Normal nuri 2 6 2009-05-12T12:03:00Z 2009-05-12T12:03:00Z 1 27054 154214 TBMM 1285 361 180907 11.9999 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                                                    CİLT: 43                                              YASAMA YILI: 3

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

77’nci Birleşim

15 Nisan 2009 Çarşamba

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

 IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Ağrı Milletvekili Abdulkerim Aydemir’in, 15 Nisan Ağrı ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 91’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, Tunceli ilindeki 29 Mart yerel seçim sonuçlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in (6/619) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/127)

B) Tezkereler

1.- Bosna-Hersek Parlamentosu Temsilciler Meclisi Başkanı Beriz Belkic’in davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/744)

2.- Birleşik Arap Emirlikleri Federal Ulusal Konsey Başkanı Abdulaziz Abdullah Al Ghurair’in beraberinde bir Parlamento heyetiyle ülkemizi ziyaret etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/745)

3.- Almanya Federal Meclisi Dış İlişkiler Komisyonunun vaki davetine istinaden, Almanya’ya resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/746)

4.- Kosova Türkleri Millî Bayramı törenlerine iştirak edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil başkanlığındaki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/747)

5.- TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın, Alman Bertelsmann Vakfı Başkanı tarafından, 11-12 Mayıs 2009 tarihlerinde Riyad’da düzenlenecek olan 12’nci Kronberg Toplantısına ismen davetine icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/748)

6.- TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın, 21-24 Nisan 2009 tarihlerinde Kosova’ya resmî bir ziyaret gerçekleştirmek üzere, Kosova Çevre ve Alan Planlama Bakanı, Kosova Türkleri Millî Bayramı Tertipleme Kurulu Başkanı tarafından ismen davetine icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/749)

7.- İran İslami Danışma Meclisi Enerji Komisyonunun, 10-12 Mayıs 2009 tarihleri arasında Türkiye Büyük Millet Meclisinden 5 kişilik bir Parlamento heyetini İran’a davetine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/750)

8.- Ankara Milletvekili ve Çevre Komisyonu Başkanı Nazmi Haluk Özdalga’nın, “Dengeli Bir Çevre İçin Küresel Parlamenterler Organizasyonu” (GLOBE Europe) tarafından, 30 Nisan 2009 tarihinde Belçika’nın Brüksel kentinde, AB Parlamentosunda yıllık olağan Strateji Konferansına ismen davetine icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/751)

C) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez ve 23 milletvekilinin, lüle taşının değerlendirilmesindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/342)

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 19 milletvekilinin, sahte içki üretimi ve satışı sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/343)

3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 24 milletvekilinin, arıcılık sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/344)

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/675) (S.Sayısı: 330)

 

VII.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın bir Alman vakfı ve Kosova Çevre ve Alan Planlama Bakanının resmî davetlerine ait Başkanlık tezkerelerinin kabulünün İç Tüzük ve kanunun ilgili maddesine uygunluğunun araştırılmasına ve bu tezkerelerin tekrar gözden geçirilerek, hukuka uygun olması hâlinde Genel Kurula sunulması gerektiğine ilişkin açıklaması

 

VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, emniyet ve jandarma teşkilatlarının kullandıkları araçlara ve bu araçların karıştığı kazalara ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/6839)

2.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, süt sektörünün desteklenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/6840)

3.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, bazı illerdeki enerji dağıtımı özelleştirmelerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/7033)

4.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumuna yönelik iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/7105)

5.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, zirai kredilere ve çiftçi borçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/7117)

6.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Ayvalık’ta Tekele ait bir alanın imar durumundaki değişikliğe ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/7196)

7.- İzmir Milletvekili Recai Birgün’ün, bir polis memurunun başka şubeye tayiniyle ilgili iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/7263)

8.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Mersin’de bir vatandaşın gözaltına alınmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/7275)

9.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Mersin’de bir vatandaşın gözaltına alınmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/7277)

10.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Mersin’de bir vatandaşın gözaltına alınmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/7279)

11.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, MİT eski Müsteşarı hakkındaki bir iddiaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/7347)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.

İzmir Milletvekili Canan Arıtman, Türkiye-Ermenistan ilişkilerine,

Adana Milletvekili Yılmaz Tankut, İnternet Haftası’na,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimine ilişkin tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 24 milletvekilinin, özürlüler için rehabilitasyon merkezleri açılmasını içeren Gökkuşağı Projesi ile ilgili iddiaların araştırılması (10/339),

Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 26 milletvekilinin, Fermente Sütler Tebliği’nde yapılan değişikliklerin sonuçlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/340),

İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 24 milletvekilinin, tefecilik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/341),

Amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Genel Kurulun, 14 ve 15 Nisan 2009 Salı ve Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.

Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 2090 Sayılı Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/3), İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun (1/675) (S. Sayısı: 330),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

3’üncü sırasında bulunan, Dünya Bankası Grubu ve Uluslararası Para Fonu Guvernörler Kurullarının 2009 Yıllık Toplantıları Münasebetiyle Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Dünya Bankası Grubu ve Uluslararası Para Fonu Arasında Düzenlenen Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/468) (S. Sayısı: 327),

4’üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Filistin Ulusal Yönetimi Tarım Bakanlığı Arasında Tarım Alanında İşbirliği Konulu Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonları Raporlarının (1/359) (S. Sayısı: 326),

5’inci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ve Suudi Arabistan Krallığı Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/389) (S. Sayısı: 332),

6’ncı sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Bahreyn Krallığı Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonları Raporlarının (1/445) (S. Sayısı: 333),

Görüşmeleri tamamlanarak, yapılan açık oylamalardan sonra kabul edildi.

15 Nisan 2009 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 19.03’te son verildi.

 

 

 

Meral AKŞENER

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Harun TÜFEKCİ

 

Fatma SALMAN KOTAN

 

Konya

 

Ağrı

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

No.: 82

II.- GELEN KÂĞITLAR

15 Nisan 2009 Çarşamba

Teklif

1.-Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; 2429 Sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunun 2 nci Maddesinin A Bendinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/430) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.4.2009)            

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Eskişehir Milletvekili F. Murat Sönmez ve 23 Milletvekilinin, lüle taşının değerlendirilmesindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/342) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.04.2009)

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 19 Milletvekilinin, sahte içki üretimi ve satışı sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/343)  (Başkanlığa geliş tarihi: 09.04.2009)

3.- Burdur Milletvekili R. Kerim Özkan ve 24 Milletvekilinin, arıcılık sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/344) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.04.2009)

15 Nisan 2009 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için üç dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Tokat ilinin sorunları hakkında söz isteyen Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru’ya aittir.

Buyurun Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)

 

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tokat ilinin sorunları hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Altı bin yıllık mazisi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olup tarihî, kültürel, turizm ve tarımsal potansiyeli yüksek olan Tokat ilimiz, maalesef son yıllarda halkımızı doğduğu yerde doyuramaz hâle gelmiştir. Bu nedenledir ki resmî kayıtlara göre 2006 yılında ödenen ayni ve nakdî yardımlar 2008 yılında 2 kat artmıştır. Tabii burada yardımdan yararlanan kişi sayısında azalma var iken yardım miktarının 2 kat artmış olması düşündürücüdür. Bireylere yapılan yardım miktar olarak mı artmıştır, yoksa fiyatlar mı enflasyonun aksine 2’ye katlamıştır?

BAŞKAN – Sayın Doğru, bir saniye.

Sayın milletvekilleri, dünden beri birbirinizi çok özlediğiniz anlaşılıyor ama sohbetlerinizi dışarıda yaparsanız daha iyi olur. Sayın Hatibi de dinlemek isteyen arkadaşlarımız daha dikkatli ve daha sükûnet içinde dinleyebilirler.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Zamanımız geçti, evet.

2002 yılında 828 bin olan ilimiz nüfusu, 2007 yılına kadar 200 bin kişi göç vererek nüfusu 620 bine düşmüş, 2008 yılı sonu itibarıyla 617 bine düşmüştür. Hükûmetin uygulamış olduğu ekonomi politikalarının bir sonucu olarak, üreten kesim zarar etmektedir. Hükûmetin yanlış politikalarının üzerine ekonomik krizin de etkisiyle halkımız sıkıntı içerisine düşmüştür.

İşsizliğin yüksek olduğu ilimizde son günlerde tekstil fabrikaları kapanmaktadır. Tokat merkez başta olmak üzere Erbaa, Turhal gibi, tekstil sektöründe çalışan insanlar işsiz kalmıştır. 2009 yılı Mart ayı itibarıyla işe müracaat eden 534 kişinin sadece 59 adedi işe yerleştirilebilmiştir. Gençlerde ve özellikle okumuş insanlarda işsizlikten dolayı psikolojik bunalımlar başlamıştır.

İlimiz istihdamına katkısı olan sigara fabrikasının özelleştirilerek satılmış olmasının ilimiz ekonomisine önemli oranda olumsuz etkileri olmuştur. Hiç olmazsa Turhal Şeker Fabrikası özelleştirilmemelidir. Tokat Sigara Fabrikası tamamen kapanmak üzeredir.

Tokat ekonomisine çok katkısı olan Tokat Havaalanı açılmamış ve tamamen kapatılmayla karşı karşıyadır. Havaalanı her türlü şartlar zorlanarak kapatılmamalıdır.

Ekonomisi ağırlıklı olarak tarıma dayalı olarak gelişmekte olan Tokat ilinde gölet ve sulama kanalları gibi sulama altyapılarının yeterince geliştirilememiş olmasının yanında taşkın koruma çalışmalarının da yetersizliği nedeniyle tarım alanları tehdit altında kalmaktadır.

Çiftçilerimiz alın terinin karşılığını alamamaktadır. Destekleme miktarındaki rakamsal artışlar çiftçinin derdine çare olmamaktadır. 2008 yılından kalan destekleme prim alacakları vakit geçirilmeden ödenmelidir. Hayvan destekleme, buzağı ve suni tohumlama primleri verilmelidir.

Çiftçilerimiz ilaç ve gübre paraları ile sulama borçlarını ödeyememektedirler. Bu durum tarımsal girdi sağlayan esnafımızı güç durumda bırakmaktadır. Çiftçi üretemez duruma gelmiş, rekolte düşmektedir. Piyasalarda para yoktur.

İlimizde ulaşım sorunları mevcuttur. Köy yollarımız araçla gidilemez duruma gelmektedir. Acil olarak köy yollarının tamiratlarının yapılması gerekmektedir. Erbaa-Gökal yolunun yarısına 2001 yılında asfalt yapılmıştı, şu anda asfalt tamamen kaybolmuştur. Gökal beldesi mutlaka ilçe olmalıdır. Şehir merkezine de çok uzaktır.

Birçok ilin transit geçit bölgesi olması münasebetiyle ilimizde ulaşım altyapısında ciddi sıkıntılar vardır. Tokat çevre yolunun bitirilmesi ertelenmemelidir. Bu yol çok geç kalmış bir yatırımdır. Çevre yolu şehir içi trafiğinin rahatlaması için acilen bitirilmelidir. Bunun yanında, Kızıliniş yokuşu ve Tokat-Turhal Demiryolu Projesi de acilen hayata geçirilmelidir. Bunun yanı sıra, acil olarak Tokat'ın köylerinin altyapı problemleri de çözülmelidir.

Ankara'ya ulaşımda kolaylık sağlayacak olan Zile-Alaca yolu, Karadeniz Bölgesi’ni İç Anadolu'ya bağlayacak olan Ünye-Niksar-Akkuş yolları kısa zamanda bitirilmelidir.

Ekonomik krizin kendisini iyice hissettirdiği bu günlerde, Tokat merkez başta olmak üzere, Turhal, Zile, Niksar organize sanayi bölgelerinin eksiklikleri tamamlanarak yatırımcılara açılmalıdır. Yeşilyurt Küçük Sanayi Sitesi hâlen bitirilmemiştir. Bu konuda destek olunmalıdır. Organize sanayi bölgelerindeki boş parsellere yatırımcıların teşvik edilmesi gerekmektedir. Teşvik Yasası yatırımcı lehine tekrar düzenlenmelidir.

Sulusaray'daki Sebastapolis antik kenti, Danişmentliler’in başkenti Niksar, yine Sulusaray ve Reşadiye kaplıcaları ile Ballıca Mağarası’nın daha iyi tanıtımı yapılarak, turizm potansiyeli artırılmalıdır. Ballıca Mağaraları dünyada eşi benzeri olmayan dünya harikası değerlerdir.

Küresel iklim değişiklikleri nedeniyle yükselen sıcaklıklar karşısında sulama yatırımlarının önemi artmış iken AKP İktidarı ile birlikte sulama amaçlı olarak yapılan Alpu Barajı’nın yapımı durdurulmuş…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

REŞAT DOĞRU (Devamla) - …diğer sulama projeleri ise istenen hızda devam etmemektedir. Sulama amaçlı projeler desteklenmelidir. Avlunlar, Almus, Çevreli göletlerinin yapılması için iktidar tarafından söz verilmişti, verilen sözler acilen yerine getirilmelidir.

Erbaa ve Niksar ovalarına su sağlayan Kelkit üzerinde yapılması düşünülen Erbaa HES Projesi’yle ilgili olarak halkımızın endişeleri giderilmeli, doğal ortam korunmalı, su kaynağı kurutulmamalıdır.

İlimizdeki Gaziosmanpaşa Üniversitesinin önemli problemleri vardır. Kadro problemleri yanında, Üniversite Hastanesinin yapılmasında aksamalar mevcuttur. Üniversiteye destek olunmalıdır.

Tokat devlet hastanesinin yıllardan beri bitirilmesi beklenmektedir.

Diğer sağlık yatırımları ve ek inşaatlar tamamlanmalı ve personel ve ekipman takviyesi yapılmalıdır.

Tokat ilimiz ekonomisinde görülen kötüye gidiş her alanda kendisini göstermektedir. İlimizdeki memur ve emeklilerin sıkıntı içinde olması esnaf ve sanatkârımızı da etkilemektedir. Tokat, Turhal dâhil bütün bölgedeki emekliler ilgi ve iyileştirme beklemektedir. İşçi emeklileri intibak yasası acilen çıkarılmalıdır.

2008 yılında tescil edilen iş yeri sayısı 2005 yılına göre…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, 15 Nisan Ağrı ilinin kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Ağrı Milletvekili Sayın Abdulkerim Aydemir’e aittir.

Buyurun Sayın Aydemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

2.- Ağrı Milletvekili Abdulkerim Aydemir’in, 15 Nisan Ağrı ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 91’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

ABDULKERİM AYDEMİR (Ağrı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ağrı ilimizin düşman işgalinden kurtuluşunun 91’inci yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; güzel ilimiz Ağrı’nın geçmişi insanlık tarihi kadar eskidir. Tarihte pek çok devlete yurt olan Ağrı ilimizin kuruluşu milattan önce 18’inci yüzyıla dayanmaktadır. 1514 yılında Yavuz Sultan Selim’in Şah İsmail’i Çaldıran Meydan Muharebesi’nde yenmesiyle de Osmanlı topraklarına katılmıştır. Dönemin süper güçlü emperyal devletlerinden Rusya’nın Akdeniz’e inme projesi yüzünden Ağrı, Ruslarla dört büyük savaş yapmıştır. Tarihe “93 Harbi” olarak giren ve binlerce evladımızın şehit olduğu harp bunlardan en önemlisidir. Birinci Dünya Savaşı sırasında düşman birlikleri topraklarımızda hunharca katliamlar yapmışlardır.

Esaret ve işgal nedir bilmeyen, tanımayan, lügatinde dahi bulunamayan, tarih boyunca özgür ve onurlu yaşamış, cesur ve imanlı halkımız Hamidiye Alayları ve Kâzım Karabekir yönetimindeki ordumuzla özgürlük mücadelesini vererek kurtuluş meşalesini Ağrı Dağı’nın doruklarında ateşlemiştir. Düşmanı ve iş birlikçi Ermeni çetelerini 14 Nisan 1918’de Patnos, Tutak, Diyadin, Taşlıçay ve Doğubeyazıt’ta; 15 Nisan 1918’de Ağrı’dan ve 16 Nisan 1918’de Eleşkirt’ten çıkararak Gümrü’ye sürmüş, Ağrımız özgürlüğüne kavuşmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; düşmanı yurdumuzdan yiğitçe kovan değerli halkımızın tüm şehitlerini rahmetle anıyorum. Ağrı’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 91’inci yıl dönümü kutlu olsun. Rus işgali ve ardından Ermeni çetelerinin zulüm, işkence ve eziyetleri ile gözyaşı, korku, ayrılık ve esaret nedeniyle 15 Nisanlar bu yüzden hep buruk, hep acı olarak hatırlanır. O derecede de mutluyuz, gururluyuz ki bu bayramları bir kez daha coşkuyla kutluyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Nisan 1918’de esaret ve işgale baş kaldıran kahraman Doğubeyazıt, Diyadin, Taşlıçay, Hamur, Tutak, Patnos, Eleşkirt ve hasılı Ağrılıların yaptığı gibi hepimize düşen görev, hiçbir oyuna gelmeden ülkemizi her zamankinden daha fazla severek sağladığımız güven ve istikrar ortamını korumak olmalıdır. Şehitlerimiz nasıl omuz omuza verip mücadele etmişse bugün de bizler aynı inançla ve birliktelikle birbirimize daha sıkı bir şekilde bağlanmalıyız.

Kurtuluş mücadelesinde bu vatan uğruna kanlarını dökerek canlarını feda etmiş Ağrı ve ilçelerimizin kurtuluşunu sağlayan aziz şehitlerimizi, huzurlarınızda bir kez daha rahmetle, minnetle ve şükranla anıyorum. Bu kurtuluş günlerini anarken bugünün, insanlığın tek hedefi olan dünya barışı, kardeşlik ve paylaşma vurgusunu yapmak açısından önemli olduğunu düşünüyorum.

Bu vesileyle, bu coşkulu günümüzde, Ağrı’da yaşamayıp, çeşitli nedenlerden dolayı Ağrı’nın dışında yaşayan vatandaşlarımız, hemşehrilerimiz vardır; buradaki derneklerimizin, oradaki hemşehrilerimizin ve Ağrı’da yaşayan bütün hemşehrilerimizin bu mutlu gününü en iyi dileklerimle kutluyorum.

Bu vesileyle, yüce Parlamentomuzu en derin saygılarımla bir kez daha selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydemir.

Gündem dışı üçüncü söz, Tunceli ilindeki 29 Mart yerel seçim sonuçları hakkında söz isteyen Tunceli Milletvekili Sayın Şerafettin Halis’e aittir.

Buyurun Sayın Halis. (DTP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

3.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, Tunceli ilindeki 29 Mart yerel seçim sonuçlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, Tunceli yerel seçimleri üzerine söz almış bulunmaktayım. Ondan öncesinde, son kırk sekiz saatte yaşananların kısa bir özetini yapmak, vurgu yapmak durumundayım.

Bilindiği üzere, ülkemizde barışın ve demokrasinin arayıcısı ve şansı durumunda olan Demokratik Toplum Partisine son kırk sekiz saat içinde geniş kapsamlı bir operasyon yapıldı. Bu operasyonların bir hukuksuzluk çerçevesinde yapıldığını biz biliyoruz, Türkiye kamuoyunun da bilmesini istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, tabii, 29 Mart seçimlerine gelinmeden önceki ilk iki aylık süreçte Tunceli bir türlü gündemden düşmedi. Hangi televizyon kanalını açsanız gündemde mutlaka Tunceli’yi görürdünüz. Bunun nedenlerine bakıldığında bunun bir sonuç olduğunu, ama bunu, bu sonucu yaratanın da bir il başkanı, AKP’nin il başkanı gibi çalışan bir valinin varlığından kaynaklandığını görürsünüz. Özellikle de beyaz eşya dağıtımıyla gündeme gelen Tunceli’de, Vali, bir yardım vakfında vatandaşın, halkın ihtiyacı olan bir karşılığı sunması gerekirken yarı lüks tüketim malı olarak adlandırılan beyaz eşyayla cevap vermek istemiştir. Bunu yaparken de Yüksek Seçim Kurulunun oy birliğiyle vermiş olduğu kararda olduğu gibi seçim öncesi bir yatırım, bir seçim rüşveti olduğunu söylemişti ve söylemiştik. Tabii, böyle olunca da bu dağıtımın durdurulması gerekiyordu. Sayın Vali, bütün gösterilen tepkilere rağmen dağıtıma devam etti. Ancak, bu tepkileri verirken de Sayın Valiyi destekleyen açıklamalar bakanlardan ve Sayın Erdoğan’dan gelmişti. “Ben valimi kimseye yedirtmem.” demişti. Oysaki “Ben valimi kimseye yedirtmem.” dediği dönemde Yüksek Seçim Kurulunun bu kararından sonra İçişleri Bakanlığına bir suç duyurusunda bulunmuş ve akabinde dava açmıştı. Şimdi, yargı sürecinin başlamış olduğu böyle bir durumda bir Başbakanın bir valiyi “kimseye yedirtmem” demesinden sonra İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulundan 2 müfettiş görevlendiriliyor bölge için. Ancak, tam bölgeye gitmelerine yakın bir tarihte, Teftiş Kurulunun görevlendirdiği 2 müfettişten 1’i değiştiriliyor ve bu müfettişin AKP döneminde bürokratlığa yükseldiği, destek gördüğü ve Tunceli’ye gidip araştırma yaptıktan sonra da, YSK’nın kararına rağmen, Valinin bir suç, bir yanlış uygulama yapmadığını söyledi.

Tabii, değerli dostlar, hâlâ sıkıyönetim psikolojisinden, olağanüstü hâl yönetim psikolojisinden kurtulmamış bir ilde, bir onbaşının, bir bekçinin kendisini devlet gördüğü bir ilde bir valinin tasarrufuyla yapılmış bir teftişin ne kadar sağlıklı olacağını sizin takdirlerinize sunuyorum. Oysaki İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin orada görmesi gereken, konuşması gereken kesimlerle konuşmadığı, valinin kendilerine adres olarak sunduğu bazı muhtarlarla görüştükten sonra bir rapor tuttukları noktasında bir bilgi var ve kanaat hasıl olmuştur. Tabii, İçişleri müfettişlerinin çok da özgür hareket etmeyeceğini herkes biliyor, edemediklerini herkes biliyor. Teftiş için gittikleri valinin iktidar tarafından, Başbakan tarafından desteklendiğini biliyor. İçişleri Bakanlığı müfettişleri bu teftişi sağlam yapsalardı, orada Tunceli Valisinin bir AKP il başkanı gibi çalıştığını görmüş olacaklardı ve gerçekten o valinin orada kalmaması için gerekli raporu sunacaklardı.

Tabii, şimdi biz, seçimlerde bir il başkanı gibi çalışan bir valinin orada yaşayan insanlar arasında, Alevi’siyle Sünni’siyle, Türk’üyle Kürt’üyle, AKP’lisiyle ve değişik partilere mensup insanlar arasında nasıl bir tarafsızlık içinde olduğunu merak ediyoruz doğrusu.

Biz şimdiden söylüyoruz, devlet hizmetlerinin Tunceli Valisi tarafından Tunceli halkına, Tunceli’deki farklı bölgelere eşit şekilde dağıtılamayacağını, dağılmayacağını ve akabinde Tunceli’de bir huzursuzluğun yaratılacağını söylüyoruz. Bu anlamda bizim, valinin yaptıkları konusunda İçişleri Bakanlığına yeniden bir dikkat çekme konuşması olarak kabul görülmesini istiyorum ve İçişleri Bakanlığından tekrardan Tunceli Valisiyle ilgili, bölgeyle ilgili bir araştırmanın yapılmasını istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ŞERAFETTİN HALİS (Devamla) – Tabii, Tunceli’de Sosyal Yardımlaşma Fonu’ndan faydalanması gereken yoksul insanlar var ancak bu yoksul insanlara nakit dâhilinde verilmesi gereken yardım, dediğim gibi, dolaplarla, çamaşır makineleriyle karşılanmak istenmiş ve trajikomik sonuçlar doğurmuştur. Yoksul olduğu iddia edilen -ki öyledir- insanlara verilen bin YTL’lik çatal bıçak takımı, yine 10 metrekarelik odası olan bir eve 6 metrekare yer işgal eden yatak odası takımı verilmiştir çatal bıçaktan sonra ve yine, okuma yazması olmayanlara bilgisayar verilmiş ve çok daha bunun ötesinde, suyu olmayan köylere çamaşır makinesi verilmiştir.

Yine, sayın bakanlardan biri “Bana bir tek köy söylesinler, susuz olsun.” demişti, ben bir basın toplantımda kendisine onlarca köy sıralamıştım. İsterlerse ben Tunceli’de kaç tane köyün susuz kaldığını kendilerine sunabilirim ve sulu şebekenin olduğunu iddia ettikleri köylerde müteahhide rant sağlamanın ötesinde bir gelişme sağlanmamış ve gerçekten altı ay dahi akamayan sular yedinci ayda kurumuşlardır.

Saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Halis.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in (6/619) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/127)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin sözlü sorular kısmının 37’nci sırasında yer alan 6/619 sayılı sözlü soru önergemi geri almak istiyorum.

Gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 14.04.2009

                                                                                                                         Tayfur Süner

                                                                                                                             Antalya

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının dört tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.

B) Tezkereler

1.- Bosna-Hersek Parlamentosu Temsilciler Meclisi Başkanı Beriz Belkic’in davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/744)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Bosna-Hersek Parlamentosu Temsilciler Meclisi Başkanı Beriz Belkic’in davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento heyetiyle, 9-11 Nisan 2009 tarihleri arasında Bosna-Hersek’e resmî ziyarette bulunması, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanun’un 6. Maddesi uyarınca, Genel Kurul’un 1 Nisan 2009 tarihindeki 70. Birleşiminde kabul edilmiştir.

Anılan Kanun’un 2. Maddesi uyarınca, Heyetimizi oluşturmak üzere Siyasi Parti Gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurul’un bilgilerine sunulur.

                                                                                                                    Köksal Toptan

                                                                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                         Başkanı

ADI SOYADI                                SEÇİM ÇEVRESİ

Fetani Battal                     Bayburt

İsmet Büyükataman         Bursa

Hayrettin Çakmak            Bursa

Ali Er                               Mersin

Ali Koçal                         Zonguldak

2.- Birleşik Arap Emirlikleri Federal Ulusal Konsey Başkanı Abdulaziz Abdullah Al Ghurair’in beraberinde bir Parlamento heyetiyle ülkemizi ziyaret etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/745)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı’nın 01 Nisan 2009 tarih ve 984 sayılı kararı ile Birleşik Arap Emirlikleri Federal Ulusal Konsey Başkanı Sayın Abdulaziz Abdullah Al Ghurair’in beraberinde bir Parlamento heyeti ile ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur.

Sözkonusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 7. Maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                                                   Köksal Toptan

                                                                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                         Başkanı

3.- Almanya Federal Meclisi Dış İlişkiler Komisyonunun vaki davetine istinaden, Almanya’ya resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/746)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Almanya Federal Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu’nun vaki davetine istinaden, Türkiye Büyük Millet Meclisi parlamento heyetinin Almanya’ya resmi bir ziyarette bulunması Genel Kurul’un 7 Nisan 2009 tarih ve 73 sayılı birleşiminde kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi hakkında 3620 Sayılı Kanunun 2. Maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                                                   Köksal Toptan

                                                                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                         Başkanı

Tunca Toskay                  Antalya

Onur Öymen                   Bursa

Murat Mercan                  Eskişehir

Mehmet Çerçi                  Manisa

Necip Taylan                   Tekirdağ

4.- Kosova Türkleri Millî Bayramı törenlerine iştirak edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil başkanlığındaki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/747)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili Sayın Nevzat Pakdil başkanlığında bir Parlamento heyetinin Kosova Türkleri Milli Bayramı törenlerine iştirak etmek üzere 21-24 Nisan 2009 tarihleri arasında Kosova’ya resmî ziyarette bulunması Genel Kurul’un 09 Nisan 2009 tarih ve 75 sayılı birleşiminde kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 2. Maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel Kurul’un bilgilerine sunulur.

                                                                                                                   Köksal Toptan

                                                                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                         Başkanı

Ahmet Aydın                   Adıyaman Milletvekili

Osman Durmuş               Kırıkkale Milletvekili

Fikri Işık                          Kocaeli Milletvekili

Gürol Ergin                     Muğla Milletvekili

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

C) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez ve 23 milletvekilinin, lüle taşının değerlendirilmesindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/342)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Arkeolojik çalışmalar, lületaşının 5 bin yıldır bilindiğini ve kullanıldığını göstermektedir. Lületaşı, Türkiye'de 1830'da Avusturyalılar tarafından Eskişehir'in Sepetçi ye Margı köylerinde bulunmuş ve yüzyıla yakın bir süre boyunca Avusturyalılar tarafından hammadde olarak ihraç edilmiştir. 1960 yılında hammadde olarak ihracının yasaklanmasına kadar Avusturyalılar tarafından dünyaya pazarlanan lületaşı 'Viyana taşı' olarak tanınmıştır. Türk sanatkarlarının lületaşı işlemeciliğine ilgisi ise 1920'li yıllarda başlamıştır. Lületaşı; pipo, ağızlık, kolye, bilezik, küpe, iğne, saksafon, nargile, tespih, cami maketleri, leke çıkarmada, elektrik makineleri ve motorlu ulaşım araçları için de katalizör yapımında ve otomobil sanayinde ise motorla ekzos borusu arasına emici olarak nohut ya da mercimek iriliğinde parçalanarak yakıt temizlemede ve füze ve öbür uzay araçlarının başlık iç kaplamalarının yalıtılmasında da kullanılmaktadır.

Türkiye dışında Yunanistan, Avusturya, İspanya, Rusya, Fransa, Fas, Madagaskar ve Kenya lületaşı üretiminin yapıldığı yerlerdir. Ancak buralarda kaynakların kısıtlı ve taş kalitesinin de oldukça düşük olduğu bilinmektedir. Türkiye ekonomisine 1,5 milyon doların üstünde bir katkı sağlayan lületaşının Türkiye'deki rezervinin tamamına yakını Eskişehir yöresinde bulunmaktadır. Yörede bulunan lületaşı rezervi 2 milyon 572 bin 850 ton olarak tespit edilmiştir. Dünya lületaşı rezervlerinin % 70'lik ve en kaliteli kısıma sahip olan Eskişehir'de lületaşı ustası sayısı her geçen gün azalmaktadır. Türkiye'de lületaşı işletmeciliğine gereken önem verilmesi durumunda yöre halkı için büyük bir gelir kaynağı oluşturulmuş olacaktır.

Eskişehir'in dünyaya tanıtılmasında kullanılacak en önemli öge lületaşıdır. Eskişehir turizminin gelişimi için lületaşı ve el sanatının yok olmaması gerekmektedir. Türk el sanatlarının geliştirilmesi, korunması, gelecek kuşaklara aktarılması ve bu sanat dallarında çalışarak geçimini temin eden üreticilerin içerisinde bulunduğu sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını teklif ederim.

1) Fehmi Murat Sönmez         (Eskişehir)

2) Ahmet Ersin                        (İzmir)

3) Tansel Barış                        (Kırklareli)

4) Fevzi Topuz                        (Muğla)

5) Ali Rıza Öztürk                   (Mersin)

6) Malik Ecder Özdemir          (Sivas)

7) Mevlüt Coşkuner                (Isparta)

8) Hikmet Erenkaya                (Kocaeli)

9) Ramazan Kerim Özkan       (Burdur)

10) Yaşar Tüzün                     (Bilecik)

11) Rahmi Güner                    (Ordu)

12) Eşref Karaibrahim             (Giresun)

13) Vahap Seçer                      (Mersin)

14) Tekin Bingöl                     (Ankara)

15) Ahmet Küçük                   (Çanakkale)

16) Yaşar Ağyüz                     (Gaziantep)

17) Derviş Günday                 (Çorum)

18) İlhan Kesici                       (İstanbul)

19) Engin Altay                       (Sinop)

20) Atilla Kart                         (Konya)

21) Sacid Yıldız                      (İstanbul)

22) Hulusi Güvel                    (Adana)

23) Ali Rıza Ertemür               (Denizli)

24) Mehmet Ali Özpolat         (İstanbul)

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 19 milletvekilinin, sahte içki üretimi ve satışı sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/343)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Anayasanın 98 ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca “Sahte İçki (Rakı) Üretimi ve Satışına Karşı Mücadelede Alınması Gereken Önlemlerin Araştırılması ve Tespiti” için bir Meclis Araştırması açılmasını saygılarımla arz ederim. 9.04.2009

1) Mehmet Sevigen              (İstanbul)

2) Malik Ecder Özdemir       (Sivas)

3) Mevlüt Coşkuner             (Isparta)

4) Hikmet Erenkaya             (Kocaeli)

5) Ramazan Kerim Özkan    (Burdur)

6) Yaşar Tüzün                    (Bilecik)

7) Ahmet Küçük                  (Çanakkale)

8) Rahmi Güner                   (Ordu)

9) Eşref Karaibrahim            (Giresun)

10) Engin Altay                    (Sinop)

11) Vahap Seçer                   (Mersin)

12) Tekin Bingöl                  (Ankara)

13 ) Yaşar Ağyüz                 (Gaziantep)

14) Derviş Günday              (Çorum)

15) İlhan Kesici                    (İstanbul)

16) Atilla Kart                      (Konya)

17) Sacid Yıldız                   (İstanbul)

18) Hulusi Güvel                 (Adana)

19) Ali Rıza Ertemür            (Denizli)

20) Mehmet Ali Özpolat      (İstanbul)

Sahte içki kullanımından kaynaklanan ölümlerin sayısı artmakta ve yaygınlaşmaktadır. AKP hükümetinin geçtiğimiz yıllarda sahte rakı üretimini engellemek için "taklit edilemez" diyerek kamuoyuna sunduğu bandrol ve hologramların etkili bir sonuç vermediği görülmektedir. Son zamanlarda sahte rakıdan kaynaklanan ölümlerin artması, hükümetin ve ilgili kuruluşların aldığını iddia ettiği önlemlerin başarısız olduğunun ispatıdır.

Ülke ekonomisinin her geçen gün bozulmasıyla birlikte sahte içki üretiminin gittikçe artacağı görülmelidir. Avrupa Birliği ülkelerinde milli içki olarak tabir edilen içkiler vergi politikalarıyla korunurken, AKP hükümeti aynı Avrupa Birliği'nin direktifleriyle rakı üzerindeki vergi yükünü arttırmıştır. Rakı üzerindeki aşırı vergi yükü olumsuz ekonomik koşullarla birleştiğinde piyasaya ucuz ve sahte rakı sürülmesini kolaylaştırarak sahteciliği daha cazip hale getirmektedir.

Yine AKP hükümetinin TEKEL’i parça parça özelleştirmesi, alkol tekelini kırarak, sahte rakı üretimini kolaylaştırmıştır.

Öte taraftan yaşanan ölüm olaylarının gösterdiği diğer bir gerçek de, denetim ve düzenleme anlamında da yetersizlik olduğudur.

AKP hükümetinin politikaları, olumsuz ekonomik koşullar ve idari yetersizlikler bir araya gelince adeta bu suç için elverişli bir ortam hazırlamıştır.

Hemen hemen her yıl turizm sezonunun açılmasıyla sahte içki skandalı patlak vermekte gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle de sahte içkiden ölümler daha da artış göstermektedir. Son 20 gün içerisinde sahte içkiden ölenlerin sayısı 7’ye yükselmiştir.

Ölenlerin içerisinde yabancı turistlerin olması da Türkiye açısından vahim sonuçlara yol açmıştır. Sahte içkiden bir turistin bile ölmesi Türk turizmine büyük darbe vurmuştur.

Özellikle turizm bölgelerinde sahte içki satıldığına dair haberlerin yayılması ülkemize gelen yabancı turistler tarafından ülkelerine döndüklerinde olumsuz tanıtımların yapılmasına neden olurken, binlerce çalışanı olan turizm sektörümüzü de baltalamaktadır. Türkiye'nin en büyük gelir kapısı olan turizm sektörünün "sahte içki skandalı" nedeniyle zarara uğramasının bedelini kimler ödeyecektir. Bu durum ülkemizin uluslar arası imajını zedelemektedir. Sahip çıkılması ve korunması gereken, Türkiye'ye özgü geleneksel bir içkinin imajını da büyük zarar vermektedir.

2008 yılı itibari ile Turizmden elde edilen gelir 21.9 milyar dolardır. Yani Türkiye en büyük geliri turizmden elde etmektedir. Bu durumda acilen tedbir alınması gerekir.

Bu suç, insan hayatını ve toplum sağlığını doğrudan tehdit etmektedir.

Oysa sahte içki üretimi ve satışı sadece ülke ekonomisine zarar veren sıradan bir kaçakçılık suçu değildir.

Bu nedenlerle sahte içki üretimi ve satışına karşı mücadele çok boyutlu bir mesele olarak ele alınmalıdır.

İçki günahtır demekle, içkiyi yasaklamakla, içkili yerleri kapatmakla, içki içilen yerleri şehir merkezinin dışına taşımakla, şehirleri kırmızı çizgi koyarak ikiye, üçe bölmekle bu işlerin önlenemeyeceği anlaşılmıştır.

Kolaycılığa kaçan, kısa vadeli, yüzeysel önlemlerle yetinmekten artık vazgeçilmelidir. Suç işleyenlere karşı mücadele etmekten daha önemli olan, bu suçu yaratan elverişli koşulları ortadan kaldırmaktır. Aksi takdirde yaşanan ölüm olayları engellenemeyecektir.

Dolayısıyla; Maliye, Tarım ve Köy İşleri, İçişleri, Sağlık bakanlıkları ile "Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme ve Denetleme Kurumu" ve diğer ilgili bakanlık ve kurumların ortaklaşa bir çalışma yapması gerekmektedir.

3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 24 milletvekilinin, arıcılık sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/344)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemiz 4.6 milyon arılı kovan ile arı varlığı açısından dünyada 2. sırada, 82.3 bin ton bal üretimi ile ise 4. sırada bulunmaktadır. Sektörün bu denli mevcut büyüklüğü göz önüne alındığında ise ülkemizde, henüz bir “Arıcılık Kanunu”nun bulunmaması büyük bir eksiklik olarak ilk bakışta göze çarpmaktadır. Arıcılık Kanunun bulunmaması doğal olarak uygulamada büyük çaplı aksaklıklar ve sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Buda bu sektörle geçimini sağlayan kesimin mağduriyetine neden olmaktadır.

Bu sorunlardan en önemlisi Arı Konaklamaları ile ilgili sorunlardır. Şöyle ki; konaklama yapılan bölgelerde yasal olmamasına rağmen bölgedeki toptan bal fiyatının onda biri oranında bir ücret muhtarlığa ait araziyse muhtarlığa, şahıs malı ise şahısa ödenmektedir. AB ülkelerinde ise bunun tam tersi bir uygulama ile konaklanan arazi sahibi, arazideki polinasyonu sağladığı için arı yetiştiricisi ne koloni başına arazinin niteliğine göre 100-200 dolar arasında bir ücret ödemek durumundadır. Dolayısıyla arı yetiştiricisi bal üretiminin yanında polinasyondan da para kazanmaktadır.

Yine ormanlık arazilerdeki konaklamalarda Orman İşletmeleri yetiştiricilerden ücret talep etmektedirler. Oysa ormanlık arazide arıların konaklaması yine polinasyonu sağlayacağından ormanlık arazinin vasfını iyileştirecektir.

Arı yetiştiriciliğinde özellikle" Varova" mücadelesinde kullanılan organik ilaçların maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle yetiştiriciler sıkıntıdadırlar. Hastalığın önlenmesinde etkin mücadele sağlamak amacıyla ülkesel düzeyde birlikler ve ilgili Bakanlık tarafından bu ilaçların ücretsiz olarak temin edilebilmesi amacıyla sübvansiyon sağlanmalıdır.

Bu durum Varova mücadelesinin tüm koloniler için toplu bir şekilde yapılmasına olanak sağlayacağından hastalığın eradike edilmesinde etkin rol oynayacaktır.

Pazar yeri veya sokakta açıkta satılan menşe-i belirsiz balların kontrol ve denetimlerinin hangi kurum ve kuruluşlarca yapıldığı veya gerçek yetkinin kimde olduğu, şikayet merciinin neresi olduğu konularında bir kavram kargaşası yaşanmaktadır. Bu konuda bir kontrol ve denetim mekanizmasının oluşturulması ve etkinlik kazandırılması gerçek bal üreticisinin korunmasını sağlayacağı gibi, sahte bal sorununun çözümlenmesini kolaylaştıracaktır. Bunun için toptancı firmalara, tüzel kişilik olan birliklerin onayından geçmiş olan balların alınması zorunluluğu getirilmesi, plakasız kovanlara nakil belgelerinin verilmemesi suretiyle hem birliklerin güçlenmeleri sağlanabilir hem de balın niteliği konusundaki endişeler giderilerek tüketici ve ülke menfaatleri korunmuş olur.

Ülkemizde arıcılıkla uğraşan kesimin çoğunluğu bu konuda yasal güvenceleri olmadığı için arıcılığı yan uğraş olarak görmekte bilgi eksikliğinden dolayı modern ekipmanlardan yararlanamamaktadır. Koloni sayısı ve bitkisel faunanın dünyada benzeri görülmemiş zenginliğine karşın sanki çok bal üretiliyormuş gibi bir imaj vardır. Oysa tüketilen balın önemli miktarı ithal edilmektedir. Bu denli potansiyeli olan ülkemizde bal ithal edilmesi ülkemizin zaafıdır. Üretim maliyetlerinin yüksek olması, nedeniyle ucuz fiyatla vasıfsız ithal bal ithal edip tüketime sunulmaktadır. Üreticiye ihracat fiyatından şeker verilmemektedir. Dolayısıyla üretici kullanacağı şekeri iç piyasadan yüksek fiyatla temin etmektedir. Oysa üreticiye ihraç fiyatından şeker verilse, nakliyede mazot desteği sağlansa, gezginci arıcıya gereksinimi olan kovan, mum gibi girdilerde destek sağlansa, orman envalinden kovan tahtasını ucuza alabilse, modernize kovanların temininde devletçe alet ve ekipman desteği verilse, proje desteği sağlansa, üretim maliyeti önemli miktarda düşecektir. Dolayısıyla sağlıklı bal ithalat fiyatından daha ucuza tüketiciye arz edilecektir.

Bal ihracatının önündeki prosedürler ağırdır. İhraç edilen balların büyük çoğunluğu ithal edildiği ülke standartlarına uymadığı için ülkemize iade edilmekte ve bu vasıfsız ballar ülkemizde satışa sunulmaktadır.

Arıcılık sektörüyle ilgili Arı Yetiştiricileri Birliği ve Bal Üreticileri Birliği arasındaki kısır çekişmelerin önüne geçilmeli bu konuda bir konsensüs sağlanarak" Arıcılık Konseyi" oluşturulmalıdır.

Ülkemizde arı yetiştiricileri ve bal üreticilerinin sorunlarının ve çözüm yollarının belirlenmesi eksikliklerinin giderilmesi, geliştirilmesi, ulusal düzeyde koordinasyonun sağlanması, destekleme yollarının araştırılması, idari ve kurumsal yasal düzenlemelerin yapılması amacıyla Anayasanın 98. TBMM İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırılması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Ramazan Kerim Özkan         (Burdur)

2) Şevket Köse                         (Adıyaman)

3) Ali Rıza Öztürk                    (Mersin)

4) Sacid Yıldız                          (İstanbul)

5) Atila Emek                            (Antalya)

6) Akif Ekici                             (Gaziantep)

7) Mevlüt Coşkuner                  (Isparta)

8) Rasim Çakır                          (Edirne)

9) Ali Rıza Ertemür                   (Denizli)

10) Mehmet Ali Özpolat           (İstanbul)

11) İsa Gök                               (Mersin)

12) Bayram Ali Meral               (İstanbul)

13) Nesrin Baytok                    (Ankara)

14) Eşref Karaibrahim              (Giresun)

15) Rahmi Güner                      (Ordu)

16) Canan Arıtman                   (İzmir)

17) Mehmet Sevigen                 (İstanbul)

18) Ergün Aydoğan                  (Balıkesir)

19) Atilla Kart                           (Konya)

20) Hulusi Güvel                      (Adana)

21) Engin Altay                        (Sinop)

22) Yaşar Tüzün                       (Bilecik)

23) Suat Binici                          (Samsun)

24) Ferit Mevlüt Aslanoğlu      (Malatya)

25) Bülent Baratalı                    (İzmir)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının dört tezkeresi daha vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

B) Tezkereler (Devam)

5.- TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın, Alman Bertelsmann Vakfı Başkanı tarafından, 11-12 Mayıs 2009 tarihlerinde Riyad’da düzenlenecek olan 12’nci Kronberg Toplantısına ismen davetine icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/748)

                                                                                                                        14 Nisan 2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Murat MERCAN, Alman Bertelsmann Vakfı Başkanı tarafından, 11-12 Mayıs 2009 tarihleri arasında Riyad’da düzenlenecek olan 12. Kronberg Toplantısına ismen davet edilmiştir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanun’un 9. Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                                   Köksal Toptan

                                                                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                         Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

6.- TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın, 21-24 Nisan 2009 tarihlerinde Kosova’ya resmî bir ziyaret gerçekleştirmek üzere, Kosova Çevre ve Alan Planlama Bakanı, Kosova Türkleri Millî Bayramı Tertipleme Kurulu Başkanı tarafından ismen davetine icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/749)

                                                                                                                        07.04.2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Murat MERCAN, 21-24 Nisan 2009 tarihleri arasında Kosova’ya resmi bir ziyaret gerçekleştirmek üzere Kosova Çevre ve Alan Planlama Bakanı, Kosova Türkleri Milli Bayramı Tertipleme Kurulu Başkanı tarafından ismen davet edilmiştir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlemesi Hakkında 3620 Sayılı Kanun’un 9uncu Maddesi uyarınca Genel Kurul’un tasviplerine sunulur.

                                                                                                                   Köksal Toptan

                                                                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                         Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

7.- İran İslami Danışma Meclisi Enerji Komisyonunun, 10-12 Mayıs 2009 tarihleri arasında Türkiye Büyük Millet Meclisinden 5 kişilik bir Parlamento heyetini İran’a davetine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/750)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

İran İslami Danışma Meclisi Enerji Komisyonu, TBMM’den 5 kişilik bir Parlamento Heyetini 10-12 Mayıs 2009 tarihleri arasında İran’a davet etmektedir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında” 3620 sayılı Kanunun 6. Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                                   Köksal Toptan

                                                                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                         Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

8.- Ankara Milletvekili ve Çevre Komisyonu Başkanı Nazmi Haluk Özdalga’nın, “Dengeli Bir Çevre İçin Küresel Parlamenterler Organizasyonu” (GLOBE Europe) tarafından, 30 Nisan 2009 tarihinde Belçika’nın Brüksel kentinde, AB Parlamentosunda yıllık olağan Strateji Konferansına ismen davetine icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/751)

                                                                                                                        13.04.2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

“Dengeli Bir Çevre İçin Küresel Parlamenterler Organizasyonu” (GLOBE Europe) tarafından; 30 Nisan 2009 tarihinde, Belçika’nın Brüksel kentinde, AB Parlamentosunda yıllık olağan Strateji Konferansı gerçekleştirilecektir. Söz konusu konferansa Ankara Milletvekili ve Çevre Komisyonu Başkanı Nazmi Haluk ÖZDALGA davet edilmektedir.

Davete icabet edilmesi hususu “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 9. Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                                   Köksal Toptan

                                                                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                         Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/675) (S. Sayısı: 330) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- 3624 sayılı Kanunun;

a) 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Kuruluş” ibaresi “KOSGEB”, 5 inci maddesinde yer alan “Kuruluşun” ibaresi “KOSGEB’in” ve 9 uncu maddesinin (c) bendinde yer alan “Başkanlık” ibaresi “KOSGEB”,

b) 2 nci maddesinde yer alan “Genel Kurul”, “İcra Komitesi” ve “Başkanlık” tanımlarında, 11 inci maddesinin birinci, ikinci, üçüncü fıkralarında ve 17 nci maddesinin (I) numaralı fıkrasında yer alan “Sanayi” ibareleri “İşletmeleri”,

c) 2 nci maddesinde yer alan “Merkez ve Enstitüler” tanımındaki “Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi kesiminin” ibaresi “işletmelerin”,

ç) 4 üncü maddesinin (e) bendinde yer alan “sanayinin çeşitli alt sektörlerinde” ibaresi “değişik sektörlerde”,

                        

(x) 330 S. Sayılı Basmayazı 25/2/2009 tarihli 62’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

d) 7 nci maddesinde yer alan “küçük ve orta ölçekli sanayi kesimine” ibaresi “işletmelere”,

e) 9 uncu maddesinin (a) bendinde yer alan “küçük ve orta ölçekli sanayinin” ibaresi “işletmelerin”,

f) 12 nci maddesinin (b) bendinde yer alan “sanayi kesiminin” ibaresi “işletmelerin”, (d) bendinde yer alan “sanayiyi, genel sanayi politikalarına göre” ibaresi “işletmeleri, kalkınma politikalarına göre”, (i) bendinde yer alan “mamullerin pazarlanması” ibaresi “mamullerin ve hizmetlerin pazarlanması”, (j) ve (s) bentlerinde yer alan “sanayi” ibaresi “işletmeler”, (n) bendinde yer alan “sanayi sektörü” ibaresi “işletmeler” ve “sanayicilerin” ibaresi “işletmelerin”, (o) bendinde yer alan “sanayi işletmelerinin” ibaresi “işletmelerin”, (s) bendinde yer alan “çalışmaların sanayiye uygulanması” ibaresi “çalışmaların uygulanması”, (t) bendinde yer alan “sanayi kesimine” ibaresi “işletmelere” ve (u) bendinde yer alan “sanayinin” ibaresi “işletmelerin”, şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü’ye aittir.

Buyurun Sayın Tütüncü. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yüce Meclisin değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, görüşülmekte olan yasa tasarısının 2’nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken hepinizi, şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi adına en iyi dileklerimle, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Tasarı, amaç itibarıyla, kapsam itibarıyla geçen hafta görüşüldü. Bu nedenle tasarının temel amacıyla ilgili bir anımsatma yapmayı öncelikle uygun görüyorum çünkü bu görüşeceğimiz 2’nci madde amaçla ilgili.

Tasarının temel amacı, KOSGEB’in sorumluluk alanının genişletilmesidir. Bilindiği gibi 3624 sayılı Yasa, KOSGEB’le ilgili sorumluluk alanını sadece sanayi sektörüyle sınırlı kılmıştı. Şimdi, bu yasa tasarısıyla bu alan genişletiliyor, sanayi sektörü, artı sanayi sektörünün dışında ne kadar sektör var ise bu sektördeki küçük ve orta ölçekli sanayiler, bu sektörlerdeki esnaf ve sanatkârlar da yasanın kapsamına dâhil ediliyor.

Tasarı, bu açıdan son derece önemli ve öteden beri gereksinim duyulan bir eksiği, bir beklentiyi karşılama iddiasında. Bize göre çok geç kalmış bir düzenleme ve bu düzenlemeyi, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, esas itibarıyla benimsiyoruz. Eksikleri var, biraz sonra dile getirmeye çalışacağım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte 2’nci madde bu iddianın gerçekleştirilmesi için gerekli olan hukuki zemini hazırlama amacıyla düzenlenmiş. Bu nedenle, mevcut yasada sadece sanayi sektörünü içeren işletme tanımı tüm sektörleri kapsayacak bir duruma getiriliyor. KOSGEB’in hedef kitlesi yaklaşık 8 kat arttırılıyor.

Burada iki sorunun sorulması gerekiyor. Geçen hafta arkadaşlarımız kısmen bu soruları sordular ama yinelemekte yarar görüyorum:

Birinci soru: Hedef kitlesinde böylesine bir genişlemeyi karşılayacak finansman kaynağı nasıl sağlanacak?

İkinci soru: Kurumsal, teknik ve parasal kapasitesi acaba KOSGEB’in böylesi bir genişlemeyi karşılayacak konumda mıdır?

Değerli milletvekilleri, bu iki soruya da ne yazık ki olumlu yanıt vermek mümkün değil.

Sayın Bakanımız geçen hafta finansman boyutuyla ilgili bir konuşma yaptılar. Bize göre son derece pembe bir tablo sundular. Sayın Bakanımızın zabıtlara geçmiş olan bu pembe tablosunu zaman kısıtlılığı nedeniyle dile getirmek istemiyorum. Zabıtlarda var ama herhâlde Sayın Bakanımız iki gün önce açıklanan ekonomik programda “ümüğün sıkıldığı” itirafını kestiremedi, göremedi. Bunu altını çizerek söylüyorum: Ekonomik buhrandaki o revizyon öteden beri tartışması yapılan “Ay, ümüğü sıktırırım, sıktırmam.”, “Ümük sıkılacak.” filan… O konuşmalarının, gerçekten nasıl halkın ümüğünün sıkıldığının geç de olsa bir itirafıdır. Ama bu ümük sıkma programının asıl ağırlığını IMF ile anlaşma masasına oturduğumuzda yine göreceğiz ve iki gün önce ayarlanan o makroekonomik dengeler yine, tekrar ayarlanacak ve bu sefer daha fazla ümük sıkılacak, buna tanık olacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, ben yüce Meclisi kısa da olsa bu konuda bilgilendirmek istiyorum. Türkiye küresel krizden en ağır etkilenen ülkelerden biri olmuştur. 2008’in son üç ayına baktığımızda, ekonomik büyümedeki daralma yüzde eksi 6,2 ve bu daralmayla birlikte 2008 için öngörülen yüzde 4’lük büyüme yüzde 1,1’e düşmüştür. Neye rağmen düşmüştür, dikkatinizi çekiyorum: Millî gelir hesaplarında bir ayarlama yapıldı, bir revizyon yapıldı, buna rağmen yüzde 1,1 elde edilmiştir. Neye rağmen: İkinci olarak, seçim ekonomisi, seçim hovardalığı sonucunda harcamaların artırılmasıyla bu yüzde 1,1 elde edilmiştir. Üçüncü olarak da tarımda var yılını yaşadık, yaşıyoruz, bunun için yüzde 1,1 elde edilmiştir. Yoksa eksi olacaktı 2008’in de tümü.

2009’da sanayi üretiminde tarihî düşüş yaşanıyor Sayın Başkan, değerli milletvekilleri. Şubattaki tarihî düşüş eksi yüzde 23,7. Bu ne anlama geliyor? 2008’in son üç ayındaki küçülme, yani yüzde 6,2’lik küçülme artarak devam edecektir. Değerli milletvekilleri, artarak devam edecektir. Bize göre yaklaşık yüzde 10’luk bir daralmaya 2009 yılı için hazır olmak durumundayız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Uçak sektörü dışında ama Sayın Tütüncü.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii ki bu, sanayi üretimiyle ilgili yüzde 10’luk daralma. 2009’un tamamı için millî gelir açısından yüzde 6’lık bir daralma, en az yüzde 6’lık bir daralmaya hazır olmak mecburiyetindeyiz. Şunu da bilelim, altını çizerek söylüyorum: Böylesi bir daralmayı ne IMF’den gelecek olan para ne de IMF’nin disiplini azaltabilir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçek tablo bu.

Şimdi, KOSGEB’in kurumsal, teknik ve personel kapasitesinin yetersizliğine geliyorum. Bu yetersizlik bize göre finansman sorunundan da daha önemlidir. Neden önemlidir? KOSGEB hâlihazırdaki mevcut kapasitesiyle bakınız şu an için 280 bin imalat işletmesinden ancak ve ancak 60 binini kavrayabilmiş, bu 60 bin işletme içerisinden sadece 15 bin ile 20 bin işletmeye destek verebilmiş. Şimdi hedef kitle 2 milyon işletmeye varacak, 2 milyon işletmeye varacak. Sonuç?

OKTAY VURAL (İzmir) – Rekor var mı?

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Sonuç şu Sayın Başkan, değerli milletvekilleri: Bu yasa dostlar alışverişte görsün yasası olmaya namzettir! Dostlar alışverişte görsün yasası olmaya namzettir!

Bu noktada, Anadolu Yaklaşımı’nda yaşanan skandalı, perişanlığı dile getirmek zorundayım. Anadolu Yaklaşımı’yla kurtarılmayı bekleyen KOBİ sayısı, anımsayacaksınız, Hükûmete göre 42 bin idi, KOBİ dünyasına göre 70 bin idi. Yasa 2007 Martında uygulamaya girdi. 2007 sonu itibarıyla 93 firma borç yapılandırma programına alınabildi ve bu 93 firmadan -dün sürçülisan eyledim “41 tane” dedim, düzeltiyorum- 71 tanesi ancak yararlanabildi Anadolu Yaklaşımı’ndan.

Şimdi, bu nedir? Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Anadolu Yaklaşımı, skandal mıdır, trajikomik bir hadise midir? Takdiri yüce Meclise bırakıyorum.

Siz 42 bin KOBİ’ye can suyu verme iddiasıyla, büyük tantanalarla yola çıkacaksınız, bizim tüm iyi niyetli çabalarımıza kulaklarınızı tıkayacaksınız, sadece 71 adet KOBİ’nin yarasına merhem olabileceksiniz. Bize göre bu sonuç AKP İktidarının sorunları çözme iddiasındaki perişanlığını yansıtmaktadır, perişanlığını yansıtmaktadır.

Bu konuya şunun için değiniyorum: Bu KOSGEB Yasası, bu kadar olmasa da buna benzer bir başarısızlığa gebedir. Bunu iddia ediyoruz. Lütfen, Anadolu Yaklaşımı’ndaki ısrarımızı anımsayınız.

Öneri: Bu tasarıyı geri çekelim, el birliğiyle eksiklerini gidermeye çalışalım. Sektörel meslek kuruluşlarının, 2 milyonu aşacak hedef kitleyi kucaklaması amacıyla KOSGEB İcra Kurulunda temsili sağlanmış…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Bir dakika Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Tamam.

Bu, çok yararlı ancak yetersizdir. KOSGEB destek paketinde finansman yanında girişimciliği canlandırma, teknoloji seçimi ve geliştirilmesi, eğitim, danışmanlık gibi son derece önemli, ihtisas gerektiren görevler var, sorumluluklar var. KOSGEB’in bu çerçevede yeniden yapılandırılması gerekiyor.

İkinci önerimiz: Halk Bankasını yabancılara satmaktan vazgeçiniz. Halk Bankası, özellikle KOBİ’lere, esnaf ve sanatkâra kredi verecek bir ihtisas bankasına dönüştürülmelidir. El birliğiyle bunu yapalım.

Ve üçüncü önerimiz: “KOBİ ve Esnaf Bakanlığı”nı yine el birliğiyle kuralım. Çünkü konu kırk yedi dolayında, hatta elliye yakın kamu kuruluşunu ilgilendiriyor, bunlar arasında iş birliğini sağlamak çok zor, aksi hâlde bu yasanın uygulamasında da şimdiye dek gördüğümüz kaynak israfı, zaman israfıyla karşılaşılması kaçınılmazdır.

Teşekkür ediyorum. Bundan sonraki maddelerde de biz görüşlerimizi ifade etmeye çalışacağız. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle hepinize saygılarımı sunuyorum.

Görüşülmekte olan 330 sıra sayılı kısaca KOSGEB Kanunu olarak bilinen, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına görüşlerimizi belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım. Meclisin siz değerli milletvekillerini ve bizi izleyen yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 2’nci maddesinde, tasarının genelindeki değişikliklere paralel olarak KOSGEB Kanunu’ndaki “sanayi işletmeleri” ibaresinin genel olarak “işletmeler” şeklinde değiştirilmesini öngören değişiklikler yer almaktadır. Bu değişiklikleri, tasarının tamamıyla birlikte, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak desteklediğimizi belirtiyor, bu tasarının hazırlanmasında emeği geçen tüm bürokratları ve Sayın Bakanı kutluyor, teşekkürlerimi sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, küresel krizin etkilerinin her sektörde derinden hissedilmeye başlandığı ve birçok insanımızın canının yandığı bu dönemde, geç de olsa KOSGEB Yasası’nda değişiklik yapılmasını sağlayan bu tasarıyı grubumuz olarak desteklediğimizi ifade ettim ancak değişikliğin hem geç kaldığını hem de yetersiz olduğunu belirtmek istiyorum. Değişiklik geç kalmıştır çünkü birçok işletmemizin, ekonomik krizin de etkisiyle -son altı aylık dönemde- maalesef ayakta kalamayarak kapandığı bir dönemi geçirdik. Keşke, bu tasarı aylar öncesinden de ifade edildiği ve birçok kez dile getirildiği gibi daha önceden yasalaşmış olsaydı da “can suyu kredisi” olarak sıfır faizli kredi desteği imkânından bu kapanan işletmelerimizin -bazıları sanayi sektöründe olmadığı için o dönemde yararlanamamıştı- bundan yararlanıp ayakta kalabilmelerini sağlamış olsaydık. Bu nedenle, tasarının, geç kalmış bir tasarı olmakla beraber bundan sonrası için önemli destekler sağlayacağına inandığımız bir tasarı olduğunu bu vesileyle tekrar belirtmek istiyorum.

Tasarı yetersizdir çünkü özetle, KOSGEB Kanunu’nda geçen “sanayi işletmeleri” ibaresinin sadece “işletmeler” şeklinde değiştirilmesiyle kitlenin büyümesini amaçlayan bir tasarıdır fakat gerek KOSGEB’in mevcut altyapısı gerek personel sayısı gerekse bütçe imkânları nedeniyle bu genişleyen hedef kitleye yeterli miktarda hizmet veremeyeceğimiz endişesi bizde hâkimdir. Bakanlığımızın mutlaka bu eksikliği göz önüne alarak gerekli düzenlemeleri sağlayacak tedbirlerin acilen uygulamaya konmasında öncülük etmesi gerekiyor. Bu amaçla, KOSGEB’in 2009 yılı bütçesindeki artışın da oldukça kısıtlı olduğu dikkate alındığında, gerçekten önümüzdeki dönemde talepte bulunacak çok sayıdaki işletme -ki benden önceki değerli konuşmacılar rakamları ifade ettiği için onları tekrar zikretmek istemiyorum- hedef kitledeki ciddi büyüklük, bu bütçe ile maalesef yeterli miktarda desteklenemeyecektir. O nedenle, mutlaka bu eksikliğin giderilmesi gerekiyor.

Bu konuda önerimizi de mutlaka sunmak zorundayız: En kısa sürede bu tasarıyla yapılan değişikliklerin uygulamaya geçebilmesi amacıyla, sanayi işletmelerine ek olarak küçük ve orta ölçekli hizmet işletmelerinin de bürokratik işlemlerinin kısa sürede tamamlanabilmesi için, bu işletmelere ait veri tabanına zaten sahip olan ve şimdiye kadar söz konusu işletmelere kredi desteği sağlayan esnaf ve sanatkârları kredi ve kefalet kooperatiflerinin mutlaka sisteme dâhil edilerek KOSGEB’in iş yükünün hafifletilmesi gerekmektedir. Aramızda bu birliklerde zaman zaman yöneticilik yapmış değerli birlik başkanları ve hatta genel başkanlık yapmış milletvekili arkadaşlarımız var. Aklıma gelen birkaç ismi sadece zikredeceğim: Sayın Mehmet Ali Susam, Sayın Derviş Günday ve Sayın Abdulkadir Akgül gibi değerli insanları bir araya getirip, bunların birikimlerinden mutlaka yararlanarak bu sistem problemini acilen çözmemiz gerekiyor. Özellikle Esnaf ve Kefalet Kooperatifleri Birliğinin KOSGEB’in yükünü alacak önemli ve acil bir çözüm olduğunu düşünüyorum. Bunun mutlaka kısa sürede sonuca kavuşturulmasında büyük yarar görülmektedir.

Ülkemiz istihdamında ve ekonomisinde önemli bir yer tutan ve daha çok yerli kaynakları ve ham maddeyi kullanarak üretim yapan KOBİ’lerin ayakta tutulmasını sağlayacak acil tedbirlerin alınması kaçınılmazdır. Yaşanan ekonomik krizle mücadele amacıyla Hükûmetimizce beşincisi açıklanan tedbir paketleri değerlendirildiğinde, ne yazık ki KOBİ’leri, özellikle istihdamda önemli yer tutan tarımı ve genel olarak üretimi destekleyici önemli bir tedbirin alınmadığı görülmektedir. Stoklardaki otomobillerin, beyaz eşyanın, elektronik eşyanın, mobilyanın tüketimini hızlandıracak tedbirler elbette ki önemlidir ama bununla birlikte, üretimi özendirecek tedbirlerin mutlaka uygulamaya zaman geçirilmeden konması gerekmektedir. Bu amaçla, özellikle ÖTV ve KDV indirimlerinin niçin üretimin ham maddelerinde, enerjide, iş gücü ve diğer girdilerde uygulanmadığı düşündürücüdür. Bu indirimlerin özellikle nakliye sektörü ve tarımda da önemli girdilerden olan mazotta, gübrede, yemde, ilaçta, tohumlukta, sulama yatırımlarında, traktör ve tarım iş makineleri gibi birçok girdide mutlaka ve zaman geçirilmeden sağlanması ve yapılması gerekmektedir.

Üretimi destekleyelim ki ülkedeki en büyük sıkıntı olan istihdama katkıda bulunabilelim. Aksi takdirde, hâlen yaşadığımız gibi, Türkiye birkaç uluslararası küresel sermayeye ait şirketin cenneti ve pazarı olmaya devam edecektir. Bundan acilen Türkiye'nin kurtulması gerekmektedir. Benden önceki değerli konuşmacılar da ifade ettiler, açıklanan son Türkiye İstatistik Kurumu haber bülteni ve sayfalarında da belirtildiği gibi, sanayi rakamları ve sanayi üretim endeksi çok iç açıcı değildir. Sanayi üretim endeksi 2009 yılı Şubat ayında önceki yıla göre yaklaşık yüzde 24 oranında azalmış ve sanayide tarihin en büyük düşüşünün yaşandığı bir süreç başlamıştır. Ana sanayi grupları sınıflamasına göre, 2009 yılı Şubat ayında bir önceki yılın aynı ayına göre en yüksek düşüş yaklaşık yüzde 45 oranla sermaye malı imalatında görülmüştür. Bu düşündürücüdür değerli milletvekilleri. Sermaye malı imalatındaki düşüş ciddi sinyaller vermektedir. Mutlaka bunun önüne geçilecek tedbirleri almamız kaçınılmazdır.

İmalat sanayisi alt grupları incelendiğinde en yüksek düşüş oranı motorlu kara taşıtı, römork ve yarı römork imalatında gerçekleştirilmiştir. Bu imalat kolları kendi emeğimizin ve ürünlerimizin daha çok değerlendirildiği, katma değerin daha yüksek olduğu kollardır. Yine bunların ilgili bakanlıklarımız nezdinde çok ciddi değerlendirmesinin yapılması kaçınılmazdır.

Son dönemde, 2005 yılı üretim endeksi 100 kabul edildiğinde, ilk kez 2008 yılı on birinci ve on ikinci aylarında bu imalat üretim endeksi 100’ün altına düşmüş ve 2009 yılının birinci ve ikinci aylarında bu rakam yüzde 80’ler civarına gerilemiştir. Yine, sanayide kapasite kullanım oranının yüzde 60’lar düzeyine indiği bir dönemde mutlaka tedbirlerin aciliyeti önem kazanmaktadır.

Yine, bugün basında da yer aldığı kadarıyla ilk üç aylık bütçe açığı öngörülenin çok çok üzerinde, 19,1 milyar dolarlık bir değerle tahminlerin yüzde 337 oranında yüksek bir değerle kapanmıştır. İki gün önce yapılan revize çalışmasında 2009 yılı cari açığı 11 milyar dolar olarak hedeflenmiştir ama 2009’un ilk üç ayında gerçekleşen rakam yaklaşık 20 milyar dolar civarındadır.

Bu tabloyla önümüzdeki günlerin iyi geçeceğini söylemek sadece iyi niyetlilikten ileri gitmeyecektir. Sayın Bakanımıza ve Kabinenin diğer değerli bakanlarına bu hatırlatmayı yapmak zorundayım. Yüzde 3,6 küçülme olarak revize edilen rakamın yüzde 4’ten yaklaşık yüzde eksi 4’e inmiş bir rakam olduğunu düşünürsek ve bunun iyimser bir tahmin olduğu değerlendirilirse, yine bir önceki değerli konuşmacının da ifade ettiği gibi, 2009 yılı küçülmesinin yüzde 10’lar düzeyinde bir gerçekleşmeyle sonuçlanacağı düşünüldüğünde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ALİM IŞIK (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

…özellikle istihdam açısından bu rakamları iyi değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Seçim öncesinde emeklilerimize vadedilen ve verilebileceği yetkili ağızlardan ifade edilen 300 TL’lik harcama çekinin akıbetinin ne olduğunu bana değerli emeklilerimizden bir grup sormamı söyledi. Sayın Bakanım, bu konunun akıbetinin ne olduğunu emeklilerimize açıklayabilirseniz memnun olacağız.

Yine, Çek Yasası ve hapis cezaları nedeniyle şu anda 6 milyar -eski parayla- TL’lik borcunu ödeyemeyen, 5 milyar TL çek nedeniyle -imzası nedeniyle- hapiste yatan işverenlerimiz soruyor: “Akıbetimiz ne olacaktır? Bunun tedbirleri ne zaman alınacaktır?” diye. Yeni özelleştirmelerde eskilerine benzer usulsüzlüklerin yaşanmaması temennimi iletmemi ifade ettiler. Olabilecek muhtemel IMF anlaşmasından sağlanacak kaynağın nerelere öncelikle harcanması gerektiğinin de yine sorulmasını ifade ettiler.

Dün Hükûmet adına oturan Sayın Bakanımıza sorduğum bir soruya, üzülerek ifade edeyim ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİM IŞIK (Devamla) – Son bir cümle…

BAŞKAN – Veremem.

ALİM IŞIK (Devamla) – Peki.

Çok teşekkür ediyorum. Hayırlı olması temennisiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Hele sizin gibi böyle dakikalara, saniyelere çok dikkat eden bir kişi…

ALİM IŞIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sizi zorlamayacağım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim Sayın Işık.

Evet, şahıslar adına ilk söz Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Akif Paksoy’un.

Buyurun Sayın Paksoy. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; KOSGEB Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Biz bu tasarıyı olumlu buluyoruz ancak birtakım uygulamalarla ilgili öneri ve tenkitlerimizi de Hükûmete sunmak istiyorum.

Bilindiği gibi KOSGEB’in başlattığı bir can suyu kredisi var ancak bu krediler amaçlandığı ölçüde vatandaşa ulaşmıyor. Nasıl ulaşmıyor? Bir defa, bankalar zorluk çıkarıyor. Bir kısım müteşebbisin kredi talebi, sicil affına rağmen, geçmiş dönemlerdeki olumsuz siciller gerekçe gösterilerek bankalarca reddediliyor. Bu konuda çok sayıda şikâyet alıyoruz. Bunun yanında, yüksek oranda teminat isteniyor. Mesela, verilecek kredi 25-30 bin TL, istenilen teminat 50-60 bin TL. Bu teminatı gösteremeyenler kredi alamıyor, kiradaki işletme sahiplerinin bu teminatı bulmaları mümkün değil. Teminatta sorun yaşamayan müteşebbis, bilançoları bankalar tarafından yeterli görülmediği için kredi alamıyor. Yaşanan ekonomik kriz münasebetiyle firmalar ciddi oranda nakit sıkıntısı çekiyor. Bu sebepten bazı firmalar çeklerini zamanında ödeyemiyor. Bu durumdan dolayı da bankalar firmalara zorluk çıkarıyor.

Bir başka sorun, KOBİ’lerin aldıkları makinelere geçici bir süre için uygulanan KDV indirimi meselesi. İndirim bir kısım makinelerle sınırlı tutuluyor, biz KOBİ’lerin kullandığı tüm makinelerin indirim kapsamına alınmasını istiyoruz. AKP Hükûmeti bir doğru yaparken birkaç tane de yanlış yapıyor. Üretim ve istihdama öncelik veren politikalar yerine tüketime öncelik veren politikalar yüzünden yaşanan global krizin etkisiyle işsizlik, TÜİK verilerine göre aralık-ocak-şubat döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3,9 artarak yüzde 15,5 yani 1 milyon kişi artarak 3 milyon 650 bin kişiye yükselmiştir. Bu, resmî rakamlardır. Gayriresmî rakamların daha yüksek olduğunu düşünüyoruz.

Bir diğer konu, teşvik düzenlemeleri. Muhtemelen önümüzdeki aylarda yeni bir teşvik düzenlemesi gündeme gelecek. İftihar ederek söylüyorum: Seçim bölgem Kahramanmaraş aldığı teşviklerin bir tek kuruşunu bile zayi etmemiş, yatırıma, üretime ve istihdama dönüştürmüştür.

Mevcut teşvik uygulaması 2008 sonu itibarıyla bitince Hükûmet mahallî seçimlerin de etkisiyle bu teşvikleri -zoraki- sadece 2009 yılı için bir yıl uzattı. Biz teşvik sisteminin, en azından Kahramanmaraş gibi olumlu yönde kullanan iller için üç yıl daha uzatılmasını talep ettik, bu önerimiz maalesef kabul görmedi. Bu yetmedi, Hükûmet teşvik sistemini kökten değiştirmeye karar verdi, DPT’nin hazırladığı yeni sisteme göre teşvik sisteminin ana eksenini illerin coğrafi konumları belirleyecek. Bu kıstasa göre seçim bölgem Kahramanmaraş Hatay-Osmaniye grubuna dâhil edildi. Hâlbuki ana hedef, bölgesel politikaların daha etkin uygulanması, analizi ve AB’ye uyumun sağlanmasıdır.

Bu doğrultuda sınıflandırma yapılırken coğrafi konumdan ziyade illerin ekonomiklik ve sosyal gelişmişlik durumlarını yansıtan demografik yapı, işsizlik oranı, gayrisafi yurt içi hasıla ve istihdamın sektörel dağılımı gibi verilerin dikkate alınması gerekmekteydi.

İlimizin bu teşvik sınıflamasında Hatay gibi daha gelişmiş bir il ile aynı grup içinde olması, bölgesel politika ve uygulamalardan, fon ve yatırımlardan yeterli oranda faydalanamaması, hak ettiği payı alamaması riskini ortaya çıkartmaktadır. Ayrıca yeni teşvik sisteminde kırk ili kapsayan on iki grup il öncelikli bölge ilan edilmiş olup, Kahramanmaraş’ın içinde bulunduğu Hatay grubu öncelikli bölgeler arasında yer almamıştır. Öte yandan, öncelikli bölge ilan edilen Gaziantep ve Kayseri illeri, şehrimizden daha fazla gelişmiştir. Kahramanmaraş, cazibe merkezleri konusunda da aynı sıkıntıları yaşamıştır.

Kahramanmaraş kamuoyu ve şahsen ben, bu durumun Devlet Bakanı Sayın Mehmet Şimşek’in Gaziantep’e pozitif ayrımcılık yapmasından kaynaklandığını düşünüyoruz. Gaziantep, bizim kardeş şehrimiz. Kahramanmaraş kamuoyu, Sayın Mehmet Şimşek’ten ve Sayın Nazım Ekren’den Kahramanmaraş’a pozitif ayrımcılık yapmasalar da haklarının verilmesini, şehrimizi daha fazla mağdur etmemelerini istiyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) – Ayrıca yeni teşvik sisteminde ilimizde kuyumculuk, ayakkabıcılık, giyim eşyası imalatı, ahşap işleme ve ahşap mobilya imalatı gibi önemli sektörler teşvik dışı kalmaktadır.

Hükûmet bir yandan global ekonomik krizin etkilerini hafifletmek için çeşitli tedbirleri uygulamaya koyarken yukarıda sıraladığım yanlış politikalar bu önlemleri faydasız hâle getirmektedir. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, yerel sanayici, iş adamları ve diğer sivil toplum kuruluşlarının görüşünün alınarak ilimizin çevresindeki illerin sosyal ve ekonomik gelişmişlik düzeylerinin tekrar analiz edilmesini ve Kahramanmaraş’ın Hatay grubundan çıkartılarak Osmaniye ve Adıyaman ile bir bölge oluşturulmasını, bu bölgenin de “öncelikli bölge” ilan edilmesini istiyoruz.

Beni sabırla dinlediğiniz için yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paksoy.

Şahıslar adına son söz Sakarya Milletvekili Sayın Hasan Ali Çelik’te.

Buyurun Sayın Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; KOSGEB Yasası’nda yapılması gereken bazı düzenlemelerle ilgili 2’nci maddede şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanun tasarısının bu maddesinde eski metin yeni değişikliğe uygun olarak düzenlenmiştir. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin geliştirilmesi, ülkemiz sanayi ve üretiminin en önemli konusudur. Özellikle dünyayı etkisi altına almış bulunan ekonomik krizin ülkemize yansımaları da dikkate alındığında, KOBİ’lerin faaliyetlerini daha sağlıklı sürdürmesine destek olup katkı vermek bir zorunluluktur. KOSGEB’in destekleyip geliştireceği hedef kitlesinin bu kanun tasarısıyla birlikte artacak olması olumlu bir durumdur. Bununla birlikte gerekli kaynak ve ihtiyaçların temini de şarttır.

Elbette sadece sanayi üretimini yapmak yeterli değildir, aynı zamanda üretimin pazarlanması üretimin devamlılığı için de bir gerekliliktir. Satılmayan mal stoktur ve işletmelerin tercih etmeyecekleri bir uygulamadır. Dolayısıyla sanayi tanımı KOSGEB için eksik bir tanımlamadır ve bu tasarı ile yetersiz kalmış KOSGEB tanımı ve hizmet alanı günümüz ekonomik şartları için gerekli olan düzenlemeyle iyileştirilmiştir.

Dünyada rekabet şartlarının giderek zorlaşması, sanayiciyi daha komplike bir yapıya girmeye mecbur bırakmıştır. Bunun sonucunda üretim prosesi, sadece üretim prosesinin yanı olarak kalmasını sağlamamış, beraberinde üretimin öncesi ve üretimin sonrası ile bütünleşmiştir. Böylece bu kanun tasarısı ile KOBİ’ler ve yaygın bir kredi kullanma ihtiyacı sağlanmış olacak, aynı zamanda da faaliyet alanları daha da genişlemiş olacaktır.

Birçok işletme KOSGEB’den destek alması gerekirken alamamıştır. Ümidim ve inancım odur ki bu kanun tasarısı ile KOBİ’lerin hareket kabiliyeti artacak, rekabet gücü yükselecek, üretim dışındaki sanayi faaliyetleri için de güç elde edebilecektir.

Bu vesileyle KOSGEB Kanunu’nda yapılan bu değişikliği faydalı buluyor, ülkemiz sanayisine hayırlar getirmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Sayın Vural, pek kısa bir söz talebiniz vardır. Şimdi açtırıyorum, iki dakikalık bir süre vereceğim size.

Buyurun.

VII.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın bir Alman vakfı ve Kosova Çevre ve Alan Planlama Bakanının resmî davetlerine ait Başkanlık tezkerelerinin kabulünün İç Tüzük ve kanunun ilgili maddesine uygunluğunun araştırılmasına ve bu tezkerelerin tekrar gözden geçirilerek, hukuka uygun olması hâlinde Genel Kurula sunulması gerektiğine ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, sunuşlarda, Başkanlığın sunuşlarında Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Murat Mercan’ın Alman bir vakıf tarafından daveti konusu Meclis Genel Kurulunun tasviplerine sunuldu. Yani bir vakfın davetinin Meclis Genel Kurulunun onayına sunulması 3620 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesinde yer almıyor. Bu durumda bütün milletvekillerinin bir vakıf daveti münasebetiyle davet edilmesi ve Meclis Genel Kurulunda tasvip edilmesi gibi bir durumla karşı karşıya gelebiliriz. Bu uygun değildir. Dolayısıyla, Başkanlığın sunduğu, bu tasvibe sunulan ve kabul edilen bu hususun dikkate alınmaması gerekmektedir. Özel bir vakıftır, bu vakfın davetine icabet özel bir durumdur. Bir temsil heyeti de yoktur, siyasi partilerin temsili de söz konusu değildir.

Yine aynı şekilde Sayın Murat Mercan, Kosova Çevre ve Alan Planlama Bakanı tarafından davet ediliyor. Dolayısıyla, bir yürütmenin, ancak kendi bakanımızın toplantılarına milletvekilleri katılabilir. Dolayısıyla, bu durumun da İç Tüzük’e ve özellikle bu kanuna aykırı olduğunu düşünüyorum.

Bugünkü tezkerelerin, bu tasviplerin tekrar gözden geçirilmesi ve hukuka uygun olması hâlinde sunulmasını arz ediyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Bu kayda geçen itirazınızla ilgili olarak hem Sayın Başkanla hem de bu tezkereleri hazırlayıp onaya sunan bürokrasiyle ciddi bir görüşme yapacağımı sizlere buradan aktarmak isterim.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/675) (S.Sayısı: 330) (Devam)

BAŞKAN – Madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, görüşmekte olduğumuz kanun ile KOSGEB’in ilgi alanı genişletilmekte. Mevcut kadrolara baktığımızda, örneğin Aydın’da 3’ü uzman, 5 kadroyla görev yapmaktalar. Dolayısıyla, şu anda ilave olarak gelecek on binlerce esnafa hangi kadro ve altyapıyla hizmet edeceğiz?

İkincisi, Hükûmetin kriz gerekçesiyle bakanlıkların bütçelerinde kesinti yaptığı bir ortamda veya iki gün önce bütçenin revize edildiği bir ortamda bu altyapıyı ve kadro genişlemesini nasıl temin edeceğiz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Nalcı…

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, KOSGEB Kanunu’yla girişimcileri destekliyoruz. Fakat, kendi bölgemde de -Çerkezköy’de, Tekirdağ’da- yaklaşık olarak şu ana kadar 15 bin kişi işsiz kaldı. Bunlar, belli bir süre sonra, işsizlik maaşları da bittikten sonra müthiş bir kaos yaşayacak. Şimdi, çıkardığımız bu kanunlarla imalat sektörünü desteklerken, balık vermek yerine balık tutma metoduna gidip, asıl üretimi satacakları sektörlere destekleme yapıyor muyuz? Bana göre yapamıyoruz.

Türkiye'nin yaklaşık olarak beşte 1 nüfusunun inşaat sektöründe olduğu bir yerde, bir dönemde üretilen malların, bunun beyaz eşyadan tutun mobilyadan tutun, inşaat sektöründen tutun… Yarım kalmış bu projelere katma değer sağlamak ve yeniden ekonomiye kazandırmak için çalışmalarınız var mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Tarımla uğraşan insanlarımız ürettikleri ürünlerinin değerinde para etmemesi dolayısıyla 2008 yılında üretim sezonunu borçlu kapatmışlardır. Çiftçi ve köylüde para olmayınca Tokat ili gibi ekonomisi tarım sektörüne bağlı İç Anadolu, Karadeniz ve Doğu Anadolu illerinde esnafta da çok büyük iş kaybı olmuştur. Esnaf bazen günlük nafakasını bile çıkarmakta zorlanmaktadır. Vergilerini ödeyemez konumda çok esnafımız vardır. Ayrıca, esnaf kefalet kooperatiflerinden aldıkları kredileri geri ödeyememektedirler. Ekonomik kriz esnafı çok kötü vurmuştur. Esnaflarımız, banka borçları, vergi borçları, esnaf kefalet kooperatiflerine olan borçlarla ilgili erteleme konusunda bir çalışma beklemektedirler. Bu konuda bir çalışma yapılacak mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Adana’da ve ülkemizin hemen her bölgesinde KOSGEB’in destek alanına giren firmaların hemen hepsinin finansal kaynaklara erişiminde ve KOSGEB desteklerini elde etmede en büyük problem, teminat gösterememeleri olmaktadır. Bu sıkıntıların giderilmesi için, özellikle de yeterli teminatı bulamayan işletmelerin problemlerini çözümlemek için herhangi bir çalışmanız var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, konuşmamda yetiştiremediğim son cümleyle ilgili bir sorum olacak. Dün, Hükûmet adına sizin yerinizde oturan Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımıza IMF’yle yapılması beklenen anlaşmadan sağlanacak kaynağın öncelikle Kabinenizde nerelerde harcanacağı konusunun belirlenip belirlenmediğini ve revize edilen ekonomik göstergelere göre 2010 ve 2011 yıllarında hedeflenen yüzde 3,3 ve yüzde 4,5 büyüme rakamlarını ne derece gerçekçi bulup bulmadığını sorduğumda, kendisi, bunların birer varsayım olduğunu, dolayısıyla bu varsayımlara varsayımla cevap veremeyeceğini ifade etmişti.

Size tekrar soruyorum, bu büyüme rakamlarına ek olarak: Yine aynı yıllar için yüzde 13,9 oranında belirlenen işsizlik oranlarını gerçekten sanayimiz açısından ne derece gerçekçi buluyorsunuz? Bu konudaki değerlendirmenizi alabilir miyim?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, sicil affından dolayı, vatandaşın taleplerini yerine getirmeyen bankalar… Sonunda vatandaş ne yapacağını bilmiyor. Burada bir yaptırım, bir eylem gücü yoktur. En azından vatandaşın, sanayi ticaret il müdürlüklerine, sicil affından dolayı affedildiğini ama bankaların kredi talebini karşılamadığını, daha sonra il sanayi müdürlüğünün size bildirmesi hâlinde, sizin ilgili kurumlara herhangi bir yaptırım gücünüz yok ama bir şekilde onların dikkatini çekmek yönünde bir bilgi verilmesini ben diliyorum. Aksi hâlde, banka “Vermiyorum.” diyor, hiçbir şey yapılmıyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Görüşülen kanunumuzun ülkemize, esnaf, sanatkârlarımıza, KOBİ’lerimize hayırlar getirmesini temenni ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Efendim, gündeme getirilen konular, sayın milletvekillerimizin gerek ifade ettikleri görüşleri gerek sormuş oldukları soruları, ben, KOSGEB’le ilgili önümüzdeki dönemde yapacağımız çalışmalarda fazlasıyla dikkate alacağımızı da özellikle ifade etmek istiyorum ve katkı veren tüm milletvekillerine teşekkür etmek istiyorum.

Tabii, öncelikle söylemem gereken bir şey var ki KOSGEB Kuruluş Kanunu diğer kuruluşlardan, diğer kamu kuruluşlarından farklı bir yapıya sahip. Şu anda KOSGEB’de -tam rakam verecek olur isem- 819 çalışan var, sadece KOSGEB’in bünyesinde çalışan. Ayrıyeten KOSGEB birçok konusunu dışarıdan şirketlerle hizmet alımı şeklinde de gerçekleştiriyor. KOSGEB’in kendi personeline baktığımız zaman 819 personelinin 356 adedi -ki şu anda doludur bu- uzman, 118’i de uzman yardımcısıdır. Bildiğiniz gibi, bundan bir süre önce gerçekleştirilen düzenleme ile KOSGEB’e 112 uzman yardımcısını 2008 sonu itibarıyla aldık. Dolayısıyla, KOSGEB’in, şu anda tamamıyla büyük çoğunluğu uzman ve uzman yardımcılarından oluşan kadrosuyla beraber 819 kişilik bir kadroya sahip ve yine bu kadroların dışında hizmet alımı şeklinde yaptırmış olduğu faaliyetler var.

Evet, burada sayın milletvekillerimizin sıkça dile getirmiş olduğu, KOSGEB’in mevcut personel yapısıyla, mevcut organizasyonel yapısıyla acaba bu hizmetleri karşılayabilecek mi endişesi konusunda vekillerime teşekkür ediyorum, yani en azından böyle bir konuya dikkat çekilmesi noktasında.

Şunu çok net ifade edeyim: KOSGEB Kanunu’nda, KOSGEB eğer bir personel ihtiyacı olduğu takdirde, bunu direkt KOSGEB İcra Kurulunda kararını alıp, bu konudaki ilgili ilave personel konusundaki kararını alıp Maliye Bakanlığına bildirir ve Maliye Bakanlığından almış olduğu vizeyle KOSGEB ihtiyaç duyduğu personelini alabiliyor. Dolayısıyla, KOSGEB’in personel alımı diğer kamu kuruluşlarından çok farklı. Bu noktada, KOSGEB’in İcra Kurulunda, zaten İcra Kurulu Başkanlığını Sanayi ve Ticaret Bakanı yapıyor, ayrıyeten Sanayi Bakanlığı Müsteşarı, DPT Müsteşarı ve Maliye Bakanlığı Müsteşarı zaten KOSGEB’in İcra Kurulu üyesi; şimdi getireceğimiz değişiklikle Hazine Müsteşarını da KOSGEB İcra Kuruluna dahil ediyoruz ve diğer yandan, yine, KOSGEB İcra Kurulunda, 1 milyon 300 bin üyenin oluştuğu ve 365 oda ve borsanın üst kuruluşu olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği var. Yine, KOSGEB’de, 1 milyon 920 bin esnaf ve sanatkârın üst kuruluşu olan TESK’in genel başkanı İcra Kurulu üyesi.

Dolayısıyla şunu ifade etmeye çalışıyorum ki, birincisi, KOSGEB ihtiyaç duyduğu personel konusunda yeni gelişen sisteme ve bu kanunun çıkmasıyla beraber gerekli zaten tadilatları yapacak. Ancak, bunun için, tabii, kanun teklifini hazırlarken bununla ilgili biz hazırlıklarımızı, çalışmalarımızı da yaptık ve İcra Kurulunda kanun çıkar çıkmaz yapılan çalışmayı İcra Kuruluna götürüp, sonra Maliye Bakanlığımıza bu konuyu aktararak Maliye Bakanlığımızdan gerekli personel takviyesi konusunda çalışma yapacağız, bir kere birincisi bu.

Diğer ikincisi, biraz evvel bahsetmiş olduğum, KOSGEB’in müşteri kitlesi olan, asıl tabanı olan, hitap ettiği kesim olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğiyle, TESK dediğimiz, Türkiye Esnaf Sanatkârlar Konfederasyonu bir yapısına baktığımız zaman, TESK’in bünyesinde 3.132 oda var. Türkiye’nin 81 vilayetinde toplam 13 federasyon, 82 birlik başlığı altında toplam 3.132 oda var, esnaf sanatkârlar odası.

Ayrıyeten, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği yine Türkiye’nin 81 ilinde ve ilçelerinde olmak üzere toplam 365 oda ve borsası var. Dolayısıyla KOSGEB, gerek Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğiyle -ki onların zaten üyelerine hizmet verecek- gerek TESK’le –yine, TESK’in üyelerine, esnaf ve sanatkârlara hizmet verecek- ve diğer taraftan, TOBB’la beraber, onların veri tabanıyla beraber ortaklaşa çalışacak. Yani KOSGEB’in kendi teşkilatı, illerdeki teşkilatı ve odalarla zaten geçmiş dönemde KOSGEB’in başlamış olduğu sinerji odakları gibi birçok alanda yapılan müşterek çalışmalar, odaların kendi altyapısının kullanılması gerek esnaf ve sanatkâr gerek KOBİ’lerin yine bizim organizasyonel şemamızda rahatlatıcı unsurlarımız. Yani biz bu genişlemeyi hesap ederken odalarımızın da altyapılarını, TOBB’un ve TESK’in altyapısını da kullanarak yapacağımızı planladık. Kaldı ki bu konuda da yine KOSGEB İcra Kurulu istediği ilde müdürlük açabilir, müdürlük kapatabilir, bu tür yetkilere zaten mevcut kanunla sahip, yani İcra Kurulunun böyle bir yetkisi var.

Diğer taraftan, TESKOMB 921 kooperatiften oluşuyor, şu anda da 800’ü faal olarak çalışıyor, zannediyorum ki Abdulkadir Akgül arkadaşım çok daha net bilecektir. Ama 800 kooperatif şu anda Türkiye'nin seksen bir ilinde ciddi manada Halk Bankası aracılığıyla verilen kredilere aracılık ediyor ve bir bankacılık sistemi gibi, bu manada fazlasıyla tecrübe sahibi olmuş bir kuruluş olarak çalışıyor. Biz, zaten bundan bir ay önce, bir buçuk ay önce gerek TESK gerek TESKOMB’la başlatmış olduğumuz çalışmayla yeni kredilendirme sisteminde TESK’in ve TESKOMB’un altyapısı ve onlarda zaten kayıtlı olan, kredi alan, geçmişte kredi kullanmış, bu kredilerini ödeyebilmiş veya ödeyememiş olanların da altyapısını, network ortamını beraber değerlendireceğiz. Onun için, bu noktada şunu çok net ifade edeyim ki TESK, TOBB ve TESKOMB’un altyapısıyla ve geçmişteki tecrübesi ve onların zaten üye kitlesiyle beraber organizasyon şemasında bir sıkıntı olmayacak.

Eleman konusunda… Tabii ki eleman ihtiyacımız olacak ancak bunu Maliye Bakanlığımızla -dediğim gibi- görüşerek bu sorunun çözülmesi noktasında…

BAŞKAN – Sayın Bakan, on bir buçuk dakikamız doldu, ben size ekstradan da şey yaptım.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Öyle mi Sayın Başkan! Nasıl olsa diğer sorular var, diğerlerini de…

BAŞKAN - Daha sonra devam ederiz veya yazılı verirsiniz.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Hayhay, peki.

Ben yine diğer sorulara da ara ara cevap vereceğim Sayın Başkan.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Tamam. Teşekkür ederim.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Bakacağım.

…Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.33

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.50

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

330 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Tasarının 3’üncü maddesini okutuyorum:

MADDE 3- 3624 sayılı Kanunun 2 nci maddesinde yer alan “İşletmeler” tanımı aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye “İşletmeler” tanımından sonra gelmek üzere aşağıdaki tanım eklenmiştir.

“İşletmeler: 8/1/1985 tarihli ve 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun ek 1 inci maddesine göre belirlenen küçük ve orta büyüklükteki işletmeleri (KOBİ),

Girişimci: Bir iş fikrine dayalı olarak kendi işini kurmak isteyen gerçek kişileri,”

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Halk Partisi Grubu adına Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün’de.

Buyurun Sayın Tüzün. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz 330 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi hakkında grubum adına görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de…

Sayın Başkanım, kendi sesimi duyamıyorum yalnız, rica etsem.

BAŞKAN – Yani şimdi ben söylemeden kimse susmuyor mu?

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Evet Başkanım.

BAŞKAN – Evet, söylemiş olduk.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Söylemiş oldunuz efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tüzün.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Türkiye’de krizin teğet geçmediğini hepimiz çok iyi bir şekilde biliyoruz. “Kriz teğet geçecek.” diyenlere dahi, Hükûmetin ilgili bakanlarının yapmış olduğu açıklamaları da dikkate aldığımızda krizin ülkemize teğet geçmediğini hepimiz çok iyi şekilde biliyor ve yaşıyoruz. Dolayısıyla, 2009 yılında, hedeflendiği gibi yüzde 4 büyümeyeceğiz, aksine yüzde 3,6 küçüleceğiz. Krizin anavatanı diye adlandırılan Amerika’da bile bu yıl içinde 2,4’lük bir küçülme beklenirken, bu hedefle Türkiye de 2009 yılında en çok küçülecek ülkeler arasında maalesef yerini aldı. Enflasyon hedefinin yüzde 6,9 olarak revize edildiği programa göre cari açık da 11 milyar dolar olacak. Aralık sonu itibarıyla 13,6 rekor düzeyde işsizlik oranı tespit edilmişken, bugün yapılan açıklamalarda maalesef işsizliğimiz 15,5’e yükselmiştir.

Değerli arkadaşlarım, krizin ülkemizde ne şekilde tahribat yarattığını hepiniz seçim bölgelerinize gittiğinizde biliyorsunuz ve yaşıyorsunuz. Bununla ilgili önlemlerin alınmadığını da hepimiz çok iyi bir şekilde biliyoruz. Tabii, bugün görüştüğümüz kanun tasarısına baktığımızda, KOSGEB, kendi destek mevzuatlarıyla KOBİ’lerin sınıflandırılması bakımından uyumlu hâle gelmiş ancak 3624 sayılı Kanun’da hedef kitlesinin, sanayi sektörü, KOBİ’ler olarak belirlenmiş olmasından dolayı faaliyetlerini bu sektördeki KOBİ’lere yönelik olarak gerçekleştirmeyi sürdürmüştür. Küçük esnafımız, her zaman olduğu gibi, yine üvey evlat muamelesi görmüştür. Yapılan bu düzenleme esnafa bir çare olur mu? Kesin çözüm olacağını sanmıyorum. Bu konuda daha geniş düşünülmeli ve ülkemizde, mutlaka ama mutlaka, KOBİ ve esnaf bakanlığı kurulmalıdır diye düşünüyorum.

Ülkemizde sanayi ve ticareti temsil eden Sanayi ve Ticaret Bakanlığı var iken Türkiye'nin istihdamının yüzde 70’inin sağlandığı KOBİ’lerde ve esnaf, sanatkârlarda KOBİ ve esnaf bakanlığının olmadığını biliyoruz, bu konuda iktidar partisinin de gerekli çalışmayı yapmadığını hepimiz gözlemliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısıyla 2 milyonu aşkın esnaf ve sanatkârımızı kapsam içerisine alıyoruz ancak bu kanunun eksikliğini de görüyoruz. KOSGEB’in yapısını genişleten, esnafımızı da içerisine alan yasa tasarısı güzel ancak KOSGEB faaliyet alanını genişletirken bütçesini de maalesef küçültüyoruz. KOSGEB’in tanımını ve genel çerçevesini genişletiyoruz, diğer yandan da KOSGEB’in aktaracağı bütçeyi küçültüyoruz ve daraltıyoruz.

Bu şu anlama geliyor: “Biz bu yasayı çıkarsak dahi piyasa beklentilerini karşılayamayacağız.” anlamına gelmektedir. Bu kanunla KOSGEB faaliyet alanını genişlettik, içine esnaf ve sanatkârımızı aldık. Buraya kadar çok olumlu, yürekten de destekliyoruz. Sayın Bakanımızın bu kanunun hazırlanmasında göstermiş olduğu katkıdan dolayı da teşekkür ediyoruz ancak eksik olduğu kanaatindeyiz.

KOSGEB’in çalışmaları genişletilirken yönetimde ve temsilde de denge kurulmalıydı. Maalesef, yönetim ve temsilde dengenin kurulmadığını görüyoruz. Kurumun yönetimi ne kadar dengeli olursa o mesleklerin sorunları da orada daha iyi ifade edilir ve algılanır, çözüm önerileri daha kolay bulunur ve yönetimdeki adaletli temsil hakkı olursa her meslek grubunun da orada daha iyi çözüm konusunda, sorunlara çözüm bulabileceği konusunda fikirlerini ve düşüncelerini paylaşabilirler diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, yakın zamana kadar küçük esnaf yüksek faizlerle kredi kullanırken, büyük iş yeri sahipleri çok daha yüksek kredi limitlerini ve çok uzun vade ve daha düşük faizleri kullanmışlardır. Mevcut yasalarla belli başlı büyük çaplı holding türü kuruluşlar KOSGEB’in düşük faizli kredilerinden sistem gereği yararlanırken küçük ve orta ölçekli esnaflar esnaf kredi kooperatifleri kanalıyla maalesef yine yüksek faizlerle kredi kullanmaktadırlar.

Düne kadar sayıları 5 milyonun üzerinde ifade edilen küçük ve orta ölçekli esnaflar… Bugün maalesef bu sayı 2 milyonlara düştüğü ifade edilmektedir. Son altı yedi yıl içerisinde 2 milyon seviyelerine düşen küçük ve orta esnaf kazançlarının genel durumuna baktığımızda en fazla vergi ödeyen ve maalesef en fazla, kullanmış olduğu krediden dolayı faiz ödeyen esnafımızdır. KOSGEB kredisi kullanan büyük iş yerleri küçük ve orta ölçekli esnafın ödediği faizin en az yüzde 10 civarında faiz çıktısı ödemişlerdir. Dolayısıyla, bugüne kadar gelen sistemin en ağır yükünü esnaf ve sanatkârımız ödemiştir.

Değerli arkadaşlarım, yine 5084 sayılı Teşvik Kanunu’nun ülkemizde iller arasındaki rekabeti önleyeceğiz derken maalesef bu kanun yürürlüğe girdiği günden bugüne kadar kişi başına 1.500 doların altında bulunan 36 ilin bu teşvik kapsamına alınmasına geçen dönem Parlamentoda biz de destek vermiştik. Fakat maalesef daha sonra 36 ile 13 il daha ilave edilerek ve bu iller, İç Anadolu, Batı Karadeniz gibi iller bulunurken, Doğu ve Güneydoğu illerine herhangi bir sanayici gitmez iken maalesef İç Anadolu’da bulunan sanayi kentlerinde büyük zarar vermiştir.

Sayın Bakanımıza –beni dinliyor mu bilmiyorum- bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. Evet, 8 tane organize sanayi bölgesi olan Bilecik ilindeki 186 sanayi kuruluşunun da bu Teşvik Kanunu çıktıktan sonra, hemen yanı başımızda bulunan Kütahya, Afyon, Uşak, Bolu ve Düzce gibi illerin teşvik kapsamına alınması, Bilecik ilinin bu kapsamın dışında tutulması, maalesef, itiraf ediyorum ki Türkiye’deki seramik sektörünün -bakın arkadaşlar, altını çizerek söylüyorum, Türkiye’deki seramik sektörünün- yüzde 65’ini, yüzde 70’ine yakınını elinde bulunduran Bilecik ili bu kapsamın dışında kaldığından dolayı bugün seramik fabrikalarımızın tamamı kapanmış, ancak iki tanesi yüzde 50 üretimle çalışmasına devam ediyor. Dolayısıyla 8 tane organize sanayi bölgesi bulunan ve 186 tane fabrikası bulunan Bilecik ili maalesef bu kanundan büyük zarar görmüş ve sektörün dışındaki başta seramik, mermer ve porselen sektörü gibi büyük istihdam sağlayan Bilecik ilindeki fabrikalarımız kapanma noktasına gelmiş, birçoğu da üretimini düşürmüş.

Sayın Bakanıma bir hatırlatmada bulunmak istiyorum: Seçimlerden kısa bir süre önce Bilecik iline Bakanlık olarak düzenlemiş olduğu bir toplantı için geldiğinde, özellikle Bilecik ilinde uğranılan zararı bildiğini, bununla ilgili sektörel ve istihdama yönelik bir kapsamın, bir teşvik kanununun yeniden hazırlandığını söylemişti. Özellikle Sayın Başbakanın ve Hükûmetinizin çok istediği -altını çizerek söylüyorum, çok istediği- Söğüt ilçesini 56 oyla kazanmış bulunuyorsunuz, Bilecik il merkezini de 111 farkla kazanmış bulunuyorsunuz. Şimdi burada şunu söylemek istiyorum Sayın Bakanım: Sizin Bilecik iline gelişiniz gerçekten büyük etki yarattı. Orada vaat ettiğiniz, kullandığınız sözlere özellikle Söğütlüler ve Bilecik merkezdeki insanlarımız inandı, partinizin adaylarına da destek verdi, oy verdi. Şimdi, eğer bu Teşvik Kanunu değişmezse, eğer siz Bilecik’te bu verdiğiniz sözlerin arkasında durmaz iseniz bizim de nefesimiz; her zaman sizin ensenizde hissedeceğinizi bilmenizi rica ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Tabii, Sayın Bakan Bilecik’te bu sözleri verdi de diğer bakanlarımız diğer kentlerde hangi sözleri verdi, onları da diğer muhalefet partili milletvekillerimizden duyuyoruz, biliyoruz. Hükûmetin özellikle bu seçimlerde Türkiye Cumhuriyeti devleti hükûmeti gibi davranmadığını, her bir bakanın partinin il başkanı gibi, ilçe başkanı gibi davrandığını ve mutlaka her gittiği bölgede Hükûmetin kendi imkânlarını üst derecede kullanıp mahallî idareler seçimlerine gölge düşürdüğünü hepimiz biliyoruz, yaşadık. İnşallah önümüzdeki süreçte mahallî idareler seçimi ve genel seçimi birleştirilir, Hükûmetin böyle bir baskı ve tehdit anlayışı ortadan kalkar diye düşünüyorum.

Bu kanunumuzun başta esnaf ve sanatkârımıza, sanayi kuruluşlarımıza ve Bakanlığımıza hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum. Sayın Bakanımızın bugüne kadarki yapmış olduğu girişimlerinden herhangi bir şüphe duymadığımı ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar.)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tüzün.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 330 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının getirdiği en önemli değişiklik, KOSGEB bugüne kadar sadece imalat sanayi işletmelerine destek sağlarken bu yasayla hizmet ve ticaret sektörünün de faydalanması amaçlanmaktadır. Özünde faydalı bir düzenleme olarak değerlendirilebilir. Bu sebeple de Sayın Bakana teşekkür ediyorum. Ancak, küçük ve orta ölçekli işletmelerimizin mevcut sıkıntılarını giderecek, esnaf ve sanatkârımızın hiç de iç açıcı olmayan durumuna çözüm üretebilecek bir düzenleme değildir.

Değerli milletvekilleri, ekonomik krizin etkisi toplumun tüm kesimlerinde en açık şekliyle hissedilmektedir. İşsizlik rakamları her geçen gün katlanarak artmaktadır. Büyük sanayi kuruluşları üretime ara vermekte, başta bankalar olmak üzere birçok kuruluş ve işletme personel ve işçi çıkartmaktadır. İşsizlik rakamlarında cumhuriyet tarihinin rekoru kırılmıştır. Ocak ayında işsizlik oranı yüzde 15,5 olmuştur. Alım satımın olmadığı durağan piyasada neredeyse protesto edilmeyen senet, karşılıksız çıkmayan çek kalmamıştır. Vergi, SSK ve BAĞ-KUR prim borçları çeşitli dönemlerde yapılandırılmaya gidilse de esnaf bu borçları ödeyememektedir. Borcunu borçla ödemeye çalışan esnaf ve sanatkârımız, siftahsız kapanan kepenklerini artık açmamak üzere kapatmaktadır. Hâl böyle olunca, küçük işletmecinin, esnaf ve sanatkârın nefes alacak mecali kalmamıştır.

Değerli milletvekilleri, tekrar ediyorum: Toplumun her kesimi borç batağı içinde ekonomik krize yakalanmışken insanların bir de işsiz kalmaları, ekonomi çarkını bırakın döndürmeyi, tamamen kilitlemiştir. İnsanlar borçlarını ödeyemez duruma gelirken işsizlik nedeniyle evlerine ekmek götüremeyecek kadar çaresizlik içine düşmüşlerdir. Sayın Başbakanın ekonomik kriz hakkında “teğet” ve “psikolojik” şeklindeki veciz değerlendirmelerinin ardından aylar sonra art arda açıklandığı önlem paketleri de maalesef, parası olanlara yeni fırsatlar yaratmıştır. Otomobilde ÖTV ve KDV indirimlerinin stokları eritmekten başka bir faydası olmamış, büyük otomotiv şirketlerinden başka memurun, emeklinin, işçinin, işsizin, köylünün ve esnafın derdine çare getirmemiştir.

Geçen yıl kasım ayı itibarıyla ağırlaşmaya başlayan ekonomik krizin hangi noktaya geldiğini Türkiye İstatistik Kurumunun açıkladığı sanayi üretim endeksleri ortaya koymaktadır. Üretimdeki daralma her ay rekor üstüne rekor kırmaktadır. Kasımdan bu yana sanayi üretimimiz yüzde 20 ila 25 oranlarında azalırken 8 Nisan tarihinde açıklanan şubat ayı sanayi üretimimiz toplamda 23,7; imalat sanayisinde ise yüzde 25,9 daralmıştır. Hükûmetin KDV, ÖTV indirimi sağladığı otomobil imalat sanayimizde ise geçen dört ayda yüzde 40’la 60 arasında düşüş yaşanmıştır. Otomobildeki ÖTV, KDV indirimleri firmaların stoklarını eritmeye yararken parası olanlar için de yeni fırsatlar yaratmıştır. Piyasaya pompalanan olumlu hava, parası olmayanları da kredi çekerek otomobil almaya sevk etmiş, sonuçta, yüklendikleri yeni borç nedeniyle diğer harcamalarını da kısmışlardır. Bu durum, talebin daha da daralmasına neden olmuştur. Öte yandan devlet vergi indirimlerine giderken otomobil firmalarının stoklarını eritmelerinin hemen ardından fiyatlarına zam yapmaları da krizden fırsat yaratmanın bir diğer boyutudur. Dolar kur farkını bu zamma gerekçe göstermeleri de insanları kandırmaktan başka bir şey değildir.

Değerli milletvekilleri, ekonomik krizin olumsuz etkileri ne yazık ki devam etmektedir. Bu olumsuzluklar, üzülerek ifade edeyim ki henüz buz dağının görünen kısmıdır. İşsizlik rakamlarının her ay rekor üstüne rekor kırdığı bir ortamda üretim her sektörde durma noktasındadır. Borç batağı içinde eriyen ve fukaralaşan toplumda, kapanan iş yerleri işsizler ordusuna yenilerini eklemektedir. Böylece, ülke adım adım, vatandaşlarımız kaosa ve vatandaşlarımız borçlu, kefil ve alacaklı üçgeni içerisinde intihara, cinnet ve cinayetlere sürüklenmektedir. İşsizlik oranlarının her geçen gün artması elbette toplumun tüm kesimlerini olumsuz etkilemededir. Ancak işsizlikte gençlerin oranındaki büyük artış çok daha önemlidir. Geleceğinden umudu olmayan, ne yapacağını bilemeyen okumuş, eğitimli gençlerimizin iş bulmaması ve bunun artık çözülemeyeceği şeklinde bir umutsuzluğun yerleşmesi gelecekle ilgili kaygıları da artırmaktadır. İşte asıl tehlike de buradadır değerli milletvekilleri. Tahsilini yapmış, vatani görevini tamamlamış gençlerimiz, işsizlikten dolayı yuva kuramamaktan şikâyet etmekte, karamsarlık içinde ne yapacaklarını bilemez durumdadırlar. Yani geleceğimiz olan gençlerimiz, geleceğinden umutsuzdurlar.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak üç yıldır bir krizin geleceğini, bu sebeple süratle önlem alınması gerektiğini her platformda ve bu kürsüden sizlere ifade etmeye çalıştık. Hükûmet önlem almak yerine birtakım yalan yanlış rakamlarla ekonomide pembe tablolar çizip durmuştur. Ne krizin boyutunu ne de nedenini anlayabilmiştir. Nedenini anlayamadığı için de açıkladığı tedbir paketleri çözüm üretmekten maalesef uzak kalmıştır.

Hükûmet, insanların alım gücünü artıracak ve bütün toplum kesimlerini kapsayacak önlemleri derhâl ama derhâl almalıdır. Bu önlemler kapsamında tüketimi artırmak için açlık sınırının altında maaş alan işçi, memur ve emekli maaşlarına zam yapılmalı ve hatta bir defaya mahsus ikramiye de verilmelidir. Sayıları kayıtlı-kayıtsız 10 milyonu aşan işsizlerimize değişik fonlar kanalıyla mutlaka kaynak aktarılmalıdır. Çiftçilerimizin ekimde kullanacağı girdilerde mutlaka vergi indirimleri yapılmalıdır. Mazotta ÖTV, gübrede KDV kaldırılmalıdır. Aksi takdirde üretimi azalan gıdaların fiyatlarında artış yaşanacak, böylece tarım ürünleri ithalatı da körüklenmiş olacaktır. Dolayısıyla, kriz içinde daha farklı olumsuzluklar yaşanacaktır.

Değerli milletvekilleri, KOSGEB’in imalat sanayisi dışındaki sektörlere de destek verebilmesini öngören bu kanun ile KOSGEB’in hedef kitlesi takriben 8 kat genişletilmiştir. Bu genişlemeyle beraber kurumun, talepleri karşılayabilme konusunda başta finansal olmak üzere kurumsal, teknik ve iş gücü itibarıyla yetersizlikleri giderilmelidir. Tüm sektördeki girişimcilere katkı sağlayacak olan KOSGEB’in imkânları mutlaka artırılmalıdır. Bu nedenle de kurumun bütçesine mutlaka ek bütçe, ek kaynak sağlanmalıdır. Ayrıca, KOSGEB tarafından verilen kredilerde KOBİ’lere ön şart olarak sunulan “kamu kurumlarına borçlu olmama” şartı varken borçları nedeniyle kapanma aşamasına gelen işletmeler bu kredilerden yararlanamayacakları için, bu konuda da mutlaka yeni bir düzenlemeye gidilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, 29 Mart seçimlerinin ardından Sayın Başbakan yaptığı açıklamasında “Halkımızın sandıktaki uyarısını iyi değerlendirip dersimize daha iyi çalışmalıyız.” demiştir. Ancak Sayın Başbakan ve Hükûmet dersine çalışırken, daha önce yaptığı gibi, yaptığımız uyarı ve önerileri dikkate almamakta devam ederse kendilerini yerel seçimlerde ikmale bırakan bu halk, genel seçimlerde de sınıfta bırakacaktır diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Serdaroğlu.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kısa adı KOSGEB olan yasa tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde Demokratik Toplum Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde aslında işletmeler tanımına bir açıklık getiriyor. Küçük ve orta büyüklükteki işletmelere KOBİ denir. Zaten kullanılan bir kavram bu. İkinci fıkrasında da girişimci... Aslında “KOBİ’ler bir ülkede nedir?” diye sorulduğunda verilecek yanıt: O ülkenin dinamosu, çalışmasını tamamlayan en önemli unsurlar olarak öne çıkıyor. Niye? Buna Sayın Bakanın verdiği rakamlarla bakarsak daha iyi anlarız. Yakın zamandaki açıklamalar bunlar: 2 milyon 10 bin 377 kayıtlı reel sektör işletmesi bulunuyor Türkiye’de. Yani bu küçük esnafın, orta ölçekteki esnafın rakamı bu olduğu zaman… Yine bu işletmelerin bu dönemde 98,6 milyar TL kâr elde ettiği de veriler içinde. Bu kârın da 50 milyar TL’sinin 1.546 işletme tarafından yapıldığına dikkat çekiliyor.

Şimdi, bunu anlamak mümkün. Türkiye’de KOBİ denince, esnaf “KOSGEB bize kredi bulacak mı, para bulacak mı?” Yani bu krizde bu işletmelerin derdi borçlarını ödemek, kredi alabilmek. Kredi nereden alınıyor? KOSGEB’e başvuruyorsun. KOSGEB’e gidenler Halk Bankası ve Ziraat Bankasından bunu sağlarlar. Fakat uygulamanın böyle olmadığı yönünde çok ciddi şikâyetler var. Deniliyor ki: “Bu tür işletmelere gidenler KOSGEB’e müracaatını da yapsa parasını alamıyor.” Çünkü sonuçta KOSGEB kredi veren bir kuruluş değil. Bankalar bu konuda sorumluluk ve risk üstleniyor. Bankalar da işine gelmedi mi kendi kredilerini rizikoya sokmamak için bunu vermeyebiliyorlar. Bu nedenle de işletme sahiplerine kredi verilmesi durumunda keyfî uygulamalar ön plana çıkıyor. Yani adamı olan alabiliyor, olmayan alamıyor noktasına getiriliyor. Yani her firma kredi alamıyor. Onun için, Sayın Bakanın bu firmaların adedi konusunda ve kaçta kaç müracaata kredi verildiği konusunda Meclisi aydınlatmasında büyük bir yarar görüyoruz. Kaç KOBİ başvuruda bulundu, bu KOBİ’lerden kaç tanesi kredi aldı, kaç tanesi alamadı ama hangi nedenlerle alamadı? Bu, çok önemli bir konu.

Bu KOSGEB’le ilgili bazı araştırmalar var. Tabii konumuzla ilgili, biz de merak ediyoruz. Daha önce TÜBİTAK’ın üniversitelerle birlikte yaptığı çalışmalarda yer alan yüz bine yakın KOBİ’nin varlığından bahsedilmişti. Bunların nedir ekonomideki yeri? Bu çalışmalar durdu mu, TÜBİTAK ile üniversitelerin KOBİ’lerle ilgili çalışmaları devam ediyor mu? Bunun fotoğrafını göremiyoruz. Görebilsek, Meclise belki şunu anlatabiliriz: Sayın Bakan özellikle KOBİ’ler konusunda “Yeni teşvik sistemini yıl sonuna kadar çıkarmış olacağız.” derken, sanıyorum, bu yasayla ilgili 5 puanlık bir SSK prim indirimi daha önce yapılmıştı, şimdi protokolle KOBİ’lere uluslararası piyasalarda açılma hedefleniyor. Bu krizden sonra nasıl açılacak? Yani, bu küresel krizden sonra kendileri kapanmışken, ülkeler, kendileri işçi çıkarırken, kendileri pazarlarını daraltmışken Türkiye nasıl açılacak, nereye açılacak? Türkiye’nin bu konuda bir ekonomi politikası yok.

Yine, şirketlerin büyümesi ve ileriyi görebilmesi için borçlarından arınmaları lazım, kredi faizlerinden kurtulmaları lazım. Bu konuda hâlâ Türk Ticaret Kanunu, şirketler hukuku düzenlenmeden, yani KOBİ’lerin ana damarı olan alanın yapılanmasını, işletmenin yapılanmasını, hukuk çerçevesini ortaya koyan şirketler hukuku, ticaret hukuku buradan geçmeden, yasalaşmadan bütün bu yapılan değişiklikler kâğıt üzerinde kalmaya mahkûmdur. Peki soruyorum: Türk Ticaret Kanunu’nun şirketlerle ilgili düzenlemeleri ne zaman geçecek? Bu mantıkla, bu çalışma tarzıyla bu sene Meclisten geçmesi mümkün değildir. Başladık, birinci bölümü okuduk, dört aydır daha ikinci bölüme geçemedik Türk Ticaret Kanunu’nda.

Şimdi, buradan şuna gelmek istiyorum: Yani, güzel, bu şeyleri destekleyelim, küresel krizde işte bir damla bu şekilde yardım görsün esnafımız -orta ölçekli, küçük ölçekli- canlansın. Evet ama yapılan araştırmalar da bir gerçekliği ortaya koyuyor. Bilmiyorum… Sayın Bakan da bu konuda bilgili. Mesela, bu KOBİ’lerle ilgili yapılan bir araştırmada yüzde 70’i hamal işletmeymiş. Bu 3’üncü madde de KOBİ’lere ad veren bir maddedir. Benim de ilgimi çekti, ben de buldum. Bu hamal işletmeler ne yapıyor? Tedarikçiye, müşteriye, yöneticiye çokça faydası dokunuyormuş; maliyet avantajını -nitelikli elemanı tutmaya- harcamak yerine fiyattan düşürüp müşterisine hediye ediyormuş. Şimdi, yüzde 70’i buysa KOBİ’lerin konumu… İkinci kategoride kurban işletmeler varmış. KOBİ’ler adına yapılan bir şey bu. Bunlar da sürekli yeni yatırım hevesinden ötürü altyapılarını hiçbir zaman tamamlayamayan, bunun sonucunda da sermaye sıkıntısına kurban giden ve kısa sürede el değiştiren KOBİ’ler. Bu da ikinci kategori. Bir kategori daha var, bu da asalak işletmelerdir. KOBİ’lerin diğer bir… Bu da yüksek tahsilli, aslında fırsat avcısı yönetici ve patronları sözler vermek, çekler kesmek, bağlantılar kurmakla meşguldür, birileri kaybederse birileri kazanır felsefesine dayanan işletmelerdir, KOBİ’lerdir. Bir de maceraperest işletmeler var, KOBİ’lerin bir başka versiyonu. Bunlar zaten yeni ürün ithalinden garip icatlara kadar her konuda sürekli çabalarlar, çok iyi ürünler tasarlarlar, onları üretime geçirmek isterler, hiçbir zaman da başaramazlar çünkü bu iş nedense… Kabinede bakanların çocukları çok güzel mısır ithalatını yapıyor. Farklı ithalat şirketlerine baktığımız zaman -ihracat demiyorum- ithalatı çok iyi becerebiliyorlar. Yani bu maceraperest KOBİ’lerin batması yüzde 99 ihtimal ama arkası olanların kazanması yüzde 99, tam tersi.

Peki, bunların içinde kaç tanesi Türkiye'de verimli, akıllı işletme? Bu oran dehşet vericidir işte, yüzde 5. Yüzde 5 oranında, hırslı, akıllı ama tamahkâr değil, insan kaynağını ve fırsatları iyi kullanır, kazanamayacakları mücadeleye asla girmez, bazıları uzun bir dönemden sonra kâr etmeye başlarlar. Bu da yüzde 5.

Şimdi, 80 bin şirketin kapandığı ülkemizde yüzde 5 akıllı şirket varsa Sayın Bakanım, bu kredileri de dağıttık, bu yasayı da çıkardık, “Ne olacak memleketin hâli?” diye sorduğumuz zaman, vallahi ben de şaşırıyorum.

Bakın, küresel krizi konuşmuyoruz ama OBA helikopteri var, ATA uçağı var -bakıyoruz, daha ne var- ANA uçağı var, GAP uçağı var, DAP uçağı da geliyor. DAP’a ne yapıyorsunuz? DAP’a yatırım yok ama DAP uçağı geliyor, 60 milyon dolar. Ee, bakıyorsunuz, Tekirdağ Valimiz de dördüncü makam otomobilini alıyor. Allah -ne diyeyim- versin. Dördüncü makam otomobili de yakışıyormuş bu küresel krizde! Milletin canı çıkmışken, vergisini ödeyemezken, elektriğini, doğal gazını, suyunu, işletmesini, defterini, borcunu… Başında vergi takipçileri dolaşırken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bağlıyorum.

Bu görüntülerle kıyasladığımız zaman ve bu KOBİ’lerin durumunu da koyduğumuz zaman gerekten çok ciddi bir küresel kriz tartışmasını Türkiye'nin Meclisinin yapması lazım, gerçek gündemine taşıması lazım ama Türkiye Meclisinin kendi gerçek gündemiyle meşgul olmaması nedeniyle gündemin bir kısmı Genelkurmayda tartışma konusudur. Dün ve bugün açın bütün gazeteleri, “Genelkurmay şunu dedi, ‘Türkiye halkı’ dedi, ‘Türkiye üst kimliği’ dedi…” Bununla meşgul. O zaman küresel kriz konusunda da bir brifing verseler de dokuz tane kanal canlı yayın yapsa, bilmem kaç tane medya mensubumuz, akredite olmayanlar da çağrılsa belki küresel krizle ilgili bir çare, bir tartışma yaratır, bir gündem yaratırlar. Meclisin temel sorunu bu olunca… Bunu yapamadığımız sürece bu destek verdiğimiz yasa çıksa bile biz bu sorunları çözemeyiz ve gerçekten Meclisin gündemine dönmesi lazım ve küresel krizi konuşmamız gerekir diye düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Madde üzerinde şahıslar adına ilk söz Aydın Milletvekili Sayın Recep Taner’e ait.

Buyurun Sayın Taner. (MHP sıralarından alkışlar)

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 330 sıra sayılı KOSGEB kanununun 3’üncü maddesiyle ilgili şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu maddede Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, yani kısa adıyla KOSGEB, bugüne kadar sadece imalat sanayisindeki firmalara yönelik faaliyette bulunmakta iken bundan sonra “diğer girişimciler ve işletme” tanımı getirilerek de kapsam genişletilmektedir. İmalat dışı sektörlerdeki KOBİ’lerin de, bakkalından manavına, minibüsçüsünden taksicisine, terzisinden ayakkabıcısına kadar ticaret erbabı ve hizmet erbabı olanların da KOSGEB tarafından verilmekte olan destek kredilerinden, can suyu kredilerinden yararlanabilmelerinin yolları açılmaktadır. Bu bakımdan da esnaf ve sanatkârımız için, hizmet sektörü için bir rahatlama getireceği için bu kanunu desteklemekteyiz.

Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmetinin girmek için her türlü tavizi verdiği Avrupa Birliği ülkelerinde KOBİ’ler istihdamın yüzde 66’sını, katma değerin ise yüzde 57’sini oluşturmakta ve orada verilen desteklere baktığımızda, ülkemizdeki destekler maalesef çok komik rakamlarda kalmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinde gayrisafi millî hasılanın binde 22’si imalat sanayisine hibe olarak verilirken bu oran ülkemizde yüz binde 6 seviyelerindedir.

AKP Hükûmeti tarafından, kriz gerekçesiyle Ocak 2009’dan itibaren Halk Bankası ve esnaf ve sanatkârlar kefalet kooperatifi aracılığıyla kullandırılmakta olan kredilerde, esnaf kredilerinde yapılan indirim çok büyük bir başarıymış gibi gündeme getirilmekte. Hâlbuki hepimiz bilmekteyiz ki bu Hükûmetten önceki hükûmetler dönemlerinde de esnaf ve sanatkârlara kullandırılan tüm kredilerde yüzde 25 ile yüzde 40 arasında, o sübvanseler her dönemde var idi.

Bir diğer konu da KOSGEB kanalıyla 2 milyona yakın esnaf ve sanatkâra, KOBİ’lere kullandırılması düşünülen kredi desteği 3,5-4 milyar TL. Hedef bu iken bugün yandaşlara, dünüre, damada Halk Bankası ve Vakıflar Bankasından verilen kredi 750 milyon dolar yani 1,2 milyar TL olduğuna ve Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluna göre de usulsüz olduğu gündeme geldiğine göre, bu verilecek olan destekler, maalesef, 1 yandaşa 600 bin esnaf denk gelmektedir.

Değerli milletvekilleri, her ne kadar Sayın Başbakan ve Hükûmet yetkilileri dünyada yaşanan ekonomik krizin ülkemizi diğer ülkeler kadar etkilemediğinden, teğet geçtiğinden bahsetseler de açıklanan ekonomik tedbir paketleri krizin Türkiye’yi derinden etkilediğinin göstergesidir. Ülkemizde hemen hemen tüm kesimler krizin etkilerinden nasibini alırken en fazla etkilenen ve bugüne kadar desteklenmeyen kesim esnaf ve sanatkârlar ile tarım sektörü, maalesef bu iki sektör olarak kalmıştır. Kapanan kepenkler ve nadasa bırakılan tarlalar bunun en önemli göstergeleridir.

Bu yapılmakta olan düzenlemeler ile esnaf ve sanatkârımızın krizin etkilerinden kısmen kurtulma ümidi ortaya çıkmasına rağmen hâlâ tarım kesimi için bir ümit yoktur. Olması gereken, Hükûmetin, IMF’in dayatması ile yatırımlardan ve tarım desteklerinden yaptığı kesintilerden vazgeçmesi, emekliye, memura, işçiye ve tüm üreten kesimlere gelir artırıcı yeni kaynaklar yaratmanın yollarını bulmak olmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle, görüşmekte olduğumuz KOSGEB kanununun, yapılacak olan değişikliklerin esnafımıza, sanatkârımıza hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taner.

Şahıslar adına ikinci söz Malatya Milletvekili Sayın Mehmet Mücahit Fındıklı’ya ait.

Sayın Fındıklı, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekillerim; KOSGEB Kanunu’nda yapılacak değişiklikle ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Bu Kanun’un temel maddesinde, KOSGEB’in ana yapısında bir değişiklik yapılıyor. Bütün konuşmacı vekil arkadaşlarımız aynı konuların üzerine değindi. Ben de bu çerçevede bir konuşma hazırlamıştım ama bunu okumayacağım.

Burada bu kanunla ilgili eleştirilen iki ana konu var. Bunlardan bir tanesi: Evet, işletmeler de dâhil edilsin ancak sahibi bir hayli fazla artacak, dolayısıyla kaynağı artırmamız lazım. İkinci eleştirilen konu da: KOSGEB bu hizmetleri verirken mevcut yapısıyla bu yükün altından kalkabilir mi? İki ana konu üzerinde tenkitler yoğunlaştı. Gerçi Sayın Bakanımız bu konuyla ilgili açıklamalarda bulundu. Özellikle Odalar Birliği, Esnaf Odaları gibi sivil kurumlar yaklaşık son dört yılda, beş yılda veri tabanlarını oluşturmak suretiyle bilgisayar altyapılarını tamamlamış durumdalar. Dolayısıyla KOSGEB’in onlarla bir protokolle veya bir çerçeve anlaşmayla beraber hareket etmeleri konumunda fevkalade veri tabanlarını beraber kullanma imkânlarını bulurlar. Ayrıca bu kurumlarımızda çok yetişmiş uzman arkadaşlar da bulunuyor, onlardan da istifade edilebilir. Geriye kaynak sorunu kalıyor ama öyle ümit ediyorum ki kaynak konusunu da Sayın Bakanım çalışmalarıyla çözecektir.

Ben bu kanuna emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Komisyon üyelerine, Bakanlığımıza, Bakanlığımızın personeline çok teşekkür ediyorum. Hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.

Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Fındıklı.

Madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, ekonomi bakanlarımızın açıkladıkları yeni 2009 yılı hedeflerinde işsizlik oranı yüzde 13,5 olarak gözükmekte. Ama bugün açıklanan işsizlik oranına baktığımızda yüzde 15,5 işsizliğin olduğu ortada iken bu yeni açıklanan bütçe hedeflerinin tutacağı konusunda kanaatiniz nedir?

Bir de KOSGEB İcra Kurulunda TOBB ve TESK var iken TESKOMB’un olmamasının gerekçesi nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ekonomik krizin en ağır şekilde hissedildiği meslek gruplarının başında esnaf ve iş adamları gelmektedir. Tokat ili gibi birçok ilde esnaf çok büyük zorluklar içerisinde ayakta kalma mücadelesi vermektedir. Tokat Organize Sanayi Bölgesi gibi birçok bölgede iş adamları da üretimlerini ya düşürmüş ya da kapatma durumuyla karşı karşıya kalmışlardır. Bu sektörlerin acil krediye ihtiyaçları vardır. Yeni kredi imkânları ile esnaf ve iş adamlarına yönelik çeşitli, nevi borçlarının yeniden yapılandırılması düşünülüyor mu?

Özellikle devlet bankaları geniş şekilde işletmelere kredi bazı açılacak mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, gerçekten esnaf kefalet kooperatifleri birliklerimiz çok zor durumdadır. Artık, verdikleri kredileri tahsil edemedikleri için tıkanmış durumda. Bu kooperatiflerimizi rahatlatmak için bir çalışmanız olacak mı? Bu anlamda esnafı rahatlatmak için ne yapacaksınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Paksoy

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, sanayi sektörünün içerisinden gelen birisiniz. Sektörün içinde bulunduğu durumu sizlere izah etmeye gerek var mı bilmiyorum? Açıklanan ekonomik paketle sanayinin kurtulacağına inanıyor musunuz? Yoksa sanayicinin daha zulasını tam olarak çıkartmadığını siz de mi düşünüyorsunuz?

Hazırlanan yeni teşvik sistemini ne zaman Meclise getirmeyi düşünüyorsunuz? Bir tarih verir misiniz?

Üçüncü sorum: Kahramanmaraş’ta can suyu kredisine kaç işletme müracaat etmiş, kaç işletme bu krediden faydalanmıştır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Nalcı…

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, benim birinci sorum: Bundan önce çıkartmış olduğunuz bir sicil affı vardı. Bu sicil affını uygulayan finans kurumu ve bankalar var mı? Varsa hangileri bugüne kadar uygulamıştır?

İkinci sorum ise bu sanayinin lokomotifi olan, üretimin lokomotifi olan inşaat sektörüyle ilgili: Bu daha önceden başlamış olan inşaatlar, yarım kalmış, katma değer sağlayamayan inşaat veya projeler için herhangi bir destek veya kredi çalışmanız var mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, teşvik kapsamı dışında bulunan ve âdeta can çekişerek bitkisel hayatını uzatmaya çalışan Adana sanayici ve imalatçılarının kısmen de olsa nefes almasını sağlayabilecek olan ve Sanayi Bakanı olarak sizin de bakan olduğunuz günden bu yana devamlı gündeminizde bulunan sektörel ve bölgesel teşviki ne zaman uygulamaya koyacaksınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma soruyorum: Seçim bölgem Gaziantep, sizlerin de bildiğiniz gibi çok önemli bir sanayi kentidir, nüfusu 1 milyon 600 bini aşmış durumdadır, yıllık nüfus artışı ise 6,7’lere çıkmıştır. Bu göç genellikle dar gelirli Doğu ve Güneydoğu illerimizden gelmektedir. Ancak son dönemlerde yaşanan krizin de etkisiyle tekstil sektörü başta olmak üzere birçok sektörde çalışan büyük fabrikalar kapanmış durumdadır. Hem göçle hem de kapanan iş yerlerinden çıkan işçilerle işsizlik çığ gibi artmıştır. İlimizde sosyal bir patlama olmaması için Gaziantep’te yeni fabrikalar açmayı düşünüyor musunuz? Buradaki işsizliği nasıl önleyeceksiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, özellikle nakliye sektöründen geçimini sağlayan kamyoncularımızın ülke genelinde çok büyük bir bölümünün, seçim bölgem Kütahya’da ise -hemen hemen- neredeyse tamamının vergi, prim ve benzeri gibi borçlarını zamanında ödeyemedikleri gerekçesiyle kamyonları hacizlik olmuş ve bağlanmış durumdadır. Kamyonunu satsa bile borcuna yetmeyen, kamyonuna müşteri bulamayan bu sektörün, çalışanların bu yasa değişikliğinden sonra özel bir fon desteğiyle ayrıca desteklenebilir mi? Bu konudaki düzenleme nasıl yapılabilir?

İkincisi de çeki zamanında ödenmediği ya da karşılıksız çıktığı gerekçesiyle cezaevine girip cezasını yattıktan sonra çıkıp tekrar borcunu ödeyemeyen vatandaşlarımızın durumu ne olacak? Bu konuda bir düzenleme hazırlığı var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; efendim, sorulan sorulara yine özet olarak cevap vermeye çalışayım.

Öncelikle, sicil affı konusu biraz evvel sorulmuştu Sayın Aslanoğlu tarafından da. Tabii, Meclisimizden geçen kanun çerçevesinde o zaman da ifade etmiştim. Herhangi bir şekilde zorlayıcı bir tedbir bankalar nezdinde almak mümkün değildi bir kere, serbest piyasa ekonomisine, kurallarına aykırı olacaktı veya bu yapılsa başka gerekçeler, başka bahaneler gündeme getirilebilecekti. Ancak, kanun çıkar çıkmaz arkasından Merkez Bankası bütün kayıtları bir kere kendi bünyesinde sildi, zaten bunu da ilan etti. Bu noktada bankalarla ben Bankalar Birliği’nde sık sık bir araya geliyorum, bankalarla sürekli bu konuda temas hâlindeyim ve bu konuda sicil affının bankalarımız tarafından uygulanmasını, böyle bir kanun düzenlenmesine bankalarımızın da rıza göstermesini kendileriyle görüşüyorum ve bu konuda, müşahhas konularda özellikle ilerleme kaydedildiğini de tekrar ifade etmek istiyorum. Ancak dediğim gibi, tabii ki kanuna getirip “illa bunu yapacaksın” şeklinde bir düzenleme olması söz konusu olamazdı.

Diğer taraftan, teşvik konusu… Bildiğiniz gibi Teşvik Kanunu aslında Meclisimizden geçti. Meclisimizden seçimlerden önce torba yasayla hem 5084 bir yıl uzatıldı hem de yeni teşvik yasasının çıkartılması ve -teşvik yasasının- Bakanlar Kuruluna sektörel, bölgesel teşvik çıkartılması noktasında yetki verildi. Bu noktada gerek Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğü gerek Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olarak yapmış olduğumuz hazırlıklarımızı Bakanlar Kurulunda, öncelikle Ekonomi Koordinasyon Kurulunda sonra Bakanlar Kurulunda görüştükten sonra Bakanlar Kurulu, zaten kanunun kendine vermiş olduğu yetki çerçevesinde yeni teşvik sistemini sektörel, bölgesel ve proje bazlı olarak uygulayacaktır.

Dolayısıyla burada yine biraz evvel değerli milletvekillerimin bahsettiği gibi, yüksek katma değerli ve mümkün olduğunca dışarıdan ithal etmeyen, yerli ürün kullanan, yerli girdisi fazla olan, bir taraftan yüksek teknolojisi olan, uluslararası yüksek rekabet gücüne sahip olan gibi birçok kriter göz önünde tutulurken bir taraftan da tabii istihdam kriteri de göz önünde tutuluyor ve teşvik sisteminde, örneğin bir Sanayi ve Ticaret Bakanı olarak özellikle bu kriterlere dikkat ettiğimizi ve bu noktada tabii ki sektörel destekler yapılırken de sektörel desteklerin bir kere uluslararası rekabet gücünün yüksek olması, yüksek katma değerli olması ve diğer taraftan o sektörlerin daha çok nerede kümelendiği de dikkate alınacaktır.

Onun için bu çerçevede, biraz evvel değerli milletvekili konuşurken “Sayın Bakan bizim orada söz vermişti.” dedi. Şunu çok net ifade edeyim: Evet, seramik sektörü Türkiye açısından önemli bir sektördür. Seramik sektörünün en önemli girdisi enerjidir, dolayısıyla enerji fiyatlarının yüksekliği bu sektörde sıkıntı yaratıyor. Ancak sektörün istihdam ettiği istihdamın yanı sıra, diğer taraftan tabii sektör teknoloji olarak da son derece büyük mesafe kat etmiştir, tasarım olarak ciddi mesafe kat etmiştir, bunların tabii hepsi göz önünde bulundurulacaktır. En azından bu konuda Bakanlar Kuruluna sunuş yapılırken bunların bizim tarafımızdan dile getirileceğini özellikle ifade etmek istiyorum.

Diğer taraftan, bu esnaf sanatkârlarla TESKOMB’un, gerek İcra Kurulunda olması gerek destek konusunda bir çalışma var mı, şeklinde ifade vardı. Efendim, TESKOMB kredi veren, kredi kullandırılan bir kooperatif kuruluşu olduğu için KOSGEB’in İcra Kurulunda olması gerekmiyor ama TESKOMB’un zaten nüvesini oluşturan TESK onlar adına zaten İcra Kurulunda görev alıyor. TESKOMB ama genel kurulda, görevli olarak, genel kurulda üye olarak bulunuyor.

Diğer taraftan TESKOMB ile yapmış olduğumuz çerçevede esnaf ve sanatkârın borcuyla ilgili çok önemli bir yapılandırma gerçekleştirildi. Bu yapılandırmayla TESKOMB’a olan borçların ana paralarının bu yıl sonuna kadar ödenmesi kayıt ve şartıyla borçları için altmış ay vade imkânı getirildi, böylelikle 100 bin, 120 bine yakın TESKOMB’la icralık duruma düşmüş olan esnaf ve sanatkâr açısından da önemli bir açılım getirilmiş oldu.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- 3624 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“İşletmelere İlişkin Sektörel ve Bölgesel Önceliklerin Belirlenmesi

MADDE 3- Bu Kanun kapsamında KOSGEB tarafından verilecek hizmetler ve desteklerden yararlanacak işletmelere ilişkin sektörel ve bölgesel öncelikler, günün ekonomik ve sosyal şartlarına göre Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, gruplar adına ilk söz Antalya Milletvekili Sayın Hüsnü Çöllü’ye aittir.

Buyurun Sayın Çöllü. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, üzerinde söz aldığım 4’üncü maddeyle KOSGEB tarafından verilecek hizmetler ve desteklerden yararlanacak işletmelere ilişkin sektörel ve bölgesel önceliklerin ekonomik ve sosyal şartlara göre Bakanlar Kurulunca belirlenmesi öngörülmektedir.

Burada dikkatinizi şu noktaya çekmek istiyorum: Bu tasarının bütünüyle KOSGEB’in destek kapsamını genişleteceği söyleniyor. Yani, KOSGEB’in hedef kitlesi 250 bin düzeyinden yaklaşık 2 milyon düzeyine çıkıyor, neredeyse 8 kat büyüyor destek kapsamı. Sanayi sektörünün yanı sıra, eğitim, sağlık, tarım, hayvancılık, turizm, ulaşım gibi neredeyse bütün sektörler destek kapsamına giriyor. “Şu an bir kriz ortamındayız, sanayimizi ayakta tutmalıyız, bu yolla istihdamı koruyabilmeliyiz.” gibi bir de politika yürütülüyor. Bu kapsamda da gündeme teşvikler, destekler geliyor. KOSGEB konusunda da “Destek kapsamını genişletiyoruz.” deniliyor. Ama gerçekten öyle mi durum? Yani, KOSGEB’in bütçe yapısında, organizasyon yapısında, personel yapısında hiçbir değişiklik yapılmadan sadece desteklenebilecek işletme sayısı artırılarak bu kapsam nasıl genişlemiş olacaktır? Pasta aynı pasta, ama pastadan pay alacakların sayısını artırıyoruz. Bu anlayışla kapsam genişlemiş olur mu? Bu anlayışla çözüm üretilmesi mümkün değildir değerli arkadaşlar. Bir yandan kriz derinleşirken, bu nedenle de KOSGEB’in gelir kaynakları daralırken, daha net anlatımla pasta küçülürken bu pastadan pay alacakların sayısını artırmak nasıl çözüm olacaktır? Bunun “Bakın, size de pasta vereceğiz.” vaadinden öteye geçebilmesi için ve gerçekten bir çözüm olabilmesi için KOSGEB’in gelir kaynaklarının artırılması gerekmektedir. Bu düzenleme yapılmadığı sürece, evet, KOSGEB’e başvuru sayısı artabilir ama destek alanların sayısı azalır ve alınan desteklerin de sorun çözme imkânı kalmaz, gerçekten can suyuna ihtiyacı olan işletmelerin talepleri karşılanmaz, bu şekilde karşılanamaz.

Değerli milletvekilleri, pasta küçülürken pasta yiyeceklerin sayısını artırıyoruz. Peki, kimlerin öncelikle pasta yiyeceğine kim karar verecek? Bakanlar Kurulu yani Hükûmet karar verecek.

Yaşadığımız süreç Hükûmetin öncelikleriyle ekonominin önceliklerinin örtüşmediğini açık bir şekilde ortaya koymuştur. Küresel kriz dalga dalga gelirken ekonominin aktörleri, sanayiciler, esnaf, çiftçiler, çalışanlar önlem alınması için yeni çözüm politikası üretilmesini talep ederken Sayın Başbakan “Kriz teğet geçecek, kriz psikolojik.” diyordu. Ne oldu, kriz teğet geçti mi? Siz “Kriz teğet geçecek.” derseniz ve önlem almazsanız, öncelikleri başka noktalara kaydırırsanız varacağınız nokta iflastır. Yani 2009 bütçesinin krizi önceleyen, krizin faturasını hafifletmeye dönük öncelikler içeren bir bütçe olduğunu söylemek mümkün müdür? Yani Hükûmetin öncelikleriyle ekonominin, toplumun tüm kesimlerinin önceliklerinin çoğunlukla örtüştüğünü söylemek mümkün değildir. Yaşadığımız süreç bunu göstermiştir.

Şimdi bakalım, küresel kriz dalga dalga yayılırken, bütün dünyayı yangın yerine çevirirken bizim Hükûmetimiz önceliği krize ve ekonomiye değil, yerel seçimlere vermiştir. Önlemler seçim sonrasına ve seçim sonuçlarına göre belirlenecek. Böyle bir anlayış olabilir mi? Bunu şunun için söylüyorum: Yani KOSGEB’in öncelikleriyle Hükûmetin önceliklerinin de örtüşmeyeceği ortadadır. Bu nedenle bu tasarının olumlu sonuçlar vermesi de mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, “Hükûmet seçimlere öncelik verdi.” demiştim. Evet, Hükûmetin önceliği işsize iş bulmak, istihdam yaratmak, ekonomiyi ayakta tutmak olmalıyken ihtiyacı olana da olmayana da kömür dağıtıldı; buzdolabı, çamaşır makinesi, kanepe dağıtıldı. Köyün suyu yok ama çamaşır makinesi verildi. Burada öncelik su mu, çamaşır makinesi mi, sorarım sizlere.

Tunceli’nin Aktuluk köyünde bir Fatma teyze varmış -gazeteler de yazmıştı bu haberi- seksen iki yaşında, yıkık bir okul binasında yaşıyor, yürüyemiyor, sobasını yakamıyor, yemek pişiremiyor ama devletimizin şefkat eli uzanmış ona buzdolabı veriyor. Yani böyle bir öncelik anlayışını doğru bulmak mümkün mü? Fatma teyzem diyor ki: “Bana buzdolabı yerine yemek versinler.” Öncelikse, öncelik burada Fatma teyzeye yemek verebilmektir, onu ısıtabilmektir, ona sağlık yardımı yapabilmektir. Aç insana buzdolabı vererek çözüm üretmeye kalkarsanız varacağınız yer açıktır.

Değerli milletvekilleri, bir de Sayın Adalet Bakanımız var. Onun öncelikleri ile adaletin öncelikleri de örtüşmüyor. Yargının onca sorunu varken, vatandaşların yardım duygularını istismar eden bir Deniz Feneri ortada dururken Adalet Bakanımız da önceliği seçimlere verdi. Vatandaşlar tehdit edildi, şantajlar yapıldı, “Hükûmetimizle iyi geçinecek adaylara oy verin, yoksa sorunlarınız çözülmez.” dendi. Adalet dağıtan bir kurumun başında bulunan Sayın Bakan, adil davranmadıklarını hem itiraf etti hem de bu yolla vatandaşın oylarını kendi partisine yönlendirmeye çalıştı. Tepkiyle karşılaşınca da “Yanlış anlaşıldım, eğer bir yanlışım olmuşsa halkımız gereken cezayı verir.” demişti. Biz yanlış anlamadık; Gazipaşa halkı, Antalya halkı, Türkiye sizi yanlış anlamadı. Gazipaşa halkı da Antalya halkı da sizi doğru anladı ve gereğini yaptı. Sayın Adalet Bakanının bu sonuçları iyi düşünmesini, iyi değerlendirmesini diliyorum; Antalya halkının tehdide, şantaja boyun eğmeyeceğinin farkına varmış olmasını diliyorum. Ayrıca Antalya halkı, vefalı bir halktır, kendisine hizmet edenleri her zaman şükranla anar, hakkını da teslim eder. “Biz hizmet ettik ama oy vermediler.” diye düşünenler şunu iyi bilsinler ki sorun Antalya halkında değil, sizdedir; sorun sizin yönetim anlayışınızdadır, hizmet anlayışınızdadır, siyaset tarzınızdadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet ekonomik krizi doğru algılamamış, doğru yönetememiş ve doğru çözümler de üretememektedir. “Borç al, faiz öde” üzerine kurulu ekonomi anlayışı Türkiye’yi bir krize sürüklüyordu, Türkiye kendi krizini yaşıyordu, bunun üzerine küresel kriz eklendi ve yangın daha da büyüdü. Peki, bu süreç yaşanırken Hükûmet ciddi bir kriz paketi oluşturdu mu, bir kriz bütçesi yaptı mı?

Sayın Maliye Bakanı bütçeyle ilgili konuşurken “İyi kaptan dalgalı denizde belli olur.” diyordu. Doğru diyor. Denizi iyi bilen bir milletvekili olarak iyi kaptanın dalgalı denizde belli olacağı fikrine ben de katılıyorum. Ama siz, sakin havada bile bu gemiyi doğru dürüst götüremediniz, dalgalı havada nasıl götüreceğiniz hakkında şüphem var. “Açım, yemek bulamıyorum.” diyen insana buzdolabı vermek iyi bir kaptanlık mıdır? Şebeke suyu olmayan köylere çamaşır makinesi dağıtmak iyi bir kaptanlık mıdır? Kriz dalga dalga yayılırken, binlerce insan işini, aşını kaybederken “Kriz teğet geçecek. Kriz psikolojik.” demek iyi bir kaptanlık mıdır arkadaşlar? Krizi sadece seyretmek iyi bir kaptanlık mıdır?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; KOSGEB’in yalnızca hedef kitlesinin büyütülmesinin tek başına bir anlamı olmayacaktır. Bu düzenleme yapılırken bunun kaynak ayağının da düzenlenmemesi de büyük bir eksiklik olacaktır. Kaynağı büyütmeden “Her sektördeki işletmelere destek vereceğiz.” demek göz boyamaktan başka bir şey değildir. Hükûmet hâlâ krizin boyutunu doğru analiz edebilmiş gözükmemektedir. Bu tasarıyla bir çözüm getiriliyormuş gibi yapılıyor ama gerçekçi bir düzenleme olduğunu söyleyebilmek güçtür. Ayrıca sektörel önceliklerin belirlenmesi konusunun da Hükûmete bırakılmasının beklenen olumlu gelişmeleri sağlamayacağı açıktır.

Hükûmetin öncelik anlayışını anlatmaya çalıştım. Bu bakış açısıyla, bu yaklaşımla, önceliklerin gerçekten ekonominin önceliklerine göre belirleneceğini düşünmek de oldukça zordur. Öncelik verilecek sektörler belirlenirken gerçekten ekonominin ölçütleri mi yoksa Hükûmetin kendi siyasal tercihlerine göre şekillenecek öncelikler mi dikkate alınacaktır? Bu noktaya dikkat etmelidir diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; krizin derinleştiği bugünlerde Hükûmeti bir kez daha krizi doğru okumaya ve doğru çözümler üretmesi için öneri getirenlerin, bu iş için kafa yoranların seslerini duymaya davet ediyorum. Krizin faturası her geçen gün artıyor. Bir de bunun üzerine kötü yönetim eklendiğinde, yanlış çözümler eklendiğinde fatura daha da ağır olacaktır. Kimsenin Türkiye'ye böyle ağır bir fatura ödetmeye hakkı yoktur.

Bu düşüncelerle, eksik yönlerini ifade ettiğim tasarının hayırlı olmasını diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çöllü.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Kemalettin Nalcı. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 330 sıra sayılı Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine Grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yapılması istenen kanun değişikliğiyle, KOSGEB’in hedef kitlesi, imalat sanayisi dışındaki küçük ve orta ölçekli işletmeleri ve girişimcileri de kapsayacak şekilde genişleyecek ve çok önemli bir adım atılmış olacaktır.

Hepimizin bildiği gibi, sanayi işletmelerini hem hizmetleriyle hem de üretimleriyle besleyen, sayıca çok fazla olan, ülke ekonomisine de en az sanayi işletmeleri kadar katkı sağlayan ve bir o kadar da istihdam teşkil eden işletmelerin de KOSGEB desteklerinden yararlanma imkânı bulması bizi mutlu edecektir. Tabii, bu konuda bazı çekincelerimiz de var; gerek bütçenin kısıtlı olması gerekse yasanın farklı argümanlarla da desteklenmemiş olması bu çekincelerimizi oluşturmaktadır.

Sayın Bakanımızın verdiği bilgilere göre 2 milyon 10 bin 377 reel sektör işletmesinden sadece 302 bininin imalat sanayisi işletmesi olduğuna dikkat etmeliyiz. Geriye kalan 1 milyon 708 bin 377 işletme ise hizmet ve ticaret sektöründe faaliyet göstermektedir. KOSGEB’in bu hedef kitlesinin kafasındaki soru işaretlerini de gidermek boynumuzun borcudur. Aslında bugüne kadar 1 milyon 700 bini aşkın işletmenin desteklenmemesi ve bunların desteklerden mahrum edilmesi, bugün ülkenin bu duruma gelmesinin en önemli nedenlerindendir.

Sayın milletvekilleri, konuyu şöyle bir açmak lazım: Bugünkü ekonomik krizin nedenleri üretilen malın nereye satılacağıdır? İstihdamın azlığı, işletmelerin üretim yapamaması, yaptığı üretimi satamamasından kaynaklanıyor.

Bugün, bizler kanun çıkartıyoruz, çok güzel. KOSGEB’den destekliyoruz ama bunların üst sanayi kuruluşlarını veya bunların üst birimlerini göz ardı ediyoruz. Bizim, bu kanunlarla yapmış olduğumuz sadece balık vermek. Peki, ben buradan soruyorum: Bu işletmelere biz bu şeyleri verdik, bunların geri dönüşü var. Bu işletmeler çalışmadığı sürece, bu işletmeler ürettikleri malın pazarını bulamadığı sürece bu geri dönüşümü nasıl sağlayacaklar? Ben buradan Sayın Bakanımdan bunu özellikle… Çünkü ben bir iki soru sordum ki bu sektörün en önemli lokomotif sektörlerinden birisi inşaat sektörüdür.

2003, 2004 yılında Türkiye’deki üretimin ve piyasanın canlanmasının nedeni inşaat sektöründeki canlılıktan kaynaklanmaktadır. Bugün, beyaz eşyaya teşvik veriyorsunuz, çok güzel. Mobilyaya teşvik veriyorsunuz. Bunların altındaki asıl sektör inşaat sektörü. Yani üretim yapılıyor, üretimi satacak yer ve bunları değerlendirecek yer bulunmadığı sürece, bu sektör canlanmadığı sürece… Bu desteklemeler sadece bir yıllık bir süreç içinde insanlara bir nefes aldıracak ve bunun amacının dışına çıkacağı bir destekleme olacak. Önemli olan şudur: Bu işletmeleri daimî hâle getirmek, bunların üretimlerini sağlamak, gelişmelerini sağlamak ve ürettikleri malı satmalarını sağlamak.

Değerli milletvekilleri, ikinci en önemli konulardan birisi, tabii ki piyasaların çalışma sistemini çok iyi bilmek lazım. Bugüne kadar geldiğimiz sistemin içinde piyasalar, çek-senet sistemine göre çalışıyordu. Bunlara göre alınan çekler, senetler bankalarda paraya çevriliyor, işçilerin ve piyasaların parası verilmeye çalışılıyordu. Fakat burada daha önce de söyledik, Kanun çıktığı zaman da ben Sayın Bakanımla bizzat görüştüm: Bu sicil affı olayını, ne yazık ki hiçbir banka, devlet bankası dâhil, uygulamıyor. Uygulamadığı zaman… Piyasanın bir çalışma düzeni var, bu, kâğıt üzerindeki bizim bildiğimiz bir şekilde olmuyor. Yani çek diyoruz günlük para… Ben burada soruyorum: Hangi ticari kuruluş bunu günlük para olarak kullanıyor? Hayır, Türkiye’de çek, senet gibi kullanılan bir kavram. Bunu eğer piyasada paraya çeviremiyorsa… Bankalar bir kere şu anda kredi musluklarını kapattı. İnsanlar, sanayici olsun, küçük işletmeci olsun, hiç kimse elindeki aktifi paraya çeviremiyor. Bir bankaya gidiyorsunuz -demin burada bir iki konuşmacı bunu dile getirdi- kredi açacak, inanın ki -burada çıktığı zaman ben sevindim o sicil affı olayına- gayrimenkul bile verseniz şu anda kredibilite vermiyor. Sayın Bakanım da şunu söyledi, belki o konuda haklıydı: “Bu, sicil affıyla olacak şey değil.” Belki, bu sicil affına sığınmayıp başka kriterler noktaya getirecek.

Şimdi, can suyu kredisi de çıkarttık biz burada. Ben yine soruyorum: Bu can suyu kredisinden acaba kaç kişi faydalandı? Faydalanırken, o anlaşma yapılmış olan bankalar kırk dereden su getiriyor; teminat mektubu istiyor, gayrimenkul istiyor; bunlar veriliyor, bu sefer bilançoyu yeterli görmüyor. O zaman bu işin, yani piyasaları canlandırmanın imkânını bulamayız sayın milletvekilleri. Burada alacağımız kararları çok radikal almamız lazım.

Tamam, bugün KOSGEB’in kapsamını genişleteceğiz. Ama bu insanların üretimlerinin nakte, paraya çevrilmesini sağlayacak önlemleri de almadığımız zaman biz bu problemi çözemeyiz.

Değerli milletvekilleri, ben size kendi bölgemle de bir örnek vermek istiyorum. Bilindiği gibi Tekirdağ’ın doğu kısmı sanayiyle iştigal eden ve yaklaşık olarak iki bin beş yüz fabrikanın bulunmuş olduğu bir bölgedir. Yalnız, 2001 yılından bu zamana kadar bu bölgenin daha gelişmesi gerekirken -bir istatistiksel bilgi olarak vereyim ben size- sanayi kuruluşlarının sayısı yüzde 5 artmış, ama nüfus olarak artış yüzde 100’lere varmış. Bugün Çerkezköy’de, sadece Çerkezköy’de Sayın Bakanım, resmî verilere göre 8 bin kişi işten çıkarılmış. Çorlu Tekirdağ bölgesine bu rakamı vurduğunuz zaman 15 bin kişi işten çıkarılmış durumda. Bunun yanında bu insanların yapacakları, işe girebilecekleri ikinci bir alternatifleri yok sayın milletvekilleri.

Biz bu kanunu destekliyoruz, bunda bir şeyimiz yok, fakat bu kanunu desteklerken bu kanunda bunun ilerisini çok iyi tahlil ve tetkik etmek zorundayız. Bizler bugünkü sektörün içinde şunu çok iyi biliyoruz: Normal ticaret payının içindeki inşaat sektörünün payı yüzde 20 iken bunun durmasından dolayı sanayide, küçük işletmecide ve bu kadar işten çıkmanın, işsizliğin de en önemli nedenlerinden birisi budur. Ama ben, bunlarla ilgili herhangi bir önlem, herhangi bir önlem paketi alındığını bilmiyorum. Eğer varsa, Sayın Bakanımdan ben bunları bizzat öğrenmek istiyorum, çünkü bu sorun gitgide derinleşecek, bu ekonomik kriz üç ay sonra insanları ekmeğe muhtaç olacak duruma getirecek. Şu anda insanlar, işten çıkanlar ne yazık ki Sayın Bakanım, almış oldukları tazminatlarla ve işsizlik parasıyla geçimlerini sağlıyorlar. Kendi bölgeme bir gelin, bir bakın, oradaki insanların durumunu bir irdeleyin. Bu insanlar altı aydır işsiz. Ama eğer bugünkü, bu şekilde alacağımız, daha ilerisiyle ilgili ciddi tedbirler almadığımız burada kanunlar çıkartırsak bunlar geçici pansuman tedavisinden öteye gidemez.

Bizler Milliyetçi Hareket Partisi olarak, grubu olarak bu gelişmeleri, KOSGEB’in kapsamının genişletilmesini çok olumlu bir durum olarak görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

KEMALETTİN NALCI (Devamla) – Hemen bitiriyorum.

Ben bu kanunun kapsamının genişletilmesiyle birlikte daha ileriki önlemlerin de bir an önce düşünülüp, bu sektörlere de çare bulunarak, ülkemizin girmiş olduğu bu ekonomik krizden ve bu rahatsızlıktan bir an önce çıkması dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Nalcı.

Madde üzerinde şahıslar adına ilk söz, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü’ye aittir.

Buyurun Sayın Tütüncü. (CHP sıralarından alkışlar)

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Bu 4’üncü madde, işletmelere ilişkin sektörel ve bölgesel önceliklerin belirlenmesiyle ilgili ve bu konuda Bakanlar Kurulunu yetkili kılıyor. Yani hangi sektörlerdeki işletmelerin hangi boyutta, ne kadar süre içinde destekleneceği konusunda Bakanlar Kurulu yetkili kılınacak? Son derece önemli. Yani gizli bir yatırım teşviki çerçeve maddesidir bu Sayın Bakan. Bu madde, gizli bir yatırım teşviki çerçeve maddesidir.

Şimdi, son derece önemli. Bu nedenle konuya gerçek boyutuyla değinmek gerekiyor, bu maddenin içinde gizli ama çok önemli, stratejik bir madde.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küreselleşme olgusunun en acımasız, en karmaşık bir zaman kesitini yaşıyoruz. Yakın zamana kadar hepimizin bildiği gibi toz kondurulmayan neoliberal anlayışının finansal mimarisi çöktü. Dünya ekonomisi yeni bir başlangıcın, taze bir başlangıcın temel taşlarını şekillendirmeye çalışıyor. İşte, Türkiye ekonomisi bu dönemde, acaba kendi ekonomi tarihinin en büyük ekonomik bunalımını, krizini yaşayan Türkiye ekonomisi bu dönemde nasıl düze çıkarılabilecek? İşte, bu gizli çerçeve, teşvik çerçeve maddesinin önemi buradan kaynaklanıyor.

Bakınız, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Esfender Korkmaz Hoca’mızın bugün bir basın bildirisi yayınlandı. TÜİK’in dün yayınladığı işsizlik rakamlarından söz etmiş Hoca’mız. Teşekkür ediyoruz kendisine. İşsizliğin boyutu sosyal patlama yaratacak sınıra geldi. Ocak ayı itibarıyla 1 milyon 556 bin kişi işsiz kaldı. TÜİK’in resmî oranı yüzde 15,5. Ama Avrupa Birliği ve dünya standartlarında Türkiye'nin işsizlik verilerini karşılaştırma açısından gerçek işsizlik rakamına gidersek yüzde 23,5. Bu yüzde 23,5 oranı 6 milyon 44 bin kişilik bir işsize tekabül ediyor. Cumhuriyet tarihinin harp dönemi, İkinci Dünya Savaşı dönemi dâhil en yüksek oranı. Böylesine bir felaketle karşı karşıyayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işsizlik bir zulüm, bir toplumsal işkence. Bakınız, seçimin tozu dumanı içinde gözümüzden kaçan bazı gerçeklerden sadece iki tanesini dikkatlerinize sunmak istiyorum bu çerçeve, gizli çerçeve yasasının ne kadar önemli olduğunu anlamak açısından: İntihar edenler, işsizlikten bunalıp intihar edenler görülmedik şekilde arttı. Böbreğini satılığa çıkaranlar hiç eskisiyle kıyaslanmayacak şekilde arttı.

Bakınız bir işsiz baba ne diyor. Askerdeki çocuğuna para göndermek için böbreğini satılığa çıkarıyor ve diyor ki: “Çok çaresizim. Günlerce uykusuz kaldım. Altı yıl önce bir arkadaşım para bulabilmek için böbreğini satmıştı. Ben de buna karar verdim.” diyor ve askerdeki oğlunun ve eşinin üzülmemesi için kimliğinin gizli tutulmasını istiyor. Böbrek satın almak isteyenlerle yüz yüze görüşmeyi talep ediyor. Bu, seçim sathmâilindeki toz duman arasında gözden kaçan bir acı haber.

Yine başka bir haber: Bir vatandaşımız, yurttaşımız çocuğunu evlatlık vermeyi düşünüyor para karşılığında. Bir çeşit satılığa çıkarıyor. Baba otuz dokuz yaşında. 10 bin liralık borcu var. Diyor ki: “Borcumu kapatana üç yaşındaki Zeynep’imi evlatlık olarak vereceğim.” Böyle bir şey yaşanmadı Türkiye’de. AKP döneminde yaşanıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Yasa ve bizatihi bu madde işsizlikle mücadelede ekonomik krizden kurtulma açısından yaşamsal önem taşıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu maddedeki gizli teşvik çerçevesinin içi nasıl doldurulacak? Sayın Bakan az önce konuştular, dediler ki: “Bakanlar Kurulu yeni bir Teşvik Yasası çıkardı ve bu Teşvik Yasası’nı Bakanlar Kurulu şu şekilde uygulayacak.” diye teşvikte genel birtakım ilkeleri dile getirdi. Bu yetmez. Bir sanayileşme stratejisinin çok açık ve belirgin bir şekilde artık netleştirilmesi gerekiyor. Bu çerçevede, karar vericilerin ve Hükûmetin şunu bilmesi lazım, görmesi lazım: Güneşi yükselen sanayilerden hangilerine, ne şekilde ve hangi bölgelerde önem vereceğiz? Türkiye, güneşi yükselmeyecek, ama batmayacak, şu ya da bu şekilde devam edecek sanayilerden, endüstrilerden hangilerine ne kadar sürede, hangi bölgelerde devam edecek ya da güneşi batan sanayileri hangi sürede gözden çıkaracak, bunun netleştirilmesi gerekiyor.

Sayın Başkan ve milletvekilleri, Sayın Hükûmetin dikkatlerini bu konuya çekmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.

Şahısları adına ikinci söz, Gaziantep Milletvekili Sayın Halil Mazıcıoğlu’na aittir.

Sayın Mazıcıoğlu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 330 sıra sayılı Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, KOBİ’ler sahip oldukları olumlu özellikler itibarıyla ülkelerin kalkınmasında çok önemli bir yere sahiptirler. Bu özellikleri arasında, hızlı uyum yetenekleri, yeni iş alanlarının açılarak işsizliğin azaltılması, esnek üretim yapılarının kriz dönemlerindeki yavaşlatıcı etkisini sayabiliriz.

Ekonomimiz için bu kadar önemli olan KOBİ’ler hakkında gerekli yasal düzenlemelerin de yapılması kuşkusuz bizim görevimizdir. KOBİ’ler sermaye ve refahın tabana yayılması, gelir dağılımının iyileştirilmesi ve bu suretle sosyal dengelerin korunması, ekonomik ve sosyal hayatın önemli unsurlarından biridir. Özellikle işletme sayılarının çokluğu, ülke çapında istihdam seviyesi, bölgesel kalkınma ve gelişmeye katkıları yönüyle de üzerinde durulması gereken bir kesimdir.

Tarih boyunca her toplumda, özellikle de sosyal ve ekonomik çalkantıların olduğu, büyük krizlerin yaşandığı dönemlerde bir denge ve istikrar unsuru olan ve bunu defalarca kanıtlayan KOBİ’ler ekonomik ve sosyal hayata katkıları yanında, hızla değişen bilimsel ve teknolojik yeniliklere kolaylıkla uyum sağlayabilen esnek bir yapıya da sahiptirler. Bu sebepledir ki KOBİ’lerin sosyal, siyasal ve ekonomik dengeler üzerindeki tartışılmaz önem ve etkinlikleri nedeniyle gelişmeleri için hiçbir fedakârlıktan kaçınılmamalıdır.

Değerli milletvekilleri, sanayi sektöründeki verimlilik artışlarının tam olarak gerçekleşebilmesi için hizmetler sektöründeki aksaklıkların da giderilmesi gerekmektedir. Bu nedenle hizmetler sektörünü de sanayi sektörü gibi değer zincirinin bir halkası olarak kabul etmek ve bu sektördeki KOBİ’leri de desteklemek gerekmektedir. Görüşmekte olduğumuz tasarı ile KOSGEB Kanunu’nda yapmak istediğimiz değişiklik sayesinde Kanun’un kapsamı hizmetler sektörünü de kapsayacak şekilde genişletilmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu kanun kapsamında ülkemizdeki ekonomik ve sosyal gelişmelere ilişkin veriler ışığında hangi sektördeki işletmelerin destekleneceği, ayrıca ihtiyaç duyulduğunda bu işletmelere ilişkin bölgesel tercihlerin ne olacağı hususlarında karar verecek yetkili merci belirlenmektedir. Bu kanunla Bakanlar Kurulunun sektörlere ilişkin verilerin elde edilebilmesi ve gerekli çalışmaların koordinasyonunun sağlanabilmesi açısından en uygun karar verici irade olacağı da değerlendirilmiştir.

Üzerinde konuştuğumuz tasarının 8’inci maddesiyle “Diğer mevzuatta Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığına yapılan atıflar Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığına yapılmış sayılır.” şeklinde bir değişikliğe gidilmiştir. Bugün burada üzerinde konuştuğumuz tasarının kabulü ile KOSGEB, ülkemizin tüm KOBİ’lerinden sorumlu ulusal kuruluşu niteliğine kavuşacak ve daha geniş bir etki alanında KOBİ’lerimizin gelişmesi için çalışacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken kanunun ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, ayrıca, bu konuda emeği geçen Komisyonumuza, Bakanlık yetkililerimize teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Mazıcıoğlu.

Madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Aslanoğlu

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, Çek Yasası’nda değişiklikler yapıldı ama orada hapis cezası alanlar bazı eski yasayla… Burada bir haksızlık yapılıyor. Türkiye’de yasa herkese eşit işlemeli. Bazıları, hapis cezasıyla, affedildi bir kısmı, ama bir kısmında hâlâ eski yasa ile bazı hapis cezaları devam ediyor. Bu nedenle piyasada bir boşluk var. Herkese yasa eşit işlemeli. Yani ceza tüm eşitlik ilkesidir. Bu nedenle özellikle çek yasalarındaki hapis cezalarıyla ilgili kısmının bir kez daha gözden geçirilip birine işleyip birine işlememesi yönündeki bu ikilemin mutlak ortadan kaldırılması lazım. Sizi direkt ilgilendirmiyor ama piyasa açısından, esnaf açısından bu önemli. Bu açıdan, öncelikle, bu Meclise bu ikilem gelecek mi? Bu ikilem ortadan kaldırılacak mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Bakanım, KOSGEB’in malum hedef kitlesi büyüdü. Eski hedef kitlesinin yüzde 15’ine kredi imkânı sağlayabilen KOSGEB’in, yeni hâliyle finans kaynaklarının artırılması gerekiyor. Öyle bir beklenti var. Bu kaynakları ne kadar artıracağız, bir rakam verebilir misiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Öztürk

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, sürekli olarak, bugüne kadar yapılmayan sanayi envanterini yapmış olmakla övünmektesiniz. Gerçekten yaptığınız işi küçümsemek mümkün değildir. Ancak sanayi envanterinin sektörel, bölgesel ve proje bazlı teşvik sisteminin uygulamaya konulması için yapıldığı da bir gerçek. Yedi yıldır, her ne hikmetse, söz konusu sanayi envanterine dayalı teşvik sistemini bir türlü hayata geçiremediniz. Siz, teşvik sistemini yürürlüğe koyana kadar yaptığınız sanayi envanterinin, iflaslar ve kapanan şirketler nedeniyle yeniden yapılması gerektiği düşüncesine katılır mısınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Taner...

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, açıklanan Türkiye Vergi Rekortmenleri Listesi’ne baktığımızda üst sıralarda yer alanların genelde gayrimenkul ve menkul sermaye iradından dolayı listelere girdiğini görmekteyiz. Bu, tabiri yerindeyse rantiye gelirinden dolayı listelere giren insanlarımız. Türkiye’nin sanayi ve ticaretinden sorumlu bir Bakanı olarak bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, 4526 sayılı, kalkınmada öncelikli illerde verilen teşvikler ve daha sonra çıkarılan kanunlarla verilen teşviklerde hedeflenen yatırımlar tam olarak gerçekleşmemektedir. Açıklanan istatistiklere göre, son aylarda üretimde yüzde 23,2’lik düşüş olmuştur. Bu düşüşün yanında yeni yatırımlar da yapılmamaktadır. Bu da işsizliği büyük oranda artırmaktadır. Acaba eski bir sanayici olarak, çıkarılmış olan teşvik kanunları ile neden başarılı olamıyoruz? Nerede eksikliklerimiz vardır? Bunları öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 5’inci ekonomik paket kapsamında pek çok sektörü kapsayan KDV indiriminden bilişim sektörünün de faydalandığı açıklanmıştı. Ancak söz konusu indirimin, uygulamada, bilişim sektörünün sadece belirli bir kısmını, yabancı marka PC ve diğer bilgisayarları kapsadığı anlaşılmıştır. Söz konusu bu indirim, yazılım sektörünü ve bilgisayar yan ürünlerinin çoğunu kapsamamaktadır. Bu durum, hem yazılım firmalarımızın hem de yerli marka PC üreticilerimizin, yabancı markalar ve ithalatçılar karşısında aleyhine haksız bir rekabet meydana getirmektedir. Sanayi Bakanı olarak, bu haksızlığın giderilmesi ve KDV indiriminin bilişim sektörünün bütününü kapsaması için bir çalışma düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bugünkü yazılı basında, yılın ilk üç ayında toplu işten çıkarılan işçilerimizin sayısının 40.747 olduğu, bazı işverenlerin ise toplu işten çıkarmalarla ilgili yükümlülüklerden kaçınmak amacıyla işten çıkarmaları dokuzarlı gruplar hâlinde yaptıkları için bunların verilerinin bu rakamlara yansımadığı şeklinde haberler yer almaktadır.

Kayıt dışı işten çıkarılanlarla birlikte ilk üç ayda işsiz kalanların sayısı resmî verilerimize göre nedir? Özellikle sanayicilerimiz açısından bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Nalcı…

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, bundan önce piyasada “711” diye bilinen ve kötü amaçlı kullanılan Çek Kanunu’yla ilgili değişiklik yapıldı fakat şimdi uygulamada bir çelişki söz konusu. Gerçek anlamda çalıntı çekler veya ticari bir anlaşmazlıktan doğan çeklerle bir suistimal söz konusu. Bu karışıklığı giderici herhangi bir yasa veya bir uygulama çıkartacak mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; öncelikle, en son sorulan sorudan başlayayım. Yine özet bilgi vermeye çalışacağım, veremediğim olursa mutlaka yazılı göndereceğim, bu konudaki hassasiyete her zamanki gibi uyacağım.

Efendim, bu 711 sayılı, yani Türk Ticaret Kanunu’nun 711’inci maddesinin bir fıkrası çerçevesinde… Biliyorsunuz geçmişte bu ihlal ediliyordu. Aslında iyi niyetle konulmuş olan bir maddeydi ve gerçekten, herhangi bir şekilde, hilaf dışında, rızası dışında bir çek verilmişse onu hiç olmazsa korumaya alacak olan bir tedbirdi. Ancak zaman içinde bunun farklı amaçlarla ödememe bahanesi olarak kullanıldığını gördüğümüz için ve bu konuda özel sektörden -TOBB başta olmak üzere- çok teklif geldiği için, yine seçimlerden evvel çıkan torba yasada bununla ilgili bir düzenleme yapıldı biliyorsunuz ve bu düzenlemeyle bu tamamen ortadan kaldırıldı. Tabii ki bunun yanında, hakikaten bu kapsama girmiş olanlar için bir düzenleme de ortadan kalkmış oldu. Ancak şu anda -biraz evvel yine sorulan bir soru çerçevesinde, Sayın Aslanoğlu da sormuştu- Çek Kanunu’yla ilgili Adalet Bakanlığı yeni bir tasarı zaten hazırlıyor. Bu konuda Bakanlığımızın da görüşü istendi, Bakanlığımız da bu çerçevede görüşler verdi. Burada gerek problemler gerek ihtiyaçlar gerek biraz evvel Sayın Aslanoğlu’nun bahsetmiş olduğu çerçevede, Bankalar Birliğinin de bu konudaki katkısıyla beraber Adalet Bakanlığımız zannediyorum ki herhâlde bitirmek üzere veya bitirdi. Yani bu düzenlemede ben dikkate aldığı kanaatindeyim ama tabii ki Adalet Bakanlığının düzenlediği bir düzenleme.

Efendim, diğer konuda, bu işçi çıkartma konusunda… Tabii, kısa çalışma ödeneği gerçekten Türkiye açısından çok önemli bir supaptır. Bu çerçevede kısa çalışma ödeneğinin üç aydan altı aya çıkartılması ve 400 lirayla 800 lira arasında, çalışanlara, devlet tarafından, işten çıkartılmasın diye, vermiş olduğu destek son derece önemlidir.

Tabii ki ülkemiz bir küresel krizin etkisi altında, sanayi büyüme rakamları ortada. Şu anda açıklanmış olan işsizlik rakamları Ocak 2009 ayına aittir. Üç ay, biliyorsunuz, geriden geliyor. Ocak ayı da özellikle sanayi üretiminde, kapasite kullanımında en fazla sıkıntı yaşadığımız aydı. Bu demektir ki şubat ayı verileri çıktığı zaman, önümüzdeki ay, şubat ayında da benzer rakamlar ortaya çıkabilecektir. Ancak bir taraftan da tabii, ocak ayı, inşaat sektörü başta olmak üzere, turizm sektörü başta olmak üzere mevsimsel dönemin yaşanmış olduğu da bir -işsizlik açısından- negatif etkiydi. Bu konuyla ilgili tedbirler üzerinde yine çalışmalar devam ediyor.

Bu, KOSGEB’in bütçesi ve kaynaklarla ilgili sürekli gündeme getirildiği için bir kez daha ifade etmek istiyorum. Efendim, KOSGEB’in 2009 yılında bütçesi 2008 yılına göre fevkalade bir rakamda artmıştır. 2009 yılında KOSGEB için verilen toplam bütçe ödeneği, başlangıç ödeneği 329 milyon 338 bin liradır, bir önceki yıla göre yüzde 48’lik artış bir kere KOSGEB’de gerçekleştirilmiştir ve bu çerçevede sadece destek tutarı olarak da gerek geri ödemeli gerek geri ödemesiz can suyu kredilerinde bahsettiğimiz bu ödemelerde ise rakam toplam 245 milyon 826 bin liraya çıkartılmıştır. En son yine Sayın Başbakanımız tarafından açıklanan bu 5’inci tedbir paketinde KOSGEB’e ilave 75 milyon lira kaynak daha sağlanmıştır. Böylelikle KOSGEB 2009 yılında toplam 320 milyon liralık bir destek bütçesine sahip olmuştur. Bu rakam geçen yıl 156 milyon liraydı. Yani bu yıl KOSGEB’in kredi destek bütçesi geçen yıla nazaran yaklaşık 2 katına yakın artmıştır.

Bunun yanı sıra yine ihtiyaç olması hâlinde, tabii ki bu konuda Maliye Bakanlığından gerekli kaynakların temin edilmesi noktasında KOSGEB olarak çalışmalara devam edeceğiz ancak tekrar ifade ediyorum: Destek kredilerinde, can suyu kredilerinde bütçemiz yüzde 100 artmıştır. Bu yüzde 100 artışla beraber bildiğiniz gibi 1 milyar dolarlık bir ihracat kredisini bundan çok kısa süre önce uyguladık ve altı bin beş yüz firma başvurdu ve bu başvuru çerçevesinde işte bu şartları haiz, 1 milyar doları alacak olan firmalarımız bunu kullanacaklardır.

Girişimci Bilgi Sistemi’nde her yıl yapılan bu sanayi envanterini Sayın Milletvekilim sormuştu. Tabii, Girişimci Bilgi Sistemi’ni öyle bir şekilde dizayn ettik ki her yıl yeniden sanayi envanteri yapılmayacak. Bizim elimizde zaten veri setimiz var, gerek kapanan gerek açılan gerek kapasite kullanımı gerek istihdam gerek kârlılık ve zararlılık yani bütün konulardaki kriterler otomatik olarak Girişimci Bilgi Sistemi’ne giriyor. Nisan ayı sonu itibarıyla şirketler bilançolarını verdikleri zaman mayıs ayı itibarıyla biz 2008 yılının da Girişimci Bilgi Sistemi’ni çıkaracağız. Yani onu çıkarmak veriler geldikten sonra bizim için bir haftalık bir iştir.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Madde üzerinde bir önerge vardır…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Tamam.

Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 330 sıra sayılı yasa tasarısının 4. maddesindeki “İşletmelere İlişkin Sektörel ve Bölgesel Öncelikler” ifadesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Ramazan Kerim Özkan

Rahmi Güner

 

Malatya

Burdur

Ordu

 

Mevlüt Coşkuner

 

Yaşar Ağyüz

 

Isparta

 

Gaziantep

Madde 4.- “İşletmelere İlişkin Sektörel ve Bölgesel Öncelikler ile Teşvik Politikalarına Uyumun Sağlanmasına Yönelik Tedbirler”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HASAN ANGI (Konya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahibi olarak Sayın Özkan, buyurun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Verdiğimiz önergeyle “İşletmelere ilişkin sektörel ve bölgesel öncelikler ile teşvik politikalarına uyumun sağlanmasına yönelik tedbirler alınmalıdır” ibaresinin eklenmesini istemekteyiz. Yüce Meclisin destek vereceğini umut ediyorum çünkü bu durum sağlanmış olursa sektörel ve bölgesel destekler teşvik politikalarıyla entegre hâle gelmiş olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küçük ve orta ölçekli sanayi işletmeleri, Türk ekonomisinin lokomotifi görevini yapmaktadır. Her ne kadar yağmur geçtikten sonra şemsiye tutmaya benzese de çıkardığımız yasa, can suyu olma görevini üstlenecektir.

Burada değişik konularda yedi yıldır muhalefet partisi olarak uyarı ve önerilerimizi iktidarın yetkililerine, bakanlara, komisyonlara getiriyoruz ama ne biz ne sivil toplum örgütleri dikkate alınıyor. Bu şekilde de ekonomi taban yapıyor, işsizlik taban yapıyor, yoksulluk taban yapıyor, ondan sonra da “Teğet geçti, nasıl çözüm getirebiliriz?” şeklinde hepimizi bir karabasan basıyor.

Biz, geçen dönem de söyledik, gayrisafi millî hasılanın hiç olmazsa yüzde 2’sini tarım ve hayvancılığa ayıralım, bu konuda bir can suyu anlamında destek verelim, ancak tarım ve hayvancılıkta sadece çiftçinin kullandığı mazottan aldığımız ÖTV vergilerini destek olarak veriyoruz. Demek ki çiftçi veriyor, verdiğine göre de alması gerekiyor ama bizim çiftçimiz bugün hâlâ bir şey alamıyor. Alamadığı için de üretimden vazgeçiyor.

Şu ülkenin bu durumuna bakın değerli arkadaşlarım, tarım ve hayvancılık ülkesi diyoruz: Soğan İran’dan geliyor, ceviz Kaliforniya’dan geliyor, bütün bölgelerimizde -sizin bölgelerinizde de- çörek otu üretiyoruz, çörek otunu Sudan’dan alıyoruz. Cevizi Kaliforniya’dan, soğanı İran’dan, karpuzu İran’dan, elmayı İran’dan… Tarım ve hayvancılık desteklenmiş olsa biz bu ürünleri dışarıdan alma durumuna gider miyiz?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hoşaf, hoşaf?

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – İthalata para veriyoruz. Yani, bu durumun desteklenerek düzeltilmesi gerekiyor.

Aynı şekilde, bakın, biz bademde markayız, Türkiye üretiminde bademi Şili’den alıyoruz değerli arkadaşlarım. Yani, Şili bademini pazarlarda gördüğüm zaman tüylerim diken diken oluyor. Bizim Burdur’umuz soğan üreticisidir, soğan üretiriz. Geçen gün pazarda dolaşıyorum, beyaz bir soğan var, “Bu soğan ne?” dedim, bizim soğanımız 75 kuruş, o soğan 1,5 YTL, dediler “Bu, İran soğanı.” Yani, bir tarım ve hayvancılık ülkesine bu yakışıyor mu! Bu destekleri… Bu tarım işletmelerini biz zamanında desteklemiş olsak, ne Çin’den, Kaliforniya’dan ceviz gelir. Benim cevizim 6 TL’ye alıcı bulamıyor, Kaliforniya’nın, Amerika’nın cevizi 10 liradan, pazarlarda çuvallarla. Susam, Etiyopya’dan geliyor. O yediğimiz helvanın susamı Etiyopya’dan geliyor. Çörek otu, aynı şekilde. Üretiyoruz bunları. Bunlar endüstri bitkileri

Tütün, aynı şekilde. Virginia tipi tütün… Bucaklı milletvekilim laf atıyor oradan.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kayısı.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Yani, Virginia tütününü şu anda dolgu maddesi olarak yurt dışından alıyoruz.

Bu sektörel bazda destekler verilmiş olsa, tarım ve hayvancılık… Burdur… Hep sektörel bazdır… Yedi yıldır sektörel bazı konuşuyoruz. Mermercilik… Burdur’da mermercilik bir sektör, Afyon’da sektör, Bilecik’te sektör, Diyarbakır’da sektör. Yani mermercilere bir can suyu veremedik. Mermercilerimiz üç vardiya çalışırdı sekizer saat arayla ve başlarını kaşıyamazlardı. O dağ başlarında gece gündüz beklerler gece bekçisi gibi, bir gelin duvağı gibi dağları süslerler ama mermercilere bir türlü yedi yıldır sektörel bazda desteği veremedik. Bizden can suyu istiyorlar.

Bizim, bu KOSGEB veri tabanına göre Burdur’da 557 işletme başvuru yaptı, bu 557 işletmeden 286’sı o destekten yararlandı. Bu 286 işletmenin 200’ü aldıkları paranın tamamıyla prim borçlarını ve SSK borçlarını ödedi. Yani hem can suyu veriyoruz, arkasından, bir cebine koyuyoruz öbür cebinden alıyoruz. Yani destek vereceksek, bu işletmeler kapanmasın diyoruz… Bugün mermer sektörü bir vardiya çalışıyor; o bir vardiyada 300 kişi, 400 kişi çalıştıran işletmeler şu anda 50 kişi, 40 kişi, 30 kişiye düştü.

Eximbank kredi veriyor. Bankalar, maşallah, hep söylüyordum ben, Türkiye'de rakamların Türkiye’si var, bankaların Türkiye’si var, bir de bakanların Türkiye’si var, oralar tozpembe.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız efendim.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Ama o bankalar geçen dönem, övünüyorlar, 13 milyar dolar kâr etmiş. Ee bu kârı kimden yaptı? Kâr ortaklığı olan işletmelerden yaptı. O kâr ortaklığı olan işletmelerin desteklenmesi gerekmez mi? Gerekir. Onun uzun vadeli, Eximbank’a ödenek ayırmamız lazım. Bankalar övünüyor, para kazanmış!.. Kimin sırtından kazandı? İşletmelerin. İşletmeler ne oldu? İşletmeler bitti, tükendi, istihdam anlamında.

Bu can suyunu destekliyoruz ama bir an önce bu KOBİ’lerin desteklenmesini, uzun vadeli kredilerin verilmesini öneriyoruz.

Teklifimin teşvik uygulamalarına uyum anlamında desteklenmesini talep ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.33

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.46

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve  Hükûmet burada.

330 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde verilen Burdur Milletvekili Sayın Ramazan Kerim Özkan ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı var, kabul edilmemiştir. 

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5- 3624 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine aşağıdaki bentler eklenmiştir.

“j) Girişimcilik kültürünün ve ortamının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için gerekli tedbirleri almak, bu kapsamda girişimleri ve girişimcileri desteklemek,

k) İşletmeler arası işbirliğini geliştirmek, yerli veya yabancı sermaye katkısı ile gerçekleştirilecek ortak yatırımların oluşturulmasını ve yaygınlaştırılmasını desteklemek, yatırım ortamının iyileştirilmesi için gerekli tedbirleri almak ve destekleri sağlamak.”

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Osman Kaptan.

Buyurun Sayın Kaptan. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN KAPTAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz 330 sıra sayılı Tasarı’nın 5’inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Bu madde ile 3624 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesine iki bent eklenerek KOSGEB’e iki yeni görev verilmektedir. Bu görevlerden birincisi, girişimcilik kültürünün ve ortamının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması, desteklenmesidir. İkincisi ise işletmeler arası iş birliğini geliştirmek, yerli veya yabancı sermaye katkısı ile gerçekleştirilecek ortak yatırımların oluşturulmasını ve yaygınlaştırılmasını sağlamaktır.

Sayın milletvekilleri, tasarıyla KOSGEB’e yeni görevler verilmesini, bu kurumun yetkilerinin de genişletilmesini olumlu karşılıyoruz, destekliyoruz ancak şu anda siftah yapamadan kapanan iş yerlerimizi ayakta tutmak için esnafın yararına daha kapsamlı, daha rahatlatıcı kararlar alınmasını gerekli görüyoruz. Kapanan iş yerleri sayısına baktığımızda acilen ciddi önlemlerin alınması gerekmektedir. Dört yıl öncesiyle kıyasladığımızda 2008’de kapanan iş yeri sayısı 2004 yılına göre yüzde 333 oranında artmış durumdadır. Aslında kapanan iş yeri sayısı bu rakamların daha da çok üzerindedir. Bunun nedeni, TÜİK bu verileri ticaret sicili kayıtlarına göre derlemektedir. Çok sayıda iş yeri ticaret sicili kayıtlarında faal gözükmekte ama aslında faal değildir. Ekonomik kriz ve durgunluktan etkilenen binlerce iş yeri faaliyetine fiilen son vermiş olmasına karşın ticaret sicilinde bildirimde bulunmadığı için kaydı silinmemiştir.

Örneğin, Antalya Organize Sanayi Bölgesinde, elektrik tüketimi yüzde 23,6 oranında azalmıştır, kapasite kullanımı yüzde 64’ten yüzde 50’ye gerilemiştir. Kapanan veya üretime ara verilen işletme sayıları giderek artmaktadır. Açık olan çoğu iş yeri de siftah yapmadan kepenk kapatmaktadır. Kiralar, ücretler, vergiler, SSK primleri ödenmemektedir. Bununla birlikte senetler protestolu, çekler karşılıksız çıkmaktadır. Kiralık, satılık, boş duran dükkânlar, vitrinleri icra tebliğleriyle dolmuş kapanan dükkânlar, mağazaların camında eşi benzeri görülmeyen indirim duyuruları, neredeyse bedava veriliyor ama alan yok. Çünkü, halkımızın alım gücü yok. Emekli, memur, işçi, işsiz, çiftçi, ayakta zor duracak durumda, halkımızın durumu çok kötü.

Ancak, sayın arkadaşlar, Hükûmet bu gerçeği görmüyor. Hükûmet, krize, yangına benzinle yaklaşıyor. Kamu bankalarından KOBİ’lere kredi verileceği yerde damadın yönetici olduğu firmaya iki kamu bankasından 750 milyon dolar kredi veriliyor, hem de Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporuna göre ipotek ve rehinlerin değerleri şişirilerek, projeye değil döviz kredisi olarak verilen bu kredilerin kefaleti de kuşkulu bulunmaktadır. Halk Bankasından verilen bu 375 milyon dolar kredi, bankanın bilançosuna göre 3.378 firmaya verilen krediye eşittir. Bu para KOBİ’lere aktarılsaydı 70 bin kişiye iş bulunacaktı. Aynı şekilde diğer kamu bankasının verdiği krediyi de dikkate alırsak toplam -yaklaşık- 7 bin KOBİ’ye bu krediler verilecekti ve bu işletmelerde 140 bin insanımız iş bulacaktı.

Sayın milletvekilleri, geçen hafta, 9 Nisan 2009 tarihli, büyük tirajlı bir gazetemizin altıncı sayfasında İSO Başkanı “Türkiye krizden en olumsuz etkilenen ülkelerden birisi.” diyor. ASO Başkanı “Önlem geç alındı, böyle oldu.” diyor. Aynı gazetenin yedinci sayfasında ise Devlet Bakanı Mehmet Şimşek “Halkın durumu iyi.” diyor. Zaten bu Bakan geçenlerde krizin nedenini de kadınlarımıza yüklemişti.

Sayın arkadaşlar, bu Bakan, Türkiye'nin bakanı değil mi Allah aşkına? Kendisini İngiltere’de mi zannediyor? İngiltere’de bile kriz nedeniyle emeklilerin maaşına zam yapıldı. Bunu görmüyor mu? Bizim emeklilerimizin maaşlarına niye zam yapılmıyor?

Bakınız, sayın arkadaşlar, aynı gazetenin sekizinci sayfasının başlığı ise şöyle: “Nişantaşı’ndaki  simitçinin satışı bile yüzde 50 düştü.” Yine Nişantaşı’nda on beş yıldır çiçek satan bir kişi işlerinin yüzde 80 azaldığını belirterek “Son altı aydır işler kesat. Yılbaşından sonra ise çok kötüleşti. Biz on bankanın birden battığı, doların bir gecede 1 milyon 100 bin liraya çıktığı dönemleri gördük ama böyle bir şey görmedik. Geçinebilmek için ne yapabilirim ki? Biz aileden çiçekçiyiz, başka iş de bilmem ki!” diyor.

Geçen ay Manisa’da, Osmaniye’de çiftçiler sembolik olarak çiftçilerin cenaze namazını kıldılar. Süt üreticileri Antalya’da yürüyüş yaptılar, miting yaptılar.

Sayın arkadaşlar, işte vatandaşın durumu ve söyledikleri böyle. Sayın Başbakan ise kriz için önce “Teğet geçecek.” dedi, sonra “Psikolojik, abartıyorlar.” dedi, daha sonra da “Yiğit kuru soğana muhtaç oldu, söylesem mi söylemesem mi?” diye Âşık Mahzuni’nin şiirinden söz etti. Daha sonra da Sayın Deniz Baykal’a “İşsizliğe çare varsa açıkla, yerine getirmezsem siyaseti bırakırım.” dedi. Genel Başkanımızın yaptığı öneriler karşısında ise “Aklını kendine sakla.” demesine karşın Genel Başkanımızın önerilerinin bir kısmını da yarım yamalak uygulamaya mecbur kalmış, çoğunu da duymazdan, görmezden gelmiştir. Çünkü Başbakan etrafından başkasını görmüyor. Nasıl ki Antalya esnafının sesini duymadığı, durumunu görmediği için Antalya Büyükşehir Belediyesinin AKP’nin elinden gittiğini görmediği gibi, esnafı görmüyor, KOBİ’leri görmüyor, sanayicileri görmüyor, çiftçiyi görmüyor, memuru, işçiyi görmüyor, emekliyi görmüyor, emeklinin açlığa terk edildiğini hiç görmüyor. Çünkü Sayın Başbakan yakın etrafına bakıyor. Görüyor ki oğlunun biri gemi alıyor. Esnaflar dükkânını kapatırken diğer bir oğlu pırlanta dükkânı açıyor. Bakanlara bakıyor, onların çocukları da ticaret harikası işler yapıyor. Cumhurbaşkanının oğlu bile yaşından büyük ticari işler yapıyor. Onun için Sayın Başbakan inanmıyor krizin can yaktığına, ocak söndürdüğüne. “Kriz yok.” diyor, “Teğet geçiyor.” diyor, “Psikolojik.” diyor. Okuduğu Âşık Mahzuni’nin şiirinin dörtlüğü şöyle:

"Milletin sırtından doyan doyana,

Bunu gören yürek nasıl dayana?

Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana,

Bilmem söylesem mi söylemesem mi?"

Sayın milletvekilleri, gerçekleri görmeliyiz, söylemeliyiz ve çare bulmalıyız. İspanya’nın turizm sektöründeki KOBİ’lere 2009 ve 2010 yılları için dört yüzer milyon euro olmak üzere yüzde 1,5 faizle, toplam 800 milyon euro da faizsiz kredi desteği sağladığını görmeliyiz, söylemeliyiz. Komşumuz Yunanistan turizmde tanıtım harcamalarını yüzde 50 artırırken bizim tanıtım harcamalarını yüzde 50 azaltmamız akıllı iş değildir. Turizme, Mısır’da, Yunanistan’da, İspanya’da olduğu gibi destek vermeliyiz. Aynı şekilde, çiftçinin de emekçinin de memurun da emeklinin de tüm tüketicilerin de alım gücünü artırıcı önlemler almalıyız.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaptan.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 16 Nisan 2009 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 18.58