DÖNEM: 23 CİLT: 44 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
87’nci
Birleşim
7 Mayıs 2009 Perşembe
(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler
tarafından okunmuş bulunan her tür belge aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Van
Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun, Van iline son yıllarda yapılan yatırımlara
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Eskişehir
Milletvekili Beytullah Asil’in, Yunus Emre Kültür ve
Sanat Haftası’na
ilişkin gündem dışı
konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
3.- Ardahan
Milletvekili Saffet Kaya’nın, Ardahan ilindeki sınır ticaretine ve yatırımlara
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, koruculuk sisteminden
kaynaklanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/363)
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı
Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında
Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263)
3.- Türk Ceza
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları Raporları (1/670) (S. Sayısı: 353)
4.- Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl’ün; Çocukların Uçucu
Maddelerin Zararlarından Korunmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/8) (S. Sayısı: 89)
VI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Başbakanlığa yeni uçak alımı iddiasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı (7/7521)
2.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Başbakanlığa yeni
bir uçak alınacağı iddiasına ve Başbakanlığa ait ulaşım araçlarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı (7/7527)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.03’te açılarak dört oturum yaptı.
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Deniz Gezmiş, Yusuf
Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilmelerinin 37’nci yıl dönümüne,
İzmir
Milletvekili Şenol Bal, Anneler Günü’ne,
Kırıkkale
Milletvekili Turan Kıratlı, Vakıflar Haftası’na,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Giresun
Milletvekili Murat Özkan ve 21 milletvekilinin, yolsuzlukla ilgili Meclis
Araştırması Komisyonu raporundan hareketle yolsuzluklar konusundaki durumun
araştırılarak yolsuzlukla mücadele için (10/361),
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 24 milletvekilinin, sosyal güvenlik sistemindeki
sorunların araştırılarak (10/362),
Alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerini
alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
(10/333, 334,
335) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun,
Başkan, Başkan Vekili, Sözcü ve Kâtip Üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi,
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
2’nci sırasında bulunan, İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç ile Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü ve 38
milletvekilinin, Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (2/266, 2/268) (S. Sayısı:
257) görüşmeleri tamamlanarak, yapılan açık oylamadan sonra, kabul edildi.
7 Mayıs 2009
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime
19.42’de son verildi.
Eyyüp Cenap GÜLPINAR |
|
|
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
Fatoş GÜRKAN |
|
Murat ÖZKAN |
|
Adana |
|
Giresun |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
Yaşar TÜZÜN |
|
|
|
Bilecik |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 95
II.- GELEN
KÂĞITLAR
7 Mayıs 2009
Perşembe
Teklif
1.- Bayburt Milletvekilleri
Ülkü Gökalp Güney ve Fetani Battal’ın; Milletvekili
Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/448) (Anayasa
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.5.2009)
Rapor
1.- Erzurum Milletvekili
Muzaffer Gülyurt’un; 1219 Sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı
İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/401) (S. Sayısı: 374) (Dağıtma tarihi:
7.5.2009) (GÜNDEME)
Meclis
Araştırması Önergesi
1.- Mardin Milletvekili Ahmet
Türk ve 20 Milletvekilinin, koruculuk sisteminden kaynaklanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/363) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.05.2009 )
7 Mayıs 2009 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap
GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER : Harun TÜFEKCİ
(Konya), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 87’nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, Van iline son yıllarda yapılan yatırımlar hakkında söz isteyen Van
Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’na aittir.
Buyurun Sayın
Türkmenoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEMDIŞI KONUŞMALARI
1.- Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun, Van iline son
yıllarda yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizin Doğu Anadolu Bölgesi’nin en doğusunda serhat şehrimiz Van: 2 milyon
100 bin hektar yüz ölçümüne sahip, bu yüz ölçümünün aşağı yukarı yüzde 10’u
sularla kaplı, yüzde 29’u yayla, merayla kaplı, içerisinde 7 tane tabii göl, 4
akarsu, 4 dere, 4 baraj, 9 çay bulunduran ve son adrese dayalı nüfusa göre de
Doğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük ili. Turizm, tarım ve hayvancılık önemlidir,
aynı zamanda Van bir ticaret merkezidir.
Değerli
milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, Doğu Anadolu Bölgesi, cumhuriyet
döneminde istediği yatırımları, istediği kalkınma hamlesini bir türlü
gerçekleştirememiştir. Van ilinde, 1996 ile 2002 yılları arasında, sadece ve
sadece 1 tane yüksek ihtisas hastanesi yapılmıştır, yani altı yıl içerisinde
sadece 1 yüksek ihtisas hastanesi yapılmış ve o yüksek ihtisas hastanesini de
hemen hemen 4 başbakan 4 ayrı açılışla yapmış. Ancak,
tabii ki, yoğun bir göç alan ilimiz müthiş bir nüfus artışına sahne olmuştur.
Ancak 2002’den sonra -özellikle sağlıkla ilgili bir mesaj verdim- sağlıkta
yapılan yatırımlara baktığımızda, Van ilinde Gevaş ilçemiz, Çaldıran ilçemiz,
Bahçesaray, Başkale ve Erdiş ilçelerimizde sağlık
ocağı vardı, şimdi devlet hastanesi var. Van iline şimdi 400 yataklı bölge
araştırma hastanesi yapılıyor. Van iline 400 yataklı Yüzüncü Yıl Üniversitesine
ait araştırma hastanesi yapılıyor. Erdiş ilçemize 150
yataklı devlet hastanesi yapılıyor. Yani altı yıl içerisinde sadece bir hastane
gören Van ili şimdi onlarca hastane görmekte. Bundan dolayı özellikle zaten
Türkiye’de genel anlamda sağlıkla ilgili yapmış olduğumuz reformların
içerisinde bizler de nasibimizi aldık. Bundan dolayı Sağlık Bakanımıza
şükranlarımızı arz ediyorum.
Eğitimle ilgili
konuya girmeyeceğim. Eğitim, Türkiye’de bana göre bir devrim yaşanmıştır. Son
altı yıl içerisinde eğitim camiası altın çağını yaşamıştır. Eğitime ayrı bir
önem arz ediyorum ve eğitimi ayrı olarak değerlendiriyorum ve eğitimin altı yıl
içerisinde başında bulunan çok Değerli Bakanımız Sayın Doçent Doktor Hüseyin
Çelik de bir Van Milletvekilidir. Bundan dolayı da Vanlı olarak kendisiyle onur
duyduğumu ve Türk eğitimine yapmış olduğu çalışmalardan dolayı kendisine minnet
ve şükran duyduğumu da burada ifade etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, ulaşıma geçtiğimizde… Bir söz vardır: “Yolun, suyun olduğu
yerde medeniyet, çölün olduğu yerde sefalet vardır.” Yollara bakını: Bizim
ulaşımda, özellikle Van ilinde, Van-Erdiş 95
kilometrelik duble yol olmuştur. Van-Gürpınar ilçemiz
20 kilometredir, dört ay içerisinde duble yol oldu.
Van-Özalp, Van-Tatvan duble yol çalışmalarımız devam
ediyor. Biz ulaştırmada müthiş bir atılım gerçekleştirdik. 2002 yılında
ulaştırmayla ilgili Van Ferit Melen Havaalanı’nda yolcu kapasitesi 20 bindi. Yani
2002 yılında Van’dan Türk Hava Yollarıyla yolculuk yapan vatandaşımız 20 bindi,
bugün tam 550 bin değerli arkadaşlarım.
Toplu konut:
Türkiye’de yeni bir reform, yeni bir rönesans da
toplu konuttur, bir devrimdir. Van ili altı yıl içerisinde 2.800 tane toplu
konuta kavuştu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Türkmenoğlu, devam edin.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – 5.117’ye yakın da proje çalışmaları ve ihale
çalışmaları devam eden konut var. Toplam, Van ili 8 bine yakın toplu konuta
sahip olacak değerli milletvekilleri. Buna bağlı olarak Van’da enerjiyle ilgili
ciddi bir çalışma yapılıyor. Doğal gaz Van iline gelmiştir. Adalet sarayının
yakında temeli atılacaktır. Olimpik yüzme havuzumuz mevcuttur ve inşallah
önümüzdeki günlerde temeli atılacaktır. Şehrime son üç yıl içerisinde tam 585
trilyon liralık yatırım gelmiştir.
Burada sözlerime
son verirken, bu yatırımları ülkemize kazandıran, özellikle Sayın Başbakanımız
başta olmak kaydıyla, onun kabine üyelerine, bu konuda emeği geçen bütün
herkese Vanlılar adına minnet ve şükran duygularımı ifade ediyor, yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Türkmenoğlu.
Gündem dışı
ikinci söz, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası münasebetiyle söz isteyen
Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil’e aittir.
Buyurun Sayın
Asil. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Eskişehir Milletvekili Beytullah
Asil’in, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yunus Emre yedi yüz yıl
öncesinden günümüze uzanan bir dil köprüsü, insandan insana uzatılmış sevgi,
kardeşlik, hoşgörü elidir. Aradan geçen bunca zamana rağmen, bugün bile
insanlığa hâlâ söyleyecek sözü olan bir dil ve gönül ustasıdır. Bu yüzden onun
hayatı, fikrî kişiliği, düşünceleri, tasavvufa getirdiği derinlik, evrensel
insan sevgisinin doğru bir biçimde bilinmesi son derece önemlidir. Çünkü
küreselleşen bir dünyada kültür ve medeniyet değerlerimizle yer almak, bunları
insanlığın evrensel sofrasına getirmek daha adil, sevgi ve mutluluk dolu bir
dünyanın inşası için katkıda bulunmak durumundayız. Bu
yüzden, büyük Türk düşünürü ve halk şairi Yunus Emre’nin anısına, doğduğu ve
vefat ettiği topraklar olan Eskişehir’in Mihalıççık ilçesi, Sarıköy
-şimdiki adıyla Yunusemre- beldesinde her yıl 6-10
Mayıs tarihleri arasında düzenlenen Uluslararası Yunus Emre Kültür ve Sanat
Haftası etkinliklerini vesile ederek, Yunus coğrafyasının bir milletvekili
olarak Meclis gündemine taşımak istedim. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
İnsan sorunu
Yunus şiirinin temel omurgasından biridir. Döne döne
anlattığı insanın hâlleridir. İnsanı bütünlüklü bir gözle değerlendiren Yunus,
onun sevgisini, merhametini, hüznünü, cehaletini, günahını, sabrını, aczini,
imkân ve imkânsızlıklarını anlatmış ve gerçek bir insan anlatısı
gerçekleştirmiştir. İnsanı oluşturan, etkileyen, çevreleyen tüm öge ve unsurlara dikkat çekmiştir. Denebilir ki Yunus şiiri
insanın resmini çeken bir objektiftir. İnsanı öz değerleri ve yönleriyle ele
aldığı için tespitleri sadece dönemi ile sınırlı kalmamış tüm dönemler için
geçerli olmuştur. Bu anlamda Yunus en temelde insan sorununu işlemiş ve sadece
Anadolu insanına değil tüm insanlığa seslenmiştir. Onun şiiri ve anlatısı
evrenselleşmiş, evrensel sorunlara ışık tutar hâle gelmiştir. Evrensel
sorunlara ışık tutar hâle getirdiği şiirini, kendi dönemini, döneminin belirgin
sorunlarını aşan dili, günümüz insanının da içinde çırpındığı bir soruna çözüm
önerisi hâline gelmiştir. Dolayısıyla, Yunus’un mesajı evrenselleşmiştir.
İnsanı, sevgi
kavramı etrafında işleyen Yunus, temele sevgiyi koymakta ve bu sevgiden
kaynaklanan yollara düşürmektedir insanı. Sevgi, salt insana dönük değil,
insanı aşarak Allah’a varmanın da yoludur. Yunus için insan öncelikle gönül
varlığıdır, gönül yapandır. “Gönül” kavramını şiirinin temeline yerleştiren ve
insanı anlamada anahtar bir kavram olarak gören Yunus, aklı değil, gönlü
önemsemektedir. Dolayısıyla, dışı değil, özü ve içi öne almaktadır. Aslolan gönüldür ve gönül inşasıdır. “Hepsinden iyice, bir gönüle girmektir.” diyen Yunus, gönül felsefesini
temellendirmektedir. Gönlün olmadığı işten bir hayrın ve bereketin
çıkmayacağına inanan Yunus, gönül yıkmayı da o denli yanlış ve zararlı
bulmaktadır. “’Bir kez gönül yıktın ise, bu kıldığın namaz değil.’ derken önce gönül inşasının
önemine dikkat çekmektedir.” diyor “İnsan ve Toplum” adlı çalışmasında Sayın
Köksal Alver.
Sabahattin
Eyüboğlu da 1971 Türkiye’sinden şöyle seslenmiş Yunus’a: Selam olsun
Anadolu’nun orta yerinden, Türkiye halkının bağrından dünyaya seslenmiş olan
Yunus Emre’ye; halkı seven, halkın sevgilisi olmuş Yunus Emre’ye; halkın
ağzından konuşmuş ve halkı kendi ağzından konuşturmuş Yunus Emre’ye; Türkçe,
insanca ve Yunusça olmanın sırrını…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun,
devam edin.
BEYTULLAH ASİL
(Devamla) - …yani gerçek şiirin sırrını bulmuş Yunus Emre’ye; yüreğini,
düşüncesini, insanlıktan yana koymuş Yunus Emre’ye; insanları birliğe, dirliğe,
doğruluğa, barışa çağıran, yaşamayı seven ama ölümden korkmayan Yunus Emre’ye;
şairler şairi, insanlar insanı, garipler garibi, dostlar dostu, Türkmen kocası
Yunus Emre’ye. Ben de, 2009 yılı Türkiye’sinden selam olsun, Türkiye Büyük
Millet Meclisinden selam olsun, Türk milletinden selam olsun Yunus’a diyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Asil.
Gündem dışı
konuşmaya, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay
cevap verecektir.
Buyurun Sayın
Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – “Ben gelmedim dava için/ Benim işim sevda
için? Hakk’ın evi gönüllerdir/ Gönüller yapmaya geldim.” diyen Yunus Emre’nin
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir kez daha rahmetle ve minnetle anılmasına
vesile olan Değerli Arkadaşıma teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Yunus Emre, gerçekten Anadolu’nun yetiştirdiği özel
seslerden birisi. Anadolu insanının bilgeliğinin, o “Topraktan öğrenip kitapsız
bilen, Hoca Nasrettin gibi ağlayıp Bayburtlu Zihni gibi gülen” diye bir şairin
tarif ettiği bilgeliğin, özel, büyük seslerinden birisi ve birincisi.
Bugün, bu
vesileyle, bu anma konuşması vesilesiyle bir sevincimi sizinle paylaşmak
istiyorum. Türkçe, biliyorsunuz, dünyanın eski, köklü, büyük dillerinden
birisi. Kendi dillerine önem veren ve kendi kültürlerine önem veren milletler
ve devletler, daha önceki yıllarda, kendi dillerini yaşatmak, kendi
kültürlerini yaşatmak için kendi coğrafyalarının dışında, kendi yaşadıkları
ülkelerin dışında dillerini anlatmak için, kültürlerini geliştirmek için,
kültürlerini anlatmak için, dillerini geliştirmek için enstitüler kurmuşlardı.
Cervantes Enstitüsünü hepimiz biliyoruz, Goethe Enstitüsünü hepimiz biliyoruz.
Buna benzer başka enstitüleri hepimiz biliyoruz. Türkçe büyük bir dil, köklü
bir dil olmasına ve milyonlarca Türk insanının, on yıllardan bu yana, yarım
asra yakın süreden bu yana Avrupa topraklarında yaşamasına rağmen bugüne kadar
bir Türk dili enstitüsü yurt dışında kurulmamış, bir merkezden kotarılmamış,
yönetilmemişti. 2007 yılının ortalarında Parlamentomuzun çıkardığı bir yasayı
bu yıl içinde hayata kavuşturmak konusunda bugün önemli bir adım attık. Bir
yasa çıkarılmıştı ve “Yunus Emre Vakfı” adında bir vakıf kurulması
öngörülmüştü. Yurt dışındaki kültür merkezlerini, Dışişleri
Bakanlığına bağlı çalışan kültür merkezlerini bir çatı altında toplamak, hem
Türkiye’de Türk dili, Türk kültürü üzerine bir araştırma enstitüsü kurmak hem
dışarıdaki kültür merkezlerini bu enstitünün çalışmalarıyla beslemek ve böylece
dünyadaki öteki benzerlerine uygun bir dil saygısı ve kültür saygısı
kurumlaştırma gerçekleştirmek için yola çıkılmıştı. Bugün Ankara’da özel
bir mekânı, 1928 yılında bir İtalyan mimarın yaptığı Ankara’nın tarihî kent
merkezinde bir dönem Tekel Başmüdürlüğü olarak görev yapmış bulunan o tepesi
kuleli, Ankara’nın bir tür simgesi olmuş yapılarından birisini, bir yıldan bu
yana, Yunus Emre Vakfı merkezi yapmak için restorasyon
çalışmaları sürdürüyorduk. Bugün çok sayıda bakan arkadaşımın, milletvekili
arkadaşımın ve Sayın Başbakanın ve bazı büyükelçilerin katılımıyla bir saat
kadar önce bunun açılışını gerçekleştirdik. Artık dünyanın dört bir tarafındaki
büyükelçiliklerimize bağlı kültür merkezleri bu merkez çerçevesinde
çalışacaklar, yeni merkezler kuracağız. Yunus Emre Araştırma Enstitüsü, Türk
kültürü ve Türk dilinin geliştirilmesi konusunda bir araştırma merkezi olacak.
Dışarıda kültür merkezlerimiz olacak ve bir ilke de imza atacağız böylece.
Biliyorsunuz, bir başka dilin, yani dünyada az bilinen dillerin bile bir seviye
tespiti, bir resmî merci tarafından bir seviye tespiti sınavı vardı fakat
Türkçeyle ilgili böyle bir tespit, dil bilgisi tespit merkezi yoktu. Yani bir
eleman alacağınız zaman TOEFL’ın var mı, KPDS’n var mı diye soruyorduk ama bu TOEFL ya da KPSS, KPDS
kapsamına Türkçe girmiyordu. Şimdi, bu Enstitü aracılığıyla ilk defa Türkçe
seviye testlerini de yapmaya başlayacağız ve ayrıca yabancı misyon
temsilcilerinden başlayarak, talep eden, ülkemizde yaşayan yabancılara, tıpkı
İngiliz Kültürün isteyenlere İngilizce öğretmesi gibi Türkçe eğitim, Türkçe dil
bilgisi öğretme faaliyetlerine başlayacağız. Bunun hayırlı olmasını bütün
kalbimle diliyorum. Geçen dönemden bu yana bu çalışmaya emek veren bütün
arkadaşlarımızı da teşekkürle bir kez daha huzurunuzda selamlamak istiyorum.
Türkçeye, Türk diline şimdiye kadar göstermemiz gereken bir saygının gereğini
gecikmiş biçimde yerine getirip bir eksikliği gidermeye çalıştık. Bu,
sevindiğimiz taraf.
Üzüldüğüm başka
bir şey var: Yunus Emre’yle ilgili Değerli Arkadaşım burada güzel dörtlükler
söyledi. Ben de öyle başladım: “Hakk’ın eli gönüllerdir, gönüller yapmaya
geldim.” Bizim kültürümüzde var. “Gönül Çalap’ın tahtı, Çalap gönle aktı./ İki
cihan bedbahtı, kim bir gönül yıkar ise.” diyor ve Yunus Emre devam ediyor:
“Bir kez gönül yıktın ise/ Bu kıldığın namaz değil/ Yetmiş iki millet gelse/
Elin yüzün yumaz değil.” Devam edip gidiyor, buna
benzer çok söyleyişleri var.
Biz gönül
kazanmayı, insan kazanmayı, toplumda barış içinde birbirimize bakmayı bir hayat
felsefesi edinegelmişiz. Böyle bir kökümüz, böyle bir
kültürümüz var ama ne yazık ki, bu köke, bu kültüre yakışmayan gerginliklerle,
çatışmalarla, kavgalarla iç içe yaşıyoruz. Birkaç gün önce Mardin’de yaşanan
olay, bundan yıllarca önce yurdumuzun çeşitli yerlerinde yaşayageldiğimiz
olaylar Yunus Emre’yi içselleştirmemiş olduğumuz konusunda bir kaygıyı
yüreğimizde, Mevlânâ’yı “Ne olursan ol yine gel.”
diyen Mevlânâ’yı içselleştirmemiş olduğumuz konusunda bir kaygıyı yüreğimizde
büyütüyor. Hâlbuki, bütün dinler, bütün inançlar,
bütün etnik kökenler, hepsi bir tarafa, insansın. Yaratıldığın için, aynı
Yaradan’dan geldiğimiz için “Ben seni hoş görüyorum.” anlayışı, “Hepimiz biriz,
eşitiz.” anlayışı Birleşmiş Milletler Bildirgesi’ne geçmeden çok önce bu
topraklarda bizim insanlarımız tarafından yüksek sesle terennüm edilmiş, bin
yıl kadar önce, yedi yüz yıldır, sekiz yüz yıldır bu topraklarda söylenegeliyor
ama biz bunu yeteri kadar içselleştirmemişiz. “Sen kendine ne istersen
başkasına onu iste/ Dört kitabın manası budur eğer var ise.” diyor. Sen kendine
ne istersen başkasına onu iste. Kim kendisine kötülük ister? Kim kendisine
acımasızlık ister? Kim kendisine haksızlık ister? Kim kendisine zulüm ister,
adaletsizlik ister, yoksulluk ister, eza ister, cefa ister? İstemez. “Sen kendine
ne istersen -iyilik, bolluk, bereket, barış, esenlik- başkasına onu iste/ Dört
kitabın manası budur eğer var ise.” diyor.
Bugün medeniyetler ittifakının yapmaya çalıştığı bu değil mi?
Bugün kültürler arası diyaloğun yapmaya çalıştığı bu
değil mi? Bugün hümanizm kavramıyla Batı’nın üniversitelerinde okutulan bu
değil mi? Bunu okuryazar olduğu şüpheli, bunu temel bir, köklü bir eğitimden
geçtiği şüpheli Yunus Emre yüzlerce yıl önce Anadolu’nun ortasından söylüyor
ama biz bugün hâlâ birbirimize karşı inanç kavgası, etnik köken kavgası, din
kavgası sürdüregeliyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başkanım; aslında çok köklü bir kültürümüz, barış için,
dostluk için, dayanışma için, sadece kendi insanımıza değil, dünyaya
öğretebileceğimiz çok şeyleri kapsayan bir kültürümüz var. Anadolu’nun
ortasındaki, Anadolu’yu bize vatan yapan, yurt yapan ermişlerin bir tanesi Hacı
Bayram Veli ise bir tanesi Hacı Bektaş Veli. Hacı Bektaş Veli’nin simgesi ne? Aslanla ceylanı aynı kucakta
taşıyabiliyor, aynı kolların altında taşıyabiliyor. Aslanla ceylan bir arada
yaşatılabilir mi? Onu hayal etmiş, onu hayal etmiş, aslanla ceylanı. Eğer tok
ise aslan, ceylanda gözü olmaz. Ceylanın da eğer öyle bir güvenlik altında
yaşayacağı ortam varsa o da aslanın burnunun dibine girebilir. Bunu bize yüz yıllar, bin yıllar öncesinden bu yana öğretmeye
çalışan bütün erenleri, ermişleri, Anadolu’nun bütün bu toprağını bize vatan
yapmış olan gelmiş geçmiş bütün büyüklerini rahmetle ve minnetle anıyorum ve
bundan dersler çıkarmamız gerektiğini bütün kalbimle, bütün kalbimle burada
yüksek sesle ifade etmek istiyorum, bugün Kültür ve Turizm Bakanı olduğum için
değil.
Sevgili Arkadaşım
demin Sabahattin Eyüboğlu’nun kitabından bir alıntı yaptı. Bugün acele bir Yunus
Emre Merkezi açılışı, sabahtan derleme kanunu için komisyona yetişme gibi bir
koşuşturma içinde olmasam… Dün akşamdan beri aklımda, çok eski, 70’li yıllarda yazdığım
bir yazı vardı, aynı başlıklarla, galiba askerlik görevi yapıyordum,
Anadolu’nun bir gazetesine yazdım gönderdim, yayınlandı. Merak eden
arkadaşlarıma… Ben de tekrar bu vesileyle hatırladım ve merak ediyorum.
“Halkını seven, halkın sevdiği Yunus Emre.” diye bir yazı yazmıştım, “Halkını
seven, halkın sevdiği…”
Yunus Emre’yi
gerçekten, Mevlânâ’yı, Hacı Bektaş’ı,
Hacı Bayram’ı bizim yeni baştan dönüp köklerimizi anlamamız, içselleştirmemiz,
tanımamız hâlinde sanıyorum ki birçok sorunu çözme konusunda Batı’nın bize
öğreteceklerinden daha önce bizim bu topraklardan öğreneceğimiz çok şey
olduğunu hep beraber anlayacağız. Bunu, bu vesileyle bugün gündeme getiren
arkadaşıma yürekten teşekkür ederek, huzurunuzda izninizle tekrar etmek
istedim.
Bir başka niyet
ve gayretimizi de sizinle paylaşmak istiyorum: Geçen yıl Eskişehir’deki
törenlere katılmıştım ama dün İstanbul’daki bir sektör toplantısı, önemli bir
toplantı nedeniyle gidemedim, bir üst düzey yönetici arkadaşım gitti.
Eskişehir’in Sarıköy’ünde bir Yunus Emre makamı var,
Manisa’nın Kula’sında bir Yunus Emre makamı. Ki, çok adına uyuyor, bir türbe
var, türbenin içinde bir defin var, bir mezar, dışında da uzunca bir mezar var.
Dışındaki için diyorlar ki: “Bu, Yunus Emre.” İçindeki?..
“İçindeki Tapduk Emre.” Niye bu dışında? “Çünkü Tapduk’un kapısında.” İnanılmaz ölçüde uyuyor. Başında da
son derece güzel -Kula’dakinin, Emre köyünde- bir beyaz mermer taş var,
üzerinde bir balta motifi var. Bunu, bu baltayı nereden bulup getirmişler,
dedim. Tapduk’un kapısına kırk yıl eğri odun
taşımayan, dümdüz odun taşıyan Yunus’a çok uymuş, bunu nereden bulmuşlar? Bunu
da bir Roma harabesinden bulup getirmişler.
Şu coğrafyanın güzelliğine bakar mısınız! Tapduk’un kapısında Yunus
Emre yatıyor, başında bir Roma harabesinden getirilmiş balta figürlü… Demek ki
bu topraklarda Yunus’tan önce, Yunus’tan sonra devam edegelen,
birbirini tamamlayan, birbirini bütünleştiren bir medeniyet var.
Kula’da var çok
güzel bir makamı, Kırşehir’de var bir başka makamı, bizim Ünye’de var bir başka
makamı; Anadolu’da ben yedi, sekiz, on yerde biliyorum, Yunus Emre makamları
var, on beş… Hangisi? Bence hepsi. Ne Eskişehir’de ne Ünye’de
ne Kula’da ne Manisa’da, aslında gönlümüzde. Aslında gönlümüzde ve
gönlümüzde olması gerektiğini anladığımız zaman zannediyorum ki birçok sorunu
çözmek konusunda önemli bir mesafeyi beraberce paylaşmış olacağız.
Şimdi,
arkadaşlarımdan rica ettim, Anadolu’da ne kadar Yunus Emre’ye atfedilen makam
varsa, o makamların bir envanterini çıkarıyoruz,
hepsini Yunus Emre’nin hatırasına yakışır bir biçimde düzenlemeye çalışacağız.
Hepsinde bu, Anadolu’nun emsalsiz sesi, Anadolu insanının bilgeliğinin emsalsiz
temsilcisi Yunus Emre yatıyor diye Anadolu’nun dört bir tarafında, bilmediğimiz
yerlerde de Yunus Emre’nin yattığını bizim insanımıza ve Yunus Emre’nin asıl
gönlümüzde yattığını özellikle bizim gençlerimize anlatmaya çalışacağız.
Bu konuyu gündeme
getiren arkadaşıma huzurunuzda tekrar teşekkür ediyorum. Yunus Emre’yi, sadece
onu değil tabii bu vatanı bize bilimle, irfanla, kanla, azimle, gayretle vatan
yapan herkesi rahmetle ve minnetle anıyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler
Sayın Bakan.
Gündem dışı
üçüncü söz, Ardahan ilindeki sınır ticareti hakkında söz isteyen Ardahan
Milletvekili Saffet Kaya’ya aittir.
Buyurun Sayın
Kaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, Ardahan ilindeki
sınır ticaretine ve yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması
SAFFET KAYA
(Ardahan) – Sayın Başkanım, yüce Parlamentomuzun seçkin mensupları; konuşmama
başlamadan önce saygıyla hepinizi selamlıyorum.
Van
Milletvekilimizin de yüce Parlamentoya arz ettiği gibi -özellikle kendisine de
teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum, Kayhan Bey’e- sınır ticareti konusundaki
çalışmaları birlikte yürüttük kendisiyle.
Geçmişte serhat
ili Ardahan’ımızın Gürcistan ve Ermenistan’la olan kapısı ve özellikle Türkgözü kapısı 1996 yılında ticari aktivite içindeydi. Ticari aktivitede mazot ithali yapılıyordu ve bir dönem geldi, Anasol-M Hükûmeti döneminden
sonra kapatıldı ve o sınır ticareti kapatıldıktan sonra bölgede işsizlik, göç,
çok etkin bir noktada kendini gösterir hâle geldi ve gün geldi, sınırlarıyla
barışık olmayan bir Türkiye, maalesef, kültürel anlamda, iktisadi anlamda
tamamıyla ve tamamıyla komşularıyla bir şekilde duvar örülmüş bir Türkiye
yerini, bir yönetim tarzıyla, bir hükûmet tarzıyla,
bir AK PARTİ farkıyla yeni mecrasına taşıdı. Bu taşınan mecra ise şu:
Geçmişte komşularımızla ilişkilerimiz, bilindiği vesile, son derece kötü ama
şimdi komşularla iktisadi ilişkilerimizin, kültürel ilişkilerimizin daha da
pekişen, daha da gelişen, daha da değişen bir noktada olması gerçekten çok çok sevindiricidir.
Şunu çok samimi
olarak ifade etmek istiyorum: İktidar partisinin milletvekili olarak değil ama
gerçeği ve hakikati teslim etmek adına, ben, Ardahan adına, Türkiye adına
özellikle Sayın Başbakanımıza, kabinesine, AK PARTİ Hükûmetine
huzurunuzda teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Sürekli teşekkür ediyorsun.
SAFFET KAYA
(Devamla) – Neden? Nedenini arz edeyim. Ardahan ilinde bir üniversite hayaldi.
Ardahan ilimizde bir üniversite hayaldi.
CANAN ARITMAN
(İzmir) – Başbakana yağcılığı başka yerde yapabilirsiniz.
SAFFET KAYA
(Devamla) – Üniversite deyince Ardahan’da İstanbul akla gelirdi, İstanbul,
Konya akla gelirdi ama bugün Ardahan’da bir üniversitemiz var.
CANAN ARITMAN
(İzmir) – Başbakana yağ yakmak için bu kürsüyü kullanma!
SAFFET KAYA
(Devamla) – Ardahan bir kampüs şehir. Ardahan,
eğitimde gerçekten öncelikli bir il hâline geldi. Ardahan’ımızın üniversitesi
kuruldu. Elbette ki bu konuda Hükûmetimize,
Başbakanımıza, bakanlarımıza Ardahan adına, Türkiye adına minnettarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Minnettarım, tekrar ifade etmek istiyorum. Bunun
aksi söz konusu değil.
Sınır ticareti
açılınca benim Ardahan ilimde ve doğuda on iki ilde, hiç şüphesiz ki…
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
CANAN ARITMAN
(İzmir) – Sayın Başkan, böyle konuşma olmaz.
BAŞKAN – Ardahan
ilinden bahsediyor.
SAFFET KAYA
(Devamla) – Hiç şüphesiz ki… Hiç şüphesiz ki…
CANAN ARITMAN
(İzmir) – Başbakana yağ yakmak için Meclis kürsüsü kullanılmaz. Ayıptır! Bir
şey yok konuşmasında.
BAŞKAN – Hangi
konuda almıştınız gündem dışını?
SAFFET KAYA
(Devamla) – Hiç şüphesiz ki Ardahan ilinde göç…
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Öğrenci aldınız mı üniversiteye?
SAFFET KAYA
(Devamla) – Evet, şu anda bin öğrencimiz var.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Ne zaman alındı?
SAFFET KAYA
(Devamla) – Bu yıl 2.500 öğrenci alacak.
CANAN ARITMAN
(İzmir) – Burayı halkın sorunlarını dile getirmek için kullanın. Başbakanınıza
dışarıda yağ yakın!
SAFFET KAYA
(Devamla) – Biliyorum, biliyorum anlayışınızı, serzenişinizi biliyorum. Sizin
hayalleriniz bizim gerçeklerimize ulaşamaz; mümkün değil, ulaşamaz! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Kaya…
SAFFET KAYA
(Devamla) – Onun için, Allah sayınızı artırmasın, böyle de devam edin yani bu
zihniyetle Türkiye’nin ortak paydası olamazsınız.
Üniversite
kurulmuş 81 ile, muhalefetin bunu alkışlaması
gerekirken hâlen daha tepki gösteriyorsunuz. Bunu anlamak mümkün değil. Yani,
neredesiniz, hangi noktadan bakıyorsunuz siyasete, Türkiye’ye hangi gerçekle
okuyorsunuz, anlamak mümkün değil. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
Kaya…
CANAN ARITMAN
(İzmir) – Biz Meclis kürsüsünü Başbakana yağ yapmak için kullanmanızı
eleştiriyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Kaya…
SAFFET KAYA
(Devamla) – Özellikle Başbakanla onur duyuyorum, Başbakanla gurur duyuyorum. O,
Türkiye'nin bir şansıdır, bir değeridir kesinlikle. [CHP ve MHP sıralarından
alkışlar (!)]
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Helal olsun!
SAFFET KAYA
(Devamla) – Yani bu kadar açık ve net...
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Boşuna yağ çekiyorsun, boşuna!
CANAN ARITMAN
(İzmir) – Var mı böyle bir şey! Ne konuşuyor bu ya Allah aşkına! Boş konuşuyor.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Kabine değişti. Sen üçüncü döneme kaldın.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Kendini kaybetti!
SAFFET KAYA
(Devamla) – Dolayısıyla, sizlerle ilgili, Sağlık Bakanı da…
BAŞKAN – Sayın
Kaya…
SAFFET KAYA
(Devamla) – Buyurun efendim.
BAŞKAN –
Duymuyorsunuz beni ama.
SAFFET KAYA
(Devamla) – Buyurun efendim.
BAŞKAN – On
seferdir bağırıyorum.
SAFFET KAYA
(Devamla) – Buyurun efendim.
BAŞKAN - Sınır
ticaretiyle ilgili konuşacaksınız. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
SAFFET KAYA
(Devamla) – Geliyorum efendim.
BAŞKAN – Hiç
bahsetmediniz sınır ticaretinden.
SAFFET KAYA
(Devamla) – Bahsedeceğim efendim.
BAŞKAN – Lütfen…
SAFFET KAYA
(Devamla) – Sayın Başkanım… Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Hayır,
ben müsamaha etmem efendim. Neyle ilgili almışsanız onunla…
SAFFET KAYA
(Devamla) – Değerli Başkanım…
BAŞKAN – Buyurun.
Dinliyorum sizi efendim.
SAFFET KAYA
(Devamla) – Değerli Başkanım, sınır ticareti…
BAŞKAN – Tamam,
sınır ticaretinden bahsedin efendim.
SAFFET KAYA
(Devamla) – …bölgemiz için çok büyük bir kazanım elde edecektir. Sınır ticareti
demek göçün durması demektir. Sınır ticareti demek göç alan bir il hâline
gelmesi demektir Ardahan ilimizin. Doğuda on iki ilimizin de aynı kapsamda
olması elbette ki çok çok önemlidir. Sınır ticareti
demek Gürcistan-Kafkasya sınırı çizgisinde son derece kesinlikle
…
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Yağ ticareti!
BAŞKAN – Lütfen
müdahale etmeyin efendim.
CANAN ARITMAN
(İzmir) – On tane ticaret rakamı ver bakayım!
SAFFET KAYA
(Devamla) – …son derece bölgenin gelişmesi anlamına gelecektir.
CANAN ARITMAN
(İzmir) – On kalemde ticaret rakamlarını ver bakayım!
BAŞKAN – Müdahale
etmeyin efendim. Hayır… Öyle bir şey yok efendim. Lütfen…
SAFFET KAYA
(Devamla) – Kararnameyle çıkan sınır ticareti 50 bin dolarlık ihracatın…
BAŞKAN – İlkokula
çevirdiniz burayı ya.
SAFFET KAYA
(Devamla) – …gümrük vergisi verilmeden ticaret aktivitesini bölgede kazanım
hâline dönüştürecektir. Dolayısıyla Hükûmetimizin
çıkardığı bu kararname bölge için çok ciddi bir şanstır.
CANAN ARITMAN
(İzmir) – Başbakanın uçak parasını karşılamaz o. Yıllık ticaret hacmi
Başbakanın şimdiki uçak parasını karşılamaz.
SAFFET KAYA
(Devamla) – Bakanlarımıza ve gerçekten, Sayın Başbakanımıza huzurunuzda…
BAŞKAN – Sayın
Arıtman, hiç yakışmıyor size. Hiç yakışmıyor size yani.
CANAN ARITMAN
(İzmir) – Susturun o zaman.
BAŞKAN – Hiç
yakışmıyor size, ben bu kadar söylüyorum.
SAFFET KAYA
(Devamla) – …sınır ticaretinden dolayı özellikle teşekkürlerimi ifade etmek
istiyorum.
BAŞKAN - Devam edin
efendim.
SAFFET KAYA
(Devamla) – Sevgili Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
SAFFET KAYA
(Devamla) – Ben konuşuyorum da fakat hatipler, değerli arkadaşlarımız sözümüze
müdahale ediyorlar.
BAŞKAN –
Konuştuğunuz belli zaten. Konuşun efendim, konuşun.
SAFFET KAYA (Devamla)
– Evet.
Sınır ticaretimiz
gerçekten bölgede çok etkin bir gelişmeye vesile olacaktır.
BAŞKAN – Bu kadar
tahammülsüzlük olmaz insanların birbirine ya.
SAFFET KAYA
(Devamla) – Ben umuyorum ki çok kısa bir zamanda özel idarelerin ve bölgedeki
kurulacak olan ticari alanların bir an önce hayatiyete geçirilmesi ve bölgenin…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Yağcılık bitti!
BAŞKAN – Son
cümlelerinizi alayım efendim.
SAFFET KAYA
(Devamla) – …bu anlamda her geçen gün gelişen, değişen, ticari aktivitesinin
etkin bir noktaya geldiği bir bölge olmasıdır.
Hükûmetimize, Bakanlar
Kuruluna ve özellikle Başbakanımıza huzurunuzda teşekkür ediyorum. Sınır
ticaretini Ardahan’ımıza ve on iki ilimize bahşettiği için…
CANAN ARITMAN (İzmir) – Bir teneke daha yağ getirelim mi!
SAFFET KAYA
(Devamla) – …şükranlarımı huzurunuzda, yüce Parlamentonun huzurunda bir kez
daha arz ediyorum.
CANAN ARITMAN (İzmir) – Yağ tükendi mi! Bir teneke daha yağ
getirelim mi!
SAFFET KAYA
(Devamla) – Yüce heyetinizi selam ve saygıyla selamlıyorum. Ardahan halkına da,
Hükûmetimize teşekkürlerimi bir borç biliyorum. Saygı
sunuyorum hepinize. Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Kaya.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
efendim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Yasa yapma yetkisi Parlamentoya aittir, Hükûmete ait değildir. Dolayısıyla, Sayın Hatibin Hükûmete teşekkür edeceğine, önce mensubu bulunduğu yüce
Parlamentoya teşekkür etmesi lazım çünkü o yasayı kabul eden Parlamentodur.
(CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – O
niyetle söylediğini tahmin ediyorum efendim. O tecrübeli, zaten biliyor nereden
kanun çıkacağını efendim.
SAFFET KAYA
(Ardahan) – O, Bakanlar Kurulu kararnamesi. Grup Başkanı olarak daha
öğrenememişsin. Öğren, öğren!
EŞREF KARAİBRAHİM
(Giresun) – Neyi öğrenecek!
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) – Bakanlar Kurulu…
BAŞKAN – Oldu
Sayın Türkmenoğlu, tamam.
Gündeme geçiyoruz
sayın milletvekilleri.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve 20
milletvekilinin, koruculuk sisteminden kaynaklanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/363)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
27 Haziran 1985'ten bu yana yürürlükte olan ve bir suç örgütüne
dönüşerek toplumsal yaşamı ve iç barışı tehdit eden koruculuk sisteminin yol
açtığı tahribatların, işlenen suçların bütün boyutlarıyla araştırılması ve aynı
zamanda bu sistemin lağvedilmesi başta olmak üzere alınacak önlemlerin tespit
edilmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İçtüzüğün de 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince bir Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 06.05.2009
1) Ahmet Türk |
(Mardin) |
2) Emine Ayna |
(Mardin) |
3) Fatma
Kurtulan |
(Van) |
4) Selahattin Demirtaş |
(Diyarbakır) |
5) Sırrı Sakık |
(Muş) |
6) Ayla Akat Ata |
(Batman) |
7) Bengi Yıldız |
(Batman) |
8) Mehmet Nezir
Karabaş |
(Bitlis) |
9) Akın Birdal |
(Diyarbakır) |
10) Aysel
Tuğluk |
(Diyarbakır) |
11) Gültan Kışanak |
(Diyarbakır) |
12) Hamit Geylani |
(Hakkâri) |
13) Pervin
Buldan |
(Iğdır) |
14) Sebahat Tuncel |
(İstanbul) |
15) Nuri Yaman |
(Muş) |
16) Osman Özçelik |
(Siirt) |
17) İbrahim
Binici |
(Şanlıurfa) |
18) Sevahir Bayındır |
(Şırnak) |
19) Hasip Kaplan |
(Şırnak) |
20) Şerafettin
Halis |
(Tunceli) |
21) Özdal Üçer |
(Van) |
Gerekçe:
Mardin'in
Mazıdağı İlçesi Bilge köyünde 4 Mayıs 2009 tarihinde yaşanan ve 44
yurttaşımızın yaşamını yitirmesine yol açan katliam Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesi'nde uygulanmakta olan ve adeta suç örgütüne dönüşen koruculuk
sisteminin bir kez daha sorgulanmasını zorunlu hale getirmiştir. Bilindiği
üzere Köy Koruculuğu Bakanlar Kurulu'nun 27 Haziran 1985 tarih ve 9632 sayılı
kararı ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde uygulanmaya başlandı.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Daha anlaşılır okunursa iyi olur. Yani burada halkımız da izliyor.
Daha anlaşılır bir şekilde…
BAŞKAN – Biraz
yavaş okuyun.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Çok acele ediyor. Yani biraz yavaş ve anlaşılır okunursa… Halkımız
izliyor çünkü.
BAŞKAN - Okuması
o şekilde.
Okumaya devam
edin.
2002'de OHAL'in kaldırılmasına rağmen koruculuk sistemi halen varlığını
sürdürmektedir. İçişleri Bakanlığı'nın 20 Mart 2009 tarihli açıklamasına göre;
22 ilde toplam 47 bin 819 Geçici Köy Korucusu ve 32 ilde 24 bin 88 Gönüllü Köy
Korucusu olmak üzere toplam 71 bin 907 korucu görev yapmaktadır.
Terörle mücadele adı altında uygulamaya
konulan koruculuk sistemi kuruluşundan bu yana karıştıkları suçlar, rant ilişkileri ve toplum üzerinde
oluşturdukları baskı ve tehdit nedeniyle hem yasalarda hem de vicdanlarda
mahkum edilmiş bir oluşumdur.
İçişleri
Bakanlığı'nın verilerine göre, Nisan 2003 tarihi itibariyle muhtelif adli
suçlara karışan 2 bin 376 köy korucusu hakkında yasal işlem yapıldı. Gönüllü
Köy Korucularından ise 264'ü "adam öldürme", "adam öldürmeye
teşebbüs", 6136 sayılı kanuna muhalefet, "meskun
mahalde silah atmak" ve "orman kaçakçılığı" gibi adi suçlardan
ötürü hüküm giydi. İçişleri Bakanlığı'nın son verilerine göre ise; son yıllarda
çeşitli suçlara karıştıkları tespit edilerek haklarında yasal işlem başlatılıp,
görevlerine son verilen korucu sayısı 975'tir. Bu tablo bile tek başına
koruculuk sisteminin nasıl bir suç örgütüne dönüştüğünün bariz örneğini
oluşturmaktadır.
Korucuların karıştığı ve yargıya intikal eden suç tiplerinden
bazıları şöyledir: "Gasp, soygun, adam öldürme-yaralama-kaçırma, patlayıcı
madde kullanma, hırsızlık, zorla çek-senet imzalatma, ormanlarda yangın
çıkarma, zirai mahsul ve otları yakma, dolandırıcılık, rüşvet, zimmet, çocuk
kaçırma, rehin alma, tehdit, tecavüz, kadın ticareti,
uyuşturucu-silah-mühimmat-canlı hayvan-tarihi eser kaçakçılığı ve çevre
suçları."
"Adi suç
şebekesi" haline dönüşen koruculuk yapılanması, sosyal ve psikolojik
açıdan bir çok tahribata, yıkıma ve giderek bir vakaya
dönüşmektedir. Öyle ki, koruculuğu kabul etmediği için binlerce insan yerini
yurdunu terk etmek zorunda kalmıştır. Bu sistem korucu olmayı kabul eden
aşiretlerle etmeyenler arasında zaman içinde bir ayrım, "devlete dost ve
düşman" aşiret kavramını yaratmıştır. Bu öylesine bir bölücü bir uygulamadır
ki, aynı ailenin bireylerini birbirine hasım, aynı köyde oturanları birbirine
düşman, aynı coğrafyada yaşayanları birbirinin katili yapmıştır.
Bölgedeki
toplumsal barışı ciddi bir biçimde tehdit eden ve meşruluğu tartışmalı olan
koruculuk sistemi, toplum vicdanında ve etiğinde affedilmez bir uygulama olarak
yerini korumaktadır. Nitekim köy koruculuk sisteminin tehditkâr varlığı
nedeniyle insanların evlerine ve köylerine dönüş imkânı da oluşamamaktadır.
Arkasında
devletin gücünü bulunduran köy korucuları zorla göç ettirilen insanların
evlerini ya da arazilerini ya işgal etmiş ya da kullanılamaz-işlenemez duruma
getirmişlerdir. Zira, köylerine geri dönmek isteyenler
de koruculuk sistemine katılmaları için zorlanmaktadır.
Bölge halkı ve
demokratik kamuoyunun beklentisi toplumsal yaşamı ve başta yaşam hakkı olmak
üzere temel insan haklarını açıkça tehdit eden bu sistemin lağvedilmesi
gerektiği yönündedir. Eğer bu sistem ortadan kaldırılmaz tam tersine
güçlendirilmeye çalışılırsa oluşacak tehdidin ve bunun yol açacağı faciaların
nereye kadar varacağını kestirmek zor değildir.
Koruculuk
sisteminin yol açtığı tahribatların neden ve sonuçlarıyla birlikte
araştırılması ve aynı zamanda bu sistemin lağvedilmesi başta olmak üzere
alınacak önlemlerin tespit edilmesi amacıyla bir Meclis Araştırma Komisyonu'nun
kurulması elzemdir.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşme,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti
Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale
İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
2.- Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti
Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri
ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/543)
(S. Sayısı: 263)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer
alan, Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları Raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Türk
Ceza Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum
ve Adalet Komisyonları Raporları (1/670) (S. Sayısı: 353)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer
alan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün;
Çocukların Uçucu Maddelerin Zararlarından Korunmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Trabzon Milletvekili Cevdet
Erdöl’ün;
Çocukların Uçucu Maddelerin
Zararlarından Korunmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/8) (S. Sayısı: 89) (*)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
89 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Şimdi teklifin
tümü üzerinde söz alan grupları bildiriyorum: AK PARTİ Grubu adına Adana
Milletvekili Necdet Ünüvar.
Sayın Ünüvar…
(*)
89 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, biraz sonra burada olacak.
BAŞKAN – Yer
değiştireceğiz, peki.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Reşat
Doğru.
Sayın Doğru,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Trabzon Milletvekili
Cevdet Erdöl’ün, Çocukların Uçucu Maddelerin
Zararlarından Korunmasına Dair Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, terör örgütleri tarafından şehit edilen askerlerimize
Allah’tan rahmet diliyorum. Türk tarihinin her döneminde olduğu gibi hainlere
her zaman Türk milleti gereken cezayı vermiştir, bugün de verecektir, yarın da
verecektir demek istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun çok önemli bir kanundur. Sigara,
alkol gibi uçucu ve çözücü maddelerin, çocukların kolay temin etmesinden dolayı
alışkanlık yapmakta olduğu görülmektedir. Bu maddelere çocuklar hamur
atölyelerinden veya kırtasiye sektöründen kolay bir şekilde ulaşabiliyorlar. Bu
da daha çok iş gereği, okul çalışması gereği karşımıza çıkıyor. Bu önemli sorun
gün geçtikçe de ilerlemektedir. Hatta bazen çocuklarımızda veyahut da
insanlarımızda bu konuyla ilgili olarak intiharlara kadar ulaşan bir tabloyu
görüyoruz. Bu yönde olarak da çıkarılmakta olan kanunun önemli olduğunu ve
bundan sonraki dönemlerde de bu tür kanunların mutlaka çıkartılması gerektiğini
düşünüyorum.
Sayın
milletvekilleri, uçucu maddelerin içerisinde “tolüen” denen bir madde vardır.
Bu tolüen maddesi, işte, tinerdir, balidir, buradan
alınarak çocuğun vücuduna girmekte, onda çeşitli psikolojik etkiler meydana
getirerek alışkanlığa doğru çok süratli bir şekilde de götürmektedir. Günümüzde
uçucu madde kullanımını kanıtlayacak spesifik bir laboratuvar testi de bulunmamaktadır. Uçucu madde
zehirlenmelerinin, dolayısıyla antidotunun da olmadığını söylemek istiyorum.
Tabii, madde
bağımlılığı konusu Türkiye’miz için en önemli konuların başında gelmektedir. Bu
konuyu hatta siyaset üstü, politika üstü şeklinde de değerlendirmek
mecburiyetindeyiz. Çünkü geleceğimizi ilgilendiren, Türk milletinin geleceğini
ilgilendiren çok önemli bir konudur. Bu mealde de zaten Meclisimiz bir
araştırma komisyonu kurmuş, araştırma komisyonunun neticesinde de çok önemli
kararlar alınmış ve alınan kararların uygulama safhasına geçirilmesini de
beklemekteyiz. Hatta şahsım olarak bununla ilgili bir kanun teklifi hazırladım
ve kanun teklifini de şu an itibarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine vermiş
durumdayım.
Tabii, devlet
olarak çalışmalar yapıyoruz. 31/12/2007 tarihinde
İçişleri Bakanlığının imzasıyla Ulusal Uyuşturucu Eylem Planı yayınlanmış ve
bununla beraber de bilim ve koordinasyon kurulları kurulmuştur. Bu iki kurul
vasıtasıyla ülke politikaları ve uygulamalar tüm yönleriyle, akademik bakış
çerçevesinde değerlendirilmekte, alınan kararlar da koordinasyon kurullarına
aktarılmaktadır.
Tabii,
aktarılmaktadır ama bu yönde olarak şunu da söylemek mecburiyetindeyiz: Türkiye
genelinde acaba uyuşturucuyla mücadelede veyahut da madde bağımlılığıyla
mücadelede ne kadar başarılıyız, bunu hep beraber görüyoruz. Yani alınan
kararlar vardır, yapılan toplantılar vardır, komisyon toplantıları yoğun
şekilde çalışmaktadır ama şurası da bir gerçektir ki her yönüyle çok süratli
bir şekilde uyuşturucunun ülkemizde, okullarımızda, çocuklarımızda gün geçtikçe
yayılmakta olduğunu da görüyoruz. İşte bu mealde de çok önemli olduğunu, yani
bu konunun çok önemli olduğunu söylemek istiyorum.
Çocuklarımıza
bakmış olduğumuz zaman madde bağımlılığı sebeplerinin birçoğunu görürüz ama
şurası da bir gerçektir ki madde bağımlılığı bir sebep değil, bir sonuçtur.
Bundan dolayı da aile içerisinde anne ve babanın çocukla ilişkilerinde yaşadığı
sorunlar çok önemlidir. Geçimsizlik, uyumsuzluk bunların başında gelir. Çocuk
sokağa itildiği zaman, yani geçimsizlik sebebiyle veyahut uyumsuzluk sebebiyle
sokağa itildiği zaman işte burada tehlikenin başlamakta olduğunu da görüyoruz.
Çocuk, ailesinde
bulamadığı ilgiyi, desteği, sokakta, arkadaş grubunda bulmaya başlıyor. Hatta
yapmış olduğu çalışmalarının veyahut da konuşmalarının orada onay bulmasıyla
beraber de tehlike başlıyor. Sokaklarda yaşamaya başlıyorlar. Sokak onun bir parçası hâline
geliyor. Sokakta kimlik kazanıyor hatta bazen sokakta güç kazanmakta olduğunu
da görüyoruz.
Çocuk aileden
tamamen koparak sokağın bir parçası olduğu zaman her türlü manipülatif
etkiler, arkadaş etkisi, maddeye alıştıran çıkar gruplarının etkisi, merak,
ilgi çocuğu maddeye doğru çok süratli bir şekilde yöneltiyor. Çocuk madde
bağımlısı hâline geliyor. Madde kullanan çocuklar tiner, bali,
esrar, kokain, ecstasy ve çeşitli karışık maddeler
şeklinde kullanıyorlar. Sonuçta işte toplumda hep beraber görmüş olduğumuz
kapkaç olaylarıyla karşılaşıyoruz, hırsızlık olaylarıyla karşılaşıyoruz,
tecavüz olaylarıyla karşılaşıyoruz. Daha doğrusu fiziksel şiddet, duygusal
şiddet de beraberinde başlıyor. Tabii, bunu sadece fakir ailelerin çocuklarında
görmüş olduğumuzu da söyleyemeyiz. Özellikle ekonomik durumu yüksek olan
ailelerde de bu madde bağımlılığı veyahut da çocukların bu uyuşturucuyla ilgili
bağımlılığını da görüyoruz. Burada aile ilişkilerinin, eş ilişkilerinin önemi
olduğu kadar şunu da söylemek mecburiyetindeyiz ki tiner kullanımı veyahut da
uçucu madde
kullanımları, sayın milletvekilleri, belki de sokak çocuklarından
daha fazlasının, 3 mislisinin, 4 mislisinin aile içerisinde olduğunu da söylemek mecburiyetindeyiz. Yani aile
içerisinde görülmeyen bir şekilde uyuşturucu kullanımı, işte bu uçucu
maddelerin kullanımının da yoğun bir şekilde artmakta olduğunu da söylemek
durumundayız.
Tabii, bunların
içerisinde aile arasındaki iletişim sorunları dedik veyahut da parçalanmış
aileler, çocuklar burada çok önemli. Ailede bir madde kullanıcısının olması
çocukta bunun kullanılmasına da etkili oluyor. Özellikle bunu sigara
kullanımında, alkol kullanımında hatta esrar kullanımında bile görebiliyoruz.
Yani, eğer ailenin içerisinde sigara kullanımı varsa veyahut da esrar kullanımı
varsa, alkol kullanımı varsa çocukların bu yönlü olarak da oraya doğru
yönelmekte olduğunu da görüyoruz. Çocuklar bu işe merakla başlıyorlar,
arkadaşlarıyla başlıyorlar yahut da annesini babasını örnek alarak başlıyor.
Çocuğun sosyal
faaliyetlerle yaşantısının, değerli milletvekilleri, işte doldurulmasının bir
örneğini de burada görüyoruz. Yani çocuklarımıza aile yuvasının şefkatinin
verilmesi, aileyle beraber sahip çıkılmasıyla beraber ondaki bu kötü
alışkanlıkların da, hani sebep değil sonuç dediğimiz o tablonun da nerelere
varmakta olduğunu görüyoruz. Sosyal beceri, sanata yöneltme, spora yöneltme
şeklinde çocuklarımızın meşguliyeti noktasında veyahut da onların bir noktaya
doğru yönlendirilmesi noktasında ne kadar önemli olduğunu da dikkatinize çekmek
istiyorum.
Uçucu maddelerin
başlama yaşı toplumumuzda on yaş ila on, on bir, on üç yaşları civarındadır.
Hapta bu oranı on altı-on yedi yaşlarında görüyoruz. Esrarda on altı, eroinde
on sekiz-on dokuz yaşlarını görüyoruz. Ama enteresandır ki Türkiye’mizde,
özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde bu madde bağımlılığı yaşının altmış
yaşın üzerinde olduğunun da görüldüğü yerler vardır. Yani altmış yaşın üzerinde, romatizmal manada veyahut da başka çeşitli manalar
şeklinde, vücuda sürme şeklinde de bu madde bağımlılığıyla karşılaşan, hatta
ondan sonrasında da işte, vücuduna sürüp ondan haz alıyor, ondan birtakım,
işte, vücuduna geçmesiyle beraber bu maddeye bağımlılık oranının artmakta
olduğunu Doğu ve Güneydoğu bölgesinde bu manada da görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, esrar ve eroin gibi maddeler yükseköğrenim görmüş kişilerde de
görülüyor. Ülkemizde 35-36 milyon çocuk vardır. 2003 itibarıyla sokakta yaşayan
çocuk sayısının 88.313 olduğu görülmüştür. Bunların yüzde 44’ü madde
bağımlısıdır. Aile içinde bunların kullanım oranlarının 3 misli olduğunu yani
bağımlılığın daha fazla artmış olduğunu görüyoruz.
İstanbul Valiliği
1997 yılında, Ankara Valiliği ise 2000 yılında on sekiz yaşından küçük
çocuklara tiner, bali, derby
gibi kimyevi maddelerin satışını yasaklamıştır. “Bu yasaklamanın aksini
yapanlar üç yıl ila altı ay arasında hapis cezasıyla çarptırılır.” şeklinde de
hüküm konulmuştur. Hatta bu yasak seksen bir ile bildirilerek ulaştırılmıştır.
Ancak geçen yedi yıl içerisinde -enteresandır bakınız- 46 iş yeri hakkında cezai
işlem yapılmıştır. Yani alınmış olunan karar bir noktada uygulanmamış ve
uygulanmamasıyla beraber de işte şu an itibarıyla başta büyük şehirler olmak
üzere hem madde bağımlılığını hem de uçucu maddelerle ilgili bağımlılığı
çocuklarımızda yoğun bir şekilde görmekteyiz.
Enteresandır,
Millî Eğitim Bakanlığımızın yapmadığı istatistikler, Türkiye Kamu Çalışanları
Sendikası olan Türk Eğitim-Sen tarafından yapılmıştır. Kırk ilde dokuz-on yedi
yaş grubu arasında 13.430 öğrenci denek olarak kullanılmış, 2.748 sokak
çocuğuna ulaşılmış, araştırma yapılmıştır. Ankete katılan öğrencilerin yüzde
16’sı sigara, yüzde 11’i alkol, yüzde 2,9’u uyuşturucu kullanmış, sokak
çocuklarının ise yüzde 84’ü sigara, yüzde 68’i alkol, yüzde 82’sinin ise
uyuşturucu kullandığı görülmüştür. Uyuşturucu kullanan öğrencilerin de yüzde
66’sının uyuşturucu kullanımına yapıştırıcı ve tiner gibi uçucuları koklayarak
başladığı ifade edilmiştir. Uyuşturucu kullanan sokak çocuklarının yüzde 92’si
ise uyuşturucu kullanımına uçucu madde kullanarak başlamıştır. Uçucu madde
koklayarak başlayan çocuklara sorulduğunda, bunun yüzde 71’i temininin
kolaylığından, yüzde 68’i ise kokusundan hoşlandıklarını ifade etmişlerdir.
Yani sonuçta şu
ana kadar, yaklaşık olarak benim bildiğim kadarıyla üç seneden beri, iki
senenin üzerinde bu kanun bekliyor. Bu kanunun işte Türkiye Büyük Millet
Meclisine verildiği tarihten itibaren de yine, sayın milletvekilleri, kanunun
çıkmamasından dolayı da birçok çocuğumuzun bu uyuşturucuyla karşılaşmış
olduğunu da söylemek istiyorum.
Yani yüzde 71’i
teminindeki kolaylıktan dolayı bu hastalıkla -çünkü uyuşturucu kullanımı bir
hastalıktır- karşı karşıya kalmıştır. Tabii birçoğu da kokuyu sevdiklerinden,
yani bu kokuyu sevdiğinden dolayı da kullandığını ifade ediyor.
Yani, değerli milletvekilleri,
şunu söylemek istiyorum ki bu sorun günden güne artarken özellikle suç işleyen
çocuklarda, tutukevinde yapılan bir araştırmada yüzde 60’ın üzerinde bu maddeye
bağımlılığıyla ilgili, uçucu madde bağımlılığıyla ilgili çocuklarımızla da karşılaşmakta
olduğumuzu ifade etmek istiyoruz.
Tabii, işte
burada en önemli şey aile yapısının korunması, geliştirilmesi gerektiği ortaya
çıkıyor. Aile yapısının bozulmasıyla çocuklar erken yaşlarda sorunlarla karşı
karşıya kalıyor ve ailede çocuk kendine örnek alacak ebeveynleri bulamıyor. Bu
da, çocukları erken yaşlarda madde kullanımına başlamasında en önemli sebep
olarak karşımıza çıkarıyor. Hatta bunun diğer sebeplerinden birisi de zorunlu
göçle ilgilidir çünkü göçle ilgili olarak da Doğu ve Güneydoğu bölgesinden
gelerek büyük şehirlerin varoşlarına yerleşen çocuklarda da -bir tür hastalık
diyorum- bu hastalıkla yoğun bir şekilde karşılaşmakta olduğumuzu da ifade
etmek istiyorum.
Tabii, bunların
çeşitli noktalarda önlemlerinin alınması gerekiyor ve bunlardan en önemlisi
okullarımıza düşüyor. Bakınız, okul müfredatıyla ilgili gerekli bilgilerin
verilmesi gerekiyor çocuklarımıza. Bu konularda da –işte, Meclis olarak
alınacak kararların belki bir bölümü olabilir- özellikle okul çağındaki ilkokul
çocuklarımıza… Çünkü aşağı yukarı madde bağımlılığı yaşının Türkiye’mizde
dünyadan da farklı olarak neredeyse yedi sekiz yaşlarına doğru çok süratli bir
şekilde inmekte olduğu düşünülürse demek ki o zamanki çocuklarımız okullara
başladığı zaman bununla ilgili müfredata gerekli bilgilerin de konulması
gerekiyor.
Okulda sosyal ve
psikolojik olarak destek programları mutlaka yapılmalıdır. Psikolojik
danışmanlık rehberliği önemlidir ama şu an itibarıyla Türkiye’mizin birçok
okulunda da psikolojik danışmanlık merkezlerinin olmadığını, rehberlik
uzmanlarının çok kısıtlı sayıda olduğunu da ifade etmek istiyorum. Burası da
çok önemlidir çünkü okullarda bu tür çocukların ilk başta müracaat ettikleri
yer rehberlik hocalarıdır, psikolojik danışmanlık merkezleridir. Bu mealde de
rehberlik branşının artırılmasını, bu manada da
kadroların artırılmasını da beklemekte olduğumu ifade etmek istiyorum.
Ayrıca bu konuda
medya da çok önemlidir. Sinemalarda, TV’lerde, dizilerde bu konuya çok önemli
bir şekilde dikkat çekilmelidir.
Aileyle ilgili Bakanlığın
da çalışmalar yapması gerekmektedir. Tabii şu an itibarıyla görmüş olduğumuz
tablo içerisinde aileyle ilgili Bakanlığın da çok fazla başarılı olamadığını da
söylemek mecburiyetindeyiz. Gerçi Bakanlık olarak aile eğitimleri yapılmaya
çalışılıyor, çocuklarla ilgili birtakım çalışmalar yapılıyor ama şu anda görmüş
olduğumuz tablo da gösteriyor ki başarılı olunsaydı belki de şu anda çok ağır
bir tabloyla, bu tabloyla da karşılaşmamış olurduk.
Özellikle
çocuklarımıza beceri kursları açılmalı, onlar yönlendirilmelidir. Aile hizmet
birimleri kurulmalı.
Ayrıca, bu sokak
çocuklarının büyük bir kısmı okullarını, eğitimlerini yarı bırakarak sokaklara
geçmektedirler. Okuldan ayrılan çocuklar… Mutlaka onlara sahip çıkılması,
onlara çeşitli noktalarda birtakım öneriler şeklinde götürülerek, onların
toplum içerisindeki suç örgütlerinin ellerine düşmesi önlenmelidir. Ayrıca,
tabii, suç işleyen çocuklara da destek olunmalıdır.
Bakınız -bir ay
önce konuşmamda söylemiş olduğum gibi- şu andaki suçlu çocukların büyük bir
kısmı, yaklaşık olarak yüzde 60 grubu, bu, işte, tiner kullanımından,
uyuşturucu kullanımından, madde bağımlılığından dolayı hapse girmişlerdir.
Onların oradan çıkmalarıyla beraber o çocuklara sahip çıkılması gerektiği,
onların yönlendirilmesi gerektiğini söylemek istiyorum.
Uyuşturucu
bağımlısı kişi özgürlüğünü tamamen kaybeder, kendine olan güveni zayıflar.
İnsanın prensipleri yok olurken kendini kontrol edemez duruma gelir.
Madde
bağımlılığında erken teşhis çok önemlidir. Gencin içinde bulunduğu okul, aile,
yakın çevreye çok önemli görevler düşmektedir. Ne kadar erken fark edilirse
kişinin bağımlılıktan kurtulma şansı da o kadar çoktur. Kişide arkadaş
çevresinin değişmesi, aile ilişkilerinin azalması, okul başarısı ve okul
devamlılığının azalması, daha fazla para harcaması, bazen neşeli ve sakin
hâlinden farklı şekilde yırtıcı bir konuma gelmesi, ruhsal problemlerin ortaya
çıkmasıyla beraber bu durumla karşılaşmakta olduğumuzu da ifade etmek
istiyorum. Yani çocuğa çevre olarak sahip çıkmak mecburiyetindeyiz, aile olarak
sahip çıkmak mecburiyetindeyiz, en önemlisi de toplum olarak aile yapısını
güçlendirerek sahip çıkmak mecburiyetindeyiz.
Tabii, buradan
konu şuraya geliyor -konumuz çocuk olunca- ESPAD Projesi diye bir proje vardır,
sayın milletvekilleri. ESPAD Projesi, Avrupa Gençlerde Madde Kullanımı
Değerlendirme Projesi’dir. Türkiye’de sigara, alkol ve madde bağımlılığı
konusunda tatmin edici bir veri tabanı bulunmamaktadır. ESPAD Projesi ülkemizde
2003 yılında yapılmış ve o zamanki veriler ortaya konmuştur ancak bunun dört
yılda bir yapılması gerekmektedir.
Tabii, bununla
ilgili, ESPAD Projesi’yle ilgili, Komisyon çalışmaları esnasında da çok
şiddetli konuşmalar meydana gelmiş, hatta bazı konularda suçlamalar da ortaya
konmuştur ama…
Sayın milletvekilleri,
ESPAD Projesi’nin çok önemli olduğunu ifade etmeye çalışıyorum. Eski Millî
Eğitim Bakanımıza biz bu konuyu anlatamadık. Özellikle Komisyon çalışmaları
esnasında sert tartışmalar yaşandı. Komisyonumuzun çok değerli üyeleri bu
konularda çok önemli görüşler ortaya koydular. “ESPAD Projesi’nin mutlaka
ülkemizde uygulanması gerekir.” diye bir tablo ortaya konuldu ancak bunu biz
gerçekleştiremedik. Şu an itibarıyla okullarımızdaki verilerin hepsi 2003
yılında yapılan o projeyle ilgilidir ama 2003 yılından, işte, 2009 yılına
geldik, hâlâ biz o projeyi uygulatamıyoruz. İnanıyorum ki yeni Bakanımız bu
projeyi önemser, çocuklarımızı önemser, gençliğimizi önemser de bu proje bir an
önce uygulamaya konur çünkü Türkiye’de madde kullanımı veri bankası mutlaka oluşturulmalıdır.
Yani elimizde veriler olmadığı zaman, o zaman çalışmalarımızın hedefinin nereye
ulaştığını bilemiyoruz. Yani burada esasında çocuklarımız
üzerindeki yapılacak olan çalışmalar bazen, tabii, bazı şekilde, işte, “Bize
uymayan sorular vardır.” şeklinde değerlendiriliyor ama sayın milletvekilleri,
o Komisyon yetkilileriyle bizler görüştük, o Komisyon yetkilileri Türk
toplumuna uymayan soruları çıkarttıklarını hatta o sorular yerine başka sorular
konduğunu, yani Türk toplumuna uygun soruların sorulması gerektiği konusunda
fikir birlikteliğinde olduklarını ifade etmeye çalıştılar. Hatta o
Komisyondaki çok değerli hocalarımız da bu konuda çok ciddi manada önümüzde
sıkıntı olduğunu, bir manada da elimizdeki son verilerin 2003 yılında
olmasından dolayı da yapmış olduğumuz çalışmaların nereye gelmekte olduğu
veyahut da nereye gelmiş olduğunu da anlayamadıklarını söylüyorlar. Ben inanıyorum ki yeni Bakanımız, Millî Eğitim Bakanımız bu konuyu
tekrar çok iyi şekilde değerlendirir ve değerlendirmesiyle beraber de buna izin
verir ve önümüzde de, en azından, 2003-2009, yaklaşık olarak altı yıllık bir
süre geçmiştir, altı yıllık süreyi biz kapatır ve beraberinde de elimize
verileri alır ve ona göre de çocuklarımızın bu veyahut da toplumumuzun en
önemli yarasını tedavi etmenin yollarını buluruz.
Sayın
milletvekilleri, tabii, alışkanlıklar diyoruz. Bunlar alışkanlıklar işte.
Alışkanlıklardı zaten bu sorunun en önemli oluş sebeplerinin başında gelen.
“Ben günde bir tane içersem bir şey olmaz.”, “Haftada bir kadeh alırsam yine
bir şey olmaz.”, “Esrar ottur, zararı yoktur.” şeklindeki söylemlerin hiçbirisi
doğru değildir. Kullanılan madde arttıkça bağımlılığın da artmakta olduğu
görülür. Yani “Bir kezden bir şey olmaz.” denir ama
ondan sonra her şey o bir kez kullanmaktan başlamıştır: Dolayısıyla,
bağımlılığın çok süratli bir şekilde artmakta olduğunu da gösterir.
Bağımlılıkta
sadece esrar, eroin gibi yasa dışı maddelerin dışında başka şeyleri de saymak
mecburiyetindeyiz. Bakınız, şu anda toplumumuzda at yarışları vardır, loto
vardır, kumar oyunları vardır, hatta sigara ve kola kullanımı yanında
-enteresandır- son zamanlarda İnternet alışkanlığıyla da karşı karşıyayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Doğru, devam edin.
REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Evlerimizde şu anda çocuklarımız yoğun bir şekilde İnternet kullanmaya
çalışıyorlar. Yani İnternet
kullanımının bir bağımlılık yaratmakta olduğunu da ifade etmek
istiyorum. O manada bir noktada İnternet kullanımının da, yani çocuklarımızı ve
ailelerimizi, gençlerimizi oraya bağlama noktasında da, bunun da bir
alışkanlığa doğru çok süratli bir şekilde gitmekte olduğunu ifade etmeye
çalışıyorum.
Sayın
milletvekilleri, tabii, ülkemizin en önemli konusu olan bu madde bağımlılığı
konusu, önümüzdeki yıllarda hem dünyamızın önemli sorunu olacak hem de aynı
zamanda Türkiye’mizin de çok önemli sorunu olarak karşımıza geleceğine ben
inanıyorum.
Bu mealde,
sözlerimin başında söylemiş olduğum, bununla ilgili, yani komisyon
çalışmalarıyla ilgili bir kanun teklifi hazırladım ve Türkiye Büyük Millet
Meclisine verdim. Bu kanun teklifimizin esas özü şudur. Tabii, bunu
söylemekteki maksadım da bu kanunla ilgili desteği beklemekte olduğumdur. Basın
toplantısıyla da kamuoyuna bunu açıklamaya çalıştım.
Şu anda ülkemizde
sadece, sanki, işte, bir yerde, arz noktasında
mücadele edilmeye çalışılıyor. Yani burada emniyet güçlerimize teşekkürlerimi
sunuyorum, özellikle Emniyet Genel Müdürlüğüne...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Doğru, son cümlenizi alayım efendim.
Buyurun.
REŞAT DOĞRU
(Devamla) – TUBİM kuruluşu bununla ilgili çok ciddi çalışmalar yapıyor -TUBİM’in tüm üyelerine buradan teşekkürlerimi sunmak
istiyorum- ama ülkemizde dağınık bir yapı vardır, onunla ilgili de geniş, bir
manada tüm kurumların ve kuruluşların hepsini bünyesinde tamamlayacak bir
kuruluşa ihtiyaç vardır, bir genel müdürlüğe ihtiyaç vardır. Bu genel müdürlük
de Sağlık Bakanlığının, aileyle ilgili bakanlıkların, kurumların çeşitli
üyelerinin alınmış olduğu veya İçişleri Bakanlığının değerli üyelerinin alınmış
olduğu ve Başbakanlığa bağlı olan bir kurum şeklinde oluşturulmalıdır. Bunu
oluşturmak mecburiyetindeyiz.
Türkiye’miz için
çok önemli bir sorunun diğer bir ayağı da Avrupa ayağıdır. Avrupa’da yaşayan
yaklaşık 3,5 milyonun üzerinde Türk insanının da içerisinde bulunmuş olduğu en
önemli sorunların başında burası gelmektedir, yani madde bağımlılığı,
Türkiye’de olduğu gibi Avrupa’daki Türkler üzerinde de çok ciddi manada sorun
olarak karşımıza çıkmaktadır. Hatta, enteresandır,
Avrupa’daki birçok hapishanedeki Türklerin işlemiş olduğu suç oranlarının en
büyük kısmı uyuşturucuyla ilgilidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Doğru.
REŞAT DOĞRU (Devamla) – Peki.
Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Ahmet Ersin.
Sayın Ersin,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Trabzon
Milletvekilimiz Sayın Cevdet Erdöl’ün hazırlayıp
sunduğu çocukların uçucu maddelerin ve benzeri maddelerin zararlarından
korunmasına ilişkin kanun teklifiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin
görüşlerini sunmak üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, uçucu maddeler ve uyuşturucu maddeler… Aslında bunları ayrı ayrı değerlendirmek çok da doğru değil çünkü hem uçucu
maddeler hem uyuşturucu maddeler çocuklarımızı ve gençlerimizi bekleyen en
büyük tehlike ve tehdit ve dolayısıyla geleceğimizi çürüten bir tehlike ve
tehdit.
Bu nedenle, kanun teklifinin sadece uçucu maddeleri hedef alması
ama uyuşturucu madde kullanımının yaygınlaşmasıyla ilgili, uyuşturucu madde
kullanımının yaygınlaşmasını önlemeye yönelik herhangi bir hüküm içermemiş
olması, daha doğrusu bununla ilgili bir geniş kapsamlı kanun tasarı ya da
teklifi hazırlamak bu Meclisin görevi ama her şeye rağmen Sevgili Vekilimiz bir
çalışma yaptığına göre, hiç olmazsa uyuşturucu madde kullanımının
yaygınlaşmasına ilişkin de bir ya da birkaç madde ilave etseydi herhâlde çok
daha hayırlı, çok daha güzel bir iş yapmış olurdu.
Gerçi, hazırlanan
teklif de tarafımızdan desteklenen bir tekliftir. Dolayısıyla, her şeye rağmen,
eksiklerine rağmen duyarlılık gösteren arkadaşımıza teşekkür ediyorum.
Meclisimiz de gördüğüm kadarıyla bu kanun teklifine olumlu karşılık verecek.
Dolayısıyla, kim
bu zararlı maddelerle ilgili, kim çocuklarımızın, gençlerimizin bu zararlı
maddelerden korunmasına ilişkin bir çaba içine girerse şahsen, Ahmet Ersin
olarak o çabayı gösterenlerin ellerini öpmek boynumun borcudur. Çünkü, gerçekten çok büyük bir tehdit ve tehlikedir. Gerçekten
toplumu için için çürüten bir tehdit ve tehlikedir.
Dolayısıyla, bu soruna ilgi gösteren bütün arkadaşlarıma huzurlarınızda
teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun teklifinin amacı 1’inci maddede belirlenmiş. Solumak ve
koklamak yoluyla veya başka bir şekilde kişilerde bağımlılık yapabilen
ürünlerin kontrolünü sağlamaktır. Ana amacı bu.
Özellikle,
çocuklara erişimini ve kullanımını önleyerek bu maddelerin zararlı etkilerinden
çocukları korumak da bu teklifin amaçları arasındadır. Keza, kırtasiye
malzemeleri, boya incelticisi gibi maddelerle yapıştırıcı olarak kullanılan ve
uçucu organik bileşikler ihtiva eden ürünleri de kapsamaktadır bu kanun
teklifi.
Değerli
arkadaşlarım, uçucu ve benzeri maddeler bir tür uyuşturucu maddedir yani eroin,
esrar, kokain ve diğerleriyle sentetik uyuşturucu maddelerden ayrı düşünülemez.
Uçucu ve benzeri maddeler diğer uyuşturucu maddelerden ayrı değerlendirilemez,
ayrı düşünülemez çünkü aynı sonuçları yaratmakta ve aynı sorunlara neden
olmaktadır. Her ikisi de -gerek uyuşturucu maddeler gerekse uçucu maddeler-
çocukların ve gençlerin, genel olarak da kullanan herkesin bedenlerinde
tahribat yapmakla kalmıyor, aynı zamanda da toplumsal sorunlara neden oluyor
yani asayiş sorunlarına neden oluyor. Sadece kendisine zarar vermekle kalmıyor
bu maddeleri kullananlar, hem ailelerine büyük sıkıntı yaratıyorlar hem de
toplumda büyük sorunlara neden oluyorlar.
Bu iki madde, hem uçucu maddeler hem de uyuşturucu maddeler ayrı
düşünülemez çünkü eğer, uçucu maddeyi kullananlar, daha doğrusu, uyuşturucu
maddelerin erişimi zor olduğundan ve pahalı da olduğundan çoğu zaman bu
uyuşturucu maddeleri bulamayan, elde edemeyen çocuklar ve gençler daha ucuz
olan, erişimi daha kolay olan uçucu maddelere yönelerek kendilerini tatmin ediyorlar.
Dolayısıyla bu
ikisi birbirini tetikleyen maddelerdir, birbirini tamamlayan uyuşturucu
maddelerdir. Her iki grup uyuşturucu maddeler de çocuklarımızın geleceğini
çürüten, toplumda olumsuz sorunlara neden olan zararlı maddelerdir. Bu nedenle
değerli arkadaşlarım, sadece uçucu ve benzeri maddelerin çocuklara ve gençlere
erişimini engellemek için birtakım önlemler almak ve bu amaçla Sağlık Bakanlığı
ve Millî Eğitim Bakanlığına görevler yükleyen düzenlemeler yapmak yeterli
olmaz. Yani, sadece uçucu maddelere karşı önlem alarak çocuklarımızı zararlı
maddelerden korumak mümkün olmaz. Uçucu ve benzeri maddelerle uyuşturucu
maddeler bir bütün olarak ele alınmalıdır ve bu maddelerin çocuklara ve
gençlere erişimini engellemeye ve bağımlıların tedavisine yönelik önlemler
birlikte değerlendirilmelidir.
Değerli
arkadaşlar, örneğin, dünyadaki afyon ve eroin üretiminin yüzde 97’sinin
kaynaklandığı ülke Afganistan. Bu, Birleşmiş Milletlerin tespitlerine
dayanıyor, raporlarına dayanıyor. Şimdi, Afganistan’da üretilen bu afyon ve
eroinin Türkiye’ye hangi yollardan ve nereden girdiği – ki, Ağrı, Van ve
Hakkâri olduğunu herkes biliyor- nasıl ve ne şekilde girdiği, hangi yollardan
girdiği bilinmesine rağmen neden bir önlem alınmıyor? Neden bu zararlı
maddelerin, bu uyuşturucu maddelerin Türkiye’ye girişi engellenemiyor? Eksik
olan nedir? Teçhizat noksanı mı vardır, personel noksanlığı mı vardır? Sorun
nedir? Neden bu maddeler, Türkiye’ye nereden girdiği bilindiği hâlde bir türlü
engellenemiyor? İşte, eğer bunu sorgulamazsak değerli dostlarım, arkadaşlarım,
çocuklarımızı ve gençlerimizi zararlı maddelerden korumakta eksik kalırız.
Keza uyuşturucu
haplar, extacy, captagon ve
benzeri uyuşturucu haplar, sentetik uyuşturucular. Nerelerde üretildiği… Extacy’nin üretim yerinin Hollanda, ana üretim merkezinin
Hollanda olduğunu, captagon maddesinin üretiminin
Doğu Avrupa ülkeleri olduğunu Birleşmiş Milletler söylüyor. Yani Birleşmiş
Milletlerin yaptığı araştırmalardan çıkan sonuç bu ve bunların, bu zararlı
maddelerin, bu sentetik uyuşturucuların Türkiye’ye hangi yollardan ve nasıl
girdiğini herkes biliyor. Yani dağdaki çobana da sorsanız “Bu sentetik
uyuşturucular, Türkiye’ye Trakya’daki kapılardan -gümrük kapılarından- ve
Atatürk Havalimanı’ndan giriyor.” diye söyler ve Türkiye’deki bütün kurumlar da
bunu biliyor. Peki, neden engel olunamıyor? Neyin eksik? Personelin mi yok?
Teçhizatın mı yeterli değil? Eğer bunlarda bir eksiklik varsa niye
tamamlamıyorsun? Değerli dostlarım, işte bunu sorgulamazsak, bunları
sorgulamazsak yine çocuklarımızı, gençlerimizi bu zararlı maddelerden korumak
için yeterli önlemleri almış olamayız. Çünkü yurt içinde hangi önlemleri
alırsanız alın, eğer oluk oluk Türkiye’ye bu maddeler
gidiyorsa, girişi yapılıyorsa ve satılıyorsa, gençlerimize, çocuklarımıza ulaştırılıyorsa
hangi yasayı çıkarırsanız çıkarın bu kötü gidişi önlemeniz mümkün değildir.
Değerli
dostlarım, arkadaşlarım; çeşitli araştırmalar Türkiye’de uyuşturucu ve uçucu
madde kullanımının on bir yaşa yani ilköğretim çocuklarına kadar
yaygınlaştığını tespit etmektedir. Ancak bu büyük tehlike ve tehdide karşı
etkin önlemler alındığı, şimdiye kadar etkili önlemler alındığı söylenemez.
“Bize bir şey olmaz.” aymazlığı içinde bir çığ gibi büyüyerek üstümüze gelen ve
çocuklarımızı, gençlerimizi ve dolayısıyla da geleceğimizi çürüten bu önemli
sorunun henüz farkına varılmamış olması üzücüdür.
Değerli
arkadaşlarım, teklife gelirsek: Dediğim gibi, araştırma yapılmış, emek verilmiş
ve uçucu ve benzeri maddelerin zararlarından çocuklarımızı korumak için ne tür
önlemler alınması gerektiğine ilişkin bir çalışma ortaya konulmuş.
Sayın Bakan
dinlemiyor bizi, Sayın Bakan dinlemiyor ama olsun, canı sağ olsun.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Estağfurullah efendim.
AHMET ERSİN
(Devamla) – Kendisini ilgilendiren bir konu.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Dinliyorum Sayın Vekilim.
AHMET ERSİN
(Devamla) – Sayın Sağlık Bakanımızın bu konuda duyarlı olduğunu düşünüyorum ama şimdi pek
de duyarlı olmadığını görüyorum, yani şu aşamada konuya çok fazla ilgi
göstermediğini görüyorum.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Tutanaklardan okuyacak Sayın Bakan.
AHMET ERSİN
(Devamla) – Sayın Bakan, bu konu tabii herkesi ilgilendiriyor ama en çok da
sizi ilgilendiriyor, sizi, Sağlık Bakanlığını ve Millî Eğitim Bakanlığını.
Millî Eğitim Bakanlığını da ilgilendiriyor çünkü hedef kitle onun elinde, Millî
Eğitim Bakanlığının elinde. Siz de…
AHMET YENİ
(Samsun) – Sayın Vekilim, Genel Kurula söyleyin, biz dinliyoruz sizi.
AHMET ERSİN
(Devamla) – Şimdi Sayın Bakanla sohbet ediyorum.
Tabii, tedavi
bakımından da sizin Bakanlığınızla yakından ilgilidir.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, kanun teklifinin 2’nci maddesi şunu söylüyor: “Bu Kanun kapsamına
giren ürünler, hangi amaçla olursa olsun, çocuklara satılamaz, verilemez.”
Bunda bir ihtilaf yok ancak ikinci cümlesini dikkatinize sunuyorum: “Çocuklar
tarafından kullanılabilme ihtimalinin varlığı hâlinde -Bu ihtimali kim tespit
edecek?- bu ürünler yetişkinlere de satılamaz, verilemez.” Şimdi düşünün: Boya
malzemesi satan bir iş yeri, dükkân. Buraya birileri geliyor, tiner maddesi
alıyor. Peki, bu tiner maddesinin yani bir yetişkinin satın aldığı bu maddenin
çocuklara ulaştırılıp ulaştırılmayacağını kim tespit edecek ve nasıl tespit
edecek? Yani o dükkân sahibi mi bunu tespit edecek, takip mi edecek onu, nereye
götürüyor, kime götürüyor diye takip mi edecek, yoksa görüntüsüne bakıp karar
mı verecek? İşte, bu teklifin, kanunlaşması hâlinde bu teklifin en tartışmaya
açık noktası bu. Yani Aşil (Achilles)’in
topuğu burada işte.
Değerli
arkadaşlarım, bu teklif, eğer bu madde bu şekliyle kalırsa Sevgili Arkadaşım,
bu yasanın uygulaması son derecede güçleşir, hatta uygulanamaz hâle gelir.
Bunun düzeltilmesi lazım. Ben Sayın Erdöl’le bu
konuyu kuliste de konuştum yani bunun çok da geçerli bir madde olmadığını, düzeltilmesi
gerektiğini, teklifi -eğer kanunlaşması durumunda- sakatlayacağını söyledim.
Bilmiyorum nasıl bir düzenleme yapacaklar. Çünkü 3’üncü maddede, ceza
hükümlerini içeren 3’üncü maddede bu tür davranışlar içine girenlere ceza
veriyorlar yani altı aydan bir yıla kadar hapis cezası veriliyor. Böyle bir
düzenleme var. Ceza Yasamızın 194’üncü maddesine atıf yapılmış. Dolayısıyla, bu
hükmün yani bu maddenin 1’inci fıkrasının düzeltilmesinde yarar var.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, yine aynı maddede, teklifin 2’nci maddesinin 2’nci
fıkrasında Millî Eğitim Bakanlığına birtakım görevler yükleniyor. Değerli
arkadaşlarım, bu Mecliste, geçtiğimiz aylarda, uyuşturucu kullanımının
yaygınlaşması ve kaçakçılığının önlenmesine ilişkin bir araştırma komisyonu
kuruldu. O komisyonda ben de çalıştım ve bütün komisyon
çalışmaları süresince tespit ettiğim bir konu vardır, bir husus vardır, onu
sizle paylaşmak istiyorum: Uyuşturucu kullanan ya da uyuşturucu üreticilerinin,
satıcılarının hedefi olan, hedef kitle olan çocuklar ve gençler Millî Eğitim
Bakanlığının görev alanı içinde ama gördüm ki bu konuyla hiç ilgilenmeyen bir
bakanlık varsa o da Millî Eğitim Bakanlığı. Bu çocukların uyuşturucu
tehlikesinden korunması için önlem almayan, birinci görevi olduğu hâlde önlem
almayan tek bakanlık var, tek kurum var, o da Millî Eğitim Bakanlığı. Şükürler
olsun ki önceki Millî Eğitim Bakanı gitti, şükürler olsun ki gitti ama yeni
gelen Sayın Bakanın da önceki Bakanlığı sırasındaki çalışmalarını bildiğimiz
için, başarısızlığını bildiğimiz için, bu Bakanlıkta da çok böyle yüzümüzü
ağartan bir sonuç ortaya çıkmayacağını tahmin ediyorum.
NURETTİN AKMAN
(Çankırı) – O kadar peşin konuşma.
AHMET ERSİN
(Devamla) – Önceki çalışmalarına göre söylüyorum.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlarım, Millî Eğitim
Bakanlığına yeni görevler yüklemek yerine, şimdiki yetkilerini, görevlerini
yerine getirmesi için Millî Eğitim Bakanına yönelik, şahsına yönelik kanun
çıkarmak daha doğru olur diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, yine, üçüncü fıkrada Sağlık Bakanlığına bazı görevler yüklenmiş.
Deniliyor ki: Bu kapsamdaki ürün bağımlılarının tedavisinde Sağlık Bakanlığı ve
ilgili diğer merkezî ve mahallî kurum ve kuruluşların gerekli merkezlerin
açılmasına ilişkin yükümlülükler düzenlenmiş üçüncü fıkrada.
Şimdi burada şunu belirtmek isterim: Sağlık Bakanlığı, elbette,
gerek uçucu maddeler gerekse uyuşturucu maddelere bağımlı olan çocuk olsun,
genç olsun, yetişkin olsun, bunların tedavi edildiği merkezler, hastaneler,
yani AMATEM hastaneleri, ÇEMATEM hastaneleri, bunlar Sağlık Bakanlığının
bünyesi içinde ama şimdi öyle bir problem var ki, yani bu uyuşturucu ve uçucu
maddelerle ilgili bu bağımlıların sayısı o kadar fazla ki mevcut hastaneler
yatak kapasitesi ve yetişmiş personel itibarıyla bu yoğunluğu kaldıramıyor ve
değerli arkadaşlarım, bu tür bağımlılıkla ilgisi olanların birçoğu akıl
hastanelerine gönderiliyor, orada tedavi ediliyor. Yer olmadığından, yatak olmadığından, personel yetersizliğinden
birkaç ay sonrasına randevu veriliyor ve birçoğu da akıl hastanelerine
gönderiliyor, orada akıl hastalarıyla birlikte tedavi ediliyor. Yani Sağlık
Bakanlığının bu konuda çok ciddi ve büyük adımlar atması lazım ki bu sorunla
baş edebilsin yani bağımlıların tedavisi sorunuyla baş edebilsin.
Değerli
arkadaşlarım, sadece tıbbi başarı yani hastaneye gönderip tedavi etmek, ilaç
tedavisi vesaire, bunlar yeterli değil. Bir defa bağımlıların
psikolojik tedavileri çok önemli. Yani uçucu veya uyuşturucu madde
kullandığı için, bağımlı hâle geldiği için, hastaneye gitmek orada tedavi olmak
ihtiyacını duyan kişilerin hastanede yatırılarak orada ilaçla vesaire ile başka
yöntemlerle tedavi edilmesi yeterli değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Ersin, devam edebilirsiniz.
AHMET ERSİN
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ayrıca bir de
psikolojik tedavi gerekir ancak Türkiye'nin en büyük kurumu, Türkiye’deki bütün
mahkemelere bilirkişilik yapan Adli Tıp Kurumunda bile bir çocuk psikoloğunun olmadığı aklımıza geldiğinde, hatırladığımızda
bu konuda çok da umutvar olamıyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, tedavi edilen kişiler, her ne şekilde olursa olsun tedavi edilen
kişiler ya da tedavi edildiğine inanılan kişiler hastaneden çıkıp doğrudan
kendi eski ortamına dönerse sorun yeniden başlar. Yani tedavi gören kişiyi,
ister çocuk olsun ister genç olsun, eski ortamından uzaklaştırmak lazım.
Mutlaka rehabilitasyon merkezlerinin kurulması lazım.
Bölgesel rehabilitasyon merkezlerinin olması lazım ki
orada…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET ERSİN
(Devamla) – Sayın Başkan, son cümlelerimi söylüyorum.
BAŞKAN – Son
cümlenizi alayım.
AHMET ERSİN
(Devamla) - …o rehabilitasyon merkezlerinde belli bir
süre normal yaşama da alıştırılarak ondan sonra sosyal yaşama döndürülmelerinde
fayda var.
Değerli
arkadaşlarım, sözlerimi tamamlıyorum ve bu kanun teklifini hazırlayan, Meclise
getiren Sevgili Milletvekili Sayın Cevdet Erdöl’e bu
konuda duyarlılık gösterdiği için, daha doğrusu bu konuda duyarlılık gösteren
herkese çok teşekkür ediyorum ve hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Ersin.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sevahir
Bayındır.
Sayın Bayındır,
buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 89 sıra
sayılı Çocukların Uçucu Maddelerin Zararlarından Korunmasına Dair Kanun
Teklifi’ne ilişkin Demokratik Toplum Partisi adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu tasarı
tartışmasına geçmeden önce, Mardin’de korucular eliyle gerçekleştirilen bu
canice katliamı kınıyorum ve bunun bir musibet olarak Hükûmet
tarafından ele alınıp koruculuğun lağvedilmesi ve toplumsal barışın
geliştirilmesi için acil olarak göreve çağırıyoruz.
Bu gündem töre
olarak tanımlanamaz. Bu, olsa olsa, mafya tarzı mal
paylaşımına dayalı, tehciri öngören, gasbı öngören
bir saldırıdır. Dolayısıyla, bu gidişat daha büyük tehlikelere yol açmadan bir
an önce bu sisteme müdahale etmek gerekiyor.
Evet, mesele çocuk. Çocukları korumak
gerekir. Bu, Birleşmiş Milletler sözleşmesinde “Çocuk Haklarını Koruma
Sözleşmesi” olarak geçer, Türkiye de bu sözleşmeye imza atmıştır.
Peki, biz,
çocukları, neden, nasıl ve ne şekilde koruyacağız ya da koruyabiliyor muyuz?
Bir kez daha burada olumlu içerikte, iyi niyetle hazırlanmış bir yasa teklifini
tartışıyoruz. Ama her yasa teklifini tartıştığımızda da şu konuya dikkat
çekiyoruz: Yasa çıkarmak kolay, yasalaştırmak kolay ama bunları hayata geçirme
iradesi, imkânı yaratabiliyor muyuz, bu zihniyeti geliştirebiliyor muyuz? Bu teklif
aracılığıyla, bu yasa değişikliği teklifi aracılığıyla bir kez daha bunları
tartışmak istiyoruz. Bu nedenle, çocukları, kimlerden, nasıl koruyacağız?
Çocuğun
korunabilmesi için, gerçekten, çocuğun, ekonomik, sosyal, kültürel, beşerî her
açıdan koruma altına alınması gerekiyor.
Bir çocuk eğitim
hakkından yoksunsa bu çocuğu, nereden, nasıl koruyacaksınız?
Yoksulluk
nedeniyle çocuklar sokaklara düşüp işçilik yapmak istiyorsa bu çocuğu nasıl
koruyabileceksiniz?
Savaş sonucunda
göçe maruz kalan Kürt çocuklarının metropollerde maruz
kaldığı sorun, çeteleşme, suç organize eden örgütlerin, mafyaların birer aracı
hâline gelmesini nasıl koruyacağız?
Yine, mevsimlik
işçi olarak çalışmak zorunda kalan… Yine nisan ayındayız ve mevsimlik işçiler
göçmen kuşlar gibi yollara düştüler, Karadeniz’den Çukurova’ya, Ege’ye yollara
düştüler. Bu çocukları okumaktan kopararak, işçilik yapmaya mecbur bırakarak
nasıl koruyacağız?
Yine,
imzaladığımız sözleşmelerin gereğini yapmayarak nasıl koruyacağız?
Çocukları bile
çocukluk yaş kategorilerine göre ayrımcılığa tabi tutarak nasıl koruyacağız?
Bütün bu
soruların öncelikle cevap bulması gerekiyor. Bu nedenle, ben olayın sadece
belli boyutuyla ele alınmasının eksik kalacağını düşünüyorum ve bu tasarı
sebebiyle yeniden çocuk sorununa dikkat çekmek ve bu konuda yapılması
gerekenler konusunda uyarı yapmak istiyorum.
Şimdi,
biliyorsunuz yani on sekiz yaşına kadar herkes çocuktur; dili, dini, ırkı ne olursa olsun on sekiz yaşına
kadar herkes çocuktur. Dolayısıyla, siz bu çocukları kendi içinde kategorize
edemezsiniz ama ne yazık ki AKP Hükûmeti, Avrupa
Birliği sürecinde sözleşmelere bir yandan imza atarken, 2006 yılında Terörle
Mücadele Kanunu’nda yaptığı değişiklikle çocukları bile kendi içinde
ayrımcılığa maruz bırakmış ve kategorize etmiştir. Yani bir yandan on beş
yaşına kadar herkesi çocuk sayacaksınız, on beş ile on sekiz yaş arasındaki çocuklar eğer
herhangi bir fiil işlemişlerse işte bunlara erişkin muamelesi yapacaksınız ve
bunları bir erişkin gibi ağır ceza mahkemelerinde yargılayacaksınız, kolluk
kuvvetleri aracılığıyla yargılayacaksınız, en son denenmesi gereken cezaevini
ilk başta deneyeceksiniz. Peki, bu sözleşmelerle, yine siz bu çıkardığınız
yasalarla bir çelişki içinde bulunmuyor musunuz? Yani bu
trajik yaklaşımınızla siz neyi
değiştirebileceksiniz? Bu zihniyetin değişmesi gerekiyor.
Çocuk çocuktur;
çocuk, Birleşmiş Milletlerin sözleşmesi gereği de, Anayasa’mızda eşitlik
sözleşmesi gereği de pek çok maddelerde geçtiği gibi korunmak zorundadır.
Dolayısıyla, biz Terörle Mücadele Kanunu çerçevesinde 2006 yılında çıkarılan
Yasa’nın değiştirilmesi için yasa değişiklik teklifinde bulunduk. Burada bu
yasayı tartışırken yeniden Meclisin gündemine taşıyorum ve bütün sayın
vekillerin bu konuda duyarlı davranmasını istiyoruz ve tüm grupların da bu
konuda çocuklara karşı
çocuk duygularla, çocukça,
safça yaklaşması, art niyet gözetmeden çocuklara yaklaşılması gerektiğini
bekliyoruz.
Dolayısıyla, acil
olarak Terörle Mücadele’nin 9’uncu ve 13’üncü maddelerinde değişiklik yapmak
gerekiyor. Sunduğumuz yasa değişikliği teklifinin bir an önce bu Meclise
getirilerek bu hukuk garabetinden kurtulmak gerekiyor. Yani 1980 sonrası 82
darbe Anayasa’sını aratır bir düzeyde kanun çıkarmak hangi akla, hangi mantığa
sığar? Hele hele çocukları suçlu saymak nedir, bunun
altında nasıl bir duygu yatar? Amaç nedir, ne yapılmak isteniyor, çok
ciddiyetle ele alınması ve sorgulanması gereken bir konudur.
Yine, bu
kanunların verdiği güçledir ki işte Hakkâri’de on yaşında bir çocuğun âdeta
öfkeyle şişirilmiş bir balon gibi bir özel timin dipçikle kafasını nasıl
ezdiğini bütün dünya âlem gördü. Bu bir kişinin orada münferit, bir an gelişmiş
bir duygusu değildir. Bu kanunları çıkaranlar bu güvenlik kuvvetlerine bu
yetkiyi tanıyanlardır. Sorun oradaki bir özel tim görevlisinin görevden
alınması sorunu değildir. Sorun, bu Mecliste kanun çıkaranların sorunudur. O
fail, o şiddet bu Mecliste kanun çıkaran Hükûmetin
aracılığıyla bizzat teşvik edilmiştir, reva görülmüştür ve bu uygulamanın
sorumlusudur.
Dolayısıyla,
uyuşturucudan koruyalım, evet, ama uyuşturucu eğer okullarda hâlâ yasal olarak
dağıtılabiliniyorsa, biraz önceki konuşmacının da belirttiği gibi, uyuşturucu
bağımlısı ve onun tehdit altında bulunduğu en geniş alan okul mekânlarıysa,
peki, kim neyi, niye bu şekilde organize ediyor? Uyuşturucudan koruyamazsınız.
Siz çocukları suçlu olarak görürseniz herkes çocukları suça itmekte kendisini
sorumlu görür. Biri uyuşturucu dağıtır, biri çalıştırır emeğini sömürür, biri
elindeki dipçiği kafasına vurur, biri kolunu kırar, biri panzerin altında ezer,
yani herkes çocukları ezmeye bir koro hâlinde devam eder. Dolayısıyla, burada
biraz daha çocuklara yaklaşım komple ele alınmalı.
O nedenle, en
kötü hâllerde çalışan çocuğu, ayakkabı boyacılığını yapan, mobilyalarda çalışan
ve benzeri uçucu madde gerektiren işlerle uğraşan çocuğu bu işte korumak mümkün
değil. Dolayısıyla, çocuğu koruyabilmek için çocuk işçiliğini suç saymak
gerekiyor ve çocuğu çalıştırana da büyük ceza kesmek gerekiyor.
Geçen yıl bir
istihdam yasasını değiştirdik. Ne ceza öngördük çocuk işçiliğine karşı? Komik
denecek düzeyde fiyatlar biçildi ceza olarak. Bu ne demek oluyor? İşte,
yoksulluk devam ediyor, işsizlik devam ediyor; o dünyanın, erişkinlerin,
yetişkinlerin ağırlaştırdığı ekonomik, sosyal yükü utanmadan o çocukların
omzuna yüklemiş oluyoruz. Dolayısıyla, bizim, yani çocukları her boyutuyla
korumayı hedef alan daha etkili bir proje ele almamız lazım. Yoksa Avrupa
Birliği fonlar verecek, işte Çukurova’da, şurada burada, belli illerde bu
fonlara dayalı çocuk işçiliğini önlüyorum, rehabilite
ediyorum, onları okutuyorum… Sembolik adımlarla Hükûmet
hükûmetliğini yapmamış oluyor. Yani, Avrupa Birliği
projeciliğiyle ve onların öngördüğü bütçelerle siz medyatik işler yaparsanız,
bu şeklinde bu zihniyetle çocukları koruyamazsınız.
Dolayısıyla, suç
işleyen çocuk yoktur, suça itilen çocuk vardır. Bu suç ortamları ortadan
kaldırılmadan, ekonomik sorunları ortadan kaldırılmadan, siz göç yollarını
engellemeden, siz Türkiye-İran-Afganistan-Avrupa hattında hâlâ uyuşturucu
taşımacılığında en büyük sorumluluğu yerine getiren bir ülke konumundan çıkmadan
çocukları uyuşturucudan nasıl koruyacaksınız? Bu soruyu
sormak lazım. Yani, ben geçen yıl Irak’tan arabayla geçerken oradaki
askerlerin en kötü muameleleriyle karşı karşıya kaldım arkadaşlarımla birlikte,
araçları didik didik arıyorlar. Peki, bu kadar
arayanın, bu kadar denetimin olduğu yerde bu uyuşturucu kaçakçılığı,
taşımacılığı nasıl oluyor da bu kadar yaygın gelişebiliyor ve Türkiye en büyük
köprü ve taşıyıcı pozisyonundadır? Bunu başka başka
yerlere havale etmenin hiçbir anlamı yok. Dolayısıyla, uyuşturucuyla
mücadelenin en temel sacayaklarından biri -belirttiğimiz gibi- bir, Türkiye bu
uyuşturucu köprüsü olmaktan vazgeçmeli ve bundan çıkar gözeten kara para
işlemine giren mafya, çete işlemlerini yapanlarla çok daha etkili bir
mücadeleye ihtiyaç var. Bir kere bu köprünün ortadan kalkması gerekiyor.
İkincisi,
uyuşturucu ve bağımlılığa sebep olacak maddelerin kullanımı konusunda
çocukların engellenmesi gerekiyor, imtina edilmesi gerekiyor. O nedenle, çocuk
işçiliğiyle çok güçlü mücadele etmek gerekiyor diyoruz.
Yine, uyuşturucu
bağımlığına düşmüş çocukların bir şekilde rehabilite
edilmesi gerekiyor. Sokak çocukları kanayan yara. Sokak çocukları, her biri bir
uyuşturucu müptelası ve uyuşturucu şebekelerinin âdeta ya satıcısı ya alıcısı
pozisyonuna düşürülmüştür. Dolayısıyla, sokakta çocuğun kalmaması gerekiyor.
Devlet, her yurttaşın, hele çocuksa o çocuğun okumasından sorumludur. Zorunlu
olarak her çocuğu okutmak zorundadır. Bu bir devlet sorumluluğudur. Eğer
ekonomik koşullar yoksa o aileye asgari geçim şartı vermek zorundadır. Bu bir
devlet sorumluluğudur, bu bir sosyal devlet sorumluluğudur. Eğer bu
sorumluluklar yerine getirilmezse -yani aileler göç etmek durumunda ya da aile
geçimini sağlayamaz çocuğuna işçi olarak muamele yapmak zorunda kaldığı sürece-
biz burada bu yasaları değiştirerek sadece havanda su dövmüş olacağız, onun
ötesine bir adım atmış olmuyoruz. Dolayısıyla, herkesin bir kez daha çocuk
düşüyle yaklaşması gerekiyor. Ve çocuklar bu kadar düşürülüyorsa, çocuklar en
kötü şartlarda yaşamak, en kötü şartlarda çalışmak, en kötü muameleyle karşı
karşıya kaldıkça, bu, geleceğimize kötülüktür. Yani Türkiye, kendi geleceğini,
onun temsilciliğini yapan çocuklarını yok ederek, heba edecek ortamları
engellemeyerek aslında geleceğini karartmış oluyor. Yani sonuçta vatandaş
olarak, çocuk olarak her birey bu mağduriyetin birer örneği olacak, bireyi
olarak yaşayacak. Ama toplamda Türkiye’nin kendi geleceğinin ekonomik düzeyinin
düşmesine, sosyal düzeyinin düşmesine, kültürel düzeyinin düşmesine, yani geri
kalmasına sebep olacaktır. Oysa çocuklara yatırım yapacağız ki, çocukların
bütün hünerlerini, bütün yeteneklerini, bütün becerilerini açığa çıkaracak
eğitim ve kültürel faaliyet ortamını sağlayacağız ki bugünkü gerilik
koşullarımızı geleceğin yatırımı olarak düşündüğümüz çocuklarla sağlıklı bir
düzeye eriştirebilelim. Yani onlarla birlikte yaşam kalitemizi, düşünce
kalitemizi, felsefemizi geliştirebilelim, ilerletebilelim. Ne yazık ki bu hayat
şartlarında kendimize reva gördüğümüz, geleceğimize reva gördüğümüz geriye geriye gitmektir. Bunlar onun emareleridir.
O nedenle bir an
önce Avrupa Birliği sözleşmeleri çerçevesinde Hükûmetin
bütün çocukların mutlaka eğitim almasını zorunlu kılacak ve bunun koşullarını
hazırlayacak bir adım atması gerekiyor. En büyük yatırım buna olması gerekiyor.
Yani silaha, farklı farklı şeylere yatırım
yapacağımıza, gelin, çocuklarımızın okumasına, çocukların işçiliğinin
engellenmesine, çocukların kötü şartlarda ve kötü alışkanlıklardan korunmasına
dair çok daha etkili bir seferberlik ortamını yaratmaya çalışalım. Çünkü burada
herkes diyor ki: “İşte göç eden çocuklar.” Tabii ki Avrupa’ya göç eden
Türkiyeli halkların çocukları orada ikinci sınıf muamelesi… Bütün kötü işleri
yapıyor. Göçmenlik böyle bir şeydir. Gittiği yabancı yere adapte olamamak böyle
bir şeydir. Kendi kökünden, kültüründen, ekonomisinden, olağan döngüsünden
koparılıp yaprak gibi bir yerlere savrulmak böyle bir sonucu doğurur. Bu,
dünyanın her yerinde böyledir. Paris’e gidersiniz, Fransa’ya gidersiniz,
Cezayirli göçmenlerin bütün kötü ortamlarda yaşadığını, çalıştığını, kötü
alışkanlıklara düştüğünü görüyorsunuz. Avrupa’ya giderseniz, yine Türkiye’den
göç edip giden önemli oranda yoksul ve belli bir bilinçten yoksun ailelerin
orada çocuklarını koruyamadığı ve çocukların yaşadığı yabancılaşmayı, travmayı ve oraya ayak uyduramamayı ve imkânlardan yeterince
yararlanmamaya bağlı, görüyorsunuz ki bütün o, işte, uyuşturucuyla ilgilenen
onlar olmuş oluyor, kötü işler yapan onlar, işsiz olan onlar, en kötü yaşam
koşullarında çalışanlar onlar oluyor. Bu, kader değildir. Bu, bu göç sirkülasyonu içinde göçmenliğin yaşattığı bir trajik
vazgeçilmez bir sonuçtur. Dolayısıyla bugün köyüne dönmek isteyen, köyünde
tarımıyla uğraşmak isteyenin önünde eğer koruculuk engelse, dönsün insanlar
köyüne, o toprağını işlesin, çocuklarını koruyabilsin. Yani koca koca metropollerde… Vahşi doğa
bile daha koruyucudur. Bu vahşet ortamında en azından
çocukları bu kötülüklerden koruma şansını aileye tanımış oluyoruz ama bir
modern devletin, hukuka saygılı, hukuku öngören, insan hak ve özgürlükleri
kendi temel felsefesi hâline getiren bir devletin ve Avrupa Birliği normlarına
ulaşmak isteyen bir devletin her şeyden önce bu sorumluluğu kendi üzerine
alması gerekiyor ve bu sorumluluklarının gereğini yapması gerekiyor.
Sonuç olarak, bir
kez daha buradan şunu ifade etmek istiyorum: Hâlâ 800’e yakın çocuk
yargılanmakta, hâlâ çocuklar işkence görmekte, hâlâ çocuklar sokaklarda, bir
yandan şiddete maruz kalmakta, bir yandan da çocuk haklarına aykırı bir şekilde
yargılanmakta. Bir an önce bu yargılanma sisteminin ele alınmasını ve içeride
cezalı olarak bırakılan çocukların bir an önce serbest bırakılmasını ve bu
cezayı reva görenlerin bu çocuklardan ve ailelerinden ve gelecekten özür
dilemesini bekliyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bayındır.
AK PARTİ Grubu
adına Adana Milletvekili Necdet Ünüvar.
Sayın Ünüvar, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan yasa tasarısıyla ilgili AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, madde bağımlılığı, günümüzde tüm ülkelerin en önemli
problemlerinden birisi olmaya devam ediyor ve giderek sayısı da artıyor. Bunu,
daha önce, madde bağımlılığıyla ilgili kurduğumuz araştırma komisyonunun gerek
kuruluş aşamasında gerekse raporunun sunulma aşamasında çok detaylı olarak
konuşmuştuk. Orada ifade ettiğimiz bir gerçeği tekrar zikretmek istiyorum:
“Madde bağımlılığı” denildiği zaman toplumda neredeyse sadece uyuşturucu
bağımlılığı akla geliyor. Ancak bundan daha fazla, şüphesiz yasa dışı satılan
maddelerden daha fazla, yasal olarak satılan maddelerin madde bağımlılığına yol
açtığı ve toplumsal etkisinin de en az onun kadar fazla olduğunu, hatta daha da
fazla olduğunu ifade etmeliyim. Tütün ve alkol bunların başında geliyor.
Bununla ilgili değerli Hükûmetimiz ve Parlamentomuz
gerçekten çok önemli yasa tasarısını gündeme getirdi ve toplumda da ciddi
ölçüde uygulanıyor. Bununla ilgili, mücadele anlamında, bir milletvekili olarak
gerçekten teşekkürlerimi arz etmek istiyorum.
Uçucu maddeler,
tütün ve alkol gibi yasal olarak satılan maddelerdir. Uçucu maddelerin bir
önemi aynı zamanda sanayide de kullanılıyor olması. Pek çok maddenin içeriğinde
uçucu maddelerin bulunması, gerçekten bunların da, özellikle gençler
tarafından, en azından bazı gençler tarafından kullanılıyor olması problemi
daha da çetin hâle getiriyor.
Bunları şöyle bir
hatırlayacak olursak… Ev ve endüstriyle
ilgili uçucu olarak: Yapıştırıcı, çamaşır suyu, saç boyası, tırnak cilası,
aseton, duvar boyası, tiner, ayakkabı boyası, tüp gaz, çakmak gazı, saç spreyi,
deodorant ve oda spreyinde kullanılabiliyor. Sanat ve ofis malzemesi olarak daksilde, işaretleyicide, kalem ve boyalarda kullanılıyor.
Tıbbi amaçlı kullanılabiliyor. Tıbbi olmayan amaçlarla kullanılan bazı gazlar
var: Benzin, propan, bütan gibi ve tiner, bali ve benzeri yapıştırıcılar, tüp gaz ve benzin de yine
özellikle sokakta yaşayan bazı yavrularımız için cidden risk taşıyan uçucu
maddeleri oluşturuyor. Uçucu maddelerin bu kadar çok maddenin içinde olması ve
kolayca temin edilebiliyor olması, bunun satışında da ciddi bir kısıtlamanın
olmaması problemi biraz daha sıkıntı verici noktaya doğru getiriyor.
Tabii, uçucu
maddelerin bir başka özelliği de, bunların hem yaygın olarak kullanılıyor
olması hem de bunlara toleransın yani direncin hızla gelişip bağımlılık
potansiyelini de orta veya yüksek diye zikrettiğimiz aralıkta olması, özellikle
çocuklar için ciddi bir sıkıntı oluşturabiliyor. Dolayısıyla, bu konuyla
ilgili, uçucu maddelerle ilgili konularda bunun satılması veya kullanımındaki
birtakım kısıtlamaların getirilmesi şart olarak karşımıza çıktı.
Dolayısıyla, bu
maddenin, bilhassa hitap ettiği kitle itibarıyla yani bunlara bağımlılık riski
taşıyan kitle itibarıyla çocuk dostu bir yasa olduğunu ifade etmeliyim. Bu
sebeple, bu tasarıyı hazırlayan, sunan, geliştiren arkadaşlarıma hassaten
teşekkür ediyorum.
Uçucu maddelerle
ilgili birkaç tane de rakam ifade etmek istiyorum istatistiksel olarak.
Ülkemizde, bilhassa Batı Avrupa ülkelerine göre daha az oranda kullanılıyor,
ancak ülkemizdeki çalışmaların da çok sağlıklı olmadığını ifade etmeliyim.
Yaşam boyu en az
bir kez uçucu madde kullanımı Avrupa’da, Hırvatistan’da yüzde 14, Danimarka’da
yüzde 7, Finlandiya’da yüzde 5, İtalya’da yüzde 9, Polonya’da yüzde 11,
İsveç’te yüzde 14, Litvanya’da yüzde 15,
Yunanistan’da yüzde 8 gibi rakamlar var. Amerika Birleşik Devletleri’nde yüzde
20 civarında, İngiltere’de yüzde 18, Brezilya’da -bu birazcık daha yüksek-
yüzde 24 civarında ömür boyu en az bir kez uçucu maddeyle temas söz konusu.
Türkiye’de ise, tabii, çok farklı araştırmalar var ama elimdeki araştırmaların
birinde, ilköğretim öğrencileri arasında yaşam boyu en az bir kez uçucu madde
kullanımı yüzde 3,2; ortaöğrenim öğrencileri arasında da yüzde 5,2 civarında.
Yine bir başka çalışma da okul çağı çocuklarda yüzde 3,8 civarında bir rakamla
karşımıza çıkıyor ve bunların da yaş aralığı genellikle 10 ila 16 arasında ve
ortalama 14-15 yaş civarında karşımıza çıkıyor. Ortalama yaş da 13,8 buradaki
yaş ortalaması.
Tabii, uçucu
maddelerin bilhassa sokak çocukları tarafından kullanılıyor olması, bu
çocuklarda saldırganlığa başta yol açarak çetevari
birtakım eylemlerle, aslında bu maddeyi kullanmayan insanların hayatını da
zehir edici bir noktaya taşımaktadır. Dolayısıyla böyle bir yasanın en azından
toplumsal hayatımızı da sadece kullananlar açısından değil, kullanmayan kişiler
açısından da daha huzurlu hâle getireceği açıktır.
Bu yasa tasarısı,
değerli arkadaşlar, 1’inci maddede ifade edildiği gibi, özellikle çocukların
erişimini ve kullanımını önlemeyi amaçlıyor. Hatta sadece çocuklar tarafından
değil, aynı zamanda çocuklara iletilme veya çocuklar tarafından kullanılması
hâlinde yetişkinlere dahi satımıyla ilgili bir yasaklamayı beraberinde
getiriyor.
Yine yasa
tasarısıyla Millî Eğitim Bakanlığında müfredata, konuyla ilgili gerekli
eğitim-öğretim programlarının konmasını öngören bir madde söz konusu. Ayrıca bu
ürünlerin üretildiği veya kullanıldığı yerde çocukların çalıştırılamayacağı
hükmünü de getiriyor yasa.
Değerli
arkadaşlar, uçucu maddeler, eğitim-öğretim amaçlı da eğitim gören okullarda da
kullanılabiliyor. Bunlarla ilgili de birtakım kısıtlamaları beraberinde
öngörüyor. Eğitim-öğretim faaliyetlerinde su bazlı
yapıştırıcıların kullanılabileceğini ve kullanılan maddelerin içerisinin
tiksindirici koku ihtiva etmesini öngörüyor. Tabii, bu pratikte kullanımla
ilgili birtakım sıkıntıları da beraberinde getirebilir. Onun için bazı yerlerde
tiksindirici koku ilave edilmesi veya daha iyisi, su bazlı
ürünlerin kullanılması yine yasayı yapan arkadaşlar tarafından konulmuş.
Yine yasa
tasarısıyla bu maddelerin satımında ambalajlarının üzerine uyarıcı nitelikte
bir not konulması ve çocuklara satılamayacağı, verilemeyeceğinin açık bir
şekilde ifade edilmesi öngörülüyor ve bununla ilgili teşvik edici, yani ya
tiksindirici koku ilavesi veya su bazlı olması
noktasında ürünlerin teşvik edici birtakım tedbirlerin alınması gerektiğini de
ifade ediyor.
Yine bu yasa
tasarısıyla, değerli arkadaşlar, birtakım cezai hükümler de getiriliyor. Yani
bunların satılması veya yasa dışı kullanılması hâlinde cezai hükümler de açık
ve net bir şekilde ortaya konuyor.
Sonuç olarak,
değerli arkadaşlarım, Sayın Başkan, bu uçucu maddelerle ilgili gerçekten madde
bağımlılığının önemli komponentlerinden birisi olan
uçucu maddelerin kullanımıyla ilgili birtakım kısıtlamaları getiriyor. Tabii,
bu kısıtlamaları getirirken sanayide kullanımı da engellememesi öngörülüyor.
Ama tabii, burada şunu açık ve net bir şekilde ifade etmeliyim ki toplumda
yaşayan herkese ciddi sorumluluklar veriyor, yani hem yetişkinlere hem bu
ürünleri üretenlere veya ürünleri kullanan, sanayide kullanan kişilere ve
kurumlara önemli müeyyideler getiriyor. Toplum olarak biz bu konularda
duyarlılığımızı artırdığımız ölçüde çocuklarımızı, geleceğimizi koruyacağımız
ve daha sağlıklı, müreffeh bir toplum yapısına kavuşacağımız açıktır.
Ben tekrar,
gerçekten, özellikle çocuklarımız için ve toplumsal huzur için çok önemli olan
böyle bir yasa tasarısını hazırladığı için hazırlayıcı arkadaşlarıma, değerli
Komisyon Başkanımıza hassaten teşekkür ediyor, grubum adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Ünüvar.
Sayın
milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahısları adına
ilk söz İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç’a aittir.
Sayın Domaç, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET DOMAÇ
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çocukların Uçucu Maddelerin
Zararlarından Korunmasına İlişkin Kanun Teklifi hakkında şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygılarla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bağımlılıkla mücadelede başta aileler ve emniyet güçleri olmak
üzere toplumumuzda tek tek bireylerin, her kurumun
büyük bir sorumluluğu bulunuyor. Bu mücadelede öncelik
çocuklarımızın, gençlerimizin uyarıcı maddelerle tanışmasını engellemek
şüphesiz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; son elli yıl içerisinde petrokimya endüstrisindeki
olağanüstü gelişme, sentezlenen uçucu özellikli organik maddeler ve ürünlerin
sayısının hızla artıyor olması, bu paralelde ev ve endüstride yaygın olarak kullanılması
uçucu madde kullanımını da çok büyük ölçüde yaygınlaştırmıştır.
Uçucu toluen etken maddeli uhular, aerosoller, boya
incelticiler, tiner, benzin, cila çıkarıcıları, aseton, çakmak gazı, maket
yapıştırıcıları, lastik tutkalı, temizlik sıvısı, sprey boya, ayakkabı boyası
ve daktilo düzelticisi gibi hepimizin evlerinde, iş yerlerinde bulunan bu
ürünlerin hemen hemen hepsinde toksik
etkiler oluşturan ve kötüye kullanılma potansiyeli bulunan uçucu bağımlılığı
yaratan toluen etken maddeli ürünler vardır. Bu uçucu maddeler küçük dozlarda kullanıldığında, ortamda maruz
kalındığında öforizan etki yapar, heyecan oluşturur,
geçici olumlu mutluluklar da verebilir. Bu maddelere maruz kalan kişilerin
süreç içerisinde bir potansiyel bağımlı olma riski çok yüksektir ve sonuçta
bağımlılık kaçınılmazdır.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye genelinde lise öğrencilerinde sigara, alkol ve madde
kullanımı yaygınlığını araştıran bir çalışmanın sonuçlarına göre
öğrencilerimizin yüzde 4’ünün 1-2 kez uçucu madde kullandığı gerçeğiyle karşı
karşıya kalmış bulunuyoruz. Yine 2004-2007 yılları arasında Ankara AMATEM
bünyesinde bulunan Çocuk ve Ergen Madde Kullanımı Tedavi ve Eğitim Merkezinin
yaptığı araştırmada, yatarak tedavi edilen 127 çocuğun yüzde 73’ünün uçucu
madde kullandığı tespit edilmiştir.
Çocuklarımız ve
gençlerimiz arasında uçucu madde kullanımı etyolojisi
incelendiğinde, çocukların akran yaş gruplarının etkisiyle, merak ve deneme
amacıyla uçucu madde kullandıkları, uçucu maddelerin kolay temin edilmesi, ucuz
ve bol çeşitli olmasının madde kullanımını kolaylaştırdığı ortaya çıkmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yapılan araştırmalar sonucunda, gençlerin özellikle
uçucu maddelere çok erken yaşta başladığı ve uçucuların diğer maddelerin
kullanımına geçişte bir basamak olduğu herkes tarafından bilinmektedir.
Bağımlılık yapıcı maddelere geçişte bir basamak olan söz konusu uçucu maddeler
ayakkabı, boya, mobilya ve otomobil tamiri gibi önemli iş kollarında
kullanıldığı gibi, öğrencilerin bire bir içinde olduğu kırtasiye sektöründe
dahi kullanılmaktadır.
Bu kanun
teklifinin amacı, özellikle yapıştırıcı sanayisinde kullanılan maddeler ile
tiner gibi boya çözücü olarak kullanılan maddelerin çocuklarla temasının mümkün
olduğunca azaltılmasını ve bu maddelerin kırtasiye malzemesi olarak
kullanılmasının caydırılmasını sağlamaktır.
Bu kanun teklifi,
kırtasiye malzemesi, boya incelticisi gibi maddeler ile yapıştırıcı olarak
kullanılan ve uçucu organik bileşikler ihtiva eden ürünlerin hangi amaçla
olursa olsun çocuklara satılmamasını, eğitim ve öğretim faaliyetlerinde
kullanılmamasını sağlamayı düzenlemektedir. Eğitim-öğretim faaliyetlerinde
ancak su bazlı yapıştırıcılar tiksindirici koku ihtiva
etmeleri hâlinde kullanılabilecektir. Uçucu madde ihtiva eden ürünlerin dış ambalajları
ile varsa iç ambalajlarına da “sağlığa zararlı olduğu ve çocuklara
verilemeyeceği” görünür ve okunaklı bir şekilde yazılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, madde bağımlılığıyla uğraşan bir arkadaşınız olarak daha önce
başında bulunduğum Türk Eczacıları Birliği, 2006 yılından başlayarak 2007 yılı
sonuna kadar oluşturduğu ciddi bir çabayla, özellikle Diyarbakır’daki sokak
çocukları için bir madde bağımlılığı tedavi merkezi kurmuştur. Madde
bağımlılığını önlemek, tedavi etmek ve çocukları rehabilite
etmek için, bu çalışma için ciddi bir kaynak ve ciddi bir potansiyel
harcanmıştır. Daha sonra Sağlık Bakanlığımıza devredilen merkez şu anda ciddi
çalışmalar yapmakla ve çocuklarımızı tedavi etmekle ve onları topluma
kazandırmakla uğraşmaktadır.
Bizim en önemli
görevlerimizden bir tanesi, toplumda farkındalık
yaratmaktır. Biz toplum önderlerine, toplumda önderlik yapan kişilere farkındalık yaratmalıyız ki, onlar da toplumu bu konuda
bilinçli hâle getirebilsinler.
Değerli
milletvekilleri, yüz otuz dört tane üniversitemiz var, yüzlerce büyük
belediyemiz var ve ben çok iyi biliyorum ki, sağlık meslek odalarımız, sağlık
meslek birliklerimiz var. Bunların hepsi kendi olanaklarıyla kendi bölgelerinde
ve kendi yörelerinde hem çocuklarımız için eğitimler düzenleyebilirler hem
tedavi merkezleri kurabilirler hem tedavi olan çocuklarımızı sosyal hizmet
uzmanları vasıtasıyla sürekli gözetim altında tutabilirler, onlara iş
edindirebilirler.
Bağımlılığın en
zor tarafı tekrarıdır. Bağımlılığın tekrar etmesi durumunda bağımlılığı tedavi
etmek çok güçleşmektedir. Dünyada en zor tedavi edilen hastalıkların başında
gelmektedir bağımlılık. Binlerce bağımlıdan belki onlarcasını tedavi
edebiliyoruz. Zor iştir, zahmetli iştir. Bu zor, zahmetli işe soyunmak gerekir
Türkiye’de. İşte, buradan sesleniyorum, sivil toplum önderlerine, üniversitelere,
yerel yönetimlere, sağlık meslek kuruluşlarına, odalarına: Bunların bu zor
işlere soyunmaları gerekir ve bu ülke insanına,bu
ülkenin çocuklarına, geleceğimize yatırım yapmaları gerekir.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Soyunanlar gözaltına alınıyor! Soyunanları göz
altına aldınız, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğini gözaltına aldınız!
MEHMET DOMAÇ
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çocukların Uçucu Maddelerin
Zararlarından Korunmasına Dair Kanun Teklifi’nin, çocuklarımızın ve
gençlerimizin bağımlılık yapıcı maddelerden uzak tutulmasına katkı
sağlayacağına gönülden inanıyorum. Bu maddelere çocukların erişiminin
güçleştirileceğine inanıyorum.
Kanunun ülkemize
hayırlı olmasını diliyorum. Toplum önderlerine ve sivil kuruluşlara bir kez
daha sesleniyorum: Hepimiz çocuklarımıza sahip çıkalım.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Önce siz sahip çıkın.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Sivil kuruluş mu kaldı? Hepsini yok ettiniz!
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Domaç.
Şahsı adına
ikinci söz, İzmir Milletvekili Recai Birgün’e aittir.
Sayın Birgün... Yoklar herhâlde.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Şandır konuşacak.
BAŞKAN – Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün Meclisimiz,
Genel Kurulumuz gerçekten önemli, gerekli, güzel, faydalı bir kanunu müzakere
ediyor. Tabii, müzakere edip etmediğimiz de biraz sorgulanır, Meclisimiz, Genel
Kurulumuz maalesef yine boş, yine milletvekillerimizin bir kısmı başka işlerle
meşgul.
Samimiyetle
söylüyorum, gerçekten önemli bir toplumsal sorunun hukuki tedbirini
geliştiriyoruz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz buna yürekten katılıyoruz
ve destek veriyoruz. Bu kanunun hazırlanmasında Sayın Cevdet Erdöl ve 18 arkadaşı ve diğer sayın iki teklif sahibi
Gülseren Topuz, Ünal Kacır ve Sayın Mustafa Çakır ve
arkadaşlarına yürekten teşekkür ediyorum.
Çocuklar bizim en
değerli varlıklarımız, geleceğimizin teminatı. Söz konusu çocuklarımız olunca,
inanıyorum ki çocuk sahibi olarak her biriniz çocuklarla ilgili her konuda
gereken hassasiyeti, fedakârlığı, feragati yapmaya hazırsınızdır. Dolayısıyla
bu kanunun öne alınmasında veya görüşülmesinde katkı veren herkese teşekkür
ediyorum. Arzum oydu ki bu kanun daha kapsamlı bir şekilde, daha görkemli bir
toplantıyla kanunlaştırılmalı ve çocuklarımıza buradan bir mesaj vermeliydik.
“Kendilerini sahipsiz, çaresiz görmemeliler. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
sayın milletvekilleri, siyasi partiler onlarla yakından ilgilidir. Onların
geleceğine sahip çıkmak noktasında kararlıdır.” mesajını verebilseydik.
Değerli
milletvekilleri, özellikle Sayın Hükûmete, Sayın
Bakanımıza bazı hususları arz etmek üzere söz aldım. Yoksa,
bu kanunla ilgili söylenen, söylenmesi gereken güzel şeyleri değerli
konuşmacılarımız söylediler ve bu kanun gerekli olduğu için de bir an önce
kanunlaşmasına katkı vermek anlamında çok fazla konuşmayı da gerekli
görmüyordum ancak bir hususu arz etmek üzere söz aldım. Ümit ederim Sayın Bakan
dikkate alır veya Sayın Hükûmet dikkate alır
umudundayım.
Değerli
milletvekilleri, söz konusu çocuk olunca çocukla ilgili sorunları birlikte değerlendirmek
gerekir. Doğru olan bu. Yani meseleyi bir yönüyle
tutup diğer yönüyle boş bıraktığınız takdirde çok fazla bir fayda
getirmiyorsunuz.
Bakın, çok
kapsamlı bir hazırlığım olmamakla beraber bir iki hususu söyleyeyim. Mesela,
altıyla on dört yaş arası çocuk işçiler sorunu. Ülkemiz hâlâ bunu aşamadı. ILO
Sözleşmesi’ne imza koymuş bir ülke olarak çocuk işçiliğini önlememiz,
engellememiz gerekirken bugün hâlâ ülkemizde -tespit ettiğime göre- 320 bin
çocuk kanunlara rağmen çalışıyor. Altıyla on dört yaş arası çocuk
çalıştırıyoruz ve bunlar, okul yaşı çocukların 125 bini okula devam etmiyor
hatta bunların 30 bini hiç okula gitmiyor. Bu çok önemli bir sorun. Çocuklarla
ilgili, Hükûmetin, devletin ileriye dönük projeksiyonu olması lazım. Bu çocuk işçiliği konusunda AKP
İktidarının mutlaka yaptıkları vardır, katettiği
mesafeler vardır ama bugün, yeni bir yüzyılın ilk çeyreğinde bu rakamlar ve bu
sonuç Türkiye’ye yakışmamaktadır. Çocuklarımız adına bize düşen bir yük, vebal
vardır. Çocukların uçucu ve çözücü maddelere bağımlılığının zararlarına tedbir
geliştirirken bu çocuk işçiler sorununa da bir çözüm üretmemiz gerekiyor.
Bir başka şey,
evsiz, sokakta yatan çocuklar. Bu çocuklar bizim çocuklarımız. Sebebi ne olursa
olsun, kimseyi suçlamadan söylüyorum. Yüzlerce, binlerce çocuğumuz yoksulluktan
dolayı, bölücü terörün baskısıyla evlerinden kopmuş, Diyarbakır’ın,
İstanbul’un, büyük şehirlerin sokaklarında yatan evsiz çocuklar. Bu çocuklar
bizim. Bu çocuklara bir çözüm… Sayın Milletvekilim dikkatlice dinliyor, teşekkür
ediyorum, ana hassasiyetiyle dinliyor. Bu çocuklar bizim. Çocuğu konuşurken,
çocukların sorununu konuşurken bu durumdaki çocuklarımızın sorununu konuşmadan
geçebilmek mümkün değil. Alınması gereken tedbirler bir bütünlük içerisinde
alınmalı.
Bir başka sorun,
ev içi şiddete maruz kalan çocuklar, aile sorunlarının psikolojik travmasını yaşayan çocuklarımız.
Değerli
milletvekilleri, çocuklar bizim geleceğimiz. Çocuklarımızı sayısal veya oransal
olarak sınıflandırmak mümkün değil. Binlerin içerisinde bir çocuk ağlıyorsa, o,
toplumun vicdanının gözyaşıdır. Dolayısıyla, meseleyi oransal olarak veya zaman
içerisinde katedilen iyileşme oranları olarak
savunmak, ifade etmek, bundan dolayı bir mazeret geliştirmek hakkına sahip
değiliz.
Bugün, ülkemizde
eğer 320 bin çocuk altı ile on dört yaş arasında, özellikle de işte bu
bağımlılık yapan maddelerin, uyuşturucu maddelerin, çözücü maddelerin
kullanıldığı sanayilerde, merdiven altlarında çalışıyorlarsa, bu toplumun
gerçekten bir vicdan muhasebesi yapması gerekiyor, bu Meclisin de bu Genel
Kurulun da yapması gerekiyor. Biliyoruz işte, sokakta yatan çocuklarımız,
ayakkabı kutularıyla boyacılık yapan çocuklarımız, evsiz barksız çocuklarımız…
Dolayısıyla, ben, Hükûmetimizden, devletimizden
çocuğu özne alan, çocuk sorunlarını özne alan kapsamlı bir çalışma yaparak
geleceğe dönük alınması gereken tedbirleri maliyetine bakılmaksızın –bazı
şeylerin maliyet hesabı yapılamamalıdır, sosyal maliyeti hesaplanmalıdır- hem
hukuki düzenlemesi hem de yapısal düzenlemesi yapılarak tedbir geliştirilmesi
gerekir. Bugün bir fırsattır diye söylüyorum: Uçucu, çözücü maddelere
bağımlılığın getirdiği sorunları konuştuğumuz, bunun zararlarına tedbir
geliştirmek için kanun hazırladığımız şu süreçte Sayın Bakanı, Sayın Hükûmeti, sayın yetkilileri çocuğu özne alarak kapsamlı bir
durum tespiti ve ileriye dönük bir çözüm projeksiyonu
yapmaya davet ediyorum. Mesela –sesli düşünerek söylüyorum- bizde çocukla
ilgili birçok bakanlık var, Millî Eğitim Bakanlığı var, Çalışma ve Sosyal
Güvenliği Bakanlığı var, Sağlık Bakanlığı var, hatta aile ve kadından sorumlu
Devlet Bakanlığı var ama bunları bir bütünlük içerisinde toplayarak bir aile
bakanlığı kuramaz mıyız? Çünkü aile, çocuğun büyüdüğü, şahsiyet bulduğu o
ortam, o aile ortamı bence geleceğimizin teminatı. Onun sorunları, onun
eğitimi, onun sosyal güvenliği, onun yetiştirilmesi –bence- ülkemizin birçok
sorunu var ama en temel sorunu, geleceğe etki yapacak en temel sorunu olarak
alınamaz mı ve bu yönde bir toplumsal mutabakatla böyle bir yeni düzenleme
yapılamaz mı? Bu kanun dolayısıyla, bu hususu sizlerin takdirine ve bilgisine
sunuyorum.
Tekrar ediyorum,
bu kanun faydalı, doğru gerekli bir kanun, biraz geç kalmış bir kanun ama bana
göre eksik bir kanun. Bir güzelliğe başlarken bir bütünlük içerisinde, eksik
bırakmadan… Engelimiz yok, istersek, arzu edersek onu da yaparız, oturup bilim
adamlarımıza, uygulamacılarımıza sorarız, bir bütünlük içerisinde,
geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın sorunlarına ve muhtemel sorunlarına
tedbir geliştirecek hem hukuki düzenlemeyi hem yapısal düzenlemeyi yapabiliriz.
Ben, bu vesileyle
bunu sizin dikkatlerinize sunuyor, yine de bu kanunun hazırlanmasında katkısı
ve emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum. Kanunumuzun hayırlı olmasını
diliyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Şandır.
Sayın
milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi soru-cevap
işlemine başlıyoruz.
Sayın Ağyüz, buyurun efendim.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, bu
yasa önemli bir yasa, gerekli bir yasa ama yeterli değil. Siz, gerek madde
bağımlılığı gerek bu konuda Bakanlığınızı mücadele donanımı olarak yeterli
görüyor musunuz?
Bu olayda, aile,
devlet, yerel yönetimler ve STK iş birliği de gerekli olmasına rağmen Umut
Derneğinin İstanbul’da yaptığı faaliyetleri engellemek için 562 milyon YTL
işgal cezası kesilmesini doğru buluyor musunuz?
Ayrıca, bu tür STK’lar desteklenmesi gerekirken bu konuda katkısı bulunan,
eğitim çalışmaları yapan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği yöneticilerinin
Ergenekon’la ilişkilendirilerek gözaltına alınmasını ve faaliyetlerinin
engellenmesini bir bütünün parçası olarak doğru buluyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Ağyüz.
Sayın Bal,
buyurun efendim.
ŞENOL BAL (İzmir)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Bu 5 Mayıs 2006 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla teknik
hizmet sınıfında olan personel için özel hizmet tazminatı oranları artırılmıştı
biliyorsunuz. Şimdi, sağlık hizmetleri sınıfında ise böyle bir oran artırma
yoluna, özel hizmet tazminatı oranını artırma durumuna girilmedi. Aynı kurumda
çalışan teknik hizmet sınıfındaki personel ile sağlık hizmet sınıfındaki
personel arasında çok büyük uçurumlar yaşanıyor ve bu da işe yansıyor. Sağlık
hizmetleri sınıfı için özel hizmet tazminatı oranlarında ne zaman bir düzenleme
yapılacaktır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bal.
Sayın Doğru…
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
“AMATEM”
dediğimiz madde bağımlılığı merkezlerine 2005-2009 yılları arasında ne kadar
çocuk müracaat etmiş, ne kadarı tedavi olmuştur? AMATEM merkezlerimizin kaç
tanesinde çocuk psikoloğu vardır? Buna ihtiyaç var
mıdır?
İkinci soru
olarak: “ESPAD Projesi” dediğimiz Gençlerde Madde Kullanımı Değerlendirme
Projesi okullarda 2003 yılından itibaren uygulanmamıştır. Madde kullanımı bir
sağlık sorunu olduğuna göre, Sağlık Bakanlığı olarak bu projenin uygulanmasına
destek verecek misiniz?
Diğer bir soru:
Çocuk tutukevlerinde bulunan çocuk mahkûmların ne kadarı uyuşturucu ve madde
bağımlılığı suçlarından dolayı buralarda bulunmaktadır?
2000 yılından
itibaren tiner gibi uyuşturucu madde satışlarından dolayı kaç iş yerine cezai
işlem uygulanmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Doğru.
Sayın Buldan…
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Ülkede binlerce çocuk uyuşturucu kullanıyor ve bu çocukların
tedavisi için Hükûmet nasıl bir önlem aldı? Daha
doğrusu, çocukların tedavisi için rehabilitasyon
merkezleri var mı? Varsa yeterli mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Buldan.
Sayın Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum: Uyuşturucu maddelerle mücadele
konusunda gerçekten güvenlik kuvvetleri ciddi olarak mücadele ediyorlar.
Bunlara teşekkür ediyorum. Uyuşturucu konusunda önerge veren
bir milletvekili ve uzun müddet uyuşturucuyla mücadele eden bir görevli olarak
şunu söylüyorum ve bunu üzülerek söylüyorum: Maddeye hiç başlamama konusunda
Millî Eğitim Bakanlığının ciddi hiçbir çalışması yoktur ve tedavi konusunda da
Sağlık Bakanlığı şu ana kadar ciddi bir netice alamamıştır ve maddeye başlamama
konusunda da genellikle bu konu güvenlik kuvvetlerine bırakılmıştır. Acilen
Millî Eğitim Bakanlığı maddeye hiç başlamama konusuyla ilgili eğitimleri
hızlandırmalı, Sağlık Bakanlığı da bu konuda ciddi tedbir almalıdır. Bu
konularla ilgili Sayın Bakanımızın, tedavi ve maddeye başlamamalarıyla ilgili
ne gibi tedbirleri vardır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Özdemir.
Sayın Sakık…
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkanım, ben teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanıma
sormak istiyorum: 2009 29 Mart seçimleri sonrası özellikle seçim bölgemizde çok
ciddi şekilde yeşil kartların iptal edildiği duyumunu alıyoruz. Bu konuda Sayın
Bakanımız bizi aydınlatırsa sevinirim.
Bir ikinci sorum
da: On dört-on beş yaş grubunda olan çocuklar 2006 yılında Terörle Mücadele
Yasası’na dâhil edildi ve şu anda ağır ceza mahkemelerinde yargılanıyorlar. Bu
çocuklar sadece Adana’da geçen gün iki yüz yılı aşkın bir cezayla
cezalandırıldılar. Buna benzer, Hakkâri’de, Van’da, Diyarbakır’da Kürt
çocukları yargılanıyor. Acaba Sayın Bakanımız açıklama yapabilir mi? Hükûmetin bu konuda bir çalışması var mı? Bu çocukları
Terörle Mücadele Yasası’ndan nasıl muaf kılabiliriz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Sakık.
Sayın Paksoy…
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım,
madde bağımlısı tedavisini yürüten kaç ilimizde AMATEM merkezi bulunmaktadır.
Söz konusu merkezlerde yılda kaç madde bağımlısının tedavisi yapılmaktadır?
AMATEM merkezlerini artırmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Paksoy.
Sayın Yaman…
M. NURİ YAMAN
(Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
AMATEM merkezlerinin, ilgili Komisyondaki değerlendirmesinde de, yeterli
olmadığı ve yatak sayısının çok zayıf kaldığı, cılız kaldığı bir gerçek. Bu,
Komisyon raporunda da değerlendirildi. Bilhassa Van ve Hakkâri bölgesindeki
insanlarımızın tedavilerinin genelde Adana ve İstanbul merkezlerinde
yapıldığını da Komisyon üyesi olarak içinde bulunduğum Komisyonun gezilerinden
ben gözlemledim. Acaba bu insanları mağdur etmeden Van ve Diyarbakır gibi
merkezlerde AMATEM merkezlerini açmayı düşünüyor musunuz? Bunu öğrenmek
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Yaman.
Sayın Bakan,
sorular tamamlanmıştır, cevap verebilirsiniz.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, soru sahibi milletvekili
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Sayın Ağyüz madde bağımlılığı konusunda bir dernekten bahsetti,
bu konularda çalıştığını ifade ettiği bir derneğe verilen bir cezadan bahsetti.
Takdir edersiniz ki derneği de, çalışmalarını da veya ona verilen cezayı, bunun
sebeplerini de bilmeden
burada benim bir yorum
yapmam mümkün olamaz.
Bir başka
dernekten bahsederek şu anda kamuoyunda dikkatle takip edilen bir davayla
ilgili bir yorumda bulundular. Yine takdir eder ki Değerli Milletvekilimiz ve
yüce Meclisimiz, böylesine devam eden bir davayla ilgili olarak savcıların,
ilgili savcıların kararları doğrultusunda yürütülen işlemlerden Hükûmeti veya Hükûmetin
davranışını yargılamak mümkün
olamaz. Bu çok yanlış bir şey olur. Bütün bu davayla ilgili
yürütülen işler sonuçta savcıların talimatlarıyla yürütülen işlemlerdir. Size
de bize de, savcıların bu konudaki çalışmalarını, mahkemelerin bu konudaki
kararlarını beklemek düşer diye düşünüyorum.
Sayın Bal, özel
hizmet tazminatıyla ilgili olarak teknik personel, sağlık personeli arasındaki
farklılıktan bahsettiler. Bu konudaki farklılığın ne olduğunu doğrusu
inceletmem gerekir ancak biz, sağlık personeline ek ödemeler konusunda Hükûmetimiz döneminde, dönüşüm programımız döneminde ciddi
avantajlar sağlamış durumdayız. Dolayısıyla devlette çalışan devlet
memurlarına, personele getirilen tazminatlar veya maaş artışları dikkate
alınırken tabii olarak bu ek ödemeler de dikkate alınıyor ama ben sizin bu
uyarınızla meseleyi incelettireceğim.
AMATEM konusu veya daha geniş bir değerlendirmeyle madde
bağımlılığı olan kişilerin tedavisi konusu gerçekten çok önemli bir husus. Birkaç soruda buna işaret edildi ve bunu bütüncül olarak ele almak
lazım. Önce korunma tedbirlerini geliştirmemiz gerekiyor ülkede. Ama tedavisi
gereken kişilerin veya çocukların tedavisi için de kaynaklarımızı ve bu
husustaki kapasitemizi geliştirmemiz icap ediyor.
Yine “Sağlıkta
Dönüşüm Programı” döneminde Türkiye’de hem AMATEM sayılarında hem yatak
sayılarında birkaç katına varan bir artış gerçekleştirdik. Bazı şehirlerden
bahsedildi, mesela Van’dan bahsedildi. Van’da da bir bölge olarak böyle bir
AMATEM merkezi kurma çalışmalarımız var.
Ancak, değerli
milletvekilleri, bütün mesela burada fiziksel mekânlar oluşturmak veya bu
mekânların donanımını sağlamak değil. İnsan kaynağıyla ilgili Türkiye’de bu
konular söz konusu olduğunda, insan kaynağıyla ilgili bazı sıkıntılarımız var.
Yetişmiş insan kaynağı, çocuk psikoloğu, çocuk
psikiyatrları Türkiye’de maalesef sayıca çok az. Bunu yine iki sene önce
Yükseköğretim Kurumuyla birlikte yaptığımız bir çalışmayla tespit etmiş olduk
ve bu anlamdaki potansiyeli artırmak için Yükseköğretim Kurumuyla da birlikte
çalışıyoruz. Türkiye’de gerçekten çocuk psikiyatrı ve çocuk psikoloğu
sayısı ihtiyacımızın belki üçte 1’i, dörtte 1’i kadar değil. Dolayısıyla bu
merkezlerin açılması, sayılarının artırılması konusundaki tek kısıtımız aslında bu, yani mekânlar, donanım veya bu
husustaki organizasyon değil. Ama soru sahibi değerli arkadaşlarım çok
haklılar. Kapasiteyi artırdık, artırmaya da devam etmeliyiz. Hem
Meclis Araştırma Komisyonunda bu konuların bir kere daha gündeme gelmiş olması
bu açıdan çok daha yararlı oldu toplumdaki duyarlılığı artırmak açısından hem
de bugün yaptığımız kanun da aslında büyük bir katkı sağlamış olacak, gerek
Millî Eğitimin yapacağı işler hususunda gerek Sağlık Bakanlığının, diğer
kurumlarımızın bu hususta yapacağı işler hususunda. Ama şunu ifade
etmeliyim: Hükûmetlerimiz döneminde bakanlıklar arası
ciddi bir koordinasyon oluşturarak, özellikle bu uçucu madde bağımlılığının ve
diğer madde bağımlılığının çocuklar ve gençler arasında yaygın olduğu illerde
özel tedbirler aldık. İçişleri Bakanlığımız, aileden sorumlu Devlet
Bakanlığımız, Sağlık Bakanlığımız, Millî Eğitim Bakanlığımız ve Adalet
Bakanlığımız ortak bir kurul oluşturabildik; bakan seviyesinde, müsteşar
seviyesinde bu konuda çalışarak kapasiteyi geliştirdik, bundan sonra da geliştirmeye
devam edeceğiz.
Yeşil kart
iptaliyle ilgili bir soru soruldu. Değerli milletvekilleri, Türkiye’de yeşil
karta müstahak olan, yeşil kart almak ve bu şekilde sağlık hizmeti alma hakkına
sahip olan herkes yeşil kart alabilmektedir ve bu noktada herhangi bir hizmet
aksaması kesinlikle yoktur. Takdir edersiniz ki bu hususta mevcut kanunlar ve
bu kanunlara ikincil olarak hazırlanmış mevzuat hükümleri var. Kişilerin geliri
ve benzeri birtakım hususların incelenmesiyle kişilere yeşil kart veriliyor
veya yeşil kartları iptal ediliyor. Toplumda bir taraftan yeşil kart yoluyla
yapılan hayırlı bir hizmet olduğu hususunda hepimizin bir kanaati var ama öte
yandan yerine göre hiç ihtiyacı olmadığı hâlde –böyle, biraz da belki sembolize
edilerek ifade ediliyor- işte, altında Mercedes’i olan veya ne bileyim, ciddi
bir varlığı olanların yeşil kart aldıklarından, alabildiklerinden bahsediliyor.
O zaman yapmamız gereken, hakkı olan kişilere bu yeşil kartları vererek sağlık
hizmetlerini sunmaktır, yapılan da bundan ibarettir. Hiç kimsenin yeşil kartı
şu veya bu sebeple verilmiyor, şu veya bu sebeple de iptal edilmiyor. Hükümler
belli, valiliklerimiz, kaymakamlarımız hakkı olan, ihtiyacı olan
vatandaşlarımıza bundan sonra da yeşil kart verecekler, bundan sonra da yeşil
kartlarının vizelerini yapacaklar. Aslında burada önemli olan husus şudur: Hükûmetlerimiz döneminde yeşil kart sahibi olan yoksul
vatandaşlarımız gerçek anlamda bir sağlık hizmeti almaya başlamışlardır. Daha
önceki dönemlerde bu imkân yoktu. Ayakta hastaların reçeteleri ödenmezdi, ani
bir hastalık durumunda sonradan yeşil kart çıkarsanız bile geriye yönelik
olarak tahakkuk etmiş olan faturaları ödemeniz gerekirdi, çok büyük sıkıntılar
vardı. Bunlar Türkiye’de büyük ölçüde, şükürler olsun, ortadan kalkmış durumdadır.
On dört-on beş
yaşındaki çocukların Terörle Mücadele Yasası’na dâhil edilmesi konusu aslında
gerçekten hassas bir konu. Mutlaka çocuklarımızı iyi korumalıyız. Çocuklarımızı
diğer suçlulardan ayrı bir mantıkla karşılamalı ve onların rehabilitasyonunu
da bu anlamda yapmalıyız ama tabii, bu noktada toplumsal duyarlılığın hep
birlikte şöyle yükseltilmesi lazım: Çocuklarımızı bu terör olaylarına alet
edenlere karşı da birlikte mücadele etmeliyiz, buna da birlikte karşı
durmalıyız. Üzülerek ifade etmek gerekir ki Türkiye’de maalesef, tam da
milletvekilimizin bahsettiği yaşlarda çocuklarımızı terör olaylarına alet
etmeye çalışanlar, hatta yer yer bunda muvaffak
olanlar da var. Bunu da şiddetle, birlikte kınamalıyız ve buna karşı da
birlikte mücadele etmeliyiz diye düşünüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYSEL TUĞLUK
(Diyarbakır) – Sayın Bakan, sorunun yanıtı değil!
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Evet, AMATEM’le ilgili sorulara biraz önce de cevap
vermiştim ancak…
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sorumun cevabı bu değil ki! Ceza almışlar çocuklar. Sizin de çocuklarınız
var. Varsayalım ki sizin çocuklarınız türbanın özgürlüğü için sokağa çıktılar ve
ellerine taş aldılar, sonra polis aldı onları götürdü, içinize siner mi? Bu
sorumu cevaplayın.
BAŞKAN – Sayın Sakık, sorunuzu sormuştunuz.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Milletvekilim, sorunuza uygun bir cevap
verdiğimi düşünüyorum.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sizin de çocuklarınız var, çocuklarınızı koruduğunuz gibi bu fakir Anadolu
çocuklarını da koruyun!
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Çok uygun bir cevap verdiğimi düşünüyorum.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bakanım, devam edin efendim.
Sayın Sakık, lütfen…
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Evet, AMATEM’lerle ilgili ve bu AMATEM’lerde tedavi
edilen çocuklarla veya gençlerle ilgili rakamlar soruldu. Takdir edersiniz
onların detaylarına şu anda sahip değilim. Soru sahibi milletvekili
arkadaşlarıma yazılı olarak cevap vereceğim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum efendim.
Kapanma Saati : 16.36
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap
GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER : Fatoş
GÜRKAN (Adana), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87’nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
89 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet buradalar.
Şimdi 1’inci
maddeyi okutuyorum:
UÇUCU ORGANİK BİLEŞİKLERİN ZARARLARININ ÖNLENMESİNE DAİR
KANUN TEKLİFİ
Amaç ve kapsam
MADDE 1- (1) Bu
Kanunun Amacı; solumak, koklamak yoluyla veya başka bir şekilde kişilerde
bağımlılık yapabilen ürünlerin kontrolünü sağlamak, özellikle çocukların
erişimini ve kullanımını önleyerek bu maddelerin zararlı etkilerinden
korumaktır.
(2) Bu Kanun;
kırtasiye malzemesi, boya incelticisi gibi maddeler ile yapıştırıcı olarak
kullanılan ve uçucu organik bileşikler ihtiva eden ürünleri kapsar.
BAŞKAN – Madde
üzerinde gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tokat
Milletvekili Reşat Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın Doğru,
buyurun efendim.
MHP GRUBU ADINA
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 89 sıra sayılı
Çocukların Uçucu Maddelerin Zararlarından Korunmasına Dair Kanun Teklifi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Bu kanun çok
olumlu bir kanundur, ben de arkadaşlarım gibi çok önemsiyorum ve de başta
Cevdet Erdöl olmak üzere emeği geçen herkesi tebrik
ediyorum. Doğru bir kanun çıkartılıyor,
ancak çok geç kalmış olan bir kanundur, çünkü uçucu maddelerle ilgili Türkiye’mizde
çok büyük sıkıntıların olduğunu hep beraber görüyoruz. Özellikle büyük
şehirlerimizde -İstanbul’dur, Ankara’dır, Diyarbakır’dır- başta sokak çocukları
olmak üzere bu maddelerin çok yoğun bir şekilde kullanıldığını, hatta bazı
yerlerde de çok ciddi oranda problemlerin meydana gelmiş olduğunu görüyoruz,
hatta yaralamalar, ölümlere varana kadar birtakım olayları da bu maddeleri
kullanan çocuklar vasıtasıyla görmüş bulunuyoruz.
Sayın
milletvekilleri, malumunuz olduğu şekliyle, uyuşturucu ve madde bağımlılığıyla
ilgili komisyon çalışmaları… Meclisimiz bir araştırma komisyonu kurmuştu. O
Komisyon, çalışmalarını tamamlayarak Meclise raporunu sunmuştur. Tabii, o rapor
sunulmuştur, ama raporun “öneriler” bölümünün de çok dikkatli bir şekilde
incelenmesi gerekir diye düşünüyorum. Bu çıkarmış olduğumuz kanun gibi o öneriler doğrultusunda
da bazı kanunları çıkarmak mecburiyetinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Tabii, Meclis
araştırma komisyonları bizim Meclisimizde yoğun şekilde çalışıyor. Hakikaten,
çalışmalar neticesinde de kalın kitaplar şeklinde veyahut da çok güzel eser
şeklinde o çalışmaları bizlere gönderiyorlar. Ancak, gönderilen o çalışmaların
bence önemsenmesi gerektiğini de ifade etmek istiyorum. O raporlar
gönderiliyor, ama takipçisinin de Meclisimiz olması gerekiyor. Meclis, eğer o
raporların sonuçlarını ortaya koymaz, o raporlarla ilgili önerileri göz önüne
almazsa, o zaman yapılan çalışmaların hiçbir manası kalmıyor.
Bakınız, bu
uyuşturucu ve madde bağımlılığıyla ilgili Komisyonumuz, sağ olsun Sayın
Başkanımız ve arkadaşlar çok ciddi şekilde çalıştılar. Komisyon üyelerimiz ve
Meclisimizin dışında olan komisyon üyeleri de bu çalışmalara aktif bir şekilde
katıldılar ve çok güzel eserler ortaya kondu.
Şu anda çıkarmış
olduğumuz çocuklarla ilgili bu kanun ne kadar önemliyse, bundan sonra o
önerilerin de ihtiva edilmiş olduğu o gelecek olan kanunların da çok önemli
olduğunu ve çok süratli bir şekilde çıkarılması gerektiğini de düşünüyorum.
Tabii, konular
çocuklar olunca, konular geleceğimiz olunca, her şeyin siyasetin de üzerinde
politikanın da üzerinde değerlendirilmesinin toplum menfaatine olacağını da
yine burada ifade etmek istiyorum.
Önümüzdeki yıllar
dünyada uyuşturucu ve madde kullanımının toplumu nereye doğru sürüklediğini
göreceğimiz yıllar olacaktır. Batı toplumu uyuşturucu konusunda çok büyük
sorunlarla karşı karşıyadır. Genç nüfusun doğumlar dolayısıyla azalmaya devam
ettiği ve gençlerin de uyuşturucuya yoğun bir şekilde yöneldiği yıllar yaşanıyor.
Aynı sorunu
ülkemizde de gün geçtikte ağır bir şekilde hissetmeye başlamış durumdayız.
Yapılan son araştırmalar, başta büyük şehirler olmak üzere Anadolu’nun
köylerine kadar uzanan çok önemli problemin ortaya çıkmakta olduğunu
göstermektedir. Geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimize derhâl çok ciddi
önlemler alarak sahip çıkmalıyız. Türkiye’yi saran uyuşturucu ve madde
bağımlılığı için koruyucu sağlık önlemleri hakkında aileleri ve gençleri
uyarmak görevimiz olmalıdır. Yirmi yaşına kadar korunmuş ve bilgilendirilmiş
gençlerin bu kötü alışkanlıklara başlama oranı çok düşüktür.
Uyuşturucu illeti
gençliği öldürür. İnsan sağlığına, akıl ve ruhi sisteme, topluma yaptığı
tahribat çok korkunçtur. Bundan dolayı da gençleri bağımsız şekilde
yetiştirmeli ve onlara da sorumluluk duygusu vermeliyiz.
Dünyanın her
tarafında olduğu gibi ülkemizde de uyuşturucu madde kullanımı alışkanlığı çığ
gibi büyümektedir. İşte, ülke olarak, geleceği olan gençlerimizi bu durumdan
korumalıyız.
Anayasa’mızın
58’inci maddesi devletin gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden
korumak için gerekli tedbirleri alması gerektiğini hükme bağlamıştır.
Bağımlılık yapan
maddelerin satıcılarının özellikle gençlerimizi hedef aldığı, güvenlik güçleri
kaynaklarından anlaşılmaktadır. Hedef çocuklarımız, gençlerimizdir.
Uyuşturucuyla mücadelede hem arzın hem talebin durdurulması gerekmektedir.
Madde kullanımı
toplumsal bir sorun olması yanında şeker hastalığı, tansiyon hastalığı gibi bir
hastalıktır. Amaç, hastalığa bir kez yakalanmamaktır. Yakalandıktan sonra tam
tedavisi mümkün olamamaktadır. Bir kez bağımlı olan ömür boyu bağımlı olabilir.
Tam kurtulması zor olmakta, bazen de maalesef mümkün olamamaktadır.
Ankara AMATEM
Başkanı Nesrin Dilbaz’ın çalışmalarına göre okullarda ve gençlerde uyuşturucu
kullanım oranı her yıl ikiye katlanmaktadır.
Tedavi için
başvuranların yüzde 67’si Güneydoğu kökenlidir. Esrar, bali
ve tiner gibi uyuşturucu kullanımının en fazla görüldüğü iller Güneydoğu
illeridir. Diyarbakır başta gelir, Kilis’in de altıncı sırada olduğu, Antep’te
de damar içi kullanımının da yoğun olduğu görülmektedir. Hatta hepatit ve HIV
virüsüne de buralarda rastlanmış olduğu da belirtiliyor.
Tabii, bunların
yanında özellikle çocuklarımız noktasında takip edilmesi gereken de çok önemli
konular vardır.
Bakınız, cuma ve
cumartesi günü çocuklarının nerede olduğunu bilmeyen ailelerde çocuklarda
bağımlılık oranı çok yüksektir. Geçmiş yıllarda madde kullanım yaşı on iki
iken, bugün bu yaş onlara düşmüş hatta bazı yerlerde sekizler civarında olduğu
da söylenmektedir. Bu da ülkemizin sahip olduğu genç nüfustan dolayı hedef ülke
hâline gelmekte olduğumuzun da bir göstergesidir.
Uyuşturucu
tacirleri bunu iyi değerlendirmekte hem kaçakçılığı hem de kullanımını
ülkemizde maalesef desteklemektedirler. Bundan dolayı da durum görüldüğünden
çok ama çok daha ciddidir. Aileler, okul yöneticileri, devletin çeşitli
kurumlarına bu manada da çok önemli görevler düşmektedir.
Çoğu insan gibi
özellikle gençler, kaçmak istediği başka problemlerden dolayı depresyona
girince uyuşturucuyla karşılaşabilir. Ancak bilinmesi gereken de şudur ki:
Uyuşturucu kullanmak sorunların hiç birisini de halletmemektedir. “Bir kez
esrar veya kokain kullanmaktan bir şey olmaz.” duygusu bence çok önemli bir
duygudur. Bir kez kullanma ile her şeyin başlamış olduğunu ve o “bir kez”le de beraber, ondan sonrasında alışkanlıkların da
gelmekte olduğunu unutmamak gerekir. Bundan dolayı da madde bağımlılığından
kurtulmanın en etkili yolu ama en etkili yolu hiç başlamamaktır.
Atatürk diyor ki:
”Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan diğer bütünü müessir olur. Eğitim,
sanat ve spor madde bağımlılığının en büyük düşmanıdır.” Bu tabir çok
önemsenmelidir.
Madde bağımlılığı
olan insanlara iyi gözlem yapmalı, onları takip etmeliyiz. Arkadaşlarını
değiştirmesi, okul başarı oranlarının düşmesi, daha fazla para harcamaları,
neşeli hâlden durgun hâle geçmeleri, anne ve babalar olarak, aile olarak
bizlerin, hepimizin yakinen takip etmesi gereken konulardır diye ifade etmek
istiyorum.
Tabii ülkemizde
özellikle bu uyuşturucu kullanımının bir sebep değil bir sonuç olduğunu
unutmamak gerekir. Bu manada da özellikle AMATEM merkezlerinin kurulması ve
beraberinde de onun desteklenmesi gerekiyor.
Biraz önce Sayın
Bakanımız çocuk psikologlarının sayısının az olduğundan bahsetti. Tabii, çocuk
psikologlarından ziyade psikiyatri mütehassıslarının da sayılarının çok düşük
olduğunu söylemek mecburiyetindeyiz. Tabii, ihtisas dairesi ellerinde,
istedikleri kadar ihtisas dairesinden psikiyatri uzmanı yetiştirebilirler ve
üst dal olarak da bunları, o doktorlarımızı çocuk psikoloğu
hâline de, o yöne de yönlendirebiliriz. Yani bunun bir mazeret olduğunu
düşünmek istemiyoruz.
Ancak AMATEM
merkezlerinde tabii yoğun bir çalışma programı da vardır. Özellikle biz Komisyon
çalışmaları esnasında Ankara’daki AMATEM Merkezini ziyaret etmiş olduğumuz
zaman orada da gördük. Çok büyük oranda personel sıkıntısı da var. Çok sayıda
hasta oraya müracaat etmek mecburiyetinde kalıyor. Hatta oralarda bence
çocuklara yönelik de ayrı kliniklerin açılması, ayrı seksiyonların
açılmasının faydası olacağı kanaatindeyim. Çünkü çocukları oraya getiriyoruz ve
çocuklar aynı şekilde tedavi olacak veyahut olduktan sonrasında serbest
bırakılıyor veya büyük insanlar serbest bırakılıyor. Hatta oradaki en önemli
sorunlardan bir tanesi de maddi kaynağı olmayan -elinde yeşil kartı yok, veyahut parasını karşılayamıyor- o insanların da orada
ben çok zor şartlarda olduğunu görüyorum. Bu manada da onlara, bir noktada,
artık ücretsiz tedavi mi yapacağız yahut arkasından, oradaki tedavisi bittikten
sonra kendi köylerine, beldelerine gittiği zaman onları orada takip edip onlara
destek mi olacağız, o arada bunu da söylemek istiyorum.
Tabii diğer bir
konu da değerli milletvekilleri, “ESPAD Projesi” dediğimiz o projeyi tekrar
gündeme getirmek istiyorum. Millî Eğitim Bakanlığı, 2003 senesinde “ESPAD
Projesi” dediğimiz -yani gençlerdeki uyuşturucu madde kullanımının izlenmesi,
takip edilmesi, durumun tespit edilmesiyle ilgili bir projedir- bu projeye
Millî Eğitim Bakanlığı izin vermemiştir. Şu an itibarıyla da buna izin
verilmesi gerekiyor. Bizim elimizdeki bilgilerin birçoğu 2003 senesindendir. Bu
tür araştırmaların, çalışmaların ve projelerin dört yılda bir yapılması, üç
yılda bir yapılması gerektiği düşünülürse, bence çok büyük oranda bunun geç
kalınmakta olduğunu ifade etmeye çalışıyorum.
Tabii buradan bir
diğer konuyu da söylememiz gerekir ki, sivil toplum kuruluşlarının, bu
mücadeleye, bu hastalığa, koruma tedavisine veyahut da alışkanlığa bir noktada
destek olması gerekiyor. Tabii, sivil toplum kuruluşlarına da bizim de destek
olmamız gerekiyor. Özellikle belediyelerin ve o tıpla ilgili, tabip odalarının,
eczacılık odalarının, bunların da bölgelerinde bu yönlü sivil toplum
kuruluşlarına maddi kaynak oluşturması veyahut da projelere destek vermesi
noktasında da çalışmalar yapmasını bekliyoruz. Çünkü bu hastalık, bu sıkıntı
hepimizindir ve özellikle de koruyucu hekimlik burada daha önemlidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Doğru, devam edin.
REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Dolayısıyla, sivil toplum kuruluşlarının, bu yönlü, çok ciddi
çalışmaları vardır. Ülkemizde de hem ESPAD Projesi desteklenmeli hem beraberinde
sivil toplum kuruluşları desteklenmelidir.
Tabii Türkiye’de,
ülkemizde şu anda, neredeyse emniyet güçlerine bu mücadeleyi devretmiş
durumdayız. Ben başta TUBİM olmak üzere, emniyet güçlerimizin hepsini candan
tebrik ediyorum ancak bu yeterli değildir. Burada, toplu bir şekilde,
koordineli bir şekilde bununla mücadele etmek mecburiyetindeyiz. Ondan dolayı
da yeni genel müdürlükler oluşturulmalı, yeni kuruluşlar oluşturulmalı ve
bunların hepsini de toplu bir şekilde bir merkeze bağlamak mecburiyetinde
olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Bunu yapmazsak dağınık bir mücadele meydana
geliyor, o dağınık mücadeleyle beraber de ülkemizde hedeflemiş olduğumuz
noktaya ulaşamıyoruz. Bu manada da ben bunun da dikkate alınması gerektiğini
ifade etmeye çalışıyorum.
Tabii diğer bir
konumuz da yine, Avrupa’daki Türk çocuklarında da bu problemle çok yoğun bir
şekilde karşı karşıyayız. Bakın, şu anda Almanya’da 3,5 milyonun üzerinde Türk
insanı yaşıyor ve Alman hapishanelerinde bulunan yaklaşık olarak 40 binin
üzerinde genç insanımız var. Bunların büyük çoğunluğu uyuşturucu suçlarından
dolayı buraya girmiş durumdadır. Bakın, Türk hapishanelerinde de böyledir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Doğru…
REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Türk
hapishanelerinde şu anda 120 binin üzerinde mahkûm vardır. Bu mahkûmların
birçoğu da -yüzde 17 civarında- uyuşturucu suçlarından dolayı buraya girmiş
olan insanlardır.
Ben, bu kanunun
çok hayırlara vesile olacağını ümit ediyorum. Ama,
ancak bundan sonra çıkarılması gereken kanunlara da öncülük yapmasını bekliyor
ve yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Doğru.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Canan
Arıtman.
Sayın Arıtman,
buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
CANAN ARITMAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uçucu Organik
Bileşiklerin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun Teklifi’nin “Amaç ve kapsam”
madde başlıklı 1’inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
aldım. Yüce Meclisi şahsım ve grubum adına saygıyla selamlarım.
Görüşmekte
olduğumuz kanun teklifinin gerekçesini ve maddelerini içeren konular, ilk kez
22’nci Dönemde görev yapan sokak çocuklarıyla ilgili Araştırma Komisyonunda
görüşülerek komisyon raporunun önerilerinde yer almıştı. 23’üncü
Dönemin en önemli araştırma komisyonlarından biri olan Uyuşturucu Başta Olmak
Üzere Madde Bağımlılığı ve Kaçakçılığı Sorunlarının Araştırılarak Alınması
Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonunun
özverili çalışmalarının somutlaşması olarak gündemimize giren bu kanun tasarısı
için hem teklifi hazırlayan hem de emeği geçen tüm değerli milletvekillerimize
teşekkürü bir borç biliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
uyuşturucu madde kullanımı tüm dünya ülkelerini ilgilendiren çok boyutlu bir
problemdir. Ülkemizde ve dünyada uyuşturucu madde kullanımı giderek
yaygınlaşmakta ve uyuşturucu ile tanışma, başlama yaşı da giderek daha küçük
yaşlara düşmektedir. Son araştırmalara göre on sekiz yaş altındakilerde
uyuşturucu madde kullanımında yüzde 300’lük bir artışın yanında, kullanım
yaşının on bire kadar düşmesi endişe vericidir.
Uyuşturucu madde
kullanımı ve bağımlılığı, sadece bireyi değil onun ailesini, yakın çevresini ve
içinde yaşadığı toplumu da psikolojik, sosyolojik, ekonomik ve sağlık
sorunlarına yol açarak ağır bir biçimde etkileyen bir olgudur.
Bağımlılık yapan
uyuşturucu maddeler arasında uçucu maddeler önemli yer tutar. Son elli yılda
petrokimya endüstrisindeki gelişmeler neticesinde uçucu özellik gösteren
organik maddelerin sayısı hızla artmıştır. Ayrıca, bu artışa paralel olarak ev
ve endüstride yaygın olarak kullanılan uçucu maddelerin de kullanımı artmıştır.
Bu maddelerin hemen hepsinin toksik etkiler oluşturma
ve kötüye kullanılma potansiyelleri vardır. Bu kategoride solventler,
yapıştırıcılar, uhular, aerosoller,
boya incelticileri ve sıvı yakıtlar yer alır. Bu maddelerin özel örnekleri ise
benzin, tiner, cila çıkarıcılar, çakmak gazı, maket yapıştırıcıları, lastik
tutkalı, sprey boya, ayakkabı boyası, daktilo düzeltici sıvı, kokulu kırtasiye
malzemeleri, zamklar ve keçeli tahta kalemlerinde kullanılan ürünlerdir.
Sokakta yaşayan
çocuklar arasında en çok kullanılan uçucu maddeler tiner, bali
ve benzeri yapıştırıcılardır. Bunlar farklı oranlarda olmakla birlikte “toluen” denilen bir kimyasal madde içerir. Toluen, toksik bir madde olup
zehirlenmeye ve bedensel zararlara yol açar. Bağımlılık potansiyeli orta ile
yüksek arasındadır.
Uçucu maddeler etkilerini
daha çok içerdikleri toluen maddesinden alırlar.
Ancak farklı uçucularda farklı katkı maddelerinin de olduğu göz önüne
alınmalıdır. En yaygın olarak istismar edilen uçucular alifatik, aromatik ve halojenize
hidrokarbonlardır. Bu gruptaki kimyasallar yaygın olarak kullanılmakta olup
binlerce üründe bulunmaktadır. Bunun dışında, itici gazlar uçucu hidrokarbon
yapıda olduğu için hemen her basınçlı sprey üründe bulunmakta ve istismar
edilebilmektedir. Uçucu maddeler, hızla başlayan ve hızla geçen bir iyilik
hâline neden olurlar. Etkileri, alkol ve sedatif
ilaçların etkilerine benzer ve kullanılan doza göre farklılıklar gösterir.
İstenilen etkiyi
sağlayabilmek için uçucu maddeler çeşitli yollarla solunarak, yani akciğerler
yoluyla alınır, hızla emilir ve beyne geçer. Etkisi beş dakika içerisinde
başlar ve doza bağlı olarak on beş ila kırk beş dakika sürer. Uçucu maddenin
kullanımından dört ila on saat sonrasında bu madde kanda tespit edilebilir. Entoksikasyon, depresif ve psikotik belirtiler, öfori hâli ve
panik benzeri tablo görülebilir. İnhalanlar orta ve
yüksek dozlarda korkusuzluk, illüzyonlar, işitsel ve görsel halüsinasyonlara, agresif ve tehlikeli davranışlara, denge ve konuşma
bozukluklarına neden olur.
Uçucu maddelere
bağımlılık yüksek düzeyde olmaktadır. Bağımlılığın en önemli kriterlerinden
birisi olan tolerans gelişimi, yani giderek artan miktarlarda madde kullanımı
çok kolay ve hızlı olmaktadır.
Uçucu maddelerin
kronik kullanımında beyin, kalp, akciğer, karaciğer, böbrek ve kemik iliğinde
hasarlar meydana gelebilir. Uzun dönem uçucu madde kullanımı kalp yetmezliğine,
ağır karaciğer hasarına, böbrek yetmezliğine, aplastik
anemi ve lösemi gibi ölümcül kan hastalıklarına yol açabilir. Ayrıca geri
dönüşümü olmayan kas, sinir ve beyin hasarları da oluşur. Hamilelerde kullanımı
ise fötal anomalilere yol
açar.
Uçucu madde
kullanımının en ciddi sonucu ölümdür ve bunun da yüzde 50’sinden fazlası ani
ölüm şeklindedir. Uçucuların içindeki hidrokarbonlar kalp kasını etkileyerek
kalpte ölümcül bir aritmiye yol açarak ani ölüme neden olur. Bu kalp aritmisi
uçucu ölümlerinin yüzde 55’inden sorumludur. Ayrıca, uçucu istismarına bağlı
diğer ölümler, oksijensizlikten boğulma, solunum yolu tıkanmasıyla boğulma
şeklinde, madde kullanımının verdiği marazi cesaretle girişilen tehlikeli
davranışlar ve çoğu uçucunun yanıcı özelliği olması nedeniyle yangın çıkması
neticesinde olabilmektedir. Bu ölümler, uçucu istismarında şuurun azalması ile
birlikte tüm koruyucu reflekslerin kaybedilmesi neticesindedir.
Uçucu maddelerin
beyne verdiği zararlar nedeniyle zihinsel yetersizlikler, yargılama yetisinde
bozulmalar olur ve suça eğilim ile saldırgan davranışlar artar.
Ayrıca, uçucu madde
bağımlılığı bir geçiş sürecidir ve bu alışkanlığı kazanan kişiler, esrar,
eroin, kokain gibi uyuşturucu maddelere çok daha kolaylıkla geçer.
Değerli
milletvekilleri, çocuklarımızı, gençlerimizi işte tüm bu olumsuzluklardan
korumalıyız. Onların uçucu maddelere erişimini ve kullanmalarını
engellemeliyiz. Uçucu maddeler, ucuz olmaları, kolay temin edilebilmeleri ve
kullanımlarını kısıtlayan yeterli yasal düzenlemelerin bulunmaması nedeniyle
özellikle küçük yaştaki çocuklar için cazip hâle gelmektedir. Uçucu madde
bağımlılığında en önemli risk faktörleri bunlardır.
Uçucu madde
kullanımı, tüm dünyada çocuk ve ergenlerde görülen bir madde bağımlılığıdır,
genellikle altı ila on altı yaş grubunda yaygındır. İstanbul’da sokakta yaşayan
çocuklar üzerine yapılan bir araştırmada, çocukların yüzde 30’unun tiner ve
yapıştırıcı kullandığı saptanmıştır. Çocuk koruma merkezlerinde barınan
çocukların yüzde 47,4’ünün uyuşturucu madde kullandığı ve bunların yarısının da
uçucu madde kullandığı tespit edilmiştir.
Ülkemizde ne
yazık ki geniş tabanlı veri çalışmaları yoktur, ama yakın zamanda yapılan bir
çalışmada, uçucu maddeye başlama yaşı 10,8 yaş olarak bulunmuştur. Amerika’da
yapılan bir araştırmaya göre, uçucu madde kullananların yüzde 78’i on sekiz
yaşın altındadır. Brezilya’da, düşük sosyoekonomik düzeydeki öğrencilerin yüzde
24’ünün, yani her 4 çocuktan 1’inin uçucu madde kullandığı saptanmıştır. Yani,
yaşadığımız dünyada maddeye başlama yaşının ilköğretim çağına kadar düşmüş
olması ve giderek artan kullanım yaygınlığıyla ne yazık ki her gün birçok çocuk
madde kullanımına başlayarak hem kendisine hem de toplumuna zarar vermektedir.
Hâlbuki o çocuklar toplumların geleceğidir. Durumun vahameti ve aciliyeti ortadadır. Dolayısıyla da, madde bağımlılığıyla
mücadele yöntemleri olan arzın ve talebin azaltılması, erişimin önlenmesi
konularında daha fazla ne yapabilirizi düşünmeli ve
çözüm yolları üretmeliyiz.
Çocukları sokakta
yaşamaya mecbur bırakan nedenler ortadan kaldırılmalı, sosyoekonomik
yetersizlikler giderilmeli, aile kurumu güçlendirilmeli, çocuk ihmal ve
istismarları önlenmelidir.
Gıda dışı
ürünlerde de kalite güvence sistemi geliştirilmeli, tüketicilerin insan
sağlığına zararlı olmadığı laboratuvarlarda
kanıtlanarak gerekli belgeleri almış ürünleri kullanabilmeleri sağlanmalıdır.
Madde bağımlılığı
tedavisi için Sağlık Bakanlığına bağlı tedavi merkezlerinin sayısının ve çocuk
yatak servislerinin artırılması gereklidir. Sokakta yaşayan çocukların
bağımlılık tedavilerinin özellikle yatırılarak yapılması, SHÇEK’le
iş birliği ve bu çocuklara tedavi sonrası uzun dönemli rehabilitasyon
programları uygulanarak onların tekrar madde kullanımlarının önlenmesi çok
önemlidir.
Ülkemizde
ebeveynlerin büyük çoğunluğunun hangi maddelerin istismar edilebileceğini
bilmediği gerçeğinden hareketle bu tasarının yasalaşmasıyla toplumun bilgi
düzeyinin ve konuya hassasiyetinin artması sağlanarak uyuşturucuyla mücadeleye
büyük bir katkı sağlanacaktır.
Teşekkür eder,
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Arıtman.
Sayın milletvekilleri,
gruplar adına başka söz istemi? Yok.
Şahıslar adına
ilk söz Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’a aittir.
Yok.
Başka söz isteyen
var mı?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ben istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 89 sıra sayılı Yasa
Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Yasa, tabii ki
bir toplumda sağlıklı yaşam koşullarının sağlanması konusunda, insanların kötü
alışkanlıklardan korunması, özellikle yetişen genç çocukların kötü
alışkanlardan korunması konusunda, getirilmesi yönünden faydalı bir yasa.
Yasanın çıkmasına karşı değiliz.
Tabii, burada, bu
yasa vesilesiyle de bazı şeyleri dile getirmek istiyorum, ben özellikle kendi ilimle
ilgili bazı şeyleri söylemek istiyorum, okul çağındaki çocukların Türkiye’de
çektiği sıkıntıları belirtmek istiyorum.
Şimdi, bizim
ilimizde, her yerde taşımalı eğitim sistemi var. Zaman zaman
gidiyoruz, maalesef, işte, on iki-on üç yaşındaki çocuklar, Tunceli’de ayrı bir
kanun uygulandığı için, bu taşımalı sistemden yararlanmıyorlar. Mesela, öyle
bir şey getiriliyor ki, bir ihaleye çıkılıyor taşımalı sistemde, “Efendim, sen,
çocuk başına 3 lira para alacaksın.” deniyor. 3 lirayla tabii ki o mahaldeki
dolmuşların çocukları sabah köyden alıp okula getirmeleri, okuldan alıp eve
getirmeleri mümkün değil. Dolayısıyla ihaleye iştirak eden çıkmayınca “Vay
efendim, ihaleye iştirak eden çıkmadı.” diyerek böylece, haince ve… O yöre
insanlarına maalesef, işte hizmet etmek istemeyen o bölgede birtakım
bürokratların orada yer alması dolayısıyla insanlar büyük sıkıntı içinde.
Yani, her ailede
en azından 2 kişi, 3 kişi çocuğunu okula veriyor. Çocuğun işte okula gidip
gelmesi… Tabii, bizim bölgede, maalesef, bu silahlı eylemler nedeniyle köy
okullarının hepsi kapalı. Köy okullarının hepsi kapalı olunca çocuklar bölge
yatılı okullarına gidiyorlar. Bölge yatılı okulları da tabii
en azından işte ilçe merkezinde veya belli bölgelerde. Bu belli ilçe
merkezinde ve bölgelerde olan okullara insanlar 3 tane, 4 tane çocuğunu okula
gönderirken gidip gelmeleri bakımından… Zaten işsizlik had safhada, üretim yok,
insanlar muhtaç durumda. Bu kadar kötü şartlara rağmen bölgemizde, özellikle
Tunceli’de insanlar çocuklarını okutmak istiyor. Defalarca Tunceli İl Millî
Eğitimine söyledim, yani şu taşımalı sistemi Tunceli’de uygulayın dedim. Yani,
çocukların tabii ki kötü alışkanlıklara alışmaması için evvela onların sağlıklı
bir eğitim sisteminden geçmesi lazım. Yani, Türkiye'nin bu
kadar imkânları varken, bu kadar israflar yapılırken, bakanlar her gün yurt
dışlarında gezerken, iki tane uçak, üç tane uçak varken 60 milyon dolara yeni
uçaklar alınırken, yani, şu ilkokul çocuklarının veya ilköğretim okulunda
okuyan çocukların, köyden okula, okuldan köye gelmesi için, aileleri müsait
ekonomik güçlere sahip değilse, bunlara bir taşıma sistemi sağlamak bu kadar mı
bu devleti aciz duruma düşürüyor?
Bugün Ağrı Valisi
beyanat veriyor “Efendim kız çocukları ile erkek çocuklarını ayrı okulda
okutalım.” diyor. Ya, böyle bir şey var mı? Nereye gidiyor Türkiye? Yani, bu vali, AKP’nin getirdiği vali. Böyle bir şey olur
mu? Yani, siz, Türkiye Cumhuriyeti, laik Türkiye Cumhuriyeti devletinde
insanların eşit olduğu… Özellikle ben hanım milletvekillerinin buna şiddetle
karşı çıkmasını istiyordum. Yani, niye kız çocukları ile erkek çocuklarını
ayıracağız? Yani, hangi devirde yaşıyoruz? Bu hangi zihniyet? Türkiye’yi bu
kadar aşağılıkça bir zihniyet yönetebilir mi? Ya neyi yönetiyoruz? Yani, şimdi,
kız çocukları ile erkek çocuklarını ayıracaksınız. Nedir bunun ismi? Bunun ismi
nedir yani, birileri çıksın bize söylesin. Bu vali kimin adına konuşuyor? Hükûmet adına konuşuyor, devlet adına konuşuyor. Şimdi,
Türkiye Cumhuriyeti devleti laik bir devlet olduğuna göre, eğer, hakikaten
Türkiye’de çağdaş, aydınlıklı, medeniyeti benimseyen bir ülkenin yöneticileri
olsa bu vali hemen ertesi günü merkeze alınır. Ama,
tabii, Türkiye’yi yönetenler aynı kafadan olduğu için, onun da, tabii ki, böyle
bir düşünceye sahip olması, kendilerini rahatsız etmiyor. Beni şahsen bugün çok
rahatsız etti. Ne demek? Yani, şu memlekette kız-erkek ayrımı yok ki.
Kadın-erkek eşitliği var. Burada Kadın Erkek-Eşitliği Kanunu çıkardınız daha
çok yakın bir tarihte. Şimdi bu Komisyonun Başkanını ve üyelerini görev yapmaya
davet ediyorum. Şimdi, böyle bir şey olur mu?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Genç, devam edin.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Bir vali çıkıyor diyor ki… Ya, şimdi devlet bir güçtür. Devlet
birtakım zorbalara karşı boyun eğmez. Devlet, kendi kurallarını uygular, o
kuralların karşısına gelenleri de çağdaş bir şekilde eğiterek onları yola
getirir. Yok efendim, yani bizim bölgemizde, özellikle
bakın ben de…
Tunceli ili
gerçekten çok yoksul bir il ama okuma-yazma çok yüksek, kadın-erkek eşitliği
konusunda da bir sorun yok. Ama maalesef Türkiye’de, özellikle bu Tunceli’ye
gönderilen yöneticiler o kadar bu memlekette sıkıntı yaratmak istiyorlar ki
işte ilkokul çocuklarına, bölge yatılı okul çocuklarına da eğitimde yeteri
kadar ödenek vermiyorlar, o çocukları okula taşıma sistemini uygulamıyorlar,
çeşitli bahanelerle bu şeyi yapıyorlar. Ben, tabii bugüne kadar o mahallî
yöneticilerle pek uğraşmak da istemedim çünkü benim uğraşacağım kişinin
seviyesi belli, ama kendilerini burada ikaz ediyorum, Tunceli’de yaptıkları bu
keyfî muameleyi bir an önce sona erdirsinler.
Kanunu ben de
destekliyorum.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Genç.
Evet, konuşmalar
tamamlanmıştır.
Soru-cevap
işlemine başlıyoruz.
İlk soru, Sayın
Özdemir…
Buyurun efendim.
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum: Malumlarınız olduğu üzere
kırsal kesimden büyük şehirlere göç alabildiğine devam etmektedir. Gelen
aileler genellikle dar gelirli, eğitim düzeyleri düşük ve çok çocuklu
ailelerdir. Şehirlerde bu aileler çocuklarını kontrol edememekte, hem uçucu ve
uyuşturucu maddelere kolayca alışmakta ve hatta bunları satmaktadırlar ve başka
suçlara da karışmaktadırlar. Şu ana kadar Hükûmetinizin
aldığı tedbirler yeterli değildir. Bu çocukları bu türlü olaylardan uzak
tutacak, özel bir eğitime tabi tutacak projeleriniz nelerdir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Özdemir.
Sayın Doğru…
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Yurt dışında, özellikle Almanya, Hollanda, Fransa gibi
ülkelerde Türk çocuklarının büyük bir kısmı okuyamamaktan veya çeşitli
sebeplerden dolayı sokakta bulunmaktadır ve sokakta bulunan çocukların büyük
bir kısmı da uyuşturucuya ve madde bağımlılığına karşı büyük oranda bağımlılık
içerisine girmişlerdir. Hatta kendi kullanmalarının dışında cezaevlerinde de yoğun
bir şekilde bu çocuklara rastlanmaktadır.
Benim sorum şudur
ki: Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak, Sağlık Bakanlığıdır, Millî Eğitim
Bakanlığıdır, Gençlik ve Spor Bakanlığıdır, yurt dışındaki çocuklarımızla
ilgili çalışmalar yapılmakta mıdır?
Bir ikinci soru
olarak da: Bu suçlardan dolayı yurt dışında hapiste yatan çocuklar Türkiye’ye
geri gönderiliyor. Türkiye’ye geri gönderildiği zaman da bunlar gelmiş
oldukları bölgelerde patlayan bir bomba görümünde olup oradaki diğer çocuklara
da bunu bulaştırıyorlar. Bu yönlü olarak da, Türkiye’ye gönderilen çocuklara da
bir çalışma yapılması düşünülmekte midir, yapılmakta mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Doğru.
Sayın Yalçın…
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bu
yasanın kapsam içerisine aldığı maddelere bağımlılığı sebebiyle İktidarınız
döneminde kaç çocuk suça karışmıştır, kaç adet toplam suç işlenmiştir, kaç
çocuk hakkında adli işlem yapılmıştır? Bilemiyorum istatistiki
bilgi var mı ama bu suçlar sonucunda kaç insanımız hayatını kaybetmiş, kaç
insanımız yaralanmıştır?
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Yalçın.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana ben
de sormak istiyorum: Özellikle kırtasiye malzemesi olarak kullanılan
yapıştırıcıların kullanımı sırasında çocukların bunlardan kaynaklanan
zararlardan kurtulması konusunda nasıl bir tedbir alınması planlanmaktadır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Bakanım,
sorular tamam; cevap verecek misiniz efendim?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Tabii efendim.
Zaten bunların
önemli bir kısmı Millî Eğitim Bakanlığını, İçişleri Bakanlığını, öteki
bakanlıkları da ilgilendiren sorular olduğu için… Zaten büyük bir ihtimalle
Sayın Bakanımız da duyuyordur bunu. Bir konuyu görüşmek için şu anda dışarıda
kendisi. Eğer arzu ederse kendisi cevap verebilir. Ama benim kanaatimce bu
sorular birkaç bakanlığın birlikte çalışması neticesinde sağlam bilgiyle ancak
Meclisimize gelebilir. O bakımdan, yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN – Soruları
iletebiliriz Bakanım.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN – Yazılı
cevap vereceksiniz, tamam, peki.
Sayın Öğüt, zaman
var, girmişsiniz sisteme. Buyurun siz de sorun.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan)
– Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanımdan
benim istirhamım şu: Doğu ve Güneydoğu’da yoksulluk, işsizlik ve göç
alabildiğine büyük. Doğu ve Güneydoğu’daki çocuklarla ilgili ne gibi çalışmalar
yapılabiliyor, herhangi bir projeniz var mı? Çünkü, o
bölgede yedi-sekiz ay kar, kış ve coğrafya çok ağır koşullarda, özellikle
çocukları çok ümitsiz bir şekle getiriyor ve göç veriyor.
Şu anda en
önemlisi şu: Gençler evlenemiyor. O bölgede oturan çocuklara kızlarını kimse
vermiyor, hakikaten kızlarını vermiyor. Niye? Diyor ki: “İstanbul’da, Ankara’da
olursan sana kız veririm yoksa burada oturuyorsan kız vermem.”
Bununla ilgili, o
bölgede erkeklere iş imkânı sağlayacak, gençlere iş imkânı sağlayacak herhangi
bir çalışma var mı? Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz? Somut bir bilgi verebilir
misiniz efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Öğüt.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Aynı şekilde…
BAŞKAN – Aynı
şekilde, yazılı cevap vereceksiniz.
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Evet.
BAŞKAN – Peki
efendim.
Madde üzerinde
bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
89 Sıra Sayılı “Uçucu Organik Bileşiklerin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun
Teklifi” başlığının “Uçucu Maddelerin Zararlarından İnsan Sağlığının
Korunmasına Dair Kanun Teklifi” olarak değiştirilmesini ve 1 nci maddenin 2 nci fıkrasında
geçen “organik bileşikler” ibaresinin “madde” olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Cemaleddin Uslu |
Necati Özensoy |
Şenol Bal |
|
Edirne |
Bursa |
İzmir |
|
Osman Durmuş |
Yılmaz Tankut |
Mehmet Şandır |
|
Kırıkkale |
Adana |
Mersin |
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Uygun
görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Gerekçe
mi okutacağız, konuşmak isteyen var mı?
ŞENOL BAL (İzmir)
– Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
“İnsan Sağlığı”
ibaresinin başlığa ilavesinin gerekçesi:
Sadece Uçucu
Maddelerin zararlarından korunması dendiği zaman bu sınırsız bir alanı ifade
etmektedir. Halbuki bu Kanundan maksat insan sağlığını
korumaktır.
“Uçucu Organik
Bileşikler” tabiri yerine “Uçucu Maddeler” tabirinin konulmasının gerekçesi:
Uçucu Organik
Bileşikler tabiri sınırlayıcı özellik taşımaktadır. Organik olmayan uçucu maddeler sanki serbestmiş gibi bir anlam içermektedir.
Hâlbuki organik olmayan uçucu maddelerden de insan sağlığına zararlı ve
bağımlılık yapan maddeler bulunduğu bilinmektedir. (Örneğin Nitritler
gibi)
Bu yüzden hem
başlıkta hem de metin içindeki uçucu organik bileşikler tabiri yerine “Uçucu
Maddeler” tabirinin kullanılması yerinde olacaktır.
“Zararlarının
Önlenmesi” tabiri yerine “Zararlarından Korunması” tabirinin konulmasının
gerekçesi:
“Önlenmesi” tabiri
imalatının, kullanılmasının, bulundurulmasının, ticaretinin men edilmesi
anlamını kapsar.
Bu maddelerin
zararlarını önlemek için başka bir maddeyle muamele ederek şeklini değiştirmek
anlamına da gelebilir.
“Zararlarından
Korunması” tabiri ise, imalat ve kullanımını değil, insanların bu maddeleri
kullanırken dikkat edecekleri hususları ifade etmektedir.
Dikkat edilmediği
takdirde muhatap olacakları cezai müeyyideleri de kapsamaktadır.
Dolayısıyla
“Korunması” tabirinin kullanılması daha uygundur.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi oylamadan
önce Komisyonun bir açıklaması olacak herhâlde.
Buyurun efendim.
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Başkanım,
birinci fıkradaki “…özellikle çocukların erişimini ve kullanımını önleyerek
onları bu maddelerin zararlı etkilerinden korumaktır.” şeklinde “onları”
ibaresini ekleyerek oylanmasını arz ederim.
BAŞKAN – İlave
yapıyorsunuz ”onları” ilave ediyorsunuz, tutanaklara geçti.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
Kontrol
MADDE 2- (1) Bu
Kanun kapsamına giren ürünler, hangi amaçla olursa olsun, çocuklara satı-lamaz, verilemez. Çocuklar tarafından kullanılabilme
ihtimalinin varlığı halinde, bu ürünler yetişkinlere de satılamaz, verilemez.
(2) Bu Kanun
kapsamına giren ürünlerin yarattığı sağlık riskleri konusunda çocukları ve
genç-leri bilinçlendirmek üzere Millî Eğitim
Bakanlığı müfredatına gerekli eğitim ve öğretim programları konulur.
(3) Bu Kanun
kapsamına giren ürünlerin üretildiği veya kullanıldığı yerlerde çocuklar çalıştırılamaz.
(4) Bu Kanun
kapsamına giren ürünler eğitim ve öğretim faaliyetlerinde kullanılamaz. Eğitim
ve öğretim faaliyetlerinde ancak su bazlı
yapıştırıcılar kullanılabilir. Yükseköğretim kurumları ile mesleki eğitim ve iş
eğitimi yapan kurumların, eğitim gereği kullandıkları ve bu kapsama giren
ürünler ancak tiksindirici koku ihtiva etmeleri halinde kullanılabilir.Tiksindirici
koku ve miktarının ne kadar olacağı yönetmelikle belirlenir.
(5) Bu kanun
kapsamına giren ürünlerin üretildiği ve kullanıldığı yerlerde gerekli sağlık
tedbir-leri alınır.
(6) Bu Kanun
kapsamındaki ürün bağımlılarının tedavi ve rehabilitasyonları
Sağlık Bakanlığı-nın koordinasyonunda, Sağlık
Bakanlığı, ilgili diğer merkezi ve mahalli kurum ve kuruluşlar tarafından,
gerekli merkezler açılarak yürütülür.
(7) Bu Kanun
kapsamına giren ürünlerin dış ambalajları ile varsa iç ambalajlarına da sağlığa
zararlı olduğu ve çocuklara verilemeyeceği görünür ve okunaklı bir şekilde
yazılır. Bu uyarı yazılarına resim ve şekiller de eklenebilir. Bu uyarı yazılarının,
resim ve şekillerin kaplayacağı alan, toplam alanın yüzde otuzundan az olamaz.
(8) Bu Kanun
kapsamına giren ürünlerin su bazlı olmaları veya bu
ürünlere tiksindirici koku katılması için teşvik edici tedbirler alınır.
BAŞKAN – Madde
üzerinde gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Şenol Bal.
Sayın Bal,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 89 sıra sayılı ve
biraz önce başlığı değişen Uçucu Maddelerin Zararlarından İnsan Sağlığının
Korunmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii ki bu kanun teklifinin hazırlanmasında ve Meclise
getirilmesinde başta Sayın Cevdet Erdöl olmak üzere
tüm emeği geçen kişilere teşekkür ediyorum. Evet, aslında bu kanun geç kalmış
bir kanun. Keşke daha önce de çıkabilseydi. Ama bugün yüce Mecliste
görüşülüyor. İnşallah bir an önce çıkıp yürürlüğe girecektir.
Değerli
milletvekilleri, madde bağımlılığı biliyorsunuz, ülkemizin en önemli
problemlerinden biri hâline gelmeye aday, belki de geldi. Madde bağımlılığı
biliyorsunuz, sadece uyuşturucu değil, aynı zamanda uçucu maddeleri de ihtiva
ediyor. Uçucu maddelerin kolay ve ucuz olması ve her yerde bulunabilmesi
nedeniyle, birçok, bu konuda bilgi sahibi olmayan genç ve çocuk tarafından da,
biraz önce de sayın hatiplerin söylediği gibi, çok farklı sebeplerden, gençler
arasında yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Sadece artık sokaklarda yaşayan
çocukları değil, tüm aile içinde olan çocukları da tehdit altına almış
bulunuyor. Evet, tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de madde bağımlılığı her
geçen gün artıyor.
Bu kanunun 2’nci
maddesinde, bu konuyu kontrol edebilmek için bazı konular eklenmiş. İşte, bu
ürünlerin… Bilhassa uçucu madde niteliğindeki organik bileşikler veya organik
olmayan bileşiklerin ama daha çok uçucu organik bileşikler “uçucu madde” olarak
adlandırılıyor. Bunlarla ilgili “Çocuklara satılamaz, verilemez.” şeyinin
konması çok doğru ama tabii ki, çocukların yaşını tespit etmek de burada kolay
değil diye düşünüyorum.
Yine burada bir
ilave var: “Çocuklar tarafından kullanabilme ihtimalinin varlığı hâlinde bu
ürünler yetişkinlere satılamaz, verilemez.” deniyor. Her ne kadar satıcıların
ebeveynlere veya yaşça büyük olanlara hiç durmadan niçin aldığını sorması gibi
bir durum söz konusu olmasa da, bir caydırıcılık açısından bunu da kabul
edilebilir buluyoruz.
Şimdi, ikinci
fıkrasında, esas “Bu Kanun kapsamına giren ürünlerin yarattığı sağlık riskleri
konusunda çocukları ve gençleri bilinçlendirmek üzere Millî Eğitim Bakanlığı
müfredatına gerekli eğitim ve öğretim programları konulur.” deniyor. Evet,
eğitim çok önemli burada. Millî Eğitimin ilköğretimden itibaren bu konularda
çocukları ve gençleri aydınlatıcı, özendirmeden ama zararlarını ortaya koyarak,
ne büyük riskleri olduğunu ortaya koyarak bu meseleleri çocukların
algılayabileceği hâlde anlatmasının, müfredata konulmasının çok önemli olduğunu
ifade ediyorum. Ama bunun, sadece ilköğretim, ortaöğretim değil, aynı zamanda
öğretmen yetiştiren müesseselere de alınmasının çok önemli olduğunu ifade etmek
istiyorum. Bilhassa rehberlik öğretmenlerinin madde bağımlılığı konusunda çok
iyi şekilde yetiştirilmesi ve…
Biraz önce birçok
arkadaşımız saydı uçucu maddelerin neler olduğunu. Uzmanlar, bine yakın
alışkanlık yapabilen ve soluyarak, koklayarak alışkanlık ve bağımlılık
yapabilen madde olduğu konusunu ifade ediyorlar. Bu yüzden hem organik hem de organik
olmayan, koklama yoluyla, soluma yoluyla, bağımlılık yapabilen maddeleri çok
iyi tespit ve teşhis edebilecek bir yapıya öğretmenlerimizi de kavuşturmak
zorundayız. Aynı zamanda, yine madde bağımlılığı veya uçucu maddeye alışkanlık
kazanmış kişilerin göstermiş oldukları belirtilerin de çok iyi tespit edilmesi,
öğretmenler tarafından, rehberlik uzmanları tarafından, çok önemlidir diye
düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, madde bağımlılığı, biliyorsunuz, yalnız bireyi etkilemiyor,
aynı zamanda büyük sorunlara sebebiyet verdiğinden toplum sağlığını da
etkiliyor. Aynı zamanda ekonomik olarak meseleye baktığımızda,
değerlendirdiğimizde bu bağımlılığın büyük iş gücü kaybına sebep olduğu ve
birçok yasa dışı eylem ve faaliyete sebebiyet verdiğini de biliyoruz. Bu yüzden
yani yasa dışı eylemler yüzünden cezaevine girenleri ve sağlık yönünden
getirileri düşünüldüğünde ülke açısından da gerçekten ekonomik olarak çok
önemli bir yük getiriyor.
Değerli
milletvekilleri, biraz önce çıkan hatipler yine çocuklarla ilgili birçok konuyu
ele aldılar. Çocuk korunma sistemlerini mutlaka oluşturmak zorundayız ve çocuk
bakım sistemlerini de oluşturmak zorundayız. Çocuk yetiştirmenin, ülkemizin
içinde bulunmuş olduğu şartlar ele alındığında çocuk yetiştirmenin ne büyük bir
risk olduğunu bugün hepimizin çok daha iyi anlaması lazım.
Efendim,
çocukların terör örgütü yandaşları tarafından veya bizzat terör örgütü
tarafından veya terör örgütünün siyasi temsilcileri tarafından alanlara
itilmesi, olayların içine sokulması konusunda birçok konu tartışılıyor. İşte,
çocuklara cezai müeyyidenin uygun olmayacağı ve yargılanmasının uygun
olmayacağı söyleniyor. Buna katılıyorum, buna kesinlikle katılıyorum ama
çocukları o alanlara sürükleyen, olayların içine iten, onları kullanan terör
örgütünün, onların siyasi temsilcilerinin ve hatta sorumlu ise ebeveynlerin
yargılanması ve cezalandırılması gerektiğini buradan bir kez daha ifade etmek
istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, yine bu kanunun 2’nci maddesinde tedavi ve rehabilitasyon
işlemleri konusu gündeme getirilmiş. Evet, tedavi ve rehabilitasyon
merkezlerimiz yeterli mi? Bunları da hepimizin sorgulaması gerek diye
düşünüyorum; çünkü on bir yaşına kadar düşmüş ve her geçen gün madde
bağımlılığının arttığı, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de, ki hele ülkemizin
sosyoekonomik şartları her geçen gün kötüye giderken bu madde bağımlılığının
tedbirler alınmadığı takdirde artabileceği göz önüne alındığında tedavi ve
rehabilitasyon merkezlerini tekrardan, yeniden gözden geçirmemizin çok önemli
olduğunu düşünüyorum.
Sosyal hizmet
uzmanlarını mutlaka ve mutlaka çoğaltmak zorundayız ve çok da iyi teçhizatla
donatmak zorundayız. Psikologlar… Bilhassa bu ülkede birçok sıkıntıya sebep
olabilecek problemlerin çözümü için psikologlar da yetiştirmek zorundayız.
İşte, bu hem
tedavi merkezleri hem de rehabilitasyon merkezlerini
Sağlık Bakanlığı, mahallî kuruluşlar ve diğer kurum ve kuruluşların iş birliği
içerisinde yeniden ele alıp hem sosyal hizmet uzmanları hem aileler hem de bu
konudaki psikologlar ve eğitmenlerle birlikte bir iletişim ağı oluşturmanın çok
önemli olduğu ortaya çıkmış oluyor.
Değerli
milletvekilleri, bu konuyla ilgili birçok hatip zaten, hatta tekrarlanan birçok
konuyu dile getirdi. Ben, burada, madde bağımlılığı konusunun tezahürleri
konusunda başka bir şey ifade etmek istemiyorum dile getirildiği için.
Bu kanunun bir an
önce yüce Meclisimizden onay alıp, çıkıp yürürlüğe girmesinin faydalı olacağı
kanaatiyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bal.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz.
Sayın Ağyüz... (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uçucu madde
zararlarının önlenmesine dair kanun teklifinin 2’nci maddesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün dünyada uyuşturucu kullanımı bir bütün olarak, çok büyük
ölçüde tehlike arz ediyor. Bu kullanım artışı, maalesef ülkemizde de son
yıllarda büyük artış göstermektedir. Özellikle gençler, çocuklar arasındaki
madde kullanımı çok ciddi boyutlara varmıştır. Bu uçucu maddelerin özelliği,
alınmasında yasal engel olmayışı, ucuz oluşu ve bu maddelere kolay
ulaşılabilmesidir.
Uçucu madde
bağımlılığı, özellikle sokakta yaşayan çocuklarda, her türlü ihmale, istismara
açık çocuklarımız için büyük risk oluşturmaktadır. Bu maddelerin emniyet
tedbirleriyle kullanımı önlenemeyeceği gibi öncelikle bu sorunun ağırlıklı bir
toplumsal sorun ve sağlık sorunu olduğunu kabul etmek zorundayız.
Bu yasanın,
getirilen müeyyidelerle elbette ki bir önleyici hüviyeti var ama yeterli midir
diye baktığınız zaman da yeterli değildir. Bu maddelerin alımını engelleyerek,
satışını engelleyerek, bunu cezalara bağlayarak tek başına önleme şansımız
yoktur. Olumlu bir adımdır ama yeterli bir adım değildir.
Onun için, bu
uçucu ve madde bağımlılığını yaratan ortamları gözden geçirmemiz lazım.
Özellikle ailelerin sosyoekonomik ve kültürel düzeyi, çocuğa ilgi, eğitim
olanağı sağlanamaması ve en büyük sorun da ekonomik yoksullukla işsizliktir.
Ayrıca son yıllarda, son on-on beş yılda Türkiye’de çok büyük ölçüde göç
yaşanmaktadır. Göçün yarattığı çarpık yapılaşma ve sosyoekonomik düzeyi düşük
bölgelerde çocuk suçluluğu ve madde kullanımı daha fazla olduğu da açık bir
gerçektir. Ayrıca ekonomik sıkıntılardan dolayı çocukların sokakta yaşaması ve
sokakta çalışarak aile yaşamlarına katkıda bulunmaları da özendirici olmaya
başlamıştır. Yani eve ekmek götürmek kaygısı içerisinde sokağa atılan
çocukların eğitimi engellenmekte ve ayrıca da kötü alışkanlıklara ve suça itilmektedirler.
Onun için, olayın
boyutunun sosyoekonomik temelli olduğunu, kentleşme olgusunun Türkiye’de yanlış
gerçekleştiğini ve giderek yoksullaşmanın çok büyük engel olduğunu göz ardı
edemeyiz değerli arkadaşlarım.
Bu konuda tabii,
bu madde kullanımını önlemek için üzerlerine görev düşen bir yığın kuruluşumuz
var. Geçenlerde Uyuşturucu Komisyonunun raporu çok kalın ve detaylı bir şekilde
sizlerin oylarıyla geçti. Ben dilerdim ki bu ilgili Komisyon, Sağlık, Aile,
Çalışma Komisyonu o raporu alsın, incelesin. İncelediği zaman da Türkiye’de bu
sorunun bir bütünsellik içerisinde çözülmesi gerektiğini, sosyoekonomik
bütünlüğüyle, eğitim sorunuyla, rehabilitasyon ve
tedavi sorunuyla bir bütün olduğunu görerek getirmesi gerekirdi ama ne yazık
ki, olumlu bir adım olmasına rağmen yetersiz bir adım olarak önümüze geldi ve
bu yasaya evet diyeceğiz değerli arkadaşlarım.
Şimdi, demin
saydığım koşulları iyileştirmediğiniz takdirde, bu koşulları her çocuğumuza
eşit şartlarda sunamadığınız takdirde, bölgelerarası eşitsizlikleri ortadan
kaldırmadığınız takdirde şurada aldığınız tedbirler tek başına bir şey ifade
etmez. Bu sefer uçucu maddelerin de yasal olmayan yollardan satışı, yasal
olmayan yollardan arzı ortaya gelecektir. Bakın, sokakta yaşayan çocukların
ortak özelliği yedi yaşından on sekiz, on dokuz yaşına kadar uzanıyor. Şimdi
düşünün, birinci merhalede uçucu kullanan çocuk ikinci aşamada, ergin olduğu
zaman da bir başka bağımlı maddeye tutkun oluyor. Bu çocuklar sokakta da
arkadaşlar… Bu uçucu maddeyi kardeş-ağabey ilişkisi içerisinde bulunan insanlar
alamaz mı? Gayet rahat alır.
Şimdi, çocuk işçi
çalıştırma olanağını yasal engellerle siz ortadan kaldıramazsanız, hâlen bugüne
kadar imzalanmış sözleşmeleri yaşama geçirmek için çaba göstermezseniz sonuç…
Beklenen, istenen sonucu doğurmakta hepimiz beklentilerimizin hayalle
karşılaştığını görürüz.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye’de risk altında yaşayan 9 milyon 300 bin çocuk yoksulluk
içinde yaşıyor. Korunmaya muhtaç çocuk sayısı 700 bin.
Peki, aileden sorumlu Devlet
Bakanlığının çocuk yetiştirme
yurtlarındaki, işte, kimsesiz çocukları, yetişkinleri -on sekiz yaşına
kadar olan- barındırdığı yurtlarındaki çocuk sayısına baktığınız zaman da 10
bini bulmuyor arkadaşlar.
Beden Terbiyesi
Gençlik Spor İl Müdürlüğü ayrı gençlik merkezleri kuruyor, Sosyal Hizmetler
Müdürlüğü ayrı gençlik merkezleri kurarak sorunu çözmeye çalışıyor, belediyeler
ayrı gençlik merkezleri kuruyor ve ortaya acayip bir kaynak israfı, acayip bir
disiplinsizlik, acayip bir ortak dille konuşamama alışkanlığı yerleşiyor. Önce
bunların belli bir merkezden koordinesini sağlayacak yapısal oluşumu
gerçekleştirmek zorundayız. Bunu yapmadığımız takdirde, her önüne gelen “Sokak
çocuklarına sahip çıkıyorum.” anlayışı içerisinde rehabilitasyon
merkezi kurar. Mesela Gaziantep’te kurulu, bir hayırseverin rehabilitasyon
merkezi var. 3 trilyona ihale edilmiş, arkadaşlar, 11 çocuğa bakıyor. İhale
edilen kişiye baktım, bünyesinde psikoloğu yok. E,
şimdi bunlar denetim altına alınmazsa, Gaziantep’teki Büyükşehir Belediye
Başkanı “Sokak çocuklarına sahip çıkıyorum, işte rehabilitasyon
merkezi kurdum.” deyip kamuoyunu aldatırsa ve 11 çocuğa bakmakla övünürse bunun
sonucu parlak olmaz değerli arkadaşlarım.
O nedenle her gün
ortalama 107 çocuğun öldüğü ve aile içi şiddetin yoğun olarak yaşandığı
ülkemizde alınması gereken sosyoekonomik tedbirler bütünü vardır değerli
arkadaşlarım. Sadece İstanbul’da 2.500-3 bin sokak çocuğu yaşıyor. Tüm
Türkiye’de kimi rakamlara göre 6.500, kimi rakamlara göre 8.500 dolayında sokak
çocuğu yaşamaktadır. Bunları biz sosyoekonomik tedbirlerle çözeceğimiz kadar,
ilgili kurumlar, Millî Eğitim, Sağlık Bakanlığı, Gençlik ve Spor, aileden
sorumlu Devlet Bakanlığı, bunlar bir bütünsellik içerisinde koordine olmak
zorundadırlar.
Ayrıca,
Türkiye’de en çok dikkat çeken nokta, bizim ulusal uyuşturucu strateji ve
politikamız maalesef yok. Bugüne kadar verilen görevler tamamen özendirici
biçimde, yapılmış olmak için yapılmış ve maalesef, değerli arkadaşlarım, 2003
yılından beri Türkiye’de okullarda “saha çalışması” dediğimiz çalışma
yapılmıyor. Yani okullarımızda durum nedir, hangi tedbirleri almamız lazım diye
Millî Eğitim Bakanlığı… Şu anda görevden ayrılan, bir başka arkadaşa devreden
Millî Eğitim Bakanı millî eğitimde yaptığı çalışmalarla övüneceğine,
çocuklarımızın eğitim olanağının neden artırılmadığını, çocuklarımızı suça iten
bu tür alışkanlıklardan neden koruyamadığının cevabını vermek zorundadır
değerli arkadaşlarım.
Önleyici
tedbirler bugüne dek yapılmamıştır. Okullardaki rehber öğretmen sayısı
yetersizdir ve maalesef bu program dâhilinde çalışamamak ve kurumlar arası iş
birliğinin yetersizliği, bizi bugün bu sorunun başında kara kara
düşünmeye mecbur etmiştir değerli arkadaşlarım.
Bakın, AMATEM
yirmi yerde var, çok etkin bir kuruluş ama -demin Sayın Bakana da sordum-
kadrosu, yeterli psikiyatrı, yeterli sosyal hizmet uzmanı bulunmadığı için
yetersiz. Yatak sayısı üç yüz elli-dört yüz adetle tüm Türkiye’de sayılabilecek
şekilde.
Onun için değerli
arkadaşlarım, bugün bu sorunları bütünsellik içerisinde tartışmanın önünü bu
yasayla açacağımız inancındayım.
Bakın, Sağlık
Bakanlığı Bağımlılığı Önleme ve Tedavi Koordinasyon Kurulu var. Onun kadrosuna
baktığınız zaman da kadrosunda yeterli elemanı bulmakta zorlanıyorsunuz değerli
arkadaşlarım. O nedenle eğitimse bu işin temeli, yoksul aile çocuklarımızın
eğitimini sağlayacak okulları açmak zorundayız. Bunlar nedir? Bunlar yatılı
bölge okullarıdır, pansiyon destekli ilköğretim okullarıdır, yatılı meslek
okullarıdır ve yoksul insanlara eğitim olanağını devletin sağlama görevi
vardır. Biz bunları büyük ölçüde gerçekleştirmezsek, maalesef bunları suç
işleyen bir mekanizma olarak görürüz.
Ayrıca bir
konuşmacı dedi ki: “Sivil toplum örgütleri çok önemli.” Evet, önemli. Umut
Çocukları Derneği diye İstanbul’da bir dernek var. Bu, çok güzel işler yapıyor.
Değerli arkadaşlar, bunlara Valiliğin tahsis ettiği arazi, mart ayı içerisinde,
562 milyon TL ceza kesilerek elinden alınmak istendi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
YAŞAR AĞYÜZ
(Devamla) – Şimdi, bu konuda size destek olan STK’yı
desteklemek zorunda mısınız, yoksa Valilik olarak veya Bakanlık olarak
engellemek durumunda mısınız? Bugün gerek yoksullarda gerek kızlarımızda
eğitimi özendiren Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin başına geleni de hep
beraber biliyoruz. Yani sizin desteklemeniz gereken STK bunlar değil, siz Deniz
Feneri gibi dernekleri desteklemeye alışmışsınız. Onlar vurgunu vuracak yurt
içinde ve yurt dışında ve her türlü istismarı yapacak, siz onlara göz
yumacaksınız. Türkiye’nin çağdaşlaşmasına, ilerlemesine, eğitilmesine destek
olan dernekler maalesef dünyanızda yok! Dünyanızda olmadığı gibi Millî Eğitim
Bakanınız da yok, umarım bundan sonra olur.
Yasa hayırlı
olsun, inşallah toplumumuza hayırlı olur.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Ağyüz.
Gruplar adına
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahıslar adına
ilk söz Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’a aittir.
Sayın Ünüvar?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Konuşmayacak.
BAŞKAN – Tamam.
Başka konuşmak
isteyen var mı?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ben varım.
BAŞKAN – Sayın
Genç, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 89 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Tabii, biraz önce
yaptığım konuşmada da belirttiğim üzere, ben bu kanunun bir an önce çıkmasını
isteyen milletvekillerinden birisiyim. Hakikaten Türkiye’de çocuk sağlığının
korunması, bırakın yalnız çocukları büyüklerin de sağlıklarının korunması,
insanların maddeye bağımlı olmaması, insanların sağlıklı yaşaması için devlet
gerekli her türlü tedbiri almak zorundadır. Ancak birbirimizi kandırmamamız
lazım. Şimdi, devletin her türlü sağlık tedbiri alabilmesi için devletin bazı
şeyleri, devleti yöneten kişilerin bazı şeyleri samimi benimsemesi lazım, yani
özüyle sözü bir olması lazım.
Şimdi, şurada,
bakın, bugün bir gazetenin işte başlığı: “Bu kafa değişmez. Engelli memuru sürdürdüler
yerine türbanlıyı getirdiler.”, “Şort giyen voleybol takımını kapattılar.”
Ondan sonra, Ağrı Valisi diyor ki: “Kız ve erkek öğrencilerin okuma yerlerini
ayıralım, bunlar bir arada yaşamıyor.”
Şimdi, değerli
milletvekilleri, bir devleti yöneten kadro, evvela, açıkça, her olay karşısında
kendi tavrını belirlemelidir; kendisi başka düşünüyor, alt kademedekiler başka
düşünüyor ise kendi düşüncesine uygun bir kadro oluşturması lazım. Yani ben şu
gömleği çıkardım. O gömleği niye çıkardın? Kirlenmiş miydi çıkardın yoksa
kirlenmemiş miydi çıkardın? Şimdi, yeni bir düzenleme yaptınız, aynı gömleği
tekrar giydiniz. O gömlek nerede temizlendi, nerede kirliliği giderildi? Tabii,
bunu zaman içinde göreceğiz.
Şimdi, çok önemli
bir kanun görüşülüyor burada. Mesela ben karar yeter sayısı istemiyorum ama
yani siz de iktidar partisi olarak -340 milletvekiliniz var- gelin, burada hep
beraber bu kanunu çıkaralım. Yani hem siyasi iktidar olacaksınız hem de Meclise
gelmeyeceksiniz. Daha dün, işte, bakanlarınız… İşte, bakın, bomboş sıralar. Bu
Parlamento kurulduğu günden beri böyle bir hükûmet
görülmemiştir. Böyle, Parlamentoya saygısız bir hükûmet
görülmemiştir. Yani, en azından üç beş tane bakan buraya gelir, oturur. Burada
soru soruyor arkadaşlarımız, Hükûmet sırasında oturan
bakan diyor ki: “Öteki bakanlar dinliyor, cevap verecek.” Böyle bir şey yok. Bu Parlamentonun bir saygınlığı olması lazım, bir kişiliği olması
lazım. Şimdi, bunu da, bu kişiliği, bu saygınlığı sağlayacak da iktidar
grubudur. İktidar grubunun bakanları bir sıygaya çekmesi lazım ama bu kadar
korku içine sinen bir iktidar grubu milletvekillerinin bu ülkeye hiç faydalı
bir hizmet yapacaklarına da inanmıyorum. İşte, bugün, bütün bakanlarınız yurt
dışında yani çiçeği burnunda -herhâlde dört beş tane- bakanlar hem de özel Ata
uçaklarıyla seyahat ediyorlar, sanki Türk Hava Yollarıyla gitseler
değerlerinden bir şey kaybederler, özel uçaklarla gidiyorlar. Sayın
milletvekilleri, bu memleket bu kadar zengin mi? Yani, şimdi, burada bu kanunu
getiriyoruz ama bu kanunu… İnsanların işlediği suçlar neden kaynaklanıyor?
Fakirlikten, yoksulluktan kaynaklanıyor, eğitimsizlikten kaynaklanıyor. Evvela
bir toplumun sağlıklı bir hâlde olabilmesi için, suç işlemez bir statüde
olabilmesi için, suç işleyemez bir ruh hâleti içinde
olabilmesi için o toplumun sağlıklı bir eğitim alması lazım. O toplumda refah
olması lazım. O toplumda ekonomik refah olması lazım. Ee
şimdi, devleti yöneten kişiler, ekonomisi iflas etmiş bir hükûmetin
başkanı, başkanları ve üyeleri parlamentoya gelmezler. Ondan sonra, en lüks
hayatın içinde yaşarlar, sonra da bu tip kanunlar getirirler. Aç insanları
eğitemezsiniz arkadaşlar. Aç insanları, yoksulluk içinde olan insanları
eğitemezsiniz.
İşte, ben Tunceli’ye
gidiyorum, inanmanızı istiyorum, yani bir köye gidip gelemiyorsunuz. Köy
yollarının -mümkün değil- hepsi kapalı, çamur. Bırakın, doğru dürüst stabilize yol yok. Biz burada söylüyoruz. Bir bakan çıkıyor…
Bizim orada çamaşır makinesi, buzdolabı dağıttılar. İşte, gazeteler yazdı:
“Yahu, su olmayan köye nasıl bulaşık makinesini veriyorsunuz?” dediler. Bakan
denilecek bir kişi Türkiye’de yaşamıyormuş gibi “Efendim, Türkiye’de yolu ve
suyu olmayan köy yok.” Gel gidelim, görelim, sen bu Türkiye’den bu kadar habersiz
misin kardeşim?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun,
devam edin.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Yok böyle…Yani benim bölgemde en azından,
maalesef yol yok yani bugüne kadar belki yüzde 5 seviyesinde köy yolları
asfaltlı, öteki stabilize dahi yok. Tabii, Hükûmeti
idare edenler oralara gitmiyorlar ki, oraya bürokratları gönderiyorlar. O
bürokratlar da oraya giden paraları maalesef doğru dürüst… Doğru mu sarf
ediliyor, ihaleyi alan kişiler kimler? Hele özellikle bu son yöneticiler
zamanında Tunceli’ye giden paraları, yani ihaleleri Tuncelili müteahhitlere de
vermiyorlar, dışarıdan da müteahhit getiriyorlar. Yani
düşünebiliyor musunuz! Niye getiriyor? Çünkü kendisiyle yakın ilişki
içinde, çünkü kendisiyle onların daha birtakım menfaat birliklerini sağlayacak
bir şey. Yani Türkiye bu durumda. Biz, bunları burada
boşuna söylemiyoruz. İçimiz yanıyor. Yani bu ülkemizin, ilimizin içinde
bulunduğu bu ekonomik sıkıntıyı, bu yoksulluğu, bu sıkıntıları burada dile
getiriyoruz ama maalesef sağır bir Hükûmet, sağır bir
iktidar grubu var.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Genç.
Soru-cevap
işlemine başlıyoruz efendim.
İlk soru Sayın
Özdemir’in.
Buyurun efendim.
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum: Bütün dünyada olduğu gibi,
ülkemizde de uyuşturucu tüketimi, uyuşturucu kullanımı büyük bir hızla
artmaktadır. Maalesef, Sayın Bakanın da bildiği gibi, tedavi konusundaki
AMATEM’ler birkaç büyük şehirde. Bunların birçoğunu uyuşturucu komisyonunda
bizler de gezdik, kapasite olarak yeterli değildir. Bu suçların artmasına
paralel olarak, bölge ili durumunda olan Van, Diyarbakır, Gaziantep, Samsun,
Malatya, Konya, Bursa gibi büyük illerimizde acilen, tamamen, bütün imkânları
da verilmiş durumda AMATEM’ler kurmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Özdemir.
Sayın Üçer…
ÖZDAL ÜÇER (Van)
- Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de Sayın
Vekilimizin sorusunu soracaktım ama özellikle Van ve Hakkâri’yle ilgili şunu
belirtmek istiyorum: Şehrin ortasında uyuşturucu maddesini çok rahatlıkla
satabilen insanlara karşı güvenlik tedbirlerinin artırılması için neler
yapılacaktır? Çünkü ilköğretim okulu öğrencileri düzeyinde kullanım artmış.
Özellikle Sayın Vekilimin sorusunu da vurgulayarak, Van’da gönüllü hekimlerin
oluşturduğu alkollü madde bağımlısı kişilerin tedavisine ilişkin birimler var
ama bunlar mevcut yasal prosedür engellerinden dolayı
çalışmalarını yürütemiyorlar, çok sayıda bağımlı mağdur durumda. Acil eylem
planı uygulanabilir mi Van için?
BAŞKAN –
Teşekkürler.
Sayın Doğru…
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Uyuşturucu ile mücadelede en önemli konu koruyucu
hekimliktir. Bu manada da diğer insanlara bulaştırılmaz ve ulaştırılmaz.
Bilhassa ülkemizde son zamanlarda televizyonlarda, dizilerde, sinemalarda ve reklam filmlerinde yoğun bir şekilde bu konuyla ilgili bir
dikkat söz konusu oluyor. Acaba, kaç tane televizyon kanalına veyahut diziye
herhangi bir noktada bu manada uyarıcı bir konu olmuş mudur veyahut herhangi
bir soruşturma yapılmış mıdır?
Diğer bir konu da
insan sağlığının ve kötü alışkanlıklardan korunmasıyla ilgili olarak mecburi
yayın yapılması gereken saatler vardır. Bu yayınlar da genellikle rating’i düşük zamanlarda yapılmaktadır. Rating’in normal olduğu uygun saatlerde bu konuyla ilgili
çalışmalar yapılamaz mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Doğru.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de Sayın
Bakana soruyorum: Teklifin ilgili maddesinde kanun kapsamına giren ürünlerin
çocuklar tarafından kullanılabilme ihtimalinin varlığı hâlinde bu ürünlerin
yetişkinlere de satılamayacağı ve verilemeyeceği hükmü yer almaktadır. Hangi
yetişkinin evinde kaç çocuk olduğu ve bu çocukların hangilerinin uçucu madde
kullanma ihtimali taşıdığı konusu uygulamada nasıl çözülecektir?
Özetle, eğer
teklif yasalaşırsa uygulanabilmesi konusundaki tedbir, görüş ve
değerlendirmelerinizi alabilir miyiz? Bu konuda Bakanlığınızca yapılmış bir projeksiyon çalışması bulunmakta mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Işık.
Sayın Aydoğan…
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle,
çocuklarımızı ve geleceğimizi ilgilendiren böyle bir yasa görüşülürken aileden
sorumlu Bakanın da burada olması gerektiğini düşünüyorum.
Son zamanlarda
uyuşturucu satışlarının okullara kadar indiği bilinmektedir, çocukları korumak
her geçen gün zorlaşmaktadır. Bunları önlemenin yolu, okullarımızın şartlarının
iyileştirilmesi, sosyal ve sportif faaliyetlerin çoğaltılması, çocuklarımızın
okulda güvenle zaman geçirebileceği koşulların yaratılmasıdır. Bu anlamda,
okullarda çocuklarımızı korumakla ilgili ne tür tedbirlerimiz var?
Yine, yatılı bölge
okullarının çoğaltılması ve gençlere sahip çıkılması adına çalışmalar hangi
noktadır?
Bir de biraz önce
yeşil kartla ilgili açıklamanızda değindiniz, bugün ailede asgari ücretle bir
kişi çalışıyorsa, aile yoksul bile olsa yeşil kart verilmemektedir. Bu da
yoksul ailelerin sağlık giderlerini ciddi anlamda zorlamaktadır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler.
Sayın Ağyüz…
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım,
madde bağımlılığı tedavi merkezlerinde çalışan psikiyatri uzmanı sayısını neden
artırmıyorsunuz? Madde bağımlılığı tedavisine ayrılan yatak sayısı, Sağlık
Bakanlığı verilerine göre 449. Bu çok küçük bir sayı değil mi?
Ayrıca, diğer
milletvekili arkadaşım gibi, bugün, aile, çocuk ve toplum için önemli bir yasa
görüşülüyor ama maalesef, aileden sorumlu Devlet Bakanı ve Millî Eğitim Bakanı
neden yok?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler.
Sayın Paksoy…
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
İktidarınız döneminde, enerji içeceklerinin ülkemize yurt dışından bol miktarda
getirilmeye başlandığını görüyoruz. Enerji içeceklerinin kafein oranlarının
yüksek olduğu ve bağımlılık yaptığı söyleniyor. Bu konudaki düşüncelerinizi
açıklar mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler.
Sayın Sakık…
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben, biraz önce
Sayın Bakanımıza sormuştum ama sorumun tam cevabını almadım. Her yerde, Sayın
Başbakan “Hukuk, hürriyet, adalet.” derken ama bölgenin bir tarafında Kürt
çocuklarına uygulanan o zalimane politikaları hukukun neresine sığdıracağız,
adaletin neresine sığdıracağız? Daha, yakın bir tarihte Yasin Hayal, bir yere
bomba attığı için üç yıl altı ay ceza aldı ama Kürt çocuklarının elinde taş
izleri olduğu için yirmi üç yıl ceza aldılar. Bu hukuk, adalet nerede? Onu
Sayın Bakanıma sormak istiyorum ve tekrar şunu sormak istiyorum: Bir yasal
düzenleme Hükûmet olarak yapmak istiyor musunuz? Var
mı böyle bir projeniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Atılgan, son soru…
KÜRŞAT ATILGAN
(Adana) – Sayın Bakan, madde bağımlılığı konusunda Türkiye’yi Avrupa Birliğiyle
karşılaştırdığınız zaman istatistiki olarak aradaki
fark nedir? Birinci sorum bu.
İkincisi ise
AMATEM’lerle ilgili olacak. Yine aynı konuda AMATEM’lerle ilgili Avrupa
Birliğiyle karşılaştırma yaptığınız zaman, Türkiye’deki -açık varsa- bu açığı
kapamak için nasıl bir düzenleme yapmayı düşünüyorsunuz? Devlet imkânları
yeterli değilse özel AMATEM’ler açılmasını teşvik etmeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN –
Teşekkürler.
Sayın Bakan,
sorular tamam, cevap verebilirsiniz.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, milletvekili arkadaşlarıma teşekkür
ediyorum sorular için.
AMATEM’le ilgili
sorular daha önce de soruldu. Aslında şunu özellikle ifade etmem gerekir ki
-bazı arkadaşlar buna da çok haklı olarak temas ettiler- uyuşturucuyla veya
-madde bağımlılığı demek belki daha doğru- madde bağımlılığıyla ilgili olarak
yapılan çalışmaları bir bütünlük içinde ele almamız lazım. Önce koruyucu
tedbirler, daha sonra tedavi edici tedbirler, sonra rehabilitasyon
ve sosyal adaptasyon. Sağlık Bakanlığının bu husustaki rolü ve görevi tedaviyle
ilgili olan kısımdır. Bunu daha önce de ifade ettim, konuyla ilgili bakanlıklar
olarak belli bir eylem planı hazırlamış durumdayız. Özellikle madde
bağımlılığının çocuklarda ve gençlerde sık görüldüğü bazı illerimiz var. Bu
illerimizde daha özel programlar yürütüyoruz. Aşağı yukarı üç sene önce Sayın
Başbakanımızın talimatlarıyla bakanlıklar arası bir koordinasyon kurulu
oluşturuldu.
Aslında
AMATEM’ler üzerindeki yükün fazla olmasının önemli bir sebebi, hastalığın
hastanede veya AMATEM gibi bir merkezde tedavi edilmesi aşamasından sonra
çocuklarla ilgili rehabilitasyon veya sosyal
adaptasyon konusundaki eksikliklerdir biraz da. Yani burada hastaneler, çocuk
veya gençlerin veya benzeri bağımlılığı olan kişilerin uzun müddet tutulması
gereken yerler değildir. Türkiye’de kapasiteler biraz da bundan dolayı
sıkıntılı bir hâle geliyor. Yani, o, bizim “entoksikasyon”
dediğimiz -tıpta böyle kullanılan- bir anlamda zehrin veya alışılmış olan
maddenin vücuttan atılma dönemi ve o ilk psikiyatrik yaklaşım dönemi dışında bu
kişilerin hastanelerde tutulmaları aslında gerekmiyor. Buna rağmen ismi
zikredilen illerimizde, bizim bölge cazibe merkezleri dediğimiz işte, Van’da,
Diyarbakır’da, Konya’da, Bursa’da -bu isimler zikredildi soruyu soran
milletvekili arkadaşımız tarafından- yeni psikiyatri hastaneleri ve bunlarla
birlikte bağımlılıkla ilgili tedavi merkezleri açmak üzere planlamalarımızı
yapmış durumdayız. Çok özel projeler de oluşturduk, bu hususta çalışarak. Bu
şehirlerimizde bu merkezleri açacağız -bir kısmında açtık, bir kısmında
açacağız- ve gerek AMATEM’ler gerekse bu şekilde tedavisi gereken, yatarak
tedavisi gereken hastalarla ilgili kapasitemizi -daha önce de bir soruya
cevaben söylemiştim- birkaç misline ulaştırmış durumdayız.
BAŞKAN - Sayın
Bakanım, soru-cevap süresi doldu, devam edecek misiniz?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Ben daha yeni başladım efendim.
BAŞKAN – Yedi
dakika kullandılar efendim. Ben serbest bıraktım nasıl olsa rahat sorarlar
diye.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Yani “Sorularla bitti.” diyorsunuz.
BAŞKAN – On
dakika efendim.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sizin takdirinize Sayın Başkanım. Eğer “Doldu.”
derseniz yazılı olarak… Müsaade ederseniz iki dakikada cevaplayabilirim.
BAŞKAN – Hayır,
ben size soruyorum efendim.
KÜRŞAT ATILGAN
(Adana) – Cevap alalım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun,
devam edin efendim.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Bu televizyonlarda yayın yapılmasıyla ilgili olarak
sigara kanununu yaptığımız zaman yüce Meclisimiz bize çok güzel bir imkân
vermiş oldu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Bakanların sesini kesme günü herhâlde!
BAŞKAN – Efendim,
bizimle ilgili değil bu, yani kürsüyle ilgili değil.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Yazılı cevap versin Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Takdir
Sayın Bakanın.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Tütün ürünleri ve sağlığa zararlı diğer alışkanlıkların
zararları konusunda en az otuz dakikası akşam saatlerinde 17.00’yle 22.00
arasında olmak üzere 08.00-22.00 saatleri arasında televizyonların yayın yapma
mecburiyeti var. Bunu bu şekilde uygulayınca bir televizyona veya radyoya
doksan dakika düşüyor. Bu çok önemli bir zaman. Bunu
kullanıyoruz, bundan sonra da efektif bir biçimde kullanmaya devam edeceğiz.
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Pek uygulanmıyor Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Uygulandı efendim. Takibini de yaptık, belki aksayan
televizyonlar vardır, haklısınız, takibini bundan sonra da yapacağız.
Bu yeşil kartla
ilgili olarak bir milletvekilimiz “asgari ücretli bir aile yerine göre yeşil
kart alamıyor.” dedi. Asgari ücretli bir aile sigortalıdır normalde,
sigortasıyla bu hizmetten faydalanabilir. Asgari ücretteki
rakamlarla yeşil kartın ilişkilendirilmesi aslında kazançla alakalı bir şey. Yoksa
asgari ücreti olan bir kişi sigortadan da tabii ki istifade edebilmektedir.
Enerji
içecekleriyle ilgili kafein oranları Tarım Bakanlığımız tarafından Avrupa
Birliği normlarına göre belirlenmiş durumdadır. Bu meseleyi ben sizin bu
sorunuza binaen bir kere daha değerlendirip gözden geçireceğim.
Kürt çocuklarına
uygulanan bir zalimane politika falan yoktur ülkede. Bizim nazarımızda her
çocuk kıymetlidir, her insan kıymetlidir. Kökeni ne olursa olsun Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes, hatta bu ülkede misafir olarak bulunan
herkes çok kıymetlidir. İnsan kutsaldır bizim nazarımızda, bizim anlayışımızda.
Bütün meselelere olduğu gibi bu meseleye de böyle yaklaştığımızın bilinmesi
lazım.
Siz yasal
değişikliklerden bahsediyorsunuz. Bu konu tabii benim uzmanlık alanım içinde
değil doğrusu ama şunu da ısrarla ifade etmek istiyorum: Bir taraftan bunu
talep ederken -bu, haklı bir talep de olabilir, değerlendirilebilir- bu
yavrularımızı, bu çocuklarımızı bu ortama sürükleyenleri mutlaka bu Meclis
çatısı altında dile getirmemiz lazım. On iki yaşında, on dört yaşında bir çocuk
kendi başına taşı falan eline alıp polise taş atmaz. Kim bunu
yapıyorsa bu ülkede bunları konuşmak lazım Meclis çatısı altında. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Bakan,
Başbakan diyor ya “velev ki öyledir.”
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Bakınız, siz lütfen… “Velev ki” falan demeyelim,
ikisini birlikte konuşalım, biz de o zaman kimin samimi olduğunu kimin samimi
olmadığını yüce Meclisle birlikte millete göstermiş olalım.
SIRRI SAKIK (Muş)
– O çocuklara niye yirmi üç yıl…
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – İkisini beraber konuşalım lütfen.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Hodri meydan!
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) – Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan.
Madde üzerinde
iki adet önerge vardır.
Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
89 Sıra Sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinde geçen “tiksindirici”
ibarelerinin “hoş olmayan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Tekin Bingöl |
Hulusi Güvel |
Şevket Köse |
|
Ankara |
Adana |
Adıyaman |
|
Prof. Dr. Sacid Yıldız |
Yaşar Tüzün |
Akif Ekici |
|
İstanbul |
Bilecik |
Gaziantep |
|
Ergün Aydoğan |
Algan Hacaloğlu |
|
|
Balıkesir |
İstanbul |
|
BAŞKAN – Evet,
şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım efendim.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
89 sıra sayılı Kanun Teklifinin 2 nci maddesinin (1)
numaralı fıkrasının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
R. Kerim Özkan |
Canan Arıtman |
Hulusi Güvel |
|
Burdur |
İzmir |
Adana |
|
Şevket Köse |
|
Sacid Yıldız |
|
Adıyaman |
|
İstanbul |
“Yetişkinlere
satış işlemi kimlik ibrazı ile belgelendirilerek yapılır.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu efendim?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli Başkanım.
BAŞKAN – Önerge
sahibi olarak konuşacaklar mı efendim, gerekçeyi mi okutalım?
SACİD YILDIZ
(İstanbul) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum efendim:
Gerekçe:
Yetişkinler
tarafından satın alınan madde kapsamındaki ürünlerin kötüye kullanım amaçlı
olarak çocuklara ulaştırılmasının önlenebilmesi için yetişkin alıcıların
denetimi ve takibini sağlamak amacıyla bu düzenleme yapılmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
89 Sıra Sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinde geçen “tiksindirici”
ibarelerinin “hoş olmayan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sacid Yıldız (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Uygun
görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılıyoruz Değerli Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutacağız, konuşacak mısınız?
SACİD YILDIZ
(İstanbul) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde, teklifte
yer aldığı biçimde uygulandığında mesleği gereği bu ürünleri kullanmak zorunda
olan ve ürünlerin imalinde çalışan herkes, her gün bu tiksindirici kokuya maruz
kalacaklardır. Bu nedenle tiksindirici koku ile hoş olmayan koku arasındaki ayrımın
iyi yapılması gerekmektedir. Yapılacak bir düzenleme ile bu iş kollarında
çalışanların, çalıştıkları yerlerde yeme-içme gibi eylemlerde bulundukları
dikkate alınarak, ortamlarının göz önünde bulundurularak, rahat çalışmalarının
sağlanması yerinde görülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Maddenin oylamasında karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Maddenin
oylamasında karar yeter sayısı istiyorsunuz.
2’nci maddeyi
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum ve karar yeter sayısı
arayacağım: Maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara
veriyorum efendim.
Kapanma Saati : 18.32
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap
GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER : Fatoş
GÜRKAN (Adana), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 87’nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
89 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet buradalar.
2’nci maddenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi maddeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
2’nci maddeyi
değişiklik önergesi doğrultusunda kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter
sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum efendim:
Ceza hükümleri
MADDE 3- (1) 2 nci maddenin birinci fıkrasındaki yükümlülüğe aykırı
hareket eden kişi, Türk Ceza Kanununun “Sağlık için tehlikeli madde temini”
başlıklı 194 üncü maddesi hükmüne göre cezalandırılır.
(2) 2 nci maddenin üçüncü fıkrasına aykırı olarak bu Kanun
kapsamına giren ürünlerin üretildiği veya kullanıldığı yerlerde her ne sıfatla
olursa olsun çocuk çalıştıranlara, her bir çocukla ilgili olarak beşyüz Türk Lirası idari para cezası verilir.
(3) 2 nci maddenin dördüncü fıkrasına aykırı olarak bu Kanun kapsamına
giren ürünleri ihtiva eden yapıştırıcı kırtasiye malzemelerini eğitim ve
öğretim faaliyetinde kullanılmasına izin verenlere, yüz Türk Lirası idari para
cezası verilir ve bu kırtasiye malzemelerinin eğitim ve öğretim kurumunda
kullanılması men edilir.
(4) 2 nci maddenin beşinci fıkrasındaki sağlık tedbirlerini
almayan kişiye bin Türk Lirasından beşbin Türk
Lirasına kadar idari para cezası verilir.
(5) 2 nci maddenin yedinci fıkrasındaki yükümlülüğe aykırı
hareket edenlere, malın piyasa değerinin iki katı kadar idari para cezası
verilir. Ancak, bu cezanın miktarı beşyüz Türk
Lirasından az olamaz. Ayrıca, bu yükümlülüğe aykırı olarak ambalajlanan
malların satışı men edilir.
(6) Bu madde
hükümlerine göre idari para cezasına ve diğer tedbirlere karar vermeye, mahalli
mülki amir yetkilidir.
BAŞKAN – Madde
üzerinde gruplar adına ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın.
Sayın Yalçın,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Çok değerli
milletvekilleri, 89 sıra sayılı Çocukların Uçucu Maddelerin Zararlarından
Korunmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Meclis Grubu adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu önemli konuyu bir kanun teklifi olarak hem Meclis gündemine
hem ülkemizin gündemine getiren Sayın Cevdet Erdöl
Bey’e çok teşekkür ediyorum. Kendileri tütün mamullerinin zararlarının önlenmesi
bakımından hazırlanan yasada da önemli çabalar harcamıştı. Her ne kadar
uygulama bakımından önemli eleştirilerimiz olsa da inşallah başarılı olur o
Yasa’nın uygulaması diye temenni ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, milletvekillerimizin sorduğu birçok soruya Hükûmet
sırasında oturan sayın bakanlarımızın cevap vermediği, veremediği, bir kısmını
özellikle Sayın Bakanımız, İçişleri Bakanının, aileden sorumlu Bakanın, Millî
Eğitim Bakanının konusuna girmesi hasebiyle cevaplayamayacağını belirtti. Bu
cevap, aslında bu önemli teklif görüşülürken en azından aileden sorumlu Devlet
Bakanımızın, Millî Eğitim Bakanımızın, İçişleri Bakanımızın ve hatta spordan
sorumlu Bakanımızın da Mecliste bulunarak bu yasayı takip etmesinin ne ölçüde
önemli olduğunun bir göstergesiydi diye düşünüyorum.
Sayın
milletvekilleri, bir diğer üzüntümüz, bu konu keşke gündemin daha boş olduğu
bir zamanda konuşulabilseydi ama maalesef, ülkemiz vahşice katledilen 44
insanımızın dramını konuşurken, bu acımız henüz çok tazeyken gündeme gelmiş olması,
bu önemli teklif için ayrı bir talihsizliktir diye düşünüyorum.
Ve değerli
arkadaşlarım, çocukları konuşurken, çocukların uyuşturucu, uçucu maddelerin
zararlarından korunmasını konuşurken, 44 insanımızın vahşice katlinin
içerisinde de bir çocuk sanığın, on dört yaşında bir çocuk zanlının bulunması
ve tutuklanmış olması çok ilginç ve garip bir rastlantıdır diye düşünüyorum.
Bir önemli husus
daha var daha önce gündeme getirilmemiş olan. Sayın Bakanım, bu olayda
zannediyorum 70 çocuk öksüz kalmış bulunuyor. Umarım, devletimiz bu olayda
öksüz kalmış 70 çocuğumuzun da burada konuştuğumuz kanunda bahsedilen
mahzurları yaşamadan hayatının idamesinde devletimiz gereğini yapar diye
ümidimi muhafaza ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, üzerinde konuştuğum 3’üncü madde teklifin ceza hükümlerine
ilişkindir. Maddeye göre, 2’nci maddede belirtilen kontrol hükümlerine
getirilen müeyyideler düzenlenmektedir. Buna göre, kanun
kapsamına giren ürünleri satanlar, bu ürünlerin üretildiği ve kullanıldığı
yerde çocukları çalıştıranlar, bu kanun kapsamındaki ürünleri ihtiva eden
malzemelerin eğitim-öğretim kurumlarında kullanılmasına izin verenler ile bu
kanun kapsamındaki ürünlerin üretildiği ve kullanıldığı yerlerde sağlık
tedbirleri almayanlar ile kanun kapsamındaki ürünlere getirilen ambalaj
standartlarına uymayanlara getirilen birtakım cezalar öngörülmektedir.
Sayın
milletvekilleri, böyle bir konunun yasalaşması ve müeyyideye bağlanması,
yaptırıma bağlanması elbette önemlidir, ancak hukuki bakımdan
değerlendirilirse, getirilen yaptırımların caydırıcılıktan uzak olduğu
özellikle vurgulanmalıdır.
Biraz önce
Komisyon Başkanımıza da ifade ettim, değerli arkadaşlarım, uçucu madde
kullanmak suç mudur? Bu konuda, bir avukat olmama rağmen, bilgi sahibi de
değilim. Burada bir yasal boşluk olduğunu düşünmekteyim. Bu konuya da Meclisin
dikkatini çekmek istiyorum.
Yine, bir hukuki
tartışma yaratmak adına şunu ifade etmek isterim: Bu maddelere ilişkin
yasaklara aykırı davrananlar, bu maddenin kullanılması sonucu ortaya çıkan
sonuçlardan sorumlu tutulabilmeli midir?
Değerli
arkadaşlarım, buna şöyle örnek vereyim size: Satılmasının yasak olduğunu bile bile bir satıcı bu maddelerden çocuklara satmış ise ve bu
çocuk kendisine ya da kendisi dışındaki insanlara zarar vermişse, acaba bu
suçlardan satan da sorumlu olmalı mıdır? Böyle bir illiyet bağı kurulması
hukuki olarak gündeme gelmeli midir? Bu konunun da bundan sonraki Meclis
çalışmalarında mutlaka dikkate alınması gerektiğini düşünmekteyim.
Değerli
arkadaşlarım, bu teklif önemli bir aşamadır, ancak önceki konuşmacılar da
sıklıkla ifade etti, bu tür sorunların yalnızca yasak getirmeyle ve yaptırım
uygulamayla çözülemediği bilinmektedir. Bugün, zaman zaman
da basına yansıdığı üzere, ne yazık ki, okul önlerinde ekmek arası uyuşturucu
satılan bir ülkede yaşamaktayız. Böyle bir gerçeklik varken, bu kanunu
konuşmayı belki biraz fantezi olarak tanımlamak gerekir.
Ülkemiz,
özellikle bu İktidar döneminde uyuşturucu ticareti bakımından transit ülke
hâline gelmiştir. Canlarımızı yakan terörün en büyük finans kaynağının da
uyuşturucu ticareti olduğunu düşündüğümüzde bu kanun belki bir günah çıkarma
anlamından öteye anlam ifade etmemektedir.
Sayın
milletvekilleri, çocuklarımızın korunması kulağa çok hoş gelen bir kavram. Onun
için, bu kanun görüşmelerinde de yaşandığı üzere, her konuşmacı benim gibi
Sayın Cevdet Erdöl’e teşekkür ederek konuşmasına
başladı. Mecliste grubu olan bütün partilerin de konuya en azından bu
samimiyetle yaklaştığını tespit ettim. Fakat bu kavramı kullanmak bu konudaki
samimiyetin ifadesi anlamına gelmiyor. Devletimiz birçok farklı organıyla bu
konuya sahip çıkmalı. Bu konunun ailelere düşen ödevleri var, medyaya düşen ödevleri
var. Önemli sorumluluk alanlarının iç içe geçtiği bir alan bu. Bu konuda
yeterli bir eş güdümün varlığı bana göre çok tartışmaya açık bir konudur.
Değerli
arkadaşlarım, onun için, bu koruma, çocukları koruma duygusu yalnızca yasa
yapmayla değil, bir anlayış geliştirmesiyle, bir anlayış birliğiyle ancak
mümkün olabiliyor.
Birçok çocuğumuz
-defalarca ifade edildi- sokaklarda yaşıyor. Barınma, beslenme ve insanca
yaşama olanaklarından mahrum olarak yaşıyorlar. Bu çocukların birçoğu madde
bağımlısı olarak gruplar hâlinde dolaşıyor ve değerli arkadaşlarım, avukatlık
yaptığım dönemden de örnek vermem gerekirse, ne yazık ki, bu çocuklar kendi
aralarında birbirlerine karşı cinsel suçlar işliyorlar. Mafya gruplarının ve
terör örgütlerinin ne yazık ki, birer tetikçisi olma potansiyelini taşıyorlar.
Çok yeni zamanlarda, temsil etmekten onur duyduğum Ordu ilinde de
sokakta yaşayan iki çocuğumuzdan biri diğerinin boğazını kesmek suretiyle
ölümüne neden olmuştur ve ne yazık ki, değerli arkadaşlarım, Ordu’da sayısı az
da olsa madde bağımlısı olan bu çocuklar içerisinde bir kız çocuğumuz da
bulunmaktadır ve ne yazık ki, devlet gücümüz bu durumlara karşı etkili
olamıyor. Bu çocukları sokaktan kurtarmak yerine
bahanelerin arkasına saklanmak tercih ediliyor.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Bakanımız da konuşmasında ifade etti; polislere taş attırılan çocukların
da burada ifade edilmesi gerektiğini, kimlerin buna sebep olduğunu ifade etti.
Sayın Bakanım,
bunu kınadınız ama esas kınanması gereken bu çocukların ailelerini belki bu işe
mecbur edenlere karşı yaptırımda bulunamayan devlet midir acaba? Bunun
sorumlusu kimdir? Bu çocuklarımızı sokaktan kurtarması gereken, terör örgütünün
himayesinden kurtarması gereken ve belki bu çocuklarımızı koruma tedbirleriyle
güçlendirmesi gereken sorumluluk makamındaki biri olarak bu kınama anlayışınızı
da kınadığımı ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, devletimiz, birçok konuda olduğu gibi bu konuda da getirdiğimiz
eleştirilere, sokak çocuklarının, madde bağımlısı olan çocukları yurtlara
alındığını fakat yurtlardan kaçtıklarını ifade ederek bir savunma getiriyorlar.
Bunun doğru olduğunu ben de görüyorum. Bu çocuklar sokakta büyüdüğü, yetiştiği
için bir disiplin altında yaşamayı çok kabullenemiyorlar. İşte, burada, çok
önemli bir yasal boşluğun olduğunu özellikle ifade etmem gerekir. Eğer bu
çocuklarımızın madde bağımlısı olarak tıbbi anlamda da sağlık sorunları
yaşadıkları tespit edilebilirse, tıpkı akıl hastası olan suçlulara karşı
uygulanan hukuki yaptırımlar bakımından tedavileri bitene kadar bir sağlık
kuruluşunda kalmaya yasal olarak zorlanabiliyorsa belki bu durumdaki
çocuklarımız bakımından da benzer, paralel bir uygulama düşünülebilir diye
düşünüyorum. Aksi hâlde, özellikle büyük şehirlerimizde, Ankara’da da ne yazık
ki birçok çocuğumuz bizleri de sokakta rahat yürüyemez hâle getirmiş durumda.
Geçenlerde Maltepe’den Meclise kadar yürümeyi arzu etmiştim. Mübalağasız
söylüyorum, 3 ayrı gencimiz, kimi para istemek için kimi sigara istemek için
tacizde bulundular.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Yalçın, devam edin.
RIDVAN YALÇIN
(Devamla) – Teşekkür ederim.
Ne yazık ki cami
kapılarında çok sayıda çocuğumuz dilenmeye mecbur edilmiş, mahkûm edilmiş ve
bir cumhuriyetin başkentinde bile bu gibi durumlarla karşılaşmak mümkün
olabiliyor.
Değerli
arkadaşlarım, sürem bitti. Daha fazla konuşacaklarım vardı aslında ama önemli
bir kısmı önceki konuşmacılar tarafından ifade edildi. Ben, bu teklifin
yasalaşması hâlinde bu alandaki önemli hukuk boşluğunun doldurulmuş
olmayacağını… Ve bu yasayı hazırlayan özellikle Cevdet Bey’den rica ediyorum.
İktidar dışındaki milletvekillerinin yasa teklifleri ne yazık ki bu kadar kolay
Genel Kurula gelemiyor. Bu konuda diğer bakanlıklar ve kurumlarla irtibatlı
olarak gerçek anlamda bir kapsayıcı kanuna ihtiyaç bulunduğunu, bu kanunun bu
amaç için bir önsöz olabileceğini ifade ediyor, bu duygularla yasanın hayırlı
olması dileğiyle saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Yalçın.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sacid
Yıldız.
Sayın Yıldız,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
SACİD YILDIZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 89 sıra sayılı
Çocukların Uçucu Maddelerin Zararlarından Korunmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu’nun 3’üncü maddesi
üzerinde, yani ceza hükümleri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
uçucu madde kullanımı, 1950’lerden bu yana, dünyada, çocuklarda ve ergenlerde
en yaygın görülen madde kullanımıdır. Uçucu madde kullanımı daha çok
azınlıklar, sosyoekonomik düzeyi düşük sınıflar ve parçalanmış aile
çocuklarında göze çarpmaktadır. Uçucu maddeler ucuz olması, hızlı etki
göstermesi ve kolay elde edilebilirliği nedeniyle çocuklar tarafından da yaygın
bir şekilde kullanılmaktadır.
Evlerde
kullanılan temizlik ürünlerinde, plastiklerde, kırtasiye malzemelerinde hatta
içeceklerde bile bulunan koku verici maddeler insan sağlığını olumsuz yönde
etkilemektedir. Çünkü kokularda kullanılan kimyasalların yüzde 90’ı petrolden
üretilen sentetik maddelerden oluşmaktadır. Bu nedenle, solunum yoluyla
alındığında baş dönmesi, bulantı, koordinasyon bozukluğu, uyuşukluk gibi
belirtilere yol açmaktadır.
Ülkemizde
bağımlılık yapan maddeler arasında tütün ve alkolden sonra en sık uçucu
maddeler kullanılmaktadır ve ne yazık ki bu maddelerin imalinden satışına ve
kullanımına kadar olan süreç için ülkemizde şimdiye kadar etkili herhangi bir
kısıtlamaya gidilmemiştir. Onun için bu yasa teklifi çok önemlidir değerli
arkadaşlar.
Bu maddelerin
kullanımını engellemenin en iyi yolu, bu maddeleri cazip olmaktan çıkartmakla
mümkündür. Çoğu uçucu maddenin kokusu özellikle çocuklara çok cazip
gelmektedir. Uçucu madde kullanıcılarını caydırmak amacıyla deterjan, kırtasiye
malzemeleri ve yapıştırıcılara ilave bir madde eklenerek, bunların hoş
kokmaması amaçlanmalıdır. Özellikle kötü kokan ile hoş kokan arasındaki ayrımı
iyi yapmak gerekmektedir. Çünkü insanlar, özellikle de çocuklar güzel koktuğu
için değil, hoş koktuğu, hoşluk hissi verdiği için bu maddelere ilgi
duymaktadırlar. Aksi takdirde bu maddelerin kötü yani tiksindirici kokması her
gün mesleği gereği bu maddeleri kullananların ve tüm tüketicilerin de kötü
kokan ürünleri kullanmak zorunda kalmalarına neden olacaktır. Ama bir önceki
maddede bu “tiksindirici” ifadesi “hoş olmayan koku” şeklinde değiştirildi, bu
isabetli oldu değerli milletvekilleri.
Ayrıca sokakta
yaşayan veya kimsesiz olan çocukları da devletin bakımı ve koruması altına
almadığımız takdirde bu çocuklar da büyük tehlike altındadırlar. Sokaklardaki
bu tehlikenin farkında bile olmayan çocuklar kolayca kandırılabilmekte, kısa
sürede alkol ve madde bağımlısı hâline gelebilmektedirler. Benden evvelki
-MHP’nin ve bizim grubun- konuşmacı arkadaşlar da söylediler. Sokakta yaşayan
çocuklarda bu madde kullanımları yüzde 40’ları geçmektedir değerli arkadaşlar.
Bu nedenle Cumhuriyet Halk Partisi olarak yeni parti programımızda korunmaya
muhtaç çocukların koruma altına alınması ve çalışma yaşamı yerine eğitime
yönlendirilmesine yönelik çalışmalara da öncelikli yer verilmiştir. Çünkü
sokakta yaşayan çocuklar bağımlı hâle geldikten sonra kendilerine verdikleri zarardan
öte, çevresindeki insanların güvenliklerini tehlikeye sokmakta ve huzursuz,
tedirgin bir yaşamın oluşmasına yol açmaktadırlar. Bu durum güvensiz bir
toplumun oluşmasına neden olmaktadır. Bu ortamın daha vahim boyutlara
ulaşmaması için alınacak en acil ve etkili tedbir sokakta yaşayan çocuklara
sahip çıkılması, görüşmekte olduğumuz bu yasa teklifiyle kalıcı önlemlerin
alınması ve buna ciddi bir bütçe ayrılmasıyla mümkündür.
Değerli
milletvekilleri, bu anlamda, biraz evvel MHP’den Rıdvan arkadaşımız da söyledi,
70 kişi sahipsiz kaldı bu katliam sonucunda. Bu katliamda ölenlere rahmet
diliyorum, kalanlarına, yakınlarına başsağlığı diliyorum ama 70 çocuk sahipsiz,
ortada kaldı. Bunlardan 35 tanesinin hem annesi hem babası yok, 20 tanesinin
annesi yok, 15 tanesinin babası yok. Buradan aile ve kadından sorumlu yeni
Devlet Bakanımıza seslenmek istiyorum: Lütfen bu çocuklara sahip çıkınız. Bu 70
çocuğa devletin sahip çıkması lazım, hem eğitimi hem barınması, her yönden
sahip çıkılması lazım.
Bağımlılık büyük
bir sorun ve ciddi bir hastalıktır. Bağımlıların sayısının azaltılması için
öncelikle vatandaşlarımızın, özellikle de çocuklarımızın bilinçlendirilmesi
gerekmektedir. Uçucu ve uyuşturucu maddelerin ilk kullanım yaşı ilköğretime
kadar düşmüştür ve ilk kullanılan maddeler arasında da esrar yer almaktadır.
Yapılan
araştırmalar, kullanıcıların bu maddeleri nasıl elde ettikleri sorusuna ise
genellikle grup içerisinde paylaşıldığı veya kendilerinden yaşça büyük bir
başka kişi tarafından verildiğini ortaya koymuştur. Bu tür maddelerin bu kadar
kolay elde edilebilmesi ve pazarlanabilmesi de oldukça düşündürücüdür.
Açıkçası, bunun, kontrol mekanizmalarında bir eksiklik sonucu olduğunu
düşünmekteyim. Gene bu yasada bunlar düzeltilecek kanaatindeyim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde kayıt dışı istihdam oranı her geçen gün artmaktadır.
Bunların büyük bir kısmını ise çocuklar oluşturmaktadır. Çocuk işçiler
genellikle küçük atölyelerde, sağlıksız ortamlarda ve çok az ücretle
çalıştırılmaktadırlar. Bu nedenle, yasa teklifinde öngörülen cezaların ne kadar
caydırıcı olduğu tartışılması gereken bir konudur ama bir önergeyle bunlar da
yükseltilecek kanısındayım. Ortak bir önerge verildi. Herhâlde bunlar da
düzeltilecek.
Yine, yapılan
araştırmalar, uçucu maddelerin kullanımında aile yapısı, anne-baba kontrolü,
kardeşler arasında madde kullanımı ve ailenin maddi durumunun etkili olduğunu
göstermektedir. Peki, burada, isminde “adalet” olan bir partinin iktidarı
döneminde ülkede sağlık başta olmak üzere her şeyin adaletsiz dağılımının bir
etkisi yok mudur ya da yapılan araştırmalarda, hayat kalitesi sıralamasında
sonuncu olmamızın?
Değerli
milletvekilleri, OECD’nin yaptığı yaşam kalitesi araştırmasında, gelir
dağılımındaki adaletsizlikte son sırada olduğumuz daha dünkü ve bugünkü basında
yer aldı. Dün ve bugün, gelir dağılımında adaletsizlikte son sıradayız. 2010
yılında kültür başkenti olacak bir şehir olan İstanbul’un, Mercer firması tarafından yapılan yaşam kalitesi
araştırmasında, önceki araştırmaya göre 7 basamak birden düşerek 121’inci
sıraya gerilemesi de geçtiğimiz günlerde yine basına yansıyan bir diğer üzücü durumdur. Yaşam kalitesi bakımından
sonuncu olmuş bir ülkede insanların mutlu, huzurlu
olabilmesinden söz edilebilir mi değerli arkadaşlar?
Araştırmalar
göstermektedir ki ailenin maddi durumundan çok ülkenin maddi durumu insanları
bu yola sevk etmektedir çünkü yalnızca gelir seviyesi düşük insanların
çocukları değil, sosyoekonomik durumu çok iyi olan ailelerin çocukları da bu
maddeleri kullanmaktadırlar. Ülkenin içinde bulunduğu işsizlik ve kriz ortamı
büyük ölçüde insanları bu gibi maddeleri kullanmaya hatta intiharlara
sürüklemektedir. Bununla ilgili grup olarak biz Meclis Başkanlığına -daha
geçenlerde, iki gün evvel okundu- araştırma önergesi verdik, bu ekonomik krizin
sosyoekonomik boyutları, sosyal yapıda yaptığı bozukluk, psikolojik yapıda
yaptığı bozukluk araştırılsın diye bir araştırma önergesi verdik, inşallah
gündeme girer. Çünkü daha birkaç gün önce ülkemizde bir günde on bir intihar gerçekleşmiştir.
Gene, Türk Psikiyatri Derneğinin yayınlarından görmekteyiz ki son zamanlarda antipsikotik, antidepresif ilaç
kullanımları son derece artmıştır, 2006 yılına göre bu 2007-2008’de 1 katına
yükselmiştir. Onlar kutu bazında bunları da yayınladılar. Demek ki bir
psikolojik bozukluk oldu. Yani kriz psikolojik değildi ama kriz sonucunda
psikoloji bozuldu. Zaten günlük yaşamda da, günlük şiddette de bunlar
görülüyor. Otobüste, bakıyorsunuz, önünde oturanın boynunu kesiyor veya
intiharlar çok artıyor. Bunlar çok önemli değerli arkadaşlar. Bu on bir
intiharın arasında sade, işsiz vatandaşların yanı sıra, insanlar tarafından
tanınan işsiz bir tiyatro sanatçısının da bulunması, ülkemizin ne kadar içler
acısı bir durumda olduğunu ortaya koymaktadır.
Değerli milletvekilleri,
konumuz çocuklar olduğu için, çocukların sağlığı… Bu bakımdan ben bir de şuna
değinmek istiyorum: İstanbul’la ilgili bir konu. Sayın Başbakan her vesileyle
en az üç çocuk yapılmasından yana olduğunu söylüyor. Sayın Sağlık Bakanı da
buna zaten değişik konuşmalarda destek verdiğini söyledi. İsteyen istediği
kadar çocuk yapsın, üç, dört, beş yapsın ama çocuk sahibi olamayanlara devletin
yardımcı olması lazım. Bunlara, tüp bebek dediğimiz merkezlerde yardımcı üreme
teknikleriyle devletin veya tıbbi merkezlerin yardımcı olması gerekir. Ne yazık
ki İstanbul’da Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde sadece iki yerde bu
yardımcı üreme tekniklerini uygulayan merkez var. Bunlardan bir tanesi Zeynep
Kamil Hastanesi, diğeri de Süleymaniye Doğumevi. Süleymaniye Doğumevi Hastanesi
Süleymaniye’de değil, Zeytinburnu’nda. Şişli Etfal’den
bana başvurdu arkadaşlarımız. Şişli Etfal’in
Eğitim Planlama Koordinasyon Kurulu bu açıdan, bu tüp bebek için, yardımcı
üreme teknikleri için yerini de bulmuş, merkez de yapılmasını istemiş, kadın
doğum bölümünden ve üroloji bölümünden arkadaşlar eğitime gitmiş, hazır, her
şey var fakat her nedense -Hastane Başhekimliğinden mi İl Sağlık Müdürlüğünden
mi bilemiyorum- bu yürürlüğe girmiyor. Arkadaşlar hazır ve bölgede tüp
bebek merkezi yok IVF merkezi dediğimiz In Vitro Fertilizasyon, Süleymaniyede var, Zeynep Kamilde
var, Bakırköyde de hazırlık varmış. Bunu da Sayın
Bakanın bilgisine sunuyorum eğer duyduysa Bakanımız.
Değerli
milletvekilleri, CHP olarak yasa teklifine olumlu oy vereceğimizi bildiriyoruz.
Zaten Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz kadın sağlığına, çocuk sağlığına,
halkın sağlığıyla ilgili her şeye olumlu katkılarımızı sunduk. Burada daha
evvel konuştuk, Sigara Yasası’nda da biz halk sağlığını ilgilendirdiği için olumlu
oy verdik.
Yüce heyetinizi bu duygu ve düşüncelerle selamlarım. Yasa teklifini hazırlayan
Sayın Cevdet Erdöl’e ve emeği geçen herkese
teşekkürlerimi sunarım. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Yıldız.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Sayın Kaplan,
buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çocukların Uçucu
Maddelerin Zararlarından Korunmasına Dair Kanun Teklifi hakkında Demokratik
Toplum Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, konu
çocuklar olunca gerçekten çok büyük düşünmemiz gereken… Çünkü yarınımız
çocuklarımız. Onların sağlığı, onların eğitimi, onların her türlü zararlı
ortamdan, araçtan, her şeyden arınması yarınımızı sağlıklı kılar. İyi bir
eğitim, sağlıklı çocuklar, yarını da güvenli bir ülke demektir. Bu ülkenin
Meclisi Ulusal Egemenlik Bayramı’nda eğer çocuklara armağan ediyorsa 23 Nisan
Bayramı’nı, bu çocuklarla ilgili ne yaptığımız konusuna da iyi bakmamız
gerekiyor.
Bu teklif uçucu
maddelerin zararlarından korunmayla ilgili birtakım kontrol ve önlemleri
getirdiği için Mecliste grubu bulunan bütün partiler gibi bizim de şüphesiz
olumlu bakıp desteklediğimizi ancak bunun yeterli olmadığını tek başına,
olamayacağını da ifade etmek istiyoruz. Çünkü,
çocuklarla ilgili sorunlar bu yasa kapsamında özellikle uçucu maddelerle ilgili
bir alana, dar bir alana isabet ediyor ve sigara, alkol ve uyuşturucu gibi zararlardan
çok özellikle kamuoyunda fotoğraflarda, haberlerde “tinerci” olarak daha çok
bilinen, tanınan ve işledikleri suçların şiddetiyle kamuoyunda bu tür zararlı
alışkanlıkların ağır sonuçlarını yaşamış bir ülkede Taksim Meydanı’nda eğer bir
SAT komandosu yüzbaşı bir çocuğun bıçağıyla can veriyorsa, Doğu’da veya
Karadeniz’de de normal, yolda giden bir vatandaş böylesi zararlı
alışkanlıkların müptelası olmuş bir durumda aynı duruma maruz kalabiliyor.
Ama, bizim göz ardı
ettiğimiz bir konu var, bir nokta var. Çocuk suçluluğuyla ilgili, çocukların
zararlı alışkanlıklarıyla ilgili elimizde ne tür bir veri var? Bakın, Emniyet
Genel Müdürlüğü bünyesinde çocuk masaları var. Özellikle İstanbul’da, metropol kentlerde bu daha çok ve metropol kentlerdeki o
çocuk masasında çalışan görevlileri, ellerindeki raporları dinleyip okuduğunuz
zaman sorunun sadece bir kolay tiner bulma, boyacıdan, nalburdan tiner alıp
tiner çekme hadisesi olmadığını, sosyolojik, toplumsal birçok yönünün olduğunu
göreceksiniz.
Neden bu sokak çocuklarında
bu zararlı alışkanlıklar çok, tiner çok? Ama varsıl olan ailelere doğru
gidildiği zaman bu zararlı alışkanlıkların yerini değişik haplardan değişik
uyuşturucu türlerine kadar ve en son sanat dünyasına kadar uzanan birçok
fotoğrafının görüldüğü magazinsel olaylara kadar yayıldığını görürüz.
Şimdi, buradaki
ceza hükümlerinin, sadece maddelerin kontrolü, satışı açısından getirilen para
-Türk Ceza Kanunu’nun 194’üncü maddesindeki- cezalarının:
1) Caydırıcı
olmadığını düşünüyorum bir hukukçu olarak,
2) Denetiminin
mümkün olmadığını…
Çünkü, ayakkabıcı,
ayakkabı imalatında kullanıyor bunu. Yani çok rahat
bulunabilen, ruhsata, kontrole tabi olmayan bir madde durumu söz konusu.
Ama ilginçtir ki
batıda da, bir İstanbul’da da, bir Trabzon’da da, bir Ordu’da da, bir Batman’da
da, bir başka şehirde de çocuklardaki bu eğilimlerin arttığı bir gerçek.
Peki, bu verileri
kim bize tespit edecek? Bu verilerin bir tek ayağı yok. Sağlık Bakanlığı
teşhis, kontrol, tedavi konusunu ilgilendiriyorsa bunun İçişleri Bakanlığı suç,
kriminal boyutu var, aileden sorumlu Bakanlığın
kimsesiz çocuklarla ilgili, ıslahevleriyle ilgili, değişik yurtlarla ilgili
sorunları var. Yine aileden sorumlu Bakanlıkla beraber Millî Eğitim
Bakanlığının -en önemlisi- bunlara yönelik ne tür bir çalışması var?
Peki,
televizyonlara -TRT veya ulusal televizyonlara- ne kadar bir yükümlülük
konuluyor ki eğitimsel programlar günde kaç dakika yapılabiliyor? Günde kaç
dakika yükümlülüğü var televizyonların, bu konuda bilgilendirici reklam yapıyor? Maalesef, halkın gözünde, bakıldığı zaman,
sokakta, özellikle kimsesiz çocukların, yoksul çocukların, ailelerinden kaçmış
çocukların, göç sonucu ekonomik yoksulluğu olan çocukların, ekonomik olarak
imkânları kısıtlı olan çocukların bu alışkanlıklara temayülünün çok daha fazla
olduğu görülüyor. Peki, böyle olduğuna göre, elimizdeki verilerde kaç tane
çocuk ülkemizde bu tür alışkanlıklara sahip? Ancak şunu ifade etmekte de yarar
var, çocukların uçucu maddelerin zararlarından korunması kadar: Çocukluğunu
geçmiş, genç olanların da bu tür zararlı alışkanlıkları kullandığı biliniyor.
Yine, bu çocukların birlikte, özellikle yakın zamanda kapkaç olaylarında, bu
tür alışkanlıklara müptela olanların çok yaygın olarak suça karıştıkları
yönünde yargıya intikal eden dosyalar var. Peki, yargıya intikal durumunda
yargının, baroların, savunmanın durumu nedir? O ayrı bir konu. Yani sadece 2004
yılında Avrupa Birliği müktesebatı çerçevesinde bu tür zararlı alışkanlıklarla
mücadele için bir sözleşme Türkiye'nin önüne getirildi ve bu imzalandı. Bugün
bunun yükümlülüklerinin yerine getirilmesi konusunda Meclisin ciddi bir adım
atması gerekiyor. Öyle, Avrupa Birliği projeleriyle “50 kişi, 100 sokak
çocuğuna yardım” adı altında yapılan projelerle çözülecek bir sorun değil. Adli Tıp Kurumundan tutun özellikle emniyetin -ki jandarmanın,
kırsal kolluğun yoktur- özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük
kentlerdeki emniyet genel müdürlükleri bünyesindeki çocuk masasının kriminal takipte kayıp çocuklar, suça bulaşmış çocuklar ve
çetelerin eline düşüp kullanılan çocuklar, organ mafyasının eline düşüp
kullanılan çocuklar, organ mafyasının eline düşüp kurban olan çocuklar… Çokça
bu kategoriyi artırabiliriz.
Bu doğrultuda
bizim önümüzde… Bütün Meclis grupları mademki böyle bir tasarı konusunda, bunun
yararlılığı konusunda hemfikir -ama eksik olduğu konusunda da bir hemfikirlik
var- grup başkan vekillerimiz bir araya gelsin. Çocuklarla ilgili bir araştırma
komisyonu konusunda bir konsensüs kurularak bunu
hemen… Çok acil olarak bu konuda sağlıklı, bilim insanlarının,
akademisyenlerin, uzmanların, sosyolojik, pedagojik ve birçok boyutlarıyla ele
alıp değerlendireceği bir araştırmaya ve önlemlerine ilişkin bir çalışmaya
ihtiyacımız var. Zaten Mecliste bu konuda çocuk haklarıyla ilgili bir izleme
kurulu kuruldu. Bu izleme kurulunun kapasitesinin artırılması böylesi bir
çalışmanın sonucu mümkün olabilir. Elbette ki bu yasa tasarısıyla bu uçucu
maddelerin dağıtımı konusu bir zapturapt altına alınsa bile bu yeterli değil
çünkü bazı yerlerde, çalıştıkları iş alanı itibarıyla çok rahatlıkla bu
maddelere ulaşan çocukları bundan korumak maalesef mümkün olmuyor. Bu durum
karşısında bizim önerimiz, bu konuda çocuk haklarıyla ilgili bütün
boyutlarıyla…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Kaplan, devam edin.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Yani burada
çocukların üzerinden hiç kimsenin siyasi rant, siyasi
çıkar sağlamadan, bunun üzerinde konuşmadan, bunun gerekleri, nedenleri,
sonuçları üzerinde ve çözümleri üzerinde yoğunlaşarak iyi bir çalışma
yapmasında büyük yarar görüyoruz. Bu, şu açıdan önemlidir: Göç çocukları için
önemlidir, varoş çocukları için önemlidir. Hatta ve hatta varsıl olan, durumu
iyi olan aile çocuklarının neden on iki yaşında uyuşturucuyla tanışıklık
devresinin, yaşının küçüklüğünün düştüğü, üniversitelerden ortaokul düzeyine
düştüğü konusunun çok ciddi bir araştırma konusu yapılması gerekiyor.
Meclisin önünde
önemli bir görevdir. Bu konuyu birlikte çalışarak yapmamızda büyük yarar
görüyoruz. Meclis kurulu da bu konuda katkı sunabilir diye düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Kaplan.
Sayın
milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahısları adına
söz istemi yok.
Soru-cevap
işlemine başlıyoruz efendim.
Sayın Doğru,
buyurun efendim.
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım,
Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Yurt dışında yaşayan veya çalışan
gençlerimizin madde kullanmaya başlamasını engellemek, tedavi konusunda
motivasyonlarını artırmak ve rehabilitasyon
programlarına uymak konusunda ülkemizin politikası var mıdır? Varsa anlatır
mısınız?
Bu kanun
görüşülürken Sağlık Bakanlığı bürokratlarının dışında, diğer Bakanlığın da
bürokratları yoktur. Acaba kanun önemsenmediği için mi bürokratların burada
bulunup bulunmadığını öğrenmek istiyorum.
Diğer bir konu
da, madde bağımlılığıyla ilgili olarak çocuk bakım merkezlerinde çalışan
personel çok yoğun bir ortam içerisinde çalışıyor, çok büyük de emek
veriyorlar. Bunların özendirilmesi konusunda herhangi bir ek ücret verilemez
mi?
Ayrıca, AMATEM
merkezlerinde psikolog ve psikiyatri uzmanı bulmakta zorlanıyoruz. Bunun
sebeplerinin başında da… Çok az para veriliyor ve çok ağır şartlar içerisinde
çalışıyorlar. Bunların şartlarıyla ilgili, hem düzeltilmesi hem de maddi
kaynaklar noktasında desteklenmesi olabilir mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Doğru.
Sayın Yalçın…
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
benim tahminlerime göre, uçucu madde kullanmak mevzuatımızda suç değildir.
Biraz önce konuşmamda da ifade ettim. Benim, mesleğim gereği, madde bağımlısı
çocuklardan tanıdıklarım oldu. İnanın… Esrar gibi ya da kokain gibi maddelerden
çok daha zararlı, insan sağlığına çok daha zararlı olan bu maddelerin keyif
için kullanılmasının da suç hâline getirilmesi planlarınız arasında var mıdır?
Bir de efendim,
yine konuşmamda ifade ettim, Ankara’da bile sokakta yürümemizi zorlaştıran ve
hatta cami kapılarında çocuklarını kullanarak dilendiren insanlar var ne yazık
ki. Bu çocuklar için neden devletimiz koruma tedbirlerini yürürlüğe koymaz?
İlla bir medya kuruluşuna haber mi olması gerekir bunların tek tek?
Son olarak, Sayın
Bakanım, yurtlardan kaçan çocuklar için bir projeniz olacak mı? Çıkıp “Ya ne
yapalım, işte, yurtta durduramıyoruz, terk edip kaçıyor.” demek, devletimizin
sorumluluğunu bu konuda sona mı erdiriyor? Bir projeniz var mıdır?
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Yalçın.
Sayın Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum: Bütün milletvekili
arkadaşlarımın da hemfikir oldukları gibi, uyuşturucu maddelerin büyük bir
sorun olduğu ve devam ettiği görülmektedir. Uyuşturucuyla mücadeleyi Meclis
düzeyinde sürekli olarak yapabilmemiz için İçişleri, Millî Eğitim veya Turizm
gibi, Çevre gibi uyuşturucuyla mücadele komisyonu kurmayı ve bununla etkin
mücadele etmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Özdemir.
Sayın Çelik…
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bu kanun
teklifini çok anlamlı ve önemli buluyoruz. Burada özellikle bağımlılık yapan
ürünlerin satışı ve birtakım müeyyidelerin getirilmiş olmasını da ayrıca,
toplumumuzun sağlıklı olarak inkişafı konusunda büyük bir gelişme olarak
görüyoruz. Ancak söz konusu maddenin altıncı fıkrasında, sadece, idari para
cezalarını hangi mercinin vereceğine dair bir
düzenleme var, mahallî mülki amirin yetkili olduğunu ifade ediyor. Mahallî
mülki amir bu cezai hükmü nasıl uygulayacak? Bununla ilgili bir yönetmelik
bölümü var 4’üncü maddede ama orada da bir hüküm söz konusu değil. Bunu Sayın
Bakan nasıl açıklayacak? Onu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Çelik.
Sayın Bakanım,
sorular tamam. Cevap verecek misiniz?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Efendim, ben sadece… Tabii, yine doğrudan doğruya Sağlık
Bakanımızın yazılı olarak cevap vermesi gereken sorular var burada ama yine ben
burada otururken bir soru tekraren soruldu, bu yurt dışında yaşayan
çocuklarımızın durumuyla ilgili olarak. Şimdi, bu yurt dışında yaşayan
çocuklarla ilgili, daha doğrusu, yurt dışında yaşayan Türk çocuklarıyla ilgili
soru ikinci defa soruluyor diyorum. Bu, geçen Hükûmet
döneminde ben yurt
dışında yaşayan vatandaşların sorunlarından da sorumlu olduğum
için bu konuyu yakından biliyorum, takip ediyorum ben. Batı’da uzun süre,
maalesef hep göçmen kökenli ailelerin çocuklarının daha çok bu türden
sıkıntılarla, sorunlarla muhatap olacağını, baş başa kalacağını düşünüyorlardı
ama son, hepimizin üzülerek hakikaten ve sadece üzülerek değil, aynı zamanda,
endişe ederek gördüğümüz bir gerçek var. O da genç yaşta, çocuk yaşta hem
uyuşturucuyla ilgili problemlerin hem de şiddete yönelik problemlerin tahmin
edilenin çok üstünde bir dozda, tahmin edilenin çok üstünde bir sayıda ortaya
çıkması, hemen hemen bütün Batı ülkelerinde ve bizim
göçmen kökenli Türk nüfusumuzun yaşadığı ülkelerde ciddi olarak ele alınıyor.
Şimdi, bu, burada
geçen bazı konularla birlikte… Mesela, psikologlar,
psikiyatrlar hatta burada bahsedilmeyen, zaman zaman
Türkiye’de böyle bir terim bulmakta zorluk çektiğimiz inanç önderleri vesaire
diyoruz, onlar da dâhil olmak üzere çok iyi yetişmiş olanları, gerçekten bu
alanda bilgi sahibi olanları bir araya getirerek ve toplum önderleriyle, bir
bakıma sivil toplum örgütleriyle çalışarak bu işi acaba nasıl azaltabiliriz
–önlemek, zaten fiilen sıfırlamak mümkün değildir de- çalışması devam ediyor.
Buna, sadece Avrupa’da değil, Amerika’da da devam ediliyor çünkü gerçekten de
şiddetin, artışı ve çocuk düzeyine, çocukların yaş düzeyine, sınırına inmesi,
insanlığın bütünüyle endişe etmesi gereken bir konudur ve vakit geçirmeden,
ciddi anlamda tedbir alınması gereken bir konudur; küresel bir konudur bu,
sadece ülkeleri tek tek ilgilendiren bir konu değil.
O bakımdan, hem
bu yasanın hakikaten böyle bir zamanda gündeme getirildiği ve bu konuşmalara
bir bakıma kapı açtığı için çok büyük bir yararı olmuştur hem de bundan sonra
bunun… Mesela, ayrıca bir komisyon kurulabilir mi, kurulamaz mı? Teknik konudur
açıkçası, bilmiyorum ama ne yapılması gerekiyorsa onu yapmamız lazım. Yani
burada ne yapılacak, birinci sorumuzdur. Kim yapacak, ne yapılacak olanı ikinci
sorumuzdur. Nasıl yapılacak sorusu bir yöntem sorusudur, bir metodoloji
sorusudur ama bütün bunları niçin yapıyoruz sorusu, bir hayat memat sorunudur.
Dolayısıyla, bir bakıma ahlaki sorudur, felsefi sorudur, manevi sorudur.
Bu yönüyle, ben,
sadece bu birkaç soruyla ilgili fikrimi söyledim ama cevaplandırılmayan sorular
yazılı olarak cevaplandırılacaktır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan.
Madde üzerinde
iki adet önerge vardır.
Önergeleri önce
geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
89 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3 üncü maddesinin (1) numaralı fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (2) numaralı fıkrasının metinden
çıkartılarak diğer fıkralarının teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Elitaş |
Veysi Kaynak |
Canan Arıtman |
|
Kayseri |
Kahramanmaraş |
İzmir |
|
Şevket Köse |
Birgen Keleş |
Hulusi Güvel |
|
Adıyaman |
İstanbul |
Adana |
“(1) 2 nci maddenin birinci ve üçüncü fıkralarındaki
yükümlülüklere aykırı hareket eden kişiler, 26/9/2004
tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “sağlık için tehlikeli madde temini”
başlıklı 194 üncü maddesi hükmüne göre cezalandırılır.”
BAŞKAN – Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım efendim.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
89 sıra sayılı “Çocukların Uçucu Maddelerin Zararlarından Korunmasına Dair
Kanun Teklifi’nin 3. maddesinin (3) üncü ve (5) inci fıkrasının, aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Dr. Mehmet
Şevki Kulkuloğlu |
Ünal Kacır |
Veysi Kaynak |
|
|
Kayseri |
İstanbul |
Kahramanmaraş |
|
Hüsnü Çöllü |
Ali Rıza Öztürk |
Şevket Köse |
|
Antalya |
Mersin |
Adıyaman |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
Metin Arifağaoğlu |
|
Malatya |
|
Artvin |
(3) 2 nci maddenin dördüncü fıkrasına aykırı olarak bu Kanunu
kapsamına giren ürünleri ihtiva eden yapıştırıcı kırtasiye malzemelerini eğitim
ve öğretim faaliyetinde kullanılmasına izin verenlere, beşyüz
Türk Lirası idari para cezası verilir ve bu kırtasiye malzemelerinin eğitim ve
öğretim kurumunda kullanılması men edilir.
(5) 2 nci maddenin yedinci fıkrasındaki yükümlülüğe aykırı
hareket edenlere, malın piyasada değerinin iki katı kadar idari para cezası
verilir. Ancak, bu cezanın miktarı beşbin Türk Lirasından
az olamaz. Ayrıca, bu yükümlülüğe aykırı olarak ambalajlanan malların
mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir.
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutalım?
MEHMET ŞEVKİ
KULKULOĞLU (Kayseri) – Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
89 sıra sayılı
Çocukların Uçucu Maddelerin Zararlarından Korunmasına Dair Kanun Teklifinin,
“Ceza Hükümleri” başlıklı 3. maddesinin 3. fıkrasındaki değişiklik önergemizde,
kanun kapsamına giren ürünleri ihtiva eden yapıştırıcı malzemeleri
eğitim-öğretim faaliyetinde kullanılmasına izin verenler hakkındaki yüz Türk
lirası olarak öngörülen idari para cezası beşyüz Türk
Lirasına çıkarılmıştır. Böylece, buradaki ceza da daha caydırıcı hâle
getirilmiş olacaktır.
Kanun teklifinin
3. maddesinin 5. fıkrasında düzenlenen, kanun kapsamına giren ürünlerin dış
ambalajları ile varsa iç ambalajlamaları konusunda, bu kanun teklifinin 2.
maddesinin 7. fıkrasındaki yükümlülüklere uygun olmayan ambalajlama yapan
üreticilere verilecek ceza miktarının asgari oranının üreticilerin konumu göz
önüne alındığında yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Bu fıkradaki değişiklik
teklifimizle, söz konusu ceza miktarının artırılmasını amaçlanmıştır.
Ayrıca cezai
hüküm Kabahatler Kanunu hükümlerine paralel hâle getirilerek satışın men
edilmesi yerine mülkiyetin kamuya geçirilmesi öngörülmüştür.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum efendim:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
89 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3 üncü maddesinin (1) numaralı fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (2) numaralı fıkrasının metinden
çıkartılarak diğer fıkralarının teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Elitaş
(Kayseri) ve arkadaşları
“(1) 2 nci maddenin birinci ve üçüncü fıkralarındaki
yükümlülüklere aykırı hareket eden kişiler, 26/9/2004
tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “sağlık için tehlikeli madde temini”
başlıklı 194 üncü maddesi hükmüne göre cezalandırılır.”
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Katılıyorsunuz.
Gerekçeyi
okutuyorum efendim:
Gerekçe:
Türk Ceza
Kanununun 194 üncü maddesi hükmü çocuk çalıştırılması durumunda da uygulanması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul
etmeyenler…Önerge kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
kabul edilen her iki önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.
4’üncü maddeyi
okutuyorum efendim:
Yönetmelik
MADDE 4- (1) Bu
Kanunun;
a) 2 nci maddesinin sekizinci fıkrasındaki teşvik edici
tedbirler Hazine Müsteşarlığının görüşü alınarak Maliye Bakanlığınca
belirlenir.
b) Diğer
hükümlerinin uygulanmasına ilişkin esas ve usuller ilgili Devlet Bakanlıkları
ile İçişleri, Millî Eğitim, Çalışma ve Sosyal Güvenlik ve Sanayi ve Ticaret
Bakanlıklarının görüşleri alınarak, Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak
yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN – Gruplar
adına ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili
Hasan Özdemir’in.
Sayın Özdemir,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 89 sıra
sayılı Çocukların Uçucu Maddelerin Zararlarından Korunmasına Dair Kanun
Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifinin
4’üncü maddesi “Bu Kanun hükümlerinin uygulanmasına ilişkin esas ve usuller,
Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak, İçişleri Bakanlığınca çıkarılacak
yönetmelikle düzenlenir.” hükmü getirmektedir. Kanun teklifinin amacı
doğrultusunda içerik olarak eksiklikler de göz önüne alındığında bu hüküm eksik
kalmaktadır. Bir kere, çocukların uyuşturucu maddeleri kullanmaya başlamaları
kanun teklifinde çok masumane bir şekilde, sadece çocukları zanlı gösteren bir
şekilde sunulmaktadır. Oysa bu hâl, her şeyden önce çocukların kötü yaşam
koşullarından etkilenmektedir. Dolayısıyla bu kanunun toplumsal ve ekonomik
boyutları vardır.
Uçucu madde
bağımlılığında çocukların sosyal ve ekonomik şartlarına dair
değerlendirmelerime geçmeden önce kanun teklifinde belirtilen hususlar üzerinde
görüşümü sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, uyuşturucu maddeler, kullanan kişilere çok ciddi bedensel,
ruhsal ve psikolojik zararlar vermektedir. Uyuşturucu maddelerini kullanan
kişilerin ilk belirtileri davranış bozuklukları ve kişilik değişiklikleridir.
İkinci aşamada ise suç eğilimini artıran bireyler ortaya çıkmakta ve böylece
telafisi güç toplumsal yaralar açmaktadır. Özellikle temini kolay olan
uyuşturucu ve uçucu maddelerin istismarı on dört-on beş yaşlarında görülmekle
birlikte, ilk kullanım yaşı altı ve sekiz yaşlarına kadar düşmüştür.
Ülkemizde tütün
ve alkolden sonra bağımlılık yapan maddeler arasında en fazla uçucu ve çözücü
maddeler gelmektedir.
Uçucu ve çözücü
madde kullanımıyla başlayan bu süreç daha sonra esrar, eroin, kokain gibi tabii
uyuşturucular ile LSD, ecstacy ve captagon
gibi sentetik uyuşturucu kullanımıyla devam etmektedir. Bu çerçeveden
bakıldığında, uyuşturucu ve çözücü maddeler kullanımıyla mücadele, uyuşturucu
madde kullanımıyla mücadelenin de ilk aşaması olarak görülmektedir. Uçucu ve
çözücü maddeler kolay temin edilebilen özellikleri nedeniyle küçük yaştaki
kullanıcılar için cazip hâle gelmektedir. Yine, kullanımlarını kısıtlayan
yeterli yasal müeyyidelerin şu ana kadar olmayışı da bu alanda bir eksiklik
olarak görülmektedir.
Görüşülmekte olan
bu kanun teklifi, bu yasal boşluğu doldurma açısından dikkat çekici bir
durumdadır. Ancak, bu gibi kanunlarla, çocukların uçucu ve çözücü maddelerle
temaslarını azaltmamız çok zor olacaktır. Bir kere, çözüm yollarını, sorunun
merkezine çocukları koyarak düşünmek yanlış bir başlangıçtır. Sorunun ekonomik,
sosyal, eğitim gibi yönleri vardır. Toplumda ekonomik krizin etkileri
hissedildiği müddetçe çocuklar okul yerine sanayi bölgelerine gitmek zorunda
kalmaya devam edecektir.
Sayın
milletvekilleri, çocuklarımızın uçucu ve çözücü maddelerle temaslarında en çok
rastlanan olay çocuklarımızın ağır sanayi dallarında çalışmalarıdır.
Çocuklarımız, ayakkabı, boya, mobilya, otomobil tamiri gibi ağır iş kollarında
çalışmak zorunda kalmaktadır. Ne yazık ki maddi imkânsızlıklardan henüz okul
çağındaki evlatlarımızın elleri kalem değil, çekiç tutmaktadır. Günde on üç-on
dört saat çok kötü koşullarda çalışan, yıkık dökük atölyelerde, hanlarda
çalışan havasız ve dumanlı yerdeki çocuklarımız uçucu maddeyle iç içe
yaşıyorlar. Bu tür uçucu maddelerin en temel özelliği de bağımlılık yapmasıdır.
Dolayısıyla, bu şartlarda çalışan çocuklarımın birçoğu artık potansiyel birer
madde bağımlısı hâline gelmektedir. Tabii hemen belirteyim ki dikkatinizi
çekmek istediğim husus, çocukların çalışma koşulları değil, bizzat çocuk
istismarı hususudur. Bugün, çocuk istihdamı, çok ciddi ekonomik etkenlerle olan
toplumsal bir sorun hâline gelmiştir. Sorunun toplumsal boyutlarında,
çocukların, gelişim dönemi içerisinde çalışma hayatının en ağır koşulları içerisinde
olmaları hususu yer almaktadır. Bugün, hepimizin kabul ettiği bir gerçek,
sosyal yatırımın en etkilisinin çocuklara yapılan yatırım olduğudur. Bu yönde
sağlıklı yetişmiş bir çocuk, gelecekte üretici ve çok yönlü düşünebilen bir
nitelikte olacaktır. Yapılan araştırmalarda, bir çocuğun zihinsel gelişiminin
yüzde 50’si dört yaşında, yüzde 30’u dörtle sekiz yaşlarında, yüzde 20’si ise
sekiz ile on yaş arasında gerçekleşmektedir. Ağır koşullarda çalışan ve uçucu
maddelere maruz kalan çocuklarımız daha zihinsel gelişimlerini tamamlamamış
olan bireylerdir. İçinde bulunduğumuz bu koşullar gelecekte sosyopsikolojik
sorunları ortaya çıkarmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, uçucu madde bağımlılığının pençesine düşmüş çocuklarımıza
yönelik olarak bazı kentlerimizde uçucu madde araştırma ve tedavi merkezleri
kurulmuşsa da şu anda yeterli değildir. Ayrıca, ne yazıktır ki bu tür tedavi
merkezlerinde tedavi gören uçucu madde bağımlısı çocuklarımız, kendi yaşam
koşullarına geri döndüklerinde yeniden kullanıcı oluyorlar çünkü AMATEM gibi
belirli yerlerde bunlara gerekli tedaviler yapılıyor ama evlerine döndüklerinde
bunlar takip edilmiyor. Dolayısıyla, bu çatı altında konuşulması aciliyetli olan konuların başında, bütün çocuklarımızın iyi
eğitimi ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi olmalıdır; aksi hâlde, bugün, bu
ve benzeri görüştüğümüz kanunlarla geçici önlem almaktan öteye gidemeyeceğiz.
Önemli olan bataklığı kurutmaktır. Gençlerimizi bataklıktan kısa sürede çekip
çıkarmak değildir.
Değerli
milletvekilleri, çocuklarımızın, gençlerimizin ruh ve beden sağlıklarını
korumak amacıyla bağımlılık yapıcı, uyuşturucu maddelerden uzak tutulması ve bu
maddelere erişiminin güçleştirilmesi gerekmektedir. Ancak bağımlı hâle gelen
çocuklarımızın içinde bulundukları sosyal ve ekonomik durumları da göz ardı
edemeyiz. Hazırlanan bu kanun teklifinin daha da anlamlı olabilmesi için bir an
önce bu konularda düzenlemeler yapmak gerekmektedir.
Vermiş olduğumuz
ve kabul edilen Meclis araştırma önergesiyle uyuşturucu madde kullanımıyla mücadele
konusunda geniş çaplı bir rapor hazırlanmıştır. Bu raporda yer alan hususlar ve
öneriler yerine getirilebilseydi bu yasa daha ciddi hazırlanabilirdi. Yine de
bu yasa teklifine olumlu oy vereceğimizi belirtir, bütün bu duygu ve
düşüncelerimle konuşmama son verirken kanun teklifinin hayırlı olmasını
diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Özdemir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Şevket
Köse.
Sayın Köse,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Köse, zamanı biraz iktisatlı kullanabilir miyiz.
CHP GRUBU ADINA
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – İktisatlı kullanacağım, sekiz dakikada bitireceğim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 89 sıra sayılı Uçucu Organik Bileşiklerin Zararlarının
Önlenmesine Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinize en içten
sevgi ve saygılarımı sunarım.
Sayın
milletvekilleri, yasa teklifiyle ilgili görüşlerime geçmeden önce Mardin’de
yaşadığımız insanlık dışı olayla ilgili birkaç söz etmek istiyorum. Partimiz
adına Mardin’e gönderilen heyet içerisinde ben de vardım. Yaşanan vahşetin
izlerini gözlerimle görme şansım oldu. Düğünde eğlenen ya da dinî vazifesini
yerine getiren çoluk çocuk, kadın-erkek, genç-yaşlı dinlemeden, onlarca insanı
öldürmek insanlıkla bağdaşmayacak bir durumdur. Ne gelenek ne görenek ne töre
ne de yasa böylesi bir katliamı mazur gösteremez. Katliamdan birkaç saat
geçtikten sonra gitmeme rağmen gördüğüm manzara tüyler ürperticiydi.
Sayın
milletvekilleri, bu durum, bölgeye yeterince sosyoekonomik bir yatırım
yapmamanın sonucudur ve bu Türkiye'nin bir ayıbıdır ve bu konuyu Türkiye’de
herkesin ama herkesin, tüm siyasi düşüncede olan insanların enine boyuna
düşünüp taşınması gerekir ve araştırılması gerekir diye düşünüyorum. Buradan,
yaşamlarını kaybeden yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, geri kalanlara da sabır
diliyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; son elli yıldır petrokimya sanayisi çok hızlı gelişti,
çok sayıda uçucu madde üretildi. Benzin, toluen gibi
bu maddeler yapıştırıcı ve boya inceltici olarak kullanılmaktadır, kolay elde
edilebilmesi nedeniyle on iki-on yedi yaş arası dönemde sokakta yaşayan
çocuklarca sıkça kullanılmaktadır. Bu maddeleri kullananlarda öfkelilik hâli ya
da neşelilik ve hayal görme gibi özellikler ortaya çıkmaktadır. Plastik
torbalarda, elbise üzerinden solunarak veya ısıtılıp buharı solunarak alınan bu
maddelerin sarhoşluğu alkol sarhoşluğuna benzer; muhakeme ve algı bozulur,
peltek konuşma, çift görme, titreme, görme bulanıklığı başlar. Uzun
kullanımlarda karaciğer yetmezliği, felçler, işitme bozukluğu, görme bozukluğu,
beyin hasarı ve kalpte ritim bozuklukları artmaktadır. Yalnızca bu
saydıklarımdan ötürü dahi ne kadar önemli bir yasa üzerinde konuştuğumuz
anlaşılmaktadır. Genç nesillerin, yani bir başka deyişle şu an ve gelecekteki
toplum sağlımız üzerinde yaşamsal önem taşıyan bir konuyu tartışmaktayız.
Değerli
arkadaşlar, Uçucu Organik Bileşiklerin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun
Teklifi’nin ilk olarak ismi Çocukların Uçucu Maddelerin Zararından Korunmasına
Dair Kanun Teklifi idi. 22’nci Dönemde verilmiş bu teklif, çok daha yerinde bir
düzenlemeyle, yalnızca çocuk kapsamından çıkarılmıştır. Yalnız, teklifin çeşitli
yerlerinde özellikle “çocuklar” diye belirtilmesi ise teklifin çocuklara özel
bir önem verdiğinin göstergesidir.
Sayın
milletvekilleri, ülkemiz maalesef çocuk işçinin had safhada olduğu bir
yerdedir. Bu durum ülkemiz ekonomisinin bugüne kadar iyi yönetilmediğinin
göstergesidir. İnsan gibi çalışma şartlarından uzak bir biçimde günde çok az
miktarlarda parayı evlerine götürmek için çoğu zaman zoraki çalıştırılan
çocuklarımız yalnızca bu kötü ekonomik şartların mağduriyetini yaşıyorlar.
Bakınız, mevsimlik işçiler evlerinden çıkmaya, yollara düşmeye başladılar
oysaki eğitim-öğretim yılı henüz son bulmamıştır. Buna rağmen, çocuklarımız
analarının babalarının yanında, okullarını bırakarak başka yerlere çalışmaya
gidiyorlar. Tıpkı mevsimlik işçiler durumunda olduğu gibi kötü ekonomik şartlar
sonucunda da kimi çocuklarımız hem hayatın acımasızlığı altında ezilmekte hem
de ömürlerini kısaltacak ürünlerle çalışmak zorunda kalmaktadırlar.
Değerli
arkadaşlar, çocuklarımızın risk altında çalışmasının önüne geçilebilmesi için
çok ciddi sosyal yatırımlar yapmak ve bunu kamuoyuna duyurmak zorundayız.
İlgili yasa teklifi ile bu şartları sağlayabiliriz. Kötü şartlar altında
çalıştırılan çocuklarımızın haricinde eğitim-öğretim faaliyetlerinde de bu gibi
maddeler kullanılabilmektedir. Bunun önüne geçebilmek için de çeşitli hükümler
düzenlenmiştir. Özellikle uçucu maddelerin derslerde solunması yoluyla
bağımlılık başlaması gibi olumsuz durumların önüne geçebilmek amacıyla
tiksindirici kokuların bu maddelerde kullanılması isabetli bir uygulama
olacaktır. Millî Eğitim Bakanlığının bu konuda ne derece büyük öneme sahip
olduğu bilinmektedir, ki ilgili yasada bu konuda
hükümler vardır.
Değerli
milletvekilleri, bu konuda caydırıcılık anlamında bir başka nokta da daha
titizlikle ele alınmalıdır. Çocuklarımızın zehir solumasına engel olabilmek
amacıyla cezai hükümler ayrı bir önem taşımaktadır. İlgili ceza uygulamalarının
hassasiyetle takip edilmesi ve bu konuda hiçbir bahane kabul edilmemesi
gerekir. Sadece ailelerin, çocukların ya da bu ürünlerin satıldığı veya
kullanıldığı yerlerdeki kişilerin değil, yerel mülki amirlerin bile bu konuda
eğitimden geçmeleri gerekmektedir diye düşünüyorum. Uygulama
yaygınlaştırılmadan önce uygulamanın yürütülmesini üstlenen kamu kurum ve
kuruluş yöneticilerine yeterli derecede eğitim ve doküman sağlanmalıdır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekillerim; Uçucu Organik Birleşiklerin Zararlarının Önlenmesine
Dair Kanun Teklifi’nin yürürlüğe girmesinden sonra uygulanabilmesi için
yönetmeliklere özel bir önem düşmektedir. Zira, çok
sayıda bakanlığın uzmanlık alanına giren çalışmaların düzenlenip eş güdüm
içerisinde uygulanabilmesi için yönetmeliklere ihtiyaç vardır. Parti grubum
adına söz aldığım 4’üncü madde ise yönetmelikleri düzenlemektedir. 4’üncü
maddenin ilk fıkrasının (a) bendine göre “2’nci maddesinin sekizinci
fıkrasındaki teşvik edici tedbirler Hazine Müsteşarlığının görüşü alınarak
Maliye Bakanlığınca belirlenir.” (b) bendine göre ise “Diğer hükümlerin
uygulanmasına ilişkin esas ve usuller ilgili Devlet Bakanlıkları ile İçişleri
Bakanlığı, Millî Eğitim, Çalışma ve Sosyal Güvenlik ve Sanayi ve Ticaret
Bakanlıklarının görüşleri alınarak, Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak
yönetmelikle düzenlenir.” Maddeden de anlaşıldığı gibi çıkarılacak
yönetmeliklerin büyük önemi vardır. Yönetmeliklerle düzenlenecek ayrıntılar,
yasanın uygulanmasındaki boşlukları dolduracağı gibi aksaklıkların da önüne
geçecektir.
Değerli
milletvekilleri, uçucu madde kullanımının her geçen gün yaygınlaştığını
görmekteyiz. Sokakta yaşayan çocukların sayısının artması bunun bir başka
göstergesidir. Bunun başlıca nedeni ise ekonomidir. Ülkemizde gelir dağılımı
adaletinin gittikçe bozulması, yoksul ve işsiz insan oranının her geçen gün
çoğalması, ülkemizdeki toplumsal yapıya doğrudan yansıtılmaktadır. Uçucu madde
kullanımı, sokakta yaşayan insanların sürekli artması, bu kişilerin güvenlik
sorununa yol açması gibi etkenlerin hepsinin temelinde ekonomik sorunlar
yatmaktadır. Bu nedenle devletin, ekonomi içerisinde, sosyal devlet olması
gereğiyle etkin olarak yer alması gerekmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu yasanın çıkmasında emeği geçen herkese teşekkür
ediyor, bu duygu ve düşüncelerle hepinize en içten saygılarımı sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Köse, teşekkür ederim, hakikaten iktisatlı kullandınız, iki dakikanız var daha.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde söz istemi? Yok.
Gruplar zaten söz
istemediler.
Şahıslar adına?
Yok.
Soru? Yok.
Önerge yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... 4’üncü madde kabul edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, süremiz dolmak üzere. Eğer gruplar mutabakat hâlinde olurlarsa
bitirmek için süre uzatımını oylarınıza sunacağım.
OKTAY VURAL (İzmir)
– Bitirelim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Devam edelim.
BAŞKAN – Süre
uzatımını kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5’inci maddeyi
okutuyorum efendim:
Yürürlük
MADDE 5- (1) Bu
Kanunun;
a) 2 nci maddesinin dördüncü, beşinci ve yedinci fıkraları
yayımı tarihinden itibaren bir yıl sonra,
b) Diğer
hükümleri yayımı tarihinde,
Yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6’ncı maddeyi
okutuyorum efendim:
Yürütme
MADDE 6- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Teklifin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Teklif
kanunlaşmıştır. Hayırlı, uğurlu olsun.
Konuşacak mısınız
efendim? Bir teşekkür konuşması yapmak isterseniz buyurun. Uzatmak için şey
yaptık çünkü. İstemiyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Hayır.
BAŞKAN – Peki.
Teşekkür ederiz.
Sayın
milletvekilleri, sözlü soru önergeleriyle diğer denetim konularını sırasıyla
görüşmek için 12 Mayıs 2009 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati : 19.59