DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 3 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ CİLT : 38 44’üncü Birleşim 14 Ocak 2009 Çarşamba İ Ç İ N D E K İ L E R I.
- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II.
- GELEN KÂĞITLAR III.
- YOKLAMALAR IV.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları 1.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter’in, Siirt ilinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması 2.- Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, son yıllarda yaşanan
Anayasa ve hukuk ihlallerine ilişkin gündem dışı konuşması 3.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin su faturalarındaki uygulamalarından kaynaklanan vatandaşların
mağduriyetine ilişkin gündem dışı konuşması V.-
AÇIKLAMALAR 1.- Siirt
Milletvekili Afif Demirkıran’ın, İstanbul Milletvekili
Fatma Nur Serter’in, Siirt ilinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşmasında değindiği konularla ilgili açıklaması VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Önergeler 1.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın (6/1080) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/109) B) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur
ve 34 milletvekilinin, kadın girişimciliği ve kadın istihdamındaki sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/303) 2.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 37 milletvekilinin,
madencilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/304) VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96) 2.- Tapu Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman
ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/526) (S. Sayısı:
218) 3.- Markaların
Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (1/663) (S. Sayısı: 319) 4.- Karşılıksız
Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin
Kayıtların Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun Tasarısı ve Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6
Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu
ve 2 Milletvekilinin; Giresun Milletvekili Ali Temür’ün;
Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/664, 2/59, 2/261, 2/357,
2/370) (S. Sayısı: 320) 5.- Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/608) (S. Sayısı:
266) 6.- Birleşmiş Milletler
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Yönelik Kyoto Protokolüne Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Avrupa Birliği Uyum ile
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/597) (S. Sayısı: 268) 7.- Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı
Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında
Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/543) (S. Sayısı: 263) 8.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu’nun; Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Antalya Milletvekili
Sadık Badak ve 5 Milletvekilinin; Kadastro Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Antalya Milletvekili Osman Kaptan
ve 4 Milletvekilinin; Türk Ceza Yasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/283, 2/270, 2/277) (S.Sayısı: 272) 9.- Tekirdağ
Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un; Dernekler
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 22 Milletvekilinin; 23.11.2004 Tarihli ve
5253 Sayılı Dernekler Kanununun 27. Maddesinde Kızılay ile İlgili Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/290, 2/286)
(S.Sayısı: 283) VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Eskişehir
Milletvekili Beytullah Asil’in, Bilkent Üniversitesi
çalışanlarından kesilen gelir vergisine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/5985) 2.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, TOKİ’ye
geçen bir arazideki plaja ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/6204) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açılarak dört oturum yaptı. İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan’ın, 2009 bütçesinde tarımsal
destekleme ödeneklerinin kısılmasına, Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, 10 Ocak 2009’da
kutlanan tarımsal öğretimin 163’üncü yılına, İlişkin gündem
dışı konuşmalarına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Eker; İstanbul
Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ’ın, Ermeni
mağdurlarından özür dilenmesi kampanyasına ilişkin gündem dışı konuşmasına
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu; Cevap verdi. Başbakan’ın
önerisi üzerine, Devlet Bakanı sayısının 10’a çıkarılmasının onaylandığına ve
İstanbul Milletvekili Egemen Bağış’ın Devlet Bakanlığına atandığına ilişkin
Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Cezayir’e yapacağı resmî ziyarete
iştirak edecek heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen
milletvekillerine ilişkin Başkanlık, Tezkereleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu. Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve 22 milletvekilinin, seçmen kütüklerinin sağlıklı
oluşturulmadığı iddialarının (10/300), İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 29 milletvekilinin, Beyoğlu Sütlüce’deki Karaağaç
Tekkesi’nin bulunduğu alanın kullanımı ve imar durumlarıyla ilgili iddiaların
(10/301), İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 26 milletvekilinin, erken yaşta evlilik konusunun
(10/302), Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı. Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmında bulunan 319 ve 320 sıra sayılı Kanun Tasarı ve
Teklifi’nin bu kısmın sırasıyla 3 ve 4’üncü sıralarına alınmasına ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 13 ve 20 Ocak
2009 Salı günlerindeki birleşimlerinde 1 saat süre ile sözlü soruların
görüşülmesinin ardından diğer denetim konularının görüşülmeyerek, gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer
alan işlerin görüşülmesine, 14 ve 21 Ocak 2009 Çarşamba günlerindeki
birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; çalışma saatlerinin 13 ve 20
Ocak 2009 Salı günlerindeki birleşimlerinde 15.00 - 20.00, 14, 15, 21 ve 22
Ocak 2009 Çarşamba ve Perşembe günlerindeki birleşimlerinde ise 14.00 - 20.00
saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi,
yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi. Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/294), İç
Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi,
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi. Gündemin “Sözlü
Sorular” kısmının; 3’üncü sırasında
bulunan (6/341), 4’üncü ” ” (6/351), 7’nci ” ” (6/370), 19’uncu ” ” (6/414), 24’üncü ” ” (6/419), 28’inci ” ” (6/425), 31’inci ” ” (6/429), 32’nci ” ” (6/430), 34’üncü ” ” (6/437), 39’uncu ” ” (6/446), 40’ıncı ” ” (6/448), 41’inci ” ” (6/450), 49’uncu ” ” (6/468), 51’inci ” ” (6/472), 65’inci ” ” (6/502), 66’ncı ” ” (6/504), 68’inci ” ” (6/506), 78’inci ” ” (6/523), 94’üncü ” ” (6/545), 97’nci ” ” (6/549), 99’uncu ” ” (6/552), 106’ncı ” ” (6/561), 114’üncü ” ” (6/572), 116’ncı ” ” (6/574), 137’nci ” ” (6/604), Esas numaralı
sözlü sorulara, İçişleri Bakanı Beşir Atalay cevap verdi; (6/351), (6/370),
(6/429), (6/437), (6/446), (6/450), (6/506), (6/545), (6/549), (6/552) esas
numaralı soruların sahipleri de cevaba karşı görüşlerini açıkladı. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının; 1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri Komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi. 2’nci sırasında
bulunan, Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporu’nun (1/526) (S.Sayısı: 218) görüşmelerine devam edilerek, 4’üncü
maddesine kadar kabul edildi. 14 Ocak 2009
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime
19.52’de son verildi.
No.: 48 II.- GELEN KÂĞITLAR 14 Ocak 2009 Çarşamba Rapor 1.- İstanbul Milletvekili Hasan Kemal Yardımcı ve 5
Milletvekilinin; Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Milli Savunma Komisyonu Raporu
(2/365, 1/454) (S.Sayısı: 322) (Dağıtma tarihi: 14.1.2009) (GÜNDEME) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 35
Milletvekilinin, kadın girişimciliği ve kadın istihdamındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/303) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2008) 2.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 37 Milletvekilinin,
madencilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/304)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2008) 14 Ocak 2009 Çarşamba BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU KÂTİP ÜYELER : Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44’üncü Birleşimini açıyorum. III.- YOKLAMA BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Üç dakika süre
veriyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. İlk söz, Siirt
ilinin sorunları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’e aittir. Buyurunuz Sayın Serter. (CHP sıralarından alkışlar) Sayın
milletvekilleri, biraz daha sessiz olursak daha rahat dinleyebileceğiz. IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları 1.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in,
Siirt ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli
milletvekilleri, Siirt ilinin sorunlarıyla ilgili olarak söz almış bulunuyorum.
Siirt ilinde yaşanan yoksulluk, işsizlik ve yolsuzluk sorunlarının Türkiye
Büyük Millet Meclisi çatısı altında seslendirilmesinin ve bu konuda Hükûmetin göreve davet edilmesinin bir zorunluluk olduğu
inancıyla söz almış bulunuyorum. Nüfusu 300 bine
yakın olan Siirt ilimizde yoksulluk ve işsizlik en üst düzeyde yaşanmaktadır.
Siirt ili sadece yoksulluk ve işsizlik sorunuyla değil, ama aynı zamanda
yolsuzluk sorunuyla da Türkiye’nin gündemini işgal eden bir il konumuna
sürüklenmiştir. AKP’nin, Başbakan seçtiren bir il olması nedeniyle Siirt
halkına olan vicdan borcunu yerine getirmiş olduğu umuduyla Siirt’e gidenler
çok büyük bir hayal kırıklığıyla karşı karşıya kalmaktadırlar. AKP, Siirt halkının oylarını almış ve sonra vefa borcu ödeme
gereğini duymaksızın Siirt halkını ne yazık ki unutmuştur, ama Sayın Recep
Tayyip Erdoğan’ın milletvekili seçilmesi için görevinden istifa eden,
milletvekilliğinden istifa eden ve Belediye Başkanlığı görevine getirilen Sayın
Mervan Gül’e olan vefa borcunu, onun yolsuzluklarını
görmezden gelerek ödemeyi ne yazık ki hâlen sürdürmektedir. Siirt’te hem kamu
hizmeti hem de belediye hizmetleri açısından büyük bir yoksunluk yaşanmaktadır.
Siirt iline gittiğinizde ilk karşınıza çıkan, yolları çukurlarla ve çamurla
dolu ve çöp yığınlarıyla kaplanmış bir kenttir. Siirt’teki çöp yığınlarının
sebebinin Belediye Başkanlığının yaptığı ve adı yolsuzluklara bulaşan ihale
olduğunu kısa bir süre içerisinde öğrenmeniz mümkündür. Belediye Başkanı, kendi
akraba yandaşlarıyla oluşturduğu koloniye hizmet etmeyi, Siirt halkına hizmet
etmekten ne yazık ki önde tutmaktadır. Siirt, yaz boyu
ciddi bir susuzluk sorunu yaşamıştır. Günde bir saat bile su verilmeyen ama
halka mazot tankerleriyle su dağıtılan bir il olarak halkın feryatlarını
özellikle yaz aylarında işitmeniz son derece kolaydır. Nüfusunun 125
binini gençlerin, sıfır-on dört yaş grubunun oluşturduğu bu ilimizde tek bir
çocuk parkı bulunmamaktadır. Sanatsal ve kültürel etkinlikler, bir tek sineması
ve tiyatrosu bulunmayan bu ilimizin ne yazık ki kapısından içeri bile
girememektedir. Sağlık hizmeti
konusundaki yetersizlikleri, uzman hekim sayısındaki yetersizliklerle açıklamak
olasıdır. Örneğin, Eruh’a gittiğiniz zaman, Eruh Devlet Hastanesinde tek bir
uzman hekimin bulunduğu, onun da aile hekimi olduğu ve başhekimlik görevini
üstlendiği ama cuma günleri çalışmadığı gerçeğiyle karşı karşıya bulursunuz
kendinizi. Çocuk nüfusun çok yüksek olduğu Eruh ilçesinde bir tek çocuk hekimi
yoktur, bir tek cerrah bulunmamaktadır, bir tek diş hekimi yoktur. Eğitim konusunda
da aynı yetersizlikleri birçok ilçede ve Siirt merkezde görmeniz mümkündür. Daha bugün
sağlıkla ilgili bir skandal Kurtalan ilçesinde yaşanmıştır ve Kurtalan
ilçesinde, ne yazık ki, Kurtalan Devlet Hastanesinde yeşil kart yolsuzluğu
nedeniyle 50 kişi gözaltına alınmıştır. Bu konuya da Hükûmetin
dikkatini çekmek istiyorum. Değerli
milletvekilleri, bu ilimizde, Siirt’te bir üniversite kuruldu. Bu
üniversitelerin tabela üniversitesi olmaması için gerekli her türlü uyarıyı bu
kürsüden yaptık. Ancak “Siirt Üniversitesi” diye adlandırılan mekâna
gittiğinizde karşınıza çıkan sadece bir tabeladan ibarettir. Ticaret meslek
lisesi binası boşaltılmış, 600 öğrenci Siirt’te ilköğretim okullarına sevk edilmiş.
Bu okullarda sınıf yetersizliği nedeniyle atölyeler… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. Buyurunuz. FATMA NUR SERTER
(Devamla) – Teşekkür ediyorum. …bulunmamakta ve
gerçek anlamda meslek lisesi eğitimi yapılmamaktadır. Buna karşılık, meslek
lisesinin boşaltılan binasının üzerine bir eğitim fakültesi tabelası asılarak
Siirt Üniversitesinin kurulduğu iddia edilmektedir. Siirt’te
üniversite tabelasını göreceğiniz ikinci yer boş bir tarladır ve bu tarlanın
üzerinde “Üniversite Kampüsü” yazmakta. Bunun dışında
üniversiteyle ilgili hiçbir ciddi girişim hâlen başlatılmamıştır. 125 YTL maaş
almak için kaymakamlık önünde kuyruğa girenler, AKP’den bir yandaş bulma
kaygısı içinde, açlıkla mücadelelerini ne yazık ki sürdürmektedirler. Değerli
milletvekilleri, korucular da ayrıca çok ciddi olarak üzerine eğilinmesi gereken bir başka grubu oluşturmaktadır. 250 YTL
emekli maaşı ve bir yeşil kartla, sakat olarak, yaralı olarak mücadele
vermektedirler. Ben, yüce
Meclisin Siirt ilinin sorunlarına daha fazla eğileceği inancını taşıyor ve
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Serter. Gündem dışı
ikinci söz hukuk devleti hakkında söz isteyen Eskişehir Milletvekili Hüseyin
Tayfun İçli’ye aittir. Buyurun Sayın
İçli. (DSP sıralarından alkışlar) 2.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin,
son yıllarda yaşanan Anayasa ve hukuk ihlallerine ilişkin gündem dışı konuşması H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Dün Danışma
Kurulunun önerisinin aleyhinde konuşurken Anayasa’ya aykırılık iddialarıyla
ilgili görüşlerimi ifade etmiştim. Bugün hukuk devleti konusunda görüşlerimi
ifade etmek istiyorum. Keşke Sayın Adalet Bakanı burada olsaydı da bu
görüşlerimi paylaşabilseydik ve benim görüşlerimin doğruluğu veyahut eksikliği
konusunda en azından görüşlerini alabilseydim Sayın Adalet Bakanının ama ne
yazık ki Sayın Adalet Bakanı burada değil. Değerli
arkadaşlarım, Anayasa’mızın 2’nci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin
demokratik, laik bir sosyal hukuk devleti olduğuna dair amir hüküm, açık hüküm
bulunmaktadır ve Anayasa’mızın 4’üncü maddesinde bu hükümlerin değiştirilemeyeceği,
değiştirilmesinin teklif edilemeyeceği ifade edilmektedir. Birçoğumuz tabii
ki şu ayrımı bilmekteyiz: Hukuk devleti ayrıdır, kanun devleti ayrıdır. Hukuk
devleti, evrensel hukuk kurallarına, anayasaya ve bunlara uygun yasalara uygun
hareket eden devlettir. Ama ne yazık ki son yıllarda Anayasa’nın birazdan ifade
edeceğim çok önemli hükümleri göz göre göre ihlal
edilmektedir. Hepimiz
biliyoruz, 22 Temmuz seçimlerinden sonra Anayasa’nın değiştirilmesi,
Türkiye'nin daha demokratik bir ülke olması konusunda çabaların sarf edilmesi
Türkiye'nin gündemine oturmuştu. Değerli
arkadaşlarım, bırakın Anayasa’yı değiştirmeyi, elimizde eksik olarak kabul
ettiğimiz Anayasa hükümlerinin taammüden, tasarlayarak, planlayarak ihlal
edilmesine mutlaka tepkimizi koymalıyız. Değerli
arkadaşlarım, ülkemizde sıkıyönetim mi vardır, ülkemizde olağanüstü hâl rejimi
mi vardır ya da ülkemiz bir savaş içinde midir? Bu sorulara verilecek yanıt:
Elbette ki bunların üçü de ülkemizde yaşanmamaktadır. Peki, değerli
arkadaşlarım, son yıllarda yaşanan Anayasa ihlalleri hangi mantıkla, hangi
anlayışla yapılmaktadır? 2001 yılında yapılan Anayasa değişikliğinde
Anayasa’nın 13’üncü maddesinde temel hak ve hürriyetlerin hangi hâllerde
sınırlanabileceği hükmü daha demokratik bir hâl almak kaydıyla değiştirilmişti.
Bunu yaparken Sayın Adalet Bakanı ile ben o zaman partiler arası uzlaşma
komisyonu üyesiyken Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki ilkeleri de dikkate
almak suretiyle bu düzenlemeyi biz getirmiştik. Anayasa’nın 13’üncü maddesi der
ki, çok uzun uzadıya okumayayım, Anayasa’nın hiçbir şekilde sınırlanamaz… Bakın
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili
maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve
lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” hükmünü
getirdik 13’üncü maddede. Bakın, Anayasa’nın 17’nci maddesinde “…kimse insan
haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz.” hükmünü
getirdik yine bu değişiklikle. Şimdi, insanlar,
insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya tabi tutuluyor, yargılanmadan
cezaevinde cezalarını çekiyorlar. Bir muameleye tabi tutuluyorlar, işkence
muamelesine tabi tutuluyorlar, sağlık haklarından, yaşam haklarından mahrum
ediliyorlar. Yine Anayasa’nın 19’uncu maddesinde açıkça ortaya konulan bu
tutuklama ve gözaltı hükümlerine ve makul süre içerisinde mahkeme önüne
çıkarılma ilkelerinden mahrum ediliyorlar. Yine Anayasa’nın 36’ncı maddesinde
açıkça yine 2001 değişikliğiyle yapılan adil yargılanma hakkından mahrum
ediliyorlar. Yine Anayasa’nın 38’inci maddesine 2001 yılında getirdiğimiz
değişiklik, onu da yine Anayasa’mızdan aktarayım: “Kanuna aykırı olarak elde
edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.” şeklindeki amir hüküm göz göre göre ihlal ediliyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen,
sözlerinizi tamamlayınız. H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) - Tamamlayacağım Sayın Başkanım. Bunu Tayfun İçli
olarak ben mi söylüyorum? Hayır iki üç gün önce TÜSİAD
çok ağır bir eleştiride bulundu. Ondan önceki dalga operasyonlarda Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı söyledi. Barolar Birliği açıklama yaptı.
Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, birçok baromuz zehir zemberek açıklamalarda
bulundu. O yetmedi, YARSAV Başkanı açıklamada bulundu. Değerli
arkadaşlarım, burada kıskançlık, Demokratik Sol Partili, AKP’li, Cumhuriyet
Halk Partili ayırımı yapılmaksızın bu olaya sağduyulu yaklaşmak lazım. Bakın,
Hâkim ve Savcılar Yüksek Kuruluna çok büyük görev düşüyor. Sayın Adalet Bakanı
bu Kurulun Başkanı. Böylesi önemli bir soruşturmada birkaç savcıya böyle
davalar emanet edilir mi? Derhâl ve derhâl, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunun,
eğer suç varsa suçlunun üzerine gitmek için mutlaka deneyimli, birikimli hâkim
ve savcıları görevlendirmesi lazım. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
tamamlayınız. H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) – Burada, İnsan Hakları Komisyonu Başkanı ve değerli üyelerine
sesleniyorum: Komisyonların, görev yaparken Türkiye’deki bu önemli hassasiyet
konularına mutlaka eğilmeleri gerekir. Oduncuyla bir
balta meselesi vardır. Oduncu gelir, meşe ağacına baltayı vurur. Ağaç ağlar.
Oduncu der ki: “Canın mı yandı?” “Hayır.” der. “Benim canım yandığından değil,
o baltanın sapı benden de ondan; çünkü o bende küçücük bir filizken onu ben
büyüttüm, yetiştirdim, şimdi baltaya sap oldu.” der. Sayın Adalet Bakanı
hukukçudur. Sayın Başbakan Yardımcısı hukukçudur. Bu işleri soruşturan kişiler
hukukçudur, baltanın sapıdır. Değerli
milletvekili arkadaşlarım, kıssadan hisse. Sanıyorum bu hikâyeden de Hükûmet gerekli dersi çıkartmıştır diyorum. Hepinize sonsuz
saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın İçli. Gündem dışı
üçüncü söz, Ankara Büyükşehir Belediyesinin su faturalarındaki uygulamalarından
kaynaklanan vatandaş mağduriyetleri hakkında söz isteyen Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak’a aittir. Buyurun Sayın Uzunırmak. (MHP sıralarından alkışlar) 3.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın,
Ankara Büyükşehir Belediyesinin su faturalarındaki uygulamalarından kaynaklanan
vatandaşların mağduriyetine ilişkin gündem dışı konuşması ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Değerli
milletvekili arkadaşlarım, belki miktarca çok küçük gibi bizlere görünen ama
aslında çok büyük rakamlara ulaşan çok büyük mağduriyetlerden bahsetmek
istiyorum. Değerli
arkadaşlar, belki ücretler, maaşlarımız bankadan otomatik ödemede, dikkatimizi
çekmeyebilir ama Ankara halkı, Ankara Büyükşehir Belediyesinin uygulamalarından
çok büyük mağduriyetler yaşamaktadır. Değerli
arkadaşlar, su, doğanın, tabiat ananın kucağında yaşayan canlı hayatının
olmazsa olmazıdır, en önemli metasıdır ve su, kullandırılması açısından devlet
tekeli durumundadır dolayısıyla burada kamu yöneticilerine, yasa koyuculara ve
denetleyicilere çok büyük görev düştüğü kanaatiyle sizlerin yüksek huzurlarına
bu gündemi taşımaya ihtiyaç duydum. Değerli
arkadaşlar, Ankara Belediyesinde her ay düzenli bir şekilde su ücretlerine zam
yapılmaktadır. Bu, faturalarda dikkatle bakıldığında görülmemektedir.
Belediyenin Tarifeler Yönetmeliği’ne göre esas aldığı 26’ncı maddesinde “Su
satış ve atık su tarifesinin belirlenmesinde rol oynayan iki ana faktörden birincisi,
yönetim ve işletme giderleri ve amortismanlar,
aktifleştirilemeyen yenileme, iyileştirme ve genişletme giderleri; ikincisi
ise, yüzde 10’dan aşağı olmayacak nispette kâr oranıdır.” demektedir su
tarifeleri belirlenirken. Kıymetli
arkadaşlar, bu konuda elimizde bizlere ulaşan bir mahkeme kararı vardır. Bu
mahkeme kararı teftiş kuruluna atıf yaparak, İçişleri Bakanlığının mülki
müfettişlerinin teftiş kurulu olarak ASKİ Genel Müdürlüğünde yaptığı 2002,
2003, 2004 yıllarına ilişkin teftiş raporunda, maliyet ve asgari kâr payından
oluşan ücret belirleme kriteri kullanılmaksızın su
ücretinin belirlendiği yönünde değerlendirme yapmışlardır. Kıymetli arkadaşlar,
bunun yanında, Ankara Büyükşehir Belediyesi kendi çıkarttığı tarifeye
uymamakta, mahkemenin aynı zamanda 3/10/1996 günkü bir
kararı gereği olarak TEFE oranında zam yapılmasına da uymamaktadır. Bunları
nereden anlamaktayız kıymetli arkadaşlar? Bizzat kendi evime gelen bir senelik
su faturalarıyla sizlerin karşısına geldim. İşte, burada, daha dokuzuncu ayın
5’indeki son okumayla, üçüncü ayın 21’indeki son okuma arasında aynı su
kademelendirmesine metreküp olarak tesadüf etmesine rağmen, iki fatura arasında
yapılan zam yüzde 5’tir kıymetli arkadaşlar. Peki, Hükûmetiniz
Türkiye’deki enflasyonda ÜFE, TEFE rakamlarında her gün iyileşmelerden söz
etmekte, Ankara Belediyesinin bu zammı neye göre yapılmaktadır? Tarifeler
Yönetmeliği’ne göre yapılmamaktadır, TEFE oranındaki, ÜFE oranındaki artışa
göre yapılmamaktadır. İşte, bu gözler önündedir. Olayı yıllık baz olarak ele aldığımda, kendi faturamda, 2/2/2008
tarihinde Kıymetli
arkadaşlar, böyle bir vurdumduymazlık içerisinde, böyle, devlet tekeli oluşmuş
bir konuda suyun çok vahşice kullanıldığı ve acımasızca vatandaşın üzerine
faturaların yüklendiği bir gerçektir. Peki, bu faturalar başka ne gibi
istismarlarla yükseltilmektedir? Kıymetli arkadaşlar, İçişleri Bakanlığının 6/1/1993 tarihinde aylık faturalandırılması gerektiği
yönünde bir genelgesi olmasına rağmen, Ankara Belediyesi aynı zamanda
faturalandırmaları kendi kararlarıyla önce kırk beş gün yapmış, daha sonra da
bugün elli güne, elli yedi-elli dokuz güne yükseltmiştir. Dolayısıyla elli yedi-elli
dokuz güne yükseltilmesinin neticesinde de metreküp olarak kullanım
kademelendirilmesinden dolayı gene vatandaşa bir zam bindirmektedir. Peki bu zamlar neden dolayı ve nerelerde kullanılmaktadır? Kıymetli
arkadaşlar, bütün bunlarda mahkeme kararları olmasına rağmen, İçişleri
Bakanlığının genelgesi olmasına rağmen bu belediye yönetimi acaba nereden
cesaret almaktadır? Bakın kıymetli arkadaşlar, aynı zamanda bu belediye…
Elimdeki birtakım belgelerde, teftiş kurulundaki raporlarda sabit olmasına rağmen,
2005-2007 yılları arasında yapılan teftişlerde ASKİ, kârlı olmasına rağmen bu
kârlılık oranlarını hemen çok kısa uygulamalarla 29/7/2008
tarihinde kendisi Büyükşehir Belediyesine bir borç verilmek üzere bir protokol
imzalıyor, bir karar alıyor. Aynı zamanda ING Bank’tan da ASKİ
kredilendiriliyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) – Sayın Başkanım, biraz uzatabilirseniz… BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi bağlayınız. Buyurunuz. ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, bunu çok önemsiyorum. Burada hukuksuz, vahşi
bir yönetim vardır ve bu yönetim masum vatandaşa çektirmektedir cezayı.
Protokol ile ING Bank’tan ASKİ 100 milyon dolar lira, LİBOR artı yüzde 4,60’la
kredilendiriliyor. Kredilendirilme tarihi 25/7/2008,
ama aynı ASKİ 29/7/2008 tarihinde Büyükşehir Belediyesine hemen, alelacele 50
milyar tutarında bir parayı faizsiz borç olarak veriyor. Peki
bu hangi vicdanla bağdaşıyor? İşte elimde. Teftiş kurulunun raporlarında
Büyükşehir Belediyesinin bazı kurumlarından alacakları olmasına rağmen bu
borçları ve kârlılığını kredisiz olarak Büyükşehir Belediyesine kullandırıp
Büyükşehir Belediyesinin ASKİ’nin görev alanlarında
olmadığı alanlarda vatandaşa bu su faturalarıyla bunu ödettirdiğini görüyoruz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Evet,
lütfen sözünüzü tamamlayınız. ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan. Kıymetli arkadaşlar, eğer bu ülkede biz İçişleri Bakanlığının
genelgesine, mahkemelerin birtakım kararlarına uymuyorsak, sizleri bir an olsun
vekil sıfatından öteye bir vatandaş olarak acaba biz buradaki yapımız gereği
olarak Meclis çoğunluğunun içerisinde çoğunluğa dayalı yaptığımız yasama,
çoğunluğa dayalı yaptığımız denetim faaliyetleri ve çoğunluğa dayalı içimizden
çıkan yürütme kurumuyla birlikte bu hukuksuzluğu, bu uygulamaları bu vahşiliği
nasıl önleyebileceğimizi sizlerle paylaşmak istedim. Yani buradaki çoğunluk eğer belediye başkanını benim partimden,
benim partimden değil diye ayırt ediyorsa, İçişleri Bakanına ve mahkeme
kararlarına uymuyorsa ben bu belgeler doğrultusunda mahkemelere gitmeye devam
edeceğim ve bu konuda kamuoyunu bilgilendiren Tüketici Dernekleri Federasyonuna
da teşekkür ediyorum, düzenledikleri toplantılarda gündeme getirdikleri konu
haklı konulardır. Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Uzunırmak. Sayın Demirkıran ve Sayın Helvacıoğlu
ne için söz talebinde bulundunuz acaba? AFİF DEMİRKIRAN
(Siirt) – Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapmak istiyorum. BAŞKAN – Efendim? AFİF DEMİRKIRAN
(Siirt) – Sayın Nur Serter’in, Sayın
Milletvekilimizin Siirt’le ilgili beyanları üzerine kısa bir açıklama
yapacağım. BAŞKAN – İç
Tüzük’ümüzde böyle bir söz şeyi yok. (AK PARTİ sıralarından “var var” sesleri) Yanlış bir anlaşmaya yol açan bir sorun mu
oldu? Ne için? MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – 60’a göre istiyor Sayın Başkan. Bölge milletvekili olduğu için. BAŞKAN – Peki,
buyurunuz. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Hayır, yerinden kısa beyanda bulunacak, öyle söylenirse… BAŞKAN –
Yerinizden, buyurunuz Sayın Demirkıran. V.- AÇIKLAMALAR 1.- Siirt Milletvekili Afif Demirkıran’ın,
İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in, Siirt
ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşmasında değindiği konularla ilgili
açıklaması AFİF DEMİRKIRAN
(Siirt) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Değerli
arkadaşlar, Sayın Milletvekilimizin Siirt ile ilgilenmesi bize memnuniyet
verdi. Ancak takdir edersiniz ki bir iki saatlik bir Siirt seyahatiyle Siirt’in
sorunlarını tespit edebilmek mümkün değildir. İfadeler kesinlikle gerçeği
yansıtmamaktadır. “Çukur” dediği şey, Siirt’te 25-30 milyon euroluk
bir altyapı yatırımı devam ederken Sayın Milletvekilimiz oraya gitmiştir,
takdir edersiniz ki böyle bir yatırımda haliyle sokaklar kazılıyor. Orada gerek
kanalizasyon gerek içme suyu gerek yağmur sularıyla ilgili çok güzel bir proje
yapıldı, tamamlandı. Bunun dışında,
geçtiğimiz yaz bölgenin tamamı kuraklık geçirdi; Siirt’te de bir susuzluk vardı
ve elli adet tankerle evlere su taşıdık. Bunların tamamı temizdi, hiçbir
şekilde mazot tankeri söz konusu değil. Ancak Siirt’te su problemi kökten
çözülmüş bulunuyor ve şu anda, önümüzdeki elli sene Siirt’i besleyecek kadar
bir su ikmali yapılmış bulunuyor Siirt’e üç değişik kaynaktan. Ayrıca,
Türkiye'nin en modern arıtma tesisi, içme suyu arıtma tesisinin Siirt’te şu
anda inşaatı devam ediyor. Türkiye'nin en modern pis su arıtma tesislerinden
bir tanesi tamamlandı, devreye girdi. Sağlık sektörüne
gelince, 2002’de… (AK PARTİ sıralarından alkışlar) (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı.) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Demirkıran. Sayın Helvacıoğlu, sizin talebiniz nedir? M. YILMAZ
HELVACIOĞLU (Siirt) – Aynı konuda benim de söz talebim var. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Aynı mahiyette… 60’ıncı maddeye göre kısa bir açıklama yapacak
bölge milletvekili olarak Sayın Başkan. BAŞKAN – Bence yeterli bu konuda. Hükûmetin yerine geçmiş
gibi oluyorsunuz. Teşekkür ederiz. Şimdi gündeme
geçiyoruz. Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. Sözlü soru
önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum: VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Önergeler 1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın (6/1080) esas numaralı
sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/109) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin sözlü
sorular kısmının 469. sırasında yer alan (6/1080) esas numaralı sözlü soru
önergemi geri alıyorum. Gereğini
saygılarımla arz ederim. Mümin
İnan Niğde BAŞKAN – Sözlü
soru önergesi geri verilmiştir. Meclis
araştırması açılmasına ilişkin iki önerge vardır, okutuyorum: B) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 34 milletvekilinin, kadın girişimciliği ve kadın
istihdamındaki sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/303) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Dünyada yaşanan
küresel krizin etkilerinin ülkemizde de hissedilmeye başlanması ile birlikte
düşüşe geçen kadın girişimciliği ve kadın istihdamının karşı karşıya kaldığı
sorunların araştırılıp çözüm önerilerinin ortaya konulabilmesi için TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri ve Anayasanın 98. maddesi gereğince bir
Meclis araştırması açılmasını arz ederiz. 1) Nevingaye Erbatur
(Adana) 2) İsa Gök (Mersin)
3) Akif Ekici (Gaziantep)
4) Rasim Çakır (Edirne)
5) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
6) Ahmet Ersin (İzmir)
7) Mevlüt Coşkuner
(Isparta) 8) Tekin Bingöl (Ankara)
9) Erol Tınastepe (Erzincan) 10) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
11) Ali Rıza Öztürk (Mersin) 12) Ali Rıza Ertemür (Denizli) 13) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul) 14) Ahmet Küçük (Çanakkale)
15) Şevket Köse (Adıyaman) 16) Hulusi Güvel (Adana) 17) Tacidar Seyhan (Adana) 18) Selçuk Ayhan (İzmir) 19) Çetin Soysal (İstanbul) 20) Ramazan Kerim Özkan (Burdur) 21) Zekeriya Akıncı (Ankara) 22) Gürol Ergin (Muğla) 23) Kemal Demirel (Bursa) 24) Hüseyin Ünsal (Amasya) 25) Malik Ecder Özdemir (Sivas) 26) Nesrin Baytok (Ankara) 27) Engin Altay (Sinop) 28) Fevzi Topuz (Muğla) 29) Rahmi Güner (Ordu) 30) Bayram Ali Meral (İstanbul) 31) Osman Kaptan (Antalya) 32) Tayfur Süner (Antalya) 33) Metin Arifağaoğlu (Artvin) 34) Muharrem İnce (Yalova) 35) Atilla Kart (Konya) Gerekçe: 5 Kasım 2008
tarihinde açıklanan AB Türkiye 2008 ilerleme raporunun, "ekonomik ve
sosyal haklar" başlığı altında, bir önceki yıl 24.9
olan işgücüne katılan kadın oranının 2007'de %24.8'e gerilediği ve bu oranın AB
ve OECD üyesi ülkeler arasında en düşük değer olduğu vurgulanmaktadır. Oysa
üyesi olmak istediğimiz AB'nin 2010 yılı hedefi kadın istihdamını %60
seviyelerine çıkarmaktır. 2000’li yıllar BM istatistiklerine göz attığımızda da
görüyoruz ki, Türkiye Kadın İKO 130 ülke sıralamasında sondan 10. sırada yer
almaktadır. Rakamların da açıkça ortaya koyduğu gibi, bir an evvel kadın istihdamını
artıran önlemler alınmazsa, AB hedeflerini yakalamak bir yana, içerisinde
bulunduğumuz krizin de tetikleyicisi olacağı bir gerilemeden söz etmek hiç de
yanlış olmayacaktır. TÜİK tarafından
2006 yılında gerçekleştirilen zaman kullanım anketine göre de kadınlar boğaz
tokluğuna evde, erkekler para karşılığı işte çalışmaktadır. Kadınların toplam
çalışma saatleri erkeklerden daha fazla olmasına rağmen, ücretsiz emek sarf
edildiği için, kadınlar milli gelir hesaplamalarında da yer alamamaktadır. Cinsiyete dayalı
iş bölümü ve gelenekselleşmiş kadın erkek rolleri sebebiyle de kadınlar
istihdam edilebilmek ve girişimci olabilmek için gerekli mesleki eğitimi
alamadıkları gibi, finans sektöründen de gerekli desteği alamamaktadır. Oysa
kadın istihdamını artırıp kadınların emek sürecine ücretli katılımının
sağlanması sonucunda, bilinçlenen ve sürece dair bilgi sahibi olan kadın,
girişimcilik konusunda da olumlu bir adım olacaktır. Maddi birikim ve deneyime
sahip olan kadın, başarılı bir girişimci olabilmek için gerekli niteliklere de
sahip olabilecektir. Kadınların
istihdama katılımını engelleyen ve sosyal dışlanmaya neden olan önemli
unsurlardan biri yetersiz eğitim düzeyi ve mesleksizliktir. Her 5 kadından 1'i
okuma yazma bilmemektedir. Kadınların, mesleki ilerlemeyi sağlayan ileri
seviyede öğretime katılımı düşüktür. Kadınlarda işsizlik sorunu daha büyüktür.
Kentsel kadın işgücünde her 5 kadından 1'i, eğitimli genç işgücünde her 3
kadından 1'i iş bulamamaktadır. Ancak özellikle de son günlerde yoğun bir biçimde
hissedilen küresel ekonomik krizin ülkemizde etkilerini ilk yaşayan kesim, tam
da bu nedenlerle kadınlar olmuştur. Krizin zararlarını en aza indirmek isteyen
işveren kesimi ve finans sektörünün krize karşı almış olduğu önlemler kadın
istihdamı ve kadın girişimciliğinde yaşanan düşüşü daha da artırmıştır. Zaten
düşük ücretle ve kimi zaman da kayıt dışı bir biçimde çalışmaya zorlanan
kadınlar, sektörün kriz döneminde ilk gözden çıkardığı kesim olmuştur. Yaşanan
kriz ortamının oluşturduğu belirsizlik sonucunda da kadınlar kazandıkları
deneyimlerini girişimci olarak aktarıma konusunda da tereddüde düşmüştür.
Devletin bir an evvel, kadın istihdamını hedeflenen değerlere yaklaştırabilmek
ve krizden olumsuz etkilenen kadın iş gücünün yaşadığı sıkıntıları en aza
indirebilmek için gerekli acil önlemleri alması şarttır. Çünkü istihdam
sürecine işveren ya da emek gücü olarak katılabilen kadın, ekonomik anlamda
bağımsızlığını kazandığı gibi, siyasi ve sosyal anlamda da karar alma
mekanizmalarında daha çok söz sahibi olabilmektedir. Ayrıca, kadınların ev
içinde ya da ev dışında kayıt dışı bir biçimde ürettiği değerlerin kayıt altına
alınması, milli gelir hesaplamalarında kadının hak ettiği konumu kazanmasını
sağlayacağı gibi, üretimin artışı da ülkemizin kalkınması adına olumlu bir
süreç olacaktır. Ancak tüm bu bahsedilenlerin gerçekleşebilmesi için, kadın
emeğinin işveren ve işgücü olarak görünür kılınabilmesi için, kadın
istihdamının enine boyuna tartışılması ve kriz döneminde kadın işgücünün en az
etkilenmesi için neler yapılabileceğinin ortaya konması şarttır. Yukarıda
özetlenen sebeplerle, küresel krizin ülkemize etkileri sonucunda kadın
istihdamı ve girişimciliğinde yaşanan düşüşün sebeplerinin araştırılabilmesi ve
bu oranları artırabilecek tedbirlerin alınabilmesi için kadın çalışanların,
işverenlerin, sendikaların, uzmanların ve krizden etkilenen kişi ve
kuruluşların da fikir ve görüşlerinin alınması amacıyla bu araştırmanın
açılmasının uygun olacağı düşünülmektedir. 2.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk
ve 37 milletvekilinin, madencilik sektöründeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/304) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Gerçek sahibi
halkımız olan, yenilenemez ve tükenme özelliğinden dolayı gelecek nesillerin de
hak sahibi olduğu madenlerimiz, kamu yararı gözetilerek planlanmalı ve
üretilmelidir. Madencilik sektörü; diğer tüm sektörlerin temel hammaddesini
karşılar. Sanayileşmenin lokomotifidir. Madenciliğin ülke kalkınmasındaki
önemi, madenlerimizin fazla miktarlarda üretilip, ham cevher şeklinde yurt
dışına satılmasında değil, yerli sanayiye düşük maliyette ve kaliteli girdi
sağlamasındadır. Kendi kaynaklarını yok sayan, kaynaklarını kullanmayan bir
ülkenin kalkınması mümkün değildir. Madenler, kalkınmanın temel unsurlarından
en önemlisidir. Ülkelerin gelişmişliklerinin belirleyicisi olarak kabul edilen
sanayi, enerji ve tarım sektörlerinin temellerini de madencilik
oluşturmaktadır. Ülkemizin zengin
ve çeşitli maden yataklarına sahiptir. Türkiye, dünya madenciliğinde; 132 ülke
arasında toplam üretim değeri itibarıyla 28. sırada; üretilen madenlerin sayısı
itibarıyla 10. sırada yer almıştır. Ülkemizin dünya maden rezervleri içindeki
payı yaklaşık % O,5'dir. Ancak ülke ekonomisinde madenciliğin önemli bir yeri
olduğu söylenemez. Madenciliğin yarattığı katma değer niceliği 4-5 milyar dolar
olup, bunun GSMH içindeki payı ise % 1,5 dolayındadır. Gelişmiş ülkelerde ve
diğer gelişmekte olan ülkelerde madencilik sektörünün GSMH içindeki payı bizden
çok fazladır. ABD'de % 4,2, Almanya'da % 4, Kanada'da % 7,5 ve Avustralya'da %
8,7 düzeyindedir. Miktar olarak bakıldığında bu oranların ifade ettiği rakamlar
Almanya'da 30 milyar $, ABD'de ise 150 milyar $'dır.
Yani bu ülkelerde madencilik önemini korumaktadır ve bu miktarlarla
aramalarını, işletmelerini ve teknolojilerini geliştirmeleri mümkün olmaktadır.
Gelişmekte olan diğer ülkelere baktığımızda ise madencilik sektörünün GSMH
içindeki payının % 20'Ierde olduğu görülmektedir. Gelişmekte olan bir ülke
durumundaki Türkiye, bir yandan nüfus artışını besleyebilecek yatırım ve
üretimi sağlamak, diğer yandan fert başına düşen milli geliri artırarak halkın
refah düzeyini yükseltmek zorundadır. Madencilik,
doğası gereği içerdiği riskler nedeniyle dünyanın en ağır iş kolu olup, bilgi,
deneyim, uzmanlık ve sürekli denetimi gerektirmektedir. Son 35 yıldır devletin
küçültülmesi, kamunun faaliyet alanının daraltılması ile iktisadi etkinlik ve
verimliliğin sağlanacağı savı ile uygulanılmaya çalışılan girişimler sonucu,
ülkemiz madencilik sektörü yarı yarıya küçültüldüğü gibi, nesillerin bilgi ve
deneyim birikimi de darmadağın edilmiştir. Bir yandan ülkemiz madencilik
kuruluşlarındaki mevcut birikimin reddedilerek, madencilik üretimlerinin yetersiz,
donanımsız ve deneyimsiz kişi ve kuruluşlara bırakılması, diğer yandan kamusal
denetimin iyice gevşetilmesi kazaların artmasına neden olmaktadır. Sektörde
yaşanan iş kazaları artarak devam etmektedir. 2007 yılında 100'e yakın kişi
ölmüştür. Pek çok işçi de sakat kalmış ya da uzuv kaybına uğramıştır. Madencilik
sektörü emek yoğun bir sektördür. Bir maden çalışanı, 12 kişiyi de dolaylı
olarak istihdam etmektedir. Ayrıca madencilik faaliyetleri kırsal kesimlerde
yapılmaktadır. Bu nedenle sektörün, hem işsizliği önlemede hem de iç göçü
dengelemede çok ciddi bir rolü bulunmaktadır. Maden mühendisleri arasında
işsizlik ciddi boyutlardadır Maden Mühendisleri Odası kayıtlarına göre
üyelerinin % 35'i işsiz gözükmektedir. Ücretleri erozyona uğramış ve çalışma
koşulları daha da bozulmuştur. Kamu kesiminde çalışanların ekonomik ve sosyal
durumları, eğitim düzeyleri ve üstlendikleri sorumluluklar ile bağdaşmayacak
şekilde gerilemiştir. Mühendislerin ücretleri, yoksulluk sınırının altına
düşmüştür. Özel sektörde çalışan mühendislerin durumları daha da vahimdir. İş
güvencesinden yoksun, ilkel çalışma koşulları içinde çalışmaktadırlar. Planlama
ve ihtiyaç durumu gözetilmeden açılan Maden Mühendisliği Bölümleri çok fazla
mezun vermektedir. En verimli yıllarını ve ailelerinin kısıtlı kaynaklarını
maden mühendisi olmak için harcayan insanların mezuniyet sonrası
karşılaştıkları tablo, gerçekten son derece acıdır. Uzun vadeli kalıcı
politikalar tespit edilirken maden potansiyelimiz sağlıklı bir şekilde
belirlenmeli ve doğal kaynaklarımızın tükenebilirliği göz önüne alınmalıdır.
Madencilik sektörümüzün GSMH içindeki payının artırılması, maden sektöründe
üretim, işletme, pazarlama ve satış aşamaları dahil
sektörünün içinde bulunduğu A'dan Z'ye
tüm sorunların tespiti, bu sorunların çözümü için yapılması gerekenlerin
tespiti, sektördeki belirsizliklerin en aza indirilmesi, etkin, kalıcı, uzun
vadeli politikaların belirlenmesi, Dünyayı saran ekonomik krizin sonuçlarının
ülkemizde de tam anlamıyla hissedilmeye başlandığı bugünlerde madencilik
sektörünün yolunun açılması ve bu konu ile ilgili neler yapılabileceğinin
tespiti için Anayasanın 98. İçtüzüğün 104. madde hükümleri uyarınca Meclis
araştırması yapılmasını saygıyla dileriz. 17.12.2008 1) Ali Rıza Öztürk (Mersin) 2) Nesrin Baytok (Ankara) 3) Ali Koçal (Zonguldak) 4) Fevzi Topuz (Muğla)
5) Sacid Yıldız (İstanbul) 6) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar) 7) Muharrem İnce (Yalova)
8) Ahmet Ersin (İzmir) 9) Mevlüt Coşkuner (Isparta) 10) Atilla Kart (Konya)
11) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul) 12) Metin Arifağaoğlu (Artvin) 13) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
14) Tekin Bingöl (Ankara)
15) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) 16) Eşref Karaibrahim (Giresun) 17) Canan Arıtman (İzmir)
18) Nevingaye Erbatur (Adana) 19) Rasim Çakır (Edirne)
20) İsa Gök (Mersin)
21) Akif Ekici (Gaziantep) 22) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
23) Erol Tınastepe (Erzincan) 24) Ali Rıza Ertemür (Denizli) 25) Ahmet Küçük (Çanakkale)
26) Hulusi Güvel (Adana) 27) Şevket Köse (Adıyaman)
28) Tacidar Seyhan (Adana) 29) Selçuk Ayhan (İzmir)
30) Çetin Soysal (İstanbul)
31) Zekeriya Akıncı (Ankara)
32) Gürol Ergin (Muğla) 33) Kemal Demirel (Bursa)
34) Malik Ecder Özdemir (Sivas) 35) Hüseyin Ünsal (Amasya)
36) Rahmi Güner (Ordu) 37) Tayfur Süner (Antalya) 38) Osman Kaptan (Antalya)
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır. Sayın
milletvekilleri, on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 14.44 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.01 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU KÂTİP ÜYELER : Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44’üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer
alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 2’inci sırada yer
alan, Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2.- Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporu (1/526) (S. Sayısı: 218) (x) BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde. Hükûmet? Yerinde. 4’üncü maddede
kalmıştık. Şimdi, 4’üncü
maddeyi okutuyorum: MADDE 4- 6831
sayılı Kanunun 45 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir. "Amme
müesseselerine ait ormanların kadastrosu da bu Kanunun 7 nci
maddesi hükümlerine göre yapılır." BAŞKAN – 4’üncü
madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüz konuşacaktır. Buyurunuz Sayın Ağyüz. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz yasa tasarısı üzerinde, 4’üncü maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinize saygılar sunarım. Değerli
arkadaşlarım tapu-kadastro ülkemiz için çok önemli. Bununla iştigal eden, bunu
takip eden kurumlarımız da bu işi özenle yapmak zorunda. Daha önce de
belirtmiştim, tapu-kadastro ile bizim Orman Kanunu arasındaki bazı
uyumsuzlukları ve yetki uyuşmazlıklarını ortadan kaldırmak için düzenlenen bu
yasada bazı maddeler bu amaca hizmet ediyor. Dolayısıyla bu “Amme
müesseselerine ait (x) 218 S. Sayılı Basmayazı 08/01/2009 tarihli
42’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir. ormanların kadastrosu da bu
Kanunun 7 nci maddesi hükümlerine göre yapılır.”
hükmü de orman kadastrosunun ülkemizde çabuklaştırılmasını amaçlamaktadır.
Elbette ki, yıllardır sürüncemede kalan bu sorunu çözmek ve çabuklaştırmak,
acil olarak ülkemizin gündeminde bulunan bir sorunu çözmek için gereklidir.
Yalnız biz bu aceleciliği, 2/B yasası dediğimiz, Anayasa’ya dayanan, Anayasa
değişikliği gerektiren bir konuda altlık yapmak çabası olarak görüyoruz. Yani
Maliye Bakanlığının satmak durumunda kaldığı bu arsaların, orman arazilerinin
-işgalli, işgalsiz- belirlenerek satışını çabuklaştırmak ve özellikle bütçe
açığını kapatmak amacıyla kullanılacak bir kaynağa altlık yapmak amacını
taşıdığı inancındayız. Ben, Tapu Kanunu değişikliği getiren kurumun bu
anlayışta olduğunu sanmıyorum, bu anlayışta olduğunu düşünmek istemiyorum. Ama
çok çelişkili bilgiler, kamuoyuna yansıyan çok çelişkili demeçler bunun bize
somut olarak yaşandığını, yaşanacağını göstermektedir. Elbette ki, 2/B
arazilerinin belirlenmesi orman kadastrosuyla mümkün olan bir olay olduğu
kadar, ne ormanımız var, ne kadar ormanımız var, ne kadarı bunun 2/B kapsamında
bunun da somut olarak belirlenmesi, envanter olarak ortaya
çıkması büyük ölçüde gereklidir. Ama gördüğümüz kadarıyla, alelacele 2/B
arsalarının, orman arazilerinin değerlendirilerek bütçeye açık kapatma amacıyla
bir gelir elde etme amacını taşıyan bir acelecilik göz önündedir. Bu
aceleciliği biz Çevre ve Orman Bakanının demeçlerinde görüyoruz. Bu aceleciliği
biz Maliye Bakanının demeçlerinde görüyoruz. Elbette ki, işgal altında bulunan
orman arazilerimizin bazıları, örneğin Kepez gibi, örneğin Sultanbeyli gibi,
çok haklı gerekçelere dayanan yerler vardır ama 5 dönüm, 10 dönüm arazi
içerisinde ormanı işgal etmiş, 300-500 metrekarelik işgal alanı içerisinde
villasını yapmış olan yerleri de bu kapsam içerisinde değerlendirirsek bu,
karşıdaki kişilere rant vermektir, rant elde etmektir.
Biz bu rantın devlete kalmasını, maliyeye kalmasını,
hazineye kalmasını istiyorsak çok ince incelemek zorundayız değerli
arkadaşlarım. Ayrıca bu tür çalışmalarda, özellikle kent bütününün parçası olan
yerlerde, kentleşmenin bütünü olan bu tür şeyleri, ilgili belediyeleriyle uyum içerisinde
yapmakta da büyük yarar vardır. Eğer biz planlamayı göz ardı ederek “sadece
satalım, ne olursa olsun gelir gelsin.” anlayışı içerisinde bakarsak biz, büyük
ölçüde, ikinci, üçüncü bir sorunla karşılaşmış olacağız değerli arkadaşlarım. Ayrıca, bu tür
yasalar gelirken -ülkemizde Bayındırlık Bakanlığını ilgilendirdiği için
söylemek istiyorum- acilen, İmar Kanunu’nun yenilenerek Meclise gelmesine de
gerek vardır. Aylardır veya yıllardır bu tür konular konuşuluyor, deniliyor ki:
“İşte, yeni imar kanunu yapılacak.” İmar Kanunu’nun bazı maddeleri artık,
gelişen, kentleşen, kentleşmenin boyutunun büyük noktalara vardığı ülkemizde
geri kalmıştır, bunların yenileşmesine acil ihtiyaç vardır ama görüyoruz ki
bunun yerine parçacı çözümlemelerle gidiliyor. Mesela, “kentsel dönüşüm” diye
bir kavram çıkarıldı Türkiye’de son yıllarda. Özellikle 5393 sayılı Yasa’nın
73’üncü maddesine dayanılarak deniyor ki: “İşte kentsel yenileme, tarihî, sit
alanı olan yerlerde yapılır.” Buna bir oran da konmuş, 10 bin metrekareden başlamış,
50 bin metrekareye çıkmış. Şimdi ilgili belediyelerde, sit, tarihî koruma alanı
falan düşünmeden, her alanı kentsel yenileme parçası yaparak özellikle gariban,
mağdur vatandaşları kolundan tutup atmak ve o alanları, gelişen veya gelişmekte
olan alanları, değer, rant elde edecek hâle getirip,
maalesef rantı orada oturan insanlara değil, rantı müteahhide, rantı TOKİ’ye, rantı belediyelere verme anlayışı yerleşmiştir; bu
çok yanlış bir olaydır. Yönetmeliği olmayan ve sadece tarihî ve kültürel
yapıların yenileşmesini amaçlayan bir Kanun’la, 5393 sayılı Yasa’nın 73’üncü
maddesine dayanarak yapılan bir kentsel yenileşme yapıldığı bölgelerde halkı
mağdur etmektedir; örneğin İstanbul’da bunu yaşıyoruz, örneğin en son
Çankırı’da bunu yaşıyoruz. Çankırı’da 2.500 aileye bu şekilde “sit alanı
yenileşmesi” adı altında yerlerinden edilerek on katlı, on iki katlı binalar
yapılmakta ve o ranttan orada arsa sahibi olanlar,
evini yapmış olan insanlar maalesef yararlanamamaktadırlar. Yani biz olaya
bütüncül bakmak zorundayız. Orman kadastrosunu nasıl çözmek istiyorsak “kent
yenilenmesi” dediğimiz olayı da çerçeveli olarak çözmek zorundayız. Orada
yaşayan insanları mağdur etmeden, orada yaşayan insanları “al eline 10 kuruş,
20 kuruş, 20 lira” deyip sokağa atmadan çözmek zorundayız;
ki sizin her zaman söylediğiniz sosyal devlet politikasına uygun olanı da
budur. Ama her alanda gördüğümüz sosyal devlet anlayışınızdaki yanlışlığı,
maalesef bu kentsel yenileşmede de somut olarak görmekteyiz. Garip gureba diyorsunuz, garip gurebayı
sokağa atan bir anlayış, bir yasal uygulamanın içerisindesiniz. Hükûmet bu anlayışta, belediyeler bu anlayışta. O nedenle
bu anlayışın yasal dayanağa kavuşturulup gerçek çerçevesinin kent yararına, o
bölgede yaşayan insanların yararına çözümlenmesinde yarar vardır. O nedenle
kentsel yenileşmede olduğu gibi acil bir imar kanununun yapılmasına da büyük
gereksinim vardır değerli arkadaşlarım. Tabii, bu tür çabaları gösteren
kurumların yöneticilerinin, alt kademede bulunan insanların da özlük haklarını düşünmek
zorundayız. Bugün tapu kadastro elemanlarının arasında çok büyük ücret
dengesizlikleri vardır, yan ödeme dengesizlikleri vardır. Dolayısıyla bunu
gidermek için bu yasayı bir araç olarak kullanarak gruplar arasında bir
dayanışma sağlanıp bu özlük haklarının da iyileştirilmesinde büyük yarar vardır
değerli arkadaşlarım. Ayrıca, lisanslı
harita büroları diye bir kanun çıkarıldı. Lisanslı harita bürolarıyla, harita
kadastro büroları arasında yetki ve görev uyuşmazlığı vardır, yetki gasbı vardır. O alana giren bir uygulama harita, kadastro
mühendisleri olarak büro açmış olan arkadaşlarımızı, meslektaşlarımızı da büyük
ölçüde mağdur etmektedir değerli arkadaşlarım. Eğer yasalar kentte ve ülkede
yaşayan insanların yararına çıkmak zorundaysa biz bütüncül bir anlayışla buna
bakıp çözüm yollarını aramak zorundayız. Tabii, orman kadastrosundaki bu çözüm
anlayışını getiren yasada, elbette ki amme müesseselerine ait ormanların da bu
kapsam içerisine girmesi kadar doğal bir şey yoktur. Ama denetimi iyi yapılmak
zorundadır, teknik uygulaması iyi yapılmak zorundadır. Özellikle ihale
yöntemiyle verilen bu tür alanlarda denetiminin Tapu Kadastro Genel
Müdürlüğünce ve orman kadastrosu yapma yetkisi veya denetim yetkisi olan
insanlarca iyi yapılması zorunludur. Eğer buna bir leke, bir şaibe
bulaştırdığımız takdirde, biz ülke yararına değil, kent yararına değil, devlet
yararına değil orada yaşayan bir avuç insanın yararına bu yasayı yapmış oluruz
ki bu da büyük çelişkidir değerli arkadaşlarım. Ben bu yasanın
ülkemize ve orman kadastrosunda çalışan arkadaşlarımıza, Tapu Kadastro
elemanlarına hayırlı olmasını diliyorum, başarılar diliyorum. Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Ağyüz. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu. Buyurunuz Sayın Serdaroğlu. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tapu
Kanunu ile ilgili tasarının 4’üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Sizleri en iyi dileklerimle selamlıyorum. Görüştüğümüz
tasarı, orman kadastrolarının bir an önce bitirilmesi için bazı yeni
düzenlemeler getirmektedir. Dolayısıyla, orman içi ve sınırında yer alan
yaklaşık on dokuz bin köyü, yaklaşık 7-8 milyonluk bir orman köylüsü kitlesini
çok yakından ilgilendirmektedir. Orman içi ve orman sınırlarındaki köylerde
yaşayan vatandaşlarımız, ülkemizin en yoksul, en sahipsiz ve en sessiz
insanlarıdır. Ormanların korunmasında ve işlenmesinde önemli görevler
üstlenmelerine rağmen, geçimlerini temin edebilecek gelir hiçbir zaman ellerine
geçmemiştir. Gözden uzak oldukları için onları kimse görmez, seslerini kimse
duymaz. İşte, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, bu yoksul
vatandaşlarımızın sesi olmak, onların sesini sizlere duyurmak istemekteyiz.
Hazırladığınız tasarıda orman köylüsü yok, onların karşılaştıkları kadastro
sorunları hiç yok. Değerli
milletvekilleri, seçim bölgem Kastamonu’nun yüzde 64’ü ormanlıktır. 1.072 köyün
1.030’u yani tamamına yakını orman köyüdür. Orman köylerinde geçim ormana
bağlıdır, ormanda çalışmaya bağlıdır. Orman idaresi, yaptığı planlama dâhilinde
orman köylüsünü çalıştırmaktadır. Orman köylüsünün hiçbir sosyal güvencesi
yoktur, çalıştıkları iş mevsimsel ve düzensizdir. Her sene de ormanda iş olmaz.
Orman idaresi iş vermediği zaman bu insanlarımızın yapacağı başka bir iş
yoktur, tek çareleri vardır: Tarıma uygun olan köylerde işçilik yapmak veya göç
etmek. Bu göç olgusu o
kadar açıktır ki, bakınız, Kastamonu’nun 1935 yılı nüfusu 361 bin kişidir. 2007
yılında, yani yetmiş iki yıl sonra bu nüfus 360 bine düşmüştür. Oysa aynı
dönemde ülkemizin nüfusu 5,5 kat artmıştır. Dolayısıyla Kastamonu’nun nüfusu 1
milyon 985 bin kişi olması gerekirken bugün bu nüfusun 1 milyon 625 bini başta
İstanbul olmak üzere ülkenin değişik şehirlerinde yerleşmektedir. Değerli
milletvekilleri, aynı, Kastamonu örneğinde olduğu gibi ormandan geçimini temin
edemeyen vatandaşlarımızın büyük şehirlere göç etmesi sonucu Artvin’den
başlayarak Karadeniz Bölgesi’nin tamamında ve orman köylümüzün yaşadığı diğer
bölgelerdeki önemli bir sorunu gündeminize taşımak istiyorum. Ormanların
kenarında yer alan babadan dededen kalma ay yıldızlı tapulu yerleri ekilip
biçilemeyince zamanla ormana dönüşmüştür. Böylece, orman idaresi buraları orman
olarak kabul etmiştir. Vatandaşlarımız, ellerinde ay yıldızlı tapular olmasına
rağmen buralarda hak iddia edememektedirler. Zaten uzun mahkeme işlerine
girecek ne paraları ne de teknik bilgileri vardır. Mahkemeye gidenlerin de karşısına
yine bilirkişi olarak orman idaresi görevlileri çıkmakta, mahkemeler
yanıltılmakta, açılan davalar da aleyhte sonuçlanmaktadır. Bakınız,
Kastamonu Bozkurt ilçesinde elli iki yıldır vergisini ödeyen bir ailenin
bahçesi, kadastro çalışmaları sırasında orman idaresine yazılmıştır. Aile dava
açarak 1 milyar 800 milyon lira masraf etmiş, şimdi bu aile, parama mı, yerime
mi, elli iki yıldır ödediğim vergiye mi yanayım diye bağırıyor. İşte, orman
köylülerimizin bu ve buna benzer dertlerine bir çare bulmak da bizim,
dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevidir. Değerli
milletvekilleri, orman alanlarıyla ilgili bir başka sorun daha vardır: Geçmişte
orman arazileri yapılaşmaya açılmış, orman arazileri üzerinde şehirler
kurulmuştur. Orman alanlarına yapılan binaların, hatta şehirlerin yıkılarak
yeniden ağaçlandırılması kabil olmamış, bugün 2/B olarak adlandırılan sorun
ortaya çıkmıştır. Bir tarafta tapulu yerlerin orman alanı
hâline gelmesi, diğer tarafta orman arazilerinin tabiri caizse yağmalanarak
şehirleştirilmesi. Değerli
milletvekilleri, 2/B arazilerinin satılarak kaynak yaratma ihtiyacı, hem orman
idaresinin hem de Hükûmetin iştahını kabartmaktadır.
Orman idaresi ve Hükûmet, 2/B arazilerinden beklediği
sıcak para için orman köylüsünü hiçe saymakta, orman köylüsünün tapu ve
kadastro sorunundan habersiz görünmektedir. Hatta,
orman köylümüzün tapulu yerlerini de, orman sınırlarını da keyfince
belirleyerek 2/B statüsüne sokmakta, vatandaşın tapulu yerlerini yine vatandaşa
satmanın hesaplarını yapmaktadır. Değerli
milletvekilleri, İnebolu, İstiklal Savaşı’nda önemli bir yere sahip istiklal
madalyalı önemli bir ilçemizdir. Bakın, İnebolu ilçesi Gemiciler köyündeki
kadastro çalışmaları sonunda arazilerinin yüzde 80’inin ormana geçtiğini
belirten muhtar şöyle söylüyor: “Vatandaşın ekecek alanı kalmadı. Köylü hak
aramak için mahkemeye başvuracak. Bizler cephede mücadeleler verdik, ülkemizin
kurtuluşuna katkı sağlamaya çalıştık. O gün ülke için hangi mücadeleyi
verdiysek, bugün de haksız olarak elimizden alınan arazilerimizi geri alabilmek
için haklı hukuk mücadelemizi ortaya koyacağız.” Bu ses
mağdurlardan sadece birkaçının sesi. Görünen ve
yaşananlar odur ki bu şartlar altında özellikle orman köylerinde yaşayan
vatandaşlarımızın kendi haklarını korumaları mümkün değildir. Onların
kazanılmış haklarını korumak bizlere düşmektedir. AKP’nin altı
yıllık icraatı boyunca gördük ki hep holdinglerin, hep zenginlerin, şeyhlerin
ve para babalarının yanında oldular; işçinin, memurun, emeklinin, köylünün,
esnafın yanında olmak yerine, hep büyük iş adamının, bankacının yanında yer
almayı tercih ettiler. Daha birkaç gün önce bu Mecliste kredi kartlarıyla
ilgili kanun teklifimin doğrudan gündeme alınma görüşmelerinde “Bankaların mı,
yoksa milletin mi yanında olacaksınız?” uyarıma rağmen, Adalet ve Kalkınma
Partisi olarak siz bankaların yanında oldunuz. Biz ise Milliyetçi Hareket
Partisi olarak milletin yanında yer aldık. Böylece, siz kullandığınız
oylarınızla bankalara milleti yendirdiniz. Dolayısıyla seçim beyannamemizde belirttiğimiz
gibi orman köylüsünün yanında olmak ve onları kalkındırmak yine bize, yani
Milliyetçi Hareket Partisine düşüyor. Onların içinde bulunduğu çaresizliği,
geçim sıkıntısını, günbegün yaşadıkları göç gerçeğini dile getirmek bize,
iktidarda siz olduğunuza göre onların dertlerine ve beklentilerine çare bulmak
da size düşüyor. Değerli
milletvekilleri, Anayasa’mız ormanların korunması ve işletilmesi görevini
devlete vermiştir. Ormanlarımızın ve orman köylümüzün içinde bulunduğu durumu
görünce altı yıldır hükûmet ettiğiniz devletteki bu
görevinizi hakkıyla yerine getiremediğiniz bütün açıklığıyla ortadadır. Orman
köylümüzün köyünde geçimini temin edecek adımlar bir an önce atılmalıdır. Orman
köylümüz göçe mecbur bırakılmamalıdır. Elinizde kaynak var, elinizde asırlık
Orman Genel Müdürlüğü teşkilatı var, elinizde sizden iş bekleyen çok değerli
orman köylüsü var. Siyasi kararlılık ve iyi bir planlamayla, bütün bu imkânları
kullanarak, orman varlığımızı katbekat artırmak mümkündür. Böylece, orman
köylümüzün derdine çare olabilir, açlık sınırının altında yaşayan bu
insanlarımızın geçimlerini temin etmelerine yardımcı olabilirsiniz. Bunları
yapabilmek için yönünüzü, yüzünüzü orman köylüsüne çevirip onların varlığından
haberdar olmanız, onların dertlerinden haberdar olmanız gerekir. İşte, ben
buradan size hatırlatıyorum: Ülkemizde, birçoğu açlık sınırının, tamamı ise
yokluk sınırının altında yaşayan 7-8 milyonluk bir orman köylüsü kitlesi var.
İktidar olarak şu zengin yakınlığınızı biraz frenleyip yüzünüzü biraz lütfen
onlara çevirin. Aldığınız yüzde 47 oyun rehavetinden kurtulup milletin sesine
lütfen kulak verin. Göreceksiniz ki dertlere çare bulmak o kadar zor değil, ama
biliyoruz ki yapmayacaksınız, yapamayacaksınız. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. Buyurunuz. MEHMET SERDAROĞLU
(Devamla) – Dolayısıyla, orman köylümüzün, emeklimizin, esnafımızın, işçimizin,
memurumuzun, kısaca, topyekûn bütün vatandaşlarımızın beklenti ve problemlerine
çözüm bulmak, çare üretmek Milliyetçi Hareket Partisinin iktidarında mümkün
olacağını ifade ediyor, hepinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Serdaroğlu. 4’üncü madde
üzerinde şahsı adına Van Milletvekili İkram Dinçer. Buyurunuz Sayın Dinçer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) İKRAM DİNÇER
(Van) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; tapu kanununun 4’üncü maddesi
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Sözlerimin başında yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlar,
ülkemizde, devletin kapısını çalan vatandaşlarımızın gönül rahatlığıyla ve
kolaylıkla işlerini yürütmeleri için Hükûmetimiz
yoğun çabalar içindedir. Sağlıkta,
ticarette, eğitimde ve diğer sahalarda yapılan düzenlemelerle bürokratik
işlemler azaltılmış ve vatandaşlarımızın hayatı kolaylaştırılmıştır. “Bugün
git, yarın gel.” diyerek devlet kapılarını insanımıza kapatan zihniyeti Hükûmetimiz mahkûm etmiştir. Bugün, vatandaşlarımız sağlık
karnesiyle özel hastaneler dâhil istediği hastaneye giderek tedavisini
yaptırmaktadır. İlaçlarını almak için SSK hastanelerindeki uzun kuyruklar Hükûmetimiz döneminde tarihe karışmıştır. Türkiye’de bir
dönem siyaset kurumu yıpranmış ve Meclis âdeta çalışamaz hâle gelmişti,
vatandaşlarımızın cebindeki paralar belli grup ve kişilerin cebine
hortumlanıyordu. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Sizinki gibi! Sizinki gibi! İKRAM DİNÇER
(Devamla) – Bunun neticesinde 1997-2002 sonuna kadar 21 banka fona devredildi,
o günleri ne yazık ki hep birlikte yaşadık. Başbakanlık binasına giden yolların
vatandaşlara kapandığını hepimiz iyi hatırlıyoruz. Milletvekillerinin sokaklara
çıkamadığı zamanları milletimiz unutmadı. AK PARTİ’nin
iktidara gelmesiyle devlet-millet kaynaşması sağlanmıştır. OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sizi de kovaladıklarını biliyoruz, karpuz attıklarını biliyoruz! İKRAM DİNÇER
(Devamla) – Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 2004 yılında kendisinin
ve bakanlarının cep telefonunu canlı yayında vatandaşlarımıza verdiği günkü
manzara hâlâ hafızalardan silinmedi. Hükûmetimizin
icraatlarıyla milletimiz derin nefes almış, halkımız AK PARTİ’yle
yeniden öz güvenini kazanmış ve geleceğe umutla bakmaktadır. OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Kömür dumanından derin nefes de alamıyorlar gayrı, nefes de
yasak! İKRAM DİNÇER
(Devamla) – Diğer alanlarda olduğu gibi ülke demokrasisinde de sessiz
devrimlere imza attık. Sanatçılarımızın “Kürtçe klip
yapmak istiyorum.” dediği için ülkeyi terk etmek zorunda kaldığı günlerden
devlet televizyonlarında Kürtçe kanalın açıldığı günlere geldik. OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Maşallah! İKRAM DİNÇER
(Devamla) – Artık devletimiz, işkence iddialarıyla, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine başvurmakta… ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Biraz da Van’daki “nevruz” katliamından bahsetsene! İKRAM DİNÇER
(Devamla) – İzin verirseniz onlara da geleceğim. Van’daki “nevruz” olaylarının
müsebbiplerini de zaman olsa burada çok rahatlıkla ifade edebileceğim. BAŞKAN – Sayın Dinçer, lütfen, siz konuşmanıza devam ediniz. İKRAM DİNÇER
(Devamla) – …Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başta olmak üzere değişik
platformlarda gündeme gelmiyor ülkemiz. AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Tapuyla ilgili konuş tapuyla! İKRAM DİNÇER
(Devamla) – Burada saymakla bitiremeyeceğim birçok başarılı çalışmamız bir
tarafa bırakılıp da, âdeta hiç yapılmamış gibi davranılmasını hayretle karşılıyorum.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Vatandaşta tapu da kalmadı! İKRAM DİNÇER
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, Tarım Bakanlığının yaptığı arazi
toplulaştırma çalışmalarıyla hem çiftçilerimiz hem de devlet yatırımları
açısından önemli kazanımlar sağlanmaktadır. Toplulaştırma uygulanan alanlarda
çiftçilerimiz yüzde 25 daha az yakıt tüketmekte, diğer masraflarda da önemli
tasarruflar sağlanmaktadır. Kısaca, toplulaştırmayla yüzde 25 oranında çiftçi
gelirlerinde artış sağlandığı, çalışmalarla ortaya konulmuştur. HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Çiftçiler duyuyor ama bunları! İKRAM DİNÇER
(Devamla) – Şu anda üzerinde konuştuğumuz tapu kanunu da yine önemli
çalışmalarımız arasında yer almaktadır. Kanunun genel gerekçesinde belirtildiği
gibi, Başbakanlık bünyesinde kamu yönetiminde bürokrasinin ve kırtasiyeciliğin
azaltılması çalışmaları kapsamında tapu ve kadastro hizmetlerinde de bir
düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur. Bu kapsamda yapılan düzenlemeyle Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü hizmet süreçlerinin gözden geçirilmesi, hizmet
kalitesinin ölçülmesi ve geliştirilmesi amaçlanmıştır. Bürokrasiyi ve
kırtasiyeciliği artıran gereksiz süreç ve işlemlerin ayıklanması, hizmetlerin
etkili, verimli, süratli, vatandaşların ihtiyaç ve taleplerine uygun şekilde
sunulması sağlanacaktır. Yine bu
çalışmayla, köyden kente büyük bir göçün yaşandığı ülkemizde kentsel alanların
genişlemesi sonucu ortaya çıkan zorunlu imar hizmetlerinin verilmesine de
önemli bir katkı sağlanacaktır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. Buyurunuz. İKRAM DİNÇER
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Kısaca, bu
yasanın hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Yasanın ülkemize
ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Dinçer. 4’üncü madde
üzerinde şahsı adına Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal. Buyurunuz Sayın Kastal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) DURDU MEHMET
KASTAL (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 218 sıra sayılı Tapu
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bildiğiniz gibi,
3 Mart 2005 tarihinde çıkarılan 3402 sayılı eski Kadastro Kanunu günümüz
koşullarına uyarlanması amacıyla değiştirilmişti. Yeni çıkarılan 5304 sayılı
Kadastro Kanunu’yla çalışmalar sürat kazanmış, bürokrasiyi ve kırtasiyeciliği
artıran gereksiz süreç ve işlemler aza indirilmişti. Ancak daha sonra kadastro
çalışmaları sırasında, özellikle çalışma alanında bulunan ormanların
kadastrosuna ilişkin bazı yeni sorunlarla karşılaşılmıştır. Nedir bu sorunlar?
Şöylece: Orman vasfını yitirmiş arazileri orman sınırları dışına çıkarma işlemi
için iki ayrı kurum aynı çalışmayı yürütmek zorunda kalmaktadır. Tapu
Kadastroya bağlı ekipler ilgili köye gidip çalışmasını yapıyor, aradan bir yıl
bile geçmeden bu defa Orman Bakanlığı ekipleri aynı kadastro çalışmasını yapmak
üzere köye gidiyor. Bu, hem zaman kaybı hem de kaynak israfıdır. Ormanların
kadastrosunda karşılaşılan bir diğer sorun da 1950’li yıllardan kalma grafik
çalışmalarıdır. 1950’nin teknolojisiyle yapılmış tapu çalışmaları var. Aletler
mevzi çalışıyor, ulusal nirengi ağına bağlı değil, dolayısıyla ormanlık
alanlara isabet eden bu yerlerde Tapu Kadastro ekiplerinin modern tekniklere
göre yeniden bir çalışma yapmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Kadirli’de,
Karaisalı’da 1950’li yılların tapuları var. Orman Bakanlığı yetkilileri bu
orman köylerine girdiğinde hiçbir tescil yetkileri yok. Eski ölçümlere göre
hareket ettiklerinde ortaya yanlış sonuçlar çıkıyor. Tapu-Kadastro yetkilileri
“Bu konudaki tek yetki bizdedir.” dediklerinde yine bir ikilik meydana
gelmektedir. Orman sınırları dışına çıkarılan orman arazilerinin hazine adına
tescil edilmesi yasal zorunluluk olmakla beraber teknik ve mali zorluklar
nedeniyle kısmen tescil sağlanmıştır. Bu ve buna benzer sebepler yüzünden tapu
ve kadastro hizmetlerinde etkinliğin sağlanması, ülkemiz kadastrosunun en kısa
sürede modern tekniklere göre bitirilmesi ve orman kadastrosuna ilişkin
karşılaşılan aksaklıkların giderilerek uyumun sağlanması amacıyla tapu ve
kadastro mevzuatında bazı değişiklikler yapılması zorunluluğundan bu kanun
tasarısı hazırlanmıştır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; çıkarılacak bu kanunla iki önemli problemin de ortadan
kaldırılması amaçlanmıştır. Birincisi, bir kadastro müdürlüğünün yetki alanı
dışındaki müdürlüklere, geçici görevle gönderilen personele yapılan ödemelerde
çeşitli aksaklıklarla karşılaşılmaktadır. Bu aksaklıklar çalışan personeli
huzursuz etmekle kalmayıp onları kurum değiştirme fikrine kadar götürmektedir.
Kanunla getirilen yeni düzenlemeyle geçici görevle görevlendirilen kadastro
çalışanları ödemelerini Harcırah Kanunu’nun 14’üncü maddesi hükümleri gereğince
alacaklardır. Mevcut hükümlere göre gündelik ve yol masrafı alamayan bu
personel bundan böyle gündelik ve yol masraflarını alabileceklerdir. Bu da
onların çok önemli bir problemini ortadan kaldırmış olacaktır. Yeni düzenlemeyle, orman sınırları dışına çıkarma işlemi bitirilen
köy ve beldelere ait kadastro dosyaları Orman Genel Müdürlüğüne gönderilecek,
daha sonra ilgili köy ve beldelerin uygun yerlerine asılmak suretiyle ilan
edilecek, bu durum, büyük emek, para ve zaman harcanarak oluşturulan çalışmanın
yasal gereği bulunmasına rağmen, ilan edilmeyerek sürüncemede kalması sıkıntısı
da ortadan kaldırılmış olacaktır. 4’üncü maddeyle,
orman kadastro çalışmalarının ilan edilmesi aşamasında köy muhtarları ve belediye
başkanlarının orman kadastro dosyalarını almaktan bazen imtina etmeleri
sebebiyle ortaya çıkan aksaklıkların da önüne geçilmiş olunacaktır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmelerini yaptığımız 218 sıra sayılı Tapu Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nda, yıllardır
çözüm bekleyen önemli değişiklikler gerçekleştirilmektedir. Mesela, orman
kadastrosuna başlanılmamış yerlerde, bundan sonra sadece orman kadastrosu
komisyonu değil, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ekipleri de yetkili hâle
getirilmektedir. Biliyoruz ki, devlet ormanlarının sınırları her yerde belli
değil, bazı yerler tescillenmiş, bazı yerler tescillenmemiş. İşte, kadastro
çalışması yapılmamış ormanlık yerlerde Tapu Kadastronun yetkili hâle gelmesiyle
bu çalışmalar daha da hızlanacak, devletin arazileri belirsizlikten ve her
türlü muallak durumdan kurtarılacaktır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. Buyurunuz. DURDU MEHMET
KASTAL (Devamla) – Yine bu kanunla devlet, kendi ormanlık arazilerini hazineye
kazandıracaktır. 1970’ten bu yana
devlet arazisini işleyen vatandaşlar var. Elinde tapusu yok ama “Yirmi yıldır
bu arazi benimdir.” diyor. Mahkemeye gidip biri itiraz etmemişse vatandaş
tapuyu alıyor. Şimdi getirilen düzenlemeyle tapusu bulunmayan orman arazileri
doğrudan tescillenecek ve devletin kontrolü altına alınacaktır; devlet, tapusu
bulunmayan arazilere sahip çıkacaktır. Uzun yıllardır ihmal edilen, ihmal
sonucu önemli problemlere yol açan bu durum da böylelikle düzeltilmiş
olacaktır. Bu da hazine açısından büyük bir adım ve önemli bir gelişmedir.
Devletin kontrol mekanizması daha hızlı ve daha başarılı işleyecektir. Bu vesileyle,
çıkarılacak olan kanunun hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kastal. Şimdi madde
üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz, on dakika süreyle. Sayın Doğru ve
Sayın Çalış sisteme girmiş görünüyorlar. Sayın Doğru,
buyurunuz. REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakana
sormak istiyorum: Tapu dairelerinde tapu belgesi başına 5 lira ile 8,5 lira
arasında para alınmaktadır. Bu parayı hangi yönetmeliğe göre alıyorsunuz?
Toplanan paraları nerelerde kullanıyorsunuz? Şu anda ne kadar paranız vardır?
Toplanan paranın bir bölümünü ve ayrıca diğer kaynaklarla beraber personelinize
döner sermaye adı altında bir ödeme yapmayı düşünüyor musunuz? Çünkü birçok
kurum bunu yapıyor. Ayrıca, 5 lirayı
ödemedikleri için, bilhassa yeni kadastro geçen yerlerde birden fazla tapusu
olan vatandaşlarımız belgelerini alamamaktadırlar. Parası olmayanlara bunu
ücretsiz olarak vermeyi düşünür müsünüz? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Doğru. Sayın Çalış… HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
kadastro çalışmalarının yapıldığı alanlarda ferman tapularıyla ilgili zaman zaman problemler çıkmaktadır. Özellikle tapu sahiplerinden,
görevliler tarafından tapuların tercümesinin yaptırılması istenmektedir. Daha
başka, ferman tapularıyla ilgili sıkıntılar olmaktadır. Bunları, bu sıkıntıları
gidermeye ve başka kriterler getirmeye yönelik ne gibi
çalışmalarınız var? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Çalış. Sayın Taner… RECEP TANER
(Aydın) – Sayın Bakan, Hükûmet olarak her ne kadar
kabul etmek istemeseniz de ekonomik kriz ve sıkıntılar her geçen gün artmakta
ve bu artış da tabii ki tapu çalışanlarının iş ağırlığını arttırmakta. Çünkü özellikle son aylarda haciz ve tedbir işlemlerinin çok
arttığı iddia edilmekte. Elinizdeki verilere göre 2008 yılında kaç adet
alım satım işlemi yapılmıştır, kaç adet haciz ve tedbir işlemi yapılmıştır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Taner. Buyurunuz Sayın
Bakan. BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – Sayın Başkanım, müsaadenizle evvela
Gaziantep Milletvekilimiz Yaşar Ağyüz Bey’in… Bu
lisanslı mühendislik büroları yasası çıktıktan sonra buna dayanarak biz bir
yönetmelik yayınladık. Kanun’da lisans sahibinin serbest harita mühendisi
olarak da mesleğini ifa etmesiyle ilgili bir sınırlama olmadığı için haksız
rekabete neden olduğu yönündeki harita kadastro sektöründen gelen tepkiler
üzerine hazırlanan bir önerge var. Bu önergeyle bu sorunu çözmeye çalışacağız.
Bunu bilgilendirmek istedim. Diğer konu, Sayın
Doğru’nun sorduğu soru… Bu paralar döner sermaye mevzuatı çerçevesinde
alınıyor. 2009’dan itibaren bu paralar alınmayacak Sayın Doğru. Fermanlarla
ilgili… Genel Müdürlükte Osmanlıca bilen uzmanlar tarafından tercüme edilmekte
ve ilgililerine yardımcı olunmakta. Onu ifade etmek istiyorum. Tabii ki ekonomik
kriz, doğrudur, dünyada bir global kriz var. Bundan
ülkemizin en az şekilde etkilenmesi için gerekli önlemleri almaya çalışıyoruz.
2002-2008 yılları arasında makroekonomik dengelerde Türkiye’de önemli
gelişmeler oldu. Bütün bunlara rağmen Türkiye dünyaya açık,
ihracat yapan, ithalat yapan bir ülke ve Avrupa’nın 6’ncı büyük ekonomisi,
dünyanın 17’nci büyük ekonomisi. Dünyanın en büyük ekonomilerinin bundan
etkilendiği bir dönemde Türkiye’nin az da olsa etkilendiği doğrudur. Bu, hacizle
ilgili ve “Ne kadar alım satım yaptık, ne kadar haciz var, ne kadar…” diğer
işlemlerle ilgili müsaade ederseniz yazılı cevap verelim. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan. 4’üncü madde
üzerinde önerge yok. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Karar yeter sayısı Sayın Başkan. BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım. 4’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 15.39 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 15.56 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU KÂTİP ÜYELER : Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Fatoş GÜRKAN (Adana) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44’üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. 218 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. 4’üncü maddenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Yok Sayın Başkanım, elektronik oylama yapın. BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – 103 kişi var Sayın Başkan. BAŞKAN – Oylamayı
elektronik olarak yapacağız. Hemen sisteme
giriniz sayın milletvekilleri. Bir dakika süre
veriyorum. (Elektronik
cihazla oylamaya başlandı) MEHMET DANİŞ
(Çanakkale) – Sayın Başkan, kâtip üyeler ne işe yarıyor? Onlar sayıyor. Siz
onların söylediklerini uygulamak durumundasınız. BAŞKAN – Öyle mi
efendim? Lütfen tartışma çıkartmayın. Buyurunuz. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Yok canım! Başkanın takdir hakkı var. Nereden çıktı bu? MEHMET DANİŞ
(Çanakkale) – O zaman kalksın kâtip üyeler, hepsini siz yapın Başkanım. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Altı ay divan kâtipliği yaptı, âlim oldu! BAŞKAN – Tartışma
olduğu zaman İç Tüzük’e bakınız efendim. MEHMET DANİŞ
(Çanakkale) – Ne tartışması? Kâtip üyeler arasında var mı? BAŞKAN – Benimle
olması lazım efendim. (Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, elektronik oylama sonucu olarak 125, kâğıtlarla beraber 150
kişi... Karar yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir. 5’inci maddeyi
okutuyorum: MADDE 5- 6831
sayılı Kanuna aşağıdaki madde eklenmiştir. "EK MADDE 9-
Bu Kanunun; 20/6/1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanunla
değişik 2 nci maddesi ile 23/9/1983 tarihli ve 2896
sayılı Kanun ve 5/6/1986 tarihli ve 3302 sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (B) bendi uygulamaları
ile orman sınırları dışına çıkarılan yerler, çıkarma işleminin kesinleştiği
tarihten itibaren kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemez." BAŞKAN – 5’inci
madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Birgen
Keleş konuşacaktır. Buyurunuz Sayın
Keleş. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, salonu terk etmek üzere ayakta olan
arkadaşların, lütfen, ya oturmalarını ya da salonu terk etmelerini sağlar
mısınız? BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Keleş. BİRGEN KELEŞ
(Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tapu Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesiyle
ilgili olarak söz almış bulunuyorum ve yüce Meclise saygılar sunuyorum. 5’inci maddeyi
değerlendirirken sadece bu maddedeki ifadeyle yetinmek mümkün değildir. Doğru
ve gerçekçi bir değerlendirme için 2, 3 ve 9’uncu maddeler ile daha önceki
girişimler de dikkate alınmalıdır. Kanunun 2’nci
maddesiyle, orman kadastrosunun bu alanda uzman olan orman kadastro
komisyonları tarafından değil, diğer arazilerde kadastro çalışması yapan
ekipler ve görevlendirilecek kişiler tarafından da yapılabileceği
belirtilmektedir. Oysa, orman bir uzmanlık alanıdır ve
herkesin doğru olanı saptaması mümkün değildir, bilgi ve deneyimi eğer yoksa ve
yapılacak olan baskılara karşı koyma gücünde değilse. 1937 yılında beş
yıl içinde bitirilmesi öngörülen orman kadastrosunun henüz tamamlanmamış olması
aslında büyük bir talihsizliktir ve utanç verici bir durumdur ama tabii bunun
yolu orman kadastrosunu bu işi bilmeyen kişilere yaptırarak aşmak olmamalıdır. Kuralları
gevşetmek ve orman alanlarını yağmaya açık hâle getirmek için bir 3’üncü madde
de vardır. Bu 3’üncü maddede 3402 sayılı Yasa’nın 4’üncü maddesine göre oluşan
-yani bu alanda uzmanlığı olmayan- kadastro ekiplerinin orman kadastro komisyonları
tarafından yapılmış, haritalara dökülmüş olan kadastro işlemlerinin yüz ölçümü
hatalarını aramaları ve bunu bulduktan sonra da bu hataları düzeltmeleri
öngörülmektedir. Ayrıca vasıf ve mülkiyet dışında kalan aplikasyon, ölçü ve
çizimden kaynaklanan hataların bulunması ve de düzeltilmesi yerel orman
kuruluşlarına yapılacak bir talep üzerine kurulacak orman kadastro komisyonları
tarafından gerçekleştirilecektir. Asıl önemlisi,
tasarının 9’uncu maddesiyle 3402 sayılı Kanun’un geçici 7’nci maddesi değiştirilmekte
ve orman kadastro ekipleri tarafından başlanılan fakat tamamlanmamış olan
kadastro çalışmalarının 3402 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesine göre kurulan,
uzmanlığı olmayan kadastro ekipleri tarafından tamamlanabileceği hükme
bağlanmaktadır. Değerli arkadaşlarım,
çok garip değil mi? Vasıf ve mülkiyet gibi uzmanlık isteyen alanlarda mevcut
hataları bulma ve düzeltme bu konularda uzmanlığı olmayan kadastro ekiplerine
bırakılırken, aplikasyon, ölçü ve çizimden kaynaklanan hataların düzeltilmesi
uzmanlık sahibi olan orman kadastro komisyonlarına bırakılmaktadır. Böylece
iktidar, sadece yeni kadastro çalışmalarında değil -bunları etkilemekle
yetinmiyor- başlanmış ancak tamamlanmamış orman kadastrosunu tamamlayarak ve
kesinleşmiş orman haritalarını değiştirme olanağına kavuşarak orman
kadastrosunun tümüne istediği gibi şekil verme olanağına sahip olacaktır. Sayın
milletvekilleri, Anayasa’mızın ormanların korunması ve geliştirilmesiyle ilgili
169’uncu maddesi, devletin ormanların korunması ve genişletilmesi için gerekli
kanunları çıkarmasını ve yanan ormanların yerine de yeni ormanlar ekilmesini
öngörmektedir. Ayrıca devlet mülkiyetinin devredilmeyeceği, devlet ormanlarının
kanuna göre devletçe yönetilip işletileceği, ormanların zaman aşımı yoluyla
mülk edinilemeyeceği ve kamu yararı dışında da irtifak hakkına konu olamayacağı
belirtilmektedir. 82 sonrasında ilave edilen son paragrafta ise, 169’uncu
maddede belirtilen çok özel koşullar dışında daralma yapılamayacağı
vurgulanmaktadır. Anayasa’nın 170’inci maddesi ise orman niteliğini kaybetmiş
yerlerin ve hatta orman olarak muhafazasında yarar olmayan yerlerin orman
sınırı dışına çıkarılmasını ve orman içindeki köylerdeki halkın, kısmen veyahut
da tamamen, buralara yerleştirilmesini öngörmektedir. Yalnız, bunun için orman
sınırı dışına çıkarılan arazinin ihya edilmesini ve ondan sonra halka tahsis
edilmesini vurgulamaktadır. Ayrıca bu durumda devletin halkın işletme araç ve
gereçlerini ve diğer giderlerini sağlamasına yardımcı olacağı ve orman içinden
nakledilen köy halkına ait arazilerin devlet ormanı olarak derhal
ağaçlandırılacağı da belirtilmektedir. İncelemekte
olduğumuz 5’inci maddeyle iktidar, bu konuda tam ters yönde bir adım atmakta ve
boşaltılan köylerin ağaçlandırılması söz konusu olmadığı gibi, orman içi
köylülerinin zilyetlik nedeniyle hak iddia edemeyeceği belirtilmekte ve
Anayasa’nın 170’inci maddesinin devlete yüklediği sorumluluk dikkate
alınmamaktadır. Aslında,
Anayasa’nın orman ve orman köylülerinin korunmasıyla ilgili hükümleri, Anayasa
ve Orman Kanunu’nda yapılan değişikliklerde değil sadece, Tapu Kanunu ve
Turizmi Teşvik Kanunu gibi kanunlarda yapılan değişikliklerle de geçersiz hâle
getirilmiştir. Mesela, 2008 yılında çıkarılan 5761 sayılı bir
kanun vardır ve bu Kanun’a göre hazine mülkiyetinde yeterli alanın bulunmadığı
durumlarda, -hazine mülkiyetinde yeterli alanın bulunmaması bugünlerde çok
yerde geçerli olabilir çünkü iktidarınız sayesinde bütün hazine arazileri
satılığa çıkarılmıştır- böyle durumlarda 6831 sayılı Orman Kanunu’na göre orman
sayılan yerlerden sağlık, termal, kış, yayla turizmi ile golf turizmine imkân
sağlayan alanlar, kıyılarda doğal manzaradan çevresel zenginlikten ve biyolojik
çeşitlilikten yararlanma olanağı sağlayan yerler ve yat turizmine ve
uluslararası yarışmalara uygun turizm amaçlı spor tesisleri yapmak için talep
edilen yerler sınır dışına çıkarılabilecektir ve Çevre ve Orman Bakanlığınca
turizm alanlarına tahsis edilecektir. Bir diğer deyişle, söz konusu
olanakları sağlayan orman alanlarının tahsisi âdeta otomatik hâle
getirilmiştir. Turizm Bakanlığının tasarrufuna geçen taşınmazların da
yatırımcılara tahsis edilmesi, kiralanması ve bunlar üzerinde irtifak hakkı
tesis edilmesi, Turizm Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Çevre ve Orman
Bakanlığının İhale Kanunu’nu dikkate almadan ve Orman Kanunu’nun ilgili
maddelerini de dikkate almadan alacağı kararlara bırakılmıştır. Değerli
arkadaşlarım, işlemleri kolaylaştırma adı altında koşulları gevşetmenin ve
Anayasa’yı ve mevcut yasaları çiğnemenin yolları açılmış olmaktadır. Tasarının
incelemekte olduğumuz 5’inci maddesini lütfen bu maddeler ışığında
değerlendirin. 5’inci madde çünkü görünürde bir şey demiyor, 5‘inci madde ek
madde 9’u getiriyor ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2’nci maddesine göre orman
sınırları dışına çıkartılan yerlerin, çıkarma işleminin kesinleştiği tarihten
itibaren kazandırıcı zaman aşımı yoluyla iktisap edilemeyeceğini belirtiyor.
Ancak değerli arkadaşlarım, sayıları 7-8 milyonu bulan, orman içinden gelirini
sağlayan ve bu geliri çok büyük güçlüklerle ve en alt düzeyde sağlayan orman
köylülerinin yerleştirilmesi söz konusu edilmemektedir. Anayasa’nın 169 ve
170’inci maddeleri, ormanın ve orman içi köylülerinin korunmasını esas
almaktadır. Burada, orman içi köylüleri gündemde yoktur bu yasada. Anayasa madde
170’e uygun bir düzenleme yaptığı takdirde, orman dışına çıkarılan alanlarda
orman içi köylülerinin yerleştirilmesi mümkün olacaktır. Burada ise kadastro
çalışmalarını geciktirmemek gerekçesiyle, uzmanlık isteyen kadastro
çalışmalarının yapılması, tamamlanması ve kesinleşmiş orman haritalarında
yapılan değişiklikler, bu konularda uzmanlığı olmayan ekiplere ve geçici
görevlendirilecek kişilere bırakılmaktadır. Bu durumda, söz konusu kadastro
ekipleri üzerinde değerli arkadaşlarım baskılar artabilir, orman kadastrosunun
yani uzman olan kadastro komisyonlarının çalışması maksatlı olarak
ertelenebilir ve de orman alanları rant sağlamak
amacıyla çok daha hızlı bir şekilde daraltılabilir. Sayın
milletvekilleri, son altı yılda ormanlarla ilgili olarak yasama faaliyetlerine
baktığımız zaman, Anayasa’nın 169 ve 170’inci maddelerinin dikkate alınmadığını
görüyoruz. Pek çok nedenle orman arazilerinin orman alanı dışına çıkartıldığına
şahit oluyoruz. Orman dışına çıkartılan arazilerin satılamayacağı, oralarda
gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra sadece orman içindeki köy halkının
yerleştirilebileceği bir Anayasa hükmü olduğu hâlde ormanların çok çeşitli
yerlere tahsis edildiğini görüyoruz. Bu tasarı ile ormanlarla ilgili keyfî
uygulamalar ve orman alanlarının daraltılması daha da artacaktır. Ormanların
her geçen gün biraz daha daralmaması ve daha iyi bakılması için orman içi
köylerde yaşayan ve geçimini oradan sağlayan kişilerle devletin iş birliği
yapması fevkalade önem taşımaktadır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. Buyurunuz. BİRGEN KELEŞ
(Devamla) - Sayın milletvekilleri, iki gündür burada sözü edilen ormanlarla
ilgili sorunların bir gerçek olduğu yadsınamaz ama bazı sorunların çözümü
başka, ormanlarla ilgili olan sorunların çözümü başka, ormanların talan
edilmesinin, istismar edilmesinin, orman alanlarının daraltılmasının yollarının
açılması başkadır. Burada yapılan, bu yasayla yapılan bu ikincisidir. Aslında Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidara geldiğinden beri ormanların iyi korunması ve
ormanların geliştirilmesiyle fazla ilgilenmemiştir, asıl ilgilendiği konu
ormanların satışı olmuştur. Ormanların satışıyla ilgilenmiş ve bununla ilgili
çeşitli girişimlerde bulunmuştur. Bir süre sonra buraya getireceğiniz, basında
yer alan 2/B’yle ilgili tasarınız da bu çabalardan
biri olacaktır. Kuşkusuz orman
içinde köylülerin sorunları buradaki önerilerle yani 170’inci maddede yer alan
öneriyle çözülebilir… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
bitiriniz. Buyurunuz. BİRGEN KELEŞ
(Devamla) – …diğerlerinin sorunları için de birtakım öneriler geliştirilebilir
ama sizin bu satıştan vazgeçeceğinizi ve ikna olacağınızı düşünmüyorum. O
nedenle de, sizleri ikna etmek için değil, tamamıyla tutanaklara kayıt düşmek
için konuşma yapmış bulunuyorum. Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Keleş. 5’inci madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil. (MHP sıralarından alkışlar) Buyurunuz Sayın
Asil. MHP GRUBU ADINA BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; uluslararası toplumun kayıtsızlığından cesaret alan İsrail,
güvenli buldukları için okullara sığınan öğrenci ve velilerini bombalıyor, yaralandıkları
için şifa aramak maksadıyla hastanelere sığınan yaralıları ve bu yaralılara
şifa dağıtmak için çırpınan sağlık görevlilerinin içinde bulunduğu hastaneleri
bombalıyor, uluslararası hukukun yasakladığı silahları kullanıyor. Bine yakın çocuk ve sivil Filistin’de can veriyor. İnsanlık adına
utanarak ifade ediyorum ki dünya bu vahşete seyirci kalıyor. İsrail’in bu
vahşetine ortak olmanın ruhlarında yarattığı suçluluğun telaşı ve panik
psikolojisi içerisinde çırpınanların da yaptıkları, hamasi nutukları ve timsah
gözyaşlarını geçmemektedir. Konuya duyarsız kalan ülkelerin kamuoylarını hükûmetlerinin harekete geçmesi için çaba sarf etmeye davet
ediyorum. Saldırıda çocuk, kadın ve sivillerin katledilmesi hiçbir gerekçeyle
meşru kabul edilemez. Ölenlere Tanrı’dan rahmet, yaralılara da acil şifalar
diliyorum. Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesiyle ilgili
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmeden önce, bu insanlık
dramını nefretle kınadığımızı ifade etmek istedim. Bu vesileyle heyetinizi
saygıyla selamlarım. Değerli
arkadaşlarım, ormanlarımız millî zenginliğimizdir. Ormanlarımızın çeşitli
yönlerden ülkemiz için taşıdığı büyük önem hepimizin malumudur. Bu önemine
binaen ormanları korumak, yetiştirmek ve genişletmek, ihmali mümkün olmayan
devlet görevidir. Toplumsal hayatta taşıdığı ekonomik ve sosyal fayda göz
önünde bulundurulduğunda millî zenginlik olan ormanların devletin hüküm ve tasarrufu
altındaki kamu malı olduğu sonucuna varmak mümkündür. Devletin hüküm ve
tasarrufu altında bulundurduğu kamu malları üzerindeki yetkisinin muhtevası ve
sınırları önem taşımaktadır. Bilim dünyasındaki egemen görüş, devletin kamu
malları üzerindeki hakkının gerçek anlamda bir mülkiyet hakkı olmayıp egemenlik
hakkından kaynaklanan bir denetim ve gözetim hakkı, nesnel hukuk kurallarından
doğan bir tür koruma hakkı olduğu yolundadır. Devletin kamu malları ve bu
bağlamda ormanlar üzerinde sahip olduğu yetki, ülke üzerindeki egemenlik
hakkının doğal sonucu olan gözetim ve denetim yetkisidir. Bu yetkiye dayanarak
ormanların millî çıkarlara en uygun biçimde kullanılması için gerekli önlemleri
almak aynı zamanda devletin görevidir. Bütün bunlar ortadayken 2/B arazilerinin
satışına ve TOKİ’ye devrine imkân tanıyan yasa
tasarısının hazırlandığına dair haberler yayınlanmaktadır. Tam bu aşamada,
görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısının 5’inci maddesi ile 6831 sayılı Orman
Kanunu’na ek madde eklenmek suretiyle Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümlerine
dayanarak 2/B uygulamaları ile orman sınırları dışına çıkarılan yerler hakkında
çıkarma işleminin kesinleştiği tarihten itibaren hak arama yolu
kapatılmaktadır. Orman vasfını yitirmiş, kadastro marifetiyle orman alanları
dışına çıkarılmış, bir daha geri kazanılamayan ve ıslah edilemeyen araziler 2/B
olarak tanımlanmaktadır. Bu alanların satılmasıyla ilgili yapılacak
düzenlemeler sonrasında zilyet nedeniyle açılmış ve açılacak davalar nedeniyle
bu alanların satışının engellenmesini veya geciktirilmesini önlemek için mi bu
maddeye ihtiyaç duyulmaktadır? Bu soru mutlaka cevaplandırılmalıdır. Değerli
milletvekilleri, 1961 Anayasası ile ormanların korunması ve sürekliliğinin
sağlanması için mülkiyetinin, idaresinin ve işletmeciliğinin devlet elinde
bulunması ilkesi anayasal kurala dönüştürülerek orman hukukunun temel ilkeleri
hâline getirilmiştir. 1982 Anayasası’nda da bu ilkeler korunmuştur. İnsanlığın
geleceği yönünden çağdaş ülkelerde ve ülkemizde süreklilik ilkesi ormancılık
alanında benimsenen ve ormanların hukuksal düzenini oluşturan genel ilke olarak
benimsenmiştir. Ormanlarda süreklilik ilkesi, insanlığın ve millî ekonominin
yararı için ormanların kuşaktan kuşağa kutsal bir değer olarak devredilmesini
gerektirmektedir. Değerli
milletvekilleri, 31/12/1981 tarihli sınırlama geçerli
olmak üzere bugüne değin 2/B arazisi olarak artık orman sayılmayan 473 bin
hektar arazinin yalnızca yüzde 10’una yakın bölümünün kullanım kadastrosu
yapılabilmiştir. Tüm ülkemizde orman sayılan alanların daha yüzde 80’inin
üzerinde bir bölümünün kadastrosu ancak yapılabilmiştir. Bunların da büyük bir
çoğunluğu sorunludur ve yargıdadır. Bu gerçekler ortadayken, Anayasa’nın
169’uncu ve 170’inci maddeleri yürürlükteyken, Cumhurbaşkanının geri gönderme
tezkerelerini, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerini göz önüne almadan böyle
bir tasarıyı, orman alanı dışına çıkarılan alanların satışını Meclise
getirmenin bu ülkeye zaman kaybettirmekten, insanlarımızı beklentiye sokmaktan
ve ormanlarımıza zarar vermekten başka hiçbir işe yaramayacağının bilinmesini
istiyorum. Değerli
milletvekilleri, bu vesileyle biraz da Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün
çalışanlarının sorunları ile çalışma şartlarının uygunsuzluğundan bahsetmek ve
bilgilerinize sunmak istiyorum. Tapularda
vekâletnameyle herkes başkaları adına iş takibi yapabiliyor. Başkaları adına iş
takibiyle ilgili herhangi bir yasal düzenleme olmadığından tüm sıkıntılar
çalışanların üzerine kalıyor. Büyük sorumluluk alıyorlar. Türk Medeni
Kanunu’nun “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet
sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.” maddesi gereği sorumlulukları ölse de devam
ediyor, torunlarına kadar gidiyor. Eleman yetersizliği had safhadadır. Durum
böyle olunca memurlar öğle yemeğine dahi gidemiyor, mesaiden sonra vatandaşın
işini yapmak için geceleri de çalışıyor. Bunun karşılığı kuruşla
sınırlandırılmış mesai ücreti alıyorlar. Yemek ücreti gibi bir destek yok,
evlerine gidecekleri servisleri yok. Bütün Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğünde yaşanan diğer en büyük sorun diğer kamu kurum ve
kuruluşlarına oranla almış oldukları ücretin düşük olmasıdır. Kurumun birçok
bakanlığın bütçesine yakın döner sermaye geliri vardır. Bu döner sermaye
gelirinden personele yapılan bir kuruş ödeme yoktur. Bu konuyla ilgili tapu
çalışanlarının gönderdiği faksın son bölümünü aynı geldiği şekliyle okumak ve
bilgilerinize sunmak istiyorum: “Eşit işe eşit ücret uygulamasıyla tüm devlet
memurlarına olduğu gibi tapu kadastro memurlarına bir meblağ aktarımı yapıldı.
Fakat bu yetersiz ve personeli memnun etmekten uzaktır. Kurum hem döner sermaye
geliriyle ve hem de yapmış oldukları işlemler nedeniyle hazineye harç geliri
sağlamakta fakat kurumda müdür unvanı ile görev yapan bir personel maliye
teşkilatında hizmetli olarak görev yapan bir görevli kadar ancak ücret
alabilmektedir.” Çalışma barışının
olmadığı bir kurumda işlerin çok sağlıklı yürümeyeceğini ifade ediyor, bu
vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Asil. 5’inci madde
üzerinde şahsı adına Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün. Buyurunuz Sayın
Üstün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Tapu Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi
üzerinde şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Değerli
arkadaşlar, bu kanun tasarısının 5’inci maddesi "Amme müesseselerine ait
ormanların kadastrosu da bu Kanunun 7’nci maddesi hükümlerine göre
yapılır." demektedir. Kanun’un 7’nci
maddesi devlet ormanlarına ait orman kadastrosunun nasıl yapılacağını uzun
uzadıya anlatmış. Ancak şu anda görüşmekte olduğumuz kanunun 2’nci maddesiyle
bu 7’nci maddeye bir fıkra daha ekledik. O da şudur: “Ancak, henüz orman
kadastrosuna başlanılmamış yerlerde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerine
göre belirlenen orman sınırı, orman kadastro komisyonunca belirlenen orman
sınırı niteliğini kazanır.” hükmünü de ilave etmiştik. Şimdi aslında
buna benzer hüküm -paralel bir hüküm böyle- Kadastro Kanunu’nda da var. Bu
hükmü 2005 yılında yapmış olduğumuz bir değişiklikle Kadastro Kanunu’na dercetmiştik. Peki, neden ihtiyaç duyuldu böyle bir
değişikliği 2005 yılında yapmaya? Değerli
arkadaşlar, hukukçu arkadaşlarımız bilirler, hatırlarlar veya başına gelmişse
milletvekillerimiz de, vatandaşlarımız da anımsayacaklardır. Şu anda devlet
kâğıtları içerisinde en kıymetli evrak, en güvenilir evrak nedir diye sorsanız,
herkes öncelikle tapu senedinin devletin en güvenilir evrakı olduğunu söyler.
Ancak son yirmi yılda kadastro çalışmalarının hızlanmasıyla birlikte bir sorun
ortaya çıktı. Biliyorsunuz, bizim sistemimizde bir arazi kadastrosu var, bir de
orman kadastrosu var. Diyelim ki yirmi yıl önce arazi kadastrosu bir yerde
çalışma yapmış ve devletin en güvenilir o tapu senedini vatandaşlara dağıtmış.
Ancak yirmi yıl sonra oradan bir orman kadastrosu geçmiş, demiş ki “Şimdi bu
tapuları lağvediyorum, burası orman.” Tabii insanlar telaş içerisinde,
komisyonlara itirazlarda bulunmuşlar, efendim, mahkemelere gitmişler ama
sonuçta bu yirmi yıl önce -devletin kendilerine- o güvenerek aldıkları tapunun
iptal olduğunu görünce büyük bir şaşkınlığa uğramışlar. Bir hukukçu olarak bana
geldiklerinde bunu ne kadar izah etmeye çalıştım ise de bu konuda hakikaten
vatandaşlarımız anlamakta güçlük çektiler. O bakımdan, işte 2005 yılında yapmış
olduğumuz değişiklikle, arazi kadastrolarının, bir yerde arazi kadastro
çalışması başlamışsa bunun içerisine, bu komisyonun içerisine Orman Genel
Müdürlüğünden de uzman arkadaşlarımızın yer alacağını, birlikte bu çalışmaların
yapılacağını ve bu şekilde orman sınırının belirleneceğini hükme bağlamıştık. İşte 2005 yılında
Kadastro Kanunu’nda yapmış olduğumuz o hükümlerin neredeyse benzerini şu anda
Orman Kanunu’nda yapıyoruz. O bakımdan, bu önemli bir düzenlemeydi, devlete
güvenin tesisi açısından önemli bir düzenlemeydi, yıllarca insanların mahkeme
kapılarından gidip gelmesini önleyecek bir düzenlemeydi, yine bir sürü paranın
lüzumsuzca bu arada harcanmasını engelleyecek bir düzenlemeydi. Şimdi bunu
Orman Kanunu’na derc etmiş bulunmaktayız. O bakımdan
bu kanun faydalı bir kanundur. Kanunun
memleketimize hayırlı olmasını diler, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Üstün. 5’inci madde
üzerinde şahsı adına Kocaeli Milletvekili Azize Sibel Gönül Buyurunuz Sayın
Gönül. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AZİZE SİBEL GÖNÜL
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 218 sıra
sayılı Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyeti saygıyla selamlarım. Sayın
milletvekilleri, ekonomik ve sosyal hayatın en önemli aktörü olan toprak ve
bunun üzerindeki haklar tarih boyunca değerli bir servet kaynağı olarak önümüze
çıkmıştır. Bu kaynağa yönelik verileri sağlayan tapu-kadastro çalışmaları da
dinamik bir hizmet olarak ülkelerin yatırım hayatında yerini önemli bir şekilde
almıştır. Bilindiği gibi
devletin sorumluluğu altında yapılmakta olan tapu ve kadastro hizmetleri başta
bayındırlık ve iskân, kamulaştırma, ulaşım, tarım reformu, belediye hizmetleri
gibi taşınmazlara dair bütün yatırımların temel unsurunu oluşturmaktadır. Hükûmet programlarımızda ve Acil Eylem Planı’nda ülke
genelinde tesis kadastrosunun süratle bitirilmesi hedeflenmiş ve idarelere bu
yönde görevler verilmiştir. Bu kapsamda da büyük bir özveriyle çalışılmış,
cumhuriyetin kuruluşundan bu yana tamamlanamayan tesis kadastrosu beş yıl
içinde sonuçlanma aşamasına getirilmiştir. Böylece sorunlu olan birkaç birimin
dışında kadastrosu yapılmamış birim kalmamıştır. Yine bu yöntemle üretimde
parsel maliyeti düşürülmüş, tasarruf sağlanmış, ayrıca üretim artışından dolayı
da harç ve vergi gelirlerinde de yine artış sağlanmıştır. Bu başarının
arkasındaki en önemli etkenlerden biri de 22/2/2005
tarihinde 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nda ve 5304 sayılı Yasa’yla
gerçekleştirilen değişikliklerdir. Bu değişikliklerle öncelikle kadastro
hizmetlerinin tek elden yapılması sağlanmıştır. Artık devletimiz bu işleri tek
elden ve özel sektör imkânlarıyla yürütmektedir. Bu yasa yürürlüğe
girdikten sonra orman idaresiyle özellikle orman kadastrosu çalışmalarında çok
başarılı, verimli bir çalışma örneği sergilenmiştir. Bu müşterek çalışmada
ortaya çıkan bazı aksaklıkların giderilmesinin yanı sıra diğer tapu ve kadastro
hizmetlerinin daha etkili, verimli ve süratli bir şekilde yürütülerek, iş
sahiplerine daha uygun hizmet verilmesi amaçlanmıştır. 5’inci
maddeyle de 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 5304 sayılı Kanun’la değişik 4’üncü
maddesinin üçüncü fıkrasıyla çalışma alanında orman bulunması ve 6831 sayılı
Orman Kanunu’na göre orman kadastrosuna başlanılmamış olması hâlinde, orman
kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde her çeşit taşınmaz malların
ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tespitinin bu maddede belirtilen
kadastro ekibi tarafından yapılacağı hüküm altına alındığından amme müesseselerine
ait ormanların da Kadastro Kanunu’nda yapılan değişiklik kapsamında
kadastrolarının yapılabilmesi için bu değişiklik yapılmıştır. Bu tasarıda, bunun haricinde, tapu hizmetlerinin işleyişinde
karşılaşılan yoğunluğun ve yığılmaların önlenmesi amacıyla personeller arasında
bir görev unvanları değiştirilerek yetki devri ve verimliliğin sağlanması
amaçlanmış, ayrıca kısa sürede tapuya tescil edilemeyen ormanların tapuya
tescil edilmesinin sağlanması amacıyla Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ile
Orman Genel Müdürlüğü arasında yürütülen çalışmalarda ortaya çıkan
aksaklıkların giderilmesi amaçlanmıştır. Gene 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2/B
maddesi kapsamında orman dışına çıkarılan alanların işgalcilerce zilyetlik
gerekçesiyle tesciline yönelik dava açarak Hazinenin zararına sebebiyet
verilmesi önlenmiş; taşınmazların mirasçılara intikalinde tapu harcı alınmamak
suretiyle bu işlemlerin yapılması teşvik edilerek hâlen ölü maliklerin adına
kayıtlı olan taşınmazların hâlihazırdaki maliklerini yansıtmayan tapu sicillerinin
güncel olarak tutulması sağlanmıştır. Değerli
milletvekilleri, genel hatlarıyla özetleyecek olursak da yapılan düzenleme ve
değişiklikler ile kanunun uygulama işlerliğinin kuvvetlendirilmesi
amaçlanmıştır. Ben bu tasarıda
emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Kanunun
milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyor, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Gönül. Sayın
milletvekilleri 5’inci madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz. Sayın Çalış,
buyurunuz. HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkanım teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
biraz önce bu ferman tapularıyla ilgili sorduğumuz sorumuza “Genel
müdürlüğümüzde Osmanlıca bilen elemanlarımız var, ihtiyacı olanlara yardımcı
olurlar.” diye bir cevap verdiniz. Fakat vatandaşlarımızın beklentisi bu
elemanlarınızı görevlendirerek, Türkiye genelindeki bütün ferman tapularının
tercümelerini yaparak ilgili sicil müdürlüklerine göndermenizdir. Bu yönde bir
çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Çalış. Sayın Şandır… MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Bu ek maddeyle
orman dışına çıkartılan yerler üzerinde zilyetlik ibraz edilemeyeceğini hüküm
hâline getiriyoruz. Böylelikle orman dışına, orman rejimi dışına çıkartılan
arazilerin değerlendirilmesinin önündeki bir engel kaldırılmış oluyor. Maliye açısından, idare açısından yapılması gereken doğru bir
hukuk. Ormancıları da
ilgilendiren bir sorum var Sayın Bakan. Şimdi, kanunlar genel olmak durumunda,
Türkiye'nin bütününe uygulanmak durumunda ancak bu hükmün muhatabı olan
insanlar aynı durumda değil. Birinin büyük şehrin kenarında zilyetlikle büyük
rakamlarda bir gelir elde etme durumu var, bir haksızlık olabilir ama biri de
yaşam alanı olarak Toros Dağlarının tepesinde, kırsal
kesimde, yani ata öte kullandığı arazinin orman rejimi dışına çıkartılmasından
sonra zilyetliğinin de kabul edilmemesiyle bir haksızlığa, bir mağduriyete
muhatap olacak. Bu kanunun uygulanmasında hatta 2/B kanununun,
2/B’yle ilgili gelecek kanunun uygulanmasında bir
farklılık yaratmak düşünülebilir mi? Çünkü burada ormancılık açısından, maliye
açısından doğru bir düzenleme olabilir ama orman köylüsü açısından, ormanın
kenarında yaşayan insanlarımız, dar gelirli insanlarımız açısından üç ağaç
zeytinliğinin de elinden alınması gibi bir sonuç getireceği için veya işte,
yaşam alanının elinden alınması gibi bir sonuç getireceği için çok ciddi bir
mağduriyet, adaletsizlik getirecek. Kanunlar genel olmak durumunda ama
genele uygulanması hâlinde de böyle bir mağduriyet var, bunun düzeltilmesi
yönünde bir gayret gerekiyor. Bu gayreti düşünüyor musunuz, bunu sormak
istiyorum efendim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Şandır. Sayın Doğru… REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakana
sormak istiyorum: Ülkemizin birçok yerinde olduğu gibi, Tokat ili Niksar, Zile,
Erbaa, Artova gibi ilçelerde mücavir alanlar orman vasfını kaybetmiş ancak
orman alanı sayılan yerlere dayanmıştır, şehirlerin de başka yerlere büyüme
şansı yoktur. Orman vasfı olmayan veya orman vasfı kalmamış bu arazileri
belediyelere devretmeyi düşünüyor musunuz? İkinci soru
olarak: Tapu ve Kadastro personeli çok yoğun bir şekilde çalışma içerisindedir.
Bazı kurumlarda, Sağlık Bakanlığı gibi çeşitli kurumlarda “döner sermaye adı
altında ek göstergelerle para ödenmektedir. Bu personele de çalışmalarından
dolayı bir ek gösterge veyahut da döner sermaye vermeyi düşünüyor musunuz? BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Doğru. Sayın Akcan… ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim. Sayın Bakanıma
sormak istiyorum: Biraz önce, oturmadan önce, tasarıya geçmeden önce Sayın
Bakanıma Afyon ili Sinanpaşa ilçesi Boyalı ve
yakınındaki Garipçe köyünde cereyan etmiş bir olayı, hukuki süreçte vatandaşımızın
mağdur edildiği bir olaya ait dosyayı vermiştim. Acaba o konuda, bu kanun
tasarısı kapsamında veya bir başka hususta değerlendirme yaparak vatandaşın
mağduriyetini ortadan kaldırmaya yönelik bir öneriniz olur mu? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Akcan. Sayın Arslan… ALİ ARSLAN
(Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Ben de aracılığınızla Sayın Bakana sormak
istiyorum: Bildiğiniz gibi, Muğla, orman alanı olarak en zengin illerimizden,
yüzde 68’i orman. Muğlalı ormanı seviyor, koruyor, yıllardan beri korumuş ve
Muğla’da çok sayıda da 2/B arazisi var. Fakat son günlerde, özellikle tarım
alanı olarak kullanılan 2/B arazilerine, on yıl geriye dönük, vatandaşın ödeme
gücünün çok çok üstünde, o kullandığı 2/B
arazilerinden elde ettiği ürünle ödemesi mümkün olmayan fiyatlarla bu
vatandaşlara ecri misil çıkartıldı. Neredeyse o bölgedeki arsa fiyatından daha
fazla paralar isteniyor yurttaşlarımızdan ve köylülerimizin gerçekten bunu
ödemesi mümkün de değil. Bu konuda vatandaşlarımızın sıkıntısını gidermek için
bir çalışma yapacak mısınız? Yoksa amacınız, bu yüksek fiyatlarla bu alanları
tarım amaçlı kullanan yurttaşlarımızın elinden alıp başka amaçlarla
yandaşlarınıza konut amacıyla kullandırmayı mı hedefliyorsunuz? Nedir bu
vahşet, Onu sormak istiyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Arslan. Buyurunuz Sayın
Bakan. BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI FARUK NAFİZ ÖZAK (Trabzon) – Sayın
Başkanım, Sayın Abdülkadir Akcan Beyin bize vermiş
olduğu bu incelemeyi yaptık, onda şöyle bir şey çıktı Sayın Bakanım: Metinden
anladığımız kadarıyla bu Valilik ile Millî Emlak arasında çözülebilecek bir
olay olarak görüyoruz, bunun için yasal düzenlemeye gerek yok, daha detaylı
bilgiyi daha sonra size takdim ederiz. Biraz evvel bu
fermanların tercümesiyle ilgili vermiş olduğum cevaba ilaveten şunu ilave
edeyim: Merkezdeki elemanlarımızı taşra birimlerinde görevlendirerek
fermanların tercümesiyle ilgili çalışmalar yapılmaktadır, onu da söylemek
istiyorum. Şimdi,
zilyetlikle ilgili, Sayın Mehmet Şandır Beyin düşüncelerine ben de katılıyorum.
Burada muhtelif uygulamalarda muhtelif sorunlar çıkabilir, dediği doğrudur.
Onunla ilgili evvela şunu paylaşmak istiyorum, zilyetlikle ilgili bir bilgi
vereyim: “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam
yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100
dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal,
çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini
belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına
tespit edilir.” Taşınmaz malın,
yukarıdaki fıkranın kapsamı dışında kalan kısmının zilyedi adına tespit
edilebilmesi için, birinci fıkra gereğince delillendirilen
zilyetliğin ayrıca aşağıdaki belgelerden birine dayanması lazımdır.” diye devam
eder. Şimdi, bizim tüm
partilerimizin programına baktığımız zaman, 2/B’yle
ilgili programımızda düşüncelerimizi belirttik. Burada, biz hep şunu istiyoruz:
Orman köylümüz veya yoksul vatandaşımız burada mağdur olmasın. Bu uygulamadan
nasıl mağdur olabilir, nasıl olmaz; bunu söylemek istiyorum: Evvela, 2/B
sahaları hazinenin tasarrufunda olan sahalar olup bu sahalar için -bir başka
konuya geçtim galiba- ecri misil tahakkuku, Hazinenin ilgili yönetmeliğine göre
yapılmakta; onu söyleyeyim. Diğer konuda şunu
söyleyeyim: Şimdi, bu Torosların bir köyündeki
uygulama ile bir başka yerdeki, İstanbul’un bir yerindeki uygulama eğer bu 2/B
alanları içerisindeyse, yani 1981 yılından sonra tespit edilen alanların
içerisindeyse bizim de düşüncemiz şudur: Bu köylü vatandaşımız mağdur olmasın.
Buna önümüzdeki dönem, eğer bu yasayı geçirirsek daha sonra 2/B’yle ilgili getireceğimiz yasada bir formül bulalım, hep
beraber, bunu birlikte çözelim. Başka bir formül olmuyor çünkü buradaki
uygulama herkese meri olacağı için… Ama ikinci yasada bunu belki çözebilir diye
düşünüyorum. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Bakanım, hukuk adaleti temin etmeli. Bu, adaletsizliği
getirir. BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – Ama, bunu
yapmasak da bir başka adaletsizlik oluyor ülke adına. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Bir şey söylemiyorum ama köylüyü koruyucu bir tedbir geliştirmek
lazım. BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – Bir tedbiri ikinci yasada
getirebiliriz, birlikte çalışıp getirebiliriz. En son konuşmacı
değerli milletvekillerimizin, Muğla’daki ormanlarla ilgili on yıl geriye dönük
ecri misil çıkarıldı. Bu, tabii, Maliye Bakanlığımızın bir çalışmasıdır.
Müsaade ederlerse, bu konuda, biz onlarla konuşup nedir; niye olmuştur ve nasıl
bu iyileştirilebilir… Aksi takdirde, biz kimsenin arazisini elinden alıp,
özellikle çiftçimizin, köylümüzün… Öyle bir düşünce bu alanda oturan hiç
kimsede yoktur, bunun bilinmesini istiyorum. Yine, daha
evvelki konuşmacılarımızla ilgili, müsaadenizle şunu söylemek istiyorum: Bir
kere, burada biraz evvel ifade edildi değerli konuşmacılar, kesinleşmiş ve
tescil edilmiş alanlarda bir düzeltme, hatanın giderilmesi söz konusu değildir.
Hatasından dolayı tescil edilememiş yerlerde hataların düzeltilip tescili söz
konusudur. Bunu defalarca ifade ettim, yine bir daha ifade etmeye çalışayım. Ayrıca, orman
kadastrosu ilanla kesinleşiyor; ilan edilmemiş, yarım kalmış yerlerde bu
konuları tamamlamaya çalışıyoruz. Yine, orman
kadastro komisyonları ile kadastro ekibimiz arasında uyum sağlanmıştır 2005’ten
sonra. Bizim kadastro ekibimizde orman mühendisimiz vardır, ziraat mühendisimiz
vardır. Bunu da daha evvel Nuri Bey ifade etti, ben de ifade edeyim. Bu,
2005’te çıkan Yasa’da da görülmektedir. Yine, bizim
ormanla ilgilenmediğimiz söyleniyor. İlgilendiğimiz, işgal olmasın, işgali kim
yaptı, ne kadar yapıldı? Bugün buraya bu yasayı getirmemizin sebebi budur. Aksi
takdirde, bu işgal edenler burada cezalandırılmamış olacak, devletin
tasarrufunda olan araziler tescil edilmemiş olacak. Aslında bunu getirmesek bu
ortam devam edecektir. O bakımdan, bunu yaptığımız için biz kendimizi
görevimizi yapmış olarak addediyoruz. 1937’den beri bu yapılamamışsa bu
şikâyeti biz de yapıyoruz ve eğer komisyonlar birlikte çalışmasaydı… Ve
dünyanın hiçbir yerinde -şunu söyleyeyim- ayrı ayrı
kadastro yapılmıyor. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ile Orman Genel Müdürlüğü
birlikte yapıyorlar. Tek Türkiye’de bu yapılıyordu, bu yanlışı da düzeltmiş
oluyoruz. Ayrıca, 2003
yılından bu yana değiştirilen orman kanunlarında orman sınırlarının
daraltılmasıyla ilgili bir hüküm bulunmamaktadır. Orman sınırları dışına
çıkarmanın Anayasa’daki tarihi olan 31/12/1981 tarihi
değiştirilmemiştir. Ben böylelikle
sorulara cevap vermiş oluyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan. Komisyonun bir
düzeltme talebi vardır. Buyurunuz. TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Sayın Başkanım,
218 sıra sayılı Tasarı’nın 5’inci maddesiyle eklenen “ek madde 9”un -teknik bir
hata sonucu- “ek madde Bu konuyu
Başkanlığa arz ediyorum efendim. BAŞKAN – Peki, bu
düzeltme yapılacaktır. Şimdi, bu
düzeltmeyle birlikte 5’inci maddeyi… YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Karar yeter sayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım. 5’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur. On dakika ara
veriyorum. Kapanma Saati: 16.45 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 16.58 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatoş
GÜRKAN (Adana) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44’üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum. 218 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. 5’inci maddenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, maddeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır. 6’ncı maddeyi
okutuyorum: MADDE 6- 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (4)
sayılı tarifenin I/3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. " b) Taşınmaz
malların ve sınırlı ayni hakların, intikalinde alınmamak kaydıyla,
bağışlanmasından rücularda ve vasiyetlerin infazında
veya piyango ve ikramiye suretiyle iktisabında kayıtlı değer üzerinden (Binde
9)” BAŞKAN – 6’ncı madde üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Manisa Milletvekili Ahmet Orhan. Buyurunuz Sayın
Orhan. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
AHMET ORHAN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tapu Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Tapu teşkilatının
ülkemizdeki geçmişi yüz altmış iki yıl öncesine dayanmaktadır. Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğünün ana görevleri: Yasalarla belirlenmiş olan taşınmaz mallarla
ilgili akitler ve her türlü tescil işlemini yapmak, tapu sicillerinin
düzenlenmesi için temel prensipleri tespit etmek, tesis kadastrosu yaparak
taşınmazların hukuki ve teknik durumlarını belirlemek ve bunları güncel
tutmaktır. Dünyada son
yıllarda toprağa ve kadastroya bakışın önemli ölçüde değiştiğini görmekteyiz.
Önce zenginlik aracı olarak görülen toprak, ardından ticari bir mal ve daha
sonra ise çoğalmayan kıt bir toplumsal kaynak olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kadastro, basit mülkiyet kayıtlarından mali araçlara dönüşmüş, taşınmaz
piyasaları ile planlamanın temel unsuru hâline gelmiştir. Günümüzde ise
kadastro, dünya ülkelerince yeniden tasarlanmaktadır. Ayrıca kadastronun, arazi
ve arsalara ilişkin bilgileri hukukun, kamu yönetiminin, toplumsal, kültürel,
genel ekonominin ve bilimsel araştırmaların gereksinim duyduğu ölçüde tespit
eden ve gösteren bir kamu hizmeti olduğu belirlenmiştir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyet öncesinde olduğu
gibi Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurulduğu andan itibaren de çok önemli
hizmetler veren ve günümüzde merkezde Genel Müdürlük ile taşralara dağılmış
bölge müdürlükleri, tapu sicil müdürlükleri ve kadastro müdürlükleri
yapılanması içerisinde faaliyet gösteren tapu ve kadastro teşkilatının
kendisinden beklenen hizmetleri güncel gereksinimler içerisinde ve kesintisiz
olarak yerine getirmesinin beklenmesi tabiidir. Diğer taraftan,
dünyadaki bilimsel ve teknik alanlardaki hızlı ve zorlayıcı ilerlemelere
kayıtsız kalması düşünülemez. Bu bağlamda teşkilat, yeni teknolojiler
kullanarak arazi kullanımı ve mülkiyet bazlı
çalışmalara önemli bir veri tabanı oluşturacak sistemleri üretmelidir. Tapu ve kadastro
teşkilatı, ülke genelinde yaşanan gelişmelere paralel olarak hizmet sunabilmesi
için kurumsal düzeyde yeniden yapılanmaya gitmek zorundadır. Tapu sicil
müdürlüklerinin yıllardır halkla ilişkiler konusundaki herkesçe bilinen,
şikâyet edilen konular ve aksaklıklar yakından takip edilerek görülmüş olan
olumsuzluklar hakkında ne gibi çözümler önerilmiş, bunlarla ilgili ne tür
çözümler üretilmiş ya da uygulamaya konulmuş mudur? Bunların gözden geçirilerek
böylesi problemlerin çözümü için gereken yasal eksiklikler sebebiyle engeller
varsa yeni düzenlemeler yapılarak aşılması sağlanmalıdır. Halka güvenle
yaklaşıp işinin çabuk görülmesi için hızlı işlem sağlanmalı, başvuru ve iş
bitim zamanı takip edilmeli, ortalama iş sonuçlandırma süresi belirlenmelidir.
İhtiyacı olan yerlere yeterli eleman takviyesi yapılmalı, işin aynı günde
bitirilip taleplerin belirlenen sürede karşılanması sağlanmalıdır. Mirasa konu
taşınmaz mallarda intikal işlemlerini kolaylaştıran ve hızlandıran, bunun için
çözüm üreten bir birim mutlaka oluşturulmalıdır. Zira,
mirasa konu bütün taşınmazlarda intikalin sağlanamamış olması devletin vergi
kaçağı ve kaybına da sebep olmaktadır. Tapu kayıtlarında
resen güncelleştirme imkânı olmadığından vefat eden malik adına kayıtlara
rastlanmaktadır. Yeni maliklerin belirlenmemiş olması haksızlıklara,
adaletsizliklere ve vergi kayıplarına yol açmaktadır. Tasarının 6’ncı
maddesi, veraset yoluyla intikal eden taşınmazlar, ikramiye ve diğer yollardan
gerçekleşen intikallerden ayrılarak bu taşınmazların mirasçıları arasında
taksiminde ödenmesi gereken harçların binde 9’dan binde 18’e çıkarılmakta
olduğunu ve 1 misli artışı ifade etmektedir. Aziz Türk
milletine, mevcut tasarıyla veraset ve intikal vergisinin kaldırıldığını,
düzenlemeler yaptığınızı söyleyeceksiniz; mevcut kanunu daha yürürlükten
kaldırmadan, aynı kanun kapsamındaki intikallerde ödenmesi gereken tapu
harçlarının 1 kat artışını yapacaksınız. Buradaki gerçek dışı yapılmak isteneni
yüce Türk milletinin takdirine bırakıyorum. Harçların nispi
oranlarını artırmakla vergi hasılatını artıramazsınız.
Harçlar, beyan edilen devir ve iktisap bedeli üzerinden hesaplanmaktadır. Beyan
edilen bedel kayıtlı değerden, yani emlak vergisi değerinden az olamayacağı
için, siz nispeti artırdığınızda, vatandaşlar da devir ve iktisap bedeli yerine
emlak vergisi değerini beyan edeceklerdir. Bu şekilde yapılan 2 kata yakın
artış vergi gelirlerini artırmayacak, düşürecektir. Bu ve benzeri uygulamalar
mükellefleri kayıt dışılığa itecektir. Tasarıdaki
oranların artırılması, veraset yoluyla intikal eden taşınmazların mirasçıları
tarafından tapuya intikal ettirilmemesi sonucunu doğuracak ve taşınmazların
vefat eden şahısların üzerinde görünmesine neden olacaktır. Türkiye’de
taşınmazlara dünyanın diğer ülkelerinden daha fazla önem verilmektedir, bu
sebeple de hukuki problemlerin öncelikli olarak çözümü gerekir. Burada doğacak
bir anlaşmazlık çok sayıda sosyal problemlere sebep olacaktır. Ülkemizde hâlen
var olan anlaşmazlıkların çoğu sosyal problemlerle ilgilidir. Mahkemeler
taşınmazlara ait davalarla meşgul edilmektedir. Öncelikle
kadastronun bitirilmesi gerekir. Bugün kadastro çalışmalarında üretim durma
noktasındadır. Orman köylerinde kadastro çalışmalarının yapılmaması yönünde bir
anlayış devam etmektedir. Oysaki devlet bütün taşınmazlarını kayıt altına
almalıdır. Personel
planlamasında yetersizlikler mevcuttur. İşi az olan müdürlüklerde çok sayıda
çalışanın gereksiz tutulması, işi olan müdürlüklerde eleman bulunmaması gibi
uygulamaların örnekleri görülmektedir. Arazide görev yapan personelin maddi
durumu yetersizdir. Önemi tartışılmayacak kadar büyük olan bu hizmeti
yürütenlerin maddi imkânlarının iyileştirilmesi, diğer teşkilatlar gibi arazi
çalışmalarının motorize hâle getirilmesi önemlidir. Hazırlanacak iş programı
dâhilinde hizmet akışını sağlamanın faydalı olacağı, daha etkin bir şekilde
hizmetlerin yürütüleceği dinamik düşünce ve eylem yapısına kavuşmuş insan
gücünün üretkenliği dikkate alınmalıdır. Bütün bu
sebeplerle kadastro çalışmalarında gerileme söz konusu olmuş, hizmetler âdeta
durma noktasına gelmiştir. Yapılan çalışmalar varsa da bunlar mecburiyetten
olmaktadır. Oysaki kadastro çalışmalarının sağlıklı yapılabilmesi için
personelin istekli olması ve şevkle çalışması esastır. Çünkü yapılan bir hatayı
çoğu zaman taşınmaz sahibi anlayamamakta, hatalı şekilde kesinleşmektedir ya da
haberi geç olmaktadır ki o zaman da çözüm zorlaşmaktadır. Yıllarca hak
sahipleri ve mahkemeler meşgul edilmektedir. Tapu ve kadastro
teşkilatı, sorumluluk alanlarında sağlıklı hizmet üretecek bir yapılanmaya
gitmelidir. Üretimin söz konusu olduğu yerde personelin maddi ve moral yönden
güçlendirilmesi gerekir. Araç-gereç ve personel yönünden dengeli bir dağılımla,
hızlı bir çalışma temposuyla kısa sürede tesis kadastrosu tamamlanabilir.
İkinci kadastro ve yenileme çalışmalarıyla mevcut sağlıksız hâldeki veriler de
sağlıklı hâle getirilebilir. Ancak böyle bir veriye sahip olduğumuzda ulusal
bilgi sistemleri oluşumunda elektronik devlet yapılanmasını tamamlayabiliriz. Tapu ve kadastro
teşkilatında değişim ihtiyacı şeffaf ve ileri teknolojiler ile net bilgi ve
kayıtları kullanıcısına ulaştırabiliriz. Tapu ve kadastro teşkilatı yıllardır
önemli hizmetleri kesintisiz olarak vermekte, bir taraftan personelin özverili
çalışmalarıyla sağlıklı bir mülkiyet yapısının oluşmasına gayret gösterilirken,
diğer taraftan da günlük iş akışının sürekliliğini sağlamaya çalışmaktadır.
Dengesiz personel dağılımına rağmen, vatandaşların yapmış olduğu günlük
talepleri de aksatmadan yerine getirmeye zor şartlarda çalışmaktadır. Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü teşkilatının personel bakımından da desteklenmesi
gerekmektedir. Yıllardan beri süregelen mali ve özlük hakları sorunlarının
ivedi olarak çözülmesi gerekmektedir. Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Orhan. 6’ncı madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Tayfur Süner. Buyurunuz Sayın Süner. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
TAYFUR SÜNER (Antalya) – Teşekkür ederim Başkanım. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 6’ncı maddesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. 492 sayılı
Harçlar Kanunu’na bağlı (4) sayılı tarifenin 1/3’üncü maddesi gereğince,
gayrimenkullerin ve mülkiyetten gayriayni hakların,
kanuni ve mansup mirasçılara intikalinde,
bağışlamadan rücularda ve vasiyetlerin infazında veya
piyango ve ikramiye suretiyle iktisabında kayıtlı değer üzerinden binde 9
oranında harç alınmaktadır. İntikal harcının
tamamı istemde bulunan mirasçıdan tahsil edildiğinden, tapu sicil kayıtları ölü
malikler adına bulunmakta olup siciller taşınmazın gerçek maliklerini
yansıtmamaktadır. Gayrimenkullerin ve mülkiyetten gayriayni hakların kanuni ve mansup
mirasçılara intikalinde harç alınmaması, buna karşın terekeye dâhil
gayrimenkullerin kanuni ve mansup mirasçılar arasında
aynen veya ifrazen yapılacak taksiminde kayıtlı değer
üzerinden binde 18 oranında harç alınması, gayrimenkullerin ve mülkiyetten gayriayni hakların bağışlanmasından rücularda
ve vasiyetlerin infazında veya piyango ve ikramiye suretiyle iktisabında ise
mevcut haliyle olduğu gibi kayıtlı değer üzerinden binde 9 oranında harç
alınması amaçlanmaktadır. Değerli
milletvekilleri, görülüyor ki bu tasarının hazırlanma nedenlerinden biri de 2/B
denilen orman arazilerinin satışı öncesinde yasal bir zemin hazırlamaktır. Bilinmelidir ki
2/B konusunu parti programına ilk alan ve Türkiye çapında çözümünü ortaya koyan
ilk parti Cumhuriyet Halk Partisidir. Medya organlarında 2/B sorununun çözümünü
partimiz istemiyor şeklinde yapılan yorumlar da tamamen asılsızdır. Orman
vasfını kaybeden arazilerin tarıma kazandırılmasını sağlamak için üzerimize
düşen mutlaka yapılacaktır. Ancak AKP Hükûmetinin bu
konuyu çözmek istediği şekil tamamen sakattır. İnşallah, Cumhuriyet Halk
Partisi iktidarında “Bu konu nasıl bir istismar konusu olmaktan çıkar”ı herkese
göstereceğiz. Antalya Kepez’de
Kaş, Demre ve Üçağız’daki 2/B arazileri çok kıymetlidir. Bu araziler sadece
Türkiye'nin değil dünyanın da dikkatini çekmektedir. Bu “2/B” lafı çıkınca
hemen buralara yabancılar gelmeye başlamıştır. Bu arazileri heba etmememiz
gerekir. Hak sahiplerine intikal ettirmeye yönelik düzenlemenin yapılması
lazımdır. 2/B arazileri orada yaşayan kişilere aittir. Bu yerlerin devlet
tarafından istediği kişiye satılması kabul edilemez. AKP İktidarı, bugün
mülkiyet konusu olmayan o yerleri herkes için mülkiyet konusu olur hâle getirip
sonra satmak istemektedir. Orayı kullanmakta olan, evini kurmuş, tarlasını,
serasını yapmış bir aileye intikal ettirmek değil de orayı mülkiyet konusu
hâline getirip alınır satılır bir mal hâlinde, sonra da mal sahibine değil de
uygun gördüğüne satmak istemektedir. Eğer mülkiyet konusu olacaksa niye
devletin mülkiyeti olsun. Oradaki insanın mülkiyeti olması için ödenmesi
gereken bir para varsa onlar ödensin. Bu konuda gereken kolaylıklar gösterilir,
gerekirse taksite bağlanabilir. Ancak, AKP İktidarının bu konudaki düşüncesi
farklıdır. Aldığımız duyumlara göre ülke çapında yaklaşık 763.400 hektarlık
alan 2/B kapsamına alınmaktadır. Bunun yine yaklaşık 473.400 hektarlık bölümü TOKİ’ye devredilecektir. Bu yolla belediyelerin imar
yetkileri tamamen Sayın Başbakana devredilecektir. Bu uygulama son derece
tehlikeli ve yanlıştır. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında 2/B konusunda en
dürüst, en halka yararlı çözümün kararlılıkla uygulanacağını herkes görecektir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Antalya Çıplaklı ve Gazi Mahallesi’nde yapılan TOKİ
konutları inşası iki buçuk sene önce başlamasına rağmen hâlâ bitirilememiştir.
TOKİ Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğünden alınan bilgilere göre konutların
yapımı çok ağır bir şekilde devam etmektedir. Ancak, tarafımıza ulaşan duyumlar
Çıplaklı’da sürmekte olan inşaatın müteahhidinin
iflas ettiği yönündedir. Aynı zamanda Gazi
Mahallesi’nde inşa edilen konutların plan ve programında büyük yanlışlıklar
vardır. Bu konutların sığınakları inşaatın hemen yanındaki belediye parkının
altına yapılmıştır. Bu park atıl hâle gelmiştir. Bu inşaatlar ne zaman bitecek
ve ev sahiplerine teslim edilecek midir, ev sahiplerinin mağduriyeti nasıl
karşılanacaktır? Bu sorularımın yanıtlarını öğrenmek istiyorum Sayın Bakanım. Antalya
Büyükşehir Belediyesinin 15/12/2008 tarihli Meclis
toplantısında, Karayolları Bölge Müdürlüğünün karşısında yer alan 20 bin
metrekare yüz ölçümlü ve 1.173 parsel bir araziye iş, alışveriş ve eğlence
merkezi yapılması için bir imar planı değişikliği yapılmıştır. Bu değişiklikle
birlikte, parsele komşu olan pazar yeri, ilköğretim okulu ve yeşil alan da
düzenleme görmüştür. Pazar yeri aynı emsalde eş değer bir yer gösterilmeden
ortadan kaldırılmış, yeşil alan ve okul tabiri caizse kuşa çevrilmiştir. İmar
planı değişikliği yapılan arazinin mimarı kimdir? Yoksa bu uygulama da AKP
İktidarının kişiye göre düzenleme anlayışından birisi midir? Bunun yanında, bu
düzenleme Antalya’daki küçük esnaf ve pazarcı esnafını bitirmeye yöneliktir. Antalya’daki
küçük esnafları bitirmeye yönelik uygulamalardan bir tanesi de, şehir içinden
geçecek olan tramvay projesidir. Bu proje sonucunda şehir içindeki küçük esnaf
tamamen bitecektir. Tramvay, Antalya’nın kalbine sokulmuş hançer gibidir. Yakın
zamanda da atom bombası tesiriyle sadece geçtiği hatları değil bütün
Antalya’nın esnafını derinden sarsacaktır. Ayrıca, bu anlamsız proje için
Antalya’nın otuz beş-kırk yıllık geleceğini ipotek altına almak yapılan
yanlışların en büyüğüdür. Esnaflara yapılan
bu haksızlıklar sonucunda Muratpaşa ve Konyaaltı belediye başkanlarımız feveran ediyorlar.
Büyükşehir Belediye Meclisinde yapılan az önce bahsettiğim imar değişikliği
için yürütmeyi durdurma kararı verilmesi üzerine dava açıyorlar. Esnafın
haklarını koruması için Antalya Esnaf Odaları Başkanına çağrı yapıyorlar. Fakat, Esnaf Odaları Başkanı Sayın Orhan Tolunay ne yapıyor?
Antalya’nın Muratpaşa ilçesinden AKP’nin belediye
başkanı adayı oluyor. Esnaf Odası Başkanını aday yaparak esnafın sıkıntısını
dindiremezsiniz. Esnafımız bunun hesabını sizlere sandıkta soracaktır. Değerli
milletvekilleri, dün, Akseki’nin su ihtiyacıyla ilgili, Sayın İçişleri Bakanına
bir önerge vermiştim. Sayın İçişleri Bakanı gelip kürsüden Akseki’nin su
ihtiyacıyla ilgili bilgileri verirken dedi ki: “On bir tane köy ve askerî
tesislere bu su verilecektir, Akseki’yle alakası yoktur.” Sayın Bakanı
makamında ziyaret ettim, Akseki’nin su ihtiyacını anlattım. Bu, geçen yazdı.
Kendisine, abdest alacak bir suyun bile Akseki merkezde bulunmadığını ifade
ettim. Bu suyun on bir köy ve askerî tesise tahsis edildiğini anlatarak
Akseki’ye bu suyun gelmesinin imkânsız olduğunu söyledi. Ben de dedim ki:
“Köylere bu su 5 trilyon liraya gelecek. Eğer siz Akseki’nin içindeki maslağa
bu suyu getirirseniz masraf yarıya düşer, hem Akseki’nin 25 saniye/litre su
ihtiyacını karşılar hem de köyün ve askerî tesislerin ihtiyacını giderir.”
Bunun üzerine Vali Alaaddin Yüksel’i arayarak durumu
anlattı. Vali bu öneriyi kabul ederek, o tarihten iki üç gün sonra Akseki
Belediye Başkanını makamına çağırarak 25 saniye su talebini kendisinden yazılı
olarak istedi. Dün söylüyor ki Sayın Bakan: “Efendim, bu suyla ilgili mahkeme
kararı var, köylere de gelmesi şu anda imkânsız.” Mahkeme kararı verileli sekiz
ay oldu. Bu suların köylere geleceğini mahkeme de teyit etti, Akseki’nin lehine
bu durum karar altına alındı. Buna rağmen Sayın İçişleri Bakanımız ayak
sürümektedir, maalesef, ne Değirmenlik’ten gelen suyu
köylere tahsis etmekte ne de içine gelecek suyu tahsis yoluna gitmektedir.
Üstelik de Bakan çıkıp bu kürsüden “Benimle alakası yok.” dedi. Valinin alakası
olan bir şeyde İçişleri Bakanının nasıl alakası olmaz? Her konuyu arapsaçına
çeviriyor Sayın İçişleri Bakanı Ergenekon’da olduğu gibi. Mahallenin
çakallarıyla mahallenin efendilerini birbirine karıştıran Bakan, maalesef,
İçişleri Bakanlığını da gerektiği şekilde yapamamaktadır. Sayın Başbakan
“Tüm kaza ve vilayetlere, köylere su gelecek.” diye söz verirken, İçişleri
Bakanı ayak sürümektedir her konuda olduğu gibi. Ya istifa etsin, Sayın
Başbakan başka bir İçişleri Bakanını göreve getirsin, gereğini yapsın veyahut
da emri versin Sayın Başbakan… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. Buyurunuz. TAYFUR SÜNER
(Devamla) – Teşekkür ederim. …veyahut da
İçişleri Bakanına talimatı verip söz verdiği, vatandaşlarına söz verdiği
uygulamayı yerine getirsin. Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Süner. 6’ncı madde
üzerinde, şahsı adına Gaziantep Milletvekili Özlem Müftüoğlu.
Buyurunuz Sayın Müftüoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) ÖZLEM MÜFTÜOĞLU
(Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 218 sıra sayılı Tapu
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 6’ncı
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, ülkemiz nüfusunun artışı ve kırsaldan
kente göç nedeniyle kentsel alanların genişlemesi sonucunda ortaya çıkan
zorunlu imar hizmetleri ile tarımsal alanlardaki arazi düzenleme, sulama, yol,
turizm ve diğer bayındırlık hizmetleri için zorunlu altyapı durumundaki kadastro
ve harita hizmetleri ile tapu işlemlerine yönelik talep ve ihtiyaç her geçen
gün artmaktadır. Yapılacak bu
düzenleme ile hizmet süreçlerinin gözden geçirilmesi ve kalitesinin ölçülerek
geliştirilmesi, bürokrasiyi artıran gereksiz süreç ve işlemlerin ayıklanması,
hizmetlerin etkili, verimli ve hızla vatandaşlarımızın ihtiyaç ve taleplerine
uygun şekilde sunulması sağlanacaktır. Diğer taraftan, Hükûmetimizin programı ve Acil Eylem Planı’nda ülkemiz
genelinde tesis kadastrosunun hızla bitirilmesi hedeflenmektedir. Bu hedef
doğrultusunda tapu ve kadastro hizmetlerinde etkinliğin sağlanması, ülkemiz
kadastrosunun en kısa sürede bitirilmesi ve orman kadastrosuna ilişkin
karşılaşılan sorunların çözümü ve 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerinin
Kadastro Kanunu’nda yapılan değişiklikler ile uyumlu hâle getirilmesi
zorunluluğu doğmuştur. Sayın
milletvekilleri, 6831 sayılı Kanun’un 2’nci maddesince, orman sınırları dışına
çıkarılan yerler hazine adına çıkarılıp hazine adına tescil edilmektedir.
Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazların 4721 sayılı Türk
Medeni Kanunu 713’üncü maddesi uyarınca kazandırıcı zaman aşımı ile mülk
edinilmesi mümkün iken, ancak Anayasa’nın 170’inci maddesi orman sınırları
dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesinin kanunla düzenleneceği hükmü ile
bu taşınmazları devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazlardan ayırt
etmiştir. Yani, bu taşınmazların, kazandırıcı zaman aşımı ile mülkiyetinin elde
edilmesi mümkün olmayacağı hâlde, uygulamada Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümlerine
dayanılarak tescil talebiyle ilgili davalar açıldığı bilinmektedir. Orman sınırları
dışına çıkarılan yerlerin hazine adına tescil edilmesi yasal zorunluluk olmakla
beraber teknik ve mali sıkıntılar nedeniyle kısmen tescil sağlanmıştır. Ayrıca,
bu alanlarda orman kadastrosundan önce oluşmuş tapular da bulunduğundan, bu
tapuların iptali üzerine ancak sağlanabileceğinden, tescil işlemleri tamamen
ikmal edilememiştir. Bu nedenle, 1974 yılından bu yana orman dışına çıkarılan
bu alanlarda çıkarma tarihinden itibaren Türk Medeni Kanunu’ndaki kazandırıcı
zaman aşımı süreleri dolan yerler için mahkemelerce zilyedi adına tescile dair
kararlar verilmektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu alanların Anayasa ve 6831 sayılı Kanun’a uygun
değerlendirilebilmesini sağlamak, ayrıca ormanların işgalinin özendirilmesinin
önlenmesi amacıyla bu değişiklik yapılmaktadır. Hazine adına
orman sınırları dışına çıkartılmış olan yerlere ait haritalardaki teknik
hatalar nedeniyle çözümsüz şekilde uzun yıllar bekleyen tescil işlemlerinin
hızlı bir şekilde bir an önce yapılması, daha önce tescili yapılan ancak
güncelliğini yitiren alanların güncellenmesi, söz konusu alanlardaki
kullanıcılar ile bu kullanıcıların ne kadar yer kullandıklarının belirlenmesi,
ayrıca bu alanlar içinde özel kanunların kapsamındaki yerlerin tespit edilmesi
gerekmektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu düşüncelerle, bu kanunun hazırlanmasında emeği
geçen herkese teşekkür eder, kanunun ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını
diler, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Müftüoğlu. Adıyaman
Milletvekili Mehmet Erdoğan, buyurunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) MEHMET ERDOĞAN
(Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 218 sıra sayılı Tapu Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasını Öngören Tasarı hakkında şahsım adına
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bu 6’ncı madde
bize ne getirmekte, bununla ilgili ifade etmek isterim. Değerli
milletvekilleri, vergilerde olduğu gibi, harçlarda da kişisel yükümlülük
esastır. Harç yükümlüsü birden fazla ise her birisi harçtan
hissesine düşeni ödemekle yükümlü ancak birden fazla mirasçıya intikal eden
taşınmaz veya taşınmazların paylaşımı noktasında, hepsinden ayrı ayrı harç istenildiği için, harç parasını, isteyen, daha
doğrusu isteyen kişi, talepte bulunan ödeyeceği için, bu da intikal
işlemlerinin tapu sicilde yapılmasına büyük bir engel teşkil etmekte. Kim
almışsa mahkeme kararını, bütün harçları kendisi ödemekte. Bizim
getirdiğimiz bu değişiklikte, intikal harcının tamamı istemde bulunan
mirasçıdan tahsil edildiğinden, tapu sicil kayıtları ölü malikler adına
bulunmakta olup, siciller taşınmazın gerçek maliklerini yansıtmadığından,
gayrimenkullerin mirasçılara intikalinde harç alınmaması, kanuni ve mansup mirasçılar arasında aynen veya ifrazen
yapılacak taksiminde kayıtlı değer üzerinden yüzde 18 oranında harç alınmasını
getirmekte. Yalnız, gayrimenkullerin ve mülkiyetten gayriayni
hakların bağışlanmasından rücularda, vasiyetlerin
infazında, piyango ve ikramiye suretiyle iktisapta ise mevcut hâliyle kayıtlı
değer üzerinden binde 9 oranında harç alınmaktadır. Değerli
milletvekilleri, yaptığımız bu çalışmaları aziz milletimiz heyecanla, ilgiyle
izlemekte. Tabii, niye bu kadar ilgiyle takip ediyor? Bugüne dek siyaset
erozyona uğratılmış, siyasetçiye olan güven kaybolmuş, itibar yok olmuş.
Yapılan bütün bu değişiklikler, milletimizin rahatlaması, milletimizin refah
seviyesinin yükseltilmesi, sıkıntılarının giderilmesi anlamındadır. Fırsat buldukça
seçim bölgem olan Adıyaman’a sık sık giderim.
“Yapılan çalışmalar nasıl gözüküyor?” diye seçim çevremde seçmenlerimle
buluşurum. Gölbaşı ilçemizin Gedikli köyündeyiz, köy meydanında toplandık. Dört
buçuk yaşındaki Fatma kızımız geldi yanıma, “Mehmet Ağabey, Tayyip Bey niye
gelmedi?” dedi. Dedim ki: “Tayyip Bey beni gönderdi, bir şey söyler misin?”
“Selamımı ilet.” deyince gözleri ışıl ışıl
parlıyordu. Tut ilçemizin Pamuklu mezrasındaki Yusuf dede “Tayyip Bey’in
selamını getirdim.” deyince oturduğu yerden doğruldu, göz
yaşlarıyla sarıldı. Besni ilçemizin Bereketli köyündeki muhtar -onun
söylediği manidardır değerli arkadaşlar- şunu söylüyordu: “Sayın Vekilim,
köyümüzün yolunu yaptırdınız. İçme suyunu, şu karşıdaki tepe var ya, işte o
tepeye bu depo sizin döneminizde getirildi. Teşekkür ediyoruz. İyi ki varsınız
AK PARTİ, elinize sağlık KÖYDES.” Ama bir şey söyledi: “600 metrelik bir
mezramızın -Bereketli köyünün Dipevler mezrası var-
bu yolun da yapılmasını arzu ederim.” Dedim ki: “Muhtar, yapacağız inşallah.”
Dedi ki: “Olmaz.” “Niye?” dedim. “Söz vereceksiniz. Bize siz şunu öğrettiniz:
‘Yapacağız, bitireceğiniz.’ dediğinizde, söz verdiğinizde bunu yaptığınıza
şahit olduk. Siz bizi hiç aldatmadınız.” dedi. “Çünkü biz ne aldanan olacağız
ne aldatan olacağız.” demiştik. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Kâhta ile Besni darılır, onları söylemedin. MEHMET ERDOĞAN
(Devamla) – Her tarafa geleceğim. Sabredersen, her tarafa geleceğim. Değerli dostlar,
işte bunlar, milletimizin bu çalışmaları ne kadar yakından takip ettiğinin bir
göstergesidir. Evet, biz milletin avukatı değiliz, biz milletin hizmetkârıyız… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Savcısısınız… Savcı, savcı... MEHMET ERDOĞAN
(Devamla) – Biz milletin hizmetkârıyız ama siz başkalarının avukatı olacağınıza
hiç değilse milletin yanında olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) OKTAY VURAL
(İzmir) – BOP Eş Başkanısınız, BOP… MEHMET ERDOĞAN
(Devamla) – Ne yazık ki bazıları ezbere konuşmaya devam ediyor. Hele hele son günlerde gündemde olan o çok büyük meseleleri
sanki küçük bir mesele gibi göstermenin gayreti içerisindeler… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlar mısınız. Buyurunuz. MEHMET ERDOĞAN
(Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım. …laf ebeliği
yapmaktan başka bir şey göstermiyorlar ama nafile. Değerli
arkadaşlar, Danıştay saldırılarından hemen sonra hukukçu kimliğini kenara
atanlar siyasi kadroları suçlamamış mıydı? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Mehmet, tapuyu konuş, tapuyu... MEHMET ERDOĞAN
(Devamla) – Ana muhalefetin lideri, onca siyasi tecrübesini bir kenara atarak
hemen “Bu Danıştay saldırısından sonra siyasete kan bulaştı.” dememiş miydi? K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sataşma var Sayın Başkan, dikkatinizi çekerim. MEHMET ERDOĞAN
(Devamla) – “Türkiye’nin 11 Eylülü.” diyenler neredeydi? OKTAY VURAL
(İzmir) – BOP Eş Başkanına selam söyle! Filistinliler ağlıyor, ölüyor. MEHMET ERDOĞAN
(Devamla) – Onun için, acele etmeyeceğiz. Yapılan bütün çalışmalar aziz
milletimizin huzuru, mutluluğu, refahı adınadır. Bütün çalışmalardaki temel
maksadımız, düşüncemiz de budur. Bu tasarının
hazırlanmasında emeği geçen, katkıda bulunan herkesi tebrik ediyor, bu maddenin
ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Erdoğan. Sayın
milletvekilleri, 6’ncı madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sen tapuyu konuş Mehmet, muhalefet liderini ağzına alma!
Ağzına alma, yakışmıyor sana. BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, biraz sakin olursanız… Soru-cevap işlemi
on dakika. Sayın İnan ve
Sayın Doğru sisteme girmişler. Buyurunuz Sayın
İnan. MÜMİN İNAN
(Niğde) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
direkt sizinle ilgili değil ama eskiden Karayolları sizlere bağlıydı. Bugün
Türkiye’nin en yoğun trafiğini taşıyan E-90 kara yolunda yapılan çalışmalar
maalesef altı yıldır bir türlü tamamlanamamaktadır. Üzerinden bir kış geçmeden
işler yenilenmekte, şu anda bile, E-90 Türkiye’nin bir ucundan bir ucuna
bağlayan noktada, Pozantı’dan Ankara’ya olan bölüm patates tarlasına dönmüş
durumda. Bu trafiği kullanan milletvekili arkadaşlarımız da var,
vatandaşlarımız da var. Dolayısıyla, burada yapboz işlemleri sıklıkla devam
etmektedir. Bu konunun bir takibini yaparsanız… Yeni atılan sıcak asfaltın bile
bir hafta sonra kaldırıldığına gözlerimle şahit oldum. Neden böyle yapılıyor?
Altyapı sağlam hazırlanmadan asfalt düzeni maalesef aceleye getiriliyor ve altı
yıldır da tamamlanamadı. Bundan birçok arkadaşımız şikâyetçi. Dolayısıyla bu
konuyu takip etmenizi istirham ediyorum. Teşekkür ediyorum
efendim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın İnan. Sayın Doğru… REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakana
sormak istiyorum: TOKİ konutlarının bazıları, örneğin Adana ilinde olduğu gibi
orman arazisi olarak gösterilen yerlere yapılmıştır. Orman arazisi
görünmesinden dolayı da müteahhitler işin bitimini
tamamlayamamakta, vatandaş da tapusunu alamamaktadır. Vatandaşın ve müteahhidin
bu konudaki mağduriyetini önlemek için nasıl bir çalışma yapmayı
düşünüyorsunuz? İkinci sorum:
Türkiye’nin kadastrosu ne zaman bitecektir? Bitmiş oranı ne kadardır? Onu
öğrenmek istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Doğru. Sayın Nalcı… KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanımıza
sormak istiyorum: Sayın Bakanım, Türkiye’de tapulardaki en büyük problem
buradaki çalışanların yetersizliği. Kendi bölgem olan Tekirdağ’da hem Çorlu hem
Çerkezköy ve Tekirdağ genelinde çalışanlarda bir sıkıntı var yani yetersizlik
var ve talepler karşılanamıyor. Bu tapudaki çalışma yoğunluğunu ve vatandaşın
daha iyi hizmet almasını sağlamak amacıyla buralara yeni kadro tahsisi
düşünülüyor mu? Düşünülüyorsa, bu dönem içinde yapılacak mı? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Nalcı. Buyurunuz Sayın
Bakan. BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – Sayın Başkanım, Karayolları Genel
Müdürlüğümüzün, yılbaşı ödenekleri dışında geçen yıl toplam harcaması 7 milyar
YTL, bugünkü fiyatla 7 milyar TL’ye ulaştı. Bu bir rekordur. Özellikle
Pozantı-Ankara yoluyla ilgili çalışmalar son derece önemli bizim için. Burası
son derece önemli bir güzergâh ve bir bölümünü yakında açacağız biliyorsunuz. MÜMİN İNAN
(Niğde) – Niğde-Ankara duble yolu… BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI FARUZ NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – Tamam, açacağız. Özellikle burada
çalışan müteahhitlerimiz ve kontrollük sistemimize
baktığımız zaman dünya standardında biz yol yapabilen bir ülkeyiz. Karayolları
Genel Müdürlüğümüz yaklaşık altmış yıla yakın, ülkemizin her tarafında, buradan
yetişen müteahhitlerimiz dünyanın her tarafında çok
başarılı çalışmalara imza atıyorlar. Yani kara yollarında özellikle bir
üniversite, bir ekol Karayolları ve dünyaya örnek çalışmalar yapabilen bir
kuruluşumuz. O bakımdan burada standarda uygun olmayan ve biraz evvel
belirttiğim standartta olmayan yolu yapması mümkün değil. Belki sizin
söylediğiniz bir kısım için olabilir ama mutlaka oraya Karayollarımız müdahale
edebilir. Ben, bunu, Sayın Binali Yıldırım’la
görüşeceğim, Karayolları Genel Müdürümüze de bu konuyu ben aktaracağım. O
konuda tabii ki onların cevap vermesi gerekiyor ama ben daha evvelki, bu
konudan sorumlu bir kişi olarak buraya mutlaka müdahale etmem gerekiyordu. TOKİ’yle ilgili, orman
arazisinde yapılmakta… Orman arazisinde ancak afetle ilgili bir konut
yapılacaksa ve bunu Toplu Konut Ortaklığı İdaresi yapacaksa orman arazisinde
buna müsaade edilebiliyor. Aksi takdirde, kati surette orman arazisinde TOKİ
böyle bir inşaat yapamıyor. Bunu da ben TOKİ’den
takip eder, incelerim. Kadastro ne zaman
bitecek, bitme oranı? 600 tane sorumlu birimimiz haricinde yüzde 99,5 oranında
bitti. Sayın Nalcı’nın, evet, söylediklerinin bir bölümüne katılıyoruz.
Özellikle 4/B statüsünde ve kadrolu eleman tahsisi yapıldı Trakya’da eleman
sıkıntısının giderilebilmesi için. Bu yıl eleman sıkıntısı olmayacağını biz
düşünüyoruz. Daha dün Başbakanlıktan kadro tahsisini talep ettik. Özellikle bu
konuda hizmet alımıyla işler yaptığımızı biliyorsunuz. Ama,
kadrolu eleman tahsisinin yapılmasıyla ilgili taleplerimizi Başbakanlığa ve
Personel Genel Müdürlüğüne iletiyoruz. 4/B statüsünde bunun giderilmesi için
taleplerimiz oldu. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan. Madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
218 Sıra Sayılı Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 6. maddesi ile değiştirilen 492 Sayılı Harçlar Kanununa bağlı
(4) sayılı tarifenin I/3. maddesinin (a) bendinin madde metninden çıkarılmasını
ve bent harflendirmesinin bu değişikliğe göre
teselsül ettirilmesini, (b) bendinde yer
alan “intikalinde alınmamak kaydıyla” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını
saygı ile arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan… Sayın Başkan… BAŞKAN – Sayın Genç,
işlem yapıyorum. Komisyon önergeye
katılıyor mu? TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – Katılmıyoruz. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkan, benim bu maddede önergem vardı. Bakın, onu izah edeyim
isterseniz. BAŞKAN – Sayın
Genç, sizin bu maddede önergeniz yok. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Var. BAŞKAN – 7’nci
maddeye önerge olarak girmiş. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bize gönderilen raporda bu 4’üncü madde görünüyor
efendim. BAŞKAN – Sayın
Genç, Divana gelen istemlerde 6’ncı maddede tek önerge var, sizin önergeniz
7’nci maddede. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, işte buradaki madde yanlış. Bize gönderilen raporda… BAŞKAN –
Yapabileceğim bir şey yok, önergeniz 7’nci maddede. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkanım, bir defa Kanunlar Müdürlüğü doğru dürüst
çalışmamış. Şimdi, burada bize gönderilen şeyde 4’üncü madde Komisyonda
çıkarılmış görünüyor, buradaki raporda bu var görünüyor. Böyle şey olur mu ya! BAŞKAN – Ben
bilemem. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sonra, bize doğru dürüst rapor gönderilsin efendim. Yani, efendim,
bu 4’üncü madde bize gönderilen raporda var. BAŞKAN – Sayın
Genç, o konudaki itirazınızı lütfen Divana, buyurunuz, izah ediniz, biz önerge
işlemimizi yapalım. Komisyon ve Hükûmet önergeye katılmıyor. Önergenin
gerekçesini mi okutayım Sayın Vural? OKTAY VURAL
(İzmir) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18 nci
maddesi uyarınca yapılan imar şüyuulandırmaları,
malik ya da maliklerin istemi dışında, belediyeler ve valilikler tarafından
resen yapılan bir uygulama olup, malikin istemi dışında yapılan bu uygulama
nedeniyle zaten malikin taşınmazının % 40'ına kadar olan kısmı, düzenleme
sahasında yer alan yol, yeşil alan, ibadet yeri, ilköğretim okul alanı, cami,
karakol yeri gibi genel hizmetlere ayrılan yerlerde kullanılmak üzere
alınmaktadır. Bu kesintiden kalan miktar,
müstakil bir imar parseli oluşturamayacak büyüklükte ise hisselendirilmektedir.
Yani harçlar kanunu açısından ise şüyuulandırılmaktadır.
Bu şekilde şüyuulandırılan, malikin
herhangi bir iradesi ve katkısı olmadığı halde, salt imar zorunluluğu ve
düzenli kentleşme adına taşınmazının % 40’ı elinden alınan, mülkiyet hakkı kamu
düzenine feda edilen malikin, bu sebeple oluşmuş ortaklığı gidermesine ilişkin
taksim işleminin ayrıca bir harç alınmak suretiyle devlet tarafından yapılması
doğrudan kamu gücünün kötüye kullanımıdır. Devlet kurumları
tarafından malikin bilgisi ve iradesi dışında, aleyhine işlem yapılıp,
mülkiyeti hisseli hale getirilen malikin bunu kısmen de olsa taksim suretiyle
düzeltilmesi sırasında harç alınması dünyanın hiçbir yerinde söz konusu
değildir. Bu uygulamayı amiyane tabir ile Deli Dumrul
misali köprüden geçenden 5 geçmeyenden ise 10 akçe almak uygulamasına benzetmek
yanlış olmasa gerektir. Bu sebeple bu harç yükümlülüğünün tasarıdan
çıkartılması, hukuk devletinin tabii ve zorunlu bir sonucudur. Bu sebeplerle
madde metninde yer alan (a) bendinin tasarı metninden çıkarılması gereği hasıl olmuştur. (b) bendi ile
ilgili olarak da vergi ve harç gibi mali yükümlülük getiren kanuni
düzenlemelerde, vergi ve harç yükümlülüğü doğuran olaylar ve işlemlerin tadat
edilmesi asıl, bu tadat dışında kalanların ise vergi ve harç mükellefiyetinin
olması söz konusu değildir. Bu sebeple kanun yapma tekniği açısından harç
alınmayacak işlemin, harç alınacak işlemler arasından çıkartılması yeterli ve
amacı hasıl edecek bir düzenleme olmasına rağmen,
alınmayacağının belirtilmesi şeklinde madde metninde düzenleme yapılması kanun
yapma tekniği açısından karışıklık ve anlaşılmazlık sonucunu ortaya
çıkarmaktadır. Bunun yanında, 6 ncı pozisyon ile düzenlenen ifraz, taksim ve birleştirme
işlemleri harçlarının, terekeye dahil taşınmazlar
açısından 3 üncü pozisyona getirilmesinin sebebi de anlaşılamamıştır. Çünkü 3
numaralı pozisyonun ifraz, taksim veya birleştirme ile ilgisi olmayıp, veraset
ve intikal vergisini doğuran olayların sonucunda yapılan tapu sicil
işlemlerinden doğan harç yükümlülüğünü belirleyen pozisyon olması nedeniyle, 6 ncı pozisyon olaylarının 3 numaralı pozisyona dahil edilmesinin hiçbir pratik yararı olmadığı gibi kanunun
sistematiğini de karıştırmaktadır. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Karar
yeter sayısı istiyorsunuz. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir. Sayın Genç’in
madde üzerindeki önergesinde teknik olarak numaralandırmada bir yanlışlık olmuş.
O yüzden 7’nciyi değil 6’ncı maddeyi kastettiği için 6’ncı madde üzerindeki
önergesini okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
218 sıra sayılı yasa tasarısının 6’ncı maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın
Genç, buyurunuz. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Aslında tabii
raporun basılmasında da hata var, bizim okumamızda da hata var. Buradaki
raporun basılmasında 7’nci madde geçiyor. Raporda, burada 4’üncü maddenin
karşısında “Bu madde tasarı metninden çıkarılmıştır.” denilmesi lazımdı. Tabii
biz de böyle, alelacele kanunlara bakıp da önerge verince maddede… Yani benim
de hatam yok ama şey etti… Değerli
milletvekilleri, aslında, bu Hükûmet işte “Veraset
intikal vergisini kaldıracağız.” diyor. Veraset intikal vergisini kaldırdığına
göre veyahut da gelir vergisini sistemli alacağını zikrettiğine göre burada bu
veraset yoluyla intikallerde harçların artırılması bence isabetli bir davranış
değil. Ayrıca buraya, biliyorsunuz, bu miras yoluyla intikal eden taşınmazlara
ağır harçlar getirdiğiniz zaman, millet bunları tapuda tescil etmiyor,
dolayısıyla kalıyor orada, kalınca da uzun zaman işte o ölüm, ikinci ölümler,
üçüncü ölümler, dördüncü ölümler gelince böyle bir karışıklık oluyor. Bence burada harçlardan muaf tutmak lazım. Yani veraset yoluyla
intikal eden taşınmazlardan harç almamak lazım. (b) fıkrasında, taşınmaz
malların ve sınırlı ayni hakların, intikalinde alınmamak kaydıyla,
bağışlanmasından, rücularda ve vasiyetlerin infazında
veya piyango ve ikramiye suretiyle iktisap hâllerinde de yine harç alınıyor.
Bunların zaten tapuya kayıtlarında harç alınıyor, ayrıca bunun için bu ivazsız
intikallerde, miras yoluyla intikallerde neden harç alınıyor; ben bunu
anlamadım. Yani burada ağırlaştırıcı bir harç alma yoluna gidilmesini ben
anlamadım. Yani bunlar çok ufak tefek şeyler ama ileride işte bu ufak tefek
harçların alınması dolayısıyla vatandaşlar bu harçları ödememek için maalesef
intikalleri yaptırmıyorlar ve bir kaos doğuyor. Ama öte taraftan,
işte AKP İktidarı zamanında çok büyük vergi aflarının getirildiğini biliyoruz.
İşte geçen gün burada son anda bir önerge verildi, serbest bölgelerde ÖTV
alınmasına istisna getirildi. Hatta, bir yabancı
şirketin 3 trilyon dolarlık ÖTV’si affedildi. Şimdi biraz önce
burada bir AKP’li arkadaş böyle o kadar çok Türkiye’deki karanlıkları aydınlık
göstermeye çalıştı ki… Şimdi değerli arkadaşlarım, bundan bir süre önce
İstanbul’da camiler ateşe veriliyordu. Kim yaptı bunu? Niye ortaya
çıkarmadınız? Arkasından birileri çıktı, “Efendim, işte, Alevi derneklerindeki,
işte, liderleri öldüreceğiz.” Tabii, o 12 tane kimler öldürülecekti? Bu
öldürülmesi öngörülenlerden birisi de benim amcamın oğlu. Ondan sonra da,
“Cenazelerde ötekileri öldüreceğiz.” gibi laflar ortaya atıldı. Şimdi,
Türkiye’yi bu kadar karanlık ve korku imparatorluğu biçiminde yöneten bir AKP Hükûmeti var. Bir İçişleri Bakanınız var, evlere şenlik,
hiçbir sorumluluğu yok ki! Yani, bu memlekette bu kadar faili meçhul cinayetler
var, insanlar içeriye alınıyor… Bugün sabahleyin, vatandaşın birisi bana
telefon ediyor “İstanbul’da falanca yakınımız içeri alınmış” diye. Beş defa
İstanbul Emniyet Müdürünü arıyorum, Terörle Mücadele Dairesini arıyorum. Ya
kardeşim, hukuka göre, yasalarımıza göre, birisini içeriye aldığınız zaman
yakınına bunu içeriye aldırdık diye bildirmek zorunlu değil midir? Hangi suçtan
dolayı alındığının bildirilmesi zorunlu değil midir? Bildirilmiyor kimseye. Biz
telefon açıyoruz. Maalesef efendim toplantı, toplantı, toplantıda… Böyle bir
rejim olur mu? Hele bir sizi alsınlar bakalım içeriye, bir
alsınlar bakalım içeriye birkaç taneninizin çocuğunu, birkaç gün onlardan haber
almayın, bakalım siz dayanabiliyor musunuz! Yani size yapılan…
Başkalarına yapıldığı zaman bunu böyle gülerek, zevkle seyretmektense… Bu insan haklarına çok hassas bir şekilde riayet etmek lazım.
Yoksa, işte, insanlar huzur içinde… Şimdi, biraz önce
Danıştay cinayetinden bahsedildi. Yahu zaten Tayyip Erdoğan da diyor ki:
“Efendim, bakın, bekleyeceksiniz. Bu olayların sonu gelir.” Nasıl, Başbakanlık
makamında oturan bir kişi “Ya, bekleyin daha dalgalar geliyor…” Bunu neye
istinaden söylüyor? Bir devletin en üst makamında bulunan bir kişi bunları
söyleyemez. Soruluyorsa, siyasi sorumluluğu vardır, ne biliyorsa çıkıp
açıklaması lazım. Bu karanlık olayların içinde olduğunuz zaman meşru
zeminlerden kaymış oluyorsunuz, meşru yollarla devleti yönetmemiş oluyorsunuz.
Onun için, bir kişi, bazıları, ağızlarından çıkan lafları iyice anlamaları
lazım. Bugün, YARSAV Başkanı… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen,
sözlerinizi tamamlayınız. Buyurunuz. KAMER GENÇ
(Devamla) – …çok aklı başında hukukçu bir arkadaşımız, hukuku en güzel şekliyle
bilen, inceleyen, herkesin, bilgisine, görgüsüne büyük saygı duyduğu bir kişi
ama Mehmet Ali Şahin, daha işte imam-hatip okulunu bitirmiş, gitmiş hukuk
fakültesini ondan sonra okumuş… YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Ayıp ya! KAMER GENÇ
(Devamla) – …bir iki yerde de avukatlık yapmış, gelmiş, başımıza hukukçu
kesildi. Ya, sen hukukun nesini biliyorsun kardeşim! YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Sen nesini biliyorsun! KAMER GENÇ
(Devamla) – Yani, sen bu kafayla çıkıp da bu hukuk sahasında otorite olan
kişilerin karşısında hukuk bilginliği taslayamazsın, bilgiçliğini
taslayamazsın! Yani, bu makamlara getirdiğiniz insanlara biraz insanların saygı
duyması lazım. MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) – Tapu… KAMER GENÇ
(Devamla) – Geçen gün Egemen Bağış’tı, ben, ya, bu kimdir dedim, getirdiniz
bakan yaptınız. Bu arkadaşımızın Amerikan vatandaşı olup olmadığını öğrenmek
istiyorum çünkü 1985’le 2002 yılları arasında Amerika’da kalmış. Şimdi, bir başka bakanınız İngiliz vatandaşı, bir bakanınız eğer
Amerikan vatandaşı olursa bu Türkiye'nin haklarını kim koruyacak arkadaşlar,
bunları da öğrenmek istiyorum, bu benim de hakkım değil midir! K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Küresel siyaset! KAMER GENÇ (Devamla) – Türkiye Cumhuriyeti devletinin de bir
milletvekili olarak bunları sormak hakkımız değil midir! (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Genç. KAMER GENÇ
(Devamla) – Onun için efendim, varsayım… MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Söyle, hangisi? BAŞKAN – Sayın
Genç… KAMER GENÇ
(Devamla) – Yani, şimdi Amerika’da… BAŞKAN – Sayın
Genç… SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Söyle ismini! BAŞKAN – Sayın
Genç, teşekkür ediyoruz. Önergeyi
oylarınıza… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Karar yeter sayısı efendim. BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur. On dakika ara
veriyorum. Kapanma Saati: 17.51 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 18.06 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatoş
GÜRKAN (Adana) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44’üncü Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum. 218 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. 6’ncı madde
üzerinde verilen Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in önergesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir, 6’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 7’nci maddeyi
okutuyorum: MADDE 7- 492
sayılı Kanuna bağlı (4) sayılı tarifenin I/6-b bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. "b) İmar
parselasyon planları uygulama sonucu şuyulanan
parsellerin pay sahipleri arasında rızaen veya hükmen
taksiminde kayıtlı değer üzerinden (Binde 9)” BAŞKAN – 7’nci
madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Niğde Milletvekili Mümin
İnan. Buyurunuz Sayın
İnan. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
MÜMİN İNAN (Niğde) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 218 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım. BAŞKAN – Değerli
milletvekilleri, lütfen biraz sesiz olursanız… MÜMİN İNAN (Devamla)
– Her ne kadar son günlerde gelişen bazı olaylar nedeniyle ülke gündeminde geri
plana düşse de yıllardan beri İsrail tarafından insanlık dışı muamelelere tabi
tutulan, son günlerde ise katliam boyutuna vardırılarak Filistinli
kardeşlerimize uygulanan bu vahşeti kınıyor ve lanetliyorum. Kendini insan
olarak algılayan herkesin vicdanını acıtan ancak İsrail’in yaptıklarını
destekleyen başta ABD ve Avrupa’daki yönetimlerin ön yargılı tutumlarını
kınıyorum. Filistin’de insanların hayat hakları ellerinden alınıp çiğnenirken
bu duruma seyirci kalanların bundan sonra atacakları adımın da inandırıcılığı
olmayacaktır. Dünya, barışı kalıcı ve sürekli hâle getirmek istiyorsa
Filistinlilerin bağımsız bir devlet kurmasına yardımcı olmalı, oradaki insanlar
İsrail’in insafına bırakılmamalıdır. Bütün Müslüman
kardeşlerimizin aşure ayını tebrik ediyorum bu arada. Yüce Peygamberimizin
torununu katlederek Müslümanların yüreğine yüzyıllardır acı veren Yezid’i ve onların bugünkü temsilcilerini de lanetliyorum. Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; öncelikle şunu belirtmek isterim ki tapu
ve kadastro işlemleriyle ilgili hem vatandaşlarımız hem de bu hizmeti ifa eden
kamu personeli iş yoğunluğu, çalışma şartlarının ağırlığı ile maddi ve fiziki
şartların çok kötü olmasından dolayı sıkıntı çekmekte ve mağdur olmaktadırlar.
Bu şekilde değil de sorunların tümüyle kavranıp buraların çağdaş imkânlar
ölçüsünde hizmet veren kurumlar yapısına kavuşturulması için köklü düzenleme
yapılması konusunda geç kalınmıştır. Hiç olmazsa bu tasarıyla kurumun
teknolojik altyapısını güçlendirecek, çalışanların maddi durumlarını
rahatlatacak ve çalışılan dairelerin fiziki koşullarını vatandaşlar ve
çalışanlar açısından daha çağdaş hâle getirecek tedbirlerin de alınacağı
düzenlemelerin getirilmesi gerekirdi. Ayrıca, kanunun geneline baktığımızda bu
düzenlemelerin hem vatandaşlarımızın hem de tapu ve kadastro personelinin
işlemlerde yaşadığı sıkıntılarını, iş yoğunluğunu çözebilecek hükümler
içermediği, özellikle 1’inci madde hükmüyle öngörülen geçici tedbirlerin
vatandaşlar ve çalışanlar açısından yeni sorunlar getireceği açıkça
görülmektedir. İş yoğunluğu olan yerlerde personel ihtiyacının acil olarak
diğer tapu dairelerinden yetki aktarımı veya zorunlu personel nakilleri yoluyla
değil de açıktan atama yoluyla giderilmesine imkân verilmelidir. İş yoğunluğu
ve eleman yetersizliğinden dolayı yapılan kadastro çalışmalarında sıkıntılar
yaşanmaktadır. Seçim bölgemiz
Niğde’de yıllar önce yapılan kadastro çalışmalarından, özellikle Dündarlı
beldesinde yapılan kadastro çalışmalarından sonra vatandaşlarımız tarafından
bir hayli düzeltme talebi gelmiş, bu sebeple hem vatandaşlarımız hem de tapu
dairesi sıkıntılar yaşamıştır. Sıkıntılar yaşanmaya hâlâ devam etmektedir. Tapu dairelerinde
çalışan personel, özellikle benzer büro ve arazi işlemleri yapan diğer kamu
kurumlarındaki personelden daha düşük ücret aldığını ifade etmekte ve bu konuda
adaletli uygulama beklemektedir. Kadastro
çalışanlarında seçilen bilirkişiler konusunda da daha net ve sağlıklı uygulamalar
yapılmalıdır. Bu kanun tasarısının 7’nci maddesine baktığımızda, 492 sayılı
Harçlar Kanunu’na bağlı (4) sayılı tarifenin 1/6-b maddesindeki “Terekeye dâhil
gayrimenkullerin kanuni ve mansup mirasçıları
arasında aynen veya ifrazen yapılacak taksimi ile
imar parselasyon planları uygulama sonucu şuyulanan
parsellerin pay sahipleri arasında rızaen veya hükmen
taksiminde kayıtlı değer üzerinden binde 9 oranında harç alınacağı hükmünün
ikiye ayrılarak şu şekilde düzenlendiği görülmektedir: Terekeye dâhil taşınmaz
malların kanuni ve atanmış mirasçıları arasında aynen veya ifrazen
yapılacak taksiminde kayıtlı değer üzerinden binde 18 oranında harç alınması
6’ncı maddeyle yüzde 100 artırılarak hükme bağlanmış, kalan kısmına ise bu
maddeyle parselasyon planları uygulama sonucu şuyulanan
parsellerin pay sahipleri arasında rızaen veya hükmen
taksiminde kayıtlı değer üzerinden binde 9 oranında harç alınacağı konusunda
hüküm getirilmektedir. Kayıtların ve
işlemlerin gerçek değerinden yapılmasını teşvik için bu harç oranlarının daha
da aşağı çekilmesi veya imkânlar ölçüsünde harç alınmamasının ekonominin kayıt
altına alınmasına da katkısı olacaktır. Sayın Başkan,
saygı değer milletvekili arkadaşlarım; Hükûmet
gerekli ekonomik tedbirleri almakta gecikmeye devam ederse, haciz ve
ipoteklerden dolayı vatandaşlarımızın mirasçılarına bırakabilecekleri pek bir
şeyleri de kalmayacaktır. Esnaf siftah yapmadan kepenk kapatmakta, yanında
çalıştırdığı işçisini çıkartmakta; çeklerini, senetlerini ve kredilerini
ödeyememektedir. Çok büyük paralarla kurulan sanayi tesisleri üretimlerini
durdurmuş, kimisi işçilerini çıkarmakta kimisi çalışanlarını zorunlu ücretsiz
izne göndermektedir. Niğde’de teşvik
uygulamasından faydalanan ve 2008 yılı sonu itibarıyla süreleri dolan
üreticiler gözünü, kulağını Hükûmetten gelecek olumlu
habere dikmişlerdir. Ancak bugün gazetelere yansıyan teşvik uygulanacak iller
arasında maalesef Niğde yoktur. Niğde tarım sektörü bakımından da sanayi ve
tekstilde teşviki hak etmektedir. Hükûmetin bunu göz
önünde bulundurması gerekmektedir. Niğde tekstil ve iplikte birçok ilden
öndedir. Tarımda tek başına Türkiye'nin yüzde 25 patatesini üretmektedir. Niğde
sanayi ve tarım teşvikinden mahrum edilmemelidir diye ifade etmek istiyorum. İşsizlik ve
ekonomik sıkıntılar sosyal patlamalara sebep olabilecek düzeye gelmiştir. Bu da
yetmezmiş gibi devletin kamu hizmetlerinden elektrik ve doğal gaz gibi bu
mevsimde zorunlu kullanılan kaynaklara yüksek düzeyde zam yapması vatandaşları
iyice mağdur etmiştir. Devlet,
enflasyonu tarım sektörünün sırtından düşürme yolunu seçmiştir. Son günlerde
basında bazı kesimlere yönelik ekonomik açılımların hazırlandığı yönünde
haberler çıkmasına rağmen, Hükûmetin çiftçiyi tamamen
gözden çıkardığını düşündüğümüz tarım ve hayvancılık sektörüne yönelik hiçbir
hareket ve çalışma yapmadığını görmekteyiz. Niğde’de ve
Türkiye'nin birçok yerinde tarımla uğraşan insanların önemli bir çoğunluğu
tarlalarını ipotek vererek bankalardan, kooperatiflerden kredi kullanmışlardır.
Ancak, girdi maliyetlerinin çok yükselmesi, kuraklık gibi sebeplerle işlerin
kötü gitmesi ve ürünlerin maliyetlerin çok altında dahi satılamaması sonucu
tarlalar haciz yoluyla el değiştirmeye ve toprak, köylümüzün elinden çıkmaya
başlamıştır. Son zamanlarda tapu ve icra dairelerinin en büyük iş yükü bu
işlemlerden oluşmaktadır. Bankalara borcunu ödeyip hacizden kurtulanların
yakasına bu sefer de tarımsal sulama elektrik borçlarından dolayı TEDAŞ’ın avukatları yapışmakta ve hacizleri devam
etmektedir. Çiftçilerimizin tarımsal sulama elektrik borçları konusu tarafımdan
ve birçok milletvekili arkadaşımızca burada defalarca dile getirilmesine
rağmen, maalesef, sorumlu kişiler ve bakanlarımız tarafından bu konuya en küçük
bir duyarlılık dahi gösterilmemiştir. Bugün Niğde Tapu Dairesindeki yoğunluk TEDAŞ’ın hacizleri neticesinde en büyük işlem hacmini
oluşturmaktadır. Bütçe görüşmeleri
sırasında tarımsal destek için ayrılan 5,5 milyar liranın çok az olduğu bütün
muhalefet milletvekilleri tarafından dile getirilmesine rağmen, miktarı Hükûmet çok bulmuş olmalı ki son günlerde bu miktarı yüzde
10 tırpanlayıp ayrılan kaynağı 5 milyar liraya düşürmüştür. Bu tarımsal
politikalara devam edilirse, özellikle köylülerimiz, mirasçılarına Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; Hükûmet acil
olarak istihdam, tarım ve ithalat politikasını yeniden gözden geçirmek
zorundadır. Bugün 1’e 13 oranında aleyhimize dış ticarette bulunduğumuz ülkeler
mevcuttur. Böyle bir dış ticaret anlayışıyla ülkenin kalkınması mümkün
değildir. Böyle politikalarla, ülkemizde çalışan, üreten insanlarımızın mağdur
olduğunu ve sefalete sürüklendiğini hep beraber görmekteyiz. Tarım sektörüne
ihtiyacı olan destekler sağlanmazsa, enerji sektöründe tek bir ülkenin
vicdanına bağlı olduğumuz gibi, gıda ve beslenme gibi hayati konularda da
gelecekte birilerine mahkûm olmak mecburiyetinde kalabiliriz. Ben yapmış
olduğumuz konuşmaların ilgililer tarafından dikkate alınacağını umuyorum.
Kanunun hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum. Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın İnan. 7’nci madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu. Buyurunuz Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinize saygılar sunuyorum. Değerli
arkadaşlarım, geçen haftadan beri Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüyle ilgili
bir yasa görüşüyoruz. Ama burada çalışan insanlar Türkiye’de görev, yetki ve
sorumluluklarında sorumluluk alan ve attığı her imzanın çok önemli bir değerde
olduğu bir genel müdürlüktür, sorumlulukları ve yetkileri çok ağır olmasına
rağmen. Ama Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü taşra ve Genel Müdürlük çalışanları
bu yetki ve sorumluluklarında devletten en az hak alan ve bugün için değil,
yıllardır hakları ve özlük hakları en az olan bir kurumdur, bunu açıkça bilelim
arkadaşlar. Yetki var, sorumluluk çok ağır ama özlük haklarında devletin en alt
kademesinden özlük hakkını alan bir genel müdürlüktür burası. Bu, bugün değil,
dün de böyleydi evvelsi gün de böyle. Değerli
arkadaşlarım, eğer bir kişiye yetki ve sorumluluk veriyorsan, attığı imzanın
çok büyük sorumluluk getirdiğini biliyorsan bu insanlara özlük haklarını da
vereceksiniz. Eğer bunu vermezseniz bu insanlar… Hep böyle gelmiş böyle gitmez.
Bir kez daha, bu yasa görüşülürken, başta Sayın Bakanın ve tüm arkadaşların,
Tapu ve Kadastro çalışanlarının hakları, özlük hakları konusuna bir kez daha bu
yüce Meclisin dikkat etmesi gerekiyor. Değerli
arkadaşlarım, geçen yıl ek gösterge ile tüm bakanlıklardaki bazı mühendislere
bir ilave yapıldı ama örneğin, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlük ana biriminde ve
taşra teşkilatında çalışan bölge müdürü dâhil, müdürler dâhil, eğer mühendis değilse, ki bunların yüzde 90’ı da bölge müdürü ve diğer
tapu müdürleri, kadastro müdürleri -bölge müdürleri dâhil- mühendis olmadığı
için, yanında çalışan, emrinde çalışan insanların daha altında maaş almaktadır,
bunun altını çiziyorum. Arkadaşlar, bu,
bir haksızlıktır. Siz emrinizde birisini çalıştıracaksınız, onun tüm
sorumluluğunu üstleneceksiniz, onun tüm görev ve yetkilerinin tüm sorumluluğu
sizde olacak ama sizin emrinizde çalışan insan sizden daha yüksek maaş alacak.
Böyle bir şey ne hak ne adalet, hiçbir şey değildir arkadaşlar. Böyle bir şey
olmaz ve şu anda birçok yere mühendis kökenli olmayan müdür gitmiyor, maaşları
daha düşük ve birçok yerde müdür bulmakta bu kurum çok zorlanıyor. Bir kere bunların burada konuşulması lazım. Gerek Genel
Müdürlük çalışanları gerek taşra çalışanları… Tabii ben, bu konuyu bir kere
dikkatlerinize getiriyorum. Tabii bir başka
konu, devletin tüm kurumlarında özellikle il müdürleri ve bölge müdürleri daha
yüksek olmasına rağmen, 3600 gösterge üzerinden maaş almasına rağmen, tapu
kadastro müdürleri 3000 göstergeden maaş alıyor, bölge müdürü dâhil. Onun için
özlük hakları konusunda tüm bakanlıkların içinde hakkını en az alan bir kurumdur
Tapu Kadastro. Bu konuda Tapu Kadastro çalışanları çok sorumluluk duygusu olan
ve her gün attığı imza çok önemli olmasına rağmen hakkını alamayan bir
kurumdur. Bir kez daha dikkatlerinize sunuyorum, on dört-on beş il bölge
müdürüne bağlı olacak ama bir şekilde hakkını alamayan bir bölge müdürü olacak.
Bir başka konu…
Değerli arkadaşlar, geçici görev ne demek, geçici görev? Geçici görev, bir ay,
iki ayla bir başka yerde eksik olan kadro tamamlanır ama bu kurumun geçici
görevi bir yıl, iki yıl, üç yıl sürüyor. Niye? İş bitmedi diye ve maalesef
geçici görevle verilen insanlara da diğer kurumlardaki gibi yüksek ücretten
geçici görev tazminatı verilmiyor. Devletin en düşük geçici görev tazminatı
alan kurumudur burası arkadaşlar. Artık o geçici görevlikten çıkıyor. Eğer bir
kişi üç yıl kendi tayin olduğu yerden bir başka yere gidiyorsa, oraya geçici
görevle gidiyorsa, bunun adı “geçici görev” değildir arkadaşlar. Ama maalesef o
insanlar, çok düşük geçici görev tazminatı alıyor devletin diğer kurumlarına göre
ve ben bunu bir kez daha Değerli Bakanın ve arkadaşlarının dikkatine sunuyorum.
Yine söylüyorum, bu mesele bugünün meselesi değil. Yıllardır her nedense,
nasılsa bu insanlar çok çalışıyor, yirmi saat çalışıyor -mecburlar- vatandaşla
iç içe. Ama maalesef bu kurumun hiçbir özlük hakkı dikkate alınmamış. Tabii, değerli
arkadaşlarım, bir başka konu, maalesef Tapu ve Kadastro özellikle ilçelerde
kaymakam ve valinin gösterdiği yerde çalışıyor. Tapu ve Kadastro da halka en
çok ilişkisi olan bir kurumdur, fiziki mekânları çok önemli. Ama maalesef iki
göz odada 20 kişi, 30 kişi çalışan yerlerimiz var. Bu konuda Sayın Genel Müdür
son yıllarda önemli bir açılım yaptı. Ama tabii yıllardan beri gelen ve
özellikle bunu, bir kere her bakanlık kendi ofisini, kendi çalışanının kendi
binasını kendi yapmasına rağmen Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü bir yerde
kaymakam ve valilerin gösterdiği yerlerde çalışmak zorunluluğunu hissediyor.
Özellikle fiziki mekânlarda bu arkadaşlarımız çok zor koşullarda... Vatandaş
geliyor, zaten bir sürü vatandaş geliyor -randevulu bir sistemle de
çalışılmıyor- ve bu insanlar oturacak yer bulamıyorlar. Ben, bir kez daha…
Özellikle vatandaşa hizmet açısından daha geniş fiziki mekânlar seçilmesi ve
bunun inisiyatifinin Genel Müdürlüğün elinde olması lazım.
Tamam, kaymakamlarımız ve valilerimizle koordineli yapılsın ama benim,
vatandaşın ihtiyacına en iyi cevap verecek kurum Genel Müdürlük. Kaç metrekare
yer lazım, kaç ünite, birim lazım, bunu en iyi bilen kurum Genel Müdürlük
birimi ve müessesenin kendisidir, bölge müdürü bilir ve il müdürü bilir. Değerli
arkadaşlarım, tabii bir başka konu ise yine yollukları; devlette en düşük
yolluk alan insanlar. Devlet bir bütündür. Hangi kurumda çalışıyorsa çalışsın,
bir şekilde hepsi bizim memurumuzdur, hepsi kamu görevlisidir. Ben hepinizin
dikkatine sunuyorum, özellikle en kısa sürede ben şunu beklerim Sayın Bakandan:
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün özlük haklarıyla ilgili yasa teklifini hep
birlikte verelim. Şu anda ben ve arkadaşlarım vermeye hazırız, bize bir ön… Hep
beraber, tüm gruplar versin ama yıllarca büyük sorumluluk alan bu insanların
özlük haklarını teslim etmek hepimize nasip olsun. Tabii tüm
kurumlarda döner sermaye var. Herkes bir şekilde oradan, döner sermayeden pay
almasına rağmen, ama maalesef Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün bir döner
sermayesi olmadığı için bundan faydalanamıyorlar. Devlet aldığı harcı biraz
daha az alsın, burada oluşturulacak bir döner sermaye kurumuna… En azından
çalışanlarının huzur ve mutluluğu için, daha verimli olması için ben hepinize
bir kez daha öneriyorum. Mesai mefhumu yok
arkadaşlar. Tapu ve Kadastroda mesai mefhumu yoktur “Vatandaşın işi hangi
saatte biterse.” diyor. Ben teşekkür ediyorum tüm taşra teşkilatında, Genel
Müdürlük birimlerinde çalışan arkadaşlarımıza, çok büyük özveride bulunuyorlar
ama bu özverinin bedelini alamayan bir kurumdur Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü. Hepinizin
bilgilerine sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Aslanoğlu. Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak. Buyurunuz Sayın Kışanak. (DTP sıralarından alkışlar) DTP GRUBU ADINA
GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de görüşülmekte olan yasa maddesi üzerinde
Demokratik Toplum Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum,
öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüştüğümüz yasa
bir tapu kadastro yasası olmakla birlikte, ülkemizin ve dünyanın en önemli
sorunlarından biri olan çevreyi, çevre sorunlarını oldukça yakından
ilgilendiren bir yasadır. Ben bu nedenle, konuşmamı daha çok, ülkemizdeki
ormanlık alanların korunması ve orman köylülerinin ihtiyaçları üzerine kurmak
istiyorum. Günümüzde
ormanlık alanların hızla azaldığı, su kaynaklarının artık gerçekten yok olma
sinyalleri verdiği bir dönemde yaşıyoruz. Küresel ısınma dünyayı tehdit eder
boyutlara gelmiştir ve çare olarak birçok şey konuşulmakla birlikte en
öncelikli ve en kolaylıkla yapılabilecek çarenin de ormanlık alanların
artırılması olduğu herkesin üzerinde ortaklaştığı bir konudur. Ne yazık ki
ülkemizde hızlı bir şekilde bunun tam tersi uygulanmakta ve ormanlık
alanlarımız her geçen gün çeşitli rant çevreleri
tarafından yapılaşmaya açılmakta, şaibeli orman yangınlarıyla karşılaşılmakta
hatta çeşitli gerekçelerle kasti orman yangınları yaşanmakta ve hükûmetler de çıkarttıkları yasal düzenlemelerle bu
hukuksuzluğu işleyenlerin hak sahibi olmalarının önünü açan bir çalışma ve çaba
içerisinde olmaktadır. AKP Hükûmetinin icraatları içerisinde ormanlarla ilgili yapılan
iki önemli çalışma gerçekten bir bütün olarak ormanları tehdit eder, orman
köylülerinin de haklarını gasbeder niteliktedir.
Bunlardan biri 2/A yönetmeliği olarak kamuoyunda bilinen yönetmeliktir ki bu
Yönetmelik 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2’nci maddesinin (A) bendine göre
“Orman Sınırları Dışına Çıkarılacak Yerler Hakkında Yönetmelik” ismini
taşımaktadır. “Devlet eliyle ihya edilerek kısmen veya tamamen orman içi köyler
halkının yerleştirilmesi için, orman olarak muhafazasında bilim ve fen
bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanına dönüştürülmesinde
kesin yarar olduğu anlaşılan yerlerin tespit edilmesi ve orman sınırları dışına
çıkarılmasını” öngören bir yönetmeliktir. Bu Yönetmelik ilk bakışta çok olumlu
bir yönetmelik gibi görülüyor ve orman köylülerinin, sanki,
sorunlarını çözmeyi, dertlerine deva olmayı hedefleyen bir yönetmelikmiş gibi
gözüküyor. Oysa buradaki tanımların çok genel tutulması öyle bir sonuç
doğuracaktır ki şu anda orman vasfını yitirmemiş yerler dahi, bu Yönetmelik
kapsamında, tarıma açılabilir hâle gelecektir. Bu nedenle, bu Yönetmelik’in iptali için Türkiye Mimar Mühendisler Odaları
Birliği Danıştaya dava açmıştır, yürütmenin
durdurulmasını talep etmiştir, bu yargılama süreci devam etmektedir. İkincisi,
kamuoyunda çok daha ayrıntılı bir şekilde tartışılan ve kamuoyunun tüm
dikkatlerinin üzerinde olduğu 2/B arazileridir. Bu arazilerin satışı AKP hükûmetlerinin öncelikli gündem maddeleri hâline gelmiştir,
2 kez teşebbüs etmişler ancak Anayasa Mahkemesinden geri dönmüştür. Bu yasayla ilgili
de yine kamuoyunda çeşitli yanılsamalara yol açacak bir yaklaşım içerisindedir Hükûmet. Sanki orman köylülerinin de bu 2/B arazilerinden
yararlanabilecekleri gibi bir imaj yaratılmaktadır. Oysa çok açık ve net
bilinmektedir ki orman köylülerinin aslında kendilerine ait olmayan ormanlık
alanın tapusunu talep etmek gibi bir istekleri yoktur, tam tersine, onlar
kullanım hakkıyla ilgilidirler. Bu yasayla ilgili
önümüzdeki günlerde Hükûmetin yeni bir çalışma
içerisine gireceğine dair kamuoyunda haberler duyuyoruz, yeniden 2/B
arazilerinin satılmasına ilişkin, bunların yeniden rant
çevrelerinin eline geçmesinin olanaklarının yaratılacağına dair bir hazırlık
içerisinde olduğunu duyuyoruz. Umuyoruz ve diliyoruz ki böyle bir çaba
içerisinde olunmaz. Orman köylüleri
ve çevrecilerin ortaklaştığı birçok talep vardır ve bunu AKP Hükûmeti de, diğer hükûmetler de
çok yakından bilmektedirler. Öncelikle hiç kimse orman arazisi üzerinde tapu
almamalıdır. Eğer tapu verme uygulaması başlarsa vatandaşın baskısıyla bu
uygulama sürgit devam edecektir. İkincisi, orman
bir ekosistemdir, bunun mutlaka korunması gerekir. Eğer orman tahribine neden
olan eylemleri önleyemezsek ekosistem çökecektir, bu çöküşte de su
kaynaklarından tutun, iklim, temiz hava ve benzeri birçok yaşamsal faktör yok
olacaktır. Toplu orman
alanlarında toplu yerleşim alanları oluşmuştur. 2/B’nin
satışıyla ilgili yasal düzenleme yapılır ve bu uygulama gündeme gelirse bu
toplu işgal alanları da meskûn mahallere dönüşecektir. Oysa buralara ilişkin de
gerçekten çok ciddi derecede altyapı sorunları, sağlıksız yapılaşma, yeşil
alanlardan yoksunluk gibi birçok problem vardır. Bu alanların mülkiyetinin
satışı şeklinde devri yapıldığı takdirde, bunu mevcut yapılaşmaların imar affı
takip edecektir, bunu önlemek mümkün olmayacaktır; bu da mevcut kaçak
yapılaşmaların ve orman arazisi işgallerinin devamı anlamına gelecektir. Bu nedenle, eğer
2/B’ye ilişkin bir yasal düzenleme yapılacaksa
öncelikle bu kapsamdaki ormanlık arazinin, yani orman vasfını yitirmiş
alanların bir planlaması yapılmalıdır. Bazı alanların boşaltılması, bazı
alanların iyileştirilmesi, bazı alanların dönüştürülmesi gerekmektedir. İşgal
edilmiş alanlardaki taşınmazların satılması hâlinde bu olanak, yani plan
yapılması ortadan kalkar. Özetle, bu alanların mülkiyet satışı yerine hak
sahiplerine kullanım hakkı verilmelidir. Orman kadastro
çalışmalarında da çok ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır, bir an önce Orman
Kanunu’nun 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkarılmış arazilerin
değerlendirilmesiyle ilgili herhangi bir düzenleme girişiminde bulunmadan, önce
bu arazilerin kimler tarafından ve hangi amaçla kullanıldığına ilişkin
ayrıntılı bir çalışma yapılmalıdır. Orman kadastro çalışmaları en kısa sürede
ve hak sahiplerinin haklarını kaybetmeyecek şekilde sonuçlandırılmalıdır. Bu nedenle, bu
genel taleplerin yanı sıra, orman köylülerinin de çok ciddi sorunları
bulunmaktadır. Bu kadastro çalışmaları sırasında bu sorunların giderilmesi
gerekirken, tam tersine, son yıllarda yapılan uygulamalarla yeni sorunlar
eklendiğini görmekteyiz. Çünkü, önceden orman
sınırları içinde olan alanlar orman niteliğini yitirmişse hazine arazisi olarak
hazineye kaydedilmiş ve yeni hazırlıklarla da satışı öngörülmektedir. Bu
nedenle, orman köylüleri mağdur olacaktır ve yeni bir göç dalgası
başlayacaktır. Yaklaşık on altı bin orman köyü bulunmaktadır. Bu köylüler
nesillerden beri bu köylerde yaşamakta, ormanın en büyük koruyucusu ve
güvencesi kişilerdir. Bunların göç etmesi ormanların yeniden rant
çevreleri tarafından tahrip edilmesinin de önünü açacaktır. Bu nedenle,
kadastro çalışmalarında hak sahiplerine kullanım hakkını mutlaka öngören
çalışmalar yapılmalıdır. Ama tam tersini görüyoruz. Tapu verilme geleneği
üzerinden bir uygulama yürütüldüğü için, köylüler ormanlardan artık
yararlanamayacak hâle geldiklerinden göç yollarına düşeceklerdir. Bu konuyla ilgili
olarak yaşanan bir başka önemli sıkıntı ise 2004… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen,
sözlerinizi tamamlayınız. Buyurunuz. GÜLTAN KIŞANAK
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkan. …2004 yılında
çıkarılan 5233 sayılı Tazminat Yasası’yla ilgilidir. Yakılan, yıkılan,
boşaltılan köylerle ilgili tazminat ödenebilmesi için yapılacak olan tespit
çalışmalarında orman köylüleri çok büyük bir mağduriyet yaşamaktadır. Çünkü, tapu kaydı istenmektedir. Oysa orman köylüleri
ormanın sahibi değil, ormanın dostudur. O köyde yaşarlar, kullanım hakları
vardır ama köyleri yakılıp yıkıldığı için senelerce o köyü terk etmek zorunda
kalmışlardır. Bugün de ellerinde tapuları olmadığı için yakılan, yıkılan
köylerinin tazminatlarını alamaz duruma gelmişlerdir. Bu konuda çok
çarpıcı bir örnek vardır: Lice’nin bağlık kesimi ormanlık alan olarak
gözükmektedir kayıtlarda. Bu nedenle de bu köylülerin tazminat hakları verilmek
istenmemiştir. Köylüler mahkemeye dava açmış, buranın orman değil, bağ olduğunu
mahkeme kararıyla teyit etmişlerdir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi bağlayınız. Buyurunuz. GÜLTAN KIŞANAK
(Devamla) – Ancak, tespit komisyonları bu teyidi de dikkate almamıştır. Bugün bölgede,
kentim Diyarbakır’da, Lice’nin, Dicle’nin, Hani’nin, Hazro’nun yüzlerce orman
köylüsü yakılıp yıkılan köylerinin tazminat bedellerini bu yasal düzenleme
nedeniyle alamamaktadır. Önümüzdeki
günlerin ve yılların orman dostu ve orman köylüsü bir süreç olmasını diliyor,
bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kışanak. Şahıslar adına,
7’nci madde üzerinde, Bolu Milletvekili Fatih Metin. Buyurunuz Sayın
Metin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) FATİH METİN
(Bolu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 218 sıra sayılı Tapu Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesiyle
ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Tasarı ile tapu
ve kadastro hizmetlerinde etkinliğin sağlanması, ülkemiz kadastrosunun en kısa
sürede bitirilebilmesi ve orman kadastrosuna ilişkin karşılaşılan aksaklıkların
giderilerek uyumun sağlanması amacıyla tapu ve kadastro mevzuatında bazı
değişikliklerin yapılması öngörülmektedir. Anayasa’nın
teminatı altındaki mülkiyet hakkının tespiti ve kullanılmasına ilişkin devletin
sorumluluğu altında yapılmakta olan tapu ve kadastro işlemleri, başta
bayındırlık ve iskân, kamulaştırma, ulaşım, tarım reformu, belediye hizmetleri
gibi taşınmazlara dair bütün yatırımların temel unsurunu oluşturmaktadır. Diğer taraftan ülke nüfusunun artışı ve kırsal kesimden kentlere
göç sebebiyle kentsel alanların genişlemesi sonucu ortaya çıkan zorunlu imar
hizmetleri ile tarımsal alanlardaki arazi düzenleme, sulama, yol, turizm ve
diğer bayındırlık hizmetleri için zorunlu altyapı durumundaki kadastro ve
harita hizmetleri ile tapu işlemlerine yönelik talep ve gereksinim gün geçtikçe
yoğunlaşmaktadır. Bu nedenle
Başbakanlık bünyesinde kamu yönetiminde bürokrasinin ve kırtasiyeciliğin
azaltılması çalışmaları kapsamında Tapu ve Kadastro Hizmetlerinde Etkinlik
Raporu düzenlenmiştir. Bu çalışma ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü hizmet
süreçlerinin gözden geçirilmesi, hizmet kalitesinin ölçülmesi ve
geliştirilmesi, bürokrasi ve kırtasiyeciliği artıran gereksiz süreç ve
işlemlerin ayıklanması, hizmetlerin etkili, verimli, süratli, vatandaşların
ihtiyaç ve taleplerine uygun şekilde sunulmasını sağlayacak çalışmaların
yapılması ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi amaçlarının gerçekleşmesi
hedeflenmiştir. Ülkemiz son
yıllarda tapu-kadastro hizmetlerinde önemli atılımlar gerçekleştirmiş, bu
hizmetin daha iyi yürütülebilmesi için ilgili Genel Müdürlüğün ödeneği 13 kat
artırılarak gerekli kaynak tahsis edilmiştir. Gelinen durum itibarıyla kadastro
işlemleri bitmek üzeredir. 19/07/2005 tarihli 5403
sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’yla yapılan değişiklikle
kadastro hizmetleri tek elde toplanmış, orman kadastrosuyla müşterek ve yerinde
çalışmalar yürütülmüştür. Tasarıyla orman kadastrosuyla yapılan müşterek
çalışmalarda ortaya çıkan aksaklıklar giderilmeye çalışılmakta ve tapu-kadastro
hizmetlerinin daha iyi işlemesi amaçlanmaktadır. 6831 sayılı Orman Kanunu’nun
10’uncu maddesinde, kadastro komisyonunun hazırladığı tutanağın valilerce
onanması söz konusudur. Bu süreç, uygulamada hizmete bir katkı sağlamadığı gibi
hizmetin gecikmesine de sebep olmaktadır. Bu onama yetkisi kaldırılarak
gereksiz bir kırtasiyecilikten kurtulunmuştur. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarının 7’nci maddesiyle, 492 sayılı Harçlar
Kanunu’na bağlı (4) sayılı tarifenin 1’inci maddesinin 3’üncü fıkrası
gereğince, gayrimenkullerin ve mülkiyetten gayriayni
hakların, kanuni ve mansup mirasçılara intikalinde,
bağışlamadan rücularda ve vasiyetlerin infazında veya
piyango ve ikramiye suretiyle iktisabında kayıtlı değerler üzerinden binde 9
oranında harç alınmaktadır. Vergilerde olduğu
gibi harçlarda da kişisel yükümlülük asıl olup, harç yükümlüsü birden fazla ise
her birisi harçtan hissesine düşeni ödemekle yükümlüdür. Ancak,
birden fazla mirasçıya intikal eden taşınmaz veya taşınmazların el birliği
mülkiyeti olarak intikalinin yalnız mirasçılardan biri veya birkaçı tarafından
istenilmesi ve el birliği mülkiyetinden paylı mülkiyete dönüştürülmesini içeren
mahkeme kararlarının mirasçılardan biri veya birkaçı tarafından ibraz edilmesi
hâlinde intikal harcının tamamı istemde bulunandan tahsil edilmekte olup, bu
durum tapu sicilinde intikal işlemlerinin yapılamamasına sebep olmaktadır. Buna göre, intikal harcının tamamı istemde bulunan mirasçıdan
tahsil edildiğinden, tapu sicil kayıtları ölü malikler adına bulunmakta olup,
siciller taşınmazın gerçek maliklerini yansıtmadığından, gayrimenkullerin ve
mülkiyetten gayriayni hakların kanuni ve mansup mirasçılara intikalinde harç alınmaması, buna karşın
terekeye dâhil gayrimenkullerin kanuni ve mansup
mirasçılar arasında aynen veya ifrazen yapılacak
taksiminde kayıtlı değerler üzerinden binde 18 oranında harç alınması… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. Buyurunuz. FATİH METİN
(Devamla) – …gayrimenkullerin ve mülkiyetten gayri ayni hakların
bağışlanmasından rücularda ve vasiyetlerin infazında
veya piyango ve ikramiye suretiyle iktisabında ise mevcut hâliyle olduğu gibi
kayıtlı değer üzerinden binde 9 oranında harç alınması amaçlanmaktadır. Bu ve buna benzer
diğer maddelerdeki tapu işlemlerinin kolaylaştırılması ve hızlandırılması
amacını güden 218 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ülkemize, milletimize hayırlar
getirmesini temenni eder, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Metin. 7’nci madde
üzerine şahsı adına Artvin Milletvekili Ertekin
Çolak. Buyurunuz Sayın
Çolak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) ERTEKİN ÇOLAK
(Artvin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 218 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, ülkemizde kadastro çalışmaları, 1925 yılında başlamış olup ne
yazık ki geçen seksen yılı aşkın bir zaman içerisinde bu çalışmalar bir türlü
tamamlanamamıştı. AK PARTİ iktidarlarından önce yapılan hesaplamalara göre eğer
eski sisteme devam edilseydi ülkemizde bu kadastro çalışmalarının bir elli yıl
daha devam etmesi gerekiyordu. AK PARTİ’den önceki
dönemlerde yılda ortalama 350 köy ve mahallede kadastro çalışmaları
yapılabilirken, son beş yıl içerisinde yılda yaklaşık 3.500 köy ve mahallede
kadastro çalışmaları yapılarak işin sonuna gelinmiş durumdadır. Bir ülkenin
kalkınmışlık düzeyinin de göstergesi olan tapu-kadastro işlemlerinin
tamamlanmasıyla birlikte ülkemiz oldukça büyük fayda sağlamış olacaktır. Söz
konusu 7’nci maddede miras yoluyla gelen taşınmazların taksiminde kayıtlı değer
üzerinden binde 18; bağış, vasiyet, piyango, ikramiye hâllerinde ise kayıtlı
değerler üzerinden binde 9 harç payı getirilmiştir. Değerli
milletvekilleri, Tapu Kadastro kanununa kısaca değindikten sonra, şimdi de son
günlerde hepimizi üzen Filistin ve Gazze olaylarıyla
ilgili hissiyatımı da dile getirmek istiyorum. Bütün dünyanın canlı yayınlarda
izlediği gibi Gazze’de bir katliam, bir vahşet
yaşanmaktadır. Aklı olan, vicdanı olan, merhameti olan hiçbir insanın bu vahşet
karşısında susması ve görmezlikten gelmesi mümkün değildir. Okullar, camiler,
hastaneler, ambulanslar, kadınlar, çocuklar, masum bebekler vurulurken buna
sessiz kalmak olsa olsa dilsiz şeytanın işi olabilir.
Bu kürsüden bütün
dünyadaki anne ve babalara seslenmek istiyorum: Filistin ve Gazze’de
masum ve günahsız yavrular İsrail’in vahşi tank ve top mermilerinin ucunda
parçalanırken nasıl uyuyorsunuz? Bu durum karşısında kendi çocuklarınızın,
yavrularınızın, torunlarınızın yüzüne nasıl bakıyorsunuz? Neredesin yeryüzünün
bekçileri? Neredesin ey uygarlık? Neredesin ey insanlık? Neredesin ey Müslüman?
Tükürsen boğulur bir avuç İsrail. Sayın Başbakanımız ülke ülke
koşarken diplomatik bir dilin de ötesine geçerek İsrail’e haddini bildirirken
siz neredesiniz ey dünya liderleri? Bu vahşeti görmeyen gözler, bu çığlığı
duymayan kulaklar, bu acıyı hissetmeyen kalpler, bu katliamı yazmayan kalemler,
siz de mi öldünüz? İsrail tankları sizi de mi vurdu? Siz neredesiniz? Gazze’deki çığlığı duymayanlar, Filistin’deki kızın
feryadını duymayanlar, bomba sesleri kulaklarınızı sağır mı etti, niçin
duymuyorsunuz? K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Büyükelçini geri mi çektin, büyükelçini? ERTEKİN ÇOLAK
(Devamla) – Gözü dönmüş İsrail liderleri duyamaz… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Geri mi çektin büyükelçini? Hayret bir şey! Bırak şiir okumayı! ERTEKİN ÇOLAK
(Devamla) – …ancak İsrail halkına da seslenmek istiyorum: Sizin dedeleriniz
İspanya’da zulüm görürken… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Önce büyükelçini geri çek, ondan sonra konuş! ERTEKİN ÇOLAK
(Devamla) – …katledilirken onları o zulümden Anadolu’ya gemilerle getiren
Osmanlının torunları olarak, sizi o zulümden kurtaran Kaptanıderya Kılıç Ali
Paşa’nın torunları olarak diyoruz ki: “Yanlış yoldasınız. Sizin liderlerinizin
gözünü kan bürümüş, bari sizler bu günaha ortak olmayın. Almayın mazlumun ahını, çıkar aheste aheste.” AHMET ERSİN
(İzmir) – Kime söylüyorsun, kime? K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Kime bunlar? ERTEKİN ÇOLAK
(Devamla) – Bu duygularla bütün Filistin ve Gazze’deki
kardeşlerimizi selamlarken… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – İsrail pilotları nerede eğitim görüyor? ERTEKİN ÇOLAK
(Devamla) – …İsrail’i, yapmış olduğu bu vahşet nedeniyle nefret ve şiddetle
kınıyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Var mısın yarın gidelim? ERTEKİN ÇOLAK
(Devamla) – Hayır zorunuz ne sizin? BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Çolak. ERTEKİN ÇOLAK
(Devamla) – Sizin derdiniz ne ya? Size mi söylüyorum bunları? K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – İsrail pilotları nerede yetişiyor? Bırak müsamereyi! ERTEKİN ÇOLAK
(Devamla) – Hayret bir şey ya! K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Büyükelçin orada duruyor, geri çek! Öyle şiir okumakla olmuyor bu
işler! BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemine geçiyoruz. 7’nci madde
üzerine soru-cevap işleminde bir tek Sayın Çelik’in soru talebi görünüyor. Buyurunuz Sayın
Çelik. BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Bakana
ilimin kadastrosuyla ilgili bir soru yöneltmek istiyorum. Özellikle orman
kadastrosunda şanssız illerden biri olan Mersin’de Tarsus, Erdemli, Silifke,
Anamur dâhil olmak üzere Gülnar’ın Kayrak köyünün çok yoğun bir şekilde büyük
sıkıntı içerisinde olduğunu muhtelif gezilerimde tespit ettim. Yine aynı
şekilde, Aydıncık ilçesinin mahallelerinde vatandaşlarımız grup grup tutuklanarak cezaevine giriyorlar. Bu orman kadastro
çalışmalarında, buralarda vatandaşlarımızın temel taleplerini dikkate alarak
yeniden düzenleme yapabilirler mi? Bilmiyorum not aldılar mı? Özellikle Gülnar
Kayrak köyü ve Aydıncık merkez… Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Çelik. Başka soru yok. Buyurunuz Sayın
Bakan. BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – Sayın Başkanım, durumu tam tespit
edemediğimiz için, müsaade ederseniz yazılı cevap verelim. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Peki
efendim. Madde üzerinde
bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
218 sıra sayılı Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Madde 7. 492
sayılı Kanuna bağlı (4) sayılı tarifenin 1/6-b bendi yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? TARIM, ORMAN VE
KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Kim
konuşacak? MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18 nci
maddesi uyarınca yapılan imar şuyuulandırmaları,
malik ya da maliklerin istemi dışında, belediyeler ve valilikler tarafından
resen yapılan bir uygulama olup, malikin istemi dışında yapılan bu uygulama
nedeniyle zaten malikin taşınmazının %40’ına kadar olan kısmı, düzenleme
sahasında yer alan yol, yeşil alan, ibaret yeri, ilköğretim okul alanı, cami,
karakol yeri gibi genel hizmetlere ayrılan yerlerde kullanılmak üzere
alınmaktadır. Bu kesintiden kalan miktar,
müstakil bir imar parseli oluşturamayacak büyüklükte ise hisselendirilmektedir.
Yani Harçlar Kanunu açısından ise şuyuulandırılmaktadır. Bu şekilde şuyuulandırılan, malikin
herhangi bir iradesi ve katkısı olmadığı halde, salt imar zorunluluğu ve
düzenli kentleşme adına taşınmazının %40 elinden alınan, mülkiyet hakkı kamu
düzenine feda edilen malikin, bu sebeple oluşmuş ortaklığı gidermesine ilişkin
taksim işleminin ayrıca bir harç alınmak suretiyle devlet tarafından yapılması
doğrudan kamu gücünün kötüye kullanımıdır. Bu sebeplerle bu
harç yükümlülüğünün tasarıdan çıkartılması, hukuk devletinin tabii ve zorunlu
bir sonucudur. BAŞKAN– Önergeyi… III.- YOKLAMA (CHP ve MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı) MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Yoklama istiyoruz. BAŞKAN – Yoklama
istiyorsunuz. Yoklama
isteyenleri tespit ediyoruz: Sayın Şandır,
Sayın Uzunırmak, Sayın Çelik, Sayın Çalış, Sayın
Asil, Sayın Ertuğrul, Sayın Doğru, Sayın Özdemir, Sayın Uslu, Sayın Homriş, Sayın Tankut, Sayın
Sipahi, Sayın Çelik, Sayın Ural, Sayın Ergun, Sayın
Köse, Sayın Nalcı, Sayın Anadol, Sayın Ersin, Sayın
Susam. Sayın
milletvekilleri, adlarını okuduğum sayın üyelerin yoklama için sisteme
girmemelerini rica ediyorum. Yoklama için üç
dakika süre veriyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır. VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 2.- Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporu (1/526) (S. Sayısı: 218) (Devam) BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. 7’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 7’nci madde kabul
edilmiştir. 8’inci maddeyi
okutuyorum: MADDE 8- 21/6/1987 tarihli ve 3402 sayılı Kadastro Kanununa aşağıdaki
madde eklenmiştir. "Harcırah EK MADDE 2-
Büyükşehir belediye sınırları içinde yapılan görevlendirmeler hariç olmak üzere
memuriyet mahalli dışında kalması koşuluyla asıl görevli olduğu müdürlüğün
yetki alanı dışında geçici görevle görevlendirilen personele arazi tazminatı
yerine 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah
Kanununun 14 üncü maddesi hükümleri gereğince ödeme yapılır." BAŞKAN – 8’inci madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul. Buyurunuz Sayın
Ertuğrul. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray) – Teşekkürler Sayın Başkan. Konuşmama
başlamadan önce Gazze’de işlenen insanlık suçunu
nefretle kınıyorum. Saldırıların bir an önce bitmesi için herkesin üstüne
düşeni yapmasını bekliyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 218 sıra sayılı Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesi hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maddeyle, bölge merkezi
dâhilinde olup kadastro müdürlüğünün yetki alanı dışındaki müdürlüklere geçici
görevle görevlendirilen personele ödeme yapılmasına ilişkin uygulamada görülen
aksaklıkları gidermek üzere, büyükşehir belediyesi sınırları içinde yapılan
görevlendirmeler hariç olmak üzere, memuriyet mahalli dışında kalması
koşuluyla, asli görevli olduğu müdürlüğün yetki alanı dışında geçici görevle
görevlendirilen personele arazi tazminatı yerine 6245 sayılı Harcırah
Kanunu’nun 14’üncü maddesi hükümleri gereğince ödeme yapılması amaçlanmaktadır.
Tapu Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nda yer alan ve
kamudaki ücret dengesizliğinden olumsuz yönde en çok etkilenen kamu kurum ve
kuruluşlarına ek ödeme verilerek çalışanların mağduriyetleri giderilebilecek ve
ücrette adalet sağlanabilecektir. Bu kurumlarda bilgili ve tecrübeli olarak
çalışanlar adil ücret alamadıkları inancı ile başka kamu kurum ve kuruluşlarına
yatay geçiş yapmak için ciddi bir arayış içindedirler. Hâlbuki getirilip önerge
ile geri çekilen ek ödeme, döner sermaye bütçesinden karşılanacağından, genel
bütçeye herhangi bir ek yük getirmeyecektir. Kamu personel rejiminde “Eşit işe
eşit ücret” konusunda genel bir düzenleme yapılana kadar bu kurumlara da ek
ödemeler verilmelidir. Dolayısıyla, bu kuruluşlara verilecek ek ödemeyle
çalışanların iş veriminin, moral ve motivasyonlarının
artırılması hedeflendiğinden tasarıdan çıkarılması doğru olmayıp, bu
haksızlığın devamı niteliğindedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye genelinde TAKBİS’in kadastral çalışmaları devam ediyor, buna bir ücret
ödeniyor. Ayrıca bazı illerde şehir merkezlerinde kadastral
çalışmalar da başladı, Türkiye genelinde de devam edecek. Buna da bir ödeme
yapılıyor. Tapu ve kadastro teşkilatlarının çok yerde
bazı ihtiyaçları zorla belediyelere karşılattırılıyor. Telefon faturası ve
kırtasiye masrafları da vatandaşlara ödettiriliyor. Genel Müdürlük, tapu müdürlüklerine
“Kendi imkânlarınızla ödeyin.” diye resmî bir yazdı mı? Bu “kendi imkânları” ne
anlama geliyor? Tapu ve kadastro teşkilatları harçlarla devlete yüklü miktarda
gelir sağlarken, bu kurumlar üzerindeki kötü imajı önleyin ve bu kötü imajlara
sebebiyet vermeyin. Hâlen köy
kadastrosu yapılan yerlerin özel sektör marifetiyle ölçümü işe hız katar gibi
gözükmekteyse de birçok vatandaşın itirazlarına yol açacak işlemler olmakta,
bazı bölgelerde özel sektör ile kimi kadastro teknisyenlerinin işi istismar
ettiği, bir günde bir köyün tüm kadastro işlemlerinin tamamlanabildiği
duyulmaktadır. Askı sürecinde yeterince değerlendirme yapılmamakta, vatandaşın
bütün itiraz işlemleri için mahkeme yolu gösterilmektedir. Şu anki hâlde
kadastro, kendi teknisyen ve mühendislerine resmî yoldan vererek
yaptırabileceği işleri memurunu özel sektöre tahsis ederek, gayriresmî
yollar ile özel sektör marifetiyle, sektöre ve kendi personelinin bazılarına rant sağlamaktadır. Bu iş müdürlüklerin kendi imkânlarıyla,
yasal teşvikler de verilerek yapılabilir. Neden araya özel sektörün konulduğu
anlaşılmamaktadır? Çünkü, yukarıda da belirttiğim
üzere, iş zaten hukuki bir süreci gerektirdiğinden sadece ölçmek yeterli
gelmemektedir. Ölçüm işinin hızlı yapılıyor olması, işin tescil ve hukuki
tarafı devreye girdiğinde bir anlam ifade etmemektedir. Tapu ve kadastro
teşkilatları devlete harç düzeyinde yüklü miktarda katkı sağlamaktayken
Türkiye’de kadastro problemleri nedeniyle birçok yatırım, devlete ait işgalli
arazilerin tespiti ve bunun gibi her türlü faaliyette sıkıntılar olmaktadır. Tapu ve kadastronun devlete sağladığı gelir, bu teşkilata işlerinin
yürütülmesi için bu gelirlerden, personele de yaptığı işe göre ayrıca para
verilirse, problemlerin birçoğunun düzeleceği, belki de özel sektöre gerek
kalmaksızın yapılması gerekli her türlü kadastronun, müdürlüklerin kendi
imkânlarıyla yapılabileceğini, orta vadede sorunların çözümüyle birlikte
dolaylı olarak devletin gelirlerinin artacağını da düşünmekteyiz. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kadastro teşkilatları bölge müdürlükleri olduğu için,
burada çalışanların harcırahları, 6245 sayılı Yasa’nın 50’nci maddesine göre,
kendi görev yeriymiş gibi düşünülerek harcırah gündeliği yerine kadro, derece
ve görevlerinin özelliklerine göre bütçe kanunlarında belirlenecek miktarlardan
gündelik tazminat olarak ödenmektedir. Bu husustaki il bazında ilçelere yapılan
görevlendirmelere dahi genel hükümlere göre gündelik ödenmesi gerekmektedir.
Şöyle ki: Aksaray ilinin tesis kadastrosu bitmiştir. Talebe bağlı işlerde
hizmetler yürütülmektedir. Talebe bağlı hizmetlerde 470 sayılı Harçlar
Kanunu’nun 70’inci maddesine göre, ulaşım giderleri ve memurun harcırahının
talep sahiplerince karşılanması gerektiğinden, örneğin Aksaray’a (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen,
sözlerinizi tamamlayınız. Buyurunuz. OSMAN ERTUĞRUL
(Devamla) – Açlık sınırının 1.072 TL olarak açıklandığı bir zamanda, her geçen
gün ekonomik sıkıntısı artan kamu çalışanlarının dertlerine bir an önce çare
bulunması dileğiyle kanunun hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Ertuğrul. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Mehmet Ali
Susam. Buyurunuz Sayın
Susam. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tapu
kanununun 8’inci maddesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Tapu kanunuyla
ilgili çok ayrıntılı şeyler söylemeyeceğim ama burada bir acımı paylaşmak
istiyorum. Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar teşkilatında uzun dönem Genel Başkan
Vekilliği yapmış, aynı zamanda Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu
Genel Başkanlığını yürütmüş ve hâlen İstanbul Birlik Başkanlığı görevini
yürüten Sayın Suat Yalkın’ı bugün kaybetmenin
üzüntüsünü sizlerle paylaşmak istiyorum. Sayın Suat Yalkın, esnaf teşkilatı içerisinde gerçekten hizmetleriyle
hem teşkilat kanununun çıkmasında, 507 sayılı Kanun’un çıkmasında, ondan
sonraki süreçlerde Kanun’un düzenlenmesinde ve teşkilatın güçlü bir şekilde 4
milyon esnaf ve sanatkâr camiasının temsilinde bilgi birikimiyle İstanbul gibi
büyük bir ilin başkanlığı noktasında çok önemli hizmetler vermiş, çok değerli
bir büyüğümüzdür. Uzun yıllar demokrasi hareketine de destek vermiş,
siyaseten de Meclis üyelikleri ve siyasi parti yöneticilikleri yapmış değerli
büyüğümüzün yarın cenazesi İstanbul’da Fatih Camii’nden kaldırılacak. Bu
duygularımı, onunla birlikte esnaf teşkilatında uzun dönem görev yapmış bir
dostu, bir arkadaşı olarak sizlerle paylaşmak istedim. Yakınlarına ve esnaf
camiasına başsağlığı diliyorum ve bu duygularla yasanın da hayırlı, uğurlu
olmasını temenni ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Susam. Şahsı adına Hatay
Milletvekili Orhan Karasayar… Yok. Şahsı adına Rize
Milletvekili Bayram Ali Bayramoğlu… Yok. Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemini başlatıyorum. Buyurunuz Sayın
Ural. KADİR URAL
(Mersin) – Teşekkür ediyorum Başkanım. Sayın Bakanım, bu
9’uncu maddemizde, zannedersem, sadece müdürlüğün yetki alanı dışında
kalanlarla alakalı olarak bir geçici görevle görevlendirilen personel dedik, fakat, mesela Silifke’de oturan bir kadastro teknisyeni
ölçüme Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Ural. Buyurunuz Sayın
Bakan. BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – Kadastro çalışanı ve arazi tazminatı
ile kadastro tazminatı alanlar ek fazla mesai alamayacaklar. Sadece tapu sicil
müdürlüklerinde çalışanların, en fazla günlük 110 kuruşluk bu rakam 330’a
çıkacak ve bununla ilgili ellerine geçen rakam biraz daha artacak. Sizin
söylediğiniz Harcırah Kanunu’na tabi, bütün kamu kuruluşlarında aynı rakam
ödeniyor Değerli Milletvekilim. Yani özellikle Tapu Kadastroda çalışanlar
değil, bu Harcırah Kanunu nedeniyle tüm kamuda çalışanlar aynı uygulamaya
tabidir. Silifke’deki uygulama da bunun bir göstergesidir. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan. Ek madde 2’yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Ek madde 2 kabul
edilmiştir. On dakika ara
veriyorum. Kapanma Saati: 19.17 ALTINCI OTURUM Açılma Saati: 19.29 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN
(Adana), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44’üncü Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum. 218 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 3’üncü sırada yer
alan Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız. 3.- Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/663) (S.
Sayısı: 319) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 4’üncü sırada yer alan, Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile
Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması
Hakkında Kanun Tasarısı ve Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin;
Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu ve 2 Milletvekilinin; Giresun
Milletvekili Ali Temür’ün; Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız. 4.- Karşılıksız Çek ve Protestolu
Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların Dikkate
Alınmaması Hakkında Kanun Tasarısı ve Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 2
Milletvekilinin; Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 2 Milletvekilinin;
Giresun Milletvekili Ali Temür’ün; Benzer Mahiyetteki
Kanun Teklifleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (1/664, 2/59, 2/261, 2/357, 2/370) (S. Sayısı: 320) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 5’inci sırada yer
alan, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız. 5.- Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonu Raporu (1/608) (S. Sayısı: 266) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 6’ncı sırada yer
alan, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Yönelik Kyoto
Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve
Avrupa Birliği Uyum ile Dışişleri Komisyonları Raporlarının görüşmesine
başlayacağız. 6.- Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesine Yönelik Kyoto Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ile Çevre ve Avrupa Birliği Uyum ile Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/597) (S. Sayısı: 268) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 7’nci sırada yer
alan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti
Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale
İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının görüşmelerine başlayacağız. 7.- Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti
Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri
ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/543)
(S. Sayısı: 263) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 8’inci sırada yer alan, Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve Antalya Milletvekili Mevlüt
Çavuşoğlu’nun; Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Antalya Milletvekili Sadık Badak
ve 5 Milletvekilinin; Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 4 Milletvekilinin; Türk Ceza
Yasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız. 8.- Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve Antalya Milletvekili Mevlüt
Çavuşoğlu’nun; Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi; Antalya Milletvekili Sadık Badak
ve 5 Milletvekilinin; Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 4 Milletvekilinin; Türk Ceza
Yasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu
(2/283, 2/270, 2/277) (S.Sayısı: 272) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 9’uncu sırada yer
alan, Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin
Akbulut’un; Dernekler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 22
Milletvekilinin; 23. 11.2004 Tarihli ve 5253 Sayılı
Dernekler Kanununun 27. Maddesinde Kızılay ile İlgili Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız. 9.- Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un; Dernekler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt ve 22 Milletvekilinin; 23.11.2004 Tarihli ve 5253 Sayılı Dernekler
Kanununun 27. Maddesinde Kızılay ile İlgili Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/290, 2/286) (S.Sayısı: 283) (x) BAŞKAN –
Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Komisyon raporu
283 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – CHP Grubu adına Ankara Milletvekili Tekin Bingöl konuşacak. BAŞKAN – Teklifin
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Tekin
Bingöl konuşacaktır. Buyurunuz Sayın
Tekin Bingöl. (CHP sıralarından alkışlar) (x) 283 S. Sayılı Basmayazı Tutanağı’na eklidir. Süreniz yirmi
dakikadır. CHP GRUBU ADINA
TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 283 sıra sayılı
tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım. İsrailoğulları, kavmini korumak
için Masada Kalesi’ne sığınmıştı. Onlar için o kale son kaleydi. Sırf kendi
kavimlerini idame ettirmek adına uzun yıllar o kalede esir kaldılar. Musa,
kavmini korumak, kendi tebaasını zulümden kurtarmak için asasıyla nehri yardı.
Hitler’in Nazizmi yeryüzünde Yahudileri yok etmek
için müthiş bir katliam uyguladı. Bütün bunları yaşayan bir topluluğun
bunlardan hiç ders almamışçasına Gazze’de insanlık
suçu işleyerek yüzlerce çocuğu, kadını acımasızca katletmeleri esnasında orada
uluslararası insani yardım kuruluşumuz, kızıl hilalli bayrağıyla Türk Kızılayı vardı. Kızılay Endonezya’da yüzyılın en büyük
felaketi yaşanırken yine o felaketin acılarını, yaralarını bir nebze sarmak
için Endonezya’daydı, Aceh’deydi. Kızılay bir başka
insanlık suçu işlenen Darfur’da vardı. Kısacası,
dünyanın neresinde bir felaket, bir afet varsa Kızılayımız
orada ve ülkemiz sınırları içerisinde tüm afetlerde, tüm doğal felaketlerde
yurttaşlarımızın yardımına ilk etapta koşan hep yine bu insani yardım
kuruluşumuz Kızılay olmuştur. Değerli
milletvekilleri, “Hilali Ahmer” adıyla yüz kırk yıl
önce kurulan Kızılay Mustafa Kemal’in talimatıyla “Kızılay” adını almıştır ve
günümüzde yaklaşık yedi yüz şubesiyle bu insani yardım amaçlı faaliyetlerinin
yanı sıra sağlık alanında da yurttaşlarımıza çok önemli hizmetler sunmaktadır.
Bildiğiniz gibi Kızılay ülkemizde vatandaşlarımızın en önemli kan
tedarikçisidir. En çaresizlik içerisinde olan hasta ve hasta yakınlarımızın
hemen aklına gelen ve başvurulan kuruluş Kızılay olmuştur. Kızılay bu yüz
kırk yıllık süre içerisinde devletten önemli yardımlar hemen hemen hiç almamıştır. Sadece yurttaşlarımızın ayni ve nakdî
yardımlarıyla bugüne kadar güçlenerek, büyüyerek gelmeyi başarmıştır.
Vatandaşlarımız Kızılay gibi meşru bir yardım kuruluşuna, bu tür yardım
kuruluşlarına her anlamda önemli katkılar sunmuşlardır. Kızılayın çok temel
ilkeleri vardır. Bu ilkelerin başında bağımsızlık ve evrensellik gelmekte,
yardımı amaçlayan temel bir felsefe gütmekte ve hepsinden önemlisi ise kâr
amacı gütmemesi gibi çok önemli, çok insani ilkelerle hayatiyetini
sürdürmektedir. Ancak hatırlarsınız, 17 Ağustos depremi Kızılay için bir
kırılma noktası olmuştur. Maalesef hafızalarımızda, o günün acılarını yaşarken
yeniden görüntüler hâlâ kötü bir iz olarak kalmıştır. Miadını doldurmuş
ilaçlar, bayatlamış gıda maddeleri, lime lime olmuş
battaniyeler ve çadırlar dağıtılmıştı ve maalesef hiç de sağlıklı olmayan bir
dağıtım söz konusu idi. Bu, yıllardır büyük bir saygınlığı olan Kızılay için
maalesef vatandaşlarımız arasında bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Ve yine
üzülerek belirtmek istiyorum ki o tarihten sonra Kızılay çok ciddi bir şekilde
kongreler sürecine girmiş, mahkeme kararlarıyla kongreler yapılmış, yıllarca
omuz omuza Kızılayda yöneticilik yapan yöneticiler
maalesef kamuoyunda birbirini suçlayan, acımasızca eleştiren bir anlayışla
kamuoyunun karşısına çıkmışlardır. Son dönemlerde bu olumsuz tablo Kızılaya yapılan yardımların ve özellikle kan bağışlarının
da azalmasına yol açmıştır. Ama bütün bunlara rağmen, Kızılay bizim en önemli
insani yardım kuruluşumuzdur, koruyup kollamamız gereken en önemli kuruluştur. Zira, meşru anlamda, herhangi bir siyasi amaç ve şaibeye
mahal bırakmadan ulusal ve uluslararası insani yardım yapan kuruluş olması
nedeniyle son derece önemli bir kuruluştur. Değerli
milletvekilleri, bu süreden sonra bir durgunluk dönemine girmiş Kızılayımız ve bir toparlanma süreci yaşanmıştır. Yalnız
son dönemlerde yine Kızılayda bazı ilgi çekici
uygulamalarla karşılaşmaktayız, bunların birkaçını dikkatinize sunmak
istiyorum: Kızılayın Halide Edip Adıvar’ın bağışıyla
kurulmuş olan ve onun adıyla yaşatılan bir hemşirelik okulu var idi, bu okul
Kızılay yönetimi tarafından “Maddi olarak finanse edemiyoruz.” gerekçesiyle
maalesef kapatılmıştır. Takdir edersiniz ki ülkemizin yardımcı sağlık
personeline son derece ihtiyacı vardır, bu konuda ciddi açık vardır. Hele hele sağlık konusunda ciddi çalışmalar yapan, kan bağışları
alan Kızılayın hemşire ihtiyacını da karşılayacak
böyle bir kuruluşun dar bir anlayışla kapatılması son derece manidardır. Değerli
milletvekilleri, yine bir başka uygulama, Kızılayda
yıllardır çalışan ama son dönemde yaşam koşullarının ağırlaşması nedeniyle,
özlük haklarındaki birtakım kötü gidiş nedeniyle en doğal hakları olan,
anayasal hak olan sendika üyesi olma hakkını kullanan Kızılay personeline
yapılan uygulamayı da dikkatlerinize sunmak istiyorum. Yaklaşık 15 personel,
birlik içerisinde, dayanışma içerisinde sorunlarını daha derli toplu kamuoyuna
ve Kızılay yönetimine duyurmak adına gidip sendikaya üye olmuşlar. Sendikaya
üye olduktan sonra Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından doğal olarak bildirilmesi
zorunlu olan üyelik formlarının kuruma bildirilmesinin akabinde, bu 15
personel, geçici görevle kan merkezi dahi olmayan Şırnak ve Ardahan illerinde
görevlendirilmişlerdir. Bu görevliler, beş ila yirmi bir yıl arasında Kızılay’a
hizmet veren görevlilerdir ve bu görevliler, hac döneminde hacı adaylarımıza
orada sağlık hizmetleri sunup hac farizasını da yerine getiren görevlilerdir.
Bu görevliler, yaz aylarında gençlik kamplarında gençlerimize hizmet sunan,
geçici görevlendirmeden kaçmayan personeldir. Bu görevliler, dünyanın neresinde
olursa olsun bir tabii afet karşısında Kızılayın
yapacağı yardım kampanyasında görev alan personeldir ama itiraz ettikleri için
maalesef on beş gün sonra bu 15 personelin Kızılayla
ilişkileri kesilerek görevlerine son verilmiştir. Değerli
milletvekilleri, bu sendikalar, Kızılayın
kampanyalarında en önde görev alan, kendi personeline yardım ve kan bağışında
birinci derecede sorumluluk üstlenen sendikalardır ve bu sendikalar, ne
hikmetse Kızılay tarafından çeşitli plaketlerle,
sertifikalarla ödüllendirilen sendikalardır. Ama gelin görün ki, insani yardım
kuruluşu temel felsefesinde kesinlikle siyaset olmayan, bağımsızlık ve
evrensellik olan bir kurum tarafından işlerine son verilmiştir. Bu anlayış, bu
uygulama Kızılayın felsefesiyle taban tabana zıttır
değerli milletvekilleri. Ben, umut
ediyorum ki, Değerli Kızılay Başkanı ve yöneticileri benim dile getirdiğim bu
ve benzeri sorunların süratle üzerine giderek bu sorunların bertaraf edilmesi
ve Kızılay gibi çok güzide bir kurumda bir daha yaşanmaması doğrultusunda
gerekli tedbirleri alırlar. Kızılay bizim
için çok önemlidir. Özellikle son dönemlerde bazı yardım kuruluşlarının ortaya
koyduğu tablolar sonucunda, herkesin koruyup kollaması gereken çok önemli bir
kurumdur Kızılay kurumumuz. O bizim göz bebeğimiz gibi korumamız gereken bir
kurumdur. Kızılay o nedenle çok önemli bir kurumdur ve o nedenle biz bu yasayı
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak destekliyoruz. Kızılayın
büyümesi, bu insani yardım anlayışının çok daha büyük anlamda dal budak sararak
büyümesi adına Cumhuriyet Halk Partisi olarak elimizden ne geliyorsa yapmak
konusunda duyarlılığımızı bir kez daha ifade ediyorum. Beni dinlediğiniz
için hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bingöl. Gruplar adına
başka söz yok. Maddenin tümü
üzerinde şahsı adına Tunceli Milletvekili Sayın Genç. Buyurunuz Sayın
Genç. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 283 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tabii, Türkiye Cumhuriyeti devleti ciddi bir devlet. Bu ciddi devletin her faaliyetinin de her organ tarafından ciddi
bir statü içinde nazara alınması, yürütülmesi gerekir. Yani şimd,i daha önce burada bir
kanun müzakere ediyoruz, onu kesiyoruz bilmem 9’uncu sıradaki Kızılayla ilgili bir kanuna geçiyoruz. Bizim haberimiz yok.
Yahu, niye birdenbire bu kanunları bu kadar atlıyorsunuz, buna geliyorsunuz?
Bunun ihtiyacı ne? Bir parlamenter olarak bunları bilmemiz lazım. Olabilir,
grubu olan partilere bunlar izah edilebilir. Efendim, siz bir şey demediniz,
“Kızılay kanununa geçiyoruz.” dendi. Niye geçtiniz ama? Sebebi neydi? Yani en
azından burada Hükûmet ve komisyon sırasında oturan
arkadaşlarımız “Yahu, işte şu zaruretten dolayı bu teklife geçiyoruz.”
diyebilirlerdi, yani bunlar bize açıklanmadan… Yani, şimdi
tabii, siyasi iktidar grupları da hep “Bizim 340 milletvekilimiz var. Biz
istediğimizi yaparız.” hesabıyla burada faaliyette bulunmaya çalışıyorlar.
Beyler, bu kürsü… Türkiye Cumhuriyeti devletinin her kademesindeki insanların
görev yaptığı bir salondur burası. Bu salonun her köşesinde oturan herkesin
burada düşünceleri vardır, bu düşüncelerin de herkes tarafından nazara alınması
lazım. Ha, bu düşüncelerin vicdan süzgecinden geçirilmesi
lazım, Anayasa’ya uygun olması lazım, işte milletvekili yeminindeki ilkelere
uygun olması lazım, bunları hepimizin kabul etmesi lazım. Ama “Benim 340
milletvekilim var, ben istediğimi geçiririm.” ama sıkıştığın zaman da “Yahu
hele sen şimdi konuşma.” denilirse… O olabilir, yani ben bundan şikâyetçi
değilim ama burada dile getirilen konu bu kanunu niye çıkarıyoruz? Yani evvela işte
“Türkiye Kızılay Derneği uluslararası anlaşmalara göre tayin edilen nitelik ve
duruma göre; Merkezinde genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kurulu,
şubelerinde genel kurul ve yönetim kurulu oluşturulması şartıyla tüzüğünde
belirlenen şekilde teşkilatlanır ve yönetilir.” Zaten bir yerde bir tüzük
varsa, bir yönetim varsa ona göre teşkilatlanır, yönetilir. Burada eksik olan
ne, yani bizim anlamak istediğimiz bu. Şimdi, bakın
değerli milletvekilleri, şimdi, İsrail bugün Gazze’de
vahşet işliyor. İşte vahşet işlendi, tabii hakikaten insan olan bu vahşetin
karşısında bütün gücüyle durur. Bu vahşetin durması için mücadele etmesi lazım.
Ama burada, mesela bir yılbaşında 7 tane genç zehirlendi, öldü, doğal gazdan
zehirlendi. Ama sizin İktidarınızdaki hiçbir yöneticiniz “Yahu bunlar Türk
gençleridir, Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşlarıdır, bunlar işte bizim
devletin hatası nedeniyle gittiler, öldüler…” Bir şey demediler, üstelik de iftira
attılar bu çocuklara. Böyle bir devlet anlayışı olur mu? Hele hele iktidarda bulunan bir zihniyet… Tamam, Tayyip
Erdoğan dün… Gazze’den gelen o gençlerin, o
çocukların acılarını hepimiz görüyoruz, gözyaşı dökülebilir. Yani güzel bir şey
ama bunlar hep siyasi yatırım. Arkadaşlar… MURAT YILDIRIM
(Çorum) – Allah’tan kork! KAMER GENÇ
(Devamla) – Allah’tan siz korkun. MURAT YILDIRIM
(Çorum) – Biz korkuyoruz, sen de kork! KAMER GENÇ
(Devamla) – İşte sizin Allah korkusu yok içinizde. Sizin içinizde Allah korkusu
olsa var ya, bu memleketi böyle hunharca yönetemezsiniz. AVNİ ERDEMİR
(Amasya) – Onu Allah bilir. KAMER GENÇ
(Devamla) – Yani işte bu memleketin kaynaklarını kendi yandaşlarınıza bu kadar
hunharca kanalize edemezsiniz. Bu memleketin
belediyedeki kaynaklarını bu kadar yandaşlarına kanalize
edemezsiniz. Bugün siz Melih
Gökçek’in Ankara’da doğal gazda, suda, çeşitli alanlarda bu halka attıkları
kazıklara rağmen halkla alay edercesine Melih Gökçek’i getirip de Ankara’da
belediye başkan adayı gösteremezsiniz. Diyorsunuz ki: “Yani benim iktidar gücüm
var, ondan sonra da sen istersen buna oy ver istersen verme.” Şimdi, Allah’tan korkmak Allah’ı tanıyan insanlara mahsus. Allah’ı tanımayan insanlar Allah’tan korkmaz. AVNİ ERDEMİR
(Amasya) – Doğru söylüyorsun, aynen öyle. KAMER GENÇ
(Devamla) – Ben Allah’ın varlığına inanan insanım ve Allah’a karşı büyük bir…
Onun beni yarattığına inanan bir insanım çünkü ben o güç, o korku ve o vicdan
ölçüsü içinde kendi siyasi faaliyetlerinde bulunan bir insanım. Ama siyaset icabı
için ikiyüzlü değilim. Efendime
söyleyeyim, insan insandır. İnsanın dini de değişik… Benim için mezhebi de,
ırkı da neyi olursa olsun benim özümde insan temel ögedir.
İnsanı insan olarak kabul ederim, insan benim için her yerde değerli bir
varlıktır. Ama yani bir siyasi iktidar koltuğunda oturmak için istismarcı
olmam. Ben giderim, vatandaşın, devletin malına el uzatmam. Şimdi, bunu
görüyoruz yani. Yıllarca buralarda faaliyette, görüyoruz. Şimdi, değerli
milletvekilleri, elbette ki, fantezi için, bakın, gidip de… Tamam… Evvela
Türkiye Cumhuriyeti devleti hududu içinde o kadar muhtaç insan var ki, o kadar
açlık sınırı içinde yaşayan insanlar var ki… Evvela özümüzü görelim, evvela
insanlarımızı görelim. İşte, ben bu hafta sonu Tunceli’deydim. O kadar çok
sefalet içinde ki insanlar… Okula giden öğrenciler, işte, vasıta bulamıyorlar,
devletin imkânları bunlara yardım etmiyor, oradaki -yeterli araç-gereç olmaması
nedeniyle- yollar usulüne uygun, zamanında açılmıyor, icabında, bölge yatılı
okullarında, YİBO’larda yeteri kadar ısınma araçları
yok. Bunları evvela… Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde yaşayan, biz, Türk
milletinin bir ferdi olarak, Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşları olarak
evvela bu insanların refahını artıracağız, ondan sonra gösteriş için gideceğiz
birilerine yardım edeceğiz. Gitmişsiniz, Afganistan’a 400 milyon dolar yardım
etmişsiniz. Kimin için yapıyorsunuz? Amerika’nın gözüne girmek için
yapıyorsunuz. Bana ne Amerika’dan kardeşim! Bana ne Amerika’dan! Evvela ben
Türkiye Cumhuriyeti devleti hududu içinde yaşayan vatandaşıma yardım etmek
zorundayım, evvela burada sefalet içinde olan şeyleri… Şimdi, dernekleri
o kadar horca kullanıyorsunuz ki. Derneklerin özünde… İnsanlık duygusunun bir
gereği olarak herkes zor içinde olan insanlara yardım etmek zorundadır. Bakın,
gittiniz Almanya’da Deniz Feneri... O, Almanya’da çalışan insanlar yıllarca
yemediler, içmediler, ondan sonra, çocuklarını okutmadılar, para biriktirdiler.
Gittiler camilerde vaaz verdiler... O insanların Allah’a inancı çok yüksek. Ama
Allah’a inancı olan o insanların o inançlarını o kadar kötü istismar ettiniz
ki. O paraları Türkiye’ye getirdiniz. Türkiye’ye getirilen o paralar nereye
gitti? Ben soruyorum şimdi, diyorum ki: 14 milyon euro
gelen kişi Zekeriya Karaman’ın oğlu ile Tayyip Erdoğan’ın oğlu bacanak. E,
buraya gelen o paralar nereye gitti kardeşim? Çıkın burada hesap verin yahu! Efendim, burada,
Türkiye’de birtakım derneklere, insanların yine en kutsal duyguları olan
Müslümanlık duyguları, din duyguları istismar ediliyor, para toplanıyor. Bu
paralar niçin siyasi amaçlar için kullanılıyor? Bu siyasi
amaç. Yani bu da dine, Allah’a karşı, bana gösterilen, insanların
inançlarına karşı gösterilen en büyük saygısızlık, çünkü insanlar eğer muhtaçsa
o insanları teşhir etmeye gerek yok. İnsanlar kendi varlıklarında birtakım
insanlara eğer yardım ediyorsa, bunları gösterişe de gerek yok. Türkiye
Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletiyse, Türkiye'nin kaynaklarını vergi
yoluyla toplayalım, böyle dernekler mernekler yoluyla
değil. Vergi yoluyla toplayalım. Sosyal amaçlı bir devlet
Türkiye Cumhuriyeti devleti. Anayasa’nın 2’nci maddesinde sosyal devletin ne
olduğu belirtilmiştir, bunu okuma yazması olan herkes de biliyor ve bu okuma
yazması olan insanlar işte buraya gelmiştir, Parlamentoya gelmiştir; bu
Anayasa’nın çizdiği hudutlar içinde sosyal amaçlı kanunlar yapalım, bunları
seçim malzemesi yapmayalım, ondan sonra, insanlara, muhtaç olan insanlara,
öğrenciye, köylüye, şehirliye, şehirde olup da işsiz olan insanlara sosyal
amaçlı, kanunlar çerçevesinde, genel, hukuka uygun çerçeve içinde yardım
yapalım. E, şimdi, siz öyle yapmıyorsunuz ki. Belediyeler kömür
dağıtıyor. Bu kömürden o kadar büyük kazançlar sağlanıyor ki. Bir defa kömür
ocakları, evvela, sizin yandaşlarınız tarafından işletiliyor. Orada maliyet 10
lira ise 50 lira gösteriyorsunuz, bir defa 4 misli oradan kâr ediyor. Sonra,
normal olarak, böyle ihale yoluyla araçlara taşıtmıyorsunuz, kendi
yandaşlarınızın nakliye vasıtalarıyla taşıtıyorsunuz. AVNİ ERDEMİR
(Amasya) – Kanunla ne alakası var bunun? KAMER GENÇ
(Devamla) – Ayrıca da yine size yandaş olanların kanalıyla orada çalışarak
dağıtıyorsunuz, yani bir taşla 10 tane kuş vuruyorsunuz. AHMET YENİ
(Samsun) – Türk halkının tamamı bizim yanımızda! KAMER GENÇ
(Devamla) – Bu, insanlık ölçüsüyle bağdaşmayan bir davranıştır, davranış
biçimleri. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. Buyurunuz. KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi, biz diyoruz ki… Bakın, burada istediğimiz… Beyler, Türkiye
Cumhuriyeti devleti bizim devletimizdir. Bu devleti öyle güzel yönetelim ki bu
devletin geleceğini dünyaya lider yapabilecek bir yönetim gösterelim. Ama, sizde öyle bir şey yok ki. Bölücülük var, ırkçılık var,
mezhepçilik var. Ya, ben sizden rica ediyorum. Bir tane… MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Nerede bölücülük var? Sen yapıyorsun bölücülüğü, ırkçılığı! KAMER GENÇ
(Devamla) – Bir dakika… Bakın, ben bir şey söylüyorum. ALİ KOYUNCU
(Bursa) – Bölücü sensin! Sensin bölücü! KAMER GENÇ
(Devamla) – Bir kaymakamlık imtihanını kazanan insanlar var, hâkimlik
imtihanını kazanan insanlar var. Bakın, beşinci sırada, onuncu sırada, on
beşinci sırada kazanan insanlar var. Sonucunu göstereceğim bakalım. Sırf Alevi
inancını taşıdığı için kazanır mı kazanmaz mı? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Bak, hâlâ bölücülük yapıyorsun! KAMER GENÇ
(Devamla) – Göreceğiz ya. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Türkiye’de senden büyük bölücü yok. KAMER GENÇ
(Devamla) – Göreceğiz, göreceğiz. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Bir tek bölücü sensin! KAMER GENÇ
(Devamla) – Bakın, hâkimlik imtihanında bu var, idari yargıda var, adli yargıda
var. Bakın… MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Bölücüsün, bölücü! KAMER GENÇ
(Devamla) – Ya niye?.. Arkadaş, “ayinesi
iştir” ben size diyorum. Ben… MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Bölücülük yapıyorsun, bölücülükle itham ediyorsun. KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi, burada bağırmanıza gerek yok. Ben, bunları
getirip kürsüde konuşacağım size. AHMET YENİ
(Samsun) – Tam bölücülük yapıyorsun. KAMER GENÇ (Devamla)
– Getirip… Göreceksiniz. Evet, bu kanun Kızılaya faydalı olacaksa ben de destekliyorum. Saygılar
sunuyorum. SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) – Sen bölücüsün. Hiç doğruları söylemiyorsun. Her şey var
sende. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Genç. Çalışma süremizin
sonuna geldiğimiz için, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 15
Ocak 2009 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati: 19.56 |
|