım.” şeklinde bir ifadesi oldu. Bu Meclisin ve bu devletin, bu zatın kişilik kazandırmasına ihtiyacı yoktur. Özür dilesin. Zabıtlar getirilirse görülür. Kürsüden özür dilesin efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Doğru söylüyor.

FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Onun kişiliğine ihtiyacımız yok bizim.

BAŞKAN – Sayın Genç, sizin bu Meclise ve bu Genel Kurula kişilik kazandırdığınız konusunda, devlete kişilik kazandırdığınız konusundaki sözünüzü…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben burada yaptığım konuşmalarımla ülkenin gerçeklerini dile getirdim. Sokakta gördüğüm insanlar “Kamer Bey, sizin bu şeyleri söylemenizle biz Meclise saygı duyuyoruz.” diyorlar. Bunda anormal bir şey var mı? İsterseniz arkadaşlarla beraber sokağa çıkalım, insanlar bunu…

FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – “Yuhlarlar seni, yuhlarlar! Sen nereye gidiyorsun ya!

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Bu millet çok şereflidir, Kamer Genç’in şahsiyet kazandırmasına ihtiyacı yoktur. Türk milleti çok şereflidir.

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Efendim, tutanaklara geçti bu, özür dilesin. Sayın Başkanım, bu Meclisin şahsiyeti sizin korumanız altında.

BAŞKAN – Şahsiyet kazandırmışsa bizim yapacağımız bir şey yok, olumsuz bir şey de yapmış değildir ayrıca. Kendisi de bu konuda özür dileyip dilememekte serbesttir.

Şimdi, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Süleymaniye Külliyesinin Korunması Hakkında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:

Kullanılan oy sayısı         : 200

Kabul                               : 199

Ret                                   : 1(x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna geldiğimiz için, sözlü soru önergeleri ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 20 Mayıs 2009 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 19.50