DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 3 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ CİLT : 36 34’üncü Birleşim 22 Aralık 2008 Pazartesi İ Ç İ N D E K İ L E R I.
- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II.
- GELEN KÂĞITLAR III.
- YOKLAMALAR IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/656) (S.Sayısı: 312) 2.- 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/622, 3/521)
(S.Sayısı: 313) A)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI 1.- Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı B)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI 1.- Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı C)
ULAŞTIRMA BAKANLIĞI 1.- Ulaştırma
Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Ulaştırma
Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı D)
KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 1.- Karayolları
Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Karayolları
Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı E)
BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU 1.- Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.-
Telekomünikasyon Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı F)
DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI 1.- Denizcilik
Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Denizcilik
Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı G)
SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 1.- Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı H)
SAĞLIK BAKANLIĞI 1.- Sağlık
Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Sağlık
Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı I)
HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 1.- Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı İ)
SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI 1.- Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı J)
REKABET KURUMU 1.- Rekabet
Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Rekabet
Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı K)
MİLLÎ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ 1.- Millî
Prodüktivite Merkezi 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Millî
Prodüktivite Merkezi 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı L)
KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ SANAYİİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI 1.- Küçük ve Orta
Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Küçük ve Orta
Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı M)
TÜRK AKREDİTASYON KURUMU 1.-Türk
Akreditasyon Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.-Türk
Akreditasyon Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı N)
TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ 1.-Türk
Standartları Enstitüsü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.-Türk
Standartları Enstitüsü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı O)
TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ 1.- Türk Patent
Enstitüsü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Türk Patent
Enstitüsü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 3.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96) 4.- Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları
Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/537) (S.
Sayısı: 236) 5.- Kastamonu
Milletvekili Hakkı Köylü'nün; Türk Parasının
Kıymetini Koruma Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (2/21) (S. Sayısı: 314) V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Çeşitli İşler 1.- Genel Kurulu
ziyaret eden Suriye-Türkiye Parlamentolararası
Dostluk Grubu heyetine Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın, sözlerini çarpıttığı iddiasıyla konuşması 2.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın, konuşmasında şahsına sataştığı iddiasıyla ve Başkanın tutumuna
ilişkin konuşması VII.-
AÇIKLAMALAR 1.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, son günlerde TOKİ
inşaatlarında meydana gelen işçi ölümlerine ilişkin açıklaması VIII.-
ÖNERİLER A) Danışma Kurulu Önerileri 1.- Gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine; Genel Kurulun 22 Aralık 2008 Pazartesi
günkü birleşiminde 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın günlük
turlarının tamamlanmasından sonra, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine;
bu birleşimde 314 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/4752) 2.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, bazı kamu görevlilerinin AK PARTİ Siyaset Okuluna
katıldıkları iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahin’in cevabı (7/4768) 3.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, Ergenekon
soruşturmasında gizlilik ilkesinin ihlaline ilişkin Başbakandan sorusu ve
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/4809) 4.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, Tarsus’a yönelik bir projeye ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/4816) 5.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in,
Almanya’daki bir dernekle ilgili dava çerçevesindeki iddialara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/4944) 6.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir dernekle ilgili
dava hakkında Almanya Büyükelçisi ile görüştüğü iddiasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/4973) 7.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in,
cezaevlerindeki bir uygulamaya ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahin’in cevabı (7/4986) 8.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Ankara Cumhuriyet Başsavcısının bir soruşturma
hakkında bilgi vermesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in
cevabı (7/5142) 9.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Selim ilçesindeki bazı
köylerin yol sorununa ve su baskını riskine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Beşir Atalay’ın cevabı (7/5164) 10.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, bir cinayetin ve bazı
faaliyetlerin soruşturulmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahin’in cevabı (7/5192) 11.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, Amasya’da karayolu kenarına konulan bazı
tabelalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/5203) 12.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengü’nün, Ergenekon
soruşturmasını yürüten savcı hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/5210) 13.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı hakkındaki
iddialara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/5213) 14.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, Sinop’taki bir
köye yapılacak köprüye ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı
(7/5227) 15.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, Bursa Büyükşehir Belediyesinin
tanıtım ve reklam giderlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı (7/5237) 16.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Antalya Büyükşehir
Belediyesinin tanıtım ve reklam giderlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Beşir Atalay’ın cevabı (7/5238) 17.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Samsun Büyükşehir
Belediyesinin tanıtım ve reklam giderlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Beşir Atalay’ın cevabı (7/5239) 18.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars merkeze bağlı
bazı köylerin yol sorununa ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı (7/5244) 19.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Digor ilçesinin bazı
köylerinin yol sorununa ve su baskını riskine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Beşir Atalay’ın cevabı (7/5247) 20.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya’da aydınlatma
direklerinden elektrik verilmesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir
Atalay’ın cevabı (7/5248) 21.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin borçlarına ve borçlanma giderlerine ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/5251) 22.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Bursa Büyükşehir
Belediyesinin borçlarına ve borçlanma giderlerine ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/5253) 23.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
Adana’da yapılan sosyal yardımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı
(7/5360) 24.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Selim ilçesindeki bazı
köylerin yol sorunlarına ve su baskını riskine ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/5392) 25.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’ta merkeze bağlı
bazı köylerin yol sorunlarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı (7/5472) 26.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, 2002-2008 yılları
arasında Erzurum Büyükşehir Belediyesine bedelsiz verilen Hazine ve özel idare
arsa ve arazilerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı
(7/5479) 27.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, 2002-2008 yılları
arasında Antalya Büyükşehir Belediyesine bedelsiz verilen Hazine ve özel idare
arsa ve arazilerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı
(7/5482) 28.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, 2002-2008 yılları
arasında Konya Büyükşehir Belediyesine bedelsiz verilen Hazine ve özel idare
arsa ve arazilerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı
(7/5487) 29.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, 2002-2008 yılları
arasında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine bedelsiz verilen Hazine ve özel
idare arsa ve arazilerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı (7/5489) 30.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, kütüphanelerde internet bağlantısının
yaygınlaştırılmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/5540) 31.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, kütüphanelere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/5541) 32.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel’in, müzelere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/5542) 33.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, futbolun geliştirilmesine yönelik çalışmalara
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu ’nun cevabı (7/5558) 34.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Erzurum Lala Paşa Camii çevresindeki ağaçların
kesilmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/5591) 35.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, bir
heykelin Kahramanmaraş Müzesine nakline ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/5666) 36.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya İl Kültür ve
Turizm Müdürlüğündeki personel hareketlerine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/5668) 37.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
Kahramanmaraş DSİ Bölge Müdürlüğünün kapatılacağı iddiasına ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/5711) I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak dört oturum yaptı. 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/656) (S.
Sayısı: 312) ve 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna
Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi’nin (1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313)
görüşmelerine devam edilerek; Millî Eğitim Bakanlığı, Yüksek Öğretim Kurulu, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi, Üniversiteler; Ankara Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi,
Hacettepe Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul
Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Yıldız Teknik
Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Dokuz
Eylül Üniversitesi, Trakya Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi, Anadolu
Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Akdeniz Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi,
Cumhuriyet Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi, 19 Mayıs Üniversitesi,
Karadeniz Teknik Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, İnönü Üniversitesi, Fırat
Üniversitesi, Dicle Üniversitesi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Gaziantep
Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Gebze Yüksek Teknoloji
Enstitüsü, Harran Üniversitesi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Adnan Menderes
Üniversitesi, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi, Mersin Üniversitesi, Pamukkale
Üniversitesi, Balıkesir Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, Sakarya
Üniversitesi, Celâl Bayar Üniversitesi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi,
Mustafa Kemal Üniversitesi, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Kafkas Üniversitesi,
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi, Niğde Üniversitesi, Dumlupınar Üniversitesi,
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Muğla Üniversitesi, Kahramanmaraş Sütçü İmam
Üniversitesi, Kırıkkale Üniversitesi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi,
Galatasaray Üniversitesi, Ahi Evran Üniversitesi,
Kastamonu Üniversitesi, Düzce Üniversitesi, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi,
Uşak Üniversitesi, Rize Üniversitesi, Namık Kemal Üniversitesi, Erzincan
Üniversitesi, Aksaray Üniversitesi, Giresun Üniversitesi, Hitit Üniversitesi, Bozok Üniversitesi, Adıyaman Üniversitesi, Ordu
Üniversitesi, Amasya Üniversitesi, Karamanoğlu Mehmet
Bey Üniversitesi, Sinop Üniversitesi, Nevşehir Üniversitesi, Çankırı Karatekin Üniversitesi, Artvin Çoruh Üniversitesi, 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçeleri ve 2007 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesapları; Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Siirt Üniversitesi,
Karabük Üniversitesi, Kilis Yedi Aralık Üniversitesi, Bilecik Üniversitesi,
Bitlis Eren Üniversitesi, Kırklareli Üniversitesi, Osmaniye Korkut Ata
Üniversitesi, Bingöl Üniversitesi, Muş Alparslan Üniversitesi, Mardin Artuklu Üniversitesi, Batman Üniversitesi, Ardahan
Üniversitesi, Bartın Üniversitesi, Bayburt Üniversitesi, Gümüşhane
Üniversitesi, Hakkâri Üniversitesi, Iğdır Üniversitesi, Şırnak Üniversitesi,
Tunceli Üniversitesi, Yalova Üniversitesi, 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçeleri; Kabul edildi. Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici, Başkanlığın tutumu hakkında
açıklamada bulundu. Alınan karar gereğince, 22 Aralık 2008 Pazartesi günü saat
11.00’de toplanmak üzere, birleşime 00.36’da son verildi.
No.: 39 II.-
GELEN KÂĞITLAR 22
Aralık 2008 Pazartesi Tasarılar 1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
Karşılıklı Yardım ve İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/660) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2008) 2.- Uluslararası
Hidrografi Örgütü Hakkında Sözleşmeye Değişiklikler Protokolüne Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/661) (Milli Savunma ve Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2008) 3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Angola Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari, Ekonomik
ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/662) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2008) Teklifler 1.- Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in;
T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatifleri Tarafından Üreticilere
Kullandırılan ve Sorunlu Hale Gelen Tarımsal Kredilerin Yeniden
Yapılandırılmasına İlişkin Kanuna Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi
(2/356) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.11.2008) 2.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 2 Milletvekilinin;
Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına
İlişkin Kayıtların Silinmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/357) (Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27.11.2008) 3.- İstanbul
Milletvekili Ufuk Uras’ın; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/358) (Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28.11.2008) 4.- Erzurum
Milletvekili Muzaffer Gülyurt’un; Bazı Kamu
Personeline Tayin Bedeli Verilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/359) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
1.12.2008) 5.- Edirne
Milletvekili Necdet Budak’ın; 2809 Sayılı Yükseköğretim Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/360) (Milli Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
1.12.2008) 6.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan ve 20 Milletvekilinin; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/361) (İçişleri ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.12.2008) 7.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Kars İli Susuz İlçesinin
Adının Cilavuz Olarak Değiştirilmesi ile İlgili Kanun
Teklifi (2/362) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.12.2008) 8.- Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut ve 10 Milletvekilinin; 3065 Sayılı
Katma Değer Vergisi Kanununa Geçici Madde Eklenmesi ile İlgili Kanun Teklifi
(2/363) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.12.2008) 9.- Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın; 298 Sayılı Seçimlerin
Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna Geçici Madde Eklenmesi ile
İlgili Kanun Teklifi (2/364) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.12.2008)
Sözlü Soru Önergeleri 1.-Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Alevi taleplerine
ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) sözlü soru önergesi (6/1118) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/11/2008) 2.-Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, kamu idarelerinin
bütçelerinden yardım yapılan sivil toplum kuruluşlarına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1119) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008) 3.-Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Habur
Sınır Kapısındaki yoğunluğa ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Hayati Yazıcı) sözlü soru önergesi (6/1120) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008) 4.-Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, imar planında cem
evlerine yer verilmesine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1121) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008) 5.-Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, otomotiv sektöründeki
daralmaya ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1122)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008) 6.-Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, tarım sektöründe
istihdamın artırılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1123) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008) 7.-Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, üreticilerin kredi sorununa ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1124)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008) 8.-Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Ergenekon Soruşturmasıyla ilgili bazı hususlara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1125) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008) 9.-Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrul’un, inşaat sektörünün canlandırılmasına ilişkin
Bayındırlık ve İskan Bakanından sözlü soru önergesi (6/1126) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/11/2008) 10.-Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrul’un, Aksaray’ın, ÇATAK kapsamına alınmasına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1127) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 11.-Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, bazı KİT
personelinin ücretini düşüren bir tebliğe ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1128) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008) 12.-Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’teki yönetici
atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1129)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008) 13.-Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, emeklilerin maaşlarında
intibak düzenlemesi yapılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1130) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008) 14.-Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, esnafa sicil affı
çıkarılmasına ve inşaat sektörünün canlandırılmasına ilişkin Maliye Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1131) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008) 15.-Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, hidroelektrik enerji potansiyelinin
değerlendirilmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1132) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008) 16.-Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Bulgaristan’daki tartışmalı bir intihar olayına
ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1133) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/12/2008) 17.-Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, hipermarketlere yönelik tasarı taslağına ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1134) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/12/2008) Yazılı Soru Önergeleri 1.-Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Kuvvet Komutanlıkları bünyesinde yapılan golf
sahalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6002) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/11/2008) 2.-İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, İmralı’da başka hükümlülerin kalabilmesi için
yapılacak inşaata ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6003) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/11/2008) 3.-Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, kamu idarelerinin
bütçelerinden yardım yapılan sivil toplum kuruluşlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6004) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008) 4.-Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, Kestel TOKİ konutlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6005) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008) 5.-Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, MİT ile ilgili bazı
hususlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6006) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/11/2008) 6.-İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, süt üretimi ve tüketiminin teşvikine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6007) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008) 7.-Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, seçmen sayılarına ve
AGİT’ten gözlemci istenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6008)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 8.-Diyarbakır
Milletvekili Gültan Kışanak’ın,
TOKİ’nin Diyarbakır’daki faaliyetlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6009) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 9.-Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, akredite edilmeyen
gazetecilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6010) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/11/2008) 10.-İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, MİT’le ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6011) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 11.-Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün seçmen sayısındaki
artışa ve seçimlerin güvenliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6012) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 12.-Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, kayıt dışı istihdama
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6013) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 13.-Tekirdağ Milletvekili
Kemalettin Nalcı’nın, bir
sınır kapısına x-ray cihazı alımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6014) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008) 14.-Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, İstanbul-Hadımköy’deki
arsa spekülasyonu iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6015)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008) 15.-İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Arnavutköy TOKİ
konutlarındaki sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6016)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008) 16.-İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Cumhurbaşkanı ile bir evde görüşmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6017) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008) 17.-İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, okullaşma durumuna
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6018) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008) 18.-İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Ulusa Sesleniş konuşmasındaki bir ifadesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6019) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008) 19.-Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Gümrük Müsteşarının Cenevre’de katıldığı bir
toplantıya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6020) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/12/2008) 20.-Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvi’nin, kamudaki zorunlu
özürlü istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6021)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008) 21.-Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, yerli malının kullanılmasına yönelik
genelgeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6022) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/12/2008) 22.-Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, Mardin’de bir kuyuda
bulunan ceset kemiklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6023)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008) 23.-Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum’da TOKİ’den ihale alan firmaların borçlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6024) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008) 24.-İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, MKE’nin bir taşınmaz
ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6025) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/12/2008) 25.-İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Karaağaç Bektaşi Dergahının korunmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6026) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008) 26.-Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Balıkesir’de verilen
bir yapılaşma iznine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6027)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008) 27.-Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köprünün onarımına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6028) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2008) 28.-Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü yetkilileriyle
ilgili bir iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6029)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2008) 29.-Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, milletvekillerinin
dokunulmazlığının kaldırılmasına yönelik dosyalara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/6030) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2008) 30.-Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, Adana Karataş
Kadın Kapalı Cezaevinde yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6031) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008) 31.-Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, İmralı Cezaevine başka hükümlülerin nakline
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6032) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/11/2008) 32.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, F tipi cezaevlerinde
bir genelgenin uygulanmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6033) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008) 33.-Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, bir gazetede çıkan açıklamasına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6034) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008) 34.-İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen’in, zaman aşımına uğrayan
bir yargılamaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6035)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008) 35.-İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, İstanbul’da
yedieminde bulunduğu halde batan gemilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6036) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 36.-Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, Türk Ceza
Kanununun bazı maddelerine göre hakkında dava açılan 18 yaşından küçüklere
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6037) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/12/2008) 37.-Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, İskenderun
Belediyesinin afişlerindeki bir ifadeye ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6038) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008) 38.-Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, AİHM’de
Türkiye aleyhine açılan davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6039) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008) 39.-İstanbul
Milletvekili Atila Kaya’nın, etkin pişmanlık
düzenlemesinden yararlananlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6040) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008) 40.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, karşılıksız çek
davalarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6041) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3/12/2008) 41.-Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, bazı yönetmeliklerin çıkarılmasındaki yetki aşımı
iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6042) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3/12/2008) 42.-Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Yapı İşleri Genel Müdürlüğünün GAP kapsamındaki
İl Özel İdarelerine yönelik işlerine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6043) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008) 43.-Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, Diyarbakır
Araştırma Hastanesinin etrafındaki arazilere ilişkin Bayındırlık ve İskan
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6044) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008) 44.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, deprem ve diğer
afetlere yönelik çalışmalara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6045) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008) 45.-Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, İşsizlik Sigortası Fonuna ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6046) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/11/2008) 46.-İstanbul
Milletvekili Ümit Şafak’ın, toplu işten çıkarmalara ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6047) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008) 47.-Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, kamudaki zorunlu
özürlü istihdamına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6048) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008) 48.-Sivas Milletvekili
Muhsin Yazıcıoğlu’nun, KEY ödemelerinde itiraz
süresinin uzatılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6049) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008) 49.-Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, prim ödemelerine ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6050) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4/12/2008) 50.-Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, SGK’nın
Kütahya teşkilatındaki yetersizliklere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6051) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008) 51.-Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, sosyal güvenlik prim
borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6052) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008) 52.-Tekirdağ
Milletvekili Faik Öztrak’ın, Çaykur’daki
yetkili sendikaya ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6053) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008) 53.-Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, Mersin Orman Bölge Müdürlüğündeki bazı personel
işlemlerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6054)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 54.-Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Bilecik Belediyesinin
ormana zarar verdiği iddiasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6055) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008) 55.-İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir’deki balık
çiftliklerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6056)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008) 56.-İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, bir gölet projesine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6057) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/11/2008) 57.-Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
Babaeski ilçesi içme suyuna arsenik karıştığı iddiasına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6058) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008) 58.-Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, Orman Genel
Müdürlüğündeki atamalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6059) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008) 59.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, ağaçlandırma programına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6060) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/12/2008) 60.-Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, bir gölet projesine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6061) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008) 61.-Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Aktütün saldırısıyla
ilgili açıklamasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Cemil
Çiçek) yazılı soru önergesi (7/6062) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 62.-Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, terör hakkında yaptığı bazı açıklamalara ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi
(7/6063) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008) 63.-Siirt
Milletvekili Osman Özçelik’in, kalkınma ajanslarının
kuruluşuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/6064) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/11/2008) 64.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, SPK’nın
denetimlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/6065) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/12/2008) 65.-Erzincan
Milletvekili Erol Tınastepe’nin, Halk Bankasının
verdiği kredilere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/6066) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3/12/2008) 66.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, büyükşehir
belediyelerinin Hazine garantili dış kredilerine ilişkin Devlet Bakanından
(Mehmet Şimşek) yazılı soru önergesi (7/6067) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008) 67.-Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
Kahramanmaraş’taki tekstil fabrikalarına enerji desteği ödemelerine ilişkin
Devlet Bakanından (Mehmet Şimşek) yazılı soru önergesi (7/6068) (Başkanlığa
geliş tarihi: 4/12/2008) 68.-İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, TRT’de bazı
kadroların iptal edilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı
soru önergesi (7/6069) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008) 69.-İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, TRT Genel
Müdürlüğündeki bazı danışmanlara ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın)
yazılı soru önergesi (7/6070) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008) 70.-Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, TRT’de program
sunan bir kişiye ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi
(7/6071) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008) 71.-İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Başbakanın Ulusa Sesleniş programındaki bazı
açıklamalarına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi
(7/6072) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008) 72.-Antalya
Milletvekili Mehmet Günal’ın, AB’nin sınır ötesi
işbirliği programı çerçevesinde Trakya’da yürüttüğü projeye ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6073) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008) 73.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, İncirlik Üssünün
tutuklu taşımada kullanıldığı iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6074) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008) 74.-Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, maden ve taşocaklarının denetimine ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6075) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/11/2008) 75.-Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, TEK’in, yeniden yapılandırılmasının sonuçlarına
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6076)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 76.-Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
buhar sağlamada doğalgazdan kömüre geçen fabrikalara ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6077) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008) 77.-Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, bir fabrikanın doğalgazının borcundan dolayı
kesilmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6078) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008) 78.-Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Nabucca
Projesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6079) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008) 79.-İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, BOTAŞ’ın
OSB’lerden teminat mektubu istemesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6080) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2008) 80.-İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, Nabucco Projesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6081) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2008) 81.-İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, Bilecik Belediye Başkanının bir açıklamasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6082) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/11/2008) 82.-Bursa Milletvekili
Kemal Demirel’in, Osmangazi İlçesindeki bazı köylerin sulama suyu sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6083) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/11/2008) 83.-Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Osmangazi İlçesindeki bir köyün bazı sorunlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6084) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/11/2008) 84.-İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Kadıköy iskelesinin
batmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6085) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/11/2008) 85.-Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’da ölüm ve
yaralanmaya yol açan bir patlamaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6086) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 86.-Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Bilecik İl merkezinden
geçen Devlet karayolundaki trafik kazalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6087) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 87.-Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Ottowa Antlaşmasının
yükümlülüklerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6088)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008) 88.-Diyarbakır
Milletvekili Gültan Kışanak’ın,
5233 sayılı Kanunun uygulamasına ve Diyarbakır’daki başvurulara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6089) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008) 89.-Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Ardahan’da DTP
konvoyuna yönelik saldırıya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6090) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008) 90.-Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl’ün, Ankara’da toplu taşımacılıktaki bazı sorunlara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6091) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/12/2008) 91.-Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, ABD’de bulunan bir Emniyet Teşkilatı görevlisine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6092) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/12/2008) 92.-Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep Büyükşehir ve
Şahinbey Belediyelerinin imar taahhütleri içeren protokollerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6093) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008) 93.-Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya’da yardım
kömürü dağıtımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6094)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008) 94.-Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, bir belediyenin imar
planı yapımı ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6095) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008) 95.-Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, İskenderun
Belediyesinin afişlerindeki bir ifadeye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6096) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008) 96.-İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, Aliağa’da kurulması düşünülen termik santralle
ilgili yazı ve görüşlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6097) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008) 97.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki yerel
yöneticiler hakkındaki ihbar ve şikayetlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6098) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008) 98.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Çukurova İlçesi
sınırları içinde kalan mallara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6099) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008) 99.-Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, polis kıyafet ve malzemelerinin başkalarınca
kullanılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6100)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2008) 100.-Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Tekel Müzesine ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6101) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/11/2008) 101.-Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Niğde ilindeki yatırımlara ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6102) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008) 102.-Sivas
Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, bir KDV Genel
Tebliğine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6103) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/11/2008) 103.-İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, Edirne’nin Lalapaşa İlçesinin kuraklık kararnamesi
kapsamına alınmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6104)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 104.-Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın, dahilde alınan
KDV’ye ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6105) (Başkanlığa
geliş tarihi: 3/12/2008) 105.-Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın, ithalde alınan KDV’ye ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6106) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008) 106.-İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, bir okuldaki Türk Büyükleri köşesinde asılı bir
resme ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6107) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/11/2008) 107.-Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın, bir ilköğretim okuluna
yapılan müdür atamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6108) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008) 108.-Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, bir tarih
öğretmeninin dağıttığı ders notlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6109) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008) 109.-Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Balıkesir’deki
yükseköğretim yurdu ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6110) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008) 110.-Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, öğretmenlerin özlük haklarının iyileştirilmesine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6111) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/11/2008) 111.-Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, derslik ve öğretmen ihtiyacına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6112) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 112.-İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, bir öğrenci yurdunda yaşandığı iddia edilen olaya
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6113) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/11/2008) 113.-Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, Van doğumlu veya Van’da görev yapmış okul
müdürlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6114)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008) 114.-Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, iki öğretmenin rüşvet aldığı iddiasına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6115) (Başkanlığa geliş tarihi:
2/12/2008) 115.-Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Zonguldak’ta işitme engelliler için
yapılacak liseye ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6116)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008) 116.-Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, müzmin hastalıklar
için sağlık ocağından sevk alınacağı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6117) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008) 117.-Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Beyhekim
sağlık kampüsüne ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6118) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008) 118.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, sağlık kurum ve
kuruluşlarının deprem dayanıklılık analizlerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6119) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008) 119.-Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, bir hastanedeki bebek ölümlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6120) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008) 120.-Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, tutuklanan Van İl Sağlık
Müdür Yardımcısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6121)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008) 121.-Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya Devlet
Hastanesinin Eğitim ve Araştırma Hastanesine dönüştürülmesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6122) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 122.-Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’daki bazı
hastane binalarının değerlendirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6123) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 123.-Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, sanayicilerin krize
yönelik önerilerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6124) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 124.-Edirne
Milletvekili Rasim Çakır’ın, personele banka promasyonu
ödemesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6125)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 125.-Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’daki esnafın
durumuna ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6126)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 126.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, belediye iştiraki
şirketlerin denetimine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6127) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008) 127.-İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, gırgır ile su
ürünleri avcılığına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6128) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008) 128.-Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, üreticilerin
kredilendirilmesinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6129) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 129.-Ankara
Milletvekili Nesrin Baytok’un, Türk Telekom’un sabit
hat ücretine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6130)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008) 130.-Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Iğdır Havaalanının tamamlanmasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6131) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008) 131.-İstanbul
Milletvekili Ümit Şafak’ın, Karaköy Vapur İskelesinin batmasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6132) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008) 132.-İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Karayolları Genel
Müdürlüğünün ödediği kamulaştırma bedellerine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6133) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008) 133.-İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Karaburun ilçesine
yönelik bazı çalışmalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6134) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008) 134.-Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, Diyarbakır’a
çevre yolu ve sivil havaalanı yapılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6135) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 135.-Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, asfalt çalışmalarına ve
Bilecik İl merkezinden geçen karayolundaki trafik kazalarına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6136) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 136.-Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, tren kazalarıyla
ilgili prodüksiyon yapımına ve bazı bürokratlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6137) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1/12/2008) 137.-Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Habur
Sınır Kapısındaki yoğunluğa ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/6138) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008) 138.-Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, Eskişehir’de
yapılması planlanan stadyuma ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu) yazılı soru önergesi (7/6139) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/11/2008) 139.-Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki
özürlülere ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi
(7/6140) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008) 140.-Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, ABD’nin İncirlik Üssü üzerinden Guantanamo’ya esir naklettiği haberlerine ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6141) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008) 141.-Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Mardin İlindeki yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6142)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 142.-Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Mardin İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6143) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 143.-Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Mardin İlindeki yatırımlara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6144) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 144.-Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Mardin İlindeki yatırımlara ilişkin Bayındırlık
ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/6145) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008) 145.-Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, bir yayındaki muta
nikahıyla ilgili bilgiye ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said
Yazıcıoğlu) yazılı soru önergesi (7/6146) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/11/2008) 146.-Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, TBMM'de çalışan
sözleşmeli ve geçici personelin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/6147)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008) 147.-Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, siyasi parti
grup danışmanlarının özlük haklarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/6148) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2008) 148.-Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, bazı kurumlara sınavsız personel alındığı
iddialarına ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu)
yazılı soru önergesi (7/6149) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008) 149.-Diyarbakır
Milletvekili Gültan Kışanak’ın,
kadına yönelik şiddet olaylarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6150) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2008) 22 Aralık 2008 Pazartesi BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 11.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Harun TÜFEKCİ
(Konya) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşimini açıyorum. Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, gündemimize göre 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz. Program uyarınca
bugün iki tur görüşme yapacağız. Onuncu turda
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı,
Ulaştırma Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü, Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu, Denizcilik Müsteşarlığı, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü
bütçeleri yer almaktadır. IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı: 312) (x) 2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı
Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) (x) A) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI 1.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi 2.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı B) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI 1.- Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi 2.- Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı C) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI 1.- Ulaştırma Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Ulaştırma Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı D) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 1.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi 2.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı (x) 312, 313 S. Sayılı Basmayazılar
ve Ödenek Cetvelleri 16/12/2008 tarihli 28’inci
Birleşim Tutanağı’na eklidir. E) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU 1.- Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Telekomünikasyon Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı F) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI 1.- Denizcilik Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi 2.- Denizcilik Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı G) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 1.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi 2.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde. Sayın
milletvekilleri, bildiğiniz gibi, soru-cevap işlemi için yirmi dakikalık bir
süre vardır. Arkadaşlarımız sisteme girebilirler. Onuncu turda
grupları ve şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: AK PARTİ Grubu
adına: Lütfi Çırakoğlu, Rize; Mehmet Tunçak, Bursa; Sebahattin Karakelle, Erzincan; Hasan Altan, Kastamonu; Faruk Septioğlu, Elâzığ; Saadettin Aydın, Erzurum; Kâzım Ataoğlu, Bingöl; Hasan Angı,
Konya milletvekilleri. DTP Grubu adına: Gültan Kışanak, Diyarbakır
milletvekili. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına: Mehmet Sevigen, İstanbul; Ali
Rıza Ertemür, Denizli; Çetin Soysal, İstanbul; Metin Arifağaoğlu, Artvin; Hüsnü Çöllü, Antalya; Tayfur Süner, Antalya milletvekilleri. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına: Osman Durmuş, Kırıkkale; Abdülkadir
Akcan, Afyonkarahisar; Ali Torlak, İstanbul; Kürşat
Atılgan, Adana milletvekilleri. Şahısları adına:
Lehte, Yusuf Coşkun, Bingöl; aleyhte, Osman Coşkunoğlu,
Uşak milletvekilleri. İlk söz, AK PARTİ
Grubu adına Rize Milletvekili Lütfi Çırakoğlu’na
aittir. Sayın Çırakoğlu? Yok. Sayın Mehmet Tunçak burada mı efendim? Yok. Sayın Sebahattin Karakelle, buyurun
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ulaştırma Bakanlığımız ve bağlı kuruluşlarının 2009 yılı bütçe teklifleri
üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Ulaştırmada görev
anlayışımız, Edirne’den Hakkâri’ye, Hatay’dan Rize’ye, bu vatan emanettir bize
çünkü biz sınırları şehit kanlarıyla çizilmiş bu coğrafyada 70 milyonu kardeş
sayıyoruz. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hızlı bir gelişim ve değişimin yaşandığı bir dünyada
bin yıllık tarihî birikimi, coğrafi konumu ile stratejik bir role sahip olan
ülkemizde ulaşım ve iletişim, insan ve toplum hayatının olmazsa olmaz mihenk
taşlarından biridir. Ülkemizin millî birlik ve bütünlüğünün sağlanmasında,
bölgeler arası kalkınmışlık farkının ortadan kaldırılmasında, ülkenin
savunmasında ve ekonominin gelişmesinde, takdir edersiniz ki ulaşımın rolü
büyüktür. Dolayısıyla, ulaşım ve iletişim, bir ülkenin can damarıdır. İşte bu
gerçeklerden hareket ederek Ulaştırma Bakanlığının faaliyetlerini
incelediğimizde, ulaştırma ve haberleşme hizmetlerinde AK PARTİ İktidarında
muazzam bir atılımın gerçekleştiğini görmekteyiz. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; her alanda olduğu gibi ulaştırma alanında da ülkemizin
geleceği, milletimizin yüce iradesiyle yeniden şekilleniyor. Yaptığımız ve
yapacağımız çalışmaların Türkiye'nin ve Türk milletinin istikbali olduğunun
farkındayız. Son altı yıldır, milletimizden aldığımız yetkiyle, ülkemizin
sorunlarını çözmek, insanımızın umutlarını gerçeğe dönüştürmek için
çalışmalarımız kararlılıkla sürmektedir. Bu bağlamda, 2003-2008 yılları
arasında, güzel memleketimizin her yöresine binlerce kilometre otoyol ve
bölünmüş yol yaptık, mevcut yolların standardını yükselttik. Ulaştırma
Bakanlığı olarak şimdiye kadar otoyol için yapılan toplam harcamalar 17,8
milyar dolardır. Ayrıca, kara yolu taşımacılığında yapılan düzenlemeler ve
uygulamalarla ülkemiz birçok Avrupa Birliği ülkesinden daha iyi bir konuma
gelmiştir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ulaştırmanın diğer bir kolu havacılık sektöründe ise
yapılan serbestleşme ve uygulamalarla, uçakla seyahat etmek imtiyaz olmaktan
çıkarılıp ihtiyaca dönüştürülmüştür. İktidarımızda, hava yolu halkın yolu
olmuştur. İşte, AK PARTİ farkı bu; başkaları hayal eder, bizim İktidarımız
gerçekleştirir. 2002 yılında, Türk Havayolları tarafından 2 merkezden 25
noktaya yapılan tarifeli iç hat seferleri, özel sektör kuruluşlarının iç
hatlarda seferlerine başlamasıyla birlikte, bugün 5 hava yolu işletmesiyle 7
merkezden 43 noktaya ulaşmıştır. 2007 yılı sonu itibarıyla uçakla yolculuk
yapan kişi sayısı 70 milyonu aşmıştır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK PARTİ iktidarları demiryolları için projeler üreten
ve üretilen projeleri de hayata geçiren bir iktidardır. Bu nedenle geçmiş
iktidarların hayali olan ancak İktidarımızın gerçekleştirdiği hızlı tren
projeleriyle Türkiye’miz bu alanda Avrupa’da 6’ncı, dünyada 8’inci sıraya
yükselmiştir. Yapımı devam eden ve belgesellere konu olan Marmaray
Projesi Türkiye'nin yüz akı ve prestijidir.
Ankara-İstanbul, Ankara-Konya, Ankara-Sivas, Sivas-Erzincan-Erzurum-Kars,
Kars-Bakü-Tiflis ve Halkalı-Bulgaristan hudut projeleriyle Onuncu Yıl Marşı'mızdaki "Demir ağlarla ördük ana yurdu dört
baştan" anlayışı 21’inci yüzyıl şartlarıyla hayata geçmektedir. Ekonomik
ve sosyal hayatımızdaki önemi yanında yüz elli iki yıllık mazisi olan ve
günümüzde 81,2 milyon yolcu taşıma rakamına ulaşan kara tren ve demir
yollarımız türkülerimize konu olmaya, folklor ve kültürümüzdeki zengin yerini
korumaya devam etmektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemiz son yıllarda denizcilikte de ciddi bir atılım
gerçekleştirmiştir. Denizler İktidarımızla bir kez daha şenlenmiştir. Yat ve
gemi inşa sanayimiz dünyanın ilk beş ülkesiyle yarışır hâle gelmiştir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye 21’inci yüzyılın, bilgi çağının parlayan
yıldızı olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Evrensel manada hizmet için
Elektronik Haberleşme Kanunu çıkarılmış, bilgi toplumunu geliştirmeye yönelik
projeler üretilmiş, üretilen projeler tek tek hayata
geçirilmiştir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Karakelle, nefes al biraz. Buyurun,
konuşmanızı tamamlayanız. SEBAHATTİN
KARAKELLE (Devamla) – 1.800 okula kazandırılan bilgisayar teknoloji sınıfları
yanında 227 askerî kışlada, 884 halk eğitim merkezinde, 271 mesleki eğitim
merkezinde, 186 kütüphanede kamu İnternet girişim merkezi kurulmuştur. TÜRKSAT
3A uydusu Türkiye’yle birlikte Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Orta Asya ve
Çin’e kadar uzanan bir kapsama alanıyla hizmet verir hâle gelmiştir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüldüğü üzere her alanda olduğu gibi ulaştırma ve
haberleşmede de Sayın Başbakanımızın ifadesiyle, nereden nereye geldiğimizin en
iyi şahidi, değerlendirmelerinde izan ve insafı hiçbir zaman elden bırakmayan
yüce milletimizdir. Bu duygu ve düşüncelerle, uzakları yakın eden, AK PARTİ
iktidarları dışındaki birçok geçmiş iktidarların ulaştırmada hayal edip de bir
türlü gerçekleştiremedikleri yarım asırlık projeleri altı yıl gibi kısa bir
süreye sığdıran Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali
Yıldırım’a şahsım ve televizyonları başında bizleri izleme lütfunda
bulunan aziz milletim adına çok teşekkür ediyorum. ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Millet adına teşekkür etme, millet teşekkür etsin! SEBAHATTİN
KARAKELLE (Devamla) – 2009 yılı ulaştırma bütçemizin milletimize hayırlı,
uğurlu olmasını Cenabıhak’tan niyaz ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Sizin adınıza da
milletime çok teşekkür ediyorum. ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Aman ha, aman ha, bizim adımıza teşekkür etme! BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Lütfi Çırakoğlu, Rize Milletvekilimiz. Buyurun Sayın Çırakoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığımızın ilgili kuruluşları: Sosyal Güvenlik Kurumu, İŞKUR Genel
Müdürlüğü, Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı. Bağlı kuruluşları da: Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi Başkanlığı ve Ereğli Kömür
Havzası Amele Birliği Yardım Sandığıdır. Bakanlığımızın
işçisinden işverenine, çocuğundan emeklisine, özürlüsünden gazisine,
hastasından sağlıklısına, ev hanımına kadar her kesimi yani tüm yurttaşlarımızı
ilgilendiren sorunların çözümü için ciddi çalışmalar yapmaktadır. Çalışan ve emekli
tablosuna baktığımızda, 15 milyon 631 bin 204 çalışanımız, 8 milyon 635 bin 19
emeklimiz ve kayıt dışı olarak da 9 milyon 900 kayıt dışımız vardır. 9 milyon
900 bin kayıt dışı, yaklaşık yüzde 47’ye tekabül etmekte ve bu kayıt dışı
istihdam önemli bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Kayıt dışılığı
azaltmaya yönelik tedbirler alınmakta ve bununla ilgili çalışmalar
sürdürülmektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dağınık ve kaliteli hizmet sunmakta zorlanan SSK,
BAĞ-KUR, Emekli Sandığı gibi kurumlarımız Sosyal Güvenlik Kurumu çatısı altında
bir araya toplanmış ve böylece insanımıza etkin, adaletli hizmet sunumu yolu
açılmıştır. Ülkemiz şu anda genç nüfusa sahip ancak geleceğe yönelik öngörüler
nüfusumuzun hızla yaşlanacağını göstermektedir. Yaşlanan nüfus, sosyal güvenlik
sisteminin gelirlerinin azalmasına, diğer taraftan da giderlerinin artmasına
neden olmaktadır. Bu öngörü dikkate
alınarak ülkenin geleceği için çok önemli bir altyapıyı teşkil eden sosyal
güvenlik reformu gerçekleştirilmiştir. Kanun, tarafların, sivil toplum
örgütlerinin görüşleri alınarak mümkün olduğu kadar geniş bir mutabakat
sağlanarak yapılmıştır, kolay olmamıştır. Hatta komisyon çalışmalarında bir
sivil toplum kuruluşunun başkanı olan, benim de tıp fakültesinde hocam olan
Değerli Hocam Sayın Prof. Gençay Gürsoy’un
şu ifadesini huzurlarınızda nakletmek istiyorum. İfadesi aynen şu: “Bu netameli
konuya dokunmak cesaret ister. Bu cesareti gösterdiğiniz için kutluyorum.”
demişti. Gerçekten katkı sağlayan taraflara ve muhalefet milletvekillerine
saygılarımı huzurlarınızda arz ediyorum. Değerli
milletvekilleri, Anayasa’da yer almasına rağmen yirmi altı yıldır bir türlü
dokunulamayan genel sağlık sigortası çıkarılarak ülkemizde tüm vatandaşımız
sağlık sorunları açısından güvence altına alınmıştır. İnsanımız artık istediği
hastaneye gitmekte, istediği doktora gidebilmekte, özellikle eskiden SSK
hastanelerinde yaşanan kuyruk çilesi bitmiş ve vatandaşlarımız, hastalarımız
rahatlamıştır. Hastanelerde sağlık karnesi tarihe karışmıştır. On sekiz yaşın
altında tüm çocuklarımız hiçbir şart aranmaksızın sağlık hizmeti alabilmektedir.
Tüm bunlar devrim niteliğinde değişimlerdir. Gerek sosyal güvenlik ve gerekse
istihdam yönünden Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının vatandaşımıza
getirdiği kolaylıklar ve yeniliklerin bazılarını yüce heyetinize arz etmek
istiyorum. Bu çalışmalarda
Değerli Bakanımız Sayın Faruk Çelik’in geniş istişareyle konuları ele alması ve
mutabakat sağlaması açısından yaptığı çalışmalara huzurlarınızda da teşekkür
etmek istiyorum. SSK kapsamında
çalışan kadın sigortalılara doğum nedeniyle çalışamadıkları süreler için dört
yıla kadar borçlanabilme hakkı getirilmiştir. Bakıma muhtaç
özürlü çocuğu bulunan kadınlara beş yıl erken emeklilik hakkı getirilmiştir. Vefat eden
memurun eş ve çocuklarına maaş bağlanabilmesi için en az on yıl çalışması
gerekiyordu. Bu şart ortadan kaldırılmış ve daha az yıllar için maaş
bağlanabilme hakkı getirilmiştir. SSK’lı yüz yirmi
gün, BAĞ-KUR’lu iki yüz kırk gün prim ödemesi hâlinde
eşi sağlık hizmetinden yararlanabiliyordu. Bu şartlar kaldırıldı, otuz güne
indirildi. Eskiden BAĞ-KUR’lu vatandaşımızın ve ailesinin sağlık hizmetlerinden
yararlanabilmesi için prim borcu olmaması gerekiyordu. Yeni yasayla prim borcu
altmış güne indirildi. BAĞ-KUR’da basamak sistemi kaldırıldı, beyan edilen gelir
üzerinden prim ödeme getirildi. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir taraftan zamanıma bakıyorum, süre sürekli
kısalıyor. Anlatmakla bitmez bu konularla ilgili yenilikler ama ben kısaca
tekrar özetlemeye çalışıyorum, devam ediyorum. Evlerde el
emeğiyle gelir temin eden kadınlar on beş gün prim ödeyerek bir aylık sigortalı
olabilecekler. Emzirme
yardımından BAĞ-KUR’lu anneler de yararlanabilecek. Çiftçilerimize ve
köy muhtarlarımıza yarı yarıya düşük prim ödeyerek otuz gün sigortalı olma
hakkı getirildi. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Çırakoğlu, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Devamla) - Mevsimlik işçiler çalışmadıkları sürelerde sağlık hizmeti
alamıyordu, yeni düzenlemeyle alabilecekler. Mevcut istihdama
ilave olarak işe alınacak kadınlar ve on sekiz-yirmi dokuz yaş arası gençlerin
işveren sigorta primleri beş yıl boyunca kademeli olarak İşsizlik Sigorta
Fonu’ndan ödenmek suretiyle hem gençlerimize hem de kadınlarımıza istihdam yolu
açılmış oldu. İlk kez SSK’lı
olanların emekli olma hakkı dokuz bin günden yedi bin iki yüz güne düşürüldü.
Özürlülerle alakalı çok şey getirildi. Özürlü vatandaşımıza -yenilik- evde
bakım yardımı olarak her ay asgari ücret tutarında ödeme yapılıyor. Özürlülerin
eğitimi için kişi başına 406 YTL ödeme yapılıyor. Değerli Başkan,
sayın milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle Bakanlığımızın 2009 yılı
bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Çırakoğlu, teşekkür ediyorum. AK PARTİ Grubu
adına Tahir Öztürk, Elâzığ Milletvekili. Sayın Öztürk, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma
Bakanlığı 2009 yılı bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; cumhuriyet öncesi Ulaştırma
Bakanlığı devlet demir yolları sektörüne gereken önemi vermekte, bu bağlamda
demir yollarında büyük projeler üretilerek, bu projeleri bir an önce tamamlamak
üzere sunulması çalışılmaktadır. Bu projelerden
biri yüzyılın en önemli projelerinden biri olan Marmaray
Projesi’dir. Marmaray, İstanbul’un kentsel
yaşantısını sağlıklı olarak sürdürebilmesini sağlayacak, bireysel ulaşıma ve
kara yoluna bağımlılığı asgari düzeye indirecek bir projedir. Marmaray Projesi kentin bugün en önemli sorunu olan trafik
sorununa köklü bir çözüm getirecektir. Marmaray
Projesi tek yönde saatte 75 bin, çift yönde ise 150 bin yolcuyu taşıyarak,
mevcut kapasitesi olan Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerinde tıkanmayı
azaltacaktır. Marmaray’ın tamamlanmasıyla İstanbul
ulaşımında demir yollarının payı yüzde 6,4’ten, yüzde 27,7’ye yükselecektir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan arasında doğrudan
demir yolu hattı tesisi amacıyla planlanan Bakü-Tiflis-Kars demir yolu inşaatı
yapımı, Gürcistan ile Azerbaycan’la mutabakata varılarak planlanmıştır. Söz
konusu projenin yeni inşa edilecek kısmının 76 kilometresi sınırlarımız
içerisinde, 29 kilometrelik bölümü ise Gürcistan sınırları içerisindedir.
Hasbelkader bu törende bizim de bulunmamız ayrıca sevindirici bir olaydır. İşin
ihalesi tamamlanmış olup inşaat çalışmaları devam etmektedir. Günümüze kadar
yüzde 26,60 oranında gerçekleşme sağlanmış. Eş zaman olarak
da yapımı öngörülen projenin Gürcistan tarafının temeli Cumhurbaşkanımız Sayın
Abdullah Gül, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev
ve Gürcistan Cumhurbaşkanı Sayın Mihail Saakaşvili
tarafından 21 Kasım 2007 tarihinde atılmıştır. Projenin Türkiye
ağının temel atma töreni ise 24 Temmuz 2008 tarihinde Kars’ta gerçekleştirilmiş
olup Kars-Tiflis-Bakü Demir Yolu Projesi hayata geçirildiğinde demir yollarının
Asya çıkışı bu hat üzerine bağlanacak ve bölge ekonomisine büyük canlılık
getirecektir. Gerek Marmaray Projesi gerek Bakü-Tiflis-Kars Demir Yolu Projesi
gerekse Ankara-İstanbul, Ankara-Konya, Ankara-Sivas, Sivas-Erzincan,
Erzincan-Erzurum-Kars, Kars-Bakü-Tiflis, Tekirdağ-Muratlı, Halkalı-Bulgaristan
hududu projelerinin tamamlanmasıyla bölge uluslararası yük ve yolcu
taşımacılığı merkezi hâline gelecektir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 58, 59, 60’ıncı hükûmetler
döneminde ise ülkemizin ihtiyaç duyduğu güvenli, ekonomik, rahat erişebilirliği
sağlayan bir kara yolu ulaşımı için Acil Eylem Planı kapsamında 2009 yılından da
düşünülen 2002 yılından
önce, yıllar süren çalışmalara rağmen ancak yüzde 45’i bitirilmiş olan
Gerede-Gümüşova oto yolunun Bolu Dağı Geçişi Projesi de bu dönemimizde
tamamlanmıştır. Bakanlığın
gerçekleştirdiği otoyol projesiyle birlikte otoyol kullanıcılarına zaman ve
paradan tasarruf sağlayacak OGS ve KGS kartları daha yaygınlaştırılmış. Böylece
OGS kullanıcı sayısı 1,5 milyondan 2 milyona çıkmıştır. 2008 yılında
otoyollardan geçen 3 milyon araçtan toplam 642 milyon YTL gelir elde
edilmiştir. Kaza oranlarında da iyileştirme çalışmaları neticesinde -yüzde 64
ölüm oranında, yüzde 89 yaralanma oranında, yüzde 73 de maddi hasar oranında- yüzde
65 iyileşme sağlanmıştır. Sayın Başkan,
değerli milletvekillerimiz; Türkiye denizciliğinde de son yıllarda Hükûmetimiz döneminde çok büyük bir atılım yapılmış olup
ciddi bir gerçekleşme olmuştur. Bu bağlamda, ÖTV kaldırılarak, gemicilere, kapotaj hattında çalışan gemilere 2004 yılında 190 milyon
YTL, 2005 yılında 246 milyon YTL, 2006 yılında 263 milyon YTL, 2007 yılında da
281 milyon YTL, 2008 Eylül itibarıyla 199 milyon YTL destek sağlanmıştır.
Böylece gemiciliğimizin gelişmesine destek sağlanmıştır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Öztürk. TAHİR ÖZTÜRK
(Devamla) – 1998-2000 yılları arasında tersanemizde 160 bin DWT gemi teslim
edilmişken, 2003-2007 yılları arasında 1 milyon 180 bin DWT gemi teslim
edilmiş, 1998-2000 yılları arasında ise tersanemizde 56 adet gemi ihraç
edilmişken, 2003-2007 yıllarında 183 adet gemi ihraç edilmiştir. Türk uçak
filosuna gelecek olursak, bu uçak filosuna 115 hava aracı katılmış olup 2002
yılında hava yolu ulaşımı taşımacılığı şirket sayısı 13 iken 18’e çıkmış, Türk
tesciline kayıtlı büyük gövdeli uçak sayısı ise 150’den 264’e çıkmıştır.
Ayrıca, 2002-2007 yılları arasında uçak trafiğinde iç hatlarda yüzde 132, dış
hatlarda yüzde 50 oranında bir artış vardır. Sivil havacılık alanındaki
gelişmelerde taşınan yük miktarı da kendini göstererek yüzde 131’lik bir artış
sağlanmış olup taşınan yük miktarı 1 milyon 550 bin ton seviyesine çıkmıştır. Ulaştırma
Bakanlığımızın diğer bir hizmet kolu olan haberleşme sektöründe son yıllarda
büyük bir atılım yapılmış olup Ulaştırma Bakanlığımızca sektör
serbestleştirilirken ülkemizde sayısal uçurumu en aza indirgemeye, bilgisayar okur yazarını artırmaya ve ülkemizin bilgi toplumuna
dönüşmesini hızlandırmaya yönelik olarak Evrensel Hizmet Kanunu kapsamında… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız, cümlenizi tamamlayınız
lütfen. TAHİR ÖZTÜRK
(Devamla) – Ulaştırma Bakanlığımızı bu ciddi çalışmaları neticesinde
teknolojiye ve ülkenin geleceğine hizmet edecek çalışmalarından dolayı tebrik
ediyor, Ulaştırma Bakanlığı 2009 programının da memleketimize, milletimize
hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. AK PARTİ Grubu
adına Elâzığ Milletvekili Sayın Faruk Septioğlu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Buyurun efendim. AK PARTİ GRUBU
ADINA FARUK SEPTİOĞLU (Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 2009 yılı Karayolları Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Karayolları Genel Müdürlüğü, yol kullanıcılarının
talebini karşılayacak diğer ulaşım sistemleriyle uyumlu, güvenli, konforlu,
çevreye duyarlı, çağdaş ihtiyaçlara cevap verecek şekilde yasayla kendilerine
verilen yetkiler çerçevesinde otoyol, devlet ve il yollarını planlamak,
projelendirmek, inşa etmek, her türlü iklim şartlarında bakım ve işletmesini
yapmak suretiyle, ülkenin sosyal ve ekonomik kalkınmasına katkıda bulunmak misyonuyla hareket etmektedir. Vizyonlu, güvenilir ve
konforlu ulaşım hizmeti veren, gelişmiş teknolojileri kullanan, gerçekçi,
insana ve çevreye duyarlı projeler üreten, güçlü mali yapı ve çalışmalarıyla
çağdaş yönetime sahip bir kuruluş olmaktadır. Merkezi Ankara’da
bulunan Karayolları Genel Müdürlüğü 18 bölge müdürlüğü, 117 şube şefliği, 285
bakımevi, 28 otoyol bakım ve işletme şefliği, 1 ikmal, 1 atölye müdürlüğünde
toplam 17. 622 personeliyle hizmet vermektedir. Otoyollar, devlet
ve il yollarının planlanması, projelendirilmesi, yapımı ve bakımı, işletmesiyle
görevlendirilen Karayolları Genel Müdürlüğünün sorumluluğu altında Ayrıca, Trafik yoğunluğu
nedeniyle kapasitesinin artırılması gereken ana arterlerde yapılan bölünmüş yol
çalışmalarıyla trafik kaza sayıları da asgariye indirilmiştir. Daha önce
sayısız vatandaşımızın hayatını kaybetmesine neden olan kaza noktaları teker teker tespit edilip gerekli iyileştirme ve çalışmalar
öncelikli olarak yapılmış ve kaza oranında yüzde 100’lere yakın bir azalma
meydana gelmiştir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; devlet ve il yolları üzerinde sadece 2007 yılında (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Septioğlu. FARUK SEPTİOĞLU
(Devamla) – …oto korkulukları, tel çitler, köprüler, sismik güçlendirmeler ve
asfalt yenileme çalışmaları Hükûmetimiz tarafından
medeniyetin göstergesi olarak bilinen yollarımıza ve dolayısıyla insan hayatına
verdiğimiz önemin bir göstergesi olmuştur. Bu hizmetler
üreticimizin, çiftçimizin, sanayicimizin, esnafımızın ve tüm halkımızın yaşam
standartlarının en üst düzeye çıkarılması için yapılan çalışmalardan sadece bir
kısmıdır. AK PARTİ sadece halkına ve ülkesine hizmet felsefesiyle yoluna devam
etmektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elbette AK PARTİ Hükûmeti döneminde Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından
yapılan hizmeti beş dakikaya sığdırmak imkânsız. Zaten verilen emekler gözler
önündedir. Ben, şahsım ve
milletvekili arkadaşlarım adına, bu hizmetlerin altında imzası bulunan başta
Sayın Başbakanımız ve bakanlarımız olmak üzere tüm emeği geçenleri kutlar, 2009
yılı bütçesinin ülkemize hayırlı olması temennisiyle yüce heyetinizi saygı ve
sevgiyle selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Septioğlu. AK PARTİ Grubu
adına Bursa Milletvekili Mehmet Tunçak. Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA MEHMET TUNÇAK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 yılı
bütçe görüşmelerinde Mesleki Yeterlilik Kurumu hakkında grubum adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Parlamentoyu ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum. Ülkemizin en
büyük zenginliklerinden biri olan gençlerimiz ve genç nüfusumuz, gelecekte
bilim ve teknoloji yarışında ülkemizi en önde taşıyacak büyük değerlerdir. Bu
değerlerin her alanda gelişmesi ve küresel rekabette yerini alabilmesi, dünya
ülkeleriyle bilim, teknoloji ve bilişim alanında mesafeyi kapatması ancak
eğitime yapılan yatırımlarla mümkün olacaktır. Bu bakış açısıyla, teknolojinin
baş döndürücü bir biçimde geliştiği dünyada, insanımızın bu yarışta var olması,
iyi donanımlı yetişmesiyle doğru orantılıdır. Modern dünyada iktisadi
kalkınmışlığın güç kaynağının, iyi yetişmiş, mesleki branşlarda
yeterli eğitimi almış insan olduğu hususunda otoritelerin düşünceleri olduğu da
kesindir. Bu açıdan, ülkeler sadece petrol, kömür, altın vesaire gibi maddelere
sahip olduklarından dolayı değil, iyi eğitimli, çalışkan ve dinamik yurttaşlara
sahip oldukları için de zenginleşip güçleneceklerdir. Mesleki
yeterliliğin güncel ihtiyaçlara göre temininin sağlanması artık kaçınılmazdır.
Bu da insanımızda, yeni mesleklerde iş bulma ve özellikle değişen teknolojiye
uyum sağlama, yeni beceriler edinme ve sürekli kendini geliştirme adına önemli
bir kazanımdır. Bu noktadan bakıldığında mesleki yeterlilik eğitimini kamuoyuna
tanıtmak, ilgi ve isteği artırmak, ülke için çok önemli eğitim kollarından
biridir. Her türlü üretimin standartlara ulaştırılması bu şekliyle de ortaya
çıkacaktır. Piyasanın uluslararası firmalarla rekabet edebilecek şekilde
gelişmesi sağlanacak, teknik ara insan gücü kaynaklarının toplum hizmetine
sunulması da kuvvetlenecektir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizde ulusal yeterlilik sisteminin kurulmasına
yönelik çalışmalar 1980’li yılların sonunda başlatılmışsa da geçtiğimiz süreç
gelene kadar yasal düzenlemeler de mümkün olmamıştır. 2006 yılı tarihinde yüce
Meclisimizce kabul edilen 5544 sayılı Kanun’la çalışma hayatımız bu konuda da
büyük bir eksikliği kapatmıştır. Eğitim
standartları ve eğitim programlarının meslek standartlarına göre hazırlanacağı
ve böylece mesleki ve teknik eğitimin içeriğinin iş piyasası tarafından
belirlenmiş olacağı dikkate alındığında, işçi ve işveren örgütlerine, meslek
kuruluşlarına, sivil toplum örgütlerine önemli görev ve sorumluluklar
düşmektedir. Zira bu hizmetlerin kalitesi, Mesleki Yeterlilik Kurumunun
objektif ve isabetli seçim yapmasının yanında, yetkilendirilen kurum ve
kuruluşların yetkinliğiyle de doğru orantılı olacaktır. Bu nedenle mesleği
temsil yetkinliğine sahip iş dünyası örgütlerinin, üniversitelerin ve kamu-özel
eğitim kuruluşlarının, sivil toplum örgütlerinin, gerçek ve tüzel kişilerin
meslek standardı hazırlama ve sertifikasyon sürecinde hizmet sağlayıcısı
olmaları büyük önem arz etmektedir. Mesleki
Yeterlilik Kurumunun kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesine, sivil toplum
kuruluşları tarafından mesleki yeterlilik sistemini destekleyen meslek
standardı, sınav ve belgelendirme merkezlerinin oluşumuna ihtiyaç
duyulmaktadır. Bu nedenle Mesleki Yeterlilik Kurumunun kuruluş süreciyle eş
zamanlı olarak tamamına yakını Avrupa Birliği hibesinden oluşan yaklaşık 11
milyon avro bütçeli Mesleki Yeterlilik Kurumu ve Ulusal Yeterlilik Sisteminin
Güçlendirilmesi Projesi hazırlanmıştır. Üç yıl uygulama süresi olan söz konusu
projenin 2009 yılında hayata geçirilmesi de ayrıca hedeflenmektedir. Kurumun
Avrupa yeterlilik çerçevesine uyumlu yapılandırılmasında söz konusu proje çok
yardımcı olacaktır. Aynı zamanda bu proje kapsamında Mesleki Yeterlilik Kurumu
Genel Kurul üyesi sosyal tarafların da yararlanıcı olabilecekleri meslek
standartları geliştirme, bilgi ve beceriyi ölçme, değerlendirme merkezleri
oluşturmak isteyen kurum, kuruluşlara önemli miktarlarda hibeler sağlanacaktır.
Böylece sosyal tarafların teşvik edilmesine ve mesleki yeterlilik sisteminin
sürdürülebilir kılınmasına da ayrıca katkı sağlanacaktır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gerekli destek verilip sabırlı olunduğunda Mesleki
Yeterlilik Kurumunun kanunda verilen görevlerinin başarıyla yerine
getirileceğine hep birlikte inanıyoruz. Bu duygu ve
düşüncelerle tüm kamu kurum ve kuruluşlarımızın bütçelerinin ülkemiz ve milletimiz
adına hayırlı olmasını diliyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Tunçak. AK PARTİ Grubu
adına Erzurum Milletvekili Sayın Saadettin Aydın. Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA SAADETTİN AYDIN (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2009 yılı bütçesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Hepinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum. Mevzuat
dağınıklığının önüne geçilmesi, sektörde rekabetin tesisi, işletmelerin
önündeki belirsizliğin azaltılması ve ARGE’ye kaynak
aktarılması amacıyla hazırlanan Elektronik Haberleşme Kanunu bildiğiniz gibi 10
Kasım 2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu Kanun’la birlikte, 27 Ocak 2000
tarihinde kurulan Telekomünikasyon Kurumunun adı da “Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu” olarak değiştirilmiştir. Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu, Türkiye’de telekomünikasyon sektöründe sektöre özgü bağımsız,
düzenleyici kurum olarak görevlendirilmiştir. Kurumda yaklaşık 560 çalışan
bulunmakta, ana birimlerin yer aldığı merkez teşkilatı yanında yedi bölge
müdürlüğüyle hizmet sunmaktadır. Kurumun
görevleri: Kurum, elektronik haberleşme sektöründe rekabetin tesis edilmesi ve
bunun sonucunda tüketici refahının artırılması amacıyla düzenleme,
yetkilendirme, denetleme ve uzlaştırma faaliyetlerini yürütmektedir. Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumuna 2009 mali yılı bütçe teklifi olarak toplam 1
milyar 330 milyon TL ödenek öngörülmüştür. Bu ödenek, 2008 mali yılı bütçe
başlangıç ödeneği olan 1 milyar 172 milyon 247 bin YTL’ye göre yüzde 13
oranında bir artışa tekabül etmektedir. Sektörde ihtiyaç
duyulan düzenlemelerin çoğu yapılmış, yönetmelik ve tebliğler yayınlanmış
bulunmaktadır. Böylece, belirgin bir düzenleyici çerçevenin oluştuğundan söz
etmek mümkündür. Sektöre özgü bir kanun niteliğindeki Elektronik Haberleşme
Kanunu’nun yasalaşması ile ikincil düzenlemelerin gözden geçirilmesi de söz
konusu olmuştur. Elektronik haberleşme sektöründeki en önemli gelişme, 1 Ocak
2004 tarihinde Türk Telekom’un ses ve altyapı hizmetlerindeki tekel hakkının
sona ermesi ve bu tarihten sonra alternatif işletmelerin de bu alanlarda hizmet
sunmaya başlamasıdır. Böylece hizmet çeşitliliği artmış, fiyatlarda hızlı bir
düşme görülmüş ve sektör büyükleri buna paralel olarak iyi yönde gelişmiştir.
Sektör, 2002 yılından sonra hızlı bir gelişme kaydetmiştir. 2002 yılında 97
olan işletmeci sayısı, 1 Ocak 2004 tarihinden itibaren süreç hızlı artmış ve
2008 Eylül itibarıyla faaliyet gösteren işletmeci sayısı 259’a ulaşmıştır. 2002 yılında 5,74
milyar dolar düzeyindeki ülkemiz telekomünikasyon sektörü, 2007 sonunda 16,7
milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. 2008 Eylül ayı itibarıyla sabit ve mobil
işletmecilerin net satış gelirleri yaklaşık 14 milyar YTL’yi geçmiştir. 2002
yılında 190 milyon YTL olan sabit yatırım tutarı, 2007 yılı sonu itibarıyla
yaklaşık 1 milyar YTL’dir. 2004 yılında 948 milyon YTL olan mobil yatırım
tutarı, 2007 yılı sonu itibarıyla 1.493 milyon YTL’ye ulaşmıştır. 2002 yılında
geniş bant ADSL hiç yokken, 2008 yılı Eylül itibarıyla Türkiye’de yaklaşık 5,6
milyon ADSL abonesi bulunmaktadır. Arama
ücretlerinde de büyük düşüşler gerçekleşmiştir. 2002 yılında Almanya’yı
aramanın dakikası 77 yeni kuruş iken, 2008 yılında 10,6 yeni kuruşa, şehirler arasını aramaksa 29 yeni kuruştan 8,1 yeni kuruşa
inmiştir. Sabit aramaların
yanında, GSM aramaları da ucuzlamıştır. Şebeke içi görüşmenin dakikası 2002
yılında 49 yeni kuruş iken, 2008 yılında 33 yeni kuruşa gerilemiştir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; günümüzde bilginin önemi ve değeri her geçen gün biraz
daha artmaktadır. Bilginin üretilmesi, aktarılması ve paylaşılması çağın
olmazsa olmazları arasında yer almaktadır. Bu konuda devletimiz tarafından 2006
ile 2010 yılları için bilgi toplumuna dönüşümü sağlayan stratejiler
yayınlanmıştır. Bilgi toplumuna dönüşüm tek bir kuruluşun çabalarıyla
gerçekleşebilecek bir hedef değildir. Her kuruma, her vatandaşa bazı
sorumluluklar düşmektedir. (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız. SAADETTİN AYDIN
(Devamla) – Bilgi ve iletişim gibi temel altyapıların gelişmesinin sağlanması
bilgi toplumuna dönüşüm açısından hayati önem taşımaktadır. Sektörde rekabetin
gelişmesi, sürdürülebilir bir rekabet ortamının tesisi, ekonomik büyümeye sektörel katkıların maksimize edilmesi amaçları
doğrultusunda yetkilendirme, düzenleme, denetleme ve uzlaştırma görevleri
yerine getirilmeye çalışılmaktadır. Sektöre ilişkin çalışmalarda Avrupa Birliği
direktifleri ve Avrupa Birliği uygulamaları göz önünde bulundurulmakta ve bu
örneklerden faydalanılarak o ülkelerde yaşanan olumsuzlukların ülkemizde
yaşanmaması için azami özen gösterilmektedir. Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumunun bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı
olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Aydın. AK PARTİ Grubu
adına Bingöl Milletvekili Sayın Kâzım Ataoğlu. Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA KÂZIM ATAOĞLU (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Denizcilik Müsteşarlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. Denizler
bilindiği gibi ülkelere güvenlik ve ekonomik anlamda büyük imkânlar sunarlar.
Bu anlamda ülkemiz dünyada benzeri olmayan bir avantaja sahiptir. Koyları ve
doğal güzellikleriyle deniz turizminden, Avrupa, Orta Doğu ve Orta Asya
arasındaki konumuyla taşımacılığa kadar her alanda gereken tüm imkânlara
sahiptir. Taşıma maliyetinin demir yolu, kara yolu ve hava yoluna göre birkaç
kat daha ucuz olması deniz yolu taşımacılığını daha da önemli bir hâle
getirmiştir. Ayrıca, ülkemiz,
Asya, Avrupa ve Orta Doğu arasında âdeta bir köprü görevi gördüğü için deniz
taşımacılığı yönünden önemli bir potansiyele sahiptir. Ancak bütün bu imkân ve
avantajlara rağmen, denizcilik sektörü her geçen gün artan sorunlarla boğuşan
bir sektör olmaktan kurtulamamış ve halkımız denizlerimizin bu nimetlerinden yeteri
kadar faydalanamamıştır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; önceki dönemlerde denizcilik sektörüne yeteri kadar
ilgi gösterilmediği için bu sektör ülkemizde hak ettiği yeri maalesef
alamamıştır. Ancak, AK PARTİ Hükûmetleri döneminde
uygulanan politikalar sonucunda denizcilik sektöründe kısa sürede önemli
mesafeler katedilmiş, büyük başarılar elde
edilmiştir. Birkaç cümleyle
denizcilik sektöründeki bu önemli gelişmelere değinmek istiyorum. Öncelikle
Türk limanları arasında çalışan gemiler için Ocak 2004 yılından itibaren özel
tüketim vergisi sıfırlanmış yakıt uygulaması sektöre önemli ölçüde katkı
sağlamıştır. Bunun sonucu olarak, kabotaj hattında taşınan yolcu ve araç
miktarında 2003 yılına göre yüzde 50’lere varan bir artış gerçekleşmiştir. Bu
uygulamayla, kabotaj hattında çalışan gemilere sadece 2008 yılı Eylül sonu
itibarıyla 199 milyon YTL destek sağlanmıştır. 2002 yılında 37
adet olan tersane sayısı Eylül 2008 itibarıyla 92 adet tesise ulaşmıştır. Bu
arada, gemi sanayimizin istihdam kapasitesi 13 binlerden 35 binli rakamlara
ulaşmıştır. Yine, 1998-2002
yılları arasında tersanelerimiz 142 gemi teslim etmişken, 2003-2008 yılları
arasında 368 adet gemi tamamlanmış, bunun 183 adedi ihraç edilmiştir. Bunlarla
birlikte 2002 yılında tersanelerimizin aldığı toplam gemi siparişi 83 adet
iken, ülkemiz Eylül 2008 itibarıyla 238 gemi siparişiyle dünya beşincisi
olmuştur. Tüm bunlara ilave olarak ülkemiz, mega yat
inşasında ise İtalya ve ABD-Kanada toplamının ardından dünya üçüncülüğüne
yükselmiştir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; başarının ancak nitelikli personelle sağlanacağını
hepimiz biliyoruz. 2002 yılında denizcilik kökenli personel sayısı sadece 57
iken bu sayı 2008 yılı itibarıyla 340’a yükselmiş, denizcilik idaresinde
yönetim tamamen ehil insanlara teslim edilmiştir. Meslekten gelen bu ehil
kadronun çabaları sonucu gerçekten denizcilik sektöründe büyük başarılar elde
edilmiştir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun. KÂZIM ATAOĞLU
(Devamla) – Bu başarılarından dolayı öncelikle Sayın Bakanımızı ve denizcilik
sektöründeki bürokratlarımızı yürekten tebrik ediyorum. Ayrıca, yük ve yolcu
taşımacılığının daha hızlı, güvenli, konforlu ve ekonomik olması yönündeki
çalışmalarında başarılar diliyor, Denizcilik Müsteşarlığı bütçesinin hayırlı
olması temennisiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ataoğlu. AK PARTİ Grubu
adına son konuşmacı Konya Milletvekili Sayın Hasan Angı.
Sayın Angı, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA HASAN ANGI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Günümüzde
küreselleşmeyle birlikte dünyadaki ticaret hacminin hızla artması ulaşım
sektörünü dünya ekonomisinin en önemli aktörlerinden biri hâline getirmiştir.
Global dünya sisteminin oluşumunda en etkili unsurlardan biri olan havacılık,
bu sistemin sürdürülebilmesinin de en önemli koşulu olarak liderlik, iş
birliği, ortaklık ve eş güdüm çabalarını gerekli kılmaktadır. Dünyada
yaşanmakta olan küreselleşmeye paralel olarak hızla büyüyen havacılık sektörü 2003
yılında Ulaştırma Bakanlığınca başlatılan bölgesel havacılık politikasıyla
ülkemizde de büyük bir gelişim göstermiştir. “Her Türk vatandaşı hayatında en
az bir kez uçağa binecektir.” sözüyle Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından başlatılan bölgesel hava
taşımacılığı politikası Türk sivil havacılık tarihinde bir milat olmuştur. Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğünün 2009 yılı bütçesi 12 milyon 6 bin YTL olarak öngörülmüştür. Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü, 18 Kasım 2005 tarih ve 5431 sayılı Kanun’ Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü bünyesinde, hizmetin mahallinde sunulması amacıyla yoğun iş ve
işlemlerin yürütülmekte olduğu dünya kenti İstanbul’da ve ardından da
Antalya’da temsilcilikler açılmıştır. Buradaki temel amaç, havacılık
faaliyetlerinin yoğun olduğu bu iki ilimizde denetim ve gözetim faaliyetlerini
daha etkin kılmaktır. Öte yandan 2003
yılında başlatılmış olan Bölgesel Havacılık Projesi’yle özel sektörün önündeki
engeller kaldırılmış, bu suretle sivil havacılık sektörü âdeta şaha kalkmış ve
ciddi bir atılım yapmıştır. Projeyi sizlere
uçuş noktalarıyla ifade etmek gerekirse: 2002 yılında sadece Türk Hava Yolları
tarafından 2 merkezden 25 noktaya yapılan uçuşlar bugün 5 hava yoluyla 7
merkezden 43 noktaya gerçekleşmektedir. Çapraz uçuşlara
baktığımızda, Ankara ve İstanbul dışında 5 merkezde 20 havaalanına çapraz
uçuşlar başlatılmıştır. Büyük çoğunluğu ilk kez gerçekleştirilen bu çapraz
uçuşlar Anadolu’nun kalkınması için önemli bir görevi üstlenmiştir. Bu gelişmeler
sonucunda sivil havacılık sektöründe 2002 yılında 50 bin civarında olan
personel sayısı bugün itibarıyla 100 bini aşmış, bu da sektördeki istihdam
seviyesinin yüzde 100 artmış olduğunun göstergesidir. Mevcut hava yolu
işletmelerinin ve hava aracı sayısının süratle artmış olmasıyla bilet
fiyatlarındaki iyileştirmelerden sonra hava yoluyla seyahat yurt sathında
tercih edilir duruma gelmiştir. İç hatlardaki bu artış âdeta patlama etkisi
yaratmış ve tüm hava yolu taşıyıcılarımızı ülkenin belli başlı merkezlerinin
ötesindeki noktalara da uçmaya sevk etmiştir. Sivil havacılık
alanında dünyada yüzde 5 olarak gerçekleşen sektörün büyüme hızı ülkemizde
rekor bir gelişmeyle yüzde 53 olarak gerçekleşmiştir. Büyüme sonucu oluşan
rekabet ortamı sektördeki işletmelerin hizmetlerine yansımış, yolculara yeni
fırsatlar sunulmuş ve hava yoluyla seyahat lüks olmaktan çıkarılarak bir
ihtiyaç hâline getirilmiştir. 2002 yılında 150 adet olan uçak sayısı bugün
itibarıyla yüzde 76 artış göstererek 264’e ulaşmıştır. Koltuk kapasitesi de
buna paralel olarak 2002 yılında 27 bin iken bugün itibarıyla 43 bini aşmıştır.
Bölgesel havacılığın son altı yıllık süreç içerisindeki geldiği nokta: 2002
yılında iç hatlarda 8,5 milyon olan yolcu sayısı Ekim 2008 sonu itibarıyla 30
milyona yaklaşmış, dış hatlarda ise yıl sonunda dünya
genelinde yaşanan ekonomik krize rağmen, 2007 rakamlarını geçmesi
hedeflenmektedir. Sivil havacılık alanındaki gelişmeler taşınan yük miktarında
da kendini göstererek yüzde 131’lik bir artış ortaya konmuş olup, burada da
sürekli ilerlemeler sağlanmış; Türk ekonomisindeki gelişmeyi çok somut anlamda
ifade etmektedir. Ülkemizi kullanan
ve transit geçen hava aracı sayısında da önemli oranda artışlar yaşanmış, 2008
yılı sonunda 1 milyona ulaşan uçak trafiği meydana gelmiş olacaktır. Havacılık
sektöründe dünyada yaşanan hızlı gelişmelere paralel olarak bu alandaki ülkemiz
ihtiyaçlarının giderilmesi ve bu suretle uluslararası platformdaki itibarının
ve rekabet gücünün artırılması hedeflenmiştir. Sivil havacılık alanında en
önemli önceliğimiz, uçuş emniyeti ile havacılık güvenliği alanında Avrupa
Birliği standartlarına ulaşmaktır. Bu iki temel konudan taviz verilmesi
kesinlikle söz konusu değildir, bundan sonra da olmayacaktır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Angı. HASAN ANGI
(Devamla) – Uçuş emniyetinin sağlanmasına yönelik olarak havaalanlarımızın
seyrüsefer hizmetleri denetimi kapsamında tüm meydanlarımızın denetlenmesine
başlanılmıştır. 2007 ve 2008 yılları Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü
denetimlerinde rekor bir artış yaşanarak 2008 yılı Kasım ayı sonu itibarıyla
2.237 adet denetim gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda, hava taşıma
işletmelerimizin faaliyetleri uluslararası standartlara uygun olarak
sürdürülmesi için sürekli denetim ve gözetime tabi tutulmaktadırlar. Bu
faaliyetler sonucunda denetimlere de hız verilerek 16 Aralık 2008 tarihi
itibarıyla 39 adet havaalanı ve 18 adet helikopter iniş kalkış alanı
denetlenmiştir. 2008 yılı ilk on bir ayında 528 SAFA ve 260 SANA denetimi
gerçekleştirilmiş olup yıl sonunda Avrupa üyesi kırk
dört ülke arasında ilk beşte yer almak hedeflenmektedir. Bütün bu özverili
yoğun çalışmaları sebebiyle, Sayın Ulaştırma Bakanımız Binali
Yıldırım başta olmak üzere, sivil havacılık sektöründeki tüm şirketlere, Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü tüm personeline teşekkür ediyor, başarılı
çalışmalarının devamını diliyor, 2009 yılı bütçesinin hem sektöre hem
Bakanlığımıza hem de ülkemize hayırlı olmasını diliyor, heyetinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Angı. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve Demokratik Toplum
Partisi Grubu, sıralarının değişme talebinde bulunmuşlardır ve mutabakata
varmışlardır. Onun için, şimdi görüşmelere Cumhuriyet Halk Partisi Grubundaki
milletvekili arkadaşlarımızın konuşmalarıyla devam edeceğiz. İlk konuşmacı,
İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Sevigen. Sayın Sevigen, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on iki
dakika Sayın Sevigen. CHP GRUBU ADINA
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) – Teşekkür ederim. Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi sevgi, saygıyla selamlıyorum. Türkiye’de 1983
yılında Danışma Meclisinde görüşülmeden sadece oylanarak kabul edilen 2821
sayılı Sendikalar Kanunu ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmeleri Grev ve Lokavt
Kanunu 12 Eylül rejiminin en eski yasaları olarak varlıklarını sürdürmektedir. 1983 yılından
günümüze değin defalarca tadilat geçirmiş bu yasaların tümüyle değiştirilmesi
ise sendikaların sürekli talebi olarak yirmi beş yıldır gündemdedir. Bu yasalar
nedeniyle ülkede her yer yıl uluslararası çalışma örgütlerinin kara listesinde…
Ülkemiz, Uluslararası Çalışma Örgütünün kara listesinde yer almaktadır. Anılan yasaların ILO Sözleşmelerine aykırı bulunan kimi hükümleri
şöyledir: Sendika üyeliği ve istifaların ücretli olarak noterden yapılmak
zorunda olması; sendikada toplu iş sözleşmeleri yetkisinin bakanlık tarafından
belirlenmesi; sendikaların toplu pazarlık hakkına sahip olması için gereken
yüzde 10’luk ülke barajı; iş yerinde toplu pazarlık hakkının elde edilmesi için
gereken 50 artı 1 barajı; grev yasak kapsamının alabildiğine geniş tutulması;
iş kolu sayısının uluslararası normlara göre yüksek tutularak işçilerin
bölünmesine yol açılması; hükûmetin grev erteleme
yetkisini gereğinden fazla kullanarak müdahalede bulunması; grev
uygulamalarında baskı ve kısıtlamaların sürmekte olması. Görüldüğü gibi, Hükûmet ILO standartlarını gerçekleştirmede ve Avrupa
Birliği normlarına uyumda son derece başarısız olmuştur. 12 Eylülün sendikaları
etkisizleştiren yasaları olduğu gibi durmakta ve sendikalar AB ve ILO
standartlarıyla uyuşmayan engellemeler altında giderek toplumsal etkilerini
yitirmişlerdir. 12 Eylül öncesiyle kıyaslandığında büyük güç kaybına
uğramışlardır. Unutulmasın ki, çağdaş dünyada ve demokrasilerde sermaye kadar
emek de önemlidir. Emek örgütleri bu gidişle, sürmekte olan krizin de
etkisiyle, ileride neredeyse kapılarına kilit vuracaklardır. Kamuda her gün
özelleştirmeler nedeniyle güç yitiren sendikalar, özel sektörde de rekabet
gerekçesiyle yok olmaktadır. Böyle giderse, emeğin koruyucusu örgütler olan
sendikalar yok sayılacak. Sendikaların yok olduğu bir demokrasi, bir siyasi
düzen olamaz. Bu, eşyanın tabiatına aykırıdır; bu, tarihin ters yüz
edilmesidir. Sendikaların bu denli yok oluş sürecine girdiği ülkemizde siyasi
partilerin varlıklarını sürdürmeleri zorlaşır. Onun için bir an önce noter
şartı ve sendikal barajlar kaldırılmalı, kamu çalışanlarına Avrupa Birliği
standartlarında olduğu gibi toplu iş sözleşmeleri ve gerekli sendikal haklar
sağlanmalıdır. Gelelim sadede şimdi, bu bizim böyle bir özel düşüncemiz. Sevgili
milletvekili arkadaşlarım, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı -Sayın Bakan da
burada, arkadaşlarım da burada, bütçesini görüşüyoruz- şimdiye kadar gazetelere
en çok çıkan Bakanlık oluyor. Yani bakıyorsunuz, gazetelerin manşetlerinde, bu
Çalışma Bakanlığımız bütün manşetlerde. BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
– Çalışıyor. MEHMET SEVİGEN
(Devamla) – Ama siz de diyorsunuz ki: Çok çalışıyor, çok başarılı, tabii ki
yaptığı işlerden dolayı manşetlere çıkacak. Ama Sayın Çalışma Bakanlığımızın
bütün manşetleri şöyle elimde, ya işçiyi döverken ya da yaptığı görevini
yapamamaktan kaynaklanan uygulamalardan kaynaklanıyor. Çalışma Bakanlığının
görevleri nelerdir Sayın Bakanım? Gidip iş yerlerini denetlemek, orada olacak
kazaları önlemek, oradaki sendikalı işçiler var mıdır, yok mudur onları kontrol
etmek, bu iş yerleri nasıl çalışıyor, kimlerle çalışıyor, bu iş yerleri hangi
şartlarda çalışıyor, işçi sağlığı, işveren sağlığını, onların arasındaki uyumu
denetlemek değil midir, bunlara hakemlik yapmak değil midir? Allah aşkına size
soruyorum: Siz bunun hangisini yaptınız? Tuzla’da bu kadar insanlar öldü, bir
kere gittiniz de o Tuzla’daki insanlara çare mi buldunuz? Şimdi hepsi çıkıyor,
sokaklara dökülüyor. Rahat mısınız? MEHMET TUNÇAK
(Bursa) – Kaç kere gitti Sayın Milletvekili. ÖZLEM PİLTANOĞLU
TÜRKÖNE (İstanbul) – Kaç defa gitti, kaç defa. MEHMET SEVİGEN
(Devamla) – Bırakın bir dakika arkadaşlarım, bir dakika müsaade edin. Her şey olduktan…
Burada on defa konuştuk, gündem dışı konuşmalar yapıldı, Meclis araştırmaları
verildi… ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Mehmet Bey, gitti. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen dinleyelim. MEHMET SEVİGEN
(Devamla) – …Çalışma Bakanı burada yoktu onun yerine Sevgili Ulaştırma
Bakanımız vardı. Ben burada, hatta, Ulaştırma Bakanına
dedim ki: Keşke Çalışma Bakanı burada olsaydı da ben onun gözlerine baka baka, o insanların… Niye önlem almadınız diye söyleseydim. Sevgili
arkadaşlarım, onu bırakıyoruz, şu 1 Mayısta olan olaylara bakın Allah aşkına.
Çalışma Bakanlığı… 1 Mayısı yaşıyoruz… İnsanlar sadece, hakkı, Taksim’de gidip
bir eylem yapalım diyorlar. Ya, sadece düşüncemizi… Mitingimizi yapalım, bayram
yapalım, halay çekelim… İşçinin sadece bir ricası, sendikaların, ortak
sendikaların -bir kısım sendika, bir kısım arkadaşlarım katılmayabilir- ama
Başbakan onlara “ayaktakımı” diyor Sevgili Bakanım. Sevgili arkadaşlarım, şu
manşeti görüyor musunuz? “Ayaktakımı” diyor Başbakan, Çalışma Bakanlığının
içinde bulunduğu Hükûmet. Şimdi, merak
ediyorum, gerçekten siz bu işçilere gittiğiniz zaman Bursa’da dün yuhalandınız
mı? İşçiler sizi… Kendi bölgesine giden bir Çalışma Bakanı eğer bu işçilerine
sahip çıkmadığı zaman böyle şeyler de olur. Siyaset adamı için en ağır laf
budur. Sevgili arkadaşlarımız, gittiğiniz bölgede, yapmadığınız, işinizi,
görevinizi yapmadığınız zaman istifa edersiniz çünkü sizin döneminizde her gün
ihmalinizden dolayı insanlar ölüyorlar Sevgili Bakanım. Bu, Başbakanlığın,
Devlet Denetleme Kurulunun raporunda da var. Davutpaşa’da eğer önlem
alabilseydiniz, o iş kollarına, oradaki kot yıkamalarıyla ilgili o iş
yerlerinin orada olduğunu, oradaki tiner çalışanlarının, oradaki çatapatçıların
orada olduğunu görseydiniz, eğer onlara müdahale etseydiniz o Davutpaşa’daki 23
kişi ölmezdi Sayın Bakan. Oturuyorsunuz bu koltukta. Samimi olarak söylüyorum,
inanın, samimi olarak söylüyorum, dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun eğer
kendi çalıştığı iş kolunda ihmalden dolayı, kendi yöneticilerinin, kendi
arkadaşlarının ihmalinden dolayı, kim olursa olsun, 1 kişi, 2 kişi dahi öldüğü
zaman o bakan orada istifa eder, yerinde oturmaz. Ama bizde böyle bir duygu yok
sevgili arkadaşlarım. Bizde böyle bir olay var mı? Bizde böyle bir durum var
mı? Bizim için önemli değil çünkü insan ölüsü bizim için çok kıymetli değil.
Her gün insanlarımız ölüyorlar. Şu madenlerde ölen… Kaç tane maden var böyle
izinsiz çalışan Sayın Bakan? Maden sayısını biliyor musunuz? Ben, buradan
sizden rica ediyorum. Buraya geldiğiniz zaman… Bu yer altında çalışan
madenlerde, kaç tane izinsiz maden çalışıyor ve şimdiye kadar bu madenlerde kaç
tane işçi ölmüştür Sayın Bakanım? Bunları bilmeden, bunları kontrol etmeden,
bunları gözlemeden, bunları izlemeden nasıl bakanlık yapacaksınız sevgili
arkadaşlarım? Bakanlık yapmak zor. Çok kısa süre
olduğu için sürekli böyle konudan konuya geçerek söylüyorum. Şu Tekel
işçilerine bakın Allah aşkına… Haklarını korumak için çaba sarf ettiler,
Ankara’ya yürüyüş yaptılar Sayın Bakanım. O Tekel işçisini polis zoruyla burada
dövdürdünüz, insanları yerlerde sürüklettiniz; ağzı burnu kırıldı insanların,
perişan oldular. Orada yatan işçi de Samsunlu bir arkadaşım, cebinden Türk
Bayrağı çıkartıyor, diyor ki: “Sayın Milletvekilim, benim oğlumun adı Recep
Tayyip.” Samimi olarak söylüyorum ve şunu merak ediyorum: O kadar iş vermiş
insanlar, size oy vermiş, sizin patronunuz onlar; sizin burada oturduğunuz
imkânı sağlıyor onlar. Siz buradan maaş alıyorsanız, siz burada oturuyorsanız,
bu ülkede bakanlık ve milletvekilliği yapıyorsanız, o dövdüğünüz adam sayesinde
yapıyorsunuz Sayın Bakanım, sizin patronunuz o. Özür dilediniz mi? Arattırıp
telefonla hatırını sordunuz mu? Yok, çünkü sizin için insan önemli değil. MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Niye Genel Kurula hitap edilmiyor da Sayın Bakana hitap ediliyor?
Genel Kurul burada. MEHMET SEVİGEN
(Devamla) – Sana da hitap ederim arkadaş. İstiyorsan, konuşuruz. Sana da
konuşurum, sana da konuşurum. Doğru söylüyorsun ama bu işin muhatabı… MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Gidersin, konuşursun… BAŞKAN – Sayın
Hıdır, lütfen… MEHMET SEVİGEN
(Devamla) – Sevgili arkadaşlarım, canım hemşehrilerim,
bakın, siz milletvekillerisiniz. Sizin yüreğinizin kanaması
lazım. Burada sen bana laf atacağına diyeceksin ki: “Mehmet Bey, sen
haklı söylüyorsun. Biz, Sayın Bakana bunun hesabını sorarız. Sayın Bakana,
geldiği zaman biz de bunun hesabını sorarız.” Çünkü milletvekilisiniz,
gittiğiniz yörede, sizde emekle, işçiyle çalışan fabrikalar yok mu? Son dönemde
kapanan fabrikalar yok mu? Merak ediyorum, şu Sigortanın, işçinin, emekçinin,
memurun alın teri olan sigorta hastanelerini hep sattınız, kimlere sattınız
bunları, Sayın Bakanım? Bu kadar arsaları vardı Sigortanın. Bu arsaları kimlere
sattınız? Çok merak ediyorum şu Sigortanın arsalarını. MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok. MEHMET SEVİGEN
(Devamla) – Size soruyorum. Kimlere sattınız, neye sattınız? SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Hepsi bizde, bizde. MEHMET SEVİGEN
(Devamla) – Burada soracağız arkadaşlar. Burada konuşmazsak nerede konuşacağız
canım hemşehrilerim? Sevgili
milletvekilleri, laf atarak, konuşarak, kavga ederek bu işler olmaz. Bu işler
olmaz. Bu işleri, çıkarsınız, bundan sonraki Adalet ve Kalkınma Partisinin
yönetici çıkar “Arkadaş, sizin yaptığınız Mehmet Bey, yanlış söylüyorsunuz,
bunlar çok doğru şeyler değil, bizim Bakanımız çok çalışkan, çok başarılı,
bizim Bakanımız bu Hükûmete çok hizmet etti.”
dersiniz, översiniz, ben de başka bir şey söylerim. MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Sosyal Güvenlik Yasası’nı niye çıkarmadınız? MEHMET SEVİGEN
(Devamla) – Ben bu Hükûmetin döneminde şimdiye kadar
işçilerimizin katledildiğini, dövüldüğünü, sövüldüğünü, işlerinden atıldığını,
iş yerlerinin kapatıldığını, sendikalaşmanın önünde binlerce zorluk
çıkartıldığını söylemeye çalışıyorum. Bu Çalışma Bakanlığı çalışan
insanlarımıza sahip çıkmamıştır. Bunu haykırıyorum, bunu söylüyorum, bunu
söylemeye de devam edeceğim. Bunu nerede söyleyeceğim? (CHP sıralarından
alkışlar) MEHMET TUNÇAK
(Bursa) – Yanlış söylüyorsun! MEHMET SEVİGEN
(Devamla) – Biz bir aile değil miyiz? Biz, bunu burada söylemeyeceğiz de nerede
söyleyeceğiz canım hemşehrilerim? Faruk Çelik,
Sevgili, Sayın Bakanım, Türkiye’de 20 milyonun üstünde çalışan var. Canım hemşehrim, sevgili milletvekilleri, yine Bakana dönüyorum,
hitap ediyorum. 20 milyonun üzerinde çalışan işçi var. İnanın, üç tane
konfederasyon dahil, üç tane konfederasyonun toplam
çalışan işçisi 600 bin. Geri kalan bu insanlar ne yapacaklar? Hep kayıt dışı.
Alın bir kenara koyun. Anayasa’mızın 51, 90’ıncı maddeleri, Sendikalar
Kanunu’nun 30’uncu, 31’inci maddeleri özgürlük, sendikalaşmanın, örgütlenmenin
önündeki imkânları açmıştır. Bu, Avrupa Birliğiyle, ILO sözleşmeleriyle de uyum
içindedir. Eğer bunları yapmadığınız zaman, bunları yapmayan insanları Türk
Ceza Kanunu’nun 118’iyle hapisle bile yargıladılar sevgili arkadaşlarım. Biz
bunları göz ardı ediyoruz. Bakın,
Susurluk’ta Yörsan işçileri var. Bilin diye söylüyorum.
Yörsan işçileri… 300 tane işçi çalışıyor orada. Onlar
sırf sendikaya kayıt olmak için müracaat ettiler. Bunlar kaç aydır biliyor
musunuz, belki de kaç yıldır, o insanlar orada, daha grevleri devam ediyor.
Bunlardan haberiniz var mı Sayın Bakanım? Susurluk’taki Yörsan
işçilerinden haberiniz var mı? Bu 300 tane işçi -hâlâ olduğu gibi- yıllardır o
yerlerinde duruyorlar. Yani bir işçi sendikalaşmaya başladığı zaman bir iş
yerinde, hemen onu engellemeye çalışıyorsunuz, ya onu içeri attırıyorsunuz ya
da onları susturup çoğunu iş yerlerinde görevden alıyorsunuz Sayın Bakanım. Emekliler
hakkında bilginiz var mı Sayın Bakanım, emekliler hakkında? Emekliler
sürünüyor. Bakın, samimi olarak söylüyorum, sevgili arkadaşlarım, sevgili
milletvekilleri; ekmek kuyruklarında ölen emeklilerimiz var. “Mezarda
emeklilik” diye bir yasa çıkardınız. Yıllardan beri geliyor yasalarınız. Şimdi,
mesela dört ay çalışacak işçi, nasıl emekli olacak? Aileler birbirine girdi,
sekiz yaşındaki, yedi yaşındaki, on yaşındaki çocukları sigortalı yapmak için,
yollara düştüler. Bir tanesi de manşet… Sizin bürokratlarınızdan bir tanesinin
de ismi var, doğrudur yanlıştır bilemiyorum. Siz “araştırma” dediniz, sayın
bürokrat yalanladı onları. 80 bin ölüye
emekli maaşı verildi uzun süredir. Bunlardan haberiniz var mı? Bunlar nereye
gidiyor? Nasıl engelleyemiyorsunuz bunları? Bu nasıl çalışmadır Sayın Bakanım?
Yani siz geliyorsunuz, altı yıldır siz yönetiyorsunuz bunu. Sayın Bakan bir
buçuk yıldır yönetiyor, on yıla yakındır milletvekili ama. Ama bundan önce de
Çalışma Bakanı Adalet ve Kalkınma Partisinin Hükûmetinin
içinde değil miydi sevgili arkadaşlarım? Bu kadar insana bu devletin, yetimin
hakkı, fakirin fukaranın hakkı eğer böyle bir yanlışlıkla verildiyse bunun
hesabını kim verecek? Burada oturan milletvekilleri mi verecek, yoksa burada
Sayın Bakan ve bürokratlar mı verecek sevgili arkadaşlarım? Bunun hesabını da
biz mi verelim? Bunun da hesabını biz verelim isterseniz. OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Muhalefet verecek muhalefet! MEHMET SEVİGEN (Devamla)
– Doğru söylüyorsun, çıkalım diyelim ki: “Yaptığınız her şeyin hesabını biz
verelim.” Bakın, sevgili
arkadaşlarım, Çalışma Bakanlığımızın denetlememesinden dolayı, yani gidip o iş
yerlerini… Bu kaza olan var ya… Mesela özel önlem alınmadığı için günde 1-2
kişinin öldüğü bu iş yerlerinin… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Sevigen. MEHMET SEVİGEN
(Devamla) – Hemen bitiriyorum Sayın Başkanım. …denetlenmemesinden dolayı devlet 20 milyar
zarara uğruyor biliyor musunuz? 20 milyar!... Çünkü
her gün 1-2 kişi ya ölüyor ya sakat kalıyor. Davutpaşa’daki patlamayı
biliyorsunuz, 23 kişi öldü orada. Biraz önce de söyledim, çoğu sigortalı değil.
Her gün yalvarıyor orada ölen çocuklardan bir tanesinin babası, “2 tane yetim
yavrum kaldı, oğlumu sigortalı yaptıramıyorum.” diyor, feryat ediyor, bas bas bağırıyor. Bunlardan haberiniz var mı? Bu 20 milyar
zararı nasıl ödeyeceğiz? Sakat kalıyorlar, sakatlanıyorlar, işte hastane
masrafları, ölümlerde bağlanan aylıklar, bunların hepsi devleti 20 milyar
zarara sokuyor sevgili hemşehrilerim. Yani kısacası
sevgili arkadaşlarım, birbirimize ne kadar böyle karşılıklı laf atsak bile,
milletvekili olarak bizim görevimiz yapılan yanlışlıkları burada millete
anlatmak, hatırlatmaktır, Sayın Bakanın da, buraya gelen sayın yöneticilerin de
bunun önlemini alması, bir daha bu yanlışlıkların yapılmaması üzerine millet
adına bizlere söz vermesidir, biz bunu istiyoruz. Beni dinlediğiniz
için hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. Çalışma Bakanlığı
bütçemiz hayırlı olsun. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Sevigen. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Denizli Milletvekili Sayın Ali Rıza Ertemür. Sayın Ertemür, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz sekiz
dakika Sayın Ertemür. CHP GRUBU ADINA
ALİ RIZA ERTEMÜR (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı bütçesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri
ve ekranları başında bizleri izlemekte olan vatandaşlarımızı şahsım ve grubum
adına saygılarımla selamlıyorum. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı gerek bütçesinin büyüklüğü gerekse Bakanlığa bağlı
kuruluşların vermiş olduğu hizmet ağının genişliği nedeniyle toplumumuzun
tamamını ilgilendiren bir bakanlığımızdır. Bu Bakanlığımıza bağlı olan
kuruluşlardan biri de Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığıdır. Uluslararası
alanda saygın ve güçlü bir ülke olmak, sağlıklı, istikrarlı ve güven veren bir
ekonomiye sahip olmaktan geçer. Güçlü bir ekonominin en önemli dinamiği
yetişmiş iş gücü ve beşerî sermayedir, insana ve eğitime verilen değerdir. Bugün ülkemizde
iş piyasasının temel sorunlarının başında mesleki eğitimde yaşanan sorunlar gelmektedir.
Ülkemizde iş gücünün iki temel sorunu vardır: Bunlardan ilki mesleki eğitim
düzeyinin düşük olması, ikincisi ise istihdamdaki iş gücünün nitelik itibarıyla
iş piyasasının ihtiyaçlarını karşılama konusunda yetersiz kalmasıdır. Avrupa
Birliğiyle uyum sürecinde öne çıkan konulardan biri de istihdamın niteliği ve
istihdam politikalarıdır. Ülkemizde
istihdam edilen nüfusun eğitim durumuna bakıldığında, lise düzeyinde ve altında
eğitim alanların oranının yüzde 70’ler düzeyinde olduğu görülür. Bu tablo,
işsizlikle birlikte vasıflı iş gücü konusunda da sıkıntı olduğunu ve kalifiye
iş gücü ihtiyacı ile istihdam sorununun bir arada yaşandığını göstermektedir. Değerli
milletvekilleri, bu oran, ülkemizde iş gücü eğitim düzeyinin ne kadar düşük
olduğunu göstermektedir. Gerek dünyayla gerekse Avrupa Birliği ülkeleriyle
rekabet açısından büyük bir dezavantaj oluşturan bu tablo, bir an önce yaygın
eğitim politikalarıyla düzeltilmelidir. Mesleki Yeterlilik Kurumu daha etkin ve
etkili bir şekilde hareket ederek çalışma hayatımız için çok önemli olan
mesleki standartlarını ortaya koymalı ve ulusal yeterlilik sistemini kurmalı ve
işletmelidir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir diğer konu da, işsizlik Sigortası Fonu’nun içler
acısı durumudur. Bilindiği gibi, bu Fon’umuz işsizlikle mücadele ve iş gücünün
eğitimi amacıyla kurulmuştur. Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar
İşsizlik Sigortası Fonu’nun toplam geliri yaklaşık 41 milyar YTL’dir. İşsizlik
Sigortasının uygulanmaya başlandığı Mart 2002 tarihinden 31/11/2008
tarihine kadar Fon’dan yararlanmak için 1 milyon 395 bin 855 kişi başvuruda
bulunmuş, bunlardan 1 milyon 240 bin 576 kişi işsizlik ödeneği almaya hak
kazanmıştır. Hak kazananlara yaklaşık olarak 1,7 milyar YTL ödeme yapılmıştır.
Bu rakamlardan da anlaşıldığı gibi, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan bugüne kadar
işsiz kalanlara ödenen kaynak Fon’da toplanan paranın yaklaşık yüzde 5’idir.
Geri kalan yüzde 95’inin ise nerede ve hangi amaçla kullanıldığı belli
değildir. Fon’da biriken bu kaynak, işsizlikle mücadele ve iş gücünün eğitimine
harcanmalıdır. Bugün, Türkiye’de resmî verilere göre 2 milyon 439 bin işsiz
vardır. Oysa, gerçek işsiz sayısı 5 milyondur. Bu da
işsizlik oranının yüzde 18 dolaylarında olduğunu göstermektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; büyük bir hızla gelişen teknolojiye, toplumun değişen
ihtiyaçlarına, ekonominin iş gücü talebine uygun yetişmiş eleman ihtiyacı için
etkin ve geçerliliği olan mesleki eğitim politikalarının oluşturulması şarttır.
Bütçesini
görüşmekte olduğumuz Bakanlığın görev ve yetki, sorumlulukları da dikkate
alındığında, uzun süren, ekonomik piyasaları etkileyen ekonomik durgunluk ve
küresel krizin neden olduğu olumsuzluklara ilişkin bir değerlendirme yapmak
gerekirse Hükûmetin son yıllarda açıkladığı büyüme
rakamlarına rağmen, üretim ve işsizlikte durum giderek vahim hâl almaktadır. AKP İktidarında
istihdam yaratmayan bir büyüme politikası izlenmiştir. Hükûmet,
yabancı sermayeyi cazip kılmak amacıyla yüksek faiz, düşük kur politikası
izlemiş, bu politika neticesinde yurt dışından ara mal ithalatı büyük ölçüde
artmıştır. Bu süreç KOBİ’leri son derece olumsuz yönde etkilemiş, KOBİ’ler
istihdam yaratmak için işçi çıkarma yoluna gitmişlerdir. Yanlış politikalar
nedeniyle piyasalarda uzunca bir süredir yaşanmakta olan durgunlukla birleşen
küresel kriz piyasalarda âdeta bir deprem etkisi yaratmıştır. Daha birkaç ay
öncesine kadar büyüme ve ihracat rekorlarıyla övünen sayın bakanlar her nedense
son yetmiş yılın en büyük borçlanma rekorunu, tarihimizin en büyük cari
açığını, kriz açıklamalarında olduğu gibi, teğet geçmişlerdir. Devletin yetmiş
yıllık birikimlerini tek tek satarak ekonomiyi ayakta
tutmaya çalışan AKP İktidarı, şimdi çareyi tekrar IMF’nin kapısında
aramaktadır. IMF’nin yazacağı bu acı reçete ne kapanan iş yerlerinin açılmasını
sağlayacak ne üretimi artıracak ne de işsizliği önleyecektir. Bu reçete, seçim
öncesinde iktidarı rahatlatmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Bu acı reçete,
yerel seçimler sonrasında halkımıza zam, vergi artışı ve işsizlik olarak geri
dönecektir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hükûmet, kriz konusunda
yaptığı açıklamalarda ve değerlendirmelerde her konuda olduğu gibi yine
yanılmıştır. Hükûmet, yaşanan krizi inşallahla, maşallahla geçirmeye çalışıyor. Bu büyük krizin
ülkemize teğet geçeceğini söyleyen Başbakan, çaresizlik içinde şimdi de IMF’yle
masaya oturmaya çalışıyor. IMF’ye ümüğümüzü sıktırmayacağını söyleyen Başbakana
acaba kim inanır? İşsiz kalan insanlarımız mı? Kapısına kilit vuran sanayicimiz
mi? Kışın ortasında evine doğal gaz alamayan, elektriğini, telefonunu
ödeyemeyen emeklimiz mi? BAĞ-KUR primini dahi ödeyemeyen esnafımız mı? Yoksa
tarlasına tohum ve gübre atamayan çiftçimiz mi? Yoksa,
yüzde 4 maaş artışını reva gördüğünüz memurlarımız mı? Sayın Başbakan, artık,
reel sektörün umutla beklediği ve geçiştirdiğiniz şu paketi bir açıklayın da bu
paketin içinden ne çıkacak, bu paket kaç kişinin dermanı olacak, bir görelim.
IMF’yle yapılacak anlaşmanın satır aralarında saklanan gerçekler nelerdir? Bu
acı fatura kimlerin canını yakacaktır? Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ekonomi gemisi, devletin bel kemiği niteliğindeki
stratejik kurumları, kâr eden KİT’leri satarak yürümez. Yoksullukla mücadele,
kömür dağıtarak, gıda paketi dağıtarak, sadaka toplumu yaratarak yapılmaz.
İnsanlarımıza iş verin, üretimi artırıcı tedbirler alın, sanayiyi, tarımı
yeniden canlandırın. Ülkenin doğal kaynaklarını etkin bir şekilde işletin.
Dünya ölçeğinde rekabet gücü olan başta tekstil sektörü olmak üzere reel
sektöre destek sağlayın. Doğru dürüst işlerliği olan bir teşvik politikası
uygulayın. Çözüm başka yerde değil, tek çözüm vardır, o da çiftçiyi, köylüyü,
sanayiciyi yeniden üretir duruma getirmektir, esnafı yeniden ayağa
kaldırmaktır. Çözüm, yoksulluk hatta açlık sınırının altında yaşayan memura,
emekliye, işçiye, dul ve yetimlere hak ettiği ücreti vermekten geçmektedir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun. ALİ RIZA ERTEMÜR
(Devamla) – AKP, yolsuzlukları bitireceği, yoksulluğa son vereceği ve milletvekili
dokunulmazlığını kaldıracağı sözünü vererek iktidara geldi. Yaşanan olaylar
gösteriyor ki AKP İktidarı, bırakın yolsuzlukla mücadele etmeyi, hem yerel
yönetimlerde hem de merkezî yönetimlerde yolsuzluk bataklığına saplanmıştır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; perşembenin gelişi çarşambadan belli olur. Acil önlem
ve tedbir alınmaması durumunda 2009 yılı, her alanda zor geçeceği bir yıl
olacaktır. 2009 bütçesinin
insanlığımıza ve ülkemize hayırlı olmasını diler, hepinizi saygıyla selamlarım.
(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Ertemür, teşekkür ediyorum. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı, İstanbul Milletvekili Sayın Çetin Soysal.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Ulaştırma Bakanlığı üzerinde söz almış
bulunmaktayım ve elbette ki kısa zamanı en iyi şekilde değerlendirmeye
çalışacağım. Az önce
arkadaşımız söyledi, Ulaştırma Bakanlığı kendisine bağlı tersanelerle ilgili
bugüne kadar hiçbir çalışma yapmamıştır. 2,5 milyar dolarlık bir katma değeri
olan, 40 binin üzerinde çalışanı olan, ne yazık ki son zamanlarda 115 kişinin
ölümüyle sonuçlanan, gerek kazalarla… Ki kendi sektörüyle ilgili olmasına rağmen
bu konuda üç maymunu oynamıştır. Ama öte yandan ne yapmıştır? Ben adını koydum:
Ulaştırma Bakanlığı ne yazık ki “bulaştırma bakanlığı” olmuştur. O kadar çok
şeye bulaşmıştır ki! Bunları sizlere örnekleriyle vermeye çalışacağım. Değerli
arkadaşlarım, biliyorsunuz, bir gemi batmıştı: Hayat-N gemisi. 5 kişi ölmüştü
ve orada, o geminin batışında ne yazık ki bir ayrıcalık olduğuna tanık olduk. 5
kişinin ölümüyle sonuçlanan o kazada bir yük gemisi olan Hayat-N gemisine bir
ayrıcalık tanınmıştır. Nasıl tanınmıştır? 24/8/2007
tarihli ve 28210 sayılı Denizcilik Müsteşarlığı Yönergesi’ne göre. Yani
yönergeyle yönetmelik delinerek, geminin alınmasından üç ay sonra çıkarılan
“…yük gemilerinin, yolcu gemilerinin sahip olması gereken güvenlik koşullarının
önemli bir bölümünden muaf hâle getirilmesi…” Bu bir tesadüf olamaz. Burada bir
ayrıcalık vardır. Hayat-N gemisine tanınan ayrıcalık ne yazık ki ölümle
sonuçlanmıştır. Buna göz yumulmasının nedeni, biraz sonra anlatacağım
örneklerle ortaya çıkacaktır. Örneğin Atlas 1 ve Hayat-N gemilerinin Haydarpaşa
Gümrük Limanlarına yasalara aykırı olarak demirlenmesi bile çok ciddi bir
ayrıcalık olduğunu gösteriyor. Ne yazık ki Bakanın güvenilirliği ve
inandırıcılığı da bu noktada kalmamıştır. Şimdi, değerli
arkadaşlarım, Hayat-N gemisiyle ilgili kendi yapmış olduğu, gazetelere vermiş
olduğu tekziplerde görüldüğü gibi… Kendisi Sayın Bakanın tekzip etti. “Bu
geminin sahibi olan Gayret Denizcilikle, Marmara-N ile ve Serhat Feribotla
yakından uzaktan ilgim yoktur. Burada çalışmadım, burada görev almadım, burada
genel müdürlük görevinde bulunmadım.” diyen ve bunları da gazetelere tekzip
ettiren Sayın Bakan ne yazık ki doğru konuşmamıştır, burada dürüst
davranmamıştır. Gayret Denizcilik Hayat-N gemisinin sahibi olan kişilerle
aynıdır. Burada tekzip ettirdiğine aykırı davranmıştır ve Gayret Denizcilikten
ne yazık ki 2000-2002 senesi arasında maaş almıştır. Herhâlde orada odacı
olarak görev yapmamıştır, muhtemelen orada bir yönetici olmuştur. Aynı zamanda İGDAŞ’ta görev yapmıştır. Her iki görevi bir arada
götürmüştür. 2002’deki seçimlere kadar yani milletvekili seçilene kadar iki
yıllık süre içerisinde burada görev yapmıştır. Peki, mademki
burada bu görevi yaptınız -burada belgeleriyle açıkladık- niçin Gayret
Denizcilikle ve onun sahipleri olan ve üstelik de Deniz Feneri davasının
dokuzuncu ve yüz beşinci sayfalarında yargılanan kişilerle hiçbir ilişkim
yoktur tekzibini verdiniz? Niçin böyle bir yalan söylemeye ihtiyaç duydunuz?
Bunu anlamakta zorluk çekmiyoruz, çünkü sizin buradaki ilişkileriniz açık, net
ortadadır. Bunu görmemezlikten gelemeyiz. Yani, Hayat-N gemisinin batışı saadet
zincirinin Susurluk’u olmuştur. Bununla ilgili Meclis araştırması verdik. Şayet
bu konuda kendinize ve yüreğinize güveniyorsanız gelin, bu konuyu inceleyelim, araştıralım
ve bunun da peşini bırakmayacağımızı burada ifade etmek istiyorum. Çünkü
buranın içine girdiğimiz zaman bütün denizcilik yönetmelikleri, uluslararası
denizcilik sözleşmelerine aykırılığı göreceksiniz. Sizin çıkarmış olduğunuz
denizcilik yönetmeliğine aykırılık göreceksiniz ve ölümle sonuçlanan bu kazanın
nasıl bir ayrıcalık içerisinde yapıldığına tanık olacaksınız. Değerli
arkadaşlarım, tabii ben bu konuya çok daha fazla değinmek istiyorum ama bunları
önümüzdeki süreçte tartışmaya devam edeceğiz ama bunların dışında da yaşananlar
var. En çok övündüğünüz nedir? Tren yolları değil mi? Tren yollarıyla
alabildiğine bir övünç duyuyorsunuz. Tren yollarını geliştirdiğinizi ifade
ediyorsunuz. Ne yazık ki tren yolları İstanbul-Ankara arası… Elbette ki ben demiryollarını
çok önemsiyorum. Demiryolları, o sizin ortaya atmış olduğunuz duble yollarından çok daha önemlidir. Kazayı en aza
indirecek, yok sayacak koşulları yaratmak demiryollarıyla mümkündür, trafik
kazaları açısından söylüyorum. Şimdi
baktığımızda 6 milyar dolarlık bir bütçe ayrıldı ve bu paranın çok önemli
bölümü kullanıldı ama ortada hiçbir şey yok, hiçbir şey yok. YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Marmaray… ÇETİN SOYSAL
(Devamla) – Marmaray da tarihî kültürel mirasa nasıl
ihanet ettiğinizin açık belgesidir. Onları da konuşuruz ayrıca. Şimdi, bakınız,
İstanbul-Ankara arası en çok ulaşımın olduğu bölge ve bu bölgede ne yazık ki
Eskişehir’le yetinmek zorunda kalınmıştır, Eskişehir-Ankara arasına razı
olunmuştur, Ankara-Konya arasına razı olunmuştur. 2002
senesinden bu yana demir yollarıyla ilgili Sayın Başbakanın bu bütçe
konuşmasında da her bütçe konuşmasında da övünerek anlattıkları yatırımların
aslında hiçbir şekilde gerçekleşmediğini, yaşama geçmediğini, güdük kaldığını,
zayıf kaldığını ve orada 6 milyar dolarlık harcamanın aslında 8.000
kilometrelik bir demir yolu ağıyla özdeşleştiğini söylemek lazım, 8.000
kilometrelik bir demir yolu. Bugün Türkiye’de Değerli
arkadaşlarım, bir başka konu Siemens, dünya çapında
rüşvet vermekle suçlanan Siemens şirketleriyle ilgili
gelişmeler. Pek çok ülkede soruşturmalar başlatıldı, yargılama aşamasına
geçildi. Bizde ise hâlâ atılmış bir adım yok. Şimdi, bu gelişmeler yaşanırken
burada dikkat çekici bir gelişme yaşanıyor. Bu şirketin telekomünikasyon
bölümünün eski Finans Müdürü Michael Kutschenreuter,
şirkette yaşanan rüşvet skandalıyla ilgili olarak savcılığa açıklamalarda
bulunuyor. Bu bir itirafnamedir. Bu, aslında burada Türkiye’yle ilgili olarak
da çalışmalarda bulunuyor. Siemens şirketinde
rüşvetleri dağıtan kişi olan Tonio Arcaini’ye üst düzey görüşmelerde bulunmak için yetki
verdirdiğini söylüyor ve Ankara’da bir ihale öncesi ne yazık ki Bakanla
görüştüğünü ifade ediyor, ihale bedelinin yüzde 2’sini de Bakanla anlaştığını
söylüyor. Bununla ilgili ne yazık ki kamuoyumuz yeterince tartışma yapmamıştır,
bununla ilgili yeterince değerlendirme yapmamıştır. Her gün -ki Siemens biliyorsunuz Amerika’da mahkûm oldu- dünyanın
birçok ülkesinde açılan davalar var. Ne yazık ki Türkiye’de üç maymunu
oynuyoruz. Bu ilişkiler yok ise niçin dava açılmıyor? Bu ilişkiler yok ise
niçin Siemens’in üzerine gidilmiyor? Bu ilişkiler yok
ise gelin bununla ilgili ciddi bir Meclis araştırması yapıp bu konunun üzerinde
de ciddi bir değerlendirme yapmaktan kaçmayın, oturalım, konuşalım. Tabii, vaktimi
kullanmaya çalışıyorum ama görünen o ki, Ulaştırma Bakanlığı, az önce dediğim
gibi “bulaştırma bakanlığı” olmuştur. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Soysal, buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız. ÇETİN SOYSAL
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, 14 Eylülde batan Hayat-N gemisi, Siemens şirketi, demir yollarına ayrılan kaynağın ne
yapıldığı, Tuzla’da yaşanan ölümler -115 kardeşimiz orada öldü ve sektörle
ilgili yapılan hiçbir çalışma yok- Isparta’daki uçak kazasında hayatını
yitirenler, 2008 Ocak ayında Kütahya’da yaşanan tren kazası ve burada
sayamayacağım kadar… Hızlı trenin hayata geçmesiyle İstanbul-Ankara arasında
işleyen demir yolundaki kazalar. Burada daha sayamayacağım birçok kazanın
nedenini gördüğümüz zaman, kan ve göz yaşının
Ulaştırma Bakanlığına nasıl bulaştığını söylemek mümkün. Şimdi, ben burada
Sayın Bakana çağrıda bulunuyorum: “Çok çalışıyoruz, yatırımlar yapıyoruz.”
diyorsunuz. Eğer kendinize güveniyorsanız, gelin bunları masaya yatıralım,
hepsini inceleyelim. Buna Hayat-N’den de başlarız, Siemens’i de konuşuruz, demir yollarını da konuşuruz ve
bununla ilgili vermiş olduğumuz araştırma önergesine AKP milletvekillerini de
sahip çıkmaya davet ediyorum. Gelin, inceleyelim araştıralım. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ÇETİN SOYSAL
(Devamla) - Yüreğiniz varsa, kendinize güveniyorsanız, bu “bulaştırma
bakanlığı” olmamış diyorsanız, burada saadet zincirinin Susurluk’u değil
diyorsanız, gelin hep beraber inceleyelim, araştıralım. Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Soysal. LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Zambiya gözüyle bakıyorsunuz. Hayallerini anlatıyorsun, hayallerini…
Bunlar hayallerinin ötesinde işler. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Sana öyle geliyor. Sen sırça köşkten bakıyorsun, yaşayarak
bakmıyorsun. Yaşayarak baktığın zaman böyle olmadığını anlayacaksın. BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Artvin Milletvekili Sayın Metin Arifağaoğlu. Buyurun Sayın Arifağaoğlu… LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Sen Zambiya’dan bakıyorsun, Zambiya’dan… ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Hayır, ben Zambiya’dan bakmıyorum. Ben Türkiye’nin gerçeğini
izliyorum. LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Ulaştırma hayalleri gerçekleştiriyor, hayalleri… ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Sana öyle geliyor. Bir sırça köşkten, bir halkın arasından
baktığın zaman öyle olmadığını göreceksin. LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Biz köylü çocuğuyuz, köylü çocuğu… Sizin gibi Boğaz’da yaşamıyoruz. BAŞKAN – Lütfi
Bey, lütfen karşılıklı konuşmayalım. Buyurun Sayın Arifağaoğlu. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Karayolları
Genel Müdürlüğünün 2009 yılı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
ve izleyenleri saygıyla selamlıyorum. Karayolları Genel
Müdürlüğü ağı içinde 64 bin kilometre yol bulunmaktadır. 64 bin kilometre yol
yaklaşık, dünya çevresinin 1,5 katıdır. 64 bin kilometrelik yolun 9.500
kilometresi bitümlü sıcak karışımlı kaplamadır. 51 bin kilometrelik kısmı sathi
kaplama ve 3.500 kilometrelik kısmı da stabilize ve
toprak yol olarak hizmet vermektedir. Biliyorsunuz sathi
kaplama yollar tercih edilen bir imalat değildir, asfalt yapıldıktan sonra
yüzlerce, binlerce otomobilin camları kırılmaktadır. Sathi kaplamalı yol
bilhassa yağışlı bölgeler için tercih edilmeyen bir imalattır. Bu nedenle 51
bin kilometrelik sathi kaplamalı yolun, yağış alanları dikkate alınarak,
kademeli olarak bitümlü sıcak karışım planlaması yapılmalıdır. Karayolları çok
önemli kuruluşlarımızdan biridir. Çok iyi yetişmiş insan gücüyle yıllardır
ulaşım sorunlarını çözmede Karayolları mensuplarının çalışmaları her türlü
takdirin üstündedir. Mühendisinden teknikerine, formeninden topografına, iş
makinesi operatöründen düz işçisine kadar çalışan personelin ücret
politikasının iyi olduğunu söylemek mümkün değildir. Otuz yıllık bir mühendisin
aldığı ücret ile üniversitede okuyan çocuğuna ve zaruri ev ihtiyaçlarına
maaşını yetiştirmesi mümkün gözükmemektedir. Yetki verdiğiniz ve iş
beklediğiniz teknik kadroların maaşlarının iyi olduğunu söylemek mümkün
değildir. Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Karadeniz Sahil Yolu’na 1998 yılında başlanmıştır. Ancak
Meclis tutanaklarını okuduğumuzda bu yolla ilgili taleplerin 1973 yılında
başladığını görüyoruz. Kırşehir Milletvekili Sayın Mustafa Aksoy, Karadeniz
Sahil Yolu ve bu yolu İç Anadolu’ya ve Akdeniz’e bağlayan bir yolun
ihtiyacından bahsetmektedir. Sayın Aksoy, 1973 yılında Zonguldak, Bartın,
Amasra, İnebolu, Sinop, Samsun ve Sarp arasındaki yollara dikkat çekiyor ve
otuz beş yıl önce bu yolların yapılmasını talep ediyor. Bilindiği gibi
Karadeniz Sahil Yolu’na 1998 yılında başlanmıştır ve on yıllık çalışma ile
Samsun-Sarp arasının bazı eksikliklere rağmen tamamlanmış olarak
sayılabileceğini buradan sizlere aktarıyorum. Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; kara yolları ağı il hudutları dâhilinde Artvin’de Hopa’dan
Borçka’ya doğru 2007 yılında başlayan bitümlü sıcak karışımlı kaplama
Cankurtaran mevkiini geçerek Artvin ilinde
kara yollarının yıllardır devam eden projelerine tekrar değinmek istiyorum. Bu
kürsüden birçok kez değindim ancak izninizle bu projeleri tekrar hatırlatmak
istiyorum. Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Artvin’de devam eden üç adet önemli proje vardır.
Bunlardan biri Borçka-Camili yoludur. Borçka-Camili yolu yaklaşık 43
kilometredir. 1991’den günümüze kadar on yedi yıl geçmiştir, ancak 28
kilometresi yapılmıştır, 15 kilometresi yapılmayı beklemektedir. Camili yolu için,
bu yıl, 2008 yılı bütçesinde 500 bin YTL gözüküyordu, yaklaşık bunun 4 katı bir
ek kaynak sağlanmıştır, ancak bu da yeterli değildir. Camili yolunda bugün
fiziki gerçekleşme yüzde 60 seviyesindedir, yüzde 40’ı hâlen daha
beklemektedir. Diğer önemli
proje Ardanuç-Ardahan yoludur. Ardanuç-Ardahan yolunun Artvin ili hudutları
içinde kalan bölümü 31 kilometredir. Bu yola 1993 yılında başlanmıştır, 12,5
kilometreye kadar olan bölümün 9 kilometresi tamamlanmıştır, 3,5 kilometresi
hâlen daha yapılmayı beklemektedir. Yine, bu yolun da
bugün, bu sene 1 milyon YTL ödeneği vardı, bunun 3 katı kadar ek ödenek
bulunmuştur, ancak bu da yeterli olmamıştır. Buradaki fiziki gerçekleşme yüzde
72 seviyesindedir ve yüzde 28’lik bir kısım hâlen daha yapılmayı beklemektedir.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; ben geçen hafta bu bölgedeydim, Ardanuç’taydım. Bölge
insanlarıyla bir toplantı yaptım ve bu sene yeni güzergâhın yapılmadığını,
mevcut ödenekle sanat yapılarının yapıldığını belirttiler. Oysaki burada
yaşayan insanların öncelikle yeni güzergâhın açılması yönünde bir taleplerinin
olduğunu özellikle sizlere aktarmak istiyorum. Diğer önemli bir
proje Ayrım-Meydancık Yolu Projesi’dir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) METİN ARİFAĞAOĞLU
(Devamla) - …6,5 kilometrelik kısım tamamlanamamıştır. Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; şimdi, ben size önemli projelerden bahsettim, ancak bu
önemli projelerin yanında bir konuyu daha aktarmak istiyorum. Artvin,
barajlardan dolayı yeni güzergâhlara sahiptir. Borçka-Artvin arasında 11 adet
tünel, Borçka-Murgul arasında da 1 adet olmak üzere 12 adet tünel
bulunmaktadır. Bu tünellerden bir tanesi şehre çok yakındır, yaya olarak bile
geçilememektedir. Vasıtalara binmek istemeyen vatandaş “Milletvekilim ne olur
bu tünel bir an evvel aydınlatılsın.” diyor. Ben de on sekiz aydır bu kürsüden
ilgililere aktarıyorum. Sayın Bakanım,
kadınlarımız diyorlar ki: “Biz bahçede ürettiklerimizi kamyona, vasıtaya
binmeden pazara götürüp satmak istiyoruz. Biz bu tünelden geçemiyoruz. Bu
tünelde viraj vardır, hiçbir şekilde bir ışıklandırma,
aydınlatma yoktur.” Hiç değilse, geçici şekilde bir aydınlatma yapılması
talepleri vardır. 2009 yılı
bütçesinin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Arifağaoğlu. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Hüsnü
Çöllü. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Denizcilik
Müsteşarlığının 2009 bütçesiyle ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Denizci kökenli
bir milletvekili olarak, denizlerimizin Türk ekonomisinin can simidi olabilecek
bir potansiyele sahip olduğunu, Türkiye'nin yüzünü daha fazla denize dönmesi
gerektiğini sürekli vurgulamaya çalışıyorum. Hele ekonomik küresel krizin dalga
dalga yayıldığı bugünlerde bu çok daha önemli bir
noktaya gelmiştir. Yaklaşık 780 bin
kilometrekare olan kara vatanımızın yanı sıra 300 bin kilometrekare civarında
da ülke kara sularımız, daha doğru bir tanımla mavi vatanımız vardır. Bu
yönüyle de Türkiye, kıskandırıcı bir deniz ülkesidir. Güneyimizde yılın üç yüz
gününde iyi bir havanın, sıcak iklimin hüküm sürdüğü Akdeniz, batımızda eşsiz
koylar ve adalarıyla Ege Denizi, kuzeyimizde yeşille mavinin iç içe bulunduğu
Karadeniz vardır. Marmara Denizi ile İstanbul ve Çanakkale Boğazı da bu
güzelliği taçlandırmaktadır. Böyle bir tablo da aslında bizim için birçok
fırsatı, olanağı da beraberinde getirecektir. BAŞKAN – Sayın
Çöllü, üç beş saniyenizi rica edeyim, sürenize ilave edeceğim. V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI A) Çeşitli İşler 1.- Genel Kurulu ziyaret eden Suriye-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu heyetine Başkanlıkça “Hoş
geldiniz” denilmesi BAŞKAN -
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Köksal
Toptan’ın resmî konuğu olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Suriye-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Heyeti şu anda Meclisimizi
teşrif etmiş bulunuyorlar. Kendilerine Genel Kurul adına “Hoş geldiniz”
diyorum. (Alkışlar) Sayın Çöllü,
buyurun. IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı: 312) (Devam) 2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı
Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) (Devam) A) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam) 1.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi 2.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı B) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam) 1.- Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi 2.- Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı C) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI (Devam) 1.- Ulaştırma Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Ulaştırma Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı D) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam) 1.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi 2.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı E) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU (Devam) 1.- Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Telekomünikasyon Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı F) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI (Devam) 1.- Denizcilik Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi 2.- Denizcilik Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı G) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam) 1.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi 2.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı HÜSNÜ ÇÖLLÜ
(Devamla) – Ancak, Türkiye’nin deniz potansiyelini kullanabildiğini, AKP
İktidarı döneminde önemli bir yol katettiğini
söylemek mümkün değildir. Sayın Bakanın Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığı
konuşmaya baktım. Sayın Bakan uzun uzun anlatmış.
Hava yolunu anlatmış, kara yolunu anlatmış, ama demir yolu ile denize zaman yetmemiş.
Sayın Bakan bir buçuk saati aşkın bir süreyle konuşma yapmış. Denizcilikle
ilgili sadece, maalesef, üç dört cümle görebildim. Birisi, gemi inşa
sanayindeki gelişmeden övgüyle söz ediyor, diğeri de Denizcilik Müsteşarlığının
bütçe rakamlarından. Nedense denizcilik sona kalmış! Sayın Bakanın denizcilik
konusundaki bilgisini ve deneyimini bilmesem diyeceğim ki, Bakanlığın bu
konudaki bir stratejisi ve planlaması yok. Çünkü bir strateji ve planlamanın
olmaması hâlinde denize ancak böyle bakılabilir, hiçbir ilerleme sağlanması da
mümkün olmaz. Bakın bir örnek
daha vereyim sizlere iktidarın denize bakışıyla ilgili: Geçenlerde burada bir
kanun görüşüldü, torba bir kanun. İçinde her şey vardı. Bir maddesinde de liman
özelleştirmelerinden elde edilen gelirlerin kara yoluna aktarılması. Yani
limanları satıp kara yoluna kaynak aktarıyoruz. Bu anlayışı denizciliği
geliştirme hedefiyle bağdaştırmak mümkün değildir arkadaşlar. Bugün
Yunanistan’ın denizcilikten kişi başına sağladığı millî gelir 10 bin dolar
iken, bizimki 700 dolar civarındadır. Yani alınması gereken daha çok yolumuz
vardır. Peki Denizcilik
Müsteşarlığının, Ulaştırma Bakanlığının denizcilik sektörü vizyonu nedir? Deniz
ulaştırmasında, deniz taşımacılığında, deniz turizminde dün neredeydik, bugün
nereye geldik, daha da önemlisi yarın nereye ulaşacağız ve bunu nasıl
yapacağız? Böyle bir planlama ve strateji var mıdır? Olduğunu söylemek bence
mümkün değil. “Taşımacılıkta
Türk bayraklı gemilerin payını artıralım.” diyoruz, ama bir türlü
başaramıyoruz. Hatta Türk bayraklı gemi sayısı her geçen gün azalıyor.
Denizciliğin rotasını çizmesi gereken Denizcilik Müsteşarlığının hâlen bir
kanunu yok. Sayın Bakana sormak istiyorum: Altı yıldır iktidardasınız; bunu bir
sorun olarak mı görmüyorsunuz, yoksa denizciliğin böyle bir düzenlemeye, böyle
bir vizyona ihtiyacı yok diye mi düşünüyorsunuz?
Denizcilik Müsteşarlığının ulaşım, taşıma, gemi inşa sanayi ve turizm
boyutlarıyla sektöre yönelik tüm hizmetlere odaklanan yeni ve kapsamlı bir
organizasyona ihtiyacı olduğu açıktır. Değerli
milletvekilleri, her tarafımız deniz ama deniz taşımacılığımızın payı yüzde 3’e
bile ulaşamıyor. Daha güvenli ve daha ucuz olmasına karşın deniz ulaşımını bir
türlü gerçekleştiremiyoruz. Deniz turizmi turizm gelirlerimiz içinde önemli bir
yer tutar. Bunu kat kat artırmak pekâlâ mümkündür. Kruvaziyer turizm önemli bir gelir kapısı olabilir. Peki,
bizim kruvaziyer limanlara ilişkin bir stratejimiz
var mı? Yok. Akdeniz çanağında beş yüz-altı yüz bin civarında tekne, yat
dolaşıyor. Bunları ülkemize çekebilmeliyiz. Peki, bizim marinalarımızın bağlama
kapasitesi ne? Yaklaşık on sekiz-on dokuz bin civarında. Yeterli mi bu
kapasite? Tabii ki hayır. Peki, yeni marinalara
ilişkin bir strateji var mı? O da yok. Bu kadar “yok”un olduğu bir ortamda
denizciliğimizin katma değer yaratması nasıl mümkün olacak? Amatör
denizciliğimizi geliştirmeden denizciliğimizi geliştiremeyiz, denizci ülke
hedefini yakalayabilmemiz olanaklı değildir. Buradaki en büyük sorun nedir?
Motorlu taşıtlar vergisi ve özel tüketim vergisi. Tekne bedelinin yüzde 40’ına
ulaşan oranlarda vergi alınmaktadır. Böyle bir ortamda nasıl geliştireceğiz
denizciliğimizi? Bunun için el
birliği ile iktidar ve muhalefet bir kanun teklifi hazırladık. Bu aşamada emeği
geçen herkese bu kürsüden teşekkür etmek istiyorum ama burada da Maliye
Bakanlığı engelini bir türlü aşamadık. Maliye Bakanlığı konuya sadece vergi
olarak bakınca tam istenilen bir metin ortaya çıkmadı. Eksikleri olsa da bir
adım oluşturması açısından bu teklife destek verdik. Genel Kurul gündemine
geldi ama bir türlü gündeme gelemedi, arka sıralara ötelendi. Denizde uygulanan
cezalarla ilgili bir sorun ortaya çıkmıştı, onu hep birlikte, el birliğiyle
çözdük. Sayın Bakandan vergilerle ilgili düzenlemede de daha aktif bir rol
oynamasını, Maliye Bakanlığını ikna etmesini Türk denizciliği adına talep
ediyoruz. Değerli
milletvekilleri, denizcilik sektörünün, yük ve yolcu taşımacılığı, limancılık
faaliyetleri, gemi inşa ve tersanecilik hizmetleri ve deniz turizmi yanı sıra
balıkçılığıyla ülkemizin lokomotif sektörlerinden olması gereği tartışılmaz bir
gerçektir; bunların yanına eğitimi de ekleyebiliriz. Bugün gemi adamı
yetiştirme konusunda bir politikamız, bir stratejimiz var mı? Ama bu yolla hem
ülke gençlerimize istihdam kapısı açılabilir hem de ülkemize önemli bir gelir
sağlayabiliriz. Bu nedenle, denizciliğimizi bütün yönleriyle
planlayabilmeliyiz. Bütün unsurları içine alan bir kıyı master
planı hazırlanması Türkiye için önemli bir adım olacaktır. Bu kapsamda,
denizciliğimizin müsteşarlık düzeyinde değil bakanlık düzeyinde örgütlenmesinin
sağlanması, sektörle eş güdüm içerisinde denizciliğimizin yeniden
planlanmasında fayda görüyoruz. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak parti
programımıza da bu konuları aldık. Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakan Plan ve Bütçe Komisyonunda gemi inşa sektöründen
övgüyle bahsetti demiştim. Sayın Bakan diyor ki: “Gemi inşasında çok önemli bir
sıçramayı bu dönemde gerçekleştirdik. 23’üncü sıradan 5’inci sıraya geldik.
Benzer gelişmeyi yat inşaatında… Artık, Türkiye dünyanın gelişmiş ülkelerine mega yat satan bir ülke hâline geldi; dünya 3’üncüsü olduk.
1’incisi İtalyanlar, 2’ncisi Amerika ve Kanada, 3’üncü de Türkiye. Bu da
ülkemiz adına gurur verici, sevindirici bir gelişmedir.” Sayın Bakana sormak
isterim: Bugün de aynı şeyleri söyleyebiliyor muyuz? Sayın Başbakan “Kriz teğet
geçti.” diyor ama tablo hiç de öyle değil. Kriz, denizcilik sektörüne teğet
geçmedi arkadaşlar. Sektörün -denizci tabiriyle- bordasından bodoslama girdi! (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Çöllü. HÜSNÜ ÇÖLLÜ
(Devamla) – Şimdi, övgüyle andığımız gemi inşa sektöründe binlerce işçi işsiz
kaldı, aşını işini kaybetti. Son sekiz ayda iptal edilen proje sayısı 54,
dondurulan proje sayısı ise 70 ve bu kaybın parasal değeri 2,5-3 milyar dolar
civarında oldu. Türkiye’de faaliyet gösteren 84 tersaneden yalnızca 5’i son
sekiz ay içerisinde sadece 12 gemi siparişi alabilmiş yani sıfır düzeyinde bir
talep. Bu tablo da fiyatların düşmesine yol açıyor. Sektör
temsilcilerinin verdiği rakam yüzde 60’a ulaşan oranlarda fiyatın gerilediği
şeklinde. Bu, işin bir
boyutu, diğer boyutunda da taşımacılık var. Deniz taşımacılığında yüzde 93’e
varan bir gerileme olduğu söyleniyor. Buna bağlı olarak da navlun gelirlerinde
yüzde 80’lik bir kayıp olacağı bildiriliyor. Ben şimdi Sayın Bakana sormak
istiyorum: “Sizin elinizdeki rakamlarla bu rakamlar örtüşüyor mu? Örtüşüyorsa
bu tabloya ilişkin bir çalışmanız var mı, bir öneriniz var mı?” Milyar dolarlık
kayıplar söz konusu. Yatırım bütçesiyse 23,5 milyon YTL düzeyinde. Bu yatırım
rakamından da krize odaklanıldığını ve bir vizyonun
parçası olduğunu söylemek güç. Bu nedenle sektör temsilcilerinin krediler ve
istihdam konusundaki maliyetlerle ilgili taleplerine kulak verilmeli, acil ve
gerçekçi önlemler bir an önce devreye sokulmalıdır. Aksi hâlde denizciliğimiz
büyük yara alacaktır. Değerli
milletvekilleri, denizciliğimiz adına uyarılarımızın dikkate alınmasını ve
Denizcilik Müsteşarlığımızın 2009 bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Çöllü. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına son konuşmacı Antalya Milletvekili Sayın Tayfur Süner. Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğünün 2009 yılı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü, ülkemizdeki sivil havacılık faaliyetlerinin sürdürülebilir
gelişimini sağlayacak altyapıyı oluşturmak üzere, tarafsız olarak düzenleme ve
denetleme yapma yetkisine sahip olan kurumumuz olması gerekirken, ülkemizde
havacılık sektörünün plansız ve kontrolsüz büyümesinin sonucu altyapı
eksiklikleri göze çarpmaktadır. Altyapının en
önemli kalemlerinden biri havaalanlarımızdır. Büyük kentlerimizdeki pist
uzunluğunu genişletmek için havaalanı çevresinde yeterli alanlar mevcuttur.
Sadece İstanbul Atatürk Havalimanı’nda yeterli genişletme alanı mevcut
değildir. Eğer havaalanı pisti, çalışma yaptığınız gibi Ataköy 9’uncu
Kısım’daki yaşam alanına doğru 2 bin metre uzatılırsa yerleşim alanına havadan
olan uzaklık 75 metreden 40 metreye inecektir. Yapılacak pist ile Beykoz’a
kadar olan kısımda yaşayan vatandaşlarımız büyük tehlike altına gireceklerdir.
Olabilecek bir kaza sonucunda yaşamını kaybedecek vatandaşlarımızın
sorumluluğunu üzerinize alabilecek misiniz? İnsan hayatı sizin için bu kadar
değersiz midir? Atatürk Havalimanı’na uzatılan bölüm dâhil gürültü kesici
paneller konulacak mıdır? Şimdiden gerekli altyapı çalışmalarına başlamak
ileride doğacak sıkıntıları önleyecektir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk Hava Yolları, yavaş yavaş
tüm hizmetleri özelleştirip çalışan sayısını azaltmayı planlamaktadır. Çağrı
Merkezi hizmetleri bu ay sonu itibarıyla özel şirketler tarafından işletilmeye
başlanacaktır. Yetişmiş olan personel başka birimlerde sil baştan iş mi
öğreneceklerdir? Alınan duyumlara göre, Türk Hava Yolları, Türkiye’de en çok
bilet kesen İstanbul Taksim ofisini satmak için hazırlık yapmaktadır. Bu doğru
mudur Sayın Bakan? Türk Hava Yolları özel sektörden hizmet alma bahanesiyle
parsel parsel satılmak mı istenmektedir? Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğünü kurum yapısından çok kendi özel şirketi gibi yönetmekte,
sözleşmeli çalışan personelin ve diğer memurların çıkarlarını kollamak yerine
“gariban” tabir ettiği uçak firmalarıyla ikili görüşmelerine ağırlık
vermektedir. Buna örnek vermek gerekirse, Türk Hava Yollarında diğer
kuruluşlarda olduğu gibi büyük kadrolaşmalar yaşanmaktadır. Türk Hava Yolları
Uçuş Emniyet ve Kalite Güvence Başkanlığı makamı, Genel Müdürden sonra ikinci
yetkili makamdır. Uçuş, bakım, yer ve eğitim hizmetlerini tümüyle denetleyen
çok önemli bir ünite olup, sistemin beynidir. Şu anda bu makamda, Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü Yönetmeliği’ndeki yeterlilikleri taşımayan birisi
oturmaktadır. Bu yüzden Türk Hava Yollarının işletme ruhsatının iptal edilmesi
olasıdır. Yönetmeliklere aykırı olmasına rağmen bazı kilit noktalara
istedikleri kişiyi getiren yönetim, bu kez de müfettişleri hedef almıştır.
Müfettişleri uzman sıfatıyla değişik yerlere atayan yönetim, bu uygulamasıyla
kurum içerisinde infial yaratmaktadır. Sivil Havacılık Genel Müdürü lütfen bu
konuya gereken hassasiyeti göstersin. Geçen günlerde,
Türk Hava Yolları Genel Müdürünün, havaalanında VIP salonunda terlikle
görüldüğünü basından takip ettik. Star Alliance
üyesi, 120’ye yakın uçağı bulunan ve çıtasını yükselttiğini her fırsatta dile
getiren bir havayolu şirketinin genel müdürüyseniz, her konuda azami dikkati
göstermeniz gerekir. Bu görüntü, apronda deve
kesilmesi zihniyetinin hâlâ değişmediğini göstermektedir. OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Deve de iyi deveydi ama! TAYFUR SÜNER
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, kış aylarının gelmesiyle birlikte
Antalya’da hava kirlilikleri yeniden başlamıştır. Kaçak ve kalitesiz kömür
kullanımı nedeniyle hava kirliliği son üç yılda önemli ölçüde artmıştır.
Antalya da, diğer kalitesiz kömür dağıtılan kentlerimiz gibi zehir solumaya
devam etmektedir. Özellikle Kepez bölgesinde; Kepezaltı,
Santral, Fatih, Göçerler, Kütükçü, Ahatlı ve Fevzi
Çakmak mahallelerinde bu sıkıntı yoğun olarak yaşanmaktadır, buralarda nefes
almak imkânı yoktur. 16 Mayıs 2008
tarihinde Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu’na
vermiş olduğum soru önergesinde, yangın riski başlamış olmasına rağmen
Antalya’ya henüz yangın söndürme uçaklarının gönderilmediği, burada büyük çaplı
bir yangın çıkıp da söndürülemediği takdirde bunun sorumlusunun kendisi
olacağını iletmiştim. Bana verilen yanıtta, yeterli uçak, cihaz ve personel
bulunduğunu belirtmişti. 31 Temmuz-5
Ağustos tarihleri arasında Serik ve Manavgat yöresinde ülkemiz tarihinin en
büyük ikinci yangını yaşanmış, 17 bin hektar alan kül olmuştur. Her mevsim
yangın tehlikesi yaşayan Antalya ve Muğla yörelerinde yangın söndürmede
kullanılmak üzere hâlâ bir hava filosu kurulmamıştır. Hafta sonunda,
Hatay’ın Samandağ ilçesinde çıkan orman yangını da yine ulaşım sorunu yüzünden
geç söndürülmüştür. Oysa, yangın, uçak filosu
zamanında kurulsaydı, başlamadan bitirilebilir, çevre illerden yardım
istenmezdi. Çevre ve Orman Bakanlığının bütçesinin görüşülmesi sırasında Sayın
Bakana yine sordum ama ısrarla yanıt vermekten kaçınıyor. Sayın Veysel Eroğlu bu sorunlara çözüm bulmakta yetersiz kalmıştır.
İstifa etmek için acaba ülkemizdeki bütün ormanların yanmasını mı bekliyor? AKP İktidarı
özellikle Antalya’da süpermarket ve hipermarketlerin şehir dışına taşınması
sorununu bir türlü çözmeyip yenilerini de eklemek suretiyle esnafımızı bitme
noktasına getirmiştir; bu da yetmiyor gibi yollara yaptığı battı çıktılarla ve
yapmaya çalıştığı tramvayla Antalya’yı ikiye bölüp esnafa bu projelerle son
darbeyi vurdular. AKP Antalya
Büyükşehir Belediyesi her konuda olduğu gibi Antkart’ı
da ranta çevirmeyi başarmıştır. Cumhuriyet Halk
Partisi İzmir Büyükşehir Belediyesi Kentkart’ı binde
8 ile ihale ettiği hâlde, AKP Antalya Büyükşehir Belediyesi yüzde 11 ile ihale
ederek rant konusunda ne kadar becerikli olduklarını
gösterdiler. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) TAYFUR SÜNER
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükûmeti
icraatlarını yaparken kendi yandaşlarını kayırmayı ihmal etmemektedir. Bu
konuda gösterdikleri duyarlılığı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler’in de hatırlayacakları bir sohbette ben de yaşadım. 6/3/2008 tarihinde makamlarına vermiş olduğum Aksa Enerji
ile ilgili soru önergemde Antalya’daki termik santralin yapılacağı yer olan
Kovanlık ve Selimiye köyleri arasının birinci sınıf tarım arazisi olması ve Kırkgöz yer altı su kaynaklarını tehdit etmesi nedeniyle
gerekli duyarlılığın gösterilmesi gerekliliğini vurgulamıştım. Bugüne kadar yer
değişikliği konusunda herhangi bir çalışma yapıldığı konusu tarafıma
ulaşmamıştır. Ama gördük ki
çıkarlarından hiçbir ödün vermeyen AKP İktidarı devletin tüm arazilerini
özellikle geleceği olan yerleri kendi çıkarları, özellikle kendi hazinelerini
genişletmek uğruna kullanmaktan çekinmemektedirler. Bu duygu ve
düşüncelerle hepinize saygılar sunar, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün 2009
yılı bütçesinin hayırlı olmasını dilerim. Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Süner, teşekkür ediyorum. Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yapılan grup konuşmaları
tamamlanmıştır. Saat 14.00’te
toplanmak üzere birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati: 12.58 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Harun TÜFEKCİ
(Konya) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. Bütçe kanunu
tasarılarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Demokratik Toplum
Partisi Grubunda kalmıştık. Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak. Buyurun efendim.
(DTP sıralarından alkışlar) Sayın Kışanak, sadece siz kullanacaksınız değil mi süreyi? DPT GRUBU ADINA
GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Evet. Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Ulaştırma
Bakanlığı ve bağlı kurumların bütçeleri üzerinde Demokratik Toplum Partisinin
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Temel olarak
çalışma yaşamından, iş sağlığı ve güvenliğinden, sosyal güvenliğin
sağlanmasından ve geliştirilmesinden, istihdamın artırılmasından ve
korunmasından, mesleki verimliliğin geliştirilmesinden sorumlu olan Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı sosyal devlet ilkesinin hayata geçirilmesinde en çok
sorumluluğu olan bakanlıktır. Demokratik Toplum Partisi Bakanlığa bu önemi
vermekte ve eleştirilerini de bu çerçevede geliştirmektedir. Sayın Başbakanın
“Hamdolsun teğet geçiyor.” söylemine rağmen, Türkiye’yi teğet geçmeyeceği artık
görülen küresel krizin yaşandığı bu süreçte Bakanlığın yönetim anlayışı daha da
önem kazanmıştır. İstanbul Sanayi
Odasının verilerine göre, 2008 yılının ilk on ayında açılan iş yeri sayısı
yüzde 4,6 azalmıştır, kapanan iş yerlerinin sayısı ise yüzde 40,5 oranında
artış göstermiştir. Bu daha krizin başlangıç aylarıdır. Durumun 2009 yılında
daha da kötüye gideceği çok açıkça ortadadır. Ne dün ne de iletişim, ulaşım ve
bilginin bu denli hızlı yayıldığı bugün, dünyanın hiçbir yerinde, yaşanan
sosyal, siyasal, ekonomik ve çevresel değişimin bizi etkilemeyeceğini söylemek
doğru değildir ve söylenemez de. Ancak, geçmiş dönemdeki dünya genelindeki
olumlu koşulları iyi değerlendiremeyen AKP Hükûmetinin
kriz sürecini nasıl fırsata çevireceği de merak konusudur. Özelleştirme
gelirleri ve 2002’den itibaren dünyada dolaşan sıcak para sabit sermayede
gerçek bir artışa dönüştürülememiş, bilakis bütçe açıkları artarak devam
etmiştir. Maliye Bakanı
Sayın Unakıtan kendilerinden önceki on sekiz yılda
yapılan özelleştirmenin 5 katı özelleştirme geliri elde etmekle övünmektedir.
Fakat bu özelleştirme gelirine, yine övündükleri tarihin en yüksek yabancı para
girişine rağmen istihdam sorunu çözülememiş, pahalılık artmış, dış borçlar
artmıştır. Şimdi 2009 yılında dünyada rüzgârın tersine estiği bir süreçte
ülkemizi ne gibi ekonomik felaketlerin beklediğini de doğrusu merakla ve
dikkatle izliyoruz. Değerli
milletvekilleri, özelleştirme ve dış borçlar maalesef kendi zenginlerini
yaratmak için AKP Hükûmeti döneminde kullanılmıştır.
Bu politikaların bir sonucu olarak işsizlik, eşitsizlik, yoksulluk, pahalılık,
hukuksuzluk ve savaş devam ettirilmekte, bunların bedeli de halka
ödetilmektedir. AKP Hükûmeti kendi zenginlerini
yaratmayla meşgul olurken ülkedeki adaletsizlik de giderek artmıştır. Türkiye,
Avrupa Birliği ülkeleriyle AB’ye aday diğer ülkeler arasında “gelir dağılımı en
adaletsiz ülke” sıfatını hâlâ korumaktadır. Türkiye’de
nüfusun en yoksul yüzde 10’u gelirden sadece yüzde 2,3 pay alırken en zengin
yüzde 10’un aldığı pay yüzde 30,7’dir. Hükûmet yüzde
20’lik dilimlerle bu karşılaştırmayı yapmayı esas alıyor çünkü aradaki uçurum
yeterince görünmüyor, yüzde 20’lik dilimlerde yapılan karşılaştırmada 7,6 kat
fark vardır. Ancak yüzde 10’luk dilime ilişkin bir karşılaştırma yapıldığında
yoksullarla zenginler arasındaki farkın 13 kat olduğu görülüyor. Türkiye, OECD
ülkeleri içerisinde de Meksika ve ABD’den sonra gelir dağılımı en bozuk üçüncü
ülkedir. Gelir dağılımındaki adaletsizlikte Türkiye, Jamaika, Moldova,
Moritanya, Endonezya, Pakistan, Tayland, Tunus, Özbekistan, Kırgızistan gibi
ülkelerin de gerisindedir. Yani adında “adalet” kelimesi bulunan bir hükûmetin iktidarda olduğu bir ülkede adaletsizlik diz
boyudur. Sayın
milletvekilleri, işsizlik, güvencesiz çalışma koşulları, seri cinayetlere
dönüşen iş kazaları ve yoksulluk sınırı altındaki asgari ücretler emekçi
halkımızı ezmektedir. AKP Hükûmetinin çalışmaları ise
kendi zenginini yaratmak ve yoksul halkın ihtiyaçlarını seçim malzemesi olarak
kullanma ekseninde devam etmektedir. Hükûmetin gelir
dağılımındaki anormal durumu örtmek için bireylerin günübirlik ihtiyaçlarını
karşılamaya odaklanması gelir dağılımındaki adaletsizliği daha da
artırmaktadır. Çünkü adaleti sağlayacak en önemli araç istihdam yaratmaktır.
Ancak, Hükûmet, işsizlikle, kayıt dışı istihdamla
mücadeleyi bir kenara bırakmıştır. TÜİK’in işsizlikle
ilgili verilerine ilişkin eleştirilerimi saklı tutuyorum. Geçen yıl burada
görüşülürken de bu konudaki verileri elde etme yönteminin sakat olduğunu ve
gerçeği ifade etmediğini belirtmiştim. Ancak, buna rağmen, bu resmî rakamlar
bile AKP Hükûmetinin son bir yıl içerisinde
işsizlikte daha geriye gittiğini göstermektedir. Resmî verilere göre tarım dışı
istihdam 2007 yılında yüzde 12 iken 2008 yılında 13,3’e yükselmiştir. Genç
nüfustaki işsizlik yüzde 19’dan yüzde 21,1’e yükselmiştir. Türkiye’de kayıt
dışı ekonominin büyüklüğü konusunda, kayıt dışılığın tanımı gereği üzerinde çok
da mutabakata varılan bir rakam bulunmamaktadır. Ancak, yine de resmî rakamlara
göre çalışanların yüzde 45,9’u hiçbir sosyal güvenceye sahip değildir. 10
milyon 196 bin emekçi hiçbir sosyal güvencesi olmadan çalışmaktadır. Bu, her 2
çalışandan 1’inin sosyal güvenceden yoksun olarak çalışmaya mecbur
bırakıldığını göstermektedir. Emekçilerin en
büyük sorunlarının, sendikal örgütlenmenin ve hak arama mücadelesinin önündeki
engellerden birisi de bu kayıt dışı ekonomidir. Türkiye kayıt dışı istihdamda
OECD ülkeleri arasında ilk sırada yer alıyor. OECD ortalaması yüzde 18 olan
kayıt dışılık oranı, Türkiye’de, yine OECD’nin verilerine göre, yüzde 32,1’i
buluyor. Resmî rakamlar bunu söylerken gerçek durum daha vahimdir. İşsizliğin
gerçek boyutlarını her iş ilanında yaşanan izdihamda görmek mümkündür.
Geçtiğimiz aylarda Zonguldak’ta maden işçisi olarak çalıştırılmak üzere 3 bin
kişi için iş ilanı verilmişti, 1.033’ü üniversite mezunu olmak üzere tam 35.291
kişi bu 3 bin kişilik iş için başvurdu ve sınavla işin içinden çıkılamadığı
için kurayla iş elde etme şansı yakalamaya çalıştı işsizlerimiz. Sayın
milletvekilleri, işsizlik ve yoksulluk, güvencesiz köle işçiliğine devam
ettirilen kadın ve çocukları daha çok istismar etmektedir. Niteliksiz, kişisel
gelişimi desteklemeyen, sağlıksız, düzensiz işler ucuz iş gücü olarak kadın ve
çocukların çalıştığı alanlar olmaya devam etmektedir. Sayın Başbakan dahi
tekstil sektöründe çalışanların yüzde 75’inin kaçak çalıştırıldığını, bunların
çoğunluğunun kadın ve çocuklardan oluştuğunu ifade etmektedir. Sayın Başbakanın
gerçekleri söylemesi bir işe yaramaz. “Kayıt dışı istihdamla mücadele etmek,
kadınların çalışma koşullarını düzeltmek, kadın istihdamını artırmak için peki
sen ne yaptın?” diye Hükûmete sormazlar mı? Sosyal güvenlik,
işverenin vicdanına bırakılamayacak bir konudur. Tam tersine, gerekli önlemler
alınmadığı zaman sadece Hükûmeti değil sosyal devlet
ilkesini bile tartışmaya açacaktır. Ülkemizde toplam istihdamın sadece yüzde
26,7’sini kadınlar oluşturmaktadır. Bu oran 2002’de 27,92’ydi. Yani, kadın
işsizliği AKP Hükûmeti döneminde daha da arttı. Kadın
işsizliği ciddi bir sorun olmayı sürdürürken kadınların karar alma süreçlerinde
yer alması, çalıştıkları iş yerlerinde inisiyatif
sahibi olmaları da ciddi bir sorun olarak önümüzde durmaktadır. Eğitim düzeyi
arttıkça istihdam olanağı artmaktadır. Ancak, iş yaşamında eğitimli kadınlara
ne vaat ettiğimiz de bir tartışma konusudur. Kamuda üst düzey yöneticilerin
yalnızca yüzde 18’i kadınsa, 93 rektörden yalnızca 5’i kadınsa, hâlâ bu ülkede
kadın vali yoksa toplumsal cinsiyet ezberinin de kadını engellediği çok açık
bir şekilde ortada durmaktadır. Sayın
milletvekilleri, yüksek işsizlik kadar, iş sağlığı, güvenliği alanında da can
kayıpları iş hayatımızın en önemli sorunu olarak önümüzde durmaktadır.
Tersanelerde dört gün önce Hızır Akbulut adlı işçi yaşamını yitirdi son olarak.
Artık, bunlara iş kazası demek anlamsızdır. Bunlar, açıkça, yaşanan
cinayetlerdir. Bu seri cinayetler 116 emekçinin hayatını yok etti. Sorumlulara
ise en fazla 710 YTL ya da 14 bin YTL arasında değişen para cezaları verildi.
Sayın Başbakanın göz kamaştırıcı bulduğu tersane sektörü, emekçi aileleri için
gözyaşı sektörü olmaya devam etmektedir ve kamuoyunun bütün baskılarına rağmen Hükûmet bu konuda, henüz, yeterli ve sonuç alıcı önlemler
almaktan da uzaktır. Kot taşlama
işinde çalışan emekçilerin sesini de kimse duymuyor. On iki-otuz beş yaş
arasında gencecik insanlar, emek yaşamının en vahşi koşullarının uygulandığı
kot taşlama atölyelerinde birkaç yıl içinde slikozis
hastalığına yakalanıyorlar. Bu ölümcül bir hastalık, tedavisi yok ve ne yazık
ki bu sektörde çalışanların sosyal güvencesi de yok. Bu hastalığa yakalanan
emekçiler yeşil kartlarıyla tedavi olma derdine düşüyorlar bir de. Düşük
ücretle, sigortasız, dar ve havasız atölyelerde yoğun kum solumaları sonucunda
işçiler, madencilerin on beş-yirmi yılda yakalandığı bu meslek hastalığına iki
yıl içerisinde yakalanıyorlar. “Kaçak çalışıyorlar yerlerini bulamıyoruz.”
diyor Sayın Bakan. Bu bir âcizliktir. Bir an önce kum
püskürtmeyle kot eskitme işleminin yasaklanması ve bu işte çalışanların tümü
için ücretsiz tedavi imkânı sağlanması gerekmektedir. Kot Taşlama İşçileri
Dayanışma Komitesinin verilerine göre, bu ölümcül hastalığa yakalanan işçilerin
sayısı 4 bin civarındadır. Bu korkunç bir rakamdır. AKP Hükûmeti
bu 4 bin kişinin yavaş yavaş ölümünü mü
bekleyecektir? İnşaat sektöründe
de durum farklı değildir. Sosyal güvenceden yoksun inşaat işçileri iş güvenliği
de sağlanamadığı için her gün iş kazalarında yaşamlarını yitiriyorlar. Tamamen
kontrol dışı olan bu sektörde, ne yazık ki yılda kaç kişinin yaşamını yitirdiğini
tespit etmek bile mümkün değildir. Sayın Çalışma Bakanının verdiği rakamlar
bile iş kazalarında AKP döneminde korkunç bir artış olduğunu ortaya
çıkarmaktadır. Bu bilgilere göre, iş kazalarında 2003 yılında 810, 2004 yılında
844, 2005’te 1.071, 2006’da 1.592 kişi yaşamını yitirmiştir. 2007’deki rakam da
bundan çok farklı değildir, 1.043 işçi iş kazası denilen cinayetlerde yaşamını
yitirmiş, AKP Hükûmeti de bunları seyretmiştir. Balıkçılık
sektöründe bulunan 60 bini aşkın emekçinin de benzer sorunları bulunmaktadır.
Bu yaşanan sorunların sebebinin başında ilgili resmî kurumların göstermiş
olduğu ilgisizlik ve yetersizlik gelmektedir. Balıkçılığın, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı alt düzey bir daireden idare
edilmesi, bahsetmiş olduğumuz ilgisizliğin en açık kanıtıdır. Mevsimlik işçilerin yaşadığı sorunlara karşı
da AKP Hükûmeti kayıtsızlığını sürdürmektedir.
Özellikle bölge illerinden çıkıp fındık, pamuk ve narenciye tarlalarında
mevsimlik olarak çalıştırılan insanların yaşadıkları, artık dayanılmaz bir
drama dönüşmüştür. “Modern kölelik” anlamına gelen bu durum karşısında Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı parmağını bile kıpırdatmamaktadır. Kamyon
kasalarında yapılan yolculuklar can pazarına dönüşmüş; içme suyu ve tuvalet
ihtiyacının dahi karşılanmadığı çadırlarda süren yaşam, insanlık adına utanç
verici boyutlara ulaşmıştır. Bütün bunların üzerine bir de gittikleri
yörelerde, özellikle yerel yöneticilerin ayrımcı, ırkçı, dışlayıcı ve onur
kırıcı yaklaşımlarıyla karşılaştıkları da kabul edilmez bir durum olarak
önümüzde durmaktadır. Bazı verilere göre sayıları 1,5 milyonu bulan mevsimlik
tarım işçilerinin yaşadığı bu drama AKP Hükûmeti
gözlerini, kulaklarını kapamış, bu insanları yok saymıştır. Sayın
milletvekilleri, Hükûmetin en çok övündüğü icraatı
ise Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’dır. Emek örgütlerinin
tüm itirazlarına ve direnişine rağmen, Meclisten geçirilen bu Yasa ile
emekçilerin kazanılmış birçok hakkı gasbedilmiştir.
Emeklilik yaşı altmış beşe çıkartılarak mezarda emekliliğe resmiyet
kazandırılmıştır. Kadınların iki yıl erken emekli olma hakları gasbedilmiştir. Emeklilik maaşında alt sınır uygulaması
kaldırılarak emekliler açlığa mahkûm edilmiştir. Sağlık hizmetlerinde ise artık
“ne kadar para o kadar hizmet” anlayışı tamamen hayata geçirilmiştir. AKP Hükûmeti, emek örgütlerinin, sosyal tarafların görüşlerini
dikkate almak yerine, bu Yasa’ya itiraz eden emekçilerin üzerine, her zaman
olduğu gibi, yine polisi sürmüştür. Yani AKP Hükûmeti,
polis copu ve gaz bombası desteğiyle emekçilerin haklarını gasbeden
bu Yasa’yı Meclisten geçirmiştir. Sayın
milletvekilleri, Türkiye’de ekonomik, sosyal ve siyasal yaşamın olduğu kadar
çalışma yaşamının da önemli problemlerinden bir diğeri ekonomik eşitsizliktir,
bölgeler arasındaki farktır. Bu konuda değerlendirme yapmadan önce, Hükûmetin üzerinde çokça politika yapmaya çalıştığı GAP
projesinin istihdamla ilgili boyutuna ilişkin bir iki cümle söylemek istiyorum. Sayın Başbakan
GAP Eylem Planı’nı açıklarken, beş yıl içerisinde tamamlanması planlanan bu
proje kapsamında tam 4 milyon kişinin istihdam edileceğini söylemiştir. Planın
açıklanmasının üzerinden neredeyse bir yıl geçti ve Hükûmetin
iddialarına göre büyük bir hızla da çalışmalar devam ediyor. Şimdiye kadar kaç
kişiye istihdam olanağı yaratıldı, soruyoruz? Çünkü bir yıl geçti, kaldı dört
yıl. Biz bu 4 milyon istihdam vaadini unutmayacağız, bu asılsız vaadin hesabını
her fırsatta sormaya devam edeceğiz. Sayın
milletvekilleri, bölge zorunlu göçün, yerinden edilmenin, savaşın bütün tahriplerini
yaşamaktadır. Tarım dışı işsizlik bölgede yüzde 19, kırsal kesimlerde ise yüzde
25 olarak Türkiye ortalamasının neredeyse 2 katıdır. Yeşil kart sahiplerinin,
yani açlık sınırında yaşayan insanların yüzde 46’sı bölge illerinde
yaşamaktadır. Zorunlu göç mağdurlarının bir kısmı ise köylerinde mülk sahibi
oldukları gerekçesiyle yeşil kart bile alamamaktadır. Yoksullukla
mücadele kömür ve makarna dağıtarak yapılamaz. Yoksulluğu önlemek için istihdam
yaratmak, iş olanağı yaratmak gerekir ama AKP Hükûmeti
döneminde bölgede istihdam imkânı yaratan tek bir yatırım yapılmamıştır. Tam
aksine, bölgedeki kamu işletmeleri de özelleştirme kapsamına alınarak işsizlik
artırılmıştır. Sayın
milletvekilleri, çalışma yaşamındaki sorunlar emeği dikkate alan politikalarla
ancak giderilebilir ama ne yazık ki Türkiye’de emeğin örgütlü gücü giderek
zayıflamakta, Hükûmet örgütlenme önündeki engelleri
kaldırma taleplerine de göz kapamaktadır. Taşeronlaşma ve kayıt dışı istihdam
örgütlenme hakkını fiilî olarak engellediği gibi, sendika üyeliğinin noter
şartına bağlanması ve iş kolu barajı gibi yasal engeller de kaldırılmıyor. Kamu
emekçilerinin grevli, toplu sözleşmeli sendika hakkı da AKP Hükûmeti
tarafından gasp ediliyor. Son olarak, TÜM
BELSEN, toplu sözleşme hakkıyla ilgili olarak AİHM’de
açmış olduğu davayı kazandı. Artık, kamuda toplu sözleşme ve grev hakkı
önündeki yasakçı zihniyetten vazgeçilmeli ve AİHM kararının gereği yerine
getirilmelidir. Türkiye,
gayrisafi millî hasılasından kamu personeline en az
pay ayıran ülke durumundadır. Avrupa Birliği ortalaması 10,7’dir, Türkiye’de
ise bu rakam 6,6’dır. Kamu Emekçileri Sendikasının yaptığı son araştırmada 4
kişilik bir ailenin insanca yaşam standardına kavuşabilmesi için 2 bin 310
YTL’ye ihtiyaç vardır. Sağlıklı beslenebilmek için de asgari 730 YTL’ye ihtiyaç
vardır. Bu rakamlar, kamu emekçilerinin bir ay içerisinde yirmi üç günü açlık
sınırında, yedi günü de yoksulluk sınırında geçirdiğini gösteriyor. Bu tabloyu
değiştirecek tek şey, kamu emekçilerinin grevli, toplu sözleşmeli sendika
hakkına kavuşması ve üretimden gelen güçlerini kullanabilme olanağına
kavuşmasıdır. Ayrıca, sendikal
faaliyetlerinden dolayı kamu emekçileri ciddi bir baskı altındadır. Yüzlerce
sendika üyesi ve yöneticisi, sendikanın aldığı kararlar doğrultusunda yapılan
eylemlere katıldıkları için haklarında idari ya da cezai soruşturmalar
açılmaktadır. Sağlık Emekçileri Sendikası Genel Başkanı Bedriye Yorgun, Zekâi Tahir Burak Doğum Hastanesindeki bebek ölümlerini
ortaya çıkardığı, oradaki koşullara dair açıklamalar yaptığı için Sağlık
Bakanlığı Yüksek disiplin Kurulu kararıyla memuriyetten men edilmiştir. Diyanet
ve Vakıf Emekçileri Sendikası Genel Başkanı Lokman Özdemir’in de, Hükûmete yönelik eleştirileri içeren bir basın açıklaması
yaptığı için memuriyetine son verilmiştir. Lokman Özdemir, Hakkâri Merkez
Camisinde imam olarak görev yapmakta ve DİVES’in
Genel Başkanlığını yapmaktaydı. AKP Hükûmetini
eleştirdiği için memuriyetten men edildi. İşçi
sendikalarına yönelik de aynı baskılar devam etmekte ve örgütlenme hakkı fiilî
olarak engellenmektedir. Bu nedenledir ki, sendikalaşma oranı her geçen gün
düşmektedir. Son olarak Deri-İş Sendikasının örgütlenmeye çalıştığı DESA’da sendikal çalışmalara katıldığı için sekiz yıllık
işçi Emine Aslan işten çıkarıldı. Arkasından 41 işçi daha işten atıldı. DESA’da emekçilerin direnişi devam ediyor, Bakanlık ise
seyrediyor. Sayın
milletvekilleri, Diyarbakır’da 700 tekstil işçisinin -Akyıl
Tekstilde- sendikalı oldukları için işlerine son verildiğini, farklı isimlerle
yeniden işletmenin hayatına devam ettiğini buradan, bu kürsüden geçen yıl
ayrıntılı olarak anlatmıştım. Eminim ki işverenlerin, kanunları hiçe sayarak
yaptığı bu uygulamaları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da bütün
ayrıntılarıyla biliyor ancak hiçbir şey yapmıyor. Bütün bunları yapmıyor, peki ne yapıyor AKP Hükûmeti? Dünya emekçilerinin evrensel günü olan 1 Mayısı
kutlamak isteyen emekçilerin üzerine polisleri sürüyor. Bu yıl 1 Mayısta
emekçilere öylesine vahşi bir saldırı yapılmıştır ki tüm dünya bu durumu
kınamıştır. Avrupa Birliği İlerleme Raporu’nda bile bu duruma yer verilmiş ve
kabul edilemez olduğu ifade edilmiştir. Çalışma yaşamındaki bu sorunlar AKP Hükûmetinin emekten, emekçiden, haktan, adaletten ne kadar
uzak bir Hükûmet olduğunu, yaptığı yardım şovlarına
rağmen sosyal devlet ilkesiyle hiçbir alakasının olmadığını ortaya koymaktadır.
Sayın
milletvekilleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesine ilişkin
yaptığımız bu eleştirilerin dikkate alınacağını umuyor, şimdi de Ulaştırma
Bakanlığıyla ilgili görüşlerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz. Ulaştırma
sektörü, etkileri ve sonuçları itibarıyla sosyoekonomik yapı üzerinde neredeyse
belirleyici düzeyde etkisi olan bir sektördür. Bir hükûmetin
ulaştırma politikalarına bakarak ülkedeki ekonomik ve sosyal kalkınmayı nereye
doğru yönlendirmek istediğini görmek mümkündür. Ulaştırma imkânlarının ve
araçlarının artması hem insanın yaşam kalitesini artırmakta hem de kaynaklara
ve piyasaya erişimi kolaylaştırdığı için ekonomik kalkınmayı tetiklemektedir.
Aynı zamanda, uygun şekilde tasarlanmamış ulaştırma stratejileri ve programları
yoksulların durumunu kötüleştiren, çevreye zarar veren, ihtiyaçları göz ardı
eden ve kamu finansmanını heba eden sonuçlara da yol açmaktadır. Araştırmalar,
uluslararası ulaştırma maliyetinin gelişmekte olan ülkelerin ihracattaki
rekabet gücünü büyük ölçüde belirlediğini göstermektedir. Yapılan bilimsel
araştırmalarda bir ekonomide taşıma maliyetinin 2 katına çıkması hâlinde o
ekonominin büyüme oranının yarım puan daha azaldığına işaret etmektedir. Gerek
ekonomik kalkınma gerekse sosyal gelişmede bu kadar önemli rol oynayan
ulaştırma sektörü, ülkenin makro düzeyde üretilen politikalarına göre
şekillenmektedir. Ulaştırma
yatırımları iktidarın genel politik tercihlerinin ve yaklaşımlarının temel bir
göstergesidir. Ülkemizde Ulaştırma Bakanlığı kamu yatırımları içerisinde en
büyük paya sahip olan bakanlık durumundadır. 2009 yılı bütçesinde Ulaştırma
Bakanlığının yatırım bütçesi bağlı kuruluşlarla birlikte toplam 6,6 milyar YTL
civarındadır. Tek başına Karayollarının yatırım bütçesi 3 milyar 477 milyon 246
bin YTL’dir. 2008 yılı bütçesinde de kamu yatırım paylarının sektörel dağılımında en yüksek pay 3 milyar 957 bin 997 YTL
ile ulaştırma sektörüne ayrılmıştır. 2007 yılında ulaştırma ve haberleşme
sektöründe 6,4 milyar YTL’lik yatırım yapılmıştır. Devlet Planlama Teşkilatı,
2007 yılı kamu yatırımlarının illere ve sektörlere göre dağılımına ilişkin
verilerini yayınladı. Buna göre, 21 milyar YTL’lik toplam kamu yatırımları
içerisinde üçte 1’lik payı 6 milyar 477 milyon YTL ile ulaştırma ve haberleşme
sektörü aldı. Toplam kamu yatırımlarının üçte 1’ini Ulaştırma Bakanlığı tek
başına kullandı. Doğu ve güneydoğuda bulunan 23 ile,
ulaştırma ve haberleşme sektöründe yapılan toplam kamu yatırımları ne kadar
biliyor musunuz sayın milletvekilleri? Yanlış mı hesapladım diye birkaç kez
yeniden hesapladım ama bu utanç verici rakamı değiştiremedim. 6,5 milyarlık
yatırımdan 23 ile yapılan toplam yatırım 222 milyon 575 bin YTL. Yani,
Ulaştırma Bakanlığı, Türkiye genelinde yaptığı yatırımların sadece yüzde
3,4’ünü ancak bölgedeki 23 ile ayırabilmiştir. İstanbul, tek başına, 1 milyar
940 milyon YTL yatırım almıştır. 2’nci sırada yer alan Adana, tek başına, 220
milyon YTL yatırım almıştır yani Adana, tek başına, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’ndeki 23 ilin ulaştırmada aldığı kamu yatırımı kadar pay alabilmiştir.
Bursa da bundan farklı değildir, Bursa da 203 milyon YTL yatırımla 3’üncü
sıradadır ve Bursa’nın aldığı yatırım da tek başına bölgenin 23 iline yaklaşmaktadır. Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Sayın Nazım Ekren, 2009-2011
döneminde uygulanacak kamu yatırım politikaları ve öncelikleri hakkında bilgi
verirken enerji ve ulaştırma sektörlerinin yatırım paylarının 2010 yılına kadar
düzeyini koruyacağını ve 2010’dan sonra da tedricen benzer bir trendin devam
ettirileceğini açıklamıştır. Yani, bu bilgiler bize şunu gösteriyor: Daha uzun
yıllar kamu yatırımlarının büyük bir kısmı ulaştırma sektörüne ayrılacaktır ve
Kürtlere yönelik ayrımcılık da daha uzun yıllar devam edecektir. Bu bilgiler,
devletin yani AKP Hükûmetinin, bölgeyi kalkındırmak
diye bir derdinin olmadığını, bölgeler arası gelişmişlik farkını azaltmak diye
bir politikasının olmadığını göstermektedir. Bu tabloyu çok iyi bilen Sayın
Başbakan boşuna bölücülüğü başka yerde arıyor. Bu tablonun yanına bir de
“Beğenmeyen gitsin!” söylemi eklenince gerçek bölücülük tam anlamıyla ortaya
çıkıyor. Sayın Başbakan her yerde ve her fırsatta tekrarlıyor, bütçe
görüşmeleri sırasında da bir kez daha tekrarlama ihtiyacı duydu: “Biz ne dedik?
‘Tek millet’ dedik. Ne dedik? ‘Tek bayrak’ dedik. Ne dedik? ‘Tek vatan’ dedik?
Ne dedik? ‘Tek devlet’ dedik. Buna kim karşı çıkabilir ya! Buna karşı
çıkabilenin bu ülkede yeri yok.” Bu, Sayın Başbakanın Mecliste yaptığı konuşmadır,
bütçe görüşmeleri sırasında bu kürsüden yaptığı konuşmadır. Başbakanın bu
söyleminde dikkat çeken iki nokta var: Birincisi, bu ülkede yaşayan ve
vatandaşlık bağıyla bu ülkeye bağlı olan tüm yurttaşlara tekliği dayatması ve
farklılığı reddetmesidir. Bu söylem, bu ülkede bin yıllardan beri yaşayan Kürt
halkına kimliğini terk etme dayatmasıdır. Sayın Başbakanın bu söyleminin
altında Kürt yurttaşlara, “Kürt kökenli Türk’üm.” dedirtme dayatması vardır. NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Yalan söylüyorsunuz! SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sen doğru söylüyorsun! GÜLTAN KIŞANAK
(Devamla) – Bu ne anlama geliyor? NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Yalan söylüyorsunuz! GÜLTAN KIŞANAK
(Devamla) – Dinlersen anlayacaksın. Bu söylem, “Ben
Kürt’üm.” diyenlere “Senin bu ülkede yerin yok.” demektir. NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Hiç kimse Kürt halkına… SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, siz olur olmaz her şeye müdahale ediyorsunuz. Niye müdahale
etmiyorsunuz? GÜLTAN KIŞANAK
(Devamla) – Arkadaşlar, tamam. Bu ülkede
asırlardır birlikte yaşamış… BAŞKAN – Sayın Sakık, bir tek kelime söyledi, benden önce siz müdahale
ettiniz. SIRRI SAKIK (Muş)
– Yakışıyor mu size bu? Ayıp, ayıp! GÜLTAN KIŞANAK
(Devamla) – …dedeleri bu ülke için canını vermiş, geçmişi bu topraklarda olan… NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Yalan! Buramıza geldi yahu! SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – O senin yalanın, bizim yalanımız değil, Başbakanın
yalanı. BAŞKAN – Sayın
milletvekili… GÜLTAN KIŞANAK
(Devamla) – Lütfen susup dinleyin. BAŞKAN – Necat
Bey, lütfen… Lütfen. Buyurun Sayın Kışanak. GÜLTAN KIŞANAK
(Devamla) – Bu ülkede asırlardır birlikte yaşamış, dedeleri bu ülke için canını
vermiş, geçmişi bu topraklarda olan, geleceğini de bu topraklarda arayan, ortak
vatanda özgürce yaşamak isteyen 70 milyon yurttaşımız vardır. Bu yurttaşların
bir kısmı kendisini Türk olarak, bir kısmı da kendisini Kürt olarak tanımlıyor.
Buna karşı çıkmak, “Hayır, illaki tek olacaksın. Olmuyorsan bu ülkede yerin
yok.” demek bölücülük değil de nedir? Bu konuşmada
sorunlu olan bir başka nokta da şudur: “Buna kim karşı çıkabilir ya!”
söylemidir. “Buna kim karşı çıkma cüreti gösterebilir?” diye meydan okumaktadır
Sayın Başbakan. Sayın Başbakan kendisinden farklı düşünmeyi düşünce ve ifade
özgürlüğü kapsamında görmek yerine bir cüret konusu olarak görmekte,
konuşmasının sonuna “Ya!” ünlemini de ekleyerek âdeta meydan okumaktadır. Bu
yaklaşımla, bu üslupla yürütülen yöneticiliğin siyasi literatürdeki
adı “diktatörlük”tür. Demokratik
ülkelerde yurttaşların görüşlerini ifade edebilmek için illaki cesur olmaları,
illaki bedel ödemeyi göze almaları gerekmez. Çok şükür ki -ama çok şükür ki- bu
ülkede, Sayın Başbakanın buyruklarına rağmen, bu buyruklara karşı çıkma
cesareti gösteren, buna cüret eden ve bedel ödemekten de çekinmeyen yüzlerce
politikacı, aydın ve milyonlarca yurttaşımız vardır. Tekçilik dayatmasına boyun
eğmeyen onlarca siyasi parti kapatıldı, seçilmiş milletvekilleri yaka paça
cezaevine götürüldü, yıllarca cezaevinde yattılar. DEP milletvekili Sayın
Mehmet Sincar ve onlarca politikacı, aydın öldürüldü,
katledildi. Beş bin köy ve mezra yakıldı, milyonlarca insan yerinden yurdundan
edildi, dört bine yakın faili meçhul cinayet işlendi. Daha geçtiğimiz gün Refah
Partisi milletvekili Sayın Mehmet Fuat Fırat bile gazetelere yansıyan
açıklamalarında 1990’lı yıllarda yaşanan vahşete ışık tutan açıklamalarda
bulundu. Sayın Fırat 1990’lı yıllarda insanların gözaltına alınıp
kaybedildiğini ve BOTAŞ’ta kuyulara atıldığı iddialarını doğruladı. Sayın Başbakan,
bu ülkede insanlar gözaltında öldürülüp asit kuyularına atıldılar, köylülere
dışkı yedirildi, siyasi partiler kapatıldı ama kimse tekçilik dayatmasına boyun
eğmedi, bundan sonra da eğmeyecektir. Değerli
milletvekilleri, bu ülkede doğruyu söyleme cesareti gösteren ve bedel ödemekten
korkmayan aydınlar da var. Avrupa Birliği süreci nedeniyle bu ülkede yasal
dayanağı da oluşturularak İnsan Hakları Danışma Kurulu oluşturuldu ve şimdi
Cumhurbaşkanlığı makamında olan Sayın Abdullah Gül’ün de o dönem başkanlığını
yaptığı bu Kurula bağlı olarak Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Çalışma Grubu
oluşturuldu. Sayın Profesör Doktor Baskın Oran ve Profesör Doktor İbrahim Kaboğlu’nun hazırladığı Azınlıklar ve Kültürel Haklar
Raporu, bu ülkede birçok sorunun demokratik zeminde tartışılmasına olanak
tanıyan bir rapordu. Raporda milletin bölünmez bütünlüğü kavramı milletin tek
parça, monolotik olduğunu söylemektir ki milleti
oluşturan çeşitli alt kimlikleri inkâr anlamına gelen ve dolayısıyla
demokrasinin özüne karşı olan bu söylemin doğru olmadığı ifade edilmişti.
Hakların sınırlandırılmasında kullanılan ölçüler arasında millî güvenlik ve
toprak bütünlüğünün bulunabileceğini ama milletin bütünlüğünün yani alt
kimlikleri reddeden monolotik yapının doğru olmadığı
ifade edilmişti. Aydınlar,
yargılanmaktan korkmayıp bu raporu geri çekmediler. Ne yazık ki bu raporu
ısmarlayan Hükûmet, raporu hazırlamakla
görevlendirdiği kişilerin arkasında durmadı ve rapor bölücülükle yargılandı.
Profesör Doktor Baskın Oran ve Sayın Kaboğlu’nun
hazırladıkları Azınlık ve Kültürel Haklar Raporu davası sonucunda son olarak
geldikleri aşama Yargıtay 8. Ceza Dairesinin bozma kararıdır. Bu kararın
ardından geçtiğimiz günlerde konuyu yeniden görüşen Ankara 28. Asliye Ceza
Mahkemesi de durumu Adalet Bakanlığına havale etmiştir. Çünkü meşhur 301’inci
madde kapsamında yargılanma konusunda Adalet Bakanlığının izin vermesi
gerekmektedir. Şimdi top Adalet
Bakanlığındadır. Sayın Bakan ya düşünce ve ifade özgürlüğüne bir darbe daha
vurarak raporun 301’inci madde kapsamında yargılanmasına izin verecek ya da
Sayın Başbakanın aksine cesaret göstererek, cüret ederek bu yargılanmaya izin
vermeyecektir. Bu yaklaşım, demokrasiyle, düşünce özgürlüğüyle, hakla,
adaletle, yani demokratik hiçbir ilkeyle bağdaşmaz. İnsanlar en aykırı
düşüncelerini bile demokratik zemin içerisinde ifade edebilme olanağına
kavuşmalıdır. Buna imkân tanımadığınız ve zorunlu vatandaşlığı gönüllü
vatandaşlığa dönüştüremediğiniz sürece dağa giden yolu kapatmanız mümkün
olmayacaktır. Sayın Başbakan,
biraz yakın geçmişte yaşadıklarımıza bakarsanız, bu ülkede baskı ve şiddet
adına yapılmadık hiçbir uygulamanın kalmadığını görürsünüz. Bu yol çıkmaz bir
yoldur. Cesaret edilmemesi gereken bir şey varsa o da halkları karşı karşıya
getirme politikasıdır. Cesaret edilmemesi gereken bir şey varsa, o da bu ülkeyi
sınırsız şiddet ortamına sürüklemektir. Bir kez daha hiç kimse bu ülkeyi 90’lı
yıllardaki şiddet ortamına sürüklemeye cesaret etmemelidir. Sayın Başbakanın
bütçe görüşmeleri sırasında söylediği “Sayın Bahçeli’nin az önce söylediği
şeyleri ben de paylaşıyorum, farklı düşünmüyorum.” sözleri de dikkat çekiciydi.
Neydi Sayın Başbakanın paylaştığı düşünce? Demokratikleşme, çok kültürlülük,
alt kimlik, ana dilde eğitim, genel af ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesinin
ülkeyi bölmeye yönelik bir dayatma ve tehlike olduğu fikriydi. Sayın Başbakan ve
AKP Hükûmeti 22 Temmuz öncesinde bunların tam tersini
söyleyerek halktan oy aldılar. Bu nedenle bu ülkeyi çağdaş, demokratik bir
yapıya kavuşturmak isteyen her kesimden, demokratlardan, liberallerden,
Kürtlerden, tüm ötekileştirilenlerden oy aldılar. Ancak gelinen noktada bu
oylara layık olmadıkları da ortaya çıktı. Bu nedenle Sayın Başbakana, topluma
AKP’nin gerçek yüzünü görme fırsatını verdiği için teşekkür ediyorum. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Kışanak, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. GÜLTAN KIŞANAK
(Devamla) – Gerçekten de Sayın Başbakanın ifade ettiği gibi, AKP tekçi, çok
kültürlülüğü tehdit olarak gören, Kürtlerin ana dilde eğitim taleplerini
bölücülük olarak değerlendiren, demokratikleştirmeyi bir dayatma olarak kabul
eden bir partidir. Ancak, önümüzde yine bir seçim var. AKP seçim yaklaştıkça
yeniden demokrat bir maske takınma ihtiyacı duyabilir ama nafile, artık AKP’nin
gerçek yüzü ortaya çıkmıştır, kimse bu söylemlere itibar etmeyecektir. Konuşmamı burada
bitiriyorum. Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına ilk konuşmacı Kırıkkale Milletvekili Sayın Osman
Durmuş. Sayın Durmuş,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2009 yılı bütçesiyle ilgili olarak Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, çalışma hayatı, sendikal hayat, sigortalılık, işçi-işveren
ilişkileri, ücretleri ve sosyal hizmet ve sigorta primleri, iş sağlığı ve
güvenliği doğru, aktüel veriler üzerinden yapılabilir. Yurt dışında çalışan
işçilerimiz, onların sosyal güvenliği, istihdam ve meslekte yeterlilik
sisteminin oluşturulması ve işletilmesi de bu verilerle yapılabilir. Ancak, AKP hükûmetlerinin verileri sanaldır. Sadece seçimi düşünerek
veriler oluşturmakta, vatandaşı bir seçimde daha yönlendirmek için verilerle
oynanmaktadır. Bir günde bir bakanın açıkladığı veriyi bir diğeri yalanlamakta,
hatta bazen kendi kendilerini tekzip etmektedirler. Bir önceki Çalışma Bakanı
toplanamayan SSK primini 25 milyar YTL, Sayın Çelik ise 45 milyar YTL olarak
açıklıyor. Açıklanan rakamlar çok afaki ve
inandırıcılıktan uzaktır. Bakanlığın 2009
yılı bütçe büyüklüğü 143 milyar YTL olarak tahmin edilmektedir; buna 37 milyar
YTL İşsizlik Fonu da dâhil edilmiş. Sayın Bakanın verilerine göre 3 milyon 180
bin işçi sendikalıdır. Burada yüzde 58 gibi görülen sendikalı, kayıt dışılığın
yüzde 48-50’lerde olduğu düşünülürse, yine burada rakamlar tutarlı değildir.
Memurlarımızın ise 931 bini sendikalıdır. 12 Eylül darbesi
ile birlikte ciddi güç kaybına uğrayan işçi sendikaları, “işveren veya hükûmet yandaşı sendika” gibi yeni kavramlarla
anılmaktadır. Sendika ve yürütme birbirine karşıt pazarlık taraflarıdır. Ne
yazık ki ülkemizde sarı sendikacılık yaygın hâle gelmiştir. Toplu sözleşme
vaadiyle aldatılan memur, toplu görüşmede aylarca süründürülüyor ve gerçek
enflasyonun 1/3’ü düzeyindeki bir ücrete mecbur ediliyor. Emeklilerin
sendikaları olmayınca emekliler yok sayılıyorlar, yoksulluk ile açlık sınırında
yaşıyorlar. Değerli milletvekilleri,
çalışma hayatı Anayasa’mızın öngördüğü ve ILO sözleşmelerinin beklediği
gelişmelerden çok uzaktadır. Sendikalı memurlar, hükûmete
yandaş sendikalara geçmeleri yönünde ciddi baskı ve sürgünlere maruz
kalmaktadır. Ehliyet ve
liyakatin, görevde yükselme sınavlarının yerini, yandaş sendika üyeliği
almıştır. 5510 sayılı
Yasa’da yapılan değişiklikle iş yerinde spor tesisi, anaokulu kurma, kreş,
emzirme odası açma yükümlülüğü işverenden kaldırıldı. Sayın Bakan bu sonucu
başarılmış bir iş gibi sunuyor. Çocuklarımızın, annelerimizin ve
çalışanlarımızın kazanılmış hakkı elinden kanunlarla alınıyor ve bunu da başarı
diye sunuyorlar. Kadınlarımız ile
on sekiz-yirmi dokuz yaş arası gençlerimize kademeli teşvik düzenlemesi
getirildi. Sigorta primlerini işveren yerine devlet, dört yıl süreyle kademeli
olarak ödeyecek. Ancak bunu işveren, kıdemli ve ücreti yüksek çalışanının
sigorta primini devletin ödediği gençlerle değişme fırsatı olarak
değerlendirebilir. Değerli
milletvekilleri, tilkiye sormuşlar “Tavuk yer misin? diye.
Oturmuş ağlamaya başlamış “Bu da sorulur mu?” diye. Kıdemli işçi ve ustaların
işten çıkarmalarını durduran tedbirleri alan önergelerimizi reddettiniz. Şimdi,
kıdemli işçiler, ustalar işsiz kalacak diyecektim ki, ekran başındaki
seyircilerin “Ne kıdemlisi, ekonomik kriz sonrası herkes işini kaybediyor. İki
gün önce Ford’da 300 kişinin işten çıkarıldığını duymadın mı? Grundig’te de -biraz evvel gazetede okudum- ondan daha
fazlası işten atılmış.” dediklerini duyar gibiyim. Durum bir toplumsal felaket,
intihar ve cinnete dönüşüyor. Değerli
milletvekilleri, Hükûmetin başı yedi yıldızlı
otellerde, zevküsefa içinde Lale Devri sefahatini
yaşıyor, “Hamdolsun, biz iyiyiz.” diyor. Çalışanlar işini kaybediyor.
Televizyonlarda naklen yayın intiharlar gösteriliyor, Başbakan “Bize bir şey
olmaz.” diyor. Gazeteler Sayın Pepe’nin oğlunun yeni tersanesini yazıyor. Size bir şey olmayacağı açık. İşsizlik
sigortası 57’nci Hükûmetin kanunla kurduğu sosyal bir
fondur ve işsiz kalanlara verilecek Fonda toplanan prim 37 milyar YTL’yi buldu.
AKP Hükûmeti altı sene yan geldi yattı, yerel seçim
yaklaşınca güneydoğu oylarını almak, doğuluyu kandırmak için İşsizlik Fonu’ndan
8 trilyonun GAP’a aktarılması akıllarına geldi. Şu ana kadar sulama kanalları
için kaç lira kullanıldı? Aktarılan 8 katrilyonun nerede kullanılacağını
bütçede izleyebilecek miyiz? Ekonomik krizin yoğunlaştığı ve toplu işten
çıkarmaların başladığı bu dönemde bu Fon parası cari açık kapatma ve seçim fonu
olarak kullanılacak mı? Değerli
milletvekilleri, belediye seçimleri için -geçim için değil- 5 katrilyonun
güneydoğuya aktarıldığını Bakanımızdan işittik. Hak-İş susuyor, Türk-İş
susuyor, DİSK susuyor, iş yerleri kapanıyor, işçiler atılıyor, ancak nasılsa
sendikalarımız primlerini topluyor. Eski hükümlü ve
terör mağduru insanlarımızın yüzde 3’ü oranında çalıştırma yükümlülüğü AKP Hükûmeti tarafından kaldırılmıştır. İşitme engelli duymaz,
görme engelli görmez, ortopedik engellilerin gücü yetmez diye düşünüyorlar
zahir. Görmez dedikleriniz duyar, işitmez dedikleriniz görür, ortopedik özürlü,
aksak dediğiniz, aparatla veya bisikletle de olsa sandığa gider, hakkını arar. Kamu iş yerleri
özelleştirildiğine göre, eski mahkûmlar ve engellilerin çalışma alanı daha da
daralmıştır. İş kapısı kapandı, engelliler ve eski mahkûmlar gözden çıkarıldı. Geçen hafta
basına yansıdı, 17 bin engellinin işine son verdiniz, trilyonlarca lira
tazminat ödemeye mahkûm ettiniz. Bir yandan engelliyi işten atıyorsunuz, diğer
taraftan yardım paketine mahkûm ediyorsunuz. Başbakan dün
televizyonda “Veren eli diğer el görmeyecek.” diyordu. Kamerayla naklen yayın
yapıyorsunuz. Her şeyi oya tahvil ediyorsunuz. Pişkinlikle takvayı nasıl bir
arada götürdüğünüzü sanıyorsunuz? AKP’liler engellileri idrak engelli mi
sanıyor? Bunu anlamayan idraksizlere bu hesabı elbette sandıkta sorarlar. Değerli
milletvekilleri, yabancıların çalışma izinlerini düzenleyen 4817 sayılı
Yasa’yla 2003’ten bu yana 46.193 yabancıya çalışma izni verilmiştir. Kendi
evlatlarımız işsiz ve bunalımda; kaçak işçiye iş veriyorsunuz. Türk evladı can
veriyor, kan veriyor, kan kusuyor, yabancılar her yerde iş buluyor. Eğitimsiz ve iş
yeri sağlık güvencesi olmayan işçilerimiz hayatlarını kaybetmeye devam ediyor.
Tuzla’yı jurnalleyen Hükûmetimiz orada çalışan 40 bin
kişinin gemi inşa işini ve sipariş işini bozmuştur, şu anda onlar da işsiz
kalıyor. Hükûmet, denetçileri
baskı altına tutmakta, statüsünü indiriyor ve sürgüne gönderiyor. Burada
denetçilere sesleniyorum: Elinizdeki bilgi ve belgelerin değer bulacağı günler
yakındır. Adliyenin üzerindeki baskı kalkınca, milletimiz hipnotizmanın
tesirinden kurtulunca o raporların gereğini biz MHP olarak yerine getireceğiz.
Moralinizi bozmayın. Sayılı gün tez geçer. Dokunulmazlık arkasına saklananların
bu zırhını milletimiz kaldıracaktır. Yaptıkları kimsenin yanına kâr
kalmayacaktır. Kayıt dışılığa
bir taraftan lakayt kalınmakta, diğer taraftan sizden olmayanları denetim
elemanlarıyla baskı altına alıp yandaşlarınızı güçlendiriyorsunuz. Adalet bunun
neresinde? Kalkınma bunun neresinde? “Tersanelerimizi, tanker filolarımızı,
gemiciklerimizi görmüyor musunuz?” derseniz, ben görüyorum da milletten
saklıyorsunuz. Sayın Pepe’nin oğlunun tersanesini bu hafta öğrendik. Yalova’da
diğerlerinin kokusu yakında çıkacaktır. Avrupa Birliği
süreciyle ilgili olarak “İşçilerin Serbest Dolaşımı” başlıklı ikinci fasıl
Türkiye lehine kullanılmamıştır, sonuçlanmamıştır. Gümrük Birliğine daha yeni
dâhil olan ülkeler serbest dolaşım hakkını kullanırken, Türk iş adamlarının
seyahati bile engellenmektedir. Bu da AKP’nin müzakere becerisidir! Sayın Bakan “5510
sayılı Kanun’la sosyal sigortalar açısından kazanılmış haklar korundu, mevcut
emeklilerin aylıklarında düşme söz konusu değil.” diyorsunuz. Ancak bu durum
gerçeği ifade etmiyor. Eski çalışanların prim ödeme gün sayısı yedi bin gün
idi, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı mensupları için dokuz bin gün teklif ettiniz,
yedi bin günden yedi bin iki yüz güne çıkardınız. Genel sağlık
sigortası hayata geçirildi. Bütün vatandaşları kapsamayan, ama yeşil kartı ve
kamu çalışanlarını kademeli olarak iki üç yıl içerisinde bünyesine almayı
hedefleyen bir düzenleme yürürlüğe girmiş bulunuyor. Niçin hemen dâhil
etmiyorsunuz? Yoksa her seçimde bir kez daha istismar edip, rantını
mı alacaksınız? Sürdürülebilir
genel sağlık sigortası için sürdürülebilir finans sistemi olması gerekir. 2009
sağlık prim gelirimiz 18,8 milyar YTL, giderimiz ise 27,6 milyar YTL tahmin
edilmektedir. Bakanın ifadesine göre, sağlık ödemeleri 2003’te 10 katrilyon,
2008’de –tahmin- ise 25 katrilyondur. Sayın Bakan, bunlar bütçe rakamları
değil, transferlerle kapatılan bütçe açığı rakamlarıdır. Bu tahmine bakınca, 35
milyar dolar olarak ifade edilen sosyal güvenlik açığı nasıl 9 milyara düşüyor;
anlayanınız varsa bize de anlatsın. AKP hükûmetlerinin
hiçbir tahmini doğru çıkmıyor. Üç yıllık bütçeler içinde israf, yolsuzluk ve
kayırmaları öteleyerek saklamaktadırlar. Muayene katılım
paylarını hastanelerde kuyruk görüntülerini gizlemek için eczacılara
yüklemişsiniz. Tehditle tahsildar görevi yaptırıyorsunuz. Dün 24 bin eczacı
meydanlardaydı. Devlet resim, damga ve vergilerini kamu çalışanları
aracılığıyla tahsil eder. Koruyucu hizmet veren sağlık ocaklarında para
alınıyor, tahsilatı eczacıya yaptırıyorsunuz. Makbuz
yok, kayıt yok. Siz ayıplı bir iş yaptığınızın farkındasınız, eczacıya “Bu
parayı sen keseceksin.” diyorsunuz. Anayasa’mız
kişiyi angaryada çalıştırmayı suç saymaktadır. Sorumluluktan korkanlar itiraz,
şikâyet, kavgayı eczaneye taşıdılar. Düzce’de 1 No.lu Sağlık Ocağına giden
hasta 7 milyon liralık ilaç yazdırıyor, eczaneye muayene parasıyla birlikte 20
milyon lira ödüyor. Eczacıyı kendi muayene ücretinin tahsildarı sanıyor. Hasta hakları
konusuna gelince: Onların tedavi seçeneklerinde tasarruf yapılamayacağını ve en
son teknolojiyi teşhis ve tedavide kullanma hakkının hastaya ait olduğunu
hepimiz biliyoruz. İlaç ödemelerinde sıkıntı çıkarmamamız gerekiyor ancak zaman
zaman özellikle lösemili, kan kanserli hastalarda
ilaçları ödenmediği için ölen çocuklarımızın haberlerine şahit oluyoruz.
Kanserli hastanın ilacını vermiyorsunuz, Türk milleti adına karar veren
Danıştay sayesinde hastamız ilacına kavuşuyor. Sizden olanların
bir eli yağda, bir eli balda; sizden olmayanlar da kaybettiği işini geri almak
veya ilacını almak için mahkeme koridorlarında sürünmektedir. Bir tarafta bir
aylık prim borcunu geciktirdiği anda sağlık güvence hakkını
kullandırmayacaksınız, diğer taraftan sigortalıyı prim borcu nedeniyle iş
göremezlik ödeneğinden yoksun bırakacaksınız. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Durmuş,
konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. OSMAN DURMUŞ
(Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım. Vatandaşımızın
gelecek güvencesini, mutluluk ve huzurunu tehlikeye düşürecek böylesi bir
uygulama kabul edilemez. Sosyal Sigortalar
Kanunu’nda isteğe bağlı emeklilikte yüzde 25 oranında olan malullük, yaşlılık
ve ölüm sigortası primini yüzde 7 oranında artırdınız, yüzde 32’ye çıkardınız.
650 milyon maaş alan işçi emeklisine 12 milyon lira zam verdiniz, 45 milyon 500
bin TL ek prim alıyorsunuz. Emekli aylıklarını hesap ederken millî gelir artış
payını yansıtmıyorsunuz. Sorulunca “Düzelttik.” diyorsunuz. Nasıl düzelttiniz?
Yüzde 30’unu verdiğinizi, yüzde 70’ini elinden aldığınızı söylemiyorsunuz. Emekli
aylıklarına emeklinin kendi isteği dışında haciz konulamıyordu, şimdi haciz
işlemi yapılabiliyor. Yeşil kart aylık
geliri ve aile içindeki gelir payı net asgari ücretin 1/3’ünden az olan
vatandaşlara verilmelidir ama siz bunu da yeni kriterlere
bağladınız. Değerli
milletvekilleri, iki göz odada yaşayan yoksul ve aç insanların sosyal devletin
asli görevi olan bu sağlık hakkından mahrum edilmesi insaflı değildir, doğru
değildir… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Durmuş, tamamlayın lütfen… OSMAN DURMUŞ
(Devamla) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. Söyleyecek söz çok ama vaktimiz sınırlı. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Ben
teşekkür ederim. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Abdülkadir Akcan. Sayın Akcan,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı kapsamında Ulaştırma Bakanlığının bütçesiyle ilgili görüş ve
düşüncelerimi huzurlarınızda ifade etmek maksadıyla, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Aslında, bu on
bir dakikalık süre içerisinde koskoca Ulaştırma Bakanlığının bütçesi ve buna
bağlı Karayollarının, çok önemli bir kuruluşumuz olan Karayollarının bütçesini
eleştirmek pek kolay değil. Ancak, bazı hususları özet olarak ve tabii ki
eleştirilecek yönlerini ön plana çıkararak ifade etmek istiyorum. Türkiye'nin
ulaştırma politikasının felç olduğu, yapılabileceklere karşılık çok az şeyin
yapıldığı, altı yıla yakın bir zamanın geçtiğine sağduyulu herkes şahit
olmuştur. Ehliyet ve liyakatten yoksun yöneticilerin tercih edildiği AKP
iktidarları döneminde Ulaştırma Bakanlığı da bundan en derin düzeyde nasibini
almıştır. Heyecansız, hedefsiz, idealsiz bir zihniyetin Türkiye'nin ulaştırma
stratejisini endişe verici bir biçimde tahrip ettiğini görüyoruz değerli
milletvekilleri. Milletimizin alın teriyle verdiği vergilerle oluşturulan
Ulaştırma Bakanlığının kaynak ve varlıkları, yağma ve talan anlayışıyla âdeta
pay edilmiştir. 2003’ten itibaren
Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü tam anlamıyla yolsuzluk ve
usulsüzlük girdabına hapsolmuştur. “Hızlı tren yapacağız.” diyerek yıllardan beri
milletimizi oyalayan Hükûmet, yandaşlarına devletin
imkânlarını peşkeş çekmiştir. Bu hızlı tren konusuna kısaca şöyle değinmek
istiyorum değerli milletvekilleri: Ankara-İstanbul Hızlı Tren Projesi, birinci
etabı Ankara-Eskişehir, Milliyetçi Hareket Partisinin koalisyon ortağı olduğu
dönemde ele alınmış, projelendirilmiş, kaynağı bulunmuş, ihalesi yapılmış
olduğu hâlde yüce milletimize “Kimse bunu hayal edemezken biz yaptık.” deme
cüreti gösterilmiştir. Bunu huzurlarınızda milletimize şikâyet etmek istiyorum. Milliyetçi
Hareket Partisi 1999 yılında bu işi planlamış ve gereğini yapmıştı. 2003 yılı
Haziran ayında, Sayın Başbakan, 2005 yılının Aralık ayında Ankara-İstanbul
arasını üç saate indireceklerini ifade etmişti. Bırakın bu hattı, hızlı tren
daha Ankara-Eskişehir etabını tamamlayıp kullanıma sunulamamıştır. Şimdi de
Sayın Bakanın “Demir yollarında biz de varız diyebilmemiz için kesintisiz 2019
yılına kadar yatırım yapmamız lazım. Yapacağımız asgari yatırım da 20 milyar
doların altında olmamalıdır.” sözlerini başarısız ve basiretsiz bir ulaştırma
politikasının üstü örtü itirafı olarak değerlendirdiğimizi buradan açıklıkla
ifade etmek istiyorum. Ulaştırma alanında geçtiğimiz altı yılın kayıp yıllar
olduğu dikkate alındığında, bu sözlerle, şimdi, geleceğin ipotek altına
alınmaya çalışıldığı görülmektedir. Demir yollarına ayrılan ödeneklerde ciddi
artışların olduğu bilinirken ve buna rağmen hâlâ bu alanda somut bir ilerleme
görülmezken nasıl olur da gelecekle ilgili böyle bir kanaat ileri
sürülebilmektedir, bunu hayretle karşılıyoruz. Hatırlanacağı
üzere “hızlandık, hızlandırdık, hızlanıyoruz” derken AKP Hükûmetinin
aymazlığı ve ısrarı yüzünden 39 vatandaşımızın geçtiğimiz yıllarda bir tren
kazasında ölmesi, hepimizin hafızalarında tazeliğini korumaktadır. Demir yollarında
baş gösteren ve bizim tarafımızdan izlenen acımasız kadrolaşma sonucunda,
kurumsal huzur ve güven tam anlamıyla kaybolmuştur. Kamu işletmeciliğinin bu
asırlık çınarının içine düşürüldüğü teknik, idari ve insani buhranın, güvenli
ve emniyetli yolculuk amacı taşıyan vatandaşlarımız açısından da risk
taşıdığını ifade etmek istiyorum. AKP döneminde
sivil havacılık alanında yaşanılan olumsuzluklar ve alınmayan önlemlerden
kaynaklanan kazalarda birçok vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Ne üzücüdür ki
siyasi tolerans ve yakınlıktan kaynaklanan kayırmacılık, yanlış politikalarda
ısrar, hatalı uygulamalar, hava yolu taşımacılığında vatandaşlarımızın can ve
mal kaybına sebep olmaktadır. Hava yolu taşımacılığında alınan mesafeyle övünen
AKP Hükûmeti, nedense yaşanılan uçak facialarını hiç
gündeme getirmemektedir. 2007 yılında Adana’dan Irak’a Türk işçilerini taşırken
Bağdat yakınlarına düşen uçağa, çok geri teknolojiye sahip olmasına rağmen uçuş
izni verilmiş olmasını, Sayın Bakanın uçağın sigortasının olmasıyla
açıklamasının çok garip karşılandığını, kamuoyunun bunu çok garip karşıladığını
bilmesinde fayda görüyorum. Öte yandan,
Isparta’da meydana gelen ve 57 insanımızın hayatını kaybettiği uçak kazasının
raporu, yaklaşık bir sene sonra nihayet açıklanmıştır. Raporda
kazanın muhtemel sebebi olarak, aralarında uçuş ekibinin yayınlanmış alçalma
planlarındaki usulleri doğru uygulamadığı, karşılıklı çapraz kontrolü
sağlayamadığı gibi hususların yanı sıra, uçuş öncesi arızalı olduğu bilinen
fakat arızası bir türlü kayıtlara geçmeyerek düzeltilmeyen geliştirilmiş yere
yakınlık çarpma ikaz sisteminin uçak Isparta Havaalanı’na doğru alçalarak
yaklaşırken Türbetepe’ye doğru tehlikeli bir şekilde
alçalmasına rağmen sesli sinyal vermeyerek pilotları uyaramadığı da raporda
ifade edilmiştir. Uçuş eğitim eksikliği, teknik yetersizlikler gibi
nedenlerle uçuşuna izin verilmemesi gereken uçağın kazaya neden olmasıyla
onlarca insanımızın hayatına mal olmasının hesabının elbette siyasi iktidar
tarafından verilmesi gerekir. Değerli
milletvekilleri, bu bütçe kanunu içerisinde ele almayı istediğim, Karayolları
bütçesidir. Özellikle güncelleştirerek ifade etmek istiyorum. Sayın Bakan,
bundan çok kısa bir süre önce Erzincan’da ve iki gün önce de İstanbul’da araç
muayene istasyonlarını… S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Dinlemiyor ki Sayın Bakan. ABDÜLKADİR AKCAN
(Devamla) – Sayın Bakan bizi izlerse mutlu olacağız Sayın Başkan. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Dinliyorum, dinliyorum. BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Gözleriyle değil kulaklarıyla dinliyor Sayın Bakan. ABDÜLKADİR AKCAN
(Devamla) – Öyle mi yapıyor Sayın Grup Başkan Vekili? O zaman siz beni
kulaklarınızla canı gönülden dinleyin. Yapmış olduğumuz
ihaleyi “Yolsuzluk yaptılar.” gerekçesiyle iptal eden 58’inci Hükûmet dönemi Bayındırlık ve İskân Bakanı, daha sonra,
Sayın Bakanın içinde bulunduğu Özelleştirme Yüksek Kurulu marifetiyle yeniden
ihale etti. Bu iki ihale arasındaki farkı şimdi size izah edeceğim ve bunun
asla peşini bırakmayacağımızı ifade edeceğim. Birinci ihale,
kaç para alırsanız alın, bedeli devlet tarafından belirlenen araç muayene
bedelinin yüzde 30’u konsorsiyumun, yüklenicinin,
yüzde 70’i devletin iken; sizin döneminizde iptal sonrası yapılan ihalede, ilk
üç yıl yüzde 30’u devletin, yüzde 70’i müteahhidin; takip eden yedi yıl yüzde
60’ı müteahhidin, yüzde 40’ı devletin; takip eden on yıl yüzde 50’si
müteahhidin, yüzde 50’si devletin ve ağırlıklı ortalama, devletin payı yüzde
41,9, konsorsiyumun payı yüzde 58,1. Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakanın açılışında, konsorsiyumun
sorumlusu Sayın Ferit Şahenk, sorumlu olmanın
getirdiği yetkiyle “Bu devlete biz yirmi yılda 10 milyar dolar para
kazandırıyoruz bu işlemle.” diyordu. Eğer, yüzde 41,9’u 10 milyar dolar ise,
bir önceki iptal edilen ihalede yüzde 70’i devletindi, aradaki fark net 7
milyar dolardır. Sayın Başbakan,
burada, bütçe görüşmelerinde “IMF’ye olan borcumuz 8-8,5 milyar dolar
mertebesinde.” diye daha bir hafta önce ifade etti. Kaybedilen, bizim
iktidarımız döneminde asla bir yolsuzluk olmadığını iddia ettiğim bu ihalenin
altına imza koyan bakan olarak söylüyorum; vardı da yolsuzluk niye benim yakama
yapışmadınız? Vardı da yolsuzluk, bu ihaleyi gerçekleştiren komisyonların
üyelerinden niye bugüne kadar hesap sormadınız? (MHP sıralarından alkışlar) Ve
Sayın Bakan beni dinlemek yerine başka şeylerle uğraşıyor orada. Değerli
milletvekilleri, bu ihalede asla yolsuzluk yoktu. İlk ihaleyi alan müteahhit firma mahkemeye başvurdu. Sayın Başbakan, sayın
bakanlar, sayın AKP sözcüleri bu ülkede hukuk devleti olduğumuz
iddiasını dillerinden düşürmüyorlar. Madem hukuk devleti
iddiasındasınız, öyleyse iptal ettiğiniz ihaleyi iptal nedeniyle sizi mahkemeye
veren, Karayollarını mahkemeye veren ve davayı kazanan ve bütün davaları
kazandıktan sonra kendilerine bu iş teslim edilmesi gerekirken devamen başka yolla ihale edip başkalarına ihaleyi
verdikten sonra neden sebep 7 milyar dolar bu ülkenin kaybına, kaybetmesine,
kasasına soktuğumuz 7 milyar doları kasadan çıkartıp müteahhide hortumlatma
pahasına başkalarının cebine indirdiniz? Bunun hesabı sorulacaktır.
Bakın, 1 Ocak 2009’dan itibaren üstüne gideceğimiz konu budur. Değerli
milletvekilleri, 58’inci Hükûmet döneminin kara
yollarından sorumlu bakanı başlıyor. Ne diyor? “Bizden önce Karadeniz Sahil
Yolu’nda, başka kara yollarında keşif artışları verilmiştir. 1 milyar dolar
mertebesinde keşif artışı verilmiştir. Ben bu konuyu teftiş kuruluma havale
ettim ve bunlar için gereken her şeyi yapacağım.” Yaptılar. Keşif artışlarını
iptal ettiler. İptal edilen keşif artışlarından sonra bu keşif artışlarında
imzası bulunan herkesi mahkemeye verdiler. Bu “herkes”ten bir kişi bir gün
dahi, 1 kuruş dahi ne maddi ne başka türlü ceza almadı. Hepsi Yargıtayın da onaylamasıyla aslanlar gibi beraat ettiler ve
bu ülkeye “adam gibi devlet adamı” sıfatıyla hizmet ettiklerini gösterdiler.
Mahkeme kararıyla da tescil edildi. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Akcan, konuşmanızı tamamlayınız efendim. ABDÜLKADİR AKCAN
(Devamla) - Şimdi kara yollarından sorumlu bakan, o günkü bakan veya şimdiki
Bayındırlık ve İskân Bakanı mahkemeye yolsuzluk yaptığı iddiasıyla verdikleri
bu bürokratların beraat etmelerinden dolayı özür dileyecekler mi? Bunların
manevi kayıplarını tazmin edecekler mi? Değerli
milletvekilleri, aynı bakan “Bakın arkadaşlar, bizim projelerimiz şunlar şunlar şunlar…” diyor. Bursa
çevre yolu, Antalya-Alanya yolu, Karadeniz Sahil Yolu, İzmir çevre yolu,
Antep-Şanlıurfa otoyolu, Kemerhisar-Pozantı otoyolu…
Bu söylediklerim hep 2003 yılının başında söylenen sözler, yani 58’inci Hükûmetin yeni işbaşına geldiği dönemde söylenen sözler.
Şimdi, sizden önceki hükûmetlerin yaptıkları
icraatları “Biz, bu ülkede devrim yaptık, şu kadar bölünmüş yol yaptık, şu
kadar otoyol yaptık…” Bana söyleyin Sayın Bakan: Hükûmetiniz
döneminde kaç kilometre yolun ihalesini yaptınız, startını
verdiniz, tamamlayıp hizmete sundunuz? BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Siz kaç kilometre yol yaptınız? ABDÜLKADİR AKCAN
(Devamla) – Sizin hizmete sunduklarınızın kaç kilometresi sizden önceki hükûmet döneminde planlanmış, bütçelendirilmiş, işin gereği
yapılmış? Yolun yarısı yapılmıştır. Değerli
milletvekilleri, ben şunu söyleyeyim: Aydın-Nazilli yolundan bahsediyorum. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Akcan… ABDÜLKADİR AKCAN
(Devamla) – Müsaade ederseniz bu cümleyi tamamlayayım Sayın Başkan. BAŞKAN – Lütfen,
konuşmanızı tamamlayınız. ABDÜLKADİR AKCAN
(Devamla) – Aydın-Nazilli yolunun sadece asfaltlanması kalmıştı değerli
milletvekilleri. Sayın Başbakan, bugünkü Cumhurbaşkanımız temel atmaya gitti
oraya. OKTAY VURAL
(İzmir) – Asfalt temeli! ABDÜLKADİR AKCAN
(Devamla) – Asfaltlanması kalmış, bitmiş yolun temelini atmaya gittiniz.
Bununla milleti kandıra kandıra nereye kadar
gideceksiniz? Partinizin adının Adalet ve Kalkınma Partisi olduğunu teyit
edecek icraatlar yapın, aldatma ve kandırma partisi olduğunu değil. Hepinize saygılar
sunarım. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı
İstanbul Milletvekili Ali Torlak. Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı kapsamında Denizcilik Müsteşarlığı
bütçesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, finans sektöründe başlayan küresel krizin reel sektöre
sıçraması, dünya ölçeğinde mal ve hizmet üretiminde yaşanan düşüş uluslararası
ticarete ve dolayısıyla Türk denizciliğine olumsuz şekilde yansımıştır. Bu
krizde uluslararası ticaret ve deniz yolu taşımacılığına bağlı olarak da liman
işletmeciliği, gemi ve yat inşa sektörleri zincirleme olarak olumsuz
etkilenmişlerdir. Bu durum sadece taşımacılık alanında değil, bu yükleri
taşıyacak yeni gemi ihtiyacında da ciddi azalmalara yol açmıştır. Kriz
nedeniyle son sekiz ayda yaklaşık 160 gemi inşasının iptali Türk gemi inşa
sektöründe yaşanan tehlikenin boyutunu ortaya koymaktadır. Deniz
taşımacılığımız yüzde 40’lar seviyesinde gerilemiş, navlun ücretleri ise yüzde
90’lara varan oranlarda düşmüştür. Gerek İstanbul’da ve gerekse petrol
taşımacılığının kalbi İzmit’te iş bulamadığı için bekleyen gemi sayısı her
geçen gün artmaktadır. Bu gemiler demirleyecek yer aramaktadırlar.
Müsteşarlığımız acil olarak “laidup” dediğimiz
faaliyette bulunmayan gemiler için yeni demir yerleri tespit etmeli ve gerekli
tahsisleri bir an önce yapmalıdır. Değerli
milletvekilleri, denizciliğimizin bir başka konusu ise marinalarımızın yetersizliğidir.
Yat turizmi, kruvaziyer turizmi genel turizm
gelirleri arasında önemli paya sahip alt sektörlerdir ancak ülkemizde bu iki
konu da ihmal edilmiş durumdadır. Akdeniz’de yarım milyon civarında yat ve
tekne dolaşmakta ve bağlayacak fiyatları uygun marinalı ülkelerde
konaklamaktadırlar. Ülkemizdeki yetersiz marina ve yat çekek yerleri
kapasitelerinin artırılması bu açıdan önemlidir. Kruvaziyer
turizmi ise aynı şekilde ülkemizin ihmal edilmiş bir konusudur. Kuşadası,
İstanbul ve İzmir dışında ne uygun bir liman vardır ne de altyapı
bulunmaktadır. Türkiye’de denizcilik yatırımlarında yer tahsisi konusunda
aşılması zor bir bürokrasi anlayışı vardır. Ülkemizin kıyı master
planı yoktur. Yapılacak bu planda göllere ve nehirlere de yer verilmelidir. Değerli milletvekilleri,
Denizcilik Müsteşarlığımızın önemli bir eksikliği de ARGE faaliyetlerine
verilen önemin verilmemesidir. Denizcilik Müsteşarlığı her ne kadar hizmet
üreten ve denetleyen konumda olsa da verdiği hizmetin geliştirilmesine yönelik
faaliyetlerine önem vermelidir. Uluslararası Denizcilik Örgütü IMO’da etkin temsil edilerek karar verici ülkelerle aynı
masada oturmak esas olmalıdır. Bu nedenle, sektör ile sıkı koordine içinde
bulunulmalı ve stratejik plan yapılmasını sağlamak gerekmektedir. Dünya denizciğinde
söz sahibi olmak için uluslararası nitelikte bir yönetim anlayışı ihtiyacının
yanında iyi bir bütçe planlamasına da ihtiyaç duyulacağı çok açıktır. Ancak, 2007 yılı Bütçe Kanunu’yla ilgili
olarak Komisyon raporunda da açıkça belirtildiği şekilde son üç yıldır
Denizcilik Müsteşarlığı bütçesinde ortalama yüzde 35 oranında sapma olduğu
görülmektedir. Bütçenin uygulanmasında yüzde 35 gibi büyük oranlarda fazla
harcama yapılması düzgün planlama yapılmadığının bir göstergesidir. 2007
bütçesinde 82 milyon 154 bin YTL harcama yapan Müsteşarlığımıza 2009 yılı için
74 milyon 91 bin YTL bütçe tahsis edilmesi daha başlangıçta bazı şeylerin doğru
planlanmadığını göstermektedir. Değerli
milletvekilleri, denizcilik denilince ilk akla gelen gemi ve deniz araçlarıdır.
Kısaca, pervanesi dönen gemi oldukça denizcilikle ilgili sorunlar mutlaka
olacaktır. Geminin pervanesi dönmeden ne gemi adamına ne gemi adamı eğitimine
ne tersaneciye ne de yan sanayiciye ihtiyaç duyulacaktır. Bu nedenle,
denizcilik sektörünün birbirine çok bağlı bileşenlerden oluştuğu herkes
tarafından özellikle bilinmelidir. Dolayısıyla, sektörün sorunlarını da bir
bütün olarak değerlendirmek gerekmektedir. Türk denizcilik
sektörünün birçok sorunu olduğu hepimizin malumlarıdır. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak önemli gördüğümüz bazı sorunları sizlerle paylaşmak ve çözüm önerilerini
de sunmak isterim. Değerli
milletvekilleri, yaşlanan koster filosu nedeniyle Akdeniz’deki rekabet gücünün
azaltılması transit taşımacılık için önemli bir tehdit olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bu maksatla Türk deniz ticaret filosunun yenilenmesi için
armatörlere gemilerini Türk tersanelerinde yaptırmaları koşuluyla destek
verilmelidir. Sipariş konusunda sorunlarını gidermek üzere MİLGEM gibi askerî
projelerin ve İDO’nun yolcu gemisi taleplerinin Türk
tersanelerinde inşası gerçekleştirilmelidir. İçinde
bulunduğumuz ve büyük olasılıkla giderek artacak küresel mali krizin denizcilik
sektörü üzerindeki etkilerini azaltmak üzere Hükûmetin
tedbir alması gerekmektedir. Mali sorunların çözümü kapsamında özellikle de iç
kredilerin özel bankalardan alınarak bir fona aktarılmasında ve bu fonun her
türlü teminatlar alınarak devlet veya devlet bankaları tarafından yönetilmesi
alternatifi değerlendirilmelidir. Ayrıca, gerek
Dünya Bankası ve gerekse Eximbank imkânları
kullanılarak sektöre düşük faizli uzun vadeli kredi verilmesi gündeme
alınmalıdır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
efendim. D. ALİ TORLAK
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Devlete ait
yüklerin taşınmasında Türk Bayraklı gemilerle taşımacılığa öncelik
verilmelidir. Yan sanayicimiz
KOBİ kapsamında maddi olarak desteklenmelidir ve bu kapsamda gemi inşa
sektöründe yerli malzeme tercihi yüzdesi artırılmasına yönelik çalışmalar
yapılmalıdır. Değerli
milletvekilleri, denizde fırtınaya yakalanan denizciler sığınacakları güvenli
liman ararlar ancak şu anda çok daha büyük sıkıntılar içinde olduğumuzu
belirtmeden geçemeyeceğim. Atalarımızın ifadesiyle, “Deniz, büyük gemiye büyük,
küçük gemiye küçük dalga verir.” Unutulmamalıdır ki Türkiye Cumhuriyeti devleti
çok büyüktür ve kriz dalgasından da bu büyük oranda etkilenecektir,
hassasiyetimiz bundan kaynaklanmaktadır. Fırtınalı bu denizden çıkmak için
alınacak tedbirlerin hep beraber değerlendirilmesi ve uygulamaya konulması
gerekmektedir. Bu vesileyle,
Müsteşarlık bütçesinin büyük Türk milletine hayırlara vesile olmasını diliyor,
yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Torlak. Milliyetçi Hareket
Partisi adına son konuşmacı Adana Milletvekili Sayın Kürşat Atılgan. Sayın Atılgan,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun bütçesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekili arkadaşlarım, ilk uçağın, daha doğrusu ilk uçan aletin
yapılışından yüz beş yıl geçti. 1903 yılında Wright kardeşler, bildiğiniz gibi
ilk aleti uçurdular ve bu uçuş sadece on iki saniye sürdü. O günden bugüne
geçen sürede havacılığın ilerlemesi âdeta jet hızıyla gelişti ve 1950’lerden
sonra da jet teknolojisine geçildi. Havacılık
sayesinde ülkeler arasındaki iletişim, siyasi, kültürel, ekonomik, her alanda
iş birliği en üst düzeylere çıktı. Bugün hayatınızdan havacılığı çıkarırsanız
hayatın ne kadar yavaşlayacağını hep birlikte göreceksiniz. Havacılık bir
teknik iştir, aynı zamanda çok pahalı bir iştir, aynı zamanda çağdaşlığın
ölçüsüdür. Bir ülkenin ne kadar çağdaş olduğunu anlayabilmek için o ülkenin
havacılık gücüne şöyle bir bakmak yeterlidir. Aslında, ilk
uçağın uçuşundan sekiz yıl sonra -yani 1911 yılında- bugünkü havacılığımızın
temeli olan Türk Hava Kuvvetlerinin kuruluşunu sağlayan Türk milleti, askerî
alanda havacılığını çok doğru bir zeminde devam ettirmektedir. Yani, bugün,
Türk Hava Kuvvetleri dünya hava kuvvetleri içinde üç dört hava kuvvetinden biri
hâline gelmiş ve çok doğru bir zeminde, çok doğru ellerde hedefine doğru
ilerlemektedir. Ancak, Mustafa Kemal’in işaret ettiği “İstikbal göklerdedir.”
vecizesiyle, havacılıkla ilgili milletimize göstermiş olduğu gelecek noktasında
sivil havacılığımızın aynı noktada askerî havacılık gibi doğru bir zeminde ve
doğru ellerde gittiğini söylemek mümkün değildir. Neden derseniz; birinci neden
sivil havacılık teşkilatı genel müdürlük seviyesinde teşkilatlanmıştır. Genel
müdürlük seviyesi bugünkü havacılığımızın, havacılık sektörünün ihtiyaçlarını
karşılamaktan çok uzaktır. Bu Genel Müdürlük bu havacılık sektörünün
gereklerini yerine getiremez, âdeta 43 numara ayakkabı giyen bir insanın
ayağına 40 numara ayakkabı giydirilmiş gibidir. Dolayısıyla, Genel Müdürlük bu
sektöre ıstırap vermeye devam etmektedir. İkinci sebep ise
personeli yetersizdir. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünde 130 civarında
personel vardır. Bu personelle, ulusal ve uluslararası şirketlerin veyahut da
uluslararası kurumların Türk hava sektöründen beklediği görevleri yerine
getirmek mümkün değildir. Üçüncü neden, bu
personel yeterli değildir, kalifiye değildir, havacılıktan anlamamaktadır. 130
civarında havacılıktan anlamayan insan bu sektörün içindeki şemsiye görevi olan
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüne doldurulmuştur, ne yaptığını bilmemektedir,
sivil havacılığımızı bir felakete doğru götürmektedirler. Geçen sene bu
kürsüden “Türk havacılığını, sivil havacılığını İETT mantığıyla
yürütemezsiniz.” dediğimizde Sayın Bakan alındı. Aslında ben bunu söylerken
İETT’yi küçümsemek için söylememiştim. İETT de bu devletin önemli bir
kurumudur, saygın bir kurumudur. Ancak, kurallarını siz koyarsınız, koyduğunuz
kurallar çerçevesinde istediğiniz gibi çalıştırırsınız. Ama,
sivil havacılığın kurallarını siz koyamazsınız. Sivil havacılığın kuralları
uluslararası kurallardır. O kurallara uymak zorundasınız. O kuralların
gerektirdiği işleri yapmak zorundasınız. Yapmazsanız ikaz ederler. Yine
yapmazsanız zorlarlar. Yine yapmazsanız hava sahalarını kapatırlar. Ekonomik
bir savaş olan bu alanda Türkiye’nin havacılığını başkaları gelir, yürütür. Dolayısıyla, en
kısa zamanda sivil havacılığımızın müsteşarlık seviyesine çıkarılması gerekir.
İkincisi, 400 civarında bir personelle istihdam edilmesi gerekir. O da yetmez.
Mutlaka ve mutlaka bu 400 personelin teknik, havacılığın içinde yoğrulmuş,
havacılığın içinden gelmiş, particilikten uzak insanlarla bezenmesi gerekir.
Aksi takdirde, sivil havacılığımız böyle kör topal, ne yaptığını bilmez bir
şekilde devam eder. Tam bu noktada,
“Kurallara uymazsanız sizi uydururlar.” dediğim noktada Isparta uçağının
düşüşüyle ilgili, ilgili kurulun hazırlamış olduğu raporu satır satır okudum ve altını tek tek
çizdim. Değerli milletvekilleri, bu raporların arkasında tavsiyeler bölümü
olur. Tavsiyeler şu demektir: Siz bu işleri şöyle şöyle
şöyle yanlış yaptınız, bu işlere dikkat edin
demektir. Yani bu kazanın oluşmasında suçu olan, günahı olan, eksikliği olan
kim varsa onlara tavsiyelerde bulunur. Kırk yedi tane tavsiye vardır. Sivil
havacılığın bütün unsurlarına tavsiyeler vardır. Bakımından meydanına, Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğünden uluslararası kuruma kadar kırk yedi tane tavsiye
vardır. Zaman yetersizliği nedeniyle bu konuyu detaylı söylemeyeceğim. Ama, Sayın Bakan isterse, buradaki Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğünün neden işlerini yapamadığını, neden az önce söylediğim konuların
dikkat edilmesi gerektiğini sanıyorum ki tartışmaya hazırım. Ayrıca, bakın bu
kurum, inceleme kurumunun içinde, öncelikle Sivil Havacılıktan kimse olmaması
gerekir. Başlangıçta inceleme kurumu oluştururken, Genel Müdürlükten kimseyi
almayacağı noktasında Sayın Bakanın Genel Müdürü terslediği noktasında bilgi
almıştım ve çok sevinmiştim ve kendisini ilk gördüğümde tebrik edeceğim
demiştim. Çünkü kazayı yapan, direkt sorumlu olan bir genel müdürlüğün
personelinin bu incelemenin içinde yeri olmaması gerekir ama teknik
imkânsızlıklar nedeniyle, kurulun başkanı -altı kişilik bir kuruldur- maalesef
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünden görevlendirmek zorunda kalmıştır. Uluslararası
sivil havacılıkla ilgili ciddi ülkeler bunu nasıl yapıyor? Bağımsız bir
denetleme kurulu oluşturuyor, direkt bakana bağlı ve havacılığın üzerindeki
bütün kurumların üzerinde bir kurum oluyor. İnşallah bu
konudaki çalışmalarını Bakanımız bir an önce yerine getirir ve böyle,
havacılığın kurallarının, kanla yazılı kuralların böyle, dönüp dönüp kanla yazılmasını engelleyecek, bu kurumun ciddi
denetlemeler yapacak, ciddi kaza kırımları inceleyecek bir hâle gelmesi için
bir an önce faaliyete geçerler çünkü altı yedi sene bakanlık yapmak ve bu
kurumları kurmak zor bir iş değildir. Yeter ki, profesyonel insanlar bu
kurumda görev yapsınlar. Çünkü sivil havacılıktan anlamayan -bakın, iddia
ediyorum, anlamayan- Sayın Bakanım, bu Bakanlıkta size çok büyük sıkıntılar
verir. Daha önce de
söyledim, bu Bakanlığın sivil havacılığı çok teknik insanların elinde gitmek
zorundadır. Havacılık, emin olun ki, particilikten uzak yürütülmesi gereken bir
iştir. Sayın Oktay Vural Ulaştırma Bakanıyken bir tane kaptan pilot yanına
danışman aldı. Partili miydi o adam? Hayır, benim devre arkadaşımdı. MHP ile
bir alakası da yoktu ama havacılık alanında kendisini çok iyi yetiştirmiş bir
insandı. Emrinizde yüzlerce çok iyi yetişmiş insan var. Birini danışman alın,
particilikten uzak bir insan yanınızda bulunsun, havacılığımızın içinde bulunduğu
vahim durumları tarafsız gözle size anlatsın. Bir an evvel, gözünüz arkada
kalmayacak bir sivil havacılık genel müdürü bulun. Bulamıyorsanız, ben size,
sizin emrinizde -bakın, sizin emrinizde- en az bir düzine insanın adını
vereyim. Bunun bizim partimizle veya başka bir partiyle alakası olmayan
insanlar, yıllarını bu konuya vermiş olan insanların… Çünkü bu bir teknik
iştir, yıllarını vermeden olmaz. Neden bunu böyle söylüyorum? Daha bir sürü
konu var, dile getirmek mümkün değil bu kadar kısa sürede ama yıllarını bu işin
içinde geçirmeden atamalar yaparsanız aksaklıklar olur. Şimdi, bu
noktada, başka bir konu Türk Hava Yollarının uçak seçimi de yanlış yapılmıştır.
Daha önceki yönetimin opsiyonu olan 26+23 Boeing 707-800 uçağının 26 opsiyonu kullanılmış, 23 uçağı
kullanılmamıştır 2003 yılında. Dönülmüştür 2005 yılında tekrar 23 uçaklık bir
anlaşma yapılmıştır ve daha fazla para ödenmiştir. Günahtır, memleketin
parasını böyle harcamak günahtır. Daha sonra ne olmuştur biliyor musunuz? A321
uçakları alınmıştır, bu da havacılıkta istenmeyen bir durumdur. Yani birden
fazla uçak alırsanız onun bakımı, işletmesi, idamesi, parça temini anormal
derecede yük bindirir şirkete. Dolayısıyla, mümkün olduğu kadar bütün dünya
hava yollarında bir tek uçak üzerinde mümkünse mutabakat kılmaya çalışırlar
çünkü her türlü standardizasyonu böyle kolaydır. Şimdi, burada
Sayın Bakanım birazdan gelecek ve Hava Yollarını nasıl büyüttüğünü anlatacak,
yüzde 20, yüzde 25… Değerli Bakanım, bu durum felakettir. Bakın, bir hava yolu
şirketi bir yılda yüzde 20 ve yüzde 25 büyüyorsa kaza kırım oranı, uçuş emniyet
riski süratle artıyor demektir. Dünya sivil havacılık operatörlerinin yıllık
planlamaları yüzde 6-8 büyümedir. Eğer yüzde 8-12 büyüyorsanız kaza kırıma açık
hâle geliyorsunuz. Ben üs komutanlığı yaparken bana yüzde 15 civarında, bir
yılda, fazla… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KÜRŞAT ATILGAN
(Devamla) – Sayın Başkanım, bitiriyorum. …uçak verdiler, o
filonun uçak kaza kırım yapmaması için her günümü o filoda geçirdim çünkü onun
altyapısını oluşturmak mümkün değildir. Dolayısıyla bu aradaki büyüme çok
kontrolsüzdür, yılda altı sekiz uçağın dışına çıkmamak gerekir. 60 pilot, 150
hostesten daha fazla büyüdüğünüz zaman kaza kırım ve kalitesizlik artar. Değerli arkadaşlarım,
eğitim konusu daha berbattır. Personel politikası felakettir. Mesela, birkaç
çarpıcı örnek vermek gerekirse Denizcilik İşletmesi boya personelinin uçak
boyamacısı olarak tayini, İETT otobüs şoförlerinin push
back, yani uçağı geri iten aletlerde çalıştırılması,
Batman’daki bir terzi çırağının harekât personeli olarak atanması, bir aylık
bir personelin Milano’ya müdür atanması gibi partizanca atamalar vardır. Bu,
havacılıkta doğru işler değildir. Lütfen, Sayın
Bakanım, benim bu söylediğim konular -vakit olmadığı için burada kesiyorum- bir
partici gözüyle değil, hayatını bu işe vermiş, havacılık deyince gözü yaşaran
bir insanın, profesyonel bir insanın sözleri olarak dikkate alın ve gerektiği
zaman da bu hususları eğer tartışmak isterseniz hazır olduğumu bildirmek
istiyorum. Diğer bir konu,
3G ihalesiyle ilgili. Zaman kalmadığı için geçiyorum. Geçen sene de
söylemiştim. İlk başta yaptığınız 321 milyon dolara 3G ihalesi geçen sene
Telekomünikasyon Kurulu tarafından iptal edildi. Bu sene tekrar yapıldı ve 970
milyon avro kazandığınızla övünüyorsunuz. Peki, bu doğru muydu? Türkiye’nin üç
tane operatörü girdi. Tabii, hepsi yabancı operatörler aslında. Turkcell’in de, Vodafone’un da, Avea’nın da büyük hissedarları yabancılar. Kendi aralarında
anlaştılar, biri A tipi lisansa 358, diğeri B tipine 250, diğeri de 214 milyon
avro verdi. Peki, bu konuda Almanya kaç milyar dolar? 44. İngiltere? 35.
İtalya? 12,5. Tamam, bunlar gelişmiş ülkeler ve konuşma masrafları çok fazla.
Bizden çok daha komünikasyon hizmetlerine para ödeyen Mısır kaç lira? 3
milyarın üzerinde. Dolayısıyla bu konuda da Türkiye’nin para kaybettiğini
söylemek istiyorum. İkinci bir konu… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KÜRŞAT ATILGAN
(Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika daha verirseniz teşekkür edeceğim. BAŞKAN –
Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Atılgan, lütfen. KÜRŞAT ATILGAN
(Devamla) – Başüstüne. Cep telefonuyla
ilgili bu ülke, maalesef, 19-20 milyar dolar resmî, kaçak gelenlerle 40 milyar
dolar para vermiştir. Lütfen, artık ARGE’ye biraz
para ayırınız da -bir cep telefonu yapacak know how’la falan- bu ülke cep telefonlarına -şimdi ipod’lar çıktı- 100 milyon dolarlara yaklaşan para
vermesin. Bir konu da tabii
-kurumla alakalı olarak- dinlemelerdir. Artık telekulak
olarak adlandırılan dinleme konusu ayyuka çıkmıştır. Köydeki hamalın bile
kendinin dinlendiği noktasında kaygıları vardır. En temel insan hakkı olan
dinleme konusunda, insanlarımız çok büyük bir kaygı içindedirler. Bu kaygıyı
giderecek şekilde de lütfen, kurum üzerine düşen görevleri yerine getirip
insanların konuşma hürriyetlerindeki kısıtlayıcı unsurları ve kaygıları ortadan
kaldırsınlar diyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına konuşmalar tamamlanmıştır. Bütçenin lehinde
Bingöl Milletvekili Sayın Yusuf Coşkun. Sayın Coşkun,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) YUSUF COŞKUN
(Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma Bakanlığı ile ona
bağlı Karayolları Genel Müdürlüğünün bütçeleri hakkında söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Ülkemiz genelinde
AK PARTİ İktidarı döneminde kara yolları, demir yolları, hava ulaşımı,
haberleşme ve PTT alanındaki değişim ve gelişimi halkımız çok iyi görmekte ve
takdir etmektedir. Ben de Ulaştırma Bakanlığı ve Karayolları Genel Müdürlüğü
bütçesinden Bingöl iline yapılan ve yapılması planlanan hizmetlere kısaca
değinmek istiyorum. Değerli
milletvekilleri, Bingöl ilimiz, arazi ve iklim şartları itibarıyla hizmetin
ulaştırılmasında sıkıntı çekilen yerlerdendir. 2002 yılı sonuna kadar Bingöl
ilinde toplamda sadece Sayın Bakanım,
şüphesiz Bingöl halkı bu hizmetleri takdir etmekte ve şükranlarını sunmaktadır.
Ancak, Bingöl için çok önem arz eden Bingöl-Genç-Diyarbakır ve Bingöl-Erzurum
arasındaki bölünmüş yol çalışmalarının da önümüzdeki sene içerisinde
başlatılmasını istemektedir. Sayın Bakanım,
Bingöl halkı yıllardır, hasretle, havaalanına kavuşacağı günü beklemektedir. Bu
hasretimizin bir an önce giderilmesi için yaptığımız girişimler Bakanlığınızca
da uygun görülmüş, DLHA Genel Müdürlüğünün 19/11/2008
tarihli yazısıyla Bingöl havaalanının 2009 yılı yatırım programına alınması
Devlet Planlama Teşkilatına teklif edilmiştir. Ancak havaalanımızın mevcut
durumu da dikkate alınarak bir adım daha atılmış, bu kez 3/12/2008
tarihli yazıyla, 2009 yılı yatırım programına teklif edilen Bingöl havaalanı
inşaatının YPK kararıyla 2008 yılı yatırım programına alınmasının Bakanlıkça
uygun görüldüğü belirtilmiştir. Bu olumlu gelişme Bingöl’de sevinç ve heyecanla
karşılanmıştır. Biz de şükranlarımızı sunuyoruz. 2009 Nisan
ayından itibaren Solhan Karaköy barajının inşaatına başlanacaktır. Bu barajın
yapımıyla birlikte, Elâzığ’dan gelip Bingöl’den Muş’a geçen Murat Nehri
kenarındaki demir yolu su altında kalacağından, aynı güzergâhlardan ve baraj
suyu seviyesinin üstünde kalacak biçimde, modern ve son teknolojiye uygun yeni
demir yolumuzun yapımı yönündeki Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü nezdindeki gayretli çalışmaları da takdirle izliyoruz. Bingöl Merkez ve
Solhan-Genç ilçelerimizdeki PTT müdürlük hizmet binalarında deprem
güçlendirmeleri yapılmış, Kiğılı ilçemizin PTT binasının güçlendirilmesi de
2009 bahar ayında bitecektir. Ayrıca, 2005’te meydana gelen depremde ağır hasar
gören Karlıova ilçemizin PTT binasının yıkılarak yeniden yapımına karar
verilmiş, ihalesi tamamlanmış, 2009 yılında yapımı tamamlanarak hizmete
açılması planlanmaktadır. Öte yandan,
Bingöl genelinde bu dönemde 280 okulumuza İnternet erişimi sağlanmış, ilçe ve
belde merkezlerine 11 adet İnternet evi kurulmuştur. Kırsal alanda 35 köye
telefon verilerek 74 adet köyümüze de Globalstar uydu
telefonu hizmeti götürülmüştür. İl ve ilçe merkezlerimizdeki telefon hatlarının
çoğu yinelenerek yer altına alınmıştır. Bu hizmetlerin
artan bir hızla devam etmesi temennisiyle, başta Sayın Başbakanımız Recep
Tayyip Erdoğan olmak üzere, Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali
Yıldırım’a ve milletvekili arkadaşlarıma Bingöl halkı adına şükranlarımı sunar,
bütçenin hayırlı olmasını dilerim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Coşkun. Hükûmet adına ilk
konuşmacı Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım. Sayın Bakanım,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Sayın Başkan, yüce Meclisimizin saygıdeğer
üyeleri, değerli milletvekilleri; Ulaştırma Bakanlığının 2009 bütçe görüşmeleri
münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Bizi
izleyen vatandaşlarımıza da en kalbî duygularımı sunuyorum. Değerli
milletvekilleri, ulaşım ve iletişim, insan ve toplum hayatının olmazsa olmaz en
önemli ihtiyaçlarından biridir. Aynı zamanda ülkemizin kalkınması, rekabet
gücünün kazanılması, insanımızın yaşam kalitesinin artırılması, hayatının
kolaylaştırılması da geliştirilmiş, yaygın, erişilebilir, ulaşılabilir bir
altyapının gerçekleştirilmesine bağlıdır. Bakanlığımız bir
yandan ulaşımla ilgili temel altyapı projelerini gerçekleştirirken, diğer
yandan da ülkemizin iletişimini, altyapısını en iyi şekilde gerçekleştirmek,
İnternet otoyollarıyla ülkemizin 780 bin kilometrekare topraklarını donatmak
için altı yıl boyunca gece gündüz demeden çalışmaya devam etmektedir. Şüphesiz, Genel
Kurulumuzda bütçemizin görüşmeleri esnasında gerek iktidar partisi sözcüleri
gerek muhalefet partisi sözcüleri bütçeyle ilgili görüşlerini dile getirdiler,
önerilerini sundular, şikâyetlerini de ifade ettiler. Biz, bütçenin daha da
ayrılan kaynaklarla en iyi şekilde kullanılması için katkı sağlayan,
önerilerini burada ifade eden değerli milletvekillerimize şükranlarımızı
sunuyoruz. Tenkitlerini de düzeyli bir şekilde dile getiren sözcülere de ayrıca
teşekkür ediyoruz. Tabii, Ulaştırma
Bakanlığı Türkiye Cumhuriyeti tarihinin kuruluşundan bugüne kadar ulaşım ve
iletişimle ilgili bütün yetkilerin tek bakanlıkta toplandığı bir dönemi
yaşıyor. Dolayısıyla vatandaşımız günde yirmi dört saat, haftada yedi gün,
yılda üç yüz altmış beş gün boyunca tüm yaşamında ulaşımla, iletişimle iç içe,
devletle olan işlerinde, ticaretle olan işlerinde, seyahatlerinde,
alışverişlerinde sürekli bizim hizmetlerimizi görmekte, bizim hizmetlerimizin
getirdiği yaşamı kolaylaştırıcı sonuçları fiilen yaşamaktadır. İşte
ulaştırmadan (kara yolundan, deniz yolundan, demir yolundan, hava
taşımacılığına) posta hizmetlerinden, iletişime (telli-telsiz iletişimden uydu
iletişimine) varıncaya kadar geniş bir alanda hizmet vermeye çalışan bu
Bakanlık, son altı yılda altmış yıla sığdırılamayan hizmetleri gerçekleştirmiştir.
Bunun tabii ki bazı çevrelerce kıskançlık konusu yapılması gayet doğal
karşılanabilir. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Hayır, kıskanmıyoruz da altmış yıllık hizmet yok ortada. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, âyinesi
iştir kişinin, lafa bakılmaz. Şimdi, bizim
yaptığımız işlerde illüzyon olmaz. Yaşarsınız, yol
varsa gidersiniz, telefon çekiyorsa mutlu olursunuz, uçağa binerseniz onun
konforunu yaşarsınız. Türkiye’de son altı yılda ne olmuş, hep beraber bakalım:
Türkiye… NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Bursa’daki havaalanı ne olmuş? ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Bir görelim bakalım, neler olmuş bir görelim. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Dinle, dinle, önce dinle bakalım. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Dinliyorum ben, dinliyorum. BAŞKAN - Sayın
Soysal… BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sayın Bakan, siz anlatın. BAŞKAN - Lütfen,
arkadaşlar karşılıklı konuşmayalım. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Daha dün gelip bugün ortalıkta aslı astarı olmayan
iddialar ortaya koyma, ona da geleceğim. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Geleceksin tabii. Aslı var mı, astarı var mı, hep beraber
göreceğiz! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Tecrübeye ihtiyacın var. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Bu azarlamayı Başbakandan öğrendiniz herhâlde! AHMET YENİ
(Samsun) – Dinleyeceksin! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, Hükûmetimizin 2003 yılında ortaya koyduğu
bir hedef var: 15 bin kilometre bölünmüş yol. 6.100 kilometreyle devraldık,
15.350 kilometreye ulaştık, 15 binden daha fazla. 2011 hedefi ne? NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Köy yolları dâhil mi buna? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiye’nin yıllardır
kangren olan yolları var, kazalarda binlerce insanımızı kaybettiğimiz önemli
yolları var. Bu yolları hepiniz biliyorsunuz. Nedir bu yollar? Ankara-Samsun,
Ankara-İzmir, Antalya-Mersin, Bursa-İzmir, Karadeniz Sahil Yolu, Afyon-Antalya,
Şanlıurfa-Habur,
Delice-Yozgat-Sivas-Refahiye-Erzincan-Erzurum-Doğubeyazıt,
Bozüyük-Mekece-Adapazarı, Ankara-Çankırı,
Afyon-Konya-Ereğli, Pozantı-Adana, Gaziantep-Urfa Otoyolu, İzmir Çevre Yolu ve
Bolu Dağı Geçişi. Dillere destan
olmuş bu projelerin başlangıcı 90’lı yılların başıdır değerli arkadaşlar.
2002’ye geldiğimizde projelerde bir arpa boyu yol alınmıştır. NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Bursa çevre yolunun üçte 2’si bitmişti, üçte 1’ini bitiremediniz
daha. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Sadece 4.800… NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Altı yılda üçte 1’i bitmedi. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Arkadaşlar, siz her şeyi söyleyebilirsiniz ama
rakamlar doğruyu söyler. Biz rakamlarla konuşuyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Hani yolda giderken anlaşılıyordu? ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Şakşakçılığı bırakın! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Şimdi, sadece bu saydığım yolların toplam
kilometresi 4.805 kilometredir. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Şakşakçılığı bırakın! ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Kıskanmayalım! Kıskanmayalım! ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Şakşakçılığı bırakın! Bakanla ne işin var? Şakşakçılığı bırakın! NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Mezitler durdu, mezitlerde
hiçbir şey yok. Ödenek yok, ödenek! ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Oluşturulan şirketleri… MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) – Sus da dinle be adam! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bunların 3.574 kilometresi trafiğe açılmıştır. Bu
sene içerisinde de NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Mezitler niye durdu Sayın Bakan, mezitler? ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Dönen dolapları da görüyor millet! ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Dolap yok! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – 2008 yılında Karayollarına ayrılan kaynak 1,7
katrilyondur ama 2008 sonu gerçekleşmesi 6,5 katrilyondur. İşte yatırım budur!
İşte başarı budur! Laf yok, iş var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Açtığınız tüneller çöktü, tüneller! ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Hepsi size bağlı. Şakşakçılık yapıyorlar. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Değerli arkadaşlar… (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Terbiyesizlik yapma terbiyesizlik! Hep sustuk ya! MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) – Ağzından çıkana bak! Utanmaz herif! ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Bırakın bu işleri! ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Şakşakçı sensin! AHMET YENİ
(Samsun) – Terbiyesizlik yapma! ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Şakşakçı sensin! Ne ayıp bir şey ya! ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Nesi ayıp? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, arkadaşlar; lütfen Sayın Bakanı dinleyelim. Sayın Selamoğlu, Sayın Yeni… ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Ne ayıp bir şey ya! ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Şakşakçılık yapıyorsun. AHMET YENİ
(Samsun) – Terbiyesizlik yapma! ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Sensin şakşakçı. BAŞKAN -
Arkadaşlar, Sayın Bakanı dinleyelim lütfen. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Sen “kıskançlık” diyeceksin, ben “şakşakçılık” diyorum, cevap
veriyorum sana. ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Ayıp ya! ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Cevap veriyorum sana. ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Çok ayıp ya! BAŞKAN - Sayın
Öz, lütfen… MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) – Kıskançlık yapma. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Cevap veriyorum. Bunun nesini kıskanacağım! Bu şakşakçılıktır. BAŞKAN - Sayın
Yeni… Lütfen Sayın Bakanı dinleyelim. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Değerli milletvekilleri, şu haritaya bir göz atın.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ölçü ve izan lazım. Şu, 2003 yılındaki
Türkiye'nin bölünmüş yol haritasıdır. Görüyorsunuz, şehir çıkış… Şunları
saymayın, bunlar otoyol. AHMET GÖKHAN
SARIÇAM (Kırklareli) – Sayın Bakanım, biraz daha çevirin, göremiyoruz. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Şimdi, sadece şehir çıkışlarında 1- OSMAN ERTUĞRUL
(Aksaray) – Sayın Bakan, Koçhisar Aksaray arasını 4 defa söktünüz yaptınız,
hâlâ bir şeye benzemiyor. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Yanlış ARGE çalışmalarıyla yatırımlar yarım bırakılıp yeniden… BAŞKAN – Sayın
Milletvekilleri… Sayın Soysal… Sayın Ertuğrul… ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – İşte arkadaşlar bu da 2008 yol ağıdır, 2008
bölünmüş yol ağıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Bu yollardan geçtiniz mi? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – 2008 bölünmüş yol ağıdır. Görüyorsunuz, Türkiye'nin
tıkanan damarlarını açıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Türkiye’yi tıkadınız, tıkadınız. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Ulusal… Doğudan batıya, kuzeyden güneye
otoyollarla, bölünmüş yollarla donatıyoruz. KÖYDES projesiyle Türkiye’yi
Atatürk’ün işaret ettiği çağdaş uygarlık seviyesine çıkardık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Atatürk’ün demir yollarına ne oldu Sayın Bakan, Atatürk’ün demir
yolları projesine ne oldu? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Demir yollarına da geleyim. NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Bursa Havaalanı çalışmıyor, Bursa havaalanı. 2,5 milyonluk şehrin
havaalanı çalışmıyor. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bak… Demir yollarını mı merak ediyorsun? Dinle,
dinle. MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Dinliyorum. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Demir yollarında bak neler yapmışız… Kara yollarını
geçiyorum. Madem demir yollarını istiyorsun, hemen oraya geleyim. YUSUF COŞKUN
(Bingöl) – Rüya görüyorlar rüya. NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Kara yollarını bitirdiniz mi Sayın Bakanım? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Kara yolları çok. Bana verilen süre yirmi dakika.
Burada yirmi saat konuşurum, hepinizin söylediğini de teker teker
çürütürüm. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Haydi çürüt, çürüt; çürüt de görelim. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Ben boş konuşmam. Konuştum mu Türkiye'nin
gerçeklerini konuşurum, yaptığımız işleri konuşurum.(AK PARTİ sıralarından
alkışlar) ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Sen bulaştığın işleri anlat. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Kafa karıştırma, iftira atma, illüzyon
yapma bizim kitabımızda yok. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Belgeler burada! Belgeler burada! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bizde iş var, sonuç var. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Belgeler burada! BAŞKAN – Sayın
Bakanım… OKTAY VURAL
(İzmir) – Kim boş konuşuyor Sayın Bakanım? ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Ben de konuşsam yüz saat konuşurum. Belgeler burada! BAŞKAN -
Arkadaşlar, bir dakika, sakin… MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Lütfen, Sayın Bakanı da uyarın. EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Sayın Bakanı uyarın. BAŞKAN - Sayın
Ayhan, lütfen… ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar… MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Ne demek? “Boş konuşuyorlar.” diyor. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri… ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Değerli arkadaşlar… (MHP sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Lütfen…
Arkadaşlar… Arkadaşlar… MEHMET GÜNAL
(Antalya) – İllüzyonu yapan kendisi! BAŞKAN - Sayın
Bakanım, birkaç saniyenizi… Saygıdeğer
arkadaşlarım, bakınız, burada konuşan bütün milletvekilleri, Sayın Bakan da
dinledi, diğerleri de dinledi. Lütfen dinleyin. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – İllüzyon yapmakla suçluyor, böyle bir şey olabilir mi? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Türkiye, cumhuriyet tarihinde… MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Şakşak için arkadaşlarımız kızıyordu. BAŞKAN – Gereken
ikazı yaparım ben. Buyurun. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Türkiye, cumhuriyet tarihinde, önce… MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Onlar şakşak yapıyordu zaten. Biz boş konuşmadık, soru sorduk. Soru
da mı sormayalım! BAŞKAN – Her
zaman yapıyor. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – 11 bin kilometre… 11 bin kilometre… (AK PARTİ sıralarından
“Dinle!” sesleri, gürültüler) ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Dinle be kardeşim ya! Dinle be kardeşim ya! ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Rakamı yanlış söylüyor, doğruyu konuşalım. BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen dinleyelim. Sayın Soysal…
Sayın Soysal… ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Kardeşim, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda demir
yolu ağı AKİF AKKUŞ
(Mersin) – 1600 yılında nasıldı Sayın Bakan? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – 1853 yılıdır, Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı
döneminde demir yoluyla tanışma tarihi yüz elli iki yıl öncedir. Şimdi,
cumhuriyet tarihinde, 1923-1950 yılları arasında fevkalade önemli bir demir
yolu yatırımı yapılmıştır. Neden? Büyük Atatürk’ün demir yollarının önemini
görmesi ve 1920 yılında söylediği “Memleketin bütün merkezleri yek diğerine az zamanda şimendiferle bağlanacaktır.” NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Bursa’ya ne zaman tren gelecek? EYÜP FATSA (Ordu)
– Sus Allah aşkına! NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Sana mı soracağız? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bu çerçevede seferberlik başlamış ve çalışmalar
sonunda, 1951’e kadar BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Kaç kilometre Sayın Bakanım? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Yapılan yol miktarını söyleyeyim: 1951’den 2002’ye
kadar yapılan yol miktarı, elli bir yılda 541 kilometredir arkadaşlar. ÇETİN SOYSAL (İstanbul)
– Kaç? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Proje mi, yapılan mı? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Devam eden işleri kastediyorum, inşaatı devam eden
işleri kastediyorum, projeleri değil. NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Bitirin de ondan sonra söyleyin. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – İnşaatına başlanan 537 kilometredir. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Siz aldığınız zaman 11 bin kilometreydi. Şu ana kadar yaptığınız…
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Sayın
Soysal… Lütfen
arkadaşlar. ÇETİN SOYSAL (İstanbul)
– Rakamı çarpıtıyorsunuz. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Arkadaşlar, bak, böyle bir görüşme yapamayız.
Kusura bakmayın. BAŞKAN – Sayın
Soysal, lütfen. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Eğer biz bunu panel şeklinde, tartışma şeklinde
yapacaksak bunun da usulü var, hepinizle her platformda konuşurum. BAŞKAN – Sayın
Bakanım, Genel Kurula hitap edin. Buyurunuz. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Rakamları doğru konuşalım. NURİ USLU (Uşak)
– Siz de konuşurken biz de böyle habire laf atalım. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Yapıyorsunuz zaten. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – 2003’te başlanan, inşaatı devam eden projelerin
uzunluğu ŞİNASİ ÖKTEM
(İstanbul) – Biten ne kadar Sayın Bakan? ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Ne kadar harcadınız? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – 250 kilometresi bitmiştir. Şimdi, elli
yılda, elli bir yılda ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Neye itiraz ediyorsunuz, anlamak mümkün değil. LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Hayalleri almıyor, ondan. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Haa, arkadaşlar, şunu
diyebilirsiniz: “Daha çok yap.” “Daha çok yap.” diyorsanız daha çoğunu da
yaparız. Bizim insanımız daha fazlasına da layıktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Sayın Bakan, ifadeniz var “6 milyar dolar harcadık.” diye. Şunu
bir açar mısınız? 500 kilometrelik yola mı harcadınız? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar… Sayın Başkanım,
lütfen, vaktimi, kaybolan zamanlarımı istiyorum. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bakanım, Genel Kurula hitap edin. MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Hızlıdan vazgeçtik biz. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Şimdi, tabii, konuşmacılar burada demir yollarıyla
ilgili “Efendim, koalisyon hükûmeti döneminde biz
Ankara-İstanbul demir yolunu başlatmıştık.” ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Neyse, demir yollarında iflas ettiniz de şu Hayat-N’e bir gelsene Sayın Bakanım. BAŞKAN – Sayın
Soysal, istirham ediyorum… ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Hayat-N’e bir gel bakalım. BAŞKAN – Sayın
Soysal, lütfen efendim… ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Şu Hayat-N’e bir gel bakalım, şu Gayret Denizcilik’e bir girelim bakalım. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Şimdi, evet, bu Ankara-İstanbul Demiryolu Projesi
2000 yılında ihale edilmiş -koalisyon hükûmeti
döneminde- ancak 2002 yılına kadar hiçbir şey yapılmamış. Geldik, bir karar
vermek zorundaydık, ya bu ihaleyi iptal edecektik ya da devam edecektik. İhale
sadece mevcut demir yolu hattının rehabilite
edilmesini öngörüyor. Biz ise bunu yeniden iki yüz elli kilometrelik demir yolu
yapılması şekline dönüştürdük ve sözleşmeyi imzaladık, ihalesini yaptık. Şimdi,
Ankara-Eskişehir hattı bitti, test çalışmaları yapılıyor. Ankara geçişinde,
Atatürk Orman Çiftliği’nde alt geçit yapacağız, idari yargı durdurdu. Bak,
millete şikâyet ediyorum: Sizin belediyeniz durdurdu. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Niye durdurdu? Kentin göbeğine yapıyorsun, onun için durdurdu. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bu hızlı tren gecikiyor. Ankara Garı’nın yapımını
da durdurdu. Bunları Ankaralılara şikâyet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Çünkü hukuka aykırı yapıyorsun! Hukuka aykırı yapıyorsun! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bak, burada şikâyet ediyorum: Bu gecikmelerin
sebebi CHP’li belediyedir. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Kentin göbeğinden demir yolu geçiriyorsun! Hızlı treni kentin
göbeğinden, yolu uzatarak geçiriyorsun! Neyse… Şu Hayat-N’e gelelim, şu Hayat-N’i bir
konuşalım. Şu Siemens’e bir gelelim. BAŞKAN – Sayın
Soysal, lütfen… ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi, diyorlar ki: “Efendim,
demir yolları… 6 milyara şu kadar yol yapıldı, bu kadar yol yapıldı.” Rakamlar
burada var. Her şey açıktır, şeffaftır, halkın gözü önündedir. Bizde öyle
işlerde gizli saklı, kapılar arkasında ihaleler, pazarlıklar olmaz. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Buna kargalar bile güler! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Yaptığımız işler, her şey kamuoyunun önündedir,
yargı denetimindedir, milletin denetimindedir. Her yaptığımız işin hesabını da
baştan sona vermeye hazırız. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Vereceksiniz… ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bizi ikide bir Yüce Divanla, onunla bununla tehdit
etmeye kalkmayın. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Vereceğiz. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Biz buraya gelirken her türlü işin hesabını vermeyi
peşinen kabul ederek geldik, buna da hazırız. ÇETİN SOYSAL (İstanbul)
– Meclis araştırması yapalım, yüreğiniz yetiyorsa Meclis araştırması yapalım,
şüpheli konuları daha geniş konuşalım. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Biz, milletimize iş yapmaya devam ediyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Şimdi,
Ankara-İstanbul demir yolunu yargıya taşıdılar, iki yıl kaybettik,
Eskişehir-İstanbul bölümünü. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Kentin göbeğine yapıyorsun, yanlış yere yapıyorsun. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - İki yıl sonra yargı bizi haklı buldu, bizi haklı
buldu. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Tercihini yanlış kullanıyorsun. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Ben sevinemedim. Niye sevinemedim? Çünkü iki yıl
kaybetti bu ülke, Türkiye iki yıl kaybetti. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Yanlış yere yapıyorsun. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Değerli arkadaşlar, tabii denizcilikle ilgili,
havacılıkla ilgili birçok soru soruldu. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Tren kazasına gel, tren kazasına! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Burada, Sayın Sözcü, efendim, havacılık çok
gelişirse kaza olurmuş. O zaman hiç havacılık yapmayalım, kaza olmasın,
vatandaş da yaya gitsin. Böyle bir şey
olur mu değerli arkadaşlar? Vatandaşın uçağa binmesini çok mu görüyorsunuz?
Bugün hava yolu halkın yolu hâline geldiyse bunu kim başardı değerli
arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Resmen şakşakçılık yaptırıyorsunuz! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Şimdi, efendim “İşten anlamayan adamları iş başına
getiriyorsunuz kaza oluyor…” Çok üzüldüm, kendisi hakikaten havacılıkta değerli
bir insandır ama unutmayın, Diyarbakır kazası Sayın Bakanın getirdiği genel
müdür döneminde oldu. Genel müdür mü suçlu peki? Diyarbakır kazası neden oldu?
Yani genel müdür mü verecekti bunun hesabını? OSMAN KAPTAN
(Antalya) – Bakan, bakan… ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Bakan gitti, hesap filan veremedi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) OKTAY VURAL
(İzmir) – Sorsaydın hesabı, varsa yüreğin sorsaydın. Ne var ki soracak? Ne var
ki soracak? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Sayın Bakan “Ne var ki soracak?” OKTAY VURAL
(İzmir) – Ne var ki soracak? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Ben de o soruyu soruyorum. OKTAY VURAL
(İzmir) – Ee o zaman ne soruyorsun, cevabını bildiğin
soruyu niye soruyorsun? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bir kazanın oluşunu incelemeden, bir kazanın neden
olduğunu ortaya koymadan çıkıp hemen bileti birine kesmek işin kolaycılığıdır. OKTAY VURAL
(İzmir) – İşte, rapor var. Demir yollarında
gaza bastırdınız, 37 kişinin ölümüne sebebiyet verdirdiniz. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Hayat-N gemisinde beş kişi öldü. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Biz her türlü incelemeyi yaptırıyoruz. Isparta
kazası da… OKTAY VURAL
(İzmir) – Hızlandırılmış demir yolu… NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Hızlı treni kim devirdi? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Isparta kazası da, Bağdat kazası da soruşturma
raporları hazırlanmış, yargıya intikal etmiştir. Yargı, gereken neyse onu
yapacaktır. Bu konuyu gensoru konusu bile yaptınız. İşte her şey ortaya çıktı.
Bu sigorta poliçesinin tahrif edildiğini Moldova Hükûmeti
kabul etti, yazılı olarak bize bildirdi. İşte burada sorumlular da belli,
sonuçlar da elbette ki bellidir. Şimdi arkadaşlar, havacılıkta böyle. Denizcilikte
geldiğimiz mesafe ortada. Bunları küçültmeye çalışmak, yok göstermeye çalışmak
için siz siyaset yaptığınızı düşünebilirsiniz ama milletimiz bunları yaşıyor,
görüyor, ona göre de takdirini veriyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Bakanım, konuşmanızı tamamlayınız. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - 22 Temmuzda bunu takdir etti, cevabını da verdi.
Bundan sonra 29 Martta da yine milletin önüne gideceğiz, hesabımızı göreceğiz. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Hayat-N gemisini anlat… Hayat-N gemisini anlat… Oradaki
ilişkilerini anlat, Gayret Denizcilik’i anlat, Serhat
Feribotçuluk’u anlat, Marmara-N’i
anlat, orada ölenleri anlat! Nasıl yönergeyi değiştirdiğini anlat! Anlat onları
da bilelim, anlat da bilelim bunları… Onlara şunları anlat: Kan ve gözyaşı
olduğunu anlat! Orada ölenlerin sorumluluğunun üzerinde olduğunu anlat! BAŞKAN – Sayın
Soysal, lütfen… Sayın Bakanım,
konuşmanızı tamamlayınız. ÇETİN SOYSAL (İstanbul)
- Bırakın, kimse şakşakçılık yapmasın! Bu bir hesaplaşma… Şakşakçılık yapmayın! YUSUF COŞKUN
(Bingöl) – Niye kıskanıyorsun? ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Ne kıskanacağım, neyini kıskanacağım Allah aşkına? Kan ve gözyaşı
var orada, sen kıskançlık diyorsun. Hangi kıskançlıktan bahsediyorsun? Onun
cevabını versin de görelim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Sayın
Soysal, lütfen… Sayın Bakanım,
buyurun. Konuşmanızı
tamamlayınız. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Yazıklar olsun be! Objektif değerlendirmeler yapıyorsunuz değil
mi? Hayat-N gemisinde kan ve gözyaşı var. BAŞKAN – Sayın
Soysal lütfen… Sayın Soysal… BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sayın Başkan, lütfen… Böyle bir usul yok. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Değerli milletvekilleri, burada yine bir muhalefet
sözcümüz, yatırımlarda Doğu’ya, Güneydoğu’ya ayrımcılık yapıldığı ve bu
bölgelerin ihmal edildiğini söyledi. Bunları… ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Bu Hayat-N’i sorgulayacağız. Ona
geleceksin, ona. BAŞKAN – Sayın
Soysal, lütfen. ÇETİN SOYSAL (İstanbul)
– Ona geleceksin ona… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ona geleceksin… Ona
geleceksin… BAŞKAN – Sayın
Soysal, lütfen… Sayın Kılıçdaroğlu, istirham ediyorum. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Gayret Gemicilikteki ilişkilerini, Salih Zeki Çakır’la ilişkilerini
anlatacaksın. Mehmet Koç’la ilişkilerini anlatacaksın. (AK PARTİ sıralarından
“Sayın Başkan!” sesleri, gürültüler) BAŞKAN – Sayın
Soysal… ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Oraya geleceksin… Oraya geleceksin… BAŞKAN – Sayın
Soysal, lütfen. BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
– Sayın Başkan, burada, Sayın Üye kendisine ikazınızı kabul etmiyor, siz
müdahale etmiyorsunuz. BAŞKAN –
Ediyorum, ediyorum… Sayın Bozdağ, lütfen. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Ben cevap istiyorum ya! Demokratik hakkımı kullanıyorum. ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Demokratik hak böyle mi kullanılır? BAŞKAN – Sayın
Soysal… Sayın Soysal, böyle bir demokrasi yok. Lütfen… ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Ayıp be! ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Demokratik hakkımı kullanıyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Değerli arkadaşlar… ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Hakaret ediyor, “Oyun oynuyorsunuz burada. İllüzyon yapıyorsunuz.”
diyor, sesinizi çıkarmıyorsunuz. ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Ayıp be! ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Kimin yaptığı ayıp, göreceğiz. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Değerli arkadaşlar, GAP… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Bakanım, birkaç saniyenizi rica edeyim. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – …bölgesinde bölünmüş yollar için... BAŞKAN – Sayın
Bakanım, mikrofon kapalı, lütfen… Sayın Soysal,
lütfen, bakınız Sayın Bakan çıktığından beri sürekli olarak söz atıyorsunuz.
Böyle bir demokrasi varsa ben bilmiyorum, bağışlayın yani. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Demokrasi, sorularımıza sağlıklı cevap verilmesidir. BAŞKAN – Hayır.
Kimsenin konuşmasına fırsat vermiyorsunuz. Bakın, siz
konuştuğunuz için… ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Sorularımıza cevap versin. Sorularımıza
cevap versin, çarpıtmadan, amenna. SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) – Senin istediğin gibi mi cevap verecek? BAŞKAN – Lütfen…
Lütfen… ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Sanki mahalle kahvesi, Meclis değil de! BAŞKAN –
Demokrasi hem kendi konuşmak hem de başkalarının konuştuğunu dinlemektir.
Lütfen… Sayın Bakanım,
buyurun efendim. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Sayın Başkan, değerli üyeler; Cumhuriyet Hükûmeti, 58, 59, 60’ıncı Hükûmet
yatırımlarda bölgesel hiçbir ayrıcalık yapmamıştır. Aksine, ayrıcalığı doğuya,
Ankara’nın doğusuna yapmıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) GAP projesiyle
yapmıştır, Doğu Anadolu Projesi’yle yapmıştır, KÖYDES projesiyle yapmıştır,
BELDES projesiyle yapmıştır. GÜLTAN KIŞANAK
(Diyarbakır) – Rakamları söyleyin, rakamları… ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – İşte bakın rakamları söylüyorum: GAP bölgesinde
bölünmüş yol miktarını… GÜLTAN KIŞANAK
(Diyarbakır) – Yüzde kaç? Oran kaç, oran? BAŞKAN – Sayın Kışanak, lütfen… ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – …350 kilometreyle devraldık 1.256 kilometreye
artırdık. 4 kat artış. 4 kat… (AK PARTİ sıralarından alkışlar) ÖZDAL ÜÇER (Van)
– KÖYDES battı. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – İşte, rakamlar burada, daha ne söyleyeyim. SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Çevre yolu olmayan tek büyükşehir hangisi Sayın Bakan? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bölgede yapılan yatırımın toplamı 5 katrilyonun
üzerindedir. SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Yetmiyor Sayın Bakan. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bu, cumhuriyet tarihinde yapılan yatırımların 5
katından fazladır değerli arkadaşlar. ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Yaptığınız yolların hepsi altı ay içinde darmadağın oldu! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Niye Doğu’ya, Güneydoğu’ya hizmetlerin gitmesinden
rahatsızlık duyuyoruz? Böyle bir şey olabilir mi? Oradaki de bizim insanımız,
Kırklareli’ndeki de bizim insanımız, Samsun’daki de bizim insanımız,
Antalya’daki de bizim insanımız. SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Daha fazla gerekiyor! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – “Başbakan diktatörlük yapıyor.” diyorsunuz.
Başbakan diktatörlük yapsa siz burada olmazsınız. Hepimiz demokrasinin
ürünüyüz, hepimiz demokrasinin ürünüyüz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar; MHP
sıralarından gürültüler) OKTAY VURAL
(İzmir) – Ne demek ya, ne demek? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Demokrasi olduğu için hepimiz geldik, sorunlarımızı
burada görüşüyoruz. Başbakanın dediği… (MHP sıralarından gürültüler) OKTAY VURAL
(İzmir) - Başbakan kim oluyormuş? Kim oluyor, kim oluyor? Biz milletin
iradesiyle buradayız. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Başbakan ne diktatördür, Türkiye Cumhuriyeti de ne
de diktatörlük rejimidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiye Cumhuriyeti
demokrasiyle yönetilir, demokrasisini de günden güne geliştirmektedir. SELAHATTİN DEMİRTAŞ
(Diyarbakır) – Başbakan diktatör olsaydı Başbakan buraya gelemezdi, Başbakan.
Buraya milletvekilleri gelir! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Başbakan ne diyor: “Tek Bayrak; tek millet, tek
devlet, tek bayrak altında… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın
Bakanım… Sayın Bakanım… OKTAY VURAL
(İzmir) – Sözünü geri al! ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Bırak bu sloganları bırak! Bırak bunları yahu! Siemens’e
gel, Siemens’e! BAŞKAN – Sayın
Bakanım… ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – …istiklal mücadelesini verdiysek, nasıl omuz omuza
mücadele ettiysek istikbal mücadelesini de aynı şekilde yapacağız.” (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Siemens’e gel, Siemens’e! ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Yaptığınız yolsuzlukların hesabını verin her şeyden önce! BAŞKAN - Sayın
Bakanım… Dinler misiniz?
Sayın Bakanım… ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Kültürel ayrılıklarımızı zenginliklerimiz sayacağız
ama etnik siyaset yaparsak, kimlik siyaseti yaparsak o zaman ülkenin birliğine
ve beraberliğine hizmet vermiş olmayız. (DTP sıralarından gürültüler) Onun
için, değerli arkadaşlar… BAŞKAN - Sayın
Bakanım dinler misiniz? MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Bu nasıl demokrasi, Bakan kürsüyü işgal ediyor Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın
Bakan, mikrofon kapalı, bir dinler misiniz? Saygıdeğer
arkadaşlarım… MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Sayın Bakanım, burası AKP Kongresi değil! BAŞKAN – Sayın Günal, değil, doğru söylüyorsunuz. Değil zaten öyle bir şey
yok. ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) - Niye rahatsız oldunuz? Rahatsız olmayın! MUHARREM VARLI
(Adana) - Siz rahatsız olmayın siz! BAŞKAN -
Arkadaşlar, bakınız… SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, bakın, milletvekillerimiz eleştiri
yaptılar, Sayın Bakan da eleştirilere cevap versin. Böyle hakaret edemez. Bizim
konuşmalarımızda en küçük hakaret oldu mu? BAŞKAN – Tamam,
Sayın Demirtaş veriyor. Fakat Sayın Bakana o fırsat
verilmiyor. Yani Sayın
Bakanın vurgulamak istediği… Sayın Bakanım… Arkadaşlar… Sayın Demirtaş, lütfen… SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Biz sanki Başbakanın iki dudağının arasından çıkan
lafla buraya gelmişiz, Başbakan diktatör olsaymış biz burada olamazmışız! Biz atanarak
gelmedik, biz KPSS’yle gelmedik Sayın Bakan buraya;
seçilip geldik, atamayla gelmedik, dikkatinizi çekerim! BAŞKAN – Sayın
Bakanım… Sayın Bakanım, bir dakika süre veriyorum, teşekkür cümlenizi alayım,
tamamlayalım. Buyurun efendim. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Türkiye Cumhuriyeti diktatörlükle idare edilen bir
ülke değildir, Başbakan da diktatör değildir. ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Edilemez de! SIRRI SAKIK (Muş)
– Böyle bir şey dediğimiz yok! Bravo! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Hepimiz demokrasinin verdiği nimetlerle,
milletimizin verdiği oylarla buradayız. Benim dediğim budur, çarpıtmaya,
saptırmaya lüzum yok. Şunu diyorum:
Ülkenin zenginliklerini, farklılıklarını zenginliğimiz kabul edeceğiz… SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Biz de öyle yapalım diyoruz Sayın Bakan! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – …farklılıklarımızı kaşıyıp ayrılıkçılığı
körüklemeyeceğiz. Benim dediğim budur arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) O zaman el ele bu ülkenin her türlü sorununu çözeriz. GÜLTAN KIŞANAK
(Diyarbakır) – O zaman “Çekin gidin” lafını geri alacaksınız Sayın Bakan. Kimse
bir yere gitmiyor, buradayız! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Benim dediğim budur. Şimdi, sözlerimin
sonunda şunu söylüyorum: Bir arkadaşımız konuşmamın başından beri laf atıp
duruyor. Şahsımla ilgili… BAŞKAN – Sayın
Bakanım… ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – …hizmetlere bir şekilde değinmedi, zaten
değinmesini beklemiyorum… ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Kısaydı, daha değineceğiz! Daha değineceğiz! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – …ama yapamadıklarımızı keşke söyleseydi de biz de
ondan bir istifade etsek, bir şeyler yapsaydık. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Vakit kısaydı, daha değineceğiz! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bana dedi ki: “Ulaştırma Bakanlığı, bulaştırma
bakanlığı.” Yani Bakanlığımın adının önüne… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Bakanım, son bir dakika veriyorum… ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Ben bir dakika istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Tamam,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız. OKTAY VURAL
(İzmir) – Yarım saat oldu Sayın Başkan! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Ulaştırma Bakanlığının başına, “U”nun
başına bir “B” koydu. Ben bunu Binali Yıldırım olarak
kabul ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) “Ulaştırma Bakanlığı,
bulaştırma bakanlığı.” dedi. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Bulaştığın işlerin “B”si o! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Umarım bu bir dil sürçmesidir. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Hayır, değil! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Eğer öyle değilse bir atasözünü size hatırlatayım:
“Üslubu beyan, aynıyla insan”dır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bizim işimiz
bulaştırmak değil, bizim işimiz ulaştırmaktır arkadaş! ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Şu Hayat-N’i bir anlat! Hayat-N’i bir anlat! Bulaştığın işleri bir anlat! Gayret
Denizciliği bir anlat! Gayret Denizciliği bir anlat! Bulaştığın işleri bir
anlat! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bizim işimiz buluşturmaktır, eriştirmektir,
vatandaşımızın gönlünü fethetmektir. Şimdi, böyle düzeysiz bir konuşmaya, sataşmaya… BAŞKAN – Sayın
Bakanım, lütfen… ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – …burada cevap vermeye terbiyem elvermiyor… ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Cevap veremiyorsun! Cevap veremiyorsun! Belgeler burada! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – …ama ben size Hazreti Mevlânâ’nın
bir sözünü hatırlatıyorum… ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Sığınma, hoşgörüye sığınma! Sende var olmayan şeye sığınma! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – “Cehalet insanı çirkinleştirir / Suskunluğum
asaletimdendir / Her lafa verilecek cevabım vardır…” (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Yok! Yok! Yok! Cevabın yok! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – “…Lakin, lafa bakarım laf
mı diye / adama bakarım adam mı diye.” ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) - Cevabın yok! Belgeler burada. Burada belgeler,
cevabı yok. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; CHP, MHP ve DTP sıralarından
gürültüler) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan. ÇETİN SOSYAL
(İstanbul) – Belgeler burada Sayın Bakan. “Burada belgeler” diyorum. Yok…
Hiçbir şeye cevap vermedin, cevap veremedin. Yazıklar olsun! Yazıklar olsun!
Cevap verememiştir. BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 16.11 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 16.25 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap
GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Harun TÜFEKCİ
(Konya) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. On birinci turda
yer alan bütçeleri görüşmeye kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet buradalar. KÜRŞAT ATILGAN
(Adana) – Sayın Başkan, Sayın Bakan cevabında benim söylediklerimi çarpıttı.
Sataşmadan dolayı söz istiyorum. BAŞKAN – Geçen
oturumda mı oldu? KÜRŞAT ATILGAN
(Adana) – Evet efendim. BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sayın Başkan, oturum değişti, olmaz. BAŞKAN – Ama
oturum kapandıktan sonra tekrar dönmek şeyi yok. KÜRŞAT ATILGAN
(Adana) – Yani teknik bir şey söyleyeceğim. BAŞKAN – Bir
dakika dinler misiniz Sayın Milletvekilim. Şimdi, bakanların
konuşma süresi kırk dakika, o yarım kaldı. Şimdi, on beş dakika Sayın Bakan
konuştuktan sonra ancak size verebilirim. Onu kesemem. KÜRŞAT ATILGAN
(Adana) – Efendim, Sayın Bakan benim söylediğimi çarpıttı. BAŞKAN – Hayır,
efendim, söz veremem şimdi size, verme imkânım yok. KÜRŞAT ATILGAN
(Adana) – Peki, bittikten sonra mı efendim? BAŞKAN –
Bittikten sonra düşünelim. KÜRŞAT ATILGAN
(Adana) – Peki. BAŞKAN – Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik. Sayın Bakan,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Sayın Bakanım,
süreniz on beş dakikadır. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bir yanlışlık var efendim. BAŞKAN – On beş
dakika kalmış efendim sizin için, Sayın Bakan yirmi beş dakika konuşmuş. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, yirmi üç dakika kullandı
Sayın Bakan. BAŞKAN – Peki, on
yedi olsun efendim. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2009 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın görüşülmesi dolayısıyla Bakanlığımızın
bütçesiyle ilgili bilgiler sunmak üzere huzurlarınızda bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Bakanlığımın
bütçesi üzerinde değerlendirmeler yapan bütün milletvekili arkadaşlarıma çok
teşekkür ediyorum. Katkılarını not aldığımızı, değerlendireceğimizi ve bundan
sonraki çalışmalarımıza da rehberlik edeceği düşüncelerimi sizlerle
paylaşıyorum. Değerli
milletvekilleri, çalışma hayatını, işçi-işveren ilişkilerini, iş sağlığı ve
güvenliğini düzenlemek, denetlemek, yurt dışında çalışan işçilerimizin hak ve
menfaatlerini korumak ve geliştirmek, sosyal güvenlik imkânını sağlamak,
istihdamın korunması, işsizliğin önlenmesi, mesleki yeterlilik sisteminin
oluşturulması ve işletilmesi Bakanlığımızın temel görevleri arasındadır. Bu hizmetler
Bakanlığımızın merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı ve ilgili kuruluşlardaki
toplam 28.818 personelle gerçekleştirilmektedir. Bakanlığımızın 2009 yılı
toplam bütçesi 26 milyar 401 milyon 9 bin TL’dir. Bakanlığımız ve ilgili
kuruluşlarca 2009 yılı itibarıyla hükmedilen büyüklük toplam olarak 143 milyar
864 milyon TL olup merkezî yönetim bütçesinin yüzde 52’si kadardır. Değerli
milletvekilleri, tabii, bütçe üzerinde milletvekili arkadaşlarımızın önemli
değerlendirmeleri oldu. Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: 58, 59 ve 60’ıncı
Hükûmetler nasıl bir çalışma performansını ortaya
koydular -herhâlde bunun en önemli göstergeleri seçimlerdir- seçimlerde
vatandaşımız bunları değerlendirdi; gerek 58 gerek 59’uncu hükûmetleri
nasıl desteklediğini, nasıl akladığını, nasıl onayladığını hep beraber gördük.
Şimdi 60’ıncı Hükûmet olarak huzurlarınızdayız ve
bazı arkadaşlarımız burada bazı ifadelerde bulundular. Tabii, muhalefet olarak
bütçe görüşmelerinde bazen ölçüyü aşan, bazen yerini bulmayan atışlar olabilir,
bunu da saygıyla karşılayalım ama şöyle bir cümleyi kabul etmek, herhâlde,
takdir edersiniz ki mümkün değil: “Çalışma Bakanlığı çalışmıyor.” “Çalışma Bakanlığı
çalışmıyor.” ifadesi, bizzat Bakanlığın ismiyle mütenasip olmayan bir ifadedir.
Kaldı ki eğer olayların içinde, yüce Meclisin içerisinde, sorunları takip eden
bir milletvekili bunu söylemiş olsa “Başımızın üstünde yeri var.” diye ifade
ederiz. Yine, halkın arasında, halkın dertleriyle dertlenen bir anlayışla
siyaset yapan bir arkadaşımız olsa, inanıyorum ki bunu söyleme şansı olmayacak
idi ama bu talihsizliği burada beyan ettiler; takdir kendilerinindir. Şimdi değerli
arkadaşlar, küresel krizin veya küresel mali krizin hangi boyutlarda olduğunu
hepimiz biliyoruz. Bu krizin karşısında “İyi ki AK PARTİ var.” diyoruz, “İyi ki
istikrarlı bir hükûmet var.” diyoruz çünkü
gözlerinizi kapayıp bir an için geriye döndüğünüz zaman, geçmiş hükûmetlerin, zayıf hükûmetlerin,
koalisyon hükûmetlerinin ne gibi zorluklarla karşı
karşıya kaldıklarını, bizzat millet olarak hepimiz yaşadık, hepimiz gördük.
Onun için böyle önemli ve kritik süreçte yapılacak olan değerlendirmelerin de
adresine teslim olmasının, yerini bulmasının, noktasal atışların yapılmasının
yani bir faydanın temin edilmesine dönük bu değerlendirmelerin yapılmasının
önemli olduğunu ifade ediyorum. Şimdi, nasıl
ifade edersiniz? Yıllardır Türkiye genel sağlık sigortasıyla ilgili sosyal
güvenlikte reformu bekledi. Gerçekleşti mi? Gerçekleşti. (GSS) Genel Sağlık
Sigortasına geçti Türkiye ve bunu sıradan bir olay gibi görmek, Türkiye'nin
ideallerinden birisinin, ulaşmaya çalıştığı hedeflerden birisinin
gerçekleştirilmesini sıradan bir olay gibi değerlendirmek, bir şey olmamış gibi
değerlendirmek insafla bağdaşır mı bilemiyorum. Sayın Sevigen, burada sendikal mevzuattan bahsetti; esti gürledi
gitti. Asıl olan, burada söylediklerinizin cevabını da alacaksınız ve medeni
ölçüler içerisinde, bunun bütçe çerçevesinde müzakeresinin önemli olduğuna
inanıyoruz. Bakınız, 2821 ve
2822 sayılı sendikalarla ilgili kanunların 12 Eylül ürünü olduğunu hepimiz
söylüyoruz. Birçok yasa, birçok mevzuat değişikliğe uğradı ama 2821’le 2822’de
bir değişiklik olmadı. SIRRI SAKIK (Muş)
– Niye değiştirmiyorsunuz o zaman? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Birçok alanda reformlar yapıldı ama bu
yasa bu şekliyle kaldı. Neymiş efendim? Noter şartı var; tamam, kaldıralım.
Yüzde 10 barajı var; kaldıralım. İş kolu
sayısı yirmi sekiz, on dokuza indiriyoruz; indirelim. E, başka ne yapalım?
Toplu iş görüşme sürecini kısaltalım; e, kısaltalım. E, resmî ara buluculuk
ihtiyari hâle gelsin; e, gelsin. Örgütlenmenin önündeki engelleri kaldıralım.
Yani bunu defalarca söylüyorum. Bir iş yerinde işçiler örgütlenecek -mevcut
mevzuata göre söylüyorum- işçiler gerekli örgütlenmeyi yapıyorlar,
Bakanlığımıza gönderiyorlar. Bakanlığımız değerlendirmeyi yapıyor, yaptığı
değerlendirmede yazıyı işverene gönderiyor. İşveren diyor ki sabahleyin, 10
tane işçi ise: “10 işçiyi çıkardım.” Dolayısıyla örgütlenme şansı kalmamıştır. Mevcut mevzuat, şu andaki meri mevzuat bu. E, şimdi, bunun
karşısına “Bunun değişmesi gerekir.” ALİ ARSLAN
(Muğla) – Değişsin! ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Doğru, değişmesi gerekir. Biz de
bunları düşünerek Çalışma Bakanlığı olarak 2821 ve 2822 sayılı Yasalarla ilgili
düzenlemeyi Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdik, komisyondan geçti, Genel
Kurul safhasına geldi. Şimdi, tabii, Çalışma Bakanlığı, yalnız kamu açısından
temsil edilen bir bakanlık değil, Çalışma Bakanlığının çok ciddi partnerleri var. Kim? İşçi, işveren temsilcileri ve ilgili
konfederasyonlar. Onlarla birlikte biz bu çalışmaları sürdürüyoruz,
götürüyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisine sevki noktasında çok ciddi
çalışmalar yaptık, günlerce toplandık, işçi ve işverenle mutabakat sağladık,
getirdik, gruplar arasında mutabakat sağlandı. Fakat şu anda Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Genel Kurulunda bu yasanın beklemesinin sebebi, işçi ve
işveren konfederasyonlarının buna, uzlaştığımızın zıddına bir görüş beyan
etmelerinden kaynaklanmaktadır. Onun için, bizim görevimizi bu konuyla ilgili
yaptığımızı da ifade ediyorum. SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Uzlaşma yapmadınız ki Sayın Bakan. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Ayrıca, bir isnatta bulunması gerekiyor
ise ben değerli arkadaşıma şunu söylüyorum: 1992 yılından beri birçok bakan
arkadaşınız iktidarda idi. Yani 2821 ve 2822 sayılı Yasalar bugün çıkmadı, 12
Eylülden sonra geldiğine göre ne zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel
Kuruluna indirilebildi? Yani, ben hatırlıyorum geçmiş dönemlerdeki bakan
arkadaşları, Cumhuriyet Halk Partisinde siyaset yapmış olan arkadaşları; bu
konuyla ilgili bir gayretleri olmadığı gibi Genel Kurulun gündemine de bunu
getirmeyi hiç düşünmemişlerdi. Ama bunun edebiyatını yapmak başka bir şey, bu
konuyla ilgili çözümden yana olmak başka bir şey. Burada ifade ettiğiniz bütün
sorunları çözücü düzenlemeyi içeren yasa, grupların ittifakıyla Genel Kurulun
gündemine gelmiştir. Gruplarla yine de görüşmeye hazırız. İlgili sosyal partnerlerimiz de bu konuda baştan ifade ettikleri noktada
dururlarsa, uzlaşma noktasında dururlarsa çok kısa süre içerisinde
Parlamentodan geçmemesi için hiçbir neden olmadığını ifade ediyorum. Bunu söylememin
sebebi şu: Bir şeyler yapılmamış, bir şeyler yapılıyor her alanda; soysal
güvenlik alanında da, genel sağlık sigortası alanında da, şimdi birazdan
bahsedeceğim sendikal mevzuat alanında da, iş sağlığı güvenliği alanında da. İş
sağlığı güvenliği mevzuatı Türkiye’nin yoktur, müstakil iş sağlığı güvenliği
mevzuatı yok. GÜLTAN KIŞANAK
(Diyarbakır) – Ölümler niye arttı? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi biz, onu da önümüzdeki hafta içerisinde,
kısa süre içerisinde, iş sağlığı güvenliği mevzuatını da Parlamentoya sevk
edeceğiz ve bu müstakil yasayı da yasalaştırma imkânını birlikte
gerçekleştirmiş olacağız. Değerli
milletvekili arkadaşlarım, burada birçok değerlendirmeler yapıldı. Bu değerlendirmelere
baktığımız zaman, bu değerlendirmelerin birçoğunun bilgi eksikliğinden
kaynaklandığını görüyoruz. Sayın Durmuş,
burada dediler ki “Sağlık ocaklarında muayene katılım payı…” Sağlık ocaklarında
muayene katılım payı yok, ama, aile hekimi, yani birinci
basamakta muayene katılım payı yok. Bu yanlış bilgi nereden ediniliyor
bilemiyorum, bunun burada da bu şekilde ifade edilmesi doğru olmamıştır. Ayrıca, Sayın Kışanak “Alt sınırı aylığı” diyor; “Emekli aylığı alt sınır
aylığı kalktı.” Bu da doğru bir beyan değil. 4447 sayılı Yasa ile alt sınır
aylığı getirildi. GÜLTAN KIŞANAK
(Diyarbakır) – Kaçtı, söyler misiniz Sayın Bakan? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Bizler hep birlikte ne yaptık biliyor
musunuz? Bizler, bunu, yüzde 35’i 5 puan daha artırdık çeşitli şartlara
uygunluk çerçevesinde ve yüzde 40’a çıkardık. GÜLTAN KIŞANAK
(Diyarbakır) – Rakam kaç Sayın Bakan, rakam kaç? 270 YTL’ye nasıl geçinir? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Bunun, kalktı demek hiç doğru
olmamıştır. Yine, buradan,
Sayın Durmuş, prim oranları itibarıyla malulen emekli olanların veya malul olan
vatandaşlarımızın prim oranlarının 25’ten 32’ye çıktığını ifade ettiler. Belki
şunu söyleyeceklerdi: İsteğe bağlı sigortalılıkta böyle bir şey oldu. O,
sürçülisan mı oldu veya yanlış mı bilgilendirildi, onu da bilemiyorum. Yine, kadınların
istihdama katılım oranlarıyla ilgili sanki bir gelişme olmamış gibi, Hükûmet olarak bir adım atmamışız gibi bir beyanda
bulunuldu. Onu da şu şekilde ifade edelim: 2002 yılında kadınların istihdama
katılma oranı yüzde 15,5 ama 2008 yılında 17,9. Ayrıca, bakın, dezavantajlı
gruplara… SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – İşte bu başarı değil Sayın Bakan. Çok düşük… ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) -Bakınız, çalışmalarımızı söylüyoruz. Dezavantajlı
gruplara dönük bazı düzenlemeleri yaptık. Yani kadın istihdamıyla ilgili
pozitif ayırımcılık içeren düzenlemeyi istihdam paketinde geçirdik. Dolayısıyla
burada bir iyileşmenin olmadığını söylemek doğru değildir. Yine de bunun
yanında yaptığımız yasal düzenlemelerle kadın istihdamını artırmaya dönük bir
faaliyetin olmadığını, gelişmenin olmadığını söylemek de haksızlıktır diye
ifade ediyorum. Ayrıca mesleki eğitimin çok önem arz ettiği bu süreç içerisinde
çok yaygın bir şekilde mesleki eğitimi başlatmış bulunuyoruz ve mesleki
eğitimde tabii ki kadınlara, dezavantajlı gruplara daha da öncelik vereceğiz.
300 trilyonluk bir kaynağı her yıl nitelikli, vasıflı eleman yetişmesi
konusunda kullanacağımızı da ifade ediyorum. Bu düzenlemeyi zaten yüce Mecliste
birlikte çıkarmış olduk değerli arkadaşlar. Yine buradan
ifade edilen emzirme odası ve kreş açma… Bunlar kaldırıldı dendi. Arkadaşlar,
doğru değil. Lütfen, çıkardığımız yasaları okuyalım, bakalım. Böyle bir şey söz
konusu değil. Ama burada aynı zamanda hizmet alımı da getirildi, bir esneklik
getirildi. Bu şekilde söylenseydi daha doğru olurdu. Yok efendim, Avrupa
Birliğiyle ilgili ikinci fasıl… Yani “Tarama süreci tamamlandı, bu olumsuz
sonuçlandı.” diye bir ifade kullanıldı. Bu da doğru değildir. Tarama süreci
tamamlanmıştır. Diğer yine burada
yapılan değerlendirmelerde kayıt dışı istihdamla ilgili, yıllara göre kayıt
dışı istihdamda sanki bir artış varmış gibi beyanlarda bulunuldu. 2001 yılında
52,9 kayıt dışı, şimdi 46,9. Takdirleri yüce Meclise bırakıyorum. Yine burada kot
kumlama yapılan iş yerleriyle ilgili bir değerlendirmenin olmadığı… Bununla
ilgili denetimler yaptığımızı ve kapattığımız iş yerlerinin olduğunu, denetim
yaptığımız iş yerlerinde çok sağlıklı bir çalışma ortamının olduğunu ifade
ettik. Bahse konu olan ölümlerin 1990’lı yıllardan kaynaklanan sağlıksız
çalışma ortamından kaynaklandığını da ifade etmek istiyorum ve bu şekilde diğer
konulara gelmek istiyorum. Şimdi, Tuzla’yla
ilgili bazı değerlendirmeler yapıldı burada. Değerli arkadaşlar, Tuzla’ya
defalarca gittik, onlarca defa gittik. Boş gitmedik. Her defasında -iş
yoğunluğunun çok arttığı Tuzla’da neler yapılabilir iş sağlığı güvenliğiyle
ilgili- birçok değerlendirme yaptık. Yalnız kendi kendimize de yapmadık,
oradaki işverenlerle yaptık, oradaki sendikalarla birlikte yaptık, protokoller
yaptık, birlikte anlaşmalar imzaladık. 17.898 çalışanın eğitimini, iş sağlığı
güvenliği eğitimini gerçekleştirdik. Birçok denetimler yaptık, birçok kısmi
kapatmalar yaptık. Netice itibarıyla, orada bir iş sağlığı güvenliği ofisini de
açtık ve Tuzla’yla ilgili, önemli ölçüde Bakanlığımızı ilgilendiren konularla
ilgili, bir dayanışma içerisinde, birliktelik içerisinde, sorunları çözdük. Efendim, “Çalışma
Bakanlığı işçilerle birlikte olur, emekçilerle birlikte olur…” Şimdi Sayın Sevigen’e ben soruyorum: Zonguldak’ta MEHMET SEVİGEN
(İstanbul) – Gittik, hepimiz gittik Sayın Bakan. Sayın Bakan, Tuzla’da insanlar
öldükten sonra, kamuoyu harekete geçtikten sonra gittiniz! ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Ben gittim. Bakınız bir tane örnek veremediler
orada bize. Biz, bakın, bir buçuk senelik Bakanlığım döneminde Zonguldak’ta
kömür madenine, K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Bakan, yeni gidiyorsunuz, yeni. Yirmi senedir gidiyoruz, yirmi
senedir. Yirmi senedir biz oralardayız. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Yani, emek ve emekçiden yana olmak,
tabii yerin altında da oluyor. Bizzat… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Bakanım, süre veriyorum size. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Yirmi senedir oralardayız biz. BAŞKAN – Sayın Anadol, lütfen… ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Yani, buralara… ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Üretimi artırdınız mı, üretimi? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Üretim de artıyor. Üretimin artması
için eleman takviyesi gerekiyor idi. 3 bin kişi şu anda Zonguldak’ta -çok arzu
ediyordunuz, siz de bizden istemiştiniz -istihdam ediliyor, Zonguldaklılara
hayırlı olsun. Zonguldaklılar bunu çok iyi biliyorlar değerli arkadaşlar.
Şimdi… MEHMET SEVİGEN
(İstanbul) – Siz gittiğiniz yerlere turistik seyahate gidiyorsunuz. Turist
olarak gidiyorsunuz. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Belediye seçiminde görüşeceğiz, belediye seçiminde, Zonguldak’ta, 29
Martta. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Yani, Kemal Bey, biliyorsunuz, öteden
beri, seçimlerin neticesini hep görüyoruz, birlikte burada uzunca bir süre
oturduk, nasıl neticeleniyor biliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Bakan, iddiaya girelim Zonguldak için! İddiaya girelim
Zonguldak için! ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Bu sonucun hiç değişmediğini,
değişmeyeceğini söyleyebilirim. Ama değişme emareleriniz var. Bu değişme
emarelerini sürdürürseniz o zaman bir şey diyemeyeceğimi burada ifade etmek
istiyorum. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – İddiaya girelim Zonguldak için, var mısınız? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Burada tabii, Sayın Başkanım, birçok
söylenecek konu var, zaman yeterli değil, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının alanı çok geniş, sağlığından Sosyal Sigortalarına varıncaya kadar,
iş sağlığından sigorta, çalışma hayatına kadar… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MEHMET SEVİGEN
(İstanbul) – İnsanlarımız onun için ölüyorlar! ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – …çok cüzi, yüzde 5’lik bir bölümünü
sizlerle değerlendirme imkânım oldu. BAŞKAN – Sayın
Bakanım, süreniz doldu efendim, süreniz doldu. MEHMET SEVİGEN
(İstanbul) – Sizin döneminizde denetimsizlikten dolayı kaç kişi öldü Sayın
Bakan biliyor musunuz? Sizin döneminizde sırf denetleme yapmadığınız için bu iş
yerlerinde kaç kişi öldü biliyor musunuz? BAŞKAN - Son
sözlerinizi alabilir miyim Sayın Bakanım. Son sözlerinizi alayım efendim. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Tabii, tabii. Umuyorum ki
önümüzdeki süreç içerisinde bunları bolca konuşacağız, anlatacağımız çok şeyler
var. Yaptığımız şeyleri, size açık söylüyorum, bir bakanlığın bütçesini, yalnız
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının yapmış olduğu faaliyetleri sıralasak
dört saatin yetmeyeceğini burada söylüyorum. Bunu da önümüzdeki süreç
içerisinde konuşuruz diyorum. Tekrar bütçenin
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Sayın
Bakanım, teşekkür ederim. MEHMET SEVİGEN
(İstanbul) – Sizin döneminizde kaç insanın aç kaldığını bir düşünün yatarken
böyle, başınızı yastığa koyduğunuz zaman “Ben denetlemediğim için kaç kişi aç
kaldı, kaç kişi öldü, kaç kişi yetim kaldı?..” BAŞKAN – Sayın Sevigen, müsaade eder
misiniz… ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – AK PARTİ İktidarı döneminde aç, açıkta
kimse kalmaz. BAŞKAN – Sayın
Bakanım, lütfen oradan şey yapmayalım. MEHMET SEVİGEN
(İstanbul) - Bakın, o dönem, babası daha sigortasız 2 tane küçük çocuk öldü ya
Sayın Bakanım! İnsanlar feryat ediyorlar! BAŞKAN – Sayın Sevigen… ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Sosyal devlet ilkesi bu dönemde tam
oturmuştur, merak etmeyin. MEHMET SEVİGEN
(İstanbul) – Oturmadığı için bu insanlar aç, perişan! ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Varsa, devletin valisi ve kaymakamına
gönderebilirsiniz. MEHMET SEVİGEN
(İstanbul) - Neyse, yaşayacağız… Yok, oturmadığı için perişan. Kömür dağıtmaktan
başka yaptığınız bir şey yok yani dağıtın bakalım! Kimsenin ahı
kimseye kalmaz, bu Yüce Allah büyüktür. BAŞKAN – Sayın Sevigen, müsaade eder
misiniz. Sayın Vural,
kâğıt göndermişsiniz, neyle ilgili efendim konuşmanız? OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, Sayın Bakan konuşmasında Diyarbakır’daki uçak… BAŞKAN – Hangi
Bakan efendim? OKTAY VURAL
(İzmir) – Ulaştırma Bakanı. BAŞKAN – O oturum
kapandı efendim. OKTAY VURAL
(İzmir) – Diyarbakır’daki uçak kazasının… BAŞKAN – O oturum
kapandı. OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim? BAŞKAN – Ben
bilgi sahibi değilim, burada size sataşıp sataşılmadığını bilemem. KÜRŞAT ATILGAN
(Adana) – Tutanaklar var canım! BAŞKAN – Ben
sadece 60’ncı maddeden size söz verebilirim. OKTAY VURAL
(İzmir) – O zaman bundan önceki bölümlerle ilgili hiç bilgi sahibi değilsiniz.
Tutanaklar gelsin. BAŞKAN –
Yerinizden açıklama yapabilirsiniz efendim 60’ncı maddeye göre. OKTAY VURAL
(İzmir) – Tutanaklar gelsin. BAŞKAN –
Tutanaklar gelsin. Ben yoktum çünkü. Size hakaret edip etmediklerini
bilmiyorum. OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim? BAŞKAN – Sataşma
olup olmadığını bilmiyorum dedim. OKTAY VURAL
(İzmir) – O zaman ara verin, tespit ettirin. BAŞKAN – Şimdi
tutanaklar gelir efendim. OKTAY VURAL
(İzmir) – Evet, ara verin tespit ettirin. O yalanların ne olduğunu tespit
ettirin, ona göre… BAŞKAN – Sayın
Atılgan… KÜRŞAT ATILGAN
(Adana) – Sayın Başkan, Sayın Ulaştırma Bakanımız konuşması esnasında benim
uluslararası bir standartla ilgili söylediğim, uçuş emniyetini direkt
ilgilendiren ve uluslararası operatörlerin yıllık büyüme oranlarının
standardını söylediğim bir konuyu çarpıtarak “Türk milleti uçağa binmesin mi?”…
Benim, Türk milletinin uçağa binmesinden kıvanç duymaktan başka bir şeyim
olmaz. Ama burada bir standart söylüyorum ben. Bu çarpıtılmıştır. Bu konudaki
fikrimi beyan etmek için bir dakika süre istiyorum. BAŞKAN – Efendim,
yerinizden bir dakika vereyim. Zaten açıklamanızı yaptınız. Ama yerinizden
vereyim efendim size. Sayın Atılgan,
buyurun efendim. VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın, sözlerini çarpıttığı iddiasıyla
konuşması KÜRŞAT ATILGAN
(Adana) – Değerli arkadaşlarım, Türk Hava Yolları yıllık yüzde 20 civarında
büyüyor. Bütün ciddi uluslararası hava yollarının öngördüğü yıllık 6 ile 8
arasında büyüme uçuş emniyetinin ve personel gelişiminin, eğitiminin düzgün
şekilde yürümesi için öngördükleri bir büyümedir. Eğer bir hava yolu yüzde 8
ile yüzde 12 arasında büyüyorsa beraberinde riskler getiriyor. Buradaki en
önemli risk, personel yetersizliği falan önemli değil ama uçuş emniyeti
aksamakta ve kaza kırımlara yol açmakta. Dolayısıyla Türk Hava Yollarındaki bu
denli büyümenin kaza kırımlara yol açmaması için ekstra birtakım tedbirler
almak gerekir. Onu izah etmek için söylediğim bir standardı “Bir sayın
milletvekili Türk milletinin uçağa binmesini istemiyor mu?” gibi bir tezviratla
konuyu açıkladı. Bu doğru değildir. Artı, Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğünün yapması gereken o kadar çok büyük işler vardır ki,
bunlar yapılmıyor. Mesela ben size söyleyeyim: ATCOS diye bir kontrol noktası
var. Bu nedir diye ben geçmişte çok inceledim. BAŞKAN – Sayın
Atılgan, çok kısa olmak zorunda efendim. Açıklamanızın kısa olması lazım. KÜRŞAT ATILGAN
(Adana) – Bitiriyorum efendim, bitiriyorum. Bu, hava yolları üzerindeki kontrol noktası. Bunun üzerine gelince uçaklar “ben şuradayım” diye kontrol verir.
Anlamsız birtakım kelimeler. Çok eski bir pilotla konuşurken buldum sonunda.
Nedir biliyor musunuz? O kontrol noktasını yapan müteahhidin adı Atilla
Coşkun’dur. BAŞKAN – Sayın
Atılgan, ben size kürsüde söz vermedim. KÜRŞAT ATILGAN
(Adana) – Atilla Coşkun, adının ve soyadının başını, adam, oraya verdirmiştir. BAŞKAN – Bitirir
misiniz lütfen! KÜRŞAT ATILGAN
(Adana) – Dolayısıyla, Sivil Havacılık, dokümantasyonda da çok yetersizdir.
Demek istediğim budur. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler. Sayın Vural, siz
de girseniz sisteme… OKTAY VURAL
(İzmir) – Hayır efendim, tutanaklar gelsin. BAŞKAN – Hayır,
ben tespit etmesem ne yapacaksınız peki? OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim? BAŞKAN – O zaman
nasıl konuşacaksınız? OKTAY VURAL
(İzmir) – Anlayamadım? BAŞKAN – Ben
getirtsem, tutanaklara baksam, size sataşma olmadığına karar versem ne
yapacaksınız? Oylama yapacağım, oturacaksınız… OKTAY VURAL
(İzmir) – Yapın. BAŞKAN – E, olmaz
ki o zaman. Siz açıklama yapın işte yerinizden. OKTAY VURAL
(İzmir) – Elinizi tutan mı var Sayın Başkanım, yapın. BAŞKAN – Peki,
ben takdirimi kullanacağım o zaman, tamam. OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, sizin ianenize muhtaç değiliz. BAŞKAN – Ben
takdirimi kullanacağım efendim. Takdirime bağlısınız, madde öyle diyor çünkü, takdirime bağlısınız. Sayın Sakık, siz de söz istemişsiniz. Hayrola sizin ki ne? SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan… BAŞKAN – Kısa
olsun lütfen. VII.- AÇIKLAMALAR 1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
son günlerde TOKİ inşaatlarında meydana gelen işçi ölümlerine ilişkin
açıklaması SIRRI SAKIK (Muş)
– Teşekkür ediyorum Başkan. Şimdi, geçenlerde
yine burada gündeme getirmiştim ama sahipsiz olan bir kesim var. Bu TOKİ’de çalışan işçiler her gün patır patır
düşüyorlar ve ölüyorlar. Geçen gün, bayramın birinci günü yaşamını yitiren bir
vatandaşımız ve bugün yeni bir haber aldım, hem yaşamını yitirmiş hem ortada
kalmış hem de hastane ailesinden 30 milyar lira bir para talep ediyor. Hem
Çalışma Bakanımız burada hem Sağlık Bakanımız da burada ve Türkiye'nin
sahipsizleri bu insanlar. Bunlarla ilgili bir duyarlılık bekliyorum. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Sakık. IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı: 312) (Devam) 2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı
Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/622, 3/521) (S.
Sayısı: 313) (Devam) A) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam) 1.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi 2.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı B) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam) 1.- Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı C) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI (Devam) 1.- Ulaştırma Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Ulaştırma Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı D) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam) 1.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi 2.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı E) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU (Devam) 1.- Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Telekomünikosyon Kurumu 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı F) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI (Devam) 1.- Denizcilik Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Denizcilik Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı G) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam) 1.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şimdi, şahısları adına aleyhinde Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu. Sayın Coşkunoğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) OSMAN COŞKUNOĞLU
(Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli
milletvekilleri, 2009 yılı bütçesi bağlamında Ulaştırma Bakanlığı bütçesi,
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu bütçesi üzerine görüşlerimi sunacağım. Sayın Bakanın
-Ulaştırma Bakanı- bu dönem, Karayolları Genel Müdürlüğünün de portföyüne eklenmesi sonucunda ağır bir yük altında olduğu
görülüyor. O ağır yükün etkisiyle olsa gerek, burada çok ilginç bazı
açıklamalarda bulundu. Bunlardan birincisi -kısaca iki tanesine değineceğim,
aslında çok ilginç açıklamalarda bulundu- şu: 1923-50 arasında -Sayın Bakanın
rakamı- Şimdi, Sayın
Bakan, bir de “Yirmi saat konuşurum, her sorunun yanıtını veririm.” dedi. Sayın
Soysal’ın sorularına yanıt vermedi. Sayın Genel Başkanımız Deniz Baykal
bütçenin tümü üzerine konuşmasında açık ve net bir şekilde, Türk Telekom’un
yüzde 55’ini yabancı bir aileye satarken, sattıktan hemen sonra, kurumlar
vergisinin yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirilmesi, yani 300 lira vergi verecekken
200 lira vergi veren bir kurum hâline getirmesinden doğan değeri, kıyağı diyeyim, nereye gittiğini, nasıl olduğunu ve bunun
sadece bir aileye, yurt dışından bir aileye, Arap dünyasından bir aileye bir
hediye mi olduğunu sordu. Bunun da yanıtı yok. Ondan sonra “Yirmi saat
konuşurum, her şeye yanıt veririm.” diyerek… Bu soruların yanıtını biz
arayacağız, aramaya devam edeceğiz, sormaya da devam edeceğiz. Zaten halkımız
da soruyor bunu. Bu çekilen kıyakların nereye gittiği,
nasıl değerlendirildiği merak ediliyor. Değerli
arkadaşlarım, sık sık lafı edilen, bilgi çağı, bilgi
toplumu. İçinde bulunduğumuz çağın en önemli sektörü telekom
sektörüdür. Telekom sektöründe olan bitenleri yıllardır her platformda dile
getiririz. Ama, hiçbir yanıt onlara da alamayız. Bu
sefer başka bir yöntem deneyeceğim. Benim zaten yıllardır söylediğim, 2004’te
serbestleşme gerçekleşmiş olması gereken yasaya göre serbestleşmenin aradan
dört yıl geçmesine rağmen neden tamamlanmamış olduğunu her fırsatta soruyorum.
Onun da yanıtı yok. Bir de AKP İktidarını her fırsatta desteklemeyi görev bilen
Avrupa Birliğinin 6 Kasımda yayınladığı İlerleme Raporu’ndaki ifadelerle
sorayım. Aynen şöyle diyor: “Sabit ve geniş bant piyasalarındaki rekabet
yetersiz seviyededir. Daha da önemlisi, düzenleyici organ Telekomünikasyon
Kurumu -şimdiki adıyla Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu- özellikle
yetkilendirme sürecinde yeterince bağımsız değildir. Telekomünikasyon Kurumunun
karar alma süreci şeffaf değildir.” Hükûmetin,
Bakanın ve Başbakanın baskısıyla hareket eden bu değerli kurumu Hükûmetin artık rahat bırakması gerekir. Bu sadece 6
Kasımda açıklanan İlerleme Raporu değil, 19 Aralıkta, yani geçtiğimiz cuma
günü, biliyorsunuz, bilgi toplumu ve medya faslı da müzakerelere açıldı. Orada
da ifade ediliyor, İngilizce; ben buradan, gayriresmî,
Türkçe olarak, çevirerek okuyacağım: Rekabet, hâkim, egemen… Pazardaki egemen
operatörün rekabeti önleyici davranışlarının önlenmesi gerekir. Yani sektör
rekabete açılmalı, yüzde 55’i satılarak özel tekel hâline gelmiş olan kuruluş
rekabete zorlanmalıdır, diyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Coşkunoğlu. OSMAN COŞKUNOĞLU
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan, son cümlelerim. BAŞKAN – Son
cümlenizi alayım efendim. OSMAN COŞKUNOĞLU
(Devamla) – Yine cuma günü Avrupa Birliği Bakanlar Kurulu tarafından açıklanan
bu onuncu faslın müzakereye açılmasıyla ilgili kriterlerde
Telekom kurumunun -şimdiki adıyla BTK diyelim- şeffaf, öngörülebilir ve
bağımsız olması isteniyor. Değerli Bakanım, Hükûmetin şimdiye kadar bu değerli kurum üstündeki etki ve
baskılarını bırakmasını diliyorum. Bu, Türk Telekom’un satışından hemen sonra
yapılan, yüzde 30’dan yüzde 20’ye kurumlar vergisindeki indirimden ne kadar kâr
sağlandığı, beklenmedik kâr sağlandığı… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) OSMAN COŞKUNOĞLU
(Devamla) – Tabii bu önceden söylenmişti ama bunların da açıklanmasını
diliyorum. Bu vesileyle
bütçenin hayırlı olmasını diler, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Coşkunoğlu. Sayın
milletvekilleri, onuncu turda konuşmalar tamamlanmıştır. Şimdi soru-cevap
işlemine başlıyoruz. İlk soru, Sayın
Kaptan, buyurun efendim. OSMAN KAPTAN
(Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Çalışma
Bakanına bir sorum var: Sayın Bakan, asgari ücretten vergiyi kaldırtacak
mısınız? Kısa, net sorular
Sayın Başkan. Şimdi Ulaştırma
Bakanına sormak istiyorum: Sayın Bakan, Antalya’ya tren ne zaman gelecektir? İkinci sorum:
Antalya’nın batı ilçelerinden uygun olan birisine havaalanı yaptırmayı
planlıyor musunuz? Üçüncü soru:
Sayın Bakan, rakamlarla konuşmayı seviyorsunuz. “Her şey de kamuoyunun gözü
önündedir.” diyorsunuz. Ben de buna dayanarak şunu soruyorum: Sayın Bakan,
Sayın Başbakanın ve bakanların ve eski bakanların çocuklarının kaç tane gemisi
var ve tersanesi var? Yapılması için sipariş verilen gemi sayısı kaçtır? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler. Sayın Korkmaz,
buyurun. S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Ben Sayın Bakana, Ulaştırma Bakanımıza Isparta kazasıyla ilgili
soru yöneltmek istiyorum: Biliyorsunuz bir yıl önce bir kaza olmuş ve 57
vatandaşımız hayatını kaybetmişti. Uzman raporları beklenmeden pilotaj hatası
denip kurum ihlallerinin üzeri örtülmek gibi bir durumla karşı karşıya kalındı.
Ancak, raporlar ortaya çıkınca farklı kaza nedenleri de kamuoyunun gündemine
geldi. Bunlardan birkaçını soru olarak cevaplandırmanızı istirham ediyorum.
Kokpit ses kaydedicisi 21 Kasım 2008 tarihinden itibaren arızalıdır ve bu
arızayla bir hafta uçuşa devam etmiştir. Bu husus Ulaştırma Bakanlığına rapor
edilmemiştir. Merak ediyorum, bu bilgi size ulaşmış mıdır? Ulaşmışsa ne zaman
haberiniz olmuştur? İkinci sorum:
Hava yolu şirketinin simülatör eğitim programlarında
araziden kaçınma eğitimi yoktur. Bu eğitim programı Bakanlığınızın onayına
tabidir, bu onay verilmiş midir? Üçüncü sorum… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Korkmaz. Sayın Işık… ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sorularım Sayın
Ulaştırma Bakanınadır. 1) Kütahya’nın
komşuları ve il içi kara ve demir yolu ulaşım ağı sorunlarıyla ilgili olarak
Bakanlığınıza verdiğim toplam on beş adet soru önergemin hiçbirisine cevap
vermemenizin nedeni nedir? Sizin için Kütahya ili önemsiz midir yoksa
yaptığınız bir çalışma mı yoktur? 2) 2006’da
yatırım programına alınıp 2009’da bitirilmesi planlanan Altıntaş Zafer
Havalimanı Projesi’nde şahıs arazilerinin, hazine arazileriyle takas işlemi tamamlanmış
mıdır? Geçen yıl 2011’de bitirilmesinin planlandığı cevabını verdiğiniz havalimanı için 2009
yılında ne kadar ödenek ayrılmıştır? İhaleye ne zaman çıkılacaktır? 3) Planlanan
Antalya-İstanbul hızlı tren hattı en kısa güzergâh üzerinde olduğu hâlde neden
Kütahya il merkezinden geçirilmemektedir? 4) Oger Telekom’un… (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Işık. Sayın Güvel… HULUSİ GÜVEL
(Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım. İlk sorum Sayın
Çalışma Bakanımıza: Avrupa Birliği
2008 yılı İlerleme Raporu’nda, “Sokaklarda çalışan çocuklar dâhil çocuk işçiliği
konusu sorun olmaya devam etmektedir. Çocuk işçiliği alanında 2007 İlerleme
Raporu’nda dile getirilen, mevzuattaki eksiklikler devam etmektedir.
Türkiye’nin çocuk işçiliğiyle mücadele için çabalarına devam etmesi
gerekmektedir” denilmekte. Sayın Bakan, bu saptamaya katılıyor musunuz?
Bakanlığınızca ne gibi önlemler alınmıştır? Sayın Ulaştırma
Bakanımıza sorularımı yöneltiyorum: Sayın Bakan, 19
Kasım 2008 günü Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen Ulaştırma Bakanlığı bütçesinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
konuşma yapan Sayın Hamzaçebi, Bartın’ın, Amasra ve
Kurucaşile yollarının yapılmasının otuz beş yıl önce Karayolları bütçesinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına o
dönemin Kırşehir Milletvekili Mustafa Aksoy tarafından istendiğinden söz… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Güvel. Sayın Tankut, buyurun. YILMAZ TANKUT
(Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Çalışma
Bakanına sormak istiyorum: Resmî kayıtlara
göre işsiz sayısının 2,5 milyon kişi olduğu ifade edilmektedir. Bu sayı
içerisinde daha önce işi olup da işini kaybedenlerin oranı nedir? İşsizlik
Fonu’nda biriken paranın 37,5 milyar YTL olduğu belirtilmektedir. Ancak bu
Fon’un sadece 1,5 milyar YTL’sinin 160 bin işsiz için kullandırıldığı ifade
edilmektedir. Bu rakamlar doğru mudur? Doğru değilse doğru rakamları verebilir
misiniz? Şayet bu rakamlar doğruysa hiç işe başlamamış ancak İŞKUR’a başvurmuş olan kayıtlı işsizlere de bu Fon’dan
destek sağlanabilir mi? Son olarak,
İşsizlik Fonu’nda biriken bu paranın Hükûmetiniz
tarafından farklı amaçlarla kullanılabileceği söylenmektedir. Hükûmetin böyle bir düşüncesi var mıdır? Varsa, hangi
amaçlar için bu fondaki paraları kullanmayı planlıyorsunuz? Bu kullanım yasal
mıdır? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Tankut. Sayın Süner… TAYFUR SÜNER
(Antalya) – Ben sorularımı Sayın Ulaştırma Bakanına iletmek istiyorum. Soru 1) 29 Ekim 2008 tarihinde açılacağı iddia edilen Antalya
Gazipaşa Hava Limanı’nın açılmamasının sebebi nedir? Soru 2) Havaalanlarının yerleşim merkezlerinin ne kadar uzağına
yapılması uygundur? Soru 3) İstanbul Atatürk Havaalanı’nın 0624 pistine inen uçakların
uçuş emniyeti için tehlike arz ettiği gerekçesiyle Bahçelievler Hafız Ali
Camisi minaresinin kısaltılması istenmiş midir? Aynı gerekçeyle,
yeni yapılan üçüncü pistin uçuş koridorunda bulunan Küçükçekmece, Kartaltepe ve Tevfikbey
mahallelerinden de yaklaşık 800 binanın tıraşlanması istenmiş midir? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Süner. Sayın Çalış… HASAN ÇALIŞ (Karaman)
– Sayın Başkanım, benim birinci sorum Sayın Çalışma Bakanımıza. Sayın Bakanım,
2022 sayılı Yasa’ya göre maaş alan kişiler gerçekten zor durumda olan kişiler.
Maaşlarının artırılmasına rağmen yetmiyor. Bizlere de sıkıntılarını
iletiyorlar. Özel bir düzenlemeyle, bu 2022 sayılı Yasa’ya göre maaş alanları
rahatlatma programınız var mı? Bir diğer sorum
Sayın Ulaştırma Bakanımıza. Sayın Bakanım, bu
sorumu, Tokat Vekilimiz Sayın Reşat Doğru Bey’in bulunmaması nedeniyle onun
adına soruyorum. Tokat Havaalanı’na seferler artık düzenlenmemektedir. Türk
Hava Yollarımızın Tokat’a sefer düzenleme gibi bir programı olacak mı? Bunu
Tokatlılar merak ediyorlar. Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Çalış. Sayın Yeni,
buyurun efendim. AHMET YENİ
(Samsun) – Sayın Ulaştırma Bakanımız, Türkiye’nin her tarafını demir ağlarla, duble yollarla örmeye devam ediyorsunuz. [CHP ve MHP
sıralarından alkışlar (!)] Milletimizin tamamına Türk Hava Yolları ile uçuş
imkânı sağladınız. Samsun-Bafra arasındaki 50 kilometrelik duble
yolu bitirmek üzereyiz. Karadeniz Sahil Yolu’ndaki tünellerden geçerken
milletimiz heyecan yaşıyor. Samsun Milletvekili olarak size teşekkür ediyorum. Ankara-Samsun
arasında seksen yıldır iki şeritli yolda devam ediliyor. Şimdi sorularım:
Havza tünel ve viyadüklerini ne zaman açıyorsunuz? Samsun-Ankara duble yolunu ne zaman açacaksınız? İkinci sorum:
70’li yıllarda birinci Boğaz Köprüsü’nün yapılmasına karşı çıkanlar
milletimizce bilinmektedir. Bugün, yine Marmaray
projesine ve üçüncü Boğaz köprüsüne karşı çıkanlar var mıdır? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Yeni. Sayın Çöllü… HÜSNÜ ÇÖLLÜ
(Antalya) – Sorum Ulaştırma Bakanına. Sayın Bakanım,
Antalya’nın özellikle Konyaaltı bölgesinin yaşadığı
ulaşım probleminin çözümü için Batı Çevre Yolu’nun tamamlanması büyük önem
taşımaktadır. Bu konuda nedense bir türlü ilerleme sağlanamamaktadır. Sorum şu: Batı
Çevre Yolu için bugüne kadar ne kadar harcama yapılmıştır? 2009 yılı için
ayrılan ödenek ne kadardır? Bu yol ne zaman tamamlanacaktır? İkinci sorum:
Antalya-Ankara arası hava yolu ulaşım imkânları Anadolu Jet ile yapılmaktadır.
Koltuk aralarının sıkışıklığı, kabin için bagaj koyma yerlerinin yetersizliği
nedeniyle sizlere de yansıdığını bildiğim mutsuzluklar yolcular tarafından dile
de getirilmektedir. Turizmde Türkiye’nin kalbi sayılan Antalya’ya bu seferlerin
yanı sıra Türk Hava Yolları ile de günde iki kere bile olsa bir sefer yapılması
düşünülüyor mu? Üç: Antalya-Kemer
yolundaki tüneller hâlâ tamamlanıp ulaşıma açılamamıştır. Bu tünellerin açılması
için ne kadar ödeneğe ihtiyaç duyulmaktadır? 2009 yılı için ne kadar ödenek
ayrılmıştır? Bu çalışmalar ne zaman tamamlanacaktır? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler. Sayın Köse… ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Ulaştırma Bakanıma
soruyorum: Sayın Bakanım, ulaşımda büyük atılım yaptığınızı söylüyorsunuz. Altı
yıldır iktidardasınız. Adıyaman’ı Diyarbakır’a bağlayacak olan Atatürk Köprüsü,
Adıyaman Havaalanı’nın uçak iniş pisti genişletme çalışması var mıdır?
Adıyaman’ı Çelikhan üzerinden Malatya’ya bağlayacak olan yol dardır ve virajlıdır. Adıyaman’ın Gölbaşı, Besni ve Kâhta arasındaki
yollar -altı yıldır hâlâ… Bir çalışma başlatılmış ama- ne zaman bitecektir?
Bir. İki: Sayın Çelik
Bakanıma soruyorum. Kayıt dışı istihdamın azaltılması konusunda 2009 yılı
içerisinde ne gibi düzenleme yapılacaktır? Üçüncü sorum: Bu
sene yaşanan krizle birlikte işsizlik de had safhaya çıktı. İşsizlerin insan
gibi yaşaması için ne gibi bir düzenleme yapılacaktır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Son
soru, Sayın Varlı, buyurun efendim. MUHARREM VARLI
(Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Ulaştırma
Bakanına soruyorum: Mersin’e yeni bir havaalanı yapılacağı, Adana Havaalanı’nın
da Mersin’e taşınacağı iddiası vardır. Biz Adana milletvekilleri olarak Mersin
Havaalanı’na karşı değiliz ancak Adana Havaalanı’nın kaldırılmasını da kabul
edemeyiz ve sonuna kadar karşısında olacağımızı belirtir, iddiaların doğru olup
olmadığını öğrenmek isterim. İki:
Ceyhan-Yumurtalık yolunun yapımı ve bitirilmesi ne zaman gerçekleştirilecektir? Üç: Niğde
Havaalanı inşaatı ne zaman tamamlanacaktır? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik, buyurun efendim. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Asgari ücretten
vergi alınmamasıyla ilgili bir değerlendirme yaptılar. Takdir edersiniz ki
vergi düzenlemeleri diğer bir bakan arkadaşımızın alanına giriyor, ama asgari geçim
indirimini uygulamaya koyduk, 4 çocuklu bir aileden nedeyse vergi alınmadığını
rahatlıkla söyleyebiliriz. Ayrıca Asgari Ücret Komisyonu çalışmalarını bu hafta
itibarıyla tamamlıyor. 2009 yılında uygulanacak olan yeni asgari ücret de bu
hafta tespit edilmiş olacak. İlerleme
Raporu’nda çocuk işçiliğiyle ilgili, çocuk işçiliğinin önlenmesiyle ilgili
konuya gelince: Çocuk işçiliğini önlemeye dönük birçok projeyi gerçekleştirdik
ve Türkiye, bu konuda önemli gelişmeleri kaydeden ülkelerin arasında yer alıyor.
Ayrıca Başbakanlık bir genelge yayımlayacak, tarafların görüşüne sunmuş
bulunuyor şu anda. Önümüzdeki günlerde bu genelge çocuk işçiliğini önlemeye
dönük yayımlanacak ve tüm tarafların, tüm sosyal tarafların da bu konuya
duyarlılığının artması sağlanacak. Bir de, Sosyal
Güvenlik Reformu’nun yasalaşması sürecinde 132.420 on beş yaş altı çocuğun
sigortalılığı söz konusu olmuş idi. Bunlarla ilgili incelememiz de devam
ediyor. 20.891 sigortalı incelenerek iptal edilmiş, diğerlerinin de incelenmesi
devam etmektedir. Kayıt dışı
istihdamla ilgili, Sosyal Güvenlik Reformu’nda önemli düzenlemeler getirdik,
bunlar yürürlüğe girdi. Birçok önemli düzenleme de 1/1/2009
tarihinde yürürlüğe giriyor. “İşsizlik had
safhada.” diyorsunuz. İşsizlik o boyutta değil. Arkadaşlar, konuyu
abartmayalım. Bizim sigorta kayıtlarımız var -zorunlu sigorta, işten çıkışlar-
aylık olarak, haftalık olarak bunları tutuyoruz. Sıkıntılı bir süreçtir,
doğrudur, fakat Türkiye’de “ah, vah” ettirecek bir tablonun olmadığını da net
bir şekilde ifade ediyorum. Bundan dolayı reel sektör-finans sektörü arasındaki
diyaloğun geliştirilmesiyle ilgili çalışmalarımızı
sürdürüyoruz. Özürlü aylıkları
konusunda şunu ifade edeyim: Tabii ki geçmiş dönemle mukayese edilmeyecek
noktalara taşındı. Yani altmış beş yaş artı yüzde 70 ve üzerinde özürlü olan
vatandaşlarımıza 249 lira aylık veriliyor, 70’in altındakilere 166 lira
veriliyor. Ayrıca, bildiğiniz gibi, seksen beş yaşında olan vatandaşlarımızın
ve yüzde 70 özürlü olan vatandaşlarımızın aylıklarını da evlerinde teslim
etmeye başladık. 240 bin vatandaşımız aylıklarını evlerinde almaya başladılar
bu süre içerisinde. “İşsizlik
Fonu’nda ne kadar para var?” diye ifade ediliyor. İşsizlik Fonu’nda -eski
ifadeyle- 37 katrilyon 553 trilyon lira bir imkân var. “Bunu farklı amaçlarla
kullanabilir miyiz?” ifadesine de şu şekilde cevap vermeyi uygun buluyorum:
Bizim Bakanlığın önemli görevlerinden bir tanesi istihdamı korumak ve istihdamı
artırmaktır, istihdamı geliştirmektir. Kriz dönemlerinde istihdamı geliştirmek
zor bir hadisedir ama istihdamı koruma adına yapılması gereken ne varsa… Bu Fon
işçi için -dolayısıyla işverenin ve işçinin payı olan bu imkân- kullanılabilir
ama bu mutlaka sosyal taraflarla birlikte alacağımız bir kararla
kullanılabilir. Ben istihdamı koruma adına -özellikle üstüne basa basa söylüyorum- istihdamı koruma şartıyla bu Fon’un
değerlendirilebileceğini defalarca ifade ettim, burada da ifade ediyorum. Bilemiyorum, bir başka soru kaldı mı. Önümdeki notlara göre hepsini cevaplamış oluyorum. Çok teşekkür ediyorum
arkadaşlar. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakanım. Ulaştırma Bakanı
Sayın Binali Yıldırım, buyurun efendim. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Kaptan’ın
“Antalya’da batı ilçelerine havaalanı düşünülüyor mu? Antalya’ya ne zaman tren
gelecek?” sorusu… Antalya’da, biliyorsunuz, Antalya Havaalanı var, uluslararası
standartta hizmet veren, 10 milyon yolcu kapasitesinde. Bir de son zamanlarda,
yeri çok uygun olmamasına rağmen, daha önce başlayan ve zamanımızda bitirilen
Gazipaşa Havaalanı var. Gazipaşa Havaalanını yap-işlet-devretle
bir işletmeciye verdik. O şu anda pist genişletme, uzatma çalışmaları yapıyor,
ondan sonra işletmeye açılacak. Antalya’nın çok
zor bir coğrafyası var, tarihî dokuya da zarar vermeden havaalanı yapılması
kolay bir şey değil ama bu konuda bir etüt çalışmamız var. Yine, Antalya’nın
Batı Çevre Yolu’yla ilgili olarak Sayın Hüsnü Çöllü’nün
söylediği… Batı Çevre Yolu yapılacak şüphesiz. Şu ana kadar 2,5 katrilyon
ayrıldı, harcama yapıldı ama orada en büyük problem kamulaştırma problemidir.
Belediye “18 uygulaması” yapmak suretiyle kamulaştırmayı tamamladıktan sonra
kalan kısmını da yapacağız. Biz de bu projenin öncelikli olduğunu biliyoruz. Antalya’ya bir
demir yolu bağlantısı çalışması uzun süreden beri devam ediyor. O da
Isparta-Burdur üzerinden 130 kilometrelik bir hattır ama oldukça zor bir
araziden geçiyor ve maliyeti yüksek. Proje çalışmaları devam ediyor, ileride
bunu yap-işlet-devret modeliyle yapmayı planlıyoruz. Sayın Kaptan’ın bir
sorusu. Yine Sayın Tayfur
Süner’in sorusu var Atatürk Havaalanı’yla ilgili. 0624 pistinin
kısa olduğunu biliyoruz. Bu, havaalanının fiziki yetersizliklerinden
kaynaklanıyor. Şimdi bunun paralelinde bir başka pist daha yapacağız, bu pisti
bakıma alacağız. Öyle 2 bin metre falan uzatma söz konusu değil. Zaten yaklaşma
kriterlerine göre bu mümkün de değil. Hava trafiği çok
arttı, Türkiye’de iç hatlarda 8,5 milyondan 33 milyona çıktı. Sabiha Gökçen’de trafik yoktu, şu anda 4,5 milyona çıktık. Bütün
bunlara rağmen Atatürk Havaalanı’ndaki trafiğin payı 64’ten yüzde 46’ya
geriledi ama miktar olarak 20 milyona çıktı. Yani şimdi havacılığımız
gelişiyor, turizmimiz gelişiyor, ekonomimiz gelişiyor, taşımacılığımız
gelişiyor. Sorun yaşayacağız diye bizim bu gelişmelerin önünde engeller
çıkarmamızı kimse bizden beklemesin. Engelleri de teker teker
aşarak hem havacılığımızı geliştireceğiz hem de bu sorunları çözeceğiz. Sayın Atılgan
“Bir bilgi…” dedi. “ATCOS, efendim, bir müteahhidin adı.” dedi, burada da bir
yanlış bilgi var. ATCOS, 06 pistinin 9 DME açığında Marmara’da bulunan izafi
bir noktadır. Siz de çok iyi bilirsiniz, uluslararası kurallara göre, beş
harften oluşan bir kısaltmayla bunların tanımı yapılır. Havaalanı… Yani
Marmara’nın içinde ne müteahhit çalışmıştır ne de
orada bir müteahhidin ismi söz konusudur. Bu yanlış bilgiyi düzeltmek
istiyorum. Bu vesileyle bunu da söylemiş olayım. Şimdi, Sayın Işık
milletvekilimiz Kütahya ile ilgili sorular sordu. Tabii Kütahya Zafer Havaalanı
Uşak’a, Afyon’a, Kütahya’ya hizmet eden bir bölgesel havaalanı olacak.
Kamulaştırmalar büyük oranda tamamlandı, yüzde 95 oranında; yüzde 5’i vermek
istemiyor, takasa girmek istemiyor. Bunların da parası verilerek tamamlanacak
ve bu havaalanı 2009 yılında yap-işlet-devret modeliyle ihaleye çıkacak.
Buradaki durum da budur. Mersin Havaalanı,
Adana Havaalanı, Mersin-Adana kavgası… Maalesef çok anlamsız buluyorum.
Çukurova’ya… ALİM IŞIK (Kütahya) –
“2010 yılında bitecek.” deniyor Sayın Bakan, 2010’da bitebilecek mi dersiniz? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) - Daha başlamadan bitecek olur mu ya? Kamulaştırma
için birbuçuk senedir uğraşıyoruz. Ama kamulaştırmayı
yapacağız önce… ALİM IŞIK (Kütahya) –
Bu ilanı o ilçemizin belediye başkanı veriyor, bakınız: “2010’da tamamı
bitecek” diyor. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) - Efendim,
ben size ne yaptığımı söylüyorum: Kamulaştırmayı bitireceğiz, ihaleye
çıkacağız, ondan sonra bitiş tarihini de sizinle paylaşacağız. Benim
söylediklerimden ben mesulüm. Şimdi bir başka
konu, Çukurova Bölgesel Havaalanı’dır. Bu havaalanı sadece Mersin’in, Adana’nın
değil, orada yaşayan 5 milyona yakın nüfusa hitap edecek bir bölgesel havaalanı
projesidir, bunun da etütlerini yapıyoruz. Bu ne Adana Havaalanı’na
alternatiftir ne de bir başka havaalanına alternatiftir, bu bölgenin ihtiyacıdır.
Orası bir turizm bölgesi olmaya adaydır. Bir sanayi endüstri bölgesi, liman
bölgesi ve petrol dağıtım bölgesi, enerji bölgesi olmaya adaydır. Buna yönelik
bir çalışma sürdürülmektedir. BAŞKAN – Sayın
Bakan, süreniz doldu efendim. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Son olarak, zamanım kalmadı… Sayın Coşkunoğlu bir şey söyledi. S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Isparta kazası Sayın Bakanım. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Tabii bu Türk Telekom özelleştirilmeden önce
kurumlar vergisi indirildi, dolayısıyla yarar sağlandı. Bu konu çokça
konuşuluyor. Bu konunun yapılacağı 2005 yılının başında ilan edildi. Türk
Telekom’da özelleştirme 2005’in Kasım ayında
-15’inde- gerçekleşti. 2006’da bundan altı bin tane firma yararlandı
yani altı bin firma yüzde 30 yerine yüzde 20 kurumlar vergisinden yararlandı. ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Onlar da Telekom ayarında mı? Diğer firmalar da Telekom ayarında
mı? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Bunun içinde Akbank var, İş Bankası var, TÜPRAŞ
var, hepsi var. Yani bir firma yararlanmasın diye altı bin firmayı mağdur mu
etseydik? Bu mantıkla biz bir yere varamayız, bu bir. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) - Satışı ona göre yapacaktık Sayın Bakan. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Niye üç gün sonra satışlar? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – İkincisi, yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirdiğimiz
zaman toplanan vergi miktarları da 9 milyardan 11,9 milyara yükseldi yani oran
düştüğü için kurumlar vergisi yüzde 15’in üzerinde arttı. Takip eden yıllarda
bu artış yüzde 23 oldu. Diğer soruları da daha sonra… HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Yüzde 10’a düşürün daha da artsın Sayın Bakan, madem öyle! Vergiden
anlamıyorsunuz! S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Uçak kazası… ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Uçak kazasıyla ilgili raporlar hazırlandı,
savcılıklara verildi. Savcılıklar bundan sonra kimi suçlu bulduysa cezasını da
verecektir. Arkadaşlar, bu işi istismar etmeyelim. Bakın, kaza her zaman
olabilir. RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Tazminatları Sayın Bakan?.. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Tazminatların da verilmesi için rapor hazırlanması
gerekiyordu. Rapor hazırlandı, teslim edildi, artık tazminatlar ödenecek.
Herhangi bir sigorta problemi yok. Her şey yerli yerindedir. Şimdi, bir şey
söyledi “Sayın Bakan yalan söylüyor, yalanları ortaya çıksın.” dedi Sayın
Vural. Ben şunu söyledim: Havacılıkta kaza olur ve nitekim,
biz göreve gelir gelmez, 8 Ocakta Diyarbakır’da uçak düşmüş, kaza olmuştur. O
zaman görevlerinin başında olan Serdar Cebeci’dir. Sayın Bakanın atadığı Genel
Müdürdür. Yani, Genel Müdür mü suçlu bunda? Kaza raporu hazırlanmış, çıkmış,
gereği de yapılmıştır. Dolayısıyla, bir kazada direkt birini suçlu olarak ilan
etmek ne insafa ne hukuka ne de izana sığar değerli arkadaşlar. Onun için, 2002
yılı öncesine kadar, kazalarda kaza soruşturma heyeti tamamen Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğünden oluşturuluyordu. Bakın arşivlere, göreceksiniz. BAŞKAN – Sayın
Bakanım, çok uzadı ama süreniz. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Oradaki kaza kırım heyeti başkanı da Genel
Müdürdür. Biz, 2003’ten sonra, aynı kuruluş kaza kırım heyetinde olmasın dedik,
buna bağımsız, dışarıdan insanları da dâhil ettik. Bizim yaptığımız,
uluslararası uygulamalara daha uygun düşecek iş olmuştur. Bunu da bu vesileyle
ifade etmek istiyorum. Amacım kimseyi suçlamak değil, bir gerçeği ortaya
koymak. ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – Sayın Bakanım, biraz da doğuya gel, Adıyaman’a gel. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Adıyaman’ın projeleri devam ediyor, merak etmeyin.
2009’da daha fazlası yapılacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – Ortada bir şey yok ki ! BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan. OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Evet,
Sayın Vural, buyurun. OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkanım, biraz önce, ben… BAŞKAN – “Kimseyi
suçlamak niyetimiz yok.” dedi ama siz ne açıklayacaksınız? OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, herhâlde, kendileri niyetini açıklayabilecek yetenekte
birisidir. Müsaade ederseniz, ben kendi niyetimi belirteyim. Niyet sözcülüğü
yapmayınız. Sataşmadan dolayı
söz istedim sizden. BAŞKAN – Efendim,
veremem. Siz tecrübeli bir kişisiniz. 69’uncu maddeye göre ikinci birleşimde
söz hakkı veremem size. OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim “birleşim” değil bir kere, bu bir. BAŞKAN –
Birleşimdir efendim. Siz iyi biliyorsunuz onu! OKTAY VURAL
(İzmir) – İkincisi, Sayın Başkan, burada daha sonra sayın milletvekillerine söz
verdiniz. Eğer bu konuda… BAŞKAN –
Sataşmadan vermedim efendim. OKTAY VURAL
(İzmir) – …sataşmadan dolayı söz vermeyeceksiniz, tutumunuz hakkında usul
tartışması açıyorum. BAŞKAN –
Sataşmadan vermedim efendim. OKTAY VURAL
(İzmir) – Tutumunuz hakkında usul tartışması açılmasını istiyorum. BAŞKAN –
Sataşmadan vermedim efendim. OKTAY VURAL
(İzmir) – Yanlış yapıyorsunuz, tutanaklarda da vardır. “Tutanakları
getireceğim, sataşma varsa yapacağım.” dediniz. BAŞKAN –
Bekliyoruz, tutanaklar geliyor efendim. OKTAY VURAL
(İzmir) – Hayır, ben usul tartışması açıyorum, madem öyle. BAŞKAN – Oturur
musunuz yerinize efendim. OKTAY VURAL
(İzmir) – Biraz önce “hayır” dediniz. BAŞKAN – Neye
“hayır” dedim. OKTAY VURAL
(İzmir) – Şimdi, bir taraftan diyorsunuz ki: “Tutanaklar gelecek.” BAŞKAN – Geliyor
efendim, bekliyoruz. OKTAY VURAL
(İzmir) – Şimdi, “Yok, veremem.” diyorsunuz. Hangisine… BAŞKAN – Yani
bakacağız. Sizin aslında talebiniz yersiz yani. Bakacağım ben ama talebiniz
yersiz. OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkanım, daha fazla ısrar etmek istemiyorum, usul… BAŞKAN – Açalım
mikrofonu, konuşun oradan efendim. OKTAY VURAL
(İzmir) – Hayır efendim, usul tartışması açıyorum. BAŞKAN – Hayır
efendim, usul tartışması açmıyorum. OKTAY VURAL
(İzmir) – Tutumunuz hakkında usul tartışması 69’a göre… BAŞKAN –
Açmıyorum efendim. OKTAY VURAL
(İzmir) – Yanlış yaptınız, bu konuşmalar sırasında vermeniz gerekir. BAŞKAN –
Tutumumda hiçbir şey yok efendim. Tutumum gayet normaldir benim. OKTAY VURAL
(İzmir) – 69’a göre usul tartışması açmak zorundasınız. BAŞKAN – Hayır
efendim, 69’a göre söz alamazsınız. OKTAY VURAL
(İzmir) – Açmak zorundasınız. BAŞKAN –
Alamazsınız efendim, 69’a göre söz alamazsınız. OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, 63’e göre usul tartışması açıyorum tutumunuz hakkında.
Buyurun… BAŞKAN – Buyurun,
konuşun bakalım. Buyurun Sayın
Vural. (MHP sıralarından alkışlar) VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam) 2.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın, konuşmasında şahsına sataştığı
iddiasıyla ve Başkanın tutumuna ilişkin konuşması OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Yani
beni kızdıramazsınız, istediğiniz kadar konuşun. Yalnız
ölçüyü kaçırmamak şartıyla. OKTAY VURAL
(Devamla) – Efendim? BAŞKAN – Ölçüyü kaçırmamak şartıyla. Beni kızdıramazsınız. Ölçüyü kaçırmayın. Buyurun. OKTAY VURAL
(Devamla) – Efendim, bizim her zaman ölçümüz vardır. BAŞKAN – O zaman
tereddüdüm yok. OKTAY VURAL
(Devamla) – Size göre de vardır, Hükûmete göre,
herkese… BAŞKAN – Bana
göre olması lazım. OKTAY VURAL
(Devamla) – Biz ölçülü bir hareketiz. Dolayısıyla,
tabii, Sayın Başkan, Sayın Bakanın konuşması sırasında bir konuyla ilgili
kamuoyunda yanlış anlaşılabileceği şekilde bana hitaben birtakım sözler ifade
etti ve bu konudaki sataşmadan dolayı söz istedim ama maalesef, siz önce
“Tutanakları getirteceğim, bakacağım.” dediniz, benden sonra iki sayın
milletvekiline söz verdiniz. BAŞKAN – Onlara
söz vermedim efendim. Bakın, yine aynı hataya düşüyorsunuz siz. Ben onlara
sataşmadan dolayı söz vermedim, sadece yerinden, 60’ıncı maddeye göre söz
verdim. OKTAY VURAL
(Devamla) – Efendim, ben sizin uygulamanızı eleştiriyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN – Evet,
buyurun, devam ediniz efendim. OKTAY VURAL
(Devamla) – Bu uygulamalar sizin. BAŞKAN – Devam
ediniz. OKTAY VURAL
(Devamla) – Dolayısıyla, bu konuda tabii, doğruları bilgilenme hakkı vardır
sayın milletvekillerinin. Sayın Bakanın da elbette burada söylenenlere cevap
vermesi son derece doğaldır. Ancak, şunu ifade edeyim ki, Diyarbakır’da uçak
kazası 8 Ocak 2003’te oldu. O zaman zannederim Sayın Bakan Bakandı -galiba,
bilmiyorum ama- dolayısıyla, Bakanın siyasi sorumluluğunu bir Genel Müdürün
sorumluluğuna indirgemek… Burada sivil havacılık konusunda görüşlerini ifade
edenler “Şu sorumludur, kazayı bu yapmıştır.” diye herhangi bir ifadede
bulunmadı. Bu konuda Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün eksiklikleriyle ilgili
bilgiler verdiler. Burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, milletvekillerinin
hiçbir zaman bir sayın bürokratı suçlamak gibi bir niyeti olmaz, muhatabı
sizsiniz. Pası genel müdürlere vererek sorumluluktan kaçınmak doğru olmaz, bu
doğru bir yaklaşım değil. Sayın Genel
Müdür, evet, 30 Temmuz 2002’de atandı, ben 3 Ağustos 2002’de seçimler
münasebetiyle ayrıldım. Herhâlde, benden daha fazla zannederim, sizin
zamanınızda Genel Müdürlük yaptı. Önemli olan, bu Genel Müdürlük sırasında
yaptığı işlerdir. Şimdi, böyle
bakıldığı zaman, tabii, Diyarbakır’daki kazanın sebebi, yoğun sis, ILS’in olmaması ve ısrarla inmek istemiş olması, açık seçik
raporlarda belirlenmiş. Ancak, sanki, bu Genel Müdür
suçluymuş ya da Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü suçluymuş gibi bir iddiada
bulunmanızı çok yadırgadım. Yani, o kazadan dolayı Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğüne atfedilen kusurlar konusunda doğrusu çok bilgi sahibi değilim ama
onları suçlamanız doğru değil. Burada,
Isparta’da düşen uçakla ilgili, biraz önce, Isparta Milletvekilimiz de sordu,
eğitimlerle ilgili konuları sordu, lisanslarla ilgili sualleri sordu, CVR’ı sordu. Bunlarla ilgili hususlar, Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğünün denetiminde olan hususlardır. Bu bakımdan bu Genel
Müdürlükten bu konularla ilgili bilgi gelip gelmediğini sorguladı. Kaldı ki
sizin döneminizde hazırlanmış hava aracı kazası nihai raporu da burada, Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğüne yapılan tavsiyelerde bulunmaktadır. Dolayısıyla böyle
olduğu zaman, yani, beni… Açıkçası 8 Ocak 2003’teki Diyarbakır’daki uçak
kazasına bakarsanız aynada kendinizi görürsünüz. 22 Temmuz 2004’teki tren
kazasına bakarsanız yine kendinizi görürsünüz. 9 Ocak 2007’de Irak’ta düşen
uçağa bakarsanız yine kendinizi görürsünüz. 14 Eylül 2008’de batan Hayat-N
gemisine bakarsanız kendinizi görürsünüz. Siyasi sorumluluk gereği bunlara
cevap vermeniz gerekmektedir. O bakımdan bu
konularla ilgili, sanki Diyarbakır’da düşen bir uçakla ilgili olarak o zamanın
Genel Müdürünün sorumluluğu varmış gibi, burada bulunmayan ve sorumluluğu
olmayan bir kişinin âdeta suçlu gibi addedilmesi ve bugün tartışılan
Isparta’daki uçakla ilgili illiyet bağı kurulmasını doğru bulmuyorum. Gerçekten
yanlıştır, çünkü Ulaştırma Bakanlığında açıkçası haksız bir şekilde görevden
alınma konusunda açılan soruşturmalardan vazgeçmek kaydıyla Genel Müdürlükten
almak istemenizi de doğrusu yönetim anlayışınıza bağlıyorum. Bir bürokrata
soruşturma açtırıp, ondan sonra… BAŞKAN – Sayın
Vural… OKTAY VURAL
(Devamla) – …bu soruşturmalardan dolayı… BAŞKAN – Sayın
Vural, benim tutumum hakkında söz istemiştiniz! OKTAY VURAL (Devamla) – Evet. BAŞKAN - Hani? Hep sataşmadan bahsediyorsunuz, benimle
ilgili bir şey konuşmadınız. Aynı oldu, sataşmadan söz almış oldunuz. OKTAY VURAL
(Devamla) – Peki efendim, sizin tutumunuza geleyim. BAŞKAN – Buyurun,
konuşun efendim. OKTAY VURAL
(Devamla) – Dolayısıyla, böyle, Genel Müdürlükten ayrılmam hâlinde soruşturma
konularından vazgeçileceğine dair teklifi hukuki ve ahlaki bulmayan kişilerle
çalışmama takdirinizi elbette size bırakıyorum, kiminle isterseniz onunla çalışırsınız.
Ama lütfen Diyarbakır’daki uçak kazasıyla ilgili benim bakanlığımı ya da benim
bakanlık dönemimde atanmış bürokratlar… Eğer öyle olursa -kendi bakanlığı
döneminde atanmış olursa- açıkçası, bir başka bakanlık döneminde -muhtemelen
Adalet Partisi döneminde- de işe girdiğini bir mazeret olarak ortaya
koyabilirler. İşte ben bunları
açıklamak için sataşmadan dolayı söz istedim Sayın Başkan. Bunlar doğru
değildir. BAŞKAN – Tekrar
okursunuz İç Tüzük’ü. OKTAY VURAL
(Devamla) - Dolayısıyla… BAŞKAN – İç Tüzük’ü
tekrar okursunuz efendim, ben bir şey demiyorum. OKTAY VURAL
(Devamla) – Efendim? BAŞKAN – İç
Tüzük’ü tekrar okursunuz. 69’uncu maddeyi tekrar okuyun efendim. OKTAY VURAL
(Devamla) - Okuyun efendim. BAŞKAN – Okuyun,
siz okuyun efendim. OKTAY VURAL (Devamla) – Yok bende. BAŞKAN – Siz
okuyun efendim... Benim ihtiyacım yok ki ben okuyayım. Siz okuyun efendim…
Benim ihtiyacım yok, ben biliyorum. Yani size laf
olsun diye söz verdim; buyurun, konuşun efendim. Tutumum hakkında söz
istediniz, buyurun. S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Başkan, bakın, sözünü tamamlamak üzere. Niye geriyorsunuz? BAŞKAN - Buyurun,
konuşun efendim. S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Hayır, niye geriyorsunuz? Sözünü tamamlamak
üzere. BAŞKAN –
Konuşunuz Sayın Vural, konuşunuz. Hiç kızmam yani, bir şey yapmam. Buyurun. OKTAY VURAL
(Devamla) – Evet… BAŞKAN –
Beklemeyin beni. OKTAY VURAL
(Devamla) - Sayın Başkanım, kaç dakika vermiştiniz? BAŞKAN – On
dakika verdim size. OKTAY VURAL
(Devamla) – Teşekkür ederim. BAŞKAN – Ama bir
dakikanız kaldı, onu da bilin. OKTAY VURAL
(Devamla) – Evet, teşekkür ederim. Uzatacak mısınız? BAŞKAN – Hayır
efendim, niye uzatayım? OKTAY VURAL
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkanım,
dolayısıyla sizin bu… BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Sayın Başkan, sekiz dakika verdiniz. BAŞKAN – Hayır
efendim, ondan evvel… Sonra açtım ben, sonra açtım. Sayın Paçarız,
siz bilirsiniz beni, hak yemem. Lütfen… OKTAY VURAL
(Devamla) – Efendim, isterseniz ben ineyim, siz konuşun. BAŞKAN – Hayır,
siz konuşun. Benim hakkımda konuşmadınız ki ben konuşayım. OKTAY VURAL
(Devamla) – Dolayısıyla bu hususları… Tabii, öncelikle,
Sayın Başkan, Divanı yöneten Meclis Başkan Vekili olarak, her şeyden önce,
hepimizi temsil ettiğinizi biliyoruz. BAŞKAN – Teşekkür
ederim, sağ olun. OKTAY VURAL
(Devamla) - Bu konuda şahsınıza yönelik eleştirimizin gerçekten İç Tüzük
hükümlerini uygulamamaktan kaynaklandığını ifade etmek istiyorum. Sizi
kızdırmak gibi bir niyetimiz yok. Burada kızan bakanlar var çünkü,
size gelmez, orada sıra gelmez efendim size. Daha kızan çok bakanlar olacak.
(MHP sıralarından alkışlar) Biz Hükûmeti kızdırmaya
kararlıyız, sizi kızdırmaya değil. Siz yine adil yönetiminizi Türkiye Büyük
Millet Meclisine gösteriniz. O bakımdan, bu
konuları açıklamak için söz almıştım ama maalesef Sayın Başkan bunlar için
fırsat vermedi. BAŞKAN – Hâlen
fırsat vermediysem… OKTAY VURAL
(Devamla) - Bu vesileyle usul tartışmasını bir usul edinerek görüşlerimi ifade
ettim. Saygılarımı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Usule uygun olmadı ama açıkladınız. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Vural. IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı: 312) (Devam) 2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı
Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/622, 3/521) (S.
Sayısı: 313) (Devam) A) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam) 1.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi 2.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı B) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam) 1.- Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı C) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI (Devam) 1.- Ulaştırma Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Ulaştırma Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı D) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam) 1.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi 2.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı E) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU (Devam) 1.- Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Telekomünikasyon Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı F) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI (Devam) 1.- Denizcilik Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Denizcilik Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı G) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam) 1.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, şimdi sırasıyla 10’uncu turda yer alan bütçelerin bölümlerine
geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup
oylarınıza sunacağım. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Bölümleri
okutuyorum: 18 - ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI 1.– Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2009 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi A – C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL) 01 Genel
Kamu Hizmetleri 23.452.300 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 02 Savunma
Hizmetleri 1.113.600 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 1.491.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir 04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 219.802.100 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir 09 Eğitim
Hizmetleri 150.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir 10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 26.155.000.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir GENEL
TOPLAM 26.401.009.000 BAŞKAN– Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı 2007
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2.– Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı BAŞKAN– (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum: A – C E
T V E L İ (YTL) - Genel Ödenek Toplamı : 25.975.964.094,00 - Toplam Harcama : 25.974.053.316,10 - İptal Edilen Ödenek : 1.910.777,90 BAŞKAN– (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı 2007
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir. Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığının 2009
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Bölümleri
okutuyorum: 40.50- MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI 1.– Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2009 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi A – C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL) 01 Genel
Kamu Hizmetleri 2.923.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 3.294.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. GENEL
TOPLAM 6.217.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Gelir cetvelini okutuyorum: GELİR C E T V E L İ KOD Açıklama (TL) 05 Diğer
Gelirler 6.217.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. TOPLAM 6.217.000 BAŞKAN– Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir. Mesleki
Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2007 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2.– Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı BAŞKAN– (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum: A – C E
T V E L İ (YTL) - Genel Ödenek Toplamı : 951.419,00 - Toplam Harcama : 397.793,04 - İptal Edilen Ödenek : 553.625,96 BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. (B) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum: B- CETVELİ (YTL) -Bütçe Tahmini : 0 - Yılı Net Tahsilatı : 1.469.494,28 BAŞKAN– (B) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Mesleki
Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2007 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri
kabul edilmiştir Ulaştırma
Bakanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Bölümleri
okutuyorum: 16- ULAŞTIRMA BAKANLIĞI 1.– Ulaştırma Bakanlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi A – C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL) 01 Genel
Kamu Hizmetleri 13.531.700 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 02 Savunma
Hizmetleri 272.200 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 04 Ekonomik
işler ve Hizmetler 1.141.832.840 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. GENEL
TOPLAM 1.155.636.740 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Ulaştırma Bakanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir. Ulaştırma Bakanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. 2.– Ulaştırma Bakanlığı 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum: A – C E T V E L İ (YTL) - Genel Ödenek Toplamı : 840.143.341,00 - Toplam Harcama : 662.201.837,77 - Ödenek Dışı Harcama : 4.802.240,89 - İptal Edilen Ödenek : 182.743.744,12 - Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 72.446.648,15 BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Ulaştırma Bakanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir. Karayolları Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Bölümleri okutuyorum: 14.91 - KARAYOLLARI GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ 1.– Karayolları Genel Müdürlüğü
2009 Mali Yılı Bütçesi A – C E T V E L İ Kodu Açıklama (TL) 01 Genel
Kamu Hizmetleri 28.829.750 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 02 Savunma
Hizmetleri 432.310 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 4.650.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 4.660.646.640 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 07 Sağlık
Hizmetleri 2.168.300 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. GENEL
TOPLAM 4.696.727.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Karayolları Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir. Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2.– Karayolları Genel Müdürlüğü
2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum: A – C E T V E L İ
(YTL) - Genel Ödenek Toplamı : 5.706.141.611,82 - Toplam Harcama : 5.638.479.955,08 - İptal Edilen Ödenek : 59.927.321,55 - Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 22.513.751,87 BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun 2009 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Bölümleri okutuyorum: 42.02 – BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE
İLETİŞİM KURUMU 1.– Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi A – C E T V E L İ Kodu Açıklama (TL) 01 Genel
Kamu Hizmetleri 75.110.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 20.000.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir 04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 1.234.890.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir GENEL
TOPLAM 1.330.000.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Gelir cetvelini okutuyorum: GELİR C E T V E L İ KOD Açıklama (TL) 03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 1.196.055.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 05 Diğer
Gelirler 133.945.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. TOPLAM 1.330.000.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun 2009 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir. 5/11/2008 tarihli ve 5809
sayılı Kanun’la “Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu” adını alan
Telekomünikasyon Kurumunun 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. 2.– Telekomünikasyon Kurumu 2007
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum: A – C E T V E L İ
(YTL) - Genel Ödenek Toplamı : 1.100.180.000,00 - Toplam Harcama : 1.086.787.607,72 - İptal Edilen Ödenek : 13.392.392,28 BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. (B) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum: B – C E T V E L İ
(YTL) - Bütçe Tahmini : 906.180.000,00 - Yılı Net Tahsilatı : 1.086.787.607,72 BAŞKAN– (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Telekomünikasyon Kurumunun 2007 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir. Denizcilik Müsteşarlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Bölümleri okutuyorum: 16.81 - DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI 1.– Denizcilik Müsteşarlığı 2009
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi A – C E T V E L İ Kodu Açıklama (TL) 01 Genel
Kamu Hizmetleri 6.090.400 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 02 Savunma
Hizmetleri 468.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 67.374.700 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir 07 Sağlık
Hizmetleri 157.900 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. GENEL
TOPLAM 74.091.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Denizcilik Müsteşarlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir. Denizcilik Müsteşarlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. 2.– Denizcilik Müsteşarlığı 2007
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum: A – C E T V E L İ
(YTL) - Genel Ödenek Toplamı : 82.154.445,20 - Toplam Harcama : 77.421.918,64 - Ödenek Dışı Harcama : 106.294,71 - İptal Edilen Ödenek : 4.838.821,27 - Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 700.035,11 BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Denizcilik Müsteşarlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Bölümleri okutuyorum. 40.49- SİVİL HAVACILIK GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ 1.– Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi A – C E T V E L İ Kodu Açıklama (TL) 01 Genel
Kamu Hizmetleri 2.529.600 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 500.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 8.976.400 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir GENEL
TOPLAM 12.006.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Gelir cetvelini okutuyorum: GELİR C E T V E L İ KOD Açıklama (YTL) 03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 19.415.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 05 Diğer
Gelirler 6.552.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. TOPLAM 25.967.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. 2.– Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum: A – C E T V E L İ (YTL) - Genel Ödenek Toplamı : 17.260.239,14 - Toplam Harcama : 4.596.035,89 - İptal Edilen Ödenek : 12.664.203,25 BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. (B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum: B – C E T V E L İ (YTL) - Bütçe Tahmini : 23.656.000,00 - Yılı Net Tahsilatı : 37.273.853,22 BAŞKAN– (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, böylece Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı, Ulaştırma Bakanlığı,
Karayolları Genel Müdürlüğü, Denizcilik Müsteşarlığı ve Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğünün 2009 yılı merkezî yönetim bütçeleri ile 2007 yılı merkezî yönetim
kesin hesapları, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2009 yılı merkezî
yönetim bütçeleri ile Telekomünikasyon Kurumunun 2007 yılı merkezî yönetim
kesin hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı olmasını
temenni ederim. Sayın
milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 17.50 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 18.06 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap
GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Harun TÜFEKCİ
(Konya) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum. Şimdi, on birinci
tur görüşmelerine başlayacağız. On birinci turda,
Sağlık Bakanlığı, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı, Rekabet Kurumu, Millî Prodüktivite Merkezi, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk
Akreditasyon Kurumu, Türk Standartları Enstitüsü, Türk Patent Enstitüsü
bütçeleri yer almaktadır. IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı:312) (Devam) 2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı
Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313)
(Devam) H) SAĞLIK BAKANLIĞI 1.- Sağlık Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Sağlık Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı I) HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 1.- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı İ) SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI 1.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı J) REKABET KURUMU 1.- Rekabet Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Rekabet Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı K) MİLLÎ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ 1.- Millî Prodüktivite Merkezi 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Millî Prodüktivite Merkezi 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı L) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ SANAYİİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME
İDARESİ BAŞKANLIĞI 1.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı M) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU 1.- Türk Akreditasyon Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Türk Akreditasyon Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı N) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ 1.-Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.-Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı O) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ 1.- Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet
buradalar efendim. Görüşmelere
başlıyoruz. Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Osman Özçelik. Sayın Özçelik, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar) Süreniz yirmi
dakika Sayın Özçelik. DTP GRUBU ADINA
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sağlık Bakanlığı
bütçe tasarısı üzerine Demokratik Toplum Partisinin görüşlerini sunmak üzere
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağlık kavramının
bilimsel tanımı yapılmadan tüm boyutlarıyla konuyu kavramının mümkün olmadığını
düşünerek, çok tekrarlanıyor olsa da, Dünya Sağlık Teşkilatının sağlık tarifini
yapmak gerekiyor. Sağlık, fiziksel,
zihinsel ve sosyal tam iyilik hâli olarak tanımlanmaktadır. Her devlet
vatandaşının sağlığını korumakla görevlidir. Sağlıklı yaşam vazgeçilmez temel
insan hakları arasında sayılmaktadır. Devlet, koruyucu sağlık hizmetleri
konusunda önlem almak ve fiziksel rahatsızlıkların önüne geçmek zorundadır.
Hastalığın ortaya çıkması hâlinde de hastalığın teşhisi, tedavisi ve hastanın rehabilitasyonu tüm aşamalarda devletin ücretsiz sağlamak
zorunda olduğu görevlerdendir. Devlet,
vatandaşlarının ruh sağlığını da korumak zorundadır. Vatandaş, üyesi olduğu
devlete tam bir güven duygusu içinde olmalı, haksızlığa uğramayacağı,
kendisinin kandırılmadığı, kendisine yalan söylenmediğinden emin olmalıdır.
Çalışması ve başarısı oranında takdir edileceğinden herhangi bir kuşku
duymamalıdır vatandaş. Devlet,
vatandaşına iş güvencesi, temiz bir çevre, yaşanılabilir bir konut, mümkün olan
en üst düzeyde eğitim olanağı, fırsat eşitliği, kültürel, bilimsel, sanatsal,
sportif etkinliklere katılma ve bu tür etkinliklerden yararlanma hakkı, yasalar
karşısında eşitlik, düşünce ve ifade özgürlüğü, örgütlenme ve yönetime katılma
haklarını vatandaşına sağlamak zorundadır. Cinsler, sınıflar ve bölgeler
arasında ayrım yapılmamalıdır yani devlet sosyal devlet olmak zorundadır.
Sağlık ve eğitim hizmetleri tamamen ücretsiz olmalıdır. Ülkelerin gelişmişliği,
devletin sosyal devlet olma düzeyiyle ölçülmektedir. Sosyal devletin
vatandaşları fiziksel, ruhsal ve sosyal tam iyilik hâlinde olurlar ve ancak bu
koşulların hazırlanmış olması hâlinde sağlıklı bir toplumdan söz edilebilir.
Devlet, sadece çok parası olanın değil, gelir durumu ne olursa olsun her
yurttaşın doğumdan ölüme kadar gerek koruyucu sağlık gerek tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerine anında ulaşabilmeleri ve eşit
olarak yararlanabilmelerini sağlayıcı önlemleri almak zorundadır. Sağlık, yani
yaşam, alınıp satılabilen bir ticari meta olarak algılanamaz. Sağlık
hizmetlerinin ticari anlayışla ve kâr amaçlı sağlık işletmeleri aracılığıyla
yürütülmesi son derece tehlikeli ve kötü kullanıma açıktır. Sağlık
hizmetlerinin tümünün devlet eliyle yürütülmesi, sağlıkta özel sektörün
dışlanması gibi bir görüşe sahip değiliz. Burada vurgulamak istediğimiz, dar
gelirli ve yoksulların sağlık olanaklarında güvencesiz kalmamasıdır. Türkiye'de,
birçok konuda olduğu gibi sağlık hizmetlerinde bölgeler ve iller arası
dengesizlikler, eşitsizlikler mevcuttur. 2007 yılına göre her 100 bin nüfusa
düşen hasta/yatak sayısına ilişkin birkaç örnek vermek istiyorum.
Örneklerimizin bir bölümü Karadeniz, Orta Anadolu, Marmara Bölgesi, Ege Bölgesi
ve Akdeniz Bölgesi’ndeki illerden seçmelerden oluşmaktadır. Örneğin İzmir’de
her 100 bin kişiye 302 yatak, Manisa’da 282 yatak -her 100 bin kişiye- Afyon’da
337, Uşak’ta 278, Eskişehir’de 391, Bolu’da 453, Ankara’da 359, Antalya’da 336,
Isparta’da 735, Kayseri’de 307, Zonguldak’ta 348, Trabzon’da 398, Rize’de 330,
Artvin’de 410 olarak görünüyor. Türkiye'nin doğu ve güneydoğu illerinde bu
oranlar neredeyse üçte 1’e inmekte. Bakın, Bingöl’de 171, Tunceli’de 179,
Van’da 161, Muş’ta 161, Hakkâri’de 83, Bitlis’te 145, Adıyaman’da 147, Kilis’te
160, Şanlıurfa’da 123, Diyarbakır’da 223, Mardin’de 80, Batman’da 186,
Şırnak’ta 75, Siirt’te 145. Bölgeler arasındaki dengesizliğe işaret eden
rakamlar bunlar, neredeyse üçte 1. Aynı illerde uzman hekim sayıları, 2006 yılına göre, aşağıdaki
gibidir: İzmir’de 4.722 iken -diyelim- Bingöl’de 84, Manisa’da 1.620 iken
Tunceli’de 41; Afyon’da ve Van’da eşitlik var, 374; Uşak’ta 142, Muş’ta 110;
Eskişehir’de 900, Hakkâri’de 78; Bolu’da 217, Bitlis’te 95; Ankara’da 8.021,
Adıyaman’da 203; Antalya’da 1.848, Kilis’te 46; Isparta’da 444, Şanlıurfa’da
450; Kayseri’de 1.582, Diyarbakır’da 813; Zonguldak’ta 589, Mardin’de 176 -bunlar rastgele seçilmiş iller- Erzurum’da
755, Ağrı’da 158; Edirne’de 425, Iğdır’da 56. Uzman hekim sayıları bakımından
iller arasında ve bölgeler arasında yine en az üçte 1 oranında bir fark var
yani 1’e 3 veya 3’e 1. Verdiğimiz bu
tablolar, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, diğer kalkınmışlık kriterlerine
benzer şekilde, sağlık alanında da çok açık bir geri bırakılmışlığı
göstermektedir. Yeşil kart
dağılımına ilişkin kimi verilere de değinmek istiyorum. Bilindiği gibi yeşil
kart, hiçbir sosyal güvenlik kurumunun şemsiyesi altında bulunmayan ve aylık
geliri ve aile içi geliri asgari ücretin -sigorta primi ve vergiler düşüldükten
sonra geriye kalan bölümün- üçte 1’inden az olan yurttaşlara verilmektedir. Halk arasında “sefalet belgesi” olarak adlandırılan yeşil kartın,
doğu ve güneydoğu illerindeki sayıları şöyledir: Bingöl’de 134.888, Bitlis’te
167.434, Tunceli’de 22.288, Van’da 495.752, Muş’ta 178.080, Hakkâri’de 135.961,
Adıyaman’da 253.326, Şanlıurfa’da 592.669, Diyarbakır’da 518.782, Mardin’de
312.951, Batman’da 219.347, Şırnak’ta 194.846, Siirt’te 130.943, Ağrı’da
303.631, Iğdır’da 68.063, Kars’ta 104.442. Neredeyse Türkiye’de dağıtılan tüm
yeşil kartların yarısını, bu on iki, on üç ilimizin toplamı kapsamaktadır. Bu
neye işaret ediyor? Bu sayılar kimi illerde il nüfusunun yüzde 50’sine tekabül
etmekte. Örneğin Van’da, Şanlıurfa’da ve Diyarbakır’da
neredeyse yeşil kartlı insan sayısı nüfusun yarısı kadar. Kimi illerde,
-en az, en düşük iller- bu saydığım iller arasında nüfusun yüzde 30’una en
azından tekabül ediyor. Bu, Türkiye ortalamasının yaklaşık 5 katı kadardır. Batı illerinde yeşil kart sahibi yoksulların
büyük bir bölümünün de batıya göç etmiş bölge insanlarından oluştuğu da ayrı
bir gerçektir. Yani İstanbul’daki yeşil kartlı da, Edirne’deki yeşil kartlı da,
Ankara ve İzmir’deki yeşil kartlıların da bir bölümü veya belki de çoğunluğu
-bunun henüz istatistiği yok elimizde- bölgeden göç eden insanlara ait. Yeşil kart
dağıtımında mülki amirler keyfî davranmakta, korucu ve iktidar, düzen yanlısı
kişilere yasal koşulları uygun olmadığı hâlde yeşil kart verilmekte, yoksul
olmasına karşın muhalif olduğu bilinen kişilerin yeşil kart talepleri geri
çevrilmektedir. Partimiz Demokratik Toplum Partisinin tüm eylem ve
etkinliklerinde polis, neredeyse tek tek
katılımcıları kamerayla tespit ediyor, katılımcıların yeşil kartlarının iptal
edilmesi için çaba sarf ediyor. Çoğu zaman etkinliklerimize katılanların yeşil
kartları iptal edilmektedir. Buna karşın, eczaneme -eczacıyım, eczanem var-
lüks arabalarıyla gelip yeşil kartlarıyla ilaç alan iktidar yanlısı yüzlerce
insana tanık oldum. Bugün Radikal
gazetesinde yayınlanan bir araştırma “Eğitim hizmeti Kürtlere uzak, haneler
kalabalık, gelir az ve işsizlik yüksek” başlığıyla verilerek “Türkiye'nin
modernizasyon sürecinde Kürtler çok geri kalmış durumda.” denmektedir. Bugünkü
gazetenin araştırması yayınlandı. Kürtlerde işsizlik yüzde 29,6; yani her 3
kişinden 1’i işsiz. Yine her 3 Kürtten 1’i sosyal
güvenlikten yoksun. AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Yani güneydoğuda demek istiyorsunuz değil mi? OSMAN ÖZÇELİK
(Devamla) – Bu araştırmanın dilini konuşuyorum. Kürtlerin yüzde
52’sinin ciddi şekilde yoksulluk içinde olduğu tespit edilmiş. Bugün Radikal
gazetesinde yayınlanan veriler. Türkiye petrol,
elektrik, tarımsal ürün ve ağır iş gücü ihtiyacının yaklaşık yüzde 30’unu
karşılayan bölgenin ve bölge insanlarının sefaletinin nedenini kim, nasıl
açıklayabilir? Bunun adı “ayrımcılık”tır, bunun adı “bölücülük”tür. Diyarbakır Tabip Odası ile Sağlık ve Sosyal
Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) yaptıkları ortak açıklamalarda, bölge
insanlarına gerçek bir sağlık hizmetinin verilebilmesi için öncelikli olarak
sağlık personeli ile hastalar arasında sağlıklı bir iletişimin kurulabilmesini
şart olarak belirtmekte, bunun için iletişimde bölge halkının dili olan
Kürtçenin önündeki engellerin kaldırılmasını istemektedir. Biz bölge
milletvekillerinin burada, Parlamento kürsüsünde kimi zaman kullandığımız
Kürtçe sözcük ve cümleler bile tutanaklara “bilinmeyen dil” olarak geçmektedir.
Bu koşullarda kendimizi eşit haklara sahip yurttaşlar olarak görmemiz mümkün
değil. Eksiksiz, eşit haklara sahip yurttaşlar olma mücadelemiz eksiksiz bir
demokrasi tesis edilinceye kadar devam edecektir. Sayın
milletvekilleri, Türkiye’nin sağlık politikalarından muzdarip olanlar sadece
bölgemiz insanları değil. Türk Tabipler Birliği Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın
sağlık hizmetlerini paralı hâle getirdiğini, programın yoksul insanları değil
sermayeyi koruduğunu ifade etmektedir. Türk Tabipler Birliği, hekimler dâhil
sağlık alanında çalışanlar için, kamu veya özel bütün çalışma alanlarında işten
çıkarılmalarından, ücretlerinin azaltılması hatta ödenmemesi uygulamalarından
yakınmakta, özelde çalışan meslektaşlarının güvenceli sözleşmelere
kavuşturulmasını talep etmektedirler. Türk Tabipler
Birliği, sağlık alanında çalışanların çalışma koşullarının düzeltilmesini,
maruz kalınan risklerin önlenmesini ve daha sağlıklı koşullarda çalışabilmek
için iş yeri sağlık birimlerinin kurulmasını ve işlerliğinin sağlanmasını
belirtmektedirler. Sayın
milletvekilleri, sağlık politikalarından en muzdarip sağlık meslek
mensuplarının başında meslektaşlarım eczacılar gelmektedir. Bir ilaç ve sağlık
danışmanı olarak eczacının rolünü bir tedarikçi olarak sınırlamaya çalışan,
eczacılık hizmeti vermeyi zorlaştıran ve binlerce eczaneyi kapanma noktasına
getiren yasal ve ekonomik düzenlemeler eczacıyı dayanma noktasının sınırına
getirmiştir. Eczacılar halka
en yakın sağlık çalışanı, eczaneler ise vatandaşların ücretsiz danışmanlık
hizmeti alabileceği merkezlerdir. Eczacıların ilaç danışmanlığı dışında birinci
basamak sağlık hizmetlerindeki işlevleri çok boyutludur. Bunu görmezden gelen Hükûmet ve Sağlık Bakanlığı eczacıyı “Artık yeter!” deme
noktasına getirmiş ve 21 Aralık 2008 günü, dün, eczacı, eczane çalışanı ve
eczacılık fakültesi öğrencilerinden oluşan 30 binden fazla bir kitleyle
Ankara’da “Artık yeter!” mitingi düzenlediler. Talepler ve
şikâyetler özetle şöyle: İlaç
şirketlerinin devlete yaptığı kamu kurum iskontolarının
perakende satış fiyatı üzerinden ve eczaneler kanalıyla yapılması eczanelerin
ekonomik kayba uğramalarına neden olmakta, eczacıyı kendisiyle ilgisi olmayan
bir işlemi yapmak zorunda bırakmaktadır. Maliye Bakanlığı ve Türk Eczacılar
Birliği arasında yapılan protokole göre bu duruma son verilmesi kararlaştırılmışken
uygulama hâlâ devam etmektedir. Kamu ve özel
hastanelerde muayene ücretleri kademeli olarak artırılmış ve muayene ücreti
verecek kişilerin kapsamı genişletilmiştir, muayene ücretlerinin eczaneler
tarafından tahsil edilmesi gibi anlaşılmaz bir uygulama başlatılmıştır.
Eczacılar, devletin tahsildarları değildir, böyle bir eğitim almadılar, Sağlık
Bakanlığının tahsildarlığını yapma gibi bir görevleri yok. Sağlık hizmetlerinin
bedava olduğu propagandası yapıldığından vatandaş eczaneye bu ödemeyi yapmak
istemiyor. Eczacı ve vatandaş karşı karşıya getiriliyor. Aynı sorun vatandaştan
alınacak ilaç katılım paylarında da yaşanmakta. Uygulamaya kesinlikle son
verilmelidir. Sosyal güvenlik
kurumları ile sözleşmeli eczanelerin kuruma teslim ettikleri fatura bedellerinin
bir bölümünün avans olarak, diğer bölümünün daha sonraki bir tarihte verilmesi
eczaneleri iflasa sürüklemektedir. Yeşil kart ve konsolide
bütçe uygulamasına tabi kurumlara ait ilaç faturalarının sözleşmeyle
belirlenen sürelerden çok daha geç ödenmesi eczanelerin firmalara karşı ödeme
dengelerini altüst etmekte, eczacılar gecikme faizi ödemek zorunda kalarak
zarar etmektedirler. İlaç Fiyat Kararnamesi değiştirilerek ilaç fiyat
değişikliklerinden eczacıların zarar görmeleri önlenmelidir. Zaman zaman ilaç fiyatlarında düşüşler oluyor; kamu yararına,
halk yararına olduğunu, doğru olduğunu da kabul ediyoruz. Ancak, eczacı,
pahalıya aldığı ilacı ucuza vermek gibi, düşen fiyat karşısında ucuza vermek
gibi bir durumla karşı karşıya kalıyor, zaten kısıtlı olan kâr oranı böylece
erimiş oluyor. Eczacılara
karşıladıkları her reçete için belli bir oranda meslek hakkı ödenmelidir.
Eczacı, aldığı eğitimle, ortaya koyduğu sermayesiyle ve emeğiyle sağlık hizmeti
veren bir kişidir. Burada sadece ilacın alış ve satış fiyatı üzerinden eczaneye
bırakılan iskonto eczanenin masraflarını karşılayamaz
oranlardadır. Bu nedenle, bütün mesleklerde olduğu gibi, eczacılara da ayrıca
bir meslek hakkı, bu hizmet karşılığı hakkın ödenmesi Türk Eczacılar Birliğinin
ve tüm eczacıların talebidir. Eczacıların bu
son derece haklı ve makul taleplerini demokratik ve kitlesel bir tarzda dile
getirdikleri mitinge, aynı sorunları yaşayan AKP’nin eczacı milletvekillerinin
katılmamış olması eczacıları üzmüştür. AKP milletvekillerinin nasıl bir hiyerarşik
baskı altında tutulduklarını görmek bakımından anlamlı olduğuna inanıyorum.
Aynı meslektaşlarımla benzer sorunları paylaşıyoruz, aynı sorunları dile
getiriyoruz ancak on binlerce eczacının katıldığı ve kendi sorunlarını dile
getirdiği bir mitinge bir tek AKP’li eczacı milletvekili katılamıyor. Neden?
Padişahlık sistemi var da ondan. Hepinize
bedensel, zihinsel ve sosyal tam iyilik hâli diliyorum. Saygılarımla.
(DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Özçelik. Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Mehmet
Nezir Karabaş. Buyurun Sayın
Karabaş. (DTP sıralarından alkışlar) Süreniz yirmi
dakika. DTP GRUBU ADINA
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2009 yılı
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçesiyle ilgili Demokratik
Toplum Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Evet, sanayi
dediğimiz zaman 1800’lü yıllara bir dönmemiz gerekiyor. Sanayi devrimi 1800’lü
yıllarda İngiltere’de başlamış ve 1900’lü yılların sonunda Avrupa’nın birçok
noktasında ileri sanayi düzeyine gelinmiştir. Tabii, bir ülkede sanayinin
gelişmesi, bir ülkenin sanayileşmesi beraberinde sosyal, toplumsal, ekonomik,
siyasal değişiklikler, kentsel yaşamda yeni bir anlayış ve yasalarda, hukukta
yeniden bir bakış ve demokratikleşme de getirmektedir. Şimdi, bugün
yoğun bahsettiğimiz demokratikleşme ve demokrasinin esasları sayılan tüm
uluslararası yasalar, sözleşmeler ve uygulanan ilkeler bu sanayileşmeyle
birlikte başlamıştır. Onun için, sanayiyi, sanayileşmeyi, sanayi devrimini
demokrasiden, demokratik hukuk anlayışından, bölgelerarası eşitsizliğin
giderilmesinden, insana, herkese eşit bakmaktan, tüm kültürleri, farklılıkları
kabul eden, herkesi eşit gören bir anlayıştan bağımsız tutamayız. Bunun
gerçekleştirilmediği hiçbir ülkede şu anda da sanayi de gelişkin değildir. Onun
için, sanayinin gelişmesiyle demokrasinin, demokratik anlayışın gelişmesi bire
bir birbirine bağlıdır. Sayın
milletvekilleri, bugün gelişkin dünya, Amerika, Avrupa Birliği ve Uzak Doğu’da
Japonya, benzer ülkeler artık sanayi devrimini aşmış, sınai
gelişmeyi tamamlamış, şu anda bilgi çağındadır. Sanayi devriminin
anlayışı neydi? Maliyeti, insan üzerindeki etkisi, ekoloji
üzerinde, doğa üzerinde yarattığı sonuçlar ne olursa olsun sürekli büyüme,
sürdürülebilir bir büyümeyi sağlamaktı. Ancak, bugün dünyada en öne alınmış
olan, herkesin temel tartışma konusu olan ve ozon tabakasının delinmesinden
tutun küresel ısınmaya kadar insanlığın ortak çözüm bulmaya çalıştığı sorunlar
bu tür sanayileşme anlayışından geçmiştir. Artık sanayileşme devrimini aşmış
ülkeler yüksek teknolojiyi ve bilgi çağını tartışıyor; artık her türlü üretimi
çevreyle birlikte, sosyal, toplumsal çevreyle birlikte, kültürel çevreyle
birlikte, doğal ekolojik çevreyle birlikte ele alıyor.
Bizdeyse, bugün sık tartıştığımız ve birçok zaman, bazen Hükûmet üyelerinin de kabul ettiği, tüm parti gruplarının,
toplumun, sivil toplum örgütlerinin ve halkın tüm kesimlerinin üzerinde
tartıştığı ve olumsuz gördüğü sonuçlara rağmen, Türkiye’de hâlâ “Sanayinin
geliştirilmesi” denildiği zaman bu tür etkenler, insan yönü ve insanın,
toplumun geleceği yönü çok dikkate alınmıyor. Hatta ne yazık ki bazen
Başbakanın bazen bir bakanın bazen Parlamentoda halk tarafından seçilmiş bir
milletvekili tarafından, yapılan bir yatırım veya sanayideki bir gelişmenin
yarattığı ekonomik fayda düşünülerek, “Canım, bu tür şeyler olurken bazı insani
kayıplar da bazen doğaya zarar vermek de olabilir.” şeklinde bir mantık
işletiliyor. Şimdi, sanayileşmeyle
ilgili başladığımız zaman şunu demiştik: “Sanayileşme demokrasiyle atbaşı yürür.” Peki, demokratik bir yapının oturmadığı bir
yerde sanayileşme olur mu? Türkiye’ye bakalım: Şimdi, Türkiye’de eğitim
alanında -70 milyon nüfusu olan, genç, dinamik bir nüfusu olan Türkiye’de- hâlâ
önemli oranda okuryazar olmayan insan var. Hâlâ beş yıl okul okumuş… Şimdi
ilköğretime geçtik; buna rağmen daha önce beş yıl okuyan, şimdi de ilköğretime
başlayıp beşinci yıldan sonra bırakan kişiler var ve yine önemli bir oranda
kişi sadece ilköğretim mezunudur. Birçok insan bu eğitimi çok uygunsuz, çok zor
koşullarda ve uygun olmayan ortamlarda görüyor. Yine, dünyaya
baktığımız zaman eğitimin amacı, hem insanı bilgi, birikim, sosyal yaşam,
toplumsal yaşam, kültürel yaşam anlamında geliştirmek, belli bir düzeyi
yakalatmakken diğer taraftan, toplumun ihtiyacı olan bir insan gücünü, emek
gücünü ortaya çıkarmak, belli bir birikim düzeyine gelmiş, belli bir teknik
düzeye gelmiş insanı yetiştirmektir. Avrupa ülkelerine
ve bugün gelişmekte olan birçok ülkeye baktığımız zaman, eğitimde üçte 2
oranında mesleki eğitim, üçte 1 oranında genel eğitim yapılmaktadır. Ancak
Türkiye’ye baktığımız zaman bu tam tersidir. Birçok zaman sanayi ve ticaret
odalarımızın ve kurumlarımızın yaptıkları istatistiklerde, Türkiye’de muazzam
bir işsizlik olmasına rağmen, ciddi oranda da teknik eleman sıkıntısı
yaşanmaktadır. Şimdi, yıllardır
-sadece AKP hükûmetleriyle sınırlı değil- Türkiye
1960’tan beri, bazen ithal ikameci bazen ihracata yönelik sanayi
politikalarından bahsediyor. Birçok zaman da bunlar süslenerek söyleniyor,
“Ağır sanayi hamlesi” deniyor, farklı şeyler deniyor. Ama 1960’tan beri temel
ekonomik gelişmesini sanayileşme üzerine kurmuş bir ülkede hâlâ meslek okulu
oranı genel eğitim görenlerin üçte 1’i oranındadır. Eğer bu orandan imam hatip
liselerini çıkarırsak… Ki, imam hatip liseleri kendi alanlarında ihtiyaç
duyulan miktarın üzerinde okuyor, birçoğu imam hatip lisesini bitirdikten sonra
farklı mesleklerde veya farklı okullarda, üniversitelerde okuyor. Bunu Türkiye
değiştirmediği sürece, AKP bu konuda adım atmadığı sürece bu söylediği
hedeflerin -2012’ye, 2021’e yönelik dile getirdiği hedeflerin- havada
kalacağını bilmesi gerekiyor. Yine, bir ülkede
refahı sağlamanın, bir ülkede sanayiyi gerçek anlamda geliştirmenin, bir ülkede
teknolojiyi, bilimi geliştirmenin yolu toplumun tüm kesimlerini, tüm
dinamiklerini harekete geçirmekten geçiyor.
Şimdi, Türkiye’ye
baktığımız zaman, kadın toplumsal üretimin dışında. Dünyanın her yerinde, üretimde,
bazı nüanslar dışında, kadın nüfusu yarısıdır.
Kafadan, nüfusun yarısının toplumsal yaşamın ve toplumsal üretimin dışında
olduğu bir ülkede, sanayileşmeyi, refahı gerçekleştirmek mümkün değildir. Yine, Türkiye’de, yıllardır, geçmiş hükûmetlerden
bugüne kadar, seksen yıllık cumhuriyet döneminde, bir tarafta Kürtler,
Aleviler, bazen dönemine göre sosyalistler, bazen dönemine göre iktidardaki hükûmete, iktidar olan hükûmet
anlayışına göre dindarlar, yani toplumun çeşitli kesimleri düşüncelerinden,
inançlarından, muhalif olduklarından dolayı toplumsal üretimin dışında
tutuluyor veya her ülke insanının önünü açan, onun gerçek bilgi birikimini,
emeğini, toplumsal üretime katmasını sağlamaya çalışırken Türkiye’de bu
kesimler sürekli engellenmiş veya üretimin dışında tutulmaya çalışılmıştır.
Türkiye bunu gerçekleştirmediği sürece, Türkiye Kürt sorununu demokratik bir
şekilde çözmediği sürece, Türkiye kadını toplumsal yaşama, siyasal yaşama,
siyasete katmadığı sürece, üretime doğrudan katmadığı sürece, Türkiye Alevi’ye,
Türkiye sosyaliste, Türkiye muhalif olan insana farklı baktığı, onu dışladığı
sürece, yeri geldiği zaman farklı inançları olan dindarı dışladığı sürece bunu
yakalaması mümkün müdür? Şimdi, bu konuda
devletin uyguladığı teşviklere, teşvikin gittiği noktalara baktığımız zaman,
sadece AKP Hükûmeti değil, seksen yıllık cumhuriyet
döneminde tüm kıstaslar bunlara göre yapılmıştır. Muhalif olan bunun dışında
tutulmuştur. Bu söz, Türkiye’de birçok zaman en üst düzeyde devlet
yetkilisinden tutun en alttaki vatandaşa kadar “Sen bu devletin ekmeğini
yiyorsan bu devlete hizmet edeceksin, bu devlet gibi düşüneceksin.”
denilmiştir. Bunun gibi düşünmeyen, işin, devletle ilişkilenmenin, ticaretin
dışında tutulmuştur, ticareti engellenmeye çalışılmıştır. Siz bunları
gerçekleştirmeden bölgeler arası farklılığı ortadan kaldırmanız mümkün
değildir. Yine, bugün
gelinen küresel krizden, küresel krizin geldiği noktadan bahsetmemiz gerekiyor.
Şimdi, 2002’den başlayarak 2007’nin sonuna kadar tüm dünyada muazzam bir likidite
hareketi yaşandı. 2002 yılından bu yana yaşanan likidite bolluğu Türkiye’ye
özgü veya AKP Hükûmetinin bire bir politikalarından
kaynaklanan bir olay değil. Nitekim, AKP’nin çok
övündüğü büyümeyi OECD ülkeleri içinde kıyasladığımız zaman, otuz tane OECD ülkesi
içinde Türkiye 23’üncü sırada yer almaktadır. Hâlbuki AKP’nin 2002’den bu yana
bu likidite bolluğu ve buna bağlı büyümeyi dile getirdiği zaman, sanki dünyada
hiç kimsenin başaramadığı bir başarıyı elde etmiş gibi bir izlenim
ediniyorsunuz. Sayın milletvekilleri,
bu dönemde belli olanaklar, likidite bolluğunun, sıcak paranın belli alanlara
aktarılarak sanayinin geliştirilmesi, sosyal, toplumsal dokunun değiştirilmesi;
yine, kültürel yaşamın geliştirilmesi, çevreye yönelik politikaların
geliştirilmesi olanağı varken, AKP Hükûmeti bu süreci
maalesef değerlendiremedi. 2007 yılının sonunda ABD’de başlayan, başta Avrupa
olmak üzere, gelişmiş ülkeler olmak üzere tüm dünyayı etkileyen kriz karşısında
AKP seyirci kaldı, hatta çok ilginç tutumlar sergiledi. Başbakan krizin
başladığı günden bugüne kadar, bugün bile, bütçe görüşmelerinden sonra bile,
krizle ilgili düşüncesini açıklayan, krizle ilgili atılması gereken adımları
tartışan, başta işveren kesimleri ve onların odaları, kurumları olmak üzere,
toplumun tüm kesimlerine, siyasi parti gruplarına, siyasetçilere, “Siz krizden
bahsediyorsunuz, krizi davet ediyorsunuz…” İlginç sözlerle, “Ölüye kefen
biçilmez.” gibi ilginç söylemlerde bulunuyor. Yine, bu konuda
bu tutumu sergileyen sadece Sayın Başbakan değil, Sayın Maliye Bakanımız hem
daha önceki bazı söylemlerinde hem de Meclisteki görüşmelerinde ilginç
iddialarda bulunuyor. Şimdi, ABD’de ortaya çıkan kriz herhâlde ABD’nin Sayın
Kemal Unakıtan gibi bir maliye bakanının olmamasından
kaynaklıdır. MUSTAFA CUMHUR (Trabzon)
– Nasıl anladın onu ya! MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) - Çünkü Sayın Unakıtan Bahçeşehir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi tarafından düzenlenen “global finansal kriz
ve Türkiye’ye etkileri” konulu konferansta aynen şunları söylüyor: “Dünyanın bu
krizde krizi yönetmeleri biraz zayıf kalıyor. Çok uzun bir zaman sonra böyle
bir krizle karşı karşıya kalınca, daha önce hazırlıklar olmayınca da birden
bire bazı kararlar aceleyle alınabiliyor veya yetersiz kalıyor. Bunu
söylemekten de çekinmememiz lazım. Eğer bu işleri çok bilselerdi şimdiye kadar
bunların önüne geçerlerdi. Türk milleti olarak krizlere şerbetliyiz.” Sayın
milletvekilleri, ne Türk milleti ne de dünya üzerinde herhangi bir millet, bir
devlet krizlere veya ekonomik bunalımlara şerbetli değil. Siz ancak önleminizi
aldığınız zaman bunları atlatabilir, bunların etkisini, bunların toplumun
üzerinde yaratacağı etkileri asgariye düşürebilirsiniz. Şimdi, birçok
zaman, Sayın Sanayi Bakanımız konuştuğu zaman, diğer Hükûmet
yetkilileri açıklama yaptıkları zaman sözcük anlamında KOBİ’yi çok öne
çıkarırlar. Evet, KOBİ’ler önemlidir. Türkiye’de ve Türkiye benzeri ülkelerde
KOBİ’ler önemlidir çünkü Türkiye’deki işletmelerin yüzde 99’u KOBİ’lerden
oluşuyor. Yine Türkiye’deki istihdamın yüzde 80’i KOBİ’ler eliyle oluyor,
KOBİ’ler aracılığıyla oluyor. Onun için, eğer siz… Ayrıca, bir ülkede bölgeler
arası eşitsizliği kaldırmanın temel kıstası, temel yolu KOBİ’leri
yaygınlaştırmak ve KOBİ’lere destek sunmaktır. Ancak, biz, 2002 yılından bu yana
AKP Hükûmetinin, hem genel olarak Türkiye genelinde
KOBİ’lere ayırdığı desteği, sağladığı desteği ve teşviki hem de KOBİ’lerin
bulundukları bölgeye göre aldıkları teşviki kıyasladığımız zaman, dikkate
aldığımız zaman AKP’nin bu konuda böyle bir politikasının, böyle bir derdinin
olmadığını görüyoruz. Şimdi, 2009
bütçesinde KOBİ’lere kredi veren KOSGEB’in bütçesinde yüzde 51 artış
sağlanmıştır. Bu, doğru. Ancak tüm yetkililer -Sayın Maliye Bakanı da
belirtiyor- dünyanın gelişmiş ülkeleri, Amerika, Avrupa ve diğer ülkeler bugüne
kadar 2 trilyon dolar civarında bir kaynak aktardılar krizin etkilerini en aza
indirmek için. Krizin etkilerinin görülmeye başlandığı ve önümüzdeki yıldan
itibaren ciddi bir şekilde Türkiye’yi etkileyeceği bilinmesine rağmen, hem KOSGEB’in
hem diğer alanlarda sanayiye, KOBİ’lere aktarılması düşünülen ve dile getirilen
rakamlarla bu krizin atlatılması mümkün müdür? Sanayi sektörünün, reel
sektörün, KOBİ’lerin ayakta kalması mümkün müdür? Yine şunu
belirttik: Bir ülkede gelişmenin, çağdaşlaşmanın, demokrasinin temel
kıstaslarından biri bölgeler arası eşitsizliktir. Türkiye’nin Avrupa Birliğine
girme yolunda uzun bir süredir çabası var. AKP “Bunu gerçekleştirecek adımları
attım ve bu benim esas hedefimdir.” diyor. Peki, siz bölgeler arası eşitsizliği
ortadan kaldırmadan AB’ye girebilir misiniz? AB’nin temel kıstaslarından biri
bölgeler arası eşitsizliği ortadan kaldırmak değil midir? Şimdi, bölgeler arası
eşitsizlik her dile geldiğinde sonuçta burada özellikle iktidar koltuklarında
homurtular başlıyor, “Yine bölgeyi dile getirdiniz.” Peki, eğer, siz,
Türkiye’deki 81 il içinde bölgenin 21 tane ilinin 19’unu tüm insani, tüm
gelişmişlik endekslerinde en son sıralara atmışsanız, o düzeye getirmişseniz… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Karabaş, konuşmanızı tamamlar mısınız. MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) – Bunu biz dile getirmeyeceğiz de neyi dile getireceğiz? Şimdi, dile
getirilmesi gereken çok şey var, önerilmesi gereken çok şey var. Ancak, ben,
Bitlis’le ilgili bir iki bilgiyi size sunmak istiyorum. Bu, Bitlis Valiliği İl
Planlama ve Koordinasyon Müdürlüğü tarafından verilmiştir: “Herhangi bir sosyal
güvencesi olmayan nüfus bulunmamaktadır.” diyor. “Buna rağmen sosyal güvence
kapsamında değerlendirdiğimiz yeşil kartı ve 2022 sayılı Yasa’dan yararlan
kişiler muhtaç veya yoksulluk sınırındadır.” diyor bu Valiliğin şeyi. Ve
sayıyor: “Bu sınırda olanlar, yeşil kartlılar 202 bin ve yine 2022 kapsamında
olanlar 8.779.” Yani Bitlis nüfusunun yüzde 53’ü yoksulluk sınırındadır,
muhtaçlık sınırındadır. Bitlis beş bin
yıllık tarihî bir kenttir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Karabaş. MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) – Bitiriyorum Başkan. BAŞKAN – Buyurun. MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) – Bitlis’te 1960’lı yıllarda Tekel Sigara Fabrikasında ve
kamunun diğer kurumlarında çalıştırılacak işçi bulunamıyordu. İnsanlar, “Üç beş
kuruşa gidip devlete çalışmam” diyordu. Şimdi, bu nüfusun yüzde 53’ü devlete
muhtaçtır ve bu raporda belirtiliyor. Valiliğin raporu, “Bitlis’te işsizlik
oranı yüzde Hepinize saygılar
sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Karabaş. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Haluk Koç. Sayın Koç, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz sekiz
dakika Sayın Koç. CHP GRUBU ADINA
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sürenin kısıtlı
olmasından dolayı hemen başlamak zorundayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Türkiye’de 2002’den
itibaren uygulanan ve bir ideolojik tercih olan neoliberal
politikalar sayesinde sosyal devletin ve kamusal hizmet alanlarının tümünde bir
daralma, gerileme olduğu çok açık. Sağlık da bunlardan en
önemlisi. 58, 59’uncu hükûmetler dönemlerinde
başlayan Sağlıkta Dönüşüm Programı ve ekleri, yoğun propaganda ve reklam
kampanyalarıyla hedef kitle memnuniyeti yaratma çabalarına karşın… Burada Sayın
Başbakanın bir sözünü irdelemek gerekiyor: “Hamile olan hanım kardeşimizi
helikopterle doğum yapacağı yere götürüyoruz, misafir ediyor, sonra
götürüyoruz.” Bu, buzdağının üstündeki küçük bir nokta; buzdağının altı olduğu
gibi duruyor, o da ayrı bir sorun. Bu sağlıkta dönüşüm olayı, sağlıkta
gelecekte yaşayacağımız problemlerin temelini oluşturmaktadır. Değerli arkadaşlarım,
temel gerçeklere değineceğim. Sağlığın finansmanı, artık, yapılan bu
değişimlerle piyasa temeline oturmak üzeredir. Aynen öykündüğümüz Amerika
Birleşik Devletleri’ndeki sistem gibi, sigorta temelli sağlık finansmanına
dayalı bir sağlık hizmeti. Amerika örneği, 1,7 trilyon doları sağlığa harcayan
ama temel sağlık hizmetlerinde dünyada 54’üncü sırada olan bir Amerika örneği.
1 Ekim 2008’de genel sağlık sigortası devreye girdi biliyorsunuz. Bunun anlamı,
Türkiye, artık sağlık harcamalarını genel bütçeden değil, sigorta sisteminden
karşılayan ülkeler arasına girmesi anlamıdır. Olayın özü
çerçevesinde detayına, ayrıntıya girmeye zamanım yok. Ben, bazı sorularla Sayın
Bakana tüm düşüncelerimi ifade etmek istiyorum. Sayın Bakan, 8
Eylülde sona eren Sosyal Güvenlik Kurumu prim borcu affı sonrasında Türkiye’de
prim borcu olan kişi sayısı nedir? Bu kişilerin bakmakla yükümlü oldukları aile
bireyleri ile birlikte toplam sayı nedir? Bu kişiler hastalandıklarında sağlık
sorunlarını nasıl çözeceklerdir? Ben hemen bir
yansıtma yapıyorum algılanması için: Mevcut sistemde, 2004 yılı verileriyle,
SSK kapsamında bulunan nüfusun yüzde 27’si, BAĞ-KUR kapsamında bulunan nüfusun
ise yüzde 40’ı prim yükümlülüklerini yerine getirememekten dolayı sağlık
karnesine ulaşamamaktadır. Genel sağlık sigortasında prim ödenmemesine bağlı
olarak ne kadar bir nüfusun yakın gelecekte sistem dışında sağlık hizmeti
alamaz hâle geleceğinin Sayın Bakan tarafından projeksiyonunu
rica ediyorum. İki: Prim
borçlusu olduğu için ya da katılım payı ödemediği için, ödeyemediği için evini,
tarlasını, arabasını satmak zorunda kalan, kredi vesaire yöntemlerle borç
alarak ihtiyaç duyduğu sağlık hizmetinden yararlanmaya çalışan kişileri kayıt
altına almak ve sorunlarını çözmek için herhangi bir girişim söz konusu olmuş
mudur? Üç: Yeni yasaya
göre -burada da Sayın Başbakanın müşteri memnuniyetine dönük ifadeleri olmuştu
ama gerçeği söylüyorum- on sekiz yaşını doldurduğu için ana-babalarının sağlık
yardımından yararlanamayacak olan bekâr, hâlen çalışmayan kadın sayısı kaçtır? Bu kişiler
hastalandıklarında sağlık sorunlarını nasıl çözeceklerdir? Dört: Kamuya ait
sağlık hizmeti sunucularının “otelcilik hizmeti” adı altında -piyasalaştık ya,
her hizmetin bir karşılığı olacak- vatandaşlarımızdan talep edecekleri ücret
nedir? Bu ücretler nasıl tahsil edilecektir? Beş: Kamuya ait
sağlık hizmeti sunucularının “istisnai sağlık hizmetleri” adı altında
vatandaşlarımızdan alacakları ücretler nelerdir? Bu ücretler nasıl tahsil
edilecektir? Toplanan bu ücretler nerelerde kullanılacaktır? Altı: 2008
yılında yurt çapında faaliyet gösteren özel sağlık kuruluşu sayısı nedir? Bu
kuruluşların kaçı 2008 yılında ya da daha önce denetlenmiştir? Denetim
sonuçlarına göre, mevzuata aykırı çalıştığı saptanan kuruluş sayısı nedir? Banka
şubesinden çok özel hastanesi olan bir ülke olma noktasındayız. Herkes kendi
seçim bölgesini düşünsün. Yedi:
Vatandaşlarımızın özel sağlık kuruluşlarından hizmet alırken belirlenen ücretin
en çok yüzde 30’unu ödedikleri nasıl denetlenmektedir? Sağlık sektöründe kayıt
dışı tahsilatı önlemekle ilgili neler yapmayı
planlıyorsunuz? Sekiz: Katılım
payı alınmayacak kişi ve hâller sıralanır iken aile hekimi muayenesi bu
kapsamda değerlendirilmiştir. Yurttaşlarımızın sağlık ocaklarına yaptırdıkları
tedavi edici hizmetler için katılım payı alınacak mıdır? Dokuz: Devlet
hastaneleri ile üniversite hastanelerine yapılan başvurularda sevk zinciri
aranacak mıdır? Bir koydunuz, bir kaldırdınız. Yani bu konuda da -tıpkı mecburi
hizmet gibi- bize sunduğunuz kitapçıktaki daireler gibi hareket ettiniz,
sürekli döndünüz. Eğer aranmayacaksa devlet hastaneleriyle üniversite
hastanelerinde yapılan muayenelerde katılım payı tutarı ne olacaktır? Değerli
arkadaşlarım, burada vereceğiniz yanıtlar muhtemelen şu sonucu verecektir, bunu
çok açık söylüyorum: Artık sağlık, kapitalist bir meta aracıdır. Alınıp
satılabilir, hak olmaktan çıkmıştır. Yakın gelecekte bu soruların rakamsal
yanıtları da bizi bu sonuca götürecektir. Ülkemizi saran
bir krizle karşı karşıyayız. Bu krizin yoksulluğu artıracağı, işsizliği
artıracağı, bilinen rakamlarla gerçek bir boyuttur. Bu durum, sağlığın diğer
belirleyici noktalarında, iş, barınma, ısınma, yeterli gıda, temiz içme suyu
gibi noktalarda halkın sağlığını ne yönde tehdit edecektir? Hazırlığınız var mı?
Değerli
arkadaşlarım, sonuçta sağlık hizmeti kullanımında eşitsizlikler zamanla
artacaktır. İlaç fiyatlarının artmasıyla ilaca erişimde zorluklar yaşanacaktır.
Tüm sağlık göstergelerinde bozulmalar kısa ya da uzun vadede beklenecektir. Hem
fiziksel hastalıklarda hem ruhsal bozukluklarda artış olacaktır. Çalışma
sürelerinin uzaması ve ağırlaşması -ki emek üzerine yaratılan yoğun geri
kazanım taleplerini biliyoruz- artacak ve sıkıntılar olacaktır. Değerli
arkadaşlarım, son bir dakikamda… Dün Ankara’da bir gösteri oldu, eczacılar ilk
kez sokağa çıktılar. Yani sorunlar onları bunalttı, çıldırma noktasına getirdi
ve eczacıları sokağa döktünüz. Sayın Domaç burada,
eski Başkan, iktidar partisi milletvekili. Sayın Bakan, belki siz ilgili
değilsiniz, Sosyal Güvenlik Kurumu size bağlı değil ama konunun bir boyutu size
de dokunuyor, teğet geçiyor sizi, öyle söyleyeyim. Bunlar sorunlarını kitap
hâline getirdiler, Mecliste herkesin elinde var. Görmezden gelmeye devam
ediyorsunuz. Arkadaşlarım söyledi, eczacılar üzerinden tahsilat
yaptırtıyorsunuz, eczacıların sorunları için yasa değişikliği hazırlıyorsunuz,
eczacılar istemediği hâlde ortaklık koyuyorsunuz, 30 Haziranda Sayın Başbakana
grubunuzda “Eczacıların sorunlarını çözdük.” dedirtiyorsunuz. O gün “hallettik”
dediğiniz sorun bugün aynen ortada duruyor ve 30 bin eczacı bağırıyor. İlgili
bakanların ve kurumların dikkatine: Eczacı arkadaşlarımızın feryatlarını
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına bir kez daha burada dikkatlerinize sunmak
istiyorum. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Koç, devam ediniz. A. HALUK KOÇ
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Son bir nokta:
Bugün yeni vali atamaları oldu. İlgi çekici bir atama da var içinde, Sağlık
Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Çanakkale Valisi olarak atandı. CEVDET ERDÖL
(Trabzon) – Hayırlı olsun! A. HALUK KOÇ
(Devamla) – Hayırlı olsun, evet. Mülki idare
kökenli bir bürokratın Sağlık Bakanlığında işi ne? Bu şahsın Sağlık Bakanlığı
bürokrasisinde özel bir çalışma alanı olarak, bilgi, deneyim, tecrübe olarak
bizim bilmediğimiz bir yönü varsa buyurun açıklayın. Sağlık Bakanlığı
bürokrasisine ne katkısı oldu? Acaba orası, diğer konularda olduğu gibi
kadrolaşmada bir tramplen olarak mı kullanıldı? Sağlık personeli planlaması
konusunda ne deneyimi vardı? Bu soruların cevabı da merak ediliyor kamuoyu
tarafından. Sekiz dakikada
bizi izleyen yurttaşlarımızın tüm sorunlarını, sağlık çalışanlarının tüm
sorunlarını dile getirmek olanaklı değil. Ben, bütçemizin hayırlı olmasını
diliyorum. Hepinize saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Koç. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Akif Ekici. Sayın Ekici,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz sekiz
dakikadır. CHP GRUBU ADINA
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 yılı
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Sadaka zihniyetinden ve sadakaya muhtaçlıktan
kurtulmuş, üreterek tüketen, emeğe değer veren bir Türkiye dileklerimle
sözlerime başlıyorum. Değerli
arkadaşlar, 2009 bütçe tasarısı Türkiye’de küresel mali krizin etkilerinin son
derece yoğun hissedildiği bir zamana denk gelmiştir. Her ne kadar Başbakan
“Kriz teğet geçti. Elhamdülillah krizi atlattık.” veya “Önce atlatıp sonra
zirveye çıktı, iniyoruz.” dedi ise de… Siz de katılıyor musunuz? SONER AKSOY
(Kütahya) – Tabii, teğet var. AKİF EKİCİ
(Devamla) – Siz de katılıyor musunuz? (AK PARTİ sıralarından “Tabii” sesleri)
Yanlış yoldasınız, yanlış yoldasınız. S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Biz de katılıyoruz da, gülmekten… AKİF EKİCİ (Devamla) - Büyümenin yüzde 5’lerde olduğu, kapanan iş
yeri sayısının binleri, on binleri bulduğu, işsiz sayısının had safhaya
dayandığı, iflaslar ve işsizliğin bunalımı nedeniyle insanların intiharlarda
bulunduğu, cinayetlerin suç oranlarının arttığı, iç-dış borç toplamının 500
milyar doları geçtiği, yıllık faiz ödemesinin 55 milyar YTL’yi geçtiği, kredi
kartı ve ferdi borçlanmanın 125 milyar doların üzerinde olduğu bir dönem
içerisinde bütçeyi görüşüyoruz. Kara bir tablo
içerisinde bu bütçe görüşmeleri yapılıyor. Fakat “Krizden en
asgari düzeyde etkilendik.” derken, herhâlde madalyonun bu yüzüne değil de öbür
yüzüne de bakmak gerekiyor. Yani madalyonun iki yüzü var. Bir yüzüne ne
yazarsanız onu okursunuz, öbür yüzü gerçek yüzüdür. Öbür yüzünde ne var? Öbür
yüzünde yoksulluk var, yokluk var, açlık var. Ama,
sizin gördüğünüz tarafta ne var? Gıda fabrikaları var, yem fabrikaları,
gemicikler, alışveriş merkezlerinde hisseleri olanlar, tasarruflu ampul ithal
edenler, mısır ithal edenler var. Tabii ki bunların krizle bir problemi yoktur,
krizi yaşamayacaktır bunlar. Arsa imar tadilatından dolayı yetmiş iki saatte 72
trilyon rant sağlayanlar var. Değerli arkadaşlarım,
damatlar var, oğullar var, kızlar var, kızların dünürleri var. Tabii ki
bunlarda kriz yok. Değerli
arkadaşlar, herkes bu ayrıcalıklı azınlık gibi belediyelerden, kamu
kurumlarından ihaleler alamıyor. Biz “Kriz Türkiye’yi çok ciddi etkiledi.”
derken bu ayrıcalıklı azınlığa bakmıyoruz. Onların işleri,
hepimizin malumu, gayet tıkırında. Devletin resmî kurumlarının
açıkladığı, biraz önce de saydığım dış ve iç borç, büyüme, işsiz vatandaşların
sayısı, kapanan iş yerleri gibi verilere bakarak kriz var diyoruz. Bir noktayı
vurgulamak istiyorum değerli arkadaşlar. Sayın Başbakan geçen hafta yaptığı
konuşmada “Rakamlar yalan söylemez.” dedi. Evet, rakamlar yalan söylemiyor ama
sizler doğruları söylemiyorsunuz topluma. Sayın Başbakan “2008 Ocak-Ekim ayında
263 bin otomobil satılmış.” diyerek ekonominin iyi olduğunu göstermeye
çalışıyor ama bu araçların büyük bir bölümünün krediyle alındığı ve kredi
taksitleri ödenmediği için haciz edildiğini söylemiyor. Hacizli araçlarla dolup
taşan yediemin depolarından bahsetmiyor. Değerli
arkadaşlar, Hükûmetin yanlış ekonomi politikaları
zaten gelmekte olan krizi küresel mali krizle birleştirince sanayicimiz,
esnafımız, sanatkârımız, çiftçimiz çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya
kalmıştır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı toplumun bu kesimlerinin sorunlarıyla
ilgilenmek, bu sorunlara çözüm bulmak zorundadır. Bu anlamda Sanayi ve Ticaret
Bakanlığımıza çok ciddi sorumluluklar düşmektedir. Ancak belirtmek istiyorum ki
Bakanlığımız bu çalışmaları yeterince yerine getirebilmiş değildir. Sayın Bakan oda
başkanıyken sanayicinin ve sektörün sorunlarını biliyor her fırsatta dile
getiriyordu. Biz de o fikirlere katılıyorduk. Bakan olduktan sonra da bu
sorunların çözümünde etkin adımlar atacak diye haklı da bir beklentimiz vardı.
Ancak geldiğimiz noktada bunun böyle olmadığını, beklentilerimizin boşa
çıktığını da görmüş durumdayız. En basitinden bir
örnek vermek istiyorum: Sayın Bakan, hem bir sanayici hem bir oda başkanı
olarak yıllarca elektrik zammından şikâyet edip durdu. Hatta geçmişte Başbakan
Erdoğan ile, Türkiye, OECD ülkeleri arasında
sanayicisine en pahalı enerjiyi satıyor iddiasında bulundu. Bu konuyla ilgili
de Başbakanla defalarca karşılıklı polemiğe girdi. Hükûmet son bir yılda
sanayisinde kullanılan elektriğe toplam 51,7 zam yaptı. 51,7’lik zam
yapıldıktan sonra Sayın Bakan çıkıp “Eski bir sanayici olarak elektrik zammını
savunmakta zorlanıyorum.” dedi. Tabii, bu şekilde beli bükülen sanayicinin
belini doğrultması da mümkün değildir, doğrultamaz da. Bu yapılan zamlarla
sanayicinin iç piyasada ve ihracatta rekabet gücü zayıflamış, üretim yapmakta
zorlanmaya başlamıştır. En vahimi ise fabrikalar kapanmaya başlamış, binlerce
insan işten çıkartılmış. Tabii, bu zam
sadece elektrikle sınırlı değil. Doğal gaza yapılan zamlar da ortada. Hâlihazırda yüzde
1’lik, 2’lik kârla çalışma durumunda olan sanayici ihracatını yapmakta
zorlanmaktadır. Birçok işletmemiz ihracat pazarlarını korumak için zararına
ihracat yapmayı zorlamaktadır. Daralan kâr marjları
sanayide sermaye birikimini yavaşlatmaktadır. Enerji fiyatlarına yapılan zam
zaten yüksek olan girdi maliyetlerini biraz daha artırmıştır, rekabet gücünü
biraz daha zayıflatmıştır, hiçbir alanda iyileşme sağlanamamıştır. Hem kriz var hem
de doğal gaza ve elektriğe aşırı zamlar gelmiş, yetmiyor. Buna bir de BOTAŞ’ın
yeni bir uygulaması… Ne istiyor şimdi BOTAŞ sanayiciden? Doğal gaz kullanan
sanayiciden iki aylık teminat mektubu istiyor. Neden? İki aylık doğal gaz
bedelini ödeyip ödemeyeceğiyle ilgili tereddüdü olduğu içindir. Buna söylenecek
söz yok değerli arkadaşlar. Yazıktır, günahtır, ayıptır. Bu ülkenin sanayicisi
nasıl batırılır, bunun en canlı örneğini bu Hükûmet
döneminde yaşıyoruz. Değerli
arkadaşlar, insanın hatırına bu noktada şu geliyor, bende şu çağrışım oluyor
-bilmiyorum sizlerde de var mı- bunu bir komplo teorisi olarak algılamamak
gerekir: Dünyayı yönetmekle ilgili iddia sahibi olan, iddiada bulunan Amerika
Birleşik Devletleri emperyalizmi “Orta Doğu Projesi” diye bir projeyi
bölgemizde uygulamaktadır. Türkiye'nin Orta Doğu bölgesinde güçlü bir ekonomiye
sahip lider bir ülke konumuna gelmesi tabii ki Amerikan emperyalizminin
hesaplarıyla çelişmektedir. Evet, sizlere
hatırlatmak istiyorum: Geçtiğimiz yıl içerisinde Sayın Başbakan Büyük Orta Doğu
Projesi’ne, yani BOP denen projeye Türkiye’de eş başkanlık ettiğiyle ilgili bir
iddiada bulunmuştu. Ben buna da inanıyorum, bunu komplo teorisi olarak da
görmüyorum. Bu iddiası içerisinde Türkiye’de ne yapılması gerekiyor? Önce
insanları yoksullaştırıp, sadakaya muhtaç hâle getirip, yurttaşlık, vatandaşlık
bilincini yok edeceksiniz, sonra oylarını alacaksınız, peşinden, ülkenin
canlanmakta olan sanayisini, dirilmekte olan sanayisini baltalayacaksınız.
Bundan daha büyük ihanet var mıdır değerli arkadaşlarım, ülke sanayisine, ülke
tarımına bu darbeyi vurmaktan daha büyük bir ihanet var mıdır? (CHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Tarımı yok ettiler. AKİF EKİCİ
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, ben de bir sanayiciyim, tekstil bölümünde
sanayiciyim, bayrağımızı Çin’den alma durumuna gelmiş bir ülkenin
sanayicisiyim, bayrağımızı Çin’den alma, ithal etme durumuna gelmiş bir ülkenin
sanayicisiyim. Neden bunu söyledim, neden “Sanayiye ihanettir, bu ülkeye en
büyük ihanettir.” dedim BOP Eş Başkanının yaptığını? 2003 yılında “Teşvik
Yasası” diye bir yasa çıkardınız değerli arkadaşlar, bu yasa bu ülkeye ihanet
yasasıydı, sanayiye ihanet yasasıydı. Gelişmekte olan, rüştünü ispat etmiş,
mesafe kat etmiş, her türlü gücüyle yürüyen sanayi şehirlerine “Dur” dediniz.
Nereye “Dur” dediniz? Gaziantep’e “Dur” dediniz; nereye “Dur” dediniz?
Denizli’ye “Dur” dediniz; nereye “Dur” dediniz? Eskişehir’e “Dur” dediniz. (CHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) – Bilecik’e, Bilecik’e! AKİF EKİCİ
(Devamla) – Her tarafa “Dur” dediniz. Fabrikalar kapanıyor, işçilerimiz işsiz
kalıyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) – Kapandı fabrikalar Sayın Bakanım, gülme! BAŞKAN – Buyurun
Sayın Ekici, buyurun efendim. AKİF EKİCİ
(Devamla) – Ben üzülerek görüyorum, burada bazı milletvekili arkadaşlarım
gülerek karşılıyor bunu. Üzülerek bakmalısınız değerli arkadaşlar, buna
üzülmelisiniz, vicdanınız sızlamalı, üzülmelisiniz buna! YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) – Ağlanacak hâle gülüyorlar! AKİF EKİCİ (Devamla)
– Ülkenin bu hâle gelişindeki katkılarınızdan dolayı üzülmeniz gerekiyor. Grup
Başkan Vekili dâhil olmak üzere, bu konuyla ilgili gülündüğünü gördüm, benim
içim sızlıyor değerli arkadaşlar. SONER AKSOY
(Kütahya) – 10 bin dolar oldu kişi başına gelir. AKİF EKİCİ
(Devamla) – Üzülerek, maalesef, içler acısı durumunuza gülüyorsunuz. YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) – Bakan da gülüyor! AKİF EKİCİ
(Devamla) – Şimdi, Bakanla ilgili konudan geçtik, zaman dar olduğu için… Sayın
Bakanla ilgili söylemek istiyorum, görevini yapmadı, umutlarımızla ilgili
gelmişti. Umutlarımızla ilgili gelmişti. Ama Bakanı suçlamıyorum burada. Neden
suçlamıyorum? Diktatör bir rejim heveslisi insanın yönetiminde çalışıyor çünkü, konuşma özgürlüğü yok, içinden geleni içinden geldiği
gibi konuşamama durumunda. (CHP sıralarından alkışlar) SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değiştirdiğiniz tüzüğünüze bakın siz! SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Siz tüzüğünüze bakın! AKİF EKİCİ
(Devamla) – Başbakanı konuşturmuyor kendisini. Başbakanı konuşturmuyor. Zafer Çağlayan,
bizim tanıdığımız, sevdiğimiz bir insan, değerli bir insan, oda başkanı,
sanayiyi bilen bir insan, ama Başbakanın baskısı altında kalmış bir bakan,
Başbakanın baskısı altında kalmış bir insan… (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Ekici. YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) – Bir dakika daha verin! BAŞKAN – Hayır
efendim, verdim bir dakika. Hiç haksızlık yok öyle, hayır. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) AKİF EKİCİ
(Devamla) – Sen anlamıyorsun arkadaş! Sen hiçbir şeyden anlamıyorsun gerçekten,
ama sen milletvekili olmuşsun! Yazık! (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Şinasi Öktem. Sayın Öktem, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz sekiz
dakika. CHP GRUBU ADINA
ŞİNASİ ÖKTEM (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve
Ticaret Bakanlığına bağlı Millî Prodüktivite Merkezî ve Rekabet Kurumuyla
ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım. Küresel mali
krizin dünyayı sarstığı bu süreçte, IMF ile görüşmeler sürerken tartışılan 2009
bütçesinin, ekonominin sorunlarını çözecek, topluma umut verecek nitelikte
olmasını dilerdim. Ne yazık ki üretim yerine faizi odak alan, iş gücü
maliyetini düşürmek için kazanılmış emekçi haklarını gerileten, ücret ve maaş
artışlarını sınırlayan, istihdamı daraltan, yeni vergiler ve vergi artışları
öngören adaletsiz bir bütçeyle karşı karşıyayız. Türkiye'nin en temel ihtiyacı
olan yatırım ve üretim, istihdam ve kalkınma Hükûmetin
gündeminde yok. TÜİK verileri bile yılın üçüncü çeyreğindeki büyüme hızının
yüzde 0,5 olduğunu göstermektedir, dördüncü çeyrekten Allah bizi korusun. Halkımız yüzde
20’yi aşan bir işsizlik ortamında mevcut varlığını korumaya çalışarak,
borçlanarak ayakta kalmaya çabalamakta, yoksulluk sınırının altında
yaşayanların sayısı ise hızla çoğalmaktadır. Hükûmetin
küresel mali krizin arkasına saklanarak, yerli ve yabancı sermaye gruplarının
çıkarlarını gözeten, neoliberal politikaları
güçlendiren bir bütçe yerine
sosyal boyutu olan, odağı emek olan, odağı insan olan, yatırımı,
üretimi, istihdamı, kalkınmayı ve adil paylaşımı öne çıkaran, işten
çıkarmalarla, yüksek orandaki işsizliklerle mücadele eden adil rekabet ve
verimliliği sağlayacak uzun ve kısa vadeli programları ortaya koyması
gerekirdi. Değerli
arkadaşlarım, önemli olan, Hükûmetin adaletsizliği,
emek sömürüsünü, ekonomik ve siyasal bağımlılığı daha da artıran bir bütçeyi
savunması değil, ekonomik ve siyasal bağımsızlığımızın ne kadar önem taşıdığını
anlamasıdır, siyasal bağımsızlığımızın ekonomik bağımsızlığa paralel olduğu
bilincine kavuşmasıdır, bu gerçeği görmesidir. IMF’yle yapılan programların
ekonomik bağımsızlığımızı yok ederken siyasal bağımsızlığı da yok ettiği
gerçeği üzerinde Hükûmet durup biraz daha
düşünmelidir. Ekonomik,
dolayısıyla siyasal bağımsızlığın olmadığı bir düzende, arkamızda “Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir.” yazılıyken konuşmanın sorumluluğunu, üzüntüsünü
ve acısını yaşıyorum. Bu bütçe halkın bütçesi değildir. Alınan kararlar ve
ortaya konan uygulamaların ise Ulu Önder Mustafa Kemal’in ilke ve idealleriyle
uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur. Değerli
arkadaşlar, gelelim, adını bile söylemekte zorlandığımız, görevi Türkiye'nin
uluslararası rekabet yeteneğini, toplumsal refah düzeyini yükseltmek,
verimlilik bilincini benimsetmek, verimliliği artıracak ilke ve yöntemlerin
geliştirilmesine, uygulanmasına, yaygınlaştırılmasına yönelik etkili ve
kapsamlı hizmetler sunmak olan Millî Prodüktivite Merkezine. İsterseniz, işe
bunun adından başlayalım: Millî Prodüktivite Merkezi. Prodüktivitenin
anlamı üretkenlik, verimlilik. Bana sorarsanız, önce, bu kurumun adı
değiştirilmelidir. Örneğin “Ulusal Verimlilik Merkezi” sanırım daha anlaşılır
olur, telaffuzu daha kolay olur. Sonra, kurumu kavram kargaşasından kurtaralım.
Statüsünü daha net belirleyelim. Kurumun Genel Sekreteri Kerim Ünal
Gaziantep’teki bir toplantıda bakın ne diyor: “Ne deveyiz ne kuş ne de deve
kuşu. Merkez TİSK, TOBB, TÜRK-İŞ, YÖK, Türkiye Ziraat Odaları Birliği ve Hükûmet temsilcisinden oluşuyor. Yedi kocalı Hürmüz
gibiyiz.” Sayın Bakan, kurumun Genel Sekreteri böyle diyor. Siz ne diyorsunuz? Bu kurum
deve mi, kuş mu, deve kuşu mu? Sanayiden tarıma, kamuya ait işletmelere,
bürokrasiye, hizmet sektörüne, hukuk sistemine kadar birçok alanda üretkenlik,
verimlilik ve kaliteyi artırıcı çalışmalar yaptığınızı, yapacağınızı iddia
ediyorsunuz. Verimlilik artışını sağlayıcı yöntem ve ilkeler geliştirdiğini,
kısa ve uzun dönemli proje ve programlar gerçekleştirdiğini sanıyoruz ya da
bize öyle diyorlar. Bunun olanaksız olduğunu bu yapıyla bile bile kendimizi mi kandırıyoruz? Değerli
arkadaşlar, kurumun bu hâliyle bu işlevlerini nasıl yerine getireceği Hükûmetin yanıtlaması gereken bir soru ya da çözmesi mutlak
olan bir sorundur. Gelişmiş ekonomilerde artık kurumlaşmış olan verimlilik
çalışmalarının kalkınmadaki payı göz önünde tutularak yeni yasal
düzenlemelerle, geleceğe yönelik ihtiyaçları karşılayacak nitelikteki hedefler
ortaya konmalıdır. Yeni eğitim, yeni yatırım projeleri de devreye sokulmalıdır.
Yeni teknolojiler üretilmeli, insan gücü geliştirilmeli ve kullanılmalıdır.
Çalışma programları yeni teknolojik gelişmeleri kapsayacak biçimde kısa ve uzun
vadeli olarak yapılandırılmalıdır. Kaynakların doğru ve etkin kullanımı
sağlanmalıdır. Millî Prodüktivite Merkezi dengeli ve tarafsız bir kuruluş
hâline getirilmelidir. Kuşkusuz adil ve
dengeli ekonomik yapılanma için gerekli unsurlardan biri de adil rekabet
ortamının, serbest rekabet ortamının oluşmasıdır. Anayasa’nın 167’nci maddesi
devlete piyasalarda oluşacak fiilî veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşmeyi ve
kartelleşmeyi önleyici bir görev vermiştir. Piyasadaki teşebbüslerin yıkıcı bir
yarış içine girmeleri, yarışma yerine toplumsal refahı ve ekonomik gelişmeyi
olumsuz olarak etkileyebilecek iş birliklerine gitmeleri, ekonomik güçlerini
kullanarak sömürücü ya da dışlayıcı eylemlerde bulunma riski devlet
müdahalesini kaçınılmaz kılmaktadır. Rekabet, teknolojik gelişmeleri teşvik
etmeli, bilişim özgürlüğünün önünü açmalı, temel demokratik hak ve özgürlükleri
sekteye uğratmamalıdır. Ancak böyle bir süreç, kaynakların etkin dağılımını
sağlayarak toplumsal refahı artırabilir. Uluslararası
Rekabet Araştırmaları Kurumunun, ilk kez yapıldığını bildiğim, iller arası
rekabet haritası basınımıza yansıdı. Türkiye'nin rekabet haritasına
baktığımızda birinci sırada İstanbul’u, sonuncu sırada da Şırnak’ı görüyoruz.
En düşük rekabet seviyesine sahip ilk yirmi il büyük oranda Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’nde. Bu, herkesi düşündürecek çok riskli bir sonuçtur.
Emperyalizmin Orta Doğu ve Türkiye'yi yeniden yapılandırmaya çalıştığı bu
süreçte dikkatle tartışılıp değerlendirilmesi gereken bir sonuçtur. Sadece bu
sonuç bile bize adil rekabet düzeninin ne olduğunu anlatmaya yetmelidir. Evet, rekabet
hukuku ülkemiz açısından yeni bir hukuk dalıdır, doğası gereği piyasalar
değiştikçe değişmeye ve zenginleşmeye ihtiyacı vardır. Birkaç kez değişmesine
rağmen özellikle piyasalardaki rekabet ihlallerini ortaya çıkarma ve yaptırım
uygulama açısından yeterli olmadığı, yeni değişiklere gereksinim duyduğu
ortadadır. Rekabet hukukunun güçlendirilmesi gerektiği, bunun da kanun ve diğer
düzenlemeler yoluyla olacağı, bu görevin de Türkiye Büyük Millet Meclisine
düştüğüyse çok açıktır. Rekabet
Kurumundan beklenen fayda ne yazık ki soruşturma, inceleme usullerindeki
aksaklıkla, yargıda yaşanan sorunlar nedeniyle eksik kalmıştır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Öktem, devam edin efendim. ŞİNASİ ÖKTEM
(Devamla) – Kurumun personelinin hızla özel sektöre geçtiği, nitelikli eleman
bulmakta zorluk çektiği, kan kaybettiği gözlenmektedir. Bu konuda ne yapılacak?
Kurum personelinden esirgenen haklar onlara ne zaman verilecektir? Şu an
Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarının gündeminde bulunan kanun
tasarısının eksikleri tamamlanarak Meclis gündemine gelmesi ne zaman
sağlanacaktır? Sorulması gereken birçok soru ve tartışılması gereken birçok
sorun var. Tümünün Hükûmetin gündemine girebilmesini
diliyorum. Değerli
arkadaşlar, önce güçlü, adil ve halkçı bir ekonomik program, önce güçlü, adil
ve halkçı bir bütçe, buna bağlı olarak da daha iyi, daha kaliteli, daha ucuz
üretim, yenilikler yapmaya yönelen bir rekabetin sağlanması ve korunması. Bana
göre, başarmamız gereken, başarılması gereken budur. Genel Kurulu en
içten saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Öktem. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Mehmet Ali
Susam. Buyurun Sayın
Susam. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz sekiz
dakika efendim. CHP GRUBU ADINA
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının bütçesi ve KOSGEB bütçesiyle ilgili olarak -sekiz dakika
süreyle- sizlerle, ülkenin içinde bulunduğu, sanayisinin, ticaretinin,
esnafının sorunlarını konuşmaya gayret edeceğiz. Değerli
arkadaşlarım, önce, KOSGEB bütçesiyle ilgili bazı düşüncelerimi sizlere
söylemek istiyorum. KOSGEB, aslında amaç ve kuruluş hedefleri bakımından çok
önemli bir kuruluşumuz. Özellikle işletmelerinin yüzde 99’u küçük, orta boy
işletme ve mikro işletme olan ülkede, KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı) çok önemli bir kuruluş. Ülkenizin sanayi politikalarını tespit eden, değerlendiren ve onu,
teşvikleriyle -ülkenin sanayi gelişmesini- dünya üzerinde rekabetçi konuma
getirebilen çok önemli bir kuruluş. Böyle bir kuruluşun, Türkiye’de,
önemi büyük, işleyişi de büyük olmalı ama kuruluşu ve yapılandırılması güçlü
olan bu yapının, maalesef Türkiye’de işletilmesi çok olumsuz ve eksik bir
şekilde kendini göstermektedir. Söyleyeyim: KOSGEB Genel Kurulunun yılda 2 kere
toplanıp, KOSGEB’in ülkedeki bu söylediğim sanayi stratejilerini KOSGEB Genel
Kuruluna katılan bakanlıklar, ilgili borsa, TESK, üniversite ve benzeri
kuruluşların temsilcileriyle yılda 2 kere strateji belirleyip, onu da icra
kuruluyla ayda yaptığı toplantılarla değerlendirip KOSGEB Başkanlığıyla onu
icra etmesi gerek. Ancak bu KOSGEB, 2002, 2003, 2005 yılında hiç genel kurul
yapmıyor yani strateji belirlemiyor arkadaşlar, hiçbir strateji belirlemiyor.
Bu KOSGEB, bu anlayışıyla, sadece, icra kurulu da doğru dürüst işlem yapmadan,
Küçük ve Orta Boy Sanayi Geliştirme Başkanlığının inisiyatifine
terk edilmiş ve bu inisiyatifle iş gören bir kuruluş hâlinde bugün devam
ediyor. Sayın Sanayi
Bakanı, geldikten sonra biraz daha konunun üzerine eğildi, KOSGEB’le
ilgilenmeye çalıştı. Ama yaptığı şey, bu ilgili kurulları çalıştırıp bir
strateji bulmak ve buna ilişkin bir politika uygulamak yerine, sadece KOSGEB’i
bazı kamudan gelen tepkileri yok etmek için can suyu kredileriyle kamuoyunun
gözünü boyama noktasında bir politikanın ötesine geçemedi. Ne küçük, orta boy
sanayinin stratejisini koymak ne o stratejinin gelişen bilimsel, teknolojik
nitelikle işletmelerin niteliğini yükseltmek ve verdiği krediyi takip eden,
izleyen, o kredilerin kullanılıp kullanılmadığını bilen bir anlayışla gelmedi.
Bu benim eleştirilerim değil arkadaşlar. Diyebilirsiniz ki: “Sen bir muhalefet
milletvekili olarak böyle söylüyorsun.” Hayır, bu yine devletin, Devlet
Planlama Teşkilatının KOSGEB’le ilgili yaptığı çalışmanın verileri sonucu çıkan
sonuçlar. Yani bir başkası, Devlet Planlama Teşkilatı KOSGEB’le ilgili bu
söylediklerimi söylüyor. Yani… MUSTAFA CUMUR
(Trabzon) – Can suyuna gel, can suyuna! MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Geleceğim can suyuna da. MUSTAFA CUMUR
(Trabzon) – Ne zaman verildi o kredi? MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Can suyuna da geleceğim, can suyuna da. Hiç merak etme! Değerli
arkadaşlarım, bu anlamıyla KOSGEB, bizim anladığımız ve işlevini doğru
bulduğumuz ama işlerliğini yetersiz bulduğumuz bir kurum olarak bugün kendini
göstermektedir. Şimdi zaman
sınırlı olduğu için bazı şeylere gireceğim. Bugün Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız,
gerçekten piyasanın içinde bulunduğu koşullarda piyasanın sıkıntılarını
giderecek çözümler üretemiyor. Bakınız, az önce Akif Bey, Sayın Sanayi Bakanı
ile ilgili, sanayici olma ve ona duyduğu o sevgi ve saygıyı belirtmek üzere bir
tespit yaptı, Sanayi Bakanımız da oradan güldü, dedi ki: “Başbakanın sözünün
dışına çıkamadığı için iş yapamıyor.” Evet, onun net bir örneğini vereceğim
şimdi. Hipermarket yasasını bir yıl önce buraya getireceğiz diye hem Bakan söz
verdi hem Adalet Bakanı söz verdi. ALİ ARSLAN
(Muğla) – Ali Coşkun da söz vermişti. MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Bütçe görüşmelerinde Bakan ne demiş biliyor musunuz? Okuyorum, aynı
kendi görüşünü: “Büyük mağazacılık yasa tasarısı, Başbakanlıktan ilgili etki
analiziyle beraber önümüzdeki dönemde Büyük Millet Meclisine sevk edilecek.” Ne
zaman söylemiş? On beş gün önceki yaptığı konuşmada. Bir kanun nasıl
çıkar? Sen Sanayi ve Ticaret Bakanı olarak hazırladığın kanunu Başbakanlığa
gönderirsin, bakanlar imzalar, gönderilir buraya, komisyonlara gelir, Meclis
bunu onaylar. Ee, kardeşim “Başbakanlık etki
değerlendirmesinden sonra göndereceğim.” dediğin kanun bir yıldır Başbakanlıkta
bekliyor. Bir yıldır, bu kriz ortamında esnaf, sanatkâr, işletmeler hipermarket
kanununu bekliyor. Hani sen Akif’in dediğine gülüyordun? İşte
konu bu, bu kadar net bir şekilde. Değerli
arkadaşlar… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Şimdi de sana gülüyorum. MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Bana gülemezsin Sayın Bakan. Sen, sanayici olarak çık sanayi sitelerine,
organize bölgelerine de, ne dediklerini biliyorsun. Değerli Bakan,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı konumunda bulunan bir bakan olarak, bugün, ciddi
bir şekilde can suyu kredilerinde de sıkıntılı bir süreci başlatıyorsunuz.
Vereceğiz dediğiniz krediyi alacak işletme sayısı 11 bine yaklaşıyor sizden
onay alan, KOSGEB’den onay alan. Ama bu kişileri bankaların insafına terk
ediyorsunuz. Neden kredi garanti fonlarıyla bu insanların alacakları krediye
siz kefalet verip de kredi kullandırmıyorsunuz? Kooperatifçilik Haftası’nın
yaşandığı bu hafta, hangi kooperatifin içinde bulunduğu koşullar geçmiş döneme
göre daha iyi? MEHMET DOMAÇ
(İstanbul) – Devletleştirelim o zaman. MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Devletleştirme demiyorum, kooperatifçilik, bütün çağdaş ülkelerin,
Avrupa’nın, Avrupa Birliğinin önemli kuruluşudur. Siz eczacısınız, EDAK
Kooperatifi Türkiye’nin en başarılı kooperatifidir, sen de gelip onu açtın bir
zamanlar. MEHMET DOMAÇ
(İstanbul) – Ben de kurdum, ben de. MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Onun için, kooperatifçiliği hiç küçümsemeyin, kooperatifçilik güzel
iştir. ALİ ARSLAN
(Muğla) – Meydanlarda yoktun, meydanlarda. MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, onun için, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız,
bugün, yapacağız, edeceğiz, strateji hazırlıyoruz, veri tabanı oluşturuyoruz
demekten çıkıp, yangını söndürecek politikaları hayata geçirmek zorundadır.
Diyebilirsiniz ki esnafa kredi verdik, az sonra Kadir başkan çıkacak “Verdik”
diyecek. Esnafa kullandırdığınız kefalet kooperatifleri kredileriyle, aynı
şekilde faiz oranlarıyla… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Susam, son bir dakika veriyorum, buyurun efendim. MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – O dönemde en pahalı faiz oranı yüzde 50’ydi ama enflasyon yüzde
70’ti. Şimdi enflasyon yüzde 10, kredi yüzde 20’nin üzerinde, yüzde 100 farklı.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Allah Allah! MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Onun için, rakamlarla oynamadan, esnafların ve sanayicinin içinde
bulunduğu koşulları ciddi şekilde iyileştirmek zorundasınız. 10 bin kişinin can
suyuyla bu iş bitmez, milyonlarca esnaf, milyonlarca sanayici bugün yangın
yerinde. Onlara destek vermek zorundasınız. Hâlâ bir ekonomik paket oluşturup,
kamuoyunun önüne çıkıp bir program koyamadınız. Bu krizi “Teğet geçti.” yok “Şu
kadar etkiledi.” diye konuşmanın ötesinde somut hangi teşvik, hangi miktarda
para, hangi kaynak, hangi fonla bu krizin karşısına çıktınız? Hiçbir şey yok.
Sadece konuşuyorsunuz ve sadece acz içerisinde
bakıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Değerli
arkadaşlar, onun için bu bütçe hiçbir şekilde bu ülkeye çözüm getirmeyecektir.
Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Susam. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına son söz Hatay Milletvekili Fuat Çay’a aittir. Sayın Çay,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) Sizin de süreniz
sekiz dakikadır. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) - Oda başkanıyken maaş almadım ben. MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Doğruları söyleyeceğiz Sayın Bakanım. Sen de dinleyeceksin. Sana bu
konularda yardımcı oluyoruz, önünü açmaya çalışıyoruz. Sesini daha yüksek
çıkartmana fırsat sağlıyoruz. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Oda başkanıyken maaş almadım, onu
söylüyorum. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Çay. CHP GRUBU ADINA
FUAT ÇAY (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi Bakanlığı
bütçesi içinde Türk Standartları Enstitüsü, Türk Akreditasyon Kurumu ve Türk
Patent Enstitüsü bütçeleri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinize ve televizyonları başında bizi izleyen
vatandaşlarımıza partim ve şahsım adına saygılar sunuyorum. Türkiye ekonomisi
tümüyle dış ekonomik gelişmelerin ve karar vericilerin etkisine açık hâle getirilmiştir.
Dünyadaki ekonomik bolluk dönemine denk gelen 2001 ve 2006 yılları arasındaki
var olan iyimser hava, Hükûmetin aczi nedeniyle reel
krize dönüşmüş bulunmaktadır. 2000’li yılların başında bankacılık ve finans
alanında gerçekleştirilen radikal değişiklikler nedeniyle krizden
etkilenmeyeceğimizi iddia eden Hükûmet, bugün
“etkilendik ama az” edebiyatıyla gerçekleri kapatmaya çalışmaktadır. Hükûmet, krizin sadece
finans krizi olmayıp reel sektör krizi olduğunu görememiştir. Hükûmet, hâlâ, 2002 ve 2007 rakamlarıyla konuşmayı
sürdürmektedir. Büyük, küçük ve orta ölçekli sanayicilere, esnafa dönük umut
verici tedbirler bugüne kadar açıklanmamıştır. Krizin gerçekliğini göremeyen Hükûmetin krizin gerektirdiği önlemleri hızla alması mümkün
değildir. “Kriz teğet geçer, teğet geçtikçe, dokunmadır.” gibi laf
salatalarıyla vakit harcanırken kriz ekonominin tam kalbini vurmaya doğru
ilerlemektedir. Değerli
arkadaşlar, Değerli Sanayi Bakanımız geçen yıl bütçe konuşmalarında, krizi,
2007 yılında genel seçim yapılmış olmasına, mortgage
sistemindeki çöküntüye ve petrol fiyatlarındaki yükselişe bağlamıştı.
Türkiye’de çok partili yaşama geçildiğinden beri on altı milletvekili genel
seçimi yapılmış, bir o kadar da mahallî seçim yapılmıştır. Bugüne kadar kimse
çıkıp da “Seçim oldu, kriz çıktı.” dememişti. Aslında Sayın Bakanın bu sözleri,
AKP’nin 2007 seçimlerinde avantajlı konuma gelmek için plan, program dışında
para harcadığının bir itirafıdır. 2008’de seçim yoktu, petrol fiyatları düştü,
krizin mortgage krizi olmadığı anlaşıldı. Peki, kriz
niye büyüyerek sürüyor, sanayicinin işleri daha kötüye gidiyor? Sayın Bakan bu
yıl biraz mahcupça “Kriz herkesi etkiledi, bizi de etkiliyor fakat ne kadar
etkileyeceğini tahmin edemiyoruz.” diyor. Sayın Bakan bunları bize değil Sayın
Başbakanına, Sayın Başbakana vaktinde söylemesi gerekiyordu. Sayın Başbakan,
“Hamdolsun iyiyiz.” derken, “Kriz teğet geçiyor.” derken, “Bir dakika Sayın
Başbakan, benim sanayicim, benim esnafım hızla tedbir alınmasını istiyor.
Tedbirleri alalım yoksa krizin bizi ne ölçüde etkileyeceğini bilemeyiz.”
diyebilmeliydi Sayın Bakan. Elbette krizin
sorumlusu Sayın Bakanımız değil. Kendisinin gayret içinde olduğunu da biliyoruz
ama Sayın Bakan “Babasıyım.” dediği kesimler, bu sanayicimiz, esnafımız ile
Başbakan arasında daha iyi aracılık yapmalıydı. Sayın Bakan “Büyüme sürecek.”
diyor, Hükûmet IMF’yle sıfır büyüme vaat edecek
anlaşma imzalamaya çalışıyor. Otomotiv sektöründeki büyümeyle haklı olarak
övünüyor Sayın Bakan, fakat Sayın Bakanımız bu konuşmasını yaparken otomotiv
sektöründe üretim durduruluyor, işçiler zorunlu izne ayrılıyor. Değerli
arkadaşlar, bütçe gerçekler üzerinde inşa edilir, geçmişe ait hikâyelerle
yapılmaz. Gerçekleri ortaya koymadan, siyasi çıkarlarınıza göre gerçekleri
çarpıtarak sanayiciyi, esnafı ve halkı kandıramazsınız. Sayın Bakan, 2002-2007
arası ihracattaki artıştan, gayrisafi millî hasıladaki
artıştan söz ediyor fakat Sayın Bakan, bu dönem içinde borçlanmadaki artıştan,
cari açıktan, cari açıktaki artıştan söz etmiyor; ara malı ithalatındaki yüksek
artıştan, ithalata dayalı üretim ve ihracatın yeteri kadar katma değer
yaratmadığından söz etmiyor; artan işsizlik oranlarından bahsetmiyor. Sayın
Bakan, bugün Sanayi Bakanı sıfatıyla konuşuyor. Acaba bugün sanayi odası
başkanı sıfatıyla konuşuyor olsaydı aynı şeyleri söyleyebilir miydi? Sanayi
Bakanlığımız Türkiye’deki çok başlı karar alma süreçlerinden ve yetki
karmaşasından en çok etkilenen Bakanlığımızdır. Çoğu
konuda davul kendindedir, tokmak başkasının elindedir. Teşvik sistemimizdeki
aksamalar bunun en iyi örneğidir. Ne adalet söz konusudur ne de üretimi ve
istihdamı artırıcı doğrudan etki. Bakanlığın sanayimizi geliştirme, sorunlarını
çözme ve sanayi politikalarını oluşturma doğrultusundaki etkinliği
zayıflamıştır. Bakanlığın neredeyse bütün faaliyetleri, Avrupa Birliğine uyum
çerçevesinde Avrupa Birliğince istenen değişiklikleri yapmaktır. Türk Patent
Enstitüsü, Türk Standartları Enstitüsü ve Türk Akreditasyon Kurumunda
yapılanlar da bu çerçevededir. Rekabette
standart ve kalite çok önemli unsur hâline gelmiştir fakat Türk Standartları
Enstitüsü tümüyle politik kadrolaşmayla uğraşmaktadır. Personel kıyımı ve yargı
kararlarına rağmen bürokratların fiilî uygulamalarla mağdur edilmesi tüm
hızıyla sürmektedir. Hukukçu kadrolarının varlığına rağmen birilerinin
avukatına sözleşme karşılığı büyük paralar ödenmektedir. Türk Standartları
Enstitüsü Kanunu’nda yapılacak değişiklerin yandaş kadrolaşmayı sağlamak
amacıyla değil, faaliyet konularında dünya ölçeğinde bir kurum hâline getirme
amacıyla yapılmasını umuyoruz. Belgelendirme
hususunda pek çok resmî ve özel kuruluş faaliyet yürütmektedir. Bu işlemler bu
kuruluşların gelir getirici faaliyeti olarak görülmemelidir. Piyasada
belgelendirmeye güvenin artırılması sağlanmalıdır. Türk Akreditasyon Kurumunun
yürüteceği akreditasyon çalışması bu yönüyle önemlidir. Sadece belge vermek
yeterli değildir. Bu belgelerin kullanımı da sıkı bir şekilde denetlenmelidir.
Hatta bu denetlemeye Meclisten de başlanmalıdır. Meclisin ek binasında hâlen
bulaşıklar elle yıkanmaktadır. Değerli arkadaşlar, bu boşluğun doldurulması ve
sistemin fonksiyonel hâle gelmesi için yeni yasal düzenlemenin hızla yapılması
şarttır. Ekonomik alanda
gelişme göstermenin tek yolu, uluslararası piyasada rekabet edebilecek şekilde
üretimin artırılmasıdır. Bunun için de ARGE uygulamaları önem kazanmaktadır.
Sanayi Bakanlığının bu alanda yetkisi ve faaliyeti genişletilmelidir. ARGE,
bakanlıklar arası yetki karmaşasına kurban edilmemelidir. Teknolojimizi
mutlaka geliştirmek zorundayız. Sadece iş gücü maliyetini azaltmaya dönük prim
ve vergi oranlarının azaltılması yoluyla rekabet gücümüzü artıramayız. Bilgi ve
teknoloji üretemediğimiz sürece rekabet etme imkânımız azalmaya devam
edecektir. Bu çerçevede teknoloji geliştirme merkezleri hızla artırılmalıdır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Çay, devam ediniz efendim. FUAT ÇAY
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Bakanlığa bağlı
özel bütçeli kuruluşların bütçelerinde likiditeyi sağlamak amacıyla dönem sonu
nakit uygulaması her dönem tartışılmaktadır. Diğer kamu kurumlarımızın aksine,
bu kuruluşlardaki nakit tutma uygulaması anlaşılamamaktadır. Gelirleri
giderlerine denk olarak kabul edilen bu kuruluşlarda gelirlerin hazineye
aktarılması ve ihtiyaç hâlinde ödenek aktarımı yoluyla ihtiyaçların
karşılanması daha doğru görülmektedir. Türkiye’de diğer
sanayi mülkiyet başvurularında olduğu gibi, patent başvurularında önemli
artışlar da görülmektedir. Bu, tek başına bir anlam ifade etmemektedir. Önemli
olan, bu buluşların sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve Bakanlık
tarafından yürütülecek projelerle üretime kazandırılmasıdır. Aksi takdirde
bunlar ulusal ekonomimize katkı sağlamaz ve yabancı pazarlara kaptırırız. Bu kadar önem
verilen bir konuyla ilgili faaliyet yürüten Türk Patent Enstitüsünün bütçesinin
düşürülmesini anlamak güçtür. Kurumun altyapısıyla ilgili bütçe ödeneklerinin
Kurumun çalışmalarıyla ilgili kalemleri aktarılarak Enstitünün faaliyetlerinin
artırılmasına bütçe desteği sağlanmalıdır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Son
sözünüzü alayım efendim. FUAT ÇAY
(Devamla) – Son söz efendim. Bu düşüncelerle,
bütçenin ülkemize, ulusumuza hayırlı olmasını diliyor, saygılar, sevgiler
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Çay. Sayın
milletvekilleri, birleşime 20.20’ye kadar ara veriyorum. Kapanma Saati: 19.41 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 20.24 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Harun TÜFEKCİ
(Konya) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum. Danışma Kurulunun
bir önerisi vardır, okutuyorum: VIII.- ÖNERİLER A) Danışma Kurulu Önerileri 1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; Genel
Kurulun 22 Aralık 2008 Pazartesi günkü birleşiminde 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı’nın günlük turlarının tamamlanmasından sonra, kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; bu birleşimde 314 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına
ilişkin Danışma Kurulu önerisi Danışma Kurulu
Önerisi Tarihi:
22.12.2008 Danışma Kurulunun
22 Aralık 2008 Pazartesi günü (bugün) yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Öneriler: Gündemin kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında bulunan 314
sıra sayılı kanun teklifinin bu kısmın 3 üncü sırasına alınması, diğer işlerin
sırasının ise buna göre teselsül ettirilmesi, Genel Kurulun 22
Aralık 2008 Pazartesi günkü (bugün) birleşiminde 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının günlük turlarının tamamlanmasından sonra kanun tasarı
ve tekliflerinin görüşülmesi, bu birleşimde 314 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının Genel
Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Danışma Kurulu önerisini oylarınıza arz ediyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 2009 Yılı Merkezi
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz. IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
(Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı:312) (Devam) 2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı
Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (
1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) (Devam) H) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam) 1.- Sağlık Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Sağlık Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı I) HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam) 1.- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı İ) SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI (Devam) 1.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı J) REKABET KURUMU (Devam) 1.- Rekabet Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Rekabet Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı K) MİLLÎ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ (Devam) 1.- Millî Prodüktivite Merkezi 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Millî Prodüktivite Merkezi 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı L) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ SANAYİİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam) 1.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı M) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU (Devam) 1.-Türk Akreditasyon Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.-Türk Akreditasyon Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı N) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam) 1.-Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.-Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı O) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ (Devam) 1.- Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Sayın
milletvekilleri, on birinci turda söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunda. BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. İlk söz
Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Çalış’a attir. Sayın Çalış,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sayın Başkan, söz sıraları silinmiş. BAŞKAN – Listeler
arkadaşlarımız tarafından alınmış. Gerçi fazla milletvekili arkadaşımız yok,
ama ben okuyayım isimleri. Birinci sıradan başlamak üzere okuyorum: Sayın Tankut, Sayın Işık, Sayın Güvel,
Sayın Özdemir, Sayın Asil, Sayın Yıldız, Sayın Bayındır, Sayın Paksoy, Sayın Arslan, Sayın
Bulut, Sayın Hıdır, Sayın Akkuş, Sayın Çalış, Sayın Özkan, Sayın Köse, Sayın
Uslu, Sayın Kışanak, Sayın Taner, Sayın Demirtaş, Sayın Susam, Sayın Sakık,
Sayın Doğru. Buradaki sıraları da arkadaşların belli. Sayın Çalış,
buyurun efendim. MHP GRUBU ADINA
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık Bakanlığı
bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere
söz aldım. Bu vesileyle saygı ve hürmetlerimi arz ediyorum. Değerli arkadaşlar,
sağlık ailesinin içinden gelen bir arkadaşınız olarak yıllardır Sağlık
Bakanlığındaki gelişmeleri takip ederim. Nitekim,
Sayın Bakanımızın sağlıkta dönüşüm raporlarını, yaptığı icraatları, nitekim
Plan ve Bütçe Komisyonundaki sunumlarını ve Genel Kurulumuzdaki sunumlarını da
dikkatlice inceledim. Tabii ki bunlara baktığımız zaman, acil servis
hizmetlerinde, koruyucu hekimlik hizmetleri alanında, ana-çocuk sağlığı, tedavi
edici hizmetler alanında alınan mesafeler tespit edilmiş. Aslında, son yirmi yirmi beş yıl içerisinde görev yapan bakanlarımızın bu
kürsüde, bu Mecliste yaptıkları sunumları yan yana koyarsak, sürekli, sağlıkta
bir gelişmenin olduğunu, ilerlemenin olduğunu, sunulan hizmet kalitesinin
yükseldiğini, problemlerin azaldığını ama öbür tarafta, sağlık sistemimizdeki
devasa problemlerin de durduğunu görürüz. Tabii ki sağlık hizmetlerinin çok
önemli problemlerinin çözümünde tek başına hükûmetler
önemlidir. Koalisyon hükûmetleriyle, hele hele kısa ömürlü hükûmetlerle
problemlerin hakkından gelmek zordur. Altı yıl bir görevi devam ettirmek ve
-daha önü açık bunun, yedi yıl, sekiz yıl, dokuz yıl, on yıl, ne kadar
olacağını zaman gösterecek- arkasında 338 ile 370 arasında çok önemli bir
Parlamento desteği. Arkadaşlar, bu tablo, Türkiye’nin son elli yılda yakaladığı
en önemli fırsatlardan birisidir. Geriye dönüp altı yılın yapılanlarına
gerçekten objektif bir gözle baktığımız zaman, bu, Türkiye’nin önüne gelen
fırsat gerçekten değerlendirilebilmiş mi, sağlık sektörünün devasa problemleri
çözülebilmiş mi? Değerli arkadaşlarım, bu soruya gerçekten canı gönülden
“Tamam, Türkiye’de sağlığın çok önemli meseleleri, problemleri çözülmüştür”
demeyi 2009’da, 2010’da beklemeye devam edeceğiz. Bu kürsüde değerli kadronun
hizmetlerini takdir etmek için bekliyorum değerli arkadaşlar, bir hekim olarak.
Nitekim, gerçekten geriye
dönüp baktığımız zaman, evet, bazı şeyler yapılmış ama her dönemde bir şeyler
yapılarak gelmiş fakat elle tutulur önemli ne var? SSK hastaneleri ve bazı kamu
kurumlarına ait hastanelerin Sağlık Bakanlığına bağlanması elle tutulur en
önemli aşamalardan birisi. Tabii ki yapılan
icraatların bazısında da şunu görüyoruz değerli arkadaşlar: Gerçekten, iyi
niyetle, doğru bir hamle yapılmış ama hamlenin üç yıl, beş yıl, on yıl
sonrasını öngörmek gerekiyor, öngörülemediğini görüyoruz. Şimdi, Sayın
Başbakanımızın sunumunda da dikkatimi çekti. Tifo gibi, kızamıkçık gibi veya
ambulans alımı gibi bir konuyu alarak oradan sağlıkla ilgili çok önemli
problemlerin çözüldüğü intibaını verecek bir tablo çizilmeye çalışılıyor. Mesela, örnek
vereyim değerli arkadaşlarım. Ben hatırlıyorum, sizler de hatırlarsınız, Sayın
Başbakanımız televizyonlara çıktı “Benim vatandaşım artık hastane kuyruklarında
beklemeyecek, eczane kuyruklarında beklemeyecek; isteyen dışarıdaki
eczanelerden ilacını alacak, isteyen özel hastanelere gidecek.” dedi. Bu, doğru
bir hareket mi? Doğru ama neticesine bakıyoruz: Şimdi, o gün, o heyecanla özel
sektörümüz ciddi bir ivme içerisine girdi. Yatırım yaptılar, borçlandılar ve
belli bir noktaya geldikten sonra yeni bir düzenlemeyle “Arkadaş, bundan sonra
herhangi bir değişiklik yapacağınız zaman, hatta kadronuzda değişiklik
yapacağınız zaman, yeni bir yere hastane açacağınız zaman benim iznime bağlı…” Şimdi, tabii, bu
uygulama karşısında maalesef hızla gelişen sağlık özel sektörümüz ciddi bir
sıkıntıya girdi değerli arkadaşlar ve şu anda önemli bir kısmı gerçekten ayakta
durma telaşesinde; kapanma, kapatma, el değiştirme
korkusuyla yaşıyor. Nitekim, serbest eczane
uygulamasında geldiğiniz nokta nedir? Serbest eczane uygulamasında geldiğiniz
nokta, maalesef, bugün eczanelerimizin kapısında sıkça gördüğümüz bir yazı var.
Ne diyor? “Almakta olduğumuz katılım payının eczanemizle ilgisi yoktur.” Ve
eczacı arkadaşların ciddi sıkıntısı şu: “Yani biz bu parayı almazsak zaten
bizim hesabımızdan kesiliyor.” Ve bu alınan paralara baktığımız zaman,
hastamızı kamuya yönlendirmeye çalışıyoruz. Doğru mu? Doğru, ama kamuya
yönlendirmek için öncelikle kamu hastanelerimizin özel sektör mantığıyla
yönetilir hâle getirilmesi ve sunduğu hizmetin kalitesinin artırılarak
hastaların kamuyu tercih etmesinin yolunun açılması gerekiyor. Tabii ki
kamudaki bu yığılmalar çözülemediği için hastalarımız sıkıntı içerisinde
kalıyor. Şimdi, bu
durumda, hem özel hastaneler, özel sağlık kuruluşları hem de dün sokaklardaki
eczacılarımızın endişesi nedir? “Biz zaman içerisinde sistemin dışına mı
itiliyoruz, biz sermayenin emrine mi gireceğiz” korkusuna kapılmış durumdalar.
Bu korkuyu ortadan kaldırmak, önce Sayın Bakanlığımızın, sonra bu dönem
Parlamentosu olarak hepimizin görevi değerli arkadaşlar. Tabii ki, dışarıya
gitmek isteyen, özel sağlık kuruluşlarına gitmek isteyen arkadaşlarımız bunun
bedelini ödesin ama gitmek istemeyenlere de biz kamuda arzu ettiği hizmeti
verme imkânı bulalım. Değerli
arkadaşlar, bu uygulamanın yanında, bugün Anadolu’da çektiğimiz sıkıntı nedir?
Uzman hekimlerimiz küçük şehirlerden büyük şehirlere doğru bir baskı
içerisindedir ve Anadolu’da hekim tutmakta, uzman hekim tutmakta zorluk
yaşanıyor. Bunun en önemli nedeni, sağlık özel sektörünün yolunu açarken
zamanında tedbir alamamış olmamızdan; bir de sağlıkta tek çatı sistemini
kurarken tıp fakültelerini, askerî hastaneleri, özel vakıf hastanelerini, yani
sağlık hizmeti veren bütün kurumları tek sistemle, aynı politikalarla yönetecek
bir hamleyi yapamadığımız için. Bugün üniversite hastanelerinde hizmet veren
bir profesörün maaş dışındaki döner sermaye gelirleri, aynı ildeki devlet
hastanesindeki bir uzman hekimin döner sermaye gelirlerinin çok altındadır. Tabii
ki üniversite hastanelerinde verilen hizmetin gereği olarak orada çalışan
kişilerin de problemlerinin beraber çözülmesi lazım. Tabii ki bunun neticesinde
Anadolu’da küçük hastanelerde özellikle hekim tutamıyoruz. Nitekim,
Sağlık Bakanlığımızın sunumuna baktığımız zaman, 2005 yılından beri her yıl
yeni uzmanlar göreve başlamış olmasına rağmen uzman hekim sayımız belli bir
yerde sayıyor. Niye sayıyor? İşte üç yıl önceden, beş yıl önceden bu günleri
göremememizden kaynaklanıyor. O zaman yapacağımız iş nedir değerli arkadaşlar?
Aksayan yönleri süratle halletmemiz gerekiyor. Bir diğer husus,
değerli arkadaşlar, eşit işe eşit ücret; halledemediğimiz gibi, aynı hizmeti
veren, aynı sağlık hizmetini sunan kişiler aynı anda farklı okullardan mezun
olabiliyor ve aynı anda farklı kadrolara mensup olabiliyor. Örnek vereyim: Aynı
hemşirelik hizmetini veren, aynı serviste çalışan hemşire hanımlardan normal
devlet memuru olanlar var, 4/B kadrosunda çalışanlar var, 4/C kadrosunda
çalışanlar var, sağlık kuruluşlarındaki temizlik firmalarında geçici işçi
statüsünde çalışıp aynı hizmeti verenler var. Değerli arkadaşlar, aynı hizmeti
veren insanlarımıza aynı kadroları vermemiz gerekiyor. Aynı hizmeti veren
insanlarımıza, aynı hizmeti veren personelimize gene aynı ekonomik imkânları ve
kadro imkânlarını eşitlememiz gerekiyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Çalış, konuşmanızı tamamlayınız. HASAN ÇALIŞ (Devamla) – Bunun yanında, bu arkadaşlarımızın
okullarından dolayı doğan farkı YÖK’le yapılacak özel bir protokolle, özel bir
eğitim sistemiyle, lise mezunu olan veya meslek edindirme kurslarından görev
almış olan -özellikle sağlık memurlarında, laboratuvar
teknisyenlerinde, anestezi teknisyenlerinde bu durum var- arkadaşlarımızı
üniversite mezunu edecek, aynı statüye getirecek tedbirleri almamız gerekiyor
değerli arkadaşlar. Değerli
arkadaşlar, bir diğer husus da ödenemeyen faturalar ve bu faturalardan dolayı,
ödenemeyen senetlerden dolayı çok müracaatlar oluyor. Bu kriz döneminde bu
müracaatlar artacaktır. Bu konuyu da Sayın Hükûmetimizin
çözmesi gerekiyor. Ben bu duygu ve
düşüncelerle bu bütçenin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çalış. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı, Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu. Sayın Uslu,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 2009 bütçe ödeneklerinde 2008
yılı başlangıç ödeneklerine göre yüzde 92 oranında bir artış olduğu
görülmektedir. Genel bütçe ortalamasının oldukça üstünde görülen bu artışı
yaşadığımız kriz ortamında çok önemli buluyorum. Bakanlık bütçesinin bu denli
artmasında Sayın Bakanın mutlak bir katkısı ve çabası olduğu inancıyla
kendisini tebrik ediyorum. Gerçekten de
Bakanlık bütçesinin alt kalemlerine baktığımızda, cari transferlerde yüzde
143,9 oranında, sermaye giderlerinde yüzde 382,9 oranında, sermaye transferinde
yüzde 225,3 oranında ve borç verme ödeneklerinde yüzde 78,7 oranında bir artış
bulunmaktadır. Bu artırılan ödeneklerin teknoloji geliştirme bölgeleri,
organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi siteleri yapım işleri ile
kamulaştırma işlerinde ve KOBİ’ler için kullanılacak olması sevindiricidir. Diğer taraftan,
girişimci bilgi sisteminin kurulması Türk sanayisi açısından memnuniyet verici
bir durumdur. Ancak, Türk sanayisi ve KOBİ’lerimizin çok sıkıntılı bir dönemden
geçmekte olduğunu da ifade etmeliyim. AKP Hükûmetlerinin
uyguladığı ekonomi politikalarının bir sonucu olarak genel ekonomik büyüme ve
sanayi büyüme hızında 2004 yılından beri her geçen yıl görülen gerileme, 2008
yılında durgunluğa ve daralmaya dönüşmüş bulunmaktadır. 2004 yılında
genel ekonomik büyüme yüzde 9,4, sanayi büyüme hızı yüzde 11,3 iken, her geçen
yıl yaşanan düşme sonucu 2007 yılında genel ekonomik büyüme yüzde 4,6, sanayi
büyüme hızı da yüzde 5,8’e gerilemiştir. Gerileme 2008 yılında da sürmüş ve
ağustos ayından itibaren üretimde daralma yaşanmaya başlanmıştır. Ekim ayından
itibaren hissedilmeye başlanan küresel krizin etkisiyle de üretimde yaşanan
daralma büyük boyutlara ulaşmış bulunmaktadır. Gerek genel ekonomik büyüme
gerekse sanayi büyüme hızının 2008 yılının son çeyreğinde eksi olacağı şimdiden
görülmektedir. Değerli
milletvekilleri, bu tespitlerimin doğruluğunu Devlet Planlama Teşkilatının 2009
Yılı Programı’nda da görmek mümkündür. 2009 Yılı Programı’nın 157’nci
sahifesinin son paragrafında şöyle yazıyor: “Sanayinin reel faizlerin
yüksekliği, kayıt dışı ekonomi ve düşük fiyatlı ithalattan kaynaklanan haksız
rekabet, bürokrasinin fazlalığı, kamunun sağladığı bazı girdilerin fiyatlarının
uluslararası fiyatlara göre yüksekliği, vergi oranlarındaki yükseklik gibi
temel sorunları devam etmektedir.” Yani sorunlar vardır. Demek ki İktidarınız
süresince bu konular, bu sorunlar hâla çözülememiştir.
Değerli
milletvekilleri, bir başka sorun da BOTAŞ’ın uygulamalarında vardır. BOTAŞ
Yönetim Kurulu aldığı bir karar ile tüm sanayi kuruluşlarından iki aylık gaz
karşılığı nakit, banka teminat mektubu veya ipotek karşılığı teminat
istemektedir. Büyük bir sanayi kuruluşundan talep edilen teminat
miktarı milyonlarca doları bulmakta hatta organize sanayi bölgeleri için bu
rakam 100 milyon dolarları bile aşmaktadır. Hatta teminat yıl
sonuna kadar karşılanmaz ise gazın kesileceği tehdidinde
bulunulmaktadır. Değerli
milletvekilleri, şüphesiz bir sanayi tesisisin gazının kesilmesi üretimin
durdurulması anlamına gelir. Kamu kuruluşlarından toplam 8 milyar dolar alacağını tahsil
edemeyen bu kurumun kurtuluş yolu sanayicinin sırtından geçmemelidir. Değerli
milletvekilleri, Bakanlığın önemli görevlerinden biri de esnaf ve
sanatkârlarımızla ilgili koruyucu ve destekleyici tedbirleri almak ve
uygulamaya koymaktır. Peki, gerçekte durum böyle midir? En son verilen Cansuyu Kredisi’nin esnaf ve sanatkâra faydası minimum
düzeyde kalmıştır. Zira, kredi, imalatçı esnaf ve
sanatkârlara ve KOBİ’lere dağıtılmış olup genel hizmet alanlarında emek veren
esnaf ve sanatkâr bundan hiçbir şekilde faydalandırılmamıştır. Siyaseten verilen
demeç ve açıklamalar bu kesimde yer alan esnafımızda beklenti yaratmış ancak
bugüne kadar bu konuda somut bir adım atılamamıştır. Diğer taraftan,
sicil affı çıkarılmadan Cansuyu ve buna benzer
kredilerle esnaf ve sanatkârımızın destekleneceğini söylemek koca bir
aldatmacadır. Bu faizsiz kredileri alabilecek esnaf ve sanatkâr sayısı yok
denecek kadar azdır. Türkiye’de borcu olmayan ve borcunu ödemekte sorun
yaşamayan, çekinin arkası yazılmamış esnaf ve sanatkâr sayısı yok denecek kadar
azdır. Sicil affı çıkarılmadan esnaf ve sanatkârlara kredi dağıtmak abesle iştigaldir. Son zamanda
çıkarılan vergi taksitlendirmesi de beklentilerin çok uzağında kalmış, açıkçası
dağ fare doğurmuştur. Zira, anapara ve faizden oluşan
esnafın vergi borcuna bir de yıllık yüzde 3 gibi bir faiz bindirilmiş, on sekiz
ay gibi kısa bir süre taksitlendirilmiş ve bu da esnaf ve sanatkârımıza bir
nimet gibi sunulmuştur. Bir başka husus
ise, Hükûmetin 2008 Yılı Eylem Planı’nda esnaf ve
sanatkârlar için strateji ve eylem planı hazırlanacağı ve esnaf ve sanatkâr
şûrası toplanacağı taahhüt edilmesine rağmen bunlar yerine getirilmemiştir. Değerli
milletvekilleri, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızla ilgili bir başka konu, tarım
satış kooperatifleri ve birliklerinin mevcut sorunlarıdır. Bildiğiniz gibi bu
kuruluşlar, cumhuriyetimizin kurulduğu ilk yıllardan itibaren özellikle özel
sektör sermayesinin yetersiz olduğu dönemlerde devlet eliyle kurdurulan ve
zamanla sanayi tesislerini kuran ve ülkemizin gelişmesinde lokomotif olan
kuruluşlardır. Diğer taraftan, yıllardır devlet destekleme alımlarıyla görevlendirilmişler
hatta hükûmetlerin tarım kesimine siyaseten ulaşma
aracı olmuşlar ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığının en önemli faaliyetleri
arasında sayılmışlardır. Değerli
milletvekilleri, 16 Haziran 2000 yılında yürürlüğe giren birliklerin yeniden
yapılandırılmasıyla ilgili kanunun bu aralık ayı sonu itibarıyla süresi sona
ermektedir, bu birliklerin yapılandırılmasıyla ilgili husus. Dolayısıyla bu
kanunun genel olarak amacına baktığımızda, tarım satış kooperatifleri ve
birliklerine ilişkin hükümleri düzenlemek ve bu kuruluşların yeniden
yapılanması için yasal bir çerçeve oluşturarak tarım satış kooperatifi… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) CEMALEDDİN USLU
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Uslu. CEMALEDDİN USLU (Devamla) – …ve birliklerini
etkin ve sürdürülebilir bir şekilde özerk ve mali yönden bağımsız kılmaktır.
Peki, yeniden yapılandırma sürecinde ne olmuştur ve bugünkü durum nedir?
Yeniden yapılandırma döneminde Gülbirlik, Kozabirlik, TİFTİKBİRLİK ve FİSKOBİRLİK’in yeniden
yapılandırılmasına ilişkin faaliyetler sonuçlandırıldığından bu birlikler
yeniden yapılandırma programından çıkarıldılar; TASKOBİRLİK ve KAYISIBİRLİK
2000 yılı sonrası kullandığı kredileri ödeyemedikleri için 6183 sayılı Kanun
kapsamında takibata alındılar; diğer birlikler hâlen yapılandırma programına
dâhildirler. Değerli
milletvekilleri, bu birliklerle ilgili yapılacak öncelikli şey, bir an önce bu 31/12/2008 itibarıyla düşülecek olan yasal boşluğun
giderilmesi bakımından: Yaz aylarından itibaren alım kampanyaları başlıyor ve
dolayısıyla bu yasal düzenleme bir an önce çıkarılmalı ve birliklerin birikmiş
borçları silinmeli ve bilançoları yeniden kredi alabilir hâle getirilmelidir. Sözlerime son
verirken Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın bütçesinin hayırlara vesile olmasını
diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Uslu. Üçüncü konuşmacı,
Bursa Milletvekili Sayın İsmet Büyükataman. Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Millî
Prodüktivite Merkezi ve Rekabet Kurumu 2009 yılı bütçeleri üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. Saygıdeğer
milletvekilleri, bugün faaliyetlerini sürdürmekte olan Millî Prodüktivite
Merkezi, 17/4/1965 tarihinde yürürlüğe giren 580
sayılı Yasa’yla kurulmuştur. Gelişmiş pek çok
ülke prodüktivite merkezlerine sahiptir. Bu merkezler, verimlilik konusunda
yaptıkları çalışmalarla ülkelerinin kalkınma çabalarında önemli bir pay sahibi
olmuşlardır. Toplumların ve bireylerin yaşamında etkileyici bir yeri olan
verimlilik konusundaki çalışmalar özellikle yüzyılımızın başlarından itibaren
büyük önem kazanmış ve kurumsallaşmıştır. Ülkemizde bugünkü
anlamda verimlilikle ilgili çalışmaların 1940’lı yılların sonlarında
başladığını söylemek mümkündür. Bir grup mühendis ve işletmeci 1948’de
yaptıkları bazı çalışmalarla bu başlangıcın sahipleri olmuşlardır. Verimlilik
konusundaki ilk kamu girişimi ise 1954 yılına rastlar. Bu tarihte çıkarılan bir
kararnameyle Vekâletlerarası Prodüktivite Komitesi
kurulmuş, böylelikle ilk kez verimlilik kavramının ülke çapında tanıtılması ve
verimlilikle ilgili çalışmalar yapılması bir görev olarak belli bir organa
verilmiştir. Değerli
milletvekilleri, Millî Prodüktivite Merkezinin görevleriyle ilgili kısaca bilgi
vermek gerekirse: - Ülke
ekonomisinin verimlilik ilkelerine uygun biçimde gelişmesinde yararlı olacak
önlemleri araştırmak, bu önlemlerin uygulamaya konulmasını sağlayacak
çalışmalarda bulunmak, - Kamusal ve özel
kesim kuruluş ve iş yerlerinde verimliliği artıracak teknik, yöntem ve
yaklaşımları tespit etmek, bunların uygulanabilme imkânlarını araştırmak ve
uygulama ile izleme hizmetleri vermeyi de ihtiva eden eğitim ve danışmanlık
çalışmaları yapmak, - Verimlilikle
ilgili teknik yardımları sağlamak, - Kamusal ve özel
kesim iş yerleri, işçi, işveren ve uzmanlık kuruluşları, eğitim ve öğretim
kurumları ve bilimsel kuruluşlar ile dış ülkelerde benzer amaçlarla kurulmuş
örgütlerle ilişki ve iş birliği kurmak ve ekonominin tümünde ve belirli
kesimlerinde verimliliği ölçmek, - Ulusal ve
uluslararası verimlilik karşılaştırmaları yapmak ve sonuçları yayımlamak, - Verimlilikle
ilgili dernekler kurulmasına yardımcı olmak ve söz konusu derneklerle yoğun iş
birliği içinde bulunmaktır. Ülkemizin
verimlilik çalışmaları alanında hizmet veren tek kamu kuruluşu olan Millî
Prodüktivite Merkezi, bu çalışmalar kapsamında ekonominin hemen tüm
kesimlerinde gerek sektör gerek işletme düzeyinde verimlilikle ilgili
gelişmeleri izlemekte, değerlendirmekte ve sonuçları dönemsel olarak
yayımlamaktadır. Millî
Prodüktivite Merkezinin bu görevleri vardır, ama Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti ülkede verimliliği artırmak için acaba ne
yapmaktadır? Saygıdeğer
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükûmetlerinin uygulamalarında
vizyon yoktur. Vizyonu olmayan
programlar, elbette, sadece geçmişte yapılanları ortaya koyan ve pragmatik olarak yapılacakları saymaktan ibarettir.
Türkiye’de gelir dağılımı adaletsizliği artarak devam etmektedir. AKP Hükûmetleri döneminde, maalesef, yoksulluk daha da
artmıştır. Maalesef, yine Hükûmet ekonomi
politikasının bir amacı olarak gelir dağılımını düzeltme yoluna gitmek yerine
meseleye sadece sosyal yardım açısından bakmıştır. Oysa,
ekonomi politikasının amaçlarından biri de gelir dağılımını düzeltip
yoksullukla mücadele olmalıdır, yani devletin sosyal devlet olma özelliği aynı
zamanda ekonomi politikasının sosyal sonuçlar doğurabilmesini sağlamak
olmalıdır. Yardımlara muhtaç kesimin artması, ekonomi politikasının istenen
amaçları sağlayamadığını, gelir dağılımı bozukluğunu giderek artırdığını ortaya
koymaktadır. Böyle bir ekonomi politikası uygulamasında verimliliğin ne kadar
artabileceğini sizlerin takdirlerine bırakıyorum. Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmet
Programı’nda “Uluslararası bilgi, birikim ve teknoloji getiren, rekabet gücünü
artıran, dış denge açısından finansman kaynağı oluşturan, yeni pazarlara açılım
sağlayan ve en önemlisi istihdamı artıran uluslararası doğrudan yatırımların
Türkiye’ye gelmesini sağlamak temel hedeflerimizdendir.” ifadesi vardır. Bugün
Türkiye’ye yatırım olarak gelen kaynaklar hiçbir zaman yeni teknoloji
getirmemiş, istihdam sağlamamış, dışarıdan öz kaynak getirmemişlerdir. Hükûmetin yabancı sermaye uygulamaları kendi söylemlerinden
oldukça uzaktır. Enerji
politikaları konusunda da maliyetler azaltılamamış, vergilerle ilgili bir düzenleme
yapılmamıştır. Verimli işleyen bir piyasa söz konusu değildir. Hükûmet, enerjiye maalesef sürekli zam yapmaktadır.
Türkiye, çalışabilir nüfusunu istihdam edecek bir perspektifi ortaya koyar ve
bu istihdamı sağlarken de ileri teknoloji, daha yüksek katma değer
doğurabilecek sektörel tercihlerle bu nüfusu istihdam
edebilirse tarihin getirdiği bir sıçramayı başararak gelişmiş ülkeler arasına
girme fırsatını yakalamış olacaktır. Bir ülkenin
muhakkak surette, çalışabilir nüfusunun niteliğini artıracak, yüksek istihdam
edebilecek sektörel yapılanmayı sağlayabilecek bir
perspektife, vizyona sahip olması gerekir. Bu
boyutuyla sanayileşmeyi sağlaması, sanayi ile birlikte bilgi ekonomisini, bilim
ve teknoloji üreten, bilim çalışanı üretebilecek bir yapıya getirebilmesi
gerekir. Bu vizyonu Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinde görmediğimizi burada belirtmek istiyorum.
Bilgi ve teknoloji dinamiğinin dikkate alınması gerekir. Daha yüksek nitelikli
ürünler sizin rekabet gücünüzü artıracaktır. Bunun için nitelikli insan gücünüz
olacak ve ona yatırım yapacaksınız. Bütün iktisatçıların da uzlaştığı bir konu
vardır. Devletin asli görevi, millî ekonomilerini uluslararası seviyede rekabet
gücü yüksek hâle getirmektir. Devletin temel görevi budur. Şimdi, küreselleşme sürecinde,
gelişmiş ekonomiler kendi ekonomilerini uluslararası piyasada rekabet gücüne
sahip hâle getirirken siz onların yaptıklarına seyirci kalırsanız
… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) İSMET BÜYÜKATAMAN
(Devamla) - …küreselleşme sürecinden faydalanmış olamazsınız, başkalarının
küreselleşme sürecindeki amacına hizmet etmiş olursunuz. Adalet ve Kalkınma
Partisi dışarıdaki ülkelerin ekonomik aktörlerinin Türkiye'de rol almasına
öncelik vermektedir. Ekonomide millî aktörlerin de olduğu unutulmamalıdır. Bu
aktörler yeterince dikkate alınmadığı zaman bu piyasada etkinliğinizin olması
ve piyasadan yeterli pay almanız imkânsız hâle gelecektir. Bu duygu ve
düşüncelerle 2009 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlara vesile
olması temennisiyle yüce heyetinizi en derin saygı ve hürmetlerimle
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Büyükataman. Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu. Sayın Serdaroğlu, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Sizleri en iyi dileklerimle
selamlıyorum. Maliye Bakanı
Sayın Unakıtan’a göre ülkemiz küresel mali krizin
etkisindedir ancak Sayın Başbakana göre ise kriz bizi teğet geçmektedir.
Soruyorum ki: Krizin içinde miyiz, krizin dışında mıyız; teğet mi geçiyor,
yoksa tam ortasından delip mi geçiyor? Bunu öğrenmek istiyoruz, bunu milletimiz
de duymak istiyor. Aslında Maliye Bakanı ekonomi yönetimindeki başarısızlığı ve
acziyeti küresel krize bağlayarak işin içinden
sıyrılmak istemektedir ama sıyrılamayacak. Çünkü bizdeki kriz küresel krizden
çok çok önce başladı. Değerli
milletvekilleri, Hükûmete göre fert başına gelir 10
bin dolara çıkmıştır. Bu rakamda gerçekten bir yanlışlık ve bir garabet vardır.
Şunu hemen belirteyim ki: Ülkemizde 17,5 milyon aile vardır. Ülkede
fert başına millî gelirin 3 bin dolar olduğu 2003 yılında fakir 700 bin aile
varken fert başına millî gelirin 10 bin dolara çıktığı 2008 yılında, ülkemizde
fakir aile sayısı 4,5 milyonu aşmıştır ve bunlar, kömür torbalarına, erzak
poşetlerine veya para çeklerine muhtaç hâle getirilmiştir; dolayısıyla,
iradeleri de ipotek altına alınmıştır. Bunda bir garabet yok da ne var?
“Hayır, yok.” diyorsanız, fakir aile sayısı 700 binden 4,5 milyona nasıl çıktı?
Dolayısıyla, bu 10 bin dolar kimlerin cebine veya kasasına girdi? Demek ki
allayıp pullamaya çalıştığınız bu bütçeler, sizin övdüğünüz gibi çıkmıyor;
aksine, halkı fakirleştiriyor. Bakınız,
iktidarınızın ikinci yılında yani 2004’te açlık sınırının altında yaşayanların
sayısı 1 milyon iken bugün 10,5 milyon olmuştur değerli milletvekilleri. Aynı
yıl, yoksulluk sınırının altında yaşayanlar 18 milyon iken bugün bu sayı 52
milyona çıkmıştır. Böylece, ortaya çıkan sonuç ve tablolar, yaptığınız
bütçelerin ve uyguladığınız ekonomik politikaların doğru olmadığını
göstermektedir. Allaya pullaya sunduğunuz, pembe tablolarla süslemeye
çalıştığınız, kara mı, ak mı, turuncu mu olduğu bilinmeyen belirsizlikler ve
sıkıntılı sonuçlar iktidarınızın foyasını ortaya çıkarmış, şapka düşmüş, kel
görünmüştür. Milletimiz
hatırlayacaktır, 2002 yılında “Üç yıl sonra bu ülkede sorun kalmayacak.” diye
yola çıkan Adalet ve Kalkınma Partisi, altı yıl sonra ülkeyi devasa sorunlarla
baş başa bırakmıştır ve benim vatandaşım da artık gerçekleri görmeye
başlamıştır. Az evvel de ifade ettiğim gibi, gerçekten ama gerçekten şapka
düşmüş, kel görünmüştür. Bakınız benim vatandaşımın, ülkemin güzel insanlarının
ekonomisi alım gücüdür, mutluluğudur, zenginliğidir, cebidir. Vatandaşım elini
cebine attığında ekonominin nasıl olduğunu hepimizden daha iyi bilmektedir.
Bakın, vatandaşımın ekonomisi, sabah evden çıkarken eşinin veya evladının bir
isteğine karşı akşam eve dönerken başının dik mi, eğik mi olduğuna bağlıdır.
Vatandaşımın ekonomisi o bankaya, bu bankaya, kredi kartına, esnaf odasına,
tarım krediye veya Ziraat Bankasına, kısaca şuraya buraya, daha da vahimi
tefeciye olan borcudur. Esnafın ekonomisi çekmecesidir, tezgâhıdır, rafındaki
malıdır. Hemen bu arada
ifade etmek isterim ki, sicil affıyla ilgili kanun teklifimizin
kanunlaştırılması noktasında Sayın Bakanımızın ve değerli iktidarın katkı
sağlamasını istemekteyiz. Çiftçimizin
ekonomisi boş ambarıdır, mazotunu koyamadığı traktörüdür, gübresini dahi
atamadığı, değerine satamadığı ürünüdür. Bakınız, Taşköprü’de sarımsak Gökırmak’a dökülmeyi bekliyor. Sanayicinin ekonomisi
üretimidir, rekabet gücüdür. Kapanan fabrikalar, çıkarılan işçiler, borçla
çevrilen sermaye sanayicinin ekonomisidir. Emeklinin, memurun, işçinin
ekonomisi onların alım gücüdür değerli milletvekilleri. İşsizin ekonomisi altı
yıldır yaratamadığınız istihdam eksikliğidir. Netice
itibarıyla, altı yıldır yaptığınız bütçeler ve uyguladığınız yanlış ekonomik
politikalar sayesinde, ifade etmeye çalıştığım sonuçlar ülkemin ve milletimin
kaderi olmamalıydı değerli milletvekilleri. Sonuçta, sayın
iktidar, siz ne derseniz deyin, siz nasıl anlatırsanız anlatın, vatandaşımın
ekonomisi ve bütçesi cebinden bellidir. Benim vatandaşım gerçekten elini cebine
attığında her şeyi hepimizden daha iyi bilmektedir. Siz, ülkenin 60 hükûmeti içinde tek başına iktidar olan 4 siyasi partiden
1’isiniz. Diğer 3 siyasi parti bu ülkenin insanlarını zenginleştirirken,
maalesef siz yoksullaştırdınız. Değerli
milletvekilleri, altı yıldır yaptığınız bütçeler ve çıkardığınız yasalar
sonucunda zaafa uğrayan ekonomi ve asayiş sorunlarına bağlı olarak ülkemizde 15
milyon insan ruhsal sorunlu hâle gelmiştir. Bu sizin dikkatinizi çekmiyor mu?
Kapanan kepenkler, çıkarılan işçiler, milyonlarca diplomalı işsiz, işsizlikten
evlenemeyip yuva kuramayan gençler ve nihayet her 3 kişiden 1’i icrada olan
vatandaşlarımın durumu sizi üzmüyor mu? İşte bunlar, iktidarınızın ve
yaptığınız yanlış bütçelerin sonucudur. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak çok ama çok hak etmenize rağmen bağcıyı dövmenin peşinde
değiliz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak milletimizin üzüm yemesinin
yanındayız. Bu düşüncemiz, siyasetteki varlık sebebimizin doğal bir sonucudur.
Onun için lütfen bize kulak verin. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MEHMET SERDAROĞLU
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, Maliye Bakanımız sanal başarılarını
anlattığı konuşmasında “At binenin, kılıç kuşananın.” demişti. Ben de diyorum
ki, ifade etmeye çalıştığım gerçeklerle ekonominin içinde bulunduğu durum
gösteriyor ki Sayın Unakıtan’ın kuşandığı kılıç,
tahtadandır. At binmeye gelince: Binmeyi bilemediğiniz için, at bineni
sırtından atalı, bizim oraların da deyimiyle “at bineni tepeli” daha çok zaman oldu.
Sizleri bu
düşüncelerle tekrar saygıyla selamlıyorum. Bütçenin hayırlara vesile olmasını
diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına son konuşmacı Niğde Milletvekili Mümin İnan. Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; KOSGEB
ile Türk Patent Enstitüsü Başkanlığının bütçeleri hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum. Ekonomi idaresi
devletin merkezini oluşturur. Ekonominin finansmanı, devletin en önemli
görevidir. Bütçeler ise bu fonksiyonun hayata geçirilmesinin hukuki yoludur. Bu
bütçenin de finansmanı, maalesef, her zaman olduğu gibi, aşırı vergilerle
vatandaşa yüklenmektedir. Hükûmet, geçtiğimiz yıllarda dünyada yaşanan finans bolluğundan
faydalanarak ekonomiyi borç yükünden kurtarıp sağlam temeller üzerine oturtmak
yerine, ekonomik büyümeyi, yıllardır yabancılardan borçlanma ve ithalat üzerine
bina ederek, yapılan yanlışlar yetmezmiş gibi, bir de millî gelir hesaplama
yöntemleri değiştirilerek, bir gecede millî geliri yüzde 50 artırıp, buna da
inanarak planlamaları buna göre yapmış, dünyada ekonomik sıkıntılar yaşanmaya
başladığından beri de ne yapacağını şaşırmış durumdadır ve hâlâ çözüm paketi
açıklamak yerine sağa sola çatmakla meşguldür. Bankaların ve
reel sektörün toplam dış borcu 2008’de 190 milyar dolara, hane halkı borç
düzeyi de 96 milyar dolara ulaşınca, Maliye Bakanı Sayın Unakıtan,
bugün Türkiye’nin ekonomik kırılganlığını özel sektörün aşırı borçlanmasına
bağlamaktadır. DEİK Olağan Genel
Kurulu toplantısında konuşan Sayın Başbakan, Türkiye’ye felaket senaryoları
yakıştıranların bulunduğunu ifade ederek, “Henüz ölüm sinyalleri vermeyen bir
hastaya, siz kalkar da ölümü hatırlatan bir doktor veyahut da kefenini
hazırlayan bir doktor, aile gördünüz mü, duydunuz mu?” diyor. Şu anda hiç kimse
böyle bir şey demiyor. Söylenen, ekonominin aylardır hastalık belirtileri verdiği
ve bir an önce tedbir reçetesinin hazırlanarak, ihtiyaç duyulan tedavi
programının uygulanması gerektiği, aksi hâlde durumun daha da kötüye
gideceğidir. Bu konuda geç kalındığı bir gerçektir, daha da gecikilirse
vatandaş açısından ödenecek bedel çok daha ağır olacaktır. Bunun çözüm yolu,
hastayız diyen ilgili tarafların feryatlarına kulak vermektir. Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinde, hazine
yardımı ve gelirden ayrılan paylar hariç 262,1 milyar gidere karşılık, iadeler
hariç 248,8 milyar TL gelir hedeflenmiş, bu gelirlerin 202,1 milyar TL’sinin
vergi gelirinden oluşacağı öngörülmüştür. 2009’da da vergi gelirlerinde yüzde
18 civarında bir artış beklenmektedir. Vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 65’i
yine dolaylı vergilerden hedeflenmektedir. Maliye
Bakanlığının yayınladığı faaliyet raporu incelendiğinde, eylül ayından itibaren
dahilde alınan mal ve hizmet vergilerinde, yani KDV ve
ÖTV gibi dolaylı gelirlerinde önceki yıla göre azalma olduğu, bu azalmanın
Kasım 2008’de bir önceki yıla göre yüzde 21 oranında olduğunu belirtmek
isterim. Ülkemizde yaşanan
talep daralmasını dikkate aldığımızda, yeni ekonomik tedbirler alınmazsa, vergi
gelirlerinde bırakın yüzde 18 artışı, geçen yılın rakamlarını bile yakalamamız
mümkün değildir. Vergi
gelirlerinin yüzde 35’i gelir ve kurumlar vergisi gibi doğrudan ödenen
vergilerden, yüzde 65’i ise KDV, ÖTV gibi dolaylı vergilerden beklenmektedir.
Bu gibi dolaylı vergiler sonunda tüketiciye yansımaktadır. Yani kısaca bu
vergiler kazanç sağlayanlar tarafından değil, tüketici tarafından ödenmektedir.
Bunun en güzel örneği de geçen gün vergi uzmanı ve aynı zamanda bir köşe yazarı
olan bir profesörümüzün köşesinde dile getirilmiştir. Buna göre benzinin
rafineri satış fiyatı nakliye ve bayi kârları dâhil toplam maliyeti 86 kuruş
olmasına rağmen, 1,92 YTL’lik vergi yükü binince fiyatı yaklaşık 2,8 YTL’ye
çıkmaktadır. Yani bugün itibarıyla benzindeki vergi yükü yüzde 409 olarak
hesaplanmaktadır. Bu duruma
bakmadan yakın bir tarihte başta Sayın Başbakan olmak üzere bazı Hükûmet yetkililerinin dünyada petrol fiyatlarının yarıya
düştüğünü ancak bunun pompalara yansımadığını ifade ederek mazotun ve benzinin
pompa fiyatının yüksekliği konusunda hedef saptırmaya çalışması dikkat
çekicidir. 2009 bütçesinde
vergi dışı gelir tahmini 2008’e göre yüzde 40 artırılarak 46,7 milyara
çıkarılmıştır. Dünyada yaşanan ekonomik daralma ve büyük işletmelerin önemli
bir kısmının geçen dönemlerde özelleştirildiği dikkate alınırsa, bunun nasıl
sağlanacağı belirsizdir. Sonuçta 13,4 milyar YTL’lilik tahmin edilen 2009 yılı
bütçe açığı da öngörülenden yüksek olacaktır. Nüfusumuzun
yaklaşık üçte 1’ini oluşturan çiftçilerimize destek için ise bütçeden ayrılan
paya baktığımızda 5,5 milyar YTL olduğu görülmektedir. Gerek yüksek maliyetli
girdiler yüzünden gerekse çiftçilerimizin kamuya olan zirai kredi ve tarımsal
sulama, elektrik borçlarını yapılandırmayıp hepsinin haczedilmesi Hükûmetin bu insanları gözden çıkardığını ortaya
koymaktadır. Bu bütçeye göre çiftçilerimizin bu yıl da sahipsiz, sorunlarıyla
kendi başına mücadele içinde üretmeye çalışacağı anlaşılmaktadır. Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 5000 sayılı kuruluş kanununda Türk Patent
Enstitüsünün temel amaçları, Türkiye'nin teknolojik ilerlemesine katkıda
bulunmak ve araştırma geliştirme faaliyetlerinin gelişmesi, sınai
mülkiyet haklarının tesisi ile korunmasının sağlanması şeklinde ifade
edilmiştir. 2009 yılı merkezî
bütçesinin bu kuruma ayrılan ödenek cetvelinde 2008 yılına göre yüzde 10
civarında bir azalma, teşebbüs ve mülkiyet gelirlerinde ise yaklaşık yüzde
15’lik bir artış beklentisi söz konusudur. Umarız, bu ekonomik ortamda bu
beklenti gerçekleşir ve kurumun çalışmaları aksamaz. Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının ilgili kuruluşu olan KOSGEB ise 1990 yılında 3624 sayılı Kanun’la,
ülkenin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanmasında küçük ve orta ölçekli
sanayi işletmelerinin payını ve etkinliğini, rekabet güçlerini ve düzeylerini
artırmak ve gelişimlerini sağlamak amacıyla kurulmuştur. Ekonomimizin
motor gücü olan KOBİ’ler bugün çok zor durumdadır. Birçoğu üretime ara vermiş,
birçoğu da kapanma noktasına gelmiştir. Ülkemizin genelinde olduğu gibi,
Niğde’de de birçok fabrikanın kapandığına, vardiyaların azaldığına ve
bugünlerde de birkaç büyük fabrikanın üretime ara vermeye hazırlandığına ne
yazık ki üzülerek şahit olmaktayız. KOBİ’lerin
ülkemizdeki toplam işletmelere oranı yüzde 99’un üzerinde olmasına rağmen,
maalesef, toplam istihdam, üretim, ihracat ve kredilerden aldıkları paylar
bakımından istenilen ve beklenilen düzeyde olmamıştır. Bu oranların dikkate
alınarak KOBİ’lere yönelik yeni yolların geliştirilmesi faydalı olacaktır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun. MÜMİN İNAN
(Devamla) – Teşekkür ediyorum. Hâlen müracaatları
devam eden can suyu kredilerinin kapsamının genişletilerek imalatçı olmayan
ticaret erbabının da bu kapsama alınması ve geçmişte mali sicili bozulanların
bu kredilerden faydalanmaya yönelik çalışma yapılması zor durumda olan esnafın
en büyük beklentisidir. Ayrıca, Niğde
gibi teşvikli illerdeki yatırımcılarımız 5084 ve 5330 sayılı teşvik
yasalarından yararlanma sürelerinin 31/12/2008
tarihinde sona erecek olmasından dolayı son derece tedirgindirler. Acil olarak
teşvik sürelerinin uzatılmasıyla ilgili yasal çalışmaları ve bu kapsamda hazine
tarafından firmalara iade edilmesi gereken günü geçen ihale ödemelerinin derhâl
yapılması beklenilmektedir. Ayrıca, ülkemizin
bu krizden en az hasarla çıkması için iç talebi artırıcı ve istihdamı koruyucu
politikaların belirlenmesi, dolaylı vergilerin düşürülmesi, IMF ile olan
belirsizliğin açıklığa kavuşturulması, ihracat kredilerinin artırılması iş
çevrelerinin beklentileridir. Sanayi ve Ticaret
Bakanlığımızın bütçesindeki artışı olumlu bulduğumu ifade etmek istiyorum.
Sayın Bakana ve çalışma arkadaşlarına başarılar dilerken 2009 bütçesinin
ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. AK PARTİ Grubu
adına ilk konuşmacı Hakkâri Milletvekili Rüstem Zeydan. Sayın Zeydan, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubunun görüşlerini arz etmek üzere
söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası, sağlıklı yaşamayı bir hak olarak tanımlamış ve insan
hayatının beden ve ruh sağlığı içinde devam etmesi için devlete düzenlemeler
yapma görevi vermiştir. Bu görevi yerine getirirken başta insan gücü olmak
üzere bütün kaynakların verimli ve iş birliği içinde kullanılması amacıyla tek
elden planlanması öngörülmüştür. Sağlıkta halkımızın kolay ulaşabileceği
kaliteli sağlık hizmetini hakkaniyetle alabilmesi için Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı
geliştirdik ve uygulamaya koyduk. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın merkezine de
önce insan olgusunu yerleştirdik. İnsanımıza verdiğimiz sağlık hizmetinin
devletin sağladığı bir lütuf değil, bir hakkın teslimi olduğuna inandığımız
için bunu yaptık. Sağlıkta Dönüşüm Programı, planlayıcı ve denetleyici Sağlık
Bakanlığının, herkesi tek çatı altında toplayan genel sağlık sigortasının,
yaygın, erişimi kolay ve güler yüzlü sağlık hizmetinin, bilgi ve beceriyle
donatılmış yüksek kapasitede çalışan sağlık insan gücünün, sistemi
destekleyecek eğitim ve bilim kurumlarının, nitelikli ve etkili sağlık
hizmetleri için kalite ve akreditasyonun, akılcı ilaç ve malzeme yönetiminde
kurumsal yapılanmanın sağlık bilgi sisteminin gerçek adıdır. 2003-2008 yılları
sağlıkta birçok taşın yerinden oynadığı önemli bir dönem olmuştur. Sağlıkta
didişim dönemi bitirilmiş, sağlıkta transformasyon ve
sağlıkta dönüşüm gerçekleştirilmiştir. Artık kuyruklardan çok hasta
memnuniyeti, sağlık hizmetlerine erişimden çok hasta güvenliği ön plana
çıkarılmıştır. Altı yıllık iktidarımızda sağlık yatırımlarımız için bugünün
fiyatlarıyla 7,5 katrilyon kaynak kullanılmıştır ve memnuniyetle ifade
edebilirim ki, bu 7,5 katrilyonun 3,5 katrilyonu kalkınmada öncelikli illere ve
doğu-güneydoğu illerine kullanılmıştır. Her hekime bir
muayene odası prensibiyle atıl kapasiteyi harekete geçirdik. Yeni yaptığımız
bütün hastaneleri insani bir yaklaşımla ve modern hastanecilik gereklerine göre
projelendirdik ve odasında banyo ve tuvaleti olan hasta yatakları sayısını 3
katına ulaştırdık. 20 bin yeni hasta yatağı oluşturduk. Yoğun bakım yatak
kapasitemizi 7,5 katına çıkardık. En temel haklardan olan hekim seçme hakkını
850’ye yakın hastanemizde gerçekleştirdik. İlaç temininin önündeki engelleri
kaldırdık. Yeşil kartlı vatandaşlarımız dâhil herkesin ilaçlarını eczanelerden
almasını sağladık ve yeni Atama Nakil Yönetmeliği’yle adil ve dengeli personel
dağılımı gerçekleştirdik. 110 bin tane yeni sağlık personeli istihdam ettik.
Ülkemizin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine bina, ekipman
ve sağlık personelinin eksik olduğu yerlere öncelik verdik. Bölgeler arası
dengesizliği ortadan kaldırdık. MEHMET EMİN EKMEN
(Batman) – Bravo. RÜSTEM ZEYDAN
(Devamla) – 4/B ve 4/C maddeleri ve “çakılı kadro” diye anılan kadrolarla Doğu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne 7 bini aşkın sağlık personelini konuşlandırdık.
Vekil ebe ve vekil hemşire uygulamasına bu bölgelerde geçtik. Kendi seçim
bölgem olan Hakkâri ilimizde bile 150’şer yataklı 2 tane devlet hastanesini
modern bir şekilde halkımızın hizmetine sunduk. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ve personel sayısını yüzde 70 arttırarak, 2002 yılında 11 uzman hekim
var iken Hakkâri ilimizde 60’a yakın bir uzman hekimi konuşlandırdık ve
Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla yüzde 40’larda olan memnuniyeti yüzde 70’lere
çektik. Aile hekimliğini
ilk kez bu dönemde getirdik ve otuz ilde aile hekimliğine geçtik. Birinci basamak
sağlık hizmetlerinde yeniden yapılanmayı oluşturduk. Hizmetleri zamanla
gerilemiş olan sağlık ocakları ve sağlıkevlerini her
yönüyle faal hâle getirdik. Altı yılda, birinci basamak sağlık hizmeti
kuruluşlarında faal durumdaki oda sayısını yüzde 155 oranında arttırdık. Evet, Hakkâri’de
de, bugüne kadar görülmemiş bir sağlık hizmetinin en büyük payını almış bir il
olarak ben de Sayın Bakanımıza ve o ekibin bir parçası olan tabii ki kendime de teşekkürlerimi arz
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) RÜSTEM ZEYDAN (Devamla) – Ve ülkemizde bir ilk olmak üzere, 64
adet kar paletli ambulansı ve 12 adet hasta kabinli kar aracını öncelikle benim
ilim, sonra da ona ihtiyaç duyan Türkiye’deki bütün iller gördü ve hava
ambulans sistemi ilk kez bu dönemde gerçekleştirildi ve gerçekten de 17
helikopter ve 3 uçakla, Allah’ın izniyle, 2009’da bu necip millete sağlık
hizmetini hak ettiği şekilde vermeyi bir kez daha Allah bu iktidara nasip
edecektir inşallah. Bebek dostu
hastaneleri 3 katına kadar çıkardık ve gerçekten, kızarmış bir Türkiye yerine,
hiçbir vaka sayısına kızamıkçıkta -kızamıkta özellikle- ulaşılmamıştır. Bu da bağışıklama hizmetlerinin Türkiye’de ne kadar önemli bir
yere geldiğinin en anlamlı ifadesidir. HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Keneyi ne yaptınız, keneyi? RÜSTEM ZEYDAN
(Devamla) – Efendim, bu kadar inatlaşmayın milletle. Gerçekten, bir üstadın
lafını size hatırlatmak isterim. Bu millet sandıkta inadınızı hep kırmıştır.
Bir üstadımız -hanımefendilerden özür dileyerek- der ki: “Memuru süslü avrat,
zengini hayırsız evlat, siyasetçiyi kuru inat bitirir.” İnadınızdan vazgeçin ve
bu iktidara şapka çıkarın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Onun içindir ki
bu bütçenin halkımıza ve milletimize, seçim bölgemde olan bütün
vatandaşlarımıza ve bütün bu necip millete hayırlara vesile olmasını yüce
Allah’tan niyaz ediyorum. Sizin de bir gün bu hizmetlere erişeceğinizin umudunu
bir kez daha yenileyerek hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sizin gibi hiç gitmeyeceğini sanan çok iktidar vardı, hepsi gitti,
siz de gideceksiniz. RÜSTEM ZEYDAN
(Hakkâri) – Ben cevabı verdim… HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sizi de gönderecek bu millet. BAŞKAN – AK PARTİ
adına ikinci konuşmacı, Gümüşhane Milletvekili Kemalettin
Aydın… (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına
söz almış bulunuyorum. “Hakkâri bu kadar
hizmeti aldı da Gümüşhane almadı mı?” diye Gümüşhane bana şimdi onun hesabını
sorar. İzninizle iki satırla da Gümüşhane’den bahsedelim. 2002 yılında
ortalama 16 uzman hekimin olduğu, günlük 400 hastanın bakıldığı, yılda 1.400
hastanın ameliyat edildiği bir kentte bugün günde bin hasta bakılmakta ve bir
yılda 3.300 hasta ameliyat edilmekte ve ortalama her aylık olarak da 36 uzman
hekim bulunmaktadır. Dolayısıyla, sadece Hakkâri değil, sadece Gümüşhane değil,
Ağrı’sı da Iğdır’ı da, bugüne kadar ihmal edilmiş kentlerimiz sağlıktan yeteri
kadar hizmeti almaktadır ve almaya devam edecektir. Bağlıca görevi
bulaşıcı hastalıkların yayılmasını önlemek temeline dayanan Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü, 1924 yılında bu adı almasına ve faaliyetlerini bu ad
altında sürdürmesine rağmen, bulaşıcı hastalıkların önlenmesi konusunda
ülkemizde, ilk başlayan yıllardan itibaren bu kuruluş var ola gelmektedir. Bu
mücadelenin başlangıcı ta 1800’lü yıllara dayanmaktadır ve ll.
Mahmut’un emriyle kurulmuştur. 1924 yılından itibaren, Hudut ve Sevahil Sıhhiyesi Müdüriyeti Umumiyesi
-yani bugünkü adıyla- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü olarak adı
değiştirilmiştir. Ülkemiz ve dünya
sağlığının korunmasına katkıda bulunmak amacıyla uluslararası anlaşmalardan
kaynaklanan yetki ve gelirleri kullanarak Türk boğazları ile hudut ve
sahillerde sağlık denetimleri yapmak, uluslararası geçerliliği olan
sertifikaları düzenlemek ve küresel yayılım gösteren bulaşıcı ve salgın
hastalıkların ülkemize girmesini ve çıkmasını önlemek misyonuna
sahip olan bu Genel Müdürlüğün aslında ne işe yaradığını size hem ekonomik hem
de turistik bir kısım değerlerle paylaşarak anlatmak istiyorum. Değerli
arkadaşlar, 2002 yılında 30 milyar dolar olan ihracatımızın son yılda 130
milyar doları aştığını hepimiz biliyoruz. Bu ihracatın da 220
ülkeye yapıldığını, bu ülkeler içerisinde Sudan, Moritanya, Mali, Burkina Faso -bunların ne anlama
geldiğini biraz sonraki okuduklarımla özdeşleştireceğiz- Sierra Leano, Liberya, Fildişi Sahili, Ruanda,
Brundi, Nikaragua, Kostarika
gibi birçok ülkeye ihracat yapan ve bu ihracatın da önemli bir oranını da yine
Uzak Doğu ülkeleri olan Kamboçya, Endonezya, Malezya gibi ülkelere ihracat
yapan ve bir rekor düzeye, 130 milyar doların üzerinde ihracatı oluşan bir
ülkeye, aynı zamanda da yine doksan ülkenin üzerinde ülkeden turistin geldiği
ki bu ülkeler Avrupa Birliği ülkelerinin dışında özellikle Mısır, Irak, Güney
Afrika Cumhuriyeti, Bangladeş, Çin Halk Cumhuriyeti, Endonezya, Singapur,
Brezilya, Kolombiya, Şili gibi ülkelerden gelmektedir. Yani burada biz
neyi anlatmaya çalışıyoruz? Bu kadar ihracatın yapıldığı, bu kadar da turistin
ülkemize geldiği, globalleşen dünyada sadece ve sadece
2008 yılında hangi bulaşıcı hastalıkların salgınları olmuştur ve bu salgınların
ülkemize ne tarz etkileri olabileceği konusunda da şöyle hızlıca bir 2008
yılında olan salgınlarla sizleri baş başa bırakmak istiyorum. 2 Ocaktan
itibaren Mısır’da kuş gribi, Sudan’da Rift Vadisi
humması, Vietnam’da, Brezilya’da kuş gribi, sarı humma,
Uganda’da kanamalı ebola virüsü hastalığı, Afrika’da menenjit hastalığı,
Pakistan’da kuş gribi, Madagaskar’da Rift Vadisi,
Liberya’da sarı humma -ve böyle geliyor- Kamboçya, Mısır, Endonezya ve Irak’ta
kolera gibi birçok uluslararası bulaş gösterebilecek, globalleşen dünyada
ülkelerin değil dünyanın sorunu olan bu bulaşıcı hastalıklardan korunmak için
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü ülkemize giriş çıkışlardaki bütün bu
kontrolleri yapagelmektedir. Dünyanın sorunu
olan ve bulaşıcı hastalıkların temeline doğru indiğimizde çağların değişmesine,
ülkelerin ve imparatorlukların son bulmasına, savaşların son bulmasına neden
olan bulaşıcı hastalıklarda bizi bekleyen bu tehlikelerin içerisinde AIDS,
basilli dizanteri, deli dana hastalığı, difteri, pandemik
grip, şarbon, sarı humma, SARS gibi birçok hastalıkla
dünya bugün mücadele etmekte ve büyük sorunlar yaşamaktadır ama ülkemize
geldiğimizde, hem Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü hem de bunun üst
kurulu olan Sağlık Bakanlığının ülkemizde yapmış olduğu çalışmalarda, aşı
oranlarının yüzde 96’ları geçtiği, gelişmiş ülke düzeyine ulaştığı, kızamığın
olmadığı, sıtmanın 80 binlerden 125’ler düzeyine indiği, tifonun 30 binlerden… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KEMALETTİN AYDIN (Devamla) - …208-209 vaka düzeyine indiği bir
ülkede bu hizmetleri ve bu başarıları sağlayan hem Sayın Başbakanımıza, Sayın
Sağlık Bakanımıza ve Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğüne teşekkür
ediyor, Sağlık Bakanlığının dışa açılan penceresi konumunda olan ve
Uluslararası Sağlık Tüzüğü uygulamalarını Sağlık Bakanlığı adına yürüten Genel
Müdürlüğün bu görevlerini eksiksiz olarak yerine getirdiğine inanıyor, ülkemize
ve sadece ülkemize değil, bulaşıcı hastalıklar anlamında tüm dünya insanlarına
hayırlar getirmesini diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aydın. AK PARTİ Grubu
adına, Yozgat Milletvekili Abdulkadir Akgül. Sayın Akgül, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı 2009 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, öncelikle, esnaf ve sanatkârlar için aynı
teşkilatta yirmi beş yıldır beraber çalıştığımız ve Cumhuriyet Halk Partisi
adına söz alan değerli arkadaşım Mehmet Ali Susam’ın fikirlerine katılmakla
birlikte, Süpermarket Yasası’nın bir yıl içinde Başbakanlıktan gelmediğini
söylerken, bugün, süpermarketlerin bir gün içinde ortaya çıkmadığını, yirmi beş
yıl öncesinin sorunu olduğunu, yirmi beş yıl önce de buradaki arkadaşlarımızın
hiçbirinin milletvekili olmadığını ancak bizim, üçümüzün de, Mehmet Ali
Susam’ın da, Abdulkadir Akgül’ün
de, Derviş Günday’ın da başkanlık yaptığı döneme
geldiğini ve bir suç varsa öncelikle üçümüzden başlaması gerektiğini sizlere
ifade etmek istiyorum. Değerli
arkadaşlar, dünyada yaşanan gelişmelere paralel olarak ülkemizin sanayi
politikasını belirlemek, ülkemiz sanayi ve ticaretinin gelişmesini ve
ilerlemesini sağlamakla görevli olan Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız içinde
bulunduğumuz ekonomik ortamda kendisine en fazla iş düşen bakanlıklarımızdan
birisidir. Küreselleşmenin bütün ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişmelerini
önemli ölçüde etkilediği bir gerçektir. Bu sebepledir ki Eylül 2008’de ortaya
çıkan ve tüm dünya piyasalarını etkisi altına alan küresel mali krizin etkileri
ülkemizde de hissedilmeye başlanmıştır. Ancak, ülkemizin
geçmişte yaşadığı krizlerden edindiği tecrübeler ve 2002 yılından bu yana
sürdürülen sıkı para ve maliye politikaları bu kriz ortamında ülkemize önemli
avantajlar sağlamıştır. Krizin küresel olduğu dikkate alındığında mutlaka orta
ve uzun vadede olumsuz etkileri ülkemizde de yaşamaya devam edecektir. Hükûmetimizin izleyeceği politikalar bu nedenle çok büyük
önem taşımaktadır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı da bu ortamda özel bir öneme
sahiptir. Reel sektörümüzün yönünü geliştirdiği politikalarıyla tayin eden ve
bu konuda üzerine düşen görevi başarıyla yerine getiren Sanayi ve Ticaret
Bakanlığımız, küresel krizin reel sektörümüz üzerindeki olumsuz etkilerini en
aza indirmek için bir dizi önlemler almış ve bu önlemleri hızlı bir şekilde
hayata geçirmiştir. Bu bağlamda KOSGEB kaynaklarından KOBİ’lere, esnaf ve
sanatkârlara destekler sağlanmıştır. Değerli milletvekilleri,
esnaf ve sanatkârlarımız ülkemiz ekonomik ve toplumsal yapısında çok önemli bir
yer tutmaktadır. Sayısal büyüklükleri ve istihdama sağladıkları büyük katkı,
ülke politikaları belirlenirken bu kesimin kollanması ve gözetilmesi
gerektiğini bir kez daha ortaya koymaktadır. Ülkemizde yaklaşık 2 milyon esnaf
ve sanatkâr bulunmaktadır. Bunların yanlarında çalışanlar ve aileleri de
dikkate alındığında ülke nüfusunun neredeyse beşte 1’ini oluşturduklarını
söylemek mümkündür. Dolayısıyla bu kesime yönelik çalışmalar ülkenin beşte
1’ini yakından ilgilendirmekte ve etkilemektedir. Bu nedenle de üretimi
arttırıcı ve reel sektörü desteklemeye yönelik özellikle esnaf ve sanatkârlar
ile küçük ve orta ölçekli işletmeleri teşvik edici ve girişimciliği özendirici
politikalar belirlenmelidir. Esnaf ve sanatkârlara yönelik politikalara
bakıldığında geçmişte kapsamlı ve sistematik uygulamalar olduğunu söylemek
mümkün değildir. Esnaf ve sanatkârların devletten aldıkları düzenli ve
sistematik tek destek esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri
aracılığıyla Halk Bankası tarafından kullandırılan esnaf kredilerine sağlanan
hazine desteği olmuştur. Bunun dışında, büyük bir potansiyeli olmasına rağmen
esnaf ve sanatkâr kesimi geçmişte çeşitli nedenlerle göz ardı edilmiş;
gelişmesi, ilerlemesi ve büyümesi için uygun ortamlar oluşturulmamıştır. Küresel krizin en
önemli etkilerinin ekonomik durgunluk ve işsizliğin artması yönünde olacağı
öngörülmektedir. Bu da, yoksulluğun daha geniş kesimlere yayılması ve artması
sonucunu doğuracaktır. Bu sürecin olumsuz etkilerini azaltmakta esnaf ve
sanatkârlar önemli bir işlev üstlenebilecektir. Esnaf ve
sanatkârlar, küçük sermayeleri ile mal ve hizmet üretimi yapmakta, istihdam
yaratmakta, bu özellikleriyle ülke genelinde ekonominin canlanmasına ve gelir
dağılımının daha dengeli hâle gelmesine katkıda bulunmaktadır. Ülkemiz
istihdamının yaklaşık yüzde 60’ının bu kesimden sağlandığı gerçeği esnaf
kesiminin desteklenmesini zorunlu hâle getirmektedir. Değerli
milletvekilleri, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız 2008 yılında esnaf ve sanatkâr
kesimine yönelik olarak bir ilki gerçekleştirerek esnaf ve sanatkâr, strateji,
değişim, dönüşüm ve destek eylem planı hazırlamıştır. Böylelikle, esnaf ve
sanatkârlarımızın ülke ve dünya genelinde yaşanan değişime ve dönüşüme ayak
uydurabilmesi, bu süreçten güçlenerek çıkabilmesi için strateji alanları
belirlenmiş ve gelecek beş yıl planlanmıştır. Bu planın titizlikle takibi,
uygulanması ve planda yer alan eylem ve projelerin hayata geçirilmesi büyük
önem taşımaktadır. Bugün için
ülkemizde yardıma ve desteğe en çok muhtaç olan kesim esnaf ve sanatkârlardır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Akgül… ABDULKADİR AKGÜL
(Devamla) – Bu konuda sadece Bakanlığa değil, iktidar ve muhalefet partilerine,
esnaf ve sanatkârların yasal temsilcisi olan Türkiye Esnaf ve Sanatkârları
Konfederasyonuna, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri
Birliği TESKOMB’a, ilgili bakanlıklara, diğer kurum
ve kuruluşlara büyük iş düşmektedir. Bugüne kadar sanayi sektörüne ilişkin veri
tabanını oluşturamamış ve sektör analizleri yapılamamıştı. Cumhuriyet
tarihimizde ilk defa bir sanayi envanteri, yeni adıyla
“Girişimci Bilgi Sistemi” hazırlanmıştır. Bu bilgi sistemiyle artık ekonominin
genelindeki durum son verilerle izlenebilmektedir. Bu veriler sayesinde reel
sektörün tümünün analizinin yapılması imkânına kavuşulacaktır. Başta TESK ve
TESKOMB olmak üzere esnaf kuruluşlarına destek verilmesi, hizmet içi ve meslek
eğitim faaliyetlerinin düzenli hâle getirilmesi, 5362 sayılı Kanun’daki “esnaf”
ve “sanatkâr” tanımının güncel ekonomik gelişmelere uygun hâle getirilerek
örgüt yapıları ve kurumsal kapasiteleriyle üyelerine hizmet yeteneklerini
yükseltecek yapıya kavuşturulması zorunlu hâle gelmiştir. Hükûmetimizin reel sektörü,
özellikle de esnaf ve sanatkârı destekleyen girişimlerinin artarak devam
edeceğine olan inanç ve güvenimi sizlerle paylaşırken… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ABDULKADİR AKGÜL
(Devamla) - …esnaf ve sanatkârların yüce Meclisteki temsilcisi olmaktan büyük
bir mutluluk ve sevinç duyduğumu ifade ediyor, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Akgül. AK PARTİ Grubu
adına Trabzon Milletvekili Mustafa Cumur. AK PARTİ GRUBU
ADINA MUSTAFA CUMUR (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi
ve Ticaret Bakanlığının 2009 yılı bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüldüğü gibi
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı her kesimi ilgilendiren bir kamu kuruluşudur.
Burada yapılan çalışmaların sonucu alınan kararlar ülkemizin geleceğini,
ekonomisini, sanayisini, başta KOBİ’ler olmak üzere esnaf ve sanatkârları,
tüketicileri, kısaca herkes ve her kesimi yakından ilgilendirmektedir. Az önce Abdulkadir kardeşimizin söylediği gibi, esnaf ve
sanatkârlar özellikle işletme sayılarının çokluğu, ülke çapında istihdam seviyesi,
bölgesel kalkınmaya ve gelişmeye katkıları yönünden de üzerinde durulması
gereken bir kesimdir. Ülkemizde 1 milyon 905 bin 756 esnaf bulunmaktadır.
Tabii, esnaf ve sanatkâra ciddi anlamda destek verilmektedir. 2002 yılında 52
bin esnaf ve sanatkâr Halk Bankası kredilerinden faydalanırken, bu sayı 2008
yılında 800 bin civarındadır. Tabii, altı yıl
önce esnaf ve sanatkâra verilen kredi yüzde 49’lar seviyesindeyken şu anda
yüzde 13’ler seviyesine indirilmiştir. Bir de esnaf kredi kooperatifleri
aracılığıyla altı yıl önce kullandırılan kredi miktarı 153 milyon YTL iken bu 3
milyar YTL civarına çıkmıştır. Şu anda, 3 milyar YTL dönen parayı düşündüğünüz
zaman, yıllık bu para 10 milyar YTL civarındadır. Geriye dönüşümle beraber bunu
böyle hesapladığımız zaman ortaya çıkan oranın bu olduğu ortaya çıkar. Az önce can suyu
kredileriyle ilgili konuşan arkadaşlar, tabii 26 Kasımda bu can suyu kredileri
verilmeye başladı. Daha üzerinden bir ay geçmeden eleştirilmeye başlandı. Bu
kredileri kullanan insanlar, esnaf ve KOSGEB tarafından kullandırılan krediler
nasıl kullanılmış, bunlar daha hesaplanmadan burada eleştiri okları ortaya
konulmasına bir anlam veremiyorum. Bu, 700 milyon YTL gibi bir kredi; 26
Kasımdan bugüne kadar kullanılması bana göre çok önemli bir gelişmedir. Ayrıca,
sanayimizin üretimi ve ihracatında sağlanan önemli gelişmelerde Bakanlık
faaliyetlerinin büyük payı ve rolü vardır. Bunu örneklemek gerekirse otomotiv
sektörüne bakalım: 2007’de otomotiv sektörü 20 milyar dolarlık bir ihracat
gerçekleştirmiştir. 2008 yılının 11’inci ayına baktığınız zaman bu ihracat
tutarı 23 milyar dolar seviyelerine çıkmıştır. Bakanlıkça gerçekleştirilen
garanti belgesi ve satış sonrası hizmetleri, yeterlilik belgesi işlemleri,
hiçbir evrak alınmadan, İnternet ortamında elektronik imza ile yürütülmeye
başlanmış ve 1 Ocak 2008 tarihinden itibaren e-imza zorunluluk hâline
getirilmiştir. Bu uygulama ile bürokratik işlemler son derece kısıtlanarak,
müteşebbislerin zaman ve mekâna bağlı kalmaksızın belge müracaatında
bulunabilme imkânları sağlanmıştır. Ayrıca, noter masrafları ve aracı firmalar
için müracaat sahiplerinin yaptıkları harcamalar nedeniyle maliyet olarak
tüketicilere yansıtılan milyonlarca YTL tasarruf edilmiştir. Küreselleşmenin
her alanda kendisini hissettirdiği ve buna bağlı olarak rekabetin yoğunlaştığı
günümüz koşullarında çevresel değerleri koruma hedefiyle sürdürülen planlı
sanayileşme hamlesi, OSB ve küçük sanayi sitesi uygulamaları ile önemli rol
üstlenmektedir. Özellikle sanayileşme ve istihdam sağlama gibi nitelikleriyle
ülkemiz kalkınmasına büyük katkı sağlayan ve kurumsal bir nitelik kazanmış olan
OSB’lerin önemi KOBİ’lerimize sağlanan her türlü altyapı imkânıyla daha da
belirginleşmiştir. Bu arada, bizim
Trabzon ilimizin Beşikdüzü ilçemizde kurulan organize sanayi bölgesi bitmiştir.
Şimdi de kendi ilçem olan Akçaabat’taki organize sanayi bölgesine Sanayi
Bakanımızın ve arkadaşların, bürokratların gösterdiği desteklerden dolayı
kendilerine teşekkür ediyoruz. Tabii, 107 adet
organize sanayi bölgesinde 750 bin kişi istihdam edilmiştir. Tabii bu tam
kapasiteye geçildiği zaman 1 milyon kişiye istihdam demektir. Bunun yanında,
küçük sanayi sitelerinde 2007 yılının sonuna kadar 89.872 iş yerinden oluşan
416 tane küçük sanayi sitesi vardır. Üst yapı ve altyapı inşaatı tamamlanmış
olup yaklaşık 450 bin kişiye istihdam sağlayan bir sanayi kuruluşudur. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Cumur, buyurun. MUSTAFA CUMUR
(Devamla) – Öte yandan bilgi ve teknolojinin artık çağımızın en önemli gerçeği
olduğunu, bilgi ve teknoloji üretip satmayan bir ülkenin uluslararası alanda
rekabet edemeyeceğini hepimiz biliyoruz. İleriye dönük politikalarımızı bu
bilinç çerçevesinde oluşturuyoruz. Bu realiteden hareketle, ülkemizde de bu
çalışmaların yapılabileceği, kurumsal yapılanmanın ve mekanizmanın oluşması
amacıyla teknoloji geliştirme bölgeleri yaygınlaştırılmış bulunmaktadır. Burada bir
sitemimi de dile getirmek istiyorum. Şimdi üniversitelerimizdeki hocalarımız
daha çok siyaset yapıyorlar. Siyaset yaparken buradaki teknoloji bölgelerini
geliştirme noktasında çalışmaların hızlandırılması gerekmektedir. Bu
çalışmalara katkı… Siyaset yapsınlar, bunun yanında bu teknoloji bölgelerine
ARGE çalışmalarını hızlandırmaları gerekiyor. Ben, son olarak,
Sanayi Bakanlığımızın çalışmalarını başarılı buluyorum ve katkılarından dolayı
Sayın Bakanımıza ve bürokratlarına teşekkür ediyorum. Bunun yanında az
önce arkadaşlarımızın… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MUSTAFA CUMUR
(Devamla) – Bir şey söyleyip, bitireceğim. Biz burada altı
tane bütçe geçirdik. Her geçirdiğimiz bütçede iktidar partisi kendi tezlerini
ortaya koyuyor, muhalefet partisi de muhalefet ediyor; fakat,
muhalefet ederken ortaya koyacağımız “Tamam, ben buna muhalefet ediyorum ama
karşılığında da şunu yapsanız daha iyi olur.” diye söyleyeceğimiz bir gerçeklik
yoktur. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Başka bir şey bilmiyorsunuz. Bunları söylemekten başka bir şey
bilmiyorsunuz. MUSTAFA CUMUR
(Devamla) – Sayın Başkanım… HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Kendi işine bak, bırak muhalefeti. MUSTAFA CUMUR
(Devamla) – Sayın Başkanım… BAŞKAN – Sayın Cumur, konuşmanızı tamamlayınız lütfen. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Muhalefetin bütçesi görüşülür mü ya? Hayret bir şey ya! BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen… OKTAY VURAL
(İzmir) – Bir bütçeyi oku! S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Hakikaten ya Meclise devamın yok senin! Ben seni ilk kez görüyorum. MUSTAFA CUMUR
(Devamla) – Sayın Başkanım… BAŞKAN – Buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız. OKTAY VURAL
(İzmir) – Bir bütçeyi oku bakalım! MUSTAFA CUMUR
(Devamla) – Ben senin kadar biliyorum. Sana da öğretecek kadar varım ben. S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Devam edersen öğrenirsin. OKTAY VURAL
(İzmir) – Muhalefete öyle uluorta laf atma! HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Marifet zannetmeyin bu türlü söylemleri, konuşmanıza bakın. BAŞKAN – Sayın
Vural… Sayın Korkmaz… MUSTAFA CUMUR
(Devamla) – Sayın Başkan, bu arkadaşların söylediği neye benziyor? Bizim oradan
birisi İstanbul’a gitmiş, yolun kenarında arabaları seyrediyormuş… HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sayın Başkan, anılarla vakit geçirmeyelim, böyle ekstra zaman da
vermeyelim. BAŞKAN – Sayın Cumur, lütfen konuşmanızı tamamlayın. MUSTAFA CUMUR
(Devamla) – …karşıdan bir vatandaş sormuş: “Ya, beyefendi karşıya nasıl
geçilir?” Bizimki de demiş ki: “Ya kardeşim, zaten karşıdasın!” ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) – Biraz sonra ben konuşacağım tekrar. Sana söylerim neler
yapılacağını! MUSTAFA CUMUR
(Devamla) – Şimdi, biz buradaki politikaları anlatıyoruz, bunun karşısında
arkadaşlarımız, zaten siz muhalefet ederek karşıda duruyorsunuz. OKTAY VURAL
(İzmir) – Sen masal anlatıyorsun şimdi! MUSTAFA CUMUR
(Devamla) – Masalı siz anlatıyorsunuz. Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Parlamentoda görelim seni de ondan sonra bunları dinleyelim.
Meclise geldiğinde, bir dahaki sefere anlatırsın. Öbür bütçede geldiğinde anlat
bunları! BAŞKAN – Teşekkür
ederim. AK PARTİ Grubu
adına Aksaray Milletvekili Sayın Ali Rıza Alaboyun,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 2009 Mali Yılı Bütçe Kanun Tasarısı’nın Rekabet Kurumu ve
Millî Prodüktivite Merkezi bütçeleri üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle
bütçemizin milletimize, ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyor, emeği ve
katkısı olan herkese teşekkür ediyorum. Değerli
arkadaşlar, bildiğiniz gibi ülkemiz 24 Ocak 1980 kararlarıyla birlikte rekabet
anlayışına dayalı piyasa ekonomisine geçmiştir. Piyasa ekonomisi modelinde
devletin ekonomik faaliyetlerinden elini çekerek asli işlevi olan alanlarda
sorumluluk üstlenmesi ve piyasalar bakımından sadece düzenleyici bir rol
üstlenmesi esastır. Piyasa
ekonomisinin esası olan serbestlik son derece önemlidir ancak sınırsız
değildir. Anayasa’mızın 167’nci maddesi devlete, tekelleşme ve kartelleşmeye
karşı önlem alma görevi yüklemiştir. Bugün gelinen
noktada Rekabet Kurumu, ülkemizde mal ve hizmet piyasalarında hukuka aykırı
olan tekelleşme ve kartelleşme ile diğer rekabeti sınırlayıcı eylem ve
işlemlerle mücadele etmektedir. Rekabet Kurumu,
diğer kamu kurum ve kuruluşlarına görüş vererek hukuki düzenlemelerin mümkün
olduğunca rekabeti bozmayacak şekilde kabul edilerek yürürlüğe girmesi için
çaba göstermektedir. Rekabet Kurumu,
hem rekabeti sınırlayıcı firma davranışlarını önleyerek hem de düzenlemelerin
rekabet üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılmasını sağlayarak rekabetin
korunması ve geliştirilmesi işlevini yerine getirmektedir. Değerli
arkadaşlar, Rekabet Kurumu, rekabetin korunması ve geliştirilmesi işleviyle
ülke ekonomisinin kalkınma ve büyümesinde önemli bir rol üstlenmiştir. Bu
noktanın altını çizmekte yarar gördüğümü ifade etmek istiyorum. Zira, bir taraftan ekonomik kalkınma ve büyüme ülkenin
öncelikli meselesi iken, diğer yandan bu ekonominin dayandığı siyasi modelin
tekel ve kartellerle tehlikeye atılması kabul edilebilir değildir. Rekabet Kurumu,
aynı zamanda ülkemizde Avrupa Birliğine tam üyelik sürecinde rekabet politikası
faslı bakımından kilit bir konuma sahiptir. Bugün gelinen
noktada Rekabet Kurumu, başta Avrupa Komisyonu olmak üzere OECD, Birleşmiş
Milletler ve Uluslararası Rekabet Ağı gibi kuruluşlar tarafından kurumsal
kapasitesi, insan kaynağı ve inandırıcı uygulamalar bakımından önemli ölçüde
uluslararası standartlara uygun olarak değerlendirilmektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizin gelişme tarihleri incelendiğinde,
kalkınmanın büyük ölçüde teknolojik ilerleme ve buna bağlı olarak verimlilik
artışlarından kaynaklandığı görülmektedir. Ülkemizde de başarılması gereken en
önemli işlerden biri büyüme performanslarındaki verimlilik artışlarının payını
en üst düzeye çıkarabilmektir. Orta dönemde sürdürülebilir bir büyüme ve
gelişme ancak verimlilik artışlarına dayandırılırsa kalıcı ve sağlıklı
olabilecektir. Millî
Prodüktivite Merkezi, kuruluş yasasının kendisine vermiş olduğu görevler
kapsamında, kalkınmanın verimlilik artışlarına dayalı olarak sürdürülmesini sağlayan
çalışmalarını gerek yurt içinde gerekse yurt dışında giderek artan bir ivmeyle
sürdürmektedir. Verimlilik konusunun günümüzde hemen her alanda, her platformda
sıklıkla telaffuz edilir hâle gelmiş olmasında Hükûmetimizin
bu konuya vermiş olduğu önem büyük bir rol oynamıştır. Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının ilgili kuruluşu olarak Millî Prodüktivite Merkezi verimlilik bilgi
ve bilincini ülke genelinde tüm sektörlere ve kesimlere yayma konusunda yoğun
bir mesai harcamaktadır. Millî Prodüktivite Merkezi iller düzeyinde verimliliği
artırma projeleriyle başta sanayimiz ve KOBİ’lerimiz olmak üzere hizmetlerini
toplumun farklı kesimlerine yaygınlaştırmıştır. Bu kapsamda danışmanlık ve
eğitim hizmetleri ile ekonomimizin rekabet gücünü artırıcı çalışmalar yapılırken
bir yandan da aralarında öğrenciler, öğretmenler, güvenlik güçleri ve özürlü
vatandaşlarımız olmak üzere değişik sosyal gruplara yönelik eğitim ve
bilinçlendirme çalışmaları yürütülmektedir. Kuruluş biçimi ve amaçlarına
baktığımızda, işçi, işveren ve hükûmet kesimlerinin
dengeli bir şekilde temsil edildiği bu kuruluş... (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Alaboyun, mahsus baktım yani, mikrofon kesilmiş mi, haberin
var mı diye. ALİ RIZA ALABOYUN
(Devamla) – Sayın Başkanım, ben de ilave süremi bekledim. …toplumsal
mutabakat ve uzlaşmanın da güzel bir örneğini oluşturmaktadır. Bu güzel örnek
ülkemizde tüm kesimlerin ekonomik ve sosyal çıkarlarını koruyarak kaynakların
daha akılcı ve verimli bir şekilde kullanılmasının yollarının araştırılması ve
tavsiyelerinin geliştirilmesine çok uygun bir platform oluşmaktadır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz, ülkemizin sahip
olduğu zenginlikleri harekete geçirerek milletimizin hizmetine sunmuştur. Hükûmetimizin yaptığı bütçeler, ülkemiz için büyük
kazanımlar sağlamıştır. Hükûmetimizin yedinci
bütçesinin de aynı kazanımları sağlayacak bir bütçe olduğuna inanıyoruz. Bu duygu ve
düşüncelerle, kalkınmaya odaklı, refaha dönük, güçlü bir yönü olan 2009 mali
yılı bütçesinin Türkiyemize, ülkemize ve Hükûmetimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. AK PARTİ Grubu
adına Malatya Milletvekili Mahmut Mücahit Fındıklı. Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; bugün Sanayi Bakanlığının bütçesi üzerine, AK PARTİ Grubum adına
beş dakikalık bir süre içerisinde KOSGEB ve KOBİ’lerle ilgili fikirlerimi paylaşmak
üzere huzurlarınızdayım. Hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. Bir ülkenin
girişimci sayısı arttıkça, ekonomik kalkınma ve refahın yanı sıra hukuk
devletinin, demokrasinin, özgürlüklerin alanı da genişler ve istikrar kazanır.
Bir ülke, girişimciye, onun üretimi ve ticaretine ihtiyaç duyduğu kadar,
girişimci de hak ve özgürlüklerin garanti altına alındığı, toplumsal
çatışmalardan uzak, sağlıklı bir iklime ihtiyaç duyar; böyle bir ortamda
üretebilir, ürettiğini satabilir. Özellikle ekonomik ve toplumsal yaşamda büyük
bir öneme sahip olan KOBİ’ler, yeni iş alanları ve yeni istihdam imkânları
yaratırlar. Koşullara kendini uyarlayabilen esnek üretim yapısına sahiptirler.
Geniş bir coğrafyaya dağılmış olmalarıyla, bölgeler arası gelir dengesizliğinin
giderilmesinde rol oynarlar. Ülkelerin işletme sayılarının yüzde 90’ından
fazlası KOBİ’lerden oluşur. İstihdamın yüzde 50’den fazlasının, yatırım ve
ihracatın yüzde 40’ının KOBİ’ler tarafından gerçekleştirildiği gerçektir.
Ülkemizde KOBİ’ler tüm işletmelerin yüzde 99’unu, istihdamın yüzde 81’ini,
yatırımların yüzde 26,5’ini, ihracatın yüzde 16,6’sını oluşturmaktadır. KOBİ’lerin yurt içi hasıla
içindeki payı yüzde 40’tır. KOBİ’ler yarattıkları katma değerle ekonomimizin
omurgasıdırlar. Ancak bu durum, KOBİ’lerimizin sorunsuz bir zeminde üretim ve
ticaret yaptıkları anlamına gelmemektedir. Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim
ki, 2002 krizinden sonra, AK PARTİ hükûmetleri
döneminde KOBİ’lerimizin en önemli sorunu olan finansman sorununda, destek ve
kredi çeşitlerinin ve miktarlarının artırılması sayesinde büyük ölçüde
rahatlatma sağlanmıştır. 2003 yılına kadar KOBİ’lerimizin kredi ve desteklerden
aldıkları paylar Avrupa Birliği ülkeleriyle kıyaslanamayacak düzeydeydi, toplam
Türkiye’deki kredi miktarı içerisindeki pay yüzde 3 ve 4 civarındaydı. AK PARTİ
hükûmetleri döneminde bu rakam yüzde 25’lere
çıkmıştır. KOBİ’lerimizin
finansman sorunu dışında nitelikli insan kaynağı, bilgi ve teknolojiyi
kullanma, teknoloji, ARGE ve yenilikçilik eğilimi, pazarlama, tanıtım, kalite
ve standardizasyon gibi
alanlarda da sıkıntıları bulunmaktadır. KOBİ’ler yerel üretici ve
satıcı olarak hareket
edemezler, global rekabete açık ve hazır olmak zorundadırlar. KOBİ’lerimiz bu
gerçeğin farkında, yurt dışı deneyimleri, bilgileri ve global
düşünebilme yetenekleri de gelişmektedir, kendilerini global oyuncu olarak
görebiliyorlar ve bu cesareti kazanmak istiyorlar. Faaliyet alanı
KOBİ’ler olan ve KOBİ’leri uluslararası rekabete hazırlamak üzere 1990 yılında
özel bir yasayla kurulan KOSGEB, 55 uygulama merkezi, 76 sinerji
odağı, 35 işletme geliştirme merkezi ve 20 teknoloji merkezi ile KOBİ’lerimize
hizmet vermektedir. KOSGEB’in yüzde 60’ı KOBİ uzman ve yardımcılarından oluşan
nitelikli bir eleman kadrosuna sahiptir. KOSGEB, 2003
yılına kadar hedef kitlesi olan KOBİ’lere finansman desteği sağlamaktaydı. 2004
yılında uygulanmaya başlanan kredi faizleri destekleri arasında sıfır faizli
can suyu kredisi, ihracat kredisi, esnaf kredisi, bin artı bin yatırım kredisi,
yeni krediler yoğun taleplerle karşılanmaktadır. KOSGEB veri tabanının 2007
rakamlarına göre işletmelerin yüzde 33’ü kredi kullanmaktadır. İşletmelerimizin
kredi kullanımlarını engelleyen yüksek maliyet ve teminat bulma güçlüğü gibi
sebeplerin yanı sıra, işletme itibarlarını düşürmeme, mali acziyet
içinde algılanmama gibi psikolojik faktörler de etkili olmaktadır. Bu konuda
KOBİ’leri rahatlatmak adına Kredi Garanti Fonu’nun ve KOBİ AŞ’nin daha aktif
olarak devreye konulması ve desteklerin devam etmesi gerekmektedir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Devamla) – 2003-2007 yılları arasında özellikle KOBİ’lere yapılan
destekler ciddi anlamda artmıştır. Kendi seçim bölgemden size birkaç örnek
vermek istiyorum: Malatya’da 2003 öncesi KOSGEB desteklerinden yararlanma
miktarımız 251 bin YTL idi. 2003-2008 yılları arasında KOSGEB desteklerinden
602 işletmemiz istifade etmiş ve destek tutarı 4 milyon 307 bin YTL’dir. KOBİ
destek kredisinden 843 işletme yararlanmış, destek tutarı 76 milyon YTL’dir.
Dolayısıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun bir parçası olan Malatya’nın
KOSGEB’in desteği ve Sanayi Bakanlığının desteklerinden fevkalade mutluyuz. Bundan sonraki
desteklerin de devam etmesi dileğiyle, gerek KOSGEB’in gerekse Sanayi
Bakanlığımızın çalışmalarını takdirle karşılıyoruz. Bundan sonraki
desteklerinin de sanayicinin ve üreticinin yanında olması dileğiyle bütçenin
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. AK PARTİ Grubu
adına Konya Milletvekili Sayın Kerim Özkul. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA KERİM ÖZKUL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı, Türk Standartları Enstitüsü ve Türk Akreditasyon Kurumu
bütçesi üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesile ile yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlar, bilindiği gibi Türk Standartları Enstitüsünün temel görevi her
türlü ulusal standardı hazırlamak, laboratuvar ve
belgelendirme hizmetlerini vermektir. Kurulduğu günden beri TSE bu hizmetleri
gerek yurt içi gerekse yurt dışında başarıyla yerine getirmektedir. TSE 2006
senesinde çalışmalarına başladığı 2008-2012 yıllarını kapsayan stratejik
planını tamamlamış ve yayınlamıştır. 2008-2012 yılları arasında, planlanan
faaliyet ve projelerin amaçlarından kısaca bahsetmek istiyorum. Türk Standartları
Enstitüsü faaliyet alanlarının çeşitliliğini, kalitesini ve personel
yetkinliğini artırmayı, profesyonel tanıtım ve pazarlama faaliyetlerini
yaygınlaştırmayı, çağın gereklerine uygun teknolojik altyapıyı kullanarak
akreditasyon kapsamlarını genişleterek ulusal ve uluslararası kuruluşlarla
rekabet gücünü yükseltmeyi öncelikli olarak hedeflemektedir. Bunun yanı sıra
kurum, kaynakların verimli kullanımını sağlayarak planlı, kaliteli, optimum maliyetli hizmet üretimini ve denetimini
gerçekleştirecek sistemler kurarak kurumsal gelişimi sağlamayı, ihtiyaç duyulan
nitelikli personeli yetkinlik esasına göre görevlendirerek zamanında, etkin ve
katma değeri yüksek hizmetler sunmayı amaçlamaktadır. Ayrıca, Enstitü, sanayi
tarafından ihtiyaç duyulan konularda laboratuvarlar
kurarak akreditasyon kapsamının genişletilmesi, 2009 yılı sonuna kadar Enstitü
birimlerinin tümünde süreçlerin analiz edilerek iyileştirmeyi sağlamak üzere
yeniden tasarlanması ve 2010 yılı sonuna kadar temel süreçlerde kıyaslama
çalışmalarının yapılmasını hedeflemektedir. 2009 yılı sonuna kadar, idarenin
yönetimiyle hizmetlerin geliştirilmesi, birimsel ve kurumsal düzeyde
performansın değerlendirilmesiyle ilgili bilgi ve verilerin toplanmasına ve istatistiki analizlerin yapılmasına yönelik olarak yönetim
bilgi sisteminin geliştirilmesi çalışmalarının tamamlanması ve sistemin işler
hâle getirilmesi de vardır. TSE -bildiğiniz üzere- 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na göre özel bütçeli bir kuruluş olup bahsedilen
faaliyet ve projeleri kurum, genel bütçeden herhangi bir pay almadan, kendi
hizmetlerinden elde ettiği gelirlerle yerine getirmektedir. Değerli
milletvekilleri, Türk Akreditasyon Kurumu ise, ürün ve hizmetlerin kalite ve
güvenlik kıstaslarına uygunluğunu tescil etmekle görevli kamu kurumu olarak 4
Kasım 1999’da, 4457 sayılı Kanun’la kurulmuş olup bu yönde hizmetlerine devam
etmektedir. Son yıllarda, ürünlerin ve hizmetlerin ilgili standartlara ve
teknik düzenlemelere uygunluğunu tespit etme çalışmaları, modern ekonomilerin
birbirleriyle ilişkilerinde önem kazanan bir konu hâline gelmiştir. Bu
bağlamda, uluslararası standart kuruluşları, küresel ticarette teknik
engellerin ortaya çıkmaması için, aynı ürünler için farklı standartlar ve
teknik düzenlemelerin hazırlanmasını önleyici tedbirler ve politikalar
geliştirmektedirler. Diğer taraftan, ürünlerin ilgili standartlara
uygunluğunu tespit etmek, tüketici beklentilerini karşılar nitelikte olduğunu
ortaya koymak için yapılan deney, muayene ve belgelendirme çalışmalarının
nitelik itibarıyla ülkeden ülkeye farklılık göstermeden yürütülmesini sağlayan
düzenlemeler gündemde yer almaktadır. Dünya Ticaret
Örgütünün yanı sıra Avrupa Birliği, APEC ve NAFTA ekonomik blokları, kısaca “uygunluk
değerlendirmesi” olarak nitelendirilen, deney, muayene ve belgelendirme
çalışmalarının uluslararası kriterlere göre uyarlanmış
biçimde yapılanmasını temin etmek amacıyla bir dizi tedbirler almıştır.
Bunlardan, Dünya Ticaret Örgütü tarafından gerçekleştirilen Ticarette Teknik
Engeller Anlaşması kayda değer nitelikte olup uygunluk değerlendirmesi hizmeti
veren kuruluşların, uluslararası ilgili kriterlere
göre faaliyet göstermelerini sağlamak için anlaşmaya imza atan ülkelere
akreditasyon sistemlerini kurma şartı getirilmiştir. Buna ilaveten, tarafı
olduğumuz Avrupa Gümrük Birliği Anlaşması’nda standardizasyon, belgelendirme ve
metroloji konularında Avrupa Birliğinin ilgili mevzuatına ve uygulamalarına
uyum sağlanması şartı mevcuttur. Ülkemizde üretilen malların piyasalarda
dolaşımı için yukarıda değinilen anlaşmaların öngördüğü şekilde, güvenilir ve
şeffaf uygunluk değerlendirmesi işlemlerinden geçirilerek ilgili rapor ve
belgelerin tanzim edilmesini sağlamak Türk Akreditasyon Kurumumuzun temel amaçlarındandır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KERİM ÖZKUL
(Devamla) - Sayın Başkanım… BAŞKAN – Süreniz
devam ediyor, siz konuşun lütfen. KERİM ÖZKUL
(Devamla) – Ayrıca, Türk Akreditasyon Kurumu 2009 yılı içerisinde de ülkemizde
bulunan ve teknik düzenlemelere konu olan ürün güvenliği, kalite, muayene ve
belgelendirme çalışmaları yapan laboratuvar ve
belgelendirme kuruluşlarının yeterliliklerini tescil etmek ve uluslararası
geçerliliklerini sağlamayı hedeflemiştir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2009 yılı bütçemizin kurumlarımıza, Bakanlığımıza,
ülkemize ve yüce milletimize hayırlı olmasını diler, sizleri saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özkul. AK PARTİ Grubu
adına son konuşmacı Balıkesir Milletvekili Ayşe Akbaş. Buyurun Sayın
Akbaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA AYŞE AKBAŞ (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı ve ilgili kuruluşların bütçesi üzerine görüşlerimi açıklamak
üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Konuşmamda
küreselleşen dünya ekonomisi üzerinde büyük önem arz eden, sanayi ve
teknolojinin gelişmesi için anahtar role sahip olan sınai
mülkiyet hakları üzerinde durmak istiyorum. Türk Patent Enstitüsü 1994 yılında
kurulmuş olmasına rağmen, ülkemiz 1871 tarihli Alamet-i Farika Nizamnamesi’yle
bugünkü Marka Kanununu ve 1879 tarihli İhtira Beratı Kanunu’yla da Patent
Kanunu’nu yürürlüğe koymuştur. Bu yönüyle dünyada sınai
mülkiyet haklarının korunması için ilk yasal düzenlemeleri yapan ülkeler
arasında yer almaktadır. Türk Patent
Enstitüsü, kuruluşundan itibaren patent, marka, endüstriyel tasarımlar ve
coğrafi işaretlerin korunması için çalışmalar yapmış, bununla ilgili hazırlanan
kanun hükmündeki kararnameler yürürlüğe girmiştir. Türk Patent Enstitüsü,
yürürlüğe giren yasaların tanıtımı için ülke genelinde periyodik eğitimler ve
konferanslar düzenlemiş, bunun yanı sıra başta KOSGEB, TÜBİTAK gibi
kuruluşlarla iş birliği yaparak KOBİ’lere ve buluş sahiplerine çeşitli
destekler sağlamıştır. Bu faaliyetler sonucunda, marka ve patent başvuruları
başta olmak üzere hizmetlerde büyük artışların sağlandığı Enstitü
istatistiklerinde görülmektedir. Türk Patent
Enstitüsünün kuruluşuyla beraber sürekli artan iş hacmine karşılık personel
azlığı nedeniyle zaman zaman dosya birikimi yaşanmış,
başvuruların sonuçlandırılmasında gecikmeler olsa da son yıllarda uygulanan
birçok tedbir ve düzenlemelerle bu ve benzeri sorunlar en aza indirilmiştir.
Uygulanan bu tedbirler çözüme büyük katkı sağlamış, hizmet kalitesinin
artırılması ile sanayici ve girişimcilerimizin şikâyetine konu olan pek çok
sıkıntı ortadan kaldırılmıştır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizde sınai mülkiyet
bilincinin yeterince yerleşmemiş olmasından dolayı Enstitünün tanıtım ve
bilinçlendirme çalışması en fazla ağırlık verdiği faaliyet alanı hâline
gelmiştir. Bu itibarla, bilgiye erişimi kolaylaştırmak, sınai
mülkiyet bilincini artırmak için çalışmalar yapılmıştır. Ülke çapında birçok
üniversitede ve meslek kuruluşları bünyesinde otuz sekiz adet bilgi ve
dokümantasyon birimi oluşturulmuştur. Enstitü, bu çalışmayla benzer
bilgilendirme merkezleri sıralamasında Avrupa’daki uygulamaların en üst
seviyelerinde yer almaktadır. Bilindiği üzere
son yıllarda kamu kurum ve kuruluşlarında elektronik başvurular hızla
yaygınlaşarak artmaktadır. Bu çerçevede, Türk Patent Enstitüsünün başvuru
sahiplerine, hızlı, kaliteli ve etkin hizmet sunma çabası içerisinde olduğunu
memnuniyetle ve takdirle izlemekteyiz. Geçtiğimiz yıl e-devlet uygulamaları
kapsamında patent, marka, tasarım, araştırma ve dosya takibi hizmetleri
İnternet üzerinden verilmeye başlanmıştır. Başvuru sahiplerince büyük ilgi
gören bu uygulamayla ayda bir buçuk milyon adet başvuru online
olarak doğrudan alınabilmektedir. Ayrıca, elektronik ortamda son iki yıldır,
marka, patent ve tasarım başvuruları da yapılabilmektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tüm bu çalışma ve gelişmelerin sonucunda toplumda sınai mülkiyet bilinci artmıştır. Türk
Patent Enstitüsünün kuruluşundan bugüne kadar işlem istatistikleri
incelendiğinde, gelinen noktaya ışık tutması için 2002 başı ve 2008 Ekim ayı
sonu itibarıyla bir karşılaştırma yapmak gerekirse, patent ve faydalı model
başvurusu sayısı 2.806’dan 12.590’a, aynı dönemde marka başvuru sayısı
36.429’dan 54.957’ye, endüstriyel tasarım başvuru sayısı 3.883’ten 5.482’ye
ulaşmıştır. Meclisimiz tarafından kabul edilen 5805 sayılı Kanunla 555
sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
yapılan değişiklikle coğrafi işaret sayısı başvurularının da hızla artacağına
inanıyorum. Bu rakam ve
gelişmeler gösteriyor ki ülkemiz, AK PARTİ iktidarı döneminde bu alanda da
Avrupa’nın birçok ülkesini geride bırakmıştır. Sınai
mülkiyet hakları, ülkeler arasındaki ekonomik ilişkileri etkileyen bir konudur.
Avrupa Birliği sürecinde de fikrî ve sınai mülkiyet
haklarının varlığı ve etkin korunması Birliğin önem verdiği konuların başında
gelmektedir. Sınai mülkiyet
alanında 13 uluslararası anlaşmaya taraf olan ülkemiz, son dönemde uluslararası
platformda inisiyatif kullanan ve yönlendiren bir
konuma gelmiştir. Enstitümüzün üyesi olduğu uluslararası kuruluşlarla yoğun iş
birliği içerisinde olması ülkemiz adına memnuniyet verici olup bu kuruluşlar
tarafından model kuruluş olarak gösterilmektedir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun. AYŞE AKBAŞ
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimizin
2009 yılı programında yer alan Türk Patent Kurumu kurulmasına yönelik
hazırlanan kanun tasarısının bir an evvel yürürlüğe konulması ve Enstitümüzün
Kuruluş Kanunu’nda öngörülmüş olmasına rağmen bugüne kadar çıkarılamayan marka
patent vekilliği sistemi yasal düzenlemesinin öncelikle hayata geçirilmesi en
büyük temennimizdir. Bu vesileyle,
başta Sayın Başbakanımız ve Sayın Bakanımız Zafer Çağlayan’a ve Hükûmetimize olmak üzere, yüz otuz yedinci hizmet yılında
gerçekleştirdiği faaliyetler ve atılımlarını yakından takip ettiğimiz
Enstitümüzün emeği geçen tüm yöneticilerini ve çalışanlarını kutluyor, 2009
bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Bütçenin lehinde
Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl. Sayın Erdöl, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) CEVDET ERDÖL
(Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Görüşmeleri
yapılan on birinci tur bütçeleri üzerinde şahsi görüşlerimi lehte olmak üzere
arz etmek istiyorum. Öncelikle
sağlıkla ilgili birkaç kelime arz etmek isterim. Sayın Başbakanımızın dediği
gibi biz Türkiye’yi, eğitim, sağlık, adalet ve emniyet, dört temel ayak
üzerinde kalkındıracağız. Burada da Sağlık Bakanlığımızın yapmış olduğu çok ama
çok önemli şeyler var. 22’nci ve 23’üncü Dönem Parlamentosunda bu katkıları
veren milletvekillerinin hepsine teşekkür ediyorum. Özellikle on sekiz yaşından
küçük tüm çocukların sigorta kapsamına alınması, tüm vatandaşlarımızın çok
kaliteli hastanelerde hizmet alabilmesinin önünün açılması, hastanelerin
birleştirilmesi, halkımızın sağlık hizmetini almakta çok rahatlamasını
sağlamıştır. Özellikle BAĞ-KUR’luların ve sigorta mensuplarının üniversite
hastanelerine gidemediğini düşünürsek burada ne kadar zorlukların çekildiğini
anlamış oluruz. Özellikle BAĞ-KUR’lu ve sigortalı hastaların yurt dışına çıkışlarında,
yurt dışından tedavi hizmeti almalarında çok büyük zorluklar vardı. Bu, sadece
Emekli Sandığı mensuplarına, memurlara mahsus bir şeydi. Bunu bütün
vatandaşlara Hükûmetimiz açtı, bakanlarımıza çok
teşekkür ediyoruz. Gördüğümüz tablo
şudur ki: Türkiye’den yurt dışına tedavi için insanlar değil ama yurt dışından
Türkiye’ye tedavi için insanlar gelmektedir. Bu da sağlık sistemimizdeki
yapılan revizyonun ne kadar verimli olduğunu
göstermektedir. Hastanelerde
rehin kalan insanların, bebeklerin, cenazelerin artık görülmediği bir
ortamdayız hamdolsun. Bunun yerine, hastanede doğumunu yapan annelere şartlı
nakit transferi çerçevesinde az da olsa maddi katkı yapılabilmektedir. Yapılan en önemli
şeylerden birisi koruyucu hekimlikte yapılmıştır. Bunu Sayın Bakanımız belki
biraz sonra söyleyecektir ama ben affına sığınarak söylemek istiyorum: 30 binli
rakamlarda alınan ama iktidara geldiğimizde 7 bin-10 bin civarında olan yıllık
kızamık sayısı, yapılan uygun aşılama metotlarıyla ve uygun aşılama
çalışmalarıyla, hamdolsun, bugün sıfıra indirilebilmiştir. Bu, gerçekten,
takdire ve alkışa değer bir değerdir. Sayın Bakanımı ve emeği geçen tüm sağlık
personelini candan kutluyorum. Bunun gibi,
Sağlık Bakanlığımızın önderliğinde yaptığımız ve bu yüce Mecliste kabul edilen
-2008’in ilk kanunu olan- tütünden, dumandan kurtuluşumuzu sağlayan sigarayla
ilgili kanunla da ülkemizin sağlığı için gerçekten bir aşı yapılmıştır, sağlık
aşısı yapılmıştır. Buna, lütfen, tüm milletvekillerimiz, tüm toplum olarak
sahip çıkalım. Tıpkı kızamıkta olduğu gibi -nasıl ki sıfıra indi kızamık
hastası- birkaç yıl sonra göreceğiz ki felçli olan hastalarda, kalp krizinden
ölenlerde, kanserli hastalarımızda önemli miktarda azalmalar olacaktır,
hastaneye müracaat eden astımlı bebeklerin sayısında ciddi azalmalar olacaktır.
Bizim bunu da büyük bir sağlık projesi olarak desteklememiz lazım. En önemli
katkılardan birisi de şu: Biz, yurt dışından gelip bir hastayı ambulans uçak
aldığında gıptayla bakardık ve “Şu memlekete bak, ne kadar modern memleket,
hastasını geldi uçakla aldı, helikopterle aldı!” derdik. Biz şimdi o seviyeye
geldik. Başka ülkeler bize imreniyorlar. Ben Sayın Bakanı ve ekibini
kutluyorum; gerçekten çok önemli, ülkemiz açısından prestij
kazandıran projelere imza attılar. Bir iki kelam da
Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızdan bahsetmek istiyorum. Bir hekim olarak Sanayi
Bakanlığından niye bahsedecekseniz derseniz, şöyle: İki hekim olarak Erzurum
Milletvekilimiz Sayın Muzaffer Gülyurt ile benim,
yani ikimizin imzasıyla, sanayiciyle üniversiteyi birleştiren SANTEZ
projelerine imkân veren kanun çıktı. Bundan da büyük bir mutluluk duyuyoruz
çünkü bu kanundan sonra 38 üniversiteden 400’ün üzerinde proje Sanayi
Bakanlığına geldi ve bunlardan 120’nin üzerindeki projeyi Sanayi Bakanlığımız
desteklemektedir, yüzde 75 karşılıksız desteklemektedir. Bu bize çok büyük bir
gurur vermektedir. Ayrıca, ARGE ve inovasyon bakımından, özellikle Türkiye’de ilaç ARGE’sinin mutlaka kurulmasını arzu etmekteyiz. Bununla
ilgili olarak her iki bakanımızı… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) CEVDET ERDÖL
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan. …Sayın Sağlık
Bakanımız ve Sanayi Bakanımızı birlikte ilgilendiren bir proje olduğu için arz
etmek istiyorum. Özellikle küçücük bir ülke olan İrlanda’dan örnek vermek
istiyorum ki İrlanda 40 milyar doların üzerinde ilaç ihracatı yapabilmektedir.
Bizim bunu yapmamamız için hiçbir sebep yok. Onun için, öncelikle ilaç
sanayisini ve ilaç ARGE merkezlerini Türkiye’ye kazandırmamız lazım. Bu konuda
da her iki Sayın Bakanımızın gayretlerini ben biliyorum, kendilerine
şükranlarımı arz ediyorum. İnşallah önümüzdeki süreç içerisinde Türkiye
özellikle ilaç sanayisinde çok önemli adımlar atacaktır diye beklenti
içerisindeyiz. Değerli
milletvekilleri, 2009 bütçesine çok kişinin emeği geçmiştir, başta sayın
bakanlarımız ve bürokratları olmak üzere tüm emeği geçenleri kutluyorum. 2009 bütçesinin
-Sanayi Bakanlığımız ve Sağlık Bakanlığımızın bütçeleri olmak üzere diğer tüm
bütçelerimizin de- ülkemize, milletimize, memleketimize hayırlı, uğurlu
olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Hükûmet adına ilk
konuşmacı Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ. Sayın Bakanım,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Saygıdeğer Başkanım, yüce Meclisimizin değerli
milletvekilleri; sizleri ve şahsınızda aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sağlık Bakanlığımızın 2009 mali yılı bütçesi üzerindeki görüşlerimi arz etmek
üzere huzurlarınızdayım. Değerli
milletvekilleri, hepinizin malumu olduğu üzere, AK PARTİ hükûmetleri
olarak sağlıkta geniş kapsamlı bir dönüşüm programı yürütüyoruz. Bu programı
tanzim ederken devletimizin vatandaşlarına hakkaniyeti gözeten bir sağlık
hizmeti sunma gücünün varlığına inanarak yola çıktık ve attığımız her adımda hükûmetlerimizin, partimizin “Önce insan” diyen temel
prensibini gözettik. 2008 yılı da attığımız kararlı adımlarla vatandaşlarımızın
takdirini toplayan güzel bir çalışma yılı olmuştur. Bugün “Sağlıkta
Dönüşüm Programı”nın sağlıklı hayata katkılarını ve önemli sonuçlarını
ülkemizde hep birlikte yaşıyoruz. Kuşkusuz hâlâ önemli eksiklerimiz var. Ancak,
ambulansla hasta taşınması için kendisinden veya yakınından ücret istenen, acil
servislerinden hastalarının geri çevrildiği, hastanede yatış ücreti ödeyemediği
için hastalara, hastaların yakınlarına rehin almanın reva görüldüğü, hatta
çocuk cenazelerinin rehin alındığı günleri Türkiye, hamdolsun, tarihin
sayfaları arasında bıraktı. Hastalarımız bütün sağlık kuruluşlarından memur,
işçi, esnaf, emekli, bu şekilde hiçbir ayrım yapılmaksızın hizmet alabiliyorlar
ve ilaçlarını da bütün eczanelerden temin edebiliyorlar. Özel sağlık
kuruluşlarının sundukları hizmetler için… Biliyorsunuz, Hükûmetimiz
özel sağlık kuruluşlarından da hizmet alınmasının önünü açmıştır. Geçmişte
vatandaşımızın kapısından bile geçemediği özel sağlık kuruluşlarından hizmet
alırken vatandaşımızı koruyucu şekilde bu hastanelerin, bu kuruluşların
alacakları ücretlere de bir sınır koymuş bulunuyoruz. Son birkaç aydır Türkiye
bunun tartışmasını yaşıyor. Özel hastaneler bu sınırla ilgili birtakım
taleplerde bulunuyorlar. Mutlaka bu sınır veya benzeri uygulamalar makul
çerçevede devam ettirilecektir ama sonuçta, vatandaşımızı koruyucu üslup burada
da yerini bulmuş durumdadır. Acil veya yoğun
bakım gerektiren durumlar için ise –özeller dâhil- hiçbir sağlık kuruluşu bugün
ücret talep edemiyor. Bu hastaların nakil işlemlerini 112 acil servisimizin,
komuta kontrolümüzün koordinasyonunda gerçekleştiriyoruz ve hastane hastane dolaştırmaların da önüne geçiyoruz. Çok nadiren
sistemi yerli yerinde kullanmayan yöneticiler veya sağlık kuruluşları çıkmıyor
değil, gerekli hassasiyetin zaman zaman
gösterilmediğine de şahit oluyoruz. Bunun için de zamanında soruşturmalar
yaparak sorumlular hakkında gerekli işlemleri gerçekleştiriyoruz. Değerli
milletvekilleri, artık 112 hizmetini yani acil çağrı hizmetini sadece kentlerde
değil köylerdeki vatandaşımız da kullanabiliyor ve acil hasta taşıma
kapasitemizi, taşıdığımız acil hasta sayısını 4 katına çıkardık. Aslında, böyle,
kısa bir bütçe sunumu konuşmasında, benden önceki değerli konuşmacı
arkadaşlarım veya ben, böyle, “4 katına, 3 katına, 6 katına” dediğimiz zaman,
bunlar başlangıçta sanki kolay başarılacak, başarılabilir hedeflermiş gibi
gelebilir ama bakınız değerli arkadaşlarım, 618 ambulanstan 2.250 ambulansa
çıkmışız. Tabii, bu ambulanslar sadece ambulans satın almakla hizmet etmiş
olmuyor. Bunlara yetiştirilmiş eleman lazım, organizasyon lazım. Bugün yetmiş
beş adet kar üstü araçla ülkemizin kışın ulaşılamayan köylerine ulaşıyoruz.
Biraz önce değerli bir milletvekili arkadaşımız, başlattığımız hava ambulansı
hizmetlerinden bahsederken “Yani bunlar buz dağının görünen üst kısmı, bir de
alt kısmı varmış.” dedi. İyi ama değerli
arkadaşlar, yani bugün Erzurum’un, benim şehrimin bir ilçesinden, Hınıs
ilçesinden seksen yedi yaşında bir ihtiyar dedem bir hava ambulansıyla, bir
helikopterle, enfarktüs geçirdiği sırada donanımlı bir hastaneye
kavuşturulabiliyor ve hayatı kurtarılabiliyorsa… Aslında, bizim geçmişte çok
böyle, ne bileyim, büyük bir şeyle baktığımız, büyük bir iltifatla, özenle,
imrenmeyle baktığımız ülkeleri hatırlıyoruz. Hani “Efendim, birisinin
Türkiye’de önemli bir hastalığı olmuş da Fransa’dan hava ambulansı göndermişler
de Fransa’ya götürmüşler.” derdik. Bugün, şükürler olsun ki çağdaş bir ülkenin
yapması gereken bir işi Türkiye Cumhuriyeti olarak gerçekleştirebiliyoruz ve
bununla da iftihar ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bugün dört
ilimizde başlatmış olduğumuz uygulama, 2009 yılının sonuna kadar bütün
illerimizi kapsamış olacak, on yedi helikopter ve üç uçakla bu hizmeti yürütür
hâle geleceğiz. HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Abartılacak bir şey yok Sayın Bakan. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, şimdi bu laf atma güzel iş.
Gerçekten, buradaki, kürsüdeki konuşmacıya iyi paslar da atılmış oluyor.
Değerli bir milletvekili diyor ki: “Abartılacak bir şey yok.” Tamamen
katılıyorum, abartılacak herhangi bir şey yok. Yani, Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri, 58, 59, 60’ıncı cumhuriyet hükûmetleri
sağlıkta üstüne düşeni yapmaya çalışıyor, üstüne düşeni yapıyor, vatandaşın
verdiği görevi yerine getiriyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Daha önce yapılanların üstüne… SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) - Ama değerli arkadaşlarım, yani biz bu ülkede on
yıllarca kızaklarla yahut at sırtında köyünden şehre inmeye çalışan hastaların
hatıralarıyla büyümedik mi? Yaşlarımız birbirine benzer. Dolayısıyla, önemli
olan zaten yapılması gereken işi başarmaktır. Hiçbirimiz sihirbaz değiliz,
hiçbirimiz olağanüstü işler yapmak için yaratılmadık. Ama milletimiz bize bir
emanet veriyor, milletimiz bize diyor ki: “Muasır medeniyet ne gerektiriyorsa
ben bu emaneti sana tevdi ediyorum, sen şimdi git muasır medeniyet seviyesine
bu ülkeyi ulaştırmak için, her alanda olduğu gibi sağlıkta da ulaştırmak için
çalış.” Bizim yaptığımız bundan ibarettir. Tekrar söylüyorum: Aslında bu
yaptıklarımızı bir lütuf olarak falan hiç görmedik, hiç görmüyoruz, hiç
görmeyeceğiz. Vazifemizi ne kadar yapmışsak kendimizi o kadar bahtiyar
addedeceğiz. MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) – Bitlis, Muş, Diyarbakır milletvekilleri nerede? SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de 2.500 kişinin üzerinde
bugün gönüllü bir ulusal tıbbi kurtarma ekibi var. MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) – Hastaların yarısı yolda ölüyor… SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Şimdi, bu Diyarbakır için oradan söz atan DTP’li arkadaşım... MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) – Söz değil, gerçeği dile getiriyorum. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Bakın, bizim Diyarbakır’a yaptığımıza, bizim
Diyarbakır’a yaptığımız hizmete, bizim Şırnak’a yaptığımız hizmete, bizim
Hakkâri’ye yaptığımız hizmete senin hayalin bile yetişmez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, DTP sıralarından gürültüler) Çünkü hayal edebilmek için
de bir vizyona sahip olmak gerekir, çünkü hayal
edebilmek için de kardeşlik duygusunun ne olduğunu tam anlamıyla kavramak
gerekir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın
Bakanım, Genel Kurula hitap ediniz. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, koruyucu sağlık hizmetlerine 2009
yılında 4 milyar YTL ayırıyoruz. Koruyucu sağlık hizmetlerine ayırdığımız pay,
Sağlıkta Dönüşüm Programı öncesine kıyasla yüzde 58 artmış durumdadır. Biraz
önce bir husustan bahsediyordum. Bu laf atma meselesiyle başka bir konuya
girmiş oldum. 2.500’ün üzerinde bugün gönüllü bir ordu var Türkiye’de,
afetlerde hizmet etmek üzere. Bunların içinde ortopedi uzmanları var, diğer
cerrahlar var, hemşireler var, sağlık teknisyenleri var ve gerçekten çok
mükemmel yetişmiş olan bu değerli arkadaşlarımız yurt dışında da göğsümüzü
kabartan, iftihar ettiğimiz başarılara geçmişte imza attılar; Endonezya’da,
İran’da, Pakistan’da. Tabii, Türkiye’de hiçbir afet olmamasını arzu ediyoruz.
Allah muhafaza etsin. Ama, sonuç itibarıyla buna da
hazırlıklı olmak gerekiyor. Evet, 1.572 olan
çalışır durumdaki sağlık evini 4.798’e ulaştırdık. Bu çok önemliydi. Özellikle
kırsalda gezici hizmetler yapmak, kırsala ulaşmak, oradaki annelerin,
bebeklerin, yatalak durumda olan hastaların sağlığı için son derece önemlidir.
Bugün vatandaşlarımız, yurdun her tarafında sağlık ocaklarımızdan, aile
hekimlerimizden, dispanserlerimizden, herhangi bir sosyal güvenlik belgesi
istenmeksizin tamamen ücretsiz olarak hizmet alabiliyorlar. Hani, bu kürsüden
yine benden önce konuşan bazı değerli milletvekilleri, neoliberal
politikalardan bahsettiler. İşte, bazıları sağlığın piyasalaştırılmasından
bahsediyorlar. Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ hükûmetleri, sağlığı bütün
vatandaşların ayağına götüren, gerek koruyucu sağlık hizmetleri açısından gerek
tedavi edici hizmetler açısından, bu ülkenin bütün insanlarını onurlu insanlar
olarak başının üstüne koyan bir hükûmet olmuştur,
bundan sonra da böyle olacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bulaşıcı
hastalıklara karşı verdiğimiz mücadele de “Tabii, olur böyle şeyler, bunları
yapmanız gerekirdi.” diye yorumlanıyor. Değerli milletvekilleri, bugün biz,
Avrupalı ülkelerden Türkiye’ye kızamık gelmesin diye gayret ediyoruz, evet.
Benden önce, Değerli Erdöl 7 binlerde olan kızamık
vakasının sıfıra yaklaştığından bahsetti. Aslında kızamık her iki üç yılda bir
salgın yapar. Türkiye’de de on yıllar boyunca böyle olmuştur. 20 bine, 30 bine
çıkan vakalar olur bazı yıllarda ama 2006 yılında vaka sayımız 30 küsurdur,
2007’de 3 tanedir, 2008’de hiç kızamıklı vakamız yok. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Şimdi, biz kızamığı, sıtmayı, tifoyu ülkemizden elimine etmenin
gayreti içindeyiz. Evet, belki kanserlerle, kalp hastalıklarıyla, bundan sonra,
bundan sonraki on yıllarda daha çok ciddi mücadeleler vereceğiz, tıpkı sigara
konusunda sizlerle beraber yaptığımız güzel işler gibi ama Türkiye artık, az
gelişmiş ülkelerin sağlık problemleriyle boğuşmuyor. Bu çok önemli bir
merhaledir, çok önemli bir noktadır. Peki, bütün
bunları yaparken… Mesela aşılama için, dönüşüm programı öncesi yılda harcanan
14 milyon YTL, 2009 yılında, değerli milletvekilleri, genel bütçeden ve döner
sermaye kaynaklarımızdan aktaracağımız paralarla 300 milyon YTL olacak. Neden
14’ten 300’e çıktık? Çünkü artık çocuklarımıza kızamıkçık, kabakulak, menenjit
aşılarını da ücretsiz yapıyoruz, çünkü artık çocuklarımıza zatürree aşılarını
da ücretsiz yapıyoruz. Bütün bu yaptığımız aşılar, bugün dünyada en gelişmiş
yirmi ülkenin çocuklarına yaptığı aşılar kapsamındadır ve şunu da ifade etmek
isterim: Aslında, çok akıllıca bir biçimde parayı kullanmamış olsaydık, bu
aşıları bugün kullanmaya bütçemizin gücü yetmezdi. Bugün, en son olarak ekim
ayında kullanmaya başladığımız zatürree aşısından bahsedeyim, Pnömokok aşısından. Bu aşıyı Türkiye’ye biz 16 dolara mal
ettik. Dünyada bir tek firmada var yani rekabet şansı da çok düşük olan bir üründür
ve bizim 16 dolara mal ettiğimiz bu aşı bizden sonra dünyada en ucuza 35 dolara
mal edilebilmiştir Meksika’da ve bu sayededir ki çocuklarımıza bu aşıları yılda
300 milyon lira harcayarak, yılda, ücretsiz bir şekilde yapabiliyoruz.
Böylesine iyi bir satın alma politikasıyla aşıları elde edemiyor olsaydık 300
milyon da yetmezdi, o zaman 900 milyon lira gerekecekti. Değerli
milletvekilleri, özel önem verdiğimiz anne ve çocuk sağlığında büyük
ilerlemeler kaydettik. Ücretsiz dağıttığımız koruyucu ilaçlarla çocuklarda
demir eksikliğini, D vitamini eksikliğini büyük ölçüde ortadan kaldırdık.
Bunlar bir ülkenin geleceği anlamına gelir. Siz çocuklarınızı eğer iyi
besleyemezseniz, birtakım bu bahsettiğim mikro elemanlar açısından yeterince
besleyemezseniz gelecek nesilleriniz de riske girer hem zihinsel açıdan hem
bedensel açıdan. Türkiye bunları yıllarca yaşamıştır. Bugün Türkiye’de
anne ölüm oranlarını yüz binde 19’lara çekmiş durumdayız. Türkiye’yle aynı
gelir grubunda olan ülkelerde -mesela bunların içinde Meksika var, Arjantin
var, başka ülkeler var- anne ölüm oranları yüz binde 91’dir. Aradaki farka
dikkatinizi çekiyorum. Türkiye’de de 1998 yılında yüz binde 70’ti. Ama bunu
yaparken bir dedektif hassasiyetiyle ve büyük bir şefkatle her bir annenin
nasıl önlenebilir bir biçimde bir problemle karşı karşıya gelip gelmediğinin
peşine düştük yani artık Türkiye’de bebek ölümleri, anne ölümleri yıl sonunda
il sağlık müdürlüklerince Sağlık Bakanlığına bildirilen istatistikler değil
-geçmişte böyleydi- şimdi her bir vakanın peşindeyiz ve ciddi bir motivasyon sağladık. Sağlık çalışanları, ebesinden doktoruna
kadar, sağlık yöneticisine kadar buna inandılar. Ben sizlerin huzurunuzda şunu
açıkça ifade etmek isterim ki: Değerli sağlık çalışanları, beyaz önlüklülerin,
bu programın ruhuna bu kadar inanan, bu kadar meseleye inanan davranışları,
davranış biçimleri
olmasaydı, daha doğrusu davranış biçimleri bu şekilde
değişmeseydi, biz bu başarıları yakalayamazdık. Onun için, huzurunuzda bütün
beyaz önlüklülere de şükranlarımı arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Hepinizin bildiği
gibi tedavi kuruluşlarındaki hizmetlerde ayrımcılığı kaldırdık. Kamu
hastanelerini tek çatı altında toplayarak, özel kuruluşlardan yararlanma imkânı
getirerek herkese hastanelerin kapısını açtık. İlaç teminini kolaylaştırırken,
Türkiye’de kullanılan ilaç miktarını 2 katına çıkarırken, ilaçta harcamalar
sadece yüzde 16 arttı. Tabii ki bunlar da uyguladığımız yeni ilaç referans
fiyat politikalarıyla oldu. Kamu
hastanelerini cihaz fakiri olmaktan çıkardık. Değerli milletvekilleri, bunu
sadece satın almalarla değil, hizmet alımları yoluyla, geliştirdiğimiz yeni
yöntemlerle gerçekleştirdik. Bakınız, mesela,
MR sayısını 18’den 200’e çıkarmışız. Bundan altı sene, yedi sene önce
Türkiye’de kamuda MR çektiremezdiniz, özel sektörde de 400-500 lira vermeden MR
çektiremezdiniz. Oysa, bugün, kamuda beklemeden MR
çektirebiliyorsunuz. Dışarıda MR çektireceğiniz zaman da yine 80 liraya, 90
liraya çektiriyorsunuz. Yani o 450 liralar, enflasyonu da üstüne koyun, bugün
700 lira, 800 lira olurdu ama bu satın alma politikaları Türkiye’de aslında
sağlık hizmetlerinde harcamaları da artırmadı. Yani parayı da bütün dönüşüm
programı boyunca çok akıllıca bir biçimde kullandık. Değerli
milletvekilleri, burada doğudan, güneydoğudan bahsediliyor. Tabii, Allah’a
şükürler olsun, hayatının en güzel yıllarını doğuda hizmet etmiş biri olarak
geçiren bir bakan olduğum için neyin ne olduğunu çok iyi biliyorum. Bakınız, mesela,
burada birkaç tane örnek aldım ben. Türkiye’de uzman sayımız, değerli
milletvekilleri, bizim dönemimizde sadece yüzde 20 artmıştır, yüzde 20. 20
binden 24 bine çıktı kamuda çalışan uzmanların sayısı ama Şırnak’ta çalışan
uzmanlar 21’den 85’e çıktı. Yüzde 305… SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – İhtiyaç ne kadar? SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) - Hakkâri’de çalışan uzmanlar 10’dan 50’ye çıktı, yüzde
460. MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) – Kişi başına düşen doktor sayısını söyle. Bir doktora kaç
kişi düşüyor? Onu verin Sayın Bakan. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Ağrı’da çalışan uzmanlar 10’dan 110’a çıktı, yüzde 450.
Kişi başına düşen
doktor açısından Türkiye’nin en iyi beş iliyle en kötü beş ili arasındaki fark
1’e 8’di, 1’e 8. Şu anda en iyi beş iliyle en kötü beş ili arasındaki fark 1’e
2,5 oldu. Hiç merak etmeyin… (AK PARTİ sıralarından alkışlar) (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Müsaade ederseniz bitiriyorum Değerli Başkanım. Bundan sonra da
vatandaşımızın AK PARTİ’mize ve hükûmetlerimize
verdiği destekle o aradaki farklar 1’e 2,5’tan da 1’e 2’ye inecek, 1’e 2’den de
1’e 1,5’a inecek ve ülkemizin her yerinde dengeli ve hakkaniyetli bir hizmet
sunmaya devam edeceğiz. Değerli
milletvekilleri, sağlıkta dönüşüm programıyla sağlık hizmetlerinden vatandaş memnuniyeti
yüzde 39’dan yüzde 67’ye ulaşmıştır. Vatandaşımız sağlık hizmeti alırken
finansal riskten artık korunmaktadır büyük ölçüde ve sağlık göstergelerimiz de
iyileşmeye devam etmektedir. Şunu ifade edeyim
değerli milletvekilleri: Biraz önce de söyledim, bütün bu hizmetleri
geliştirirken parayı gerçekten iyi kullandık. Mesela 99-2002 yıllarında, dört
yılda –karşılaştırma olabilmesi için dört yıllık süreleri veriyorum- kamu
sağlık harcamalarındaki reel artış yüzde 56’dır, nominal
değil reel artış. 2003-2006’da, dört yılda, yüzde 23 reel artışla bütün bunları
gerçekleştirmiş durumdayız. Yaşadığımız bu verimli süreç sonunda geriye dönüp
baktığımızda aldığımız mesafe net olarak görülmektedir. Tabii ki, biz gelinen
noktayı yeterli görmüyoruz. 2009 yılında da programın bileşenlerini
geliştirmeye devam edeceğiz, eksiklerimizi tamamlamaya devam edeceğiz. Değerli
milletvekilleri, yapacak daha çok işimiz, verecek çok hizmetimiz, akıtacak çok
terimiz var. Bütçenin
hazırlanmasında, Genel Kurula getirilmesinde ve Genel Kurulumuzda emeği geçen
herkese teşekkür ediyorum. Hepinize sağlık ve afiyetler diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım. Hükûmet adına ikinci
konuşmacı Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan. Sayın Bakanım,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı ve Bakanlığıma bağlı, ilgili, ilişkili kuruluşlarla ilgili özellikle
yapıcı eleştiriler, öneriler getiren konuşmacı arkadaşlarıma teşekkür ederek
konuşmama başlamak istiyorum. Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; evet, Türkiye, son altı yıldır, özellikle çok önemli bir
yapısal değişim ve dönüşüm süreci içine girmiştir, gerek ekonomik alanda gerek
sanayi alanında gerek esnaf ve sanatkâr alanında. Bugün,
Türkiye, dünyanın 17’nci büyük ekonomisi, Avrupa’nın 6’ncı büyük ekonomisi. Avrupa’da
otobüs üretiminde 1’inci, demir çelik ve çimento üretiminde 3’üncü olan bir
ülke olmakla beraber, diğer taraftan Türkiye yüzde 90’ı sanayi mamullerinden
oluşan, bunun da yaklaşık yüzde 35’i, yüzde 40’ı ileri teknoloji ürünlerinden
oluşan 130 milyar dolarlık bir ihracatı gerçekleştirmiş bir ülkedir. Daha düne
kadar makineyi, her türlü teçhizatı almış olduğumuz Avrupa’ya, bugün -şükürler
olsun- yapmış olduğumuz ihracatımızın yüzde 50’sini yapıyoruz. Bugün, sadece,
tek başına otomotiv sektörü yapmış olduğu toplam satışlarının yüzde 81’ini
ihracat olarak gerçekleştiriyor. Bugün, Türkiye, Türk sanayicisiyle, özel
sektörüyle, esnafıyla, sanatkârıyla, AK PARTİ hükûmetlerinin
kendisine açmış olduğu bu yolda 659 milyar dolarlık bir gayrisafi millî hasılayı gerçekleştirmiş ve artık, sanayi mamullerinin,
makine teçhizat ürünlerinin Avrupa’ya ihracatını yapan bir yapı hâline
gelmiştir. Bugün Türkiye,
kendisine üç saatlik uçuş mesafesindeki ülkelere ihracatının yüzde 85’ini yapan
bir ülkedir. Bugün Türkiye, birçok sanayi ve yatırım alanında -iddia ederek
söylüyorum- dünyanın en önemli cazibe merkezlerinden biri olma yolunda süratle
ilerleyen bir ülkedir. Bunu söylerken değerli arkadaşlar, şunun altını çizmem
lazım ki, ben bunları gazete köşe yazarlarından, televizyon programlarından,
oradan veya buradan duymadım. Yirmi yedi sene bu ülkede bilfiil sanayicilik
yapmış, üretimin, yatırımın, istihdamın, ihracatın ne olduğunu bilen, çek
ödemenin ne olduğunu bilen biri olarak bunları söylüyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Evet, böylesine
önemli bir ihracat yelpazesine sahip olan bir Türkiye, doğaldır ki dışarıdan
ithal etmek zorunda kalmış olduğu, böylesine dünyada gelişen, evet mortgage kaynaklı bir ekonomik krizin neticesinde, tabii ki
dünyayla bu kadar entegre olmuş, dünyayla bu kadar
ticaret yapan, dünyayla bu kadar ekonomik ilişkiye girmiş olan global bir aktör
olan bir Türkiye’nin de etkilenmesi tabii ki kaçınılmazdır. OKTAY VURAL
(İzmir) – Demek bulaşıcı hastalıklar artmış Sayın Bakan! SANAYİ VE TİCARET BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Bugüne kadar hep bunları söyledim ve bugüne
kadar da söylediğim şeyleri söylerken, ben başkaları gibi öyle gazete köşe
yazarlarının, ekonomik anketlerle onun bunun söylediğini değil arkadaşlar, ben
cumhuriyet tarihinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olarak bir devrim mahiyetinde
gerçekleştirmiş olduğum ve elimde 3.800 sektörün, 2 milyon 10 bin 377
işletmenin bütün verileriyle beraber konuşuyorum bunu. Öyle tahminlerle,
gazete köşeleriyle, ondan bundan duyduğumla konuşmuyorum. Onun için, burada
lütfen benim söylediğim şeyleri çok iyi dinlemenizi ve bunları not almanızı da
kesinlikle size tavsiye etmek istiyorum. HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Tutanaklardan alırız Sayın Bakan. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Evet, bugün şunun çok net altını
çizeyim: Değerli arkadaşlar, cumhuriyet tarihinin bir ilkini gerçekleştirdik.
Bu yapmış olduğumuz çalışmayla 2 milyon 10 bin 377 işletme nerede, ne kadar
üretir, kârı nedir, zararı nedir, aktifi nedir, alacağı nedir, borcu nedir, ne
kadar insan çalıştırır, ne kadar ücret öder, oluşturduğu katma değer nedir;
bunların tamamının bilgisine sahip olduğumuz, eski adıyla “sanayi envanteri” denilen, bugün adına “Girişimci Bilgi Sistemi”
dediğimiz elimizde bir radarımız var. Tek tek
sektörlerimizi buradan inceliyoruz. Tek tek
sektörlerimizi buradan irdeliyoruz. Hangi sektörümüzün bu
dünyadaki küresel likidite krizinin yaratmış olduğu ortamda dış pazardan nasıl
etkileneceğini, iç pazarlarıyla nasıl etkileneceğini, hangi sektörümüzde kur
riskinin ne olacağını, hangi sektörlerimizde finansman riskinin ne olacağını,
sektörlerimizin borçlarının ne kadarının iç borç olduğu, ne kadarının dış borç
olduğu, ne kadarının uzun vadeli, ne kadarının kısa vadeli olduğunu bilen bir
bilgi portalına sahibiz. Ha, ben konuşurken
şimdi bunun üzerinden konuşuyorum. Onun için, dinleyenlerin de konuşanların da
böyle bir veri seti üzerinden söyleyeceğim şeyleri dinleyip, buna göre üzerinde
görüş belirtmesi, değerli arkadaşlar, çok doğru bir şey olacaktır. OKTAY VURAL
(İzmir) – Bizim konuşmalarımız da verilere dayalı. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Evet, ben şunu söylüyorum: Mutlaka
söylenecek olan şeylerin gelip burada söylenip… Eleştiri, başımın üstünde yeri
var; tenkit, başımın üstünde yeri var. Ancak, bunların ne
söylendiğinin ve tabanının ne olduğunu bilerek konuşmak lazım. Değerli
arkadaşlar, bakın, cumhuriyet tarihinde bir ilki daha yaptık Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı olarak. Benim Bakanlığımın etki alanını anlatmama gerek yok. Bugün
Türkiye'nin bana göre en önemli bakanlıklarından biri. Yani ilgili kuruluşlarına
bakın, ilişkili kuruluşlarına bakın, bağlı kuruluşlarına bakın. Bugün Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının 70 milyonu ilgilendiren tüketici hizmetlerine bakın,
piyasa gözetim ve denetim hizmetlerine bakın. Böylesine geniş bir yelpaze
içinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bugüne kadar hiç kimsenin yapamadığı -ama
yıllardır, benim on iki yıl sanayi odası başkanlığı yaptığım dönemde her zaman
istediğim, özel sektörün, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin sürekli istemiş
olduğu- sanayi envanterini bugün yaptık ve bunun yanı
sıra şu anda Bakanlığımızda bir Sektörel İzleme ve
Değerlendirme Merkezi kurduk arkadaşlar. Bu sektörel izleme ve değerlendirme merkezlerinde
sektörlerimizi tek tek irdeliyoruz, sektörlerimizi
tek tek inceliyoruz. Otomotiv sektöründe ortaya çıkan
bir problemin hangi ilde, nasıl problem yaratacağını bu bilgi sistemi
çerçevesinde ancak konuşabiliriz. Onu da konuşmaya kendimi mezun görüyorum,
çünkü benim elimde veri var. Evet, bugün bir otomotiv sektörü yapmış olduğu
satışlarının yüzde 81’ini ihracat yapan bir sektördür. Bir Bursa’da otomotiv
sektörünü etkileme oranı farklıdır, bir Aksaray’da farklıdır, bir başka ilde
farklıdır ve sektörlerimizin kümelenme, sektörlerimizin hangi ilde, hangi
konularda nasıl birlik beraberlik içinde olduğunu, birbiriyle etkileşiminin ne
olduğunu, değer zincirlerinin ne olduğunu biz elimizdeki bilgilerden,
belgelerden ve veri portalından görüyoruz. Bu veri portalı canlı bir portal, bir
sefere mahsus yapılıp kenara konulacak olan bir sayım değil. Bununla beraber yapmış
olduğumuz bir şeyi daha anlatayım... (CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Değerli
arkadaşlar, bakın, bunları dinleyin, öğrenmenizde fayda var gerçekten, her
zaman anlatamayabilirim çünkü böyle fırsat geçmez. Bugün, iki yüz
yirmi dört sektörü ben Bakanlık olarak tek tek
inceliyorum. İç satışlarından nasıl etkileniyor? Dış satıştan nasıl
etkileniyor? Finansman yükünden nasıl
etkileniyor? Ve bu yapmış olduğumuz çalışmaları bizzat Ekonomi Koordinasyon
Kuruluna ve bunun arkasından Bakanlar Kuruluna getirerek sürekli bunlar
üzerinde fikir üretiyoruz, çalışıyoruz. Deniliyor ki:
“Efendim, paket ne oldu?” Değerli arkadaşlar, geçen gün Sayın Başbakanımız
burada söyledi, demek ki, herhâlde iyi anlaşılamamış. OKTAY VURAL
(İzmir) – Bombalı paket çıktı, bombalı. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Ben size bir kez daha bu paketle
ilgili neler yapıldığını anlatayım. Bunları belki hakikaten bilmenizde, bunları
belki bir tarafa not etmenizde fayda olacaktır. Ama,
şimdi… AHMET YENİ
(Samsun) – Muhalefete Sayın Bakan, muhalefete… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Tabii ki, zaten kime söylediğimi
biliyor benim. Dolayısıyla,
böyle bir ortamda, efendim, deniliyor ki: “Kriz ne oldu, ne yaptınız?” Bakın,
cumhuriyet tarihinin ilklerini gerçekleştirdik. Sosyal güvenlik reformu: Bugüne
kadar kimsenin yapmaya cesaret edemediği ve geçmiş dönemlerin Türkiye’sinde
yapılan hatalı popülist politikalar neticesinde
Türkiye'nin sosyal güvenlik sistemini bozanların ayıbını biz temizledik. Ve geldik,
sosyal güvenlik reformunu yapacak
-Allah’a şükürler olsun- kararlılığa ve cesarete sahip bir parti olarak
AK PARTİ bunu gerçekleştirdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ bununla
kalmadı. AK PARTİ, kendisinden önceki dönemde, benim de bir sanayici olarak
yaşadığım ve her fırsatta gördüğüm ve her fırsatta tenkit ettiğim, işverenin
önüne âdeta bir engel olarak konulmuş olan zorunlu istihdam denen… Bugün bitmiş
olan, yönetim sistemlerinde dahi olmayan, komünizmde dahi olmayan zorunlu
istihdam konusunda -Allah’a şükürler olsun- bu kararlılığı, bu cesareti de AK
PARTİ gösterdi ve istihdam paketiyle dört ay evvel bunu kaldırarak istihdamın
önünü açtık. Bunun arkasından,
değerli arkadaşlar, Sosyal Güvenlik Kanunu’nda istihdam paketiyle on sekiz-yirmi
dokuz yaş arasındaki istihdama bir taraftan destek verirken, prim desteği
yaparken bir taraftan da 5 puanlık indirim yaptık işveren payında. Bakın, bu,
yüzde 25’lik bir indirim yapar. Değerli
arkadaşlar, şimdi bunu bilmek için, bakın, bunu anlamak için benim gibi yılda
yaklaşık 150-200 insan çalıştırıp onların sigortasını ödeyenler ancak bunların
ne olduğunu anlar. Ben çünkü bunu fiilen yapmış bir arkadaşınızım, yirmi yedi
yıl sanayicilik yapmış, insanın sigortasını, vergisini, maaşını ödemiş bir arkadaşınızım.
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Biz uzaydan mı geldik Sayın Bakan? SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Bugün 5 puanlık indirim 5 milyar
YTL’lik bir paradan vazgeçmek demektir. Evet, bunları, işte, istihdam konusu,
işte, üretim konusu ve Türk sanayisinin rekabet gücünün artması için yaptık.
Yine bununla yetinmedik, kurumlar vergisi yüzde 33’ten yüzde 20’ye düşürüldü.
İşte, bunların tamamı Türk özel sektörünün rekabet gücünün artırılması ve Türk
özel sektörünün bu konuda özellikle uluslararası alanda başarılı olması ve
yabancı doğrudan sermayenin Türkiye’ye gelmesi anlamındaydı. Efendim, biraz
evvel bahsedildi, benim Bakanlığıma bağlı KOSGEB. Değerli arkadaşlar, KOSGEB’i
eleştirirken gerçekten biraz insaf ve izan sahibi olmak lazım. KOSGEB bugün
cumhuriyet tarihinde hiç kimsenin hayal edemediği çok önemli projeler
gerçekleştirmiştir. Biraz evvel bir arkadaşım dedi ki: “KOSGEB’in yapmış olduğu
şeyler göz boyamadır.” Arkadaşlar, bakın
şimdi size anlatacağım, sadece 2008 yılında yapmış olduğumuz şeyleri
söylüyorum: KOSGEB 2008 yılına 1.000+1.000 makine teçhizat destek kredisi
vererek başladı. 1.000+1.000 makine destek kredisiyle hedeflediğimiz, bir
taraftan istihdam alınması, bir taraftan da Türk özel sektörünün, makine imalat
sektörünün üretmiş olduğu makinelerin KOBİ’lerimiz tarafından alınmasıydı.
Bununla beraber… HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Kaç para verdiniz Sayın Bakan? SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Söyleyeceğim, bakın, beklerseniz
söyleyeceğim hepsini. …1.984 başvuru
yapıldı ve KOSGEB tarafından onaylanan işletme adedi 1.055’tir, onaylanan kredi
miktarı 275 milyon YTL’dir. Şimdi, değerli
arkadaşlar, bunun hemen arkasından bir de makine teçhizat kredisi almak
isteyenlere, ayriyeten istihdam etme mecburiyeti koyduk, 2.500 kişi de istihdam
sağladık. Bilmeyenler için söylüyorum: Bugün Türkiye’de 1 kişiye istihdam
yaratmak için yapacağınız yatırım minimum 150 bin dolar seviyesindedir. Bakın,
sadece 2.523 insana biz buradan iş sağladık. Hemen bunun arkasından, Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde yapılan ilk imalatçı esnaf ve sanatkâr için sıfır faizli,
on sekiz ay vadeli bir kredi gündeme getirdik ve bu krediye 5.927 başvuru
geldi. 5.761 kişi, 145 milyon 725 bin 500 YTL, sıfır faizli, imalatçı esnaf ve
sanatkâr aldı. Ben şunu çok iyi biliyorum: Değerli arkadaşlar, ben esnaf ve
sanatkârın içinden gelmiş biri olarak ve yirmi dört saatini esnaf ve sanatkârla
beraber geçiren biri olarak, esnaf ve sanatkârın bu konudaki medyunuşükranını ve her fırsatta teşekkürlerini görüyorum.
Hatta şimdi isim vermek istemiyorum, bazı muhalefet milletvekilleri, Meclis
tatile girdiği zaman, illerine gittikleri zaman bana telefon açtılar. -İsimleri
bende mevcut- dediler ki: “Sayın Bakan, teşekkür ediyoruz. Biz muhalefetiz ama, çıkarmış olduğunuz bu imalatçı esnaf ve sanatkâr
kredisinden dolayı size teşekkür ediyoruz. Ne olur, sadece imalatçıyla bağlı
kalmayın, diğer esnaf ve sanatkâra verin.” Yani bu, bana, takdirler, bu konuda
yapılan teşekkürler, bizzat muhalefet partisi mensuplarından geldi, gerekirse
isimlerini de söylerim. Ve bunun hemen
arkasından durmadık. Bakın, dedik ki: “İhracat kredisi.” Değerli arkadaşlar,
bugün, dünyada, döviz bazındaki krediler, yüzde 12, yüzde 14 faizlerle para
alınıp veriliyor. Böyle bir ortamda, KOSGEB, yine KOBİ’lerimize yönelik, 6 bin
ihracatçımız için, sıfır faizli -bakın, sıfır faiz, hiç faiz yok- altı ay
vadeli, işletme başına 100 bin dolar olacak bir ihracat kredisi verdik ve bu
krediye 4.900 müracaat yapıldı, 3.714 kredi onaylandı. En son çıkartmış
olduğumuz istihdam endeksli can suyu kredisi. Bakın, altını çizerek söylüyorum,
istihdam endeksli can suyu kredisi. Burada dedik ki: İmalatçı esnaf ve sanatkâr
olacak, KOBİ’ler olacak. 1 ila 9 işçi çalıştıran mikro işletmeler 25 bin YTL
kredi alacak ve onun üzerinde her 1 işçi çalıştıran 2 bin YTL ilave kredi
alacak. 100 bin YTL’ye kadar… Bugün dünyada finansal krizin yaşandığı,
bankaların reel sektöre sırt çevirdiği bir ortamda, kasım ayında başlatmış
olduğumuz bu çalışmayla, biz, önce 350 milyon YTL’lik bir kredi paketi
oluşturduk ve buna 551 milyon YTL teklif geldi. AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Elektrik zammı etkilemeyecek mi bunu? SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) - Sabır olursa her şeyi söylerim, benim
söylemeyecek hiçbir sözüm yok, her şeyi söylerim. 551 milyon… OKTAY VURAL
(İzmir) – Doğal gaz zammından da bahset. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Tamam, dinleyin önce, bunu sordunuz ya
öğrenin hiç olmazsa. Bakın, bunları her zaman söylemem size, bugün söylüyorum,
kaçırmayın bunu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Bakan, Meclis istediği her zaman söylemek durumundasınız. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Yani, 551 milyon istihdam endeksli
kredi verdik arkadaşlar ve arkasından da baktık ki çok fazla talep geldi, hemen
KOSGEB’in bütün imkânlarını, orasını burasını seferber ettik ve dedik ki: “Biz,
551 milyon YTL’ye başvuran, bütün bu başvuru yapanların hepsine kredi
vereceğiz.” Yetmedi, bayram öncesi dedik ki: “Esnaf ve sanatkârımızı
sevindirelim, KOBİ’lerimizi sevindirelim.” Sağ olsun, Sayın Maliye Bakanımızdan
rica ettik. Sayın Maliye Bakanımızın bize 20 milyon YTL’lik bir desteğiyle
-bakın arkadaşlar, altını çizerek söylüyorum- şu bir ayda, şu anda 20.544 kişinin başvurduğu,
700 milyon YTL, sıfır faizli, on iki ay
vadeli bir krediye başvurular geldi ve şu ana kadar KOSGEB, sadece bu yıl, 2008
yılında, değerli arkadaşlar 1,6 milyar
TL -eski parayla söyleyeyim, belki daha
iyi anlaşılır 1,6 katrilyon TL- sadece kredi desteği vermiştir. Efendim, şimdi,
KOSGEB bunları verdi, vermedi… KOSGEB cumhuriyet tarihinde bir ilki
gerçekleştirdi ve KOSGEB cumhuriyet tarihinde bir ilki gerçekleştirirken
imalatçı esnaf ve sanatkârı, öyle sözde değil özde destekledi. Bir taraftan, TESKOMB
vasıtasıyla Halk Bankası kredileri verirken, bir taraftan da sıfır faizle esnaf
ve sanatkârlarımız desteklendi. “Efendim, bunlar
göz boyama.” diyen arkadaşımın gidip gözlerini mutlaka muayene ettirmesini
tavsiye ederim kendisine. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunun neresi göz
boyama! Yani 1,6 milyar YTL kredi vereceksiniz, bunun adına göz boyama
diyeceksiniz. Arkadaş, gerçekten gözleri muayene ettirin. AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Yüzde 65 elektrik zammı, yüzde 65. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) - Bakın arkadaşlar, bu kredilerin ne
kadar adil dağıtıldığıyla ilgili sizlere bir örnek vereceğim. En son vermiş
olduğumuz şu 700 milyon YTL istihdam endeksli krediyle… Arkadaşlar bakın, 5.342
başvuru erkek esnaf tarafından yapılmış, 613 başvuru bayan esnaf tarafından,
çünkü biz bayanlarımıza vermiş olduğumuz önemin bir göstergesini bir adım daha
ileriye götürerek bayan imalatçı esnaf sanatkârlarımıza da destek verdik. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ve bu noktada bayan imalatçı esnaf sanatkârlarımıza
30 bin YTL destek verdik ve 613 başvuru buradan geldi. KOBİ’lerden 14.590
başvuru geldi. Arkadaşlar, bu
vermiş olduğumuz, bize yapılan en son başvurudaki KOSGEB istihdam endeksli can
suyu kredisi için, bakın mikro bazda 9.700 işletme
başvuru yaptı. Küçük bazda 7.859 işletme başvuru
yaptı, orta bazda 2.986 işletme başvuru yaptı ve yine bunun yüzde 20’sini Doğu
Anadolu’ya, Güneydoğu Anadolu’ya, yüzde 20’sini kalkınmada öncelikli yörelere,
yüzde 60’ını da gelişmiş yörelere veriyoruz. Değerli arkadaşlar,
şunu çok net ifade edeyim: Evet, KOSGEB bu destekleri yaparken yine bir
konuşmacı arkadaş, esnaf ve sanatkârın içinden geldiğini söyleyen, ama esnaf ve
sanatkârla ilgili ne hizmetler yaptığını yakinen benim bildiğim arkadaşım dedi
ki: “Efendim, KOSGEB genel kurul toplantısı yapmamış.” İnsaf be kardeşim!
Ayıptır yani! İnsan bunu söylerken, benim en azından, arkadaşlara iki dakika
içinde talimat vereceğimi “Çıkarın bakalım KOSGEB’in genel kurulları, ne
yapılmış?” diyeceğimi bilmesi lazımdı. 2003 yılında yapmış, 2005 yılında iki
kere yapmış, 2006 yılında yapmış, 2007 yılında yapmış, 2008’in de yapılmasıyla
ilgili önümüzdeki günlerde KOSGEB’in genel kurulu yapılacak, fakat çıktı bir
arkadaşımız, dedi ki: “KOSGEB 2002’den beri hiç genel kurul yapmadı.” Allah’tan
korkmak lazım arkadaşlar! Allah’tan korkmak lazım ve şunu çok net ifade edeyim:
Yine dedi ki: “ Efendim, KOSGEB sadece can suyu kredisi veriyor.” Yani ne
olacak; işte 1,6 milyar YTL sıfır faizli kredi veriyor! Arkadaşlar, 1,6
milyar YTL KOBİ’ler ve esnaf, sanatkâr için çok önemli bir kredidir. Çünkü ben
yaklaşık 25 bin işletmeye kredi vermiş olacağım bu yolla ve bakın, KOSGEB
sadece parasal destek vermiyor. KOSGEB, bunu bu sene, bu kriz ortamında esnaf
ve sanatkârımızın geleceğini garanti altına almak ve onların nakit sıkıntısını
gidermek için yaptı. KOSGEB bilişim desteği veriyor, teknoloji geliştirme
desteği veriyor, kalite geliştirme desteği veriyor, pazar araştırma desteği
veriyor, uluslararası işbirliği geliştirme desteği veriyor, bölgesel kalkınma
desteği veriyor. Veriyor da veriyor. Yani bunları sayarım ama vaktim yetmez.
Onun için burada şunu çok net ifade edeyim: Arkadaşlar, değerli
arkadaşlarımızın dile getirmiş olduğu hususların keşke bir tanesini yapmamış
olsaydık da deseydim ki: “Haklısınız.” Dediler ki: “Stratejik plan yok.
KOSGEB’in stratejik planı ne?” 2007 29 Ağustosunda göreve geldim, gelir gelmez…
Tabii, ben KOSGEB’i 1990’dan beri tanıyorum arkadaşlar, benim öyle bir
avantajım var. Ben KOSGEB’i bugün tanımadım veya KOSGEB’in önünden
geçmeyenlerin KOSGEB’le ilgili kalkıp fikir yürütmesi gerçekten beni aslında
çoğu zaman düşündürüyor. KOSGEB’de, gelir
gelmez arkadaşlarımızla KOSGEB’in stratejik planını yaptık, 2008-2012 ve iki
tane amaç belirledik. 1) “KOBİ’lerin
rekabet gücü artırılacak.” dedik. 2) “KOSGEB hizmet
ve desteklerinde kalite ve etkinlik artırılacak.” dedik. Efendim, bir
eleştiri daha: TESKOMB’un vermiş olduğu yani
kooperatifler vasıtasıyla kullandırılmış olan kredilerin faizlerinin yüzde 20
olduğunu söyledi o yine esnaf ve sanatkârın içinden gelen arkadaşımız,
ki ben kendisinin daha evvel Esnaf ve Sanatkârlar Kefalet Kooperatifinde de
görev aldığını biliyorum, öyle biliyorum en azından. Şimdi, Hükûmetimiz mukayese edilmeyecek şekilde esnaf ve sanatkâra
destek veriyor. Şu anda 765 bin esnaf ve sanatkâra -değerli arkadaşlar, rakamı
not alın lütfen- 9,9 milyar YTL’lik kooperatifler vasıtasıyla -bir rekordur bu-
kredi kullandırılmıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve bu kullandırılan
kredilerle ilgili -işte, TESKOMB’un eski Başkanı
burada, Değerli Milletvekili Arkadaşım burada- şu anda bir çalışma yapıyoruz TESKOMB’la beraber. Bakın, yaptığımız çalışma, bunu da bir
müjde olarak veriyorum: TESKOMB tarafından, kefalet kooperatiflerinden kredi
almış ama kredilerini bugüne kadar ödeyememiş olanlara -madem öyle oldu buradan açıklayalım, buradan
herkes duysun- TESKOMB’la oturduk görüştük kefalet
kooperatiflerine –bunların birçoğu eskiden gelen rakamlar- burada anaparasını
ödediği takdirde faizine beş yıla kadar vade yapacağız. Helalühoş
olsun esnaf ve sanatkârımıza bir kere bu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Şimdi, değerli
arkadaşlar, şuna gelmek istiyorum: Bakın, biz bazı şeyleri yapıyoruz. Efendim,
bu TESKOMB’un kullandırmış olduğu kredilerin faizi
yüzde 14,3. Şimdi, ben arkadaşım burada olsa iddiaya girecektim. Bakın,
TESKOMB, Halk Bankasının kredilere uygulamış olduğu cari faizin yüzde 65’ini
uygulamak durumunda. Bugünkü rakamlarla, son dönemdeki faizlerin yükselmesiyle
beraber, şu anda Halk Bankası tarafından kullandırılan kredinin faizi yüzde
14,3’tür. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakikada
tamamlayacağım. BAŞKAN – Tabii,
tabii… Buyurun. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum. Değerli
arkadaşlar, yüzde 14, 3… SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Bakanım, ben de size bir küçük soru sormak istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından “Dinle kardeşim, dinle” sesleri) SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Bitireyim, bir dakika… Yüzde 14,3… SIRRI SAKIK (Muş)
- Sizin doğduğunuz şehrin verileri bu değil. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Ya, nasıl olsa soru soracaksınız bana,
oraya oturacağım. SIRRI SAKIK (Muş)
- Yok… Soramıyorum, onun için feryat ediyorum. SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Yüzde
14,3, Halk Bankasının TESKOMB’a (Kefalet Kooperatifi)
vermiş olduğu kredileri dört yıl vadeli kullanıyor bugün esnaf ve sanatkâr ama
diyorum ya bunları bilmek için onların içinde olmak lazım, gece gündüz esnafla,
sanatkârla beraber olmak lazım, onların içine gidip onlarla konuşmak lazım ve
14,3 kullandırılan bu kredinin üzerine kefalet kooperatiflerinin uygulamış
olduğu, Halk Bankasının uygulamış olduğu diğer teminatlar, diğer yüklerle
beraber -arkadaşım burada olsaydı, keşke öğrenseydi ama tutanaklara bakar-
yüzde 20 değil yüzde 16 faizle, bugün, dört yıl vadeli bir krediyi verecek olan
hiçbir mekanizma yoktur arkadaşlar... AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) – Enflasyonun üstünde mi altında mı Sayın Bakan? SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – …ve bu, esnaf ve sanatkârımız için, Hükûmetimizin, özellikle geliştirmiş olduğu çok önemli bir
mekanizma ve esnaf ve sanatkârımıza gerçekten önemli bir desteğidir. Efendim, bunun
yanı sıra kooperatifçilikten bahsettiler. Dediler ki: “Kooperatifçiliği
desteklemiyorsunuz.” Yani, insanın eline gözüne durur hakikaten ya! Bakın
arkadaşlar, kooperatifçilik strateji belgesini ben, Bakanlık olarak
hazırlamışım ve bununla ilgili çalışmalarımı yapmışım -2009-2014- ve çok yakında da bunu
yürürlüğe koymak üzereyim. Şu anda, Bakanlık olarak yirmi beşten fazla kanun
üzerinde çalışıyorum. Şimdi son bir
şeye geleceğim. “Efendim, elektriğe zam yapıldı, şu oldu bu oldu, falan filan.”
Değerli arkadaşlar, bakın, ben yine sanayicilik yaptığım yıllarda, bu ülkede
beş yıl elektriğe zam yapılmadı, onu da söylemeniz lazım burada yani “Zam
yapıldı.” derken bunu da söyleseydiniz (AK PARTİ sıralarından alkışlar) ve diğer taraftan, bugün enerjiye zam
yapılmışsa, elektriğe bir zam yapılmışsa… OKTAY VURAL
(İzmir) – Çok zam, çok zam… Toptan zam yapıyorsunuz. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) –
…tabii ki ben bir sanayici olarak elektriğe niye zam yapıldığını kalkıp
söylemem… OKTAY VURAL
(İzmir) – Şikâyet et, şikâyet et! Sayın Bakan, Hükûmeti
şikâyet et! SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – …ama benim söyleyeceğim şudur: Bu
zamlar, gördüğünüz gibi, göreceksiniz, önümüzdeki yıl
başından itibaren petrol fiyatındaki düşüşlere bağlı olarak düşecektir. ABDULLAH ÖZER
(Bursa) – İş işten geçtikten sonra mı? SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Ben de tabii ki BOTAŞ’ın kalkıp
teminat mektubu istemesini doğru bulmuyorum ve arkadaşlar, şimdi sonuca
geliyorum. Bakın, burada, bütün Türkiye bizi izliyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) OKTAY VURAL
(İzmir) – Durum iyi mi şimdi? SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Türkiye'nin bizi izlediği bir yerde,
muhalefet yapma adına, arkadaşlar, kalkıp, bakın, topluma negatif enerji
vermeyin. Türkiye çok önemli bir yapıya sahiptir. Bugün Türkiye Avrupa’nın en
önemli tedarik merkezidir. Bugün Avrupa’nın üretemediği ve tüketmek zorunda
olduğu birçok malı… Bugün Türkiye'nin Avrupa’yla saat farkı bir saattir, bir
saat içinde İngiltere’den verilen bir siparişin Türkiye’den İngiltere’ye uçakla
gönderilmesi üç saattir, kamyonla on iki saattir. Bugün Avrupa kalkıp
Türkiye’den alacağı malı, kendisine yedi saat mesafedeki ne Çin’den ne Uzak
Doğu’dan ne Amerika’dan alacak, Türkiye… Bunu arkadaşlar görmek lazım,
rakamları bilmek lazım. Bakın, çok net ifade ediyorum. Bugün ülkemizin üç
saatlik uçuş mesafesindeki çevresindeki ülkelerde 10 trilyon dolarlık bir
ekonomi var ve bugün Türkiye'nin dört saatlik uçuş mesafesindeki ülkelerde 1,5
milyar insan yaşıyor ve Türkiye'nin… İddia ederek söylüyorum, sanayici olarak
söylüyorum, yirmi yedi yılını bu işe vermiş olan biri olarak söylüyorum,
göreceksiniz çok kısa süre sonra bu krizin mutlaka bir inişi çıkışı da olacak
ve Türkiye Avrupa’nın çok önemli üretim, Avrasya’nın mal ve hizmet üretim üssü
olacak, tedarik merkezi olacak. OKTAY VURAL
(İzmir) – Durum iyi mi Sayın Bakan, durum iyi mi? Hâl ve gidiş iyi mi? SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) - Siz isteseniz de istemeseniz de bu
olacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sayın Bakan, teşekkür edin artık. AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Üretmezsek ne satacağız? SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) - Çünkü Türk özel sektörü buna
müsaittir. Biz bunu söylerken istikrara güveniyoruz, Türk reel sektörüne
güveniyoruz. En son bir şey
söyleyerek arkadaşlar huzurunuzdan ayrılmak istiyorum. OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, biraz daha süre verin, Sayın Bakan heyecanla anlatıyor,
dinleyelim biraz daha. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Efendim, denildi ki: “Sayın Bakan,
Başbakana bunları söylüyor mu söylemiyor mu?” SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Bakanın doğduğu şehir Türkiye'nin en yoksul şehridir. O veriler doğduğu
şehre ait değil, doyduğu şehre ait. Ankara’da doyduğu için o verileri veriyor. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) - Arkadaşlar, biz öyle bir Sayın
Başbakana sahibiz ki, hiçbirinizin hayal etmeyeceği kadar geniş hepimizin
görüşlerine imkân veren, hepimizin görüşlerine yer veren bir Sayın Başbakana
sahibiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bitmedi, bizim Başbakanımıza dili
sürçerek, bizim Başbakanımıza, Genel Başkanımıza dili sürçerek “diktatör”
diyenlerin daha dün kabul ettiği tüzüklerini gözden geçirmesini tavsiye
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Bakan, doğduğunuz şehir Türkiye'nin en yoksul şehri. Siz doğduğunuz
yere göre değil, doyduğunuz yere göre konuşuyorsunuz. OKTAY VURAL
(İzmir) – Durum iyi mi Sayın Bakan? SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) - Evet,
bu, Sanayi Bakanlığımızın ilgili, bağlı, ilişkili kuruluşlarının bütçesinin
ülkemize, milletimize hayırlı uğurlu olmasını temenni ederken bu bütçede katkı
veren bütün bürokrat arkadaşlarıma, Plan ve Bütçe Komisyonuna ve yüce Mecliste,
burada değerli görüşlerini ifade eden bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyor,
Türkiye'nin bu krizi en kısa süre içinde, dünyadaki ülkelerden daha erken bir
süreç içinde en az hasarla atlatacağını elimdeki bilgilerle tekrar söylüyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım. OKTAY VURAL
(İzmir) – Kriz yok, teğet geçti Sayın Bakan! HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Bir buçuk senede 180 derece dönmüşsünüz! BAŞKAN – Evet, bu
turda, bütçenin aleyhinde, Ardahan Milletvekili Sayın Ensar
Öğüt. Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar) ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık Bakanlığı bütçesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlar, Doğu ve Güneydoğu’da göç, yoksulluk ve sağlıksız yaşam sonucunda
bebek ölümleri artmış ve Türkiye’de 7,5 milyon çocuk sosyal güvencesi olmayan
şekilde yaşıyor. Türkiye’de doğan her bin bebekten 100’ü ölüyor. Türkiye’de
Batı’da evde doğum oranı yüzde 8,1 iken Doğu ve Güneydoğu’da evde doğum oranı
yüzde 45,5. Hiç aşı olmamış çocuk oranı Batı’da binde 4’ken, Doğu ve
Güneydoğu’da 6,5. LÜFTİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Elli sene önceki rakamları söylüyorsun, elli sene! MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Geçmiş yıllarda... ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Müsaade eder misiniz? Doğu ve
Güneydoğu’da doğum yapan kadın ölümleri binde 93’ken Batı’da binde 12. LÜFTİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – CHP dönemi o, iktidardaki CHP dönemi! ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Sayın Bakan demin ortalama rakamı verdi ve 8 kat farklı. Değerli
arkadaşlar… MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – CHP döneminde kaçtı? Onları söyle! HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Ya, bırak CHP dönemini! Bakan söyledi, “Binde ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – CHP iktidara gelmedi. Bakın, şu gazete
daha dünkü gazete, “Boğuluyoruz.” diyor. KEMALETTİN AYDIN
(Gümüşhane) – Biz de bakalım. AHMET YENİ
(Samsun) – Gazete reklamı yapma! ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Bu gazete diyor ki -Palandöken’de çekilen resim- ölüm sayısı
Erzurum’da yüzde 100 artmış. Manisa’da da, Manisa Valisinin beyanatı var
burada, çocuklar burada var, “Çocuklar artık dışarıda gezemiyor.” diyor Sayın
Bakanım. YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – O gazete kimin, o gazete? ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Bakın, bunlar çok önemli. Bunlara cevap istiyorum. AHMET YENİ
(Samsun) – Reklamını yapma gazetenin. ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, burada birbirimizi karalamanın bir anlamı
yok. Yapacağımız olay şudur: Sayın bakanlardan, devletten rica ediyoruz,
Doğu’ya, Güneydoğu’ya ve memleketin her köşesine hizmet gitsin, biz bunu
istiyoruz. “Ardahan’da yüz
elli yataklık devlet hastanesi -Sayın Bakanım, vermiş olduğunuz cevapta- başlayacak.”
diyorsunuz. Ne zaman başlayacak, onun lütfen cevabını verin. Göle’de yüz
yataklı devlet hastanesi ne zaman yapılacak, onun cevabını verin. Doğu ve
Güneydoğu’da hastalar hizmet görmezse, doktor olmazsa, işte sonuç böyle olur,
bebekler ölür ve kadınlar doğum yaparken ölür. Bakınız şimdi arkadaşlar, tablo
burada, bebek ölümlerini söyleyeceğim. Zamanım yok ama… Birinci sırada Ardahan
binde 77 Sayın Bakanım, ikinci sırada Erzurum binde 65, üçüncü sırada Kars
binde 65… SIRRI SAKIK (Muş)
– En yüksek il de Sayın Çağlayan’ın ili. RÜSTEM ZEYDAN
(Hakkâri) – Yanlış. MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Yanlış rakamlar veriyorsun. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Eski ve yanlış veriler. ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) - …dördüncü sırada Siirt binde 63, beşinci sırada Van binde 61.
Lütfen bunlara cevap verin. Doğu ve Güneydoğu’ya hizmet gittiğini buradan
göreceksiniz! Bakın arkadaşlar,
lütfen, şey yapmayın, zamanım yok. Sağlık ocaklarımız yoktur, sağlık
ocaklarında doktor yoktur, ebe, hemşire yoktur. Burada Doğu ve Güneydoğulu en
çok mağdur olan bölgedir. İşte herkes orada yaşıyor, görüyor insanlar. Burada, Sayın
Bakanım Zafer Çağlayan çok saygı duyduğum bir bakanımdır. Halk Bankası, bakın,
Ardahanlı 508 esnaf, kefalet kooperatifi üyesi… Sayın Kaya da biliyor. Kefalet
kooperatifi Başkanı Erol Kayatürk, biraz önce de
aradı, 508 üyeye iki yıldır 300 milyar lira kredi alamıyor. Adam başı 590 bin
lira. Adam başı 590 bin lira iki yıldır alamıyor Halk Bankasından, ama aynı
Halk Bankası, Çalık Grubuna bir defada 375 milyon dolar, 500 trilyonun üzerinde
veriyor. Bu nasıl adalettir, bu nasıl kalkınmadır arkadaşlar? (CHP sıralarından
alkışlar) Böyle bir zulüm olabilir mi? Şimdi bakın,
burada bunları söylüyorum değerli arkadaşlar, bunlar önemlidir. Sayın Bakanım,
ben sizden rica ediyorum, Ardahan’daki esnaf bitmiş, tükenmiş, sekiz ay karlar
altında, ağır kış koşulları altında çalışıyor -sadece Ardahan değil, Doğu ve
Güneydoğu, Hakkâri de öyle, her yer öyle- lütfen, Halk Bankasına talimat verin,
oradaki esnafın yaşaması için onlara biraz daha kredi imkânları versinler. Siz
KOBİ’lerden bahsediyorsunuz ama esnaf bitmiş, tükenmiş. Yani 300 bin lira, adam
başı 590 bin lira, 600 bin lira kredi istiyorlar. Çok bir şey mi isteniyor
devletten değerli arkadaşlar? Bunlara itiraz etmeyin lütfen. KADİR URAL
(Mersin) – Başbakanla akrabalık kurması lazım, Başbakanla akrabalık kuracak! ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, esnaf kefalet kooperatifinin dışında, bakın,
şunu söyleyeyim… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Endişe etme, Sayın Başkan beş dakika daha ek süre verecek sana. BAŞKAN – Sayın
Öğüt, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Zaman çok çabuk geçiyor değerli arkadaşlar. Ardahan merkez Yalnızçam köyünde doktor, ebe, hemşire eksikliği var.
Bağdaşan köyünde sağlık ocağı var, hiçbir personel, doktor yok. AHMET YENİ
(Samsun) – Ardahan’a selam! ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Demin Sayın Bakan “var” dedi, hiçbir şey yok Bağdaşan köyünde. İsim
veriyorum size. Sulakyurt köyünde var ama Hoçuvan’ın Tunçoluk köyünde doktor yok ve sağlık ocağı iyi durumda
değil. Hoçuvan Hasköy’de onarılması gereken sağlık
ocağı var ama onarılmıyor, doktor yok. Ebe hemşire var ama doktor yok. Bakın, Posof’un Binbaşıeminbey köyü keza öyle, Aşıkzülali
köyü öyle, Süngülü köyü öyle. Değerli
arkadaşlar, ben köylerin isimlerini söylüyorum. Hanak Ortakent
öyle, keza Hanak’ın Koyunpınarı köyü aynı. Çıldır’ın Aşıkşenlik köyünde doktor yok ve Çıldır’a yedi kilometre,
gelişte hakikaten perişan oluyor insanlar. Ebe, hemşiresi keza
aynı öyle. Göle’nin Köprülü köyü 3 bin kişilik bir beldedir, sağlık
ocağı var, ancak hizmet dışında ve hizmet vermiyor değerli arkadaşlar. Kurtkale Sağlık Ocağı… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Öğüt, son cümlelerinizi alayım. Teşekkür ediniz lütfen, buyurun. ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, Kurtkale nerede
biliyor musunuz? Kurtkale tam Gürcistan sınırında ve
hakikaten orada kale gibi ülkenin sınır taşı olan bir yerde. Doktor yok, ebe
yok, hemşire yok değerli arkadaşlar. Sayın Bakandan ben istirham ediyorum,
Sayın Bakanım sizden ricam kavga, gürültü değil, istemiyoruz, hizmet istiyoruz.
Hizmeti yapın, gelin burada konuşun, biz de sizi takdir edelim. Bütçenin hayırlı,
uğurlu olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öğüt. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, şimdi soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
Yalnız, burada tespit edilen arkadaşların durumu var, sistemde bir arıza olmuş.
Şimdi arkadaşlarıma tek tek söz vereceğim. Sayın Tankut, buyurun efendim. YILMAZ TANKUT
(Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. İlk sorum Sayın
Sanayi Bakanına: Az önce de konuşmanızda bahsettiğiniz gibi, Bakanlığınızın
KOBİ’lere verdiği destekten imalatçı olmayan esnaf ve sanatkârlar
faydalanamamaktadır. Bu desteklerin kapsamını imalatçı olmayan esnaf ve
sanatkârları da kapsayacak şekilde genişletmeyi düşünüyor musunuz? Ayrıca, bu
destekten kredi kartı veya kredi borcu olan işletmeler de faydalanmamaktadır.
Bu konuda bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz? Diğer sorum Sayın
Sağlık Bakanına: Adana’da Çukurova Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi
ile Adana Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi birleştirilerek tek bir başhekimlik
şemsiyesi altında hizmet verecekleri doğru mudur? Doğruysa, hangi ihtiyaca
binaen bu düzenleme yapılmaktadır? Her iki hastanenin birleştirilmesi durumunda
başhekimlik yetkisi hangi hastaneye verilecektir? Hastaneler arasındaki 7- (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Işık… ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. İlk sorularım
Sayın Sanayi Bakanına: 1) Başlıca emek
yoğun sektörlerden olan seramik, porselen ve tekstil sanayisindeki daralma ve
işçi çıkarmaların durdurulması için hangi tedbirleri almaktasınız? 2) Esnaf ve
sanatkârlarımızın sicil affını sağlayacak kanun teklifimizi ne zaman
gündeminize almayı düşünüyorsunuz? Diğer sorularım
Sayın Sağlık Bakanına: 1) Kütahya’nın
merkez ve ilçelerinde ihtiyaç duyulan ve Bakanlığınıza iletilen 63 doktor
açığından kaçı 23’üncü dönem kuralarına dâhil edilmiştir? 2) Özel ve devlet
hastanelerinde muayene olan hastaların eczanelerden ilaç alırken karşısına
çıkarılan 10 ile 3 YTL’lik muayene katkı payı ödemelerini kaldırmayı düşünüyor
musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Güvel… HULUSİ GÜVEL
(Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım. Sayın Sanayi
Bakanına sorumu yöneltmek istiyorum: Sayın Bakan,
Bakanlığınızın faaliyet alanıyla ilgili konuların takip ve koordinasyonu için
Bakanlığınıza bağlı çalışan bir kamu görevlisini AKP İletişim Merkezinde
görevlendirdiniz mi? Bu zat göreve devam ediyor mu? Bunun yasal bir dayanağı
var mıdır? Bu uygulama vicdanınızda zaman içinde bir rahatsızlık yarattı mı? İkinci sorum:
Sayın Bakanım, 31 Aralık 2008’de sona erecek 5084 sayılı Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki Yasası’nı uzatmayı düşünüyor musunuz? Adana ilini kapsam
içine alacak mısınız? 2008 yılı içinde Adana Sanayi Odasında yaptığınız
toplantıda sözünü verdiğiniz sektörel bazda teşvik ne zaman uygulanacaktır? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Özdemir… HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Sağlık Bakanına soruyorum: Seçim bölgem
Gaziantep’teki serbest eczacılar diğer illerde de olduğu gibi devletin angarya
işlerini yapmaktan bıkmışlardır. Devletin tahsil etmesi gereken imalatçı
katılım iskontosu ve muayene katılım payının
tahsilini devlet kendi kurumlarına ne zaman yaptıracaktır? İkinci sorum:
Aile Hekimliği Projesi çerçevesinde pek çok bölge ve illerimizde aile hekimliği
uygulamasına geçilmiştir. Seçim bölgem Gaziantep’te bir yılı aşkın zamandır
söylenmesine rağmen aile hekimliği uygulamasına bir türlü geçilmemiştir, sebebi
nedir? Üçüncü sorum:
Eczacı-eczacı ortaklığı yasa taslağı eczacılıkta şirketleşmenin önünü açacak,
ilaç sektörü büyük ve güçlü sermayenin eline geçecektir. Küçük esnafı yok
ettiniz, küçük eczacıları… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın Asil… BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. KOBİ’lerimiz ile
ilgili hâlen kaç kuruluş karar verici konumundadır? Bu kuruluşları bir araya
toplamaya yönelik ne gibi ve ne zaman bir çalışmanız olacaktır? Geçtiğimiz mayıs
ayında uygulaması yapılan 1.000+1.000 makine, teçhizat yatırım kredisi faiz
desteği programına kaç müracaat olmuştur? Programın ileri teknoloji ayağına
müracaat neden düşük kalmıştır? Burada planlanan ile gerçekleşen arasındaki
farkı nasıl izah ediyorsunuz? Bakanlığın uygulamaya koyduğu bu tip programların
ilan süresi ile müracaat süresi arasında neden süre kısa tutulmaktadır?
KOBİ’lerimizden bu yönde gelen şikâyetler neden dikkate alınmamıştır? Kriz ortamında
doğal gaza ve elektriğe yapılan yüksek zamları içinize sindirebildiniz mi?
Bunları neyle izah edeceksiniz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Yıldız… HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sorum Sağlık
Bakanımıza: Sayın Bakan, bizlere göndermiş olduğunuz ilerleme raporları ve
sunumlarınızdaki istatistiki verilerin abartılı olduğunu
siz biliyorsunuz, ben de biliyorum. Hastanelerde hekim seçme özgürlüğünün yüzde
97 seviyesine geldiğini söylüyorsunuz. 144 ilçemizde uzman doktor yok. O
hastanelerde hasta hangi doktoru seçecek? Yine,
hastanelerin pek çoğunda her dalda bir tek uzman var, hangi seçimden
bahsediyorsunuz? 2004’te 6,7; 2005’te 10,8; 2006’da 12,5 milyon, 2007’de 14,5
milyon yeşil kart, 2008 seçimlerinden sonra inmiş 9,5 milyona. Demek ki siz
seçimle ilgileniyorsunuz! Yine, Sayın
Bakan, bu göndermiş olduğunuz sunumun 30’uncu sayfasında, 1999 yılında 90
milyon muayene yapıyor uzman hekimlerimiz 16.223 doktorla, 2008’de 24.250
doktorla 210 milyon muayene yapıyor… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Bayındır… HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Ve siz “Yüzde 75’ten yüzde 45’e düştü.” diyorsunuz. Bu saymayı
kontrol edin. SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Sayın Başkan, sorularım Sağlık Bakanına. HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Bunları bile doğru yapmayı bilmiyorsunuz Sayın Bakan. SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Lütfen zamanıma müdahale etmeyin. BAŞKAN – Sayın
Yıldız, lütfen… Sayın Bayındır,
buyurun. SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Bakanlığınızın sunumunda 2008 yılının… SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Hesap yapmayı bilmiyorsunuz! HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – İyi yap hesabı! Ben iyi biliyorum. Çünkü ben mali müşavirim. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Şimdi yapacağım sana bu hesabı! SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Ama lütfen yani… Yeniden başlatın,
ben kabul etmiyorum. BAŞKAN – Sayın
Bayındır, buyurun. SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Yeniden başlatın. BAŞKAN – Hayır,
otomatik devam ediyor zaten. Buyurun lütfen. SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Bakanlığınızın sunumunda 2008 yılının ilk on bir ayında Türkiye’de
kızamık vakası sayısı sıfır gösterilmiştir. Kızamık vakasının sıfırlanma
nedeni, bu vakaların dermatit olarak yazılması mıdır? İkinci sorum: İki
aydır faaliyete geçen Şırnak Devlet Hastanesi temelden çökmeye başlamıştır.
Devlet hastaneleri kamu ihaleleriyle yaptırılmaktadır. Bu ihaleye kaç firma
girmiştir, kime verilmiştir, ihaleyi alana herhangi bir öncelik verilmiş midir,
ihale koşulları tam olarak yerine getirilmiş midir? Hastaneler yaşam ve sağlık
haklarının korunması gereken hizmet alanlarıdır. Şu anda hastanede yatan
hastaların yaşam hakları tehdit altındadır. Bu konuda ne tür tedbirler almayı
düşünüyorsunuz? Üçüncü sorum:
Başbakan… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Bayındır, teşekkür ediyorum. SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Hayır, zamanım bu kadar değil. Hayır, hakkım gasbedildi,
kabul etmiyorum, bir soru daha soracağım Sayın Başkan, kabul etmiyorum. (AK
PARTİ sıralarından “Süre bitti.” sesleri) BAŞKAN – Sayın Paksoy… MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) - Teşekkür
ederim. İki sorum Sanayi
Bakanına… SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Hakkım gasbedilmiştir. BAŞKAN – Vakit
kalırsa yaparım. Sayın Paksoy’u engellemeyelim
lütfen. SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Hayır, kabul etmiyorum. BAŞKAN – Sayın
Bayındır, Sayın Paksoy’u engellemeyelim lütfen. MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Bakan, reel sektörden gelen birisiniz. Seçim
bölgem olan Kahramanmaraş’ta tekstil sektörü durma noktasına geldi, işçi
çıkartmalar başladı, şu ana kadar 7 bin olduğu söyleniyor. Korkarım, artarak
devam edecek. Sorumluluk mevkiinde olan birisi olarak tekstil sektörü için
hangi olumlu tedbirleri, ne zaman alacaksınız? En basiti, sanayicilerimiz nisan
ayından beri enerji destek primlerini alamamışlardır. Sayın Bakan, tekstili
gözden çıkarttınız mı? İkinci sorum:
Ülkemizde toplam kaç işletme vardır? KOSGEB kredisi için kaç işletme
başvurmuştur, kaç işletmeye kredi verdiniz? Bir de Sağlık
Bakanına soracağım. İnşaatına 2008 yılında… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Arslan… ALİ ARSLAN
(Muğla) – Sayın Başkan, ben de aracılığınızla Sayın Sağlık Bakanına bir soru
yöneltmek istiyorum. Gerçi, ben bu soruyu her bütçe görüşmesinde soruyorum ama
Sayın Bakan, Türkiye’de ne kadar çok sayıda hastane yaptıkları ve hasta yatak
sayılarını arttırdıkları konusunda cevaplar veriyor. Bu sefer net cevap
istiyorum. Bakanlığınız
döneminde Muğla’da kaç kamu hastanesi yaptınız, başlayıp bitirdiniz? Yıllardan beri
dile getiriyorum, Ortaca devlet hastanesini ne zaman yapacaksınız? Çok kötü koşullarda hizmet
vermek durumunda arkadaşlarımız. Yaz aylarında turizm potansiyelinin çok yüksek
olduğu bölgeler buralar ve gerçekten, çok büyük ihtiyaç var. Net cevap
istiyorum, Ortaca’ya devlet hastanesini ne zaman
yapacaksınız Sayın Bakan? Ben, Türkiye’deki
başarılarınızın rakamların abartılarak ortaya çıktığını çok iyi biliyorum.
Sorum net ve kısa, bu soruya cevap istiyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Arslan. Sayın Bulut… AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Sağlık Bakanıma soruyorum: Sayın Bakanım, Sayıştay Başkanlığının
kurumunuzda yapmış olduğu performans denetimi sonucunda tespit ettiği şu
hususları ne zaman tamamlamayı düşünüyorsunuz? “Hastanelerin önemli bir
kısmında enfeksiyon kontrol programı oluşturulmamış
olup mevcut enfeksiyon kontrol programları ise içerik olarak yetersizdir.
Hastanelerde yürütülen sürveyans sistemi konusunda
uygulama standartları bulunmamaktadır. Hastanelerde enfeksiyon
kontrol komitelerinde görevli enfeksiyon kontrol hemşireleri sayı ve nitelik
olarak yetersizdir. Enfeksiyon kontrol hekimlerinin eğitimi ve
sertifikalandırılması konusunda herhangi bir girişim bulunmamaktadır.” Bunun gibi birçok
eksik var bu denetim raporunda. Bu eksiklikleri ne zaman tamamlamayı
düşünüyorsunuz? BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bulut. Sorular
tamamlanmıştır. SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Sayın Başkan… Sayın Başkan, sürem bitti ben bir sorumu soramadım.
Lütfen, rica ediyorum… RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, süreyi adaletli kullanmadığınız için… Biz de
soru soracaktık. OKTAY VURAL
(İzmir) – Biraz daha süre verin Sayın Başkan. BAŞKAN – Efendim?
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Ben sorumu soramadım. BAŞKAN – “On
dakika soru on dakika cevap” diyor, benim yapacağım bir işlem yok. Sayın Bakanım,
buyurun efendim… SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Ama ben kabul etmiyorum, sorumu soramadım, kabul etmiyorum. BAŞKAN – Sayın
Bakanım, buyurun efendim. SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Hayır, kabul etmiyorum, kabul etmiyorum. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum. SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Bu uygulamanızı protesto ediyorum. BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, arkadaşlarımız dinleyeceklerse cevap
verebileceğiz, yoksa… RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Soru soramadım… BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Sayın Özkan, istirham ediyorum. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Yani süremizi öyle başlatın, şu meseleyi bir halledin
de. BAŞKAN – Buyurun
efendim. Efendim,
milletvekillerimizin sorularına cevap verecekler. OKTAY VURAL
(İzmir) – Biraz sorulardan yediniz de cevaptan da gitsin biraz. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, Adana’da hastanelerin birleştirilmesi
konusunda şu anda bir çalışmamız yok. Ama benzeri uygulamaları başlattığımız
bütün şehirlerde verimliliği ve vatandaş hizmetini artırmayı maksat edinerek bu
birleştirmeleri yapıyoruz. Kütahya’ya
23’üncü dönem kurasında 15 hekim vermiş durumdayız. Eczanelerde
alınan, daha doğrusu devlet hastanesi için 3 özel hastaneler için alınan 10 YTL
katkı payı Sosyal Güvenlik Kurumunun bir uygulamasıdır. Ama bunun kaldırılmasını
şu anda düşünmüyoruz. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Özel hastanede 10 lira niye alıyorsunuz? SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Gaziantep’te veya başka illerde serbest eczacılara
devlet herhangi bir angarya yüklememiştir. Bundan sonra da yüklemeyecektir. Aile hekimliğine
Gaziantep’te 2009 yılı içerisinde gerekli eğitimler bittiği takdirde
başlayabileceğiz. Eczacı-eczacı
ortaklığı şeklinde Bakanlığımızın bir yasa tasarısı veya hazırlığı yoktur.
Birileri kendinden menkul birtakım düşüncelerle harekete geçmişler ve tamamen
politik bir biçimde maalesef bu meseleyi speküle
etmektedirler. İstatistiki verilerin
abartılı olduğunu söylemek, aslında, elinde bir veri olmadığı hâlde bunu
söylemek, açıkçası, yapılanları hazmedememekten ileri gelmektedir. HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Size ispat ederim Sayın Bakan. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Şimdi, müsaade ediniz. Nasıl olmuş da acaba, size
verdiğim kitaplardaki 30’uncu sayfaya bakarsanız, muayene sayısı yüzde 135
artmasına rağmen hekim başına düşen günlük muayene sayısı niçin azaldı? Bir
altındaki satırı okusaydınız mesele yoktu. HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Yazarken yanlış yazmışsınız. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Çünkü, muayene oda sayısı bu
hastanelerde 6 binden 21 bine çıkarılmıştır, üç buçuk katına çıkarılmıştır.
Dolayısıyla, doktorlarımız atıl beklemiyorlar ve ödediğimiz performans
ödemeleriyle birlikte bu hususta bu mesele çözülüyor. HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Eğrilere bak. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sayın Milletvekilim, hesap bilmediğini anladım. Ne
gösterip duruyorsun? HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Gel, sana öğreteyim matematiği. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – E bilmiyorsun işte hesap canım. BAŞKAN – Sayın
Bakanım, lütfen efendim… ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Sayın Bakan, çocuğunuzu
azarlamıyorsunuz. Üslubunuzu korumak zorundasınız. OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekiline “Hesap bilmiyor.” demek ne demek?
Niye müdahale etmiyorsunuz? SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sayın milletvekili önce hitap etmeyi öğrenecek. ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Sizin çocuğunuz değil,
milletvekili o, azarlayamazsınız. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Önce sayın milletvekili onu söylüyor. Önce o öğrenecek. BAŞKAN – Sayın
Bakanım, sayın milletvekilleri, lütfen… ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Adabınızı, terbiyenizi
koruyacaksınız. Böyle bu. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Önce sayın milletvekili öğrenecek. OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, niye müdahale etmiyorsunuz? Sizin aracılığınızla
soruyoruz. BAŞKAN - Sayın
Bakanım, lütfen, Genel Kurula hitap ediniz. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Grup Başkan Vekili, o sayın milletvekili de biz
sayın milletvekili değil miyiz? ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Siz “sayın milletvekili”
diyeceksiniz. O da bir milletvekili. Terbiyenizi koruyacaksınız. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – E o senin milletvekilin söylerken niye ona dönüp
çıkışmıyorsun? OKTAY VURAL
(İzmir) – Ne demek “Hesap bilmiyor.” demek milletvekiline? ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, niye müdahale
etmiyorsunuz? Üslup doğru mu yani Allah aşkına? BAŞKAN – Sayın
Akcan, bakınız, Bakanlık yapmış bir arkadaşsınız. Niçin… ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Çocuğunu azarlamıyor. O,
milletvekili. BAŞKAN - Sayın
Akcan, bak, ben Sayın Bakana… OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, sizin aracılığınızla soruyoruz. Aynı zamanda size
yöneltiyoruz soruları. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sayın Grup
Başkan Vekili, bağırmakla bir şey çözemezsiniz. BAŞKAN - Böyle
bir üslup yok. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Bakın, siz tutanakları çıkarırsınız, önce sayın
milletvekilinizin söylediğine bakarsınız. OKTAY VURAL
(İzmir) – Baktık, baktık. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Ben de onun söylediğinden farklı bir şey söylemiyorum. BAŞKAN – Sayın
Bakanım, Genel Kurula hitap ediniz lütfen. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Ben onun söylediğinden farklı bir şey söylemiyorum. OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, sizin aracılığınızla soru soruyoruz. Sayın Bakanın
hitabı aynı zamanda sizedir. BAŞKAN –
Doğrudur. OKTAY VURAL
(İzmir) - Siz yöneltiyorsunuz soruları, hesap kitap bilmiyor musunuz? SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sayın Bayındır, bu ülkede hiçbir hekim kızamıklıları
dermatit diye yazmaz. BAŞKAN – Bakınız… OKTAY VURAL
(İzmir) – Şimdi göstereceğiz size, hesap kitap bilmediğinizi şimdi
göstereceğiz. BAŞKAN – Sayın Bakanım, üç beş saniye müsaade eder misiniz. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Buyurun Değerli Başkanım. BAŞKAN –
Arkadaşlar, bakınız, birbirimize hitap ederken… Ben Sayın Bakanımızı ikaz
ettim, “Sayın Bakanım, lütfen…” dedim fakat siz ayakta çok yüksek sesle
konuştuğunuz için benim hitaplarımızı duymadınız. RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – İçimiz yanıyor, sağlık ocakları kapanıyor. BAŞKAN – Lütfen… Evet, aynen…
Burada, bütün arkadaşlarım duyuyor. Ben Sayın Bakana hitap ettim, lütfen dedim.
Evet, karşılıklı olarak birbirimizin hukukuna riayet edelim. Buna Sayın
Bakanlar da dâhil, sayın milletvekilleri de dâhil. ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Bu sizin başarısızlığınızın agresifliğidir Sayın Bakan. BAŞKAN - Sayın
Akcan, lütfen efendim, sakin olun. Sayın Bakanım,
buyurun. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Teşekkür ederim Değerli Başkanım. BAŞKAN – Lütfen
daha itinalı, özenli konuşalım efendim, lütfen. Buyurun. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Evet… Tutanakların çıkarılıp
bakılması lazım. Kimin ne söylediği orada belli. Sayın Bayındır’ın
söylediği hususu da esefle karşılıyorum. Türkiye’de hiçbir hekim, bir
dermatitli hastayla kızamıklı hastayı birbirine karıştırmaz. Karıştırdığını
varsayalım; bu program, döküntüsü olan, kızamığa benzer döküntüsü olan bütün
hastalardan aynı zamanda kan numuneleri alınarak, kızamık antijeni bakılarak
yürütülmektedir. Değerli
arkadaşlarım, yani siz AK PARTİ Hükûmetini veya AK
PARTİ Hükûmetinin sağlıktaki başarısını küçültmek
isterken, Türkiye Cumhuriyeti’nin başarısını küçültmeye çalıştığınızın farkında
değil misiniz? AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) - Hükûmeti bırakın, Bakanlığı anlatın. SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Yani burada biz size, devletin verilerini, Türkiye
İstatistik Kurumunun verilerini sunuyoruz. Bunları “abartılı” diye bahsetmeyi,
ben hakikaten talihsiz ifadeler olarak görüyorum. Yani, evet, yanlışsa
yanlışlığını gösterin. Niçin “abartılı” diyerek buradaki başarıyı gölgelemeye
çalışıyorsunuz? Değerli Başkanım,
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın
Sanayi Bakanımız da cevap verecekler mi efendim? Buyurun. SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Şırnak Hastanesiyle ilgili bir şey söylemediniz Sayın Bakan. Hastane
yıkılıyor. BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen… Sayın Sanayi Bakanımız cevap verecekler. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sorulan sorulara süre
içinde cevap vermeye çalışayım, biraz da olmazsa hızlı hızlı
söyleyeyim. Özellikle -daha
evvel de sorulmuştu- Bakanlığın bağlı, ilgili, ilişkili teşkilatlarından hiçbir
kimse AK PARTİ’de görevlendirilmemiştir,
görevlendirme olmamıştır. Bir kere bunun altını çizerek netleştirmek istiyorum.
Bir diğer konu
özellikle “Bu tekstil, konfeksiyon sektörüyle ilgili
bir çalışma var mı?” diye soruldu. Tekstil, konfeksiyon
sektörü, evet, Türkiye’nin göz bebeği, başımızın tacı bir sektördür. Tekstil, konfeksiyon sektörü, gerek istihdamıyla gerek ihracatıyla
gerek üretimiyle gerek yatırımıyla Türkiye açısından her zaman önem
atfetmiştir, önem atfetmeye devam olacaktır ve bu noktada da tekstil
konfeksiyon sektörüne yönelik cumhuriyet tarihinde bir ilki gerçekleştirerek
sektöre strateji, destek, dönüşüm eylem planı hazırladık ve 2009 yılı başından
itibaren bu eylem planı uygulanmaya başlayacak. Tekstil, konfeksiyon
sektörüne bakışımızın bu olduğunu çok net ifade etmek istiyorum. Aslında, birkaç
konu söyledim ama tekrar istenildiği için yeniden söylememde gerek var, bu
KOSGEB Kanunu’yla ilgili… Bakın, KOSGEB Kanunu, şu anda sadece imalatçı esnaf
ve sanatkâr ve KOBİ’lere kredi vermek üzere dizayn edilmiş
bir kanundur ama şu anda Bakanlık olarak, ihtiyacı göz önünde bulundurarak
KOSGEB Kanunu’ndaki değişiklik maddemizi hazırladık ve hemen bütçemizin
arkasından, Bakanlar Kurulu arkasından yüce Meclisimize getirerek KOSGEB
Kanunu’nda değişiklik yapacağız ve KOSGEB Kanunu’nda tüm hizmet sektörünün de
bundan faydalanmasını sağlayacak olan çalışmayı gerçekleştireceğiz. Bu noktada
şunu çok net ifade edeyim ki biraz evvel konuşmamda söyledim- Türkiye’de 2
milyon 10 bin 377 toplam işletme var. Ayrıyeten 1
milyon 905 bin esnaf ve sanatkâr var. Ancak bunların içindeki imalatçı sayısı
toplam 302 bindir. Geri kalan ticaret sektörüdür, hizmet sektörüdür. Girişimci
bilgi sistemine, şu anda hangi ilimizde, neresinde, kaç imalatçı, kaç esnaf,
kaç sanatkâr, kaç KOBİ, kaç ihracatçı ve hangi sektörlerde olduğunun tek tek bütün bilgilerine sahip olacak bir bilgi setine sahip
olduğumuzu tekrar, bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Evet, KOSGEB
kredi veren bir müessese değil, KOSGEB bir banka değil. KOSGEB elindeki çok dar
imkânları bir işletmeci mantığıyla, faiz desteği vererek bankalar arasında
yapmış olduğumuz yarıştırmayla bankalara kredi verdiriyoruz. Yani verilmiş
olunan kredilerin bütün riski bankalara aittir. Dolayısıyla, buradaki kredinin
bütün teminatları bankadan alınmaktadır. Ancak biz de KOSGEB olarak, Bakanlık
olarak bankalarla çok sıkı sözleşmeler yapıyoruz. Müracaatların nasıl
alınacağı, nasıl cevaplandırılacağı, ne kadar sürede yapılacağıyla ilgili tek tek bunların hepsi belirtilmiştir ve bu noktada da
tabii ki krediyi veren bankalar geriye dönüşleri de hesap etmek noktasında
gerekli teminatları istiyor. Bu noktada yine KOSGEB’in ortak olduğu, Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliğinin yarı yarıya ortak olduğu Kredi Garanti Fonu,
yeterli ipoteği ve teminatı olmayan imalatçı esnaf sanatkâr veya KOBİ’lere
kefalet desteği veriyor -Kredi Garanti Fonu- ve bu noktada yüzde 1’lik gibi çok
düşük bir komisyonla bunu gerçekleştiriyor. Ancak yapmış olduğumuz bu çalışmada
biz müracaatlarımızı belli limitlerle çıkıyoruz. Örneğin, en son istihdam endeksi can suyu kredisinde
dedik ki toplam 150 milyon YTL bir kaynak vereceğiz ve bunları bilgisayar
ortamında, rektörlük ortamında ve noter tespiti yaptırarak sıralamada yanlışlık
olmasın diye aldırıyoruz ve 1’den başlayarak 150 milyon YTL nereye kadar
gelirse o işletmeler veriyor. Ancak bu işletmelerin içinde eğer kredi almaya
hak kazanmayan işletmeler varsa veya kapasite raporu yoksa veya imalatçı
olduğunu tevsik edemiyorsa, tabii ki onlar açısından bankalar bu uygulamayı
yapamıyorlar. Şimdi, bunu
belirttikten sonra şunu da ifade edeyim: Teşvik sisteminde de sorulan bir şey
var. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sayın Başkan… Sayın Başkan, Sayın Bakanın da süresi bitti. OKTAY VURAL
(İzmir) – Süre bitti efendim. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Milletvekillerine gösterdiğiniz titizliği aynı şekilde Sayın Bakana
da gösterin. O sorulara da yazılı cevap versin. BAŞKAN – Sayın
Bakanım, isterseniz diğerlerini… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Son bir dakika… Bir dakika… BAŞKAN - …yazılı
olarak cevap verin. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Peki, teşekkür ediyorum. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bir cümle söyleyebilir miyim efendim? HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Hayır
efendim. Sayın bakanlar
cevap verirken süre var, soru sorarken süre yok mu efendim? İstirham ederim… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Müsaade ederseniz bir cümle söyleyebilir miyim Sayın Başkan? Bir
cümle… BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri… HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sayın Başkanım… BAŞKAN – Efendim? HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sayın Başkan… Sayın Bakan… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Sağlık Bakanı dedi ki: “Özel hastanelerde on bir ay ücret
alıyoruz, devlet hastanelerinde…” Bu sözü açıklarlarsa memnun olurum efendim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın
milletvekilleri, şimdi sırasıyla on birinci turda… HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sayın Başkan… Sayın Başkan… OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkanım… BAŞKAN - …yer
alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve… OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Efendim? HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sataşmadan dolayı söz istiyorum. BAŞKAN – Sataşma
diye bir şey yok. HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Hakaret ediyor Sayın Başkan. BAŞKAN –
Sonrasında efendim. Lütfen… OKTAY VURAL
(İzmir) – Hesap bilmediğini söylemek ne demek Sayın Başkan? HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Ben hiç muayene olmadım. BAŞKAN – Efendim,
bakınız, böyle bir şey olursa ben getirtirim, tutanaklara bakarım. Lütfen Sayın
Yıldız, istirham ediyorum… OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, ne tutanağı getirteceksiniz? “Uyardım.” dediniz. BAŞKAN – Şimdi,
sırasıyla, on birinci turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu
ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım. Sağlık
Bakanlığının 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… III.- YOKLAMA (MHP ve CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı) OKTAY VURAL
(İzmir) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan. AHMET YENİ
(Samsun) – Bütçede ilk defa yoklama isteniyor. (MHP sıralarından gürültüler) BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen… Sayın Vural,
Sayın Akcan, Sayın Uslu, Sayın Taner, Sayın Yıldız… ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Bundan sonra böyle! AHMET YENİ
(Samsun) – Sayın Bakan, sizin döneminizde hiç yoklama istendi mi? ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Evet, arkadaşlarınız istedi. BAŞKAN - Sayın
Asil, Sayın Ural, Sayın Özkan… AHMET YENİ
(Samsun) – Bütçelerde? ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Arkadaşlarınız istedi, bakın
tutanaklara. OKTAY VURAL
(İzmir) – Yol arkadaşlarınız istedi. BAŞKAN – Sayın Paksoy, Sayın Özdemir, Sayın Işık, Sayın Coşkun, Sayın
Çelik, Sayın Tankut, Sayın Bulut, Sayın Akkuş… AHMET YENİ
(Samsun) – Tarihe geçecekler. ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Sizin Sağlık Bakanınız
milletvekiline hakaret etmekten tarihe geçti zaten. BAŞKAN – Sayın Sacid Yıldız, Sayın Güvel, Sayın Kulkuloğlu, Sayın Arslan, Sayın
Ekici, Sayın Yalçınkaya. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, ismini yazmış olduğumuz arkadaşlarımız lütfen
sisteme girmesinler. Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklamaya başlandı) KADİR URAL
(Mersin) – Sahte oy kullanılmasın Sayın Başkan. BAŞKAN –
Kullanılmaz merak etmeyin. KADİR URAL
(Mersin) – Sabıkalı oldukları için söylüyorum. (Elektronik
cihazla yoklamaya devam edildi) KADİR URAL
(Mersin) – Kâğıtları okuyarak yoklama yapın Sayın Başkanım. Sabıka olduğu için
söylüyorum yani. BAŞKAN –
Arkadaşlar, sükûneti sağlayalım, Başkanlık Divanı görevini yapar. Sayın
milletvekilleri, pusula veren arkadaşlarımız lütfen Genel Kuruldan
ayrılmasınlar. (Elektronik
cihazla yoklamaya devam edildi) OKTAY VURAL
(İzmir) – Evet, bitti Sayın Başkan. Evet, yoktur. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur. Birleşime yirmi
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 23.40 ALTINCI OTURUM Açılma Saati:00.02 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Harun TÜFEKCİ
(Konya) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum. İstem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım. III.- Y O K L A M A BAŞKAN – Yoklama
için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2009 Yılı Merkezî
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007 Yılı Merkezî Yöne-tim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz. IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
(Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı:312) (Devam) 2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı
Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bil-dirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Ko-misyonu Raporu (
1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) (Devam) H) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam) 1.- Sağlık Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Sağlık Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı I) HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam) 1.- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı İ) SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI (Devam) 1.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı J) REKABET KURUMU (Devam) 1.- Rekabet Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Rekabet Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı K) MİLLÎ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ (Devam) 1.- Millî Prodüktivite Merkezi 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Millî Prodüktivite Merkezi 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı L) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ SANAYİİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam) 1.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı M) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU (Devam) 1.-Türk Akreditasyon Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.-Türk Akreditasyon Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı N) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam) 1.-Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.-Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı O) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ (Devam) 1.- Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde. Sağlık Bakanlığı 2009 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Bölümleri
okutuyorum: 15- SAĞLIK BAKANLIĞI 1.– Sağlık Bakanlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi A – C E T V E L İ
Kodu Açıklama (TL) 01 Genel
Kamu Hizmetleri 35.750.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 02 Savunma
Hizmetleri 329.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 850.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 07 Sağlık
Hizmetleri 12.683.384.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. GENEL
TOPLAM 12.720.313.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sağlık Bakanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir. Sağlık Bakanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. 2.– Sağlık Bakanlığı 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum: A – C E T V E L İ (YTL) - Genel Ödenek Toplamı : 9.937.426.213,27 - Toplam Harcama : 10.390.277.309,64 - Ödenek Dışı Harcama : 740.533.403,28 - İptal Edilen Ödenek : 287.650.395,82 - Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 145.471.639,42 BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Sağlık Bakanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri
kabul edilmiştir. Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Bölümleri okutuyorum: 40.19 - HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 1.– Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi A – C E T V E L İ Kodu Açıklama (TL) 01 Genel
Kamu Hizmetleri 5.583.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 02 Savunma
Hizmetleri 77.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 1.400.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 07 Sağlık
Hizmetleri 93.999.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. GENEL
TOPLAM 101.059.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Gelir cetvelini okutuyorum: GELİR C E T V E L İ KOD Açıklama (TL) 01 Vergi
Gelirleri 93.000.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 708.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 05 Diğer
Gelirler 2.589.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. TOPLAM 96.297.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir. Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2007 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2.– Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum: A – C E T V E L İ (YTL) - Genel Ödenek Toplamı : 131.427.125,50 - Toplam Harcama : 38.937.383,13 - İptal Edilen Ödenek : 92.489.742,37 - Ertesi Yıla Devreden Ödenek : 6.082.297,46 BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. (B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum: B – C E T V E L İ (YTL) - Bütçe Tahmini : 78.000.000,00 - Yılı Net Tahsilatı : 98.413.177,04 BAŞKAN– (B) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2007 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Bölümleri okutuyorum: 19 – SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI 1.– Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi A – C E T V E L İ Kodu Açıklama (TL) 01 Genel
Kamu Hizmetleri 217.495.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 02 Savunma
Hizmetleri 1.604.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 419.889.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 07 Sağlık
Hizmetleri 37.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. GENEL
TOPLAM 639.025.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. 2.– Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
2007 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum: A – C E T V E L İ (YTL) - Genel Ödenek Toplamı : 334.522.915,94 - Toplam Harcama : 294.229.805,87 - Ödenek Dışı Harcama : 707.594,32 - İptal Edilen Ödenek : 41.000.704,39 BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir. Rekabet Kurumu 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Bölümleri okutuyorum: 42.07- REKABET KURUMU 1.– Rekabet Kurumu 2009 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi A – C E T V E L İ Kodu Açıklama (TL) 01 Genel
Kamu Hizmetleri 25.084.500 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 02 Savunma
Hizmetleri 646.835 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 04 Ekonomik
işler ve Hizmetler 12.980.619 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. GENEL
TOPLAM 38.711.954 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Gelir cetvelini okutuyorum: GELİR C E T V E L İ KOD Açıklama (TL) 03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 480.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 05 Diğer
Gelirler 38.231.954 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. TOPLAM 38.711.954 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Rekabet Kurumu 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir. Rekabet Kurumu 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2.– Rekabet Kurumu
2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum: A – C E T V E L İ (YTL) - Genel Ödenek Toplamı : 42.250.676,00 - Toplam Harcama : 34.894.707,92 - İptal Edilen Ödenek : 7.355.968,08 BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. (B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum: B- CETVELİ (YTL) - Bütçe Tahmini : 30.915.000,00 - Yılı Net Tahsilatı : 33.347.232,26 BAŞKAN – (B) cetvelinini kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir. Rekabet Kurumu 2007 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir. Millî Prodüktivite Merkezi 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Bölümleri okutuyorum: 40.23 – MİLLÎ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ 1.– Millî Prodüktivite Merkezi
2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi A – C E T V E L İ Kodu Açıklama (TL) 01 Genel
Kamu Hizmetleri 3.981.600 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 160.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir 04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 8.976.400 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir GENEL TOPLAM 13.118.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Gelir cetvelini okutuyorum: GELİR C E T V E L İ KOD Açıklama (TL) 03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 637.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 3.818.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 05 Diğer
Gelirler 3.663.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. TOPLAM 8.118.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Millî Prodüktivite Merkezi 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir. Milli Prodüktivite Merkezi 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. 2.– Milli Prodüktivite Merkezi 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum: A – C E T V E L İ (YTL) - Genel Ödenek Toplamı : 9.927.000,00 - Toplam Harcama : 8.786.734,30 - İptal Edilen Ödenek : 1.140.265,70 BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. (B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum: B- CETVELİ (YTL) - Bütçe Tahmini : 5.897.500,00 - Yılı Net Tahsilatı : 9.121.868,75 BAŞKAN – (B) cetvelinini kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir. Milli Prodüktivite Merkezi 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir. Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme
ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Bölümleri okutuyorum: 40.30 - KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ SANAYİİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI 1.– Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2009
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi A – C E T V E L İ Kodu Açıklama (TL) 01 Genel
Kamu Hizmetleri 17.145.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 1.500.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 310.685.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir GENEL
TOPLAM 329.330.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Gelir cetvelini okutuyorum: GELİR C E T V E L İ KOD Açıklama (TL) 03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 2.000.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 205.634.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 05 Diğer
Gelirler 52.626.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 06 Sermaye
Gelirleri 70.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 08 Alacaklardan
Tahsilat 10.000.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. TOPLAM 270.330.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme
ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir. Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme
ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. 2.– Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum: A – C E T V E L İ (YTL) - Genel Ödenek Toplamı : 261.968.000,00 - Toplam Harcama : 241.178.244,39 - İptal Edilen Ödenek : 20.789.755,61 BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. (B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum: B- CETVELİ (YTL) - Bütçe Tahmini : 126.249.000,00 - Yılı Net Tahsilatı : 162.961.490,45 BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme
ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir. Türk Akreditasyon Kurumu 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Bölümleri okutuyorum: 40.21- TÜRK AKREDİTASYON KURUMU 1.– Türk Akreditasyon Kurumu 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi A – C E T V E L İ Kodu Açıklama (TL) 04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 5.066.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. GENEL
TOPLAM 5.066.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Gelir cetvelini okutuyorum: GELİR C E T V E L İ KOD Açıklama (TL) 03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 5.066.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. TOPLAM 5.066.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Türk Akreditasyon Kurumu 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir. Türk Akredisyon Kurumu 2007 yılı merkezî
yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2.– Türk Akredisyon
Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum: A – C E T V E L İ (YTL) - Genel Ödenek Toplamı : 4.618.000,00 - Toplam Harcama : 3.491.481,11 - İptal Edilen Ödenek : 1.126.518,89 BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. (B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum: B- CETVELİ (YTL) - Bütçe Tahmini : 4.618.000,00 - Yılı Net Tahsilatı : 7.377.705,22 BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Türk Akreditasyon Kurumu 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir. Türk Standartları Enstitüsü 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Bölümleri okutuyorum: 40.22 – TÜRK STANDARTLARI
ENSTİTÜSÜ 1.– Türk Standartları Enstitüsü
2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi A – C E T V E L İ Kodu Açıklama (TL) 01 Genel
Kamu Hizmetleri 25.980.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 1.200.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 137.545.000 BAŞKAN- Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir. GENEL
TOPLAM 164.725.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Gelir cetvelini okutuyorum: GELİR C E T V E L İ KOD Açıklama (TL) 03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 137.155.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 05 Diğer
Gelirler 88.445.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 09 Red ve İadeler .600.000 BAŞKAN- Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir. TOPLAM 225.000.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Türk Standartları Enstitüsü 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir. Türk Standartları Enstitüsü 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. 2.– Türk Standartları Enstitüsü 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum: A – C E T V E L İ (YTL) - Genel Ödenek Toplamı : 176.985.000,00 - Toplam Harcama : 115.542.640,35 - İptal Edilen Ödenek : 61.442.359,65 BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. (B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum: B- CETVELİ (YTL) - Bütçe Tahmini : 185.900.000,00 - Yılı Net Tahsilatı : 215.119.516,15 BAŞKAN – (B) cetvelinini kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmiştir. Türk Standartları Enstitüsü 2007 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir. Türk Patent Enstitüsü 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Bölümleri okutuyorum: 40.24 – TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ 1.– Türk Patent Enstitüsü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi A – C E T V E L İ Kodu Açıklama (TL) 01 Genel
Kamu Hizmetleri 14.246.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir 02 Savunma
Hizmetleri 18.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 600.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 17.203.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. GENEL
TOPLAM 32.067.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Gelir cetvelini okutuyorum: GELİR C E T V E L İ KOD Açıklama (TL) 03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 74.945.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 05 Diğer
Gelirler 23.044.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. TOPLAM 97.989.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Türk Patent Enstitüsü 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir. Türk Patent Enstitüsü 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. 2.– Türk Patent Enstitüsü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum: A – C E T V E L İ (YTL) - Genel Ödenek Toplamı : 30.506.000,00 - Toplam Harcama : 18.711.735,53 - İptal Edilen Ödenek : 11.794.254,47 BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. (B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum: B- CETVELİ (YTL) - Bütçe Tahmini : 51.800.000,00 - Yılı Net Tahsilatı : 74.655.098,48 BAŞKAN – (B)
cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir. Türk Patent
Enstitüsü 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, böylece Sağlık Bakanlığı, Hudut ve
Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Rekabet Kurumu,
Millî Prodüktivite Merkezi, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk Akreditasyon Kurumu, Türk
Standartları Enstitüsü ve Türk Patent Enstitüsünün 2009 yılı merkezî yönetim
bütçeleri ve 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesapları kabul edilmiştir. Bakanlıklarımıza
ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. Basılı gündemin
1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 3.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96) BAŞKAN -
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. Basılı gündemin
2’nci sırada yer alan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 4.- Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları
Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/537) (S.
Sayısı: 236) BAŞKAN -
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. Sayın
milletvekilleri, basılı gündemin 3’üncü sırada yer alan, Kastamonu Milletvekili
Hakkı Köylü’nün Türk Parasının Kıymetini Koruma
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız. 5.- Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü'nün;
Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/21) (S. Sayısı: 314) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. Saygıdeğer
milletvekilleri, programa göre kuruluşların bütçe ve kesin hesaplarını
sırasıyla görüşmek için, 23 Aralık 2008 Salı günü saat 11.00’de toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum. Sizlere ve
bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı geceler diliyorum. Kapanma Saati: 00.26 |
|