DÖNEM: 23 CİLT: 43 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
78’inci
Birleşim
16 Nisan 2009 Perşembe
(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler
tarafından okunmuş bulunan her tür belge aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- YOKLAMA
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Ankara Milletvekili Zeynep
Dağı’nın, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın 16’ncı ölüm yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
2.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, balıkçıların yaşadıkları sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
3.- Mersin Milletvekili Behiç
Çelik’in, 29 Mart 2009 mahallî idare seçimleri ve seçim güvenliğine
ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, denizlerdeki ve su balıkçılığındaki denetim eksikliğine
ilişkin açıklaması
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) ÖNERGELER
1.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün (6/1280) esas numaralı
sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/128)
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Küçük ve Orta Ölçekli
Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/675) (S. Sayısı: 330)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Antalya Milletvekili Sadık Badak’ın şahsına sataştığı
iddiasıyla konuşması
VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Avrupa Parlamentosunda düzenlenen bir
konferansa ilişkin sorusu ve
Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/6884)
2.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, bir sözleşmenin ek
seçmeli protokolünün
onaylanmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali
Babacan’ın cevabı (7/6891)
3.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Davos’ta katıldığı
panelin organizasyonuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali
Babacan’ın cevabı (7/6930)
4.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, sivil toplum
kuruluşlarına aktarılan kaynağa ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali
Babacan’ın cevabı (7/6991)
5.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır’ın, terör ve terörist örgütler
tanımı konusundaki ifadesine
ilişkin Başbakandan sorusu
ve Dışişleri Bakanı Ali
Babacan’ın cevabı (7/7034)
6.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, İstanbul’da yapılan bir konferansa ilişkin
Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/7112)
7.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana Büyükşehir
Belediyesi özel kalem müdürü kadrosuna yapılan atamalara ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/7150)
8.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, İsrail’e gizli bir özel temsilci gönderildiği iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/7195)
9.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, sağlıkta paket fiyat
uygulamasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/7285)
10.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Almanya’daki konsolosluklarda çalışan Türk
asıllıların özlük haklarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın
cevabı (7/7338)
11.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, İstanbul Rehberler Odasındaki soruşturmaya ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/7368)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, Tokat ilinin sorunlarına,
Ağrı Milletvekili
Abdulkerim Aydemir, 15 Nisan Ağrı ilinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 91’inci yıl dönümüne,
Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis, Tunceli ilindeki 29 Mart yerel seçim
sonuçlarına,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in (6/619) esas numaralı
sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri
verildiği bildirildi.
Bosna-Hersek
Parlamentosu Temsilciler Meclisi Başkanı Beriz Belkıc’in davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, beraberindeki,
Almanya Federal
Meclisi Dış İlişkiler Komisyonunun vaki davetine istinaden, Almanya’ya resmî
ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Kosova Türkleri
Millî Bayramı törenlerine iştirak edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Nevzat Pakdil başkanlığındaki,
Parlamento
heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere;
Birleşik Arap
Emirlikleri Federal Ulusal Konsey Başkanı Abdulaziz
Abdullah Al Ghuraır’in beraberinde bir Parlamento
heyetiyle ülkemizi ziyaret etmesine,
İlişkin Başkanlık
tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmez ve 23 milletvekilinin, lüle taşının
değerlendirilmesindeki sorunların (10/342),
İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen ve 19 milletvekilinin,
sahte içki üretimi ve satışı sorununun (10/343),
Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 24 milletvekilinin, arıcılık sektörünün
sorunlarının (10/344),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
TBMM Dışişleri
Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın:
Alman Bertelsmann Vakfı Başkanı tarafından, 11-12 Mayıs 2009
tarihlerinde Riyad’da düzenlenecek olan 12’nci Kronberg Toplantısı’na,
21-24 Nisan 2009
tarihlerinde Kosova Çevre ve Alan Planlama Bakanı, Kosova Türkleri Millî
Bayramı Tertipleme Kurulu Başkanı tarafından;
Ankara
Milletvekili ve Çevre Komisyonu Başkanı Nazmi Haluk Özdalga’nın, “Dengeli Bir Çevre İçin Küresel Parlamenterler
Organizasyonu” (GLOBE Europe) tarafından, 30 Nisan
2009 tarihinde Belçika’nın Brüksel kentinde, AB Parlamentosunda yıllık olağan
Strateji Konferansına,
İsmen davet
edildiklerine;
İran İslami
Danışma Meclisi Enerji Komisyonu’nun, 10-12 Mayıs 2009 tarihleri arasında
Türkiye Büyük Millet Meclisinden beş kişilik bir Parlamento heyetini İran’a
davet etmesine;
İlişkin Başkanlık
tezkereleri kabul edildi.
İzmir Milletvekili Oktay Vural, Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat
Mercan’ın bir Alman vakfı ve Kosova Çevre ve Alan Planlama Bakanının resmî
davetlerine ait Başkanlık tezkerelerinin kabulünün İç Tüzük ve kanunun ilgili
maddesine uygunluğunun araştırılması gerektiğine ve bu tezkerelerin tekrar
gözden geçirilerek, hukuka uygun olması hâlinde Genel Kurula sunulmasına
ilişkin bir açıklamada bulundu.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
2’nci sırasında bulunan, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme
ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun (1/675) (S. Sayısı: 330) görüşmelerine
devam edilerek, 5’inci maddesine kadar kabul edildi, 5’inci madde üzerinde bir
süre görüşüldü.
16 Nisan 2009
Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 18.58’de son verildi.
Meral
AKŞENER |
|
|
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
Harun
TÜFEKCİ |
|
Yusuf
COŞKUN |
|
Konya |
|
Bingöl |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
Fatma
Salman KOTAN |
|
|
|
Ağrı |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
16 Nisan 2009 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER : Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 78’inci Birleşimini açıyorum.
II. - Y O K L A M A
BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölüm yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen Ankara Milletvekili Sayın Zeynep Dağı’ya
aittir.
Buyurun Sayın
Dağı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın, 8’inci
Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın 16’ncı ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı
ZEYNEP DAĞI
(Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 8’inci Cumhurbaşkanımız Turgut
Özal’ın 16’ncı ölüm yıl dönümü dolayısıyla şahsım adıma gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Turgut Özal,
Başbakan ve Cumhurbaşkanı kimliğinin yanı sıra Türkiye ekonomisinin,
siyasetinin ve dış politikasının yeniden yapılanmasındaki en önemli aktörü
olarak yakın siyasi tarihimizde derin izler bırakmıştır. Dolayısıyla ülkemizin
bugününe de ışık tutan 1983 ve 1993 yılları arasındaki yaşadığı değişim ve
dönüşümü Turgut Özal’ı anmadan ve anlamadan değerlendirmek imkânsızdır.
12 Eylül askerî
darbesi sonrasında 1983 yılında yapılan ilk genel seçimlerde Anavatan Partisi
Genel Başkanı olarak Turgut Özal işbaşına gelmiştir. 1980 darbesinin başındaki
Kenan Evren, bir başka parti liderine açıktan kefil olmasına rağmen, halkın
demokrasi talebine Sayın Turgut Özal mazhar olmuştur.
Rahmetli Özal 1983’ten
itibaren de bir yandan içerde askerî vesayetin izlerini silmeye çalışmış, diğer
yandan da Türkiye'nin dışa açılmasına öncülük etmiştir. Aslında 1980’ler
uluslararası sistemin hızla değiştiği yıllara tekabül ediyor. Turgut Özal bu
değişimi en iyi okuyan liderlerden biri olarak Türkiye’yi yeni uluslararası
sisteme hazırlamıştır. Bu bağlamda da kendini “çağdaş” diye nitelendiren statükocuların her türlü direnişlerine ve saldırılarına
rağmen, siyasetten ekonomiye ve dış politikaya uzanan geniş yelpazede değişimi
ana dinamik olarak Türkiye'nin merkezine taşımıştır.
Bu bağlamda,
Turgut Özal, değişimi, üç özgürlük üzerine inşa etmiştir: İfade hürriyeti, din
ve vicdan hürriyeti ve serbest teşebbüs olan bu üç özgürlük, aslında Türk
demokrasisinin yeniden yapılanmasında ve uluslararası standartlara ulaşmasında
ana referans noktaları olmuştur. Gerçekte bu üç özgürlük günümüzde çağdaş
demokrasilerin yer çekimleri konumundadır. Bu üç özgürlük bugün için biri
diğerine asla feda edilemeyecek kadar kurucu ögeler
durumundadır. Özal, ifade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü ve teşebbüs
özgürlüğü olmadan kalkınmanın da, demokrasinin de, güvenliğin de
sağlanamayacağına inanıyordu. Demokrasinin bel kemiğini oluşturan ifade
özgürlüğü kadar, toplumsal barışın adresi olan din ve vicdan özgürlüğü ile
teşebbüs özgürlüğünün birleşince ancak demokrasi, kalkınma ve güvenliğin
sağlanmaya çalışılacağını anlatmaya çalıştı. Bu özgürlükler bağlamında, Özal,
bir anlamda devlet, toplum, birey ilişkilerinin yeniden tanımlanmasına aracılık
etti. Özal’ın özgürlükçü düşüncesinin temelinde bireyin devlet için değil,
devletin birey için var olduğu anlayışı yatmaktadır. Ona göre, devlet,
özgürlüklerin kurumsallaşması ve yerleşmesi için araçsal bir mekanizmadır.
Devlet milleti için vardır, milletine hizmet eder, adam etmez. Ayrıca, Özal’la
birlikte değişim artık devletin belirli bir ideolojiyi ve yaşam biçimini
dayattığı bir süreç olmaktan çıkmış, toplumun tüm kesimlerini içine alan bir
boyut kazanmıştır.
Bir başka önemli
boyut da Özal’ın 1980 öncesi ideolojik olarak kutuplara ayrılan düşüncelerin
buluşmasına öncülük etmesidir. Özal şahsında ve uyguladığı politikalarla sağ,
sol, liberal ve muhafazakâr kesimlerin buluşmasına hizmet ederek toplumun
kaynaşmasına da katkıda bulunan bir lider olmuştur.
Dolayısıyla,
Turgut Özal, bütün enerjisini aslında Türkiye'nin dışa açılmasına, küresel
dinamiklerle rekabet edebilmesine, içerde ve dışarıda demokratik kredibilitenin yükseltilebilmesine harcamıştır. Bu bağlamda,
Özal, dış politikada ideolojik değil, pragmatist ve barışçıl bir yol
izlemiştir. Özal, Amerika, Avrupa Birliği ve bölge ülkeleriyle aktif ve çok
taraflı bir dış politika izleyerek, Türkiye'nin ekonomik ve siyasi alanda
rekabet gücünün artmasına katkıda bulunmuştur.
Özal’ın
1980’lerde Türkiye'yi dünyaya bağlayan, dünyaya açan, dünyaya demirleyen vizyonu ve politikaları olmasaydı, bugün belki daha az
şeffaf, açık ve demokratik bir düzende yaşamıyor olacaktık. O yüzden de onu bir
daha saygıyla anmayı bir vatandaş olarak da, bir siyasetçi olarak da boynumuzun
borcu olarak görüyorum.
Bu bağlamda da
son olarak…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, buyurun.
ZEYNEP DAĞI
(Devamla) – Teşekkürler.
Bu bağlamda, bir
döneme damgasını vuran ve değişimden, reformlardan, açılımlardan, rekabetten korkmayan
ve halkına korkular yerine umudu ve güveni aşılayan sivil Cumhurbaşkanımızı
saygıyla yâd ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ ve DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Dağı.
Hükûmet adına Kültür
Bakanı Sayın Ertuğrul Günay, buyurun.
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; ben de Türkiye Cumhuriyeti’nin eski
cumhurbaşkanlarından ve eski başbakanlarımızdan merhum Sayın Turgut Özal’ı
rahmetle ve milletimize yaptığı hizmetler için şükranla bu vefat yıldönümünde
anmak istiyorum. Aslında, gerçek ölüm tarihi, sanıyorum, bir gün sonra, 17
Nisan, ama, yarın Meclisimiz çalışmada olmayacağı için
bugün bu insani görevi yerine getirmeye çalışıyoruz.
Değerli
Milletvekili Arkadaşımın da söylediği gibi, Sayın Özal Türkiye'nin çok netameli
bir döneminde, kritik bir döneminde çok önemli özel görevler yaptı. Bir
ekonomik kriz sonrasında, 2000’lerde yaşadığımız krize benzer bir ciddi
daralma, bir ekonomik kriz sonrasında, önce bir bürok-rat olarak özel bir görev aldı. Aldığı önlemler, 24 Ocak
Kararları ciddi tartışmalara sebep oldu ülkemizde, çünkü,
talebi bir miktar daraltan, tabii talebi daraltmak için de bazı demokratik
daraltmaları gündeme getirmek zorunda olan bir önlemler paketiydi. Ama, arkasından, zaten Türkiye, bunu tartışmaya çok fırsat
bulmadan çok talihsiz bir döneme sürüklendi, 12 Eylül askerî darbesini yaşadı.
Sayın Özal bir vazgeçilmez teknokrat olarak o dönemde de görev aldı, 12
Eylülün ilk hükûmetlerinde Başbakan Yardımcılığı
görevini üstlendi. Ama, bir süre sonra, 1982’de,
Türkiye'nin yeniden demokrasiye dönme, yeniden Parlamentosunun açılması
döneminde ayrıldı o Hükûmetten ve bir yeni siyasi
parti kurdu. Kurduğu siyasi parti bir önceki dönemin yanlışlarından dersler
çıkarmış bir anlayışın üzerine inşa ediliyor, bina ediliyordu. Bir anlamda,
Türkiye’deki siyasi taraflılığın, katı siyasi taraflılığın aşılması, daha pragmatik yöntemlerle farklı eğilimlerden gelen insanların
bir hizmet arayışı çerçevesinde birleştirilmesi amacına yönelikti ve bu
çerçevede birinci genel seçimi büyük bir farkla 83’ü; daha oyları düşerek
ikinci genel seçimi, 87’yi kazandı ve 89 yerel seçimlerinde partisinin oyları
bir miktar geriledikten sonra da belki biraz daha daha
bir dış konuma kendisini taşımak için Cumhurbaşkanlığı görevine geçti. Ne yazık
ki görevi çok uzun sürmedi ve ani biçimde kaybettik kendisini.
Sayın Özal
Türkiye’nin siyaset gündemine “değişim” kavramını getiren siyaset adamlarından
birisidir. Bugün Türkiye’nin çok yüz yüze olduğu, çok büyük bir ihtiyaç
hissettiği temel kavramlardan birisini -arkadaşımın da söylediği gibi- Türkiye
siyasetine birinci tartışma maddesi olarak, birinci ihtiyaç olarak getirmiştir.
Gerçi, o, bir miktar yabancı terim kullanmayı daha çok tercih ediyor ve bunu
“Transformasyon” olarak niteliyordu ama getirdiği, aslında, bir önceki dönemle
kavga etmeden hesaplaşma, Türkiye’yi daha sivil bir modele, Türkiye’yi daha
özgürlükçü bir modele, Türkiye’yi, daha, dünyanın ilerlediği yörüngede dünyaya
açılan bir modele taşımaya çalışmaktı.
Yaptığı birçok
şey belki tartışılabilir. Türkiye’nin kritik dönemlerinde görev almış siyaset
adamlarının her yaptığının alkışlanması çok zordur. Böyle bir siyaset adamı
yakın geçmişte geçmiş midir ben bilmiyorum. Ama bazı yaptıkları Sayın Özal’ın
sanıyorum ki, Türkiye’nin demokrasi tarihine çok özel biçimde yazılacaktır. Yıllardan bu yana Türkiye’nin düşünce özgürlüğüne ciddi prangalar
getirmiş bulunan 1936 tarihli İtalyan Ceza Yasası’ndan müdevver 163’üncü madde,
141 ve 142’nci maddeler rahmetli Özal’ın kararlılığıyla bizim mevzuatımızdan
çıkarılmıştır ve bugün belki ona dudak büken birçok arkadaşımız onun getirdiği
bu yasal düzenlemeler sonrasındadır ki 12 Eylülün açtığı haklı haksız bazı
davaların yaptırımından, Demoklesin kılıcı altında
yaşama cenderesinden kurtulabilmiştir.
Türkiye
siyasetinde millî iradenin her şeyin üzerinde olduğunu, sivil yönetimin ülkenin
kaderinde söz ve karar sahibi olduğunu, askerî ya da sivil bürokrasinin millî
irade tarafından seçilmişlerin yönetiminde olması gerektiğini o zamanki
alışkanlıklarımızı bir miktar rahatsız eden bir biçimde Sayın Özal dile
getirmiştir. Birçoğumuz belki onun o zamana kadar alışmamış olduğumuz bu
söylemlerinden rahatsızlıklar yaşadık ama yaşadığımız sonraki yıllar bunların
doğru tespitler olduğunu, haklı tespitler olduğunu ve Türkiye'nin ihtiyacı
olduğunu ortaya koymuştur.
Ben bir kez daha
bu vesileyle, Arkadaşımız gündeme getirdiği için Sayın Dağı’ya
teşekkür ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin eski cumhurbaşkanlarından, eski
başbakanlarımızdan Sayın Özal’ı Hükûmetimiz adına
rahmetle ve minnetle anıyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ ve DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Günay.
Gündem dışı
ikinci söz, balıkçıların yaşadıkları sorunlar hakkında söz isteyen Muğla
Milletvekili Sayın Gürol Ergin’e aittir.
Buyurun Sayın
Ergin. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, balıkçıların
yaşadıkları sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; balıkçılarımızın yaşadığı
sorunlar üzerine görüşlerimi açıklamak için söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlarken Sayın Başkan, sizi, değerli milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, balıkçılığımızın ve balıkçılarımızın çözüm üretilmesini
beklediği başlıca sorunlar şunlardır:
Denizlerimiz
aşırı derecede kirlenmiştir. Yalnızca İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından
günde yaklaşık 2 milyon 300 bin metreküp arıtmasız deşarj yapılmakta, Marmara
Denizi’ne günde toplam 7 milyon metreküpten fazla arıtımsız deşarj yapıldığı
tahmin edilmektedir. Arıtma konusuna gereken özen gösterilmeli ve Marmara
Denizi “kaykay” denilen müsilaj birikiminden
kurtarılmalıdır.
Gırgır ve
trollerin açık denizde avcılık yapmaları desteklenmeli, uluslararası sularda
balıkçılık teşvik edilmelidir.
Ziraat Bankası
kredi faiz oranları balık yetiştiricilerine yüzde 8,75; avcılık yapan
balıkçılara yüzde 13,13’tür. Avcılık yapan balıkçılara verilen kredilerin faizi
indirilerek bu açık haksızlık giderilmelidir. Kredi almak isteyen balıkçıdan
kredinin çok üstünde gayrimenkul ipoteği istenmesi balıkçıları komisyonculara
mahkûm kılmaktadır; bu durum düzeltilmelidir. Balıkçı gemilerinde çalışan personelin
iş riski yüksektir, iş güvencesi yoktur, sosyal güvenlikten de yoksundurlar.
Üretim yapanlar ürettikleri balık için teşvik alırken avcılık yapan balıkçılara
teşvik verilmemektedir. Avcılık yapan balıkçıya kilo başına teşvik
verilmesiyle, yakalanan balıkların miktarı tam olarak ortaya çıkacak,
balıkçılık sektöründe kayıt dışılık önlenecek, böylece devletin, verilen
teşvikten daha fazla kazancı olacaktır.
Birinci görevi,
üyesinin balığını alıp satmak olan kooperatifler, diğer aracıların çoğunlukla
satış belgesi düzenlememesinden dolayı onlarla rekabet edememektedir.
Kooperatiflerin aracılarla rekabet edebilmesi için yüzde 8 olan KDV kesinlikle
yüzde 1’e indirilmelidir.
Balıkçıların
kullanmış olduğu ÖTV’siz mazot defterlerinin
Denizcilik Müsteşarlığı tarafından verilmesi haksız bir uygulamadır.
Balıkçıların daha güçlü örgütlenebilmeleri, balıkçıların üst kuruluşu olan
Merkez Birliğinin daha etkin, eğitim ve bilgilendirme çalışmaları yapabilmesi
için ÖTV’siz mazot defterleri Su Ürünleri
Kooperatifleri Merkez Birliği tarafından verilmelidir. Kooperatif ve
birliklerin kendilerinden beklenen yararı gereğince yerine getirebilmeleri
isteniyor ise yetki ve mali güçleri mutlaka artırılmalıdır.
2010 yılında
“mavi kutu” diye tabir edilen yer belirleme cihazlarının takılması zorunlu
olacaktır. Bu cihazların masraflarının devlet desteğiyle karşılanması
balıkçılarımızı rahatlatacaktır.
Tüm bu çözümlere
ulaşmak için, 1972 yılında kurulan, ülkemizin su ürünleri sektörünün
gelişmesinde çok önemli yeri olan fakat anlaşılmaz bir nedenle 1984 yılında
kapatılan Su Ürünleri Genel Müdürlüğü bir an önce yeniden ve mutlaka kurulmalı
ve tek yetkili olarak çalışmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, balıkçılıkta en önemli konu, balıkların yumurtlama ve büyüme
dönemlerinde av yasağı getirilmesi ve bu yasağa uyulmasıdır. Özellikle politik
nedenlerle delinen av yasakları balıkçılığa yapılacak en büyük kötülüktür.
Maalesef, bugün böylesi bir durumla karşı karşıyayız. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, 8 Nisan 2009 tarihinde Resmî Gazete’de
yayınladığı bir tebliğle daha önce 21 Ağustos 2008 tarihinde yayınladığı Ticari
Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliğ’de değişiklik yaptı. Bakanlık,
bu değişiklikle daha önce 15 Nisan tarihinde sona ermesi gerektiğini
belirlediği dip trolüne ve çevirme ağlarına ilişkin avlanma süresini 1 Mayısa
uzattı. Bu karar eğer doğru ise ve bir sakınca yaratmıyorsa dip trolü ve
çevirme ağlarıyla avcılık yapan balıkçıları küçük balıkçılar, örneğin algarnayla avcılık yapan balıkçılar aleyhine özel olarak
kayırdığı için haksız bir karardır. Ayrıca gırgıra izin verirken ışıkla
avlamaya, trole izin verirken karidesin avlanmasına izin vermeyen garip bir
karardır. Gariptir, çünkü Ege ve Akdeniz’de ışıksız avlanma yapılamaz. Trolle
avlanan su ürünleri içerisinde karides önemli bir yer almaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
GÜROL ERGİN
(Devamla) – Teşekkür ederim efendim.
Siz bir yandan
“Dip trolü ve çevirme ağıyla avcılık yapanlara izin verdim.” diyeceksiniz,
sonra ışıkla avlanmaya izin vermeyeceksiniz, karidesin avlanmasına izin
vermeyeceksiniz. Gerçekten bu son derece garip bir karar olmaktadır. Bu kararda
tüm balıkçıların haklarını gözeten bir değişikliğe hemen hiç vakit geçirmeden
gidilmesi, buna yanaşılmıyorsa bu kararın bugünden acilen iptal edilmesi
gerekir. Avlanma süresinin hangi gerekçeyle uzatıldığı ve bu uzatmadan ne için
yalnızca dip trolü ve çevirme ağlarıyla avlanan balıkçıların yararlandırıldığı
sorularının Sayın Bakan tarafından yanıtlanmasını bekliyorum.
Sözlerimi
bitirirken Sayın Başkan sizi, değerli milletvekillerini, sevgili balıkçı
kardeşlerimi ve yüce milletimi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ergin.
Hükûmet adına, Ulaştırma
Bakanı Sayın Binali Yıldırım.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Değerli
Milletvekilimiz Gürol Ergin Bey’in, balıkçıların sorunlarıyla ilgili gündem
dışı konuşmasına cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde 1 milyar 550 milyon hektar iç su, göl, baraj gölü,
nehir, gölet; 24,6 milyon hektar deniz üretim alanı ve yaklaşık olarak
Su ürünlerine
konu balıkçı teknelerinin durumuna bakınca, sürdürülebilir bir deniz ürünü
sağlanması, stoklar üzerindeki av baskısının azaltılması amacıyla 2002 sonundan
itibaren balıkçı teknelerine yeni tezkere verilmemektedir. Hâlen 18.342’si
denizlerde, 3.420’si iç sularda olmak üzere, toplam 21.762 tekne balıkçılık
faaliyeti sürdürmektedir. Bu teknelerden denizlerde çalışanların 1.896’sı
gırgır ve trol, 16.453 adedi de “sandal” diyebileceğimiz 12 metreden küçük
balıkçı tekneleri.
Desteklemenin
sağladığı ivme ve sektör hızı ile gelişme gözle görülür hâle gelmiş, ülkemiz
yetiştiricilik üretimi açısından dünyanın en hızlı büyüyen üçüncü ülkesi
konumuna yükselmiştir.
Yine Uluslararası
Tarım Örgütü’nün (FAO) verilerine göre ülkemiz, Avrupa çipura, levrek pazarında
yüzde 25 pay almaktadır. Ülkemiz alabalık üretiminde de AB ülkeleri arasında
ilk sıralara yükselmiştir. Hâlen balık ürünleri AB’ye ihraç edebildiğimiz tek
hayvansal üründür. Son altı yılda su ürünleri ihracatında önemli bir gelişme
yaşanmış, ihracat yüzde 240 artarak 325 milyon dolara yükselmiştir ve bunun
yüzde 80’ini de Avrupa ülkelerine yapılmaktadır.
Bildiğiniz gibi,
2006’da Meclisimiz Çevre Kanunu’nda bir değişiklik yaptı. Bu değişiklikle,
balık çiftliklerinin kurulamayacağı alanlarla ilgili bazı yeni düzenlemeler
getirildi. Buna göre,
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; balık ve balıkçı teknelerine hizmet vermek üzere
toplam 286 kıyı yapımız vardır; 180 adet büyük, küçük ölçekli işletme tesisi
mevcuttur. 2007 ihracatımız 47,2 ton, elde edilen gelir 276 milyon dolar
civarındadır.
Az önce de
gündeme getirildiği gibi, su ürünleri avcılığına ilişkin düzenlemeler bütün
dünyada ve ülkemizde de biyolojik, çevresel, ekonomik ve sosyal yönler göz
önünde tutularak belirlenmektedir. Tarım Bakanlığının tebliğiyle ve
balıkçılardan gelen yoğun talep, yaşamakta olduğumuz küresel mali krizin
etkileri de dikkate alınarak yasak süresi Bakanlıkça 15 Nisandan 1 Mayıs tarihine
kadar uzatılmıştır. Yani, on beş günlük bir uzatma söz konusudur, ancak bu
uzatma sadece bu yıla mahsustur. Aksi hâlde, denizlerimizin varlıklarının,
zenginliklerinin korunması bakımından genel uygulama 1 Nisan-1 Eylül arasıdır.
Ancak, Sayın Milletvekilimizin de gündeme getirdiği gibi, bu uzatmayla ilgili
uygulamada bazı aksaklıkların olduğu, ışıklı, ışıksız, trol veya gırgır
tekneleri dışındakilerin dâhil edilmediği yönünde uygulamada bazı tereddütler
oluşmuş, kolluk kuvvetlerince bu konuda balıkçılarla aralarında birtakım
sorunlar meydana gelmiştir. Bu konu Tarım Bakanlığınca tekrar gözden
geçirilecek ve uygulamadaki bu belirsizliğin veya anlaşılmayan hususların
giderilmesi cihetine gidilecektir.
Bunları
söyledikten sonra, tabii, balıkçılığımızın diğer bir alanı da şüphesiz balıkçı
barınaklarımızdır. Türkiye’de bugün itibarıyla 200’e yakın, 197 adet balıkçı
barınağımız vardır. Bu barınaklarımız -sahillerimizin, Karadeniz, Akdeniz, Ege,
Marmara olmak üzere- 8.400 kilometrelik sahil şeridimize yayılmış vaziyettedir.
Sadece son altı yıl içerisinde tamamladığımız balıkçı barınağı sayısı 30’u
bulmuştur. Bunların parasal bedelini de dikkate aldığımızda, 600 milyon YTL,
600 trilyonluk bu konuda bir yatırım yapılmıştır.
Tabii, burada bir
hususu sizlerle paylaşmak istiyorum, o da şudur: Balıkçı barınakları, maalesef,
geçmiş dönemlerde iyi planlanmadığından, sadece bir bütçe döneminde, 1994’te
zannediyorum, 30 tane balıkçı barınağı programa alınmış fakat ödenek
ayrılamadığı için hiçbir şey yapılamamış veya küçük ödenekler konmak suretiyle,
yapılan iş de kışın fırtınayla yok olup gitmiştir. Bunu dikkate alan
Bakanlığımız, bu gidişle balıkçı barınaklarının otuz yılda bile bitmeyeceğini
görmüş ve öncelikleri, ilerleme durumlarını da dikkate alarak çalışmaya
başladık ve bugüne kadar 30 balıkçı barınağını bitirdik ve balıkçılarımızın
hizmetine verdik. İnşaatı devam eden 16 balıkçı barınağımız daha vardır. Bunun
12 adedi 2010 yılında, 4 adedi de 2011 yılında tamamlanacak ve böylece,
yatırımda olan bütün balıkçı barınaklarını bitirmiş olacağız.
Burada bir
gerçeği de sizlerle paylaşmak istiyorum. Balıkçı barınaklarını yapıyoruz, gayet
güzel ama bunların işletmesinde maalesef aynı derecede verimli ve başarılı
olduğumuzu söyleyemeyiz. Usul şudur: Ulaştırma Bakanlığı balıkçı barınaklarını
yapar ve bunların kullanımı için Tarım Bakanlığı ile ilişkilendirilen su
ürünleri kooperatiflerine tahsis eder. Bu su ürünleri kooperatiflerinin
istediğimiz verimlilikte her yerde çalıştığını söyleyemeyiz. Bazen balıkçıların
tamamının yararlanmasından mahrum kaldığı bazen de o güzelim balıkçı
barınaklarının -yapılacak üst tesislerin- çok kötü bir görüntü arz ettiği ve
amaç dışı kullanıldığını da görüyoruz. O yüzden bu konuda Tarım Bakanlığı ile
Ulaştırma Bakanlığı olarak bir karar aldık, bir çalışma grubu oluşturduk,
balıkçı barınaklarının daha verimli kullanılması, daha fazla balıkçımızın bu
alanda yararlanması için bir mevzuat geliştirme, yeni bir mevzuat yapma yönünde
çalışmalarımız sürüyor.
Su ürünleri
konusunda bugüne kadar yapılan –şüphesiz yapılacak çok iş olmakla beraber,
yapılmış da- birçok iş vardır. Bunların başında 2004 yılında sağladığımız ÖTV
indirimi gelir. ÖTV indirimi bugüne kadar balıkçılarımıza 483 milyon Türk
lirası yani 483 trilyonu bulmuştur. Bu, balıkçılarımıza yapılan doğrudan destek
anlamına gelmiştir.
Bir başka şey:
2003 yılında Su Ürünleri Kanunu’nda yaptığımız değişikliklerle maddi suça maddi
ceza esası getirilmiş, hapis cezası kaldırılarak cezalar idari para cezasına
dönüştürülmüştür ve böylece balıkçılarımızın önemli bir mağduriyeti
giderilmiştir.
Yine
balıkçılarımızın ruhsat tezkerelerinin süreleri iki yıldı, bunu beş yıla
çıkardık. Burada da bir yasal değişiklik yaptık. Bunun amacı da balıkçılarımız
sürekli tezkere için, ruhsat için gidip gelmesinler, işlerinden olmasınlar
diye.
Balık stoklarının
korunması, sürdürülebilir avcılığın sağlanmasına yönelik av yasaklarıyla ilgili
sirkülerler yayımlanmaktadır, devreye sokulmaktadır. Bunların uygulanıp
uygulanmadığına yönelik kontroller de sezon içerisinde titizlikle takip edilmektedir.
Bir başka önlem:
Balık stoklarının yine idareli kullanılması, çevrenin, ekolojik
dengenin bozulmaması için ve av baskısının azaltılması için balıkçı
gemilerine yeni ruhsat verilmemektedir. Bunu daha önce de ifade ettim, 2000
yılından beri dondurulmuştur. Bu da denizlerimizdeki su ürünleri varlığının
korunması ve bu alandaki arz-talep dengesinin sağlanmasına yönelik
tedbirlerdir.
Orkinos avcılığı
ülkemiz balıkçıları, açık deniz balıkçıları için önemli bir alandır. Burada
Atlantik Ton Balıkçıları Koruma Uluslararası Komisyonu veya “ICCAT” dediğimiz
bu Komisyona ülkemiz üye değildi. Dolayısıyla biz İspanya’nın, Yunanistan’ın,
İtalya’nın kotalarını kullanıyorduk. Buraya üye olunmuş ve Türkiye kendi
kotasını kullanmak suretiyle bu alandaki döviz girişi, ihracatla ilgili
rakamlar da artmış, balıkçılarımıza bu alanda önemli bir kaynak sağlanmıştır.
Kaynakların yine
verimli kullanılması adına 2009 yılında kum midyesi avcılığına 35 bin ton/yıl
olarak bir kısıtlama getirilmiştir. Ayrıca, hamsi avında da ürün kaybını önlemek
için belirli standartlar uygulamaya konmuştur.
Özellikle ürün sirkülasyonunun yoğun olduğu büyük su ürünleri hallerinde
gerçekleştirilen çalışmalarla fiziki yeterlilik yönünde gelişme sağlanmış,
standartlara uygun yeni haller inşaatı yapılması için çalışmalar
başlatılmıştır.
Kesin ya da
geçici olarak belediye ve il özel idarelerine devri yapılmış balıkçı
barınağının gerçek sahipleri olan balıkçı kooperatifleri ve birliklerine
kiralanmaları yönünde teşvik edici tedbirler alınmıştır.
Avrupa Birliği
ortak balıkçılık politikasına uyum çalışmaları başlatılmış, bu kapsamda yasal
uyumun altyapısını oluşturmak üzere hazırlanan su ürünleri kanunu da güncel
şekliyle Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiştir, komisyonlarda görüşülme
aşamasına gelmiştir.
Su ürünleri
mevzuatı kapsamında öngörülen denetimler etkinleştirilmiş, 22 kıyı ilimizde 30
adet balıkçı idari binası tamamlanmak suretiyle faaliyetine başlamıştır.
Su ürünleri
avcılık bilgilerinin güncel ve etkin takibi için Su Ürünleri Bilgi Sistemi
kurulmuş ve faaliyete geçirilmiştir. Hâlen balıkçılık idari binalarında aktif
olarak veri girişi sağlanmakta ve balıkçılarımıza yönelik hizmetler buralardan
yürütülmektedir.
Diğer bir konu:
Yine Değerli Milletvekilimizin gündeme getirdiği, gerek balıkçı gemilerimizin
seyir emniyeti bakımından gerekse kıyılarımızdaki kirlenmelerin ve kazaların
önlenmesine yönelik “AIS” dediğimiz otomatik tanımlama cihazının uygulaması 1
Ocak 2010 tarihine kadar ertelenmiş ve böylece, balıkçılarımıza bu anlamda bir
zaman kazandırılmıştır. Bu cihaz, aslında yurt dışında 2 bin-3 bin eurodan başlayan fiyatlarladır. Ancak biz bu cihazın
Türkiye’de yapılması için bir proje başlattık ve Türkiye’de bu cihaz yapılmak
suretiyle balıkçılarımıza 800 dolar gibi bir fiyata almalarını sağladık.
Böylece, sadece kendi 20 bin civarındaki balıkçı teknemize
,değil, bu cihazı Türkiye bütün ülkelerin denizcilerine, balıkçılarına
da satar hâle gelmiştir. Bu anlamda da ülkemize az da olsa bir döviz girdisi
sağlanmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şüphesiz balıkçılığımızın sürdürülebilir gelişimini
sağlamalıyız. Ancak, denizlerimiz de bizim miraslarımızdır; tarihî, kültürel
miraslarımızdır. Denizlerimiz sadece balık avlamak için değil, denizlerimiz
âdeta bütün insanlığın yaşam alanıdır. O bakımdan buraların korunması da aynı
derecede önemi haizdir. Hâlen bazı bölgelerde doğrudan deşarjların denizde
olduğunu biliyoruz. Her ne kadar son yıllarda arıtmayla ilgili çok yoğun
çalışmalar yapılmakla beraber bu alan da geç kaldığımız alanlardan bir
tanesidir. Burada farkındalık maalesef geç oluştu ama
yapılan çalışmalarla büyük oranda deniz kirliliğine neden olan kara kaynaklı
atıkların kontrol altına alınması sağlanıyor.
Bazıları
zannediyor ki denizleri denizdeki araçlar kirletiyor. Aksine, denizde bir
sigara kutusunu bile bir gemi attığı zaman binlerce dolar ceza ödüyor. Asıl
kirletici unsur kara kaynaklı atıklardır. Bu konuda da tabii günden güne
toplumumuzda duyarlılığın artması kamu görevlilerine, bizlere bu alana daha
fazla kaynak ayırmayı zorunlu hâle getirmektedir.
Ben bu vesileyle
Değerli Milletvekilimize bu önemli konuyu kamuoyunun gündemine getirdiği için
teşekkür ediyorum ve bu konuda Hükûmetimizin son altı
yılda yaptığı çalışmalardan bazılarını da sizlerle paylaşma fırsatı buldum.
Bu duygularla
teşekkür ediyorum, Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Sayın Bulut,
isminizi yazmışsınız.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Oturduğum yerden bir dakikalık bir konu için söz almak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un,
denizlerdeki ve su balıkçılığındaki denetim eksikliğine ilişkin açıklaması
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Sayın Başkanım, 7.333 kilometrelik sahil şeridi ve üç yanı
denizlerle çevrili ülkemizde denizcilik bizim için hayati önem taşımakta ancak
gördüğüm kadarıyla, ülkemizde denizler ve su balıkçılığı ciddi bir denetim
eksikliğine sahip.
Geçtiğimiz
günlerde Küçükkuyu sahilinde üç gün teknelerin
getirdiği balıkları izledim. Bakanlığın yayınladığı genelgelere hiç uymuyor ve
Çanakkale Tarım Müdürlüğünü aradım, 5 santim boyunda küçücük barbunlar,
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bulut.
Gündem dışı
üçüncü söz, 29 Mart yerel seçimleri ve güvenlik hakkında söz isteyen Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’e aittir.
Buyurun Sayın
Çelik. (MHP sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI (Devam)
3.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, 29 Mart 2009
mahallî idare seçimleri ve seçim güvenliğine ilişkin gündem dışı konuşması
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 29 Mart 2009 mahallî idare
seçimleri ve seçim güvenliği hususunda gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu
münasebetle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yaşadığımız bu
son seçim, bize, ülkemiz için geleceğe daha karamsar bakmamıza âdeta onlarca
gerekçe sunmaktadır. Bu ülke bizim. Temeli ahlaki değerlerden, faziletten
yoksun bir zihniyetin yurdun dört bir yanını kasıp kavurduğu bir ortamda,
seçimi kazandığın değil, nasıl kazandığın sorgulanmaya başlar. İşte o an kaostur. Maalesef Türkiye kaosa
sürüklenmiştir. Umudunu kaybetmiş kitleler, dağılan aileler, hırsızlıklar,
kapkaç ve soygunlar, gerilen sinirler, artan adaletsizlikler, çöken maneviyat,
hep bu zihniyetin ve doğurduğu kaosun ürünleridir.
Seçim döneminde yaşananlar, demokrasiyi değil otokrasiyi, ahlak ve maneviyatı
değil menfaatperestliği, geleceği değil istikbali tüketmeyi, mutluluk ve umudu
değil karamsarlık ve endişeyi üretmiştir.
Anayasa’mızın
2’nci maddesi Türkiye Cumhuriyeti’nin niteliklerinden biri olarak demokratik
devleti belirtmiştir. Demokratik devlette öncelikle organların özgür ve dürüst
seçimlerle oluşması gerekir. Örgütlenme özgürlüğünün tam olmasını gerektirir.
Üçüncü olarak, iktidarda olmayanların yani muhalefetin hukukunun korunması
gerekir. Dördüncü olarak da seçimin iktidar ve muhalefet için eşit yarış
hâlinde geçmesi gerekir. Acaba iktidar partisi bu ilkelerin geliştirilmesine ne
gibi katkılarda bulundu? Bunu sorguladığımız zaman:
Bir: Seçim
rüşveti yaygınlaştı. Önceki seçimlerde
İkinci olarak: İş
vaadi rüşveti yaygınlaştı. Seçim döneminde iş talep formları dağıtıldı. Bazı
küçük ilçelerde dahi binlerce form doldurtuldu.
Üçüncü olarak:
Beytülmale (devlet malına) ihanet edildi. Devletin tüm araçları, uçakları,
imkânları kullanıldı. Belediyeler, özel idareler, valilik ve kaymakamlıklar,
yatırımcı kuruluşlar, TOKİ alabildiğine istismar edildi. Sosyal yardımlaşma
dayanışma vakıfları ve birliklerin imkânları iktidar partisi için kullanıldı.
Millî Eğitim Bakanlığından fakir öğrencilere kırtasiye yardımı adı altında
trilyonlar dağıtıldı.
Dört: Tehditler
savruldu. Memurlar tehdit edildi, seçmen tehdit edildi. Çalışanlar zorla
mitinge götürüldü.
Beşinci olarak:
Devlet bütçesinin ödenekleri serbest bırakıldı. Mali disiplin rafa kaldırıldı.
Altıncı: Sivil
toplum kuruluşları ve medya tehdit edildi. Eleştirilere asla tahammül edilmedi,
yandaş medya yoluyla saldırılar sürdürüldü.
Yedinci olarak:
Yalan haber ve şantajlar üretilerek toplum gerildi. Muhalefete kendini anlatma
hakkı dahi tanınmadı, kısıtlandı.
Sekizinci olarak:
Etkili kişi ve örgütlere baskılar yapıldı ve iktidara destek zorlamaları
getirildi.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tüm bunların yanında seçim güvenliği başlı başına bir
sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Gelecek seçimler için şimdiden tedbir
almamız gereken en önemli husus olduğunu ifade etmek istiyorum. Seçmenlerin
güvenli ortamda, özgürce oy kullanmalarının sağlanmasından başka partilerin
oylarına halel gelmemesi, sandık güvenliğinin tamamıyla sağlanması fevkalade önem arz
etmektedir. Ne yazık ki AKP İktidarı, daha baştan seçmen sayısında dahi
tartışmalara zemin hazırlamış, kuşkulara sebebiyet vermiştir. Güvenlik
güçlerinin ve seçim kurullarının tarafsız ve adil çalışmalarını sağlayacak
ilave yasal değişiklikler bu seçim vesilesiyle bir kez daha kendini
göstermiştir.
Değerli
milletvekilleri, AKP ile diğer partiler arasında seçimin finansmanı, devlet
imkânlarının kullanımı, yetkinin kötüye kullanımı, konusu suç teşkil eden her
türlü faaliyetlere baktığımızda büyük bir fark olduğu ortadadır. AKP’nin
kullandığı bu gayriahlaki ve orantısız güç, hırsla ve
acımasızca seçmene yönelmekte, seçmeni boğmaktadır. Tüm yandaş güçlerini de
yanına alarak maddiyatla bütünleşik saldırı halk üzerinde etkisini göstererek
devlete ve demokrasiye, politikacılara, devlet adamlarına ve bürokratlara inanç
ve güven duygusunu yok etmekte, yozlaşma kültürünü yerleştirmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
BEHİÇ ÇELİK
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bunun ne hukukla
ne ahlakla ne dinle
ne de vatanseverlikle bir ilgisi vardır. Devlet ve toplum düzeninin meşruiyeti
sarsılırsa altında öncelikle AKP İktidarının kalacağı iyi bilinmelidir.
Yüksek sağduyu ve
arifane sezgilere sahip büyük Türk milleti, her türlü blokaja
ve engellemelere rağmen iktidar partisini yüzde 38’ler düzeyine çekmeyi
başarmıştır. Bu oranın daha da düşmesi gerektiğini burada ifade etmek
istiyorum.
MHP olarak kurmuş
olduğumuz Kamu Görevlileri İzleme ve Gözleme Kurulu seçim dönemini dikkatle
takip etmiştir. Bizim artık bir ihtiyacımız var: Bir an önce siyasi etik yasası
çıkarılsın ve dokunulmazlıklar kaldırılsın.
Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çelik.
Gündeme
geçiyoruz.
Sözlü soru
önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) ÖNERGELER
1.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün
(6/1280) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/128)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin Sözlü
Sorular Kısmının 494. sırasında yer alan (6/1280) esas numaralı sözlü soru
önergemi geri alıyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
BAŞKAN – Sözlü
soru önergesi geri verilmiştir.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı
Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Küçük ve
Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve
Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (1/675) (S. Sayısı: 330) (x)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde
5’inci madde üzerinde CHP Grubu adına konuşma yapılmıştı.
Şimdi söz sırası,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Necati Özensoy’a aittir.
Buyurun Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Küçük ve Orta
Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında, 5’inci madde
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Yine, 1 şehit, 1
yaralımız var. Ben şehidimize Allah’tan rahmet, yaralımıza da acil şifalar
diliyorum.
5’inci madde,
3624 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesine aşağıdaki bentleri ekliyor, iki bent
ekliyor:
“Girişimcilik
kültürünün ve ortamının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için gerekli
tedbirleri almak, bu kapsamda girişimleri ve girişimcileri desteklemek.” Tabii
ki işsizliğin yüzde 15,5’a ulaştığı, yani dünya rekoru kırdığımız bugünlerde,
işsizlikte dünya 2’ncisi olduğumuz bugünlerde önemli bir fıkra diye
düşünüyorum. Bu konuda özellikle KOSGEB’in, Hükûmetin bu girişimcilere destek konusunda çalışmalar
yaparken bu işsizlerin büyük bir bölümünün üniversite mezunu olduğunu da
düşünerek, artık ebeveynlerin öğrencileri üniversiteye hazırlarken “Oğlum daha
kolay hangi fakülteye girerse işe girer?” sıkıntılarını bir kenara bırakıp
girişimcilik ruhunun da özellikle gençlere yönelik burada teşvik edilmesinde
fayda var diye düşünüyorum.
Yine, eklenmesi
istenen (k) maddesinde “İşletmeler arası işbirliğini geliştirmek, yerli veya
yabancı sermaye katkısı ile gerçekleştirilecek ortak yatırımların
oluşturulmasını ve yaygınlaştırılmasını desteklemek, yatırım ortamının
iyileştirilmesi için gerekli tedbirleri almak ve destekleri sağlamak.” deniyor.
Tabii, burada dikkati çeken özellikle yabancı sermaye katkısı ile
gerçekleştirilecek ortaklıkları desteklemek noktasında. KOSGEB bütün yerli
sanayici ve işletmelerin sıkıntılarını halletti, tabii sıra oraya geldi,
zannediyorum bunun için bu madde konmuş. Ama her şeye rağmen bu konuda eğer
destek verilecekse, ihracata yönelik işletmeler oluşturulacaksa bu desteklerin
verilmesinde fayda var.
Yine bu kanunun
aslına bakarsanız hedef kitleyi çoğalttığı ifade ediliyor ama biraz da
KOSGEB’in asıl kuruluş amacından çıkarılarak “sanayi” kelimesinin değiştirilip
“işletmeler” yapılmasıyla birlikte ticaret yapanlara, hizmet sektörüne de
destek olunması noktasında, önümüzdeki günlerde KOSGEB’in çalışmaları devam
edecek diye düşünüyorum. Bu konuda da eğer destek verilecekse ticaret yapanlara
ve hizmet sektörüne, biraz da entegrasyonu düşünülmeli, entegre
işletmelerin oluşturulması için teşvikler verilmeli. Artık, rekabetin çok ciddi
anlamda arttığı günümüzde eğer entegre tesisler
çoğalırsa, bu tesisler bazı bantlarında, kuruluşlarındaki o bazı kârlarından
vazgeçerek hayatiyetlerini daha fazla devam ettirme şanslarını bulurlar diye
düşünüyorum.
(x)
330 S. Sayılı Basmayazı 25/2/2009
tarihli 62’nci Birleşim Tutanağına eklidir.
Tabii, biraz önce
ifade ettiğim gibi, KOSGEB Kanunu’nun değiştirilmesiyle alakalı elbette
eleştirilecek bazı konular var. Sanayiciden ziyade ticaret ve hizmet sektörüne
yönelik birtakım desteklerin oluşması için bu Kanun’da özellikle değişiklikler
yapılmış ama daha önce de ben ifade etmeye çalıştım, sanayiciler özellikle
işletmelerini kurarken ciddi anlamda amortisman
kaybını da göze alarak makinelere yatırım yapıyorlar. Dolayısıyla, en fazla
ihtiyacı olanların da bunlar olduğunu düşünüyorum.
Bir de bu KOSGEB
Kanunu, KOSGEB’in kuruluş amacının aslında küçük-orta sanayi işletmelerinin
payını ve etkinliğini artırmak, rekabet güçlerini ve düzeylerini yükseltmek,
sanayideki entegrasyonu ekonomik gelişmelere uygun bir
biçimde gerçekleştirmek amacıyla kurulmuş bir kuruluş kanunu olmasına rağmen
KOSGEB giderek bir kredi kuruluşuna dönüştürülmeye çalışılıyor. Oysa kredi
kuruluşlarından eğer destekler verilecekse, biraz sonra ifade edeceğim… Sayın
Bakan da yaptıklarını, yapacaklarını burada ifade ederken 2008 yılındaki
kredilerinin artırıldığından ve 2009 yılında da yine kredi miktarlarının çok
fazla arttığından, geçmişle kıyaslandığında daha iyi yerlere gelindiğinden bahsediyor. Oysa KOSGEB
bir kredi kuruluşu
değil, kredi desteği
olacaksa TESKOMB var, Eximbank var. Eğer
kredilerle desteklenecekse buralardan desteklenmesi gerekir diye düşünüyorum.
Yine bu
Kanun’daki değişiklikteki föyden, oradaki tablodan
bir konuya da dikkat çekmek istiyorum: KOSGEB’in, biraz önce ifade ettiğim
gibi, giderek kredi kuruluşu hâline gelmesi, bu tabloda da belli oluyor.
Yönetmelik desteklerine baktığımızda, 2004 yılında 140 milyonluk
desteğin 103 milyonu yönetmelik desteğiyken, yani danışmanlık, eğitim, bilişim,
teknoloji geliştirme, kalite geliştirme, pazar araştırma, uluslararası iş
birliğini geliştirme, bölgesel kalkınma destekleri ve girişimciliği geliştirme
destekleriyken, 2005 yılında 92 milyonda 43 milyona düşmüş, 2006 yılında 30
milyonda 18 milyona düşmüş, 2007 yıllında 190 milyon toplam destekte 15 milyona
düşmüş, 2008 yılında da maalesef 203 milyonda sadece 20 milyon yönetmelik
desteklerine… Yani, KOSGEB’in yapması gereken
asıl destekler giderek azalmış, bu desteklerin içerisindeki pay giderek
azalmış, KOSGEB maalesef kredi veren bir kuruluş hâline dönüşmeye başlamış.
Dolayısıyla,
KOSGEB’i bu anlamda yapılan bu değişiklikle, asıl amacından uzaklaştırmamak
adına, daha sanayiyi ve işletmeleri geliştirici, entegrasyonu
zorlayıcı birtakım desteklerle yürütmenin daha faydalı olacağı inancındayız.
Eğer KOBİ’lere destek verilecekse, öncelikle bir an
önce yapılması gereken, büyük mağazalarla ilgili düzenlemeyi kanunlaştırmak
olmalı. Burada yine Sayın Bakanın, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Mart 2009’da
bizlere gönderdiği “Neler yaptık?” noktasındaki o kitapçıkta Bakanlığa
gönderildiği ifade ediliyor.
Biz, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunda Sayın eski Bakan Kenan Tanrıkulu’nun
hazırladığı büyük mağazalarla ilgili düzenlemeyi, Genel Kurula getirdik ama
maalesef reddedildi. Ben şimdi buradan sormak istiyorum. Burada, iktidar
partisi yetkililerinin, bu Meclise gelen, Mecliste gündeme alınması istenen bu
kanunu zahmet edip okumadıkları kanaatindeyim ve Bakanlıktan gelecek, oluşan
-ki inşallah gelir- geldiğinde de bu kanunun çok farklı olmayacağı
kanaatindeyim. Onun için, bu kanunun da KOBİ’lere
destek vermek adına bir an önce Meclise, gündeme getirilmesinde fayda var diye
düşünüyorum.
2007 yılında,
2008 bütçesi yapılırken ben KOSGEB’le ilgili bütçede konuşmuştum, daha o zaman
büyük mağazalarla ilgili kanunun çıkarılması gerektiğini ifade etmiştim. Yine,
Bursa’da o günlerde kurulması planlanan büyük bir hipermarketin, IKEA’nın çalışmalarının başladığını, Bursa’daki,
İnegöl’deki mobilya sektörünün bu konuda ciddi anlamda yaralar alacağını o
zaman ifade etmiştim. Tabii, bu geçen zaman zarfı içerisinde maalesef o IKEA
hızla, santral garajının hemen yanına, 90 dönüm üzerine kurularak Bursa’da,
ithal mallarla, Bursalılara ve dışarıdan gelenlere İstanbul’dan sonra ikinci
mağazasını açtı. Şu anda, Bursa’daki mobilyacıların durumunu, lütfen,
giderseniz bir sorun…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, buyurun.
NECATİ ÖZENSOY
(Devamla) – Teşekkür ederim.
…ne durumda
olduklarını bizzat görün ama şunun da altını çizeyim: Maalesef, artık, sanayicilerimiz,
iş adamlarımız korkar duruma geldiler, muhalif birtakım şeyler söylemekten
çekinir duruma geldiler. Bunu buradan Sayın Bakana da ifade etmek istiyorum.
“Biz gittiğimizde, bazı şikâyetlerimizi, sıkıntılarımızı anlatmaya
kalktığımızda, ya işte, Sayın Sinan Aygün gibi
Ergenekon’dan yargılanabiliriz ya da ertesi gün, birkaç gün sonra kapımıza
gelen vergi memurlarıyla uğraşırız.” endişeleriyle, artık, sıkıntılarını dile
getiremez hâle geldiler. İnşallah, ümidimdir -Sayın Bakanın da eski sanayici olması
hasebiyle, birçoğuyla da arkadaş olması hasebiyle- yapılan toplantılarda
kürsülerden ifade edemediklerini özel toplantılarında Sayın Bakana bir şekilde
bildiriyorlardır. Sayın Bakanın da sanayicilerin ve kuruluşların iyileşmesi
için çaba göstereceğine inanıyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özensoy.
Şahıslar adına
madde üzerinde ilk söz Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü’ye
aittir.
Buyurun Sayın
Tütüncü. (CHP sıralarından alkışlar)
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Görüştüğümüz yasa
tasarısının 5’inci maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu 5’inci madde ile KOSGEB iki yeni görev, iki yeni
işlev yükleniyor, bu açıdan son derece önemli. Hangisi önemli değil ki, bütün
maddeleri önemli, bizatihi yasanın kendisi çok önemli. Bu
görevlerden bir tanesi, girişimcilik kültürünü ve ortamını ve
yaygınlaştırılmasını desteklemek. İkinci görevi ise, işletmeler arası iş
birliğinin geliştirilmesi, yerli veya yabancı sermaye katkısıyla
gerçekleştirilecek ortak yatırımların oluşturulması ve yaygınlaştırılmasının
desteklenmesi son derece önemli. İşte, bu noktada, yani hem
bu yasanın amacına ulaşılması açısından hem de bizatihi bu maddenin içeriği
açısından, burada araştırma-geliştirme ve yenilikçilik ile organize sanayi
bölgesi ve küçük sanayi sitelerinin yaşamsal önemine dikkatlerinizi çekmek ve
bu alanlarda ortaya çıkan sorunları dikkatinize sunmak ve zamanın elverdiği
ölçüde çözüm önerilerini size sunmak. Bu amaçla aslında söz aldım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkelerin bilim, teknoloji ve yenilik kapasitesi,
yenilik yeteneği özellikle küreselleşme sürecinin hız kazanmasıyla birlikte
stratejik bir konuma gelmiştir. Bu, hem sanayilerin ve ülkelerin rekabet
üstünlüğü açısından önemlidir hem de hızlı, sağlıklı, dengeli bir sosyoekonomik
gelişmenin sağlanması açısından yaşamsal önemlidir.
Şimdi, burada
Türkiye’ye baktığımızda, Türkiye'nin araştırma-geliştirme ve yenilikçilik
çabaları açısından son derece geri planda kaldığını üzülerek görüyoruz.
Rakamlara fazla boğmadan kısaca bir iki örnek vereyim. Türkiye’de
araştırma-geliştirme harcamalarının gayrisafi millî hasılaya oranı -2006 yılı için
söylüyorum- binde 76, oysa OECD ülkelerinin ortalaması yüzde 2,26. Yani OECD
ülkelerinden 2 kat daha düşük bu alana, araştırma-geliştirme alanlarına millî
gelirin oranı olarak kaynak aktarabiliyoruz.
Başka bir
gösterge, ARGE personeli sayısının toplam iş gücüne oranı. Burada çok daha
büyük bir sıkıntıyla
karşı karşıyayız; binde 43, Avrupa Birliği ortalaması yüzde 1,5 dolayında.
Burada da 2 katın üstünde ne yazık ki geriden gelmekteyiz.
Ne yapmak lazım?
Özellikle devletin, üniversiteler ve diğer araştırma kurumları dâhil, daha
fazla sorumluluk üstlenmesi gerekiyor. İki, Araştırma Geliştirme Faaliyetini
Teşvik Yasası’na –ki 2008 Martında çıkarıldı- daha fazla işlerlik kazandırmak
gerekiyor ve uygulamadaki tıkanıklıkları gidermek amacıyla gerekir ise bu
Yasa’da çok acilen yeni değişikliklerin yapılması gerekiyor.
Organize sanayi
bölgeleri ile küçük sanayi sitelerine gelince Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada da çok büyük bir sıkıntı var. Tamamlanan organize
sanayi bölgesi parsellerinin yüzde 80’i şu an için tahsis edilmiş durumda ancak
buralardaki tahsislerden yüzde 60’ı üretime geçebilmiş. Öte yandan, bazı
organize sanayi bölgelerinde doluluk oranları son derece düşük, bazıları ise
boş bir şekilde, atıl bir şekilde duruyor. Size bu konuda yöremden bir örnek
vermek istiyorum: Malkara ve Hayrabolu organize sanayi bölgeleri; şu anda
hiçbir tüten fabrika bacasına sahip değillerdir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan, bir dakikada toplayacağım.
Sayın Başkan,
konunun daha iyi anlaşılabilmesi için, örneğin Malkara’da, Malkara Organize
Sanayi Bölgesinde 68 parsel var. Bu 68 parselden 27 tanesi satılmıştı -ki satış
sözleşmesinde bir yıl içinde yatırıma başlanacaktı, üç yıl içinde yatırım
üretime, üretim aşamasına getirilecek idi- ne yazık ki 15 tanesi şu an için
geri iade etti sözleşmeye rağmen ve 12’si de iade etme aşamasına geldi. Yani 68
parselde bir tek dahi fabrika bacası tütmüyor. Aynı şey Hayrabolu için söz
konusudur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ne yapmak gerekiyor bu bağlamda? Bazı organize sanayi
bölgelerini sektörel ihtisas organize sanayi
bölgelerine döndürmeliyiz, bazılarını özel endüstri bölgelerine dönüştürmeliyiz
ve yeni organize sanayi bölgeleri için ise yatırım kararı verilmeden önce
mutlaka bölgesel bazda doluluk oranlarına dikkat
etmeliyiz.
Teşekkür ederim,
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tütüncü.
Şahıslar adına
ikinci söz Van Milletvekili Sayın Kayhan Türkmenoğlu’na aittir.
Buyurun Sayın
Türkmenoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; KOSGEB Kanunu’nda
değişiklik yapılmasına dair tasarının 5’inci maddesi üzerine şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyeti saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bilindiği gibi ülkemizin, ülkelerin gelişmesinde en önemli faktör
sanayidir. Hiç şüphesiz ki sanayimiz önemlidir ama ülkemizin coğrafyasına
baktığımızda Türkiye çok müthiş bir coğrafyaya sahiptir, bir tarafta sanayi
adına gelişmeler sürdürülürken diğer tarafta turizm alanında gelişmelerimizi
sürdürmeliyiz, hizmet sektöründe de var olmalıyız, turizmde de var olmalıyız,
sanayi sektöründe de var olmalıyız.
Şimdi, Türkiye’de
özellikle sanayi sektörüne baktığımızda KOBİ’ler çok
büyük önem arz eden bir konu. Aşağı yukarı, işletmelerimizin yüzde 98’e yakını KOBİ’dir. KOBİ’nin istihdam
yapısına baktığımızda da özellikle Türkiye’deki istihdamın yüzde 76’sını KOBİ’ler oluşturuyor, yatırımların yüzde 56’sını da KOBİ’ler oluşturuyor, katma değerin yüzde 38’ini, ihracatın
yüzde 16’sını.
Şimdi, biz bu
KOBİ tesislerimizin gelişmesi için, genişlemesi için, yeri, zamanı geldiği
takdirde elbette ki adımlar atmalıyız. Bugün de küçük, orta boy işletmeler,
sanayi sektörümüzün ilerlediği dönemlerden sonra harekete geçen ve 1990 yılında
kurulan, bugüne kadar birçok çalışmayı sergileyen, özellikle KOBİ’lerimize, sanayimize destek veren çok müstesna bir
kurumumuzdur KOSGEB. Ancak, KOSGEB’i bir şekilde anlatırken, ifade ederken,
KOSGEB’in başarılarını da anlatmamız gerekiyor. KOSGEB bugün 35 tane işletme
geliştirme merkeziyle, KOSGEB 20 tane teknoloji geliştirme merkeziyle, KOSGEB
55 tane hizmet merkeziyle ülkemize hizmet vermektedir.
Şimdi, KOSGEB’i
değerlendirdiğimizde bakıyoruz ki özellikle son beş yıla ben dikkat çekmek
istiyorum. Bakın, 2002 yılında, KOSGEB’in sanayicimize sağlamış olduğu kredi
hacmi 150 milyon TL’dir. 2003 ile 2006 arasında KOSGEB’in sanayicimize,
özellikle imalatçımıza sağladığı kredi hacmi 1 milyar YTL’dir.
Bakın, 2007-2008 -özellikle bunu vurgulamak istiyorum- arasında da KOSGEB 3
milyar Türk lirası kredi hacmi sağlamış imalatçımıza; toplam 4 milyara yakın
kredi hacmi sağlamış. 150 milyon nerede, 4 milyar nerede? Bazı şeyleri
değerlendirirken haksızlık da yapmamamız gerekiyor.
Şimdi, KOSGEB
sadece 2007 yılında, aşağı yukarı 14.500 firmaya eğitim danışmanlığı yapmış.
KOSGEB 11 bin firmaya ihracat desteği vermiş. Buna bakıyoruz, buradaki
arkadaşlarımıza biz saygı duyuyoruz, ama mesele üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek
mi?
Şimdi, bazen
arkadaşlarımız çıkıyor, Türk sanayisine, Türk girişimcisine, Türk iş adamına
bence burada haksızlık yapılıyor. İnsanları
-bakın, sermaye ürkektir, kırılgandır- bizim sanayicimizi, iş adamımızı,
girişimcimizi üzmememiz lazım, onu motive etmemiz lazım. Şu kürsüye çıkıp da
işte, “Şu kadar iş yeri kapatıldı, şu kadar kriz var…” Bunlar sadece ve sadece
kriz tellallığıdır, başka bir şey değil değerli arkadaşlar. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Çok ayıp, çok ayıp!
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Müsaade edin, müsaade edin… Bakın…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Gerçekleri söylemekten niye çekiniyorsun? Çok ayıp!
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Hemen söylüyorum: 29 bin tane… (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
Değerli arkadaşlarım,
müsaade ederseniz…
“29 bin tane
işletme kapanmış.” diyorlar.
OKTAY VURAL
(İzmir) – 1 milyon ocak söndü.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Bak, rakam burada, 29 bin tane işletme kapatılmış.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, hiç kimse tellallık yapmıyor. Müdahale
edin.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri…
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – E peki, 86 bin tane de işletme açılmış. Bunu niye
söylemiyorsunuz?
Bakın, 2006
yılında ülkemizde 34 bin tane işletme…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – İşsizlik oranını siz açıklıyorsunuz ya!
ÜMİT ŞAFAK
(İstanbul) – Aç bıraktınız bizi, aç!
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Yahu, ben bir şey söyleyeyim mi?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri…
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Şimdi, bakın, müsaade edin. Şimdi, 34 bin…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Hiçbir milletvekili tellallık yapmaz, geri alsın lütfen!
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Müsaade et Mevlüt Ağabey.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır, hiçbir milletvekili tellallık yapmaz. Ayıp, ayıp!
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Yahu, ben hepsini açıklarım size.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen! Ne dediğinizi anlamıyorum sizin.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – “34 bin işletme kapatıldı.” diyorsunuz…
OKTAY VURAL
(İzmir) – 1 milyon işsiz, 1 milyon!
BAŞKAN – Hatip
konuşsun. İtirazınız
varsa söylersiniz.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – …ama 106 bin tane de işletme açılmış.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, kriz… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lahavle!
Hiçbirinizi duymuyorum.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Kriz nerede var biliyor musunuz? Bakın, kriz nerede
var?
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Kriz sizin kafanızda var!
ÜMİT ŞAFAK
(İstanbul) – Kriz kafanızda var, kafanızda!
CANAN ARITMAN
(İzmir) – Sözünü geri alsın!
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Genel Kurula konuş.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, kimseye “tellal” diyemez Sayın Hatip! Geri
alsın lütfen!
BAŞKAN – Bir
dakika… Bitirsin.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, kriz ülkemizin tabii
ki önemsediği bir konudur ama krizin kesinlikle dış kaynaklı olduğunu bilmeniz
gerekiyor.
Bakın, biz
geçenlerde bir açıklama yaptık, özel tüketim vergisi ve KDV vergisini indirdik
değerli arkadaşlarım.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Ne oldu?
KAYHAN TÜRKMENOĞLU
(Devamla) – Türkiye’de otomotiv sektöründe iç piyasada müthiş bir canlanma
oldu. Bugün ithal gelen bütün otolara bakın, şu anda mağazalarda otomotiv
satışında araç bulamıyorlar ki araç satsınlar.
Şimdi, Türkiye’de
eğer buradaki otomotiv sektörümüz dışarıya mal satamıyorsa dışarıda da sorun
vardır, dışarıda. Bizim ihracatımız, yani otomotiv sektörünün dışarıda sorunu
var.
OKTAY VURAL
(İzmir) – İçeride var, içeride.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Dışarıya biz eğer mal satamıyorsak iç piyasada da bir
daralma olacaktır. Bunun için gerekli olan tedbirler alınıyor, gerekli olan
çalışmalar yapılıyor. Önemli olan burada girişimcimizi, müteşebbisimizi, iş
adamımızı motive etmektir, motive.
Bakın, ben bir iş
adamıyım. Burada…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Türkmenoğlu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Lütfen geri alsın sözünü!
CANAN ARITMAN
(İzmir) – Ayıp, ayıp!
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Pazar bulamıyorsun, pazar!
BAŞKAN – El
birliğiyle bağırırsanız hiç kimsenin ne söylediğini anlamam.
Sayın Aslanoğlu, ne diyorsunuz siz?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, Hatip burada hitap eden arkadaşlara
“tellal” dedi. “Tellal” kelimesini geri alması lazım.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, bitireceğim. (AK PARTİ sıralarından “Ek
süre verin.” sesleri)
BAŞKAN – Niye ek
süre canım? Verdim ben onun bir dakikalık ek süresini.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, sözümü bitireceğim.
BAŞKAN – Hayır,
ben size bir dakika verdim. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
Şimdi, böyle her
bir ağızdan…
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Evet, değerli
arkadaşlarım, KOSGEB Yasası’nın hayırlı olmasını temenni ediyorum. Yüce heyeti
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Türkmenoğlu.
Siz ne
diyorsunuz?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, burada hitap eden milletvekillerine Sayın
Hatip “tellal” kelimesini… Bu Mecliste kimse tellal değildir. Lütfen geri alsın
sözünü!
BAŞKAN – Tamam,
tutanaklara geçti Sayın Aslanoğlu. Hiçbir
milletvekili tellal değildir, tamam, anladık fakat bir ağızdan burada konuşan
bir hatibe itiraz etmenin, o gürültüyü çıkarmanın kimseye bir faydası yok.
Yanlış bir şey söyleniyorsa…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, geri almıyor. Geri alsın.
KAYHAN TÜRKMENOĞLU
(Van) – Ya, neyi geri alacağım?
CANAN ARITMAN
(İzmir) – Meclise saygılı olacak!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Mecliste kim tellal ya? Kim tellal? Kim tellal burada?
“Her çıkan tellallık yapıyor.” diyorsun. Kim tellal ya?
ZEKERİYA AKINCI
(Ankara) – Sayın Başkan, “tellal” lafına itiraz etmeyeceğiz de neye itiraz
edeceğiz?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – “Her çıkan tellallık yapıyor.” diyorsun.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) – Yahu, kendiniz…
BAŞKAN – İyi
ettiniz, sağ olun, teşekkür ederim,
gayet güzel oldu! Hadi buyurun kavgaya! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bir kere,
arkadaşımıza söyledim ayrıca da şimdi birbirimizi… Gerçekten bu konular
üzerinde konuşamaya başlarsak “felaket tellalı” diye bir kavram söz konusudur,
doğru mu? Bir atasözü mevcuttur, bir söz mevcuttur. Hakaret
edildi diye bir bakış açısıyla Sayın Aslanoğlu’nu ben
dinledim, böyle bir şey yokturu da söyledik.
Arkadaşımız da “tamam” dedi. Sizin de söyledikleriniz kayıtlara geçti ama bunun
ötesinde birbirimize bağırmanın bir anlamı yok. Sonuçta…
GÜROL ERGİN
(Muğla) – O zaman benim söylediğim de kayıtlara geçsin. O arkadaş da kafasını
kuma gömüyor, kuma!
BAŞKAN – Tamam
sizinki de geçti Hocam, tamamdır.
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sayın Başkan, Hatip “tellal” deyinceye kadar Mecliste hiç gürültü
yoktu, kimse sataşmıyordu, laf da atmıyordu. Hatip “tellal” deyince tabii
buradan cevap almak…
BAŞKAN – Bakın
şimdi “felaket tellalı” başka bir şey “tellal” başka bir şey. Yani…
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Aynaya baksın!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan “bu kürsüye çıkanlar” dedi, “bu kürsüye
çıkanlar” dedi.
BAŞKAN – Evet,
tamam… Peki, ne yapalım Sayın Aslanoğlu?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Geri alsın, geri!
BAŞKAN – Ne
yapalım?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Burada kimse tellal değildir.
BAŞKAN – Ee tamam, dedik. Arkadaş da aldı sözünü geri.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Almadı… Almadı…
BAŞKAN – “Hayır,
tamam, ben onu kastetmedim.” dedi. Kayıtlara da…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Almadı… Almadı
geriye.
BAŞKAN – Peki, ne
yapalım şimdi?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Geri alsın.
BAŞKAN – Niye
uzatıyorsunuz?
CANAN ARITMAN
(İzmir) – Efendim davet edin kürsüye…
BAŞKAN – Davet
etmiyorum Sayın Arıtman. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Evet, soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın Ağyüz…
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Efendim, önerge var.
BAŞKAN – Önerge
sonra okunur.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Pardon…
BAŞKAN – Herkes
birinci sınıf hukukçu burada, hadi bakalım.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Sayın Başkanım, siz daha çok kızıyorsunuz yani. Hatip kızmıyor
siz daha çok kızıyorsunuz, çok teşekkür ederiz.
Sayın Bakanım,
TÜİK açıkladı, OECD’de işsizlikte birinci sıradayız. İşsizlik oranı yüzde 15,5.
Esnaf sıkıntıda, sicil affı yeterli boyutta uygulanmadı. Kimse gittiği bankadan
sicil affının sonucunu olumlu olarak alamıyor. Çıkarılan vergi affı
taksitlerini ödeyemiyor ve seçim gezisinde gördük, esnaf artık çay ocağından
borca çay içiyor, berbere aylık ödemek üzere tıraş oluyor ve burada çıkılıyor
“Bunlar kriz tellallığı.” deniyor. Çiftçilerimiz sulama suyu elektrik borcu
altında eziliyor. Bunlara çare bulmak gerekirken hep beraber “Sen tellalsın,
sen tellal değilsin.” tartışması içerisine sokuluyor.
Sayın Bakanım,
sizin açıkladığınız bir teşvik olayı var. Sizden önce yapılan teşvik
uygulamasına “yanlış” dediniz ama iki yıl geçti. “Şimdi bölgesel ve sektörel teşvik sistemine odaklandık.” deniyor. Bu ne zaman
çıkacak? Gaziantep yandı bitti. Önce teşviksiz bıraktınız çevresiyle öldü,
şimdi de seçimden beri diyorsunuz ki “Bölgesel ve sektörel
teşvik çıkacak.” Ne zaman çıkacak Sayın Başkanım? Ne zaman çıkacak Sayın
Bakanım? Gaziantep ne zaman rahatlayacak, Kahramanmaraş ne zaman rahatlayacak?
Bunları bilmek istiyoruz, bu sorularımıza cevap almak istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
ekonomik kriz nedeniyle iş yerini kapatmak zorunda kalan bazı işverenleri Sayın
Başbakanın seçim mitinglerinde “Beceriksiz yöneticiler” olarak tanımladığı
sizler, bizler ve tüm kamuoyu tarafından yakından bilinmektedir. Acaba son bir
yılda kaç işletmemiz kapanmıştır? Kapanan bu iş yerlerinin ne kadarı yönetici
beceriksizliği gerekçesiyle son bir yılda yeni açılmış ve hemen kapanmıştır?
Devletin resmî verileri, devletin en tepe yöneticisi olan Sayın Başbakanın bu
ifadesini doğrulamakta mıdır? Değilse başarılı yöneticilerimize karşı söylenmiş
olan bu söylem bir haksızlık değil midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Taner…
RECEP TANER
(Aydın) – Sayın Bakan, ekonomik kriz gerekçesiyle uygulanmakta olan KDV, ÖTV
indirimleri gerçekten fiyatlarda bir indirim yaptı mı, yoksa zam olarak
vatandaşa geri mi döndü? Bu ÖTV ve KDV indirimlerinin amacına uygun olarak
yapılıp yapılmadığını denetleyen bir mekanizma var mıdır, varsa neresidir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Sayın
Doğru…
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanımıza
sormak istiyorum: Ekonomik krizden en çok etkilenenler esnaf ve sanatkârlar
olmuştur. Ancak esnaf ve sanatkârlardan emeklilik döneminde faaliyete devam
edenlerden “sosyal güvenlik destek primi” adı altında kesinti yapılmaktadır. Bu
da büyük şikâyetlere sebep olmaktadır. Bu konuda, bu tür konuyla ilgili olarak
bir şeyler yapılabilir mi? Bunu kamuoyu bekliyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Tankut…
YILMAZ TANKUT
(Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
Sayın Ağyüz’ün de ifade ettiği gibi dün açıklanan ve
Türkiye tarihinde bir rekora imza atan, yüzde 15,5 olarak gerçekleşen işsizlik
oranıyla, resmî rakamlarla 3 milyon 650 bin insanımız işsiz kalmıştır. Başka
bir ifadeyle, her 3 gencimizden 1 tanesi şu anda işsizdir. Bu tasarı şayet
kanunlaştığı takdirde, açıklanan ve gerçekleşen işsizlik oranını aşağıya çekme
konusunda herhangi bir katkısı olacak mıdır?
KOSGEB
desteklerinin dışında bugün bir felaket hâline gelen işsizlikle mücadele etmek
için, özellikle de sanayi sektörümüzü ayağa kaldırabilmek için Hükûmet olarak, acil olarak başka hangi önlemleri almayı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Nalcı…
KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Evet, teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
ben Sayın Işık’ın sorusuna yakın bir soru soracağım. Şimdi “beceriksiz iş
adamı” tanımı zaten soruldu. Ben sizden “becerikli iş adamı” tanımını
soracağım, yani bir onu bilmek istiyorum ben bir iş adamı olarak. “Becerikli
iş” nasıl olduğunu açıklarsanız biz de seviniriz.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, herhâlde en zor soru buydu.
Buyurun, sıra sizde.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; hepinizi, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Yani sorulan
sorulara yine mümkün olduğunca sürem içinde cevap vermeye çalışayım ama daha
cevap vermediğim varsa bunları da yazılı olarak cevaplandırmaya gayret edeceğim.
Efendim, teşvik
konusunu dün de ifade etmiştim. İlk uygulanacak olan ilk teşvik sektörel, bölgesel ve proje bazlı.
Böyle bir teşvikin uygulanabilmesi için de elde sağlıklı bir veri seti olması
gerekiyordu. Cumhuriyet tarihinde bugüne kadar maalesef bir sanayi envanteri yapılmamıştı. Sanayi envanteri
olmadan da böyle bir teşvik mekanizmasını sektörel,
bölgesel ve proje bazlı yapma imkânı da yoktu. Bu, 60’ıncı Hükûmete
nasip oldu, benim bakanlığıma nasip oldu. 2007 sayımıyla söylüyorum, 2 milyon
10 bin 377 işletmenin -dün de birkaç konuşmacı, değerli milletvekillerimiz
bahsettiler- 3.800 sektördeki sektörel faaliyetlerini
tek tek inceledik, irdeledik. Onlar tabii statik
değerler değil.
Dün yine bir
milletvekilimiz sormuştu -Evet, görüyorum kendisini- dün aslında cevap verdim
ama o anda beni dinlemiyordu, ben tekrar cevaplamış olayım. Bu sanayi envanteri her sefer sayım yapılacak bir şey anlamına
gelmiyor. Sektörel bazda tüm
firmaların girdileri girmiştir, yeni bilgiler geldiği zaman hemen otomatik
olarak veri setinde güncelleniyor ve yeni hâle geliyor. Yani bilgiler Sanayi ve
Ticaret Bakanlığına geldiği zaman -biliyorsunuz belli dönemlerde, SSK
bildirimleri, belli dönemlerde vergiyle ilgili bildirimler yapılıyor- hemen
veri setine girerek bunlar güncelleştiriliyor ve bir sefere mahsus yapıldı bu.
Sonra bir statik değil, yani canlı bir sistem, bir mekanizma olarak çalışacak
ve bunun üzerine teşvik sisteminin monte edilmesi de yani kabul edersiniz ki
öyle çok kolay bir iş değil. Ama bu çerçevede, vermiş olduğumuz taahhüt
çerçevesinde 2009 yılı itibarıyla sıfır kilometre bir teşvik sistemini sektörel, bölgesel ve proje bazlı
yapacağımızı ifade etmiştik.
Bununla ilgili
çalışmalarımız bitmiştir. Ekonomi Koordinasyon Kurulunda bu çalışmalar
yapılacak ve bu çalışmaları Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği başta olmak
üzere, bütün meslek kuruluşlarıyla, iş âleminin TÜSİAD, MÜSİAD bütün
temsilcileriyle beraber etüt ettik, onlarla beraber çalıştık ve neticede
Ekonomi Koordinasyon Kurulunda görüşüldükten sonra Bakanlar Kurulunda
görüşülecek.
Biliyorsunuz,
bunun kanunu zaten seçim öncesinde torba yasada çıkarıldı ve bu konuda Bakanlar
Kuruluna yetki alındı. Bakanlar Kurulu sektörel,
bölgesel ve proje bazlı çalışmayı yapacak, yani kanuni
altyapısı bitmiştir. Bunun da zaten 5084 sayılı Kanun bir yıl daha uzatıldı
böyle bir geçiş döneminde... Dolayısıyla teşvik konusunun özellikle böyle
olduğunu ifade etmek istiyorum.
Bu, sektörel, bölgesel, proje ve
bölgelerarası gelişmişlik farkları dikkate alınarak yüksek katma değer,
Türkiye’deki önemli olan yerli kullanım alanının en fazla olduğu sektörler,
uluslararası rekabet gücünün en fazla olduğu sektörler, istihdam ve yörelerin
ve bölgelerin kendi altyapı özellikleri dikkate alınarak, pazara uzaklığı
yakınlığı ve ham maddeye uzaklığı yakınlığı dikkate alınarak yapılacak olan bir
çalışmadır.
Bunun yanı sıra
fiyatlarda bu indirim… Var mı vaktim Sayın Başkanım? Çünkü efendim ben kanun
bir an önce çıksın diye uğraşıyorum, süreyi kısaltmaya çalışıyorum.
Fiyatlarda
indirim, KDV ve ÖTV indiriminden bahsedildi.
Şunu çok net
ifade edeyim: Sadece otomotiv sektöründe bu ÖTV indiriminin getirmiş olduğu,
çok önemli bir psikolojik getiri getirmiştir ve kriz psikolojisini kırmıştır,
çünkü araba alanların yüzde 80’i, kendi “yastıkaltı”
tabir ettiğimiz birikimleriyle veya altınlarıyla veya bankalardaki
birikimleriyle araba alımlarını yapmışlardır. Bankalara kredi için gidenler
yüzde 20’dir, yüzde 20 de on iki ay sıfır faizli olduğu için gidilmiştir.
Dolayısıyla, bu yapılan ÖTV indirimiyle otomotiv sektöründe işçi çıkartılması
bırakılmıştır ve kısa çalışma ödeneğinden faydalanmak isteyen şirketler bile
başvurusunu geri almıştır ki TOFAŞ ve Fiat bunun
örneğidir. Ve Toyota’ya gitmiştim, Toyota’da 3 bin kişi çalışıyor, bir tek kişi
çıkartmayacağını söylemişti.
Zam konusuna gelince:
Tabii ki serbest piyasa kuralları işliyor, yani zam yapın veya yapmayın deme
yetkisine sahip değiliz, tüketici bilinci var. Ancak haksız bir rekabet veya
bir monopol oluşturma durumunda Rekabet Kurulu başta
olmak üzere birçok sektör, birçok kurumun incelemesi ve benim Bakanlığım
Tüketici Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışmalarını yapıyor, şikâyetleri
değerlendiriyor. Evet, tüketicimiz, zam yapan varsa zam yapan firmadan
almayacak, cezayı verecek, bunun en güzel yöntemi budur. Maliye Bakanlığı da
ÖTV uygulamasını yapmayanlar hakkında istediği zaman bir soruşturma açabilecek
güce sahip.
BAŞKAN –
Zamanınız doldu.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Bitti mi? Peki.
Başkanım,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Bu
arada, tabii becerikli iş adamı konusuna vereceğiniz cevabı ben de çok merak
ediyorum.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Ben Necati Beyle görüşeceğim daha sonra
Başkanım.
BAŞKAN – Madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
330 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5. maddesinin j bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Orhan Ziya Diren |
Bilgin Paçarız |
|
|
Malatya |
Tokat |
Edirne |
|
Enis Tütüncü |
Tansel Barış |
Gürol Ergin |
|
Tekirdağ |
Kırklareli |
Muğla |
j) Girişimcilik
kültürü ve ortamının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için gerekli
tedbirleri almak, bu kapsamda girişimleri, girişimcileri, genç ve kadın
girişimcileri desteklemek.
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu önergeye?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HASAN ANGI
(Konya) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Katılmıyoruz efendim, zaten maddede çok
açık bir şekilde var bu.
BAŞKAN – Tekirdağ
Milletvekili Sayın Enis Tütüncü.
Buyurun Sayın
Tütüncü. (CHP sıralarından alkışlar)
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, aslında Hükûmet ve Komisyon
katılmadılar. Bu önergenin amacı genç ve kadın girişimcileri
desteklemek. Buna neden vurgu yaptık? Şu açıdan: İstihdam oranı
Türkiye’de çok düşük, yüzde 38,7. Neden bu kadar düşük istihdam oranı var? İki nedenden: Bir, kadın istihdamı çok ama çok düşük Türkiye’de,
gençlerin istihdamı da çok düşük. Bu
nedenle vurgulamak istedik.
Ben, bu konuda
neler yapılması gerektiği çerçevesinde bir konuşma yapacaktım. Ancak, Sayın
Kayhan Türkmenoğlu’nun konuşması üzerine farklı bir konuşma yapmayı uygun
gördüm.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bakınız, Sayın Türkmenoğlu’nun bu üslubu bize hiç
yabancı değil, hiç yabancı değil. Bu
üslubu biz bir yerlerden biliyoruz. Benim elimde Sayın Başbakanın kriz
terminolojisi var, hemen, yeni indirdik.
“Terminoloji” ne
demek, biliyor musunuz? Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde terminoloji teknik
alanlarda özel olarak kullanılan terimlerin tümünü içeriyor.
Şimdi, Sayın
Başbakanın kriz terminolojisini, ben, ekim ayı itibarıyla, ekimden bu zamana
kadar aldım. Neden ekimden itibaren? Çünkü, ekonomik
krizin en şiddetli bir şekilde görüldüğü ve Türk ekonomisinin yüzde eksi 6,2
oranında küçüldüğü bir zaman kesitinde Sayın Başbakan neler demiş:
18 Ekim 2008:
“Kriz çığırtkanlığı var.” yani “Tellallığı var.” diyor. “Küresel kriz
Amerika’dan Avrupa’ya sıçrayınca bizde de birileri hemen çığırtkanlığa
başladılar ‘Bizde de ne zaman başlayacak?’ diye.”
20 Ekim 2008:
“Kriz bizi teğet geçecek.
Bu küresel kriz
de inşallah bizi teğet geçecek, bizi böyle gelip de diğerlerini vurduğu gibi,
inanıyorum ki, kesinlikle vurmayacak, vuramayacak.”
23 Ekim
2008: “Kriz fırsatçıları var.” Bankalara
bindiriyor bu sefer. “Bankaların reel sektöre yaklaşımını hoş bulmuyorum. Kriz
dönemini de kendin için fırsata dönüştürüyorsun. Böyle şey olmaz.”
17 Kasım 2008:
“Anlatıldığı gibi kriz yok. Ülkemizde, şu anda, böyle anlatıldığı şekilde bir
kriz söz konusu değildir. Ama tabii ki, bu esinti bizleri de tesiri altına
alabilir.”
30 Kasım 2008:
“Kriz rantçıları var. Moralinizi bozmaya çalışanlara
karşı lütfen dikkatli olunuz. Bu krizi kendileri için bir rant
imkânı olarak görenleri lütfen dikkatle izleyiniz.”
1 Aralık 2008:
“Kriz artık inişe geçti. Tahminimiz odur ki, şu an itibarıyla kriz tepe
noktasına ulaşmış ve inişe geçmiştir. Türkiye bu krizden çok daha güçlenerek
çıkacak.”
Sanayi üretimi
2008 Aralıkta eksi 17 daralmış, Ocak 2009’da eksi 21,3 daralmış, Şubatta eksi
23,7 daralmış. Cumhuriyet tarihinin en büyük daralması.
Sayın Başbakan
konuşuyor…
12 Mart 2009:
“Kriz var diyen vatan haini. Kriz var diye milletin huzurunu bozacaksınız.
Milleti psikolojik olarak olumsuz havanın içine sokarsanız ülkeye ihanet etmiş
olursunuz.” Başbakan diyor, ihanetle suçluyor.
Şimdi, 24 Mart
2009’da da diyor ki: “Beceriksizler fabrika batırıyor. Şu kadar tekstil fabrikası
kapanmış. Anlattıkları gibi bir şey yok ortada. İşini bilmeyen beceriksiz,
başarısız varsa kapanmış da olabilir.”
Sayın Başbakanın
kriz terminolojisi bu ve Sayın Kayhan Türkmenoğlu’nun o “Tellal” kelimesini,
kavramını biz daha önceleri de biliyoruz. Ancak, burada şöyle bir şey var:
Görüyoruz ki, Sayın Kayhan Türkmenoğlu, Sayın Milletvekilimiz burada Sayın
Başbakanın söylediklerini tekrar etmiştir.
E, şimdi,
birisinin söylediklerini aynen tekrar eden nedir? Tellal mıdır? Tellal değil.
Çığırtkan mıdır? Değil. Papağandır, papağan. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Papağandır, kusura bakılmasın. Özür dilenmeyince bu şekilde de şeyleri sineye
çekeceksiniz. Papağandır.
Aslında başka bir
şeyi daha söyleyeyim: Başkasının söylediği şeyleri de aynen söyledi. Sayın
Başbakanı da yanılttılar. Kimler söyletti acaba Sayın Başbakana bunu? Sayın
Başbakan teknisyen değil, bu işleri bilmiyor ama kimler söyletti? O bakanlar
şimdi yerlerinde. Hadi bakalım, hayırlı olsun.
Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Tütüncü.
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım.
KAYHAN TÜRKMENOĞLU
(Van) – Sataşma var Başkanım, müsaade ederseniz…
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 16.36
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 16.52
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER : Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
330 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde verilen, Tekirdağ Milletvekili Sayın
Enis Tütüncü ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Tasarının 5’inci
maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
6’ncı maddeyi
okutuyorum:
MADDE 6 - 3624
sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde, ikinci fıkrasında yer alan “iki” ibaresi “bir” şeklinde
değiştirilmiş ve 8 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarı,” ibaresinden sonra gelmek üzere “Hazine Müsteşarı,” ibaresi
eklenmiştir.
“Genel Kurul,
Başbakanın veya görevlendireceği Devlet Bakanının başkanlığında, Başbakanın
görevlendireceği ekonomi ile ilgili Devlet Bakanlarından biri, Maliye Bakanı,
Milli Eğitim Bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Sanayi ve Ticaret Bakanı,
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı, Hazine Müsteşarı, Dış Ticaret Müsteşarı,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı, Yüksek Öğretim Kurulu’nca kuruluş
tarihleri itibariyle 2 yıl sürelerle ve sırayla tayin edilecek Teknik
Üniversite Rektörlerinden biri, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu
Başkanı, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı, Milli Prodüktivite Merkezi Genel
Sekreteri, Türk Standartları Enstitüsü Başkanı, Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği Yönetim Kurulu Başkanı, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Başkanı,
Makina Mühendisleri Odası Başkanı, Elektrik
Mühendisleri Odası Başkanı, Kimya Mühendisleri Odası Başkanı, Metalurji Mühendisleri Odası Başkanı, İnşaat Mühendisleri
Odası Başkanı, Mimarlar Odası Başkanı, Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar
Konfederasyonu Başkanı, Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Kefalet Kooperatifleri
Birlikleri Merkez Birliği Genel Başkanı, Türkiye Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı,
Türkiye Bankalar Birliği Başkanı, Türkiye Halk Bankası Genel Müdürü, Türkiye
Kalkınma Bankası Genel Müdürü, Başbakanlıkça uygun görülecek diğer banka Genel
Müdürleri, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Genel Kurulu’nca seçilecek sanayi
odası, ticaret odası ile ticaret ve sanayi odası yönetim kurulu başkanları
arasından en az birer tane olmak üzere toplam 5 yönetim kurulu başkanı,
Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu Başkanı, Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar
Konfederasyonu Genel Kurulunca belirlenecek 2 Birlik Başkanı, Madeni Eşya Sanatkarları
Federasyonu Başkanı, Elektrik-Elektronik ve Benzeri Teknisyenleri Esnaf ve
Sanatkarları Federasyonu Başkanı, Ağaç İşleri Federasyonu Başkanı, Türkiye
Seyahat Acentaları Birliği Başkanı ve Türkiye Orta
Ölçekli İşletmeler Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı Başkanı ve
Genel Kurul gündemi dikkate alınarak Başbakan tarafından belirlenebilecek diğer
bakanlar, kamu ve özel sektör temsilcilerinden meydana gelir.”
BAŞKAN – Madde
üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adıyaman
Milletvekili Sayın Şevket Köse’ye aittir.
Buyurun Sayın
Köse. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 330 sıra sayılı
Yasa Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, KOSGEB kuruluş yasasının 1990 yılında Resmî Gazete’de
yayınlanarak yürürlüğe girmesinden bugüne kadar bu kurum KOBİ’lere
çeşitli hizmetler vermiştir. Hepinizin bildiği gibi, Türkiye’de ekonomik
büyümenin en önemli lokomotiflerinden birisi KOBİ’lerdir.
Ülkemizde dengeli ve sürdürülebilir ekonomik ve sosyal kalkınmanın sağlanması
açısından KOBİ’ler hayati rol oynamaktadır. Zira, yaşadığımız ekonomik krizin en olumsuz etkilediği
kesimlerin başında, büyük sermayeye sahip olmayan, uluslararası tekellerle
yarışamayan küçük ve orta ölçekli sanayicilerimiz gelmektedir. Bu anlamda,
ekonominin darboğaza girdiği zamanlarda KOSGEB’in verdiği destekler üreticinin
daha da rahat nefes almasına katkıda bulunmuştur. Yakın zamanda gördüğümüz can
suyu kredisi bunun örneklerinden biridir. Can suyu kredisi, ülkemizde büyük bir
heyecanla beklenmiş, KOBİ’lerin ve ekonominin az da
olsa rahatlaması için bir umut olmuştur. Şüphesiz KOSGEB’in yaptığı yardımlar
tek başına ekonominin rahatlamasını ya da ekonomik krizden kurtuluşu
sağlamayacaktır. Aynı zamanda bu gibi krediler, tarım gibi, ekonominin diğer
sektörlerinde de uygulanmalı ve ekonominin tüm alanlarında canlanma
sağlanmalıdır.
Sayın
milletvekilleri, taşıdıkları önem nedeniyle başta gelişmiş ülkeler olmak üzere,
hemen hemen bütün ülkelerde KOBİ’lerin
gelişmesi, desteklenmesi ve korunması için uygun ortamı hazırlayacak politikaları uygulama zorunluluğu
vardır. Ancak, Hükûmet uygulamalarına bakıldığında KOBİ’lerin kredilere erişiminde yeterli desteğin zamanında
sağlanmadığı görülmektedir. Alınan önlemler, kesinlikle yetersiz ve geç
kalınmış önlemlerdir. Bu geç kalınmışlığın, sektörlerin feryatlarına kulak
tıkamanın ağır sosyoekonomik sonuçlar doğuracağı ortadadır. Nitekim,
bu açıkça görülmüş, yaşanan ekonomik kriz KOBİ’leri
âdeta ezip geçmiştir. Ekonomik krizin yönetilmesinde, Hükûmet,
maalesef sınıfta kalmıştır.
Sayın
milletvekilleri, tüm dünya hızlı bir şekilde krize karşı önlem alırken bizim Hükûmetimiz yok “Teğet geçecek.” yok “Kazançla çıkacağız.”
yok “En hafif olarak biz atlatacağız.” diyerek krize karşı yeterli önlem
almamıştır. Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal’ın ve partimiz ekonomi
kurmaylarının tüm önerilerine kulak tıkamıştır. Sayın Başbakan ekonomik krizin
yurt dışı kaynaklı olduğunu ve bize zarar vermeyeceğini söylemiştir ama
gerçeğin bu olmadığı kısa zamanda anlaşılmıştır. Hükûmetin
bu yanlış gidişine karşı Sayın Genel Başkanımızın sunduğu yedi önerinin bir
kısmı geç de olsa uygulandıktan sonra, ekonomide az da olsa bir hareketlenme
görülmüştür.
Sayın
milletvekilleri, kriz döneminde hazırlanan ve gerçekleşmesi, artık, bir
hayalden öteye gidemeyen 2009 yılı bütçesi zaman geçirilmeden gerçek biçimde
revize edilmelidir. Zira, yaşadığımız ekonomik krizden
çıkışın yöntemi üretimdir. Üretim için de ekonominin tüm aktörlerinin rollerini
iyi yapması gerekir. Unutmayalım ki bu kriz hepimizin krizidir, tüm yurttaşlar
bu krizden olumsuz etkilenmektedir. Bu nedenle, alınacak her gerçekçi önlemi
desteklemeye Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bir kez daha, hazır olduğumuzu
söylemek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, Adıyaman’dan, Gaziantep’ten, Adana’dan, Bursa’dan, yani ülkenin her
yerinden, krizden etkilenen insanların feryatları yükseliyor. Bu insanlar,
akşam tencere nasıl kaynayacak diye sıkıntı çekiyorlar, okula giden çocuklarına
harçlık veremiyorlar, işlerini kaybetme korkusu içinde yaşıyorlar. Yaşanan bu
kriz sadece ekonomik yanıyla değil, neden olduğu ağır sosyal sorunlarla da
insanlarımızı kötü yönde etkilemektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; işsizliğin boyutu sosyal patlama yaratacak sınıra
gelmiştir. Ocak ayı itibarıyla bir yılda 1 milyon 556 bin kişi krizden
etkilenmiştir. Biraz önce konuşma yapan Sayın Milletvekili Arkadaşımın dediği gibi, bu bir
kriz tellallığı değildir, resmî rakamların verdiği verilerdir. Bu kriz
döneminde kapanan her işletme, işsiz kalan her yurttaş iktidarın
sorumluluğundadır, bunu hiçbir zaman unutmayalım. Bundan dolayı, Sayın Başbakan,
işletmesi kapanan işverenleri beceriksizlikle suçlamak ya da kendi kredi kartı
yüzünden borçlu duruma düşen insanlarımızı eleştirmek yerine, gerçekçi ve
sağlıklı önlemler alınmasını sağlamalıdır. Acil önlemler alınması gerektiğini
yalnızca biz değil rakamlar da söylüyor. Geçtiğimiz günlerde açıklanan
rakamlara göre, 2009 Mart ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre imalat
sanayisi endeksindeki düşüş yüzde 25,9 olmuştur. Bu rakam ekonomi açısından
dehşet vericidir. Başka bir deyişle, imalat sanayisi dörtte 1 oranında
küçülmüştür. İmalat sanayisindeki küçülme etkisini en fazla KOBİ’ler
üzerinde hissettirmektedir. Özellikle böylesi kriz dönemlerinde KOBİ’lere verilen teşvikler çeşitlendirilmeli ve mutlak
suretle artırılmalıdır.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizde bulunan 2 milyonu aşkın KOBİ’den
300 bini imalat sanayisinde faaliyet göstermektedir. Bu işletmelerde 1 milyon
800 bin işçi istihdam edilmektedir. İmalat sanayisi işletmelerinin 73.800’ü
KOSGEB veri tabanına kayıtlıdır. Bu oranın yetersizliği ortadadır. 2008 yılı
itibarıyla toplamda 21 bin civarında işletmeye kredi ve faiz desteği
verilmiştir. Bu rakamlar ekonomik yaşamımızda bu tip işletmelerin ne kadar
önemli olduğunu ve KOBİ’lerin yaşadığı darboğazın
bütün ekonomiyi ve toplumu ne kadar derinden etkileyeceğini de göstermektedir.
Sayın
milletvekilleri, öncelikli olarak yaşanan krizin KOBİ’ler
üzerindeki etkisinin azaltılmasında ve krizin en az hasarla atlatılmasında
KOSGEB’e önemli görevler düşmektedir. Bu nedenle, zaman geçirilmeden işsizliği
azaltacak ya da üretimi artıracak önlemler etkili bir biçimde uygulamaya
konulmalıdır. Ancak, artan işsizlik rakamlarının alarm verecek düzeye ulaştığı
hepimizin malumudur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; KOBİ’lerin mali yapısının
güçlendirilmesi, pazarlama yöntemleri konusunda bilgilendirilmesi, yönetim
planlaması, teknoloji kullanımı ve çevre konularında desteklenmesi noktasında
KOSGEB’in bugüne kadar verdiği destek yetersiz kalmıştır. Bölgesel ve sektörel temelde verilecek teşviklerin kapsamı genişletilmeli
ve teşvik araçları çeşitlendirilmelidir. Bu nedenle, KOSGEB’in sadece imalat
sanayisi işletmelerine değil, hizmet ve ticaret sektörüne de destek verecek
olmasını olumlu karşılıyoruz Cumhuriyet Halk Partisi olarak.
Aynı zamanda,
yasa tasarısının gerekçesinde belirtildiği üzere, kadın girişimcilerin KOSGEB
destekleri kapsamında alınacak olması da ayrıca olumlu bir gelişmedir. KOSGEB
Genel Kurulunun oluşumunda değişime gidilmesi ve sektör temsilcilerine yer
verilmesi KOSGEB’i geliştirecek ve KOBİ’lerin
sorunlarının daha kolay aktarılmasını sağlayacak bir gelişme olarak
değerlendirilmiştir. Bu yolla hizmet turizmi gibi destek verecek sektörün
sayısı da artmaktadır.
Bu tasarının
ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diler, yüce heyetinizi tekrar saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Köse.
Gruplar adına,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Beytullah Asil.
Buyurun Sayın
Asil. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini
açıklamak üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlarım.
6’ncı maddeyle,
genişleyen KOSGEB hedef kitlesinin KOSGEB Genel Kurulunda temsilinde
katılımcılığı artırması ve Genel Kurulun yılda iki defa yerine yılda bir defa
toplanması amaçlanmıştır. Yapılan düzenleme yerinde ve olumludur.
Değerli milletvekilleri, son yıllarda sanayi üretiminde
istikrarsızlık, giderek yükselen cari açık, enerji maliyetleri başta olmak
üzere yüksek girdi maliyetlerinden kaynaklanan hızlı rekabet gücü azalışı,
sıfırdan sanayi yatırımlarının eksikliği ve döviz cinsinden yüksek özel sektör
borçlanması gibi yapısal sorunlar yaşayan ülke ekonomisi 2008 yılında baş
gösteren krizin olumsuz etkileriyle son derece kritik bir döneme girmiştir. Ekonominin hemen tüm göstergeleri olumsuz yönde seyretmektedir.
Geçen hafta açıklanan şubat ayı sanayi üretimi 23,7 düşmüştür. Büyüme oranı
negatiftir. Yatırımlar durmuş, ihracat gerilemiş, verimlilik, kredi hacmi,
satışlar, tüketici talebi, vergi hasılatı düşmekte,
işsizlik ve kapanan iş yeri sayısı hızla artmaktadır. Eskişehir, Bilecik,
Kütahya, Adana, Yalova, Bursa, Tekirdağ, Uşak, Denizli, Gaziantep, Manisa,
Kahramanmaraş başta olmak üzere tüm ülkemiz krizin yakıcı etkisiyle karşı
karşıyadır.
İşten çıkarmalar
resmî rakamlara 1 milyon 56 bin olarak yansımaktadır. İşsizliğin ulaştığı
boyut, ekonomik ve sosyal açıdan tehlikeli bir noktaya ulaşmıştır. İşsizlik
ülke genelinde ocak sonu itibarıyla 15,5’e, genç nüfusta 23,9’a tırmanmıştır.
İş aramaktan umudunu kesenlerin sayısı 2 milyon 394 bin kişiye ulaşmıştır.
Bunlarla birlikte, tarım dışı işsizlik yüzde 17,3’e, tarım dışı genç işsizlerin
oranı ise yüzde 30,3 gibi yüksek bir düzeye ulaşmıştır. Bu, her 3 gençten
1’inin işsiz olduğu anlamına gelmektedir.
Sanayideki üretim
kaybı, talebin ve siparişlerin düşmesiyle giderek büyüyor. Birinci çeyrekte
ülke ekonomisindeki genel küçülmenin yüzde 8’in üstünde olacağında herkes
hemfikir. Çift haneli küçülme rakamı telaffuz edenler de az değil. Bu vahim
tabloya rağmen sanayi sektörü yalnız bırakılmış, yalnız bırakılmak bir yana, beceriksizlikle
suçlanarak finans kuruluşları karşısında âdeta güçsüzleştirilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmetin bugüne kadar yerel
seçimlere ve dış politik gelişmelere öncelik vererek sanayi işletmelerinin
yaşadığı ciddi sorunları ve bunun doğal sonucu olan işsizliği, yoksulluğu,
artan yolsuzluğu görmezlikten gelmesi büyük bir hata olmuştur. Yerel seçimler
bitmiştir. Ziyaret sonuçlanmıştır. Bundan böyle, özel sektörün dinamizmini ve rekabet
edebilirliğini harekete geçirecek ortak aklın ürünü tedbirler paketi mutlaka
hayata geçirilmelidir.
Finansal güçlük
yaşayan işletmelerin kurtarılmasına ilişkin yasal mevzuat öncelikle yürürlüğe
konulmalıdır.
Kamu kesiminde
verimlilik programı başlatılmalıdır.
İşletmeler
üzerindeki yükleri arttıracak, işletmelerin uluslararası rekabet gücünü ve
istihdamı olumsuz etkileyebilecek düzenlemelerden mutlaka kaçınılmalıdır.
Küçük-büyük
işletmelerimizin krizin etkisini azaltmak ve daha sağlıklı bir işletme yapısı
oluşturmak amacıyla yapacakları birleşme, devralma ve ortak girişimler ile
diğer iş birliği projelerinin önündeki süreci uzatan bürokratik engellerin
tedbirleri mutlaka alınmalıdır.
Kriz sürecinde
özellikle ihracatçılarımızın Çin ve Hindistan gibi ülkeler karşısında yüz yüze
kalabileceği kur dampingi uygulamaları ve dolayısıyla
korumacılık ve ticaret savaşlarına karşı kullanılabilecek korumacılık
yöntemleri belirlenmelidir.
Tarım
sektöründeki küçülmenin önüne geçmek için tarım sektörüne yönelik yeni bir
teşvik sistemi ve verimliliği öne çıkaran yapı oluşturulmalıdır. Geçtiğimiz yıl
maalesef Hükûmet bu konuda kötü sınav vermiş,
verimliliğe doğrudan doğruya etki eden gübredeki ani ve fahiş fiyat artışı
karşısında duyarsız kalmış, bunun sonucu çiftçimiz toprak ile tohumu
buluştururken ya gübre atamamış ya da atması gereken gübrenin çok altında bir
gübreyi toprağına atabilmiştir. Bu durum doğal olarak 2009 yılı tarımsal ürün
verimliliğini azaltacaktır. Bunun tedbiri öncelikle alınmalıdır. Teknolojinin gelişmesi
ve piyasaya yeni girişlerin kolaylaştırılması için gerekli tedbirler mutlaka
alınmalıdır. Tüketici özgürlüğü ve refahını artıracak, ayrıca KOBİ’lerin rekabet edebilmesi için uygun ortam
sağlanmalıdır. İstihdamı korumak için kriz nedeniyle işlerini kaybeden ve
kaybedecek işçileri yeniden istihdama yöneltecek bir fon oluşturulmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizdeki sosyal yardımlar son derece dağınık, sistemsiz ve
gerçek ihtiyaç sahibine ulaşımı şüphelidir. Belediye başkanının antetli zarflarında seçim bürolarında dağıtılan yardımlar
bunun en büyük kanıtıdır. Bu konuda siyasilerimiz dürüst olmalıdır. Kamu kesimi
tarafından çeşitli kanallardan yapılan sosyal yardımların tümü aynı çatı
altında toplanmalıdır. Objektif yoksulluk kriterleri
dikkate alınarak gerçek ihtiyaç sahipleri hedeflenmelidir. Sanayicinin
bankalardan haklı şikâyeti dikkate alınmalıdır.
Bakın, Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu geçtiğimiz günlerde bir toplantıda şöyle
diyor: “Bankalardan şikâyetçiyiz. Niye? Kredileri bize vermiyorlar diye
şikâyetçiyiz. Bize verdikleri krediler 14 milyar azalmış. Bankaların menkul
kıymet portföyü 31 milyar dolar artmış. Bize de
insafsızca yükleniyorlar. Banka, parayı yüzde 12-12,5’la alıyor, kredi almaya
gidince yüzde 20-25 istiyor. Böyle şey, böyle insafsızlık olmaz; 12,5’a al,
25’le sat! Eğer krizden hep birlikte çıkacaksak sorumlulukları bilmek lazım.”
Maalesef bu feryat, bu ses bugüne kadar cevap bulmamıştır. Bu çığlığa bugün
kulak vermez isek yarın enkazın altında hep beraber kalırız. O nedenle,
bizlerin yakarışlarını muhalefet ediyorlar düşüncesiyle değil, piyasanın,
sanayicinin, işsizin, emeklinin, dul ve yetimin, yoksulun sesi olarak
dinlerseniz ve gereğini yaparsanız inşallah krizden de en az hasarla çıkmış
oluruz.
Görüşmekte
olduğumuz bu yasanın başta sanayicilerimiz olmak üzere milletimize hayırlara
vesile olmasını temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Asil.
Şahıslar adına
ilk söz Giresun Milletvekili Sayın Murat Özkan’a aittir.
Buyurun Sayın
Özkan. (MHP sıralarından alkışlar)
MURAT ÖZKAN
(Giresun) – Sözlerime başlamadan önce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Küçük ve Orta
Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığının Kurulması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi
hakkında kişisel söz almış bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, malumunuz, Türkiye’de küçük ve orta ölçekli işletmeler
istihdamın büyük bir kısmını, önemli bir kısmını barındıran, desteklenmesi
gereken birimlerdir. Ancak, bunların mevzuat hükümleriyle, KOSGEB’in
geliştirilmesi, değiştirilmesiyle problemlerinin çözülmesi mümkün değildir.
Şimdi Türkiye’de
ekim ayından beri hissedilen global krizin, küresel
krizin yerel etkilerinin Türkiye’deki tartışmaları hep devam ediyor. Ben size
bazı rakamlar vermek istiyorum. Elimde 2008 son çeyreğinin rakamları var.
Şimdi, krizin hangi ülkeleri nasıl etkilediği, bizi nasıl etkilediğini The Economist’in son sayısındaki
2008’in son çeyrek rakamlarıyla vermek istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, mesela Çin son çeyrekte 6,8 büyümüş. Avro
bölgesindeki büyüme rakamı eksi 1,5. Yunanistan bu dönemde 2,4 büyümüş. Çek
Cumhuriyeti binde 7 büyümüş. Macaristan, Orta Avrupa’da krizi en fazla hisseden
ülke olan Macaristan aynı dönemde yani bu son dönemde yüzde 2 büyümüş. Rusya 1,2 büyümüş, Malezya binde 1 büyümüş, Pakistan 5,8 büyümüş,
Arjantin 4,9; Brezilya 1,3; Şili binde 2; Venezuela
3,2; Mısır 5,9; İsrail 1,2. Güney Afrika –ki istihdam açısından baktığımızda
işsizlik oranları bizden en yüksek olan, dünyadaki en yüksek işsizlik hadlerine
sahip ülke- o ülke bile yüzde 1 oranında bir büyümeyi sağlamış dördüncü
çeyrekte. Peki, Türkiye ne olmuş sayın milletvekilleri? Türkiye eksi
6,2; küçülmüş son çeyrekte.
Şimdi, bu
noktadan baktığımızda, krizin Türkiye’ye teğet mi geçtiği yoksa talveg
noktasından mı geçtiğini takdirlerinize sunuyorum. Kriz Türkiye’den teğet falan
geçmemiştir. Gelişmekte olan piyasaları biraz önce söyledim sizlere. Gelişmekte
olan piyasalarda gözle görülür bir iyileşme varken son çeyrekte 2008’in,
Türkiye Cumhuriyeti’nde maalesef çok kötü bir gidiş vardır. 2008’de Nobel
Ekonomi Ödülü alan Paul Krugman’ın yine New York Times’ta çıkan son makalesinde Türkiye batacak ülkeler
arasında gösterilmiştir değerli arkadaşlar. Bu iş ciddi bir iştir, ciddiye
almanızı öneriyorum. Bu işler hamasetle, “Efendim, biz yaptık…” işte,
tellallıkla, şununla, bununla olacak şeyler değil. Bu
işleri ciddiye almanızı öneriyorum. Çünkü sizi kimse kurtaramayabilir değerli
arkadaşlarım.
Bunun dışında
şuna değinmek istiyorum: İşsizlik bugün 15,5’e yükseltilmiş. Bir de İşsizlik
Fonu var. Hani o sizin hep tenkit ettiğiniz 57’nci Hükûmet
var ya, 57’nci Hükûmetin kurduğu İşsizlik Fonu,
işsizlik sigortası. Bugün ben size
soruyorum çok samimi olarak: Nerede kullanıyorsunuz bu parayı?
Bakın, değerli
milletvekilleri, 2001’de bizlere nasip oldu, şükrediyoruz, işsizlik sigortasını
biz getirdik. Ama Almanya’da ne zaman kuruldu işsizlik sigortası, yaşlılık
aylığı, ulusal sağlık sigortası ne zaman kuruldu biliyor musunuz? Muhtemelen
bilmiyorsunuz. Tahmin etseniz de belki yirmi-otuz, kırk-elli yıl gidersiniz.
Değil, değerli arkadaşlarım. Almanya’da bu olay Otto von Bismark döneminde yani 1880
yılında gerçekleşmiş. 1880 yılında kurulan bir sosyal devleti biz maalesef 2001
yılında gerçekleştirdik. Ama siz bu parayı nerede kullanıyorsunuz, o çok
önemli. Bu kadar tüccar sevgisi olan bir Hükûmet
Türkiye Cumhuriyeti’ne daha gelmemiştir ama sizin sevdiğiniz tüccarlar da hep
becerikli tüccarlar oluyor nasılsa.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MURAT ÖZKAN
(Devamla) – Sayın Başkanım, daha söyleyeceğim çok şeylerim vardı.
Bir başka konu da
şu değerli arkadaşlar: Şimdi, vergi indirimleri yapıyorsunuz. Lütfen, vergi
indirimi yaptığınız malları şöyle gözden bir geçirin. Bunların hepsi ithal
ürünler. Eğer teşvik edecekseniz yerli ürünleri, tekstili ve gıdadaki KDV’leri
indirin, çok kolay bu.
Diğer bir husus
da eğer vergi teşviki getirecekseniz Türkiye’de de bütçeye etkisi az olan
doğrudan vergileri indirin. Gelin bir iş yapın, gelin lütfen şunu yapın: Asgari
ücreti vergi dışı bırakın. Sizi de biz alkışlayalım. Biraz da emeğin, biraz da
geniş halk kitlelerinin yanında olun değerli arkadaşlarım. Aksi takdirde
Türkiye’deki krizi önlemeniz mümkün değildir. Bakın, sizlere reçete sunuyoruz.
Bizler bu işi biliyoruz. Sizlere öğretebiliriz. Bizlere lütfen danışın. Aksi
takdirde sıkıntı çekeceksiniz.
Sözlerime son
verirken hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Sağ olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Şahıslar adına
ikinci söz hakkı Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt
Aslanoğlu’na aittir.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Hani sataşılmayacaktı hani. Sataşıyorsunuz, sataşıyorsunuz, ondan
sonra...
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Beyefendi, daha kürsüye yeni geldim, sataşmadım.
Oturduğunuz yerden siz laf attınız, laf istiyorsunuz, çok laf ederim eğer bağışlarsanız.
Daha kürsüye yeni geldim, kimseye bir şey de söylemedim, ağzımı açmadan, oradan
laf…
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, bana söyledi.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, daha ağzımı açmadan Beyefendi
“sataşıyorsunuz” dedi.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, Sayın Nil Hıdır size söylemedi, onu bana
söyledi.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Bana söyledi bana, bana.
Oraya mı
söylediniz efendim?
MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Oraya söyledim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Özür diliyorum sizden o zaman, özür diliyorum. Özür
diliyorum.
Sayın Başkan,
süremi…
BAŞKAN – Hayır,
yapmıyorum. Devam edin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Beni de
alkışlamayın.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize
saygılar sunarım.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, esnafın bakanı Sanayi Bakanlığı -Bakanım beni bağışlasın-
esnafa sahip çıkacak bakanlık Sanayi Bakanlığı.
Sayın Bakan, Türkiye’de
yasalar herkese eşittir, biz bunu biliyoruz ancak dün de sordum, bugün bir kez
daha dile getiriyorum: Türkiye’de bir çek mağdurları ve çekten hapiste olan
insanlara uygulanan farklı yorumlar var. Bu insanların sahibi sizsiniz. Ticaret
ve ticaret yapmış, normalde acz içine düşmüş, kimseyi
dolandırmamış, acz içine düşmüş insanlara sahip
çıkmak sizin Bakanlığınızın görevi.
Dün de arz ettim.
Bize her gün bu mektuplar geliyor. Takdim edeceğim. Şimdi, eğer bir çekten
dolayı birisi hapse girip birisi girmiyorsa, birine bir mahkeme farklı yorum
yapıyorsa, bir başkasına bir mahkeme farklı yorum yapıyorsa, bu, Türkiye’de
hukuk devletine yakışmaz. Bu insanların sahibi sizsiniz. Dün söylediniz. Sayın
Adalet Bakanı keşke gitmeseydi. Burada ticari davalarda, ticari olaylarda hapis
ve dolandırıcılığa sokup devleti dolandıranlar, teröristlerle birlikte aynı
koğuşta bu insanları yatırıyorsunuz. Ben bir kez daha, bir an önce, farklı
uygulanan, insanlara eşit uygulanmayan… Eğer hapis cezası ise bu ülkede her
kişiye aynı uygulanır ama bir mahkemenin yorumuyla farklı, bir mahkemenin
yorumuyla farklı. Bu bir arapsaçına döndü. Bir kez daha… Bu, Türkiye’nin her
tarafında ve bunların yüzde 99’u da küçük esnaf Sayın Bakanım, küçük esnaf.
Bunlara… Tabii, suçlu suçunu çekmelidir. Türkiye bir hukuk devletidir ama hukuk
devletinde farklı uygulamalar olamaz arkadaşlar. Ben bir kez daha bunun altını
çiziyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii, çek konusunda bu Meclis iki düzenleme yaptı. Ben emeği
geçen herkese teşekkür ediyorum ve eğer bugün piyasada birazcık da olsa,
esnafın sorunları, eğer küçük de olsa dindirmenin bir parçası oldu. Yani
vadeden önce kendi imzaladığı, keşide ettiği değil, ciro ettiği çekleri ve bir
başkasının onuncu cirodan sonra kredi kurumlarına giden çekleri, hepsi arkası
yazdırıldı ve daha vadesine bir ay, iki ay, üç ay olan çekler bir sürü
esnafımıza kepenk kapattırdı. Bu bir piyasa gerçeğiydi. Bugün, eğer… Bu
hakikaten önemli bir sorundu. Bu soruna çözüm bulan tüm milletvekillerine
teşekkür ediyorum ve piyasada, birazcık, artık, çekin vadeden önce ibraz
edilemeyeceği bir güven geldi ama kredi kurumları, kredi kurumları arkadaşlar,
çeki aldığı zaman ben bu krediyi bu vadede tahsil edeceğim diye zımnen kabul
etmiştir. Zımnen kabul ettiği bir şeyde insanların gafletinden, insanların zor
durumundan yararlanıp onların ensesine binmesini hiçbir vicdan kabul edemez. Bu
nedenle, bu konuda hakikaten bir düzenleme yapıldıysa herkese teşekkür
ediyorum.
Yine çekten
caymalarda, dürüstle dürüst olmayanı, sahtekârla sahtekâr olmayanı ve anında
dürüst alacaklıları korumak amacıyla her önüne gelen çekten caymama yönünde
yine bir yasaya...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum.
Bu nedenle, yine
piyasaya önemli bir istikrar getirmiştir. Dürüst alacaklıları korumak açısından
bir kez daha… Bu önemli bir uygulamaydı.
Sayın Başkanım,
kırk yedi saniyemi öbür konuşmamda alayım sizden.
BAŞKAN –
Olabilir. Bakacağız.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Madde
üzerinde soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Taner…
RECEP TANER
(Aydın) – Sayın Bakan, sanayi üretiminin bir önceki aya göre yüzde 23,7
oranında düşüş gösterdiği, imalat sanayisi üretim endeksinin düşmeye devam
ettiği bir ortamda sanayiciler için en büyük girdi maliyetlerinden olan doğal
gazda yapılan indirimi yeterli buluyor musunuz? Doğal gazda ve elektrikte yeni
indirimler düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, 14
Nisan 2009 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan kararname gereğince, içinde bambu
mobilya, berber ve dişçi koltuğu gibi çoğu ithal birçok ürün grubunda haziran
ayına kadar KDV oranlarının yüzde 18’den yüzde 8’e düşürüldüğü ifade
edilmektedir. Bu ürün gruplarının ne kadar stok değeri mevcuttur? Bu kararname
kapsamında yer alan ürünlerin gerçekten ekonomik krize ve istihdama katkısı ne
oranda beklenmektedir? Bu tedbirler içinde ne zaman yerli imalatçılara ait KDV
ve ÖTV indirimleri yer alacaktır?
Bir de, son,
Sayın Mevlüt Aslanoğlu’nun
da ifade ettiği gibi, şu anda cezaevlerinde yatan ne kadar çek mağduru vardır?
Bugün 80 bin dolayında çek mağdurunun arandığı ve adliyelerde 1 milyon
dolayında çek davasının olduğu iddiaları doğru mudur?
Çok teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Sayın
Çalış…
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım,
dün sordum ve cevap alamadım, sorumu tekrar ediyorum.
Esnaf kefalet
kooperatiflerinin içine düştüğü durumu biliyorsunuz. Esnaf kefalet
kooperatiflerimizi ve buralara borcu olan esnaflarımızı rahatlatmak için bir
programınız olacak mı?
İkinci sorum:
Otomotiv sektöründeki vergi indiriminin sektöre katkılarından bahsediyorsunuz
ama Ford grubu üretime ara verdiğini basına yansıttı dün itibarıyla. Bunu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Tankut…
YILMAZ TANKUT
(Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Nazım Ekren, 10 Mart tarihinde AKP’nin MKYK toplantısında
ekonomiyi canlandırmak için memur ve emeklilere 200 veya 300 TL tutarında bir
defaya mahsus ödeme yapılabilmesi için çalışmalar yapıldığını ifade etmişti.
Yine, Sanayi Bakanı olarak siz de 13 Mart günü Muş’ta yaptığınız bir
açıklamada, iç talebin canlanması için memur ve emekliye verilmesi düşünülen bu
yardıma olumlu ve sıcak baktığınızı ifade etmiş idiniz. Seçimden önce Hükûmet tarafından emeklilere verileceği söylenen bu 300
TL’lik yardım sözü yerine getirilecek midir, getirilecekse ne zaman
gerçekleşecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Yıldız…
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, çoğu
yazılı basında da bugün olduğu gibi, AKP bir yılda 1 milyon işsiz yarattı,
ekonomi can çekişiyor, işsizler ordusu her geçen gün büyüyor, vatandaş isyan
ediyor, esnaf siftah yapamıyor, fabrikalar kapanıyor ya da üretimlerine ara
veriyor, Başbakan ve ekibi hiçbir şey olmamış gibi davranıyor.
Yukarıdaki
gerçeklerin varlığını kabul ediyor musunuz yoksa size göre de yukarıdaki
gerçeklerin sorumluları felaket tellalları mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakan,
buyurun.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Evet, Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Efendim, bu
sorulmuş olan sorulardan mobilya sektörüne getirilmiş olan KDV’den özellikle Türk
mobilya sektörü ciddi manada ve ciddi oranda yararlanıyor. Bu konuda mobilya
sektörünün zaten en ileri giden sektörleri, dernekleri, sivil toplum
kuruluşları bu memnuniyetlerini büyük gazetelerde, büyük bir şekilde de
yayınladılar. Tabii ki büyük oranda, büyük bir çoğunlukta -tekrar ifade
ediyorum- yerli üreticilerimiz, özellikle Kayseri, İnegöl ve Ankara Siteler
başta olmak üzere tek tek yapmış olduğum
görüşmelerle, sektör temsilcileriyle yaptığım görüşmelerde mobilya sektöründeki
KDV indirimi sektörde çok ciddi bir gelişme kaydetmiştir.
Yine, otomotiv
sektöründe ve beyaz eşya sektöründe yapılan ÖTV ve KDV indirimi, son derece
yerinde yapılan ve zamanında yapılan bir uygulama olmuştur. Otomotiv
sektöründe, tekrar ifade ediyorum, Ford’un bilgisi bana gelmiş değil -ki biraz
evvel Değerli Milletvekilim söyledi- ama Fiat, TOFAŞ,
kanuni hakları olan kısa çalışma ödeneğinden faydalanmak istemediklerini
belirterek tam kapasite çalışacaklarını söylemişlerdir.
Ben, geçen hafta
sektörün bütün temsilcileriyle bir araya geldim, ayrı ayrı.
Otomotiv Sanayicileri Derneği, Distribütörler Derneği, yan sanayi
üreticileriyle beraber hepsiyle bir araya geldim. Şu anda otomobil
fabrikalarının tamamı yirmi dört saat çalışıyor Türkiye’deki ve yan sanayi aynı
şekilde çalışıyor. İki buçuk vardiya çalıştıklarını kendileri ifade ediyorlar
ve bu noktada beyaz eşya sektöründe de ciddi manada bir bu ÖTV indiriminin
faydası olmuştur. Ben Uşak’ta bundan on beş-yirmi gün önce yapmış olduğum bir
ziyarette bir beyaz eşya mağazasına girdim, yani işler nasıl oluyor, nasıl
yapılıyor diye. Mağazanın içi de kalabalıktı. Mağaza sahibine nasıl işleriniz,
bir açılma var mı dedim; “Vallahi iki üç gündür ciddi manada sorulmaya
başlandı.” dedi. Bu, mart ayı sonundan önceydi, yani uygulamanın, Bakanlar
Kurulu kararnamesinin çıkmasından önceydi ve mağazanın içinde birileri vardı.
İşte bir vatandaşla tanıştım. Nasılsınız? Dedi ki: “Efendim, iyiyiz, biz
alışverişe geldik. Bakın, bu hanımım, bu da kızım.” dedi. Ne yapıyorsunuz?
“Vallahi, kıza çeyiz düzüyoruz.” dediler. İyi, hayırlı uğurlu olsun. Ne
alıyorsunuz? “Buzdolabı alıyoruz, işte çamaşır makinesi alıyoruz, şunu
alıyoruz, bunu alıyoruz.” deyince dedim ki: Ya demek ki nikâh hemen çok yakın.
Ben de buradayken isterseniz vaktiniz de varsa nikâh şahitliği yapayım, yani
ben de size şahitlik yapayım deyince, adamcağız dedi ki: “Sayın Bakanım
–gülerek- ne nikâhından bahsediyorsunuz, daha kızın isteyeni bile yok.”
Şimdi, netice
itibarıyla, insanlar böyle bir ortamda, yani o güven ve psikoloji yerine
geldiği zaman 6,7’lik bir ÖTV indiriminde bile beyaz eşya indirimi yapılıyor.
Şu anda yine…
Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği Başkanıyla daha bundan dört gün önce görüş-tüm.
Sektörde şu anda üretim devam ediyor, hiçbir kapanan fabrika şu anda yoktur.
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Ford grubunda durum nedir?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Ford’u biraz evvel söylediniz, söyledim
Sayın Vekilim, söylerken dinlemiyorsunuz beni. Yani Ford ile ilgili bana gelen
bir bilgi yok. Siz bugün olduğunu söylediniz ama ben şu ana kadar, kendi bilgim
çerçevesinde, bütün fabrikalar… Hatta bir başka fabrikamız kendisinden ihracat
istenen otomobilleri dış pazarlara, ihracat pazarına telefon açarak ve yazı
göndererek iki ay sonraya ötelediklerini de ifade etmişlerdir. Tabii ki bu
geçici bir uygulamadır yani ÖTV ve KDV indirimi. Ancak tekrar ifade ediyorum:
Otomobil alanların yüzde 80’i “yastıkaltı” diye tabir
ettiğimiz birikimleriyle araçlarını almışlardır, altın bozdurmuşlardır,
ekonominin damarlarından çekilmiş kan yeniden ekonomiye verilmiştir. Bu noktada
da krediyle alım yapanların sayısı yüzde 20’yi geçmiyor. Kredili alım yapanlar
da sıfır faizli, on iki ay taksitli otomobil satanlar olduğu için buralardan
yapıyor. Dolayısıyla bunu ifade edeyim.
TESKOMB’la ilgili… Dün
Sayın Milletvekilim sormuştunuz, ben söylemiştim TESKOMB’la
ilgili konuyu, demek ki herhâlde atlandı, dinlenmedi. Bir kez daha söyleyeyim.
HASAN ÇALIŞ (Karaman)
– Ben takip ettim, cevap alamadım.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Yok, ben söyledim, şeyde var,
tutanaklarda görebilirsiniz, çünkü konuşulanlar yazıya geçtiği için. TESKOMB’u bir kez daha söyleyeyim yani benim için problem değil
söylemek.
TESKOMB
biliyorsunuz… Şu anda, Bakanlar Kurulunun yılbaşında almış olduğu karar
çerçevesinde Halk Bankasındaki faiz sübvansiyonunu yüzde 35’ten yüzde 50’ye
çıkarttık. Yani esnaf yüzde 50 faizi kendisi ödüyor, yüzde 50 faiz hazine
tarafından karşılanıyor. Bu noktada ilk defa, cumhuriyet tarihinde TESKOMB,
Halk Bankası vasıtasıyla, hazinenin vermiş olduğu destekle yüzde 10 faiz gibi
çok düşük bir faizle şu anda kredi kullandırıyor ve kullanılan kredi miktarı
yaklaşık 3,5 milyar lirayı geçmiştir. Şu anda Halk Bankası
,bildiğim kadarıyla, bugün Merkez Bankası Para Politikası Kurulunun
kararını bekliyor. Tahmin ediyorum ki önümüzdeki birkaç gün içinde Halk
Bankasıyla cumhuriyet tarihinde bir ilki gerçekleştirerek bizim vermiş
olduğumuz yüzde 50 sübvansiyonla beraber esnaf
ve sanatkâra tek
haneli faizle kredi
verecektir. Diğer taraftan, TESKOMB, borcu olan -TESKOMB
almış olduğu kararla kredileri yeniden yapılandırdı ve bu yapılandırmada
TESKOMB icra işlemi yapmak zorunda kaldı- 120 bin esnafın da anaparalarını yıl
sonuna kadar ödemesi kayıt ve şartıyla faizlerini beş yıl erteledi. Dolayısıyla
TESKOMB’un yapmış olduğu çalışma budur. Ayrıyeten bu KOSGEB kanununun çıkmasıyla beraber yine TESKOMB’la beraber çalışmamız yapılacak.
Çek yasası ile
ilgili, dün de söylemiştim, Adalet Bakanlığımızın üzerinde çalışmış olduğu bir
tasarı var. Bu bahsedilen konuların zaten orada alınacağını tahmin ediyorum.
Bir de sık sık gündeme getiriliyor, onu da hemen kalan sürem içinde
söyleyeyim: “Efendim, açılan işletme sayısı, kapanan işletme sayısı…” Tabii,
maalesef, muhalefet tarafından sadece kapanan dile getiriliyor. Açılanı da ben
söyleyeyim, eksik kalmasın. Ticaret sicil kayıtlarına göre 2008 yılında 96.904
işletme açılmış, 50 bin işletme kapanmıştır. 2009’un Ocak, Şubat, Mart ayında,
ilk üç ayında açılan işletme sayısı 23.228, kapanan 11.192’dir. Esnaf-sanatkâr
olarak baktığımız zaman, 2008 yılında 166.815 açılana karşı 117.808 kapanan
vardır. Yine 2009’un 15 Nisan tarihi itibarıyla 52.230 açılan var, 31.696 kapanan
var. Her zaman açılan ve kapanan sayısındaki oran yüzde 60-65’ler
mertebesindedir. Yani açılananlar her zaman kapananlardan gerek
esnaf-sanatkârda gerek ticaret siciline kayıtlı olanlarda hepsinden fazladır.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
6’ncı maddeyi…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım.
6’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 17.37
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati : 17.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER : Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78’inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
330 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi maddeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
7’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 7- 3624
sayılı Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının
(k) ve (l) bentlerinde geçen “507 sayılı” ibaresi “5362 sayılı” olarak
değiştirilmiş, (b) bendinde yer alan “eğitim” ibaresinden sonra gelmek üzere
“ve denetim” ibaresi ile aynı fıkraya aşağıdaki bentler eklenmiştir.
“v) İşletmelerin
ve girişimcilerin yatırım, üretim, ihracat, istihdam, teknoloji geliştirme,
pazarlama ve diğer konularda ihtiyaç duydukları ürün ve hizmetleri temin
edebilmeleri ile sermaye piyasalarına açılabilmeleri için gerekli geri ödemeli
veya geri ödemesiz destekleri sağlamak;
y) İşletmelerin
ve girişimcilerin kamu bankaları, özel bankalar ve katılım bankaları ile diğer
finans kuruluşlarından uygun koşullarda nakdî veya gayri nakdi kredi temin
edebilmeleri için faiz, komisyon ve diğer masraflarına geri ödemeli veya geri
ödemesiz destekler sağlamak.”
BAŞKAN – Madde
üzerinde ilk söz hakkı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili
Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu’na
aittir.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
hepinize tekrar saygılar sunuyorum.
Sayın Bakan,
biraz önce söyledim, dışarı çıktığımda bana on tane telefon geldi. Bu
telefonları Komisyon üyemiz Sayın Fındıklı da dinledi.
Sayın Adalet
Bakanı burada. Sayın Bakanım, Türkiye’de yasalar herkese eşittir. Çeklerden
dolayı değişik mahkemelerin verdiği kararlardan bir sürü mağdur var. Sayın
Sanayi Bakanımıza illettik, taslak hazırlanmış. Yasanın eşit uygulanması
açısından öncelikle bu tasarının Meclise bir an önce getirilmesini hepinizden
rica ediyoruz. Siz de…
ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – İmzada.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – İmzada... Teşekkür ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, aslında bu ülkenin kurtuluşu üretimde. Üretim olmayan bir yerde
hiçbir şey olmaz. Ben birazcık, tabii… Yine Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanım
bana kızacak biliyorum, yine sanayinin ve tüccarın, esnafın koruyucusu, hamisi,
babası sizsiniz derken belki yine kızacak. Ama Türkiye’de bir Teşvik Yasası var
arkadaşlar. Hepiniz çok iyi biliyorsunuz, hepiniz bundan mustaripsiniz, hepiniz
bu konuyu illerinizde çok iyi biliyorsunuz arkadaşlar ama maalesef 5084 sayılı
Yasa çıkarken burada söyledim, bu Teşvik Yasası bu ülkenin böğrüne vurulmuş bir
hançerdir dedim. Değerli arkadaşlarım, bunu hepiniz de çok iyi biliyorsunuz,
hatta tarih ve gün vereyim: Sayın Başbakan Giresun’da bir giyim fabrikasının,
bir gömlek fabrikasının açılışını yaparken “Bu Teşvik Yasası Türkiye’nin
koşullarına uygun değil.” dedi. Ne zaman? Üç yıl önce arkadaşlar, üç yıl önce.
Değerli
arkadaşlar, dün Sayın Bakan da söyledi, sektörel,
bölgesel diyoruz ama eğer Türkiye’de hepimiz bu ülkenin geleceğinin üretimde
olduğunu biliyorsak… Sayın Bakan maalesef ocak oldu, şubat oldu, mart oldu
nisan bitti, sanayicinin, tüccarın beklemeye hâli yoktur, gittiler bu insanlar!
Bunun adını ne koyuyorsanız koyun, bu insanların beklemeye tahammülü yok. Eğer
bu ülkede Teşvik Yasası, bu ülkenin sanayisine yön verecek Teşvik Yasası hâlâ daha…
31/12’de bitti süresi arkadaşlar. 31/12’de bitmesine rağmen ta şubat ayında
uzattınız. Değerli arkadaşlarım, ben bunu birkaç kez dile getirirken, ekim
ayında, kasım ayında komisyonda, burada ne olacak bu Teşvik Yasası, insanlar
önünü görmek istiyor dememe rağmen “Hazırlanıyor, geldi, gelecek…” Nerede?
Nerede? Nerede?
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) – Ne bağırıyorsun?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Benim ciğerim yanıyor.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) – Senden daha çok yanıyor bizim ciğerimiz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Senin gibi “tellallık yapıyor” demiyorum! Sanayicinin
ciğeri yanıyor! Sanayicinin içinde olduğu ortamı burada dile getirmek benim
görevim Kayhan Bey, onlar adına bağırıyorum! Ben her şeyi tozpembe
göstermiyorum. Hepinizin vicdanına soruyorum: Bu ülkede büyük bir teşvik sorunu
var mı, yok mu? İllerinizde bu sorun yok mu? (AK PARTİ sıralarından “Yok”
sesleri) Ha, yok diyorsanız, yok diyen arkadaşlarıma iyi günler diliyorum,
yolları açık olsun, yolları açık olsun! İlinize gidin deyin ki: “Ben yok
dedim.” Arkadaşlar, vicdanımıza soralım. Bu ülkede büyük bir teşvik sorunu var.
Geçtiğimiz yıllar, bazı illeri bazı illere düşman ettiniz. Önce 36 il dediniz,
Maraş’taki sanayici kaçtı Gölbaşı’na gitti. Doğru mu Veysi
Bey? Daha sonra, 48 ile çıkınca…
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – 49.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - …49 ile çıkınca, Adana, Denizli, Gaziantep boşaldı
arkadaşlar ya! Sayın Ağyüz sabahtan beri isyan
ediyor. Boşaldı, kapandı fabrikalar! Eğer 1 kilo iplikte -arkadaşlar dikkat
edin- sadece enerji bedelinde 200 lira fark ediyorsa böyle bir rekabet…
“Serbest piyasa” diyor dünden beri Sayın Bakanım. Böyle bir serbest piyasada -1
kilo iplikte 200 lira enerji bedeli- nasıl bir rekabet koşulu yaratırsınız?
Değerli
arkadaşlarım, bu ülkenin acilen… Gün geçmiştir… Ekimde gelecekti, kasımda
gelecekti, aralıkta gelecekti… Sayın Bakan, dün de söylediniz “Bölgesel ve sektörel teşvik hazırlanmıştır, ekonomiden sorumlu Sayın
Bakana gitmiştir.” Nerede? Nerede? Arkadaşlar, bu ülkenin teşvik politikasının
öncelikle, bir yıl önce belirlenmesi lazım. Gelecek yıl uygulanacak teşvik
politikasını herkesin bilmesi lazım, sanayicinin ona göre hareket etmesi lazım.
Sanayiden sorumlu bir Bakan olduğunuz için ben bir kez daha bu işin sahibi
sizsiniz -sorumlusu demiyorum Sayın Bakan- bu işi eğer kimler
geciktiriyorsa onlarla kavga
etmek sizin görevinizdir,
sanayici adına, esnaf adına görevinizdir.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Ben çekinmedim, hayatım boyunca
çekinmedim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bir sicil affı yaptık. Burada,
herkes, sicil affında sanki şöyle düşündü: “Sicil affı olacak, esnaf
rahatlayacak.” Bu bir milattır, yapılması doğrudur, iyi ki yapıldı, tüm katkı
veren gruplara –tüm gruplar destek verdi buna- teşekkür ederim. Ama o gün
söyledik burada: “Bu sicil affının işlemesi için kredi kurumlarının kendi
hasıraltındaki sicillerinin de affedilmesi lazım.“ dedik. Ben, hiçbir kredi
kurumunun sahtekâra, düzenbaza kredi vermesi taraftarı değilim ama Türkiye’de,
sicil affı olmayan, sicil affından dolayı sicili silinen çok düzgün insanlar
var ve gerek piyasa koşulları gerek rekabet koşulları bu esnafımızı mağdur
etmiştir.
Değerli
arkadaşlar, sicil affının işlemesi için –bunun altını çiziyorum Sayın Bakan-
özellikle bankaların, kredi kurumlarının bu işe kredi vermeleri açısından
onlara farklı uygulamalar getirmeniz lazım. Dün de sordum. Esnaf gidiyor, sicil
affı uygulandı, Merkez Bankası kaydı sildi ama bankanın altında, bakıyor “Ben
sana kredi vermem.” diyor ama bunun hiçbir yaptırımı yok. Yani esnafa çözüm
getiren hiçbir yaptırımı yok. En azından siz bilin Sanayi Bakanlığı olarak.
Sanayi il müdürlüğüne müracaat etsin bu insanlar, sicil affından dolayı hangi
kurum kredi vermiyor, en azından bunun bir listesini tutun. Bazı kurumlar iyi
niyetle yaklaşabilir ama Türkiye’de, maalesef, ticarette hep vuranın yanına kâr
kaldı arkadaşlar. Bunun için, kredi kurumlarına bazı güller vermeniz lazım,
yani sicil affının işlemesi açısından, esnaf açısından. Özellikle
finansmanlarını uzun vadede yapılandıran esnaflardan bahsediyorum. İki yıla, üç
yıla mevcut borçlarını yapılandıran bankalara mutlaka ya disponibilitede
ya munzam karşılıkta yahut bir farklılık getirmeniz lazım bunu yapsın diye.
Yoksa yapmıyor arkadaşlar, piyasa gerçeğini görelim. Hangi kredi kuruluşu
esnafın bir şekilde borçlarını uzun vadeye yapılandırıyorsa mutlaka bunlara bir
gül vermeniz lazım. Yani bu gül de ya disponibilite
oranlarını… Hangi kurum esnafın kredilerini yeniden uzun vadeli
yapılandırıyorsa, ne kadar yapılandırıyorsa ona bir gül vermeniz lazım, bir
öncelik vermeniz lazım, bu kurumlar da bu işi yapsın diye. Yoksa eşit
koşullarda yapmazlar arkadaşlar, birbirimizi kandırmayalım, yapmıyorlar. Onun
için, yapmaları için mutlaka belli oranlarda onlara destek vermeniz lazım.
Hangi kurum, esnafların, küçük sanayicinin kredilerini uzun vadeye
yapılandırdıysa örneğin “O miktar kadar disponibilite
ve munzam karşılık yatırmazsınız.” deyin bakayım, bu kredileri yapılandırıyor
mu, yapılandırmıyor mu? Birbirimizi kandırmayalım. Bunun işleyişi böyledir
arkadaşlar. Buna mutlaka bu yönde bir çözüm getirilmesi lazım. Yaptık sicil
affını hiçbir şey değişmedi, devlet bankaları dâhil.
Değerli
arkadaşlarım, devlet bankaları köylüden ne istiyor biliyor musunuz? Memur kefil
istiyor “2 tane memur kefil getir.” diyor. Böyle bir şey olur mu arkadaşlar?
Aynı şekilde esnafa diyor ki: “Bana memur kefil getir.” Aynı şekilde köylüye
“Bana şehirde ipotek ver.” diyor. Böyle bir Türkiye’deyiz, niye birbirimizi
kandırıyoruz? Toplumun gerçeğini, ülkenin gerçeğini görmüyoruz arkadaşlar.
Biraz önce beni
yine bir esnaf aradı Malatya Arapkir’den, bakkal. “Ya, devlet bakkallık yapar
mı? Bugün koli koli -nereden almışlarsa- insanlara
yiyecek gönderiyorlar.“ diyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Bari insanlara bir şey yapıyorsanız bir yerlerinden alıp
götürmeyin. Bari bir fiş verin de gitsin o fişle o bakkallardan alsın. Bari bu
insanlara bu iyiliği yapın. Yani küçük esnafı yok ettiniz, oradaki alışverişi
yok ettiniz. Diyor ki: “Yağı, şekeri, hepsi koli koli
gidiyor, kaymakamlık gönderiyor ama bu köylü gelip bizden alışveriş yapmıyor.”
Bari bunu yapıyorsanız o yöredeki küçük esnafa da zarar vermeyin arkadaşlar.
Ben, bir kez
daha, teşvik konusunda ve kredilerin yeniden yapılandırılması konusunda Sayın
Bakana, bunların bir an önce yapılması konusunda ve hepinize bir kez daha rica
ediyorum. Ülkenin gerçeği budur. Birbirimize burada her konuşan milletvekili
yüreğinden konuşur, esnafın sorununu, tüccarın sorununu, sanayinin sorununu…
Hepimiz bu ülkenin kurtuluşunun üretimde olduğunu biliyoruz. Buradaki tüm
milletvekilleri yüreğiyle konuşur.
Hepinize teşekkür
ediyorum. (CHP, MHP ve DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aslanoğlu.
Gruplar adına,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay.
Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
tasarının 7’nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
KOBİ’ler, değişen piyasa
koşullarına hızlı uyum yetenekleri, esnek üretim yapılarının kriz dönemlerinde
sağladığı yavaşlatıcı etkisi, bölgeler arasında dengeli büyüme, işsizliğin
azaltılması ve yeni iş alanları açılmasındaki katkıları gibi olumlu özellikleri
nedeniyle ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınmasında önemli bir işlev
görmektedirler. KOBİ’ler ülkemizdeki işletmelerin
yaklaşık yüzde 99’unu oluşturmakta, toplam istihdamın da önemli bir bölümünü
sağlamaktadırlar.
TÜİK verilerine
göre, 2008 yılı dördüncü döneminde, sanayide istihdam yüzde 3,9; sanayide
çalışılan saat yüzde 6,2 azalmış, ekonomi yüzde 6,2 oranında küçülmüş; aylık sanayi
üretim endeksi, 2009 yılı Şubat ayında, 2008 yılı Şubat ayına göre yüzde 23,7
azalış göstermiştir. İşsiz sayısı, 2008 yılı Ocak döneminde 2 milyon 591 bin
iken 2009 yılı Ocak döneminde 3 milyon 650 bin kişiye ulaşmıştır. İşsizlik
oranı 2008 yılı Ocak ayında yüzde 11,6 iken 2009 yılı Ocak döneminde bu rakam
yüzde 15,5’a çıkmıştır. 2009 yılı Şubat ayında 2008’in aynı ayına göre kurulan
şirket ve kooperatif sayısı yüzde 30,8 azalmış, 2008 yılı Şubat ayında yüzde
79,3 olan üretim değeri ağırlıklı kapasite kullanım oranı 2009 yılı Şubat
ayında yüzde 63,8 seviyesinde gerçekleşmiştir.
Değerli
milletvekilleri, belirttiğimiz bu nedenlerle ekonomideki istihdam, büyüme ve
üretimin ana dinamiği olan KOBİ’lerin sağlıklı bir
ekonomik ortamda gelişip büyümeleri ve hayatlarını devam ettirmeleri büyük önem
arz etmektedir. Yaklaşık sekiz aydır ülkemizi de ciddi şekilde etkileyen
ekonomik kriz, KOBİ’leri de olumsuz etkilemektedir.
Krizin daha da derinleşmesi ve en iyi ihtimalle 2010’un ilk yarısından sonra
bazı düzelmelerin beklendiği de dikkate alındığında KOBİ’lerimize
ciddi destekler sağlamamız gerektiği açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. İşte
burada KOSGEB’in önemi ortaya çıkmaktadır.
Türkiye’de KOBİ’lere destek veren ve onların sorunlarını çözmeye
çalışan en önemli kuruluş KOSGEB’dir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde
faaliyet gösteren KOSGEB, KOBİ’lerin küresel rekabet
ortamında varlıklarını korumak ve güçlerini artırmak için yanlarında olan öncü
bir kurum olmak üzere 1990 yılında faaliyete başlamış ve o günden beri önemli
görevler ifa etmektedir.
Yürürlükteki 3624
sayılı Kanun ile sadece imalat sektöründeki işletmelere destek veren KOSGEB’in…
Bu tasarı ile, hizmet ve ticaret sektörlerinde
faaliyet gösteren işletmelerin de KOSGEB desteklerinden yararlanmasının önünün
açılması hedeflenmektedir. Bu hedef elbette bizim de destekleyeceğimiz bir
yaklaşımdır. Ancak bugünkü hâliyle KOSGEB’in imalat sektöründeki firmalara
verdiği hizmet yetersizken imalat sektörünün yanına eklenecek diğer sektörlere
nasıl destek verilecektir, bu sorunun cevap bulması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, KOSGEB’de 2003 yılı başından bu yana geçen altı yıllık süreçte
dört başkan değişmiştir. Görevden alınan idari kadroların geri dönmesiyle âdeta
kişiye göre müdürlük ve daire başkanlığı oluşturulması yoluyla ciddi bir idari
zafiyet yaşanmıştır. Atama ve terfilerde liyakate ve ehliyete bakılmayan ve
haksızlıkların kol gezdiği bir kurumda başarı ne yazık ki mümkün değildir. Bu
hususları daha detaylı incelemek isteyenlere Devlet Denetleme Kurumunun KOSGEB
ile ilgili hazırladığı raporlara, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının teftiş
raporlarına göz atmalarını tavsiye ediyorum.
Dikkat çekmek
istediğim bir diğer husus ise son birkaç yıldır KOSGEB’in asli görevi olan
KOSGEB destek mevzuatı kapsamında KOBİ’lere destek
ulaştırmaktan yavaş yavaş uzaklaştığı ve sadece
bankalarla iş birliği ile kredi faiz desteği veren bir kurum hâline
dönüşmesidir. Son yıllarda destek gerçekleşmelerine baktığımızda kredi faiz
desteğinin toplam desteklerinde büyük bir yer işgal ettiği görülmektedir.
Elbette kredi faiz desteği mekanizması uygulanması gereken bir mekanizmadır
fakat takdir edersiniz ki sırf böyle bir destek için bin kişilik eleman
istihdam etmeye gerek yoktur. Bunun başka yolları da vardır. KOSGEB’in asıl
destek mekanizmalarına acilen ivme kazandırılması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, KOBİ’lerin içinde bulunduğu bazı
sorunlara da kısaca değinmek istiyorum. KOBİ’lerin
özellikle marka geliştirme, organizasyon, finansal yatırım yetersizliği gibi
sorunları bulunmaktadır. Bu konuda meslek okulları ile ilgili mevzuatın
değiştirilmesi, meslek okulları, üniversiteler ve sanayiyi de içine alan bir iş
birliğine gidilmesi için teşviklerde bulunulması gerekmektedir. Mali destek
mekanizmalarının geliştirilmesinde ise Sanayi Bakanlığı, KOSGEB ve Odalar
Borsalar Birliği gibi kurumlara çok iş düşmektedir. Bankaların KOBİ’lerin sorunları için daha ucuz orta ve uzun vade kredi
imkânı sağlaması ve bu kredilerde çeşitliliğin artırılması gerekmektedir.
Büyüyen firmaların küçük firmalara deneyimlerini aktarabilecekleri, farklı
düzeylerde yeni iş birliklerinin kurulabileceği ağ yapılar kurulmalıdır.
KOBİ’ler, ölçeklerinin
getirdiği sınırlar dolayısıyla gereksindikleri pek çok hizmeti, kendileri için
ne kadar hayati önemi olursa olsun uzman istihdam ederek kendi bünyelerinde
üretme gücünden yoksundurlar. Diğer ülkelerde KOBİ’lerin
bu açığı etkin danışmanlık mekanizmaları ile kapatılmaktadır. KOSGEB’in yeni misyonunun bir parçası, Türkiye’de pek cılız olan bu
mekanizmanın gelişmesi için uygun ortamı sağlamak olmalıdır.
KOSGEB, KOBİ
sorununu önce bir kültür sorunu olarak görmeli, KOBİ’lere
kültür taşımayı öne almalıdır. Bu kültür, girişimcilik kültürüdür, teknoloji ve
inovasyon yönetimi, insan kaynakları yönetimi
kültürüdür, kısacası endüstriyel yönetim kültürüdür. Bu kültürün enjekte
edilebilmesi için uygun toprağın bulunması ve hangi sektör, bölge ya da KOBİ
kesimlerine öncelik verileceğinin belirlenmesi gerekmektedir. Kültürel eğitim
faaliyetleriyle eş zamanlı olarak KOBİ’lerin
pazarlama mekanizmalarını geliştirmeye, özellikle dış pazarlar konusunda onlara
rehberlik edecek mekanizmalar oluşturmaya yönelik programlar yürürlüğe
konulmalıdır. Girişimcilik, özellikle de yeni teknoloji alanlarındaki
atılımlar, KOSGEB’in odaklanacağı konuların başında gelmelidir.
KOBİ’lere destek
konusunda, TÜBİTAK Teknoloji İzleme ve Değerlendirme Başkanlığı ile Türkiye
Teknoloji Geliştirme Vakfı da hizmet vermektedir. Teknoloji İzleme ve
Değerlendirme Başkanlığı, KOBİ’ler dâhil, sanayi
işletmelerinin belli bir projeye bağlı ARGE ve inovasyon
faaliyetlerini desteklemek için hibe biçiminde finansman yardımında bulunurken
Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı ucuz finansman sağlamaktadır.
KOBİ’ler ayakta kalabilmek için
teknolojik inovasyonda yetkinleşmelidir. KOSGEB, KOBİ’lerle
Teknoloji İzleme ve Değerlendirme Başkanlığı ve Türkiye Teknoloji Geliştirme
Vakfı arasında da bir arayüz kurumu olmayı
başarabilmelidir. Üç kurum, ulusal inovasyon
sistemimizin üç önemli unsurudur. Sistemin mantığı gereği, KOBİ’lerin
teknoloji sorunlarının çözümünde, bu üç kurum, sistemik bir bütünlük içinde
hareket etmelidir. Üç kurum anlamlı iş birlikleri kurabilirlerse KOBİ’lere teknolojik inovasyon
kültür ve yeteneği taşınabilecektir.
Ulusal inovasyon sistemi mantığı içinde konuyla ilgili diğer
kurumları da kapsayacak eylem planının hazırlanmasına yine KOSGEB önayak
olmalıdır. Yalnız KOBİ’lerin değil bütün firmaların
teknoloji sorunlarına kalıcı çözümlerin bulunabilmesi, ulusal inovasyon sistemine işlerlik kazandırılabilmesine bağlıdır.
Tasarının 7’nci
maddesinde 3624 sayılı Kanun’un 12’nci maddesinin (b) bendinde yer alan
“eğitim” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve denetim” ibaresi ile aynı maddeye
aşağıdaki bentler eklenmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
“İşletmelerin ve
girişimcilerin yatırım, üretim, ihracat, istihdam, teknoloji geliştirme,
pazarlama ve diğer konularda ihtiyaç duydukları ürün ve hizmetleri temin
edebilmeleri ile sermaye piyasalarına açılabilmeleri için gerekli geri ödemeli
veya geri ödemesiz destekleri sağlamak.” şeklinde bentler ilave edilmiştir.
Her şeyden önce,
KOSGEB’in misyonuyla çelişen bir anlayış getirildiği
düşünülmektedir. Çünkü KOBİ’lerin en büyük derdi
yalnızca finansman ve
kredi değildir. KOBİ’lerle ilgili bir
sivil toplum örgütü olan Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Serbest
Meslek Mensupları ve Yöneticileri Vakfının yapmış olduğu ankette “KOBİ'lerin Hükûmetten
taleplerinden hangisine öncelik verilmelidir?” sorusuna katılımcıların yüzde
87,5'u “Vergi yüklerinin hafifletilmesi.” yanıtını verirken, ikinci sırada
yüzde 37,5 ile “Girdi maliyetlerinin düşürülmesi.” olarak cevap vermektedir,
yüzde 31.5’u ise “Finansman.” olarak cevaplamıştır.
Değerli
milletvekilleri, sözlerime burada son veriyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahıslar
adına ilk söz, İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürk’e
aittir.
Buyurun Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; KOSGEB Yasası’nda değişiklik
yapan tasarının 7’nci maddesi üzerinde görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım.
Şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, KOSGEB ile ilgili mevcut Yasa, gerekçesinde de öngörüldüğü
üzere sadece sanayi kesimine yönelik hizmetler sunulmasını öngörürken, kalkınma
planları, hükûmet programı ve diğer plan ve politika
metinlerinde bu kuruluştan sanayi kesimi yanında diğer sektörlere yönelik de
hizmetler vermesi beklenmektedir. Tasarı, söz konusu görevlerin kuruluşça
yerine getirilebilmesi için eksik olan bu yetkiyi vermektedir. Bu nedenle,
yerinde bir düzenleme olan tasarıya olumlu oy vereceğimi öncelikle ifade etmek
istiyorum. Ancak birkaç ayrıntıyı burada dikkatlerinize sunma ihtiyacı duydum.
Yasa’nın adındaki
“Sanayi” ibaresi yerine “İşletmeleri” ibaresi kullanılmasından sonra kuruluşun
kısaltılmış adının “KOSGEB” olarak muhafaza edilmesinin, dilimizin kısaltma
kurallarına uygun düşmediğini ifade etmek istiyorum. Öyle anlaşılıyor ki Hükûmet, kuruluşun bugüne kadar bu adla tanınmış olmasını
dikkate alarak, kurala aykırı olan bu kısaltmanın kullanılmaya devam edilmesi
tercihinde bulunmuştur.
Değerli
milletvekilleri, dikkatlerinize sunmak istediğim bir diğer konu ise 7’nci
maddeyle ilgilidir. Bu maddeyle, 3624 sayılı Yasa’nın 12’nci maddesine iki yeni
bent eklenmektedir. Bu bentlerde yer alan ve çeşitli
teşviklerle ilgili desteklerin geri ödemesiz de olabileceğine izin veren “veya
geri ödemesiz” ibarelerinin her iki bentten de çıkarılmasının uygun olacağı
kanaatindeyim, çünkü desteklerle ilgili olarak geri ödemesiz süreler
öngörebilirsiniz, faiz oranlarını çok düşük veya sıfır olarak
belirleyebilirsiniz ancak tümüyle hibe şeklinde desteklerde bulunulmasının uygun
olmayacağı düşüncesindeyim. Bu nedenle küçük de olsa iz değeri şeklinde
bir geri dönüşün yapılması uygun olacaktır.
Değerli
milletvekillerim, Hükûmet bugüne kadar krize yönelik
olarak bütüncül tedbirler ortaya koyamamıştır. Sayın Bakanın da bu gerçeği
kabul edeceğini zannediyorum. KOBİ’lere yönelik “can
suyu” adı altında devreye sokulan kredi tedbirleri de bütüncül tedbirlerle
desteklenmediği için sürdürülebilir değildir. ÖTV ve KDV indirimleri keza aynı
şekilde tek başına yeterli değildir. Daralan iç ve dış talep karşısında
işletmelerin stoklarının azaltılmasına, stok ve işletme maliyetlerinin aşağıya
çekilmesine yardımcı olan bu tedbirler ileriye yönelik olarak bazı tüketim
harcamalarını, Sayın Bakanın da ifade ettiği gibi, öne çektiği için gelecekte
talep boşluğu yaratabilecek niteliktedir. Talepte devamlılığı sağlamaya yönelik
tedbirlerle desteklenmedikçe yeni üretim yapmayı teşvik edici de değildirler,
çünkü işletmeler satmak için üretirler. İç ve dış talepte açılmaya yol açacak
bir gelişme ve tedbir ortaya konulamamışsa işletmeler üretim yapmayacaklar, bu
da ekonomide küçülme ve işsizliğin artarak sürmesi anlamına gelecektir.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmetin almış olduğu geçici süreli
vergi indirimi tedbirleri, iç ve dış talepteki daralma nedeniyle zaten düşen
vergi gelirlerinin daha da azalması ve bütçe açığının giderek artması sonucunu
doğuracaktır. Son bütçe açığı revizyonu bu gerçeğin
kabulü anlamına gelmektedir.
Bütçe açığının
artması, Hükûmetin Parlamentodan 2009 bütçesiyle
aldığı borçlanma yetkisini artırması zorunluluğunu da beraberinde
getirmektedir. Merkezî yönetimin daha çok borçlanmaya başvurması ise kaçınılmaz
olarak…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
…piyasaların
ihtiyaç duyduğu likiditenin piyasa yerine kamuya yönelmesi sonucunu doğuracaktır.
Bütün bu
gelişmeleri dikkate alan bütüncül bir tedbir paketi ortaya konulduğunu sizler
düşünüyor musunuz? Ben şahsen Hükûmetin böyle bir
yaklaşım içinde olduğunu göremiyorum. Seçimler geride kaldı. Hükûmet kabinede revizyon mu
yapacak, ne yapacaksa bir an önce yapmalı ve bütün bu eleştirileri dikkate alan
bir yaklaşımı ortaya koymalıdır.
Tasarının hayırlı
olması dileğiyle yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öztürk.
Şahıslar adına
son söz Antalya Milletvekili Sayın Sadık Badak. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
SADIK BADAK
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 330 sıra
sayılı kanunun 7’nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
On sekiz yıl
aradan sonra KOSGEB Kanunu’nda kapsamlı bir değişiklik görüşülmekte. Doğrusu,
kurulduğu yıllarda Türk iş hayatı tarafından memnuniyetle karşılanmıştı.
KOSGEB, 1995’li yıllara kadar fonksiyonlarını iyi surette ifa etti. Ne yazık
ki, 1995’ten 2003 yılına kadar hem bütçesi son derece azaltıldı hem
fonksiyonları işlemez hâle getirildi. Bu, Türk iş hayatı açısından büyük bir
kayıp dönemi ifade eder.
2003 yılından bu
yana tekrar hem bütçesi hem fonksiyonları hem personeli nitelikli bir şekilde
güçlendirilen KOSGEB, Türk iş hayatının yeniden güçlenmesinde yerini aldı. Nitekim, bu çalışmalar sonucunda, 2003 yılından bu yana
yaklaşık 95 bin işletmeye gerek finansman gerek finansman dışında destekler
sağlamış bulunuyor. Bunlardan ancak yaklaşık 30 binini finansman olarak ifade
edebiliriz, onun dışındaki destekler finansman dışındaki, markalaşmaya dönük,
firmaların bünyelerini güçlendirmeye dönük teknik destekler. Bu destekler
sonucunda, bugün, özellikle 2008 yılı sonunda elde ettiğimiz 300 milyar doları
aşan yurt dışı ticaret hacminde bu KOBİ’lerin, KOSGEB
desteklerinden yararlanmış olan KOBİ’lerin önemli bir
yer tutmakta olduğu kanaatindeyim. Nitekim, bu KOBİ’ler, bugün sayıları 50 bini aşan Türk KOBİ’leri dünyanın yüz elliden fazla ülkesinde hem kalite
hem fiyatla bire bir rekabet edebilmektedir. Hedefimiz, bu 50 bin rakamını
cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yıl dönümünde belki 100 bin rakamına
ulaştırmaktır.
Bugün yapılmakta
olan, bu kanunla getirilmekte olan düzenlemelerle inanıyorum ki, önümüzdeki on
dört-on beş yıl içerisinde KOSGEB, bugün dünya piyasalarında çalışan 50 bin KOBİ’nin, 50 bin Türk işletmesinin 100 bin rakamına
ulaşmasında önemli bir fonksiyon ifa edecektir.
KOSGEB, bu
çalışmalarında yalnız değildir. Nitekim, AK PARTİ iktidarlarının, hükûmetlerinin yaptığı TÜBİTAK bütçesindeki yüzde 400’e
varan iyileştirmeler, Türk iş hayatına dönük TÜBİTAK’ın yapmakta olduğu çalışmalar, ARGE Kanunu ile getirilen
Türk özel sektörüne ve KOBİ’lerin ARGE çalışmalarına
geniş kapsamlı desteklerle birleştiğinde, Türk iş hayatının, esnafıyla KOBİ’siyle bu kanundan önemli kazanımlar elde edeceğini
görmekteyiz.
7’nci maddede,
biraz önce de ifade edildi, 507 sayılı Kanun 2005 yılında değiştirildi ve
numarası 5362 olarak tescil edildi. Böylece Kanun’a dercedilmiş
oluyor. Diğer fıkralarla da biraz önce ifade edilen düzenlemeler yapılıyor.
Bu düzenlemelerle
KOBİ’lerin özellikle kurumlaşabilmesi ve
markalaşabilmesi için finansman ve organizasyon kabiliyetlerinin
geliştirilmesinde KOSGEB’in önemli rol oynayacağı anlaşılıyor.
KOSGEB bu
düzenlemeyle, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası bünyesinde kurulmakta olan KOBİ’lere dönük alt pazar çalışmalarında KOBİ’lerin yapacağı hazırlıklara destek verebilecektir.
Bunun çok uzun yıllardan bu yana Türk iş hayatında beklenmekte olan bir
düzenleme olduğunu hepimiz bilmekteyiz.
Bu düzenlemelerle
hep beraber hedefimiz, cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yıl dönümünde muasır
medeniyet seviyesine erişmiş bir ülke olmak. Bunun somutlaşmış bir ifadesi, ilk
on, ekonomide en güçlü ilk on ülke arasına girmiş olmak.
Bunu
gerçekleştirebilecek gücü kendimizde görüyoruz. 2008 yılında eriştiğimiz 750
milyar dolarlık gayrisafi millî hasıla bunun en somut
delilidir. Onuncu en büyük, ilk on içerisinde bulunabilmenin en müşahhas
ifadesi olarak, fert başına geliri 25 bin dolar olarak ifade etmemiz mümkündür.
Bunun da toplam gayrisafi millî hasılanın 2 trilyon
dolar olmasını icap ettirdiğini düşünüyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SADIK BADAK
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ülkemizin
yakaladığı siyasi istikrar, idari istikrar devam edebildiği müddetçe
cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yıl dönümünde, hedeflediğimiz, dünyanın ilk
on büyük ekonomisi içerisine gireceğimize yürekten inanmaktayım.
Konuşmamın son
bölümünde, burada biraz önce ifade edilen Çek Kanunu’ndaki değişiklik
beklentisine temas etmek istiyorum. Bu düzenleme hepimiz tarafından
beklenilmektedir. Ekonomik suçlara ekonomik ceza verilmesi genel kabullerden.
Gerek Anayasa’mızın gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili
maddelerinde bu amir hükümler var. Fakat ilgili arkadaşlarımızın Adalet
Bakanlığımızın kamuoyunun bu beklentilerine cevap verdiğini ve Bakanlar
Kurulunda bu tasarıyı, bu düzenlemeyi imzaya açtığını bildiğini tahmin
ediyorum. Fakat bilmekte oldukları hâlde bu konuyu burada bir şov hâline
getirmiş olmalarını da kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Badak.
Madde üzerinde
soru-cevap işlemine geçiyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Hayatta biz kimseye şov yapmayız Beyefendi! Sorunları
dile getiriyoruz. Senin görevin yapmak.
BAŞKAN – Sayın
Yaman…
M. NURİ YAMAN
(Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanıma
aracılığınızla şu soruyu sormak istiyorum: Esnaf ve sanatkârlar odasına kayıtlı
küçük esnafa verilen kredilerin il ve ilçelerde belli limitlerde kullanıldığı
bilinmektedir. Bu limitler de…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kim şov yapıyor? Ayıp, ayıp! Ne demek “Şov
yapıyor.”?
M. NURİ YAMAN
(Muş) – Sayın Başkanım, soru sormaya devam edecek miyim, yoksa…
BAŞKAN – Vallahi
siz bilirsiniz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Cevabını alacaksınız! Ayıp yahu!
M. NURİ YAMAN
(Muş) – Ama bu gürültüde söylediklerimiz de duyulmuyor.
BAŞKAN – Ben ne
yapayım? Biliyorum, ne yapayım, ne öneriyorsunuz? Arzu ettiğinizi yapalım.
Buyurun devam
edin.
M. NURİ YAMAN
(Muş) – Bu limitler de ilde 50 bin TL, ilçelerde de 35 bin TL olarak
uygulanıyor. Ancak esnafla yaptığım görüşmelerde, bilhassa seçim bölgem olan
Muş ve ilçelerinde bu limitlere hiçbir zaman için ulaşılmadığı belirtilmiş ve
genelde bu limitlerin kullanılmasında ilgili banka müdürünün inisiyatifiyle
illerdeki 50 bin TL’lik limit 25-30 aralığında,
ilçelerde de 35 bin TL’lik limitin de 15-20 bin TL gibi kullanıldığı ve bunun
da esnafın kredi ihtiyacını karşılamadığı belirtilmiştir. Sayın Bakanım, acaba
belirtilen limitlerin bu bölgelerde artırılmasını düşünüyorlar mı?
İkincisi: Eğer
böyle bir artırmayı düşünmüyorlarsa, ilgili bankalara verilecek talimatla, bu
limitler dâhilinde, ilçelerde 35 bin TL ve ilde de 50 bin TL’nin kullanılması
konusunda bir girişimde bulunacaklar mı? Bunu öğrenmek istedim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yaman. Size fazladan da zaman verdim.
M. NURİ YAMAN
(Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Akkuş…
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; kara yollarında insan, yük ve eşya
taşıyan araçlar, herhangi bir borcundan dolayı, kayıtlı olduğu ilden çok
uzakta, yüklü vaziyette durdurulup bağlanmaktadır. Birçok sıkıntısı olan esnaf
bir de bu bağlamadan dolayı sıkıntıya girmektedir. Daha önce de birçok defa
belirtilmesine rağmen bu uygulama hâlen devam etmektedir. Bunun önüne mutlaka
geçilmesi gerekiyor. Neden bu konu ile ilgili bir çalışma yapılmıyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, buyurun.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Sayın Akkuş’un bahsettiği konuyla ilgili, üzerinde bir ciddi
araştırma yapıp ona göre bilgi aktarayım kendilerine daha sonra.
Halk Bankası
vasıtasıyla esnaf-sanatkâra TESKOMB aracılığıyla kullandırılan kredilerdeki
limitler şu anda 35 bin ve 50 bin olarak uygulanıyor. 50 bin lira, daha fazla
kredi veren ve kredi geri ödeme kapasitesi yüksek olan yerlere uygulanıyor. Bu
konuyla ilgili -önümüzde- çalışıyoruz yani üzerinde, bu limitlerin yeniden
artırılması noktasında neler yapılabilir noktasında ancak daha çok işletmenin
faydalanması, çünkü esnaf ve sanatkârda 50 binin üzerinde kredi talep eden çok
fazla esnaf ve sanatkâr yok. Kendileriyle de bire bir yapmış olduğumuz
görüşmelerde de gördük. Ama bu çerçevede kredi alan sayısını artırmak için
limitler bundan dolayı 50 bin limitinde tutuluyor. Bankaların bu 50 bin liraya
kadar, 35 bin liraya kadar talep edilen krediyi tabii ki esnaf, sanatkâr
kefaleti veya krediyi nasıl veriyorsa o teminat noktasında kullandırması
gerekiyor. Ama burada bir arıza varsa Halk Bankasını uyarırız.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, konuşmacı çek konusunda, dile getirdiğimiz
konuda “Şov yapıyor.” dedi. Lütfen, cevap hakkı istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - İsim zikretmedi Sayın Başkan, herkes kendi üstüne alınmasın.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Size iki dakika
süre. Yeni bir sataşmaya mahal vermeden, hayırlısıyla şu kanunu oylayalım.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu’nun, Antalya Milletvekili Sadık Badak’ın şahsına sataştığı iddiasıyla konuşması
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Değerli arkadaşlar, sorunları dile getirmek bizim
görevimiz. Ey çek mağdurları, bunu söyleyen Sadık Badak,
Antalya Milletvekili; telefonunu da ben size veririm. Sorununuz var mı yok mu,
ona söyleyin. Bu sorunları dile getirmek benim görevim ve Sayın Bakan da
“imzaya açtık” dedikten sonra teşekkür ettim. Ben bugüne kadar bunun
hazırlandığını bilmiyordum.
SADIK BADAK
(Antalya) – Bilmiyorsan mesele yok.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Üç gündür…
SADIK BADAK
(Antalya) - Üstüne alınma o zaman!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Evet, o zaman…
SADIK BADAK
(Antalya) – Üstüne alınma!
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır kardeşim. Bir tek ben dile getirdim, yüreğimle dile
getirdim, yüreğimle dile getiririm. Lütfen, lütfen, lütfen… Üç gündür ve bu
kanun başlayalı Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanına âdeta bu konuda yalvarıyorum,
âdeta. Niye? Mağdur insanlar adına. Ondan sonra bunu dile getireceğim. Ben
bilmiyordum hazırlandığını.
SADIK BADAK
(Antalya) – Bilenlere söyledim, üstüne alınma.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Sayın Bakan, dün dedi: “Diğer bakanlıklardan görüş
alındı.” Konu Adalet Bakanlığı deyince Sayın Bakanı burada gördüm ve ondan da
istirham ettim, sade bir dille ve teşekkür ettim kendisine.
SADIK BADAK
(Antalya) – Tamam, mesele yok, mesele yok.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Onun için, ben burada ne konuşursam yüreğimle
konuşuyorum. Ben sizin gibi ortadan konuşmam ve kimseyi de şov yapmakla
suçlamam. Şovu ancak şov yapmak isteyenler yapar.
Teşekkür ederim.
(CHP, MHP ve DTP sıralarından alkışlar)
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
2.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (1/675) (S. Sayısı: 330) (Devam)
BAŞKAN – Evet,
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
330 sıra sayılı Kanun Tasarısının 7. maddesinin y bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Orhan Ziya
Diren |
Tansel Barış |
|
|
Malatya |
Tokat |
Kırklareli |
|
Bilgin Paçarız |
Enis Tütüncü |
Gürol Ergin |
|
Edirne |
Tekirdağ |
Muğla |
“Madde 7- y) İşletmelerin ve girişimcilerin kamu bankaları, özel
bankalar ve katılım bankaları ile diğer finans kuruluşlarında uygun koşullarda
nakdi veya gayri nakdi kredi temin edebilmeleri için, faiz, komisyon, banka
sigorta muamele vergisi ve diğer masraflarını geri ödemeli veya geri ödemesiz
destekler sağlamak”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HASAN ANGI
(Konya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Efendim, Bakanlar Kurulu yetkisinde
olduğu için katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutayım Sayın Tütüncü?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Ben konuşmak istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Enis Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum.
Hepinizi sevgi, saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu madde,
aslında son derece önemli bir
eksikliği giderme amacıyla düzenlenmiş. KOBİ’lere,
uygun koşullarda kredi temin edebilmeleri ve sermaye piyasalarına açılabilmeleri
için, KOSGEB tarafından geri ödemeli ve geri ödemesiz destekler verilmesi
öngörülüyor. Şimdi bizim buradaki önerimiz, banka sigorta muamele vergisi
olayını diğer masrafların içinden çıkarmak. Çünkü gerekçemizde de belirttiğimiz
gibi, bu vergiyi, banka sigorta muamele vergisini özellikle belirtmenin son
derece yararlı olacağına inandık.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bundan yararlanarak dün ikinci madde üzerinde
konuşurken zorunlu olarak Anadolu Yaklaşımı’na değindim, Anadolu Yaklaşımı’nda
yaşanan skandalı sizlerle paylaşmaya çalıştım. Şimdi, burada, bu yasayla ilgisi
nedeniyle, bu Anadolu Yaklaşımı devreye girdikten sonra neler yaşandı, kısaca
onu sizle paylaşmak istiyorum. Çünkü, bu yasa da
belirli ölçüde Anadolu Yaklaşımı Yasası’nın akıbetine dönüşebilir
endişesindeyiz.
Sayın Bakanımız o
zaman milletvekili değil idi. Anadolu Yaklaşımı’yla ilgili yasa yürürlüğe girdi
Mart 2007 tarihinde ve girer girmez, biz, 30 Mart 2007’de ilgili sivil toplum
kuruluşları ve başkanlarına uyarı ve destek mektupları yazdık. Mektuplar burada
ve bu mektuplar Sayın Kadir Akgül’e, Sayın Zafer
Çağlayan’a, Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu’na
ve Sayın Derviş Günday’a yazıldı ve kısaca dedik ki:
“Yasa ölü doğdu. Ayrıca, KOBİ’ler arasında
haksızlıklar, adaletsizlikler yaratıldı. Bir yasa teklifi verdik. Bir an önce
görüşülmesi için sivil toplum kuruluşu gücünüzü harekete geçiriniz.” İki
kuruluştan yanıt geldi. Burada geç de olsa teşekkür ediyorum onlara. Sayın
Derviş Günday’dan ve Sayın Rifat
Hisarcıklıoğlu’ndan yanıt geldi, Sayın Zafer
Çağlayan’dan o zaman yanıt gelmemişti.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Telefonla konuşmuştuk.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Telefonla bir görüşme yaptık kendisiyle, evet. Ondan sonra…
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – 2 kere konuştuk, çok iyi hatırlıyorum.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şunun için söylüyorum:
Şimdi, ne yazık ki biz görüşemedik. Seçim nedeniyle kadük
oldu, Anadolu Yaklaşımı’nın sıkıntılarını ortadan kaldırma amacıyla vermiş
olduğumuz yasa tasarısı kadük oldu ve sivil toplum kuruluşlarından da
beklediğimiz desteği ne yazık ki alamadık. Sonra ne oldu? Yeni dönemde, yani bu
23’üncü Dönemde, 25 Eylül 2007 tarihinde tekrar yineledik ve şimdi bu yasa tasarımız
gündemde bekliyor.
Şu açıdan önemli:
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, bu yasa tasarısı görüşülmeye
başladığı andan itibaren Türkiye’nin dört bir yanında, o Anadolu Yaklaşımı’ndan
yararlanmak isteyip de yararlanmayan KOBİ yöneticileri ve sahiplerinden imdat çığlıkları
geliyor. Her gün on beş-yirmi tane telefon geliyor bana, ne olur, Anadolu
Yaklaşımı anlayışını tekrar canlandırınız. Çünkü, bu
yaklaşımda özellik şuradan kaynaklanıyordu: Bankalara borcu var, bankaların
yanında SSK prim borcu var, vergi borcu var, elektrik borcu var, işte, telefon
borcu var. Şimdi, bu Anadolu Yaklaşımı, sadece bankalara borcu olanı kapsadı,
bankalara borcu olmayanlara dedi ki “Kusura bakmayın, sizin bankalara borcunuz
yok, onun için durumunuz iyidir, bankalara borç takmadığınız için sizi bu
yasadan yararlandırmıyoruz.”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Tamamlıyorum.
Yani, çok büyük
adaletsizlik, çok büyük bir haksızlık yaratıldı.
Bu nedenle, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bankalara borç takmayan, ancak devlete SSK
prim borcu, vergi borcu, elektrik borcu gibi borçları olan bu KOBİ’lere lütfen Anadolu Yaklaşımı anlayışıyla yeniden
sahip çıkmaya çalışalım. Bundan önceki, Sayın Bakanımızın açıklamalarında dile
getirdiği bu can suyu projeleri belirli ölçüde -çünkü,
yedi yıla yakın İş Bankasında yöneticilik yapmış bir kişi olarak söylüyorum,
konuyu bildiğim için- bunları kapsamıyor. Yani Anadolu Yaklaşımı hangi
gerekçelerle getirildiyse o gerekçeler hâlâ geçerli.
Sayın Bakanım,
siz de konuyu biliyorsunuz. Bu konuda Anadolu Yaklaşımı’nın tekrar gözden
geçirilmesini dikkatlerinize sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tütüncü.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge
reddedilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
8’inci maddeye
bağlı geçici madde 3’ü okutuyorum:
MADDE 8- 3624
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 3-
Diğer mevzuatta Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığına yapılan atıflar Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve
Destekleme İdaresi Başkanlığına yapılmış sayılır.”
BAŞKAN – Madde
üzerinde gruplar adına ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Karaman
Milletvekili Sayın Hasan Çalış’a aittir.
Buyurun Sayın
Çalış. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz tasarının 8’inci maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinize saygı ve selamlarımı arz
ediyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, benden önceki konuşmacı arkadaşlarımızın da belirttiği gibi,
KOSGEB’in kapsamına giren 250 bin imalat sanayi kuruluşu varken yeni
düzenlemeyle hizmet sektörüne ve ticaret sektörüne ait işletmeler de bu kapsama
girince, hedef olan kuruluşlar yaklaşık 2 milyona varmıştır. Aşağı yukarı hedef
kitle 8 kat artmıştır.
Şimdi, burada
kafaları kurcalayan soru şu: KOSGEB mevcut yapısıyla, mevcut işleyişiyle bu
kadar geniş olan bir kitlenin beklentilerine, problemlerine cevap verebilecek
mi? İkinci bir husus da şu ki: KOSGEB’in yeni kaynaklarını oluşturmadan bu
sıkıntıları nasıl gidereceğiz? Gerçekten, Yüksek Denetleme Kurulunun
raporlarına baktığımız zaman, bu soruların sorulmadan geçilmesi mümkün değil.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten, bu tasarı görüşülmeye başlayınca önemli bir beklenti
doğmuştur. Bu beklentinin karşılanabilmesi için en önemli husus kaynak
teminidir. Kaynak temininin nasıl yapılacağı kamuoyuna izah edilmeli, izah
edilmekle kalmamalı, kaynak temin edilmeli, bu yasa bir işe yaramalıdır.
Değerli
arkadaşlar, KOBİ’lerin ülkemizin sanayileşmesine,
kalkınmasına, istihdamın ve üretimin artırılmasına, teknoloji transferine
önemli katkıları olduğu malumdur. Onun için, KOBİ’lere
verilecek desteklerin artırılarak devam ettirilmesi gerekmektedir.
Hizmet ve ticaret
sektörünün KOSGEB aracılığıyla desteklenmiş olması gerçekten önemli bir
gelişmedir. Bu tasarıyla önemli bir ihtiyaç giderildiği için biz Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak olumlu bakıyoruz ancak tartışmalar süresince de
dile getirilen endişeler giderilmeli, kanunun içi doldurulmalı, bugün yaşamakta
olduğumuz krizin aşılmasında bu tasarı gerçekten işe yaramalıdır. İşletmeler
kapanmamalı, çalışanlarımız işsiz kalmamalıdır. KOSGEB, işletmelere gerçekçi
destekler vermelidir. Bugüne kadarki desteklerin uygulamalarına bakınca,
gerçekten, burada dile getirilen endişelere katılmamak mümkün değildir çünkü
denetim raporları da bunları desteklemektedir.
Maalesef, bugün,
sektörler çok büyük sıkıntı içerisindedir. Sayın Hükûmet
sektörün sıkıntılarını ve krizi anlamakta maalesef gecikmiştir, alınan
tedbirler de yetersiz kalmıştır. Bugün yaşamakta olduğumuz krizin Amerika’nın
krizi olduğunu, bize teğet geçeceğini iddia etseler de aslında reel sektörün
krizi yeni değil eskidir, değerli arkadaşlar, maalesef, teğet de geçmemiştir,
sıkıntı her geçen gün büyümektedir.
Değerli
arkadaşlar, problemi anlamamakta ısrarcı olunursa, maalesef, teşhis yanlış
koyulduğu için problem çözülememektedir. Sayın Hükûmetimiz,
siz bu problemleri kabul etseniz de etmeseniz de, erken kabul etseniz de geç
kabul etseniz de dünya dönüyor ve gerçekler ortadadır.
Mesela, reel
sektörün borç stokuna bakalım: 2002 yılında borç stoku içerisinde reel sektörün
payı 24 milyar dolarken, bugün, maalesef, 190 milyar doları bulmuştur. İşte
bugünkü gazetelere baktığımız zaman, işsizlikteki Türkiye'nin dünyadaki yerini
her gazetenin birinci sayfasında görüyoruz ve buna üzülüyoruz değerli
arkadaşlar, maalesef, buna üzülüyoruz. Keşke bir an önce tedbir alınsaydı.
Sayın Bakanım Oda Başkanı olduğu zamanki görüşlerini, duygularını, düşünceleri
Bakanlığı zamanında da daha erken hayata geçirseydi de bu sıkıntıları
yaşamasaydık. Sayın Bakanım, Oda Başkanıyken sizleri takdir ediyorduk,
beğeniyorduk, Bakanken de saygı duyuyoruz ama ya siz çok iyimsersiniz ya da
bizim karşılaştığımız muhataplarımız bize doğruyu söylemiyorlar.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Ya da AK PARTİ’li
olduğum için, MHP’li olsaydım böyle demezdiniz.
HASAN ÇALIŞ
(Devamla) – Biz yanlış görüyoruz ama keşke biz yanlış görsek.
Değerli
arkadaşlar, maalesef, bugün, işletmeler ayakta kalma derdine düşmüştür,
ürettiklerini satamıyor, alacaklarını tahsil edemiyor, çalışanlarını çıkarmak
zorunda kalıyor ya da ücretsiz izne ayırıyorlar. Her geçen gün kapısına kilit
vurulan işletme sayısı artıyor. Çiftçimizin, esnafımızın, tüccarımızın,
sanayicimizin ve iş adamlarımızın yanına gittiğimiz zaman, ziyaretlerinde bulunduğumuz zaman “İşleriniz nasıl?”
sorusuna sanki hepsinin anlaşmış gibi verdikleri bir cevap vardır: “Ömrümüzde
işlerimiz böyle hiç kötü olmadı. İşlerimiz bu yıl her zamankinden daha kötü.”
cevabını almaktan maalesef bizler sevinemiyoruz, üzülüyoruz arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, TÜİK’in rakamlarına baktığımız zaman
-kapasite kullanımına, üretime, istihdama- piyasaların durumuna baktığımız
zaman kontrollü rakamlar olmasına rağmen maalesef durum iç açıcı değildir,
maalesef durum kötüdür; bir an önce tedbir almak lazım. Sayın Hükûmet geç de olsa krizi kabullendi, önce can suyu,
arkasından kriz paketleri gelmeye başladı. Ama bu paketlerle biz ne umduk,
vatandaş ne umdu? Bozulan gelir dağılımı düzelir mi? Piyasalar canlanır mı?
İşletmeler nefes alır mı? Çiftçi, esnaf umduğunu bulabilir mi? Maalesef
paketlerden, kişi başına millî gelir 2.500 dolardan 10 bin dolara çıkarken
aslan payını alanlar yararlanmaya devam ediyor.
Sayın Bakanım,
maalesef aşağıdan alıp yukarıya verme sistemi paketlerimizde de devam ediyor.
Şimdi, can suyu
veya diğer paketlerin muhataplarına soruyoruz: Bu paketler derdinize derman
oldu mu? Aldığımız cevap: “Paketleri duyunca büyük bir ümitle beklemeye
başladık, açılınca gördük ki paketlerde biz yokuz, ellerimiz boş kaldı,
paketlerde ya biz yokuz ya da paket diye ortaya sürülen imkânlar kızgın sacın
üzerine düşürülmüş bir damla su gibi biz farkına varmadan buharlaşıp gidiyor.”
diyorlar Sayın Bakanım.
Sayın Bakanım, bu
tasarı kanunlaşırken de işletmelerin beklentisi büyük olacaktır. Beklentiyi
karşılayacak kaynak temin edilmelidir. Hiç olmazsa bu vesileyle muhataplar bir
nefes almalıdır. Sadece ümitle, ümit fakirin ekmeği olsa da, karın doyurmuyor,
Türkiye’de çark dönmüyor değerli arkadaşlar.
Hükûmetimiz kriz ortamında
bankalardan şikâyetçidir, Hükûmetimiz sigortacılardan
şikâyetçidir, Hükûmetimiz basın kuruluşlarından
şikâyetçidir, Hükûmetimiz muhalefetten şikâyetçidir, Hükûmetimiz muhalefet vekillerinin konuşmasından
şikâyetçidir. Biz konuşmayalım, soru sormayalım diyoruz, kendi bakanları
çıkıyor kırk dakika konuşuyor burada. Ya, arkadaşlar, insaf! Bu kadar önemli
bir kanun geçecekse, ya, terazinin kantarını bir koyun kardeşim, siz
iktidarsınız, bunun çıkmasını istemiyor musunuz?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HASAN ÇALIŞ
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak şu
kadarını söylüyoruz: Hükûmet makamı şikâyet makamı
değildir, icraat makamıdır. Biz parti olarak diyoruz ki: Gerçekten doğru
önerilerle gelirseniz bizden beklediğiniz destekleri bulursunuz.
Sayın Bakanım,
sizlerden istirhamımız şudur: Sektörün içinden gelen bir kişi olarak siz bu
sektörün sıkıntılarının nasıl çözüleceğini biliyorsunuz. Mesela bu KDV
indirimini, ÖTV indirimini, vergi indirimini enerjide yapsaydınız herkese
yansır mıydı? Yansırdı. Gübrede yapsaydınız önemli bir kesime yansır mıydı?
Yansırdı. Efendim, tersten gidince, siz hâlâ aşağıda bir şey varsa toparlayıp
yukarıya götürme derdindesiniz. Lütfen elinizi vicdanınıza koyun diyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu tasarının hayırlı olmasını diliyorum, saygılarımı arz ediyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çalış.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Şevki Kulkuloğlu.
Buyurun Sayın Kulkuloğlu (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Hatibin sözlerini
bitirinceye kadar birleşimi uzatmak için oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Kulkuloğlu.
CHP GRUBU ADINA
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
330 sıra sayılı
kanunun 8’inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım.
Önceki
konuşmacıların da belirttiği üzere tasarıyla yapılması öngörülen temel
değişiklik hedef kitlenin genişletilmesidir. Daha önceki yasa, bilindiği üzere,
mal ve hizmet piyasasını kapsamına almamaktaydı. Tasarıyla, mal ve hizmet
piyasası hedef kitle içerisine alınmış olacaktır. Ayrıca, tasarıyla, 3624
sayılı KOSGEB Kurulması Hakkında Kanun’da KOSGEB’in faaliyet alanını sadece sanayi
sektörüyle sınırlayan ibareler değiştirilmiş ve KOSGEB’in amacında
değişiklikler yapılmış olacaktır.
Bu kapsamda
“işletme” tanımının yeniden düzenlenerek destekleme konusunda sektörel ve bölgesel önceliklerin belirlenmesi hususunda
Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır.
Tasarıyla,
KOSGEB’in görevleri arasına girişimlerin ve girişimcilerin desteklenmesi ile
yatırım ortamının iyileştirilmesi de eklenmiş, KOSGEB’in yapısı
değiştirilmiştir. Tasarıda, KOSGEB tarafından geri ödemeli veya geri ödemesiz
destekler verilmesi ve verilen hizmet ve desteklerin denetlenmesine yönelik
olarak Başkanlık görevlerine eklemeler yapılmıştır.
Bu tasarının
ülkemizin içerisinde bulunduğu ekonomik kriz ortamında Meclis Genel Kurulunda
geç görüşülmesi manidardır. Ekonomik krizin bizi teğet geçeceğini söyleyen
iktidarın aklına ekonomik sistemin temel ögesi olan KOBİ’ler hakkında düzenleme yapılması, yedi yıllık
iktidarları sırasında maalesef daha yeni gelebilmiştir. KOSGEB Yasası on dokuz
yıldır yürürlüktedir. Bu süre zarfında Yasa, kapsamı bakımından devamlı
eleştirilmekte, eksiklikleri ifade edilmektedir. Unutulmamalıdır ki KOBİ’ler ülke ekonomisinin ve istihdamının bel kemiği, esas
omurgasıdır ve KOBİ’leri oluşturan işletmeler
cumhuriyet tarihi boyunca bu ülkede büyük bedeller ödenerek kurulmuştur.
Böyle bir yasa
ihtiyaçtı ve ihtiyaç olduğu da tüm toplum kesimleri ve Hükûmetçe
de biliniyordu. Uygulanan yanlış ekonomik politikalar ve yanlış yönetimler
bizde zaten son üç yıldır var olan ve giderek de derinleşen ekonomik kriz vaka
iken dünyada bir ekonomik krizin de geleceği beklenmekte ve bilinmekteydi. Hâl
böyleyken keşke bu düzenlemeler daha önce yapılsaydı. Çünkü yeni kanunla
alınması gereken birtakım kararlar malum ki zaman alacak. Dolayısıyla, imalatçı
olmayan KOBİ’ler bu gecikmeden zarar görmüş oldular,
görmeye de devam edecekler ve anlaşılan bir süre daha da bu yasanın
getirilerinden faydalanamayacaklardır.
Tüm dünya
ülkeleri mal ve hizmet üretiminde küçük ve kademe oluşturan işletmeleri
yıllardır teşvik etmekteyken bizde maalesef bugüne kadar göz ardı
edilmişlerdir. Bu yasanın geç kalmış bir kriz refleksi olarak çıkarılması da
son derece yanlıştır. Neredeyse 23’üncü Dönem Meclisimiz oluştuğundan beri
Komisyon gündeminde olan yasanın geciktirilmesini de anlayabilmek mümkün değildir.
Sayın
milletvekilleri, ülkemizde yaşanan ekonomik kriz giderek derinleşmektedir. Hükûmet krizi yanlış değerlendirmekte ve krizin hızla
derinleşmesine zemin hazırlamaktadır. Hükûmetin seçimlere bir hafta kalana kadar krizi inkâr eden bir politika
gütmesi, gerçeklerle yüzleşmek istememesi, yerel seçimler yüzünden ekonomik
programları ertelemesi ya da kısa süreli, üç ay gibi geçerli programlar
hazırlaması, eksik ve yetersiz ekonomik tedbirlere başvurması maalesef henüz ne
bizde ne de dünyada dip noktasına erişmemiş olan bu ekonomik krizde daha yıkıcı
sonuçlara çok erken süreçte ulaşılmasına neden olmuştur.
Yine üzülerek belirtmek isterim ki Meclis İç Tüzüğü’müz
ve çalışma düzeninin kanun tasarı ve tekliflerinin komisyonlarca yeterince ve
tüm boyutlarıyla ele alınarak mümkün olduğunca eksiklikleri Komisyonda
tamamlanmış bir şekilde Genel Kurula inemiyor olmasına, Genel Kurulda da
iktidarın mevcut olan çoğunluğunca hemen kanunlaştırılmasına yol açmakta, bu da
gerek yasalarda boşluklara gerekse uygulamada eksikliklere neden
olabilmektedir. Örneğin, burada
da eksik olan bütçe ve kadro tarafıdır. KOSGEB’in kapsadığı işletmeler 8 katına
çıkarıldığı hâlde, 2009 bütçesinde KOSGEB bütçesi düzenlenirken, Hükûmetin kendi önerdiği bu kanun tasarısı ve kriz dikkate
alınmadan KOSGEB bütçesinde gerekli artırım sağlanmamıştır. 8 kat artışa cevap
veremeyeceği, yine mevcut kadrosunun bilindiği hâlde ve KOSGEB’in vereceği
hizmete çıkarılan kanunun olumlu taraflarının bu şekilde yeterince
yansımayacağı da açıktır. Her ne kadar olumlu bulduğumuz ve
destek vereceğimiz bir yasa tasarısı olmasına rağmen ve her ne kadar Sayın
Bakan da sorulan bir soru üzerine, burada sonuca hemen ve direkt olarak
yansımasının olanaksız olduğunu hepimizin bildiği, Genel Kurul yapısı ve İcra
Kuruluyla sorunun çözüleceğini açıklamış olmasına rağmen, bu bütçede olmadan bu
yıl olamayacak demektir. Hükûmete sormak
istiyorum: Samimiyetiniz bunun neresinde?
Şimdi, bu kanun
tasarısıyla KOSGEB çatısı altında desteklenebilecek KOBİ sayısı artmaktadır.
Doğrudur, ancak aslolan, desteklerin KOBİ’lere yeterince yaygın ve zamanında erişip
erişemeyeceğidir. Yasa tasarısıyla, yetkili kılınan birimlerce esasen KOSGEB’in
işleyişini de ele alarak köklü değişiklikler yapılmalıdır. Verilen değişik
adlar altındaki krediler dışındaki doğrudan ya da dolaylı desteklerin pratik
olarak alınabilir olması gerekmektedir. Yol haritası sistemi çalışmamaktadır.
İhracata dönük destekler, reklam ve tanıtım
destekleri, yurt içi ve dışı fuar destekleri günün gerçeklerinden ve
maliyetlerinden uzak ve son derece yetersizdir. Desteklerin KOSGEB veri
havuzundaki firmalarla sınırlandırılmış olması da yine haksız rekabete,
uygulamada kayırmacılığa ve desteklerin devlete fazla bedellerle mal olmasına
maalesef neden olmaktadır.
Yaşanan ekonomik krizin topluma en büyük faturası olan işsizlik
eğer aşılmak isteniyorsa, derhal ve zaman kaybetmeden, istihdam açısından
ülkenin en önemli gücü olan KOBİ’leri ayağa
kaldıracak doğrudan ve dolaylı daha kapsamlı destek paketleri açıklanmalı,
Teşvik Yasası da gerek bölgesel gerek sektörel gerek
proje bazında olmak üzere üç farklı ayaklı olarak yeniden ve gerçekçi bir
tutumla ele alınarak düzenlenmelidir. Yine belirtmeliyim
ki, böyle, krizin ortasında can suyu kredisi vererek hasta olanı iyileştirmenin
yanında, esas olan işletmeleri yaşarken yeşertmek, canlandırmak ve
gelişimlerine katkıda bulunmaktır.
Verilecek
doğrudan ve dolaylı destek primleri Avrupa ülkelerinde olduğu gibi hemen
ödenebileceği şekilde KOSGEB yapısı ve bütçesi yeniden ve hızla
oluşturulmalıdır. Avrupa ülkelerinde şirket kuruyorsun hemen kuruluş masrafını
karşılıyorlar. Reklam, tanıtım, fuar çalışmaları
yapıyorsun gecikmeden ve bir takvime bağlı olmaksızın destek veriyorlar. Hele
istihdam konusunda, eğer iki yıldır işsiz birisini, ki
bu işsiz İŞKUR tarafından firmalara gönderilmiş ama firmalarca işe alınmamışsa,
neredeyse maaş dâhil işverene tüm maliyetlerinin yüzde 80-90’ını, yok, kişi iki
yıldır işsiz ama bu süreçte kendine bulunan işleri beğenmemişse, tüm maaş dâhil
maliyetlerinin yüzde 40-50’sini, hem de bir yıl gibi, iki yıl gibi sürelerle
karşılıyorlar.
Buradan
sözlerimin sonunda Sayın Başbakan ve Hükûmet
üyelerine bir hatırlatmada bulunmak istiyorum: Hükûmetin
hazırladığı bütçe, iş adamı ve yatırımcılar için ve hatta tüm ülke halkı için
âdeta o yıla dönük bir hava tahmini ya da yol haritası gibidir. Sen “Büyüme
var.” demişsen, bu her yurttaş için refah ve gelir artışı, yeni iş bulma
olanağı; yatırımcı için finansal rahatlık ve güvenilir bir yatırım ortamı
demektir. Sen çıkacaksın Aralık 2008’de “2009 yılında yüzde 4 büyüyeceğiz.”
diyeceksin, dört ay sonra Nisan 2009’da 3 bakanın çıkacak “Yüzde 3,6
küçüleceğiz.” diyecek! Yani benzetmek gerekirse: Kış kıyamet bir ortama havalar
çok güzel deyip sen yurttaşlarını yazlıkları ile, kısa
kollularla göndereceksin; adam zatürre olunca ya da
ölünce de, aynen işlerini kaybeden fabrikatöre, iflas eden esnafa, işsiz kalmış
işçiye, hacze uğrayan yurttaşlarına dediğin gibi “Bunlar beceriksiz, akılsız,
art niyetli.” mi diyeceksin? Hükûmet, ya bakıyor
görmüyor ya da görüyor, yanlış konuşuyor, yanlış yapıyor ancak her hâlükârda da
faturasını millet ödüyor.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sözlü soru
önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için 21 Nisan 2009
Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 19.03