DÖNEM: 23 CİLT:
43 YASAMA
YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
77’nci
Birleşim
15 Nisan 2009 Çarşamba
(Bu
Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür
belge aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMA
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Ağrı
Milletvekili Abdulkerim Aydemir’in, 15 Nisan Ağrı
ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 91’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis’in, Tunceli ilindeki 29 Mart yerel seçim
sonuçlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in (6/619) esas numaralı
sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/127)
B) Tezkereler
1.- Bosna-Hersek
Parlamentosu Temsilciler Meclisi Başkanı Beriz Belkic’in davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak
üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/744)
2.- Birleşik Arap
Emirlikleri Federal Ulusal Konsey Başkanı Abdulaziz
Abdullah Al Ghurair’in beraberinde bir Parlamento
heyetiyle ülkemizi ziyaret etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/745)
3.- Almanya
Federal Meclisi Dış İlişkiler Komisyonunun vaki davetine istinaden, Almanya’ya
resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Parlamento heyetini
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/746)
4.- Kosova
Türkleri Millî Bayramı törenlerine iştirak edecek olan Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil başkanlığındaki
Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen
isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/747)
5.- TBMM
Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın, Alman Bertelsmann
Vakfı Başkanı tarafından, 11-12 Mayıs 2009 tarihlerinde Riyad’da
düzenlenecek olan 12’nci Kronberg Toplantısına ismen
davetine icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/748)
6.- TBMM
Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın, 21-24 Nisan 2009 tarihlerinde
Kosova’ya resmî bir ziyaret gerçekleştirmek üzere, Kosova Çevre ve Alan
Planlama Bakanı, Kosova Türkleri Millî Bayramı Tertipleme Kurulu Başkanı
tarafından ismen davetine icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/749)
7.- İran İslami
Danışma Meclisi Enerji Komisyonunun, 10-12 Mayıs 2009 tarihleri arasında
Türkiye Büyük Millet Meclisinden 5 kişilik bir Parlamento heyetini İran’a
davetine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/750)
8.- Ankara
Milletvekili ve Çevre Komisyonu Başkanı Nazmi Haluk Özdalga’nın, “Dengeli Bir Çevre İçin Küresel Parlamenterler
Organizasyonu” (GLOBE Europe) tarafından, 30 Nisan
2009 tarihinde Belçika’nın Brüksel kentinde, AB Parlamentosunda yıllık olağan
Strateji Konferansına ismen davetine icabet etmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/751)
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmez ve 23 milletvekilinin, lüle taşının
değerlendirilmesindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/342)
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen ve 19 milletvekilinin,
sahte içki üretimi ve satışı sorununun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/343)
3.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 24 milletvekilinin, arıcılık sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/344)
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Küçük ve Orta
Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/675) (S.Sayısı: 330)
VII.-
AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın bir
Alman vakfı ve Kosova Çevre ve Alan Planlama Bakanının resmî davetlerine ait
Başkanlık tezkerelerinin kabulünün İç Tüzük ve kanunun ilgili maddesine
uygunluğunun araştırılmasına ve bu tezkerelerin tekrar gözden geçirilerek,
hukuka uygun olması hâlinde Genel Kurula sunulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, emniyet ve jandarma teşkilatlarının
kullandıkları araçlara ve bu araçların karıştığı kazalara ilişkin Başbakandan
sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/6839)
2.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, süt sektörünün desteklenmesine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/6840)
3.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, bazı illerdeki enerji dağıtımı özelleştirmelerine
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/7033)
4.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumuna yönelik iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/7105)
5.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, zirai kredilere ve çiftçi borçlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/7117)
6.- Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Ayvalık’ta Tekele
ait bir alanın imar durumundaki değişikliğe ilişkin Başbakandan sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/7196)
7.- İzmir
Milletvekili Recai Birgün’ün, bir polis memurunun
başka şubeye tayiniyle ilgili iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir
Atalay’ın cevabı (7/7263)
8.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Mersin’de bir
vatandaşın gözaltına alınmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir
Atalay’ın cevabı (7/7275)
9.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Mersin’de bir
vatandaşın gözaltına alınmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir
Atalay’ın cevabı (7/7277)
10.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, Mersin’de bir vatandaşın gözaltına alınmasına ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/7279)
11.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, MİT eski Müsteşarı hakkındaki bir iddiaya ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı (7/7347)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.
İzmir
Milletvekili Canan Arıtman, Türkiye-Ermenistan ilişkilerine,
Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut, İnternet Haftası’na,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonunun, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimine
ilişkin tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 24 milletvekilinin, özürlüler için rehabilitasyon merkezleri açılmasını içeren Gökkuşağı
Projesi ile ilgili iddiaların araştırılması (10/339),
Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 26
milletvekilinin, Fermente Sütler Tebliği’nde yapılan değişikliklerin
sonuçlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/340),
İstanbul Milletvekili
Mehmet Sevigen ve 24 milletvekilinin, tefecilik
sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/341),
Amacıyla birer
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Genel Kurulun, 14
ve 15 Nisan 2009 Salı ve Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer
denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ilişkin Danışma
Kurulu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.
Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 2090 Sayılı Tabii
Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanunun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/3), İç Tüzük’ün
37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu’nun (1/675) (S. Sayısı: 330),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında
bulunan, Dünya Bankası Grubu ve Uluslararası Para Fonu Guvernörler Kurullarının
2009 Yıllık Toplantıları Münasebetiyle Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Dünya
Bankası Grubu ve Uluslararası Para Fonu Arasında Düzenlenen Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun (1/468) (S. Sayısı: 327),
4’üncü sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı ve Filistin Ulusal Yönetimi Tarım Bakanlığı Arasında Tarım Alanında
İşbirliği Konulu Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri
Komisyonları Raporlarının (1/359) (S. Sayısı: 326),
5’inci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ve Suudi Arabistan Krallığı
Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/389)
(S. Sayısı: 332),
6’ncı sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Bahreyn Krallığı Sağlık
Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonları Raporlarının (1/445) (S. Sayısı:
333),
Görüşmeleri
tamamlanarak, yapılan açık oylamalardan sonra kabul edildi.
15 Nisan 2009
Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 19.03’te son verildi.
|
|
Meral
AKŞENER |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
|
Harun
TÜFEKCİ |
|
Fatma
SALMAN KOTAN |
|
Konya |
|
Ağrı |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 82
II.-
GELEN KÂĞITLAR
15
Nisan 2009 Çarşamba
Teklif
1.-Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün; 2429 Sayılı Ulusal
Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunun 2 nci
Maddesinin A Bendinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/430) (Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10.4.2009)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Eskişehir
Milletvekili F. Murat Sönmez ve 23 Milletvekilinin, lüle taşının
değerlendirilmesindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/342)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09.04.2009)
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen ve 19 Milletvekilinin,
sahte içki üretimi ve satışı sorununun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/343) (Başkanlığa geliş tarihi:
09.04.2009)
3.- Burdur
Milletvekili R. Kerim Özkan ve 24 Milletvekilinin, arıcılık sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/344) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.04.2009)
15 Nisan 2009 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini,
buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli
personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, Tokat ilinin sorunları hakkında söz isteyen Tokat Milletvekili Sayın Reşat
Doğru’ya aittir.
Buyurun Sayın
Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tokat ilinin sorunları hakkında
gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Altı bin yıllık
mazisi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olup tarihî, kültürel,
turizm ve tarımsal potansiyeli yüksek olan Tokat ilimiz, maalesef son yıllarda
halkımızı doğduğu yerde doyuramaz hâle gelmiştir. Bu nedenledir ki resmî
kayıtlara göre 2006 yılında ödenen ayni ve nakdî yardımlar 2008 yılında 2 kat
artmıştır. Tabii burada yardımdan yararlanan kişi sayısında azalma var iken
yardım miktarının 2 kat artmış olması düşündürücüdür. Bireylere yapılan yardım
miktar olarak mı artmıştır, yoksa fiyatlar mı enflasyonun aksine 2’ye
katlamıştır?
BAŞKAN – Sayın
Doğru, bir saniye.
Sayın
milletvekilleri, dünden beri birbirinizi çok özlediğiniz anlaşılıyor ama
sohbetlerinizi dışarıda yaparsanız daha iyi olur. Sayın Hatibi de dinlemek
isteyen arkadaşlarımız daha dikkatli ve daha sükûnet içinde dinleyebilirler.
REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Zamanımız geçti, evet.
2002 yılında 828
bin olan ilimiz nüfusu, 2007 yılına kadar 200 bin kişi göç vererek nüfusu 620
bine düşmüş, 2008 yılı sonu itibarıyla 617 bine düşmüştür. Hükûmetin
uygulamış olduğu ekonomi politikalarının bir sonucu olarak, üreten kesim zarar
etmektedir. Hükûmetin yanlış politikalarının üzerine
ekonomik krizin de etkisiyle halkımız sıkıntı içerisine düşmüştür.
İşsizliğin yüksek
olduğu ilimizde son günlerde tekstil fabrikaları kapanmaktadır. Tokat merkez
başta olmak üzere Erbaa, Turhal gibi, tekstil sektöründe çalışan insanlar işsiz
kalmıştır. 2009 yılı Mart ayı itibarıyla işe müracaat eden 534 kişinin sadece
59 adedi işe yerleştirilebilmiştir. Gençlerde ve özellikle okumuş insanlarda
işsizlikten dolayı psikolojik bunalımlar başlamıştır.
İlimiz
istihdamına katkısı olan sigara fabrikasının özelleştirilerek satılmış
olmasının ilimiz ekonomisine önemli oranda olumsuz etkileri olmuştur. Hiç
olmazsa Turhal Şeker Fabrikası özelleştirilmemelidir. Tokat Sigara Fabrikası
tamamen kapanmak üzeredir.
Tokat ekonomisine
çok katkısı olan Tokat Havaalanı açılmamış ve tamamen kapatılmayla karşı
karşıyadır. Havaalanı her türlü şartlar zorlanarak kapatılmamalıdır.
Ekonomisi
ağırlıklı olarak tarıma dayalı olarak gelişmekte olan Tokat ilinde gölet ve
sulama kanalları gibi sulama altyapılarının yeterince geliştirilememiş olmasının
yanında taşkın koruma çalışmalarının da yetersizliği nedeniyle tarım alanları
tehdit altında kalmaktadır.
Çiftçilerimiz
alın terinin karşılığını alamamaktadır. Destekleme miktarındaki rakamsal
artışlar çiftçinin derdine çare olmamaktadır. 2008 yılından kalan destekleme
prim alacakları vakit geçirilmeden ödenmelidir. Hayvan destekleme, buzağı ve
suni tohumlama primleri verilmelidir.
Çiftçilerimiz
ilaç ve gübre paraları ile sulama borçlarını ödeyememektedirler. Bu durum
tarımsal girdi sağlayan esnafımızı güç durumda bırakmaktadır. Çiftçi üretemez
duruma gelmiş, rekolte düşmektedir. Piyasalarda para
yoktur.
İlimizde ulaşım
sorunları mevcuttur. Köy yollarımız araçla gidilemez duruma gelmektedir. Acil
olarak köy yollarının tamiratlarının yapılması gerekmektedir. Erbaa-Gökal yolunun yarısına 2001 yılında asfalt yapılmıştı, şu
anda asfalt tamamen kaybolmuştur. Gökal beldesi
mutlaka ilçe olmalıdır. Şehir merkezine de çok uzaktır.
Birçok ilin
transit geçit bölgesi olması münasebetiyle ilimizde ulaşım altyapısında ciddi
sıkıntılar vardır. Tokat çevre yolunun bitirilmesi ertelenmemelidir. Bu yol çok
geç kalmış bir yatırımdır. Çevre yolu şehir içi trafiğinin rahatlaması için
acilen bitirilmelidir. Bunun yanında, Kızıliniş
yokuşu ve Tokat-Turhal Demiryolu Projesi de acilen hayata geçirilmelidir. Bunun
yanı sıra, acil olarak Tokat'ın köylerinin altyapı problemleri de çözülmelidir.
Ankara'ya
ulaşımda kolaylık sağlayacak olan Zile-Alaca yolu, Karadeniz Bölgesi’ni İç
Anadolu'ya bağlayacak olan Ünye-Niksar-Akkuş yolları kısa zamanda
bitirilmelidir.
Ekonomik krizin
kendisini iyice hissettirdiği bu günlerde, Tokat merkez başta olmak üzere,
Turhal, Zile, Niksar organize sanayi bölgelerinin eksiklikleri tamamlanarak
yatırımcılara açılmalıdır. Yeşilyurt Küçük Sanayi Sitesi hâlen bitirilmemiştir.
Bu konuda destek olunmalıdır. Organize sanayi bölgelerindeki boş parsellere
yatırımcıların teşvik edilmesi gerekmektedir. Teşvik Yasası yatırımcı lehine
tekrar düzenlenmelidir.
Sulusaray'daki
Sebastapolis antik kenti, Danişmentliler’in başkenti
Niksar, yine Sulusaray ve Reşadiye kaplıcaları ile Ballıca Mağarası’nın daha
iyi tanıtımı yapılarak, turizm potansiyeli artırılmalıdır. Ballıca Mağaraları
dünyada eşi benzeri olmayan dünya harikası değerlerdir.
Küresel iklim
değişiklikleri nedeniyle yükselen sıcaklıklar karşısında sulama yatırımlarının
önemi artmış iken AKP İktidarı ile birlikte sulama amaçlı olarak yapılan Alpu
Barajı’nın yapımı durdurulmuş…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
REŞAT DOĞRU
(Devamla) - …diğer sulama projeleri ise istenen hızda devam etmemektedir.
Sulama amaçlı projeler desteklenmelidir. Avlunlar, Almus, Çevreli göletlerinin
yapılması için iktidar tarafından söz verilmişti, verilen sözler acilen yerine
getirilmelidir.
Erbaa ve Niksar
ovalarına su sağlayan Kelkit üzerinde yapılması düşünülen Erbaa HES Projesi’yle
ilgili olarak halkımızın endişeleri giderilmeli, doğal ortam korunmalı, su
kaynağı kurutulmamalıdır.
İlimizdeki
Gaziosmanpaşa Üniversitesinin önemli problemleri vardır. Kadro problemleri
yanında, Üniversite Hastanesinin yapılmasında aksamalar mevcuttur. Üniversiteye
destek olunmalıdır.
Tokat devlet
hastanesinin yıllardan beri bitirilmesi beklenmektedir.
Diğer sağlık
yatırımları ve ek inşaatlar tamamlanmalı ve personel ve ekipman
takviyesi yapılmalıdır.
Tokat ilimiz
ekonomisinde görülen kötüye gidiş her alanda kendisini göstermektedir.
İlimizdeki memur ve emeklilerin sıkıntı içinde olması esnaf ve sanatkârımızı da
etkilemektedir. Tokat, Turhal dâhil bütün bölgedeki emekliler ilgi ve
iyileştirme beklemektedir. İşçi emeklileri intibak yasası acilen
çıkarılmalıdır.
2008 yılında
tescil edilen iş yeri sayısı 2005 yılına göre…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Doğru.
REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündem
dışı ikinci söz, 15 Nisan Ağrı ilinin kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen Ağrı Milletvekili Sayın Abdulkerim Aydemir’e
aittir.
Buyurun Sayın
Aydemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
2.- Ağrı Milletvekili Abdulkerim
Aydemir’in, 15 Nisan Ağrı ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 91’inci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
ABDULKERİM
AYDEMİR (Ağrı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ağrı ilimizin düşman işgalinden kurtuluşunun 91’inci
yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; güzel ilimiz Ağrı’nın geçmişi insanlık tarihi kadar
eskidir. Tarihte pek çok devlete yurt olan Ağrı ilimizin kuruluşu milattan önce
18’inci yüzyıla dayanmaktadır. 1514 yılında Yavuz Sultan Selim’in Şah İsmail’i
Çaldıran Meydan Muharebesi’nde yenmesiyle de Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Dönemin süper güçlü emperyal devletlerinden Rusya’nın
Akdeniz’e inme projesi yüzünden Ağrı, Ruslarla dört büyük savaş yapmıştır.
Tarihe “93 Harbi” olarak giren ve binlerce evladımızın şehit olduğu harp
bunlardan en önemlisidir. Birinci Dünya Savaşı sırasında düşman birlikleri
topraklarımızda hunharca katliamlar yapmışlardır.
Esaret ve işgal
nedir bilmeyen, tanımayan, lügatinde dahi bulunamayan, tarih boyunca özgür ve
onurlu yaşamış, cesur ve imanlı halkımız Hamidiye
Alayları ve Kâzım Karabekir yönetimindeki ordumuzla özgürlük mücadelesini
vererek kurtuluş meşalesini Ağrı Dağı’nın doruklarında ateşlemiştir. Düşmanı ve
iş birlikçi Ermeni çetelerini 14 Nisan 1918’de Patnos, Tutak, Diyadin, Taşlıçay
ve Doğubeyazıt’ta; 15 Nisan 1918’de Ağrı’dan ve 16
Nisan 1918’de Eleşkirt’ten çıkararak Gümrü’ye sürmüş,
Ağrımız özgürlüğüne kavuşmuştur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; düşmanı yurdumuzdan yiğitçe kovan değerli halkımızın
tüm şehitlerini rahmetle anıyorum. Ağrı’nın düşman işgalinden kurtuluşunun
91’inci yıl dönümü kutlu olsun. Rus işgali ve ardından Ermeni çetelerinin
zulüm, işkence ve eziyetleri ile gözyaşı, korku, ayrılık ve esaret nedeniyle 15
Nisanlar bu yüzden hep buruk, hep acı olarak hatırlanır. O derecede de
mutluyuz, gururluyuz ki bu bayramları bir kez daha coşkuyla kutluyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 15 Nisan 1918’de esaret ve işgale baş kaldıran
kahraman Doğubeyazıt, Diyadin, Taşlıçay, Hamur,
Tutak, Patnos, Eleşkirt ve hasılı Ağrılıların yaptığı
gibi hepimize düşen görev, hiçbir oyuna gelmeden ülkemizi her zamankinden daha
fazla severek sağladığımız güven ve istikrar ortamını korumak olmalıdır.
Şehitlerimiz nasıl omuz omuza verip mücadele etmişse bugün de bizler aynı
inançla ve birliktelikle birbirimize daha sıkı bir şekilde bağlanmalıyız.
Kurtuluş
mücadelesinde bu vatan uğruna kanlarını dökerek canlarını feda etmiş Ağrı ve
ilçelerimizin kurtuluşunu sağlayan aziz şehitlerimizi, huzurlarınızda bir kez
daha rahmetle, minnetle ve şükranla anıyorum. Bu kurtuluş günlerini anarken
bugünün, insanlığın tek hedefi olan dünya barışı, kardeşlik ve paylaşma
vurgusunu yapmak açısından önemli olduğunu düşünüyorum.
Bu vesileyle, bu
coşkulu günümüzde, Ağrı’da yaşamayıp, çeşitli nedenlerden dolayı Ağrı’nın
dışında yaşayan vatandaşlarımız, hemşehrilerimiz
vardır; buradaki derneklerimizin, oradaki hemşehrilerimizin
ve Ağrı’da yaşayan bütün hemşehrilerimizin bu mutlu
gününü en iyi dileklerimle kutluyorum.
Bu vesileyle,
yüce Parlamentomuzu en derin saygılarımla bir kez daha selamlıyorum. Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aydemir.
Gündem dışı
üçüncü söz, Tunceli ilindeki 29 Mart yerel seçim sonuçları hakkında söz isteyen
Tunceli Milletvekili Sayın Şerafettin Halis’e aittir.
Buyurun Sayın
Halis. (DTP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
3.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, Tunceli
ilindeki 29 Mart yerel seçim sonuçlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ŞERAFETTİN HALİS
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, Tunceli yerel
seçimleri üzerine söz almış bulunmaktayım. Ondan öncesinde, son kırk sekiz
saatte yaşananların kısa bir özetini yapmak, vurgu yapmak durumundayım.
Bilindiği üzere,
ülkemizde barışın ve demokrasinin arayıcısı ve şansı durumunda olan Demokratik
Toplum Partisine son kırk sekiz saat içinde geniş kapsamlı bir operasyon
yapıldı. Bu operasyonların bir hukuksuzluk çerçevesinde yapıldığını biz
biliyoruz, Türkiye kamuoyunun da bilmesini istiyoruz.
Değerli milletvekilleri,
tabii, 29 Mart seçimlerine gelinmeden önceki ilk iki aylık süreçte Tunceli bir
türlü gündemden düşmedi. Hangi televizyon kanalını açsanız gündemde mutlaka
Tunceli’yi görürdünüz. Bunun nedenlerine bakıldığında bunun bir sonuç olduğunu,
ama bunu, bu sonucu yaratanın da bir il başkanı, AKP’nin il başkanı gibi
çalışan bir valinin varlığından kaynaklandığını görürsünüz. Özellikle de beyaz
eşya dağıtımıyla gündeme gelen Tunceli’de, Vali, bir yardım vakfında
vatandaşın, halkın ihtiyacı olan bir karşılığı sunması gerekirken yarı lüks
tüketim malı olarak adlandırılan beyaz eşyayla cevap vermek istemiştir. Bunu
yaparken de Yüksek Seçim Kurulunun oy birliğiyle vermiş olduğu kararda olduğu
gibi seçim öncesi bir yatırım, bir seçim rüşveti olduğunu söylemişti ve
söylemiştik. Tabii, böyle olunca da bu dağıtımın durdurulması gerekiyordu.
Sayın Vali, bütün gösterilen tepkilere rağmen dağıtıma devam etti. Ancak, bu
tepkileri verirken de Sayın Valiyi destekleyen açıklamalar bakanlardan ve Sayın
Erdoğan’dan gelmişti. “Ben valimi kimseye yedirtmem.” demişti. Oysaki “Ben
valimi kimseye yedirtmem.” dediği dönemde Yüksek Seçim Kurulunun bu kararından
sonra İçişleri Bakanlığına bir suç duyurusunda bulunmuş ve akabinde dava
açmıştı. Şimdi, yargı sürecinin başlamış olduğu böyle bir durumda bir
Başbakanın bir valiyi “kimseye yedirtmem” demesinden sonra İçişleri Bakanlığı
Teftiş Kurulundan 2 müfettiş görevlendiriliyor bölge için. Ancak, tam bölgeye
gitmelerine yakın bir tarihte, Teftiş Kurulunun görevlendirdiği 2 müfettişten
1’i değiştiriliyor ve bu müfettişin AKP döneminde bürokratlığa yükseldiği,
destek gördüğü ve Tunceli’ye gidip araştırma yaptıktan sonra da, YSK’nın kararına rağmen, Valinin bir suç, bir yanlış
uygulama yapmadığını söyledi.
Tabii, değerli
dostlar, hâlâ sıkıyönetim psikolojisinden, olağanüstü hâl yönetim
psikolojisinden kurtulmamış bir ilde, bir onbaşının, bir bekçinin kendisini
devlet gördüğü bir ilde bir valinin tasarrufuyla yapılmış bir teftişin ne kadar
sağlıklı olacağını sizin takdirlerinize sunuyorum. Oysaki İçişleri Bakanlığı
müfettişlerinin orada görmesi gereken, konuşması gereken kesimlerle
konuşmadığı, valinin kendilerine adres olarak sunduğu bazı muhtarlarla
görüştükten sonra bir rapor tuttukları noktasında bir bilgi var ve kanaat hasıl olmuştur. Tabii, İçişleri müfettişlerinin çok da özgür
hareket etmeyeceğini herkes biliyor, edemediklerini herkes biliyor. Teftiş için
gittikleri valinin iktidar tarafından, Başbakan tarafından desteklendiğini
biliyor. İçişleri Bakanlığı müfettişleri bu teftişi sağlam yapsalardı, orada
Tunceli Valisinin bir AKP il başkanı gibi çalıştığını görmüş olacaklardı ve
gerçekten o valinin orada kalmaması için gerekli raporu sunacaklardı.
Tabii, şimdi biz,
seçimlerde bir il başkanı gibi çalışan bir valinin orada yaşayan insanlar
arasında, Alevi’siyle Sünni’siyle, Türk’üyle Kürt’üyle, AKP’lisiyle ve değişik
partilere mensup insanlar arasında nasıl bir tarafsızlık içinde olduğunu merak
ediyoruz doğrusu.
Biz şimdiden
söylüyoruz, devlet hizmetlerinin Tunceli Valisi tarafından Tunceli halkına,
Tunceli’deki farklı bölgelere eşit şekilde dağıtılamayacağını, dağılmayacağını
ve akabinde Tunceli’de bir huzursuzluğun yaratılacağını söylüyoruz. Bu anlamda
bizim, valinin yaptıkları konusunda İçişleri Bakanlığına yeniden bir dikkat
çekme konuşması olarak kabul görülmesini istiyorum ve İçişleri Bakanlığından
tekrardan Tunceli Valisiyle ilgili, bölgeyle ilgili bir araştırmanın
yapılmasını istiyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ŞERAFETTİN HALİS
(Devamla) – Tabii, Tunceli’de Sosyal Yardımlaşma Fonu’ndan faydalanması gereken
yoksul insanlar var ancak bu yoksul insanlara nakit dâhilinde verilmesi gereken
yardım, dediğim gibi, dolaplarla, çamaşır makineleriyle karşılanmak istenmiş ve
trajikomik sonuçlar doğurmuştur. Yoksul olduğu iddia edilen
-ki öyledir- insanlara verilen bin YTL’lik çatal bıçak takımı, yine 10
metrekarelik odası olan bir eve
Yine, sayın
bakanlardan biri “Bana bir tek köy söylesinler, susuz olsun.” demişti, ben bir
basın toplantımda kendisine onlarca köy sıralamıştım. İsterlerse ben Tunceli’de
kaç tane köyün susuz kaldığını kendilerine sunabilirim ve sulu şebekenin
olduğunu iddia ettikleri köylerde müteahhide rant
sağlamanın ötesinde bir gelişme sağlanmamış ve gerçekten altı ay dahi akamayan
sular yedinci ayda kurumuşlardır.
Saygılar
sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Halis.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Sözlü soru
önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in
(6/619) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/127)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin sözlü
sorular kısmının 37’nci sırasında yer alan 6/619 sayılı sözlü soru önergemi
geri almak istiyorum.
Gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim. 14.04.2009
Tayfur
Süner
Antalya
BAŞKAN – Sözlü
soru önergesi geri verilmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının dört tezkeresi vardır, ayrı ayrı
okutup bilgilerinize sunacağım.
B) Tezkereler
1.- Bosna-Hersek Parlamentosu Temsilciler Meclisi Başkanı Beriz Belkic’in davetine icabet
edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın,
beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca
bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/744)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın,
Bosna-Hersek Parlamentosu Temsilciler Meclisi Başkanı Beriz
Belkic’in davetine icabet etmek üzere, beraberinde
bir Parlamento heyetiyle, 9-11 Nisan 2009 tarihleri arasında Bosna-Hersek’e resmî ziyarette bulunması, Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanun’un 6.
Maddesi uyarınca, Genel Kurul’un 1 Nisan 2009 tarihindeki 70. Birleşiminde
kabul edilmiştir.
Anılan Kanun’un
2. Maddesi uyarınca, Heyetimizi oluşturmak üzere Siyasi Parti Gruplarınca
bildirilen isimler Genel Kurul’un bilgilerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
ADI SOYADI SEÇİM ÇEVRESİ
Fetani Battal Bayburt
İsmet Büyükataman Bursa
Hayrettin Çakmak Bursa
Ali Er Mersin
Ali Koçal Zonguldak
2.- Birleşik Arap Emirlikleri Federal Ulusal Konsey Başkanı
Abdulaziz Abdullah Al Ghurair’in
beraberinde bir Parlamento heyetiyle ülkemizi ziyaret etmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/745)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanı’nın 01 Nisan 2009 tarih ve 984 sayılı kararı
ile Birleşik Arap Emirlikleri Federal Ulusal Konsey Başkanı Sayın Abdulaziz Abdullah Al Ghurair’in
beraberinde bir Parlamento heyeti ile ülkemizi ziyaret etmesi uygun
bulunmuştur.
Sözkonusu heyetin ülkemizi
ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 7. Maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine
sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
3.- Almanya Federal Meclisi Dış İlişkiler Komisyonunun vaki
davetine istinaden, Almanya’ya resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük
Millet Meclisi Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca
bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/746)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Almanya Federal
Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu’nun vaki davetine istinaden, Türkiye Büyük
Millet Meclisi parlamento heyetinin Almanya’ya resmi bir ziyarette bulunması
Genel Kurul’un 7 Nisan 2009 tarih ve 73 sayılı birleşiminde kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi hakkında 3620 Sayılı Kanunun
2. Maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş
olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Tunca Toskay Antalya
Onur Öymen Bursa
Murat Mercan Eskişehir
Mehmet Çerçi Manisa
Necip Taylan Tekirdağ
4.- Kosova Türkleri Millî Bayramı törenlerine iştirak
edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil başkanlığındaki Parlamento heyetini oluşturmak üzere
siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/747)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanvekili Sayın Nevzat Pakdil
başkanlığında bir Parlamento heyetinin Kosova Türkleri Milli Bayramı
törenlerine iştirak etmek üzere 21-24 Nisan 2009 tarihleri arasında Kosova’ya
resmî ziyarette bulunması Genel Kurul’un 09 Nisan 2009 tarih ve 75 sayılı
birleşiminde kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un
2. Maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş
olduğu isimler Genel Kurul’un bilgilerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Ahmet Aydın Adıyaman Milletvekili
Osman Durmuş Kırıkkale Milletvekili
Fikri Işık Kocaeli Milletvekili
Gürol Ergin Muğla Milletvekili
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez ve 23
milletvekilinin, lüle taşının değerlendirilmesindeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/342)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Arkeolojik
çalışmalar, lületaşının 5 bin yıldır bilindiğini ve kullanıldığını
göstermektedir. Lületaşı, Türkiye'de 1830'da Avusturyalılar tarafından
Eskişehir'in Sepetçi ye Margı köylerinde bulunmuş ve
yüzyıla yakın bir süre boyunca Avusturyalılar tarafından hammadde olarak ihraç
edilmiştir. 1960 yılında hammadde olarak ihracının yasaklanmasına kadar
Avusturyalılar tarafından dünyaya pazarlanan lületaşı 'Viyana taşı' olarak
tanınmıştır. Türk sanatkarlarının lületaşı
işlemeciliğine ilgisi ise 1920'li yıllarda başlamıştır. Lületaşı;
pipo, ağızlık, kolye, bilezik, küpe, iğne, saksafon, nargile, tespih, cami
maketleri, leke çıkarmada, elektrik makineleri ve motorlu ulaşım araçları için
de katalizör yapımında ve otomobil sanayinde ise motorla ekzos
borusu arasına emici olarak nohut ya da mercimek iriliğinde parçalanarak yakıt
temizlemede ve füze ve öbür uzay araçlarının başlık iç kaplamalarının
yalıtılmasında da kullanılmaktadır.
Türkiye dışında
Yunanistan, Avusturya, İspanya, Rusya, Fransa, Fas, Madagaskar ve Kenya
lületaşı üretiminin yapıldığı yerlerdir. Ancak buralarda kaynakların kısıtlı ve
taş kalitesinin de oldukça düşük olduğu bilinmektedir. Türkiye ekonomisine 1,5
milyon doların üstünde bir katkı sağlayan lületaşının Türkiye'deki rezervinin
tamamına yakını Eskişehir yöresinde bulunmaktadır. Yörede bulunan lületaşı
rezervi 2 milyon 572 bin 850 ton olarak tespit edilmiştir. Dünya lületaşı
rezervlerinin % 70'lik ve en kaliteli kısıma sahip
olan Eskişehir'de lületaşı ustası sayısı her geçen gün azalmaktadır. Türkiye'de
lületaşı işletmeciliğine gereken önem verilmesi durumunda yöre halkı için büyük
bir gelir kaynağı oluşturulmuş olacaktır.
Eskişehir'in
dünyaya tanıtılmasında kullanılacak en önemli öge
lületaşıdır. Eskişehir turizminin gelişimi için lületaşı ve el sanatının yok
olmaması gerekmektedir. Türk el sanatlarının geliştirilmesi, korunması, gelecek
kuşaklara aktarılması ve bu sanat dallarında çalışarak geçimini temin eden
üreticilerin içerisinde bulunduğu sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 üncü ve 105
inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını teklif ederim.
1) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
2) Ahmet Ersin (İzmir)
3) Tansel Barış (Kırklareli)
4) Fevzi Topuz (Muğla)
5) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
6) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
7) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
8) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
9) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
10) Yaşar Tüzün (Bilecik)
11) Rahmi Güner (Ordu)
12) Eşref Karaibrahim (Giresun)
13) Vahap Seçer (Mersin)
14) Tekin Bingöl (Ankara)
15) Ahmet Küçük (Çanakkale)
16) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
17) Derviş Günday (Çorum)
18) İlhan Kesici (İstanbul)
19) Engin Altay (Sinop)
20) Atilla Kart (Konya)
21) Sacid Yıldız (İstanbul)
22) Hulusi Güvel (Adana)
23) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
24) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen
ve 19 milletvekilinin, sahte içki üretimi ve satışı sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/343)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Anayasanın 98 ve
TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca “Sahte İçki (Rakı) Üretimi
ve Satışına Karşı Mücadelede Alınması Gereken Önlemlerin Araştırılması ve
Tespiti” için bir Meclis Araştırması açılmasını saygılarımla arz ederim.
9.04.2009
1) Mehmet Sevigen (İstanbul)
2) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
3) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
4) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
5) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
6) Yaşar Tüzün (Bilecik)
7) Ahmet Küçük (Çanakkale)
8) Rahmi Güner (Ordu)
9) Eşref Karaibrahim (Giresun)
10) Engin Altay (Sinop)
11) Vahap Seçer (Mersin)
12) Tekin Bingöl (Ankara)
13 ) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
14) Derviş Günday (Çorum)
15) İlhan Kesici (İstanbul)
16) Atilla Kart (Konya)
17) Sacid Yıldız (İstanbul)
18) Hulusi Güvel (Adana)
19) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
20) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
Sahte içki
kullanımından kaynaklanan ölümlerin sayısı artmakta ve yaygınlaşmaktadır. AKP
hükümetinin geçtiğimiz yıllarda sahte rakı üretimini engellemek için
"taklit edilemez" diyerek kamuoyuna sunduğu bandrol
ve hologramların etkili bir sonuç vermediği görülmektedir. Son zamanlarda sahte
rakıdan kaynaklanan ölümlerin artması, hükümetin ve ilgili kuruluşların
aldığını iddia ettiği önlemlerin başarısız olduğunun ispatıdır.
Ülke ekonomisinin
her geçen gün bozulmasıyla birlikte sahte içki üretiminin gittikçe artacağı
görülmelidir. Avrupa Birliği ülkelerinde milli içki olarak tabir edilen içkiler
vergi politikalarıyla korunurken, AKP hükümeti aynı Avrupa Birliği'nin
direktifleriyle rakı üzerindeki vergi yükünü arttırmıştır. Rakı üzerindeki
aşırı vergi yükü olumsuz ekonomik koşullarla birleştiğinde piyasaya ucuz ve
sahte rakı sürülmesini kolaylaştırarak sahteciliği daha cazip hale
getirmektedir.
Yine AKP
hükümetinin TEKEL’i parça parça özelleştirmesi, alkol
tekelini kırarak, sahte rakı üretimini kolaylaştırmıştır.
Öte taraftan
yaşanan ölüm olaylarının gösterdiği diğer bir gerçek de, denetim ve düzenleme
anlamında da yetersizlik olduğudur.
AKP hükümetinin
politikaları, olumsuz ekonomik koşullar ve idari yetersizlikler bir araya
gelince adeta bu suç için elverişli bir ortam hazırlamıştır.
Hemen hemen her yıl turizm sezonunun açılmasıyla sahte içki
skandalı patlak vermekte gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle de sahte
içkiden ölümler daha da artış göstermektedir. Son 20 gün içerisinde sahte
içkiden ölenlerin sayısı 7’ye yükselmiştir.
Ölenlerin
içerisinde yabancı turistlerin olması da Türkiye açısından vahim sonuçlara yol
açmıştır. Sahte içkiden bir turistin bile ölmesi Türk turizmine büyük darbe
vurmuştur.
Özellikle turizm
bölgelerinde sahte içki satıldığına dair haberlerin yayılması ülkemize gelen
yabancı turistler tarafından ülkelerine döndüklerinde olumsuz tanıtımların
yapılmasına neden olurken, binlerce çalışanı olan turizm sektörümüzü de
baltalamaktadır. Türkiye'nin en büyük gelir kapısı olan turizm sektörünün
"sahte içki skandalı" nedeniyle zarara uğramasının bedelini kimler
ödeyecektir. Bu durum ülkemizin uluslar arası imajını zedelemektedir. Sahip
çıkılması ve korunması gereken, Türkiye'ye özgü geleneksel bir içkinin imajını
da büyük zarar vermektedir.
2008 yılı itibari
ile Turizmden elde edilen gelir 21.9 milyar dolardır.
Yani Türkiye en büyük geliri turizmden elde etmektedir. Bu durumda acilen
tedbir alınması gerekir.
Bu suç, insan
hayatını ve toplum sağlığını doğrudan tehdit etmektedir.
Oysa sahte içki
üretimi ve satışı sadece ülke ekonomisine zarar veren sıradan bir kaçakçılık
suçu değildir.
Bu nedenlerle
sahte içki üretimi ve satışına karşı mücadele çok boyutlu bir mesele olarak ele
alınmalıdır.
İçki günahtır
demekle, içkiyi yasaklamakla, içkili yerleri kapatmakla, içki içilen yerleri
şehir merkezinin dışına taşımakla, şehirleri kırmızı çizgi
koyarak ikiye, üçe bölmekle bu işlerin önlenemeyeceği anlaşılmıştır.
Kolaycılığa kaçan,
kısa vadeli, yüzeysel önlemlerle yetinmekten artık vazgeçilmelidir. Suç
işleyenlere karşı mücadele etmekten daha önemli olan, bu suçu yaratan elverişli
koşulları ortadan kaldırmaktır. Aksi takdirde yaşanan ölüm olayları
engellenemeyecektir.
Dolayısıyla;
Maliye, Tarım ve Köy İşleri, İçişleri, Sağlık bakanlıkları ile "Tütün
Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme ve Denetleme Kurumu" ve
diğer ilgili bakanlık ve kurumların ortaklaşa bir çalışma yapması
gerekmektedir.
3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 24
milletvekilinin, arıcılık sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/344)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemiz 4.6 milyon arılı kovan ile arı varlığı açısından dünyada 2.
sırada, 82.3 bin ton bal üretimi ile ise 4. sırada bulunmaktadır. Sektörün bu
denli mevcut büyüklüğü göz önüne alındığında ise ülkemizde, henüz bir “Arıcılık
Kanunu”nun bulunmaması büyük bir eksiklik olarak ilk bakışta göze çarpmaktadır.
Arıcılık Kanunun bulunmaması doğal olarak uygulamada büyük çaplı aksaklıklar ve
sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Buda bu sektörle geçimini
sağlayan kesimin mağduriyetine neden olmaktadır.
Bu sorunlardan en
önemlisi Arı Konaklamaları ile ilgili sorunlardır. Şöyle ki; konaklama yapılan
bölgelerde yasal olmamasına rağmen bölgedeki toptan bal fiyatının onda biri
oranında bir ücret muhtarlığa ait araziyse muhtarlığa, şahıs malı ise şahısa ödenmektedir. AB ülkelerinde ise bunun tam tersi bir
uygulama ile konaklanan arazi sahibi, arazideki polinasyonu
sağladığı için arı yetiştiricisi ne koloni başına arazinin niteliğine göre
100-200 dolar arasında bir ücret ödemek durumundadır. Dolayısıyla arı
yetiştiricisi bal üretiminin yanında polinasyondan da
para kazanmaktadır.
Yine ormanlık
arazilerdeki konaklamalarda Orman İşletmeleri yetiştiricilerden ücret talep
etmektedirler. Oysa ormanlık arazide arıların konaklaması yine polinasyonu sağlayacağından ormanlık arazinin vasfını
iyileştirecektir.
Arı
yetiştiriciliğinde özellikle" Varova"
mücadelesinde kullanılan organik ilaçların maliyetlerinin yüksek olması
nedeniyle yetiştiriciler sıkıntıdadırlar. Hastalığın önlenmesinde etkin
mücadele sağlamak amacıyla ülkesel düzeyde birlikler ve ilgili Bakanlık
tarafından bu ilaçların ücretsiz olarak temin edilebilmesi amacıyla sübvansiyon
sağlanmalıdır.
Bu durum Varova mücadelesinin tüm koloniler için toplu bir şekilde
yapılmasına olanak sağlayacağından hastalığın eradike
edilmesinde etkin rol oynayacaktır.
Pazar yeri veya
sokakta açıkta satılan menşe-i belirsiz balların kontrol ve denetimlerinin
hangi kurum ve kuruluşlarca yapıldığı veya gerçek yetkinin kimde olduğu, şikayet merciinin neresi olduğu konularında bir kavram
kargaşası yaşanmaktadır. Bu konuda bir kontrol ve denetim mekanizmasının
oluşturulması ve etkinlik kazandırılması gerçek bal üreticisinin korunmasını
sağlayacağı gibi, sahte bal sorununun çözümlenmesini kolaylaştıracaktır. Bunun
için toptancı firmalara, tüzel kişilik olan birliklerin onayından geçmiş olan
balların alınması zorunluluğu getirilmesi, plakasız kovanlara nakil
belgelerinin verilmemesi suretiyle hem birliklerin güçlenmeleri sağlanabilir
hem de balın niteliği konusundaki endişeler giderilerek tüketici ve ülke
menfaatleri korunmuş olur.
Ülkemizde
arıcılıkla uğraşan kesimin çoğunluğu bu konuda yasal güvenceleri olmadığı için
arıcılığı yan uğraş olarak görmekte bilgi eksikliğinden dolayı modern ekipmanlardan yararlanamamaktadır. Koloni sayısı ve bitkisel
faunanın dünyada benzeri görülmemiş zenginliğine
karşın sanki çok bal üretiliyormuş gibi bir imaj vardır. Oysa tüketilen balın
önemli miktarı ithal edilmektedir. Bu denli potansiyeli olan ülkemizde bal
ithal edilmesi ülkemizin zaafıdır. Üretim maliyetlerinin yüksek olması, nedeniyle
ucuz fiyatla vasıfsız ithal bal ithal edip tüketime sunulmaktadır. Üreticiye
ihracat fiyatından şeker verilmemektedir. Dolayısıyla üretici kullanacağı
şekeri iç piyasadan yüksek fiyatla temin etmektedir. Oysa üreticiye ihraç
fiyatından şeker verilse, nakliyede mazot desteği sağlansa, gezginci arıcıya
gereksinimi olan kovan, mum gibi girdilerde destek sağlansa, orman envalinden
kovan tahtasını ucuza alabilse, modernize kovanların temininde devletçe alet ve
ekipman desteği verilse, proje desteği sağlansa,
üretim maliyeti önemli miktarda düşecektir. Dolayısıyla sağlıklı bal ithalat
fiyatından daha ucuza tüketiciye arz edilecektir.
Bal ihracatının
önündeki prosedürler ağırdır. İhraç edilen balların
büyük çoğunluğu ithal edildiği ülke standartlarına uymadığı için ülkemize iade
edilmekte ve bu vasıfsız ballar ülkemizde satışa sunulmaktadır.
Arıcılık
sektörüyle ilgili Arı Yetiştiricileri Birliği ve Bal Üreticileri Birliği
arasındaki kısır çekişmelerin önüne geçilmeli bu konuda bir konsensüs
sağlanarak" Arıcılık Konseyi" oluşturulmalıdır.
Ülkemizde arı
yetiştiricileri ve bal üreticilerinin sorunlarının ve çözüm yollarının
belirlenmesi eksikliklerinin giderilmesi, geliştirilmesi, ulusal düzeyde
koordinasyonun sağlanması, destekleme yollarının araştırılması, idari ve
kurumsal yasal düzenlemelerin yapılması amacıyla Anayasanın 98. TBMM
İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırılması açılmasını
arz ve teklif ederiz.
1) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
2) Şevket Köse (Adıyaman)
3) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
4) Sacid Yıldız (İstanbul)
5) Atila Emek (Antalya)
6) Akif Ekici (Gaziantep)
7) Mevlüt Coşkuner
(Isparta)
8) Rasim Çakır (Edirne)
9) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
10) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
11) İsa Gök (Mersin)
12) Bayram Ali Meral (İstanbul)
13) Nesrin Baytok (Ankara)
14) Eşref Karaibrahim (Giresun)
15) Rahmi Güner (Ordu)
16) Canan Arıtman (İzmir)
17) Mehmet Sevigen (İstanbul)
18) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
19) Atilla Kart (Konya)
20) Hulusi Güvel (Adana)
21) Engin Altay (Sinop)
22) Yaşar Tüzün (Bilecik)
23) Suat Binici (Samsun)
24) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
25) Bülent Baratalı (İzmir)
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
ön görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının dört tezkeresi daha vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
B) Tezkereler (Devam)
5.- TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın, Alman
Bertelsmann Vakfı Başkanı tarafından, 11-12 Mayıs
2009 tarihlerinde Riyad’da düzenlenecek olan 12’nci Kronberg Toplantısına ismen davetine icabet etmesine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/748)
14
Nisan 2009
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Dışişleri
Komisyonu Başkanı Sayın Murat MERCAN, Alman Bertelsmann
Vakfı Başkanı tarafından, 11-12 Mayıs 2009 tarihleri arasında Riyad’da düzenlenecek olan 12. Kronberg
Toplantısına ismen davet edilmiştir.
Söz konusu davete
icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanun’un 9. Maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi
okutuyorum:
6.- TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın, 21-24
Nisan 2009 tarihlerinde Kosova’ya resmî bir ziyaret gerçekleştirmek üzere,
Kosova Çevre ve Alan Planlama Bakanı, Kosova Türkleri Millî Bayramı Tertipleme
Kurulu Başkanı tarafından ismen davetine icabet etmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/749)
07.04.2009
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Dışişleri
Komisyonu Başkanı Sayın Murat MERCAN, 21-24 Nisan 2009 tarihleri arasında
Kosova’ya resmi bir ziyaret gerçekleştirmek üzere Kosova Çevre ve Alan Planlama
Bakanı, Kosova Türkleri Milli Bayramı Tertipleme Kurulu Başkanı tarafından
ismen davet edilmiştir.
Söz konusu davete
icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlemesi Hakkında 3620 Sayılı Kanun’un 9uncu Maddesi uyarınca Genel Kurul’un
tasviplerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul
edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi
okutuyorum:
7.- İran İslami Danışma Meclisi Enerji Komisyonunun, 10-12
Mayıs 2009 tarihleri arasında Türkiye Büyük Millet Meclisinden 5 kişilik bir
Parlamento heyetini İran’a davetine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/750)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
İran İslami
Danışma Meclisi Enerji Komisyonu, TBMM’den 5 kişilik bir Parlamento Heyetini
10-12 Mayıs 2009 tarihleri arasında İran’a davet etmektedir.
Söz konusu davete
icabet edilmesi hususu “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında” 3620 sayılı Kanunun 6. Maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul
edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi
okutuyorum:
8.- Ankara Milletvekili ve Çevre Komisyonu Başkanı Nazmi Haluk Özdalga’nın, “Dengeli
Bir Çevre İçin Küresel Parlamenterler Organizasyonu” (GLOBE Europe)
tarafından, 30 Nisan 2009 tarihinde Belçika’nın Brüksel kentinde, AB
Parlamentosunda yıllık olağan Strateji Konferansına ismen davetine icabet
etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/751)
13.04.2009
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
“Dengeli Bir
Çevre İçin Küresel Parlamenterler Organizasyonu” (GLOBE Europe)
tarafından; 30 Nisan 2009 tarihinde, Belçika’nın Brüksel kentinde, AB
Parlamentosunda yıllık olağan Strateji Konferansı gerçekleştirilecektir. Söz
konusu konferansa Ankara Milletvekili ve Çevre Komisyonu Başkanı Nazmi Haluk ÖZDALGA davet edilmektedir.
Davete icabet
edilmesi hususu “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 9. Maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Köksal
Toptan
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Alınan karar
gereğince gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı
Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (1/675) (S. Sayısı: 330) (x)
BAŞKAN – Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- 3624
sayılı Kanunun;
a) 1 inci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Kuruluş” ibaresi “KOSGEB”, 5 inci
maddesinde yer alan “Kuruluşun” ibaresi “KOSGEB’in” ve 9 uncu maddesinin (c)
bendinde yer alan “Başkanlık” ibaresi “KOSGEB”,
b) 2 nci maddesinde yer alan “Genel Kurul”, “İcra Komitesi” ve
“Başkanlık” tanımlarında, 11 inci maddesinin birinci, ikinci, üçüncü
fıkralarında ve 17 nci maddesinin (I) numaralı
fıkrasında yer alan “Sanayi” ibareleri “İşletmeleri”,
c) 2 nci maddesinde yer alan “Merkez ve Enstitüler” tanımındaki
“Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi kesiminin” ibaresi “işletmelerin”,
ç) 4 üncü
maddesinin (e) bendinde yer alan “sanayinin çeşitli alt sektörlerinde” ibaresi
“değişik sektörlerde”,
(x)
330 S. Sayılı Basmayazı 25/2/2009
tarihli 62’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.
d) 7 nci maddesinde yer alan “küçük ve orta ölçekli sanayi
kesimine” ibaresi “işletmelere”,
e) 9 uncu
maddesinin (a) bendinde yer alan “küçük ve orta ölçekli sanayinin” ibaresi
“işletmelerin”,
f) 12 nci maddesinin (b) bendinde yer
alan “sanayi kesiminin” ibaresi “işletmelerin”, (d) bendinde yer alan
“sanayiyi, genel sanayi politikalarına göre” ibaresi “işletmeleri, kalkınma
politikalarına göre”, (i) bendinde yer alan “mamullerin pazarlanması” ibaresi
“mamullerin ve hizmetlerin pazarlanması”, (j) ve (s) bentlerinde yer alan
“sanayi” ibaresi “işletmeler”, (n) bendinde yer alan “sanayi sektörü” ibaresi
“işletmeler” ve “sanayicilerin” ibaresi “işletmelerin”, (o) bendinde yer alan
“sanayi işletmelerinin” ibaresi “işletmelerin”, (s) bendinde yer alan
“çalışmaların sanayiye uygulanması” ibaresi “çalışmaların uygulanması”, (t)
bendinde yer alan “sanayi kesimine” ibaresi “işletmelere” ve (u) bendinde yer
alan “sanayinin” ibaresi “işletmelerin”, şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Madde
üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ
Milletvekili Sayın Enis Tütüncü’ye aittir.
Buyurun Sayın
Tütüncü. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yüce Meclisin
değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, görüşülmekte olan
yasa tasarısının 2’nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Sözlerime
başlarken hepinizi, şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi adına en iyi
dileklerimle, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Tasarı, amaç
itibarıyla, kapsam itibarıyla geçen hafta görüşüldü. Bu nedenle tasarının temel
amacıyla ilgili bir anımsatma yapmayı öncelikle uygun görüyorum çünkü bu
görüşeceğimiz 2’nci madde amaçla ilgili.
Tasarının temel
amacı, KOSGEB’in sorumluluk alanının genişletilmesidir. Bilindiği gibi 3624
sayılı Yasa, KOSGEB’le ilgili sorumluluk alanını sadece sanayi sektörüyle
sınırlı kılmıştı. Şimdi, bu yasa tasarısıyla bu alan genişletiliyor, sanayi
sektörü, artı sanayi sektörünün dışında ne kadar sektör var ise bu sektördeki
küçük ve orta ölçekli sanayiler, bu sektörlerdeki esnaf ve sanatkârlar da
yasanın kapsamına dâhil ediliyor.
Tasarı, bu açıdan
son derece önemli ve öteden beri gereksinim duyulan bir eksiği, bir beklentiyi
karşılama iddiasında. Bize göre çok geç kalmış bir düzenleme ve bu düzenlemeyi,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, esas itibarıyla benimsiyoruz. Eksikleri var,
biraz sonra dile getirmeye çalışacağım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; işte 2’nci madde bu iddianın gerçekleştirilmesi için
gerekli olan hukuki zemini hazırlama amacıyla düzenlenmiş. Bu nedenle, mevcut
yasada sadece sanayi sektörünü içeren işletme tanımı tüm sektörleri kapsayacak
bir duruma getiriliyor. KOSGEB’in hedef kitlesi yaklaşık 8 kat arttırılıyor.
Burada iki
sorunun sorulması gerekiyor. Geçen hafta arkadaşlarımız kısmen bu soruları
sordular ama yinelemekte yarar görüyorum:
Birinci soru:
Hedef kitlesinde böylesine bir genişlemeyi karşılayacak finansman kaynağı nasıl
sağlanacak?
İkinci soru:
Kurumsal, teknik ve parasal kapasitesi acaba KOSGEB’in böylesi bir genişlemeyi
karşılayacak konumda mıdır?
Değerli
milletvekilleri, bu iki soruya da ne yazık ki olumlu yanıt vermek mümkün değil.
Sayın Bakanımız
geçen hafta finansman boyutuyla ilgili bir konuşma yaptılar. Bize göre son
derece pembe bir tablo sundular. Sayın Bakanımızın zabıtlara geçmiş olan bu
pembe tablosunu zaman kısıtlılığı nedeniyle dile getirmek istemiyorum.
Zabıtlarda var ama herhâlde Sayın Bakanımız iki gün önce açıklanan ekonomik
programda “ümüğün sıkıldığı” itirafını kestiremedi, göremedi. Bunu altını
çizerek söylüyorum: Ekonomik buhrandaki o revizyon
öteden beri tartışması yapılan “Ay, ümüğü sıktırırım, sıktırmam.”, “Ümük sıkılacak.”
filan… O konuşmalarının, gerçekten nasıl halkın ümüğünün sıkıldığının geç de
olsa bir itirafıdır. Ama bu ümük sıkma programının asıl ağırlığını IMF ile
anlaşma masasına oturduğumuzda yine göreceğiz ve iki gün önce ayarlanan o
makroekonomik dengeler yine, tekrar ayarlanacak ve bu sefer daha fazla ümük
sıkılacak, buna tanık olacağız.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bakınız, ben yüce Meclisi kısa da olsa bu konuda
bilgilendirmek istiyorum. Türkiye küresel krizden en ağır etkilenen ülkelerden
biri olmuştur. 2008’in son üç ayına baktığımızda, ekonomik büyümedeki daralma
yüzde eksi 6,2 ve bu daralmayla birlikte 2008 için öngörülen yüzde 4’lük büyüme
yüzde 1,1’e düşmüştür. Neye rağmen düşmüştür, dikkatinizi çekiyorum: Millî
gelir hesaplarında bir ayarlama yapıldı, bir revizyon
yapıldı, buna rağmen yüzde 1,1 elde edilmiştir. Neye rağmen: İkinci olarak,
seçim ekonomisi, seçim hovardalığı sonucunda harcamaların artırılmasıyla bu
yüzde 1,1 elde edilmiştir. Üçüncü olarak da tarımda var yılını yaşadık, yaşıyoruz,
bunun için yüzde 1,1 elde edilmiştir. Yoksa eksi olacaktı 2008’in de tümü.
2009’da sanayi
üretiminde tarihî düşüş yaşanıyor Sayın Başkan, değerli milletvekilleri.
Şubattaki tarihî düşüş eksi yüzde 23,7. Bu ne anlama geliyor? 2008’in son üç
ayındaki küçülme, yani yüzde 6,2’lik küçülme artarak devam edecektir. Değerli
milletvekilleri, artarak devam edecektir. Bize göre yaklaşık yüzde 10’luk bir
daralmaya 2009 yılı için hazır olmak durumundayız.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Uçak sektörü dışında ama Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii ki bu, sanayi
üretimiyle ilgili yüzde 10’luk daralma. 2009’un tamamı için millî gelir
açısından yüzde 6’lık bir daralma, en az yüzde 6’lık bir daralmaya hazır olmak
mecburiyetindeyiz. Şunu da bilelim, altını çizerek söylüyorum: Böylesi bir
daralmayı ne IMF’den gelecek olan para ne de IMF’nin disiplini azaltabilir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçek tablo bu.
Şimdi, KOSGEB’in
kurumsal, teknik ve personel kapasitesinin yetersizliğine geliyorum. Bu
yetersizlik bize göre finansman sorunundan da daha önemlidir. Neden önemlidir?
KOSGEB hâlihazırdaki mevcut kapasitesiyle bakınız şu an için 280 bin imalat
işletmesinden ancak ve ancak 60 binini kavrayabilmiş, bu 60 bin işletme içerisinden
sadece 15 bin ile 20 bin işletmeye destek verebilmiş. Şimdi hedef kitle 2
milyon işletmeye varacak, 2 milyon işletmeye varacak. Sonuç?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Rekor var mı?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) - Sonuç şu Sayın Başkan, değerli milletvekilleri: Bu yasa dostlar
alışverişte görsün yasası olmaya namzettir! Dostlar alışverişte görsün yasası
olmaya namzettir!
Bu noktada,
Anadolu Yaklaşımı’nda yaşanan skandalı, perişanlığı dile getirmek zorundayım.
Anadolu Yaklaşımı’yla kurtarılmayı bekleyen KOBİ sayısı, anımsayacaksınız, Hükûmete göre 42 bin idi, KOBİ dünyasına göre 70 bin idi.
Yasa 2007 Martında uygulamaya girdi. 2007 sonu itibarıyla 93 firma borç
yapılandırma programına alınabildi ve bu 93 firmadan -dün sürçülisan eyledim
“41 tane” dedim, düzeltiyorum- 71 tanesi ancak yararlanabildi Anadolu
Yaklaşımı’ndan.
Şimdi, bu nedir?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Anadolu Yaklaşımı, skandal mıdır,
trajikomik bir hadise midir? Takdiri yüce Meclise bırakıyorum.
Siz 42 bin
KOBİ’ye can suyu verme iddiasıyla, büyük tantanalarla yola çıkacaksınız, bizim
tüm iyi niyetli çabalarımıza kulaklarınızı tıkayacaksınız, sadece 71 adet
KOBİ’nin yarasına merhem olabileceksiniz. Bize göre bu sonuç AKP İktidarının
sorunları çözme iddiasındaki perişanlığını yansıtmaktadır, perişanlığını
yansıtmaktadır.
Bu konuya şunun
için değiniyorum: Bu KOSGEB Yasası, bu kadar olmasa da buna benzer bir
başarısızlığa gebedir. Bunu iddia ediyoruz. Lütfen, Anadolu Yaklaşımı’ndaki
ısrarımızı anımsayınız.
Öneri: Bu
tasarıyı geri çekelim, el birliğiyle eksiklerini gidermeye çalışalım. Sektörel meslek kuruluşlarının, 2 milyonu aşacak hedef
kitleyi kucaklaması amacıyla KOSGEB İcra Kurulunda temsili sağlanmış…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Bir dakika Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Tamam.
Bu, çok yararlı
ancak yetersizdir. KOSGEB destek paketinde finansman yanında girişimciliği
canlandırma, teknoloji seçimi ve geliştirilmesi, eğitim, danışmanlık gibi son
derece önemli, ihtisas gerektiren görevler var, sorumluluklar var. KOSGEB’in bu
çerçevede yeniden yapılandırılması gerekiyor.
İkinci önerimiz:
Halk Bankasını yabancılara satmaktan vazgeçiniz. Halk Bankası, özellikle
KOBİ’lere, esnaf ve sanatkâra kredi verecek bir ihtisas bankasına
dönüştürülmelidir. El birliğiyle bunu yapalım.
Ve üçüncü
önerimiz: “KOBİ ve Esnaf Bakanlığı”nı yine el birliğiyle kuralım. Çünkü konu
kırk yedi dolayında, hatta elliye yakın kamu kuruluşunu ilgilendiriyor, bunlar
arasında iş birliğini sağlamak çok zor, aksi hâlde bu yasanın uygulamasında da
şimdiye dek gördüğümüz kaynak israfı, zaman israfıyla karşılaşılması
kaçınılmazdır.
Teşekkür
ediyorum. Bundan sonraki maddelerde de biz görüşlerimizi ifade etmeye
çalışacağız. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Sayın Alim
Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; öncelikle hepinize saygılarımı sunuyorum.
Görüşülmekte olan
330 sıra sayılı kısaca KOSGEB Kanunu olarak bilinen, Küçük ve Orta Ölçekli
Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına görüşlerimizi belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım.
Meclisin siz değerli milletvekillerini ve bizi izleyen yüce milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 2’nci
maddesinde, tasarının genelindeki değişikliklere paralel olarak KOSGEB
Kanunu’ndaki “sanayi işletmeleri” ibaresinin genel olarak “işletmeler” şeklinde
değiştirilmesini öngören değişiklikler yer almaktadır. Bu değişiklikleri,
tasarının tamamıyla birlikte, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak desteklediğimizi
belirtiyor, bu tasarının hazırlanmasında emeği geçen tüm bürokratları ve Sayın
Bakanı kutluyor, teşekkürlerimi sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, küresel krizin etkilerinin her sektörde derinden hissedilmeye
başlandığı ve birçok insanımızın canının yandığı bu dönemde, geç de olsa KOSGEB
Yasası’nda değişiklik yapılmasını sağlayan bu tasarıyı grubumuz olarak
desteklediğimizi ifade ettim ancak değişikliğin hem geç kaldığını hem de
yetersiz olduğunu belirtmek istiyorum. Değişiklik geç kalmıştır çünkü birçok
işletmemizin, ekonomik krizin de etkisiyle -son altı aylık dönemde- maalesef
ayakta kalamayarak kapandığı bir dönemi geçirdik. Keşke, bu tasarı aylar
öncesinden de ifade edildiği ve birçok kez dile getirildiği gibi daha önceden
yasalaşmış olsaydı da “can suyu kredisi” olarak sıfır faizli kredi desteği
imkânından bu kapanan işletmelerimizin -bazıları sanayi sektöründe olmadığı
için o dönemde yararlanamamıştı- bundan yararlanıp ayakta kalabilmelerini
sağlamış olsaydık. Bu nedenle, tasarının, geç kalmış bir tasarı olmakla beraber
bundan sonrası için önemli destekler sağlayacağına inandığımız bir tasarı
olduğunu bu vesileyle tekrar belirtmek istiyorum.
Tasarı
yetersizdir çünkü özetle, KOSGEB Kanunu’nda geçen “sanayi işletmeleri”
ibaresinin sadece “işletmeler” şeklinde değiştirilmesiyle kitlenin büyümesini
amaçlayan bir tasarıdır fakat gerek KOSGEB’in mevcut altyapısı gerek personel
sayısı gerekse bütçe imkânları nedeniyle bu genişleyen hedef kitleye yeterli
miktarda hizmet veremeyeceğimiz endişesi bizde hâkimdir. Bakanlığımızın mutlaka
bu eksikliği göz önüne alarak gerekli düzenlemeleri sağlayacak tedbirlerin
acilen uygulamaya konmasında öncülük etmesi gerekiyor. Bu amaçla, KOSGEB’in
2009 yılı bütçesindeki artışın da oldukça kısıtlı olduğu dikkate alındığında,
gerçekten önümüzdeki dönemde talepte bulunacak çok sayıdaki işletme -ki benden
önceki değerli konuşmacılar rakamları ifade ettiği için onları tekrar zikretmek
istemiyorum- hedef kitledeki ciddi büyüklük, bu bütçe ile maalesef yeterli
miktarda desteklenemeyecektir. O nedenle, mutlaka bu eksikliğin giderilmesi
gerekiyor.
Bu konuda önerimizi de mutlaka sunmak zorundayız: En kısa sürede
bu tasarıyla yapılan değişikliklerin uygulamaya geçebilmesi amacıyla, sanayi
işletmelerine ek olarak küçük ve orta ölçekli hizmet işletmelerinin de
bürokratik işlemlerinin kısa sürede tamamlanabilmesi için, bu işletmelere ait
veri tabanına zaten sahip olan ve şimdiye kadar söz konusu işletmelere kredi
desteği sağlayan esnaf ve sanatkârları kredi ve kefalet kooperatiflerinin
mutlaka sisteme dâhil edilerek KOSGEB’in iş yükünün hafifletilmesi
gerekmektedir. Aramızda bu birliklerde zaman zaman yöneticilik yapmış değerli birlik başkanları ve hatta
genel başkanlık yapmış milletvekili arkadaşlarımız var. Aklıma gelen birkaç ismi
sadece zikredeceğim: Sayın Mehmet Ali Susam, Sayın Derviş Günday
ve Sayın Abdulkadir Akgül
gibi değerli insanları bir araya getirip, bunların birikimlerinden mutlaka
yararlanarak bu sistem problemini acilen çözmemiz gerekiyor. Özellikle Esnaf ve
Kefalet Kooperatifleri Birliğinin KOSGEB’in yükünü alacak önemli ve acil bir
çözüm olduğunu düşünüyorum. Bunun mutlaka kısa sürede sonuca kavuşturulmasında
büyük yarar görülmektedir.
Ülkemiz
istihdamında ve ekonomisinde önemli bir yer tutan ve daha çok yerli kaynakları
ve ham maddeyi kullanarak üretim yapan KOBİ’lerin ayakta tutulmasını sağlayacak
acil tedbirlerin alınması kaçınılmazdır. Yaşanan ekonomik krizle mücadele
amacıyla Hükûmetimizce beşincisi açıklanan tedbir
paketleri değerlendirildiğinde, ne yazık ki KOBİ’leri, özellikle istihdamda
önemli yer tutan tarımı ve genel olarak üretimi destekleyici önemli bir
tedbirin alınmadığı görülmektedir. Stoklardaki otomobillerin, beyaz eşyanın,
elektronik eşyanın, mobilyanın tüketimini hızlandıracak tedbirler elbette ki önemlidir
ama bununla birlikte, üretimi özendirecek tedbirlerin mutlaka uygulamaya zaman
geçirilmeden konması gerekmektedir. Bu amaçla, özellikle ÖTV ve KDV
indirimlerinin niçin üretimin ham maddelerinde, enerjide, iş gücü ve diğer
girdilerde uygulanmadığı düşündürücüdür. Bu indirimlerin özellikle nakliye
sektörü ve tarımda da önemli girdilerden olan mazotta, gübrede, yemde, ilaçta,
tohumlukta, sulama yatırımlarında, traktör ve tarım iş makineleri gibi birçok
girdide mutlaka ve zaman geçirilmeden sağlanması ve yapılması gerekmektedir.
Üretimi
destekleyelim ki ülkedeki en büyük sıkıntı olan istihdama katkıda
bulunabilelim. Aksi takdirde, hâlen yaşadığımız gibi, Türkiye birkaç
uluslararası küresel sermayeye ait şirketin cenneti ve pazarı olmaya devam
edecektir. Bundan acilen Türkiye'nin kurtulması gerekmektedir. Benden önceki
değerli konuşmacılar da ifade ettiler, açıklanan son Türkiye İstatistik Kurumu
haber bülteni ve sayfalarında da belirtildiği gibi, sanayi rakamları ve sanayi
üretim endeksi çok iç açıcı değildir. Sanayi üretim endeksi 2009 yılı Şubat
ayında önceki yıla göre yaklaşık yüzde 24 oranında azalmış ve sanayide tarihin
en büyük düşüşünün yaşandığı bir süreç başlamıştır. Ana sanayi grupları
sınıflamasına göre, 2009 yılı Şubat ayında bir önceki yılın aynı ayına göre en
yüksek düşüş yaklaşık yüzde 45 oranla sermaye malı imalatında görülmüştür. Bu
düşündürücüdür değerli milletvekilleri. Sermaye malı imalatındaki düşüş ciddi
sinyaller vermektedir. Mutlaka bunun önüne geçilecek tedbirleri almamız kaçınılmazdır.
İmalat sanayisi
alt grupları incelendiğinde en yüksek düşüş oranı motorlu kara taşıtı, römork
ve yarı römork imalatında gerçekleştirilmiştir. Bu imalat kolları kendi
emeğimizin ve ürünlerimizin daha çok değerlendirildiği, katma değerin daha
yüksek olduğu kollardır. Yine bunların ilgili bakanlıklarımız nezdinde çok
ciddi değerlendirmesinin yapılması kaçınılmazdır.
Son dönemde, 2005
yılı üretim endeksi 100 kabul edildiğinde, ilk kez 2008 yılı on birinci ve on
ikinci aylarında bu imalat üretim endeksi 100’ün altına düşmüş ve 2009 yılının
birinci ve ikinci aylarında bu rakam yüzde 80’ler civarına gerilemiştir. Yine,
sanayide kapasite kullanım oranının yüzde 60’lar düzeyine indiği bir dönemde
mutlaka tedbirlerin aciliyeti önem kazanmaktadır.
Yine, bugün
basında da yer aldığı kadarıyla ilk üç aylık bütçe açığı öngörülenin çok çok üzerinde, 19,1 milyar dolarlık bir değerle tahminlerin
yüzde 337 oranında yüksek bir değerle kapanmıştır. İki gün önce yapılan revize
çalışmasında 2009 yılı cari açığı 11 milyar dolar olarak hedeflenmiştir ama
2009’un ilk üç ayında gerçekleşen rakam yaklaşık 20 milyar dolar civarındadır.
Bu tabloyla
önümüzdeki günlerin iyi geçeceğini söylemek sadece iyi niyetlilikten ileri
gitmeyecektir. Sayın Bakanımıza ve Kabinenin diğer değerli bakanlarına bu
hatırlatmayı yapmak zorundayım. Yüzde 3,6 küçülme olarak revize edilen rakamın
yüzde 4’ten yaklaşık yüzde eksi 4’e inmiş bir rakam olduğunu düşünürsek ve
bunun iyimser bir tahmin olduğu değerlendirilirse, yine bir önceki değerli
konuşmacının da ifade ettiği gibi, 2009 yılı küçülmesinin yüzde 10’lar
düzeyinde bir gerçekleşmeyle sonuçlanacağı düşünüldüğünde…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİM IŞIK (Devamla) –
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
…özellikle
istihdam açısından bu rakamları iyi değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Seçim öncesinde
emeklilerimize vadedilen ve verilebileceği yetkili
ağızlardan ifade edilen 300 TL’lik harcama çekinin akıbetinin ne olduğunu bana
değerli emeklilerimizden bir grup sormamı söyledi. Sayın Bakanım, bu konunun
akıbetinin ne olduğunu emeklilerimize açıklayabilirseniz memnun olacağız.
Yine, Çek Yasası
ve hapis cezaları nedeniyle şu anda 6 milyar -eski parayla- TL’lik borcunu ödeyemeyen,
5 milyar TL çek nedeniyle -imzası nedeniyle- hapiste yatan işverenlerimiz
soruyor: “Akıbetimiz ne olacaktır? Bunun tedbirleri ne zaman alınacaktır?”
diye. Yeni özelleştirmelerde eskilerine benzer usulsüzlüklerin yaşanmaması
temennimi iletmemi ifade ettiler. Olabilecek muhtemel IMF anlaşmasından
sağlanacak kaynağın nerelere öncelikle harcanması gerektiğinin de yine
sorulmasını ifade ettiler.
Dün Hükûmet adına oturan Sayın Bakanımıza sorduğum bir soruya,
üzülerek ifade edeyim ki…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK (Devamla) –
Son bir cümle…
BAŞKAN – Veremem.
ALİM IŞIK (Devamla) –
Peki.
Çok teşekkür
ediyorum. Hayırlı olması temennisiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Hele
sizin gibi böyle dakikalara, saniyelere çok dikkat eden bir kişi…
ALİM IŞIK (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sizi zorlamayacağım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Ben
teşekkür ederim Sayın Işık.
Evet, şahıslar
adına ilk söz Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Akif Paksoy’un.
Buyurun Sayın Paksoy. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; KOSGEB
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Biz bu tasarıyı
olumlu buluyoruz ancak birtakım uygulamalarla ilgili öneri ve tenkitlerimizi de
Hükûmete sunmak istiyorum.
Bilindiği gibi
KOSGEB’in başlattığı bir can suyu kredisi var ancak bu krediler amaçlandığı ölçüde
vatandaşa ulaşmıyor. Nasıl ulaşmıyor? Bir defa, bankalar zorluk çıkarıyor. Bir
kısım müteşebbisin kredi talebi, sicil affına rağmen, geçmiş dönemlerdeki
olumsuz siciller gerekçe gösterilerek bankalarca reddediliyor. Bu konuda çok
sayıda şikâyet alıyoruz. Bunun yanında, yüksek oranda teminat isteniyor.
Mesela, verilecek kredi 25-30 bin TL, istenilen teminat 50-60 bin TL. Bu
teminatı gösteremeyenler kredi alamıyor, kiradaki işletme sahiplerinin bu
teminatı bulmaları mümkün değil. Teminatta sorun yaşamayan müteşebbis,
bilançoları bankalar tarafından yeterli görülmediği için kredi alamıyor.
Yaşanan ekonomik kriz münasebetiyle firmalar ciddi oranda nakit sıkıntısı
çekiyor. Bu sebepten bazı firmalar çeklerini zamanında ödeyemiyor. Bu durumdan
dolayı da bankalar firmalara zorluk çıkarıyor.
Bir başka sorun,
KOBİ’lerin aldıkları makinelere geçici bir süre için uygulanan KDV indirimi
meselesi. İndirim bir kısım makinelerle sınırlı tutuluyor, biz KOBİ’lerin
kullandığı tüm makinelerin indirim kapsamına alınmasını istiyoruz. AKP Hükûmeti bir doğru yaparken birkaç tane de yanlış yapıyor.
Üretim ve istihdama öncelik veren politikalar yerine tüketime öncelik veren
politikalar yüzünden yaşanan global krizin etkisiyle
işsizlik, TÜİK verilerine göre aralık-ocak-şubat döneminde geçen yılın aynı
dönemine göre yüzde 3,9 artarak yüzde 15,5 yani 1 milyon kişi artarak 3 milyon
650 bin kişiye yükselmiştir. Bu, resmî rakamlardır. Gayriresmî
rakamların daha yüksek olduğunu düşünüyoruz.
Bir diğer konu, teşvik düzenlemeleri. Muhtemelen önümüzdeki aylarda yeni bir teşvik düzenlemesi gündeme
gelecek. İftihar ederek söylüyorum: Seçim bölgem Kahramanmaraş aldığı
teşviklerin bir tek kuruşunu bile zayi etmemiş, yatırıma, üretime ve istihdama
dönüştürmüştür.
Mevcut teşvik
uygulaması 2008 sonu itibarıyla bitince Hükûmet
mahallî seçimlerin de etkisiyle bu teşvikleri -zoraki- sadece 2009 yılı için
bir yıl uzattı. Biz teşvik sisteminin, en azından Kahramanmaraş gibi olumlu
yönde kullanan iller için üç yıl daha uzatılmasını talep ettik, bu önerimiz
maalesef kabul görmedi. Bu yetmedi, Hükûmet teşvik
sistemini kökten değiştirmeye karar verdi, DPT’nin hazırladığı yeni sisteme
göre teşvik sisteminin ana eksenini illerin coğrafi konumları belirleyecek. Bu
kıstasa göre seçim bölgem Kahramanmaraş Hatay-Osmaniye grubuna dâhil edildi.
Hâlbuki ana hedef, bölgesel politikaların daha etkin uygulanması, analizi ve
AB’ye uyumun sağlanmasıdır.
Bu doğrultuda
sınıflandırma yapılırken coğrafi konumdan ziyade illerin ekonomiklik ve sosyal
gelişmişlik durumlarını yansıtan demografik yapı, işsizlik oranı, gayrisafi
yurt içi hasıla ve istihdamın sektörel
dağılımı gibi verilerin dikkate alınması gerekmekteydi.
İlimizin bu
teşvik sınıflamasında Hatay gibi daha gelişmiş bir il ile aynı grup içinde
olması, bölgesel politika ve uygulamalardan, fon ve yatırımlardan yeterli
oranda faydalanamaması, hak ettiği payı alamaması riskini ortaya
çıkartmaktadır. Ayrıca yeni teşvik sisteminde kırk ili kapsayan on iki grup il
öncelikli bölge ilan edilmiş olup, Kahramanmaraş’ın içinde bulunduğu Hatay
grubu öncelikli bölgeler arasında yer almamıştır. Öte yandan, öncelikli bölge
ilan edilen Gaziantep ve Kayseri illeri, şehrimizden daha fazla gelişmiştir.
Kahramanmaraş, cazibe merkezleri konusunda da aynı sıkıntıları yaşamıştır.
Kahramanmaraş
kamuoyu ve şahsen ben, bu durumun Devlet Bakanı Sayın Mehmet Şimşek’in
Gaziantep’e pozitif ayrımcılık yapmasından kaynaklandığını düşünüyoruz.
Gaziantep, bizim kardeş şehrimiz. Kahramanmaraş kamuoyu, Sayın Mehmet
Şimşek’ten ve Sayın Nazım Ekren’den Kahramanmaraş’a
pozitif ayrımcılık yapmasalar da haklarının verilmesini, şehrimizi daha fazla
mağdur etmemelerini istiyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Devamla) – Ayrıca yeni teşvik sisteminde ilimizde kuyumculuk,
ayakkabıcılık, giyim eşyası imalatı, ahşap işleme ve ahşap mobilya imalatı gibi
önemli sektörler teşvik dışı kalmaktadır.
Hükûmet bir yandan global ekonomik krizin etkilerini hafifletmek için çeşitli tedbirleri
uygulamaya koyarken yukarıda sıraladığım yanlış politikalar bu önlemleri
faydasız hâle getirmektedir. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, yerel
sanayici, iş adamları ve diğer sivil toplum kuruluşlarının görüşünün alınarak
ilimizin çevresindeki illerin sosyal ve ekonomik gelişmişlik düzeylerinin
tekrar analiz edilmesini ve Kahramanmaraş’ın Hatay grubundan çıkartılarak
Osmaniye ve Adıyaman ile bir bölge oluşturulmasını, bu bölgenin de “öncelikli
bölge” ilan edilmesini istiyoruz.
Beni sabırla dinlediğiniz
için yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Paksoy.
Şahıslar adına
son söz Sakarya Milletvekili Sayın Hasan Ali Çelik’te.
Buyurun Sayın
Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; KOSGEB Yasası’nda yapılması
gereken bazı düzenlemelerle ilgili 2’nci maddede şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanun tasarısının
bu maddesinde eski metin yeni değişikliğe uygun olarak düzenlenmiştir. Küçük ve
orta ölçekli işletmelerin geliştirilmesi, ülkemiz sanayi ve üretiminin en
önemli konusudur. Özellikle dünyayı etkisi altına almış bulunan ekonomik krizin
ülkemize yansımaları da dikkate alındığında, KOBİ’lerin faaliyetlerini daha
sağlıklı sürdürmesine destek olup katkı vermek bir zorunluluktur. KOSGEB’in
destekleyip geliştireceği hedef kitlesinin bu kanun tasarısıyla birlikte
artacak olması olumlu bir durumdur. Bununla birlikte gerekli kaynak ve
ihtiyaçların temini de şarttır.
Elbette sadece
sanayi üretimini yapmak yeterli değildir, aynı zamanda üretimin pazarlanması
üretimin devamlılığı için de bir gerekliliktir. Satılmayan mal stoktur ve
işletmelerin tercih etmeyecekleri bir uygulamadır. Dolayısıyla sanayi tanımı KOSGEB
için eksik bir tanımlamadır ve bu tasarı ile yetersiz kalmış KOSGEB tanımı ve
hizmet alanı günümüz ekonomik şartları için gerekli olan düzenlemeyle
iyileştirilmiştir.
Dünyada rekabet
şartlarının giderek zorlaşması, sanayiciyi daha komplike
bir yapıya girmeye mecbur bırakmıştır. Bunun sonucunda üretim prosesi, sadece üretim prosesinin yanı olarak kalmasını
sağlamamış, beraberinde üretimin öncesi ve üretimin sonrası ile bütünleşmiştir.
Böylece bu kanun tasarısı ile KOBİ’ler ve yaygın bir kredi kullanma ihtiyacı
sağlanmış olacak, aynı zamanda da faaliyet alanları daha da genişlemiş
olacaktır.
Birçok işletme
KOSGEB’den destek alması gerekirken alamamıştır. Ümidim ve inancım odur ki bu
kanun tasarısı ile KOBİ’lerin hareket kabiliyeti artacak, rekabet gücü yükselecek,
üretim dışındaki sanayi faaliyetleri için de güç elde edebilecektir.
Bu vesileyle
KOSGEB Kanunu’nda yapılan bu değişikliği faydalı buluyor, ülkemiz sanayisine
hayırlar getirmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çelik.
Sayın Vural, pek
kısa bir söz talebiniz vardır. Şimdi açtırıyorum, iki dakikalık bir süre
vereceğim size.
Buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın, Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın bir Alman vakfı ve Kosova
Çevre ve Alan Planlama Bakanının resmî davetlerine ait Başkanlık tezkerelerinin
kabulünün İç Tüzük ve kanunun ilgili maddesine uygunluğunun araştırılmasına ve
bu tezkerelerin tekrar gözden geçirilerek, hukuka uygun olması hâlinde Genel
Kurula sunulması gerektiğine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii,
sunuşlarda, Başkanlığın sunuşlarında Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Murat
Mercan’ın Alman bir vakıf tarafından daveti konusu Meclis Genel Kurulunun
tasviplerine sunuldu. Yani bir vakfın davetinin Meclis Genel Kurulunun onayına
sunulması 3620 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesinde yer almıyor. Bu durumda bütün
milletvekillerinin bir vakıf daveti münasebetiyle davet edilmesi ve Meclis
Genel Kurulunda tasvip edilmesi gibi bir durumla karşı karşıya gelebiliriz. Bu
uygun değildir. Dolayısıyla, Başkanlığın sunduğu, bu tasvibe sunulan ve kabul
edilen bu hususun dikkate alınmaması gerekmektedir. Özel bir vakıftır, bu
vakfın davetine icabet özel bir durumdur. Bir temsil heyeti de yoktur, siyasi
partilerin temsili de söz konusu değildir.
Yine aynı şekilde
Sayın Murat Mercan, Kosova Çevre ve Alan Planlama Bakanı tarafından davet
ediliyor. Dolayısıyla, bir yürütmenin, ancak kendi bakanımızın toplantılarına
milletvekilleri katılabilir. Dolayısıyla, bu durumun da İç Tüzük’e ve özellikle
bu kanuna aykırı olduğunu düşünüyorum.
Bugünkü
tezkerelerin, bu tasviplerin tekrar gözden geçirilmesi ve hukuka uygun olması
hâlinde sunulmasını arz ediyorum.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Bu kayda geçen
itirazınızla ilgili olarak hem Sayın Başkanla hem de bu tezkereleri hazırlayıp
onaya sunan bürokrasiyle ciddi bir görüşme yapacağımı sizlere buradan aktarmak
isterim.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (1/675) (S.Sayısı: 330) (Devam)
BAŞKAN – Madde
üzerinde soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Taner…
RECEP TANER
(Aydın) – Sayın Bakan, görüşmekte olduğumuz kanun ile KOSGEB’in ilgi alanı
genişletilmekte. Mevcut kadrolara baktığımızda, örneğin Aydın’da 3’ü uzman, 5
kadroyla görev yapmaktalar. Dolayısıyla, şu anda ilave olarak gelecek on
binlerce esnafa hangi kadro ve altyapıyla hizmet edeceğiz?
İkincisi, Hükûmetin kriz gerekçesiyle bakanlıkların bütçelerinde
kesinti yaptığı bir ortamda veya iki gün önce bütçenin revize edildiği bir
ortamda bu altyapıyı ve kadro genişlemesini nasıl temin edeceğiz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Nalcı…
KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
KOSGEB Kanunu’yla girişimcileri destekliyoruz. Fakat,
kendi bölgemde de -Çerkezköy’de, Tekirdağ’da- yaklaşık olarak şu ana kadar 15
bin kişi işsiz kaldı. Bunlar, belli bir süre sonra, işsizlik maaşları da
bittikten sonra müthiş bir kaos yaşayacak. Şimdi,
çıkardığımız bu kanunlarla imalat sektörünü desteklerken, balık vermek yerine
balık tutma metoduna gidip, asıl üretimi satacakları sektörlere destekleme
yapıyor muyuz? Bana göre yapamıyoruz.
Türkiye'nin
yaklaşık olarak beşte 1 nüfusunun inşaat sektöründe olduğu bir yerde, bir
dönemde üretilen malların, bunun beyaz eşyadan tutun mobilyadan tutun, inşaat
sektöründen tutun… Yarım kalmış bu projelere katma değer sağlamak ve yeniden
ekonomiye kazandırmak için çalışmalarınız var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Doğru…
REŞAT DOĞRU
(Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aracılığınızla
Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Tarımla uğraşan insanlarımız ürettikleri
ürünlerinin değerinde para etmemesi dolayısıyla 2008 yılında üretim sezonunu borçlu
kapatmışlardır. Çiftçi ve köylüde para olmayınca Tokat ili gibi ekonomisi tarım
sektörüne bağlı İç Anadolu, Karadeniz ve Doğu Anadolu illerinde esnafta da çok
büyük iş kaybı olmuştur. Esnaf bazen günlük nafakasını bile çıkarmakta
zorlanmaktadır. Vergilerini ödeyemez konumda çok esnafımız vardır. Ayrıca,
esnaf kefalet kooperatiflerinden aldıkları kredileri geri ödeyememektedirler.
Ekonomik kriz esnafı çok kötü vurmuştur. Esnaflarımız, banka borçları, vergi
borçları, esnaf kefalet kooperatiflerine olan borçlarla ilgili erteleme
konusunda bir çalışma beklemektedirler. Bu konuda bir çalışma yapılacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Tankut…
YILMAZ TANKUT
(Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Adana’da ve ülkemizin hemen her bölgesinde KOSGEB’in destek alanına giren
firmaların hemen hepsinin finansal kaynaklara erişiminde ve KOSGEB desteklerini
elde etmede en büyük problem, teminat gösterememeleri olmaktadır. Bu
sıkıntıların giderilmesi için, özellikle de yeterli teminatı bulamayan işletmelerin
problemlerini çözümlemek için herhangi bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
konuşmamda yetiştiremediğim son cümleyle ilgili bir sorum olacak. Dün, Hükûmet adına sizin yerinizde oturan
Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımıza IMF’yle yapılması beklenen
anlaşmadan sağlanacak kaynağın öncelikle Kabinenizde nerelerde harcanacağı
konusunun belirlenip belirlenmediğini ve revize edilen ekonomik göstergelere
göre 2010 ve 2011 yıllarında hedeflenen yüzde 3,3 ve yüzde 4,5 büyüme
rakamlarını ne derece gerçekçi bulup bulmadığını sorduğumda, kendisi, bunların
birer varsayım olduğunu, dolayısıyla bu varsayımlara varsayımla cevap
veremeyeceğini ifade etmişti.
Size tekrar
soruyorum, bu büyüme rakamlarına ek olarak: Yine aynı yıllar için yüzde 13,9
oranında belirlenen işsizlik oranlarını gerçekten sanayimiz açısından ne derece
gerçekçi buluyorsunuz? Bu konudaki değerlendirmenizi alabilir miyim?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, sicil affından dolayı, vatandaşın
taleplerini yerine getirmeyen bankalar… Sonunda vatandaş ne yapacağını
bilmiyor. Burada bir yaptırım, bir eylem gücü yoktur. En azından vatandaşın,
sanayi ticaret il müdürlüklerine, sicil affından dolayı affedildiğini ama
bankaların kredi talebini karşılamadığını, daha sonra il sanayi müdürlüğünün
size bildirmesi hâlinde, sizin ilgili kurumlara herhangi bir yaptırım gücünüz
yok ama bir şekilde onların dikkatini çekmek yönünde bir bilgi verilmesini ben
diliyorum. Aksi hâlde, banka “Vermiyorum.” diyor, hiçbir şey yapılmıyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Bakan…
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Görüşülen kanunumuzun ülkemize, esnaf,
sanatkârlarımıza, KOBİ’lerimize hayırlar getirmesini temenni ederek sözlerime
başlamak istiyorum.
Efendim, gündeme
getirilen konular, sayın milletvekillerimizin gerek ifade ettikleri görüşleri
gerek sormuş oldukları soruları, ben, KOSGEB’le ilgili önümüzdeki dönemde
yapacağımız çalışmalarda fazlasıyla dikkate alacağımızı da özellikle ifade
etmek istiyorum ve katkı veren tüm milletvekillerine teşekkür etmek istiyorum.
Tabii, öncelikle
söylemem gereken bir şey var ki KOSGEB Kuruluş Kanunu diğer kuruluşlardan,
diğer kamu kuruluşlarından farklı bir yapıya sahip. Şu anda KOSGEB’de -tam
rakam verecek olur isem- 819 çalışan var, sadece KOSGEB’in bünyesinde çalışan. Ayrıyeten KOSGEB birçok konusunu dışarıdan şirketlerle
hizmet alımı şeklinde de gerçekleştiriyor. KOSGEB’in kendi personeline
baktığımız zaman 819 personelinin 356 adedi -ki şu anda doludur bu- uzman,
118’i de uzman yardımcısıdır. Bildiğiniz gibi, bundan bir süre önce gerçekleştirilen
düzenleme ile KOSGEB’e 112 uzman yardımcısını 2008 sonu itibarıyla aldık.
Dolayısıyla, KOSGEB’in, şu anda tamamıyla büyük çoğunluğu uzman ve uzman
yardımcılarından oluşan kadrosuyla beraber 819 kişilik bir kadroya sahip ve
yine bu kadroların dışında hizmet alımı şeklinde yaptırmış olduğu faaliyetler
var.
Evet, burada
sayın milletvekillerimizin sıkça dile getirmiş olduğu, KOSGEB’in mevcut
personel yapısıyla, mevcut organizasyonel yapısıyla
acaba bu hizmetleri karşılayabilecek mi endişesi konusunda vekillerime teşekkür
ediyorum, yani en azından böyle bir konuya dikkat çekilmesi noktasında.
Şunu çok net
ifade edeyim: KOSGEB Kanunu’nda, KOSGEB eğer bir personel ihtiyacı olduğu
takdirde, bunu direkt KOSGEB İcra Kurulunda kararını alıp, bu konudaki ilgili
ilave personel konusundaki kararını alıp Maliye Bakanlığına bildirir ve Maliye
Bakanlığından almış olduğu vizeyle KOSGEB ihtiyaç duyduğu personelini
alabiliyor. Dolayısıyla, KOSGEB’in personel alımı diğer kamu
kuruluşlarından çok farklı. Bu noktada, KOSGEB’in İcra Kurulunda, zaten
İcra Kurulu Başkanlığını Sanayi ve Ticaret Bakanı yapıyor, ayrıyeten
Sanayi Bakanlığı Müsteşarı, DPT Müsteşarı ve Maliye Bakanlığı Müsteşarı zaten
KOSGEB’in İcra Kurulu üyesi; şimdi getireceğimiz değişiklikle Hazine
Müsteşarını da KOSGEB İcra Kuruluna dahil ediyoruz ve
diğer yandan, yine, KOSGEB İcra Kurulunda, 1 milyon 300 bin üyenin oluştuğu ve
365 oda ve borsanın üst kuruluşu olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği var.
Yine, KOSGEB’de, 1 milyon 920 bin esnaf ve sanatkârın üst kuruluşu olan TESK’in genel başkanı İcra Kurulu üyesi.
Dolayısıyla şunu
ifade etmeye çalışıyorum ki, birincisi, KOSGEB ihtiyaç duyduğu personel
konusunda yeni gelişen sisteme ve bu kanunun çıkmasıyla beraber gerekli zaten
tadilatları yapacak. Ancak, bunun için, tabii, kanun teklifini hazırlarken
bununla ilgili biz hazırlıklarımızı, çalışmalarımızı da yaptık ve İcra
Kurulunda kanun çıkar çıkmaz yapılan çalışmayı İcra Kuruluna götürüp, sonra
Maliye Bakanlığımıza bu konuyu aktararak Maliye Bakanlığımızdan gerekli
personel takviyesi konusunda çalışma yapacağız, bir kere birincisi bu.
Diğer ikincisi,
biraz evvel bahsetmiş olduğum, KOSGEB’in müşteri kitlesi olan, asıl tabanı
olan, hitap ettiği kesim olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğiyle, TESK
dediğimiz, Türkiye Esnaf Sanatkârlar Konfederasyonu bir yapısına baktığımız
zaman, TESK’in bünyesinde 3.132 oda var. Türkiye’nin
81 vilayetinde toplam 13 federasyon, 82 birlik başlığı altında toplam 3.132 oda
var, esnaf sanatkârlar odası.
Ayrıyeten, Türkiye Odalar
ve Borsalar Birliği yine Türkiye’nin 81 ilinde ve ilçelerinde olmak üzere
toplam 365 oda ve borsası var. Dolayısıyla KOSGEB, gerek Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliğiyle -ki onların zaten üyelerine hizmet verecek- gerek TESK’le –yine, TESK’in üyelerine,
esnaf ve sanatkârlara hizmet verecek- ve diğer taraftan, TOBB’la
beraber, onların veri tabanıyla beraber ortaklaşa çalışacak. Yani KOSGEB’in
kendi teşkilatı, illerdeki teşkilatı ve odalarla zaten geçmiş dönemde KOSGEB’in
başlamış olduğu sinerji odakları gibi birçok alanda
yapılan müşterek çalışmalar, odaların kendi altyapısının kullanılması gerek
esnaf ve sanatkâr gerek KOBİ’lerin yine bizim organizasyonel
şemamızda rahatlatıcı unsurlarımız. Yani biz bu genişlemeyi hesap ederken
odalarımızın da altyapılarını, TOBB’un ve TESK’in altyapısını da kullanarak yapacağımızı planladık.
Kaldı ki bu konuda da yine KOSGEB İcra Kurulu istediği ilde müdürlük açabilir,
müdürlük kapatabilir, bu tür yetkilere zaten mevcut kanunla sahip, yani İcra
Kurulunun böyle bir yetkisi var.
Diğer taraftan,
TESKOMB 921 kooperatiften oluşuyor, şu anda da 800’ü faal olarak çalışıyor,
zannediyorum ki Abdulkadir Akgül
arkadaşım çok daha net bilecektir. Ama 800 kooperatif şu anda Türkiye'nin
seksen bir ilinde ciddi manada Halk Bankası aracılığıyla verilen kredilere
aracılık ediyor ve bir bankacılık sistemi gibi, bu manada fazlasıyla tecrübe
sahibi olmuş bir kuruluş olarak çalışıyor. Biz, zaten bundan bir ay önce, bir
buçuk ay önce gerek TESK gerek TESKOMB’la başlatmış
olduğumuz çalışmayla yeni kredilendirme sisteminde TESK’in
ve TESKOMB’un altyapısı ve onlarda zaten kayıtlı
olan, kredi alan, geçmişte kredi kullanmış, bu kredilerini ödeyebilmiş veya
ödeyememiş olanların da altyapısını, network ortamını beraber
değerlendireceğiz. Onun için, bu noktada şunu çok net ifade edeyim ki TESK,
TOBB ve TESKOMB’un altyapısıyla ve geçmişteki
tecrübesi ve onların zaten üye kitlesiyle beraber organizasyon şemasında bir
sıkıntı olmayacak.
Eleman konusunda…
Tabii ki eleman ihtiyacımız olacak ancak bunu Maliye Bakanlığımızla -dediğim
gibi- görüşerek bu sorunun çözülmesi noktasında…
BAŞKAN – Sayın
Bakan, on bir buçuk dakikamız doldu, ben size ekstradan da şey yaptım.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Öyle mi Sayın Başkan! Nasıl olsa diğer
sorular var, diğerlerini de…
BAŞKAN - Daha
sonra devam ederiz veya yazılı verirsiniz.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Hayhay,
peki.
Ben yine diğer
sorulara da ara ara cevap vereceğim Sayın Başkan.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Tamam.
Teşekkür ederim.
2’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN –
Bakacağım.
…Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.33
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.50
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
330 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Tasarının 3’üncü
maddesini okutuyorum:
MADDE 3- 3624
sayılı Kanunun 2 nci maddesinde yer alan “İşletmeler”
tanımı aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye “İşletmeler” tanımından
sonra gelmek üzere aşağıdaki tanım eklenmiştir.
“İşletmeler: 8/1/1985 tarihli ve 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun ek 1 inci maddesine göre
belirlenen küçük ve orta büyüklükteki işletmeleri (KOBİ),
Girişimci: Bir iş
fikrine dayalı olarak kendi işini kurmak isteyen gerçek kişileri,”
BAŞKAN – Madde
üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Halk Partisi Grubu adına
Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün’de.
Buyurun Sayın Tüzün. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşmekte olduğumuz 330 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi hakkında
grubum adına görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye’de…
Sayın Başkanım,
kendi sesimi duyamıyorum yalnız, rica etsem.
BAŞKAN – Yani
şimdi ben söylemeden kimse susmuyor mu?
YAŞAR TÜZÜN
(Devamla) – Evet Başkanım.
BAŞKAN – Evet,
söylemiş olduk.
YAŞAR TÜZÜN
(Devamla) – Söylemiş oldunuz efendim.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Tüzün.
YAŞAR TÜZÜN
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, Türkiye’de krizin teğet geçmediğini hepimiz çok
iyi bir şekilde biliyoruz. “Kriz teğet geçecek.” diyenlere dahi, Hükûmetin ilgili bakanlarının yapmış olduğu açıklamaları da
dikkate aldığımızda krizin ülkemize teğet geçmediğini hepimiz çok iyi şekilde
biliyor ve yaşıyoruz. Dolayısıyla, 2009 yılında, hedeflendiği gibi yüzde 4
büyümeyeceğiz, aksine yüzde 3,6 küçüleceğiz. Krizin anavatanı diye adlandırılan
Amerika’da bile bu yıl içinde 2,4’lük bir küçülme beklenirken, bu hedefle
Türkiye de 2009 yılında en çok küçülecek ülkeler arasında maalesef yerini aldı.
Enflasyon hedefinin yüzde 6,9 olarak revize edildiği programa göre cari açık da
11 milyar dolar olacak. Aralık sonu itibarıyla 13,6 rekor düzeyde işsizlik
oranı tespit edilmişken, bugün yapılan açıklamalarda maalesef işsizliğimiz
15,5’e yükselmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, krizin ülkemizde ne şekilde tahribat yarattığını hepiniz seçim
bölgelerinize gittiğinizde biliyorsunuz ve yaşıyorsunuz. Bununla ilgili
önlemlerin alınmadığını da hepimiz çok iyi bir şekilde biliyoruz. Tabii, bugün
görüştüğümüz kanun tasarısına baktığımızda, KOSGEB, kendi destek mevzuatlarıyla
KOBİ’lerin sınıflandırılması bakımından uyumlu hâle gelmiş ancak 3624 sayılı
Kanun’da hedef kitlesinin, sanayi sektörü, KOBİ’ler olarak belirlenmiş
olmasından dolayı faaliyetlerini bu sektördeki KOBİ’lere yönelik olarak
gerçekleştirmeyi sürdürmüştür. Küçük esnafımız, her zaman olduğu gibi, yine
üvey evlat muamelesi görmüştür. Yapılan bu düzenleme esnafa bir çare olur mu?
Kesin çözüm olacağını sanmıyorum. Bu konuda daha geniş düşünülmeli ve
ülkemizde, mutlaka ama mutlaka, KOBİ ve esnaf bakanlığı kurulmalıdır diye
düşünüyorum.
Ülkemizde sanayi
ve ticareti temsil eden Sanayi ve Ticaret Bakanlığı var iken Türkiye'nin
istihdamının yüzde 70’inin sağlandığı KOBİ’lerde ve esnaf, sanatkârlarda KOBİ
ve esnaf bakanlığının olmadığını biliyoruz, bu konuda iktidar partisinin de
gerekli çalışmayı yapmadığını hepimiz gözlemliyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun tasarısıyla 2 milyonu aşkın esnaf ve sanatkârımızı
kapsam içerisine alıyoruz ancak bu kanunun eksikliğini de görüyoruz. KOSGEB’in
yapısını genişleten, esnafımızı da içerisine alan yasa tasarısı güzel ancak
KOSGEB faaliyet alanını genişletirken bütçesini de maalesef küçültüyoruz.
KOSGEB’in tanımını ve genel çerçevesini genişletiyoruz, diğer yandan da
KOSGEB’in aktaracağı bütçeyi küçültüyoruz ve daraltıyoruz.
Bu şu anlama
geliyor: “Biz bu yasayı çıkarsak dahi piyasa beklentilerini
karşılayamayacağız.” anlamına gelmektedir. Bu kanunla KOSGEB faaliyet alanını
genişlettik, içine esnaf ve sanatkârımızı aldık. Buraya kadar çok olumlu,
yürekten de destekliyoruz. Sayın Bakanımızın bu kanunun hazırlanmasında
göstermiş olduğu katkıdan dolayı da teşekkür ediyoruz ancak eksik olduğu
kanaatindeyiz.
KOSGEB’in
çalışmaları genişletilirken yönetimde ve temsilde de denge kurulmalıydı.
Maalesef, yönetim ve temsilde dengenin kurulmadığını görüyoruz. Kurumun
yönetimi ne kadar dengeli olursa o mesleklerin sorunları da orada daha iyi
ifade edilir ve algılanır, çözüm önerileri daha kolay bulunur ve yönetimdeki
adaletli temsil hakkı olursa her meslek grubunun da orada daha iyi çözüm
konusunda, sorunlara çözüm bulabileceği konusunda fikirlerini ve düşüncelerini
paylaşabilirler diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, yakın zamana kadar küçük esnaf yüksek faizlerle kredi
kullanırken, büyük iş yeri sahipleri çok daha yüksek kredi limitlerini ve çok
uzun vade ve daha düşük faizleri kullanmışlardır. Mevcut yasalarla belli başlı
büyük çaplı holding türü kuruluşlar KOSGEB’in düşük faizli kredilerinden sistem
gereği yararlanırken küçük ve orta ölçekli esnaflar esnaf kredi kooperatifleri
kanalıyla maalesef yine yüksek faizlerle kredi kullanmaktadırlar.
Düne kadar
sayıları 5 milyonun üzerinde ifade edilen küçük ve orta ölçekli esnaflar… Bugün
maalesef bu sayı 2 milyonlara düştüğü ifade edilmektedir. Son altı yedi yıl
içerisinde 2 milyon seviyelerine düşen küçük ve orta esnaf kazançlarının genel
durumuna baktığımızda en fazla vergi ödeyen ve maalesef en fazla, kullanmış
olduğu krediden dolayı faiz ödeyen esnafımızdır. KOSGEB kredisi kullanan büyük
iş yerleri küçük ve orta ölçekli esnafın ödediği faizin en az yüzde 10
civarında faiz çıktısı ödemişlerdir. Dolayısıyla, bugüne kadar gelen sistemin en
ağır yükünü esnaf ve sanatkârımız ödemiştir.
Değerli
arkadaşlarım, yine 5084 sayılı Teşvik Kanunu’nun ülkemizde iller arasındaki
rekabeti önleyeceğiz derken maalesef bu kanun yürürlüğe girdiği günden bugüne
kadar kişi başına 1.500 doların altında bulunan 36 ilin bu teşvik kapsamına
alınmasına geçen dönem Parlamentoda biz de destek vermiştik. Fakat maalesef
daha sonra 36 ile 13 il daha ilave edilerek ve bu iller, İç Anadolu, Batı
Karadeniz gibi iller bulunurken, Doğu ve Güneydoğu illerine herhangi bir sanayici
gitmez iken maalesef İç Anadolu’da bulunan sanayi kentlerinde büyük zarar
vermiştir.
Sayın Bakanımıza
–beni dinliyor mu bilmiyorum- bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. Evet, 8 tane organize sanayi bölgesi olan Bilecik ilindeki 186
sanayi kuruluşunun da bu Teşvik Kanunu çıktıktan sonra, hemen yanı başımızda
bulunan Kütahya, Afyon, Uşak, Bolu ve Düzce gibi illerin teşvik kapsamına
alınması, Bilecik ilinin bu kapsamın dışında tutulması, maalesef, itiraf
ediyorum ki Türkiye’deki seramik sektörünün -bakın arkadaşlar, altını çizerek
söylüyorum, Türkiye’deki seramik sektörünün- yüzde 65’ini, yüzde 70’ine
yakınını elinde bulunduran Bilecik ili bu kapsamın dışında kaldığından dolayı
bugün seramik fabrikalarımızın tamamı kapanmış, ancak iki tanesi yüzde 50 üretimle
çalışmasına devam ediyor. Dolayısıyla 8 tane organize sanayi bölgesi
bulunan ve 186 tane fabrikası bulunan Bilecik ili maalesef bu kanundan büyük
zarar görmüş ve sektörün dışındaki başta seramik, mermer ve porselen sektörü
gibi büyük istihdam sağlayan Bilecik ilindeki fabrikalarımız kapanma noktasına
gelmiş, birçoğu da üretimini düşürmüş.
Sayın Bakanıma
bir hatırlatmada bulunmak istiyorum: Seçimlerden kısa bir süre önce Bilecik
iline Bakanlık olarak düzenlemiş olduğu bir toplantı için geldiğinde, özellikle
Bilecik ilinde uğranılan zararı bildiğini, bununla ilgili sektörel
ve istihdama yönelik bir kapsamın, bir teşvik kanununun yeniden hazırlandığını
söylemişti. Özellikle Sayın Başbakanın ve Hükûmetinizin
çok istediği -altını çizerek söylüyorum, çok istediği- Söğüt ilçesini 56 oyla
kazanmış bulunuyorsunuz, Bilecik il merkezini de 111 farkla kazanmış
bulunuyorsunuz. Şimdi burada şunu söylemek istiyorum Sayın Bakanım: Sizin
Bilecik iline gelişiniz gerçekten büyük etki yarattı. Orada vaat ettiğiniz,
kullandığınız sözlere özellikle Söğütlüler ve Bilecik merkezdeki insanlarımız
inandı, partinizin adaylarına da destek verdi, oy verdi. Şimdi, eğer bu Teşvik
Kanunu değişmezse, eğer siz Bilecik’te bu verdiğiniz sözlerin arkasında durmaz
iseniz bizim de nefesimiz; her zaman sizin ensenizde hissedeceğinizi bilmenizi
rica ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
YAŞAR TÜZÜN
(Devamla) – Tabii, Sayın Bakan Bilecik’te bu sözleri verdi de diğer bakanlarımız
diğer kentlerde hangi sözleri verdi, onları da diğer muhalefet partili
milletvekillerimizden duyuyoruz, biliyoruz. Hükûmetin
özellikle bu seçimlerde Türkiye Cumhuriyeti devleti hükûmeti
gibi davranmadığını, her bir bakanın partinin il başkanı gibi, ilçe başkanı
gibi davrandığını ve mutlaka her gittiği bölgede Hükûmetin
kendi imkânlarını üst derecede kullanıp mahallî idareler seçimlerine gölge
düşürdüğünü hepimiz biliyoruz, yaşadık. İnşallah önümüzdeki süreçte mahallî
idareler seçimi ve genel seçimi birleştirilir, Hükûmetin
böyle bir baskı ve tehdit anlayışı ortadan kalkar diye düşünüyorum.
Bu kanunumuzun
başta esnaf ve sanatkârımıza, sanayi kuruluşlarımıza ve Bakanlığımıza hayırlı
ve uğurlu olmasını temenni ediyorum. Sayın Bakanımızın bugüne kadarki yapmış
olduğu girişimlerinden herhangi bir şüphe duymadığımı ifade ediyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar.)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tüzün.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 330 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tasarının getirdiği en önemli değişiklik, KOSGEB bugüne kadar
sadece imalat sanayi işletmelerine destek sağlarken bu yasayla hizmet ve
ticaret sektörünün de faydalanması amaçlanmaktadır. Özünde faydalı bir
düzenleme olarak değerlendirilebilir. Bu sebeple de Sayın Bakana teşekkür
ediyorum. Ancak, küçük ve orta ölçekli işletmelerimizin mevcut sıkıntılarını
giderecek, esnaf ve sanatkârımızın hiç de iç açıcı olmayan durumuna çözüm
üretebilecek bir düzenleme değildir.
Değerli
milletvekilleri, ekonomik krizin etkisi toplumun tüm kesimlerinde en açık
şekliyle hissedilmektedir. İşsizlik rakamları her geçen gün katlanarak
artmaktadır. Büyük sanayi kuruluşları üretime ara vermekte, başta bankalar
olmak üzere birçok kuruluş ve işletme personel ve işçi çıkartmaktadır. İşsizlik
rakamlarında cumhuriyet tarihinin rekoru kırılmıştır. Ocak ayında işsizlik
oranı yüzde 15,5 olmuştur. Alım satımın olmadığı durağan piyasada neredeyse
protesto edilmeyen senet, karşılıksız çıkmayan çek kalmamıştır. Vergi, SSK ve
BAĞ-KUR prim borçları çeşitli dönemlerde yapılandırılmaya gidilse de esnaf bu
borçları ödeyememektedir. Borcunu borçla ödemeye çalışan esnaf ve sanatkârımız,
siftahsız kapanan kepenklerini artık açmamak üzere kapatmaktadır. Hâl böyle olunca,
küçük işletmecinin, esnaf ve sanatkârın nefes alacak mecali kalmamıştır.
Değerli
milletvekilleri, tekrar ediyorum: Toplumun her kesimi borç batağı içinde
ekonomik krize yakalanmışken insanların bir de işsiz kalmaları, ekonomi çarkını
bırakın döndürmeyi, tamamen kilitlemiştir. İnsanlar borçlarını ödeyemez duruma
gelirken işsizlik nedeniyle evlerine ekmek götüremeyecek kadar çaresizlik içine
düşmüşlerdir. Sayın Başbakanın ekonomik kriz hakkında “teğet” ve “psikolojik”
şeklindeki veciz değerlendirmelerinin ardından aylar sonra art arda açıklandığı
önlem paketleri de maalesef, parası olanlara yeni fırsatlar yaratmıştır.
Otomobilde ÖTV ve KDV indirimlerinin stokları eritmekten başka bir faydası
olmamış, büyük otomotiv şirketlerinden başka memurun, emeklinin, işçinin,
işsizin, köylünün ve esnafın derdine çare getirmemiştir.
Geçen yıl kasım
ayı itibarıyla ağırlaşmaya başlayan ekonomik krizin hangi noktaya geldiğini
Türkiye İstatistik Kurumunun açıkladığı sanayi üretim endeksleri ortaya
koymaktadır. Üretimdeki daralma her ay rekor üstüne rekor kırmaktadır. Kasımdan
bu yana sanayi üretimimiz yüzde 20 ila 25 oranlarında azalırken 8 Nisan
tarihinde açıklanan şubat ayı sanayi üretimimiz toplamda 23,7; imalat
sanayisinde ise yüzde 25,9 daralmıştır. Hükûmetin
KDV, ÖTV indirimi sağladığı otomobil imalat sanayimizde ise geçen dört ayda
yüzde 40’la 60 arasında düşüş yaşanmıştır. Otomobildeki ÖTV, KDV indirimleri
firmaların stoklarını eritmeye yararken parası olanlar için de yeni fırsatlar
yaratmıştır. Piyasaya pompalanan olumlu hava, parası olmayanları da kredi
çekerek otomobil almaya sevk etmiş, sonuçta, yüklendikleri yeni borç nedeniyle
diğer harcamalarını da kısmışlardır. Bu durum, talebin daha da daralmasına
neden olmuştur. Öte yandan devlet vergi indirimlerine giderken otomobil
firmalarının stoklarını eritmelerinin hemen ardından fiyatlarına zam yapmaları
da krizden fırsat yaratmanın bir diğer boyutudur. Dolar kur farkını bu zamma
gerekçe göstermeleri de insanları kandırmaktan başka bir şey değildir.
Değerli milletvekilleri,
ekonomik krizin olumsuz etkileri ne yazık ki devam etmektedir. Bu
olumsuzluklar, üzülerek ifade edeyim ki henüz buz dağının görünen kısmıdır.
İşsizlik rakamlarının her ay rekor üstüne rekor kırdığı bir ortamda üretim her
sektörde durma noktasındadır. Borç batağı içinde eriyen ve fukaralaşan
toplumda, kapanan iş yerleri işsizler ordusuna yenilerini eklemektedir.
Böylece, ülke adım adım, vatandaşlarımız kaosa ve vatandaşlarımız borçlu, kefil ve alacaklı üçgeni
içerisinde intihara, cinnet ve cinayetlere sürüklenmektedir. İşsizlik
oranlarının her geçen gün artması elbette toplumun tüm kesimlerini olumsuz
etkilemededir. Ancak işsizlikte gençlerin oranındaki büyük artış çok daha
önemlidir. Geleceğinden umudu olmayan, ne yapacağını bilemeyen okumuş, eğitimli
gençlerimizin iş bulmaması ve bunun artık çözülemeyeceği şeklinde bir
umutsuzluğun yerleşmesi gelecekle ilgili kaygıları da artırmaktadır. İşte asıl
tehlike de buradadır değerli milletvekilleri. Tahsilini yapmış, vatani görevini
tamamlamış gençlerimiz, işsizlikten dolayı yuva kuramamaktan şikâyet etmekte,
karamsarlık içinde ne yapacaklarını bilemez durumdadırlar. Yani geleceğimiz
olan gençlerimiz, geleceğinden umutsuzdurlar.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak üç yıldır bir krizin geleceğini,
bu sebeple süratle önlem alınması gerektiğini her platformda ve bu kürsüden
sizlere ifade etmeye çalıştık. Hükûmet önlem almak
yerine birtakım yalan yanlış rakamlarla ekonomide pembe tablolar çizip
durmuştur. Ne krizin boyutunu ne de nedenini anlayabilmiştir. Nedenini
anlayamadığı için de açıkladığı tedbir paketleri çözüm üretmekten maalesef uzak
kalmıştır.
Hükûmet, insanların alım
gücünü artıracak ve bütün toplum kesimlerini kapsayacak önlemleri derhâl ama
derhâl almalıdır. Bu önlemler kapsamında tüketimi artırmak için açlık sınırının
altında maaş alan işçi, memur ve emekli maaşlarına zam yapılmalı ve hatta bir
defaya mahsus ikramiye de verilmelidir. Sayıları kayıtlı-kayıtsız 10 milyonu
aşan işsizlerimize değişik fonlar kanalıyla mutlaka kaynak aktarılmalıdır.
Çiftçilerimizin ekimde kullanacağı girdilerde mutlaka vergi indirimleri
yapılmalıdır. Mazotta ÖTV, gübrede KDV kaldırılmalıdır. Aksi takdirde üretimi
azalan gıdaların fiyatlarında artış yaşanacak, böylece tarım ürünleri ithalatı
da körüklenmiş olacaktır. Dolayısıyla, kriz içinde daha farklı olumsuzluklar
yaşanacaktır.
Değerli
milletvekilleri, KOSGEB’in imalat sanayisi dışındaki sektörlere de destek
verebilmesini öngören bu kanun ile KOSGEB’in hedef kitlesi takriben 8 kat
genişletilmiştir. Bu genişlemeyle beraber kurumun, talepleri karşılayabilme
konusunda başta finansal olmak üzere kurumsal, teknik ve iş gücü itibarıyla
yetersizlikleri giderilmelidir. Tüm sektördeki girişimcilere katkı sağlayacak
olan KOSGEB’in imkânları mutlaka artırılmalıdır. Bu nedenle de kurumun
bütçesine mutlaka ek bütçe, ek kaynak sağlanmalıdır. Ayrıca, KOSGEB tarafından
verilen kredilerde KOBİ’lere ön şart olarak sunulan “kamu kurumlarına borçlu
olmama” şartı varken borçları nedeniyle kapanma aşamasına gelen işletmeler bu
kredilerden yararlanamayacakları için, bu konuda da mutlaka yeni bir
düzenlemeye gidilmesi gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, 29 Mart seçimlerinin ardından Sayın Başbakan yaptığı
açıklamasında “Halkımızın sandıktaki uyarısını iyi değerlendirip dersimize daha
iyi çalışmalıyız.” demiştir. Ancak Sayın Başbakan ve Hükûmet
dersine çalışırken, daha önce yaptığı gibi, yaptığımız uyarı ve önerileri
dikkate almamakta devam ederse kendilerini yerel seçimlerde ikmale bırakan bu
halk, genel seçimlerde de sınıfta bırakacaktır diyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Serdaroğlu.
Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip
Kaplan. (DTP sıralarından alkışlar)
DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kısa adı KOSGEB
olan yasa tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde Demokratik Toplum Partisi adına
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu madde aslında
işletmeler tanımına bir açıklık getiriyor. Küçük ve orta büyüklükteki
işletmelere KOBİ denir. Zaten kullanılan bir kavram bu. İkinci
fıkrasında da girişimci... Aslında “KOBİ’ler bir ülkede nedir?” diye
sorulduğunda verilecek yanıt: O ülkenin dinamosu, çalışmasını tamamlayan en
önemli unsurlar olarak öne çıkıyor. Niye? Buna Sayın Bakanın verdiği rakamlarla
bakarsak daha iyi anlarız. Yakın zamandaki açıklamalar bunlar: 2 milyon 10 bin
377 kayıtlı reel sektör işletmesi bulunuyor Türkiye’de. Yani bu küçük esnafın,
orta ölçekteki esnafın rakamı bu olduğu zaman… Yine bu işletmelerin bu dönemde
98,6 milyar TL kâr elde ettiği de veriler içinde. Bu kârın da 50 milyar
TL’sinin 1.546 işletme tarafından yapıldığına dikkat çekiliyor.
Şimdi, bunu anlamak mümkün. Türkiye’de KOBİ denince, esnaf “KOSGEB bize kredi bulacak mı, para
bulacak mı?” Yani bu krizde bu işletmelerin derdi borçlarını ödemek, kredi
alabilmek. Kredi nereden alınıyor? KOSGEB’e başvuruyorsun. KOSGEB’e gidenler
Halk Bankası ve Ziraat Bankasından bunu sağlarlar. Fakat uygulamanın böyle olmadığı
yönünde çok ciddi şikâyetler var. Deniliyor ki: “Bu tür işletmelere gidenler
KOSGEB’e müracaatını da yapsa parasını alamıyor.” Çünkü sonuçta KOSGEB kredi
veren bir kuruluş değil. Bankalar bu konuda sorumluluk ve risk üstleniyor.
Bankalar da işine gelmedi mi kendi kredilerini rizikoya sokmamak için bunu
vermeyebiliyorlar. Bu nedenle de işletme sahiplerine kredi verilmesi durumunda
keyfî uygulamalar ön plana çıkıyor. Yani adamı olan alabiliyor, olmayan
alamıyor noktasına getiriliyor. Yani her firma kredi alamıyor. Onun için, Sayın
Bakanın bu firmaların adedi konusunda ve kaçta kaç müracaata kredi verildiği
konusunda Meclisi aydınlatmasında büyük bir yarar görüyoruz. Kaç KOBİ başvuruda
bulundu, bu KOBİ’lerden kaç tanesi kredi aldı, kaç tanesi alamadı ama hangi
nedenlerle alamadı? Bu, çok önemli bir konu.
Bu KOSGEB’le
ilgili bazı araştırmalar var. Tabii konumuzla ilgili, biz de merak ediyoruz.
Daha önce TÜBİTAK’ın üniversitelerle birlikte yaptığı çalışmalarda yer alan yüz
bine yakın KOBİ’nin varlığından bahsedilmişti. Bunların nedir ekonomideki yeri?
Bu çalışmalar durdu mu, TÜBİTAK ile üniversitelerin KOBİ’lerle ilgili
çalışmaları devam ediyor mu? Bunun fotoğrafını göremiyoruz. Görebilsek, Meclise
belki şunu anlatabiliriz: Sayın Bakan özellikle KOBİ’ler konusunda “Yeni teşvik
sistemini yıl sonuna kadar çıkarmış olacağız.” derken,
sanıyorum, bu yasayla ilgili 5 puanlık bir SSK prim indirimi daha önce
yapılmıştı, şimdi protokolle KOBİ’lere uluslararası piyasalarda açılma
hedefleniyor. Bu krizden sonra nasıl açılacak? Yani, bu küresel krizden sonra
kendileri kapanmışken, ülkeler, kendileri işçi çıkarırken, kendileri
pazarlarını daraltmışken Türkiye nasıl açılacak, nereye açılacak? Türkiye’nin
bu konuda bir ekonomi politikası yok.
Yine, şirketlerin
büyümesi ve ileriyi görebilmesi için borçlarından arınmaları lazım, kredi
faizlerinden kurtulmaları lazım. Bu konuda hâlâ Türk Ticaret Kanunu, şirketler
hukuku düzenlenmeden, yani KOBİ’lerin ana damarı olan alanın yapılanmasını,
işletmenin yapılanmasını, hukuk çerçevesini ortaya koyan şirketler hukuku,
ticaret hukuku buradan geçmeden, yasalaşmadan bütün bu yapılan değişiklikler
kâğıt üzerinde kalmaya mahkûmdur. Peki soruyorum: Türk
Ticaret Kanunu’nun şirketlerle ilgili düzenlemeleri ne zaman geçecek? Bu
mantıkla, bu çalışma tarzıyla bu sene Meclisten geçmesi mümkün değildir.
Başladık, birinci bölümü okuduk, dört aydır daha ikinci bölüme geçemedik Türk
Ticaret Kanunu’nda.
Şimdi, buradan
şuna gelmek istiyorum: Yani, güzel, bu şeyleri destekleyelim, küresel krizde
işte bir damla bu şekilde yardım görsün esnafımız -orta ölçekli, küçük ölçekli-
canlansın. Evet ama yapılan araştırmalar da bir
gerçekliği ortaya koyuyor. Bilmiyorum… Sayın Bakan da bu konuda bilgili.
Mesela, bu KOBİ’lerle ilgili yapılan bir araştırmada yüzde 70’i hamal
işletmeymiş. Bu 3’üncü madde de KOBİ’lere ad veren bir maddedir. Benim de
ilgimi çekti, ben de buldum. Bu hamal işletmeler ne yapıyor? Tedarikçiye,
müşteriye, yöneticiye çokça faydası dokunuyormuş; maliyet avantajını -nitelikli
elemanı tutmaya- harcamak yerine fiyattan düşürüp müşterisine hediye ediyormuş.
Şimdi, yüzde 70’i buysa KOBİ’lerin konumu… İkinci kategoride kurban işletmeler
varmış. KOBİ’ler adına yapılan bir şey bu. Bunlar da sürekli yeni yatırım
hevesinden ötürü altyapılarını hiçbir zaman tamamlayamayan, bunun sonucunda da
sermaye sıkıntısına kurban giden ve kısa sürede el değiştiren KOBİ’ler. Bu da ikinci kategori. Bir kategori daha var, bu da asalak
işletmelerdir. KOBİ’lerin diğer bir… Bu da yüksek tahsilli, aslında fırsat
avcısı yönetici ve patronları sözler vermek, çekler kesmek, bağlantılar
kurmakla meşguldür, birileri kaybederse birileri kazanır felsefesine dayanan
işletmelerdir, KOBİ’lerdir. Bir de maceraperest işletmeler var, KOBİ’lerin bir
başka versiyonu. Bunlar zaten yeni ürün ithalinden
garip icatlara kadar her konuda sürekli çabalarlar, çok iyi ürünler
tasarlarlar, onları üretime geçirmek isterler, hiçbir zaman da başaramazlar
çünkü bu iş nedense… Kabinede bakanların çocukları çok güzel mısır ithalatını
yapıyor. Farklı ithalat şirketlerine baktığımız zaman -ihracat demiyorum-
ithalatı çok iyi becerebiliyorlar. Yani bu maceraperest KOBİ’lerin batması
yüzde 99 ihtimal ama arkası olanların kazanması yüzde 99, tam tersi.
Peki, bunların
içinde kaç tanesi Türkiye'de verimli, akıllı işletme? Bu oran dehşet vericidir
işte, yüzde 5. Yüzde 5 oranında, hırslı, akıllı ama tamahkâr değil, insan
kaynağını ve fırsatları iyi kullanır, kazanamayacakları mücadeleye asla girmez,
bazıları uzun bir dönemden sonra kâr etmeye başlarlar. Bu da yüzde 5.
Şimdi, 80 bin
şirketin kapandığı ülkemizde yüzde 5 akıllı şirket varsa Sayın Bakanım, bu
kredileri de dağıttık, bu yasayı da çıkardık, “Ne olacak memleketin hâli?” diye
sorduğumuz zaman, vallahi ben de şaşırıyorum.
Bakın, küresel
krizi konuşmuyoruz ama OBA helikopteri var, ATA uçağı var -bakıyoruz, daha ne
var- ANA uçağı var, GAP uçağı var, DAP uçağı da geliyor. DAP’a
ne yapıyorsunuz? DAP’a yatırım yok ama DAP uçağı
geliyor, 60 milyon dolar. Ee, bakıyorsunuz, Tekirdağ
Valimiz de dördüncü makam otomobilini alıyor. Allah -ne diyeyim- versin.
Dördüncü makam otomobili de yakışıyormuş bu küresel krizde! Milletin canı
çıkmışken, vergisini ödeyemezken, elektriğini, doğal gazını, suyunu,
işletmesini, defterini, borcunu… Başında vergi takipçileri dolaşırken…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Bağlıyorum.
Bu görüntülerle
kıyasladığımız zaman ve bu KOBİ’lerin durumunu da koyduğumuz zaman gerekten çok
ciddi bir küresel kriz tartışmasını Türkiye'nin Meclisinin yapması lazım,
gerçek gündemine taşıması lazım ama Türkiye Meclisinin kendi gerçek gündemiyle
meşgul olmaması nedeniyle gündemin bir kısmı Genelkurmayda tartışma konusudur.
Dün ve bugün açın bütün gazeteleri, “Genelkurmay şunu dedi, ‘Türkiye halkı’
dedi, ‘Türkiye üst kimliği’ dedi…” Bununla meşgul. O zaman küresel kriz
konusunda da bir brifing verseler de dokuz tane kanal
canlı yayın yapsa, bilmem kaç tane medya mensubumuz, akredite olmayanlar da
çağrılsa belki küresel krizle ilgili bir çare, bir tartışma yaratır, bir gündem
yaratırlar. Meclisin temel sorunu bu olunca… Bunu yapamadığımız sürece bu
destek verdiğimiz yasa çıksa bile biz bu sorunları çözemeyiz ve gerçekten
Meclisin gündemine dönmesi lazım ve küresel krizi konuşmamız gerekir diye
düşünüyorum.
Saygılar
sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kaplan.
Madde üzerinde
şahıslar adına ilk söz Aydın Milletvekili Sayın Recep Taner’e ait.
Buyurun Sayın
Taner. (MHP sıralarından alkışlar)
RECEP TANER
(Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 330 sıra
sayılı KOSGEB kanununun 3’üncü maddesiyle ilgili şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu maddede Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, yani kısa adıyla KOSGEB, bugüne
kadar sadece imalat sanayisindeki firmalara yönelik faaliyette bulunmakta iken
bundan sonra “diğer girişimciler ve işletme” tanımı getirilerek de kapsam
genişletilmektedir. İmalat dışı sektörlerdeki KOBİ’lerin de, bakkalından
manavına, minibüsçüsünden taksicisine, terzisinden ayakkabıcısına kadar ticaret
erbabı ve hizmet erbabı olanların da KOSGEB tarafından verilmekte olan destek
kredilerinden, can suyu kredilerinden yararlanabilmelerinin yolları
açılmaktadır. Bu bakımdan da esnaf ve sanatkârımız için, hizmet sektörü için
bir rahatlama getireceği için bu kanunu desteklemekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, AKP Hükûmetinin girmek için her türlü
tavizi verdiği Avrupa Birliği ülkelerinde KOBİ’ler istihdamın yüzde 66’sını,
katma değerin ise yüzde 57’sini oluşturmakta ve orada verilen desteklere
baktığımızda, ülkemizdeki destekler maalesef çok komik rakamlarda kalmaktadır.
Avrupa Birliği ülkelerinde gayrisafi millî hasılanın
binde 22’si imalat sanayisine hibe olarak verilirken bu oran ülkemizde yüz
binde 6 seviyelerindedir.
AKP Hükûmeti tarafından, kriz gerekçesiyle Ocak 2009’dan
itibaren Halk Bankası ve esnaf ve sanatkârlar kefalet kooperatifi aracılığıyla
kullandırılmakta olan kredilerde, esnaf kredilerinde yapılan indirim çok büyük
bir başarıymış gibi gündeme getirilmekte. Hâlbuki hepimiz bilmekteyiz ki bu Hükûmetten önceki hükûmetler
dönemlerinde de esnaf ve sanatkârlara kullandırılan tüm kredilerde yüzde 25 ile
yüzde 40 arasında, o sübvanseler her dönemde var idi.
Bir diğer konu da
KOSGEB kanalıyla 2 milyona yakın esnaf ve sanatkâra, KOBİ’lere kullandırılması
düşünülen kredi desteği 3,5-4 milyar TL. Hedef bu iken bugün yandaşlara,
dünüre, damada Halk Bankası ve Vakıflar Bankasından verilen kredi 750 milyon
dolar yani 1,2 milyar TL olduğuna ve Başbakanlık Yüksek Denetleme Kuruluna göre
de usulsüz olduğu gündeme geldiğine göre, bu verilecek olan destekler,
maalesef, 1 yandaşa 600 bin esnaf denk gelmektedir.
Değerli
milletvekilleri, her ne kadar Sayın Başbakan ve Hükûmet
yetkilileri dünyada yaşanan ekonomik krizin ülkemizi diğer ülkeler kadar
etkilemediğinden, teğet geçtiğinden bahsetseler de açıklanan ekonomik tedbir
paketleri krizin Türkiye’yi derinden etkilediğinin göstergesidir. Ülkemizde
hemen hemen tüm kesimler krizin etkilerinden nasibini
alırken en fazla etkilenen ve bugüne kadar desteklenmeyen kesim esnaf ve
sanatkârlar ile tarım sektörü, maalesef bu iki sektör olarak kalmıştır. Kapanan
kepenkler ve nadasa bırakılan tarlalar bunun en önemli göstergeleridir.
Bu yapılmakta
olan düzenlemeler ile esnaf ve sanatkârımızın krizin etkilerinden kısmen
kurtulma ümidi ortaya çıkmasına rağmen hâlâ tarım kesimi için bir ümit yoktur.
Olması gereken, Hükûmetin, IMF’in
dayatması ile yatırımlardan ve tarım desteklerinden yaptığı kesintilerden
vazgeçmesi, emekliye, memura, işçiye ve tüm üreten kesimlere gelir artırıcı
yeni kaynaklar yaratmanın yollarını bulmak olmalıdır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle, görüşmekte olduğumuz KOSGEB
kanununun, yapılacak olan değişikliklerin esnafımıza, sanatkârımıza hayırlı
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Taner.
Şahıslar adına
ikinci söz Malatya Milletvekili Sayın Mehmet Mücahit Fındıklı’ya ait.
Sayın Fındıklı,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekillerim; KOSGEB
Kanunu’nda yapılacak değişiklikle ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Bu Kanun’un temel
maddesinde, KOSGEB’in ana yapısında bir değişiklik yapılıyor. Bütün konuşmacı
vekil arkadaşlarımız aynı konuların üzerine değindi. Ben de bu çerçevede bir
konuşma hazırlamıştım ama bunu okumayacağım.
Burada bu kanunla
ilgili eleştirilen iki ana konu var. Bunlardan bir tanesi: Evet, işletmeler de
dâhil edilsin ancak sahibi bir hayli fazla artacak, dolayısıyla kaynağı
artırmamız lazım. İkinci eleştirilen konu da: KOSGEB bu hizmetleri verirken
mevcut yapısıyla bu yükün altından kalkabilir mi? İki ana konu üzerinde
tenkitler yoğunlaştı. Gerçi Sayın Bakanımız bu konuyla ilgili açıklamalarda
bulundu. Özellikle Odalar Birliği, Esnaf Odaları gibi sivil kurumlar yaklaşık
son dört yılda, beş yılda veri tabanlarını oluşturmak suretiyle bilgisayar
altyapılarını tamamlamış durumdalar. Dolayısıyla KOSGEB’in onlarla bir
protokolle veya bir çerçeve anlaşmayla beraber hareket etmeleri konumunda
fevkalade veri tabanlarını beraber kullanma imkânlarını bulurlar. Ayrıca bu
kurumlarımızda çok yetişmiş uzman arkadaşlar da bulunuyor, onlardan da istifade
edilebilir. Geriye kaynak sorunu kalıyor ama öyle ümit ediyorum ki kaynak
konusunu da Sayın Bakanım çalışmalarıyla çözecektir.
Ben bu kanuna
emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Komisyon üyelerine, Bakanlığımıza,
Bakanlığımızın personeline çok teşekkür ediyorum. Hayırlı, uğurlu olmasını
diliyorum.
Saygılarımla. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Fındıklı.
Madde üzerinde
soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Taner…
RECEP TANER
(Aydın) – Sayın Bakan, ekonomi bakanlarımızın açıkladıkları yeni 2009 yılı
hedeflerinde işsizlik oranı yüzde 13,5 olarak gözükmekte. Ama bugün açıklanan
işsizlik oranına baktığımızda yüzde 15,5 işsizliğin olduğu ortada iken bu yeni
açıklanan bütçe hedeflerinin tutacağı konusunda kanaatiniz nedir?
Bir de KOSGEB
İcra Kurulunda TOBB ve TESK var iken TESKOMB’un
olmamasının gerekçesi nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Doğru…
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ekonomik krizin
en ağır şekilde hissedildiği meslek gruplarının başında esnaf ve iş adamları
gelmektedir. Tokat ili gibi birçok ilde esnaf çok büyük zorluklar içerisinde
ayakta kalma mücadelesi vermektedir. Tokat Organize Sanayi Bölgesi gibi birçok
bölgede iş adamları da üretimlerini ya düşürmüş ya da kapatma durumuyla karşı
karşıya kalmışlardır. Bu sektörlerin acil krediye ihtiyaçları vardır. Yeni
kredi imkânları ile esnaf ve iş adamlarına yönelik çeşitli, nevi borçlarının
yeniden yapılandırılması düşünülüyor mu?
Özellikle devlet
bankaları geniş şekilde işletmelere kredi bazı açılacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Çalış…
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım,
gerçekten esnaf kefalet kooperatifleri birliklerimiz çok zor durumdadır. Artık,
verdikleri kredileri tahsil edemedikleri için tıkanmış durumda. Bu
kooperatiflerimizi rahatlatmak için bir çalışmanız olacak mı? Bu anlamda esnafı
rahatlatmak için ne yapacaksınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Paksoy…
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
sanayi sektörünün içerisinden gelen birisiniz. Sektörün içinde bulunduğu durumu
sizlere izah etmeye gerek var mı bilmiyorum? Açıklanan ekonomik paketle
sanayinin kurtulacağına inanıyor musunuz? Yoksa sanayicinin daha zulasını tam olarak çıkartmadığını siz de mi düşünüyorsunuz?
Hazırlanan yeni
teşvik sistemini ne zaman Meclise getirmeyi düşünüyorsunuz? Bir tarih verir
misiniz?
Üçüncü sorum:
Kahramanmaraş’ta can suyu kredisine kaç işletme müracaat etmiş, kaç işletme bu
krediden faydalanmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Nalcı…
KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
benim birinci sorum: Bundan önce çıkartmış olduğunuz bir sicil affı vardı. Bu sicil
affını uygulayan finans kurumu ve bankalar var mı? Varsa hangileri bugüne kadar
uygulamıştır?
İkinci sorum ise
bu sanayinin lokomotifi olan, üretimin lokomotifi olan inşaat sektörüyle
ilgili: Bu daha önceden başlamış olan inşaatlar, yarım kalmış, katma değer
sağlayamayan inşaat veya projeler için herhangi bir destek veya kredi
çalışmanız var mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Tankut…
YILMAZ TANKUT
(Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
teşvik kapsamı dışında bulunan ve âdeta can çekişerek bitkisel hayatını
uzatmaya çalışan Adana sanayici ve imalatçılarının kısmen de olsa nefes
almasını sağlayabilecek olan ve Sanayi Bakanı olarak sizin de bakan olduğunuz
günden bu yana devamlı gündeminizde bulunan sektörel
ve bölgesel teşviki ne zaman uygulamaya koyacaksınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma soruyorum: Seçim
bölgem Gaziantep, sizlerin de bildiğiniz gibi çok önemli bir sanayi kentidir,
nüfusu 1 milyon 600 bini aşmış durumdadır, yıllık nüfus artışı ise 6,7’lere
çıkmıştır. Bu göç genellikle dar gelirli Doğu ve Güneydoğu illerimizden
gelmektedir. Ancak son dönemlerde yaşanan krizin de etkisiyle tekstil sektörü
başta olmak üzere birçok sektörde çalışan büyük fabrikalar kapanmış durumdadır.
Hem göçle hem de kapanan iş yerlerinden çıkan işçilerle işsizlik çığ gibi
artmıştır. İlimizde sosyal bir patlama olmaması için Gaziantep’te yeni
fabrikalar açmayı düşünüyor musunuz? Buradaki işsizliği nasıl önleyeceksiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
özellikle nakliye sektöründen geçimini sağlayan kamyoncularımızın ülke
genelinde çok büyük bir bölümünün, seçim bölgem Kütahya’da ise -hemen hemen-
neredeyse tamamının vergi, prim ve benzeri gibi borçlarını zamanında
ödeyemedikleri gerekçesiyle kamyonları hacizlik olmuş ve bağlanmış durumdadır.
Kamyonunu satsa bile borcuna yetmeyen, kamyonuna müşteri bulamayan bu sektörün,
çalışanların bu yasa değişikliğinden sonra özel bir fon desteğiyle ayrıca
desteklenebilir mi? Bu konudaki düzenleme nasıl yapılabilir?
İkincisi de çeki
zamanında ödenmediği ya da karşılıksız çıktığı gerekçesiyle cezaevine girip
cezasını yattıktan sonra çıkıp tekrar borcunu ödeyemeyen vatandaşlarımızın
durumu ne olacak? Bu konuda bir düzenleme hazırlığı var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Bakan…
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, saygıdeğer
milletvekilleri; efendim, sorulan sorulara yine özet olarak cevap vermeye
çalışayım.
Öncelikle, sicil
affı konusu biraz evvel sorulmuştu Sayın Aslanoğlu
tarafından da. Tabii, Meclisimizden geçen kanun çerçevesinde o zaman da ifade
etmiştim. Herhangi bir şekilde zorlayıcı bir tedbir bankalar nezdinde almak
mümkün değildi bir kere, serbest piyasa ekonomisine, kurallarına aykırı
olacaktı veya bu yapılsa başka gerekçeler, başka bahaneler gündeme
getirilebilecekti. Ancak, kanun çıkar çıkmaz arkasından Merkez Bankası bütün
kayıtları bir kere kendi bünyesinde sildi, zaten bunu da ilan etti. Bu noktada
bankalarla ben Bankalar Birliği’nde sık sık bir araya
geliyorum, bankalarla sürekli bu konuda temas hâlindeyim ve bu konuda sicil
affının bankalarımız tarafından uygulanmasını, böyle bir kanun düzenlenmesine bankalarımızın
da rıza göstermesini kendileriyle görüşüyorum ve bu konuda, müşahhas konularda
özellikle ilerleme kaydedildiğini de tekrar ifade etmek istiyorum. Ancak
dediğim gibi, tabii ki kanuna getirip “illa bunu yapacaksın” şeklinde bir
düzenleme olması söz konusu olamazdı.
Diğer taraftan,
teşvik konusu… Bildiğiniz gibi Teşvik Kanunu aslında Meclisimizden geçti.
Meclisimizden seçimlerden önce torba yasayla hem 5084 bir yıl uzatıldı hem de
yeni teşvik yasasının çıkartılması ve -teşvik yasasının- Bakanlar Kuruluna sektörel, bölgesel teşvik çıkartılması noktasında yetki
verildi. Bu noktada gerek Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğü gerek Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı olarak yapmış olduğumuz hazırlıklarımızı Bakanlar Kurulunda,
öncelikle Ekonomi Koordinasyon Kurulunda sonra Bakanlar Kurulunda görüştükten
sonra Bakanlar Kurulu, zaten kanunun kendine vermiş olduğu yetki çerçevesinde
yeni teşvik sistemini sektörel, bölgesel ve proje bazlı olarak uygulayacaktır.
Dolayısıyla
burada yine biraz evvel değerli milletvekillerimin bahsettiği gibi, yüksek
katma değerli ve mümkün olduğunca dışarıdan ithal etmeyen, yerli ürün kullanan,
yerli girdisi fazla olan, bir taraftan yüksek teknolojisi olan, uluslararası
yüksek rekabet gücüne sahip olan gibi birçok kriter
göz önünde tutulurken bir taraftan da tabii istihdam kriteri de göz önünde
tutuluyor ve teşvik sisteminde, örneğin bir Sanayi ve Ticaret Bakanı olarak
özellikle bu kriterlere dikkat ettiğimizi ve bu noktada tabii ki sektörel destekler yapılırken de sektörel
desteklerin bir kere uluslararası rekabet gücünün yüksek olması, yüksek katma
değerli olması ve diğer taraftan o sektörlerin daha çok nerede kümelendiği de
dikkate alınacaktır.
Onun için bu
çerçevede, biraz evvel değerli milletvekili konuşurken “Sayın Bakan bizim orada
söz vermişti.” dedi. Şunu çok net ifade edeyim: Evet, seramik sektörü Türkiye
açısından önemli bir sektördür. Seramik sektörünün en önemli girdisi enerjidir,
dolayısıyla enerji fiyatlarının yüksekliği bu sektörde sıkıntı yaratıyor. Ancak
sektörün istihdam ettiği istihdamın yanı sıra, diğer taraftan tabii sektör
teknoloji olarak da son derece büyük mesafe kat etmiştir, tasarım olarak ciddi
mesafe kat etmiştir, bunların tabii hepsi göz önünde bulundurulacaktır. En
azından bu konuda Bakanlar Kuruluna sunuş yapılırken bunların bizim
tarafımızdan dile getirileceğini özellikle ifade etmek istiyorum.
Diğer taraftan,
bu esnaf sanatkârlarla TESKOMB’un, gerek İcra
Kurulunda olması gerek destek konusunda bir çalışma var mı, şeklinde ifade
vardı. Efendim, TESKOMB kredi veren, kredi kullandırılan bir kooperatif
kuruluşu olduğu için KOSGEB’in İcra Kurulunda olması gerekmiyor ama TESKOMB’un zaten nüvesini oluşturan TESK onlar adına zaten
İcra Kurulunda görev alıyor. TESKOMB ama genel kurulda, görevli olarak, genel
kurulda üye olarak bulunuyor.
Diğer taraftan
TESKOMB ile yapmış olduğumuz çerçevede esnaf ve sanatkârın borcuyla ilgili çok
önemli bir yapılandırma gerçekleştirildi. Bu yapılandırmayla TESKOMB’a olan borçların ana paralarının
bu yıl sonuna kadar ödenmesi kayıt ve şartıyla borçları için altmış ay vade
imkânı getirildi, böylelikle 100 bin, 120 bine yakın TESKOMB’la
icralık duruma düşmüş olan esnaf ve sanatkâr açısından da önemli bir açılım
getirilmiş oldu.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
3’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4- 3624
sayılı Kanunun 3 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“İşletmelere
İlişkin Sektörel ve Bölgesel Önceliklerin
Belirlenmesi
MADDE 3- Bu Kanun
kapsamında KOSGEB tarafından verilecek hizmetler ve desteklerden yararlanacak
işletmelere ilişkin sektörel ve bölgesel öncelikler,
günün ekonomik ve sosyal şartlarına göre Bakanlar Kurulu tarafından
belirlenir.”
BAŞKAN – Madde
üzerinde, gruplar adına ilk söz Antalya Milletvekili Sayın Hüsnü Çöllü’ye aittir.
Buyurun Sayın
Çöllü. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Küçük ve Orta
Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine
söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, üzerinde söz aldığım 4’üncü maddeyle KOSGEB tarafından
verilecek hizmetler ve desteklerden yararlanacak işletmelere ilişkin sektörel ve bölgesel önceliklerin ekonomik ve sosyal
şartlara göre Bakanlar Kurulunca belirlenmesi öngörülmektedir.
Burada
dikkatinizi şu noktaya çekmek istiyorum: Bu tasarının bütünüyle KOSGEB’in
destek kapsamını genişleteceği söyleniyor. Yani, KOSGEB’in hedef kitlesi 250
bin düzeyinden yaklaşık 2 milyon düzeyine çıkıyor, neredeyse 8 kat büyüyor
destek kapsamı. Sanayi sektörünün yanı sıra, eğitim, sağlık, tarım,
hayvancılık, turizm, ulaşım gibi neredeyse bütün sektörler destek kapsamına
giriyor. “Şu an bir kriz ortamındayız, sanayimizi ayakta tutmalıyız, bu yolla
istihdamı koruyabilmeliyiz.” gibi bir de politika yürütülüyor. Bu kapsamda da
gündeme teşvikler, destekler geliyor. KOSGEB konusunda da “Destek kapsamını
genişletiyoruz.” deniliyor. Ama gerçekten öyle mi durum? Yani, KOSGEB’in bütçe
yapısında, organizasyon yapısında, personel yapısında hiçbir değişiklik
yapılmadan sadece desteklenebilecek işletme sayısı artırılarak bu kapsam nasıl
genişlemiş olacaktır? Pasta aynı pasta, ama pastadan pay alacakların sayısını
artırıyoruz. Bu anlayışla kapsam genişlemiş olur mu? Bu anlayışla çözüm
üretilmesi mümkün değildir değerli arkadaşlar. Bir yandan kriz derinleşirken, bu
nedenle de KOSGEB’in gelir kaynakları daralırken, daha net anlatımla pasta
küçülürken bu pastadan pay alacakların sayısını artırmak nasıl çözüm olacaktır?
Bunun “Bakın, size de pasta vereceğiz.” vaadinden öteye geçebilmesi için ve
gerçekten bir çözüm olabilmesi için KOSGEB’in gelir kaynaklarının artırılması
gerekmektedir. Bu düzenleme yapılmadığı sürece, evet, KOSGEB’e başvuru sayısı
artabilir ama destek alanların sayısı azalır ve alınan desteklerin de sorun
çözme imkânı kalmaz, gerçekten can suyuna ihtiyacı olan işletmelerin talepleri
karşılanmaz, bu şekilde karşılanamaz.
Değerli
milletvekilleri, pasta küçülürken pasta yiyeceklerin sayısını artırıyoruz.
Peki, kimlerin öncelikle pasta yiyeceğine kim karar verecek? Bakanlar Kurulu
yani Hükûmet karar verecek.
Yaşadığımız süreç
Hükûmetin öncelikleriyle ekonominin önceliklerinin
örtüşmediğini açık bir şekilde ortaya koymuştur. Küresel kriz dalga dalga gelirken ekonominin aktörleri, sanayiciler, esnaf,
çiftçiler, çalışanlar önlem alınması için yeni çözüm politikası üretilmesini
talep ederken Sayın Başbakan “Kriz teğet geçecek, kriz psikolojik.” diyordu. Ne
oldu, kriz teğet geçti mi? Siz “Kriz teğet geçecek.” derseniz ve önlem
almazsanız, öncelikleri başka noktalara kaydırırsanız varacağınız nokta
iflastır. Yani 2009 bütçesinin krizi önceleyen, krizin faturasını hafifletmeye
dönük öncelikler içeren bir bütçe olduğunu söylemek mümkün müdür? Yani Hükûmetin öncelikleriyle ekonominin, toplumun tüm
kesimlerinin önceliklerinin çoğunlukla örtüştüğünü söylemek mümkün değildir.
Yaşadığımız süreç bunu göstermiştir.
Şimdi bakalım,
küresel kriz dalga dalga yayılırken, bütün dünyayı
yangın yerine çevirirken bizim Hükûmetimiz önceliği
krize ve ekonomiye değil, yerel seçimlere vermiştir. Önlemler seçim sonrasına
ve seçim sonuçlarına göre belirlenecek. Böyle bir anlayış olabilir mi? Bunu
şunun için söylüyorum: Yani KOSGEB’in öncelikleriyle Hükûmetin
önceliklerinin de örtüşmeyeceği ortadadır. Bu nedenle bu tasarının olumlu
sonuçlar vermesi de mümkün değildir.
Değerli
milletvekilleri, “Hükûmet seçimlere öncelik verdi.”
demiştim. Evet, Hükûmetin önceliği işsize iş bulmak,
istihdam yaratmak, ekonomiyi ayakta tutmak olmalıyken ihtiyacı olana da
olmayana da kömür dağıtıldı; buzdolabı, çamaşır makinesi, kanepe dağıtıldı.
Köyün suyu yok ama çamaşır makinesi verildi. Burada öncelik su mu, çamaşır
makinesi mi, sorarım sizlere.
Tunceli’nin Aktuluk köyünde bir Fatma teyze varmış -gazeteler de
yazmıştı bu haberi- seksen iki yaşında, yıkık bir okul binasında yaşıyor,
yürüyemiyor, sobasını yakamıyor, yemek pişiremiyor ama devletimizin şefkat eli
uzanmış ona buzdolabı veriyor. Yani böyle bir öncelik anlayışını doğru bulmak
mümkün mü? Fatma teyzem diyor ki: “Bana buzdolabı yerine yemek versinler.”
Öncelikse, öncelik burada Fatma teyzeye yemek verebilmektir, onu
ısıtabilmektir, ona sağlık yardımı yapabilmektir. Aç insana buzdolabı vererek
çözüm üretmeye kalkarsanız varacağınız yer açıktır.
Değerli
milletvekilleri, bir de Sayın Adalet Bakanımız var. Onun öncelikleri ile
adaletin öncelikleri de örtüşmüyor. Yargının onca sorunu varken, vatandaşların
yardım duygularını istismar eden bir Deniz Feneri ortada dururken Adalet
Bakanımız da önceliği seçimlere verdi. Vatandaşlar tehdit edildi, şantajlar
yapıldı, “Hükûmetimizle iyi geçinecek adaylara oy
verin, yoksa sorunlarınız çözülmez.” dendi. Adalet dağıtan bir kurumun başında
bulunan Sayın Bakan, adil davranmadıklarını hem itiraf etti hem de bu yolla
vatandaşın oylarını kendi partisine yönlendirmeye çalıştı. Tepkiyle
karşılaşınca da “Yanlış anlaşıldım, eğer bir yanlışım olmuşsa halkımız gereken
cezayı verir.” demişti. Biz yanlış anlamadık; Gazipaşa halkı, Antalya halkı,
Türkiye sizi yanlış anlamadı. Gazipaşa halkı da Antalya halkı da sizi doğru
anladı ve gereğini yaptı. Sayın Adalet Bakanının bu sonuçları iyi düşünmesini,
iyi değerlendirmesini diliyorum; Antalya halkının tehdide, şantaja boyun
eğmeyeceğinin farkına varmış olmasını diliyorum. Ayrıca Antalya halkı, vefalı
bir halktır, kendisine hizmet edenleri her zaman şükranla anar, hakkını da
teslim eder. “Biz hizmet ettik ama oy vermediler.” diye düşünenler şunu iyi
bilsinler ki sorun Antalya halkında değil, sizdedir; sorun sizin yönetim
anlayışınızdadır, hizmet anlayışınızdadır, siyaset tarzınızdadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hükûmet ekonomik krizi doğru
algılamamış, doğru yönetememiş ve doğru çözümler de üretememektedir. “Borç al,
faiz öde” üzerine kurulu ekonomi anlayışı Türkiye’yi bir krize sürüklüyordu,
Türkiye kendi krizini yaşıyordu, bunun üzerine küresel kriz eklendi ve yangın
daha da büyüdü. Peki, bu süreç yaşanırken Hükûmet
ciddi bir kriz paketi oluşturdu mu, bir kriz bütçesi yaptı mı?
Sayın Maliye
Bakanı bütçeyle ilgili konuşurken “İyi kaptan dalgalı denizde belli olur.”
diyordu. Doğru diyor. Denizi iyi bilen bir milletvekili olarak iyi kaptanın
dalgalı denizde belli olacağı fikrine ben de katılıyorum. Ama siz, sakin havada
bile bu gemiyi doğru dürüst götüremediniz, dalgalı havada nasıl götüreceğiniz
hakkında şüphem var. “Açım, yemek bulamıyorum.” diyen insana buzdolabı vermek
iyi bir kaptanlık mıdır? Şebeke suyu olmayan köylere çamaşır makinesi dağıtmak
iyi bir kaptanlık mıdır? Kriz dalga dalga yayılırken,
binlerce insan işini, aşını kaybederken “Kriz teğet geçecek. Kriz psikolojik.”
demek iyi bir kaptanlık mıdır arkadaşlar? Krizi sadece seyretmek iyi bir
kaptanlık mıdır?
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; KOSGEB’in yalnızca hedef kitlesinin büyütülmesinin tek
başına bir anlamı olmayacaktır. Bu düzenleme yapılırken bunun kaynak ayağının
da düzenlenmemesi de büyük bir eksiklik olacaktır. Kaynağı büyütmeden “Her
sektördeki işletmelere destek vereceğiz.” demek göz boyamaktan başka bir şey
değildir. Hükûmet hâlâ krizin boyutunu doğru analiz
edebilmiş gözükmemektedir. Bu tasarıyla bir çözüm getiriliyormuş gibi yapılıyor
ama gerçekçi bir düzenleme olduğunu söyleyebilmek güçtür. Ayrıca sektörel önceliklerin belirlenmesi konusunun da Hükûmete bırakılmasının beklenen olumlu gelişmeleri
sağlamayacağı açıktır.
Hükûmetin öncelik
anlayışını anlatmaya çalıştım. Bu bakış açısıyla, bu yaklaşımla, önceliklerin
gerçekten ekonominin önceliklerine göre belirleneceğini düşünmek de oldukça
zordur. Öncelik verilecek sektörler belirlenirken gerçekten ekonominin
ölçütleri mi yoksa Hükûmetin kendi siyasal
tercihlerine göre şekillenecek öncelikler mi dikkate alınacaktır? Bu noktaya
dikkat etmelidir diye düşünüyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; krizin derinleştiği bugünlerde Hükûmeti
bir kez daha krizi doğru okumaya ve doğru çözümler üretmesi için öneri
getirenlerin, bu iş için kafa yoranların seslerini duymaya davet ediyorum.
Krizin faturası her geçen gün artıyor. Bir de bunun üzerine kötü yönetim
eklendiğinde, yanlış çözümler eklendiğinde fatura daha da ağır olacaktır.
Kimsenin Türkiye'ye böyle ağır bir fatura ödetmeye hakkı yoktur.
Bu düşüncelerle,
eksik yönlerini ifade ettiğim tasarının hayırlı olmasını diliyor, sizleri
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çöllü.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Kemalettin
Nalcı. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 330 sıra
sayılı Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı
Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
4’üncü maddesi üzerine Grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, yapılması istenen kanun değişikliğiyle, KOSGEB’in hedef
kitlesi, imalat sanayisi dışındaki küçük ve orta ölçekli işletmeleri ve
girişimcileri de kapsayacak şekilde genişleyecek ve çok önemli bir adım atılmış
olacaktır.
Hepimizin bildiği
gibi, sanayi işletmelerini hem hizmetleriyle hem de üretimleriyle besleyen,
sayıca çok fazla olan, ülke ekonomisine de en az sanayi işletmeleri kadar katkı
sağlayan ve bir o kadar da istihdam teşkil eden işletmelerin de KOSGEB
desteklerinden yararlanma imkânı bulması bizi mutlu edecektir. Tabii, bu konuda
bazı çekincelerimiz de var; gerek bütçenin kısıtlı olması gerekse yasanın farklı
argümanlarla da desteklenmemiş olması bu
çekincelerimizi oluşturmaktadır.
Sayın Bakanımızın
verdiği bilgilere göre 2 milyon 10 bin 377 reel sektör işletmesinden sadece 302
bininin imalat sanayisi işletmesi olduğuna dikkat etmeliyiz. Geriye kalan 1
milyon 708 bin 377 işletme ise hizmet ve ticaret sektöründe faaliyet
göstermektedir. KOSGEB’in bu hedef kitlesinin kafasındaki soru işaretlerini de
gidermek boynumuzun borcudur. Aslında bugüne kadar 1 milyon 700 bini aşkın
işletmenin desteklenmemesi ve bunların desteklerden mahrum edilmesi, bugün
ülkenin bu duruma gelmesinin en önemli nedenlerindendir.
Sayın
milletvekilleri, konuyu şöyle bir açmak lazım: Bugünkü ekonomik krizin
nedenleri üretilen malın nereye satılacağıdır? İstihdamın azlığı, işletmelerin
üretim yapamaması, yaptığı üretimi satamamasından kaynaklanıyor.
Bugün, bizler
kanun çıkartıyoruz, çok güzel. KOSGEB’den destekliyoruz ama bunların üst sanayi
kuruluşlarını veya bunların üst birimlerini göz ardı ediyoruz. Bizim, bu
kanunlarla yapmış olduğumuz sadece balık vermek. Peki, ben buradan soruyorum:
Bu işletmelere biz bu şeyleri verdik, bunların geri dönüşü var. Bu işletmeler
çalışmadığı sürece, bu işletmeler ürettikleri malın pazarını bulamadığı sürece
bu geri dönüşümü nasıl sağlayacaklar? Ben buradan Sayın Bakanımdan bunu
özellikle… Çünkü ben bir iki soru sordum ki bu sektörün en önemli lokomotif
sektörlerinden birisi inşaat sektörüdür.
2003, 2004
yılında Türkiye’deki üretimin ve piyasanın canlanmasının nedeni inşaat
sektöründeki canlılıktan kaynaklanmaktadır. Bugün, beyaz eşyaya teşvik
veriyorsunuz, çok güzel. Mobilyaya teşvik veriyorsunuz. Bunların altındaki asıl
sektör inşaat sektörü. Yani üretim yapılıyor, üretimi satacak yer ve bunları
değerlendirecek yer bulunmadığı sürece, bu sektör canlanmadığı sürece… Bu
desteklemeler sadece bir yıllık bir süreç içinde insanlara bir nefes aldıracak
ve bunun amacının dışına çıkacağı bir destekleme olacak. Önemli olan şudur: Bu
işletmeleri daimî hâle getirmek, bunların üretimlerini sağlamak, gelişmelerini
sağlamak ve ürettikleri malı satmalarını sağlamak.
Değerli
milletvekilleri, ikinci en önemli konulardan birisi, tabii ki piyasaların
çalışma sistemini çok iyi bilmek lazım. Bugüne kadar geldiğimiz sistemin içinde
piyasalar, çek-senet sistemine göre çalışıyordu. Bunlara göre alınan çekler,
senetler bankalarda paraya çevriliyor, işçilerin ve piyasaların parası
verilmeye çalışılıyordu. Fakat burada daha önce de söyledik, Kanun çıktığı
zaman da ben Sayın Bakanımla bizzat görüştüm: Bu sicil affı olayını, ne yazık
ki hiçbir banka, devlet bankası dâhil, uygulamıyor. Uygulamadığı zaman…
Piyasanın bir çalışma düzeni var, bu, kâğıt üzerindeki bizim bildiğimiz bir
şekilde olmuyor. Yani çek diyoruz günlük para… Ben burada soruyorum: Hangi
ticari kuruluş bunu günlük para olarak kullanıyor? Hayır, Türkiye’de çek, senet
gibi kullanılan bir kavram. Bunu eğer piyasada paraya çeviremiyorsa… Bankalar
bir kere şu anda kredi musluklarını kapattı. İnsanlar, sanayici olsun, küçük
işletmeci olsun, hiç kimse elindeki aktifi paraya çeviremiyor. Bir bankaya
gidiyorsunuz -demin burada bir iki konuşmacı bunu dile getirdi- kredi açacak,
inanın ki -burada çıktığı zaman ben sevindim o sicil affı olayına- gayrimenkul
bile verseniz şu anda kredibilite vermiyor. Sayın
Bakanım da şunu söyledi, belki o konuda haklıydı: “Bu, sicil affıyla olacak şey
değil.” Belki, bu sicil affına sığınmayıp başka kriterler
noktaya getirecek.
Şimdi, can suyu
kredisi de çıkarttık biz burada. Ben yine soruyorum: Bu can suyu kredisinden
acaba kaç kişi faydalandı? Faydalanırken, o anlaşma yapılmış olan bankalar kırk
dereden su getiriyor; teminat mektubu istiyor, gayrimenkul istiyor; bunlar
veriliyor, bu sefer bilançoyu yeterli görmüyor. O zaman bu işin, yani
piyasaları canlandırmanın imkânını bulamayız sayın milletvekilleri. Burada
alacağımız kararları çok radikal almamız lazım.
Tamam, bugün
KOSGEB’in kapsamını genişleteceğiz. Ama bu insanların üretimlerinin nakte, paraya çevrilmesini sağlayacak önlemleri de
almadığımız zaman biz bu problemi çözemeyiz.
Değerli
milletvekilleri, ben size kendi bölgemle de bir örnek vermek istiyorum.
Bilindiği gibi Tekirdağ’ın doğu kısmı sanayiyle iştigal eden ve yaklaşık olarak
iki bin beş yüz fabrikanın bulunmuş olduğu bir bölgedir. Yalnız, 2001 yılından
bu zamana kadar bu bölgenin daha gelişmesi gerekirken -bir istatistiksel bilgi
olarak vereyim ben size- sanayi kuruluşlarının sayısı yüzde 5 artmış, ama nüfus
olarak artış yüzde 100’lere varmış. Bugün Çerkezköy’de, sadece Çerkezköy’de
Sayın Bakanım, resmî verilere göre 8 bin kişi işten çıkarılmış. Çorlu Tekirdağ
bölgesine bu rakamı vurduğunuz zaman 15 bin kişi işten çıkarılmış durumda.
Bunun yanında bu insanların yapacakları, işe girebilecekleri ikinci bir
alternatifleri yok sayın milletvekilleri.
Biz bu kanunu
destekliyoruz, bunda bir şeyimiz yok, fakat bu kanunu desteklerken bu kanunda
bunun ilerisini çok iyi tahlil ve tetkik etmek zorundayız. Bizler bugünkü
sektörün içinde şunu çok iyi biliyoruz: Normal ticaret payının içindeki inşaat
sektörünün payı yüzde 20 iken bunun durmasından dolayı sanayide, küçük
işletmecide ve bu kadar işten çıkmanın, işsizliğin de en önemli nedenlerinden
birisi budur. Ama ben, bunlarla ilgili herhangi bir önlem, herhangi bir önlem
paketi alındığını bilmiyorum. Eğer varsa, Sayın Bakanımdan ben bunları bizzat
öğrenmek istiyorum, çünkü bu sorun gitgide derinleşecek, bu ekonomik kriz üç ay
sonra insanları ekmeğe muhtaç olacak duruma getirecek. Şu anda insanlar, işten
çıkanlar ne yazık ki Sayın Bakanım, almış oldukları tazminatlarla ve işsizlik
parasıyla geçimlerini sağlıyorlar. Kendi bölgeme bir gelin, bir bakın, oradaki
insanların durumunu bir irdeleyin. Bu insanlar altı aydır işsiz. Ama eğer
bugünkü, bu şekilde alacağımız, daha ilerisiyle ilgili ciddi tedbirler
almadığımız burada kanunlar çıkartırsak bunlar geçici pansuman tedavisinden
öteye gidemez.
Bizler Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, grubu olarak bu gelişmeleri, KOSGEB’in kapsamının
genişletilmesini çok olumlu bir durum olarak görüyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
KEMALETTİN NALCI
(Devamla) – Hemen bitiriyorum.
Ben bu kanunun
kapsamının genişletilmesiyle birlikte daha ileriki önlemlerin de bir an önce
düşünülüp, bu sektörlere de çare bulunarak, ülkemizin girmiş olduğu bu ekonomik
krizden ve bu rahatsızlıktan bir an önce çıkması dileğiyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sağ olun. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Nalcı.
Madde üzerinde
şahıslar adına ilk söz, Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü’ye
aittir.
Buyurun Sayın
Tütüncü. (CHP sıralarından alkışlar)
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Bu 4’üncü madde,
işletmelere ilişkin sektörel ve bölgesel önceliklerin
belirlenmesiyle ilgili ve bu konuda Bakanlar Kurulunu yetkili kılıyor. Yani
hangi sektörlerdeki işletmelerin hangi boyutta, ne kadar süre içinde
destekleneceği konusunda Bakanlar Kurulu yetkili kılınacak? Son
derece önemli. Yani gizli bir yatırım teşviki çerçeve maddesidir bu
Sayın Bakan. Bu madde, gizli bir yatırım teşviki çerçeve maddesidir.
Şimdi, son derece önemli. Bu nedenle konuya gerçek boyutuyla değinmek gerekiyor, bu maddenin
içinde gizli ama çok önemli, stratejik bir madde.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; küreselleşme olgusunun en acımasız, en karmaşık bir
zaman kesitini yaşıyoruz. Yakın zamana kadar hepimizin bildiği gibi toz
kondurulmayan neoliberal anlayışının finansal
mimarisi çöktü. Dünya ekonomisi yeni bir başlangıcın, taze bir başlangıcın
temel taşlarını şekillendirmeye çalışıyor. İşte, Türkiye ekonomisi bu dönemde,
acaba kendi ekonomi tarihinin en büyük ekonomik bunalımını, krizini yaşayan
Türkiye ekonomisi bu dönemde nasıl düze çıkarılabilecek? İşte, bu gizli
çerçeve, teşvik çerçeve maddesinin önemi buradan kaynaklanıyor.
Bakınız, İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Esfender Korkmaz Hoca’mızın
bugün bir basın bildirisi yayınlandı. TÜİK’in dün
yayınladığı işsizlik rakamlarından söz etmiş Hoca’mız. Teşekkür ediyoruz
kendisine. İşsizliğin boyutu sosyal patlama yaratacak sınıra geldi. Ocak ayı
itibarıyla 1 milyon 556 bin kişi işsiz kaldı. TÜİK’in
resmî oranı yüzde 15,5. Ama Avrupa Birliği ve dünya standartlarında Türkiye'nin
işsizlik verilerini karşılaştırma açısından gerçek işsizlik rakamına gidersek
yüzde 23,5. Bu yüzde 23,5 oranı 6 milyon 44 bin kişilik bir işsize tekabül
ediyor. Cumhuriyet tarihinin harp dönemi, İkinci Dünya Savaşı
dönemi dâhil en yüksek oranı. Böylesine bir felaketle karşı karşıyayız.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; işsizlik bir zulüm, bir toplumsal işkence. Bakınız,
seçimin tozu dumanı içinde gözümüzden kaçan bazı gerçeklerden sadece iki
tanesini dikkatlerinize sunmak istiyorum bu çerçeve, gizli çerçeve yasasının ne
kadar önemli olduğunu anlamak açısından: İntihar edenler, işsizlikten bunalıp
intihar edenler görülmedik şekilde arttı. Böbreğini satılığa çıkaranlar hiç
eskisiyle kıyaslanmayacak şekilde arttı.
Bakınız bir işsiz
baba ne diyor. Askerdeki çocuğuna para göndermek için böbreğini satılığa
çıkarıyor ve diyor ki: “Çok çaresizim. Günlerce uykusuz kaldım. Altı yıl önce
bir arkadaşım para bulabilmek için böbreğini satmıştı. Ben de buna karar
verdim.” diyor ve askerdeki oğlunun ve eşinin üzülmemesi için kimliğinin gizli
tutulmasını istiyor. Böbrek satın almak isteyenlerle yüz yüze görüşmeyi talep
ediyor. Bu, seçim sath-ı mâilindeki
toz duman arasında gözden kaçan bir acı haber.
Yine başka bir
haber: Bir vatandaşımız, yurttaşımız çocuğunu evlatlık vermeyi düşünüyor para
karşılığında. Bir çeşit satılığa çıkarıyor. Baba otuz dokuz yaşında. 10 bin
liralık borcu var. Diyor ki: “Borcumu kapatana üç yaşındaki Zeynep’imi evlatlık
olarak vereceğim.” Böyle bir şey yaşanmadı Türkiye’de. AKP döneminde yaşanıyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu Yasa ve bizatihi bu madde işsizlikle mücadelede
ekonomik krizden kurtulma açısından yaşamsal önem taşıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu maddedeki
gizli teşvik çerçevesinin içi nasıl doldurulacak? Sayın Bakan az önce
konuştular, dediler ki: “Bakanlar Kurulu yeni bir Teşvik Yasası çıkardı ve bu
Teşvik Yasası’nı Bakanlar Kurulu şu şekilde uygulayacak.” diye teşvikte genel
birtakım ilkeleri dile getirdi. Bu yetmez. Bir sanayileşme stratejisinin çok
açık ve belirgin bir şekilde artık netleştirilmesi gerekiyor. Bu çerçevede,
karar vericilerin ve Hükûmetin şunu bilmesi lazım,
görmesi lazım: Güneşi yükselen sanayilerden hangilerine, ne şekilde ve hangi
bölgelerde önem vereceğiz? Türkiye, güneşi yükselmeyecek, ama batmayacak, şu ya
da bu şekilde devam edecek sanayilerden, endüstrilerden hangilerine ne kadar
sürede, hangi bölgelerde devam edecek ya da güneşi batan sanayileri hangi
sürede gözden çıkaracak, bunun netleştirilmesi gerekiyor.
Sayın Başkan ve
milletvekilleri, Sayın Hükûmetin dikkatlerini bu
konuya çekmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tütüncü.
Şahısları adına
ikinci söz, Gaziantep Milletvekili Sayın Halil Mazıcıoğlu’na
aittir.
Sayın Mazıcıoğlu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HALİL MAZICIOĞLU
(Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 330 sıra
sayılı Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı
Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
8’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, KOBİ’ler sahip oldukları olumlu özellikler itibarıyla ülkelerin
kalkınmasında çok önemli bir yere sahiptirler. Bu özellikleri arasında, hızlı
uyum yetenekleri, yeni iş alanlarının açılarak işsizliğin azaltılması, esnek
üretim yapılarının kriz dönemlerindeki yavaşlatıcı etkisini sayabiliriz.
Ekonomimiz için
bu kadar önemli olan KOBİ’ler hakkında gerekli yasal düzenlemelerin de
yapılması kuşkusuz bizim görevimizdir. KOBİ’ler sermaye ve refahın tabana
yayılması, gelir dağılımının iyileştirilmesi ve bu suretle sosyal dengelerin
korunması, ekonomik ve sosyal hayatın önemli unsurlarından biridir. Özellikle
işletme sayılarının çokluğu, ülke çapında istihdam seviyesi, bölgesel kalkınma
ve gelişmeye katkıları yönüyle de üzerinde durulması gereken bir kesimdir.
Tarih boyunca her
toplumda, özellikle de sosyal ve ekonomik çalkantıların olduğu, büyük krizlerin
yaşandığı dönemlerde bir denge ve istikrar unsuru olan ve bunu defalarca
kanıtlayan KOBİ’ler ekonomik ve sosyal hayata katkıları yanında, hızla değişen
bilimsel ve teknolojik yeniliklere kolaylıkla uyum sağlayabilen esnek bir
yapıya da sahiptirler. Bu sebepledir ki KOBİ’lerin sosyal, siyasal ve ekonomik
dengeler üzerindeki tartışılmaz önem ve etkinlikleri nedeniyle gelişmeleri için
hiçbir fedakârlıktan kaçınılmamalıdır.
Değerli
milletvekilleri, sanayi sektöründeki verimlilik artışlarının tam olarak
gerçekleşebilmesi için hizmetler sektöründeki aksaklıkların da giderilmesi
gerekmektedir. Bu nedenle hizmetler sektörünü de sanayi sektörü gibi değer
zincirinin bir halkası olarak kabul etmek ve bu sektördeki KOBİ’leri de
desteklemek gerekmektedir. Görüşmekte olduğumuz tasarı ile KOSGEB Kanunu’nda
yapmak istediğimiz değişiklik sayesinde Kanun’un kapsamı hizmetler sektörünü de
kapsayacak şekilde genişletilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun kapsamında ülkemizdeki ekonomik ve sosyal gelişmelere
ilişkin veriler ışığında hangi sektördeki işletmelerin destekleneceği, ayrıca
ihtiyaç duyulduğunda bu işletmelere ilişkin bölgesel tercihlerin ne olacağı
hususlarında karar verecek yetkili merci belirlenmektedir. Bu kanunla Bakanlar
Kurulunun sektörlere ilişkin verilerin elde edilebilmesi ve gerekli
çalışmaların koordinasyonunun sağlanabilmesi açısından en uygun karar verici
irade olacağı da değerlendirilmiştir.
Üzerinde
konuştuğumuz tasarının 8’inci maddesiyle “Diğer mevzuatta Küçük ve Orta Ölçekli
Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığına yapılan atıflar Küçük ve
Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığına yapılmış
sayılır.” şeklinde bir değişikliğe gidilmiştir. Bugün burada üzerinde konuştuğumuz
tasarının kabulü ile KOSGEB, ülkemizin tüm KOBİ’lerinden sorumlu ulusal
kuruluşu niteliğine kavuşacak ve daha geniş bir etki alanında KOBİ’lerimizin
gelişmesi için çalışacaktır.
Bu duygu ve
düşüncelerle sözlerime son verirken kanunun ülkemize, milletimize hayırlı
olmasını diliyor, ayrıca, bu konuda emeği geçen Komisyonumuza, Bakanlık
yetkililerimize teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Mazıcıoğlu.
Madde üzerinde
soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, Çek Yasası’nda değişiklikler yapıldı ama
orada hapis cezası alanlar bazı eski yasayla… Burada bir haksızlık yapılıyor.
Türkiye’de yasa herkese eşit işlemeli. Bazıları, hapis cezasıyla, affedildi bir
kısmı, ama bir kısmında hâlâ eski yasa ile bazı hapis cezaları devam ediyor. Bu
nedenle piyasada bir boşluk var. Herkese yasa eşit işlemeli. Yani ceza tüm
eşitlik ilkesidir. Bu nedenle özellikle çek yasalarındaki hapis cezalarıyla
ilgili kısmının bir kez daha gözden geçirilip birine işleyip birine işlememesi
yönündeki bu ikilemin mutlak ortadan kaldırılması lazım. Sizi direkt
ilgilendirmiyor ama piyasa açısından, esnaf açısından bu önemli. Bu açıdan,
öncelikle, bu Meclise bu ikilem gelecek mi? Bu ikilem ortadan kaldırılacak mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
Çalış…
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Bakanım, KOSGEB’in malum hedef kitlesi büyüdü. Eski hedef
kitlesinin yüzde 15’ine kredi imkânı sağlayabilen KOSGEB’in, yeni hâliyle finans
kaynaklarının artırılması gerekiyor. Öyle bir beklenti var. Bu kaynakları ne
kadar artıracağız, bir rakam verebilir misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Öztürk…
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
sürekli olarak, bugüne kadar yapılmayan sanayi envanterini
yapmış olmakla övünmektesiniz. Gerçekten yaptığınız işi küçümsemek mümkün
değildir. Ancak sanayi envanterinin sektörel, bölgesel ve proje bazlı teşvik sisteminin
uygulamaya konulması için yapıldığı da bir gerçek. Yedi yıldır, her ne
hikmetse, söz konusu sanayi envanterine dayalı teşvik
sistemini bir türlü hayata geçiremediniz. Siz, teşvik sistemini yürürlüğe
koyana kadar yaptığınız sanayi envanterinin, iflaslar
ve kapanan şirketler nedeniyle yeniden yapılması gerektiği düşüncesine katılır
mısınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Taner...
RECEP TANER
(Aydın) – Sayın Bakan, açıklanan Türkiye Vergi Rekortmenleri Listesi’ne
baktığımızda üst sıralarda yer alanların genelde gayrimenkul ve menkul sermaye
iradından dolayı listelere girdiğini görmekteyiz. Bu, tabiri yerindeyse rantiye gelirinden dolayı listelere giren insanlarımız.
Türkiye’nin sanayi ve ticaretinden sorumlu bir Bakanı olarak bunu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Doğru…
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım,
4526 sayılı, kalkınmada öncelikli illerde verilen teşvikler ve daha sonra
çıkarılan kanunlarla verilen teşviklerde hedeflenen yatırımlar tam olarak
gerçekleşmemektedir. Açıklanan istatistiklere göre, son aylarda üretimde yüzde
23,2’lik düşüş olmuştur. Bu düşüşün yanında yeni yatırımlar da yapılmamaktadır.
Bu da işsizliği büyük oranda artırmaktadır. Acaba eski bir sanayici olarak,
çıkarılmış olan teşvik kanunları ile neden başarılı olamıyoruz? Nerede
eksikliklerimiz vardır? Bunları öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Tankut…
YILMAZ TANKUT
(Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
5’inci ekonomik paket kapsamında pek çok sektörü kapsayan KDV indiriminden
bilişim sektörünün de faydalandığı açıklanmıştı. Ancak söz konusu indirimin,
uygulamada, bilişim sektörünün sadece belirli bir kısmını, yabancı marka PC ve
diğer bilgisayarları kapsadığı anlaşılmıştır. Söz konusu bu indirim, yazılım
sektörünü ve bilgisayar yan ürünlerinin çoğunu kapsamamaktadır. Bu durum, hem
yazılım firmalarımızın hem de yerli marka PC üreticilerimizin, yabancı markalar
ve ithalatçılar karşısında aleyhine haksız bir rekabet meydana getirmektedir.
Sanayi Bakanı olarak, bu haksızlığın giderilmesi ve KDV indiriminin bilişim sektörünün
bütününü kapsaması için bir çalışma düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bugünkü yazılı basında, yılın ilk üç ayında toplu işten çıkarılan işçilerimizin
sayısının 40.747 olduğu, bazı işverenlerin ise toplu işten çıkarmalarla ilgili
yükümlülüklerden kaçınmak amacıyla işten çıkarmaları dokuzarlı gruplar hâlinde
yaptıkları için bunların verilerinin bu rakamlara yansımadığı şeklinde haberler
yer almaktadır.
Kayıt dışı işten
çıkarılanlarla birlikte ilk üç ayda işsiz kalanların sayısı resmî verilerimize
göre nedir? Özellikle sanayicilerimiz açısından bu konuyu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Nalcı…
KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
bundan önce piyasada “
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, buyurun.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
öncelikle, en son sorulan sorudan başlayayım. Yine özet bilgi vermeye
çalışacağım, veremediğim olursa mutlaka yazılı göndereceğim, bu konudaki
hassasiyete her zamanki gibi uyacağım.
Efendim, bu 711
sayılı, yani Türk Ticaret Kanunu’nun 711’inci maddesinin bir fıkrası
çerçevesinde… Biliyorsunuz geçmişte bu ihlal ediliyordu. Aslında iyi niyetle
konulmuş olan bir maddeydi ve gerçekten, herhangi bir şekilde, hilaf dışında,
rızası dışında bir çek verilmişse onu hiç olmazsa korumaya alacak olan bir
tedbirdi. Ancak zaman içinde bunun farklı amaçlarla ödememe bahanesi olarak
kullanıldığını gördüğümüz için ve bu konuda özel sektörden -TOBB başta olmak
üzere- çok teklif geldiği için, yine seçimlerden evvel çıkan torba yasada
bununla ilgili bir düzenleme yapıldı biliyorsunuz ve bu düzenlemeyle bu tamamen
ortadan kaldırıldı. Tabii ki bunun yanında, hakikaten bu kapsama girmiş olanlar
için bir düzenleme de ortadan kalkmış oldu. Ancak şu anda -biraz evvel yine
sorulan bir soru çerçevesinde, Sayın Aslanoğlu da
sormuştu- Çek Kanunu’yla ilgili Adalet Bakanlığı yeni bir tasarı zaten
hazırlıyor. Bu konuda Bakanlığımızın da görüşü istendi, Bakanlığımız da bu
çerçevede görüşler verdi. Burada gerek problemler gerek ihtiyaçlar gerek biraz
evvel Sayın Aslanoğlu’nun bahsetmiş olduğu çerçevede,
Bankalar Birliğinin de bu konudaki katkısıyla beraber Adalet Bakanlığımız
zannediyorum ki herhâlde bitirmek üzere veya bitirdi. Yani bu düzenlemede ben
dikkate aldığı kanaatindeyim ama tabii ki Adalet Bakanlığının düzenlediği bir
düzenleme.
Efendim, diğer
konuda, bu işçi çıkartma konusunda… Tabii, kısa çalışma ödeneği gerçekten
Türkiye açısından çok önemli bir supaptır. Bu çerçevede kısa çalışma ödeneğinin
üç aydan altı aya çıkartılması ve 400 lirayla 800 lira arasında, çalışanlara,
devlet tarafından, işten çıkartılmasın diye, vermiş olduğu destek son derece
önemlidir.
Tabii ki ülkemiz
bir küresel krizin etkisi altında, sanayi büyüme rakamları ortada. Şu anda
açıklanmış olan işsizlik rakamları Ocak 2009 ayına aittir. Üç ay, biliyorsunuz,
geriden geliyor. Ocak ayı da özellikle sanayi üretiminde, kapasite kullanımında
en fazla sıkıntı yaşadığımız aydı. Bu demektir ki şubat ayı verileri çıktığı
zaman, önümüzdeki ay, şubat ayında da benzer rakamlar ortaya çıkabilecektir.
Ancak bir taraftan da tabii, ocak ayı, inşaat sektörü başta olmak üzere, turizm
sektörü başta olmak üzere mevsimsel dönemin yaşanmış olduğu da bir -işsizlik
açısından- negatif etkiydi. Bu konuyla ilgili tedbirler üzerinde yine
çalışmalar devam ediyor.
Bu, KOSGEB’in
bütçesi ve kaynaklarla ilgili sürekli gündeme getirildiği için bir kez daha
ifade etmek istiyorum. Efendim, KOSGEB’in 2009 yılında bütçesi 2008 yılına göre
fevkalade bir rakamda artmıştır. 2009 yılında KOSGEB için
verilen toplam bütçe ödeneği, başlangıç ödeneği 329 milyon 338 bin liradır, bir
önceki yıla göre yüzde 48’lik artış bir kere KOSGEB’de gerçekleştirilmiştir ve
bu çerçevede sadece destek tutarı olarak da gerek geri ödemeli gerek geri
ödemesiz can suyu kredilerinde bahsettiğimiz bu ödemelerde ise rakam toplam 245
milyon 826 bin liraya çıkartılmıştır. En son yine Sayın Başbakanımız
tarafından açıklanan bu 5’inci tedbir paketinde KOSGEB’e ilave 75 milyon lira
kaynak daha sağlanmıştır. Böylelikle KOSGEB 2009 yılında toplam 320 milyon
liralık bir destek bütçesine sahip olmuştur. Bu rakam geçen yıl 156 milyon
liraydı. Yani bu yıl KOSGEB’in kredi destek bütçesi geçen yıla nazaran yaklaşık
2 katına yakın artmıştır.
Bunun yanı sıra
yine ihtiyaç olması hâlinde, tabii ki bu konuda Maliye Bakanlığından gerekli
kaynakların temin edilmesi noktasında KOSGEB olarak çalışmalara devam edeceğiz
ancak tekrar ifade ediyorum: Destek kredilerinde, can suyu kredilerinde
bütçemiz yüzde 100 artmıştır. Bu yüzde 100 artışla beraber bildiğiniz gibi 1
milyar dolarlık bir ihracat kredisini bundan çok kısa süre önce uyguladık ve
altı bin beş yüz firma başvurdu ve bu başvuru çerçevesinde işte bu şartları
haiz, 1 milyar doları alacak olan firmalarımız bunu kullanacaklardır.
Girişimci Bilgi
Sistemi’nde her yıl yapılan bu sanayi envanterini
Sayın Milletvekilim sormuştu. Tabii, Girişimci Bilgi Sistemi’ni öyle bir
şekilde dizayn ettik ki her yıl yeniden sanayi
envanteri yapılmayacak. Bizim elimizde zaten veri setimiz var, gerek kapanan
gerek açılan gerek kapasite kullanımı gerek istihdam gerek kârlılık ve zararlılık
yani bütün konulardaki kriterler otomatik olarak
Girişimci Bilgi Sistemi’ne giriyor. Nisan ayı sonu itibarıyla şirketler
bilançolarını verdikleri zaman mayıs ayı itibarıyla biz 2008 yılının da
Girişimci Bilgi Sistemi’ni çıkaracağız. Yani onu çıkarmak veriler geldikten
sonra bizim için bir haftalık bir iştir.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Madde üzerinde
bir önerge vardır…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Tamam.
Madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
330 sıra sayılı yasa tasarısının 4. maddesindeki “İşletmelere İlişkin Sektörel ve Bölgesel Öncelikler” ifadesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Ramazan Kerim
Özkan |
Rahmi Güner |
|
Malatya |
Burdur |
Ordu |
|
Mevlüt Coşkuner |
|
Yaşar Ağyüz |
|
Isparta |
|
Gaziantep |
Madde 4.-
“İşletmelere İlişkin Sektörel ve Bölgesel Öncelikler
ile Teşvik Politikalarına Uyumun Sağlanmasına Yönelik Tedbirler”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HASAN ANGI
(Konya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge
sahibi olarak Sayın Özkan, buyurun.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Verdiğimiz
önergeyle “İşletmelere ilişkin sektörel ve bölgesel
öncelikler ile teşvik politikalarına uyumun sağlanmasına yönelik tedbirler
alınmalıdır” ibaresinin eklenmesini istemekteyiz. Yüce Meclisin destek
vereceğini umut ediyorum çünkü bu durum sağlanmış olursa sektörel
ve bölgesel destekler teşvik politikalarıyla entegre
hâle gelmiş olacaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; küçük ve orta ölçekli sanayi işletmeleri, Türk
ekonomisinin lokomotifi görevini yapmaktadır. Her ne kadar yağmur geçtikten
sonra şemsiye tutmaya benzese de çıkardığımız yasa, can suyu olma görevini
üstlenecektir.
Burada değişik
konularda yedi yıldır muhalefet partisi olarak uyarı ve önerilerimizi iktidarın
yetkililerine, bakanlara, komisyonlara getiriyoruz ama ne biz ne sivil toplum
örgütleri dikkate alınıyor. Bu şekilde de ekonomi taban yapıyor, işsizlik taban
yapıyor, yoksulluk taban yapıyor, ondan sonra da “Teğet geçti, nasıl çözüm
getirebiliriz?” şeklinde hepimizi bir karabasan basıyor.
Biz, geçen dönem
de söyledik, gayrisafi millî hasılanın hiç olmazsa
yüzde 2’sini tarım ve hayvancılığa ayıralım, bu konuda bir can suyu anlamında
destek verelim, ancak tarım ve hayvancılıkta sadece çiftçinin kullandığı
mazottan aldığımız ÖTV vergilerini destek olarak veriyoruz. Demek ki çiftçi
veriyor, verdiğine göre de alması gerekiyor ama bizim çiftçimiz bugün hâlâ bir
şey alamıyor. Alamadığı için de üretimden vazgeçiyor.
Şu ülkenin bu
durumuna bakın değerli arkadaşlarım, tarım ve hayvancılık ülkesi diyoruz: Soğan
İran’dan geliyor, ceviz Kaliforniya’dan geliyor, bütün bölgelerimizde -sizin
bölgelerinizde de- çörek otu üretiyoruz, çörek otunu Sudan’dan alıyoruz. Cevizi
Kaliforniya’dan, soğanı İran’dan, karpuzu İran’dan, elmayı İran’dan… Tarım ve
hayvancılık desteklenmiş olsa biz bu ürünleri dışarıdan alma durumuna gider
miyiz?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Hoşaf, hoşaf?
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) – İthalata para veriyoruz. Yani, bu durumun desteklenerek
düzeltilmesi gerekiyor.
Aynı şekilde,
bakın, biz bademde markayız, Türkiye üretiminde bademi Şili’den alıyoruz
değerli arkadaşlarım. Yani, Şili bademini pazarlarda gördüğüm zaman tüylerim
diken diken oluyor. Bizim Burdur’umuz soğan
üreticisidir, soğan üretiriz. Geçen gün pazarda dolaşıyorum, beyaz bir soğan
var, “Bu soğan ne?” dedim, bizim soğanımız 75 kuruş, o soğan 1,5 YTL, dediler
“Bu, İran soğanı.” Yani, bir tarım ve hayvancılık ülkesine bu
yakışıyor mu! Bu destekleri… Bu tarım işletmelerini biz zamanında
desteklemiş olsak, ne Çin’den, Kaliforniya’dan ceviz gelir. Benim cevizim 6
TL’ye alıcı bulamıyor, Kaliforniya’nın, Amerika’nın cevizi 10 liradan,
pazarlarda çuvallarla. Susam, Etiyopya’dan geliyor. O yediğimiz helvanın susamı
Etiyopya’dan geliyor. Çörek otu, aynı şekilde. Üretiyoruz
bunları. Bunlar endüstri bitkileri
Tütün, aynı
şekilde. Virginia tipi tütün… Bucaklı milletvekilim laf atıyor oradan.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Kayısı.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) – Yani, Virginia tütününü şu anda dolgu maddesi olarak yurt
dışından alıyoruz.
Bu sektörel bazda destekler verilmiş
olsa, tarım ve hayvancılık… Burdur… Hep sektörel bazdır… Yedi yıldır sektörel bazı
konuşuyoruz. Mermercilik… Burdur’da mermercilik bir sektör,
Afyon’da sektör, Bilecik’te sektör, Diyarbakır’da sektör. Yani
mermercilere bir can suyu veremedik. Mermercilerimiz üç vardiya çalışırdı
sekizer saat arayla ve başlarını kaşıyamazlardı. O dağ başlarında gece gündüz
beklerler gece bekçisi gibi, bir gelin duvağı gibi dağları süslerler ama
mermercilere bir türlü yedi yıldır sektörel bazda desteği veremedik. Bizden can suyu istiyorlar.
Bizim, bu KOSGEB
veri tabanına göre Burdur’da 557 işletme başvuru yaptı, bu 557 işletmeden
286’sı o destekten yararlandı. Bu 286 işletmenin 200’ü aldıkları paranın
tamamıyla prim borçlarını ve SSK borçlarını ödedi. Yani hem can suyu veriyoruz,
arkasından, bir cebine koyuyoruz öbür cebinden alıyoruz. Yani destek
vereceksek, bu işletmeler kapanmasın diyoruz… Bugün mermer sektörü bir vardiya
çalışıyor; o bir vardiyada 300 kişi, 400 kişi çalıştıran işletmeler şu anda 50
kişi, 40 kişi, 30 kişiye düştü.
Eximbank kredi veriyor.
Bankalar, maşallah, hep söylüyordum ben, Türkiye'de rakamların Türkiye’si var,
bankaların Türkiye’si var, bir de bakanların Türkiye’si var, oralar tozpembe.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız efendim.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) – Ama o bankalar geçen dönem, övünüyorlar, 13 milyar dolar kâr
etmiş. Ee bu kârı kimden yaptı? Kâr ortaklığı olan
işletmelerden yaptı. O kâr ortaklığı olan işletmelerin desteklenmesi gerekmez
mi? Gerekir. Onun uzun vadeli, Eximbank’a ödenek
ayırmamız lazım. Bankalar övünüyor, para kazanmış!..
Kimin sırtından kazandı? İşletmelerin. İşletmeler ne oldu? İşletmeler bitti,
tükendi, istihdam anlamında.
Bu can suyunu
destekliyoruz ama bir an önce bu KOBİ’lerin desteklenmesini, uzun vadeli
kredilerin verilmesini öneriyoruz.
Teklifimin teşvik
uygulamalarına uyum anlamında desteklenmesini talep ediyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Karar yeter
sayısı arayacağım.
Önergeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.33
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.46
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
burada.
330 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde verilen Burdur Milletvekili Sayın
Ramazan Kerim Özkan ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı var, kabul edilmemiştir.
4’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5’inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5- 3624
sayılı Kanunun 4 üncü maddesine aşağıdaki bentler eklenmiştir.
“j) Girişimcilik
kültürünün ve ortamının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için gerekli
tedbirleri almak, bu kapsamda girişimleri ve girişimcileri desteklemek,
k) İşletmeler
arası işbirliğini geliştirmek, yerli veya yabancı sermaye katkısı ile
gerçekleştirilecek ortak yatırımların oluşturulmasını ve yaygınlaştırılmasını
desteklemek, yatırım ortamının iyileştirilmesi için gerekli tedbirleri almak ve
destekleri sağlamak.”
BAŞKAN – Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Osman
Kaptan.
Buyurun Sayın
Kaptan. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN KAPTAN
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte
olduğumuz 330 sıra sayılı Tasarı’nın 5’inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Bu madde ile 3624
sayılı Kanun’un 4’üncü maddesine iki bent eklenerek KOSGEB’e iki yeni görev
verilmektedir. Bu görevlerden birincisi, girişimcilik kültürünün ve ortamının
geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması, desteklenmesidir. İkincisi ise işletmeler
arası iş birliğini geliştirmek, yerli veya yabancı sermaye katkısı ile
gerçekleştirilecek ortak yatırımların oluşturulmasını ve yaygınlaştırılmasını
sağlamaktır.
Sayın
milletvekilleri, tasarıyla KOSGEB’e yeni görevler verilmesini, bu kurumun yetkilerinin
de genişletilmesini olumlu karşılıyoruz, destekliyoruz ancak şu anda siftah
yapamadan kapanan iş yerlerimizi ayakta tutmak için esnafın yararına daha
kapsamlı, daha rahatlatıcı kararlar alınmasını gerekli görüyoruz. Kapanan iş
yerleri sayısına baktığımızda acilen ciddi önlemlerin alınması gerekmektedir.
Dört yıl öncesiyle kıyasladığımızda 2008’de kapanan iş yeri sayısı 2004 yılına
göre yüzde 333 oranında artmış durumdadır. Aslında kapanan iş yeri sayısı bu
rakamların daha da çok üzerindedir. Bunun nedeni, TÜİK bu verileri ticaret
sicili kayıtlarına göre derlemektedir. Çok sayıda iş yeri ticaret sicili
kayıtlarında faal gözükmekte ama aslında faal değildir. Ekonomik kriz ve
durgunluktan etkilenen binlerce iş yeri faaliyetine fiilen son vermiş olmasına
karşın ticaret sicilinde bildirimde bulunmadığı için kaydı silinmemiştir.
Örneğin, Antalya
Organize Sanayi Bölgesinde, elektrik tüketimi yüzde 23,6 oranında azalmıştır,
kapasite kullanımı yüzde 64’ten yüzde 50’ye gerilemiştir. Kapanan veya üretime
ara verilen işletme sayıları giderek artmaktadır. Açık olan çoğu iş yeri de
siftah yapmadan kepenk kapatmaktadır. Kiralar, ücretler, vergiler, SSK primleri
ödenmemektedir. Bununla birlikte senetler protestolu, çekler karşılıksız
çıkmaktadır. Kiralık, satılık, boş duran dükkânlar, vitrinleri icra
tebliğleriyle dolmuş kapanan dükkânlar, mağazaların camında eşi benzeri
görülmeyen indirim duyuruları, neredeyse bedava veriliyor ama alan yok. Çünkü, halkımızın alım gücü yok. Emekli, memur, işçi, işsiz,
çiftçi, ayakta zor duracak durumda, halkımızın durumu çok kötü.
Ancak, sayın
arkadaşlar, Hükûmet bu gerçeği görmüyor. Hükûmet, krize, yangına benzinle yaklaşıyor. Kamu
bankalarından KOBİ’lere kredi verileceği yerde damadın yönetici olduğu firmaya
iki kamu bankasından 750 milyon dolar kredi veriliyor, hem de Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulu raporuna göre ipotek ve rehinlerin değerleri
şişirilerek, projeye değil döviz kredisi olarak verilen bu kredilerin kefaleti
de kuşkulu bulunmaktadır. Halk Bankasından verilen bu 375 milyon dolar kredi,
bankanın bilançosuna göre 3.378 firmaya verilen krediye eşittir. Bu para
KOBİ’lere aktarılsaydı 70 bin kişiye iş bulunacaktı. Aynı şekilde diğer kamu
bankasının verdiği krediyi de dikkate alırsak toplam -yaklaşık- 7 bin KOBİ’ye bu
krediler verilecekti ve bu işletmelerde 140 bin insanımız iş bulacaktı.
Sayın
milletvekilleri, geçen hafta, 9 Nisan 2009 tarihli, büyük tirajlı
bir gazetemizin altıncı sayfasında İSO Başkanı “Türkiye krizden en olumsuz
etkilenen ülkelerden birisi.” diyor. ASO Başkanı “Önlem geç alındı, böyle
oldu.” diyor. Aynı gazetenin yedinci sayfasında ise Devlet Bakanı Mehmet Şimşek
“Halkın durumu iyi.” diyor. Zaten bu Bakan geçenlerde krizin nedenini de
kadınlarımıza yüklemişti.
Sayın arkadaşlar,
bu Bakan, Türkiye'nin bakanı değil mi Allah aşkına? Kendisini İngiltere’de mi
zannediyor? İngiltere’de bile kriz nedeniyle emeklilerin maaşına zam yapıldı.
Bunu görmüyor mu? Bizim emeklilerimizin maaşlarına niye zam yapılmıyor?
Bakınız, sayın
arkadaşlar, aynı gazetenin sekizinci sayfasının başlığı ise şöyle: “Nişantaşı’ndaki simitçinin
satışı bile yüzde 50 düştü.” Yine Nişantaşı’nda on beş yıldır çiçek satan bir
kişi işlerinin yüzde 80 azaldığını belirterek “Son altı aydır işler kesat.
Yılbaşından sonra ise çok kötüleşti. Biz on bankanın birden battığı, doların
bir gecede 1 milyon 100 bin liraya çıktığı dönemleri gördük ama böyle bir şey
görmedik. Geçinebilmek için ne yapabilirim ki? Biz aileden çiçekçiyiz, başka iş
de bilmem ki!” diyor.
Geçen ay
Manisa’da, Osmaniye’de çiftçiler sembolik olarak çiftçilerin cenaze namazını
kıldılar. Süt üreticileri Antalya’da yürüyüş yaptılar, miting yaptılar.
Sayın arkadaşlar,
işte vatandaşın durumu ve söyledikleri böyle. Sayın Başbakan ise kriz için önce
“Teğet geçecek.” dedi, sonra “Psikolojik, abartıyorlar.” dedi, daha sonra da
“Yiğit kuru soğana muhtaç oldu, söylesem mi söylemesem mi?” diye Âşık Mahzuni’nin şiirinden söz etti. Daha sonra da Sayın Deniz
Baykal’a “İşsizliğe çare varsa açıkla, yerine getirmezsem siyaseti bırakırım.”
dedi. Genel Başkanımızın yaptığı öneriler karşısında ise “Aklını kendine
sakla.” demesine karşın Genel Başkanımızın önerilerinin bir kısmını da yarım
yamalak uygulamaya mecbur kalmış, çoğunu da duymazdan, görmezden gelmiştir.
Çünkü Başbakan etrafından başkasını görmüyor. Nasıl ki Antalya esnafının sesini
duymadığı, durumunu görmediği için Antalya Büyükşehir Belediyesinin AKP’nin
elinden gittiğini görmediği gibi, esnafı görmüyor, KOBİ’leri görmüyor,
sanayicileri görmüyor, çiftçiyi görmüyor, memuru, işçiyi görmüyor, emekliyi
görmüyor, emeklinin açlığa terk edildiğini hiç görmüyor. Çünkü Sayın Başbakan
yakın etrafına bakıyor. Görüyor ki oğlunun biri gemi alıyor. Esnaflar dükkânını
kapatırken diğer bir oğlu pırlanta dükkânı açıyor. Bakanlara bakıyor, onların
çocukları da ticaret harikası işler yapıyor. Cumhurbaşkanının oğlu bile
yaşından büyük ticari işler yapıyor. Onun için Sayın Başbakan inanmıyor krizin
can yaktığına, ocak söndürdüğüne. “Kriz yok.” diyor, “Teğet geçiyor.” diyor,
“Psikolojik.” diyor. Okuduğu Âşık Mahzuni’nin
şiirinin dörtlüğü şöyle:
"Milletin
sırtından doyan doyana,
Bunu gören yürek
nasıl dayana?
Yiğit muhtaç
olmuş kuru soğana,
Bilmem söylesem
mi söylemesem mi?"
Sayın
milletvekilleri, gerçekleri görmeliyiz, söylemeliyiz ve çare bulmalıyız.
İspanya’nın turizm sektöründeki KOBİ’lere 2009 ve 2010 yılları için dört yüzer
milyon euro olmak üzere yüzde 1,5 faizle, toplam 800
milyon euro da faizsiz kredi desteği sağladığını
görmeliyiz, söylemeliyiz. Komşumuz Yunanistan turizmde tanıtım harcamalarını
yüzde 50 artırırken bizim tanıtım harcamalarını yüzde 50 azaltmamız akıllı iş
değildir. Turizme, Mısır’da, Yunanistan’da, İspanya’da olduğu gibi destek
vermeliyiz. Aynı şekilde, çiftçinin de emekçinin de memurun da emeklinin de tüm
tüketicilerin de alım gücünü artırıcı önlemler almalıyız.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kaptan.
Kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için 16 Nisan 2009 Perşembe günü saat 15.00’te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 18.58