DÖNEM: 23 CİLT: 37 YASAMA YILI: 3 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 41’inci
Birleşim 7 Ocak 2009 Çarşamba İ Ç İ N D E K İ L
E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III.
- YOKLAMA IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Kars
Milletvekili Zeki Karabayır’ın, Sarıkamış
Harekâtı’nın 94’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması 2.- İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmaz’ın,
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması 3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Osmaniye’nin düşman
işgalinden kurtuluş gününe, İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırıyı kınadığına
ve Milliyetçi Hareket Partisinin, Meclis çalışmalarına muhalefet olarak verdiği
yapıcı katkıyı bundan sonra da devam ettireceğine ilişkin gündem dışı konuşması V.-
AÇIKLAMALAR 1.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, Osmaniye’nin düşman işgalinden kurtuluşuyla
ilgili açıklaması VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Önergeler 1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/1020, 6/1101) esas numaralı sözlü sorularını
geri aldığına ilişkin önergesi (4/106) 2.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun (6/1116) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/107) B) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 20
milletvekilinin, taksici esnafının sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/294) 2.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 19 milletvekilinin, sendikal örgütlenmedeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/295) 3.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan ve 20 milletvekilinin, kara mayınları konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/296) C) Tezkereler 1.- Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırım’ın, Suriye’ye yaptığı resmî
ziyarete iştirak eden milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/649) 2.- Devlet Bakanı
Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun,
Almanya’ya yaptığı resmî ziyarete iştirak eden milletvekiline ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/650) 3.- Sağlık Bakanı
Recep Akdağ’ın, Bosna-Hersek’e
yaptığı resmî ziyarete iştirak eden milletvekiline ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/651) 4.- Devlet Bakanı
Kürşad Tüzmen’in, Polonya’ya yaptığı resmî ziyarete
iştirak eden milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/652) VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96) 2.- Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları
Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/537)
(S.Sayısı: 236) VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın,
sözlerini çarpıttığı iddiasıyla konuşması IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, sağlık sorunu yaşayan tutuklu ve hükümlülere
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/4812) (Ek Cevap) 2.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, Roj TV’nin kapatılması
için başvuru yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri
Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/5564) 3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Roj Tv’nin
kapatılması için başvuru yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/5566) 4.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Türk soylu Yunan uyrukluların çalışma izinlerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said
Yazıcıoğlu’nun cevabı (7/5763) 5.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl’ün, bir baraj projesine yönelik iddialara ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/5773) 6.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Yemen açıklarında kaçırılan Türk gemisine
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/5859) 7.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, bir termik santralin
çevreye etkilerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/5909) 8.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, bir müsteşar yardımcısının sahte belge düzenlediği
iddiasına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak ‘ın
cevabı (7/5950) 9.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, öldürülen bir
kadına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı (7/5956) 10.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
şiddet mağduru kadınlara yönelik çalışmalara ve bir sığınma evine, - Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, kadın sığınma evlerine, İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/5973),
(7/5974) 11.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, Mersin Orman Bölge Müdürlüğündeki bazı personel
işlemlerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/6054) 12.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Bilecik Belediyesinin
ormana zarar verdiği iddiasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/6055) 13.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, bir gölet projesine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/6057) 14.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
Babaeski ilçesi içme suyuna arsenik karıştığı iddiasına ilişkin sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/6058) 15.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, Orman Genel
Müdürlüğündeki atamalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/6059) 16.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, bir gölet projesine ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/6061) 17.- Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, Eskişehir’de
yapılması planlanan stadyuma ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/6139) I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı. Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Gazze’deki
olaylar ve barışın teminine yönelik çabalar konusunda açıklamada bulundu; MHP
Ankara Milletvekili Ahmet Deniz Bölükbaşı, CHP Bursa Milletvekili Onur Öymen, DTP Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve AK PARTİ
İstanbul Milletvekili Egemen Bağış grupları adına, Balıkesir Milletvekili
Hüseyin Pazarcı ve Tunceli Milletvekili Kamer Genç’de
şahısları adına aynı konuda görüşlerini belirttiler. Oturum Başkanı ve TBMM Başkan Vekili Meral Akşener,
Başkanlık Divanı olarak, İsrail’in Filistin topraklarında, Gazze’de,
bütün dünyanın gözleri önünde ölçüsüz ve pervasız güç kullanımı sonucu yaşanan
insanlık dramının, kan ve gözyaşının bir an evvel son bulmasının temenni
edildiğine; Meclis Başkanı Köksal Toptan tarafından, İsrail’in Gazze şeridinde gerçekleştirdiği askerî harekât nedeniyle
zor durumda kalan Gazze halkına Türk Kızılay’ı
aracılığıyla insani yardım yapılacağı ve bu amaçla Ziraat Bankası Türkiye Büyük
Millet Meclisi Şubesinde bir hesap açtırıldığına, isteyen milletvekillerinin
belirtilen hesap numarasına uygun görecekleri miktarda yardım yapabileceklerine
ilişkin bir açıklamada bulundu. Adana
Milletvekilleri; Fatoş Gürkan, Hulusi Güvel, Yılmaz Tankut, 5 Ocak Adana
ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 87’nci yıl dönümü ve İsrail’in Gazze’de yarattığı insanlık dramı münasebetiyle gündem dışı
birer konuşma yaptılar. Makedonya
Cumhuriyeti Meclis Başkanı Trajko Veljanoski’nin
ve Arnavutluk Halk Meclisi Başkanı Jozefina Topalli’nin davetlerine icabet edecek Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak
üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere, Etiyopya
Halkların Temsilcileri Meclisi Başkanı Teshoma Toga ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin
uygun bulunduğuna, İlişkin Başkanlık
tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın (6/1014, 6/1015,
6/1016), Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/992, 6/993, 6/1023, 6/1029, 6/1030), Esas numaralı
sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergeleri okundu; sözlü soruların geri
verildiği bildirildi. Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu ve 19 milletvekilinin,
fındık üreticilerinin (10/291), Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 23 milletvekilinin, Gaziantep ilinin eğitim
(10/292), Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 20 milletvekilinin,
kamuda alt işverenlik uygulaması ile ilgili (10/293), Sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı. Dengeli Bir Çevre İçin Küresel Parlamenterler Organizasyonu (GLOBE
Europe) tarafından, Avrupa Birliği (AB) Çek
Cumhuriyeti Dönem Başkanlığınca Çek Cumhuriyeti’nin Başkenti Prag’da AB Ulusal
Parlamentoları ile AB Parlamentosunun Enerji ve Çevre Komisyonu Başkanlarının
katılımlarıyla gerçekleştirilecek “Avrupa İçin Güvenli ve Sürdürülebilir
Enerji” başlıklı toplantıya ismen davet edilen Ankara Milletvekili TBMM Çevre
Komisyonu Başkanı Nazmi Haluk Özdalga’nın
icabet etmesine, TBMM Başkanı
Köksal Toptan’ın, Cezayir Ulusal Halk Meclisi Başkanı Abdelaziz
Ziari’nin Cezayir’e resmî davetine beraberindeki
Parlamento heyetiyle birlikte icabetine, İlişkin Başkanlık
tezkereleri kabul edildi. Genel Kurulu
ziyaret eden Kazakistan Meclisi Parlamentolararası
Dostluk Grubu Başkanı Nurbak Rüstemov
ve beraberindeki heyete Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denildi. Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay’ın; Almanya’ya, Kırgızistan’a; Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın, Libya’ya, Yaptıkları resmî
ziyarete; 10-13 Ekim 2008
tarihleri arasında İran’da yapılan Türkiye-İran Sınır Ticareti Ortak Komite V.
Dönem Toplantısına; İştirak eden
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkereleri kabul edildi. Gündemin “Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 10, 6, 3, 9, 150
ve 4’üncü sıralarında yer alan 218, 266, 268, 263, 272 ve 283 sıra sayılı kanun
tasarı ve tekliflerinin bu kısmın 3, 4, 5, 6, 7 ve 8’inci sıralarına alınmasına
ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine, Genel Kurulun 7/1/2009 Çarşamba günkü
ve 8/1/2009 Perşembe günkü birleşimlerinde 14.00–20.00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesine, 6/1/2009 Salı günkü birleşimde sözlü sorulardan
sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek, kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine ve 7/1/2009 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların
görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra
kabul edildi. Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu’nun, 4077 sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin
(2/251), İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi, yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi. Gündemin “Sözlü
Sorular” kısmının; 1’inci sırasında bulunan (6/312), 3’üncü “ “ (6/318), 4’üncü “ “ (6/323), 5’inci “ “ (6/325), 12’nci “ “ (6/379), 13’üncü “ “ (6/380), 23’üncü “ “ (6/409), 40’ıncı “ “ (6/435), 45’inci “ “ (6/441), 71’inci “ “ (6/491), 75’inci “ “ (6/501), 94’üncü “ “ (6/528), 98’inci “ “ (6/532), 119’uncu “ “ (6/560), 181’inci sırasında bulunan (6/647), 186’ncı “ “ (6/654), 187’nci “ “ (6/657), 207’nci “ “ (6/680), 211’inci “ “ (6/686), 240’ıncı “ “ (6/730), 245’inci “ “ (6/740), 249’uncu “ “ (6/746), 292’nci “ “ (6/814), 359’uncu “ “ (6/898), Esas numaralı
sözlü sorulara, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren
cevap verdi; (6/379), (6/380), (6/441), (6/491), (6/312), (6/318), (6/323),
(6/325), (6/654), (6/730), (6/740) esas numaralı soruların sahipleri de cevaba
karşı görüşlerini açıkladı. Avrupa Birliği
Uyum Komisyonunda açık bulunan üyeliğe, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunca
aday gösterilen İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu
seçildi. 7 Ocak 2009
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime
18.55’te son verildi.
No.: 44 II.- GELEN KÂĞITLAR 7 Ocak 2009 Çarşamba Teklif 1.- Giresun
Milletvekili Ali Temür’un; Karşılıksız Çek ve
Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların
Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun Teklifi (2/370) (Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
6.1.2009) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 20
Milletvekilinin, taksici esnafının sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/294)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.12.2008) 2.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 19 Milletvekilinin, sendikal örgütlenmedeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/295) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.12.2008) 3.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan ve 20 Milletvekilinin, kara mayınları konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/296) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.12.2008) 7 Ocak 2009 Çarşamba BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER : Harun TÜFEKCİ
(Konya), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı) BAŞKAN - Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 41’inci Birleşimini açıyorum. III.- Y O K L A M A BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için üç
dakika süre vereceğim. Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden
önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Gündem dışı ilk
söz, Sarıkamış Harekâtının 94’üncü yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Kars
Milletvekili Sayın Zeki Karabayır’a aittir. Buyurun Sayın Karabayır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları 1.- Kars Milletvekili Zeki Karabayır’ın,
Sarıkamış Harekâtı’nın 94’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ZEKİ KARABAYIR
(Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarihimizde müstesna bir yeri
olan acı ve hüzün dolu Sarıkamış Harekâtı’nın 94’üncü yıl dönümü münasebetiyle
gündem dışı söz aldım; yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. Değerli
milletvekilleri, tarihimiz zaferlerle dolu olduğu gibi, Yemen ve Çanakkale’de,
Sarıkamış’ta yitip giden Anadolu çocuklarının acı hikâyelerini de barındırır.
Bilindiği gibi, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda Kars, Ardahan, Batum ve Sarıkamış Rusların eline geçti, kırk yıl boyunca
Rus hâkimiyetinde kaldı. Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte Osmanlı
İmparatorluğu kırk yıllık Rus esaretine son vermek üzere 22 Aralık 1914
tarihinde Enver Paşa komutasında 3’üncü Orduyla Sarıkamış Harekâtı’nı başlattı.
On yedi gün boyunca devam eden harekât 5 Ocak 1915’te Sarıkamış önlerinde son
buldu. Türk askeri savaş boyunca düşmandan daha çok tabiat şartları, soğuk,
açlık, hastalık ve sefaletle mücadele etmek zorunda kaldı. Çeşitli kaynaklarda
Türk ordusunun bu savaştaki kayıpları 60-90 bin arasındadır. Bu harekâtta
Mehmetçiğin her şart altında irade, cesaret ve disiplinden oluşan karakterinin
nasıl muhafaza edildiğinin görülmesi yanında, bu meziyetlerin kötü yönetim altında
bir facia ve bozgunda nasıl heder olacağını da gösteren bir semboldür. Değerli
arkadaşlar, beş yıldan beri 22 Aralık-5 Ocak tarihleri arasında Kars
Valiliğimizin öncülüğünde Sarıkamış Harekâtı’nda Allahüekber
dağlarında şehadet mertebesine ulaşmış bu kardelen
çiçeklerimizin aziz hatıraları adına “Türkiye Şehitlerine Yürüyor” adıyla anma
programları yapılmaktadır. Bu programlarımıza seksen bir vilayetimizi temsilen
şehit aileleri, yöre halkı, yurdun her yöresinden vatandaşlar, sivil toplum
örgütleri, üniversitelerimizin temsilcileri, milletvekilleri, Hükûmeti temsilen bakanlarımız katılmaktadır. 27-28
Aralıkta yapılan bu seneki törenlerimize Meclis Başkanımız Sayın Köksal
Toptan’ın katılımları üç ay önceden kesinleşmesine rağmen bütçe görüşmelerinin
son gününe denk gelmesi nedeniyle Sayın Başkanımız programa katılamamış, Hükûmeti temsilen Devlet Bakanımız Sayın Mehmet Aydın Bey
iştirak etmişlerdir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK PARTİ iktidarlarından önce yerel bazda
ve dar çerçevede yapılan anma törenleri son beş yılda yapılan çalışmalarla
giderek ulusal düzeyde yapılmaya başlandı. Bu cümleden olarak 2005 yılında,
harekâtın meydana geldiği ormanlık alan Orman Bakanlığınca millî park ilan
edildi. Hemen arkasından, yaptığımız uzun ve yoğun çalışmalardan sonra, Kültür
ve Turizm Bakanlığımızın koordinatörlüğünde, Millî Savunma ve diğer ilgili
bakanlıklarımızın yetkilileri, valilik, yerel yönetimlerimiz ve bilim
adamlarımızın koordineli çalışmaları sağlandı. Şehitlerimizin daha kapsamlı ve
daha etkin bir şekilde anılmasıyla ilgili önemli kararlar alındı. İlk etapta,
anma alanları proje yarışması açıldı. Oluşturulan bilimsel danışma kurulunun
değerlendirmesi sonucu yarışmada birinci olan projeyle ilgili çalışmalar ve
hazırlıklar kısa sürede bitirilecek ve Kültür Bakanlığımız 2009 yılı içerisinde
yapım ihalesini gerçekleştirecektir. Tüm bu çalışmalarla birlikte, Sarıkamış
şehitlerini anma programı da Çanakkale’de olduğu gibi devlet töreniyle
yapılacak ve şehitlerimiz daha kapsamlı programlarla anılacaktır. Ben, bu yılki
törenimize katılan ve organizasyonda emeği geçen, başta Bakanımız Mehmet Aydın
olmak üzere herkese teşekkür ediyorum. Şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Karabayır. Gündem dışı
ikinci söz, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü vesilesiyle söz isteyen İstanbul
Milletvekili Sayın Esfender Korkmaz’a
aittir. Buyurun Sayın
Korkmaz. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Rakamlarla konuşun hocam. 2.- İstanbul Milletvekili Esfender
Korkmaz’ın, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ne
ilişkin gündem dışı konuşması ESFENDER KORKMAZ
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. 10 Ocak Çalışan
Gazeteciler Günü için gündem dışı söz almış bulunuyorum. Değerli arkadaşlar,
1990 yılından 2008 yılına kadar, Türkiye’de 61 gazeteci öldürüldü. Bunların
çoğu, aydınlık ve özgür Türkiye için, Türkiye'nin geleceği için çalışan
insanlardı. Hepsini saygıyla anıyorum. Değerli
arkadaşlar, çalışan gazeteciyi tarif etmek kısaca şöyledir: Türkiye şartları
açısından kendisinden çok şey beklenen ama kendisine hiçbir hak verilmeyen
insana çalışan gazeteci deniliyor. Değerli arkadaşlar, kendisinden çok şey
bekleniyor. Neden bekleniyor? Çünkü basın yarı kamusal bir maldır. Basının özel
faydası var. Gazete okuyan, televizyon dinleyen bilgi, görgü sahibi olur,
kendisine yararı olur. Aynı zamanda toplumun da kültür ve bilgi düzeyi artar.
Özgür ve demokratik bir toplum oluşmasına yardımcı olur ve gerek devlette
gerekse piyasada şeffaflığın sağlanmasında basın önemli bir işlev görür, önemli
bir görev görür. Bütün bu önemi için, bütün bu önemi nedeniyle biz çalışan
gazetecilerden tarafsız haber yapmasını, doğru haber yapmasını istiyoruz,
isteriz. Değerli
arkadaşlar, ben şahsen basın çalışanlarından şunu isterim… Değerli Arkadaşımız,
“Rakamsız konuşma.” dedi. Şimdi, arkadaşlar, ben basından, basın çalışanından
şunu isterim: Memura zam ne demektir? Memura zam, alınan son maaşın üstüne
yapılan ilave değil mi arkadaşlar? Yani bugün, 2008’in sonunda, aralık ayında
memur 100 lira alıyorsa, bugün, ocakta 108,7 lira
alması lazım Sayın Başbakan, Sayın Maliye Bakanına göre ama 104 lira alıyor. E,
şimdi, basının, basında çalışanın bunu sormasını isterim: Ya, nasıl oluyor da
memurun eline 104 lira geçiyor, sen 2009 yılı için 108,7 zam yaptım diyorsun?
Mesela ben bunu isterim. ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) – Altı aylık dönem, altı ay. ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) – Demek ki altı aylık 104 lira alıyor, altı aylık da 108,7 lira
alıyor. Yıl için denilir mi arkadaşlar? NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Ortalama... ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) – Ortalamayı al Hoca, ortalamayı. ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) – Enflasyon denince, aralıktan aralığa yıllık enflasyon diyoruz da,
nasıl oluyor da “zam” denince yüzde 4’ü yüzde 8,7 yapıyoruz? Ben, basından bunu
istiyorum, basından, çalışanlardan! (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi değerli
arkadaşlar, “Basın, dördüncü kuvvettir.” diyoruz ve dolayısıyla basında
çalışanları önemsiyoruz. Bunların hayat riskleri yüksektir. Biz, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda
“Yıpranma hakkı getirin.” dedik, değerli AKP’li arkadaşlar bunu reddetti,
getirmediler. Dolayısıyla, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunun yeniden
getirilmesini istiyoruz. Değerli
arkadaşlar, çalışan gazetecinin fiilen sendika hakkı yoktur Türkiye’de. Bakın
40 bin kişi çalışıyor, bunun 25 bin kişisi kayıt dışıdır ve sendikalı da bunun
onda 1’idir. Dolayısıyla, fiilen sendika hakkı yoktur. Basında taşeron
şirketler var. Sabah ve atv’de çalışan gazetecilerin
örgütlenmesi önemli ölçüde baskı altında tutuldu ve bu nedenle, Sabah ve atv’de grev kararı alındı. 2002 yılında Anadolu Ajansında
toplu iş sözleşmesi imzalandı, sendika “Bunu teşmil edin.” diye Bakanlar
Kuruluna öneride bulundu, teklifte bulundu; Bakanlar Kurulu bir buçuk sene
oyaladı, sonra kadük oldu. Dolayısıyla, basında
çalışanlara bu sendikal haklarının verilmesi gerekiyor. Basında
çalışanların siyasi iktidar da önünü tıkıyor. Nasıl önünü tıkıyor? Ee, görüyorsunuz akreditasyon çıkarıyor, 7 tane gazeteciyi
Başbakanlığa almıyor. Arkadaşlar, demokratik ortamlarda… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) – Peki, teşekkür ediyorum. Demokratik
ülkelerde siz hiç basına “akreditasyon” diye bir uygulama gördünüz mü? Yani
özgür ve demokratik bir basın, eğer Başbakan tarafından engellenirse o zaman
nasıl özgür basından söz edebiliriz? Değerli
arkadaşlar, Sayın Başbakan diyor ki: “Gazeteciler önce bize sorsun.” Ee, o zaman niye gazetecilik yapsınlar ki bunlar, yani
nasıl gazetecilik yapsınlar? Değerli
arkadaşlar, bu düşüncelerle, Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutluyorum, tüm
çalışan gazetecilere daha güvenli ve mutlu yarınlar diliyorum, hepinizi
saygılarla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Korkmaz. Gündem dışı
üçüncü söz, Meclis çalışmaları hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın
Mehmet Şandır’a aittir. Buyurun Sayın
Şandır. (MHP sıralarından alkışlar) 3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
Osmaniye’nin düşman işgalinden kurtuluş gününe, İsrail’in Filistin’e yaptığı
saldırıyı kınadığına ve Milliyetçi Hareket Partisinin, Meclis çalışmalarına
muhalefet olarak verdiği yapıcı katkıyı bundan sonra da devam ettireceğine
ilişkin gündem dışı konuşması MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Bugün yeni bir
çalışma gününe başlıyoruz. Aslında dündü, fakat Adana’nın kurtuluşu dolayısıyla
söz hakkımı bir arkadaşa vermiştim, konuşmayı bugüne taşıdık. Bugün de
Osmaniye’nin kurtuluş günü. Dolayısıyla, Meclisimiz adına tüm Osmaniyelilerin…
Aslında “zafer günü” demek lazım, bu “kurtuluş” kelimesi Türkiye'ye, hiçbir
ilimize yakışmıyor. Biz hiçbir zaman esarete düşmedik ki kurtulalım. Onun için,
bu zafer gününü, Osmaniye’nin zafer gününü ben de yürekten kutluyorum. Değerli
milletvekilleri, bu Mecliste söze, her birimiz -bence gereklilik olarak
gördüğüm- İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırıyı kınamakla başlamalıdır. Biz de
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, şahsım adına, İsrail’in -çocukları,
kadınları, hiçbir farklılık gözetmeden- bu katliamını şiddetle ve nefretle
kınıyoruz ve bu konuda Türk toplumunun, Türk halkının tepkisini çok değerli
buluyoruz. Bu tepkiyi Hükûmetimizin şahsında temsil
etmesini de çok önemsiyoruz. Bu sebeple, Hükûmetin bu
konuda yapılanları Türk toplumuyla ve Türkiye Büyük Millet Meclisiyle de
paylaşmasını gerekli ve önemli görüyoruz. Değerli
milletvekilleri, öncelikle, 2009 yılında ülkemize esenlik, milletimize
mutluluk, Meclisimize de başarılar diliyorum. Gerçekten, ülkemiz ağır
sorunların içinden çıkarak yeni bir yıla başlıyor. Her yıl daha ağırlaşan
sorunlarla karşı karşıyayız. Bu sorunları çözmek sorumluluğu Türkiye Büyük
Millet Meclisinindir, hepimizindir; iktidarıyla muhalefetiyle çözümleri burada
birlikte üretmek mecburiyetindeyiz. Onun için, sizlere, bu 2009 yılındaki
çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Tabii, yapılacak
çalışmalarla ilgili ortak sorumluluklarımızın olduğunu da ifade etmem
gerekiyor. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, 22 Temmuz seçimlerinin hemen
sonrasında, milletimizin bize vermiş olduğu muhalefet görevini nasıl
yapacağımızı Sayın Genel Başkanımızın ifadeleriyle kamuoyuna ve Meclise
açıklamıştık. O gün de söylemiştik, demiştik ki; biz, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde, millî duruşun, uzlaşmanın, hoşgörünün ve diyaloğun adresi olacağız, yapıcı bir muhalefet ortaya
koyacağız, millî hassasiyetlerimizin yılmaz savunuculuğunu yapacağız, ama ülke
sorunlarının çözümü için gerektiği takdirde iktidar partisinin gayretlerine de
katkı vereceğiz, gerekiyorsa da önerilerde bulunacağız, çözüm önerilerinde
bulunacağız diye. Bu sözümüzün gereğini yerine getirdik. Her meselede,
gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda ve komisyonlardaki
çalışmalarda gerekse genel politikadaki tavırlarımızla, Milliyetçi Hareket
Partisi, sorunların çözümüne katkı veren bir tavrı ortaya koymuştur, diyaloğa açık, uzlaşmaya açık ve hoşgörülü bir tavrı ortaya
koymuştur, bunu devam ettireceğimizi tekrar bir yeni yılın başlangıcında
sizlere ifade ediyorum. Tabii, bunun karşılığını yeterince alabildiğimizi de
çok söyleyebilmek mümkün değil. Burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
komisyonlarda ve Genel Kurulunda iktidar partisi grubunun tavırlarını da ifade
etmek istiyorum. İktidar,
gerçekten sorunların çözümünde millet adına yetkilidir ve sorumludur, ama bu
sorunların çözümü için paylaşmayı, iş birliği yapmayı da bir akıllılık gereği
öne koyması lazım. Birçok konuda sayın bakanların yoğun gayretleriyle Meclis
Genel Kurulunda ve komisyonlarda bir uzlaşma zemini yaratma çalışmaları,
gayretleri varsa da, ama görüyoruz ki birçok defasında burada gecenin geç
saatlerinde verilen önergelerle bu uzlaşma gayretleri maalesef zayi
edilmektedir. Değerli
milletvekilleri, 23’üncü Dönemin geçmiş dönemlerden farklı bir temel
karakteristiği ortaya çıktı. Yasama kalitesi gerçekten çok düşük bir yasama
dönemi yaşamaktayız. Kanunlar, hazırlandıkları yerlerde ya yeterince
hazırlanamıyor ya da gereken paylaşım ortaya konulamadığı için maalesef
komisyonlarda, Genel Kurulda sürekli önergelerle değiştiriliyor.Bir
kanun tasarısı veya teklifi geldiğinden çok fazla farklı bir şekilde buradan çıkıyor.
Bu tabii burada tartışmalara sebep oluyor. Değerli
milletvekilleri, burası milletin kürsüsüdür. Bu kürsünün sorumluluğunun
idrakinde, millete verdiğimiz sözlerin ve bu kürsüde yaptığımız yeminin
idrakinde her milletvekili sorunların çözümüne katkı vermek mecburiyetindedir,
bu yönde de davranmak durumundadır. Dolayısıyla milletvekili olmanın
avantajının, hakkının, sorumluğunun idrakinde, bu kürsüyü kullanırken
milletvekillerimizin gerçekten İç Tüzük’ün gereği ve teamüllerin gereği bir
duruş, davranış ortaya koymaları gerekir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – İç Tüzük’ün milletvekillerine verdiği hakkın istismarına Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak biz de itiraz ediyoruz. Burada kullanılan
cümlelerin nezaketi milletin bu Meclise olan saygısı ve güveni açısından çok da
önemlidir, buna da herkesin dikkat etmesi gerekir diye düşünüyoruz. 2009 yılında
Türkiye’mizin üzerindeki bu kara bulutların dağılmasını, derinleşen sorunların
çözülmesini, bu çözümler içinde iktidarıyla muhalefetiyle Türkiye Büyük Millet
Meclisinde çözümler üretilmesini, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu
çözümlere katkı vereceğimizi bir daha ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Şandır. Sayın Atılgan,
sisteme girdiniz… KÜRŞAT ATILGAN
(Adana) – Müsaade ederseniz Osmaniye’nin kurtuluşu nedeniyle kısa bir şeyler
söylemek istiyorum. BAŞKAN – İç Tüzük’ün
60’ıncı maddesine göre size bir dakikalık söz hakkı veriyorum. Buyurun. V.- AÇIKLAMALAR 1.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, Osmaniye’nin
düşman işgalinden kurtuluşuyla ilgili açıklaması KÜRŞAT ATILGAN
(Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Değerli
milletvekili arkadaşlarım, bugün güneyimizdeki kahraman bir ilin kurtuluş günü.
Bildiğiniz gibi Adana, Osmaniye, Antep, Maraş Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra
Fransızlar tarafından işgal edilmişti. Türk milletinin Orta Anadolu’ya
sıkıştırıldığı bir coğrafyada bu bölgedeki kahraman insanlarımız Fransızlara
karşı muhteşem bir mücadele vererek onların Güney Bölgesi’nden çıkmasını
sağlamışlardı. İşte, 5 Ocakta Adana’dan, 6 Ocakta Ceyhan’dan, 7 Ocakta
Osmaniye’den atılan Fransızlar, Türk milletinin kurtuluş mücadelesi ve özgürlük
mücadelesindeki dirayeti, direnci bir kez daha müşahede etmişlerdir. Günümüzde
Türk milletini esir etmek isteyenlerin tarihimizde bu şanlı mücadelelere
bakarak ders almalarını öneriyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. Söz verdiğiniz
için teşekkür ediyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Gündeme
geçiyoruz. Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. Sözlü soru
önergelerinin geri alınmasına dair iki önerge vardır, okutuyorum: VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Önergeler 1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/1020, 6/1101)
esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/106) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin sözlü
sorular kısmının 435 ve 516 ncı sıralarında yer alan
(6/1020 ve 6/1101) esas numaralı sözlü soru önergelerimi geri alıyorum. Gereğini
saygılarımla arz ederim. Reşat
Doğru Tokat BAŞKAN – Sözlü
soru önergeleri geri verilmiştir. Diğerini
okutuyorum: 2.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun
(6/1116) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/107) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin sözlü
sorular kısmının 531 inci sırasında yer alan (6/1116) esas numaralı sözlü soru
önergemi geri alıyorum. Gereğini
saygılarımla arz ederim. Mehmet
Serdaroğlu Kastamonu BAŞKAN – Sözlü
soru önergesi geri verilmiştir. Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır. Önergeleri
sırasıyla okutuyorum: B) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya
ve 20 milletvekilinin, taksici esnafının sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/294) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Ülkemizin
içerisinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar, enflasyonun yüksek çıkacağı
beklentileri, benzin, mazot fiyatlarının her geçen gün artması ve sektörün
çözüm bekleyen kendi sorunları nedeniyle, sayıları yaklaşık 95 bin olan taksici
esnafımız zor şartlar altında kamu hizmeti vermeye çalışmaktadır. Sayıları 95 bin civarında
olan taksicilerin aileleri ile birlikte sayıları yaklaşık 500 bin kişiyi
bulmaktadır. 500 bin insanımız geçimini bu meslekten elde edilen gelirle
sağlamaktadır. Her geçen gün
zorlaşan meslek basit gibi gözükse de şoförlerimizin içerisinde bulunduğu ve
meslekte yaşadıkları sıkıntılar tüm vatandaşlarımıza yansımakta, bu durum
şoför, vatandaş ve emniyet üçgeninde huzursuzluklara neden olmaktadır. Taksici esnafı,
meslekte yaşadıkları sorunlarını devamlı gündeme getirmiş, fakat çözüm
önerilerine yönelik gelişmeler bir türlü sağlanamamıştır. Hükümet
tarafından taksici esnafımızın sorunlarına biraz kulak verilmesi sayesinde
meslek çalışanları, vatandaşlar ve emniyet teşkilatı, maddi ve manevi büyük
kazanımlar elde edeceklerdir. Ülkemizde
uygulanmakta olan, arkadan plakaya ceza yazılması uygulaması beraberinde birçok
sorunu oluşturmakta, uygulama ile tüm sürücüler mağdur edilmekte, hiç
beklenmedik anda trafik cezası aldığınız ortaya çıkmakta ve ne zaman ceza
kesildiğinin bilinmemesi nedeniyle de, cezalar katlamalı olarak ödenmektedir.
Fahri trafik müfettişlerinin istedikleri yerde istediği anda sürücülere ceza
kesme yetkilerine kati surette daraltılma getirilmesi için mevzuat
düzenlemelerinin acilen yapılması gerekmektedir. - Taksicilerin
ödemekte oldukları zorunlu mali mesuliyet sigortası primlerinin çok yüksek
olması nedeniyle makul bir seviyeye çekilmesi gerekmektedir. - Taksici esnafı
BAĞ-KUR’dan emekli olabilmek için yıllarca prim
yatırmakta fakat emekliliğinin sonunda kesilen %10 sosyal destek primi, zaten
çok az maaş alan emekliyi mağdur etmektedir. Bu durum tüm BAĞ-KUR emeklilerini
ilgilendirmesi nedeniyle oldukça önemli bir husustur. - Taksilerde can
ve mal güvenliğinin sağlanabilmesi için uydu araç takip sisteminin ticari
taksilerde zorunlu hale getirilmesi sağlanmalı ve bu konuda esnafa gereken
destekler sağlanmalıdır. - Özel araçların
gaz sızdırmazlık muayeneleri ve egzoz emisyon
muayeneleri iki yılda bir yapılırken, bu muayeneler ticari taksilerde her yıl
yapılmaktadır. Bu nedenle taksici esnafından muayenelerden alınan ücretlerin
yarısının alınması esnafı biraz da olsa rahatlatacak ve kamu hizmeti sunan
esnaf haksızlığa uğramamış olacaktır. - Taksici esnafı
akaryakıtın pahalı olması nedeniyle, aracıyla dolaşarak müşteri bulma yolunu
tercih etmemekte ve park taksi durak sistemini tercih etmektedir. Bu konu
Büyükşehir Belediyelerine devredilmiş olduğundan, park taksi durak talepleri
Büyükşehir Belediyeleri tarafından değerlendirilmektedir. Bu konu ile ilgili
meslek kuruluşundan bir temsilcinin bulunması, taksici esnafının taleplerini
komisyona sunması açısından iyi olacağı düşünülmektedir. - Kamu hizmeti
sunan taksicilerin hizmetlerini daha sağlıklı yürütebilmesi için kısa süreler
içerisinde aracını yenilemek istemektedir. Bu esnada geçimini zor sağlayan
fakat iyi bir hizmet sunmak arzusu içerisinde olan esnafa, araçlarının
yenilenmesi için veya özel güvenlik bölmeli taksi alımlarında ÖTV ve KDV
alınmaması ile daha düşük faizli ve daha uzun vadeli kredi imkanları
sunulması büyük önem arz etmektedir. - Esnaf
tarafından vatandaşlarımıza sunulan hizmetin daha aktif hale gelmesi,
vatandaşların hizmetten daha iyi yararlanabilmesi, hizmetin daha uygun fiyatla
yerine getirilebilmesi için, ticari taksilerden akaryakıt alımlarında ÖTV ve
KDV vergisinin alınmaması çok uygun olacaktır. - Korsan çalışan
ticari araçların tespit edilmesi, - Turizm
yörelerinde faaliyette bulunan taksici esnafının eğitimine ilişkin önlemlerin
alınması vs. konular, Taksici esnafının
önemli sorunları arasında yer almaktadır. Sonuç olarak;
Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu taksici esnafının sorunlarını
masaya yatırmış, önemli ve acil alınması gereken önlemleri belirlemiştir. Bu çözüm
önerilerinin hayata geçirilebilmesi ile vatandaşlarımız daha iyi hizmet alacak,
esnafımız ise daha sağlıklı, güvenli ve ucuz hizmet sunacaktır. . Bu nedenle;
taksici esnafımızın daha iyi koşullarda hizmet sunabilmesine yönelik koşulların
araştırılması ve çözüm önerilerinin tespit edilmesi amacıyla, Anayasanın 98. ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince
"Meclis Araştırması" açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz. 1) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın) 2) Tekin Bingöl (Ankara) 3) Çetin Soysal (İstanbul) 4) Tansel Barış (Kırklareli) 5) Fevzi Topuz (Muğla) 6) İsa Gök (Mersin) 7) Ali Rıza Öztürk (Mersin) 8) Rasim Çakır (Edirne) 9) Nevingaye Erbatur (Adana) 10) Sacid Yıldız (İstanbul) 11) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul) 12) Ahmet Ersin (İzmir) 13) Mevlüt Coşkuner (Isparta) 14) Ramazan Kerim Özkan (Burdur) 15) Erol Tınastepe (Erzincan) 16) Abdulaziz Yazar (Hatay) 17) Ali Rıza Ertemür (Denizli) 18) Abdullah Özer (Bursa) 19) Gürol Ergin (Muğla) 20) Atila Emek (Antalya) 21) Hüseyin Ünsal (Amasya) 2.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 19
milletvekilinin, sendikal örgütlenmedeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/295) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Sendikal hareket
ilk ortaya çıktığı günden bu yana pek çok değişiklik yaşamıştır. Sendikaların
önüne örgütlenme faaliyetlerine engel olarak çıkan toplumsal, siyasal ve
ekonomik gelişmeler gösterilebilir. Türkiye'de siyasal ve ekonomik gelişmeler
çalışan kesimin karşısında çok büyük engeller çıkarmaktadır. Ekonomik olarak
son derece sıkıntılı günlerin yaşandığı bugünlerde çalışanlar, işini kaybetme
korkusu ile sendikalara üye olmamaktadır. Türkiye'de
Anayasa ve Uluslararası Sözleşmelerle sendikalara ilişkin çeşitli düzenlemeler
yapılmıştır. Anayasa'nın 51. maddesine göre; "Çalışanlar ve işverenler
çalışma ilişkilerinde ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve
geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma,
bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir.
Hiç kimse bir sendikaya üye olma ve üyelikten ayrılmaya zorlanamaz."
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesinde ise "Herkes asayişi
bozmayan toplantılar yapmak, dernek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için
başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara katılmak haklarına
sahiptir." denilmektedir. Bu düzenlemeler çerçevesinde, yasal haklarını
kullanarak herhangi bir sendikaya üye olmanın bedeli çalışanlara son derece
ağır bir şekilde ödetilmektedir. Bu bedellerin başında işsizlik gelmektedir.
Sendikaya üye olan pek çok çalışan işten çıkarılmakta ya da sendika üyeliği
nedeniyle baskı altına alınmaktadır. Bu da sendikalara üyeliği engelleyen bir
unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Yasalarla tanınmış hakların, yaratılan
fiili durumlarla ortadan kaldırılması kabul edilebilir bir durum değildir.
Tuzla Tersaneleri'nde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı olarak çalışan Bim- Taş’ta, Yör-San'da, THY'de
çağrı merkezinde çalışanlar sendikaya üye oldukları için işten çıkarılmıştır. Oysa örgütlenme
yasalarla tanınmış bir haktır. Ancak bu hakkın kullanımı işverenler açısından
bir tehdit olarak algılanmaktadır. Örgütlülük gelişmiş ülkelerde teşvik edilen
bir oluşumdur. Ülkemizde ekonomik sıkıntıların yaşandığı bu dönem, aslında
sendikalaşmanın önündeki engellerden biridir. Çünkü ekonomik sıkıntı çeken bir
çalışanın sendikalı olması nedeniyle işini kaybetme riski her geçen gün
artmaktadır. Sırf sendikalı olduğu için işten çıkarılacağını düşünen, bunu
örneklerle gören çalışanın örgütlenmesi olanaksızdır. İşsizliğin her
geçen gün artması, taşeronlaşmanın alabildiğine çoğalması da sendikalı olmanın
önündeki engellerdendir. Bu engellerin nedeni ise ülkemizde yürütülen mevcut
politikaların yanlışlığıdır. Çalışan kesimin sendikalı olmasının önündeki engellerin
kaldırılması bir yana, her geçen gün yeni engeller yaratılmakta ya da yasa dışı
uygulamalara göz yumulmaktadır. Sendikalaşma ve örgütlenme haklarının çalışanın
elinden, sosyal güvenlik koşullarının sağlanmaması nedeniyle alınması,
hükümetin çalışanların sorumluluğunu üstlenmemesi, maliyeti düşürmek adına
taşeronlaşmayı bir rant alanı olarak görmesinin ve
devlet kurumlarında dahi taşeronlaşmayı teşvik etmesinin sonucudur. Sendikalaşma,
çalışan kişilerin haklarının korunması ve örgütlü hareket edilmesi anlamından
son derece önemlidir. Yasal düzenlemelerin yapılmış olması, uluslararası
sözleşmelere imza atılmış olması da önem taşımaz hale gelmiştir. Oysa sendikalara
üye olmayla ilgili olarak Anayasa'nın 51. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin 11. maddesi ile sendikalara serbestçe üye olabilme hakkı
tanınmıştır. Örgütsüz,
sendikasız çalışanların güvenli bir gelecek talebi patronların iki dudağının
arasında kalacaktır. Ülkemizde yasalarla ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına
alınan sendikalaşma ve sendikalara üye olmanın yaratılan fiili engellerle
ortadan kaldırılmasının nedenlerinin ve bu engellerin kaldırılması için
belirlenecek önlemlerin tespiti amacıyla, Anayasa'nın 98. ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz. 13.11.2008 1) Çetin Soysal (İstanbul)
2) Tekin Bingöl (Ankara)
3) Tansel Barış (Kırklareli)
4) İsa Gök (Mersin)
5) Ali Rıza Öztürk (Mersin) 6) Nevingaye Erbatur (Adana) 7) Rasim Çakır (Edirne)
8) Fevzi Topuz (Muğla)
9) Sacid Yıldız (İstanbul) 10) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
11) Mevlüt Coşkuner
(Isparta) 12) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul) 13) Gürol Ergin (Muğla)
14) Abdulaziz Yazar (Hatay) 15) Ahmet Ersin (İzmir)
16) Erol Tınastepe (Erzincan) 17) Ali Rıza Ertemür (Denizli) 18) Abdullah Özer (Bursa)
19) Atila Emek (Antalya) 20) Hüseyin Ünsal (Amasya) 3.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 20 milletvekilinin,
kara mayınları konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/296) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Kara mayınları ve bunların yol açtığı sorunlarla ilgili olarak
Ottowa Sözleşmesi'nde taahhüt edilenlerin yerine getirilmesi, derinlemesine bir
araştırma başlatılması, araştırma sonuçlarının, "Bilgi Edinme Yasası"
çerçevesinde, kamuoyuna aktarılarak, toplumsal bilinç ve duyarlılığın
geliştirilmesi, mayınlı bölgelerde çocuklar başta olmak üzere, sivil halkın
mayın tehlikesine karşı Mayın Sorunu konusunda eğitilmesi, zarar görenlerinin
zararlarının tazmini ve mayınlı arazilerin temizlenerek tarıma açılmasını
sağlamak için Anayasa'nın 98. TBMM İç Tüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ederim. 1) Fatma Kurtulan (Van) 2) Ahmet Türk (Mardin) 3) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır) 4) Emine Ayna (Mardin) 5) Ayla Akat Ata (Batman) 6) Sebahat Tuncel (İstanbul) 7) M. Nezir Karabaş (Bitlis) 8) Bengi Yıldız (Batman) 9) Sırrı Sakık (Muş) 10) M. Nuri Yaman (Muş) 11) Özdal Üçer (Van) 12) Aysel Tuğluk (Diyarbakır) 13) Pervin Buldan (Iğdır) 14) Gültan Kışanak (Diyarbakır) 15) Akın Birdal (Diyarbakır) 16) İbrahim Binici (Şanlıurfa) 17) Hasip Kaplan (Şırnak) 18) Sevahir Bayındır (Şırnak) 19) Şerafettin Halis (Tunceli) 20) Osman Özçelik (Siirt) 21) Hamit Geylani (Hakkâri) Gerekçe: Bilindiği gibi,
dünyada büyüyen mayın sorununa karşı; anti-personel mayınlarının kullanılması,
stoklanması, üretilmesi ve transferinin yasaklanması ve imhasına dair sözleşme
olan Ottawa Antlaşması, 1 Mart 1999 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. 131 ülke tarafından onaylanan sözleşme, 12 Mart 2003
tarihinde TBMM'de kabul edilmiştir. "Anti-Personel Mayınların
Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların
İmhası ile İlgili Sözleşme"ye katılmasına ilişkin yasa, Bakanlar
Kurulu'nun 28 Mart 2003 ve 2003/5427 Sayılı Kararı ile onaylanmış ve sözleşme
Türkiye açısından 1 Mart 2004'de yürürlüğe girmiştir. Ancak
anti-personel kara mayınlarının üretimini, dağıtımını, stoklanmasını ve
kullanılmasını yasaklayan Ottawa Sözleşmesi
Türkiye'de sadece kâğıt üzerinde kalmış durumdadır. 121 ülke ve bölgedeki mayın
politikalarını ve mayınlardan zarar görenlere yönelik çalışmaları içeren Landmine Monitor'un 2008 raporu
21 Kasım 2008'de açıklanmıştır. Dünyada olumlu adımların atıldığına dikkat
çekilen rapora göre, Türkiye'de mayınla mücadele konusunda hiçbir ilerleme
kaydedilmemiştir. Raporda Türkiye'nin stoklarındaki mayınları imha etmediği,
toprağa döşeli mayınların temizliği için hâlâ bir program açıklamadığı, elde
tutulan mayınlarda dünya birincisi olduğu, mağdurlara İlişkin veri tabanı
bulunmadığı ve hayatta kalan sivil kurbanların ihtiyaçlarının giderilmediği
açıklanmıştır. Ülkemiz, özellikle insan hakları ve özgürlükleri konusunda imza
attığı hiçbir anlaşmada taahhüt ettiklerini yerine getirmiyor. Anlaşmaların en
önemli maddelerine ya "şerh" koymakta ya da "ek
protokolleri" imzalamamaktadır. Mayınlar nedeniyle sakat kalanların tıbbi
ve sosyal rehabilitasyonları yapılmamaktadır.
Açıklanan rapordaki rakamlar hükümetin sosyal ve siyasal çözümlerden
kaçındıklarını ortaya koymaktadır. İktidar, sorumlusu oldukları bu soruna dair
önlemler almalıdır. Bugün Türkiye'deki mayın sayının 935 bin olduğu
belirtilmektedir. Türkiye'nin 2 bin kilometrelik sınırında 3,5 milyon dönümlük
arazi mayınla kaplı bulunmaktadır. Mayınlı arazilerin büyük çoğunluğu ise 600
kilometrelik alanla Suriye sınırında yer almaktadır. Kürt sorunun
çözümsüzlüğüne bağlı olarak inanılmaz boyutlara varan ve yüzlerce masum insanın
ölümüne ve sakat kalmasına sebep olan mayınların döşendiği alanlar artık kayıt
altına bile alınmamaktadır. Türkiye'nin, komşu ülkelerle olan tüm sınırlarında
mayın tarlaları bulunuyor. Ülkemizde mayınlarla ilgili diğer bilgiler aşağıda
sıralanmıştır. Ottawa sözleşmesine uygun olarak; çoğu masum ve korunmasız sivillerden ve
özellikle çocuklardan oluşan yüzlerce kişiyi öldüren veya sakat bırakan,
ekonomik kalkınmayı ve yeniden yapılanmayı engelleyen, mültecilerin ve iç göçe
maruz kalmış kişilerin yurtlarına dönmelerine mani olan ve yerleştirildikten
sonra yıllarca diğer vahim neticeler yaratan anti-personel mayınların neden
olduğu acılara ve kayıplara son vermeye kararlı olarak, stoklardaki mayınlar
hemen imha edilmeli, toprağa döşeli mayınların temizliğiyle ilgili program
açıklanmalı, mayın patlamasından sağ kurtulanların ihtiyaçları giderilmeli,
hakları güvence altına alınmalıdır. Acilen mayın eylem merkezi kurulmalı
ve mayın patlamasından ölen ya da yararlananlara yönelik veri tabanı
oluşturulmalıdır. Kara mayınları ve bunların yol açtığı
sorunlarla ilgili olarak yukarıda saymış olduğum hususların gerçekleştirilmesi
için derinlemesine bir araştırma başlatılması, araştırma sonuçlarının,
"Bilgi Edinme Yasası" çerçevesinde, kamuoyuna aktarılarak, toplumsal
bilinç ve duyarlılığın geliştirilmesi, mayınlı bölgelerde çocuklar başta olmak
üzere, sivil halkın mayın tehlikesine karşı mayın sorunu konusunda eğitilmesi
ve mayınlı arazilerin temizlenerek tarıma açılmasını sağlamak için bir
araştırma komisyonu kurulmasını gerekli görmekteyiz. BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır. Başbakanlığın
Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş dört tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım: C) Tezkereler 1.- Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın, Suriye’ye yaptığı resmî ziyarete iştirak eden milletvekiline
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/649) 29/12/2008 Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın, Türkiye-Suriye Karayolu Taşımacılığı
Teknik Komisyon Toplantısına katılmak üzere bir heyetle birlikte 12-13 Ekim
2008 tarihlerinde Suriye’ye yaptığı resmi ziyarete, Hatay Milletvekili Fevzi Şanverdi’nin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu
konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir. Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim. Recep
Tayyip Erdoğan Başbakan KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı aranmasını istiyorum. BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 14.39 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.50 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER : Harun TÜFEKCİ
(Konya), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. Başbakanlık
tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Karar yeter sayısı vardır. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 2.- Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun, Almanya’ya yaptığı resmî ziyarete iştirak
eden milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/650) 30/12/2008 Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Devlet Bakanı
Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun,
görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 21-25 Kasım 2008 tarihlerinde
Almanya’ya yaptığı resmi ziyarete, Erzurum Milletvekili Fazilet Dağcı Çığlık’ın da katılması uygun görülmüş ve bu konudaki
Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir. Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim. Recep
Tayyip Erdoğan Başbakan BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 3.- Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın,
Bosna-Hersek’e yaptığı resmî ziyarete iştirak eden
milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/651) 31/12/2008 Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Sağlık Bakanı
Recep Akdağ’ın, görüşmelerde bulunmak üzere bir
heyetle birlikte 19-21 Kasım 2008 tarihleri arasında Bosna-Hersek’e
yaptığı resmi ziyarete, Denizli Milletvekili Selma Aliye Kavaf’ın da iştirak
etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir. Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim. Recep
Tayyip Erdoğan Başbakan BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 4.- Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in,
Polonya’ya yaptığı resmî ziyarete iştirak eden milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/652) 31/12/2008 Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Devlet Bakanı
Kürşad Tüzmen’in, görüşmelerde bulunmak üzere bir
heyetle birlikte 27-29 Ekim 2008 tarihlerinde Polonya’ya yaptığı resmi
ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun
görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir. Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim. Recep
Tayyip Erdoğan Başbakan
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer
alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 2’nci sırada yer
alan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun,
Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/537) (S.Sayısı: 236) (x) BAŞKAN –
Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Geçen birleşimde
1’inci madde üzerinde önerge işleminde kalınmıştı. Şimdi madde
üzerindeki üç önergeyi geliş sırasına göre okutup aykırılığına göre işleme
alacağım. (x)
236 S. Sayılı Basmayazı 27/11/2008
tarihli 23’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir. T.B.M.M.
Başkanlığı’na Görüşülmekte olan
236 sıra sayılı kanun tasarısının 1. maddesi 3. fıkrasındaki “oluşturulacak”
ibaresinin önüne “4 ayrı üniversiteden öğretim görevlilerinden” ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
236 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 1. maddesinin (a) fıkrasına, “…mühendislik
fakültelerinin” ibaresinden sonra gelmek üzere “Bakanlar Kurulu tarafından
hazırlanacak” ibaresinin eklenmesini, (b) fıkrasındaki “İngilizce, Fransızca
veya Almanca dillerinden” ibaresinin “ÖSYM tarafından kabul edilen dillerden”
ibaresiyle değiştirilmesini ve (d) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan 236 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 1. maddesinin
3. fıkrasına; “…birimlerce belirlenecek konularda” ibaresinden sonra gelmek
üzere “bir danışmanın sorumluluğunda en geç iki yıl içinde” ibaresinin,
“uzmanlık tezinin” ibaresinden sonra “birisi danışman, en az birisi ilgili
alanlarda çalışmalarda bulunmuş öğretim üyesi olmak üzere” ibaresinin,
“…oluşturulacak” ibaresinden sonra “üç kişilik” ibaresinin, “Yeterlilik
sınavlarında başarılı olanlar” ibaresinden sonra da “…ile belirlenecek
alanlarda Yüksek lisans veya Doktora yapmış olanlar” ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM HASGÜR (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi
mi okutayım? NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Gerekçe… BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Bu
düzenlemelerle uygulamada karşılaşılacak sorunların çözümü ve Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının iyi yetişmiş, nitelikli personeli istihdam etmesi sağlanmış olacaktır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
236 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 1. maddesinin (a) fıkrasına, “…mühendislik
fakültelerinin” ibaresinden sonra gelmek üzere “Bakanlar Kurulu tarafından
hazırlanacak” ibaresinin eklenmesini, (b) fıkrasındaki “İngilizce, Fransızca
veya Almanca dillerinden” ibaresinin “ÖSYM tarafından kabul edilen dillerden”
ibaresiyle değiştirilmesini ve (d) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz. Prof.
Dr. Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM HASGÜR (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Vural, gerekçeyi mi okutayım, konuşacak var mı? OKTAY VURAL
(İzmir) – Gerekçe… BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Bu
değişiklikle, farklı meslek gruplarının temsilini sağlayacak bir yönetmeliğin
hazırlanarak olabilecek haksızlıkların önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca
yeni yabancı diller de kapsama alınmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: T.B.M.M.
Başkanlığı’na Görüşülmekte olan
236 sıra sayılı kanun tasarısının 1. maddesi 3. fıkrasındaki “oluşturulacak”
ibaresinin önüne “4 ayrı üniversiteden öğretim görevlilerinden” ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz. Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM HASGÜR (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Mevlüt Aslanoğlu, buyurun. Süreniz beş
dakika. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlar; hepinize saygılar
sunuyorum. Arkadaşlar,
önergemizde şunu diyoruz: Bu sınavın objektif olması için üniversitelerden
öğretim görevlilerinin de bu sınav komisyonuna alınmasını talep ettik. Yani
özetle bunu söylüyoruz. Başka bir şey söylemiyoruz, başka bir şey istemiyoruz.
Objektif olsun diye. Çünkü, burada, Bakanlık kendi
içinden bir komisyon yerine mutlaka üniversitelerin de kendi konularında
bilimsel niteliği olan -hangi üniversiteden; birinden olur, iki üniversiteden
olur, üç üniversiteden olur- öğretim görevlilerinin de bu sınav komisyonuna
verilmesini söylüyoruz. Başka bir şey söylemiyoruz. Ama nedendir ki Komisyon da
katılmıyor Hükûmet de katılmıyor. Biz, size iyilik
olsun diye bu önergeyi verdik, objektif olsun diye Sayın Bakanım. Yoksa başka
bir amacımız yoktu. Şimdi, değerli
arkadaşlarım, KPSS sınavından biraz bahsetmek istiyorum. Biliyorsunuz, KPSS sınavı
Türkiye’de objektif bir sınav. Bu sınavda herkesin puanı belli ve bir tercih
sistemi var. Ama burada diyelim 85 puan alan, 88 puan alan, 93 puan alan bir
insan giremiyor, daha düşük puanlı yeri tercih etmediği için. Ama bazen, 75
puanlı insan o tercih ettiği yere yüksek puanlılar tercih etmediği için
girebiliyor. Burada küçük de olsa bir haksızlık var, ben hepinizin dikkatine
sunuyorum. Yani 93 puan alan kişi giremiyor, ama 78 puan alan kişi girebiliyor.
Bunu burada, tercih etmemişse dahi, en yüksek puandan başlayarak, açılan
yerlerde… İlla tercih sisteminde mutlaka bir değişiklik yapılması lazım veya
insanlara tercih yaptırılmayıp, kim, kaç eleman alacaksa en yüksek puanlardan
başlayarak duyuru yapılır, müracaat edenler içinde en yüksek puanlılardan orayı
tercih edenler gönderilir. ERTEKİN ÇOLAK
(Artvin) – İstemiyorsa ne olacak? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – İstemiyorsa gitmeyebilir. İstemiyorsa gitmeyebilir ama 93
puanlı insan orayı tercih etmemesine rağmen istiyor, ancak 78 puanlı bir başka
insan oraya girebiliyor. Burada mutlaka bu sistemin gözden
geçirilmesi lazım. Sisteme ben inanıyorum, yani objektif, net, herkes
hakkına razı, hiç kimsenin eli değmiyor ve hepimiz rahat ediyoruz ama burada
küçük de olsa bir haksızlık var. Ben bunu dikkatlerinize sunuyorum. Yani burada
objektif esasları asla değiştirmemek kaydıyla, tercih sistemini önceden
yaptırmayıp, eleman alacak yerleri ilan edip oralara tercih yapan insanlar
içinden en yüksekten başlayarak alınmalı. Belki 93 puanlı insan orayı tercih
edecek, ama ön tercih yapıldığı için, 78 puanlı insan ilk aşamada orayı tercih
ettiği için 93 puanlı arkadaş tercih etmediği için giremiyor. Ben bunu
hepinizin dikkatine sunuyorum. Yani burada, KPSS sınavının mutlaka objektif kriterini bozmadan, en yüksek hakkı olan insanların hakkının
yenmemesi konusunu ben hepinizin dikkatine getirmek istiyorum. Burada
söylediğimiz konu da Sanayi Bakanlığında yine aynı şey. Gelin, objektif olmak
kaydıyla, üniversitelerden -hangi üniversiteden diliyorsanız yani şu
üniversite, bu üniversite demiyoruz- bu işi bilen, kendi konusunda deneyimli 1
veya 2 öğretim görevlisinin sınav komisyonunda olması size objektiflik sağlar
arkadaşlar, bunu demek istiyorum. Hepinizin bilgisine sunuyorum. Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. 1’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 2’nci maddeyi
okutuyorum: MADDE 2- 3143
sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. “GEÇİCİ MADDE 11-
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Tüketici ve Rekabet Uzmanı olarak görev
yapanlar Sanayi ve Ticaret Uzmanı kadrosuna, Tüketici ve Rekabet Uzman
Yardımcısı olarak görev yapanlar Sanayi ve Ticaret Uzman Yardımcısı kadrosuna
bu Kanunun yayımlandığı tarihte başka bir işleme gerek kalmaksızın atanmış
sayılırlar. Tüketici ve Rekabet Uzman Yardımcısı kadrosunda geçirilen süreler,
Sanayi ve Ticaret Uzman Yardımcısı kadrosunda geçmiş sayılır. Bu fıkraya göre atanan
Sanayi ve Ticaret Uzman ve Uzman yardımcıları, uzmanlık alanına bağlı olarak
ilgili birimde görevlerine devam ederler. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununa tabi olarak Bakanlık teşkilatında görev yapan, kırk yaşını
doldurmamış, son üç yıllık sicil notu ortalaması seksen ve üzerinde olan,
Sanayi ve Ticaret Uzman Yardımcılığı giriş sınavına katılabilmek için gerekli
öğrenim ve yabancı dil şartını taşıyan ve 36/A maddesi uyarınca çıkarılacak
Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde başvuran
personelden; en az beş yıl hizmeti bulunanlar, en geç bir yıl içinde anılan
yönetmelik hükümlerine göre açılacak yazılı ve sözlü sınavda başarılı olmak
kaydıyla, ihdas edilen Sanayi ve Ticaret Uzmanı kadrolarının beşte birini
geçmemek üzere başarı sırasına göre Sanayi ve Ticaret Uzmanı kadrolarına, en az
üç yıl hizmeti bulunanlar ise en geç bir yıl içinde açılacak yazılı ve sözlü
sınavda başarılı olmak kaydıyla, ihdas edilen Sanayi ve Ticaret Uzman Yardımcısı
kadrolarının beşte birini geçmemek üzere başarı sırasına göre Sanayi ve Ticaret
Uzman Yardımcısı kadrolarına atanırlar. Sanayi ve Ticaret Uzman Yardımcısı kadrosuna bu şekilde atananlar,
bu Kanunun 36/A maddesindeki “yeterlik sınavı” ile ilgili olarak yer alan
hükümlere tabidir. BAŞKAN - Madde
üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa
Milletvekili Sayın Abdullah Özer’e aittir. Buyurun Sayın
Özer. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on
dakika. CHP GRUBU ADINA
ABDULLAH ÖZER (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları
Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, bu tasarıyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 300 kadrosu iptal
edilirken, sanayi ve ticaret uzmanı, Sanayi ve ticaret uzman yardımcısı unvanı
adı altında 250 kadro ihdas edilmektedir. İhdas edilecek bu kadrolara geçiş
düzenlemesi yapılırken uzman, uzman yardımcılığı kadrolarına uzman istihdamı
doğru bir yaklaşımdır. Ancak, geçmiş dönemin hükümleri çerçevesinde Sanayi ve
Ticaret Bakanlığında bir kısım personelin yapılacak özel bir sınavla uzman
yardımcılığı kadrosuna atanması doğru değildir. Ayrıca, Hükûmet tasarısında 100 olan yeni ihdas edilen kadro
sayısının komisyonda 250’ye çıkarılmasının gerekçeleri ortaya konmamıştır.
Bunun için, Cumhuriyet Halk Partili komisyon üyesi arkadaşlarım ayrışık oy
kullanmışlardır. Ülkemizde, özellikle son süreçte, sanayi ve ticaret hayatı çok
ciddi bir darboğaz ile karşı karşıya bulunurken, gerekçesi ortaya konmadan
uzman istihdamının 100’den 250’ye çıkarılmasına anlam vermek mümkün değildir. Değerli milletvekilleri, sanayicilerimizin ve ticaretle uğraşan
insanlarımızın, uzunca bir süredir içinde bulundukları sıkıntıları, problemleri
devamlı surette Hükûmet yetkililerine her vesileyle
duyurmaya çalışmalarına rağmen AKP Hükûmetinin âdeta
bu feryatlara kulaklarını tıkaması, acil önlemler almaları, sanayici ve ticaret
erbabına bir nebze olsun nefes aldırmaları gerekirken yandaşlarına kadro
yaratma çabası içinde olmalarını kabul etmek mümkün değildir. Dünyada petrol fiyatları 150 dolar seviyesinden 45 dolarlara
düşmüş olmasına rağmen hâlâ Türkiye Avrupa’nın en yüksek fiyatla akaryakıt
kullanın ülkesi durumundadır. Doğal gaz fiyatı bir gecede yüzde 23 arttırılmış,
sanayicimizin, üreten ve ülke ekonomisine katkıda bulunan insanlarımızın
feryatlarına Hükûmet kulaklarını tıkamış, IMF’nin
dayatmalarına teslim olmuştur. Bursa’da, 2007
Temmuz ayında 285 iş yeri kapanırken, 2008 Temmuz ayında bu sayı 1.113’e
yükselmiş; 2007 Ağustosunda 251 iş yeri kapanırken, 2008 Ağustosunda 622 esnaf
kepenk indirmiş; 2007 Eylülünde 283 iş yerinin kapısına kilit vurulurken, bu
sayı 2008 Eylülünde 389’a tırmanmıştır. Yine, sadece Bursa’da, 2008 yılında 50
bin kişi işinden, aşından olmuş. Geçen hafta bir sanayici ve iş adamları
derneğiyle Bursa’da yaptığımız toplantıda, yılbaşından sonra bu sayının çok
daha fazla olacağı açıklanmıştır. Ülkemizdeki sanayi ve ticaret sektörünün
hemen hemen tamamı âdeta can çekişir hâle gelmiştir.
Bugün en önemli sektörlerden biri olan ve ekonominin lokomotifi sayılan inşaat
sektörü tamamen durma noktasına gelmiş, kredi kartı borç batağına saplanmış
insanlarımız konut almayı bırak, geçimlerini temin edemez hâle gelmişlerdir. TOKİ’den konut alan ve işten çıkarılan dar gelirli
vatandaşlarımızın TOKİ’ye olan aylık ödemeleri
mutlaka altı ay veya bir yıl faizsiz ertelenmelidir, uzatılmalıdır. Bu
insanlarımızın bir nebze olsun nefes almaları sağlanmalıdır. Değerli
arkadaşlarım, tarım ve tarıma dayalı sanayide de durum çok farklı değildir.
Çiftçimiz perişan, borçlu borcu borçla kapatmaya çalışmaktadır. Buğday
fiyatları geçen yılın altında açıklanmış, çiftçimiz tüccarın insafına terk
edilmiştir. Mısır hasadının başlayacağı zaman dışarıdan önemli miktarda mısır
ithal edilmiş, âdeta, alın teriyle tarlasını ekip biçen çiftçimizle alay edilir
hâle gelinmiştir. Her yıl gübre, ilaç ve tohum fiyatlarının alabildiğine
artmasına rağmen çiftçimizin ürettiği mahsulün fiyatı bir yıl öncesini aratır
hâle gelmiştir. Cargill nişasta bazlı
şeker satsın diye şeker pancarı ekimi kısıtlanmış, halkımız şeker hastalığı ve
kanser riski taşıyan nişasta bazlı şekere mahkûm edilmiştir. Yabancı sigara
firmaları Türkiye’de sigara satsın diye Tekelin pazar payı yüzde 70’den yüzde
30’lara düşürülmüş, Türk çiftçisine tütün ekimi yasaklanmıştır. Tarımda derhâl
yeni bir planlama yapılmalı ve bir an önce ürün bazında destek modeline
geçilmeli, Türk çiftçisinin emeğinin ve alın terinin karşılığını alması için
gerekli tedbirlerin alınması sağlanmalıdır. Değerli
milletvekilleri, 2008 yılı sonu itibarıyla 50 milyar dolar cari açık
bekleniyor. 2002 yılında 220 milyar dolar olan Türkiye'nin borç yükü bugün 550
milyar dolarlara dayanmıştır. Borçla yaşayan, üretmeyen, sadece tüketime dönük
bir ekonomi yaratılmış, bunun için de işsizlik hızla artan bir sürece girmiş,
kalkınma hızı yavaşlamıştır. Dünyanın en yüksek faizle borçlanan ülkesi hâline
gelinmiş, 2008 yılında beklenen yabancı sermaye girişi yüzde 50 azalmış, Hükûmet yetkilileri hiç sıkılmadan bunun sebebini bir tek
kapatma davasına bağlayabilmişlerdir. Oysa 2008 başından beri yabancı sermaye
girişi azalmakta, geçen yıldan bu yana ekonomi tehlike sinyalleri vermektedir.
Dünya finans sektöründeki yaşanan büyük kriz sağlam temellere oturmayan
ekonomimizde büyük tahribatlar yapmaya başlamıştır. Değerli
milletvekilleri, ülkemizde kalkınmada öncelikli şehirler tespit edilerek
bunlara vergi, prim ve enerjide önemli kolaylıklar yaratılmış, Bursa gibi Türk
ekonomisinin lokomotif illerinden olan ve önemli sanayi yatırımları olan bazı
illerimiz bu kapsamın dışında tutulmuş ve âdeta buralarda yatırım yapan
sanayicilerimiz cezalandırılmışlardır. Bu uygulamadan bir an önce vazgeçilerek,
derhâl tüm yatırımlara destek verilip üretimi ve istihdamı artıracak
tedbirlerin bir an önce alınması sağlanmalıdır. Ülkemizde finans
sektöründeki büyüme yüzde 9,9 iken sanayi sektöründeki büyüme ne yazık ki yüzde
2,5 civarında kalmıştır. Bu konuda ülkemizdeki sanayi yatırımlarını
destekleyecek finansal birikim mevcuttur. Bu birikimi sanayi yatırımlarına kanalize etmek için Hükûmetin bir
an önce gerekli tedbirleri alması gerekmektedir. Değerli
milletvekilleri, ülkemizin kalkınmasında ve sanayileşmesinde en önemli kaynak
enerjidir. Ne yazık ki bu konuda da çok önemli fırsatları yıllardır
kullanamıyoruz. Bunun için de enerji üretiminin hemen hemen
yüzde 50’ye yakın bir kısmı dışa bağımlı bir hâle getirilmiş, kendi öz enerji
kaynaklarımız değerlendirilememiştir. Bugün, Avrupa’nın
birçok ülkesinde rüzgâr enerjisi ve güneş enerjisine çok önem verilmektedir.
Bir an önce Türkiye'nin rüzgâr haritasına göre sıra bekleyen üç yüz elliye
yakın rüzgâr enerjisi üretim projesine izin verilmeli, yeni hidroelektrik ve
çevreye duyarlı termik santraller planlanmalıdır. Güneş enerjisinden azami
şekilde faydalanmanın çareleri aranmalıdır, bulunmalıdır. Bugüne kadar
uygulanan büyük oranda doğal gaza bağımlı enerji politikası, Rusya’nın gazı
kesmesiyle kışın ortasında ülkemizi sıkıntıya sokmuştur. Bugün, İspanya’da yeni
yapılan binalarda güneş enerjisi mecburiyeti getirilmiştir, bizde de bölgesel
olarak bu tür tedbirlerin alınması mutlaka düşünülmelidir. Nükleer enerjiyi en
son çare olarak ve en ileri teknoloji ile düşünmeliyiz. Başka ülkelerin
kullanıp da sökeceği nükleer enerji santralini alıp ülkemize getirmek bu ülkeye
yapılacak en büyük kötülüktür, en büyük ihanettir. Enerji sorunlarının
çözümlerinde, doğru enerji politikası ve stratejilerinin geliştirilmesinde
sanayi bölgelerinin, sivil toplum kuruluşlarının ve üniversitelerin de sürece
dâhil edilmesi gerekmektedir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. ABDULLAH ÖZER
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli
milletvekilleri, 22 Temmuz seçimlerinin üzerinden tam on yedi ay geçti. İkinci
AKP Hükûmeti döneminde de yeni ekonomik işleyişin
öncekinden pek farklı olmayacağını, yatırımlar yapılmadığı için işsizliğin daha
da artacağını, borçlanmaya dayalı, üretimi ön planda tutmayan bir ekonomi
modelinin sürdüğünü görmekteyiz. Sanayicilerimizin ve
ticaretle uğraşan vatandaşlarımızın bu kadar çok hayati sorunları varken
“sanayi ve ticaret uzmanı, sanayi ve ticaret uzman yardımcılığı” unvanı adı
altında 250 kadro yaratmak için çıkarılmak istenen ve herhangi bir gerekçesi
bulunmayan bu yandaş kadro yaratma kanun değişikliğinin ülkemizdeki sanayi ve
ticaret hayatının içinde bulunduğu sorunlara acil çözümler getireceğine inanmak
mümkün değildir. Hükûmetin bir an önce
sanayi ve ticaretle uğraşan vatandaşlarımızın sorunlarına çözüm bulmasını
diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özer. Madde üzerinde
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Akın Birdal. Buyurun Sayın Birdal. (DTP sıralarından alkışlar) Süreniz on
dakika. DTP GRUBU ADINA AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; görüşülmekte olan 236 sıra sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 2’nci maddesine ilişkin Demokratik Toplum Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım. Ancak, izninizle,
hemen yanı başımızda insanlığa karşı işlenen bir suça yeniden dikkat çekmek
istiyorum, çünkü bu kan akıyor. Şimdi, dünyanın gözü önünde insanlığa karşı bir
suç işleniyor ve gerçekten, insanlığın ortak kazanımları, iki büyük dünya
savaşı sonrası elde edilen kazanımlar yerle bir ediliyor ve biz, dünya seyirci
kalıyor. Şimdi, dün,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, gruplarımız adına konuşmalar yapıldı onar
dakika ve bitti sorun. İki siyasi parti, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir
kınama, telin etme bildirisinin yayınlanması için bir ortak görüşe varmışlar
ama ne yazık ki iktidar partisinin Dışişleri onay vermediği için bu bildiri
bile çıkarılamadı. Bu bildiri çıkarılmış olsaydı ne olacaktı? Yani, dün Sayın Hükûmet Sözcüsü “İnsanlık ve vicdan borcumuzu yerine
getirmeliyiz.” dedi. O insanlığa karşı elbette bir borç yerine getirilecekti
ama vicdan borcu, acaba, Sayın Başbakanla İsrail Başbakanı Olmert’in
görüşmelerinin ardından bu suçun işlenmiş olmasının mı bir vicdan borcu ödenmek
istenmişti? Gerçekten dün, örneğin siyasi partilerimizin temsilcileri, İsrail
Başbakanı Olmert’in 27 Aralıkta, saldırıdan dört gün
önce Türkiye’ye gelip Sayın Başbakanla ne görüştüğüne dair burada sorular
sormuşlardır ama ne yazık ki Hükûmet adına bir
açıklama yapılmamıştır. Acaba, böyle bir saldırıdan -bilgi verilmiş olmaması
zaten mümkün değil- bilgi verildi ama biz uluslararası hukuka mı uyacağız?
“Uluslararası Cenevre savaş hukukuna uyacağız, sivillere zarar vermeyeceğiz,
çocuklara zarar vermeyeceğiz.” denilip de bu denilen yerine getirilmediği için
mi Sayın Başbakan bu tepkiyi gösteriyor acaba? Bunun burada açıklanması gerekiyor.
Şimdi, insanlığa karşı bir suç işlenmiştir ve bir savaş suçu işlenmiştir yanı
başımızda ve bugün kimi dış politika uzmanlarınca da örneğin bunun bir soykırım
suçu olduğuna dair de değerlendirmeler var. Yani, o zaman
bunun anlamı şudur: Şimon Peres
geldi burada konuştu bu yüce çatı altında, değil mi, barışa dair, Orta Doğu’nun
barışına dair? Ama ne yazık ki bugün başta Şimon Peres, Başbakan Olmert ve
Dışişleri Bakanı Livni bu suçları işlemişlerdir ve
elbette bir gün Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanacaklardır. Çünkü, Uluslararası Ceza Mahkemesi -varlık nedeni- soykırım
suçlarını, insanlığa karşı işlenen suçları ve savaş suçlularını yargılamak için
oluşturulmuştur ve bu konuda örneğin Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu
daha önce insanlığa karşı suç işlemiş olan faşist diktatörler için başvuruda
bulunmuştur ve Pinochet yargılanmıştır ve Londra’da
da tutuklanmıştır. İnsanlığa karşı işlenen bu suçların failleri de elbette bir
gün Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanacaktır. Peki, bu İsrail’i cesaretlendiren
nedir ve kimlerdir? BAŞKAN – Sayın Birdal, söz aldığınız konuya gelebilir misiniz lütfen. Beş dakikanız
kaldı. AKIN BİRDAL
(Devamla) – Geleceğim Sayın Başkan ama gerçekten, örneğin bu sorun, bütün Orta
Doğu ve bölge barışıyla ilgilidir ve eğer bölgede kalıcı bir barış sağlanmazsa
bu yasa tasarılarının ve düzenlemelerin hiçbir karşılığı olmayacaktır. O
nedenle, izninizle bu konudaki üzüntülerimi ve kaygılarımı yüce Meclisle
paylaşayım, sonra da bu kadrolara ilişkin görüşlerimi sunacağım efendim. Arkadaşlar,
kimdir bu cesareti veren? Birincisi, bence Birleşmiş Milletler. Birleşmiş
Milletler, iki büyük dünya savaşı sonrası oluşturulma gerekçelerinden
uzaklaşmış ve artık kalıcı dünya barışının sağlanması konusunda yaptırımı
olmayan kurum hâline gelmiştir. İkincisi, Amerika Birleşik Devletleri. Amerika Birleşik Devletleri’nin büyük Orta Doğu Projesi’nin
gerçekleştirilmesi yolunda bugün İsrail taşeronluk yapmaktadır ve örneğin,
soğuk savaş döneminde -bütün yıllar- 900 milyar dolar tutarındaki silahlanma
harcamalarının soğuk savaş sonrası 1 trilyon 118 milyar dolara ulaşmasının
şimdi sonuçlarını görüyoruz. O nedenle ABD’nin dünya hegemonyası üzerindeki
etkisinin sonucudur cesaretlendiren. Üçüncüsü, Avrupa Birliği. Bakın, Çek Cumhuriyeti, ilk açıklamayı yapan ve ne vahim, düne
kadar sosyalist olan, enternasyonalist olan,
ulusların ve ezilen halkların dayanışmasını savunan Çek Cumhuriyeti hemen bir
açıklama yaparak dedi ki: “Bu, savunma amaçlıdır.” Olur
mu böyle bir şey? Nasıl savunma amaçlı? Örneğin, atılan füzeler kaç İsraillinin
yaşamının yitirilmesine neden olmuştur da bu savunma amaçlı gerekçeye
sığınmaktadır Avrupa Birliği Dönem Başkanı Çek Cumhuriyeti? Dördüncüsü, İslam Konferansı Örgütü. Zaten, var mı yok mu? Dış politikasını emperyalist dünyaya çevirmiş,
kendi çıkarlarının, iktidarlarının korunması yolunda bütün değerleri, inançları
heba eden bir topluluk. Ve sonra da
Türkiye ve asıl yanı başımızdaki Türkiye. Gerçekten, Türkiye bu konudaki rolünü
yerine getirmiş midir? Bakın ne yapmıştır? Örneğin, şimdi ne yapılabilir?
Gerçekten, Türkiye Büyük Millet Meclisi yeniden özel bir gündemle bu konuyu
görüşmeli ve ne yapacağına Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesiyle birtakım,
Hükûmete tavsiye kararları almalıdır ve bu kararlara
da Hükûmet uymalıdır. İsrail’in derhâl Büyükelçisi
sınır dışı edilmelidir. Örneğin dün, Venezuela’da Chavez’in yaptığını hemen yanı başımızda olan Türkiye neden
yapmıyor? İsrail Büyükelçisi sınır dışı edilmelidir. İsrail’deki Türkiye
Büyükelçisi derhâl Ankara’ya çağırılmalıdır ve dün yine kimi gazete köşelerinde
vardı savunma ve güvenlik harcamalarıyla nasıl kaynaklarımızın ve Türkiye
halkının emeklerinin İsrail’e peşkeş çekildiğini… Derhâl gizli ve açık savunma
anlaşmaları, askerî anlaşmalar iptal edilmelidir. Türkiye, derhâl Çek Cumhuriyeti’ne
bu tutumunu, görmemezlikten gelen bu tutumunu telin etmelidir. Bu günkü, akşam
yapılacak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde Türkiye etkin bir rol
oynamalıdır. Eğer iddia edildiği gibi Konya’da İsrail savaş uçaklarının eğitim
uçuşlarına ilişkin varsa bir anlaşması, derhâl iptal edilmelidir ve bunun
dışında gerçekten Türkiye, kalıcı bölgemizdeki barışın sağlanması yolunda ne
yapılması gerekiyorsa yapmalıdır. Şimdi de
izninizle bu kadroların oluşumuna ilişkin görüşlerimi söyleyeyim. Hiç kuşku yok
ki kurum ve kuruluşlar, zaman zaman yenilenmelere,
kurumsal değişikliklere gidebilir, değişen koşullara uyum amacıyla ya da
verilen hizmetin daha etkin verilmesini sağlamak amacıyla bir dizi düzenlemeler
yapabilir. Ama bu tasarının gerekçesini okudum ben, Dokuzuncu Beş Yıllık
Kalkınma Planına gönderme yaparak, kamu hizmetlerinde kalite ve etkinliğin
artırılmasına yönelik gösterilen araçlar arasında insan kaynaklarının
geliştirilmesi ilkesinden söz edilerek bunun nasıl gerçekleştirileceği
ayrıntısıyla anlatılmıştır. Bu noktada nitelikli personel istihdamının önemine
vurgu yapılmış, uzman kamu personelinin bilgi birikimi ve deneyiminden azami
düzeyde yararlanılması gerektiğinden söz edilmektedir. Sanırım bu
belirlemeye itirazı olan kimse yoktur ancak bu belirlemeler genel belirleme ve
değerlendirmedir. Oysa bugün Sanayi ve Ticaret Bakanlığında kadro değişikliğine
gidilmesi gerektiğine ilişkin bir gerekçe burada görülmemektedir. Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının görev, yetki ve sorumlulukları mı değişmiştir, çalışma
alanları mı başkalaşmıştır? Hangi kamu hizmetini sunmakta yetersiz kalınmıştır
ki böyle bir değişikliğe gereksinme duyulmaktadır? Değerli
arkadaşlar, birkaç gün önce yine Birleşik Metal-İş Sendikası açıkladı ki son üç
ayda otomotiv ve tekstil sektörü başta olmak üzere 195 bin kişi daha işten
çıkarılmıştır. Görünen o ki işten çıkarmalar sürecek. Bu noktada işten
çıkarmaların derhâl yasaklanması ve emekçilerin haklarını koruyan
düzenlemelerin bir an önce çıkarılması gerekmektedir. Krizden en çok etkilenecek
olan kesimlere yönelik toplumsal programlar oluşturulmalıdır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. AKIN BİRDAL
(Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkanım, toparlayacağım. Bakın, şimdi
işsiz kalanlara bir nebze olsun yardımcı olmak üzere İşsizlik Fonu oluşturuldu.
Ancak Hükûmet bu fona da göz dikmiş durumda. İşsiz
kalanlara yardım ve yeni iş olanakları yaratmak için kullanılması gereken fonu
batan şirketleri kurtarmak ya da işte önümüzdeki günlerde görüşülecek olan
IMF’nin reçeteleri doğrultusunda düzenlemeler yapmak durumunda kalacaktır. Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; tasarının Komisyona gelen ilk hâlinde ihdas edilecek kadro
100 iken Komisyonda bu sayı 250’ye çıkıyor. Niye, belli değil. Tasarının ilk
hâlindeki 100 sayısı Bakanlık bürokratlarınca yapılan çalışmalarla belirlenmiş
bir sayıdır. Eğer 250 kadroya gereksinme varsa, bunun Bakanlık bürokratlarınca
saptanıp tasarıya eklenmesi gerekirdi. Ne oldu da 100, 250’ye çıkarıldı, bunun
da açıklamasının yapılması gerekmektedir. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Birdal. Madde üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Ali Uzunırmak. Buyurun Sayın Uzunırmak.(MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Saygıdeğer hazırun, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları
Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz aldım. Grubum ve şahsım adına hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. Değerli
arkadaşlar, kamu gücü ve kamu hizmeti en etkin ve verimli kullanıldığı zaman
bir anlam ifade eder ve kamu kaynağını temin eden insanlar bundan en iyi
şekilde faydalanmış olurlar. Dolayısıyla buralarda en önemli görev,
kurumlarımızın vizyon, misyon ve bu vizyon ve misyona
layık eden, temayüz etmiş liyakatli kadrolar eliyle yürütülmesiyle mümkün olur.
Kıymetli
arkadaşlar, buradan yönetimimize esas olması açısından, günlerce tartışılan
birtakım konulara ışık tutması açısından bir tarihî vesikayı sizlerle
paylaşarak kamuoyu gündemine düşürmek istiyorum. Osmanlı
İmparatorluğu’nun çok kudretli olduğu günlerde Avusturya Macaristan
İmparatorluğu’nun İstanbul Büyükelçiliğinde (Busbek)
(busbecq) isminde bir temsilcisi, çalışanı vardır ve
bu çalışan İstanbul’da bulunduğu zaman içerisinde Osmanlıyı Osmanlı yapan,
ihtişamını yücelten ama Avrupa’yı geri bırakan birtakım tahlillere girdiğinde
-teferruatlı bir kitaptır biraz Busbecq’in “Türk
Mektupları” diye- orada şundan bahseder, der ki: “Osmanlıda kamu gücü
kullananlar liyakat esasına göre atanıyor ama Avrupa’da, bizlerde hanedanlıktan
asalet esasına göre atanıyor. Dolayısıyla Osmanlının kamu gücü daha
etkin kullanılıyor.” Tabii ki, zaman
içerisinde bakıyoruz ki Osmanlının bu liyakat esasının yerine asalet ve başka başka esaslar almaya başladığında, kamu gücünü kullanan
bürokraside çöküş başladığında Osmanlının çöküşüne zemin hazırlayan bir başka
gerekçe hazırlanmış oluyor. Bugün tabii ki
ülkemiz çağdaş, modern hem vizyon hem misyon
denkleminde mutlaka ve mutlaka liyakatli kadrolarımızla temsil edilmeli ve kamu
gücü bunlar vasıtasıyla kullanılmalı. Gelen bu tasarıda birtakım kadrolar ihdas
ediliyor ve birtakım kadrolar iptal ediliyor, unvanlar yer değiştiriyor. Kıymetli
arkadaşlar, büyük devletlerin çöküşlerinde bu çöküşlere eğer rütbelerle çöküşü
önlemeye çalışmak bir esas hâline geldiği zaman, bu çöküşün muteber olduğu,
kaçınılmaz olduğu ortaya çıkmıştır, tarih bize bunu göstermiştir. Dolayısıyla
burada öncelikli olarak dikkat edilmesi gerekenin bu olduğu kanaatini taşıyorum
ve Hükûmetimizin dikkatini çekiyorum. Değerli
arkadaşlar, bu vesileyle dünyadaki ve Türkiye’deki gelişmelerle ilgili olarak
kısacık… Konumuz… Sanayi ve Ticaret Bakanımız burada olduğuna göre bu konuyla
ilgili ben gündemi işgal etmek istiyorum. Değerli
arkadaşlar, bir ülke eğer gelişirken kendisini, kendi esas dinamiklerini, esas
hâlini almaz, yabancı dinamikleri tali ve fırsat imkânı olarak görmez, kendi
esas dinamiklerini fırsat, dış dinamikleri esas hâline getirirse buradan
başarıyla çıkması mümkün değildir. Maalesef Türkiye’mizde belli yıldan beridir,
bilhassa son altı yedi yıldır, AKP İktidarı döneminde, kendi dinamiklerimiz
tali, yabancı dinamikler, dış dinamikler esas hâle getirilmiştir. Değerli
arkadaşlar, bir ülkenin kalkınabilmesi için üretim esastır, tabii ki ticaret de
yapılabilir. Bugün üretimi esas alan ülkeler vardır, ticareti esas alan ülkeler
vardır. Ama üretimi esas aldığımızda üretimin ana kaynağı olarak biz ham
maddeyi, sermayeyi, teknolojiyi, bilgiyi ve emeği görürüz. Eğer
kendi ülkemizde bunları esas dinamik olarak ele alıp bunları geliştirmezsek
bugün, altı yedi yıldır Türkiye’de sürdüğü gibi dışarıdan gelen sermaye,
dışarıdan gelen sermayenin beraberinde getirdiği tüketim maddeleriyle beraber
kredilendirilmiş, geleceği satın alınan bir toplum hâline Türkiye’yi
getirdiğimizde işte bugün yetişemediğiniz fiyat artışları, ham madde artışları,
başka başka konularda krizin göbeğinde kendinizi
bulursunuz. Bugün dünyada bir kriz var. Doğrudur, dünyadaki gelişen kriz
bizim sebep olduğumuz ve bizim krizimiz değildir. Ama Türkiye’de iki yıldır
yaşanan üretim ve tüketimdeki birtakım krizler bizim krizimizdir. Değerli
arkadaşlar, buna doğru teşhis koyabilmek lazım, bunu doğru görebilmek lazım.
Türkiye, altı yıldır üretmeyen, sermayesi, anaparası kendisinin olmayan başka
paralarla geleceği satın alarak, bankalarda tüketici kredileri, kredi kartı
kredileri, taşıt kredileri, ev kredileriyle geleceği satın alarak bir refah
toplumu olduğunu zannetti. Ama bugün artık bu tıkandı. Bu tıkanmanın
neticesinde dünyadaki kriz AKP İktidarının imdadına yetişti. Sistem bugüne
kadar geleceği satın alarak kendini idare etti. Değerli
arkadaşlar, ben nasıl bir Türkiye özlüyorum, Milliyetçi Hareket Partisi nasıl
bir Türkiye’yi özlüyor? Milliyetçi Hareket Partisinin özlediği Türkiye,
özlediği Türk toplumu, bir refah toplumu; refah toplumu seviyesinde üreten,
refah toplumu seviyesinde tüketen bir toplumdur. Bu toplumun esas aldığı
değerler kendi dinamikleri olmalıdır; dünyadaki gelişmeleri, dünyadaki
dinamikleri sadece bir fırsat olarak görmelidir, kendi dinamiklerini esas
hâline getirmelidir. İşte, bugün, dünyadaki gelişmeleri ve dünyadaki bazı
hadiseleri, dünya piyasalarındaki hadiseleri esas dinamik hâline getirdinizse,
bugünkü Hükûmetteki arkadaşlarımızın düşündüğü mantık
içerisinde düşünürsünüz ve bu hesap doğru çıkmaz. Kıymetli
arkadaşlar, Türkiye’de bugüne kadar yaşanan krizler kamu finansmanı krizleri
oldu. Bugün, iki senedir Türkiye’de özel sektör krizleri yaşanıyor ve bu kriz
gittikçe yükseliyor. Bu kriz, özel sektör krizi önümüzdeki belli yıllar
içerisinde kamu finansmanı krizine dönüşecektir ve geçmişteki yaşanan krizler
yaşanacaktır. Bu nasıl olacaktır? İşte, Hükûmetimizin
getirdiği bütçede biz petrolü, başka başka birtakım
dış ticaretimizde etkin olan kalemlerin dünya piyasalarında değer kaybetmesi ve
dünya krizindeki birtakım döviz yükselmeleri, düşmeleri, tamamen bizim elimizde
olmayan dinamiklere dayalı birtakım analizler yaptık ve Türkiye'nin dış ticaret
açığının düşmesinin ithalatın düşmesine dayalı olduğunu söylediler, buna göre
bir program yaptılar. Değerli
arkadaşlar, dünyadaki pazar daralması, dünyadaki ekonomik gelişmelerden dolayı
eğer Türkiye'nin ithalatı düşüyorsa, kendi elimizde olmayan dinamiklerle bu
meydana geliyorsa, bu ithalat düşmesinin bir başka yansıması da bütçeye
olacaktır. Ne olacaktır bütçeye yansıması? İthalattan aldığınız birtakım
vergiler de düşecektir. Peki, ithalatı düşen bir ülkenin aynı zamanda ihracatı
da ithalata dayalı ise ihracatı da düşecektir dünyadaki pazar daralmaları ve
başka sebeplerden dolayı. Peki, ihracatı düşen bir ülkenin dolayısıyla, gelir
kaynaklarında, birtakım vergilerinde, istihdamında, başka alanlarında yine
düşmeler meydana gelecektir ve bu düşmeler ve dünyadaki bu pazar daralmasından,
piyasaya hâkim olamayan, varlığını sürdüremeyen özel sektör borçları ödenemez
duruma geldiğinde Türkiye'de özel sektördeki şirketlerimiz iflasa girecek ve
kamu borçlarını, vergisini, sigortasını ve birtakım giderlerini ödeyemez duruma
geldiğinde, işte, o zaman Türkiye'de kamu finansmanı sıkıntıya girecektir ve
bugün son aylarda vergi oranlarındaki tahsilatın
düşmesi, başka başka alanlardaki kamu gelirlerinin
düşmesi, yarınlardaki kamu finansmanı krizinin habercisidir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun.
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) – Sayın Bakanım, tabii ki bu son bir dakikada size özellikle bir şey
söylemek istiyorum. Siz bakan olmazdan, siyasete girmezden önce sektörün
temsilcisiydiniz ve sektördeki problemleri en iyi bilen ve en iyi dile getiren
birisiydiniz. Benim bugün bir dost olarak, bir siyasetçi olarak sizlere en
yakın tavsiyem şu olacaktır, eski bir arkadaşlığımız var: Bürokrasinin
dehlizlerinde unvan arayışları içerisine kapılmadan, başka başka,
farklı çözüm yolları aramadan, sektör temsilcisiyken dile getirdiğiniz,
çözümünü istediğiniz, çözülmesini istediğiniz problemlerin şu anda çözüm
sahibisiniz. Bunlar konusunda her türlü desteği size veririz. O günkü
duruşunuzu bugün iktidardayken göstermeniz gerektiği kanaatini taşıyorum.
Ülkemiz adına bu tavrın faydalı olacağı kanaatini taşıyor, başarılar diliyorum.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Madde
üzerinde şahısları adına ilk söz Rize Milletvekili Sayın Bayram Ali Bayramoğlu’na aittir. Buyurun Sayın Bayramoğlu. Süreniz beş
dakikadır. BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 236 sıra sayılı
kanunun 2’nci maddesi üzerine şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Gelişmiş
ülkelerdeki en önemli gelişmişlik kriterlerinin
başında sanayileşmeleri, sanayileşmenin yanında teknolojiye adaptasyonları, bu
teknolojiye adaptasyonlarının yanında ise teknoloji üreten ve bu ürettiği
teknolojiyi de dünyaya satabilmeleri gelmektedir. Ülkemiz uzun
yıllar tarıma dayalı bir ekonomiyle büyümüş, 1980’li yıllardan sonra başlayan
sanayileşme hamlesiyle başta Anadolu’nun yatırım hamlelerinin genişletilmesi ve
Anadolu’nun çeşitli vilayetlerinde “sanayi şehirleri” adı altında bir gelişme trendini birlikte yaşamış; bu, aynı zamanda istihdam
açısından, eğitim açısından, sosyal gelişmişlik açısından hem büyük şehirlere
göçü hem de aynı zamanda yerel anlamda büyümeyi sağlamıştır. Bugün içinde
bulunduğumuz 2009 yılının başlarında dünya genelinde ekonomik anlamda, mali
anlamda çok ciddi sıkıntılar ve darboğazların yaşandığı muhakkaktır. Bu yaşanan
sıkıntıların da en çok etkisinin olduğu sektörlerin başında ise maalesef
gayrimenkul sektörüyle birlikte sanayi sektörleri gelmektedir. Ülkemiz
özellikle teknik anlamda küçük ve orta ölçekli işletmeler olarak çok ciddi
derecede yatırımlar yapmış, bu yapmış olduğu yatırımlarla başta komşu ülkeler
olmak üzere yanında Avrupa ülkelerine teknik anlamda, mekanik anlamda ihracat
yapabilir konuma gelmiş bir ülkedir. Özellikle otomotiv sektöründe 2000
yılından bu yana gelişme göstermesi ve dünyada ciddi anlamda bir otomotiv üssü
olmuş olması, sanayileşmesindeki göstermiş olduğu başarıların en başında
gelmektedir. Şimdi, dünyanın
ekonomik daralmayı ve ekonomik sıkıntıları konuştuğu bir süreçte en çok
konuşulan konulardan bir tanesi de nedir? İstihdam politikasıdır, yani işsiz
kalma korkusudur. Geçen hafta içerisinde mali piyasalardan bazı arkadaşlarla
yapmış olduğum sohbette birçok insan “Bugüne kadar ben hiç endişe duymuyordum
ama önümüzdeki gelişmelere göre Türkiye’de de, dünyada da kendi alanımızda bazı
işsizliklerle karşı karşıya kalabiliriz.” dediklerine şahit oldum. Ancak, buna
rağmen, bugün hâlâ içinde bulunduğumuz bu atmosfere rağmen Türkiye’de de,
dünyada da birçok müessese de kaliteli iş gücünü aramaya devam etmektedir. Bir
tarafta işsizlik vardır, bunun adı ekonomik olarak arızi işsizliktir ama bir
tarafta da ciddi anlamda ehliyetli, liyakatli, bilgili, konusunda uzman
insanlardan oluşan bir kadroya da ihtiyaç olduğu muhakkaktır. İşte, şu anda
gündemimizde olan kanun bu anlamda son derece önem arz etmektedir. Sanayi
Bakanlığının yaklaşık 5.371 personel kadrosu olmasına rağmen şu anda 3.053
personelle çalışmaktadır. Yani fiilî olarak zaten 2 binden fazla personel açığı
vardır. Ama bunun yanında, kendisinin ihtiyaç duyduğu
kaliteli uzman, uzman yardımcısı insanlar için ise yine kendisine bağlı on tane
kuruluşun içerisinden biri olan rekabet ve tüketici haklarıyla ilgili genel
müdürlükte bulunan kadroların sanayileşme noktasındaki ülkenin ihtiyacı olan
elemanlar şeklinde değerlendirilmesi ve bu anlamda uzman ve uzman yardımcısı
hâline döndürülmesi, aslında sanayimizin önümüzdeki dönemde ihtiyaç olacak
kaliteli, vasıflı ve bu işleri de bürokratik olarak bırakmadan engelleri
aşabilecek bir kadro ihdas etmesi anlamına gelmektedir. Bu, illa yeni
bir personel almak anlamına gelmiyor. Önce mevcutları değerlendireceksiniz,
verimlilik esasına göre mevcut, şu anda ücret ödemiş olduğunuz insanları daha
kaliteli, daha vasıflı ve daha önemli görevlere ihdas edeceksiniz, bunları bir
eğitime tabi tutacaksınız, bunların içerisindeki ehliyet ve liyakatlilerden
Türkiye'deki sanayinin önünü açacak yepyeni kadrolar ihdas edeceksiniz. Ha,
bunun yanında özellikle ihdas edilmesi gereken bir uzmanlık alanı varsa bunu da
imtihan açmak suretiyle Bakanlık kendi bünyesindeki ihtiyaç olan personeller
olarak mutlaka değerlendirecektir. (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) – Tamam Sayın Başkanım. O nedenle, özellikle altını çizmek istediğim konu şudur ki:
Türkiye'de önümüzdeki süreç içerisinde sanayinin gelişmesi, istihdam
politikalarının aksamaması ve özellikle de sanayimizin önünün açılabilmesi için
mevcut bu kadroların bir an önce hayata geçirilerek Sanayi Bakanlığının çalışma
ekiplerini yoğunlaştırmak, mevcut kadrolarının içerisinde, uzmanlaşmış yeni bir
kadro ihdas etmek bizim de sanayimizin de son derece faydalı hizmetler
yapmasına vesile olacaktır. O nedenle bu
kanunun şimdiden hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bayramoğlu. Şahıslar adına
ikinci söz Van Milletvekili Sayın Kayhan Türkmenoğlu’na aittir. Buyurun Sayın
Türkmenoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret
Bakanlığımızın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Aslında burada,
2’nci maddeyle ilgili bir yazı hazırlamıştım, bir bilgi notu hazırlamıştım, onu
okuyacaktım ancak tabii hep yaptığımız aynı şeylerdir. Bundan aslında biz de
rahatsız oluyoruz. Yani genelde burada, görüşülmesi gereken maddenin dışına
çıkılıp farklı farklı rakamlar, farklı farklı bilgilerle tabii, gündemi bence işgal ediyoruz.
Ancak, asıl konumuza gelirsek, gündem maddesiyle ilgili görüşlerimizi,
fikirlerimizi veya önerilerimizi yoğunlaştırırsak ben eminim ki Meclise çok
daha katkı sunacağımıza inanıyorum. Tabii, hâliyle bu tür düşünceler Meclis
kürsüsünde cereyan edince bize de bazen cevap hakkı doğuyor. Müsaadenizle, bir
iki konuya da değinmek istiyorum. Değerli
arkadaşlar, bilindiği üzere, 2001 krizini hepimiz çok iyi hatırlıyoruz. Ben de
bir tüccar kardeşinizim, 1 milyon dolar borcum vardı, bir gecede 2 milyon dolar
oldu yani biz bir gecede yüzde 100 değer kaybettik. NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Maddeyle çok ilgili oldu! ŞENOL BAL (İzmir)
– Maddeyle çok ilgili! KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – O günlerle ilgili… AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Peki, elinizdeki ürünler artmadı mı? KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – O günlerle ilgili bir sürü açıklamalar yapıldı ve… NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Maddeyle çok ilgili konuşuyor Sayın Başkan, çok katkı sağlıyor! KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) - …bugün hangi noktadayız biliyor musunuz değerli
arkadaşlarım? Bakın, bugün, bankalar asli görevine döndü mü? Hani hazineden
nemalanan bankalar bugün asli görevine döndü mü? Döndü. OKTAY VURAL
(İzmir) – Kim döndürdü? NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Kim döndürdü? KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Peki, esnafımız, tüccarımız, açıkgöz tüccarlarımız, esnaflarımız
stoktan para kazanıyor muydu? Enflasyondan para kazanıyor muydu? Stoka bir
şeyler bırakıp işte bir gecede yüzde 200, 300 para kazanıyor muydu? OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır. KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Kazanıyordu. NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Hiç alakası yok! KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) - Bugün kaldı mı? NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Hiç alakası yok! KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Kalmadı. AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Bugün dükkân kayboldu, dükkân! BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Esnaf mı kaldı? KAYHAN TÜRKMENOĞLU
(Devamla) - Peki, tüketici güçlendi mi? Bakın, tüketici güçlendi. Bugün her
tüketicinin cebinde on tane kredi kartı var ve bugün tüccar karşısında tüketici
güçlü bir konumdadır. OKTAY VURAL
(İzmir) – Onun için can suyu kredisi veriyorsunuz! Vatandaşın canı çıkmış… KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Peki, vatandaşın alım gücü yükseldi mi? OKTAY VURAL
(İzmir) – Hayır, yükselmedi. KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Değerli Başkanım, vatandaşın alım gücü yüzde 68
yükseldi, yüzde 68. Şimdi, gayrisafi millî hasılada
gerileme var mı? OKTAY VURAL
(İzmir) – Var. KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Yok. Kişi başına düşen
millî gelirde gerileme var mı? OKTAY VURAL
(İzmir) – Var. KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Yok. E peki, alım gücümüz nasıl düştü ben onu anlamıyorum. Değerli
arkadaşlarım, bugün Sanayi Bakanlığımız bana göre Tarım Bakanlığımız gibi,
Millî Eğitim Bakanlığımız gibi, Sağlık Bakanlığımız gibi, Dış Ticaret
Bakanlığımız gibi hakikaten başarılarıyla gıpta edilecek bir bakanlıktır. Ben
burada şahsınızda Sanayi Bakanımız ve ekibini tebrik ediyorum. Niye? Bugün
yüzde 98 KOBİ’lerle donatılmış bir ülkede miyiz? Doğru. Peki, 2002 yılında
bizim bu KOBİ’lere kullandırmış olduğumuz kredi rakamı neydi? Sadece 153 milyon
YTL’ydi. OKTAY VURAL
(İzmir) – İhtiyacı yoktu ki. KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – 2000 krizi onun için mi çıktı? OKTAY VURAL
(İzmir) – Borç içinde yüzüyor. KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) - 153 milyon YTL’ydi. Doğru mu? Doğru. NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Özel sektörün borçları ne kadar, özel sektörün? KAYHAN TÜRKMENOĞLU
(Devamla) - Peki, bugün, Sanayi Bakanımız, sektörün içinden gelen, işi bilen
Sanayi Bakanımızın… Bu son bir yıl içerisindeki… 2008’de biz ne kadar para
ödedik esnafa? 3 milyar YTL para ödedik değerli arkadaşlarım. 153 milyon
nerede, 3 milyar nerede? O diğer 3 milyar nereye gidiyordu biliyor musunuz, o
paralar? O paralar Hazineye gidiyordu. NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Rakamlar yanlış. KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) - Yüzde 2’sini oluşturan o özel sektörün büyük
kuruluşlarına gidiyordu. Yüzde 2’sini… Bakın, yüzde 98, 153 milyon para
kazanıyordu. Bakın, geçelim
diğer tarafa, bir şey daha söyleyeceğim: Bugün -hani, üretim yok,
sıkıntılarımız var, hakikaten büyük bir borç şeyi içerisindeyiz- 2002‘de biz ne
kadar vergi toplamışız? 60 milyar YTL. Bakın, 2008’de ne kadar para toplamışız?
OKTAY VURAL
(İzmir) – İşsizlik artıyor mu, sen onu söyle. KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – 153 milyar YTL para toplamışız. OKTAY VURAL
(İzmir) – İşsizlik artıyor mu? KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Bakın, işsizlik de düşüyor, onu da söyleyeceğim,
Başkanım onu da söyleyeceğim. OKTAY VURAL
(İzmir) – Arttı, arttı. MEHMET GÜNAL
(Antalya) - IMF yarın niye geliyor, niye? KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Bakın, bugün, geldiğimiz gün, Allah muhafaza, eğer bu
ülke bir dönem daha kalmış olsaydı memuruna maaş ödeyemezdi değerli
arkadaşlarımız. Kamu net borcu, dış borcu 88 milyar YTL’yken alındı 2002’de.
Bugün kaçtır? Bugün 14 milyar YTL’dir. Bakın, 70 milyar para ödemişiz biz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. OKTAY VURAL
(İzmir) – Vatandaşın borcu ne oldu? NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Van’ın esnafını bir dolaş, Van’ın esnafını. KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Evet, sadece 2007 yılında bizim ülkemizde 55 bin tane
şirket kurulmuştur. Bu da ülkemizde ekonomimizin gerçek manada zeminin üzerine
oturtturulmuş... Ancak, şimdi görüşeceğimiz bu kanun tasarısında ehliyet ve
liyakat sahibi nitelikli iş gücüne ihtiyacımız vardır. Bu yasa da onu
gerektirdiği için, bu yasa onun için vardır. Biz bundan sonraki çalışmalarımızı
bunun üzerine oturtturuyoruz. Ehliyet, liyakat sahibi, aktif iş gücünü üreten
insanlara ihtiyacımız vardır. Bu yasamızda bunun önü açılacaktır. Ben, bu yasada
emeği geçen bütün teşkilat mensuplarına, başta Sayın Bakanımız olmak kaydıyla,
herkese saygı, sevgilerimi sunuyorum. Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Türkmenoğlu. Madde üzerinde
soru-cevap işlemine geçiyoruz. Sayın Taner… RECEP TANER
(Aydın) – Sayın Bakan, krizin derinleştiği bu ortamda üretim sektörü dışındaki
hizmet ve alım-satım sektörünün de destek kredilerinden yararlanabilmesi için
KOSGEB Kanunu’nda yapılması gereken değişiklikler konusunda herhangi bir
çalışma yapıldı mı? Şu anda ne aşamada? İkinci sorum da:
Esnaf ve sanayicimizin beklediği sicil affı konusunda çalışmalarda hangi
aşamaya gelindi? Mesela Maliye Bakanının direncini kırabildiniz mi, kanun
çıkıyor mu? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Işık… ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakan,
kamuoyunda “can suyu kredisi” olarak bilinen sıfır faizli imalatçı destek
kredisinden bildiğiniz gibi sadece Maliye, SSK ve TEDAŞ gibi kurumlara borcu
olmayan esnaf ve sanatkârlarımız yararlanabilmektedir. Ancak, ne yazık ki
bugün, esnaf ve sanatkârlarımızın anılan kurumlara borcu olmayanı neredeyse yok
gibidir. Kredinin amacına ulaşabilmesi için borçlu esnafımızın da bu can suyu
kredisinden yararlandırılması konusunda yeni bir çalışmanız var mı? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Uslu… CEMALEDDİN USLU
(Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
tarım satış kooperatifleri birlikleriyle ilgili bir sual yöneltmek istiyorum.
Bildiğiniz gibi, mevzuatları dâhilinde sekiz yıldan beri uygulanmakta olan
Tarım Reformu Uygulama Projesi 31 Aralık 2008 tarihinde sona ermiştir.
Birlikler bundan sonra ne yapacaktır? Mevcut yasanın değişimini öngören yasa
tasarısı ne aşamadadır? Birliklerin endişeyle takip ettikleri bu yasal boşluğu
nasıl gidereceksiniz? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Sayın
Bakan, buyurun. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; sevgiyle, saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Efendim, özellikle konuşmalarda dile getirilen hususlar için teşekkür etmek
istiyorum. Evet, öncelikle,
sorulara geçmeden evvel, neden böyle bir değişikliğe ihtiyaç hissedildi? Sanayi
Ticaret Bakanlığı, eski Sanayi Ticaret Bakanlığının yapmış olduğu görevleri mi
yapıyor? Türkiye eski, geçmiş noktada mıdır? Bugün Türkiye nereye gelmiştir?
Bunlarla ilgili görüşleri yeniden tazeledikten sonra bütün sorulara cevap
vermeye gayret edeceğim. Bir kere şunu çok
net ifade edeyim ki: Ne dünya beş sene önceki dünya ne Türkiye beş sene önceki
Türkiye. Sürekli gelişen, rekabeti acımasızca gelişen ve rekabetin şiddetinin,
şartlarının değiştiği bir ortamdayız. Böyle bir ortamda Türkiye'nin gerek
dünyadaki küresel oyuncu olması, dünyanın 17’nci büyük ekonomisi, Avrupa'nın
6’ncı büyük ekonomisi olması, birçok imalat alanlarında Avrupa'ya net ihracat
yapan bir ülke olması ve dünya ekonomisiyle entegre
olmuş bir ülke olması, ister istemez Türkiye'deki ekonomi, üretim ve ihracatla
ilgili ve esnaf ve sanatkârla ilgili süreci de süratli bir şekilde bir yapısal
değişim ve dönüşüm sürecine sokmuştur. En azından tek haneli enflasyon… Biraz evvel Değerli Van Milletvekilimiz Türkmenoğlu’nun söylediği
gibi, enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde yüksek enflasyonun arkasına
sığınarak verimliliği, rekabeti, üretimi kesinlikle ön plana almayan sanayi,
bugün enflasyonun tek haneye düşmesi, rekabet gücünün artması ve uluslararası
rekabetin gelişmesiyle beraber artık verimliliği öğrenmek, stok yönetimini,
nakit yönetimini, üretim tekniklerini dünyanın gerçek şartlarına göre ayarlamak
zorunda olmuştur ve bunun gerekçesi olarak da 130 milyar dolardan fazla ihracat
yapan, bu ihracatının yüzde 90’ından fazlası sanayi mamullerinden oluşan, en
azından tek bir otomotiv sektöründe 100 liralık satışının 81 lirasını ihracat
yapan, bunun da yüzde 90’ını Avrupa'ya yapan bir Türkiye var arkadaşlar. NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Ne kadarı ithalata dayalı? SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) - Bir kere, bunun altını çizmek
durumundayız ve diğer yandan sanayi sektörümüz, makine teçhizat sektöründe,
otomotiv sektöründe, demir çelik sektöründe, çimento sektöründe, cam
sanayisinde dünyanın en önemli rekabet avantajına sahip ülkelerinden ve
sanayilerinden biri hâline gelmiştir. Şimdi, böyle bir
ortamda, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, cumhuriyet tarihinde, 60’ıncı Hükûmet olarak eylem planıyla beraber bir ilki
gerçekleştirmiştir. Nedir bu? Sanayi envanteri.
Yıllardır, benim de sanayi odası başkanı olduğum dönemde, on iki yıllık dönemde
sürekli istedim ama hiç kimsenin yapmaya cesaret dahi edemediği, hiç kimsenin
yapamadığı bir sanayi envanteri cumhuriyet tarihinde
bir ilk olarak yapılmıştır, bunun 2 kere altını çizelim ve bu yapılan
çalışmayla beraber, Türkiye’nin neresinde ne kadar üreten vardır, ne kadar
hizmet sektörü vardır, ne kadar ticaret sektörü vardır, kaç kişi çalışır, ne
kadar enerji tüketilir, aktifi nedir, pasifi nedir, sektörlerin borcu nedir?
Bugün, sektörlerimizi tek tek görecek bir yapıya
kavuştuk ve bunun adını “Girişimci Bilgi Sistemi” koyduk. Şu anda, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı, geçmişteki gibi, ülkenin sanayi ve ticaretine yön vermiyor;
tahminlerle, anketlerle iş yapmıyoruz. Elimizde kayıtlı 2.milyon 10 bin 377
sanayici, tüccar ve hizmet kesimindeki firmalarımızın tek tek,
bire bir bütün işlemlerini, bütün yapmış olduğu aktifini, pasifini, rekabet
gücünü, çalışan sayısını görerek 224 sektörde şu anda izleme ve değerlendirme
merkezi kurduk. Evet, burada, dışarıdan almak zorunda kalmış olduğumuz, geçici
görevlendirmeyle Bakanlığımıza getirmiş olduğumuz uzmanlarla şu anda izleme ve
değerlendirme merkezinde hangi sektörümüzün bu global
krizden nasıl etkileneceğini, gerek dış satışlardan gerek iç satışlardan gerek
kur riski gerek finansman riskiyle nasıl etkileneceğini tahminlerle yapmıyoruz
arkadaşlar; şu anda, gerçek verilerle, bire bir bir
pusulayla bir radar görevi gören girişimci bilgi sistemiyle yapıyoruz. Evet, Sanayi
Bakanlığı bunu bir taraftan yaparken, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının görev
alanları, yetki alanları değişmiştir. Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı, bugün, teşvik uygulamasının temel altyapısını oluşturacak “Girişimci
Bilgi Sistemi”ni yaparken, bakın hatırlatmakta fayda görüyorum, bugün
Türkiye’deki 257 organize sanayi bölgesi, 416 küçük sanayi sitesi ve bunun
yanında Türkiye’deki kuyumcunun terazisinden oduncunun kantarına varıncaya
kadar, kasabın terazisine varıncaya kadar tüm ölçülerin ayarlarını yapan,
kontrol eden ve 70 milyon adına bunun denetimini yapan bir bakanlıktır. Bugün,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, hepimizin içinde olduğu, 70 milyon insanın
tüketici haklarının tek sorumlusu, tek yetkilisi ve bunun piyasa gözetim ve denetimini
yapan bir bakanlıktır. Yine Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı milyonlarca KOBİ’nin yanı sıra 1 milyon 908 bin esnaf ve
sanatkârın anbean sicillerini takip eden, onlarla ilgili bütün önerileri
gerçekleştiren, projeleri gerçekleştiren, çalışmayı yapan ve bünyesinde sadece
Sanayi ve Ticaret Bakanlığının oluşturduğu esnaf ve sanatkârın kayıtlarını,
sicillerini tutmaktadır. Bugün, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Avrupa Birliği teknik mevzuat
uyumunda 165 adet teknik mevzuat uyumunun 165’ini gerçekleştirmiş olan bir
bakanlıktır ve yine bu Sanayi ve Ticaret Bakanlığı otomotivden makine
teçhizatına varıncaya kadar tüm uygunluk belgelerini veren ve sanayi ile ilgili
bütün potansiyel çalışmaları yapan Sanayi Genel Müdürlüğünün olduğu bir
bakanlıktır. Yine bu Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı ülkemizde inovasyonun, teknolojinin,
araştırmanın, geliştirmenin ve en son Meclisimizden çıkartmış olduğumuz bana
göre cumhuriyet tarihinin çok önemli bir projesi olan ARGE teşviklerini, ARGE
uygulamasını yapan Sanayi ARGE Genel Müdürlüğünü bünyesinde bulunduran bir
bakanlıktır. Biraz evvel Sayın
Milletvekilim sordu, on yedi tarım satış kooperatif birliği ve Türkiye’deki tüm
kooperatiflerin bağlı olduğu, tüm kooperatiflerin denetimini, çalışma usul ve
esaslarını yapan bir bakanlıktır. Yine Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Türkiye’deki
tüm şirketlerin kurulması ve açılmasıyla ilgili düzenlemeleri yapan İç Ticaret
Genel Müdürlüğünün olduğu bakanlıktır. Bunun yanı sıra
Sanayi Bakanlığı ne yapar? Türk Patent Enstitüsü, TSE, Millî Prodüktivite Merkezi,
KOSGEB, Rekabet Kurumu, TÜRKAK ve bununla beraber Şeker Kurumunun bağlı olduğu,
etki alanı son derece geniş olan bir bakanlıktır. Evet, bu Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı eski usullerle, eski zihniyetle, eski sistemle idare
edilemeyecek kadar görev ve yetkileri son derece Türkiye açısından önem arz
eden ve Türkiye'nin geleceğini, mimari tasarımını yapacak olan bir yetkiye ve
güce sahiptir. O zaman bu Bakanlıkta… BAŞKAN – İki
dakikanız kaldı Sayın Bakan. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Bitiriyorum Sayın Başkanım. Bu Bakanlık bunu
yaparken bir taraftan da bünyesinde yıllar önce sadece Tüketici Genel Müdürlüğü
varmış gibi tüketici ve rekabet uzmanıyla idare edilecek bir bakanlık değil.
Bunu getirmemizin gayesi Bakanlığımızdaki 250 kadronun yerine -onun yerine
ilave ihdas edilmeden- 250 yeni kadroyla sanayi ve ticaret uzmanı getiriyoruz. Değerli
arkadaşlar, bu konuda tenkit etmek yerine, ben sizlerden bu konuda alkış
beklerdim, eğer sanayi ve ticaretten biraz anlıyorsak. Bunun yanı sıra,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığında -biraz evvel sorulmuş sorular çerçevesinde,
evet- KOSGEB Kanunu değişikliğini hazırladık, önümüzdeki günlerde Bakanlar
Kuruluna getiriyoruz. KOSGEB’ten sadece imalatçı
değil, hizmet sektörünün tamamı da faydalanacak düzenlemeyi bitirdik. Sicil affıyla
ilgili çalışmamızı bugün sabah Sanayi Komisyonumuzda değerli
milletvekillerimizin, iktidarıyla muhalefetiyle, hepsinin desteğiyle görüştük,
oy birliğiyle kabul edildi ve Genel Kurulumuza, inşallah, birkaç gün içinde gelecek. Can suyu
projelerinde SSK ve vergi borcu olanların alamadığı kredilerle ilgili, bir
mahsup imkânıyla ilgili çalışma yapıyoruz. Ama borcunu yeniden yapılandırmış
olanlar zaten bundan faydalanabiliyor. Son olarak da:
Tarım satış kooperatifleri ve birliklerindeki düzenleme 31/12 itibarıyla
tamamen bitmiştir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Yarım dakikada bitiririm Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Şu anda tarım satış kooperatifleri ve
birlikleriyle ilgili Hazineyle beraber çalışmalarımız devam ediyor.
Zannediyorum ki bir ay içinde Ekonomik Koordinasyon Kurulunda görüşülerek
oradan Bakanlar Kuruluna ve sonra Meclise gelecek. Geçmişteki hatalardan ders
almış yeni bir sistem üzerinde, kredi sistemi diye yeni bir sistem üzerinde
çalışma yapıyoruz. Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Madde üzerinde
bir önerge vardır. Önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 236 Sıra Sayılı “Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı”nın çerçeve 2 nci maddesi ile 3143 sayılı
Kanuna eklenen Geçici Madde 11’in ikinci fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim. Harun
Öztürk İzmir BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM HASGÜR (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun.(DSP sıralarından alkışlar) HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti
adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan
236 sıra sayılı Tasarı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının değişen işlevini ve
ihtiyaçlarını dikkate alarak, tüketici ve rekabet uzmanı ile uzman yardımcılığı
unvanlarını, sanayi ve ticaret uzmanı ve uzman yardımcısı olarak
değiştirmektedir. Tasarı,
mühendislik fakültelerinin hangi bölümlerinden mezun olanların öngörülen
kariyer mesleğe girmeye hak kazanacağının belirlenmesini yönetmeliğe
bırakmaktadır. Önceki düzenlemede bu yönde bir hüküm yer almamaktaydı.
Yönetmelik yerine, mühendislik fakültelerinin ilgili bölümlerinin yasa ile
belirlenmesinin daha doğru olacağı düşüncesindeyiz. Kariyer mesleğe
giriş için aranan yaş sınırının otuz beşten otuza çekilmesini de, lisansüstü
öğrenim, artan uzun süreli işsizlikler ve yükselen emeklilik yaşı dolayısıyla
uygun görmemekteyiz. Mevcut düzenlemede bulunan yeterlik sınavına iki kez girme
hakkının kaldırılması, yabancı dil bilgisinin belgeye dayandırılması, yeterlik
sınavı öncesi tez çalışması öngörülmesiyle, mesleğe ilişkin esas ve usullerin
tüzük yerine yönetmelikle belirlenmesi yönündeki değişiklikler, diğer kariyer
uzmanlıklarla paralellik kurulması açısından da uygun bulunmaktadır. Tasarının çerçeve
2’nci maddesi ile 3143 sayılı Kanun’a eklenen geçici 11’inci maddenin ikinci
fıkrası, kariyer meslek olarak ihdas edilmeye çalışılan sanayi ve ticaret
uzmanlığının geleceği açısından uygun görülmemektedir. Bu fıkrada tarif edilen
Bakanlık mensupları için başlangıçta bir yarışma sınavı öngörülmüş olması ve
yardımcılığa atandıktan sonra yeterlik sınavına tabi olacaklarının belirtilmiş
olması, Bakanlık mensuplarının belli bir kontenjan dâhilinde mesleğe girerken
ayrı değerlendirmeye alınmalarını haklı göstermemektedir. Bu uygulama, kariyer
uzmanlık ve eşitlik ilkesiyle de bağdaşmamaktadır. Değerli milletvekilleri, kamu personel rejiminin yeniden
düzenlenmesi sırasında kamuya düz memuriyet unvanıyla giren ve öğrenim
durumları itibarıyla kariyer uzmanlıklara girebilecek durumda olan personelin
meslekte ilerlemelerinin sağlanması ve önlerinin açılması için lisansüstü
öğrenim ve yeterlik sınavı şeklinde koşullar belirlenerek kariyer uzmanlıklara
sonradan geçiş imkânı sağlanması düşünülebilir ancak bu tür bir düzenlemenin
bütün kariyer uzmanlıkları kapsayacak biçimde genel bir düzenleme şeklinde
olması daha uygun olur düşüncesindeyiz. Bunun yeni yeri de kamu personel reformunda yapılacak
düzenlemedir. Ancak, 1990’lı yıllardan bu yana gerçekleştirilmeye çalışılan ve
bir türlü yasalaştırılamayan kamu personel reformu da öyle anlaşılıyor ki bu
kez de IMF’yle imzalanmaya çalışılan 20’nci stand-by anlaşmasına takılacak gibi görülmektedir. Değerli
milletvekilleri, bu aşamada, yukarıda sunulan gerekçelere dayalı olarak
önergemize destek vermenizi diler, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (DSP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Maddede karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Tamam,
karar yeter sayısı arayacağım. 2’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 16.07 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 16.23 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER : Harun TÜFEKCİ
(Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41’inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. 236 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz. Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada. 2’nci maddenin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır. 3’üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 3- 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun; a) 36 ncı maddesinin “Ortak Hükümler” bölümünün (A) fıkrasının
(11) numaralı bendinde yer alan “Tüketici ve Rekabet Uzman Yardımcıları”
ibaresi “Sanayi ve Ticaret Uzman Yardımcıları”, “Tüketici ve Rekabet
Uzmanlığına” ibaresi “Sanayi ve Ticaret Uzmanlığına”, b) “Zam ve
Tazminatlar” başlıklı 152 nci maddesinin
“II-Tazminatlar” bölümünün “A- Özel Hizmet Tazminatı” kısmının (i) bendinde yer
alan “Tüketici ve Rekabet Uzmanları” ibaresi “Sanayi ve Ticaret Uzmanları”, c) (I) sayılı ek
gösterge cetvelinin “Genel İdare Hizmetleri Sınıfı” bölümünün (h) bendinde yer
alan “Tüketici ve Rekabet Uzmanları” ibaresi “Sanayi ve Ticaret Uzmanları”, şeklinde
değiştirilmiştir. 657 sayılı Kanuna ekli; (I) sayılı Ek
Gösterge Cetvelinin “I- Genel İdare Hizmetleri Sınıfı” bölümünün (d) bendine
“Adalet Bakanlığı Bakanlık Yüksek Müşaviri” ibaresi, (IV) sayılı Makam
Tazminatı Cetvelinin 7 nci sırasında yer alan
“Üniversite Genel Sekreteri” ibaresinden sonra gelmek üzere “Üniversitelerarası
Kurul Genel Sekreteri, Yükseköğretim Kurulu Genel Sekreter Yardımcısı,
Üniversitelerarası Kurul Genel Sekreter Yardımcısı, Öğrenci Seçme ve
Yerleştirme Merkezi Genel Sekreteri” ibareleri eklenmiştir. BAŞKAN – 3’üncü
madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu’na aittir. Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on
dakika. CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
hepinize saygılar sunuyorum. Değerli
arkadaşlarım, ben bugün beklerdim ki burada ülkedeki sanayinin sorunları
görüşülsün, beklerdim ki burada ülkede sanayicinin içinde olduğu durum ve
sanayicinin sorunlarının çözümü görüşülsün. Hâlâ daha -31/12 geçti- bu ülkede
Teşvik Kanunu’nun ne olacağını kimse bilmiyor arkadaşlar. Teşvik Kanunu bir
ülkede, düşün, bir ülkenin vizyonu, bir ülkenin
aynası. Bu ülkede eğer hâlâ bu Hükûmet sanayimizin
geleceği için Teşvik Kanunu’nun ne olacağını, insanların, yatırımcıların ne
yapacağını bilmiyorsa yazıklar olsun bize! Binlerce sanayici ne yapacağını
bilmiyor. Arkadaşlar, 5084
sayılı Yasa 31/12’de bitti. Bir ülkede sanayici, acaba, kendini planlarken
kendi önünü bir yıl, iki yıl önceden görmeden yatırım yapar mı arkadaşlar? Ama
maalesef, bu işin beyni, bu işin sahibi Sanayi Bakanlığı bu işte elini taşın
altına koymadı. Hâlâ daha Maliye Bakanlığı, hâlâ daha Hazineden sorumlu Bakan
hâlâ teşvikle uğraşıyor arkadaşlar. Bu işin bir tek sahibi vardır. Bir işin bir
sahibi olur. Sanayi Bakanlığıdır bunun sahibi. Ama hâlâ, arkadaşlar, insanlar
tedirgin. Ne olacaklarını bilmeyen insanlar, arkadaşlar, yatırım yapar mı
istihdam yaratır mı? Maalesef, geçen
dönem, aynen, bu kürsüden yine söylemiştim, o çıkarılan yasa Türk sanayicisine
çok bir şey vermez, tüketim toplumu yaratan bir yasadır. Esas amacı Doğu ve
Güneydoğu’da geri kalmış illere yatırım götürmekti. “Bir tane yatırım gitmez.”
dedik. Maalesef, teşvikte olup da hâlâ bir tane baca tütmeyen il var
arkadaşlar, bir sürü il var ve o Teşvik Yasası Türk sanayicisinin böğrüne
sokulmuş bir hançerdir. Sadece bazı illerden bazı illere mevcut sanayici gitti
arkadaşlar; Denizli boşaldı, Antep boşaldı, Adana boşaldı. Lütfen, bu
gerçekleri görelim arkadaşlar. Ama söylüyoruz, hepiniz biliyorsunuz bunu;
hepiniz şehirlerinizde o sanayicinin yok olduğunu görüyorsunuz gözünüzle ama
bir taneniz gelip de şurada yumruğu vurmuyorsunuz! Sayın Bakan, bu
ülkenin sanayicisi zor durumda, güç durumda. Bu işin sahibi sizsiniz. “Elektrik
parası vereceğiz.” diyorsunuz, sekiz ay sonra, dokuz ay sonra verdiğiniz
elektrik parasını vermeyin sanayici istemiyor. Arkadaşlar, ya, devlet söz
vermiş, “Ben senin elektrik bedelinin yüzde 50’sini ödeyeceğim.” diyor. Devlet
söz verdiyse öder. Adamdan parayı alıyor tümünü, sanayici götürüp yatırıyor,
ondan sonra sekiz ay, dokuz ay sonra birilerinin keyfi olacak ki sanayicinin
elektrik parası geri ödensin. Ya söz vermeyin… Bir mahsup sistemi var
arkadaşlar. Eğer o sanayici teşvikliyse elinde koskoca teşvik belgesi varsa, bunun
elektrik bedelinin yüzde 50’sini götürür yatırır ya, bundan daha basit bir şey
var mı arkadaşlar? Siz kendi aranızda o zaman mahsuplaşın. Hazineye yazıyorlar,
Hazine Maliye Bakanlığına yazıyor, Maliye Bakanlığı Enerji Bakanlığına yazıyor,
Enerji Bakanlığı TEDAŞ’a yazıyor; arkadaşlar, dokuz
ay geçiyor. Bugünün ekonomik koşullarında hâlâ daha… Örneğin, Malatya’da
sanayicinin 4 trilyon alacağı varsa diğer illeri siz düşünün arkadaşlar. Ben
isterdim ki ülkenin bu teşvik politikası, ülkedeki sanayicinin böğrüne vuran,
hançer olan bu Teşvik Kanunu… Böyle bir Teşvik
Kanunu olmaz arkadaşlar. Mutlaka bunun, ülkenin toplumsal kalkınması için
değiştirilmesi gerekiyor. Bunu dün de bağırdım, yarın da bağıracağım, öbür gün
de bağıracağım. Sayın Bakan,
bunun müsebbibi… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sahibi… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Pardon, sahibi sizsiniz. Sahibi… Pardon, özür diliyorum. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Düzeltin onu da. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Düzelttim efendim. Sahibi sizsiniz. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Müsebbibi değil. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır, sahibi sizsiniz. Sanayicinin sahibi sizsiniz. Siz
sanayiciyi koruyup kollamazsanız, sizi de kimse koruyup kollamaz. Değerli
arkadaşlarım, bir kere, bir an önce bu Teşvik Yasası’nın buraya gelmesi lazım.
Yarın geç. İnsanlar önünü göremiyor. Ben bunun altını bir kez daha çiziyorum. İkinci konu,
değerli arkadaşlar, demin, Sayın Bakan tarım satış kooperatif birliklerinden
bahsetti. Türkiye’de tarım satış kooperatifi birliğinin sahibi yine Sanayi
Bakanlığıdır arkadaşlar. Bugün de, dün de, evvelsi gün de. Eğer tarım satış
kooperatifleri birliği Türkiye’de iyi işlememişse, bunun da müsebbibi Sanayi Bakanlığıdır.
“Müsebbibi” diyorum bak, “sahibi” demiyorum, müsebbibi… Müsebbibi Sanayi
Bakanlığıdır. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Eski, değil mi? Yılını da söyle. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Eski, yeni, ben bilmem. Bakanlık bakanlıktır. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Yılını da söyle. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Hangi yıl olursa olsun. 90’dan bugüne
kadar. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Yılını söyle. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – 90’dan bugüne kadar. Siz kontrol
etmediniz, siz bu insanlara cezayı vermediniz ve iyi yürütemediniz, iyi
işlemedi, köylüye gerçek hizmeti veremedi ve ne gariptir ki, hepsi yaşıyor
arkadaşlar, hepsini yaşattınız, yani 2 katrilyon, 3 katrilyon, 500-600 milyar
borcu olanların hepsi yaşıyor, bir garip KAYISIBİRLİK mi kaldı arkadaşlar?
Vurdunuz boynunu, kopardınız. Vurdu boyunlarını, koparttı arkadaşlar. Garip ya!
Tüm borcu 5 trilyondu arkadaşlar ya, tüm borcu. Eğer iyi yönetilmiyorsa, iyi yönetmedilerse,
kim bunun cezasını hak ettiyse cezasını verseydiniz ama Malatya kayısısının
geleceği için alternatif çözüm getirseydiniz ama boynunu vurmasaydınız ve garip
bıraktınız. Sanayi Bakanlığı bu konuda suçludur ve bu suçunu da mutlaka,
mutlaka, mutlaka Malatya’ya karşı bir şekilde çözmelidir arkadaşlar. Bunun da,
Sayın Bakan, altını çiziyorum. Yine burada
bahsettim, yine de bahsettim, esnaftan biraz bahsedeceğim. Sayın Bakan, can
suyu krediniz, can suyu kredisi olmamıştır. Can suyu kredisi, işi iyi olan…
Herkesin işi iyi olsun ama esnafın işinin ne kadar iyi olduğunu artık siz
tahmin ediyorsunuz, hepiniz biliyorsunuz. İşi iyi olan… Eğer bir esnafın vergi
borcu yoksa arkadaşlar, sigorta borcu yoksa o esnafın işi kısmen iyidir. Zaten
sorun burada, o esnaf vergi ve sigorta borcunu ödemek için sizden para istiyor,
devletine ödemek için. Onun için, can suyu kredisinde, özellikle vereceğiniz
krediden esnafın vergi ve sigorta borçlarını mahsup etmek kaydıyla bu esnaflara
da kredi olayını bir an evvel getirmelisiniz çünkü esas sorunu olan, esas büyük
sorunu olan bu esnaf. Onun için can suyu krediniz hiçbir işe yaramamıştır Sayın
Bakanım. Değerli
arkadaşlar, yine bir çek kanunundan bahsettim, günlerce burada söyledim, hâlâ
piyasayı kilitlemektedir, piyasa kilitlenmiştir. Çekler artık piyasada hiçbir
işlev göremez hâle geliyor iki konuda: Bir, çekten rücu,
cayma. Bu çek hilafım dışında elimden çıkmıştır… Bir talimat bankaya, onurlu,
sorumlu alacaklı güç durumda kalıyor. Sahte borçluyu koruyor bu yasa. Mutlaka hem
onun hem de vadeden önce cirantalara kanuni takip yapmanın önüne geçilmesi
lazım dedim hâlâ daha duyuyorum, okuyorum gazetelerde: “Hazırlıyoruz.”
Hazırlayacaklar ama iş işten geçiyor. Sayın Bakan demin dedi ki: “Envanter
hazırlıyoruz, sanayi envanteri.” Sayın Bakan, envanter istediğin kadar yapın ama kurtlar, kuşlar o
envanteri yerse ne olacak? Gitti, gitti. PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM HASGÜR (İzmir) – Gitmiyor. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Her şey gidiyor, geç kaldınız, geç kaldınız. Geç
kalıyorsunuz. O envanter bir işe yaramaz çünkü… AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Sayı azalır, daha kolay olur! FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Geç kalıyorsunuz. NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – İşletmeler olmazsa Sanayi Bakanlığı daha iyi idare edilir! FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bugün bir şeye mutlu oldum. Sarkozy açıklama yapmış -demin telefonuma mesaj geldi-
İsrail’le Filistin ateşkesi kabul etmiş. Bir kere mutluluğumu ifade edeyim. Ben
burada bu açıklamayı ilk bize duyuran Sarkozy’e de
teşekkür ediyorum. NURİ USLU (Uşak)
– Başbakana da teşekkürler… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Sarkozy’e teşekkür ediyorum. NURİ USLU (Uşak)
– Başbakana… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır, o kestirmedi, o kestirdi. NURİ USLU (Uşak)
– Aslanoğlu, Sayın Başbakanımıza da teşekkür edin. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu ara, tabii devlet memurları… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Size başka bir şey daha söyleyeceğim arkadaşlar. Bu ara
moda oldu. NURİ USLU (Uşak)
– Aslanoğlu, Sayın Başbakanımıza da teşekkür et. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Beyefendiciğim, bana haberi duyuran Sarkozy’e
teşekkür ediyorum dedim. ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) – Üç saat… Üç saat... FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu ara moda oldu. Biliyor musunuz, bu
ara il valileri de eğilim yoklamalarına gidip kontrol mu
yapıyor ne? Böyle bir talimatınız mı oldu acaba? MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Yok öyle bir şey! FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Şanlıurfa Valisi 4 Ocaktaki iktidar partisinin eğilim
yoklamasına girip kontrol yapıyor. Acaba neyi kontrol ediyor veya bilemiyorum,
gazete haberlerinden böyle okuyoruz. Gazete haberlerinden… MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Ben varım orada… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Ben, Urfa… MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Kim söylediyse yalan söylemiş. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Ben okudum, şaşırdım. Bu nedenle… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Her okuduğuna inanma. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Yani böyle bir şey olmaması gerekir valilerin. NURİ USLU (Uşak)
– Sayın valilerin her yere gitmesi gerek. MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Mevlüt Bey, beni tanıyorsan
böyle bir şeyin olmayacağını bilmen lazım. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Peki efendim. Yoksa… Size inanırım efendim. Peki efendim.
Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Şenol Bal. (MHP
sıralarından alkışlar) Süreniz on
dakika. MHP GRUBU ADINA ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 236 sıra sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 3’üncü maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygılarla selamlıyorum. Sayın
milletvekilleri, konuya başlamadan önce, bugün 12’inci gününe giren, İsrail’in,
Gazze’de, Filistinli Müslümanlara karşı sürdürdüğü,
bebek, çocuk, kadın, yaşlı, hasta demeden sivil insanlara yönelik insanlık dışı
saldırılarını nefretle ve lanetle kınıyorum. Uzun yıllardır
yaşamdan çok ölüme daha yakın yaşayan, işgal edilen topraklarında her türlü
ambargo yüzünden insan olduğunu unutmuşken yaşamlarını sürdürmeye çalışan
Filistinli Müslümanlar bugün göz göre göre yok
ediliyor. Bu bir katliam. Bu bir savaş suçu. Bu,
insanlığa yapılan en büyük işkence. Bu bir soykırım değerli
milletvekilleri. İnsan haklarını
korumak adına kurulduğunu iddia eden uluslararası sanal organizasyonlar, hukuk
savaşçıları, demokrasi havarileri ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni üye
ülkelere imzalatan Birleşmiş Milletler nerede diye soruyorum. Bosna-Hersek’te Srebrenica’da yapılan
soykırımı, Karabağ Hocalı’da yapılan soykırım gibi
katliamı, Irak’ta beş yılı aşkındır devam eden milyonların ölümünü, kan ve gözyaşını
ne gördüler, ne duydular, ne bildiler. Kültür
coğrafyamız içindeki bu bölgeler için Türkiye hep çabaladı, yardım elini uzatıp
yaralara merhem olmaya çalıştı. Tabii ki, Filistin için de yine aynı çabalar
devam edecektir ama bölge ülkesi olarak dış politika konusunda yapılan
diplomaside de yine yanıldık, yine yanlışlar yaptık. Özellikle
belirtmek istediğim bir husus var: İsrail devleti Yahudi fanatizmi üzerine
kurulmuş bir devlettir. İsrail devletinin vaat edilmiş topraklar davası vardır.
Bu vaat edilmiş topraklar içine Güneydoğu Bölgemizin bir kısmı da girmektedir.
Tabii ki bu fanatizmi kabul etmeyen Yahudileri bu konuda tenzih ediyorum. Bu
fanatizme göre Yahudi olmayanların malı, kanı, canı, hasılı
her şeyi Yahudiler için helaldir. Bugün Gazze’de çocuk,
bebek, kadın demeden, hiçbir sınır tanımadan sivil halka yapılan katliamın
altında bu duygu ve bu fanatizm yatmaktadır. Dolayısıyla İsrail devletiyle
kurulacak her türlü ticari, askerî ilişkiler, yapılacak olan görüşmeler, İsrail
devletinin temel özellikleri, amaçları göz önüne alınarak yapılmadığı için
Sayın Başbakanımız hayal kırıklığı yaşıyor. Bakkal dükkânı değil, Türkiye
Cumhuriyeti devletini yönettiğini söyleyen Sayın Başbakan, muhatap devletlerin
gerçek amaçlarından bihaber olduğundan veya güçlü diplomasi yeteneğine sahip
olduğuna inandığından 22 Aralıkta Olmert ile yaptığı
görüşmeyi o gün farklı, bugün farklı değerlendiriyor. Bugün “Türkiye
Cumhuriyeti’ne saygısızlık yapılmıştır.” diyerek aldatıldığımızı açıklıyor. Bir
an önce tabii ki bu saldırıların bitmesi temennisiyle ölenlere Allah’tan rahmet
diliyorum. Sayın
milletvekilleri, görüşülmekte olan bu kanun ve tasarı gerekçesine geçmeden
önce, Sayın Bakanın, büyük heyecan içinde, Bakanlığı sırasında geliştirdiği
sanayi envanterini anlattığına şahit olduk. Yeni
adıyla “Girişimci Bilgi Sistemi”ni oluşturduklarını söylüyor Sayın Bakan ve 2
milyon 10 bin 377 işletmenin oluşturduğu 3.800 sektörün incelenmesini ve
analizlerini yapabilecek duruma geldiklerini ama bu küresel krizde 224 sektörde
anca küresel krizin nasıl etkileneceği konusunu da geçen konuşmasında ifade
etti. Şimdi, çelişki burada Sayın Bakan. Kriz gelmiyor, kriz teğet de geçmedi,
krizi yaşıyoruz. Bu sanayi envanteri, sanayi ve
teknolojik olarak insan gücünü, altyapıyı, makine parkı, fiziki üretim
kapasitesi, üretim girdilerinin miktar ve kalitesiyle firma ve ülke bazlı
verimlilik, rekabet gücü, kârlılık ve vergi matrahına ait sağlıklı bir analiz
ve değerlendirme yapabilecek güçtedir inşallah. Türkiye sanayisinin yüzde kaçı
ileri teknoloji ve standartlarda üretim yapabiliyor? İleri teknolojiyi
geçebilmek için ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz Sayın Bakan? Sayın
milletvekilleri, sanayi ve ticaret uzmanlığı gibi bir meslek unvanı çok geniş
bir çerçeveyi içermektedir. Bu unvanın niteliği, etkinliği ve verimliliği
üzerinde durmak gerekir. Sanayi ve ticaret uzmanı tarifi ve tanımı yapılmak
durumundadır. Zira sanayi uzmanlığı ve ticaret uzmanlığı ayrı nitelikleri haiz
olup birbirinden farklı özellik ve işlev taşımaktadır. Biraz önce Sayın
Bakan ifade etti, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, tüketici hizmetleri, AB teknik
mevzuatı, metroloji ve kalibrasyon, standardizasyon,
akreditasyon, organize sanayi bölgeleri, endüstri bölgeleri, küçük sanayi
bölgeleri, esnaf ve sanatkârlar odası vesaire vesaire
-böyle uzayıp gidiyor- birçok alanda yönlendirme, düzenleme ve denetleme
işlevlerinin yanı sıra izin, onay, belge tanzimi ve düzenlemesi görevlerini de
yürütüyor. Bakanlık hizmetlerinin kaliteli, hızlı, çağa uygun, daha etkin ve
verimli bir şekilde ve akılcı yaklaşımlarla yerine getirilebilmesi için
uzmanlık anlayışının yeniden irdelenmesi gerekir. Ülkemizde
uzmanlaşma anlayışı maalesef yerleşmemiştir ve bunun sonucunda “Bugün git,
yarın gel.” anlayışı hantal bir bürokratik yapının ortaya çıkmasına sebep
olmaktadır. Yeni ihdas edilecek bu kadroların sanayi uzmanlığı, ticaret
uzmanlığı ve hatta teknoloji uzmanlığı şeklinde ayrı ayrı
ihdası ile görev alanlarının ve işlevlerinin net bir şekilde ortaya konulması
daha uygun olurdu diye düşünüyorum. Kurum personelinin
görev tanımlarının yeniden belirlenmesinin ve uzmanların görevlerinin açıkça
belirlenmesinin de çok önemli olduğunu vurgulamak isterim. İkinci husus:
Sanayi ve ticaret uzmanlığına ve uzman yardımcılığı kadrolarına atanacak
olanlarla ilgili mezuniyet alanlarının belirlenmesi ise yeterli değildir. Zira, bu alanlarla ilgili yükseköğrenim veren birçok fakülte
devre dışı bırakılmıştır. Ticaret, turizm, mesleki endüstriyel ve teknik eğitim
fakülte mezunları göz ardı edilmiştir. Sanayi ve ticaret dünyasının ihtiyaç
duyduğu nitelikli elemanların mezun olduğu bu fakültelerin devre dışı
bırakılması, her şeyden önce, konuyla ilgili asıl kadronun görmezden gelinmesi
anlamına gelmektedir. Hak ve hakkaniyet açısından bir kere daha bu konunun
değerlendirilmesi gerekir. Üçüncü husus:
Uzman istihdamında Hükûmetçe öngörülen 100 sayısının
komisyonda ani bir değişiklikle 250’ye çıkarılmasının haklı bir gerekçesinin
olmaması da dikkat çekicidir. Akla ilk gelen yine kadrolaşma için yapılan bir
değişiklik şeklindedir. Yine, bilgilerle donanmış, dinamik, genç üniversite
mezunları için hakkaniyet çerçevesi içinde kadro ihdas edilmesi olarak meseleye
bakmak isterdik ama durumun böyle olmadığı apaçık. Sanayi ve Ticaret
Bakanlığında olduğu gibi tüm bakanlıklarda kadrolaşma adına kıyım
yapılmaktadır. Uzun yıllar bu ülkeye hizmet eden tecrübeli elemanlar bir
şekilde tasfiye edilmiştir, atıl durumda bırakılarak bankamatik memuru yapılıp
iş verilmemiştir ya da bu kişiler emekli olmaya mecbur edilmişlerdir. Hâlbuki
devlette devamlılık esastır. Devlet memurları partizanca davranışlarla
küstürülmüş, hayatından bezdirilmiştir, mahkeme kapılarında haklarını aramaya
mecbur bırakılmışlardır ve liyakatin önemli olduğu ve doğru iş yapmak demek
olan devlet memurluğu anlayışı bu dönemde tamamen yıkılmıştır. Sayın milletvekilleri, komisyon toplantısında son üç yılda 61
kişinin Tüketicinin ve Rekabetin Korunması ve Avrupa Birliği Koordinasyon Genel
Müdürlüklerinde kariyer uzmanlarının bulunduğu yerlerde göreve başladığı, bugün
mevcut durumda sadece 25 kişinin uzman ve uzman yardımcısı olarak görev
yaptığı, yaşanan ayrılmaların önüne geçilmesi amacıyla kariyer uzmanlığının
yeniden ele alınması gerektiği ifade ediliyor. Neden bu alınan elemanlar ayrılıyor, bunun da irdelenmesi gerekir.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığında hâlihazırda gerek özelleştirme kapsamında bulanan kurum ve
kuruluşlardan ve gerekse diğer kamu kurum ve kuruluşlarından yatay geçişle
gelen ve büyük çoğunluğu araştırmacı kadrosunda istihdam edilen yüzlerce
mühendis, teknik personel ile bankacı ve ticaret uzmanı kişilerin olduğu
bilinmektedir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. ŞENOL BAL
(Devamla) – Bu personelin büyük çoğunluğu da bankamatik memuru olarak
isimlendirilen bir tarzda atıl olarak boş vaziyette Bakanlıkta çalışmaktadır.
Bu elemanların verimli çalışması için yeni bir düzenleme niçin yapılmamaktadır?
Bunu da sormak istiyorum. Sayın
milletvekilleri, bu tasarıyı izah ettiğim nedenlerden dolayı
desteklemediğimizi, yeniden ele alınması gerektiğini belirtir, hepinizi
saygılarımla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Bal. 3’üncü madde
üzerinde şahıslar adına ilk söz, Sakarya Milletvekili Sayın Hasan Ali Çelik’e
aittir. Sayın Çelik
burada mı? (MHP sıralarından “Yok, yok.” sesleri) İyi ki hocalık
günlerim geride kaldı. Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 236 sıra
sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun,
Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi
hakkında söz almış bulunmaktayım. Dünyada ekonomik
faaliyetlerin hızlanması, ekonomik çeşitliliklerin de çok artması ve bu
faaliyetlerin de birbirleriyle olan bağları, iş ve işlemlerde karmaşık bir
durum doğurmaktadır. Bu durum, kamusal faaliyetlerin yürütülmesinde
uzmanlaşmaları da zorunlu hâle getirmiştir. Bütün dünya aynı anda hızlı bir
iletişim ve etkileşimi de yaşamaktadır. Dolayısıyla tüm dünyada güçlü bir
rekabet söz konusudur. İnsan kaynaklarının doğru, yerinde ve etkin kullanılması
şarttır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı başta olmak üzere, kamu kurum ve
kuruluşlarında da uzmanlık alanları oluşturmak suretiyle hizmette kalite ve hız
sağlamak hizmet alan ve veren herkesin yararınadır. Böylece, en değerli
varlığımız olan insan kaynaklarının en iyi bir şekilde değerlendirilmesi bir
gerekliliktir. Bu kapsamda, liyakate dayalı bir istihdam, kamu personeli
seçiminde, gelişiminde ve bu personelin eğitiminde hassasiyet, kamu hizmet
organizasyonlarında da görev alan herkesin güçlü, sorumlu ve yetkili bir
donanımla yer alıyor olması önemlidir. Aynı zamanda, her geçen gün daha tecrübeli,
başarılı ve yüksek memnuniyet sağlayan personel, arzu edilen, takdir edilen
değer kriterleridir ve performans kriterlerinden de
bazılarıdır. Yine, bu konuda
“uzmanlık alanları” tanımıyla bir çalışma yürütülmesi de memnuniyet vericidir.
Kanunun 3’üncü maddesinde, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun bazı
maddeleri ve bölümleriyle ilgi kurularak düzenlemeler yapılmıştır. Zam ve
tazminatlar, özel hizmet tazminatları, ek gösterge ve makam tazminatı gibi
kısımlarda uyumlu bir yapı kazandırılmıştır. Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının yapısı, özellikle uzmanlık alanları bakımından baktığımızda,
tüketici hizmetleri, Avrupa Birliğiyle uyum, standardizasyon, ölçü, ayar ve kalibrasyon gibi çeşitli bölümler; bununla birlikte,
organize sanayi bölgeleri, küçük sanayi siteleri, endüstri bölgeleri, teknoloji
geliştirme bölgeleri ve yine geçen dönem çıkarılmış bulunan Lisanslı Depoculuk
Kanunu, Sebze ve Meyve Ticareti ve Haller Yasası, kooperatifçilik gibi konular
hep ayrı uzmanlık alanlarından bazılarıdır ki bunlar için burada, çalışma
alanlarında uzmanlıklar oluşturmak hakikaten gerekliliktir. Dolayısıyla, Avrupa
Birliği teknik mevzuatının büyük çoğunluğunun bu düzenlemeye uygun hâle
getirilmesi bu uzman kadroların gayretleri ve çalışmalarıyla yerine gelebilecek
durumdadır. Diğer taraftan,
tüketici ve rekabet uzmanlığı için öngörülen özlük haklarının yetersizliği
sebebiyle, özel sınavla alınarak göreve başlatılan uzman yardımcılarının büyük
çoğunluğu, özlük hakları daha iyi olan kurum ve kuruluşlara geçmektedir. Özlük
haklarının yetersizliği nedeniyle kariyer uzmanlarının görevden ayrılmaları
ciddi bir emek ve iş gücü kaybına da yol açmaktadır. Söz konusu kanun ile ihdas
edilecek sanayi ve ticaret uzmanlarının sorumlu olacağı mevzuat hükümlerinin ve
alanların ağırlığı ve çeşitliliği dikkate alındığında bu kadroların tercih
edilebilecek kadrolar arasında yer almasının temin edilmesi gerekmektedir.
Önerge ile sanayi ve ticaret uzmanlarına, çeşitli bakanlık ve müsteşarlıklarda
görev yapan bazı uzmanlara verilmiş olan ödemeye esas bazı unsurlarda eşitlik
sağlanması ve Bakanlık tarafından da yetiştirilen uzmanların diğer kuruluşlara
geçmelerinin önlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla
yapılmış olan kanunun ülkemize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çelik. Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Ramazan Başak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. RAMAZAN BAŞAK
(Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, yüce heyetinizi Sayın Meclis Başkan Vekilimin
şahsında saygıyla selamlıyorum. 236 sıra sayılı
Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet
Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Tabii normalde
3’üncü maddenin üzerinde konuşmam gerekiyor ama Şanlıurfa kamuoyunda tanınan,
sevilen Malatya Milletvekilimiz Sayın Aslanoğlu’yla
ilgili birkaç kelime söylemek istiyorum. Gerçekten kendisini çok seviyoruz ama
gerek Şanlıurfa kamuoyunda gerek Meclisimizde yanlış anlaşılan iki hususu müsaadelerinizle
ben yüce heyetinize takdim etmek istiyorum. Sevgili Ağabeyim, Sayın
Milletvekilim tabii İnternet sayfalarıyla ilgili birkaç kâğıdı oradan
gösteriyor. Pazar günü Türkiye genelindeki birçok ilde AK PARTİ’nin
teşkilatlara vermiş olduğu önemin göstergesi olan temayül yoklamaları yapıldı.
Bu illerin başında da Şanlıurfa gelmekteydi. Şanlıurfa halkının partimize,
milletimize, insanlarımıza, Sayın Başbakanımıza göstermiş olduğu teveccühün en
büyük göstergesi 22 Temmuz 2007 seçimleriydi. Bakın, saygıdeğer
milletvekilleri, sayın valilerimiz görevlerini devlet adına yaparlar. Sayın
valilerimizin görevleri, bulundukları yerlerde kurumlar arasındaki
koordinasyonu sağlamak ve şehrin, ilçenin, köyüne kadar her tarafında gerekli
sorunlarla ilgilenmeleridir. Sayın Valimizin
pazar günü AK PARTİ temayül yoklamalarının yapıldığı Devlet Su İşleri salonunda
asla ve asla olmadığını Sayın Valimizden değil, ilgili güvenlik
görevlilerinden, parti temsilcilerinin hepsinden ben öğrenmiş bulunmaktayım.
Lütfen, Sayın Valimizin şahsında devletimize haksızlık yapmayalım diyorum.
İnternet köşelerinde yazılan yazılara itibar etmeyelim diyorum. Gelen yazıların
en azından teyidini aldıktan sonra bu kürsüde paylaşalım diyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Saygıdeğer
milletvekilleri… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Ramazan Bey, sordum, sordum… RAMAZAN BAŞAK
(Devamla) – Dedim ya Mevlüt Ağabey, gerçekten sizi
çok seviyorum. Bu Parlamento çatısı altında tek bir hedefimiz var: Bu ülkeye,
bu millete hizmettir ve sizin de aynı görüş için çaba sarf ettiğinizden hiçbir
şüphem yok ama Şanlıurfa kamuoyunda gerçekten, biz milletvekillerini demiyorum,
Şanlıurfa’daki tüm siyasileri zan altında bıraktığınız bir husus daha var. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Nedir o? RAMAZAN BAŞAK (Devamla)
– Bakın, bundan birkaç hafta önce, Şanlıurfa’nın, Van’ın, Denizli’nin
büyükşehir belediyesi olmasıyla ilgili bir konuşmanız var ve Şanlıurfa
kamuoyunda, diğer illerimizde de aynı şekilde olduğunu öğrendim, deniliyor ki:
“Milletvekilleri neden büyükşehir olması için uğraşmıyor?” FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Evet. RAMAZAN BAŞAK
(Devamla) – Bakın, ben tarih ve sayı veriyorum. 5216 sayılı Büyükşehir
Belediyesi Kanunu’nun 4’üncü maddesini biz 10/07/2004
tarihinde değiştirmişiz saygıdeğer milletvekilleri. Beni şu anda aziz milletim,
tüm milletim dinliyor ve tüm kesimler dinliyor, Şanlıurfa halkı dinliyor, Van
dinliyor, Denizli dinliyor. Biz 2004’te, 10/07’de ne yapmışız? Biz demişiz ki:
Bugüne kadar, siyasi partiler oy almak için kanunla büyükşehir belediyeleri
vermişler. En son vermiş oldukları büyükşehir de yanılmıyorsam Adapazarı. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Biz büyükşehir belediyesi olmak istemiyoruz. Para
istiyoruz, para. RAMAZAN BAŞAK
(Devamla) – Bakın, AK PARTİ 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 4’üncü
maddesinde bir değişiklik yapmış. Bu 4’üncü maddede AK PARTİ diyor ki: “750 bin
nüfusa varmış olan, o sayıyı yakalamış olan şehirler büyükşehir statüsüne
girebilir.” FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Biz büyükşehir olmak istemiyoruz, paramızı istiyoruz,
paramızı. RAMAZAN BAŞAK
(Devamla) – Bakın, saygıdeğer milletvekilleri, parayı biz eşit gönderiyoruz. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Nerede? RAMAZAN BAŞAK
(Devamla) – Tüm siyasi partilere eşit gönderiyoruz. Bunun en büyük göstergesi
de İller Bankası başta olmak üzere yapmış olduğumuz hizmetlerde belli. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Erzurum 200 trilyon aldı, Urfa kaç para alıyor? Burada
anlaşamadık. RAMAZAN BAŞAK
(Devamla) – Saygıdeğer milletvekilleri, saygıdeğer vatandaşlarımız da
duyuyorlar bizi, lütfen, AK PARTİ, siyasetteki suistimalleri
önlemek için her şeyi belli bir çizginin içerisine almaya çalışıyor, rayın
içerisine almaya çalışıyor. Bakın, Türkiye’de on altı tane büyükşehir
belediyesi kanunla yapılmış. Altını çizerek söylüyorum “keyfî” demiyorum,
mümkün mertebede gerekiyorsa tüm büyük şehirlerimizi daha fazla para aktarmak
için büyükşehir statüsüne alalım. Ama siyaseten güçlü olan illerin büyükşehir
statüsünü aldığı yerlerde, siyaseten güçlü olmayan illerdeki sıkıntıyı da ben
kamuoyuyla birlikte yüce heyetinizin dikkatine sunmak istiyorum. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum RAMAZAN BAŞAK
(Devamla) – AK PARTİ’nin, bu siyasi suistimalleri ortadan kaldırmak için ticaretten sanayiye,
turizmden sağlık alanına yaptığı her faaliyette tek bir amacı vardı, milletine,
insanlarına hizmet ve suistimalleri önlemekti.
Büyükşehir hususunun da özellikle temelinde bunun yattığının bilinmesini
istiyorum. Saygıdeğer
milletvekilleri, tabii, ticareti ve sanayiyi konuşmak için çıktım ama affınıza
sığınarak bunlara değinmek istedim. Bir ülkenin kalkınması öncelikle üretimden
geçer, ürettiğinizi işlemekten geçer ve işlettiğinizi satmaktan geçer. Yani
sanayinizi geliştireceksiniz, ticaretinizi geliştireceksiniz, çiftçiye destek
vereceksiniz. Bunların bilincinde olan AK PARTİ kadroları… Ticaretin ve
sanayicinin “patronu” demeyeceğim, hizmetçisi olan, hizmetkârı olan Sayın
Bakanımın şahsında, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının ilgili maddelerinin hayırlı,
uğurlu olması temennisiyle yüce heyetinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Başak. Madde üzerinde
soru-cevap işlemine geçiyoruz. Sayın Akkuş... AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; geçtiğimiz yıl, hipermarketler yasasını
getireceğinizi belirtmiş ancak getirmemiştiniz. Bu konuda bir çalışmanız var
mı? Ne zaman getireceksiniz? İki: Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı, görevini sürdürürken birtakım unvanlara sahip elemanlar
kullanır. Bu yasa tasarısıyla, unvana bağlı bir kısım kadroları iptal edip
yerine sanayi ve ticaret uzmanı ve yardımcısı kadrolarını ihdas ediyorsunuz. Bu
durumda unvana bağlı kadroların işini nasıl ve kim tarafından yürüteceksiniz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Güvel… HULUSİ GÜVEL
(Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım. Sayın Bakanım,
Ankara’da bulunan ön ödemeli doğal gaz sayaçlarından şu ana kadar kaç adedini
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olarak denetlediniz? Bunlardan ne gibi sonuçlar
aldınız? Denetlenmemişse bunun gerekçeleri nelerdir? İkinci sorum:
Adana Organize Sanayi Bölgesinde 2008 yılı içinde kapanan tesis var mıdır,
kapasite düşüşüne giden tesis var mıdır? Bu iş yerlerinden ne kadar işçi
çıkarılmıştır? Adana’yı teşvik kapsamına almayı düşünüyor musunuz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Sayın
Doğru… REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakandan
öğrenmek istiyorum: Tokat ili Zile, Turhal organize sanayi bölgeleri, Yeşilyurt
ve Reşadiye küçük sanayi siteleri uzun zamandan beri bitirilmeyi bekliyor. Bunlara
2009 yılında ne kadar ödenek ayırdınız, ne zaman bitirmeyi düşünüyorsunuz? İkinci sorum
olarak: Birçok ilde kalkınma ajansları kurulmuş ve görev dağılımı yapılmıştır.
Tokat’ın da bulunduğu kalkınma ajanslarına Sanayi Bakanlığı olarak ne tür
destekler düşünüyorsunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Çalış… HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkan teşekkürler. Sayın Bakanım,
organize sanayi bölge müdürlüklerimize doğal gaz üzerinden verilen payın
artırılmasıyla ilgili Sayın Hükûmetimizin bir sözü
vardı. Bu yıl bu hayata geçecek mi? Organize sanayi bölge müdürlüklerimiz bunu
bekliyorlar. Bir diğer sorumuz
da… 2009 yılında sanayicilerimizin doğal gaz alabilmesi için banka teminat
mektubu ya da ipotek istenmesi uygulamasından bu kriz ortamında vazgeçmeyi
düşünüyor musunuz? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Sayın
Bal… ŞENOL BAL (İzmir)
– Teşekkür ediyorum. Sayın Bakan,
hipermarketler KOBİ’lerden “raf parası” adı altında para almakta, ayrıca
KOBİ’lerden hipermarketlere olan satışlarda yüzde 20’lere varan tenzilat talep
edilmekte, piyasadaki hâkim durumlarından dolayı KOBİ’ler aleyhine piyasa
aksaklığı meydana gelmektedir. KOBİ’lerin hipermarketlerin hâkim gücünü
kullanmasından kaynaklanan sıkıntıların çözümlenmesinde ne düşünüyorsunuz?
Hipermarketler yasasını çıkaracak mısınız? İkinci sorum:
Torbalı Ahmetli köyünde yer tespiti gerçekleşen ve kamulaştırma çalışmaları
devam eden Torbalı Organize Sanayi Bölgesi çalışmaları ne zaman
tamamlanacaktır? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Sayın
Kaplan… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakan,
kredi kartları faizleriyle ilgili kamuoyuna yansıyan bazı haberler var.
Bilindiği gibi, bunların sayısı milyonları geçti, borç limitleri de milyarları.
Bu konuda tüketicilere, halka bir müjde vermeyi düşünüyor musunuz kredi
faizlerinin yapılandırılması, borçlarının yapılandırılması, faizlerin
indirilmesi konusunda? İkinci sorum: Putin yakın zamanda demişti ki: “Ucuz gaz devri bitti.” Ve Gazprom Türkiye’ye olan gazı kesti. Bunlar Moskova, İran,
Libya’nın da katıldığı Doğal Gaz İhraç Eden Ülkeler Forumunda… GECF’yi koruyor. Türkiye neden bu yeni oluşumun içinde
değil? Çünkü otuza yakın ülke bunda yer alırken -Cezayir, Bolivya, Bruney, Mısır, Endonezya, Libya, Malezya, Nijerya, Katar-
neden Türkiye yok? Bu konuda bir çalışması var mı Bakanlığın? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Bakan… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; teşekkür ediyorum sorulan sorulara, verilen görüşlere. Ancak
birkaç hususu düzeltmek mecburiyetindeyiz. Burada, tüm Türkiye'nin bizi
televizyonları başında ve dünyanın izlediği bir ortamda sırf siyaset yapma
uğruna yanlış bilgi vermek bence doğru olmaz. Bazı bilgilerimizi doğru olarak
yeniden düzeltmek, teşhis etmek mecburiyetindeyiz. Eğer doğrusu bilinmiyorsa
bunun doğrusu konusunda ben Bakanlık olarak da her türlü yardımı yapmaya
hazırım. Evet, bir kere,
yıllarca banka genel müdürlüğü yapmış, ekonominin içinde bulunmuş birinin
bilmesi gerekir. Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğü Hazine Müsteşarlığına, o da
devlet bakanlığına bağlıdır. Dolayısıyla teşvikle ilgili kanun, teşvikle ilgili
düzenleme ya Hazinenin bağlı olduğu devlet bakanlığı tarafından yapılır veya
vergisel teşvik varsa Maliye Bakanlığı tarafından yapılır ama Beyefendinin,
Sayın Vekilimin söylemiş olduğu… Tabii keşke olsa, Sanayi Bakanlığı yapsa
teşvikle ilgili çalışmayı! Gönülden katılıyorum. Ancak bunu söylerken kürsüde
-yanlış bilgi yanlış yönlendirme yapar Sayın Milletvekilim- diyeceksiniz ki… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sizsiniz yorumun sahibi Sayın Bakanım. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Şunu söyleyeceksiniz, yani gönlünüzden
geçeni diyeceksiniz ki… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Evet… Evet… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – …bu işin doğru adresi Sanayi ve Ticaret
Bakanlığıdır, oraya verilmesini teklif ediyorum. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Onu söylüyoruz Sayın Bakanım. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Ama kalkıp bunu bu şekilde, bilmeden,
sırf laf söylemek uğruna yanlış bilgilendirme yapmayı ben doğrusu size
yakıştıramadım. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, yakışmayacak bir şey yok. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Bunu söylüyorum çünkü ben sizi
yıllardır tanıyorum, yıllardır banka genel müdürlüğü yaptınız ve kalkıp,
yıllardır banka genel müdürlüğü yapmış biri “Efendim verilen bu cansuyu kredileri hiçbir şeye yaramadı.” derse, o zaman
geçmişte sizin banka genel müdürlüğünü nasıl yaptığınızdan şüphe ederim. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Ne ilgisi var Sayın Bakanım ya! SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Çünkü bu krediler, verilen krediler
sıfır faizlidir. 1,6 milyar YTL kredi verilmiştir, 25 bin işletme kredi
almıştır. “Hiçbir şey”den sizin anladığınızın ne olduğunu açıklamanızda bir
fayda var. Yani, hiçbir şeyin karşılığı 25 bin işletme, hiçbir şeyin karşılığı
1,6 milyar YTL sıfır faizli ise, dolar bazında yüzde 14 faizlerin olduğu bir
ortamda sıfır faizli altı ay vadeli ihracatçıya bir kredi vermeyi hiçbir şey
kabul ediyorsanız artık ben onu sizin insafınıza bırakıyorum. Ben de banka
genel müdürlerinin kredilerin nasıl olduğunu, alıp verdiğini, nasıl olduğunu
çok iyi biliyorum. Keşke böyle bir şey söylemeseydiniz! Diğer taraftan, efendim,
sürekli KAYISIBİRLİK konusu gündeme getiriliyor. Arkadaşlar, bakın doğru
şeyleri bilmekte fayda var: Benim Bakanlığıma bağlı on yedi tane tarım satış
kooperatif birliği var ve bunlar 2000 yılında artık borçları ödeyemez, borçları
çekemez hâle geldiği için o tarihteki hükûmet
tarafından çıkarılmış olan bir kanunla yeniden yapılandırma kapsamına
alınmıştır ve birçok… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Bir tane o mu Sayın Bakanım? SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Hayır, bir tane değil efendim,
dinleyin. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Bir tane o… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Birçok birliğin burada düzeltmesi
yapılmış, borçları düzelmiş, kendilerine yeni borçlar verilmiş ve birçok birlik
bunları ödemiş. Şimdi, gelin KAYISIBİRLİK’e… Yoksa ben kayısıyı da çok severim Sayın
Milletvekilim, onu da söyleyeyim size. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Ben söylemiştim Sayın Bakanım. Hepsi ödemiş mi? Hiçbiri
ödemedi. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – KAYISIBİRLİK… 2000 yılında, öncesinde
17,9 milyon YTL borcu varmış KAYISIBİRLİK’in.
Kendisine 2001, 2002, 2003 yıllarında 9,6 milyon YTL yeni kredi verilmiş. Tek
bir kuruş, arkadaşlar, tek bir kuruş ödemediği için geçmişteki borçları da muacceliyyet kesbetmiş ve benim
Bakanlığım tarafından değil -yanlış bilgi veriyor değerli arkadaşımız, aslında
bunları benden daha iyi bilmesi lazım- 6183 sayılı Yasa gereği borçları
kendisinden tahsil edilmek üzere işlem yapılmış. Şimdi, tek bir
kuruş borcu ödemeyeceksiniz ve kalkacaksınız devletin, 70 milyon vatandaşın
hakkından bahsedeceksiniz, sonra dönüp diyeceksiniz ki: “Efendim, bizi… Niye
kapattık?” FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Evet… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Kapatılma yok. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, FİSKOBİRLİK’in ne kadar borcu var? SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Bakın tekrar söylüyorum: Kendi cari
giderlerini dahi karşılayamayan bir birlik, bir işletme olmaz arkadaşlar. Ben
yirmi yedi yıl sanayicilik yaptım. Eğer bir işletmede toplamış olduğunuz
parayla giderlerinizi karşılayamıyorsanız dükkânınız kapanır. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Başka tüm birlikler borcunu ödedi mi Sayın Bakan? SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Şunu soruyorum: Efendim, KAYISIBİRLİK
kapatılmış… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Başka tüm birlikler borcunu ödedi mi? BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Ben sizden daha yüksek sesle konuşurum.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Bakın, ben daha yüksek sesle konuşurum.
Sesinizi yükseltmeyin. Ben daha fazla yüksek sesle konuşurum. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır ama… BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Şimdi, KAYISIBİRLİK kapandı. Peki -ben size daha evvel de söyledim- ne işiniz vardı? Siz
de öz kayısı birliği kursaydınız. Kim sizi engelledi? OKTAY VURAL
(İzmir) – Biraz daha yavaş konuşursa anlarız. Biraz daha sakin
Sayın Bakan. BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Sayın Bakan, lütfen sinirlenmeyin. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Hakiki kayısı birliği kursaydınız. Kim
engelledi? Şimdi, Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; bakın, birbirimizi bilgilendirirken yanlış
şeyler söylemeyelim, doğruyu söyleyelim. Doğrunun başımın üstünde yeri var. Efendim,
KAYISIBİRLİK kapanmış. Olur... Size bahsettim nasıl kapandığını. Tamamıyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığının dışında bir olay. Borcunu
ödememiş. Ödeseydiniz borcunu, devam ettirseydiniz veya kalkmışsınız… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, bir tek borçlu o mu diyorum, ben onu
soruyorum size. BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Öz kayısı birlik, hakiki kayısı birlik,
öz Malatya kayısı birlik… Kursaydınız birliği. Buna engel bir şey yoktu ki.
Gelseydiniz karşıma, ben bununla da yapsaydım. Dolayısıyla, burada yanlış ajitasyon, yanlış bilgi verip kendi kendimizi de
kandırmayalım. Şimdi, bunu
söyledikten sonra şunun altını çizmek zorundayım: Efendim, girişimci bilgi
sisteminde 3.800 sektör var, 224 sektörü izliyoruz. Ben bunları söylerken…
Lütfen, rica ediyorum, bazı milletvekillerimiz tutanaklardan çıkartıp benim ne
konuştuğuma baksınlar. Bakın, ben bu hayatın içinden geliyorum. Bu konularda
söylediğim şeyler benim yirmi yedi yıllık birikimimdir. Ben bunları defter
kitap sayfalarından öğrenmedim, televizyon programından öğrenmedim. Ben
sanayiyi, üretimi, yatırımı, ihracatı, istihdamı fiilen yirmi yedi sene yaşamış
biriyim. Onun için burada 224 sektörden kastım benim, ana başlık altında toplam
Türkiye’deki 224 sektörü biz şu anda Girişimci Bilgi Sistemi’yle izliyoruz,
görüyoruz. Maliyenin, Sosyal Güvenlik Kurumunun, gümrük verilerinin bize her
geldiği anda bunlar üzerinden değerlendiriyoruz. Geçmişte el yordamıyla,
tahminle yapılan şeyler şimdi önümüzde bir portal
vasıtasıyla yapılıyor. Sadece özel sektör 2003 yılından 2006 yılına… Çünkü, sanayi yapmıyoruz dediler. Hakikaten hayretlerle
karşılıyorum. Yani sanayicilik yapmış bir insan olarak ve 2002’den sonraki
sanayinin atılımını, sanayi ürünlerinin ihracat kapasitesini bilen bir insan
olarak… Sadece özel sektör 2003-2006 arasında 194 milyar YTL’lik sabit sermaye
yatırımı yapmıştır. Bu yatırımları yaparak özel sektör bugün bu rekabet gücünü
yakaladı, bu kadar üretim, ihracat yaptı. 659 milyar dolarlık gayrisafi millî hasıla Türk özel sektörü tarafından yapıldı. Sayın Başkanım,
bir şey daha söyleyip bitireceğim. Şimdi, yine, bir şeyi söylerken bunun
aslının astarının sağlam olması lazım. Efendim, bizim Hükûmetimiz
döneminde, Bakanlığım döneminde memur kıyımı varmış, yandaşlık varmış, şu
varmış. Şimdi ben yüce Meclise soruyorum: Arkadaşlar, bir yılda 24 tane insanı
görevden almak mı kıyımdır, 1 kişiyi görevden almak mı kıyımdır? Soruyorum
size. 57’nci Hükûmet döneminde ilk bir yılda 24 kişi
görevden alınmıştır. Bizim 60’ıncı Hükûmet
dönemimizde 1 kişi ve teftiş raporuyla görevden alınmıştır. OKTAY VURAL
(İzmir) – Kalmadı ki Sayın Bakan. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) - Söylüyorum: 57’nci Hükûmet
döneminde 43 tane atama vardır, benim dönemimde yapılan 16 atama var. Şimdi,
bunu yüce Meclisin ve bizi izleyen vatandaşlarımızın takdirine bırakıyorum. Bu
konuda atanan ve görevden alınan sayısı budur. Sadece 57’nci Hükûmet döneminde yargı kararıyla görevine iade edilen
sayısı 24’tür. NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – 58 ve 59’u da söyleyin Sayın Bakan. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Efendim, siz konuşun… Beni de
dinleyeceksiniz ben nasıl dinlediysem. Dolayısıyla,
şunun altını çizmek durumundayız… ŞENOL BAL (İzmir)
– Kaç kişi mahkemelik Sayın Bakan? SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) - Bakın, bunları konuşurken her birimizin
elinde bilgi var, her birimizin elinde notlar var. 43 tane insanı göreve
atayacaksınız, 16 atamada daha fazla yandaşlık var diyeceksiniz, bunu kabul
etmem mümkün değildir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, diğerlerine yazılı
olarak cevap vereceğim. BAŞKAN – Onları
yazılı olarak vereceksiniz. Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde üç önerge vardır, ilkini okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin ikinci cümlesinin Tasarıdan çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte
işlem yapacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz verdikten sonra oylarınıza sunacağım. İlk önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
236 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 3. maddesine (d) bendinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
“d) 43.
maddesinin (B) fıkrasına 527 sayılı KHK ile eklenen “II-Teknik Hizmet Sınıfı”
bölümünün (b) bendinden “kimyager” sözcüğü çıkarılarak (a) bendine “şehir
plancısı” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile kimyager” ibaresi eklenmiştir.” BAŞKAN – Diğerini
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
236 sıra sayılı kanun tasarısının 3. maddesine aşağıdaki (d) bendinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz. “d) 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu’nun 43. Maddesinin (B) fıkrasına 527 sayılı KHK ile
eklenen I Sayılı Cetvelin “II-Teknik Hizmet Sınıfı” bölümünün (a) bendine
“Şehir Plancısı” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile Kimyager” ibaresi
eklenmiştir.”
BAŞKAN – Komisyon
önergelere katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM HASGÜR (İzmir) – İlk baştakini, ilk okunanı takdire
bırakıyoruz. BAŞKAN – İkisi birbirinin aynı. Daha ona gelmedik. İki ve üçüncü önergelere… PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM HASGÜR (İzmir) – Diğer ikisine katılmıyoruz efendim. OKTAY VURAL
(İzmir) – Hangi ikisi efendim? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM HASGÜR (İzmir) – Kimyagerlikle ilgili olan. KÜRŞAT ATILGAN
(Adana) - Kimyagerlere mi katılıyoruz efendim? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM HASGÜR (İzmir) - Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, tutanaklara geçsin diye
söyleyeyim: Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
Rasim Çakır, Abdullah Özer, Sacid Yıldız, Mehmet Ali
Susam’ın teklifine, önergesine katılmıyoruz. Yine, Sayın Oktay
Vural… BAŞKAN – Onları
söyledik. Sadece siz “Katılmıyoruz.” deseniz… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Yani hayır, demin arkadaşlar sordu da… Abdülkadir Akcan… Buna da
katılmıyoruz efendim. BAŞKAN –
Anlaşıldı Sayın Bakan, anladık. OKTAY VURAL
(İzmir) – Kategorik olarak muhalefete katılmayıp iktidara mı katılıyorsunuz? BAŞKAN – Sayın
Vural, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım? OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Çakır konuşacak. BAŞKAN – Samsun
Milletvekili Osman Çakır, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. OSMAN ÇAKIR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz kanun 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda da değişiklik
yaptığı için 1994 yılından beri mağdur edilmiş olan ve teknik hizmetler
sınıfında sayılmayan kimyagerlerin, teknik hizmetler sınıfında sayılabilmesi
için (1) sayılı cetvelden, (1) sayılı cetvelin (b) bendinden (a) bendine
alınmaları için bir önerge vermiş oluyoruz. Türkiye’de 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu çalışan memurları sınıflandırarak ona göre maaş
vermektedir. Dört yıllık üniversite mezunu olan kimya, gıda,
ziraat mühendisleri, biyolog, eczacı ve kimyagerler çoğunlukla aynı laboratuvarlarda, aynı işi yaparken ve aynı iş riskine
sahip olarak çalışırken pek çok laboratuvarda da
kimyagerler, şef veya sorumlu müdür olarak çalışırken ağırlıklı olarak laboratuvar ve kimya eğitimi alan bu kimyagerler, kimya
mühendislerinden, biyologlardan, ziraat mühendislerinden, eczacılardan
ayrılmakta ve teknik hizmetler sınıfı (1) sayılı cetvelinin (b) bendinde
sınıflandırılmaktadır. Bu durumda ek göstergeleri 3600 yerine 3000
olmaktadır. 1994 yılına kadar
bu durum böyle değildi, teknik hizmetler sınıfının (a) bendinde yer alıyorlardı
fakat o sırada çıkarılan bir kanun hükmündeki kararnameyle bunlar (b) bendine
alındılar. Fakat bu daha sonra Anayasa Mahkemesine gitti. Anayasa Mahkemesinde
bu kanun iptal edilmesine rağmen ve yenisi çıkarılması öngörülmesine rağmen
maalesef o tarihten bu yana bu kanun çıkarılamadı ve kimyagerler o tarihten bu
yana kimya mühendisleri, biyologlar, gıda ve ziraat mühendisleri ve eczacılar
yanında mağdur duruma düşmüşler. Aynı zamanda kimyagerlerin emeklilik
işlemlerinde de büyük bir mağduriyet var. Onun için bu kanun 657 Devlet
Memurları Kanunu’nda da değişiklik yaptığı için ek bir maddeyle bu düzenleme
yapılabilir. Kimya son derece
önemli bir bilim dalıdır çünkü kimya daha güzel bir dünya demektir. Türkiye’de
kimya sanayisinin gelişmesinde çok büyük katkılar yapmıştır kimyagerler ve
bugün dünyayla rekabetimizde kimya sanayisinin fevkalade önemi ve kimya
sanayisi çalışanlarının, kimyagerlerin de çok büyük emeği vardır. Onun için
dünyadaki kimya alanındaki tüm gelişmeleri en çağdaş bir şekilde takip eden ve
uygulamalarını da Türkiye’mizde bu çağdaş bir şekilde devam eden, yapan
kimyagerlerimizi bu fırsatla değerlendirip onların bu mağduriyetinin
giderilmesini amaçlıyoruz. Hatta şunu da
burada ilave edeyim: Bugün kimya dalında yeşil polimerlerin sentezleri ve
elektronik görüntüleme mekanizmalarının geliştirilmesinde de
üniversitelerimizdeki kimyagerlerin çok büyük katkıları olmuştur. Şimdi, aynı
iş yerinde çalışan, aynı laboratuvarda çalışan, şef
hatta müdür seviyesinde çalışan kimyager yanında çalıştırdığı biyolog, kimya
mühendisi gibi diğer elemanlardan daha az maaş almakta ve emeklilikte de daha
az haklardan yararlandırılmaktadır. Onun için bu
düzenlemenin destek verildiği takdirde fevkalade yararlı olacağını ve
kimyagerlerin 1994 yılından beri bu mağduriyetinin giderileceğini, bu nedenle
bu önergemizi vermiş oluyoruz ve desteğinizi rica ediyoruz. Teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çakır. Sayın Susam,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli Meclis üyesi arkadaşlarım, milletvekili arkadaşlarım;
bugün konuştuğumuz kanun, aynı zamanda başlığından da anlaşılacağı gibi Devlet
Memurları Kanunu’nda yapılması gereken bazı değişiklikleri de içeriyor. Belki
bu kanunu buraya getirirken çok fazla Devlet Memurları Kanunu’nda değişiklik
yapmasını öngörmediler, bazı gerekçeler vardı, onun için getirildi ama o
gerekçe daha sonra büyük oranda anlamını yitirdi, yitirmedi, onu biraz sonra
göreceğiz. Bizim önergemize katılmayıp değişiklik önergesinde, başka bir
değişiklik önergesinde katıldıklarına göre galiba anlamını yitirdi ama burada
konuştuğumuz konu çok farklı. Bakın,
arkadaşlar, kimyagerlerin 657 sayılı Kanun’a göre teknik hizmetler sınıfında
(a)’dan (b)’ye alınması çok ciddi bir mağduriyet oluşturmuştur. Bu mağduriyet
de yüce mahkeme tarafından kabul edilmiş ve düzenleme yapılmak üzere Hükûmet görevlendirilmiş, bir yıllık süre içerisinde bunun
yapılması istenmiş. Az önce konuşan Milliyetçi Hareket Partisinden arkadaşım da
kimyagerlik mesleğinin önemini, bu konudaki mağduriyetin altını çok net bir
şekilde çizdi. Burada,
kimyagerlik mesleğinin kimya mühendisliğiyle eğitim açısından bir farkı
olmadığını yaşayan, bilen bir insanım. Ben Ankara Fen Fakültesi girişliyim.
Kimya mühendisleriyle kimyager olarak ben de aynı eğitimi aldım aşağı yukarı,
birkaç ders farkı dışında hiçbir eğitim farkı yoktur. Öğretim süresi dört
yıldır. Hatta kimyagerlik mesleği laboratuvar
çalışmasına dayalı bir meslek olarak, çok ciddi şekilde eğitim süreci zor olan,
üniversite giriş puanlarında bir farkı olmayan -bizim dönemimizde de- önemli
bir meslek dalından bir tanesidir ama kimyagerleri nedense ikinci sınıf bir
vatandaş, ikinci sınıf bir teknik eleman şeklinde gören anlayış kendisini bu
657 sayılı Kanun’un “Teknik Hizmetler” kısmında da çok net bir şekilde
göstermektedir. Değerli arkadaşlar, burada bulunan birçok arkadaşım da
bunu bilir. Değerli
milletvekilleri, buna sadece devlete mağdur olmuş kimyagerlerin bir maaş
maliyeti getirecek diye bakmamanız gerekir, Maliye Bakanlığı bu kanuna karşı
çıkacak diye bakmamanız gerekir. Tam tersine, bu insanlar hem maddi bir
mağduriyet içerisindeler hem manevi olarak altlarında çalıştırdıkları
insanlardan daha az maaş alarak konumları itibarıyla da ciddi bir şekilde
mağduriyet içerisindedirler. Bu insanlar uzun yıllardır mücadele ediyorlar,
dernek kurdular bu konuda, bu dernek vasıtasıyla bu işin yüce Meclisten
halledilmesi için girişimde bulunuyorlar. Bu arkadaşlarımın hem emeklilikte hem
çalışma sürecinde çektikleri vicdan azabını biliyorum. Sizden bir kez daha bunu
kabul etmenizi özellikle onlar adına rica ediyorum. Bunun hakları olduğuna
yürekten inanıyorum. Hakları olmazsa o insanlara bu teklifi yapmanın gerekli
olmadığını söyleyebilecek kadar açık yürekle konuşan bir insanım ama hakları
olduğuna inanıyorum. Bu tür yanlışlıklar düzeltilmelidir, kimyagerlerin bu
hakkı verilmelidir. Aynı şey… Az
önce, yine Sayın Milletvekilimiz Birgen Keleş de makam tazminatları noktasında
Üniversiteler Arası Kurulun Genel Sekreterinin de bir mağduriyetinin olduğunu,
üniversitedeki genel sekreterlerin almış olduğu tazminatın onlar tarafından
alınamadığını da çok net bir şekilde izah etti. Bunlar teknik eksikliklerdir.
Bunu siyasi mülahazaların içerisine sokmadan, tam tersine mağdur olmuş
insanların mağduriyetini gidermenin yeri olan bu yüce Meclisin birer bireyi
olarak sizlerden düzeltmenizi rica ediyoruz. Bu, hiçbir siyasi mülahazaya
girmeyecek kadar teknik bir konu ve insanların yıllardır mücadele ettiği bir
konudur. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Sizin bu konuda gerekli hassasiyeti göstereceğinize inanıyor,
huzurlarınızı saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Gerekçelerini
dinlediğiniz önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önergeler kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin ikinci cümlesinin Tasarıdan çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz. Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM HASGÜR (İzmir) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Canikli… NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Gerekçe… BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanun
Tasarısındaki kapsama dönülmesi amaçlanmaktadır. AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Karar yeter sayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 17.26 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 17.42 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER : Harun TÜFEKCİ
(Konya), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41’inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum. 236 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz. Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada. Tasarının 3’üncü
maddesinde Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli
ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır. Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 4’üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 4- Ekli (1)
sayılı listede yer alan kadrolar iptal edilerek 13/12/1983
tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
eki (I) sayılı cetvelin Sanayi ve Ticaret Bakanlığına ait bölümünden
çıkarılmış; ekli (2) ve (3) sayılı listelerde yer alan kadrolar ihdas edilerek
190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı ve Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığına ait
bölümlerine eklenmiştir. BAŞKAN – Madde
üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adıyaman
Milletvekili Sayın Şevket Köse’ye aittir. Buyurun Sayın
Köse. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on
dakika. CHP GRUBU ADINA
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 236 sıra sayılı
Yasa Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlarım. Değerli
arkadaşlar, Hükûmetin sunduğu tasarıda 100 olarak
belirlediği yeni ihdas edilen kadro sayısı Komisyonda 250’ye çıkarılmıştır.
Öncelikle belirtmeliyim ki uzman istihdamının yararını görmekteyiz ancak kadro
sayısının 100’den 250’ye çıkarılmasının gerekçeleri maalesef ortaya
konmamıştır. Bu durum şüphelere neden olmaktadır. Hükûmetin
kadrolaşmaya dönük uygulamalarıyla -burada da görüleceği gibi- olumsuz bir
düşünce hepimizin kafasında yer etmiştir. İnşallah Hükûmet
böyle bir yanlış uygulamaya bu kurumda girişmez ve işin ehlî insanlar eliyle
kaliteli hizmet halkımıza ulaşır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İslam tarihinin en acılı günlerinden biri, Peygamber Efendimiz’in torunu ve Hazreti Ali’nin oğlu Hazreti Hüseyin
ve 72 can yoldaşının katledildiği gün, hicri takvime göre muharrem ayının
onuncu gününe denk gelmektedir. Bu yaslı muharrem günü nedeniyle de bir şeyler
söylemek istiyorum. Sayın
milletvekilleri, barış içerisinde yaşamak, herkesin birbirini sevdiği ve
saydığı bireylerin oluşturduğu bir toplum olmak hepimizin arzusudur. Bunu
sağlamanın yolu da inançsal, etnik, sosyal ve ekonomik ayrımcılıkları ve
haksızlıkları gidermektir. Değerli
arkadaşlar, bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Siz de biliyorsunuz ki
dinimizde hırsızlık, haksızlık, yalan söylemek, aldatmak ve benzeri davranışlar
yasaktır. Kul hakkıyla cennete girebilme olanağı yoktur. İnsanlara hatta bütün
canlılara kötülük yapmak yasaktır. Sevgi, saygı, hoşgörü esastır. Dinimiz,
insanları farklılıkları nedeniyle ayırmaya, aşağılamaya izin vermez. Birlikte
yaşayan insanların bu kurallara uyması hâlinde toplumsal barış sağlanmış olur,
dost ve kardeşçe bir yaşam sürdürülür. Sayın
milletvekilleri, Türkiye’de muharrem ayında oruç tutanlar genellikle
Alevilerdir. Bunun nedeni Hazreti Hüseyin’in muharrem ayının onuncu gününde
şehit edilmesidir. Özellikle Şiiler ve Aleviler için muharrem ayı yas ayıdır.
Bu insanlarımız, muharrem ayının onuncu gününde yaşanan eşi benzeri görülmemiş
insanlık dışı katliamları lanetlemek, yaslarını tutmak için tuttukları oruç
bittikten sonra aşure yaparlar; Kerbela’da Hazreti
Hüseyin’in yoldaşlarının getirdiği yiyeceklerin karışımıyla yapılan aşureyi
komşularına dağıtırlar. Sayın
milletvekilleri, aşure, sımsıcak gülümsemeler, biten dargınlıklar, yeniden
kurulan ahbaplıklar, onca acıya, derde bile katlanabilmeyi mümkün kılan
tatlılar ve tatlılıklardır. Birbiriyle ilgisi yok gibi gözüken ve bir yemek
için hangi mutfak kültüründe olursa olsun fazla sayılacak çeşitte yiyeceğin bir
araya gelmesinde ve sonucun güzel, tatlı ve doyurucu olmasında ve üstelik her
yiyecek öz tadını korumaktadır yani hiçbirinin tadı, lezzeti diğerininkini
bastırmaz. Peki, aşurede sevdiğimiz bu çeşitlilik ve karışım neden bizi hayatta
korkutuyor? Neden insanlar, bu yemekte buldukları hikmeti bir de toplumsal,
siyasal hayat açısından değerlendirip kendilerine örnek almıyorlar? Bence en
güzel, en tatlı, en doyurucu toplum yapısı aşure gibi olanıdır ve bu bir
zenginliktir, bunu böyle kabul etmeliyiz. Değerli
arkadaşlar, aşurenin içerisindeki buğday, nohut, kayısı, süt, şeker ve hatta
tek bir nar tanesi kadar hür ve aşure gibi kardeşçe yaşayanların toplumu olmak
hiç de zor değildir. Tabii gel de aşureyi midesine indirmeye bayılan ama
hoşlanmadığı her bulamaca “aşure gibi” diyebilen nankörlere anlat bunu sen. Değerli üyeler,
aşure gününün farklı birçok anlamı da bulunmaktadır. Örneğin, Hazreti Nuh’un
gemisinin bugün karaya çıktığına inanılmaktadır. Hazreti İsa’nın bugün dünyaya
geldiğine ve semaya yükseldiğine, Hazreti İsmail’in
bugün doğduğuna inanılmaktadır. Hazreti Âdem’in tövbesi aşure günü kabul
edilmiştir. Hazreti Musa Kızıldeniz’i bugün yararak Firavun’u mağlup etmiştir. Kısacası,
aşure, bütün insanlık için özel bir anlam taşımaktadır. Değerli
arkadaşlar, Anadolu’da farklı dinden olmalarına rağmen kültürleri bu kadar
birbirine benzeyen halkların ayrılıklarını değil de birlikteliklerini ön plana
çıkarmamız daha da barışçıl olmaz mı? Geçmişte yaşadığımız acı olaylar hâlâ
hafızamızdadır. Bu olaylardan ders almalıyız. Dökülen gözyaşı, akan kan son
bulmalıdır, analar ağlamamalıdır ve çocuklar yetim kalmamalıdır. Her ortamda,
her fırsatta “Aleviler kardeşimizdir.” diyenler, bu kardeşliği maalesef hep
lafta bırakmışlardır. İş hakça bölüşmeye gelince bu kardeşlik göz ardı
edilmiştir. Bunun sonucunda, Alevilerin isteklerini dedelerin maaş almasına
indirgeyen bir zihniyet doğmuştur. Oysa Alevi yurttaşlarımızın somut istekleri
var. Değerli
arkadaşlar… BAŞKAN – Sayın
Köse, söz aldığınız konuya gelin lütfen. ŞEVKET KÖSE
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, geliyorum. BAŞKAN – Beş
dakikadır konuşuyorsunuz, konuyu tamamlayın. ŞEVKET KÖSE
(Devamla) – Alevi yurttaşlarımız Diyanet İşlerinin yeniden yapılandırılmasını
istiyor, “Burada her inanç grubu temsil edilmelidir.” diyorlar. Bakınız değerli
arkadaşlar, Türkiye’de yalnız Sünni Müslümanlar yaşamıyor, Hükûmetin
bir mezhep olarak kabul etmediği Alevi Müslümanlar da yaşıyor. Ayrıca ülkemizde
sadece Müslümanlar yaşamıyor, Hristiyanlar ve
Yahudiler de yaşıyor. Onların da inançsal ihtiyaçlarına dönük olarak Diyanet
yeniden yapılandırılmalıdır. İki: Aleviler,
zorunlu din dersinin isteğe bağlı olmasını talep ediyorlar, cemevlerinin
yasal bir statüye kavuşturulmasını arzuluyorlar çünkü camilerin ve diğer
ibadethanelerin elektrik ve su gibi masrafları karşılanırken cemevleri ibadethane sayılmadığından bu masraflar
karşılanmıyor. Oysaki Alevi yurttaşlarımız “Bizim ibadethanelerimiz cemevi.” diyor ancak hükümet bunu kabul etmiyor. Cemevlerinin yasal statü sorunu derhâl çözülmelidir. Tarihimizde kara
bir leke gibi duran acı bir olay vardır. Eylemleri söz, silahları saz olduğu
için 37 aydınımızın diri diri yakıldığı Madımak
Oteli’nin, hiçbir mazeret ve zaman kaybı kabul edilmeden müze olmasını
istemektedirler. Bu masum istekler görmezden gelinmez. Bunları gerçekleştirmek
zor da değildir. Alevi yurttaşlarımız için popülist
bir yaklaşımla iftar yemeği vereceğine bu istekleri gerçekleştirsin. Gerçekten
samimi iseniz bunu hayata geçiriniz. Gelin, bu
yanlışlıklara el birliğiyle bir son verelim. İnanıyorum ki herkes haksızlıkları
ortadan kaldırarak dostça yaşamak ister. Zaten ülkemizde birçok sıkıntı varken
yeni sıkıntılar eklemek işimizi daha da zorlaştıracaktır. Yeni sıkıntı demek,
demokrasinin ve barışın gecikmesi demektir. Ülkemizde kardeşliğe, demokrasiye
ve barışa bu kadar ihtiyacımız var iken yeni sıkıntılar yaratılmasına engel
olmalıyız. Sayın
milletvekilleri, unutulmamalıdır ki bu sorunların çözüm yeri Türkiye Büyük
Millet Meclisidir. Bu çatı altında baş başa verip çözüm yollarını üretmeli ve
ülkemizin huzuru için gerekirse daha da çok çaba sarf etmeliyiz. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 236 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nda Bakanlık tarafından
ticaret ve sanayi sektörlerine sunulan hizmetlerde kalite ve etkinliğin
artırılması amaçlanmaktadır. Bu yolla sosyal ve ekonomik gelişmeye ivme
kazandırılarak ülke refahının artırılmasına katkı sunulması düşünülmektedir.
Bunun sağlanabilmesi için uzman yardımcısı kadroları tahsis edilmektedir. Uzman
yardımcılığı ve uzman kadroları, verilen hizmetin kalitesinin artırılması
anlamında oldukça önemli ve olumlu bir adımdır. Konulan bu kurallar hakkıyla
uygulanırsa başarıyı yakalamak hiç de zor değildir. Sanayi ve ticaret
söz konusu olduğunda ülkemizin kanayan bir yarasına da değinmeden
geçemeyeceğim. Ülkemizde teşvik uygulamaları bir türlü verimli olmamaktadır.
İllerin ve bölgelerin farklı özellikleri dikkate alınmamakta, bu nedenle de
başarılı yatırımlar yapılamamaktadır. Sonuç olarak, özel sektör yatırım hevesi
harekete geçirilememektedir. Teşvik politikalarının, sektörel
bazda ve bölgesel farklılıklar gözetilerek planlanması
ve uygulanması gerekmektedir. 31 Aralık 2008
tarihinde uygulanma süresi dolan 5084 sayılı Yatırım ve İstihdamı Teşvik Yasası
iki yıl daha uzatılmalıdır diye düşünüyorum. Değerli üyeler,
sözlerime son verirken modern çağın Yezitleri, vahşi kapitalizmin kan emicileri
olan İsrail’i, yaptığı zulümden ve katliamdan dolayı kınar, Filistin halkının
yanında olduğumuzu belirtir, içinde bulunduğumuz yassı muharremin kabul
olmasını niyaz eder, yüce heyetinize en kalbi duygularımla sevgilerimi sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Köse. Gruplar adına,
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Akın Birdal? Yok. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Necati Özensoy. Buyurun Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz on
dakika. MHP GRUBU ADINA
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları
Kanunu ve Genel Kadro Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında 4’üncü maddeyle ilgili grubum adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım. Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkındaki kanun, gerçekten Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının ne kadar önemli işler yaptığını burada ifade ediyor. Sayın
Bakanımız da, biraz önce, gerçekten Sanayi Bakanlığının ne kadar önemli bir
bakanlık olduğunu ifade etmeye çalıştı. Tabii ki bu görevlerini burada saymaya
kalkarsak gerçekten vaktimiz yetmez. Bunun dışında,
Sanayi Bakanlığında, elbette, sanayiden gelmiş, sanayinin sorunlarını bilen,
onları yaşayarak hisseden bir bakanımızın olması, Türkiye’deki sanayi açısından
bir şans. Ancak bugün burada sanayi ile ilgili, Türkiye'nin içinde bulunduğu
durumla ilgili muhalefet olarak yapılan eleştirilerde Sayın Bakanımızı biraz
eleştirilere tahammülsüz görüyorum. Sayın Bakan bu ifadelerini kullanırken
kendisinin de sanayiden geldiğini, işte mühendis kökenli olduğunu ifade eder;
bizler de, muhalefette olanlardan aynı vasıflarda olarak, işte şahsım da dâhil
olmak üzere bir sürü arkadaşımızın hem mühendis hem de sanayicilikten geldiğini
hatırlatarak bu konuşmaları, bu eleştirilerimizi yapmak istiyorum. Bizlerin
niyeti burada bu ifadeleri yaparken ne kriz çığırtkanlığı yapmak ne de buradan
halka birtakım mesajlar vermek; Türkiye'nin durumunu, muhalefet olarak bize
verilen hem denetleme görevini hem de vatandaşın veya ilgili kısımların
problemlerini yüksek sesle burada ifade etmek. Bugünlerde aldığımız rakamlarla Türkiye'nin içinde bulunduğu
durumu şöyle bir ortaya koymaya kalkarsak -biraz önce ifade edilen bu can suyu
kredilerine de bu anlamda geleceğim- bakın esnafın içinde bulunduğu durumu yine
biraz önce bir arkadaşımız rakamlarla ifade etmeye çalıştı, ben Bursa’da
ekonomi yazarı olan, iyi bir yazar olan, köşe yazarı olan Sayın Yılmaz İşel’in yine bu ticaret sicilinden aldığı rakamları
aktaracağım. Bu rakamlara göre 2008’de 5.908
esnaf iş yeri açılışına karşılık, 5.635 esnafın da sicilden kaydı silinerek iş
yerinin kapandığı görülüyor. 2007 yılında bu rakam açılan 5.685, kapanan 4,492.
Yani bu farka baktığımızda 2008’de 273 ama 2007’de 1.193 olduğunu görüyoruz.
Dolayısıyla açılan ve kapanan iş yerlerinin giderek aradaki makasın azaldığını
görerek işlerin nereye gittiğini oradan iyi görmek gerekir diye düşünüyorum. Yine, 2007 yılında Türkiye’de TESKOMB’un
-yani esnaf, sanatkâr, kredi kuruluşlarının- verdiği toplam kredi miktarı 2,631
milyon yani 2 milyar 631 milyon YTL iken ödenmeyen rakam 103 milyon 658 bin YTL
ama 2008 yılında 3 milyar 104 milyon lira kredi kullanmış, yaklaşık 2 katına
çıkmış ödenmeyen rakam, yani 191 milyon 703 bin YTL’ye çıkmış. Dolayısıyla 2007 ile 2008’in arasındaki bu sıkışıklığın, bu farkın
nerelere doğru gittiğini bu rakamlar çok daha iyi gösteriyor diye düşünüyorum. Yine, Bursa’daki
rakamları söylersek: 2007 yılında 147 milyon 388 bin lira kredi kullanmış
esnaf, 4 milyonunu ödeyememiş, ancak bu sene 179 milyon 777 bin liranın tam 7
milyon 123 bin lirasını… Yani, neredeyse yine 2 katına çıkmış. Esnafın hâli -esnafın ağzından- maalesef perişan. Bunları iyi görmek
lazım. Yine, başta TOFAŞ
olmak üzere, otomotiv sektöründe, tekstil sektöründe çıkarılan işçilerin
geçtiğimiz yıl ile bu yıl arasındaki kıyaslamasına baktığımızda… Ki bundan bir
ay önce Bursa’daki işten çıkarmalarla ilgili ben gündem dışı söz alarak bu
krizin Bursa’ya etkilerini ifade etmeye çalıştım, önümüzdeki aylar daha da
fazlalaşacak dedim. Benim söylediklerim herhâlde bugünlerde doğru yerini almaya
başladı. Sadece TOFAŞ işten çıkarmak için uygun işçileri seçerek veya
telefonla, emekliliğine az kalmış işçileri ikna ederek işten çıkarma derdinde.
Dolayısıyla, TOFAŞ’tan çıkacak veya otomotivde
Renault’tan çıkacak bir işçiye karşılık, yan sanayilerden çıkacak işçi sayısı
4’e tekabül ediyor. Böyle baktığımızda TOFAŞ’tan
çıkacak bin işçiye karşılık, maalesef, 4 bin işçi yan sanayiden çıkacak. Tabii, bütün
bunların karşılığında Sanayi Bakanlığımız veya Hükûmetin
genel bakanlıkları bu konularda neler yapıyor, ne gibi tedbirler alıyor diye
baktığımızda; elbette çaba gösteriyorlar, ama bu çabaların yeterli olmadığını
hepimiz biliyoruz. İşte, biraz önce yine can suyu kredisinden bahsedildi. Şimdi
ben can suyunun ne demek olduğunu sizlere soruyorum, can suyunun kelime manası
nedir? Ölmekte olan bir canlıyı diriltmek üzere verilen bir şeydir. Demek ki,
bu isim, bu kredilere can suyu kelimesi eklendiyse, demek ki bu krediler
ölmekte olan, yani, artık ömrünü tüketmekte olan kuruluşlara verilen krediler
olması gerekirken -ki onlar çoğalmışken- maalesef, işte, diğer konuşmacılar da
ifade ettiler, birçok kriterlerin istendiği, ama bu
kriterlerin yerine gelmediğinden dolayı yeterli şekilde bu kredilerin
kullandırılamadığı bir yerde bulunuyoruz. İşte, buna örnek olarak verirsek,
bakın, KOSGEB’in elimde rakamları var. Geçen yıl sadece 1.000+1.000’de
kullandırılacak kredi miktarı, ödenecek olan faiz miktarı 250 milyon YTL olarak
ilan edilmişken, KOSGEB’in kullandırdığı bu makine ve teçhizat kredisinde
sadece 47 milyon civarında bir destek sağlanmış durumda. Bunun dışında, başvuru
sayısıyla kullandırılan kredi miktarı arasında da hemen hemen
yarı yarıya farklar var. Sayın Bakana bu başvuru sisteminin de yanlış olduğunu
ifade ettiğimizde, bunun da farklı yapılamayacağını ifade etti. Ama bu ilk
başvuru sıralamasına göre, sıralamaya göre verilmesi, gerçekten bu krediyi hak
edip de kullanma ihtiyacı olan birçok kuruma, kuruluşa bu sıralamalarda vakit
kaybedildiğinden dolayı, maalesef, bu krediler kullandırılamaz duruma geldi. Bakın, tekstil
sektörü de -elbette Bursa’da Türkiye'nin motor sektörü olan, istihdamda en çok
istihdamı sağlayan tekstil sektörü de- maalesef uzunca yıllardır uygulanan
düşük kur-yüksek faiz sarmalından özellikle son iki yıldır büyük bir krizin
içerisine girmiştir. Bundan önceki dönemde tekstille ilgili bir araştırma
komisyonu kurulmuş, Sayın Bakan belki onu hatırlamaz ama o komisyondan çıkan
kararda tekstil ürünlerinin KDV’si yüzde 8’e çekildi. Bakın, bunun uygulamasını
belki Sayın Bakan bu şekilde bilmiyordur ama ben bunu biraz daha açayım. Tekstil sektörüne
bir kötülük yap denseydi bana, ben bu uygulamayı aynen bu şekle sokardım.
Bakın, Türkiye’de birçok tekstil mamulü ithalattan kaynaklanan, ihracatla
alakalı da rekabette sıkıntıdan kaynaklanan bir kriz içerisinde. Tekstilde cips
yapmak için kimyasal maddenin KDV’si… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. NECATİ ÖZENSOY
(Devamla) – Teşekkür ederim. …yüzde 18, cipsin
yüzde 8; ipliğin yüzde 8, dokumanın yüzde 18; kumaşın yüzde 8, boyanın, aprenin
yüzde 18; boyanmış kumaşın yüzde 8, konfeksiyonun yani
işçiliğin yüzde 18. Yani şunu ifade etmek istiyorum: Türkiye’de yapılan bütün
işlerde KDV’ler yüzde 18 ama ithalatta, ithalat yapılabilen mallarda yüzde 8.
Yani bu uygulamada acaba ithalatçıların mı önü açılmış yoksa Türkiye’de üretim
yapan, Türkiye’de üretim yapıp dışarıya ihracat yapmaya çalışan üreticilerin mi
önü açılmış? Sayın Bakana buradan belki bilmediği bir konudur diye de bunun da
altını çizerek bir an önce bu sıkıntıların son bulmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ederim. Şahıslar adına
ilk söz, Kocaeli Milletvekili Sayın Eyüp Ayar’da. Sayın Ayar,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. EYÜP AYAR
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlar, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının başta sanayiciler ve KOBİ’ler olmak
üzere, hem üretimde denetim yapan, standartlar koyan, her türlü maddi destekler
ve ARGE destekleri sağlayan, Türkiye’de üretimin, ticaretin önünü açan
çalışmalar yapmak hem de tüketicinin haklarını korumak, kollamak görevleri
vardır. Aynı zamanda rekabetin çok önemli olduğu günümüzde küreselleşen
dünyamızda ticaret ve sanayi erbabının uluslararası rekabette güçlü olabilmesi
için çalışmalar yapmaktadır. Avrupa Birliğine uyumla ilgili Sanayi
Bakanlığımızın üzerine büyük görevler düşmektedir. Sanayi
Bakanlığımızın insan kaynaklarına baktığımızda, toplam 5.371 kişilik bir
kadrosu olması gerekirken, bu rakam, mevcutlara baktığımızda, 1.409’u merkez,
1.644’ü taşra olmak üzere 3.053’tür. Sanayi ve Ticaret Bakanlığımıza bağlı
KOSGEB, Türk Patent Enstitüsü, Türk Standartları Enstitüsü gibi bağlı
kuruluşlarla birlikte bu rakam 5.976 olmaktadır. Taşra ve merkez
teşkilatlarında toplam 2.318 kadro da boş bulunmaktadır. Mevcut personelin
içerisinde yabancı dil şartını taşıyan sınava girebilecek 116 personel, dil
bilen belgeli 18 personel vardır. Sanayi ve Ticaret
Bakanlığımızın devasa işlerini hem içeride hem de dışarıda yapabilecek, dil
bilen, teknik bilgi ve becerisi olan elemanlara acil ihtiyaç vardır. Sanayi ve
Ticaret Bakanlığımızın kısa vadede 300 sanayi ve ticaret uzmanına ihtiyacı
vardır. Bu yasayla 4’üncü maddede, “…1983 tarihli 190 sayılı Genel Kadro
ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Sanayi ve
Ticaret Bakanlığına ait bölümünden çıkarılmış; ekli (2) ve (3) sayılı
listelerde yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve Türk
İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığına ait bölümlerine eklenmiştir.” Böylece, (2) ve (3) no.lu listelerde çeşitli kadro ve derecelerde
250 sanayi ve ticaret uzmanı ve yardımcısı, 30 kişilik de teknik yardım uzmanı
kadrosu ihdas edilmiştir. Bu yasayla çok önemli bir eksiklik giderilmiş
olacaktır. Değerli
arkadaşlar, gerçekten, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın yükü ağır. Ekonomide
başarılı olmamızın üç temel kuralı vardır: Yatırım olacak, üretim olacak,
ihracat olacak. Türkiye'nin kurtuluşu, Türkiye'nin çıkışı buradadır. Bunlar
olacak ki Türkiye hem içeride rahat etsin hem dünyada da güçlü ülkeler arasına
girebilsin. Bu konuda da Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız lokomotif görevi
yürütmektedir. Geçtiğimiz altı
yıla bakarsak, Türkiye sürekli büyümüştür. Türkiye’de ihracat 36 milyar
dolarlardan 136 milyar dolarlara çıkmıştır. Tekrar ediyorum, küreselleşen
dünyada rekabet ön plana çıkmıştır. Bunun için de kaliteli elemana ihtiyaç
vardır. Bu yasa ile teknik eleman sıkıntısı giderilmeye çalışılacaktır. Bu yasanın
Bakanlığımıza ve ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın Bakan,
konuşma yapacak mısınız? Sayın Çağlayan, konuşma yapacak mısınız? SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Hayır,
hayır. BAŞKAN – Tamam. Şahıslar adına
son söz, Yozgat Milletvekili Sayın Osman Coşkun’a aittir. Buyurun Sayın
Coşkun, süreniz beş dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) OSMAN COŞKUN
(Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, yüce Heyetinizi ve bizi izleyen değerli halkımızı saygıyla
selamlıyorum. Değişimin çok
boyutlu ve hızlı bir şekilde yaşandığı, rekabetin yoğunlaştığı ve
belirsizliklerin arttığı, küreselleşmenin her alanda etkili olduğu, bireyler,
kurumlar ve uluslar için fırsatların ve risklerin arttığı bu dönemde
Türkiye'nin ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda bütüncül bir yaklaşımla
gerçekleştireceği dönüşümleri ortaya koyan temel politikalara ihtiyaç vardır.
Bu kapsamda, genel gerekçede de belirtildiği üzere, Dokuzuncu Kalkınma Planı,
istikrarlı bir biçimde büyüyen, gelirini daha adil paylaşan, küresel ölçekte
rekabet gücüne sahip, bilgi toplumuna dönüşen, AB’ye üyelik için uyum sürecini
tamamlamış bir Türkiye vizyonu ve uzun vadeli strateji
çerçevesinde hazırlanmıştır. Dünyada ve ülkemizde değişen ekonomik ve sosyal
koşullar çerçevesinde kalkınma planları geçmişte olduğundan çok daha önemli bir
araç hâline gelmiş ve yine bu koşulların bir gereği olarak planların yeniden
tasarlanması kaçınılmaz olmuştur. Bu bağlamda devletin ekonomideki rolünün
yeniden tanımlanmasının da bir sonucu olarak Dokuzuncu Kalkınma Planı’yla her
alanda detaylı düzenlemeye dayanan bir plan hazırlanma anlayışından belirlenen
kalkınma vizyonu çerçevesinde makro dengeleri gözeterek
piyasaların daha etkin işleyişine imkân verecek kurumsal ve yapısal
düzenlemeleri öne çıkaran, sorunları öncelikli olarak ele alan, temel amaç ve
önceliklere yoğunlaşan bir stratejik yaklaşım gerçekleşmektedir. Dokuzuncu
Kalkınma Planı döneminde ekonomik büyümenin ve sosyal kalkınmanın istikrarlı
bir yapıda sürdürülmesi ve plan vizyonun gerçekleşmesi
yolunda aşağıda yer alan stratejik amaçlar gelişme eksenleri olarak
belirlenmiştir: Rekabet gücünün artırılması, istihdamın artırılması, beşerî
gelişme ve sosyal dayanışmanın güçlendirilmesi, bölgesel gelişmenin sağlanması,
kamu hizmetlerinde kalitenin ve etkinliğin artırılması önemli olmaktadır. Değerli
milletvekilleri, burada görüştüğümüz madde gereğince, kamu hizmetlerinde
kalitenin ve etkinliğin artırılması üzerine vurgu yapmak istiyorum. Kamu
yönetiminde merkezî bir yapıya sahip olan ülkemizde ekonomik ve sosyal gelişme
sürecinin etkin yönetim sağlamak üzere kamu yönetiminin insan odaklı, kaliteli,
etkili ve hızlı hizmet sunabilen, esneklik, saydamlık, katılımcılık, hesap
verme sorumluluğu gibi kavramları öne çıkaran çağdaş bir anlayışa, yapıya ve
işleyişe kavuşturulması bir ihtiyaç hâline gelmiştir. Bununla birlikte,
kurumlardaki iş, görev ve yetki pozisyonlarının gerektirdiklerine ve yetkilerine
göre doğru personel seçiminin uzun dönemli ve istikrarlı bir çalışma
oluşturulması açısından önemli olup, değişimin kaçınılmaz olduğu günümüzde
kurumların etkinliği ve sonuç üretebilme güçlerinin beşerî sermayenin etkinliği
ve yetkinliği ile doğru orantılıdır. Bu sebeple, Bakanlık birimlerinde yeterli
ve gerekli sayıda nitelikli personel istihdam edilmesi suretiyle, öngörülen
işlevlerin kaliteli, hızlı, çağa uygun, daha etkin ve verimli bir şekilde ve
akılcı yaklaşımlarla yerine getirilmesi, vizyon ve
hizmet politikasının geliştirilmesi, hizmet sunulan sanayi ve ticaret
sektörünün talep ve ihtiyaçlarına katkıda bulunmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu
sebeple, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının hizmet birimlerinde kendi alanında
uzmanlaşmış kariyer ve niteliği gerektiren meslek gruplarından olan uzmanlık
kadrosunun ihdası kaçınılmaz hâle gelmiştir ve kanun tasarısının bu maddesi bu
ihtiyacı karşılamaya yönelik olup, milletimize hayırlı olmasını diliyor, bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Madde üzerinde
soru-cevap işlemine geçiyorum. Sayın Taner… RECEP TANER
(Aydın) – Sayın Bakan, Aydın ilinde son altı ayda kaç işçi işten çıkmıştır ve
firmalardaki kapasite düşüşü ne kadardır? İki: 2008 yılında
Bakanlığınızdan Söke ve Nazilli OSB’lere ne kadar bir kaynak aktarılmıştır? Üç: Ticaret sicil
verilerine göre 2008 yılında kurulan şirketlerden yüzde kaçı kapanmıştır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Işık… ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanım,
bildiğiniz gibi 5084 sayılı Teşvik Yasası yıl sonu
itibarıyla sona erdi. Malum, bu illerimizdeki
imalatçılarımızın sıkıntılı olduğu da bilinen bir gerçek. Sayın
ekonomiden sorumlu Devlet Bakanımız bütçe görüşmeleri sırasında Yasa’nın uzatılacağı
yönünde bir çalışmadan söz etmişti. Gelinen nokta itibarıyla bu illerimizin
durumu nedir? Hükûmetinizin bu konuda son çalışması
hakkında bilgi verirseniz memnun olurum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Tankut… YILMAZ TANKUT
(Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
müteakip defalar, az önce de Alim Bey’in de ifade
ettiği gibi Teşvik Yasası’yla ilgili sıkıntıları hep birlikte değişik
sohbetlerde dile getirdik. Bu konuda sizin de rahatsız olduğunuzu biz
biliyoruz. Bu Teşvik Yasası’nın iyileştirilmesine yönelik olarak sizde de
meydana gelen olumlu yöndeki düşüncelerinizi ne zaman
gerçekleştirebileceksiniz? Özellikle teşvik sisteminin, bölgesel, sektörel veya üretime yönelik olarak yapılması lazım
geldiğini müteakip defalar yine sizin ağzınızdan biz dinledik. Bu konuda Hükûmet olarak somut çalışmalarınız var mıdır, varsa
bizimle paylaşabilir misiniz? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Sayın
Susam… MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum: Daha önceki
konuşmalarımda da kendisine sormuştum ve bu konuda 2008’in Ocak ayında
perakende yasasını düzenlemeyle ilgili kanunun Meclise geleceğini
söylemişlerdi. 2009 yılının Ocak ayını yaşıyoruz. Sayın Bakan acaba bunu
Bakanlar Kurulundan imzadan çıkartıp ne zaman bu Meclis gündemine getirecek?
Bunu öğrenmek istiyorum kendisinden. BAŞKAN – Sayın
Bakan… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; efendim, bu teşvik işi daha evvel söylediğim gibi Devlet Bakanlığına
bağlı Hazine Müsteşarlığı ve ona bağlı Teşvik Uygulama Genel Müdürlüğü
tarafından yapılan bir işlemdir, yıllardır bu şekilde yapılıyor. Dediğim gibi vergisel teşviklerde de Maliye Bakanlığı zaman zaman devreye girerek kanunlar çıkartıyor ama Teşvik Uygulama
Genel Müdürlüğü birimi Hazine Müsteşarlığına bağlı olduğu için ana çalışmayı
orası yapıyor ama bunu yaparken tabii ki biz de Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
olarak teşvik sistemiyle ilgili çalışmaları birlikte yapıyoruz ve bunları
Ekonomi Koordinasyon Kurulunda da beraber değerlendiriyoruz. Tabii, şu
anda teşvikle ilgili çalışmaların son noktasına gelinmiş durumdadır.
Zannediyorum ki bir hafta içinde bununla ilgili nelerin yapılacağı ve düzenleme
süratle Meclisimize gelecektir. Teşvik konusunda
iki yönlü değerlendiriyoruz: Bir taraftan içinde bulunduğumuz dünyada ortaya
çıkan bu global krizin Türk reel sektörüne yapmış
olduğu etki yani işletmelerimizin mevcudiyetlerini devam ettirmesi, mevcut
istihdamlarını koruması ve mevcut üretimlerini koruması noktasında bir taraftan
çalışma ve düşünce içindeyken bir taraftan da yine ülkemize yatırım yapacak
ulusal veya uluslararası yatırımcıların bölgesel ve sektörel
anlamdaki çalışmalarını yapıyoruz. Bu noktada büyük projeler şeklinde proje
başlığı altında, sektörel ve bölgesel başlığı altında
çalışmalarda aslında son noktaya gelinmiş, üzerinde tekrar çalışmalar devam
ediyor Hazine Müsteşarlığı Teşvik Uygulama Genel Müdürlüğü tarafından. Zaman zaman da Bakanlığıma bağlı ilgili arkadaşlarımızla bir
araya gelerek son noktayı koyuyorlar. Dediğim gibi, tahmin ediyorum ki ocağın
ikinci haftasının sonuna kadar teşvik konusunda ne yapılacağı net bir şekilde
ortaya konacaktır. O tarihte nasıl bir sistem olacağı, mevcudun uzayıp
uzamayacağı, uzayacaksa hangi şartlarda uzayacağıyla ilgili çalışma yapılıyor.
Tabii ki burada bir ilin bir başka ile karşı haksız rekabeti veya
mağduriyetinin olmasının önüne geçecek olan bir düzenleme olacağı konusunda
kimsenin bir şüphesi olmasın. Bunun yanı sıra
Nazilli… Aslında, Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri
bilecektir, biz Bakanlık olarak, Bakanlığımızla ilgili tüm alanlarda yapmış
olduğumuz bütün çalışmaları, gerek organize sanayi bölgeleri gerek küçük sanayi
siteleri gerek teknoparklar, Bakanlığımız alanına giren tüm alanlarda yapmış olduğumuz
çalışmaları, ödenek aktarmaları dâhil, ihaleler dâhil, organize sanayi
bölgesine gönderilen ödenekler dâhil veya küçük sanayi sitesine, sürekli
milletvekillerimize hiçbir ayrım yapmaksızın, tüm milletvekillerimize
bilgilendirme notlarını gönderiyoruz. Bu organize sanayi bölgeleri ve
küçük sanayiyle ilgili notları aslında sayın milletvekillerimiz zaten sürekli
alıyorlar. Ama, bu arada, tabii ki, bunlara benim bir
anda cevap vermem çok zor. 257 organize
sanayi bölgesinin 107’si şu anda bitmiş durumda, geri kalan 150 organize sanayi
bölgesi devam ediyor. Ancak Nazilli OSB’yle ilgili bir not arkadaşlarımız
verdiler. 2008 fiyatlarıyla şimdiye kadar 1 milyon 100 bin 117 Türk Lirası
kredi kullandırılmıştır. Altyapı inşaatlarını zaten kendi imkânlarıyla yapıyorlarmış.
Söke Organize Sanayi Bölgesi işi proje safhasındaymış, şimdiye kadar bir kredi
kullanılmamış. Yani şunu çok net ifade edeyim ki, organize sanayi bölgeleri,
küçük sanayi siteleri gerçekten son derece önemli ve üzerinde durulması gereken
yerlerdir. Ancak burada da neticede kamu kaynakları kullanıldığı için, organize
sanayi bölgesi ve küçük sanayi sitelerinin en acil olanları ve mutlaka olması
gerekenlerine hep öncelik tanıyoruz. Ancak tekrar ifade ediyorum: Organize
sanayi bölgesi ve küçük sanayi siteleri, Bakanlığımız tarafından da -benim de
bu konudaki görüşüm yıllardır aynıdır- son derece önemlidir. Bu açılan kapanan
sayısında… Tabii, esnaf sicili direkt Bakanlığıma bağlı. Esnaf
sicilinde, şu an itibarıyla, bilgisayarın başına oturduğum zaman Türkiye’deki
tüm esnaf sanatkârla ilgili açılan kapanan iş yerlerini görebilme imkânına
sahibiz. Diğeri ise, Bakanlığımızın görevi devretmiş olduğu ticaret sicili
memurlukları tarafından yapılıyor. Ancak daha geçtiğimiz günlerde, bütçe
görüşmesi sırasında -elimdeki nota dayanarak söylüyorum- yani gerek esnaf
sanatkârda gerek ticaret siciline kayıtlı tüzel kişilikler veya şahıs
şirketlerinde kapanan sayısı açılan firma sayısından her zaman daha azdır.
Genel bir orantı verecek olursam: Esnaf ve sanatkârda kapanan 70’e karşı yeni
açılan sayısı 100’dür. 2008 yılı rakamlarından bahsediyorum. Aynı şekilde
ticaret sicili kapsamına giren tüzel kişiliklerde de aynı durumdadır. Evet, Bursa
iliyle ilgili rakamlar da elimde. Sayın Milletvekilim bahsetmişlerdi esnaf sanatkârla
ilgili, gerek 2007 gerek 2008’le ilgili rakamlar var. Yine, burada, kapanan
81’e karşı açılan sayısı 100’dür. 2008 yılında kapanan 85’e karşı açılan sayısı
100’dür. Yani yüzde olarak vermek için söylüyorum. NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Çok farklı buradakiler. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Rakam verecek olursam, esnaf sanatkâr,
Bursa’da 2008 yılında 6.421 açılan var, 5.499 kapanan var. Şunu ifade edeyim:
Tabii kapanma sebepleri çeşitli sebeplere dayanıyor. Tabii, ben, bunların
tutanaklara geçtiğini bilerek Bakanlığımın rakamlarını söylüyorum. Yani bu
konuda farklı bir rakam varsa sizdeki rakamı da alıp değerlendirmek isterim.
Ancak bu benim Bakanlığımın elindeki esnaf siciline yansıyan rakamlar. Başka
bir yerde tutulmuyor çünkü kayıtları, sadece bizde tutuluyor. NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Esnaf sicilin rakamları bunlar. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Burada SSK’ya geçiş var, ölüm sebebi
var, devir var, tacir olma var. Çünkü bir de şunu bilmemiz lazım: Esnaf,
sürekli esnaf kalacak değildir. Esnaf, işleri geliştiği zaman bu sefer tacir
veya imalatçıysa sanayici olma durumuyla karşı karşıyadır. Efendim, bu
hipermarketler konusu sürekli gündeme geliyor. Hipermarketlerle ilgili
düzenleme birçok sorunu, birçok sıkıntıyı göğüsleyecek olan bir düzenlemeydi.
Başbakanlığa sunmuştuk. Tabii Başbakanlıktaki yoğun mesai, yoğun kanunlar
neticesiyle üzerinde görüşülüp -belki de içinde bulunduğumuz şartlardan dolayı
bir kez daha gözden geçirilmesi gerekme durumu da söz konusudur- yeni revizyon da üzerinde yapılarak bu konu da bir an önce
Meclisimize getirilecektir. Tabii ki bunun esnaf ve sanatkârımıza ne kadar bir
destek vereceği konusunu da beraber geldiğinde tartışacağız. Efendim “can
suyu” ifadesine gelince, biz can suyunu ölecek olan insana bir su verme
şeklinde düşünmüyoruz. NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Canlıya, canlıya! SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – “Can suyu” ifadesi, bakın, tarımda
kullanılan ifadesini bir söyleyeyim, bir de mühendis olarak anladığım ifadesini
söyleyeyim. Tarımda kullanılan ifadesi: Yeni dikilen fidana az miktarda bir su
vererek daha fazla etki sağlayacak olan bir çalışmadan dolayı can suyu
denilmiştir. NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Kuşlara falan can suyu veriliyor, ölmek üzere olan! SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) –
Biliyorsunuz bu tulumbalar vardı eskiden, emme basma tulumbalar, bunlarda da
aslında tulumbanın dibinde rezerv vardır ancak tulumbadaki suyu çalıştırmak
için onun içine birkaç damla su atarsınız ki –ben makine mühendisiyim, tulumba
dersinde de iyi not aldım, hocalarımdan tetkik edebilirsiniz bunu- pompaya
bastığınız zaman o iki damlalık can suyu pompadaki, rezervdeki suyu getirir. Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Ekindeki
listelerle birlikte 4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 1’i
okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 1-
Bu Kanunda öngörülen yönetmelik, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç
ay içinde çıkarılır. BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu, buyurun. Süreniz on
dakika. CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Değerli arkadaşlarım, hepinize saygılar
sunuyorum. Değerli
arkadaşlar, hepiniz sanayicinin sahibinin Sanayi Bakanlığı olduğunu kabul
etmiyor musunuz? Bana göre sanayicinin sahibi Sanayi Bakanlığı olmalıdır.
Sanayicinin hâlinden anlayan bakanlık Sanayi Bakanlığıdır. Hepiniz de
biliyorsunuz ki bu ülkede… Hâlâ bir ülkenin sanayisinde, bir ülkenin teşvik
politikasında 31/12 gelmesine rağmen acaba bu sanayici planını, programını bir
yıl önce, iki yıl önce yapmayacak mı arkadaşlar? Burada bir sorun yok mu
arkadaşlar? Niye kabul etmiyorsunuz? Hâlâ Türkiye’de teşvik sisteminin ne
olacağı, bitiş tarihinin 31/12 olmasına rağmen hâlâ daha bilinmiyorsa bunun
bir… Sorun kimdedir arkadaşlar? Yani bunu söylemek suç mu oluyor? Yani bu
sorunları dile getirmeye Sayın Bakan niye alınganlık yapar bilmem. Sanayi
Bakanlığı bu işin sahibi olmalıdır diyorum. Yine söylüyorum, sanayicinin
hâlinden anlayacak bakanlık Sanayi Bakanlığıdır. Sanayiciyi Maliye Bakanlığı
ancak almasını bilir. Teşvik uygulamasının bugüne kadar sahibiyse bu kanun
yürümüyor, yürümedi. Çıkarılan her iki teşvik kanunu hiçbir işe yaramadı demiyorum,
ama Türkiye'nin sanayi politikasına bir vizyon
vermedi. Bazı illerimizi aldı götürdü diyorum. Bunun da sahibi Sanayi Bakanlığı
olsun derken Sayın Bakan niye alınganlık yapar bilmiyorum. Yine söylüyorum:
Sanayicinin bir tek kapısı vardır, tüm teşvik politikasında bir yerle muhatap
olmalıdır. Sanayicinin teşvikini, her şeyini çözeceği tek kapı vardır, Sanayi
Bakanlığıdır, Maliye Bakanlığı değildir. Teşvik Uygulama Hazineden alınır,
gerekirse buraya verilir. Ama sanayicinin sorununu çözecek bu Bakanlıktır, sanayicinin sorununda elini taşın altına
koyacak bu Bakanlıktır. Ben bunu söyledim, Sayın Bakan niye alınganlık gösterdi
onu da bilmiyorum. Arkadaşlar, demin
Sayın Bakan söyledi, hakikaten sanayici güç durumda, sanayici, esnaf zor
durumda. Yine söylüyorum: Geç kalıyoruz, her geçen gün geçtir, yarın sabah geç.
Eğer bu ülkede sanayiciye bir teşvik politikası uygulanacaksa yarın sabah geç
diyorum. Yine söylüyorum,
elektrik parasını vermiyorsunuz diyorum, Sayın Bakan bana kırılıyor. Sayın
Bakan, bir gerçek var, sekiz aydır, dokuz aydır elektrik paralarını alamıyor
insanlar, niye buna alınganlık yapıyorsunuz? Arkadaşlar, yok mu sanayicileriniz
sizin, söylemiyorlar mı size? Sayın Bakan alınganlık yapıyor. KAYISIBİRLİK’i söylüyorum, ben
sizin şahsınızı, sizin Bakanlığınızı… Ama yine söylüyorum: Bakanlığınız yaptı
bunu. Bakanlığınız çözüm bulmak zorunda buna. Sayın Bakan yine
çok şey bir ifade kullandı orada: “Efendim, garip gurebanın
hakkını, 17 milyarı KAYISIBİRLİK’e mi yedireceğiz?” Sayın Bakan,
FİSKOBİRLİK’in ne kadar borcu vardı? Kaç parasını tahsil ettiniz? Orada garip gurebanın hakkı yok mu? Yani sanki bir… NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Bir dakika, ne oluyor? FİSKOBİRLİK’i niye karıştırıyorsun? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır, işte… Arkadaşlar, Türkiye’de tüm birliklerin borcu
vardı. Ben “Niye almıyorsunuz?” demiyorum. Tüm birliklerin borcu vardı ama bir
tek borcu olan, garip, en küçük borcu olan… Haa,
varsa orada bir sorun… NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Fındık üreticisine düşman mısın? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır efendim, sonuna kadar… Ama varsa orada
bir sorun, sorunu düzeltmek sizin göreviniz, çözüm bulmak sizin göreviniz,
alternatif getirmek sizin göreviniz. Yani burada kızacak ne var ki? RECEP KORAL
(İstanbul) – “Siz oturacak mısınız, siz de çalışın.” diyor Sayın Bakan. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Efendim? RECEP KORAL
(İstanbul) – Sayın Bakan “Siz de çalışın.” diyor. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Memnuniyetle, buyurun siz çalışın, biz de çalışalım.
Getirin öneriyi omzumuzla beraber destek verelim beyefendi! Evet, benim
dediğim bu: Bir tek garip gurebanın hakkını yiyen
KAYISIBİRLİK mi oldu! Ha ben de diyorum ki, Malatya köylüsünün ürününü ge-liştirecek çözümü bulmak
Bakanlığınızın görevidir. Ben sadece bunu söylüyo-rum. Bir tek garip kaldı, o garibin de boynunu vurdunuz
dedim. Başka ne de-dim arkadaşlar? Başka bir birliği
yok ettiniz mi Sayın Bakanım? Yani tek borcu olan birlik,
KAYISIBİRLİK miydi! Yani bizim isyanımız bu arkadaşlar ya! Ama Sayın
Bakan hemen garip gurebayı getirdi, KAYISIBİRLİK’in şu kadar borcu varmış… Sayın Bakanım,
lütfen çıkarın, hangi birliğin ne kadar borcu vardır? Hangi birliğin ne kadar
borcu vardır? Yani arkadaşlar en az borcu olanın boy-nunu
vurmak, bize ağır geliyor. Çözümü? Gelin çözümü beraber bulalım. Baş-ka alternatif bulalım size, yardımcı olalım. Ama Sayın
Bakan bugün herhâlde bir başkasına alınganlık yaptı, eski arkadaşım diye
alınganlığı benim mesleki yaşamımdan çıkarmaya kalktı. Sayın Bakanım,
teşvik bu ülkenin temel sorunudur. Yine söylüyorum, elini taşın altına koyması
gereken bakanlık sizsiniz. Yine söylüyorum, eğer bu lafımdan kırılacaksanız,
lütfen kırılmayın. Siz sanayici için göğsünüzü germez-seniz, sanayici için
Türkiye’nin ulusal sanayi politikasını çizen siz olmazsanız, öbürleri ancak
vergi alır. Bir üretim mantalitesi yok arkadaşlar.
Üretim mantali-tesi olmayan
bir bakanlık, sanayicinin bakanlığı olamaz! Üretim politikası olan bakanlık
sizsiniz, istihdam yaratacak, sizsiniz. Bu teşvik kanunu eğer biraz daha
gecikirse, inanın sanayiciler kapılarına kilit vurur. Herkes ne yapacağını
şaşırdı. Onun için, Sayın
Bakan, bu konuşmalarımızdan, herhâlde bir başkasına olan alınganlığınızı bize
yansıttınız. İstediğiniz kadar alınganlık yapın, teşvik konusu bu ülkenin temel
sorunudur ve bunun sahibi Sanayi Bakanlığıdır. Yine söylüyorum: Elini taşın
altına koyması gereken bakanlık sizsiniz ama yine kırılırsanız, siz bilirsiniz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Siz konuşacak
mısınız kürsüden? SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sonra, nasıl olsa soru-cevapta bir
şekilde söylerim Sayın Başkan. BAŞKAN – Peki. Şahıslar adına
ilk söz Malatya Milletvekili Sayın Mücahit Fındıklı’da. Buyurun Sayın
Fındıklı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. Bugün
Malatyalılar… M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) – Tabii en büyük Türkiye’dir. İnşallah, Sayın Başkanım,
Türkiye daha mutlu, daha huzurlu günlere kavuşacaktır. Ben bu duygularla Sayın
Başkanımı ve bütün heyeti saygıyla selamlıyorum. Bugün, Sanayi
Bakanlığımızın bir kanununu görüşüyoruz, uzmanlaşmış ve yeterli personele
kavuşma noktasında hazırlanmış bir kanun. Bu kanun çerçevesinde, geçici 1’inci
maddeyle ilgili söz sırası bana geldi. Bu madde kapsamında -biraz evvel arkadaşımızın
okuduğu gibi- bu kanun yürürlüğe girdiği takdirde, üç ay içerisinde
yönetmelikler hazırlanıp süratle Bakanlığın ihtiyaçları karşılanma noktasına
gelecek. Bu konuyla, bu kanun maddesiyle ilgili de hazır
kürsüye çıkmışken, çok değerli konuşmacı milletvekili arkadaşlarıma -yakından
takip ettim, dinledim hepsini- Sanayi Bakanlığımız adına ben teşekkür ediyorum,
çünkü hakikaten Sanayi Bakanımıza hem önerileriyle hem sorularıyla katkılarda
bulundular, destek olmaya çalıştılar, bunların hepsinden elbette istifade
edeceğiz ama arkadaşlar, kesinlikle, Sanayi Bakanımıza eleştirilerinin yanında
bir de teşekkürü borç biliyoruz. Bu borcumuz şudur: Yıllardan beri
“Sanayi Bakanlığı bir sanayi envanteri, bir üretim
envanteri çıkarsın, onun üzerinden stratejilerimizi yapalım” diye hep söyleye
gelmiştik. Sağ olsun, kendilerinin sivil toplum örgütleriyle beraber -Sayın
Başbakanımızın da talimatlarıyla- çok yoğun bir çalışmasıyla şu anda bir sanayi
envanterine kavuşmuş olduk. Bu sanayi envanterinin önemi şudur: Türkiye’nin neresinde ne üretilir,
ne kadar üretilir? Hangi tesiste ne kadar üretilir, ne kadar kâr edilir? Ne
kadar borcu vardır? Ne kadar alacağı vardır? Ve şu anda biz, bu bilgi
birikimiyle birlikte, bu bilgi portalıyla birlikte
Türkiye’deki hangi firmamızın krizden ne kadar etkilendiğini de tespit etme
imkânına kavuştuk. En çok eleştirilen konulardan bir tanesi
teşvik. İşte, elimizdeki bu bilgilerin üzerine oturtacağımız bir teşvik
sistemiyle daha doğru işler yapma imkânına kavuşacağız. Dolayısıyla bu bilgi portalına erişmiş olmak fevkalade önemlidir, bence Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde yapılmış en önemli çalışmalardan biridir. Bunun için
Sayın Bakanıma ve özellikle ekibine çok teşekkür ediyoruz. Tabii bu bilgi portalının en önemli ilave edilmesi gereken eksiklerinden
bir tanesini de buradan teklif etmek istiyorum. Özellikle Türkiye'nin neresinde
ne üretildiğini… Bu portalın dış ticaret açısından
bizim büyükelçiliklerimizdeki ticaret müşavirliklerine de açılması
gerekmektedir. Bununla ilgili Sayın Bakanımız bir hazırlık yaparsa…
Elçiliklerde bulunan ticaret müşavirlerimiz aynı zamanda Türkiye'nin neresinde
ne üretildiği, hangi kalitede ve hangi kapasitede üretildiği noktasında bizim
ihracatımıza da ciddi anlamda katkılar sağlayacaktır. Ben kanunun
hayırlı olmasını diliyorum. Sayın Bakanımızın yapmış olduğu çalışmalardan
dolayı kendisine tekrar teşekkür ediyorum. Yeni teşvik yasasını da bütün
sanayicilerimizin… Eskisinin bir yıl devam edeceği noktasında bir hazırlık
çalışması var. Yeni teşvik yasamızın da hazırlanıp, yine Meclisteki
arkadaşlarımızın destekleriyle sanayicimizin hizmetine sunmayı arzu ediyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Fındıklı. Konya
Milletvekili Sayın Hasan Angı… (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) HASAN ANGI
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilli arkadaşlarım; görüşülmekte olan
tasarının geçici 1’inci maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değişiklik
tasarısının 1’inci maddesinin son bendinde “Sanayi ve Ticaret Uzman
Yardımcılarının yarışma, tez hazırlama ve yeterlik sınavları ile Sanayi ve
Ticaret Uzmanları ile Sanayi ve Ticaret Uzman Yardımcılarının çalışma, eğitim
ve diğer konulara ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.” diye bir
atıf vardı. Bu yönetmeliğin üç ay içinde hazırlanmasına dönük bir düzenleme.
Ben bu değişikliğin Bakanlığımıza, sanayimize ve ülkemize hayırlar getirmesini
diliyorum. Gerçekten, kariyer meslek gruplarıyla ilgili uzman ve uzman yardımcılığının
ihdas ediliyor olması önemli bir düzenleme. Ben tekrar
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Madde üzerinde
soru-cevap işlemine geçiyorum. Sayın Genç… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Görüyoruz,
İktidar Partisi AKP her madde üzerinde çıkıp sırf bizi konuşturmamak için söz
alıyor ve engelliyor. Kendilerini tebrik ediyoruz! Hiç olmazsa şu kürsüye çıkan
kişinin kürsüde söylediği laflara vatandaşların “Ya, bunlar çıktı, şu lafı
söyledi de biz de bir şey anladık, teşekkür ederim.” demesi lazım ama çıkıp da
“Ya, bu kanun güzel…” BAŞKAN – Sayın
Genç, soru sormak… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bir dakika Sayın Başkan… BAŞKAN – Ama
bakın şimdi bu kürsüde yıllarca oturdunuz siz. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Soru soracağım efendim. Şimdi, Sayın Başkan, soru soracağım. BAŞKAN – Her
seferinde de bana bunu hatırlatıyorsunuz. Onun için sorunuzu sorun lütfen. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, hatırlatıyorum. Sayın Başkan,
bakın, sizin de AKP’nin kurucusu olduğunuzu biliyorum ama lütfen, yani bu kadar
da susturmayın bizi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) HASAN ANGI
(Konya) – Ayıp be! AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – Yapma ya! KAMER GENÇ
(Tunceli) - Rica ediyorum yani… Rica ediyorum… Soru soracağım ama… BAŞKAN – Sayın
Genç, birbirimizin eskilerini konuşmaya başlarsak… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, konuşalım isterseniz. BAŞKAN - Yani kim
kime pişti olur, onu bilemem! KAMER GENÇ
(Tunceli) – Benim eskiden çekinecek bir hâlim yok. BAŞKAN – Kimsenin
kimseden çekinmesi gerekmiyor. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hayır yani… Kurucusu olduğunuz… Ben de bir cümle söylüyorum… Bir
dakika yani… BAŞKAN – İtirazım
yok. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yani birileri sabahtan beri, çıkıyor bu kadar fuzuli konuşuyorlar
da biz soru sorunca sizi niye rahatsız ediyor bu kadar? BAŞKAN – Canım,
siz sorunuzu sorun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Soruyu soracağım işte. BAŞKAN – Sorunuzu
sorun… Bir sürü de… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yani soru sormayı bize zorunlu kılan neden, AKP’lilerin söz hakkını
bize tanımamasından kaynaklanıyor diyorum. BAŞKAN – Ha o
nedenle soru sormak adına hileişeriye yapıyorum
diyorsunuz! Buyurun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Onlar hileişeriye yaparlarsa onların hileişeriyesine karşılık vermek… Elbette ki onların
seviyesine inmek de istemiyoruz… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) HASAN ANGI
(Konya) – Yuh ya! BAŞKAN – Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ama burada parlamenterlik görevimizi yapıyoruz. Şimdi, Sayın
Başkan, Türk hukuk sisteminde Anayasa’da tüzükler diye bir kavram vardır. Önce
Anayasa, sonra kanun, sonra tüzük geliyor, sonra da yönetmelik geliyor.
2007’den itibaren, şu Parlamentoda görevde bulunduğum sürede bir defa, AKP
İktidarının “tüzük” kelimesini bir kanuna koyduğunu görmedim. Hâlbuki tüzükler,
idarenin daha sağlıklı işlemesi için gerekli hukuk normlarını düzenleyebilecek
nitelikte -belli bilgileri- Türk idare hukuku sistemine uygun düzenlemelerdir.
Çünkü işte görüyoruz, doğal gazın başına getirdikleri genel müdürün bir eski
sabıkalı memur olduğu, bu eski sabıkalı memurun kendi dosyasını uzun zaman
sakladığı ve bunun gibi, yani maalesef AKP zamanında bürokratların seviyesi çok
düşürüldü, hepsi için demiyorum. Dolayısıyla, yönetmelikleri bürokratlar
düzenliyor. Yönetmelikleri bürokratlar düzenleyince devletin, kamunun
menfaatleri korunmuyor, hukuk korunmuyor, kanun korunmuyor. O günlük menfaat,
devletin kaynakları kimin cebine gider onun hesabı yapılıyor. Ben Bakana sormak
istiyorum: Bu yönetmeliklerden vazgeçseniz de “tüzük” kelimesini getirseniz, bunlar
enine boyuna evvela Bakanlar Kurulunda tartışılsa -bunlar düzenleyici hukuk
kurallarıdır- ondan sonra gitse Danıştayda bu
incelense daha güzel, Türk idaresine, yönetime daha güzel kurallar getirecek
bir uygulama sisteminden niye korkuyorsunuz? Danıştayı
niye devre dışı bırakıyorsunuz? Niye tüzüklerden korkuyorsunuz? Bunu
açıklamasını istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Vural… OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Biraz önce soru
soran Sayın Milletvekili öncelikle Meclisi yöneten ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinin iradesini temsil eden Başkan Vekiline saygılı bir ifade kullanması
gerekiyor. Bu bakımından hitabına dikkat etmesini tavsiye ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım. BAŞKAN – Sayın
Bakan… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; bu teşvikle ilgili konu -biraz evvel ifade ettiğim şekilde-
sanayicinin herhangi bir şekilde mağdur olmayacağı bir süre içinde düzenlenerek
Yüce Meclisimize getirilecektir, bu konuda kimsenin bir endişesi olmasın. Diğer taraftan,
Sayın Aslanoğlu, benim çok eski –eskimeyen-
arkadaşımdır Sayın Başkanım, bir alınganlık göstermem söz konusu değil. Ancak,
bana ait olmayan bir konudaki bir şeyde, direkt benim tarafımdan yapılmıyormuş
şekliyle tutanaklara geçen bir ifade kullandığı için kendisine söyledim ve
KAYISIBİRLİK konusunda tekrar ifade ediyorum: KAYISIBİRLİK… Böyle
bir işlem yapılmış, geçmişte yapılmış, Amme Alacakları Kanunu’na göre, 6183
sayılı Kanun çerçevesinde alacaklar istenmiş borcunu ödemediği için ama onun
dışında, bir başka KAYISIBİRLİK kurma noktasında hiçbir engel yoktu, 82 tane,
100 tane bile isterlerse KAYISIBİRLİK kurarlardı, istediği ismi verebilirlerdi,
“Öz Malatya” derlerdi “Hakiki Malatya” diyebilirlerdi, buna bir engel yoktu.
Yani, bunlar aslında -ben kendilerine bir yıl önce de söylemiştim- bir yıl
içinde böyle bir çalışmayı yapıp getirebilirlerdi ama her şeye rağmen, şu anda Hükûmet olarak bu birliklerle ilgili çalışmamızı
netleştirip, hazineyle borçlar konusundaki toplantımızı, çalışmamızı yapıp,
ondan sonra zaten Başbakanlığa ve yüce Meclisimize getirip, bu konuyla ilgili
ne yapmamız gerektiğini, ne yapacağımızı burada ortaya koyacağız. Teşekkür
ediyorum. Ben kimseye
alınganlık göstermedim, onun da özellikle altını çizeyim. BAŞKAN – Peki,
teşekkür ederim. Geçici madde 1’i… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Tabii. Geçici madde 1’i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 5’inci maddeyi
okutuyorum: MADDE 5- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – Madde
üzerinde ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili
Sayın Akif Ekici’de. Buyurun Sayın
Ekici. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on
dakika. CHP GRUBU ADINA
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli üyeler; Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi ve ekranları başında bizi izleyen vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum. Değerli
arkadaşlar, Avrupa Birliği müktesebatına uygun, uyum amacıyla yapılan düzenleme
de bir kadro düzenlemesi olup hem unvan değişikliği getirmekte hem de tasarıda
100 olarak ihdas edilen kadro sayısı, komisyonda yine AKP üyelerinin çoğunluğa
dayalı ilkesiyle davranış biçimleri sergilemelerinden dolayı 250’ye
çıkartılmıştır. Böyle bir ihtiyaç varsa neden tasarıda yer almamıştır? Sayının
250 olma ihtiyacı varsa tasarıda neden yer almamıştır? Sanayi Bakanlığının
özellikle uzman kadrolara duyduğu ihtiyaç konusunda bir itirazımız olamaz, ama
bu ihtiyaç kadrolaşma için bir araç olarak görülürse bu konuda gereken tepkiyi
göstermemiz gerekir diye düşünüyorum. İktidarın
kadrolaşma konusunda sicili bozuktur. Karnesinde buna benzer çeşitli örnekler
görülmektedir. Sayın Bakandan özellikle şunu rica ediyorum, bu ricamıza da
itibar edeceğine inanıyorum: Diğer bakanlıklarda ve çeşitli kademelerde
yapılmış olan, liyakati esas görmeyip de birtakım kıstaslar arandığı hepimiz
tarafından bilinmektedir. Nedir bu kıstaslar? Badem bıyıklı olmak ve gümüş
yüzük takmak, F tipi vatandaş olmak, F tipi memur olmak. Ben Bakanın buna
itibar göstermeyeceği inancı içerisindeyim. Değerli
arkadaşlar, Sanayi Bakanlığına işi düşen sanayicimizin evrak takibi yönlendirme
ve benzeri konularda yaşadığı sorunları hepimiz bilmekteyiz. Elbette özveriyle
görevini yapan, çalışan Bakanlık personelinin işinin yükünü de biliyoruz, ama
sanayicilerimizin de bürokrasi nedeniyle yaşadıkları sorunlar ortadadır.
Ülkemizin yaşamakta olduğu krizin altından kalkmaya çalışan sanayicilerimizin
bir de bürokrasi yükü altında ezilmelerine içimiz rıza göstermez. Bu nedenle
Bakanlığın personel ihtiyacını anlayışla karşılıyoruz. Ama bu ihtiyacın bir
kadrolaşma yani “hamil yakınımdır” kartlarıyla yapılmaması en büyük
temennimizdir. Kurumların
sağlıklı çalışması, verimlilik, vatandaşa daha iyi hizmet, kamuda atama ve alımlarda
siyasal iktidarın elini tamamıyla çekmesiyle mümkün olacaktır. Bütün iktidarlar
döneminde ne yazık ki bu olaylar yaşanmıştır. Ama AKP İktidarı bu konuda
tarihimizde hiç görülmeyen bir kadrolaşmaya ve kıyıma gitmiştir. Tasarıda yapılan
değişiklik belki gerçekten Bakanlığın ihtiyaç duyduğu bir düzenleme ama “sütten
ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş” misali, biz de AKP’nin yaptıklarını
gördükten sonra sormadan geçemiyoruz: Ne oldu da tasarıda 100 olan uzman sayısı
250’ye çıkarıldı? Şimdi, uzman sayısı 250’ye çıkarılırsa Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı sorumluluklarını yerine getirebilecek mi? Sanayicilerin Bakanlıktaki
sorunları azalacak mı? İşleri daha hızlı takip edilebilecek mi? Değerli
arkadaşlar, bankaların kredi vermekte direndiği, var olan kredileri geri
çekmekte olduğu, teminat için tahsile konulmuş olan çeklerin kredilerden
düşerek ödenmediği, teminat mektuplarının kapatılmasının istendiği bir ortamda
sanayimizin ayakta durması, sanayicimizin ayakta durması mümkün değildir.
Elektriğe yapılan yüzde 62, doğal gaza yapılan yüzde 74 zam sanayicimizin
belini bükmüştür, sanayicimizi çalışamaz hâle getirmiştir. Çiftçinin sesini,
beli bükülmüş sanayicinin sesini, feryat eden sanayicinin sesini, esnafın
sesini iktidar partisi maalesef muhalefetin sesi diye ciddiye almamaktadır. Durum çok
vahimdir değerli arkadaşlar. İşten çıkarılan işçilerimiz, kapanan
fabrikalarımız, kapasite kullanım oranını yüzde 50’lere düşüren, hatta yüzde
30’lara düşüren, iki vardiyadan tek vardiyaya düşen, üç vardiyadan tek vardiyaya
düşen sanayi tesislerimiz göz önündedir. Bunun resmî, açık rakamları da vardır;
bakınız: Merkez Bankası tarafından bankalara duyurulan toplam karşılıksız çek
sayısı ekim ayında, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 22,2 artmıştır, yani bu
artış 156.888’e çıkmıştır. Son zamanlarda “ Değerli
arkadaşlar, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının verdiği can suyu kredisine değinmek
istiyorum. Biraz önce Sayın Bakan tulumbadan bahsetti, dedi ki “Kurumuş olan
tulumbaya bir tas su dökersiniz, tulumba yeniden çalışmaya başlar.” Doğrudur.
Bu kime verilir? Can suyu, “2 bin sanayiciye, 2 bin KOBİ’ye 2 bin can suyu”
ibaresiyle çıktığında biz bunu çok ciddi şekilde mutlulukla karşıladık. Ama ne
getirildi bunda Sayın Bakan? Kime verilir bu kredi? Çalışmakta olan KOBİ’lere
veriyorsunuz, çalışmakta olan KOBİ’lere 300 milyar sıfır faizli kredi
veriyorsunuz. Son derece takdirle karşılanacak bir hadise ama ne diyorsunuz
peşinden? “Makine alımında” diyorsunuz. Değerli Bakan,
değerli arkadaşlar; sanayici, on tane, yirmi tane makinesiyle çalışamaz duruma
gelmiş, kapasitesini dolduramaz hâle gelmiş. Biraz önce söyledim, yüzde 70-80
kapasitelerle çalışan sanayici, yüzde 20’ye, 30’lara düşmüş. Kendi hazır
makinesine iş bulamıyor Sayın Bakan. Siz “Makine alırsanız size 300 milyar YTL
sıfır faizli, altı ayda bir olmak üzere, iki yıl ödemeli kredi veriyorum.”
diyorsunuz. Hangi mantığa dayanıyor bu? Bu, şu mantığa dayanıyor: Bu, 2003
yılında çıkarmış olduğunuz teşvik yasasına benzer bir yasadır, yani sanayiye
ihanet yasasıdır, Türkiye Cumhuriyeti devletinin sanayisine ihanet yasasıdır.
Bunun başka adı yoktur değerli arkadaşlar, bunun başka hiçbir adı yoktur. Bu,
sanayiye ihanet yasasıdır. Yani Büyük Orta Doğu Projesi’nin eş başkanı Sayın
Başbakanın Türkiye’de sanayiyi çökertmekle ilgili yapmış olduğu, atmış olduğu
adımın en açık, bariz ve net bir göstergesidir. Bunun başka hiçbir adı yoktur.
Siz 300 milyar sanayiciye para vereceksiniz. Yirmi tane makinenin on beş tanesi
kapalı dururken, ona iş bulamazken, işçi çıkarırken “Sen git tesisine yeni
makine al.” diyeceksiniz. Hangi mantığa sığar bu? Hiçbir mantığa sığmaz. İkincisi Sayın
Bakan, siz envanterle ilgili ciddi çalışma yaptınız.
Biz de saygıyla karşıladık, iyi yere getirdiniz. Ama ne yazık, bu yaptığınız envanter 2009 yılında geçerli olacak mı? Hayır
olmayacak efendim. Çünkü o tesislerin yüzde 10’u, 20’si kapanmış olacak, iş
yerini kapatmış olacaklar. O envanterde görülen
tesisler yok olacak, öyle bir tesis olmayacak. Yani yapmış olduğunuz, o üstün gayretlerle,
çabalarla hazırlamış olduğunuz envanter de
sanayicimizin çok fazla bir işine yaramayacak. Değerli
arkadaşlar, şimdi teşvik konusunu tekrar tekrar
söylemek gerekiyor. 2003 yılında çıkarılan teşvik, Gaziantep’i ve benzer
illeri, Denizli’yi, Kayseri’yi, benzer illeri bu günlere getirmiştir. Neden
getirmiştir? Aynı iş kolunda üretim yapan şehirleri birbiriyle
yarıştırıyorsunuz, haksız rekabete zorluyorsunuz. Birine diyorsunuz ki “Senden
elektriğin yüzde 50’sini almayacağım.”, diğerine diyorsunuz ki “Senden tamamını
alacağım.” Var mı böyle bir şey? Dünyada uygulanan teşvik yasaları var, bugüne
kadar uygulanmış olan teşvik yasaları var ama bir bölge için, bir sektör için
veya bir şehir için verilen teşvik anlamlı ve yerinde olur. Yapılmış olan
teşvik yasasının son derece yanlış olduğunu ve bu can suyu yasasının da
sanayicimize hiçbir katkı sağlamayacağı görüşü içerisindeyim. Değerli
arkadaşlar, şimdi size bir tablo göstereceğim, iki tane resim göstereceğim.
Diyeceksiniz “Bunların ne alakası var, yani bu konuyla ne alakası var?” Burada
Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakanımız bir otel odasında Suudi Kralının
yanında diz çökmüş oturuyor; bu, bu. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Nerede diz çökmüş? Öyle bir şey yok AKİF EKİCİ (Devamla)
– Tamam, peki… Peki, düzeltiyorum. Diz çökmemiş, sandalyede oturuyor,
sandalyede. Diz çökmemiş, doğru. (AK PARTİ
sıralarından “Yok öyle bir şey. Nerede diz çökmüş?” sesleri)
Doğru… Doğru… Doğru söylüyorsunuz, diz çökmemiş, sandalyede oturuyor. BAŞKAN – Sayın
Ekici… (AK PARTİ sıralarından “yakışmadı” sesleri, gürültüler) AKİF EKİCİ
(Devamla) - Size yakışıyor mu? BAŞKAN – Sayın
Ekici… NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkan… AKİF EKİCİ
(Devamla) - Bir Başbakana yakışıyor mu? LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Ayıp! Ayıp! AKİF EKİCİ
(Devamla) - Bir Cumhurbaşkanına yakışıyor mu? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkan, sayın konuşmacı yanlış, haksız konuşmasın. BAŞKAN – Sayın
Ekici… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) AKİF EKİCİ
(Devamla) - Bir Cumhurbaşkanına, bir Başbakana yakışıyor mu? (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 18.55 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 19.09 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER : Harun TÜFEKCİ
(Konya), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41’inci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum. 236 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz. Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada. 5’inci madde
üzerinde şahısları adına ilk söz Konya Milletvekili Sayın Hasan Angı’ya aittir. Buyurun Sayın Angı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. HASAN ANGI
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. Bu madde,
üzerinde konuşulacak bir madde de değil açıkçası; yayımı tarihinde yürürlüğe
girecek. Ancak tasarıyla ilgili söz alan arkadaşların, tasarının çok dışında
konuları gündeme taşımalarıyla iş farklı noktalara doğru gidiyor. Aslında
söylenecek çok şey var ama ben iki hususun altını çizmek istiyorum: Birincisi,
şu anda komisyon sıralarında oturan bürokrat arkadaşlarımız yıllarını kamuda
hizmet olarak geçirmiş. Hangi iktidarda göreve başlamışlar veya liyakate bağlı
olarak yükselmeleri hangi iktidarlarda olmuş? Yani AK PARTİ tutup bir başka
dünya ülkesinden insanları getirip de kamuda çalışır hâle getirmiyor. Bu
ülkedeki çalışan insanları hak ettiği ölçüde değerlendiriyor. Yani “Kadrolaşma,
kadrolaşma.” derken acaba geçmişteki kadrolaşmaları mı hatırlatıyorsunuz? Bunu
doğru bulmuyoruz. Burada uzman ve uzman yardımcılarıyla ilgili bir düzenleme
yapılıyor. Bakanlığın buna ihtiyacı var, bunda da hemfikiriz hizmetlerin daha
iyi verilebilmesiyle ilgili. Bu tasarıyla da bu ortaya kondu. Ben, emeği geçen
herkesi tebrik ediyorum. Bu değişikliğin de hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Şahıslar adına
ikinci söz Gaziantep Milletvekili Sayın Halil Mazıcıoğlu’nda. Buyurun Sayın Mazıcıoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. HALİL MAZICIOĞLU
(Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi vesilesiyle şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Konuya girmeden
önce İsrail tarafından Filistin halkı üzerinde uygulanan ve bugünlerde
“soykırım” olarak nitelenmeye başlayan insanlık dışı saldırıları lanetliyor ve
bütün dünyanın gözü önünde gerçekleştirilen bu hunharca operasyonların bir an
evvel sona ermesini diliyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk sanayisinin sorunlarının tespitine ve çözülmesine
yönelik politika oluşturma ve uygulama yeteneği kazandırılması, hizmette
etkinliğin ve kalitenin sağlanması, idari kapasitenin geliştirilerek kurumsal
bir hafıza oluşturulması ve insan kaynaklarının geliştirilmesi AK PARTİ hükûmetlerinin öncelikli hedefleri arasında olmuştur. Görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısı, Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda ve 60’ıncı Hükûmet Programı’nda yer alan politika ve hedeflere uygun
olarak hazırlanmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 2006 yılında
onaylanan Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda kamu kesimi ve sivil toplumun
geneli için uzun vadeli bir perspektif çizilmiş ve bu doğrultuda hedefler
tespit edilmiştir. Planda, ekonomik büyüme ve sosyal kalkınmanın istikrarlı bir
yapıda sürdürülmesi ve plan vizyonunun gerçekleşmesi
yolunda rekabet gücünün ve istihdamın artırılması, beşerî gelişme ve sosyal
dayanışmanın güçlendirilmesi, bölgesel gelişimin sağlanması ile kamu
hizmetlerinde kalite ve etkinliğin artırılması stratejik amaçlar ve gelişme
eksenleri olarak belirlenmiştir. Planda belirlenen sanayi stratejisi
doğrultusunda ülkemiz ekonomisinde sürdürülebilir kalkınmanın devamlılığının
sağlanması tartışmasız bir zarurettir. Bu süreklilik ise ancak işletmelerin ve
sanayicilerin rekabet yeteneğinin sürekli geliştirilmesine, katma değer
oluşturulmasına, uygulanabilir etkili ve verimli bir sanayi ve ticaret
politikası üretilebilmesine, dolayısıyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
özellikle yönlendirme, düzenleme ve denetleme işlevlerini gereği gibi yerine
getirmesine bağlıdır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığının sadece Tüketicinin ve
Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü bünyesinde kariyer meslek mensubu tüketici
ve rekabet uzman ve uzman yardımcıları görev yapmaktadır. Diğer genel
müdürlüklerde kariyer mensubu uzman kadrosu bulunmamaktadır. Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı, başta sanayiciler ve KOBİ’ler olmak üzere tüketici hizmetleri,
ürünlere ilişkin teknik mevzuat, ürünlerin piyasa gözetimi ve denetimi, test ve
belgelendirme, ölçüler ve ayar, yasal metroloji ve kalibrasyon,
standardizasyon, akreditasyon, sınai mülkiyet mevzuatı, organize sanayi
bölgeleri, ARGE teknoloji geliştirme bölgeleri, endüstri bölgeleri, küçük
sanayi bölgeleri, küçük sanayi siteleri, sanayi ve ticaret odaları ve borsalar,
fuarcılık, esnaf ve sanatkârlar, esnaf ve sanatkârlar odası, lisanslı
depoculuk, sebze ve meyve ticareti ile toptancı halleri, kooperatifçilik ve
şirketler ile daha birçok alanda düzenleme, denetleme ve yönlendirme
görevlerinin yanı sıra izin, onay, belge tanzimi ve düzenlenmesi ve vize
edilmesi; KOBİ’lere, sanayicilere, şirketlere, kooperatiflere yönelik bilgi
sistemleri oluşturulması ve benzeri uygulamalar görevlerini de yürütmektedir. Açıklanan alanlarda,
Bakanlığa, politika oluşturma ve strateji hazırlama, düzenleme yapma ve
uygulama yeteneği kazandırılması, hizmette etkinliğin ve kalitenin sağlanması,
etkin ve sürekli bir idare, kapasite geliştirilmesi ve kurumsal hafıza
yaratılmasına bağlıdır. Bu ise ancak insan kaynaklarının geliştirilmesiyle,
yani bütün birimlerde yeterli sayıda kariyer uzman istihdamıyla sağlanabilir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. HALİL MAZICIOĞLU
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım. Bu konuda,
tüketici ve rekabet uzmanları kadrosunun sanayi ve ticaret uzmanı kadrosuna
neden dönüştürüldüğü hususunun netlik kazandırılmasında fayda vardır. Sanayi ve
Ticaret Bakanlığına alınacak olan sanayi ve ticaret uzmanlarının, birimlerin
ihtiyaçlarına göre mühendislik fakültesi mezunları ile hukuk, siyasal bilgiler,
işletme, iktisat, kamu yönetimi ve benzeri yüksekokul mezunlarından alınması
düşünülmektedir. Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının kısa vadede 300 adet sanayi ve ticaret uzmanına ihtiyacı vardır.
Tüketici ve rekabet uzmanı kadrosundan sanayi ve ticaret uzmanı kadrosuna geçen
personelin mali yönden bir kaybı veya kazancı söz konusu değildir. Bu düşünceyle ve
hatırlatmalarla tasarının kanunlaşıp milletimiz için hayırlı olmasını diliyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 6’ncı maddeyi
okutuyorum: MADDE 6- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN – Madde
üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam’da. Buyurun Sayın
Susam. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on
dakika. CHP GRUBU ADINA
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kanun, tüm
maddeleri görüşülerek yürütme maddesine geldi. Bu maddeyle
ilgili olarak söylemek istediğimiz, bu maddenin içerisinde de yer almasını
düşündüğümüz, verilen kadroların gerçekten Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
ihtiyacı doğrultusunda kullanılmasıdır. Az önce, Sayın Angı
dedi ki: “Biz, bu konuda hiçbir şekilde Sanayi ve Ticaret Bakanlığında bir
siyasi eğilime bakarak atama yapmıyoruz.” Değerli
arkadaşlarım, bu alınacak kadrolar da gerçekten uzmanlık, bilgi, teknoloji
isteyen alanlarda çalışacak nitelikli insanlar. Ama,
bakın, hafızalarınızı çok tazelemeye gerek yok. Yılbaşı sabahına bir gidin, 7
tane gencin ölüm olayına bir bakın. 7 tane genç çocuk, sabah
05.05’te o binada doğal gaz sızıntısı haberi verilip gelen Ankara Büyükşehir
Belediyesinin, Doğalgaz AŞ’nin elemanları, teknik elemanları tarafından
yaşarken kontrol edilmeyip, binalarında ışık yandığı hâlde kapıları doğru
dürüst çalınmayıp, 06.30’lara kadar yaşarken ölüme terk edilen 7 tane öğrenci,
o insanlar hepimizin acısı değil mi? Peki, o insanların acısında özür dilemek
yerine, ertesi gün çıkıp bir Doğalgaz AŞ’nin Müdürü olarak teknik bir eleman
olması gereken Veysel Karani Demir’in konuşmasını ve
bilgi, bilimle donatılması gereken bir makamı işgal eden kişinin söylediklerini
bir kafanızdan geçirin, ondan sonra bu kadroları nasıl insanlarla
doldurduğunuzu hemen bir hatırlayın. Onun için Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı kadrolarını da inşallah bu kuşkularımızı boşa çıkartacak bilimsel,
nitelikli, iş yapan insanlarla doldurursunuz. Bunu yürekten istiyoruz. Çünkü, Sanayi ve Ticaret Bakanlığını önemsiyoruz. Onun için
burada eleştiriler yapıyoruz, onun için doğru şeyleri söylüyoruz. Ama
söylediğimiz şeyler Sayın Bakanı kızdırıyor, hiddetlendiriyor, hatta hatta yanlış şeyler söylemesine neden oluyor. Geçen bütçe
konuşmasında, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesinde çok bilimsel bir konuşma
yaptım. Yaptığım konuşmalar da bir bilimsel rapordan alınmıştı. Bakın Sayın
Bakan ne demiş? O gün orada cevap verdiği an olamadım, özür diliyorum. Ama
olamamamın nedeni, bir parti görevi nedeniyle yoktum, yoksa olmayı çok arzu
ediyordum. Ama Sayın Bakan konuşmada ne demiş: “Efendim, KOSGEB Genel Kurul
toplantısı yapmamış. İnsaf be kardeşim. Ayıptır yani. İnsan bunu söylerken
benim en azından arkadaşlara iki dakika içinde talimat vereceğimi ‘çıkarın
bakalım KOSGEB’in genel kurullarını, ne yapılmış?’ diyeceğimi bilmesi lazımdı.
2003 yılında yapmış, 2005 yılında iki kere yapmış, 2006 yılında yapmış, 2007
yılında yapmış, 2008’de de yapılmasıyla ilgili, önümüzdeki günlerde KOSGEB’in
Genel Kurulu yapılacak fakat çıktı bir arkadaşımız dedi ki: ‘KOSGEB 2002’den
beri hiç Genel Kurul yapmadı.’ Allah’tan korkmak lazım arkadaşlar, Allah’tan
korkmak lazım. Ve şunu çok net ifade edeyim, yine dedi ki: ‘Efendim, KOSGEB
sadece can suyu kredisi veriyor.’ Yani ne olacak?” Yani benim dediklerimin
yanlış olduğunu söyledi. Şimdi, size ve
Sayın Bakana okuyorum: Türkiye’de KOBİ’ler ve KOSGEB, Mehmet Cansız, Devlet
Planlama Teşkilatı Uzmanlık Tezleri, Ankara, 2008… Buradaki bir sürü veriyi
Sayın Bakanlık bundan önce kullandı. Ben bunları buradan aldım. 81’inci sayfa:
“Genel Kurulun kanuna göre yılda 2 kez toplanması gerekirken 1990 yılından 2005
yılına kadarki on beş yıllık dönemde ancak 12 kez toplanmış. 1993, 1997, 2002,
2003 ve 2005 yıllarında ise hiç toplanmamıştır.” Sayın Bakan, size arkadaşların
verdiği cevaplar. “Bu durumda KOSGEB faaliyetlerinin Genel Kurul ile
bağlantısının zayıf olduğu ve sağlıklı politika oluşturmadan uygulama yapıldığını
söylemek mümkündür.” Kime ayıp Sayın Bakan, sizin bürokratlarınıza mı, bana mı?
“KOSGEB Genel Kurulunun politika üretme açısından etkinliğini
değerlendirdiğinizde 1990-2004 yılları arasındaki toplantı tutanaklarının
incelenmesinden, KOSGEB ve KOBİ’lere dönük politika ve programlara ilişkin
herhangi bir önerinin karara bağlanmadığı görülmektedir. KOSGEB Genel Kurulu
her ne kadar paydaşlardan oluşmuş uygun bir yapılanma gibi görünse de
uygulamada Genel Kurulun çalışma usul ve esaslarının olmaması, paydaş görüşlerinin
KOSGEB programlarına yeterince yansımasını engellemiştir.” Değerli arkadaşlar, o günkü yaptığım konuşmada -daha buradan
aldığım- çok bilimsel ve dünyada, Avrupa’da ve Türkiye’de KOBİ’lerin durumunu
inceleyen bilimsel bir çalışmayı buraya getirip koydum ve bu çalışmadan,
bilimsel çalışma sonunda görülen eksiklikleri, Sayın Bakanlığa, “Bütçenizi
yaparken bu bilimsel eksiklikleri değerlendirerek, yanlış yapmadan, daha iyi
şekilde KOSGEB’i çalıştırın, KOSGEB’e verdiğiniz kredileri doğru yönetin.” diye
öneriler getirdim ama aldığımız cevapları, bir bakanın benim söylemim
karşısında söylemine yakıştıramadığımı, nezaketiyle tanıdığım, bu noktalara
nasıl geldiğini çok iyi bildiğim bir bakana uygun görmediğimi söylemek
istiyorum. Değerli
arkadaşlarım, bu teşkilatlarda ve bu konularda konuştuğumuz her sözün hesabını
vermek durumunda olan insanlarız. Ben, bu teşkilatlarda ve bu noktada
söylediğim her şeyin hesabını vermeyi göze alarak yaptım. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Hesabını soracağız. MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) - Esnaf kredileriyle ilgili, can suyu kredisiyle ilgili söylediğim
konuda da çok net şey söyledim. Sayın Bakana yaptığım eleştiriden sonra gelen
bir “mail”i sizinle paylaşmak istiyorum: “Sayın Bakana söylediğiniz eleştirilere
yürekten katılıyorum. Bu can suyu kredileriyle ilgili olarak, yanında 92 kişi
çalıştıran bir KOBİ olarak şu an 22 kişi çalıştırıyorum. Bütün şeyleri
hazırladım, gittim ancak bankalar beni oyaladılar ve kredi vermediler. Ben,
AKP’liyim; AKP için sadece kendimi değil ailemi verdim ama bu can suyu
kredileri, gerçekten sizin dediğiniz gibi işe yaramıyor.” Altında imza: “İzmir
Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesinden Yakamoz Sirke’nin sahibi” Arayıp
sorabilirsiniz. Ne diyor biliyor musunuz: “Bu kredileri ihtiyaç sahipleri
alamıyor. Bu kredileri, borcu olmayan, paraya da ihtiyacı olmayan insanlar
alıp, bankaya sıfır faizle aldıkları bu parayı yatırıp faiz alıyorlar.” diyor o
kişi. Bunun cevabını siz verirsiniz ona. Bizim de eleştirimiz buydu. Bu
bilimsel raporda da bunlar var. Bu kredileri kullandırırken piyasada kredi
talebi içerisinde olan insanlara ulaşabilecek doğru yöntemleri kullanarak
beraberce bu kredileri bu noktada kullandıralım. Yoksa piyasada insanların
çektiği sıkıntıya, krediye ulaşmada çektikleri zorluğa bir parmak bal çalmak
için “Sıfır faizle kredi veriyorum.” diyerek 5 bin kişiye verilmiş kredilerle
bu işin içerisinden çıkılamaz. Değerli
arkadaşlarım, bakın 700 bin kişiye kefalet kooperatifleri kredi verdi. Onu
ucuzlatın, daha herkes alsın, daha farklı imkânlar sağlayın. Türkiye’de sınırlı
kaynaklarla sizin yaptığınız işleri meslek odaları bile yapıyor, faizin bir
kısmını üstleniyor, yapmaya çalışıyor. Ben bunları kendi meslek örgütüm olduğum
zamanlarda da yaptım. Yaptıklarınızın kötü olduğunu söylemiyorum. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum. Tamamlayın lütfen. MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Ama bunlar ülkenin şu an içinde bulunduğu krizi aşmada çözüm olacak
öneriler değil, eksiktir bunlar. Güçlü bir paket oluşturup Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı olarak krizin içerisinde yok olmak… Yıllardır sanayilerde emek verip
elde ettikleri fabrikaları kaybedecek insanların önüne geçmelisiniz. İzmir
Organize Sanayide üretim yüzde 49 düştü ve 3.700 kişi son üç ayda işten
ayrıldı. Yanıyor piyasalar, esnaf kan ağlıyor, hipermarket yasasını çıkarmakta
hâlâ “inceleyeceğiz” diyorsunuz. Sayın Bakanım, lütfen bunları bilerek ve
inceleyerek söylediğimizi, her söylediğimiz lafın altına imzamızı atacağımızı
bilmenizi istiyorum. Huzurlarınızı saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Şahısları adına
ilk söz Bolu Milletvekili Sayın Fatih Metin’e aittir. Sayın Fatih Metin
burada mı? Yok. Sayın Bakan,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Süreniz on
dakika. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Efendim, bir
şeyler söyleniyor, bir şeyler anlatılıyor, “1.000 + Şimdi, bakın
nasıl bir ihanet yapmışız? Biz 60’ıncı Hükûmet Programı’mızda demişiz ki: “Artık, Türkiye sanayisinin
ileri teknoloji ürünleri kullanacak ürünlerle rekabet gücünü artırması ve
rekabet yapması gerekiyor. Bu noktadan hareketle, KOSGEB desteklerinde ‘1.000 +
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Kaç kişi kullanmış Sayın Bakan? SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Nasıl ihanet bakın şimdi bu: Burada
demişiz ki “Makine teçhizat yenilemek isteyen, revize etmek isteyen, rekabet
gücünü artırmak isteyen, bununla ilgili iş yapmak isteyen orta-ileri
teknolojideki ‘1.000’ KOBİ’ye, orta-düşük teknolojideki ‘1.000’ KOBİ’ye bu
desteği vereceğiz.” demişiz… NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – ”1.000 + SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – …ve desteği verirken de bir taraftan
KOBİ’lerimizin makine teçhizatını yenileyerek kapasitesini, rekabet gücünü,
üretim teknolojilerini ve verimliliği yakalamasını temin ederken, diğer
taraftan da makine teçhizatı yerli sanayimizden, Türkiye’deki makine teçhizat
üretenlerden alsın diye yapmışız. Bunun adı ihanet mi, soruyorum size
arkadaşlar şimdi? Böyle bir şey olur mu? Yani bir şey söylenirken bunun aslı
olarak, astarı olacak, hesabı olacak. Bu krediye toplam
1.189 başvuru olmuş. Benim de zorla getirip insanları buraya sokmam lazım ki… NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Yanlış. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Yanlış, diyorsanız KOSGEB’in
kayıtlarına bakarsınız, doğrusunu getirirsiniz. NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – 4.500 başvuru var Sayın Bakan. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Burada bu makine teçhizat kredisine
yapılan başvuru belli bir süreli yapılmış. KOSGEB’in uygulamış olduğu 4
programdan sadece 1 tanesidir. Bakın, sadece tek bir program. “1.000+ Arkasından
gelmişiz “İmalatçı esnaf ve sanatkâra 25 bin YTL’ye kadar, bayan imalatçı esnaf
sanatkâr için ise 30 bin YTL’ye kadar, 125 milyon YTL bir kredi vereceğiz.” demişiz
ve 147 milyon TL buna -YTL o tarihte- başvuru gelmiş. Demişiz ki: “Tamamına
vereceğiz.” ve bununla ilgili başvuru sayısı burada. Hemen arkasından
dönmüşüz, KOBİ’lere, ihracat yapanlara, firma başına 100 bin dolar olmak kayıt
ve şartıyla, altı ay ödemeli, altı ay sonra tek ödemeli sıfır faizli ihracat
kredisi vermişiz. Şimdi, KOSGEB bir şey vermemiş! Bunları kim verdi, merak
ediyorum ben ve diğer taraftan, ihracatçı bunu yüzde 14 dolar bazındaki
faizlerin olduğu ortamda sıfır faizle, altı ay vadeli kullanmış. En son yapmış
olduğumuz can suyu kredisinde yine esnaf ve sanatkâr, yine KOBİ’lere toplam
olarak kullandırılmak üzere 350 milyon YTL bir kredi hacmi oluşturmuşken, gelen
talepler üzerine, sonra Maliye Bakanlığının katkısıyla beraber, getirip bunu
700 milyon YTL’ye çıkartmışız, şu anda, kasım ayında yaptığımız uygulamayla
beraber. Şimdi, değerli
arkadaşlar, sıfır faizli kredinin ne olduğunu bir daha anlatayım: Sıfır faiz
demek, yani hiç faiz yok demek. Yüzde 25, yüzde 30 faizlerin olduğu bir ortamda,
kredi hacminin daraldığı bir ortamda, bankaların kredi vermekten imtina ettiği
bir ortamda KOSGEB kalkmış bunları yapmış. NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Krediyi yine bankalar veriyor, KOSGEB vermiyor ki! SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Evet, tekrar söylüyorum: KOSGEB genel
kurulları… Geçen konuşmamda ne söylemişsem aynen altına imza atıyorum. KOSGEB o
toplantıları yapmıştır. Ama bugün KOSGEB’in yapacağı toplantı… Ki önümüzdeki
dönemde yapmış olduğumuz çalışma, KOSGEB’in bir kere, yılda bir kere genel
kurul yapması yeterlidir. Bu konuda
düzenleme yapıyoruz şimdi biz. İki tane toplantı yapmanın KOSGEB Genel Kuruluna
çok fazla vereceği bir katkı yok. Çünkü KOSGEB’in İcra Kurulunda -bilmeyenler
için söylüyorum- Sanayi ve Ticaret Bakanı İcra Kurulu başkanıdır. Buranın İcra Kurulunda 1 milyon 900 bin esnaf ve sanatkârın üst
kuruluşu olan TESK başkanı vardır, 1 milyon 300 bin KOBİ’nin başkanı olan
Odalar ve Borsalar Birliği başkanı vardır, Sanayi Müsteşarı vardır, Maliye
Müsteşarı vardır ve DPT Müsteşarı vardır, 1 kişi de üniversitelerden gelir ve
her ay yapılır bu toplantılar. Bu verilen desteklerin tamamı da bu İcra
Kurulunda alınan kararlar ve KOSGEB’e verilmiş bütçeler çerçevesinde yapılır. Şunun çok net
altını çizeyim: Tekrar söylüyorum, gözünüzün içine baka baka
söylüyorum, ben yirmi yedi yıl sanayicilik yaptım, on iki yıl Ankara Sanayi
Odası Başkanlığı yaptım. On iki yıl Ankara Sanayi Odası Başkanlığı yaptığım
dönemde Sanayi Odasından ne tek kuruş harcırah ne tek kuruş maaş ne de tek
kuruş başka şey altında para aldım. Layıkıyla, onuruyla, Sanayi Odası
Başkanlığını, hiçbir ücret almaksızın, işimi gücümü bırakarak yaptım değerli
arkadaşlar. Ne demek istediğimi anlayanlar anlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Benim ne demek istediğimi anlayanlar çok iyi anlayacaklardır. Bu çerçevede
şunun altını çizerek söylüyorum ki: Evet, biz 60’ıncı Hükûmet
olarak KOBİ’lere, esnaf ve sanatkâra sonuna kadar destek vermeye devam
edeceğiz, ne derseniz deyin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çünkü bizim misyonumuzda esnaf ve sanatkâr vardır, KOBİ’ler vardır,
imalatçı vardır, istihdam vardır, üretim vardır, yatırım vardır ve bunu da
geçmiş altı yılda en iyi şekilde yapmış, en iyi şekilde ortaya koymuş bir Hükûmetin mensubu olarak bunları söylüyorum. Bunu da dört
buçuk beş yılını bir işveren olarak, bir sanayici olarak yaşamış biri olarak
söylüyorum. Sonuç olarak şunu
diyorum: Değerli arkadaşlar, burada verilecek olan kadrolardan hiç kimse
korkmasın, biz geçmişte yapılanları yapmayacağız. Geçmişte yapılanlardan
dolayı… Bunu yapanlar, bir yerde, herhâlde bu beklentiler içindeler. Bakın,
burada 5.371 toplam kadro. Taşra… Seksen bir ilde teşkilatı olan Bakanlığız biz, seksen bir ilde. Toplam 3 bin küsur kişi ile
şu anda faaliyetlerimizi yapıyoruz ve bunları yaparken de 250 uzman kadrosunu,
uzman yardımcısı kadrosunu alırken mevcut Bakanlık kadromuzdan tek bir ilave
kadro getirmiyoruz. 300 tane iptal ettirerek bunu yapıyoruz ve bu 250 kadronun
43 tanesi zaten mevcut tüketici uzman ve uzman yardımcısı için kullanılacak
olan kadrodur ve diyoruz ki bunun beşte 1’ini de Bakanlığımız bünyesinden,
konulmuş olan kriterlere uygun olanlar içinden
seçeceğiz. Diğer taraftan,
bir uzman yardımcısının uzman olması için en az üç seneye ihtiyacı var. Biz,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığının, aynen Türkiye’de olduğu gibi, öyle kısa vadeli
değil, uzun vadeli programlarını tespit ederek yapıyoruz. Bu ihtiyaçlar bugün
değil, yarın değil, Sanayi ve Ticaret Bakanlığına önümüzdeki üç senede, beş
senede ihtiyaç olacak kadrolardır. Burada tekrar
ifade ediyorum: 300 kadro iptal ederek 250 kadro ihdas ediliyor yani 50 tane
daha kadrodan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı fedakârlık yapmış oluyor. Değerli Başkanım,
sayın milletvekillerim; eleştirilere karşı son derece saygılıyım, her zaman da
saygılı olmaya devam edeceğim ama neticede doğru yapılan şeyleri yanlış gibi
göstermek, eksik gibi göstermek… NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Eksik, eksik Sayın Bakanım. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Ben de bir insanım ve bir insan olarak
tabii ki bunlara reaksiyon gösterme durumunda olabilirim. Ama bunu yaparken
yüce Meclisin saygınlığına, değerli milletvekillerimizin saygınlığına, tüm
parti genel başkanlarının saygınlığına dikkat ederek ne eleştiri yapacaksam
veya söyleyeceklerimi söylerim. Onun için bu noktada herkesi aynı şekilde
hareket etmeye davet ediyorum. Her birimizi,
partilerimizin genel başkanlarına, başbakanlara ve cumhurbaşkanlarına karşı
daha fazla saygılı olarak hareket etmeye davet ediyorum buradan içinizden bir
arkadaşınız olarak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Neticede Başbakan ülkenin
Başbakanıdır, Cumhurbaşkanı ülkenin Cumhurbaşkanıdır, muhalefet partilerimiz de
bu ülkenin, bu Meclisin, bu demokrasin vazgeçilmez unsurladır ve hepsine
duyduğum saygıyı tekrar buradan ifade etmek istiyorum. Bu noktada
diyorum ki, bu kanunun oluşmasında eksisiyle artısıyla görüş bildiren, görüş
veren tüm milletvekillerime teşekkür ediyorum. Dile getirilmiş olan hususları…
Şunu çok net ifade ediyorum ki, KOSGEB’de, Bakanlığımda, ilgili birimlerde,
ilgili kuruluşlarda ne eksiğimiz varsa bu eksikleri sizlerden gelecek öneriler
doğrultusunda değerlendireceğimizden hiçbirinizin kuşkusu olmasın çünkü Sanayi
ve Ticaret Bakanlığının başında “Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı” yazıyor. Benden evvel seksen tane bakan gelmiş geçmiş, hepsine
huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum. Ebediyete intikal edenlere Allah’tan
rahmet diliyorum. Benden sonra da seksenler, bin seksenler gelip geçecek ancak
tekrar ifade ediyorum: Bu kurum Türkiye Cumhuriyetinin, 70 milyonun gurur
duyduğu, onur duyduğu bir kurumumuzdur. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) - Bitiriyorum efendim. Muhalefet yapma adına kurumumuzu, kurumumuzda
çalışan insanları yıpratmayalım. Bakın, benim arkamda oturan bürokratların en
yeni çalışanı üç senelik, beş seneliktir. Çalışanların içinde on beş sene,
yirmi sene, yirmi beş senedir değişik hükûmetlerle
çalışmış olan arkadaşlarım vardır ve gerçekten özveriyle, gayretle
çalışıyorlar. Onun için ben kendilerine huzurlarınızda teşekkür etmek
istiyorum, tüm bürokrat arkadaşlarıma. Bu duygu ve
düşüncelerle tekrar yüce heyetinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum. Sağ olun, var
olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Bakan. Şahısları adına
Yozgat Milletvekili Sayın Osman Coşkun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. OSMAN COŞKUN
(Yozgat) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 236 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi ve bizi izleyen sevgili halkımızı saygıyla
selamlıyorum. Biraz önce Sanayi
Bakanımızı dinledik, söylediği tüm cümlelerin altına imzamı atmak istiyorum.
Sanayi Komisyonunda bir üye olma sıfatımla yaptığı çalışmaları yakinen takip
ediyorum. Bugün yine Komisyonumuzda sanayicimizi, esnafımızı, halkımızı çok
rahatlatacak önemli kanun tasarıları üzerinde görüşmeler yaptık. Sayın Bakanımızı
ve şahsında tüm bürokratlarını tebrik ediyorum. Çünkü,
Sanayi Bakanlığı bizim için, ülkemiz için son derece önemli bir bakanlık, diğer
tüm bakanlıklar gibi. Bakınız, size çok
önemli bir kelime söylemek istiyorum: Bu kelimenin adı “bağımsızlık”tır.
Bağımsızlık, hiç kimseye danışmadan iş yapabilme yeteneğidir. Bir zamanlar
Meclisimizden birtakım kanunların çıkarılması için dayatmalarla biz
karşılaştık. Sebebi: Kendilerinden 1,5 milyar dolar para istedik diye bize
dayatma yaptılar yani direkt bağımsızlığımıza göz dikildi. Bağımsızlık…
Bakınız, Çanakkale’de, ecdadımız bağımsızlık için 253 bin vatan evladının
canını verdi çünkü o gün bağımsızlığın bedeli kandı, şimdi de kan olsa, biz
zaten hiç tereddüt etmeden veririz ama bugün bağımsızlığın bedeli ekonomik
güçtür. İşte, AK PARTİ İktidarı zamanında 36 milyar dolarlık ihracat 136
milyara çıkmış, hedef 200, 300, 500 milyar dolardır. Biz, geçmişte olduğu gibi,
ekonomik açıdan güçlü olduğumuzda, teknolojik açıdan kalkınmamızı
sağladığımızda, her tür imkâna sahip olduğumuzda, bugün masum insanlar birileri
tarafından katledilemeyecek. Dolayısıyla, bu
Meclisin yaptığı bu çalışma ve özellikle Bakanlığımızın yaptığı bu çalışma son
derece önemlidir. Ülkemize, milletimize ve tüm insanlığa hayırlı olsun diyor,
saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Madde
üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, ben kişisel söz istiyorum. BAŞKAN – Buyurun. MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Sayın
Susam, buyurun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Siz
gelin Sayın Genç, Sayın Susam başka bir şey söylüyor. MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Bakan konuşmasında “Ben maaş almadan Sanayi
Ticaret Bakanlığı yaptım.” dedi. Bu sözünü, ne demek istediğini… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Oda Başkanlığı… MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – “Oda başkanlığı yaptım.” diye söyledi. Bunu, esnaf odaları birlik
başkanlığı yapmış ve bu konularda görev almış biri olarak cevaplamam
gerektiğine inanıyorum. BAŞKAN – Peki,
ben size de söz vereceğim. Sayın Genç,
buyurun. Süreniz beş
dakika. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sanayi Bakanlığının, Hükûmet
teklifinde evvela 100 olan, Komisyonda 250’ye çıkarılan uzman kadrosuyla ilgili
gelen bir kanun tasarısı üzerinde müzakere açıldı, onun üzerinde, son yürürlük
maddesinde konuşmak istiyorum. Şimdi, değerli
milletvekilleri, burada Sayın Bakanı dinledim, diyor ki efendim, şu şu makamlara saygı gösterin. Elbette ki bir devletin
cumhurbaşkanlığı makamı, başbakanlık makamı, bakanlık makamları kutsal
makamlardır. O makamlara saygı gösterilir ama saygı nasıl gösterilir? Saygı,
kuru sandalyeye, tahtaya gösterilmez; saygı, orayı temsil eden insanların o
makamın hakkını verebilecek nitelikte, bilgide, dürüstlükte, yurtseverlikteki
davranış biçimleriyle kaim olur. Yoksa ki bir makamda oturan insanlar o makamın
hiç değerini bilmezse, o memleketin dertleriyle ilgilenmezse, o makamlarda her
türlü suistimaller edilirse… NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Yine başladı. KAMER GENÇ
(Devamla) - … o devletin kuruluş felsefesine aykırı
hareket edilirse, o devletin temel değerleri ayak altına alınırsa elbette ki
ona karşı… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Saçma sapan konuşuyorsun! Sen ne biçim adamsın ya! KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, ben genel konuşuyorum. Bunlara ne oluyor, ben anlamıyorum. ABDULKADİR AKGÜL
(Yozgat) – Sen başka bir şey konuşmuyorsun! KAMER GENÇ
(Devamla) – Ben konuşuyorum. Burada Bakanımız konuştuğu zaman niye müdahale
etmediniz? Ben doğruları söylüyorum. Dinleyin efendim, dinlemesini bilin! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Şimdi, burada
söylediğimiz şeylerde yanlış yok beyler. Ben genel konuşuyorum. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Boş konuşuyorsun, boş! MUSTAFA ÜNAL
(Karabük) – Zamanımızı alıyorsun! KAMER GENÇ
(Devamla) – Siz niye zamanımı alıyorsunuz! Ben buraya milletvekili gelmişim;
burada, bu kürsüde konuşacağım. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Bu Meclisin adabına uygun konuş. KAMER GENÇ
(Devamla) – Bu benim hakkım! Kimseye de hakaret etmiyorum! Burada sabahtan beri
ne laflar söylüyorsunuz ya! AKP’liler, siz iktidar olmasını beceremeyen
insanlarsınız! Burada iktidardakiler muhakkak tahammül edecek, dinlemesini bilecek.
Ben size genel söylüyorum ya! (AK PARTİ sıralarından gürültüler) NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Düzgün konuş! KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi siz burada, son anlarda korsan önergelerle getireceksiniz,
devletin trilyonlarını birkaç tane yabancıya peşkeş çektireceksiniz, biz burada
çıkacağız, diyeceğiz, bunları konuşmayacağız. ÖTV’yle
ilgili daha aralık ayında getirdiğiniz kanun. ÖMER İNAN
(Mersin) – Yalan söylüyorsun, yalan! Doğru konuş! Bir defa da doğru konuş! KAMER GENÇ
(Devamla) - İşte, burada kanunu getirdiniz, son anda korsan önergeyi de
getirdiniz ve bazı kişilerin 3 trilyonluk vergisini affettiniz. Ben bunlarla
ilgili daha neler söyleyeyim. Şimdi Sayın
Bakan, siz burada aşağı yukarı kaç senelik Bakansınız. Teşvik yasalarını yanlış
uyguluyorsunuz. Teşvikin anlamı, işte Hakkâri gibi, Tunceli gibi böyle
yatırımda geri kalmış, hizmetin gitmediği yerlere hizmet etmeye giden insanları
teşvik edeceksiniz. Ama teşviki öyle uyguladınız ki Türkiye'nin her tarafına
uyguladınız. Dolayısıyla Gaziantep gibi, Adana gibi, Denizli gibi sanayide
gelişmiş illerimizi yok ettiniz. Öyle bir teşvik uyguladınız ki… Yani evvela,
devleti yönetmek bir sanat, bir erdemlik ve bilgi meselesidir. Yani kuru kuru gürültü, kuru kuru karşıdaki
insanları itham etmeye değmez. Cemaziyelevvelini biliyorum
kardeşim! Her gün, burada, bu kürsüde… Bakanlarınız yurt dışına gidiyor,
yanında AKP’li milletvekillerini götürüyor, ondan sonra devletin hazinesinden
de harcırah alıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Tüm milletvekilleri gidiyor… KAMER GENÇ
(Devamla) – Böyle bir anlayış… Yok böyle bir anlayış! NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Düzgün konuş! Sadece AK PARTİ milletvekilleri gitmiyor, tüm
milletvekilleri gidiyor. KAMER GENÇ
(Devamla) – Ya bak Canikli, sen maliyecisin, sen
maliyenin zerre kadar kültürünü almamışsın. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Bunun bir sistemi var, bir düzeni var. Ezbere konuşuyorsun. Düzgün
konuş. KAMER GENÇ
(Devamla) – Sana teklif ediyorum: Hangi kanalda istiyorsan, seninle o kanalda
tartışırım çünkü benim aldığım maliye kültürü ile senin aldığın maliye kültürü
hiç birbirine uymuyor. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Biz senin maliyeciliğini de biliyoruz! KAMER GENÇ
(Devamla) - Maliyeci demek devlete sahip çıkan kişi demektir. Sen ne ettin? NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Hangi milletvekilleri gidiyor? Tüm milletvekilleri gidiyor. Sen
Başkan Vekili olduğunda, gitmedin mi zamanında? Herkes gidiyor… KAMER GENÇ
(Devamla) - Tayyip Erdoğan devletin iki bankasından 750 milyon doları getirdi
eniştesine verdi, damadına verdi. Sen geldin, burada bütün gücünle onu
savundun. Böyle bir maliyecilik zihniyeti olur mu? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Adam gibi konuş! Ezbere konuşuyorsun. KAMER GENÇ
(Devamla) – Uzlaşmalarda devletin trilyonlarını, katrilyonlarını harcadınız,
ondan sonra çıkıp bunları savunuyorsunuz. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Boş konuşuyorsun! Maliyeci olarak düzgün konuş! KAMER GENÇ
(Devamla) – Bakın, ben size burada doğruları söylüyorum ve beni de dinleyin. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Eleştir ama düzgün konuş! KAMER GENÇ
(Devamla) - Onun için, diyorum ki… Bakın, siz İktidar Partisisiniz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Genç, bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. KAMER GENÇ
(Devamla) – Bugün, Türkiye karanlık bir rejime gidiyor arkadaşlar. Türkiye’de
bugün devletin en saygın makamlarını yapan… Bir YÖK Başkanı gidiliyor evinden
içeriye alınıyor. Bu memleket için canını veren komutanlar içeriye alınıyor.
Kimle beraber? Çete mensuplarıyla beraber, aynı soruşturma kapsamında! Böyle karanlık
bir rejim sürülebilir mi? Biraz önce, oradaki AKP’li milletvekili bağırıyor
“Bak ha, Ergenekon’u size de uygularız!” Ee getirin,
uygulayın! Herhâlde Ergenekon’u uygulamaya kalkarsanız en başta
bana uygularsınız! Ama o gücünüz yok, siz de o cesaret yok. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) RECEP KORAL
(İstanbul) – Sen çok cesursun! KAMER GENÇ
(Devamla) – Neyse, bakın, şu devleti bu karanlıklara sürüklemeyin. Bu devlet
daha sizden sonra ilelebet yaşayacaktır ama bunun yaşayabilmesi için şu safhada
bu devlete mümkün olduğu kadar faydalı hizmet yapın. Şimdi, benim
karşımda gülenlerin cemaziyelevvellerini de biliyorum
ama çok fazla söylemek de istemiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Değerli
milletvekilleri, eğer bu devleti doğru dürüst yönetseydiniz bu devlet şimdi
ekonomik bir krize girmezdi. Şimdi Türkiye bir ekonomik krize girmiş;
bakacağız, işte biliyorsunuz yarın doğal gaz sıkıntısı başlayacak, memlekette
insanların can güvenliği yok, herkesin telefonunu dinliyorsunuz. Neden
korkuyorsunuz yahu, neden korkuyorsunuz? Bu telefon dinlemeden… Neden
korkuyorsunuz? Bırakın insanlar konuşsun kardeşim, bırakın konuşsun! Yani ille telekulak, dinleyerek insanların hepsini baskı altına almak
olur mu? Şimdi, gidin bakanlıkta… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika verdim. KAMER GENÇ
(Devamla) – Verdiniz mi efendim? BAŞKAN – Verdim
bir dakikanızı. KAMER GENÇ
(Devamla) – Peki, teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Susam, size 69’uncu maddeye göre iki dakika söz veriyorum ama lütfen, siz de
bir sataşmaya yol açmayın. Buyurun. VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, Sanayi ve
Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın, sözlerini çarpıttığı iddiasıyla
konuşması MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakan,
konuşmasında, Sanayi ve Ticaret Bakanı olmadan önce Sanayi Odası Başkanı olarak
on iki yıl hiç ücret almadan bu görevi yaptığını söyledi. AHMET KOCA (Afyonkarahisar) - Sen kaç para aldın? MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Bu bir kanuni durumdur ve bütün sanayi odası, ticaret odası
başkanlığı yapanların hepsi bu noktadadırlar. Başka görevlerde de her alınan
ücret kanunla belirlenmiştir, Genel Kurul kararlarıyla alınır, Genel Kurulun
müsaade ettiği oranda, Genel Kurulun çizdiği çizgide ve Bakanlığın çizdiği
çizgide ücretler alınır. Şimdi, değerli
arkadaşlarım, ancak bunu bir kimsenin övünme maddesi yapmasına gerek yok veya
yerinme maddesi yapmasına da gerek yok. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – Sen kaç para aldın? BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen… MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Ben Esnaf Odaları Birliği Başkanlığı süremde veya yaptığım bütün
görevlerde kanunun emrettiği oranlarda ücret aldım ve bunu yaparız. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen… MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Şimdi bir şey söyleyeyim, siz milletvekili olarak da bir görev
yaparken bir ücret almıyor musunuz? HASAN ANGI
(Konya) – Siz kaç para aldınız? BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen… MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, şimdi geçelim ikinci konuya: Benim söylediğim
eleştiri, bir eleştirinin ötesinde, bilimsel çalışmayla, KOSGEB genel kurullarını
yapmadığını, bir Devlet Planlama Teşkilatı uzmanının net olarak dilinden
söyledim. Sayın Bakan, çıkıp benim ayıp ettiğimi söylediği konuşmasını aynen
burada tekrar etmiştir. Yani, ya Devlet Planlama Teşkilatı uzmanı Mehmet Cansız’ın raporunu ortadan kaldırınız… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Susam. MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Bitiriyorum. BAŞKAN – Sayın
Susam, söz aldığınız… Bakın, sataşmayla ilgili gerekeni yaptınız, lütfen… MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Teşekkür edip bitireceğim. BAŞKAN – Evet,
lütfen edin teşekkürünüzü, tamam. MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Bu anlamıyla benim söylediğim doğrudur ve Sayın Bakan, bu anlamıyla
bilimsel bir gerçeği çarpıtmıştır. Bunu belirtmek istiyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Sayın Başkan, yerimden söz istiyorum bir dakika. BAŞKAN – Sayın
Ekici… AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Bir dakika yerimden söz istiyorum, Sayın Bakanın söylemine cevap
vermek istiyorum. BAŞKAN – Hayır
öyle değil, siz girmişsiniz. AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Silindi efendim elektronik cihazda. BAŞKAN – Hayır,
soru soracağınızı düşünerek şimdi soru-cevap işlemine geçeceğim. AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Silindi ama işte, onu söylüyorum. BAŞKAN – Hayır
duruyor. AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Peki, duruyorsa sorun yok Sayın Başkanım. BAŞKAN – Duruyor. Yani, ben bugün
bir şeyi anlamakta çok zorlanıyorum. Sayın milletvekillerinin adrenalinleri çok
yüksek, enerjileri çok yüksek; hiçbir sözümü tamamlama fırsatı bulamadım bugün.
Yani, daha soru-cevap işlemine geçmedik, sırayla gidiyoruz. AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Dinlemiyorlar ki! BAŞKAN – Bir
saniye… Sadece şahsınız için konuşmuyorum, bir genel çerçeve içinde
konuşuyorum. Dolayısıyla, yani
birbirimizi dinlersek, biraz sabırlı olursak, eksik kalan şeyler de…
Uyarıldığında zaten yerine getiriyoruz, hepimiz insanız, eksiğimiz olabilir. Onun için şimdi,
yeni sataşmayı bitirdik. VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/537) (S.Sayısı: 236) (Devam) BAŞKAN - Madde
üzerindeki tüm konuşmalar bitti. Şimdi soru-cevap
işlemine geçiyorum. Sizin sorunuz
var. Buyurun Sayın
Ekici. AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakana
soruyorum: Can suyu olayını, biraz önce biraz karmaşık anlattı. Benim
anlattığım can suyu olayı, birincisi: “1.000 KOBİ’ye 1.000 can suyu” idi,
makine alımıyla ilgili idi. İkincisine bir lafımız yok, olmadığı için de
söylemedik zaten, o konuyu teşekkür ederek karşıladık. İkincisi: Personelle ilgili, personel alımıyla ilgili. Sayın Bakan biraz önce taahhütlerde bulundu. Biz onu taahhüt
olarak kabul ediyoruz ve takipçisiyiz. Benim o konuşmamda tarif ettiğim tipe
uyanları aldığında, Sayın Bakanın da bu konuyla ilgili yakasına yapışacağımızı
da bilmesini isteriz. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Yakamız açık. AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – İkincisi: Cumhurbaşkanı ve Başbakanlıkla ilgili söyledi: “Saygı
duyulması gerekir…” Doğrudur. Biz o saygı ve terbiye bilinci içerisinden
geldik. BAŞKAN – Bakın,
siz soru soracaktınız, siz soru soracaktınız… AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Sayın Başkanım, bir saniye, lütfen. Oradan geliyoruz.
Ama gösterdiğim resim de montaj değildi. Onun da bilinmesini istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Türkmenoğlu… KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) – Sayın Bakanım, özellikle bu son çıkarmış olduğunuz can suyu
kredisi kapsamında, ülkemizde kaç firma bundan faydalanmıştır? Buna bağlı
olarak sanayi envanteriyle ilgili en son çıkarmış olduğunuz, hakikaten bizim de
gurur duyduğumuz, Türkiye’de olması gereken ama bugüne kadar yapılmayan, zatıalinizin Bakanlığı döneminde de büyük beklenti
içerisinde olduğumuz bu sanayi envanteriyle ilgili de bir bilgi istiyorum. Teşekkür ediyorum
Sayın Bakanım. BAŞKAN – Sayın
Bakan… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; efendim, sanayi envanteriyle ilgili
Sayın Türkmenoğlu’nun belirttiği çerçevede 2 milyon 10 bin 377 işletmeyle
ilgili –bunun 302 bini sanayicidir, geri kalanı hizmet ve ticaret sektörüdür;
mali sektör bundan hariçtir, serbest meslek bundan hariçtir- bilgiler
çıkartılmıştır. Ne kadar işçi çalıştırdığı, ne kadar enerji
tükettiği, ülkenin neresinde olduğu, var olanların kapasitelerinin, kapasite
raporlarının ne olduğu, bu kapasitelere göre ülkenin neresinde olduğu, doğal
kümelenmelerin nasıl yapıldığı ve doğal kümelenmelerle ilgili yapılacak olan
bundan sonraki desteklerin ve bölgesel desteklerin nasıl yapılacağı, sadece
teşvik politikası değil, teşvikle beraber ayrıyeten o
bölgelere gerekli altyapı hizmetlerinin götürülmesi, enerjinin götürülmesi… BAŞKAN – Sayın
Bakan, bir saniye. Şimdi, konuşmanızın bitimine ve oylamanın sonuna kadar
süreyi uzatmak için oylama yapacağım, ondan sonra… Sözünüzü unutmayın. Bu kanunun
bitimine kadar sürenin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Buyurun Sayın
Bakan. SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) –
Dolayısıyla sadece olayı bir vergi, bir enerji, SSK teşviki şeklinde değil,
ayriyeten Türkiye’de hangi sektör hangi bölgede desteklenecek, burayla ilgili
gerek altyapı hizmetleri gerek lojistik hizmetleri gerek ulaşım hizmetleri ve
gerek enerji konusunda buraya yapılması gereken yeni yatırımlar üzerinde de bir
çalışma sistemi oluşturuyor bu ve diğer taraftan, son olarak söyleyeceğim şu… Hemen bitiriyorum
Sayın Başkanım. BAŞKAN –
Zamanımız var, konuşabilirsiniz. SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Tamam. Bu cansuyu, yani KOSGEB’le ilgili 31/12/2008
itibarıyla rakamları geçen vermiştim, son bir kez daha verip konuşmamı
bitireceğim. “1000+ Ben tekrar teşekkür
ediyor, saygılarımı sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. 6’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Hayırlı uğurlu olsun. Kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 8 Ocak 2009 Perşembe günü alınan karar
gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati: 20.00 |
|