DÖNEM: 23 CİLT:
44 YASAMA
YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
86’ncı
Birleşim
6 Mayıs 2009 Çarşamba
(Bu
Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür
belge aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Deniz Gezmiş, Yusuf
Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilmelerinin 37’nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, Anneler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Kırıkkale
Milletvekili Turan Kıratlı’nın, Vakıflar Haftası’na
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan ve 21 milletvekilinin, yolsuzlukla ilgili Meclis
Araştırması Komisyonu raporundan hareketle yolsuzluklar konusundaki durumun
araştırılarak yolsuzlukla mücadele için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/361)
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 24 milletvekilinin, sosyal güvenlik sistemindeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/362)
B) Tezkereler
1.- (10/333, 334,
335) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun,
Başkan, Başkan Vekili, Sözcü ve Kâtip Üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi
(3/779)
V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Domaç ile Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllü ve 38 milletvekilinin, Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/266,
2/268) (S. Sayısı: 257)
VI.-
OYLAMALAR
1.- Denizcilik
Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin oylaması
VII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, Ankara Sincan Devlet Hastanesinin başhekim
yardımcısı kadrolarına ve dağıtılan döner sermaye paylarına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/7419)
2.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, Ankara Etimesgut Devlet Hastanesinin başhekim
yardımcısı kadrolarına ve dağıtılan döner sermaye paylarına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/7420)
3.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvi’nin, Tunceli’deki beyaz
eşya yardımlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati
Yazıcı’nın cevabı (7/7462)
4.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, seçim dönemindeki sosyal yardımlara ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın
cevabı (7/7463)
5.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, bedelli askerliğe ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M.
Vecdi Gönül’ün cevabı (7/7467)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açılarak iki oturum yaptı.
Mersin
Milletvekili Vahap Seçer, 2009 yılı hububat hasadı
sezonunda üreticilerin beklentileri ve Toprak Mahsulleri Ofisinin alım
politikalarına ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.
Gümüşhane
Milletvekili Yahya Doğan’ın, Vakıflar Haftası’na ilişkin gündem dışı
konuşmasına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç,
Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Türkiye’de yabancılara
yapılan taşınmaz satışlarının değerlendirilmesine ilişkin gündem dışı
konuşmasına Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir,
Cevap verdiler.
Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren ile Devlet Bakanları
Murat Basesgioğlu, Kürşad Tüzmen,
Mustafa Said Yazıcıoğlu,
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan,
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet
Hilmi Güler’in istifalarına ve istifalarının kabul
edildiğine;
Mevcut devlet
bakanlığı sayısının 11’e çıkarılmasına;
Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcılığına, Dışişleri Bakanı Ankara Milletvekili Ali Babacan’ın,
Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcılığına, Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın,
Devlet
Bakanlığına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Hayati Yazıcı’nın,
Devlet
Bakanlığına, Bayındırlık ve İskân Bakanı Trabzon Milletvekili Faruk Nafız Özak’ın,
Devlet
Bakanlığına, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ankara Milletvekili Mehmet Zafer
Çağlayan’ın,
Devlet
Bakanlığına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Bursa Milletvekili Faruk
Çelik’in,
Devlet
Bakanlığına, Bingöl Milletvekili Cevdet Yılmaz’ın,
Devlet
Bakanlığına, Denizli Milletvekili Selma Aliye Kavaf’ın,
Adalet
Bakanlığına, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin’in,
Dışişleri
Bakanlığına, TBMM dışından Prof. Dr. Ahmet Davudoğlu’nun,
Maliye
Bakanlığına, Devlet Bakanı Gaziantep Milletvekili Mehmet Şimşek’in
Millî Eğitim
Bakanlığına, Devlet Bakanı İstanbul Milletvekili Nimet Çubukçu’nun,
Bayındırlık ve
İskân Bakanlığına, Samsun Milletvekili Mustafa Demir’in,
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığına, İstanbul Milletvekili Ömer Dinçer’in,
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığına, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün’ün,
Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığına, Kayseri Milletvekili Taner Yıldız’ın,
Atandıklarına;
İlişkin
Cumhurbaşkanlığı tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
TBMM dışından
Dışişleri Bakanlığına atanan Ahmet Davudoğlu ant
içti.
İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 26 milletvekilinin,
işsizliğin sosyoekonomik ve psikolojik etkilerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/360) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki
yerini alacağı ve ön görüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
20-23 Şubat 2009
tarihlerinde Kenya ve Tanzanya’ya resmî ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül’e refakat eden heyete iştirak eden milletvekillerine,
Sağlık Bakanı
Recep Akdağ’ın, görüşmelerde bulunmak üzere bir
heyetle birlikte 20-25 Nisan 2009 tarihlerinde Çin Halk Cumhuriyeti’ne yaptığı
resmî ziyarete, Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın
da iştirak etmesine,
İlişkin
Başbakanlık tezkereleri kabul edildi.
Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmında bulunan (10/224) esas numaralı ATAK Helikopter Tedarik İhalesi ile
ilgili iddiaların araştırılarak, alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
verilen Meclis araştırması önergesinin öngörüşmelerinin
Genel Kurulun 5/5/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmında bulunan 362, 364, 257, 361 ve 316 sıra sayılı kanun
tasarı ve tekliflerinin bu kısmın sırasıyla 2, 3, 4, 8 ve 9 uncu sıralarına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının ise buna göre teselsül ettirilmesine;
Genel Kurulun, 5 Mayıs 2009 Salı günkü birleşiminde 1 saat süre ile sözlü
soruların görüşülmesini müteakip diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer
alan işlerin görüşülmesine; 6 Mayıs 2009 Çarşamba günkü birleşiminde ise sözlü
soruların görüşülmemesine; 5 Mayıs 2009 Salı günkü birleşiminde saat 20.00’ye
kadar, 6 ve 7 Mayıs 2009 Çarşamba ve Perşembe günlerindeki birleşimlerde ise
14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine ilişkin AK PARTİ Grubu
önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.
İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi,
Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan,
Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahıslarına sataşması
nedeniyle birer açıklamada bulundular.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Tarımsal Sulamada Kullanılan Elektrik Enerjisi
Tarifelerine İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/330), İç Tüzük’ün 37’nci maddesine
göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden sonra
kabul edilmedi.
Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonunda açık bulunan ve Demokratik Toplum Partisi Grubuna
düşen 1 üyeliğe Muş Milletvekili Nuri Yaman;
Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda açık bulunan ve Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe Siirt Milletvekili Afif Demirkıran;
Sivas
Milletvekili ve Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu
ve 5 kişinin hayatını kaybettiği helikopter kazası ve kurtarma çalışmalarının
tüm yönleriyle araştırılarak benzer durumların yaşanmaması için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Genel Kurulun 31/3/2009
tarihli 69’uncu Birleşiminde kurulan (10/333, 334, 335) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu üyelikleri için gruplarınca aday gösterilen
milletvekilleri;
Seçildiler.
Başkanlıkça,
Komisyonun, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere
toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.
Görüşmeleri
84’üncü Birleşimde tamamlanan, Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu’nun (1/652) (S. Sayısı: 343) tümü yapılan açık oylamadan sonra, kabul
edildi.
Gündemin “Sözlü
Sorular” kısmının:
1’inci sırasında bulunan (6/426),
10’uncu “ “ (6/546),
11’inci “ “ (6/551),
12’nci “ “ (6/553),
13’üncü “ “ (6/557),
14’üncü “ “ (6/558),
15’inci “ “ (6/559),
21’inci “ “ (6/580),
34’üncü “ “ (6/658),
56’ncı “ “ (6/716),
57’nci “ “ (6/717),
58’inci “ “ (6/718),
60’ıncı “ “ (6/720),
61’inci “ “ (6/721),
64’üncü “ “ (6/724),
66’ncı “ “ (6/729),
71’inci “ “ (6/743),
141’inci “ “ (6/889),
160’ıncı “ “ (6/912),
184’üncü “ “ (6/949),
185’inci “ “ (6/950),
186’ncı “ “ (6/951),
195’inci “ “ (6/965),
240’ıncı “ “ (6/1032),
299’uncu “ “ (6/1100),
300’üncü “ “ (6/1102),
301’inci “ “ (6/1103),
345’inci “ “ (6/1153),
348’inci “ “ (6/1158),
361’inci “ “ (6/1173),
379’uncu “ “ (6/1194),
384’üncü “ “ (6/1201),
417’nci “ “ (6/1238),
420’nci “ “ (6/1241),
423’üncü “ “ (6/1244),
438’inci “ “ (6/1260),
Esas numaralı
sözlü sorulara Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım cevap
verdi; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Kütahya
Milletvekili Alim Işık, Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve Niğde Milletvekili Mümin İnan, cevaba karşı
görüşlerini açıkladılar.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
2’nci sırasına
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında
Ekonomik İşbirliğine Dair Hükümetlerarası
Türk-Türkmen Komisyonu Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
İlişkin Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/546) (S. Sayısı:
362),
3’üncü sırasına
alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Ticari ve
Ekonomik İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/642) (S. Sayısı: 364),
Görüşmeleri
tamamlanarak yapılan açık oylamalardan sonra, kabul edildiler.
6 Mayıs 2009
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime
20.00’de son verildi.
|
|
Eyyüp Cenap GÜLPINAR |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
Fatoş GÜRKAN |
|
Murat ÖZKAN |
|
Adana |
|
Giresun |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 94
II.-
GELEN KÂĞITLAR
6
Mayıs 2009 Çarşamba
Meclis
Araştırması Önergeleri
1- Giresun
Milletvekili Murat Özkan ve 21 Milletvekilinin, yolsuzlukla ilgili Meclis
Araştırması Komisyonu raporundan hareketle yolsuzluklar konusundaki durumun
araştırılarak yolsuzlukla mücadele için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/361)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.05.2009)
2- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 24 Milletvekilinin, sosyal güvenlik sistemindeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/362) (Başkanlığa geliş tarihi:
05.05.2009)
6 Mayıs 2009 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap
GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN
(Adana), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ile Hüseyin İnan’ın idam edilmesinin yıl dönümü
vesilesiyle söz isteyen Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’e
aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün,
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilmelerinin 37’nci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve
Hüseyin İnan’ın bundan otuz yedi yıl önce idam edilişleri nedeniyle gündem dışı
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Bundan kırk bir
yıl önce, 1968’de, başta Avrupa ve Amerika olmak üzere, Latin Amerika ülkeleri
ve tüm ülkelerde gençlik hareketleri başlamış, “özgür, demokratik üniversite”
talepleriyle başlayan bu hareketler daha sonra işçi gençlik, köylü gençliğe
sıçramış, toplumun diğer kesimlerine sıçramış. Bu hareketler bizim ülkemizi de
etkilemiş, derinden etkilemiştir. Ama demokratik ülkelerde bu hareketler
hoşgörüyle karşılanmış ve o dönemin gençlik liderleri daha sonra bakan olmuş,
ancak bizim gibi ülkelerde demokrasi kıt olduğundan, demokratik hak ve
özgürlükler olmadığından, bizim gençlik hareketinin liderleri idam sehpalarına
gönderilmiş ve toplu katledilmişlerdir.
Şimdi, “1968
olayları” denilince akla başta Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan
gelmektedir. Bunların bu yükselen gençlik mücadelesini de esas olarak
bastırmak, bunların düşüncelerinin önüne geçmek için, toplumda yükselen bu
muhalefeti bastırmak için 12 Mart 1971 askerî darbesi gelmiştir. Askerî darbe,
tüm olağanüstü yönetimlerde olduğu gibi, bir hukuksuzluk, bir keyfîlikle
başlamıştır ve başta bu gençlik hareketlerinin liderleri tutuklanmış, bunlar
yargılanmaya başlanmıştır.
Şimdi, Deniz
Gezmişler ne yaptı da yargılandılar, ne eylem yaptılar da yargılandılar? Onlar
“Anayasa ihlal edilmesin.” dediler, “1961 Anayasası tam uygulansın.” dediler ve
Anayasa’yı ihlalden yargılandılar.
Onlar, gerçekten
61 Anayasası’nın uygulanması için Samsun’dan Ankara’ya kadar yürüyüş yapan
insanlardı. Onların 146’dan, yani Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı tağyir,
tebdil ve ilgadan yargılanmasını gerektirecek en küçük somut bir eylemlerinin
olmadığı ve o konudaki o suçun maddi unsurlarının olmadığı bugün tüm hukukçular
tarafından tespit edilen bir gerçektir.
Gerçekten
Anayasa’yı savunmak ve tüm bunları yapmak için, bunu Deniz’in sorgu ifadesinde
de görebiliyoruz: “İddianamede bizim Anayasa’yı cebren ilgaya teşebbüs
ettiğimiz ileri sürülmektedir. Bu ülkede Anayasa'yı en fazla savunan bizleriz.
Anayasa'yı ihlal edenler ise ortadadır. Anayasa'nın uygulanmasını isteyen gene
bizleriz.
İddia makamı,
bizim vermekte olduğumuz bağımsızlık savaşına karşıdır, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası'na karşıdır, reformlara karşıdır. Onlar 36 milyonluk ülkenin bütün
yükünü 20 gencin üzerine yıkmaya çalışmışlardır.
Bizi bağımsız bir
ülkenin çocukları olmaktan mahrum eden, hepiniz dâhil sizlersiniz, çünkü
Amerika sizin döneminiz sırasında Türkiye'ye girdi ve hiçbiriniz sesinizi
çıkarmadınız.
Meydanlarda
bunlara karşı bizler dövüşmek mecburiyetinde kaldık, bizler kurşunlandık ve
sonunda idam isteğiyle buraya getirildik.
Türkiye'nin
bağımsızlığından başka hiçbir şey istemedik ve hayatımızı bu yola koyduk.
Varlığımızı Türkiye halkına armağan ettik.
Yaptıklarımızın
haklı olduğuna inanıyorum ve bu sebeple Amerikan emperyalizmine ve iş
birlikçilerine karşı mücadele verdik. Anayasa’nın başlangıç ilkesinde
belirtilen ulusun zulme karşı direnme hakkını kullandık.”
Değerli
arkadaşlarım, görüldüğü gibi, o dönem yargılanan Deniz Gezmişlerin eylemi falan
değildi. O dönem yargılanan bir dönemin düşüncesiydi, onların düşünce
sistemiydi ve inançlarıydı. Askerî sıkıyönetim komutanlarından emir alan askerî
mahkemeler, yasa kurallarını bir kenara bırakarak tümüyle askerî sıkıyönetim
komutanlarının verdiği talimatlar doğrultusunda, bu eylemlere doğrudan Ceza
Kanunu’nun 146’ncı maddesini uyguladılar. Gerçekten o dönem bunları asma tutum
ve davranışı Türkiye Büyük Millet Meclisi Parlamentosunda devam etti.
Parlamento askerî idarenin baskısı altındaydı.
O dönemin eski
İçişleri Bakanı Nahit Menteşe yanlış yaptıklarını düşünüyor: “Deniz Gezmiş ve
arkadaşları konusunda yanlış yaptık, adli hatalar olabilir. O zaman banka
soygunu gibi olaylar kamuoyunda çok tepki yaratıyordu, altında başka şeyler de
vardı. Rejimi korumak, nizamı korumak devlet adamının görevi, devlet elden
gidiyor görüşü vardı o zaman. Birtakım duyumlarımız vardı. Bunlar da gözünü
budaktan sakınmıyorlardı. O zamanki asker de bunların mutlak surette idam
edilmesi taraftarıydı.” diyor. Yani, o zamanki askerin bunların mutlak surette
idam edilmesini istedikleri için onlar idam edilmişlerdir.
Değerli
milletvekilleri, onlar, Denizler, Mahirler, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan bir
uyanışın ürünüydü. Onlar, kendilerini evrensel mücadelenin, yani ezenlerle
ezilenlerin mücadelesinin bir parçası olarak görüyorlardı. Onlar, emperyalizm
ve iş birlikçilerinin bu ülkeden sökülüp atılacağına, Türkiye'nin
bağımsızlığına kavuşacağına ve bir gün bu ülkede sömürünün olmadığı…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Öztürk, devam ediniz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – … insanların eşit ve özgür olacakları bir
toplumsal düzenin kurulacağına inanmaktaydılar. İnsanın insanı sömürmediği
hakça bir düzenin Türkiye’de kurulmasını istiyorlardı. Böyle bir düzenin
kurulması için ülkenin bağımsız olması gerektiğini düşünüyorlardı. Bu nedenle
emperyalizme ve yerli iş birlikçilerine karşı mücadele edilmesinin gerektiğini
düşünüyorlardı. Tarihteki pek çok devrimci gibi Denizlerin de ölümü göze
almalarını, idam sehpası önünde bile kararlılıklarından yılmamalarını sağlayan
işte bu inanç ve bu mücadele gücüdür. Böyle bir ortamda Denizlerin tam
bağımsızlık mücadelesi ve emekten yana bir iktidar ve demokrasi mücadelesi,
hedefleri açısından bugünleri aydınlatmaya devam ediyor ve o nedenle, Denizler
bunun için unutulmuyor, unutulmayacaktır. Ama,
Denizleri hukuka aykırı bir şekilde düşüncelerinden dolayı, inançlarından
dolayı idam edenler, idam edilirken ellerini ovuşturarak onu seyredenler,
bugün, Türk toplumu tarafından unutulmuştur.
Yusuf Aslan’ın
idam sehpasına giderken söylediği şu cümle çok önemlidir değerli arkadaşlarım:
“Ben şahsi hiçbir çıkar gözetmeden halkımın mutluluğu ve bağımsızlığı için
savaştım. Bu bayrağı bugüne kadar şerefle taşıdım. Bundan sonra da bu bayrağı
Türk halkına emanet ediyorum.
Yaşasın işçiler
ve köylüler ve yaşasın devrimciler! Kahrolsun faşizm!”
Bunlar
inançlarını, düşüncelerini bedenleriyle ödemişlerdir.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Öztürk.
Gündem dışı
ikinci söz, Anneler Günü münasebetiyle söz isteyen İzmir Milletvekili Şenol
Bal’a aittir.
Sayın Bal,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, Anneler Günü’ne
ilişkin gündem dışı konuşması
ŞENOL BAL (İzmir)
– Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, tüm dünyada ve ülkemizde her yıl Mayıs
ayının ikinci pazar günü kutlanan ve evrensel bir gün olan Anneler Günü
dolayısıyla gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, sözlerime başlamadan önce, Mardin Mazıdağı
Bilge köyünde meydana gelen, hamile kadınların, çocukların bile hunharca
katledildiği ve 45 vatandaşımızın ölümüne sebep olan insanlık dışı katliamı
lanetliyor, ölenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum ve yine
yeniden tırmanan, tırmandırılan bölücü etnik terörün son günlerde vatan
evlatlarına yönelik saldırılarıyla şehit edilen yavrularımıza Allah’tan rahmet,
kederli ailelerine başsağlığı, sabır ve metanet diliyorum ve Hükûmetin gerekli tedbirleri bir an önce almasını,
devletimizin gücünü ve varlığını ortaya koymasını; terörü azdıranların, teröre
yataklık edenlerin, terörü kaşıyanların ve terör örgütünün sözcülüğünü
yapanların bir an önce cezalandırılması gerektiğini bu kürsüden haykırıyorum.
Sayın milletvekilleri, Anneler Günü dolayısıyla tarihin her
döneminde milletimizin bağımsız olabilmesi ve varlığını devam ettirebilmesi
için evlat yetiştirmiş, Türk tarihinde iz bırakmış kahramanları bu ülkeye
hediye etmiş başta Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün sevgili validesi
Zübeyde Hanım olmak üzere tüm Türk analarını rahmetle, minnetle ve şükranla
anıyorum ve yine bugün dolayısıyla, özellikle vatanımızın bölünmez bütünlüğü
için gözünü kırpmadan şehadet mertebesine erişmiş
evlatlarımızın annelerine saygı, minnet ve şükranlarımı sunuyorum ve bu
kürsüden onlara seslenmek istiyorum: Yalnız değilsiniz! Siz, bu aziz milletin
annelerisiniz ve sizlere gösterilmesi gereken ihtimam ve hassasiyetin yeterli
olmadığını bilen bir kişi olarak bu Anneler Günü’nde sizlerden özür diliyorum
ve yine, hayat tecrübesiyle geleceğimizi şekillendiren, bize sevgiyi ve sevmeyi
öğreten, şartlar ne olursa olsun geleceğe umutla ve güvenle bakmayı sağlayan,
bizleri güçlü kılan, büyük bir sabırla yetişmemizi sağlayarak en yüce görevi
yerine getiren tüm annelerin Anneler Günü’nü kutluyorum.
Annelik,
anlatılamaz sevginin, tarifi mümkün olmayan fedakârlığın, feragatin ve sabrın
ifadesidir. Dünyada tüm anneler özeldir ama Türk anaları daha da özeldir çünkü
Türk anası evladını vatan görevine eline kına yakarak gönderir. Bu örnek bile
tek başına Türk anasının özel olduğunu anlamaya yeterlidir.
Sayın
milletvekilleri, bugün, ülkemiz cumhuriyet tarihinin en büyük işsizlik oranını
yakaladı. Ekonomimiz en büyük küçülme dönemine girdi ve ekonomik kriz her geçen
gün derinleşiyor. Çok büyük bir kesim aile ve tabii ki ailede kadınlar yani
analar çaresiz. Çocuklarının geleceğinden endişeli ve
umutsuz. Bir anne için en sıkıntılı durum bu olsa gerek. Çocuklarının
yarınından endişeli analarımız.
Evet, yardım paketlerine muhtaç edilen anaların sayısının her
geçen gün arttığı ülkemiz, annelere övünerek verildiği söylenen ayda 25 TL’lik
eğitim yardımı için uzayan kuyruk görüntüsünün olduğu ülkemiz, pazar yerlerinde
atık sebze ve meyveleri aş yapmak için evine götüren kadınların her geçen gün
arttığı ülkemiz, çöp kutuları içinden kuru ekmek ve malzeme toplayan anaların
olduğu ülkemiz, dağıtılan yardım malzemesini alabilmek için ezilen anaların
olduğu ülkemiz, ailesini ayakta tutabilmek için her türlü fedakârlığa katlanıp
itilip kakılan anaların olduğu ülkemiz; bu manzaraları artık görmek
istemiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devletine bu
görüntüler yakışmıyor.
Evet, çalışan kadınların
annelikten ileri gelen, örneğin kreş problemi çözülmeli artık. Engelli
çocuklara sahip eli öpülesi analar için kalıcı çözüm üreten projeler
uygulanmalı artık. Biz ülke olarak kalkınabilmek için, kendisine ve çocuklarına
misyon yükleyip çocuklarının geleceğini doğru
yönlendirebilecek, onlara yol gösterebilecek güçlü ve eğitimli anne modelini
geliştirip çoğaltmak zorundayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bal, devam ediniz efendim.
ŞENOL BAL
(Devamla) – Sayın milletvekilleri, Anneler Günü, annelere şükranı ve sevgiyi
ifade etme günü ama tüm dünyada, kapitalist sistemin -her konuda olduğu gibi-
bu günü de, ölçüyü aşarak, kampanyalar, reklamlarla ticari bir pazarlama metaı
hâline getirdiği bir gerçek. Özellikle bu kriz ortamında, önerilen pahalı
hediyelerin alınma şansının olmayışı, sevgi ve muhabbet günü olması gereken bu
günü, Anneler Günü’nü burukluk günü hâline getirebiliyor. Bu konuya da dikkat
çekmek istedim.
Sözlerime son
verirken tüm annelerin günlerini kutlar, sevgi ve saygılarımı sunarım. (MHP, AK
PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bal.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Cevap verecek Bakan yok galiba Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yok herhâlde.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Keşke böyle bir güzel günü Parlamento adına paylaşabilecek Sayın
Bakan orada olsaydı.
BAŞKAN – Gündem
dışı üçüncü söz, Vakıflar Haftası münasebetiyle söz isteyen Kırıkkale
Milletvekili Turan Kıratlı’ya aittir.
Buyurun Sayın
Kıratlı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Kırıkkale Milletvekili Turan Kıratlı’nın,
Vakıflar Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması
TURAN KIRATLI
(Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vakıflar Haftası
dolayısıyla gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de öncelikle,
evvelki gün Mardin’de menfur saldırıda hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza
Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Türk düşüncesinin
ve hayat tarzının oluşturduğu vakıflar, kültür ve medeniyete, özveri,
yardımlaşma ve dayanışma ile ırk, dil, din, mezhep ve görüş ayrılıkları
olmaksızın birlikte yaşama, acıyı ve tatlıyı paylaşma gibi insanlığın ve
insanca yaşamanın vazgeçilmez esaslarını katmıştır.
Öyle ki, ilginç
vakıfların varlığı bizleri hayretlere düşürüyor. Bunlardan evlenecek muhtaç kimselerin
çeyizlerini temin için kurulan vakıftan, kanadı kırılıp yolda kalmış göçmen
kuşların barınması için kurulan vakıflara kadar hemen her alanda, hatta nukut
vakıflarına kadar vakıflar kurulmuştur.
Bu insani
anlayışın beşiği olan Osmanlı tam bir vakıf cennetiydi ve Osmanlıda vakıf
şehirler vardı. Osmanlıda yaklaşık 200 bin, bugün Amerika’da 33 bin ve günümüz
Türkiye’sinde ise 4.520 vakıf bulunmaktadır. Bu tablo, geçmişte atalarımızın bu
alanda ne kadar ileride olduklarını ortaya koymaktadır.
Uygarlığın beşiği
olan Anadolu, dünyanın hiçbir yeriyle kıyaslanamayacak tarihî zenginlikleri
barındırmaktadır. Bu tarihî zenginliklerin en önemli bölümünü vakıf kültür
varlıkları oluşturmaktadır. Vakıf yolu ile kurulan ata yadigârı kültür
varlıklarının bakım, onarım ve restorasyonu Vakıflar
Genel Müdürlüğü tarafından büyük bir itina ve çaba ile yürütülmektedir.
Hâlihazırda, dijital ortamda 19.825 adet kültür varlığının kaydı yapılmış olup
2002-2008 yılları arasında 3.363 adet eserin restorasyonu
gerçekleştirilmiştir.
Ayrıca, sosyal
devlet ve vakıf ruhu ile seksen bir ilde 82 bin muhtaç aileye sıcak yemek
servisi yapılmaktadır. Geçenlerde Kırıkkale’de bu hizmeti yerinde gördüm,
verilen yemekleri tattım. Vakıflar Genel Müdürlüğünün şefkat elemanları, hijyenik bir ortamda muhtaç ailelerin evlerine kadar servis
yapmaktadırlar. Vatandaşlarımız rencide edilmeden verilen bu hizmetler beni çok
duygulandırdı.
Bir başka hizmeti
de başta şehit ve yetim çocukları olmak üzere 10 bin öğrenciye ortaöğretim
bursu verilmektedir.
Vakıflar Genel
Müdürlüğünün kayıtlarında bulunmayan 27.403 taşınmaz tespit edilerek kayıt
altına alınmıştır. Artık vakıf malları sahipsiz değildir, maksadına uygun
kullanılmaktadır. Bilindiği gibi, bölgelerimizde onlarca eser yok olmaktan
kurtarılmıştır. Bunlardan bazılarını yâd etmek gerekirse:
İstanbul’da Yenikapı Mevlevihanesi, Amasya’da Abide
Hatun Camii, Aydın’da Nasuh Paşa Külliyesi, Edirne’de II. Bayezid
Camii, Eskişehir’de Seyit Battal Gazi Külliyesi, Hatay’da Habib-i Neccar Camii, Iğdır’da Ejder Kervansarayı, Kastamonu’da Yakupoğlu Külliyesi, Konya’da Karatay Medresesi,
Kırşehir’de Cacabey Medresesi, Kırıkkale’de Hasandede
Külliyesi, Tarsus’ta Ashab-ı Kehf
Camii, Mardin’de Şehidiye Medresesi, Sivas’ta Alacahan Kervansarayı, Tokat’ta Mevlevihane, Yalova’da
Ahmet Paşa Camii, Malatya’da Battalgazi Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı ihya
edilmiş olup, Anadolu’nun birer sembolü olarak yaşatılmaktadır. Enteresan
olanı da bu hizmetler devletten tek kuruş almadan yapılmaktadır.
“İş bilenin,
kılıç kuşananın.” Dört yılda 15 katına çıkarılan bir bütçe. Tebrikler,
tebrikler! Ben, bu sebeple, Vakıflar Genel Müdürümüze, tüm çalışanlarına,
birlikte oldukları Sayın Mehmet Ali Şahin ve Hayati Yazıcı bakanlarımıza çok
teşekkür ediyor, yeni Bakanımız Bülent Arınç Bey’e de
başarılar diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Kıratlı.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin iki önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Giresun Milletvekili Murat Özkan ve 21 milletvekilinin,
yolsuzlukla ilgili Meclis Araştırması Komisyonu raporundan hareketle
yolsuzluklar konusundaki durumun araştırılarak yolsuzlukla mücadele için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/361)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Yolsuzluk
olaylarının giderek yaygınlaştığı ülkemizde siyasal ve idari süreçte yer alan
aktörler arasındaki ilişkilerde çıkar sağlama gayesiyle hukuk, ahlak ve etik
değerlerin ihlal edilmesi toplumda yozlaşmanın başlamasına sebep olmuştur.
Bundan daha da kötüsü; toplumun bu yozlaşmayı kanıksar hale gelmesidir.
Geleceğimizi tehdit eden bu çürümenin kokusunun tarafları rahatsız bile
etmemesi son derece düşündürücüdür. Süregelen bu politik yozlaşmanın önüne
geçilemez ise; ileride telafisi mümkün olmayacak sonuçlar doğuracaktır.
Bu kapsamda; 07.01.2003 tarih ve 755 no'lu
kararla "Yolsuzlukların sebeplerinin, sosyal ve ekonomik boyutlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi" için kurulan
Meclis Araştırma Komisyonu raporunda yerine getirilen veya getirilmeyen
hususların, günümüzde giderek artan yolsuzlukların sebeplerinin araştırılması
ve yolsuzluklarla mücadele için strateji oluşturulması amacıyla Anayasanın
98'inci, İç Tüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Murat Özkan (Giresun)
2) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Hasan Çalış (Karaman)
5) Münir Kutluata (Sakarya)
6) Mehmet Şandır (Mersin)
7) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
8) Osman Durmuş (Kırıkkale)
9) Ali Uzunırmak (Aydın)
10) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
11) Hasan Özdemir (Gaziantep)
12) Behiç Çelik (Mersin)
13) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
14) Cemaleddin Uslu (Edirne)
15) Necati Özensoy (Bursa)
16) D. Ali Torlak (İstanbul)
17) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
18) Muharrem Varlı (Adana)
19) Yılmaz Tankut (Adana)
20) Reşat Doğru (Tokat)
21) İsmet Büyükataman (Bursa)
22) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
Gerekçe:
Uzun zamandır
ülkemizin ahlaki yapısında ve değerlerinde ciddi bir yozlaşma yaşanmaktadır.
Bu amaçla
"Yolsuzlukların sebeplerinin, sosyal ve ekonomik boyutlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi" için 07.01.2003 tarih ve 755 no'lu kararla Meclis Araştırma Komisyonu kurulmuştur.
Komisyon dört aylık süre içinde çalışmalar yapmış, raporlarını sunmuştur.
Fakat günümüzde
yolsuzluğun ve siyasal yapının daha da bozulduğu gözlemlenmektedir. Vergi
kaçakçılığı, ihale yolsuzlukları, imar tadilat rantları, kendi cebini
doldurmaktan başka bir şey düşünmeme, rüşvet, adam kayırmacılık, hizmet
kayırmacılığı, oy ticareti, rant kollama, yalan
propaganda toplumsal hayatımızda derin ve telafisi güç yaralar açmaktadır.
Yukarıda
zikredilen problemlerden büyük bir kısmı politik yozlaşma başlığı altında
incelenebilir.
Siyasi ahlakın bu şekilde yozlaşması, politik karar alma sürecinde
yer alan siyasilerin, bürokratların, seçmenlerin, çıkar gruplarının yasa ve
ahlak kuralları dışına taşarak "amaca ulaşmak için her aracın meşru
sayılabileceği" "hiçbir şeyin politik başarı kadar önemli
olmayacağı" yönündeki düşüncelerine "kişisel çıkar sağlama" duyguları
da eklenerek siyasi ahlak kuralları bozulmuş ve politik yozlaşma ortaya
çıkmıştır.
Milletimizin
geçmişten beri oluşturduğu "Beyt'ül mala el
sürülmez" "Devlet malı yetim hakkı buna dokunulmaz"
"Yolsuzluk, usulsüzlük haramdır" gibi ahlaki yaklaşımların yerine;
dürüst olanın dışlandığı "Devletin malı deniz yemeyen domuz"
düşüncesinde bir anlayış egemen olmuştur.
Siyasal
yozlaşmanın bir başka yönü de adam kayırmacılık şeklinde oluşmakta; bu da
kariyer ve liyakat ilkesi çerçevesinde görev alınması gereken kamuoyu
bürokrasisinde, yetersiz ve yeteneksiz kişilerin görev almasına neden
olmaktadır.
Politikanın ülke
menfaatine yapılan bir uğraş olmaktan çıkarak; kişisel menfaatlerin ya da yakın
çevrenin menfaatlerinin korunduğu, iktidara gelenlerin kendi zenginlerini
yaratmak gibi bir görevleri olduğu geleneği yerleşik bir hal almıştır.
Politik ve
ekonomik yozlaşma, toplumda güven duygusunu yok etmektedir. Ekonomik anlamda
ise; rekabeti ortadan kaldırarak ekonominin sağlıklı gelişmesini önlemektedir.
Siyasilerin değişmesiyle, ekonomi aktörlerinin de değiştiği görülmektedir.
Sosyal ve
ekonomik adaletsizliklerin; toplumda güven duygusu, onur, haysiyet ve namus
gibi erdemlerin gelişmesini önleyen politik yozlaşma konusunda, Türkiye Büyük
Millet Meclisi'ne ve herkese önemli görevler düşmektedir. Kamuda bazı kurum ve
kuruluşların daha fazla yolsuzlukla anıldığı ise bilinen bir gerçektir. Bu
kuruluşların tespiti ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi gerekmektedir.
Bu amaçla; 07.01.2003 tarih ve 755 no'lu
kararla "Yolsuzlukların sebeplerinin, sosyal ve ekonomik boyutlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi" amacıyla kurulan
Meclis Araştırma Komisyonu raporlarında belirtilen hususlarda yerine getirilen
veya getirilmeyen maddelerin tespiti, eksikliklerin saptanması ve yolsuzluk
risk haritasının çıkartılarak, yasamanın yapması gereken işlerin belirlenmesi
için Araştırma Komisyonu kurulmasına ihtiyaç vardır.
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 24
milletvekilinin, sosyal güvenlik sistemindeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/362)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Sosyal Güvenlik
Sisteminde yaşanan sorunlar artık ertelenemez bir noktaya gelmiştir. Sosyal
Güvenlik Sisteminin sorunlarının nedenlerinin ve çözümlerinin araştırılarak
alınacak önlemleri tespit etmek üzere Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105.
maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Mehmet Şandır (Mersin)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Yılmaz Tankut (Adana)
4) Şenol Bal (İzmir)
5) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
6) Alim Işık (Kütahya)
7) Recep Taner (Aydın)
8) Necati Özensoy (Bursa)
9) Kadir Ural (Mersin)
10) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
11) Osman Durmuş (Kırıkkale)
12) Ali Uzunırmak (Aydın)
13) Reşat Doğru (Tokat)
14) Akif Akkuş (Mersin)
15) Rıdvan Yalçın (Ordu)
16) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
17) Kürşat Atılgan (Adana)
18) Münir Kutluata (Sakarya)
19) Ümit Şafak (İstanbul)
20) Ahmet Orhan (Manisa)
21) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
22) İsmet Büyükataman (Bursa)
23) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
24) Ahmet Bukan (Çankırı)
25) Hüseyin Yıldız (Antalya)
Gerekçe
Türkiye
Cumhuriyeti Devleti sosyal bir hukuk devletidir.
Vatandaşların
sosyal güvencesi devletin sorumluluğu altındadır. Sosyal Güvenlik hakkı
Anayasamızın "Temel Hak ve ödevler" kısmı üçüncü bölüm 60 ve 61
maddelerinde düzenlenmiştir.
Anayasamıza göre,
"Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak
gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.
Devlet, harp ve
vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve toplumda
kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar.
Devlet,
sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri
alır.
Yaşlılar,
Devletçe korunur. Yaşlılara Devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve
kolaylıklar kanunla düzenlenir.
Devlet, korunmaya
muhtaç çocukların topluma kazandırılması için her türlü tedbiri alır.
Bu amaçlarla
gerekli teşkilat ve tesisleri kurar veya kurdurur."
Türkiye
Cumhuriyeti hükümetleri 1924 Anayasasından bu yana devam eden bu temel hak ve
ödevlerin gereğini bu güne kadar elinden geldiğince ve tüm imkânları kullanarak
yapmaya çalışmıştır. Bu gün ülkemizde yeterli olmamakla beraber Sosyal güvenlik
hukuku ve kurumları vardır ve işler vaziyettedir.
Devlet,
vatandaşların Anayasal güvence altında olan sosyal güvenlik hakkı doğrultusunda
sürekli iyileştirici tedbirleri almaya çalışmaktadır. Bu anlamda hiçbir
Cumhuriyet hükümeti kasıtlı bir ihmal içinde olmamıştır.
Ancak, bu gün
Sosyal Güvenlik Sistemi ve kurumu tam bir çıkmazın, iflasın eşiğine gelmiş
bulunmaktadır. Bu durumu oluşturan ve sistemi bu sonuca ulaştıran sebep olarak
bütünüyle vatandaşlarımızın veya sistemin yanlış ve ihmallerini gösteremeyiz.
Sistemi bu noktaya getiren başlıca sebep, Türkiye için seçilen ekonomik
kalkınma ve büyüme modelidir. Üretimi dışlayan, ithal ikamesine veya ihracata
dayanan büyüme modelleridir. İstihdam yaratmayan, insanına çalışmak imkânı
vermeyen kalkınma modelleri ve çalışanı ve işvereni kayıt dışılığa mecbur
bırakan vergilendirme modelleri bu gün ülkemizi üretimden uzaklaştırdığı gibi
kaçak çalışmaya da yöneltmiştir.
Sosyal güvenlik
sisteminde tehlike çanları çalmaya başlayalı çok zaman olmasına rağmen hükümet
ve Meclis bu duruma kulaklarını kapatmakta inat göstermektedir.
Yıllardır,
ekonomide en önemli kara delik haline gelen sosyal güvenlik açıkları yok
sayılmaya çalışılmıştır. Sorunlar her geçen gün artmaktadır.
Özellikle 2009
yılında, Sosyal Güvenlikte "son noktaya gelinmiştir." Artık bu konuda
sorunları ertelemek, ötelemek veya yok saymak imkânı kalmamıştır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyeleri dâhil herkesi "emekli aylıklarını alamamak"
gibi bir mukadder akıbet beklemektedir.
Bu gün sosyal
güvenlik sisteminde aktif-pasif oranı keskin bir şekilde inmiş ve sosyal
güvenlik kapsamındaki nüfusta büyük bir gerileme yaşanmaktadır.
Aktif
sigortalılar dediğimiz prim ödeyen sigortalılar ile pasif sigortalılar
dediğimiz Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan aylık alanlar arasındaki makas, giderek
daralmaktadır.
İdeal olanı 4
çalışana ya da 3 çalışana 1 emekli düşmesi gerekirken Türkiye'de 2002'de 2.08
aktif sigortalıya 1 pasif sigortalı düşerken, bu oran 2006 ve 2007'de 1.98'e 1,
2008'de 1.90'a 1, Mart 2009 sonu itibariyle de 1.80'e 1'e kadar düşmüş
bulunmaktadır.
Ayrıca,
aktif/pasif oranı hesaplamasında, "açılan dosya sayısı" oranlamaya
esas alınıyor, normal pasif sigortalı sayısına göre hesap yapılırsa bu oran
1.70'e kadar düşmektedir.
Ekonomik krizin
de etkisiyle işsiz kalanlar ocak, şubat, mart ve nisan aylarında da arttığı
için, aktif sigortalı sayısı daha da azaldı ve aktif-pasif oranı 1.80'Iere
düştü. Örneğin sadece Şubat ve Mart 2009'da aylık aktif sigortalı sayısı 301
bin azaldı.
Ayrıca, bütçeden
Sosyal Güvenlik Kurumu'na yapılan transferler de her yıl artmaktadır.
2008 yılında 35
milyar TL olan transferlerin, 2009'da 46.7 milyar TL
olması hedeflenmiş ama yaşanan kriz nedeniyle prim gelirlerindeki gerilemenin
de etkisiyle, bu tutarın 50 milyar TL'yi bulması bekleniyor. Bu arada, Merkezi
Yönetim Bütçesi içinde, Sosyal Güvenlik Kurumu'na yapılan bütçe transferlerinin
payı da 2000 yılında yüzde 6.91 iken, 2002'de 8.37'ye, 2005'de 15.96'ya çıktı.
2008'de 15.50 olan bu payın, 2009'da 18.2 olması
bekleniyor.
Bir başka tehlikeli
gelişme ise yüzde 47 olan kayıtdışı istihdam bu
hükümet döneminde yüzde 50'yi de aştı. Bu arada "Reform" adı altında
yapılan düzenlemeler de yeterince etkili olamıyor; Sosyal Güvenlik Sisteminde
sorunlar gittikçe derinleşmekte ve fatura ödenemez bir duruma gelmektedir.
Artık
"yapılması gereken ne varsa yapılması zamanıdır."
Yapılması
gerekenlerin araştırılması için bir Meclis Araştırma komisyonu kurulmasını
teklif ve arz ederiz.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sivas Milletvekili ve Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve 5 kişinin hayatını kaybettiği helikopter
kazası ve kurtarma çalışmalarının tüm yönleriyle araştırılarak benzer
durumların yaşanmaması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
kurulan (10/333, 334, 335) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun
Başkan, Başkan Vekili, Sözcü ve Kâtip seçimine dair bir tezkeresi vardır; okutuyorum:
B) Tezkereler
1.- (10/333, 334, 335) esas numaralı Meclis Araştırma
Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun, Başkan, Başkan Vekili, Sözcü ve
Kâtip Üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/779)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Komisyonumuz,
Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Katip üyelerini seçmek üzere 05.05.2009 günü
saat 18:30’da B Blok 2. Kat 4. Banko’daki Araştırma
Komisyonu Toplantı Salonunda 12 Üye ile toplanmış ve aşağıda isimleri yazılı
sayın üyeler belirtilen görevlere seçilmişlerdir.
Hasan
Özdemir
Gaziantep
Komisyon
Geçici Başkanı
|
Adı ve Soyadı |
Seçim Bölgesi |
Aldığı Oy |
Başkan : |
Hakkı Köylü |
Kastamonu |
9 |
Başkan vekili: |
Sadık Yakut |
Kayseri |
9 |
Sözcü : |
Nusret Bayraktar |
İstanbul |
8 |
Kâtip: |
Fazilet Dağcı
Çığlık |
Erzurum |
9 |
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince “Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç ile Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü ve 38 Milletvekilinin, Denizcilik Müsteşarlığının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç
ile Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü ve 38 milletvekilinin, Denizcilik
Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/266, 2/268) (S. Sayısı: 257) (x)
BAŞKAN - Komisyon
ve Hükûmet buradalar.
Komisyon raporu
257 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü
üzerinde söz talepleri vardır gruplar adına.
İlk söz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’ye ait.
Sayın Çöllü,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 257 sıra sayılı
Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri
üzerinde CHP Grubu adına söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, denizci kökenli bir milletvekili olarak, denizlerimizin Türk
ekonomisinin can simidi olduğunu ve önemli bir potansiyele sahip olduğunu,
Türkiye'nin yüzünü daha fazla denizlere dönmesi gerektiğini her fırsatta
sizlerle paylaşıyorum. Hele ekonomik krizin dalga dalga
yayıldığı bugünlerde sektörün önemi ve varlığını sürdürmesi çok daha büyük önem
kazanmıştır.
Denizcilik
Müsteşarlığının 2009 yılı bütçesi görüşülürken kendisi de denizci kökenli bir
Bakan olan Sayın Ulaştırma Bakanımız gemi inşa sektöründeki gelişmelerden
gururla bahsediyordu. Gerçekten de gemi inşa sanayisinde 23’üncülükten
5’inciliğe yükseldik; yüzde 350’lik bir büyüme, çok büyük bir başarı ve
ülkemize de çok önemli katma değerler sağlandı. Ancak bu tabloyu şu an görmek ve
yaşamak maalesef mümkün değil. Şu anki durumu isterseniz sizlerle kısaca
paylaşmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, “Kriz teğet geçti.”, “Kriz psikolojik.” söylemlerinden sonra
gerçeğin hiç de öyle olmadığı hepimizin gözleri önünde ve üzülerek söylüyorum,
hâlâ da Hükûmetin krizi doğru dürüst yönettiğini
söyleyebilmek güçtür.
Değerli
arkadaşlar, kriz denizcilik sektörünü teğet geçmemiştir, denizci tabiriyle
bodoslamadan sektörün içine girmiştir. Sektör temsilcileri, yedi sekiz aydır
gelinen durumu defalarca ortaya koymuş, yapılması gerekenlerin altını
çizmişlerdir, ancak Hükûmet tarafınca henüz somut bir
adım atılmış değildir. Birkaç ay önce Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplanmış,
denizcilik sektörü ve sorunları masaya yatırılmış ve çözüm önerileri sektör
tarafınca sıralanmıştı. Ama geçen sürede, bakıyorum, Hükûmetten
de hâlâ somut bir adım atılmış değildir.
(x)
257 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Sizlere bir iki
rakam vermek istiyorum: 2007 Aralık ayında yeni gemi siparişi 200 iken, 2008
Aralıkta bu rakam 7 olmuştur, 200’den 7’ye düşmüş. Siparişte 99 geminin yapımı
ertelenirken 68 proje ise tamamen iptal edilmiş durumdadır. Bu iptal ve
ertelemeler nedeniyle yaşanacak ekonomik kaybın maliyetinin, değerinin 3 milyar
dolar düzeyinde olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca, istihdamda da ciddi
daralmalar yaşanmaktadır. 2008’in yaz aylarında tersanelerde 36.981 kişi
çalışırken, bugüne kadar yaklaşık 13 binin üzerinde kişi işini, aşını
kaybetmiştir. Yani gemi inşaat sektörü ağır bir krize doğru sürüklenmektedir.
Taşımacılıkta da durum aynıdır. Günlük kazançlar 2008 yılında hem tepe hem dip
noktalarını görmüştür. 2008 Mayısta günlük 200 bin dolardan sözleşme
yapılırken, altı ay sonra, 2008 Aralıkta 2 bin doların altında sözleşmeler
yapılmıştır. Evet, 2 bin dolar. Şu an 20 bin dolarlara çıkmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Denizcilik Müsteşarlığının 2009 bütçesiyle ilgili konuşurken
gündeme getirmiştim; elimizdeki bütçenin krizde sektörün sorunlarının
çözülmesiyle uzaktan yakından ilgisi yoktur demiştim. Bu nedenle de acil
önlemler alınması gerekiyor. Görüşmekte olduğumuz teklif bu açıdan da büyük
önem taşımaktadır. Ekonomik krizin dalga dalga
yayıldığı bugünlerde denizcilik sektörüne yönelik böyle bir düzenlemenin
yapılması son derece önemlidir. Sektörde yaşanacak bir hareketlilik tüm yan
sektörler, dolayısıyla istihdam üzerinde de olumlu etkiler yaratacaktır. Ancak,
bu yeterli değildir. Krediler ve istihdam yükünün azaltılması gibi konularda da
gerekli adımların atılmaması durumunda denizcilik sektörü ağır bir yara
alacaktır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye, ekonomik sorunlarını aşabilmek için büyük düşünmek
zorundadır. Gerçekten de büyük düşünebilmek için konuya oldukça tepeden bakmak
gerekmektedir. Uzun bir kıyı sınırına sahip bir ülke olarak denizciliğimizi,
deniz ticaretimizi, deniz turizmimizi ve balıkçılığımızı yeterince
geliştirdiğimiz takdirde, daha önceki konuşmalarımda da bahsettiğim gibi,
Yunanistan’ın kişi başına sağladığı 10 bin dolarlık millî gelir rakamını çok
rahatlıkla Türkiye de yakalayabilecektir.
Denizcilik
sektörünün bilinen dinamiklerinden yük ve yolcu taşımacılığı, limancılık
faaliyetleri, gemi inşa ve tersanecilik hizmetleri ve deniz turizmini oluşturan
kruvaziyer turizmi, yat işletmeciliği, marina
işletmeciliği, çekek yeri, dalış ve su sporları faaliyetlerinin yanı sıra
balıkçılığı ile ülkemizin lokomotif sektörlerinden olması gereği tartışılmaz
bir gerçektir.
Bunların yanına
eğitimi de eklemeliyiz. Hızla gelişen dünya deniz ticaret filosunun en önemli
açığı eğitimli gemi adamıdır. Filipinler bu yolla milyarlarca dolar gelir
sağlıyor. Biz de gençlerimizi bu alana yönlendirebilir ve eğitebilirsek hem
kendi gemilerimizde hem de yabancı gemilerde istihdam olanağı bulunabilecektir.
Bu nedenle denizciliğimizi tüm yönleriyle planlayabilmeliyiz. Bütün unsurları
içine alan bir kıyı master planı hazırlanması Türkiye
için çok önemli bir adım olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, denizcilik sektörünün önünün açılması ve “denizci ülke”
hedefinin yakalanabilmesi için çözüm bekleyen birçok konu varken, geçen yılın
başlarında yapılan bir düzenlemeyle bir anda denizcilerimizi cezaya boğduğumuzu
hepimiz hatırlıyoruz. En küçük eksiklikler için 5 bin liralık cezalar ödemeye
başladı teknecilerimiz, balıkçılarımız. Doğal ki balıkçılarımızın ve
teknecilerimizin bu cezaları ödeyebilmesi mümkün değildi. Hemen bir çalışma
yapıldı, kanun teklifi hazırlandı, CHP’li arkadaşların desteğiyle Meclis
Başkanlığına sunuldu ve diğer partililerin de ortak katkısıyla sorunu çözmüş
olduk.
Değerli
milletvekilleri, denizcilik konusunda yapacağımız daha çok iş, almamız gereken
daha çok yol var. Size bir iki rakam vereyim ki bulunduğumuz eksikliği ve
durumu daha iyi algılayabilelim: Amerika’da 18 kişiye 1 tekne düşerken,
Hollanda’da 64 kişiye, İtalya’da 68 kişiye, İngiltere’de 124 kişiye,
Yunanistan’da 103 kişiye 1 tekne düşerken üç tarafı denizlerle çevrili
ülkemizde 2 bin kişiye 1 tekne düşmektedir. “Tekne” derken sandal ve küçük
ölçekte imkânlardan bahsediyorum, yani amatör denizciliği teşvik edecek
unsurlardan. Bunun birçok nedeni vardır, biri de vergi sorunudur. Amatör
denizciliği geliştirmeden denizciliği geliştirebilmemiz, denizci ülke olmamız
mümkün değildir. Az önce söylediğimiz değerleri yakalayabilmemiz için önce
amatör denizciliği geliştirmemiz şarttır. Ama,
maalesef, katma değer vergisi, özel tüketim vergisi, motorlu taşıtlar
vergisiyle bu alanın gelişmesinin önüne set çekilmiştir. Kara yollarındaki
harcamaların hiçbiri denizlerimizde yapılmamasına karşın, kara taşıtlarından
alınan motorlu taşıt vergisinin tam 8 katı deniz taşıtlarından alınmaktadır.
Denizdeki bir deniz aracının hava muhalefeti düşünülerek yılda iki üç ay
kullanıldığı hesaplanırsa, kara taşıtına göre tam 40 kat deniz aracından vergi
alınmaktadır.
Ayrıca, bugün,
Akdeniz çanağında dolaşan 600-700 bin tekne vardır. Bunlar gelir seviyesi
yüksek insanlardır. Uzun bir kıyı sınırına sahip bir ülke olarak biz bu
tekneleri ülkemize çekebilmeyiz. Bunu başardığımızda turizm gelirlerinde de
önemli artışlar olabilecektir. Türkiye'nin böyle bir strateji geliştirmesinde,
marina yatırımlarını öncelemesinde, yatırım aşamasındaki sorunları çözmesinde, kruvaziyer limanlara öncelik vermesinde büyük yarar vardır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye vergi konusunda enteresan bir
ülke. “Kümesteki kaz” kavramını hepimiz
biliyoruz, hep kümesteki kazlardan vergi alıyoruz. Kayıt dışı ekonomiden
şikâyet ediliyor ama kayıt dışılıkla mücadele konusunda herhangi bir adım
atılmıyor. Yükü de, kümesteki kazlar, dolaylı vergilerle kazancına
bakılmaksızın yoksul vatandaşlarımız ödüyor. Bu kavram denizcilik sektöründe de
geçerlidir. Doğru düzgün bir kayıt sistemimiz olmadığı için, kayıtlı kaç tekne
varsa onlardan, az önce söylediğim yüksek oranlarda vergiler alınmakta. Kayıt
dışından da -yabancı bayrağa kaçanlardansa- bir kuruş dahi vergi alamıyoruz.
Her yıl üretilen yüzlerce teknenin büyük bölümü bu şekilde yabancı bayrağa
kaçıyor ve vergilerden kurtarıyor.
Dikkatinizi
çekmek istiyorum, birçok ülke bayrak satıyor. Hiçbir harcama, hiçbir yatırım
yapmadan bu yolla bir dolu para kazanıyor. Bizim vatandaşımız da kendi
ülkesinde daha yüksek bir maliyetle karşılaştığı için bu ülkelere döviz
kazandırmaya devam ediyor. Faturayı ise “Ben ülkemi severim, kayıt altına
girerim, bayrağımı da dalgalandırırım.” diyen 1.500-2 bin civarında kişi ödüyor.
Bu anlayışı kabul etmek mümkün değildir.
Değerli
milletvekilleri, bizim derdimiz, kayıt olmasın, hiç vergi alınmasın değil.
Diyoruz ki: “Dünya örneklerinde olduğu gibi makul bir seviyede vergi alınsın.”
Neden, kara taşıtının 40 katına varan, hiçbir denize yatırım olmaksızın bu
vergiler alınsın? Bu nedenle de, yabancı bayrakla uğraşmak yerine, kayıt
dışılığa yönelmek yerine kayıt altına alınarak kişiler vergisini ödesin,
vatandaşlarımız da gönül rahatlığıyla tüm denizlerde kendi bayrağını dalgalandırabilsin.
Bu noktada Hükûmetten ciddi bir yanıt gelmeyince
Deniz Ticaret Odasıyla ilgili diğer örgütlerle ve tabii ki Denizcilik
Müsteşarlığıyla da diyalog kurarak bir kanun teklifi için çalışmalara başladık.
Sonra ortak bir teklif ortaya çıktı ve teklifimiz Plan ve Bütçe Komisyonunda da
olgunlaşarak önümüze geldi.
Teklif ile ilgili
birkaç noktada bilgi vermek isterim. Teklifin temel hedefi sağlıklı bir kayıt
sistemi oluşsun, makul düzeyde de bir harç alınsın şeklindeydi. Bu bağlamda,
teklif ile, liman başkanlıkları ve iç sularda da
yetkili belediyeler tarafından bağlama kütükleri oluşturulması, deniz ve iç su
araçlarının bu bağlama kütüklerine kayıt olması. Diğer bir adımı, bağlama
kütüklerine kayıt olan deniz araçlarına ruhsat verilmesi, her yıl vize işleminin
yapılması. Ruhsat ve vize işlemleri için de 5 metreden 9 metreye kadar gemi,
deniz ve iç su araçlarından 200 lira, 9 metreden 12 metreye kadar 400, 12-20
arası 800, 20-30 arası 1.600 TL harç alınması öngörülmektedir.
Değerli
milletvekilleri, sorunu tam olarak biliyoruz; biliyoruz, ancak çözümü her zaman
maalesef tam olarak ortaya koyamıyoruz. Bu teklif konusunda da üzülerek
belirtmek istiyorum, istediğimiz sonuçları tam olarak alabileceğimizi -gelinen
son noktada- söylemek güçtür. Uzun süre Maliye Bakanlığını ikna etmek için
uğraştık. Teklif birkaç kez gündeme geldi. Daha olumlu sonuçlar alınabilmesi
için değişiklik önergeleri hazırladık ama son anda ertelenmek zorunda kaldı ve
bugüne gelindi. Dün Sayın Elitaş “Uzlaşmayla teklifi
çıkaracağız.” diyordu ama kimle, nasıl bir uzlaşma sağlandı, bilemiyorum.
Öğreniyoruz ki, teklifin bazı maddeleri çıkarılacak. Bu düzenlemelerden
vazgeçilmiş olmasını denizciliğimizin anlayışla karşılaması güç olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bu teklifin iki ayağı var: Birincisi, MTV konusunda makul bir
düzeye gelinmesi, ikincisi de yüksek vergiler nedeniyle yabancı bayrağa geçmiş
teknelerin yeniden Türk Bayrağı’na döndürülebilmesi. Şimdi öğreniyoruz ki,
teklifin ikinci ayağı ortadan kaldırılıyor. Vergi yükü nedeniyle yabancı
bayrağa geçenler için öngörülen teşviklerden vazgeçiliyor. Bu adımı atmaktan
niye vazgeçtiğimizi merak ediyorum. Bir denizci ülke olmak istiyorsak,
denizlerimizde olabildiğince kendi bayrağımızı, Türk Bayrağı’mızı
dalgalandırabilmeliyiz. Biz bu düşünceyle önerimizi yapmıştık. Şimdi bu
düzenlemenin geri çekilmesini anlamakta güçlük çektiğimi ifade ederim.
Teklifimiz yine
de önemli bir adımı oluşturmaktadır. Türk denizciliğimizin geliştirilmesine, en
azından bu düşüncenin yerleşmesi adına önemli katkılar sağlayacağına
inanıyorum.
Bu aşamada ayrıca
bir iki noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Geçtiğimiz yıl Denizcilik
Müsteşarlığı amatör denizciliğin geliştirilmesi, denizcilerimizin bürokratik
işlemlerle boğulmaması için bir düzenleme yaptı. Özel tekne sahiplerine bir yıl
geçerli olan özel tekne belgesi vermeye başladı. Bu kayıtlar şimdi Denizcilik
Müsteşarlığında tutuluyor ve kayıtlı tekne sayısı 20 bini geçmiş durumda.
Uygulamayla bürokrasinin azaltılarak amatör denizciliğin geliştirilmesi
amaçlanmış ve önemli katkılar sağlanmıştır. Şimdi yeniden her yıl vize işlemine
dönülmesi denizcilerimiz açısından bürokrasiyi, liman ve belediye
başkanlıklarının da iş yükünü artıracaktır. Görüşeceğimiz teklifin de amacı,
amatör denizciliğin geliştirilmesi ve bütün teknelerin kayıt altına alınması
ancak vize süresinin bir yıl olarak belirlenmesi, hedefin gerçekleşmesini
güçleştirecektir. Bu nedenle, vize süresinin beş yıl olarak belirlenmesinin de
yararlı olacağını düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, bir de Maliye Bakanlığı “Kayıt altına almışken vergi kaybı
olmasın, daha önce alamadıklarımızı alalım.” yaklaşımı içine girdi bu
çalışmayla. Bu konuya yalnızca vergi geliri olarak bakılmasının doğru
olmadığını bir kez daha vurgulamak istiyorum. Teklifin 5’inci maddesinde balıkçılarımıza
harç muafiyeti getirdik ama bir de küçük ticari teknelerimiz var, onlardan da
harçların yarısının alınması isteniyor. Ancak, Türk Uluslararası Gemi Sicili’ne
tescilli olan ve Millî Gemi Sicili’ne tescili zorunlu olanlar dışındaki,
münhasıran deniz taşımacılığı faaliyetinde kullanılan ticari tekneler ayrı bir
düzenlemeye tabidir ve yola elverişlilik belgesi gibi belgeler almak
zorundadırlar. Ayrıca sayıları 2 bini bile bulmayan bu tekne sahipleri alt
gelir grubundaki küçük deniz esnaflarıdır. Daha önce de motorlu taşılar vergisi
ödemeyen esnafa yeni bir yük getirilmesinin ülke ekonomisine ek bir katkı
sağlamayacağı açıktır. Bu teknelerin yeniden kayıt altına alınması ve özel
teknelerle aynı mevzuat içine alınmasına ihtiyaç bulunmamaktadır. Bu nedenle
küçük tekneci esnafının da balıkçılarımızla birlikte muaf olması yararlı
olacaktır. Bu konudaki önergeme de destek vermenizi rica ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, Denizcilik Müsteşarlığı sahil teşkilatında görev yapan bölge
müdürü, liman başkanları ile bayrak ve liman devleti denetimleri yapan Gemi Sörvey Kurulu uzmanlarının özlük hakları konusunda
mağduriyetler söz konusudur. Özellikle Denizcilik Müsteşarlığı sahil
teşkilatında görev yapan bölge müdürü, liman başkanı ve gemi denetim
uzmanlarının gayretli çalışmaları ile Türk Bayraklı gemiler kara listeden
çıkmış ve gri listeye geçmiştir. Son edinilen bilgilere göre de Türkiye beyaz
listeye girmek üzeredir. Bunun dışında, ulusal sefer yapan gemilerin teknik
niteliklerinin de yükseltilmesini sağlayan çalışanlar, özlük haklarında hak
ettikleri iyileştirmenin yapılmasını bekliyorlar. Bu talepleri de
dikkatlerinize sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, kriz denizcilik sektörüne ağır bir darbe vurmuştur. Bu konuda
alınacak ve alınması gereken önlemler ayrıdır. Kesinlikle de ihmal edilmemesi
gereken bir noktadayız ancak Hükûmetin bu konuda aynı
duyarlılık içinde olduğunu söylemek güçtür. Bu durumun sürmesi durumunda,
Türkiye’yi krizden çıkarabilecek potansiyeli olduğunu söylediğimiz denizcilik
sektörü maalesef dibe vuracaktır.
Yasa teklifimiz
önemli bir düzenlemeyi içeriyor ancak krizin bütün enkazını bu teklifin
kaldırması mümkün değildir. Hükûmetin bu teklifi
denizcilik sektörünün bütün sorunlarını çözme adımı olarak görmemesi, diğer
adımları da bir an önce atması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, biz, aslında denizci bir milletiz. Tarihimizde büyük
denizciler yetiştirmişiz, bütün denizlerde Türk Bayrağı’nı dalgalandırmışız.
Büyük Atatürk “En güzel coğrafi vaziyette ve üç tarafı denizlerle çevrili olan
Türkiye; endüstrisi, ticareti ve sporu ile en ileri denizci milleti
yetiştirebilme kabiliyetindedir. Bu kabiliyetten yararlanmasını bilmeliyiz.”
demiştir. “Denizciliği, Türk’ün millî ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda
başarmalıyız.” diye söylemiştir. Bu hedefi ve denizciliğimizi yıllarca ihmal
ettik.
Yasa teklifimizin
Türkiye’nin yeniden yüzünü denize dönmesine, denizlerimizde Türk Bayrağı’nın
dalgalanmasına, denizci millet hedefine ulaşılmasına katkı sağlayacağına
inanıyorum. Bu teklif ilk adımı oluşturur. Denizlerimizi el birliğiyle
geliştiririz, denizlerimizin milletimize daha fazla refah getirmesini
sağlayabiliriz diyor, bu düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Çöllü.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Durmuş Ali Torlak.
Sayın Torlak,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 257 sıra sayılı Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamede ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifiyle 491 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’ye üç madde eklenmiş, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunuyla
özel teknelerden alınan motorlu taşıtlar vergisi kaldırılmış, Katma Değer
Vergisi Kanunu ve Özel Tüketim Vergisi Kanunuyla bağlama kütüğüne kayıtlı gemi,
deniz ve iç su araçları vergilerden müstesna tutulmuş, Harçlar Kanunu’na
ruhsatname ve vize harcı getirilmiştir.
Ülkemizde belirli
tip ve tonajın üzerindeki deniz araçlarının kayıt ve tescilinin yapıldığı iki
ayrı sicil uygulaması vardır: Bunlardan ilki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu
hükümlerince kurulmuş olan Milli Gemi Sicili’dir; diğeri ise 4490 sayılı Türk
ve Uluslararası Gemi Sicili Kanunu ile kurulmuş olan Türk Uluslararası Gemi
Sicili’dir. 18 groston üzeri gemilerin sicile tescili zorunlu olmakla birlikte,
Türk Uluslararası Gemi Sicili’ne tescil ihtiyaridir. Her iki sicile de kaydı
olmayan binlerce balıkçı teknesiyle değişik vasıfta ve yine binlerce deniz ve
iç su aracının bulunduğu da ayrı bir gerçektir.
Komisyonlardaki eleştiriler dikkate alınmadan Genel Kurula
getirilen tekliflerin yaptığı düzenlemelerin ana hatları itibarıyla üç madde
üzerine oturduğu görülmektedir: Birincisi, sicile tescili bulunmayan gemi,
deniz ve iç su araçlarının kayıt ve takibini teminen
liman başkanlıkları ve bazı belediyeler bünyesinde oluşturulacak bağlama
kütüklerine zorunlu olarak tescil edilmesini sağlamak; ikincisi, 197 sayılı
Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nda değişiklik yapılarak özel amaçlı kullanılan
yat, kotra ve her türlü motorlu teknelerden alınan motorlu taşıtlar vergisini
kaldırmak; üçüncüsü ise, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi ve 4760 sayılı Özel
Tüketim Vergisi Kanunu’nda değişiklik yapılarak Türk vatandaşlarına ait olmakla
birlikte hâlen yabancı bayrak taşıyan deniz taşıtlarının ithalinde KDV ve ÖTV
istisnasının getirilmesini sağlamaktır.
Kanun tasarısının
genel gerekçe kısmında, “…amatör denizciliğe olan ilginin azalmasına ve tekne
imal sektöründe beklenen gelişmenin gerçekleşmemesine sebep olmaktadır.”
şeklinde belirtilmiştir.
Kanun teklifinin
gene genel gerekçesinde, 60 bine yakın gemi, deniz ve iç su aracının kayıt dışı
olarak bulunduğu, bunun da denizlerimizdeki can ve mal güvenliğini tehlikeye
soktuğu belirtilmektedir.
Üzerinde
görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı ile hâlen kaydı bulunmayan gemi, deniz aracı
ve teknenin zorunlu olarak kayıt altına alınması, uluslararası standartlarda
denetim ve belgelendirme yapılabilmesi açısından olumlu mütalaa edilmektedir.
Bu tespitler
doğru ve ülkemizin gerçekleridir. Özellikle yüksek tutardaki motorlu taşıtlar
vergisi nedeniyle tekne sahipleri yabancı bayrağı tercih etmekte ve daha
ekonomik olan ve ucuz bayrak olarak nitelenen ülkelerin bayraklarını
teknelerine çekmektedirler. Türk denizcisinin yabancı bayrağı tercih etme
sorunu sadece tekneler için değil, uzak sefer yapan gemilerimiz için de
geçerlidir. Ancak bu gemilerde yabancı bayrağa kaçış sadece yüksek vergiden
değil, nitelikli gemi adamı bulamamaktan kaynaklanmaktadır. Özellikle
denizcilik eğitimindeki sorunların köklü çözümü sağlanmadıkça, Türk armatör ve
yatçısının yerli filoya dönmesi mümkün görünmemektedir.
Değerli
milletvekilleri, motorlu taşıtlar vergisinin kaldırılarak yerine daha düşük
miktarlarda bağlama kütüğü ruhsatı ve vize harç ücreti alınması ile
teknesindeki yabancı bayrağı indirerek gururla Türk Bayrağı’nı çekecek tekne
sahibi sayısında ciddi sayılar olacağına inancım sonsuzdur.
Yasa tasarısının
bütün bu olumlu taraflarının yanında bazı olumsuz tarafları da içerdiğini ifade
etmek isterim. Kayıt altında veya kayıt altına alınacak olan gemi, deniz ve iç
su araçlarına getirilen yıllık vize uygulama zorunluluğu, gerek liman ve
belediye başkanlıklarının iş yükünü arttıracak gerekse birtakım aracı kimselere
yasal olmayan kapılar açacaktır.
Bir başka konu da
tasarıyla, gemi, deniz ve iç su araçlarının mülkiyet değişmelerinde liman veya
belediye başkanlıklarının söz sahibi olmalarının getirilmesidir. Tasarıda
“Bağlama kütüğüne kayıtlı gemi, deniz ve iç su araçlarının mülkiyetinin devrini
amaçlayan sözleşmelerin ilgili liman veya belediye başkanlıkları huzurunda
yapılması zorunludur. Aksi takdirde sözleşme geçersiz olur.” ifadesi yer
almaktadır. Devletin bu konuda görevlendirdiği ve yetki verdiği noterlerde
yapılan satışların ilgili liman veya belediye başkanlıkları huzurunda yapılması
zorunluluğunun getirilmesinin mantıklı bir açıklaması olamaz. Bu doğru bir
uygulama değildir, vazgeçilmelidir. Birçok konuda sözleşmelerin sanal ortamda
yapıldığı günümüzde, Avrupa Birliğine girmeye çabalayan bir ülkenin bürokrasiyi
bu kadar abartmasını anlamak mümkün değildir. Bu nedenle, liman veya belediye
başkanlıklarının huzurunda sözleşme yapılması zorunluluğunun tasarıdan
çıkartılması gerektiği kanaatindeyim.
“Küresel” diye
ifade edilen, öncelikle de ciddi krizler yaşayan reel sektörümüz krizin
yansımasıyla birlikte hem iç hem de dış pazarlardaki daralma sonucunda
sıkıntıya girmiş, ekonomi durma noktasına gelmiştir. AKP Hükûmetince
iyi yönetilmeyen bu kriz nedeniyle üretimin giderek azalması ve işsizliğin
artması kaygı verici boyutlara ulaşmıştır. Korkarım ki bu sonuç telafi
edilmeyecek durumlara gelebilir ve sosyal barışın bozulmasını tetikleyebilir.
Değerli
milletvekilleri, 2001 yılında 9,3 milyon deadweight
ton ile 20’nci sırada, 2002 yılında 8,7 milyon deadweight
ton ile 19’uncu sırada yer alan deniz ticaret filomuz 2009 yılı başında 7,5
milyon deadweight ton ile 26’ncı sıraya gerilemiştir.
Yine bir diğer
önemli husus ise, Türkiye'nin dış ticaret yüklerinin taşınmasında Türk Bayraklı
gemilerin durumudur. Dış ticaret taşımalarında 1999 yılında yüzde 88,9 olan
deniz yolu taşımacılığı 2006-2007 yıllarında yüzde 87,7’ye gerilemiş, 2008 yılı
sonunda bu rakam yüzde 86,5’e ulaşmıştır. 2002 yılında 125,3 milyon ton olan
deniz yoluyla taşınan dış ticaret yüklerimizin Türk Bayraklı gemilerle taşınma
oranı yüzde 32,9, yabancı bayraklı gemilerle taşınma oranı yüzde 67’ydi. 2008
yılı sonunda 224 milyon ton taşımanın sadece yüzde 14,14’ü Türk Bayraklı
gemilerle, yüzde 85,86’sı ise yabancı bayraklı gemilerle yapılmıştır. Buradaki
durum, ihracat rakamlarımız açıklanırken ithalat rakamlarına hiç
değinilmemesine benzemektedir. Yaklaşık yüzde 80, yabancı taşımaya verilen
navlun bedeli herhâlde 5 milyar doları aşmaktadır. Toplam dış ticaretin
yaklaşık yüzde 88’inin deniz yolu ile yapıldığı dikkate alınırsa konunun ne
kadar önemli olduğu ancak sözde denizci Hükûmetimizin
bu konularda altı yıldır proje geliştiremediği de ortadadır.
Bir diğer önemli
konu ise son yıllarda kombine taşımacılığın öneminin artmasıyla kendini
gösteren transit taşımacılık konusunda hiçbir ciddi adım ve gelişme
sağlanamamış olmasıdır. Her zaman ülkemizin jeopolitik konumunun öneminden
bahsederek üç kıtanın kesişme noktası olduğunu hep gururla belirtmemize rağmen,
bu konumun avantajlarının fayda olarak dönüşümünü sağlayacak tedbir ve düzenlemeler
maalesef gerçekleştirilememiştir. AKP Hükûmeti bu
konuda kayda değer bir açılım getirememiştir.
BTC boru hattı
taşımacılığı olumlu bir sonuç olmakla birlikte, transit taşımacılığın temelini
ise deniz taşımacılığı, limancılık ve enerji transportasyonu
oluşturmaktadır. Ülkemiz transit taşımacılıkta yok denecek bir konumda olup,
bölgesel potansiyelimizden başta Yunanistan, Mısır ve Suriye istifade
etmektedirler.
Hükûmetin üzerinde kafa
yorması gereken konular bunlardır. Özel politikalar geliştirilmeden limanların
sadece özelleştirilmesiyle bir yere varılamaz. Deniz ticaret filomuzun
gelişimine ve rekabet gücüne önemli katkı sağlayabilecek uzun vadeli taşıma
kontratları konusunda, iktidar, unutulan konuları artık aklına getirmek
zorundadır. Bu konu sektörün rekabet gücü açısından her zaman en önemli finans
ve teminat argümanlarından biridir. İktidar bu
konulardan ve çözümlerinden bihaber gözükmektedir.
MTV, KDV ve ÖTV
yasalarında getirilecek istisna ve muafiyetler ile her nevi lüks tüketimi
teşvik eden ve koruyan geçici düzenleme teşebbüsleri bir kenara bırakılmalı,
halkın gerçek sorunlarına sahip çıkılmalıdır. Hükûmetin
gerçekten sektörün bir bütün olarak kalkındırılması gibi samimi bir düşüncesi
olsa idi, daha kalıcı, faydayı bazı kesimler için değil toplumun geneli için
sağlandığı radikal düzenlemeleri tek parti hükûmetinin
hareket kabiliyeti ile ortaya koyardı. AKP Hükûmeti
kamuoyuna verdiği birçok mesajlara rağmen denizcilik sektörüne krizi önleyecek
ve karşılayacak sektörel ekonomik paketi maalesef
ortaya koyamamıştır. Bu yönüyle de Hükûmet krizi iyi
yönetememiştir. AKP Hükûmeti denizcilik sektörüne
âdeta “Sorunlarına kendin çözüm bul, kendin çöz.” anlayışıyla yaklaşmaktadır.
Bu anlayış yanlıştır, kabul etmek mümkün değildir.
Türk
denizciliğini bir bütün olarak düşündüğünüzde işsizliğin çok üst düzeye çıktığı
bugünlerde sektör sahipsiz bırakılmış, âdeta terk edilmiştir. Bu sektör son
dört ayda direkt 20 bin, dolaylı 50 binin üzerinde işsiz bırakmıştır.
Armatörlerin gemilerini çalıştıramadığı, “laid up” yeri aradığı, tersanelerin de çok değil, bir aya kadar
kapanmaya başlayacağı maalesef görülmektedir.
Değerli milletvekilleri, gemi inşa sanayisi emek yoğun bir
sektördür, gerek katma değerde gerekse döviz girdisinde ve yüzde 55 yerli
katkıyla binlerce değişik iş koluna imkân sağlayan, âdeta kalbin vücuda kan
pompalaması gibi bu değişik iş kollarına kaynak aktaran değişik ve son derece
gelişmiş teknolojileri transfer eden, gerektiğinde seferberlik hâlinde
stratejik sektör olması nedeniyle millî savunmamıza destek sağlayan böylesine
önemli bir sektördür. Denizcilik
sektörü için uzun zamandır hazırlandığı ifade edilen sektörel
tedbir paketinin yeterli olmayacağı da açıktır. Evet, son sekiz senede
denizcilik sektörü büyük maddi kazanımlar sağlamıştır. Sektör temsilcileri bu
kazanımlarıyla gemilerini yenilemeye, tersanelerine yeni teknolojiler transfer
etmeye, yan sanayisiyle işini genişletmeye çalışırken, yani yatırımda krize
yakalanmıştır. Sıkıntının sebeplerinden bir tanesi de budur.
Değerli
milletvekilleri, dünyanın önde gelen ülkeleri ekonominin işleyişi ve kriz
ortamında istihdamın korunması bakımından önemli saydıkları denizcilik ve gemi
inşası alanında beyin jimnastiği başlatarak mevcut sorunlara çözüm
aramaktadırlar. Başka bir deyişle, dünyanın gelişmiş ülkelerinin stratejilerine
bakıldığında, gemi inşa sanayisi daima hayati önem taşıyan, ekonomik refahın
sağlanmasında ve savunma konusunda önemli rol oynayan bir sanayi dalı olarak
görülmektedir.
Bu çerçevede,
gelişmiş ülkeler denizcilik ve gemi inşa sanayisine daima müdahalede
bulunmuşlar ve ayakta tutabilmek için devlet politikaları geliştirmiş ve
uygulamaya koymuşlardır. Diğer bir deyişle, dünya denizlerinde ve kıtalarda
kendilerine pazar bulmak isteyen ülkeler, hem deniz ticaret filolarına büyük önem
vermişler hem de bu filoları destekleyen gemi inşa sanayilerini teşvik etmek ve
çalışır durumda tutabilmek gayreti içinde olmuşlardır.
Birçok sektör
gibi Türk denizciliğinin de çözüm bekleyen problemlerinin öncelikle finansman,
üretim verimi, kalite teminatı ve istihdam konularında ortaya çıktığı
görülmektedir. Devlet destekleri ve teşvik programlarının denizciliğimizin
uluslararası piyasalarda rekabet edebilme şansı kazanabilecek şekilde,
uluslararası gelişmeleri de dikkate alarak uygulamaya konulacak politikaların
düşünülmesi gerekmektedir. Denizcilik alanında atılacak kararlı ve doğru
adımlar, ekonomide sağlayacağı katkılar yanında milletimizin sosyokültürel
gelişimine de katkıda bulunacaktır.
Değerli
milletvekilleri, hatırlanacağı üzere, sekiz ay evvel herkes bu sektörle
övünüyordu. Bilinçli, bilinçsiz yargılamaların da tetiklemesiyle bugün gelinen
noktada yaşanan bu üretim düşüşünün ve işsizliğin önüne geçmek için Hükûmetin bir desteğinin olmadığı da açıkça görülmektedir.
Türk tersaneleri kendi inisiyatif ve çalışmalarıyla,
butik üretimlerle kendilerini dünya ülkelerine tanıttılar. İnşa ettiği yat ve
kimyasal tankerler dünya pazarlarında tutulunca gemi inşasının hedef yeri olan
anahtar teslimi üretime geçtiler.
Bu süreçte Türk
bankalarının desteğini küçümsemek ve görmemek büyük haksızlık olur. Ancak bu
sektörden, yani denizcilik sektöründen büyük kazanımlar elde eden bankaların
bugünkü yaklaşımlarını eleştirmek de doğru bir yaklaşım olacak kanaatindeyim.
AKP Hükûmetince desteklenmeyen ve çıkış yolu gösterilmeyen Türk
denizciliği uzun zaman geri almamak üzere demir atmıştır. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bizler işletmeleri, sanayiyi, işçi ve işvereni bir büyük aile,
üretimi ve istihdamı ekonomik ve sosyal hayatın temeli olarak yorumluyoruz
dolayısıyla işletmelerin yaşatılması ve istihdamın korunması birinci
önceliğimiz olmalıdır. Aksi takdirde, tersanelerden, kapanacak tersanelerden
ayrılacak olan insanları tekrar ekonomiye kazandırmak güç olacak ve uzun zaman
alacaktır. AKP Hükûmeti, Türkiye'nin denizci bir ülke
olmasına veya olmamasına artık kesin olarak karar vermelidir. Kararı “evet” ise
bu sektör mutlaka desteklenmelidir.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmet, lüks yatlar, kotralar gibi
deniz araçlarını, vergi dışı bırakmak gibi geçici uygulamalar ve düzenlemeler
yerine dünya ölçeğinde gerileyen deniz ticaret filomuzun durumuna çözüm
önerileri getirmelidir. Filomuzun artan yaş ortalamasının düşürülmesi ki bu
konu rekabet için çok önemlidir… Son beş yılda Türk donatanlarca Türkiye ve
yurt dışında inşa ettirilen gemilerin toplam tonajı ve adedi ciddi rakamlara
ulaşmaktadır ancak yeni inşa edilen bu gemilere Türk Bayrağı çekenlerin sayısı
yok denecek kadar azdır.
Ülkemizin dış
ticaret yüklerinin Türk Bayraklı gemilerle taşınmasının teminine dönük düzenlemeler
yapılmalıdır. Ülkemizin coğrafi konumunun önemi algılanarak transit
taşımacılığın geliştirilmesine dönük tedbirler alınıp limanlarımızın bu yönde rehabilitasyonu mutlaka yapılmalıdır. Özel liman ve
iskelelerden alınan yüzde 15 oranındaki nispi kira geliri kesintilerinin
kaldırılması zaruridir. Bu bedel, devlet limanları, belediyeler ve
özelleştirilen devlet limanlarından alınmamaktadır ve doğrudan haksız rekabete
yol açtığı gibi hukuki de değildir. Dâhilî taşımacılığın geliştirilmesi ki bu
amaçla uygulamaya konan ÖTV’siz yakıt desteği
başarısız bir şekilde devam etmektedir. Yeni yük ve yolcu taşıma hatları ortaya
çıkmamıştır. Sadece Marmara Bölgesi’nde, İDO yolcu hat ve kapasitesini
geliştirmiştir. Gemi inşa sektörümüzün kalıcı ve gerçek rekabet kabiliyetine
sahip olmasını sağlayacak radikal tedbirler mutlaka AKP Hükûmeti
tarafından geliştirilmelidir. Unutulmamalıdır ki denizcilik sektörü, kriz
bittiğinde öncü sektör olarak, bu yükü taşıyan en önemli sektörümüz olmaya
devam edecektir.
Değerli
milletvekilleri, denizciliğimizin sorunlarının araştırılmasıyla ilgili
Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz Meclis araştırması önergesiyle
ileriki günlerde sizlere daha da detaylı bilgiler vereceğimi tekrar
hatırlatmak, ifade etmek isterim.
Bu yasa teklifinin
büyük Türk milletine, Türk denizcilerine hayırlara vesile olmasını diliyor,
yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Torlak.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Sayın Kaplan
buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
görüştüğümüz yasa tasarısıyla, denizi olmayan Ankara’ya bir Denizcilik
Müsteşarlığı kurmaya çalışacağız, bugünkü tasarımız öyle!
Şimdi, Denizcilik
Müsteşarlığının kurulmasıyla birlikte, değişik teklifleri sunan milletvekili
arkadaşlarımız bu küresel kriz öncesi özellikle bu teklifleri sunmuştu. Kriz
sonrası, bu tekliflerin ne kadar önemli olduğu bir yana, kayıt dışı deniz
araçları, vergi ve harçlar, ÖTV ve KDV de dikkate alındığında, biz aslında
deniz politikası olmayan bir ülke olduğumuzu görüyoruz. “Neden?” diyeceksiniz.
Aslında çok basit, bugün Sayın Ulaştırma Bakanı Komisyonun başında teklifle
ilgili. “Ulaştırma” deyince denizde de ulaştırma var ama havada, karada da
ulaştırma var. Şimdi burada denizcilik sektörü sadece bir ulaştırma alanı
değil; bir gemi, deniz araçları olayından ibaret değil, sadece bir limanlar
olayı değil, kara suları ve kara suları dışında açık denizler olayı değil. Bir
bütün olarak alındığı zaman bir yarımada olan Türkiye'nin, üstelik Marmara gibi
bir iç denizi olan bir Türkiye’de vatanı hep kara, toprak parçası olarak gören
bir anlayışın, toprak uğruna hep mücadele eden bir anlayışın eksik bir yanı
olarak görmek gerekir. Büyük imparatorluklar kurulsa da Selçuklulardan
Osmanlılara kadar denizle ilgilenilse de her ne kadar Karadeniz, Akdeniz bir
dönemler imparatorluğun bir deniz gölü durumuna gelse de Barbaros Hayreddinler de tarihte yer alsa da Türkiye'nin denizle
ilgili bir politikasının, denizle ilgili bir idari yapılanmasının, anlayışının
ciddi olarak olmadığı ortada. Bunu birkaç örnekle göstermek istiyorum: Örneğin,
ülkemizde denizcilik sektörüyle ilgili çalışmalar “4770 sayılı Ulaştırma
Bakanlığı Görevleri ile Ülkemizde Denizcilik Sektörüyle İlgili Çalışmalar”
başlığı altında yapılıyor, Liman ve Deniz İşleri Başkanlığı olarak kuruluyor
1973’te. Şimdi, arkasına bakıyoruz, Deniz Ulaştırması Genel Müdürlüğü şeklinde
yine kuruluyor. Yani ulaştırma olarak deniz düşünülmüş.
Genel Müdürlük
ile aynı yıl kurulan Deniz Ticareti Genel Müdürlüğü tarafından bir dönem
yürütüldüğünü görüyoruz. Sonra, Deniz Ticareti Genel Müdürlüğü, 79 yılında Gemi
İnşa ve Tersaneler Genel Müdürlüğüne dönüştürülmüş ancak Genel Müdürlük, 82’de…
Yani, inanın, bu darbenin, 12 Eylül askerî darbesinin müdahale etmediği bir tek
alan “deniz” diye düşünüyordum, bir baktım, denize de müdahale etmiş. Hemen 5
tane general darbe yaptıktan sonra 1982’de ne yapmışlar? 2680 sayılı Kanun’a
istinaden çıkarılan 182 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, 83 tarihinden
itibaren Liman ve Deniz İşleri Başkanlığı şeklinde bir teşkilatlanmaya
gitmişler. Yani, bu kadar darbenin işinin içinde denizle uğraşacak vakti dahi
bulabilmişler. Fakat, bunun hemen akabinde dikkat
ediyoruz, “Deniz Ulaştırması Genel Müdürlüğü” adını alarak denizciliğin bütün
alanlarında görev yapacak şekilde, tıpkı bu merkezî korporasyon sistemi
uygulanan devletlerde olduğu gibi -buna “huni örgütlenme” denir- herkesi, her
şeyi tepeye bağlama sistemiyle denizleri de Ankara’ya, merkeze bağlama
sisteminin idari yapılanma olarak getirildiğini görüyoruz.
Tabii, 4770
sayılı Kanun’un verdiği yetkiye dayanarak Çanakkale, İstanbul, İzmir, Mersin ve
Samsun’da kurulan 5 Ulaştırma Bölge Müdürlüğü ve 60 Liman Başkanlığı var.
Oluşturulan taşra teşkilatlarıyla yerine getirilmeye çalışılan bu örgütlenmede
iç sularımız yok. Örneğin, biz “Van Gölü” demeyiz, “Bahrevan”,
“Van Denizi” deriz. Örneğin, Van’da, Tatvan’da bir liman başkanlığı yok. Barajları
kurduk, Malatya’yı, Elâzığ’ı, Adıyaman’ı, hatta Şanlıurfa, Siverek’e kadar,
Şanlıurfa dâhil bir deniz gölüne, uçaktan baktığınız zaman, Keban Barajı,
Tunceli, bütün bu illerin arasından bir barajlar, göller birleşiği var. Şimdi
bu alanlarda da deniz ürünleri, liman, ulaşım gibi birtakım çalışmalar var.
Bunların yapılanmasında da yeni yeni bir çalışma
görüyoruz. Bunları niçin söyledik? Deniz sınırı tam tamına
Türkiye’nin bir
denizcilik bakanlığı olması gerekir. Deniz endüstrisinden, deniz ürünlerinden,
deniz çevre kirlenmesinden, çevre ülkelerden, boğazların geçişinden, sahil güvenliğinden,
insan ticaretinden, petrolün özellikle de Rusya ve Gürcistan limanlarına boru
hatlarıyla aktarılmasından sonra boğazların güvenliğinden, turizmden, bütün
bunlardan, hepsinden sorumlu bir denizcilik bakanlığı kurulması gerekiyordu. Bu
revizyonla Bakanlar Kurulunda epey bakan değişti. Ben
“kurulur, ihtiyaçtır” diye düşündüm, bir denizcilik bakanlığı da kurar Hükûmet. Ama Sayın Başbakanın babası da denizle ilgili
olmasına rağmen, çocukları da denizle ilgilenmesine rağmen bir denizcilik
bakanlığı kurma fikri gelişemedi. Oysaki hazır revizyon
olmuşken tam da zamanıydı, bir denizcilik bakanlığı kurulması gerekirdi. Olsun,
bakanlık burada olsundu, müsteşarlık başka yerde olsundu, farklı genel
müdürlükler farklı yerlerde olsundu. İzmir’i de İstanbul’u da Antalya’yı da
Mersin’i de Antakya’yı da Van’ı da ve baraj göllerinin kıyılarını da tümüyle
örgütleyecek bir anlayış geliştirilebilseydi.
Neden bunlar
gerekti? Ülkenin kriz ekonomisi yaşadığı bir dönemde üretim ve gelir
kaynaklarının en büyük alanlarından birisini deniz teşkil ettiği için.
Biliyoruz, petrol aramaları yapılıyor denizde. Petrol arama çalışmalarının yanı
sıra deniz mahsulleriyle ilgili yeni teknolojiler geliştiriliyor, özellikle
balık üretim alanlarıyla ilgili Avrupa Birliğinin getirdiği çok ciddi
yükümlülükler var.
Burada baktığımız zaman, son olarak 2004 tarihinde yine bir
kararname görüyoruz: 602… Devlet Memurları Kanunu’nda bir değişiklik yapılmış
ve Denizcilik Müsteşarlığının görevleri de sayılırken deniz ticaret filosu ve
gemi sanayisini teşvik edici tedbirlerin alınması; talep ve ihtiyaçların
tespiti, planlanması; can ve mal güvenliğini sağlayacak tedbirler alınması;
deniz araçlarının teknik nitelik ve yeterliliklerinin tespiti, kaydı, koordine
edilmesi; devletin denizcilikle ilgili hedef ve politikalarının tespiti; deniz
konuları ile ilgili hizmet gören kurum ve kuruluşlar; yine deniz ulaştırmasında
özellikle acente ve komisyonculuk işleri -çünkü bunlar Kuşadası’ndan, Rodos’tan
özellikle İtalya’ya, oradaki limanlara yapılan ulaşımlar son zamanlarda son
derece gelişti- denizcilik sigortası apayrı bir alan; yine uluslararası
seviyede denizcilikle ilgili yeni bir hukuk gelişiyor, ulusal üstü deniz hukuku
mahkemeleri kuruluyor, örneğin Hamburg’ta ilk kurulan
deniz mahkemesi; yine, gemilerin ve gemi adamlarının sicilinin tutulması…
Şimdi, bunları
aldığımız zaman önümüzde de bir Ticaret Kanunu var, görüşüyoruz. Gemi adamları,
gemi sicili, gemi donatanı, gemilerle ilgili bütün düzenlemeler bu tür ticaret
kanunu içinde ve kapsamında yer alıyor. Şimdi, biz bu Denizcilik Müsteşarlığını
kurduğumuz veya kuruluşunu güçlendirdiğimiz yasayla iki üç rötuş yapılacak,
işte 60 bin kadar kayıt dışı gemi, küçük gemi, deniz aracı, tekne, yat, liman
var, bunları kayda alacağız.
Bunun yanında,
vergi muafiyeti var, yatlarımız Malta bandıralı oluyor. Hatta Seyşel Adalarına kadar -fazla vergi ödenmemesi için-
bakıyorsunuz limanlarımızda, yazın, turizm alanlarına bakın, değişik bayraklar
görürsünüz, bunların tamamı vergiden kaçınmak içindir. Yani ÖTV, KDV vermemek,
vergi vermemek için başka ülkelerin bandıralarına, gemilerine bayrak çekilmesi
gibi bir uygulamayla karşı karşıyayız.
Bu kolaylıkların
sağlanması demek, denizle ilgili politikaların belli bir temele, planlamaya
oturtulması anlamına da gelmiyor. Bu açıdan baktığımız zaman kirlenme,
denizdeki çevre felaketleri, özellikle de Tuna’dan bütün Avrupa’nın Karadeniz’e
akıttığı kirlilik, Karadeniz’in artık alt derinliklerinde canlı hayatın yok
olması ve insan sağlığını bozan, balıkçılığı etkileyen, deniz faaliyetlerini
etkileyen, engelleyen, deniz kullanımıyla ilgili kaliteyi etkileyen, azaltan
madde ve enerjilerin bırakılmasıyla ciddi bir mücadele edilmesi gerekiyor.
Özellikle
taşımacılık… İstanbul bir tanker taşımacılığı felaketi yaşamış bir şehirdir. Bu
tanker taşımacılığı faaliyetlerinde aynı tehlikeyi tıpkı 1994’ün 13 Martında
İstanbul Boğazı’nda Nasia tanker kazasından sonra
bütün dünya görmüştür. Buna rağmen hâlâ Boğazlardan petrol akışının sağlanması,
bunun kabulü, Montrö Sözleşmesi ve Lozan Anlaşması’yla getirilen
yükümlülüklerin bir politikaya bağlanmaması kabul edilir değildir.
İstanbul
Boğazı’ndan yılda 50 binden fazla gemi geçmektedir. Bu gemilerin 5 binden
fazlası tankerdir. Bu tankerlerin her birisinin büyük bir tehlike yarattığı
demin verdiğimiz kaza örneğinden anlaşılmaktadır.
Şimdi, bütün
bunlara baktığımız zaman, yeni Denizcilik Müsteşarlığının kurulmasında, 14 adet
liman başkanlığı bulunuyor şu anki çalışmalara baktığımızda. Yaklaşık 12 tane
denizcilik meslek lisesi olduğu düşünülürse ülkemizde, bu rakamın yaklaşık 40’a
yükseldiği söyleniyor yüksekokullarla ilgili. Geçen yıl beraber çıkardığımız
bir ticaret, TOBB Üniversitesine bağlı denizcilik yüksekokulu vardı. Eğitim
alanında da, hatta, deniz fakültesinde okuyan birçok
kişi daha okuldayken işe başlamalarına rağmen, uluslararası iş bulmalarına
rağmen, işsizliğin bunca arttığı bir dönemde biz deniz sektörünü
değerlendiremez bir ülke durumundayız.
Yine amatör
denizcilik, Türkiye’de, özendirilip bilinç ve eğitimi verilmemiş bir alan
olarak duruyor. Deniliyor ki, girişimciler, global
kriz sonrası herkes etkilendi ama denizcilik sektörü, günlük kirası 70 bin
dolar olan gelirlerinin şimdi 77 bin dolara kadar düştüğü yönünde açıklamalar
yapılıyor. Bu da yakıt parasını, personel maaşını, maalesef, ancak karşılayabiliyor.
10 personelle çalışan bir gemi bağlıyken 3 kişiyi gemide bırakması gerekiyor.
Deniz Ticaret Odası bu bilgiye sahip ve denizcilik sektörü her yönüyle enerji
krizlerinin yaşandığı ülkemizde ciddi bir planlamaya tabi tutulmalıdır. Gemiler
bağlanıyor artık, neden? Çünkü haciz kıskacının altına girdi. Türkiye’deki
gemiler Türk Bayrağı taşımıyor, neden? Çünkü diğer ülkelerin bayraklarını
taşıdığı zaman vergiden, ÖTV’den, KDV’den
kazanıyorlar. Teknelerin ilk alımı sırasında yüzde 8 ÖTV ve yüzde 18 KDV ödeniyor,
bunlara ilave olarak her yıl ayrıca vergi alınıyor. Teknelerini hiç vergi
almayan ülkelere tescil ettirenler o ülkenin bayrağını çekince yüzde 30
vergiden kurtuluyorlar; geliyorlar Bodrum’a da güzel güzel
tatil yapıyorlar, oradan mavi tur yapıyorlar, tekrar bir tur atıyorlar, Malta
Limanı’na bağlıyorlar. Aslında ona da gerek yok, Marsilya’ya gidin, sadece üç
tane deniz yat limanının yanında yedi sekiz tane iki üç katlı her tarafı
binlerce yat, binlerce motor… Bir endüstri bütün Akdeniz’e hitap ediyor. Bir
Marsilya’da, binlerce yatın, binlerce geminin, binlerce küçük teknenin olduğu
ve yedi sekiz tanesinin özel sektöre sahip olduğu, tersanelerinin olduğu,
bakımının yapıldığı bir alanda çalıştırılan işçileri, harcanan vasıflı emeği,
sanat okulu, teknik okul mezunlarını, denizcilik ve meslek okulu mezunlarını,
onlara bulunan iş alanlarını düşünün.
Biz, sadece, şiş
kebap, balık, rakı, kum ve güneş; bununla bu global
krizde Türkiye'yi kurtaramayız arkadaşlar. Bu zihniyetin
değişmesi lazım. Neden bir Antalya’nın ileri bir yeri, neden bir İzmir,
bir İstanbul, neden bir Mersin, bir Marsilya gibi binlerce Akdeniz ülkesinin ve
Avrupa ülkesinin gemilerinin, yatlarının, botlarının, Arap şeyhlerinin
yatlarının bakım limanı olmasın? Biraz araştırın, Tuzla’da nice can pahasına,
bedeline yapılan yatlardaki kârları, kazanılan kârları, paraları bir
düşünürseniz çok kârlı bir yatırım aracı olduğunu görürsünüz.
Ben, burada,
partimiz adına elbette olumlu bulduğumuz bazı maddelerde destek vereceğimizi
söylemek istiyorum ama bunca denizi olan, şairlerinin denizler üzerine şiirler
yazdığı bir ülkede bu kadar geri olmayı, bu kadar aciz olmayı, bu kadar çaresiz
olmayı bu halka, bu ülkeye yakıştıramıyorum.
“Denizin üstünde
ala bulut,
Yüzünde gümüş
gemi,
İçinde sarıbalık,
Dibinde mavi
yosun,
Kıyıda bir çıplak
adam, durmuş düşünür:
Bulut mu olsam
gemi mi yoksa?
Balık mı olsam
yosun mu yoksa?
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmalı,
oğlum,
Bulutuyla,
gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.” der büyük ozan Nazım Hikmet.
Bugün, Denizlerin
idamının yıldönümü; Deniz’i, Yusuf’u, Hüseyin’i sevgiyle, saygıyla anıyoruz.
Onlar, bağımsızlık idealleri, ülkeleri uğruna ipe gittiler.
60 darbesi
sağcıları astı, 12 Mart darbesi solcuları astı, 12 Eylül de hem sağcıları astı
hem solcuları astı. Umarız, sağcılar da solcular da bundan iyi bir ders
çıkarır; bu ülkeye bir hukuk devleti, bir demokrasi devleti getirirler.
Burada son
sözlerimi bağlamak istiyorum çünkü ilgimi çekti, umarım sizlerin de ilgisini
çekecek verilere değinmek istiyorum ve şunu söylemek istiyorum: Evet, Deniz ipe
giderken, demin bir milletvekili arkadaşımız anmayla ilgili son sözlerini
okudu, bir şey daha söylemişti, onu atladı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Kaplan, devam edin.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Evet.
“Yaşasın Türk ve
Kürt halkların kardeşliği” ve Türkiye'nin birlik bütünlüğü içindeki onurlu,
bağımsız, özgür mücadelesi denen şiarları, inanıyorum, bu Meclisin de herkesin
de onuru. Artık, tarihî bu hatayı da Meclisimizin düzeltmesi gerekiyor.
Önümüzde birçok tasarı var.
Ben, gemi
oranlarına biraz bakacağım Türkiye’de ilginç bir rakam olduğu için. ABD’de 18
kişiye 1 gemi düşüyor, İngiltere’de 124 kişiye 1 gemi düşüyor, İtalya’da 68
kişiye 1 gemi düşüyor, Yunanistan’da 103 kişiye 1 gemi düşüyor. Bizde binlerce
kişiye 1 gemi düşmüyor, bakanlar komitesi hariç. Başbakanımızın ve
bakanlarımızın gemi oranı yüksek; ona girmiyorum ve hepinize saygılar
sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Kaplan.
AK PARTİ Grubu
adına İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç.
Sayın Domaç, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA MEHMET DOMAÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, üç tarafı denizlerle çevrili olan, Asya-Avrupa ve Afrika arasındaki
geçiş yollarının ortasında bulunan ülkemiz, sahip olduğu jeopolitik konumla,
sermaye birikimi, sanayideki tecrübesiyle, el değmemiş koyları, doğal
limanlarıyla deniz taşımacılığı, gemi inşası ve deniz turizmi alanlarında büyük
bir avantaja sahiptir.
Türkiye’de,
denizcilik alanında son yıllarda önemli atılımlar gerçekleşmiştir. Türk deniz
ticaret filosu 1985 yılından günümüze 30 kat büyümüş, birkaç yıl içerisinde ise
25 milyon DWT’luk bir büyüklüğe ulaşacaktır. Ülkemiz ro-ro taşımacılığında dünya 6’ncısı
olmuştur. Avrupa’da ise Türkiye 1’inci sıradadır.
Türkiye,
özellikle gemi inşa sanayisinde büyük atılımlar yapmış, gemi inşa kapasitemiz
yüzde 300 artış göstererek dünyada 5’inci sıraya yükselmiştir.
Kruvaziyer turizmine
yönelik liman, fener ve tahlisiye ücretlerinde yapılan indirimler sonucunda
2008 yılında limanlarımıza gelen yolcu sayısında 2002 yılına göre yüzde 300
artış sağlanmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gemi inşa, deniz ulaşımı ve turizm alanlarında yaşanan
büyük gelişmelere rağmen denizciliğin, denize bağlı sektörlerin gelişiminin,
deniz sevgisinin temeli olan amatör denizciliğimiz dünyadaki gelişmelere ayak
uyduramamış ve dünyanın gerisinde kalmıştır.
Denizciliğimizin
gelişmesi, çocuklarımızın daha okul çağında amatör denizcilikle uğraşmasına,
insanımızdaki deniz sevgisinin, denizcilik kültürünün gelişmesine bağlıdır. Bu
da ancak amatör denizciliğin önünde olan engelleri kaldırmakla olanaklıdır. Yaklaşık üç yüz altmış altı imalathaneye, 40 bin civarında
istihdama ve dünyanın en büyük yat ve tekne imalatçılarının birisi olmamıza
rağmen ülkemizde deniz aracı temininde ve daha sonraki aşamalarda yaşanan
güçlükler, kişi başına düşen deniz aracı sayısının düşük kalmasına, amatör
denizciliğe olan ilginin azalmasına ve tekne imal sektöründe beklenen
gelişmenin gerçekleşmemesine sebep olmaktadır.
Amatör
denizcilikte gelişmiş ülkeler rakamları incelendiğinde,
Değerli
milletvekilleri, Bodrum, Marmaris, Kuşadası gibi tatil yörelerinde, hatta
İstanbul’daki liman ve marinalarda, tüm Akdeniz, Ege ve Karadeniz kıyılarında
gezdiğimizde, değişik ülkelerin bayrağını taşıyan binlerce tekne görürüz.
Teknelerin etrafında dolaştığımızda ise neredeyse tamamında Türkçe
konuşulduğunu çok rahatlıkla duyabiliriz. Türkiye'de on binlerce tekne, yat ve
kotra bulunmakta ancak bunların büyük bir çoğunluğu yabancı ülkelere kayıtlı
durumdadır ve yabancı bayrak taşımaktadırlar. Bu teknelerden satış anında
alınan yüzde 8 özel tüketim vergisi, yüzde 18 katma değer vergisi ve her yıl
alınması gereken motorlu taşıtlar vergisi tahsil edilememektedir. Tekne
sahiplerimiz her yıl ödenmesi gereken ve bazı durumlarda teknelerin değerinin
yüzde 25’ine varan motorlu taşıtlar vergisini ödememek için teknesine yabancı
bayrak çekmekte veya tekne sahibi olmaktan kaçınmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; günümüzde dünya ülkelerinin çoğunda amatör tekne
sahiplerinden, satın alma anında ödenen KDV hariç herhangi bir vergi
alınmamakta, hatta bir Alman vatandaşı, satın aldığı teknesini ülke dışında
barındıracak ve kullanacaksa KDV dahi ödememektedir. Vatandaşlarımız kendi
adlarına tekne almak ve Türk Bayrağı’nı gururla dalgalandırmak isterse her yıl
ödemeleri gereken motorlu taşıtlar vergisi, tekne satın alırken ödenen
vergilerden bile fazla olabilmektedir; hatta teknenin toplam değerinin, zaman zaman toplam değerinin yüzde 25’lerine kadar
varabilmektedir. Bu durumda devletin her yıl tahsil edeceği MTV, dört yılda
teknenin toplam bedelini geçmektedir. Amatör denizcilerimiz eğer “Teknemde Türk
Bayrağı dalgalanmasın.” derse yurt dışında bir firma üzerinden tekneye sahip
olacak ve başka bir ülkenin bayrağını kullanacaktır. Bu durumda devletimizin
elde edeceği vergi geliri de sıfırdır.
Sayın
milletvekilleri, ülkemizin ve yabancı ülkelerin vergi uygulamaları arasındaki
büyük farklılıklar, denizcilikte, motorlu taşıtlar vergisini bir Türk Bayrağı
vergisi hâline getirmiştir. Vergilendirmedeki bu durum nedeniyle maliyemiz
yılda sadece 25 dolarlık transit log bedeli tahsil
etmekte, tekne sahiplerinin tercih ettiği bayrak ülkesi ise hem tekne başına
para almakta hem de ülkemiz kara sularında bayrak gezdirmektedir.
Hazırlanan kanun
teklifiyle özel amaçla kullanılan yat, kotra ve her türlü motorlu teknelerden
alınmakta olan motorlu taşıtlar vergisi kaldırılarak denizciliğe ilgi duyan
vatandaşlarımız üzerindeki mali yük hafifletilmektedir. Bu sayede, motorlu
taşıtlar vergisi başta olmak üzere, çeşitli nedenlerle yabancı bayrak çekmiş
bulunan özel teknelerin de Türk Bayrağı’na dönmesinin önü açılacak, mali külfet
nedeniyle deniz aracı almaktan kaçınan amatör denizcilerimiz teşvik
edilecektir.
Kanun teklifi
yasalaştığında, teknelerin değerinin yüzde 25’ine varan, her yıl tahsil
edilmesi gereken MTV kaldırılacak, yerine, bağlama kütüklerine kaydedilen gemi,
deniz ve iç su araçlarına verilecek ruhsatlardan alınan araçların boylarına
göre belirlenmiş 200 TL ile 3.200 TL arasında değişen harç bedelleri her yıl
için tahsil edilecektir. Deniz taşımacılığı faaliyetlerinde kullanılan deniz ve
iç su araçları için yeni tarifede belirlenen harçların yarısı alınacak,
münhasıran balıkçılık faaliyetinde kullanılan deniz ve iç su araçları için
alınacak ruhsatname ve vize işlemlerinden herhangi bir harç bedeli
alınmayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde hâlen 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine
göre kurulmuş “Millî Gemi Sicili” ve 4490 sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili
Kanunu’yla kurulmuş “Türk Uluslararası Gemi Sicili” bulunmaktadır. Ancak Türk
gemi sicilinden birine kayıtlı olmayan çok sayıda gemi, deniz ve iç su aracı
bulunmaktadır. 2007 yılı sonu itibarıyla bu rakamın 60 bine yakın olduğu tahmin
edilmektedir. Kayıtsız deniz araçlarının teknik yönden denetimiyle asayiş
yönünden kontrolünün imkânsız hâle gelmesi denizde can, mal ve çevre
korunmasına ilişkin mevzuatın uygulanmaması sonucunu doğurmaktadır.
Bu kanun
teklifiyle Denizcilik Müsteşarlığının taşra teşkilatını oluşturan liman
başkanlarının ve iç sularda yetkili belediye başkanlarının bünyesinde bağlama
kütükleri oluşturulmakta ve oluşturulacak bağlama kütüklerine kayıt zorunluluğu
getirilmektedir. Bağlama kütüklerine kaydedilen gemi, deniz ve iç su araçlarına
ruhsatname düzenlenmesi ve her yıl vize edilmesi, ruhsat ve vizeden harç
alınması öngörülmektedir. Ruhsata alınmamış veya vizesi yapılmamış deniz ve iç
su araçlarının zorunlu belgelerinin düzenlenmemesi ve sefere çıkmasına izin
verilmemesi gibi yaptırımlar düzenlenmiştir.
Amacımız, kaydı
bulunmayan tüm gemi, deniz ve iç su aracının zorunlu olarak kayıt altına
alınması suretiyle uluslararası standartlarda denetim, belgelendirme
yapılabilmesi, niteliklerinin bilinmesi ve en önemlisi ülkemizde sahibi
bilinmeyen tekne kalmaması, denetimsiz tekneler ile insan kaçakçılığı
yapılmasının önlenmesidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizde bir yılda, boyları
Bu kanun
teklifinin esas hedeflerinden birisi de hazinemizin kasasına denizcilik
sektöründen giren vergi gelirlerinin artırılmasıdır, devletimizin yüksek vergi
yükü nedeniyle neredeyse hiç tahsil yapmamakta olduğu bu alanda vergi
mükellefleri oluşturmaktır. Motorlu taşıtlar vergisinin kaldırılmasıyla amatör
denizcilerimizin Türk Bayrağı kullanımı teşvik edilecek, kayıt altında olmayan
deniz araçlarımızın bağlama kütüklerine kaydedilmesiyle maliyemiz hem tekne
satışlarından KDV, ÖTV tahsil edebilecek hem de her yıl harç gelirleri elde
edebilecektir.
Sayın
milletvekilleri, bu kanun yürürlüğe girdiğinde yıllardır denizcilerimiz
arasında “Türk Bayrağı vergisi” olarak adlandırılan yüksek MTV nedeniyle
yabancı bayrak kullanan denizcilerimizin hem kara sularımızda hem de dünyada
Türk Bayrağı’nı dalgalandırmasının önü açılacaktır. Vergilendirme
sistemimizdeki düzenlemeyle yabancı bayrak alan gemilerimiz nedeniyle tahsil
edilemeyen KDV, ÖTV hazinemize girecek, bu teknelerde çalışan işçiler sigortalı
hâle gelecektir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizdeki yat ve tekne imalatı sektörü, yurt içindeki vergi
mevzuatı nedeniyle kısıtlı bir iç taleple karşılaşmaktadır. Özellikle küresel
kriz etkileri nedeniyle yurt dışı siparişlerinde de büyük bir azalma meydana
gelmiştir. Ancak bu düzenlemeyle sektör nefes alacak, yeni yatırım ve istihdam
alanları ortaya çıkacak, ülkemiz denizciliği gelişecek, daha fazla insanımız
tekne sahibi olacak, ülkemizdeki deniz sevgisi, kültürü büyük aşama
kaydedecektir. Ülkemiz denizlerinde Türk Bayrağı takmış tekneler dolaşacak;
imalatçı, liman, yer, bakım ve servis hizmetlerini sağlayan firmalarımız ile
yan sanayimiz iş imkânlarını artıracaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; amatör denizcilerin, tekne sahiplerinin, tekne
imalatçılarının, denize sevgi ve özlem duyanların yıllardır bekleyen istemleri
de siz değerli milletvekilleri tarafından hayata geçirilecektir.
Kanunumuzun Türk
denizciliğine, gelişimine, insanımızın içindeki deniz sevgisini artırmaya yarar
sağlayacağına inanıyorum, sizleri saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde, darbeler döneminde ve o kaos
yıllarında çok sayıda siyaset adamımızı kaybettik, idamlarla kaybettik. Onların
üzüntüsünü yaşıyoruz bu Parlamentoda hepimiz. Bugün de öyle bir gündeyiz.
Siyasi nedenlerle ülkede insanlarımızın kaybedilmesine hiçbirimizin tahammülü
olduğuna inanmıyorum. İşte bu nedenlerle, bu Parlamento, geçtiğimiz dönemlerde
idam cezasını ortadan kaldırmıştır. Onun için, ben inanıyorum ki, artık,
böylesi olaylarla, böylesi müessif olaylarla, siyaset nedeniyle kesinlikle
karşılaşmayalım.
Hepinizi saygı ve
sevgilerimle selamlıyorum, başarılar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Domaç.
Sayın
milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.
Şahısları adına
ilk söz Mersin Milletvekili Behiç Çelik’e aittir.
Sayın Çelik…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – 1’inci maddede konuşacak.
BAŞKAN – Bursa
Milletvekili Mehmet Emin Tutan…
MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) – Konuşmayacağım.
BAŞKAN – Siz de
konuşmuyorsunuz, peki.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi soru-cevap
işlemine başlıyoruz efendim.
Sayın Kaplan…
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, iki
sorum var.
Bir: Gerçekten
yedi yıldır hükûmettesiniz, denizcilik bakanlığı
kurulsun diye bir tartışma yaptınız mı, aranızda hiç konuştunuz mu bugüne
kadar? Bu çok önemli Türkiye’nin hayati geleceği açısından.
İkinci sorum:
Turizm strateji planlamasında, cumhuriyetin 100’üncü yılı dikkate alınarak, on
tane ekolojik kent projesi var. Örneğin, İğneada-Kıyıköy, Karadeniz
sahilinde, hepsi orman, kumsal ve yine Ege’de, Akdeniz’de yerler var. Bunların
yapılandırılması, Müsteşarlığın mı, Kültür Bakanlığının mı, Çevre ve Orman
Bakanlığının mı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının mı,
hangisinin alanına giriyor? Yani, hepsini ilgilendiren bir konuda nasıl içinden
çıkıyorsunuz bu karmaşanın merak ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Kaplan.
Sayın Sakık…
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
Ben de, bugün,
Denizlerin ölüm yıldönümü, Deniz, Yusuf’un ve Hüseyin’in, bunları rahmetle
anıyorum. Diliyorum, umuyorum bir daha bu ülkede böyle olaylar olmaz.
Ben, Sayın
Bakanıma bir soru sormak istiyorum. Sevgili Bakanım, bu yurt dışı harçlarıyla
ilgili, giden vatandaşlarımızın büyük bir sıkıntı içerisinde olduklarını zaman zaman görüyoruz. Acaba, bu bilet alınırken, bu 15 TL’lik
harç pulunu bilete dâhil edemeyiz mi? Çünkü, hem zaman
açısından hem de insanların epeyce böyle kuyrukta kalması çok şık değil.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler.
Sayın Doğru,
buyurun.
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Efendim teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım,
benim sorum şudur: Malumunuz olduğu üzere, İstanbul Boğazı, yoğun trafiğin
yaşanmış olduğu bir yerdir. Ancak tabii, onunla beraber de bilhassa petrol
tankerleri buradan geçmekte ve zaman zaman da büyük
tehlikelerle karşı karşıya kalınmaktadır. Sorum şudur ki: Acaba, Karadeniz ile
Marmara’yı bu Gebze istikametinde veyahut İzmit istikametinde yeni bir Süveyş
Kanalı gibi bir kanalla bağlamak şeklinde bir çalışma yapılmış mıdır veyahut da
böyle bir çalışma yapmayı düşünür müsünüz? Bunu sormak istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Doğru.
Sayın Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum: İstanbul trafiğinin büyük
bir problem olduğu hepimiz tarafından malumdur. İncelediğimiz zaman, İstanbul
trafiği de daha çok kara yoluyla yapılmaktadır. Son zamanlarda raylı sistem ve
deniz yollarıyla ilgili gelişmeler varsa da yeterli değildir. İstanbul’u
rahatlatacak, bir Ulaştırma Bakanı olarak, hangi tedbirleriniz vardır ve bu
İstanbul trafiği ne zaman rahatlayacaktır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Özdemir.
Sayın Bakanım,
sorular tamam, cevap verebilirsiniz.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Hasip Kaplan’ın
sorularını cevaplandırıyorum: Öncelikle, turizm kentleri planlanması,
sahillerimizde planlama yapılacak yerin özelliğine göre değişik kurumları
ilgilendirmektedir. Mevzuat gereği, kıyı kenar çizgisi bakımından ve imar
planları yapılması bakımından Bayındırlık Bakanlığını, belediye sınırlarına
girmesi durumunda da ilgili belediyeyi, ayrıca Çevre ve Orman Bakanlığını,
Kültür ve Turizm Bakanlığını, Bakanlığımı, Ulaştırma Bakanlığını
ilgilendirmektedir. Sizin de işaret ettiğiniz gibi, bu kadar çok kurumu
ilgilendiren böyle bir planlamanın nasıl yapıldığı konusudur. Burada da, biz
göreve başlamadan önce, doğrusu yapılan işlem, her müracaat veya bu konudaki
talepler her bir kurumda ayrı ayrı işlem görüp ve çok
uzun zamanlar almaktaydı. Bunları tabii tek bir Bakanlığa veya tek bir kuruma
toplamaya da imkân yoktur. Sebebine gelince, diyelim ki Kültür ve Turizm Bakanlığı
sit alanı olması bakımından Tabiat Varlıklarını Koruma Kuruluna izne gitmesi
lazım, o bakımdan ilgili veya turizm gelişme sahası ise, değilse o bakımdan
gitmesi lazım. Dolayısıyla, birçok kurumun ilgilendirilmesi gayet normaldir.
Ama normal olmayan, buradaki işlemlerin bir koordinasyon içerisinde yapılıp
yapılmamasıdır.
Geçmişte bu pek
sağlıklı yapılamıyordu ve çok büyük zaman kaybı oluyordu, yatırım
gerçekleştirilemiyordu. Şimdi, biz, bu kurumlarla… Tabii, burada Maliye
Bakanlığı da tahsis bakımından ilgili, onu da söylemeyi unuttum. Biz, bu
kurumların hepsiyle toplandık bir protokol imzaladık. Protokole göre doksan gün
içerisinde, azami, bütün kurullar görüşlerini oluşturuyor ve buranın tahsisiyle
ilgili olumlu yahut olumsuz bir sonuç elde ediliyor. Böyle bir çözüm yolu
ürettik. Esasen bu uygulama birçok Batılı ülkede de aynı şekilde. Şu anda bu
sistem bu şekliyle verimli bir şekilde yürüyor. Gayet tabii ki, mevzuatta
düzenleme yaparak bazı bürokratik işlemleri de hâlâ azaltma imkânımız var. Bu da ayrıca düşünülmesi gereken bir husus.
Türkiye’nin -siz
de ifade ettiniz- denizleri kara hudutlarının uzunluğundan çok daha fazla,
Burada benim
söylemek istediğim şu: Önemli olan, bakanlığın adının denizcilik bakanlığı
olması değil, önemli olan, denizcilikte ne yaptığınız ne yapamadığınızdır. Çünkü, denizci bir millet, denizci bir ülke olan Norveç’te
denizcilik bakanlığı yoktur, Maliye Bakanlığının bünyesinde çalışmaktadır.
Denizcilik bakanlığı olan ülke sayısı, olmayan ülke sayısından daha azdır.
Dediğim gibi, burada önemli olan, ne yaptığınız ne yapamadığınız. Son altı
buçuk yılda denizciliğimizle ilgili fevkalade önemli işler yapılmıştır. Bu
kanunun görüşülmesi sırasında da bunları fırsat geldiğinde sizlerle
paylaşacağım.
Sayın Sırrı Sakık’ın önerisi, sorusu daha doğrusu, aslında hakikaten
güzel bir soru ve buna ben çok kafa yordum. Yani bu yurt dışı çıkışındaki
harçların, 15 liraların vatandaştan alınmaması, doğrudan bilete yansıtılması
şeklinde…
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Havaalanı vergileri öyle zaten.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Evet, Maliye Bakanlığına bu konuyu ilettik. Bir
çözüm arayışı içerisindeler. Bir mevzuat değişikliği gerektiği, özel
şirketlerden tahsilatı konusunda bir zorlukları var.
Ama bu konunun üzerinde çalışmalarımız sürüyor.
Sayın Doğru,
İstanbul Boğazı, dünyanın en zor su yollarından bir
tanesidir.
Yıllardan beri de
tabii Boğaz’daki trafik artmaya devam etmektedir. Bugün itibarıyla 56 bin gemi
–yılda- geçiş yapıyor, bu gemilerin 10 bin tanesi de tankerlerdir. Bir başka
deyişle, 145 milyon ton ham petrol boğazlarımızdan her yıl geçmektedir.
Bir anlamda
patlamaya hazır bomba gibi olan bu yüklerin bir kaza sonucu İstanbul’da
telafisi zor bir felakete dönüşmemesi için başlatılan Gemi Trafik Sistemi, yani
Boğaz’ın, Çanakkale girişinden Karadeniz çıkışına kadar radarlarla, kameralarla
ve suya verilen indikatörlerle, göstergelerle tüm
trafiğin izlenmesi suretiyle emniyete yönelik çok ciddi tedbirler geliştirilmiş
ve son beş altı yılda da bu anlamda bir kaza yaşanması söz konusu olmamıştır.
Bu anlamda
Uluslararası Denizcilik Örgütüne, kuzey komşularımız başta olmak üzere birçok
ülke Boğaz’da trafiğin daha da artırılması yönünde sürekli öneri getirmekte,
baskı yapmakta, biz de deniz seyir ve güvenliği açısından bunun uygun
olmadığını söylemekteyiz. Bunun için de en son gelişmiş sistemlerle Boğaz
trafiğini yönetecek Gemi Trafik Bilgi Sistemini monte ettik ve bu suretle de
seyir emniyetini artırıcı tedbirleri en üst düzeye çıkardık.
Tabii, yıllar
boyu artacak taleplere karşı, dediğiniz gibi, bir hattın kurulması veya
Karadeniz’den Marmara’ya yeni bir yapay kanal açılması... Bu da bir fikir
projesi olarak gündemde olan bir projedir. Takdir edersiniz ki, bunun, tabii,
yapımı hem maliyet olarak hem de zaman olarak çok büyük bir projedir, böyle bir
fikir projesi mevcuttur.
Bunun yanı sıra,
tabii, kuzeyden güneye, kuzeydeki denizlerden güneydeki denizlere boru
hatlarıyla nakil yapma konusu da ayrıca gerek Rusya’nın gerek Türkiye'nin
üzerinde çalıştığı projelerdir. Rusya’nın Bulgaristan-Yunanistan arasında,
Türkiye'nin Samsun-Ceyhan arasında böyle bir projesi mevcuttur, bunu da ifade
etmek isterim.
Sayın Özdemir’in
sorusu: Tabii, İstanbul trafiği hakikaten yoğun bir trafik. Türkiye'nin en
büyük şehri, dünyanın sayılı büyük şehirlerinden, altmış ülkeden daha büyük bir
şehirden bahsediyoruz. Dünyadaki bütün büyük şehirler gibi İstanbul’da da ciddi
anlamda trafik sorunu var ama bunun çözümüne yönelik çalışmalar da günden güne
artarak devam ediyor. Metrobüs Projesi kısa vadeli bir
çözüm üretmekle beraber, geçtiğimiz yıllarda, bu konuda -2005’in sonunda- bütün
İstanbul milletvekilleri, belediye başkanları ve sivil toplum kuruluşlarıyla
iki günlük süren bir toplantı gerçekleştirdik ve orada kısa, orta, uzun vadeli
tedbirleri belirleyip uygulamaya koyduk. Örnek vermek gerekirse, deniz
taşımacılığının artırılmasına yönelik tedbirlerdi. Bu amaca yönelik İDO’yla TDİ şehir hatları birleştirildi ve bilet entegrasyonuna gidildi. Yani otobüsle giden inip vapura
binerse, trene binerse bir buçuk saat içerisinde ek bir ödeme yapmadan aynı
bileti kullanabiliyor. Ayrıca, köprülerdeki -iki köprüden de- paralı geçişi
kaldırdık, bu da trafik akışını fevkalade önemli ölçüde rahatlattı. Ama en
önemli çözüm, takdir edersiniz ki raylı sistemin geliştirilmesidir. Bir yandan
İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu raylı sistemleri yapıyor. Ama en önemli proje
Marmaray Projesi’dir. Marmaray
Projesi tamamlandığında İstanbul trafiğinde raylı sistemin payı yüzde 7’den
yüzde 26,5’a çıkacak ve böylece çok daha ciddi bir rahatlama söz konusu
olacaktır.
Bilgilerinize arz
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakanım.
Sayın Vural,
zamanımız var, soru mu soracaksınız efendim?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Aracılığınızla Sayın Bakana bir soru yöneltmek istiyorum.
Sayın Başbakan
2008 yılında İÇTAŞ’ın açılışıyla ilgili bir konuşmada
“Türkiye, denizcilik sektöründe dünyada 23’üncü sıradaydı 2002 yılında, şimdi
4’üncü sıraya oturdu.” diye bir ifadede bulunmuştu. Dokuzuncu Kalkınma
Planı’nda Türkiye’de denizcilik sektörü itibarıyla bakıldığı zaman denizcilik
sektöründe Türkiye’nin konumuyla ilgili yapılan tespitte aynen şunu
söylemektedir: “2000 yılında 18’inci sırada yer alan deniz ticaret filosu 2005
yılında 24’üncü sıraya gerilemiştir.” Denizcilik sektörüyle ilgili bu veriler,
Sayın Başbakan, 4’üncü sıraya geldiğimiz deniz ticaret filosu mudur, yoksa
başka mıdır? Şu anda deniz ticaret filomuz kaçıncı sıradadır dünyada? Bu konuda
bilgi verirlerse memnun olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Vural.
Sayın Birdal…
AKIN BİRDAL (Diyarbakır)
– Teşekkürler Sayın Başkan.
Aracılığınızla
Sayın Bakana iki şey sormak istiyorum.
Şimdi, birincisi,
gerçekten İstanbul’da trafik sorununun metrobüslerle
de çözülmediğini gördük. Şimdi, yapılan araştırmalarda deniz ulaşımında
İstanbul’da yüzde 4-4,5 oranında yararlanıldığı, oysa yüzde 15
yararlanılabileceğine dair sonuçlar var. Bunun değerlendirilmesi düşünülüyor
mu?
İkincisi, sadece
dikey bir ulaşım var. Yatay, örneğin Kadıköy’den Bostancı’ya ya da Beykoz’a
yatay böyle bir ulaşım da düşünülmekte midir?
Ayrıca bir de
iddia var: Örneğin, deniz otobüslerinin daha önce bizim Haliç tersanelerinde
yapılırken şimdi yurt dışında 30-35 milyon dolara araba vapurlarının
yaptırıldığına dair bir iddia var. Oysa yine bizim Haliç Tersanesi’nde 4-5
milyon dolara, bu gereksinmeleri karşılayabilecek araba vapurlarının yapılacağı
söyleniyor. Sayın Bakanın bu konuda bilgisi var mı, ne diyecekler?
Teşekkür ederim
efendim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Birdal.
Son soru, Sayın
Bulut, buyurun efendim.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Sayın Bakanım, ülkelerin denizcilik idaresinde denizci personel
yüzdesine baktığımızda, ülkelerin ortalaması yüzde 60.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bulut.
Sayın Bakanım,
cevaplayacak mısınız?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Var mı süremiz?
BAŞKAN – Üç
dakikanız falan var efendim.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Sayın Başkan, Sayın Vural’ın sorusu:
Orada ifade
edilen gemi inşadaki durumumuzdur. Gemi inşada Türkiye bugün 4’üncü, 5’inci
konumdadır sipariş miktarı bakımından ve sipariş edilen gemi miktarı
bakımından. Tonaj ve sayı bakımından karşılaştırdığımızda, birincisinde 4’üncü,
ikincisinde 5’inciyiz. Orada kastedilen Türk denizciliği, yani deniz taşıma
filosu. Şu anda 17’nci sıradayız, dünya sıralamamız 17’ncidir şu an itibarıyla.
Esasen, yabancı bayraktaki Türk armatörleri dâhil ettiğimizde bu sıra çok daha
yukarılara çıkması mümkündür.
Sayın Birdal’ın… Tabii, bu çok genişçe bir
konu. İstanbul’daki toplu taşımanın birinci derecede sorumlusu İstanbul
Büyükşehir Belediyesidir ve İstanbul’da da deniz taşımacılığı, doğru,
geçtiğimiz yıllarda azalmaya devam etti ama son yıllarda gerek Türk
tersanelerinde gerekse dışarıdan alınan gemilerle artışa geçti ve şu anda da
yüzde 5’ler seviyesinde olmaktadır ama yüzde 10’a bunun çıkması mümkündür.
“Neden Türk
tersanelerinde yapılmıyor?” Ben o kurumun, İDO’nun
Genel Müdürlüğünü de yaptım. O zaman Türk tersanelerinde de bu gemileri
yaptırdık ama geçtiğimiz yıllarda Türk tersaneleri, çok fazla sipariş problemi
olmadığı için krize kadar, böyle bir siparişi karşılayamadılar onun için yurt
dışından alındı. Bu gemilerin de tabii, 5 milyon, 35 milyon, her gemi kendi
kapasitesine, özelliğine göre fiyatları var. 5 milyona da deniz otobüsü var ama
60 milyona da feribot şeklinde deniz otobüsü var. Tabii, onlar, gemisine göre
fiyatlar değişiyor. İster içeride, ister dışarıda yapılsın sonuç değişmiyor.
Bilgilerinize arz
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakanım.
Sayın
milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.11
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap
GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN
(Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
257 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet buradalar.
Şimdi 1’inci
maddeye bağlı ek madde 12’yi okutuyorum:
DENİZCİLİK
MÜSTEŞARLIĞININ KURULUŞ VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN
HÜKMÜNDE
KARARNAME İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 10/8/1993 tarihli ve 491 sayılı Denizcilik Müsteşarlığının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek maddeler
eklenmiştir.
“Bağlama kütüğü
EK MADDE 12- Türk
Uluslararası Gemi Siciline tescilli olanlar ve Milli Gemi Siciline tescili
zorunlu olanlar dışındaki ticari veya özel kullanıma mahsus gemi, deniz ve iç
su araçlarının malikleri veya işletenleri, Denizcilik Müsteşarlığınca liman
başkanlıkları bünyesinde oluşturulacak bağlama kütüğüne gemi, deniz ve iç su
araçlarını kaydettirmek zorundadır. Bağlama kütüğünün tutulmasından limanlarda
liman başkanı sorumludur. Herhangi bir liman başkanlığının yetki alanı içinde
bulunmayan iç sulardaki iç su araçlarının kayıtları, ilgili mevzuatına uygun
olarak belediye başkanlıklarınca tutulacak kütüklere yapılır. Belediye
başkanlıklarınca tutulacak bağlama kütüğünün tutulmasından belediye başkanı
sorumludur. Bu madde kapsamındaki iç sularda hangi belediyenin yetkili olacağı
yönetmelikle belirlenir. Yetkili belediyeler bir ay içinde kütükle ilgili
teşkilatını kurar.
Kayıt için
başvuru, mevcut gemi, deniz ve iç su aracı için bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren altı ay, yeni kayıt altına alınacak veya kayıt değişikliği
yapılacak gemi, deniz ve iç su aracı için iktisap tarihinden itibaren bir ay
içerisinde malik veya işleteni tarafından yazılı olarak yapılır. Bu sürelerde
kayıt başvurusunda bulunulmayan gemi, deniz ve iç su araçları, ilgili liman
başkanlığınca; yukarıdaki paragrafta belirtilen iç sularda ise ilgili
belediyelerce resen tescil edilir.
Bağlama kütüğüne
kayıtlı gemi, deniz ve iç su araçlarının mülkiyetinin devrini amaçlayan
sözleşmelerin ilgili liman veya belediye başkanlıkları huzurunda yapılması
zorunludur. Aksi takdirde sözleşme geçersiz olur.
Yabancı uyruklu
gerçek kişilere ait ve özel kullanıma mahsus gemi, deniz ve iç su araçları,
talep ve Denizcilik Müsteşarlığınca uygun bulunması halinde bağlama kütüklerine
kaydedilebilirler. Bu şekilde kayıtlı gemi, deniz ve iç su araçları, 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 823
üncü maddesi hükümlerine bağlı olmaksızın Türk bayrağı çekerler. Ancak, 19/4/1926 tarihli ve 815 sayılı Kanun hükümleri
saklıdır.
Bağlama kütüğüne
kayıt edilecek her bir gemi, deniz ve iç su aracı için ruhsatname düzenlenir.
Ruhsatname, 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar
Kanununun (8) sayılı tarifesinin XII.-Bağlama kütüğüne kayıt ruhsat harçları
bölümünde belirlenen harca tabidir. Ruhsatnameler bağlama kütüğünün tutulduğu
liman başkanlığı veya belediye tarafından her yıl vize edilir. Vizenin geçerlik
süresi bir yıldır. Süresinde vize edilmeyen ruhsatnameler geçersizdir. Vize
işlemleri ruhsatname ile aynı harca tabidir. Vize işlemleri yapılabilmesi için,
harcın peşin olarak ödenmesi gerekir. Ruhsatnameyi düzenleyen veya vize işlemlerini
yapan kamu görevlileri, harcın ödenmesinden mükellefle birlikte müteselsilen sorumludur.
Ruhsatnamesi olmayan veya zamanında vize işlemi yapılmayan gemi,
deniz ve iç su aracının maliki ve işletenine, tescil edilmemesi nedeniyle
tahsil edilemeyen ruhsat ve vize harç tutarının iki katı idari para cezası
verilir ve bu gemi, deniz ve iç su araçlarına, denizcilik mevzuatına göre
verilmesi zorunlu belgeleri düzenlenmez, liman veya iç su dâhilinde bile olsa
sefere çıkmasına izin verilmez.
İdari para cezaları
Liman Başkanlıkları ve Belediyeler tarafından verilir. Bu madde uyarınca
verilecek idari para cezaları bir ay içerisinde ödenir. Bu idari para cezaları
hakkında 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler
Kanunu hükümleri uygulanır.
Bağlama kütüğünün
tutulması, liman başkanlıklarının ve belediyelerin yetki ve sorumlulukları,
kayıt, terkin, ruhsatname düzenlenmesi, idari para cezası verilmesi ve mali
hükümler ile bu maddenin uygulanmasına dair diğer hususlara ilişkin usul ve
esaslar, mali konularda Maliye Bakanlığının uygun görüşünü almak kaydıyla
Denizcilik Müsteşarlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Çetin Soysal.
Buyurun Sayın
Soysal. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifi
görüşülürken ben de burada bir yaraya parmak istiyorum. Bugün -ne yazık ki on
beş gün, yirmi gün önce de bunu defalarca gündeme getirdik, değişik önergelerle
de gündeme getirdik- Hindistan açıklarında, yüz gündür orada yokluk çeken,
açlık çeken, mağdur olan gençlerimiz var, gemicilerimiz var, denizcilerimiz
var. Mira Denizcilik’e ait kuru yük gemisi 15 Kasım
2008’de İzmir Limanı’ndan yola çıkmış; 22 bin ton çubuk demir yüküyle yola
çıkan gemi 12 Aralıkta Abu Dabi Limanı’na girmiş ve yükün tahliyesine
başlanmıştır. Mira Şirketi liman işçilerinin parasını ödemediği için yük
tahliyesi yarım bırakılarak gemi limandan çıkartılmıştır. Haftalarca gemi
personeli denizde bekletilmektedir. Liman alacağını alamadığı için gemi
bağlanmış ve daha sonra limana dönmüştür. Bu sırada, şirket gemi personelinin
pasaportlarına el koymuş. Bu arada, Abu Dabi’de gemiye bir İngiliz bankası
alacağı olduğu için el koyularak satıldığı ifade edilmektedir.
Gemide 18 tane
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı gencimiz var, diğerleri de Azeri kökenli
gemiciler. Bu gemide çalışanlar aynı zamanda altı aydır maaşlarını da
alamamaktadırlar. Şu anda gemi personeli kıyıdan
Hepinizi sevgiyle
selamlıyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Soysal.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Behiç
Çelik.
Sayın Çelik… Yok.
Gruplar adına
başka söz istemi yok.
Şahıslar adına
ilk söz Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün’e aittir.
Sayın Üstün…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Yok, Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi soru-cevap
işlemine başlıyoruz.
Sayın Bayındır,
buyurun efendim.
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum: Daha
önce de ifade etmiştik, biliyorsunuz, Silopi-Cizre uluslararası yolun geçtiği
bir hattır ve ağırlıklı olarak ağır vasıtaların, tankerlerin, tırların, kamyonların geçtiği bir yol. Ne bu yol yapıldı…
Yeni yol çalışmaları var gibi ama ilerlediği yok. Dolayısıyla hem trafik akışı
çok kötü, hava kirliliği çok fazla, çok ciddi can kayıplarına yol açmakta. Bu
konuda Sayın Bakanımız bir bilgi verebilir mi? Çevre yolu ne zaman bitirilecek?
Bitirilene kadar var olan yollar yapılacak mı?
Diğer bir sorum Habur Sınır Kapısı’na ilişkin. Habur
Sınır Kapısı artık kanayan bir yara hâline geldi, her gün yeni bir uygulama
yapılmakta. Geçen hafta sınır kapısında “iç gümrük” adı altında oluşturulan
bölgede tartı yapma çabasına karşı bir problem yaşandı. Buradakiler, yani sınır
kapısındakiler şunu istiyor: “Yeni bir düzen istiyoruz.” diyorlar. Bir: Bu CMR
parası, Arap CMR’si parası neye göre belirleniyor?
İkincisi: Bir tane kantar konulmuş, bugüne kadar insanlar bulunduğu yerde, ticaret
yaptığı yerde tartısını yapıyor. Bu mekanizma ortadan kaldırılıp sadece
Silopi’deki şoförler bir bölgeye sıkıştırılarak orada yüklerinin tartılması
öngörülüyor. Dolayısıyla bu tartı meselesi ciddi bir sorun hâline gelmiştir. Bu
konuda bir yaklaşımları var mı?
Yine, Vali 30
milyon TL’lik para çekmiş kredi olarak, alan düzenleyece-ğiz, tır parkını düzenleyeceğiz, sosyal yaşam alanı
hazırlayacağız diye. Ne yazık ki, insanlar toz içinde mağdur olmaktadır. Bu da
ilerlemiyor. Ne yapıldı bu para?
Diğer bir sorum
da şu: Yani, sınır kapısında düzenli bir akış olacak mı? Yoksa keyfîlik devam
mı edecek? Kuyruk ya da randevu verilmeden… Bu sisteme müdahale edilecek mi? En
önemlisi de insanlar buradan geçerken rahat gidebiliyorsa eğer, öbür tarafta
haftalarca bekliyor. Hem kira parasını, yani aldığı kira bedeli, taşıma bedeli,
onların orada yani diğer tarafta, Kürt bölgesinde kaldığı sürede oradaki
masraflarını karşılayamayacak durumdadır. Otel masrafı, yiyecek masrafları,
yani gidiş-dönüş ve orada kalış süreci gerçekten çok problemli ve insanlar bu
konuda çok mağdur. Bu konuda acil ve öncelikli yapmayı düşündükleri bir şey var
mı? Bu konuyu sormak istiyorum. Çünkü sorun yaşandı geçen hafta, 12 insan
tutuklandı, 2’si de yaralandı, yani asker, oradaki güvenlik güçleri ile
şoförler karşı karşıya getiriliyor ama bu sorun da devam ediyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bayındır.
Sayın Köse,
buyurun efendim.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Hollanda’dan satın aldığı otobüslerin her biri
için 1 milyon avrodan fazla para ödedi. Bu otobüsler ancak düz yolda
gidebilmektedir. Bu otobüsler yedi tepeli İstanbul için elverişli değil. Bunun
içindir ki, bu otobüsler İstanbul Büyükşehir Belediyesi garajında
bekletilmektedir. Siz Ulaştırma Bakanı olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bu
otobüsler İstanbul halkının parasıyla alınmıştır. Bunun hesabını kim verecek?
Bir.
İkinci sorum şu:
Sayın Bakanım, daha önce sizinle görüşmüştüm. Adıyaman’da Kâhta ile havaalanı
arasında bir yol çalışması var. Bu yol çalışması -daha önce sözlü olarak
iletmiştim- çok ağır ve zor şartlarda yapılmaktadır. Bu konuda geçen çarşamba
günü bir trafik kazası oldu. Maalesef genç yaşta bir mühendis arkadaşım şu anda
hayat mücadelesi vermektedir. Bu konuda -bir emir verip hızlı bitirilmesi için-
bir çalışmanız var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Özdemir,
buyurun.
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana soruyorum: Son yıllarda
büyük uyuşturucu kaçakçılıkları genellikle deniz yollarıyla, gemilerle
yapılmakta ancak bu kaçakçılıklar da kara suları dışına yakın yerlerde
yapılmaktadır. Bu konuyla ilgili Sahil Güvenlik Komutanlığının bir çalışması
olmakla birlikte -İçişleri Bakanlığımızla görüşmek suretiyle- Ulaştırma
Bakanlığımız olarak bu konuda ne gibi tedbirler almayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Özdemir.
Sayın Bakanım,
sorular tamam. Cevap verebilirsiniz.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Evet, Sayın Bayındır’ın “Silopi’yle ilgili yol
çalışmaları -çevre yolu- ne durumda?” sorusunun cevabı…
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Silopi ve Cizre…
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Silopi çevre yolu… Bu konuyla ilgili detaylar şu
anda yanımda yok. Ne safhada olduğunu, bu konudaki çalışmaları daha sonra size
detaylı olarak iletirim.
Habur Sınır Kapısı’nda
son günlerde bir sıkışıklık yaşandığının oradaki uygulamayla ilgili olduğunu
biliyoruz. Habur’da esasen Bakanlığımızın şu anda
hiçbir dahli yoktur çünkü biliyorsunuz Habur Sınır Kapısı yap-işlet-devlet modeliyle yaptırıldı ve
o şekilde işletiliyor. Pasaport, giriş-çıkış işlemleri de İçişleri Bakanlığı
mülkiye amirliklerince yapılıyor. Bu konuyla ilgili yaşanan sorunun giderilmesi
için biz, herhangi bir sorumluluğumuz, yetkimiz olmamasına rağmen, çalışmaları
arkadaşlarımızla koordinasyon içinde yürütüyoruz. Zaman zaman
Kuzey Irak tarafında, Zaho tarafında, zaman zaman bizim tarafta böyle sıkışıklıklar yaşanıyor ama bu
sıkışıklıkların birçoğu da Kuzey Irak bölgesindeki otorite boşluğundan
kaynaklanıyor ve orada araçlarımız çok uzun zaman bekletiliyor, yükleri
boşaltılıyor, tekrar yükletiliyor, yakıtları boşaltılıp Halil İbrahim
Kapısı’ndan sonra yakıt almaya zorlanıyor. Dolayısıyla, bütün bunlara rağmen,
son bir yıl içerisinde oradaki yerel yöneticilerin karşılıklı yaptığı
toplantılarla sorunlar büyük ölçüde giderilmiş ve araç akışlarında daha bir
düzen sağlanmıştır.
Sayın Köse’nin
sorusu: “İstanbul Büyükşehir Belediyesi otobüs almış, kaça almış, uygun mu
değil mi?” Tabii takdir edersiniz ki bu tamamen belediyenin bir işidir ve kent
içi ulaşımdan belediye sorumludur. O konuda şu anda benim bir şey söylemem
mümkün değildir.
Kâhta-havaalanı
arası yolu yapacağız. Orada endişeniz olmasın. Çalışmalar devam ediyor, daha da
hızlandıracağız. Bir an önce bitireceğiz. O yolun öneminin farkındayız.
Sayın Özdemir’in
sorusu, kaçakçılık konusu. Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi, kaçakçılıkla
ilgili, İçişleri Bakanlığı ağırlıklı olmak üzere, denizlerimizde ilgili kuruluşlar,
kolluk kuvveti olan kuruluşlar da Sahil Güvenlik Komutanlığı, deniz polisidir.
Dolayısıyla, denizde limbo yapmak suretiyle yakıt kaçakçılığının önüne
geçilmesi için, bu Meclis geçtiğimiz yıl bir kanun çıkardı ve bu kanunda çok
ciddi önlemler de getirildi; kaçakçılıkla el konulan bütün yakıtın yüzde 50’si
miktarı kaçakçılığı önleyen kolluk kuvvetlerine verilmesi de kararlaştırıldı
ama asıl kaçakçılık denizde olmuyor. Geçmiş dönemine baktığımızda kaçakçılığın
ithal işlemlerinde evrak üzerinde olduğu tespit edildi ve bunun üzerine de
depolama tesislerine bir iskandil işlemi yapılması kararı alındı. Ayrıca,
dağıtım şirketlerine ve istasyonlara da marker konmak suretiyle kaçakçılığın
asgariye indirilmesi hedeflendi ve bu konuda da çok iyileşme olduğunu
bugünlerde görüyoruz. Eskisine göre, deniz yoluyla yapılan yakıt kaçakçılığı
önemli ölçüde kontrol altına alındı diyebiliriz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakanım.
Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
257 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci maddesinde yer alan ek 12 nci maddenin beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Elitaş |
Veysi Kaynak |
M. Emin Tutan |
|
Kayseri |
Kahramanmaraş |
Bursa |
|
Ali İhsan Merdanoğlu |
|
İbrahim Yiğit |
|
Diyarbakır |
|
İstanbul |
“Bağlama kütüğüne
kayıt edilecek her bir gemi, deniz ve iç su aracı için ruhsatname düzenlenir.
Ruhsatnameler bağlama kütüğünün tutulduğu liman başkanlığı veya belediye
tarafından her yıl vize edilir. Vizenin geçerlik süresi bir yıldır. Süresinde
vize edilmeyen ruhsatnameler geçersizdir. Ruhsatname ve bunların vizeleri, 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (8)
sayılı tarifenin “XIII- Bağlama kütüğü ruhsatnamelerinden ve bunların
vizelerinden alınacak harçlar” bölümünde belirlenen harca tabidir. Ruhsatname
ve vize işlemleri yapılabilmesi için, harcın peşin olarak ödenmesi gerekir.
Ruhsatnamenin düzenlendiği yıl ayrıca vize harcı alınmaz. Özel kullanıma
tahsisli gemi, deniz ve iç su araçları için düzenlenen ruhsatnameler beş yıla
kadar vize edilebilir ve bu durumda harç, içinde bulunulan yıl tarifesi esas
alınarak her bir yıl için ayrı ayrı hesaplanarak
tahsil edilir. Ruhsatnameyi düzenleyen veya vize işlemlerini yapan kamu
görevlileri, harcın ödenmesinden mükellefle birlikte müteselsilen
sorumludur. Bağlama kütüğüne kayıtlı ve geçerli ruhsatnameye sahip gemi, deniz
ve iç su araçları, her türlü gemi sağlık resmi ve fener ücretinden muaftır.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, katılıyor musunuz?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz.
BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutuyoruz?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede yapılan
değişiklik ile, ruhsatnamenin düzenlendiği yıl ayrıca
vize harcı alınıp alınmayacağı hususunda oluşabilecek tereddütler giderilmekte
ve olası mükerrer harç tahsilatının önüne geçilmesi sağlanmaktadır.
Ayrıca, mevcut
uygulamada özel (amatör) teknelere beş yıl geçerli özel tekne belgesi
verildiğinden, yerleşik uygulamaya paralel olarak yeni yükümlülükler ve
bürokratik işlemlerin artırılmamasını teminen maddede
yapılan değişiklikle, özel kullanıma tahsisli gemi, deniz ve iç su araçları
için düzenlenen ruhsatnamelere ilişkin vizelerin beş yıla kadar yapılabilmesine
imkân tanınmaktadır.
KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN –
Arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yok efendim.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.54
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap
GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN
(Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Komisyon ve Hükûmet hazır.
Teklifin 1’inci
maddesine bağlı ek 12’nci madde üzerindeki önergenin oylanmasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmiştir ve karar yeter sayısı vardır.
Sayın
milletvekilleri, maddeyi oylamadan önce Komisyonun düzeltme teklifi var
herhâlde.
Buyurun Sayın
Komisyon.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Çerçeve 1’inci madde, ek madde 12, ikinci fıkrada, son satırda “paragraf”
ifadesinin “fıkra” olarak değiştirilmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN –
Diyeceğiniz var mı Sayın Bakan?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Hayır.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, 1’inci maddeye bağlı ek madde 12’yi kabul edilen önerge
doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Böylece ek
madde 12 kabul edilmiştir efendim.
1’inci maddeye
bağlı ek madde 13’ü okutuyorum:
EK MADDE 13- Türk gemi sicillerinden birine veya bağlama kütüğüne
kayıtlı gemi, deniz ve iç su araçları; kara yolu ile bir bölgeden başka bir
bölgeye intikal ettirilmek maksadıyla kayıtlı olunan liman veya belediye
başkanlığına bildirim yapılmadan karaya alınamaz ve intikal edilen bölgenin
liman başkanlığına veya belediye başkanlığına bildirim yapılmadan denize
indirilemez.
Bu madde
hükümlerine aykırı hareket edenlere bin Yeni Türk Lirası idari para cezası
verilir.”
BAŞKAN – Ek madde
13 üzerinde gruplar adına söz istemi var.
İlk söz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Esfender
Korkmaz’ın.
Sayın Korkmaz…
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Yok.
BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Yok Sayın Başkan.
BAŞKAN – Peki,
oldu efendim.
Gruplar adına
başka söz istemi yok.
Şahısları adına
ilk söz Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan’ın.
Sayın Tutan…
Yoklar.
İzmir
Milletvekili Harun Öztürk.
Sayın Öztürk, buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti
adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan kanun teklifini
prensip olarak desteklediğimizi ifade ederek bazı itiraz noktalarımızı
dikkatlerinize sunmak için söz aldım.
Değerli
milletvekilleri, teklif ile teklife konu gemi ve araçlar 197 sayılı Motorlu
Taşıtlar Vergisi Kanunu kapsamından çıkarılarak 492 sayılı Harçlar Kanunu
kapsamına alınmakta ve bağlama kütüğü ruhsatnameleri ve vizeleri için harç
öngörülmektedir, vizeler her yıl yaptırılacaktır.
Hâlen uygulanan
mevcut düzenlemelere baktığımızda yat, kotra ve her türlü motorlu özel
teknelerin vergisinin Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’na ekli III sayılı cetvelde
beygir gücü ve yaş kriterleri esas alınarak
düzenlendiğini görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, 2008 yılında uygulanan yıllık motorlu taşıtlar
vergisine birlikte bakalım: 20 beygir gücündeki bir tekne için üç yaşına kadar
asgari 423 lira vergi alıyor idik, 151 beygir gücü ve üzerindeki yat ve
kotradan ise 9.585 TL vergi alıyorduk. Kanun teklifine göre ise vergileme
sistemi değiştirilmekte ve boy esasına göre harç alınması öngörülmektedir. Buna
göre en düşük harç 9 metreye kadar olanlar için 200 TL, en yüksek harç ise 30
metreden fazla olanlar için 3.200 TL olmaktadır. Görüldüğü gibi en düşük tarife
önceki tutarın yarısı, en yüksek tarife ise önceki tutarın üçte 1’i düzeyine
indirilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, kanun teklifine göre, 1/1/2008
tarihinden önce iktisap edilmiş ve 23/5/2008 tarihinden önce tescil edilmiş
bulunan yabancı bayraklı gemi, deniz ve iç su araçları sahiplerine, 31/12/2009
tarihine kadar talepte bulunmaları ve bağlama kütüğüne kayıtlarını yaptırmaları
kaydıyla söz konusu gemi ve araçları gümrük mevzuatıyla belirlenmiş vergi,
resim ve harçlardan muaf olarak ithal etme hakkı tanınmaktadır. Söz konusu yat,
kotra ve her türlü motorlu özel teknelerin ithalatında vergi, resim ve harç ile
ÖTV ve KDV alınmamasını öngören düzenlemeyi kabul etmemiz mümkün değildir.
Biraz önce
verilen değişiklik önergesiyle de ruhsatname harçları, vize harcı beş yıla
kadar peşin alınabilecek hâle getirildi. Dolayısıyla alındığı tarihte geçerli
olan harçlar dikkate alınarak vize harcı alınmış olacak. Bunu da dikkatlerinize
sunmak istedim.
Değerli
milletvekilleri, yukarıda açıklamaya çalıştığım sakıncaların ortadan
kaldırılması için,
1) Çerçeve 2’nci
maddeyle 491 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen geçici 9’uncu maddenin
sondan ikinci cümlesinin metinden çıkarılmasının,
2) Çerçeve 5’inci
maddede öngörülen ruhsatname ve vize harçlarının bir miktar düşürülmekle
birlikte eski beygir gücü tarifesinin korunmasının,
3) İthalat
sırasında KDV ve ÖTV ödenmesi için çerçeve 6’ncı ve 7’nci maddelerin teklif
metninden çıkarılmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Öztürk, devam edin efendim.
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bu düşünceler doğrultusunda ilgili maddeler için vermiş
olduğum değişiklik önergelerine destek vereceğinizi ümit etmek istiyorum.
İlgili maddeler görüşülürken önergelerim dolayısıyla tekrar huzurlarınızı işgal
etmeyeceğim, değişiklik önergelerimin gerekçelerinin okutulmasıyla yetineceğim.
Teklifin hayırlı
olması dileğiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Öztürk.
Madde üzerinde
konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap
işlemine geçeceğiz.
Soru soran yok.
Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutuyorum efendim:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
257 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci maddesi ile 491 sayılı
Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnameye eklenen Ek Madde 13’ün metinden çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Elitaş Veysi Kaynak M.
Emin Tutan
Kayseri Kahramanmaraş Bursa
Ali İhsan Merdanoğlu İbrahim
Yiğit
Diyarbakır İstanbul
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Evet, katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Katılıyorsunuz.
Gerekçeyi mi
okutacağız?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Çerçeve 1 inci
madde ile 491 sayılı KHK’ya ilave edilecek Ek 13 üncü
madde, esasen deniz emniyeti ve asayiş ile ilgili düzenlemeler getirdiğinden,
Denizcilik Müsteşarlığının teşkilat kanununda olmaması gereken bir hüküm
niteliğindedir. Diğer yandan, insan veya mal kaçakçılığında kullanılacak olan
tekneler umumiyetle sahipsiz veya sahibi belli olmayan tekneler olduğundan,
madde ile öngörülen bildirim zorunluluğuna uymaları gerçekçi görülmemekte ve maddenin
bu haliyle uygulama imkanının bulunmaması nedeniyle
çerçeve maddeden çıkartılması öngörülmüştür.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Böylece ek
13’üncü madde çıkarıldı.
Çerçeve madde 1’i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- 491
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 9 -
Türk vatandaşları veya kanuni ya da iş merkezi Türkiye’de bulunan tüzel kişiler
tarafından 1/1/2008 tarihinden önce iktisap edilmiş
veya 23/5/2008 tarihinden önce tescil edilmiş bulunan yabancı bayraklı gemi,
deniz ve iç su araçları; 31/12/2009 tarihine kadar talepte bulunulması kaydıyla
Ek 12 nci madde kapsamında bağlama kütüklerine
kaydedilir. Bağlama kütüğüne kaydı yapılan gemi, deniz ve iç su araçlarına
ilişkin gümrük işlemleri, liman başkanlarının ilgili gümrük idaresine bağlama
kütüğüne kaydın yapıldığının bildirimini müteakip otuz gün içinde tamamlanır. Ancak,
kütüğe kayıt için gemi, deniz veya iç su araçlarının Türkiye’de bulunması şartı
aranmaz. Bu kapsamdaki araçların gümrük işlemleri, Türkiye’ye geldiğinin liman
başkanlığı tarafından ilgili gümrük idaresine bildirimini müteakip aynı usulle
yapılır. Bağlama kütüğü kaydının ibraz edilmesi şartıyla bunlardan gümrük
mevzuatıyla belirlenmiş vergi, resim ve harçlar alınmaz. Bu araçların dış
ticarete ilişkin işlemlerinde tahdit ve takyitler
aranmaz.”
BAŞKAN – Madde
üzerinde gruplar adına ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’e aittir.
Sayın Çelik,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
257 sıra sayılı Teklif’in çerçeve 2’nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Dün medyaya
yansıyan Mardin ili Mazıdağı ilçesi Bilge köyünde meydana gelen vahim olaydan
ötürü fevkalade üzüntülerimi ifade etmek istiyorum. Ölenlere Yüce Mevla’dan
rahmet niyaz ediyorum. Katillerin yakalanmasından dolayı jandarmayı da bu
vesileyle kutluyorum. Ölenlerin yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum.
Bu olay da
aslında büyük bir istihbarat eksikliğinin yörede hüküm sürdüğünü
göstermektedir. Bu konuda gerekli zabıta faaliyetlerinin artırılması, orta ve
uzun vadeye yayılan politikaların geliştirilmesi fevkalade önem arz etmektedir.
Olay mahalline
gidip başsağlığı dilemek tabii olarak yeterli değildir. Gerekli önlemler,
bundan sonra bu tür vahim hadiselerin olmaması için bir an önce hükûmet tarafından alınmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 257 sıra sayılı Denizcilik
Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri genel gerekçesi ve
1 ve 2’nci maddesi birlikte incelendiği zaman bu, özellikle Türk Ticaret Kanunu
hükümlerine göre kurulmuş Millî Gemi Sicili’ne ve 4490 sayılı Kanun’a göre
kurulmuş, düzenlenmiş Türk Uluslararası Gemi Sicili ve 18 groston üzerindeki
gemilerin Millî Gemi Sicili’ne kaydının zorunluluğu, bunun dışında özel
şahıslara ait gemilerle deniz ve iç su araçlarının her iki sicile de kaydının
ihtiyari olduğu ifade edilmekte, Türkiye çapında kaydı bulunmayan yaklaşık
altmış bin dolayında kayıtsız geminin deniz ve iç su aracı olduğu
belirtilmekte, teknik denetimlerin bu sebeple yapılamadığı ifade edilmekte,
can, mal, çevre güvenliği ile asayiş denetimlerinin yapılamadığı vurgulanmakta
ve insan kaçakçılığının önünün alınabilmesi amaçlanmakta, gemi, deniz ve iç su
araçlarında iktisap edilmiş olanlarının bağlama kütüklerine kayıt ve
işlemlerini düzenlemektedir. Böylece liman
başkanlıklarıyla bazı belediyeler yetkilendirilmekte, bu kurumlar bünyesinde
bağlama kütükleri oluşturulmakta ve kayıt zorunluluğu getirilmekte, bağlama
kütüklerine kaydedilen gemi, deniz ve iç su araçları bir yıl süreyle ruhsat
altına alınmakta, ruhsatnameler için her yıl vize zorunluluğu getirilmekte ve
ruhsat ve vize karşılığında da harç hükmü getirilmektedir.
Konuşmamız
haricinde olmakla birlikte, 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu ile 492
sayılı Harçlar Kanunu’nda da bu kanun teklifinin amacına uygun olarak
düzenlenme cihetine gidildiği anlaşılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, herhangi bir kayda tabi olmamış gemilerin deniz ve iç su
araçlarının ruhsata bağlanması takip ve denetiminin bu teklifle sağlanmak
istenmesini olumlu mütalaa etmekteyiz. Türk gemilerinin ve deniz araçlarının
yabancı bayrağı tercih etmelerinin önündeki engellerin kaldırılmasının sadece
vergiye bağlı olmayıp nitelikli gemi adamı ve personel ihtiyacından da
kaynaklandığı bir gerçektir. Bu suretle, Türk Bayrağı çekmek daha avantajlı
olabilecektir.
Vize işlemlerinin
her yıl yapılması: Belki de iki veya üç yılda bir yapılması daha uygun olacak
her yıl yapılma yerine.
Devirlerde ise
noter işleminin kaldırılarak bunun yerine liman başkanlıklarında veya ilgili
belediyelerde yapılması, takdir edersiniz ki işin ciddiyetini hafifletmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2’nci maddeyle ilgili özellikle vurgulamak isteriz ki
bu 2’nci maddenin metin hükmünden çıkarılması da ayrıca uygun olacaktır.
Denizcilikle
ilgili ana başlıklar aslında şöyle sıralanabilir:
1) Yük ve yolcu
taşımacılığı,
2) Gemi inşası,
3) Tamir
tersaneciliği,
4) Liman
işletmeciliği,
5) Kılavuzluk,
6) Yan bir
sektör: Deniz turizmi,
7) Yine aynı
şekilde: Kruvaziyer turizmi,
8) Marina
işletmeciliği,
9) Yat imalatı ve
işletmeciliği,
10) Diğer ana,
yan başlıklar. (Su sporları, dalış, balıkçılık, brokerlik,
acentelik gibi.)
11) Denizcilik
eğitimi.
Değerli
milletvekilleri, dev bir sektör olan denizcilikte ne yazık ki Hükûmetin bir millî denizcilik politikası olmadığını
özellikle belirtmek isterim. “Saldım çayıra, Mevla’m kayıra.” anlayışıyla denizciliğin
gelişmesini beklemek sadece bir hayaldir. Türk denizciliğinin istediği düzeye
gelebilmesi için limanları artırmak, limanları dünya standartlarına ve
teknolojik yeterliliğe sahip hâle getirmek, dış ticaret taşımacılığında payın
artırılması, balıkçılık ve yatçılığa önem verilmesi ve diğer sorunlar peş peşe
gelmektedir.
Ben burada bir de
özellikle kombine taşımacılığa değinmek istiyorum. Son yıllarda “evden eve
taşımacılık” diye de adlandıracağımız kombine taşımacılık kavramı dünyada
oldukça önem kazanmış ve deniz, hava, demir yolu ve kara yoluyla birlikte
mütalaa edilen, bütünleşen bir taşımacılık yöntemi.
Deniz yoluyla
yapılan transit taşımacılığın diğer yollarla bütünleşik olarak kombine
taşımacılığa uygun hâle getirilmesi, denizciliğin geleceği açısından da çok
önemlidir.
Bunun yanında
diğer bir husus da denizcilikte arama ve kurtarma faaliyetlerindeki
eksiklerimizdir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tekrar teklifin 1’inci ve 2’nci maddesine dönersek,
biraz önce arz etmiş olduğum eksikleri hariç tutarak böyle bir düzenlemenin
düşünülmesini ve Genel Kurula kadar getirilmesini Türkiye'nin millî menfaatleri
açısından olumlu değerlendirmekteyiz ancak denizciliğe ilişkin olarak, AKP Hükûmetinin, sektörü kendi kaderiyle baş başa bıraktığı da
görülmektedir.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, Türk denizciliğinin gelişmesi için atılacak her müspet
adımın arkasında olacağımızı bilmenizi istiyorum.
Doğu Akdeniz’in
önemli bir kenti, yıldızı olmaya aday olan Mersin’de de denizcilik sektörünün
bütün kollarıyla birlikte gelişmesi temel arzumuzdur. Hükûmeti
bu konuda da çalışmalar ve yatırım yapmaya özellikle davet ediyorum.
Tabii, takdir
edersiniz, gemi sahibi olmakla denizcilik gelişmiyor, Tuzla tersanelerindeki
kazalar devam ettikçe de sektör büyümüyor, 1 Temmuzun anlamını yok ederek de
sektör büyümüyor, Kıbrıs yerel yönetiminin, Kıbrıs Rumlarının gemilerini Türk
limanlarına sokmak istemesiyle de denizciliğimiz büyümüyor.
Türkiye’mizin
dünyada marka bir denizcilik sektörü yaratması ve Türk denizciliğinin dünya
denizciliği içindeki yerinin daha da ileri düzeye çıkması dilekleriyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Çelik.
Gruplar adına
başka söz istemi? Yok.
Şahıslar adına
ilk söz, Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün’e aittir.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Yok, Sayın Başkan.
BAŞKAN - İkinci
söz Tunceli Milletvekili Kamer Genç’e aittir.
Sayın Genç,
buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 491 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede değişiklik yapılmasına ilişkin bir kanun teklifi üzerinde, 2’nci
maddesi üzerinde görüşmek istiyorum, düşüncelerimi belirtiyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu getirilen kanun zenginlerin vergi yükünü hafifletmek için
getirilmiştir. Zaten, AKP iktidara geldiği zaman, maalesef, bunların zamanında
çok zenginler türedi. Bu zenginlerin de şimdi işte kotraları var, yatları var. Ee, ne olacak ya, bunlardan da vergi almayalım. Eskiden 9
milyar liralık vergiyi 3 milyar liraya indiriyorsunuz.
Şimdi, burada
açıkça bir kaçakçılık var. Adam Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşı,
Türkiye’de iş yeri, merkezi var. Tutmuş, yabancı bir memleket bayrağı ile
veyahut da şeyiyle oraya kayıtlı bir yatı var, kotrası var veya teknesi var.
Bunu getirecek Türkiye’ye. Ee, bundan gümrük
vergisini almayacaksınız. Hangi amaçla almıyorsunuz? Demek ki aklımızdan
geçiyor.
İşte, sizler
zaten ne zaman ne kanun çıkaracağınızı da biliyorsunuz. Kendi yandaşlarınızın
böyle bir sürü işte yatı var, kotrası var. Yahu biz size bu imkânı tanıyacağız,
getireceğiz.
Bakın, değerli
milletvekilleri, Türkiye’de çok ciddi sıkıntılar var. İnsanlar aç, ekmek
bulamıyor. İşsizlik almış yürümüş. Sizin işiniz gücünüz, efendim, zenginin vergisini
hafifletmek. Ya insan biraz Allah’tan korkar arkadaşlar ya. Bu zenginler bu
paraların çoğunu da zaten, birçoğu da nasıl kazandıklarını biliyoruz. Vergi
incelemesi de yapmıyorsunuz.
Dolayısıyla, yani
bu kanunları bence buradan geçirmek bu Meclise yakışmayan bir davranıştır.
Aslında Türkiye’de, Anayasa’ya göre herkesin ekonomik gücüne göre vergi vermesi
lazım.
Ee, şimdi efendim, yurt dışından
getiriyorlar başka bandıralı, başka ülkenin bayrağını taşıyor. Hakiki
vatandaşsa, vatansever olan insanlar hem vergisini de versin gelsin, efendim
Türk Bayrağı’nı da taşısın kendi yatında.
Burada da bu
maddeyle getirilen de çok açık. Adam Türk vatandaşı ve Türkiye’de iş yeri olan
adam getirmiş Türk Bayrağı’nı takmıyor. Ee, sen şimdi
bu kadar getir, bir süre sonra getir ben senin gümrük vergilerini almayayım. Bu
böyle olmaz değerli milletvekilleri.
Sonra, arkasından
Sayın Bakan diyor ki: “Ticarete ilişkin işlemlerde tahdit
ve takyitler aranmaz.”
Tabii, biraz bu
eski ifadelerde artık bu ne anlama geliyorsa bilmiyorum, Sayın Bakan açıklar
mı?
Şimdi, ülkemiz
ciddi bir ekonomik bunalım içinde. Bakın sayın milletvekilleri, Hükûmetin yılbaşında yaptığı bütçe iflas etti üç ay içinde.
Sizin yılbaşında burada kabul ettiğiniz bütçede bütün yıl bütçenin vereceği
açık 10 katrilyon liraydı, şimdi, üçüncü ayın sonunda 20 katrilyon açık verdi.
Yarın öbür gün öyle bir duruma gelinecek ki memur maaşı ödenmeyecek bir duruma
gelinecek.
Şimdi, vergi
ödeyen herkesin vergilerini kaldırırsanız, onlara muafiyet, istisna
getirirseniz olur mu? Yani, Tayyip Bey’in çocukları mücevherat mı satıyor? ÖTV’sini kaldır. E, zengin, yat mı getiriyor? KDV’sini, ÖTV’sini, gümrük vergisini kaldır. Yahu, bu, en ilkel
toplumlarda olmaz. Yani siz “Bu millet, biz ne yaparsak her şeyi hoş görüyor,
seçimden seçime de bize oy verir.” diyorsunuz ama bu kadar, insanlarla da alay
edilmez sayın milletvekilleri.
Bence, getirilen
bu kanun, gerçekten, işsize, yoksula, devlete faydası olmayan, ancak birkaç
tane zenginin vergisini hafifleten bir şey. Yani adam bir ay önce veya iki ay
önce, bu getirdiğiniz muafiyetten önce yatını, kotrasını getirmiş, vergisini
ödemiş ama sizinle irtibatı olan birtakım insanlara “Yahu siz ödemeyin, biz
Türk şeyine geçireceğiz, biz size muafiyet getireceğiz, istisna getireceğiz.”
deyip de ondan vergi almamak hak mıdır, adalet midir?
Onun için böyle,
devleti ekonomik yoksulluğa ve güçsüzlüğe sevk eden bu kanunlar Türkiye
Cumhuriyeti devletine hayır da getirmez, vatandaşlara da hayır getirmez, hele
iktidarlara hiç hayır getirmez. Zaten yarın öbür gün seçime gittiğimiz zaman
göreceksiniz, bu yüzde 38 size aslında çok fazla. Ben hakikaten…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Genç, devam edin.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Sayın Başkan, buradaki saat değişiyor, bir aşağı gidiyor, bir
yukarı gidiyor.
BAŞKAN – Devam
edin efendim.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Niye o öyle bilmiyorum, saatte bir bozukluk mu var?
HÜSEYİN GÜLSÜN
(Tokat) – Yanlışlık oldu, yanlışlık!
BAŞKAN – Saati
değiştirmemişim, burada, önümde var efendim.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Burada bir beş var, bir şey var. Neyse…
BAŞKAN – Siz bir
dakika mı konuştunuz yani şimdi efendim?
Buyurun,
sürenizden geçiyor.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Neyse, süreden gidiyor tabii. Buradaki zaman altın kadar değerli,
onun için iyi değerlendirmek istiyoruz.
BAŞKAN –
Değerlendirin…
KAMER GENÇ
(Devamla) – Onun için, sayın milletvekilleri, bence Hükûmetin
bu teklifi geri alması lazım. Yani bununla Türk maliyesine, maliyemize bir
katkı sağlanmıyor. Ülke bu kadar yoksulluk, fakirlik, işsizlik içindeyken
devletin vergilerini birilerine peşkeş çektirmek, ne hakka uygundur ne adalete
ne insanlığa uygundur.
Bu itibarla, ben
bu kanuna karşıyım. “Efendim, bizim gemiler yabancıların bayrağını taşıyor.”
diyorsa, gelsin, eğer hakikaten, kendi, Türk Vatandaşlığı Kanunu’nu taşıyorsa,
getirsin, vergisini de ödesin, bayrağını da taşısın, zaten o paraları bu
memlekette kazandı; onun da gereğini yapsın.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bir de soru soracağım da yerimden.
BAŞKAN – Sorunuz
var, peki.
Madde üzerinde
konuşmalar tamamlanmıştır.
Soru-cevap
işlemine başlıyoruz.
İlk soru Sayın
Köktürk’e ait.
Buyurun Sayın
Köktürk.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
Sivil Havacılık Genel Müdürünün otel masraflarının yabancı bir firma tarafından
karşılanması nedeniyle hakkında inceleme başlatılacağını açıklamıştınız. Bu
incelemenin sonucu ne oldu? Bu konuda bilgi verebilir misiniz?
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Genç…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim, bu ek
madde 13 neden kaldırıldı? Yani ek madde 13, bakın: “Türk gemi sicillerinden
birine veya bağlama kütüğüne kayıtlı gemi, deniz ve iç su araçları; kara yolu
ile bir bölgeden başka bir bölgeye intikal ettirilmek maksadıyla kayıtlı olunan
liman ve belediye başkanlığına bildirim yapılmadan karaya alınamaz...” Bu bir
disiplindir. “…ve intikal edilen bölgenin liman başkanlığına veya belediye
başkanlığına bildirim yapılmadan da denize indirilemez.” Buna aykırı hareket
edenlerden bin lira para cezası alınıyor. Yani, çok da büyük bir para cezası
değil. Aynı zamanda kaçakçılığı da önleyecek bir durum vardı. Neden acaba?
Yani, tamamen kaçakçılığı önlemek için, bu araçların bir yerden bir yere
nakline bir disiplin getirmek için getirilmiş bu hükmü neden çıkardınız? Onu
öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Genç.
Sayın Bulut…
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Sayın Bakanım, geçen yıl, 2008’in onuncu ayında Balıkesir
Bandırma Limanı’nda hareketinden hemen sonra batan ve batışı şaibeli olan Ro-Ro gemisiyle ilgili vermiş
olduğumuz soru önergesine bugüne kadar cevap alamadım.
Getirilen
tasarıda öne sürülen konular içerisinde bahse konu olan deniz araçlarının
evsafları, boyutları belirtilmediği için geçimini balıkçılıkla temin eden küçük
balıkçılarla -yetkiyi belediyelere de verdiğiniz için- çok tartışmalı konular
oluşacaktır. En azından, balıkçılık yapan teknelerin boyları, ebatları
konusunda da bir bilgilendirme yapılsa idi bu tartışmalara meydan verilmezdi
diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bulut.
Sayın Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum: Tüm denizlerimize
baktığımız zaman dünya denizlerinden daha kirli olduğunu görüyoruz. Bunların en
büyük nedenlerinden bir tanesi kanalizasyon atıkları olmakla birlikte,
diğerleri de gemiler ve bilhassa yabancı gemilerin bıraktıkları zehirli
atıklardır. Şu ana kadar bu alınan tedbirler yeterli görülmemektedir. Sayın
Bakanımızın yeni tedbirler almayı düşünüp düşünmediğini soruyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Özdemir.
Sayın Kaplan…
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 60
bin kadar kayıt dışı gemi, araç ve küçük tekneden bahsedildi. Ancak, özellikle
5-
Teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Kaplan.
Sayın Bakanım,
sorular bitti, cevap verebilirsiniz efendim.
Buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Köktürk’ün sorusuna cevap veriyorum: Sivil Havacılık Genel Müdürünün
masraflarının bir şirket tarafından karşılandığı şeklinde basında bir süre önce
bir haber yer almıştı. Bunun üzerine Bakanlığımız gerekli inceleme ve
soruşturmayı yaptırmış, böyle bir olayın söz konusu olmadığı tespit edilmiştir.
Sayın Genç’in
sorusunda teknelerle kaçakçılık konusu ve bu konuyla ilgili maddenin
düzenlemeden çıkarıldığı ifade edildi. Burada bir yanlış anlamayı düzeltmekte
yarar var. Bu taşınan tekneler kayıt dışı değil, kayıtlı, tescilli teknelerdir.
Dolayısıyla, küçük ebatlı tekneler bir yerden bir yere taşındığı zaman karadan
da götürülebiliyor veya tamir amaçlı götürülebiliyor. Burada kastedilen bu
teknelerdir. Yoksa kayıt dışı teknelerin hem nakliye esnasında hem de seyri
esnasında gerekli işlemler kolluk kuvvetlerince, Sahil Güvenlik Komutanlığı
elemanlarınca, liman başkanlıkları ve deniz polisi tarafından, bölgedeki
yetkilerine göre, yerine getirilmektedir.
Sayın Genç, tabii
konuşmasında bir hususu dile getirdi, “Bu kanunla zenginlere ek imkânlar
sağlanıyor; yat, kotra sahiplerinin vergileri düşürülüyor.” dedi. Sayın Genç,
almadığınız vergiden indirim olmaz. Bunlar şimdi zaten vergi vermiyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Alın o zaman.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Vermiyor. Niye vermiyor? Çünkü Türkiye'den yat
ithalatı, gümrük vergisi, motorlu taşıt vergisi ve KDV gibi vergilerle birlikte
üç dört sene içerisinde teknenin bedelini aşıyor. Çok yüksek vergi ve harçlar
uygulandığı için vatandaşlarımız da Türkiye Bayrağı’nı dalgalandırmak yerine
yabancı bayrağı gemide dalgalandırıyorlar ve sahillerimizde bu tekneleri
hepimiz görüyoruz. Böyle üç bin-dört bin tekne var, başkalarının bayrağı
dalgalanıyor kıçında. Bu da bizim onurumuza dokunuyor.
Onun için, bunların Türk Bayrağı çekmeleri, Türk siciline kaydetmeleri için,
bunlardan bir harç alıp, böylece dışarıda firma kurup, o firma ile o ülkenin
bayrağını çekmekten kurtaracağız; hem ülkemizi bu ayıptan kurtaracağız hem de
tekne sahiplerini böyle yollara gitmekten kurtaracağız.
Bu, esasında
sizin dediğiniz anlamda bir “kıyak çekme” değil,
bilakis, böyle, kanuna karşı veya ağır mali şartlardan kaçınmak için başvurulan
bu anlamsız yolu bitirmek. Türk sahipli gerek firma gerek vatandaş teknesine
onurla, gururla Türk Bayrağı’nı çeksin, istediği yerde de gitsin seyahat etsin,
tatilini yapsın.
Tekne deyince
hepsini yat olarak, kotra olarak anlamayalım. 5 metrelik bir kayık da teknedir,
50 metrelik, 100 metrelik bir kotra, süper yat da bir teknedir. Dolayısıyla,
amatör denizciliğimizi geliştirmek ve Türk Bayrağı’nı çekmeyi özendirmek için
bir düzenleme yapıyoruz. Yıllardır, bu, vatandaşımızın özlemiydi. Bunun için de
bu tasarıyı bütün grupların desteğiyle burada çıkaracağız. Bu, ülke menfaatine,
denizciliğimizin gelişmesi adına bir düzenlemedir. Bunu açıklamakta fayda
görüyorum.
Diğer bir soru,
deniz kirliliğiyle ilgili, Sayın Özdemir’in sorusu: Tabiatıyla, deniz
kirliliği, gittikçe dikkati çeken ve toplum hassasiyeti artan bir konudur.
Denizler bizim ortak mirasımızdır, denizleri korumamız lazım. Bu konuda Çevre
ve Orman Bakanlığı Kanunu geçtiğimiz yıllarda çıktı ve çok büyük yetkiler
tanındı. Denizleri kirletmeye sebep verenlere çok yüklü cezalar getirildi.
Bunun yanı sıra da, tabii, Denizcilik Müsteşarlığı, büyük şehir belediyeleri de
bu konuda görevlendirildi. Şüphesiz, Uluslararası Denizcilik Örgütü de
Karadeniz, Marmara, Akdeniz’i birinci derecede korunması gereken denizler
olarak ilan etti ve ilgili ülkelere bu konuda tedbirleri artırmalarını tavsiye
etti, bu doğrultuda da çalışmalarımızı yapıyoruz.
Sayın Kaplan’ın
sorusu, zannediyorum kayıt dışı teknelerden bahsediliyordu. Kayıt dışılığı bu
anlamda önleyecek düzenleme bu kanun. Yani, bir, bu kanunda ne yapıyoruz? Bir
anlamda Türk tesciline girmeyen tekneleri Türk tesciline almaya çalışıyoruz,
ama sizin dediğiniz düzenleme bunun dışında.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Bakanım, Avrupa Birliği mevzuatı gereği yönetmelik çıkınca
fatura istiyorlar. Bunların faturası da yok ki kayıt yapalım.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Evet, bunun için kanuni bir düzenlemeye gerek yok.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Yani fatura şart olunca kayıt dışı kalıyor.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Denizcilik Müsteşarlığı buna benzer uygulamaları
daha önce yaptı küçük tekneleri kayda alma konusunda. Tekrar o düzenlemeyi
yapıp bu sorunu çözebilir, o konuda çalışma yaparız.
Arz ederim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Yönetmelikte fatura şartı getiriliyor, bunu düzenlemek gerekiyor.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Onu Bakanlık bünyesinde yapabileceğiz.
Teşekkür ediyorum.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Sayın Bakanım, benim sorum vardı Ro-Ro’yla ilgili.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) - Bir süre önce Bandırma’dan kalktıktan sonra liman
çıkışında batan gemi, Ro-Ro
gemisiyle ilgili kaza araştırma kurulu gerekli çalışmalarını yapmış ve bu batma
sebebinin yanlış yüklemeden kaynaklandığı tespit edilmiştir. Olay böyledir.
Bunun dışında herhangi bir konu mevzubahis değildir. Bunu da bu vesileyle ifade
etmek isterim.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Kaptanın 4’üncü batırdığı gemi imiş ve bu geminin sigorta
şirketine 10 milyon dolar karşılığında sigortalandığı ancak geminin 1 milyon
dolar değerinin olduğu şeklinde şayialar var, onları soruyorum.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Efendim, zaten bir kaptan hatası. Yani kaptanın
ehliyeti var, her şeyi var ve sicilinde de herhangi bir sorun yok. Bu fazla
bedelle sigorta yaptırdıysa, kasıtlı olarak batırdıysa sigorta şirketi ile gemi
şirketi arasındaki bir konudur ama emniyet açısından da zaten Bakanlığımız
konuyla ilgili gerekli soruşturmayı da yapmıştır. Can kaybı da olduğu için
savcılık da olaya el koymuştur. Bunun ötesinde yapabileceğimiz bu aşamada bir
işlem yoktur.
Takdirlerinize
arz ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakanım.
Madde üzerinde
iki önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
“Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin
çerçeve 2 nci maddesi ile 491 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye eklenen Geçici Madde 9’un sondan 2 nci
cümlesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Harun
Öztürk
İzmir
BAŞKAN – Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
257 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 2 nci
maddesinin metinden çıkartılarak diğer maddelerin buna göre yeniden teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Elitaş |
Mehmet Domaç |
Mehmet Sekmen |
|
Kayseri |
İstanbul |
İstanbul |
|
İbrahim Yiğit |
|
Nusret Bayraktar |
|
İstanbul |
|
İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu önergeye?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz.
BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutayım?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Evet, gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Çerçeve 2 nci madde ile 491 sayılı KHK’ya ilave edilecek geçici madde ile yabancı bayraklı
gemi, deniz ve iç su araçlarının bağlama kütüğüne kayıtları halinde gümrük
mevzuatı ile belirtilmiş gümrük, vergi ve resim harçlarının alınmayacağı
öngörülmüşse de ilgili mevzuatında söz konusu vergilerin oranlarının
artırılması ve eksiltilmesi Bakanlar Kuruluna bırakılmış olduğundan, bu
hususlarda ayrıca bir kanuni düzenlemeye gerek görülmemiştir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, kabul ettiğiniz önergeyle 2’nci…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hayır,
geçti efendim. Biraz geç kaldınız Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, maddeyi oylamadınız.
BAŞKAN – Kabul
ettiğiniz önergeyle 2’nci madde metinden çıkarılmış olduğundan diğer önergeyi
işlemden kaldırıyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Maddeyi oylamadınız.
BAŞKAN –
Çıkarılmış maddeyi oylayamayız ki zaten, madde çıktı efendim.
Şimdi 3’üncü
maddeyi 2’nci madde olarak okutuyorum efendim:
MADDE 2- 18/2/1963 tarihli ve 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi
Kanununun;
a) 1 inci
maddesinin (c) bendi,
b) 3 üncü
maddesinde yer alan “, belediye veya liman” ibaresi,
c) 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “; özel amaçla
kullanılan yat, kotra ve her türlü motorlu tekneler (III) sayılı tarifeye”
ibaresi ile maddede yer alan (III) sayılı tarife,
ç) 7 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “, liman veya
belediye” ibaresi,
d) 8 inci
maddesinde yer alan “, liman veya belediye” ibaresi,
e) 9 uncu
maddesinin beş ve altıncı fıkrasında yer alan “, (III)” ibareleri,
f) 10 uncu
maddesinin son fıkrasında yer alan “, (III) sayılı tarife için ödenecek vergi
miktar-larının hesaplanmasında ise 1 Yeni Kuruşun”
ibaresi,
g) 11 inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan “, motor gücü birimi (BG)” ibaresi,
h) 13 üncü
maddesinin; (a) ve (c) bentlerinde yer alan “, belediye veya liman” ibareleri,
(d) bend-inin; birinci paragrafında yer alan “, liman
ve deniz işletme bölge müdürlükleri, belediyeler veya liman başkanlıkları” ve
“denize veya” ibareleri ile ikinci paragrafında yer alan “denize veya” ibaresi,
ı) 14 üncü
maddesinde yer alan “, (III)” ibaresi,
metninden çıkarılmıştır.
BAŞKAN – Madde
üzerinde gruplar adına ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa
Milletvekili Erkan Akçay.
Sayın Akçay,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 257 sıra sayılı
Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
biraz önce 3’üncü şimdi de 2’nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, coğrafi konumu nedeniyle ülkemizin üç tarafının denizlerle
çevrili olmasından dolayı denizciliğin ülkemiz ekonomisinde önemli bir yer
tutması gerekmektedir. Maalesef yıllardır uygulanan yanlış politikalar
nedeniyle denizcilik sektörü yeterince gelişememiş ve ülke ekonomisine
yeterince katkı verememiştir.
Denizcilik dış
ticaret açısından Türkiye'nin dünyada güçlü bir yer alabilmesi için çok önemli
bir sektördür.
Büyük Önder
Atatürk “Türkiye en ileri denizci millet yetiştirme kabiliyetindedir. Bu
kabiliyetten yararlanabilmeliyiz.” sözüyle denizcilik ve denizcilik eğitimi
konusundaki doğru düşünceyi yıllar önce ortaya koymuş ve altını çizmiştir.
Ancak, geldiğimiz nokta bu önemli hedefin oldukça gerisindedir. Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, sorumlu, ilkeli ve çözüm üreten muhalefet anlayışımızın
gereği olarak denizciliğimizin sağlıklı bir şekilde gelişmesi adına, ülkemize
ve denizcilik sektörümüzün her birimine hatta her bireyine karşı kendimizi sorumlu
hissediyoruz.
Bu kanun
teklifiyle, uluslararası gemi siciline ve millî gemi siciline tescili zorunlu
olanlar dışında kalan ticari ve özel kullanıma mahsus gemi, deniz ve iç su
araçlarının malikleri veya işletenlerinin Denizcilik Müsteşarlığınca oluşturulacak
bağlama kütüğüne gemi, deniz ve iç su araçlarını kaydettirmeleri
öngörülmektedir.
Bu kanun
teklifinin genel gerekçesine göre, ülkemizde Türk gemi sicillerinden birine
kayıtlı olmayan çok sayıda gemi, deniz ve iç su aracı bulunduğu, 2007 yılı sonu
itibarıyla da bu rakamın 60 bine yakın olduğu ifade edilmektedir. Kayıtsız
gemi, deniz ve iç su aracı bulunması, bunların teknik yönden denetimi ile
asayiş yönünden kontrolünün imkânsız hâle gelmesinin denizde can, mal ve çevre
korunmasına ilişkin mevzuatın uygulanmasını zorlaştırdığı malumunuzdur.
Bu kanun
teklifiyle, yat, kotra ve her türlü motorlu teknelerden alınmakta olan motorlu
taşıtlar vergisi kaldırılmakta, motorlu taşıtlar vergisi yerine bağlama
kütüğüne kayıtlı olan gemi, deniz ve iç su aracına verilecek ruhsatnameler ile
bu taşıtlara yönelik vize işlemleri için harç alınması öngörülmekte ve buna
ilişkin düzenlemeler yapılmaktadır. Ancak, bu düzenlemelerin vergi gelirlerine
etkisinin ne olacağı ortaya konulmamıştır.
Ayrıca, motorlu
taşıtlar vergisinde yeni sisteme gidilirken yat, kotra ve benzeri özel
teknelere ÖTV’siz akaryakıt verilmesi uygulamasının
da yeniden gözden geçirilmesinde fayda bulunmaktadır. İthalden alınan katma
değer vergisi ve özel tüketim vergisine muafiyet getirilmesi de doğru ve adil
bir uygulama olmayacaktır. Biraz önce yapılan 2’nci maddedeki değişikliği de
olumlu bulduğumuzu bu vesileyle ifade etmek istiyorum.
Çeşitli nedenler
ile yabancı bayrak çekmiş özel teknelerin Türk Bayrağı’na dönmesi için dış
ticaret mevzuatındaki engellerin kaldırılması ve KDV ile ÖTV dâhil tüm ithal
işlemlerinde alınan vergi, resim ve harçlardan muaf tutulmak suretiyle ithalat
da özendirilmektedir. Oysa ithalatın değil yerli üretimin özendirilmesi
gerekmektedir.
Bilindiği gibi,
bu kanun 2008 yılında Meclis gündemine gelmişti ama çeşitli nedenlerle bugüne
kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülememişti. Bu kanun
teklifiyle getirilen bağlama kütüklerinin oluşturulması için zamana ihtiyaç
olması, kayıt işlemlerinden önce sağlıklı bir döküm çalışmasına gerek bulunması
ve tekne sahiplerinin idari ve psikolojik bakımdan hazır olmalarının sağlanması
amacıyla bu teklifin yürürlük tarihi 1 Ocak 2009 olarak belirlenmişti. Bu güzel
bir uygulama olacaktı. Şimdi de muhtemelen biraz sonra ileri bir tarih teklif
edilerek bu tarihte uygulamaya başlanılacak.
Bizim burada dile
getirmek istediğimiz husus, bu psikolojik uyum süresi tanınır iken ülkemizin
nüfusunun geniş bir kesimini oluşturan çiftçinin, memurun, esnafın psikolojik
durumunun ne olduğu ve bunun niçin dikkate alınmadığı hususudur. Onların
psikolojik olarak hazırlanması için Hükûmet ne
yapmaktadır? Bu Meclisten çıkan bir kanunla İş Kanunu’na bir madde eklenerek
BAĞ-KUR ve SSK borçları yeniden yapılandırılmıştı. Bu kürsüden, 5510 sayılı Sosyal
Güvenlik Yasası görüşülürken Plan ve Bütçe Komisyonunda ve Genel Kurulda birkaç
kez SSK ve BAĞ-KUR borçlarının yapılandırılmasına ilişkin önergeler de
vermiştik. Bu önergelerimiz hiç tartışma yapılmaksızın reddedildi. Ve Genel
Kurulda yaptığımız konuşmalarda da vatandaşlarımızın, esnafımızın, çiftçimizin
içinde bulunduğu sorunlar dile getirilmiş ve vatandaşlarımızın büyük bir
kısmının gırtlağına kadar borçlu olduğunu da ifade etmiştik. Siz 60 bin
tekneden bahsedip psikolojik uyum zamanı tanıyorsunuz ama milyonlarca esnafı,
çiftçiyi, köylüyü ilgilendiren BAĞ-KUR ve SSK prim yapılandırmasında ve diğer
düzenlemelerde hiç de psikolojik ve maddi uyum imkânı tanınmamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, denizcilikle ilgili önemli gördüğümüz bazı sorularımız vardır.
Birincisi: Denizcilik sektöründe yaşanan finansman sorunu nasıl çözülecektir?
Çünkü denizcilik sektörünün önemli sorunlarından birisi de finansman
ihtiyacının karşılanması hususudur.
Denizcilik
kurallarına uymadıkları gerekçesiyle Paris Memorandumu’na üye ülke limanlarınca
tutularak kara listeye alınan Türk Bayraklı gemilerin sayısı ne kadardır? Bu
gemilere ve şirketlere ne gibi yaptırımlar uygulanmaktadır?
Denizcilik
Müsteşarlığınca, Türkiye'nin sektörde bozulan imajının yeniden düzelmesine
yönelik olarak ne gibi faaliyetler yürütülmektedir?
İstanbul
Tuzla’daki iş kazaları ile gündeme gelen denizcilik sektörü hem dünyada hem
Türkiye’de hareketli günler yaşamaktadır. Gemi inşasında büyük adımlar
atılmasının yanında sektörün nitelikli gemi adamına ihtiyacı da her geçen gün
artmaktadır. Türkiye’de gemi adamı yetiştiren iki yetkili kurum olan Akademi
Denizcilik Eğitim Merkezi, Deniz Ticaret Odasının kurduğu Türk Deniz Eğitim
Vakfı ile güverte ve makine bölümleri olan lisans ve ön lisans eğitimi veren on
üniversite bulunmaktadır. Bu nedenle, bir an önce, denizcilik eğitimi veren
üniversitelerin yanında denizcilik üniversitesinin de kurulup nitelikli eleman
yetiştirmeye başlanması gerekmektedir.
Önemli
sorunlarımızdan birisi de uluslararası transit geçiş yolu olan İstanbul
Boğazı’nda yaşanan kazalar ve bu kazaların doğuracağı etkilerdir. Denizcilik
Müsteşarlığının açıklamalarına göre, Boğaz’dan 2008 yılında geçiş yapan 10.054
adet tankerin 143 milyon 939 bin ton tehlikeli madde taşıdığı ortaya çıkmıştır.
Boğaz’dan 2007 yılında toplam 56.606 gemi geçiş yapmıştır. Yerel deniz
trafiğinde her gün yüz binlerce insanın taşındığı İstanbul Boğazı her an deniz
trafiğinden kaynaklanan büyük tehlikelerle karşı karşıyadır.
Denizcilik
Müsteşarlığının verilerine göre, İstanbul Boğazı’ndan geçen yıl geçiş yapan
gemilerin yüzde 17,7’sini tehlikeli yük taşıyan tankerler oluşturmuştur. Buna
göre, Boğaz’da aylık 838, günlük de 28, tehlikeli madde taşıyan gemi geçişi
olmuştur. İstanbul Boğazı, coğrafi yapısı, darlığı, kuvvetli akıntıları, keskin
dönüşleri ve değişken şartlarıyla zor bir boğazdır. Ancak, bu kazalara karşı da
bir an önce daha kapsamlı önlemlerin alınması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, denizciliğin ülkemiz ekonomisinde daha iyi bir konuma
gelebilmesi açısından geniş ve kapsamlı çalışmaların bir devlet politikası
hâline getirilmesi şarttır.
Bu düşüncelerle,
muhterem heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Akçay.
Gruplar adına
başka söz istemi yok.
Şahıslar adına ilk
söz, Mehmet Emin Tutan, Bursa Milletvekili.
Sayın Tutan…
Yoklar.
Başka söz istemi
yok.
Soru-cevap
işlemine başlıyoruz efendim.
Sayın Öztürk, buyurun efendim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Bakanım, daha önce 24/7/2008
tarihinde yazılı bir soru önergesi vermiştim, ancak yanıt verilmedi. “Mersin
ili Silifke ilçesi Kırobası köyüyle Karaman il
hudutları arasındaki Mersin İl Özel İdaresi köylere yönelik daire başkanlığının
planında (137/2) kod No.su ile adlandırılan 57 kilometrelik stabilize
yolun kara yolları ağına alınmasının yöre halkının temel ihtiyacı olduğunu, bu
konuda herhangi bir talep bulunup bulunmadığını, bunun kara yolları ağına
alınıp alınmayacağını” sormuştum, ancak cevap vermediniz. Ben bu sorumu tekrar
yineliyorum: Bu yolu kara yolları ağına almayı düşünüyor musunuz? Bu konuda
talep oldu mu? Talebin sonucu ne oldu?
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Öztürk.
Sayın Bakanım,
başka soru yok, cevap verebilirsiniz.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Sayın Öztürk, bu konuyla
ilgili size ayrıca cevap vereceğim, şu anda bir hazırlığım yok, daha sonra
cevap vereceğim.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum efendim: 2 nci maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- 197
sayılı Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının
(19) numaralı bendindeki “trafik” ibaresi “trafik sicili” şeklinde
değiştirilmiş; (1) numaralı bendinde yer alan “, deniz, göl ve ne-hirlerde” ibaresi ile 19 numaralı bendindeki “, belediye
veya liman” ibaresi metinden çıkarılmış; (13) ve (14) numaralı bentleri
yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN – Gruplar
adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemir...
OKTAY VURAL
(İzmir) – Çekiyoruz.
BAŞKAN – Başka
gruplar adına söz istemi yok.
Şahıslar adına birinci
söz Ayhan Sefer Üstün… Yoklar.
Başka söz istemi
yok.
Soru-cevap
işlemine geçiyoruz.
Sayın Öztürk, buyurun efendim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Bakana aracılığınızla sormak istiyorum.
Sivil Havacılık
Genel Müdürü Ali Arıduru’nun Tarhan Towers Havayollarının sahibi Ali Tarhan’dan 800 bin dolar
rüşvet istediği basına yansımıştı. Bu olaydan hemen sonra Bakanlığınızca Arıduru hakkında soruşturma başlatıldığı belirtilmişti. Arıduru işten el çektirilmediğinden dolayı bu soruşturmanın
sağlıklı yürüyemeyeceği açık bir gerçek olduğu nedenle bu soruşturmanın
sonuçları ne oldu?
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Öztürk.
Sayın Yalçın…
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
dün tahmin ediyorum cevap verdiniz, ama takip edemedim. Efendim, havaalanlarında
bazı stantlarda “Durmak yok, yola devam.” diye siyasi sloganınızı
kullandırıyorsunuz. Bunun ben doğru bir uygulama olmadığını düşünüyorum. Bu
sloganları kaldırmayı düşünür müsünüz?
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Yalçın.
Sayın Bakan,
cevap verebilirsiniz, başka soru yok.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Evet, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sorular görüştüğümüz kanunla pek ilgili değil, ama yine de ben cevap vermeye
çalışacağım.
Sivil Havacılık
Genel Müdürüyle ilgili böyle bir iddia, doğrudur, basında yer almıştır ve hemen
soruşturma -hakkında- yapılmış, ancak böyle bir şeyin gerçek olmadığı
anlaşılmıştır, böyle bir şey tespit edilmemiştir; bu bir.
İkincisi, tabii,
söz konusu havacılık şirketinin çok önemli sorunları nedeniyle de zaten uçuş
izni iptal edilmiştir ve dolayısıyla bir husumetten kaynaklandığı ortaya
çıkmıştır.
Diğer konu
“Durmak yok, yola devam…” Bu sorunun cevabını dün vermiştim, yani sözlü soru
önergelerinde. Burada dediğimiz husus şu: Doğal olarak Ulaştırma Bakanlığının
işi yol yapmak, demir yolu yapmak, havaalanı yapmak, liman yapmak. Dolayısıyla
durmadan yol yapmak… Bunda yadırganacak da bir şey yok, işimizin bir
parçasıdır. Yol yapmayı bırakalım diye herhâlde düşünmüyorsunuz diye düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan.
3’üncü maddeyi
oylarınıza…
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Sayın Bakan, siyasî slogan olmuş bir şeyi…
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, böyle bir açıklama olamaz.
BAŞKAN – Pardon
efendim…
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Sayın Bakanım böyle bir açıklama yapamaz. Yani Meclise ve
Parlamentoya saygınız varsa, yapılanın yanlış olduğunu açıklamanız lazım. O
zaman “durmak yok, limana devam”, “durmak yok, deniz yoluna devam…” Böyle yapın
o zaman.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Efendim, şimdi, yani burada benim açıklamamda ne
Parlamentoya ne milletvekillerimize, hiç kimseye, hafife alma, onlara karşı bir
saygısızlık söz konusu değil, bunu samimiyetimle söylüyorum. Altı buçuk yıldır
biz, sorumluluk alanımız içerisinde yol, demir yolu ve limanlar, havaalanları
yapımıyla uğraşıyoruz. Yani buradaki söylem, yaptığımız işle aynen
örtüşmektedir. Onu ifade ettim, başka bir şey söylemiyorum. Bunda yanlış nedir,
onu da anlayabilmiş değilim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Sayın Bakanım, yanlış, bir siyasal söylemin bürokrasi tarafından
kullanılmasıdır. Yanlış orada başlıyor Sayın Bakan.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum efendim: Kabul edenler…
KÜRŞAT ATILGAN
(Adana) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Geç
kaldınız.
Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
Lütfen,
isterseniz karar yeter sayısı vaktinde isteyiniz, beni de zor duruma düşürmeyin
efendim.
Diğer maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4- 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (8)
sayılı tarifeye aşağıdaki bölüm eklenmiştir.
“XII- Bağlama
kütüğü ruhsatnamelerinden ve bunların vizelerinden alınacak harçlar.
10/8/1993 tarihli ve 491
sayılı Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname hükümlerine göre oluşturulan bağlama kütüklerine kaydedilen gemi,
deniz ve iç su araçlarına verilecek ruhsatnamelerden ve bunların vizelerinden
(Gemi, deniz ve iç su aracının boyuna göre):
5 metreden 9
metreye kadar olanlardan (200 YTL)
9 metreden 12
metreye kadar olanlardan (400 YTL)
12 metreden 20
metreye kadar olanlardan (800 YTL)
20 metreden 30
metreye kadar olanlardan (1.600 YTL)
30 metreden büyük
olanlardan (3.200 YTL)
Münhasıran deniz
taşımacılığı faaliyetinde kullanılan gemi, deniz ve iç su araçları için bu
tarifede yazılı harçların yarısı alınır. Aracın boyunun tespitinde bir metreden
küçük değerler dikkate alınmaz. Münhasıran balıkçılık faaliyetinde kullanılan
gemi, deniz ve iç su araçları için alınacak ruhsatname ve yapılacak vize
işlemleri bu bölümdeki harçlardan müstesnadır.”
BAŞKAN – Madde
üzerinde gruplar adına ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’a aittir.
Buyurun Sayın
Akkuş. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 257 sıra sayılı
Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin
5’inci maddesiyle -şimdi 4 oldu tabii- ilgili söz almış buluyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizi düşündüğümüzde, üç tarafı denizlerle çevrili ama biz
bir denizci millet değiliz. Dolayısıyla bu biraz da denizciliğe önem
vermememizden kaynaklanıyor ve diyoruz ki: Artık bu denizciliğe önem verilmeli
ve denizlerden gerektiği gibi istifade edilmelidir. Bugün ülkemizde -biraz önce
de belirtildi- 60 bin civarında, büyüklü küçüklü deniz ve iç bölgelerdeki
akarsular yahut göller üzerinde faaliyet gösteren, çalıştırılan tekne -kısaca
tekne diyoruz bunlara tabii- bulunmakta. Bunların içerisinde büyük gemiler,
yatlar vesair gibi birtakım özel durumu olan araçlar
da yer almaktadır.
10/8/1993 tarih ve 491
sayılı Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnameye “bağlama kütüğü” adı altında bir ek ilave edilmektedir. Daha önce
mutlaka bunlar bir şekilde tescil ve sicile kayıt yaptırıyor idi ama artık
bunların ismi bu kanunla “bağlama kütüğü” adı altında ele alınmaktadır.
Böylece, bu 60 bin civarında olan deniz ve su taşıtlarının kayıt altına
alınması amaçlanmakta, buna çalışılmaktadır.
Ayrıca, kaydı
bulunmayan bu deniz araçları yanında bir de başka ülkelere kayıtlı deniz
araçları bulunmaktadır. Biz bakarız, şimdi, geminin ismi Türkçedir, çalışanları
Türk’tür ama Liberya’ya kayıtlıdır yahut bir başka Afrika ülkesine kayıtlıdır.
Sebebi: Buralarda verginin az alınması, buraların bir vergi cenneti tabir
edilen yerler olmasından dolayı buralara bağlanmaktadır,
ki bu yasayla, inşallah, bunların da ülkemiz kayıtlarına girmesinin sağlanması
söz konusu olacaktır diye düşünüyoruz.
Bağlama kütüğünün
tutulması, kıyı ve limanlarda liman başkanlarının sorumluluğunda. İç
bölgelerdeki akarsular, göller üzerinde çalışanlar varsa bunların da
belediyeler tarafından kütüğünün tutulması belirtiliyor. Tabii, denizlerimizde,
limanlarımızda bu kayıtların tutulmasına dair birtakım bölümler, seksiyonlar bulunmaktadır ama belediyelerde bulunmayabilir.
Bu yüzden, bunlara da, kanunun çıkmasından sonra bir ay içerisinde böyle bir
birimin kurulması gerektiğine dair sorumluluk yüklenmektedir.
Tabii, kayıt ve
başvuru, mevcut gemi, deniz ve iç su aracı için maddenin yürürlüğe girmesinden
itibaren bir ay içerisinde olacak. Eğer, bunlar, bu bir ay içerisinde bunu
yaptırmazlarsa, gerek liman başkanlığı gerekse belediyeler bunları resen kayıt
altına alabileceklerdir. Bu da, tabii, takdir ettiğimiz bir konu. Gerçekten
bunların kütüğe kaydının yapılması gerekir.
Bağlama kütüğüne
kaydı yapılan deniz ve iç su araçlarına birer ruhsat verilecek ve bu ruhsata
göre onlar özel veya ticari amaçlı kullanılabilecektir. Bunlardan alınacak
ücretler yani bu ruhsatnamelerin verilmesi ile tescillerinin yapılması sonucu
alınacak ücretler, biraz önce belirtildi, ben üzerinde durmak istemiyorum.
Buradaki belirtilen harçlara tabi gemi, deniz ve iç su araçları eğer münhasıran
deniz taşımacılığı yapıyorlarsa, bunlar ödemeleri gereken miktarın yarısını
ödeyecekler ama balıkçılıkta kullanılıyorsa bu, balık avlamada kullanılıyorsa,
o zaman bu harçlardan vazgeçilecektir diye belirtiyoruz.
Tabii, ülkemizde 60
bin civarında kaydı olmayan araç, deniz ve su aracı bulunuyor dedik. Ama, bu sanki çok gibi görünmekle beraber, bunu nüfusla
mukayese ettiğimiz zaman bunun ne kadar az olduğunu görüyoruz çünkü Amerika
Birleşik Devletleri’nde 18 kişiye 1, Hollanda’da 64 kişiye 1, İtalya’da 68
kişiye 1, Almanya’da 218 kişiye 1, bizde ise 2 bin kişiye 1 tane “tekne” adı
verdiğimiz deniz aracı yahut su aracı düşmektedir. Bu da son derece kısır
olduğunu gösteriyor.
Ülkemizin
denizlerinden daha fazla istifade etmesi ve dünya denizlerinde dolaşan gemi ve
yatların ülkemiz limanlarına kayıtlarının yaptırılması için gerek harç
miktarının azaltılması gerekse mevzuatın kolaylaştırılması sağlanmalıdır diye
belirtiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Denizcilik Müsteşarlığı dendiği zaman, bu Müsteşarlığımızın
uğraşı alanı olarak deniz ticareti ve gemi kayıtları ile deniz ulaşımı akla
gelmektedir. Ben diyorum ki, artık bundan böyle mutlaka bunlarla ilgilenen,
kıyıların korunması, temizlenmesi, denizlerin temiz tutulması ile ilgili yahut
da denizlerdeki trafikle ilgili birtakım kurumlarımız bulunmakta ama artık
Denizcilik Müsteşarlığının da bu uğraşılarının yanında denizlerin temiz
kalması, kıyıların korunması için birtakım girişimlerde bulunması gerekir diye
belirtiyorum.
Sonuç olarak,
vatandaşlarımızın sahip olduğu ve kaydı bulunmayan gemi, deniz ve iç su
araçlarının kaydının yapılması için her türlü kolaylığın sağlanması, bunların
kontrolünü sağlayacağı gibi ülke bütçesine de önemli bir gelir sağlayacaktır.
Ayrıca kayıtsız deniz araçlarının kaçakçılığa karışmalarının da önüne
geçilecektir.
Kanunun, yüce
milletimize ve deniz taşımacılığına faydalı olması dileklerimle sözlerime son
verir, hepinizi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Akkuş.
Gruplar adına başka
söz istemi yok.
Şahısları adına
Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan… Yoklar.
Başka söz isteyen
yok.
Soru-cevap
işlemine başlıyoruz efendim.
İlk soru Sayın
Yalçın’ın.
Buyurun Sayın
Yalçın.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
biraz önceki cevabınızı bir nükte kabul ettiğim için tekrar sualimi
yöneltiyorum. Efendim, ben o soruyu, belki bir işgüzar yapmıştır ve Sayın
Bakanımız düzeltir inancıyla bir ikaz mahiyetinde sormuştum.
Şunu ifade
edeyim: Bir siyasi sloganın, iki seçimde kullanılan bir siyasi sloganın bir
kamu iktisadi teşekkülünde aynı kelimelerle kullanılmasını, ben, devlet
gelenekleriyle bağdaştırmadığımı ifade ediyorum. Bu, ancak bir parti devletinde
olabilecek bir uygulamadır. Sizden de bunun kaldırılacağını ifade etmenizi
beklerdim. Dilerim düzeltirsiniz bu hususu.
Çok teşekkür
ediyorum efendim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Yalçın.
Sayın Öztürk, buyurun efendim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan, aracılığınızla sormak istiyorum. Taşucu
Belediyesi, Taşucu SEKA Liman sahasında özel şirket
tarafından yapılmak istenen gemi tersane inşaatına Taşucu
halkının talebi üzerine karşı çıktığı nedeniyle, belediyeden ve Taşucu halkından âdeta intikam alırcasına, Kıbrıs ile Taşucu arasında taşımacılık yapılan gemiler SEKA Limanı’na
çekilmiş ve Taşucu ekonomisi tüketilmişti. Şimdi, Taşucu Belediyesi Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminden
gitmiştir, MHP’li bir arkadaşımız belediye başkanı olmuştur.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Bu gemileri tekrar Taşucu
Belediyesine getirmeyi düşünüyor musunuz? Bu ekonomiyi canlandırmak için, Taşucu ekonomisini canlandırmak için bu çok önemlidir, Taşucu yöresinin en temel talebidir. Bu konuda tedbir
alacak mısınız?
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Öztürk.
Sayın Bakanım,
sorular tamam, cevap verebilirsiniz.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Sayın Yalçın, bu “Durmak yok, yola devam.” sözcüğü
doğru, bir havaalanında konmuş idi, bu şu anda kaldırıldı. Ama benim ifade
etmek istediğim şey: Bu, AK PARTİ sloganı olarak kullanmadan önce bizim Bakanlığımızın
kullandığı bir slogandı. AK PARTİ sloganı olarak bu slogan daha sonra
benimsendi. Ama her hâlükârda da böyle bir polemiğin
oluşmaması için biz bunu kaldırdık. Yani burada başka bir şey aramanın anlamı
yoktur. Bunu ifade etmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Sağ olun efendim, ben teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Öztürk’ün vardı.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Sayın Öztürk…
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Hâlen havaalanlarında var, broşürlerde var.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Erzincan) – Kalktı Sayın Ağyüz, kalktı.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Salı günü havaalanında gördüm.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Broşürde olabilir ama tabela şeklinde vardı,
kaldırdık. Broşürlerde kalmış olabilir.
Şimdi, Taşucu ve SEKA Limanı… Kıbrıs’
Arz ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakanım.
Madde üzerinde
dört önerge vardır.
Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
257 sıra sayılı yasa teklifinin 4. maddesinde geçen (800 YTL) nin (3.200 YTL) ye ve (1.600 YTL) nin
de (6.400 YTL) olarak değiştirilmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
257 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4 üncü maddesinin son paragrafının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hüsnü
Çöllü
Antalya
“Münhasıran deniz
taşımacılığı ile münhasıran balıkçılık faaliyetinde kullanılan gemi, deniz ve
iç su araçları için alınacak ruhsatname ve yapılacak vize işlemleri, bu
bölümdeki harçlardan müstesnadır.”
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
257 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Elitaş |
Mehmet Domaç |
Mehmet Sekmen |
|
Kayseri |
İstanbul |
İstanbul |
|
Nusret Bayraktar |
|
İbrahim Yiğit |
|
İstanbul |
|
İstanbul |
Madde 4 – 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (8)
sayılı tarifeye aşağıdaki bölüm eklenmiştir.
“XIII – Bağlama
kütüğü ruhsatnamelerinden ve bunların vizelerinden alınacak harçlar:
10/8/1993 tarihli ve 491
sayılı Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname hükümlerine göre oluşturulan bağlama kütüklerine kaydedilen gemi,
deniz ve iç su araçlarına verilecek ruhsatnamelerden ve bunların vizelerinden
(Gemi, deniz ve iç su aracının boyuna göre):
5 metreden 9
metreye kadar olanlardan (200 TL)
9 metreden 12
metreye kadar olanlardan (400 TL)
12 metreden 20
metreye kadar olanlardan (800 TL)
20 metreden 30
metreye kadar olanlardan (1.600 TL)
30 metreden büyük
olanlardan (3.200 TL)
alınır.
Aracın boyunun
tespitinde bir metreden küçük değerler dikkate alınmaz. Münhasıran deniz
taşımacılığı faaliyetinde kullanılan gemi, deniz ve iç su araçları için bu
tarifede yazılı harçların yarısı alınır. Münhasıran balıkçılık faaliyetinde
kullanılan gemi, deniz ve iç su araçları için alınacak ruhsatname ve yapılacak
vize işlemleri bu bölümdeki harçlardan müstesnadır."
BAŞKAN – Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
“Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin
çerçeve 4’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Harun
Öztürk
İzmir
"XII-
Bağlama kütüğü ruhsatnamelerinden ve bunların vizelerinden alınacak harçlar.
10/8/1993 tarihli ve 491
sayılı Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname hükümlerine göre oluşturulan bağlama kütüklerine kaydedilen gemi,
deniz ve iç su araçlarına verilecek ruhsatnamelerden ve bunların vizelerinden
(Gemi, deniz ve iç su aracının beygir gücü ve yaşına göre):
Taşıt Cinsi ve
Motor Gücü (BG) |
Taşıtların
Yaşları ile Her Motor Gücü Birimi (BG) için |
|
|
|
|
|
Ödenen Yıllık
Harç Tutan (YTL) |
|
|
|
|
|
|
1-3 yaş |
4-5 yaş |
6-15 yaş |
16 ve yukarı |
|
|
|
|
|
yaş |
Yat, kotra ve
her türlü motorlu özel tekneler |
|
|
|
|
|
10-20 BG'ne kadar |
|
18 |
10 |
5 |
2 |
21-50 BG'ne kadar |
|
25 |
18 |
8 |
4 |
51-100 BG'ne kadar |
|
32 |
25 |
13 |
6 |
101-150 BG'ne kadar |
|
40 |
32 |
18 |
9 |
151 BG ve
yukarısı |
|
50 |
40 |
25 |
13 |
alınır.
Münhasıran deniz
taşımacılığı faaliyetinde kullanılan gemi, deniz ve iç su araçları için bu
tarifede yazılı harçların yarısı alınır. Münhasıran balıkçılık faaliyetinde
kullanılan gemi, deniz ve iç su araçları için alınacak ruhsatname ve yapılacak
vize işlemleri bu bölümdeki harçlardan müstesnadır.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Öztürk, konuşacak mısınız efendim?
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Peki.
Gerekçe:
Teklifte harç
alınmasında mevcut uygulamadaki beygir gücü ve yaş esasından vazgeçilerek boy
esasına dönülmekte ve harç miktarları yurtdışındaki yat, kotra ve her türlü
motorlu özel teknelerin yurda getirilmesinin özendirilmesi amacıyla önemli
ölçüde düşürülmektedir. Beygir gücü ve yaş kriterlerinin
harç alınmasında mali gücü ve vergilendirilen aracın özelliklerini boy
kriterine göre daha iyi kavradığından korunması önerilmekte, yurda girişi
özendirmek amacıyla teklifteki rakamlar kadar olmasa da harç miktarları mevcut
uygulamaya göre bir ölçüde düşürülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
257 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
Madde 4 - 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (8)
sayılı tarifeye aşağıdaki bölüm eklenmiştir.
"XIII -
Bağlama kütüğü ruhsatnamelerinden ve bunların vizelerinden alınacak harçlar:
10/8/1993 tarihli ve 491
sayılı Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname hükümlerine göre oluşturulan bağlama kütüklerine kaydedilen gemi,
deniz ve iç su araçlarına verilecek ruhsatnamelerden ve bunların vizelerinden
(Gemi, deniz ve iç su aracının boyuna göre):
5 metreden 9
metreye kadar olanlardan (200 TL)
9 metreden 12
metreye kadar olanlardan (400 TL)
12 metreden 20
metreye kadar olanlardan (800 TL)
20 metreden 30
metreye kadar olanlardan (1.600 TL)
30 metreden büyük
olanlardan (3.200 TL)
alınır.
Aracın boyunun
tespitinde bir metreden küçük değerler dikkate alınmaz. Münhasıran deniz
taşımacılığı faaliyetinde kullanılan gemi, deniz ve iç su araçları için bu
tarifede yazılı harçların yarısı alınır. Münhasıran balıkçılık faaliyetinde
kullanılan gemi, deniz ve iç su araçları için alınacak ruhsatname ve yapılacak
vize işlemleri bu bölümdeki harçlardan müstesnadır."
BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu efendim önergeye?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın Başkan. Yalnız bir düzeltmeyle
katılıyoruz, redakte var.
BAŞKAN – Önergede
mi?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Evet, şöyle: Düzeltmenin “Aracın boyunun” ile
başlayan paragrafta “yarısı alınır”dan sonra gelmek
üzere “Münhasıran deniz taşımacılığı ve balıkçılık faaliyetlerinde” diye. O “münhasıran”ın biri kalkıyor tabii, “münhasıran”ı
başa alıyoruz, “deniz taşımacılığı ve balıkçılık” faaliyetleri.
BAŞKAN – Önerge
sahipleri katılıyor mu efendim?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Katılıyoruz efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, bir de şey var; burada, önergede “
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – 13 doğru.
BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutuyoruz Sayın Elitaş?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Evet.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
492 sayılı Harçlar
kanununa bağlı (8) sayılı tarifeye eklenen (XII) sayılı bölüm, 4/612008 tarihli
ve 5766 sayılı Kanunun 11 inci maddesi ile "Transfer fiyatlandırması ile
ilgili yöntem belirleme anlaşması harçları" adı altında düzenlenmiş
bulunduğundan bu yeni bölümün buna göre teselsül ettirilmesi gerekli olmuştur.
Ayrıca, 5083
sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle Bakanlar Kuruluna verilen yetkiye dayalı
olarak, 4/4/2007 tarihli ve 2007/11963 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı ile 1/1/2009 tarihinden itibaren Türkiye Cumhuriyeti Devletinin
para birimi olan Yeni Türk Lirası ve Yeni Kuruşta yer alan "Yeni"
ibareleri kaldırıldığından, yapılan değişiklikle madde hükmündeki YTL ibareleri
TL olarak değiştirilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, kabul edilen önerge maddeyi bütünüyle değiştirmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Benim önergemi işleme koymanız gerekirdi.
BAŞKAN – Bu
açıdan diğer iki önergeyi işlemden kaldırıyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Ne zaman
istiyorsunuz efendim?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Şimdi istiyorum.
BAŞKAN – Oylama
yok ki istiyorsunuz. Oylama yok. Sonra… Bakalım… Şu anda yok efendim, maddeyi
oylarken isteyebilirsiniz.
Şimdi, 4’üncü
maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Tamam.
Şu anda arayacağım, haklısınız.
Evet, maddede
karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18:36
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap
GÜLPINAR
KÂTİP ÜYELER : Fatoş
GÜRKAN (Adana), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
257 sıra sayılı
teklifin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet buradalar.
Teklifin 5’inci
maddesini okutuyorum:
MADDE 5- 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 27-
Türk vatandaşları veya kanuni ya da iş merkezi Türkiye’de bulunan tüzel kişiler
tarafından 1/1/2008 tarihinden önce iktisap edilmiş
veya 23/5/2008 tarihinden önce tescil edilmiş bulunan ve 491 sayılı Denizcilik
Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 12
nci ve Geçici 9 uncu maddeleri kapsamında bağlama
kütüğüne kayıtlı olan yabancı bayraklı gemi, deniz ve iç su araçlarının ithali
katma değer vergisinden müstesnadır.
İktisaba ilişkin
usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”
BAŞKAN – Madde
üzerinde gruplar adına söz istemi yok.
Şahısları adına
Ayhan Sefer Üstün, Sakarya… Yok.
Başka yok…
Soru-cevap
işlemine başlıyoruz efendim.
Sayın Köktürk,
buyurun.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Bakan, Almanya’daki Deniz
Feneri e.V. yöneticilerinin “Christina” adlı gemiyi
Vakıfbank Frankfurt Şubesinden çektikleri krediyle aldıkları, geminin
maliyetinin 1 milyon 300 bin euro, bankadan alınan
kredinin ise 1 milyon 700 bin euro olduğu, aradaki
400 bin euro farkın ise Burak Erdoğan’ın bacanağı
Habip Kahraman’ın şirketi Haliç Limitet Şirketine aktarıldığı iddiaları basında
yer almıştır.
Birinci sorum:
Gazetede yer alan iddiaları ihbar kabul edip Bakanlık olarak Haliç Şirketi
hakkında MASAK’a suç duyurusunda bulundunuz mu?
İkinci sorum:
Haliç Şirketinin şu anki durumu nedir?
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Köktürk.
Sayın Öztürk, buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın
Bakana sormak istiyorum: Isparta’da düşen uçağın 60 hatasının bulunmasına
karşın uçmasına izin verdiği gerekçesiyle ilgili olarak ve Adana’dan kalkan,
Irak’ta düşen uçağın mali mesuliyet sigortası olmadan Türk hava limanlarını
kullanmasına izin verdiği gerekçesiyle savcıların Ali Arıduru
hakkında soruşturma talepleri Bakanlığınızca reddedilmiş ve sonradan her iki
olaya ilişkin olarak Danıştay tarafından soruşturma izni verilmişti. Bu soruşturmalar sonuçlanmış mıdır; sonuçlanmışsa, sonucu nedir?
BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Öztürk.
Sayın Bakan,
buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Evet, teşekkür ediyorum.
Sayın Köktürk, bu
konuyla ilgili herhangi bir bilgim yok. Gerekli araştırmayı yapıp yazılı olarak
cevap vereceğim.
Keza, Sayın Öztürk, dedikleriniz doğrudur ama soruşturmanın ne safhada
olduğunu, şu anda takdir edersiniz bilmiyorum savcılık soruşturmasını. Bilahare
tarafınıza yazılı bilgi verilecektir.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan.
Madde üzerinde üç
adet önerge vardır. Önergeler aynı mahiyette olduğundan üçünü birlikte
oylayacağız.
Önergeleri
okutuyorum efendim:
T. B.M. Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
257 sıra sayılı teklifin 5. maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz
ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
“Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin
çerçeve 5 inci maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Harun
Öztürk
İzmir
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
257 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 5 inci maddesinin metinden
çıkartılarak diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Mustafa Elitaş |
Mehmet Domaç |
Mehmet Sekmen |
|
Kayseri |
İstanbul |
İstanbul |
|
İbrahim Yiğit |
|
Nusret Bayraktar |
|
İstanbul |
|
İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutacağız?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Söz istiyorum.
BAŞKAN – Size söz
vereceğim Sayın Genç, bundan sonra vereceğim efendim.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – O önergeye de katılıyoruz.
BAŞKAN –
Katılıyorlarmış, onlara da katılıyorlarmış.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Komisyonun çoğunluğu yok, takdir hakkı yok.
BAŞKAN – Size söz
vereceğim Sayın Genç.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Çerçeve 5 inci madde ile 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununa
geçici madde eklemek suretiyle yabancı bayraklı gemi, deniz ve iç su
araçlarının bağlama kütüğüne kayıtları hâlinde ithalde alınan katma değer
vergisinden müstesna tutulması öngörülmüşse de ilgili mevzuatında söz konusu
vergilerin oranlarının artırılması ve eksiltilmesi Bakanlar Kuruluna bırakılmış
olduğundan, bu hususlarda ayrıca bir kanuni düzenlemeye gerek görülmemiştir.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, 5’inci maddenin -eski 6’ncı maddenin- teklif metninden
çıkarılmasıyla ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum,
hepinize saygılar sunuyorum.
Görüyorsunuz ki
öyle bir kanun getiriliyor ki ne başı doğru dürüst tutuyor ne sonu tutuyor! O
kadar bilgisizlikten kaynaklanan kanunlar geliyor ki… Hükûmetin,
Bakanlar Kurulunun böyle bir yetkisi var, vergi nispetlerini artırmaya ve
sıfıra indirmeye yetkisi var. Buna rağmen işte Komisyon maşallah öyle bir
komisyon ki Bütçe Plan Komisyonu… Yani işte arkadaşlar bu kadar hataların
yapılmaması lazım. Yani bu kadar çok bariz ve basit hatalar yapılıyorsa, artık
yani sizin neyinize güveneceğiz, hangi şeyinize güveneceğiz? Onun için, yani
hakikaten şurada Meclisin karşısına gelecek kanunların biraz olgunlaşması,
saygı duyulan metinler olması lazım.
Şimdi, geliyor
bir kanun komisyondan, baştan sonuna kadar değişiyor. Aklınız sonradan mı
başınıza geliyor? Sonradan aklınıza gelen aklı, başta aklınızda toplayın; sonra
gelen akıldan bir fayda gelmez.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, tabii bu maddelerde biliyorsunuz… İşte, Tayyip Bey’in oğlu da
gemi almıştı -Hasan Doğan rahmetli oldu, ondan almıştı- herhâlde 2,5 veya 3,5
milyon dolara almıştı. Sonra Hasan Doğan’ın, işte, Futbol Federasyonu Genel
Başkanı olması için kulüplerin 55 trilyon vergisi affedildi. Tabii böyle
maddeler gelince yine aklımıza geldi, niye çıkarmasını talep ettik? Dedik ki
herhâlde yine AKP’nin ileri gelenlerinden birileri yeni yeni
gemiler alacaklar ve bu gemilere işte, vergi muafiyetini getiriyorlar. Hiç
olmazsa dedik işte, bunu çıkıp kürsülerde söyleyelim. Ama yine sıfıra indirme
yetkisi Bakanlar Kurulunda olduğu için, tabii denetim de olmadığı için işte, bu
yolla kimlerin ne gemi getireceklerinden vatandaşın haberi olmayacak.
Yani öyle bir
kanun maddesi getirilmiş ki bakın, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nda bu deniz
araçlarından alınan vergiler yaşa göre düşüyor. Yani işte, 423 liradan 200
liraya… Şimdi, eski motorlu taşıtlar vergisinde 423 lira en küçüğünden
alınıyordu, en büyüğünden de 9.585 alınıyordu. Şimdi, bu kanunla 200 liraya ve
3.200 liraya düşürülüyor. Şimdi, orada, yalnız, 197 sayılı Kanun’da yaş
büyüdükçe vergi nispeti de azalıyordu.
Şimdi, biraz önce
Sayın Bakan bana cevap veriyor: “Efendim, almadığımız vergiyi alıyoruz.”
Efendim, zaten getirdiğiniz bu kanunlarla mevcut vergisini veren insanların da
vergisini düşürüyorsunuz hatta üçte 1 seviyesine düşürüyorsunuz. Yani vergi
almıyorsanız…
Ciddi bir devletin, hakikaten Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde
oturan bir kişi eğer bir yatı, eğer bir kotrayı devamlı kendisi tasarruf
etmişçesine kullanıyorsa, bence bunu inceleyerek “Ya arkadaş, sen hile
yapıyorsun, bu aslında senindir, sen de Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşı olduğuna
göre, Türkiye’de bunu tescil ettirmen lazım, dolayısıyla Türk Bayrağı’nı çekmen
lazım.” demesi lazım. Böyle hileli
yollara başvuracağımıza bu şekilde hareket edersek… “Türkiye Cumhuriyeti
devletinin vatandaşları sahip oldukları deniz araçlarını Türkiye’ye kaydetmek
zorundadır, Türk Bayrağı’nı taşımak zorundadır” diye bir kanun getirelim, bu iş
hallolur. Yoksa, efendim, vatandaş getiriyor, yabancı
bandıralı şey takıyor. E, zaten burada yine kısmen bir vergi getiriyorsunuz.
Yalnız, işte, belki 3-5 tane yandaşlarınıza, işte, yine, vergi muafiyetinden,
aşağıdan, ÖTV’den muaf tuttuğunuz şeylerle Türkiye’ye
gelecek, o da herhâlde, yani, göreceğiz tabii. Yandaşlarınız, son zamanda,
devri iktidarınızda o kadar çok zenginler türedi ki, size yandaş olanlar, işte,
güya “Ekonomik tedbir alalım.” derken motorlu taşıtlarda aldığınız ÖTV’yi kaldırdınız, Jaguar ithal edenler Türkiye’de muazzam
kazanç sağladı. İşte, İngiliz işçisine yardım ettiniz, işte, Mercedes’te
vergiyi indirdiniz Alman işçisine yardım ettiniz, Renault’da
indirdiniz Fransız işçisine yardım ettiniz. İşte, böyle… Türkiye'nin
meselelerinden haberi olmayan bir siyasi kadro ya bilerek yapıyor… Herhâlde
bilerek yapıyor. Yani, o kadar da danışmanları var. Türkiye’deki Türk işsizine
çare bulacağına yabancı devletteki kişilerin çare buluyor işsizliklerine. Onun
için, yani bu kadar bu Meclisin zamanını bu gibi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Genç, devam edin.
KAMER GENÇ
(Devamla) - …fuzuli kanunlara sevk etmek de bence büyük haksızlık. AKP’den rica
ediyorum, yani, hiç olmazsa şu Meclisin karşısına getirdiğiniz kanunları burada
iyi inceleyin, komisyonlarda iyi inceleyin de burada da ikide bir önergeler
vererek ilaveler yapmayın. Bu önergelerle Türkiye’de hakikaten çok haksızlıklar
yapıyorsunuz. Birçok insanların burada uzantısı insanlar var holdinglerin, son
anlarda böyle korsan önergeler vererek -tabii bu maddeyle ilgili demiyorum-
devletin muazzam kaynaklarını kendi yandaşlarına kanalize
ediyorlar. Bu konuda dikkatli olalım ve komisyonlar da bu konuları iyi
incelesinler. Yani bilgili insanlar komisyonlara giderse, devletin yapısını
bilirlerse, ona göre bir kanun buraya getirirlerse, herhâlde bu Meclis de bu
kadar bu saatlere kadar fuzuli çalışmaz, dolayısıyla sağlıklı bir çalışma
yapmış oluruz.
Ben bu nedenle
önergemin kabulünü istiyorum, zaten herhâlde Hükûmet
de bunu istediğine göre kabul edeceksiniz.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Genç.
Sayın Öztürk, gerekçe mi, konuşacak mısınız efendim?
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Gerekçe.
BAŞKAN – Peki.
Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yat, kotra ve her
türlü motorlu özel teknelerin ithalinde KDV alınabilmesi için işbu değişiklik
önergesi verilmiştir.
BAŞKAN – Şimdi
her üç önergeyi birlikte oylarınıza sunacağım: Önergeleri kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önergeler kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, böylece 5’inci madde metinden çıkmıştır.
Şimdi eski 6’ncı
maddeyi 5’inci madde olarak okutuyorum:
MADDE 5- 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 5-
Türk vatandaşları veya kanuni ya da iş merkezi Türkiye’de bulunan tüzel kişiler
tarafından 1/1/2008 tarihinden önce iktisap edilmiş veya 23/5/2008 tarihinden
önce tescil edilmiş bulunan ve 491 sayılı Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 12 nci
ve Geçici 9 uncu maddeleri kapsamında bağlama kütüğüne kayıtlı olan
8901.10.10.00.11, 8901.10.90.00.11 ve
İktisaba ilişkin
usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”
BAŞKAN – Madde
üzerinde gruplar adına söz istemi yok.
Şahısları adına
Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan… Yoklar herhalde.
Başka söz istemi
yok.
Soru-cevap
işlemine başlıyoruz efendim.
Sayın Öztürk, buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Bakan, Sayın Ali Arıduru’nun bakan
danışmanlığı yaptığı sırada, 2005 yılında otel masraflarının düşük standartlı
uçaklarla hizmet verdiği iddia edilen ve Isparta’da düşen uçağın sahibi olan World Focus Havayolları
tarafından karşılanması iddialarının ortaya çıkması üzerine Bakanlığınız
tarafından soruşturma açıldığı yer almıştır. Soruşturmanın sonuçları ne
olmuştur? Tüm bu şaibe içeren iddialara karşın Ali Arıduru’nun
korunup kollanmasının gerekçeleri nelerdir?
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Öztürk.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, sivil havacılıktan sorumlu bir bakan olarak,
Türkiye'nin uçuş güvenliği ve uçuş emniyetinden sorumlu bir bakan olarak… Çevre
ve Orman Bakanlığının açtığı ihale Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün izni
alınmadan yapılmıştır.
Acaba, Türkiye’de
saati 9.250 euro olan uçak var mıdır? Saati 9.250 euro…
Yine, bu uçaklar
otuz kırk yaşındadır. Hiçbir şartname olmadan “Bu uçaklar 1/5’te teslim
alınacak.” diyor. Türkiye'nin sivil havacılıktan sorumlu bir bakanı olarak, bu
uçak ve helikopterlerin uçuş emniyeti var mıdır? Türkiye’de böyle bir saat
ücreti var mıdır, ben size soruyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.
Sayın Köse,
buyurun.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – Sorum yok.
BAŞKAN – Peki.
Sayın Bakanım,
cevap verebilirsiniz.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Öztürk,
Sivil Havacılık Genel Müdürü Sayın Ali Arıduru’yla
ilgili daha önce de aynı soruyu, aynı mahiyette sormuş idi, cevap vermiştim,
tekrar ediyorum: Sivil Havacılık Genel Müdürü Ali Arıduru
hakkında basında çıkan iddialarla ilgili Bakanlığımız gerekli soruşturmaları
yapmış ve bunlarla ilgili herhangi bir, haberleri doğrulayan mahiyette bir
sonuç elde edilememiştir. Hiçbir bürokratı
hata yaptığı hâlde korumak gibi bir lüksümüz, keyfiyetimiz yoktur. Ama suçlu
olmayan birini de illâ “basında çıktı” diye suçlu ilan edip, infaz etmek de
herhâlde adil bir davranış değildir.
Sayın Aslanoğlu, Türkiye’de hangi kurum, hangi işletme nereden,
hangi şartlarda kiralama yapacağına kendi karar verir. Sivil Havacılığın
görevi, kiralama yapılan uçakların gerekli kontrollerini, uçuş izinlerini, ruhsatlarını
düzenlemektir. Burada da gerek ulusal gerek uluslararası mevzuat ne ise o
çerçevede işlem yapılmaktadır.
Diğer konular,
tabii, Çevre ve Orman Bakanlığı ile ilgili konulardır.
Bilgilerinize arz
ederim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde üç önerge vardır. Aynı mahiyette oldukları için okutup, birlikte
oylayacağım.
T.B.M. Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
257 sıra sayılı yasa teklifinin 5. maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
“Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin
çerçeve 5 inci maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Harun
Öztürk
İzmir
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
257 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 5 inci maddesinin metinden
çıkartılarak diğer maddelerin buna göre yeniden teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Mustafa Elitaş |
Mehmet Domaç |
Mehmet Sekmen |
|
Kayseri |
İstanbul |
İstanbul |
|
Nusret Bayraktar |
|
İbrahim Yiğit |
|
İstanbul |
|
İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Sayın
Başkan, katılmıyoruz. Ancak bir hususu aydınlığa kavuşturmak için bazı
hususları arz etmem gerekiyor.
Şimdi, az önce
Komisyona yönelik bazı haksız ithamlarda bulunuldu. Burada 2’nci madde, 6’ncı
madde ve 7’nci madde birbiriyle ilişkili maddeler. 2’nci madde Genel Kurulun
takdiriyle çıkarıldığı için, 6’ncı ve 7’nci maddelerin çıkarılması da bir
zorunluluk hâline geldi. Yoksa, Komisyonda yapılan
düzenlemeler yerinde bir düzenlemedir. Sonra, 6 ve 7’nci maddede sadece
Bakanlar Kurulu yetkisiyle bu hususların giderileceği öngörüldü biraz önce
burada. Ancak burada Bakanlar Kuruluna yönelik olarak geçmişe dönük bir yetki
de veriliyor. Dolayısıyla Komisyonda yapılan düzenlemeler yerindedir ancak
Genel Kurulun takdiriyle 2’nci madde kaldırıldığı için 6 ve 7’nci maddelerin
kaldırılması zorunluluğu ortaya çıkmıştır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Teşekkürler.
Sayın Bakan,
katılıyor musunuz Hükûmet olarak?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Çerçeve 7 nci madde ile 4760 sayılı Özel
Tüketim Vergisi Kanununa eklenen geçici madde ile yabancı bayraklı gemi, deniz
ve iç su araçlarının bağlama kütüğüne kayıtları hâlinde ithalde alınan Özel
Tüketim Vergisinden müstesna tutulması öngörülmüşse de ilgili mevzuatında söz
konusu vergilerin oranlarının artırılması ve eksiltilmesi Bakanlar Kuruluna
bırakılmış olduğundan, bu hususlarda ayrıca bir kanuni düzenlemeye gerek
görülmemiştir.
BAŞKAN – Sayın
Genç, önergeniz için konuşacak mısınız?
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Konuşacağım efendim.
BAŞKAN – Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 257 sıra sayılı Yasa
Teklifi’nin 7’nci maddesi yani teklifteki maddenin, Komisyondan gelen hâliyle
7’nci maddenin teklif metninden çıkarılmasıyla ilgili verdiğim önerge üzerinde
söz almış bulunuyorum.
Bu önergede, özel
tüketim vergisinin, bazı hâllerde, bazı deniz araçlarının kütüğe kaydında
müstesna edileceğine dair hüküm var. Hâlbuki, bu
Kanun’da, Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nda, Bakanlar Kurulu gerekli gördüğü
takdirde mevcut vergi nispetlerini sıfıra kadar indirmeye veya artırmaya
yetkilidir. Şimdi ben buna, işte “Komisyonun bunu bilmesi lazım.” dedim ve
Komisyonun buraya getirdiği kanunlarda, bir önceki maddede de bunu söyledim.
Sayın Komisyon Başkanı diyor ki: “2’nci madde…” 2’nci maddede de aynı hata
yapıldı. Yani 2’nci maddede tabii önergemiz olmadığı için konuşamadık.
Dolayısıyla, yani biraz gerçekleri kabul edersek değerli milletvekilleri, bence
daha iyi olur. İnsanlar hata yapabilir, bilmeyebilir. Bilmemek ve hata yapmayı
kabul etmek de bir erdemliktir. Mesele, bizim, bu Parlamentonun süresini boşuna
kaybetmememizdir.
Bakın, şimdi
Türkiye’de çok büyük işsizlik var. Bilmiyorum, size insanlar gelmiyor mu? Her
gün, her yerden telefon ediliyor; insanlar, “Açım, işsizim, yoksulum, çocuğumu
okutamıyorum, hastaneden çıkamıyorum, eve gidemiyorum, dolmuş param yok.”
Bırakın, şu Ankara’da, gelip de “Efendim, işte ben falanca yere geldim, cebimde
dolmuş parası yok.” diyen vatandaşlarımız var. Herhâlde size gelen yok ki,
demek ki siz… Şimdi, böyle bir yoksulluğa, yani insanların böyle bir çok kötü bir ekonomik krize düştüğü bir durumda, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin evvela buna çare bulacak tedbirler alması lazım. Evvela
bir, ekonomiyi nasıl düzelteceğiz, evvela piyasayı nasıl canlandıracağız,
işsizliğe nasıl çare bulacağız... Hükûmetinizin bir
bakanı çıktı, dedi ki: “500 bin tane işçi alacağım.” Ee,
alsaydın keşke… 500 bin tane işçi alınsaydı ne olurdu? Piyasa canlanırdı,
üretim artardı, en azından memlekette işsizliğe bir çare bulunurdu veyahut da
esnaf siftahsız dükkânını kapatmazdı; hiç olmazsa, o para piyasaya bir canlılık
getirirdi.
E, şimdi, biz
işimizi gücümüzü bırakmışız, yatlardan, kotralardan alınacak vergiyi sıfıra
indirmek, onları vergiden muaf tutmak… Yani, bir memlekette bu kadar,
parlamentosuyla hükûmetiyle bir memlekette bu kadar
habersiz bir hükûmet ve parlamento olamaz. Onun için
memleketin temel sorunları ortadayken öncelikle o temel sorunların üzerine
gidip ona çare bulmak lazım. Ne olacak, 3 tane yabancı gemi, zaten onlarda
hakikaten bir vicdan olsa “Ya ben, bu Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde
parayı kazandım, getireceğim Türk limanlarına kaydedeceğim, Türk Bayrağı'nı da
asacağım ve vergimi de vereceğim…” Efendime söyleyeyim, bunu yapmayan adama da
ben de kusura bakmayın “Yahu, sen getir benim bayrağımı taşı.” demeye hakkım da
yok yani. O, önemli olan, benimseyecek, ruhen benimseyecek bu şeyi.
O bakımdan,
bunları yapmayan insanlara, gelmişiz, işte bir günümüzü buna tahsis ediyoruz. O
da gruplar konuşmuyor, işte kişisel konuşmalar da olmuyor. Böylece, buna rağmen
bir günümüzü veriyoruz. Eğer bir gün buna rağmen yani milletvekilleri ve
gruplar tasarının maddeleri ve tümü hakkında konuşsalardı, bu iki günü de alır,
üç günü de alır. Yani demek istediğimiz komisyonlar bir süzgeçtir, bunları
süzgeçten geçirmesi lazım.
Şimdi, bir Tüzük
değişikliğini getiriyorlar. Yani ben hayret ettim, dün bir muhalefet partisi
milletvekili diyor: “Aman bu İç Tüzük değişikliğini getirin.” Yahu, daha İç
Tüzük’te, getireceğiniz İç Tüzük değişikliğinde ne yapacaksınız? Bağımsız
milletvekili konuşmayacak. Böyle bir şey olur mu yani? O zaman bağımsız
milletvekilini konuşturmayacaksanız, o zaman bağımsız milletvekili seçilmeyi
Anayasa’dan kaldırın. Yani getireceğiniz iç tüzükte kanunlar yalnız on maddede…
Yani tümü üzerinde bir gruplar on beş dakika falan konuşacak, bağımsız
milletvekili yerinde bir beş dakika konuşacak, böyle bir saçma sapan yasama
faaliyeti olur mu? Yani niye bu kadar rahatsızsınız? Bakın, ben size
söyleyeyim. En kısa zamanda buradan tezkereyi alıp bu tarafa geçeceksiniz. Ben
iyi biliyorum, yani bu konuda da deneyimli bir insanım. Bugün, değiştireceğiniz
bu İç Tüzük, yarına bunun karşısında ciyak ciyak
bağıracaksınız. Çünkü bu Parlamentoda parlamenterlerin konuşma hakları
olmalıdır, muhalefetin muhalefet etme hakları olmalıdır. E, bunu susturmakla
kimse bir yere gitmez. Zaten temel kanunlar var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
Buyurun Sayın
Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) – İç Tüzük’te “temel kanun” hükmünü getirmişsiniz. Yani otuz maddeyi
bir maddeyle müzakere ediyorsunuz. Bu daha yetmiyor mu yani?
Onun için,
değerli milletvekilleri, gününe göre hareket etmeyelim. Türkiye Cumhuriyeti
devleti payidar bir ülkedir. Burada Parlamento devamlı yaşayacaktır. Ben bugün
şunu istediğim gibi yapamıyorum telaşı içinde, buradan bu Parlamentonun,
milletvekillerinin özgürlüklerini kısıtlamaya hakkınız yok. Biz de
-görüyorsunuz işte- çok fazla çıkıp da konuştuğumuz yok ama mümkün olduğu
kadar, bazı şeyleri… Mümkün olduğu kadar mantık çerçevesi içinde Parlamento
faaliyetlerine katılıyoruz. İşte, dün anlaşmalar çıkmıştı. Daha çiçeği burnunda
bakanınız, işte hemen -bakanlarınız da yurt dışına gitmeyi çok da seviyorlar-
“Ben Türkmenistan’a gidiyorum, şu iki anlaşma geçsin, konuşma.” dedi. Yani,
böyle… Çok seviyorlar yurt dışına gitmeyi. Neyse, tabii, millet bu kadar inim inim inlerken, onların harcırahlı, lüks uçaklarla yurt
dışına gitmelerini de tabii kınıyorum.
Peki, teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Genç.
Sayın Öztürk, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutalım?
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yat, kotra ve her
türlü motorlu özel teknelerin ithalinde ÖTV alınabilmesi için işbu değişiklik
önergesi verilmiştir.
BAŞKAN – Her üç
önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, böylece, teklifteki 7’inci madde, yani 5’inci madde metinden
çıkarılmıştır.
Şimdi, 8’inci
maddeyi 5’inci madde olarak okutuyorum:
MADDE 5- (1) Bu
Kanun 1/1/2009 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Gruplar
adına söz istemi yok.
Şahısları adına
söz istemi? Yok.
Soru-cevap yok.
Madde üzerinde
bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
257 sıra sayılı Kanun Teklifinin yürürlüğe ilişkin 5’inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Elitaş |
Mehmet Domaç |
Mehmet Sekmen |
|
Kayseri |
İstanbul |
İstanbul |
|
Nusret Bayraktar |
|
İbrahim Yiğit |
|
İstanbul |
|
İstanbul |
“Madde 5- (1) Bu
Kanun 30/6/2009 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutuyorum?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: 5’inci
madde, Kanunun yürürlülüğünü 1/1/2009 tarih olarak
belirlemiş ise de, bu tarihe kadar kanun teklifinin yasalaşmaması sebebiyle
gerek hazırlanacak yönetmelik ve idari çalışmaların tamamlanabilmesi, gerekse
vergi ve diğer mali düzenlemelerde herhangi bir aksamaya yol açılmaması
gerekçesiyle geçiş dönemi olarak yürürlük tarihinin 30/6/2009 tarihi olarak
belirlenmesi gerekli görülmüştür.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer maddeyi
okutuyorum:
MADDE 6.- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde
üzerinde gruplar adına söz istemi? Yok.
Şahıslar adına?.. Yok.
Soru-cevap yok.
Önerge yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Oyunun rengini
açıklamak isteyen sayın milletvekilimiz var mı? Yok.
Sayın
milletvekilleri, İç Tüzük’ün 85’inci maddesine göre son oylamadan önce 4’üncü
maddede kabul edilen önergedeki düzeltme sebebiyle meydana gelen maddi hatayı
düzeltmek üzere Sayın Bakan konuşacaklar.
Buyurun Sayın
Bakan.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Sayın Başkan, 4’üncü maddede kabul ettiğimiz
önergede yapılan düzeltmeyi yeterli açıklıkla ifade edemediğimizden dolayı
doğacak tereddüdü gidermek için son fıkrada “münhasıran” kelimesiyle başlayan
ilk cümle metinde yer almayacak olup, sonraki cümlede “münhasıran” kelimesinden
sonra “deniz taşımacılığı ve” ibaresi yer alacaktır. Buna göre dikkate
alınmasını arz ederiz.
BAŞKAN – Bu
düzeltmeye Komisyon ve önerge sahipleri katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılıyoruz Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Önerge sahibi olarak katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Evet, bu
düzeltmeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç
ile Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü ve 38 Milletvekilinin; Denizcilik
Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin yapılan açık
oylama sonucunu bildiriyorum:
Kullanılan oy sayısı : 223
Kabul :
223 …(x)
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
Böylece kanun
teklifi kanunlaşmıştır, hayırlı uğurlu olsun efendim.
Sayın Ulaştırma
Bakanımız teşekkür konuşması yapacaklardır.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç
ile Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü ve 38 milletvekilimizin Denizcilik
Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Teklifleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonunda kabul edilen kanunun Genel Kurulda görüşmeleri tamamlanmış ve
yasalaşmıştır. Türk denizciliğine hayırlı uğurlu
olmasını diliyorum.
Öncelikle bu
teklifin yasalaşmasında katkısı olan teklif sahibi milletvekillerimize, bütün
parti grup başkanlarına, parti gruplarına, Başkanlık Divanına ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Başkan ve üyelerine teşekkür ediyorum katkılarından dolayı.
Efendim, bu kanun
yıllardan beri Türkiye’de hepimizin dikkatini çeken ve yüreğini sızlatan bir konuya
çözüm getirmeyi amaçlamıştır, o da: Türk sahillerinde yabancı bayrak çekerek
dolaşan teknelerin, Türk Bayrağı’ndan, sahiplerin de birçoğunun Türk olmasına
rağmen Türk Bayrağı’ndan kaçışını engellemeye yönelik bir düzenlemedir. Bu
düzenlemeyle birlikte denizciliğimiz önemli ölçüde kazanımlar elde edecektir.
Amatör balıkçılık ve denizciliğimiz daha da gelişecektir. Geleneksel tekne
imalat yerlerinde üretilen teknelerin sayısı artacaktır ve bu da istihdama
önemli ölçüde katkı sağlayacaktır.
Yine, bu teknelerin
büyük bir çoğunluğu öyle düşünüldüğü gibi lüks tekneler değil, asgari ihtiyacı
karşılamakta ve liman içinde amatör amaçlarla -balıkçılık, gezinti gibi
amaçlarla- kullanılmaktadır.
Bu Teknelerle
ilgili konuşulduğu zaman akıllarda yat, kotra gibi lüks araçlar yer etmekte, bu
da amatör denizciliğimizin gelişmesine önemli ölçüde olumsuz bir katkı
sağlamaktaydı. Böylelikle artık Türk vatandaşları, yurt
dışında bir posta kutusu şirketi kurup oradan adı sanı bilinmeyen bir ülke
bayrağını çekerek sahillerimizde bu gemileri barındırmak gibi bir yola
gitmeyecekler, doğrudan kayıt yapabilecekler ve ileride Bakanlar Kurulu
kararıyla da alınan vergilerde yapacağımız indirimlerle önemli ölçüde Türk
Bayrağı’na geçiş sağlanacak; böylece, kayıtsız olan ayrıca 60 bin civarındaki
ufak tekne de kayıt altına girecek. Böylece, yeni bir kütük
oluşturuluyor. Herhangi bir kazada, bir olayda bunların takibi, arama-kurtarma
hizmetleri de daha düzenli olarak verilebilecektir.
Ülkemizde
-konuşmalarda da ifade edildi- denizcilik alanında bu tip düzenlemeyi
yapmadığımızdan dolayı gelişme istediğimiz oranda olmamış, tekne başına düşen
kişi sayısında birçok ülkenin oldukça gerisinde kaldık. İsveç’te 8 kişiye 1
tekne, Amerika’da 18 kişiye 1 tekne, Hollanda’da 64, Fransa’da 85, Yunanistan’da
103, Almanya’da 210 ve Türkiye’de 2 binin üzerindedir. Ümit ederiz ki bu
düzenlemeyle artık amatör denizcilikle uğraşan, balıkçılıkla uğraşan
vatandaşlarımız daha fazla bu faaliyetlere imkân ve zaman ayıracaklardır.
Yüksek vergi yükü
nedeniyle bu tekneler de maalesef yine Türk Bayrağı’ndan kaçmış oluyordu. Buna
da böylelikle bir kolaylık getirilmiş oluyor. Kısacası, amacımız Türk
denizciliğini geliştirmek ve ülkemizi denizci ülke, milletimizi de denizci
millet hâline dönüştürmektir.
Tabii, bu yasanın
çıkmasında, az önce ifade ettiğim gibi, bütün gruplara, grup başkan
vekillerine; Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Demokratik
Toplum Partisi ve AK PARTİ gruplarına, bütün arkadaşlara teşekkür ediyorum
katkılarından dolayı. Her ne kadar bazı maddeler istediğimiz gibi olmamışsa da
yine de bu önemli bir adımdır. Bundan sonrasında da Bakanlar Kurulu kararıyla
devamını getireceğiz.
Komisyona da
ayrıca tekrar teşekkür ediyorum. Katkısı olan tüm arkadaşlarımıza teşekkür
ediyor, kanunun ülkemize, denizcilik sektörümüze, milletimize hayırlı uğurlu
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, çalışma süresinin bitimine çok az zaman kalmıştır. Grupların
da mutabakatıyla, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 7 Mayıs
2009 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma saati: 19.42