DÖNEM: 23 CİLT: 44 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
88’inci
Birleşim
12 Mayıs 2009 Salı
(Bu Tutanak Dergisinde yer
alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Duyurular
1.- Portekiz Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Profesör Anibal Cavaco Silva’nın,
Genel Kurula hitaben konuşma yapma isteğine ilişkin duyuru
B)
Önergeler
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/1328) esas numaralı
sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/135)
2.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, 3285 Sayılı
“Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu”nun 41. Maddesine 1 (Bir) Fıkra Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi’nin (2/396), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/134)
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan ve 20 milletvekilinin, orman
yangınlarına müdahalede kullanılmak üzere uçak ve helikopter kiralama
ihalesiyle ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/364)
2.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 25 milletvekilinin, diş
hekimlerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/365)
3.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu
ve 26 milletvekilinin, mobilya ve ev tekstili sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlem-lerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/366)
D) Tezkereler
1.- Kırım Tatar Millî Meclisi Başkanı Mustafa A. Kırımoğlu’nun vaki davetine icabet edecek olan TBMM Başkan
Vekili Meral Akşener’in bir Parlamento heyetiyle
birlikte Dünya Kırım Tatar Kongresine iştirak etmek üzere Kırım Özerk
Cumhuriyeti’ne resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/791)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Millî Eğitim
Bakanlığındaki yönetici atamalarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, Özürlüler Haftası ve
engellilerin yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
Çukurova’da yaşanan sel felaketi nedeniyle çiftçilerin uğramış olduğu zararlara
ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, Çukurova’da yaşanan sel felaketine ilişkin
açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
2.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un,
Çukurova’da yaşanan sel felaketine ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı
3.- Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal’ın,
Çukurova’da yaşanan sel felaketine ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı
VII.- SÖYLEVLER
1.- Portekiz Cumhurbaşkanı Profesör Anibal
Cavaco Silva’nın, Genel
Kurula hitaben konuşması
VIII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; Genel Kurulun, 12 Mayıs 2009 Salı günkü birleşiminde bir saat
süre ile sözlü soruların görüşülmesinin ardından diğer denetim konularının
görüşülmeyerek, kanun tasarı ve tekliflerin görüşülmesine; 13 Mayıs 2009
Çarşamba günkü birleşiminde ise sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin Danışma
Kurulu önerisi
IX.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin,
öğretmen maaşlarının iyileştirilmesine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/436) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı
2.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Niğde’deki yatırımlara,
yeşil kartlılara ve yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/562) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
3.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın,
demir fiyatlarındaki artışa ve inşaat sektörüne ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/622) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
4.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
ÇEAŞ’ın küçük hissedarlarına dağıtılmayan temettülere
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/696) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
5.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün,
Taksim’de 1 Mayıs kutlamalarına izin verilmemesine ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/698) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı
6.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın,
küçük işletmelerin ekonomik sıkıntılarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/701) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
7.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
ÇEAŞ’ın küçük hissedarlarına kâr dağıtımına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/710) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek’in cevabı
8.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın,
ekonomik sıkıntılara yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/712) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
9.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün,
demir başta olmak üzere inşaat girdilerindeki fiyat artışına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/734) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek’in cevabı
10.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, özürlü aylıklarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/749) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
11.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın,
yeni bir Nato Üssü kurulup kurulmayacağına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/784) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek’in cevabı
12.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Bolu Valisinin görevden
alınmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/786) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
13.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Dışişleri Bakanının bir
konuşmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/787) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
14.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın,
doğalgaz zammının etkisine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/796)
(Cevaplanmadı)
15.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın,
bazı yerlerdeki yatırımlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/806) ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
16.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, iletişimin izlendiği
iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/812) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti
Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri
ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/543)
(S. Sayısı: 263)
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak’ın,
Varlık Barışı uygulamasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in
cevabı (7/7495)
2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, İhlas Finans Kurumunun tasfiye işlemlerine ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/7508)
3.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, Edirne’deki 2-B
arazilerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/7514)
4.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, TOKİ’nin
bir panele yönelik tepkisine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/7528)
5.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, İstanbul’da vergi
rekortmenlerinin açıklanmamasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı (7/7544)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak üç oturum yaptı.
Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu, Van iline son yıllarda
yapılan yatırımlara,
Ardahan Milletvekili Saffet Kaya, Ardahan ilindeki sınır
ticaretine ve yatırımlara,
İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil’in,
Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşmasına Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günay cevap verdi.
Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, koruculuk
sisteminden kaynaklanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/363) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı
ve ön görüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen,
Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı:
96),
2’nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye
Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın
Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporlarının (1/543) (S. Sayısı: 263),
3’üncü sırasında bulunan, Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Adalet
Komisyonları Raporlarının (1/670) (S. Sayısı: 353),
Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasında bulunan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün, Çocukların Uçucu Maddelerin Zararlarından
Korunmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (2/8) (S. Sayısı: 89) yapılan görüşmelerden sonra kabul
edildi.
12 Mayıs 2009 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime
19.59’da son verildi.
|
|
Eyyüp Cenap GÜLPINAR |
|
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
Harun TÜFEKCİ |
|
Murat ÖZKAN |
|
|
Konya |
|
Giresun |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
Fatoş GÜRKAN |
|
|
|
|
Adana |
|
|
|
|
Katip Üye |
|
|
Yasama
Yılı: 3
No.: 96
II.- GELEN KÂĞITLAR
8 Mayıs 2009 Cuma
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
Hüseyin Mert’in, hızlı tren projesine yönelik bazı iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7392)
2.- İstanbul Milletvekili
Hüseyin Mert’in, pazar artıkları ile geçimini sağlayanlarla ilgili haberlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7393)
3.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Sulukule’deki
kentsel dönüşüm projesiyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/7394)
4.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, kredi kartı
borçlularına yönelik açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7397)
5.- Muğla Milletvekili Fevzi
Topuz’un, Üsküdar’daki Validebağ Korusuna ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7398)
6.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Birleşik Arap Emirliklerindeki
büyükelçilik binası ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7399)
7.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, bir medya kuruluşundaki greve
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7404)
8.- Muğla Milletvekili Fevzi
Topuz’un, elektrik enerjisindeki fiyatlandırmaya ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7406)
9.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, Aliağa Belediyesine yönelik bazı iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7407)
10.- İzmir Milletvekili Kemal
Anadol’un, Aliağa Belediye Encümeninin bazı
kararlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7408)
11.- İzmir Milletvekili Kemal
Anadol’un, batan bir gemideki kontamine
olmuş suyun tahliye işiyle ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7409)
12.- Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüz’ün, bazı kişilerin gözaltına alınmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7410)
13.- Gaziantep Milletvekili
Akif Ekici’nin, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının
bir mitingde yaptığı konuşmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7411)
14.- Giresun Milletvekili
Murat Özkan’ın, Giresun’daki bir gözaltına alma olayına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7412)
15.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, ülkemizdeki Türkmen kökenli şahısların sorunlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7413)
16.- Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, hakkında soruşturma
izni verilen belediye başkanı ve yöneticilerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7414)
17.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in, bir ilköğretim okulundaki branş öğretmeni
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7415)
18.- İstanbul Milletvekili
Hüseyin Mert’in, yabancı özel okulların engelli öğrenci almayacakları
haberlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7416)
19.- Adana Milletvekili Nevin
Gaye Erbatur’un, bedensel engelli öğrencilerin özel
yabancı ortaöğretim okulları giriş sınavına alınmamasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7417)
20.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, kayıp bir kişiye ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7418)
21.- Trabzon Milletvekili M.
Akif Hamzaçebi’nin, Siyah Çay Tebliğindeki değişikliklere
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7421)
22.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Antalya’da yaban domuzlarına
karşı alınacak tedbirlere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7422)
23.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Ankara-İstanbul hızlı tren
projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7423)
24.- Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, Pamukkale Ekspres
seferlerinin durdurulmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7424)
25.- Adana Milletvekili Nevin
Gaye Erbatur’un, kadın istihdamına yönelik
açıklamasına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Şimşek) yazılı soru önergesi
(7/7425)
26.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bazı mali işlemlerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7427)
No.: 97
II.- GELEN KÂĞITLAR
11 Mayıs 2009 Pazartesi
Tasarılar
1.- Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı ile Cibuti
Cumhuriyeti Milli Eğitim ve Yükseköğretim Bakanlığı Arasında Teknik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/693)
(Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24.4.2009)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile
Suriye Arap Cumhuriyeti Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı Arasında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/694)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.4.2009)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bahreyn Krallığı Hükümeti
Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/695) (Plan ve Bütçe ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2009)
4.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/696) (Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2009)
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı
Hükümeti Arasında Deniz Ulaştırması Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/697) (Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27.4.2009)
6.- T.C. Başbakanlık Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı ile Azerbaycan Cumhuriyeti Haberleşme ve Enformasyon Teknolojileri
Bakanlığı ve Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Televizyon ve Radyo Şurası Arasında
Televizyon Yayıncılığı Alanında İşbirliğine Dair Protokol ile Teknik Hizmet
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/698)
(Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2009)
7.- Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Kamu
Personel Yönetiminin Geliştirilmesi ve Desteklenmesi Alanlarında İşbirliğine
İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/699)
(Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
27.4.2009)
8.- Avrupa Haberleşme Ofisi Kuruluş Sözleşmesinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/700) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2009)
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gelişen Sekiz Ülke
Sekretaryası Arasında Merkez Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/701) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27.4.2009)
10.- Güneydoğu Avrupa Afetlere Hazırlık ve Önleme Girişiminin
Kurumsal Çerçevesi Hususunda Mutabakat Muhtırasının ve Ekinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/702) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2009)
11.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/703) (Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2009)
Teklifler
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 4 Milletvekilinin;
Uyuşturucu ve Psikotrop Madde, Bağımlılığı ve
Kaçakçılığıyla Mücadele Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Teklifi (2/449) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; İçişleri ile Plan ve
Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2009)
2.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 3 Milletvekilinin; 5393
Sayılı Belediyeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
(2/450) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile İçişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.4.2009)
3.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in; Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/451) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile İçişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.4.2009)
Tezkereler
1.- Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/780) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.4.2009)
2.- Mardin Milletvekili Emine Ayna’nın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/781) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.4.2009)
3.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık ve
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin Yasama
Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/782)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.4.2009)
4.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/783)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.4.2009)
5.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/784)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.4.2009)
6.- Nevşehir Milletvekili Rıtvan Köybaşı’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/785) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2009)
7.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/786) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
5.5.2009)
8.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/787) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2009)
9.- Elazığ Milletvekili Feyzi İşbaşaran’ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/788)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6.5.2009)
10.- Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/789) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.5.2009)
11.- Kilis Milletvekili Hasan Kara’nın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/790) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.5.2009)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, özürlü istihdamına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1329)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/04/2009)
2.- Gaziantep Milletvekili
Hasan Özdemir’in, sosyal güvenlik kurumlarının geri ödemelerine yönelik
yatırımlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1330) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/04/2009)
3.- Gaziantep Milletvekili
Hasan Özdemir’in, yabancı yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan)
sözlü soru önergesi (6/1331) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/04/2009)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Kemer’deki bir mesire alanının milli park statüsünden
çıkarılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7580) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/04/2009)
2.- Eskişehir Milletvekili
Fehmi Murat Sönmez’in, sahte içki üretimine ve TAPDK’nın sorumluluğuna ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/7581) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/04/2009)
3.- Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun, Katılım Öncesi Ekonomik Programın AB’ye
sunulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7582) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/04/2009)
4.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Akif Paksoy’un, tarımsal amaçlı soğuk hava
depolarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7583) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/04/2009)
5.- İstanbul Milletvekili
Çetin Soysal’ın, tekstil ve hazır giyim sektörünün desteklenmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/7584) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2009)
6.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, TMSF’nin
bir ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7585) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/04/2009)
7.- İzmir Milletvekili Ahmet
Ersin’in, Hatay ve Antalya tatillerinin masraflarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/7586) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2009)
8.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, işsizliğe ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/7587) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2009)
9.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllü’nün, futbol sahalarındaki şiddete ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7588) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2009)
10.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, Adana Büyükşehir Belediyesinin
sosyal yardımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7589)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2009)
11.- Hakkari Milletvekili
Hamit Geylani’nin, siyasi tutuklu ve hükümlülere kötü
muamele iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/7590)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/04/2009)
12.- Edirne Milletvekili
Rasim Çakır’ın, çeklerle ilgili kanunun yeniden düzenlenmesine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7591) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/04/2009)
13.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, Deniz Feneri dava dosyasının
çevirisine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/7592) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/04/2009)
14.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural’ın, yerel seçimlerdeki ihlaller ve itirazlara ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7593) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/04/2009)
15.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel’in, deprem bölgelerine göre konut sayısına ilişkin Bayındırlık ve
İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/7594) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/04/2009)
16.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel’in, Bursa’da deprem riski taşıyan binalara ve deprem sigortasına
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/7595)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/04/2009)
17.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, Filyos Limanı Projesine ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7596) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/04/2009)
18.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, alternatif enerji kaynaklarına ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7597) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/04/2009)
19.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin,
Şanlıurfa’da yaşanan bazı olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7598) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/04/2009)
20.- Bilecik Milletvekili
Yaşar Tüzün’ün, Bilecik’teki belediyelerin borçlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7599) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/04/2009)
21.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, Adana Öğretmen ve Öğrenci Veli
Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi inşaatına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7600) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/04/2009)
22.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, trafik cezalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7601) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/04/2009)
23.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, bazı dernek ve vakıflarda yapılan
aramalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7602) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/04/2009)
24.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, İDO’nun bir televizyon kanalıyla
anlaşmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7603)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/04/2009)
25.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, Kahramanmaraş’ta meydana gelen
helikopter kazasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7604)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2009)
26.- Erzincan Milletvekili
Erol Tınastepe’nin, güvenlik güçlerinin neden olduğu
yaralama ve ölüm olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7605) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2009)
27.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, Seyhan Belediyesinin sosyal
yardımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7606)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2009)
28.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, Yüreğir Belediyesinin sosyal
yardımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7607)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2009)
29.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural’ın, yerel seçim sürecindeki olaylara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7608) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/04/2009)
30.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Ağrı’da meydana gelen bazı olaylara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7609) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/04/2009)
31.- Manisa Milletvekili
Ahmet Orhan’ın, çiftçilerin elektrik borçlarına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7610) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/04/2009)
32.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin, Göksu EDAŞ ihalesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7611) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/04/2009)
33.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, kurumlar arası geçiş yapan öğretmenlerin zorunlu hizmetine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7612) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/04/2009)
34.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, tıp fakültelerine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7613) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/04/2009)
35.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, üniversitelerle ilgili
bazı hususlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7614)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/04/2009)
36.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, parasız yatılılık ve bursluluk sınavına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7615) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/04/2009)
37.- İzmir Milletvekili
Canan Arıtman’ın, Ergenekon Soruşturmasıyla ilgili
beyanına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7616)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2009)
38.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, bir sınavda sorulan soruya ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7617) (Başkanlığa geliş tarihi:
16/04/2009)
39.- Edirne Milletvekili
Rasim Çakır’ın, felsefe grubu öğretmenlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7618) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2009)
40.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, bir sınav sorusuna ve bazı uygulamalara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7619) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2009)
41.- Balıkesir Milletvekili
Ergün Aydoğan’ın, bir hayvan hastalığına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7620) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/04/2009)
42.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, balıkçılıktaki bazı uygulamalara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7621)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2009)
43.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan’ın, arıcılık sektörünün desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7622)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2009)
44.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in, TARİŞ’in
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7623) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2009)
45.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, TMO’nun alımlarına ve ödemelerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7624) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2009)
46.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, hızlı trene yönelik bazı iddialara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7625) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/04/2009)
47.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Antalya-Kepez yoluna ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7626) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/04/2009)
48.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, İstanbul-İzmir otoyol
projesinde yer alan asma köprüdeki demiryolu şeridine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7627) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/04/2009)
49.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel’in, bir köye sulama göleti yapımına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/7628) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/04/2009)
50.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, bazı yerlerdeki doktor açığına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7629) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2009)
51.- Erzincan Milletvekili
Erol Tınastepe’nin, TAPDK yönetimine yönelik bazı
iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/7630)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2009)
52.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Özyürek’in, 2009 yılı bütçesinin revizyonuna
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/7631) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2009)
53.- Mersin Milletvekili İsa
Gök’ün, RTÜK’e yapılan bazı atamalara ilişkin Devlet Bakanından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/7632) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/04/2009)
54.- Muğla Milletvekili
Fevzi Topuz’un, turizm sektörüne yönelik tedbirlere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7633) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/04/2009)
55.- İzmir Milletvekili Abdürrezzak Erten’in,
çalışanların ve emeklilerin aylıklarına zam ihtiyacına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/7634) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/04/2009)
No.: 98
12 Mayıs 2009 Salı
Tasarı
1.- Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı
(1/704) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.5.2009)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Deniz Feneri davası
dosyasının durumuna ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1332)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
2.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Kadının Statüsü Genel
Müdürlüğünün projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) sözlü
soru önergesi (6/1333) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
3.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, tarımsal sulama amaçlı
elektrik abonelerinin borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1334) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
4.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bir ihalesine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1335) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
5.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, İşsizlik Sigortası Fonunun kullanımına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1336) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/04/2009)
6.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki TOKİ projelerine ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/1337) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
7.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, emeklilere yapılan ödemelerin iyileştirilmesine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1338) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
8.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir kasabanın yolunun asfaltlanmasına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1339) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
9.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, terör eylemlerinde kullanılan çocukların
korunmasına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) sözlü soru önergesi
(6/1340) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
10.- Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrul’un, Konya-Aksaray bölünmüş yoluna ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1341) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
11.- Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrul’un, Kulu-Aksaray bölünmüş yoluna ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1342) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, telefon dinlemelerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/7635) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
2.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Kırım Kongo Kanamalı ateşi hastalığına karşı
alınacak önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7636)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
3.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Azerbaycan politikasına yönelik bazı iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7637) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
4.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Başbakanlığa yeni
bir uçak alınacağı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7638)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
5.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, gerçekleştirdiği bir ziyarete ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/7639) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
6.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikasının
değer tespitine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7640) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/04/2009)
7.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, emekli maaşlarındaki
farklılığa ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7641) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
8.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, SGK’nın
emekli maaşları ödemesinde bankalardan komisyon almasına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/7642) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/04/2009)
9.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, emekli maaşlarının iyileştirilmesine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/7643) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/04/2009)
10.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, İşsizlik Sigortası Fonuna ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/7644) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/04/2009)
11.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Vakıfbank Yönetim
Kurulunun bir üyesinin görevden alınmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/7645) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/04/2009)
12.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, ücretlilere bir defaya mahsus ödeme yapılmasına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/7646) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
13.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, bazı Valilerin AK PARTİ
Genel Merkezindeki görüşme-lerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7647) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
14.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürek’in, İETT’nin ithal
ettiği bazı otobüslere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7648) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
15.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Diyarbakır-Kayapınar
Kaymakamlığının hizmet binalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7649) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
16.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan İl Emniyet
Müdürlüğünün bir ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7650) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
17.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yollarının
yapımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7651) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/04/2009)
18.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol ve su
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7652) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/04/2009)
19.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, yeni kurulan ilçe
belediyelerinin borçlandırıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/7653) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
20.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Darülaceze Müdürlüğünün
bir ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7654)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
21.- İstanbul
Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’ın,
İstanbul Büyükşehir Belediyesince alınan metrobüslere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7655) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/04/2009)
22.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul Büyükşehir
Belediyesince alınan metrobüslere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7656) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
23.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürek’in, bazı mükellefler
hakkında oluşturulan listeye ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7657) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
24.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, THY’nin Başbakanın kullanımı için uçak aldığı
haberlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7658) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/04/2009)
25.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Konut Edindirme Yardımı ödemelerine ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7659) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
26.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, özürlü personelin
çalışma koşullarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7660)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
27.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, özürlü personelin çalışma
koşullarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7661) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/04/2009)
28.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan TEDAŞ İl
Müdürlüğünün bir ihalesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7662) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
29.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Bakan onayı ile atanan eğitim kurumu
yöneticilerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7663)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
30.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bazı okul müdürü atamalarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7664) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
31.- Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, bazı okullara
doğrudan müdür atadığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7665) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
32.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köydeki sağlık
ocağının ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7666)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
33.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, bir hastanede işten
çıkarılan işçilere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7667)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
34.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan İl Sağlık
Müdürlüğünün bir ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7668) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
35.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, bir derneğe kaynak aktarılmak istendiği iddiasına
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/7669) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/04/2009)
36.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakır’ın, Tarım Satış Kooperatifleri ve Birliklerine
finansman önerisine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7670) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
37.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, gıda güvenliği denetimlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7671)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
38.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, tohum bayilerinin birliklere yaptıkları ödemelere
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7672) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
39.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, balıkçılıktaki avlanma
sürelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7673) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
40.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bir yönetmelikteki bazı
düzenlemelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7674) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
41.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bir yönetmelikteki bazı
hükümlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7675) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
42.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, bir tebliğde yoğurtla ilgili değişikliklere
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7676) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
43.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, İstanbul-İzmir otoyolu ve hızlı tren
projelerinin güzer-gahlarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7677) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/04/2009)
44.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan TELEKOM İl
Müdürlüğünün bir ihalesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7678) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
45.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün imam ihtiyacına
ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/7679)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
46.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Adli Tıp Kurumuna yönelik bazı iddialara ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/7680) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
47.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan Kültür ve Turizm
İl Müdürlüğünün bir ihalesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7681) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
48.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan Bayındırlık ve
İskan İl Müdürlüğünün bir ihalesine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7682) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/04/2009)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan ve 20 Milletvekilinin, orman
yangınlarına müdahalede kullanılmak üzere uçak ve helikopter kiralama
ihalesiyle ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/364)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07.05.2009 )
2.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 25 Milletvekilinin, diş hekimlerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/365) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.05.2009 )
3.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu ve 26
Milletvekilinin, mobilya ve ev tekstili sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/366) (Başkanlığa geliş tarihi: 07.05.2009 )
12 Mayıs 2009 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP
ÜYELER : Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
88’inci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Duyurular
1.- Portekiz Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Profesör Anibal Cavaco
Silva’nın, Genel Kurula hitaben konuşma yapma
isteğine ilişkin duyuru
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
Sayın Abdullah Gül’ün resmî davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan
Portekiz Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Profesör Anibal
Cavaco Silva bugünkü
birleşimde Genel Kurula hitaben bir konuşma yapmak istemişlerdir.
Bu hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Portekiz Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı bugün saat 16.00’da Genel
Kurula hitap edeceklerdir.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
İlk söz, Millî Eğitim Bakanlığının yönetici atamaları hakkında söz
isteyen Yalova Milletvekili Muharrem İnce’ye aittir.
Buyurunuz Sayın İnce. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekili arkadaşlarım, biraz sessiz olursanız konuşmacı
daha rahat dinlenebilecek.
Buyurunuz efendim.
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Yalova Milletvekili Muharrem
İnce’nin, Millî Eğitim Bakanlığındaki yönetici atamalarına ilişkin gündem dışı
konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün sizlere gündem dışı olarak, beş dakikada, ibretlik bazı
olayları anlatacağım.
2003’ten bu yana Millî Eğitim Bakanlığı…
Sayın Başkan, AKP sıralarındaki arkadaşlarım benim
insicamımı bozuyorlar, lütfen oturmalarını söyler misiniz.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen yerlerinize oturun ve Sayın
Milletvekilini dinleyiniz.
Buyurunuz efendim.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Millî Eğitim Bakanlığı 2003 yılından bu yana okullara yönetici atamakla meşgul.
Ne yazık ki bir sistem kuramadı. 2003 yılı ile 2009 yılları arasında, Eğitim
Kurumlarına Yönetici Atama Yönetmeliği tam 7 kez değiştirildi ve bu yedi
değişikliğin tümü yargıdan döndü ve bu arada, bu yönetmelik değişiklikleriyle
atanan 35 bin eğitim kurumu yöneticisinin de atamaları iptal edildi, yedi
yönetmeliğin tümü, 35 bin eğitim kurumu yöneticisinin atamalarının tümü.
Yine, 2007 yılında çıkarılan bir yönetmelikle sadece yirmi sekiz
günde 14.476 yönetici atandı. Bu, cumhuriyet tarihinin rekorudur, bu hatta bir
dünya rekorudur. Yani bir yönetmeliği değiştiriyorsunuz, yirmi sekiz gün
içerisinde AKP il başkanları, ilçe başkanları toplanıyor –elimizde bunun
belgeleri var- şu kişi şuraya müdür olsun diye, yirmi sekiz günde 14.476
yönetici atıyorlar ve Danıştay hem yönetmeliği iptal ediyor hem de atanan
yöneticileri iptal ediyor.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Hüseyin Çelik’in döneminde, 2007’de
sınav kaldırıldı. Mevcut yönetmeliğe göre yönetici atama olayı şöyle işliyor:
1) Önce duyuru yapılıyor.
2) Başvurular alınıyor.
3) Puanlama yapılıyor. Öğrenim yılı, doktora yapıp yapmadığı,
yüksek lisansı var mı, sicil puanı, hizmet yılı, bunlar puanlanıyor.
Sonra, atama yetkisi de valiye ait, valiliklere ait, bakana ait
bir yetki yok burada. Puan üstünlüğüne göre valiliklerin bunu ataması
gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, yapılan değişikliklerin tümünde, sınav
kaldırıldıktan sonra, mülakat, takdir ve teşekkür puanları, vekâleten
görevlendirilenlere verilen puanlar, buna benzer nesnel olmayan, adaletli olmayan
esaslar getirildi ve bu ölçütler öne çıkarıldı. Hepimiz biliyoruz ki nerede
mülakat varsa orada liyakat dışarı çıkmıştır ama ne yazık ki Sayın Hüseyin
Çelik’in döneminde bunlar böyle olmuştur. Doktora yapmak, yüksek lisans yapmak,
sınavda başarılı olma şartı göz ardı edilmiştir.
Bakın, sizlere -elinizi vicdanınıza koyarsanız- bir şey
söyleyeceğim: Yönetici Değerlendirme Formu’nda, eğer siz doktora yaparsanız 5
puan alırsınız, 90 veya yukarı sicil puanı alırsanız 10 puan alırsınız. Sicil
puanı müdürün iki dudağı arasında bir şey, 10 puan ama doktora yapmak 5 puan,
yüksek lisans yapmak 3 puan, aylıkla ödüllendirme almak 5 puan. Aylıkla
ödüllendirme yine müdürün takdirinde bir şey, hatta bunu 3 kez alabiliyorsunuz,
yani 15 puan. Aylıkla ödüllendirme 15 puan, doktora yapmak 5 puan. Ben şimdi
sizlere soruyorum: Adalet bunun neresinde, merhamet bunun neresinde, insaf
bunun neresinde, hikmet bunun neresinde, bilim bunun neresinde, hukuk bunun
neresinde, onu vicdanlarınıza bırakıyorum.
Değerli arkadaşlarım, liyakata, bilime,
emeğe verilen saygı işte bu kadar. Bu adaletsiz, haksız ve zulüm dolu yönetici
atamaları yargıdan dönünce, Sayın Bakan dâhiyane fikriyle 76’ncı maddeyi buldu
ve keyfî bir şekilde, liyakati, emeği esas almayan yönetici atamaları yaptı
Bakan oluruyla. İşte size bir keyfîlik örneği: 9 Martta halk eğitim
merkezlerinden müdür başyardımcısı kadrolarını iptal etti, 29 Nisanda Konya’da
müdür başyardımcısı atadı halk eğitim merkezine. Sorun şu: Son bir yılda 76’ncı
maddeye göre kaç yönetici atandı? Bu atamalar, hangi sendikaya üye? Branşları
ne? Çiçeği burnunda Sayın Çubukçu’ya sordular ve
Sayın Çubukçu şunu dedi: “Bu atamalar hukuka uygundur.” Şimdi, hukuka uygunsa
bu atamalar, o zaman Yönetici Atama Yönetmeliği’ni kaldıralım, Sayın Bakan
istediği gibi yöneticileri atasın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Sayın Çubukçu hukuk fakültesi mezunudur.
Bu atamaların hukuka uygun olup olmadığına yargı karar
verecek ama ben Sayın yeni Bakanımıza şunu söylüyorum -hukuka uygun olup
olmadığına yargı karar versin- ben şimdi diyorum ki: Bu atamalar vicdana uygun
mu, bu atamalar adalete uygun mu, bu atamalar Bakanlığa olan inancı sarsıyor
mu, okullardaki iş barışını, huzuru bozuyor mu, bunu sizin vicdanlarınıza
bırakıyorum.
Değerli arkadaşlarım, eğitim tarihimizin en acı örneğini
veriyorum: 30 Haziran 2006 tarihinde yapılan müdür yardımcısı sınavını 15.036
kişi kazandı. Sınav sonucuna göre bu 15.036 kişiden 1 kişi atanmadı. Bakanlık
sürekli olarak yargıyı suçluyor, sendikaları suçluyor. Burada diyoruz ki: Bu
nasıl bir mantıktır, 15 bin kişiden 1 kişiyi böyle bir atama yapmadınız?
Değerli arkadaşlarım, burada gözden kaçan bir başka nokta var. Bu
yetki Bakana verilmiş …
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın İnce, lütfen toplayınız.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Bakana bu yetki verilmiş olabilir. Ancak yargı kararlarına göre,
Bakana verilen bu yetki, bu takdir yetkisi mutlak bir yetki değildir, bağlı bir
yetkidir, yürürlükteki yönetmelikle çerçevesi çizilmiştir ve bu atama yetkisi
Bakanlıkta değil, valiliklere verilmiştir. Dolayısıyla, Millî Eğitim Bakanlığı
burada yetki gasbı yapmıştır, suç işlemiştir.
Ben siyasi kimliğimizi bir kenara bırakarak, bir öğretmen
milletvekili olarak, bütün öğretmen arkadaşlarıma Cumhuriyet Halk Partisi adına
bu kürsüden söz veriyorum: Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında kesinlikle sınav
olacak, liyakat esas olacak, emek esas olacak; kesinlikle kayırmacılık
yapılmayacak, hukuksuzluk yapılmayacak; doktora ve yüksek lisans yapmak
özendirilecek.
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Geçmişte niye yapmadınız, geçmişte?
MUHARREM İNCE (Devamla) – Biz yandaşlarımızı müdür yapmak için
değil çocuklarımızı iyi eğitmek için, eğitimin niteliğini yükseltmek için
enerjimizi, yetkimizi bu şekilde kullanacağız diyorum.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın İnce.
Gündem dışı ikinci söz, Özürlüler Haftası münasebetiyle söz
isteyen İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’a aittir.
Buyurunuz Sayın Ayhan. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili Selçuk
Ayhan’ın, Özürlüler Haftası ve engellilerin yaşadığı sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
SELÇUK AYHAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
engelli yurttaşlarımızın yaşadıkları ve her geçen gün ağırlaşan sorunları
üzerine söz almış oluyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlarım.
Başbakanlık Özürlüler İdaresinin son yaptırdığı araştırma
sonuçlarına göre Türkiye'de 8,5 milyon engelli yurttaşımız yaşamakta. Bu da
ortalama nüfusun yüzde 12’sine tekabül etmekte ve aileleriyle birlikte yaklaşık
30 milyon insanımız engellilerimizin sorunlarıyla iç içe yaşamak zorunda
kalmakta. Türkiye’nin gerçeği bu.
Özürlü bireylerimizin, yapılan araştırmalara göre, başta ortopedik
özürlülük olmak üzere, sırayla, görme, işitme, konuşma ve zihinsel engellilik
olarak tanımlanabilecek değerlendirmeler var. En basit örneğiyle, kent yaşamı
içinde yerel yönetimlerdeki uygulamalar nedeniyle kent yaşamına giremeyen ve
sosyal yardıma, desteğe, insani yardıma ihtiyacı olan engellilerimiz var.
Günümüzde engelli yurttaşlarımızın büyük bir bölümü yeterli düzeyde eğitim
alamıyor, sosyal yaşamın olanaklarından da yararlanamıyor. Engelli
yurttaşlarımızın büyük çoğunluğu kendi kendine yetemediği gibi, başkalarının
desteğine ihtiyaç duymak zorunda kalıyor.
Uygar toplum, hepimizin bildiği gibi engelli yurttaşlarına verdiği
değerle belirlenir. Bugün önemli bir bölümü üretime katılamayan, sosyokültürel
sorunları bulunan engellilerimizin üretken ve bağımsız bireyler olarak yaşamını
sürdürebilmeleri için toplumun her kesimine, elbette ki başta devletimize,
sivil toplum kuruluşlarımıza, özel sektörümüze ciddi görevler düşmektedir. Bu
anlamda da eğitim hizmetleri konusunda tüm yurttaşlarımızın bilinçlendirilmesi
büyük önem taşımaktadır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Anayasa’mızın 42, 50, 59 ve
61’inci maddelerinde yapılan düzenlemeler, özürlü yurttaşlarımızın eğitimi,
istihdamı ve çalışma yaşamlarındaki konumlarına ilişkindir. Ayrıca ülkemizin bu
alanda uluslararası sözleşmelerden, Avrupa Birliği müktesebatından doğan
yükümlülükleri de bulunmaktadır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa
Sosyal Şartı, Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşmeleri ve Özürlü Hakları
Bildirgesi ülkemizi bağlayan başlıca sözleşmelerdir. Kısaca bu sözleşmelerde
temel amaç, engelli yurttaşlarımızla sağlam yurttaşlarımız arasındaki eşitliğin
sağlanması ve fırsat eşitliğinin yaratılmasına yöneliktir.
Yasal düzenlemelere karşın, özellikle engelli yurttaşlarımızın
istihdamı konusunda yaşanan sıkıntı ortadan kaldırılamamıştır. Türkiye İş
Kurumunun 2008 Aralık verilerine göre, Kuruma kayıtlı özürlü sayısı 96.533’tür.
Kamudaki açık kontenjanı 2.674, özel sektördeki ise 23.004 olup, bu, kamuda
bile zorunlu olmasına rağmen, yasalarla zorunlu olmasına rağmen özürlü
kontenjanının tam olarak doldurulamaması, devletin engelli yurttaşlarımıza
verdiği önemin ne kadar yetersiz olduğunun bir göstergesidir.
2022 sayılı Yasa kapsamında özrü oranında Emekli Sandığından
özürlü maaşı alanlara verilen aylık, ortalama 160 ile 300 lira arasındadır. Bu
rakamla bir insan, yaşamını ne kadar devam ettirebilir? Bunu da hepinizin
vicdanına bırakıyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; engellilerimizin yaşamlarını
sürdürebilmeleri için devlet eliyle sağlanan sosyal ve ekonomik desteğin
yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Bununla birlikte, verilen hizmetler,
birçok bakanlığa bağlı değişik kurumlar kanalıyla sürdürülmektedir, dağınıktır
ve özürlü açısından da hizmete ulaşmada sorun yaratmaktadır.
Bir diğer konu ise, özürlülüğe ilişkin, eğitimden bakıma, imardan
emlake, gelirden gümrüğe, 657’den İş Kanunu’na kadar yaklaşık kırk alanda, şu
anda uygulamada olan kırkın üzerinde kanun, birçok kararname, yönetmelik,
genelge ve tebliğ bulunmaktadır. Temmuz 2005’te çıkan 5378 sayılı Yasa, bu çok
başlılığı ve dağınıklığı ortadan kaldırmakta yetersiz kalmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
SELÇUK AYHAN (Devamla) – Özürlülerle ilgili uygulamaların tek bir
merkezden ve tek bir elden yürütülmesine gereksinim vardır. Bu konuda,
Parlamentomuzun gereken çalışmayı etkin bir biçimde yapması ve sonuçlandırması
gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; engelli yurttaşlarımızın
yaşamın her alanında yeterli ölçüde yer almasını sağlayacak kalıcı ve yeterli
politikaların üretilerek bir an önce hayata geçirilmesi dileğiyle yüce
heyetinizi ve bizi izleyen yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ayhan.
Gündem dışı üçüncü söz, Çukurova’da yaşanan sel felaketi nedeniyle
çiftçilerin uğramış olduğu zararlar hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’a aittir.
Buyurunuz Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Çukurova’da yaşanan sel felaketi nedeniyle
çiftçilerin uğramış olduğu zararlara ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten, her bahar yaşadığımız bir felaketle tekrar karşı
karşıyayız. Mersin Tarsus, Adana Kadirli, Kozan, Karataş ilçelerinde yani
Çukurova’da geçen hafta perşembe gecesi Devlet Su İşleri 6. Bölge Müdürlüğüne
bağlı baraj kapaklarının açılmasıyla yaşanan bir sel felaketiyle karşı
karşıyayız. Rakamlar muhtelif ama yaklaşık 170 bin dönüm ekili alan sular
altında kaldı. Çok sayıda köyümüz, köylümüz tam hasat öncesinde mağdur oldu;
çaresiz, çaresizliğin içerisinde de maalesef sahipsizlik içinde çırpınıyor.
Bunu sizlerle paylaşmak için söz aldım.
Tabii, öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Bir kasıt olduğunu
söylememiz mümkün değil. Ama bu ne biçim bir ihmaldir ki göz göre göre gölet kapakları, baraj kapakları açılıyor ve ova, köy,
köylü, emek, mahsul suyun altında kalıyor. Vatandaş faks çekmiş, ismini yazmış,
imzasını atmış, diyor ki: “Suyu üstümüze bıraktılar. Neden?”
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu çığlığı
duymalıdır. Köylü diyor ki: “Suyu üstümüze bıraktılar.” Bizim Genel Başkan
Yardımcımız Sayın Recai Yıldırım karpuz tarlasını gösteriyor, hasat öncesindeki
karpuz tarlası. Tarsus’ta yaklaşık 20 bin dönüm buğday, yaklaşık yirmi gün
sonra hasat edilecek buğday bugün sular altında, hiçbir ekonomik değeri yok,
öldü. Mısır öldü, karpuz öldü… Seralar; meyve seraları, sebze seraları sular
altında kaldı.
Tarsus’un birçok köyü, dedim; köylüler bizi izliyorlar, onun için
söyleyeyim isimlerini: Baharlı, Kefeli, Köprü, Yaramış, Çatalca, Ağzıdelik köyleri, maalesef devletimizin ve Hükûmetimizin şefkatini, merhametini beklemekte;
çocuklarının rızkını suyun altında kaybettiler, devletin şefkat kucağını
beklemekte.
İnanıyorum, inşallah Tarım Bakanı bilgi verecektir ama ben de bir
katkı olsun diye… Acaba şunlar yapılamaz mı Sayın Bakanım:
Öncelikle, Tarsus Ziraat Odası Başkanının yazdığı, size de
gönderdiği faks önümde. Diyor ki: “Çıkardığınız Afet Kanunu’nun bize hiçbir
faydası yok. Çiftçinin yüzde 40 varlığının kaybedilmesi hâlinde ancak afette
yardım yapabiliyorsunuz.” Böyle bir şey söz konusu değil.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Mal varlığının…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Mal varlığının yüzde 40’ı.
Yani, burada çıkan kanunlar eğer bu insanın faydasına olmayacaksa
niye çıkartıyoruz? Yüzde 40 varlığını kaybetmiyor ama buğdayını kaybetmiş,
emeğini, ekmeğini kaybetmiş. Ne yapacağız?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Tümünü kaybetmiş.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Bakanım, çiftçi diyor ki: “Hiç
olmazsa şu primlerimizi hemen ödeyin. Çünkü bu su çekilir çekilmez bu suyun
çekildiği yere yeni bir mahsul ekebilelim. Borçlarımızı silin ki yeniden
borçlanabilelim. Başbakanlık fonlarından özel bir imkân yaratın bize, hiç
olmazsa yeni mahsulü ekebilelim, yoksa ekemeyiz.“
Afet Fonu’ndan faydalanamayacağına göre bu çiftçiyi kendi
çaresizliğinde sahipsiz bırakma hakkına sahip değiliz değerli milletvekilleri,
köylünün adına. İşte, sahadan gelen milletvekillerim de söz istedi. Her
partiden sayın milletvekili oradaydı. Bu, bizim insanımızın sorunu ve bu soruna
biz bigâne kalamayız. Ümit ediyorum, inşallah, Sayın Bakan burada, güzel,
müjdeli haber de verecektir. Mersin’in Tarsus ilçesinde, Adana’nın Kadirli,
Kozan ve Karataş ilçesinde yaşanan ve çok net söylüyorum, hiç kimseyi
suçlamadan söylüyorum, bir ihmalin sonucu, bir dikkatsizliğin sonucu, göz göre göre o baraj kapaklarını açarak köylüyü su altında
bırakmanın anlamı ne?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Niye gereken tedbir alınmıyor? Niye
dikkatli olunmuyor? Bunlar Hükûmetin sorumluluğunda
olan sorular, cevapları da onların vermesi lazım ama ben vatandaşım adına şunu
söylüyorum: Çiftçi mağdur, çiftçi şu anda gözünü açmış, kulağını açmış bizi
dinliyor ve buradan bir müjdeli haber bekliyor. Sayın Tarım Bakanı, dünü falan
anlatmadan, 2002’de şöyle oldu, şöyle yaptık, böyle yaptık demeden, Tarsus
çiftçisine, Adana çiftçisine buradan bir şey söylemeli. Söylediğimiz basit: Şu
primleri yarın ödemeye başlayın. Çiftçinin bugün ödemek mecburiyetinde olduğu,
tarım krediye, bankaya olan borçlarını silin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Silifke’ye de söz vermişti
Mehmet Bey, Silifke’ye de.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Başbakanlık fonlarından bu çiftçiye bir
fon, bir imkân yaratın. Devletimiz güçlü. Başbakanlık Acil Destek Fonu’ndan bir
imkân yaratın, il özel idaresi bütçesini bu yönde teşvik edin. Sayın Vali,
Sayın Tarsus Kaymakamı bu konuda hazır.
Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, halkımızın bir kısmı bir
acıyı yaşıyor ve buradan bir çözüm bekliyor. Bunu sizin vicdanınıza ve
dikkatlerinize sunmak için söz aldım.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.
VAHAP SEÇER (Mersin) – Efendim, söz isteyebilir miyim? İlave
yapacağım birkaç konu var.
BAŞKAN – Sayın Seçer, yerinizden iki dakika söz veriyorum bu
konuyla ilgili.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, Çukurova’da
yaşanan sel felaketine ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
VAHAP SEÇER (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Taşkın sahası benim de seçim bölgem. Geçtiğimiz gün diğer
muhalefet milletvekili arkadaşlarımızla oralarda inceleme fırsatımız oldu
hasarları. Gerçekten üzüntü verici bir durum. Üreticimizin
aylardır emek edip ortaya çıkardığı ürünler, maalesef, bu taşkın sonucunda
ciddi zararlar görmüştür, tahrip olmuşlardır. Tabii, burada, bu alanlar,
tarımsal alanlar, taşkın alanları, ancak bunu böylece geçiştirmemiz mümkün
değildir. Burada, DSİ’nin, Devlet Su İşlerinin önemli
bir ihmali söz konusudur. Bu, bizim tespitlerimizdir, üreticilerin de
tespitleridir. Bu yıl, her yıla göre çok daha fazla yağış aldığımız bir yıl
oldu, hem bölge olarak hem ülke olarak. İşte, burada, mühendis
arkadaşlarımızın, teknisyen arkadaşlarımızın, oradaki bir yıl boyunca yağışları
takip eden, baraj gölüne giren su seviyesini kontrol eden ve onları tehlike
sınırının altında tutmaya çalışan teknik eleman arkadaşlarımızın buradaki vizyonsuzluğundan ve öngörüsüzlüğünden kaynaklandığını ben
düşünüyorum. Nitekim, bu, hesap işidir, kitap işidir,
mühendislik işidir. Yıllık yağış ortalamaları vardır, geçmiş yıllara bakılır, o
yılın yağış miktarı alınır, kar rasatı yapılır, baraj
göletine girecek su miktarı hesap edilir ve
önümüzdeki aylarda oluşacak yağış tahminleri de yapılarak, barajdaki su
seviyesinin tehlike oluşturmayacak boyutlarda tutulması gerekiyordu; bunlar
yapılmamış. Bir emsal verebilirim: Berdan Irmağı’nı
besleyen Tarsus Berdan Barajı’nda böyle bir sorun
yoktur. Oradaki mühendis arkadaşımız, bu konuda bu süreci iyi sevk ve idare
etmiştir ve Tarsus Ovası’nı böyle bir taşkından, Tarsus Berdan
Irmağı’nı böyle bir taşkından koruma başarısını göstermiştir.
Değerli arkadaşlarım…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Seçer.
VAHAP SEÇER (Mersin) – İki kelime daha ekleyebilir miyim Sayın
Başkanım? Hemen bitireceğim.
BAŞKAN – Buyurun, iki kelime…
Şunu izah edeyim yalnız sayın milletvekilleri: Bu konunun önemi ve
gündemde olan bir konu olduğu için gruplardan birer kişiye söz vereceğim, diğer
arkadaşlarımız lütfen şey yapmasınlar.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Vilayetler farklı olduğu için Sayın
Başkan, yani Adana vilayetinden de bir arkadaşımızın konuşması lazım.
BAŞKAN – Bir kişiye söz vereceğim.
VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkanım, hemen sözlerimi
bitiriyorum. Teşekkür ediyorum.
Tabii, olan olmuştur. Şimdi, tabii, üreticimiz dayağı yiyen kesim,
biz sayan kesimiz. Bu insanların mağduriyeti vardır. Sayın Bakan burada, Sayın
Tarım Bakanımız.
Üreticilerimizin talepleri vardır, en azından 2008 yılına ait prim
destek ödemelerinin bir an önce yapılması konusunda talepleri vardır. Kısa bir
süre sonra bu alanda sular çekilecektir, tekrar ekim imkânı doğacaktır. En
azından, akaryakıt yardımı, gübre yardımı, tohum yardımı gibi yardımları talep
ediyorlar. Siz de takdir edersiniz, krizin ortaya çıkardığı sonuçlar
üreticimizi de mağdur etmiştir. En azından, bu tip yardımlarla bu yaraların
sarılmasına katkı sunacağını ümit ediyorum Sayın Tarım Bakanının.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Seçer.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Adana ve Mersin milletvekillerimizi
istirham ediyorum.
BAŞKAN – Bir kişiye söz vereceğim, lütfen.
Buyurunuz Sayın Tankut.
2.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Çukurova’da yaşanan sel felaketine ilişkin
açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de az önce hem Sayın Şandır’ın hem
de Sayın Seçer’in dile getirdiği konuyla ilgili
olarak bilgilendirme yapmak istiyorum.
İfade edildiği gibi, Seyhan baraj gölünün kapaklarının açılarak
dere yatağına hacminin üzerinde su verilmesiyle meydana gelen baskınlarda bölge
çiftçimiz ne yazık ki büyük bir ziyanla karşı karşıya kalmıştır. 6 Mayısta Seyhan ve Çatalan barajlarının
kapaklarının açılması sonucunda Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin geçtiği Akdeniz’e
kadar uzanan, yaklaşık, bizim bölge itibarıyla, 80 bin dönüm ekili alan ve
narenciye bahçesi su baskınlarına maruz kalmıştır ve özellikle Yüreğir, Seyhan
ve Karataş ilçelerine bağlı köyler başta olmak üzere, Gümüşyazı,
Damlapınar ve Tabaklar köylerimizde büyük hasarlar
meydana gelmiş, karpuz ve mısır tarlaları tamamen sel sularının altında
kalmıştır ve ne yazık ki çiftçilerimizin bütün emekleri ve umutları da sel
suları altında kaybolmuştur. Çiftçilerimiz -az önce de ifade edildiği
gibi- bu felaketin sorumlusu olarak Devlet Su İşlerini göstermektedir. Toroslardaki
karın erimesi ve yoğun yağışlarla birlikte meydana gelen taşkınlar neticesinde
barajların dolması üzerine açılan kapaklar yüzünden böylesine büyük bir
felaketle karşı karşıya kalmışlardır ve bunda da yetkililerin ihmali olduğunu,
bu kapakların açılmasının lazım geldiğini ancak bunun çok daha önceden, geniş
bir zaman dilimi içerisinde kademeli olarak, kontrollü olarak açılmasının lazım
geldiğini ifade etmişlerdir. Benzer hadise, yine geçen sene de
Karataş’ta sel felaketi olmuştu. Bununla da ilgili ben gündem dışı söz
almıştım. Ama ne yazık ki o dönemde de yaklaşık 36 bin dönüm ekili alan ziyan
gördüğü hâlde Hükûmetimiz ve yetkililer bu felaket
karşısında duyarsız kalmışlardı. Netice olarak biz de bölgemizin, Adana’mızın,
Çukurova’mızın bu felaketine karşı Hükûmetin
özellikle tedbirleri acilen alarak bu insanlarımızın ve çiftçilerimizin
yardımına bir an önce koşmasını ve yanlarında yer almalarını temenni ediyorum.
Söz verdiğiniz için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tankut.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Sayın Başkanım, biz de sel
alanında olduğumuz için, eğer müsaade ederseniz…
BAŞKAN – Sizden sisteme girmiş kimseyi görmüyorum efendim.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Girmemiz şart mı? Az önce
girmediler.
BAŞKAN – Evet efendim, sisteme girince konuşabiliyorsunuz.
Kim konuşmak istiyor?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Mehmet Kastal,
Osmaniye.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kastal, iki
dakika…
3.- Osmaniye Milletvekili Durdu
Mehmet Kastal’ın, Çukurova’da yaşanan sel felaketine
ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Eker’in cevabı
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Teşekkür ediyorum.
Gerçekten bizim Çukurova’mızda çok büyük bir sel felaketi
olmuştur. Ama şu bir gerçektir, gidip gördüğümüzde, cumhuriyet tarihinde belki
elli yıldır böyle bir yağmur ve sel görülmemiştir.
Şimdi, bu baraj kapaklarının açılmasından kaynaklandığını biz
düşünmüyoruz. Neden derseniz, biz cumartesi günü DSİ Bölge Müdürü, Tarım Kredi
Bölge Müdürü, Vali Bey ve tüm ekibiyle birlikte bu köyleri gezdik. Ama bu
köylerde bu settelerin yıkılmasıyla birlikte,
bunların dağıtılmasıyla birlikte patlaklar oluşmuş ve bunun sonucu diğer
alanlara sıçramıştır. Devletimiz orada gerekli incelemeleri yapmıştır. Tarım İl
Müdürlüğümüz ve Tarım İlçe Müdürlüğümüz şu an arazilerin boşalmasıyla birlikte
raporları hazırlıyorlar. İnşallah raporları hazırladığımızda Sayın Bakanımıza
takdim edeceğiz ve afet kapsamına alınması için gerekli mücadeleyi göstereceğiz
diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kastal.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, Adana Milletvekili Hulusi
Bey’in de bir söz talebi var.
BAŞKAN – Şimdi, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker.
Buyurunuz Sayın Eker. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Bakan, şu Silifke’ye verdiğiniz
sözü de açıklayın. 26 Kasım 2008 günü bu Mecliste söz verdiniz, “Ödenmediyse
ödeyeceğim.” dediniz, ondan sonra soru önergesine doğru dürüst yanıt
vermediniz. Silifke’ye ödemediğiniz paraları ne yapacaksınız?
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Eker.
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Çukurova’da yaşanan sel felaketi nedeniyle
çiftçilerin uğramış olduğu zararlara ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı (Devam)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın
Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çukurova’da son günlerde yaşanan sel felaketi nedeniyle
çiftçilerin uğramış olduğu zararlar konusunda yapılan gündem dışı konuşmalarla
ilgili huzurlarınızdayım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5 Mayıs tarihinde
Osmaniye’de, Kadirli ilçesine bağlı 21 köyde, bize ulaşan ilk tespitlere, ilk
bilgilere göre 1.250 çiftçiye ait çeşitli ürünlerin ekili bulunduğu 35 ila 40
bin dekar alanda, ilk tespitlere göre yüzde 30 ila yüzde 100 arasında değişen
oranlarda bir zarar oluştuğu bilgisine sahibiz.
Keza, Mersin ili Tarsus ilçesinde 8 Mayıs 2009 tarihinde
205 köydeki 295 çiftçiye ait 24.800 dekar hububat ve sebze ekili alanda da yine
muhtelif oranlarda zarar meydana geldiği, Adana ilimizin Karataş ilçesinde yine
7-8 Mayıs 2009 tarihlerinde 4 köyde 30 bin dekar hububat ve sebze alanının
zarar gördüğü, Yüreğir ilçesinde yine 7-8 Mayıs tarihlerinde 15 köydeki 290 çiftçiye
ait 18 bin dekar alanda da hububat ve narenciye alanıyla yine 7 arıcıya ait
1.900 kovanın zarar gördüğü, Kozan ilçesinde 5 Mayıs tarihinde aşırı yağışlar
sonucu Deliçay’ın taşmış olduğu ve 56 çitçiye ait
yaklaşık 2 bin dekar -1.900 dekar- alanda bir zarar meydana geldiği, Seyhan
ilçesinde de, yine, 9 Mayıs tarihinde 9 köye ait narenciye, mısır ve diğer
sebze meyveden oluşan muhtelif tarım ürünlerinin ekili dikili bulunduğu 20 bin
dekar alanın selden etkilendiği bilgisi ulaşmıştır.
Tabii, öncelikle, ben, bütün çiftçilerimize, burada, bir daha
böyle bir felaketle karşılaşmamaları yönünde temennide bulunduğumu ifade etmek
istiyorum, geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.
Bu çerçevede, Bakanlığımızın il ve ilçe müdürlükleri çalışmalarına
başlamış durumda. Suların çekilmesini takiben de yapılacak olan kesin hasar
tespitleri ve zarar oranıyla, zarar gören çiftçilerin sayısı tabii net olarak
ortaya çıkacak ve il hasar tespit komisyon çalışmalarının tamamlanmasından
sonra da çiftçilere yapılacak olan, yasalar gereği yapılacak olan yardımlar da
kesinleşecektir. Tabii, bu arada, eğer bütün bu süreç içerisinde herhangi bir
ihmal veya zarar, kasıt durumu varsa, belirlenmişse, onlarla ilgili olarak da
gerekli işlem yapılacak.
Tabii, bu arada, çalışmalar sürüyor. Hem illerdeki Köy Hizmetleri
ekipleri hem DSİ hem il, ilçe tarım müdürlükleri konuyla ilgili, afet
bölgesinde, bu selden zarar görülen bölgelerde gerekli çalışmaları yaptılar.
Bundan sonra da bu çalışmalar sonuçlanıncaya kadar devam edecek.
Biz tabii, hasar tespitini müteakip olarak, biraz önce de ifade
ettiğim gibi, kanunların vazettiği biçimde ve imkânlar ölçüsünde zararları
tazmin edilecektir.
Pazartesi günü biz yağlı tohum primlerinin ödemesine başlıyoruz.
Bu arada bunu özellikle Sayın Şandır, illa buradan -bir kısım
milletvekillerimiz de- ifade edilmesini istediler. Ben de söylüyorum, yağlı
tohum ödemeleri pazartesi gününden itibaren başlıyor. Bu, 350 milyon lira
civarında tutuyor. Sadece Adana’da 58 milyon liralık bir ödeme var. Diğer il,
ilçelerimizin de tahakkuku…
VAHAP SEÇER (Mersin) – Tarsus’u unutmayalım Sayın Bakan, bizim
ilçeyi unutmayalım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –
Unutmuyoruz, hiçbir yeri unutmayız, merak etmeyin.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Tarsuslulara bunu diyebiliriz değil mi
Sayın Bakan?3
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Hiçbir
yeri unutmuyoruz ama hangi ilçemizin, hangi çiftçilerinin ne kadar tahakkuku
varsa onların tamamı ödenecek, bunu özellikle ifade etmek istiyorum. Bunun
dışında da yine, gerek valilikler yoluyla gerekse diğer şekillerde
yapabileceğimiz ne varsa yapıyoruz.
Tabii, tarım zor ve sorunlu bir alan, tarımsal üretim. Yağışın
olmaması da sorundur, kuraklıktır. Geçen sene ve önceki sene bundan dolayı
ıstırap çektik, bundan dolayı sıkıntı çektik. Bu sene yağış var, hamdolsun,
Türkiye’nin genelinde iyi durumda ama maalesef Çukurova’da, geçtiğimiz günlerde
olduğu gibi, bazı yerlerde de aşırı yağış sebebiyle bu defa çiftçilerimiz bir
zararla, bir hasarla karşı karşıya. Eldeki kanun, bu konuyla ilgili 2090 sayılı
Kanun. Bu Kanun çerçevesinde yapabileceğimiz yardımlar var, bunun hasar tespiti
var. Bu arada, yüce Meclisi şöyle bir bilgiyle de bilgilendirmek istiyorum:
2090 sayılı Kanun’da hasar oranı yüksek. Yüzde 40 toplam mal varlığının yok
olması hâlinde zarar ve ziyan ödemesine gidilebiliyor. Biz, bunu… Bu Yasa’da
bir değişiklikle ilgili bir çalışmamız var, Bakanlık olarak böyle bir tasarı
hazırladık, onu özellikle ifade etmek istiyorum ama sigorta uygulamaları
içerisinde de özellikle önümüzdeki yıllarda selin de dâhil edilmesi yönünde de
bir çalışma yaptığımızı huzurlarınızda ifade etmek istiyorum.
Esasen sigorta uygulamasının yapıldığı risklerle ilgili, doğal
afetlerle ilgili de oldukça, şu ana kadar, başarılı bir çalışma yapıldı. 675.500
poliçe kesildi ve bugüne kadar da 122 milyon lira da bu poliçelerin bedeli
olarak da devlet desteği sağlandı çiftçilerimize, 122 milyon lira. 95 milyon
lira da biz hasar ödemesi yaptık son birkaç yıl içerisinde. Tarım sigortası
yaptırıp doğal afetle karşı karşıya kalan çiftçilerimize hasar ödemesi olarak
yaptığımız 95 milyon lira. Bunu da yüce Meclisin bilgilerine sunmak istiyorum.
Tabii, daha önce bu konuyla ilgili, bizim, bir başka kanun vardı.
Bu kanun 2001 yılında yürürlükten kaldırılmış, 5254 sayılı Muhtaç Çiftçilere
Ödünç Tohumluk Verilmesi Hakkındaki Kanun. Bu kanun biraz daha kolay
uygulanabilir bir kanundu, özellikle doğal afetlerle karşı karşıya kalındığında
muhtaç çiftçilere hem tohumluk verilmesi hem borçların ertelenmesiyle ilgili
daha kolaydı. O kanun 2001 yılında yürürlükten kaldırıldı. Mevcut 2090, 1996
yılına kadar hiç işlerliği olmayan, işletilmeyen bir kanundu; 96’dan 2002
yılına kadar sadece hayvancılıkta, özellikle hayvan varlığı, yangın vesaireyle ilgili telef olduğunda uygulanırdı. Ondan sonra,
biz, 2002 yılından bu yana da onu çiftçi lehine işletiyoruz ama bu Kanun,
tabii, başlangıçta bu amaçla ihdas edilmediğinden dolayı ihtiyacı tam olarak
karşılamıyor.
Biz, şimdi, burada düzeltme yapmak üzere bir tasarı hazırladık ama
alternatif olarak da Tarım Sigortaları Kanunu’nu yürürlüğe koyduk ve biraz önce
de söylediğim gibi, şu ana kadar başarılı bir şekilde gidiyor. Sigorta prim
poliçesinin yüzde 50’si hibe olarak ödenmekte ve bugüne kadar da biz 122 milyon
lira hibe destek sağladık bu konuda.
Şimdi, bu biraz önce söylediğim yağlı tohumlarla ilgili ödeme
yapılacak illerde Adana var. Özellikle onu ifade etmek istiyorum, demin
söylendi. Aydın, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Çorum, Denizli, Edirne,
Eskişehir, İzmir, Kırklareli, Manisa, Samsun, Osmaniye… Bu illerimizin ödemesi
evvelemirde yapılacak.
VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Bakan, Mersin yok.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Diğer
illerle ilgili de icmalle ilgili bir mesele var. O icmal tamamlanır tamamlanmaz
o da ödenecek. Bunu da bilgilerinize sunmak istiyorum.
Geçmiş olsun dileklerimi tekraren ifade etmek istiyorum. Allah bir
daha böyle afetlerle bizi karşı karşıya bırakmasın.
Hepinizi saygılarla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Eker.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkanım, bir katkıda bulunabilir
miyim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, kısa bir katkıda
bulunacak.
BAŞKAN – Ama böyle bir usulümüz yok, biliyorsunuz. Tartıştık
konuyu da.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Bir dakika falan sürer.
BAŞKAN – Daha sonra tekrar konuşursunuz.
Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın
Cemil Çiçek, gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan 1, 9, 19,
37, 38, 40, 43, 44, 53, 56, 67, 68, 69, 71, 73 ve 78’inci sıralardaki soruları
birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.
Sayın Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine getireceğim.
Şimdi, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır,
okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler
1.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun (6/1328) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/135)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin Sözlü Sorular Kısmının 469. sırasında yer alan (6/1328)
esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır. Ayrı ayrı okutuyorum:
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Kürşat
Atılgan ve 20 milletvekilinin, orman yangınlarına müdahalede kullanılmak üzere
uçak ve helikopter kiralama ihalesiyle ilgili iddiaların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/364)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından 19.01.2009 tarihinde 7
yıllığına 12 helikopter ve 4 uçak olmak üzere hava araçları kiralanması ile
ilgili olarak yapılan ihaleyle ilgili iddiaların araştırılıp incelenerek,
alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98. ve İçtüzüğün 104 ve
105. maddeleri uyarınca bir "Meclis Araştırması" açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Kürşat Atılgan (Adana)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Yılmaz Tankut (Adana)
4) Recai Yıldırım (Adana)
5) Osman Durmuş (Kırıkkale)
6) Muharrem Varlı (Adana)
7) Ahmet Orhan (Manisa)
8) Erkan Akçay (Manisa)
9) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
10) Hasan Özdemir (Gaziantep)
11) D. Ali Torlak (İstanbul)
12) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
13) Hakan Coşkun (Osmaniye)
14) Necati Özensoy (Bursa)
15) Murat Özkan (Giresun)
16) Şenol Bal (İzmir)
17) Ahmet Bukan (Çankırı)
18) Akif Akkuş (Mersin)
19) Recep Taner (Aydın)
20) Cumali Durmuş (Kocaeli)
21) Osman Ertuğrul (Aksaray)
Gerekçe
Çevre ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü geçtiğimiz günlerde
orman yangınlarıyla mücadele etmek maksadıyla 5 yıl süreyle 16 helikopter ve 7
yıl süreyle 5 adet amfibik (suya inip kalkabilen)
uçakların kiralanması için hizmet alım ihalesi yapmıştır. İhale şartnamesinde
yer alan Birim Fiyat Teklif Cetveli (ki teklifler buna göre verilmek
zorundadır) incelendiğinde 16 helikopter için aşağıdaki gibi teklif verilmek
durumundadır.
18506 saat zorunlu teklif ve bu miktarın 2/3'ü kadar (yani 12337
saat) opsiyonel teklif.
İhale sonucu uçuş saat ücreti 7500 ABD doları ($) civarında
gerçekleşmiştir. Kontrat imza aşamasındadır ve bu duruma göre: 18506x 7500=
138.795.000 $ zorunlu + 92.527.000 opsiyonel olmak
üzere, Toplam: 231.322.000 $.
Söz konusu helikopterlerin yenisinin fiyatı 7-8 milyon $
civarındadır. Zaten şartnamede bu hususta bir hüküm yoktur. Yeni olduğu farz
edilse bile 16 helikopter 120 milyon $ etmektedir. Alınan helikopter her yıl
sadece 4,5 aylık süre için kiralanmak üzere istenmektedir. Devletin ya da diğer
bir organizasyonun (Kızılay, Türk Hava Kurumu ya da özel şirketler gibi) kendi
filosunu oluşturması durumunda kalan 7-8 aylık sürede bu helikopterler diğer
maksatlarla (ambulans, kayak merkezlerine yolcu taşıma gibi) rahatlıkla
kullanılabilir. Yukarıdaki hesabı yeniden gözden geçirdiğimizde yılda azami 5
ay için 120 milyon $ ödenmiş oluyor, yani aylık bazda
hesap yapılırsa 120:5=24 milyon $ yapar. Bu da demektir ki helikopterlerin
gerçek ticari değeri ihaleyi gerçekleştirenler tarafından 24x12 ay=288 milyon $
üzerinden hesaplanmış durumdadır.
Bu ülkenin 4,5 aylık orman yangın sezonu dışında da helikopter
ihtiyacı vardır. Şayet bu kadar kaynak harcanacak ise bir helikopter filosu
kurup belediyeler dâhil tüm ihtiyaçların bu filodan sağlanması gerekir. Aksi
takdirde geçen on yıl içerisinde yurtdışından kiralanan helikopterler ve
uçaklara verilen kiralama yıllık ve saat ücretlerindeki savurganlık önümüzdeki
yıllarda da artarak devam edecek ve ülkemizin, milletimizin kaynakları yanlış
ve plansız bir şekilde kullanılacaktır. Örneğin 1998'de saat başına kiralama
ücreti 1600 $ iken, bu bedel 10 yıl içinde katlanarak 2008 yılı itibariyle
yaklaşık 8000 dolara (7995 $) ulaşmıştır. Bu şekilde kümülatif
olarak katlanan fiyatlar ileriye dönük kaynak israfı yaratacaktır. Diğer
taraftan amfibik uçak kiralama konusunda şartname
Kanada üretimi Bombardier CL-215 uçağını tarif
etmektedir. Zaten ihale sonucu da öyle olmuştur. Söz konusu uçaklar 1969-78
yıllarında üretilmiştir. Bu nedenle şartnamede de herhangi bir yaş limiti
konulmamıştır ve bu uçaklar yaşlı uçaklardır.
Ülkemizin önemli ihtiyaçlarından biri olan yangın söndürme
helikopteri ve uçakları konusunda geçtiğimiz günlerde yapılan ihale
kamuoyumuzun gündemini işgal etmiş olup halen de bu konuda bazı tereddütlerin
olduğu, ihale koşullarının yeterince kamuoyuyla paylaşılmadığı ve bilhassa
kiralama bedellerinin bazı soru işaretlerine yol açtığı aşikârdır. Yukarıda
gerekçesini izah ettiğimiz bu önemli konunun bir "Meclis Araştırma
Komisyonu" kurularak araştırılıp incelenmesi ve sonuçlarının kamuoyuyla
paylaşılmasını uygun bulmaktayız.
2.- Adıyaman Milletvekili Şevket
Köse ve 25 milletvekilinin, diş hekimlerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/365)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin yaşadığı en büyük sorunların başında sağlık sisteminin
zafiyetleri gelmektedir. Tüm vatandaşları kapsamayan sosyal güvenceler,
hekimlerin bir kısmının sağlık sisteminin dışında tutulması, altyapı
yetersizlikleri gibi sorunlar, ülkemiz sağlık sisteminin içinde bulunduğu
hastalıklı yapının da göstergesi olmaktadır.
İnsan sağlığı söz konusu olduğunda, ağız ve diş sağlığının özel
bir önemi vardır. Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre, diş ve diş eti
rahatsızlıkları yaygınlığı ve tekrarlama oranları nedeniyle insanların
karşılaştığı en büyük sağlık sorunlarındandır. Örneğin; 5-17 yaş grubu çocuklarda
diş ve diş eti enfeksiyonu nedeniyle büyüme ve gelişim
yetersizliği görülmektedir. Yine diş ve diş eti hastalığı olan 39-69 yaş
grubunda, koroner kalp hastalığı görülme riskinin 7 kat fazla olduğu ve kötü
ağız hijyenine sahip bireylerde kronik sindirim
sistemi hastalıklarına yakalanma riskinin 4-5 kat fazla olduğu bilimsel olarak
tespit edilmiştir. Bu nedenlerden dolayı toplum sağlığının korunmasında diş
hekimlerinin rolü büyüktür. Sosyal devlet ilkesi gereğince, toplum sağlığını
korumak için ağız ve diş sağlığına, yani diş hekimlerine gereken özen
gösterilmelidir. Ülkemizde ise bu özen maalesef gösterilmemektedir. Diş ve diş
eti hastalıklarının sağlık sorunu gibi görülmemesi diş hekimlerini ve hastaları
rahatsız etmektedir. Genel tıp alanında özel sağlık kuruluşlarından hizmet
alımının önü açılırken, % 80'i muayenehanelerde çalışan diş hekimleri
unutulmuştur. Toplumumuzun yaşadığı ağız ve diş sağlığı sorunları, kamunun
verdiği hizmetle çözülemeyecek kadar büyük orandadır. Üstelik,
kamuda çalışan diş hekimlerinin koşulları da gün geçtikçe ağırlaşmaktadır.
Sağlık Bakanlığı'nın istihdam ettiği diş hekimi sayısı 5 bin
500'dür. Kamu kuruluşlarımızda çalışan meslektaşlarımızın halkın diş ve diş
hastalıkları ile ilgili talebini karşılama olanağı yoktur. Devletin, kamu
kaynaklarını en iyi biçimde kullanması açısından tam bir otomasyon ile başta
muayenehaneler olmak üzere serbest çalışan diş hekimlerinden hizmet satın
alması halkın ve diş hekimlerinin talepleri ile örtüşmektedir.
Türk Dişhekimleri Birliği, bu konuya
dikkatleri çekebilmek için bir imza kampanyası başlattı ve toplamda 20 bine
yakın imza toplandı. Ayrıca; 11 Ekim 2008 tarihinde Türk Dişhekimleri
Birliği Başbakan ile bir görüşme yaptı. Başbakan, Sağlık Bakanı ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı'ndan bu konuda çalışma yapmasını istedi. Bunun üzerine
iki bakanlık temsilcileri ve Türk Dişhekimi
yetkilileri 15 Ekim'de bir araya geldi. Bu buluşmanın ardından tam 170'i aşkın
gün geçti ve henüz bir sonuç alınamadı.
Hiçbir branşta sağlık hizmeti alınırken
sevke gerek duyulmamaktadır. Bunun tek istisnası diş hastalarıdır. Yani,
ülkemizdeki ağız ve diş hastaları hizmete zor ulaşmaktadır. Bunlarla birlikte,
Türk Dişhekimleri Birliği'nin yayınlamış olduğu
asgari ücret tarifesi ile Maliye Bakanlığı'nın açıkladığı diş tedavi yardımı
arasında rakamsal anlamda oldukça fark bulunmaktadır. Bunun düzeltilmesi için
dava açılmış ve dava kazanılmıştır. Yalnız bu sefer de SGK bunu
uygulamamaktadır. Özellikle büyük şehirlerde sevkler durmuş durumdadır.
Hastalar aylarca tedavi olabilmek sıra beklemektedir. Dolayısıyla hem hastalar
hem de doktorlar mağdur olmaktadır.
Diş hekimlerinin sorunları, toplum sağlığını olumsuz etkileyecek
boyuta gelmeden önlenmelidir. Bu nedenle diş hekimlerinin yaşadığı sorunların
tespiti ve çözüm önerilerinin araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Şevket Köse (Adıyaman)
2) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
3) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
4) Atilla Kart (Konya)
5) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
6) İsa Gök (Mersin)
7) Akif Ekici (Gaziantep)
8) Nevingaye Erbatur (Adana)
9) Hulusi Güvel (Adana)
10) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
11) Algan Hacaloğlu (İstanbul)
12) Abdullah Özer (Bursa)
13) Ali Koçal (Zonguldak)
14) Atila Emek (Antalya)
15) Ahmet Ersin (İzmir)
16) Ahmet Küçük (Çanakkale)
17) Muharrem İnce (Yalova)
18) Gökhan Durgun (Hatay)
19) Abdulaziz Yazar (Hatay)
20) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
21) Tekin Bingöl (Ankara)
22) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
23) Rahmi Güner (Ordu)
24) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
25) Eşref Karaibrahim (Giresun)
26) M. Fatih Atay (Aydın)
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın
Abdullah Gül’ün resmî davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Portekiz
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Profesör Anibal Cavaco Silva şu anda Meclisimizi
onurlandırmışlardır. (Ayakta alkışlar)
Kendilerine yüce Meclisimiz adına hoş geldiniz diyorum.
Alınan karar gereğince, Sayın Silva’yı
konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet ediyorum.
Buyurunuz Sayın Silva. (Alkışlar)
VII.- SÖYLEVLER
1.- Portekiz Cumhurbaşkanı
Profesör Anibal Cavaco Silva’nın, Genel Kurula hitaben konuşması
PORTEKİZ CUMHURBAŞKANI ANİBAL CAVACO SİLVA – Sözlerime ilk kez
ülkemin bir Cumhurbaşkanına yüce Meclisinize hitap etmek üzere yapılan ve büyük
onur duyduğum davetiniz için teşekkür ederek başlamak istiyorum.
Portekiz’e ve Portekizlilere bir dostluk ve saygı ifadesi olarak
değerlendirdiğim bu nezaketiniz beni ziyadesiyle mütehassıs etmiştir. Bu
düşüncelerle şahsım ve tüm Portekizliler adına, Türk halkının egemen iradesini
temsil eden yüce Meclisinize teşekkür ediyor ve saygıyla selamlıyorum.
Türk milleti, yaptıklarıyla tarihin akışını değiştiren az sayıda
milletten biridir. Tarih boyunca gerçekleştirdikleri, devraldığı mirasın
olağanüstü zenginliği ve yetiştirdiği tarihî şahsiyetler hayranlık
uyandırıcıdır. Ancak Türk halkının tarihi, bütün bu saydıklarımın da ötesine
geçen bir enginliğe sahiptir. Öylesine geniş ulusal meziyet ve kararlılık
örnekleriyle doludur ki, onlar olmaksızın ne zaferler kazanılabilir ne de
düşmanlıkların üstesinden gelinebilir. Bu halk, tarihinin en zor zamanlarında
yeniden ayağa kalkarak, bugün dünya sahnesinin en önemli aktörleri arasında
yerini alan, sözü dinlenen, saygı duyulan ve birçok alanda örnek alınacak
modern Türkiye’yi kuran insanlardan oluşmaktadır. Bu halk, Atatürk’ün gurur
duyduğu ve bu Meclisin varlık nedenini özetleyen ifadede belirtildiği gibi
egemenliğin yegâne kaynağı olarak tarif ettiği halktır.
Sayın milletvekilleri, büyük halklara, büyük milletlere arzu
ettiğimiz dünyanın inşasında da büyük sorumluluklar düşmektedir. Nasıl bir
dünya? Ekonomik ve toplumsal gelişim için tüm insanların ihtiyaç duyduğu barış,
istikrar, güvenlik ve insanlık onuruna saygının hâkim olduğu ve tüm bireylerin
“ben de varım” diyebildikleri bir dünya.
19’uncu yüzyıl Portekiz tarihinin büyük ismi yazar, tarihçi,
savaşçı ve politikacı Alexandre Herculano
“İstek engelleri tartar, irade yener.” demiştir. Arzu ettiğimiz dünyayı gerçeğe
dönüştürmenin önüne dikilen engelleri teşhis etmek için çok uzağa gitmeye gerek
yok. Etrafımıza bakmak, yakın tarihimize damgasını vuran olayları hatırlamak
yeterli. İçinde yaşadığımız ve karşımıza çıkması muhtemel sorunlardan
çıkarabileceğimiz dersler, gördüklerimiz ve yaşadıklarımızla karşımızdadır.
Halklar ve milletler arasındaki çatışmalar, terörist şiddet,
güvensizlik, ortam, gıda ve enerji krizleri, çevrenin tahribi ve iklim
değişikliğine bağlı felaketler, hızla salgına dönüşen hastalıklar… Kendimiz ve
çocuklarımız için daha iyi bir dünya istiyorsak bütün bunlardan bir ders
çıkarmak durumundayız. Tabiatıyla, herkes kendi sonucunu kendisi çıkartacaktır.
Benim çıkardığım sonuç, açlığın, yoksulluğun, adaletsizliğin, kabulü mümkün
olmayan suçların cezasız kalmasının, umutsuzluğun, hoşgörüsüzlüğün dışlanma ve
aşağılanma duygusunu beslediği ve çatışmayı tahrik ettiği yönündedir.
Terörizmin, kabul veya müzakere edilmesi mümkün olmayan ölüm ve yıkım mantığını
yaymak için bulduğu müsait ortam da işte budur.
Mali ve ekonomik krizin ilk uyarıları birçokları tarafından iflah
olmaz kuşkucuların vesveseleri olarak görülmüşse de fosil yakıtların ve gıda
maddelerinin fiyatlarının nerelere dayandığını hatırlayalım. İçinde
bulunduğumuz kriz elbette bir gün sona erecek ancak mevcut kaynakların bugünkü
alışkanlıklarımızla yaşamaya devam etmemiz için yeterli olmadığının ortaya
çıkması durumunda ne olacak, bunu bir düşünelim. Bu yeteri kadar endişe verici
gerçeğe, bir de hiç tükenmeyecek gibi baktığımız yaşamsal bir kaynağımız olan
suyla ilgili olası bir krizi de ekleyelim.
Son dönemde yaşadığımız olayları değerlendirdiğimde vardığım diğer
bir sonuç da, serbest pazar ekonomisinin ekonomik ve toplumsal ilerlemenin
önünü açtığıdır. Ancak bunun layıkıyla yaşam bulması için devletin ve yetkili
kurumların düzenleme ve denetleme konusunda sorumluluklar üstlenmeleri, etik
değer ve ilkelerin mali piyasaların işleyişine hâkim olmasını sağlamaları aynı
derecede hayati önemdedir. Gözlemlerim bana, iklim değişikliğine bir çözüm
bulamamamız hâlinde arzu ettiğimiz dünyayı koruma yönündeki gayretlerimizin
sonuç vermeyeceğini söylemektedir. Bilim adamlarının bizi uyardıkları
senaryoların gerçekleşmesi hâlinde bazılarının bundan kazançlı çıkabileceği
yönündeki düşünceler bana tehlikeli hayaller olarak görünmektedir.
Bütün bunların ışığında, sözünü ettiğim konulardan çıkarılacak
sonucun apaçık ortada olduğunu düşünüyorum. Karşılaştığımız sorunlar ya
doğaları gereği küresel bir nitelik taşıyor ya da devletler
arasındaki karşılıklı bağımlılık nedeniyle küreselleşiyorlar. Sorunlar
küresel olunca korumacılık fayda getirmiyor. Bir örnek vermek gerekirse: İklim
değişikliğine sınırları kapatmak mümkün müdür? Devletler
arasında karşılıklı bağımlılığın bu dereceye vardığı bir aşamada
korumacılık ancak daha vahim krizlere yol açar. Bu nedenledir ki uluslararası
eş güdüm araçları hiçbir zaman bugünkü kadar önemli olmamıştır.
Uluslar arasında çatışmaların ortaya çıkmasını daha etkin
bir şekilde önleyecek ve bunların neden ve sonuçlarıyla mücadele edecek,
terörizme karşı daha etkili bir savunma sağlayacak, silahsızlanmayı teşvik
edecek ve kitle imha silahlarının yayılmasını önleyecek, enerji, gıda, mali ve
ekonomik krizlerin öngörülebilirliğini kolaylaştıracak ve bunların ortaya
çıkması hâlinde daha hızlı ve etkin müdahalede bulunabilmemizi mümkün kılacak
bir uluslararası eş güdümden söz ediyorum. Uluslararası eş güdümün etkinliği, karar yapı ve mekanizmalarında
varılacak sonuçları herkesin içine sindirmesini sağlayacak şekilde günümüzün
gerçeklerini yansıtan bir temsiliyete dayanmasına
bağlıdır. Devletlerin coğrafi, tarihî ve kültürel çeşitliliğine ve bu
çeşitliliğin neden olduğu çok boyutlu çıkarlarına saygı gösteren bir eş güdüm,
uluslararası kuruluşların giderek artan önemini göz ardı etmeyen bir eş güdüm.
Bu nedenledir ki Portekiz, G20’nin oluşumunun bölgesel örgütleri görmezden
gelemeyeceği düşüncesindedir. Aynı nedenledir ki, Portekiz, 2001-2012 dönemi
için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Geçici Üyeliğine aday olmuştur. Bu
vesileyle Türkiye'nin bu adaylığımıza desteği için derin şükranlarımı ifade
etmeme izin veriniz. İnandırıcı olabilmesi için uluslararası eş güdümün bazı
ilke ve değerlere dayanması gerekir. Birleşmiş Milletler örneğinde bu ilke ve
değerler küresel kabul gören uluslararası anlaşmalarda ifadesini bulmuştur.
Bunların etkin bir şekilde yaşama geçirildiğini gözetmek durumundayız.
Mali piyasalar konusunda ise kamuoylarımızı kararların etik
kurallar çevresinde alındığı yönünde ikna etmek durumundayız. Kaynakların
tahsisinde en kırılgan yapıya sahip gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçları da
görmezden gelinmemelidir. Bu uluslararası eş güdüm, halklar ve kültürler
arasında köprüler kurmayı amaçlayan oluşumlara da değer veren bir eş güdüm
olmalıdır; Türkiye'nin, kurucularından biri olduğu “Medeniyetler İttifakı”
örneğinde olduğu gibi. Kanımca, Atatürk’ün: “Beşeriyet tek bir vücuttur. Her
toplumu bu vücutta bir uzuv gibi tanımak zarureti vardır. Dünyanın filan
noktasında şayet bir huzursuzluk varsa ‘Bundan bize ne.’ dememeliyiz. Bir
bedenin en küçük parçasına isabet eden herhangi bir ıstırap, o bedeni baştan
ayağa kadar müteessir etmez mi?” sözlerinden ilham almalıyız. Sorun, özet
olarak, küresel vatandaşlığın gerektirdiği siyasi sonuçları üstlenmekte
yatmaktadır. İşte bu çerçevede biz Avrupalılar için Avrupa Birliğinin
bahşettiği kazanımlar göze çarpmaktadır.
Sayın milletvekilleri, uluslararası sahnede güçlü, inandırıcı,
ağırlığını koyabilen Avrupa bütünleşmesi, savunduğu değerler ve toplumsal ve
ekonomik modeliyle ister güvenlik ister iklim değişikliği ister ekonomik ve
mali krizle ilgili olsun, günümüzün önemli meselelerine bulunacak çözümleri
şekillendirmek ve yönlendirmek durumundadır. Bu mücadeleye girişebilmek için
Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyacı vardır. Türkiye'nin katılmasıyla Avrupa Birliği,
çok boyutlu kültürel bir mirasa sahip büyük bir ulusun kazandıracağı
zenginliğin yanı sıra Avrupa Birliği ortak geleceği için hayati önem taşıyan
alanlarda çok daha büyük bir ağırlığa sahip olarak hareket edebilmesini
sağlayacak katlanan bir stratejik anlama kavuşacaktır. Sadece iki örnek
vereceğim: Enerji ve dış politika.
Avrupa Birliğinin bir ortak enerji politikasına ihtiyacı vardır.
Dışarıda tedarik kaynaklarında ve dağıtım ağlarında çeşitliliği, içeride ise
şebekelerin birbirine bağlanmasını temin edecek bir politikaya, Türkiye'nin bu
alanda belirleyici bir katkısı olabilir.
Öte taraftan, Türkiye, sahip olduğu savunma olanakları, birliğin
yanı başındaki veya birlik için yaşamsal bir stratejik önem taşıyan
bölgelerdeki nüfusu, büyük bir Müslüman ve demokratik ulusun Avrupa projesinin
temelinde yatan değer ve ilkelerin savunmasına yapacağı katkılar nedeniyle
Avrupa Birliği dış politikasının inandırıcılığının artmasının teminatıdır.
Ancak şunun da altını çizmeme izin veriniz ki arzu ettiğimiz Avrupa Birliği
Türkiye’ye ne kadar ihtiyaç duyuyorsa Türkiye'nin de Avrupa’ya o kadar ihtiyacı
vardır.
Kendi ülkemin tecrübesinden hareketle şu inancımı gönül
rahatlığıyla söyleyebilirim ki Avrupa ile tam bütünleşme Türkiye'nin kalkınma
ve modernleşme sürecini perçinleyecek ve uluslararası etkinliğini artıracaktır.
Uluslararası muhataplarımızın bizimle münferit bir devlet olarak
konuşmalarıyla, uluslararası bir örgütün karar mekanizmaları üzerinde etkisi
olan bir üyesi olarak konuşmaları arasında çok büyük bir fark olduğunu şahsen
çok iyi biliyorum.
Bizi dünyanın dört bir tarafına savuran tarihimizin sonucu olarak
Portekiz’in, Portekizce konuşan ülkelerle çok yakın ilişkileri vardır. Bu
ilişkilere dayanarak uluslararası sahnede her gün kendini daha fazla ispatlayan
Portekizce Konuşan Ülkeler Topluluğunu kurduk. Ancak hiç şüphemiz yok ki bize
bu kadar yakın ülkelerle mevcut diyaloğumuzda dahi
ağırlığımız Avrupa Birliği üyesi olmamız sayesinde çok daha fazla olmaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye'nin Avrupa Birliğine
üyeliğinden söz ederken kendi ülkemin katılımına ilişkin hatıralar gözümde canlanıyor.
Portekiz’in katılım süreci birçok engellerle karşılaşan, uzun ve karmaşık bir
süreç oldu. Üyeliğimize karşı olanlar kalkınmışlık seviyemizdeki farklılığın
neden olacağı mali külfet konusunu öne sürdüler. Kimileri bizden daha müreffeh
üye ülkeler için oluşturacağımız göç tehdidine dikkat çektiler, bazıları
Portekiz’in kendine özgü dış politika yönelim ve geleneklerine işaret ederek
sadakatimizin Avrupa’dan ziyade Atlantik hassasiyetlere ve eski sömürgelerimize
yöneleceğini iddia ettiler. Tabii hepsi bu kadarla da kalmadı. Fakat Alexandre Herculano’nın “İstek
engelleri tartar, irade yener.” sözüne geri dönmeme izin verirseniz, ne arzumuz
eksikti ne irademiz. Yerimizin Avrupa’da olduğunu biliyorduk, ulusal
çıkarlarımızın orada yattığını, Avrupa bütünleşmesinin dışında
kalamayacağımızı. Yerine getirilmesi imkânsız gibi görünen zor katılım kriterlerine uymak zorundaydık. Bunlar bizi yeni
yapılanmalar benimsemeye, muazzam bir topluluk müktesebatını ulusal
mevzuatımıza ithal etmeye, ciddi anayasal ve yasal değişiklikler gerektiren
geniş çaplı reformları hayata geçirmeye zorluyordu. Ülkemizin dünyada sahip
olmasını dilediğimiz yeri nasıl gördüğümüzü bir kez daha ve iyi düşünmeye
zorlanmıştık. Bugün içimde en ufak bir tereddüt olmaksızın “Bütün bunlara değdi.”
diyebiliyorum.
Tabii ki her ülke ayrı bir gerçektir. Türkiye Portekiz olmadığı
gibi, Portekiz de Türkiye değildir. Bu nedenledir ki bizim kendi
deneyimlerimize ilişkin anılarımı, yersiz ders taslamalar olarak değil, sizi
Avrupa’nın karar alınan masalarında oturur görmek isteyen bir dostun sözleri
olarak kabul etmenizi diliyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, ziyaretim yıllarca NATO’da müttefik ve
Avrupa Konseyinde ortak olan ülkelerimiz arasında ilişkileri güçlendirmeye katkı
amacını taşımaktadır; siyasi alanda mükemmel ancak diğer alanlarda
olabileceğinin çok altında seyreden ilişkileri. Bu durumu değiştirmenin zamanı
gelmiştir. Beraberimde ülkemin ekonomisinin en dinamik sektörlerini temsil eden
önemli bir iş adamı heyeti getirdim. Son dönemde yüksek teknoloji üreticisi ve
ihracatçısı olan yenilenebilir enerji, altyapı projeleri, turizm ve
telekomünikasyon gibi Türkiye için de çok önem taşıyan alanlarda haklı bir
uluslararası üne sahip olan bir ekonomiden söz ediyorum. Portekizce konuşan
Afrika ülkeleri ve Brezilya gibi özel tecrübesi olduğu pazarlarda iş yapan
dünyaya açık bir ekonomiden, aynı zamanda Türkiye'nin de etkili bir konuma
sahip olduğu pazarlara ulaşmaya hevesli bir ekonomiden bahsediyorum.
Bu ziyaretin program girişimcilerinin Türk karşıtlarıyla
ilişkilerini ilerletme hedefi gözetilerek hazırlandı. İş dünyalarımızın yeni iş
ve ortaklık imkânları bulacaklarına inanıyorum. Ancak aramızdaki ilişkilerin
bilim, kültür, akademik dünya ve turizm konusunda da yoğunlaşmasına önem
atfetmekteyim.
Türk makamlarının değerli katkılarıyla hazırlanan ziyaret
programımızın çeşitli bileşenlerinin bütün bu alanlarda da temas ve iş
birliğimizin güçlenmesine katkıda bulunacağına inancım tamdır. Nihayet
halklarımızın birbirini daha iyi tanıması gereklidir. Özel olarak
gerçekleştirdiğim dâhil Türkiye’ye yaptığım ziyaretlerde, ülkenizin tarihî
mirasının zenginliği, halkınızın kararlılığı ve modern Türkiye'nin başarıları
karşısında her zaman büyük bir hayranlık duymuşumdur. Ancak beni özellikle
duygulandıran şey gerçekten de ülkemin dışında olup olmadığım konusunda beni
şüpheye düşüren benzerliklerimiz olmuştur. Bir Avrupalı ve bir Portekizli
olarak Türkiye’de kendimi hep evimde hissettim. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
Bugün huzurlarınızda ve Türk demokrasisinin bu abidesinde beni
saran duygular işte bunlardır.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Silva.
Sayın milletvekilleri, Portekiz Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın
Profesör Anibal Cavaco Silva, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Köksal
Toptan’ın refakatinde Genel Kuruldan ayrılmaktadır. (AK PARTİ, CHP ve MHP
sıralarından ayakta alkışlar)
Sayın milletvekilleri, birleşime yirmi dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.23
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER :
Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
88’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin bir önerge daha vardır,
okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
C) Meclis Araştırması Önergeleri (Devam)
3.- Kayseri Milletvekili Mehmet
Şevki Kulkuloğlu ve 26 milletvekilinin, mobilya ve ev
tekstili sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/366)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini aşağıda arz ettiğimiz, mobilya ve ev tekstili sektörünün
sorunlarının araştırılması, tespit edilen sorunların aşılması için gerekli
önlemlerin ve çözüm önerilerinin tespiti amacıyla Anayasanın 98 ve İçtüzüğün
104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve talep
ederiz. 06.05.2009.
1) Mehmet Şevki Kulkuloğlu Kayseri
2) Muharrem İnce Yalova
3) Gökhan Durgun Hatay
4) Abdulaziz Yazar Hatay
5) Tekin Bingöl Ankara
6) Ergün Aydoğan Balıkesir
7) Nevingaye Erbatur Adana
8) Rahmi Güner Ordu
9) Eşref Karaibrahim Giresun
10) Yaşar Ağyüz Gaziantep
11) Faik Öztrak Tekirdağ
12) Orhan Ziya Diren Tokat
13) Ali Rıza Öztürk Mersin
14) Canan Arıtman İzmir
15) Ahmet Ersin İzmir
16) Mehmet Akif Hamzaçebi Trabzon
17) Fatma Nur Serter İstanbul
18) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
19) Hulusi Güvel (Adana)
20) Sacid Yıldız (İstanbul)
21) Şahin Mengü (Manisa)
22) Birgen Keleş (İstanbul)
23) Derviş Günday (Çorum)
24) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
25) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
26) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
27) Mevlüt Coşkuner
(Isparta)
Gerekçe:
Sektörün en önemli sorunu uluslararası pazarda rekabettir.
Ülkemiz, 48 milyar dolarlık dünya ev tekstili (21 Milyar $) ve mobilya sektörü
(27 Milyar $) pastasının paylaşımında geri sıralarda bulunmaktadır. Ancak bu
sektör verileri göstermektedir ki, bu yıl itibariyle 2,1 milyar dolarlık
ihracat ile tekstil ihracatının yarısını gerçekleştiren ev tekstili sektörünün
toplam tekstil ve konfeksiyon ihracatı içindeki payı
daha fazlayken, giderek düşmektedir. Mobilya'da ise 1,5 milyar dolara erişmiş
ancak ilerleme kaydedeceğine son yıl itibariyle de gerilemektedir. Sektörün
önde gelen dernekleri önümüzdeki yıllarda ihracatta ciddi düşüşler
yaşanabileceğini dile getirmektedir.
Ülkemizin içinden geçtiği ekonomik krizde en çok etkilenen
sektörlerin arasında yer alan bu sektör ayrıca ülkemizin ihracatta iftihar
kaynağıdır. Ancak, istihdam ağırlıklı bu sektörümüz özellikle işçilik
giderleri, vergi yükü gibi konular nedeniyle, Çin ile rekabette yetersiz
kalmaktadır. Bu sektörün geleceğini etkileyecek çok büyük tehditlerin oluştuğu
artık aşikâr şekilde gözükmektedir.
Yukarıda izah ettiğimiz bu nedenlerle, mobilya ve ev tekstili
sektörünün sorunlarının araştırılması, tespit edilen sorunlar konusunda gerekli
önlemlerin ve çözüm önerilerini tespit edilmesi amacıyla Anayasa'nın 98. ve
TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması
konusundaki ön görüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım:
D) Tezkereler
1.- Kırım Tatar Millî Meclisi
Başkanı Mustafa A. Kırımoğlu’nun vaki davetine icabet
edecek olan TBMM Başkan Vekili Meral Akşener’in bir
Parlamento heyetiyle birlikte Dünya Kırım Tatar Kongresine iştirak etmek üzere
Kırım Özerk Cumhuriyeti’ne resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/791)
07 Mayıs 2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Mustafa A.Kırımoğlu'nun vaki davetine icabetle Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanvekili Sayın Meral Akşener
başkanlığında bir Parlamento heyetinin Dünya Kırım Tatar Kongresine iştirak
etmek üzere Kırım Özerk Cumhuriyeti'ne resmi ziyarette bulunması hususu Türkiye
Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanun'un 6. Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Nevzat
PAKDİL
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Vekili
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
VIII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki sıralama ile
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; Genel Kurulun, 12 Mayıs 2009 Salı
günkü birleşiminde bir saat süre ile sözlü soruların görüşülmesinin ardından
diğer denetim konularının görüşülmeyerek, kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine; 13 Mayıs 2009 Çarşamba günkü birleşiminde ise sözlü soruların
görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
12.5.2009
Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulunun 12 Mayıs 2009 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun
görülmüştür.
|
|
|
Köksal Toptan |
|
|
|
Türkiye Büyük
Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı |
|
Bekir Bozdağ |
|
Hakkı Suha Okay |
|
Adalet ve
Kalkınma Partisi |
|
Cumhuriyet Halk
Partisi |
|
Grubu
Başkanvekili |
|
Grubu
Başkanvekili |
|
Mehmet Şandır |
|
Fatma Kurtulan |
|
Milliyetçi
Hareket Partisi |
|
Demokratik
Toplum Partisi |
|
Grubu
Başkanvekili |
|
Grubu
Başkanvekili |
Öneriler:
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan 90 ve 293 sıra sayılı Kanun Tasarılarının, bu kısmın 4
ve 5 inci sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi,
Genel Kurulun; 12 Mayıs 2009 Salı günkü (bugün) birleşiminde 1
saat süre ile sözlü soruların görüşülmesinin ardından diğer denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işler kısmında yer alan işlerin görüşülmesi; 13 Mayıs 2009 Çarşamba günkü
birleşiminde ise sözlü soruların görüşülmemesi,
Genel Kurulun; 12 Mayıs Salı günkü (bugün) birleşiminde saat
20.00’ye kadar; 13, 14, 20, 21 Mayıs 2009 Çarşamba ve Perşembe günlerindeki
birleşimlerde ise 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesinin,
Genel Kurulun onayına sunulması önerilmiştir.
BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisi aleyhine, Tunceli Milletvekili
Kamer Genç.
Buyurunuz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danışma Kurulu kararı
aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Danışma Kurulu kararı ile tabii yine çalışma saatleri uzatılıyor.
Ben, zaten çalışmayı seven bir milletvekili olarak bundan hiç de şikâyetçi
değilim. İki tane kanun geliyor, Türk Vatandaşlığı Kanunu ile Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı
getiriliyor. Tabii ben bu her gün gündemin değiştirilmesine karşı olduğum için…
Yani parlamenterlerin belli bir yasama faaliyetlerini düzgün yapabilmeleri için
bunların önceden bilinmesi lazım. Parlamenterliğin sağlıklı olarak yerine
getirilmesi için kanun tasarı ve tekliflerinin uzun bir süre incelenmesi lazım
ama burada günübirlik değişince maalesef biz de sağlıklı bir inceleme yapmadan
burada kanunları geçiriyoruz.
Değerli milletvekilleri, benim ilim Tunceli’de özellikle bu aylar
geldiği zaman bu yayla sorunu çıkıyor ortaya. Bizim ilimizde 100 binin üzerinde
koyun besleniyor işte özellikle Pertek, Çemişgezek ilçelerimizde, Hozat’ta. Fakat, tabii bu yaylalar yasaklanıyor. Şimdi, 100 bin tane
koyun var. Oradaki yöneticiler maalesef, işte bir yasa kararını alıyorlar. E,
şimdi, 100 bin koyun besleyen o insanlar nereye getirecek bu hayvanları?
Bunların bence Hükûmeti yöneten kişilerce
belirlenmesi lazım. “Yasak” demekle bu, her şey olmuyor işte.
Ben özellikle bu konuda Hükûmetten rica
ediyorum. Bu 100 bin tane, vatandaşın koyununu otlatacak otlakların tespiti,
yayla gerekir. Mesela Ovacık’ı tümüyle yasaklamışlar duyduğuma göre, Pülümür
yaylalarının bir kısmını yasaklamışlar. Bu vatandaşlarımızdan, çok şiddetli, bu
konuda sıkıntılar geliyor, şikâyetler geliyor. Bir an önce bunun düzeltilmesini
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, ben geçen hafta Viyana’ya gitmiştim.
Orada Alevi Kültür Merkezinin düzenlediği bir panele de katıldım. Gerçekten
oradaki vatandaşlarımız, özellikle Alevi vatandaşlarımız çok güzel eserler
yapmışlardı; kültür evlerini, cemevlerini yapmışlar,
10 bin metrekarelik alan üzerinde çok devasa eserler meydana getirmişlerdir.
Tabii, vatandaşların isteği şu: Yani, bu Alevilik meselesinin
evvela… İşte, iktidar partisi Alevi açılımından bahsetti fakat orada sustu.
Şimdi, bizim istediğimiz evvela Alevi açılımında ön şart olarak cemevlerinin ibadet yeri sayılması. Bunun sayılabilmesi
için de işte bir kanun teklifimiz var. Köy Kanunu’nda ve 3194 sayılı İmar
Kanunu’nda bir değişiklik yaparak cemevlerinin de
ibadet yeri olduğunu kabul etmemiz lazım. Yani burada, daha önce, kilise,
sinagog, havralarda harcanan elektrik ve su parasının Diyanet İşleri
bütçesinden ödenmesi konusunda bir kanun tasarısı geçti. Ben o zaman sormuştum:
“Cemevleri de buna dâhil mi?” Maalesef Hükûmet sırasında oturan kişi cevap vermedi. Sonra “Ben
yetkili değilim…” Sonra Diyanet İşleri Başkanlığından aldıkları bir cevabı bize
ilettiler: Efendim, cemevleri ibadet yeri değilmiş. Tabii bu, Diyanet İşleri Başkanlığının bir kanaati; bence tamamen
yanlış, tamamen gerçek dışı. İbadet her yerde yapılabilir, dağda da
yapılır, ormanda da yapılır, evde de yapılır; cemevi
de bir… İnsanlar, orada… Alevi inançlı vatandaşlarımız, “Ben ibadetimi cemevinde yaparım, benim İslam anlayışım bu. Ben bu surette
yaparım” diyor. Senin hakkın yok ki… Zaten Anayasa’nın 24’üncü maddesi bu
konuda açıktır. O bakımdan, yani en evvela bu cemevlerinin
ibadet yeri sayılması ve Türkiye’de yapılan cemevlerine
bir yasal meşruiyet kazandırılması gerekir ama bunun üzerinden siyaset yapmak
bence kimseye de fayda getirmez.
Ayrıca, Anayasa’nın 24’üncü maddesine göre, okullarda din kültürü
ve ahlak öğretimi var. Burada biliyorsunuz, işte, din kültürü ve ahlak dersi
öğretilmesi gerekirken maalesef bu kitaplardaki eğitim tamamen Sünni anlayışına
uygun bir eğitimdir. Bence bunu da değiştirmek lazım. Bu
din kültürü ve ahlak dersinin, tamamen genel, ondan sonra, hatta eleştirel bir
eğitim olması lazım. Bütün dinler, bütün mezhepler hakkında yetişen gençlere
bilgi vermek lazım; herhangi bir mezhebi, herhangi bir anlayışı aşılamamak
lazım.
Bizim Alevi inançlı insanların kendi inançlarında, işte, muharrem
orucu var, Hızır orucu var, işte, kendi şeylerinde, ehlibeyit
var; işte bunlar zaten İslam’ın ilkeleri… Bunlar ne anlama geliyor? Gençlere,
okul çağında yetişen insanlara, daha doğrusu, bunların öğretilmesi lazım ama
maalesef Hükûmet, bu konuda -yani önünde bir engel de
yok- kendine göre birtakım girişimlerde bulunuyor. Bence bunu, bu girişimleri
bu kadar dar tutmaya gerek yok; aklın, mantığın yolu bir. Parlamentoya getirip
onu bir an önce çözmekte yarar var. Dolayısıyla bu da memleketi rahatlatan bir
durumdur.
Diyanet İşleri Başkanının, işte “İbadet, yalnız camide ve mescitte
yapılır.” anlayışı çok sakat bir anlayış. Özellikle, Diyanet İşleri Başkanı da
çok değişik bir davranış içinde, ismi “Ali” ama kendisi Ömerleşmiş bir Ali galiba!
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – O da güzel, o da güzel!
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bizim istediğimiz, bir Diyanet
İşleri Başkanı bir cemevine gitsin efendim. O bir
Alevilerin de, mademki bir Diyanet İşleri Başkanıdır, Türkiye’deki bütün
İslam’ın da anlayışına uygun… Bir gün bir cemevine
gitsin.
Arkadaşlar, bir de Diyanet Vakfı var, devasa bir kurum. Muazzam
bir geliri var, bu gelir denetimsiz. Geçmişlerde bizim kulağımıza geldi, birçok
Diyanet İşleri başkanı, iktidarda yandaşlarının çocuklarını yurt dışında okutan
bir paralar veriyorlar. Bu paralar nereye gidiyor? E, ne olacak iki tane cemevinin yapılmasına da Diyanet İşleri Vakfınca bir para
yardımı yapılsın. Yani Türkiye’de Alevi vatandaşlar vergi vermiyor mu? O
Diyanet İşleri teşkilatına giden paraların bir kısmı da Alevi vatandaşların
verdiği paradan meydana gelmiyor mu? Onun için, lütfen bunları… Yani akılla,
mantıkla, adaletle hareket edip bu insanların da inançlarını yerine getirecek
bir katkı sağlamak lazım.
İşte, Çankaya’da, burada bir cemevinin
temeli atılmış, kaç senedir orada metruk kalıyor. Ama görüyoruz, maalesef
Diyanet İşleri Vakfından birçok camiye yardım yapılıyor. Yapılsın, biz buna
karşı değiliz ama yani bir ülkede işte bu inançta olan insanların da
kendilerinin inançlarını rahatlıkla yerine getirecek bir ortam yaratmaları
lazım. Bunu yaratmak zor bir iş de değil, kimseye bir zarar da getirmez değerli
arkadaşlarım, değerli milletvekilleri.
Tabii, bence yani bugün, şu anda öncelikle konuşulması gereken
konu işte bu konulardır. Çünkü toplumda bir sıkıntı yaratıyor. İşte, Alevi
vatandaşlarımız… Bugün, Avrupa’da din kitaplarında, Almanya’nın birçok din
kitaplarında Aleviliğin esaslarıyla ilgili bir program yapılmış, orada
öğretiliyor. Abdullah Gül, ilk defa Dışişleri Bakanı olduğu zaman Almanya’ya
gidiyor ve ondan önce, Avrupa’daki Alevi birlikleri federasyon başkanları,
dernek başkanları cumhuriyet bayramlarında elçiliklerdeki resepsiyonlara
davet ediliyormuş. O gittikten sonra yasaklamış bunu ama öte tarafta, Fethullah Gülen’ci, öteki, din
kesiminden kişileri maalesef… Yani maalesef değil, işte onları yasaklarken
diğer taraftan elçiliklere çatmış “Bunları niye protokole davet etmiyorsunuz?”
şeklinde. Bunlar zaten o gün gazetelere de intikal etti. İşte, Avrupa Alevi
Birlikleri Federasyonu Başkanı dedi ki: ”Vallahi, işte geldikten sonra
Cumhuriyet Bayramı resepsiyonlarına bizi davet
etmiyorlar.” Böyle bir anlayış olur mu? Yani milyonlarca insanı orada temsil
eden, milyonlarca Alevi vatandaşı Avrupa’da temsil eden... Peki, bu Alevi
inançlı insanlar, laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin birliğini, bütünlüğünü
savunan, her yerde buna katkıda bulunan insanlar. Ondan sonra, diğerleri gibi
laik Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkıp da yerine şeriat devletini getirme konusunda
çaba içinde değiller. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine en uygun
hareket eden, bu felsefeyi destekleyen, yüceltmeye çalışan kişiler, maalesef en
kutsal bayramımız olan Cumhuriyet Bayramı’nın resepsiyonlarına
çağrılmıyorlar.
Zaten Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olduktan sonra çok ayrımcı
hareket etti. Ben kendisine soruyorum: Bugüne kadar Alevi inançlı bir vatandaşı
bir yere atadı mı; yargıda bir üst makama, devlet bürokrasisi içinde bir yere?
Öğrenmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bir memlekette belirli makamlara gelen
insanların o makamın gerektirdiği birliği, bütünlüğü, birleştiriciliği
sağlaması lazım. Yani laflarla birtakım şeyler söyleyip de arkasındaki
uygulamaları, işlemleri bunun tersiyse burada birlik ve bütünlük olmaz. Onun
için, bunu sağlamak birilerinin görevi. Ama maalesef -yıllardır politikanın
içindeyim- özellikle hâkim ve savcılık imtihanına giriyor; Alevi inançlı, hele
Tuncelili oldu mu çok suçlu görülüyor ve bir tanesi bir yere getirilmiyor.
Yazık, günah bu millete, bu insanlara.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) – Öteki tarafta, kaymakamlık imtihanına
giriyor, ilk sıralarda yazılıyı alıyorlar, maalesef atama yapılmıyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu lafları söylerken ben de
vicdani bir rahatlık içinde şey etmiyorum. Çünkü bu memlekette, artık, birlik
ve bütünlüğü sağlamamız lazım. Yoksa işte birileri çıkıyor, aramıza ayrımcılık
sokuyorlar. Biz istiyoruz ki bir kadroya atamada öncelikle liyakat, dürüstlük
öne alınması lazım ama birileri diyorlar ki: “Bizden olsun, çamurdan olsun.”
Böyle bir zihniyetle bir devleti yönettiğiniz zaman, bu devlette birlik ve
bütünlüğü sağlayamazsınız. Şimdi, onun için, maalesef bu zihniyetle Türkiye
idare ediliyor. Geçmiş senelerde diyorlardı ki: “Siz imam-hatiplileri bir yere
almıyorsunuz.” Tamam almıyordu. Peki, siz o gün öyle diyordunuz, haydi
imam-hatipliler, siz iktidara hâkim oldunuz, bari siz, dün dediğinizi yapmayın
bugün, o zaman tarafsız davranın. Eğer bir insan imtihana girmiş de hâkimlik,
savcılık imtihanında, ondan sonra, kaymakamlıkta…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bir dakika verdiniz mi efendim?
BAŞKAN – Verdim efendim bir dakikanızı.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, bir yarım dakika…
BAŞKAN – Bir dakika verdim Sayın Genç.
Çok teşekkür ediyoruz.
KAMER GENÇ (Devamla) – Öyle mi? Peki, teşekkür ederim.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yetersayısı…
BAŞKAN – Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler (Devam)
2.- Burdur Milletvekili Ramazan
Kerim Özkan’ın, 3285 Sayılı “Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu”nun 41.
Maddesine 1 (Bir) Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi’nin (2/396), doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/134)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/396 Esas numaralı Kanun Teklifimin Meclis İç Tüzüğünün 37.
maddesine göre süresi içerisinde görüşülmediğinden doğrudan gündeme alınmasını
saygılarımla arz ederim.
Ramazan
Kerim Özkan
Burdur
BAŞKAN – Teklif sahibi olarak Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
Özkan.
Buyurunuz Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 3285 Sayılı “Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu”nun 41.
Maddesine 1 (Bir) Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi’min
doğrudan gündeme alınması hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, kuduz, günümüzde gerçekten güncelliğini
taşıyan bir hastalık hâline geldi. Benim ilim olan Burdur’da, şu anda,
geçtiğimiz yıl içerisinde en az altı mihrakta, yani altı köyde kuduz hastalığı
görüldü. Kuduz hastalığı bulaşıcı bir hastalık, ancak tazmin hastalık değil.
Bunda, baktığınız, beslediğiniz, çocuğunuz gibi büyüttüğünüz bir hayvan, bir
kemiriş tarafından, bir köpek tarafından, bir kedi tarafından, bir tilki
tarafından ısırılır, bu hayvan da kuduz şüphesiyle değerlendirilir ancak
hayvanın başı kesilmeden kuduz hastalığının teşhisi konmaz. Hayvanda bu arazlar
görüldüğünde, hayvanın başı ilgili laboratuvarlara
gönderilir, orada, negri cisimciği dediğimiz kuduz
virüsünün etkeni görüldüğünde kuduz müspet hâle gelir, ancak, bu hayvan için
bir tazminat ödenmez. Bu hayvanın değeri 3 milyardır, 2 milyardır, 2,5
milyardır. Bizim bu teklifimizde, acilen, bunu, bir madde ekleyerek kuduz
hastalığının tazminatlı hastalıklar arasına alınmasını talep ediyoruz. Tarım
Bakanlığı bütçesine de çok fazla bir yük getirmiyor. Ancak, bu hastalık tespit
edildiğinde, o belde, o köy, o ilçe altı ay karantinaya alınıyor. Altı ay
karantinaya alınması demek, orada hayvansal mamullerin dışarı çıkmaması demek.
Benim Burdur’umun Kışla’sında, Askeriye’sinde, Yassıgüme
köylerimizde, Başmakçı köylerimizde, Aşağımüslümler
köyümüzde bu hastalık çıktı. Örneğin, Askeriye köyümüzün 12 ton sütü var, bu 12
ton sütü kimse almıyor, ancak ısıl işlemine tabi tutacaksın. Bakanlık bir
genelge yayınladı, ısı işlemine tabi tutacaksın. Hastalık çıkan işletmede de
sütler sağılıyor. Adamın 10 ineği var, sütleri her gün sağıyor, iki öğün
sağıyor, sütleri dereye döküyor, imha ediyor. Bu işletmenin tarım krediye borcu
var, Ziraat Bankasına borcu var, gübre borcu var, mazot borcu var, düğün
yapmış, urba deriz, kuyumcuya borcu var ama hiçbir ürününü, hayvansal ürününü o
altı aylık süre içerisinde paraya çeviremiyor. Kurbanlık hayvanları var, onları
da çeviremiyor. Bir mağduriyet söz konusu. 2 hayvanı
gitmiş, örneğin 2’şer buçuk milyondan 5 milyar veya 3’er milyardan 6 milyar
değerindeki hayvanları gitmiş, bir bedel de ödenmemiş. Bu bedelin bu yasayla
ödenmesini talep ediyoruz. Bu sadece Burdur’un sorunu değil, ülkemizin sorunu
değerli arkadaşlarım.
Kuduz hastalığıyla mücadele koruyucu hekimlikle yapılıyor.
Hastalık girdikten sonra bu karantinaya almak zorundayız ama Tarım Bakanlığında
1984 yılında yapılan organizasyonla veteriner hekimlerin işlevleri bir anlamda
ilçe müdürlüklerinin inisiyatifine bırakıldı. Bu
veteriner hekimler kendi başlarına hareket edemiyorlar. Koruyucu hekimliğin
yapılması gerekiyor.
Bakın, ülkemizde domuz gribiyle ilgili bir sorun yaşanmıyor ama
yaşatmak isteniliyor ama burada bizim duruş sergilememiz lazım. Burada
veteriner hekimlere, doktorlarımıza, halk sağlığı hekimlerimize çok büyük
görevler düşüyor. Veteriner hekimlerimiz cansiparane
bu ülkede çalışıyorlar ama özlük haklarında bir değerlendirme yok. Yaşantıları
arabalarda bu kuduz mücadelesiyle aşı yapmayla geçiyor ama onların kadrolarında
bir iyileştirme yapmıyoruz, sosyal yaşamlarında bir iyileştirme yapmıyoruz.
Yine, bu hayvanları üreten üreticilerimizle ilgili olarak süt fiyatları
acımasız bir şekilde gerilere düştü. Şu anda 46 kuruş süt fiyatı, litresi ama
yemin kilogramı 60 kuruş. Hâlbuki geçmiş dönemlerde biliyoruz ki 1 kilo sütle 2
kilo yem alınırdı ama şu anda 1,5 kilo sütle 1 kilo yem alınamıyor. Bu hayvancılık açmazda.
Bu yaptığımız, yasayı öne almakla bir nebze olsun vatandaşımızın
yarasına merhem süreceğiz. Onun için, yüce Meclisten bu kanun teklifimizin bir
an önce gündeme alınıp görüşülmesini talep ediyoruz. Tarım Bakanlığının bu
konuda bir çalışması var ancak geç. Önümüzde çok kısa bir süre kaldı. 1
Temmuzda Meclisin kapanacağını duyuyoruz. Bu sürede bunu alır görüşürsek hiç
olmazsa bu çiftçinin yarasına bir merhem oluruz. Onun için, bu kanun
teklifimizin oylarınızla doğrudan gündeme alınmasını talep ediyoruz. Gerçekten
insan sağlığını tehdit eden kuduz hastalığıyla mücadele koruyucu hekimlikten
geçiyor diyorum. Bu veteriner hekim istihdamını ilçe müdürlüklerinde, il
müdürlüklerinde -sayılarını- artırmamız gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sözünüzü bağlayın lütfen.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Onların mobil araçlarıyla hareket
edip küçükbaş hayvanlardan büyükbaş hayvanlara kadar tüm ülkemizde yaşayan
hayvanların aşılanması için gerekli tedbirlerin alınması gerekiyor. Karantina
tedbirleri uygulanırken hiç olmazsa o ısıl işlemine tabi tutulan süte özel bir
fiyat vermemiz gerekiyor. Normal şartlarda normal sütten daha az fiyat
veriliyor. Hâlbuki o süte -bir mağduriyet söz konusu- daha fazla fiyat vermemiz
gerekiyor çünkü bir ısıl işlemi var, bir maliyet var. Bu maliyetlerin göz önüne
alınması gerekiyor.
Bu duygularla yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Kanun
teklifimizin gündeme alınması için sizleri vatandaşlarımız adına, köylülerimiz
adına duyarlılığa davet ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.
Mersin Milletvekili Vahap Seçer…
Buyurunuz Sayın Seçer. (CHP sıralarından alkışlar)
VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
3285 Sayılı “Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu”nun 41. Maddesine 1
(Bir) Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasıyla
ilgili önergenin lehinde söz almış bulunuyorum.
3285 sayılı Kanun’un 41’inci maddesi, tazminat ödenecek hayvan
hastalıklarını içermekte ancak tazminat ödenecek hastalıklarda kuduz hastalığı
yer almamaktadır. Kanun teklifimizin amacı, 3285 sayılı Yasa’nın 41’inci
maddesine bir fıkra eklenerek kuduz hastalığının tazminat ödenecek hastalıklar
kapsamına alınmasıdır.
Değerli arkadaşlarım, tabii, 21’inci yüzyılda, hâlâ Türkiye’de
kuduz hastalığından söz etmek bana göre ülkemiz için bir ayıp ama bu gerçek.
Hâlâ bu vakalar ülkemizde görülmekte. Neticede, bu vakaların görüldüğü
durumlarda, üretici, olayın maddi boyutunu düşünüyor. Hayvanlarında böyle bir
hastalık gördüğü zaman bunu yetkili kurullara bildirmesi gerekirken ama
hayvanının elinden gideceği varsayımıyla, o düşünceyle, maddi kayba uğrayacağı
varsayımıyla bu hastalıkları yerinde ve zamanında yetkililere bildirmekten
imtina ediyor. Tabii, bu durum da toplum sağlığını etkileyen bir durum ortaya
çıkartıyor.
Hayvan sağlığı önemli bir konu değerli arkadaşlar, Avrupa Birliği
müzakere sürecinde otuz beş fasıl başlığından üç tanesi tarımla ilgili ve
bunlardan bir tanesi de hayvan sağlığını ilgilendiriyor özellikle. Bu anlamda,
Türkiye'nin hayvan hastalıklarıyla ilgili ve hayvan sağlığıyla ilgili
mücadeleyi etkin yapması gerekiyor, bu konuda daha fazla kaynak ayırması
gerektiğini düşünüyorum.
Ülkemizde hayvansal üretim istediğimiz düzeylerde değil. Avrupa
Birliğine baktığımız zaman toplam tarımsal üretimin yüzde 65’ini hayvansal
üretim oluşturuyor ancak ülkemize baktığımızda bu oranın yüzde 35 seviyelerinde
olduğunu düşünüyoruz. İşte, bu süreç içerisinde bu oranı yükseltmemiz
gerekiyor. Bu müzakere süreci içerisinde özellikle Avrupa Birliğinin et, et
ürünleri veya hayvansal ürünlerin ticaretinin sınırlanması konusundaki
Türkiye'nin bakış açısına olumsuz yaklaşıyorlar ve bu konuda Türkiye’yi
sıkıştırıyorlar “Et ithalatını açın, hayvansal üretim ithalatını açın.” diye.
Tabii, önümüzdeki süreçte hayvancılığımızı belirli noktalara getiremezsek, bu
sektörü, bu üreticileri kendi ayakları üzerinde duracak duruma getiremezsek
önümüzdeki günlerde çok daha büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalabileceğimizi
düşünüyorum.
Hayvansal üretim, aynı zamanda toplum sağlığı açısından
önemli, çocuklarımızın, gençlerimizin sağlıklı yetişmesi açısından önemli. Hayvansal protein, tabii, çocuklarımızın beslenmesinde önemli bir
yer tutuyor. Bu anlamda süt tüketimi, et tüketimi veya diğer hayvansal ürün
tüketiminin ortalamasına baktığınız zaman, gelişmiş ülkelerle mukayesede
oldukça geri noktalarda olduğumuzu göreceğiz. Bu anlamda da hayvansal üretimin
artırılmasını önemsememiz gerektiğini düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten hayvancılığa 2000 yılından bu yana
ciddi destekler verildi, bunu kabul etmek durumundayız ve bu konuda da ciddi
yatırımlar yapıldı ama baktığınız zaman, aradan dokuz yıl geçmiş hayvancılığın
geldiği nokta istenilen düzeyde değil. Burada benim kişisel görüşüm, yanlış
planlamaların olması, yanlış birtakım politikaların uygulanması ve bunda ısrar
edilmesinin, bugün hayvancılığın hâlâ Türk tarımında ciddi bir sorun olmasının
ana nedenlerinden bir tanesi olarak düşünüyorum.
Hayvancılıkta sorunlar vardır. Son zamanlarda birçok destek
kaldırıldı. Bu anlamda destekleme yöntemi çok radikal bir kararla değiştirildi
ve “hayvan başı destek” yöntemine geçildi.
Destekler gününde ödenemiyor. Zaten yetersiz olan destekler
gününde ödenemeyince de hayvansal üretim yapan çiftçilerimiz, üreticilerimiz
burada mağduriyet yaşıyor.
Hatırlayacağınız gibi, 2009 bütçesinde tarımsal üretime ayrılan
destek miktarı son anda yüzde 11 kesintiye uğradı. Zaten destekler yetersizdi,
bu kesinti de hayvansal üretime özellikle darbe vuran önemli kesintilerden bir
tanesi oldu.
Türkiye’de her zaman gündeme gelen kaçak et ve canlı hayvan
kaçakçılığı bir türlü halledilememiş durumda. Bu sorunu temelli olarak ortadan
kaldıramamış durumdayız.
Meraların talanı önlenemedi veya bu mücadelelerde yetersiz
kalındı. Bunu kabul etmek zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Tarsus’a gel, Tarsus’a!
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
VAHAP SEÇER (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
Meraların amaç dışı kullanımının önlenemediği de bilinmekte.
Üretici-tüketici arasındaki, hayvansal üretim ürünlerinin,
hayvansal üretim sonucu elde edilen nihai ürünlerin fiyat farkı, makası çok
açıldı. Bu konuda gerekli önlemlerin alınması gerektiğini düşünüyorum.
Girdi fiyatları son günlerde ciddi anlamda yükseldi, ürün
fiyatları düştü. Bu konuda Bakanlığın gerekli önlemleri almasını düşünüyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Tarsus’a gel…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Tarsus…
VAHAP SEÇER (Devamla) – Evet, arkadaşlarım Tarsus konusunda sıkıştırıyor.
Ben, Sayın Bakandan tekrar rica ediyorum; az önce bahsi geçti, taşkın sonucu
oluşan…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Tarsus’un primlerinin de ödeneceğini
Sayın Bakan söyledi.
VAHAP SEÇER (Devamla) – … zararlardan
dolayı Sayın Bakandan birtakım ricalarımız olmuştu, özellikle prim
desteklerinin erken ödenmesi yönünde. Mersin ilinin de bu kapsama alınmasını,
biz buradan, diğer milletvekili arkadaşlarımla beraber Sayın Bakandan istirham
ediyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Primlerin ödeneceğini de ifade et.
VAHAP SEÇER (Devamla) – Sayın Bakan ifade etti.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
İcmaller gelince öğrenilir.
VAHAP SEÇER (Devamla) – Peki, teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Seçer.
Önergeyi…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Bakacağım efendim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yok.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.23
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER :
Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
88’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın İç Tüzük’ün 37’nci
maddesine göre vermiş olduğu önergenin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı…
Oylamayı elektronik cihazla yapacağım.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı bulunamamıştır.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.37
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.46
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER :
Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
88’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın İç Tüzük’ün 37’nci
maddesine göre vermiş olduğu önergenin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Sayın milletvekilleri, gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.
IX.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, öğretmen maaşlarının iyileştirilmesine ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/436) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
2.- Niğde Milletvekili Mümin
İnan’ın, Niğde’deki yatırımlara, yeşil kartlılara ve yapılan yardımlara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/562) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek’in cevabı
3.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, demir fiyatlarındaki artışa ve inşaat sektörüne
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/622) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
4.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Akif Paksoy’un, ÇEAŞ’ın
küçük hissedarlarına dağıtılmayan temettülere ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/696) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
5.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Taksim’de 1 Mayıs kutlamalarına izin
verilmemesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/698) ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
6.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, küçük işletmelerin ekonomik sıkıntılarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/701) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek’in cevabı
7.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Akif Paksoy’un, ÇEAŞ’ın
küçük hissedarlarına kâr dağıtımına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/710) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
8.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, ekonomik sıkıntılara yönelik çalışmalara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/712) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek’in cevabı
9.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, demir başta olmak üzere inşaat girdilerindeki
fiyat artışına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/734) ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
10.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, özürlü aylıklarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/749)
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
11.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, yeni bir Nato Üssü
kurulup kurulmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/784) ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
12.- Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in, Bolu Valisinin görevden alınmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/786) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
13.- Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in, Dışişleri Bakanının bir konuşmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/787) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
14.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, doğalgaz zammının etkisine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/796) (Cevaplanmadı)
15.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, bazı yerlerdeki yatırımlara ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/806) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçek’in cevabı
16.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın,
iletişimin izlendiği iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/812) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
BAŞKAN – Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek,
gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan 1, 9, 19, 37, 38, 40, 43,
44, 53, 56, 67, 68, 69, 71, 73, 78’inci sıralardaki soruları birlikte
cevaplandırmak istemişlerdir.
Şimdi bu soruları sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
30.01.2008
Akif
Ekici
Gaziantep
Yazılı ve görsel basında yer alan haberlerde, Dünya Bankası
Türkiye masası şefinin, öğretmenlerimizin maaşlarını yüksek bulması, eğitim
emekçilerini çok üzmüş ve yaralamıştır.
Dünya Bankası yetkilisinin bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nde görev
yapan öğretmen maaşlarına müdahale etmesi, bağımsızlığımıza gölge
düşürmektedir. Bağımsız bir ülke kendi vatandaşlarının sosyal, ekonomik ve
yasal hakları ile ilgili kararları kendisi alır. AB’ye girmeye çalışan Türkiye
Cumhuriyeti, AB ülkelerindeki öğretmenlerden daha çok fedakarlık
yaparak çalışmalarına rağmen, ücret yönünden AB ülkesi öğretmenlerinin
maaşlarının beşte biri kadar ücret almaktadırlar.
1. Dünya Bankasının bizim uygulamalarımıza karışmaları
bağımsızlığımıza müdahale anlamına gelmiyor mu?
2. AB’ne girmeye çalışan ülkemizin, öğretmen maaşlarını da AB
ülkeleri düzeyine yükseltmesini düşünüyor musunuz?
3. Öğretmenlerimizin insanca yaşamalarını sağlayabilmek için
gelirlerinde iyileştirme çalış-malarınız var mıdır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki yazılı sorularımın Başbakan Sn. Recep Tayyip Erdoğan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz
ederim.
Mümin
İnan
Niğde
Soru: 1- Niğde İlimizde, 2008 yılında Devlet tarafından hangi
projelere, ne kadar yatırım yapılması planlanmaktadır.
Soru: 2- Niğde İlinde 22 Temmuz 2007 tarihinden sonra kaç adet
yeşil kart iptal edilmiştir?
Soru: 3- 2005, 2006 ve 2007 yıllarında, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Fonu’ndan Niğde İlimizde ayni ve nakdi olarak kaç kişiye, toplam kaç
YTL’lik yardım yapılmıştır? Bu yardımlar için 2008 yılında ne kadar pay
ayrılmıştır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Hasan
Çalış
Karaman
İnşaat demiri fiyatlarının yılbaşından bu yana yüzde 35 oranında
artması demir-çelik üreticileri ile inşaatçıları karşı karşıya getirmiştir.
İnşaatçılar Derneği (İNDER) inşaat sezonu öncesi demir fiyatlarının keyfi
olarak artırıldığını belirtmektedir.
Bu bilgiler ışığında;
1- İnşaat demiri fiyatlarındaki bu artış inşaat sektörünün önünde
adeta demirden bir ağ örmüştür. Bu demirden ağı kaldırma konusunda çalışmanız
var mıdır?
2- İnşaat sektöründe canlılık olmadan ekonomik büyümenin
sağlanması mümkün değildir. İnşaat sektörünü canlandırmak konusunda bir
projeniz var mıdır?
3- Demir fiyatlarındaki artış haliyle maliyetleri de artırmıştır.
Bu maliyet artışının faturasını kime kesmeyi düşünüyorsunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Mehmet
Akif Paksoy
Kahramanmaraş
1993 yılında ÇEAŞ’ı alan Uzanlar 10 yıl temettü dağıtmamış, şirket gelirlerini
istediği gibi kullanmış küçük hissedarların haklarını yemiştir. Sonra Uzanlar temettü dağıtmaya karar vermiş ve temettüden 1/3
ünü hissedarlara dağıtmıştır. 2/3 ünü ödemek üzere iken Devlet ÇEAŞ’a el koyduğundan ödeyememiştir.
ÇEAŞ malvarlığı olan bir A.Ş olup, hissedarlar hissesi oranında bu
malvarlığının sahibidir. ÇEAŞ’da hissedar olan
kişilere kalan temettüler ne zaman dağıtılacaktır? Binlerce küçük hissedarların
haklarını korumak devletin görevi değil midir?
Bu konuda çözüme yönelik bir düzenleme var mıdır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
1. 1 Mayıs İşçi Bayramı Kutlamalarını Taksim’de yapmayı günler
önce açıklayan Sendikal Ögütlerden, DİSK Genel
Merkezini sabahın erken saatlerinde Polislerle, Panzerlerle kuşatmanız,
demokrasi ve düşünce özgürlükleri çerçevesinde doğru mudur?
2. Taksim’i emekçiye neden kapattınız? Taksim’e çıkmayı önleme
yerine, doğabilecek olayları önlemek için, tedbir almanız daha doğru olmaz
mıydı?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla. Hasan
Çalış
Karaman
Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek
Mensupları ve Yöneticileri Vakfı (TOSÖV) tarafından yapılan açıklamada,
piyasada bir daralma yaşandığı, nakit sıkıntısı çekildiği ve bu nedenle de
küçük işletmelerin çeklerini bile ödeyemez duruma geldiği belirtilmektedir.
Bu bilgiler ışığında;
1- Durumları her geçen gün kötüleşen ve ekonomik sıkıntı çeken
küçük işletmeleri rahatlatmaya yönelik herhangi bir çalışmanız var mıdır? Bu
konuda çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
2- Merkez Bankası verilerine göre, Şubat ayı içinde toplam 59 bin
944 adet olan ferdi kredi ve kredi kartları borçlarını ödememiş kişilerin
toplamı, Mart’ta 67 bin 415’e çıkmıştır. Görüldüğü gibi ekonomik sıkıntı her
alanda kendini iyice hissettirmeye başlamıştır. Ekonomi politikalarını yeniden
gözden geçirmeyi düşünüyor musunuz? Bu konuda bir projeniz var mıdır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Mehmet
Akif Paksoy
Kahramanmaraş
ÇEAŞ 5 yıldan beri Devletin denetimi ve kontrolündedir. Ancak,
Devlet 5 yıldan beri ÇEAŞ’ta üretilen, iletilen ve
dağıtılan enerjiden elde edilen kârın Uzan grubu dışındaki küçük hissedarlara
dağıtımı yapılmamıştır. Hisse sahibi olan bu küçük hissedarlara enerjiden elde
edilen kârı ne zaman dağıtmayı düşünüyorsunuz?
Yaptığınız bu işlem sosyal Devlet anlayışına uygun mudur?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Gazete ve televizyon kanallarında “iyice borca battık” şeklinde
haberler yer almaktadır. Vatandaşın bankalara olan borcu 100.2
milyar YTL’yi aşmış, Merkez Bankası verilerine göre, yılın ilk üç ayında toplam
tutarı 1 milyar 487.9 milyon YTL olan toplam 371 bin 154 senet protesto
olmuştur. Karşılıksız çek sayısı ise 232 bin 500’e çıkmıştır.
Bu bilgiler ışığında;
1- Hükümet üyeleri ekonomiden övgüyle bahsederken, açıklanan
rakamlar bunun hiç de böyle olmadığını gösteriyor. Her alanda vatandaşa kendini
iyice hissettiren ekonomik sıkıntı konusunda bir çalışmanız var mıdır? Bu
konuda çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
2- İşçi, memur ve emekliye yapılan maaş zamları fiyat artışları
karşısında iyice erimiş, kaderine terk edilen esnaf, işyerini siftahsız
açıp-kapatır hale gelmiştir. Esnafımıza nefes aldıracak bir çalışmanız var
mıdır? Bu konuda çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
2007 yılı sonunda 850 YTL/Ton olan İnşaat demiri şu anda 1.900
YTL/Ton olmuştur. Demirde yaşanan çok yüksek fiyat artışı İnşaat Sektöründe
sıkıntı yarattığı gibi talep daralmasına yol açmıştır.
Ülkemiz Ekonomisinde ağırlıklı önder sektör olan İnşaat Sektörünün
işsizliği de büyük ölçüde absorbe ettiği bilinen
gerçek iken,
1. Özel konut üreten firmalarla, kamu müteahhitlerini
ve alıcıları zora sokan, seçim bölgem Gaziantep’te olduğu gibi tüm büyük
kentlerimizde inşaatları durma noktasına getiren bu sorunun çözümü için tedbir
almak gerekmez mi, almayı düşündüğünüz tedbirler var mıdır?
2. Sorunlar kangren olmadan ve büyük bir ekonomik krize
dönüşmeden, ilgili bakanlıklarda (tüm inşaat girdilerindeki fiyat artışları
için) kısa ve uzun vadeli tedbirleri kapsayan ekonomik, teknik ve yasal
düzenleme çalışmaları yaptırmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Özürlülük oranı %70 ve üzeri olan özürlü insanımıza 249.41 YTL özürlülük oranı %40 ila %70 arası olan özürlü
insanımıza ise 166.27 YTL ödenmektedir. Enflasyon artarken bu insanlar nasıl
geçinecek? Bu miktarları artırmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Internet ortamında, “İtalya Napoli’deki NATO üssü İzmir Urla’ya
taşınıyor. 4 bin Amerikan askeri Urla’da ev tutmaya başladı bile. Büyük işgal
projesi sebebiyle üs doğuya kaydırılıyor. Tehlikeli kısım bir havaalanı
inşaatının da Mordoğan’da başlamış olması. Adana
İncirlik üssü İran ve/veya Suriye atış menzilinde olduğu için ana hava üssü
İzmir olacak” şeklinde mailler yer almaktadır. Bu tip yazılar bölge halkının
endişelenmesine neden olmaktadır.
Bu bilgiler ışığında;
1- İzmir Urla ve/veya başka bir ilimiz toprakları üzerinde NATO
üssü kurulması söz konusu mudur? Hükûmet olarak bu konuda
verilmiş bir izin var mıdır? Bu konuda kamuoyunu aydınlatmayı düşünüyor
musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 29.05.2008
Kamer
Genç
Tunceli
Bolu Valisi Ali Serindağ’la ilgili
olarak basında çıkan yazılarda, adı geçenin Nakşi ve
Kadiri şeyhinin oğlu Ahmet Palazoğlu’nun cenazesine
katılmadığı ve Cuma namazına katılmadığı nedenleriyle valilikten alındığı
belirtilmektedir.
1. Bolu Valisi Ali Serindağ’ın
valilikten alınmasında bu davranışlarının etkisi olmuş mudur?
2. Bu Valinin Merkez Valiliğine alınmasının nedenlerini izah eder
misiniz? Hangi yetmezlik ve başarısızlıktan olmuştur?
3. Adı geçen Vali’nin merkeze alınmasında Alevi inançlı olmasının
etkisi olmuş mudur?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 29.05.2008
Kamer
Genç
Tunceli
Dışişleri Bakanı; Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesinde
(Türkiye’de sadece gayrimüslim azınlıklar değil, Müslüman çoğunluğun da dini
özgürlüklerle ilgili sorunlar yaşıyor) biçiminde konuştuğu basında
belirtilmiştir.
1. Bu konuşma doğru mudur?
2. Türkiye’de gayrimüslim azınlıklar ile Müslüman çoğunluğun dini
özgürlüklerle olduğu öne sürülen sorunlar hangileridir?
3. Böyle bir söylemi onaylıyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Ülkemizde artık zamlar birbiriyle çakışır hale gelmiştir. Hükümet,
elektrik ve doğalgaz zammını Temmuz ayında çakıştırmamak için konutta yüzde 7,4
ve sanayide 8,3 oranındaki doğalgaz zammını öne çekerek Haziran ayı içinde
uygulanacak şekilde açıklamıştır.
Bu bilgiler ışığında;
1- Fakir-fukara, garip-gureba kısacası
dar gelirli vatandaşların maaşları yerinde sayarken, yapılan 7,4’lük yeni
doğalgaz zammının bu kesimleri daha da sıkıntıya sokacağını düşünüyor musunuz?
2- Bu zamlar karşısında doğalgaz alamayan dar gelirli vatandaşlar,
kışı “battaniyelerle” geçirmezler mi? Bu kesimlere yakıt yardımı yapmayı
düşünüyor musunuz?
3- Yüzde 8,3 oranındaki yeni doğalgaz zammı karşısında,
maliyetleri artan sanayinin rekabet gücü azalmış olmuyor mu? Bu gidişin sonu
fabrikaların kapanması ve işsizlik değil midir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Günlük gazetelerde, “Başbakan Erdoğan’ın memleketi Rize’nin
Güneysu İlçesi Karadeniz’in yıldızı. Hayırseverler
ilçeye okul, hastane, tesis yaptırmak için yarışıyor” şeklinde haberlere yer
verilmiştir.
Bu bilgiler ışığında;
1) Başbakanlığınız döneminde, memleketiniz olan Güneysu İlçesine
toplam kaç paralık kamu ve özel sektör yatırımı gerçekleşmiştir? Bu yatırımlar
nelerdir?
2) Geri kalmış birçok ilçemizi kıskandıran memleket yatırımlarını,
daha acil ihtiyacı olan bölgelerimize de yapmayı düşünüyor musunuz? Bu konuda
çalışmanız var mıdır?
3) Kamuoyunda Sayın Başbakanımızın doğduğu yere ilginin büyük
olması, gözlerin yaşamının önemli bir bölümünü geçirdiği Kasımpaşa’ya
çevrilmesine neden olmuştur. Son 6 yılda, Kasımpaşa’ya devlet ve
hayırseverlerce İstanbul’un diğer semtlerinden farklı olarak hangi yatırımlar
yapılmıştır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki yazılı sorularımın Başbakan Sn. Recep Tayyip Erdoğan
tarafından, sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz
ederim.
Mümin
İnan
Niğde
Soru:
1) 2008 Mayıs ayının sonlarında ve Haziran ayının başlarında,
basına yansıyan bazı mahkeme kararlarına göre herhangi bir alan ve kişi
sınırlaması yapılmadan tüm ülke iletişiminin, bazı güvenlik birimlerimiz
tarafından izlendiği haberleri doğru mudur?
2) Bu izlemeler yapıldıysa, Anayasanın haberleşme hürriyetinin
düzenlendiği 22’nci maddesindeki istisna hükmünün ve 4422 sayılı Çıkar Amaçlı
Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu’nun ilgili maddelerinin aşırı geniş
yorumlanarak ihlal edildiği gerekçesiyle, sorumlular hakkında adli ve idari
işlemler yapacak mısınız?
3) Söz konusu mahkeme kararlarına dayanılarak, herhangi bir alan
ve kişi sınırlaması yapılmadan, tüm ülke iletişiminin izlenmesi faaliyetleri
devam etmekte midir? Bu uygulamanın, demokratik ve hukuk devleti ilkelerine
uygun olarak, alan ve kişileri belirli olacak biçimde değiştirilmesi için
herhangi bir çalışmanız olacak mıdır?
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Çiçek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yalnız, her soruyu hangi soruya cevap veriyorsanız önce
söylerseniz, daha açık ve net olacak.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
1’inci soru Millî Eğitim Bakanımızla ilgilidir, (6/436) esas
numaralı. Diğerleri, Sayın Başbakana değerli milletvekillerimiz tarafından
sorulmuş sorulardır. Tabii bu soruların bir kısmı epey zaman evvel sorulmuş
olup özellikle ekonomik konularla ilgili olanlar güncelliğini belli ölçüde
kaybetmiş oluyor. Aslında bu tip sorular… Tabii değerli milletvekillerimizin
kendi takdirleridir, ister yazılı sorabilir ister sözlü ancak yazılı sorulara
güncelliğini koruyacak tarzda cevap verme imkânımız daha mümkün gözükmektedir.
Aksi hâlde, şimdi gelirken baktım, Meclis gündeminde 469 soru önergesi var. Bir
saatlik bir değerlendirme içerisinde 15 civarında soruya cevap verilebildiği
hesaba katıldığında, demek ki sadece bugün gündemde olan sözlü sorulara cevap
verebilmek için 31 gün zaman ayırmamız gerekiyor. Bunu da takdirlerinize arz
ediyorum.
İkinci arz edeceğim husus, soruya cevap vermezden evvel: Tabii
Sayın Başbakana sorulan soruların bir kısmı değişik kurumları ilgilendiriyor,
bakanlıkları ilgilendiriyor. Belki doğrudan o bakan arkadaşlarımıza soru
sorulmuş olsa bürokrasiyi biraz daha azaltmış olacağız çünkü önce Başbakanlığa
geliyor, biz ilgili bakanlıklara ya da kurumlara yazıyoruz, oradan gelenleri
derledikten sonra sizlere burada arz etme imkânı oluyor.
Şimdi, (6/436) sayılı, Sayın Ekici’nin
sorusuyla ilgili olarak söylemek istediğimiz husus şudur: Tabiatıyla Türkiye
birçok uluslararası kuruluşla ekonomik, sosyal ve siyasi anlamda ilişkileri
olan bir devlettir, bir ülkedir. Bu nedenle, zaman zaman,
biz nasıl dünyada ilişki içerisinde olduğumuz ülkelerle ilgili değerlendirmeler
yapıyorsak, bu kuruluşlar da Türkiye’yle ilgili değerlendirmeler yapıyor,
tavsiyeleri olabiliyor ama bunlara karar verip vermemek tümüyle bizim
elimizdedir, Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinin kendi
verecekleri karardır. Bu nedenle, eğitim konusu, bizim Hükûmet
olarak iş başına geldiğimiz günden beri en öncelikli konumuzdur. Nitekim, daha evvel, bütçe sıralamasında Millî Savunma
Bakanlığı birinci sıradayken 2003’ten bu tarafa Millî Eğitim Bakanlığı birinci
önceliği almıştır ve doğru olanı da budur. Dolayısıyla bu, eğitime verdiğimiz
önemi gösteriyor.
Eğitimin bir ayağı da hiç şüphesiz öğretmenlerimizdir. Yapılan
bütün çabalara, iyileştirme faaliyetlerine, gayretlerine rağmen tabiatıyla ne
kadar ödeme yapsak, ne kadar imkân sağlasak böylesine kutsal bir hizmeti yapan
öğretmenlerimiz bakımından verilenlerin yeterli olduğunu söylemek mümkün
değildir. Bu niyetle ifade etmek isterim ki tabiatıyla hem sayısal olarak hem
de yaptıkları görevin kutsiyeti sebebiyle önemli bir ağırlığa sahip olan
öğretmenlerimize Türkiye'nin imkân ve kabiliyetleri içerisinde, bütçe imkânları
çerçevesinde bir ücret artışı getirilmeye çalışılmaktadır. Verilenleri yeterli
göremeyiz ama bütçe imkânlarını da göz ardı etmeden yapılabilecek şeylerin
fevkalade sınırlı olduğunu siz değerli milletvekili arkadaşlarımız da takdir
edecektir. İnşallah, yeni dönemde bu konuda yeni adımları atma imkânını
birlikte bulabiliriz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (6/562) sayılı, Sayın Mümin
İnan’ın sorduğu, Niğde ilimizde 2008 yılında devlet tarafından hangi projelere
ne kadar yatırım yapıldığıyla ilgili sorulara cevap vermek istiyorum. Devlet
tarafından yapılan yardımlar, KÖYDES dâhil -soru önergesinin verildiği yıl
itibarıyla- 15 trilyon 838 bin 282 TL’dir. İl genelinde, 22 Temmuz 2007
tarihinden sonra 8.538 adet yeşil kart iptal edilmiştir.
Üçüncü soru olarak da Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu’ndan
2005, 2006 ve 2007 yıllarında ne kadar ayni ve nakdî yardım yapıldığı ve kaç
kişiye bunların verildiği hususudur. 2005 yılında 10.941 kişiye, toplam olarak,
ayni ve nakdî yardım 772 milyar 869 milyon -küsuratları var, onları arz
etmiyorum- ödeme yapılmıştır. 2006 yılında 21.134 kişiye bu yardım
gerçekleştirilmiş olup ödenen miktar 853 milyar 702 milyon liradır. 2007 yılı
itibarıyla toplam 13.835 kişiye 924 milyar 070 milyon ödeme yapılmıştır. 2008
yılı itibarıyla 19.377 kişiye 1 milyar 347 milyon 912 bin lira yardım
yapılmıştır.
Üçüncü soru Sayın Hasan Çalış’ın (6/662)
sıra sayılı soru önergesiyle ilgili şu bilgileri arz etmek istiyorum: Evet,
geçtiğimiz yıl içerisinde belli bir süre inşaat demiri fiyatlarında önemli bir
artışın yaşanmış olması sebebiyle… İnşaat demiri fiyatlarındaki bu artış inşaat
sektörünün önüne âdeta demirden bir ağ örmüştür. Bunun kaldırılması ve bu
inşaat sektörünün canlandırılmasıyla ilgili üç tane soru önergesi var.
Değerli milletvekilleri, bununla ilgili olarak şunu ifade etmek
istiyorum: Demir fiyatlarındaki artışlar piyasa bağlamında diğer sektörlerdeki
ekonomik gelişmeleri de zincirleme olarak tetiklediğinden, bu durum zaman zaman inşaat sektöründeki imalatlarda maliyet artışlarına
neden olabilmektedir. İnşaat demirinde meydana gelen fiyat artışlarının serbest
piyasa ekonomisi koşullarında oluştuğu dikkate alınır ise demir ithalatını
teşvik ve ihracatını da kısıtlamak suretiyle fiyat artışının bir miktar
azaltılabileceği ya da önüne geçilebileceği genelde düşünülmektedir. Demir
çelik ürünü fiyatlarının yükselmesi sadece ülkemizde değil, dünya piyasalarında
da etkili olmuştur. Dolayısıyla, Türkiye dünyadan kopuk bir ekonomik faaliyeti
sürdürmediği için dış piyasalardaki olumlu ya da olumsuz her gelişme her alanda
iç piyasayı da şu veya bu şekilde etkilemektedir. Bu nedenle, yurt içi demir
çelik fiyatlarının yurt dışındaki fiyatlardan bağımsız bir şekilde oluşması
mümkün değildir. Ülkemizdeki demir çelik fiyatları, dünya demir çelik
sektöründeki konjonktüre bağlı olarak
belirlenmektedir. Dünya demir çelik fiyatlarının oluşmasındaki arz talep
dengesinin yanında, girdi ve navlun fiyatları da etkili olmaktadır. Girdi
fiyatlarındaki ve talepteki artışa bağlı olarak tüm demir çelik ürünlerinin
fiyatlarında artışlar yaşanmıştır. Dünya fiyatlarıyla yurt içi fiyatları
arasında bir paralellik bulunmaktadır. Serbest piyasa koşullarında zamanla
fiyatların dünya konjonktürüne bağlı olarak istikrar
kazanacağı tahmin edilmektedir. İnşaat sektöründe yaşanan durgunluk sadece
demir çelik ürünlerindeki fiyat artışına bağlı değildir. 2007 yılından itibaren
bu alanda bir durgunluk başlamış olup dünyadaki global
kriz, diğer sektörleri olduğu gibi inşaat sektörünü de etkilemiştir.
Ayrıca, bu konuda alınması gereken önlemler ve uygulamaya
geçilmesi bağlamında, konuyla ilgili yatırımcı bakanlıkların katılımı sağlanmak
suretiyle yapılan değerlendirme toplantıları o tarih itibarıyla devam etmekte
olup sorunun çözümü için 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu ve Fiyat
Farkı Kararnamesi’ne ilişkin hazırlık çalışmaları o zaman sürdürülmüş ve sonra
da neticelenmiştir. Bundan doğan imkânlar da demir çelik fiyatlarının
artmasından doğan zararların belli ölçüde karşılanmasına imkân vermiştir.
Bu önergenin verildiği tarih itibarıyla 1 milyon 800 bin lira
civarında olan demir, bu sabah gelirken sordum, 810 lira civarına düştüğüne
göre bu da bizim yukarıda söylediğimiz hususları ifade etmektedir. Dünyadaki
gelişmelere paralel olarak demir fiyatları dünyada artıyorsa tabii olarak
Türkiye’de de artıyor, düşme varsa Türkiye’de de düşüyor. Bir de ekonominin
genel gidişatıyla ilgilidir. Ekonomide hangi tedbirleri aldığımızı, fırsat
olursa biraz sonra bir soru önergesi vesilesiyle sizlere de arz etmeye
çalışacağım.
(6/696) sayılı, Sayın Mehmet Akif Paksoy’un
ÇEAŞ’la ilgili, orada hissedar olanlara temettü
ödenmesiyle ilgili sorusu var. Onunla ilgili, ilgili bakanlıktan aldığımız
cevap şudur değerli milletvekillerimiz: Çukurova Elektrik Anonim Şirketinin
gerek 3096 sayılı Kanun, ilgili yönetmelikler ve bu kanuna dayalı olarak
imzalanan imtiyaz sözleşmelerine aykırı tutumları gerekse 4628 sayılı Kanun ve
ilgili mevzuatın ihlalinden dolayı Enerji Bakanlığınca şirket arasında
imzalanan görev verilmesine ilişkin imtiyaz sözleşmelerinin şirketin kusuru
nedeniyle feshini düzenleyen 19’uncu maddesine istinaden sözleşmenin feshine
karar verilmiş ve şirketin bundan böyle görev bölgesinde faaliyet göstermesi
mümkün olmadığından 17/6/2003 tarihli Resmî Gazete’de
yayımlanan 2003/5712 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla şirkete görev verilmesine
ilişkin kararname yürürlükten kaldırılmıştır. Hâl böyle olunca zaten bundan
dolayı herhangi bir temettü ödenmesi de bu tarih itibarıyla mümkün gözükmediği
gibi, ayrıca bu konuyla ilgili olarak hem yurt içinde hem de yurt dışında
açılmış pek çok davalar vardır. Bu davalar da hâlen devam etmektedir. Davaların
sonucuna göre bu konularda karar verilecektir.
Yine Sayın Mehmet Akif Paksoy’un aynı
konuya ilişkin (6/710) sıra sayılı, başka bir tarihte, 6/5/2008
tarihinde verdiği önerge de aynı içeriği taşımaktadır. Dolayısıyla birinci
önerge için geçerli olan sebepler, bu soru önergesi bakımından da geçerli
olmaktadır.
(6/698) sayılı Sayın Yaşar Ağyüz’ün
önergesi, 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamalarını Taksim’de yapmayı günler önce
açıklayan sendikal örgütlerden, bir önceki yılda meydana gelen olaylar da
dikkate alınarak verilmiş bir önerge. “Taksim’i emekçiye neden kapattınız,
Taksim’e çıkmayı önleme yerine, doğabilecek olayları önlemek için tedbir
almanız daha doğru olmaz mıydı?” diye o günün şartlarında verilmiş bir
önergedir. Bu önergenin üzerinden bir yıl geçmiş oluyor. Bu sene de 1 Mayısı
kutladık.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bir şeyi hepimizin kabul
etmesi lazım. Tabii Anayasa’mızda ister kişisel
olarak isterse örgütler açısından kullandığımız, kullanmakta olduğumuz birtakım
haklarımız var, özgürlüklerimiz var. Bir hakkı ya da özgürlüğü kullanırken
Anayasa ve yasalar çerçevesinde kullanmamız lazım. Aksi hâlde, herkes hakkını
ve özgürlüğünü istediği şekilde kullanmaya kalkıştığı takdirde bu, başka türlü
hak ve özgürlük ihlallerini de beraberinde getirmektedir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak örgütlerimizin de,
kişilerimizin de en temel haklarının başında geliyor. Bunun içindir ki
mevzuatımızda bu hususları düzenleyen, toplantıların, gösteri yürüyüşlerinin,
mitinglerin nerede, nasıl yapılacağını düzenleyen bir özel yasamız var:
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası. Bu Yasa’nın esas amacı, bu hakkın
kullanılmasını kolaylaştırmak ve teminat altına almaktır. Dolayısıyla
mitinglerin ve gösteri yürüyüşlerinin nerede yapılacağı bu Kanun’un ilgili
maddesinde çok açık olarak belirlenmiştir. Nitekim bizler, hepimiz partiler
olarak daha yeni seçimden çıktık. 29 Mart seçimlerinde İstanbul’da hemen hemen seçime giren bütün partilerimiz, bu Yasa’nın
hükümlerine uygun olarak, nerede miting yapmayı uygun gördülerse orada bu
mitinglerini yapmışlardır, orada halka seslenmişlerdir. Dolayısıyla, baştan
beri söylenmek istenen, bir hakkın kullanılmasının engellenmesi değil, yasalar
çerçevesinde bu hakkın kullanılmasının arzu edilmesidir.
Maalesef bir önceki yıl bu konuda bir anlayış beraberliğine varma
imkânı olmadığı için, devlet de yasaya aykırı bir gösteriyi, bir toplantıyı
engellemek maksadıyla ve başka türlü sakıncaları da ortadan kaldırmak için bazı
tedbirleri almak durumunda kalmıştır. İnşallah demokratik olgunluğa eriştiğimiz
sürece, zannediyorum bugün soru konusu olan hususlar önümüzdeki dönemde,
önümüzdeki yıllarda ortadan kalkabilecektir. Nitekim bir önceki yıl 1 Mayıs
tatil değilken bu sene bunu bir bayram havasında sendikalarımız, emekçilerimiz
kutlayabilmişlerdir. Mühim olan, burada karşılıklı anlayış ve yasalara saygı
fikrinin ve bilincinin de toplumumuzda yerleşmiş olması gerekmektedir. Bunda da
sendikalarımızın, meslek örgütlerimizin, hepimizin öncü rolü oynamasında fayda
var.
Bu Yasa, ihtiyacı karşılamıyor olabilir, doğru olmayabilir, yanlış
olabilir, eksik olabilir. Bunu ortadan kaldırmanın yolu da yine yasalara uygun
olarak bu konuda tepkilerimizi ortaya koymaktır. Bir önceki yıla nazaran bu
defa 1 Mayıs toplantısı daha demokratik bir ortamda geçmiştir. Ümit ediyoruz,
önümüzdeki sene bugünkünden daha ileri bir noktada olabiliriz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (6/701) sayılı
-yine- Sayın Hasan Çalış arkadaşımız Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler,
Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı tarafından yapılan açıklamada,
piyasada bir daralma yaşandığı, nakit sıkıntısı çekildiği ve bu nedenle küçük
işletmelerin çeklerini bile ödeyemez duruma geldiğinden bahisle “Küçük
işletmeleri rahatlatmaya yönelik herhangi bir çalışma var mıdır?” bunu
sormaktadır.
Ayrıca, Merkez Bankası verilerine göre şubat ayı içinde toplam
59.944 adet olan ferdî kredi ve kredi kartları borçlarını ödememiş kişilerin
toplamının 67.415’e, martta çıktığı ifade ediliyor. Dolayısıyla “Ekonomi
politikalarını yeniden gözden geçirmeyi düşünüyor musunuz? Bu konuda bir projeniz
var mı?” diye bir soru.
Şimdi, birinci soruyla ilgili olarak KOSGEB, imalat sanayi
sektöründe faaliyet gösteren KOBİ’lere danışmanlık, eğitim, teknoloji
geliştirme, yenilik, bilişim, kalite geliştirme, pazar araştırma, ihracatın
geliştirilmesi, uluslararası iş birliğinin geliştirilmesi, girişimcilik ve
bölgesel kalkınmaya yönelik destekler vermektedir. Ayrıca KOBİ’lerin
ihtiyaçları doğrultusunda bankalardan uygun koşullarda kredi temin edebilmeleri
amacıyla 2003 yılından itibaren kredi-faiz destek programları başlatılmıştır.
Bu kapsamda KOSGEB tarafından 8/4/2009 tarihine kadar
verilen kredi-faiz destekleri belli ölçüde yeniden gözden geçirilmiştir.
KOSGEB, 2009 yılında da 2008 yılında etkisini artıran olumsuz
küresel ekonomik gelişmelerin KOBİ’ler üzerindeki etkilerini hafifletmek ve
KOBİ’lerin bu dönemi mümkün olan en az hasarla atlatmalarını sağlamak amacıyla,
icra komitesi kararları ve bütçe imkânları çerçevesinde KOBİ’lerin bankalardan
kullanacakları yatırım, işletme ve ihracat amaçlı kredilere yönelik faiz
desteği uygulamalarını sürdürecektir.
KOSGEB’in iştirakleri arasında yer alan Kredi Garanti Fonu Anonim
Şirketi aracılığıyla da işletmelerin kredi kullanma sürecinde teminat
sorunlarına yönelik olarak banka nezdinde teminatlarını üstlenerek garanti
kefalet hizmeti de vermektedir.
Ayrıca KOSGEB’in imalat sanayi sektörü dışındaki KOBİ’leri
de desteklemesi için 3624 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Sanayi, Ticaret, Enerji ve Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda görüşülmüş ve Genel Kurulda da kabul
edilmiş ve yürürlüğe girmiştir ve imalat sanayi sektörü dışındaki KOBİ’lere de
destek verme imkânı mümkün olmaktadır.
Kredi kartlarıyla ilgili olarak bankalar arası kart merkezinin
Şubat 2009 tarihli verilerine baktığımızda, piyasada 43 milyon 507 bin 583 adet
kredi kartı olduğu görülmektedir. Her tüketicinin ortalama iki kredi kartı
olduğu varsayımından hareketle, 22 milyon tüketicinin kredi kartı kullanıcısı
olduğu söylenebilir. Kredi kartları kullananların, 2008 yılı içerisinde, 186
milyar 550 milyon YTL tutarında, 1 katrilyon 691 trilyon 925 milyar 697 adet
işlem yaptığı görülmektedir. Ferdî kredi ve kredi kartı borçlarını
ödeyemedikleri için yasal takibe uğrayan tüketici sayısına ilişkin
istatistikler, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından tutulmaktadır.
Kamuoyunda sicil affı olarak bilinen Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ve
Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması Hakkında
Kanun’un 20 Ocak 2009 tarih ve 27124 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe girmesiyle birlikte yasal takibe uğrayan tüketici sayısına ilişkin
söz konusu istatistiklerde fark edilebilir bir düşüş yaşanmıştır. Mesela, 3
Şubat 2009 tarihli Merkez Bankası verilerine göre 2008 yılında kredi kartı
borcunu ödeyemeyen kişi sayısı 635.523 iken bugün bu rakam 383.263 olmuştur. Ferdî kredi ve kredi kartı borçlarını ödeyemeyen tüketicilerin
borçlarının yapılandırılması amacıyla kanuni düzenlemeye gidilmesine yönelik
bir çalışma bulunmamakta, ancak tüketicileri, gelirlerinin üzerinde borçlanma
yapmamaları, bir kredi kartı borcunu başka bir kredi kartından borçlanarak
kapatmamaları, kredi kartını bir nakit edinme aracı değil, ödeme aracı olarak
kullanmaları konusunda eğitici ve bilinçlendirici çalışmalara ağırlık
verilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (6/712) sayılı, yine Sayın
Hasan Çalış’ın… Bir gazetede çıkan haber üzerine
“İyice borca battık.” şeklinde haberler gazetede yer alıyor. “Vatandaşın
bankalara olan borcu 100,2 milyar YTL’yi aşmıştır. Merkez Bankası verilerine
göre, yılın ilk üç ayında toplam tutarı 1 milyar 487,9 milyon YTL olan toplam
371.154 senet protestosu olmuştur. Karşılıksız çek sayısı ise 232.500’e
çıkmıştır.
Bu bilgiler ışığında;
“1- …vatandaşa kendini iyice hissettiren ekonomik sıkıntı
konusunda bir çalışmanız var mıdır? Bu konuda çalışma yapmayı düşünüyor
musunuz?
2- İşçi, memur ve emekliğe yapılan maaş zamları fiyat artışları
karşısında iyice erimiş, kaderine terk edilen esnaf işyerini siftahsız açıp
kapatır hale gelmiştir. Bu konuda nefes aldıracak bir çalışmanız var mıdır? Bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?” diye iki soru var.
Birinci soruyla ilgili olarak, değerli milletvekilleri, üretim,
tüketim ve ihracatı hızla artan Türkiye ekonomisi büyüyen ve dinamik bir yapıya
sahiptir. Artan ekonomik faaliyetle birlikte protestolu senetlerle karşılıksız
çekler de artmaktadır. Bununla birlikte salt bu göstergelere bakarak
ekonomideki gidişatı yorumlamak doğru değildir. Yatırım ve ticaretin ana
finansman kaynağı bankacılık sistemidir. Dolayısıyla konuyla ilgili daha
sağlıklı bir değerlendirme yapmak için bankacılık sistemindeki takipteki
alacakların gelişimini incelemek yerinde olacaktır. Takipteki alacakların
toplam kredilere oranı üzerinden bir değerlendirme yaptığımızda 2002’de bu
toplam kredilere oranı 21,3; 2003’te 13,0; 2004’te 6,4; 2005’te 5; 2006’da 3,9;
2007’de 3,6; 2008’de ise 3,1’dir. Bu rakamlara baktığımızda 2002 yılından bu
tarafa takipteki alacakların toplam kredilere oranı büyük ölçüde düşüş
göstermiştir. Bunu diğer ülkelerle mukayese ettiğimizde aslında -benzer
konumdaki ülkelerle- daha sağlıklı bir değerlendirme imkânımız olabilecektir.
Mesela Brezilya’da takipteki alacakların toplam krediler içerisindeki nispeti
3,1; Çek Cumhuriyetinde 3; Romanya’da 9,1; Rusya’da o tarih itibarıyla 2,6;
Yunanistan 5,1; Fransa 2,8; Çin’de ise 6,6’dır.
Son yıllarda büyüyen ekonomi, artan reel gelir ve düşen faizler
nedeniyle tüketiciler harcamalarını artan oranlarda tüketici kredileri ve kredi
kartlarıyla finanse etmeye başlamışlardır. Bunun sonucunda hane halkı borcunun
millî gelire oranı 2007 yılında yüzde 11,7 seviyesine yükselmiştir. Bununla
birlikte ülkemizdeki borç yükü diğer gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerle
karşılaştırıldığında hâlen oldukça düşük seviyelerde bulunmaktadır. Hane halkı
yükümlülüklerinin millî gelire oranı Türkiye’de 2004’te 5; 2005’te 8; 2006’da
10 iken, 12 Doğu Avrupa ülkesinde 12; 17 ve 23 tarzında gerçekleşmiştir.
Öbür taraftan, esnafımızın durumunu iyileştirmek noktasında, onların
rekabet gücünü artırmak büyüyen ekonomiye daha fazla katkı sağlarken, artan
gelirden daha fazla pay almalarını sağlaması için strateji ve eylem planları
hazırlanmış, KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı ilan edilmiştir. KOBİ Eylem
Planı’nı gerçekleştirmek üzere özellikle kümelenme stratejisi kapsamında
çalışmalar başlamıştır.
Esnaf ve Sanatkârlar Stratejisi ve Eylem Planı ise Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı koordinasyonu altında ve Maliye Bakanlığı, Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı, Hazine Müsteşarlığı, Halk Bankası Genel Müdürlüğü,
KOSGEB ve TESK ile diğer kurumların katılımıyla oluşturulmaktadır.
Konuyla ilgili tüm tarafların katkısıyla nihai şekli verilecek ve
uygulamaya konulacak olan söz konusu eylem planları KOBİ’lerimiz ile esnaf ve
sanatkârlarımızın sorunlarına kısa vadeli çözümler sunmak yerine uzun vadeli
çözümler üretmeyi hedeflemektedir. Bu yönde çalışmalar zaten günün şartlarına
göre güncelleştirilerek sürdürülmektedir.
(6/734) sayılı, Sayın Yaşar Ağyüz’ün,
keza demir fiyatlarındaki –biraz evvel izah ettiğim- artışın inşaat sektöründe
yarattığı sıkıntı ve talep daralması hakkında Sayın Başbakandan sözlü sorusu
var. Onunla ilgili olarak “2007 yılında 850 YTL/ton olan inşaat demiri şu anda
1.900 YTL/ton olmuştur.” deniliyor. “Demirde yaşanan çok yüksek fiyat artışı
inşaat sektöründe sıkıntı yaratıyor.” diyor ve “İnşaat sektörünün işsizliği de
büyük ölçüde absorbe ettiği bilinen gerçek iken, özel
konut üreten firmalarla, kamu müteahhitlerini ve
alıcıları zora sokan, seçim bölgem Gaziantep’te olduğu gibi tüm büyük
kentlerimizde inşaatları durma noktasına getiren bu sorunun çözümü için tedbir
almak gerekmez mi, almayı düşünüyor musunuz?
Sorunlar kangren olmadan ve büyük bir ekonomik krize dönüşmeden,
ilgili bakanlıklarda kısa ve uzun vadeli tedbirleri kapsayan ekonomik, teknik
ve yasal düzenleme çalışmaları yaptırmayı düşünüyor musunuz?”
Tabii, demin ifade etmeye çalıştım, önergenin verildiği tarihte
demir fiyatları gerçekten bu miktarda ama bugün itibarıyla 810-820, bu civarda
seyrediyor dünyadaki gelişmeye paralel olarak, demek ki 1.900 liradan 800
liraya kadar düşmüş. Eğer inşaat sektöründeki durgunluğun tek sebebi demir
fiyatındaki artış ise demir fiyatları normal seviyeye düşmüştür. Şimdi bunun
otomatik olarak inşaat sektöründe de olumlu katkısının olması beklenebilir eğer
bu durgunluğu tek bir sebebe bağlıyorsak. Onun için -yukarıda da bir soru
önergesine arz ettiğim cevapta da ifade etmeye çalıştım- Türkiye’deki hemen hemen birçok malın fiyatı dışarıdaki gelişmelerden bağımsız
olarak teşekkül etmiyor, dünyadaki gelişmeye paralel olarak bu fiyat istikrarı
sağlanmış oluyor. Ancak gerçekten demir fiyatlarındaki artışın zikredilen
rakamlara ulaştığı dönemde, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamında yapım
sözleşmeleri devam eden müteahhitleri de etkileyen,
özellikle demir ve demir mamullerinde 2008 yılı ilk yarısında meydana gelen
beklenmeyen fiyat artışlarının karşılanmasına yönelik olarak ilk etapta Kamu
İhale Kanunu’nda değişiklik yapılmış, ilave fiyat farkı esasları Resmî
Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla, 4735 sayılı Kamu ihale
Sözleşmeleri Kanunu kapsamındaki yapım işlerinde beklenmeyen fiyat artışları
nedeniyle uygulanacak ilave fiyat farkı esaslarının uygulanmasına ilişkin
tebliğ de 4 Şubat 2009 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanmıştır.
Dolayısıyla, ülkemizin lokomotif sektörlerinden biri olan inşaat
sektöründeki daralmayı aşmak için akılcı projeler üreterek özel yapılara vergi
indirimleri getirilmesi, mortgage kredilerine destek
verilmesi, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Can Suyu Projesi’nin bir benzerinin
inşaat sektörü için harekete geçirilmesi, yurt dışında yapılacak müteahhitlik hizmetleriyle ilgili olarak özendirici birtakım
tedbirlerin alınması ve kolaylıkların sağlanması, yurt dışındaki yatırımcıların
ülkemizde inşaat ve müteahhitlik sektörüne yatırım yapmaları için özendirici
tedbirlerin alınması gibi teşvik edici birtakım önlemlerin daralmanın
aşılmasına katkı sağlayacağı düşünülmektedir. İlgili bakanlık görev alanı
dışındaki enerji, ulaştırma vesaire gibi altyapı çalışmalarının
hızlandırılması, ülkemizde ihtiyaç duyulan kamu hizmet yapılarının tespit
edilerek yeni yapım ihalelerinin açılmasının uygun olacağı düşünülmektedir. Öncelikle, üretim ve ürün kalitesiyle uluslararası piyasalarda aynı
konularda faaliyet gösteren firmalarla rekabet edebilecek düzeydeki yerli
sanayicilerin desteklenmesi için üretilen yerli ürünlerin kamuda kullanımını
avantajlı hâle getirmek üzere 18 Nisan 2008 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan
Kamu İhale Genel Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ile 4734 sayılı
Kamu İhale Kanunu’nun 63’üncü maddesinde yer alan, yerli malı olarak belirlenen
malları teklif eden yerli istekliler lehine yüzde 15 oranına kadar fiyat
avantajı sağlanması hususlarında idarelerce ihale dokümanına hükümler konulmasının
önü açılmış ve Başbakanlık genelgesiyle de bu hükmün kamu kurum ve
kuruluşlarınca dikkate alınması hususunda kamu yöneticilerinin gereken
duyarlılığı göstermeleri istenmiştir. Bunu biz Hükûmette
de kararlaştırdık, sonra Başbakanlık genelgesi olarak tüm kurumlara, özellikle
de mahallî idarelerimize bunları açık olarak duyurduk ki bu yüzde 15 oranına
kadar fiyat avantajı sağlayan yerli firmalarımızın ve yerli üretimin korunması
açısından.
Şimdi, 29 Martta yeni mahallî idare seçimlerimizi yaptığımıza göre,
göreve gelen belediye başkanlarımız ve özel idareler, ola ki, en başta iş
makineleri olmak üzere birçok ihaleleri yapmaktadırlar. Zaman zaman bize de şikâyet geliyor bu genelgelere yeteri kadar
uyulmadığı noktasında yerli firmalar tarafından.
Şimdi, burada, sizlerin huzurunda, özellikle ekonomik daralmanın
yaşandığı günümüzde yerli üreticilerimizi koruyacak, sanayimizi koruyacak bu
duyarlılığın tüm ihale kurumlarınca, ihale yapan kurumlarımız tarafından
hassasiyetle ele alınması gerektiğini bir defa daha ifade etmek istiyorum.
İnşaat sektöründe müteahhitlerin yanı
sıra, sektörün diğer aktörleri olan inşaat malzemecileri, elektrikçiler, hazır
beton üreticileri gibi kesimlerdeki daralmayı gidermek üzere izlenebilecek
çalışmalar iki kategoride incelenebilir. Bu çalışmaların ilk adımı mevcut yapı
stokunun mevzuat çerçevesinde esaslı onarımlarla yenilenmesi çalışmalarının
başlatılması, bina ölçeğinde ise bireysel ekonomik teşvikler yoluyla
desteklenmesidir.
Bilgilerinize bu konuyu da saygıyla arz ediyorum.
(6/749) sıra sayılı, Sayın Reşat Doğru’nun, özürlülere ödenen maaş
artışı, ödenecek parada bir artış olup olmadığıyla ilgili bir sorusu var.
Tabii, bu konuda, demin öğretmen maaşlarıyla ilgili ifade etmeye
çalıştım, özelikle engelli vatandaşlarımız bakımından imkân ölçüsünde önemli
destekler bizim hükûmetlerimiz döneminde sağlanmaya
çalışılmıştır. Hiç şüphesiz, bunların yeterli olmadığı söylenebilir ama
niyetimizi ortaya koymak adına, gerçekten çok yönlü destek programları
sürdürülmektedir.
Bu manada, soru önergesinde bahsedilen özürlülük oranı yüzde 70 ve
üzeri olanları yaklaşık 249 TL alırken daha sonra bu 272 liraya çıkarılmıştır,
özürlülük oranı yüzde 40 ila yüzde 70 arası olanları ise 166 lirayken 181
liraya çıkarılmıştır, yani neticede sabit bir rakama bağlanmış değildir,
imkânlar ölçüsünde bu rakamlar yükseltilmektedir. Bundan sonra da aynı
düşünceyle bu yükseltmeler yapılabilecektir.
BAŞKAN – Sayın Bakan, bir dakika…
Sayın Doğru sisteme girmişler. Ona sormak istiyorum: Cevap yeterli
midir, bir ek şeyiniz var mı?
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Yeterli efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
Buyurunuz efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) –
(6/784) sayılı, yine Sayın Hasan Çalış Arkadaşımız “İtalya Napoli’deki NATO
Üssü İzmir Urla’ya taşınıyor. 4 bin Amerikan askeri Urla’da ev tutmaya başladı
bile. Büyük işgal projesi sebebiyle üs doğuya kaydırılıyor.” diyor.
Bu haberden yola çıkarak;
“İzmir Urla veya başka bir ilimiz toprakları üzerinde NATO üssü
kurulması söz konusu mudur? Hükûmet olarak bu konuda
verilmiş bir izin var mıdır? Bu konuda kamuoyunu aydınlatmayı düşünüyor
musunuz?”
Şimdi, bu türlü haberler zaman zaman
basınımızda çıkar ama kesinlikle ifade ediyoruz ki: İzmir’de konuşlu NATO
Karargâhının mevcut yapılanmasının değişmesi ya da başka bir ilimizde yeni bir
NATO karargâhı veya üssünün kurulması söz konusu değildir. Dolayısıyla bu haber
biraz spekülatif bir haberdir. Konuya ilişkin olarak
ne Brüksel’deki NATO Karargâhında ne de herhangi bir platformda alınmış bir
karar da bulunmamaktadır.
(6/786) sayılı, Sayın Kamer Genç’in, “Bolu Valisi Ali Serindağ’la ilgili olarak basında çıkan yazılarda, adı
geçenin, Nakşi ve Kadiri Şeyhi’nin oğlu Ahmet Palazoğlu’nun cenazesine katılmadığı ve cuma namazına
katılmadığı nedenleriyle valilikten alındığı bildiriliyor.
Sayın Valinin valilikten alınmasında bu davranışlarının etkisi
olmuş mudur?
Bu Valinin merkez valiliğine alınmasının nedenlerini izah eder
misiniz? Hangi yetmezlik ve başarısızlıktan olmuştur?
Adı geçen Valinin merkeze alınmasında Alevi inançlı olmasının
etkisi olmuş mudur?”
Bir evvelki soru önergesinde de haber ne kadar spekülatif
ise bu konuda da vereceğimiz cevap şudur: Türkiye, eksiği olsa da bir hukuk
devletidir. Hangi işlemlerin nasıl yapılacağı, hangi usule bağlı olarak yapılacağı
bilinmektedir. Dolayısıyla, valilik gibi bir önemli görevi yapmış olan bir
insanın burada zikredilen sebeplerden dolayı alındığı tarzındaki husus bence
doğru değildir. Bir valinin nasıl alınacağı, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun
6’ncı maddesi ile 2451 sayılı Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda Atama Usulüne
İlişkin Kanun’un 2’nci maddesine göre Bakanlar Kurulu kararı ve Sayın
Cumhurbaşkanının onayıyla olmaktadır; usul budur. Kaldı ki ismi geçen Sayın
Vali, biz Hükûmete geldiğimizde, Bolu’dan evvel bir
başka görevdeydi. Dolayısıyla, orada hizmetlerinden istifade edilmiş, ondan
sonra Bolu iline de daha sonraki bir tayin tasarrufuyla, valiler kararnamesiyle
oraya atanmış, orada da belli bir süre hizmet ettikten sonra -yukarıdaki usule
göre- bu ataması gerçekleşmiştir. Bu atama işlemleri sadece onlar için değil,
kamuda görevli pek çok kişinin zaman zaman görev yeri
değişikliği olur veya merkezde hizmetlerinden istifade edilebilir. Kaldı ki
idarenin, üç işlemi dışında, her türlü eylem ve işlemi yargı denetimine tabi
olduğuna göre, eğer bu işlemde bir hukuki sakatlık var ise zaten konunun yargı
yönünden de değerlendirilmesi mümkün olabilecektir ama kesinlikle ifade ederiz
ki Bolu ilinden alınmasında burada zikredilen hususların hiçbirisi geçerli
değildir.
(6/787) sayılı yine Sayın Genç’in “Dışişleri Bakanı; Avrupa
Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesinde (Türkiye’de sadece gayrimüslim
azınlıklar değil, Müslüman çoğunluğun da dini özgürlüklerle ilgili sorunlar
yaşıyor) biçiminde konuştuğu -Dışişleri Bakanımızın- belirtilmiştir.
Bu konuşma doğru mudur?
Türkiye’de gayrimüslim azınlıklar ile Müslüman çoğunluğun dini
özgürlüklerle olduğu öne sürülen sorunlar hangileridir?
Böyle bir söylemi onaylıyor musunuz?”
Şimdi, değerli arkadaşlarım, çağımız özgürlükler çağı. Bundan beş
sene evvel, on sene evvel tanınmış olan haklar ve özgürlükler icabında
yetmemekte, yeni özgürlük talepleri, hak talepleri gelmektedir, nitekim
toplumun her kesiminden gelmektedir. Bizler de Parlamento olarak zaman zaman bu istekleri burada yasa konusu yapmaktayız hatta
Anayasa konusu da yapmaktayız. Parlamentoların varlık sebebi zaten bu tip
taleplerin de belli ölçüde teminat altına alınması, bununla ilgili mevzuat
düzenlemeleri yapılmasıdır. Dolayısıyla toplumun geneli olarak ister azınlık
veya isterse şu inançtan, bu inançtan veya herhangi bir inanca da mensup
olmayabilir, bunların hepsinin özgürlük talepleri vardır ve yetmediği noktada
da tabii olarak bunları meşru yollardan dile getirmektedir; bunda yadırganacak
bir husus yok. Burada tartışılacak husus, bu taleplere karşılık getirilecek
çözümler tartışılabilir. Eğer bu çözümler Anayasa’mıza, yasalarımıza aykırı
çözümler ise üzerinde durulması gereken konu budur, değilse toplumun her
kesiminin uygulamalardan şikâyet etmesi, şikâyet hakkı Anayasa’da tanınmış bir
husustur. Dolayısıyla görevi ne olursa olsun insanlar şahsi düşüncelerini,
fikirlerini söyleyebilirler. Nitekim, bu konuyla
ilgili olarak da neyi ne maksatla söylediyse bunu da ilgili bakan arkadaşımız
zaten umuma açık bir yerde, parlamenterlerin önünde söylemiştir. Dolayısıyla
bunun ayrıca bir yoruma ihtiyaç gösteren yanının olmadığı kanaatini taşıyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakan, bir dakika.
Sayın Genç, sisteme girmişsiniz. Bir ek açıklama istiyor musunuz?
Bir dakika süre.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Birinci soruda sözü edilen Bolu Valisini
hiç tanımıyorum da görmedim... Ancak o sırada Tayyip Bey, Bolu’ya bir şeyhin
oğlunun cenazesini kaldırmak için gidiyor -duyduğumuza göre- ondan sonra Valiye
de haber vermiyor. Vali de katılmadığı için o nedenle görevden alınıyor. Tabii,
bu Hükûmet her ne kadar, efendim bu biz belirtilen
nedenlerle değil… Yani ben soruyorum, bir Hükûmet
sözcüsü bana diyecek ki: “Şu gerekçelerle görevden aldık.” E, hukuk, var tabii,
hukuk devleti var da herkes de gidip de işte dava açmıyor. Maalesef, bu Hükûmetin uygulamalarında Alevi inançlı vatandaşlarımıza
karşı bir şey var, bir nevi ayrımcılık var. O bakımdan, ortada bir sebep yok.
Bir Başbakanlık makamında bulunan bir kişinin, bir şeyhin cenazesi için bu
kadar uzak bir mesafeye gitmesi de tasvip edilecek bir durum değildir.
Şimdi, Dışişleri Bakanı, Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler
Komitesinde Türkiye’yi küçük düşüren bir konuşma yapıyor “Efendim…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir sorum daha var Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Genç, süre bitti.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bir dakika daha verirseniz...
BAŞKAN – Tamam, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, Dışişleri Bakanı diyor ki… Birileri
soruyor -oradaki Avrupalıların zaten hangi düşüncede oldukları belli-:
“Türkiye’de gayrimüslim azınlıkların sorunları var.” O da diyor ki: “Yalnız
gayrimüslim azınlıkların değil, Müslüman çoğunluğun da dinî özgürlüklerle
ilgili sorunu var.” Bu cevap Türkiye Cumhuriyeti devletini orada küçük düşürmüştür.
Yani Türkiye’de hangi Müslüman çoğunluğun ibadetlerini yerine getirmek için bir
sorunu var? Herkes camisine de gidiyor, orucunu da tutuyor, yani bu konuda bir
şey yok. “Efendim, yeni özgürlükler peşinde.” Hangi yeni özgürlükler peşinde?
Yani, birileri, bakanlık makamında da olsalar, Avrupalılara yağ çekmek için,
onların gözünde iyi görünmek için Türkiye Cumhuriyeti devletini kötülüyorlar.
Bu zihniyette olan bir kişinin de bakanlık yapmaması lazım. Yani, hiçbir zaman
bir Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşı, değil bakanı, bir yabancı ülkede
“Efendim benim memleketimde sorunlar var…” Varsa o zaman çöz, niye oraya
şikâyet ediyorsun? Orada demesi lazım ki: “Yok kardeşim. Azınlıkların da
Müslümanların da… Yani azınlıkların hiçbir sorunu yok Türkiye’de.” Alevi
vatandaşların serbest olarak inançlarını yerine getirmediklerini biliyoruz ama
mesele orası değil. Yani Türkiye Cumhuriyeti devletini dış devletlerde temsil
eden her kademedeki bürokrat ve siyasi Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarını
korumak zorundadır. Aksi davranışı onun o makamdan ayrılmasını gerektirir. Ben
onun için o soruyu sordum efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Buyurunuz Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Sayın
Başkan, evvela bir iki hususu ifade etmek isterim: İnsanların inançları kendi
bilecekleri iştir. Günümüz dünyasında hiç kimse kendi inancını bir başkasına
doğrulatmak mecburiyetinde değildir. Neye inanıyorsa kendisi inanır. Bu, insan
hakları öğretisinin, doktrininin temel kuralıdır. Dolayısıyla bize düşen, kimin
neye inandığı değil, her türlü inanca saygı göstermektir ama bir başka şey daha
yapmamız lazım hep beraber, inançları da istismar etmemeliyiz. Birinci konu
budur.
İkincisi: “Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Dışişleri Bakanı oraya
buraya yağ çekiyor.” tarzındaki ifade bu Meclis çatısı altında kullanılacak bir
üslup değildir. Yani netice itibarıyla her ülkenin özgürlük sorunu var. Dün
akşam haberleri dinlediyseniz, tesadüfen, İsveç’te -ki özgürlükler konusunda en
önde gelen ülkelerden bir tanesidir- kendi yerli vatandaşlarıyla ilgili olarak
aldığı bir karardan dolayı “Haklarımız kısıtlanıyor, özgürlüğümüz
kısıtlanıyor.” diye protesto yapılıyordu. Demek ki her ülkede özgürlük talebi
olabilir, bundan dolayı hiç rahatsız olmamıza gerek yok. Türkiye'nin
özgürlükler konusunda da dört dörtlük bir ülke olduğunu da hiç söyleyemeyiz.
İstersek bunu söyleyelim, buna kimi inandırabiliriz? Bunu evvela kabul edelim
de birlikte çözümü nasıl bulabiliriz… Birbirimizi itham etmeden işin o kısmına
yönelsek daha doğru bir şey olacaktır.
Nitekim, 23’üncü Dönemde
de toplumun belli kesimlerinin bir kısım özgürlük talepleri kısıtlandığı için,
en başta eğitim-öğretim konusunda sıkıntılar olduğu için burada Anayasa
değişikliği dâhil birçok yasal düzenleme yapmaya çalıştık. Bunlar dahi
Türkiye’de bu tür sıkıntıların olduğunu söylüyor, söyleniyor, gösteriyor
açıkça. Dolayısıyla bu gizli kapaklı bir şey de değil, bir konuşma da değil,
herkesin önünde yapılmış bir değerlendirmedir, kişisel bir değerlendirmedir.
Bundan dolayı da “Oraya buraya yağ çekiyor.” tarzında birbirimizi incitmenin
bir anlamı yok, emin olun. Yani burası şimdi 3’üncü kanaldan da naklen yayın
yapıyor, bu Meclisin üslubu bence çok önem arz ediyor Parlamentonun saygınlığı açısından.
Üstelik hakkında soru önergesi verdiğiniz kişi de bu ülkede Dışişleri Bakanlığı
yapmış olan birisidir. Daha derli toplu bir üslup içerisinde bunları
konuşabiliriz.
Sayın Başkan, sürem varsa sorulara devam edeceğim.
BAŞKAN – Bir saatimiz doldu Sayın Bakan fakat on dakika ek süre
verebilirim ve soruları bitirebilirsiniz. Üç soru kaldı yanılmıyorsam.
Buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Evet,
Sayın Hasan Çalış’ın bir sorusu var. “Ülkemizde artık
zamlar birbiriyle çakışır hâle gelmiştir” diyor, verildiği tarih 3 Haziran
2008.
“Hükûmet, elektrik ve doğal gaz zammını
temmuz ayında çakıştırmamak için konutta yüzde 7,4; sanayide de 8,3 oranında
doğal gaz zammını öne çekerek haziran ayı içinde uygulanacak şekilde açıklamıştır”
diyor, bununla ilgili üç tane sorusu var. “Yüzde 7,4’lük yeni doğal gaz
zammının fakir fukarayı sıkıntıya sokacağını düşünüyor musunuz?
Kışı battaniyelerle geçiremezler mi? Bu kesimlere yakıt yardımı
yapmayı düşünüyor musunuz?
Yüzde 8,3 oranındaki yeni doğal gaz zammı karşısında maliyetleri
artan sanayinin rekabet gücü azalmış olmuyor mu? Bu gidişin sonu fabrikaların
kapanması olmayacak mı?” diyor.
1 Mayıstan itibaren de, yani o zaman yüzde 7,4 zam yapılmış ama, 1 Mayısta da yüzde 25, yüzde 26 da doğal gazda indirim
yapılmış oldu. Bu şunu gösteriyor: Biz, hükûmet
olarak, dışarıdan aldığımız herhangi bir malın, ister ham madde ister mamul
madde, zaruret olmadıkça hiçbir şeye zam yapmadık. Nitekim dört sene, dört
buçuk sene, beş seneye yakın elektriğe zam yapmadık. Neden? Elektriğe zam
gerekmiyordu. Yeri geldi doğal gaza da zam yapmadık, çünkü o zaman ihtiyaç
yoktu. Bunun bir kuralı var, bunun bir hesaplanma tarzı var. Dolayısıyla, o
hesaplanma tarzına göre zam gerekiyorsa zam yapıldı, indirim gerekiyorsa
indirim yapıldı. Şimdi, o takdirde, o tarihte zam yaptığımızdan dolayı şikâyet
ediyorsa, şimdi denmiş olması gerekir ki yüzde 25 de indirim yaptınız evlerde,
sanayide yüzde 26. Bundan dolayı da herhalde o zaman sitemi hak ettiysek şimdi
de bir teşekkürü hak etmiş olmamız gerekir diye düşünüyorum. Bunu sizler de iyi
biliyorsunuz ki bunlar dışarıdan aldığımız maddelerdir, dışarıdan ithal
ediyoruz ve üç aylık, altı aylık ve dokuz aylık süreçlerle petrol fiyatına
bağlı olarak bu değişimler söz konusudur. Petrol fiyatlarında düşüş olduğu
zaman doğal gazda da tabii olarak düşüş olur, nitekim böyle bir sürece girdik.
O tarihlerde, hatırlarsanız, petrolün varili 146 dolara kadar çıkmıştı, şu
günlerde 40’la 50 dolar arasında, bazen 50’nin üzerine çıkıyor, bazen 50’nin
altına iniyor, buna paralel olarak da bu hesaplamalar yapılıyor.
Dediğim gibi, 1 Mayıstan itibaren de yüzde 25, yüzde 26 gibi
önemli bir indirim yapmış olduk. Eğer fabrikalardaki sıkıntı doğal gazdan
kaynaklanıyorsa tek başına, şimdi bu indirimden sonra biraz daha piyasanın
hareketlenmesi, canlanması lazım. İnşallah bunu da hep beraber ümit ediyoruz.
Yine Sayın Çalış’ın (6/806) sayılı Sayın
Başbakan Erdoğan’ın memleketi Rize’de yapılan yatırımlarla ilgili bir soru
önergesi var. Güneysu ilçesine 2002-2009 yılları arasında
gerek hayırseverlerin gerekse kamunun yaptığı yatırım şudur, bunları soruyor: 8
derslikli bir ilköğretim okulu, 50 yataklı Güneysu Öğrenci Yurdu, 32 derslikli
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası İlköğretim Okulu, 16 derslikli Şehit Kemal
Mutlu Öğretmen Lisesi, 200 öğrencilik öğrenci yurdu, 1 anaokulu 100 öğrencilik,
ilköğretim okulu 8 derslik, 1 tane de halk eğitim merkezi yapılmıştır.
Öbür taraftan, Kasımpaşa’ya ne yapıldığı soruluyor. İlköğretim ve
ortaöğretim okulu yapılmış; mesleki ve teknik eğitim okulu yapılmış; 1 spor
salonu yapılmış.
Eğitimde önemli vurguladığımız ve buradan da sizlerin huzurunda
şükranla kendilerini hatırladığımız hayırsever insanlarımız eğitime ve sağlığa
büyük ölçüde katkı veriyorlar, destek veriyorlar. Nitekim hafta sonu benim de
memnuniyetle katıldığım Develi’de 50 kişilik bir kız öğrenci yurdunu, öbür
tarafta da ana çocuk doğum merkezi ve kadın doğum hastanesini 2 tane hayırsever
vatandaşımız yaptırmış.
Dolayısıyla, Türkiye'nin her tarafında hayırsever insanlarımız bu
yatırımları yapıyor, bunlardan bir iki tanesi de Güneysu’ya yapılmış
durumdadır. Ümit ederiz başka taraftaki bu hizmetler de bu şekilde sürdürülmeye
devam eder.
Benim eğer sürem bittiyse bu kadar, değilse daha ilave edilecek
cevaplar var, Sayın Başkan takdir sizin.
BAŞKAN – Üç dakikanız var efendim.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Peki,
efendim.
Bir sorusu daha var arkadaşımızın, Sayın Mümin İnan’ın: “2008
Mayıs ayının sonlarında ve Haziran ayının başlarında, basına yansıyan bazı
mahkeme kararlarına göre herhangi bir alan ve kişi sınırlaması yapılmadan tüm
ülke iletişiminin, bazı güvenlik birimlerimiz tarafından izlendiği haberleri
doğru mudur?
Bu izlemeler yapıldıysa, Anayasa’nın haberleşme hürriyetinin
düzenlendiği 22’nci maddesindeki istisna hükmünün ve 4422 sayılı Çıkar Amaçlı
Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu’nun ilgili maddelerinin aşırı geniş
yorumlanarak ihlal edildiği gerekçesiyle, sorumlular hakkında adli ve idari
işlemler yapacak mısınız?
Söz konusu mahkeme kararlarına dayanılarak, herhangi bir alan ve
kişi sınırlaması yapılmadan, tüm ülke iletişiminin izlenmesi faaliyetleri devam
etmekte midir? Bu uygulamanın, demokratik ve hukuk devleti ilkelerine uygun
olarak, alan ve kişileri belirli olacak biçimde değiştirilmesi için herhangi
bir çalışmanız olacak mıdır?”
Değerli arkadaşlarım, son zamanlarda en çok tartışılan konuların
başında bu dinlenmeler geliyor; ister önleyici dinlemeler isterse suç
faillerinin ortaya çıkarılması, delilleri elde etmek maksadıyla yapılan
dinlemeler.
Aslında, mevzuatımızda, bu alanda çok önemli değişiklikleri hem
Ceza Kanunu’nda hem de Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, 2005 1 Haziranında yürürlüğe
giren yasada düzenleme yaptık, sonra da önleyici dinlemelerle ilgili olarak da
ayrı bir yasada, Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’nda yaptık. Dolayısıyla
mevzuatımızda bu konular ayrıntılı olarak düzenlenmiş olup 2005’ten bu tarafa
Türkiye'nin herhangi bir mahkemesinden alınmış genel bir kararla tüm Türkiye’yi
dinleme imkânı yoktur.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135’inci maddesinde hangi suçlar için
dinleme yapılacağı belli ve hangi şartlarda dinleme yapılacağı belli ve üstelik
bu dinleme kararlarını da kesinlikle hâkimlerin, mahkemelerin vermesi
gerekmektedir. Bu şartlar oluşmadan yapılan dinlemelerin tamamı kanunsuz
dinlemedir. Mahkeme kararına dayanmadan elde edilen bilgi ve belgelerin de
hüküm tesisinde kullanılamayacağını çok açık olarak ortaya koyduk. Nitekim, yüksek mahkemelerin de bu noktada kararları var.
Ayrıca, Ceza Kanunu’nun 132’nci maddesi kanunsuz dinlemelerle
ilgili cezai hükümler getirmektedir. Zaman zaman bize
de soruluyor bu hükümlerin yeterli olup olmadığı, cezai müeyyidelerin yeterli
olup olmadığı bakımından. Eğer konu sadece ceza hukuku tedbirleriyle
çözülebilecekse tabiatıyla cezalar artırılabilir. Kaldı ki yeni ceza hukuku
sistemimizde, eskiden cezalar alt sınırdan veriliyordu, şimdi mahkeme olayın
vahametine, suçun işleniş tarzına, işleyen kişi ya da kişilerin durumuna
bakarak en üst hadden bunu verebileceği gibi, zaten basın yoluyla, vesaire,
ağırlaştırıcı sebepler de devreye girdiği takdirde önemli miktarda cezalar
verilebilmektedir.
Bir şeyi ifade etmek istiyorum: Bu tip suçlar herhangi bir izne de
tabi değildir. Cumhuriyet savcılarımız kendiliklerinden bu tip suçlarla ilgili soruşturmaları
yaparlar, yapıyorlar ve yapmaları da gerekmektedir. Dolayısıyla, eğer ilave bir
düzenleme gerekiyorsa bu ihtiyaç ortaya çıktığında bunu da düzenlemeye hazırız.
Bu noktada gerekli adımları da atabiliriz çünkü en başta özel hayatın gizliliği
dâhil pek çok hak ve özgürlükler açısından bu dinlemelerin, kanunsuz
dinlemelerin sorun çıkardığı ortadadır. Onun için, yeni düzenleme gerekiyorsa
bunu yapabiliriz. Bu noktada kanunsuzluğun size göresi, bana göresi,
savunulacak bir yanı da olmaz, el birliğiyle bu noksanlıklar varsa bunları da
gidermeye hazır olduğumuzu ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çiçek.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, usul hakkında
bir şey söylemek istiyorum. Milletvekillerine haksızlık yapılıyor Başkanlıkça. Hükûmete bir saat süre veriliyor. Diyelim ki
milletvekilinin beş sorusu varsa bu beş soruya bir dakika veriliyor. Bunu bir
kez daha -sizin şahsınızda değil- dile getiriyorum.
BAŞKAN – Hayır efendim, şöyle söyleyeyim, bir dakika: Öyle bir
soru oluşmuşsa eğer, bir saat sorular soruluyor ve cevap veriliyor, bir saati
aşkın, en az bir saat ama biz cevapların hepsi olsun diye ekstra on dakika daha
süre verdik. Şimdi, soruları sadece soran milletvekillerine, -sizin herhâlde
dikkatinizden kaçtı- ben tek tek sordum “Yeterli bir
şeyiniz oldu mu?” diye.
Sizin son sorunuzu atladık galiba, son sorunuzdan sonra şey
yapacaktık.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sekiz sorum vardı, hiçbirine cevap
verilmedi.
BAŞKAN – Yanıt veremedi, o zaman bir daha… Sizin sorunuzda kaldık,
süremiz yetmedi Sayın Çalış, son sorunuzda.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, sekiz soruma cevap
verilmedi.
BAŞKAN – Biliyorum… Bütün sorular bittikten sonra size soracaktım
fakat süremiz yetmedi. O sorunuz geldiği zaman, tekrar size sözlü soru
geldiğinde tekrar sorularınızı sorarsınız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bitti ama,
cevap verilmedi Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim ama cevap veremedi Sayın
Milletvekilimiz.
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Sayın Başkanım, doğru yaptınız.
BAŞKAN – Cevap veremediyse eğer tekrar nasıl yapacağız? Bu kadar
vermiş cevapları.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, usul hakkında,
sizinle ilgili değil, genel.
OKTAY VURAL (İzmir) – Görüşünü belirtemedi. Hiç olmazsa Sayın
Bakana teşekkür edebilirdi belki de.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Baştan
ettik, siz sonradan geldiniz.
BAŞKAN – Şimdi onun için buradaki şey böyle usule uygundur Sayın Aslanoğlu.
OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederken eleştirisini de
yöneltebilirdi.
Efendim, uzatalım biraz daha. Sayın Bakan buradayken belki sayın
milletvekillerimizin bir daha böyle bir sözlü soruya cevap verme imkânı
olmayacak. Sayın milletvekillerimiz, hiç olmazsa soru soran milletvekillerimiz…
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Ben
gelirim, gruplarına da gider, sorularına cevap veririm.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, oylamaya sunabilirsiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, süre verilmesini oylamaya
sunabilirsiniz.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Efendim, on üç ay sonra cevap veriliyor.
BAŞKAN – Şimdi, şöyle bir şey yapabiliriz: Sadece beş dakika…
Sizin sorunuz kalmış, bunu atladık, en son Siz “Cevap vereceğim.” dediğiniz
Sayın Bakan, Sayın Hasan Çalış’ın sorusu kalmış. O
okundu ve siz cevap vermemiş oldunuz.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Cevap verdi.
BAŞKAN –. O zaman beş dakika onun sorusunu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır, hayır, Sayın Başkanım,
cevap verdi, o cevap veremedi.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Ona yapacağımız bir şey yok efendim, cevabı bu kadarsa bu
kadar oluyor.
Şimdi, o zaman…
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, ama bu soru-cevap bölümü gerçekten…
BAŞKAN – Bu, bu kadar. Verilen cevaplar böyleyse böyle oluyor. Yazılı soracaksınız o
zaman tekrar.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, usulle ilgili bir
tartışma bu, usulle ilgili bir tartışma. Yani yazılı sorulara bakanların cevap
vermesi, milletvekillerinin tatmin olup olmadığının Başkanlık Divanı tarafından
sorulması, söz verilmesi bir usul meselesidir.
BAŞKAN – Evet, onu sorduk zaten, herkese sorduk.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Tartışılıyor konu. Bir usul tartışması
başlıyor.
BAŞKAN – Evet, ama ben herkese sordum yeterli olup olmadığını, bir
tek Sayın Çalış’ın kaldı, o da son sorusunu atladık,
özür dilerim, ben bitti zannettim soruları, onun için.
Evet, Sayın Çalış, sizin sorunuza yazılı olarak cevap verilecek,
yeterli olmadığını söylüyorsunuz cevapların, buna yapacak bir şeyimiz de yok
bizim, izah edersiniz o zaman.
Şimdi, alınan karar gereğince diğer denetim konularını görüşmüyor
ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2.- Türkiye Cumhuriyeti Devleti
ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak
Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve
Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263) (x)
BAŞKAN – 2’nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile
Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın
Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 263 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla
Milletvekili Gürol Ergin söz istemiştir.
Buyurunuz Sayın Ergin. (CHP sıralarından alkışlar)
(x) 263 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Devleti
ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak
Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın
geneli üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlarken, Sayın Başkan sizi, değerli milletvekillerini ve yüce Türk
ulusunu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz tasarı, 1
Mart 1999 tarihinde yürürlüğü giren ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12 Mart
2003 tarihinde kabul ettiği yasa ile onaylanan ve kısaca Ottawa
Sözleşmesi olarak bilinen, Anti-Personel Mayınların Kullanımının,
Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların
İmhasıyla İlgili Uluslararası Sözleşme’ye uygun olarak, devletimiz ile Suriye
Arap Cumhuriyeti Devleti arasındaki kara sınırında bulunan antipersonel,
antitank mayınların imha edilmesi ve bu suretle elde
edilecek arazilerin tarımsal amaçla kullanılması konusundadır.
Bu tasarının iki ana amacı vardır: Birinci amaç, mayınlı
arazilerin Ottawa Sözleşmesi uyarınca mayından
arındırılmasıdır. İkinci amaç ise, mayından arındırılan arazinin tarımsal
faaliyetlerde kullanılmasıdır. Bize göre, tasarının üçüncü ve gizli bir amacı
daha vardır, bu amaç da sözlerimin sonunda sanıyorum net olarak ortaya
çıkacaktır.
Tasarıya konu olan arazi, 1956 yılından başlayarak, Türkiye’nin
güvenliği ve kaçakçılığın önlenmesi için mayınlanmış olan yaklaşık
Durumun ne kadar vahim sonuçlar doğuracağını gören
Cumhuriyet Halk Partisi, 178.500 dekarı mayın döşenmiş, toplam 216 bin dekar
arazinin mayından temizlenmesi ve arazinin mayınları temizleyenlere tarımsal
amaçlı kullandırılması hususunda hazırlanan 31 Ocak 2005, 13 Haziran 2005 ve 27
Haziran 2005 tarihli Bakanlar Kurulu kararları ile söz konusu kararnamelere
dayanılarak Maliye Bakanlığı tarafından tesis olunan ihale işlemlerinin iptali
ve yürütmenin durdurulması istemiyle Danıştayda dava
açmıştır. Danıştay 13. Dairesi, 11 Mart 2009 gün
ve 2009/2843 sayılı Kararı ile ihale şartnamesinin yürütülmesinin
durdurulmasına karar vermiştir. Danıştay kararında şöyle denilmektedir: “Maliye
Bakanlığınca mayının temizlenmesi hizmetinin satın alınması ile temizlenen
arazinin tarımsal amaçlı kullandırılması işinin aynı ihalede birleştirilmesi
durumunda söz konusu ihtiyaçların en iyi şekilde uygun şartlarla
karşılandığından söz edilemeyeceğinden dava konusu ihale şartnamelerinde hukuka
uyarlık bulunmamaktadır. 2886 sayılı Yasa’nın 2’nci maddesi
hükmünde belirtildiği gibi, mayınlı sahanın temizlenmesi ile temizlenen
arazinin tarımsal faaliyetlerde kullandırılması işlerinin aynı istekli tarafından
karşılanması mutat olmadığı için söz konusu işlerin bir ihalede toplanması
anılan 2’nci maddeye uygun olmadığı gibi mayınlı arazinin temizlenmesi ve
temizlenen arazinin tarımsal amaçlı kullanılması ihtiyaçlarının en iyi şekilde
ve uygun koşullarda karşılandığından da söz edilemeyeceğinden anılan iki
ihtiyacın bir ihale ile karşılanması hukuken ve işin niteliği icabı mümkün
bulunmamaktadır.”
Görüldüğü gibi Danıştay, yapılan işlemin 2886 sayılı Yasa’nın
2’nci maddesine aykırı oluşu yanında, mayınlı sahanın temizlenmesi ve
temizlenen arazinin temizleyenlere kullandırılması işlerinin aynı ihalede
yapılması durumunda söz konusu ihtiyaçların en iyi şekilde ve uygun şartlarla
karşılanamayacağını da kararının gerekçesi olarak ortaya koymuştur. Bugün görüştüğümüz
tasarı, ihaleyi 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu’na tabi olmaktan çıkararak Danıştay kararına uygunluğu sağlamayı
amaçlıyor fakat konunun özünü oluşturan ve Danıştay kararında da belirtilen
ihalenin mayından temizleme ve temizlenen arazinin kullanılmasını tek işlem
olarak yapmasının doğuracağı sakıncaları dikkate almıyor. Bu sakıncalar
görüşmekte olduğumuz tasarıda aynen tekrarlanıyor.
Tasarının Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerinde bir alt
komisyon oluşturulmuş ve tasarı bu alt komisyonda görüşülmüştür. Her nedense
hazırlanan alt komisyon raporunda 6 Mayıs ve 14 Mayıs 2008 tarihlerinde yapılan
toplantılarda ortaya konan görüşlere hiç yer verilmemiştir. Bu toplantılarda
gerek muhalefete mensup alt komisyon üyeleri ve gerekse Millî Savunma Bakanlığı
temsilcisi tarafından kapsamlı eleştiriler yapılmıştır. Özellikle Millî Savunma
Bakanlığı temsilcisi mayından temizlenecek bölgenin stratejik önemine değinerek
ve temizlenecek alanın o yöre insanı tarafından kullanılması gereğine işaret
ederek tasarıya karşı olduklarını açık olarak ifade etmiştir. Bu eleştirilerin,
ortaya konan görüşlerin, alt komisyon raporunda yer almaması ciddi bir eksiklik
olmuştur. Alt komisyonun ilk toplantısında yapılan tartışmalar sonucunda, kanun
tasarısının tali komisyon olan Millî Savunma Komisyonunda görüşüldükten sonra
görüşülmesi ve Millî Savunma Bakanlığından çağrılacak uzmanların görüşlerinin
de alınması kararlaştırılmıştır. 14 Mayıs 2008 tarihli ikinci toplantıda, tali
komisyon olan Millî Savunma Komisyonunun İç Tüzük’te belirtilen süre içinde
toplanmamış olması nedeniyle görüşmelere geçilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin stratejik önemi en yüksek
bölgesinde, sınır boyundaki çok geniş bir arazinin mayından arındırılması
konusundaki bir tasarının Millî Savunma Komisyonunda görüşülmemesi son derece
manidardır. Ayrıca, daha önce mutabık kalındığı hâlde, alt komisyona Millî
Savunma Bakanlığından uzman çağırılmamış ve görüşmeler muhalefete mensup
milletvekillerinin tüm itirazlarına karşın, Genelkurmayın ve Millî Savunma
Bakanlığı uzmanlarının görüşleri alınmadan kaldığı yerden sürdürülmüştür.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu tasarıya, diğer
çekincelerimiz yanında özellikle ülke çıkarları nedeniyle ve ülkemizin
geleceğinde sıkıntı yaratacağı düşüncesiyle kesinlikle karşıyız. Karşı olma
nedenlerimiz şunlardır: Güneydoğu sınırlarımız boyunca uzanan arazilerin
mayından arındırılması doğru ve gerekli bir karardır ve bu tasarının toplumsal
ve ekonomik önemi çok büyüktür. Ancak, bu toprakların, mayından temizleyecek
şirketlere kırk dört yıllığına tarımsal amaçlı kullandırılması düşüncesi
yanlıştır. Çünkü, her şeyden önce, mayın temizleme
işiyle tarım birbirinden tamamen farklı uzmanlık alanlarıdır ve aynı şirketin
bu iki konuda uzmanlaşması gerçekçi bir durum değildir. Alt komisyondaki
görüşmelerde Millî Emlak Genel Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamalarda
açıkça görülmüştür ki Maliye Bakanlığı, mayın temizleme işinin maliyetini
belirleyecek ciddi bir çalışma yapmamıştır. Bu nedenle, bütçeye ne kadar yük
getireceği bile bilinmemektedir. İhaleye teklif veren firmalardan biri 300
milyon dolardan söz ederken diğeri 1,5 milyar dolardan söz etmektedir. Maliye
Bakanlığı ise gerçek maliyetin ne kadar olabileceği konusunda bilgi ve fikir
sahibi değildir. Bize göre bu tasarıyla yalnızca mayından temizleme işi bedeli
karşılığı ihale edilmeli, arazinin nasıl kullanılacağı konusu bu tasarıdan
çıkarılmalıdır.
Tasarıda, komisyonda yapılan uzun tartışmalardan sonra, mayın
temizleme işinin öncelikle 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre hizmet satın
alınmak suretiyle yaptırılacağı, bunun mümkün olmaması durumunda arazi kullanım
hakkı karşılığında yaptırılacağı hükmü getirilmiştir. Bu madde yalnızca
kamuoyunu yanıltma amaçlıdır. Çünkü komisyon görüşmelerinde, Hükûmet adına yapılan tüm konuşmalarda, ihalenin araziyi
temizleyenlere kullandırılacak şekilde yapılacağı savunulmuş, tasarının
komisyondan bu hâliyle geçirilmesinin çok sıkıntılı olacağı anlaşılınca
tasarıdaki ilgili madde bu son hâline getirilmiştir. Bu nedenle tasarıyla asıl
yapılmak istenen ile tasarıda yazan şeyler aynı şey değildir.
Mayından temizleme işinin vatan topraklarının yabancılara
kullandırılması karşılığı yaptırılmasının gerekçesi eğer komisyondaki
görüşmeler sırasında ilgililer tarafından açıklandığı gibi mali sorunlar ise Hükûmetin son zamanlardaki açıklamaları bu sorunun
aşıldığını göstermektedir. Çünkü Hükûmet GAP
bölgesine toplam 12 milyar Amerikan dolarını bulan yeni ve çok ciddi kaynaklar
ayıracağını telaffuz etmiştir. Bu durumda yaklaşık 500 milyon doların, hem de
beş yıllık süre içinde, bölge topraklarının mayından temizlenmesi amacıyla
ayrılması rahatlıkla mümkün olabilecektir.
GAP bölgesinin suyla buluşmayı bekleyen topraklarına organik
tarıma son derece uygun 200 bin dekardan daha geniş bir arazinin eklenmesi için
500 milyon dolar ayırmaktan kaçınmanın makul bir gerekçesi olamaz. Bugün
geldiğimiz noktada çok net anlaşılmaktadır ki Hükûmet
bu işi yabancılara ihale etmeyi aklına koymuştur ve gerekçe olarak da bir yandan
bütçe disiplinini öne sürerken bir yandan da sanki asker bu işi yapmak
istemiyormuş gibi bir hava yaratma gayretine girmiştir. Biz bu konuda askerin
ne düşündüğünü, Genelkurmayın Hükûmetle aynı
düşüncede olup olmadığını öğrenmek istiyoruz. Bütün çabalarımıza karşın, bu
konuda, net olmak bir yana, herhangi bir bilgi de edinmiş değiliz.
Millî Savunma Bakanlığına gelince: Bakanlık önce sözcüsü
vasıtasıyla alt komisyonda tasarıya karşı olduğunu açıkça ortaya koymuş, sonra
ne olmuşsa, Bakanlık, bizzat Sayın Bakanın ağzından, tasarının yanında olduğunu
belirtmiştir. Bu yaman ve üzerinde ciddiyetle düşünülmesi gereken bir
çelişkidir. Bakanlığın öne sürdüğü gerekçeler doğru ve haklı gerekçeler
değildir. Komisyonda yapılan gizli toplantıda Sayın Bakan ihale yönteminin
gerekliliğine ve haklılığına ilişkin hiçbir doyurucu açıklamada bulunamamıştır.
Değerli milletvekilleri, ihalenin öncelikle Türk Silahlı
Kuvvetlerine verilmesi düşünülmeli, eğer Genelkurmay “Biz askerler olarak bu
işin üstesinden gelemeyiz.” derse o zaman özel şirketler gündeme gelmeli,
mayından temizleme işi, vatan topraklarının yabancılara sunulması karşılığında
değil, bedeli karşılığında yaptırılmalıdır.
Mayından temizlenmesi gereken alan Hatay, Kilis, Gaziantep,
Şanlıurfa, Mardin ve Şırnak illerinin büyük kısmı Suriye, bir kısmı Irak ile
olan sınır bölgesini kapsamakta olup 216 bin dekardır. Bu bölge Türkiye'nin
güvenlik açısından en riskli, en kritik bölgesidir. Bu bölgede yerli ya da
yabancı özel şirketlerin kırk dört yıl o toprakları işgal etmesi Türkiye'nin
güvenliği açısından son derece ciddi sakınca yaratır. Nitekim Millî Savunma
Bakanlığı temsilcisi de alt komisyonda aynı hususa birincil derecede önemli bir
itiraz nedeni olarak değinmiştir.
Hükûmet getirdiği bu
tasarıyla ulusal güvenliğimizi tehlikeye attığını görmezden gelmektedir. Kaldı
ki bölgenin petrol yatakları açısından birilerinin iştahını kabarttığı da
görmezden gelinemez.
Tasarıya bir başka ve önemli itirazımız, tasarıyla getirilen
düzenlemenin bölge insanını, bölgenin sosyolojik yapısını dikkate almamış
olmasıdır. Mayından arındırılacak bu topraklar, bölgenin toplumsal sorunlarının
azaltılmasına ciddi katkı sağlayabilir. 2001 genel tarım sayımı sonuçlarına
göre ülkemizde 3 milyonun üzerindeki tarım işletmesinin 54 bininin hiç toprağı
yoktur ve topraksız çiftçi-köylü ailelerinin büyük kısmı da bu bölgededir.
Temizlenecek arazinin AB ülkeleri ortalamasında olduğu gibi yüz otuzar dönümlük
parseller hâlinde bölgenin topraksız ve az topraklı ailelerine verilmesi
durumunda yaklaşık 1.660 aile toprak sahibi yapılmış olur. Bu nedenle
temizlenecek toprakları yabancı şirketlere vermek yerine, bir kooperatif
yapılanması altında bir araya getirilecek topraksız köylülere verip, devletin
teknik ve mali desteği de verilerek, doğası gereği temiz bu topraklarda organik
tarım yaptırılması, hem ülke ekonomisine hem bölge insanının refahına ve hem de
toplumsal barışa ciddi bir katkı yapacaktır.
Değerli milletvekilleri, tam sınır bölgemizdeki stratejik açıdan
çok duyarlı, Türkiye'nin güvenliği açısından çok önemli yüz binlerce dönüm
arazileri yabancılara veremezsiniz, vermemelisiniz. O arazileri, o topraklarda
binlerce yıldır yaşayan insanların atalarından kalan toprakları, bu toprakları
o insanlara vermeyin. Yarım yüz yıllığına yabancılara vermek o insanlara
ihanettir.
Gazze’de yaşananlar için
haklı bir hiddet içinde olanların, benim ülkemin toprağını ne İngiliz ne
Ukraynalı ne İsveçli ne de İsrailli firmalara verme hakları olabilir. Hükûmetin ülkemizin güneydoğusunda ikinci bir Gazze yaratmaya hakkı yoktur. Ancak biliniz ki bu tasarıyı
yasalaştırdığınızda ülkemizde ikinci bir Gazze’yi
bizzat yaratmış olacaksınız. İnanıyorum ki, vicdan sahibi, ben ülkemi, ülkemin
insanını seviyorum diyen hiçbir milletvekili bu tasarıya “evet” demeyecek,
kendi eliyle ülkesinin toprağını yabancılara verecek bu tasarıyı mutlaka
reddedecektir.
Bugüne dek elli beş ülke mayınlarını silahlı kuvvetleri
vasıtasıyla temizlemiştir. NATO’nun ikinci en büyük askerî gücü olan Türkiye de
mayınlarını silahlı kuvvetlerine temizleten elli beş ülke gibi toprağındaki
mayınları silahlı kuvvetleri vasıtasıyla temizleme gücüne sahiptir.
Vatan toprağının ne anlama geldiğini bildiğine inandığım İktidara
soruyorum: Hangi ülke topraklarını mayından temizlemesi için yabancılara “Şu
mayınları çıkarın da topraklarımızı dilediğiniz gibi kullanın.” demiştir?
Anayasa’mızın 44’üncü maddesinin başlığı “Toprak mülkiyeti” ve
madde şöyle: “Devlet, topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle
uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır.” Anayasa bu
açık hükme sahipken, akıl, izan ve vicdan topraksız köylünün
topraklandırılmasını emrederken “Temizleyerek tarıma açacağım.” dediğiniz 200
bin dönümün üzerindeki araziyi o toprakların asli sahibine vermeyip elin
yabancısına hem de yarım yüzyıllığına vermenin mantığı ve haklı gerekçesi
olamaz.
Değerli milletvekilleri, böyle bir davranışa “evet” diyebilmek
sizlere yakışır mı? Ülkemize ve halkımıza yazık etmeyin. “Vatan” dediğiniz
toprağa sahip çıkın. Hükûmetin yapması gereken,
mayınlı arazileri temizlettiriyorum bahanesiyle yabancı firmalara vermek
olmamalıdır. Hükûmetten beklenen, bu arazileri
mayından arındırdıktan sonra, Hatay’ın, Şanlıurfa’nın, Gaziantep’in, Kilis’in,
Mardin’in ve Şırnak’ın mazlum, zavallı ve o toprakların gerçek sahibi olan
topraksız köylülerine vermek, onları her türlü girdi ve teknik bilgi desteğiyle
destekleyerek yörenin çiftçileri hâline getirmektir. Ancak bu şekilde hareket
edilirse hem sosyal eşitsizlik azaltılmış hem ekonomiye katkı sağlanmış hem de
yöredeki sosyoekonomik ve politik sorunların çözümüne katkıda bulunmuş
olursunuz. Eğer ideolojiniz gereği fakir fukarayı toprak sahibi yapmak
istemiyor iseniz o zaman hiç olmazsa bu toprakları yabancı şirket ya da
devletlerin egemenliğine açacağınıza yerli şirketlere o yöre halkıyla birlikte
açın veya bu toprakları Ceylânpınar Devlet Üretme Çiftliğine bağlayın.
Mayınlı arazilerin yabancılara verilmesi, yöre insanına ve toplum
huzuruna hiçbir katkıda bulunmayacaktır. Güneydoğu Anadolu insanının umudunu
söndürmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Vatanın toprağını yabancıya vererek
kullandırtmak, bu tasarının “temizlenecek arazilerin tarımsal amaçlı
kullanılması” şeklindeki amacına nasıl hizmet edecektir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
GÜROL ERGİN (Devamla) – Bu tasarıyı getirenlerin ve tasarıya
parmak kaldıracakların amacı bu vatanın toprağını temizleyerek yabancıların
hizmetine sunmak mıdır, yoksa bu toprakları, o toprakların binlerce yıldır
sahibi olanlara vermek midir? Biz bu konuda çok büyük bir duyarlılık içindeyiz.
Bu duyarlılığı biz göstermezsek, siz iktidar milletvekilleri göstermezseniz,
biliniz ki ileride Türkiye çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalır, sürekli
vicdan yarası içerisinde kalırsınız.
Şair, kim bilir belki de bugünleri tahmin ederek söylemiş:
“Sahip olunmayan vatanın batması haktır.
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.”
Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakana, bu tasarıyı Türkiye
Büyük Millet Meclisine sevk eden Hükûmetin başına,
onun kadar İngilizcem olmadığı için “one minute” diyemiyorum ama bir dakika Sayın Başbakan, bir
dakika! Siz bu tasarıyla ülkemde her gün patlayan mayınlara on binlercesini
ekliyorsunuz, mayınları bizzat kendiniz patlatıyorsunuz. Ülkemin en kritik
bölgesinde hükümranlık hakkımızı yok ediyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
GÜROL ERGİN (Devamla) – Bir dakika içinde efendim…
Bölge insanının bir umudunu daha bitiriyorsunuz diyorum ve soruyorum:
Bütün bunları bilerek mi yapıyorsunuz Sayın Başbakan?
Değerli milletvekilleri, sözlerime son verirken 5 Mayısta burada
Bayındırlık Bakanının yaptığı bir yanlışı da ifade etmek istiyorum. Sayın Bakan
o konuşmasında “Tarımsal alanlarda taşınmaz edinimi yabancılar için artık
mümkün değildir.” dedi. Bu, külliyen yalan diyemem ama yanlıştır, çünkü yasaya
aykırı bir söylemdir, çünkü Köy Kanunu’nu siz bunun için değiştirip de 87’nci
maddeyi çıkardınız diyorum.
Sayın Başkanım sizi, vatanına sahip çıkacağına inandığım sayın
milletvekillerini ve yüce Türk milletini tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ergin.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet
Günal.
Buyurunuz Sayın Günal. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan Türkiye Cumhuriyeti
Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca
Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun
Tasarısı’nın geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Sayın Başkanı, sizleri ve burada etmiş olduğum yemin çerçevesinde
şu anda menfaatlerini savunacağım yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, az önce uzunca şekilde ismini okuduğum
tasarının ismindeki yanlışlıkla ve tasarının sahibini tartışarak, sürecini
tartışarak konuşmalarıma başlamak istiyorum. Tasarının başında “Mayın temizleme
faaliyetleri işlemi” geçiyor, oysa tasarının amacı, mayın temizleme karşılığı
bu toprakların tarım amaçlı olarak tahsisi asıl konuyu oluşturuyor. Baştan bu
tespiti yaparak başlamak gerekiyor.
İkincisi, ki bu zaten…
Tasarının gerekçesine bakınız, elinizde komisyon raporu ve basılı metin var.
Gerekçeye bakarsanız, son maddesinde gerekçenin, sadece mayın temizleme
faaliyetlerine ilişkin esas ve usullerin belirlenmesi ihtiyacının doğduğu ve
bunun için bu tasarının getirildiği belirtiliyor. Genel gerekçede de herhangi
bir tarımsal amaçlı kullanıma açmaya ilişkin hüküm ve bilgi bulunmamaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bu tasarının sahibi kim? Şu anda Sayın
Şimşek geldi, kendisine “Hayırlı olsun.” diyoruz, “Hoş geldiniz.” diyoruz ama
ben şimdi bu tasarıyı sahipsiz görüyorum. Onun için “Bu tasarı gelmez.” diye
düşünüyorduk çünkü haftalardır, aylardır gündemin ilk sırasında duruyor ve bir
türlü sizler önüne yeni maddeler koyarak getirememiştiniz. Bu hafta ne olduysa
yeni Bakanlar Kurulundan sonra bu işi savunmak maalesef Sayın Şimşek’e kaldı.
Çünkü biz gayet iyi biliyoruz –az önce konuşan Değerli Milletvekili Arkadaşım
bahsetti- Komisyondaki görüşmelerde Sayın Kemal Unakıtan’ın
bunu nasıl cansiparane bir şekilde savunduğunu ben de
size biraz sonra söyleyeceğim.
Bilmiyorum Sayın Şimşek dosyanın geçmişine, geleceğine,
sakıncalarına ne kadar vâkıftır, şimdi bizim söyleyeceğimiz hususlarda bizlere
yeterince tatmin edici bilgiler verebilir mi, açıkçası bunu merak ediyorum.
Baştan söylemem lazım, “Tasarının sahibi kim?” derken başka bir sahip daha
arıyorum değerli arkadaşlarım.
Bakınız, burada komisyon sırasında… Şimdi Bekir Bey konuşuyor,
bizim konuşmalar gümbürtüye gidiyor ama… Bu ne? Mayın temizleme işi. Millî
Savunma Komisyonundan görüş alınmadığını az önce Değerli Milletvekilimiz
söyledi, alt komisyonda beraber çalıştık. Buraya bakıyorum başka kanun
tasarıları geldiği zaman bürokrat arkadaşlarımız arkaya diziliyorlar. Bir tek
kişi var mı Millî Savunma Bakanlığından veya Genelkurmay Başkanlığından Sayın
Bakanım? Maliye bürokratları hariç, yok.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Komisyonda Millî Savunma Bakanı geldi, izahta bulundu, biliyorsunuz.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Hayır efendim, bulunmadı!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır, hayır, bulunmadı!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bulunmadı, onu anlatacağım şimdi. Orayı
anlatacağım, merak etmeyim.
Şimdi, bir, bu tasarının başta adı ve amacı yanlıştır.
İki, bu tasarının sahibi şu anda burada değildir. Cansiparane bir şekilde savunan Sayın Bakanımız şu anda
sade bir milletvekilidir. Ben Sayın Şimşek’in de kısa sürede bunların
ayrıntısına bakabildiğinden emin değilim.
Sizin “savundu” dediğiniz oturumda Sayın Millî Savunma Bakanına
sorduğumuz soruların hiç birisi cevaplanmamıştır. Biz de kendisine teşekkür
edip… İsterseniz, siz biliyorsunuz, diğer arkadaşlarımıza da, Sayın Bakana da
tutanakları verebilirsiniz. Bizim söylediğimiz şeyler nettir, arkadaşlarımız
biliyorlar.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, burada hızlıca bu süreci size
anlattığım zaman zaten ne söylediğimi anlayacaksınız. 7/3/2008
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gelmiş, 18/3/2008’de tali
komisyon olarak Tarım, Orman ve Köyişleri ile Millî
Savunma Komisyonuna, esas olarak da Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmiş. Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu raporunu vermiş
-arkadaşlarımızın görüşü var- Millî Savunma Komisyonu vermemiş. 1 Mayıs 2008’de
de bizim Komisyonumuzda -Plan ve Bütçe Komisyonunda- görüşüldü ve bir alt
komisyon kuruldu, ben de şu anda alt komisyon üyesi olarak sizlere hitap
ediyorum.
Değerli arkadaşlar, buralarda hiçbir şekilde verdiğimiz önergelere
itibar edilmedi, görüşlerimize itibar edilmedi, çünkü orada, ilk alt komisyon
toplantılarımızda Millî Savunma Bakanlığının yetkilileri de vardı, bize
verdikleri bilgiler kafa karışıklığına yol açtıktan sonra arkadaşlarımız
sonraki toplantıya çağrılmadılar.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Kaçırılmış Millî Savunma
Komisyonundan.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bizim muhalefet milletvekilleri olarak
protestomuzdan sonra bu tasarı geri çekildi gibi, bir süre görüşülmedi. Sizlere yapmış olduğumuz konuşmalardan sonra, Komisyon üyesi
arkadaşlarımız, başta Komisyon Başkanımız -şu anda sözcümüz var, kendisi de
şahitlik edecektir- Sayın Komisyon Başkanının odasında yapmış olduğumuz
toplantıdan sonra oturarak, Sayın Bakanın da olduğu bir toplantıda bizlere,
kendilerinin ikna olduğunu, bu mayın temizleme işinin Genelkurmay Başkanlığı
tarafından yapılması gerektiğine ikna olduklarını ve bu tasarının bu şekliyle
çekildiğini söylediler. Şimdi, bunun üzerine ne beklersiniz? Daha önce
olduğu gibi -şimdi safahatını anlatacağım- Bakanlar Kurulu kararıyla nasıl
Millî Savunma Bakanlığından, Genelkurmay Başkanlığından alınıp Maliye
Bakanlığına verildiyse, biz tersine bir işlemle Bakanlar Kurulunun bunu Genelkurmay
Başkanlığına tevdi etmesini bekliyorduk. Aradan üç gün geçmeden -az önce
söylemiş olduğum- Sayın Unakıtan Sayın Millî Savunma
Bakanımızı da alarak Komisyona geldiler. Komisyon gündemi oluşturulmuş.
Şaşırdık. Ne gelişme oldu da arkadaşlar, bizi ikna etmek üzere geldiniz, geçen
hafta hep beraber konuşmuşken bunu? Ki bizim iddiamız sadece Genelkurmayın
yapması değildi, iki işin birbirinden ayrı yapılmasıydı, şimdi bahsedeceğim. Ne
oldu da birden Sayın Millî Savunma Bakanımız getirilip… Bizleri değil, sizleri,
Komisyondaki AKP’li arkadaşlarımızı ikna etmek üzere getirildi. Ne oldu da
sizler daha önceki görüşünüzden caydınız? Şimdi, bütün bunlar yaşadığımız
şeyler. Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerden sonra da biz, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, arkadaşlarımızın ısrarı sonucunda, katkı
veremeyeceğimizi söyleyerek Komisyonu terk ettik ve önünüze gelen tasarı bu
hâliyle, sadece takdim tehir yapılarak, ihalenin normal şekliyle daha önce
yazılan hâli “Efendim, bu şekliyle ihale olmazsa böyle yapılır...” İlk defa
şartlı bir ihale de günümüzde önünüze gelmiş oldu, şartlı bir kanun tasarısı
koyarak ihaleyi de şartlı hâle getirmiş olduk.
Değerli arkadaşlarım, burada, mayın temizlemeyle ilgili bu husus,
maalesef birçok soru işaretleri ve kafa karışıklıklarına yol açıyor. Şimdi, bu
çalışmalardan sonra size kısaca bu işin nasıl olduğunu anlatayım.
Değerli arkadaşlarım, 2001 yılında Millî Güvenlik Kurulu kararıyla
ve daha sonra Bakanlar Kurulu kararıyla Genelkurmay Başkanlığına verilmiş.
Genelkurmay Başkanlığı bu işi aldıktan sonra da Kara Kuvvetleri Komutanlığı
karargâhında bir proje ofisi teşkil edilmiş. Uzmanlardan oluşan bu proje ofisi
çalışmalarını, ön incelemelerini yapmış, firmalardan teklifler almış, o
ülkelere ziyaretlerde bulunmuş, alınan teklifler incelenmiş ve sonucunda
Mardin’in Nusaybin bölgesinde teçhizatların denemesi 2003 yılının Eylül ayında
yapılmış.
Bunların arkasından mayın temizleme teçhizatını tedarik işlemleri
başlamış. Allah’ın işi, o saatten sonra ne olduysa, incelemeler bittikten sonra
tam sözleşme imzalanmak üzereyken “Efendim, bizim paramız yok, bu yetişmez.”
diye bir karar çıkarılmış. Genelkurmay Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığına
“Bütçemizde para yok.” demiş, Millî Savunma Bakanlığı da bir süre sonra görüş
hazırlayarak “Bu işi biz yapamayız, bütçede para yok, Maliye Bakanlığı ihale
etsin.” diye bir görüş hazırlamış.
Peki, bundan sonra ne olmuş? Bize gelen bu çalışmalar yapıldıktan
sonra Danıştayın ihalenin iptaline ilişkin talebe
karşı kararı yürütmenin durdurulması olmuş. Neden? Çünkü mayın temizleme işinin
ve tarımsal amaçlı kullanım işinin, her iki işin birden bu kapsamda
“yap-işlet-devret” usulüyle ihale edilmesinde işin gereğinin yerine
getirilemeyeceği, yani işin hakkaniyetle yapılamayacağı ve rekabet şartlarının
oluşmayacağı karar altına alınmış.
Bu 2886 sayılı Yasa’nın 2’nci maddesine atıfta bulunarak
Danıştay aynen şunu söylüyor değerli arkadaşlarım: “Mayınlı sahanın
temizlenmesiyle, temizlenen arazinin tarımsal faaliyetlerde kullandırılması
işlerinin aynı istekli tarafından karşılanması mutat olmadığı için, söz konusu
işlerin bir ihalede toplanması anılan 2’nci maddeye uygun olmadığı gibi,
mayınlı arazinin temizlenmesi ve temizlenen arazinin tarımsal amaçlı
kullanılması ihtiyaçlarının -buraya dikkatinizi çekiyorum- en iyi şekilde ve
uygun şartlarda karşılandığından söz edilemeyeceğinden, anılan iki ihtiyacın
bir ihaleyle karşılanması hukuken ve işin niteliği icabı mümkün
bulunmamaktadır.” Danıştayın vardığı sonuç bu. Bugün, bizim bu kanun tasarısını görüşüyor
olmamızın nedeni de Danıştayın bu kararını baypas
etmek üzere kanunla düzeltmeye çalışıyoruz. Değerli arkadaşlarım, kısaca, Danıştaya ilişkin husus bundan ibaret.
Diğer bir şey, birkaç cümleyle size ihaleye ilişkin bazı
belirsizliklerden bahsetmek istiyorum.
Şimdi, birincisi, neden bu iki ihale beraber yapılıyor? Mayın
temizleme işinin tarıma açmayla ne alakası var?
Ben size soruyorum: Firmanız var, dünyanın en iyi mayın temizleme
şirketisiniz, ama tarımla uğraşmak istemiyorsunuz. Bu ihaleye girme şansınız
var mı? Ancak gidip kendinize bir ortak bulup “Sen burayı tarıma açar mısın?”
dedikten sonra onlarla beraber yapabilirsiniz, ama en iyi siz temizliyorsunuz,
en ucuza da siz temizliyorsunuz; ki, bu öyle normal bir hizmet alımı değil,
dünyada sayılı, sınırlı sayıda firmanın yapabileceği çok tehlikeli olan, teknik
ekipman, uzmanlık gerektiren bir iş. Birincisi, neden
bu ihale iki işi bir araya getiriyor?
İkincisi, burada, değerli arkadaşlarım, Danıştay kararına rağmen,
az önce altını çizerek söylediğim, işin gereğine uygun olmamasına rağmen…
Değerli arkadaşlarım, tarım işi ayrı, az önce Sayın Hocam söyledi,
uzmanlık alanı, ama biz, alt komisyonda ve Komisyonda aldığımız bilgiler ve
yaptığımız araştırmalar çerçevesinde orada TİGEM’in
zaten o alanlarda şu anda bir deneme çiftliği olduğunu, zaten bu konularda
projesi olduğunu biliyoruz.
İki, size daha sonra takdim edebilirim, Sayın Bakana takdim
etmiştim, Kilis İl Özel İdaresinin daha önce bu alanların temizlenmesine
ilişkin teklifi vardı ve neyi ne kadar ekeceğini, ne kadar sürede üreteceğini
ve o temizleme işini -Kilis sınırlarının dâhilinde olanın- bu çalışmayı üç yıl
içerisinde amorti edip kâra geçeceğini, yapılacak tarım faaliyetiyle izah eden
-isterseniz meraklılarına proje ayrıntısını verebilirim- o proje teklifi Sayın
Valinin başını yemiştir, ayrıca dipnot olarak da onu ilave edeyim.
Değerli arkadaşlarım, neden Türk Silahlı Kuvvetlerine
temizlettirilmiyor, sadece parasızlık mıdır? Bu, diğer bir
konu. Şimdi, deniliyor ki: “Genelkurmay Başkanlığı ‘Ben yapamam.’ dedi.”
E, peki, yapılan faaliyetler var, Genelkurmay Başkanlığının basın açıklaması
var, şimdiye kadar belli bölgelerde temizlenen mayınlar var. Artı, teçhizat
alındığı zaman çok fazla personel yoğun olmadan yapılabilecek bir temizlik ve
Türk Silahlı Kuvvetleri daha önce Şanlıurfa-Akçakale Gümrük Kapısı’nı
temizlemiş, hiç de bir sorun çıkmadan faaliyete açılmış.
Diğer bir husus: Şimdi, sınır fiziki güvenlik sistemi var değerli
arkadaşlarım. Bunlar henüz tamamlanmadı birçok bölgede. Eğer bunun arkasından,
temizlikten sonra açtığınız zaman buraları nasıl koruyacağız? Bunlarla ilgili
herhangi bir önlem alındı mı? Ne kadar kısmı ne kadar sürede tamamlanacak?
Başka bir husus: Bu temizlik yapıldı, geçenlerde bir kısmını özel
bir firma yaptı, gümrük kapısıyla ilgili kısmını Tauber
firması yaptı, TOBB’un açmış olduğu yerde. Şimdi,
bunlar gerçekten temizlendi mi temizlenmedi mi, kontrolünü kim yapacak? Bunu
uluslararası olan IMAS kriterlerine göre mi yapacağız?
Veya daha önce önerildiği şekliyle Başbakanlık bünyesinde kurulması gereken,
millî mayın temizleme kurulu mu kurulacak, onlar mı yapacak? Bunun
sorumluluğunu kim üstlenecek? Kim onaylayacak? Yani bu mayınların
temizlendiğini bir makamın onaylaması lazım, kriter
koyuyoruz. Ayrıca, üçüncü şahıslarla ilgili, eğer “Temizlendi.” dediğimiz yerde
başka bir vukuat olursa, can kaybı olursa kim ödeyecek?
Ayrıca, ihaleyi alan firma -şimdi bize, kanun içerisinde
madde de var, efendim, ilgili mevzuata referans gösterdik, diyeceksiniz ama-
üst kullanım hakkını aldı diye bizim petrol aramalarımıza müsaade etmezse ne
olacak veya ettiği zaman, Petrol Kanunu’na göre oradan kendisi hak iddia
ederse, Maden Kanunu’na göre suyundan kullanırken yer altı kaynaklarına ilişkin
hak iddia ederse ne olacak?
Diğer bir husus, en önemli hususlardan bir tanesi değerli
arkadaşlarım, bu konuda bir maliyet yok, ortada maliyet yok. 50 milyon dolardan
başlayıp 1,6 milyar dolara kadar -en son Sayın Unakıtan’ın
söylediği tahmin, ki Millî Savunma Bakanımız ilk
tahminlerde daha çok, kendisinden talep edildiğini söylemişti- değişen bir
maliyet var. Ee bakıyoruz -benim size demin
söylediğim- Nusaybin’de denemelerini yapan firma, 0,35 paunda
yani 200 milyon doları bulmayacak bir şeye temizlemek üzereymiş; bozulan şey
bu. Yapılacak ihale sonrası, yani iş alım sözleşmesinin niteliği hâlâ firmanın
İnternet sitesinde duruyor; ilgilenenlere, dokümanlarını ve web sitesini
verebilirim.
Şimdi, 1,6 milyar dolar olursa o zaman kırk dört yıllığına tahsis
gündeme geliyor. Neye dayanarak kırk dört yılı tespit ettiniz? Arkadaşlarımız
burada… İndirim yoluyla yapılacak bir ihalede -Maliye Bakanlığı yetkililerimiz,
Müsteşarımız burada- nasıl oluyor da “kırk dört yıl” diye bir rakam veriyoruz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Üst
sınır o.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Niye üst sınır veriyoruz şu anda? Siz
“kırk dört yıl” diye verirseniz, ben kırk iki, kırk üç yıldan fazla teklif
vermem. Bir de “1,6’yı neye göre tespit ettik?” diyorum. Bir kere önce,
temizleme maliyeti… İkisinin yanlışlığını söyleyeceğim de eğer onu doğru kabul
etsek bile ortada bir garabet var. Demin söyledim, arkadaşlarımız da buna ikna
oldular. Şimdi siz ikna olmamış gibi yapıyorsunuz ama siz de söylemiştiniz
Genelkurmay Başkanlığı tarafından temizlenmesinin kabulünü. Orada değil
miydiniz siz, Sayın Açba’nın odasında? Beraber
söylemedik mi? Arkadaşlarımız ikna olmuştular.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Siz
Genel Kurula hitap edin.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ediyorum. Hayır, şimdi siz de o zaman
dinleyin, söz size gelirse konuşursunuz.
KADİR URAL (Mersin) – Sıkıştırma adamı ya!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, dolayısıyla,
maliyetle ilgili de burada kafa karışıklıkları devam ediyor; 5-6 misline
çıkarılıyor. Neden? Kırk dört yıllığına bir firmaya verebilmek için. Efendim,
deniliyor ki bazı gerekçelerde… Şimdi, Maliyeye verilmesi için, yedek parça
bulmanın zorluğundan bahsediliyor. “Neden?” diye sorduk. İşte, “Maliyet yüksek,
bu teknik donanımı bulamayız.” İlgili firmanın web sitesi -isim vermiyorum
reklam olmasın diye- hâlâ duruyor, Mardin Nusaybin otoyolunda bir traktör
servisinde, gelen, deneme yapan aletin motorunun tamir edildiğini ve tekrar
devam ettiğini, bakımlarının orada yapılabildiğini söylüyor; isteyenlere
bilgilerini ekleyebilirim.
Değerli arkadaşlarım, diğer önemli bir husus da, şu anda Kabine
değişti, yeni bir Dışişleri Bakanımız var, kendisinin en çok üzerinde durduğu
konulardan birisi sizin Orta Doğu açılımı ve Suriye’yle ilişkiler, İran’la
ilişkiler, Irak’la ilişkiler. Buranın İsrailli bir firmaya -daha önce olduğu
gibi- verilmesinin, kırk dört yıllığına bir emniyetli kuşak oluşturulmasının
acaba millî güvenlik ve uluslararası ilişkiler açısından, Suriye’yle
ilişkilerimiz açısından getireceği sıkıntıları nasıl gidereceğiz? Bu da ayrı
bir konudur. Bütün bunları Sayın Gönül’e sorduk geldiğinde, maalesef bize
tatmin edici bir şey söyleyemedi. Neye rağmen söyleyemedi? Kendisine bahsettik.
Millî Savunma Bakanlığının bu kanun tasarısı hakkında görüşü var değerli
arkadaşlarım. O görüşün sekiz maddesinde de bu tasarının bu hâliyle çıkmasının
millî güvenlik açısından, uluslararası ilişkilerimiz açısından ve ekonomik
gereklilik açısından doğru olmadığını söylüyor. Sayın Bakana söyledik “Bunun
arkasında değil misiniz?” diye. “Değilim.” dedi, “Değişti.” dedi. Sorduk: “Ne
değişti?” Tasarıda hiçbir değişiklik olmamış. Onun için, değerli arkadaşlarım,
burada, bunun sonucunda da nasıl yapılması gerektiğine dair de öneri bulunuyor,
kanun tasarısındaki belirtilen işlerin hangi yöntemlerle yapılması gerektiğine dair
de öneri bulunuyor. Bu yazının üzerinde de Sayın Vecdi Gönül’ün imzası var,
Başbakanlığa sunarken.
Şimdi, buradan bakarak, değerli arkadaşlarım, sonuç olarak bu
tasarı millî güvenlik ve uluslararası ilişkiler açısından sakıncalı hususlar
içeriyor. Ayrıca, Danıştay kararında belirtildiği gibi, işin en iyi şekilde ve
uygun şartlarda ikisinin beraber yapılması durumunda karşılanması, maalesef
mümkün değil. Zaten bir tek ihale açılmış, tek katılımcıya düştüğü için iptal
edilmiş, başka bir ihaleye ise hiç teklif gelmemiş. Başka yerlerde daha önce
iptal sürecinde yapılan küçük ihaleler var.
Ayrıca, önemli bir husus: Gerekçe olarak Ottawa
Sözleşmesi söyleniyor. Bilmiyorum Sayın Bakanım ne kadar olduğunu biliyor mu?
2004 yılı itibarıyla -2006’da da güncellenmiş- bir milyon civarında mayın var,
dokuz yüz küsur bin, bir milyonu aştığı söyleniyor. Bizim bu kapsadığımız
sadece altı yüz bin civarında bir şeyi içeriyor. Onları kim yapacak? Ottawa Sözleşmesi sadece Suriye sınırları için mi
geçerlidir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım, teşekkür
ederim.
Yoksa diğer illerde daha önce döşenmiş olan mayınların da bu
sözleşme kapsamında 2014’e kadar temizlenmesi gerekmiyor mu? O zaman bunları
nasıl ihale edeceğiz? Oralarda tarıma açılacak arazi yok. Ne yapacağız?
Mecburen normal ihale yoluna başvuracağız.
Dolayısıyla, burada belirsizlikler ve Suriye sınırı
dışındaki bölgelerde de temizlenmesi gereken mayınlı alanların bulunduğu
dikkate alındığında, bu işin Genelkurmay Başkanlığınca yapılması, gerekli
teçhizatın alınması, bunun mümkün görünmemesi hâlinde de devletin kendisinin
bunu temizlettirerek -GAP’a harcadığımız paraları düşünürseniz çok cüzi bir
miktar olacak- yeniden tarımsal amaçlı olarak da özel projelerle, gerekirse
Tarım Bakanlığı aracılığıyla, TİGEM aracılığıyla yeni bir proje yarışması
açarak halkın kullanımına sunmasının daha doğru olacağını düşünüyoruz. Bu çerçevede “İllaki çıkaracağız.” derseniz de bir şey diyemiyoruz
ama ben burada Sayın Başbakana bir çağrıda bulunmak istiyorum:
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım, son cümlem.
BAŞKAN – Tabii, buyurun.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Davos’ta Sayın
İsrail Cumhurbaşkanına “one minute”
demişti. Burada da yine İsraillilere verilmek üzere olan bu toprakları, bizim
ettiğimiz yemine uygun olarak, Türk milletinin çıkarına kullanmak üzere bir
düzenleme yapılmasını… İhale normal şartlarda Maliye Bakanlığı tarafından da
yapılabilir. Devlet herhangi bir şekilde mayını temizletsin,
ondan sonra da Türk milletinin çıkarına uygun bir şekilde bizim kullanımımıza
sunmak üzere, buradaki Komisyon Sözcümüze ve Sayın Bakanımıza da bir “one minute” diyerek bunu geri çekmesini,
ondan sonra yeniden de temizlik işinin ayrı bir kanunla düzenlenmesini veya bu
kanun tasarısı üzerinde düzeltmeler yaparak kabulünü talep ediyorum.
Bu duygularla sizleri ve yüce Türk milletini saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Günal.
Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna geldiğimiz için,
alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 13
Mayıs 2009 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.51