DÖNEM: 23 CİLT: 39 YASAMA YILI: 3 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 59’uncu
Birleşim 18 Şubat 2009 Çarşamba İ Ç İ N D E K İ L
E R I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. - GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Bitlis
Milletvekili Cemal Taşar’ın, Tatvan’ın düşman
işgalinden kurtuluşunun 81’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması 2.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, cezaevlerindeki
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in
cevabı 3.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytok’un, Ankara’nın ulaşım
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı IV. - AÇIKLAMALAR 1.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir ilindeki cezaevlerine ilişkin
açıklaması V. - BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Meclis Araştırması
Önergeleri 1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve 23 milletvekilinin,
Kütahya’daki Seyitömer ve Garp Linyit İşletmeleri
yönetimine yönelik iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/324) B) TEZKERELER 1.- Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in,
Suriye’ye yaptığı resmî ziyarete iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/692) VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri 1.- Türk
Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96) 2.- Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/618, 1/653) (S.
Sayısı: 307) 3.- İstanbul
Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25 Milletvekilinin; Fırsat Eşitliği Komisyonu
Kanunu Teklifi; Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur
ve 8 Milletvekilinin; Kadın Erkek Eşitliğini İzleme Kurulu Kanun Teklifi ve
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 5
Milletvekilinin; Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi
ile Anayasa Komisyonu Raporu (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu
Teklifi) (2/211, 2/112, 2/311) (S. Sayısı: 328) 4.- İşsizlik
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve 15 Milletvekilinin; 4447 Sayılı
İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun;
5084 ve 5350 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İzmir Milletvekili Harun Öztürk ve 11
Milletvekilinin; 25.8.1999 Tarihli ve 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve
21 Milletvekilinin; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun; 5084
Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel'in; 5510 Sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe'nin; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Ankara Milletvekili Mustafa Cihan Paçacı ve 23 Milletvekilinin;
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın;
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/676, 2/72, 2/102, 2/106, 2/334, 2/368, 2/375, 2/381, 2/383,
2/387) (S. Sayısı: 329) 5.- Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı
Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında
Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263) 6.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu’nun; Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Antalya Milletvekili
Sadık Badak ve 5 Milletvekilinin; Kadastro Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Antalya Milletvekili Osman Kaptan
ve 4 Milletvekilinin; Türk Ceza Yasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/283, 2/270, 2/277) (S. Sayısı: 272) VII.
- OYLAMALAR 1.- İşsizlik
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı’nın oylaması VIII.
- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen’in, işkenceyle mücadeleye
yönelik Birleşmiş Milletler İstanbul Protokolü standartlarına ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/5588) (Ek Cevap) 2.- Mersin Milletvekili Behiç
Çelik’in, bir gazetede çıkan açıklamasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6034) 3.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, işkence ve kötü muamele olaylarına
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6207) 4.- İstanbul Milletvekili
Çetin Soysal’ın, İGDAŞ davasındaki sürece ve bazı önlemlere ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6210) 5.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın, seçmen kütüklerine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahin’in cevabı (7/6245) 6.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici’nin, Türkçe dışındaki dillerin
kullanımına dair düzenlemelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı
Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6343) 7.-
Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum’un
şebeke suyunun kalitesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/6374) 8.-
Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, dil kullanımıyla ilgili bazı
düzenlemelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in
cevabı (7/6407) 9.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, hava kirliliğine ve hava
kalitesi çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/6426) 10.-
İzmir Milletvekili Harun Öztürk’ün, ihracatın
ithalata bağımlılığına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in cevabı (7/6470) 11.-
Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü İnternet sitesindeki bir yayına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/6477) 12.-
Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, tütün ürünleri
tüketimi konusundaki yasakların denetimine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/6479) 13.-
İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, bazı
şahısların ölüm cezaları hakkındaki kanuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6481) 14.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, bir baraj projesine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/6493) 15.-
Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Kütahya’daki yatırımlara ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/6517) 16.-
Konya Milletvekili Özkan Öksüz’ün, Kulu ilçesinin
yeni adliye sarayı ihtiyacına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahin’in cevabı (7/6550) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı. Gümüşhane
Milletvekili Yahya Doğan, Gümüşhane’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 91’inci yıl
dönümüne, Karaman
Milletvekili Hasan Çalış, Karaman ilindeki elma üreticilerinin sorunlarına, İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar. İstanbul
Milletvekili Birgen Keleş’in, Türk Medeni Kanunu’nun kabulünün 83’üncü yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşmasına Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin cevap
verdi. Suriye Halk
Meclisi Başkanı Mahmoud Al-Abrash’ın
davetine icabet edecek olan TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın beraberindeki
Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere
ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 28
milletvekilinin, pamuk üreticiliğindeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/323) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki
yerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. TBMM Başkanı
Köksal Toptan’ın, Katar Şûra Meclisi ve Yemen Temsilciler Meclisinin davetlerine
Parlamento heyetiyle birlikte icabetine, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Hasan Murat Mercan’ın, Çek
Cumhuriyeti Dışişleri Komisyonu Başkanı tarafından, Prag’da düzenlenecek olan
AB Üye ve Aday Ülkeler Dışişleri Komisyonu Başkanları Toplantısına ismen davet
edildiğine, İlişkin Başkanlık
tezkereleri kabul edildi. Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’ın, Suriye ve Ürdün’e, Mısır’a ve Suudi Arabistan’a yaptığı
resmî ziyaretlere iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi kabul edildi. “Gelen Kâğıtlar”
listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 329 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın, 48 saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 4’üncü sırasına alınması ve diğer
kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 329
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olmasına; Genel
Kurulun 17/2/2009 Salı ve 18/2/2009 Çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; Genel Kurulun 17/2/2009 Salı günkü
birleşiminde 15.00-21.00; 18/2/2009 Çarşamba günkü birleşiminde 14.00-21.00;
19/2/2009 Perşembe günkü birleşiminde 14.00-20.00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi, yapılan
görüşmelerden sonra kabul edildi. Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Üreticilerin T.C. Ziraat
Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan ve Yeniden Yapılandırılan
Borçlarının Faizsiz Ödenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/2), İç Tüzük’ün
37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96), 2’nci sırasında bulunan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun (1/618, 1/653) (S. Sayısı: 307), 3’üncü sırasında bulunan, İstanbul
Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25 Milletvekilinin, Fırsat Eşitliği Komisyonu
Kanunu Teklifi; Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur
ve 8 Milletvekilinin, Kadın Erkek Eşitliğini İzleme Kurulu Kanun Teklifi ve
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 5
Milletvekilinin, Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi
ile Anayasa Komisyonu Raporu’nun (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu
Teklifi) (2/211, 2/112, 2/311) (S. Sayısı: 328), Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından ertelendi. 4’üncü sırasına alınan ve İç Tüzük’ün
91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler
hâlinde görüşülmesi kabul edilen, İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve
15 Milletvekilinin, 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, 5084 ve
5350 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Harun Öztürk ve 11 Milletvekilinin;
25.8.1999 Tarihli ve 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 21
Milletvekilinin, 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkındaki Kanun Teklifi; Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, 5084 Sayılı
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, 5510 Sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Mustafa Cihan Paçacı ve 23 Milletvekilinin,
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın,
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu’nun (1/676, 2/72, 2/102, 2/106, 2/334, 2/368, 2/375, 2/381,
2/383, 2/387) (S. Sayısı: 329) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak, birinci
bölüm üzerinde bir süre görüşüldü. 18 Şubat 2009 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te
toplanmak üzere birleşime 20.56’da son verildi.
No.: 64 II.- GELEN KÂĞITLAR 18 Şubat 2009 Çarşamba Rapor 1.- Küçük ve Orta Ölçekli
Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/675) (S. Sayısı: 330)
(Dağıtma tarihi: 18.2.2009) (GÜNDEME) Meclis Araştırması Önergesi 1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 23 Milletvekilinin, Kütahya’daki Seyitömer ve Garp Linyit İşletmeleri yönetimine yönelik
iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/324) (Başkanlığa geliş tarihi:
17.02.2009) 18 Şubat 2009 Çarşamba BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.04 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 59’uncu Birleşimini açıyorum. Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz. BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) –
Başkan, çoğunluk yok, lütfen… Lütfen tarafsız davranın. Siz tarafsız bir
Başkansınız, siz bari tarafsız davranın. BAŞKAN - Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Konuşma süreleri beşer
dakikadır. Hükûmet konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin cevap süresi yirmi dakikadır. Gündem dışı ilk söz Tatvan’ın
kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Bitlis Milletvekili Cemal Taşar’a aittir. Sayın Taşar, buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) III.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları 1.- Bitlis
Milletvekili Cemal Taşar’ın, Tatvan’ın düşman
işgalinden kurtuluşunun 81’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması CEMAL TAŞAR (Bitlis) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Tatvan’ın düşman işgalinden kurtuluşunun
81’inci yıl dönümü münasebetiyle şahsım adına gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
gerek tarihî mirasıyla gerek coğrafi konumuyla ve gerekse doğa harikası
güzellikleriyle ülkemizin nadide köşelerinden birisi olan Tatvan’ın bilinen
tarihi günümüzden takriben 5 bin yıl öncesine dayanmaktadır. Uzun bir geçmişe
sahip bulunan Tatvan ilk çağlardan itibaren çeşitli milletlerce ve defalarca
Türk orduları tarafından geçit olarak kullanılmıştır. Hazreti Ömer döneminde
Tatvan için yeni gelişmelerin başlangıcı oldu çünkü bu tarihten itibaren Bitlis
ve çevresi İslam devletinin toprakları arasına katıldı. Kanuni Sultan
Süleyman’ın Tatvan Limanı’nda bir tersane yaptırdığı da bilinmektedir. Değerli milletvekilleri,
Tatvan, 1918 tarihinde Ermeni ve Rus işgaline uğramıştır. İşgalciler halka çok
büyük eziyetler etmişlerdir. Sefalet ve yoksulluk içerisinde kıvranan halk
yılmamış, düşmana karşı kahramanca kararlı bir mücadele sergilemiştir. İkinci
Orduya bağlı 16’ncı Kolordunun da bölgeye gelmesiyle işgalciler 16 Şubat 1918
tarihinde hezimetle bölgeyi terk etmek zorunda kalmışlardır. Değerli arkadaşlar, Tatvan,
ilçe olduğu dönemde çok küçük bir kırsal yerleşim birimiydi. 1950’de sadece
3.179 olan nüfusu ilerleyen zamanda hızla artmaya başladı. Nüfusun hızla
artmasında Tatvan’ın bir ulaşım, konaklama ve ilçenin sosyal aktivite merkezine
dönüşmesi önemli rol oynamıştır. Yine Tatvan’ın Van’a ve İran’a ulaşımı
sağlayan bir liman kenti olması da gelişmesine etki eden önemli faktörlerden
biridir. Değerli milletvekilleri,
Tatvan’a baktığımızda turizm açısından son derece zengin bir potansiyele sahip
olduğunu görebiliriz. Tatvan, her şeyden önce, sahip olduğu güzellikleriyle
zaten önemli bir cazibe merkezi durumundadır. Bu özelliği dahi iyi bir
tanıtımla önemli oranda turist çekmeye yeter. Yöre tarihî İpek Yolu
üzerinde olup değişik uygarlıklara ait izleri bünyesinde barındırmaktadır.
Tatvan söz konusu uygarlıklara ait çok sayıda mimari, arkeolojik ve tarihî
eserlere sahiptir. İlçe
merkezinin kuzeybatısında yer alan Nemrut Dağı aynı zamanda volkanik patlamalar
sonucunda Van Gölü’nün de oluşmasına zemin hazırlamıştır. İlçe merkezine
yaklaşık yarım saat mesafede bulunan krater gölünün yanında ayrıca Yeşil Göl
diye adlandırılan bir de sıcak su gölü bulunmaktadır. Yer yer
sıcak buhar fışkıran krater bacaları da mevcuttur. Tatvan’daki
tarihî ve doğa güzelliklerinin tanıtımı gerek ülkemiz açısından gerek dünya mirasının
gelecek nesillere ulaştırılması açısından büyük önem arz etmektedir. Yine kış
turizmi açısından çok uygun bir doğal yapı bulunmaktadır. Bu nedenle Bitlis ve
Tatvan’a iki tane kayak tesisi kurulmuştur. Bu tesislerin tanıtılmasıyla kayak
tutkunları buralardan yeterince faydalanabileceklerdir. Bu nedenle yeterli
tesis ve hava ulaşımının sağlanması, yani Tatvan’a mutlaka bir havaalanının
yapılması gerekmektedir. Bu
değerlerin insanlığın hizmetine sunulmasıyla ülkemizin turizmine ve ekonomik
açıdan fakir olan bölgenin kalkınmasına büyük destek sağlanmış olacaktır. Bu
nedenle bizler de Tatvan’ın tarihî ve turizm değerlerinin korunması ve
tanıtılması konusunda büyük gayretler sarf etmekteyiz. Değerli
milletvekilleri, bütün bunlarla birlikte, AK PARTİ’nin
iktidara geldiği tarihten bugüne kadar, ülkemizin genelinde olduğu gibi,
ilimizde de ve ilçemizde de eğitim, sağlık, ulaşım gibi birçok alanda önemli
yatırımlar yapılmış, beş altı yıla yerleştirilen hizmet elli yılın hizmetlerine
bedel hâle gelmiştir. Hükûmetimizin uyguladığı KÖYDES ve BELDES
uygulamalarıyla köylerimizde yaşayan vatandaşlarımız yol, su, elektrik ve
kanalizasyon hizmetlerinden yararlandırılmıştır. Tatvan’a
2008-2009 öğretim yılında üç tür önemli yeni lise açılmış… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız efendim. CEMAL
TAŞAR (Devamla) - …önümüzdeki öğretim yılında da Anadolu Otelcilik Turizm ve
Meslek Lisesi hizmete girecektir. Değerli
milletvekilleri, Tatvan’ı bölgenin eğitim, sosyal, kültürel ve turizm merkezi
hâline getirme gayreti içerisindeyiz. Böylece iktidarımızın da hizmetlerini
birleştirerek hemşehrilerimizin hak ettiği refah ve
mutluluğu birlikte tesis ederek, yarınlarımıza daha güvenle bakma arzu ve
heyecanımız devam edecektir. Sözlerime
son verirken yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum. Gündem
dışı ikinci söz, cezaevlerindeki sorunlar hakkında söz isteyen Muş Milletvekili
Sırrı Sakık’a aittir. Sayın Sakık, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar) 2.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
cezaevlerindeki sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması ve Adalet Bakanı Mehmet
Ali Şahin’in cevabı SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de cezaevindeki
sorunlarla ilgili gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Evet,
Tatvan’ın kurtuluşunu ben de yürekten kutluyorum. Asıl kurtuluş 29 Martta
Tatvan halkı AKP İktidarından, diliyorum, umuyorum kurtulacaktır. (DTP
sıralarından alkışlar) Sayın
arkadaşlar, diliyordum ki bugün burada Adalet Bakanımız da olur. Çünkü zaman zaman kendisiyle bu konuları paylaştık, yani, gündeme
getirmeden, Parlamentoya taşımadan acaba Sayın Bakanla bu konuları oturup
konuşarak sorunları çözebilir miyiz diye, ama ne yazık ki, bugüne kadar
cezaevleriyle ilgili herhangi bir sorun çözülmedi. Bütün cezaevlerinde ister
tutuklu ister hükümlü ister adli ister siyasi genelde cezaevlerinde ciddi bir
işkence vardır, insan hakları ihlalleri vardır. MURAT
YILDIRIM (Çorum) – Biz gidip inceliyoruz, hiç de öyle değil. SIRRI
SAKIK (Devamla) – Siz nereleri inceliyorsunuz? MURAT
YILDIRIM (Çorum) – Her yeri inceliyoruz. SIRRI
SAKIK (Devamla) – O zaman doğru söylemiyorsunuz. Bakın benim elimde… BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri… MURAT
YILDIRIM (Çorum) – Siz doğruyu söylemiyorsunuz. SIRRI
SAKIK (Devamla) – Ben doğruları söylüyorum. MURAT
YILDIRIM (Çorum) – Hiç söylemiyorsun. BAŞKAN –
Sayın Yıldırım… Sayın Yıldırım… SIRRI
SAKIK (Devamla) – Siz niye rahatsız oluyorsunuz? Siz de o cezaevlerine
gittiniz, gideceksiniz çünkü siyasilerin kaderi o. Orada binlerce insan varken
ne hakkınız var bağırıyorsunuz siz! Siz niye müdahale ediyorsunuz! SONER
AKSOY (Kütahya) – Bağırmadan konuş! BAŞKAN –
Sayın Sakık, Genel Kurula hitap edin. Sayın
Yıldırım, lütfen… Sayın Bakan burada efendim, cevap verir… Lütfen... SIRRI
SAKIK (Devamla) – Şimdi, Sayın Başkan, bakın benim elimde onlarca mektup var
ama bu insan haklarıyla ilgili ihlaller gündeme geldiğinde sizi niye rahatsız
ediyor? Hani, özgürlükleri savunuyorsunuz. Yani cezaevinde eli coplu güvenlik
güçleriyle orada gücünüzü gösteriyorsunuz, sokakta eli coplu polislerle
çocukları dövdürtüyorsunuz. Sayın Başbakan “Ya sev ya terk et.” diyor, siz de
aynı uygulamalarla bu insanları nasıl kazanacaksınız ya! AHMET
KOCA (Afyonkarahisar) – Onu yalanladı Başbakan. SIRRI
SAKIK (Devamla) – Nasıl yalanladı, biz kendi kulağımızla duyduk. Şimdi, buraya
geldik sorunları tartışmaya ama oradan laf atıp yani bizim konsantrasyonumuzu
bozmaya hakkınız yok. Sayın
Bakan geldiler, ben teşekkür ediyorum. Şimdi, elimdeki veriler şu, ihlal konusunda: Cezaevleri ihlal
bilançosu: Cezaevlerinde işkence ve kötü muameleye maruz kalanların sayısı 333,
sağlık hakkı ihlali 462, beslenme 64, disiplin soruşturması 1.602, keyfî
uygulama 360, 1 no.lu genelgeden mahrum olanlar 70, üst arama ve engellemeler
39, diğer ihlaller 168. Bu veriler İHD’nin insan
haklarıyla ilgili yaptırdıkları araştırmaların bir sonucu, bu bizim verilerimiz
değil. Biz bunları Parlamentoya taşırız. Burada Parlamento,
Sayın Bakanlık ve Meclis İnsan Hakları Komisyonu da bu verileri alır araştırır,
doğruysa gerekeni yapar ama doğru değilse, bu insanlara uygulanan bu
politikaların bir an önce hayata nasıl daha adil bir şekilde geçilebileceği
konusunda adımlar atılır. Ben daha
önce Sayın Bakanımla da konuştum, Muş Cezaevinde ciddi sıkıntılar var dedim.
Türkiye'nin dört bir yanında sıkıntılar var. Edirne’den Tekirdağ’a kadar birçok
cezaevinden mektuplar alıyoruz. Bu mektuplarda açlık var, sefalet var,
doktorlara gidemiyorlar ama çeteden yargılanan, çeteden mahkûm olanlar… Dün
gazetelerde vardı, Alaattin Çakıcı tam teşekküllü bir
hastaneye gidebiliyor ve orada tedavisi oluyor; olması da gerekir suçu ne
olursa olsun ama diğer insanlar da bizim insanlarımız. Onların da bu noktada, sağlığın
her alanından, hayatın her alanından, insan hakları ve özgürlüklerinin her
alanından faydalanması gerektiğini söylüyorum. Daha önce
Muş Cezaevinde hiçbir sorun yokken, şimdi yeni bir müdür atandı, Muş’ta her gün
sorunlar yaşanıyor. Ve tutuklu olan ve özellikle hükümlü olan siyasi
mahkûmların büyük bir kısmı, sevgili arkadaşlar, yirmi yıldır cezaevindedirler.
Bu insanların büyük bir kısmı Edirne’den Hatay’a kadar, Hatay’dan Bursa,
İzmir’e kadar cezaevinde kalıyor. Aileleri ya Muş’tadır ya Bitlis’tedir. Eminim
ki bölge milletvekillerine de bu konuda talepler geliyor. Ama şimdi, bölgeden,
cezaevleri varken… Aileler yoksul, zaten alabildiğine bir yoksulluk var. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Buyurun Sayın Sakık. SIRRI
SAKIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Bu
çocukları, bu gençleri, bu insanları, olanaklarımız var iken acaba Bursa
Cezaevinden Muş Cezaevine alamaz mıyız? Alabiliriz, o ailelerin mağduriyetini
giderebiliriz. Veyahut Bitlis Cezaevine alamaz mıyız? Ama bizim taleplerimiz
olduğunda Sayın Bakanlığın yetkili birimleri aynen şunu söylüyor: “Efendim,
disiplin suçu vardır, biz onları Rize’ye verebiliriz, Trabzon’a verebiliriz.”
Ya, böyle bir komedi olabilir mi! Siz Muş’u istiyorsunuz, size Trabzon’u örnek
gösteriyorlar; siz Bitlis’i istiyorsunuz veyahut Diyarbakır’ı, size Rize’yi
adres olarak gösteriyorlar. Bu vesileyle, bu insanların mağduriyetini
giderelim. “Disiplin
suçu” dediğiniz ne? Şimdi, bu insanlar inançları için, düşünceleri için
bedenini ölüme yatırıyor ama 2 tane infaz koruma memurunun tuttuğu tutanaktan
bunlar disiplin suçu alıyorlar. Eğer bu insanlar eğer ömrünü bir inanç için
feda ediyor, ölüme yatırıyorsa, 2 kişinin tuttuğu o zabıtlardan dolayı mağdur
edilmeleri bir haksızlıktır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) SIRRI
SAKIK (Devamla) – Sayın Başkan, bitiriyorum, son sözüm… BAŞKAN –
Buyurun Sayın Sakık. SIRRI
SAKIK (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum. Eğer o
insanlar ölümü göze alıyorsa ve bu konuda çok ağır bedeller ödüyorsa ve onlara
onursuzluk dayatılıyorsa, onlara işkence dayatılıyorsa buna tepki de
göstermiyorlarsa ben de o insanların insanlığından şüphe ederim. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Sakık. Gündem
dışı konuşmayla ilgili olarak Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin konuşma
yapacaklardır. Buyurun
Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; milletvekili arkadaşımız Sayın Sakık’ın
gündem dışı yapmış olduğu konuşmayla ilgili huzurunuzdayım. Kendileri,
Türkiye’deki cezaevlerinin çok olumsuz ve kötü koşullarda bulunduğu ve
cezaevlerinde de yoğun şekilde işkence yapıldığı anlamına gelen bir
değerlendirme yaptılar. Sayın Sakık’a bir tavsiyem olacak: Sayın Akın Birdal
bundan tam bir yıl önce, geçtiğimiz yılın şubat ayında –İnsan Hakları Komisyonu
üyesidir Türkiye Büyük Millet Meclisinin- Almanya’ya gitmişti. Almanya’da Alman
cezaevlerini gezdi İnsan Hakları Komisyonu üyesi olarak. Döndü ve bir basın
toplantısı yaptı. Basın toplantısında söylediklerini sizlerle paylaşmak
istiyorum. Sayın Birdal diyor ki: “Meğer Ulucanlar
cennetmiş.” ve Sayın Birdal diyor ki: “Alman
cezaevlerini inceledim…” Bizim şimdi Adalet Bakanlığı olarak kapattığımız,
koğuş sistemine dayalı olduğu için artık kullanmadığımız ve şimdi bir kültür
merkezi hâline getirmeye çalıştığımız cezaevini bile bir yıl önce Sayın Birdal Alman cezaevleriyle kıyaslıyor ve diyor ki: “Meğer
Ulucanlar cennetmiş.” SIRRI
SAKIK (Muş) – Sayın Bakan, Ulucanlar cennet olsa cennette 20 insan yargısız
infaza kurban edilir mi? ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Ben Sayın Birdal’ın
basına yansıyan açıklamalarını ifade ediyorum. SIRRI
SAKIK (Muş) – “Hayata Dönüş Operasyonu”nda 20 insan katledildi Ulucanlar'da. ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Bizim cezaevi standartlarımız Avrupa
Birliği standartlarının üstündedir. SIRRI
SAKIK (Muş) - Allah’tan korkun! ADALET
BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Bunu ben söylemiyorum, bunu DTP Diyarbakır
Milletvekili Sayın Birdal bizzat görgüye dayalı
olarak Avrupa Birliğinin en önemli ülkesi Almanya cezaevlerinde yapmış olduğu
değerlendirmeden sonra kendisi söylüyor. O nedenle, cezaevlerimizin tabii ki
birtakım sorunları olabilir, eksiklikleri olabilir ama şunu herkes bilsin ki
cezaevlerinde hükümlü ve tutuklu olarak bulunan hiçbir vatandaşımıza ayrı bir
muamele yapılmaz. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Yasa’nın
1’inci maddesi bu konuda hem Bakanlığıma hem de Ceza ve Tevkifevleri
Genel Müdürlüğü personeline hiçbir ayrım yapmama sorumluluğunu ve yükümlülüğünü
yüklemiştir. Bu bakımdan, eğer cezaevleriyle ilgili herhangi bir şikâyet
gelirse Bakanlığıma, bu, anında değerlendirilmektedir. Sadece bir örnek olsun diye…
Bana bir milletvekili arkadaşımız bir soru önergesi vermişti: Gebze’de erkek
koğuşlarında kalan birtakım hükümlü ve tutukluların bayanların kaldığı bölüme
girdiklerini ve orada birtakım kötü muamelelerde bulunduklarına dair bir ihbar
gelmişti. Ben bundan tabii büyük rahatsızlık duymuştum, hemen inceleme
yaptırdım ve bana arkadaşlarımızın verdiği bilgiye göre böyle bir olay vuku
bulmamış. Ancak, sizinle bir şeyi paylaşmak istiyorum: Bilindiği gibi, ceza ve tevkifevlerinde kalan tutuklu ve hükümlüler yakınlarıyla
telefonla konuşabilmektedirler ve bu konuşmalar da cezaevi yönetimince tespit
edilmektedir. Bu olayla ilgili, bayan cezaevinde kalan bir hükümlü annesiyle
yapmış olduğu konuşmada bu olayla ilgili şunları söylüyor, dikkatinizi
çekiyorum, kamuoyunun da dikkatini çekmek istiyorum: “İçeride olayla ilgili bir
yaralama yok. Bıçakla koğuşumuza saldırdılar. Koğuşlar kilitli olduğundan
ulaşamadılar. İçeriye giremediler. Hiçbirimizde herhangi bir yaralama yok.
Sizin dışarıda duyduğunuz gibi değildir. Herhangi birimizde bir şey yoktur.
Ancak, bu olayı, yarınki yapacağınız basın açıklamasında, bu olayla ilgili daha
farklı ve detaylı bir şekilde kamuoyuna yansıtın.” Bakın, ne diyor: “Bir olay
olmadı. Ama siz dışarıya, basına bunu farklı şekilde yansıtın, olmuş gibi
yansıtın. Ülke gündemine otursun.” Şimdi, değerli arkadaşlar, içeriden birtakım
ihbarlar, birtakım mektuplar, şikâyetler gelebilir. Ama biliniz ki, bunlar,
içeride bir şey olmadığı hâlde içeride bir şey varmış gibi dışarıda toplumu
galeyana getirmek için de yapıldığına dair bir misaldir. Çantamda da taşıyorum.
Şimdi, Sayın Sakık’ın eğer cezaevleriyle ilgili birtakım kötü muamele ve
işkence iddiaları konusunda elinde bilgiler varsa lütfen bana bildirsin. Bakın,
bu konuda Hükûmetimiz ve Adalet Bakanlığı ve Adalet
Bakanı olarak bendeniz son derece hassasız ve titiziz. Bu konuda en ufak bir
duyumu değerlendiriyoruz. Tespit edilirse gereken neyse onu mutlaka yerine
getiriyoruz ve yapıyoruz. Nitekim Metris’te meydana gelen bir kötü muamele
sonucu bir gencimizin hayatını kaybetmesi sonucunda meydana gelen olayları,
gelişmeleri yakinen biliyorsunuz ve bu, zannediyorum, bizim işkenceye karşı
tavrımızın da en tipik örneklerinden bir tanesidir. O
nedenle, cezaevlerinde gerçekten gece gündüz çalışan, hizmet veren ceza infaz
kurumu memurlarımız insan haklarına duyarlı, orada herkesi devletin misafiri
olarak gören bir anlayışla hizmet etmektedirler ama eğer yanlış yaptığına dair
bilgiler, bulgular Bakanlığıma intikal ederse ve bu konuda milletvekili
arkadaşlarımızın elinde birtakım bilgiler, belgeler varsa, lütfen bize,
Bakanlığımıza bildirsinler, hemen üstüne gidelim ve gereğini yapalım. Cezaevlerinin şartlarını daha
da iyileştirmek için ciddi çalışmalar içerisindeyiz. Artık, Adalet Bakanlığı bu
yeni dönemde koğuş sisteminden vazgeçerek oda sistemine geçişi hızlandırmıştır.
Yeni ve modern cezaevleri inşaatımız büyük bir hızla devam etmektedir. Demin
bahsettiğim Ulucanlar koğuş sistemiydi, kapatıldı. Şimdi Sincan’da dokuz tane
ayrı cezaevinden oluşan büyük bir kompleks var. Yurt
dışından misafirlerimiz geldiğinde, özellikle adalet bakanları geldiğinde, bir
cezaevi ziyareti talep ettiklerinde biz oraya götürüyoruz ve çıktıktan sonra
söyledikleri şudur: “Bizim ülkemizdeki cezaevi standartları sizin çok
altınızdadır.” O bakımdan, bu konuda tabii
ki eksiklerimiz olabilir ama onu da süratle tamamlamanın gayreti ve çabası
içerisindeyiz ama demin ifade ettiğim gibi, eksiklerimiz olabilir, hatalı
davranan personelimiz olabilir. Lütfen bu konuda bizi bilgilendirin, gereğini
yapalım. Çok teşekkür ederim efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bakanım. Gündem dışı üçüncü söz,
Ankara’nın ulaşım problemleriyle ilgili söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın
Nesrin Baytok’a aittir. Sayın Baytok,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) 3.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytok’un, Ankara’nın ulaşım
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı NESRİN BAYTOK (Ankara) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; başkent Ankara’nın ulaşım sorunları hakkında gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, bir
yerel seçime doğru giderken, hepimiz, içinde yaşadığımız kentle ilgili değişik
değerlendirmelerde bulunuyor, sorunların muhasebesini yapıyoruz. Ben de bu
çerçevede, başkent Ankara’da ne gibi ulaşım sorunları yaşanıyor, trafik
problemleri nelerdir, yayalar ne hâldedir diye bir kısa değerlendirme
yapacağım. Aslında bahsedeceğim olayları hep beraber yaşıyoruz, hepimizin
bildiği sorunlar. Değerli
milletvekilleri, Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Melih Gökçek’in Ankara’da
yarattığı sorunlar, başta su sorunu olmak üzere, ulaşım sorunu, doğal gaz
sorunu diye başlayan bir dizi sorunlar demetidir. Bu sorunların uzantıları olan
aşırı pahalı su sayaçları sorunu, doğal gaz sayaçları sorunu ve bunların yanı
sıra pahalı ulaşım sorunu gündelik yaşamda Ankaralılara eziyete dönüşmüştür.
Son dönemde de dağıtılan niteliksiz kömürler yüzünden hava kirliliği sorunu
yeniden ortaya çıkmıştır. Ankaralı, havası, suyu, trafiği çekilmez hâle gelen
aşırı pahalı bir kentte yaşamak zorunda bırakılmıştır. Bugün bunlardan yol ve
kavşak uygulamalarına değineceğim. Son
derece yanlış, kazaları artıran, yayaları hiç hesaba katmayan, toplu taşımayı
gözetmeyen, bu kriz ortamında vatandaşların bir yerden bir yere ulaşımını çok
pahalı hâle getiren bir uygulamadan bahsediyorum. Ankara’da son on beş yıldır
şehir içi yollar ve kavşaklar, alt ve üst geçitler son derece yanlış, keyfî ve
bilimsellikten uzak biçimde inşa edilmiştir. Çağdaş ulaşım politikasının temel
hedefi araç değil insan taşımaktır. Araçların hareketine değil insanların
hareketine öncelik verilmesi gerekir. Çağdaş ulaşım anlayışında, toplu
taşımacılığın niteliği iyileştirilir, trafik akışının sağlanması hedeflenir,
insanların bir yerden bir yere en ucuza ve en kolay yoldan konforlu biçimde
taşınması sağlanır. Ankara’ya baktığımızda bunların hiçbirisi yoktur. Yayalar
hiç hesaba katılmıyor. Bırakın kaldırımları, yolun kenarında bile yürüyecek yer
bulamadıkları gibi Ankara içerisinde karşıdan karşıya bile geçemez hâlde
bırakılıyorlar. Karşıdan karşıya geçerken ölen, yaralanan, sakat kalanların
kenti olmuştur Ankara. Öte
yandan, araç trafiğine öncelik tanıyan yol ve kavşak düzenlemeleri yapılmıştır.
Bu düzenlemelerde yollar şişe ağzı gibi bir daralan bir genişleyen garip
uygulamalarla inşa edilmiştir. Bu nedenle, kent içerisinde farklı yönlere
dönecek olan araçlar dört beş şeritli yolda çoğu kere şerit değiştirme imkânı
bulamamakta veya trafikte sıkışıklık yaratılmaktadır. Bu yol ve kavşak
düzenleme anlayışıyla kent merkezinden otoyol geçirilmiştir. Güzelim Atatürk
Bulvarı artık yoktur, geri dönülmez biçimde tahrip edilmiştir. Üstelik de daha
tıkanmış bir trafik keşmekeşi Ankara’nın kaderi hâline getirilmiştir. Çoğu kere
dört yöne dönüş imkânı verilmemektedir. Araçlar gereksiz yere tek yönde uzun
süre ilerlemek zorunda bırakılmaktadır. Ankara’nın büyük bulvarları anlamsız
şekilde tek yönlü yollar hâline dönüştürülmüştür. Bir süre sonra tek yönlü bu ana
arterler park yeri hâline dönüşmektedir. Sayın
milletvekilleri, Sayın Gökçek 2003 Nisanında yani bundan tam altı yıl önce “Çayyolu ve Sincan metrosunun
inşaatını 2004 yerel seçimlerinden önce bitirmeyi hedefliyoruz.” demişti. Yani
altı yıl önce bitirilmiş olacaktı. Daha sonra yine o beş yıl önceki seçimlere
giderken Şubat 2004’te “Üç metro çalışmasına aynı anda
başladık, Keçiören, Çayyolu ve Sincan metroları.
Önceliğim, metroları seçim ertesi hemen devreye
sokmak.” demişti. Aradan beş yıl, altı yıl geçti. Bugün 17 Şubat 2008 tarihinde
Hürriyet gazetesinde okuduk, şöyle diyor Sayın Gökçek: “Metro benim işim
değil.” Ve ardından şunları ekliyor: “Dünyada da böyle yapılıyor. Umarım metroyu merkezî hükûmet yapar.
İster kendisi idare etsin… Mesela Ulaştırma Bakanlığı. Ya da bize versinler,
biz yönetelim.” Günlük
ulaşım ihtiyacını topluca sağlaması gereken metro
yapımı görüldüğü gibi Gökçek belediyeciliği anlayışında seçim dönemlerinin
vaatleri olarak kalmıştır, Ankaralı kandırılmıştır. Sayın
milletvekilleri, bakınız, Sincan-Fatih’te oturan bir vatandaşımızın Gökçek
belediyeciliği uygulamasıyla nasıl mağdur edildiğini bir örnekle verelim. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Buyurun Sayın Baytok. NESRİN
BAYTOK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sincan’da
oturan vatandaşımız diyor ki: “Belediye otobüslerinde topluca bilet alarak
-yani en az on bilet olmak kaydıyla- 1,4 liraya seyahat edebilirken belediye
otobüsü kaldırıldığı için halk otobüslerine 1,7 lira ödeyerek bir yerden bir
yere gitmekteyiz.” Yine,
belediye otobüsünde belli hatlarda 1 bilet parasıyla 2 otobüse binme imkânı
varken, halk otobüslerinde bu imkân yoktur. Yani Kurtuluş’tan Fatih’e daha önce
Sincan’da 1,4 liraya gidilebilirken şimdi 3,4 liraya gidilebilmektedir.
“Ankaralı eziyet çekiyor.” derken, bu ve buna benzer örnekler nedeniyle
söylemiştim. Sadece yol ve kavşak düzenlemelerindeki akıl almaz yanlış
uygulamalar ve yayaların başına gelenler değil, toplu taşımacılıkta da
inanılmaz işkenceler Ankara’ya çektirilmektedir. Sayın
milletvekilleri, 125 otomobilin taşıdığı insanı 1 tramvay dizisi veya 3 otobüs
rahatlıkla taşıyabilir. Otomobil taşımak için yapılan yatırımlar otobüs
sisteminden 15 kat fazladır, metrodan da sadece 4 kat
fazladır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Buyurun Sayın Baytok. NESRİN
BAYTOK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Değerli
milletvekilleri, kentler insanlar içindir. Önce “insan” diyelim. Önce “para”
veya önce “rant” demeyelim. Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum. Sayın Baytok’un gündem dışı konuşmasına Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım cevap vereceklerdir. Buyurun
Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) ULAŞTIRMA
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ankara Milletvekili Sayın Nesrin Baytok’un,
Ankara’nın ulaştırma problemlerine yönelik gündem dışı konuşması için söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Sayın Milletvekili Ankara’nın
ulaşım sorunlarıyla ilgili düşüncelerini aktardı. Hepimizin bildiği bir gerçek
var, büyüyen şehirlerde trafik sorunu da büyüyerek devam ediyor. Büyük
şehirlerde dünyanın hiçbir yerinde ulaşım sorununu tamamen çözebilmiş bir kent
yok. Burada konuşacağımız konu ulaşımın sürdürülebilirliğini sağlamak,
çekilebilecek, katlanılabilecek bir ulaşım altyapısının oluşturulmasıdır.
Türkiye olarak, büyük şehirlerimiz başta olmak üzere şehirlerimizde, tamamında
altyapının gelişen, artan nüfusa ve motorlu araç sayılarına göre geciktiğini
hepimiz biliyoruz. Londra metrosunun Benzer şeyi Marmaray’da gerçekleştiriyoruz. Asrın projesi Marmaray. Şüphesiz bir yandan doğudan batıya, Çin’den
Avrupa’nın batısına, ülkemizi baştan başa katedecek bir transit koridor olma özelliğinin yanı sıra,
İstanbul şehir içi trafiğinde günde 1,5 milyona hizmet verecek önemli bir toplu
taşıma altyapısıdır. Buna bağlanacak diğer raylı sistemlerle birlikte raylı
toplu taşımacılığın payı İstanbul’da yüzde 7’den yüzde 28’e çıkacaktır. NESRİN BAYTOK (Ankara) –
Sayın Bakan, Ankara metrosunu yapacak mı Ulaştırma
Bakanlığı? ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Şimdi Ankara metrosu ve Ankara
raylı sistemiyle de ilgili Sayın Milletvekili burada bazı konulara değindi. Bildiğiniz gibi Ankaray ve Ankara metrosunun hâlen
hizmet veren kısımlarında taşınan yolcu sayısı, banliyöyü de kattığımızda, şu
anda yıllık 121 milyona ulaşmıştır. Ancak Ankara’da son yıllarda artan yolculuk
talebini dikkate aldığımızda bu da yetersiz kalmaktadır. Otobüs toplu
taşımacılığı da yılda 212 milyon olmasına rağmen hepimizin yaşadığı, tecrübe
ettiği Ankara’da yıldan yıla, son birkaç yılda trafikte ciddi bir sıkışıklık
yaşadığını görüyoruz. Bunun, şehrin mevcut altyapısının şehrin gelişmesiyle
planlı olarak yapılmamasından kaynaklandığını görüyoruz. Ankara’nın bilhassa
kuzey-güney koridorları
yetersizdir. Bunun çözümü de raylı sistemdir. Tabii, raylı sisteme
başlanmış, bir kısmı bitirilmiş -Ankaray, metro- ama devam eden Batıkent-Sincan, AŞTİ-Çayyolu, Kızılay-Çayyolu,
Tandoğan-Keçiören hattında toplam 40 kilometrelik bir etabın inşaatı da hâlen
devam etmektedir. Ortalama gerçekleşme miktarı Batıkent-Sincan’da yüzde 71,
AŞTİ-Çayyolu altyapısı yüzde 100 tamamlanmış,
Kızılay-Çayyolu ikinci etapta yüzde 75,
Tandoğan-Keçiören’de yüzde 45 seviyesindedir. Bundan sonra bu işin
tamamlanması için gereken miktar yaklaşık olarak 500 milyon dolardır. Tabii,
ayrıca bunun üzerine metro araçlarını, diğer
elektromekanik ve sinyalizasyonu da koyduğumuzda proje için ihtiyaç duyulan
para yaklaşık 1 milyar 200 milyon dolar civarındadır. Para miktarı ne olursa
olsun eğer bunlarda İzmir örneğinde olduğu gibi, İstanbul örneğinde olduğu gibi
yerel yönetimler işin içinden çıkamazsa, biz vatandaşımızı ıstıraptan
kurtarmak, daha rahat, daha
huzurlu, konforlu bir ulaşım imkânı sağlamak için merkezî idare
olarak devreye gireriz, bu eksiklikleri de tamamlarız, öylece halkımızın
hizmetine sunarız. Ben bu fırsatı verdiği için
Sayın Milletvekilimize teşekkür ediyorum, sizlere saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Bakanım. Sayın Bulut, buyurun efendim. IV.-
AÇIKLAMALAR 1.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir ilindeki cezaevlerine ilişkin
açıklaması AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
– Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, Adalet Bakanıma bir konuda katkıda
bulunmak istiyorum. Balıkesir Bandırma Cezaevi
konusunda Sayın Bakanımın dikkatini çekmek istiyorum: Son yıllarda maalesef artan
suç oranlarıyla cezaevlerinde barınma şartları çok zorlaşmıştır. Bandırma
Cezaevinde 2 kişi, 3 kişi bir yatakta yatmak durumunda kalıyor. Bu konuda Kepsut’ta devam eden gerçekten çok güzel, modern bir
cezaevi inşaatı var. Bunun bir an önce bitirilmesi konusunda Sayın Bakanımın
katkısını istiyorum efendim. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bulut. Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır. Meclis araştırması açılmasına
ilişkin bir önerge vardır; okutuyorum: V.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve 23 milletvekilinin,
Kütahya’daki Seyitömer ve Garp Linyit İşletmeleri
yönetimine yönelik iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/324) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına “Kütahya SLİ ve GLİ’de yaşanan bazı olumsuzlukların araştırılması ve
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi” amacıyla, aşağıda belirtilen
gerekçelerle Anayasamızın 98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün
104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve
teklif ederiz. 1) Alim Işık (Kütahya) 2) Oktay
Vural (İzmir) 3) Yılmaz
Tankut (Adana) 4) Mehmet
Akif Paksoy (Kahramanmaraş) 5) Recai
Yıldırım (Adana) 6) Beytullah Asil (Eskişehir) 7) Osman
Durmuş (Kırıkkale) 8) Münir
Kutluata (Sakarya) 9) Ahmet
Deniz Bölükbaşı (Ankara) 10) Muharrem
Varlı (Adana) 11) Cemaleddin Uslu (Edirne) 12) Ahmet
Kenan Tanrıkulu (İzmir) 13) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar) 14) Hüseyin
Yıldız (Antalya) 15) Hasan
Çalış (Karaman) 16) Behiç
Çelik (Mersin) 17) Zeki
Ertugay (Erzurum) 18) Bekir
Aksoy (Ankara) 19) Recep
Taner (Aydın) 20) Gürcan
Dağdaş (Kars) 21) Emin
Haluk Ayhan (Denizli) 22) Hakan
Coşkun (Osmaniye) 23) Akif
Akkuş (Mersin) 24) Kamil
Erdal Sipahi (İzmir) Gerekçe: Seyitömer Linyit
İşletmesi (SLİ) ve Garp Linyitleri İşletmesi (GLİ) ile Seyitömer
ve Tunçbilek termik santralleri, Kütahya ilinde gerek
ekonomik gerekse istihdam ve sosyal açıdan çok önemli birer yere sahiptir. Bu
kuruluşlar, Kütahya’daki ve ülkemizdeki önemlerine binaen AKP iktidarları
döneminde hızlanan özelleştirme furyasına şimdilik yakalanmadan Kütahya’nın
elinde kalan kamu kuruluşlarıdır. Ancak, bu kuruluşların faaliyetleri ve
bunlarla ilişkili olarak son yıllarda giderek artan bazı olumsuzluklar Kütahya
kamuoyunda ve ülkemiz genelinde ciddi endişelere yol açmış ve açmaya devam
etmektedir. Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı yetkililerinin ulusal basında da yer alan “BOTAŞ, TKİ, MKEK vb. gibi
kuruluşların da özelleştirilebileceği” yönündeki açıklamalarının ardından SLİ
ve GLİ’deki bazı ciddi olumsuzlukların yaşanması,
kamuoyunda “Acaba bu yanlışlar ve olumsuzluklar, işletmelerin ve enerji
santrallerinin özelleştirilmesinin önünün açılması ve hızlandırılması amacıyla
bilerek mi yapılıyor?” sorusunun sorulmasına ve tartışılmasına yol açmıştır. Adı geçen işletmelerimizde ve
termik santrallerimizde “üretilen kömürün pazarlanması, nakliyesi ve
dağıtılması, hizmet alımı ve ihalelerinin yapılması, eleman alımı gibi
konularda firmalar ya da kişiler arasında ayırım yapıldığı, bazı AKP
yanlılarının ve teşkilat mensuplarının işletmelerin yönetimlerinde siyasi nüfuz
kullanarak etkili oldukları, işletmelerde çalışan bürokrat ve kamu
görevlilerinin rahat çalışamadıkları vb.” gibi olumsuzluklar yerel ve ulusal
basına da yansıyarak adı geçen işletmelerin milletimiz nezdinde itibarını
zedelemeye neden olmaktadır. Örneğin; GLİ müessese müdürlüğüne
bağlı Tunçbilek işletmesinde; - 01.06.2005 gün dağıtılan
kömürlerin sevk fişleri üzerine görevlilere baskı uygulanarak 31.05.2005 günü
yazıldığı, - Kredili kömür dağıtımının
31.05.2005 günü sona erdiği, 01.06.2005 günü kömüre zam geleceğinin bilindiği,
kömüre gelen zammın kredili satışlara yansıtılmayarak eski fiyatla satılmasına
göz yumulduğu, iddiaları
karşısında ilgililerce yapılan soruşturmalar sonucunda bazı bürokrat ve
yöneticilerin ceza aldıkları ve bu cezaları yargı organları tarafından da
onaylandığı halde işletmedeki görevlerini sürdürdükleri iddiaları kurumun
güvenilirliği ve itibarı konusunda şüphe uyandırmaktadır. Diğer yandan bu olaya
bir AKP milletvekilinin adının da karışmış veya karıştırılmış olması, hem
kamuoyu vicdanının rahatlatılması hem de adı geçenlerin varsa haksız ve yersiz
iddialardan kurtarılması açısından araştırılarak aydınlatılması gereken önemli
bir konudur. SLİ Müessese Müdürlüğünde; - En son 07-09 Ocak 2009
tarihlerinde yapılan şoför, operatör, kantarcı ve maden teknikeri personel
alımı sınavlarında AKP yetkilileri tarafından siyasi nüfuz kullanıldığı,
komisyonlara siyasi baskı yapıldığı, sınavı kazananların çoğunluğunun AKP
Kütahya il, ilçe ve belde teşkilatlarında görevlilerin yakın akraba ve tanıdıkları
olduğu, - Bursa Orhaneli Keles
İşletmelerine eleman alımı için Türkiye İş Kurumu tarafından -son başvuru
tarihinin 15.12.2008 olduğu belirtildiği halde- Sözlü Sınav için adaylara ve
SLİ Müessese Müdürlüğüne gönderilen 16 Aralık 2008 tarihli aday listesinde adı
dahi bulunmayan bazı kişilerin, daha sonraki bir tarihte ilan edilen bir başka
listeye eklendikleri, 09.01.2009 Cuma günü önce ilan edilen Sınavı Kazananlar
(Asil) listesinde ismi bulunan birisinin, daha sonra değiştirilerek tekrar
asılan listede yedekler içine kaydırıldığı ve onun yerine Adaylar Listesine
sonradan eklenen kişilerden birisinin isminin yazıldığı, vb. gibi
ciddi iddialar, sınavda mağdur edildiklerini ve haksızlığa uğratıldıklarını öne
süren adaylar ya da yakınları tarafından gündeme getirilmiştir. Bu tür iddiaları 21.01.2009
tarihli yazılı soru önergesiyle TBMM gündemine taşıyan Kütahya Milletvekili
Prof. Dr. Alim Işık'ın soru önergesiyle ilgili olarak;
bir AKP Milletvekilinin yerel ve ulusal basına (09.02.2009 tarihli AKİS Gazetesi
ve Habertürk.com internet sitesi) yansıyan
"Kayırma yok, zaten herkes AK Partili. Kütahya'da %70 oy alan AKP ayırım
yapamaz, çünkü herkes Ak Partili" gibi sözleri adeta bu iddiaları
doğrulamıştır. Diğer yandan, son dönemde
yaşanan ekonomik krizin de etkisiyle ilde daralan istihdamın artırılması için;
SLİ ve GLİ bünyesine her yıl daha fazla sayılarda personel alınması, alınacak
personelin mümkün olduğunca Kütahya il sınırları içinden karşılanması, bu
alımların daha objektif kriterlere dayalı bir sınav
sistemiyle ve işletmelerde görev yapan bürokratları rahatlatacak bir düzenleme
ile gerçekleştirilmesi, mevcut kömür rezervlerinin daha etkin ve ekonomik
şekilde değerlendirilmesini sağlayacak yeni araştırmaların ve ek yatırımların
yapılması, daha önce ildeki diğer KİT'lerde olduğu gibi AKP iktidarı tarafından
SLİ ve GLİ'nin de özelleştirileceği iddia ve
endişelerinin giderilmesi sağlanmalıdır. Belirtilen nedenlerle,
Kütahya SLİ ve GLİ Müessese Müdürlüklerinde yaşanan ve son dönemde artarak
devam eden olumsuzlukların araştırılması ve önlenmesi için alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırmasının açılmasının
kaçınılmaz olduğu ortaya çıkmıştır. BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge
gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır. Başbakanlığın
Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım. B) Tezkereler 1.- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım
Ekren’in, Suriye’ye yaptığı resmî ziyarete iştirak
etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/692) 13/12/2009 Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in,
görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 19-22 Aralık 2008 tarihleri
arasında Suriye’ye yaptığı resmi ziyarete, ekli listede adları yazılı
milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar
Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir. Anayasa’nın
82’nci maddesine göre gereğini arz ederim. Recep
Tayyip Erdoğan Başbakan Liste Sait Açba Afyon
Milletvekili Halil Aydoğan Afyon
Milletvekili KAMER
GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN –
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur. Birleşime
on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 14.52 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.03 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59’uncu Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum. Başbakanlığın
Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş tezkeresinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi
tezkereyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım. Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır. Saygıdeğer
arkadaşlarım, şunu ifade edeyim: Bundan sonra, maddeleri tek tek oylayacağız. Dikkatinize arz ederim. Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz. 1’inci
sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri 1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 2’nci sırada
yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu Raporu (1/618, 1/653) (S. Sayısı: 307) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25 Milletvekilinin;
Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi; Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 8 Milletvekilinin; Kadın Erkek Eşitliğini İzleme
Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş
ve 5 Milletvekilinin; Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun
Teklifi ile Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz. 3.- İstanbul Milletvekili
Nimet Çubukçu ve 25 Milletvekilinin; Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi;
Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 8
Milletvekilinin; Kadın Erkek Eşitliğini İzleme Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin;
Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa
Komisyonu Raporu (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi) (2/211,
2/112, 2/311) (S. Sayısı: 328) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 4’üncü
sırada yer alan, İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve benzer mahiyetteki kanun teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz. 4.- İşsizlik Sigortası Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan ve 15 Milletvekilinin; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun;
5084 ve 5350 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İzmir Milletvekili Harun Öztürk ve 11 Milletvekilinin;
25.8.1999 Tarihli ve 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 21
Milletvekilinin; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkındaki Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun; 5084 Sayılı
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel'in; 5510 Sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe'nin; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Ankara Milletvekili Mustafa Cihan Paçacı ve 23 Milletvekilinin;
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın;
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/676, 2/72, 2/102, 2/106, 2/334, 2/368, 2/375, 2/381, 2/383,
2/387) (S. Sayısı: 329)(x) BAŞKAN –
Komisyon ve Hükûmet yerinde. Birinci
bölümde yer alan maddelerin oylamalarına devam edeceğiz. Şimdi
çerçeve 10’uncu maddeye bağlı geçici 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 10’uncu
maddeye yeni bir geçici madde eklenmesine ilişkin bir önerge vardır,
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının çerçeve 10 uncu maddesinde yer alan geçici 3 üncü
maddeden sonra gelmek üzere, aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini ve maddenin
çerçeve kısmının buna göre düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
"Geçici
Madde 4- (1) Münhasıran tekstil, konfeksiyon ve hazır
giyim, deri ve deri mamulleri sektörlerinde faaliyette bulunanlardan üretim
tesislerini Bakanlar Kurulunca belirlenen illere 31/12/2010 tarihine kadar
nakleden ve asgari 50 kişilik istihdam sağlayan mükelleflerin, bu illerdeki
işletmelerinden sağladıkları kazançlar için nakil tarihini izleyen hesap
döneminden itibaren beş yıl süreyle kurumlar vergisi oranını % 75'i geçmemek
üzere indirimli uygulatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bu madde hükmünden
gelir vergisi mükellefleri de yararlanır. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin
usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.” BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Uygun görüşle takdire
bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Kurumlar Vergisi Kanununa
eklenen bu geçici maddeyle, gelir vergisi mükellefleri hakkında da uygulanmak
üzere, münhasıran tekstil, konfeksiyon ve hazır giyim,
deri ve deri mamulleri sektörlerinde faaliyette bulunanlardan üretim
tesislerini belirtilen tarihe kadar Bakanlar Kurulunca tespit edilecek illere
nakleden ve asgari 50 kişi çalıştıran mükelleflerin, bu illerdeki
işletmelerinden sağladıkları kazançlar için nakil tarihini izleyen hesap
döneminden itibaren beş yıl süreyle kurumlar vergisi oranını % 5'e kadar
indirimli olarak uygulatma konusunda Bakanlar Kuruluna, uygulamaya ilişkin usul
ve esasları belirlemeye konusunda ise Maliye Bakanlığına yetki verilmektedir.
Böylece, söz konusu sektörde faaliyette bulunan işletmelerden dileyenlerin,
kümelenme anlayışıyla belirlenen illere taşınmalarına vergi yoluyla destek
sağlanmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, kabul
edilen bu önergeyle 10’uncu maddeye bir geçici madde eklendiğinden, çerçeve
10’uncu maddeyi, “5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’na aşağıdaki geçici
maddeler eklenmiştir.” şeklinde düzelterek oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. 11’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. 12’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. 13’üncü madde üzerinde bir
adet önerge vardır. Önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 329 Sıra
Sayılı Tasarının 13’üncü maddesinin Tasarı metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)– Katılamıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. OKTAY VURAL (İzmir) – Akif
Akkuş… BAŞKAN – Buyurun Sayın Akkuş. AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 329 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 13’üncü maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz
değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bu
maddede Millî Piyangonun satışı söz konusu biliyorsunuz. Bu satışın
ücretlendirilmesi ile ortaya çıkacak meblağdan devlet vergi almayacak. Yani bu,
ülkemizin sıkıntı içerisinde bulunduğu, büyük bir kriz yaşadığı dönemde… Hadi
belki bir başka yatırım olsa, bundan vergi alınmasın, bu kolayca satılsın,
dolayısıyla alan kişi de rahatça para kazansın ve sevinerek bu işi yapsın diye
düşünebiliriz. Ama bu bir şans oyunu. Biz maalesef bu
şans oyunlarında bu vergiden vazgeçiyoruz ama başka bir özelleştirme olsa
herhâlde vergiden vazgeçmeyiz diye düşünüyorum. Değerli milletvekilleri,
1980’den sonraki teknolojik gelişmeye paralel olarak siyasi ve ekonomik görünüm
de, dünyanın siyasi ve ekonomik görünümü de değişmiştir. “Küreselleşme”,
“demokratikleşme” ve “özelleştirme” sürece damgasını vuran kavramlardır.
Bildiğiniz gibi küreselleşmeyle ilgili geçtiğimiz günlerde birtakım görüşmeler
yapıldı. Demokratikleşmeyi hepimiz biliyoruz. Hatta milletvekili yemininin
içerisinde de buna değinilmekte. Bir de özelleştirme var. Özelleştirme serbest
piyasa kurallarını işleten gelişmiş ülkelerde devletin ekonomideki payını
azaltmak ve kaynak kullanımını artırmak için kullanılan bir politika aracı iken
gelişmekte olan ülkeler için ekonomik yapının yeniden şekillenmesi olarak
görülmektedir. Dolayısıyla devletin işletmeleri yok pahasına ve de eşe dosta
olmak üzere elden çıkarılmıştır. Bu özellikle AKP İktidarı döneminde daha da
aleni bir hâle gelmiştir. Tabii, burada özelleştirme
söz konusu olurken yahut özelleştirmeye gidilirken “Kârlılık ve verimlilikten
uzak çalıştığı varsayılan KİT’ler yetersiz performansı yanında özel sektörün
gelişimine de engel olmaktadır.” denilmektedir. Acaba böyle mi? Avrupa Konseyi Parlamenterler
Meclisinin 1990’da aldığı kararda, özelleştirme, verimliliği attırmak,
fiyatları düşürmek, kaynakları daha etkili kullanmak, gelir sağlamak, kamuda
çalışanların sayısını azaltmak ve sendikaların gücünü kırmak şeklinde
açıklanmaktadır. Gerçekten ülkemizde hemen hemen
bütün devlet işletmelerini sattık. Peki, soruyorum size: Verimlilik arttı mı
Türkiye’de? Gerçekten herhangi bir kurum dünkünden daha verimli bir şekilde
üretim mi yapıyor, çalışma mı yapıyor? Fiyatlar düştü mü? Bakıyoruz en temel
maddeler olan enerji sahasında fiyatlar oldukça yükseldi ve vatandaşımızın her
kesimini etkilemeye başladı. Yani akaryakıttaki artışı bir düşünelim, elektriğe
yapılan zammı düşünelim, doğal gaza yapılan zammı düşünelim ve bu zamlar
yapılırken özellikle petrolde deniliyordu ki: “İşte, dünyada petrol artıyor,
varili 150 doların üzerine çıktı dolayısıyla bunun için artıyor.” Ama bugün 150
doların altına düştü. Peki, niye indirim gıdım gıdım oluyor? Bu yükselirken olduğu gibi birdenbire
düşmüyor da gıdım gıdım bir
şekilde düşüyor diye sormak gerekiyor tabii.
Yine, gübre, doğal gaz fiyatları keza bunun gibi. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun efendim. AKİF AKKUŞ (Devamla) –
Kaynaklar daha etkili mi kullanılıyor? Hayır. Tarsus’ta Suma adıyla bir fabrika
vardı. Bu fabrika 300 milyon dolara satıldı. Tam dokuz ay sonra el değiştirdi
ama kaça el değiştirdi dersiniz? Bu defa 900 milyon dolara el değiştirdi.
Diyeceksiniz ki, içerisine ham madde konulmuştur. Evet
konulmuştur ama yine de arada muazzam bir meblağ bulunmaktadır. Alüminyum tesisleri: Bugün
alüminyum tesislerinde 1.300 işçi çalışıyor. Alüminyum tesisleri ilk faaliyete
geçtiği zaman 11 bin işçi çalışıyordu, daha sonra 7 bine ve en son özelleştirildiği
zaman 3.500’e indi işçi sayısı, bugün de 1.300. Yani, ülkemizde uygulanan
özelleştirme daha çok ferde satış şeklinde yapılıyor. Hâlbuki bu halka arz
metodu ile yapılmalıydı, halka arz edilmeliydi. Ayrıca birçok kurum ve kuruluş
yabancıların eline geçmekte -az önce belirttim- Suma fabrikası Teksas Pasifik diye bir şirketin eline geçti, Telekom yine
yabancıların eline geçti. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) AKİF AKKUŞ (Devamla) – Sayın
Başkan, bitirebilir miyim? BAŞKAN – Sayın Akkuş, son
cümlenizi alayım lütfen çünkü beş dakikayla sınırlı olduğu için. AKİF AKKUŞ (Devamla) – Bütün
bunlardan diyoruz ki tasarının 13’üncü maddesi ile KDV Kanunu’nun geçici 12’nci
maddesinde yapılan düzenlemeyle Milli Piyangonun özelleştirilmesinin altyapısı,
vergi istisnaları yapılarak hazırlanmaktadır. Ekonomik kriz ortamında yatırımı,
ihracatı teşvik edecek, dar gelirli, geniş kitlelerin sıkıntılarını
hafifletecek tedbirler yerine şans oyunu işletme lisansı alanlara vergiden
indirim tanınmasını doğru bulmuyoruz ve bu önergeye taraftar olmanızı,
desteklemenizi arzu ediyoruz. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri,
böylece 13’üncü madde tasarı metninden çıkarılmıştır. 14’üncü maddeyi 13’üncü madde
olarak oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Eski 15’inci, yeni 14’üncü
madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 329 sayılı
yasa tasarısının 14’üncü maddesinin (c) fıkrasında “hizmeti” ibaresinden sonra
“%2” olarak, (d) fıkrasında “hizmetleri” ibaresinden sonra “%5” olarak düzeltilmesini
arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 329 Sıra
Sayılı Tasarının 14 üncü Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz. M. Akif Hamzaçebi Ferit Mevlüt Aslanoğlu Osman
Coşkunoğlu Trabzon Malatya Uşak “Madde 14- 13/7/1956
tarihli ve 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 39 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı fıkraya aşağıdaki
bent eklenmiş ve maddenin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “c) Kablolu, kablosuz ve
mobil internet servis sağlayıcılığı hizmeti % 0, d) (a), (b) ve (c) bentleri
kapsamına girmeyen diğer telekomünikasyon hizmetleri %15,” “Birinci fıkranın (a), (b),
(c) ve (d) bentlerinde yer alan hizmetlerin birlikte veya birbiriyle bağlantılı
olarak verilmesi halinde, her hizmet tabi olduğu oran üzerinden
vergilendirilir. Bakanlar Kurulu, % 25 ve % 15 oranlarını ayrı ayrı veya birlikte sıfıra kadar indirmeye ve bu oranları
kanuni oranlarına kadar artırmaya yetkilidir.”” BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim. HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Osman Coşkunoğlu konuşacaklar. BAŞKAN – Sayın Coşkunoğlu, buyurun efendim. OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Görüşülmekte olan 329 sıra
sayılı Yasa Tasarısı’nın 15’inci, değişmiş hâliyle 14’üncü maddesinde, kablolu,
kablosuz ve mobil internet servis sağlayıcılığı hizmetine ilişkin özel iletişim
vergisinin yüzde 15’ten yüzde 5’e indirilmesi öngörülüyor. Biz bu özel iletişim
vergisinin, aslında geçici olarak konmuş olan fakat hâlâ bulunan özel iletişim
vergisinin yüzde 15’ten yüzde 0’a düşmesini öneriyoruz bu önergeyle. Neden? Birincisi: İletişim
vergilerinin en pahalı olduğu ülke Türkiye’dir maalesef. Dün burada konuşan bir
AKP sözcüsünün şu sözleri beni üzdü, dedi ki: “Yüzde 5’e düşürüyoruz,
olanaklarımız elverirse ileride daha da düşürebiliriz.” Değerli arkadaşlarım, Türkiye
iletişim vergilerinde bir numaradır, açık ara bir numaradır; bizim arkamızdan
gelen ülkeler de Tanzanya ve Uganda’dır. Ben daha fazla yorum yapmadan, açık
ara birinci olduğumuz, en önde olduğumuz, rekortmen olduğumuz bu iletişim
vergilerinin daha fazla düşürülmesi gerektiğini burada öneriyoruz. Bu birinci neden. Yani “Olanaklarımız buna yok.” demek biraz
yürek ister diye düşünüyorum. İkinci
neden: Bu konuda zaten Temmuz 2006’da alınmış bir Yüksek Planlama Kurulu kararı
vardır. Bu Yüksek Planlama Kurulunda onaylanmış olan Bilgi Toplumu Stratejisi
Eylem Planı’nın 105’inci maddesi bundan iki sene, iki buçuk sene önce bu
verginin yüzde 0’a düşürülmesini zaten ifade etmiştir. İki-iki buçuk sene önce
yüzde 0’a düşürülmesi gereken verginin şimdi yüzde 5’e düşürülmekle
yetinilmesi, hem gecikmeyle hem de kriz nedeniyle yüzde 5’e düşürülmesiyle
yetinmenin bir tatminkâr
tarafı yoktur, bu nedenle yüzde 0’a düşürülmelidir diyorum. Üçüncü
neden: Bu uzun bir neden, zamanım yok, çok kısa olarak ifade edeceğim. Peki, bu
vergideki azaltmanın ekonomiye katkısı ne olabilir konusuna baktığımız zaman,
birincisi iletişim vergileri; yedi çeşit iletişim vergisi var, çok yüksek
orana, yüzde 50’lerin üstüne varan toplamı. Bu iletişim vergisiyle üreticinin,
zaten sıkıntıda olan üreticinin çok yüksek faturaları oluyor; bir. İkincisi:
Çağdaş ekonominin işleyişine bakarsak ihmal ettiğimiz birtakım gelişmeleri de
görme olanağımız olur. Bunlardan bir tanesi de elektronik ticarettir. Son altı
ayda elektronik ticaretin 500 milyon dolarlık toplam satış cirosunun bu yıl 700
milyona, yani yüzde 40 arttığını görüyoruz. Bu rakam İngiltere’de geçen sene,
2008 için 10 milyar dolardı, Amerika’da 172 milyar dolar -Amerika bu konuda
tabii çok ileride- fakat İngiltere’de 10 milyar dolardı, Türkiye’de 500’den
700’e arttı. Burada ciddi bir potansiyel var iç talep konusunda ve dolayısıyla,
üretim konusunda. Değerli
arkadaşlarım, bu önemli bir bakış açısı değiştirmeyi gerektiriyor. Var olan
politikalar içerisinde küçük oynamalarla biz bu tasarının iyi niyetle
başarmasını beklediğimiz istihdam konularını başarmasını sağlayamayız. Bu
konuda da iki tane hızla belirtmek istediğim bir konu var. Temel bazı
hatalardan vazgeçmemiz gerekir. Bunlardan birincisi, krizin dış kaynaklı olduğu
sürekli söyleniyor. Krizin dış kaynaklı olduğu doğrudur fakat dış kaynaklı bir
kriz eğer Türkiye’yi o kaynaktan, krizin çıktığı kaynaktan daha kötü vuruyorsa
o zaman içeride uygulanan politikalar bir daha gözden geçirmekte yarar var. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN –
Buyurun Sayın Coşkunoğlu. OSMAN
COŞKUNOĞLU (Devamla) – İşsizlik konusunda 52 ülke içerisinde, bir yabancı
derginin yaptığı araştırmada 52 ülke içerisinde 3’üncü sırada olmamız dış
kaynaklı değildir. Dış kaynaklı krizin yanlış politikalar yüzünden Türkiye’ye
daha ağır yansımasının sonucudur. Diğer bir
dikkat edilmesi gereken konu da, bunu işsizliğin artmasına, yapısal
politikaları yapısal sorunlara bağlamak, yani tarımdan, köylerimizden göçe
bağlamak da eksik oluyor. Yanlış tarım politikalarının da bu vesileyle gözden
geçirilmesi gerekir. Dolayısıyla,
değerli arkadaşlarım, Hükûmet yanlış, eksik veya kötü
politikalarını bu vesileyle tekrar gözden geçirmelidir diyorum. Bu
önergeyi de bu bağlamda kabulünüzü diler, özel iletişim vergisinin en azından
bu maddede yüzde 0’a düşürülmesi lehinde oy vermenizi diler, saygılar sunarım. BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Coşkunoğlu. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte
olan 329 sayılı yasa tasarısının 14 üncü maddesinin (c) fıkrasında “hizmeti”
ibaresinden sonra “%2” olarak, (d) fıkrasında “hizmetleri” ibaresinden sonra
“%5”olarak düzeltilmesini arz ve teklif ederiz. Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)– Katılamıyoruz Sayın
Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN –
Sayın Kaplan, buyurun efendim. HASİP
KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önergemizde aslında
dünyada benzeri olmayan bir vergide bir indirim öngörüyoruz. Özellikle
Türkiye’de özel tüketim vergisinde yüzde 66’lara varan vergi ödemeye vatandaş
devam ediyor. Bu hâliyle dünya birincisiyiz vergi düzeyinde, özellikle cep
telefonları, İnternet olayında ve ben bir rakamlama yapmak istiyorum: Özel
iletişim vergisinde yüzde 25 TL, KDV yüzde 18, Hazine payı yüzde 15, kurum
masraflarına katkı payı binde 35, yeni tesis özel iletişim vergisi abonelikte
26, ruhsat ücreti 10, TGM 10 YTL. Şimdi, bu
korkunç rakamlarla dünya 1’incisiyiz. Biz Uganda’dan, yani İdi Amin’in vergilerinden daha adaletsiz vergi uygulayan dünya
1’incisi bir ülkeyiz. Zaten boşuna dememişler… İşte, ülkenin birinde birisi
padişah olmuş, ülkenin de paraya ihtiyacı var, vergi koydurmuş. Çağırmış
vezirini “Halkım ne yapıyor?” demiş. Vergiyi salmış tabii. “Halk çok üzgün, ahuvah ediyor.” demiş vezir. Paraları olmadığını
söylüyorlar. O dedikçe padişah yeni vergi koydurmuş. Ta ki bir gün veziri
“Halkımız şakır şakır oynuyor.” diyene kadar. Padişah
da o gün artık demiş ki: “Halk delirdi, bundan sonra vergi yok.” Yani halkın
delirmesini, şakır şakır oynamasını mı bekleyeceğiz
bu vergilerin inmesi için? Bu, gerçekten çok adaletsiz ve eşit olmayan bir
uygulama. Niye diyeceksiniz? Haberleşme Anayasa’ya girmiş ve devlette de
vatandaşa sağlanması gereken bir hizmet. Bir de eşit olması gerekiyor ama öyle
olmadığını görüyoruz. Bakın,
kısa konuşanlar cep telefonlarıyla: 12 YTL’lik kısa konuşan ile 50 YTL konuşan
ile 100 YTL konuşanlar arasındaki rakamlara bakın. Kısa konuşan
vatandaşlarımızın… 70 milyon civarında cep telefonu var, her ailede yetişkin
çocuklarımızın hepsinde cep telefonu var, bunun yüzde 66’ya varan bir vergisi
var. Önce, bu
vergiyi kim çıkardı? Bununla kim iftihar edebiliyor? 2004 senesi, 31 Temmuz
2004. 5328 sayılı Yasa’yla, AKP İktidarı dünyanın en zalim vergisini 70 milyon
vatandaşına uyguladı. Neyle uyguladı? ÖTV’yle 25,
KDV’yle 18 ve diğer
saydığım vergilerle. Şimdi,
buna baktığımız zaman, eşitsizlik bir yana, bakın, 12 liralık konuşan birisinin
hesaplamasına göre bir ayda faturası 18,97 lira; 50 liralık konuşanın faturası
79,03; 100 liralık konuşanın faturası 158 lira; yani az konuşan daha çok vergi
ödüyor ülkemizde. Bununla ilgili vatandaşın duyguları nedir? Vatandaş, bu vergi
için gerçekten -İnternet’e düşen şeylere bakıldığı zaman- dehşet verici
tanımlarda bulunuyor. “İsimsiz vergi.” diyor kimi, kimi
“Ayakta öteleme vergisi.” diyor, kimi “Para lazım vergisi.” diyor, kimi
“kanunen kabul edilmeyen giderlerdendir.” diyor, kimisi de “gelir vergimi
ödüyorum, hayır ödemiyorum, gelir bana gelmeden kesiliyor.”, “Katma değer
vergilerimi ödüyorum, hayır, hiçbir katma değer bana gelmiyor, seneye fiş
toplayacakmışız.” diyor, üstelik iletişim vergisinin altında bulunduğu bir
telefon faturası kalemi aslında bu, ama “Bu da ödeniyor.” diyor. “Damga
vergisi ödüyorum, damgalıyız.” diyor, “Yurt dışına çıkışta alan vergisi
ödüyorum, pasaportlarımız pullu oldu.” diyor, “Çöp vergisi ödüyorum, çöpten
geçemiyorum, yakında arabamı park ettiğim sokağa da vergi ödeyeceğim, ot ve bot
vergisi ödemiyorum, çok şükür!” diyor vatandaş. Şimdi,
Türkiye'nin toplamında bu rakamları koyarken… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) HASİP
KAPLAN (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN –
Buyurun Sayın Kaplan. HASİP
KAPLAN (Devamla) - …bu özel iletişim vergisinin bir tüketim vergisi olarak
vatandaştan alındığını ve AKP iktidarları döneminde deprem nedeniyle konulan bu
vergilerin 2004’te acımasızca yüzde 150 oranında artırıldığını hatırlamakta
yarar vardır. Vatandaş diyor ki: “ Ne
deprem parası? Biz vatandaşız, bizi enayi, saf yerine koyuyorlar, sonra da
paranın karşılığını… Taksitle Telekom satılıyor, alıyorlar oradan başkaları,
İsveç’e, Finlandiya’ya çalışıyoruz. Yarın deprem olacak. Her fani olumlu
olumsuz tadacaktır, göreceğiz öbür dünyada. Her dinin ortak bir anlayışı var.
Cennet, cehennem uygulamasında Allah baba sormayacak mı bunun hesabını milletin
parasını ne yaptınız diye?” Bakın bütçenin gelirine,
yüzde 49,4 ile tüketim vergisi birinci sırada vergi. 70 milyon vatandaşımıza
ödettirilen vergidir. Türkiye’nin kazanandan vergi almadığı, tüketenden vergi
aldığı bir ülkede adalet olmaz. Bunun için bu önergemiz… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) HASİP KAPLAN (Devamla) –
Vatandaşa eşeğini kaybettirenlerin sonradan buldurma mutluluğu gibi bir
yaklaşım tarzı, anlayışıyla değil, bir gerçek adalet duygusu anlayışıyla, en
azından makul bir seviyeye indirilmesini… Teşekkür ederiz. (DTP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. Madde 14’ü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Eski 16, yeni 15’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Eski 17, yeni 16’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Evet, yeni 17’nci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum. T.B.M. Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 329 sıra
sayılı yasa tasarı/teklifinin 17. maddesinin (e) fıkrasında yer alan %0 15 ifadesinin 100 TL olarak
değiştirilmesini ve buna paralel olarak da 492 sayılı harçlar kanununa ekli 4
sayılı tarifesinin 20/a maddesinde yer alan %o 15 ifadesinin de 100 lira olarak
değiştirilmesini arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 329 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 18’inci
maddesi üzerinde verdiğim bir önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. Burada satış bedelinin binde
15’inin 100 liraya getirilmesi… Yani Harçlar Kanunu’nda bir değişiklik
yapılıyor. Burada esas olan tabii, satış vaadi ve irtifak hakkı tesisidir.
Bunlar fiilî bir satış, mülkiyet değişikliği olmadığı için buradaki maktu bir
vergiye indirilmesinin daha adil olacağı inancındayım, çünkü aslında
gayrimenkul alım satımlarında da böyle irtifak hakkı ve satış vaadi
sözleşmeleri fiilî bir mülkiyet değişikliği değildir. Bu, vatandaşlara çok
büyük bir külfet getiriyor. Değerli milletvekilleri,
tabii, zaman zaman bu kürsüye çıkıyoruz. Dün burada
kürsüye çıktığım zaman AKP’li Grup Başkan Vekili benden sonra çıktı, kürsüyü
kirlettiğimi söyledi konuşmalarımla. Tabii, burada suistimalleri
dile getirmek onlara göre “kürsüyü kirletmek” demektir. Ayrıca “Bizim
suskunluğumuz masumiyetimizdendir.” dedi. Suskunluk, masumiyetinden midir yoksa
suçluluğundan mıdır -bunu, zaten vatandaşlar bizi dinliyorlar- onun hakkında da
bir karar verecek vatandaşlarımız. Şimdi, tabii burada bir bağımsız milletvekili olarak çalışmak ve
konuşmak çok zor şartlara bağlı. Kanun, bize dün daha
dağıtılmadan hemen gündeme alındı, inceleyemedik. Tabii, önergeme imza veren
DSP’li milletvekili arkadaşlara da teşekkür ediyorum. Ancak bir
Maliye Bakanlığı düşünün ki Maliyeyi felce uğratmış. Şimdi, tuttular
İstanbul’da 5 bin tane zengin kişiler için bir özel vergi dairesi koydular,
getirdiler -galiba sayısı 5 bin- ve bu 5 bin tane Türkiye'nin en büyük
zenginlerini getirdiler orada mükellef yaptılar. Bu 5 bin tane, vergi
dairesinde geçen sene veya evvelsi sene yapılan incelemede bulunan matrah farkı
100 milyar lira. O kadar büyük mükellef grubu var ki. Yani bunlara bir imtiyaz,
istediğiniz… Hesapları incelenmiyor, birtakım avantajlar veriliyor. Yani
bunlarla neye hizmet edilmek isteniyor? Maalesef Maliyede çok ciddi vergi
incelemesi yapılmıyor; işte, aynı masada oturan vergi dairesi memurunun birisi
2 milyar alıyor, birisi 1 milyar alıyor; böyle, karmakarışık bir şey. AKP
iktidara işte 2003 yılında geldiğinden beri yani 2008 yılına kadar seksen dört
tane torba kanun çıkardı. Bu torba kanunu… Bakın, şu kanunun 33’üncü maddesiyle
tam yirmi yedi tane kanun değiştiriliyor. Değerli milletvekilleri, allameyi
cihan da olsanız, ağzınızla kuş da tutsanız, buradan ne geldiği belli değil.
Burada, bürokratlar da doğru dürüst bazı şeylerin farkında değil. Ben dün
burada dedim ki: Yani bu… Ben soruyorum şu AKP’li milletvekillerine: Yahu,
Allah’ınızı severseniz hanginiz bu kanunun bir maddesini okudunuz, Komisyonda
olanlar dışında? Yok böyle bir şey! Yani neye oy
veriyoruz, neye vermiyoruz; böyle bir yasama faaliyeti olur mu? Yani bir
milletvekili, burada verdiği bir kanunun bu memlekete ne getirdiğini ne
götürdüğünü, kime ne külfetler getirdiğini bilmeden oy verir mi değerli
milletvekillerim? Böyle bir Parlamento çalışması, tam buna da uygun bir Meclis
Başkan Vekili yani ne doğru dürüst Meclisi yönetir… Karar yeter sayısını
isteriz, olmayan karar yeter sayısına “var” der. Efendim, bir maddeye geçici
madde önergesi verilir, hiç böyle, İç Tüzük’te böyle bir usul yok yani şimdiye
kadar mevcut bir maddeye geçici madde eklenmesi yönünde verilen önerge yok ama
biz itiraz ediyoruz, tabii AKP’nin önergesi olduğu için… Hiç, ne İç Tüzük ne
Anayasa hak getire! Böyle, tamamen karmakarışık, hukuk bilmez, nazara almaz,
kanunu nazara almaz, keyfî bir Meclis yönetimi; buna bağlı bir, 340
milletvekillinden teşekkül eden AKP’nin keyfî, hukuk tanımaz davranışları. Burada
milletvekillerinin, yahu, arkadaşlar şu memleketi dürüst yönetelim… Bu
memlekette, bakın, yani sizin ta Genel Başkanınıza dayanan usulsüzlükler var;
işte çocukları ticaretle uğraşıyor, bilmem, bu gemileri buna alanlar, devletin
bütün kaynaklarından bunlara maalesef devletin kaynakları kanalize
ediliyor, bunları araştıralım. NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Ticaret yapmak yasak mı? KAMER
GENÇ (Devamla) – Bize deniliyor ki: “Kürsüyü kirletiyorsun.” Yahu, ben mi
kirletiyorum siz mi kirletiyorsunuz? Bunun bir şeyi var, araştırma önergesini
verelim. Bu İstanbul’da kaç tane imar değişikliği yapmış, bunların kaçını
AKP’liler almış, kaçında yüzde kaç rant sağlanmış,
Eyüp’teki bina niye bunlara verilmiş, bunları araştıralım. NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Belediye Başkanının dokunulmazlığı yok, git savcılığa
başvur! KAMER
GENÇ (Devamla) – Tayyip Erdoğan’ın oğlunun satın aldığı gemiyi hangi parayla
satın almış, onu araştıralım. NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Dokunulmazlıkları yok git mahkemeye, git savcılığa! KAMER
GENÇ (Devamla) – Çocuklarının kuyumcuyla ortak olması nedeniyle kuyumcu niye
bunlara bu şeyi verdi? (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Ezbere konuşuyorsun. Eğer bir suç varsa mahkemeye gidersin,
dokunulmazlıkları yok bu insanların. BAŞKAN –
Konuşmanızı tamamlayınız lütfen. Buyurun. KAMER
GENÇ (Devamla) – Şimdi, senin kafan ermez bunlara, aklın ermez bunlara. NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Senin aklın ermez! Boş konuşuyorsun, hayatını boşa
geçirmişsin sen! KAMER
GENÇ (Devamla) – Bak şimdi, mahkemeye… Ben seni… Bak buradan söylüyorum, sen
mahkemeye git. NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Git mahkemeye, suç varsa git mahkemeye! KAMER
GENÇ (Devamla) – Ben Parlamentoya mahkemeye gitmek için gelmedim. Parlamentonun
denetim yetkisi var. Yani,
şimdi, Maliye Bakanı hasta olmuş, seni yerine Maliye Bakanı yapmazlar, çok yağ çekme.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Saçma sapan konuşma! KAMER
GENÇ (Devamla) – Sen merak etme, bellidir o, çok şey ediyorsun. Bir defa sen
maliyeci değilsin. NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Her zamanki gibi saçmalıyorsun! KAMER
GENÇ (Devamla) – Bakın, devletin bankalarından 750 milyar doları getirip de
kendi damadının şirketine veren bir kişiyi bir maliyeci savunamaz. Bu, açıktan
açığa devlet kaynaklarını yok yere kendi kararına şey etmek lazım. NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – 50 kere söyledik anlamıyorsun sen, aklını kullan biraz! KAMER
GENÇ (Devamla) –Efendim, faizi fazla vermiş... Yahudi’nin birisi gitmiş, borç
para istemiş, demiş ki: “Bana borç para ver.” Demiş: “Peki, vereyim.” Adam para
ödemeyecek. Demiş: “Ama yüzde 100 faiz alırım.” Demiş: “Tamam, vereyim yüzde
100 ama faizi peşin alırım.” Şimdi, peşin yüzde 100 faiz almışsın, senin işin
de o olmuş. NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Teminatı da var, teminatı! Kimseye uygulanmayan teminat
uygulanmış! KAMER
GENÇ (Devamla) – Yani bankaya para ödemedikten sonra, al istersen yüzde 4 faiz,
yüzde 5 faiz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Ezbere konuşuyorsun, boş konuşuyorsun! KAMER
GENÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, işte bunlar… Burada tabii konuşma
imkânlarımız da kaldırılıyor. Efendim,
önergem oylanırken karar yeter sayısını istiyorum. BAŞKAN –
Tamam. Teşekkür
ediyorum Sayın Genç. Saygıdeğer
arkadaşlarım, bütün hatipler için geçerlidir: Konuşmalarımızda başka insanların
Meclisin hakkını, hukukunu, hakkaniyetini çiğnememesini defalarca tekrar
ediyoruz. Eleştiriliyoruz, söyleniyor ama bundan daha güzel bir demokrasi
herhâlde dünyanın başka bir yerlerinde de yoktur. Önergeyi
oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Karar yeter sayısı vardır. 17’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Yeni
18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Eski
20’nci, yeni 19’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte
olan 329 sıra sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 19’uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 19-
2/7/1992 tarihli ve 3835 sayılı Ahıska
Türklerinin Türkiye’ye Kabulü ve İskanına Dair Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir. Geçici Madde 1: 01.01.2009 tarihinden önce ikamet tezkeresi almak
suretiyle Türkiye’de ikamet eden Ahıska Türklerine bu
maddenin yürürlüğünden itibaren 3 ay içinde müracaat etmeleri halinde; milli
güvenlik açısından sakıncası olmamak şartıyla, 11.2.1964 tarihli ve 403 sayılı
Türk Vatandaşlığı Kanunu ve diğer ilgili mevzuatta öngörülen şartlar
aranmaksızın, başvuru tarihinden itibaren 6 ay içinde Türk vatandaşlığına
alınarak çifte vatandaşlık statüsü sağlanır. Çifte
vatandaşlık statüsü sağlananlar, Bakanlar Kurulunca belirlenen yerlerde iskân
edilirler. BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Bu önerge
ile; 2/7/1992 tarihli ve 3835 sayılı Ahıska Türklerinin Türkiye’ye Kabulü ve İskanına Dair
Kanunun 6. maddesi ile çifte vatandaşlık imkanı getirilenlerden, milli güvenlik
açısından sakıncası olamayanlara, 403 sayılı Kanun ile diğer mevzuattaki
şartlar aranmaksızın vatandaşlık verilmesi öngörülmektedir. BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda 19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 20’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. 21’inci
madde, eski 22’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte
olan 329 Sıra Sayılı Tasarının 21’inci maddesinin 2’nci ve 3’üncü paragrafları
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Gelir
İdaresi grup müdürü, vergi dairesi müdürü, müdür, vergi dairesi müdür
yardımcısı ve müdür yardımcısı kadrolarına atanacakların, yapılacak yazılı ve
sözlü sınavlardan ayrı ayrı yüz tam puan üzerinden en
az yetmiş puan almaları şarttır. Şu kadar ki, vergi denetmenliğine
atandıktan sonra bu unvanda en az beş yıl hizmeti bulunanlar sınava tabi
tutulmadan gelir idaresi grup müdürü olarak, devlet gelir uzmanlığına
atandıktan sonra bu unvanda en az beş yıl hizmeti bulunanlar sınava tabi
tutulmadan müdür olarak atanabilirler. Bu sınavlara katılacak personelin
belirlenmesi ile sınavlara ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.” “Vergi
dairesi müdürleri, müdürler ve bunların yardımcıları yer değiştirme suretiyle
atamaya tabi olup, buna ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.” BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. BAŞKAN –
Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar) ERKAN
AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 22’nci madde üzerinde
verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Maliye
Bakanlığı ile Gelir İdaresi Başkanlığının yeniden yapılanma sürecinde binlerce
çalışanı ilgilendiren sorunlar ve şikâyetler giderek artmaktadır. Gelir
İdaresi Başkanlığına bağlı merkez ve taşra teşkilatında görev yapan müdür,
vergi dairesi müdürü, müdür yardımcıları ve memurlar vergi gelirlerinin
toplanmasında Gelir İdaresinin hedeflerine ulaşmasında canla başla çalışan
görevli ve sorumlu kişiler olup devletin mükellefe yansıyan yüzüdür. Verginin
takip ve tahsili konusunda bir icra memuru gibi, mükellefle ihtilafa düşüldüğü
durumlarda bir avukat gibi çalışmasının yanı sıra mükellef odaklı hizmet
anlayışı çerçevesinde aynı zamanda mükellefin danışmanı ve müşaviri olarak da
hizmet vermektedir. Bu
görevleri ifa ederken ortalama 100 personelin çalıştığı bir vergi dairesi
yaklaşık 10 bin mükellefin sorumluluğunu üstlenmektedir. Ancak bu kadar önemli
görev ve sorumlulukları üstlenen personel hak ettiği statü ve özlük haklarına
kavuşamamıştır. Mevcut
ücret sisteminde, müdür ve müdür yardımcıları, maiyetinde çalışan bir kısım
memur kadar ücret alamamaktadır. Ayrıca,
Gelir İdaresini temsil eden vergi dairesi müdürlerinin makam tazminatı
ödemesine de dâhil edilmeleri önem arz etmektedir. Vergi
Usul Kanunu’nun 135’inci maddesine göre tüm incelemeye yetkili olanlar denetim
tazminatı ödemesinden yararlanır iken, aynı maddede sayılan ve inceleme
yetkisine haiz olan vergi dairesi müdürü, vergi dairesi başkanı ve müdürler
denetim tazminatı alamamaktadırlar. Gelir İdaresi müdür ve müdür yardımcılarına
denetim tazminatı ödenmesi yerinde olacaktır. Maliye
Bakanlığına bağlı kurumlarda ve birimlerde özel uzmanlık sınavlarında uygulama
birliği bulunmamaktadır. Uzmanlık sınavlarında Gelir İdaresi Başkanlığında
sadece yazılı sınav sonucuna göre uzman kadrosuna atama yapılmasına rağmen,
diğer birimlerde uzman olabilmek için yazılı ve sözlü sınavı geçtikten sonra
ayrıca tez hazırlanmaktadır. Bu konuda uygulama birliğinin sağlanması
gerekmektedir. Gelir
uzmanlığına atamalarda ise, âdeta personel bakımından bir kaos
yaşanmaktadır. Bu sınav şartlarından da görüleceği üzere, kadro ve unvana
bakılmaksızın dört yıllık üniversite mezunları özel gelir uzmanlık sınavına
girebilmektedirler. Sınav sonucu uzman olarak atananların evvelce memur
statüsünde görev yapanların statüsünde çalıştırılması durumu da dikkate
alındığında, aynı görevi yapan ve uzman olmayan diğer memurlarla, hatta daha
fazla yetki ve sorumlulukları bulunan şefler ve müdür yardımcıları ile
aralarındaki maaş farkı nedeniyle personel arasındaki huzursuzluk ilerlemiştir.
Aralık 2006 tarihinde yapılan özel sınavla 70’in üzerinde puan alarak
başarılı sayılan ancak kadro sayısı nedeniyle ataması yapılamayanların da
sınava girmeksizin, Aralık 2007 tarihinde yapılan sınav sonuçlarıyla
birleştirilerek atamalarının birleşik, yani karma liste üzerinden yapılması
sonucu 15 Aralık 2007 tarihindeki sınavda alt sınırın 79 puanda kalması
nedeniyle, 79’un altında puan alanlar da durumlarını dava konusu yapmışlar ve
dava sonucu, 79 puanın altında kaldığı gerekçesiyle gelir uzmanlığı kadrosuna
atamasının yapılmaması işleminde yargı tarafından hukuka uyarlılık
bulunmamıştır. Yüksek
puan almalarına karşın 2007 yılında ataması yapılamayan yaklaşık 600 personelin
gelir uzmanlığına atanması mahkeme kararıyla kararlaştırılmıştır. 2006 yılı puanlarına
göre atanan 600 gelir uzmanının unvanının iptal edilmesi nedeniyle neredeyse
bir yıl boyunca aldıkları maaş farklarının faizleriyle birlikte geri alınması
söz konusu olabilecektir. Biraz önce grupların ortak önergesiyle geçici 4’üncü
madde üzerinde yapılacak değişiklikle düzeltilecek bu sorunun 600 memur
açısından çözülecek olması bu personel bakımından oldukça sevindirici
olacaktır. Gelir
İdaresi Başkanlığının söz konusu gelir uzmanlığı özel sınavı sonucu yapılan
atamalarda maalesef idarede daha önce huzurlu, idareyle her zaman barışık olan
çalışanlar şimdi huzursuz, birbirleriyle neredeyse kavgalı duruma düşmüştür. Bu
durumların bundan böyle yaşanmaması için gerekenin yapılması gerekmektedir. Bu
düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Sayın Akçay, teşekkür ediyorum. KAMER
GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN –
Tamam efendim. Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur. Birleşime
beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 15.52 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 16.04 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun),
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59’uncu Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. 329 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon
ve Hükûmet yerinde. 21’inci
madde üzerinde verilen Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım. Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 22’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Eski 24,
yeni 23’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan 329 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 23 üncü
maddesi ile 4706 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen Ek 3 üncü Maddenin birinci
fıkrasında yer alan “üç katından az olmaması kaydıyla” ibaresinin; “tarım ve
hayvancılık yatırımları için bir, turizm yatırımları için iki, diğer yatırımlar
için üç katından az olmaması kaydıyla” şeklinde ve dokuzuncu fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. “Hazineye ait taşınmazlar; tarım ve hayvancılık yatırımları hariç olmak
üzere, birinci fıkra kapsamında en az ellimilyon ABD
Doları karşılığı Türk Lirası tutarında, en az yüz kişiye istihdam sağlayacak
şekilde ve taşınmazın rayiç değerinin en az üç katı tutarında yatırım
yapacaklara, 492 sayılı Harçlar Kanununun 63 üncü maddesinde yer alan harca
esas değer üzerinden doğrudan satılabilir. Bu
yerlerin amacı dışında kullanılmayacağına dair tapu kütüğüne şerh konulur.
T.B.M. Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte
olan 329 sıra sayılı yasa teklifinin 23. maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ederiz.
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. BAŞKAN –
Sayın Genç, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım? KAMER
GENÇ (Tunceli) – Konuşacağım. BAŞKAN – Buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, 23 üncü maddede önergem. BAŞKAN – 24’üncü madde, eski
24, yeni 23. KAMER GENÇ (Tunceli) –
Organize sanayi bölgeleriyle ilgili madde 23’üncü madde. BAŞKAN – Bir madde çıktı ya. KAMER GENÇ (Tunceli) –
Anladım ama 22’ye geçmesi lazım. BAŞKAN – Eski 24, yeni 23,
bir madde çıktı. KAMER GENÇ (Tunceli) – Benim
önergem 23’üncü madde… Yani bu organize sanayi bölgeleriyle ilgili madde değil
mi 23’üncü madde? Çünkü bir önceki maddede Gelir İdaresiyle ilgili müzakereyi
yaptık. BAŞKAN – Sayın Genç, bakınız,
aynen diyorsunuz ki: “329 sıra sayılı yasa teklifinin 24. maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını…” Önergeniz burada, buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, aslında biraz önce önerge verilen 23’üncü madde Gelir İdaresiyle
ilgiliydi, şimdi bu madde de organize sanayi bölgeleriyle ilgili. BAŞKAN – Hayır, sizin
verdiğiniz teklif 24’üncü madde yani o 24’üncü madde yeni 23’üncü madde oldu
ama önergeniz o. KAMER GENÇ (Tunceli) – Tamam,
peki. Sayın milletvekilleri, şimdi,
bu maddede getirilen bir sistem var. Şimdi, evvela madde metnindeki şeye bakın:
“…mülkiyete yönelik Hazinece dava açılmaz, açılmış davalardan vazgeçilir,
açılan davalar sonucunda bu taşınmazların mera olarak sınırlandırılmasına ve
özel sicile yazılmasına dair verilen ve kesinleşen mahkeme kararları uygulanmaz
ve bu kararlar uyarınca tapu kütüklerine konulan şerhler terkin edilir.” Şimdi,
bu maddenin bu yazılış şekli bir defa Anayasa’ya aykırı, Anayasa’nın 138’inci
maddesine göre mahkeme kararlarına uymak zorundasınız. Siz mahkeme kararlarına
uyulmaz diye nasıl bir madde yazarsınız? Bu bir. İkincisi: Yani bizim
Tunceli’de bol bol buzdolabı, çamaşır makinesi
dağıtarak oy almaya kalkıyorsunuz da şimdi oranın organize sanayisinin
kurulması konusunda kaç seneden beri bir para göndermiyorsunuz. Evvela orada
bir yatırım yapılması için, organize sanayisinin yatırımının yapılması için
orada insanlara yapılması gereken yatırımı yapmak lazım. Şimdi, bu maddeyle… Benim tabii şüphem de var, acaba, son 2/B maddesine göre şeyi
çıkardınız, işte orman sahalarını hazineye intikal ettirdiniz, hazineye intikal
ettirdiğiniz araziler de bu madde kapsamında mütalaa edilir mi edilmez mi, o da
ayrı bir konu çünkü orman sahasından çıkarılan arazilere o gün çıkardığımız
kanunla “Hazine adına kaydedilir.” dediniz. Şimdi, hazine adına
kaydedilince bu maddeye uygun olarak acaba yine birtakım orman sahasından, 2/B
sahasından hazine adına kaydedilen araziler bu madde kapsamında birtakım
yandaşlara bedava verilecek mi? Tabii bunlar… NURİ USLU (Uşak) – Yanlış
söylüyorsun! KAMER GENÇ (Devamla) –
Efendim, yanlış manlış söylediğim yok. Çünkü sizin
sicilleriniz pek iyi değil de onun için şey ediyorum.
Şimdi, kanunu, tabii, doğru dürüst incelemediğimiz için… Onu da kabul ediyorum.
Yani bize daha verilir verilmez, incelemeden, mecburen şöyle göz ucuyla bir göz
attık. Elbette ki tabii, çok derinlemesine bir inceleme yapmadık. Şimdi, değerli
milletvekilleri, tabii ki kanunlar müzakere edilirken o kanunlara bağlı olarak
bazı şeyleri de söylemek lazım. Geçen gün işte İstanbul’da bir hırsızlık olayı
olmuş, biliyorsunuz. İstanbul Anakent Belediyesinde İmar Müşaviri olan
birisinin evinde hırsızlık olmuş. Üç tane kasası var. Küçük kasa çalınmış fakat
kasa sahibi sahip çıkmamış. O küçük kasayı açmışlar, bir bakmışlar ki 2,2
trilyon lira para çıkmış bundan. Öteki büyük kasalardan ne çıktı bilmiyoruz!
Keşke işte aslında memlekette tabii, savcılar gidip anında oraya müdahale
etseydi o büyük kasalarda belki trilyonlarca lira para çıkmıştı. Çünkü
İstanbul’daki imar rantı çok yüksek. Şimdi, o çıkınca,
arkasından da, kasası evinde çalınan kişi, yani sizin İstanbul Belediye
Başkanının İmar Müşaviri olan kişi evinde çalınan bir kasadan çıkan 2,2 trilyon
liraya sahip çıkmıyor. Yani enteresan bir olay tabii. KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Ne
alakası var yasayla? KAMER GENÇ (Devamla) –
Burayla var. Bu organize sanayi bölgelerinde arazilerin hazine… KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) –
Yok. KAMER GENÇ (Devamla) –
Efendim, var maddede, bakın, bu imarla ilgili arsalar. Bakın burada imar… Bakın
“1/1/2005 tarihinden önce kesinleşen imar
planlarında...” Bakın, bu imar planıyla doğrudan bir ilişkisi var. Yani onun
için onu söyledim. Yani İstanbul’da yapılan imar
usulsüzlüklerini burada dile getirdik uzun uzadıya ve burada 250 milyar
dolarlık rant sağlandığını söylediler. Ben bu
vesileyle… O büyük kasalar da keşke açılsaydı, hatta Topbaş da bu konuda bir…
Tabii, kendisiyle ilgili ciddi bir inceleme yapmaya elvermiyor. Tabii,
müfettişler hiç gidip de… Adana Belediye Başkanı AKP’den ayrıldıktan sonra
hemen müfettişler Adana’ya taşındılar ama İstanbul Belediyesine maalesef hiç
bir yönde inceleme yapılmıyor. Şimdi, bir defa, bu maddede
yer alan bu “…mahkeme kararları uygulanmaz…” hükmü, Anayasa’nın 138’inci
maddesine aykırıdır. Böyle bir kanun hükmü yazılamaz. Anayasa’ya sadakat yemini
etmişiz. Ayrıca da… Yani bir defa bu
Anayasa’ya aykırı olduğu için ben bu maddenin bu nedenle metinden çıkarılmasını
diliyorum. Ayrıca da bu maddeyle bağlı
olarak, Tunceli iline, maalesef, organize sanayi için gönderilmesi gereken para
gönderilmiyor, onun yanında yatırım yapılması gereken alanlarda yatırım
yapılmıyor ve terörde zarar gören insanların alacakları karşılanmıyor ama buna
rağmen, işte bizim oralara tutup buzdolabı -kış günü- çamaşır makinesini
göndererek o insanların onuruyla oynanıyor. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun. KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi,
ben size sormak istiyorum: Bir ilçeye eğer yani böyle, para, oylarını
etkileyecek çeşitli bir şey gönderdiğiniz zaman, yarın o insanlar o parayı
gönderen idarelere oy verdiği zaman ne duruma düşer? Derler ki: “Satılık
insanlar.” Yani, bunları, bazı şeyleri söylerken veyahut da
yaparken insanların onuruyla oynamamak lazım. Ben tabii, yine de Tunceli
halkının böyle bir çamaşır makinesine, buzdolabına kanacağına da inanmıyorum.
Hatta ben dedim, gerekirse şey de verin, yani ev versinler, araba versinler,
hatta gerekirse bekârlara Nataşa versinler, ben
bunlara karşı da değilim ama insanların da onuruyla oynamasınlar. Saygılar sunuyorum efendim,
sağ olun. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
O işi sen iyi yaparsın, senin uzmanlık alanın! Nataşa
işi senin uzmanlık alanın! KAMER GENÇ (Tunceli) – Senin
uzmanlık, sen… NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
- Herkes biliyor, Nataşa
işi sana ait. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 329 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 24 üncü maddesi ile 4706 sayılı Kanuna
eklenmesi öngörülen Ek 3 üncü Maddenin birinci fıkrasında yer alan "üç
katından az olmaması kaydıyla" ibaresinin; "tarım ve hayvancılık
yatırımları için bir, turizm yatırımları için iki, diğer yatırımlar için üç
katından az olmaması kaydıyla" şeklinde ve dokuzuncu fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. "Hazineye ait
taşınmazlar; tarım ve hayvancılık yatırımları hariç olmak üzere, birinci fıkra
kapsamında en az ellimilyon ABD Doları karşılığı Türk
Lirası tutarında, en az yüz kişiye istihdam sağlayacak şekilde ve taşınmazın
rayiç değerinin en az üç katı tutarında yatırım yapacaklara, 492 sayılı Harçlar
Kanununun 63 üncü maddesinde yer alan harca esas değer üzerinden doğrudan
satılabilir. Bu yerlerin amacı dışında kullanılmayacağına
dair tapu kütüğüne şerh konulur.
Nurettin Canikli
(Giresun) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Tarım ve hayvancılık
yatırımlarında görülen ölçek ekonomileri dikkate alındığında, özellikle
hayvancılık sektöründe yem bitkisi üretimi de yapılması gerektiği için, bu
yatırımlar geniş arazi taleplerine konu olabilmektedir. Bu tür yatırımlarda,
söz konusu faaliyet için gerekli olan kapalı alanlar (Ahır ve benzeri) toplam
yatırım içinde küçük bir oranı teşkil etmektedir. Tasarıda yatırımlar için yer
alan arazi değerinin üç katını aşmama şartı, uygulamada yatırım taleplerinin
önünü tıkayan bir faktör olarak ortaya çıkacaktır. Diğer yandan, turizm
yatırımlarıyla ilgili olarak Kültür ve Turizm Bakanlığının gerçekleştirdiği
arsa tahsisleri dışında da hazinenin arz ve arazileri de turizm yatırımlarına
tahsis edilmektedir. Tasarı da yer alan rayiç değerinin üç katını aşmama şartı,
turizm yatırımlarının yapılmasını da zorlaştı-racaktır.
Turizm yatırımlarında da amaçlanan faydalarının elde edilebilmesi için tesisin
yarısı kadar bir alanın kapalı alan dışında rekreasyon
amacıyla veya diğer spor, eğlence vb. aktiviteler için kullanılması
gerekmektedir. Yatırımlara tahsis edilecek
arsa ve arazilerin rayiç değerlerinin yatırımın konusuna göre
farklılaştırılması, Tasarı ile amaçlanan yatırım teşvikine daha fazla katkı
sağlayacaktır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge
doğrultusunda 23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 24’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Eski 26, 25’inci madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 329 sıra
sayılı Tasarının 25. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Günal, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Teşekkürler Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, bu
maddenin tasarıdan çıkarılması için önerge verdik. Tabii, süremiz kısıtlı
olduğu için fazla geneli üzerinde durmayacağım. Daha sonra onları değerlendiririm.
Ama, bu tasarının torba tasarı olarak geldiğini, önce
“Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda”, sonra “İşsizlik Sigortası Fonu ve
Bazı Kanunlarda” ve sonra da “Bazı Kanunlarda” diye değiştirildiğini hepimiz
biliyoruz. Komisyona geldiğinde bunları söylemiştik. Bunlar böyle alelaceleye getirilip görüşülmesi gereken konular değil,
birincisi. İkincisi: Toprak Mahsulleri
Ofisinin görev zararları karşılığında hazinenin devlet iç borçlanma senedi
çıkarmasını uygun görüyor bu madde. Değerli arkadaşlarım, Toprak Mahsulleri
Ofisinin bu zararları nereden çıktı? Bu vesileyle onu da tartışmamız gerekiyor.
Şimdi, doğru dürüst buğday alımı yapmadınız. Çiftçimiz mağdur. Başka? Toprak
Mahsulleri Ofisinin görevi arasında olmamasına rağmen ve FİSKOBİRLİK diye bir
kuruluşumuz olmasına rağmen fındık alımlarını FİSKOBİRLİK’ten alıp Toprak
Mahsulleri Ofisine devrettiniz. Bunun karşılığında da bu işlemi yaparken biz
bekliyorduk ki fındık üreticisine gerçekten destek almak amacıyla bu yapılmış
olsun. Maalesef, fındık piyasasında da bir karmaşaya yol açıldı ve ucuz bir
şekilde üreticilerin elinden çıkmasına yol açıldı. Bütün diğer kurumlar
Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan faydalandırılırken, DFİF’ten,
maalesef FİSKOBİRLİK faydalandırılmadı. Şimdi, dünyanın hiçbir yerinde bu kadar
destek verip de sonra da üreticinin bu kadar rezil edildiği başka bir uygulama
yok. Peki, bu görev zararları nereden çıktı? 1 milyar TL’ye kadar yetki
alıyorsunuz. Şimdi, değerli arkadaşlar,
bir de bir taraftan gazetelerde haberler okuyoruz. IMF’nin hani Sayın Şimşek’in
“Açıklayamam.” dediği iki maddesinden bir tanesinin mali kural olduğunu
söylüyorlar. Şimdi, bunu bütçe disiplininin neresine sığdırabiliriz, bunu mali
kuralın neresine sığdırabiliriz? O zaman, bu görev zararını nasıl
açıklayacaksınız? Bir taraftan bütçe disiplini, mali kural diyeceğiz, bir
taraftan da bu kamu kurumlarının görev zararları karşılığında hazine kâğıdı
ihraç edeceğiz. Peki, hakikaten, IMF’ye böyle
bir söz verdik mi vermedik mi? Verdiysek bu da yeni bir anlaşmazlık konusu olmayacak
mı? Bu arada yeni bir madde olarak bu da karşımıza çıkmayacak mı? Yoksa, yine burada başka şeyler mi var, biz bunu anlamakta
zorluk çekiyoruz. Bunun zaten söylemiş olduğunuz amaçla, genel gerekçede yer
alan, krize karşı önlem paketiyle bir alakası yok. Alelacele olması gereken bir
şey de değil. Bu çerçevede “biz ama yaptık, oluyor” diyorsanız bir diyeceğimiz
yok çünkü biz, 57’nci Hükûmet döneminde, değerli
arkadaşlarım, hem kamu bankalarının hem de diğer kamu kuruluşlarının görev
zararlarının tasfiyesi için yasal düzenlemeler yaptık. Bir daha da karşılığı
ayrılmadan herhangi bir görev zararı doğuracak bir işlem yapılmaması
gerektiğini de karara bağladık ama siz yeniden bunu deliyorsunuz ve daha önceki
yapmış olduğunuz ve gereksiz işlemler yüzünden ortaya çıkan zararları
karşılamak amacıyla yapıyorsunuz. Bu çerçevede, bu bir yol açar değerli
arkadaşlarım. Yeniden görev zararlarının ihdasına, yeni yeni
görevlerin verilmesine yol açar. Bu amaçla biz bu önergeyi
verdik. Önergeyi bu anlamda sakıncalı buluyoruz, bütçe disiplini açısından
sakıncalı buluyoruz, aceleye getirildiği için sakıncalı buluyoruz. Bu maddenin
metinden çıkarılmasını talep ediyoruz. Bu konuda desteklerinizi
bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Günal. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 26’ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Yeni 27, eski 28’inci madde
üzerinde iki adet önerge vardır; okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan 329 sayılı
tasarının 27. maddesindeki “Ek Madde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 329 sıra
sayılı Tasarının 27. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim. OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Günal… BAŞKAN – Sayın Günal, buyurun efendim. MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Teşekkürler Sayın Başkan. Değerli milletvekilleri,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, yine,
gereksiz olduğunu düşündüğümüz bir maddenin metinden çıkarılması üzerine
önergemiz vardı, bu konuda söz almış bulunuyorum. Burada bir Ekonomi
Koordinasyon Kurulu kurulması… Bu daha gereksiz kaldı çünkü Hükûmetin
getirmiş olduğu tasarıda bir de “ekonomik işler genel müdürlüğü” diye bir
müdürlük kurulması, Başbakanlık bünyesinde, önerilmişti. Biz baştan bunun torba
değil çorba kanun olduğunu, ayıklanması gerektiğini söyledik. Bu çerçevede de
Başbakanlığın bir icra birimi değil koordinasyon birimi olduğunu, burada ayrı
bir kurum kurulmasının teşkilat kanunumuza aykırı olduğunu, bunun ayrı şekilde
ele alınması gerektiğini söyledik. Arkadaşlarımız da bu teklifimizi alt
komisyonda, Sayın Bakanının da iştirakiyle, çıkardılar. O zaman bu Ekonomi
Koordinasyon Kurulu teklifi ortada kaldı, öksüz kaldı. Yani onun altyapısı
olarak, daha doğrusu hizmet birimi olarak düşünülmüş bir genel müdürlüktü. Şimdi, Ekonomi Koordinasyon
Kurulu neden gereksiz? Değerli arkadaşlar, şimdi, sağlayamadığınız
koordinasyonu sadece kurul kurarak sağlayamazsınız. Bu, ekonomideki
başıbozukluğu sizin ifade etmenizin başka bir şeklidir. Ekonomi Koordinasyon
Kurulu ne işe yarayacak? Artı, bir de ben gazetelerde haberler görüyorum,
basında: “Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplandı. Şunları, şunları davet etti.”
Bu kurul var mı yok mu? Yoksa nasıl topluyorsunuz, varsa neden yeniden kanun
kuruyoruz? Şimdi, değerli arkadaşlarım,
burada ekonomideki koordinasyonsuzluk doğrudur ama bunu bir kurul kurarak
yapamazsınız. Şu anda biz size bununla ilgili öneri getirebiliriz. Bu, köklü
bir şekilde yapılacak yönetim reformu içerisinde ele alınması gereken bir
konudur. Bunun içinde sizin de AKP Hükûmeti olarak
çalışmalarınız var, bizim de geçmişten başlattığımız yarım kalan kamu personel
yönetimi var, devlet reformu var. Bunların içerisinde bunlar yer alıyor. Ama
ben şunu hissediyorum: Sayın Başbakan Yardımcımız ilgili kurumlardan
faydalanamıyor başta Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı olmak üzere.
Kendisine ait bir kurul olsun, altında da sekretaryası olsun diye bir kurul
kurulmaya çalışılıyor ve genel müdürlük kurulmaya çalışılıyor. Bu anlayışla
ekonomiyi koordine etmemiz maalesef mümkün değil. Önünüzdeki Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığından faydalanın, uzmanlardan faydalanın. Orada her konuda
yetişmiş arkadaşlarımız var, birincisi. İkincisi, zaten Sayın Ekren’e, Sayın Başbakanın görevlendirme genelgesinde
ekonomiyle ilgili işleri koordine etme görevi verilmiş, ayrıca bir koordinasyon
kuruluna gerek yok. Üçüncüsü, bir taraftan,
deminki maddeyle ilgili belirtmiş olduğum IMF’nin görüşmelerinde yer alan mali
kuralın dışında ikinci bir husus olduğu söyleniyordu. O da, yeni bir üst
kurulun kurulmasıydı. Şimdi, biz onu geçip yeniden bir alt kurul daha kurmaya
çalışıyoruz ve kurul enflasyonuna yol açıyoruz. Değerli arkadaşlarım, biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak sizleri her zaman eleştirdiğimiz her konuda
önerilerimizi de sunduk. Bu konuda hem yönetim ve devlet reformu projemizde hem
de üreten ekonomi programımızda ekonomideki yeniden yapılandırmanın nasıl
olması gerektiğini ifade ettik. Sizler de eğer bu konuda bu maddeyi çekip
yeniden bir tartışma açıp ayrı bir düzenleme getirirseniz, o konuda ortak bir
çalışma grubu oluşturarak önerilerimizi sizlere somut olarak sunarız. Sizin bu kadar çoğunluğunuz
var değerli arkadaşlar. Bu, kurulla değil, bir ekonomi bakanlığı kurulması
sizlerin de beyannamesinde, vaatlerinde vardı. Yedi yıla yaklaşan bir iktidar
döneminiz var ama hâlâ kurullarla, genel müdürlüklerle idare etmeye
çalışıyorsunuz. Gelin, düzgün bir şekilde ekonomiyi yeniden yapılandıracak bir
öneri getirin, bizler de Milliyetçi Hareket Partisi olarak buna katkıda bulunalım,
başlı başına bir ekonomi bakanlığı olsun. İlgili birimler de, diğer
bakanlıklardan gelmesi gerekenleri de, bizler yine sizlere katkıda bulunalım ve
hep beraber burada Meclisin huzurunda düzgün bir yapıyla çıkaralım ve bunu
sadece geçici bir kurul kurarak, millete ekonomide koordinasyon sağlıyormuşuz gibi bir
intiba bırakarak yapmayalım. Bizim bu konuda da önerimiz
vardı. Bırakın bu kurulu kurmayı, daha önce kurulmuş bulunan Yüksek Planlama
Kurulu var değerli arkadaşlar, ekonominin koordinasyon yeri orası.
Özelleştirmeyle ilgili işlerle ilgili Özelleştirme Yüksek Kurulu var. Biz
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bütün bu üst kurulların tek bir mali işler
yüksek kurulu olarak toparlanmasını istiyoruz ama siz bunun hilafına yeni bir
kurul kuralım diyorsunuz. Gelin bunları yeniden gözden
geçirelim. İktidar taassubu içerisinde aceleyle “biz buna söz verdik” diye
bakmayalım. Hep beraber bu ekonomi yönetimini yeniden yapılandıralım. Biz de
yapıcı bir şekilde katkımızı sağlayalım diyorum ve bu maddenin geri çekilmesi
için desteklerinizi bekliyor, saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Günal. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Evet, arayacağım. Sayın Günal
ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunup karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir. MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Hakikaten var mı? BAŞKAN – Diğer önergeyi
okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan 329 sayılı
tasarının 27. maddesindeki “Ek Madde Gültan Kışanak (Diyarbakır) ve
arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Uras, buyurun
efendim. MEHMET UFUK URAS (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli vekiller; bir şairimiz diyor ki: “Aynı dilde konuşuyoruz
ama aynı dili konuşmuyoruz.” Bugün dikkat ettim, mesela gündem dışı konuşmalar
yapılırken o konuşmaları yanıtlamak için kürsüye çıkan Sayın Adalet Bakanımız
kendi tezini savunmak için cezaevlerinden bir mektup okudu ve “Erkek
mahkûmların bıçaklarla saldırdığını ama içeri girmediler.” ifadesini aktararak
“Gördüğünüz gibi bir olay olmamıştır.” diye yorumladı. Adalet Bakanımız
cezaevlerinde eli bıçaklı kişilerin ortalıkta dolaşmasını normal karşılıyorsa
durum son derece vahimdir. En tehlikeli şiddet kanıksanmış şiddettir, en
tehlikeli hastalık da ihmal edilmiş hastalıktır. Şimdi, biz, burada, Ekonomik
Koordinasyon Kurulunu konuşuyoruz ama bu Koordinasyon Kurulunda olması gereken
toplumsal muhalefet örgütleri, sendikalarımız ve diğerlerinin varlığı,
Başbakanın keyfine, fıtratına bırakılmamalıdır. Daha da ötesi, bu
koordinasyonun koordinatlarını değiştirmek gerekmektedir. Biz, demokrasiyi
sadece siyasi demokrasi olarak almıyoruz ki aynı zamanda ekonomik demokrasi
olarak görüyoruz. Ekonomik demokrasiyi kurumsallaştırmalıyız. Geçen gün
Meclisimizi ziyaret eden Birleşik Metal-İş Sendikası, işçiler, sadece sendikalı
oldukları için işten atıldıklarını ifade ederek “Bu ülkede yasalar işverenler
için geçerli değil mi?” diye sordular ve Sayın Bakanımızla kendilerini yan yana
getirdik. Sendikal hak ve özgürlüklerini kullanmak isteyen işçilerimiz var ve
ciddi fatura ödüyorlar. Daha hafta sonu Kadıköy’de
krize karşı toplanan işçi arkadaşlarımız, yurttaşlarımız, KESK’iyle,
DİSK’iyle, Türk-İş’iyle onun taleplerine kulak vermek, her türlü
koordinasyondan çok daha önemli değil mi? Oradaki feryat zaten bizim yol
haritamızı büyük ölçüde belirlemiyor mu? 20’nci yüzyılın, 21’inci yüzyılın en
büyük toplumsal hastalığının işsizlik olduğunu biliyoruz. Bu krizle beraber
işsizliğin katmerleştiğini biliyoruz. Amiyane deyişle “İşsiz güçsüz dolaşıyor.”
denir insanlar için. İşsiz insan, hakikaten güçsüz insandır. O yüzden
ekonominin önceliklerini değiştirerek istihdam ağırlıklı, üretim ağırlıklı
ekonomi politikaları bu koordinasyonumuzun ön plana çıkarması için bunun
öznelerinin, yani paçası çamurlu olanların, eli nasırlı olanların devreye
girmesi gerekmektedir. Ama havuç politikası olmadığı zaman sopa politikasını
benimseyerek bu ülkedeki gerilimi çok daha artırırız. Aslında benimsediğimiz, o
değiştirmemiz gerektiğini söylediğimiz koordinatlar, yani burjuvazinin
değerleri, yani liberalizmin değerleri, yani piyasanın değerleri, yine
Anadolu’dan bir deyişle “Saldım çayıra, Mevla’m kayıra.” değerleridir. “Saldım
çayıra, Mevla’m kayıra.” anlayışına dayanan iktisat politikalarıyla, sadece
özel sektörün istihdam gücüne dayanarak bu devasa krizden çıkamayacağımızı
bilmemiz gerek. “En büyük ordu bizim ordu.”
diye gençler dolaşıyorlar. Ülkemizde en büyük ordu işsizler ordusu, bilmemiz
gerekiyor ve işsizler ordusunu en aza indirmek bizim en öncelikli görevimiz
olmalı. Bertolt Brecht bir öyküsünde anlatır. Hâkim sorar sanığa, der ki:
“Laik yemin mi edeceksin, dinî yemin mi?” “Hâkim bey, ben işsizim.” der.
Dolayısıyla bugün önümüze koyduğumuz meselelerden daha önemli mesele,
insanların işsizliği ve güçsüzlüğü problemidir. O yüzden ekonomik koordinasyon
ve iktisat politikalarını, bir kamusal yatırım seferberliğini ön plana çıkarmak
gerekmektedir. Biz eğer talebi güçlendirmek
istiyorsak bunun yolu ücretleri dondurmaktan değil, ücretleri iyileştirmekten,
işsizlik fonunun öncelikli olarak işsiz emekçilerin hizmetine sunulmaktan,
asgari ücreti vergi dışı bırakmaktan, işten atılmaları önlemekten -örneğin, Fransa’da
gerçekleştiği, olumlu sonuçlar alındığı gibi- haftada otuz beş saate geçerek
yeni istihdam alanı yaratmak gibi politikaları ön plana çıkarmaktan, neredeyse
bir tabu olan askerî harcamaları indirmeyi ön plana çıkarmaktan, dolaylı
vergileri indirmekten geçer. Krize karşı, işsizliğe karşı,
işsizliği önlemeye yönelik emekten yana çözümler üç aşağı beş yukarı bunlardır.
Koordinasyon Kurulu bunları gündeme alacak mıdır almayacak mıdır? Hepimiz izledik. Bütçe
görüşmeleri sırasında Maliye Bakanımız “Siz uzaydan mı geldiniz kardeşim? Biz
zaten KDV’leri indirdik.” dedi ama ülkemizde dolaylı vergilerin… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Uras. MEHMET UFUK URAS (Devamla) –
…AB ve OECD ortalamasının üstünde olduğunu zaten hepimiz biliyoruz. Bir ülkede
dolaylı vergiler doğrudan vergilerin üzerindeyse zaten vergi adaleti yoktur.
Sadece ölü balıklar akıntıda sürüklenir. O yüzden emekten yana tutum almak
gerekir. Maliye Bakanının ve Hükûmetin “Tasarruf yapılmıyor.” dediği meselede biz
iktisat fakültesi birinci sınıf öğrencilerine tasarrufun gelirin bir fonksiyonu
olduğunu anlatıyoruz ve bu kriz ortamında analardan 3 çocuk isteyen Sayın
Başbakan halkın zaten dokuz doğurduğunu görmek istemiyor. O yüzden siyaseti
orta malı yapmalıyız, o yüzden ekonomide demokrasiye yabancı bir doktrin gibi
bakmamalıyız. Ne
diyordu Âşık Mahsuni: “Yoksulun
sırtından doyan doyana, Bunu
gören yürek nasıl dayana.” Hepinize
kolaylıklar diliyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Uras. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Maddeyi… PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Sayın Başkan… BAŞKAN –
Buyurun Sayın Komisyon, bir redaksiyon talebiniz var. PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Bir ifade düzeltmesi gerekiyor. Bu maddede eklenen ek 9’uncu maddenin üçüncü
fıkrasının (f) bendinin şu şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz:
“Kurul kararlarının uygulama süreçlerini izlemek, değerlendirmek; sonuçları
ilgili bakanlık, kamu kurum ve kuruluşlarına bildirmek ve Başbakana sunmak.”
şeklinde değiştirilmesini arz ediyoruz. BAŞKAN –
Teşekkür ederim. Gerekli notlar alınmıştır. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 29’uncu
maddede de bir düzeltme talebiniz var mı Sayın Komisyon, eski 29? PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– 29’uncu maddede, hemen başlangıcında “19/3/1979 tarihli”nin “19/3/1969 tarihli” şeklinde düzeltilmesini arz
ediyoruz. BAŞKAN –
Teşekkür ederim. Gerekli notlar alınmıştır. Eski 29,
yeni 28’inci maddeyi redaksiyonla birlikte oylarınıza arz ediyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Eski 30,
yeni 29’uncu madde üzerinde aynı mahiyette iki adet önerge vardır. Önergeleri
okutup birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine söz
vereceğim. Buyurun
efendim. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte
olan tasarının 29’uncu maddesinde yer alan “altmış gün” ibaresinin “altı ay”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
TBMM Başkanlığına Görüşülmekte
olan 329 sıra sayılı tasarının 29 uncu maddesiyle eklenen “Geçici Madde 22”de
yer alan “altmış gün” sürelerinin “altı ay” olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN –
Komisyon önergelere katılıyor mu? PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN - Konuşma talebi var mı, gerekçeleri mi
okutayım? Buyurun Sayın Sakık. SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum. Aslında, bir uzlaşı sağlandı
ama benim bugünkü gündem dışı konuşmamı Sayın Bakan buradan cevaplandırırken Parlamento
bir miktar yanlış bilgiye sahip oldu. Şimdi, bu kürsüden zaman zaman bu tür talepleri biz dile getirdiğimizde, ne
hikmetse, çok büyük tepkiler alıyoruz. Oysaki görevimiz bu. Yani,
bize intikal eden konuları Parlamentoda sizlerle paylaşmak. Sayın Bakan
çıkıp cezaevindeki olaylarla ilgili Parlamentoyu bilgilendirirken Sayın Akın Birdal’ın bir basın toplantısından alıntılar yaptı. Akın Birdal’la 1990’lı yıllarda Ulucanlar Cezaevinde birlikte
yattık. Evet, biz hepimiz şu anda Ulucanlar Cezaevindeki koşulları arıyoruz.
Çünkü, o gün mahkûmlarla gerçekten ciddi bir diyalog vardı, mahkûmlar arası
ilişkiler vardı ama sonra o cezaevini ortadan kaldırabilmek için ne yapıldı:
“Hayata Dönüş Operasyonu”yla 20 mahkûm orada katledildi. Ama bugün gerçekten
cezaevindeki koşullar çok ağır. Cezaevindeki mahkûmlar her gün bize onlarca
mektup gönderiyorlar ve bu mektuplarda “Ya ne olursunuz Parlamento olarak
sesimize ses verin, buraya Parlamentodan komisyonlar gönderin, İnsan Hakları
Komisyonu buraya gelsin…” Bizim talebimiz bu ama İnsan Hakları Komisyonundan
bir milletvekili arkadaşımız bize “Hayır, doğruyu söylemiyorsunuz.” diyor.
Acaba… Gidip araştırırsanız bizim doğruyu söyleyip söylemediğimizi siz
görürsünüz. Neden bu kadar cezaevleriyle
ilgili ön yargılısınız, onu anlamıyorum. Sayın Başbakan da oralardan geldi.
Eğer Saray Cezaevi olmasaydı, belki bugün siz de burada olmazdınız. Bu
cezaevindeki insanlar bizim çocuklarımız, bizim kardeşlerimiz. Onların
sorunlarını size taşımak, Parlamentoya taşımak niye Parlamentoyu rahatsız
ediyor? Bakın, sadece cezaevi
sorunları değil. Bize bir mektup geldi. Bu da emekli bir vatandaşımızın bize
gönderdiği bir mektup ve içinde 20 milyon 85 kuruşluk bir para var ve bu parayı
Parlamentoya gönderiyor. Ne diyor? Diyor: “Şimdi, bizim maaşlarımıza zam
yaptınız. Şimdi, bu parayı size gönderiyorum. Sizden ricam, Hükûmetin
işçi emeklisine verdiği bu maaşı, şu an hasta olan Maliye Bakanının tedavisine,
olmadıysa Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesine ya da isterlerse valilere
gönderin, yol, su olmayan köylere yol, su götürülsün veya beyaz eşya alınsın,
bu eşyaları dağıtsınlar, kullanabilirlerse. Eğer artarsa bu para IMF’ye olan
borcumuzu ödesinler.” ve bu vatandaşımız, Lütfi Özmen, İstanbul’dan gönderiyor
ve bu vatandaşlarımıza ödenen bu paranın ne kadar komik olduğunu… İnsanlar
milletvekilleriyle diyalog kuruyorlar ve bu milletvekilleri bu sorunları
Parlamentoya getirmek zorundadırlar. Bunları getirmezsek zaten bir görevimiz
olmaz. Acaba sizlerle diyalog kurmakta biz mi zorluk çekiyoruz yoksa siz
bizimle bu kadar niye ön yargılısınız? Yani, bu kürsüde çok masum bir konuyu
dile getirdiğimizde özellikle AKP Grubundan bunları duymak gerçekten bizi
üzüyor. Yani, siz bize güllük gülistanlık bir Türkiye sunuyorsunuz, oysa sizin
sunduğunuz Türkiye’yle bizim yaşadığımız Türkiye farklı bir Türkiye. Sizin bize
sunduğunuz donelerle, Türkiye’nin, halkın doneleri çok
farklı, veriler farklı. Bizim geldiğimiz bölgede açlık ve sefalet var, insan
hakları ihlali var. Bunları sizlerle paylaşmayıp kiminle paylaşacağız?
Alanlarda, çok demokrasi… Yani en büyük demokrat AKP, Sayın Başbakan, ama
Parlamentoda demokrasi yok, hayatın diğer alanlarında demokrasi yok, muhalifler
susturulmaya çalışılıyor. Ne yapmak istiyorsunuz acaba, ne yapmak istiyorsunuz?
Yani, tek parti dönemine geçmek istiyorsanız buyurun geçin. Tek lider olmak
istiyorsanız buyurun yapın. Diğer muhalif partilerin ve milletvekillerinin
taleplerine niye bu kadar kapalısınız? Bunu anlamakta zorluk çekiyoruz ve bu
sorunlar hepimizin ortak sorunlarıdır. Yani Türkiye'nin temel sorunlarıyla
ortaklaşmak bu Parlamentonun görevidir. Biz bu noktada sizlerle ortaklaşmaya
varız. Sorunlarımızı çözmek istiyoruz. Sorunlarımızı çözmezsek, bir iç
kargaşaya doğru giderseniz altından hiçbirimiz çıkamayız. Eğer siz Diyarbakır’da
DTP’ye copu… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun efendim,
konuşmanızı tamamlayın. SIRRI
SAKIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum. Diyarbakır’daki
DTP tabanına baskıyı, gaz bombalarını reva görürseniz siz diğer alanlarda rahat
hareket edemezsiniz. Buna hiç kimsenin hakkı yok. Milletvekili arkadaşlarınız
Diyarbakır’ın sokağında polis saldırısına uğruyor, Parlamentodan bir ses yok.
Milletvekili arkadaşınız… Hukuksuz dokunulmazlıkları kaldırılmadığı hâlde yargı
süreci devam ediyor, milletvekilleri yargılanıyor, bu Parlamento seyirci
kalıyor ama sorun DTP olunca, sorun Kürtlerin yani Kürtlerin iradesini temsil
edenler olduğu zaman bu ön yargılar var. Kırın ne olursunuz! Yani eğer bu ön
yargıları kıramazsanız bir arada yaşayamayız, bir arada demokrasiyi inşa
edemeyiz, ortak vatan şiarımız olmaz. Onun için sizden rica ediyorum,
günübirlik politikalar için, günübirlik iktidar ve mevki için bu halkımızın
geleceğiyle ilgili ve bizim bu insani taleplerimizi böyle reddetmeyin. Hepinize
teşekkür ediyorum. Bunu da
Sayın Bakanıma göndereceğim. Bu emeklinin talebi de bu. BAŞKAN –
Teşekkür ederim. Sayın Sakık, oradaki bir ifadenize dikkat çekmek isterim. Kimse
Türkiye’deki belli bir grubun temsilcisi falan değil. Buraya gelen bütün
insanlar Türk milletinin seçmiş olduğu parlamenterlerdir. Yani herhangi birisi
kendisini başka bir grubun temsilcisi olarak gösteremez. Böyle bir şey yok.
Yapılan oylamalar, alınan oylar, millet iradesi bellidir. O hususu ben bari
buradan düzeltmiş olayım. Teşekkür
ederim. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Diğer
önergenin gerekçesini okutuyorum: Gerekçe: Sorunların
çözümü için yeterli süre sağlanmaktadır. BAŞKAN –
Evet, bir milletvekili arkadaşımızın izah ettiği, diğer milletvekili
arkadaşlarımızın da önergelerinin gerekçesini okuduğumuz, birlikte ele
alacağımız önergeleri oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Kabul
edilen önergeler istikametinde yeni madde 29, eski madde 30’u oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, böylece, birinci bölüm üzerindeki oylama işlemleri de
tamamlanmıştır. Birleşime
on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 16.45 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 17.04 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun) BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59’uncu Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum. 329 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon
ve Hükûmet yerinde. Sayın
milletvekilleri, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz. OSMAN
COŞKUNOĞLU (Uşak) – Sayın Başkan, ben soru soracaktım, yanıyordu, söndü
efendim. BAŞKAN –
Soru sormak için mi efendim? OSMAN
COŞKUNOĞLU (Uşak) – Evet efendim. BAŞKAN –
Daha yeni ona geleceğiz, bölüm görüşüldükten sonra soru-cevap işlemi
gerçekleştirilecek. OSMAN
COŞKUNOĞLU (Uşak) – Birinci bölüm bittikten sonra birinci bölüm üzerinde soru
sorma hakkımız yok mu? BAŞKAN –
Hayır, önce o soru-cevap işlemini gerçekleştirdik birinci bölümde, sonra
maddeler üzerindeki görüşmelere başladık. Ama, şu anda
ikinci bölüm üzerinde soru sorma hakkınız vardır Sayın Coşkunoğlu,
o hakkınızı vereceğim size. İkinci
bölüm, 33’üncü maddenin 19 fıkrası ayrı madde olarak ve geçici 1, 2, 3 ve
4’üncü maddeler dâhil 31 ila 35’inci maddeleri kapsamaktadır. İkinci
bölüm üzerinde söz isteyen milletvekili arkadaşlarımın isimlerini okuyorum:
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mehmet Günal,
Antalya; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Faik Öztrak,
Tekirdağ; Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Hasip
Kaplan, Şırnak; şahısları adına Mehmet Yüksel, Denizli; Emin Haluk Ayhan,
Denizli Milletvekilleri. İlk söz
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mehmet Günal’a
aittir. Sayın Günal, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU
ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan. Değerli
milletvekili arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlarım, az önce önerge üzerinde kısa bilgi vermiştim ama burada tasarının
geneli üzerinde ve ikinci bölümdeki maddelerle ilgili görüşlerimi sizlerle
paylaşmak üzere söz aldım. Öncelikle,
değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısı ne tasarısıdır, birkaç cümleyle onlara
değinmek istiyorum. Neden temel kanun olarak gelir? Nasıl bir torba kanundur?
Önce “Gelir İdaresi ve Gelir Vergisi Kanunu’nda değişiklik” diye geldi. Ondan
öncesinde, güzel bir şekilde, Sayın Bakanın da gayretleriyle, grup başkan
vekillerine “Bunların üzerinde bir anlaşma sağlayalım.” diye geldi. Biz henüz o
toplantıdan çıktığımızda, masamızda, Komisyon tarafından gündeme alınıp
Komisyona da sevk edildiğini gördüğümüz Komisyonun davet yazısını gördük. Şimdi,
kendileriyle konuştuk. Daha sonra da en son, Komisyondan çıkan hâliyle “Bazı
Kanunlarda Değişiklik…” diye geldi ve “Bu bir torba kanundur.” dendi. Daha önce
de Komisyonda ifade ettiğim gibi, “Torba olmaktan çıkmış, çorba hâline
gelmiştir.” diye belirttik. Neden böyle söylüyorum? Şimdi, bu
tasarı gerçekten krize çözüm olarak tasarlanmış bir tasarı mı yoksa aceleyle,
arada kalmış, unutulmuş veya bu vesileyle gelmişken bir kanun tasarısı, torbaya
ekleyelim diye eklenmiş bir sürü madde mi geldi? Artı, bu tasarının sahibi kim?
Hükûmet olarak “Tabii ki biz.” diyeceksiniz. Sayın
Bakanı tenzih ediyoruz, uyumlu bir çalışma içerisinde ama kendisiyle ilgili
yedi maddenin dışında başka bir şey… 8’inci maddeden sonra bitiyor. Büyük bir çoğunluğu Maliye Bakanlığıyla ve diğer ekonomik işlerle
ilgili. Sayın Maliye Bakanımız rahatsız, Allah şifa versin ama yerine
vekâlet eden bir Başbakan Yardımcımız var. Sayın Ekren’in
burada olması gerekmez miydi diye düşünüyorum. Şimdi biz sorularımızı
soruyoruz, Sayın Çelik de anlayışlı bir şekilde cevap verebildiğine veriyor,
“Diğerlerini ben not alıyorum.” diyor, doğal olarak Sayın Müsteşarımız da
anında, hemen yazılı veremediği için kalıyor. Şimdi,
bu, gerçekten krizle ilgili… Ben Komisyonda sordum, sizlere de soruyorum
okuyanlar varsa: Bugün bu kanun tasarısının içerisinden çıkardığımız zaman
krizin etkisini daha da şiddetlendirecek dediğiniz, krize bir katkısı olacak
dediğiniz kaç tane madde sayabilirsiniz? Az önce
Sayın Başkan bölümleri söylerken saydı maddeleri. Toplam elli küsur maddeye
ulaşıyor 33’üncü maddede koyduğumuz tek tek düzenlemelerle, ki zannediyorum on dokuz tanenin tamamı da
farklı farklı kanunlarla ilgili. Şimdi, bunun
alelacele gelmesine, bir gün içerisinde hem üst Komisyonda hem alt komisyonda
aceleyle, tartışılmadan geçmesine gerçekten gerek var mıydı ve bunlar gerçekten
krizle ilgili mi? Değil. “Yedi
sekiz madde geldi.” dedik. Bunlardan birkaçı hakikaten, acele de olsa -kısa
çalışma ödeneği gibi, yatırımın ve istihdamın teşvikinde bazı değişiklikler
gibi- reel sektörle ve krizle ilgili ama diğerlerinin, maalesef bu konuyla
doğrudan alakalı olmadığı gibi, herhangi bir reel sektöre ve krizin etkilerini
giderecek bir şekilde diğer sektörlere etkisi bulunmuyor. Değerli
arkadaşlarım, eğer öyle olsaydı zaten biz burada daha geniş bir şekilde… Sayın
Bakanın İşsizlik Sigortası Fonu’na ilişkin teklifi vardı. Ondan bir hafta önce
biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak işsizlik ve onun sosyal etkileri
konusunda araştırma önergesi vermiştik. Bunun gündeme alınması ve tartışılması,
bir komisyon kurulması önerimiz vardı, yapıcı bir şekilde de katkıda bulunmaya
hazırdık. Bunların daha ayrıntılı bir şekilde tartışılarak gündeme gelmesi
gerekiyor. Tabii,
burada az önce “Sayın Ekren niye yok?” dedim. O şu
aralar az önce tartıştığımız maddede geçen, Ekonomi Koordinasyon Kurulu olmayan
kurulun toplantılarını yapmakla, sektörleri oyalamakla, seçime kadar böylece…
“IMF’yle görüşmelerimiz devam ediyor.” diye Sayın Şimşek… FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Atina’da. MEHMET
GÜNAL (Devamla) – Evet. Yani başından
beri yok. Komisyonda da yoktu. FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Atina’da. MEHMET
GÜNAL (Devamla) – Biz muhatap olarak onu söylüyoruz. Şimdi,
burada şunu anlatmaya çalışıyorum: Değerli arkadaşlarım, burada bir başıboşluk
var. AKP Hükûmeti maalesef ekonomide ne yaptığını
bilmeden farklı sesler çıkıyor. Bir bakanımızın söylediğini ertesi gün başka
bir sayın bakanımız farklı şekilde tekzip etmek zorunda kalıyor, sonra da
aceleden gelen kanunlarla bunları çıkarmaya çalışıyoruz. Eğer
gerçekten dediğimiz gibi samimi olursanız, az önce diğer maddede belirttiğim
gibi, ekonomi yönetiminde yeniden yapılanma başta olmak üzere… İşsizlikle
ilgili krizin etkilerine ilişkin somut önerileri tartışmak üzere bir kriz
komisyonu kurulması daha önce de Meclise teklif edilmişti. Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak biz Kriz Değerlendirme Komisyonumuz tarafından bu
gelişmeleri dikkatle izliyor, zaman zaman da
önerilerimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz. Bunları görmezden gelerek, bazı vergi
düzenlemeleriyle, milleti seçime kadar idare edelim, sonrasında da bir şey
bakarız anlayışı maalesef çözüme bir katkıda bulunmamaktadır. Şimdi,
iki gündür gazetelere bakıyoruz... Burada getirmiş olduğumuz kısa çalışma
ödeneğini belki bir nebze faydalı olabilecek önlem olarak görüyoruz ama daha
önceki gün açıklanan işsizlik rakamlarında işsizlik oranı 12,3’e çıktı. İşsiz sayısı
resmî rakamlara göre bile 3 milyona yaklaşmış, bunun içerisinde iş aramayıp
çalışmaya hazır olanları eklediğimiz zaman
-sizler de biliyorsunuz ki- 6 milyonu geçiyor. Şimdi, bunları dikkate
almadan, her gün kapanan fabrikaları dikkate almadan ve ekonominin genel
gidişine hâlâ “Bir şey yok.” diyerek bizim bu konulara çözüm bulmamız maalesef
mümkün değil değerli arkadaşlarım. Ne yapmamız gerekiyor? Öncelikle bu sorunun
çözümünde samimi olduğumuzu ve ekonomideki gidişin gerçekten kötü olduğunu
kabul etmemiz gerekiyor. Yani sorunun çözümü için öncelikle sorunun varlığını
kabul etmek gerekiyor. Tabii, eğer sanayi üretimindeki yüzde 17,6’lık daralmayı
bir tehlike olarak görmezseniz işsizlik oranındaki bu artış trendini
geçici olarak görür, bir süre sonra dünyada da bu işler nasıl olsa düzelir, biz
seçim sonuna kadar IMF’yi de idare edelim, reel sektörü de idare edelim, kamu
sektörünü nasıl olsa şimdilik harcamalarımızı yapıyoruz, sonrasına Allah kerim
dersek bu meselelerin çözümü mümkün değil. Bu meseleleri sadece bir genel
müdürlük ihdas ederek veya bir koordinasyon kurulu kurarak da çözmemiz maalesef
mümkün değil. Değerli arkadaşlarım, ben
yine -sizlere her seferinde söylüyorum, belki yine burada dikkatinizi çeker siz
de reel olarak dikkate alırsınız- bu kapsamda bazı gelişmeleri yeniden
dikkatinize sunmak istiyorum. Her seferinde söylediğimizde aynı gerekçelerle
karşılaşıyoruz ama gerçekten bıçak kemiğe dayanmış durumda. Kapanan şirketlere,
fabrikalara baktığımız zaman son bir yıl içerisinde bile çok önemli bir artış
görüyoruz. Sadece bir iki örnek olarak sizlere somut olarak sunmak istiyorum:
Kurulan şirket ve kooperatiflere baktığımız zaman 2007 yılından 2008 yılına
yüzde 11,5 azalış var, kapanan ticaret unvanlı işyerlerine baktığımız zaman
yüzde 58’lik bir artış var. Bu bir kötüye gidişin işareti. 2009 rakamları henüz açıklanmamış durumda,
baktığımız zaman durumun ne kadar vahim olduğunu, zaten sanayi üretiminden,
imalat sanayisi kapasite kullanım oranındaki rekor düşüşten ve işsizlik
oranlarının açıklanan oranlarında aşırı artıştan görüyoruz. Bu çerçevede bizim yapmamız
gereken, gerçekten bu sorunların varlığını kabul edip iktidarıyla muhalefetiyle
topluma güven verecek, öncelikle krizin gerçek boyutlarını algılamamızı
sağlayacak bir yaklaşımla oturup bunu kabul etmemiz lazım. “Bizden
paket beklemeyin, önlemler alıyoruz.” diyerek Sayın Başbakanın yaklaşımıyla,
sorduğumuz zaman da sadece Merkez Bankasının geçici olarak likidite için almış
olduğu, döviz ve TL likiditesini çözmek için almış olduğu önlemleri
sıralamakla, sadece varlık barışı dediğiniz hiç işlemeyen ve kara paranın
aklanmasına yol açan bir iki kanun tasarısıyla maalesef bunları çözemeyiz. Tam
tersine ciddi bir paketle gelmemiz lazım. Yani Sayın Başbakan “Böyle allı
şallı, süslü paket beklemeyin.” diyor. Güven ve istikrarı temin etmek için
durumu kabul etmemiz lazım. Yoksa belirsizliğin olduğu, ekonomide
koordinasyonsuzluğun olduğu, geleceğe ilişkin bekleyişlerin negatif olduğu bir
durumda parası olan da yatırım yapmaz, parası olan da tüketim yapmaz. Bizim görevimiz, burada
sorunu kabul ederek gerçekçi bir yaklaşımla, bütün ekonomik birimleri koordine
içinde önerileri geliştirmek ve burada yasama organı olarak Türkiye Büyük
Millet Meclisinde hep beraber bunları yasalaştırmak. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Toparlıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun Sayın Günal. MEHMET GÜNAL (Devamla) –
Teşekkür ederim. Bakınız, burada da bazı
maddeler üzerinde aynı uzlaşmaları sağlayabiliyoruz. Az önce bizim getirmiş
olduğumuz önergeye sizlerin de katılımıyla teklifi çıkardık. Diğer bazı
önergelerde de sizler buna katılmadınız, onlar kaldı. Ama oturup konuştuğumuz
zaman bunların gerekli olanını olmayanını ayıklayabiliyoruz. Sayın Bakan da kaç
gündür uğraşıyor; bazılarını çıkardık, bazılarını bürokrat arkadaşlarımızın
talebi gereği yeniden koyma gereği hissettik. Öyle bir şeyle karşımıza
çıktınız. Dolayısıyla, bizim Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, her zaman çözümden yana, yapıcı, uzlaşmacı bir
muhalefet anlayışımız olduğunu, acil olan, özellikle de reel sektörle ilgili
olan, krizle ilgili olan yasalara her zaman destek vereceğimiz ama alelacele
getirilmiş ve faydası olmayacak, devlet teşkilatının işleyişine halel
getirecek, bütünlüğü bozacak önerilere karşı olduğumuzu söylüyorum. Bundan
sonra da gelecek somut önerilerinize destek olacağız. Ancak böyle torba değil
de çorba olursa onları ayıklamak için de elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Saygılar sunuyor, teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Günal. İkinci konuşmacı, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Faik Öztrak.
(CHP sıralarından alkışlar) Buyurun efendim. CHP GRUBU ADINA FAİK ÖZTRAK
(Tekirdağ) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Değerli milletvekilleri, 329 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
konuşmama, bu yasa tasarısının gelmesine neden olan ekonomik koşullar üzerinde
durarak başlamak istiyorum. Son birkaç hafta içerisinde açıklanan veriler,
ekonomimizin bugüne kadar görülmemiş bir sıkıntı içine girdiğini ortaya
koymuştur. Sayın milletvekilleri, 2008 yılı Aralık ayında sanayi ve imalat
sanayisi üretimi sırasıyla yüzde 17,6 ve yüzde 19,9 oranında düşmüştür. Sanayi
üretiminde 2001 krizinde dahi böyle bir, aylık düşüş yaşanmamıştır. Ocak ayında
imalat sanayisinde kapasite kullanım oranı yüzde 63,8 olmuştur. Bir başka
ifadeyle, ocak ayında sanayide her 10 tezgâhtan 4’ü durmuştur. Bu oran,
kapasite kullanım verilerinin yayımlanmaya başladığı 1991 yılından bu yana
görülen en düşük orandır. Bu dönem içerisinde 1991 Körfez krizi, 1994 ekonomik
krizi, 1998 ve 2001 ekonomik krizlerinin olduğu unutulmamalıdır. 2008’in son üç aylık
döneminde işsizlik oranı ise yüzde 12,3’e yükselmiştir. Bu da üçer aylık
işsizlik verilerinin yayımlanmaya başladığı 2000 yılından bu yana kaydedilen en
yüksek son çeyrek işsizlik oranıdır. Geniş tanımlı işsizlik verileri 2008’in
son üç aylık döneminde her gün 12 bin kişinin işsiz kaldığını ortaya
koymaktadır. Değerli milletvekilleri, bu
veriler krizin Türkiye’yi, Hükûmetin söylediği gibi
teğet değil, yıkarak, yakarak geçmekte olduğunu göstermektedir. Ayrıca
uluslararası karşılaştırmalar da krizi benzerlerimizden hem çok daha önce hem
de çok daha derinden yaşadığımızı ortaya koymaktadır. Uluslararası Finans Enstitüsü
verilerine göre 2007 yılında yükselen ekonomiler ve yükselen Avrupa ekonomileri
sırasıyla yüzde 7,5 ve yüzde 6,5 büyürken biz yüzde 4,5 büyümüşüz. 2007 yılında
seçim nedeniyle kamu harcamalarındaki artışa rağmen büyümenin bu seviyede
gerçekleşmesi, aslında Türkiye'nin dünyadan çok önce kendi krizini yaşamaya
başladığını göstermektedir. Geçtiğimiz yıl ise bu ülkelerin büyüme hızlarıyla
Türkiye'nin büyüme hızı arasındaki farkın daha da açıldığı anlaşılmaktadır.
Bize benzeyen ekonomilerin tamamı yüzde 5,7; Avrupa’dakiler yüzde 4,6 büyürken
bizim yüzde 1,9 büyüdüğümüz tahmin edilmektedir. Uluslararası Para Fonu ise
2008 yılında büyüme hızımızın bundan çok daha düşük olduğunu ve yüzde 1’de
kaldığını tahmin etmektedir. IMF 2008’in son çeyreğinde
Türk ekonomisinin yüzde 4,8 daraldığını tahmin etmektedir. Bugün Hükûmetin üyesi olmakla övündüğü G-20 ekonomileri
arasındaki en düşük büyüme oranı budur dördüncü dönem için. 2009 yılında ise
IMF Türk ekonomisinin yüzde 1,5 küçüleceğini öngörmektedir. Bu, gelişmiş ve
yeni sanayileşmiş ekonomileri dışarıda bıraktığımızda, bize benzeyen G-20
ekonomileri arasındaki en yüksek daralmadır. Dünyayla karşılaştırdığımızda
ülkemizin dünyadaki en yüksek işsizlik oranlarından birine ulaştığı ortaya
çıkmaktadır. Bizdeki yüzde 12,3’lük orana karşılık krizin merkez üssü olan
Amerika Birleşik Devletleri’nde işsizlik oranı bu yılın ocak ayında yüzde
7,6’dır. 2001 krizinden bu yana uluslararası yatırımcılar açısından aynı
kategori içinde görüldüğümüz Brezilya’daki işsizlik oranı ise geçtiğimiz aralık
ayında sadece yüzde 7,9’dur. Doğu Avrupa’nın en sıkıntılı ülkesi olarak görülen
Macaristan’da dahi son üç aydaki işsizlik oranı yüzde 8’de kalmıştır. Değerli milletvekilleri,
üretim ve büyümeye ilişkin öncü göstergeler ekonomideki daralmanın ve
işsizlikteki artışın ilerleyen günlerde tahminlerin de ötesinde ağırlaşacağını
göstermektedir. Diğer taraftan bugüne kadar ekonominin gücü olarak görülen
bankacılık sistemi de reel sektördeki bu bozulmadan etkilenmeye başlamıştır.
2008 Ekim-2009 Ocak döneminde tasfiye olunacak alacaklarda yüzde 39,5 oranında
artış gözlenmektedir. Reel sektördeki sıkıntıların bankacılığa sıçrama riskinin
arttığı görülmektedir. Son
uluslararası gelişmeler küresel krizin giderek daha da ağırlaştığını, büyük
umutlarla ilan edilen paketlerin büyüsünü kaybetmeye başladığını
göstermektedir. Bundan daha da önemlisi son günlerde dikkatler bizim de
içerisinde yer aldığımız Avrupa’nın gelişen ekonomilerindeki sorunlara
yönelmiştir. Bu, ekonomimizdeki zafiyetlerin yurt dışından daha ciddi olarak
algılanmasına neden olacaktır. Sayın
milletvekilleri, uluslararası piyasalardaki kriz bizim gibi gelişmekte olan
ülkelere 2008’in Ekim ayından itibaren yansımaya başladı ancak Türk ekonomisi
2006 yılından sonra zaten hızla yavaşlamaya başlamıştı. Bu yavaşlamaya ekimden
sonra bir de küresel kriz eklendi, işler çığırından çıktı. Biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak 2007 yılından bu yana bunları dile getirdik. Krize karşı tedbir
alma ihtiyacını sürekli dile getirdik, ifade ettik, Hükûmeti
iyi niyetle uyarmaya çalıştık. Biz bunu yaparken ekonomiden sorumlu bakanlar “Artık
gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler birbirinden ayrıştı.” diyerek
ayrışma teorilerinin arkasına sığınmaya kalktılar hatta son olarak krizi
gelişmiş ülkelerdeki gibi yaşadığımızı da ifade eden bakanlarımız var. Sayın
Başbakan ise krizi görmezden gelerek “Hamdolsun teğet geçecek.” söyleminin
arkasına sığındı. Başbakan ve bakanları krizi ateşten bir top gibi görerek işi
sahiplenmedi. Gelinen noktada ise
ateşten top halkı kavurmaya başladı. Değerli
milletvekilleri, bu noktada 2001 krizinde Hazine Müsteşarlığı görevini yapmış
bir arkadaşınız olarak sizlere krizle mücadele ile ilgili görüşlerimi de
aktarmak isterim. Bir
krizle mücadele etmenin ilk ve en önemli kuralı krizi doğru algıladığınızı
gerek iç gerekse dış ekonomik aktörlere gösterebilmektir. Ekonomik aktörler
nezdinde güveni tesis etmeden krize karşı kapsamlı önlemler almak ve bu
önlemlere kamuoyu desteğini sağlamak mümkün değildir. Güvenin sağlanamaması
ekonomik aktörleri daha da ihtiyatlı kılmakta ve ekonominin daralmasını
hızlandırmaktadır. Değerli
milletvekilleri, Hükûmet başından beri krizi
görmezden gelerek yerel yönetim seçimlerine kadar gidebileceğini düşünmektedir.
Bunun somut örneği, krizi görmeyen, teğet geçeceği varsayımıyla hazırlanan ve
bu nedenle Mecliste kabul edildiği gün gerçekçiliğini yitiren 2009 bütçesidir. Hükûmet tarafından bütçe görüşmeleri esnasında yaptığımız
tüm uyarılar dikkate alınmamış ve Türkiye küresel krize maalesef program ve
bütçesi olmadan yakalanmıştır. Şimdi ise Hükûmet
gündemi sürekli ekonomi dışına çekmeye çalışmakta, seçimlere ipteki cambazı
gösterme senaryosuyla girmeye uğraşmaktadır ama artık, sayıları 6 milyonu aşan
işsizler, esnaflar, çiftçiler, emekliler, çalışanlar, küçük ve orta ölçekli iş
sahipleri “Cambazı göstermeyi bırak, bize işimizi gücümüzü geri ver!” diye de
bağırmaya başlamışlardır. Öte yandan, kriz karşısında Hükûmetin
felç olmuş görünümü ekonomik aktörler nezdinde hızla güven kaybına neden
olmaktadır. Ülkemiz G-20 ülkeleri arasında krize karşı tedbir almayan tek ülke
konumundadır. Buna bağlı olarak zaten hızla daralmakta olan talep, üretim ve
artan işsizlik ekim ayından itibaren küresel krizin de etkisiyle çığırından
çıkmıştır. Sayın
milletvekilleri, krizle mücadelenin ikinci kuralı, kapsamlı, tutarlı ve
gerçekçi bir program hazırlanması ve tavizsiz uygulanmasıdır. Güven sağlayan
bir program, sıkı mali disipline rağmen büyümeyi de beraberinde
getirebilmektedir. Bunun örneği 2002 yılında yaşanmıştır; sıkı maliye
politikasına rağmen ekonomik aktörlere güven veren bir program talebin normalleşmesini
ve yüksek oranlı büyümeyi de beraberinde getirmiştir. Şimdi
krizle mücadelede oyun alanımız nedir, bunu görelim. Öncelikle eskisi gibi
sıcak parayla işleri idare etmek mümkün değildir. Uluslararası Finans Enstitüsü
2008’de 254 milyar dolar olan, Türkiye'nin de içinde yer aldığı gelişen
Avrupa’ya gidecek özel kesim fonlarının 2009’da 30 milyar dolara düşeceğini
öngörmektedir. Bu, cari açığımızdaki daralmaya rağmen dış finansman
sorunlarının giderek ağırlaşacağını ortaya koyuyor. Diğer
taraftan, daralan iç talebi uyaracak, bu suretle krizin üretim, büyüme ve
istihdam üzerindeki maliyetlerini hafifletecek genişlemeci bir maliye
politikasını uygulama imkânı da 2007 yılında izlenen seçim ekonomisi nedeniyle
büyük ölçüde heba edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, bahsettiğim bu hususlar çerçevesinde Türkiye'nin küresel
krizin etkilerini iç talebi körükleyerek hafifletme imkânı önemli ölçüde
daralmıştır. Bu
gerçekler ışığında, başta büyüme, enflasyon, dış açık ve bütçe büyüklükleri
kapsamlı bir biçimde revize edilmeli, tutarlı ve güven veren bir krizle
mücadele programı ivedilikle açıklanmalıdır. Önümüzdeki tasarı bu programın bir
parçası olarak kamuoyuna sunulmalıdır… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Buyurun Sayın Öztrak. FAİK ÖZTRAK
(Devamla) – …ancak bu şekilde ürkekleşen ekonomik aktörlerin ufkunu yeniden
açmak, güvenlerini kazanmak ve harcamaya başlamalarını sağlamak mümkün
olacaktır. Gerçekçi ve güven veren bir makroekonomik çerçeveye oturtulmadan
getirilen bu yasal önlemler, ekonomik aktörler nezdinde beklenen güveni
yaratmayacağı gibi elimizdeki sınırlı cephanenin de heba edilmesi anlamına
gelmektedir. Türkiye'nin
asıl gündemi, yeni bir krizle mücadele programının bir an önce açıklanmasıdır. Hükûmet bu asıl gündeme odaklanmalıdır. Bunun dışındaki
yaklaşımlar bugün vatandaşlarımızın çektiği ıstırabı daha da artırmaktan başka
bir işe yaramayacaktır. Sözlerimi
tamamlarken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Öztrak. Demokratik
Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip
Kaplan. Buyurun
Sayın Kaplan. DTP GRUBU
ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Politika
yolunda asla geri gitmemeli, adımlarınızı değiştirmemeli ve yanlışlarınızı
kabul etmemelisiniz yoksa kaybedersiniz.” demiş. İmza, Napolyon. Onun anısına
Brüksel’den Bu
küresel kriz dönemlerinde gerçekten en önemli konuların başında dürüstlük,
şeffaflık ve namuslu siyasete ihtiyaç duyuluyor. Eğer bu konuda toplumda
siyaset kurumunun yarattığı bir güvensizlik varsa, hâlâ Meclisimiz siyasi etik
yasasını çıkaramamışsa, siyasi etik komisyonu yoksa,
kurulu yoksa Meclisimizin, bizim bu küresel krizin mücadelesini yapmamız,
stratejiler geliştirmemiz de mümkün değildir. Bu, çok basit bir denklemdir. Eğer siyaseti bir
parti kendi çıkarı veya etrafındakilerin çıkarı veya iş birliğindekilerin
çıkarı olarak görür, ülke, toplum, devlet çıkarı üzerine kurarsa, sonucu, o
toplumun, o ülkenin bütün fertlerine sirayet eder. Şimdi,
böyle bir siyaset anlayışı karşısında küresel krize bakış açısı önlemleri de
ona göre belirliyor. Eğer bakış açınız yanlışsa ona göre önlem alırsınız,
teşhisiniz yanlışsa ona göre ilaç uygularsınız. Şimdi, devasa bir küresel kriz
yaşanıyor, iş yerleri kapanıyor, sanayi her gün işten çıkarmalarla meşgul,
tekstil sektörü kan ağlıyor, inşaat sektörü geriliyor ve tensikatlar 1 milyon
işçi çıkarma düzeyine gelmişken, şu an biz ne yapıyoruz? Küresel krize aspirin
tedavisi uyguluyoruz, aspirin. Bunun içinde bir iki tane iyileştirici düzenleme
var diye elbette ki kökten bir karşı duruş göstermedik. Örneğin bu bölümde, iki
yıldır Meclisteyim hep söylerim: Habur Sınır
Kapısı’ndan Mersin’e kadar, Adana, Antakya, Dörtyol, İskenderun, Antep, Kilis,
Şanlıurfa, Viranşehir, Mardin, Diyarbakır, Şırnak. Kardeşim, her tarafta göze
çarpan bir manzara var. Nedir bu manzara? Bakıyorsunuz tanker mezarlığı.
Bakıyorsunuz tır kamyonlarının mezarlığı. Ne bunlar? Hepsi de eski model
araçlar. Bir dönem Habur Sınır Kapısı’ndan gitmiş,
gelmiş. Ee, vergi borçları var. Atamıyor, satamıyor,
vergisini ödeyemiyor. Ticaret, sanayi odaları iki sene gelip gittiler buraya.
Dedim ki: “Ben muhalefetim, ben söylersem iktidar yapmaz. Gidin iktidara ve
çoğunun zaten ticaret odalarının durumu iyi, iktidarla da iyisiniz. Gidin
onlara söyleyin.” Zaman zaman Maliye Bakanlığının
ilgililerine dedim: “Ya, bunu niye yapmıyorsunuz? Siz her şeyi affeden bir
iktidarsınız. SSK af, vergi af, imar af, inşaat af, her şeyde af var. Ya, niye
bu olmuyor?” Bilmiyorum ama bu sefer nasıl olduysa bu tasarıya eski model
araçları işte teslim etmek kaydıyla vergi kaydının borcundan, faizinden
kurtulma imkânı getirildi. Bu şekilde de vatandaşın o araçlardan kurtulma
imkânı getirilecek. Evet,
buna biz “Hayır” demeyiz. Doğru olan politika da bu. Ama
arkasından, getirilen bu düzenlemenin küresel krize ne tür çözüm getirip getirmediğini
sorgularız. Şunu sorarız: Yani ülkenin gündemi ile AK PARTİ Hükûmetinin
gündemi arasında bir problem var. Şimdi, Yap-İşlet-Devret Yasası çıkıyor,
varlık barışı çıkıyor, enerji piyasaları yasaları çıktı bu on sekiz ay içinde,
şans oyunları çıktı, mayınların temizlenmesi Mecliste, Karayolları Kanunu
Mecliste, ARGE çalışmaları bitti; enerjiyle ilgili ne politikanız var? Yok. 50
milyar ithalat, doğal gaza para veriyor bu ülke. Enerji konusunda millî bir
politikanız, ulusal bir politikanız, önünüzü gören bir politikanız var mı? Atatürk
Barajı’ndan, Keban Barajı’ndan, Karakaya Barajı’ndan,
GAP projesinden yüzde 48,7 oranında elektrik enerjisi sağlıyorsunuz. Hem bu
ülkenin doğu ve güneydoğusunda, ta Malatya’dan başlayarak, hatta Erzincan’dan
başlayarak ta Şanlıurfa’ya kadar birçok araziyi sular altında bıraktınız, evet,
ülkenin çıkarları için; elektrik elde ettiniz, evet, o da ülkenin çıkarları
için ama el insaf! O sular altında bıraktığınız Erzincan’dan, Malatya’dan,
Elâzığ’dan ta Şanlıurfa’ya kadar, Adıyaman’a kadar o bölgeye de, bu yüzde 50
enerji sağladığınız bölgeye yüzde 10 katılım payı, o bölgeye yatırım, o
kazandığınız gelirden o topraklara da biraz bırakmak gibi bir projeniz olamaz
mıydı? Olabilirdi, bu bir çözümün parçası olabilirdi. Yine bir
şey daha: 1 milyon 852 bin hektar arazi sulanacakken-sadece GAP projesinin
yüzde 14’ü- bunun 285 bin hektarı sulanıyor. Peki, “İşsizlik Fonu’ndan paraları
oraya verdik, her sene 1,5 milyar; 1,3 milyar para veriyoruz, bununla sulama
kanalları yapacağız.” Yok öyle bir şey, hani? Bir
senedir paketi açıldı GAP’ın; hani, ne oldu o paralara, ayrılan paraya? Ne
yatırım yapıldı? Bir tek bir şey yapıldı, GAP İdaresinin adresi değişti,
aldılar Ankara’dan Şanlıurfa’ya getirdiler, memurların okul ve ev, ikamet
adresleri değişti. Olay bu değil. Bakın, bu sulama projesi için sadece,
yaşadığımız kuraklık dikkate alındığında, sadece GAP projesinde bir
hızlandırma, Meclisin, bütün partilerin konsensüsü
sağlanırsa, 1 milyar 800 milyon hektar sulama yapılırsa, bu, tam tamına 4,5 milyon
kişinin istihdamı demektir, 4,5 milyon ve sadece istihdam, sadece çalışan,
sadece işsizliğe, bir kalemde, TÜİK’in resmî
rakamları kadar işsize iş demek. Gelin o zaman, konuşalım. Başka yerlere
harcadığımız, silaha harcadığımız, askerî harcamalara yaptığımız paraları,
bunları bir ölçüp biçelim. Ordular dünyada küçülüyor; teknik, modernleşme,
nitel, dijital, uydu çağında yaşıyoruz. Artık, silahlar, lazer, tıpkı uzay
filmlerindeki gibi olmaya başladı, dünya değişiyor. Yani, buraya harcadığımız
paraları kısarsak, bu yatırımlara döndürürsek ve ekonomi politikamızı G-20
zirvesinden sonra yeniden rotalandırırsak bu ülkede krizi çözmek için bir
şeyler yapabilir miyiz? Bunu yapmıyoruz. Biz kolayını bulmuşuz; her şeyi
basmaya, her şeyi dağıtmaya, her şeyi susturmaya... İnanın
bazen vicdanlarımızı sızlatan şeyler oluyor. Bakın, sağlık, eğitim için
buradayız. Bu gördüğünüz fotoğraf; gencecik bir çocuk, on altı yaşlarında,
izinsiz gösteride gaz bombası fişeği gözüne isabet ediyor, iki gün önce. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Buyurun Sayın Kaplan. HASİP
KAPLAN (Devamla) – Yani, şimdi, bizim verdiğimiz vergilerle okulda okuyan bu
çocuk gaz bombası fişeğiyle vuruluyor; sonra, Diyarbakır’a getiriliyor, Tıp
Fakültesinde bir gece tutuyorlar, gözünü alıyorlar ve ertesi sabah taburcu
ediyorlar. Şimdi babası aradı beni. FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Gözü yok mu? HASİP
KAPLAN (Devamla) – Bir gözünü almışlar. Şimdi babası aradı, “Ertesi sabah
oğlumu taburcu ettiler; fenalaştı, şimdi Cizre Devlet Hastanesine kaldırdım.”
Arkadaşlar, insanlara duyarlı, saygılı olmadığımız sürece, ekonomimiz de süper
olsa bir şey yazmaz. Şu fotoğrafa iyi bakın: (Demokratik bir toplumun asgari
ölçüsü konuşmaktır, ifade hürriyetidir.) Yerde sürüklenen bir anne, ellerinden
tutmaya çalışan beş altı yaşlarında bir çocuk, bir fotoğraf. Bu fotoğrafı
anlamadan hiçbir şeye çözüm bulamayız. Birbirimizi anlamadan, birbirimizin
demokratik talepleri karşısında daha olgun davranamadan, kadınlarımızın bu
ülkenin insanları olduğu gerçeklerini görmeden, bu kadınlarımızın bunu hak
ettiğini, hak etmediğini tartmadan biz yarınlarımızı güvence altına
bağlayamayız. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) HASİP
KAPLAN (Devamla) - Bizim burada söylemek istediğimiz, gerçekten küresel kriz
konusunda gerçekçi reçeteler: Bir, enerji politikaları. İki, GAP. Üç, askerî
harcamalar. Dört ve en önemlisi, Türkiye'nin yeni ekonomi
politikasının şekillenmesi. Meclisin önünde duran en önemli görev budur,
bunun araştırılması, bununla ilgili bir komisyonun kurulmasıdır. Biz küresel
kriz komisyonunun kurulmasıyla etkili çözümlere ulaşacağımıza inanıyoruz. Teşekkür
ediyorum. Bu duygularla bu açıklamayı yaptım. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkür ederim. AK PARTİ
Grubu ve şahsı adına Denizli Milletvekili Mehmet Yüksel. Sayın
Yüksel, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ
GRUBU ADINA MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 329 sıra sayılı İşsizlik Sigortası ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve teklifler hakkında AK PARTİ Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. İhracatımızın karşılaştığı iki önemli engeli birlikte değerlendirecek
olursak değerli milletvekili arkadaşlarım, birincisi: Geçtiğimiz dört beş yıl
içerisinde yaşadığımız, Uzak Doğu ülkelerinden nüfusları dünyanın yarısını
bulan Çin, Hindistan, Pakistan gibi ülkelerin dünya piyasalarına girmeleri;
bilhassa Türkiye için, ülkemiz için tekstil ham maddesi, tekstil hazır giyim
ürünleri ve diğer sanayi ürünlerinin üretimi ve ihracatında müşteri ve pazar
kaybımıza sebep olmuşlardır. Bu konuyla ilgili durum şu:
Geçtiğimiz ocak ayı içerisinde Almanya’nın Frankfurt ilinde yapılan Heimtextil Fuarı’nda, kaybettiğimiz bu pazarın tekrar
kazanılmaya başlandığını, müşteri dönüşlerinin yapıldığını sevinerek müşahede
etmekteyiz. İhracatçılarımızdan, fuara katılan işletmelerimizden aldığımız bu
bilgiler ışığında, kaybettiğimiz bu pazarların dünyada yaşanan kriz sonucu bize
doğru dönmeye başladıkları bilgisi alınmıştır. İkincisi
ise: Hâlihazırda, dünyada finansal krizin ülkemizdeki etkisiyle yapılan farklı farklı yorumlar sonucunda, dünyaya baktığımızda, Amerika
Birleşik Devletleri'nden Uzak Doğu’da Japonya’ya kadar ve Avrupa ülkelerine
kadar, ekonomik ve sosyal hayatı etkileyen bu olumsuzluklar sonucunda bu
ülkelerde, dünyanın bu ülkelerinde piyasa daralması ve işsizlikler artmıştır.
Bunun getirdiği sonuçlar itibarıyla da bilhassa ülke olarak ihracatımızın yüzde
65’ini yapmakta olduğumuz Avrupa Birliği ülkelerinde piyasa daralması sonucunda
bizim de işletmelerimizde sıkıntılar yaşanmaya başlanmış ve işçi çıkarmaları
yaşanmaya başlanmıştır. Bu mevcut işletmelerimizin işlerini kolaylaştırabilmek,
işçi çıkarmalarını engelleyebilmek anlamında, onlara bu konuda destek vermek
anlamında İşsizlik Sigortası Kanunu’na göre ödenmekte olan kısa çalışma ödeneği
süresi üç aydan altı aya çıkarılmış, miktarı da yüzde 50 oranında
artırılmıştır. Bu konuda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın gayretleri
yanında onlara destek veren sendikalarımıza da ayrıca teşekkür ediyorum. Bunun
uygulaması ise şöyle olacaktır değerli arkadaşlarım: Bu kısa çalışma
ödeneğinden yararlanmak isteyen işletmelerimiz illerindeki İŞKUR müdürlüklerine
müracaat edecekler, daha sonra da Bakanlığımızın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığımızın İş Teftiş Kurulu Başkanlığınca yapılacak durum tespitleri
sonucunda bu kısa çalışma ödeneği desteği işletmelerimize verilecektir. Bu
anlamda, bugüne kadar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı personelimizin,
başta Sayın Bakanımız olmak üzere, göstermiş olduğu özverili çalışmaları,
tahmin ederim bir müddet daha devam edecektir. Bu
yasalar içerisinde, yine, piyasayı çok yakından ilgilendiren, âdeta iç
piyasanın dinamiği olarak gördüğümüz çekle ilgilidir. Çekin kullanımında 2008
yılının ikinci yarısından itibaren piyasada, âdeta, esnaf arasında, tüccar
arasında, sanayici arasında çek kesilmez olmuştu veya en aza inmişti. Sebebi
ise çekin, yasa gereği, üzerindeki tarihte değil, ibraz edildiği anda tahsil
edilmiş olmasıdır. Bu, yasadan kaynaklanan sıkıntı sonucunda, piyasalardaki bu
nakit darlığı sebebiyle de verilen çekler vadesinden önce tahsil edilmeye
başlayınca, âdeta, işletmelerimiz çek kesmez olmuştur. Bu da piyasadaki
canlanmayı engellemiş, piyasadaki nakit darlığını aşmada zorluğa sebep
olmuştur. Buna dikkat edilmesi, bunun tespiti sonucunda da yine hazırlanan bir
yasa ile bu çekteki vadenin, üzerinde yazılı olan vadede ancak tahsil
edilebileceğini gerçekleştirmeyi sağlayacak kolaylık getirilmiş ve 19’uncu
maddeye ilave edilen geçici 2’nci maddeyle de “31/12/2009
tarihine kadar üzerine yazılı keşide tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap
bankaya ibrazı geçersizdir.” ibaresi konmuş ve böylelikle de 31/12/2009’a kadar
piyasada dolaşan ve verilen çeklerin, ancak üzerindeki tarihte tahsil
edilebileceği kararına varılmış ve bu tarihten önce herhangi bir ibraz
esnasında “Karşılığı yoktur.” kaşesi artık vurulmayacaktır. Tahmin ederim bu da
daralan piyasaya, nakit darlığı çeken piyasada piyasanın hareketlenmesi
noktasında mutlaka olumlu yönde etkili olacaktır diye düşünüyorum. Diğer bir
konu da, 5084 sayılı, teşvikle ilgili. Bu da, bölgeler arasındaki dengeyi
sağlamak amacıyla hazırlanmış olan ve kırk dokuz ilimizde uygulanmakta olan bu
teşvik yasasının 31/12/2008 tarihinde sona ermiş
olması sebebiyle yaşanan bazı zorluklar ve sıkıntılar vardı. Burada da, yine,
bu kırk dokuz ilimizdeki yatırımcılarımızı rahatlatacak, onların merakla
beklediği bir konuyu açıklığa kavuşturacak bir gelişme de bu kanun maddesinde
oldu ve burada da süre kesintisiz olarak 31/12/2009
tarihine kadar bir yıl uzatılmış oldu ve 5084 sayılı teşvikin uygulandığı kırk
dokuz ilde artık 31/12/2009 tarihine kadar süre uzatılmış oldu. Diğer bir
konu da, yine, şu ana kadar piyasalarımızda işletmelerimizin, tüccarımızın,
esnafımızın BAĞ-KUR, SSK prim ve vergi borçlarının yapılandırılmasıyla ödeme
güçlüğünün aşılmasında onlara bir nebze yardımcı olmuştuk, ama,
yine bu işletmelerimizin bağlı oldukları oda ve borsalara olan borçlarından
dolayı gecikme zamları da bir tarafta yığılmaya başlamış, birikmeye başlamış,
orada da aynı sıkıntılar çekilmeye başlamış ve odalarımız, işletmelerimize
gerekli olan belgelerin verilmesinde borçların kapatılması sorusunu
getirdiğinde işletmelerimiz sıkıntıya düşmüş, bunun da aşılması noktasında bir
çalışma yapılmış ve 32’nci maddeye geçici 16’ncı madde ilave edilmiş ve bu
ilaveyle de, üyelerin oda ve borsalara, oda ve borsaların da birliğe ödenmiş
aidat borçlarına ait gecikme zamlarının tamamıyla, bu maddenin yürürlüğe giriş
tarihinden itibaren altı ay içinde üyelerin oda ve borsalara, oda ve borsaların
birliğe olan aidat borçlarının tamamının ödenmesi hâlinde bu borçlara ait
gecikme zamları silinir diyor. Bunda da esnafımıza, işletmelerimize ayrı bir kolaylık
getirilmiş oldu, gerek ihalelere girişte gerek diğer yetki belgelerinin
alımında borcu olmasından dolayı bu belgeleri alamayan esnaflarımız bir nebze
de bu yasanın çıkmasıyla rahatlamış olacaktır. Onun
dışında bir de bu teşviklerin yanında bir o kadar da önemli olan çalışma
kültürüdür değerli arkadaşlarım. Meslek edindirme kursları bu konuda çok
önemlidir. Bilhassa ihracat için yapılan üretimlerde çalışma kültürü çok
önemlidir, vasıflı eleman konusu çok önemlidir çünkü sıradan bir iş değildir.
Sonucunda en küçük bir yanlış sebebiyle ihraç edilen malın geri iade edildiğini
görüyoruz ve piyasalarda bu konuda da olumsuzluklar yaşandığını görüyoruz. Bu
anlamda -ister doğusunda ister kuzeyinde ister güneyinde- eğer ihracat
üretimiyle ilgili bir kültür gelişmemişse, böyle bir çalışma kültürü yoksa
mutlaka bu firmalarımız sıkıntı yaşayacaklardır. Eğer biz
doğu ve güneydoğu illerimizde, kuzeyinde, batısında, diğer illerimizde
yatırımlar yapıp burada sanayimizi geliştirmek istiyorsak buradaki
insanlarımızı da meslek edindirme kurslarıyla hızlı bir şekilde vasıflı bir
eleman hâline getirmeli ve kalifiye çalışanlar hâline getirmeli; bunların iş
hayatına katkıları, çalışma hayatına katkıları sağlanmalı ve bu anlamda da
vasıflı işçi yaratılmış olur diye düşünüyoruz. Bunun
dışında, bunun en canlı örneği de geçtiğimiz haftalarda Mısır’a gittiğimizde… Değerli Devlet Bakanımız Kürşad Tüzmen
Bey’le, milletvekili arkadaşlarımızla ve iş adamlarıyla yaptığımız seyahat
sırasında Mısır’da İskenderiye’de ve Kahire’de Türk iş adamlarını
dinlediğimizde en başta gelen, sıkıntıların başında, önünde, oradaki çalışma
kültürü idi. Orada buldukları Mısırlı işçilerin dört gün iş yerine gelip üç gün
gelmediklerini, arkadan işçiyi aramaya başladıklarını ve verimin düştüğünü
söylediler. Oradaki pek çok Türk işletmeleri, Türk fabrikaları,
sanayicileri ana konudaki “ustabaşı” diye tabir edilen elemanlarını Türkiye’den
götürmeye başlamışlar. Böyle bir sıkıntı yaşıyorlar. Aynı şeylerin bizim
ülkemizin diğer beldelerinde, bölgelerinde yaşanmaması anlamında meslek
edindirme kursları konusunda da mutlaka çalışmalar yapmak zorundayız diye
düşünüyorum. Bunun
yanında, bu sıkıntıları aşabilmek için Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın da 2008
yılı içerisinde toplam 1,7 milyar YTL bazında bir can suyu kredileri olmuştur.
Bu da Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın bu çalışmalara verdiği önemli
desteklerden bir tanesidir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olarak Sayın
Başbakanımızın ve Hükûmetimizin desteğiyle
gerçekleştirdiği en önemli çalışmaların başında “sanayi envanteri”
olarak isimlendirilen ve yıllardır özlemini çektiğimiz Girişimci Bilgi
Sistemi’nin ve Sanayi Strateji Belgesi’nin hazırlanması olmuştur. Dokuz ay gibi
rekor sayılacak sürede hazırlanan ve ilk olan Girişimci Bilgi Sistemi eylül
sonu itibarıyla tamamlanmıştır. Türkiye çapında faaliyet gösteren 2 milyon 10
bin 377 işletmenin âdeta MR’ını çeken bu sistemle
artık ekonomimizin kılcal damarlarına kadar 3.800 sektör bazında izleme
yapılabilmektedir. Bu
çalışmayı sanayi envanterinden Girişimci Bilgi
Sistemi’ne çevirdik. Çünkü sanayi envanteri olarak
yapılsaydı 2007 yılı sonu itibarıyla ancak 302 bin işletme kapsama
alınabilecekti. Oysa günümüz dünyasında ise ekonomi sadece sanayi
işletmelerinden oluşmuyor. Ticaret ve hizmet sektöründe yer alan işletmeler de
artık global ekonominin en önemli hususları arasında
yer almaktadır. Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Girişimci Bilgi Sistemi verileri doğrultusunda
Türkiye'nin geleceğinin tasarlanması yolunda hazırladığımız ve Avrupa Birliğine
de sunulan Sanayi Stratejisi Belgesi’nde vizyonumuzun
orta ve yüksek teknolojide Avrasya ve Avrupa’nın mal ve hizmet üretim üssü
olarak belirlenmesinde ve bu vizyona yönelik olarak benimsenen stratejik
hedeflerse şunlar: Güçlü şirketler yaratmak, orta, yüksek teknoloji ağırlığını artırmak,
geleneksel sektörlerde yüksek katma değerli yapıya dönüştürmektir. Bu
hedeflere varma yolunda, Türkiye, eğitimli genç nüfusuyla gerekli altyapıyı
oluşturduğu takdirde ARGE yatırımları açısından çok önemli yatırım üssü
olabilecek potansiyele sahiptir. İşte, bu çerçevede, 2008 yılı içerisinde
çıkardığımız ARGE Destek Yasası’yla, ARGE çalışmalarına vergi muafiyetinden
kamu yüklerinin azaltılmasına kadar dünya örneklerinden çok daha fazla
nitelikli destekler verilmiştir. ARGE çalışmalarına 2023 yılı sonuna kadar
sürdürülecek destekle işletmelerimizin ARGE ve yenilik harcamalarının tamamı
gelir ve kurumlar vergisinden muaf tutulacaktır. Teknolojik
bilginin üretilmesini, üretilen bilginin ticarileştirilmesini, üründe ve üretim
yöntemlerinde ürün kalitesi ve standardının yükseltilmesini, verimliliği
artıracak ve üretim maliyetlerini düşürecek yeniliklerin geliştirilmesini
sağlamaya dönük belgeler olarak tasarlanan teknoloji geliştirme bölgeleri,
teknoparklar sayısı 2008 yılı sonu itibarıyla 31’e, faaliyete geçenlerin sayısı
da 20’ye yükselmiştir. Değerli
milletvekilleri, 2008 yılı içerisinde verilen toplam can suyu kredileri,
sözümün başında da belirttiğim gibi, 1 milyar 700 milyon YTL’ye ulaşmakta, bu
da KOSGEB’in şu ana kadar hazırladığı ve bundan sonra da 2009 yılında devam
edeceği desteklerin bir işareti, bir delilidir. Yine, KOSGEB Yasası’nda -şu
anda Sanayi Ticaret Komisyonundan geçen hâliyle- yakında Meclisimize gelecek
olan KOSGEB tanımında bir değişiklik yaparak, sadece üreten, üretim yapan esnafımız
ve tüccarlarımız, sanayicimiz değil, hizmet sektörünün de aynı şekilde can suyu
kredilerinden yararlanması sağlanacak; bu da, yine, piyasamızda bir olumlu etki
yapar diye düşünüyorum. Değerli
milletvekili arkadaşlarım, bu kanunların hazırlanmasında emeği geçen başta
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız olmak üzere personeline, ilgili
bakanlıklarımızın personeline, Meclisteki bütün partilerimizden milletvekili
arkadaşlarımıza huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Bu yasaların ülkemize
hayırlar getirmesini diliyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Yüksel. Şahsı
adına Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan. Buyurun
Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar) Sayın
Ayhan, süreniz beş dakika. EMİN HALUK AYHAN (Denizli) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan, muhterem
milletvekilleri; 329 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasıyla İlgili
Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Tasarının genel gerekçesinde
dünyada yaşanılan ekonomik krizin ülkemizi etkilediği cihetle birtakım
düzenlemelere gidildiği hususu yer almaktadır. Esasen bu tasarının çok önemli
bir kısmı, Maliye Bakanlığı bürokratlarınca, yaşadıkları uygulamalardan doğan
problemleri gidermeye yönelik, aylarca önce, hatta onların ifadesiyle yaz
sonunda hazırlanmış bir değerlendirmeden oluşan tasarıdır. Buna rağmen, Hükûmetin ifade ettiği gibi, krize karşı bir önlem olarak
lanse edilen bu yasa tasarısının temelde yaz sonunda hazırlandığı
düşünüldüğünde, Hükûmet, gerçeğe dayanmayan, gerçekçi
olmayan hedefleri içeren, iç ve dış ekonomik çevrelerce âdeta alay edilen 2009
yılı makroekonomik hedefleri ve bütçe hedeflerini niye değiştirmemiştir, anlaşılamamıştır.
Bunu şunun için söylüyorum: Bütçe hazırlanmaya başlandığında kriz gözükmediği
için mesnedi ve dayanağı olmayan makroekonomik hedefler ve bütçenin Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunulduğu ifade ediliyordu, onun için deniyordu. Şimdi, kolayca çözülebilecek
bir kanun teklifi için krizi bahane ederek otuz bir maddeyi aşan bir tasarıyla
geldiniz. Önemli bir kısmının çıkarılmasına rağmen, geçici maddeler hariç otuz
beş madde olarak geçireceksiniz ve yasalaşacak. Bakanın uzlaşmacı tutumuna
teşekkür ediyorum ancak Sayın Bakanım, bu tasarı şimdi, Denizli’de siz iktidara
geldiğinizden beri organize sanayide işten çıkan 10 binden fazla işçinin işini
geri getirecek mi? O bölgede yüzde 30’lara varan enerji kullanımının düşüşünü
geri getirecek mi? Yüzde 90’lardan yüzde 65’lere düşen merkezî yönetim bütçe
gelirleri tahsilat/tahakkuk oranını tekrar artıracak
mı? Bu oran Tunceli ilimizde bile yüzde 85’ler düzeyinde. Dört
ay üst üste yüzde 20’ler düzeyinde düşen ihracatı geri getirecek mi? 500 milyon
dolar düzeyinde olan teşvik belgeli yatırım taahhüdünün 100 milyon dolarlara
düşmesini bu kapsamda önleyecek mi? Denizli için teşvik kapsamında
yatırımlardaki 5 binlerdeki istihdam öngörüsünün binin altına düşmesini
önleyebilecek mi? Denizli’de kapanan iş yerlerini geri getirecek mi? Buldan,
Babadağ, Yatağan, Kızılcabölük’te kapanan KOBİ’ler
geri mi gelecek? Şimdi “Resmî kayıtlara göre
iş kaybı yok.” diye zaman zaman bazılarının bize
cevap verdiğini görüyoruz. Kayıt dışı istihdamın yüzde 45’ler düzeyinde olduğunu
güvenmediğimiz TÜİK rakamları söylüyor. Güvenmedik diyoruz, çünkü yüzde 20
düşen tekstil üretiminin yüzde 40 arttığını ifade ediyorlar. Sayın Bakan, siz iyi niyetli
olabilirsiniz, Denizli’nin tüm firmalarının bütün problemlerini çözmek için çok
gayret gösterebilirsiniz ama bu neyi çözebilir? Bize ister söyleyin ister
söylemeyin, ister itiraf edin ister etmeyin ama ülke ekonomisi, sanayisi sizin
uyguladığınız politikalarla bu duruma düştü. Bakın, biz bu konuda
Komisyonda söyledik. 2009 hedefleri görüşülürken 2007, 2009 yılları fert başına
geliri dolar bazında Maliye Bakanı ifade etti. 2008’i söylemedi. Neden?
2008’den 2009’a düşüyor fert başına millî gelir, ondan. Söylendiğinde bu rakam,
ortalama kur hedefi 2009 için 1,40’tı. Şu anda dolar 1,70; şubatta
hem de. Doğruyu ne zaman söyleyeceksiniz? Gerçekten ahirette
mi söylenecek! Orada zaten biliyorlar doğruyu. Sayın Bakan, burada bütçe
görüşülürken iki ay boyunca bütün rakamların, bütçenin titizlikle
tasarlandığını söylendi. Son dakikada kesintiler yaşandı. Bunları niçin
söylüyorum? Bütçe hakkı gasbedildiği için. Bu yasayla yeniden yatırım mı
yapacağız? Esnafa kredi mi bulacağız? Ödenmeyen vergileri mi erteleyeceğiz?
Hasadı, borcunu ödemeyen çiftçiyi mi destekleyeceğiz? (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. İşsiz kalanlara yeni iş mi
bulacağız? Sizin uyguladığınız teşvik yasasının tahribatlarını mı önleyeceğiz?
Düşen ihracatı mı artıracağız? Azalan vergi gelirlerini mi artıracağız? Kapanan
sanayi işletmelerini mi açacağız? Burnundan soluyan nakliyecinin mi sorununu
çözeceğiz? Memur ve emeklilerinin sorunlarını mı halledeceğiz? Tabii ki hiçbiri
olmayacak. Amacı, sadece 29 Martı atlatmaya yönelik tedbir alıyor imajını
ortaya koymak olan bu tasarı millet için bir umut değil hüsran olacaktır. Uzak Doğu’dan tekrar gelen
ihracat talepleri için “düzelecek” dediğimiz tekstil, konfeksiyon
ihracatının tekstil ve ham maddeleri için 1-16 Şubattaki azalışı yüzde 42’dir,
hazır giyim ve konfeksiyonda yüzde 38’dir. Bakın “Ahmet’te, Mehmet’te
bir şeyler oluyor, bize de düşecek, orada pişen bizim de olacak.”
diyebilirsiniz. Ancak, netice itibarıyla, kendi gücünüzle, imkânınızla bir
şeyler organize ederseniz sorunu çözersiniz. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) EMİN HALUK AYHAN (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Ayhan. Sayın milletvekilleri, bölüm
üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Sayın Tankut… YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Bakana sormak
istiyorum: Bugün itibarıyla -basında da yer aldığı gibi- açıklanan resmî
rakamlara göre Türkiye, Güney Afrika ve İspanya’nın arkasından işsizlikte dünya
3’üncülüğüne yükselmiştir. Görüşmekte olduğumuz çeşitli kanunlarda değişiklik
yapan ve istihdamı artırma amacına yönelik bu tasarıyla işsizlikteki dünya
3’üncülüğü sıramızın değişebileceğine inanıyor musunuz? Bu tasarının dışında Adana,
Gaziantep, Denizli, Bursa, Kocaeli ve diğer sanayi kesimimizin yoğun olarak
bulunduğu illerimiz ve çevrelerindeki fabrikaların ve istihdam sağlayan sanayi
tesislerimizin bloklar hâlinde kapanmasının önüne geçebilmek için Hükûmet olarak hangi acil tedbirleri almayı düşünüyorsunuz? Özellikle dün burada ifade
ettiğiniz sektörel ve bölgesel teşviklerle ilgili
düzenlemeleri hangi tarihte gerçekleştireceksiniz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Tankut. Sayın Coşkunoğlu… OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakan, tabii, istihdam
konusunda, işsizlik konusunda en kaygı duyan bakanlardan biri olarak bu konuda
uğraşıyor fakat diğer bakanlıkları ilgilendiren konular da var. Birincisi: İstikrar ve
güvenin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Yüksek Planlama Kurulu
kararlarının, Resmî Gazete’de yayımlanmış kararların uygulanmadığı bir ortamda
istikrar ve güvenden söz etmek zor olur. Bunların uygulanması için girişimde
bulunacak mısınız? İki: Yapısal sorunların
işsizliğe yol açtığını söylediniz, hepimiz de biliyoruz. Örneğin, çiftçiyi
perişan eden tarım politikaları sonucu köylerden kente olan göç işsizliğe çok
önemli olumsuz katkılarda bulunuyor. Bunu değiştirebilmek için tarım
politikalarının yeniden gözden geçirilmesi yönünde önerilerde bulunacak
mısınız? Üçüncü sorum: Bir etki
analizi yapılmış mıdır bu… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Doğru… REŞAT
DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın
Bakanımıza sormak istiyorum: Konut edindirme yardımı ödemelerini alamayan
birçok insan vardır, bu ödemeler ne zaman tamamlanacaktır? İkinci
soru olarak… Sosyal Güvenlik Kurumu olarak serbest eczanelerden ilaç temininde
ilaçların kupürü kesilerek işlem yapılıyor. Bu kupür kesilmesi artık modern çağda ilkel bir görüntüyü arz
ediyor. Elektronik ortamda işlemlerin yapıldığı, sahte kupür
ve ilaç durumunun da ortadan kaldırılacağı bir sistem geliştirmeyi SGK olarak
düşünüyor musunuz? Ayrıca, SGK’larda ve çeşitli
hastanelerde büyük oranda eczacı açığı vardır, eczacı almayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim. BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Doğru. Sayın Paksoy… MEHMET
AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın
Bakan, bugün yanıma bir dostum geldi. Altı ay önce bir bankanın kredi kartına
9,09 TL borcu kalmış, hiçbir tebligat yapılmamış, en son mahkemeden bir yazı
geliyor, altı ay sonra, ödemediği 9,09 TL’nin 814,01 TL olarak ödenmesi
isteniyor. Böyle bir tablo karşısında ekonomiyi nasıl düzelteceğiz? İkinci
sorum: 3 Aralıkta mısırını Toprak Mahsulleri Ofisine veren çiftçi yetmiş beş
günden beri parasını alamıyor. Ama yirmi gün içerisinde çiftçinin ürün
parasının ödeneceği taahhüt edilmişti. Çiftçi o tarihte 38 kuruştan verilen
mısırını… Şimdi serbest piyasada mısır 45 TL’dir. Çiftçi parasını alamadığına
mı yansın, zarar ettiğine mi yansın? Teşekkür
ederim. BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum. Sayın
Asil… BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Bakan, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 41’inci maddesinin (a) bendi ile aynı
Kanun’un 4’ncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalı
kadının iki defaya mahsus olmak üzere, doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi
geçmemek kaydıyla, hizmet akdine istinaden iş yerinde çalışmaması ve çocuğunun
yaşaması şartıyla talepte bulunan süreleri borçlanma imkânı getirilmiştir. Kanunun
verdiği bu borçlanma imkânı maalesef Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının
2008/111 sayılı Genelgesi’yle kısıtlanmıştır. Örnek: Yasada olmamasına rağmen
doğumun, çalıştığı iş yerinden ayrıldıktan sonra üç yüz gün içinde
gerçekleşmesi gibi pek çok mağduriyetler oluşturulmuştur. Mağduriyetler
oluşturan bu genelgeden bilginiz var mı? Bu genelgeye izniniz var mı? Bugüne
kadar kaç sigortalı borçlanma için müracaat etmiş, bunlardan kaçının borçlanması
kabul edilmiş, kaçının borçlanma talebi reddedilmiştir? Borçlanması
reddedilenlerden kaç sigortalı kurumunuz hakkında dava açmıştır? Bu genelgeyi… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Sayın Taner… RECEP
TANER (Aydın) – Sayın Bakan, görüşmekte olduğumuz ikinci bölüm maddelerinin
birisi, bankaların menkul kıymet fonlarıyla ilgili banka ve sigorta muameleleri
vergisini kaldırıyorsunuz. Ayrıca, bugüne kadar tahsil edilmiş olanlar hariç
olmak üzere bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten öncesiyle ilgili tahakkuk ve
terkinlerden de vazgeçiyorsunuz. Şimdi sormak istiyorum. Bu düzenlemeyle
vazgeçtiğiniz banka sigorta muameleleri vergisi ne kadardır? İki:
Bankalara bu kolaylığı sağlarken dün AKP’li arkadaşlarımızın oylarıyla
reddettiğiniz tarım kredi kooperatifi borçlarının yapılandırılması teklifini
niçin çiftçilere çok gördünüz? Üç:
Yapılan düzenlemelerle işçi, işveren ve bankalara bu kolaylıklar sağlanırken
tarım kesimi neden göz ardı edilmiştir? Teşekkür
ederim. BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum. Sayın
Özdemir… HASAN
ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın
Bakana soruyorum: Sanayi ve teknoloji alanında faaliyet gösteren işletmelerle
ARGE projelerinde çalışanların da teşvikten yararlanması için neler
yapılmaktadır? Bu bağlamda, teknoloji alanında faaliyet gösteren kuruluşlar
için teşvik konusunda bölgesel ayrımlar yapılmamalıdır. Nitekim,
teşvik kapsamı dışında bırakılan Gaziantep’te TEKMER, Teknopark gibi yerler,
Gaziantep Üniversitesi ile Gaziantep sanayisinin iş birliği yapabildiği
alanlardır. Sonuçta bu iş birliğinin ve teknoloji kuruluşlarının en iyi şekilde
iş birliği yapabilmesi için teşvik kapsamında neler yapılması planlanmaktadır? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkür ederim. Sayın
Bakanım, izninizle, iki arkadaşımız kaldı, onlara da söz vereyim. Buyurun
Sayın Aslanoğlu… FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, siz çalışmadan sorumlu, çalışma
barışından sorumlu bir bakansınız. GAP İdaresini size şikâyet ediyorum. GAP
İdaresini şikâyet ediyorum. GAP İdaresinde çalışan sözleşmeli tüm insanları, çoluğuna çocuğuna, Ankara’da eş durumuna bakılmaksızın,
evlerinden barklarından ederek Urfa’ya tayinini çıkardılar. Tabii,
Türkiye’nin her yeri bizim için bir değerdir ama bunları, sözleşmeli olarak
Ankara’da ikamet etmek üzere, tüm koşulları Ankara’da olmak kaydıyla alınan bu
insanları Urfa’ya apar topar, hiçbir şeyine bakılmaksızın, insanların
ihtiyaçlarına, hastalıklarına, sağlıklarına bakılmaksızın, “ben yaptım, oldu”
diyen GAP İdaresini size şikâyet ediyorum ve GAP İdaresini bu konuda insanların
mağduriyetini önlemek üzere şikâyet ediyorum Sayın Bakan. BAŞKAN –
Son olarak, Sayın Genç, buyurun efendim. KAMER
GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim efendim. Birinci
sorum: Tunceli Organize Sanayi Bölgesine verilmesi gereken aşağı yukarı 3-4
trilyonluk para maalesef hiç şimdiye kadar verilmedi. Bu verildiği takdirde, en
azından 700 kişiye bir iş sahası açılacak. Bu parayı ne zaman vereceksiniz? İkincisi:
Tasarının 11’inci maddesiyle KDV Kanunu 12/1 maddesine göre gümrük
antrepolarına konulan mallar belli bir süre ihraç edilmesi gerekiyordu. Bu
süreyi kaldırıyorsunuz, neden? Üçüncüsü:
Geçici 3’üncü maddeyle ÖTV’ye af getiriyorsunuz. Bu ÖTV’yle hangi firmalara ne kadar af getiriyorsunuz? Bu
firmaların 3 katrilyon liralık vergi borcunun silindiği doğru mudur? Teşekkür
ederim. BAŞKAN –
Teşekkür ederim. Sayın
Bakanım, buyurun efendim. ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İşsizlikte dünya 3’üncüsü
olduğumuza dair bir bilgiyi medyadan aktardı arkadaşlarım. Benim elimde bu
şekilde bir istatistiki bir bilgi yok ve işsizliğe bu
düzenlemelerin çözüm olup olmayacağını ifade ettiler. Ben kısaca şu bilgileri
sunmak istiyorum: Yaşadığımız sürecin, küresel krizin nereden kaynaklandığını,
nasıl geliştiğini hepimiz biliyoruz. Bu sürece karşı dünya ülkeleri önlemler
almaktadırlar fakat her ülkeye bu krizin yansımasının farklı olduğunu da
dikkate almamız gerekiyor. Bizim bankalar kapanmıyor, bizim bankaların önünde
kuyruklar yok. Bizde bu anlamda bir sıkıntının söz konusu olmadığını ifade
etmek istiyorum. Bizdeki sorun reel sektör düzeyinde yaşanan talep daralması
neticesinde üretime ve istihdama yansıması şeklinde bir tablodur. Bunun aslında
siyasete de malzeme edilecek bir tarafı yoktur çünkü ülke olarak ürettiğiniz
malı yani ihracatınızı… Son bir yıl içerisinde 132 milyar dolarlık bir ihracat
yapmışsınız. Eğer bu ihracat pazarlarınızda çok ciddi bir daralma söz konusu
olmuş ise millet olarak, siyasetçiler olarak oturup birlikte değerlendirmemiz
gerekiyor. Bu daralmayı iktidar gerçekleştirirse, ülke içindeki yanlış
politikalardan dolayı bir daralma söz konusu olur ise, tabii ki, burada, çok
objektif olarak yanlışımızı da kabul etme erdemini ortaya koymamız gerekiyor
ama böyle bir durum söz konusu değildir. “Küresel kriz” diye sizler de
konuşurken ifade ediyorsunuz, bizler de ifade ediyoruz. Bu talep daralması ve
üretim ve istihdama yansıması aslında hepimizi, bütün 71,5 milyon vatandaşımızı
ilgilendiren bir sorundur. Ülkemizde muhalefet ve iktidar olarak sorumluluk
üstlenmiş olan siyasetçilerin de beyanlarının bu hassasiyet ve bu konunun
önemi, büyüklüğü çerçevesinde olmalıdır diye düşünüyorum. Getirdiğimiz tedbirler ve o
konuyla ilgili açıklamaya geçmeden önce işsizlik rakamlarını… Geçen de -öyle
tahmin ediyorum- Komisyonda arz etmiştim. Az önce değerli bir muhalefet sözcüsü
burada konuşmalarını yaparlarken işte “Dünyada en büyük işsizlik bizde
gerçekleşti.” şeklinde ifade ediliyor. Bakınız, 2007 sonunda bizim
işsizlik oranımız yüzde 9,9; şu anda 2008 sonu beklediğimiz ise yüzde 10,5
civarında olacak. 0,6’lık bir artış söz konusudur 2007 ile 2008 arasında. Oysa, bakın, ben size rakamları veriyorum, nerelerde büyük
artışlar var, nerelerde ne oluyor, bunları görmemiz açısından: Amerika Birleşik
Devletleri’nde 2007 sonu yüzde 4,7 olan işsizlik oranı 2008’de yüzde 5,8’e ama
aralık ayı itibarıyla bakacak olursanız yüzde 7,2’ye ulaşmış. Yalnız 2008 yılı
içerisinde Amerika Birleşik Devletleri’nde işini kaybeden, işsiz kalanların
sayısı 2 milyon 600 bin kişi, yalnız Ocak ayı 2009’da işsiz kalanların sayısı
ise 598 bin kişidir. Şimdi, diğer ülkelere
bakalım. İspanya’da 2007 yılında, 2007 yılı sonu itibarıyla yüzde 8,3 olan
işsizlik oranı 2008’in sonunda yüzde 11,3’e çıkmıştır. Yani bizim çok daha
fevkimizde, üstümüzde bir rakam İspanya’da söz konusu. Aylık olarak bakarsanız,
İspanya’da aralık sonu itibarıyla işsizlik oranı yüzde 14,4’tür. Şimdi, diğer ülkeler de var
önümüzde. Macaristan’da 7,4 olan işsizlik 7,9’a, aralıkta
8,5’e çıkmıştır. İsveç’te 6,1 olan 6,9’a çıkmıştır. On beş AB ülkesinde
7,3-7,4’lere çıkmıştır aralık sonu itibarıyla ve artarak bu rakamların devam
ettiğini görmemiz gerekiyor ve bunun nedeni de, ifade ettiğimiz gibi, genelde
talebin daralması ve bu talep daralmasının istihdama yansımaları şeklinde kısaca
özetlenebilir. Şimdi, bizim aldığımız
önlemler bunlara çare olabilir mi? Değerli milletvekili arkadaşlarım, bakınız,
özellikle ifade ediyorum, bu kriz döneminde istihdamı korumak adına üçlü bir
mekanizmayı işletiyoruz. Yani bütün milletvekili arkadaşlarımız tarafından
bunun bilinmesinde fayda var. Bunlardan bir tanesi, işte, bugün geliştirerek
yürürlüğe koyacağımız kısa çalışma ödeneği. Yani bir işçi kardeşimiz, bir
çalışanımız bir iş yerinde çalışıyor ise, işsizlik ödeneği hak edecek koşulları
taşıyan bir vatandaşımız işsizlik ödeneği alıyor işsiz kaldığı zaman. Yirmi ay,
otuz ay, otuz altı ay çalışan bir işçimiz işsiz kalması hâlinde altı ay, sekiz
ay, on ay işsizlik ödeneği alacak. İkincisi, kısa çalışma
ödeneği iş yerinde ekonomik krizden dolayı üretime ara verme veya tam zamanlı
çalışamama durumlarında, çalışılamayan süreleri doldurmaya dönük veya ara
vermesi hâlinde bütün ayı doldurmaya dönük bir kısa çalışma ödeneği
düzenlemesini şimdi getiriyoruz. Yani çalışan vatandaşımızın işini kaybetmemesi
için kısa çalışma ödeneğiyle iş akdinin feshedilmemesini sağlıyoruz; birincisi
bu. İkincisi, işsizlik ödeneği vererek işini kaybeden vatandaşlarımızın altı
ay, sekiz ay, on ay bu işsizlik ödeneğinden istifade etmelerini getiriyoruz. Üçüncüsü nedir? Üçüncüsü, bu kriterleri haiz olmayan vatandaşlarımız İŞKUR’a
kaydoldukları zaman, İŞKUR’a “işsizim” diye müracaat
ettikleri zaman İŞKUR bunlara mesleki eğitim vermek zorundadır. Şu anda
Türkiye’nin dört bir tarafında yaygın bir şekilde İŞKUR bünyesinde mesleki eğitim
gerçekleştiriliyor. Üç ay, dört ay, altı aylık sürelerle mesleki eğitim
veriliyor. Bu kardeşlerimize, bir taraftan meslek edindiriyoruz, diğer taraftan
da 330 milyon liralık bir aylık, harçlık veya bir ödenek bunlara ödüyoruz. O
hâlde şöyle özetleyebiliriz: Çalışanın iş akdini korumaya dönük, işini
kaybedene işsizlik ödeneği ödemek, bu, hiç çalışmayana ise mesleki eğitim
kurslarında, üç aylık, altı aylık meslek kurslarında 330 milyon liralık aylık
ödenekle tüm vatandaşlarımızı kapsayacak şekilde bir düzenlemeyi, milletin
imkânını millete sunma şeklinde değerlendirme içerisindeyiz. İki soru soruldu Sayın Coşkunoğlu tarafından. Bu konularda tabii ki tam açıklayıcı
olmadı Yüksek Planlama Kurulunun kararlarının uygulanması. Hukuk devletinde tüm
hukuki kararlar uygulanmak durumundadır. Hangi konu kastedildiyse takipçisi
olacağımızı net bir şekilde ifade etmek isterim. “Kırdan
kente göç ve bu yapısal sorunun çözümü konusunda tarımla ilgili öneriler olacak
mı?” dediniz. Tabii ki Tarım Bakanlığımızın yetkisinde bir olaydır ama tabii
teknolojik anlamda tarımın yenilenmesi, geliştirilmesi önem arz etmektedir.
Daha az istihdamın veya refah düzeyinin kırsal kesimde artmasının yolu,
istihdamın dengeli olmasının yanında teknolojinin de mutlaka oraya ulaşmasından
geçmektedir. KEY
ödemeleriyle ilgili bir soru vardı. 7,5 milyon sigortalı var. Bunlardan itiraz
eden 990 bin kişi oldu. Şu an itibarıyla itirazda bulunan dosya sayısı veya
kişi sayısı 395 bin kişidir. Diğerlerinin sorunlarını çözerek ilgili kurumlara
ödeme yapılması için göndermiş bulunuyoruz. Serbest
eczanelerde ilaçlardan kupür kesilmesiyle ilgili bir
değerlendirme yapıldı, son derece isabetli bir değerlendirme. Bakanlığımızın
alanına giren gerek sağlık gerek ilaç gerek tüm diğer konularla ilgili topyekûn
bir çalışma içerisindeyiz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tüm
vatandaşlarımızı kuşatan, tüm vatandaşlarımızı bire bir ilgilendiren sorunlarla
meşgul. Bunun için elektronik kontörlü karekod
sistemine 1/1/2009’dan itibaren geçecektik ancak ilaç
firmaları hazır olmadıklarını ifade ettiler. Büyük ihtimalle -bir aksama olmaz
ise- Temmuz 2009’da bunu uygulamaya koyacağımızı bu şekilde ifade ediyorum. GAP
İdaresi ile ilgili bir soru geldi. Burada idari bir yanlışlık veya eksiklik,
bir hata söz konusu ise tabii, mahkemeden döner diyorum. FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Dikkatinize sunuyoruz efendim. ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – ARGE ile ilgili… ARGE
teşviklerinde bölgesel bir farklılığın söz konusu olmadığını ifade ediyorum ama
diğer teşviklerle ilgili… Değerli arkadaşlar, tabii bu yasa
tasarısının, bu getirdiğimiz yasanın tümden krize dönük önlemler içeren bir
düzenleme olmadığını ben Komisyonda net bir şekilde söyledim ama bu yasayı
vatandaşlarımızın işlerini kolaylaştıran, yükünü hafifleten ve bir anlamda da
krize neşter olacak düzenlemeler bütünlüğü şeklinde değerlendirmek daha doğru
olur diye ifade ediyorum ama kapsamlı tedbirler kararlarını önümüzdeki dönemde
de anlık önlemlerle huzurlarınıza getireceğiz. Bunları şöyle dört bölümde
özetleyebiliriz: İstihdamla ilgili önlemlerimiz devam edecek. Finansman, kredi
yapılandırılması konularında önlemler. Mali nitelikli tedbirler ve sektörel nitelikli sorunlara çözüm üreten, çözümleri tespit
edip onlara çözüm üreten ve kriz sürecini bütüncül bir anlayışla sektörel, bölgesel ve yatırımları teşvik edecek düzeyde
aşma çabalarımızı sürdüreceğimizi ifade ediyorum. Önemli
bazı sorular daha vardı, onları da yazılı olarak cevaplandıracağımı ifade
ediyorum. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım. Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır. Saat
18.45’te toplanmak üzere birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati: 18.26 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 18.46 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun) BAŞKAN – Saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59’uncu Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum. 329 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. İkinci bölüm üzerinde
görüşmeler tamamlanmıştı. Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o
madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım. 31’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 32’nci madde üzerinde bir
adet önerge vardır. Önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 329 sıra sayılı Kanun
teklifinin 32. maddesiyle eklenen Geçici Madde 16’nın sonuna aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Geçici Madde 16- “… üyelerin oda ve borsalara, oda ve borsaların Birliğe
ödeyecekleri 2009 ve 2010 yılı aidatları % 25 oranında alınır.” BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Ülkemizde yaşanmakta olan
kriz tüm kesimleri etkilediğini; Ancak Oda ve Borsa üyelerini daha çok
yaraladığını biliyoruz. Bu nedenle üyeleri bu kriz ortamında rahatlatmak
amaçlanmıştır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. 32’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 33’üncü maddenin (1)’inci
fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, şimdi
33’üncü maddenin (2)’nci fıkrasını bir madde olarak
oylarınıza sunacağım, daha sonra 5510 sayılı Kanun’un farklı maddelerinde
değişiklik öngören iki önergeyi işleme alacağım. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Başkan, dün davet etmediniz bizi, bugün davet ediyorsunuz! BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu “Davetsiz gelen döşeksiz oturur.” demişler, onun
içindir belki. Arkadaşlar gelmedi… 33’üncü maddenin (2)’nci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Saygıdeğer arkadaşlarım,
lütfen, yerlerinize oturun çünkü bundan sonra maddeleri seri hâlde oylayacağız,
bitirdikten sonra da çalışmalarımızı tamamlamış olacağız, onun için fazla
dışarıya çıkmayalım. Sayın milletvekilleri, yeni
madde ihdasına dair bir önerge vardır. Malumlarınız olduğu üzere,
“Görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde
bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı…” İç Tüzük’ün 87’nci
maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle önergeyi okutup Komisyona
soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önerge
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım. Şimdi önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 329 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 33 üncü maddesinin 2 numaralı fıkrasındaki “Sigortası
Kanununun” ibaresinden sonra gelen ibarelerin (a) bendi olarak düzenlenmesi ve
fıkraya aşağıdaki (b) bendinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
b) 93 üncü maddesinin birinci
fıkrasına, “Bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin
haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakatı
bulunmaması hâlinde, icra müdürü tarafından reddedilir.” İbaresi eklenmiştir. BAŞKAN – Sayın Komisyon,
önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Çoğunluğumuz
vardır, katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Evet saydım, 21 üye
var. Madde üzerinde söz talebi var
mı? Yok. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir ve tasarıya
eklenmiştir. Sayın milletvekilleri, 5510
sayılı Kanun’a bir geçici madde eklenmesine ilişkin bir önerge vardır. Önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 329 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 33. maddesinin 2 numaralı fıkrasındaki “Sigortası
Kanununun” ibaresinden sonra gelen ibarelerin (a) bendi olarak düzenlenmesi ve
fıkraya aşağıdaki (c) bendinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“c) Geçici 14 üncü maddesine
“2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa göre yaşlılık aylığı
almakta iken çalışmaya başlayanların aylıkları kesilmez ve bunlar hakkında da
bu maddenin sosyal güvenlik destek primi alınmasına ilişkin hükümleri
uygulanır.“ fıkrası eklenmiştir. BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye katılıyor musunuz? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire
bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI
FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: 2925
sayılı Kanunun hâlen yürürlükte bulunan 23 üncü maddesine göre bu Kanuna göre
yaşlılık aylığı alanların çalışmaya başlamaları hâlinde aylıklarının kesilmesi
öngörüldüğünden, yaşlılık aylığı alanların hâlinde aylıklarının kesilmemesi ve
destek primi uygulanması amaçlanmaktadır. BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Saygıdeğer
milletvekilleri, kabul edilen önergelerle birlikte eklenen bentler (2)’nci fıkraya “a)”, “b)”, “c)”
olarak eklenmiştir. Madde
33’ün (3)’üncü fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Madde
33’ün (4)’üncü fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Madde
33’ün (5)’inci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Madde
33’ün (6)’ncı fıkrası üzerinde bir adet önerge
vardır, önergeyi okutacağım ancak önerge geri çekilmiştir. Madde
33’ün (6)’ncı fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Madde
33’ün (7)’nci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Madde
33’ün (8)’inci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Madde
33’ün (9)’uncu fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. (10)’uncu
fıkra üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına 329 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 33. maddesinin 10 numaralı fıkrasının (b) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz. b) 5 inci
maddesinin (1) numaralı fıkrasının sonuna “Ancak, şans oyunları hasılatından spor kulüplerine ayrılan pay, hasılatın
%15’inden az olamaz.” İbaresi eklenmiş ve (2) numaralı fıkrasında yer alan
“talebi ve” ibaresi “talebi veya” olarak değiştirilmiştir. Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Malatya BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN –
Sayın Aslanoğlu, buyurun. Sayın Aslanoğlu, bak, ben sizi davet ediyorum görüyorsunuz! FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Peki, efendim. Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bu önergemiz şu: Spor Toto Teşkilat Başkanlığı İddaa oyununu biliyorsunuz ihale etti. Eskiden yüzde 11,
işletmeciye para veriyordu. Dikkatinizi çekerim yüzde 11; hasılatın
yüzde 11’i. Mart ayında burada bir yasa çıkardık, işletmeciye 1,85 veriyor şu
anda. 11-1,85; dikkatinizi çekiyorum. Elde edilen, İddaa
oyunu başladığı günden bu yana yaklaşık rakamları vereceğim size, 8 katrilyon
bir hasılat elde edilmiş. Bunun yüzde 20’si vergi
olarak alınmış, vergi, yüzde 49’u ikramiye olarak verilmiş, yüzde 2’sini
Gençlik Spor ve Kredi Yurtlar Kurumuna pay olarak vermişler, kulüplere ise
-dikkatinizi çekiyorum- sadece yüzde 7,2’si. Yani bunun da Birinci Lig
kulüplerinden başlayarak İkinci Lig ve Üçüncü Lig kulüplerine ve her belli
kademede –ona itirazımız yoktur- Birinci Lig kulüpleri ortalama bu oynadığı…
Diyelim kupa maçı oynuyorsa fazla giriyor İddaa
oyununa ama eğer bir takımın kupa maçı yoksa daha eksik alıyor. Ortalama 2,5
trilyonla 3 trilyon alıyorlar kulüpler, Süper Lig kulüpleri. Bir yılda, 2,5
trilyonla 3 trilyon almışlar Süper Lig kulüpleri. Yani, diyelim ki Beşiktaş az
kupa maçı oynamışsa 2-2,5 almış, eğer bir başka, Sivasspor
kupa maçını çok yapmışsa daha çok almış. “Bank Asya Ligi” dediğimiz kulüpler
ise 1,5 ile 2 arasında almış. Diğer kulüpler yani İkinci Lig kulüpleri, 700’le
1,5 arasında almış, Üçüncü Ligdeki kulüpler 350 ile 1 arasında almış. Değerli
arkadaşlarım, 8 katrilyon, kulüplerin sırtında oynatıyoruz, hepimiz ve
kulüplere verilen oran yüzde 7 arkadaşlar. Bu oranı… Çünkü,
Spor Toto Teşkilatı, bir kere ihale etmekle ihaleden yüzde 10 kazandı yani daha
az bedelle işletmeciye para veriyor, yüzde 10 daha az veriyor. Gelin, hepimizin kulüpleri var, kulüplerin özerkliği için,
kulüplerin ekonomik özerkliği için, kulüplerin kimsenin minnet borcu altında
kalmaması için, kulüplerin birilerinin güdümünde olmaması için, ekonomik
özerkliği için, gelin, bu oranı yüzde 7,2 almış, yüzde 15’e çıkardığımız zaman,
demek ki Süper Lig kulüpleri, o zaman 6’yla 7 arasında bir rakam alacaklar veya
5’le 6 arasında bir rakam. “Bank Asya Ligi” dediğimiz kulüpler ise yılda
2,5’la 3 arasında bir para alacaklar. Diyoruz ki tamam, iddaa
oyunu oynatıyor teşkilat. Bu rapor Teşkilatın raporudur arkadaşlar. Geçen, bir
hafta önce, Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi, bir brifing
verdiler. Bu rapor, aynen tüm rakamlar o rapordan alınmıştır. Benim hepinizden
ricam, gelin, en azından, Spor Toto Teşkilatının kulüplere verdiği bedel yüzde
15’in altında olmasın diye Teşkilata yetki verelim. Yani, biz burada illa şu
demeyelim, yüzde 15’e kadar verme yetkisi verelim. Yani, 12’sini verir, 10’unu
verir ama 7’de kalmasın bu oran arkadaşlar. Yani, benim -hepinize- âcizane
dileğim, kulüpler hepimizin kulübü ve buradan Spor Toto Teşkilatı diğer amatör
sporlara da verecek, ama en azından ayarlasın kendisi. Yüzde 15’e kadar verme
yetkisini verelim, 12 verir, 11 verir, 10 verir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, tamamlıyorum. Değerli
arkadaşlarım, konu bu kadar açık, takdir hepinizin. Hepinizin kulüplerinin
özgür olmasını istiyorsanız, kimsenin vesayeti altında olmasını istemiyorsanız
bu önergeye “evet” deyin ve yetkiyi Teşkilata bırakalım. Hepinize
saygılar sunuyorum. BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu. KAMER
GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısının aranmasını istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN –
Tamam efendim. Evet,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır. (10)’uncu
fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. (11)’inci
fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. (12)’nci fıkra üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte
olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 33 üncü
maddesinin 12 nci fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“c) 29 uncu maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan "Yapılacak yeterlik sınavında başarılı olanlar vergi denetmenliğine atanırlar." cümlesi "Yapılacak
yeterlik sınavında başarılı olanlar vergi denetmenliğine,
başarılı olamayanlar ise derecelerine uygun memur kadrosuna atanırlar."
şeklinde; üçüncü fıkrasında yer alan "Yapılacak yeterlik sınavında
başarılı olanlar durumlarına uygun Devlet gelir uzmanlığı, vergi istihbarat
uzmanlığı veya gelir uzmanlığına atanırlar" cümlesi "Yapılacak
yeterlik sınavında başarılı olanlar durumlarına uygun Devlet gelir uzmanlığı,
gelir uzmanlığı veya vergi istihbarat uzmanlığına, başarılı olamayanlar ise
derecelerine uygun memur kadrosuna atanırlar." şeklinde
değiştirilmiştir." BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire
bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Hangi önerge? Önergeyi takip edemedik efendim. BAŞKAN – Sayın Nurettin Canikli, Sayın Hamzaçebi ve diğer
arkadaşların müşterek önergesi. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Hükûmetin anlamadığı önergeyi niye oyluyorsunuz? BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum. Gerekçe: Tasarının 33 üncü maddesinin
12 nci fıkrasının (c) bendinde yapılan düzenlemeyle,
vergi denetmen yardımcılarının yapılacak yeterlik sınavında başarısız olmaları
halinde derecelerine uygun memur kadrolarına atanacakları öngörülmektedir. Önergeyle, 5345 sayılı
Kanunun 29 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan ve vergi denetmen
yardımcılarında olduğu gibi mesleğe Devlet gelir uzman yardımcısı, vergi
istihbarat uzman yardımcısı veya gelir uzman yardımcısı olarak girip yapılacak
yeterlik sınavı sonucunda başarılı olmaları halinde durumlarına uygun Devlet
gelir uzmanı, vergi istihbarat uzmanı veya gelir uzmanı olarak atanan
personelin; yeterlik sınavında başarısız olmaları halinde vergi denetmenliğinde yapılan değişikliğe paralel olarak
derecelerine uygun memur kadrolarına atanmaları öngörülmektedir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge
istikametinde (12)’nci fıkrayı oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. (13)’üncü fıkra üzerinde 2
adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan yasa
tasarısının 33. maddesinin 13 nolu fıkrasındaki
“31.12.2009” ibaresinin “31.12.2010” olarak değiştirilmesini arz ederiz. Saygılarımızla.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 329 sıra
sayılı Kanun Tasarısının, 33. Maddesinin 13. fıkrasındaki madde metninde yer
alan “31.12.2009” ibareleri “31.12.2015” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederim. Reşat
Doğru Tokat BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. BAŞKAN –Katılmıyorsunuz. Sayın Doğru, buyurun efendim. REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 329 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 33’üncü
maddesinin (13)’üncü fıkrası ile ilgili vermiş olduğum önerge için söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sözlerime başlamadan önce 14
Şubat 2009 tarihinde vefat eden, dünya Türklüğünün en önemli yazarlarından olan
şair ve yazar Azerbaycanlı Bahtiyar Vahapzade’yi
minnet ve şükranla anıyor, Allah’tan rahmet diliyorum. 2002 Kasım ayından itibaren
ülkemizi yöneten AKP Hükûmetinin uygulamış olduğu
ekonomik politikaların ve almış olduğu yanlış kararların etkisiyle birlikte
dünyada yaşanan ekonomik krizin de ülkemize yansıması ile üretim yapan
işverenlerimiz çok etkilenmişlerdir. Bunun sonucu olarak ekonomimizde büyüme
oranları düşmüş, sanayi üretimi durma noktasına gelmiştir. Ülkemizde faaliyet
gösteren iş yerlerinde kapanmaların artması ve zorunlu olarak üretime ara
vermeleri nedeniyle insanlarımız işsiz kalmıştır. Bunun gerekçelerinin, küresel
kriz yanında üretimde kullanılan elektrik gibi birçok şeyin fiyatlarına yapılan
zamlar da etkili olmuştur. Bu önergeyle üretimin
devamına katkısı olması amacıyla daha önceden bu Kanun kapsamında verilmeye
başlanan ve 31/12/2008 tarihinde sona erecek olan
gelir vergisi stopajı, sigorta primi işveren hissesi teşviki ve enerji desteği
teşviklerinin altı yıl süreyle devam etmesi amaçlanmıştır. Bu önergeyi verirken
esas düşüncemiz de şu an ülkemizde bulunan ekonomik krizin bir yıl içinde
bitmeyeceği ve daha da uzun süreceğidir. Altı yıldan beri yüksek faiz,
düşük kur, sıcak parayla götürülen ekonomi ithalata dayanmış, ihracat oranları
ise istenen seviyeye çıkamamıştır. Gelir artışı ve istihdam getirecek olan
yatırımlar yapılamamıştır. Reel sektör siparişleri ve satışları düşmüş,
durgunluk da son safhaya gelmiştir. Dün Genel Kurulda konuşan AKP
milletvekili arkadaşımız, yakın zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul
edilen yasayla ertelenmiş olan prim borcu aflarını da ekonomik kriz için
yapılan çalışma olarak bahsetmiştir. Bu arkadaşımız bilmelidir ki tarih
itibarıyla Başbakanımız olan Genel Başkanı “Ülkede kriz yoktur.” demiştir,
“Kriz bizi etkilemeyecek.” demiştir, hatta daha sonra “Kriz geliyor.” diyenleri
felaket tellallığıyla suçlamıştır. O prim afları, esnafı, çiftçiyi, işvereni
primlerini ödeyemez duruma düşürdüğünüz için yapılmıştır, kriz paketiyle
ilişkilendirmek yanlıştır. Çarşıda esnaflar kepenk kapama durumuyla karşı
karşıyadır. Tokat ili ve ilçelerinde üç gün önce gezerken gördüğümüz manzara
çok vahimdir. Sanayi esnafı, çarşı esnafı çok ama çok zor durumdadır. Günlük
nafakalarını neredeyse temin edemiyorlar. İnsanlar borç batağına batmışlardır.
Ödenmeyen senetler, çekler, son olarak da kredi kartları, insanları canından
bezdirecek duruma gelmiştir. Bunun için işsizliğin giderilmesine
çalışılmalıdır. Esnaf ve iş adamlarının yanında
çiftçilerin durumu daha ağırdır. Çiftçimizin ürünü para etmediği için
borçlarını ödeyememişlerdir. Ürün ekim, dikim, hasat döneminin geleceği
önümüzdeki günlerde çiftçilerimizi çok daha zor günler beklemektedir.
Çiftçilerimizin üretim için mazot, gübre, ilaç alacak, işçi çalıştıracak parası
yoktur. Bu nedenle önümüzdeki dönemde üretim ciddi oranda düşebilir.
Çiftçilerimize acil yardım yapılmalıdır. Çiftçiler tabii afetle karşı
karşıyadır ayrıca. İki gün önce, Tokat ili Erbaa ilçesi Çevresu,
Kızılçubuk, Kale köyleri Yeşilırmak taşkınından zarar
görmüştür. Bu zarar görmeyle beraber ekili alanlar su altında kalmıştır. Ekili
alanlara şu an itibarıyla Erbaa Belediyesi yardım etmiş, Tokat Valiliği yardım
etmiştir ama yine ayrıca bu bölgeye Tarım Bakanlığının süratli bir şekilde el
uzatması gerektiğini de ifade etmek istiyorum. Sayın milletvekilleri, bu
önergemizle, çok zor şartlar içerisinde üretim yapmaya çalışan sanayicilerin
desteklenmesi ve ayrıca, yatırım yapacak olan insanların önünün açılması ve
moral-motivasyon hedeflenmektedir.
Üretim-yatırım-istihdam üçgeninde insana verilen değer ve ülke geleceği
düşünülmüştür. Önergemin desteklenmesini
bekliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Doğru,
teşekkür ediyorum. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan yasa
tasarısının 33. maddesinin 13 nolu fıkrasındaki
“31.12.2009” ibaresinin “31.12.2010” olarak değiştirilmesini arz ederiz. Saygılarımızla. Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Başkan, değerli üyeler; arkadaşlar, burada da söylemek
istediğimiz nokta şu: 5084 ve 5350 sayılı Teşvik Yasası bir yıl uzatılıyor.
Türkiye'de yatırımcının önünü bir yılda açamayız. Demin Sayın Doğru da öyle
dedi. Biz, tabii, yatırımcının önünü açmak için… Hatta hatta
kademeli uygulayalım. Bu yüce Meclis karar versin. Yani, sosyoekonomik yönden
çok geri olan illerimize yatırım gitmeyen illerimiz var. Bu Teşvik Yasası’yla
bir tane baca tütmeyen illerimiz oldu. Gelin, bunlara on yıl verelim. Yani, ama, hâlâ, 31/12’de bitmesine rağmen yeni bir Teşvik Yasası
gelmedi. Bir yıl uzatmakla burada, yatırımcıya hiçbir şekilde hiçbir şey
vermiyoruz. Ama yeni yatırım, yeni üretim, yeni istihdam açısından, gelin, bir
yılda insanları sınırlamayalım. Yirmi beş yıl verelim. Yani Şırnak’a,
Hakkâri’ye eğer bir yatırımcı gidecekse, olmayan bir yere, yirmi beş yıl
verelim. Zaten bu yatırımların toplandığı iller belli. Arkadaşlar, 5084 ve 5350
sayılı Yasa çıkarken geçen dönem, burada bazı illerin milletvekilleri bayram
yaptı, bazı iller üzüldü. Ha, ama sonuçta görüldü ki bu Yasa… Sayın Başbakan
bile söyledi, Giresun’da -bu Teşvik Yasası- orada bir giyim fabrikasını açarken
geçen dönem, “Bu Teşvik Yasası işe yaramıyor” dedi. Bakın, var mı yok mu? Onun için, gelin, bir yılla
sınırlamayın. Özellikle sosyoekonomik gelişmişliği çok geri olan illere yirmi
yıl verelim, yirmi beş yıl verelim. Verelim! Niye çekiniyorsunuz yani? Yok burada bir şey. “Elli yıl” diyor Sayın Fındıklı; evet,
elli yıl verelim ama bir yıl uzatmayalım.
Yatırımcılar şöyle diyor
arkadaşlar: Bir yıl uzatmakla, yani ileride daha teşvik gelmeyecek ve biz bir
yılla da… Böyle bir psikolojik durum var. Gelin, diyelim ki: “Yeni bir teşvik
yasası çıkarana kadar, yeni bir teşvik yasası gelene kadar biz bunu beş yıl
uzattık.” Yeni teşvik yasasını
çıkaralım, eksisini ortadan kaldıralım. Yatırımcıların böyle bir felsefesi var.
Bunu bir yıl uzatıyorlar, daha yeni bir teşvik gelmeyecek psikolojisine
kapılmışlar arkadaşlar. KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Bu
sene çıkıyor. M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Gelecek, gelecek. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Sayın Mücahit Başkan, siz
diyorsunuz ama yatırımcıya bunu söylemek gerekir. Yatırımcı, psikolojik olarak…
Arkadaşlar, beş yıl uzatsak
ne olur? Beş yıl uzatsak bir şey mi kaybederiz? KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) –
Teşvikin anlamı kalmaz. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Var efendim teşvikin anlamı. 5350 ve 5084 sayılı Yasa… Gelin, beş
yıl uzatalım, yeni bir madde ekleyelim “Yeni bir teşvik yasası geldiğinde bu
madde hükmü ortadan kalkar.” diyelim. Niye çekiniyorsunuz? Niye insanların
yatırım yapmasını engelliyorsunuz? Değerli arkadaşlar, takdir
sizin. Bir yılla bir şey olmaz. Bir yılla hiç kimse gidip bir yere yatırım
yapmaz. KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) –
Yatırımlar yapılıyor. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – “Bir yıl sonra, bu teşvik gelecek mi gelmeyecek mi?” diye insanlar
tereddüt ediyor Sevgili Kayhan. Bu nedenle, istediğimiz süreyi verelim,
çıkaralım, bir on yıl daha verelim ama yeni bir teşvik yasası getirdiğiniz
zaman “Daha önce verdiğimiz süre sona ermiştir.” deyin arkadaşlar. Bu kadar zor
bir iş mi? M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya)
– On yılı on bir yıla çıkardık! FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Ben takdirlerinize
sunuyorum. Hepinize saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – ¬ Sayın Aslanoğlu, teşekkür ediyorum. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Kabul edenler var arkada
Sayın Başkan. BAŞKAN – Kim kabul etti? OKTAY VURAL (İzmir) – Yarısı
kabul etti efendim. BAŞKAN – Arkadaşlar,
arkadaşların hepsi burada. (13)’üncü fıkrayı oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. (14)’üncü fıkrayı oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, yeni
madde ihdasına dair bir önerge vardır. Hatırlamanız için tekrar
okuyorum metni: Malumlarınız olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya
teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif
ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve
komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi okutup
Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, yirmi bir üyesiyle
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun
salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım. Şimdi, önergeyi okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan Kanun
tasarısının 33. maddesine 15. bent olarak aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz
ederiz.
5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri
Kanununun 61 inci maddesinin son paragrafına “Bu ödemeden damga vergisi dışında
herhangi bir kesinti yapılamaz” ibaresi eklenmiştir. BAŞKAN – Sayın Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Yeter sayımız
olmadığı için katılamıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılamamış olduğundan
önergeyi işlemden kaldırıyorum. Ayrıca bir önerge daha var,
onu okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 329 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 33 üncü maddesinin (15) numaralı fıkrasında yer alan
“değiştirilmiştir.” ibaresinin “değiştirilmiş ve ek 1 inci maddesinde yer alan
“Stenograf Yardımcısı,” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile en az onbeş yıl Türkiye Büyük Millet Meclisi kadrosunda görev
yapan Genel İdari Hizmetler Sınıfında şef ve 1 inci, 2 nci
ve 3 üncü dereceli memur ibaresi eklenmiştir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununun ek 1 inci maddesinde sayılan kadrolarda
bulunan personel sözleşmeli olarak çalıştırılmaktadır. TBMM kadrosunda memur
olarak çalışan personel bu maddede sayılmamış ve söz konusu maddede yer alan
personel ile aralarında büyük maaş farkları ortaya çıkmıştır. Uzman yardımcısı
ve stenograf yardımcısı olarak göreve başlayan bir günlük personel sözleşmeli
olarak çalışabilmekte ama onbeş yıl TBMM kadrolarında
memur olarak özveri ile çalışmış olan personel sözleşmeli olarak
çalışamamaktadır. Önerge belli kriterlerle şef ve memur statüsünde çalışan
personele de aynı imkanların sağlanması amacıyla
hazırlanmıştır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. (15)’inci fıkrayı oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. (16)’ncı
fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. (17)’nci
fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. (18)’inci fıkrayı oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. (19)’uncu fıkrayı oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Geçici Madde 1 üzerinde aynı mahiyette iki adet önerge vardır.
Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim. Önergeleri okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan Tasarı’nın
Geçici 1 inci Maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte
olan Tasarının Geçici 1’inci maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN –
Komisyon önergelere katılıyor mu? PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN –
Söz talebi var mı, gerekçeleri mi okutayım? OKTAY
VURAL (İzmir) – Mehmet Günal… BAŞKAN -
Buyurun Sayın Günal. MEHMET
GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan. Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlarım, az önce genel çerçevesi üzerinde görüşlerimi arz etmiştim ancak
burada, yine aceleye getirilmiş, acele olmayan ama aceleye getirilmiş bir madde
söz konusu. Diyeceksiniz ki neden? Şimdi, bu konu gelince ben fonlara ilişkin
konuları yeniden gözden geçirdim. Kendim bu konularda ders veren bir
akademisyen olmama rağmen, vergilendirme unsurlarına baktım. Değerli
arkadaşlarım, fonlar bir mal varlığı olduğu için zaten kurumlar vergisinden
istisna -özet olarak söylüyorum- ve sermaye iradı olarak da farklı; gerçek
kişi, tam mükellef, dar mükellef olmasına göre farklı şekilde ancak vergi
beyanına tabi. 2004 yılına kadar da 2003’ten sonra ertelenmiş bir düzenleme
var. Ama ben
şunun için söz aldım: Şimdi, arkadaşlar, tüzel kişiliği olmamasına karşın vergi
hukuku açısından fonlar tüzel kişilik olarak kabul ediliyor, kurumlar
vergisinden istisna. Peki, burada nelere, kimlere istisna getiriyoruz?
Bankalar, aracı kuruluşlar, sigorta şirketleri, emeklilik kurumları fon
kurabiliyorlar. E, bu krizle ilgili olarak ne acelesi var? Sadece bankaları rahatlatmaya
yönelik bir çalışma. Değerli
arkadaşlarım, beni dün Serik’in bir köyünden bir muhtarımız aradı, dedi ki:
“Sayın Milletvekilim, kanun tasarısı geçiriyorsunuz, bir sürü şeyleri de
duyuyoruz, belli yerlere aflar çıkıyor. Biz süt yetiştiriciliği olarak proje
aldık ama maalesef süt fiyatlarındaki düşmeden dolayı kredilerimizi
ödeyemiyoruz. Bize de bir taksitlendirme ya da borçlarımızı silme düşünüyor
musunuz?” dedi. Bunu şunun için söylüyorum: Bu vatandaşlarımız sıkıntı
çekerken, reel sektöre yönelik öneriler gelmezken, biz alelacele, gene vergi
kaybına yol açacak bir düzenleme yapıyoruz ve kaldırdığımız şey de BSMV, zaten
kurumlar vergisinden muaf durumdalar. Dolayısıyla, burada biz, çiftçilerin
Ziraat Bankasına borçlarına bu kolaylığı sağlamıyoruz, esnafların Halk
Bankasına borçlarına bu tip istisnalar getirmiyoruz, muafiyetler getirmiyoruz
ama bankaların yani geçen yıl 13,3 milyar kâr ettiği söylenen bankaların BSMV’lerini kaldırıyoruz. Ben bunu sizlerin dikkatine
sunmak istedim. Bakınız,
arkadaşlarımızla konuştuk, yatırım ortaklıklarıyla ilgili böyle bir inceleme
başlamış. Topu topu 900 milyon yani yatırım
ortaklıklarının portföy değeri. Bununla ilgili gerekli
şeyler yapılmış, incelemeler, tarhiyatlar yapılmış ve kendilerinden tahsilat yapılacak. Peki, vazgeçtiğimiz büyüklükten
haberiniz var mı? Toplam portföy değerleri yatırım
fonlarında 27,5 milyar, emeklilik fonlarıyla beraber, yatırım fonlarıyla
beraber 6,5 milyar. Toplam 34 milyarlık bir meblağ üzerinde onların
varlıklarından yani satıştan elde ettikleri işlemlerden alınan BSMV’den vazgeçiyoruz. Değerli
arkadaşlarım, bir de son bir husus, bu konuda önemli olan, bir adaletsizliğe
yol açıyoruz. Çünkü maddenin sonunda diyor ki: “Şimdiye kadar alınanlar, her
zaman maliyenin genel kuralında olduğu gibi, ret ve iade edilmez.” E, peki,
verenlerle vermeyenler şimdi bir hâle gelmiş olmayacak mı? Yani daha önce
verenler var, vermeyenler kimler, kimler bu düzenlemenin yapılacağını bilerek
vermedi veya ne kadar gecikti? Bu konuda da bir bilgimiz yok. Her af yeni bir
adaletsizliğe maalesef yol açıyor. Bu çerçevede sizleri uyarmak istedim. Bir de
hurdalara ilişkin madde vardı. O konuda da şimdi söz almak istemiyorum, yeri
gelmişken bir cümleyle söyleyeceğim. Olumlu bir madde ancak otomotiv sektörünün
sorunlarına çözüm olacak bir şey değil. O konuda bir paket yapılıyordu, onu da
belki bir sonraki düzenlemeye bırakabilirdik, yine çorbanın bir unsuru olarak
görüyorum. Hepinize
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Sayın Günal, teşekkür ediyorum. Sayın Hamzaçebi, gerekçeyi mi okutayım efendim? MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Ergün Aydoğan… BAŞKAN –
Sayın Aydoğan, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar) ERGÜN
AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte
olan tasarının geçici 1’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu geçici
madde, bir nevi affı kapsamaktadır. Ama şu anda tarifi yapılamayan kriz
nedeniyle ülkenin tarım, hayvancılık ve esnaf kesiminde yaşanan sorunlar
nedeniyle esnaf kesimine, tarıma, hayvancılığa getirmediğimiz affı, bu
düzenlemeyle bankacılık kesimine getiriyoruz. Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; burada, ülkemizde gerçekten ciddi bir
işsizlikle ilgili, ekonomide yaşanan sorunlarla ilgili günlerce konuşmalarımızı
yapmamıza rağmen, yedi yıldan beri ülkeyi yöneten iktidar -bu yaşanan sorunları
görmediği- bu yaşanan sorunların 2001 krizi öncesindeki sorunlardan
kaynaklandığını ifade etmekte. Oysa yedi yıldan beri yönetilen ülkenin bugün
geldiği noktada, gerçekten işsizliğin inanılmaz boyutlara ulaştığını -biraz
önce de Sayın Bakanımızın ifade ettiği gibi- gerçi Türkiye’nin işsizlikte dünya
3’üncüsü olduğunu bütün resmî rakamlar gösteriyor. Yine uygulanan yanlış
ekonomi politikalarıyla kahvelerde yer bulunamadığı basında yer alıyor. Ama bütün
bu sorunların çözülebilmesi, yaşanan sorunların çözülebilmesi için öncelikle
içinde bulunduğumuz sorunun tarifinin yapılması gerekiyor. Eğer bu yaşanılan
sorunların sadece dünyadan kaynaklandığını, bizden kaynaklanmadığını söylersek
veya yaşanan sorunun bir teğet geçtiğini, bizi etkilemeyeceğini söylersek bu
yaşanan sorunlara asla çözüm bulamayız. Bir kere bu sorunların çözülebilmesinin
yolu, Türkiye’de yaşanan ekonomik krizin sadece dışarıdan kaynaklanmadığını,
küresel bir kriz olmakla birlikte 17 Kasım 2007’de IMF’in
Türkiye’yi uyardığını, önlem ve tedbirlerin alınması gerektiğini hepimiz
biliyoruz. 17 Kasım 2007’de Hükûmetin uyarılmasına
rağmen bu tedbirlerin alınmamış olması… Yaşanan sorunların, krizin, işsizliğin,
daralan ihracatın, kapasite kullanım belgesinin dışarıdan kaynaklandığını
söylemek asla mümkün değildir. Öncelikle, bu sorunların çözülebilmesi için bu
yaşanan krizi iyi tanımak gerekiyor. Buradan baktığımızda “Elektrik tüketimi, ocakta, 2001’den sonraki en büyük düşüşü gördü.” diyor. Bu
herhâlde Türk ekonomisinin çok iyi yönetildiğini bize göstermiyor. Yine
baktığımızda, Sayın Başbakan “Krizi körükleyenler var.” diyerek dünyada emtia
ve enflasyon fiyatlarının yükseldiğini söylemekte. Oysa baktığımızda, dünyada
emtia fiyatları düşmesine rağmen, Sayın Başbakan burada emtia ve enflasyon
fiyatlarının yükseldiğini, ne yazık ki, söylemektedir. Bütün bu
yaşanan sorunların tarifi yapılmadığı sürece, sorun bilinmediği sürece bu
sorunun çözümünü bulmak gerçekten zordur. Burada bir af düzenlemesi yapılırken
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu’ndan 100x2 kredisiyle hayvan alan
hayvancılık yapan çiftçilerimiz, yaşanan kriz nedeniyle ödeyemediği borçları
nedeni ile şu anda ciddi sıkıntı yaşamaktadır. 100x2 projesinin uygulandığı
Balıkesir İvrindi Mallıca köyünde hayvancılığın da içinde bulunduğu süt
fiyatlarının düşmesi, et fiyatlarının düşmesi nedeniyle bu kredileri ödemekte
zorlanıldığı üreticilerimiz tarafından ifade edilmektedir. Eğer burada
bankacılıkla ilgili bir af getiriliyorsa hayvancılıkla ilgili de, esnafla
ilgili de, toplumun bütün kesimleriyle ilgili ciddi bir af düzenlemesinin
yapılmasına ihtiyaç vardır. Biraz
önce Sayın Bakanımız, ülkemizde yaşanan ekonomik sorunların ve ekonomik krizin
bizden kaynaklanmadığını, küresel bir kriz olduğunu ifade etti ve burada
muhalefetle birlikte tedbirlerin alınması gerektiğini söyledi. Ama şimdiye
kadar bu kürsüye gelen iktidar partisi milletvekillerinin tamamının “Biz altı
yılda millî geliri 10 bin dolar yaptık, borsa 60 bin olacak –efendim- dolar düştü.”
ifadelerini çok dinledik. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Buyurun Sayın Aydoğan. ERGÜN
AYDOĞAN (Devamla) - Ama bugün baktığımızda borsanın o günkü rakamların yarısına
geldiğini ve dolar kurunun da bugün 1,70’i geçtiğini görüyoruz. Eğer, millî
gelir 10 bin dolar oluyorsa bu sorunların yaşanmaması gerektiği, borsanın
yükselmesi ekonominin bir yükselişi de iyi olmasıysa, şu anda borsanın o
fiyatın yarısında olduğu ekonomi battı demektir. Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri, bu yaşanan krizin bizden kaynaklanmadığı
ifade edilmekte. Bakın değerli milletvekilleri, Türkiye’de kriz ABD’den
beterdir. Kasım ayında ABD’de işsiz sayısı 255 bin iken, Türkiye’de 308 bin
arttı. Krizin yaşandığı ABD’de işsiz sayısı 255 bin, Türkiye’de 308 bin;
istihdam 630 bin azaldı. Bu nasıl teğettir değerli arkadaşlar? Bu sorunların
çözülmesi ve önergemizin desteklenmesini bekliyoruz. Bu akşam
Avrupa’da bizleri temsil edecek Galatasaray’a başarılar diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Aydoğan. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Geçici
madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Geçici
madde 2 üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte
olan 329 Sıra Sayılı yasa teklifinin Geçici 2. maddesinin ilk cümlesindeki
“model yılı
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. BAŞKAN –
Sayın Asil, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
burada ilgili trafik sicilinde adlarına kayıtlı ve tescili bulunan “model yılı
1979 veya daha eski olan motorlu taşıtlarını” diye otuz yıllık taşıtların
trafikten tescillerinin silinmesiyle alakalı bu yasa tasarısında model yılını
1988 olarak değiştirmek suretiyle, tüm gelişmiş ekonomilerde bu tür araçların
yirmi yıllık süreler sonunda trafikten çekilmesi öngörüldüğünden biz de bu
önergeyle bunun tarihini “1988 yılına” olarak değiştirilmesini arzu ediyoruz. Bu konuda
da desteklerinizi beklediğimi ifade ediyor ve kalan süremde de çok önemli
bulduğum Sosyal Güvenlik Bakanımız buradayken bir hususu dile getirmek
istiyorum. Değerli milletvekilleri, 17 Nisan 2008 tarihinde 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda yaptığımız düzenlemelerde
41’inci maddede şöyle bir düzenlemede bulunuldu: Kanunları gereği verilen
ücretsiz doğum ya da analık izni süreleri ile 4’üncü maddenin birinci
fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalı kadının, iki defaya mahsus olmak
üzere doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine
istinaden iş yerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartıyla talepte
bulunulan süreleri borçlanabilme imkânı getirdi bu yasa tasarısı. Şimdi, bu
yasa tasarısının yürürlüğe girmesinden sonra da Sosyal Güvenlik Kurumları
Başkanlığı 2008/111 sayılı Genelge’si ile borçlanmanın hizmet borçlanması
işlemlerini düzenleyen bir genelge yayınladı. Şimdi, bu genelgede bu husus
düzenlenirken “Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi
kapsamındaki sigortalı kadının doğum nedeniyle çalışamadığı iki yıllık süreyi
borçlanabilmesi için; -
Sigortalı kadının doğumdan önce çalışmaya başlayarak sigortalılık şartını
yerine getirmesi, - Doğumun
çalıştığı işinden ayrıldıktan sonra 300 gün içinde gerçekleşmesi, -
Doğumdan sonra adına prim ödenmemesi ve borçlanacağı sürede çocuğunun yaşaması”
hükümleri getirilmiş. Değerli
arkadaşlarım, az önce yasanın 41’inci maddesini okudum. Yasanın içerisinde
“Doğumun çalıştığı işinden ayrıldıktan sonra 300 gün içinde gerçekleşmesi”
noktasında herhangi bir hüküm içermiyor. Şimdi,
yasanın… Değerli
Başkanım, arkadaşlar sohbetlerine devam edeceklerse biz konuşmayalım, onlar
sohbet etsinler. BAŞKAN –
Sayın milletvekilleri… Arkadaşlar... KEMALETTİN
GÖKTAŞ (Trabzon) – Dinliyoruz Sayın Başkanım, dikkatle dinliyoruz. BAŞKAN –
Lütfen buyurun. BEYTULLAH
ASİL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, “Doğumun çalıştığı işinden ayrıldıktan
sonra 300 gün içinde gerçekleşmesi” ibaresi bu yasa tasarısının içerisinde yok.
Şimdi,
tabii, doğal olarak da il müdürlüklerine yapılan müracaatlar il müdürlükleri
tarafından reddedilmekte ve il müdürleri tarafından, oradaki yetkili
arkadaşlarımız, hukuk yoluna müracaat etmeleri konusunda da kendilerine
tavsiyede bulunulmakta. Şimdi, bu konuların çoğu mahkemelik. Ret
cevabı alanların pek çoğu dava açmış durumda. Şimdi,
değerli milletvekilleri, bu genelge hükmü yasaya aykırıdır. Bu genelgenin… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Buyurun Sayın Asil. BEYTULLAH
ASİL (Devamla) - …uygulanmamasından ortaya çıkan gecikmeler ve sigortalıların
hak kayıpları mahkeme tarafından olumlu karşılanırsa, hak kayıplarının telafisi
için açacakları tazminat davalarını kim karşılayacaktır, bunun muhatabı kim
olacaktır? O nedenle, Sayın Bakanın, bu genelgeyi inceleyerek, genelgenin
yasaya aykırı bölümlerini iptal etmesi, değiştirmesi noktasında tasarrufta
bulunacağını umuyor, bu vesileyle, yanlıştan dönmek fazilettir diyerek,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum Sayın Asil. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Geçici
madde 2’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri
okutup, birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim. Önergeleri
okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte
olan 329 sıra sayılı yasa teklifinin/tasarısının geçici 3. maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ederiz.
TBMM Başkanlığına Görüşülmekte
olan 329 sıra sayılı Tasarı’nın Geçici 3 üncü Maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. BAŞKAN –
Önerge sahipleri… MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Konuşacağım Sayın Başkan. BAŞKAN –
Buyurun. MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının
geçici 3’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılması hakkında vermiş olduğumuz
önerge üzerinde söz aldım. Hepinizin
bildiği gibi dünyada yaşanan kriz Türkiye’yi de derinden etkilemiştir. Ayrıca,
dünyadaki krizden bağımsız olarak bizim ekonomimizin iki üç yıldan beri kriz
çıkacağına yönelik olarak birtakım göstergeleri de ortaya çıkmıştı ve son
birkaç aydır TÜİK’in ve diğer makamların yayınlamış
olduğu göstergeler de çok derin bir ekonomik krizin içerisine girmekte
olduğumuzu bize söylüyor. Böyle bir ortamda görüştüğümüz bu tasarının krize
yönelik olarak getirmiş olduğu herhangi bir temel önleminin olmadığını ifade
etmek isterim. Değerli
milletvekilleri, bu maddenin getirdiği düzenleme krizle hiçbir ilgisi olmayan,
tam tersine otomotiv sektöründe birtakım otomotiv şirketlerinin, üreticilerinin
Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nu yanlış uygulamalarından kaynaklanan ve bu
nedenle hazineye doğması olan birtakım muhtemel vergi borçlarının silinmesine
yönelik bir düzenlemedir. Son derece önemsiyorum bunu değerli milletvekilleri. Olayın
hikâyesi çok kısaca şöyledir: Özel Tüketim Vergisi Kanunu 1 Ağustos 2002
tarihinde yürürlüğe girmiştir. O Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önceki
birkaç aylık dönemde ben Gelirler Genel Müdürlüğü görevini yürütüyordum yani
Özel Tüketim Vergisi Kanun Tasarısı’nı hazırlayan bürokratik kadronun
başındaydım. Kanun’un yürürlüğü 1 Ağustos 2002’dir. O tarihte otomobiller ve
her türlü binek araçları Özel Tüketim Vergisi Kanunu kapsamına alınırken
otomotiv sektöründen bir talep geldi. Talep şuydu: Bu Doblo
dediğimiz, Kango dediğimiz, işte Mercedes Vito, bilmem işte her markanın çeşitli modelleri olarak
isimlendirebileceğimiz, hepsi için “hafif ticari araç” diyebileceğimiz grup
normal olarak Avrupa Gümrük Birliği mevzuatı ve bizim mevzuatımıza göre binek
otomobili sınıfındadır. Bunun pozisyon numarası 87.03’tür. Ama sektör dedi ki:
“Biz buna hazır değiliz, bize bir zaman tanıyın.” O zamanki hükûmet,
o zamanki Parlamento bu talebi uygun gördü ve Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun
binek otomobillere ilişkin hükmünün bu saydığım araç grubunda 1 Ağustos 2002
tarihinde değil 1 Ağustos 2003 tarihinde yürürlüğe girmesini öngördü, kanun o
şekilde yasalaştı. 1 Ağustos 2003 tarihine kadar hafif ticari araç grubundaki
bu araçlar eşya taşımaya mahsus araçların vergisi olan yüzde 4 oranıyla
vergilendi. Bunun anlamı, 1 Ağustos 2003’ten sonra bunların diğer binek
otomobillerinin olduğu tarifeden vergilenmesi gerektiğidir. Yüzde 26’lık
orandan başlar, 46’ya kadar çıkar o, silindir hacminin büyüklüğüne göre. Şimdi,
madde neyi getiriyor? Madde “1 Ağustos 2002 tarihinden 24/7/2005
tarihine kadar olan dönemde bu otomotiv şirketleri bu kanun hükmünü yanlış
uygulamış. O nedenle, bunlardan alınmamış olan özel tüketim vergilerini
almayalım.” diyor, “Yapılmış tarhiyat varsa bunları silelim.” diyor. Değerli
arkadaşlar, bu, bir sektörün bile bile yaptığı bir
uygulamanın affedilmesidir. Bu bir aftır. Bu af vatandaş yararına, toplum
yararına bir af değildir. Aflar yapılmaz değildir, yapılabilir. Bu kapsama
giren 71 bin araç vardır. Bunun özel tüketim vergisi tutarı oranı, yaklaşık
yüzde 30-35 kabul edersek, aşağı yukarı 500 milyon TL’dir. Şimdi, şu
akla gelebilir: Efendim, 71 bin araç sahibine gidip bu vergi istenecek mi?
Hayır, özel tüketim vergisinin mükellefi bu araçları satanlardır, alanlar
değil. Sektör 1 Ağustos 2003 tarihine kadar süre istemiştir o zaman, o zamanki
yasama organı bu süreyi vermiştir. Buna rağmen, 1 Ağustos 2003’ten sonra sektör
yükümlülüğünü yerine getirmemiş, bu hükmü bile bile
yanlış uygulamış. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Buyurun. MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Şimdi de bu maddeyle bu vergilerden hazine tek
taraflı olarak vazgeçmektedir. Bunun kabul edilebilir bir yanı yoktur. Bu, bir
gruba bile bile af getirmektir, onların yanlışını,
bile bile yaptığı bir yanlışı ortadan kaldırmaktır.
Bunun kamu vicdanında kabul edilebilir bir yanı yoktur değerli milletvekilleri. Efendim,
“Kamu makamları böyle yönlendirdi bizi.” açıklamasının hiçbir gerçekçi yanı
olamaz. O zamanki sektör talebini gayet iyi hatırlıyorum: “Bize bir yıllık süre
verin.” demişlerdi, “Bir yıldan sonra biz o vergi oranlarını uygularız.”
demişlerdi. Bu söz, öyle anlaşılıyor ki, yerine getirilmemiş. Şimdi, bir yasa
maddesiyle yaklaşık 500 milyon TL’lik bir vergiden Hükûmet
tek taraflı vazgeçmektedir. Çiftçilerin
2009 yılı bütçesinde kestiğimiz destekleme ödeneğinin tutarı da 550 milyon
TL’dir. İşte, çiftçinin kesilen ödeneğinin kaynağı burada değerli arkadaşlar. Teşekkür
ederim. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi. Sayın
Genç, buyurun. KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 329 sıra sayılı kanunun
geçici 3’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasına ilişkin olarak verdiğim
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Şimdi,
bir yasa getirilmiş, bir maddede yirmi yedi tane yasa değişiyor, yirmi yedi
tane yasa! Yani bu, hukuk sistemini altüst etmek demektir. Bu
getirilen yasayla kriz çözülmüyor, krize bir çözüm getirilmiyor. Yani, tamam,
işsizlere belli bir süre için işsizlik sigortasından sağlanan fon ödeniyor ama
öte tarafta zamanında vergisini vermeyen, özellikle AKP’nin iktidarda olduğu zaman,
belki de AKP İktidarına sırtını dayayarak vergisini vermeyen insanlara
katrilyonlar seviyesinde vergi affını getiriyor. Sayın Hamzaçebi
“bu, 500 trilyon lira” dedi ama bana intikal eden bilgilere göre 3 katrilyon
liradır bu 3’üncü maddeyle affedilen. Bakın, bu
ÖTV vergisi işte 1/8/2002 tarihinde yürürlüğe girdi
ama Sayın Çebi’nin dediğine göre 2003’e kadar
ertelendi fakat 21/7/2005’e kadar bu uygulamada normal olarak silindir hacmi
1.600’ü geçmeyenlerden yüzde 27, silindir hacmi 1.600’ü geçenlerden ve 2 bin
arasında olandan yüzde 46 ve 2 bin hacmi aşanlardan da yüzde 50 vergi alınması
gerekiyordu. Şimdi, öyle anlaşılıyor ki, bu tarihlerde AKP iktidarda, yandaş
firmaları toptan bu araçları satıyorlar, e tabii güçlü olduklarını bildikleri
için “Yahu, siz vergiyi vermeyin” veya… Zaten sattıkları adamlardan da aldılar,
bu paraların üzerine yattılar. Şimdi, son anda da getirdiniz -işte son kanunla-
3 katrilyon lira civarında bir parayı affediyorsunuz. Şimdi, bu
insanlar zamanında bu vergileri verselerdi en azından bir yatırım yapılırdı, en
azından birtakım insanlara iş sahası açılırdı, bütçe açığı olmazdı, devlet
gidip de borçlanarak -yani yüzde 30, yüzde 40 seviyesinde borçlanarak- faiz
almazdı, dolayısıyla devlet bütçesine bir katkı da olurdu. Şimdi, böyle bir
vicdan olur mu değerli milletvekilleri? Yani, şimdi, siz, büyük iş adamları,
size yandaş olanlar, ki bunların çıkıp burada
açıklanması lazım... Tabii, AKP her şeyi gizli kapaklı tuttuğu için kimin ne
miktarda vergi borcunu affettiğini bilmiyoruz. Belki de Cihan Kamer’in de
burada vergisi var, bu arada çünkü, başkalarının da
var. Ondan sonra, bakın, 1’inci maddede yine bir af getirdiniz, geçici 1’inci
maddede. Burada da banka sigorta muameleleri vergisinde af getirdiniz, orada
herhâlde yine fonlar var, işte sizin öteden beri koruduğunuz İhlas
Holding var. İhlas Holdingin yatırım fonları var mı?
Herhâlde vardır. Ondan sonra, 252 bin kişiden 1 katrilyon 700 trilyon lira para
toplamış. Tasarruf mevduat sigortasına son anda intikal ettirmediniz. Bir
memlekette iktidar olanlar yandaşlarını böyle hakkı, adaleti bir tarafa iterek,
böyle vicdan ölçülerini unutarak koruyamazlar sayın milletvekilleri. Şimdi,
fakir fukaranın asgari ücretinden vergi alıyorsunuz da, ondan sonra tarımdan
vergi alıyorsunuz da getirip de katrilyonları affediyorsunuz. Böyle adalet
anlayışı, böyle hukuk anlayışı, böyle insanlık anlayışı olur mu? Olmaz. Şimdi bu
iki geçici 1 ve geçici 3’üncü maddede ben soruyorum: Ne kadar vergi affettiniz?
Soru sordum, cevap vermiyorlar. Hesaplarına gelmeyince cevap vermiyorlar çünkü
bu milletin gözünden her şeyi saklamak istiyorlar. Yani saklamakla nereye
gideceksiniz, sayın milletvekilleri? İşte, her gün çıkıyor vatandaşlar…
Efendim, Tayyip Erdoğan’ın çocuklarına verilen kredilerle ilgili söz söyleniyor,
işte, İstanbul Bankasıyla ilgili imar yolsuzlukları söyleniyor. Buradan
çıkılıyor, deniliyor ki: “Efendim, bunları burada söylemek kürsüyü kirletmek
demektir.” Yani bu kirliliğin ne anlama geldiğini birilerinin anlaması lazım.
Yani deniliyor ki: “Suistimalleri söylemek doğru bir
şey değil; efendim, adam değil.” Demek ki hırsızlık yapmak adammış, soygun
yapmak adammış. Bazılarının anlayışı böyle. Yani bizim
bildiğimiz, bu kürsüler mukaddes kürsülerdir. Bu kürsülerde milletin fakruzaruret içinde olanların, fakir fukaranın hakkı
korunması lazımken bu kürsülerde soyguncuların, vergi kaçakçılarının, gümrük
kaçakçılarının hakları AKP Grubunun yarattığı, o 340 milletvekillinin yarattığı
çoğunlukla onların hakkı savunuluyor. Böyle bir anlayış olmaz, sayın milletvekilleri. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Konuşmanızı tamamlayın, buyurun. KAMER
GENÇ (Devamla) – Bakın, insanlar çocuklarını, kriz geçiren insanlar 2 tane
çocuğunu eliyle öldürüyor. Bu memlekette vicdan sahibi olan,
insaf sahibi olan herkesin bir şey anlaması lazım. İnsanlar evine ekmek
getirmiyor. İnsanlar her gün kapımızı çalıyor, “Biz açız.” diyor. Hâl böyleyken
siz, vergi kaçakçılarının vergisini affetmekle nereye varıyorsunuz, kime hizmet
ediyorsunuz? Yani siz 357 milletvekiliyle geldiğiniz zaman 2002 yılında, eğer
hakikaten ciddi bir ekonomik tedbir alsaydınız, bu memleket bu hâle gelmezdi
ama siz bunu da almadınız. Şimdi,
ben soruyorum işte; burada, bu vergi kaçakçılarına affı getiren kişilere
soruyorum: Kimlerin, ne vergisini affediyorsunuz? Bunlar gümrük idarelerince
tespit edilmiş, raporları tespit edilmiş, ondan sonra orada bekliyor. Bu kanun
çıkacaklarını da bildiği için, haber vermişler, “Siz bunları ödemeyin, biz
hemen af getiriyoruz.” demişlerdir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KAMER
GENÇ (Devamla) – Yanlışsa çıksın, söylesinler burada. Değerli
milletvekilleri, böyle olmaz, devlet böyle yönetilmez. Sayın
Başkan, karar yeter sayısını da istiyorum. BAŞKAN –
Teşekkür ediyorum. Önergeleri
birlikte işleme almıştım; önergeleri beraberce oylayacağım. Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler…
Önergeler kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır. Geçici
madde 3’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Geçici
madde 4 üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte
olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Geçici 4
üncü maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“Bu Kanunun yayımlandığı
tarihten önce yapılan gelir uzmanlığı özel sınavlarının birinde aldığı not daha
sonra yapılan sınavda geçerli sayılarak gelir uzmanlığı kadrolarına atanmış
olanların bu atamaları kazanılmış hak olarak kabul
edilir ve bu gerekçe ile atamalarının iptaline yönelik işlem yapılmaz.” Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Tasarının
“Geçici Madde
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)- Takdire
bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun
efendim. ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 4’üncü maddedeki değişiklik önergemiz
üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Geçici 4’üncü maddede vergi
denetmen yardımcılarından yeterlilik sınavında başarılı olamayanların
derecelerine uygun memur kadrosuna atanmalarının önü açılmakta, daha önce
yeterlilik sınavına girip de kazanamamış olan vergi denetmen yardımcılarına bir
kez daha yeterlilik sınavına girme hakkı verilmekte ve yeterlilik sınavında
yine başarısız olurlarsa derecelerine uygun memur kadrosuna atanacakları ifade
edilmektedir. 5345 sayılı Kanun’un 29’uncu
maddesi, gelirler kontrolörlerinin, vergi denetmenlerinin,
devlet gelir uzmanları, vergi istihbarat uzmanları ve gelir uzmanlarının
çalıştırılmasını düzenlemektedir. Söz konusu maddede tüm grupların mesleğe
alınmaları ve yeterlilik sınavları ile çalışma usul ve esaslarının yönetmelikle
düzenleneceği ifade edilmektedir. Bu konulara ilişkin olarak, yönetmeliklerde
yer alan ifadelerin açık olmaması ve ortaya çıkan yargısal problemler nedeniyle
özellikle yukarıda bahsi geçen meslek gruplarına mensup kişilerin stajyerlik
veya yardımcılık dönemlerinden sonra girdikleri yeterlilik sınavlarında
başarısız olmaları hâlinde yapılacak işlemin kanunda açık bir şekilde ifade
edilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Tasarıda yalnızca vergi
denetmen yardımcılarının ve gelir uzman yardımcılarının yeterlilik sınavlarında
başarısız olmaları hâlinde derecelerine uygun memur kadrosuna atanacakları belirtilmiş,
diğerlerinin yeterlilik sınavında başarısız olmaları durumunda nasıl bir işlem
yapılacağına değinilmemiştir. Bu konunun açıkta bırakılması doğru değildir. Tasarıda bahsi geçen
değişikliler sonucunda, mesleki hayatlarında üç yılı doldurup belli bir aşamaya
gelmiş, yeterlilik sınavına girdikleri tarihin en az bir yıl öncesinden
itibaren kendilerine mühür verilerek tek başlarına vergi incelemesi yapmaya
yetkili kılınmış vergi denetmen yardımcılarının durumlarında bir değişiklik
meydana gelmektedir. Bu durumun önüne geçilebilmesi için, ilk kez girecekleri
yeterlilik sınavında başarısız olan vergi denetmen yardımcılarının derecelerine
uygun memur kadrosu yerine derecelerine uygun gelir uzman yardımcılığı
kadrosuna atanmaları doğru bir uygulama olacaktır. Vergi incelemelerinin yüzde
90’ına yakınını gerçekleştiren ve toplam denetim gücünün yüzde 80’ini oluşturan
vergi denetmenleri, Gelir İdaresinin yapısından
kaynaklanan sorunlar, kurumsal yapı içindeki konumu, meslekte yükselmenin
önünün kapatılması, kendilerini geliştirme ve birikimlerini paylaşma konusunda
yaşanan sıkıntılar, vergi denetimi yapan çok sayıda birimin varlığı gibi
uygulamalardan kaynaklanan sorunlar ve uzun yıllardır yaşanan özlük haklarına
ilişkin konular yüzünden artan bir hızla başka kurumlara geçmektedirler. Yine, yaşanan sorunlardan
dolayı mesleğe yeni başlayan vergi denetmen yardımcılarının önemli bir kısmı
üçüncü yılını doldurmadan ayrılmaktadır. Açıkçası, vergi denetmenleri
küstürülmektedir. Vergi denetmenleri, kendileriyle
aynı görevi üstlenen diğer birimlerdeki personelin aldığı maaşın neredeyse
yarısını almaktadır. Çeşitli şekilde konumlandırılan denetim elemanlarının
özlük haklarında farklılıkların bulunması, derin farklılıkların bulunması
denetim elemanları arasında çekişmeye yol açtığı gibi, moral ve motivasyonunu da bozmaktadır. Eşit işe eşit ücret ilkesine
dayalı adaletli bir sistemin oluşturulması gerekmektedir. Değerli milletvekilleri,
Gelir İdaresinin yeniden yapılandırılması çalışmalarının bir an önce
tamamlanması gerekmektedir. Ancak Gelir İdaresi ayrı tüzel kişiliğe sahip özerk
yapıda ve özel bütçeli kurulamadığı için idari yapı içindeki yeri tam olarak
netleştirilememiştir. Akabinde Maliye Bakanlığı Gelir Politikaları Genel
Müdürlüğünün kurulması ile de iki başlı bir yapı ortaya çıkmıştır. Strateji
üretenlerin ve bunları hayata geçireceklerin farklı birimlerde olması istenilen
başarıya ulaşılmasını engellemektedir. Denetimde iş birliği ve
koordinasyonun sağlanmasında ciddi sorunlar bulunmaktadır. Hızlı ve inisiyatifle hareket edebilen, sisteme hâkim, maddi ve
manevi anlamda motivasyonu yüksek, etkin, moral değerleri yüksek bir vergi
idaresinin oluşturulması zorunludur. Birçok kez reform amacıyla vergi yasaları
çıkarılmış olmasına karşın beklenen başarıya ulaşılamamıştır. Söz konusu
yasaları uygulayacak idare ve personelin göz ardı edilerek sonuca ulaşılması
mümkün değildir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun efendim,
konuşmanızı tamamlayınız Sayın Akçay. ERKAN AKÇAY (Devamla) –
Teşekkür ediyorum. Zira her ne kadar mükemmel
yasalar çıkarsanız da bunları hayata geçirecek kadroyu bulamazsanız başarılı
olmanız mümkün değildir. Bu düşüncelerle, muhterem
heyetinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Akçay. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Geçici 4 üncü
maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz. Nurettin Canikli
(Giresun) ve arkadaşları “Bu Kanunun yayımlandığı
tarihten önce yapılan gelir uzmanlığı özel sınavlarının birinde aldığı not daha
sonra yapılan sınavda geçerli sayılarak gelir uzmanlığı kadrolarına atanmış
olanların bu atamaları kazanılmış hak olarak kabul edilir ve bu gerekçe ile
atamalarının iptaline yönelik işlem yapılmaz.” BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire
bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz. BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Gerekçe… BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Hazırlanan önergeyle
5345 sayılı Kanunun geçici 3 üncü maddesinin dördüncü fıkrasına göre bu Kanunun
yayımlandığı tarihten önce yapılan gelir uzmanlığı özel sınavlarında aldığı not
daha sonra yapılan sınavda geçerli sayılarak gelir uzmanlığı kadrolarına
atanmış olan personelin bu atamalarının kazanılmış hak olarak kabul edilerek
sadece bu gerekçeye istinaden atamalarının iptal edilmemesi yönünde geçici bir
düzenleme yapılması önerilmektedir. BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Kabul
edilen önerge istikametinde geçici madde 4’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Saygıdeğer
milletvekilleri, tasarıya geçici maddeler eklenmesine ilişkin beş önerge
vardır. Önergeleri ayrı ayrı okutup işleme alacağım. İlk
önergeyi okutuyorum: T.B.M. Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte
olan 329 Sıra Sayılı yasa teklifine aşağıdaki geçici beşinci maddenin
eklenmesini arz ederiz. Geçici
madde 5 – 5520 Sayılı kurumlar vergisi kanununda yeni bir değişiklik
yapılıncaya kadar yabancılara ait bankalar ile özelleştirilen kitlerdeki vergi
oranları yüzde 30 olarak hesaplanır.
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. BAŞKAN –
Sayın Genç, buyurun. KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu 329 sıra sayılı
yasaya bir geçici madde eklenmesiyle ilgili bir önerge verdim. Bu önergemin
mahiyeti şu: Yabancı bankalarla devlet tarafından özelleştirilen KİT’lerin
kurumlar vergisinin yüzde 30’a çıkarılmasını istiyorum. Şimdi,
biliyorsunuz, bu kurumlar vergisi eskiden yüzde 30’du. Ama maalesef, devri
iktidarınız zamanında durup dururken bu yüzde 20’ye indirildi. Bu yüzde 20’ye
nasıl indirildi biliyor musunuz? Siz Telekom’u yok pahasına özelleştirdiniz. Yok pahasına özelleştirdikten sonra bu Telekom’un arkasında
da kimler ortak olduğunu da biraz seziyorum ben. Çünkü bu Telekom 6,5 milyar
dolara özelleştirildi, 5 milyar doları beş senede ödenecekti. Fakat 2007
seçimlerinde bu Telekom geldi, sizin iktidarınıza yardımcı olmak için 5 milyar
doları hemen, beklemeden beş seneyi, getirdi yatırdı. Siz de bunun karşılığında
getirdiniz Telekom’un kurumlar vergisini yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirdiniz. ALİ
KOYUNCU (Bursa) – Sadece Telekom’un değil kurumlar vergisi. KAMER
GENÇ (Devamla) – Onun gibi daha başka kurumlar var, söyleyeceğim. Şimdi,
bir Telekom’un kurumlar vergisinin yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirilmesinden
devletin kaybı 500 trilyon lira, asgari 500 trilyon lira. Şimdi, Türkiye’de
yabancı bankaların sayısı her geçen gün artıyor. Bakın, şimdi, Hükûmetiniz öyle bir karar aldı ki birçok şeyler banka
kanalıyla ödeniyor, maaşlar banka kanalıyla ödeniyor, kiralar bankalara
ödeniyor, birtakım paralar banka vasıtasıyla ödeniyor. Bu bankalar haksız
olarak, yani hiçbir katkıları yok, vatandaştan bir para alıyorlar ve bu
paraları da yurt dışına transfer ediyorlar. Şimdi, dünyanın neresinde yabancı
sermaye gelecek… Orada doğru dürüst, yani yatırım için gelen sermaye için
saygım var ama bankacılık ayrı bir konu. Yani bu bankalara getirip de kurumlar
vergisi nispetini yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirmenin bir anlamı var mı? İşte
burada yaptığınız kayıplarla, o özelleştirilen KİT’lerde yaptığınız vergi
indirimiyle devletin kaybı 8-9 katrilyon lira. Bu 8-9 katrilyon lirayı üç dört
sene siz alsaydınız, bugün ne ekonomik kriz olurdu ne o işçilere, o asgari
ücretle çalışan insanlara, yani ayda yüzde 3, yüzde 4, emekliye para
vermezdiniz. Katbekat, emeklilerin maaşına yüzde 50 nispetinde bir zam
yapabilirdiniz. Bakın, bundan sonra yine bir önergem var, onda da konuşacağım. Bakın,
eğer krizi önlemek istiyorsanız, bu memleketin kaynakları var, bu kaynaklardan
yararlanmamız lazım. Sizin ekonomik krizi önleme niyetiniz yok. Benim gördüğüm
kadarıyla zaten milleti sadaka kültürüne alıştırmışsınız, milleti fakruzaruret içinde bulunduracaksınız. İşte iş yerleri
kapanıyor. Sermaye birtakım dinci kesimlerin eline geçiyor. İşte bugün
biliyoruz, 5x5 ciplere kimlerin bindiğini insanlar sokaklarda görüyor. Şimdi ne
yapacaksınız? Normal olarak insanları artık iş bulamaz… Ancak iş, o düşüncede
olan insanlara temin edilecek bir düzenlemeye gidiyorsunuz. Bu memleketin
gerçeklerini eğer şey ederseniz, yani kaynaklarını kullanmak istiyorsanız bu
önergeyi kabul edin. Yani
bugün Telekom niye yüzde 20 kurumlar vergisi ödesin? Telekom zaten iki senede,
özelleştirildikten sonra sermayesini karşıladı. Telekom’da o kadar büyük devlet
zararı oldu ki. Orada yıllarca teknoloji bakımından yetişen müdürler vardı,
mühendisler vardı, onların hepsi emekliye ayrıldı; o güzelim teknik kadroyu yok
ettiniz. Bir devlet ancak böyle düşmanca idare edilebilir. Değerli
milletvekilleri, şimdi bakın, kaynaklarımız var, bu kaynakları iyi kullanalım,
vergi alınması gereken kişilerden vergi alalım. Yoksa şimdi zenginden
almayacaksınız… Bu devlet iflasa gidiyor, kim kurtaracak bunu? Meclisde kurtarmazsa, yani bunu kim kurtaracak? Herhâlde
gökten bir şeyler yağmayacak. Kaynakları maalesef… İşte bir yandan zamanınızda
boyuna vergi afları geliyor, boyuna yandaşlarınızdan sıkıntıya düşenlerin vergi
aflarını affediyorsunuz. Bakın, burada birtakım arkadaşlar önerge veriyorlar,
acaba… Sizin içinizde, ben biliyorum, çok değerli dostlarımız var,
kardeşlerimiz var, insanlarımız var. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun
efendim. KAMER
GENÇ (Devamla) – Yani ben inanıyorum ki, siz bu sıralarda oturmasaydınız, şu
sıralarda otursaydınız -inanmanızı istiyorum- buraya gelen kanunların yüzde
99’unu reddedecektiniz çünkü ben tanıyorum insanları, ama bu iktidar hırsı
insanın gözünü karartıyor. Hele bu genel başkan diktası yok ya, o zaten
milletvekillerini kişiliksizleştiriyor. Ben de aynı durumdaydım, genel başkan
geldi mi ayağa kalk, şak şak şak.
Nedir yahu? Bu kim kardeşim? O da bir insan. İtiraz edilmiyor. Bakın
sayın milletvekilleri, Türkiye çok ciddi bir sıkıntı içinde. Bakın insanlar
çocuklarını katlediyorsa bilin ki bunun sonu çok kötüdür. Buna şimdiden tedbir
almamız lazım. Bunun gülünecek bir tarafı yok. Memleketi felakete götüren bir
yönetiminiz var, memleketi kardeş kavgasına götüren bir yönetiminiz var. Bunun
şimdiden önlemini almazsınız, sonu felakettir; bu felaketten en büyük zararı
siz görürsünüz. Saygılar
sunuyorum. BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Genç. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer
önergeyi okutuyorum: TBMM Başkanlığı’na Görüşülmekte
olan 329 sıra sayılı Kanun Tasarısına Geçici 4. maddeden sonra gelmek üzere
aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Geçici
Madde: Devlet memurları ve diğer kamu görevlileri ile emekli, dul ve yetimlerin
maaşlarına kriz nedeniyle ilave artış yapılabilmesi için 2009 yılı Merkezî
Yönetim Bütçesinin yedek ödenek tertibine 3 milyar Türk Lirasına kadar ödenek
eklemeye Maliye Bakanı yetkilidir. Hazine bu tutar için özel tertip devlet iç
borçlanma senedi ihraç edebilir. BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. BAŞKAN –
Sayın Genç, buyurun. Sayın
Genç, bu son önergenizmiş. KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet. BAŞKAN -
Başka yormayacağız sizi. Buyurun. KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; güya bir kriz önleme
kanunu getirmişsiniz. Bu kriz önleme kanununa ben şöyle bir önerge verdim.
Önergeye destek veren DSP’li arkadaşlar, onlar imzaladılar, teşekkür ediyorum. Şimdi,
olay… FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kimin verdiğini söylemiyorsun ama. KAMER
GENÇ (Devamla) – CHP de verdi, bunu DSP verdi ama, o
CHP’nin verdikleri… Ayrıca CHP’lilere de teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından “DSP vermedi mi?” sesi) Efendim,
SHP yok ki daha… Neyse… Şimdi,
arkadaşlar, işleri sulandırmayalım. Benim
önergemin mahiyeti şu: Şimdi, bakın Türkiye’de çok ciddi bir kriz var. Yani
size göre teğet geçiyor ama aslında teğet geçmemiş, içini delerek geçmiş.
Şimdi, mesele şu, burada işsizlik almış yürümüş, üretim yok, esnaf kepenk
açmıyor, siftah etmiyor. Şimdi,
bunun bir yolu var, diyorum ki: Bütün memurlara, bütün işçilere, bütün
emeklilere aylık işte, bu 3 katrilyon lira civarında Maliye Bakanlığı
ödeneğinden bir para aktaralım. Bütün işçilere, emekli işçilerine, memurlara,
bütün insanlara -yani onu bölelim- ayda hiç olmazsa 250 ile 300 milyon lira bir
para verelim. Bu parayı verdiğimiz zaman ne olur biliyor musunuz? İşte, vatandaş gidecek lokantada yemek yiyecek,
esnaftan alışveriş yapacak, piyasa canlanacak. Ekonominin kuralları var. Yani
işte, bu kuralı işletirsek… Ben hatta
o bankaları hortumlayanlara, o bankalara katrilyonları intikal eden geçmiş hükûmetlere dedim ki: O paraları onlara vermeyin, o
patronlara. Getirin, Kızılayla, paraları alın
vatandaşa dağıtın çünkü o adam yurt dışına kaçırmayacak o parayı, hiç olmazsa
alışveriş yapacak, işte, lokantaya gidecek, otele gidecek, seyahat edecek,
dolayısıyla piyasa canlanacak, piyasa canlanınca, bu para dönünce ekonomi
canlanacak. Bunların bir kuralları var. Şimdi,
Allah hepimize akıl ve izan vermiş, akıl ve izanın yolu bir. Şimdi, Türkiye’de,
işte, devletimizin kaynakları var sayın milletvekilleri, inanınız var. Hırsız
çok, soygun çok, yani, soygun, hırsızlık o kadar almış yürümüş ki… Şimdi, sizin
Genel Başkanınız diyor ki: “700 milyar dolarlık gayrisafi millî hasılamız var.” E, bu 700 milyar dolarlık gayrisafi millî hasıla varsa bunu bir KDV’ye çevirelim, bunu bir vergiye
çevirelim, ne kadar vergi tahsil ediyorsunuz, ne kadar KDV alıyorsunuz? Şimdi,
sizin bu kanunun geçici 1’inci maddesi ile 3’üncü maddesinde affettiğiniz
vergi, benim bu önergede memura, emekliye, işçiye vermeyi öngördüğüm paradan
daha fazla. Yani, bunun hesabını yapalım, gelelim, masa başında yapalım. Şimdi,
değerli milletvekilleri, bakın, ben akşama kadar büromda oturuyorum, sokakta
geziyorum, o kadar çok acı içinde, o kadar çok fakruzaruret
içinde insanlar geliyor ki, yani, ben insan olduğumdan da utanıyorum. Acaba bu
memleket niye bu duruma geldi, gayrisafi millî hasılası
700 milyar dolar olan bir memlekette nasıl oluyor bu kadar fakirlik oluyor,
nasıl oluyor burada insanlar gidiyor diri diri
kendini yakıyor, bunun bir hesabını görmek lazım. Burada bir gün bir açık
oturum yapalım, bunu… Particiliği bir tarafa itelim. Ya arkadaşlar, bakın, ben
Danışma Meclisi üyeliği zamanında buraya geldim, askerî yönetim zamanında ama
hiçbir zaman vicdanımı karalamadım, hiçbir zaman emirle iş yapmadım, vicdanım
neyi gerektirdiyse onu çıktım söyledim bu kürsülerde ve halk, Tunceli halkı
gibi onurlu ve soylu halk -Türkiye'nin bütün halkı onurlu ve soyludur, buna
inanıyorum- o askerî yönetimde gelmeme rağmen, orada verdiğim mücadelede,
bakın, beni Tunceli’de altı defa seçtiler, altı defa. Küçük bir
yer, küçük yer yani dar bir bölge sisteminde. Yani, bu soylu halkımız daima güç
odaklarının emrine girmeyen, vicdanının sesiyle hareket eden, hırsızları
desteklemeyen, soygunların peşinden gitmeyen, namusuyla şerefiyle memleketi
için hizmet eden insanları ömrünün sonuna kadar destekler. Bunu da sizden rica
ediyorum. Yani, gelin bu siyasi iktidarın, işte, hesaplarını bir tarafa
bırakalım, Türkiye'de çok büyük ekonomik sıkıntı varsa, çok ciddi sıkıntılar
varsa bunları el birliğiyle aşalım. Türkiye Cumhuriyeti devleti hepimizin
devletidir. Bu devlette barış olursa hepimiz barışın nimetlerinden
yararlanacağız. Bu memlekette huzur olursa hepimiz huzurun nimetlerinden
yararlanırız. Yani, şimdi bir memura 300, bir emekliye 300 milyon lira, beş ay
verirsek devlet bir şey kaybetmez, piyasa canlanır. Ama bunun… Öte tarafta
getirip de birtakım insanlara katrilyonları vermeyelim değerli arkadaşlar. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Genç,
tamamlayın lütfen. KAMER GENÇ (Devamla) – Onun
için, sizlerden rica ediyorum bu önergeyi kabul edin, sevabı sizin olsun
arkadaşlar. Yani, en azından kabul edersek, yahu deriz ki “İşte AKP de kabul
etti.” ama etmezseniz giderim sokakta derim vallahi “Bunlar zenginleri
düşünüyorlar, fakirleri düşünmüyorlar.” Doğrusu değil mi yani? Şimdi, burada, 3 tane, geçici
1’inci maddeyle geçici 3’üncü maddede aşağı yukarı 4 katrilyona yakın vergi
affını getiriyorsunuz. E, serbest bölgelerde çıkardınız son anda vergi affını
getirdiniz, kimin yararlandığını biliyorum. E, bunları, her sıkışan kendi
yandaşlarınızın, işadamlarının vergilerini affediyorsunuz, biraz da fakir
fukarayı düşünün arkadaşlar. Yani, hesap ortada, kitap
ortada. Verdiğim önerge ülkeye ve
millete faydalı bir önerge, ama vicdanınıza kalmış, kabul ederseniz edin,
etmezseniz… Saygılar sunuyorum. İyi
akşamlar efendim. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan tasarıya
aşağıdaki maddenin geçici 5. madde olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Geçici madde 5. 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 81. maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde belirtilen sigorta prim oranları sigortalı ve işveren
hisseleri 2009 ve 2010 yılları için 3’er puan indirilerek uygulanır. BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Kalaycı,
gerekçeyi mi okutayım? MUSTAFA KALAYCI (Konya) –
Gerekçeyi okutun. BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Yaşanan ekonomik krizin
istihdama dönük olumsuz etkilerini hafifletmek amacıyla işçi ve işveren prim
yükünün iki yıl için indirimli uygulanması öngörülmektedir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan tasarıya
aşağıdaki Geçici Maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“Geçici Madde 5 – 7/6/2005 tarihli ve 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek
Kuruluşları Kanunu kapsamındaki üyelerin odalara, odaların Birliğe olan
ödenmemiş aidat borçlarına ait gecikme zammının tamamı ile bu mad-denin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde üyelerin odalara, oda-ların Birliğe olan aidat borçlarının tamamının ödenmesi
hâlinde bu borçlara ait gecikme zamları silinir.” BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire
bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Barolar Birliği, TOBB
üyelerine yönelik düzenlemeler eşitlik ilkesi ge-reği Esnaf ve Sanatkârlar ile bunların odaları için de
getirilmektedir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul et-meyenler… Kabul
edilmiştir. Diğer önergeyi okutuyorum. MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Başkan, önergede bir isim eksik okundu. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Başkan, bir önceki önergedeki, ortak önergedeki isimler eksik
okundu. BAŞKAN – Kim okunmadı? FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Akif Bey’in ismi okunmadı. MHP de katılmıştı. MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – İlk imza sahibiyim, ama oku-madınız. KÂTİP ÜYE YUSUF COŞKUN
(Bingöl) – Çok karışık, kusura bakma-yın. MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – O zaman, şimdi düzeltirse-niz… BAŞKAN – Yalnız bu
önergelerin üçte 1’inde ciddi anlamda tahrifat var. Karışmış, silinmiş,
çizilmiş, atladı. Önergedeki imzaları tekrar
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan tasarıya
aşağıdaki Geçici Maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Evet, bir önceki
önergedeki isimleri, önerge sahiplerinin isimlerini tekraren okutmuş olduk. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“Geçici Madde 6 - Bu Kanunla 492 sayılı Harçlar Kanununun (4)
sayılı tarifesinin “I-Tapu İşlemleri” başlıklı bölümünün 13 numaralı fıkrasının
(a) ve (c) bentlerinde yapılan değişiklik ile aynı tarifenin sonunda yer alan
hükmün kaldırılmasına yönelik düzenleme, bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce;
cins tashihi yapılmamış arsa ve arazi üzerine inşa olunan bina vesair tesislerin tescili ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığının görüşü alınarak Maliye Bakanlığınca
tespit ve ilan edilmiş bulunan sosyal mesken, işçi evleri ve bunlardan daha
düşük nitelikteki meskenlerin tescilinde ve bunların dışında kalan her nevi
cins ve kayıt tashihinde de uygulanır ve ayrıca vergi cezası ve gecikme faizi
aranmaz. Ancak, bu Kanunun yayımı tarihinden önce tahsil edilmiş tutarlar iade
edilmez, tarh ve tahakkuk ettirilmiş olan harçların takip ve tahsiline devam
edilir.” BAŞKAN – Komisyon önergeyi
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire
bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz. BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe – Yapılan düzenleme
ile bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce cins tashihi yapılması gerektiği
halde yapılmamış gayrimenkullerin yeni tutarlar üzerinden ilave harç, ceza,
faiz alınmaksızın cins tashihinin yapılması sağlanmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, madde
34 üzerinde bir adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Kanun
tasarısının mevcut 34 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
“Madde 33 - Bu Kanunun; a) 8 inci maddesi, 14 üncü
maddesi, 32 nci maddesinin (1) ve (8) nu-maralı
fıkraları ile geçici 1 inci maddesi yayımını izleyen aybaşında, b) 32 nci
maddesinin (6), (7) ve (13) numaralı fıkraları 1/1/2009
tari-hinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde, c) 32 nci
maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) ve (c ) bentleri 1/10/2008
tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde, ç) 4 üncü, 5 inci, 6 ncı maddeleri 1/8/2009 tarihinde, d) 26 ncı
maddesi 1/1/2010 tarihinde, e) Diğer hükümleri yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.” BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE
BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Verilen
önergeler doğrultusunda yürürlük maddesi yeniden düzenlenmektedir. BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Madde
34’ü kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Madde
35’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, tasarının ve tekliflerin tümünün oylanmasından önce İç
Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre aleyhte Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’in
söz talebi vardır. Buyurun
Sayın Genç. KAMER
GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 329 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın tümünün oylanmasından önce oyumun rengini belirtmek üzere söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, ben tabii, uzun yıllar burada bulundum. İktidar partisinde
bulunan milletvekillerinden bir kısmı iyi bilirler, bunlar her konuda çıkar
konuşurlardı. O zaman her fıkra üzerinde dört önerge veriliyordu, yürürlük,
yürütme maddelerinde konuşuluyordu. Siz şimdi otuz dört maddelik bir kanun,
tabii, bir madde içinde aşağı yukarı yirmi yedi tane de fıkra var; bunları iki
madde hâlinde görüşüyorsunuz. Yani burada da bir iki tane söz aldık diye de
kimsenin tepki göstermesine gerek yok. Getirilen
bu kanunla gerçekten fakirin fukaranın, muhtaç olanın hiçbir sorununa çözüm
getirilmiyor. Sadece getirilen… Tamam, yani, işsizlikle ilgili ufak bir tedbir
getiriliyor. Ona tabii, saygı duyuyoruz, o konuda biz de zaten 1’inci maddedeki
o şeylere destek verdik ama onun dışında hep vergi afları getiriliyor. Ben bir
maddede konuşurken İstanbul’da galiba 5 bin mi veya 500 tane en büyük mükellefi
bir vergi dairesine toplamışlar orada geçen sene-söylendiğine göre- yapılan
incelemede bulunan matrah farkı 100 milyar lira. Bakın, Türkiye'nin en büyük
mükelleflerinin toplandığı bir vergi dairesinde maalesef vergi incelemesi
yapılmıyor, inceleme yapılmıyor. Şimdi soruyorum: Sizin bakanlardan,
başbakanlardan -çocukları ticaretle uğraşıyorlar- hangisinin defterleri
inceleniyor? Ama servetlerinde korkunç artışlar var, korkunç artışlar var.
Peki, bu servetlerin niye vergisi verilmiyor sayın milletvekilleri? Bu Maliye
Bakanlığı niye orada duruyor? Demek ki evvela, bu memleketin kaynaklarının ülke
lehine, ülkenin ihtiyaçları lehine kullanılması için gereken tedbirler
alınmıyor. Dolayısıyla, memleket, sermaye grupları, para, birtakım vergi
kaçakçılarının elinde toplanıyor, birtakım haksız kazanç elde edenlerin elinde
toplanıyor ve bunların da üzerine gidilmiyor. Şimdi, böyle bir Hükûmetin getirdiği ben hangi icraatına vicdan huzuru
içinde “evet” diyeyim? Mümkün değil, diyemem ki. Konuştum,
bizim Tunceli’de organize sanayi bölgesine bir 3-4 trilyon lira bir para
verilmesi lazım, dört beş senedir 1 kuruş verilmiyor ama getirip de 5 trilyon
liralık buzdolabı, çamaşır makinesi falan dağıtmışsınız. Yani ben ona karşı
çıkmadım, teşekkür de ederim ona ama şimdi öte tarafta, yine Tunceli halkının,
orada, Güneydoğu’da da birçok illerimizin terörden doğan alacağı var. Yani bu vatandaşın
alacağı, değerli milletvekilleri -getirin- bunlar da çok küçük değerler yani
adamın evi yıkılmış, tarlası gitmiş, hayvanı gitmiş, aslında zararı 50-100
milyarken işte, getiriyor komisyon, buna bir ufak uzlaşmayla “Yahu, işte şu
miktar üzerinde anlaşalım.” diyor, 3-5 milyar, 10 milyar liralık bir paralar. Ee, onları da verin yani. Bu devletin imkânları da var.
Yani esas yapılması gereken şeyler yapılmıyor, alınması gereken tedbirler
alınmıyor ama öte tarafta, bir iş yapıyormuşuz gibi, işte, günlerce, burada
milletvekilleri saatlerce bekletiliyor, saat 14.00’ten 21.00’e kadar, sanki
ülkeye çok ciddi hizmet getiren kanunlar düzenliyoruz. Yani üç beş tane… İşte,
3’üncü maddede, gümrüklerde inceleme yapılmış, vergiler tespit edilmiş,
raporlar orada var, ondan sonra bu kanun… Hükûmet
biliyor ya, nasıl olsa grup başkan vekilleri hemen son anda getiriyorlar, işte
önergeleri de veriyorlar, o sıkışık durumda olanların, vergi kaçakçılarının,
işte imar affı bekleyenlerin ihtiyaçlarını karşılayacak korsan önergeleri de
veriyorlar. Böyle olunca birtakım insanlar kanunsuzluktan rant
sağlıyorlar değerli milletvekilleri. Bunlar kanunsuzluklardan rant sağlarken de bence de Parlamentoda dürüst, namuslu,
vicdanının sesini dinleyen insanların, milletvekillerinin de buna alet olmasını
istemiyoruz. İşte bu kanunlara bu nedenle ben karşı koyuyorum. Yani,
memleketimizin birçok ihtiyacını… Bu memleketin kaynakları
namusluca, şereflice kullanılsa, gerçek kazançlardan vergi alınsa, gerekli olan
kamu hizmetlerinden karşılık alınsa zaten Türkiye devasa bir ülke. Bu
ülkede suistimal olmasa, soygun olmasa, ihalelerde
yolsuzluk olmasa -bu Türkiye devasa bir ülke- bu ülkenin kaynakları bugünkü 70
milyonun belki 2 mislini besler ama maalesef insanlar iktidara gelince gözleri
kör oluyor, ceplerini doldurma dışında bir şey görmüyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ALİ
KOYUNCU (Bursa) – Sabahtan beri aynı şeyleri söylüyorsun vallahi billahi! BAŞKAN –
Buyurun Sayın Genç, tamamlayın konuşmanızı. KAMER
GENÇ (Devamla) – Ya, aynı şeyleri söylemiyorum. Siz benim söylediklerimin bir
tarafını anlıyorsunuz, bir tarafını anlamıyorsunuz. Ben diyorum ki… Yani
söylediklerimin neresi yanlış? YILMAZ
TUNÇ (Bartın) - Neresi yanlış! ALİ
KOYUNCU (Bursa) – Külliyen yanlış! KAMER
GENÇ (Devamla) – Diyorum ki, bakın, sizin İktidarınız zamanında bir tane Meclis
soruşturması kabul edildi mi? Edilmedi. Bir tane araştırma önergesi yani
hırsızlarla ilgili, soyguncularla ilgili kabul edildi mi? Bakın,
diyorum ki gelin bir önerge verelim. Ben burada yüz tane meseleyi dile
getirdim. Bir araştırma önergesini verelim. Hakikaten bu İstanbul’da, işte, bu rant sağlayan, işte, imar değişikliği yapan insanlar,
hakikaten bu kuyumcular, işte, sizin liderinizle ilişkisi olan Cihan Kamer, o
sayılı insanlar ne kadar devletin kaynaklarını kullanmışlar, o free shop’larda ne kadar
alışveriş yapıyorlar, ne kadar vergi kaçırıyorlar, bunları bir araştıralım. E,
şimdi, bunlar araştırılmadan nasıl tespit edilecek sayın milletvekilleri? Ben bu
nedenle bu kanuna karşıyım. Saygılar sunuyorum. BAŞKAN –
Teşekkür ederim. Sayın
milletvekilleri, tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır. Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir. Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre
içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Ayrıca,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy
kullandığını, oyun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan
oy pusulasını yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Oylama
işlemini başlatıyorum. (Elektronik
cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve benzer mahiyetteki kanun
tekliflerinin yapılan açık oylama sonucunu arz ediyorum: Kullanılan oy sayısı: 241 Kabul: 220 Ret: 19 Çekimser: 2 (X) Böylece tasarı ve teklifler
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. İş dünyamız için hayırlı ve uğurlu olmasını
diliyorum, memleketimize de hayır getirmesini temenni ediyorum. Sayın milletvekilleri,
sizlere de özverili çalışmalarınızdan dolayı canıgönülden
teşekkür ediyorum. Bakanımız da teşekkür edecek şimdi. Sayın Bakanım, buyurun
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
önemli bir tasarıyı yasalaştırmış bulunuyoruz. Bir gün Plan ve Bütçe
Komisyonunda, iki gün de Genel Kurulda, altmış maddeden oluşan bu düzenleme şu
an itibarıyla yasalaşmış bulunuyor. Öncelikle, Parlamentoda grubu bulunan bütün
siyasi partilere teşekkür ediyorum. Bütün gruplar gerçekten bu yasa tasarısının
çok daha sağlıklı ve verimli bir şekle dönüşmesi konusunda bir el birliği, bir
gönül birliği yaptık ve katkılarından dolayı da çok teşekkür ediyorum. Değerli milletvekilleri, çok
kısaca bir iki hususu belirtmek istiyorum. Israrla birçok toplantılarda krize
karşı önlemlerin alınmadığı söyleniyor. Şunu net olarak ifade edeyim ki bu düzenlemede
de var, kırk dokuz ildeki teşvik bir yıl uzatılıyor. Bu teşviklerin ne şekilde
olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Bugün bunu anlatmak için gelmedim. Ayrıca, diğer
illeri de kapsayan sigorta primlerinde, işveren primlerinde yüzde 25’lik bir
indirim de gerçekleştiriyoruz. Bu da takriben işverenler açısından 4,7 milyar
TL’lik bir imkân işverenlerimize sağlanıyor. Başka birçok teşvikler de var:
Genç teşviki, kadın istihdamıyla ilgili teşvikler var, özürlü teşviki var.
Yani, bunları sayın sayabildiğiniz kadar. Birçok teşvikler istihdamın önünü
açma adına gerçekleştiriliyor. İstihdam paketini çıkardık. Orada birçok güzel
düzenlemeler var. Şimdi de bugün “kısa çalışma ödeneği” diye ifade edilen bir
düzenlemeyi getirdik. Kısa çalışma ödeneği ile ilgili buradan, kapatırken
Meclisi, şunu ifade edelim: İşverenlerimize sesleniyoruz: İşçilerin iş
akitlerini feshetmeyiniz çünkü devlet sigorta priminize indirim konusunda el
attığı gibi, birçok teşviklerde size el uzattığı gibi işçilerin ücreti
konusunda da bu akşam itibarıyla çok ciddi şekilde el uzatmış bulunuyor. O
hâlde işçinin iş aktini feshetme konusu hepimizin
direnç göstermesi gereken bir konudur, baştan işverenlerimizin direnç
göstermesi gereken -en son düşünmesi gereken- bir hadisedir. Bu düzenleme
inanıyorum ki istihdamı koruma açısından çok önemli bir düzenleme olmuştur. Ayrıca tek bildirge,
yıllardır talep edilen tek bildirge konusu da bugün yine sizlerin oylarıyla
gerçekleşmiş oldu. Bölgesel, sektörel yatırımlar
açısından da çeşitli teşvikler içeren düzenlemeyi gerçekleştirdik. Yine kırk
dokuz il söyledim. Ahıska Türklerinin sorununu hep
birlikte çözmüş olduk. Onları vatandaş olarak önümüzdeki süreç içerisinde dâhil
edeceğiz. Avukatların, TOBB ve esnaf odaları üyelerinin aidat faizleri,
borçları silindi. Bunu da yine müşterek olarak gerçekleştirdik. Çeklerle ilgili
aksayan yönleri düzelttik ve hurda araçlarla ilgili düzenleme ve sağlık
ödemeleriyle ilgili önemli bir düzenleme getirdik. Doksan günlük süreyi altmış
güne çektik ve sağlık ödemelerini bundan sonra altmış gün içerisinde sağlık
kuruluşları almaya başlayacaklar. Bu konudaki yasal engel ortadan kalkmış oldu.
Ben teşekkür ederken, burada
geçici 3’le ilgili bir değerlendirme yapıldı. Sayın Çebi
keşke burada olsaydı iyi olurdu. Şöyle bir cümle kullandı: “71 bin araç bir
gruba peşkeş…” gibi bir ifade kullanıldı. Bunun kayıtlarda olması dolayısıyla
bunu tavzih etme açısından söylüyorum. Değerli arkadaşlar, Maliye
Bakanlığı ile gümrük idaresi arasında Ağustos 2002 yılında başlayan ve 2005
yılına kadar devam eden, tarife farkından kaynaklanan bir vergisel sorun, 2002
Ağustos ayından 2005 yılına kadar yaşanan bir süreç. Minibüs ile otomobil arası
araçlarla ilgili bir vergisel sorun yaşanmış, 2005’te bu fark edilmiş ve biz
bir düzenleme yapmışız, bu düzenlemeyle bu sorun ortadan kalkmış. Fakat bu,
2002 ile 2005 arasındaki bu araçlarla ilgili Maliyenin eski yüksek vergi
tarifesi ile gümrük idaresinin bağlayıcı tarife uygulamaları arasındaki meydana
gelen farktan doğan sıkıntıyı, mağduriyeti ortadan kaldırmaya dönük bir
düzenlemedir. HAKKI
SUHA OKAY (Ankara) – Yani, bir alacaktan vazgeçtik Sayın Bakan. ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Bundan dolayı yanlış bir
anlaşılma olmasın. Bu, burada, 71 bin aracı ihtiva eden ve geçmiş döneme ait
olan, o süreye ait olan bir sorunu çözmeye dönük bir düzenlemedir. Burada
yapılan, 71 bin aracın ÖTV ilave vergi farkı kaldırılıyor. Bu, iki kurum
arasındaki bu oluşan farkı kaldırmaya dönük, ihtilafı çözmeye dönük, 71 bin
vatandaşımızın kamuyla ihtilafını çözmeye dönük bir düzenlemedir. İSA GÖK
(Mersin) – Sayın Bakan, bunun mükellefi vatandaş değil. Ne alakası var? ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, gerçekten
bu kadar önemli düzenlemeleri kısa süre içerisinde gerçekleştirme fırsatını,
imkânını verdiğiniz için sizlere çok teşekkür ediyorum. Yasanın
hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkür ederim Sayın Bakanım. Ben de
özveriyle çalışan Hükûmetimize, grup başkan vekili
arkadaşlarımıza ve milletvekillerimize çok teşekkür ediyorum. Yasa tekrar
hayırlı olsun dileğinde bulunuyorum. Saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti
Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri
ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının
görüşmelerine başlayacağız. 5.- Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye
Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın
Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve
Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu’nun;
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Antalya
Milletvekili Sadık Badak ve 5 Milletvekilinin;
Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Antalya
Milletvekili Osman Kaptan ve 4 Milletvekilinin; Türk Ceza Yasasında Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız. 6.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu’nun; Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Antalya Milletvekili
Sadık Badak ve 5 Milletvekilinin; Kadastro Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Antalya Milletvekili Osman Kaptan
ve 4 Milletvekilinin; Türk Ceza Yasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/283, 2/270, 2/277) (S.Sayısı: 272) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. Bu
saatten sonra da komisyonun bulunmama ihtimali göz önüne alınarak, çalışma
saatimizin de sona ermesi yaklaştığından, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için 19 Şubat 2009 Perşembe günü, alınan karar gereğince
saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Sizlere
ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar diliyorum. Kapanma Saati: 20.43 |
|