DÖNEM: 23                            CİLT: 39                    YASAMA YILI: 3

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

59’uncu Birleşim

18 Şubat 2009 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

          

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

       II.  - GELEN KÂĞITLAR

III. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Bitlis Milletvekili Cemal Taşar’ın, Tatvan’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 81’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, cezaevlerindeki sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı

3.- Ankara Milletvekili Nesrin Baytok’un, Ankara’nın ulaşım sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

IV. - AÇIKLAMALAR

1.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir ilindeki cezaevlerine ilişkin açıklaması

V. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 23 milletvekilinin, Kütahya’daki Seyitömer ve Garp Linyit İşletmeleri yönetimine yönelik iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/324)

B) TEZKERELER

1.- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in, Suriye’ye yaptığı resmî ziyarete iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/692)

VI. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/618, 1/653) (S. Sayısı: 307)

3.- İstanbul Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25 Milletvekilinin; Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi; Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 8 Milletvekilinin; Kadın Erkek Eşitliğini İzleme Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin; Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa Komisyonu Raporu (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi) (2/211, 2/112, 2/311) (S. Sayısı: 328)

4.- İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve 15 Milletvekilinin; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun; 5084 ve 5350 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Harun Öztürk ve 11 Milletvekilinin; 25.8.1999 Tarihli ve 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 21 Milletvekilinin; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun; 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe'nin; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Ankara Milletvekili Mustafa Cihan Paçacı ve 23 Milletvekilinin; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/676, 2/72, 2/102, 2/106, 2/334, 2/368, 2/375, 2/381, 2/383, 2/387) (S. Sayısı: 329)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263)

6.- Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu’nun; Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Antalya Milletvekili Sadık Badak ve 5 Milletvekilinin; Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 4 Milletvekilinin; Türk Ceza Yasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/283, 2/270, 2/277) (S. Sayısı: 272)

VII. - OYLAMALAR

1.- İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın oylaması

VIII. - YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, işkenceyle mücadeleye yönelik Birleşmiş Milletler İstanbul Protokolü standartlarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/5588) (Ek Cevap)

2.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, bir gazetede çıkan açıklamasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6034)

3.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, işkence ve kötü muamele olaylarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6207)

4.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İGDAŞ davasındaki sürece ve bazı önlemlere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6210)

5.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, seçmen kütüklerine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6245)

6.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin, Türkçe dışındaki dillerin kullanımına dair düzenlemelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6343)

7.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum’un şebeke suyunun kalitesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/6374)

8.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, dil kullanımıyla ilgili bazı düzenlemelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6407)

9.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, hava kirliliğine ve hava kalitesi çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/6426)

10.- İzmir Milletvekili Harun Öztürk’ün, ihracatın ithalata bağımlılığına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in cevabı (7/6470)

11.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü İnternet sitesindeki bir yayına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/6477)

12.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, tütün ürünleri tüketimi konusundaki yasakların denetimine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/6479)

13.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, bazı şahısların ölüm cezaları hakkındaki kanuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6481)

14.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, bir baraj projesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/6493)

15.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Kütahya’daki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı  (7/6517)

16.- Konya Milletvekili Özkan Öksüz’ün, Kulu ilçesinin yeni adliye sarayı ihtiyacına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6550)

          

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.

 

Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğan, Gümüşhane’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 91’inci yıl dönümüne,

Karaman Milletvekili Hasan Çalış, Karaman ilindeki elma üreticilerinin sorunlarına,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

İstanbul Milletvekili Birgen Keleş’in, Türk Medeni Kanunu’nun kabulünün 83’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşmasına Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin cevap verdi.

 

Suriye Halk Meclisi Başkanı Mahmoud Al-Abrash’ın davetine icabet edecek olan TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

 

Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 28 milletvekilinin, pamuk üreticiliğindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/323) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın, Katar Şûra Meclisi ve Yemen Temsilciler Meclisinin davetlerine Parlamento heyetiyle birlikte icabetine,

Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Hasan Murat Mercan’ın, Çek Cumhuriyeti Dışişleri Komisyonu Başkanı tarafından, Prag’da düzenlenecek olan AB Üye ve Aday Ülkeler Dışişleri Komisyonu Başkanları Toplantısına ismen davet edildiğine,

İlişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi.

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Suriye ve Ürdün’e, Mısır’a ve Suudi Arabistan’a yaptığı resmî ziyaretlere iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.

 

“Gelen Kâğıtlar” listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 329 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın, 48 saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 4’üncü sırasına alınması ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 329 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olmasına; Genel Kurulun 17/2/2009 Salı ve 18/2/2009 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; Genel Kurulun 17/2/2009 Salı günkü birleşiminde 15.00-21.00; 18/2/2009 Çarşamba günkü birleşiminde 14.00-21.00; 19/2/2009 Perşembe günkü birleşiminde 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.

Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Üreticilerin T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan ve Yeniden Yapılandırılan Borçlarının Faizsiz Ödenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/2), İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun (1/618, 1/653) (S. Sayısı: 307),

3’üncü sırasında bulunan, İstanbul Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25 Milletvekilinin, Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi; Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 8 Milletvekilinin, Kadın Erkek Eşitliğini İzleme Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin, Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa Komisyonu Raporu’nun (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi) (2/211, 2/112, 2/311) (S. Sayısı: 328),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

4’üncü sırasına alınan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve 15 Milletvekilinin, 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, 5084 ve 5350 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Harun Öztürk ve 11 Milletvekilinin; 25.8.1999 Tarihli ve 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 21 Milletvekilinin, 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi; Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Ankara Milletvekili Mustafa Cihan Paçacı ve 23 Milletvekilinin, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/676, 2/72, 2/102, 2/106, 2/334, 2/368, 2/375, 2/381, 2/383, 2/387) (S. Sayısı: 329) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak, birinci bölüm üzerinde bir süre görüşüldü.

 

18 Şubat 2009 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 20.56’da son verildi.

 

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Yusuf  COŞKUN

 

Murat ÖZKAN

 

Bingöl

 

Giresun

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

Fatma SALMAN KOTAN

 

 

 

Ağrı

 

 

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

 

 

No.: 64

II.- GELEN KÂĞITLAR

18 Şubat 2009 Çarşamba

Rapor

1.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/675) (S. Sayısı: 330) (Dağıtma tarihi: 18.2.2009) (GÜNDEME)

 

Meclis Araştırması Önergesi

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 23 Milletvekilinin, Kütahya’daki Seyitömer ve Garp Linyit İşletmeleri yönetimine yönelik iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/324) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.02.2009)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

18 Şubat 2009 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59’uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Başkan, çoğunluk yok, lütfen… Lütfen tarafsız davranın. Siz tarafsız bir Başkansınız, siz bari tarafsız davranın.

BAŞKAN - Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri beşer dakikadır. Hükûmet konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin cevap süresi yirmi dakikadır.

Gündem dışı ilk söz Tatvan’ın kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Bitlis Milletvekili Cemal Taşar’a aittir.

Sayın Taşar, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Bitlis Milletvekili Cemal Taşar’ın, Tatvan’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 81’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

CEMAL TAŞAR (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tatvan’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 81’inci yıl dönümü münasebetiyle şahsım adına gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, gerek tarihî mirasıyla gerek coğrafi konumuyla ve gerekse doğa harikası güzellikleriyle ülkemizin nadide köşelerinden birisi olan Tatvan’ın bilinen tarihi günümüzden takriben 5 bin yıl öncesine dayanmaktadır. Uzun bir geçmişe sahip bulunan Tatvan ilk çağlardan itibaren çeşitli milletlerce ve defalarca Türk orduları tarafından geçit olarak kullanılmıştır. Hazreti Ömer döneminde Tatvan için yeni gelişmelerin başlangıcı oldu çünkü bu tarihten itibaren Bitlis ve çevresi İslam devletinin toprakları arasına katıldı. Kanuni Sultan Süleyman’ın Tatvan Limanı’nda bir tersane yaptırdığı da bilinmektedir.

Değerli milletvekilleri, Tatvan, 1918 tarihinde Ermeni ve Rus işgaline uğramıştır. İşgalciler halka çok büyük eziyetler etmişlerdir. Sefalet ve yoksulluk içerisinde kıvranan halk yılmamış, düşmana karşı kahramanca kararlı bir mücadele sergilemiştir. İkinci Orduya bağlı 16’ncı Kolordunun da bölgeye gelmesiyle işgalciler 16 Şubat 1918 tarihinde hezimetle bölgeyi terk etmek zorunda kalmışlardır.

Değerli arkadaşlar, Tatvan, ilçe olduğu dönemde çok küçük bir kırsal yerleşim birimiydi. 1950’de sadece 3.179 olan nüfusu ilerleyen zamanda hızla artmaya başladı. Nüfusun hızla artmasında Tatvan’ın bir ulaşım, konaklama ve ilçenin sosyal aktivite merkezine dönüşmesi önemli rol oynamıştır. Yine Tatvan’ın Van’a ve İran’a ulaşımı sağlayan bir liman kenti olması da gelişmesine etki eden önemli faktörlerden biridir.

Değerli milletvekilleri, Tatvan’a baktığımızda turizm açısından son derece zengin bir potansiyele sahip olduğunu görebiliriz. Tatvan, her şeyden önce, sahip olduğu güzellikleriyle zaten önemli bir cazibe merkezi durumundadır. Bu özelliği dahi iyi bir tanıtımla önemli oranda turist çekmeye yeter.

Yöre tarihî İpek Yolu üzerinde olup değişik uygarlıklara ait izleri bünyesinde barındırmaktadır. Tatvan söz konusu uygarlıklara ait çok sayıda mimari, arkeolojik ve tarihî eserlere sahiptir.

İlçe merkezinin kuzeybatısında yer alan Nemrut Dağı aynı zamanda volkanik patlamalar sonucunda Van Gölü’nün de oluşmasına zemin hazırlamıştır. İlçe merkezine yaklaşık yarım saat mesafede bulunan krater gölünün yanında ayrıca Yeşil Göl diye adlandırılan bir de sıcak su gölü bulunmaktadır. Yer yer sıcak buhar fışkıran krater bacaları da mevcuttur.

Tatvan’daki tarihî ve doğa güzelliklerinin tanıtımı gerek ülkemiz açısından gerek dünya mirasının gelecek nesillere ulaştırılması açısından büyük önem arz etmektedir.

Yine kış turizmi açısından çok uygun bir doğal yapı bulunmaktadır. Bu nedenle Bitlis ve Tatvan’a iki tane kayak tesisi kurulmuştur. Bu tesislerin tanıtılmasıyla kayak tutkunları buralardan yeterince faydalanabileceklerdir. Bu nedenle yeterli tesis ve hava ulaşımının sağlanması, yani Tatvan’a mutlaka bir havaalanının yapılması gerekmektedir.

Bu değerlerin insanlığın hizmetine sunulmasıyla ülkemizin turizmine ve ekonomik açıdan fakir olan bölgenin kalkınmasına büyük destek sağlanmış olacaktır. Bu nedenle bizler de Tatvan’ın tarihî ve turizm değerlerinin korunması ve tanıtılması konusunda büyük gayretler sarf etmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, bütün bunlarla birlikte, AK PARTİ’nin iktidara geldiği tarihten bugüne kadar, ülkemizin genelinde olduğu gibi, ilimizde de ve ilçemizde de eğitim, sağlık, ulaşım gibi birçok alanda önemli yatırımlar yapılmış, beş altı yıla yerleştirilen hizmet elli yılın hizmetlerine bedel hâle gelmiştir.

Hükûmetimizin uyguladığı KÖYDES ve BELDES uygulamalarıyla köylerimizde yaşayan vatandaşlarımız yol, su, elektrik ve kanalizasyon hizmetlerinden yararlandırılmıştır.

Tatvan’a 2008-2009 öğretim yılında üç tür önemli yeni lise açılmış…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız efendim.

CEMAL TAŞAR (Devamla) - …önümüzdeki öğretim yılında da Anadolu Otelcilik Turizm ve Meslek Lisesi hizmete girecektir.

Değerli milletvekilleri, Tatvan’ı bölgenin eğitim, sosyal, kültürel ve turizm merkezi hâline getirme gayreti içerisindeyiz. Böylece iktidarımızın da hizmetlerini birleştirerek hemşehrilerimizin hak ettiği refah ve mutluluğu birlikte tesis ederek, yarınlarımıza daha güvenle bakma arzu ve heyecanımız devam edecektir.

Sözlerime son verirken yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı ikinci söz, cezaevlerindeki sorunlar hakkında söz isteyen Muş Milletvekili Sırrı Sakık’a aittir.

Sayın Sakık, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)

 

2.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, cezaevlerindeki sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de cezaevindeki sorunlarla ilgili gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, Tatvan’ın kurtuluşunu ben de yürekten kutluyorum. Asıl kurtuluş 29 Martta Tatvan halkı AKP İktidarından, diliyorum, umuyorum kurtulacaktır. (DTP sıralarından alkışlar)

Sayın arkadaşlar, diliyordum ki bugün burada Adalet Bakanımız da olur. Çünkü zaman zaman kendisiyle bu konuları paylaştık, yani, gündeme getirmeden, Parlamentoya taşımadan acaba Sayın Bakanla bu konuları oturup konuşarak sorunları çözebilir miyiz diye, ama ne yazık ki, bugüne kadar cezaevleriyle ilgili herhangi bir sorun çözülmedi. Bütün cezaevlerinde ister tutuklu ister hükümlü ister adli ister siyasi genelde cezaevlerinde ciddi bir işkence vardır, insan hakları ihlalleri vardır.

MURAT YILDIRIM (Çorum) – Biz gidip inceliyoruz, hiç de öyle değil.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Siz nereleri inceliyorsunuz?

MURAT YILDIRIM (Çorum) – Her yeri inceliyoruz.

SIRRI SAKIK (Devamla) – O zaman doğru söylemiyorsunuz. Bakın benim elimde…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

MURAT YILDIRIM (Çorum) – Siz doğruyu söylemiyorsunuz.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Ben doğruları söylüyorum.

MURAT YILDIRIM (Çorum) – Hiç söylemiyorsun.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım… Sayın Yıldırım…

SIRRI SAKIK (Devamla) – Siz niye rahatsız oluyorsunuz? Siz de o cezaevlerine gittiniz, gideceksiniz çünkü siyasilerin kaderi o. Orada binlerce insan varken ne hakkınız var bağırıyorsunuz siz! Siz niye müdahale ediyorsunuz!

SONER AKSOY (Kütahya) – Bağırmadan konuş!

BAŞKAN – Sayın Sakık, Genel Kurula hitap edin.

Sayın Yıldırım, lütfen… Sayın Bakan burada efendim, cevap verir… Lütfen...

SIRRI SAKIK (Devamla) – Şimdi, Sayın Başkan, bakın benim elimde onlarca mektup var ama bu insan haklarıyla ilgili ihlaller gündeme geldiğinde sizi niye rahatsız ediyor? Hani, özgürlükleri savunuyorsunuz. Yani cezaevinde eli coplu güvenlik güçleriyle orada gücünüzü gösteriyorsunuz, sokakta eli coplu polislerle çocukları dövdürtüyorsunuz. Sayın Başbakan “Ya sev ya terk et.” diyor, siz de aynı uygulamalarla bu insanları nasıl kazanacaksınız ya!

AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – Onu yalanladı Başbakan.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Nasıl yalanladı, biz kendi kulağımızla duyduk. Şimdi, buraya geldik sorunları tartışmaya ama oradan laf atıp yani bizim konsantrasyonumuzu bozmaya hakkınız yok.

Sayın Bakan geldiler, ben teşekkür ediyorum.

Şimdi, elimdeki veriler şu, ihlal konusunda: Cezaevleri ihlal bilançosu: Cezaevlerinde işkence ve kötü muameleye maruz kalanların sayısı 333, sağlık hakkı ihlali 462, beslenme 64, disiplin soruşturması 1.602, keyfî uygulama 360, 1 no.lu genelgeden mahrum olanlar 70, üst arama ve engellemeler 39, diğer ihlaller 168. Bu veriler İHD’nin insan haklarıyla ilgili yaptırdıkları araştırmaların bir sonucu, bu bizim verilerimiz değil. Biz bunları Parlamentoya taşırız. Burada Parlamento, Sayın Bakanlık ve Meclis İnsan Hakları Komisyonu da bu verileri alır araştırır, doğruysa gerekeni yapar ama doğru değilse, bu insanlara uygulanan bu politikaların bir an önce hayata nasıl daha adil bir şekilde geçilebileceği konusunda adımlar atılır.

Ben daha önce Sayın Bakanımla da konuştum, Muş Cezaevinde ciddi sıkıntılar var dedim. Türkiye'nin dört bir yanında sıkıntılar var. Edirne’den Tekirdağ’a kadar birçok cezaevinden mektuplar alıyoruz. Bu mektuplarda açlık var, sefalet var, doktorlara gidemiyorlar ama çeteden yargılanan, çeteden mahkûm olanlar… Dün gazetelerde vardı, Alaattin Çakıcı tam teşekküllü bir hastaneye gidebiliyor ve orada tedavisi oluyor; olması da gerekir suçu ne olursa olsun ama diğer insanlar da bizim insanlarımız. Onların da bu noktada, sağlığın her alanından, hayatın her alanından, insan hakları ve özgürlüklerinin her alanından faydalanması gerektiğini söylüyorum.

Daha önce Muş Cezaevinde hiçbir sorun yokken, şimdi yeni bir müdür atandı, Muş’ta her gün sorunlar yaşanıyor. Ve tutuklu olan ve özellikle hükümlü olan siyasi mahkûmların büyük bir kısmı, sevgili arkadaşlar, yirmi yıldır cezaevindedirler. Bu insanların büyük bir kısmı Edirne’den Hatay’a kadar, Hatay’dan Bursa, İzmir’e kadar cezaevinde kalıyor. Aileleri ya Muş’tadır ya Bitlis’tedir. Eminim ki bölge milletvekillerine de bu konuda talepler geliyor. Ama şimdi, bölgeden, cezaevleri varken… Aileler yoksul, zaten alabildiğine bir yoksulluk var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sakık.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu çocukları, bu gençleri, bu insanları, olanaklarımız var iken acaba Bursa Cezaevinden Muş Cezaevine alamaz mıyız? Alabiliriz, o ailelerin mağduriyetini giderebiliriz. Veyahut Bitlis Cezaevine alamaz mıyız? Ama bizim taleplerimiz olduğunda Sayın Bakanlığın yetkili birimleri aynen şunu söylüyor: “Efendim, disiplin suçu vardır, biz onları Rize’ye verebiliriz, Trabzon’a verebiliriz.” Ya, böyle bir komedi olabilir mi! Siz Muş’u istiyorsunuz, size Trabzon’u örnek gösteriyorlar; siz Bitlis’i istiyorsunuz veyahut Diyarbakır’ı, size Rize’yi adres olarak gösteriyorlar. Bu vesileyle, bu insanların mağduriyetini giderelim.

“Disiplin suçu” dediğiniz ne? Şimdi, bu insanlar inançları için, düşünceleri için bedenini ölüme yatırıyor ama 2 tane infaz koruma memurunun tuttuğu tutanaktan bunlar disiplin suçu alıyorlar. Eğer bu insanlar eğer ömrünü bir inanç için feda ediyor, ölüme yatırıyorsa, 2 kişinin tuttuğu o zabıtlardan dolayı mağdur edilmeleri bir haksızlıktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın Başkan, bitiriyorum, son sözüm…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sakık.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum.

Eğer o insanlar ölümü göze alıyorsa ve bu konuda çok ağır bedeller ödüyorsa ve onlara onursuzluk dayatılıyorsa, onlara işkence dayatılıyorsa buna tepki de göstermiyorlarsa ben de o insanların insanlığından şüphe ederim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sakık.

Gündem dışı konuşmayla ilgili olarak Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin konuşma yapacaklardır.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; milletvekili arkadaşımız Sayın Sakık’ın gündem dışı yapmış olduğu konuşmayla ilgili huzurunuzdayım. Kendileri, Türkiye’deki cezaevlerinin çok olumsuz ve kötü koşullarda bulunduğu ve cezaevlerinde de yoğun şekilde işkence yapıldığı anlamına gelen bir değerlendirme yaptılar.

Sayın Sakık’a bir tavsiyem olacak: Sayın Akın Birdal bundan tam bir yıl önce, geçtiğimiz yılın şubat ayında –İnsan Hakları Komisyonu üyesidir Türkiye Büyük Millet Meclisinin- Almanya’ya gitmişti. Almanya’da Alman cezaevlerini gezdi İnsan Hakları Komisyonu üyesi olarak. Döndü ve bir basın toplantısı yaptı. Basın toplantısında söylediklerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Sayın Birdal diyor ki: “Meğer Ulucanlar cennetmiş.” ve Sayın Birdal diyor ki: “Alman cezaevlerini inceledim…” Bizim şimdi Adalet Bakanlığı olarak kapattığımız, koğuş sistemine dayalı olduğu için artık kullanmadığımız ve şimdi bir kültür merkezi hâline getirmeye çalıştığımız cezaevini bile bir yıl önce Sayın Birdal Alman cezaevleriyle kıyaslıyor ve diyor ki: “Meğer Ulucanlar cennetmiş.”

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Bakan, Ulucanlar cennet olsa cennette 20 insan yargısız infaza kurban edilir mi?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Ben Sayın Birdal’ın basına yansıyan açıklamalarını ifade ediyorum.

SIRRI SAKIK (Muş) – “Hayata Dönüş Operasyonu”nda 20 insan katledildi Ulucanlar'da.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Bizim cezaevi standartlarımız Avrupa Birliği standartlarının üstündedir.

SIRRI SAKIK (Muş) -  Allah’tan korkun!

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Bunu ben söylemiyorum, bunu DTP Diyarbakır Milletvekili Sayın Birdal bizzat görgüye dayalı olarak Avrupa Birliğinin en önemli ülkesi Almanya cezaevlerinde yapmış olduğu değerlendirmeden sonra kendisi söylüyor. O nedenle, cezaevlerimizin tabii ki birtakım sorunları olabilir, eksiklikleri olabilir ama şunu herkes bilsin ki cezaevlerinde hükümlü ve tutuklu olarak bulunan hiçbir vatandaşımıza ayrı bir muamele yapılmaz. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Yasa’nın 1’inci maddesi bu konuda hem Bakanlığıma  hem de Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü personeline hiçbir ayrım yapmama sorumluluğunu ve yükümlülüğünü yüklemiştir. Bu bakımdan, eğer cezaevleriyle ilgili herhangi bir şikâyet gelirse Bakanlığıma, bu, anında değerlendirilmektedir.

Sadece bir örnek olsun diye… Bana bir milletvekili arkadaşımız bir soru önergesi vermişti: Gebze’de erkek koğuşlarında kalan birtakım hükümlü ve tutukluların bayanların kaldığı bölüme girdiklerini ve orada birtakım kötü muamelelerde bulunduklarına dair bir ihbar gelmişti. Ben bundan tabii büyük rahatsızlık duymuştum, hemen inceleme yaptırdım ve bana arkadaşlarımızın verdiği bilgiye göre böyle bir olay vuku bulmamış. Ancak, sizinle bir şeyi paylaşmak istiyorum: Bilindiği gibi, ceza ve tevkifevlerinde kalan tutuklu ve hükümlüler yakınlarıyla telefonla konuşabilmektedirler ve bu konuşmalar da cezaevi yönetimince tespit edilmektedir. Bu olayla ilgili, bayan cezaevinde kalan bir hükümlü annesiyle yapmış olduğu konuşmada bu olayla ilgili şunları söylüyor, dikkatinizi çekiyorum, kamuoyunun da dikkatini çekmek istiyorum: “İçeride olayla ilgili bir yaralama yok. Bıçakla koğuşumuza saldırdılar. Koğuşlar kilitli olduğundan ulaşamadılar. İçeriye giremediler. Hiçbirimizde herhangi bir yaralama yok. Sizin dışarıda duyduğunuz gibi değildir. Herhangi birimizde bir şey yoktur. Ancak, bu olayı, yarınki yapacağınız basın açıklamasında, bu olayla ilgili daha farklı ve detaylı bir şekilde kamuoyuna yansıtın.” Bakın, ne diyor: “Bir olay olmadı. Ama siz dışarıya, basına bunu farklı şekilde yansıtın, olmuş gibi yansıtın. Ülke gündemine otursun.” Şimdi, değerli arkadaşlar, içeriden birtakım ihbarlar, birtakım mektuplar, şikâyetler gelebilir. Ama biliniz ki, bunlar, içeride bir şey olmadığı hâlde içeride bir şey varmış gibi dışarıda toplumu galeyana getirmek için de yapıldığına dair bir misaldir. Çantamda da taşıyorum.

Şimdi, Sayın Sakık’ın eğer cezaevleriyle ilgili birtakım kötü muamele ve işkence iddiaları konusunda elinde bilgiler varsa lütfen bana bildirsin. Bakın, bu konuda Hükûmetimiz ve Adalet Bakanlığı ve Adalet Bakanı olarak bendeniz son derece hassasız ve titiziz. Bu konuda en ufak bir duyumu değerlendiriyoruz. Tespit edilirse gereken neyse onu mutlaka yerine getiriyoruz ve yapıyoruz. Nitekim Metris’te meydana gelen bir kötü muamele sonucu bir gencimizin hayatını kaybetmesi sonucunda meydana gelen olayları, gelişmeleri yakinen biliyorsunuz ve bu, zannediyorum, bizim işkenceye karşı tavrımızın da en tipik örneklerinden bir tanesidir. O nedenle, cezaevlerinde gerçekten gece gündüz çalışan, hizmet veren ceza infaz kurumu memurlarımız insan haklarına duyarlı, orada herkesi devletin misafiri olarak gören bir anlayışla hizmet etmektedirler ama eğer yanlış yaptığına dair bilgiler, bulgular Bakanlığıma intikal ederse ve bu konuda milletvekili arkadaşlarımızın elinde birtakım bilgiler, belgeler varsa, lütfen bize, Bakanlığımıza bildirsinler, hemen üstüne gidelim ve gereğini yapalım.

Cezaevlerinin şartlarını daha da iyileştirmek için ciddi çalışmalar içerisindeyiz. Artık, Adalet Bakanlığı bu yeni dönemde koğuş sisteminden vazgeçerek oda sistemine geçişi hızlandırmıştır. Yeni ve modern cezaevleri inşaatımız büyük bir hızla devam etmektedir. Demin bahsettiğim Ulucanlar koğuş sistemiydi, kapatıldı. Şimdi Sincan’da dokuz tane ayrı cezaevinden oluşan büyük bir kompleks var. Yurt dışından misafirlerimiz geldiğinde, özellikle adalet bakanları geldiğinde, bir cezaevi ziyareti talep ettiklerinde biz oraya götürüyoruz ve çıktıktan sonra söyledikleri şudur: “Bizim ülkemizdeki cezaevi standartları sizin çok altınızdadır.”

O bakımdan, bu konuda tabii ki eksiklerimiz olabilir ama onu da süratle tamamlamanın gayreti ve çabası içerisindeyiz ama demin ifade ettiğim gibi, eksiklerimiz olabilir, hatalı davranan personelimiz olabilir. Lütfen bu konuda bizi bilgilendirin, gereğini yapalım.

Çok teşekkür ederim efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Gündem dışı üçüncü söz, Ankara’nın ulaşım problemleriyle ilgili söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Nesrin Baytok’a aittir.

Sayın Baytok, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

 

3.- Ankara Milletvekili Nesrin Baytok’un, Ankara’nın ulaşım sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

NESRİN BAYTOK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başkent Ankara’nın ulaşım sorunları hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bir yerel seçime doğru giderken, hepimiz, içinde yaşadığımız kentle ilgili değişik değerlendirmelerde bulunuyor, sorunların muhasebesini yapıyoruz. Ben de bu çerçevede, başkent Ankara’da ne gibi ulaşım sorunları yaşanıyor, trafik problemleri nelerdir, yayalar ne hâldedir diye bir kısa değerlendirme yapacağım. Aslında bahsedeceğim olayları hep beraber yaşıyoruz, hepimizin bildiği sorunlar.

Değerli milletvekilleri, Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Melih Gökçek’in Ankara’da yarattığı sorunlar, başta su sorunu olmak üzere, ulaşım sorunu, doğal gaz sorunu diye başlayan bir dizi sorunlar demetidir. Bu sorunların uzantıları olan aşırı pahalı su sayaçları sorunu, doğal gaz sayaçları sorunu ve bunların yanı sıra pahalı ulaşım sorunu gündelik yaşamda Ankaralılara eziyete dönüşmüştür. Son dönemde de dağıtılan niteliksiz kömürler yüzünden hava kirliliği sorunu yeniden ortaya çıkmıştır. Ankaralı, havası, suyu, trafiği çekilmez hâle gelen aşırı pahalı bir kentte yaşamak zorunda bırakılmıştır. Bugün bunlardan yol ve kavşak uygulamalarına değineceğim.

Son derece yanlış, kazaları artıran, yayaları hiç hesaba katmayan, toplu taşımayı gözetmeyen, bu kriz ortamında vatandaşların bir yerden bir yere ulaşımını çok pahalı hâle getiren bir uygulamadan bahsediyorum. Ankara’da son on beş yıldır şehir içi yollar ve kavşaklar, alt ve üst geçitler son derece yanlış, keyfî ve bilimsellikten uzak biçimde inşa edilmiştir. Çağdaş ulaşım politikasının temel hedefi araç değil insan taşımaktır. Araçların hareketine değil insanların hareketine öncelik verilmesi gerekir. Çağdaş ulaşım anlayışında, toplu taşımacılığın niteliği iyileştirilir, trafik akışının sağlanması hedeflenir, insanların bir yerden bir yere en ucuza ve en kolay yoldan konforlu biçimde taşınması sağlanır. Ankara’ya baktığımızda bunların hiçbirisi yoktur. Yayalar hiç hesaba katılmıyor. Bırakın kaldırımları, yolun kenarında bile yürüyecek yer bulamadıkları gibi Ankara içerisinde karşıdan karşıya bile geçemez hâlde bırakılıyorlar. Karşıdan karşıya geçerken ölen, yaralanan, sakat kalanların kenti olmuştur Ankara.

Öte yandan, araç trafiğine öncelik tanıyan yol ve kavşak düzenlemeleri yapılmıştır. Bu düzenlemelerde yollar şişe ağzı gibi bir daralan bir genişleyen garip uygulamalarla inşa edilmiştir. Bu nedenle, kent içerisinde farklı yönlere dönecek olan araçlar dört beş şeritli yolda çoğu kere şerit değiştirme imkânı bulamamakta veya trafikte sıkışıklık yaratılmaktadır. Bu yol ve kavşak düzenleme anlayışıyla kent merkezinden otoyol geçirilmiştir. Güzelim Atatürk Bulvarı artık yoktur, geri dönülmez biçimde tahrip edilmiştir. Üstelik de daha tıkanmış bir trafik keşmekeşi Ankara’nın kaderi hâline getirilmiştir. Çoğu kere dört yöne dönüş imkânı verilmemektedir. Araçlar gereksiz yere tek yönde uzun süre ilerlemek zorunda bırakılmaktadır. Ankara’nın büyük bulvarları anlamsız şekilde tek yönlü yollar hâline dönüştürülmüştür. Bir süre sonra tek yönlü bu ana arterler park yeri hâline dönüşmektedir.

Sayın milletvekilleri, Sayın Gökçek 2003 Nisanında yani bundan tam altı yıl önce “Çayyolu ve Sincan metrosunun inşaatını 2004 yerel seçimlerinden önce bitirmeyi hedefliyoruz.” demişti. Yani altı yıl önce bitirilmiş olacaktı. Daha sonra yine o beş yıl önceki seçimlere giderken Şubat 2004’te “Üç metro çalışmasına aynı anda başladık, Keçiören, Çayyolu ve Sincan metroları. Önceliğim, metroları seçim ertesi hemen devreye sokmak.” demişti. Aradan beş yıl, altı yıl geçti. Bugün 17 Şubat 2008 tarihinde Hürriyet gazetesinde okuduk, şöyle diyor Sayın Gökçek: “Metro benim işim değil.” Ve ardından şunları ekliyor: “Dünyada da böyle yapılıyor. Umarım metroyu merkezî hükûmet yapar. İster kendisi idare etsin… Mesela Ulaştırma Bakanlığı. Ya da bize versinler, biz yönetelim.”

Günlük ulaşım ihtiyacını topluca sağlaması gereken metro yapımı görüldüğü gibi Gökçek belediyeciliği anlayışında seçim dönemlerinin vaatleri olarak kalmıştır, Ankaralı kandırılmıştır.

Sayın milletvekilleri, bakınız, Sincan-Fatih’te oturan bir vatandaşımızın Gökçek belediyeciliği uygulamasıyla nasıl mağdur edildiğini bir örnekle verelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baytok.

NESRİN BAYTOK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sincan’da oturan vatandaşımız diyor ki: “Belediye otobüslerinde topluca bilet alarak -yani en az on bilet olmak kaydıyla- 1,4 liraya seyahat edebilirken belediye otobüsü kaldırıldığı için halk otobüslerine 1,7 lira ödeyerek bir yerden bir yere gitmekteyiz.”

Yine, belediye otobüsünde belli hatlarda 1 bilet parasıyla 2 otobüse binme imkânı varken, halk otobüslerinde bu imkân yoktur. Yani Kurtuluş’tan Fatih’e daha önce Sincan’da 1,4 liraya gidilebilirken şimdi 3,4 liraya gidilebilmektedir. “Ankaralı eziyet çekiyor.” derken, bu ve buna benzer örnekler nedeniyle söylemiştim. Sadece yol ve kavşak düzenlemelerindeki akıl almaz yanlış uygulamalar ve yayaların başına gelenler değil, toplu taşımacılıkta da inanılmaz işkenceler Ankara’ya çektirilmektedir.

Sayın milletvekilleri, 125 otomobilin taşıdığı insanı 1 tramvay dizisi veya 3 otobüs rahatlıkla taşıyabilir. Otomobil taşımak için yapılan yatırımlar otobüs sisteminden 15 kat fazladır, metrodan da sadece 4 kat fazladır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baytok.

NESRİN BAYTOK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, kentler insanlar içindir. Önce “insan” diyelim. Önce “para” veya önce “rant” demeyelim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Baytok’un gündem dışı konuşmasına Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara Milletvekili Sayın Nesrin Baytok’un, Ankara’nın ulaştırma problemlerine yönelik gündem dışı konuşması için söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Milletvekili Ankara’nın ulaşım sorunlarıyla ilgili düşüncelerini aktardı. Hepimizin bildiği bir gerçek var, büyüyen şehirlerde trafik sorunu da büyüyerek devam ediyor. Büyük şehirlerde dünyanın hiçbir yerinde ulaşım sorununu tamamen çözebilmiş bir kent yok. Burada konuşacağımız konu ulaşımın sürdürülebilirliğini sağlamak, çekilebilecek, katlanılabilecek bir ulaşım altyapısının oluşturulmasıdır. Türkiye olarak, büyük şehirlerimiz başta olmak üzere şehirlerimizde, tamamında altyapının gelişen, artan nüfusa ve motorlu araç sayılarına göre geciktiğini hepimiz biliyoruz. Londra metrosunun 420 kilometre olarak bundan yüz yıl önce tamamlandığını düşünürsek, bizim şehirlerimizde o dönemde sadece bir Tünel-Karaköy Metrosu var ve onun dışında raylı sistem yok. Ne zamana kadar? 1990 yılının başına kadar. Dolayısıyla şehirlerde toplu ulaşımı, Sayın Milletvekilinin de ifade ettiği gibi, çözmenin yolu toplu taşımacılığı geliştirmek, araçları taşımak yerine insanları taşımak. Tabii bu taşımayı da yaparken insanların özel araçlarını bırakabilmesi için toplu taşımada da aynı konforu sağlamamız lazım. Yoksa “Siz otomobilinizi bırakın, gelin otobüse binin.” diye insanları ikna edemeyiz. Aynı konforu, aynı esnekliği, varış ve başlama noktalarını birbiriyle, toplu ulaşımı entegre ederek organize etmemiz lazım. Şimdi, bu açıdan baktığımızda, yapılan kavşaklar, alt geçitler, üst geçitler büyük şehirlerde bugünün doğan ihtiyacını karşılamaya yönelik çözümlerdir. Orta ve uzun vadeli çözümler ise daha pahalı ama elli yıl, yüz yıl boyunca sonuç verecek raylı sistemlerin geliştirilmesi. Tabii şehrin özelliğine göre, deniz varsa deniz toplu taşımacılığının geliştirilmesi, tabii ki lastik tekerlikli toplu taşımacılığın da çevreci ve konforuna dikkat ederek geliştirilmesi olacaktır. Bu bakımdan büyük şehirlerde ulaşımın birinci derecede yetkili ve sorumlu kuruluşları belediyeler olmakla beraber, zaman zaman merkezî idare onların gücünün yetmediği, kaynaklarının kâfi gelmediği durumda da destek vermektedir. Örnek vermek gerekirse, İstanbul’da yapılan Marmaray Projesi ve İzmir’de İzmir Büyükşehir Belediyesi ile gerçekleştirdiğimiz Egeray Projesi bu tip uygulamalardandır. Bilindiği gibi, İzmir’de Devlet Demiryollarıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi bir müşterek projeyle Egeray, yani Aliağa’dan Menemen’e, 88 kilometre, günde 500 bin insana hizmet verecek raylı sistemin müşterek yapımını gerçekleştirmektedir. Biz “Bu, belediyenin işidir, belediye yapsın.” deme lüksüne sahip değiliz. Mutlaka oradaki ulaşımda yaşanan sorunları gidermek, insanımızı rahatlatmak ve yollarda geçen zaman kayıplarını ekonomiye dönüştürmek için burada Bakanlık olarak gerekli müdahaleyi yaptık, tıkanmış olan bu projenin tekrar işlerlik kazanmasını sağladık.

Benzer şeyi Marmaray’da gerçekleştiriyoruz. Asrın projesi Marmaray. Şüphesiz bir yandan doğudan batıya, Çin’den Avrupa’nın batısına, ülkemizi baştan başa katedecek bir transit koridor olma özelliğinin yanı sıra, İstanbul şehir içi trafiğinde günde 1,5 milyona hizmet verecek önemli bir toplu taşıma altyapısıdır. Buna bağlanacak diğer raylı sistemlerle birlikte raylı toplu taşımacılığın payı İstanbul’da yüzde 7’den yüzde 28’e çıkacaktır.

NESRİN BAYTOK (Ankara) – Sayın Bakan, Ankara metrosunu yapacak mı Ulaştırma Bakanlığı?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Şimdi Ankara metrosu ve Ankara raylı sistemiyle de ilgili Sayın Milletvekili burada bazı konulara değindi.

Bildiğiniz gibi Ankaray ve Ankara metrosunun hâlen hizmet veren kısımlarında taşınan yolcu sayısı, banliyöyü de kattığımızda, şu anda yıllık 121 milyona ulaşmıştır. Ancak Ankara’da son yıllarda artan yolculuk talebini dikkate aldığımızda bu da yetersiz kalmaktadır. Otobüs toplu taşımacılığı da yılda 212 milyon olmasına rağmen hepimizin yaşadığı, tecrübe ettiği Ankara’da yıldan yıla, son birkaç yılda trafikte ciddi bir sıkışıklık yaşadığını görüyoruz. Bunun, şehrin mevcut altyapısının şehrin gelişmesiyle planlı olarak yapılmamasından kaynaklandığını görüyoruz. Ankara’nın bilhassa kuzey-güney koridorları  yetersizdir. Bunun çözümü de raylı sistemdir.

Tabii, raylı sisteme başlanmış, bir kısmı bitirilmiş -Ankaray, metro- ama devam eden Batıkent-Sincan, AŞTİ-Çayyolu, Kızılay-Çayyolu, Tandoğan-Keçiören hattında toplam 40 kilometrelik bir etabın inşaatı da hâlen devam etmektedir. Ortalama gerçekleşme miktarı Batıkent-Sincan’da yüzde 71, AŞTİ-Çayyolu altyapısı yüzde 100 tamamlanmış, Kızılay-Çayyolu ikinci etapta yüzde 75, Tandoğan-Keçiören’de yüzde 45 seviyesindedir.

Bundan sonra bu işin tamamlanması için gereken miktar yaklaşık olarak 500 milyon dolardır. Tabii, ayrıca bunun üzerine metro araçlarını, diğer elektromekanik ve sinyalizasyonu da koyduğumuzda proje için ihtiyaç duyulan para yaklaşık 1 milyar 200 milyon dolar civarındadır. Para miktarı ne olursa olsun eğer bunlarda İzmir örneğinde olduğu gibi, İstanbul örneğinde olduğu gibi yerel yönetimler işin içinden çıkamazsa, biz vatandaşımızı ıstıraptan kurtarmak, daha rahat, daha  huzurlu, konforlu bir ulaşım imkânı sağlamak için merkezî idare olarak devreye gireriz, bu eksiklikleri de tamamlarız, öylece halkımızın hizmetine sunarız.

Ben bu fırsatı verdiği için Sayın Milletvekilimize teşekkür ediyorum, sizlere saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın Bulut, buyurun efendim.

 

IV.- AÇIKLAMALAR

 

1.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir ilindeki cezaevlerine ilişkin açıklaması

 

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, Adalet Bakanıma bir konuda katkıda bulunmak istiyorum.

Balıkesir Bandırma Cezaevi konusunda Sayın Bakanımın dikkatini çekmek istiyorum: Son yıllarda maalesef artan suç oranlarıyla cezaevlerinde barınma şartları çok zorlaşmıştır. Bandırma Cezaevinde 2 kişi, 3 kişi bir yatakta yatmak durumunda kalıyor. Bu konuda Kepsut’ta devam eden gerçekten çok güzel, modern bir cezaevi inşaatı var. Bunun bir an önce bitirilmesi konusunda Sayın Bakanımın katkısını istiyorum efendim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bulut.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin bir önerge vardır; okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

 

A) Meclis Araştırması Önergeleri

 

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 23 milletvekilinin, Kütahya’daki Seyitömer ve Garp Linyit İşletmeleri yönetimine yönelik iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/324)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

“Kütahya SLİ ve GLİ’de yaşanan bazı olumsuzlukların araştırılması ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi” amacıyla, aşağıda belirtilen gerekçelerle Anayasamızın 98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

  1)    Alim Işık                                            (Kütahya)

  2)    Oktay Vural                                       (İzmir)

  3)    Yılmaz Tankut                                   (Adana)

  4)    Mehmet Akif Paksoy                         (Kahramanmaraş)

  5)    Recai Yıldırım                                    (Adana)

  6)    Beytullah Asil                                    (Eskişehir)

  7)    Osman Durmuş                                 (Kırıkkale)

  8)    Münir Kutluata                                  (Sakarya)

  9)    Ahmet Deniz Bölükbaşı                     (Ankara)

10)    Muharrem Varlı                                 (Adana)

11)    Cemaleddin Uslu                               (Edirne)

12)    Ahmet Kenan Tanrıkulu                    (İzmir)

13)    Abdülkadir Akcan                             (Afyonkarahisar)

14)    Hüseyin Yıldız                                   (Antalya)

15)    Hasan Çalış                                        (Karaman)

16)    Behiç Çelik                                        (Mersin)

17)    Zeki Ertugay                                      (Erzurum)

18)    Bekir Aksoy                                      (Ankara)

19)    Recep Taner                                       (Aydın)

20)    Gürcan Dağdaş                                  (Kars)

21)    Emin Haluk Ayhan                            (Denizli)

22)    Hakan Coşkun                                   (Osmaniye)

23)    Akif Akkuş                                        (Mersin)

24)    Kamil Erdal Sipahi                             (İzmir)

 

Gerekçe:

 

Seyitömer Linyit İşletmesi (SLİ) ve Garp Linyitleri İşletmesi (GLİ) ile Seyitömer ve Tunçbilek termik santralleri, Kütahya ilinde gerek ekonomik gerekse istihdam ve sosyal açıdan çok önemli birer yere sahiptir. Bu kuruluşlar, Kütahya’daki ve ülkemizdeki önemlerine binaen AKP iktidarları döneminde hızlanan özelleştirme furyasına şimdilik yakalanmadan Kütahya’nın elinde kalan kamu kuruluşlarıdır. Ancak, bu kuruluşların faaliyetleri ve bunlarla ilişkili olarak son yıllarda giderek artan bazı olumsuzluklar Kütahya kamuoyunda ve ülkemiz genelinde ciddi endişelere yol açmış ve açmaya devam etmektedir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı yetkililerinin ulusal basında da yer alan “BOTAŞ, TKİ, MKEK vb. gibi kuruluşların da özelleştirilebileceği” yönündeki açıklamalarının ardından SLİ ve GLİ’deki bazı ciddi olumsuzlukların yaşanması, kamuoyunda “Acaba bu yanlışlar ve olumsuzluklar, işletmelerin ve enerji santrallerinin özelleştirilmesinin önünün açılması ve hızlandırılması amacıyla bilerek mi yapılıyor?” sorusunun sorulmasına ve tartışılmasına yol açmıştır.

Adı geçen işletmelerimizde ve termik santrallerimizde “üretilen kömürün pazarlanması, nakliyesi ve dağıtılması, hizmet alımı ve ihalelerinin yapılması, eleman alımı gibi konularda firmalar ya da kişiler arasında ayırım yapıldığı, bazı AKP yanlılarının ve teşkilat mensuplarının işletmelerin yönetimlerinde siyasi nüfuz kullanarak etkili oldukları, işletmelerde çalışan bürokrat ve kamu görevlilerinin rahat çalışamadıkları vb.” gibi olumsuzluklar yerel ve ulusal basına da yansıyarak adı geçen işletmelerin milletimiz nezdinde itibarını zedelemeye neden olmaktadır. Örneğin;

GLİ müessese müdürlüğüne bağlı Tunçbilek işletmesinde;

- 01.06.2005 gün dağıtılan kömürlerin sevk fişleri üzerine görevlilere baskı uygulanarak 31.05.2005 günü yazıldığı,

- Kredili kömür dağıtımının 31.05.2005 günü sona erdiği, 01.06.2005 günü kömüre zam geleceğinin bilindiği, kömüre gelen zammın kredili satışlara yansıtılmayarak eski fiyatla satılmasına göz yumulduğu,

iddiaları karşısında ilgililerce yapılan soruşturmalar sonucunda bazı bürokrat ve yöneticilerin ceza aldıkları ve bu cezaları yargı organları tarafından da onaylandığı halde işletmedeki görevlerini sürdürdükleri iddiaları kurumun güvenilirliği ve itibarı konusunda şüphe uyandırmaktadır. Diğer yandan bu olaya bir AKP milletvekilinin adının da karışmış veya karıştırılmış olması, hem kamuoyu vicdanının rahatlatılması hem de adı geçenlerin varsa haksız ve yersiz iddialardan kurtarılması açısından araştırılarak aydınlatılması gereken önemli bir konudur.

SLİ Müessese Müdürlüğünde;

- En son 07-09 Ocak 2009 tarihlerinde yapılan şoför, operatör, kantarcı ve maden teknikeri personel alımı sınavlarında AKP yetkilileri tarafından siyasi nüfuz kullanıldığı, komisyonlara siyasi baskı yapıldığı, sınavı kazananların çoğunluğunun AKP Kütahya il, ilçe ve belde teşkilatlarında görevlilerin yakın akraba ve tanıdıkları olduğu,

- Bursa Orhaneli Keles İşletmelerine eleman alımı için Türkiye İş Kurumu tarafından -son başvuru tarihinin 15.12.2008 olduğu belirtildiği halde- Sözlü Sınav için adaylara ve SLİ Müessese Müdürlüğüne gönderilen 16 Aralık 2008 tarihli aday listesinde adı dahi bulunmayan bazı kişilerin, daha sonraki bir tarihte ilan edilen bir başka listeye eklendikleri, 09.01.2009 Cuma günü önce ilan edilen Sınavı Kazananlar (Asil) listesinde ismi bulunan birisinin, daha sonra değiştirilerek tekrar asılan listede yedekler içine kaydırıldığı ve onun yerine Adaylar Listesine sonradan eklenen kişilerden birisinin isminin yazıldığı,

vb. gibi ciddi iddialar, sınavda mağdur edildiklerini ve haksızlığa uğratıldıklarını öne süren adaylar ya da yakınları tarafından gündeme getirilmiştir.

Bu tür iddiaları 21.01.2009 tarihli yazılı soru önergesiyle TBMM gündemine taşıyan Kütahya Milletvekili Prof. Dr. Alim Işık'ın soru önergesiyle ilgili olarak; bir AKP Milletvekilinin yerel ve ulusal basına (09.02.2009 tarihli AKİS Gazetesi ve Habertürk.com internet sitesi) yansıyan "Kayırma yok, zaten herkes AK Partili. Kütahya'da %70 oy alan AKP ayırım yapamaz, çünkü herkes Ak Partili" gibi sözleri adeta bu iddiaları doğrulamıştır.

Diğer yandan, son dönemde yaşanan ekonomik krizin de etkisiyle ilde daralan istihdamın artırılması için; SLİ ve GLİ bünyesine her yıl daha fazla sayılarda personel alınması, alınacak personelin mümkün olduğunca Kütahya il sınırları içinden karşılanması, bu alımların daha objektif kriterlere dayalı bir sınav sistemiyle ve işletmelerde görev yapan bürokratları rahatlatacak bir düzenleme ile gerçekleştirilmesi, mevcut kömür rezervlerinin daha etkin ve ekonomik şekilde değerlendirilmesini sağlayacak yeni araştırmaların ve ek yatırımların yapılması, daha önce ildeki diğer KİT'lerde olduğu gibi AKP iktidarı tarafından SLİ ve GLİ'nin de özelleştirileceği iddia ve endişelerinin giderilmesi sağlanmalıdır.

Belirtilen nedenlerle, Kütahya SLİ ve GLİ Müessese Müdürlüklerinde yaşanan ve son dönemde artarak devam eden olumsuzlukların araştırılması ve önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırmasının açılmasının kaçınılmaz olduğu ortaya çıkmıştır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Başbakanlığın Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

 

B) Tezkereler

 

1.- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in, Suriye’ye yaptığı resmî ziyarete iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/692)

 

                                                                                                                        13/12/2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 19-22 Aralık 2008 tarihleri arasında Suriye’ye yaptığı resmi ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasa’nın 82’nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                                                                                                                                                                Recep Tayyip Erdoğan                                                                                                                                  Başbakan

 

Liste

Sait Açba                                         Afyon Milletvekili

Halil Aydoğan                                 Afyon Milletvekili

 

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

                                       

Kapanma Saati: 14.52

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Başbakanlığın Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi tezkereyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Saygıdeğer arkadaşlarım, şunu ifade edeyim: Bundan sonra, maddeleri tek tek oylayacağız. Dikkatinize arz ederim.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

 

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

2.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/618, 1/653) (S. Sayısı: 307)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25 Milletvekilinin; Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi; Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 8 Milletvekilinin; Kadın Erkek Eşitliğini İzleme Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin; Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

3.- İstanbul Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25 Milletvekilinin; Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi; Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 8 Milletvekilinin; Kadın Erkek Eşitliğini İzleme Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin; Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa Komisyonu Raporu (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi) (2/211, 2/112, 2/311) (S. Sayısı: 328)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve benzer mahiyetteki kanun teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve 15 Milletvekilinin; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun; 5084 ve 5350 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Harun Öztürk ve 11 Milletvekilinin; 25.8.1999 Tarihli ve 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 21 Milletvekilinin; 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun; 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe'nin; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Ankara Milletvekili Mustafa Cihan Paçacı ve 23 Milletvekilinin; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ ve Giresun Milletvekili Nurettin Canikli ile Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/676, 2/72, 2/102, 2/106, 2/334, 2/368, 2/375, 2/381, 2/383, 2/387) (S. Sayısı: 329)(x)

 

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamalarına devam edeceğiz.

Şimdi çerçeve 10’uncu maddeye bağlı geçici 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu maddeye yeni bir geçici madde eklenmesine ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:

               

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 10 uncu maddesinde yer alan geçici 3 üncü maddeden sonra gelmek üzere, aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini ve maddenin çerçeve kısmının buna göre düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.

 

                                    

Nurettin Canikli

Zeki Karabayır

Mücahit Fındıklı

 

 

Giresun

Kars

Malatya

 

 

 

 

 

Veysi Kaynak

Cevdet Yılmaz

 

 

Kahramanmaraş

Bingöl

 

 

"Geçici Madde 4- (1) Münhasıran tekstil, konfeksiyon ve hazır giyim, deri ve deri mamulleri sektörlerinde faaliyette bulunanlardan üretim tesislerini Bakanlar Kurulunca belirlenen illere 31/12/2010 tarihine kadar nakleden ve asgari 50 kişilik istihdam sağlayan mükelleflerin, bu illerdeki işletmelerinden sağladıkları kazançlar için nakil tarihini izleyen hesap döneminden itibaren beş yıl süreyle kurumlar vergisi oranını % 75'i geçmemek üzere indirimli uygulatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bu madde hükmünden gelir vergisi mükellefleri de yararlanır. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen bu geçici maddeyle, gelir vergisi mükellefleri hakkında da uygulanmak üzere, münhasıran tekstil, konfeksiyon ve hazır giyim, deri ve deri mamulleri sektörlerinde faaliyette bulunanlardan üretim tesislerini belirtilen tarihe kadar Bakanlar Kurulunca tespit edilecek illere nakleden ve asgari 50 kişi çalıştıran mükelleflerin, bu illerdeki işletmelerinden sağladıkları kazançlar için nakil tarihini izleyen hesap döneminden itibaren beş yıl süreyle kurumlar vergisi oranını % 5'e kadar indirimli olarak uygulatma konusunda Bakanlar Kuruluna, uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye konusunda ise Maliye Bakanlığına yetki verilmektedir. Böylece, söz konusu sektörde faaliyette bulunan işletmelerden dileyenlerin, kümelenme anlayışıyla belirlenen illere taşınmalarına vergi yoluyla destek sağlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kabul edilen bu önergeyle 10’uncu maddeye bir geçici madde eklendiğinden, çerçeve 10’uncu maddeyi, “5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’na aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.” şeklinde düzelterek oylarınıza arz ediyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

13’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır. Önergeyi okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 329 Sıra Sayılı Tasarının 13’üncü maddesinin Tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

                                    

Erkan Akçay

Mustafa Kalaycı

Cemaleddin Uslu

 

 

Manisa

Konya

Edirne

 

 

 

 

 

Beytullah Asil

Hakan Coşkun

Akif Akkuş

 

Eskişehir

Osmaniye

Mersin

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)– Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Akif Akkuş…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akkuş.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 329 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 13’üncü maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddede Millî Piyangonun satışı söz konusu biliyorsunuz. Bu satışın ücretlendirilmesi ile ortaya çıkacak meblağdan devlet vergi almayacak. Yani bu, ülkemizin sıkıntı içerisinde bulunduğu, büyük bir kriz yaşadığı dönemde… Hadi belki bir başka yatırım olsa, bundan vergi alınmasın, bu kolayca satılsın, dolayısıyla alan kişi de rahatça para kazansın ve sevinerek bu işi yapsın diye düşünebiliriz. Ama bu bir şans oyunu. Biz maalesef bu şans oyunlarında bu vergiden vazgeçiyoruz ama başka bir özelleştirme olsa herhâlde vergiden vazgeçmeyiz diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, 1980’den sonraki teknolojik gelişmeye paralel olarak siyasi ve ekonomik görünüm de, dünyanın siyasi ve ekonomik görünümü de değişmiştir. “Küreselleşme”, “demokratikleşme” ve “özelleştirme” sürece damgasını vuran kavramlardır. Bildiğiniz gibi küreselleşmeyle ilgili geçtiğimiz günlerde birtakım görüşmeler yapıldı. Demokratikleşmeyi hepimiz biliyoruz. Hatta milletvekili yemininin içerisinde de buna değinilmekte. Bir de özelleştirme var. Özelleştirme serbest piyasa kurallarını işleten gelişmiş ülkelerde devletin ekonomideki payını azaltmak ve kaynak kullanımını artırmak için kullanılan bir politika aracı iken gelişmekte olan ülkeler için ekonomik yapının yeniden şekillenmesi olarak görülmektedir. Dolayısıyla devletin işletmeleri yok pahasına ve de eşe dosta olmak üzere elden çıkarılmıştır. Bu özellikle AKP İktidarı döneminde daha da aleni bir hâle gelmiştir.

Tabii, burada özelleştirme söz konusu olurken yahut özelleştirmeye gidilirken “Kârlılık ve verimlilikten uzak çalıştığı varsayılan KİT’ler yetersiz performansı yanında özel sektörün gelişimine de engel olmaktadır.” denilmektedir. Acaba böyle mi?

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin 1990’da aldığı kararda, özelleştirme, verimliliği attırmak, fiyatları düşürmek, kaynakları daha etkili kullanmak, gelir sağlamak, kamuda çalışanların sayısını azaltmak ve sendikaların gücünü kırmak şeklinde açıklanmaktadır. Gerçekten ülkemizde hemen hemen bütün devlet işletmelerini sattık. Peki, soruyorum size: Verimlilik arttı mı Türkiye’de? Gerçekten herhangi bir kurum dünkünden daha verimli bir şekilde üretim mi yapıyor, çalışma mı yapıyor? Fiyatlar düştü mü? Bakıyoruz en temel maddeler olan enerji sahasında fiyatlar oldukça yükseldi ve vatandaşımızın her kesimini etkilemeye başladı. Yani akaryakıttaki artışı bir düşünelim, elektriğe yapılan zammı düşünelim, doğal gaza yapılan zammı düşünelim ve bu zamlar yapılırken özellikle petrolde deniliyordu ki: “İşte, dünyada petrol artıyor, varili 150 doların üzerine çıktı dolayısıyla bunun için artıyor.” Ama bugün 150 doların altına düştü. Peki, niye indirim gıdım gıdım oluyor? Bu yükselirken olduğu gibi birdenbire düşmüyor da gıdım gıdım bir şekilde düşüyor diye sormak gerekiyor tabii.  Yine, gübre, doğal gaz fiyatları keza bunun gibi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

AKİF AKKUŞ (Devamla) – Kaynaklar daha etkili mi kullanılıyor? Hayır. Tarsus’ta Suma adıyla bir fabrika vardı. Bu fabrika 300 milyon dolara satıldı. Tam dokuz ay sonra el değiştirdi ama kaça el değiştirdi dersiniz? Bu defa 900 milyon dolara el değiştirdi. Diyeceksiniz ki, içerisine ham madde konulmuştur. Evet konulmuştur ama yine de arada muazzam bir meblağ bulunmaktadır.

Alüminyum tesisleri: Bugün alüminyum tesislerinde 1.300 işçi çalışıyor. Alüminyum tesisleri ilk faaliyete geçtiği zaman 11 bin işçi çalışıyordu, daha sonra 7 bine ve en son özelleştirildiği zaman 3.500’e indi işçi sayısı, bugün de 1.300. Yani, ülkemizde uygulanan özelleştirme daha çok ferde satış şeklinde yapılıyor. Hâlbuki bu halka arz metodu ile yapılmalıydı, halka arz edilmeliydi. Ayrıca birçok kurum ve kuruluş yabancıların eline geçmekte -az önce belirttim- Suma fabrikası Teksas Pasifik diye bir şirketin eline geçti, Telekom yine yabancıların eline geçti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AKİF AKKUŞ (Devamla) – Sayın Başkan, bitirebilir miyim?

BAŞKAN – Sayın Akkuş, son cümlenizi alayım lütfen çünkü beş dakikayla sınırlı olduğu için.

AKİF AKKUŞ (Devamla) – Bütün bunlardan diyoruz ki tasarının 13’üncü maddesi ile KDV Kanunu’nun geçici 12’nci maddesinde yapılan düzenlemeyle Milli Piyangonun özelleştirilmesinin altyapısı, vergi istisnaları yapılarak hazırlanmaktadır. Ekonomik kriz ortamında yatırımı, ihracatı teşvik edecek, dar gelirli, geniş kitlelerin sıkıntılarını hafifletecek tedbirler yerine şans oyunu işletme lisansı alanlara vergiden indirim tanınmasını doğru bulmuyoruz ve bu önergeye taraftar olmanızı, desteklemenizi arzu ediyoruz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…  Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, böylece 13’üncü madde tasarı metninden çıkarılmıştır.

14’üncü maddeyi 13’üncü madde olarak oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Eski 15’inci, yeni 14’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 329 sayılı yasa tasarısının 14’üncü maddesinin (c) fıkrasında “hizmeti” ibaresinden sonra “%2” olarak, (d) fıkrasında “hizmetleri” ibaresinden sonra “%5” olarak düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.

 

                                    

Hasip Kaplan

Pervin Buldan

Selahattin Demirtaş

 

 

Şırnak

Iğdır

Diyarbakır

 

 

 

 

 

Gültan Kışanak

Sırrı Sakık

Nuri Yaman

 

Diyarbakır

Muş

Muş

 

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 329 Sıra Sayılı Tasarının 14 üncü Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

             M. Akif Hamzaçebi      Ferit Mevlüt Aslanoğlu               Osman Coşkunoğlu

                       Trabzon                           Malatya                                       Uşak

 

“Madde 14- 13/7/1956 tarihli ve 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 39 uncu maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiş ve maddenin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“c) Kablolu, kablosuz ve mobil internet servis sağlayıcılığı hizmeti % 0,

d) (a), (b) ve (c) bentleri kapsamına girmeyen diğer telekomünikasyon hizmetleri %15,”

“Birinci fıkranın (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde yer alan hizmetlerin birlikte veya birbiriyle bağlantılı olarak verilmesi halinde, her hizmet tabi olduğu oran üzerinden vergilendirilir. Bakanlar Kurulu, % 25 ve % 15 oranlarını ayrı ayrı veya birlikte sıfıra kadar indirmeye ve bu oranları kanuni oranlarına kadar artırmaya yetkilidir.””

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Osman Coşkunoğlu konuşacaklar.

BAŞKAN – Sayın Coşkunoğlu, buyurun efendim.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Görüşülmekte olan 329 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 15’inci, değişmiş hâliyle 14’üncü maddesinde, kablolu, kablosuz ve mobil internet servis sağlayıcılığı hizmetine ilişkin özel iletişim vergisinin yüzde 15’ten yüzde 5’e indirilmesi öngörülüyor. Biz bu özel iletişim vergisinin, aslında geçici olarak konmuş olan fakat hâlâ bulunan özel iletişim vergisinin yüzde 15’ten yüzde 0’a düşmesini öneriyoruz bu önergeyle. Neden?

Birincisi: İletişim vergilerinin en pahalı olduğu ülke Türkiye’dir maalesef. Dün burada konuşan bir AKP sözcüsünün şu sözleri beni üzdü, dedi ki: “Yüzde 5’e düşürüyoruz, olanaklarımız elverirse ileride daha da düşürebiliriz.”

Değerli arkadaşlarım, Türkiye iletişim vergilerinde bir numaradır, açık ara bir numaradır; bizim arkamızdan gelen ülkeler de Tanzanya ve Uganda’dır. Ben daha fazla yorum yapmadan, açık ara birinci olduğumuz, en önde olduğumuz, rekortmen olduğumuz bu iletişim vergilerinin daha fazla düşürülmesi gerektiğini burada öneriyoruz. Bu birinci neden. Yani “Olanaklarımız buna yok.” demek biraz yürek ister diye düşünüyorum.

İkinci neden: Bu konuda zaten Temmuz 2006’da alınmış bir Yüksek Planlama Kurulu kararı vardır. Bu Yüksek Planlama Kurulunda onaylanmış olan Bilgi Toplumu Stratejisi Eylem Planı’nın 105’inci maddesi bundan iki sene, iki buçuk sene önce bu verginin yüzde 0’a düşürülmesini zaten ifade etmiştir. İki-iki buçuk sene önce yüzde 0’a düşürülmesi gereken verginin şimdi yüzde 5’e düşürülmekle yetinilmesi, hem gecikmeyle hem de kriz nedeniyle yüzde 5’e düşürülmesiyle yetinmenin bir tatminkâr  tarafı yoktur, bu nedenle yüzde 0’a düşürülmelidir diyorum.

Üçüncü neden: Bu uzun bir neden, zamanım yok, çok kısa olarak ifade edeceğim. Peki, bu vergideki azaltmanın ekonomiye katkısı ne olabilir konusuna baktığımız zaman, birincisi iletişim vergileri; yedi çeşit iletişim vergisi var, çok yüksek orana, yüzde 50’lerin üstüne varan toplamı. Bu iletişim vergisiyle üreticinin, zaten sıkıntıda olan üreticinin çok yüksek faturaları oluyor; bir.

İkincisi: Çağdaş ekonominin işleyişine bakarsak ihmal ettiğimiz birtakım gelişmeleri de görme olanağımız olur. Bunlardan bir tanesi de elektronik ticarettir. Son altı ayda elektronik ticaretin 500 milyon dolarlık toplam satış cirosunun bu yıl 700 milyona, yani yüzde 40 arttığını görüyoruz. Bu rakam İngiltere’de geçen sene, 2008 için 10 milyar dolardı, Amerika’da 172 milyar dolar -Amerika bu konuda tabii çok ileride- fakat İngiltere’de 10 milyar dolardı, Türkiye’de 500’den 700’e arttı. Burada ciddi bir potansiyel var iç talep konusunda ve dolayısıyla, üretim konusunda.

Değerli arkadaşlarım, bu önemli bir bakış açısı değiştirmeyi gerektiriyor. Var olan politikalar içerisinde küçük oynamalarla biz bu tasarının iyi niyetle başarmasını beklediğimiz istihdam konularını başarmasını sağlayamayız. Bu konuda da iki tane hızla belirtmek istediğim bir konu var. Temel bazı hatalardan vazgeçmemiz gerekir. Bunlardan birincisi, krizin dış kaynaklı olduğu sürekli söyleniyor. Krizin dış kaynaklı olduğu doğrudur fakat dış kaynaklı bir kriz eğer Türkiye’yi o kaynaktan, krizin çıktığı kaynaktan daha kötü vuruyorsa o zaman içeride uygulanan politikalar bir daha gözden geçirmekte yarar var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Coşkunoğlu.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) – İşsizlik konusunda 52 ülke içerisinde, bir yabancı derginin yaptığı araştırmada 52 ülke içerisinde 3’üncü sırada olmamız dış kaynaklı değildir. Dış kaynaklı krizin yanlış politikalar yüzünden Türkiye’ye daha ağır yansımasının sonucudur.

Diğer bir dikkat edilmesi gereken konu da, bunu işsizliğin artmasına, yapısal politikaları yapısal sorunlara bağlamak, yani tarımdan, köylerimizden göçe bağlamak da eksik oluyor. Yanlış tarım politikalarının da bu vesileyle gözden geçirilmesi gerekir.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlarım, Hükûmet yanlış, eksik veya kötü politikalarını bu vesileyle tekrar gözden geçirmelidir diyorum.

Bu önergeyi de bu bağlamda kabulünüzü diler, özel iletişim vergisinin en azından bu maddede yüzde 0’a düşürülmesi lehinde oy vermenizi diler, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Coşkunoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 329 sayılı yasa tasarısının 14 üncü maddesinin (c) fıkrasında “hizmeti” ibaresinden sonra “%2” olarak, (d) fıkrasında “hizmetleri” ibaresinden sonra “%5”olarak düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.

 

                                                                                        Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)– Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, buyurun efendim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önergemizde aslında dünyada benzeri olmayan bir vergide bir indirim öngörüyoruz. Özellikle Türkiye’de özel tüketim vergisinde yüzde 66’lara varan vergi ödemeye vatandaş devam ediyor. Bu hâliyle dünya birincisiyiz vergi düzeyinde, özellikle cep telefonları, İnternet olayında ve ben bir rakamlama yapmak istiyorum: Özel iletişim vergisinde yüzde 25 TL, KDV yüzde 18, Hazine payı yüzde 15, kurum masraflarına katkı payı binde 35, yeni tesis özel iletişim vergisi abonelikte 26, ruhsat ücreti 10, TGM 10 YTL.

Şimdi, bu korkunç rakamlarla dünya 1’incisiyiz. Biz Uganda’dan, yani İdi Amin’in vergilerinden daha adaletsiz vergi uygulayan dünya 1’incisi bir ülkeyiz. Zaten boşuna dememişler… İşte, ülkenin birinde birisi padişah olmuş, ülkenin de paraya ihtiyacı var, vergi koydurmuş. Çağırmış vezirini “Halkım ne yapıyor?” demiş. Vergiyi salmış tabii. “Halk çok üzgün, ahuvah ediyor.” demiş vezir. Paraları olmadığını söylüyorlar. O dedikçe padişah yeni vergi koydurmuş. Ta ki bir gün veziri “Halkımız şakır şakır oynuyor.” diyene kadar. Padişah da o gün artık demiş ki: “Halk delirdi, bundan sonra vergi yok.” Yani halkın delirmesini, şakır şakır oynamasını mı bekleyeceğiz bu vergilerin inmesi için? Bu, gerçekten çok adaletsiz ve eşit olmayan bir uygulama. Niye diyeceksiniz? Haberleşme Anayasa’ya girmiş ve devlette de vatandaşa sağlanması gereken bir hizmet. Bir de eşit olması gerekiyor ama öyle olmadığını görüyoruz.

Bakın, kısa konuşanlar cep telefonlarıyla: 12 YTL’lik kısa konuşan ile 50 YTL konuşan ile 100 YTL konuşanlar arasındaki rakamlara bakın. Kısa konuşan vatandaşlarımızın… 70 milyon civarında cep telefonu var, her ailede yetişkin çocuklarımızın hepsinde cep telefonu var, bunun yüzde 66’ya varan bir vergisi var.

Önce, bu vergiyi kim çıkardı? Bununla kim iftihar edebiliyor? 2004 senesi, 31 Temmuz 2004. 5328 sayılı Yasa’yla, AKP İktidarı dünyanın en zalim vergisini 70 milyon vatandaşına uyguladı. Neyle uyguladı? ÖTV’yle 25, KDV’yle 18 ve  diğer saydığım vergilerle.

Şimdi, buna baktığımız zaman, eşitsizlik bir yana, bakın, 12 liralık konuşan birisinin hesaplamasına göre bir ayda faturası 18,97 lira; 50 liralık konuşanın faturası 79,03; 100 liralık konuşanın faturası 158 lira; yani az konuşan daha çok vergi ödüyor ülkemizde. Bununla ilgili vatandaşın duyguları nedir? Vatandaş, bu vergi için gerçekten -İnternet’e düşen şeylere bakıldığı zaman- dehşet verici tanımlarda bulunuyor. “İsimsiz vergi.” diyor kimi, kimi “Ayakta öteleme vergisi.” diyor, kimi “Para lazım vergisi.” diyor, kimi “kanunen kabul edilmeyen giderlerdendir.” diyor, kimisi de “gelir vergimi ödüyorum, hayır ödemiyorum, gelir bana gelmeden kesiliyor.”, “Katma değer vergilerimi ödüyorum, hayır, hiçbir katma değer bana gelmiyor, seneye fiş toplayacakmışız.” diyor, üstelik iletişim vergisinin altında bulunduğu bir telefon faturası kalemi aslında bu, ama “Bu da ödeniyor.” diyor. “Damga vergisi ödüyorum, damgalıyız.” diyor, “Yurt dışına çıkışta alan vergisi ödüyorum, pasaportlarımız pullu oldu.” diyor, “Çöp vergisi ödüyorum, çöpten geçemiyorum, yakında arabamı park ettiğim sokağa da vergi ödeyeceğim, ot ve bot vergisi ödemiyorum, çok şükür!” diyor vatandaş.

Şimdi, Türkiye'nin toplamında bu rakamları koyarken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla) - …bu özel iletişim vergisinin bir tüketim vergisi olarak vatandaştan alındığını ve AKP iktidarları döneminde deprem nedeniyle konulan bu vergilerin 2004’te acımasızca yüzde 150 oranında artırıldığını hatırlamakta yarar vardır. 

Vatandaş diyor ki: “ Ne deprem parası? Biz vatandaşız, bizi enayi, saf yerine koyuyorlar, sonra da paranın karşılığını… Taksitle Telekom satılıyor, alıyorlar oradan başkaları, İsveç’e, Finlandiya’ya çalışıyoruz. Yarın deprem olacak. Her fani olumlu olumsuz tadacaktır, göreceğiz öbür dünyada. Her dinin ortak bir anlayışı var. Cennet, cehennem uygulamasında Allah baba sormayacak mı bunun hesabını milletin parasını ne yaptınız diye?”

Bakın bütçenin gelirine, yüzde 49,4 ile tüketim vergisi birinci sırada vergi. 70 milyon vatandaşımıza ödettirilen vergidir. Türkiye’nin kazanandan vergi almadığı, tüketenden vergi aldığı bir ülkede adalet olmaz. Bunun için bu önergemiz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) – Vatandaşa eşeğini kaybettirenlerin sonradan buldurma mutluluğu gibi bir yaklaşım tarzı, anlayışıyla değil, bir gerçek adalet duygusu anlayışıyla, en azından makul bir seviyeye indirilmesini…

Teşekkür ederiz. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Madde 14’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Eski 16, yeni 15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Eski 17, yeni 16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Evet, yeni 17’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum.

 

T.B.M. Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 329 sıra sayılı yasa tasarı/teklifinin 17. maddesinin (e) fıkrasında yer alan   %0 15 ifadesinin 100 TL olarak değiştirilmesini ve buna paralel olarak da 492 sayılı harçlar kanununa ekli 4 sayılı tarifesinin 20/a maddesinde yer alan %o 15 ifadesinin de 100 lira olarak değiştirilmesini arz ederiz.

       

                                    

Kamer Genç

Harun Öztürk

Hüseyin Pazarcı

 

 

Tunceli

İzmir

Balıkesir

 

 

 

 

 

Recai Birgün

A. Jale Ağırbaş

 

 

İzmir

İstanbul

 

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 329 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 18’inci maddesi üzerinde verdiğim bir önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Burada satış bedelinin binde 15’inin 100 liraya getirilmesi… Yani Harçlar Kanunu’nda bir değişiklik yapılıyor. Burada esas olan tabii, satış vaadi ve irtifak hakkı tesisidir. Bunlar fiilî bir satış, mülkiyet değişikliği olmadığı için buradaki maktu bir vergiye indirilmesinin daha adil olacağı inancındayım, çünkü aslında gayrimenkul alım satımlarında da böyle irtifak hakkı ve satış vaadi sözleşmeleri fiilî bir mülkiyet değişikliği değildir. Bu, vatandaşlara çok büyük bir külfet getiriyor.

Değerli milletvekilleri, tabii, zaman zaman bu kürsüye çıkıyoruz. Dün burada kürsüye çıktığım zaman AKP’li Grup Başkan Vekili benden sonra çıktı, kürsüyü kirlettiğimi söyledi konuşmalarımla. Tabii, burada suistimalleri dile getirmek onlara göre “kürsüyü kirletmek” demektir. Ayrıca “Bizim suskunluğumuz masumiyetimizdendir.” dedi. Suskunluk, masumiyetinden midir yoksa suçluluğundan mıdır -bunu, zaten vatandaşlar bizi dinliyorlar- onun hakkında da bir karar verecek vatandaşlarımız.

Şimdi, tabii burada bir bağımsız milletvekili olarak çalışmak ve konuşmak çok zor şartlara bağlı. Kanun, bize dün daha dağıtılmadan hemen gündeme alındı, inceleyemedik. Tabii, önergeme imza veren DSP’li milletvekili arkadaşlara da teşekkür ediyorum.

Ancak bir Maliye Bakanlığı düşünün ki Maliyeyi felce uğratmış. Şimdi, tuttular İstanbul’da 5 bin tane zengin kişiler için bir özel vergi dairesi koydular, getirdiler -galiba sayısı 5 bin- ve bu 5 bin tane Türkiye'nin en büyük zenginlerini getirdiler orada mükellef yaptılar. Bu 5 bin tane, vergi dairesinde geçen sene veya evvelsi sene yapılan incelemede bulunan matrah farkı 100 milyar lira. O kadar büyük mükellef grubu var ki. Yani bunlara bir imtiyaz, istediğiniz… Hesapları incelenmiyor, birtakım avantajlar veriliyor. Yani bunlarla neye hizmet edilmek isteniyor? Maalesef Maliyede çok ciddi vergi incelemesi yapılmıyor; işte, aynı masada oturan vergi dairesi memurunun birisi 2 milyar alıyor, birisi 1 milyar alıyor; böyle, karmakarışık bir şey.

AKP iktidara işte 2003 yılında geldiğinden beri yani 2008 yılına kadar seksen dört tane torba kanun çıkardı. Bu torba kanunu… Bakın, şu kanunun 33’üncü maddesiyle tam yirmi yedi tane kanun değiştiriliyor. Değerli milletvekilleri, allameyi cihan da olsanız, ağzınızla kuş da tutsanız, buradan ne geldiği belli değil. Burada, bürokratlar da doğru dürüst bazı şeylerin farkında değil. Ben dün burada dedim ki: Yani bu… Ben soruyorum şu AKP’li milletvekillerine: Yahu, Allah’ınızı severseniz hanginiz bu kanunun bir maddesini okudunuz, Komisyonda olanlar dışında? Yok böyle bir şey! Yani neye oy veriyoruz, neye vermiyoruz; böyle bir yasama faaliyeti olur mu? Yani bir milletvekili, burada verdiği bir kanunun bu memlekete ne getirdiğini ne götürdüğünü, kime ne külfetler getirdiğini bilmeden oy verir mi değerli milletvekillerim? Böyle bir Parlamento çalışması, tam buna da uygun bir Meclis Başkan Vekili yani ne doğru dürüst Meclisi yönetir… Karar yeter sayısını isteriz, olmayan karar yeter sayısına “var” der. Efendim, bir maddeye geçici madde önergesi verilir, hiç böyle, İç Tüzük’te böyle bir usul yok yani şimdiye kadar mevcut bir maddeye geçici madde eklenmesi yönünde verilen önerge yok ama biz itiraz ediyoruz, tabii AKP’nin önergesi olduğu için… Hiç, ne İç Tüzük ne Anayasa hak getire! Böyle, tamamen karmakarışık, hukuk bilmez, nazara almaz, kanunu nazara almaz, keyfî bir Meclis yönetimi; buna bağlı bir, 340 milletvekillinden teşekkül eden AKP’nin keyfî, hukuk tanımaz davranışları.

Burada milletvekillerinin, yahu, arkadaşlar şu memleketi dürüst yönetelim… Bu memlekette, bakın, yani sizin ta Genel Başkanınıza dayanan usulsüzlükler var; işte çocukları ticaretle uğraşıyor, bilmem, bu gemileri buna alanlar, devletin bütün kaynaklarından bunlara maalesef devletin kaynakları kanalize ediliyor, bunları araştıralım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ticaret yapmak yasak mı?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bize deniliyor ki: “Kürsüyü kirletiyorsun.” Yahu, ben mi kirletiyorum siz mi kirletiyorsunuz? Bunun bir şeyi var, araştırma önergesini verelim. Bu İstanbul’da kaç tane imar değişikliği yapmış, bunların kaçını AKP’liler almış, kaçında yüzde kaç rant sağlanmış, Eyüp’teki bina niye bunlara verilmiş, bunları araştıralım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Belediye Başkanının dokunulmazlığı yok, git savcılığa başvur!

KAMER GENÇ (Devamla) – Tayyip Erdoğan’ın oğlunun satın aldığı gemiyi hangi parayla satın almış, onu araştıralım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Dokunulmazlıkları yok git mahkemeye, git savcılığa!

KAMER GENÇ (Devamla) – Çocuklarının kuyumcuyla ortak olması nedeniyle kuyumcu niye bunlara bu şeyi verdi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ezbere konuşuyorsun. Eğer bir suç varsa mahkemeye gidersin, dokunulmazlıkları yok bu insanların.

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız lütfen.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, senin kafan ermez bunlara, aklın ermez bunlara.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Senin aklın ermez! Boş konuşuyorsun, hayatını boşa geçirmişsin sen!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bak şimdi, mahkemeye… Ben seni… Bak buradan söylüyorum, sen mahkemeye git.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Git mahkemeye, suç varsa git mahkemeye!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben Parlamentoya mahkemeye gitmek için gelmedim. Parlamentonun denetim yetkisi var.

Yani, şimdi, Maliye Bakanı hasta olmuş, seni yerine Maliye Bakanı yapmazlar, çok yağ çekme.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Saçma sapan konuşma!

KAMER GENÇ (Devamla) – Sen merak etme, bellidir o, çok şey ediyorsun. Bir defa sen maliyeci değilsin.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Her zamanki gibi saçmalıyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, devletin bankalarından 750 milyar doları getirip de kendi damadının şirketine veren bir kişiyi bir maliyeci savunamaz. Bu, açıktan açığa devlet kaynaklarını yok yere kendi kararına şey etmek lazım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 50 kere söyledik anlamıyorsun sen, aklını kullan biraz!

KAMER GENÇ (Devamla) –Efendim, faizi fazla vermiş... Yahudi’nin birisi gitmiş, borç para istemiş, demiş ki: “Bana borç para ver.” Demiş: “Peki, vereyim.” Adam para ödemeyecek. Demiş: “Ama yüzde 100 faiz alırım.” Demiş: “Tamam, vereyim yüzde 100 ama faizi peşin alırım.” Şimdi, peşin yüzde 100 faiz almışsın, senin işin de o olmuş.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teminatı da var, teminatı! Kimseye uygulanmayan teminat uygulanmış!

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani bankaya para ödemedikten sonra, al istersen yüzde 4 faiz, yüzde 5 faiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ezbere konuşuyorsun, boş konuşuyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, işte bunlar… Burada tabii konuşma imkânlarımız da kaldırılıyor.

Efendim, önergem oylanırken karar yeter sayısını istiyorum.

BAŞKAN – Tamam.

Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

Saygıdeğer arkadaşlarım, bütün hatipler için geçerlidir: Konuşmalarımızda başka insanların Meclisin hakkını, hukukunu, hakkaniyetini çiğnememesini defalarca tekrar ediyoruz. Eleştiriliyoruz, söyleniyor ama bundan daha güzel bir demokrasi herhâlde dünyanın başka bir yerlerinde de yoktur.

Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Karar yeter sayısı vardır.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yeni 18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Eski 20’nci, yeni 19’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 329 sıra sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 19’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

                                    

Bekir Bozdağ

Mehmet Günal

M. Akif Hamzaçebi

 

 

Yozgat

Antalya

Trabzon

 

 

 

 

 

Hasip Kaplan

Abdulkadir Akgül

Reşat Doğru

 

Şırnak

Yozgat

Tokat

Madde 19- 2/7/1992 tarihli ve 3835 sayılı Ahıska Türklerinin Türkiye’ye Kabulü ve İskanına Dair Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

Geçici Madde 1: 01.01.2009 tarihinden önce ikamet tezkeresi almak suretiyle Türkiye’de ikamet eden Ahıska Türklerine bu maddenin yürürlüğünden itibaren 3 ay içinde müracaat etmeleri halinde; milli güvenlik açısından sakıncası olmamak şartıyla, 11.2.1964 tarihli ve 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu ve diğer ilgili mevzuatta öngörülen şartlar aranmaksızın, başvuru tarihinden itibaren 6 ay içinde Türk vatandaşlığına alınarak çifte vatandaşlık statüsü sağlanır. Çifte vatandaşlık statüsü sağlananlar, Bakanlar Kurulunca belirlenen yerlerde iskân edilirler.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu önerge ile; 2/7/1992 tarihli ve 3835 sayılı Ahıska Türklerinin Türkiye’ye Kabulü ve İskanına Dair Kanunun 6. maddesi ile çifte vatandaşlık imkanı getirilenlerden, milli güvenlik açısından sakıncası olamayanlara, 403 sayılı Kanun ile diğer mevzuattaki şartlar aranmaksızın vatandaşlık verilmesi öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

21’inci madde, eski 22’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

 

TBMM Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 329 Sıra Sayılı Tasarının 21’inci maddesinin 2’nci ve 3’üncü paragrafları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

 

                                    

Erkan Akçay

Necati Özensoy

Akif Akkuş

 

 

Manisa

Bursa

Mersin

 

Abdülkadir Akcan

Beytullah Asil

 

 

Afyonkarahisar

Eskişehir

 

 

“Gelir İdaresi grup müdürü, vergi dairesi müdürü, müdür, vergi dairesi müdür yardımcısı ve müdür yardımcısı kadrolarına atanacakların, yapılacak yazılı ve sözlü sınavlardan ayrı ayrı yüz tam puan üzerinden en az yetmiş puan almaları şarttır. Şu kadar ki, vergi denetmenliğine atandıktan sonra bu unvanda en az beş yıl hizmeti bulunanlar sınava tabi tutulmadan gelir idaresi grup müdürü olarak, devlet gelir uzmanlığına atandıktan sonra bu unvanda en az beş yıl hizmeti bulunanlar sınava tabi tutulmadan müdür olarak atanabilirler. Bu sınavlara katılacak personelin belirlenmesi ile sınavlara ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.”

“Vergi dairesi müdürleri, müdürler ve bunların yardımcıları yer değiştirme suretiyle atamaya tabi olup, buna ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 22’nci madde üzerinde verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Maliye Bakanlığı ile Gelir İdaresi Başkanlığının yeniden yapılanma sürecinde binlerce çalışanı ilgilendiren sorunlar ve şikâyetler giderek artmaktadır.

Gelir İdaresi Başkanlığına bağlı merkez ve taşra teşkilatında görev yapan müdür, vergi dairesi müdürü, müdür yardımcıları ve memurlar vergi gelirlerinin toplanmasında Gelir İdaresinin hedeflerine ulaşmasında canla başla çalışan görevli ve sorumlu kişiler olup devletin mükellefe yansıyan yüzüdür.

Verginin takip ve tahsili konusunda bir icra memuru gibi, mükellefle ihtilafa düşüldüğü durumlarda bir avukat gibi çalışmasının yanı sıra mükellef odaklı hizmet anlayışı çerçevesinde aynı zamanda mükellefin danışmanı ve müşaviri olarak da hizmet vermektedir.

Bu görevleri ifa ederken ortalama 100 personelin çalıştığı bir vergi dairesi yaklaşık 10 bin mükellefin sorumluluğunu üstlenmektedir. Ancak bu kadar önemli görev ve sorumlulukları üstlenen personel hak ettiği statü ve özlük haklarına kavuşamamıştır.

Mevcut ücret sisteminde, müdür ve müdür yardımcıları, maiyetinde çalışan bir kısım memur kadar ücret alamamaktadır.

Ayrıca, Gelir İdaresini temsil eden vergi dairesi müdürlerinin makam tazminatı ödemesine de dâhil edilmeleri önem arz etmektedir.

Vergi Usul Kanunu’nun 135’inci maddesine göre tüm incelemeye yetkili olanlar denetim tazminatı ödemesinden yararlanır iken, aynı maddede sayılan ve inceleme yetkisine haiz olan vergi dairesi müdürü, vergi dairesi başkanı ve müdürler denetim tazminatı alamamaktadırlar. Gelir İdaresi müdür ve müdür yardımcılarına denetim tazminatı ödenmesi yerinde olacaktır.

Maliye Bakanlığına bağlı kurumlarda ve birimlerde özel uzmanlık sınavlarında uygulama birliği bulunmamaktadır. Uzmanlık sınavlarında Gelir İdaresi Başkanlığında sadece yazılı sınav sonucuna göre uzman kadrosuna atama yapılmasına rağmen, diğer birimlerde uzman olabilmek için yazılı ve sözlü sınavı geçtikten sonra ayrıca tez hazırlanmaktadır. Bu konuda uygulama birliğinin sağlanması gerekmektedir.

Gelir uzmanlığına atamalarda ise, âdeta personel bakımından bir kaos yaşanmaktadır. Bu sınav şartlarından da görüleceği üzere, kadro ve unvana bakılmaksızın dört yıllık üniversite mezunları özel gelir uzmanlık sınavına girebilmektedirler. Sınav sonucu uzman olarak atananların evvelce memur statüsünde görev yapanların statüsünde çalıştırılması durumu da dikkate alındığında, aynı görevi yapan ve uzman olmayan diğer memurlarla, hatta daha fazla yetki ve sorumlulukları bulunan şefler ve müdür yardımcıları ile aralarındaki maaş farkı nedeniyle personel arasındaki huzursuzluk ilerlemiştir.

Aralık 2006 tarihinde yapılan özel sınavla 70’in üzerinde puan alarak başarılı sayılan ancak kadro sayısı nedeniyle ataması yapılamayanların da sınava girmeksizin, Aralık 2007 tarihinde yapılan sınav sonuçlarıyla birleştirilerek atamalarının birleşik, yani karma liste üzerinden yapılması sonucu 15 Aralık 2007 tarihindeki sınavda alt sınırın 79 puanda kalması nedeniyle, 79’un altında puan alanlar da durumlarını dava konusu yapmışlar ve dava sonucu, 79 puanın altında kaldığı gerekçesiyle gelir uzmanlığı kadrosuna atamasının yapılmaması işleminde yargı tarafından hukuka uyarlılık bulunmamıştır.

Yüksek puan almalarına karşın 2007 yılında ataması yapılamayan yaklaşık 600 personelin gelir uzmanlığına atanması mahkeme kararıyla kararlaştırılmıştır. 2006 yılı puanlarına göre atanan 600 gelir uzmanının unvanının iptal edilmesi nedeniyle neredeyse bir yıl boyunca aldıkları maaş farklarının faizleriyle birlikte geri alınması söz konusu olabilecektir. Biraz önce grupların ortak önergesiyle geçici 4’üncü madde üzerinde yapılacak değişiklikle düzeltilecek bu sorunun 600 memur açısından çözülecek olması bu personel bakımından oldukça sevindirici olacaktır.

Gelir İdaresi Başkanlığının söz konusu gelir uzmanlığı özel sınavı sonucu yapılan atamalarda maalesef idarede daha önce huzurlu, idareyle her zaman barışık olan çalışanlar şimdi huzursuz, birbirleriyle neredeyse kavgalı duruma düşmüştür. Bu durumların bundan böyle yaşanmaması için gerekenin yapılması gerekmektedir.

Bu düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akçay, teşekkür ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Tamam efendim.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

               

Kapanma Saati: 15.52

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun),

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

329 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

21’inci madde üzerinde verilen Manisa Milletvekili Erkan Akçay ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Eski 24, yeni 23’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 329 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 23 üncü maddesi ile 4706 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen Ek 3 üncü Maddenin birinci fıkrasında yer alan “üç katından az olmaması kaydıyla” ibaresinin; “tarım ve hayvancılık yatırımları için bir, turizm yatırımları için iki, diğer yatırımlar için üç katından az olmaması kaydıyla” şeklinde ve dokuzuncu fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Hazineye ait taşınmazlar; tarım ve hayvancılık yatırımları hariç olmak üzere, birinci fıkra kapsamında en az ellimilyon ABD Doları karşılığı Türk Lirası tutarında, en az yüz kişiye istihdam sağlayacak şekilde ve taşınmazın rayiç değerinin en az üç katı tutarında yatırım yapacaklara, 492 sayılı Harçlar Kanununun 63 üncü maddesinde yer alan harca esas değer üzerinden doğrudan satılabilir. Bu yerlerin amacı dışında kullanılmayacağına dair tapu kütüğüne şerh konulur.

 

                                    

Nurettin Canikli

A. Sibel Gönül

Abdurrahman Arıcı

 

 

Giresun

Kocaeli

Antalya

 

Mehmet Ocakden

Tevfik Ziyaeddin Akbulut

 

 

Bursa

Tekirdağ

 

 

T.B.M. Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 329 sıra sayılı yasa teklifinin 23. maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ederiz.

 

                                    

Kamer Genç

R. Kerim Özkan

Ayşe Jale Ağırbaş

 

 

Tunceli

Burdur

İstanbul

 

Bayram Meral

Bilgin Paçarız

Vahap Seçer

 

İstanbul

Edirne

Mersin

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Konuşacağım.

BAŞKAN – Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, 23 üncü maddede önergem.

BAŞKAN – 24’üncü madde, eski 24, yeni 23.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Organize sanayi bölgeleriyle ilgili madde 23’üncü madde.

BAŞKAN – Bir madde çıktı ya.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Anladım ama 22’ye geçmesi lazım.

BAŞKAN – Eski 24, yeni 23, bir madde çıktı.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Benim önergem 23’üncü madde… Yani bu organize sanayi bölgeleriyle ilgili madde değil mi 23’üncü madde? Çünkü bir önceki maddede Gelir İdaresiyle ilgili müzakereyi yaptık.

BAŞKAN – Sayın Genç, bakınız, aynen diyorsunuz ki: “329 sıra sayılı yasa teklifinin 24. maddesinin teklif metninden çıkarılmasını…” Önergeniz burada, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, aslında biraz önce önerge verilen 23’üncü madde Gelir İdaresiyle ilgiliydi, şimdi bu madde de organize sanayi bölgeleriyle ilgili.

BAŞKAN – Hayır, sizin verdiğiniz teklif 24’üncü madde yani o 24’üncü madde yeni 23’üncü madde oldu ama önergeniz o.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tamam, peki.

Sayın milletvekilleri, şimdi, bu maddede getirilen bir sistem var. Şimdi, evvela madde metnindeki şeye bakın: “…mülkiyete yönelik Hazinece dava açılmaz, açılmış davalardan vazgeçilir, açılan davalar sonucunda bu taşınmazların mera olarak sınırlandırılmasına ve özel sicile yazılmasına dair verilen ve kesinleşen mahkeme kararları uygulanmaz ve bu kararlar uyarınca tapu kütüklerine konulan şerhler terkin edilir.” Şimdi, bu maddenin bu yazılış şekli bir defa Anayasa’ya aykırı, Anayasa’nın 138’inci maddesine göre mahkeme kararlarına uymak zorundasınız. Siz mahkeme kararlarına uyulmaz diye nasıl bir madde yazarsınız? Bu bir.

İkincisi: Yani bizim Tunceli’de bol bol buzdolabı, çamaşır makinesi dağıtarak oy almaya kalkıyorsunuz da şimdi oranın organize sanayisinin kurulması konusunda kaç seneden beri bir para göndermiyorsunuz. Evvela orada bir yatırım yapılması için, organize sanayisinin yatırımının yapılması için orada insanlara yapılması gereken yatırımı yapmak lazım.

Şimdi, bu maddeyle… Benim tabii şüphem de var, acaba, son 2/B maddesine göre şeyi çıkardınız, işte orman sahalarını hazineye intikal ettirdiniz, hazineye intikal ettirdiğiniz araziler de bu madde kapsamında mütalaa edilir mi edilmez mi, o da ayrı bir konu çünkü orman sahasından çıkarılan arazilere o gün çıkardığımız kanunla “Hazine adına kaydedilir.” dediniz. Şimdi, hazine adına kaydedilince bu maddeye uygun olarak acaba yine birtakım orman sahasından, 2/B sahasından hazine adına kaydedilen araziler bu madde kapsamında birtakım yandaşlara bedava verilecek mi?

Tabii bunlar…

NURİ USLU (Uşak) – Yanlış söylüyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, yanlış manlış söylediğim yok. Çünkü sizin sicilleriniz pek iyi değil de onun için şey ediyorum. Şimdi, kanunu, tabii, doğru dürüst incelemediğimiz için… Onu da kabul ediyorum. Yani bize daha verilir verilmez, incelemeden, mecburen şöyle göz ucuyla bir göz attık. Elbette ki tabii, çok derinlemesine bir inceleme yapmadık.

Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii ki kanunlar müzakere edilirken o kanunlara bağlı olarak bazı şeyleri de söylemek lazım. Geçen gün işte İstanbul’da bir hırsızlık olayı olmuş, biliyorsunuz. İstanbul Anakent Belediyesinde İmar Müşaviri olan birisinin evinde hırsızlık olmuş. Üç tane kasası var. Küçük kasa çalınmış fakat kasa sahibi sahip çıkmamış. O küçük kasayı açmışlar, bir bakmışlar ki 2,2 trilyon lira para çıkmış bundan. Öteki büyük kasalardan ne çıktı bilmiyoruz! Keşke işte aslında memlekette tabii, savcılar gidip anında oraya müdahale etseydi o büyük kasalarda belki trilyonlarca lira para çıkmıştı. Çünkü İstanbul’daki imar rantı çok yüksek. Şimdi, o çıkınca, arkasından da, kasası evinde çalınan kişi, yani sizin İstanbul Belediye Başkanının İmar Müşaviri olan kişi evinde çalınan bir kasadan çıkan 2,2 trilyon liraya sahip çıkmıyor. Yani enteresan bir olay tabii.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Ne alakası var yasayla?

KAMER GENÇ (Devamla) – Burayla var. Bu organize sanayi bölgelerinde arazilerin hazine…

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Yok.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, var maddede, bakın, bu imarla ilgili arsalar. Bakın burada imar… Bakın “1/1/2005 tarihinden önce kesinleşen imar planlarında...” Bakın, bu imar planıyla doğrudan bir ilişkisi var. Yani onun için onu söyledim.

Yani İstanbul’da yapılan imar usulsüzlüklerini burada dile getirdik uzun uzadıya ve burada 250 milyar dolarlık rant sağlandığını söylediler. Ben bu vesileyle… O büyük kasalar da keşke açılsaydı, hatta Topbaş da bu konuda bir… Tabii, kendisiyle ilgili ciddi bir inceleme yapmaya elvermiyor. Tabii, müfettişler hiç gidip de… Adana Belediye Başkanı AKP’den ayrıldıktan sonra hemen müfettişler Adana’ya taşındılar ama İstanbul Belediyesine maalesef hiç bir yönde inceleme yapılmıyor.

Şimdi, bir defa, bu maddede yer alan bu “…mahkeme kararları uygulanmaz…” hükmü, Anayasa’nın 138’inci maddesine aykırıdır. Böyle bir kanun hükmü yazılamaz. Anayasa’ya sadakat yemini etmişiz.

Ayrıca da… Yani bir defa bu Anayasa’ya aykırı olduğu için ben bu maddenin bu nedenle metinden çıkarılmasını diliyorum.

Ayrıca da bu maddeyle bağlı olarak, Tunceli iline, maalesef, organize sanayi için gönderilmesi gereken para gönderilmiyor, onun yanında yatırım yapılması gereken alanlarda yatırım yapılmıyor ve terörde zarar gören insanların alacakları karşılanmıyor ama buna rağmen, işte bizim oralara tutup buzdolabı -kış günü- çamaşır makinesini göndererek o insanların onuruyla oynanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, ben size sormak istiyorum: Bir ilçeye eğer yani böyle, para, oylarını etkileyecek çeşitli bir şey gönderdiğiniz zaman, yarın o insanlar o parayı gönderen idarelere oy verdiği zaman ne duruma düşer? Derler ki: “Satılık insanlar.” Yani, bunları, bazı şeyleri söylerken veyahut da yaparken insanların onuruyla oynamamak lazım.

Ben tabii, yine de Tunceli halkının böyle bir çamaşır makinesine, buzdolabına kanacağına da inanmıyorum. Hatta ben dedim, gerekirse şey de verin, yani ev versinler, araba versinler, hatta gerekirse bekârlara Nataşa versinler, ben bunlara karşı da değilim ama insanların da onuruyla oynamasınlar.

Saygılar sunuyorum efendim, sağ olun.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – O işi sen iyi yaparsın, senin uzmanlık alanın! Nataşa işi senin uzmanlık alanın!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Senin uzmanlık, sen…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) -  Herkes biliyor, Nataşa işi sana ait.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 329 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 24 üncü maddesi ile 4706 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen Ek 3 üncü Maddenin birinci fıkrasında yer alan "üç katından az olmaması kaydıyla" ibaresinin; "tarım ve hayvancılık yatırımları için bir, turizm yatırımları için iki, diğer yatırımlar için üç katından az olmaması kaydıyla" şeklinde ve dokuzuncu fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Hazineye ait taşınmazlar; tarım ve hayvancılık yatırımları hariç olmak üzere, birinci fıkra kapsamında en az ellimilyon ABD Doları karşılığı Türk Lirası tutarında, en az yüz kişiye istihdam sağlayacak şekilde ve taşınmazın rayiç değerinin en az üç katı tutarında yatırım yapacaklara, 492 sayılı Harçlar Kanununun 63 üncü maddesinde yer alan harca esas değer üzerinden doğrudan satılabilir. Bu yerlerin amacı dışında kullanılmayacağına dair tapu kütüğüne şerh konulur.

                                                                                Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –  Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tarım ve hayvancılık yatırımlarında görülen ölçek ekonomileri dikkate alındığında, özellikle hayvancılık sektöründe yem bitkisi üretimi de yapılması gerektiği için, bu yatırımlar geniş arazi taleplerine konu olabilmektedir. Bu tür yatırımlarda, söz konusu faaliyet için gerekli olan kapalı alanlar (Ahır ve benzeri) toplam yatırım içinde küçük bir oranı teşkil etmektedir. Tasarıda yatırımlar için yer alan arazi değerinin üç katını aşmama şartı, uygulamada yatırım taleplerinin önünü tıkayan bir faktör olarak ortaya çıkacaktır.

Diğer yandan, turizm yatırımlarıyla ilgili olarak Kültür ve Turizm Bakanlığının gerçekleştirdiği arsa tahsisleri dışında da hazinenin arz ve arazileri de turizm yatırımlarına tahsis edilmektedir. Tasarı da yer alan rayiç değerinin üç katını aşmama şartı, turizm yatırımlarının yapılmasını da zorlaştı-racaktır. Turizm yatırımlarında da amaçlanan faydalarının elde edilebilmesi için tesisin yarısı kadar bir alanın kapalı alan dışında rekreasyon amacıyla veya diğer spor, eğlence vb. aktiviteler için kullanılması gerekmektedir.

Yatırımlara tahsis edilecek arsa ve arazilerin rayiç değerlerinin yatırımın konusuna göre farklılaştırılması, Tasarı ile amaçlanan yatırım teşvikine daha fazla katkı sağlayacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Eski 26, 25’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 329 sıra sayılı Tasarının 25. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

                                    

Mehmet Günal

Erkan Akçay

Münir Kutluata

 

 

Antalya

Manisa

Sakarya

 

Rıdvan Yalçın

İsmet Büyükataman

K. Erdal Sipahi

 

Ordu

Bursa

İzmir

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Günal, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu maddenin tasarıdan çıkarılması için önerge verdik. Tabii, süremiz kısıtlı olduğu için fazla geneli üzerinde durmayacağım. Daha sonra onları değerlendiririm. Ama, bu tasarının torba tasarı olarak geldiğini, önce “Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda”, sonra “İşsizlik Sigortası Fonu ve Bazı Kanunlarda” ve sonra da “Bazı Kanunlarda” diye değiştirildiğini hepimiz biliyoruz. Komisyona geldiğinde bunları söylemiştik. Bunlar böyle alelaceleye getirilip görüşülmesi gereken konular değil, birincisi.

İkincisi: Toprak Mahsulleri Ofisinin görev zararları karşılığında hazinenin devlet iç borçlanma senedi çıkarmasını uygun görüyor bu madde. Değerli arkadaşlarım, Toprak Mahsulleri Ofisinin bu zararları nereden çıktı? Bu vesileyle onu da tartışmamız gerekiyor. Şimdi, doğru dürüst buğday alımı yapmadınız. Çiftçimiz mağdur. Başka? Toprak Mahsulleri Ofisinin görevi arasında olmamasına rağmen ve FİSKOBİRLİK diye bir kuruluşumuz olmasına rağmen fındık alımlarını FİSKOBİRLİK’ten alıp Toprak Mahsulleri Ofisine devrettiniz. Bunun karşılığında da bu işlemi yaparken biz bekliyorduk ki fındık üreticisine gerçekten destek almak amacıyla bu yapılmış olsun. Maalesef, fındık piyasasında da bir karmaşaya yol açıldı ve ucuz bir şekilde üreticilerin elinden çıkmasına yol açıldı. Bütün diğer kurumlar Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan faydalandırılırken, DFİF’ten, maalesef FİSKOBİRLİK faydalandırılmadı. Şimdi, dünyanın hiçbir yerinde bu kadar destek verip de sonra da üreticinin bu kadar rezil edildiği başka bir uygulama yok. Peki, bu görev zararları nereden çıktı? 1 milyar TL’ye kadar yetki alıyorsunuz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bir de bir taraftan gazetelerde haberler okuyoruz. IMF’nin hani Sayın Şimşek’in “Açıklayamam.” dediği iki maddesinden bir tanesinin mali kural olduğunu söylüyorlar. Şimdi, bunu bütçe disiplininin neresine sığdırabiliriz, bunu mali kuralın neresine sığdırabiliriz? O zaman, bu görev zararını nasıl açıklayacaksınız? Bir taraftan bütçe disiplini, mali kural diyeceğiz, bir taraftan da bu kamu kurumlarının görev zararları karşılığında hazine kâğıdı ihraç edeceğiz.

Peki, hakikaten, IMF’ye böyle bir söz verdik mi vermedik mi? Verdiysek bu da yeni bir anlaşmazlık konusu olmayacak mı? Bu arada yeni bir madde olarak bu da karşımıza çıkmayacak mı? Yoksa, yine burada başka şeyler mi var, biz bunu anlamakta zorluk çekiyoruz. Bunun zaten söylemiş olduğunuz amaçla, genel gerekçede yer alan, krize karşı önlem paketiyle bir alakası yok. Alelacele olması gereken bir şey de değil. Bu çerçevede “biz ama yaptık, oluyor” diyorsanız bir diyeceğimiz yok çünkü biz, 57’nci Hükûmet döneminde, değerli arkadaşlarım, hem kamu bankalarının hem de diğer kamu kuruluşlarının görev zararlarının tasfiyesi için yasal düzenlemeler yaptık. Bir daha da karşılığı ayrılmadan herhangi bir görev zararı doğuracak bir işlem yapılmaması gerektiğini de karara bağladık ama siz yeniden bunu deliyorsunuz ve daha önceki yapmış olduğunuz ve gereksiz işlemler yüzünden ortaya çıkan zararları karşılamak amacıyla yapıyorsunuz. Bu çerçevede, bu bir yol açar değerli arkadaşlarım. Yeniden görev zararlarının ihdasına, yeni yeni görevlerin verilmesine yol açar.

Bu amaçla biz bu önergeyi verdik. Önergeyi bu anlamda sakıncalı buluyoruz, bütçe disiplini açısından sakıncalı buluyoruz, aceleye getirildiği için sakıncalı buluyoruz. Bu maddenin metinden çıkarılmasını talep ediyoruz.

Bu konuda desteklerinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Günal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yeni 27, eski 28’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır; okutuyorum:

 

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 329 sayılı tasarının 27. maddesindeki “Ek Madde 9” nun ikinci fıkrasında “edilebilir” ibaresinin “edilir” olarak düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.

 

                                    

Gültan Kışanak

Pervin Buldan

Selahattin Demirtaş

 

 

Diyarbakır

Iğdır

Diyarbakır

 

 

 

 

 

Hasip Kaplan

M. Nuri Yaman

Mehmet Ufuk Uras

 

Şırnak

Muş

İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 329 sıra sayılı Tasarının 27. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

                                    

Mehmet Günal

Erkan Akçay

Münir Kutluata

 

 

Antalya

Manisa

Sakarya

 

 

 

 

 

Kamil Erdal Sipahi

Rıdvan Yalçın

İsmet Büyükataman

 

İzmir

Ordu

Bursa

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Günal

BAŞKAN – Sayın Günal, buyurun efendim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, yine, gereksiz olduğunu düşündüğümüz bir maddenin metinden çıkarılması üzerine önergemiz vardı, bu konuda söz almış bulunuyorum. Burada bir Ekonomi Koordinasyon Kurulu kurulması… Bu daha gereksiz kaldı çünkü Hükûmetin getirmiş olduğu tasarıda bir de “ekonomik işler genel müdürlüğü” diye bir müdürlük kurulması, Başbakanlık bünyesinde, önerilmişti. Biz baştan bunun torba değil çorba kanun olduğunu, ayıklanması gerektiğini söyledik. Bu çerçevede de Başbakanlığın bir icra birimi değil koordinasyon birimi olduğunu, burada ayrı bir kurum kurulmasının teşkilat kanunumuza aykırı olduğunu, bunun ayrı şekilde ele alınması gerektiğini söyledik. Arkadaşlarımız da bu teklifimizi alt komisyonda, Sayın Bakanının da iştirakiyle, çıkardılar. O zaman bu Ekonomi Koordinasyon Kurulu teklifi ortada kaldı, öksüz kaldı. Yani onun altyapısı olarak, daha doğrusu hizmet birimi olarak düşünülmüş bir genel müdürlüktü.

Şimdi, Ekonomi Koordinasyon Kurulu neden gereksiz? Değerli arkadaşlar, şimdi, sağlayamadığınız koordinasyonu sadece kurul kurarak sağlayamazsınız. Bu, ekonomideki başıbozukluğu sizin ifade etmenizin başka bir şeklidir. Ekonomi Koordinasyon Kurulu ne işe yarayacak? Artı, bir de ben gazetelerde haberler görüyorum, basında: “Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplandı. Şunları, şunları davet etti.” Bu kurul var mı yok mu? Yoksa nasıl topluyorsunuz, varsa neden yeniden kanun kuruyoruz?

Şimdi, değerli arkadaşlarım, burada ekonomideki koordinasyonsuzluk doğrudur ama bunu bir kurul kurarak yapamazsınız. Şu anda biz size bununla ilgili öneri getirebiliriz. Bu, köklü bir şekilde yapılacak yönetim reformu içerisinde ele alınması gereken bir konudur. Bunun içinde sizin de AKP Hükûmeti olarak çalışmalarınız var, bizim de geçmişten başlattığımız yarım kalan kamu personel yönetimi var, devlet reformu var. Bunların içerisinde bunlar yer alıyor. Ama ben şunu hissediyorum: Sayın Başbakan Yardımcımız ilgili kurumlardan faydalanamıyor başta Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı olmak üzere. Kendisine ait bir kurul olsun, altında da sekretaryası olsun diye bir kurul kurulmaya çalışılıyor ve genel müdürlük kurulmaya çalışılıyor. Bu anlayışla ekonomiyi koordine etmemiz maalesef mümkün değil. Önünüzdeki Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığından faydalanın, uzmanlardan faydalanın. Orada her konuda yetişmiş arkadaşlarımız var, birincisi.

İkincisi, zaten Sayın Ekren’e, Sayın Başbakanın görevlendirme genelgesinde ekonomiyle ilgili işleri koordine etme görevi verilmiş, ayrıca bir koordinasyon kuruluna gerek yok.

Üçüncüsü, bir taraftan, deminki maddeyle ilgili belirtmiş olduğum IMF’nin görüşmelerinde yer alan mali kuralın dışında ikinci bir husus olduğu söyleniyordu. O da, yeni bir üst kurulun kurulmasıydı. Şimdi, biz onu geçip yeniden bir alt kurul daha kurmaya çalışıyoruz ve kurul enflasyonuna yol açıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak sizleri her zaman eleştirdiğimiz her konuda önerilerimizi de sunduk. Bu konuda hem yönetim ve devlet reformu projemizde hem de üreten ekonomi programımızda ekonomideki yeniden yapılandırmanın nasıl olması gerektiğini ifade ettik. Sizler de eğer bu konuda bu maddeyi çekip yeniden bir tartışma açıp ayrı bir düzenleme getirirseniz, o konuda ortak bir çalışma grubu oluşturarak önerilerimizi sizlere somut olarak sunarız.

Sizin bu kadar çoğunluğunuz var değerli arkadaşlar. Bu, kurulla değil, bir ekonomi bakanlığı kurulması sizlerin de beyannamesinde, vaatlerinde vardı. Yedi yıla yaklaşan bir iktidar döneminiz var ama hâlâ kurullarla, genel müdürlüklerle idare etmeye çalışıyorsunuz. Gelin, düzgün bir şekilde ekonomiyi yeniden yapılandıracak bir öneri getirin, bizler de Milliyetçi Hareket Partisi olarak buna katkıda bulunalım, başlı başına bir ekonomi bakanlığı olsun. İlgili birimler de, diğer bakanlıklardan gelmesi gerekenleri de, bizler yine sizlere katkıda bulunalım ve hep beraber burada Meclisin huzurunda düzgün bir yapıyla çıkaralım ve bunu sadece geçici bir kurul kurarak, millete ekonomide  koordinasyon sağlıyormuşuz gibi bir intiba bırakarak yapmayalım.

Bizim bu konuda da önerimiz vardı. Bırakın bu kurulu kurmayı, daha önce kurulmuş bulunan Yüksek Planlama Kurulu var değerli arkadaşlar, ekonominin koordinasyon yeri orası. Özelleştirmeyle ilgili işlerle ilgili Özelleştirme Yüksek Kurulu var. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bütün bu üst kurulların tek bir mali işler yüksek kurulu olarak toparlanmasını istiyoruz ama siz bunun hilafına yeni bir kurul kuralım diyorsunuz.

Gelin bunları yeniden gözden geçirelim. İktidar taassubu içerisinde aceleyle “biz buna söz verdik” diye bakmayalım. Hep beraber bu ekonomi yönetimini yeniden yapılandıralım. Biz de yapıcı bir şekilde katkımızı sağlayalım diyorum ve bu maddenin geri çekilmesi için desteklerinizi bekliyor, saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Evet, arayacağım.

Sayın Günal ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunup karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hakikaten var mı?

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

 

TBMM Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 329 sayılı tasarının 27. maddesindeki “Ek Madde 9” nun ikinci fıkrasında “edilebilir” ibaresinin “edilir” olarak düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.

 

                                                                        Gültan Kışanak (Diyarbakır) ve arkadaşları

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Uras, buyurun efendim.

MEHMET UFUK URAS (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; bir şairimiz diyor ki: “Aynı dilde konuşuyoruz ama aynı dili konuşmuyoruz.” Bugün dikkat ettim, mesela gündem dışı konuşmalar yapılırken o konuşmaları yanıtlamak için kürsüye çıkan Sayın Adalet Bakanımız kendi tezini savunmak için cezaevlerinden bir mektup okudu ve “Erkek mahkûmların bıçaklarla saldırdığını ama içeri girmediler.” ifadesini aktararak “Gördüğünüz gibi bir olay olmamıştır.” diye yorumladı.

Adalet Bakanımız cezaevlerinde eli bıçaklı kişilerin ortalıkta dolaşmasını normal karşılıyorsa durum son derece vahimdir. En tehlikeli şiddet kanıksanmış şiddettir, en tehlikeli hastalık da ihmal edilmiş hastalıktır.

Şimdi, biz, burada, Ekonomik Koordinasyon Kurulunu konuşuyoruz ama bu Koordinasyon Kurulunda olması gereken toplumsal muhalefet örgütleri, sendikalarımız ve diğerlerinin varlığı, Başbakanın keyfine, fıtratına bırakılmamalıdır. Daha da ötesi, bu koordinasyonun koordinatlarını değiştirmek gerekmektedir. Biz, demokrasiyi sadece siyasi demokrasi olarak almıyoruz ki aynı zamanda ekonomik demokrasi olarak görüyoruz. Ekonomik demokrasiyi kurumsallaştırmalıyız. Geçen gün Meclisimizi ziyaret eden Birleşik Metal-İş Sendikası, işçiler, sadece sendikalı oldukları için işten atıldıklarını ifade ederek “Bu ülkede yasalar işverenler için geçerli değil mi?” diye sordular ve Sayın Bakanımızla kendilerini yan yana getirdik. Sendikal hak ve özgürlüklerini kullanmak isteyen işçilerimiz var ve ciddi fatura ödüyorlar.

Daha hafta sonu Kadıköy’de krize karşı toplanan işçi arkadaşlarımız, yurttaşlarımız, KESK’iyle, DİSK’iyle, Türk-İş’iyle onun taleplerine kulak vermek, her türlü koordinasyondan çok daha önemli değil mi? Oradaki feryat zaten bizim yol haritamızı büyük ölçüde belirlemiyor mu? 20’nci yüzyılın, 21’inci yüzyılın en büyük toplumsal hastalığının işsizlik olduğunu biliyoruz. Bu krizle beraber işsizliğin katmerleştiğini biliyoruz. Amiyane deyişle “İşsiz güçsüz dolaşıyor.” denir insanlar için. İşsiz insan, hakikaten güçsüz insandır. O yüzden ekonominin önceliklerini değiştirerek istihdam ağırlıklı, üretim ağırlıklı ekonomi politikaları bu koordinasyonumuzun ön plana çıkarması için bunun öznelerinin, yani paçası çamurlu olanların, eli nasırlı olanların devreye girmesi gerekmektedir. Ama havuç politikası olmadığı zaman sopa politikasını benimseyerek bu ülkedeki gerilimi çok daha artırırız. Aslında benimsediğimiz, o değiştirmemiz gerektiğini söylediğimiz koordinatlar, yani burjuvazinin değerleri, yani liberalizmin değerleri, yani piyasanın değerleri, yine Anadolu’dan bir deyişle “Saldım çayıra, Mevla’m kayıra.” değerleridir. “Saldım çayıra, Mevla’m kayıra.” anlayışına dayanan iktisat politikalarıyla, sadece özel sektörün istihdam gücüne dayanarak bu devasa krizden çıkamayacağımızı bilmemiz gerek.

“En büyük ordu bizim ordu.” diye gençler dolaşıyorlar. Ülkemizde en büyük ordu işsizler ordusu, bilmemiz gerekiyor ve işsizler ordusunu en aza indirmek bizim en öncelikli görevimiz olmalı.

Bertolt Brecht bir öyküsünde anlatır. Hâkim sorar sanığa, der ki: “Laik yemin mi edeceksin, dinî yemin mi?” “Hâkim bey, ben işsizim.” der. Dolayısıyla bugün önümüze koyduğumuz meselelerden daha önemli mesele, insanların işsizliği ve güçsüzlüğü problemidir. O yüzden ekonomik koordinasyon ve iktisat politikalarını, bir kamusal yatırım seferberliğini ön plana çıkarmak gerekmektedir.

Biz eğer talebi güçlendirmek istiyorsak bunun yolu ücretleri dondurmaktan değil, ücretleri iyileştirmekten, işsizlik fonunun öncelikli olarak işsiz emekçilerin hizmetine sunulmaktan, asgari ücreti vergi dışı bırakmaktan, işten atılmaları önlemekten -örneğin, Fransa’da gerçekleştiği, olumlu sonuçlar alındığı gibi- haftada otuz beş saate geçerek yeni istihdam alanı yaratmak gibi politikaları ön plana çıkarmaktan, neredeyse bir tabu olan askerî harcamaları indirmeyi ön plana çıkarmaktan, dolaylı vergileri indirmekten geçer. Krize karşı, işsizliğe karşı, işsizliği önlemeye yönelik emekten yana çözümler üç aşağı beş yukarı bunlardır. Koordinasyon Kurulu bunları gündeme alacak mıdır almayacak mıdır?

Hepimiz izledik. Bütçe görüşmeleri sırasında Maliye Bakanımız “Siz uzaydan mı geldiniz kardeşim? Biz zaten KDV’leri indirdik.” dedi ama ülkemizde dolaylı vergilerin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Uras.

MEHMET UFUK URAS (Devamla) – …AB ve OECD ortalamasının üstünde olduğunu zaten hepimiz biliyoruz. Bir ülkede dolaylı vergiler doğrudan vergilerin üzerindeyse zaten vergi adaleti yoktur. Sadece ölü balıklar akıntıda sürüklenir. O yüzden emekten yana tutum almak gerekir.

Maliye Bakanının ve Hükûmetin “Tasarruf yapılmıyor.” dediği meselede biz iktisat fakültesi birinci sınıf öğrencilerine tasarrufun gelirin bir fonksiyonu olduğunu anlatıyoruz ve bu kriz ortamında analardan 3 çocuk isteyen Sayın Başbakan halkın zaten dokuz doğurduğunu görmek istemiyor. O yüzden siyaseti orta malı yapmalıyız, o yüzden ekonomide demokrasiye yabancı bir doktrin gibi bakmamalıyız.

Ne diyordu Âşık Mahsuni:

“Yoksulun sırtından doyan doyana,

Bunu gören yürek nasıl dayana.”

Hepinize kolaylıklar diliyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Uras.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi…

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Komisyon, bir redaksiyon talebiniz var.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Bir ifade düzeltmesi gerekiyor. Bu maddede eklenen ek 9’uncu maddenin üçüncü fıkrasının (f) bendinin şu şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz: “Kurul kararlarının uygulama süreçlerini izlemek, değerlendirmek; sonuçları ilgili bakanlık, kamu kurum ve kuruluşlarına bildirmek ve Başbakana sunmak.” şeklinde değiştirilmesini arz ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim. Gerekli notlar alınmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

29’uncu maddede de bir düzeltme talebiniz var mı Sayın Komisyon, eski 29?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – 29’uncu maddede, hemen başlangıcında “19/3/1979 tarihli”nin “19/3/1969 tarihli” şeklinde düzeltilmesini arz ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim. Gerekli notlar alınmıştır.

Eski 29, yeni 28’inci maddeyi redaksiyonla birlikte oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Eski 30, yeni 29’uncu madde üzerinde aynı mahiyette iki adet önerge vardır.

Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine söz vereceğim.

Buyurun efendim.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan tasarının 29’uncu maddesinde yer alan “altmış gün” ibaresinin “altı ay” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

                                    

Nurettin Canikli

Mehmet Akif Hamzaçebi

Hakkı Suha Okay

 

 

Giresun

Trabzon

Ankara

 

 

 

 

 

Mevlüt Coşkuner

Kerim Özkan

 

 

Isparta

Burdur

 

 

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 329 sıra sayılı tasarının 29 uncu maddesiyle eklenen “Geçici Madde 22”de yer alan “altmış gün” sürelerinin “altı ay” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                    

Selahattin Demirtaş

Pervin Buldan

Hasip Kaplan

 

 

Diyarbakır

Iğdır

Şırnak

 

Gültan Kışanak

Nuri Yaman

Sırrı Sakık

 

Diyarbakır

Muş

Muş

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN -  Konuşma talebi var mı, gerekçeleri mi okutayım?

Buyurun Sayın Sakık.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Aslında, bir uzlaşı sağlandı ama benim bugünkü gündem dışı konuşmamı Sayın Bakan buradan cevaplandırırken Parlamento bir miktar yanlış bilgiye sahip oldu. Şimdi, bu kürsüden zaman zaman bu tür talepleri biz dile getirdiğimizde, ne hikmetse, çok büyük tepkiler alıyoruz. Oysaki görevimiz bu. Yani, bize intikal eden konuları Parlamentoda sizlerle paylaşmak. Sayın Bakan çıkıp cezaevindeki olaylarla ilgili Parlamentoyu bilgilendirirken Sayın Akın Birdal’ın bir basın toplantısından alıntılar yaptı. Akın Birdal’la 1990’lı yıllarda Ulucanlar Cezaevinde birlikte yattık. Evet, biz hepimiz şu anda Ulucanlar Cezaevindeki koşulları arıyoruz. Çünkü, o gün mahkûmlarla gerçekten ciddi bir diyalog vardı, mahkûmlar arası ilişkiler vardı ama sonra o cezaevini  ortadan kaldırabilmek için ne yapıldı: “Hayata Dönüş Operasyonu”yla 20 mahkûm orada katledildi. Ama bugün gerçekten cezaevindeki koşullar çok ağır. Cezaevindeki mahkûmlar her gün bize onlarca mektup gönderiyorlar ve bu mektuplarda “Ya ne olursunuz Parlamento olarak sesimize ses verin, buraya Parlamentodan komisyonlar gönderin, İnsan Hakları Komisyonu buraya gelsin…” Bizim talebimiz bu ama İnsan Hakları Komisyonundan bir milletvekili arkadaşımız bize “Hayır, doğruyu söylemiyorsunuz.” diyor. Acaba… Gidip araştırırsanız bizim doğruyu söyleyip söylemediğimizi siz görürsünüz.

Neden bu kadar cezaevleriyle ilgili ön yargılısınız, onu anlamıyorum. Sayın Başbakan da oralardan geldi. Eğer Saray Cezaevi olmasaydı, belki bugün siz de burada olmazdınız. Bu cezaevindeki insanlar bizim çocuklarımız, bizim kardeşlerimiz. Onların sorunlarını size taşımak, Parlamentoya taşımak niye Parlamentoyu rahatsız ediyor?

Bakın, sadece cezaevi sorunları değil. Bize bir mektup geldi. Bu da emekli bir vatandaşımızın bize gönderdiği bir mektup ve içinde 20 milyon 85 kuruşluk bir para var ve bu parayı Parlamentoya gönderiyor. Ne diyor? Diyor: “Şimdi, bizim maaşlarımıza zam yaptınız. Şimdi, bu parayı size gönderiyorum. Sizden ricam, Hükûmetin işçi emeklisine verdiği bu maaşı, şu an hasta olan Maliye Bakanının tedavisine, olmadıysa Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesine ya da isterlerse valilere gönderin, yol, su olmayan köylere yol, su götürülsün veya beyaz eşya alınsın, bu eşyaları dağıtsınlar, kullanabilirlerse. Eğer artarsa bu para IMF’ye olan borcumuzu ödesinler.” ve bu vatandaşımız, Lütfi Özmen, İstanbul’dan gönderiyor ve bu vatandaşlarımıza ödenen bu paranın ne kadar komik olduğunu… İnsanlar milletvekilleriyle diyalog kuruyorlar ve bu milletvekilleri bu sorunları Parlamentoya getirmek zorundadırlar. Bunları getirmezsek zaten bir görevimiz olmaz. Acaba sizlerle diyalog kurmakta biz mi zorluk çekiyoruz yoksa siz bizimle bu kadar niye ön yargılısınız? Yani, bu kürsüde çok masum bir konuyu dile getirdiğimizde özellikle AKP Grubundan bunları duymak gerçekten bizi üzüyor. Yani, siz bize güllük gülistanlık bir Türkiye sunuyorsunuz, oysa sizin sunduğunuz Türkiye’yle bizim yaşadığımız Türkiye farklı bir Türkiye. Sizin bize sunduğunuz donelerle, Türkiye’nin, halkın doneleri çok farklı, veriler farklı. Bizim geldiğimiz bölgede açlık ve sefalet var, insan hakları ihlali var. Bunları sizlerle paylaşmayıp kiminle paylaşacağız? Alanlarda, çok demokrasi… Yani en büyük demokrat AKP, Sayın Başbakan, ama Parlamentoda demokrasi yok, hayatın diğer alanlarında demokrasi yok, muhalifler susturulmaya çalışılıyor. Ne yapmak istiyorsunuz acaba, ne yapmak istiyorsunuz? Yani, tek parti dönemine geçmek istiyorsanız buyurun geçin. Tek lider olmak istiyorsanız buyurun yapın. Diğer muhalif partilerin ve milletvekillerinin taleplerine niye bu kadar kapalısınız? Bunu anlamakta zorluk çekiyoruz ve bu sorunlar hepimizin ortak sorunlarıdır. Yani Türkiye'nin temel sorunlarıyla ortaklaşmak bu Parlamentonun görevidir. Biz bu noktada sizlerle ortaklaşmaya varız. Sorunlarımızı çözmek istiyoruz. Sorunlarımızı çözmezsek, bir iç kargaşaya doğru giderseniz altından hiçbirimiz çıkamayız. Eğer siz Diyarbakır’da DTP’ye copu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayın.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Diyarbakır’daki DTP tabanına baskıyı, gaz bombalarını reva görürseniz siz diğer alanlarda rahat hareket edemezsiniz. Buna hiç kimsenin hakkı yok. Milletvekili arkadaşlarınız Diyarbakır’ın sokağında polis saldırısına uğruyor, Parlamentodan bir ses yok. Milletvekili arkadaşınız… Hukuksuz dokunulmazlıkları kaldırılmadığı hâlde yargı süreci devam ediyor, milletvekilleri yargılanıyor, bu Parlamento seyirci kalıyor ama sorun DTP olunca, sorun Kürtlerin yani Kürtlerin iradesini temsil edenler olduğu zaman bu ön yargılar var. Kırın ne olursunuz! Yani eğer bu ön yargıları kıramazsanız bir arada yaşayamayız, bir arada demokrasiyi inşa edemeyiz, ortak vatan şiarımız olmaz. Onun için sizden rica ediyorum, günübirlik politikalar için, günübirlik iktidar ve mevki için bu halkımızın geleceğiyle ilgili ve bizim bu insani taleplerimizi böyle reddetmeyin.

Hepinize teşekkür ediyorum.

Bunu da Sayın Bakanıma göndereceğim. Bu emeklinin talebi de bu.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Sakık, oradaki bir ifadenize dikkat çekmek isterim. Kimse Türkiye’deki belli bir grubun temsilcisi falan değil. Buraya gelen bütün insanlar Türk milletinin seçmiş olduğu parlamenterlerdir. Yani herhangi birisi kendisini başka bir grubun temsilcisi olarak gösteremez. Böyle bir şey yok. Yapılan oylamalar, alınan oylar, millet iradesi bellidir. O hususu ben bari buradan düzeltmiş olayım.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Sorunların çözümü için yeterli süre sağlanmaktadır.

BAŞKAN – Evet, bir milletvekili arkadaşımızın izah ettiği, diğer milletvekili arkadaşlarımızın da önergelerinin gerekçesini okuduğumuz, birlikte ele alacağımız önergeleri oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler istikametinde yeni madde 29, eski madde 30’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, böylece, birinci bölüm üzerindeki oylama işlemleri de tamamlanmıştır.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.45

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

329 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Sayın Başkan, ben soru soracaktım, yanıyordu, söndü efendim.

BAŞKAN – Soru sormak için mi efendim?

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Evet efendim.

BAŞKAN – Daha yeni ona geleceğiz, bölüm görüşüldükten sonra soru-cevap işlemi gerçekleştirilecek.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Birinci bölüm bittikten sonra birinci bölüm üzerinde soru sorma hakkımız yok mu?

BAŞKAN – Hayır, önce o soru-cevap işlemini gerçekleştirdik birinci bölümde, sonra maddeler üzerindeki görüşmelere başladık. Ama, şu anda ikinci bölüm üzerinde soru sorma hakkınız vardır Sayın Coşkunoğlu, o hakkınızı vereceğim size.

İkinci bölüm, 33’üncü maddenin 19 fıkrası ayrı madde olarak ve geçici 1, 2, 3 ve 4’üncü maddeler dâhil 31 ila 35’inci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyen milletvekili arkadaşlarımın isimlerini okuyorum: Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mehmet Günal, Antalya; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Faik Öztrak, Tekirdağ; Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Hasip Kaplan, Şırnak; şahısları adına Mehmet Yüksel, Denizli; Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekilleri.

İlk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mehmet Günal’a aittir.

Sayın Günal, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, az önce önerge üzerinde kısa bilgi vermiştim ama burada tasarının geneli üzerinde ve ikinci bölümdeki maddelerle ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşmak üzere söz aldım.

Öncelikle, değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısı ne tasarısıdır, birkaç cümleyle onlara değinmek istiyorum. Neden temel kanun olarak gelir? Nasıl bir torba kanundur? Önce “Gelir İdaresi ve Gelir Vergisi Kanunu’nda değişiklik” diye geldi. Ondan öncesinde, güzel bir şekilde, Sayın Bakanın da gayretleriyle, grup başkan vekillerine “Bunların üzerinde bir anlaşma sağlayalım.” diye geldi. Biz henüz o toplantıdan çıktığımızda, masamızda, Komisyon tarafından gündeme alınıp Komisyona da sevk edildiğini gördüğümüz Komisyonun davet yazısını gördük.

Şimdi, kendileriyle konuştuk. Daha sonra da en son, Komisyondan çıkan hâliyle “Bazı Kanunlarda Değişiklik…” diye geldi ve “Bu bir torba kanundur.” dendi. Daha önce de Komisyonda ifade ettiğim gibi, “Torba olmaktan çıkmış, çorba hâline gelmiştir.” diye belirttik. Neden böyle söylüyorum?

Şimdi, bu tasarı gerçekten krize çözüm olarak tasarlanmış bir tasarı mı yoksa aceleyle, arada kalmış, unutulmuş veya bu vesileyle gelmişken bir kanun tasarısı, torbaya ekleyelim diye eklenmiş bir sürü madde mi geldi? Artı, bu tasarının sahibi kim? Hükûmet olarak “Tabii ki biz.” diyeceksiniz. Sayın Bakanı tenzih ediyoruz, uyumlu bir çalışma içerisinde ama kendisiyle ilgili yedi maddenin dışında başka bir şey… 8’inci maddeden sonra bitiyor. Büyük bir çoğunluğu Maliye Bakanlığıyla ve diğer ekonomik işlerle ilgili. Sayın Maliye Bakanımız rahatsız, Allah şifa versin ama yerine vekâlet eden bir Başbakan Yardımcımız var. Sayın Ekren’in burada olması gerekmez miydi diye düşünüyorum. Şimdi biz sorularımızı soruyoruz, Sayın Çelik de anlayışlı bir şekilde cevap verebildiğine veriyor, “Diğerlerini ben not alıyorum.” diyor, doğal olarak Sayın Müsteşarımız da anında, hemen yazılı veremediği için kalıyor.

Şimdi, bu, gerçekten krizle ilgili… Ben Komisyonda sordum, sizlere de soruyorum okuyanlar varsa: Bugün bu kanun tasarısının içerisinden çıkardığımız zaman krizin etkisini daha da şiddetlendirecek dediğiniz, krize bir katkısı olacak dediğiniz kaç tane madde sayabilirsiniz?

Az önce Sayın Başkan bölümleri söylerken saydı maddeleri. Toplam elli küsur maddeye ulaşıyor 33’üncü maddede koyduğumuz tek tek düzenlemelerle, ki zannediyorum on dokuz tanenin tamamı da farklı farklı kanunlarla ilgili. Şimdi, bunun alelacele gelmesine, bir gün içerisinde hem üst Komisyonda hem alt komisyonda aceleyle, tartışılmadan geçmesine gerçekten gerek var mıydı ve bunlar gerçekten krizle ilgili mi? Değil.

“Yedi sekiz madde geldi.” dedik. Bunlardan birkaçı hakikaten, acele de olsa -kısa çalışma ödeneği gibi, yatırımın ve istihdamın teşvikinde bazı değişiklikler gibi- reel sektörle ve krizle ilgili ama diğerlerinin, maalesef bu konuyla doğrudan alakalı olmadığı gibi, herhangi bir reel sektöre ve krizin etkilerini giderecek bir şekilde diğer sektörlere etkisi bulunmuyor.

Değerli arkadaşlarım, eğer öyle olsaydı zaten biz burada daha geniş bir şekilde… Sayın Bakanın İşsizlik Sigortası Fonu’na ilişkin teklifi vardı. Ondan bir hafta önce biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak işsizlik ve onun sosyal etkileri konusunda araştırma önergesi vermiştik. Bunun gündeme alınması ve tartışılması, bir komisyon kurulması önerimiz vardı, yapıcı bir şekilde de katkıda bulunmaya hazırdık. Bunların daha ayrıntılı bir şekilde tartışılarak gündeme gelmesi gerekiyor.

Tabii, burada az önce “Sayın Ekren niye yok?” dedim. O şu aralar az önce tartıştığımız maddede geçen, Ekonomi Koordinasyon Kurulu olmayan kurulun toplantılarını yapmakla, sektörleri oyalamakla, seçime kadar böylece… “IMF’yle görüşmelerimiz devam ediyor.” diye Sayın Şimşek…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Atina’da.

MEHMET GÜNAL (Devamla) –  Evet. Yani başından beri yok. Komisyonda da yoktu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Atina’da.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Biz muhatap olarak onu söylüyoruz.

Şimdi, burada şunu anlatmaya çalışıyorum: Değerli arkadaşlarım, burada bir başıboşluk var. AKP Hükûmeti maalesef ekonomide ne yaptığını bilmeden farklı sesler çıkıyor. Bir bakanımızın söylediğini ertesi gün başka bir sayın bakanımız farklı şekilde tekzip etmek zorunda kalıyor, sonra da aceleden gelen kanunlarla bunları çıkarmaya çalışıyoruz.

Eğer gerçekten dediğimiz gibi samimi olursanız, az önce diğer maddede belirttiğim gibi, ekonomi yönetiminde yeniden yapılanma başta olmak üzere… İşsizlikle ilgili krizin etkilerine ilişkin somut önerileri tartışmak üzere bir kriz komisyonu kurulması daha önce de Meclise teklif edilmişti. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz Kriz Değerlendirme Komisyonumuz tarafından bu gelişmeleri dikkatle izliyor, zaman zaman da önerilerimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz. Bunları görmezden gelerek, bazı vergi düzenlemeleriyle, milleti seçime kadar idare edelim, sonrasında da bir şey bakarız anlayışı maalesef çözüme bir katkıda bulunmamaktadır.

Şimdi, iki gündür gazetelere bakıyoruz... Burada getirmiş olduğumuz kısa çalışma ödeneğini belki bir nebze faydalı olabilecek önlem olarak görüyoruz ama daha önceki gün açıklanan işsizlik rakamlarında işsizlik oranı 12,3’e çıktı. İşsiz sayısı resmî rakamlara göre bile 3 milyona yaklaşmış, bunun içerisinde iş aramayıp çalışmaya hazır olanları eklediğimiz zaman  -sizler de biliyorsunuz ki- 6 milyonu geçiyor.

Şimdi, bunları dikkate almadan, her gün kapanan fabrikaları dikkate almadan ve ekonominin genel gidişine hâlâ “Bir şey yok.” diyerek bizim bu konulara çözüm bulmamız maalesef mümkün değil değerli arkadaşlarım. Ne yapmamız gerekiyor? Öncelikle bu sorunun çözümünde samimi olduğumuzu ve ekonomideki gidişin gerçekten kötü olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Yani sorunun çözümü için öncelikle sorunun varlığını kabul etmek gerekiyor. Tabii, eğer sanayi üretimindeki yüzde 17,6’lık daralmayı bir tehlike olarak görmezseniz işsizlik oranındaki bu artış trendini geçici olarak görür, bir süre sonra dünyada da bu işler nasıl olsa düzelir, biz seçim sonuna kadar IMF’yi de idare edelim, reel sektörü de idare edelim, kamu sektörünü nasıl olsa şimdilik harcamalarımızı yapıyoruz, sonrasına Allah kerim dersek bu meselelerin çözümü mümkün değil. Bu meseleleri sadece bir genel müdürlük ihdas ederek veya bir koordinasyon kurulu kurarak da çözmemiz maalesef mümkün değil.

Değerli arkadaşlarım, ben yine -sizlere her seferinde söylüyorum, belki yine burada dikkatinizi çeker siz de reel olarak dikkate alırsınız- bu kapsamda bazı gelişmeleri yeniden dikkatinize sunmak istiyorum. Her seferinde söylediğimizde aynı gerekçelerle karşılaşıyoruz ama gerçekten bıçak kemiğe dayanmış durumda. Kapanan şirketlere, fabrikalara baktığımız zaman son bir yıl içerisinde bile çok önemli bir artış görüyoruz. Sadece bir iki örnek olarak sizlere somut olarak sunmak istiyorum: Kurulan şirket ve kooperatiflere baktığımız zaman 2007 yılından 2008 yılına yüzde 11,5 azalış var, kapanan ticaret unvanlı işyerlerine baktığımız zaman yüzde 58’lik bir artış var. Bu bir kötüye gidişin işareti.  2009 rakamları henüz açıklanmamış durumda, baktığımız zaman durumun ne kadar vahim olduğunu, zaten sanayi üretiminden, imalat sanayisi kapasite kullanım oranındaki rekor düşüşten ve işsizlik oranlarının açıklanan oranlarında aşırı artıştan görüyoruz.

Bu çerçevede bizim yapmamız gereken, gerçekten bu sorunların varlığını kabul edip iktidarıyla muhalefetiyle topluma güven verecek, öncelikle krizin gerçek boyutlarını algılamamızı sağlayacak bir yaklaşımla oturup bunu kabul etmemiz lazım. “Bizden paket beklemeyin, önlemler alıyoruz.” diyerek Sayın Başbakanın yaklaşımıyla, sorduğumuz zaman da sadece Merkez Bankasının geçici olarak likidite için almış olduğu, döviz ve TL likiditesini çözmek için almış olduğu önlemleri sıralamakla, sadece varlık barışı dediğiniz hiç işlemeyen ve kara paranın aklanmasına yol açan bir iki kanun tasarısıyla maalesef bunları çözemeyiz. Tam tersine ciddi bir paketle gelmemiz lazım. Yani Sayın Başbakan “Böyle allı şallı, süslü paket beklemeyin.” diyor. Güven ve istikrarı temin etmek için durumu kabul etmemiz lazım. Yoksa belirsizliğin olduğu, ekonomide koordinasyonsuzluğun olduğu, geleceğe ilişkin bekleyişlerin negatif olduğu bir durumda parası olan da yatırım yapmaz, parası olan da tüketim yapmaz.

Bizim görevimiz, burada sorunu kabul ederek gerçekçi bir yaklaşımla, bütün ekonomik birimleri koordine içinde önerileri geliştirmek ve burada yasama organı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde hep beraber bunları yasalaştırmak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Günal.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Teşekkür ederim. 

Bakınız, burada da bazı maddeler üzerinde aynı uzlaşmaları sağlayabiliyoruz. Az önce bizim getirmiş olduğumuz önergeye sizlerin de katılımıyla teklifi çıkardık. Diğer bazı önergelerde de sizler buna katılmadınız, onlar kaldı. Ama oturup konuştuğumuz zaman bunların gerekli olanını olmayanını ayıklayabiliyoruz. Sayın Bakan da kaç gündür uğraşıyor; bazılarını çıkardık, bazılarını bürokrat arkadaşlarımızın talebi gereği yeniden koyma gereği hissettik. Öyle bir şeyle karşımıza çıktınız.

Dolayısıyla, bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak, her zaman çözümden yana, yapıcı, uzlaşmacı bir muhalefet anlayışımız olduğunu, acil olan, özellikle de reel sektörle ilgili olan, krizle ilgili olan yasalara her zaman destek vereceğimiz ama alelacele getirilmiş ve faydası olmayacak, devlet teşkilatının işleyişine halel getirecek, bütünlüğü bozacak önerilere karşı olduğumuzu söylüyorum. Bundan sonra da gelecek somut önerilerinize destek olacağız. Ancak böyle torba değil de çorba olursa onları ayıklamak için de elimizden gelen gayreti göstereceğiz.

Saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.

İkinci konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Faik Öztrak. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 329  sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, konuşmama, bu yasa tasarısının gelmesine neden olan ekonomik koşullar üzerinde durarak başlamak istiyorum.

Son birkaç  hafta içerisinde açıklanan veriler, ekonomimizin bugüne kadar görülmemiş bir sıkıntı içine girdiğini ortaya koymuştur. Sayın milletvekilleri, 2008 yılı Aralık ayında sanayi ve imalat sanayisi üretimi sırasıyla yüzde 17,6 ve yüzde 19,9 oranında düşmüştür. Sanayi üretiminde 2001 krizinde dahi böyle bir, aylık düşüş yaşanmamıştır. Ocak ayında imalat sanayisinde kapasite kullanım oranı yüzde 63,8 olmuştur. Bir başka ifadeyle, ocak ayında sanayide her 10 tezgâhtan 4’ü durmuştur. Bu oran, kapasite kullanım verilerinin yayımlanmaya başladığı 1991 yılından bu yana görülen en düşük orandır. Bu dönem içerisinde 1991 Körfez krizi, 1994 ekonomik krizi, 1998 ve 2001 ekonomik krizlerinin olduğu unutulmamalıdır.

2008’in son üç aylık döneminde işsizlik oranı ise yüzde 12,3’e yükselmiştir. Bu da üçer aylık işsizlik verilerinin yayımlanmaya başladığı 2000 yılından bu yana kaydedilen en yüksek son çeyrek işsizlik oranıdır. Geniş tanımlı işsizlik verileri 2008’in son üç aylık döneminde her gün 12 bin kişinin işsiz kaldığını ortaya koymaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu veriler krizin Türkiye’yi, Hükûmetin söylediği gibi teğet değil, yıkarak, yakarak geçmekte olduğunu göstermektedir. Ayrıca uluslararası karşılaştırmalar da krizi benzerlerimizden hem çok daha önce hem de çok daha derinden yaşadığımızı ortaya koymaktadır.

Uluslararası Finans Enstitüsü verilerine göre 2007 yılında yükselen ekonomiler ve yükselen Avrupa ekonomileri sırasıyla yüzde 7,5 ve yüzde 6,5 büyürken biz yüzde 4,5 büyümüşüz. 2007 yılında seçim nedeniyle kamu harcamalarındaki artışa rağmen büyümenin bu seviyede gerçekleşmesi, aslında Türkiye'nin dünyadan çok önce kendi krizini yaşamaya başladığını göstermektedir. Geçtiğimiz yıl ise bu ülkelerin büyüme hızlarıyla Türkiye'nin büyüme hızı arasındaki farkın daha da açıldığı anlaşılmaktadır. Bize benzeyen ekonomilerin tamamı yüzde 5,7; Avrupa’dakiler yüzde 4,6 büyürken bizim yüzde 1,9 büyüdüğümüz tahmin edilmektedir. Uluslararası Para Fonu ise 2008 yılında büyüme hızımızın bundan çok daha düşük olduğunu ve yüzde 1’de kaldığını tahmin etmektedir.

IMF 2008’in son çeyreğinde Türk ekonomisinin yüzde 4,8 daraldığını tahmin etmektedir. Bugün Hükûmetin üyesi olmakla övündüğü G-20 ekonomileri arasındaki en düşük büyüme oranı budur dördüncü dönem için. 2009 yılında ise IMF Türk ekonomisinin yüzde 1,5 küçüleceğini öngörmektedir. Bu, gelişmiş ve yeni sanayileşmiş ekonomileri dışarıda bıraktığımızda, bize benzeyen G-20 ekonomileri arasındaki en yüksek daralmadır.

Dünyayla karşılaştırdığımızda ülkemizin dünyadaki en yüksek işsizlik oranlarından birine ulaştığı ortaya çıkmaktadır. Bizdeki yüzde 12,3’lük orana karşılık krizin merkez üssü olan Amerika Birleşik Devletleri’nde işsizlik oranı bu yılın ocak ayında yüzde 7,6’dır. 2001 krizinden bu yana uluslararası yatırımcılar açısından aynı kategori içinde görüldüğümüz Brezilya’daki işsizlik oranı ise geçtiğimiz aralık ayında sadece yüzde 7,9’dur. Doğu Avrupa’nın en sıkıntılı ülkesi olarak görülen Macaristan’da dahi son üç aydaki işsizlik oranı yüzde 8’de kalmıştır.

Değerli milletvekilleri, üretim ve büyümeye ilişkin öncü göstergeler ekonomideki daralmanın ve işsizlikteki artışın ilerleyen günlerde tahminlerin de ötesinde ağırlaşacağını göstermektedir. Diğer taraftan bugüne kadar ekonominin gücü olarak görülen bankacılık sistemi de reel sektördeki bu bozulmadan etkilenmeye başlamıştır. 2008 Ekim-2009 Ocak döneminde tasfiye olunacak alacaklarda yüzde 39,5 oranında artış gözlenmektedir. Reel sektördeki sıkıntıların bankacılığa sıçrama riskinin arttığı görülmektedir.

Son uluslararası gelişmeler küresel krizin giderek daha da ağırlaştığını, büyük umutlarla ilan edilen paketlerin büyüsünü kaybetmeye başladığını göstermektedir. Bundan daha da önemlisi son günlerde dikkatler bizim de içerisinde yer aldığımız Avrupa’nın gelişen ekonomilerindeki sorunlara yönelmiştir. Bu, ekonomimizdeki zafiyetlerin yurt dışından daha ciddi olarak algılanmasına neden olacaktır.

Sayın milletvekilleri, uluslararası piyasalardaki kriz bizim gibi gelişmekte olan ülkelere 2008’in Ekim ayından itibaren yansımaya başladı ancak Türk ekonomisi 2006 yılından sonra zaten hızla yavaşlamaya başlamıştı. Bu yavaşlamaya ekimden sonra bir de küresel kriz eklendi, işler çığırından çıktı. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak 2007 yılından bu yana bunları dile getirdik. Krize karşı tedbir alma ihtiyacını sürekli dile getirdik, ifade ettik, Hükûmeti iyi niyetle uyarmaya çalıştık. Biz bunu yaparken ekonomiden sorumlu bakanlar “Artık gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler birbirinden ayrıştı.” diyerek ayrışma teorilerinin arkasına sığınmaya kalktılar hatta son olarak krizi gelişmiş ülkelerdeki gibi yaşadığımızı da ifade eden bakanlarımız var. Sayın Başbakan ise krizi görmezden gelerek “Hamdolsun teğet geçecek.” söyleminin arkasına sığındı. Başbakan ve bakanları krizi ateşten bir top gibi görerek işi sahiplenmedi.  Gelinen noktada ise ateşten top halkı kavurmaya başladı.

Değerli milletvekilleri, bu noktada 2001 krizinde Hazine Müsteşarlığı görevini yapmış bir arkadaşınız olarak sizlere krizle mücadele ile ilgili görüşlerimi de aktarmak isterim.

Bir krizle mücadele etmenin ilk ve en önemli kuralı krizi doğru algıladığınızı gerek iç gerekse dış ekonomik aktörlere gösterebilmektir. Ekonomik aktörler nezdinde güveni tesis etmeden krize karşı kapsamlı önlemler almak ve bu önlemlere kamuoyu desteğini sağlamak mümkün değildir. Güvenin sağlanamaması ekonomik aktörleri daha da ihtiyatlı kılmakta ve ekonominin daralmasını hızlandırmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet başından beri krizi görmezden gelerek yerel yönetim seçimlerine kadar gidebileceğini düşünmektedir. Bunun somut örneği, krizi görmeyen, teğet geçeceği varsayımıyla hazırlanan ve bu nedenle Mecliste kabul edildiği gün gerçekçiliğini yitiren 2009 bütçesidir. Hükûmet tarafından bütçe görüşmeleri esnasında yaptığımız tüm uyarılar dikkate alınmamış ve Türkiye küresel krize maalesef program ve bütçesi olmadan yakalanmıştır. Şimdi ise Hükûmet gündemi sürekli ekonomi dışına çekmeye çalışmakta, seçimlere ipteki cambazı gösterme senaryosuyla girmeye uğraşmaktadır ama artık, sayıları 6 milyonu aşan işsizler, esnaflar, çiftçiler, emekliler, çalışanlar, küçük ve orta ölçekli iş sahipleri “Cambazı göstermeyi bırak, bize işimizi gücümüzü geri ver!” diye de bağırmaya başlamışlardır. Öte yandan, kriz karşısında Hükûmetin felç olmuş görünümü ekonomik aktörler nezdinde hızla güven kaybına neden olmaktadır. Ülkemiz G-20 ülkeleri arasında krize karşı tedbir almayan tek ülke konumundadır. Buna bağlı olarak zaten hızla daralmakta olan talep, üretim ve artan işsizlik ekim ayından itibaren küresel krizin de etkisiyle çığırından çıkmıştır.

Sayın milletvekilleri, krizle mücadelenin ikinci kuralı, kapsamlı, tutarlı ve gerçekçi bir program hazırlanması ve tavizsiz uygulanmasıdır. Güven sağlayan bir program, sıkı mali disipline rağmen büyümeyi de beraberinde getirebilmektedir. Bunun örneği 2002 yılında yaşanmıştır; sıkı maliye politikasına rağmen ekonomik aktörlere güven veren bir program talebin normalleşmesini ve yüksek oranlı büyümeyi de beraberinde getirmiştir.

Şimdi krizle mücadelede oyun alanımız nedir, bunu görelim. Öncelikle eskisi gibi sıcak parayla işleri idare etmek mümkün değildir. Uluslararası Finans Enstitüsü 2008’de 254 milyar dolar olan, Türkiye'nin de içinde yer aldığı gelişen Avrupa’ya gidecek özel kesim fonlarının 2009’da 30 milyar dolara düşeceğini öngörmektedir. Bu, cari açığımızdaki daralmaya rağmen dış finansman sorunlarının giderek ağırlaşacağını ortaya koyuyor.

Diğer taraftan, daralan iç talebi uyaracak, bu suretle krizin üretim, büyüme ve istihdam üzerindeki maliyetlerini hafifletecek genişlemeci bir maliye politikasını uygulama imkânı da 2007 yılında izlenen seçim ekonomisi nedeniyle büyük ölçüde heba edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bahsettiğim bu hususlar çerçevesinde Türkiye'nin küresel krizin etkilerini iç talebi körükleyerek hafifletme imkânı önemli ölçüde daralmıştır.

Bu gerçekler ışığında, başta büyüme, enflasyon, dış açık ve bütçe büyüklükleri kapsamlı bir biçimde revize edilmeli, tutarlı ve güven veren bir krizle mücadele programı ivedilikle açıklanmalıdır. Önümüzdeki tasarı bu programın bir parçası olarak kamuoyuna sunulmalıdır…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztrak.

FAİK ÖZTRAK (Devamla) – …ancak bu şekilde ürkekleşen ekonomik aktörlerin ufkunu yeniden açmak, güvenlerini kazanmak ve harcamaya başlamalarını sağlamak mümkün olacaktır. Gerçekçi ve güven veren bir makroekonomik çerçeveye oturtulmadan getirilen bu yasal önlemler, ekonomik aktörler nezdinde beklenen güveni yaratmayacağı gibi elimizdeki sınırlı cephanenin de heba edilmesi anlamına gelmektedir.

Türkiye'nin asıl gündemi, yeni bir krizle mücadele programının bir an önce açıklanmasıdır. Hükûmet bu asıl gündeme odaklanmalıdır. Bunun dışındaki yaklaşımlar bugün vatandaşlarımızın çektiği ıstırabı daha da artırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

Sözlerimi tamamlarken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztrak.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.

Buyurun Sayın Kaplan.

DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Politika yolunda asla geri gitmemeli, adımlarınızı değiştirmemeli ve yanlışlarınızı kabul etmemelisiniz yoksa kaybedersiniz.” demiş. İmza, Napolyon. Onun anısına Brüksel’den 60 kilometre kuzeye gittiğiniz zaman, Waterloo’da son kaybettiği savaşta bu kahraman komutanın anısına yüz yirmi merdivenli bir tepe, tepenin üstüne de bir aslan yapmışlar ve en son bir adada akıbeti ortada. Hâlbuki, siyaset bu değil. Siyaseti çok farklı yorumluyorlar. Bismarck diyor ki: “Siyaset bir bilim değil bir sanattır.” Hatta, daha öteye gidenler var, Cervantes diyor ki: “Namuslu davranmak en iyi siyasettir.” 

Bu küresel kriz dönemlerinde gerçekten en önemli konuların başında dürüstlük, şeffaflık ve namuslu siyasete ihtiyaç duyuluyor. Eğer bu konuda toplumda siyaset kurumunun yarattığı bir güvensizlik varsa, hâlâ Meclisimiz siyasi etik yasasını çıkaramamışsa, siyasi etik komisyonu yoksa, kurulu yoksa Meclisimizin, bizim bu küresel krizin mücadelesini yapmamız, stratejiler geliştirmemiz de mümkün değildir. Bu, çok basit bir denklemdir. Eğer  siyaseti bir parti kendi çıkarı veya etrafındakilerin çıkarı veya iş birliğindekilerin çıkarı olarak görür, ülke, toplum, devlet çıkarı üzerine kurarsa, sonucu, o toplumun, o ülkenin bütün fertlerine sirayet eder.

Şimdi, böyle bir siyaset anlayışı karşısında küresel krize bakış açısı önlemleri de ona göre belirliyor. Eğer bakış açınız yanlışsa ona göre önlem alırsınız, teşhisiniz yanlışsa ona göre ilaç uygularsınız. Şimdi, devasa bir küresel kriz yaşanıyor, iş yerleri kapanıyor, sanayi her gün işten çıkarmalarla meşgul, tekstil sektörü kan ağlıyor, inşaat sektörü geriliyor ve tensikatlar 1 milyon işçi çıkarma düzeyine gelmişken, şu an biz ne yapıyoruz? Küresel krize aspirin tedavisi uyguluyoruz, aspirin. Bunun içinde bir iki tane iyileştirici düzenleme var diye elbette ki kökten bir karşı duruş göstermedik. Örneğin bu bölümde, iki yıldır Meclisteyim hep söylerim: Habur Sınır Kapısı’ndan Mersin’e kadar, Adana, Antakya, Dörtyol, İskenderun, Antep, Kilis, Şanlıurfa, Viranşehir, Mardin, Diyarbakır, Şırnak. Kardeşim, her tarafta göze çarpan bir manzara var. Nedir bu manzara? Bakıyorsunuz tanker mezarlığı. Bakıyorsunuz tır kamyonlarının mezarlığı. Ne bunlar? Hepsi de eski model araçlar. Bir dönem Habur Sınır Kapısı’ndan gitmiş, gelmiş. Ee, vergi borçları var. Atamıyor, satamıyor, vergisini ödeyemiyor. Ticaret, sanayi odaları iki sene gelip gittiler buraya. Dedim ki: “Ben muhalefetim, ben söylersem iktidar yapmaz. Gidin iktidara ve çoğunun zaten ticaret odalarının durumu iyi, iktidarla da iyisiniz. Gidin onlara söyleyin.” Zaman zaman Maliye Bakanlığının ilgililerine dedim: “Ya, bunu niye yapmıyorsunuz? Siz her şeyi affeden bir iktidarsınız. SSK af, vergi af, imar af, inşaat af, her şeyde af var. Ya, niye bu olmuyor?” Bilmiyorum ama bu sefer nasıl olduysa bu tasarıya eski model araçları işte teslim etmek kaydıyla vergi kaydının borcundan, faizinden kurtulma imkânı getirildi. Bu şekilde de vatandaşın o araçlardan kurtulma imkânı getirilecek.

Evet, buna biz “Hayır” demeyiz. Doğru olan politika da bu. Ama arkasından, getirilen bu düzenlemenin küresel krize ne tür çözüm getirip getirmediğini sorgularız. Şunu sorarız: Yani ülkenin gündemi ile AK PARTİ Hükûmetinin gündemi arasında bir problem var. Şimdi, Yap-İşlet-Devret Yasası çıkıyor, varlık barışı çıkıyor, enerji piyasaları yasaları çıktı bu on sekiz ay içinde, şans oyunları çıktı, mayınların temizlenmesi Mecliste, Karayolları Kanunu Mecliste, ARGE çalışmaları bitti; enerjiyle ilgili ne politikanız var? Yok. 50 milyar ithalat, doğal gaza para veriyor bu ülke. Enerji konusunda millî bir politikanız, ulusal bir politikanız, önünüzü gören bir politikanız var mı?

Atatürk Barajı’ndan, Keban Barajı’ndan, Karakaya Barajı’ndan, GAP projesinden yüzde 48,7 oranında elektrik enerjisi sağlıyorsunuz. Hem bu ülkenin doğu ve güneydoğusunda, ta Malatya’dan başlayarak, hatta Erzincan’dan başlayarak ta Şanlıurfa’ya kadar birçok araziyi sular altında bıraktınız, evet, ülkenin çıkarları için; elektrik elde ettiniz, evet, o da ülkenin çıkarları için ama el insaf! O sular altında bıraktığınız Erzincan’dan, Malatya’dan, Elâzığ’dan ta Şanlıurfa’ya kadar, Adıyaman’a kadar o bölgeye de, bu yüzde 50 enerji sağladığınız bölgeye yüzde 10 katılım payı, o bölgeye yatırım, o kazandığınız gelirden o topraklara da biraz bırakmak gibi bir projeniz olamaz mıydı? Olabilirdi, bu bir çözümün parçası olabilirdi.

Yine bir şey daha: 1 milyon 852 bin hektar arazi sulanacakken-sadece GAP projesinin yüzde 14’ü- bunun 285 bin hektarı sulanıyor. Peki, “İşsizlik Fonu’ndan paraları oraya verdik, her sene 1,5 milyar; 1,3 milyar para veriyoruz, bununla sulama kanalları yapacağız.” Yok öyle bir şey, hani? Bir senedir paketi açıldı GAP’ın; hani, ne oldu o paralara, ayrılan paraya? Ne yatırım yapıldı? Bir tek bir şey yapıldı, GAP İdaresinin adresi değişti, aldılar Ankara’dan Şanlıurfa’ya getirdiler, memurların okul ve ev, ikamet adresleri değişti. Olay bu değil. Bakın, bu sulama projesi için sadece, yaşadığımız kuraklık dikkate alındığında, sadece GAP projesinde bir hızlandırma, Meclisin, bütün partilerin konsensüsü sağlanırsa, 1 milyar 800 milyon hektar sulama yapılırsa, bu, tam tamına 4,5 milyon kişinin istihdamı demektir, 4,5 milyon ve sadece istihdam, sadece çalışan, sadece işsizliğe, bir kalemde, TÜİK’in resmî rakamları kadar işsize iş demek. Gelin o zaman, konuşalım. Başka yerlere harcadığımız, silaha harcadığımız, askerî harcamalara yaptığımız paraları, bunları bir ölçüp biçelim. Ordular dünyada küçülüyor; teknik, modernleşme, nitel, dijital, uydu çağında yaşıyoruz. Artık, silahlar, lazer, tıpkı uzay filmlerindeki gibi olmaya başladı, dünya değişiyor. Yani, buraya harcadığımız paraları kısarsak, bu yatırımlara döndürürsek ve ekonomi politikamızı G-20 zirvesinden sonra yeniden rotalandırırsak bu ülkede krizi çözmek için bir şeyler yapabilir miyiz? Bunu yapmıyoruz. Biz kolayını bulmuşuz; her şeyi basmaya, her şeyi dağıtmaya, her şeyi susturmaya...

İnanın bazen vicdanlarımızı sızlatan şeyler oluyor. Bakın, sağlık, eğitim için buradayız. Bu gördüğünüz fotoğraf; gencecik bir çocuk, on altı yaşlarında, izinsiz gösteride gaz bombası fişeği gözüne isabet ediyor, iki gün önce. 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Yani, şimdi, bizim verdiğimiz vergilerle okulda okuyan bu çocuk gaz bombası fişeğiyle vuruluyor; sonra, Diyarbakır’a getiriliyor, Tıp Fakültesinde bir gece tutuyorlar, gözünü alıyorlar ve ertesi sabah taburcu ediyorlar. Şimdi babası aradı beni.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Gözü yok mu?

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bir gözünü almışlar. Şimdi babası aradı, “Ertesi sabah oğlumu taburcu ettiler; fenalaştı, şimdi Cizre Devlet Hastanesine kaldırdım.” Arkadaşlar, insanlara duyarlı, saygılı olmadığımız sürece, ekonomimiz de süper olsa bir şey yazmaz. Şu fotoğrafa iyi bakın: (Demokratik bir toplumun asgari ölçüsü konuşmaktır, ifade hürriyetidir.) Yerde sürüklenen bir anne, ellerinden tutmaya çalışan beş altı yaşlarında bir çocuk, bir fotoğraf. Bu fotoğrafı anlamadan hiçbir şeye çözüm bulamayız. Birbirimizi anlamadan, birbirimizin demokratik talepleri karşısında daha olgun davranamadan, kadınlarımızın bu ülkenin insanları olduğu gerçeklerini görmeden, bu kadınlarımızın bunu hak ettiğini, hak etmediğini tartmadan biz yarınlarımızı güvence altına bağlayamayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) - Bizim burada söylemek istediğimiz, gerçekten küresel kriz konusunda gerçekçi reçeteler: Bir, enerji politikaları. İki, GAP. Üç, askerî harcamalar. Dört ve en önemlisi, Türkiye'nin yeni ekonomi politikasının şekillenmesi. Meclisin önünde duran en önemli görev budur, bunun araştırılması, bununla ilgili bir komisyonun kurulmasıdır. Biz küresel kriz komisyonunun kurulmasıyla etkili çözümlere ulaşacağımıza inanıyoruz.

Teşekkür ediyorum. Bu duygularla bu açıklamayı yaptım. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AK PARTİ Grubu ve şahsı adına Denizli Milletvekili Mehmet Yüksel.

Sayın Yüksel, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 329 sıra sayılı İşsizlik Sigortası ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve teklifler hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

İhracatımızın karşılaştığı iki önemli engeli birlikte değerlendirecek olursak değerli milletvekili arkadaşlarım, birincisi: Geçtiğimiz dört beş yıl içerisinde yaşadığımız, Uzak Doğu ülkelerinden nüfusları dünyanın yarısını bulan Çin, Hindistan, Pakistan gibi ülkelerin dünya piyasalarına girmeleri; bilhassa Türkiye için, ülkemiz için tekstil ham maddesi, tekstil hazır giyim ürünleri ve diğer sanayi ürünlerinin üretimi ve ihracatında müşteri ve pazar kaybımıza sebep olmuşlardır. Bu konuyla ilgili durum şu: Geçtiğimiz ocak ayı içerisinde Almanya’nın Frankfurt ilinde yapılan Heimtextil Fuarı’nda, kaybettiğimiz bu pazarın tekrar kazanılmaya başlandığını, müşteri dönüşlerinin yapıldığını sevinerek müşahede etmekteyiz. İhracatçılarımızdan, fuara katılan işletmelerimizden aldığımız bu bilgiler ışığında, kaybettiğimiz bu pazarların dünyada yaşanan kriz sonucu bize doğru dönmeye başladıkları bilgisi alınmıştır.

İkincisi ise: Hâlihazırda, dünyada finansal krizin ülkemizdeki etkisiyle yapılan farklı farklı yorumlar sonucunda, dünyaya baktığımızda, Amerika Birleşik Devletleri'nden Uzak Doğu’da Japonya’ya kadar ve Avrupa ülkelerine kadar, ekonomik ve sosyal hayatı etkileyen bu olumsuzluklar sonucunda bu ülkelerde, dünyanın bu ülkelerinde piyasa daralması ve işsizlikler artmıştır. Bunun getirdiği sonuçlar itibarıyla da bilhassa ülke olarak ihracatımızın yüzde 65’ini yapmakta olduğumuz Avrupa Birliği ülkelerinde piyasa daralması sonucunda bizim de işletmelerimizde sıkıntılar yaşanmaya başlanmış ve işçi çıkarmaları yaşanmaya başlanmıştır. Bu mevcut işletmelerimizin işlerini kolaylaştırabilmek, işçi çıkarmalarını engelleyebilmek anlamında, onlara bu konuda destek vermek anlamında İşsizlik Sigortası Kanunu’na göre ödenmekte olan kısa çalışma ödeneği süresi üç aydan altı aya çıkarılmış, miktarı da yüzde 50 oranında artırılmıştır. Bu konuda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın gayretleri yanında onlara destek veren sendikalarımıza da ayrıca teşekkür ediyorum.

Bunun uygulaması ise şöyle olacaktır değerli arkadaşlarım: Bu kısa çalışma ödeneğinden yararlanmak isteyen işletmelerimiz illerindeki İŞKUR müdürlüklerine müracaat edecekler, daha sonra da Bakanlığımızın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın İş Teftiş Kurulu Başkanlığınca yapılacak durum tespitleri sonucunda bu kısa çalışma ödeneği desteği işletmelerimize verilecektir. Bu anlamda, bugüne kadar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı personelimizin, başta Sayın Bakanımız olmak üzere, göstermiş olduğu özverili çalışmaları, tahmin ederim bir müddet daha devam edecektir.

Bu yasalar içerisinde, yine, piyasayı çok yakından ilgilendiren, âdeta iç piyasanın dinamiği olarak gördüğümüz çekle ilgilidir. Çekin kullanımında 2008 yılının ikinci yarısından itibaren piyasada, âdeta, esnaf arasında, tüccar arasında, sanayici arasında çek kesilmez olmuştu veya en aza inmişti. Sebebi ise çekin, yasa gereği, üzerindeki tarihte değil, ibraz edildiği anda tahsil edilmiş olmasıdır. Bu, yasadan kaynaklanan sıkıntı sonucunda, piyasalardaki bu nakit darlığı sebebiyle de verilen çekler vadesinden önce tahsil edilmeye başlayınca, âdeta, işletmelerimiz çek kesmez olmuştur. Bu da piyasadaki canlanmayı engellemiş, piyasadaki nakit darlığını aşmada zorluğa sebep olmuştur. Buna dikkat edilmesi, bunun tespiti sonucunda da yine hazırlanan bir yasa ile bu çekteki vadenin, üzerinde yazılı olan vadede ancak tahsil edilebileceğini gerçekleştirmeyi sağlayacak kolaylık getirilmiş ve 19’uncu maddeye ilave edilen geçici 2’nci maddeyle de “31/12/2009 tarihine kadar üzerine yazılı keşide tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir.” ibaresi konmuş ve böylelikle de 31/12/2009’a kadar piyasada dolaşan ve verilen çeklerin, ancak üzerindeki tarihte tahsil edilebileceği kararına varılmış ve bu tarihten önce herhangi bir ibraz esnasında “Karşılığı yoktur.” kaşesi artık vurulmayacaktır. Tahmin ederim bu da daralan piyasaya, nakit darlığı çeken piyasada piyasanın hareketlenmesi noktasında mutlaka olumlu yönde etkili olacaktır diye düşünüyorum.

Diğer bir konu da, 5084 sayılı, teşvikle ilgili. Bu da, bölgeler arasındaki dengeyi sağlamak amacıyla hazırlanmış olan ve kırk dokuz ilimizde uygulanmakta olan bu teşvik yasasının 31/12/2008 tarihinde sona ermiş olması sebebiyle yaşanan bazı zorluklar ve sıkıntılar vardı. Burada da, yine, bu kırk dokuz ilimizdeki yatırımcılarımızı rahatlatacak, onların merakla beklediği bir konuyu açıklığa kavuşturacak bir gelişme de bu kanun maddesinde oldu ve burada da süre kesintisiz olarak 31/12/2009 tarihine kadar bir yıl uzatılmış oldu ve 5084 sayılı teşvikin uygulandığı kırk dokuz ilde artık 31/12/2009 tarihine kadar süre uzatılmış oldu.

Diğer bir konu da, yine, şu ana kadar piyasalarımızda işletmelerimizin, tüccarımızın, esnafımızın BAĞ-KUR, SSK prim ve vergi borçlarının yapılandırılmasıyla ödeme güçlüğünün aşılmasında onlara bir nebze yardımcı olmuştuk, ama, yine bu işletmelerimizin bağlı oldukları oda ve borsalara olan borçlarından dolayı gecikme zamları da bir tarafta yığılmaya başlamış, birikmeye başlamış, orada da aynı sıkıntılar çekilmeye başlamış ve odalarımız, işletmelerimize gerekli olan belgelerin verilmesinde borçların kapatılması sorusunu getirdiğinde işletmelerimiz sıkıntıya düşmüş, bunun da aşılması noktasında bir çalışma yapılmış ve 32’nci maddeye geçici 16’ncı madde ilave edilmiş ve bu ilaveyle de, üyelerin oda ve borsalara, oda ve borsaların da birliğe ödenmiş aidat borçlarına ait gecikme zamlarının tamamıyla, bu maddenin yürürlüğe giriş tarihinden itibaren altı ay içinde üyelerin oda ve borsalara, oda ve borsaların birliğe olan aidat borçlarının tamamının ödenmesi hâlinde bu borçlara ait gecikme zamları silinir diyor. Bunda da esnafımıza, işletmelerimize ayrı bir kolaylık getirilmiş oldu, gerek ihalelere girişte gerek diğer yetki belgelerinin alımında borcu olmasından dolayı bu belgeleri alamayan esnaflarımız bir nebze de bu yasanın çıkmasıyla rahatlamış olacaktır.

Onun dışında bir de bu teşviklerin yanında bir o kadar da önemli olan çalışma kültürüdür değerli arkadaşlarım. Meslek edindirme kursları bu konuda çok önemlidir. Bilhassa ihracat için yapılan üretimlerde çalışma kültürü çok önemlidir, vasıflı eleman konusu çok önemlidir çünkü sıradan bir iş değildir. Sonucunda en küçük bir yanlış sebebiyle ihraç edilen malın geri iade edildiğini görüyoruz ve piyasalarda bu konuda da olumsuzluklar yaşandığını görüyoruz. Bu anlamda -ister doğusunda ister kuzeyinde ister güneyinde- eğer ihracat üretimiyle ilgili bir kültür gelişmemişse, böyle bir çalışma kültürü yoksa mutlaka bu firmalarımız sıkıntı yaşayacaklardır. Eğer biz doğu ve güneydoğu illerimizde, kuzeyinde, batısında, diğer illerimizde yatırımlar yapıp burada sanayimizi geliştirmek istiyorsak buradaki insanlarımızı da meslek edindirme kurslarıyla hızlı bir şekilde vasıflı bir eleman hâline getirmeli ve kalifiye çalışanlar hâline getirmeli; bunların iş hayatına katkıları, çalışma hayatına katkıları sağlanmalı ve bu anlamda da vasıflı işçi yaratılmış olur diye düşünüyoruz.

Bunun dışında, bunun en canlı örneği de geçtiğimiz haftalarda Mısır’a gittiğimizde… Değerli Devlet Bakanımız Kürşad Tüzmen Bey’le, milletvekili arkadaşlarımızla ve iş adamlarıyla yaptığımız seyahat sırasında Mısır’da İskenderiye’de ve Kahire’de Türk iş adamlarını dinlediğimizde en başta gelen, sıkıntıların başında, önünde, oradaki çalışma kültürü idi. Orada buldukları Mısırlı işçilerin dört gün iş yerine gelip üç gün gelmediklerini, arkadan işçiyi aramaya başladıklarını ve verimin düştüğünü söylediler. Oradaki pek çok Türk işletmeleri, Türk fabrikaları, sanayicileri ana konudaki “ustabaşı” diye tabir edilen elemanlarını Türkiye’den götürmeye başlamışlar. Böyle bir sıkıntı yaşıyorlar. Aynı şeylerin bizim ülkemizin diğer beldelerinde, bölgelerinde yaşanmaması anlamında meslek edindirme kursları konusunda da mutlaka çalışmalar yapmak zorundayız diye düşünüyorum.

Bunun yanında, bu sıkıntıları aşabilmek için Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın da 2008 yılı içerisinde toplam 1,7 milyar YTL bazında bir can suyu kredileri olmuştur. Bu da Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın bu çalışmalara verdiği önemli desteklerden bir tanesidir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olarak Sayın Başbakanımızın ve Hükûmetimizin desteğiyle gerçekleştirdiği en önemli çalışmaların başında “sanayi envanteri” olarak isimlendirilen ve yıllardır özlemini çektiğimiz Girişimci Bilgi Sistemi’nin ve Sanayi Strateji Belgesi’nin hazırlanması olmuştur. Dokuz ay gibi rekor sayılacak sürede hazırlanan ve ilk olan Girişimci Bilgi Sistemi eylül sonu itibarıyla tamamlanmıştır. Türkiye çapında faaliyet gösteren 2 milyon 10 bin 377 işletmenin âdeta MR’ını çeken bu sistemle artık ekonomimizin kılcal damarlarına kadar 3.800 sektör bazında izleme yapılabilmektedir.

Bu çalışmayı sanayi envanterinden Girişimci Bilgi Sistemi’ne çevirdik. Çünkü sanayi envanteri olarak yapılsaydı 2007 yılı sonu itibarıyla ancak 302 bin işletme kapsama alınabilecekti. Oysa günümüz dünyasında ise ekonomi sadece sanayi işletmelerinden oluşmuyor. Ticaret ve hizmet sektöründe yer alan işletmeler de artık global ekonominin en önemli hususları arasında yer almaktadır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Girişimci Bilgi Sistemi verileri doğrultusunda Türkiye'nin geleceğinin tasarlanması yolunda hazırladığımız ve Avrupa Birliğine de sunulan Sanayi Stratejisi Belgesi’nde vizyonumuzun orta ve yüksek teknolojide Avrasya ve Avrupa’nın mal ve hizmet üretim üssü olarak belirlenmesinde ve bu vizyona yönelik olarak benimsenen stratejik hedeflerse şunlar: Güçlü şirketler yaratmak, orta, yüksek teknoloji ağırlığını artırmak, geleneksel sektörlerde yüksek katma değerli yapıya dönüştürmektir.

Bu hedeflere varma yolunda, Türkiye, eğitimli genç nüfusuyla gerekli altyapıyı oluşturduğu takdirde ARGE yatırımları açısından çok önemli yatırım üssü olabilecek potansiyele sahiptir. İşte, bu çerçevede, 2008 yılı içerisinde çıkardığımız ARGE Destek Yasası’yla, ARGE çalışmalarına vergi muafiyetinden kamu yüklerinin azaltılmasına kadar dünya örneklerinden çok daha fazla nitelikli destekler verilmiştir. ARGE çalışmalarına 2023 yılı sonuna kadar sürdürülecek destekle işletmelerimizin ARGE ve yenilik harcamalarının tamamı gelir ve kurumlar vergisinden muaf tutulacaktır.

Teknolojik bilginin üretilmesini, üretilen bilginin ticarileştirilmesini, üründe ve üretim yöntemlerinde ürün kalitesi ve standardının yükseltilmesini, verimliliği artıracak ve üretim maliyetlerini düşürecek yeniliklerin geliştirilmesini sağlamaya dönük belgeler olarak tasarlanan teknoloji geliştirme bölgeleri, teknoparklar sayısı 2008 yılı sonu itibarıyla 31’e, faaliyete geçenlerin sayısı da 20’ye yükselmiştir.

Değerli milletvekilleri, 2008 yılı içerisinde verilen toplam can suyu kredileri, sözümün başında da belirttiğim gibi, 1 milyar 700 milyon YTL’ye ulaşmakta, bu da KOSGEB’in şu ana kadar hazırladığı ve bundan sonra da 2009 yılında devam edeceği desteklerin bir işareti, bir delilidir. Yine, KOSGEB Yasası’nda -şu anda Sanayi Ticaret Komisyonundan geçen hâliyle- yakında Meclisimize gelecek olan KOSGEB tanımında bir değişiklik yaparak, sadece üreten, üretim yapan esnafımız ve tüccarlarımız, sanayicimiz değil, hizmet sektörünün de aynı şekilde can suyu kredilerinden yararlanması sağlanacak; bu da, yine, piyasamızda bir olumlu etki yapar diye düşünüyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu kanunların hazırlanmasında emeği geçen başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız olmak üzere personeline, ilgili bakanlıklarımızın personeline, Meclisteki bütün partilerimizden milletvekili arkadaşlarımıza huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Bu yasaların ülkemize hayırlar getirmesini diliyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yüksel.

Şahsı adına Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan.

Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Ayhan, süreniz beş dakika.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; 329 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasıyla İlgili Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının genel gerekçesinde dünyada yaşanılan ekonomik krizin ülkemizi etkilediği cihetle birtakım düzenlemelere gidildiği hususu yer almaktadır. Esasen bu tasarının çok önemli bir kısmı, Maliye Bakanlığı bürokratlarınca, yaşadıkları uygulamalardan doğan problemleri gidermeye yönelik, aylarca önce, hatta onların ifadesiyle yaz sonunda hazırlanmış bir değerlendirmeden oluşan tasarıdır. Buna rağmen, Hükûmetin ifade ettiği gibi, krize karşı bir önlem olarak lanse edilen bu yasa tasarısının temelde yaz sonunda hazırlandığı düşünüldüğünde, Hükûmet, gerçeğe dayanmayan, gerçekçi olmayan hedefleri içeren, iç ve dış ekonomik çevrelerce âdeta alay edilen 2009 yılı makroekonomik hedefleri ve bütçe hedeflerini niye değiştirmemiştir, anlaşılamamıştır. Bunu şunun için söylüyorum: Bütçe hazırlanmaya başlandığında kriz gözükmediği için mesnedi ve dayanağı olmayan makroekonomik hedefler ve bütçenin Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulduğu ifade ediliyordu, onun için deniyordu.

Şimdi, kolayca çözülebilecek bir kanun teklifi için krizi bahane ederek otuz bir maddeyi aşan bir tasarıyla geldiniz. Önemli bir kısmının çıkarılmasına rağmen, geçici maddeler hariç otuz beş madde olarak geçireceksiniz ve yasalaşacak.

Bakanın uzlaşmacı tutumuna teşekkür ediyorum ancak Sayın Bakanım, bu tasarı şimdi, Denizli’de siz iktidara geldiğinizden beri organize sanayide işten çıkan 10 binden fazla işçinin işini geri getirecek mi? O bölgede yüzde 30’lara varan enerji kullanımının düşüşünü geri getirecek mi? Yüzde 90’lardan yüzde 65’lere düşen merkezî yönetim bütçe gelirleri tahsilat/tahakkuk oranını tekrar artıracak mı? Bu oran Tunceli ilimizde bile yüzde 85’ler düzeyinde. Dört ay üst üste yüzde 20’ler düzeyinde düşen ihracatı geri getirecek mi? 500 milyon dolar düzeyinde olan teşvik belgeli yatırım taahhüdünün 100 milyon dolarlara düşmesini bu kapsamda önleyecek mi? Denizli için teşvik kapsamında yatırımlardaki 5 binlerdeki istihdam öngörüsünün binin altına düşmesini önleyebilecek mi? Denizli’de kapanan iş yerlerini geri getirecek mi? Buldan, Babadağ, Yatağan, Kızılcabölük’te kapanan KOBİ’ler geri mi gelecek?

Şimdi “Resmî kayıtlara göre iş kaybı yok.” diye zaman zaman bazılarının bize cevap verdiğini görüyoruz. Kayıt dışı istihdamın yüzde 45’ler düzeyinde olduğunu güvenmediğimiz TÜİK rakamları söylüyor. Güvenmedik diyoruz, çünkü yüzde 20 düşen tekstil üretiminin yüzde 40 arttığını ifade ediyorlar.

Sayın Bakan, siz iyi niyetli olabilirsiniz, Denizli’nin tüm firmalarının bütün problemlerini çözmek için çok gayret gösterebilirsiniz ama bu neyi çözebilir? Bize ister söyleyin ister söylemeyin, ister itiraf edin ister etmeyin ama ülke ekonomisi, sanayisi sizin uyguladığınız politikalarla bu duruma düştü.

Bakın, biz bu konuda Komisyonda söyledik. 2009 hedefleri görüşülürken 2007, 2009 yılları fert başına geliri dolar bazında Maliye Bakanı ifade etti. 2008’i söylemedi. Neden? 2008’den 2009’a düşüyor fert başına millî gelir, ondan. Söylendiğinde bu rakam, ortalama kur hedefi 2009 için 1,40’tı. Şu anda dolar 1,70; şubatta hem de. Doğruyu ne zaman söyleyeceksiniz? Gerçekten ahirette mi söylenecek! Orada zaten biliyorlar doğruyu.

Sayın Bakan, burada bütçe görüşülürken iki ay boyunca bütün rakamların, bütçenin titizlikle tasarlandığını söylendi. Son dakikada kesintiler yaşandı. Bunları niçin söylüyorum? Bütçe hakkı gasbedildiği için.

Bu yasayla yeniden yatırım mı yapacağız? Esnafa kredi mi bulacağız? Ödenmeyen vergileri mi erteleyeceğiz? Hasadı, borcunu ödemeyen çiftçiyi mi destekleyeceğiz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İşsiz kalanlara yeni iş mi bulacağız? Sizin uyguladığınız teşvik yasasının tahribatlarını mı önleyeceğiz? Düşen ihracatı mı artıracağız? Azalan vergi gelirlerini mi artıracağız? Kapanan sanayi işletmelerini mi açacağız? Burnundan soluyan nakliyecinin mi sorununu çözeceğiz? Memur ve emeklilerinin sorunlarını mı halledeceğiz? Tabii ki hiçbiri olmayacak. Amacı, sadece 29 Martı atlatmaya yönelik tedbir alıyor imajını ortaya koymak olan bu tasarı millet için bir umut değil hüsran olacaktır.

Uzak Doğu’dan tekrar gelen ihracat talepleri için “düzelecek” dediğimiz tekstil, konfeksiyon ihracatının tekstil ve ham maddeleri için 1-16 Şubattaki azalışı yüzde 42’dir, hazır giyim ve konfeksiyonda yüzde 38’dir.

Bakın “Ahmet’te, Mehmet’te bir şeyler oluyor, bize de düşecek, orada pişen bizim de olacak.” diyebilirsiniz. Ancak, netice itibarıyla, kendi gücünüzle, imkânınızla bir şeyler organize ederseniz sorunu çözersiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Sayın milletvekilleri, bölüm üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakana sormak istiyorum: Bugün itibarıyla -basında da yer aldığı gibi- açıklanan resmî rakamlara göre Türkiye, Güney Afrika ve İspanya’nın arkasından işsizlikte dünya 3’üncülüğüne yükselmiştir. Görüşmekte olduğumuz çeşitli kanunlarda değişiklik yapan ve istihdamı artırma amacına yönelik bu tasarıyla işsizlikteki dünya 3’üncülüğü sıramızın değişebileceğine inanıyor musunuz?

Bu tasarının dışında Adana, Gaziantep, Denizli, Bursa, Kocaeli ve diğer sanayi kesimimizin yoğun olarak bulunduğu illerimiz ve çevrelerindeki fabrikaların ve istihdam sağlayan sanayi tesislerimizin bloklar hâlinde kapanmasının önüne geçebilmek için Hükûmet olarak hangi acil tedbirleri almayı düşünüyorsunuz?

Özellikle dün burada ifade ettiğiniz sektörel ve bölgesel teşviklerle ilgili düzenlemeleri hangi tarihte gerçekleştireceksiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tankut.

Sayın Coşkunoğlu

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, tabii, istihdam konusunda, işsizlik konusunda en kaygı duyan bakanlardan biri olarak bu konuda uğraşıyor fakat diğer bakanlıkları ilgilendiren konular da var.

Birincisi: İstikrar ve güvenin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Yüksek Planlama Kurulu kararlarının, Resmî Gazete’de yayımlanmış kararların uygulanmadığı bir ortamda istikrar ve güvenden söz etmek zor olur. Bunların uygulanması için girişimde bulunacak mısınız?

İki: Yapısal sorunların işsizliğe yol açtığını söylediniz, hepimiz de biliyoruz. Örneğin, çiftçiyi perişan eden tarım politikaları sonucu köylerden kente olan göç işsizliğe çok önemli olumsuz katkılarda bulunuyor. Bunu değiştirebilmek için tarım politikalarının yeniden gözden geçirilmesi yönünde önerilerde bulunacak mısınız?

Üçüncü sorum: Bir etki analizi yapılmış mıdır bu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: Konut edindirme yardımı ödemelerini alamayan birçok insan vardır, bu ödemeler ne zaman tamamlanacaktır?

İkinci soru olarak… Sosyal Güvenlik Kurumu olarak serbest eczanelerden ilaç temininde ilaçların kupürü kesilerek işlem yapılıyor. Bu kupür kesilmesi artık modern çağda ilkel bir görüntüyü arz ediyor. Elektronik ortamda işlemlerin yapıldığı, sahte kupür ve ilaç durumunun da ortadan kaldırılacağı bir sistem geliştirmeyi SGK olarak düşünüyor musunuz? Ayrıca, SGK’larda ve çeşitli hastanelerde büyük oranda eczacı açığı vardır, eczacı almayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Doğru.

Sayın Paksoy

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bugün yanıma bir dostum geldi. Altı ay önce bir bankanın kredi kartına 9,09 TL borcu kalmış, hiçbir tebligat yapılmamış, en son mahkemeden bir yazı geliyor, altı ay sonra, ödemediği 9,09 TL’nin 814,01 TL olarak ödenmesi isteniyor. Böyle bir tablo karşısında ekonomiyi nasıl düzelteceğiz?

İkinci sorum: 3 Aralıkta mısırını Toprak Mahsulleri Ofisine veren çiftçi yetmiş beş günden beri parasını alamıyor. Ama yirmi gün içerisinde çiftçinin ürün parasının ödeneceği taahhüt edilmişti. Çiftçi o tarihte 38 kuruştan verilen mısırını… Şimdi serbest piyasada mısır 45 TL’dir. Çiftçi parasını alamadığına mı yansın, zarar ettiğine mi yansın?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Asil…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Bakan, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 41’inci maddesinin (a) bendi ile aynı Kanun’un 4’ncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalı kadının iki defaya mahsus olmak üzere, doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla, hizmet akdine istinaden iş yerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartıyla talepte bulunan süreleri borçlanma imkânı getirilmiştir. Kanunun verdiği bu borçlanma imkânı maalesef Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının 2008/111 sayılı Genelgesi’yle kısıtlanmıştır. Örnek: Yasada olmamasına rağmen doğumun, çalıştığı iş yerinden ayrıldıktan sonra üç yüz gün içinde gerçekleşmesi gibi pek çok mağduriyetler oluşturulmuştur. Mağduriyetler oluşturan bu genelgeden bilginiz var mı? Bu genelgeye izniniz var mı? Bugüne kadar kaç sigortalı borçlanma için müracaat etmiş, bunlardan kaçının borçlanması kabul edilmiş, kaçının borçlanma talebi reddedilmiştir? Borçlanması reddedilenlerden kaç sigortalı kurumunuz hakkında dava açmıştır? Bu genelgeyi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, görüşmekte olduğumuz ikinci bölüm maddelerinin birisi, bankaların menkul kıymet fonlarıyla ilgili banka ve sigorta muameleleri vergisini kaldırıyorsunuz. Ayrıca, bugüne kadar tahsil edilmiş olanlar hariç olmak üzere bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten öncesiyle ilgili tahakkuk ve terkinlerden de vazgeçiyorsunuz. Şimdi sormak istiyorum. Bu düzenlemeyle vazgeçtiğiniz banka sigorta muameleleri vergisi ne kadardır?

İki: Bankalara bu kolaylığı sağlarken dün AKP’li arkadaşlarımızın oylarıyla reddettiğiniz tarım kredi kooperatifi borçlarının yapılandırılması teklifini niçin çiftçilere çok gördünüz?

Üç: Yapılan düzenlemelerle işçi, işveren ve bankalara bu kolaylıklar sağlanırken tarım kesimi neden göz ardı edilmiştir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özdemir…

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakana soruyorum: Sanayi ve teknoloji alanında faaliyet gösteren işletmelerle ARGE projelerinde çalışanların da teşvikten yararlanması için neler yapılmaktadır? Bu bağlamda, teknoloji alanında faaliyet gösteren kuruluşlar için teşvik konusunda bölgesel ayrımlar yapılmamalıdır. Nitekim, teşvik kapsamı dışında bırakılan Gaziantep’te TEKMER, Teknopark gibi yerler, Gaziantep Üniversitesi ile Gaziantep sanayisinin iş birliği yapabildiği alanlardır. Sonuçta bu iş birliğinin ve teknoloji kuruluşlarının en iyi şekilde iş birliği yapabilmesi için teşvik kapsamında neler yapılması planlanmaktadır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, izninizle, iki arkadaşımız kaldı, onlara da söz vereyim.

Buyurun Sayın Aslanoğlu

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, siz çalışmadan sorumlu, çalışma barışından sorumlu bir bakansınız. GAP İdaresini size şikâyet ediyorum. GAP İdaresini şikâyet ediyorum. GAP İdaresinde çalışan sözleşmeli tüm insanları, çoluğuna çocuğuna, Ankara’da eş durumuna bakılmaksızın, evlerinden barklarından ederek Urfa’ya tayinini çıkardılar. Tabii, Türkiye’nin her yeri bizim için bir değerdir ama bunları, sözleşmeli olarak Ankara’da ikamet etmek üzere, tüm koşulları Ankara’da olmak kaydıyla alınan bu insanları Urfa’ya apar topar, hiçbir şeyine bakılmaksızın, insanların ihtiyaçlarına, hastalıklarına, sağlıklarına bakılmaksızın, “ben yaptım, oldu” diyen GAP İdaresini size şikâyet ediyorum ve GAP İdaresini bu konuda insanların mağduriyetini önlemek üzere şikâyet ediyorum Sayın Bakan.

BAŞKAN – Son olarak, Sayın Genç, buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim efendim.

Birinci sorum: Tunceli Organize Sanayi Bölgesine verilmesi gereken aşağı yukarı 3-4 trilyonluk para maalesef hiç şimdiye kadar verilmedi. Bu verildiği takdirde, en azından 700 kişiye bir iş sahası açılacak. Bu parayı ne zaman vereceksiniz?

İkincisi: Tasarının 11’inci maddesiyle KDV Kanunu 12/1 maddesine göre gümrük antrepolarına konulan mallar belli bir süre ihraç edilmesi gerekiyordu. Bu süreyi kaldırıyorsunuz, neden?

Üçüncüsü: Geçici 3’üncü maddeyle ÖTV’ye af getiriyorsunuz. Bu ÖTV’yle hangi firmalara ne kadar af getiriyorsunuz? Bu firmaların 3 katrilyon liralık vergi borcunun silindiği doğru mudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

İşsizlikte dünya 3’üncüsü olduğumuza dair bir bilgiyi medyadan aktardı arkadaşlarım. Benim elimde bu şekilde bir istatistiki bir bilgi yok ve işsizliğe bu düzenlemelerin çözüm olup olmayacağını ifade ettiler. Ben kısaca şu bilgileri sunmak istiyorum: Yaşadığımız sürecin, küresel krizin nereden kaynaklandığını, nasıl geliştiğini hepimiz biliyoruz. Bu sürece karşı dünya ülkeleri önlemler almaktadırlar fakat her ülkeye bu krizin yansımasının farklı olduğunu da dikkate almamız gerekiyor. Bizim bankalar kapanmıyor, bizim bankaların önünde kuyruklar yok. Bizde bu anlamda bir sıkıntının söz konusu olmadığını ifade etmek istiyorum. Bizdeki sorun reel sektör düzeyinde yaşanan talep daralması neticesinde üretime ve istihdama yansıması şeklinde bir tablodur. Bunun aslında siyasete de malzeme edilecek bir tarafı yoktur çünkü ülke olarak ürettiğiniz malı yani ihracatınızı… Son bir yıl içerisinde 132 milyar dolarlık bir ihracat yapmışsınız. Eğer bu ihracat pazarlarınızda çok ciddi bir daralma söz konusu olmuş ise millet olarak, siyasetçiler olarak oturup birlikte değerlendirmemiz gerekiyor. Bu daralmayı iktidar gerçekleştirirse, ülke içindeki yanlış politikalardan dolayı bir daralma söz konusu olur ise, tabii ki, burada, çok objektif olarak yanlışımızı da kabul etme erdemini ortaya koymamız gerekiyor ama böyle bir durum söz konusu değildir. “Küresel kriz” diye sizler de konuşurken ifade ediyorsunuz, bizler de ifade ediyoruz. Bu talep daralması ve üretim ve istihdama yansıması aslında hepimizi, bütün 71,5 milyon vatandaşımızı ilgilendiren bir sorundur. Ülkemizde muhalefet ve iktidar olarak sorumluluk üstlenmiş olan siyasetçilerin de beyanlarının bu hassasiyet ve bu konunun önemi, büyüklüğü çerçevesinde olmalıdır diye düşünüyorum.

Getirdiğimiz tedbirler ve o konuyla ilgili açıklamaya geçmeden önce işsizlik rakamlarını… Geçen de -öyle tahmin ediyorum- Komisyonda arz etmiştim. Az önce değerli bir muhalefet sözcüsü burada konuşmalarını yaparlarken işte “Dünyada en büyük işsizlik bizde gerçekleşti.” şeklinde ifade ediliyor.

Bakınız, 2007 sonunda bizim işsizlik oranımız yüzde 9,9; şu anda 2008 sonu beklediğimiz ise yüzde 10,5 civarında olacak. 0,6’lık bir artış söz konusudur 2007 ile 2008 arasında. Oysa, bakın, ben size rakamları veriyorum, nerelerde büyük artışlar var, nerelerde ne oluyor, bunları görmemiz açısından: Amerika Birleşik Devletleri’nde 2007 sonu yüzde 4,7 olan işsizlik oranı 2008’de yüzde 5,8’e ama aralık ayı itibarıyla bakacak olursanız yüzde 7,2’ye ulaşmış. Yalnız 2008 yılı içerisinde Amerika Birleşik Devletleri’nde işini kaybeden, işsiz kalanların sayısı 2 milyon 600 bin kişi, yalnız Ocak ayı 2009’da işsiz kalanların sayısı ise 598 bin kişidir.

Şimdi, diğer ülkelere bakalım. İspanya’da 2007 yılında, 2007 yılı sonu itibarıyla yüzde 8,3 olan işsizlik oranı 2008’in sonunda yüzde 11,3’e çıkmıştır. Yani bizim çok daha fevkimizde, üstümüzde bir rakam İspanya’da söz konusu. Aylık olarak bakarsanız, İspanya’da aralık sonu itibarıyla işsizlik oranı yüzde 14,4’tür.

Şimdi, diğer ülkeler de var önümüzde. Macaristan’da 7,4 olan işsizlik 7,9’a, aralıkta 8,5’e çıkmıştır. İsveç’te 6,1 olan 6,9’a çıkmıştır. On beş AB ülkesinde 7,3-7,4’lere çıkmıştır aralık sonu itibarıyla ve artarak bu rakamların devam ettiğini görmemiz gerekiyor ve bunun nedeni de, ifade ettiğimiz gibi, genelde talebin daralması ve bu talep daralmasının istihdama yansımaları şeklinde kısaca özetlenebilir.

Şimdi, bizim aldığımız önlemler bunlara çare olabilir mi? Değerli milletvekili arkadaşlarım, bakınız, özellikle ifade ediyorum, bu kriz döneminde istihdamı korumak adına üçlü bir mekanizmayı işletiyoruz. Yani bütün milletvekili arkadaşlarımız tarafından bunun bilinmesinde fayda var. Bunlardan bir tanesi, işte, bugün geliştirerek yürürlüğe koyacağımız kısa çalışma ödeneği. Yani bir işçi kardeşimiz, bir çalışanımız bir iş yerinde çalışıyor ise, işsizlik ödeneği hak edecek koşulları taşıyan bir vatandaşımız işsizlik ödeneği alıyor işsiz kaldığı zaman. Yirmi ay, otuz ay, otuz altı ay çalışan bir işçimiz işsiz kalması hâlinde altı ay, sekiz ay, on ay işsizlik ödeneği alacak.

İkincisi, kısa çalışma ödeneği iş yerinde ekonomik krizden dolayı üretime ara verme veya tam zamanlı çalışamama durumlarında, çalışılamayan süreleri doldurmaya dönük veya ara vermesi hâlinde bütün ayı doldurmaya dönük bir kısa çalışma ödeneği düzenlemesini şimdi getiriyoruz. Yani çalışan vatandaşımızın işini kaybetmemesi için kısa çalışma ödeneğiyle iş akdinin feshedilmemesini sağlıyoruz; birincisi bu. İkincisi, işsizlik ödeneği vererek işini kaybeden vatandaşlarımızın altı ay, sekiz ay, on ay bu işsizlik ödeneğinden istifade etmelerini getiriyoruz.

Üçüncüsü nedir? Üçüncüsü, bu kriterleri haiz olmayan vatandaşlarımız İŞKUR’a kaydoldukları zaman, İŞKUR’a “işsizim” diye müracaat ettikleri zaman İŞKUR bunlara mesleki eğitim vermek zorundadır. Şu anda Türkiye’nin dört bir tarafında yaygın bir şekilde İŞKUR bünyesinde mesleki eğitim gerçekleştiriliyor. Üç ay, dört ay, altı aylık sürelerle mesleki eğitim veriliyor. Bu kardeşlerimize, bir taraftan meslek edindiriyoruz, diğer taraftan da 330 milyon liralık bir aylık, harçlık veya bir ödenek bunlara ödüyoruz. O hâlde şöyle özetleyebiliriz: Çalışanın iş akdini korumaya dönük, işini kaybedene işsizlik ödeneği ödemek, bu, hiç çalışmayana ise mesleki eğitim kurslarında, üç aylık, altı aylık meslek kurslarında 330 milyon liralık aylık ödenekle tüm vatandaşlarımızı kapsayacak şekilde bir düzenlemeyi, milletin imkânını millete sunma şeklinde değerlendirme içerisindeyiz.

İki soru soruldu Sayın Coşkunoğlu tarafından. Bu konularda tabii ki tam açıklayıcı olmadı Yüksek Planlama Kurulunun kararlarının uygulanması. Hukuk devletinde tüm hukuki kararlar uygulanmak durumundadır. Hangi konu kastedildiyse takipçisi olacağımızı net bir şekilde ifade etmek isterim.

“Kırdan kente göç ve bu yapısal sorunun çözümü konusunda tarımla ilgili öneriler olacak mı?” dediniz. Tabii ki Tarım Bakanlığımızın yetkisinde bir olaydır ama tabii teknolojik anlamda tarımın yenilenmesi, geliştirilmesi önem arz etmektedir. Daha az istihdamın veya refah düzeyinin kırsal kesimde artmasının yolu, istihdamın dengeli olmasının yanında teknolojinin de mutlaka oraya ulaşmasından geçmektedir.

KEY ödemeleriyle ilgili bir soru vardı. 7,5 milyon sigortalı var. Bunlardan itiraz eden 990 bin kişi oldu. Şu an itibarıyla itirazda bulunan dosya sayısı veya kişi sayısı 395 bin kişidir. Diğerlerinin sorunlarını çözerek ilgili kurumlara ödeme yapılması için göndermiş bulunuyoruz.

Serbest eczanelerde ilaçlardan kupür kesilmesiyle ilgili bir değerlendirme yapıldı, son derece isabetli bir değerlendirme. Bakanlığımızın alanına giren gerek sağlık gerek ilaç gerek tüm diğer konularla ilgili topyekûn bir çalışma içerisindeyiz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tüm vatandaşlarımızı kuşatan, tüm vatandaşlarımızı bire bir ilgilendiren sorunlarla meşgul. Bunun için elektronik kontörlü karekod sistemine 1/1/2009’dan itibaren geçecektik ancak ilaç firmaları hazır olmadıklarını ifade ettiler. Büyük ihtimalle -bir aksama olmaz ise- Temmuz 2009’da bunu uygulamaya koyacağımızı bu şekilde ifade ediyorum.

GAP İdaresi ile ilgili bir soru geldi. Burada idari bir yanlışlık veya eksiklik, bir hata söz konusu ise tabii, mahkemeden döner diyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Dikkatinize sunuyoruz efendim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – ARGE ile ilgili… ARGE teşviklerinde bölgesel bir farklılığın söz konusu olmadığını ifade ediyorum ama diğer teşviklerle ilgili… Değerli arkadaşlar, tabii bu yasa tasarısının, bu getirdiğimiz yasanın tümden krize dönük önlemler içeren bir düzenleme olmadığını ben Komisyonda net bir şekilde söyledim ama bu yasayı vatandaşlarımızın işlerini kolaylaştıran, yükünü hafifleten ve bir anlamda da krize neşter olacak düzenlemeler bütünlüğü şeklinde değerlendirmek daha doğru olur diye ifade ediyorum ama kapsamlı tedbirler kararlarını önümüzdeki dönemde de anlık önlemlerle huzurlarınıza getireceğiz. Bunları şöyle dört bölümde özetleyebiliriz: İstihdamla ilgili önlemlerimiz devam edecek. Finansman, kredi yapılandırılması konularında önlemler. Mali nitelikli tedbirler ve sektörel nitelikli sorunlara çözüm üreten, çözümleri tespit edip onlara çözüm üreten ve kriz sürecini bütüncül bir anlayışla sektörel, bölgesel ve yatırımları teşvik edecek düzeyde aşma çabalarımızı sürdüreceğimizi ifade ediyorum.

Önemli bazı sorular daha vardı, onları da yazılı olarak cevaplandıracağımı ifade ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Saat 18.45’te toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.26

 

 

 

 

 

 

 

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.46

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 59’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

329 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

İkinci bölüm üzerinde görüşmeler tamamlanmıştı. Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

32’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır. Önergeyi okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 329 sıra sayılı  Kanun teklifinin 32. maddesiyle eklenen Geçici Madde 16’nın sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

                                    

Beytullah Asil

Erkan Akçay

Rıdvan Yalçın

 

 

Eskişehir

Manisa

Ordu

 

 

 

 

 

Reşat Doğru

Mustafa Kalaycı

 

 

Tokat

 Konya

 

 

Geçici Madde 16- “… üyelerin oda ve borsalara, oda ve borsaların Birliğe ödeyecekleri 2009 ve 2010 yılı aidatları % 25 oranında alınır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Ülkemizde yaşanmakta olan kriz tüm kesimleri etkilediğini; Ancak Oda ve Borsa üyelerini daha çok yaraladığını biliyoruz. Bu nedenle üyeleri bu kriz ortamında rahatlatmak amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

33’üncü maddenin (1)’inci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi 33’üncü maddenin (2)’nci fıkrasını bir madde olarak oylarınıza sunacağım, daha sonra 5510 sayılı Kanun’un farklı maddelerinde değişiklik öngören iki önergeyi işleme alacağım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, dün davet etmediniz bizi, bugün davet ediyorsunuz!

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu “Davetsiz gelen döşeksiz oturur.” demişler, onun içindir belki. Arkadaşlar gelmedi…

33’üncü maddenin (2)’nci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer arkadaşlarım, lütfen, yerlerinize oturun çünkü bundan sonra maddeleri seri hâlde oylayacağız, bitirdikten sonra da çalışmalarımızı tamamlamış olacağız, onun için fazla dışarıya çıkmayalım.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.

Malumlarınız olduğu üzere, “Görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı…” İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 329 sıra sayılı Kanun Tasarısının 33 üncü maddesinin 2 numaralı fıkrasındaki “Sigortası Kanununun” ibaresinden sonra gelen ibarelerin (a) bendi olarak düzenlenmesi ve fıkraya aşağıdaki (b) bendinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

                                    

Nurettin Canikli

Fatma Salman Kotan

Mustafa Kalaycı

 

 

Giresun

Ağrı

Konya

 

 

 

 

 

Mehmet Akif Hamzaçebi

Azize Sibel Gönül

Abdullah Çalışkan

 

Trabzon

Kocaeli

Kırşehir

 

 

 

 

 

Mehmet Ocakden

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

 

Bursa

Malatya

 

 

b) 93 üncü maddesinin birinci fıkrasına, “Bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakatı bulunmaması hâlinde, icra müdürü tarafından reddedilir.” İbaresi eklenmiştir.

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet saydım, 21 üye var.

Madde üzerinde söz talebi var mı? Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir ve tasarıya eklenmiştir.

Sayın milletvekilleri, 5510 sayılı Kanun’a bir geçici madde eklenmesine ilişkin bir önerge vardır.

Önergeyi okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 329 sıra sayılı Kanun Tasarısının 33. maddesinin 2 numaralı fıkrasındaki “Sigortası Kanununun” ibaresinden sonra gelen ibarelerin (a) bendi olarak düzenlenmesi ve fıkraya aşağıdaki (c) bendinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                    

Bekir Bozdağ

Mehmet Akif Hamzaçebi

Rıdvan Yalçın

 

 

Yozgat

Trabzon

Ordu

 

Mustafa Kalaycı

Hasip Kaplan

Abdulkadir Akgül

 

Konya

Şırnak

Yozgat

“c) Geçici 14 üncü maddesine “2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa göre yaşlılık aylığı almakta iken çalışmaya başlayanların aylıkları kesilmez ve bunlar hakkında da bu maddenin sosyal güvenlik destek primi alınmasına ilişkin hükümleri uygulanır.“ fıkrası eklenmiştir.

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

2925 sayılı Kanunun hâlen yürürlükte bulunan 23 üncü maddesine göre bu Kanuna göre yaşlılık aylığı alanların çalışmaya başlamaları hâlinde aylıklarının kesilmesi öngörüldüğünden, yaşlılık aylığı alanların hâlinde aylıklarının kesilmemesi ve destek primi uygulanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, kabul edilen önergelerle birlikte eklenen bentler (2)’nci fıkraya “a)”, “b)”, “c)” olarak eklenmiştir.

Madde 33’ün (3)’üncü fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 33’ün (4)’üncü fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 33’ün (5)’inci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 33’ün (6)’ncı fıkrası üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutacağım ancak önerge geri çekilmiştir.

Madde 33’ün (6)’ncı fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 33’ün (7)’nci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 33’ün (8)’inci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 33’ün (9)’uncu fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

(10)’uncu fıkra üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

329 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 33. maddesinin 10 numaralı fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

b) 5 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının sonuna “Ancak, şans oyunları hasılatından spor kulüplerine ayrılan pay, hasılatın %15’inden az olamaz.” İbaresi eklenmiş ve (2) numaralı fıkrasında yer alan “talebi ve” ibaresi “talebi veya” olarak değiştirilmiştir.

                                                                                                    Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                                                                                                                Malatya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun.

Sayın Aslanoğlu, bak, ben sizi davet ediyorum görüyorsunuz!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Peki, efendim.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu önergemiz şu: Spor Toto Teşkilat Başkanlığı İddaa oyununu biliyorsunuz ihale etti. Eskiden yüzde 11, işletmeciye para veriyordu. Dikkatinizi çekerim yüzde 11; hasılatın yüzde 11’i. Mart ayında burada bir yasa çıkardık, işletmeciye 1,85 veriyor şu anda. 11-1,85; dikkatinizi çekiyorum. Elde edilen, İddaa oyunu başladığı günden bu yana yaklaşık rakamları vereceğim size, 8 katrilyon bir hasılat elde edilmiş. Bunun yüzde 20’si vergi olarak alınmış, vergi, yüzde 49’u ikramiye olarak verilmiş, yüzde 2’sini Gençlik Spor ve Kredi Yurtlar Kurumuna pay olarak vermişler, kulüplere ise -dikkatinizi çekiyorum- sadece yüzde 7,2’si. Yani bunun da Birinci Lig kulüplerinden başlayarak İkinci Lig ve Üçüncü Lig kulüplerine ve her belli kademede –ona itirazımız yoktur- Birinci Lig kulüpleri ortalama bu oynadığı… Diyelim kupa maçı oynuyorsa fazla giriyor İddaa oyununa ama eğer bir takımın kupa maçı yoksa daha eksik alıyor. Ortalama 2,5 trilyonla 3 trilyon alıyorlar kulüpler, Süper Lig kulüpleri. Bir yılda, 2,5 trilyonla 3 trilyon almışlar Süper Lig kulüpleri. Yani, diyelim ki Beşiktaş az kupa maçı oynamışsa 2-2,5 almış, eğer bir başka, Sivasspor kupa maçını çok yapmışsa daha çok almış. “Bank Asya Ligi” dediğimiz kulüpler ise 1,5 ile 2 arasında almış. Diğer kulüpler yani İkinci Lig kulüpleri, 700’le 1,5 arasında almış, Üçüncü Ligdeki kulüpler 350 ile 1 arasında almış.

Değerli arkadaşlarım, 8 katrilyon, kulüplerin sırtında oynatıyoruz, hepimiz ve kulüplere verilen oran yüzde 7 arkadaşlar. Bu oranı… Çünkü, Spor Toto Teşkilatı, bir kere ihale etmekle ihaleden yüzde 10 kazandı yani daha az bedelle işletmeciye para veriyor, yüzde 10 daha az veriyor. Gelin, hepimizin kulüpleri var, kulüplerin özerkliği için, kulüplerin ekonomik özerkliği için, kulüplerin kimsenin minnet borcu altında kalmaması için, kulüplerin birilerinin güdümünde olmaması için, ekonomik özerkliği için, gelin, bu oranı yüzde 7,2 almış, yüzde 15’e çıkardığımız zaman, demek ki Süper Lig kulüpleri, o zaman 6’yla 7 arasında bir rakam alacaklar veya 5’le 6 arasında bir rakam. “Bank Asya Ligi” dediğimiz kulüpler ise yılda 2,5’la 3 arasında bir para alacaklar. Diyoruz ki tamam, iddaa oyunu oynatıyor teşkilat. Bu rapor Teşkilatın raporudur arkadaşlar. Geçen, bir hafta önce, Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi, bir brifing verdiler. Bu rapor, aynen tüm rakamlar o rapordan alınmıştır. Benim hepinizden ricam, gelin, en azından, Spor Toto Teşkilatının kulüplere verdiği bedel yüzde 15’in altında olmasın diye Teşkilata yetki verelim. Yani, biz burada illa şu demeyelim, yüzde 15’e kadar verme yetkisi verelim. Yani, 12’sini verir, 10’unu verir ama 7’de kalmasın bu oran arkadaşlar. Yani, benim -hepinize- âcizane dileğim, kulüpler hepimizin kulübü ve buradan Spor Toto Teşkilatı diğer amatör sporlara da verecek, ama en azından ayarlasın kendisi. Yüzde 15’e kadar verme yetkisini verelim, 12 verir, 11 verir, 10 verir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, tamamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, konu bu kadar açık, takdir hepinizin. Hepinizin kulüplerinin özgür olmasını istiyorsanız, kimsenin vesayeti altında olmasını istemiyorsanız bu önergeye “evet” deyin ve yetkiyi Teşkilata bırakalım.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısının aranmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamam efendim.

Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

(10)’uncu fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

(11)’inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

(12)’nci fıkra üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 33 üncü maddesinin 12 nci fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                    

Nurettin Canikli

M. Akif Hamzaçebi

M. Salih Erdoğan

 

 

Giresun

Trabzon

Denizli

 

 

 

 

 

Ertekin Çolak

Ünal Kacır

 

 

Artvin

İstanbul

 

 

“c) 29 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Yapılacak yeterlik sınavında başarılı olanlar vergi denetmenliğine atanırlar." cümlesi "Yapılacak yeterlik sınavında başarılı olanlar vergi denetmenliğine, başarılı olamayanlar ise derecelerine uygun memur kadrosuna atanırlar." şeklinde; üçüncü fıkrasında yer alan "Yapılacak yeterlik sınavında başarılı olanlar durumlarına uygun Devlet gelir uzmanlığı, vergi istihbarat uzmanlığı veya gelir uzmanlığına atanırlar" cümlesi "Yapılacak yeterlik sınavında başarılı olanlar durumlarına uygun Devlet gelir uzmanlığı, gelir uzmanlığı veya vergi istihbarat uzmanlığına, başarılı olamayanlar ise derecelerine uygun memur kadrosuna atanırlar." şeklinde değiştirilmiştir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Hangi önerge? Önergeyi takip edemedik efendim.

BAŞKAN – Sayın Nurettin Canikli, Sayın Hamzaçebi ve diğer arkadaşların müşterek önergesi.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hükûmetin anlamadığı önergeyi niye oyluyorsunuz?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Tasarının 33 üncü maddesinin 12 nci fıkrasının (c) bendinde yapılan düzenlemeyle, vergi denetmen yardımcılarının yapılacak yeterlik sınavında başarısız olmaları halinde derecelerine uygun memur kadrolarına atanacakları öngörülmektedir.

Önergeyle, 5345 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan ve vergi denetmen yardımcılarında olduğu gibi mesleğe Devlet gelir uzman yardımcısı, vergi istihbarat uzman yardımcısı veya gelir uzman yardımcısı olarak girip yapılacak yeterlik sınavı sonucunda başarılı olmaları halinde durumlarına uygun Devlet gelir uzmanı, vergi istihbarat uzmanı veya gelir uzmanı olarak atanan personelin; yeterlik sınavında başarısız olmaları halinde vergi denetmenliğinde yapılan değişikliğe paralel olarak derecelerine uygun memur kadrolarına atanmaları öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde (12)’nci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

(13)’üncü fıkra üzerinde 2 adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

 

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 33. maddesinin 13 nolu fıkrasındaki “31.12.2009” ibaresinin “31.12.2010” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

                                    

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Osman Coşkunoğlu

Ergün Aydoğan

 

 

Malatya

Uşak

Balıkesir

 

Ali İhsan Köktürk

Turgut Dibek

 

 

Zonguldak

Kırklareli

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 329 sıra sayılı Kanun Tasarısının, 33. Maddesinin 13. fıkrasındaki madde metninde yer alan “31.12.2009” ibareleri “31.12.2015” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                   Reşat Doğru

                                                                                                                         Tokat

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN –Katılmıyorsunuz.

Sayın Doğru, buyurun efendim.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 329 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 33’üncü maddesinin (13)’üncü fıkrası ile ilgili vermiş olduğum önerge için  söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce 14 Şubat 2009 tarihinde vefat eden, dünya Türklüğünün en önemli yazarlarından olan şair ve yazar Azerbaycanlı Bahtiyar Vahapzade’yi minnet ve şükranla anıyor, Allah’tan rahmet diliyorum.

2002 Kasım ayından itibaren ülkemizi yöneten AKP Hükûmetinin uygulamış olduğu ekonomik politikaların ve almış olduğu yanlış kararların etkisiyle birlikte dünyada yaşanan ekonomik krizin de ülkemize yansıması ile üretim yapan işverenlerimiz çok etkilenmişlerdir. Bunun sonucu olarak ekonomimizde büyüme oranları düşmüş, sanayi üretimi durma noktasına gelmiştir. Ülkemizde faaliyet gösteren iş yerlerinde kapanmaların artması ve zorunlu olarak üretime ara vermeleri nedeniyle insanlarımız işsiz kalmıştır. Bunun gerekçelerinin, küresel kriz yanında üretimde kullanılan elektrik gibi birçok şeyin fiyatlarına yapılan zamlar da etkili olmuştur.

Bu önergeyle üretimin devamına katkısı olması amacıyla daha önceden bu Kanun kapsamında verilmeye başlanan ve 31/12/2008 tarihinde sona erecek olan gelir vergisi stopajı, sigorta primi işveren hissesi teşviki ve enerji desteği teşviklerinin altı yıl süreyle devam etmesi amaçlanmıştır. Bu önergeyi verirken esas düşüncemiz de şu an ülkemizde bulunan ekonomik krizin bir yıl içinde bitmeyeceği ve daha da uzun süreceğidir.

Altı yıldan beri yüksek faiz, düşük kur, sıcak parayla götürülen ekonomi ithalata dayanmış, ihracat oranları ise istenen seviyeye çıkamamıştır. Gelir artışı ve istihdam getirecek olan yatırımlar yapılamamıştır. Reel sektör siparişleri ve satışları düşmüş, durgunluk da son safhaya gelmiştir.

Dün Genel Kurulda konuşan AKP milletvekili arkadaşımız, yakın zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen yasayla ertelenmiş olan prim borcu aflarını da ekonomik kriz için yapılan çalışma olarak bahsetmiştir. Bu arkadaşımız bilmelidir ki tarih itibarıyla Başbakanımız olan Genel Başkanı “Ülkede kriz yoktur.” demiştir, “Kriz bizi etkilemeyecek.” demiştir, hatta daha sonra “Kriz geliyor.” diyenleri felaket tellallığıyla suçlamıştır. O prim afları, esnafı, çiftçiyi, işvereni primlerini ödeyemez duruma düşürdüğünüz için yapılmıştır, kriz paketiyle ilişkilendirmek yanlıştır. Çarşıda esnaflar kepenk kapama durumuyla karşı karşıyadır. Tokat ili ve ilçelerinde üç gün önce gezerken gördüğümüz manzara çok vahimdir. Sanayi esnafı, çarşı esnafı çok ama çok zor durumdadır. Günlük nafakalarını neredeyse temin edemiyorlar. İnsanlar borç batağına batmışlardır. Ödenmeyen senetler, çekler, son olarak da kredi kartları, insanları canından bezdirecek duruma gelmiştir. Bunun için işsizliğin giderilmesine çalışılmalıdır.

Esnaf ve iş adamlarının yanında çiftçilerin durumu daha ağırdır. Çiftçimizin ürünü para etmediği için borçlarını ödeyememişlerdir. Ürün ekim, dikim, hasat döneminin geleceği önümüzdeki günlerde çiftçilerimizi çok daha zor günler beklemektedir. Çiftçilerimizin üretim için mazot, gübre, ilaç alacak, işçi çalıştıracak parası yoktur. Bu nedenle önümüzdeki dönemde üretim ciddi oranda düşebilir. Çiftçilerimize acil yardım yapılmalıdır.

Çiftçiler tabii afetle karşı karşıyadır ayrıca. İki gün önce, Tokat ili Erbaa ilçesi Çevresu, Kızılçubuk, Kale köyleri Yeşilırmak taşkınından zarar görmüştür. Bu zarar görmeyle beraber ekili alanlar su altında kalmıştır. Ekili alanlara şu an itibarıyla Erbaa Belediyesi yardım etmiş, Tokat Valiliği yardım etmiştir ama yine ayrıca bu bölgeye Tarım Bakanlığının süratli bir şekilde el uzatması gerektiğini de ifade etmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, bu önergemizle, çok zor şartlar içerisinde üretim yapmaya çalışan sanayicilerin desteklenmesi ve ayrıca, yatırım yapacak olan insanların önünün açılması ve moral-motivasyon hedeflenmektedir. Üretim-yatırım-istihdam üçgeninde insana verilen değer ve ülke geleceği düşünülmüştür.

Önergemin desteklenmesini bekliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Doğru, teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 33. maddesinin 13 nolu fıkrasındaki “31.12.2009” ibaresinin “31.12.2010” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

                                                                        Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli üyeler; arkadaşlar, burada da söylemek istediğimiz nokta şu: 5084 ve 5350 sayılı Teşvik Yasası bir yıl uzatılıyor. Türkiye'de yatırımcının önünü bir yılda açamayız. Demin Sayın Doğru da öyle dedi. Biz, tabii, yatırımcının önünü açmak için… Hatta hatta kademeli uygulayalım. Bu yüce Meclis karar versin. Yani, sosyoekonomik yönden çok geri olan illerimize yatırım gitmeyen illerimiz var. Bu Teşvik Yasası’yla bir tane baca tütmeyen illerimiz oldu. Gelin, bunlara on yıl verelim. Yani, ama, hâlâ, 31/12’de bitmesine rağmen yeni bir Teşvik Yasası gelmedi. Bir yıl uzatmakla burada, yatırımcıya hiçbir şekilde hiçbir şey vermiyoruz. Ama yeni yatırım, yeni üretim, yeni istihdam açısından, gelin, bir yılda insanları sınırlamayalım. Yirmi beş yıl verelim. Yani Şırnak’a, Hakkâri’ye eğer bir yatırımcı gidecekse, olmayan bir yere, yirmi beş yıl verelim. Zaten bu yatırımların toplandığı iller belli.

Arkadaşlar, 5084 ve 5350 sayılı Yasa çıkarken geçen dönem, burada bazı illerin milletvekilleri bayram yaptı, bazı iller üzüldü. Ha, ama sonuçta görüldü ki bu Yasa… Sayın Başbakan bile söyledi, Giresun’da -bu Teşvik Yasası- orada bir giyim fabrikasını açarken geçen dönem, “Bu Teşvik Yasası işe yaramıyor” dedi. Bakın, var mı yok mu?

Onun için, gelin, bir yılla sınırlamayın. Özellikle sosyoekonomik gelişmişliği çok geri olan illere yirmi yıl verelim, yirmi beş yıl verelim. Verelim! Niye çekiniyorsunuz yani? Yok burada bir şey. “Elli yıl” diyor Sayın Fındıklı; evet, elli yıl verelim ama bir yıl uzatmayalım. 

Yatırımcılar şöyle diyor arkadaşlar: Bir yıl uzatmakla, yani ileride daha teşvik gelmeyecek ve biz bir yılla da… Böyle bir psikolojik durum var. Gelin, diyelim ki: “Yeni bir teşvik yasası çıkarana kadar, yeni bir teşvik yasası gelene kadar biz bunu beş yıl uzattık.”  Yeni teşvik yasasını çıkaralım, eksisini ortadan kaldıralım. Yatırımcıların böyle bir felsefesi var. Bunu bir yıl uzatıyorlar, daha yeni bir teşvik gelmeyecek psikolojisine kapılmışlar arkadaşlar.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Bu sene çıkıyor.

M. MÜCAHİT FINDIKLI  (Malatya) – Gelecek, gelecek.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) -  Sayın Mücahit Başkan, siz diyorsunuz ama yatırımcıya bunu söylemek gerekir. Yatırımcı, psikolojik olarak…

Arkadaşlar, beş yıl uzatsak ne olur? Beş yıl uzatsak bir şey mi kaybederiz?

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Teşvikin anlamı kalmaz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Var efendim teşvikin anlamı. 5350 ve 5084 sayılı Yasa… Gelin, beş yıl uzatalım, yeni bir madde ekleyelim “Yeni bir teşvik yasası geldiğinde bu madde hükmü ortadan kalkar.” diyelim. Niye çekiniyorsunuz? Niye insanların yatırım yapmasını engelliyorsunuz?

Değerli arkadaşlar, takdir sizin. Bir yılla bir şey olmaz. Bir yılla hiç kimse gidip bir yere yatırım yapmaz.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Yatırımlar yapılıyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – “Bir yıl sonra, bu teşvik gelecek mi gelmeyecek mi?” diye insanlar tereddüt ediyor Sevgili Kayhan. Bu nedenle, istediğimiz süreyi verelim, çıkaralım, bir on yıl daha verelim ama yeni bir teşvik yasası getirdiğiniz zaman “Daha önce verdiğimiz süre sona ermiştir.” deyin arkadaşlar. Bu kadar zor bir iş mi?

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – On yılı on bir yıla çıkardık!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) -  Ben takdirlerinize sunuyorum.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – ¬ Sayın Aslanoğlu, teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) -  Kabul edenler var arkada Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim kabul etti?

OKTAY VURAL (İzmir) – Yarısı kabul etti efendim.

BAŞKAN – Arkadaşlar, arkadaşların hepsi burada.

(13)’üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

(14)’üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.

Hatırlamanız için tekrar okuyorum metni: Malumlarınız olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.

Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, yirmi bir üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi, önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun tasarısının 33. maddesine 15. bent olarak aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ederiz.

                                    

Oktay Vural

Reşat Doğru

Erkan Akçay

 

 

İzmir

Tokat

Manisa

 

 

 

 

 

Osman Ertuğrul

Mustafa Kalaycı

 

 

Aksaray

Konya

 

5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 61 inci maddesinin son paragrafına “Bu ödemeden damga vergisi dışında herhangi bir kesinti yapılamaz” ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Yeter sayımız olmadığı için katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılamamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.

Ayrıca bir önerge daha var, onu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 329 sıra sayılı Kanun Tasarısının 33 üncü maddesinin (15) numaralı fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir.” ibaresinin “değiştirilmiş ve ek 1 inci maddesinde yer alan “Stenograf Yardımcısı,” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile en az onbeş yıl Türkiye Büyük Millet Meclisi kadrosunda görev yapan Genel İdari Hizmetler Sınıfında şef ve 1 inci, 2 nci ve 3 üncü dereceli memur ibaresi eklenmiştir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

                                    

Mustafa Enöz

Reşat Doğru

M. Akif Paksoy

 

 

Manisa

Tokat

Kahramanmaraş

 

 

 

 

 

Beytullah Asil

Cemaleddin Uslu

 

 

Eskişehir

Edirne

 

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununun ek 1 inci maddesinde sayılan kadrolarda bulunan personel sözleşmeli olarak çalıştırılmaktadır. TBMM kadrosunda memur olarak çalışan personel bu maddede sayılmamış ve söz konusu maddede yer alan personel ile aralarında büyük maaş farkları ortaya çıkmıştır. Uzman yardımcısı ve stenograf yardımcısı olarak göreve başlayan bir günlük personel sözleşmeli olarak çalışabilmekte ama onbeş yıl TBMM kadrolarında memur olarak özveri ile çalışmış olan personel sözleşmeli olarak çalışamamaktadır. Önerge belli kriterlerle şef ve memur statüsünde çalışan personele de aynı imkanların sağlanması amacıyla hazırlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

(15)’inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

(16)’ncı fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

(17)’nci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

(18)’inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

(19)’uncu fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Geçici Madde 1 üzerinde aynı mahiyette iki adet önerge vardır. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan Tasarı’nın Geçici 1 inci Maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

                                    

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Ergün Aydoğan

 

 

Trabzon

Malatya

Balıkesir

 

 

 

 

 

Mehmet Ali Susam

Rasim Çakır

 

 

İzmir

Edirne

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan Tasarının Geçici 1’inci maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                    

Erkan Akçay

Mustafa Kalaycı

Kamil Erdal Sipahi

 

 

Manisa

Konya

İzmir

 

 

 

 

 

Mustafa Enöz

Recep Taner

Mehmet Günal

 

Manisa

Aydın

Antalya

 

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Söz talebi var mı, gerekçeleri mi okutayım?

OKTAY VURAL (İzmir) – Mehmet Günal

BAŞKAN - Buyurun Sayın Günal.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, az önce genel çerçevesi üzerinde görüşlerimi arz etmiştim ancak burada, yine aceleye getirilmiş, acele olmayan ama aceleye getirilmiş bir madde söz konusu. Diyeceksiniz ki neden? Şimdi, bu konu gelince ben fonlara ilişkin konuları yeniden gözden geçirdim. Kendim bu konularda ders veren bir akademisyen olmama rağmen, vergilendirme unsurlarına baktım. Değerli arkadaşlarım, fonlar bir mal varlığı olduğu için zaten kurumlar vergisinden istisna -özet olarak söylüyorum- ve sermaye iradı olarak da farklı; gerçek kişi, tam mükellef, dar mükellef olmasına göre farklı şekilde ancak vergi beyanına tabi. 2004 yılına kadar da 2003’ten sonra ertelenmiş bir düzenleme var.

Ama ben şunun için söz aldım: Şimdi, arkadaşlar, tüzel kişiliği olmamasına karşın vergi hukuku açısından fonlar tüzel kişilik olarak kabul ediliyor, kurumlar vergisinden istisna. Peki, burada nelere, kimlere istisna getiriyoruz? Bankalar, aracı kuruluşlar, sigorta şirketleri, emeklilik kurumları fon kurabiliyorlar. E, bu krizle ilgili olarak ne acelesi var? Sadece bankaları rahatlatmaya yönelik bir çalışma.

Değerli arkadaşlarım, beni dün Serik’in bir köyünden bir muhtarımız aradı, dedi ki: “Sayın Milletvekilim, kanun tasarısı geçiriyorsunuz, bir sürü şeyleri de duyuyoruz, belli yerlere aflar çıkıyor. Biz süt yetiştiriciliği olarak proje aldık ama maalesef süt fiyatlarındaki düşmeden dolayı kredilerimizi ödeyemiyoruz. Bize de bir taksitlendirme ya da borçlarımızı silme düşünüyor musunuz?” dedi. Bunu şunun için söylüyorum: Bu vatandaşlarımız sıkıntı çekerken, reel sektöre yönelik öneriler gelmezken, biz alelacele, gene vergi kaybına yol açacak bir düzenleme yapıyoruz ve kaldırdığımız şey de BSMV, zaten kurumlar vergisinden muaf durumdalar. Dolayısıyla, burada biz, çiftçilerin Ziraat Bankasına borçlarına bu kolaylığı sağlamıyoruz, esnafların Halk Bankasına borçlarına bu tip istisnalar getirmiyoruz, muafiyetler getirmiyoruz ama bankaların yani geçen yıl 13,3 milyar kâr ettiği söylenen bankaların BSMV’lerini kaldırıyoruz. Ben bunu sizlerin dikkatine sunmak istedim.

Bakınız, arkadaşlarımızla konuştuk, yatırım ortaklıklarıyla ilgili böyle bir inceleme başlamış. Topu topu 900 milyon yani yatırım ortaklıklarının portföy değeri. Bununla ilgili gerekli şeyler yapılmış, incelemeler, tarhiyatlar yapılmış ve kendilerinden tahsilat yapılacak. Peki, vazgeçtiğimiz büyüklükten haberiniz var mı? Toplam portföy değerleri yatırım fonlarında 27,5 milyar, emeklilik fonlarıyla beraber, yatırım fonlarıyla beraber 6,5 milyar. Toplam 34 milyarlık bir meblağ üzerinde onların varlıklarından yani satıştan elde ettikleri işlemlerden alınan BSMV’den vazgeçiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bir de son bir husus, bu konuda önemli olan, bir adaletsizliğe yol açıyoruz. Çünkü maddenin sonunda diyor ki: “Şimdiye kadar alınanlar, her zaman maliyenin genel kuralında olduğu gibi, ret ve iade edilmez.” E, peki, verenlerle vermeyenler şimdi bir hâle gelmiş olmayacak mı? Yani daha önce verenler var, vermeyenler kimler, kimler bu düzenlemenin yapılacağını bilerek vermedi veya ne kadar gecikti? Bu konuda da bir bilgimiz yok. Her af yeni bir adaletsizliğe maalesef yol açıyor. Bu çerçevede sizleri uyarmak istedim.

Bir de hurdalara ilişkin madde vardı. O konuda da şimdi söz almak istemiyorum, yeri gelmişken bir cümleyle söyleyeceğim. Olumlu bir madde ancak otomotiv sektörünün sorunlarına çözüm olacak bir şey değil. O konuda bir paket yapılıyordu, onu da belki bir sonraki düzenlemeye bırakabilirdik, yine çorbanın bir unsuru olarak görüyorum.

Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Günal, teşekkür ediyorum.

Sayın Hamzaçebi, gerekçeyi mi okutayım efendim?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Ergün Aydoğan

BAŞKAN – Sayın Aydoğan, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan tasarının geçici 1’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Bu geçici madde, bir nevi affı kapsamaktadır. Ama şu anda tarifi yapılamayan kriz nedeniyle ülkenin tarım, hayvancılık ve esnaf kesiminde yaşanan sorunlar nedeniyle esnaf kesimine, tarıma, hayvancılığa getirmediğimiz affı, bu düzenlemeyle bankacılık kesimine getiriyoruz.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; burada, ülkemizde gerçekten ciddi bir işsizlikle ilgili, ekonomide yaşanan sorunlarla ilgili günlerce konuşmalarımızı yapmamıza rağmen, yedi yıldan beri ülkeyi yöneten iktidar -bu yaşanan sorunları görmediği- bu yaşanan sorunların 2001 krizi öncesindeki sorunlardan kaynaklandığını ifade etmekte. Oysa yedi yıldan beri yönetilen ülkenin bugün geldiği noktada, gerçekten işsizliğin inanılmaz boyutlara ulaştığını -biraz önce de Sayın Bakanımızın ifade ettiği gibi- gerçi Türkiye’nin işsizlikte dünya 3’üncüsü olduğunu bütün resmî rakamlar gösteriyor. Yine uygulanan yanlış ekonomi politikalarıyla kahvelerde yer bulunamadığı basında yer alıyor.

Ama bütün bu sorunların çözülebilmesi, yaşanan sorunların çözülebilmesi için öncelikle içinde bulunduğumuz sorunun tarifinin yapılması gerekiyor. Eğer bu yaşanılan sorunların sadece dünyadan kaynaklandığını, bizden kaynaklanmadığını söylersek veya yaşanan sorunun bir teğet geçtiğini, bizi etkilemeyeceğini söylersek bu yaşanan sorunlara asla çözüm bulamayız. Bir kere bu sorunların çözülebilmesinin yolu, Türkiye’de yaşanan ekonomik krizin sadece dışarıdan kaynaklanmadığını, küresel bir kriz olmakla birlikte 17 Kasım 2007’de IMF’in Türkiye’yi uyardığını, önlem ve tedbirlerin alınması gerektiğini hepimiz biliyoruz. 17 Kasım 2007’de Hükûmetin uyarılmasına rağmen bu tedbirlerin alınmamış olması… Yaşanan sorunların, krizin, işsizliğin, daralan ihracatın, kapasite kullanım belgesinin dışarıdan kaynaklandığını söylemek asla mümkün değildir. Öncelikle, bu sorunların çözülebilmesi için bu yaşanan krizi iyi tanımak gerekiyor. Buradan baktığımızda “Elektrik tüketimi, ocakta, 2001’den sonraki en büyük düşüşü gördü.” diyor. Bu herhâlde Türk ekonomisinin çok iyi yönetildiğini bize göstermiyor.

Yine baktığımızda, Sayın Başbakan “Krizi körükleyenler var.” diyerek dünyada emtia ve enflasyon fiyatlarının yükseldiğini söylemekte. Oysa baktığımızda, dünyada emtia fiyatları düşmesine rağmen, Sayın Başbakan burada emtia ve enflasyon fiyatlarının yükseldiğini, ne yazık ki, söylemektedir.

Bütün bu yaşanan sorunların tarifi yapılmadığı sürece, sorun bilinmediği sürece bu sorunun çözümünü bulmak gerçekten zordur. Burada bir af düzenlemesi yapılırken Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu’ndan 100x2 kredisiyle hayvan alan hayvancılık yapan çiftçilerimiz, yaşanan kriz nedeniyle ödeyemediği borçları nedeni ile şu anda ciddi sıkıntı yaşamaktadır. 100x2 projesinin uygulandığı Balıkesir İvrindi Mallıca köyünde hayvancılığın da içinde bulunduğu süt fiyatlarının düşmesi, et fiyatlarının düşmesi nedeniyle bu kredileri ödemekte zorlanıldığı üreticilerimiz tarafından ifade edilmektedir.

Eğer burada bankacılıkla ilgili bir af getiriliyorsa hayvancılıkla ilgili de, esnafla ilgili de, toplumun bütün kesimleriyle ilgili ciddi bir af düzenlemesinin yapılmasına ihtiyaç vardır.

Biraz önce Sayın Bakanımız, ülkemizde yaşanan ekonomik sorunların ve ekonomik krizin bizden kaynaklanmadığını, küresel bir kriz olduğunu ifade etti ve burada muhalefetle birlikte tedbirlerin alınması gerektiğini söyledi. Ama şimdiye kadar bu kürsüye gelen iktidar partisi milletvekillerinin tamamının “Biz altı yılda millî geliri 10 bin dolar yaptık, borsa 60 bin olacak             –efendim- dolar düştü.” ifadelerini çok dinledik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aydoğan.

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) - Ama bugün baktığımızda borsanın o günkü rakamların yarısına geldiğini ve dolar kurunun da bugün 1,70’i geçtiğini görüyoruz. Eğer, millî gelir 10 bin dolar oluyorsa bu sorunların yaşanmaması gerektiği, borsanın yükselmesi ekonominin bir yükselişi de iyi olmasıysa, şu anda borsanın o fiyatın yarısında olduğu ekonomi battı demektir.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri, bu yaşanan krizin bizden kaynaklanmadığı ifade edilmekte. Bakın değerli milletvekilleri, Türkiye’de kriz ABD’den beterdir. Kasım ayında ABD’de işsiz sayısı 255 bin iken, Türkiye’de 308 bin arttı. Krizin yaşandığı ABD’de işsiz sayısı 255 bin, Türkiye’de 308 bin; istihdam 630 bin azaldı. Bu nasıl teğettir değerli arkadaşlar? Bu sorunların çözülmesi ve önergemizin desteklenmesini bekliyoruz.

Bu akşam Avrupa’da bizleri temsil edecek Galatasaray’a başarılar diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydoğan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 2 üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 329 Sıra Sayılı yasa teklifinin Geçici 2. maddesinin ilk cümlesindeki “model yılı 1979” tarihinin “model yılı 1988” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                    

Beytullah Asil

Mustafa Kalaycı

Osman Ertuğrul

 

 

Eskişehir

Konya

Aksaray

 

 

 

 

 

Recep Taner

M. Akif Paksoy

 

 

Aydın

Kahramanmaraş

 

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Asil, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada ilgili trafik sicilinde adlarına kayıtlı ve tescili bulunan “model yılı 1979 veya daha eski olan motorlu taşıtlarını” diye otuz yıllık taşıtların trafikten tescillerinin silinmesiyle alakalı bu yasa tasarısında model yılını 1988 olarak değiştirmek suretiyle, tüm gelişmiş ekonomilerde bu tür araçların yirmi yıllık süreler sonunda trafikten çekilmesi öngörüldüğünden biz de bu önergeyle bunun tarihini “1988 yılına” olarak değiştirilmesini arzu ediyoruz. Bu konuda da desteklerinizi beklediğimi ifade ediyor ve kalan süremde de çok önemli bulduğum Sosyal Güvenlik Bakanımız buradayken bir hususu dile getirmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, 17 Nisan 2008 tarihinde 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda yaptığımız düzenlemelerde 41’inci maddede şöyle bir düzenlemede bulunuldu: Kanunları gereği verilen ücretsiz doğum ya da analık izni süreleri ile 4’üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalı kadının, iki defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine istinaden iş yerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartıyla talepte bulunulan süreleri borçlanabilme imkânı getirdi bu yasa tasarısı.

Şimdi, bu yasa tasarısının yürürlüğe girmesinden sonra da Sosyal Güvenlik Kurumları Başkanlığı 2008/111 sayılı Genelge’si ile borçlanmanın hizmet borçlanması işlemlerini düzenleyen bir genelge yayınladı. Şimdi, bu genelgede bu husus düzenlenirken “Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalı kadının doğum nedeniyle çalışamadığı iki yıllık süreyi borçlanabilmesi için;

- Sigortalı kadının doğumdan önce çalışmaya başlayarak sigortalılık şartını yerine getirmesi,

- Doğumun çalıştığı işinden ayrıldıktan sonra 300 gün içinde gerçekleşmesi,

- Doğumdan sonra adına prim ödenmemesi ve borçlanacağı sürede çocuğunun yaşaması” hükümleri getirilmiş.

Değerli arkadaşlarım, az önce yasanın 41’inci maddesini okudum. Yasanın içerisinde “Doğumun çalıştığı işinden ayrıldıktan sonra 300 gün içinde gerçekleşmesi” noktasında herhangi bir hüküm içermiyor.

Şimdi, yasanın…

Değerli Başkanım, arkadaşlar sohbetlerine devam edeceklerse biz konuşmayalım, onlar sohbet etsinler.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Arkadaşlar...

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Dinliyoruz Sayın Başkanım, dikkatle dinliyoruz.

BAŞKAN – Lütfen buyurun.

BEYTULLAH ASİL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, “Doğumun çalıştığı işinden ayrıldıktan sonra 300 gün içinde gerçekleşmesi” ibaresi bu yasa tasarısının içerisinde yok.

Şimdi, tabii, doğal olarak da il müdürlüklerine yapılan müracaatlar il müdürlükleri tarafından reddedilmekte ve il müdürleri tarafından, oradaki yetkili arkadaşlarımız, hukuk yoluna müracaat etmeleri konusunda da kendilerine tavsiyede bulunulmakta. Şimdi, bu konuların çoğu mahkemelik. Ret cevabı alanların pek çoğu dava açmış durumda.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu genelge hükmü yasaya aykırıdır. Bu genelgenin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Asil.

BEYTULLAH ASİL (Devamla) - …uygulanmamasından ortaya çıkan gecikmeler ve sigortalıların hak kayıpları mahkeme tarafından olumlu karşılanırsa, hak kayıplarının telafisi için açacakları tazminat davalarını kim karşılayacaktır, bunun muhatabı kim olacaktır? O nedenle, Sayın Bakanın, bu genelgeyi inceleyerek, genelgenin yasaya aykırı bölümlerini iptal etmesi, değiştirmesi noktasında tasarrufta bulunacağını umuyor, bu vesileyle, yanlıştan dönmek fazilettir diyerek, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Asil.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Geçici madde 2’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup, birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 329 sıra sayılı yasa teklifinin/tasarısının geçici 3. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederiz.

                                    

Kamer Genç

Vahap Seçer

Ahmet Küçük

 

 

Tunceli

Mersin

Çanakkale

 

R. Kerim Özkan

Rahmi Güner

 

 

Burdur

Ordu

 

TBMM Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 329 sıra sayılı Tasarı’nın Geçici 3 üncü Maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

                                    

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Tekin Bingöl

 

 

Trabzon

Malatya

Ankara

 

 

 

 

 

Ali Koçal

Tayfur Süner

 

 

Zonguldak

Antalya

 

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge sahipleri…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının geçici 3’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılması hakkında vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım.

Hepinizin bildiği gibi dünyada yaşanan kriz Türkiye’yi de derinden etkilemiştir. Ayrıca, dünyadaki krizden bağımsız olarak bizim ekonomimizin iki üç yıldan beri kriz çıkacağına yönelik olarak birtakım göstergeleri de ortaya çıkmıştı ve son birkaç aydır TÜİK’in ve diğer makamların yayınlamış olduğu göstergeler de çok derin bir ekonomik krizin içerisine girmekte olduğumuzu bize söylüyor. Böyle bir ortamda görüştüğümüz bu tasarının krize yönelik olarak getirmiş olduğu herhangi bir temel önleminin olmadığını ifade etmek isterim.

Değerli milletvekilleri, bu maddenin getirdiği düzenleme krizle hiçbir ilgisi olmayan, tam tersine otomotiv sektöründe birtakım otomotiv şirketlerinin, üreticilerinin Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nu yanlış uygulamalarından kaynaklanan ve bu nedenle hazineye doğması olan birtakım muhtemel vergi borçlarının silinmesine yönelik bir düzenlemedir. Son derece önemsiyorum bunu değerli milletvekilleri.

Olayın hikâyesi çok kısaca şöyledir: Özel Tüketim Vergisi Kanunu 1 Ağustos 2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir. O Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önceki birkaç aylık dönemde ben Gelirler Genel Müdürlüğü görevini yürütüyordum yani Özel Tüketim Vergisi Kanun Tasarısı’nı hazırlayan bürokratik kadronun başındaydım. Kanun’un yürürlüğü 1 Ağustos 2002’dir. O tarihte otomobiller ve her türlü binek araçları Özel Tüketim Vergisi Kanunu kapsamına alınırken otomotiv sektöründen bir talep geldi. Talep şuydu: Bu Doblo dediğimiz, Kango dediğimiz, işte Mercedes Vito, bilmem işte her markanın çeşitli modelleri olarak isimlendirebileceğimiz, hepsi için “hafif ticari araç” diyebileceğimiz grup normal olarak Avrupa Gümrük Birliği mevzuatı ve bizim mevzuatımıza göre binek otomobili sınıfındadır. Bunun pozisyon numarası 87.03’tür. Ama sektör dedi ki: “Biz buna hazır değiliz, bize bir zaman tanıyın.” O zamanki hükûmet, o zamanki Parlamento bu talebi uygun gördü ve Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun binek otomobillere ilişkin hükmünün bu saydığım araç grubunda 1 Ağustos 2002 tarihinde değil 1 Ağustos 2003 tarihinde yürürlüğe girmesini öngördü, kanun o şekilde yasalaştı. 1 Ağustos 2003 tarihine kadar hafif ticari araç grubundaki bu araçlar eşya taşımaya mahsus araçların vergisi olan yüzde 4 oranıyla vergilendi. Bunun anlamı, 1 Ağustos 2003’ten sonra bunların diğer binek otomobillerinin olduğu tarifeden vergilenmesi gerektiğidir. Yüzde 26’lık orandan başlar, 46’ya kadar çıkar o, silindir hacminin büyüklüğüne göre.

Şimdi, madde neyi getiriyor? Madde “1 Ağustos 2002 tarihinden 24/7/2005 tarihine kadar olan dönemde bu otomotiv şirketleri bu kanun hükmünü yanlış uygulamış. O nedenle, bunlardan alınmamış olan özel tüketim vergilerini almayalım.” diyor, “Yapılmış tarhiyat varsa bunları silelim.” diyor. Değerli arkadaşlar, bu, bir sektörün bile bile yaptığı bir uygulamanın affedilmesidir. Bu bir aftır. Bu af vatandaş yararına, toplum yararına bir af değildir. Aflar yapılmaz değildir, yapılabilir. Bu kapsama giren 71 bin araç vardır. Bunun özel tüketim vergisi tutarı oranı, yaklaşık yüzde 30-35 kabul edersek, aşağı yukarı 500 milyon TL’dir.

Şimdi, şu akla gelebilir: Efendim, 71 bin araç sahibine gidip bu vergi istenecek mi? Hayır, özel tüketim vergisinin mükellefi bu araçları satanlardır, alanlar değil. Sektör 1 Ağustos 2003 tarihine kadar süre istemiştir o zaman, o zamanki yasama organı bu süreyi vermiştir. Buna rağmen, 1 Ağustos 2003’ten sonra sektör yükümlülüğünü yerine getirmemiş, bu hükmü bile bile yanlış uygulamış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Şimdi de bu maddeyle bu vergilerden hazine tek taraflı olarak vazgeçmektedir. Bunun kabul edilebilir bir yanı yoktur. Bu, bir gruba bile bile af getirmektir, onların yanlışını, bile bile yaptığı bir yanlışı ortadan kaldırmaktır. Bunun kamu vicdanında kabul edilebilir bir yanı yoktur değerli milletvekilleri.

Efendim, “Kamu makamları böyle yönlendirdi bizi.” açıklamasının hiçbir gerçekçi yanı olamaz. O zamanki sektör talebini gayet iyi hatırlıyorum: “Bize bir yıllık süre verin.” demişlerdi, “Bir yıldan sonra biz o vergi oranlarını uygularız.” demişlerdi. Bu söz, öyle anlaşılıyor ki, yerine getirilmemiş. Şimdi, bir yasa maddesiyle yaklaşık 500 milyon TL’lik bir vergiden Hükûmet tek taraflı vazgeçmektedir.

Çiftçilerin 2009 yılı bütçesinde kestiğimiz destekleme ödeneğinin tutarı da 550 milyon TL’dir. İşte, çiftçinin kesilen ödeneğinin kaynağı burada değerli arkadaşlar.

Teşekkür ederim. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 329 sıra sayılı kanunun geçici 3’üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasına ilişkin olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bir yasa getirilmiş, bir maddede yirmi yedi tane yasa değişiyor, yirmi yedi tane yasa! Yani bu, hukuk sistemini altüst etmek demektir.

Bu getirilen yasayla kriz çözülmüyor, krize bir çözüm getirilmiyor. Yani, tamam, işsizlere belli bir süre için işsizlik sigortasından sağlanan fon ödeniyor ama öte tarafta zamanında vergisini vermeyen, özellikle AKP’nin iktidarda olduğu zaman, belki de AKP İktidarına sırtını dayayarak vergisini vermeyen insanlara katrilyonlar seviyesinde vergi affını getiriyor. Sayın Hamzaçebi “bu, 500 trilyon lira” dedi ama bana intikal eden bilgilere göre 3 katrilyon liradır bu 3’üncü maddeyle affedilen.

Bakın, bu ÖTV vergisi işte 1/8/2002 tarihinde yürürlüğe girdi ama Sayın Çebi’nin dediğine göre 2003’e kadar ertelendi fakat 21/7/2005’e kadar bu uygulamada normal olarak silindir hacmi 1.600’ü geçmeyenlerden yüzde 27, silindir hacmi 1.600’ü geçenlerden ve 2 bin arasında olandan yüzde 46 ve 2 bin hacmi aşanlardan da yüzde 50 vergi alınması gerekiyordu. Şimdi, öyle anlaşılıyor ki, bu tarihlerde AKP iktidarda, yandaş firmaları toptan bu araçları satıyorlar, e tabii güçlü olduklarını bildikleri için “Yahu, siz vergiyi vermeyin” veya… Zaten sattıkları adamlardan da aldılar, bu paraların üzerine yattılar. Şimdi, son anda da getirdiniz -işte son kanunla- 3 katrilyon lira civarında bir parayı affediyorsunuz.

Şimdi, bu insanlar zamanında bu vergileri verselerdi en azından bir yatırım yapılırdı, en azından birtakım insanlara iş sahası açılırdı, bütçe açığı olmazdı, devlet gidip de borçlanarak -yani yüzde 30, yüzde 40 seviyesinde borçlanarak- faiz almazdı, dolayısıyla devlet bütçesine bir katkı da olurdu. Şimdi, böyle bir vicdan olur mu değerli milletvekilleri? Yani, şimdi, siz, büyük iş adamları, size yandaş olanlar, ki bunların çıkıp burada açıklanması lazım... Tabii, AKP her şeyi gizli kapaklı tuttuğu için kimin ne miktarda vergi borcunu affettiğini bilmiyoruz. Belki de Cihan Kamer’in de burada vergisi var, bu arada çünkü, başkalarının da var. Ondan sonra, bakın, 1’inci maddede yine bir af getirdiniz, geçici 1’inci maddede. Burada da banka sigorta muameleleri vergisinde af getirdiniz, orada herhâlde yine fonlar var, işte sizin öteden beri koruduğunuz İhlas Holding var. İhlas Holdingin yatırım fonları var mı? Herhâlde vardır. Ondan sonra, 252 bin kişiden 1 katrilyon 700 trilyon lira para toplamış. Tasarruf mevduat sigortasına son anda intikal ettirmediniz. Bir memlekette iktidar olanlar yandaşlarını böyle hakkı, adaleti bir tarafa iterek, böyle vicdan ölçülerini unutarak koruyamazlar sayın milletvekilleri. Şimdi, fakir fukaranın asgari ücretinden vergi alıyorsunuz da, ondan sonra tarımdan vergi alıyorsunuz da getirip de katrilyonları affediyorsunuz. Böyle adalet anlayışı, böyle hukuk anlayışı, böyle insanlık anlayışı olur mu? Olmaz.

Şimdi bu iki geçici 1 ve geçici 3’üncü maddede ben soruyorum: Ne kadar vergi affettiniz? Soru sordum, cevap vermiyorlar. Hesaplarına gelmeyince cevap vermiyorlar çünkü bu milletin gözünden her şeyi saklamak istiyorlar. Yani saklamakla nereye gideceksiniz, sayın milletvekilleri? İşte, her gün çıkıyor vatandaşlar… Efendim, Tayyip Erdoğan’ın çocuklarına verilen kredilerle ilgili söz söyleniyor, işte, İstanbul Bankasıyla ilgili imar yolsuzlukları söyleniyor. Buradan çıkılıyor, deniliyor ki: “Efendim, bunları burada söylemek kürsüyü kirletmek demektir.” Yani bu kirliliğin ne anlama geldiğini birilerinin anlaması lazım. Yani deniliyor ki: “Suistimalleri söylemek doğru bir şey değil; efendim, adam değil.” Demek ki hırsızlık yapmak adammış, soygun yapmak adammış. Bazılarının anlayışı böyle. Yani bizim bildiğimiz, bu kürsüler mukaddes kürsülerdir. Bu kürsülerde milletin fakruzaruret içinde olanların, fakir fukaranın hakkı korunması lazımken bu kürsülerde soyguncuların, vergi kaçakçılarının, gümrük kaçakçılarının hakları AKP Grubunun yarattığı, o 340 milletvekillinin yarattığı çoğunlukla onların hakkı savunuluyor. Böyle bir anlayış olmaz, sayın milletvekilleri.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayın, buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, insanlar çocuklarını, kriz geçiren insanlar 2 tane çocuğunu eliyle öldürüyor. Bu memlekette vicdan sahibi olan, insaf sahibi olan herkesin bir şey anlaması lazım. İnsanlar evine ekmek getirmiyor. İnsanlar her gün kapımızı çalıyor, “Biz açız.” diyor. Hâl böyleyken siz, vergi kaçakçılarının vergisini affetmekle nereye varıyorsunuz, kime hizmet ediyorsunuz? Yani siz 357 milletvekiliyle geldiğiniz zaman 2002 yılında, eğer hakikaten ciddi bir ekonomik tedbir alsaydınız, bu memleket bu hâle gelmezdi ama siz bunu da almadınız.

Şimdi, ben soruyorum işte; burada, bu vergi kaçakçılarına affı getiren kişilere soruyorum: Kimlerin, ne vergisini affediyorsunuz? Bunlar gümrük idarelerince tespit edilmiş, raporları tespit edilmiş, ondan sonra orada bekliyor. Bu kanun çıkacaklarını da bildiği için, haber vermişler, “Siz bunları ödemeyin, biz hemen af getiriyoruz.” demişlerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Yanlışsa çıksın, söylesinler burada.

Değerli milletvekilleri, böyle olmaz, devlet böyle yönetilmez.

Sayın Başkan, karar yeter sayısını da istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeleri birlikte işleme almıştım; önergeleri beraberce oylayacağım.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Geçici madde 3’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 4 üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Geçici 4 üncü maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

                                    

Nurettin Canikli

Mehmet Günal

M. Akif Hamzaçebi

 

 

Giresun

Antalya

Trabzon

 

 

 

 

 

Erkan Akçay

Mustafa Kalaycı

Fatma Salman Kotan

 

Manisa

Konya

Ağrı

“Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce yapılan gelir uzmanlığı özel sınavlarının birinde aldığı not daha sonra yapılan sınavda geçerli sayılarak gelir uzmanlığı kadrolarına atanmış olanların bu atamaları kazanılmış hak olarak kabul edilir ve bu gerekçe ile atamalarının iptaline yönelik işlem yapılmaz.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının “Geçici Madde 4” ün son cümlesindeki “memur kadrosuna” ibaresinin “Gelir Uzman Yardımcılığına” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       

                                    

Erkan Akçay

Mustafa Kalaycı

Kâmil Erdal Sipahi

 

 

Manisa

Konya

İzmir

 

Mustafa Enöz

Recep Taner

 

 

Manisa

Aydın

 

 

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)- Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun efendim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 4’üncü maddedeki değişiklik önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçici 4’üncü maddede vergi denetmen yardımcılarından yeterlilik sınavında başarılı olamayanların derecelerine uygun memur kadrosuna atanmalarının önü açılmakta, daha önce yeterlilik sınavına girip de kazanamamış olan vergi denetmen yardımcılarına bir kez daha yeterlilik sınavına girme hakkı verilmekte ve yeterlilik sınavında yine başarısız olurlarsa derecelerine uygun memur kadrosuna atanacakları ifade edilmektedir.

5345 sayılı Kanun’un 29’uncu maddesi, gelirler kontrolörlerinin, vergi denetmenlerinin, devlet gelir uzmanları, vergi istihbarat uzmanları ve gelir uzmanlarının çalıştırılmasını düzenlemektedir. Söz konusu maddede tüm grupların mesleğe alınmaları ve yeterlilik sınavları ile çalışma usul ve esaslarının yönetmelikle düzenleneceği ifade edilmektedir. Bu konulara ilişkin olarak, yönetmeliklerde yer alan ifadelerin açık olmaması ve ortaya çıkan yargısal problemler nedeniyle özellikle yukarıda bahsi geçen meslek gruplarına mensup kişilerin stajyerlik veya yardımcılık dönemlerinden sonra girdikleri yeterlilik sınavlarında başarısız olmaları hâlinde yapılacak işlemin kanunda açık bir şekilde ifade edilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.

Tasarıda yalnızca vergi denetmen yardımcılarının ve gelir uzman yardımcılarının yeterlilik sınavlarında başarısız olmaları hâlinde derecelerine uygun memur kadrosuna atanacakları belirtilmiş, diğerlerinin yeterlilik sınavında başarısız olmaları durumunda nasıl bir işlem yapılacağına değinilmemiştir. Bu konunun açıkta bırakılması doğru değildir.

Tasarıda bahsi geçen değişikliler sonucunda, mesleki hayatlarında üç yılı doldurup belli bir aşamaya gelmiş, yeterlilik sınavına girdikleri tarihin en az bir yıl öncesinden itibaren kendilerine mühür verilerek tek başlarına vergi incelemesi yapmaya yetkili kılınmış vergi denetmen yardımcılarının durumlarında bir değişiklik meydana gelmektedir. Bu durumun önüne geçilebilmesi için, ilk kez girecekleri yeterlilik sınavında başarısız olan vergi denetmen yardımcılarının derecelerine uygun memur kadrosu yerine derecelerine uygun gelir uzman yardımcılığı kadrosuna atanmaları doğru bir uygulama olacaktır.

Vergi incelemelerinin yüzde 90’ına yakınını gerçekleştiren ve toplam denetim gücünün yüzde 80’ini oluşturan vergi denetmenleri, Gelir İdaresinin yapısından kaynaklanan sorunlar, kurumsal yapı içindeki konumu, meslekte yükselmenin önünün kapatılması, kendilerini geliştirme ve birikimlerini paylaşma konusunda yaşanan sıkıntılar, vergi denetimi yapan çok sayıda birimin varlığı gibi uygulamalardan kaynaklanan sorunlar ve uzun yıllardır yaşanan özlük haklarına ilişkin konular yüzünden artan bir hızla başka kurumlara geçmektedirler.

Yine, yaşanan sorunlardan dolayı mesleğe yeni başlayan vergi denetmen yardımcılarının önemli bir kısmı üçüncü yılını doldurmadan ayrılmaktadır. Açıkçası, vergi denetmenleri küstürülmektedir. Vergi denetmenleri, kendileriyle aynı görevi üstlenen diğer birimlerdeki personelin aldığı maaşın neredeyse yarısını almaktadır. Çeşitli şekilde konumlandırılan denetim elemanlarının özlük haklarında farklılıkların bulunması, derin farklılıkların bulunması denetim elemanları arasında çekişmeye yol açtığı gibi, moral ve motivasyonunu da bozmaktadır. Eşit işe eşit ücret ilkesine dayalı adaletli bir sistemin oluşturulması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, Gelir İdaresinin yeniden yapılandırılması çalışmalarının bir an önce tamamlanması gerekmektedir. Ancak Gelir İdaresi ayrı tüzel kişiliğe sahip özerk yapıda ve özel bütçeli kurulamadığı için idari yapı içindeki yeri tam olarak netleştirilememiştir. Akabinde Maliye Bakanlığı Gelir Politikaları Genel Müdürlüğünün kurulması ile de iki başlı bir yapı ortaya çıkmıştır. Strateji üretenlerin ve bunları hayata geçireceklerin farklı birimlerde olması istenilen başarıya ulaşılmasını engellemektedir.

Denetimde iş birliği ve koordinasyonun sağlanmasında ciddi sorunlar bulunmaktadır. Hızlı ve inisiyatifle hareket edebilen, sisteme hâkim, maddi ve manevi anlamda motivasyonu yüksek, etkin, moral değerleri yüksek bir vergi idaresinin oluşturulması zorunludur. Birçok kez reform amacıyla vergi yasaları çıkarılmış olmasına karşın beklenen başarıya ulaşılamamıştır. Söz konusu yasaları uygulayacak idare ve personelin göz ardı edilerek sonuca ulaşılması mümkün değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Zira her ne kadar mükemmel yasalar çıkarsanız da bunları hayata geçirecek kadroyu bulamazsanız başarılı olmanız mümkün değildir.

Bu düşüncelerle, muhterem heyetinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Geçici 4 üncü maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                               Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

“Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce yapılan gelir uzmanlığı özel sınavlarının birinde aldığı not daha sonra yapılan sınavda geçerli sayılarak gelir uzmanlığı kadrolarına atanmış olanların bu atamaları kazanılmış hak olarak kabul edilir ve bu gerekçe ile atamalarının iptaline yönelik işlem yapılmaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Hazırlanan önergeyle 5345 sayılı Kanunun geçici 3 üncü maddesinin dördüncü fıkrasına göre bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce yapılan gelir uzmanlığı özel sınavlarında aldığı not daha sonra yapılan sınavda geçerli sayılarak gelir uzmanlığı kadrolarına atanmış olan personelin bu atamalarının kazanılmış hak olarak kabul edilerek sadece bu gerekçeye istinaden atamalarının iptal edilmemesi yönünde geçici bir düzenleme yapılması önerilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde geçici madde 4’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, tasarıya geçici maddeler eklenmesine ilişkin beş önerge vardır. Önergeleri ayrı ayrı okutup işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

T.B.M. Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 329 Sıra Sayılı yasa teklifine aşağıdaki geçici beşinci maddenin eklenmesini arz ederiz.

Geçici madde 5 – 5520 Sayılı kurumlar vergisi kanununda yeni bir değişiklik yapılıncaya kadar yabancılara ait bankalar ile özelleştirilen kitlerdeki vergi oranları yüzde 30 olarak hesaplanır.

 

                                    

Kamer Genç

A. Jale Ağırbaş

Bayram Meral

 

 

Tunceli

 İstanbul

İstanbul

 

 

 

 

 

Vahap Seçer

Bilgin Paçarız

R. Kerim Özkan

 

Mersin

Edirne

Burdur

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu 329 sıra sayılı yasaya bir geçici madde eklenmesiyle ilgili bir önerge verdim. Bu önergemin mahiyeti şu: Yabancı bankalarla devlet tarafından özelleştirilen KİT’lerin kurumlar vergisinin yüzde 30’a çıkarılmasını istiyorum.

Şimdi, biliyorsunuz, bu kurumlar vergisi eskiden yüzde 30’du. Ama maalesef, devri iktidarınız zamanında durup dururken bu yüzde 20’ye indirildi. Bu yüzde 20’ye nasıl indirildi biliyor musunuz? Siz Telekom’u yok pahasına özelleştirdiniz. Yok pahasına özelleştirdikten sonra bu Telekom’un arkasında da kimler ortak olduğunu da biraz seziyorum ben. Çünkü bu Telekom 6,5 milyar dolara özelleştirildi, 5 milyar doları beş senede ödenecekti. Fakat 2007 seçimlerinde bu Telekom geldi, sizin iktidarınıza yardımcı olmak için 5 milyar doları hemen, beklemeden beş seneyi, getirdi yatırdı. Siz de bunun karşılığında getirdiniz Telekom’un kurumlar vergisini yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirdiniz.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Sadece Telekom’un değil kurumlar vergisi.

KAMER GENÇ (Devamla) – Onun gibi daha başka kurumlar var, söyleyeceğim.

Şimdi, bir Telekom’un kurumlar vergisinin yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirilmesinden devletin kaybı 500 trilyon lira, asgari 500 trilyon lira. Şimdi, Türkiye’de yabancı bankaların sayısı her geçen gün artıyor. Bakın, şimdi, Hükûmetiniz öyle bir karar aldı ki birçok şeyler banka kanalıyla ödeniyor, maaşlar banka kanalıyla ödeniyor, kiralar bankalara ödeniyor, birtakım paralar banka vasıtasıyla ödeniyor. Bu bankalar haksız olarak, yani hiçbir katkıları yok, vatandaştan bir para alıyorlar ve bu paraları da yurt dışına transfer ediyorlar. Şimdi, dünyanın neresinde yabancı sermaye gelecek… Orada doğru dürüst, yani yatırım için gelen sermaye için saygım var ama bankacılık ayrı bir konu. Yani bu bankalara getirip de kurumlar vergisi nispetini yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirmenin bir anlamı var mı? İşte burada yaptığınız kayıplarla, o özelleştirilen KİT’lerde yaptığınız vergi indirimiyle devletin kaybı 8-9 katrilyon lira. Bu 8-9 katrilyon lirayı üç dört sene siz alsaydınız, bugün ne ekonomik kriz olurdu ne o işçilere, o asgari ücretle çalışan insanlara, yani ayda yüzde 3, yüzde 4, emekliye para vermezdiniz. Katbekat, emeklilerin maaşına yüzde 50 nispetinde bir zam yapabilirdiniz. Bakın, bundan sonra yine bir önergem var, onda da konuşacağım.

Bakın, eğer krizi önlemek istiyorsanız, bu memleketin kaynakları var, bu kaynaklardan yararlanmamız lazım. Sizin ekonomik krizi önleme niyetiniz yok. Benim gördüğüm kadarıyla zaten milleti sadaka kültürüne alıştırmışsınız, milleti fakruzaruret içinde bulunduracaksınız. İşte iş yerleri kapanıyor. Sermaye birtakım dinci kesimlerin eline geçiyor. İşte bugün biliyoruz, 5x5 ciplere kimlerin bindiğini insanlar sokaklarda görüyor. Şimdi ne yapacaksınız? Normal olarak insanları artık iş bulamaz… Ancak iş, o düşüncede olan insanlara temin edilecek bir düzenlemeye gidiyorsunuz. Bu memleketin gerçeklerini eğer şey ederseniz, yani kaynaklarını kullanmak istiyorsanız bu önergeyi kabul edin.

Yani bugün Telekom niye yüzde 20 kurumlar vergisi ödesin? Telekom zaten iki senede, özelleştirildikten sonra sermayesini karşıladı. Telekom’da o kadar büyük devlet zararı oldu ki. Orada yıllarca teknoloji bakımından yetişen müdürler vardı, mühendisler vardı, onların hepsi emekliye ayrıldı; o güzelim teknik kadroyu yok ettiniz. Bir devlet ancak böyle düşmanca idare edilebilir.

Değerli milletvekilleri, şimdi bakın, kaynaklarımız var, bu kaynakları iyi kullanalım, vergi alınması gereken kişilerden vergi alalım. Yoksa şimdi zenginden almayacaksınız… Bu devlet iflasa gidiyor, kim kurtaracak bunu? Meclisde kurtarmazsa, yani bunu kim kurtaracak? Herhâlde gökten bir şeyler yağmayacak. Kaynakları maalesef… İşte bir yandan zamanınızda boyuna vergi afları geliyor, boyuna yandaşlarınızdan sıkıntıya düşenlerin vergi aflarını affediyorsunuz. Bakın, burada birtakım arkadaşlar önerge veriyorlar, acaba… Sizin içinizde, ben biliyorum, çok değerli dostlarımız var, kardeşlerimiz var, insanlarımız var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani ben inanıyorum ki, siz bu sıralarda oturmasaydınız, şu sıralarda otursaydınız -inanmanızı istiyorum- buraya gelen kanunların yüzde 99’unu reddedecektiniz çünkü ben tanıyorum insanları, ama bu iktidar hırsı insanın gözünü karartıyor. Hele bu genel başkan diktası yok ya, o zaten milletvekillerini kişiliksizleştiriyor. Ben de aynı durumdaydım, genel başkan geldi mi ayağa kalk, şak şak şak. Nedir yahu? Bu kim kardeşim? O da bir insan. İtiraz edilmiyor.

Bakın sayın milletvekilleri, Türkiye çok ciddi bir sıkıntı içinde. Bakın insanlar çocuklarını katlediyorsa bilin ki bunun sonu çok kötüdür. Buna şimdiden tedbir almamız lazım. Bunun gülünecek bir tarafı yok. Memleketi felakete götüren bir yönetiminiz var, memleketi kardeş kavgasına götüren bir yönetiminiz var. Bunun şimdiden önlemini almazsınız, sonu felakettir; bu felaketten en büyük zararı siz görürsünüz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığı’na

 

Görüşülmekte olan 329 sıra sayılı Kanun Tasarısına Geçici 4. maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

                                    

Kamer Genç

Harun Öztürk

A.Jale Ağırbaş

 

 

Tunceli

İzmir

İstanbul

 

 

 

 

 

Recai Birgün

Tayfun İçli

Hüseyin Pazarcı

 

İzmir

Eskişehir

Balıkesir

 

Geçici Madde: Devlet memurları ve diğer kamu görevlileri ile emekli, dul ve yetimlerin maaşlarına kriz nedeniyle ilave artış yapılabilmesi için 2009 yılı Merkezî Yönetim Bütçesinin yedek ödenek tertibine 3 milyar Türk Lirasına kadar ödenek eklemeye Maliye Bakanı yetkilidir. Hazine bu tutar için özel tertip devlet iç borçlanma senedi ihraç edebilir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

Sayın Genç, bu son önergenizmiş.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet.

BAŞKAN - Başka yormayacağız sizi.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; güya bir kriz önleme kanunu getirmişsiniz. Bu kriz önleme kanununa ben şöyle bir önerge verdim. Önergeye destek veren DSP’li arkadaşlar, onlar imzaladılar, teşekkür ediyorum.

Şimdi, olay…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kimin verdiğini söylemiyorsun ama.

KAMER GENÇ (Devamla) – CHP de verdi, bunu DSP verdi ama, o CHP’nin verdikleri… Ayrıca CHP’lilere de teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından “DSP vermedi mi?” sesi)

Efendim, SHP yok ki daha… Neyse…

Şimdi, arkadaşlar, işleri sulandırmayalım.

Benim önergemin mahiyeti şu: Şimdi, bakın Türkiye’de çok ciddi bir kriz var. Yani size göre teğet geçiyor ama aslında teğet geçmemiş, içini delerek geçmiş. Şimdi, mesele şu, burada işsizlik almış yürümüş, üretim yok, esnaf kepenk açmıyor, siftah etmiyor.

Şimdi, bunun bir yolu var, diyorum ki: Bütün memurlara, bütün işçilere, bütün emeklilere aylık işte, bu 3 katrilyon lira civarında Maliye Bakanlığı ödeneğinden bir para aktaralım. Bütün işçilere, emekli işçilerine, memurlara, bütün insanlara -yani onu bölelim- ayda hiç olmazsa 250 ile 300 milyon lira bir para verelim. Bu parayı verdiğimiz zaman ne olur biliyor musunuz? İşte,  vatandaş gidecek lokantada yemek yiyecek, esnaftan alışveriş yapacak, piyasa canlanacak. Ekonominin kuralları var. Yani işte, bu kuralı işletirsek…

Ben hatta o bankaları hortumlayanlara, o bankalara katrilyonları intikal eden geçmiş hükûmetlere dedim ki: O paraları onlara vermeyin, o patronlara. Getirin, Kızılayla, paraları alın vatandaşa dağıtın çünkü o adam yurt dışına kaçırmayacak o parayı, hiç olmazsa alışveriş yapacak, işte, lokantaya gidecek, otele gidecek, seyahat edecek, dolayısıyla piyasa canlanacak, piyasa canlanınca, bu para dönünce ekonomi canlanacak. Bunların bir kuralları var.

Şimdi, Allah hepimize akıl ve izan vermiş, akıl ve izanın yolu bir. Şimdi, Türkiye’de, işte, devletimizin kaynakları var sayın milletvekilleri, inanınız var. Hırsız çok, soygun çok, yani, soygun, hırsızlık o kadar almış yürümüş ki… Şimdi, sizin Genel Başkanınız diyor ki: “700 milyar dolarlık gayrisafi millî hasılamız var.” E, bu 700 milyar dolarlık gayrisafi millî hasıla varsa bunu bir KDV’ye çevirelim, bunu bir vergiye çevirelim, ne kadar vergi tahsil ediyorsunuz, ne kadar KDV alıyorsunuz? Şimdi, sizin bu kanunun geçici 1’inci maddesi ile 3’üncü maddesinde affettiğiniz vergi, benim bu önergede memura, emekliye, işçiye vermeyi öngördüğüm paradan daha fazla. Yani, bunun hesabını yapalım, gelelim, masa başında yapalım.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, ben akşama kadar büromda oturuyorum, sokakta geziyorum, o kadar çok acı içinde, o kadar çok fakruzaruret içinde insanlar geliyor ki, yani, ben insan olduğumdan da utanıyorum. Acaba bu memleket niye bu duruma geldi, gayrisafi millî hasılası 700 milyar dolar olan bir memlekette nasıl oluyor bu kadar fakirlik oluyor, nasıl oluyor burada insanlar gidiyor diri diri kendini yakıyor, bunun bir hesabını görmek lazım. Burada bir gün bir açık oturum yapalım, bunu… Particiliği bir tarafa itelim.

Ya arkadaşlar, bakın, ben Danışma Meclisi üyeliği zamanında buraya geldim, askerî yönetim zamanında ama hiçbir zaman vicdanımı karalamadım, hiçbir zaman emirle iş yapmadım, vicdanım neyi gerektirdiyse onu çıktım söyledim bu kürsülerde ve halk, Tunceli halkı gibi onurlu ve soylu halk -Türkiye'nin bütün halkı onurlu ve soyludur, buna inanıyorum- o askerî yönetimde gelmeme rağmen, orada verdiğim mücadelede, bakın, beni Tunceli’de altı defa seçtiler, altı defa. Küçük bir yer, küçük yer yani dar bir bölge sisteminde. Yani, bu soylu halkımız daima güç odaklarının emrine girmeyen, vicdanının sesiyle hareket eden, hırsızları desteklemeyen, soygunların peşinden gitmeyen, namusuyla şerefiyle memleketi için hizmet eden insanları ömrünün sonuna kadar destekler. Bunu da sizden rica ediyorum. Yani, gelin bu siyasi iktidarın, işte, hesaplarını bir tarafa bırakalım, Türkiye'de çok büyük ekonomik sıkıntı varsa, çok ciddi sıkıntılar varsa bunları el birliğiyle aşalım. Türkiye Cumhuriyeti devleti hepimizin devletidir. Bu devlette barış olursa hepimiz barışın nimetlerinden yararlanacağız. Bu memlekette huzur olursa hepimiz huzurun nimetlerinden yararlanırız. Yani, şimdi bir memura 300, bir emekliye 300 milyon lira, beş ay verirsek devlet bir şey kaybetmez, piyasa canlanır. Ama bunun… Öte tarafta getirip de birtakım insanlara katrilyonları vermeyelim değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, tamamlayın lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Onun için, sizlerden rica ediyorum bu önergeyi kabul edin, sevabı sizin olsun arkadaşlar. Yani, en azından kabul edersek, yahu deriz ki “İşte AKP de kabul etti.” ama etmezseniz giderim sokakta derim vallahi “Bunlar zenginleri düşünüyorlar, fakirleri düşünmüyorlar.” Doğrusu değil mi yani?

Şimdi, burada, 3 tane, geçici 1’inci maddeyle geçici 3’üncü maddede aşağı yukarı 4 katrilyona yakın vergi affını getiriyorsunuz. E, serbest bölgelerde çıkardınız son anda vergi affını getirdiniz, kimin yararlandığını biliyorum. E, bunları, her sıkışan kendi yandaşlarınızın, işadamlarının vergilerini affediyorsunuz, biraz da fakir fukarayı düşünün arkadaşlar. Yani, hesap ortada, kitap ortada.

Verdiğim önerge ülkeye ve millete faydalı bir önerge, ama vicdanınıza kalmış, kabul ederseniz edin, etmezseniz…

Saygılar sunuyorum. İyi akşamlar efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan tasarıya aşağıdaki maddenin geçici 5. madde olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                    

Mustafa Kalaycı

Rıdvan Yalçın

Emin Haluk Ayhan

 

 

Konya

Ordu

Denizli

 

 

 

 

 

M. Akif Paksoy

Beytullah Asil

 

 

Kahramanmaraş

Eskişehir

 

 

Geçici madde 5. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 81. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sigorta prim oranları sigortalı ve işveren hisseleri 2009 ve 2010 yılları için 3’er puan indirilerek uygulanır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Kalaycı, gerekçeyi mi okutayım?

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Gerekçeyi okutun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yaşanan ekonomik krizin istihdama dönük olumsuz etkilerini hafifletmek amacıyla işçi ve işveren prim yükünün iki yıl için indirimli uygulanması öngörülmektedir.

 

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan tasarıya aşağıdaki Geçici Maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

                                    

Nurettin Canikli

Mehmet Ali Susam

Faik Öztrak

 

 

Giresun

İzmir

Tekirdağ

 

 

 

 

 

Abdulkadir Akgül

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Mehmet Yüksel

 

Yozgat

Malatya

Denizli

 

 

 

 

Erkan Akçay

 

 

 

Manisa

 

 

 

 

 

“Geçici Madde 5 – 7/6/2005 tarihli ve 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu kapsamındaki üyelerin odalara, odaların Birliğe olan ödenmemiş aidat borçlarına ait gecikme zammının tamamı ile bu mad-denin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde üyelerin odalara, oda-ların Birliğe olan aidat borçlarının tamamının ödenmesi hâlinde bu borçlara ait gecikme zamları silinir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Barolar Birliği, TOBB üyelerine yönelik düzenlemeler eşitlik ilkesi ge-reği Esnaf ve Sanatkârlar ile bunların odaları için de getirilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul et-meyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, önergede bir isim eksik okundu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, bir önceki önergedeki, ortak önergedeki isimler eksik okundu.

BAŞKAN – Kim okunmadı?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Akif Bey’in ismi okunmadı. MHP de katılmıştı.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – İlk imza sahibiyim, ama oku-madınız.

KÂTİP ÜYE YUSUF COŞKUN (Bingöl) – Çok karışık, kusura bakma-yın.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – O zaman, şimdi düzeltirse-niz

BAŞKAN – Yalnız bu önergelerin üçte 1’inde ciddi anlamda tahrifat var. Karışmış, silinmiş, çizilmiş, atladı.

Önergedeki imzaları tekrar okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarıya aşağıdaki Geçici Maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                    

Nurettin Canikli

Mehmet Akif Hamzaçebi

Mehmet Ali Susam

 

 

Giresun

Trabzon

İzmir

 

Faik Öztrak

Abdulkadir Akgül

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Tekirdağ

Yozgat

Malatya

 

Erkan Akçay

Mehmet Yüksel

 

 

Manisa

Denizli

 

BAŞKAN – Evet, bir önceki önergedeki isimleri, önerge sahiplerinin isimlerini tekraren okutmuş olduk.

Diğer önergeyi okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

       

                                    

Nurettin Canikli

Öznur Çalık

Fatma Şahin

 

 

Giresun

Malatya

Gaziantep

 

 

 

 

 

Enver Yılmaz

Abdullah Çalışkan

İsmail Göksel

 

Ordu

Kırşehir

Niğde

 

“Geçici Madde 6 -  Bu Kanunla 492 sayılı Harçlar Kanununun (4) sayılı tarifesinin “I-Tapu İşlemleri” başlıklı bölümünün 13 numaralı fıkrasının (a) ve (c) bentlerinde yapılan değişiklik ile aynı tarifenin sonunda yer alan hükmün kaldırılmasına yönelik düzenleme, bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce; cins tashihi yapılmamış arsa ve arazi üzerine inşa olunan bina vesair tesislerin tescili ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığının görüşü alınarak Maliye Bakanlığınca tespit ve ilan edilmiş bulunan sosyal mesken, işçi evleri ve bunlardan daha düşük nitelikteki meskenlerin tescilinde ve bunların dışında kalan her nevi cins ve kayıt tashihinde de uygulanır ve ayrıca vergi cezası ve gecikme faizi aranmaz. Ancak, bu Kanunun yayımı tarihinden önce tahsil edilmiş tutarlar iade edilmez, tarh ve tahakkuk ettirilmiş olan harçların takip ve tahsiline devam edilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeyi katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe – Yapılan düzenleme ile bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce cins tashihi yapılması gerektiği halde yapılmamış gayrimenkullerin yeni tutarlar üzerinden ilave harç, ceza, faiz alınmaksızın cins tashihinin yapılması sağlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, madde 34 üzerinde bir adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun tasarısının mevcut 34 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

                                    

Bekir Bozdağ

Turan Kıratlı

Veysi Kaynak

 

 

Yozgat

Kırıkkale

Kahramanmaraş

 

 

 

 

 

 Mehmet Emin Tutan

Fatih Arıkan

 

 

Bursa

Kahramanmaraş

 

“Madde 33 -  Bu Kanunun;

a) 8 inci maddesi, 14 üncü maddesi, 32 nci maddesinin (1) ve (8) nu-maralı fıkraları ile geçici 1 inci maddesi yayımını izleyen aybaşında,

b) 32 nci maddesinin (6), (7) ve (13) numaralı fıkraları 1/1/2009 tari-hinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

c) 32 nci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) ve (c ) bentleri 1/10/2008 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

ç) 4 üncü, 5 inci, 6 ncı maddeleri 1/8/2009 tarihinde,

d) 26 ncı maddesi 1/1/2010 tarihinde,

e) Diğer hükümleri yayımı tarihinde

yürürlüğe girer.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Verilen önergeler doğrultusunda yürürlük maddesi yeniden düzenlenmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

Madde 34’ü kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

Madde 35’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

Sayın milletvekilleri, tasarının ve tekliflerin tümünün oylanmasından önce İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre aleyhte Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’in söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 329 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın tümünün oylanmasından önce oyumun rengini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ben tabii, uzun yıllar burada bulundum. İktidar partisinde bulunan milletvekillerinden bir kısmı iyi bilirler, bunlar her konuda çıkar konuşurlardı. O zaman her fıkra üzerinde dört önerge veriliyordu, yürürlük, yürütme maddelerinde konuşuluyordu. Siz şimdi otuz dört maddelik bir kanun, tabii, bir madde içinde aşağı yukarı yirmi yedi tane de fıkra var; bunları iki madde hâlinde görüşüyorsunuz. Yani burada da bir iki tane söz aldık diye de kimsenin tepki göstermesine gerek yok.

Getirilen bu kanunla gerçekten fakirin fukaranın, muhtaç olanın hiçbir sorununa çözüm getirilmiyor. Sadece getirilen… Tamam, yani, işsizlikle ilgili ufak bir tedbir getiriliyor. Ona tabii, saygı duyuyoruz, o konuda biz de zaten 1’inci maddedeki o şeylere destek verdik ama onun dışında hep vergi afları getiriliyor. Ben bir maddede konuşurken İstanbul’da galiba 5 bin mi veya 500 tane en büyük mükellefi bir vergi dairesine toplamışlar orada geçen sene-söylendiğine göre- yapılan incelemede bulunan matrah farkı 100 milyar lira. Bakın, Türkiye'nin en büyük mükelleflerinin toplandığı bir vergi dairesinde maalesef vergi incelemesi yapılmıyor, inceleme yapılmıyor. Şimdi soruyorum: Sizin bakanlardan, başbakanlardan -çocukları ticaretle uğraşıyorlar- hangisinin defterleri inceleniyor? Ama servetlerinde korkunç artışlar var, korkunç artışlar var. Peki, bu servetlerin niye vergisi verilmiyor sayın milletvekilleri? Bu Maliye Bakanlığı niye orada duruyor? Demek ki evvela, bu memleketin kaynaklarının ülke lehine, ülkenin ihtiyaçları lehine kullanılması için gereken tedbirler alınmıyor. Dolayısıyla, memleket, sermaye grupları, para, birtakım vergi kaçakçılarının elinde toplanıyor, birtakım haksız kazanç elde edenlerin elinde toplanıyor ve bunların da üzerine gidilmiyor. Şimdi, böyle bir Hükûmetin getirdiği ben hangi icraatına vicdan huzuru içinde “evet” diyeyim? Mümkün değil, diyemem ki.

Konuştum, bizim Tunceli’de organize sanayi bölgesine bir 3-4 trilyon lira bir para verilmesi lazım, dört beş senedir 1 kuruş verilmiyor ama getirip de 5 trilyon liralık buzdolabı, çamaşır makinesi falan dağıtmışsınız. Yani ben ona karşı çıkmadım, teşekkür de ederim ona ama şimdi öte tarafta, yine Tunceli halkının, orada, Güneydoğu’da da birçok illerimizin terörden doğan alacağı var. Yani bu vatandaşın alacağı, değerli milletvekilleri -getirin- bunlar da çok küçük değerler yani adamın evi yıkılmış, tarlası gitmiş, hayvanı gitmiş, aslında zararı 50-100 milyarken işte, getiriyor komisyon, buna bir ufak uzlaşmayla “Yahu, işte şu miktar üzerinde anlaşalım.” diyor, 3-5 milyar, 10 milyar liralık bir paralar. Ee, onları da verin yani. Bu devletin imkânları da var. Yani esas yapılması gereken şeyler yapılmıyor, alınması gereken tedbirler alınmıyor ama öte tarafta, bir iş yapıyormuşuz gibi, işte, günlerce, burada milletvekilleri saatlerce bekletiliyor, saat 14.00’ten 21.00’e kadar, sanki ülkeye çok ciddi hizmet getiren kanunlar düzenliyoruz. Yani üç beş tane… İşte, 3’üncü maddede, gümrüklerde inceleme yapılmış, vergiler tespit edilmiş, raporlar orada var, ondan sonra bu kanun… Hükûmet biliyor ya, nasıl olsa grup başkan vekilleri hemen son anda getiriyorlar, işte önergeleri de veriyorlar, o sıkışık durumda olanların, vergi kaçakçılarının, işte imar affı bekleyenlerin ihtiyaçlarını karşılayacak korsan önergeleri de veriyorlar. Böyle olunca birtakım insanlar kanunsuzluktan rant sağlıyorlar değerli milletvekilleri. Bunlar kanunsuzluklardan rant sağlarken de bence de Parlamentoda dürüst, namuslu, vicdanının sesini dinleyen insanların, milletvekillerinin de buna alet olmasını istemiyoruz. İşte bu kanunlara bu nedenle ben karşı koyuyorum. Yani, memleketimizin birçok ihtiyacını… Bu memleketin kaynakları namusluca, şereflice kullanılsa, gerçek kazançlardan vergi alınsa, gerekli olan kamu hizmetlerinden karşılık alınsa zaten Türkiye devasa bir ülke. Bu ülkede suistimal olmasa, soygun olmasa, ihalelerde yolsuzluk olmasa -bu Türkiye devasa bir ülke- bu ülkenin kaynakları bugünkü 70 milyonun belki 2 mislini besler ama maalesef insanlar iktidara gelince gözleri kör oluyor, ceplerini doldurma dışında bir şey görmüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Sabahtan beri aynı şeyleri söylüyorsun vallahi billahi!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç, tamamlayın konuşmanızı.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, aynı şeyleri söylemiyorum. Siz benim söylediklerimin bir tarafını anlıyorsunuz, bir tarafını anlamıyorsunuz. Ben diyorum ki… Yani söylediklerimin neresi yanlış?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Neresi yanlış!

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Külliyen yanlış!

KAMER GENÇ (Devamla) – Diyorum ki, bakın, sizin İktidarınız zamanında bir tane Meclis soruşturması kabul edildi mi? Edilmedi. Bir tane araştırma önergesi yani hırsızlarla ilgili, soyguncularla ilgili kabul edildi mi?

Bakın, diyorum ki gelin bir önerge verelim. Ben burada yüz tane meseleyi dile getirdim. Bir araştırma önergesini verelim. Hakikaten bu İstanbul’da, işte, bu rant sağlayan, işte, imar değişikliği yapan insanlar, hakikaten bu kuyumcular, işte, sizin liderinizle ilişkisi olan Cihan Kamer, o sayılı insanlar ne kadar devletin kaynaklarını kullanmışlar, o free shop’larda ne kadar alışveriş yapıyorlar, ne kadar vergi kaçırıyorlar, bunları bir araştıralım. E, şimdi, bunlar araştırılmadan nasıl tespit edilecek sayın milletvekilleri?

Ben bu nedenle bu kanuna karşıyım. Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve benzer mahiyetteki kanun tekliflerinin yapılan açık oylama sonucunu arz ediyorum:

Kullanılan oy sayısı:        241

Kabul:                              220

Ret:                                  19

Çekimser:                        2 (X)

 

Böylece tasarı ve teklifler kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. İş dünyamız için hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum, memleketimize de hayır getirmesini temenni ediyorum.

Sayın milletvekilleri, sizlere de özverili çalışmalarınızdan dolayı canıgönülden teşekkür ediyorum. Bakanımız da teşekkür edecek şimdi.

Sayın Bakanım, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; önemli bir tasarıyı yasalaştırmış bulunuyoruz. Bir gün Plan ve Bütçe Komisyonunda, iki gün de Genel Kurulda, altmış maddeden oluşan bu düzenleme şu an itibarıyla yasalaşmış bulunuyor. Öncelikle, Parlamentoda grubu bulunan bütün siyasi partilere teşekkür ediyorum. Bütün gruplar gerçekten bu yasa tasarısının çok daha sağlıklı ve verimli bir şekle dönüşmesi konusunda bir el birliği, bir gönül birliği yaptık ve katkılarından dolayı da çok teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, çok kısaca bir iki hususu belirtmek istiyorum. Israrla birçok toplantılarda krize karşı önlemlerin alınmadığı söyleniyor. Şunu net olarak ifade edeyim ki bu düzenlemede de var, kırk dokuz ildeki teşvik bir yıl uzatılıyor. Bu teşviklerin ne şekilde olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Bugün bunu anlatmak için gelmedim. Ayrıca, diğer illeri de kapsayan sigorta primlerinde, işveren primlerinde yüzde 25’lik bir indirim de gerçekleştiriyoruz. Bu da takriben işverenler açısından 4,7 milyar TL’lik bir imkân işverenlerimize sağlanıyor. Başka birçok teşvikler de var: Genç teşviki, kadın istihdamıyla ilgili teşvikler var, özürlü teşviki var. Yani, bunları sayın sayabildiğiniz kadar. Birçok teşvikler istihdamın önünü açma adına gerçekleştiriliyor. İstihdam paketini çıkardık. Orada birçok güzel düzenlemeler var. Şimdi de bugün “kısa çalışma ödeneği” diye ifade edilen bir düzenlemeyi getirdik. Kısa çalışma ödeneği ile ilgili buradan, kapatırken Meclisi, şunu ifade edelim: İşverenlerimize sesleniyoruz: İşçilerin iş akitlerini feshetmeyiniz çünkü devlet sigorta priminize indirim konusunda el attığı gibi, birçok teşviklerde size el uzattığı gibi işçilerin ücreti konusunda da bu akşam itibarıyla çok ciddi şekilde el uzatmış bulunuyor. O hâlde işçinin iş aktini feshetme konusu hepimizin direnç göstermesi gereken bir konudur, baştan işverenlerimizin direnç göstermesi gereken -en son düşünmesi gereken- bir hadisedir. Bu düzenleme inanıyorum ki istihdamı koruma açısından çok önemli bir düzenleme olmuştur.

Ayrıca tek bildirge, yıllardır talep edilen tek bildirge konusu da bugün yine sizlerin oylarıyla gerçekleşmiş oldu. Bölgesel, sektörel yatırımlar açısından da çeşitli teşvikler içeren düzenlemeyi gerçekleştirdik. Yine kırk dokuz il söyledim. Ahıska Türklerinin sorununu hep birlikte çözmüş olduk. Onları vatandaş olarak önümüzdeki süreç içerisinde dâhil edeceğiz. Avukatların, TOBB ve esnaf odaları üyelerinin aidat faizleri, borçları silindi. Bunu da yine müşterek olarak gerçekleştirdik. Çeklerle ilgili aksayan yönleri düzelttik ve hurda araçlarla ilgili düzenleme ve sağlık ödemeleriyle ilgili önemli bir düzenleme getirdik. Doksan günlük süreyi altmış güne çektik ve sağlık ödemelerini bundan sonra altmış gün içerisinde sağlık kuruluşları almaya başlayacaklar. Bu konudaki yasal engel ortadan kalkmış oldu.

Ben teşekkür ederken, burada geçici 3’le ilgili bir değerlendirme yapıldı. Sayın Çebi keşke burada olsaydı iyi olurdu. Şöyle bir cümle kullandı: “71 bin araç bir gruba peşkeş…” gibi bir ifade kullanıldı. Bunun kayıtlarda olması dolayısıyla bunu tavzih etme açısından söylüyorum.

Değerli arkadaşlar, Maliye Bakanlığı ile gümrük idaresi arasında Ağustos 2002 yılında başlayan ve 2005 yılına kadar devam eden, tarife farkından kaynaklanan bir vergisel sorun, 2002 Ağustos ayından 2005 yılına kadar yaşanan bir süreç. Minibüs ile otomobil arası araçlarla ilgili bir vergisel sorun yaşanmış, 2005’te bu fark edilmiş ve biz bir düzenleme yapmışız, bu düzenlemeyle bu sorun ortadan kalkmış. Fakat bu, 2002 ile 2005 arasındaki bu araçlarla ilgili Maliyenin eski yüksek vergi tarifesi ile gümrük idaresinin bağlayıcı tarife uygulamaları arasındaki meydana gelen farktan doğan sıkıntıyı, mağduriyeti ortadan kaldırmaya dönük bir düzenlemedir.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Yani, bir alacaktan vazgeçtik Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Bundan dolayı yanlış bir anlaşılma olmasın. Bu, burada, 71 bin aracı ihtiva eden ve geçmiş döneme ait olan, o süreye ait olan bir sorunu çözmeye dönük bir düzenlemedir. Burada yapılan, 71 bin aracın ÖTV ilave vergi farkı kaldırılıyor. Bu, iki kurum arasındaki bu oluşan farkı kaldırmaya dönük, ihtilafı çözmeye dönük, 71 bin vatandaşımızın kamuyla ihtilafını çözmeye dönük bir düzenlemedir.

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Bakan, bunun mükellefi vatandaş değil. Ne alakası var?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, gerçekten bu kadar önemli düzenlemeleri kısa süre içerisinde gerçekleştirme fırsatını, imkânını verdiğiniz için sizlere çok teşekkür ediyorum.

Yasanın hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Ben de özveriyle çalışan Hükûmetimize, grup başkan vekili arkadaşlarımıza ve milletvekillerimize çok teşekkür ediyorum. Yasa tekrar hayırlı olsun dileğinde bulunuyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

5.- Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu’nun; Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Antalya Milletvekili Sadık Badak ve 5 Milletvekilinin; Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 4 Milletvekilinin; Türk Ceza Yasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.- Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu’nun; Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Antalya Milletvekili Sadık Badak ve 5 Milletvekilinin; Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 4 Milletvekilinin; Türk Ceza Yasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/283, 2/270, 2/277) (S.Sayısı: 272)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bu saatten sonra da komisyonun bulunmama ihtimali göz önüne alınarak, çalışma saatimizin de sona ermesi yaklaştığından, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 19 Şubat 2009 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar diliyorum.

               

Kapanma Saati: 20.43

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.