Normal 17612 2 2 2009-05-07T13:15:00Z 2009-05-07T13:15:00Z 1 26238 149562 TBMM 1246 350 175450 11.5606 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

 

DÖNEM: 23                            CİLT: 43                    YASAMA YILI: 3

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

78’inci Birleşim

16 Nisan 2009 Perşembe

 

 

(Bu  Tutanak  Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- YOKLAMA

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Ankara  Milletvekili  Zeynep  Dağı’nın,  8’inci   Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın 16’ncı ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı

2.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, balıkçıların yaşadıkları sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

3.- Mersin  Milletvekili  Behiç  Çelik’in, 29 Mart 2009 mahallî idare seçimleri ve seçim güvenliğine ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Balıkesir  Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, denizlerdeki ve su balıkçılığındaki denetim eksikliğine ilişkin açıklaması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) ÖNERGELER

1.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün (6/1280) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/128)

 

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Küçük  ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/675) (S. Sayısı: 330)

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Antalya Milletvekili Sadık Badak’ın şahsına sataştığı iddiasıyla konuşması

 

VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Avrupa Parlamentosunda  düzenlenen  bir  konferansa  ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/6884)

2.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, bir sözleşmenin ek seçmeli protokolünün  onaylanmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/6891)

3.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Davos’ta katıldığı panelin organizasyonuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/6930)

4.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, sivil toplum kuruluşlarına aktarılan kaynağa ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/6991)

5.- Mersin  Milletvekili  Mehmet  Şandır’ın, terör ve terörist örgütler tanımı  konusundaki  ifadesine  ilişkin  Başbakandan  sorusu  ve   Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/7034)

6.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, İstanbul’da yapılan bir konferansa ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/7112)

7.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana Büyükşehir Belediyesi özel kalem müdürü kadrosuna yapılan atamalara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/7150)

8.- Kütahya  Milletvekili Alim Işık’ın, İsrail’e gizli bir özel temsilci gönderildiği  iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/7195)

9.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, sağlıkta paket fiyat uygulamasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/7285)

10.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Almanya’daki konsolosluklarda çalışan Türk asıllıların özlük haklarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/7338)

11.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, İstanbul Rehberler Odasındaki  soruşturmaya  ilişkin  sorusu  ve   Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/7368)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.

Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Tokat ilinin sorunlarına,

Ağrı Milletvekili Abdulkerim Aydemir, 15 Nisan Ağrı ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 91’inci yıl dönümüne,

Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis, Tunceli ilindeki 29 Mart yerel seçim sonuçlarına,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in (6/619) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.

Bosna-Hersek Parlamentosu Temsilciler Meclisi Başkanı Beriz Belkıc’in davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, beraberindeki,

Almanya Federal Meclisi Dış İlişkiler Komisyonunun vaki davetine istinaden, Almanya’ya resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi,

Kosova Türkleri Millî Bayramı törenlerine iştirak edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil başkanlığındaki,

Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere;

Birleşik Arap Emirlikleri Federal Ulusal Konsey Başkanı Abdulaziz Abdullah Al Ghuraır’in beraberinde bir Parlamento heyetiyle ülkemizi ziyaret etmesine,

İlişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez ve 23 milletvekilinin, lüle taşının değerlendirilmesindeki sorunların (10/342),

İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 19 milletvekilinin, sahte içki üretimi ve satışı sorununun (10/343),

Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 24 milletvekilinin, arıcılık sektörünün sorunlarının (10/344),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın:

Alman Bertelsmann Vakfı Başkanı tarafından, 11-12 Mayıs 2009 tarihlerinde Riyad’da düzenlenecek olan 12’nci Kronberg Toplantısı’na,

21-24 Nisan 2009 tarihlerinde Kosova Çevre ve Alan Planlama Bakanı, Kosova Türkleri Millî Bayramı Tertipleme Kurulu Başkanı tarafından;

Ankara Milletvekili ve Çevre Komisyonu Başkanı Nazmi Haluk Özdalga’nın, “Dengeli Bir Çevre İçin Küresel Parlamenterler Organizasyonu” (GLOBE Europe) tarafından, 30 Nisan 2009 tarihinde Belçika’nın Brüksel kentinde, AB Parlamentosunda yıllık olağan Strateji Konferansına,

İsmen davet edildiklerine;

İran İslami Danışma Meclisi Enerji Komisyonu’nun, 10-12 Mayıs 2009 tarihleri arasında Türkiye Büyük Millet Meclisinden beş kişilik bir Parlamento heyetini İran’a davet etmesine;

İlişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi.

İzmir Milletvekili Oktay Vural, Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın bir Alman vakfı ve Kosova Çevre ve Alan Planlama Bakanının resmî davetlerine ait Başkanlık tezkerelerinin kabulünün İç Tüzük ve kanunun ilgili maddesine uygunluğunun araştırılması gerektiğine ve bu tezkerelerin tekrar gözden geçirilerek, hukuka uygun olması hâlinde Genel Kurula sunulmasına ilişkin bir açıklamada bulundu.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

2’nci sırasında bulunan, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun (1/675) (S. Sayısı: 330) görüşmelerine devam edilerek, 5’inci maddesine kadar kabul edildi, 5’inci madde üzerinde bir süre görüşüldü.

16 Nisan 2009 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 18.58’de son verildi.

 

                                                                       

Meral AKŞENER

 

 

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Harun TÜFEKCİ

 

Yusuf COŞKUN

 

Konya

 

Bingöl

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Fatma Salman KOTAN

 

 

 

Ağrı

 

 

 

Kâtip Üye

 

 

16 Nisan 2009 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati:15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER : Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78’inci Birleşimini açıyorum.

II. - Y O K L A M A

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölüm yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Zeynep Dağı’ya aittir.

Buyurun Sayın Dağı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın, 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın 16’ncı ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı

ZEYNEP DAĞI (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 8’inci Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ın 16’ncı ölüm yıl dönümü dolayısıyla şahsım adıma gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Turgut Özal, Başbakan ve Cumhurbaşkanı kimliğinin yanı sıra Türkiye ekonomisinin, siyasetinin ve dış politikasının yeniden yapılanmasındaki en önemli aktörü olarak yakın siyasi tarihimizde derin izler bırakmıştır. Dolayısıyla ülkemizin bugününe de ışık tutan 1983 ve 1993 yılları arasındaki yaşadığı değişim ve dönüşümü Turgut Özal’ı anmadan ve anlamadan değerlendirmek imkânsızdır.

12 Eylül askerî darbesi sonrasında 1983 yılında yapılan ilk genel seçimlerde Anavatan Partisi Genel Başkanı olarak Turgut Özal işbaşına gelmiştir. 1980 darbesinin başındaki Kenan Evren, bir başka parti liderine açıktan kefil olmasına rağmen, halkın demokrasi talebine Sayın Turgut Özal mazhar olmuştur.

Rahmetli Özal 1983’ten itibaren de bir yandan içerde askerî vesayetin izlerini silmeye çalışmış, diğer yandan da Türkiye'nin dışa açılmasına öncülük etmiştir. Aslında 1980’ler uluslararası sistemin hızla değiştiği yıllara tekabül ediyor. Turgut Özal bu değişimi en iyi okuyan liderlerden biri olarak Türkiye’yi yeni uluslararası sisteme hazırlamıştır. Bu bağlamda da kendini “çağdaş” diye nitelendiren statükocuların her türlü direnişlerine ve saldırılarına rağmen, siyasetten ekonomiye ve dış politikaya uzanan geniş yelpazede değişimi ana dinamik olarak Türkiye'nin merkezine taşımıştır.

Bu bağlamda, Turgut Özal, değişimi, üç özgürlük üzerine inşa etmiştir: İfade hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti ve serbest teşebbüs olan bu üç özgürlük, aslında Türk demokrasisinin yeniden yapılanmasında ve uluslararası standartlara ulaşmasında ana referans noktaları olmuştur. Gerçekte bu üç özgürlük günümüzde çağdaş demokrasilerin yer çekimleri konumundadır. Bu üç özgürlük bugün için biri diğerine asla feda edilemeyecek kadar kurucu ögeler durumundadır. Özal, ifade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü ve teşebbüs özgürlüğü olmadan kalkınmanın da, demokrasinin de, güvenliğin de sağlanamayacağına inanıyordu. Demokrasinin bel kemiğini oluşturan ifade özgürlüğü kadar, toplumsal barışın adresi olan din ve vicdan özgürlüğü ile teşebbüs özgürlüğünün birleşince ancak demokrasi, kalkınma ve güvenliğin sağlanmaya çalışılacağını anlatmaya çalıştı. Bu özgürlükler bağlamında, Özal, bir anlamda devlet, toplum, birey ilişkilerinin yeniden tanımlanmasına aracılık etti. Özal’ın özgürlükçü düşüncesinin temelinde bireyin devlet için değil, devletin birey için var olduğu anlayışı yatmaktadır. Ona göre, devlet, özgürlüklerin kurumsallaşması ve yerleşmesi için araçsal bir mekanizmadır. Devlet milleti için vardır, milletine hizmet eder, adam etmez. Ayrıca, Özal’la birlikte değişim artık devletin belirli bir ideolojiyi ve yaşam biçimini dayattığı bir süreç olmaktan çıkmış, toplumun tüm kesimlerini içine alan bir boyut kazanmıştır.

Bir başka önemli boyut da Özal’ın 1980 öncesi ideolojik olarak kutuplara ayrılan düşüncelerin buluşmasına öncülük etmesidir. Özal şahsında ve uyguladığı politikalarla sağ, sol, liberal ve muhafazakâr kesimlerin buluşmasına hizmet ederek toplumun kaynaşmasına da katkıda bulunan bir lider olmuştur.

Dolayısıyla, Turgut Özal, bütün enerjisini aslında Türkiye'nin dışa açılmasına, küresel dinamiklerle rekabet edebilmesine, içerde ve dışarıda demokratik kredibilitenin yükseltilebilmesine harcamıştır. Bu bağlamda, Özal, dış politikada ideolojik değil, pragmatist ve barışçıl bir yol izlemiştir. Özal, Amerika, Avrupa Birliği ve bölge ülkeleriyle aktif ve çok taraflı bir dış politika izleyerek, Türkiye'nin ekonomik ve siyasi alanda rekabet gücünün artmasına katkıda bulunmuştur.

Özal’ın 1980’lerde Türkiye'yi dünyaya bağlayan, dünyaya açan, dünyaya demirleyen vizyonu ve politikaları olmasaydı, bugün belki daha az şeffaf, açık ve demokratik bir düzende yaşamıyor olacaktık. O yüzden de onu bir daha saygıyla anmayı bir vatandaş olarak da, bir siyasetçi olarak da boynumuzun borcu olarak görüyorum.

Bu bağlamda da son olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, buyurun.

ZEYNEP DAĞI (Devamla) – Teşekkürler.

Bu bağlamda, bir döneme damgasını vuran ve değişimden, reformlardan, açılımlardan, rekabetten korkmayan ve halkına korkular yerine umudu ve güveni aşılayan sivil Cumhurbaşkanımızı saygıyla yâd ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dağı.

Hükûmet adına Kültür Bakanı Sayın Ertuğrul Günay, buyurun.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) -  Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ben de Türkiye Cumhuriyeti’nin eski cumhurbaşkanlarından ve eski başbakanlarımızdan merhum Sayın Turgut Özal’ı rahmetle ve milletimize yaptığı hizmetler için şükranla bu vefat yıldönümünde anmak istiyorum. Aslında, gerçek ölüm tarihi, sanıyorum, bir gün sonra, 17 Nisan, ama, yarın Meclisimiz çalışmada olmayacağı için bugün bu insani görevi yerine getirmeye çalışıyoruz.

Değerli Milletvekili Arkadaşımın da söylediği gibi, Sayın Özal Türkiye'nin çok netameli bir döneminde, kritik bir döneminde çok önemli özel görevler yaptı. Bir ekonomik kriz sonrasında, 2000’lerde yaşadığımız krize benzer bir ciddi daralma, bir ekonomik kriz sonrasında, önce bir bürok-rat olarak özel bir görev aldı. Aldığı önlemler, 24 Ocak Kararları ciddi tartışmalara sebep oldu ülkemizde, çünkü, talebi bir miktar daraltan, tabii talebi daraltmak için de bazı demokratik daraltmaları gündeme getirmek zorunda olan bir önlemler paketiydi. Ama, arkasından, zaten Türkiye, bunu tartışmaya çok fırsat bulmadan çok talihsiz bir döneme sürüklendi, 12 Eylül askerî darbesini yaşadı. Sayın Özal bir vazgeçilmez teknokrat  olarak o dönemde de görev aldı, 12 Eylülün ilk hükûmetlerinde Başbakan Yardımcılığı görevini üstlendi. Ama, bir süre sonra, 1982’de, Türkiye'nin yeniden demokrasiye dönme, yeniden Parlamentosunun açılması döneminde ayrıldı o Hükûmetten ve bir yeni siyasi parti kurdu. Kurduğu siyasi parti bir önceki dönemin yanlışlarından dersler çıkarmış bir anlayışın üzerine inşa ediliyor, bina ediliyordu. Bir anlamda, Türkiye’deki siyasi taraflılığın, katı siyasi taraflılığın aşılması, daha pragmatik yöntemlerle farklı eğilimlerden gelen insanların bir hizmet arayışı çerçevesinde birleştirilmesi amacına yönelikti ve bu çerçevede birinci genel seçimi büyük bir farkla 83’ü; daha oyları düşerek ikinci genel seçimi, 87’yi kazandı ve 89 yerel seçimlerinde partisinin oyları bir miktar geriledikten sonra da belki biraz daha daha bir dış konuma kendisini taşımak için Cumhurbaşkanlığı görevine geçti. Ne yazık ki görevi çok uzun sürmedi ve ani biçimde kaybettik kendisini.

Sayın Özal Türkiye’nin siyaset gündemine “değişim” kavramını getiren siyaset adamlarından birisidir. Bugün Türkiye’nin çok yüz yüze olduğu, çok büyük bir ihtiyaç hissettiği temel kavramlardan birisini -arkadaşımın da söylediği gibi- Türkiye siyasetine birinci tartışma maddesi olarak, birinci ihtiyaç olarak getirmiştir. Gerçi, o, bir miktar yabancı terim kullanmayı daha çok tercih ediyor ve bunu “Transformasyon” olarak niteliyordu ama getirdiği, aslında, bir önceki dönemle kavga etmeden hesaplaşma, Türkiye’yi daha sivil bir modele, Türkiye’yi daha özgürlükçü bir modele, Türkiye’yi, daha, dünyanın ilerlediği yörüngede dünyaya açılan bir modele taşımaya çalışmaktı.

Yaptığı birçok şey belki tartışılabilir. Türkiye’nin kritik dönemlerinde görev almış siyaset adamlarının her yaptığının alkışlanması çok zordur. Böyle bir siyaset adamı yakın geçmişte geçmiş midir ben bilmiyorum. Ama bazı yaptıkları Sayın Özal’ın sanıyorum ki, Türkiye’nin demokrasi tarihine çok özel biçimde yazılacaktır. Yıllardan bu yana Türkiye’nin düşünce özgürlüğüne ciddi prangalar getirmiş bulunan 1936 tarihli İtalyan Ceza Yasası’ndan müdevver 163’üncü madde, 141 ve 142’nci maddeler rahmetli Özal’ın kararlılığıyla bizim mevzuatımızdan çıkarılmıştır ve bugün belki ona dudak büken birçok arkadaşımız onun getirdiği bu yasal düzenlemeler sonrasındadır ki 12 Eylülün açtığı haklı haksız bazı davaların yaptırımından, Demoklesin kılıcı altında yaşama cenderesinden kurtulabilmiştir.

Türkiye siyasetinde millî iradenin her şeyin üzerinde olduğunu, sivil yönetimin ülkenin kaderinde söz ve karar sahibi olduğunu, askerî ya da sivil bürokrasinin millî irade tarafından seçilmişlerin yönetiminde olması gerektiğini o zamanki alışkanlıklarımızı bir miktar rahatsız eden bir biçimde Sayın Özal dile getirmiştir. Birçoğumuz belki onun o zamana kadar alışmamış olduğumuz bu söylemlerinden rahatsızlıklar yaşadık ama yaşadığımız sonraki yıllar bunların doğru tespitler olduğunu, haklı tespitler olduğunu ve Türkiye'nin ihtiyacı olduğunu ortaya koymuştur.

Ben bir kez daha bu vesileyle, Arkadaşımız gündeme getirdiği için Sayın Dağı’ya teşekkür ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin eski cumhurbaşkanlarından, eski başbakanlarımızdan Sayın Özal’ı Hükûmetimiz adına rahmetle ve minnetle anıyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günay.

Gündem dışı ikinci söz, balıkçıların yaşadıkları sorunlar hakkında söz isteyen Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin’e aittir.

Buyurun Sayın Ergin. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, balıkçıların yaşadıkları sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; balıkçılarımızın yaşadığı sorunlar üzerine görüşlerimi açıklamak için söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken Sayın Başkan, sizi, değerli milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, balıkçılığımızın ve balıkçılarımızın çözüm üretilmesini beklediği başlıca sorunlar şunlardır:

Denizlerimiz aşırı derecede kirlenmiştir. Yalnızca İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından günde yaklaşık 2 milyon 300 bin metreküp arıtmasız deşarj yapılmakta, Marmara Denizi’ne günde toplam 7 milyon metreküpten fazla arıtımsız deşarj yapıldığı tahmin edilmektedir. Arıtma konusuna gereken özen gösterilmeli ve Marmara Denizi “kaykay” denilen müsilaj birikiminden kurtarılmalıdır.

Gırgır ve trollerin açık denizde avcılık yapmaları desteklenmeli, uluslararası sularda balıkçılık teşvik edilmelidir.

Ziraat Bankası kredi faiz oranları balık yetiştiricilerine yüzde 8,75; avcılık yapan balıkçılara yüzde 13,13’tür. Avcılık yapan balıkçılara verilen kredilerin faizi indirilerek bu açık haksızlık giderilmelidir. Kredi almak isteyen balıkçıdan kredinin çok üstünde gayrimenkul ipoteği istenmesi balıkçıları komisyonculara mahkûm kılmaktadır; bu durum düzeltilmelidir. Balıkçı gemilerinde çalışan personelin iş riski yüksektir, iş güvencesi yoktur, sosyal güvenlikten de yoksundurlar. Üretim yapanlar ürettikleri balık için teşvik alırken avcılık yapan balıkçılara teşvik verilmemektedir. Avcılık yapan balıkçıya kilo başına teşvik verilmesiyle, yakalanan balıkların miktarı tam olarak ortaya çıkacak, balıkçılık sektöründe kayıt dışılık önlenecek, böylece devletin, verilen teşvikten daha fazla kazancı olacaktır.

Birinci görevi, üyesinin balığını alıp satmak olan kooperatifler, diğer aracıların çoğunlukla satış belgesi düzenlememesinden dolayı onlarla rekabet edememektedir. Kooperatiflerin aracılarla rekabet edebilmesi için yüzde 8 olan KDV kesinlikle yüzde 1’e indirilmelidir.

Balıkçıların kullanmış olduğu ÖTV’siz mazot defterlerinin Denizcilik Müsteşarlığı tarafından verilmesi haksız bir uygulamadır. Balıkçıların daha güçlü örgütlenebilmeleri, balıkçıların üst kuruluşu olan Merkez Birliğinin daha etkin, eğitim ve bilgilendirme çalışmaları yapabilmesi için ÖTV’siz mazot defterleri Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği tarafından verilmelidir. Kooperatif ve birliklerin kendilerinden beklenen yararı gereğince yerine getirebilmeleri isteniyor ise yetki ve mali güçleri mutlaka artırılmalıdır.

2010 yılında “mavi kutu” diye tabir edilen yer belirleme cihazlarının takılması zorunlu olacaktır. Bu cihazların masraflarının devlet desteğiyle karşılanması balıkçılarımızı rahatlatacaktır.

Tüm bu çözümlere ulaşmak için, 1972 yılında kurulan, ülkemizin su ürünleri sektörünün gelişmesinde çok önemli yeri olan fakat anlaşılmaz bir nedenle 1984 yılında kapatılan Su Ürünleri Genel Müdürlüğü bir an önce yeniden ve mutlaka kurulmalı ve tek yetkili olarak çalışmalıdır.

Değerli milletvekilleri, balıkçılıkta en önemli konu, balıkların yumurtlama ve büyüme dönemlerinde av yasağı getirilmesi ve bu yasağa uyulmasıdır. Özellikle politik nedenlerle delinen av yasakları balıkçılığa yapılacak en büyük kötülüktür. Maalesef, bugün böylesi bir durumla karşı karşıyayız. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, 8 Nisan 2009 tarihinde Resmî Gazete’de yayınladığı bir tebliğle daha önce 21 Ağustos 2008 tarihinde yayınladığı Ticari Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliğ’de değişiklik yaptı. Bakanlık, bu değişiklikle daha önce 15 Nisan tarihinde sona ermesi gerektiğini belirlediği dip trolüne ve çevirme ağlarına ilişkin avlanma süresini 1 Mayısa uzattı. Bu karar eğer doğru ise ve bir sakınca yaratmıyorsa dip trolü ve çevirme ağlarıyla avcılık yapan balıkçıları küçük balıkçılar, örneğin algarnayla avcılık yapan balıkçılar aleyhine özel olarak kayırdığı için haksız bir karardır. Ayrıca gırgıra izin verirken ışıkla avlamaya, trole izin verirken karidesin avlanmasına izin vermeyen garip bir karardır. Gariptir, çünkü Ege ve Akdeniz’de ışıksız avlanma yapılamaz. Trolle avlanan su ürünleri içerisinde karides önemli bir yer almaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

GÜROL ERGİN (Devamla) – Teşekkür ederim efendim.

Siz bir yandan “Dip trolü ve çevirme ağıyla avcılık yapanlara izin verdim.” diyeceksiniz, sonra ışıkla avlanmaya izin vermeyeceksiniz, karidesin avlanmasına izin vermeyeceksiniz. Gerçekten bu son derece garip bir karar olmaktadır. Bu kararda tüm balıkçıların haklarını gözeten bir değişikliğe hemen hiç vakit geçirmeden gidilmesi, buna yanaşılmıyorsa bu kararın bugünden acilen iptal edilmesi gerekir. Avlanma süresinin hangi gerekçeyle uzatıldığı ve bu uzatmadan ne için yalnızca dip trolü ve çevirme ağlarıyla avlanan balıkçıların yararlandırıldığı sorularının Sayın Bakan tarafından yanıtlanmasını bekliyorum.

Sözlerimi bitirirken Sayın Başkan sizi, değerli milletvekillerini, sevgili balıkçı kardeşlerimi ve yüce milletimi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ergin.

Hükûmet adına, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Değerli Milletvekilimiz Gürol Ergin Bey’in, balıkçıların sorunlarıyla ilgili gündem dışı konuşmasına cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde 1 milyar 550 milyon hektar iç su, göl, baraj gölü, nehir, gölet; 24,6 milyon hektar deniz üretim alanı ve yaklaşık olarak 8.400 kilometre kıyı şeridi mevcuttur. Su ürünleri üretimimize göz atınca, 2007 yılı sonu itibarıyla TÜİK verilerine göre su ürünlerimizin yüzde 76’sını denizden, yüzde 6’sını iç sulardan, yüzde 18’ini de yetiştiricilikten, yani çiftliklerden elde ettiğimizi görüyoruz.

Su ürünlerine konu balıkçı teknelerinin durumuna bakınca, sürdürülebilir bir deniz ürünü sağlanması, stoklar üzerindeki av baskısının azaltılması amacıyla 2002 sonundan itibaren balıkçı teknelerine yeni tezkere verilmemektedir. Hâlen 18.342’si denizlerde, 3.420’si iç sularda olmak üzere, toplam 21.762 tekne balıkçılık faaliyeti sürdürmektedir. Bu teknelerden denizlerde çalışanların 1.896’sı gırgır ve trol, 16.453 adedi de “sandal” diyebileceğimiz 12 metreden küçük balıkçı tekneleri.

Desteklemenin sağladığı ivme ve sektör hızı ile gelişme gözle görülür hâle gelmiş, ülkemiz yetiştiricilik üretimi açısından dünyanın en hızlı büyüyen üçüncü ülkesi konumuna yükselmiştir.

Yine Uluslararası Tarım Örgütü’nün (FAO) verilerine göre ülkemiz, Avrupa çipura, levrek pazarında yüzde 25 pay almaktadır. Ülkemiz alabalık üretiminde de AB ülkeleri arasında ilk sıralara yükselmiştir. Hâlen balık ürünleri AB’ye ihraç edebildiğimiz tek hayvansal üründür. Son altı yılda su ürünleri ihracatında önemli bir gelişme yaşanmış, ihracat yüzde 240 artarak 325 milyon dolara yükselmiştir ve bunun yüzde 80’ini de Avrupa ülkelerine yapılmaktadır.

Bildiğiniz gibi, 2006’da Meclisimiz Çevre Kanunu’nda bir değişiklik yaptı. Bu değişiklikle, balık çiftliklerinin kurulamayacağı alanlarla ilgili bazı yeni düzenlemeler getirildi. Buna göre, 30 metre derinlikten daha az, akıntı hızı 0,1 metre/saniyeden az olan bölgelerde hiçbir şekilde balıkçı çiftliği kurulmasına izin verilmemektedir. Bu düzenlemeden amaç, su ürünleri yetiştiriciliği sektörünün sürdürülebilir gelişimini sağlamak, yoğun bilimsel araştırma ve kurumların iyi bir koordinasyon içerisinde çalışmasını mümkün hâle getirmektir. Bu bağlamda kamu kurumları, üniversiteler, sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte çalışmalar devam etmektedir. Daha sonra ise Aydın, İzmir, Mersin, Muğla illerinde kritere uymayan çiftliklerin taşınacağı alanlar da belirlenmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; balık ve balıkçı teknelerine hizmet vermek üzere toplam 286 kıyı yapımız vardır; 180 adet büyük, küçük ölçekli işletme tesisi mevcuttur. 2007 ihracatımız 47,2 ton, elde edilen gelir 276 milyon dolar civarındadır.

Az önce de gündeme getirildiği gibi, su ürünleri avcılığına ilişkin düzenlemeler bütün dünyada ve ülkemizde de biyolojik, çevresel, ekonomik ve sosyal yönler göz önünde tutularak belirlenmektedir. Tarım Bakanlığının tebliğiyle ve balıkçılardan gelen yoğun talep, yaşamakta olduğumuz küresel mali krizin etkileri de dikkate alınarak yasak süresi Bakanlıkça 15 Nisandan 1 Mayıs tarihine kadar uzatılmıştır. Yani, on beş günlük bir uzatma söz konusudur, ancak bu uzatma sadece bu yıla mahsustur. Aksi hâlde, denizlerimizin varlıklarının, zenginliklerinin korunması bakımından genel uygulama 1 Nisan-1 Eylül arasıdır. Ancak, Sayın Milletvekilimizin de gündeme getirdiği gibi, bu uzatmayla ilgili uygulamada bazı aksaklıkların olduğu, ışıklı, ışıksız, trol veya gırgır tekneleri dışındakilerin dâhil edilmediği yönünde uygulamada bazı tereddütler oluşmuş, kolluk kuvvetlerince bu konuda balıkçılarla aralarında birtakım sorunlar meydana gelmiştir. Bu konu Tarım Bakanlığınca tekrar gözden geçirilecek ve uygulamadaki bu belirsizliğin veya anlaşılmayan hususların giderilmesi cihetine gidilecektir.

Bunları söyledikten sonra, tabii, balıkçılığımızın diğer bir alanı da şüphesiz balıkçı barınaklarımızdır. Türkiye’de bugün itibarıyla 200’e yakın, 197 adet balıkçı barınağımız vardır. Bu barınaklarımız -sahillerimizin, Karadeniz, Akdeniz, Ege, Marmara olmak üzere- 8.400 kilometrelik sahil şeridimize yayılmış vaziyettedir. Sadece son altı yıl içerisinde tamamladığımız balıkçı barınağı sayısı 30’u bulmuştur. Bunların parasal bedelini de dikkate aldığımızda, 600 milyon YTL, 600 trilyonluk bu konuda bir yatırım yapılmıştır.

Tabii, burada bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum, o da şudur: Balıkçı barınakları, maalesef, geçmiş dönemlerde iyi planlanmadığından, sadece bir bütçe döneminde, 1994’te zannediyorum, 30 tane balıkçı barınağı programa alınmış fakat ödenek ayrılamadığı için hiçbir şey yapılamamış veya küçük ödenekler konmak suretiyle, yapılan iş de kışın fırtınayla yok olup gitmiştir. Bunu dikkate alan Bakanlığımız, bu gidişle balıkçı barınaklarının otuz yılda bile bitmeyeceğini görmüş ve öncelikleri, ilerleme durumlarını da dikkate alarak çalışmaya başladık ve bugüne kadar 30 balıkçı barınağını bitirdik ve balıkçılarımızın hizmetine verdik. İnşaatı devam eden 16 balıkçı barınağımız daha vardır. Bunun 12 adedi 2010 yılında, 4 adedi de 2011 yılında tamamlanacak ve böylece, yatırımda olan bütün balıkçı barınaklarını bitirmiş olacağız.

Burada bir gerçeği de sizlerle paylaşmak istiyorum. Balıkçı barınaklarını yapıyoruz, gayet güzel ama bunların işletmesinde maalesef aynı derecede verimli ve başarılı olduğumuzu söyleyemeyiz. Usul şudur: Ulaştırma Bakanlığı balıkçı barınaklarını yapar ve bunların kullanımı için Tarım Bakanlığı ile ilişkilendirilen su ürünleri kooperatiflerine tahsis eder. Bu su ürünleri kooperatiflerinin istediğimiz verimlilikte her yerde çalıştığını söyleyemeyiz. Bazen balıkçıların tamamının yararlanmasından mahrum kaldığı bazen de o güzelim balıkçı barınaklarının -yapılacak üst tesislerin- çok kötü bir görüntü arz ettiği ve amaç dışı kullanıldığını da görüyoruz. O yüzden bu konuda Tarım Bakanlığı ile Ulaştırma Bakanlığı olarak bir karar aldık, bir çalışma grubu oluşturduk, balıkçı barınaklarının daha verimli kullanılması, daha fazla balıkçımızın bu alanda yararlanması için bir mevzuat geliştirme, yeni bir mevzuat yapma yönünde çalışmalarımız sürüyor.

Su ürünleri konusunda bugüne kadar yapılan –şüphesiz yapılacak çok iş olmakla beraber, yapılmış da- birçok iş vardır. Bunların başında 2004 yılında sağladığımız ÖTV indirimi gelir. ÖTV indirimi bugüne kadar balıkçılarımıza 483 milyon Türk lirası yani 483 trilyonu bulmuştur. Bu, balıkçılarımıza yapılan doğrudan destek anlamına gelmiştir.

Bir başka şey: 2003 yılında Su Ürünleri Kanunu’nda yaptığımız değişikliklerle maddi suça maddi ceza esası getirilmiş, hapis cezası kaldırılarak cezalar idari para cezasına dönüştürülmüştür ve böylece balıkçılarımızın önemli bir mağduriyeti giderilmiştir.

Yine balıkçılarımızın ruhsat tezkerelerinin süreleri iki yıldı, bunu beş yıla çıkardık. Burada da bir yasal değişiklik yaptık. Bunun amacı da balıkçılarımız sürekli tezkere için, ruhsat için gidip gelmesinler, işlerinden olmasınlar diye.

Balık stoklarının korunması, sürdürülebilir avcılığın sağlanmasına yönelik av yasaklarıyla ilgili sirkülerler yayımlanmaktadır, devreye sokulmaktadır. Bunların uygulanıp uygulanmadığına yönelik kontroller de sezon içerisinde titizlikle takip edilmektedir.

Bir başka önlem: Balık stoklarının yine idareli kullanılması, çevrenin, ekolojik dengenin bozulmaması için ve av baskısının azaltılması için balıkçı gemilerine yeni ruhsat verilmemektedir. Bunu daha önce de ifade ettim, 2000 yılından beri dondurulmuştur. Bu da denizlerimizdeki su ürünleri varlığının korunması ve bu alandaki arz-talep dengesinin sağlanmasına yönelik tedbirlerdir.

Orkinos avcılığı ülkemiz balıkçıları, açık deniz balıkçıları için önemli bir alandır. Burada Atlantik Ton Balıkçıları Koruma Uluslararası Komisyonu veya “ICCAT” dediğimiz bu Komisyona ülkemiz üye değildi. Dolayısıyla biz İspanya’nın, Yunanistan’ın, İtalya’nın kotalarını kullanıyorduk. Buraya üye olunmuş ve Türkiye kendi kotasını kullanmak suretiyle bu alandaki döviz girişi, ihracatla ilgili rakamlar da artmış, balıkçılarımıza bu alanda önemli bir kaynak sağlanmıştır.

Kaynakların yine verimli kullanılması adına 2009 yılında kum midyesi avcılığına 35 bin ton/yıl olarak bir kısıtlama getirilmiştir. Ayrıca, hamsi avında da ürün kaybını önlemek için belirli standartlar uygulamaya konmuştur.

Özellikle ürün sirkülasyonunun yoğun olduğu büyük su ürünleri hallerinde gerçekleştirilen çalışmalarla fiziki yeterlilik yönünde gelişme sağlanmış, standartlara uygun yeni haller inşaatı yapılması için çalışmalar başlatılmıştır.

Kesin ya da geçici olarak belediye ve il özel idarelerine devri yapılmış balıkçı barınağının gerçek sahipleri olan balıkçı kooperatifleri ve birliklerine kiralanmaları yönünde teşvik edici tedbirler alınmıştır.

Avrupa Birliği ortak balıkçılık politikasına uyum çalışmaları başlatılmış, bu kapsamda yasal uyumun altyapısını oluşturmak üzere hazırlanan su ürünleri kanunu da güncel şekliyle Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiştir, komisyonlarda görüşülme aşamasına gelmiştir.

Su ürünleri mevzuatı kapsamında öngörülen denetimler etkinleştirilmiş, 22 kıyı ilimizde 30 adet balıkçı idari binası tamamlanmak suretiyle faaliyetine başlamıştır.

Su ürünleri avcılık bilgilerinin güncel ve etkin takibi için Su Ürünleri Bilgi Sistemi kurulmuş ve faaliyete geçirilmiştir. Hâlen balıkçılık idari binalarında aktif olarak veri girişi sağlanmakta ve balıkçılarımıza yönelik hizmetler buralardan yürütülmektedir.

Diğer bir konu: Yine Değerli Milletvekilimizin gündeme getirdiği, gerek balıkçı gemilerimizin seyir emniyeti bakımından gerekse kıyılarımızdaki kirlenmelerin ve kazaların önlenmesine yönelik “AIS” dediğimiz otomatik tanımlama cihazının uygulaması 1 Ocak 2010 tarihine kadar ertelenmiş ve böylece, balıkçılarımıza bu anlamda bir zaman kazandırılmıştır. Bu cihaz, aslında yurt dışında 2 bin-3 bin eurodan başlayan fiyatlarladır. Ancak biz bu cihazın Türkiye’de yapılması için bir proje başlattık ve Türkiye’de bu cihaz yapılmak suretiyle balıkçılarımıza 800 dolar gibi bir fiyata almalarını sağladık. Böylece, sadece kendi 20 bin civarındaki balıkçı teknemize ,değil, bu cihazı Türkiye bütün ülkelerin denizcilerine, balıkçılarına da satar hâle gelmiştir. Bu anlamda da ülkemize az da olsa bir döviz girdisi sağlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şüphesiz balıkçılığımızın sürdürülebilir gelişimini sağlamalıyız. Ancak, denizlerimiz de bizim miraslarımızdır; tarihî, kültürel miraslarımızdır. Denizlerimiz sadece balık avlamak için değil, denizlerimiz âdeta bütün insanlığın yaşam alanıdır. O bakımdan buraların korunması da aynı derecede önemi haizdir. Hâlen bazı bölgelerde doğrudan deşarjların denizde olduğunu biliyoruz. Her ne kadar son yıllarda arıtmayla ilgili çok yoğun çalışmalar yapılmakla beraber bu alan da geç kaldığımız alanlardan bir tanesidir. Burada farkındalık maalesef geç oluştu ama yapılan çalışmalarla büyük oranda deniz kirliliğine neden olan kara kaynaklı atıkların kontrol altına alınması sağlanıyor.

Bazıları zannediyor ki denizleri denizdeki araçlar kirletiyor. Aksine, denizde bir sigara kutusunu bile bir gemi attığı zaman binlerce dolar ceza ödüyor. Asıl kirletici unsur kara kaynaklı atıklardır. Bu konuda da tabii günden güne toplumumuzda duyarlılığın artması kamu görevlilerine, bizlere bu alana daha fazla kaynak ayırmayı zorunlu hâle getirmektedir.

Ben bu vesileyle Değerli Milletvekilimize bu önemli konuyu kamuoyunun gündemine getirdiği için teşekkür ediyorum ve bu konuda Hükûmetimizin son altı yılda yaptığı çalışmalardan bazılarını da sizlerle paylaşma fırsatı buldum.

Bu duygularla teşekkür ediyorum, Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Bulut, isminizi yazmışsınız.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Oturduğum yerden bir dakikalık bir konu için söz almak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Balıkesir  Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, denizlerdeki ve su balıkçılığındaki denetim eksikliğine ilişkin açıklaması

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkanım, 7.333 kilometrelik sahil şeridi ve üç yanı denizlerle çevrili ülkemizde denizcilik bizim için hayati önem taşımakta ancak gördüğüm kadarıyla, ülkemizde denizler ve su balıkçılığı ciddi bir denetim eksikliğine sahip.

Geçtiğimiz günlerde Küçükkuyu sahilinde üç gün teknelerin getirdiği balıkları izledim. Bakanlığın yayınladığı genelgelere hiç uymuyor ve Çanakkale Tarım Müdürlüğünü aradım, 5 santim boyunda küçücük barbunlar, 200 gram ağırlığında ahtapotlar, yüzlerce kasalarla her akşam indiriliyor. Bunu kim denetleyecek, dedim; kim denetliyor, dedim; “İhbar olduğu takdirde biz gelip denetliyoruz.” dediler. O hâlde ben size ihbar ediyorum, her akşam da bu ihbarımı yeniliyorum, bunu kontrol edin, dedim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bulut.

Gündem dışı üçüncü söz, 29 Mart yerel seçimleri ve güvenlik hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Behiç Çelik’e aittir.

Buyurun Sayın Çelik. (MHP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI (Devam)

3.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, 29 Mart 2009 mahallî idare seçimleri ve seçim güvenliğine ilişkin gündem dışı konuşması

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 29 Mart 2009 mahallî idare seçimleri ve seçim güvenliği hususunda gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu münasebetle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Yaşadığımız bu son seçim, bize, ülkemiz için geleceğe daha karamsar bakmamıza âdeta onlarca gerekçe sunmaktadır. Bu ülke bizim. Temeli ahlaki değerlerden, faziletten yoksun bir zihniyetin yurdun dört bir yanını kasıp kavurduğu bir ortamda, seçimi kazandığın değil, nasıl kazandığın sorgulanmaya başlar. İşte o an kaostur. Maalesef Türkiye kaosa sürüklenmiştir. Umudunu kaybetmiş kitleler, dağılan aileler, hırsızlıklar, kapkaç ve soygunlar, gerilen sinirler, artan adaletsizlikler, çöken maneviyat, hep bu zihniyetin ve doğurduğu kaosun ürünleridir. Seçim döneminde yaşananlar, demokrasiyi değil otokrasiyi, ahlak ve maneviyatı değil menfaatperestliği, geleceği değil istikbali tüketmeyi, mutluluk ve umudu değil karamsarlık ve endişeyi üretmiştir.

Anayasa’mızın 2’nci maddesi Türkiye Cumhuriyeti’nin niteliklerinden biri olarak demokratik devleti belirtmiştir. Demokratik devlette öncelikle organların özgür ve dürüst seçimlerle oluşması gerekir. Örgütlenme özgürlüğünün tam olmasını gerektirir. Üçüncü olarak, iktidarda olmayanların yani muhalefetin hukukunun korunması gerekir. Dördüncü olarak da seçimin iktidar ve muhalefet için eşit yarış hâlinde geçmesi gerekir. Acaba iktidar partisi bu ilkelerin geliştirilmesine ne gibi katkılarda bulundu? Bunu sorguladığımız zaman:

Bir: Seçim rüşveti yaygınlaştı. Önceki seçimlerde 200 gram kahve ile başlayan dağıtım, altından beyaz eşyaya, gıdaya, kömüre, nakde kadar terfi etti.

İkinci olarak: İş vaadi rüşveti yaygınlaştı. Seçim döneminde iş talep formları dağıtıldı. Bazı küçük ilçelerde dahi binlerce form doldurtuldu.

Üçüncü olarak: Beytülmale (devlet malına) ihanet edildi. Devletin tüm araçları, uçakları, imkânları kullanıldı. Belediyeler, özel idareler, valilik ve kaymakamlıklar, yatırımcı kuruluşlar, TOKİ alabildiğine istismar edildi. Sosyal yardımlaşma dayanışma vakıfları ve birliklerin imkânları iktidar partisi için kullanıldı. Millî Eğitim Bakanlığından fakir öğrencilere kırtasiye yardımı adı altında trilyonlar dağıtıldı.

Dört: Tehditler savruldu. Memurlar tehdit edildi, seçmen tehdit edildi. Çalışanlar zorla mitinge götürüldü.

Beşinci olarak: Devlet bütçesinin ödenekleri serbest bırakıldı. Mali disiplin rafa kaldırıldı.

Altıncı: Sivil toplum kuruluşları ve medya tehdit edildi. Eleştirilere asla tahammül edilmedi, yandaş medya yoluyla saldırılar sürdürüldü.

Yedinci olarak: Yalan haber ve şantajlar üretilerek toplum gerildi. Muhalefete kendini anlatma hakkı dahi tanınmadı, kısıtlandı.

Sekizinci olarak: Etkili kişi ve örgütlere baskılar yapıldı ve iktidara destek zorlamaları getirildi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm bunların yanında seçim güvenliği başlı başına bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Gelecek seçimler için şimdiden tedbir almamız gereken en önemli husus olduğunu ifade etmek istiyorum. Seçmenlerin güvenli ortamda, özgürce oy kullanmalarının sağlanmasından başka partilerin oylarına halel gelmemesi, sandık güvenliğinin tamamıyla  sağlanması fevkalade önem arz etmektedir. Ne yazık ki AKP İktidarı, daha baştan seçmen sayısında dahi tartışmalara zemin hazırlamış, kuşkulara sebebiyet vermiştir. Güvenlik güçlerinin ve seçim kurullarının tarafsız ve adil çalışmalarını sağlayacak ilave yasal değişiklikler bu seçim vesilesiyle bir kez daha kendini göstermiştir.

Değerli milletvekilleri, AKP ile diğer partiler arasında seçimin finansmanı, devlet imkânlarının kullanımı, yetkinin kötüye kullanımı, konusu suç teşkil eden her türlü faaliyetlere baktığımızda büyük bir fark olduğu ortadadır. AKP’nin kullandığı bu gayriahlaki ve orantısız güç, hırsla ve acımasızca seçmene yönelmekte, seçmeni boğmaktadır. Tüm yandaş güçlerini de yanına alarak maddiyatla bütünleşik saldırı halk üzerinde etkisini göstererek devlete ve demokrasiye, politikacılara, devlet adamlarına ve bürokratlara inanç ve güven duygusunu yok etmekte, yozlaşma kültürünü yerleştirmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bunun ne hukukla ne ahlakla ne  dinle ne de vatanseverlikle bir ilgisi vardır. Devlet ve toplum düzeninin meşruiyeti sarsılırsa altında öncelikle AKP İktidarının kalacağı iyi bilinmelidir.

Yüksek sağduyu ve arifane sezgilere sahip büyük Türk milleti, her türlü blokaja ve engellemelere rağmen iktidar partisini yüzde 38’ler düzeyine çekmeyi başarmıştır. Bu oranın daha da düşmesi gerektiğini burada ifade etmek istiyorum.

MHP olarak kurmuş olduğumuz Kamu Görevlileri İzleme ve Gözleme Kurulu seçim dönemini dikkatle takip etmiştir. Bizim artık bir ihtiyacımız var: Bir an önce siyasi etik yasası çıkarılsın ve dokunulmazlıklar kaldırılsın.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Gündeme geçiyoruz.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) ÖNERGELER

1.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün (6/1280) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/128)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin Sözlü Sorular Kısmının 494. sırasında yer alan (6/1280) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                  Yaşar Ağyüz

                                                                                                                     Gaziantep

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

2.- Küçük  ve  Orta  Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/675) (S. Sayısı: 330)  (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Geçen birleşimde 5’inci madde üzerinde CHP Grubu adına konuşma yapılmıştı.

Şimdi söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Necati Özensoy’a aittir.

Buyurun Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında, 5’inci madde üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yine, 1 şehit, 1 yaralımız var. Ben şehidimize Allah’tan rahmet, yaralımıza da acil şifalar diliyorum.

5’inci madde, 3624 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesine aşağıdaki bentleri ekliyor, iki bent ekliyor:

“Girişimcilik kültürünün ve ortamının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için gerekli tedbirleri almak, bu kapsamda girişimleri ve girişimcileri desteklemek.” Tabii ki işsizliğin yüzde 15,5’a ulaştığı, yani dünya rekoru kırdığımız bugünlerde, işsizlikte dünya 2’ncisi olduğumuz bugünlerde önemli bir fıkra diye düşünüyorum. Bu konuda özellikle KOSGEB’in, Hükûmetin bu girişimcilere destek konusunda çalışmalar yaparken bu işsizlerin büyük bir bölümünün üniversite mezunu olduğunu da düşünerek, artık ebeveynlerin öğrencileri üniversiteye hazırlarken “Oğlum daha kolay hangi fakülteye girerse işe girer?” sıkıntılarını bir kenara bırakıp girişimcilik ruhunun da özellikle gençlere yönelik burada teşvik edilmesinde fayda var diye düşünüyorum.

Yine, eklenmesi istenen (k) maddesinde “İşletmeler arası işbirliğini geliştirmek, yerli veya yabancı sermaye katkısı ile gerçekleştirilecek ortak yatırımların oluşturulmasını ve yaygınlaştırılmasını desteklemek, yatırım ortamının iyileştirilmesi için gerekli tedbirleri almak ve destekleri sağlamak.” deniyor. Tabii, burada dikkati çeken özellikle yabancı sermaye katkısı ile gerçekleştirilecek ortaklıkları desteklemek noktasında. KOSGEB bütün yerli sanayici ve işletmelerin sıkıntılarını halletti, tabii sıra oraya geldi, zannediyorum bunun için bu madde konmuş. Ama her şeye rağmen bu konuda eğer destek verilecekse, ihracata yönelik işletmeler oluşturulacaksa bu desteklerin verilmesinde fayda var.

Yine bu kanunun aslına bakarsanız hedef kitleyi çoğalttığı ifade ediliyor ama biraz da KOSGEB’in asıl kuruluş amacından çıkarılarak “sanayi” kelimesinin değiştirilip “işletmeler” yapılmasıyla birlikte ticaret yapanlara, hizmet sektörüne de destek olunması noktasında, önümüzdeki günlerde KOSGEB’in çalışmaları devam edecek diye düşünüyorum. Bu konuda da eğer destek verilecekse ticaret yapanlara ve hizmet sektörüne, biraz da entegrasyonu düşünülmeli, entegre işletmelerin oluşturulması için teşvikler verilmeli. Artık, rekabetin çok ciddi anlamda arttığı günümüzde eğer entegre tesisler çoğalırsa, bu tesisler bazı bantlarında, kuruluşlarındaki o bazı kârlarından vazgeçerek hayatiyetlerini daha fazla devam ettirme şanslarını bulurlar diye düşünüyorum.

                               

(x) 330 S. Sayılı Basmayazı 25/2/2009 tarihli 62’nci Birleşim Tutanağına eklidir.

Tabii, biraz önce ifade ettiğim gibi, KOSGEB Kanunu’nun değiştirilmesiyle alakalı elbette eleştirilecek bazı konular var. Sanayiciden ziyade ticaret ve hizmet sektörüne yönelik birtakım desteklerin oluşması için bu Kanun’da özellikle değişiklikler yapılmış ama daha önce de ben ifade etmeye çalıştım, sanayiciler özellikle işletmelerini kurarken ciddi anlamda amortisman kaybını da göze alarak makinelere yatırım yapıyorlar. Dolayısıyla, en fazla ihtiyacı olanların da bunlar olduğunu düşünüyorum.

Bir de bu KOSGEB Kanunu, KOSGEB’in kuruluş amacının aslında küçük-orta sanayi işletmelerinin payını ve etkinliğini artırmak, rekabet güçlerini ve düzeylerini yükseltmek, sanayideki entegrasyonu ekonomik gelişmelere uygun bir biçimde gerçekleştirmek amacıyla kurulmuş bir kuruluş kanunu olmasına rağmen KOSGEB giderek bir kredi kuruluşuna dönüştürülmeye çalışılıyor. Oysa kredi kuruluşlarından eğer destekler verilecekse, biraz sonra ifade edeceğim… Sayın Bakan da yaptıklarını, yapacaklarını burada ifade ederken 2008 yılındaki kredilerinin artırıldığından ve 2009 yılında da yine kredi miktarlarının çok fazla arttığından, geçmişle kıyaslandığında daha iyi yerlere gelindiğinden  bahsediyor.  Oysa  KOSGEB  bir  kredi  kuruluşu  değil,  kredi  desteği  olacaksa TESKOMB var, Eximbank var. Eğer kredilerle desteklenecekse buralardan desteklenmesi gerekir diye düşünüyorum.

Yine bu Kanun’daki değişiklikteki föyden, oradaki tablodan bir konuya da dikkat çekmek istiyorum: KOSGEB’in, biraz önce ifade ettiğim gibi, giderek kredi kuruluşu hâline gelmesi, bu tabloda da belli oluyor.

Yönetmelik desteklerine baktığımızda, 2004 yılında 140 milyonluk desteğin 103 milyonu yönetmelik desteğiyken, yani danışmanlık, eğitim, bilişim, teknoloji geliştirme, kalite geliştirme, pazar araştırma, uluslararası iş birliğini geliştirme, bölgesel kalkınma destekleri ve girişimciliği geliştirme destekleriyken, 2005 yılında 92 milyonda 43 milyona düşmüş, 2006 yılında 30 milyonda 18 milyona düşmüş, 2007 yıllında 190 milyon toplam destekte 15 milyona düşmüş, 2008 yılında da maalesef 203 milyonda sadece 20 milyon yönetmelik desteklerine… Yani, KOSGEB’in yapması gereken asıl destekler giderek azalmış, bu desteklerin içerisindeki pay giderek azalmış, KOSGEB maalesef kredi veren bir kuruluş hâline dönüşmeye başlamış.

Dolayısıyla, KOSGEB’i bu anlamda yapılan bu değişiklikle, asıl amacından uzaklaştırmamak adına, daha sanayiyi ve işletmeleri geliştirici, entegrasyonu zorlayıcı birtakım desteklerle yürütmenin daha faydalı olacağı inancındayız. Eğer KOBİ’lere destek verilecekse, öncelikle bir an önce yapılması gereken, büyük mağazalarla ilgili düzenlemeyi kanunlaştırmak olmalı. Burada yine Sayın Bakanın, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Mart 2009’da bizlere gönderdiği “Neler yaptık?” noktasındaki o kitapçıkta Bakanlığa gönderildiği ifade ediliyor.

Biz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunda Sayın eski Bakan Kenan Tanrıkulu’nun hazırladığı büyük mağazalarla ilgili düzenlemeyi, Genel Kurula getirdik ama maalesef reddedildi. Ben şimdi buradan sormak istiyorum. Burada, iktidar partisi yetkililerinin, bu Meclise gelen, Mecliste gündeme alınması istenen bu kanunu zahmet edip okumadıkları kanaatindeyim ve Bakanlıktan gelecek, oluşan -ki inşallah gelir- geldiğinde de bu kanunun çok farklı olmayacağı kanaatindeyim. Onun için, bu kanunun da KOBİ’lere destek vermek adına bir an önce Meclise, gündeme getirilmesinde fayda var diye düşünüyorum.

2007 yılında, 2008 bütçesi yapılırken ben KOSGEB’le ilgili bütçede konuşmuştum, daha o zaman büyük mağazalarla ilgili kanunun çıkarılması gerektiğini ifade etmiştim. Yine, Bursa’da o günlerde kurulması planlanan büyük bir hipermarketin, IKEA’nın çalışmalarının başladığını, Bursa’daki, İnegöl’deki mobilya sektörünün bu konuda ciddi anlamda yaralar alacağını o zaman ifade etmiştim. Tabii, bu geçen zaman zarfı içerisinde maalesef o IKEA hızla, santral garajının hemen yanına, 90 dönüm üzerine kurularak Bursa’da, ithal mallarla, Bursalılara ve dışarıdan gelenlere İstanbul’dan sonra ikinci mağazasını açtı. Şu anda, Bursa’daki mobilyacıların durumunu, lütfen, giderseniz bir sorun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, buyurun.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – Teşekkür ederim.

…ne durumda olduklarını bizzat görün ama şunun da altını çizeyim: Maalesef, artık, sanayicilerimiz, iş adamlarımız korkar duruma geldiler, muhalif birtakım şeyler söylemekten çekinir duruma geldiler. Bunu buradan Sayın Bakana da ifade etmek istiyorum. “Biz gittiğimizde, bazı şikâyetlerimizi, sıkıntılarımızı anlatmaya kalktığımızda, ya işte, Sayın Sinan Aygün gibi Ergenekon’dan yargılanabiliriz ya da ertesi gün, birkaç gün sonra kapımıza gelen vergi memurlarıyla uğraşırız.” endişeleriyle, artık, sıkıntılarını dile getiremez hâle geldiler. İnşallah, ümidimdir -Sayın Bakanın da eski sanayici olması hasebiyle, birçoğuyla da arkadaş olması hasebiyle- yapılan toplantılarda kürsülerden ifade edemediklerini özel toplantılarında Sayın Bakana bir şekilde bildiriyorlardır. Sayın Bakanın da sanayicilerin ve kuruluşların iyileşmesi için çaba göstereceğine inanıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özensoy.

Şahıslar adına madde üzerinde ilk söz Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü’ye aittir.

Buyurun Sayın Tütüncü. (CHP sıralarından alkışlar)

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Görüştüğümüz yasa tasarısının 5’inci maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu 5’inci madde ile KOSGEB iki yeni görev, iki yeni işlev yükleniyor, bu açıdan son derece önemli. Hangisi önemli değil ki, bütün maddeleri önemli, bizatihi yasanın kendisi çok önemli. Bu görevlerden bir tanesi, girişimcilik kültürünü ve ortamını ve yaygınlaştırılmasını desteklemek. İkinci görevi ise, işletmeler arası iş birliğinin geliştirilmesi, yerli veya yabancı sermaye katkısıyla gerçekleştirilecek ortak yatırımların oluşturulması ve yaygınlaştırılmasının desteklenmesi son derece önemli. İşte, bu noktada, yani hem bu yasanın amacına ulaşılması açısından hem de bizatihi bu maddenin içeriği açısından, burada araştırma-geliştirme ve yenilikçilik ile organize sanayi bölgesi ve küçük sanayi sitelerinin yaşamsal önemine dikkatlerinizi çekmek ve bu alanlarda ortaya çıkan sorunları dikkatinize sunmak ve zamanın elverdiği ölçüde çözüm önerilerini size sunmak. Bu amaçla aslında söz aldım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkelerin bilim, teknoloji ve yenilik kapasitesi, yenilik yeteneği özellikle küreselleşme sürecinin hız kazanmasıyla birlikte stratejik bir konuma gelmiştir. Bu, hem sanayilerin ve ülkelerin rekabet üstünlüğü açısından önemlidir hem de hızlı, sağlıklı, dengeli bir sosyoekonomik gelişmenin sağlanması açısından yaşamsal önemlidir.

Şimdi, burada Türkiye’ye baktığımızda, Türkiye'nin araştırma-geliştirme ve yenilikçilik çabaları açısından son derece geri planda kaldığını üzülerek görüyoruz. Rakamlara fazla boğmadan kısaca bir iki örnek vereyim. Türkiye’de araştırma-geliştirme harcamalarının gayrisafi millî hasılaya oranı -2006  yılı için söylüyorum- binde 76, oysa OECD ülkelerinin ortalaması yüzde 2,26. Yani OECD ülkelerinden 2 kat daha düşük bu alana, araştırma-geliştirme alanlarına millî gelirin oranı olarak kaynak aktarabiliyoruz.

Başka bir gösterge, ARGE personeli sayısının toplam iş gücüne oranı. Burada çok daha büyük bir  sıkıntıyla karşı karşıyayız; binde 43, Avrupa Birliği ortalaması yüzde 1,5 dolayında. Burada da 2 katın üstünde ne yazık ki geriden gelmekteyiz.

Ne yapmak lazım? Özellikle devletin, üniversiteler ve diğer araştırma kurumları dâhil, daha fazla sorumluluk üstlenmesi gerekiyor. İki, Araştırma Geliştirme Faaliyetini Teşvik Yasası’na –ki 2008 Martında çıkarıldı- daha fazla işlerlik kazandırmak gerekiyor ve uygulamadaki tıkanıklıkları gidermek amacıyla gerekir ise bu Yasa’da çok acilen yeni değişikliklerin yapılması gerekiyor.

Organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi sitelerine gelince Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada da çok büyük bir sıkıntı var. Tamamlanan organize sanayi bölgesi parsellerinin yüzde 80’i şu an için tahsis edilmiş durumda ancak buralardaki tahsislerden yüzde 60’ı üretime geçebilmiş. Öte yandan, bazı organize sanayi bölgelerinde doluluk oranları son derece düşük, bazıları ise boş bir şekilde, atıl bir şekilde duruyor. Size bu konuda yöremden bir örnek vermek istiyorum: Malkara ve Hayrabolu organize sanayi bölgeleri; şu anda hiçbir tüten fabrika bacasına sahip değillerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan, bir dakikada toplayacağım.

Sayın Başkan, konunun daha iyi anlaşılabilmesi için, örneğin Malkara’da, Malkara Organize Sanayi Bölgesinde 68 parsel var. Bu 68 parselden 27 tanesi satılmıştı -ki satış sözleşmesinde bir yıl içinde yatırıma başlanacaktı, üç yıl içinde yatırım üretime, üretim aşamasına getirilecek idi- ne yazık ki 15 tanesi şu an için geri iade etti sözleşmeye rağmen ve 12’si de iade etme aşamasına geldi. Yani 68 parselde bir tek dahi fabrika bacası tütmüyor. Aynı şey Hayrabolu için söz konusudur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ne yapmak gerekiyor bu bağlamda? Bazı organize sanayi bölgelerini sektörel ihtisas organize sanayi bölgelerine döndürmeliyiz, bazılarını özel endüstri bölgelerine dönüştürmeliyiz ve yeni organize sanayi bölgeleri için ise yatırım kararı verilmeden önce mutlaka bölgesel bazda doluluk oranlarına dikkat etmeliyiz.

Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.

Şahıslar adına ikinci söz Van Milletvekili Sayın Kayhan Türkmenoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Türkmenoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; KOSGEB Kanunu’nda değişiklik yapılmasına dair tasarının 5’inci maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyeti saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi ülkemizin, ülkelerin gelişmesinde en önemli faktör sanayidir. Hiç şüphesiz ki sanayimiz önemlidir ama ülkemizin coğrafyasına baktığımızda Türkiye çok müthiş bir coğrafyaya sahiptir, bir tarafta sanayi adına gelişmeler sürdürülürken diğer tarafta turizm alanında gelişmelerimizi sürdürmeliyiz, hizmet sektöründe de var olmalıyız, turizmde de var olmalıyız, sanayi sektöründe de var olmalıyız.

Şimdi, Türkiye’de özellikle sanayi sektörüne baktığımızda KOBİ’ler çok büyük önem arz eden bir konu. Aşağı yukarı, işletmelerimizin yüzde 98’e yakını KOBİ’dir. KOBİ’nin istihdam yapısına baktığımızda da özellikle Türkiye’deki istihdamın yüzde 76’sını KOBİ’ler oluşturuyor, yatırımların yüzde 56’sını da KOBİ’ler oluşturuyor, katma değerin yüzde 38’ini, ihracatın yüzde 16’sını.

Şimdi, biz bu KOBİ tesislerimizin gelişmesi için, genişlemesi için, yeri, zamanı geldiği takdirde elbette ki adımlar atmalıyız. Bugün de küçük, orta boy işletmeler, sanayi sektörümüzün ilerlediği dönemlerden sonra harekete geçen ve 1990 yılında kurulan, bugüne kadar birçok çalışmayı sergileyen, özellikle KOBİ’lerimize, sanayimize destek veren çok müstesna bir kurumumuzdur KOSGEB. Ancak, KOSGEB’i bir şekilde anlatırken, ifade ederken, KOSGEB’in başarılarını da anlatmamız gerekiyor. KOSGEB bugün 35 tane işletme geliştirme merkeziyle, KOSGEB 20 tane teknoloji geliştirme merkeziyle, KOSGEB 55 tane hizmet merkeziyle ülkemize hizmet vermektedir.

Şimdi, KOSGEB’i değerlendirdiğimizde bakıyoruz ki özellikle son beş yıla ben dikkat çekmek istiyorum. Bakın, 2002 yılında, KOSGEB’in sanayicimize sağlamış olduğu kredi hacmi 150 milyon TL’dir. 2003 ile 2006 arasında KOSGEB’in sanayicimize, özellikle imalatçımıza sağladığı kredi hacmi 1 milyar YTL’dir. Bakın, 2007-2008 -özellikle bunu vurgulamak istiyorum- arasında da KOSGEB 3 milyar Türk lirası kredi hacmi sağlamış imalatçımıza; toplam 4 milyara yakın kredi hacmi sağlamış. 150 milyon nerede, 4 milyar nerede? Bazı şeyleri değerlendirirken haksızlık da yapmamamız gerekiyor.

Şimdi, KOSGEB sadece 2007 yılında, aşağı yukarı 14.500 firmaya eğitim danışmanlığı yapmış. KOSGEB 11 bin firmaya ihracat desteği vermiş. Buna bakıyoruz, buradaki arkadaşlarımıza biz saygı duyuyoruz, ama mesele üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi?

Şimdi, bazen arkadaşlarımız çıkıyor, Türk sanayisine, Türk girişimcisine, Türk iş adamına bence burada haksızlık yapılıyor. İnsanları   -bakın, sermaye ürkektir, kırılgandır- bizim sanayicimizi, iş adamımızı, girişimcimizi üzmememiz lazım, onu motive etmemiz lazım. Şu kürsüye çıkıp da işte, “Şu kadar iş yeri kapatıldı, şu kadar kriz var…” Bunlar sadece ve sadece kriz tellallığıdır, başka bir şey değil değerli arkadaşlar. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Çok ayıp, çok ayıp!

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Müsaade edin, müsaade edin… Bakın…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Gerçekleri söylemekten niye çekiniyorsun? Çok ayıp!

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Hemen söylüyorum: 29 bin tane… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlarım, müsaade ederseniz…

“29 bin tane işletme kapanmış.” diyorlar.

OKTAY VURAL (İzmir) – 1 milyon ocak söndü.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Bak, rakam burada, 29 bin tane işletme kapatılmış.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, hiç kimse tellallık yapmıyor. Müdahale edin.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – E peki, 86 bin tane de işletme açılmış. Bunu niye söylemiyorsunuz?

Bakın, 2006 yılında ülkemizde 34 bin tane işletme…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – İşsizlik oranını siz açıklıyorsunuz ya!

ÜMİT ŞAFAK (İstanbul) – Aç bıraktınız bizi, aç!

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Yahu, ben bir şey söyleyeyim mi?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Şimdi, bakın, müsaade edin. Şimdi, 34 bin…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hiçbir milletvekili tellallık yapmaz, geri alsın lütfen!

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Müsaade et Mevlüt Ağabey.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır, hiçbir milletvekili tellallık yapmaz. Ayıp, ayıp!

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Yahu, ben hepsini açıklarım size.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen! Ne dediğinizi anlamıyorum sizin.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – “34 bin işletme kapatıldı.” diyorsunuz…

OKTAY VURAL (İzmir) – 1 milyon işsiz, 1 milyon!

BAŞKAN – Hatip konuşsun. İtirazınız  varsa söylersiniz.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – …ama 106 bin tane de işletme açılmış.

Değerli arkadaşlarım, bakın, kriz… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Lahavle! Hiçbirinizi duymuyorum.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Kriz nerede var biliyor musunuz? Bakın, kriz nerede var?

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Kriz sizin kafanızda var!

ÜMİT ŞAFAK (İstanbul) – Kriz kafanızda var, kafanızda!

CANAN ARITMAN (İzmir) – Sözünü geri alsın!

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Genel Kurula konuş.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, kimseye “tellal” diyemez Sayın Hatip! Geri alsın lütfen!

BAŞKAN – Bir dakika… Bitirsin.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, kriz ülkemizin tabii ki önemsediği bir konudur ama krizin kesinlikle dış kaynaklı olduğunu bilmeniz gerekiyor.

Bakın, biz geçenlerde bir açıklama yaptık, özel tüketim vergisi ve KDV vergisini indirdik değerli arkadaşlarım.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Ne oldu?

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Türkiye’de otomotiv sektöründe iç piyasada müthiş bir canlanma oldu. Bugün ithal gelen bütün otolara bakın, şu anda mağazalarda otomotiv satışında araç bulamıyorlar ki araç satsınlar.

Şimdi, Türkiye’de eğer buradaki otomotiv sektörümüz dışarıya mal satamıyorsa dışarıda da sorun vardır, dışarıda. Bizim ihracatımız, yani otomotiv sektörünün dışarıda sorunu var.

OKTAY VURAL (İzmir) – İçeride var, içeride.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Dışarıya biz eğer mal satamıyorsak iç piyasada da bir daralma olacaktır. Bunun için gerekli olan tedbirler alınıyor, gerekli olan çalışmalar yapılıyor. Önemli olan burada girişimcimizi, müteşebbisimizi, iş adamımızı motive etmektir, motive.

Bakın, ben bir iş adamıyım. Burada…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türkmenoğlu.       

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Lütfen geri alsın sözünü!

CANAN ARITMAN (İzmir) – Ayıp, ayıp!

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Pazar bulamıyorsun, pazar!

BAŞKAN – El birliğiyle bağırırsanız hiç kimsenin ne söylediğini anlamam.

Sayın Aslanoğlu, ne diyorsunuz siz?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, Hatip burada hitap eden arkadaşlara “tellal” dedi. “Tellal” kelimesini geri alması lazım.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, bitireceğim. (AK PARTİ sıralarından “Ek süre verin.” sesleri)

BAŞKAN – Niye ek süre canım? Verdim ben onun bir dakikalık ek süresini.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, sözümü bitireceğim.

BAŞKAN – Hayır, ben size bir dakika verdim. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

Şimdi, böyle her bir ağızdan…

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) –  Evet, değerli arkadaşlarım, KOSGEB Yasası’nın hayırlı olmasını temenni ediyorum. Yüce heyeti saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türkmenoğlu.

Siz ne diyorsunuz?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, burada hitap eden milletvekillerine Sayın Hatip “tellal” kelimesini… Bu Mecliste kimse tellal değildir. Lütfen geri alsın sözünü!

BAŞKAN – Tamam, tutanaklara geçti Sayın Aslanoğlu. Hiçbir milletvekili tellal değildir, tamam, anladık fakat bir ağızdan burada konuşan bir hatibe itiraz etmenin, o gürültüyü çıkarmanın kimseye bir faydası yok. Yanlış bir şey söyleniyorsa…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, geri almıyor. Geri alsın.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Ya, neyi geri alacağım?

CANAN ARITMAN (İzmir) – Meclise saygılı olacak!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Mecliste kim tellal ya? Kim tellal? Kim tellal burada? “Her çıkan tellallık yapıyor.” diyorsun. Kim tellal ya?

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Başkan, “tellal” lafına itiraz etmeyeceğiz de neye itiraz edeceğiz?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – “Her çıkan tellallık yapıyor.” diyorsun.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Yahu, kendiniz…

BAŞKAN – İyi ettiniz,  sağ olun, teşekkür ederim, gayet güzel oldu! Hadi buyurun kavgaya! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bir kere, arkadaşımıza söyledim ayrıca da şimdi birbirimizi… Gerçekten bu konular üzerinde konuşamaya başlarsak “felaket tellalı” diye bir kavram söz konusudur, doğru mu?  Bir atasözü  mevcuttur, bir söz mevcuttur. Hakaret edildi diye bir bakış açısıyla Sayın Aslanoğlu’nu ben dinledim, böyle bir şey yokturu da söyledik. Arkadaşımız da “tamam” dedi. Sizin de söyledikleriniz kayıtlara geçti ama bunun ötesinde birbirimize bağırmanın bir anlamı yok. Sonuçta…

GÜROL ERGİN (Muğla) – O zaman benim söylediğim de kayıtlara geçsin. O arkadaş da kafasını kuma gömüyor, kuma!

BAŞKAN – Tamam sizinki de geçti Hocam, tamamdır.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, Hatip “tellal” deyinceye kadar Mecliste hiç gürültü yoktu, kimse sataşmıyordu, laf da atmıyordu. Hatip “tellal” deyince tabii buradan cevap almak…

BAŞKAN – Bakın şimdi “felaket tellalı” başka bir şey “tellal” başka bir şey. Yani…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Aynaya baksın!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan “bu kürsüye çıkanlar” dedi, “bu kürsüye çıkanlar” dedi.

BAŞKAN – Evet, tamam… Peki, ne yapalım Sayın Aslanoğlu?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Geri alsın, geri!

BAŞKAN – Ne yapalım?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Burada kimse tellal değildir.

BAŞKAN – Ee tamam, dedik. Arkadaş da aldı sözünü geri.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Almadı… Almadı…

BAŞKAN – “Hayır, tamam, ben onu kastetmedim.” dedi. Kayıtlara da…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) –  Almadı… Almadı geriye.

BAŞKAN – Peki, ne yapalım şimdi?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) –  Geri alsın. 

BAŞKAN – Niye uzatıyorsunuz?

CANAN ARITMAN (İzmir) – Efendim davet edin kürsüye…

BAŞKAN – Davet etmiyorum Sayın Arıtman. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Evet, soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Ağyüz

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Efendim, önerge var.

BAŞKAN – Önerge sonra okunur.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Pardon…

BAŞKAN – Herkes birinci sınıf hukukçu burada, hadi bakalım.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkanım, siz daha çok kızıyorsunuz yani. Hatip kızmıyor siz daha çok kızıyorsunuz, çok teşekkür ederiz.

Sayın Bakanım, TÜİK açıkladı, OECD’de işsizlikte birinci sıradayız. İşsizlik oranı yüzde 15,5. Esnaf sıkıntıda, sicil affı yeterli boyutta uygulanmadı. Kimse gittiği bankadan sicil affının sonucunu olumlu olarak alamıyor. Çıkarılan vergi affı taksitlerini ödeyemiyor ve seçim gezisinde gördük, esnaf artık çay ocağından borca çay içiyor, berbere aylık ödemek üzere tıraş oluyor ve burada çıkılıyor “Bunlar kriz tellallığı.” deniyor. Çiftçilerimiz sulama suyu elektrik borcu altında eziliyor. Bunlara çare bulmak gerekirken hep beraber “Sen tellalsın, sen tellal değilsin.” tartışması içerisine sokuluyor.

Sayın Bakanım, sizin açıkladığınız bir teşvik olayı var. Sizden önce yapılan teşvik uygulamasına “yanlış” dediniz ama iki yıl geçti. “Şimdi bölgesel ve sektörel teşvik sistemine odaklandık.” deniyor. Bu ne zaman çıkacak? Gaziantep yandı bitti. Önce teşviksiz bıraktınız çevresiyle öldü, şimdi de seçimden beri diyorsunuz ki “Bölgesel ve sektörel teşvik çıkacak.” Ne zaman çıkacak Sayın Başkanım? Ne zaman çıkacak Sayın Bakanım? Gaziantep ne zaman rahatlayacak, Kahramanmaraş ne zaman rahatlayacak? Bunları bilmek istiyoruz, bu sorularımıza cevap almak istiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, ekonomik kriz nedeniyle iş yerini kapatmak zorunda kalan bazı işverenleri Sayın Başbakanın seçim mitinglerinde “Beceriksiz yöneticiler” olarak tanımladığı sizler, bizler ve tüm kamuoyu tarafından yakından bilinmektedir. Acaba son bir yılda kaç işletmemiz kapanmıştır? Kapanan bu iş yerlerinin ne kadarı yönetici beceriksizliği gerekçesiyle son bir yılda yeni açılmış ve hemen kapanmıştır? Devletin resmî verileri, devletin en tepe yöneticisi olan Sayın Başbakanın bu ifadesini doğrulamakta mıdır? Değilse başarılı yöneticilerimize karşı söylenmiş olan bu söylem bir haksızlık değil midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, ekonomik kriz gerekçesiyle uygulanmakta olan KDV, ÖTV indirimleri gerçekten fiyatlarda bir indirim yaptı mı, yoksa zam olarak vatandaşa geri mi döndü? Bu ÖTV ve KDV indirimlerinin amacına uygun olarak yapılıp yapılmadığını denetleyen bir mekanizma var mıdır, varsa neresidir?

Teşekkür ederim. 

BAŞKAN – Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: Ekonomik krizden en çok etkilenenler esnaf ve sanatkârlar olmuştur. Ancak esnaf ve sanatkârlardan emeklilik döneminde faaliyete devam edenlerden “sosyal güvenlik destek primi” adı altında kesinti yapılmaktadır. Bu da büyük şikâyetlere sebep olmaktadır. Bu konuda, bu tür konuyla ilgili olarak bir şeyler yapılabilir mi? Bunu kamuoyu bekliyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, Sayın Ağyüz’ün de ifade ettiği gibi dün açıklanan ve Türkiye tarihinde bir rekora imza atan, yüzde 15,5 olarak gerçekleşen işsizlik oranıyla, resmî rakamlarla 3 milyon 650 bin insanımız işsiz kalmıştır. Başka bir ifadeyle, her 3 gencimizden 1 tanesi şu anda işsizdir. Bu tasarı şayet kanunlaştığı takdirde, açıklanan ve gerçekleşen işsizlik oranını aşağıya çekme konusunda herhangi bir katkısı olacak mıdır?

KOSGEB desteklerinin dışında bugün bir felaket hâline gelen işsizlikle mücadele etmek için, özellikle de sanayi sektörümüzü ayağa kaldırabilmek için Hükûmet olarak, acil olarak başka hangi önlemleri almayı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Nalcı…

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Evet, teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, ben Sayın Işık’ın sorusuna yakın bir soru soracağım. Şimdi “beceriksiz iş adamı” tanımı zaten soruldu. Ben sizden “becerikli iş adamı” tanımını soracağım, yani bir onu bilmek istiyorum ben bir iş adamı olarak. “Becerikli iş” nasıl olduğunu açıklarsanız biz de seviniriz.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Bakan, herhâlde en zor soru buydu.

 Buyurun, sıra sizde.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Yani sorulan sorulara yine mümkün olduğunca sürem içinde cevap vermeye çalışayım ama daha cevap vermediğim varsa bunları da yazılı olarak cevaplandırmaya gayret edeceğim.

Efendim, teşvik konusunu dün de ifade etmiştim. İlk uygulanacak olan ilk teşvik sektörel, bölgesel ve proje bazlı. Böyle bir teşvikin uygulanabilmesi için de elde sağlıklı bir veri seti olması gerekiyordu. Cumhuriyet tarihinde bugüne kadar maalesef bir sanayi envanteri yapılmamıştı. Sanayi envanteri olmadan da böyle bir teşvik mekanizmasını sektörel, bölgesel ve proje bazlı yapma imkânı da yoktu. Bu, 60’ıncı Hükûmete nasip oldu, benim bakanlığıma nasip oldu. 2007 sayımıyla söylüyorum, 2 milyon 10 bin 377 işletmenin -dün de birkaç konuşmacı, değerli milletvekillerimiz bahsettiler- 3.800 sektördeki sektörel faaliyetlerini tek tek inceledik, irdeledik. Onlar tabii statik değerler değil.

Dün yine bir milletvekilimiz sormuştu -Evet, görüyorum kendisini- dün aslında cevap verdim ama o anda beni dinlemiyordu, ben tekrar cevaplamış olayım. Bu sanayi envanteri her sefer sayım yapılacak bir şey anlamına gelmiyor. Sektörel bazda tüm firmaların girdileri girmiştir, yeni bilgiler geldiği zaman hemen otomatik olarak veri setinde güncelleniyor ve yeni hâle geliyor. Yani bilgiler Sanayi ve Ticaret Bakanlığına geldiği zaman -biliyorsunuz belli dönemlerde, SSK bildirimleri, belli dönemlerde vergiyle ilgili bildirimler yapılıyor- hemen veri setine girerek bunlar güncelleştiriliyor ve bir sefere mahsus yapıldı bu. Sonra bir statik değil, yani canlı bir sistem, bir mekanizma olarak çalışacak ve bunun üzerine teşvik sisteminin monte edilmesi de yani kabul edersiniz ki öyle çok kolay bir iş değil. Ama bu çerçevede, vermiş olduğumuz taahhüt çerçevesinde 2009 yılı itibarıyla sıfır kilometre bir teşvik sistemini sektörel, bölgesel ve proje bazlı yapacağımızı ifade etmiştik.

Bununla ilgili çalışmalarımız bitmiştir. Ekonomi Koordinasyon Kurulunda bu çalışmalar yapılacak ve bu çalışmaları Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği başta olmak üzere, bütün meslek kuruluşlarıyla, iş âleminin TÜSİAD, MÜSİAD bütün temsilcileriyle beraber etüt ettik, onlarla beraber çalıştık ve neticede Ekonomi Koordinasyon Kurulunda görüşüldükten sonra Bakanlar Kurulunda görüşülecek.

Biliyorsunuz, bunun kanunu zaten seçim öncesinde torba yasada çıkarıldı ve bu konuda Bakanlar Kuruluna yetki alındı. Bakanlar Kurulu sektörel, bölgesel ve proje bazlı çalışmayı yapacak, yani kanuni altyapısı bitmiştir. Bunun da zaten 5084 sayılı Kanun bir yıl daha uzatıldı böyle bir geçiş döneminde... Dolayısıyla teşvik konusunun özellikle böyle olduğunu ifade etmek istiyorum.

Bu, sektörel, bölgesel, proje ve bölgelerarası gelişmişlik farkları dikkate alınarak yüksek katma değer, Türkiye’deki önemli olan yerli kullanım alanının en fazla olduğu sektörler, uluslararası rekabet gücünün en fazla olduğu sektörler, istihdam ve yörelerin ve bölgelerin kendi altyapı özellikleri dikkate alınarak, pazara uzaklığı yakınlığı ve ham maddeye uzaklığı yakınlığı dikkate alınarak yapılacak olan bir çalışmadır.

Bunun yanı sıra fiyatlarda bu indirim… Var mı vaktim Sayın Başkanım? Çünkü efendim ben kanun bir an önce çıksın diye uğraşıyorum, süreyi kısaltmaya çalışıyorum.

Fiyatlarda indirim, KDV ve ÖTV indiriminden bahsedildi.

Şunu çok net ifade edeyim: Sadece otomotiv sektöründe bu ÖTV indiriminin getirmiş olduğu, çok önemli bir psikolojik getiri getirmiştir ve kriz psikolojisini kırmıştır, çünkü araba alanların yüzde 80’i, kendi “yastıkaltı” tabir ettiğimiz birikimleriyle veya altınlarıyla veya bankalardaki birikimleriyle araba alımlarını yapmışlardır. Bankalara kredi için gidenler yüzde 20’dir, yüzde 20 de on iki ay sıfır faizli olduğu için gidilmiştir. Dolayısıyla, bu yapılan ÖTV indirimiyle otomotiv sektöründe işçi çıkartılması bırakılmıştır ve kısa çalışma ödeneğinden faydalanmak isteyen şirketler bile başvurusunu geri almıştır ki TOFAŞ ve Fiat bunun örneğidir. Ve Toyota’ya gitmiştim, Toyota’da 3 bin kişi çalışıyor, bir tek kişi çıkartmayacağını söylemişti.

Zam konusuna gelince: Tabii ki serbest piyasa kuralları işliyor, yani zam yapın veya yapmayın deme yetkisine sahip değiliz, tüketici bilinci var. Ancak haksız bir rekabet veya bir monopol oluşturma durumunda Rekabet Kurulu başta olmak üzere birçok sektör, birçok kurumun incelemesi ve benim Bakanlığım Tüketici Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışmalarını yapıyor, şikâyetleri değerlendiriyor. Evet, tüketicimiz, zam yapan varsa zam yapan firmadan almayacak, cezayı verecek, bunun en güzel yöntemi budur. Maliye Bakanlığı da ÖTV uygulamasını yapmayanlar hakkında istediği zaman bir soruşturma açabilecek güce sahip.

BAŞKAN – Zamanınız doldu.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Bitti mi? Peki.

Başkanım, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Bu arada, tabii becerikli iş adamı konusuna vereceğiniz cevabı ben de çok merak ediyorum.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Ben Necati Beyle görüşeceğim daha sonra Başkanım.

BAŞKAN – Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 330 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5. maddesinin j bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                              

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Orhan Ziya Diren

Bilgin Paçarız

 

 

Malatya

Tokat

Edirne

 

Enis Tütüncü

Tansel Barış

Gürol Ergin

 

Tekirdağ

Kırklareli

Muğla

j) Girişimcilik kültürü ve ortamının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için gerekli tedbirleri almak, bu kapsamda girişimleri, girişimcileri, genç ve kadın girişimcileri desteklemek.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HASAN ANGI (Konya) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Katılmıyoruz efendim, zaten maddede çok açık bir şekilde var bu.

BAŞKAN – Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü.

Buyurun Sayın Tütüncü. (CHP sıralarından alkışlar)

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, aslında Hükûmet ve Komisyon katılmadılar. Bu önergenin amacı genç ve kadın girişimcileri desteklemek. Buna neden vurgu yaptık? Şu açıdan: İstihdam oranı Türkiye’de çok düşük, yüzde 38,7. Neden bu kadar düşük istihdam oranı var? İki nedenden: Bir, kadın istihdamı çok ama çok düşük Türkiye’de, gençlerin istihdamı da çok düşük.  Bu nedenle vurgulamak istedik.

Ben, bu konuda neler yapılması gerektiği çerçevesinde bir konuşma yapacaktım. Ancak, Sayın Kayhan Türkmenoğlu’nun konuşması üzerine farklı bir konuşma yapmayı uygun gördüm.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, Sayın Türkmenoğlu’nun bu üslubu bize hiç yabancı değil, hiç yabancı değil.  Bu üslubu biz bir yerlerden biliyoruz. Benim elimde Sayın Başbakanın kriz terminolojisi var, hemen, yeni indirdik.

“Terminoloji” ne demek, biliyor musunuz? Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde terminoloji teknik alanlarda özel olarak kullanılan terimlerin tümünü içeriyor.

Şimdi, Sayın Başbakanın kriz terminolojisini, ben, ekim ayı itibarıyla, ekimden bu zamana kadar aldım. Neden ekimden itibaren? Çünkü, ekonomik krizin en şiddetli bir şekilde görüldüğü ve Türk ekonomisinin yüzde eksi 6,2 oranında küçüldüğü bir zaman kesitinde Sayın Başbakan neler demiş:

18 Ekim 2008: “Kriz çığırtkanlığı var.” yani “Tellallığı var.” diyor. “Küresel kriz Amerika’dan Avrupa’ya sıçrayınca bizde de birileri hemen çığırtkanlığa başladılar ‘Bizde de ne zaman başlayacak?’ diye.”

20 Ekim 2008: “Kriz bizi teğet geçecek.

Bu küresel kriz de inşallah bizi teğet geçecek, bizi böyle gelip de diğerlerini vurduğu gibi, inanıyorum ki, kesinlikle vurmayacak, vuramayacak.”

23 Ekim 2008:  “Kriz fırsatçıları var.” Bankalara bindiriyor bu sefer. “Bankaların reel sektöre yaklaşımını hoş bulmuyorum. Kriz dönemini de kendin için fırsata dönüştürüyorsun. Böyle şey olmaz.”

17 Kasım 2008: “Anlatıldığı gibi kriz yok. Ülkemizde, şu anda, böyle anlatıldığı şekilde bir kriz söz konusu değildir. Ama tabii ki, bu esinti bizleri de tesiri altına alabilir.”

30 Kasım 2008: “Kriz rantçıları var. Moralinizi bozmaya çalışanlara karşı lütfen dikkatli olunuz. Bu krizi kendileri için bir rant imkânı olarak görenleri lütfen dikkatle izleyiniz.”

1 Aralık 2008: “Kriz artık inişe geçti. Tahminimiz odur ki, şu an itibarıyla kriz tepe noktasına ulaşmış ve inişe geçmiştir. Türkiye bu krizden çok daha güçlenerek çıkacak.”

Sanayi üretimi 2008 Aralıkta eksi 17 daralmış, Ocak 2009’da eksi 21,3 daralmış, Şubatta eksi 23,7 daralmış. Cumhuriyet tarihinin en büyük daralması.

Sayın Başbakan konuşuyor…

12 Mart 2009: “Kriz var diyen vatan haini. Kriz var diye milletin huzurunu bozacaksınız. Milleti psikolojik olarak olumsuz havanın içine sokarsanız ülkeye ihanet etmiş olursunuz.” Başbakan diyor, ihanetle suçluyor.

Şimdi, 24 Mart 2009’da da diyor ki: “Beceriksizler fabrika batırıyor. Şu kadar tekstil fabrikası kapanmış. Anlattıkları gibi bir şey yok ortada. İşini bilmeyen beceriksiz, başarısız varsa kapanmış da olabilir.”

Sayın Başbakanın kriz terminolojisi bu ve Sayın Kayhan Türkmenoğlu’nun o “Tellal” kelimesini, kavramını biz daha önceleri de biliyoruz. Ancak, burada şöyle bir şey var: Görüyoruz ki, Sayın Kayhan Türkmenoğlu, Sayın Milletvekilimiz burada Sayın Başbakanın söylediklerini tekrar etmiştir.

E, şimdi, birisinin söylediklerini aynen tekrar eden nedir? Tellal mıdır? Tellal değil. Çığırtkan mıdır? Değil. Papağandır, papağan. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Papağandır, kusura bakılmasın. Özür dilenmeyince bu şekilde de şeyleri sineye çekeceksiniz. Papağandır.

Aslında başka bir şeyi daha söyleyeyim: Başkasının söylediği şeyleri de aynen söyledi. Sayın Başbakanı da yanılttılar. Kimler söyletti acaba Sayın Başbakana bunu? Sayın Başbakan teknisyen değil, bu işleri bilmiyor ama kimler söyletti? O bakanlar şimdi yerlerinde. Hadi bakalım, hayırlı olsun.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Sataşma var Başkanım, müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 16.36

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 16.52

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER : Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

330 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde verilen, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Tasarının 5’inci maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6 - 3624 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde, ikinci fıkrasında yer alan “iki” ibaresi “bir” şeklinde değiştirilmiş ve 8 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı,” ibaresinden sonra gelmek üzere “Hazine Müsteşarı,” ibaresi eklenmiştir.

“Genel Kurul, Başbakanın veya görevlendireceği Devlet Bakanının başkanlığında, Başbakanın görevlendireceği ekonomi ile ilgili Devlet Bakanlarından biri, Maliye Bakanı, Milli Eğitim Bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Sanayi ve Ticaret Bakanı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı, Hazine Müsteşarı, Dış Ticaret Müsteşarı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı, Yüksek Öğretim Kurulu’nca kuruluş tarihleri itibariyle 2 yıl sürelerle ve sırayla tayin edilecek Teknik Üniversite Rektörlerinden biri, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Başkanı, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı, Milli Prodüktivite Merkezi Genel Sekreteri, Türk Standartları Enstitüsü Başkanı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Başkanı, Makina Mühendisleri Odası Başkanı, Elektrik Mühendisleri Odası Başkanı, Kimya Mühendisleri Odası Başkanı, Metalurji Mühendisleri Odası Başkanı, İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı, Mimarlar Odası Başkanı, Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu Başkanı, Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Kefalet Kooperatifleri Birlikleri Merkez Birliği Genel Başkanı, Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı, Türkiye Bankalar Birliği Başkanı, Türkiye Halk Bankası Genel Müdürü, Türkiye Kalkınma Bankası Genel Müdürü, Başbakanlıkça uygun görülecek diğer banka Genel Müdürleri, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Genel Kurulu’nca seçilecek sanayi odası, ticaret odası ile ticaret ve sanayi odası yönetim kurulu başkanları arasından en az birer tane olmak üzere toplam 5 yönetim kurulu başkanı, Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu Başkanı, Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu Genel Kurulunca belirlenecek 2 Birlik Başkanı, Madeni Eşya Sanatkarları Federasyonu Başkanı, Elektrik-Elektronik ve Benzeri Teknisyenleri Esnaf ve Sanatkarları Federasyonu Başkanı, Ağaç İşleri Federasyonu Başkanı, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği Başkanı ve Türkiye Orta Ölçekli İşletmeler Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı Başkanı ve Genel Kurul gündemi dikkate alınarak Başbakan tarafından belirlenebilecek diğer bakanlar, kamu ve özel sektör temsilcilerinden meydana gelir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket Köse’ye aittir.

Buyurun Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 330 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, KOSGEB kuruluş yasasının 1990 yılında Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmesinden bugüne kadar bu kurum KOBİ’lere çeşitli hizmetler vermiştir. Hepinizin bildiği gibi, Türkiye’de ekonomik büyümenin en önemli lokomotiflerinden birisi KOBİ’lerdir. Ülkemizde dengeli ve sürdürülebilir ekonomik ve sosyal kalkınmanın sağlanması açısından KOBİ’ler hayati rol oynamaktadır. Zira, yaşadığımız ekonomik krizin en olumsuz etkilediği kesimlerin başında, büyük sermayeye sahip olmayan, uluslararası tekellerle yarışamayan küçük ve orta ölçekli sanayicilerimiz gelmektedir. Bu anlamda, ekonominin darboğaza girdiği zamanlarda KOSGEB’in verdiği destekler üreticinin daha da rahat nefes almasına katkıda bulunmuştur. Yakın zamanda gördüğümüz can suyu kredisi bunun örneklerinden biridir. Can suyu kredisi, ülkemizde büyük bir heyecanla beklenmiş, KOBİ’lerin ve ekonominin az da olsa rahatlaması için bir umut olmuştur. Şüphesiz KOSGEB’in yaptığı yardımlar tek başına ekonominin rahatlamasını ya da ekonomik krizden kurtuluşu sağlamayacaktır. Aynı zamanda bu gibi krediler, tarım gibi, ekonominin diğer sektörlerinde de uygulanmalı ve ekonominin tüm alanlarında canlanma sağlanmalıdır.

Sayın milletvekilleri, taşıdıkları önem nedeniyle başta gelişmiş ülkeler olmak üzere, hemen hemen bütün ülkelerde KOBİ’lerin gelişmesi, desteklenmesi ve korunması için uygun ortamı hazırlayacak  politikaları uygulama zorunluluğu vardır. Ancak, Hükûmet uygulamalarına bakıldığında KOBİ’lerin kredilere erişiminde yeterli desteğin zamanında sağlanmadığı görülmektedir. Alınan önlemler, kesinlikle yetersiz ve geç kalınmış önlemlerdir. Bu geç kalınmışlığın, sektörlerin feryatlarına kulak tıkamanın ağır sosyoekonomik sonuçlar doğuracağı ortadadır. Nitekim, bu açıkça görülmüş, yaşanan ekonomik kriz KOBİ’leri âdeta ezip geçmiştir. Ekonomik krizin yönetilmesinde, Hükûmet, maalesef sınıfta kalmıştır.

Sayın milletvekilleri, tüm dünya hızlı bir şekilde krize karşı önlem alırken bizim Hükûmetimiz yok “Teğet geçecek.” yok “Kazançla çıkacağız.” yok “En hafif olarak biz atlatacağız.” diyerek krize karşı yeterli önlem almamıştır. Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal’ın ve partimiz ekonomi kurmaylarının tüm önerilerine kulak tıkamıştır. Sayın Başbakan ekonomik krizin yurt dışı kaynaklı olduğunu ve bize zarar vermeyeceğini söylemiştir ama gerçeğin bu olmadığı kısa zamanda anlaşılmıştır. Hükûmetin bu yanlış gidişine karşı Sayın Genel Başkanımızın sunduğu yedi önerinin bir kısmı geç de olsa uygulandıktan sonra, ekonomide az da olsa bir hareketlenme görülmüştür.

Sayın milletvekilleri, kriz döneminde hazırlanan ve gerçekleşmesi, artık, bir hayalden öteye gidemeyen 2009 yılı bütçesi zaman geçirilmeden gerçek biçimde revize edilmelidir. Zira, yaşadığımız ekonomik krizden çıkışın yöntemi üretimdir. Üretim için de ekonominin tüm aktörlerinin rollerini iyi yapması gerekir. Unutmayalım ki bu kriz hepimizin krizidir, tüm yurttaşlar bu krizden olumsuz etkilenmektedir. Bu nedenle, alınacak her gerçekçi önlemi desteklemeye Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bir kez daha, hazır olduğumuzu söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Adıyaman’dan, Gaziantep’ten, Adana’dan, Bursa’dan, yani ülkenin her yerinden, krizden etkilenen insanların feryatları yükseliyor. Bu insanlar, akşam tencere nasıl kaynayacak diye sıkıntı çekiyorlar, okula giden çocuklarına harçlık veremiyorlar, işlerini kaybetme korkusu içinde yaşıyorlar. Yaşanan bu kriz sadece ekonomik yanıyla değil, neden olduğu ağır sosyal sorunlarla da insanlarımızı kötü yönde etkilemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işsizliğin boyutu sosyal patlama yaratacak sınıra gelmiştir. Ocak ayı itibarıyla bir yılda 1 milyon 556 bin kişi krizden etkilenmiştir. Biraz önce konuşma yapan Sayın Milletvekili Arkadaşımın dediği  gibi, bu bir kriz tellallığı değildir, resmî rakamların verdiği verilerdir. Bu kriz döneminde kapanan her işletme, işsiz kalan her yurttaş iktidarın sorumluluğundadır, bunu hiçbir zaman unutmayalım. Bundan dolayı, Sayın Başbakan, işletmesi kapanan işverenleri beceriksizlikle suçlamak ya da kendi kredi kartı yüzünden borçlu duruma düşen insanlarımızı eleştirmek yerine, gerçekçi ve sağlıklı önlemler alınmasını sağlamalıdır. Acil önlemler alınması gerektiğini yalnızca biz değil rakamlar da söylüyor. Geçtiğimiz günlerde açıklanan rakamlara göre, 2009 Mart ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre imalat sanayisi endeksindeki düşüş yüzde 25,9 olmuştur. Bu rakam ekonomi açısından dehşet vericidir. Başka bir deyişle, imalat sanayisi dörtte 1 oranında küçülmüştür. İmalat sanayisindeki küçülme etkisini en fazla KOBİ’ler üzerinde hissettirmektedir. Özellikle böylesi kriz dönemlerinde KOBİ’lere verilen teşvikler çeşitlendirilmeli ve mutlak suretle artırılmalıdır.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde bulunan 2 milyonu aşkın KOBİ’den 300 bini imalat sanayisinde faaliyet göstermektedir. Bu işletmelerde 1 milyon 800 bin işçi istihdam edilmektedir. İmalat sanayisi işletmelerinin 73.800’ü KOSGEB veri tabanına kayıtlıdır. Bu oranın yetersizliği ortadadır. 2008 yılı itibarıyla toplamda 21 bin civarında işletmeye kredi ve faiz desteği verilmiştir. Bu rakamlar ekonomik yaşamımızda bu tip işletmelerin ne kadar önemli olduğunu ve KOBİ’lerin yaşadığı darboğazın bütün ekonomiyi ve toplumu ne kadar derinden etkileyeceğini de göstermektedir.

Sayın milletvekilleri, öncelikli olarak yaşanan krizin KOBİ’ler üzerindeki etkisinin azaltılmasında ve krizin en az hasarla atlatılmasında KOSGEB’e önemli görevler düşmektedir. Bu nedenle, zaman geçirilmeden işsizliği azaltacak ya da üretimi artıracak önlemler etkili bir biçimde uygulamaya konulmalıdır. Ancak, artan işsizlik rakamlarının alarm verecek düzeye ulaştığı hepimizin malumudur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; KOBİ’lerin mali yapısının güçlendirilmesi, pazarlama yöntemleri konusunda bilgilendirilmesi, yönetim planlaması, teknoloji kullanımı ve çevre konularında desteklenmesi noktasında KOSGEB’in bugüne kadar verdiği destek yetersiz kalmıştır. Bölgesel ve sektörel temelde verilecek teşviklerin kapsamı genişletilmeli ve teşvik araçları çeşitlendirilmelidir. Bu nedenle, KOSGEB’in sadece imalat sanayisi işletmelerine değil, hizmet ve ticaret sektörüne de destek verecek olmasını olumlu karşılıyoruz Cumhuriyet Halk Partisi olarak.

Aynı zamanda, yasa tasarısının gerekçesinde belirtildiği üzere, kadın girişimcilerin KOSGEB destekleri kapsamında alınacak olması da ayrıca olumlu bir gelişmedir. KOSGEB Genel Kurulunun oluşumunda değişime gidilmesi ve sektör temsilcilerine yer verilmesi KOSGEB’i geliştirecek ve KOBİ’lerin sorunlarının daha kolay aktarılmasını sağlayacak bir gelişme olarak değerlendirilmiştir. Bu yolla hizmet turizmi gibi destek verecek sektörün sayısı da artmaktadır.

Bu tasarının ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diler, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.

Gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Beytullah Asil.

Buyurun Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlarım.

6’ncı maddeyle, genişleyen KOSGEB hedef kitlesinin KOSGEB Genel Kurulunda temsilinde katılımcılığı artırması ve Genel Kurulun yılda iki defa yerine yılda bir defa toplanması amaçlanmıştır. Yapılan düzenleme yerinde ve olumludur.

Değerli milletvekilleri, son yıllarda sanayi üretiminde istikrarsızlık, giderek yükselen cari açık, enerji maliyetleri başta olmak üzere yüksek girdi maliyetlerinden kaynaklanan hızlı rekabet gücü azalışı, sıfırdan sanayi yatırımlarının eksikliği ve döviz cinsinden yüksek özel sektör borçlanması gibi yapısal sorunlar yaşayan ülke ekonomisi 2008 yılında baş gösteren krizin olumsuz etkileriyle son derece kritik bir döneme girmiştir. Ekonominin hemen tüm göstergeleri olumsuz yönde seyretmektedir. Geçen hafta açıklanan şubat ayı sanayi üretimi 23,7 düşmüştür. Büyüme oranı negatiftir. Yatırımlar durmuş, ihracat gerilemiş, verimlilik, kredi hacmi, satışlar, tüketici talebi, vergi hasılatı düşmekte, işsizlik ve kapanan iş yeri sayısı hızla artmaktadır. Eskişehir, Bilecik, Kütahya, Adana, Yalova, Bursa, Tekirdağ, Uşak, Denizli, Gaziantep, Manisa, Kahramanmaraş başta olmak üzere tüm ülkemiz krizin yakıcı etkisiyle karşı karşıyadır.

İşten çıkarmalar resmî rakamlara 1 milyon 56 bin olarak yansımaktadır. İşsizliğin ulaştığı boyut, ekonomik ve sosyal açıdan tehlikeli bir noktaya ulaşmıştır. İşsizlik ülke genelinde ocak sonu itibarıyla 15,5’e, genç nüfusta 23,9’a tırmanmıştır. İş aramaktan umudunu kesenlerin sayısı 2 milyon 394 bin kişiye ulaşmıştır. Bunlarla birlikte, tarım dışı işsizlik yüzde 17,3’e, tarım dışı genç işsizlerin oranı ise yüzde 30,3 gibi yüksek bir düzeye ulaşmıştır. Bu, her 3 gençten 1’inin işsiz olduğu anlamına gelmektedir.

Sanayideki üretim kaybı, talebin ve siparişlerin düşmesiyle giderek büyüyor. Birinci çeyrekte ülke ekonomisindeki genel küçülmenin yüzde 8’in üstünde olacağında herkes hemfikir. Çift haneli küçülme rakamı telaffuz edenler de az değil. Bu vahim tabloya rağmen sanayi sektörü yalnız bırakılmış,  yalnız bırakılmak bir yana, beceriksizlikle suçlanarak finans kuruluşları karşısında âdeta güçsüzleştirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, Hükûmetin bugüne kadar yerel seçimlere ve dış politik gelişmelere öncelik vererek sanayi işletmelerinin yaşadığı ciddi sorunları ve bunun doğal sonucu olan işsizliği, yoksulluğu, artan yolsuzluğu görmezlikten gelmesi büyük bir hata olmuştur. Yerel seçimler bitmiştir. Ziyaret sonuçlanmıştır. Bundan böyle, özel sektörün dinamizmini ve rekabet edebilirliğini harekete geçirecek ortak aklın ürünü tedbirler paketi mutlaka hayata geçirilmelidir.

Finansal güçlük yaşayan işletmelerin kurtarılmasına ilişkin yasal mevzuat öncelikle yürürlüğe konulmalıdır.

Kamu kesiminde verimlilik programı başlatılmalıdır.

İşletmeler üzerindeki yükleri arttıracak, işletmelerin uluslararası rekabet gücünü ve istihdamı olumsuz etkileyebilecek düzenlemelerden mutlaka kaçınılmalıdır.

Küçük-büyük işletmelerimizin krizin etkisini azaltmak ve daha sağlıklı bir işletme yapısı oluşturmak amacıyla yapacakları birleşme, devralma ve ortak girişimler ile diğer iş birliği projelerinin önündeki süreci uzatan bürokratik engellerin tedbirleri mutlaka alınmalıdır.

Kriz sürecinde özellikle ihracatçılarımızın Çin ve Hindistan gibi ülkeler karşısında yüz yüze kalabileceği kur dampingi uygulamaları ve dolayısıyla korumacılık ve ticaret savaşlarına karşı kullanılabilecek korumacılık yöntemleri belirlenmelidir.

Tarım sektöründeki küçülmenin önüne geçmek için tarım sektörüne yönelik yeni bir teşvik sistemi ve verimliliği öne çıkaran yapı oluşturulmalıdır. Geçtiğimiz yıl maalesef Hükûmet bu konuda kötü sınav vermiş, verimliliğe doğrudan doğruya etki eden gübredeki ani ve fahiş fiyat artışı karşısında duyarsız kalmış, bunun sonucu çiftçimiz toprak ile tohumu buluştururken ya gübre atamamış ya da atması gereken gübrenin çok altında bir gübreyi toprağına atabilmiştir. Bu durum doğal olarak 2009 yılı tarımsal ürün verimliliğini azaltacaktır. Bunun tedbiri öncelikle alınmalıdır. Teknolojinin gelişmesi ve piyasaya yeni girişlerin kolaylaştırılması için gerekli tedbirler mutlaka alınmalıdır. Tüketici özgürlüğü ve refahını artıracak, ayrıca KOBİ’lerin rekabet edebilmesi için uygun ortam sağlanmalıdır. İstihdamı korumak için kriz nedeniyle işlerini kaybeden ve kaybedecek işçileri yeniden istihdama yöneltecek bir fon oluşturulmalıdır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizdeki sosyal yardımlar son derece dağınık, sistemsiz ve gerçek ihtiyaç sahibine ulaşımı şüphelidir. Belediye başkanının antetli zarflarında seçim bürolarında dağıtılan yardımlar bunun en büyük kanıtıdır. Bu konuda siyasilerimiz dürüst olmalıdır. Kamu kesimi tarafından çeşitli kanallardan yapılan sosyal yardımların tümü aynı çatı altında toplanmalıdır. Objektif yoksulluk kriterleri dikkate alınarak gerçek ihtiyaç sahipleri hedeflenmelidir. Sanayicinin bankalardan haklı şikâyeti dikkate alınmalıdır.

Bakın, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu geçtiğimiz günlerde bir toplantıda şöyle diyor: “Bankalardan şikâyetçiyiz. Niye? Kredileri bize vermiyorlar diye şikâyetçiyiz. Bize verdikleri krediler 14 milyar azalmış. Bankaların menkul kıymet portföyü 31 milyar dolar artmış. Bize de insafsızca yükleniyorlar. Banka, parayı yüzde 12-12,5’la alıyor, kredi almaya gidince yüzde 20-25 istiyor. Böyle şey, böyle insafsızlık olmaz; 12,5’a al, 25’le sat! Eğer krizden hep birlikte çıkacaksak sorumlulukları bilmek lazım.” Maalesef bu feryat, bu ses bugüne kadar cevap bulmamıştır. Bu çığlığa bugün kulak vermez isek yarın enkazın altında hep beraber kalırız. O nedenle, bizlerin yakarışlarını muhalefet ediyorlar düşüncesiyle değil, piyasanın, sanayicinin, işsizin, emeklinin, dul ve yetimin, yoksulun sesi olarak dinlerseniz ve gereğini yaparsanız inşallah krizden de en az hasarla çıkmış oluruz.

Görüşmekte olduğumuz bu yasanın başta sanayicilerimiz olmak üzere milletimize hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Asil.

Şahıslar adına ilk söz Giresun Milletvekili Sayın Murat Özkan’a aittir.

Buyurun Sayın Özkan. (MHP sıralarından alkışlar)

MURAT ÖZKAN (Giresun) – Sözlerime başlamadan önce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığının Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi hakkında kişisel söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, malumunuz, Türkiye’de küçük ve orta ölçekli işletmeler istihdamın büyük bir kısmını, önemli bir kısmını barındıran, desteklenmesi gereken birimlerdir. Ancak, bunların mevzuat hükümleriyle, KOSGEB’in geliştirilmesi, değiştirilmesiyle problemlerinin çözülmesi mümkün değildir.

Şimdi Türkiye’de ekim ayından beri hissedilen global krizin, küresel krizin yerel etkilerinin Türkiye’deki tartışmaları hep devam ediyor. Ben size bazı rakamlar vermek istiyorum. Elimde 2008 son çeyreğinin rakamları var. Şimdi, krizin hangi ülkeleri nasıl etkilediği, bizi nasıl etkilediğini The Economist’in son sayısındaki 2008’in son çeyrek rakamlarıyla vermek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, mesela Çin son çeyrekte 6,8 büyümüş. Avro bölgesindeki büyüme rakamı eksi 1,5. Yunanistan bu dönemde 2,4 büyümüş. Çek Cumhuriyeti binde 7 büyümüş. Macaristan, Orta Avrupa’da krizi en fazla hisseden ülke olan Macaristan aynı dönemde yani  bu son dönemde yüzde 2 büyümüş. Rusya 1,2 büyümüş, Malezya binde 1 büyümüş, Pakistan 5,8 büyümüş, Arjantin 4,9; Brezilya 1,3; Şili binde 2; Venezuela 3,2; Mısır 5,9; İsrail 1,2. Güney Afrika –ki istihdam açısından baktığımızda işsizlik oranları bizden en yüksek olan, dünyadaki en yüksek işsizlik hadlerine sahip ülke- o ülke bile yüzde 1 oranında bir büyümeyi sağlamış dördüncü çeyrekte. Peki, Türkiye ne olmuş sayın milletvekilleri? Türkiye eksi 6,2; küçülmüş son çeyrekte.

Şimdi, bu noktadan baktığımızda, krizin Türkiye’ye teğet mi geçtiği yoksa talveg noktasından mı geçtiğini takdirlerinize sunuyorum. Kriz Türkiye’den teğet falan geçmemiştir. Gelişmekte olan piyasaları biraz önce söyledim sizlere. Gelişmekte olan piyasalarda gözle görülür bir iyileşme varken son çeyrekte 2008’in, Türkiye Cumhuriyeti’nde maalesef çok kötü bir gidiş vardır. 2008’de Nobel Ekonomi Ödülü alan Paul Krugman’ın yine New York Times’ta çıkan son makalesinde Türkiye batacak ülkeler arasında gösterilmiştir değerli arkadaşlar. Bu iş ciddi bir iştir, ciddiye almanızı öneriyorum. Bu işler hamasetle, “Efendim, biz yaptık…” işte, tellallıkla, şununla, bununla olacak şeyler değil. Bu işleri ciddiye almanızı öneriyorum. Çünkü sizi kimse kurtaramayabilir değerli arkadaşlarım.

Bunun dışında şuna değinmek istiyorum: İşsizlik bugün 15,5’e yükseltilmiş. Bir de İşsizlik Fonu var. Hani o sizin hep tenkit ettiğiniz 57’nci Hükûmet var ya, 57’nci Hükûmetin kurduğu İşsizlik Fonu, işsizlik sigortası.   Bugün ben size soruyorum çok samimi olarak: Nerede kullanıyorsunuz bu parayı?

Bakın, değerli milletvekilleri, 2001’de bizlere nasip oldu, şükrediyoruz, işsizlik sigortasını biz getirdik. Ama Almanya’da ne zaman kuruldu işsizlik sigortası, yaşlılık aylığı, ulusal sağlık sigortası ne zaman kuruldu biliyor musunuz? Muhtemelen bilmiyorsunuz. Tahmin etseniz de belki yirmi-otuz, kırk-elli yıl gidersiniz. Değil, değerli arkadaşlarım. Almanya’da bu olay Otto von Bismark döneminde yani 1880 yılında gerçekleşmiş. 1880 yılında kurulan bir sosyal devleti biz maalesef 2001 yılında gerçekleştirdik. Ama siz bu parayı nerede kullanıyorsunuz, o çok önemli. Bu kadar tüccar sevgisi olan bir Hükûmet Türkiye Cumhuriyeti’ne daha gelmemiştir ama sizin sevdiğiniz tüccarlar da hep becerikli tüccarlar oluyor nasılsa.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MURAT ÖZKAN (Devamla) – Sayın Başkanım, daha söyleyeceğim çok şeylerim vardı.

Bir başka konu da şu değerli arkadaşlar: Şimdi, vergi indirimleri yapıyorsunuz. Lütfen, vergi indirimi yaptığınız malları şöyle gözden bir geçirin. Bunların hepsi ithal ürünler. Eğer teşvik edecekseniz yerli ürünleri, tekstili ve gıdadaki KDV’leri indirin, çok kolay bu.

Diğer bir husus da eğer vergi teşviki getirecekseniz Türkiye’de de bütçeye etkisi az olan doğrudan vergileri indirin. Gelin bir iş yapın, gelin lütfen şunu yapın: Asgari ücreti vergi dışı bırakın. Sizi de biz alkışlayalım. Biraz da emeğin, biraz da geniş halk kitlelerinin yanında olun değerli arkadaşlarım. Aksi takdirde Türkiye’deki krizi önlemeniz mümkün değildir. Bakın, sizlere reçete sunuyoruz. Bizler bu işi biliyoruz. Sizlere öğretebiliriz. Bizlere lütfen danışın. Aksi takdirde sıkıntı çekeceksiniz.

Sözlerime son verirken hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahıslar adına ikinci söz hakkı Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Aslanoğlu.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Hani sataşılmayacaktı hani. Sataşıyorsunuz, sataşıyorsunuz, ondan sonra...

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Beyefendi, daha kürsüye yeni geldim, sataşmadım. Oturduğunuz yerden siz laf attınız, laf istiyorsunuz, çok laf ederim eğer bağışlarsanız. Daha kürsüye yeni geldim, kimseye bir şey de söylemedim, ağzımı açmadan, oradan laf…

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, bana söyledi.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, daha ağzımı açmadan Beyefendi “sataşıyorsunuz” dedi.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, Sayın Nil Hıdır size söylemedi, onu bana söyledi.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bana söyledi bana, bana.

Oraya mı söylediniz efendim?

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Oraya söyledim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Özür diliyorum sizden o zaman, özür diliyorum. Özür diliyorum.

Sayın Başkan, süremi…

BAŞKAN – Hayır, yapmıyorum. Devam edin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Beni de alkışlamayın.

Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunarım.

Değerli arkadaşlarım, tabii, esnafın bakanı Sanayi Bakanlığı -Bakanım beni bağışlasın- esnafa sahip çıkacak bakanlık Sanayi Bakanlığı.

Sayın Bakan, Türkiye’de yasalar herkese eşittir, biz bunu biliyoruz ancak dün de sordum, bugün bir kez daha dile getiriyorum: Türkiye’de bir çek mağdurları ve çekten hapiste olan insanlara uygulanan farklı yorumlar var. Bu insanların sahibi sizsiniz. Ticaret ve ticaret yapmış, normalde acz içine düşmüş, kimseyi dolandırmamış, acz içine düşmüş insanlara sahip çıkmak sizin Bakanlığınızın görevi.

Dün de arz ettim. Bize her gün bu mektuplar geliyor. Takdim edeceğim. Şimdi, eğer bir çekten dolayı birisi hapse girip birisi girmiyorsa, birine bir mahkeme farklı yorum yapıyorsa, bir başkasına bir mahkeme farklı yorum yapıyorsa, bu, Türkiye’de hukuk devletine yakışmaz. Bu insanların sahibi sizsiniz. Dün söylediniz. Sayın Adalet Bakanı keşke gitmeseydi. Burada ticari davalarda, ticari olaylarda hapis ve dolandırıcılığa sokup devleti dolandıranlar, teröristlerle birlikte aynı koğuşta bu insanları yatırıyorsunuz. Ben bir kez daha, bir an önce, farklı uygulanan, insanlara eşit uygulanmayan… Eğer hapis cezası ise bu ülkede her kişiye aynı uygulanır ama bir mahkemenin yorumuyla farklı, bir mahkemenin yorumuyla farklı. Bu bir arapsaçına döndü. Bir kez daha… Bu, Türkiye’nin her tarafında ve bunların yüzde 99’u da küçük esnaf Sayın Bakanım, küçük esnaf. Bunlara… Tabii, suçlu suçunu çekmelidir. Türkiye bir hukuk devletidir ama hukuk devletinde farklı uygulamalar olamaz arkadaşlar. Ben bir kez daha bunun altını çiziyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, çek konusunda bu Meclis iki düzenleme yaptı. Ben emeği geçen herkese teşekkür ediyorum ve eğer bugün piyasada birazcık da olsa, esnafın sorunları, eğer küçük de olsa dindirmenin bir parçası oldu. Yani vadeden önce kendi imzaladığı, keşide ettiği değil, ciro ettiği çekleri ve bir başkasının onuncu cirodan sonra kredi kurumlarına giden çekleri, hepsi arkası yazdırıldı ve daha vadesine bir ay, iki ay, üç ay olan çekler bir sürü esnafımıza kepenk kapattırdı. Bu bir piyasa gerçeğiydi. Bugün, eğer… Bu hakikaten önemli bir sorundu. Bu soruna çözüm bulan tüm milletvekillerine teşekkür ediyorum ve piyasada, birazcık, artık, çekin vadeden önce ibraz edilemeyeceği bir güven geldi ama kredi kurumları, kredi kurumları arkadaşlar, çeki aldığı zaman ben bu krediyi bu vadede tahsil edeceğim diye zımnen kabul etmiştir. Zımnen kabul ettiği bir şeyde insanların gafletinden, insanların zor durumundan yararlanıp onların ensesine binmesini hiçbir vicdan kabul edemez. Bu nedenle, bu konuda hakikaten bir düzenleme yapıldıysa herkese teşekkür ediyorum.

Yine çekten caymalarda, dürüstle dürüst olmayanı, sahtekârla sahtekâr olmayanı ve anında dürüst alacaklıları korumak amacıyla her önüne gelen çekten caymama yönünde yine bir yasaya...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum.

Bu nedenle, yine piyasaya önemli bir istikrar getirmiştir. Dürüst alacaklıları korumak açısından bir kez daha… Bu önemli bir uygulamaydı.

Sayın Başkanım, kırk yedi saniyemi öbür konuşmamda alayım sizden.

BAŞKAN – Olabilir. Bakacağız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, sanayi üretiminin bir önceki aya göre yüzde 23,7 oranında düşüş gösterdiği, imalat sanayisi üretim endeksinin düşmeye devam ettiği bir ortamda sanayiciler için en büyük girdi maliyetlerinden olan doğal gazda yapılan indirimi yeterli buluyor musunuz? Doğal gazda ve elektrikte yeni indirimler düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, 14 Nisan 2009 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan kararname gereğince, içinde bambu mobilya, berber ve dişçi koltuğu gibi çoğu ithal birçok ürün grubunda haziran ayına kadar KDV oranlarının yüzde 18’den yüzde 8’e düşürüldüğü ifade edilmektedir. Bu ürün gruplarının ne kadar stok değeri mevcuttur? Bu kararname kapsamında yer alan ürünlerin gerçekten ekonomik krize ve istihdama katkısı ne oranda beklenmektedir? Bu tedbirler içinde ne zaman yerli imalatçılara ait KDV ve ÖTV indirimleri yer alacaktır?

Bir de, son, Sayın Mevlüt Aslanoğlu’nun da ifade ettiği gibi, şu anda cezaevlerinde yatan ne kadar çek mağduru vardır? Bugün 80 bin dolayında çek mağdurunun arandığı ve adliyelerde 1 milyon dolayında çek davasının olduğu iddiaları doğru mudur?

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, dün sordum ve cevap alamadım, sorumu tekrar ediyorum.

Esnaf kefalet kooperatiflerinin içine düştüğü durumu biliyorsunuz. Esnaf kefalet kooperatiflerimizi ve buralara borcu olan esnaflarımızı rahatlatmak için bir programınız olacak mı?

İkinci sorum: Otomotiv sektöründeki vergi indiriminin sektöre katkılarından bahsediyorsunuz ama Ford grubu üretime ara verdiğini basına yansıttı dün itibarıyla. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Nazım Ekren, 10 Mart tarihinde AKP’nin MKYK toplantısında ekonomiyi canlandırmak için memur ve emeklilere 200 veya 300 TL tutarında bir defaya mahsus ödeme yapılabilmesi için çalışmalar yapıldığını ifade etmişti. Yine, Sanayi Bakanı olarak siz de 13 Mart günü Muş’ta yaptığınız bir açıklamada, iç talebin canlanması için memur ve emekliye verilmesi düşünülen bu yardıma olumlu ve sıcak baktığınızı ifade etmiş idiniz. Seçimden önce Hükûmet tarafından emeklilere verileceği söylenen bu 300 TL’lik yardım sözü yerine getirilecek midir, getirilecekse ne zaman gerçekleşecektir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yıldız…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, çoğu yazılı basında da bugün olduğu gibi, AKP bir yılda 1 milyon işsiz yarattı, ekonomi can çekişiyor, işsizler ordusu her geçen gün büyüyor, vatandaş isyan ediyor, esnaf siftah yapamıyor, fabrikalar kapanıyor ya da üretimlerine ara veriyor, Başbakan ve ekibi hiçbir şey olmamış gibi davranıyor.

Yukarıdaki gerçeklerin varlığını kabul ediyor musunuz yoksa size göre de yukarıdaki gerçeklerin sorumluları felaket tellalları mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Evet, Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Efendim, bu sorulmuş olan sorulardan mobilya sektörüne getirilmiş olan KDV’den özellikle Türk mobilya sektörü ciddi manada ve ciddi oranda yararlanıyor. Bu konuda mobilya sektörünün zaten en ileri giden sektörleri, dernekleri, sivil toplum kuruluşları bu memnuniyetlerini büyük gazetelerde, büyük bir şekilde de yayınladılar. Tabii ki büyük oranda, büyük bir çoğunlukta -tekrar ifade ediyorum- yerli üreticilerimiz, özellikle Kayseri, İnegöl ve Ankara Siteler başta olmak üzere tek tek yapmış olduğum görüşmelerle, sektör temsilcileriyle yaptığım görüşmelerde mobilya sektöründeki KDV indirimi sektörde çok ciddi bir gelişme kaydetmiştir.

Yine, otomotiv sektöründe ve beyaz eşya sektöründe yapılan ÖTV ve KDV indirimi, son derece yerinde yapılan ve zamanında yapılan bir uygulama olmuştur. Otomotiv sektöründe, tekrar ifade ediyorum, Ford’un bilgisi bana gelmiş değil -ki biraz evvel Değerli Milletvekilim söyledi- ama Fiat, TOFAŞ, kanuni hakları olan kısa çalışma ödeneğinden faydalanmak istemediklerini belirterek tam kapasite çalışacaklarını söylemişlerdir.

Ben, geçen hafta sektörün bütün temsilcileriyle bir araya geldim, ayrı ayrı. Otomotiv Sanayicileri Derneği, Distribütörler Derneği, yan sanayi üreticileriyle beraber hepsiyle bir araya geldim. Şu anda otomobil fabrikalarının tamamı yirmi dört saat çalışıyor Türkiye’deki ve yan sanayi aynı şekilde çalışıyor. İki buçuk vardiya çalıştıklarını kendileri ifade ediyorlar ve bu noktada beyaz eşya sektöründe de ciddi manada bir bu ÖTV indiriminin faydası olmuştur. Ben Uşak’ta bundan on beş-yirmi gün önce yapmış olduğum bir ziyarette bir beyaz eşya mağazasına girdim, yani işler nasıl oluyor, nasıl yapılıyor diye. Mağazanın içi de kalabalıktı. Mağaza sahibine nasıl işleriniz, bir açılma var mı dedim; “Vallahi iki üç gündür ciddi manada sorulmaya başlandı.” dedi. Bu, mart ayı sonundan önceydi, yani uygulamanın, Bakanlar Kurulu kararnamesinin çıkmasından önceydi ve mağazanın içinde birileri vardı. İşte bir vatandaşla tanıştım. Nasılsınız? Dedi ki: “Efendim, iyiyiz, biz alışverişe geldik. Bakın, bu hanımım, bu da kızım.” dedi. Ne yapıyorsunuz? “Vallahi, kıza çeyiz düzüyoruz.” dediler. İyi, hayırlı uğurlu olsun. Ne alıyorsunuz? “Buzdolabı alıyoruz, işte çamaşır makinesi alıyoruz, şunu alıyoruz, bunu alıyoruz.” deyince dedim ki: Ya demek ki nikâh hemen çok yakın. Ben de buradayken isterseniz vaktiniz de varsa nikâh şahitliği yapayım, yani ben de size şahitlik yapayım deyince, adamcağız dedi ki: “Sayın Bakanım –gülerek- ne nikâhından bahsediyorsunuz, daha kızın isteyeni bile yok.”

Şimdi, netice itibarıyla, insanlar böyle bir ortamda, yani o güven ve psikoloji yerine geldiği zaman 6,7’lik bir ÖTV indiriminde bile beyaz eşya indirimi yapılıyor.

Şu anda yine… Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği Başkanıyla daha bundan dört gün önce görüş-tüm. Sektörde şu anda üretim devam ediyor, hiçbir kapanan fabrika şu anda yoktur.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Ford grubunda durum nedir?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Ford’u biraz evvel söylediniz, söyledim Sayın Vekilim, söylerken dinlemiyorsunuz beni. Yani Ford ile ilgili bana gelen bir bilgi yok. Siz bugün olduğunu söylediniz ama ben şu ana kadar, kendi bilgim çerçevesinde, bütün fabrikalar… Hatta bir başka fabrikamız kendisinden ihracat istenen otomobilleri dış pazarlara, ihracat pazarına telefon açarak ve yazı göndererek iki ay sonraya ötelediklerini de ifade etmişlerdir. Tabii ki bu geçici bir uygulamadır yani ÖTV ve KDV indirimi. Ancak tekrar ifade ediyorum: Otomobil alanların yüzde 80’i “yastıkaltı” diye tabir ettiğimiz birikimleriyle araçlarını almışlardır, altın bozdurmuşlardır, ekonominin damarlarından çekilmiş kan yeniden ekonomiye verilmiştir. Bu noktada da krediyle alım yapanların sayısı yüzde 20’yi geçmiyor. Kredili alım yapanlar da sıfır faizli, on iki ay taksitli otomobil satanlar olduğu için buralardan yapıyor. Dolayısıyla bunu ifade edeyim.

TESKOMB’la ilgili… Dün Sayın Milletvekilim sormuştunuz, ben söylemiştim TESKOMB’la ilgili konuyu, demek ki herhâlde atlandı, dinlenmedi. Bir kez daha söyleyeyim.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Ben takip ettim, cevap alamadım.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Yok, ben söyledim, şeyde var, tutanaklarda görebilirsiniz, çünkü konuşulanlar yazıya geçtiği için. TESKOMB’u bir kez daha söyleyeyim yani benim için problem değil söylemek.

TESKOMB biliyorsunuz… Şu anda, Bakanlar Kurulunun yılbaşında almış olduğu karar çerçevesinde Halk Bankasındaki faiz sübvansiyonunu yüzde 35’ten yüzde 50’ye çıkarttık. Yani esnaf yüzde 50 faizi kendisi ödüyor, yüzde 50 faiz hazine tarafından karşılanıyor. Bu noktada ilk defa, cumhuriyet tarihinde TESKOMB, Halk Bankası vasıtasıyla, hazinenin vermiş olduğu destekle yüzde 10 faiz gibi çok düşük bir faizle şu anda kredi kullandırıyor ve kullanılan kredi miktarı yaklaşık 3,5 milyar lirayı geçmiştir. Şu anda Halk Bankası ,bildiğim kadarıyla, bugün Merkez Bankası Para Politikası Kurulunun kararını bekliyor. Tahmin ediyorum ki önümüzdeki birkaç gün içinde Halk Bankasıyla cumhuriyet tarihinde bir ilki gerçekleştirerek bizim vermiş olduğumuz yüzde 50 sübvansiyonla  beraber  esnaf  ve  sanatkâra  tek  haneli  faizle  kredi  verecektir.  Diğer  taraftan, TESKOMB, borcu olan -TESKOMB almış olduğu kararla kredileri yeniden yapılandırdı ve bu yapılandırmada TESKOMB icra işlemi yapmak zorunda kaldı- 120 bin esnafın da anaparalarını yıl sonuna kadar ödemesi kayıt ve şartıyla faizlerini beş yıl erteledi. Dolayısıyla TESKOMB’un yapmış olduğu çalışma budur. Ayrıyeten bu KOSGEB kanununun çıkmasıyla beraber yine TESKOMB’la beraber çalışmamız yapılacak.

Çek yasası ile ilgili, dün de söylemiştim, Adalet Bakanlığımızın üzerinde çalışmış olduğu bir tasarı var. Bu bahsedilen konuların zaten orada alınacağını tahmin ediyorum.

Bir de sık sık gündeme getiriliyor, onu da hemen kalan sürem içinde söyleyeyim: “Efendim, açılan işletme sayısı, kapanan işletme sayısı…” Tabii, maalesef, muhalefet tarafından sadece kapanan dile getiriliyor. Açılanı da ben söyleyeyim, eksik kalmasın. Ticaret sicil kayıtlarına göre 2008 yılında 96.904 işletme açılmış, 50 bin işletme kapanmıştır. 2009’un Ocak, Şubat, Mart ayında, ilk üç ayında açılan işletme sayısı 23.228, kapanan 11.192’dir. Esnaf-sanatkâr olarak baktığımız zaman, 2008 yılında 166.815 açılana karşı 117.808 kapanan vardır. Yine 2009’un 15 Nisan tarihi itibarıyla 52.230 açılan var, 31.696 kapanan var. Her zaman açılan ve kapanan sayısındaki oran yüzde 60-65’ler mertebesindedir. Yani açılananlar her zaman kapananlardan gerek esnaf-sanatkârda gerek ticaret siciline kayıtlı olanlarda hepsinden fazladır.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

6’ncı maddeyi…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.37

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 17.48

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER : Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

330 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

7’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7- 3624 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (k) ve (l) bentlerinde geçen “507 sayılı” ibaresi “5362 sayılı” olarak değiştirilmiş, (b) bendinde yer alan “eğitim” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve denetim” ibaresi ile aynı fıkraya aşağıdaki bentler eklenmiştir.

“v) İşletmelerin ve girişimcilerin yatırım, üretim, ihracat, istihdam, teknoloji geliştirme, pazarlama ve diğer konularda ihtiyaç duydukları ürün ve hizmetleri temin edebilmeleri ile sermaye piyasalarına açılabilmeleri için gerekli geri ödemeli veya geri ödemesiz destekleri sağlamak;

y) İşletmelerin ve girişimcilerin kamu bankaları, özel bankalar ve katılım bankaları ile diğer finans kuruluşlarından uygun koşullarda nakdî veya gayri nakdi kredi temin edebilmeleri için faiz, komisyon ve diğer masraflarına geri ödemeli veya geri ödemesiz destekler sağlamak.”

BAŞKAN – Madde üzerinde ilk söz hakkı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Aslanoğlu.

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize tekrar saygılar sunuyorum.

Sayın Bakan, biraz önce söyledim, dışarı çıktığımda bana on tane telefon geldi. Bu telefonları Komisyon üyemiz Sayın Fındıklı da dinledi.

Sayın Adalet Bakanı burada. Sayın Bakanım, Türkiye’de yasalar herkese eşittir. Çeklerden dolayı değişik mahkemelerin verdiği kararlardan bir sürü mağdur var. Sayın Sanayi Bakanımıza illettik, taslak hazırlanmış. Yasanın eşit uygulanması açısından öncelikle bu tasarının Meclise bir an önce getirilmesini hepinizden rica ediyoruz. Siz de…

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – İmzada.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – İmzada... Teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, aslında bu ülkenin kurtuluşu üretimde. Üretim olmayan bir yerde hiçbir şey olmaz. Ben birazcık, tabii… Yine Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanım bana kızacak biliyorum, yine sanayinin ve tüccarın, esnafın koruyucusu, hamisi, babası sizsiniz derken belki yine kızacak. Ama Türkiye’de bir Teşvik Yasası var arkadaşlar. Hepiniz çok iyi biliyorsunuz, hepiniz bundan mustaripsiniz, hepiniz bu konuyu illerinizde çok iyi biliyorsunuz arkadaşlar ama maalesef 5084 sayılı Yasa çıkarken burada söyledim, bu Teşvik Yasası bu ülkenin böğrüne vurulmuş bir hançerdir dedim. Değerli arkadaşlarım, bunu hepiniz de çok iyi biliyorsunuz, hatta tarih ve gün vereyim: Sayın Başbakan Giresun’da bir giyim fabrikasının, bir gömlek fabrikasının açılışını yaparken “Bu Teşvik Yasası Türkiye’nin koşullarına uygun değil.” dedi. Ne zaman? Üç yıl önce arkadaşlar, üç yıl önce.

Değerli arkadaşlar, dün Sayın Bakan da söyledi, sektörel, bölgesel diyoruz ama eğer Türkiye’de hepimiz bu ülkenin geleceğinin üretimde olduğunu biliyorsak… Sayın Bakan maalesef ocak oldu, şubat oldu, mart oldu nisan bitti, sanayicinin, tüccarın beklemeye hâli yoktur, gittiler bu insanlar! Bunun adını ne koyuyorsanız koyun, bu insanların beklemeye tahammülü yok. Eğer bu ülkede Teşvik Yasası, bu ülkenin sanayisine yön verecek Teşvik Yasası hâlâ daha… 31/12’de bitti süresi arkadaşlar. 31/12’de bitmesine rağmen ta şubat ayında uzattınız. Değerli arkadaşlarım, ben bunu birkaç kez dile getirirken, ekim ayında, kasım ayında komisyonda, burada ne olacak bu Teşvik Yasası, insanlar önünü görmek istiyor dememe rağmen “Hazırlanıyor, geldi, gelecek…” Nerede? Nerede? Nerede?

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Ne bağırıyorsun?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Benim ciğerim yanıyor.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Senden daha çok yanıyor bizim ciğerimiz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Senin gibi “tellallık yapıyor” demiyorum! Sanayicinin ciğeri yanıyor! Sanayicinin içinde olduğu ortamı burada dile getirmek benim görevim Kayhan Bey, onlar adına bağırıyorum! Ben her şeyi tozpembe göstermiyorum. Hepinizin vicdanına soruyorum: Bu ülkede büyük bir teşvik sorunu var mı, yok mu? İllerinizde bu sorun yok mu? (AK PARTİ sıralarından “Yok” sesleri) Ha, yok diyorsanız, yok diyen arkadaşlarıma iyi günler diliyorum, yolları açık olsun, yolları açık olsun! İlinize gidin deyin ki: “Ben yok dedim.” Arkadaşlar, vicdanımıza soralım. Bu ülkede büyük bir teşvik sorunu var. Geçtiğimiz yıllar, bazı illeri bazı illere düşman ettiniz. Önce 36 il dediniz, Maraş’taki sanayici kaçtı Gölbaşı’na gitti. Doğru mu Veysi Bey? Daha sonra, 48 ile çıkınca…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – 49.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - …49 ile çıkınca, Adana, Denizli, Gaziantep boşaldı arkadaşlar ya! Sayın Ağyüz sabahtan beri isyan ediyor. Boşaldı, kapandı fabrikalar! Eğer 1 kilo iplikte -arkadaşlar dikkat edin- sadece enerji bedelinde 200 lira fark ediyorsa böyle bir rekabet… “Serbest piyasa” diyor dünden beri Sayın Bakanım. Böyle bir serbest piyasada -1 kilo iplikte 200 lira enerji bedeli- nasıl bir rekabet koşulu yaratırsınız?

Değerli arkadaşlarım, bu ülkenin acilen… Gün geçmiştir… Ekimde gelecekti, kasımda gelecekti, aralıkta gelecekti… Sayın Bakan, dün de söylediniz “Bölgesel ve sektörel teşvik hazırlanmıştır, ekonomiden sorumlu Sayın Bakana gitmiştir.” Nerede? Nerede? Arkadaşlar, bu ülkenin teşvik politikasının öncelikle, bir yıl önce belirlenmesi lazım. Gelecek yıl uygulanacak teşvik politikasını herkesin bilmesi lazım, sanayicinin ona göre hareket etmesi lazım. Sanayiden sorumlu bir Bakan olduğunuz için ben bir kez daha bu işin sahibi sizsiniz -sorumlusu demiyorum Sayın Bakan- bu işi eğer  kimler  geciktiriyorsa  onlarla  kavga  etmek  sizin  görevinizdir,  sanayici adına, esnaf adına görevinizdir.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Ben çekinmedim, hayatım boyunca çekinmedim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bir sicil affı yaptık. Burada, herkes, sicil affında sanki şöyle düşündü: “Sicil affı olacak, esnaf rahatlayacak.” Bu bir milattır, yapılması doğrudur, iyi ki yapıldı, tüm katkı veren gruplara –tüm gruplar destek verdi buna- teşekkür ederim. Ama o gün söyledik burada: “Bu sicil affının işlemesi için kredi kurumlarının kendi hasıraltındaki sicillerinin de affedilmesi lazım.“ dedik. Ben, hiçbir kredi kurumunun sahtekâra, düzenbaza kredi vermesi taraftarı değilim ama Türkiye’de, sicil affı olmayan, sicil affından dolayı sicili silinen çok düzgün insanlar var ve gerek piyasa koşulları gerek rekabet koşulları bu esnafımızı mağdur etmiştir.

Değerli arkadaşlar, sicil affının işlemesi için –bunun altını çiziyorum Sayın Bakan- özellikle bankaların, kredi kurumlarının bu işe kredi vermeleri açısından onlara farklı uygulamalar getirmeniz lazım. Dün de sordum. Esnaf gidiyor, sicil affı uygulandı, Merkez Bankası kaydı sildi ama bankanın altında, bakıyor “Ben sana kredi vermem.” diyor ama bunun hiçbir yaptırımı yok. Yani esnafa çözüm getiren hiçbir yaptırımı yok. En azından siz bilin Sanayi Bakanlığı olarak. Sanayi il müdürlüğüne müracaat etsin bu insanlar, sicil affından dolayı hangi kurum kredi vermiyor, en azından bunun bir listesini tutun. Bazı kurumlar iyi niyetle yaklaşabilir ama Türkiye’de, maalesef, ticarette hep vuranın yanına kâr kaldı arkadaşlar. Bunun için, kredi kurumlarına bazı güller vermeniz lazım, yani sicil affının işlemesi açısından, esnaf açısından. Özellikle finansmanlarını uzun vadede yapılandıran esnaflardan bahsediyorum. İki yıla, üç yıla mevcut borçlarını yapılandıran bankalara mutlaka ya disponibilitede ya munzam karşılıkta yahut bir farklılık getirmeniz lazım bunu yapsın diye. Yoksa yapmıyor arkadaşlar, piyasa gerçeğini görelim. Hangi kredi kuruluşu esnafın bir şekilde borçlarını uzun vadeye yapılandırıyorsa mutlaka bunlara bir gül vermeniz lazım. Yani bu gül de ya disponibilite oranlarını… Hangi kurum esnafın kredilerini yeniden uzun vadeli yapılandırıyorsa, ne kadar yapılandırıyorsa ona bir gül vermeniz lazım, bir öncelik vermeniz lazım, bu kurumlar da bu işi yapsın diye. Yoksa eşit koşullarda yapmazlar arkadaşlar, birbirimizi kandırmayalım, yapmıyorlar. Onun için, yapmaları için mutlaka belli oranlarda onlara destek vermeniz lazım. Hangi kurum, esnafların, küçük sanayicinin kredilerini uzun vadeye yapılandırdıysa örneğin “O miktar kadar disponibilite ve munzam karşılık yatırmazsınız.” deyin bakayım, bu kredileri yapılandırıyor mu, yapılandırmıyor mu? Birbirimizi kandırmayalım. Bunun işleyişi böyledir arkadaşlar. Buna mutlaka bu yönde bir çözüm getirilmesi lazım. Yaptık sicil affını hiçbir şey değişmedi, devlet bankaları dâhil.

Değerli arkadaşlarım, devlet bankaları köylüden ne istiyor biliyor musunuz? Memur kefil istiyor “2 tane memur kefil getir.” diyor. Böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Aynı şekilde esnafa diyor ki: “Bana memur kefil getir.” Aynı şekilde köylüye “Bana şehirde ipotek ver.” diyor. Böyle bir Türkiye’deyiz, niye birbirimizi kandırıyoruz? Toplumun gerçeğini, ülkenin gerçeğini görmüyoruz arkadaşlar.

Biraz önce beni yine bir esnaf aradı Malatya Arapkir’den, bakkal. “Ya, devlet bakkallık yapar mı? Bugün koli koli -nereden almışlarsa- insanlara yiyecek gönderiyorlar.“ diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bari insanlara bir şey yapıyorsanız bir yerlerinden alıp götürmeyin. Bari bir fiş verin de gitsin o fişle o bakkallardan alsın. Bari bu insanlara bu iyiliği yapın. Yani küçük esnafı yok ettiniz, oradaki alışverişi yok ettiniz. Diyor ki: “Yağı, şekeri, hepsi koli koli gidiyor, kaymakamlık gönderiyor ama bu köylü gelip bizden alışveriş yapmıyor.” Bari bunu yapıyorsanız o yöredeki küçük esnafa da zarar vermeyin arkadaşlar.

Ben, bir kez daha, teşvik konusunda ve kredilerin yeniden yapılandırılması konusunda Sayın Bakana, bunların bir an önce yapılması konusunda ve hepinize bir kez daha rica ediyorum. Ülkenin gerçeği budur. Birbirimize burada her konuşan milletvekili yüreğinden konuşur, esnafın sorununu, tüccarın sorununu, sanayinin sorununu… Hepimiz bu ülkenin kurtuluşunun üretimde olduğunu biliyoruz. Buradaki tüm milletvekilleri yüreğiyle konuşur.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP, MHP ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay.

Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 7’nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

KOBİ’ler, değişen piyasa koşullarına hızlı uyum yetenekleri, esnek üretim yapılarının kriz dönemlerinde sağladığı yavaşlatıcı etkisi, bölgeler arasında dengeli büyüme, işsizliğin azaltılması ve yeni iş alanları açılmasındaki katkıları gibi olumlu özellikleri nedeniyle ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınmasında önemli bir işlev görmektedirler. KOBİ’ler ülkemizdeki işletmelerin yaklaşık yüzde 99’unu oluşturmakta, toplam istihdamın da önemli bir bölümünü sağlamaktadırlar.

TÜİK verilerine göre, 2008 yılı dördüncü döneminde, sanayide istihdam yüzde 3,9; sanayide çalışılan saat yüzde 6,2 azalmış, ekonomi yüzde 6,2 oranında küçülmüş; aylık sanayi üretim endeksi, 2009 yılı Şubat ayında, 2008 yılı Şubat ayına göre yüzde 23,7 azalış göstermiştir. İşsiz sayısı, 2008 yılı Ocak döneminde 2 milyon 591 bin iken 2009 yılı Ocak döneminde 3 milyon 650 bin kişiye ulaşmıştır. İşsizlik oranı 2008 yılı Ocak ayında yüzde 11,6 iken 2009 yılı Ocak döneminde bu rakam yüzde 15,5’a çıkmıştır. 2009 yılı Şubat ayında 2008’in aynı ayına göre kurulan şirket ve kooperatif sayısı yüzde 30,8 azalmış, 2008 yılı Şubat ayında yüzde 79,3 olan üretim değeri ağırlıklı kapasite kullanım oranı 2009 yılı Şubat ayında yüzde 63,8 seviyesinde gerçekleşmiştir.

Değerli milletvekilleri, belirttiğimiz bu nedenlerle ekonomideki istihdam, büyüme ve üretimin ana dinamiği olan KOBİ’lerin sağlıklı bir ekonomik ortamda gelişip büyümeleri ve hayatlarını devam ettirmeleri büyük önem arz etmektedir. Yaklaşık sekiz aydır ülkemizi de ciddi şekilde etkileyen ekonomik kriz, KOBİ’leri de olumsuz etkilemektedir. Krizin daha da derinleşmesi ve en iyi ihtimalle 2010’un ilk yarısından sonra bazı düzelmelerin beklendiği de dikkate alındığında KOBİ’lerimize ciddi destekler sağlamamız gerektiği açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. İşte burada KOSGEB’in önemi ortaya çıkmaktadır.

Türkiye’de KOBİ’lere destek veren ve onların sorunlarını çözmeye çalışan en önemli kuruluş KOSGEB’dir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren KOSGEB, KOBİ’lerin küresel rekabet ortamında varlıklarını korumak ve güçlerini artırmak için yanlarında olan öncü bir kurum olmak üzere 1990 yılında faaliyete başlamış ve o günden beri önemli görevler ifa etmektedir.

Yürürlükteki 3624 sayılı Kanun ile sadece imalat sektöründeki işletmelere destek veren KOSGEB’in… Bu tasarı ile, hizmet ve ticaret sektörlerinde faaliyet gösteren işletmelerin de KOSGEB desteklerinden yararlanmasının önünün açılması hedeflenmektedir. Bu hedef elbette bizim de destekleyeceğimiz bir yaklaşımdır. Ancak bugünkü hâliyle KOSGEB’in imalat sektöründeki firmalara verdiği hizmet yetersizken imalat sektörünün yanına eklenecek diğer sektörlere nasıl destek verilecektir, bu sorunun cevap bulması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, KOSGEB’de 2003 yılı başından bu yana geçen altı yıllık süreçte dört başkan değişmiştir. Görevden alınan idari kadroların geri dönmesiyle âdeta kişiye göre müdürlük ve daire başkanlığı oluşturulması yoluyla ciddi bir idari zafiyet yaşanmıştır. Atama ve terfilerde liyakate ve ehliyete bakılmayan ve haksızlıkların kol gezdiği bir kurumda başarı ne yazık ki mümkün değildir. Bu hususları daha detaylı incelemek isteyenlere Devlet Denetleme Kurumunun KOSGEB ile ilgili hazırladığı raporlara, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının teftiş raporlarına göz atmalarını tavsiye ediyorum.

Dikkat çekmek istediğim bir diğer husus ise son birkaç yıldır KOSGEB’in asli görevi olan KOSGEB destek mevzuatı kapsamında KOBİ’lere destek ulaştırmaktan yavaş yavaş uzaklaştığı ve sadece bankalarla iş birliği ile kredi faiz desteği veren bir kurum hâline dönüşmesidir. Son yıllarda destek gerçekleşmelerine baktığımızda kredi faiz desteğinin toplam desteklerinde büyük bir yer işgal ettiği görülmektedir. Elbette kredi faiz desteği mekanizması uygulanması gereken bir mekanizmadır fakat takdir edersiniz ki sırf böyle bir destek için bin kişilik eleman istihdam etmeye gerek yoktur. Bunun başka yolları da vardır. KOSGEB’in asıl destek mekanizmalarına acilen ivme kazandırılması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, KOBİ’lerin içinde bulunduğu bazı sorunlara da kısaca değinmek istiyorum. KOBİ’lerin özellikle marka geliştirme, organizasyon, finansal yatırım yetersizliği gibi sorunları bulunmaktadır. Bu konuda meslek okulları ile ilgili mevzuatın değiştirilmesi, meslek okulları, üniversiteler ve sanayiyi de içine alan bir iş birliğine gidilmesi için teşviklerde bulunulması gerekmektedir. Mali destek mekanizmalarının geliştirilmesinde ise Sanayi Bakanlığı, KOSGEB ve Odalar Borsalar Birliği gibi kurumlara çok iş düşmektedir. Bankaların KOBİ’lerin sorunları için daha ucuz orta ve uzun vade kredi imkânı sağlaması ve bu kredilerde çeşitliliğin artırılması gerekmektedir. Büyüyen firmaların küçük firmalara deneyimlerini aktarabilecekleri, farklı düzeylerde yeni iş birliklerinin kurulabileceği ağ yapılar kurulmalıdır. 

KOBİ’ler, ölçeklerinin getirdiği sınırlar dolayısıyla gereksindikleri pek çok hizmeti, kendileri için ne kadar hayati önemi olursa olsun uzman istihdam ederek kendi bünyelerinde üretme gücünden yoksundurlar. Diğer ülkelerde KOBİ’lerin bu açığı etkin danışmanlık mekanizmaları ile kapatılmaktadır. KOSGEB’in yeni misyonunun bir parçası, Türkiye’de pek cılız olan bu mekanizmanın gelişmesi için uygun ortamı sağlamak olmalıdır. 

KOSGEB, KOBİ sorununu önce bir kültür sorunu olarak görmeli, KOBİ’lere kültür taşımayı öne almalıdır. Bu kültür, girişimcilik kültürüdür, teknoloji ve inovasyon yönetimi, insan kaynakları yönetimi kültürüdür, kısacası endüstriyel yönetim kültürüdür. Bu kültürün enjekte edilebilmesi için uygun toprağın bulunması ve hangi sektör, bölge ya da KOBİ kesimlerine öncelik verileceğinin belirlenmesi gerekmektedir. Kültürel eğitim faaliyetleriyle eş zamanlı olarak KOBİ’lerin pazarlama mekanizmalarını geliştirmeye, özellikle dış pazarlar konusunda onlara rehberlik edecek mekanizmalar oluşturmaya yönelik programlar yürürlüğe konulmalıdır. Girişimcilik, özellikle de yeni teknoloji alanlarındaki atılımlar, KOSGEB’in odaklanacağı konuların başında gelmelidir.

KOBİ’lere destek konusunda, TÜBİTAK Teknoloji İzleme ve Değerlendirme Başkanlığı ile Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı da hizmet vermektedir. Teknoloji İzleme ve Değerlendirme Başkanlığı, KOBİ’ler dâhil, sanayi işletmelerinin belli bir projeye bağlı ARGE ve inovasyon faaliyetlerini desteklemek için hibe biçiminde finansman yardımında bulunurken Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı ucuz finansman sağlamaktadır.

KOBİ’ler  ayakta  kalabilmek  için  teknolojik   inovasyonda  yetkinleşmelidir. KOSGEB, KOBİ’lerle Teknoloji İzleme ve Değerlendirme Başkanlığı ve Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı arasında da bir arayüz kurumu olmayı başarabilmelidir. Üç kurum, ulusal inovasyon sistemimizin üç önemli unsurudur. Sistemin mantığı gereği, KOBİ’lerin teknoloji sorunlarının çözümünde, bu üç kurum, sistemik bir bütünlük içinde hareket etmelidir. Üç kurum anlamlı iş birlikleri kurabilirlerse KOBİ’lere teknolojik inovasyon kültür ve yeteneği taşınabilecektir.

Ulusal inovasyon sistemi mantığı içinde konuyla ilgili diğer kurumları da kapsayacak eylem planının hazırlanmasına yine KOSGEB önayak olmalıdır. Yalnız KOBİ’lerin değil bütün firmaların teknoloji sorunlarına kalıcı çözümlerin bulunabilmesi, ulusal inovasyon sistemine işlerlik kazandırılabilmesine bağlıdır.

Tasarının 7’nci maddesinde 3624 sayılı Kanun’un 12’nci maddesinin (b) bendinde yer alan “eğitim” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve denetim” ibaresi ile aynı maddeye aşağıdaki bentler eklenmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. 

“İşletmelerin ve girişimcilerin yatırım, üretim, ihracat, istihdam, teknoloji geliştirme, pazarlama ve diğer konularda ihtiyaç duydukları ürün ve hizmetleri temin edebilmeleri ile sermaye piyasalarına açılabilmeleri için gerekli geri ödemeli veya geri ödemesiz destekleri sağlamak.” şeklinde bentler ilave edilmiştir.

Her şeyden önce, KOSGEB’in misyonuyla çelişen bir anlayış getirildiği düşünülmektedir. Çünkü KOBİ’lerin en büyük derdi yalnızca finansman ve  kredi değildir. KOBİ’lerle ilgili bir sivil toplum örgütü olan Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticileri Vakfının  yapmış olduğu ankette “KOBİ'lerin Hükûmetten taleplerinden hangisine öncelik verilmelidir?” sorusuna katılımcıların yüzde 87,5'u “Vergi yüklerinin hafifletilmesi.” yanıtını verirken, ikinci sırada yüzde 37,5 ile “Girdi maliyetlerinin düşürülmesi.” olarak cevap vermektedir, yüzde 31.5’u ise “Finansman.” olarak cevaplamıştır. 

Değerli milletvekilleri, sözlerime burada son veriyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahıslar adına ilk söz, İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürk’e aittir.

Buyurun Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; KOSGEB Yasası’nda değişiklik yapan tasarının 7’nci maddesi üzerinde görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım. Şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, KOSGEB ile ilgili mevcut Yasa, gerekçesinde de öngörüldüğü üzere sadece sanayi kesimine yönelik hizmetler sunulmasını öngörürken, kalkınma planları, hükûmet programı ve diğer plan ve politika metinlerinde bu kuruluştan sanayi kesimi yanında diğer sektörlere yönelik de hizmetler vermesi beklenmektedir. Tasarı, söz konusu görevlerin kuruluşça yerine getirilebilmesi için eksik olan bu yetkiyi vermektedir. Bu nedenle, yerinde bir düzenleme olan tasarıya olumlu oy vereceğimi öncelikle ifade etmek istiyorum. Ancak birkaç ayrıntıyı burada dikkatlerinize sunma ihtiyacı duydum.

Yasa’nın adındaki “Sanayi” ibaresi yerine “İşletmeleri” ibaresi kullanılmasından sonra kuruluşun kısaltılmış adının “KOSGEB” olarak muhafaza edilmesinin, dilimizin kısaltma kurallarına uygun düşmediğini ifade etmek istiyorum. Öyle anlaşılıyor ki Hükûmet, kuruluşun bugüne kadar bu adla tanınmış olmasını dikkate alarak, kurala aykırı olan bu kısaltmanın kullanılmaya devam edilmesi tercihinde bulunmuştur.

Değerli milletvekilleri, dikkatlerinize sunmak istediğim bir diğer konu ise 7’nci maddeyle ilgilidir. Bu maddeyle, 3624 sayılı Yasa’nın 12’nci maddesine iki yeni bent eklenmektedir. Bu bentlerde yer alan ve çeşitli teşviklerle ilgili desteklerin geri ödemesiz de olabileceğine izin veren “veya geri ödemesiz” ibarelerinin her iki bentten de çıkarılmasının uygun olacağı kanaatindeyim, çünkü desteklerle ilgili olarak geri ödemesiz süreler öngörebilirsiniz, faiz oranlarını çok düşük veya sıfır olarak belirleyebilirsiniz ancak tümüyle hibe şeklinde desteklerde bulunulmasının uygun olmayacağı düşüncesindeyim. Bu nedenle küçük de olsa iz değeri şeklinde bir geri dönüşün yapılması uygun olacaktır.

Değerli milletvekillerim, Hükûmet bugüne kadar krize yönelik olarak bütüncül tedbirler ortaya koyamamıştır. Sayın Bakanın da bu gerçeği kabul edeceğini zannediyorum. KOBİ’lere yönelik “can suyu” adı altında devreye sokulan kredi tedbirleri de bütüncül tedbirlerle desteklenmediği için sürdürülebilir değildir. ÖTV ve KDV indirimleri keza aynı şekilde tek başına yeterli değildir. Daralan iç ve dış talep karşısında işletmelerin stoklarının azaltılmasına, stok ve işletme maliyetlerinin aşağıya çekilmesine yardımcı olan bu tedbirler ileriye yönelik olarak bazı tüketim harcamalarını, Sayın Bakanın da ifade ettiği gibi, öne çektiği için gelecekte talep boşluğu yaratabilecek niteliktedir. Talepte devamlılığı sağlamaya yönelik tedbirlerle desteklenmedikçe yeni üretim yapmayı teşvik edici de değildirler, çünkü işletmeler satmak için üretirler. İç ve dış talepte açılmaya yol açacak bir gelişme ve tedbir ortaya konulamamışsa işletmeler üretim yapmayacaklar, bu da ekonomide küçülme ve işsizliğin artarak sürmesi anlamına gelecektir.

Değerli milletvekilleri, Hükûmetin almış olduğu geçici süreli vergi indirimi tedbirleri, iç ve dış talepteki daralma nedeniyle zaten düşen vergi gelirlerinin daha da azalması ve bütçe açığının giderek artması sonucunu doğuracaktır. Son bütçe açığı revizyonu bu gerçeğin kabulü anlamına gelmektedir.

Bütçe açığının artması, Hükûmetin Parlamentodan 2009 bütçesiyle aldığı borçlanma yetkisini artırması zorunluluğunu da beraberinde getirmektedir. Merkezî yönetimin daha çok borçlanmaya başvurması ise kaçınılmaz olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

…piyasaların ihtiyaç duyduğu likiditenin piyasa yerine kamuya yönelmesi sonucunu doğuracaktır.

Bütün bu gelişmeleri dikkate alan bütüncül bir tedbir paketi ortaya konulduğunu sizler düşünüyor musunuz? Ben şahsen Hükûmetin böyle bir yaklaşım içinde olduğunu göremiyorum. Seçimler geride kaldı. Hükûmet kabinede revizyon mu yapacak, ne yapacaksa bir an önce yapmalı ve bütün bu eleştirileri dikkate alan bir yaklaşımı ortaya koymalıdır.

Tasarının hayırlı olması dileğiyle yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Şahıslar adına son söz Antalya Milletvekili Sayın Sadık Badak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SADIK BADAK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 330 sıra sayılı kanunun 7’nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

On sekiz yıl aradan sonra KOSGEB Kanunu’nda kapsamlı bir değişiklik görüşülmekte. Doğrusu, kurulduğu yıllarda Türk iş hayatı tarafından memnuniyetle karşılanmıştı. KOSGEB, 1995’li yıllara kadar fonksiyonlarını iyi surette ifa etti. Ne yazık ki, 1995’ten 2003 yılına kadar hem bütçesi son derece azaltıldı hem fonksiyonları işlemez hâle getirildi. Bu, Türk iş hayatı açısından büyük bir kayıp dönemi ifade eder.

2003 yılından bu yana tekrar hem bütçesi hem fonksiyonları hem personeli nitelikli bir şekilde güçlendirilen KOSGEB, Türk iş hayatının yeniden güçlenmesinde yerini aldı. Nitekim, bu çalışmalar sonucunda, 2003 yılından bu yana yaklaşık 95 bin işletmeye gerek finansman gerek finansman dışında destekler sağlamış bulunuyor. Bunlardan ancak yaklaşık 30 binini finansman olarak ifade edebiliriz, onun dışındaki destekler finansman dışındaki, markalaşmaya dönük, firmaların bünyelerini güçlendirmeye dönük teknik destekler. Bu destekler sonucunda, bugün, özellikle 2008 yılı sonunda elde ettiğimiz 300 milyar doları aşan yurt dışı ticaret hacminde bu KOBİ’lerin, KOSGEB desteklerinden yararlanmış olan KOBİ’lerin önemli bir yer tutmakta olduğu kanaatindeyim. Nitekim, bu KOBİ’ler, bugün sayıları 50 bini aşan Türk KOBİ’leri dünyanın yüz elliden fazla ülkesinde hem kalite hem fiyatla bire bir rekabet edebilmektedir. Hedefimiz, bu 50 bin rakamını cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yıl dönümünde belki 100 bin rakamına ulaştırmaktır.

Bugün yapılmakta olan, bu kanunla getirilmekte olan düzenlemelerle inanıyorum ki, önümüzdeki on dört-on beş yıl içerisinde KOSGEB, bugün dünya piyasalarında çalışan 50 bin KOBİ’nin, 50 bin Türk işletmesinin 100 bin rakamına ulaşmasında önemli bir fonksiyon ifa edecektir.

KOSGEB, bu çalışmalarında yalnız değildir. Nitekim, AK PARTİ iktidarlarının, hükûmetlerinin yaptığı TÜBİTAK bütçesindeki yüzde 400’e varan iyileştirmeler, Türk iş hayatına dönük TÜBİTAK’ın  yapmakta  olduğu çalışmalar, ARGE Kanunu ile getirilen Türk özel sektörüne ve KOBİ’lerin ARGE çalışmalarına geniş kapsamlı desteklerle birleştiğinde, Türk iş hayatının, esnafıyla KOBİ’siyle bu kanundan önemli kazanımlar elde edeceğini görmekteyiz.

7’nci maddede, biraz önce de ifade edildi, 507 sayılı Kanun 2005 yılında değiştirildi ve numarası 5362 olarak tescil edildi. Böylece Kanun’a dercedilmiş oluyor. Diğer fıkralarla da biraz önce ifade edilen düzenlemeler yapılıyor.

Bu düzenlemelerle KOBİ’lerin özellikle kurumlaşabilmesi ve markalaşabilmesi için finansman ve organizasyon kabiliyetlerinin geliştirilmesinde KOSGEB’in önemli rol oynayacağı anlaşılıyor.

KOSGEB bu düzenlemeyle, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası bünyesinde kurulmakta olan KOBİ’lere dönük alt pazar çalışmalarında KOBİ’lerin yapacağı hazırlıklara destek verebilecektir. Bunun çok uzun yıllardan bu yana Türk iş hayatında beklenmekte olan bir düzenleme olduğunu hepimiz bilmekteyiz.

Bu düzenlemelerle hep beraber hedefimiz, cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yıl dönümünde muasır medeniyet seviyesine erişmiş bir ülke olmak. Bunun somutlaşmış bir ifadesi, ilk on, ekonomide en güçlü ilk on ülke arasına girmiş olmak.

Bunu gerçekleştirebilecek gücü kendimizde görüyoruz. 2008 yılında eriştiğimiz 750 milyar dolarlık gayrisafi millî hasıla bunun en somut delilidir. Onuncu en büyük, ilk on içerisinde bulunabilmenin en müşahhas ifadesi olarak, fert başına geliri 25 bin dolar olarak ifade etmemiz mümkündür. Bunun da toplam gayrisafi millî hasılanın 2 trilyon dolar olmasını icap ettirdiğini düşünüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

SADIK BADAK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Ülkemizin yakaladığı siyasi istikrar, idari istikrar devam edebildiği müddetçe cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yıl dönümünde, hedeflediğimiz, dünyanın ilk on büyük ekonomisi içerisine gireceğimize yürekten inanmaktayım.

Konuşmamın son bölümünde, burada biraz önce ifade edilen Çek Kanunu’ndaki değişiklik beklentisine temas etmek istiyorum. Bu düzenleme hepimiz tarafından beklenilmektedir. Ekonomik suçlara ekonomik ceza verilmesi genel kabullerden. Gerek Anayasa’mızın gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili maddelerinde bu amir hükümler var. Fakat ilgili arkadaşlarımızın Adalet Bakanlığımızın kamuoyunun bu beklentilerine cevap verdiğini ve Bakanlar Kurulunda bu tasarıyı, bu düzenlemeyi imzaya açtığını bildiğini tahmin ediyorum. Fakat bilmekte oldukları hâlde bu konuyu burada bir şov hâline getirmiş olmalarını da kamuoyunun takdirine bırakıyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Badak.

Madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayatta biz kimseye şov yapmayız Beyefendi! Sorunları dile getiriyoruz. Senin görevin yapmak.

BAŞKAN – Sayın Yaman…

M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanıma aracılığınızla şu soruyu sormak istiyorum: Esnaf ve sanatkârlar odasına kayıtlı küçük esnafa verilen kredilerin il ve ilçelerde belli limitlerde kullanıldığı bilinmektedir. Bu limitler de…

FERİT  MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kim şov yapıyor? Ayıp, ayıp! Ne demek “Şov yapıyor.”?

M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkanım, soru sormaya devam edecek miyim, yoksa…

BAŞKAN – Vallahi siz bilirsiniz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Cevabını alacaksınız! Ayıp yahu!

M. NURİ YAMAN (Muş) – Ama bu gürültüde söylediklerimiz de duyulmuyor.

BAŞKAN – Ben ne yapayım? Biliyorum, ne yapayım, ne öneriyorsunuz? Arzu ettiğinizi yapalım.

Buyurun devam edin.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Bu limitler de ilde 50 bin TL, ilçelerde de 35 bin TL olarak uygulanıyor. Ancak esnafla yaptığım görüşmelerde, bilhassa seçim bölgem olan Muş ve ilçelerinde bu limitlere hiçbir zaman için ulaşılmadığı belirtilmiş ve genelde bu limitlerin kullanılmasında ilgili banka müdürünün inisiyatifiyle illerdeki 50 bin TL’lik limit 25-30 aralığında, ilçelerde de 35 bin TL’lik limitin de 15-20 bin TL gibi kullanıldığı ve bunun da esnafın kredi ihtiyacını karşılamadığı belirtilmiştir. Sayın Bakanım, acaba belirtilen limitlerin bu bölgelerde artırılmasını düşünüyorlar mı?

İkincisi: Eğer böyle bir artırmayı düşünmüyorlarsa, ilgili bankalara verilecek talimatla, bu limitler dâhilinde, ilçelerde 35 bin TL ve ilde de 50 bin TL’nin kullanılması konusunda bir girişimde bulunacaklar mı? Bunu öğrenmek istedim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yaman. Size fazladan da zaman verdim.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Akkuş…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; kara yollarında insan, yük ve eşya taşıyan araçlar, herhangi bir borcundan dolayı, kayıtlı olduğu ilden çok uzakta, yüklü vaziyette durdurulup bağlanmaktadır. Birçok sıkıntısı olan esnaf bir de bu bağlamadan dolayı sıkıntıya girmektedir. Daha önce de birçok defa belirtilmesine rağmen bu uygulama hâlen devam etmektedir. Bunun önüne mutlaka geçilmesi gerekiyor. Neden bu konu ile ilgili bir çalışma yapılmıyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Sayın Akkuş’un bahsettiği konuyla ilgili, üzerinde bir ciddi araştırma yapıp ona göre bilgi aktarayım kendilerine daha sonra.

Halk Bankası vasıtasıyla esnaf-sanatkâra TESKOMB aracılığıyla kullandırılan kredilerdeki limitler şu anda 35 bin ve 50 bin olarak uygulanıyor. 50 bin lira, daha fazla kredi veren ve kredi geri ödeme kapasitesi yüksek olan yerlere uygulanıyor. Bu konuyla ilgili -önümüzde- çalışıyoruz yani üzerinde, bu limitlerin yeniden artırılması noktasında neler yapılabilir noktasında ancak daha çok işletmenin faydalanması, çünkü esnaf ve sanatkârda 50 binin üzerinde kredi talep eden çok fazla esnaf ve sanatkâr yok. Kendileriyle de bire bir yapmış olduğumuz görüşmelerde de gördük. Ama bu çerçevede kredi alan sayısını artırmak için limitler bundan dolayı 50 bin limitinde tutuluyor. Bankaların bu 50 bin liraya kadar, 35 bin liraya kadar talep edilen krediyi tabii ki esnaf, sanatkâr kefaleti veya krediyi nasıl veriyorsa o teminat noktasında kullandırması gerekiyor. Ama burada bir arıza varsa Halk Bankasını uyarırız.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, konuşmacı çek konusunda, dile getirdiğimiz konuda “Şov yapıyor.” dedi. Lütfen, cevap hakkı istiyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - İsim zikretmedi Sayın Başkan, herkes kendi üstüne alınmasın.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Size iki dakika süre. Yeni bir sataşmaya mahal vermeden, hayırlısıyla şu kanunu oylayalım.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Antalya Milletvekili Sadık Badak’ın şahsına sataştığı iddiasıyla konuşması

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Değerli arkadaşlar, sorunları dile getirmek bizim görevimiz. Ey çek mağdurları, bunu söyleyen Sadık Badak, Antalya Milletvekili; telefonunu da ben size veririm. Sorununuz var mı yok mu, ona söyleyin. Bu sorunları dile getirmek benim görevim ve Sayın Bakan da “imzaya açtık” dedikten sonra teşekkür ettim. Ben bugüne kadar bunun hazırlandığını bilmiyordum.

SADIK BADAK (Antalya) – Bilmiyorsan mesele yok.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Üç gündür…

SADIK BADAK (Antalya) - Üstüne alınma o zaman!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Evet, o zaman…

SADIK BADAK (Antalya) – Üstüne alınma!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır kardeşim. Bir tek ben dile getirdim, yüreğimle dile getirdim, yüreğimle dile getiririm. Lütfen, lütfen, lütfen… Üç gündür ve bu kanun başlayalı Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanına âdeta bu konuda yalvarıyorum, âdeta. Niye? Mağdur insanlar adına. Ondan sonra bunu dile getireceğim. Ben bilmiyordum hazırlandığını.

SADIK BADAK (Antalya) – Bilenlere söyledim, üstüne alınma.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Sayın Bakan, dün dedi: “Diğer bakanlıklardan görüş alındı.” Konu Adalet Bakanlığı deyince Sayın Bakanı burada gördüm ve ondan da istirham ettim, sade bir dille ve teşekkür ettim kendisine.

SADIK BADAK (Antalya) – Tamam, mesele yok, mesele yok.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Onun için, ben burada ne konuşursam yüreğimle konuşuyorum. Ben sizin gibi ortadan konuşmam ve kimseyi de şov yapmakla suçlamam. Şovu ancak şov yapmak isteyenler yapar.

Teşekkür ederim. (CHP, MHP ve DTP sıralarından alkışlar)

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)

2.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/675) (S. Sayısı: 330) (Devam)

BAŞKAN – Evet, madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 330 sıra sayılı Kanun Tasarısının 7. maddesinin y bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                  

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Orhan Ziya Diren

Tansel Barış

 

 

Malatya

Tokat

Kırklareli

 

Bilgin Paçarız

Enis Tütüncü

Gürol Ergin

 

Edirne

Tekirdağ

Muğla

“Madde 7- y) İşletmelerin ve girişimcilerin kamu bankaları, özel bankalar ve katılım bankaları ile diğer finans kuruluşlarında uygun koşullarda nakdi veya gayri nakdi kredi temin edebilmeleri için, faiz, komisyon, banka sigorta muamele vergisi ve diğer masraflarını geri ödemeli veya geri ödemesiz destekler sağlamak”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HASAN ANGI (Konya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Efendim, Bakanlar Kurulu yetkisinde olduğu için katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım Sayın Tütüncü?

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Ben konuşmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Enis Tütüncü.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi, saygıyla selamlıyorum.

Şimdi,  bu  madde,  aslında  son derece önemli bir eksikliği giderme amacıyla düzenlenmiş. KOBİ’lere, uygun koşullarda kredi temin edebilmeleri ve sermaye piyasalarına açılabilmeleri için, KOSGEB tarafından geri ödemeli ve geri ödemesiz destekler verilmesi öngörülüyor. Şimdi bizim buradaki önerimiz, banka sigorta muamele vergisi olayını diğer masrafların içinden çıkarmak. Çünkü gerekçemizde de belirttiğimiz gibi, bu vergiyi, banka sigorta muamele vergisini özellikle belirtmenin son derece yararlı olacağına inandık.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan yararlanarak dün ikinci madde üzerinde konuşurken zorunlu olarak Anadolu Yaklaşımı’na değindim, Anadolu Yaklaşımı’nda yaşanan skandalı sizlerle paylaşmaya çalıştım. Şimdi, burada, bu yasayla ilgisi nedeniyle, bu Anadolu Yaklaşımı devreye girdikten sonra neler yaşandı, kısaca onu sizle paylaşmak istiyorum. Çünkü, bu yasa da belirli ölçüde Anadolu Yaklaşımı Yasası’nın akıbetine dönüşebilir endişesindeyiz.

Sayın Bakanımız o zaman milletvekili değil idi. Anadolu Yaklaşımı’yla ilgili yasa yürürlüğe girdi Mart 2007 tarihinde ve girer girmez, biz, 30 Mart 2007’de ilgili sivil toplum kuruluşları ve başkanlarına uyarı ve destek mektupları yazdık. Mektuplar burada ve bu mektuplar Sayın Kadir Akgül’e, Sayın Zafer Çağlayan’a, Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu’na ve Sayın Derviş Günday’a yazıldı ve kısaca dedik ki: “Yasa ölü doğdu. Ayrıca, KOBİ’ler arasında haksızlıklar, adaletsizlikler yaratıldı. Bir yasa teklifi verdik. Bir an önce görüşülmesi için sivil toplum kuruluşu gücünüzü harekete geçiriniz.” İki kuruluştan yanıt geldi. Burada geç de olsa teşekkür ediyorum onlara. Sayın Derviş Günday’dan ve Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu’ndan yanıt geldi, Sayın Zafer Çağlayan’dan o zaman yanıt gelmemişti.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Telefonla konuşmuştuk.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Telefonla bir görüşme yaptık kendisiyle, evet. Ondan sonra…

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – 2 kere konuştuk, çok iyi hatırlıyorum.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şunun için söylüyorum: Şimdi, ne yazık ki biz görüşemedik. Seçim nedeniyle kadük oldu, Anadolu Yaklaşımı’nın sıkıntılarını ortadan kaldırma amacıyla vermiş olduğumuz yasa tasarısı kadük oldu ve sivil toplum kuruluşlarından da beklediğimiz desteği ne yazık ki alamadık. Sonra ne oldu? Yeni dönemde, yani bu 23’üncü Dönemde, 25 Eylül 2007 tarihinde tekrar yineledik ve şimdi bu yasa tasarımız gündemde bekliyor.

Şu açıdan önemli: Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, bu yasa tasarısı görüşülmeye başladığı andan itibaren Türkiye’nin dört bir yanında, o Anadolu Yaklaşımı’ndan yararlanmak isteyip de yararlanmayan KOBİ yöneticileri ve sahiplerinden imdat çığlıkları geliyor. Her gün on beş-yirmi tane telefon geliyor bana, ne olur, Anadolu Yaklaşımı anlayışını tekrar canlandırınız. Çünkü, bu yaklaşımda özellik şuradan kaynaklanıyordu: Bankalara borcu var, bankaların yanında SSK prim borcu var, vergi borcu var, elektrik borcu var, işte, telefon borcu var. Şimdi, bu Anadolu Yaklaşımı, sadece bankalara borcu olanı kapsadı, bankalara borcu olmayanlara dedi ki “Kusura bakmayın, sizin bankalara borcunuz yok, onun için durumunuz iyidir, bankalara borç takmadığınız için sizi bu yasadan yararlandırmıyoruz.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Tamamlıyorum.

Yani, çok büyük adaletsizlik, çok büyük bir haksızlık yaratıldı.

Bu nedenle, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bankalara borç takmayan, ancak devlete SSK prim borcu, vergi borcu, elektrik borcu gibi borçları olan bu KOBİ’lere lütfen Anadolu Yaklaşımı anlayışıyla yeniden sahip çıkmaya çalışalım. Bundan önceki, Sayın Bakanımızın açıklamalarında dile getirdiği bu can suyu projeleri belirli ölçüde -çünkü, yedi yıla yakın İş Bankasında yöneticilik yapmış bir kişi olarak söylüyorum, konuyu bildiğim için- bunları kapsamıyor. Yani Anadolu Yaklaşımı hangi gerekçelerle getirildiyse o gerekçeler hâlâ geçerli.

Sayın Bakanım, siz de konuyu biliyorsunuz. Bu konuda Anadolu Yaklaşımı’nın tekrar gözden geçirilmesini dikkatlerinize sunuyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir. 

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8’inci maddeye bağlı geçici madde 3’ü okutuyorum:

MADDE 8- 3624 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 3- Diğer mevzuatta Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığına yapılan atıflar Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığına yapılmış sayılır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Karaman Milletvekili Sayın Hasan Çalış’a aittir.

Buyurun Sayın Çalış. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 8’inci maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinize saygı ve selamlarımı arz ediyorum.

Kıymetli arkadaşlar, benden önceki konuşmacı arkadaşlarımızın da belirttiği gibi, KOSGEB’in kapsamına giren 250 bin imalat sanayi kuruluşu varken yeni düzenlemeyle hizmet sektörüne ve ticaret sektörüne ait işletmeler de bu kapsama girince, hedef olan kuruluşlar yaklaşık 2 milyona varmıştır. Aşağı yukarı hedef kitle 8 kat artmıştır.

Şimdi, burada kafaları kurcalayan soru şu: KOSGEB mevcut yapısıyla, mevcut işleyişiyle bu kadar geniş olan bir kitlenin beklentilerine, problemlerine cevap verebilecek mi? İkinci bir husus da şu ki: KOSGEB’in yeni kaynaklarını oluşturmadan bu sıkıntıları nasıl gidereceğiz? Gerçekten, Yüksek Denetleme Kurulunun raporlarına baktığımız zaman, bu soruların sorulmadan geçilmesi mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, gerçekten, bu tasarı görüşülmeye başlayınca önemli bir beklenti doğmuştur. Bu beklentinin karşılanabilmesi için en önemli husus kaynak teminidir. Kaynak temininin nasıl yapılacağı kamuoyuna izah edilmeli, izah edilmekle kalmamalı, kaynak temin edilmeli, bu yasa bir işe yaramalıdır.

Değerli arkadaşlar, KOBİ’lerin ülkemizin sanayileşmesine, kalkınmasına, istihdamın ve üretimin artırılmasına, teknoloji transferine önemli katkıları olduğu malumdur. Onun için, KOBİ’lere verilecek desteklerin artırılarak devam ettirilmesi gerekmektedir.

Hizmet ve ticaret sektörünün KOSGEB aracılığıyla desteklenmiş olması gerçekten önemli bir gelişmedir. Bu tasarıyla önemli bir ihtiyaç giderildiği için biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak olumlu bakıyoruz ancak tartışmalar süresince de dile getirilen endişeler giderilmeli, kanunun içi doldurulmalı, bugün yaşamakta olduğumuz krizin aşılmasında bu tasarı gerçekten işe yaramalıdır. İşletmeler kapanmamalı, çalışanlarımız işsiz kalmamalıdır. KOSGEB, işletmelere gerçekçi destekler vermelidir. Bugüne kadarki desteklerin uygulamalarına bakınca, gerçekten, burada dile getirilen endişelere katılmamak mümkün değildir çünkü denetim raporları da bunları desteklemektedir.

Maalesef, bugün, sektörler çok büyük sıkıntı içerisindedir. Sayın Hükûmet sektörün sıkıntılarını ve krizi anlamakta maalesef gecikmiştir, alınan tedbirler de yetersiz kalmıştır. Bugün yaşamakta olduğumuz krizin Amerika’nın krizi olduğunu, bize teğet geçeceğini iddia etseler de aslında reel sektörün krizi yeni değil eskidir, değerli arkadaşlar, maalesef, teğet de geçmemiştir, sıkıntı her geçen gün büyümektedir.

Değerli arkadaşlar, problemi anlamamakta ısrarcı olunursa, maalesef, teşhis yanlış koyulduğu için problem çözülememektedir. Sayın Hükûmetimiz, siz bu problemleri kabul etseniz de etmeseniz de, erken kabul etseniz de geç kabul etseniz de dünya dönüyor ve gerçekler ortadadır.

Mesela, reel sektörün borç stokuna bakalım: 2002 yılında borç stoku içerisinde reel sektörün payı 24 milyar dolarken, bugün, maalesef, 190 milyar doları bulmuştur. İşte bugünkü gazetelere baktığımız zaman, işsizlikteki Türkiye'nin dünyadaki yerini her gazetenin birinci sayfasında görüyoruz ve buna üzülüyoruz değerli arkadaşlar, maalesef, buna üzülüyoruz. Keşke bir an önce tedbir alınsaydı. Sayın Bakanım Oda Başkanı olduğu zamanki görüşlerini, duygularını, düşünceleri Bakanlığı zamanında da daha erken hayata geçirseydi de bu sıkıntıları yaşamasaydık. Sayın Bakanım, Oda Başkanıyken sizleri takdir ediyorduk, beğeniyorduk, Bakanken de saygı duyuyoruz ama ya siz çok iyimsersiniz ya da bizim karşılaştığımız muhataplarımız bize doğruyu söylemiyorlar.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Ya da AK PARTİ’li olduğum için, MHP’li olsaydım böyle demezdiniz.

HASAN ÇALIŞ (Devamla) – Biz yanlış görüyoruz ama keşke biz yanlış görsek.

Değerli arkadaşlar, maalesef, bugün, işletmeler ayakta kalma derdine düşmüştür, ürettiklerini satamıyor, alacaklarını tahsil edemiyor, çalışanlarını çıkarmak zorunda kalıyor ya da ücretsiz izne ayırıyorlar. Her geçen gün kapısına kilit vurulan işletme sayısı artıyor. Çiftçimizin, esnafımızın, tüccarımızın, sanayicimizin ve iş adamlarımızın yanına gittiğimiz zaman, ziyaretlerinde  bulunduğumuz zaman “İşleriniz nasıl?” sorusuna sanki hepsinin anlaşmış gibi verdikleri bir cevap vardır: “Ömrümüzde işlerimiz böyle hiç kötü olmadı. İşlerimiz bu yıl her zamankinden daha kötü.” cevabını almaktan maalesef bizler sevinemiyoruz, üzülüyoruz arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, TÜİK’in rakamlarına baktığımız zaman -kapasite kullanımına, üretime, istihdama- piyasaların durumuna baktığımız zaman kontrollü rakamlar olmasına rağmen maalesef durum iç açıcı değildir, maalesef durum kötüdür; bir an önce tedbir almak lazım. Sayın Hükûmet geç de olsa krizi kabullendi, önce can suyu, arkasından kriz paketleri gelmeye başladı. Ama bu paketlerle biz ne umduk, vatandaş ne umdu? Bozulan gelir dağılımı düzelir mi? Piyasalar canlanır mı? İşletmeler nefes alır mı? Çiftçi, esnaf umduğunu bulabilir mi? Maalesef paketlerden, kişi başına millî gelir 2.500 dolardan 10 bin dolara çıkarken aslan payını alanlar yararlanmaya devam ediyor.

Sayın Bakanım, maalesef aşağıdan alıp yukarıya verme sistemi paketlerimizde de devam ediyor.

Şimdi, can suyu veya diğer paketlerin muhataplarına soruyoruz: Bu paketler derdinize derman oldu mu? Aldığımız cevap: “Paketleri duyunca büyük bir ümitle beklemeye başladık, açılınca gördük ki paketlerde biz yokuz, ellerimiz boş kaldı, paketlerde ya biz yokuz ya da paket diye ortaya sürülen imkânlar kızgın sacın üzerine düşürülmüş bir damla su gibi biz farkına varmadan buharlaşıp gidiyor.” diyorlar Sayın Bakanım.

Sayın Bakanım, bu tasarı kanunlaşırken de işletmelerin beklentisi büyük olacaktır. Beklentiyi karşılayacak kaynak temin edilmelidir. Hiç olmazsa bu vesileyle muhataplar bir nefes almalıdır. Sadece ümitle, ümit fakirin ekmeği olsa da, karın doyurmuyor, Türkiye’de çark dönmüyor değerli arkadaşlar.

Hükûmetimiz kriz ortamında bankalardan şikâyetçidir, Hükûmetimiz sigortacılardan şikâyetçidir, Hükûmetimiz basın kuruluşlarından şikâyetçidir, Hükûmetimiz muhalefetten şikâyetçidir, Hükûmetimiz muhalefet vekillerinin konuşmasından şikâyetçidir. Biz konuşmayalım, soru sormayalım diyoruz, kendi bakanları çıkıyor kırk dakika konuşuyor burada. Ya, arkadaşlar, insaf! Bu kadar önemli bir kanun geçecekse, ya, terazinin kantarını bir koyun kardeşim, siz iktidarsınız, bunun çıkmasını istemiyor musunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

HASAN ÇALIŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak şu kadarını söylüyoruz: Hükûmet makamı şikâyet makamı değildir, icraat makamıdır. Biz parti olarak diyoruz ki: Gerçekten doğru önerilerle gelirseniz bizden beklediğiniz destekleri bulursunuz.

Sayın Bakanım, sizlerden istirhamımız şudur: Sektörün içinden gelen bir kişi olarak siz bu sektörün sıkıntılarının nasıl çözüleceğini biliyorsunuz. Mesela bu KDV indirimini, ÖTV indirimini, vergi indirimini enerjide yapsaydınız herkese yansır mıydı? Yansırdı. Gübrede yapsaydınız önemli bir kesime yansır mıydı? Yansırdı. Efendim, tersten gidince, siz hâlâ aşağıda bir şey varsa toparlayıp yukarıya götürme derdindesiniz. Lütfen elinizi vicdanınıza koyun diyorum.

Değerli arkadaşlar, bu tasarının hayırlı olmasını diliyorum, saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çalış.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Şevki Kulkuloğlu.

Buyurun Sayın Kulkuloğlu (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Hatibin sözlerini bitirinceye kadar birleşimi uzatmak için oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Kulkuloğlu.

CHP GRUBU ADINA MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

330 sıra sayılı kanunun 8’inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Önceki konuşmacıların da belirttiği üzere tasarıyla yapılması öngörülen temel değişiklik hedef kitlenin genişletilmesidir. Daha önceki yasa, bilindiği üzere, mal ve hizmet piyasasını kapsamına almamaktaydı. Tasarıyla, mal ve hizmet piyasası hedef kitle içerisine alınmış olacaktır. Ayrıca, tasarıyla, 3624 sayılı KOSGEB Kurulması Hakkında Kanun’da KOSGEB’in faaliyet alanını sadece sanayi sektörüyle sınırlayan ibareler değiştirilmiş ve KOSGEB’in amacında değişiklikler yapılmış olacaktır.

Bu kapsamda “işletme” tanımının yeniden düzenlenerek destekleme konusunda sektörel ve bölgesel önceliklerin belirlenmesi hususunda Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır.

Tasarıyla, KOSGEB’in görevleri arasına girişimlerin ve girişimcilerin desteklenmesi ile yatırım ortamının iyileştirilmesi de eklenmiş, KOSGEB’in yapısı değiştirilmiştir. Tasarıda, KOSGEB tarafından geri ödemeli veya geri ödemesiz destekler verilmesi ve verilen hizmet ve desteklerin denetlenmesine yönelik olarak Başkanlık görevlerine eklemeler yapılmıştır.

Bu tasarının ülkemizin içerisinde bulunduğu ekonomik kriz ortamında Meclis Genel Kurulunda geç görüşülmesi manidardır. Ekonomik krizin bizi teğet geçeceğini söyleyen iktidarın aklına ekonomik sistemin temel ögesi olan KOBİ’ler hakkında düzenleme yapılması, yedi yıllık iktidarları sırasında maalesef daha yeni gelebilmiştir. KOSGEB Yasası on dokuz yıldır yürürlüktedir. Bu süre zarfında Yasa, kapsamı bakımından devamlı eleştirilmekte, eksiklikleri ifade edilmektedir. Unutulmamalıdır ki KOBİ’ler ülke ekonomisinin ve istihdamının bel kemiği, esas omurgasıdır ve KOBİ’leri oluşturan işletmeler cumhuriyet tarihi boyunca bu ülkede büyük bedeller ödenerek kurulmuştur.

Böyle bir yasa ihtiyaçtı ve ihtiyaç olduğu da tüm toplum kesimleri ve Hükûmetçe de biliniyordu. Uygulanan yanlış ekonomik politikalar ve yanlış yönetimler bizde zaten son üç yıldır var olan ve giderek de derinleşen ekonomik kriz vaka iken dünyada bir ekonomik krizin de geleceği beklenmekte ve bilinmekteydi. Hâl böyleyken keşke bu düzenlemeler daha önce yapılsaydı. Çünkü yeni kanunla alınması gereken birtakım kararlar malum ki zaman alacak. Dolayısıyla, imalatçı olmayan KOBİ’ler bu gecikmeden zarar görmüş oldular, görmeye de devam edecekler ve anlaşılan bir süre daha da bu yasanın getirilerinden faydalanamayacaklardır.

Tüm dünya ülkeleri mal ve hizmet üretiminde küçük ve kademe oluşturan işletmeleri yıllardır teşvik etmekteyken bizde maalesef bugüne kadar göz ardı edilmişlerdir. Bu yasanın geç kalmış bir kriz refleksi olarak çıkarılması da son derece yanlıştır. Neredeyse 23’üncü Dönem Meclisimiz oluştuğundan beri Komisyon gündeminde olan yasanın geciktirilmesini de anlayabilmek mümkün değildir.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde yaşanan ekonomik kriz giderek derinleşmektedir. Hükûmet krizi yanlış değerlendirmekte ve krizin hızla derinleşmesine zemin hazırlamaktadır. Hükûmetin seçimlere bir hafta kalana kadar krizi inkâr eden bir politika gütmesi, gerçeklerle yüzleşmek istememesi, yerel seçimler yüzünden ekonomik programları ertelemesi ya da kısa süreli, üç ay gibi geçerli programlar hazırlaması, eksik ve yetersiz ekonomik tedbirlere başvurması maalesef henüz ne bizde ne de dünyada dip noktasına erişmemiş olan bu ekonomik krizde daha yıkıcı sonuçlara çok erken süreçte ulaşılmasına neden olmuştur.

Yine üzülerek belirtmek isterim ki Meclis İç Tüzüğü’müz ve çalışma düzeninin kanun tasarı ve tekliflerinin komisyonlarca yeterince ve tüm boyutlarıyla ele alınarak mümkün olduğunca eksiklikleri Komisyonda tamamlanmış bir şekilde Genel Kurula inemiyor olmasına, Genel Kurulda da iktidarın mevcut olan çoğunluğunca hemen kanunlaştırılmasına yol açmakta, bu da gerek yasalarda boşluklara gerekse uygulamada eksikliklere neden olabilmektedir. Örneğin, burada da eksik olan bütçe ve kadro tarafıdır. KOSGEB’in kapsadığı işletmeler 8 katına çıkarıldığı hâlde, 2009 bütçesinde KOSGEB bütçesi düzenlenirken, Hükûmetin kendi önerdiği bu kanun tasarısı ve kriz dikkate alınmadan KOSGEB bütçesinde gerekli artırım sağlanmamıştır. 8 kat artışa cevap veremeyeceği, yine mevcut kadrosunun bilindiği hâlde ve KOSGEB’in vereceği hizmete çıkarılan kanunun olumlu taraflarının bu şekilde yeterince yansımayacağı da açıktır. Her ne kadar olumlu bulduğumuz ve destek vereceğimiz bir yasa tasarısı olmasına rağmen ve her ne kadar Sayın Bakan da sorulan bir soru üzerine, burada sonuca hemen ve direkt olarak yansımasının olanaksız olduğunu hepimizin bildiği, Genel Kurul yapısı ve İcra Kuruluyla sorunun çözüleceğini açıklamış olmasına rağmen, bu bütçede olmadan bu yıl olamayacak demektir. Hükûmete sormak istiyorum: Samimiyetiniz bunun neresinde?

Şimdi, bu kanun tasarısıyla KOSGEB çatısı altında desteklenebilecek KOBİ sayısı artmaktadır. Doğrudur, ancak aslolan, desteklerin KOBİ’lere yeterince yaygın ve zamanında erişip erişemeyeceğidir. Yasa tasarısıyla, yetkili kılınan birimlerce esasen KOSGEB’in işleyişini de ele alarak köklü değişiklikler yapılmalıdır. Verilen değişik adlar altındaki krediler dışındaki doğrudan ya da dolaylı desteklerin pratik olarak alınabilir olması gerekmektedir. Yol haritası sistemi çalışmamaktadır. İhracata dönük destekler, reklam ve tanıtım destekleri, yurt içi ve dışı fuar destekleri günün gerçeklerinden ve maliyetlerinden uzak ve son derece yetersizdir. Desteklerin KOSGEB veri havuzundaki firmalarla sınırlandırılmış olması da yine haksız rekabete, uygulamada kayırmacılığa ve desteklerin devlete fazla bedellerle mal olmasına maalesef neden olmaktadır.

Yaşanan ekonomik krizin topluma en büyük faturası olan işsizlik eğer aşılmak isteniyorsa, derhal ve zaman kaybetmeden, istihdam açısından ülkenin en önemli gücü olan KOBİ’leri ayağa kaldıracak doğrudan ve dolaylı daha kapsamlı destek paketleri açıklanmalı, Teşvik Yasası da gerek bölgesel gerek sektörel gerek proje bazında olmak üzere üç farklı ayaklı olarak yeniden ve gerçekçi bir tutumla ele alınarak düzenlenmelidir. Yine belirtmeliyim ki, böyle, krizin ortasında can suyu kredisi vererek hasta olanı iyileştirmenin yanında, esas olan işletmeleri yaşarken yeşertmek, canlandırmak ve gelişimlerine katkıda bulunmaktır.

Verilecek doğrudan ve dolaylı destek primleri Avrupa ülkelerinde olduğu gibi hemen ödenebileceği şekilde KOSGEB yapısı ve bütçesi yeniden ve hızla oluşturulmalıdır. Avrupa ülkelerinde şirket kuruyorsun hemen kuruluş masrafını karşılıyorlar. Reklam, tanıtım, fuar çalışmaları yapıyorsun gecikmeden ve bir takvime bağlı olmaksızın destek veriyorlar. Hele istihdam konusunda, eğer iki yıldır işsiz birisini, ki bu işsiz İŞKUR tarafından firmalara gönderilmiş ama firmalarca işe alınmamışsa, neredeyse maaş dâhil işverene tüm maliyetlerinin yüzde 80-90’ını, yok, kişi iki yıldır işsiz ama bu süreçte kendine bulunan işleri beğenmemişse, tüm maaş dâhil maliyetlerinin yüzde 40-50’sini, hem de bir yıl gibi, iki yıl gibi sürelerle karşılıyorlar.

Buradan sözlerimin sonunda Sayın Başbakan ve Hükûmet üyelerine bir hatırlatmada bulunmak istiyorum: Hükûmetin hazırladığı bütçe, iş adamı ve yatırımcılar için ve hatta tüm ülke halkı için âdeta o yıla dönük bir hava tahmini ya da yol haritası gibidir. Sen “Büyüme var.” demişsen, bu her yurttaş için refah ve gelir artışı, yeni iş bulma olanağı; yatırımcı için finansal rahatlık ve güvenilir bir yatırım ortamı demektir. Sen çıkacaksın Aralık 2008’de “2009 yılında yüzde 4 büyüyeceğiz.” diyeceksin, dört ay sonra Nisan 2009’da 3 bakanın çıkacak “Yüzde 3,6 küçüleceğiz.” diyecek! Yani benzetmek gerekirse: Kış kıyamet bir ortama havalar çok güzel deyip sen yurttaşlarını yazlıkları ile, kısa kollularla göndereceksin; adam zatürre olunca ya da ölünce de, aynen işlerini kaybeden fabrikatöre, iflas eden esnafa, işsiz kalmış işçiye, hacze uğrayan yurttaşlarına dediğin gibi “Bunlar beceriksiz, akılsız, art niyetli.” mi diyeceksin? Hükûmet, ya bakıyor görmüyor ya da görüyor, yanlış konuşuyor, yanlış yapıyor ancak her hâlükârda da faturasını millet ödüyor.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için 21 Nisan 2009 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

               

Kapanma Saati : 19.03