DÖNEM: 23                                                                YASAMA YILI: 3

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 36

34’üncü Birleşim

22 Aralık 2008 Pazartesi

İ Ç İ N D E K İ L E R

I. -    GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. -  GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV.-  KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

 

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S.Sayısı: 312)

 

2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/622, 3/521) (S.Sayısı: 313)

 

A) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI

 

1.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

 

B) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

 

1.- Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

 

C) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI

 

1.- Ulaştırma Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Ulaştırma Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

 

D) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

 

1.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

 

E) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU

 

1.- Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Telekomünikasyon Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

 

F) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI

 

1.- Denizcilik Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Denizcilik Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

 

G) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

 

1.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

 

H) SAĞLIK BAKANLIĞI

 

1.- Sağlık Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Sağlık Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

 

I) HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

 

1.- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

İ) SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI

1.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

 

J) REKABET KURUMU

1.- Rekabet Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Rekabet Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

 

K) MİLLÎ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ

1.- Millî Prodüktivite Merkezi 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Millî Prodüktivite Merkezi 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

 

L) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ SANAYİİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI

 

1.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

 

M) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU

1.-Türk Akreditasyon Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.-Türk Akreditasyon Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

 

N) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ

1.-Türk Standartları Enstitüsü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.-Türk Standartları Enstitüsü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

 

O) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ

1.- Türk Patent Enstitüsü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Türk Patent Enstitüsü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

 

3.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

4.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/537) (S. Sayısı: 236)

5.- Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü'nün; Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/21) (S. Sayısı: 314)

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Genel Kurulu ziyaret eden Suriye-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu heyetine Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi

 

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın, sözlerini çarpıttığı iddiasıyla konuşması

2.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın, konuşmasında şahsına sataştığı iddiasıyla ve Başkanın tutumuna ilişkin konuşması

 

VII.- AÇIKLAMALAR

1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, son günlerde TOKİ inşaatlarında meydana gelen işçi ölümlerine ilişkin açıklaması

 

VIII.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; Genel Kurulun 22 Aralık 2008 Pazartesi günkü birleşiminde 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın günlük turlarının tamamlanmasından sonra, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; bu birleşimde 314 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/4752)

2.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, bazı kamu görevlilerinin AK PARTİ Siyaset Okuluna katıldıkları iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/4768)

3.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, Ergenekon soruşturmasında gizlilik ilkesinin ihlaline ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/4809)

4.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, Tarsus’a yönelik bir projeye ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/4816)

5.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, Almanya’daki bir dernekle ilgili dava çerçevesindeki iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/4944)

6.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir dernekle ilgili dava hakkında Almanya Büyükelçisi ile görüştüğü iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/4973)

7.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, cezaevlerindeki bir uygulamaya ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/4986)

8.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Ankara Cumhuriyet Başsavcısının bir soruşturma hakkında bilgi vermesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/5142)

9.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Selim ilçesindeki bazı köylerin yol sorununa ve su baskını riskine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/5164)

10.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, bir cinayetin ve bazı faaliyetlerin soruşturulmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/5192)

11.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, Amasya’da karayolu kenarına konulan bazı tabelalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/5203)

12.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/5210)

13.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/5213)

14.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, Sinop’taki bir köye yapılacak köprüye ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/5227)

15.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Bursa Büyükşehir Belediyesinin tanıtım ve reklam giderlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/5237)

16.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Antalya Büyükşehir Belediyesinin tanıtım ve reklam giderlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/5238)

17.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Samsun Büyükşehir Belediyesinin tanıtım ve reklam giderlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/5239)

18.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars merkeze bağlı bazı köylerin yol sorununa ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/5244)

19.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Digor ilçesinin bazı köylerinin yol sorununa ve su baskını riskine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/5247)

20.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya’da aydınlatma direklerinden elektrik verilmesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/5248)

21.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin borçlarına ve borçlanma giderlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/5251)

22.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Bursa Büyükşehir Belediyesinin borçlarına ve borçlanma giderlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/5253)

23.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, Adana’da yapılan sosyal yardımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/5360)

24.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Selim ilçesindeki bazı köylerin yol sorunlarına ve su baskını riskine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/5392)

25.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’ta merkeze bağlı bazı köylerin yol sorunlarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/5472)

26.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, 2002-2008 yılları arasında Erzurum Büyükşehir Belediyesine bedelsiz verilen Hazine ve özel idare arsa ve arazilerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/5479)

27.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, 2002-2008 yılları arasında Antalya Büyükşehir Belediyesine bedelsiz verilen Hazine ve özel idare arsa ve arazilerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/5482)

28.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, 2002-2008 yılları arasında Konya Büyükşehir Belediyesine bedelsiz verilen Hazine ve özel idare arsa ve arazilerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/5487)

29.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, 2002-2008 yılları arasında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine bedelsiz verilen Hazine ve özel idare arsa ve arazilerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/5489)

30.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, kütüphanelerde internet bağlantısının yaygınlaştırılmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/5540)

31.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, kütüphanelere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/5541)

32.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, müzelere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/5542)

33.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, futbolun geliştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlunun cevabı (7/5558)

34.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Erzurum Lala Paşa Camii çevresindeki ağaçların kesilmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/5591)

35.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, bir heykelin Kahramanmaraş Müzesine nakline ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/5666)

36.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğündeki personel hareketlerine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/5668)

37.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Kahramanmaraş DSİ Bölge Müdürlüğünün kapatılacağı iddiasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/5711)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak dört oturum yaptı.

2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/656) (S. Sayısı: 312) ve 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi’nin (1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) görüşmelerine devam edilerek;

Millî Eğitim Bakanlığı,

Yüksek Öğretim Kurulu,

Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü,

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi,

Üniversiteler;

Ankara Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Trakya Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Akdeniz Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Cumhuriyet Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi, 19 Mayıs Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, İnönü Üniversitesi, Fırat Üniversitesi, Dicle Üniversitesi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Gaziantep Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Harran Üniversitesi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Adnan Menderes Üniversitesi, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi, Mersin Üniversitesi, Pamukkale Üniversitesi, Balıkesir Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, Sakarya Üniversitesi, Celâl Bayar Üniversitesi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Mustafa Kemal Üniversitesi, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Kafkas Üniversitesi, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi, Niğde Üniversitesi, Dumlupınar Üniversitesi, Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Muğla Üniversitesi, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Kırıkkale Üniversitesi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Galatasaray Üniversitesi, Ahi Evran Üniversitesi, Kastamonu Üniversitesi, Düzce Üniversitesi, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Uşak Üniversitesi, Rize Üniversitesi, Namık Kemal Üniversitesi, Erzincan Üniversitesi, Aksaray Üniversitesi, Giresun Üniversitesi, Hitit Üniversitesi, Bozok Üniversitesi, Adıyaman Üniversitesi, Ordu Üniversitesi, Amasya Üniversitesi, Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi, Sinop Üniversitesi, Nevşehir Üniversitesi, Çankırı Karatekin Üniversitesi, Artvin Çoruh Üniversitesi,

2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçeleri ve 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesapları;

Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Siirt Üniversitesi, Karabük Üniversitesi, Kilis Yedi Aralık Üniversitesi, Bilecik Üniversitesi, Bitlis Eren Üniversitesi, Kırklareli Üniversitesi, Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi, Bingöl Üniversitesi, Muş Alparslan Üniversitesi, Mardin Artuklu Üniversitesi, Batman Üniversitesi, Ardahan Üniversitesi, Bartın Üniversitesi, Bayburt Üniversitesi, Gümüşhane Üniversitesi, Hakkâri Üniversitesi, Iğdır Üniversitesi, Şırnak Üniversitesi, Tunceli Üniversitesi, Yalova Üniversitesi,

2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçeleri;

Kabul edildi.

Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici, Başkanlığın tutumu hakkında açıklamada bulundu.

Alınan karar gereğince, 22 Aralık 2008 Pazartesi günü saat 11.00’de toplanmak üzere, birleşime 00.36’da son verildi.

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Fatma SALMAN KOTAN

 

Murat ÖZKAN

 

Ağrı

 

Giresun

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

No.: 39

II.- GELEN KÂĞITLAR

22 Aralık 2008 Pazartesi

Tasarılar

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında Karşılıklı Yardım ve İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/660) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2008)

2.- Uluslararası Hidrografi Örgütü Hakkında Sözleşmeye Değişiklikler Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/661) (Milli Savunma ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2008)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Angola Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/662) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2008)

Teklifler

1.- Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in; T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatifleri Tarafından Üreticilere Kullandırılan ve Sorunlu Hale Gelen Tarımsal Kredilerin Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanuna Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/356) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.11.2008)

2.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 2 Milletvekilinin; Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların Silinmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/357) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2008)

3.- İstanbul Milletvekili Ufuk Uras’ın; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/358) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.11.2008)

4.- Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt’un; Bazı Kamu Personeline Tayin Bedeli Verilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/359) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2008)

5.- Edirne Milletvekili Necdet Budak’ın; 2809 Sayılı Yükseköğretim Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/360) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2008)

6.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 20 Milletvekilinin; Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/361) (İçişleri ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.12.2008)

7.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün; Kars İli Susuz İlçesinin Adının Cilavuz Olarak Değiştirilmesi ile İlgili Kanun Teklifi (2/362) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.12.2008)

8.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 10 Milletvekilinin; 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununa Geçici Madde Eklenmesi ile İlgili Kanun Teklifi (2/363) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.12.2008)

9.- Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna Geçici Madde Eklenmesi ile İlgili Kanun Teklifi (2/364) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.12.2008)

Sözlü Soru Önergeleri

1.-Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Alevi taleplerine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) sözlü soru önergesi (6/1118) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

2.-Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, kamu idarelerinin bütçelerinden yardım yapılan sivil toplum kuruluşlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1119) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

3.-Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Habur Sınır Kapısındaki yoğunluğa ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) sözlü soru önergesi (6/1120) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

4.-Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, imar planında cem evlerine yer verilmesine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından sözlü soru önergesi (6/1121) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

5.-Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, otomotiv sektöründeki daralmaya ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1122) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

6.-Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, tarım sektöründe istihdamın artırılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1123) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

7.-Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, üreticilerin kredi sorununa ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1124) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

8.-Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Ergenekon Soruşturmasıyla ilgili bazı hususlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1125) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)

9.-Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul’un, inşaat sektörünün canlandırılmasına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından sözlü soru önergesi (6/1126) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

10.-Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul’un, Aksaray’ın, ÇATAK kapsamına alınmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1127) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

11.-Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, bazı KİT personelinin ücretini düşüren bir tebliğe ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1128) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008)

12.-Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’teki yönetici atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1129) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)

13.-Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, emeklilerin maaşlarında intibak düzenlemesi yapılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1130) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)

14.-Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, esnafa sicil affı çıkarılmasına ve inşaat sektörünün canlandırılmasına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1131) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)

15.-Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, hidroelektrik enerji potansiyelinin değerlendirilmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1132) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)

16.-Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Bulgaristan’daki tartışmalı bir intihar olayına ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1133) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)

17.-Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, hipermarketlere yönelik tasarı taslağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1134) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)

Yazılı Soru Önergeleri

1.-Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Kuvvet Komutanlıkları bünyesinde yapılan golf sahalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6002) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

2.-İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, İmralı’da başka hükümlülerin kalabilmesi için yapılacak inşaata ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6003) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

3.-Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, kamu idarelerinin bütçelerinden yardım yapılan sivil toplum kuruluşlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6004) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

4.-Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, Kestel TOKİ konutlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6005) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

5.-Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, MİT ile ilgili bazı hususlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6006) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)

6.-İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, süt üretimi ve tüketiminin teşvikine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6007) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)

7.-Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, seçmen sayılarına ve AGİT’ten gözlemci istenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6008) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

8.-Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak’ın, TOKİ’nin Diyarbakır’daki faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6009) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

9.-Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, akredite edilmeyen gazetecilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6010) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

10.-İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, MİT’le ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6011) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

11.-Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün seçmen sayısındaki artışa ve seçimlerin güvenliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6012) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

12.-Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, kayıt dışı istihdama ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6013) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

13.-Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, bir sınır kapısına x-ray cihazı alımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6014) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008)

14.-Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, İstanbul-Hadımköy’deki arsa spekülasyonu iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6015) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)

15.-İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Arnavutköy TOKİ konutlarındaki sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6016) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)

16.-İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Cumhurbaşkanı ile bir evde görüşmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6017) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)

17.-İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, okullaşma durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6018) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)

18.-İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Ulusa Sesleniş konuşmasındaki bir ifadesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6019) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)

19.-Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Gümrük Müsteşarının Cenevre’de katıldığı bir toplantıya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6020) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)

20.-Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi’nin, kamudaki zorunlu özürlü istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6021) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)

21.-Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, yerli malının kullanılmasına yönelik genelgeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6022) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)

22.-Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, Mardin’de bir kuyuda bulunan ceset kemiklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6023) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)

23.-Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum’da TOKİ’den ihale alan firmaların borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6024) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)

24.-İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, MKE’nin bir taşınmaz ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6025) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)

25.-İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Karaağaç Bektaşi Dergahının korunmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6026) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)

26.-Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Balıkesir’de verilen bir yapılaşma iznine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6027) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)

27.-Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köprünün onarımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6028) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2008)

28.-Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü yetkilileriyle ilgili bir iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6029) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2008)

29.-Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına yönelik dosyalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6030) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2008)

30.-Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, Adana Karataş Kadın Kapalı Cezaevinde yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6031) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

31.-Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, İmralı Cezaevine başka hükümlülerin nakline ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6032) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

32.-Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, F tipi cezaevlerinde bir genelgenin uygulanmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6033) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

33.-Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, bir gazetede çıkan açıklamasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6034) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

34.-İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, zaman aşımına uğrayan bir yargılamaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6035) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)

35.-İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, İstanbul’da yedieminde bulunduğu halde batan gemilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6036) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

36.-Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, Türk Ceza Kanununun bazı maddelerine göre hakkında dava açılan 18 yaşından küçüklere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6037) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)

37.-Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, İskenderun Belediyesinin afişlerindeki bir ifadeye ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6038) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)

38.-Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, AİHM’de Türkiye aleyhine açılan davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6039) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)

39.-İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, etkin pişmanlık düzenlemesinden yararlananlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6040) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)

40.-Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, karşılıksız çek davalarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6041) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)

41.-Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, bazı yönetmeliklerin çıkarılmasındaki yetki aşımı iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6042) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)

42.-Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Yapı İşleri Genel Müdürlüğünün GAP kapsamındaki İl Özel İdarelerine yönelik işlerine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/6043) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

43.-Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, Diyarbakır Araştırma Hastanesinin etrafındaki arazilere ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/6044) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)

44.-Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, deprem ve diğer afetlere yönelik çalışmalara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/6045) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)

45.-Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, İşsizlik Sigortası Fonuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6046) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

46.-İstanbul Milletvekili Ümit Şafak’ın, toplu işten çıkarmalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6047) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)

47.-Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, kamudaki zorunlu özürlü istihdamına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6048) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)

48.-Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, KEY ödemelerinde itiraz süresinin uzatılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6049) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)

49.-Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, prim ödemelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6050) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)

50.-Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, SGK’nın Kütahya teşkilatındaki yetersizliklere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6051) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)

51.-Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sosyal güvenlik prim borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6052) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)

52.-Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak’ın, Çaykur’daki yetkili sendikaya ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6053) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)

53.-Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Mersin Orman Bölge Müdürlüğündeki bazı personel işlemlerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6054) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

54.-Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Bilecik Belediyesinin ormana zarar verdiği iddiasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6055) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)

55.-İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir’deki balık çiftliklerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6056) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)

56.-İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, bir gölet projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6057) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)

57.-Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, Babaeski ilçesi içme suyuna arsenik karıştığı iddiasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6058) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008)

58.-Bursa Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, Orman Genel Müdürlüğündeki atamalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6059) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008)

59.-Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, ağaçlandırma programına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6060) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)

60.-Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir gölet projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6061) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)

61.-Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Aktütün saldırısıyla ilgili açıklamasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/6062) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

62.-Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, terör hakkında yaptığı bazı açıklamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/6063) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008)

63.-Siirt Milletvekili Osman Özçelik’in, kalkınma ajanslarının kuruluşuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/6064) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)

64.-Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, SPK’nın denetimlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/6065) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)

65.-Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe’nin, Halk Bankasının verdiği kredilere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/6066) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)

66.-Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, büyükşehir belediyelerinin Hazine garantili dış kredilerine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Şimşek) yazılı soru önergesi (7/6067) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)

67.-Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Kahramanmaraş’taki tekstil fabrikalarına enerji desteği ödemelerine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Şimşek) yazılı soru önergesi (7/6068) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)

68.-İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, TRT’de bazı kadroların iptal edilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/6069) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)

69.-İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, TRT Genel Müdürlüğündeki bazı danışmanlara ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/6070) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)

70.-Bursa Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, TRT’de program sunan bir kişiye ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/6071) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008)

71.-İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Başbakanın Ulusa Sesleniş programındaki bazı açıklamalarına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/6072) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)

72.-Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın, AB’nin sınır ötesi işbirliği programı çerçevesinde Trakya’da yürüttüğü projeye ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6073) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

73.-Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, İncirlik Üssünün tutuklu taşımada kullanıldığı iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6074) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)

74.-Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, maden ve taşocaklarının denetimine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6075) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)

75.-Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, TEK’in, yeniden yapılandırılmasının sonuçlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6076) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

76.-Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, buhar sağlamada doğalgazdan kömüre geçen fabrikalara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6077) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008)

77.-Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, bir fabrikanın doğalgazının borcundan dolayı kesilmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6078) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)

78.-Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Nabucca Projesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6079) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)

79.-İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, BOTAŞ’ın OSB’lerden teminat mektubu istemesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6080) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2008)

80.-İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, Nabucco Projesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6081) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2008)

81.-İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Bilecik Belediye Başkanının bir açıklamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6082) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)

82.-Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Osmangazi İlçesindeki bazı köylerin sulama suyu sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6083) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)

83.-Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Osmangazi İlçesindeki bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6084) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)

84.-İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Kadıköy iskelesinin batmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6085) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

85.-Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’da ölüm ve yaralanmaya yol açan bir patlamaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6086) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

86.-Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Bilecik İl merkezinden geçen Devlet karayolundaki trafik kazalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6087) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

87.-Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Ottowa Antlaşmasının yükümlülüklerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6088) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)

88.-Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak’ın, 5233 sayılı Kanunun uygulamasına ve Diyarbakır’daki başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6089) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008)

89.-Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Ardahan’da DTP konvoyuna yönelik saldırıya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6090) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008)

90.-Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, Ankara’da toplu taşımacılıktaki bazı sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6091) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)

91.-Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, ABD’de bulunan bir Emniyet Teşkilatı görevlisine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6092) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)

92.-Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep Büyükşehir ve Şahinbey Belediyelerinin imar taahhütleri içeren protokollerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6093) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)

93.-Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya’da yardım kömürü dağıtımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6094) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)

94.-Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, bir belediyenin imar planı yapımı ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6095) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)

95.-Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, İskenderun Belediyesinin afişlerindeki bir ifadeye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6096) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)

96.-İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, Aliağa’da kurulması düşünülen termik santralle ilgili yazı ve görüşlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6097) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)

97.-Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki yerel yöneticiler hakkındaki ihbar ve şikayetlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6098) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)

98.-Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Çukurova İlçesi sınırları içinde kalan mallara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6099) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)

99.-Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, polis kıyafet ve malzemelerinin başkalarınca kullanılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6100) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/12/2008)

100.-Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Tekel Müzesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6101) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

101.-Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Niğde ilindeki yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6102) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)

102.-Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, bir KDV Genel Tebliğine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6103) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)

103.-İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Edirne’nin Lalapaşa İlçesinin kuraklık kararnamesi kapsamına alınmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6104) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

104.-Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın, dahilde alınan KDV’ye ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6105) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)

105.-Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın, ithalde alınan KDV’ye ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6106) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)

106.-İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, bir okuldaki Türk Büyükleri köşesinde asılı bir resme ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6107) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

107.-Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, bir ilköğretim okuluna yapılan müdür atamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6108) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

108.-Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, bir tarih öğretmeninin dağıttığı ders notlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6109) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

109.-Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Balıkesir’deki yükseköğretim yurdu ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6110) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

110.-Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, öğretmenlerin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6111) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

111.-Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, derslik ve öğretmen ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6112) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

112.-İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, bir öğrenci yurdunda yaşandığı iddia edilen olaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6113) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

113.-Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, Van doğumlu veya Van’da görev yapmış okul müdürlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6114) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008)

114.-Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, iki öğretmenin rüşvet aldığı iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6115) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)

115.-Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Zonguldak’ta işitme engelliler için yapılacak liseye ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6116) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)

116.-Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, müzmin hastalıklar için sağlık ocağından sevk alınacağı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6117) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

117.-Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Beyhekim sağlık kampüsüne ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6118) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

118.-Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, sağlık kurum ve kuruluşlarının deprem dayanıklılık analizlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6119) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)

119.-Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, bir hastanedeki bebek ölümlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6120) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)

120.-Van Milletvekili Özdal Üçer’in, tutuklanan Van İl Sağlık Müdür Yardımcısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6121) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

121.-Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya Devlet Hastanesinin Eğitim ve Araştırma Hastanesine dönüştürülmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6122) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

122.-Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’daki bazı hastane binalarının değerlendirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6123) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

123.-Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, sanayicilerin krize yönelik önerilerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6124) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

124.-Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, personele banka promasyonu ödemesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6125) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

125.-Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’daki esnafın durumuna ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6126) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

126.-Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, belediye iştiraki şirketlerin denetimine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6127) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/12/2008)

127.-İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, gırgır ile su ürünleri avcılığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6128) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)

128.-Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, üreticilerin kredilendirilmesinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6129) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

129.-Ankara Milletvekili Nesrin Baytok’un, Türk Telekom’un sabit hat ücretine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6130) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

130.-Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Iğdır Havaalanının tamamlanmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6131) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

131.-İstanbul Milletvekili Ümit Şafak’ın, Karaköy Vapur İskelesinin batmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6132) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)

132.-İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Karayolları Genel Müdürlüğünün ödediği kamulaştırma bedellerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6133) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)

133.-İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Karaburun ilçesine yönelik bazı çalışmalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6134) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/11/2008)

134.-Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, Diyarbakır’a çevre yolu ve sivil havaalanı yapılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6135) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

135.-Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, asfalt çalışmalarına ve Bilecik İl merkezinden geçen karayolundaki trafik kazalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6136) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

136.-Bursa Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, tren kazalarıyla ilgili prodüksiyon yapımına ve bazı bürokratlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6137) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/12/2008)

137.-Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Habur Sınır Kapısındaki yoğunluğa ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/6138) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

138.-Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, Eskişehir’de yapılması planlanan stadyuma ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu) yazılı soru önergesi (7/6139) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

139.-Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki özürlülere ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/6140) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/12/2008)

140.-Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, ABD’nin İncirlik Üssü üzerinden Guantanamo’ya esir naklettiği haberlerine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6141) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)

141.-Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Mardin İlindeki yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6142) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

142.-Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Mardin İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6143) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

143.-Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Mardin İlindeki yatırımlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6144) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

144.-Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Mardin İlindeki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/6145) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/11/2008)

145.-Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, bir yayındaki muta nikahıyla ilgili bilgiye ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru önergesi (7/6146) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/11/2008)

146.-Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, TBMM'de çalışan sözleşmeli ve geçici personelin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/6147) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)

147.-Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, siyasi parti grup danışmanlarının özlük haklarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/6148) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/11/2008)

148.-Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, bazı kurumlara sınavsız personel alındığı iddialarına ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu) yazılı soru önergesi (7/6149) (Başkanlığa geliş tarihi: 4/12/2008)

149.-Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak’ın, kadına yönelik şiddet olaylarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6150) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/12/2008)

22 Aralık 2008 Pazartesi

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Harun TÜFEKCİ (Konya)

 

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gündemimize göre 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

Program uyarınca bugün iki tur görüşme yapacağız.

Onuncu turda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Denizcilik Müsteşarlığı, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü bütçeleri yer almaktadır.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı: 312) (x)

2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) (x)

A) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI

1.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

B) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

1.- Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

C) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI

1.- Ulaştırma Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Ulaştırma Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

D) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

           

(x) 312, 313 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 16/12/2008 tarihli 28’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

E) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU

1.- Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Telekomünikasyon Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

F) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI

1.- Denizcilik Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Denizcilik Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

G) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi, soru-cevap işlemi için yirmi dakikalık bir süre vardır. Arkadaşlarımız sisteme girebilirler.

Onuncu turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:

AK PARTİ Grubu adına: Lütfi Çırakoğlu, Rize; Mehmet Tunçak, Bursa; Sebahattin Karakelle, Erzincan; Hasan Altan, Kastamonu; Faruk Septioğlu, Elâzığ; Saadettin Aydın, Erzurum; Kâzım Ataoğlu, Bingöl; Hasan Angı, Konya milletvekilleri.

DTP Grubu adına: Gültan Kışanak, Diyarbakır milletvekili.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına: Mehmet Sevigen, İstanbul; Ali Rıza Ertemür, Denizli; Çetin Soysal, İstanbul; Metin Arifağaoğlu, Artvin; Hüsnü Çöllü, Antalya; Tayfur Süner, Antalya milletvekilleri.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına: Osman Durmuş, Kırıkkale; Abdülkadir Akcan, Afyonkarahisar; Ali Torlak, İstanbul; Kürşat Atılgan, Adana milletvekilleri.

Şahısları adına: Lehte, Yusuf Coşkun, Bingöl; aleyhte, Osman Coşkunoğlu, Uşak milletvekilleri.

İlk söz, AK PARTİ Grubu adına Rize Milletvekili Lütfi Çırakoğlu’na aittir.

Sayın Çırakoğlu? Yok.

Sayın Mehmet Tunçak burada mı efendim? Yok.

Sayın Sebahattin Karakelle, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma Bakanlığımız ve bağlı kuruluşlarının 2009 yılı bütçe teklifleri üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ulaştırmada görev anlayışımız, Edirne’den Hakkâri’ye, Hatay’dan Rize’ye, bu vatan emanettir bize çünkü biz sınırları şehit kanlarıyla çizilmiş bu coğrafyada 70 milyonu kardeş sayıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hızlı bir gelişim ve değişimin yaşandığı bir dünyada bin yıllık tarihî birikimi, coğrafi konumu ile stratejik bir role sahip olan ülkemizde ulaşım ve iletişim, insan ve toplum hayatının olmazsa olmaz mihenk taşlarından biridir. Ülkemizin millî birlik ve bütünlüğünün sağlanmasında, bölgeler arası kalkınmışlık farkının ortadan kaldırılmasında, ülkenin savunmasında ve ekonominin gelişmesinde, takdir edersiniz ki ulaşımın rolü büyüktür. Dolayısıyla, ulaşım ve iletişim, bir ülkenin can damarıdır. İşte bu gerçeklerden hareket ederek Ulaştırma Bakanlığının faaliyetlerini incelediğimizde, ulaştırma ve haberleşme hizmetlerinde AK PARTİ İktidarında muazzam bir atılımın gerçekleştiğini görmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her alanda olduğu gibi ulaştırma alanında da ülkemizin geleceği, milletimizin yüce iradesiyle yeniden şekilleniyor. Yaptığımız ve yapacağımız çalışmaların Türkiye'nin ve Türk milletinin istikbali olduğunun farkındayız. Son altı yıldır, milletimizden aldığımız yetkiyle, ülkemizin sorunlarını çözmek, insanımızın umutlarını gerçeğe dönüştürmek için çalışmalarımız kararlılıkla sürmektedir. Bu bağlamda, 2003-2008 yılları arasında, güzel memleketimizin her yöresine binlerce kilometre otoyol ve bölünmüş yol yaptık, mevcut yolların standardını yükselttik. Ulaştırma Bakanlığı olarak şimdiye kadar otoyol için yapılan toplam harcamalar 17,8 milyar dolardır. Ayrıca, kara yolu taşımacılığında yapılan düzenlemeler ve uygulamalarla ülkemiz birçok Avrupa Birliği ülkesinden daha iyi bir konuma gelmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ulaştırmanın diğer bir kolu havacılık sektöründe ise yapılan serbestleşme ve uygulamalarla, uçakla seyahat etmek imtiyaz olmaktan çıkarılıp ihtiyaca dönüştürülmüştür. İktidarımızda, hava yolu halkın yolu olmuştur. İşte, AK PARTİ farkı bu; başkaları hayal eder, bizim İktidarımız gerçekleştirir. 2002 yılında, Türk Havayolları tarafından 2 merkezden 25 noktaya yapılan tarifeli iç hat seferleri, özel sektör kuruluşlarının iç hatlarda seferlerine başlamasıyla birlikte, bugün 5 hava yolu işletmesiyle 7 merkezden 43 noktaya ulaşmıştır. 2007 yılı sonu itibarıyla uçakla yolculuk yapan kişi sayısı 70 milyonu aşmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ iktidarları demiryolları için projeler üreten ve üretilen projeleri de hayata geçiren bir iktidardır. Bu nedenle geçmiş iktidarların hayali olan ancak İktidarımızın gerçekleştirdiği hızlı tren projeleriyle Türkiye’miz bu alanda Avrupa’da 6’ncı, dünyada 8’inci sıraya yükselmiştir. Yapımı devam eden ve belgesellere konu olan Marmaray Projesi Türkiye'nin yüz akı ve prestijidir. Ankara-İstanbul, Ankara-Konya, Ankara-Sivas, Sivas-Erzincan-Erzurum-Kars, Kars-Bakü-Tiflis ve Halkalı-Bulgaristan hudut projeleriyle Onuncu Yıl Marşı'mızdaki "Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan" anlayışı 21’inci yüzyıl şartlarıyla hayata geçmektedir. Ekonomik ve sosyal hayatımızdaki önemi yanında yüz elli iki yıllık mazisi olan ve günümüzde 81,2 milyon yolcu taşıma rakamına ulaşan kara tren ve demir yollarımız türkülerimize konu olmaya, folklor ve kültürümüzdeki zengin yerini korumaya devam etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz son yıllarda denizcilikte de ciddi bir atılım gerçekleştirmiştir. Denizler İktidarımızla bir kez daha şenlenmiştir. Yat ve gemi inşa sanayimiz dünyanın ilk beş ülkesiyle yarışır hâle gelmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye 21’inci yüzyılın, bilgi çağının parlayan yıldızı olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Evrensel manada hizmet için Elektronik Haberleşme Kanunu çıkarılmış, bilgi toplumunu geliştirmeye yönelik projeler üretilmiş, üretilen projeler tek tek hayata geçirilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karakelle, nefes al biraz.

Buyurun, konuşmanızı tamamlayanız.

SEBAHATTİN KARAKELLE (Devamla) – 1.800 okula kazandırılan bilgisayar teknoloji sınıfları yanında 227 askerî kışlada, 884 halk eğitim merkezinde, 271 mesleki eğitim merkezinde, 186 kütüphanede kamu İnternet girişim merkezi kurulmuştur. TÜRKSAT 3A uydusu Türkiye’yle birlikte Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Orta Asya ve Çin’e kadar uzanan bir kapsama alanıyla hizmet verir hâle gelmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüldüğü üzere her alanda olduğu gibi ulaştırma ve haberleşmede de Sayın Başbakanımızın ifadesiyle, nereden nereye geldiğimizin en iyi şahidi, değerlendirmelerinde izan ve insafı hiçbir zaman elden bırakmayan yüce milletimizdir.

Bu duygu ve düşüncelerle, uzakları yakın eden, AK PARTİ iktidarları dışındaki birçok geçmiş iktidarların ulaştırmada hayal edip de bir türlü gerçekleştiremedikleri yarım asırlık projeleri altı yıl gibi kısa bir süreye sığdıran Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım’a şahsım ve televizyonları başında bizleri izleme lütfunda bulunan aziz milletim adına çok teşekkür ediyorum.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Millet adına teşekkür etme, millet teşekkür etsin!

SEBAHATTİN KARAKELLE (Devamla) – 2009 yılı ulaştırma bütçemizin milletimize hayırlı, uğurlu olmasını Cenabıhak’tan niyaz ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sizin adınıza da milletime çok teşekkür ediyorum.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Aman ha, aman ha, bizim adımıza teşekkür etme!

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Lütfi Çırakoğlu, Rize Milletvekilimiz.

Buyurun Sayın Çırakoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın ilgili kuruluşları: Sosyal Güvenlik Kurumu, İŞKUR Genel Müdürlüğü, Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı. Bağlı kuruluşları da: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi Başkanlığı ve Ereğli Kömür Havzası Amele Birliği Yardım Sandığıdır.

Bakanlığımızın işçisinden işverenine, çocuğundan emeklisine, özürlüsünden gazisine, hastasından sağlıklısına, ev hanımına kadar her kesimi yani tüm yurttaşlarımızı ilgilendiren sorunların çözümü için ciddi çalışmalar yapmaktadır.

Çalışan ve emekli tablosuna baktığımızda, 15 milyon 631 bin 204 çalışanımız, 8 milyon 635 bin 19 emeklimiz ve kayıt dışı olarak da 9 milyon 900 kayıt dışımız vardır. 9 milyon 900 bin kayıt dışı, yaklaşık yüzde 47’ye tekabül etmekte ve bu kayıt dışı istihdam önemli bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Kayıt dışılığı azaltmaya yönelik tedbirler alınmakta ve bununla ilgili çalışmalar sürdürülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dağınık ve kaliteli hizmet sunmakta zorlanan SSK, BAĞ-KUR, Emekli Sandığı gibi kurumlarımız Sosyal Güvenlik Kurumu çatısı altında bir araya toplanmış ve böylece insanımıza etkin, adaletli hizmet sunumu yolu açılmıştır. Ülkemiz şu anda genç nüfusa sahip ancak geleceğe yönelik öngörüler nüfusumuzun hızla yaşlanacağını göstermektedir. Yaşlanan nüfus, sosyal güvenlik sisteminin gelirlerinin azalmasına, diğer taraftan da giderlerinin artmasına neden olmaktadır.

Bu öngörü dikkate alınarak ülkenin geleceği için çok önemli bir altyapıyı teşkil eden sosyal güvenlik reformu gerçekleştirilmiştir. Kanun, tarafların, sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınarak mümkün olduğu kadar geniş bir mutabakat sağlanarak yapılmıştır, kolay olmamıştır. Hatta komisyon çalışmalarında bir sivil toplum kuruluşunun başkanı olan, benim de tıp fakültesinde hocam olan Değerli Hocam Sayın Prof. Gençay Gürsoy’un şu ifadesini huzurlarınızda nakletmek istiyorum. İfadesi aynen şu: “Bu netameli konuya dokunmak cesaret ister. Bu cesareti gösterdiğiniz için kutluyorum.” demişti. Gerçekten katkı sağlayan taraflara ve muhalefet milletvekillerine saygılarımı huzurlarınızda arz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Anayasa’da yer almasına rağmen yirmi altı yıldır bir türlü dokunulamayan genel sağlık sigortası çıkarılarak ülkemizde tüm vatandaşımız sağlık sorunları açısından güvence altına alınmıştır. İnsanımız artık istediği hastaneye gitmekte, istediği doktora gidebilmekte, özellikle eskiden SSK hastanelerinde yaşanan kuyruk çilesi bitmiş ve vatandaşlarımız, hastalarımız rahatlamıştır. Hastanelerde sağlık karnesi tarihe karışmıştır. On sekiz yaşın altında tüm çocuklarımız hiçbir şart aranmaksızın sağlık hizmeti alabilmektedir. Tüm bunlar devrim niteliğinde değişimlerdir. Gerek sosyal güvenlik ve gerekse istihdam yönünden Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının vatandaşımıza getirdiği kolaylıklar ve yeniliklerin bazılarını yüce heyetinize arz etmek istiyorum.

Bu çalışmalarda Değerli Bakanımız Sayın Faruk Çelik’in geniş istişareyle konuları ele alması ve mutabakat sağlaması açısından yaptığı çalışmalara huzurlarınızda da teşekkür etmek istiyorum.

SSK kapsamında çalışan kadın sigortalılara doğum nedeniyle çalışamadıkları süreler için dört yıla kadar borçlanabilme hakkı getirilmiştir.

Bakıma muhtaç özürlü çocuğu bulunan kadınlara beş yıl erken emeklilik hakkı getirilmiştir.

Vefat eden memurun eş ve çocuklarına maaş bağlanabilmesi için en az on yıl çalışması gerekiyordu. Bu şart ortadan kaldırılmış ve daha az yıllar için maaş bağlanabilme hakkı getirilmiştir.

SSK’lı yüz yirmi gün, BAĞ-KUR’lu iki yüz kırk gün prim ödemesi hâlinde eşi sağlık hizmetinden yararlanabiliyordu. Bu şartlar kaldırıldı, otuz güne indirildi.

Eskiden BAĞ-KUR’lu vatandaşımızın ve ailesinin sağlık hizmetlerinden yararlanabilmesi için prim borcu olmaması gerekiyordu. Yeni yasayla prim borcu altmış güne indirildi.

BAĞ-KUR’da basamak sistemi kaldırıldı, beyan edilen gelir üzerinden prim ödeme getirildi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir taraftan zamanıma bakıyorum, süre sürekli kısalıyor. Anlatmakla bitmez bu konularla ilgili yenilikler ama ben kısaca tekrar özetlemeye çalışıyorum, devam ediyorum.

Evlerde el emeğiyle gelir temin eden kadınlar on beş gün prim ödeyerek bir aylık sigortalı olabilecekler.

Emzirme yardımından BAĞ-KUR’lu anneler de yararlanabilecek.

Çiftçilerimize ve köy muhtarlarımıza yarı yarıya düşük prim ödeyerek otuz gün sigortalı olma hakkı getirildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çırakoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Devamla) - Mevsimlik işçiler çalışmadıkları sürelerde sağlık hizmeti alamıyordu, yeni düzenlemeyle alabilecekler.

Mevcut istihdama ilave olarak işe alınacak kadınlar ve on sekiz-yirmi dokuz yaş arası gençlerin işveren sigorta primleri beş yıl boyunca kademeli olarak İşsizlik Sigorta Fonu’ndan ödenmek suretiyle hem gençlerimize hem de kadınlarımıza istihdam yolu açılmış oldu.

İlk kez SSK’lı olanların emekli olma hakkı dokuz bin günden yedi bin iki yüz güne düşürüldü. Özürlülerle alakalı çok şey getirildi. Özürlü vatandaşımıza -yenilik- evde bakım yardımı olarak her ay asgari ücret tutarında ödeme yapılıyor. Özürlülerin eğitimi için kişi başına 406 YTL ödeme yapılıyor.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle Bakanlığımızın 2009 yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Çırakoğlu, teşekkür ediyorum.

AK PARTİ Grubu adına Tahir Öztürk, Elâzığ Milletvekili.

Sayın Öztürk, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma Bakanlığı 2009 yılı bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyet öncesi 4.550 kilometre demir yolu ağına sahip olan Türkiye’de 1923-1950 arasında 6.444 kilometre, 1951-2007 arasında 1.800 kilometre yeni yol ağı yapılmıştır. 2007-2013 yılları arasında da Hükûmetimizin programı çerçevesinde 1.938 kilometre yeni demir yolu yapılması planlanmaktadır.

Ulaştırma Bakanlığı devlet demir yolları sektörüne gereken önemi vermekte, bu bağlamda demir yollarında büyük projeler üretilerek, bu projeleri bir an önce tamamlamak üzere sunulması çalışılmaktadır.

Bu projelerden biri yüzyılın en önemli projelerinden biri olan Marmaray Projesi’dir. Marmaray, İstanbul’un kentsel yaşantısını sağlıklı olarak sürdürebilmesini sağlayacak, bireysel ulaşıma ve kara yoluna bağımlılığı asgari düzeye indirecek bir projedir. Marmaray Projesi kentin bugün en önemli sorunu olan trafik sorununa köklü bir çözüm getirecektir. Marmaray Projesi tek yönde saatte 75 bin, çift yönde ise 150 bin yolcuyu taşıyarak, mevcut kapasitesi olan Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerinde tıkanmayı azaltacaktır. Marmaray’ın tamamlanmasıyla İstanbul ulaşımında demir yollarının payı yüzde 6,4’ten, yüzde 27,7’ye yükselecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan arasında doğrudan demir yolu hattı tesisi amacıyla planlanan Bakü-Tiflis-Kars demir yolu inşaatı yapımı, Gürcistan ile Azerbaycan’la mutabakata varılarak planlanmıştır. Söz konusu projenin yeni inşa edilecek kısmının 76 kilometresi sınırlarımız içerisinde, 29 kilometrelik bölümü ise Gürcistan sınırları içerisindedir. Hasbelkader bu törende bizim de bulunmamız ayrıca sevindirici bir olaydır. İşin ihalesi tamamlanmış olup inşaat çalışmaları devam etmektedir. Günümüze kadar yüzde 26,60 oranında gerçekleşme sağlanmış.

Eş zaman olarak da yapımı öngörülen projenin Gürcistan tarafının temeli Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev ve Gürcistan Cumhurbaşkanı Sayın Mihail Saakaşvili tarafından 21 Kasım 2007 tarihinde atılmıştır.

Projenin Türkiye ağının temel atma töreni ise 24 Temmuz 2008 tarihinde Kars’ta gerçekleştirilmiş olup Kars-Tiflis-Bakü Demir Yolu Projesi hayata geçirildiğinde demir yollarının Asya çıkışı bu hat üzerine bağlanacak ve bölge ekonomisine büyük canlılık getirecektir.

Gerek Marmaray Projesi gerek Bakü-Tiflis-Kars Demir Yolu Projesi gerekse Ankara-İstanbul, Ankara-Konya, Ankara-Sivas, Sivas-Erzincan, Erzincan-Erzurum-Kars, Kars-Bakü-Tiflis, Tekirdağ-Muratlı, Halkalı-Bulgaristan hududu projelerinin tamamlanmasıyla bölge uluslararası yük ve yolcu taşımacılığı merkezi hâline gelecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 58, 59, 60’ıncı hükûmetler döneminde ise ülkemizin ihtiyaç duyduğu güvenli, ekonomik, rahat erişebilirliği sağlayan bir kara yolu ulaşımı için Acil Eylem Planı kapsamında 15 kilometre bölünmüş yol yapımı çalışmaları başlatılmış. Bu bağlamda, 2003 yılından itibaren 9.257 kilometrelik bölünmüş yol yapılmış olup, toplam bölünmüş yol uzunluğu Türkiye’de 15.367 kilometreye yükselmiştir.

2009 yılından da düşünülen 2.200 kilometre uzunluğunda bölünmüş yolun trafiğe açılması öngörülmektedir.

2002 yılından önce, yıllar süren çalışmalara rağmen ancak yüzde 45’i bitirilmiş olan Gerede-Gümüşova oto yolunun Bolu Dağı Geçişi Projesi de bu dönemimizde tamamlanmıştır.

Bakanlığın gerçekleştirdiği otoyol projesiyle birlikte otoyol kullanıcılarına zaman ve paradan tasarruf sağlayacak OGS ve KGS kartları daha yaygınlaştırılmış. Böylece OGS kullanıcı sayısı 1,5 milyondan 2 milyona çıkmıştır.

2008 yılında otoyollardan geçen 3 milyon araçtan toplam 642 milyon YTL gelir elde edilmiştir. Kaza oranlarında da iyileştirme çalışmaları neticesinde -yüzde 64 ölüm oranında, yüzde 89 yaralanma oranında, yüzde 73 de maddi hasar oranında- yüzde 65 iyileşme sağlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; Türkiye denizciliğinde de son yıllarda Hükûmetimiz döneminde çok büyük bir atılım yapılmış olup ciddi bir gerçekleşme olmuştur. Bu bağlamda, ÖTV kaldırılarak, gemicilere, kapotaj hattında çalışan gemilere 2004 yılında 190 milyon YTL, 2005 yılında 246 milyon YTL, 2006 yılında 263 milyon YTL, 2007 yılında da 281 milyon YTL, 2008 Eylül itibarıyla 199 milyon YTL destek sağlanmıştır. Böylece gemiciliğimizin gelişmesine destek sağlanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk.

TAHİR ÖZTÜRK (Devamla) – 1998-2000 yılları arasında tersanemizde 160 bin DWT gemi teslim edilmişken, 2003-2007 yılları arasında 1 milyon 180 bin DWT gemi teslim edilmiş, 1998-2000 yılları arasında ise tersanemizde 56 adet gemi ihraç edilmişken, 2003-2007 yıllarında 183 adet gemi ihraç edilmiştir.

Türk uçak filosuna gelecek olursak, bu uçak filosuna 115 hava aracı katılmış olup 2002 yılında hava yolu ulaşımı taşımacılığı şirket sayısı 13 iken 18’e çıkmış, Türk tesciline kayıtlı büyük gövdeli uçak sayısı ise 150’den 264’e çıkmıştır. Ayrıca, 2002-2007 yılları arasında uçak trafiğinde iç hatlarda yüzde 132, dış hatlarda yüzde 50 oranında bir artış vardır. Sivil havacılık alanındaki gelişmelerde taşınan yük miktarı da kendini göstererek yüzde 131’lik bir artış sağlanmış olup taşınan yük miktarı 1 milyon 550 bin ton seviyesine çıkmıştır.

Ulaştırma Bakanlığımızın diğer bir hizmet kolu olan haberleşme sektöründe son yıllarda büyük bir atılım yapılmış olup Ulaştırma Bakanlığımızca sektör serbestleştirilirken ülkemizde sayısal uçurumu en aza indirgemeye, bilgisayar okur yazarını artırmaya ve ülkemizin bilgi toplumuna dönüşmesini hızlandırmaya yönelik olarak Evrensel Hizmet Kanunu kapsamında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız, cümlenizi tamamlayınız lütfen.

TAHİR ÖZTÜRK (Devamla) – Ulaştırma Bakanlığımızı bu ciddi çalışmaları neticesinde teknolojiye ve ülkenin geleceğine hizmet edecek çalışmalarından dolayı tebrik ediyor, Ulaştırma Bakanlığı 2009 programının da memleketimize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

AK PARTİ Grubu adına Elâzığ Milletvekili Sayın Faruk Septioğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun efendim.

AK PARTİ GRUBU ADINA FARUK SEPTİOĞLU (Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 2009 yılı Karayolları Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karayolları Genel Müdürlüğü, yol kullanıcılarının talebini karşılayacak diğer ulaşım sistemleriyle uyumlu, güvenli, konforlu, çevreye duyarlı, çağdaş ihtiyaçlara cevap verecek şekilde yasayla kendilerine verilen yetkiler çerçevesinde otoyol, devlet ve il yollarını planlamak, projelendirmek, inşa etmek, her türlü iklim şartlarında bakım ve işletmesini yapmak suretiyle, ülkenin sosyal ve ekonomik kalkınmasına katkıda bulunmak misyonuyla hareket etmektedir. Vizyonlu, güvenilir ve konforlu ulaşım hizmeti veren, gelişmiş teknolojileri kullanan, gerçekçi, insana ve çevreye duyarlı projeler üreten, güçlü mali yapı ve çalışmalarıyla çağdaş yönetime sahip bir kuruluş olmaktadır.

Merkezi Ankara’da bulunan Karayolları Genel Müdürlüğü 18 bölge müdürlüğü, 117 şube şefliği, 285 bakımevi, 28 otoyol bakım ve işletme şefliği, 1 ikmal, 1 atölye müdürlüğünde toplam 17. 622 personeliyle hizmet vermektedir.

Otoyollar, devlet ve il yollarının planlanması, projelendirilmesi, yapımı ve bakımı, işletmesiyle görevlendirilen Karayolları Genel Müdürlüğünün sorumluluğu altında 31.315 kilometre devlet yolu, 30.684 kilometre il yolu, 2.001 kilometre otoyol olmak üzere toplam 64 bin kilometre uzunluğunda yol ağı bulunmaktadır. Kuruluş yıllarında tekerlek dönsün ilkesiyle ülkenin her köşesine erişebilirliliği hedefleyen Karayolları Genel Müdürlüğü, AK PARTİ’nin iktidara gelmesiyle ihmal edilen ve ülkemiz ulaştırma altyapısı içinde büyük önem arz eden bölünmüş yol çalışmalarına hız vermiştir. Cumhuriyetimizin kuruluşundan 2002 yılına kadarki sürede sadece 6.101 kilometre olan bölünmüş yol uzunluğu, Hükûmetimizin iktidara gelmesiyle 2003-2008 yılları arasında 338 kilometresi otoyol olmak üzere 9.257 kilometre bölünmüş yol yapılarak bugün itibariyle toplam 15.358 kilometreye ulaşmıştır.

Ayrıca, 3.078 kilometre tek yol yapılmıştır. Dile kolay seksen yılda yapılan bölünmüş yol uzunluğunun toplamından çok fazlası sadece son altı yılda AK PARTİ Hükûmeti döneminde yapılmıştır.

Trafik yoğunluğu nedeniyle kapasitesinin artırılması gereken ana arterlerde yapılan bölünmüş yol çalışmalarıyla trafik kaza sayıları da asgariye indirilmiştir. Daha önce sayısız vatandaşımızın hayatını kaybetmesine neden olan kaza noktaları teker teker tespit edilip gerekli iyileştirme ve çalışmalar öncelikli olarak yapılmış ve kaza oranında yüzde 100’lere yakın bir azalma meydana gelmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devlet ve il yolları üzerinde sadece 2007 yılında 49.630 metre uzunluğundaki 641 adet köprüde çalışılarak 179 adedi bitirilmiştir. Otoyollarda ise 3.253 metre uzunluğunda elli dokuz adet köprü ve 9.909 metre uzunluğunda yirmi sekiz adet viyadükle çalışmalar devam edip bunlardan 1.563 metre uzunluğunda yirmi dört adet köprü ve 8.398 metre uzunluğunda yirmi dört adet viyadük tamamlanmıştır. Bunların yanında İktidarımız döneminde yapılan çift ve tek tüplü tüneller, yatay işaretlemeler, düşey işaretlemeler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Septioğlu.

FARUK SEPTİOĞLU (Devamla) – …oto korkulukları, tel çitler, köprüler, sismik güçlendirmeler ve asfalt yenileme çalışmaları Hükûmetimiz tarafından medeniyetin göstergesi olarak bilinen yollarımıza ve dolayısıyla insan hayatına verdiğimiz önemin bir göstergesi olmuştur.

Bu hizmetler üreticimizin, çiftçimizin, sanayicimizin, esnafımızın ve tüm halkımızın yaşam standartlarının en üst düzeye çıkarılması için yapılan çalışmalardan sadece bir kısmıdır. AK PARTİ sadece halkına ve ülkesine hizmet felsefesiyle yoluna devam etmektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elbette AK PARTİ Hükûmeti döneminde Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından yapılan hizmeti beş dakikaya sığdırmak imkânsız. Zaten verilen emekler gözler önündedir.

Ben, şahsım ve milletvekili arkadaşlarım adına, bu hizmetlerin altında imzası bulunan başta Sayın Başbakanımız ve bakanlarımız olmak üzere tüm emeği geçenleri kutlar, 2009 yılı bütçesinin ülkemize hayırlı olması temennisiyle yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Septioğlu.

AK PARTİ Grubu adına Bursa Milletvekili Mehmet Tunçak.

Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET TUNÇAK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 yılı bütçe görüşmelerinde Mesleki Yeterlilik Kurumu hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Parlamentoyu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizin en büyük zenginliklerinden biri olan gençlerimiz ve genç nüfusumuz, gelecekte bilim ve teknoloji yarışında ülkemizi en önde taşıyacak büyük değerlerdir. Bu değerlerin her alanda gelişmesi ve küresel rekabette yerini alabilmesi, dünya ülkeleriyle bilim, teknoloji ve bilişim alanında mesafeyi kapatması ancak eğitime yapılan yatırımlarla mümkün olacaktır. Bu bakış açısıyla, teknolojinin baş döndürücü bir biçimde geliştiği dünyada, insanımızın bu yarışta var olması, iyi donanımlı yetişmesiyle doğru orantılıdır. Modern dünyada iktisadi kalkınmışlığın güç kaynağının, iyi yetişmiş, mesleki branşlarda yeterli eğitimi almış insan olduğu hususunda otoritelerin düşünceleri olduğu da kesindir. Bu açıdan, ülkeler sadece petrol, kömür, altın vesaire gibi maddelere sahip olduklarından dolayı değil, iyi eğitimli, çalışkan ve dinamik yurttaşlara sahip oldukları için de zenginleşip güçleneceklerdir.

Mesleki yeterliliğin güncel ihtiyaçlara göre temininin sağlanması artık kaçınılmazdır. Bu da insanımızda, yeni mesleklerde iş bulma ve özellikle değişen teknolojiye uyum sağlama, yeni beceriler edinme ve sürekli kendini geliştirme adına önemli bir kazanımdır. Bu noktadan bakıldığında mesleki yeterlilik eğitimini kamuoyuna tanıtmak, ilgi ve isteği artırmak, ülke için çok önemli eğitim kollarından biridir. Her türlü üretimin standartlara ulaştırılması bu şekliyle de ortaya çıkacaktır. Piyasanın uluslararası firmalarla rekabet edebilecek şekilde gelişmesi sağlanacak, teknik ara insan gücü kaynaklarının toplum hizmetine sunulması da kuvvetlenecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde ulusal yeterlilik sisteminin kurulmasına yönelik çalışmalar 1980’li yılların sonunda başlatılmışsa da geçtiğimiz süreç gelene kadar yasal düzenlemeler de mümkün olmamıştır. 2006 yılı tarihinde yüce Meclisimizce kabul edilen 5544 sayılı Kanun’la çalışma hayatımız bu konuda da büyük bir eksikliği kapatmıştır.

Eğitim standartları ve eğitim programlarının meslek standartlarına göre hazırlanacağı ve böylece mesleki ve teknik eğitimin içeriğinin iş piyasası tarafından belirlenmiş olacağı dikkate alındığında, işçi ve işveren örgütlerine, meslek kuruluşlarına, sivil toplum örgütlerine önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir. Zira bu hizmetlerin kalitesi, Mesleki Yeterlilik Kurumunun objektif ve isabetli seçim yapmasının yanında, yetkilendirilen kurum ve kuruluşların yetkinliğiyle de doğru orantılı olacaktır. Bu nedenle mesleği temsil yetkinliğine sahip iş dünyası örgütlerinin, üniversitelerin ve kamu-özel eğitim kuruluşlarının, sivil toplum örgütlerinin, gerçek ve tüzel kişilerin meslek standardı hazırlama ve sertifikasyon sürecinde hizmet sağlayıcısı olmaları büyük önem arz etmektedir.

Mesleki Yeterlilik Kurumunun kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesine, sivil toplum kuruluşları tarafından mesleki yeterlilik sistemini destekleyen meslek standardı, sınav ve belgelendirme merkezlerinin oluşumuna ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle Mesleki Yeterlilik Kurumunun kuruluş süreciyle eş zamanlı olarak tamamına yakını Avrupa Birliği hibesinden oluşan yaklaşık 11 milyon avro bütçeli Mesleki Yeterlilik Kurumu ve Ulusal Yeterlilik Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi hazırlanmıştır. Üç yıl uygulama süresi olan söz konusu projenin 2009 yılında hayata geçirilmesi de ayrıca hedeflenmektedir. Kurumun Avrupa yeterlilik çerçevesine uyumlu yapılandırılmasında söz konusu proje çok yardımcı olacaktır. Aynı zamanda bu proje kapsamında Mesleki Yeterlilik Kurumu Genel Kurul üyesi sosyal tarafların da yararlanıcı olabilecekleri meslek standartları geliştirme, bilgi ve beceriyi ölçme, değerlendirme merkezleri oluşturmak isteyen kurum, kuruluşlara önemli miktarlarda hibeler sağlanacaktır. Böylece sosyal tarafların teşvik edilmesine ve mesleki yeterlilik sisteminin sürdürülebilir kılınmasına da ayrıca katkı sağlanacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerekli destek verilip sabırlı olunduğunda Mesleki Yeterlilik Kurumunun kanunda verilen görevlerinin başarıyla yerine getirileceğine hep birlikte inanıyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle tüm kamu kurum ve kuruluşlarımızın bütçelerinin ülkemiz ve milletimiz adına hayırlı olmasını diliyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tunçak.

AK PARTİ Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın Saadettin Aydın.

Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SAADETTİN AYDIN (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2009 yılı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi en kalbî duygularımla selamlıyorum.

Mevzuat dağınıklığının önüne geçilmesi, sektörde rekabetin tesisi, işletmelerin önündeki belirsizliğin azaltılması ve ARGE’ye kaynak aktarılması amacıyla hazırlanan Elektronik Haberleşme Kanunu bildiğiniz gibi 10 Kasım 2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu Kanun’la birlikte, 27 Ocak 2000 tarihinde kurulan Telekomünikasyon Kurumunun adı da “Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu” olarak değiştirilmiştir. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Türkiye’de telekomünikasyon sektöründe sektöre özgü bağımsız, düzenleyici kurum olarak görevlendirilmiştir. Kurumda yaklaşık 560 çalışan bulunmakta, ana birimlerin yer aldığı merkez teşkilatı yanında yedi bölge müdürlüğüyle hizmet sunmaktadır.

Kurumun görevleri: Kurum, elektronik haberleşme sektöründe rekabetin tesis edilmesi ve bunun sonucunda tüketici refahının artırılması amacıyla düzenleme, yetkilendirme, denetleme ve uzlaştırma faaliyetlerini yürütmektedir.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna 2009 mali yılı bütçe teklifi olarak toplam 1 milyar 330 milyon TL ödenek öngörülmüştür. Bu ödenek, 2008 mali yılı bütçe başlangıç ödeneği olan 1 milyar 172 milyon 247 bin YTL’ye göre yüzde 13 oranında bir artışa tekabül etmektedir.

Sektörde ihtiyaç duyulan düzenlemelerin çoğu yapılmış, yönetmelik ve tebliğler yayınlanmış bulunmaktadır. Böylece, belirgin bir düzenleyici çerçevenin oluştuğundan söz etmek mümkündür. Sektöre özgü bir kanun niteliğindeki Elektronik Haberleşme Kanunu’nun yasalaşması ile ikincil düzenlemelerin gözden geçirilmesi de söz konusu olmuştur. Elektronik haberleşme sektöründeki en önemli gelişme, 1 Ocak 2004 tarihinde Türk Telekom’un ses ve altyapı hizmetlerindeki tekel hakkının sona ermesi ve bu tarihten sonra alternatif işletmelerin de bu alanlarda hizmet sunmaya başlamasıdır. Böylece hizmet çeşitliliği artmış, fiyatlarda hızlı bir düşme görülmüş ve sektör büyükleri buna paralel olarak iyi yönde gelişmiştir. Sektör, 2002 yılından sonra hızlı bir gelişme kaydetmiştir. 2002 yılında 97 olan işletmeci sayısı, 1 Ocak 2004 tarihinden itibaren süreç hızlı artmış ve 2008 Eylül itibarıyla faaliyet gösteren işletmeci sayısı 259’a ulaşmıştır.

2002 yılında 5,74 milyar dolar düzeyindeki ülkemiz telekomünikasyon sektörü, 2007 sonunda 16,7 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. 2008 Eylül ayı itibarıyla sabit ve mobil işletmecilerin net satış gelirleri yaklaşık 14 milyar YTL’yi geçmiştir. 2002 yılında 190 milyon YTL olan sabit yatırım tutarı, 2007 yılı sonu itibarıyla yaklaşık 1 milyar YTL’dir. 2004 yılında 948 milyon YTL olan mobil yatırım tutarı, 2007 yılı sonu itibarıyla 1.493 milyon YTL’ye ulaşmıştır. 2002 yılında geniş bant ADSL hiç yokken, 2008 yılı Eylül itibarıyla Türkiye’de yaklaşık 5,6 milyon ADSL abonesi bulunmaktadır.

Arama ücretlerinde de büyük düşüşler gerçekleşmiştir. 2002 yılında Almanya’yı aramanın dakikası 77 yeni kuruş iken, 2008 yılında 10,6 yeni kuruşa, şehirler arasını aramaksa 29 yeni kuruştan 8,1 yeni kuruşa inmiştir.

Sabit aramaların yanında, GSM aramaları da ucuzlamıştır. Şebeke içi görüşmenin dakikası 2002 yılında 49 yeni kuruş iken, 2008 yılında 33 yeni kuruşa gerilemiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde bilginin önemi ve değeri her geçen gün biraz daha artmaktadır. Bilginin üretilmesi, aktarılması ve paylaşılması çağın olmazsa olmazları arasında yer almaktadır. Bu konuda devletimiz tarafından 2006 ile 2010 yılları için bilgi toplumuna dönüşümü sağlayan stratejiler yayınlanmıştır. Bilgi toplumuna dönüşüm tek bir kuruluşun çabalarıyla gerçekleşebilecek bir hedef değildir. Her kuruma, her vatandaşa bazı sorumluluklar düşmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.

SAADETTİN AYDIN (Devamla) – Bilgi ve iletişim gibi temel altyapıların gelişmesinin sağlanması bilgi toplumuna dönüşüm açısından hayati önem taşımaktadır. Sektörde rekabetin gelişmesi, sürdürülebilir bir rekabet ortamının tesisi, ekonomik büyümeye sektörel katkıların maksimize edilmesi amaçları doğrultusunda yetkilendirme, düzenleme, denetleme ve uzlaştırma görevleri yerine getirilmeye çalışılmaktadır. Sektöre ilişkin çalışmalarda Avrupa Birliği direktifleri ve Avrupa Birliği uygulamaları göz önünde bulundurulmakta ve bu örneklerden faydalanılarak o ülkelerde yaşanan olumsuzlukların ülkemizde yaşanmaması için azami özen gösterilmektedir.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.

AK PARTİ Grubu adına Bingöl Milletvekili Sayın Kâzım Ataoğlu.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA KÂZIM ATAOĞLU (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Denizcilik Müsteşarlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Denizler bilindiği gibi ülkelere güvenlik ve ekonomik anlamda büyük imkânlar sunarlar. Bu anlamda ülkemiz dünyada benzeri olmayan bir avantaja sahiptir. Koyları ve doğal güzellikleriyle deniz turizminden, Avrupa, Orta Doğu ve Orta Asya arasındaki konumuyla taşımacılığa kadar her alanda gereken tüm imkânlara sahiptir. Taşıma maliyetinin demir yolu, kara yolu ve hava yoluna göre birkaç kat daha ucuz olması deniz yolu taşımacılığını daha da önemli bir hâle getirmiştir.

Ayrıca, ülkemiz, Asya, Avrupa ve Orta Doğu arasında âdeta bir köprü görevi gördüğü için deniz taşımacılığı yönünden önemli bir potansiyele sahiptir. Ancak bütün bu imkân ve avantajlara rağmen, denizcilik sektörü her geçen gün artan sorunlarla boğuşan bir sektör olmaktan kurtulamamış ve halkımız denizlerimizin bu nimetlerinden yeteri kadar faydalanamamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önceki dönemlerde denizcilik sektörüne yeteri kadar ilgi gösterilmediği için bu sektör ülkemizde hak ettiği yeri maalesef alamamıştır. Ancak, AK PARTİ Hükûmetleri döneminde uygulanan politikalar sonucunda denizcilik sektöründe kısa sürede önemli mesafeler katedilmiş, büyük başarılar elde edilmiştir.

Birkaç cümleyle denizcilik sektöründeki bu önemli gelişmelere değinmek istiyorum. Öncelikle Türk limanları arasında çalışan gemiler için Ocak 2004 yılından itibaren özel tüketim vergisi sıfırlanmış yakıt uygulaması sektöre önemli ölçüde katkı sağlamıştır. Bunun sonucu olarak, kabotaj hattında taşınan yolcu ve araç miktarında 2003 yılına göre yüzde 50’lere varan bir artış gerçekleşmiştir. Bu uygulamayla, kabotaj hattında çalışan gemilere sadece 2008 yılı Eylül sonu itibarıyla 199 milyon YTL destek sağlanmıştır.

2002 yılında 37 adet olan tersane sayısı Eylül 2008 itibarıyla 92 adet tesise ulaşmıştır. Bu arada, gemi sanayimizin istihdam kapasitesi 13 binlerden 35 binli rakamlara ulaşmıştır.

Yine, 1998-2002 yılları arasında tersanelerimiz 142 gemi teslim etmişken, 2003-2008 yılları arasında 368 adet gemi tamamlanmış, bunun 183 adedi ihraç edilmiştir. Bunlarla birlikte 2002 yılında tersanelerimizin aldığı toplam gemi siparişi 83 adet iken, ülkemiz Eylül 2008 itibarıyla 238 gemi siparişiyle dünya beşincisi olmuştur. Tüm bunlara ilave olarak ülkemiz, mega yat inşasında ise İtalya ve ABD-Kanada toplamının ardından dünya üçüncülüğüne yükselmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başarının ancak nitelikli personelle sağlanacağını hepimiz biliyoruz. 2002 yılında denizcilik kökenli personel sayısı sadece 57 iken bu sayı 2008 yılı itibarıyla 340’a yükselmiş, denizcilik idaresinde yönetim tamamen ehil insanlara teslim edilmiştir. Meslekten gelen bu ehil kadronun çabaları sonucu gerçekten denizcilik sektöründe büyük başarılar elde edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

KÂZIM ATAOĞLU (Devamla) – Bu başarılarından dolayı öncelikle Sayın Bakanımızı ve denizcilik sektöründeki bürokratlarımızı yürekten tebrik ediyorum. Ayrıca, yük ve yolcu taşımacılığının daha hızlı, güvenli, konforlu ve ekonomik olması yönündeki çalışmalarında başarılar diliyor, Denizcilik Müsteşarlığı bütçesinin hayırlı olması temennisiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ataoğlu.

AK PARTİ Grubu adına son konuşmacı Konya Milletvekili Sayın Hasan Angı.

Sayın Angı, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN ANGI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Günümüzde küreselleşmeyle birlikte dünyadaki ticaret hacminin hızla artması ulaşım sektörünü dünya ekonomisinin en önemli aktörlerinden biri hâline getirmiştir. Global dünya sisteminin oluşumunda en etkili unsurlardan biri olan havacılık, bu sistemin sürdürülebilmesinin de en önemli koşulu olarak liderlik, iş birliği, ortaklık ve eş güdüm çabalarını gerekli kılmaktadır.

Dünyada yaşanmakta olan küreselleşmeye paralel olarak hızla büyüyen havacılık sektörü 2003 yılında Ulaştırma Bakanlığınca başlatılan bölgesel havacılık politikasıyla ülkemizde de büyük bir gelişim göstermiştir. “Her Türk vatandaşı hayatında en az bir kez uçağa binecektir.” sözüyle Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından başlatılan bölgesel hava taşımacılığı politikası Türk sivil havacılık tarihinde bir milat olmuştur.

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün 2009 yılı bütçesi 12 milyon 6 bin YTL olarak öngörülmüştür.

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, 18 Kasım 2005 tarih ve 5431 sayılı Kanun’la Ulaştırma Bakanlığına bağlı, kamu tüzel kişiliğini haiz, özel bütçeli olarak yeniden yapılandırılmıştır.

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü bünyesinde, hizmetin mahallinde sunulması amacıyla yoğun iş ve işlemlerin yürütülmekte olduğu dünya kenti İstanbul’da ve ardından da Antalya’da temsilcilikler açılmıştır. Buradaki temel amaç, havacılık faaliyetlerinin yoğun olduğu bu iki ilimizde denetim ve gözetim faaliyetlerini daha etkin kılmaktır.

Öte yandan 2003 yılında başlatılmış olan Bölgesel Havacılık Projesi’yle özel sektörün önündeki engeller kaldırılmış, bu suretle sivil havacılık sektörü âdeta şaha kalkmış ve ciddi bir atılım yapmıştır.

Projeyi sizlere uçuş noktalarıyla ifade etmek gerekirse: 2002 yılında sadece Türk Hava Yolları tarafından 2 merkezden 25 noktaya yapılan uçuşlar bugün 5 hava yoluyla 7 merkezden 43 noktaya gerçekleşmektedir.

Çapraz uçuşlara baktığımızda, Ankara ve İstanbul dışında 5 merkezde 20 havaalanına çapraz uçuşlar başlatılmıştır. Büyük çoğunluğu ilk kez gerçekleştirilen bu çapraz uçuşlar Anadolu’nun kalkınması için önemli bir görevi üstlenmiştir.

Bu gelişmeler sonucunda sivil havacılık sektöründe 2002 yılında 50 bin civarında olan personel sayısı bugün itibarıyla 100 bini aşmış, bu da sektördeki istihdam seviyesinin yüzde 100 artmış olduğunun göstergesidir.

Mevcut hava yolu işletmelerinin ve hava aracı sayısının süratle artmış olmasıyla bilet fiyatlarındaki iyileştirmelerden sonra hava yoluyla seyahat yurt sathında tercih edilir duruma gelmiştir. İç hatlardaki bu artış âdeta patlama etkisi yaratmış ve tüm hava yolu taşıyıcılarımızı ülkenin belli başlı merkezlerinin ötesindeki noktalara da uçmaya sevk etmiştir.

Sivil havacılık alanında dünyada yüzde 5 olarak gerçekleşen sektörün büyüme hızı ülkemizde rekor bir gelişmeyle yüzde 53 olarak gerçekleşmiştir. Büyüme sonucu oluşan rekabet ortamı sektördeki işletmelerin hizmetlerine yansımış, yolculara yeni fırsatlar sunulmuş ve hava yoluyla seyahat lüks olmaktan çıkarılarak bir ihtiyaç hâline getirilmiştir. 2002 yılında 150 adet olan uçak sayısı bugün itibarıyla yüzde 76 artış göstererek 264’e ulaşmıştır. Koltuk kapasitesi de buna paralel olarak 2002 yılında 27 bin iken bugün itibarıyla 43 bini aşmıştır. Bölgesel havacılığın son altı yıllık süreç içerisindeki geldiği nokta: 2002 yılında iç hatlarda 8,5 milyon olan yolcu sayısı Ekim 2008 sonu itibarıyla 30 milyona yaklaşmış, dış hatlarda ise yıl sonunda dünya genelinde yaşanan ekonomik krize rağmen, 2007 rakamlarını geçmesi hedeflenmektedir. Sivil havacılık alanındaki gelişmeler taşınan yük miktarında da kendini göstererek yüzde 131’lik bir artış ortaya konmuş olup, burada da sürekli ilerlemeler sağlanmış; Türk ekonomisindeki gelişmeyi çok somut anlamda ifade etmektedir.

Ülkemizi kullanan ve transit geçen hava aracı sayısında da önemli oranda artışlar yaşanmış, 2008 yılı sonunda 1 milyona ulaşan uçak trafiği meydana gelmiş olacaktır. Havacılık sektöründe dünyada yaşanan hızlı gelişmelere paralel olarak bu alandaki ülkemiz ihtiyaçlarının giderilmesi ve bu suretle uluslararası platformdaki itibarının ve rekabet gücünün artırılması hedeflenmiştir. Sivil havacılık alanında en önemli önceliğimiz, uçuş emniyeti ile havacılık güvenliği alanında Avrupa Birliği standartlarına ulaşmaktır. Bu iki temel konudan taviz verilmesi kesinlikle söz konusu değildir, bundan sonra da olmayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Angı.

HASAN ANGI (Devamla) – Uçuş emniyetinin sağlanmasına yönelik olarak havaalanlarımızın seyrüsefer hizmetleri denetimi kapsamında tüm meydanlarımızın denetlenmesine başlanılmıştır. 2007 ve 2008 yılları Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü denetimlerinde rekor bir artış yaşanarak 2008 yılı Kasım ayı sonu itibarıyla 2.237 adet denetim gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda, hava taşıma işletmelerimizin faaliyetleri uluslararası standartlara uygun olarak sürdürülmesi için sürekli denetim ve gözetime tabi tutulmaktadırlar. Bu faaliyetler sonucunda denetimlere de hız verilerek 16 Aralık 2008 tarihi itibarıyla 39 adet havaalanı ve 18 adet helikopter iniş kalkış alanı denetlenmiştir. 2008 yılı ilk on bir ayında 528 SAFA ve 260 SANA denetimi gerçekleştirilmiş olup yıl sonunda Avrupa üyesi kırk dört ülke arasında ilk beşte yer almak hedeflenmektedir.

Bütün bu özverili yoğun çalışmaları sebebiyle, Sayın Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım başta olmak üzere, sivil havacılık sektöründeki tüm şirketlere, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tüm personeline teşekkür ediyor, başarılı çalışmalarının devamını diliyor, 2009 yılı bütçesinin hem sektöre hem Bakanlığımıza hem de ülkemize hayırlı olmasını diliyor, heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Angı.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve Demokratik Toplum Partisi Grubu, sıralarının değişme talebinde bulunmuşlardır ve mutabakata varmışlardır. Onun için, şimdi görüşmelere Cumhuriyet Halk Partisi Grubundaki milletvekili arkadaşlarımızın konuşmalarıyla devam edeceğiz.

İlk konuşmacı, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Sevigen.

Sayın Sevigen, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on iki dakika Sayın Sevigen.

CHP GRUBU ADINA MEHMET SEVİGEN (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi sevgi, saygıyla selamlıyorum.

Türkiye’de 1983 yılında Danışma Meclisinde görüşülmeden sadece oylanarak kabul edilen 2821 sayılı Sendikalar Kanunu ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmeleri Grev ve Lokavt Kanunu 12 Eylül rejiminin en eski yasaları olarak varlıklarını sürdürmektedir.

1983 yılından günümüze değin defalarca tadilat geçirmiş bu yasaların tümüyle değiştirilmesi ise sendikaların sürekli talebi olarak yirmi beş yıldır gündemdedir. Bu yasalar nedeniyle ülkede her yer yıl uluslararası çalışma örgütlerinin kara listesinde… Ülkemiz, Uluslararası Çalışma Örgütünün kara listesinde yer almaktadır.

Anılan yasaların ILO Sözleşmelerine aykırı bulunan kimi hükümleri şöyledir: Sendika üyeliği ve istifaların ücretli olarak noterden yapılmak zorunda olması; sendikada toplu iş sözleşmeleri yetkisinin bakanlık tarafından belirlenmesi; sendikaların toplu pazarlık hakkına sahip olması için gereken yüzde 10’luk ülke barajı; iş yerinde toplu pazarlık hakkının elde edilmesi için gereken 50 artı 1 barajı; grev yasak kapsamının alabildiğine geniş tutulması; iş kolu sayısının uluslararası normlara göre yüksek tutularak işçilerin bölünmesine yol açılması; hükûmetin grev erteleme yetkisini gereğinden fazla kullanarak müdahalede bulunması; grev uygulamalarında baskı ve kısıtlamaların sürmekte olması.

Görüldüğü gibi, Hükûmet ILO standartlarını gerçekleştirmede ve Avrupa Birliği normlarına uyumda son derece başarısız olmuştur. 12 Eylülün sendikaları etkisizleştiren yasaları olduğu gibi durmakta ve sendikalar AB ve ILO standartlarıyla uyuşmayan engellemeler altında giderek toplumsal etkilerini yitirmişlerdir. 12 Eylül öncesiyle kıyaslandığında büyük güç kaybına uğramışlardır. Unutulmasın ki, çağdaş dünyada ve demokrasilerde sermaye kadar emek de önemlidir. Emek örgütleri bu gidişle, sürmekte olan krizin de etkisiyle, ileride neredeyse kapılarına kilit vuracaklardır. Kamuda her gün özelleştirmeler nedeniyle güç yitiren sendikalar, özel sektörde de rekabet gerekçesiyle yok olmaktadır. Böyle giderse, emeğin koruyucusu örgütler olan sendikalar yok sayılacak. Sendikaların yok olduğu bir demokrasi, bir siyasi düzen olamaz. Bu, eşyanın tabiatına aykırıdır; bu, tarihin ters yüz edilmesidir. Sendikaların bu denli yok oluş sürecine girdiği ülkemizde siyasi partilerin varlıklarını sürdürmeleri zorlaşır. Onun için bir an önce noter şartı ve sendikal barajlar kaldırılmalı, kamu çalışanlarına Avrupa Birliği standartlarında olduğu gibi toplu iş sözleşmeleri ve gerekli sendikal haklar sağlanmalıdır. Gelelim sadede şimdi, bu bizim böyle bir özel düşüncemiz.

Sevgili milletvekili arkadaşlarım, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı -Sayın Bakan da burada, arkadaşlarım da burada, bütçesini görüşüyoruz- şimdiye kadar gazetelere en çok çıkan Bakanlık oluyor. Yani bakıyorsunuz, gazetelerin manşetlerinde, bu Çalışma Bakanlığımız bütün manşetlerde.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Çalışıyor.

MEHMET SEVİGEN (Devamla) – Ama siz de diyorsunuz ki: Çok çalışıyor, çok başarılı, tabii ki yaptığı işlerden dolayı manşetlere çıkacak. Ama Sayın Çalışma Bakanlığımızın bütün manşetleri şöyle elimde, ya işçiyi döverken ya da yaptığı görevini yapamamaktan kaynaklanan uygulamalardan kaynaklanıyor. Çalışma Bakanlığının görevleri nelerdir Sayın Bakanım? Gidip iş yerlerini denetlemek, orada olacak kazaları önlemek, oradaki sendikalı işçiler var mıdır, yok mudur onları kontrol etmek, bu iş yerleri nasıl çalışıyor, kimlerle çalışıyor, bu iş yerleri hangi şartlarda çalışıyor, işçi sağlığı, işveren sağlığını, onların arasındaki uyumu denetlemek değil midir, bunlara hakemlik yapmak değil midir? Allah aşkına size soruyorum: Siz bunun hangisini yaptınız? Tuzla’da bu kadar insanlar öldü, bir kere gittiniz de o Tuzla’daki insanlara çare mi buldunuz? Şimdi hepsi çıkıyor, sokaklara dökülüyor. Rahat mısınız?

MEHMET TUNÇAK (Bursa) – Kaç kere gitti Sayın Milletvekili.

ÖZLEM PİLTANOĞLU TÜRKÖNE (İstanbul) – Kaç defa gitti, kaç defa.

MEHMET SEVİGEN (Devamla) – Bırakın bir dakika arkadaşlarım, bir dakika müsaade edin.

Her şey olduktan… Burada on defa konuştuk, gündem dışı konuşmalar yapıldı, Meclis araştırmaları verildi…

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Mehmet Bey, gitti.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyelim.

MEHMET SEVİGEN (Devamla) – …Çalışma Bakanı burada yoktu onun yerine Sevgili Ulaştırma Bakanımız vardı. Ben burada, hatta, Ulaştırma Bakanına dedim ki: Keşke Çalışma Bakanı burada olsaydı da ben onun gözlerine baka baka, o insanların… Niye önlem almadınız diye söyleseydim.

Sevgili arkadaşlarım, onu bırakıyoruz, şu 1 Mayısta olan olaylara bakın Allah aşkına. Çalışma Bakanlığı… 1 Mayısı yaşıyoruz… İnsanlar sadece, hakkı, Taksim’de gidip bir eylem yapalım diyorlar. Ya, sadece düşüncemizi… Mitingimizi yapalım, bayram yapalım, halay çekelim… İşçinin sadece bir ricası, sendikaların, ortak sendikaların -bir kısım sendika, bir kısım arkadaşlarım katılmayabilir- ama Başbakan onlara “ayaktakımı” diyor Sevgili Bakanım. Sevgili arkadaşlarım, şu manşeti görüyor musunuz? “Ayaktakımı” diyor Başbakan, Çalışma Bakanlığının içinde bulunduğu Hükûmet.

Şimdi, merak ediyorum, gerçekten siz bu işçilere gittiğiniz zaman Bursa’da dün yuhalandınız mı? İşçiler sizi… Kendi bölgesine giden bir Çalışma Bakanı eğer bu işçilerine sahip çıkmadığı zaman böyle şeyler de olur. Siyaset adamı için en ağır laf budur. Sevgili arkadaşlarımız, gittiğiniz bölgede, yapmadığınız, işinizi, görevinizi yapmadığınız zaman istifa edersiniz çünkü sizin döneminizde her gün ihmalinizden dolayı insanlar ölüyorlar Sevgili Bakanım. Bu, Başbakanlığın, Devlet Denetleme Kurulunun raporunda da var. Davutpaşa’da eğer önlem alabilseydiniz, o iş kollarına, oradaki kot yıkamalarıyla ilgili o iş yerlerinin orada olduğunu, oradaki tiner çalışanlarının, oradaki çatapatçıların orada olduğunu görseydiniz, eğer onlara müdahale etseydiniz o Davutpaşa’daki 23 kişi ölmezdi Sayın Bakan. Oturuyorsunuz bu koltukta. Samimi olarak söylüyorum, inanın, samimi olarak söylüyorum, dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun eğer kendi çalıştığı iş kolunda ihmalden dolayı, kendi yöneticilerinin, kendi arkadaşlarının ihmalinden dolayı, kim olursa olsun, 1 kişi, 2 kişi dahi öldüğü zaman o bakan orada istifa eder, yerinde oturmaz. Ama bizde böyle bir duygu yok sevgili arkadaşlarım. Bizde böyle bir olay var mı? Bizde böyle bir durum var mı? Bizim için önemli değil çünkü insan ölüsü bizim için çok kıymetli değil. Her gün insanlarımız ölüyorlar. Şu madenlerde ölen… Kaç tane maden var böyle izinsiz çalışan Sayın Bakan? Maden sayısını biliyor musunuz?

Ben, buradan sizden rica ediyorum. Buraya geldiğiniz zaman… Bu yer altında çalışan madenlerde, kaç tane izinsiz maden çalışıyor ve şimdiye kadar bu madenlerde kaç tane işçi ölmüştür Sayın Bakanım? Bunları bilmeden, bunları kontrol etmeden, bunları gözlemeden, bunları izlemeden nasıl bakanlık yapacaksınız sevgili arkadaşlarım? Bakanlık yapmak zor. Çok kısa süre olduğu için sürekli böyle konudan konuya geçerek söylüyorum.

Şu Tekel işçilerine bakın Allah aşkına… Haklarını korumak için çaba sarf ettiler, Ankara’ya yürüyüş yaptılar Sayın Bakanım. O Tekel işçisini polis zoruyla burada dövdürdünüz, insanları yerlerde sürüklettiniz; ağzı burnu kırıldı insanların, perişan oldular. Orada yatan işçi de Samsunlu bir arkadaşım, cebinden Türk Bayrağı çıkartıyor, diyor ki: “Sayın Milletvekilim, benim oğlumun adı Recep Tayyip.” Samimi olarak söylüyorum ve şunu merak ediyorum: O kadar iş vermiş insanlar, size oy vermiş, sizin patronunuz onlar; sizin burada oturduğunuz imkânı sağlıyor onlar. Siz buradan maaş alıyorsanız, siz burada oturuyorsanız, bu ülkede bakanlık ve milletvekilliği yapıyorsanız, o dövdüğünüz adam sayesinde yapıyorsunuz Sayın Bakanım, sizin patronunuz o. Özür dilediniz mi? Arattırıp telefonla hatırını sordunuz mu? Yok, çünkü sizin için insan önemli değil.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Niye Genel Kurula hitap edilmiyor da Sayın Bakana hitap ediliyor? Genel Kurul burada.

MEHMET SEVİGEN (Devamla) – Sana da hitap ederim arkadaş. İstiyorsan, konuşuruz. Sana da konuşurum, sana da konuşurum. Doğru söylüyorsun ama bu işin muhatabı…

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Gidersin, konuşursun…

BAŞKAN – Sayın Hıdır, lütfen…

MEHMET SEVİGEN (Devamla) – Sevgili arkadaşlarım, canım hemşehrilerim, bakın, siz milletvekillerisiniz. Sizin yüreğinizin kanaması lazım. Burada sen bana laf atacağına diyeceksin ki: “Mehmet Bey, sen haklı söylüyorsun. Biz, Sayın Bakana bunun hesabını sorarız. Sayın Bakana, geldiği zaman biz de bunun hesabını sorarız.” Çünkü milletvekilisiniz, gittiğiniz yörede, sizde emekle, işçiyle çalışan fabrikalar yok mu? Son dönemde kapanan fabrikalar yok mu? Merak ediyorum, şu Sigortanın, işçinin, emekçinin, memurun alın teri olan sigorta hastanelerini hep sattınız, kimlere sattınız bunları, Sayın Bakanım? Bu kadar arsaları vardı Sigortanın. Bu arsaları kimlere sattınız? Çok merak ediyorum şu Sigortanın arsalarını.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok.

MEHMET SEVİGEN (Devamla) – Size soruyorum. Kimlere sattınız, neye sattınız?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Hepsi bizde, bizde.

MEHMET SEVİGEN (Devamla) – Burada soracağız arkadaşlar. Burada konuşmazsak nerede konuşacağız canım hemşehrilerim?

Sevgili milletvekilleri, laf atarak, konuşarak, kavga ederek bu işler olmaz. Bu işler olmaz. Bu işleri, çıkarsınız, bundan sonraki Adalet ve Kalkınma Partisinin yönetici çıkar “Arkadaş, sizin yaptığınız Mehmet Bey, yanlış söylüyorsunuz, bunlar çok doğru şeyler değil, bizim Bakanımız çok çalışkan, çok başarılı, bizim Bakanımız bu Hükûmete çok hizmet etti.” dersiniz, översiniz, ben de başka bir şey söylerim.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sosyal Güvenlik Yasası’nı niye çıkarmadınız?

MEHMET SEVİGEN (Devamla) – Ben bu Hükûmetin döneminde şimdiye kadar işçilerimizin katledildiğini, dövüldüğünü, sövüldüğünü, işlerinden atıldığını, iş yerlerinin kapatıldığını, sendikalaşmanın önünde binlerce zorluk çıkartıldığını söylemeye çalışıyorum. Bu Çalışma Bakanlığı çalışan insanlarımıza sahip çıkmamıştır. Bunu haykırıyorum, bunu söylüyorum, bunu söylemeye de devam edeceğim. Bunu nerede söyleyeceğim? (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET TUNÇAK (Bursa) – Yanlış söylüyorsun!

MEHMET SEVİGEN (Devamla) – Biz bir aile değil miyiz? Biz, bunu burada söylemeyeceğiz de nerede söyleyeceğiz canım hemşehrilerim?

Faruk Çelik, Sevgili, Sayın Bakanım, Türkiye’de 20 milyonun üstünde çalışan var. Canım hemşehrim, sevgili milletvekilleri, yine Bakana dönüyorum, hitap ediyorum. 20 milyonun üzerinde çalışan işçi var. İnanın, üç tane konfederasyon dahil, üç tane konfederasyonun toplam çalışan işçisi 600 bin. Geri kalan bu insanlar ne yapacaklar? Hep kayıt dışı. Alın bir kenara koyun. Anayasa’mızın 51, 90’ıncı maddeleri, Sendikalar Kanunu’nun 30’uncu, 31’inci maddeleri özgürlük, sendikalaşmanın, örgütlenmenin önündeki imkânları açmıştır. Bu, Avrupa Birliğiyle, ILO sözleşmeleriyle de uyum içindedir. Eğer bunları yapmadığınız zaman, bunları yapmayan insanları Türk Ceza Kanunu’nun 118’iyle hapisle bile yargıladılar sevgili arkadaşlarım. Biz bunları göz ardı ediyoruz.

Bakın, Susurluk’ta Yörsan işçileri var. Bilin diye söylüyorum. Yörsan işçileri… 300 tane işçi çalışıyor orada. Onlar sırf sendikaya kayıt olmak için müracaat ettiler. Bunlar kaç aydır biliyor musunuz, belki de kaç yıldır, o insanlar orada, daha grevleri devam ediyor. Bunlardan haberiniz var mı Sayın Bakanım? Susurluk’taki Yörsan işçilerinden haberiniz var mı? Bu 300 tane işçi -hâlâ olduğu gibi- yıllardır o yerlerinde duruyorlar. Yani bir işçi sendikalaşmaya başladığı zaman bir iş yerinde, hemen onu engellemeye çalışıyorsunuz, ya onu içeri attırıyorsunuz ya da onları susturup çoğunu iş yerlerinde görevden alıyorsunuz Sayın Bakanım.

Emekliler hakkında bilginiz var mı Sayın Bakanım, emekliler hakkında? Emekliler sürünüyor. Bakın, samimi olarak söylüyorum, sevgili arkadaşlarım, sevgili milletvekilleri; ekmek kuyruklarında ölen emeklilerimiz var. “Mezarda emeklilik” diye bir yasa çıkardınız. Yıllardan beri geliyor yasalarınız. Şimdi, mesela dört ay çalışacak işçi, nasıl emekli olacak? Aileler birbirine girdi, sekiz yaşındaki, yedi yaşındaki, on yaşındaki çocukları sigortalı yapmak için, yollara düştüler. Bir tanesi de manşet… Sizin bürokratlarınızdan bir tanesinin de ismi var, doğrudur yanlıştır bilemiyorum. Siz “araştırma” dediniz, sayın bürokrat yalanladı onları.

80 bin ölüye emekli maaşı verildi uzun süredir. Bunlardan haberiniz var mı? Bunlar nereye gidiyor? Nasıl engelleyemiyorsunuz bunları? Bu nasıl çalışmadır Sayın Bakanım? Yani siz geliyorsunuz, altı yıldır siz yönetiyorsunuz bunu. Sayın Bakan bir buçuk yıldır yönetiyor, on yıla yakındır milletvekili ama. Ama bundan önce de Çalışma Bakanı Adalet ve Kalkınma Partisinin Hükûmetinin içinde değil miydi sevgili arkadaşlarım? Bu kadar insana bu devletin, yetimin hakkı, fakirin fukaranın hakkı eğer böyle bir yanlışlıkla verildiyse bunun hesabını kim verecek? Burada oturan milletvekilleri mi verecek, yoksa burada Sayın Bakan ve bürokratlar mı verecek sevgili arkadaşlarım? Bunun hesabını da biz mi verelim? Bunun da hesabını biz verelim isterseniz.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Muhalefet verecek muhalefet!

MEHMET SEVİGEN (Devamla) – Doğru söylüyorsun, çıkalım diyelim ki: “Yaptığınız her şeyin hesabını biz verelim.”

Bakın, sevgili arkadaşlarım, Çalışma Bakanlığımızın denetlememesinden dolayı, yani gidip o iş yerlerini… Bu kaza olan var ya… Mesela özel önlem alınmadığı için günde 1-2 kişinin öldüğü bu iş yerlerinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sevigen.

MEHMET SEVİGEN (Devamla) – Hemen bitiriyorum Sayın Başkanım.

 …denetlenmemesinden dolayı devlet 20 milyar zarara uğruyor biliyor musunuz? 20 milyar!... Çünkü her gün 1-2 kişi ya ölüyor ya sakat kalıyor. Davutpaşa’daki patlamayı biliyorsunuz, 23 kişi öldü orada. Biraz önce de söyledim, çoğu sigortalı değil. Her gün yalvarıyor orada ölen çocuklardan bir tanesinin babası, “2 tane yetim yavrum kaldı, oğlumu sigortalı yaptıramıyorum.” diyor, feryat ediyor, bas bas bağırıyor. Bunlardan haberiniz var mı? Bu 20 milyar zararı nasıl ödeyeceğiz? Sakat kalıyorlar, sakatlanıyorlar, işte hastane masrafları, ölümlerde bağlanan aylıklar, bunların hepsi devleti 20 milyar zarara sokuyor sevgili hemşehrilerim.

Yani kısacası sevgili arkadaşlarım, birbirimize ne kadar böyle karşılıklı laf atsak bile, milletvekili olarak bizim görevimiz yapılan yanlışlıkları burada millete anlatmak, hatırlatmaktır, Sayın Bakanın da, buraya gelen sayın yöneticilerin de bunun önlemini alması, bir daha bu yanlışlıkların yapılmaması üzerine millet adına bizlere söz vermesidir, biz bunu istiyoruz.

Beni dinlediğiniz için hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum.

Çalışma Bakanlığı bütçemiz hayırlı olsun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sevigen.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Denizli Milletvekili Sayın Ali Rıza Ertemür.

Sayın Ertemür, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz sekiz dakika Sayın Ertemür.

CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ERTEMÜR (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri ve ekranları başında bizleri izlemekte olan vatandaşlarımızı şahsım ve grubum adına saygılarımla selamlıyorum.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı gerek bütçesinin büyüklüğü gerekse Bakanlığa bağlı kuruluşların vermiş olduğu hizmet ağının genişliği nedeniyle toplumumuzun tamamını ilgilendiren bir bakanlığımızdır. Bu Bakanlığımıza bağlı olan kuruluşlardan biri de Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığıdır.

Uluslararası alanda saygın ve güçlü bir ülke olmak, sağlıklı, istikrarlı ve güven veren bir ekonomiye sahip olmaktan geçer. Güçlü bir ekonominin en önemli dinamiği yetişmiş iş gücü ve beşerî sermayedir, insana ve eğitime verilen değerdir.

Bugün ülkemizde iş piyasasının temel sorunlarının başında mesleki eğitimde yaşanan sorunlar gelmektedir. Ülkemizde iş gücünün iki temel sorunu vardır: Bunlardan ilki mesleki eğitim düzeyinin düşük olması, ikincisi ise istihdamdaki iş gücünün nitelik itibarıyla iş piyasasının ihtiyaçlarını karşılama konusunda yetersiz kalmasıdır. Avrupa Birliğiyle uyum sürecinde öne çıkan konulardan biri de istihdamın niteliği ve istihdam politikalarıdır.

Ülkemizde istihdam edilen nüfusun eğitim durumuna bakıldığında, lise düzeyinde ve altında eğitim alanların oranının yüzde 70’ler düzeyinde olduğu görülür. Bu tablo, işsizlikle birlikte vasıflı iş gücü konusunda da sıkıntı olduğunu ve kalifiye iş gücü ihtiyacı ile istihdam sorununun bir arada yaşandığını göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, bu oran, ülkemizde iş gücü eğitim düzeyinin ne kadar düşük olduğunu göstermektedir. Gerek dünyayla gerekse Avrupa Birliği ülkeleriyle rekabet açısından büyük bir dezavantaj oluşturan bu tablo, bir an önce yaygın eğitim politikalarıyla düzeltilmelidir. Mesleki Yeterlilik Kurumu daha etkin ve etkili bir şekilde hareket ederek çalışma hayatımız için çok önemli olan mesleki standartlarını ortaya koymalı ve ulusal yeterlilik sistemini kurmalı ve işletmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir diğer konu da, işsizlik Sigortası Fonu’nun içler acısı durumudur. Bilindiği gibi, bu Fon’umuz işsizlikle mücadele ve iş gücünün eğitimi amacıyla kurulmuştur. Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar İşsizlik Sigortası Fonu’nun toplam geliri yaklaşık 41 milyar YTL’dir. İşsizlik Sigortasının uygulanmaya başlandığı Mart 2002 tarihinden 31/11/2008 tarihine kadar Fon’dan yararlanmak için 1 milyon 395 bin 855 kişi başvuruda bulunmuş, bunlardan 1 milyon 240 bin 576 kişi işsizlik ödeneği almaya hak kazanmıştır. Hak kazananlara yaklaşık olarak 1,7 milyar YTL ödeme yapılmıştır. Bu rakamlardan da anlaşıldığı gibi, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan bugüne kadar işsiz kalanlara ödenen kaynak Fon’da toplanan paranın yaklaşık yüzde 5’idir. Geri kalan yüzde 95’inin ise nerede ve hangi amaçla kullanıldığı belli değildir. Fon’da biriken bu kaynak, işsizlikle mücadele ve iş gücünün eğitimine harcanmalıdır. Bugün, Türkiye’de resmî verilere göre 2 milyon 439 bin işsiz vardır. Oysa, gerçek işsiz sayısı 5 milyondur. Bu da işsizlik oranının yüzde 18 dolaylarında olduğunu göstermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; büyük bir hızla gelişen teknolojiye, toplumun değişen ihtiyaçlarına, ekonominin iş gücü talebine uygun yetişmiş eleman ihtiyacı için etkin ve geçerliliği olan mesleki eğitim politikalarının oluşturulması şarttır.

Bütçesini görüşmekte olduğumuz Bakanlığın görev ve yetki, sorumlulukları da dikkate alındığında, uzun süren, ekonomik piyasaları etkileyen ekonomik durgunluk ve küresel krizin neden olduğu olumsuzluklara ilişkin bir değerlendirme yapmak gerekirse Hükûmetin son yıllarda açıkladığı büyüme rakamlarına rağmen, üretim ve işsizlikte durum giderek vahim hâl almaktadır.

AKP İktidarında istihdam yaratmayan bir büyüme politikası izlenmiştir. Hükûmet, yabancı sermayeyi cazip kılmak amacıyla yüksek faiz, düşük kur politikası izlemiş, bu politika neticesinde yurt dışından ara mal ithalatı büyük ölçüde artmıştır. Bu süreç KOBİ’leri son derece olumsuz yönde etkilemiş, KOBİ’ler istihdam yaratmak için işçi çıkarma yoluna gitmişlerdir. Yanlış politikalar nedeniyle piyasalarda uzunca bir süredir yaşanmakta olan durgunlukla birleşen küresel kriz piyasalarda âdeta bir deprem etkisi yaratmıştır. Daha birkaç ay öncesine kadar büyüme ve ihracat rekorlarıyla övünen sayın bakanlar her nedense son yetmiş yılın en büyük borçlanma rekorunu, tarihimizin en büyük cari açığını, kriz açıklamalarında olduğu gibi, teğet geçmişlerdir. Devletin yetmiş yıllık birikimlerini tek tek satarak ekonomiyi ayakta tutmaya çalışan AKP İktidarı, şimdi çareyi tekrar IMF’nin kapısında aramaktadır. IMF’nin yazacağı bu acı reçete ne kapanan iş yerlerinin açılmasını sağlayacak ne üretimi artıracak ne de işsizliği önleyecektir. Bu reçete, seçim öncesinde iktidarı rahatlatmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Bu acı reçete, yerel seçimler sonrasında halkımıza zam, vergi artışı ve işsizlik olarak geri dönecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet, kriz konusunda yaptığı açıklamalarda ve değerlendirmelerde her konuda olduğu gibi yine yanılmıştır. Hükûmet, yaşanan krizi inşallahla, maşallahla geçirmeye çalışıyor. Bu büyük krizin ülkemize teğet geçeceğini söyleyen Başbakan, çaresizlik içinde şimdi de IMF’yle masaya oturmaya çalışıyor. IMF’ye ümüğümüzü sıktırmayacağını söyleyen Başbakana acaba kim inanır? İşsiz kalan insanlarımız mı? Kapısına kilit vuran sanayicimiz mi? Kışın ortasında evine doğal gaz alamayan, elektriğini, telefonunu ödeyemeyen emeklimiz mi? BAĞ-KUR primini dahi ödeyemeyen esnafımız mı? Yoksa tarlasına tohum ve gübre atamayan çiftçimiz mi? Yoksa, yüzde 4 maaş artışını reva gördüğünüz memurlarımız mı? Sayın Başbakan, artık, reel sektörün umutla beklediği ve geçiştirdiğiniz şu paketi bir açıklayın da bu paketin içinden ne çıkacak, bu paket kaç kişinin dermanı olacak, bir görelim. IMF’yle yapılacak anlaşmanın satır aralarında saklanan gerçekler nelerdir? Bu acı fatura kimlerin canını yakacaktır?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomi gemisi, devletin bel kemiği niteliğindeki stratejik kurumları, kâr eden KİT’leri satarak yürümez. Yoksullukla mücadele, kömür dağıtarak, gıda paketi dağıtarak, sadaka toplumu yaratarak yapılmaz. İnsanlarımıza iş verin, üretimi artırıcı tedbirler alın, sanayiyi, tarımı yeniden canlandırın. Ülkenin doğal kaynaklarını etkin bir şekilde işletin. Dünya ölçeğinde rekabet gücü olan başta tekstil sektörü olmak üzere reel sektöre destek sağlayın. Doğru dürüst işlerliği olan bir teşvik politikası uygulayın. Çözüm başka yerde değil, tek çözüm vardır, o da çiftçiyi, köylüyü, sanayiciyi yeniden üretir duruma getirmektir, esnafı yeniden ayağa kaldırmaktır. Çözüm, yoksulluk hatta açlık sınırının altında yaşayan memura, emekliye, işçiye, dul ve yetimlere hak ettiği ücreti vermekten geçmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ALİ RIZA ERTEMÜR (Devamla) – AKP, yolsuzlukları bitireceği, yoksulluğa son vereceği ve milletvekili dokunulmazlığını kaldıracağı sözünü vererek iktidara geldi. Yaşanan olaylar gösteriyor ki AKP İktidarı, bırakın yolsuzlukla mücadele etmeyi, hem yerel yönetimlerde hem de merkezî yönetimlerde yolsuzluk bataklığına saplanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; perşembenin gelişi çarşambadan belli olur. Acil önlem ve tedbir alınmaması durumunda 2009 yılı, her alanda zor geçeceği bir yıl olacaktır.

2009 bütçesinin insanlığımıza ve ülkemize hayırlı olmasını diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ertemür, teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı, İstanbul Milletvekili Sayın Çetin Soysal.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Ulaştırma Bakanlığı üzerinde söz almış bulunmaktayım ve elbette ki kısa zamanı en iyi şekilde değerlendirmeye çalışacağım.

Az önce arkadaşımız söyledi, Ulaştırma Bakanlığı kendisine bağlı tersanelerle ilgili bugüne kadar hiçbir çalışma yapmamıştır. 2,5 milyar dolarlık bir katma değeri olan, 40 binin üzerinde çalışanı olan, ne yazık ki son zamanlarda 115 kişinin ölümüyle sonuçlanan, gerek kazalarla… Ki kendi sektörüyle ilgili olmasına rağmen bu konuda üç maymunu oynamıştır. Ama öte yandan ne yapmıştır? Ben adını koydum: Ulaştırma Bakanlığı ne yazık ki “bulaştırma bakanlığı” olmuştur. O kadar çok şeye bulaşmıştır ki! Bunları sizlere örnekleriyle vermeye çalışacağım.

Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, bir gemi batmıştı: Hayat-N gemisi. 5 kişi ölmüştü ve orada, o geminin batışında ne yazık ki bir ayrıcalık olduğuna tanık olduk. 5 kişinin ölümüyle sonuçlanan o kazada bir yük gemisi olan Hayat-N gemisine bir ayrıcalık tanınmıştır. Nasıl tanınmıştır? 24/8/2007 tarihli ve 28210 sayılı Denizcilik Müsteşarlığı Yönergesi’ne göre. Yani yönergeyle yönetmelik delinerek, geminin alınmasından üç ay sonra çıkarılan “…yük gemilerinin, yolcu gemilerinin sahip olması gereken güvenlik koşullarının önemli bir bölümünden muaf hâle getirilmesi…” Bu bir tesadüf olamaz. Burada bir ayrıcalık vardır. Hayat-N gemisine tanınan ayrıcalık ne yazık ki ölümle sonuçlanmıştır. Buna göz yumulmasının nedeni, biraz sonra anlatacağım örneklerle ortaya çıkacaktır. Örneğin Atlas 1 ve Hayat-N gemilerinin Haydarpaşa Gümrük Limanlarına yasalara aykırı olarak demirlenmesi bile çok ciddi bir ayrıcalık olduğunu gösteriyor. Ne yazık ki Bakanın güvenilirliği ve inandırıcılığı da bu noktada kalmamıştır.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Hayat-N gemisiyle ilgili kendi yapmış olduğu, gazetelere vermiş olduğu tekziplerde görüldüğü gibi… Kendisi Sayın Bakanın tekzip etti. “Bu geminin sahibi olan Gayret Denizcilikle, Marmara-N ile ve Serhat Feribotla yakından uzaktan ilgim yoktur. Burada çalışmadım, burada görev almadım, burada genel müdürlük görevinde bulunmadım.” diyen ve bunları da gazetelere tekzip ettiren Sayın Bakan ne yazık ki doğru konuşmamıştır, burada dürüst davranmamıştır. Gayret Denizcilik Hayat-N gemisinin sahibi olan kişilerle aynıdır. Burada tekzip ettirdiğine aykırı davranmıştır ve Gayret Denizcilikten ne yazık ki 2000-2002 senesi arasında maaş almıştır. Herhâlde orada odacı olarak görev yapmamıştır, muhtemelen orada bir yönetici olmuştur. Aynı zamanda İGDAŞ’ta görev yapmıştır. Her iki görevi bir arada götürmüştür. 2002’deki seçimlere kadar yani milletvekili seçilene kadar iki yıllık süre içerisinde burada görev yapmıştır.

Peki, mademki burada bu görevi yaptınız -burada belgeleriyle açıkladık- niçin Gayret Denizcilikle ve onun sahipleri olan ve üstelik de Deniz Feneri davasının dokuzuncu ve yüz beşinci sayfalarında yargılanan kişilerle hiçbir ilişkim yoktur tekzibini verdiniz? Niçin böyle bir yalan söylemeye ihtiyaç duydunuz? Bunu anlamakta zorluk çekmiyoruz, çünkü sizin buradaki ilişkileriniz açık, net ortadadır. Bunu görmemezlikten gelemeyiz. Yani, Hayat-N gemisinin batışı saadet zincirinin Susurluk’u olmuştur. Bununla ilgili Meclis araştırması verdik. Şayet bu konuda kendinize ve yüreğinize güveniyorsanız gelin, bu konuyu inceleyelim, araştıralım ve bunun da peşini bırakmayacağımızı burada ifade etmek istiyorum. Çünkü buranın içine girdiğimiz zaman bütün denizcilik yönetmelikleri, uluslararası denizcilik sözleşmelerine aykırılığı göreceksiniz. Sizin çıkarmış olduğunuz denizcilik yönetmeliğine aykırılık göreceksiniz ve ölümle sonuçlanan bu kazanın nasıl bir ayrıcalık içerisinde yapıldığına tanık olacaksınız.

Değerli arkadaşlarım, tabii ben bu konuya çok daha fazla değinmek istiyorum ama bunları önümüzdeki süreçte tartışmaya devam edeceğiz ama bunların dışında da yaşananlar var. En çok övündüğünüz nedir? Tren yolları değil mi? Tren yollarıyla alabildiğine bir övünç duyuyorsunuz. Tren yollarını geliştirdiğinizi ifade ediyorsunuz. Ne yazık ki tren yolları İstanbul-Ankara arası… Elbette ki ben demiryollarını çok önemsiyorum. Demiryolları, o sizin ortaya atmış olduğunuz duble yollarından çok daha önemlidir. Kazayı en aza indirecek, yok sayacak koşulları yaratmak demiryollarıyla mümkündür, trafik kazaları açısından söylüyorum.

Şimdi baktığımızda 6 milyar dolarlık bir bütçe ayrıldı ve bu paranın çok önemli bölümü kullanıldı ama ortada hiçbir şey yok, hiçbir şey yok.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Marmaray

ÇETİN SOYSAL (Devamla) – Marmaray da tarihî kültürel mirasa nasıl ihanet ettiğinizin açık belgesidir. Onları da konuşuruz ayrıca.

Şimdi, bakınız, İstanbul-Ankara arası en çok ulaşımın olduğu bölge ve bu bölgede ne yazık ki Eskişehir’le yetinmek zorunda kalınmıştır, Eskişehir-Ankara arasına razı olunmuştur, Ankara-Konya arasına razı olunmuştur. 2002 senesinden bu yana demir yollarıyla ilgili Sayın Başbakanın bu bütçe konuşmasında da her bütçe konuşmasında da övünerek anlattıkları yatırımların aslında hiçbir şekilde gerçekleşmediğini, yaşama geçmediğini, güdük kaldığını, zayıf kaldığını ve orada 6 milyar dolarlık harcamanın aslında 8.000 kilometrelik bir demir yolu ağıyla özdeşleştiğini söylemek lazım, 8.000 kilometrelik bir demir yolu. Bugün Türkiye’de 11.000 kilometre. Düşününüz ki Türkiye’de var olan demir yolları kadar, ona yakın demir yolları yapmak mümkün iken ne yazık ki bu konuda bir zafiyet içerisinde kalındığını söylemek mümkün. Tabii, bu demir yollarını daha ayrıntılı bir şekilde konuşmamız gerekiyor, bunu en ayrıntılı şekilde ortaya atmamız gerekiyor ama tabii zamanım yetmeyeceği için hemen bir başka konuya da geçmeyi…

Değerli arkadaşlarım, bir başka konu Siemens, dünya çapında rüşvet vermekle suçlanan Siemens şirketleriyle ilgili gelişmeler. Pek çok ülkede soruşturmalar başlatıldı, yargılama aşamasına geçildi. Bizde ise hâlâ atılmış bir adım yok. Şimdi, bu gelişmeler yaşanırken burada dikkat çekici bir gelişme yaşanıyor. Bu şirketin telekomünikasyon bölümünün eski Finans Müdürü Michael Kutschenreuter, şirkette yaşanan rüşvet skandalıyla ilgili olarak savcılığa açıklamalarda bulunuyor. Bu bir itirafnamedir. Bu, aslında burada Türkiye’yle ilgili olarak da çalışmalarda bulunuyor. Siemens şirketinde rüşvetleri dağıtan kişi olan Tonio Arcaini’ye üst düzey görüşmelerde bulunmak için yetki verdirdiğini söylüyor ve Ankara’da bir ihale öncesi ne yazık ki Bakanla görüştüğünü ifade ediyor, ihale bedelinin yüzde 2’sini de Bakanla anlaştığını söylüyor. Bununla ilgili ne yazık ki kamuoyumuz yeterince tartışma yapmamıştır, bununla ilgili yeterince değerlendirme yapmamıştır. Her gün -ki Siemens biliyorsunuz Amerika’da mahkûm oldu- dünyanın birçok ülkesinde açılan davalar var. Ne yazık ki Türkiye’de üç maymunu oynuyoruz. Bu ilişkiler yok ise niçin dava açılmıyor? Bu ilişkiler yok ise niçin Siemens’in üzerine gidilmiyor? Bu ilişkiler yok ise gelin bununla ilgili ciddi bir Meclis araştırması yapıp bu konunun üzerinde de ciddi bir değerlendirme yapmaktan kaçmayın, oturalım, konuşalım.

Tabii, vaktimi kullanmaya çalışıyorum ama görünen o ki, Ulaştırma Bakanlığı, az önce dediğim gibi “bulaştırma bakanlığı” olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 BAŞKAN – Sayın Soysal, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.

ÇETİN SOYSAL (Devamla) - Değerli milletvekilleri, 14 Eylülde batan Hayat-N gemisi, Siemens şirketi, demir yollarına ayrılan kaynağın ne yapıldığı, Tuzla’da yaşanan ölümler -115 kardeşimiz orada öldü ve sektörle ilgili yapılan hiçbir çalışma yok- Isparta’daki uçak kazasında hayatını yitirenler, 2008 Ocak ayında Kütahya’da yaşanan tren kazası ve burada sayamayacağım kadar… Hızlı trenin hayata geçmesiyle İstanbul-Ankara arasında işleyen demir yolundaki kazalar. Burada daha sayamayacağım birçok kazanın nedenini gördüğümüz zaman, kan ve göz yaşının Ulaştırma Bakanlığına nasıl bulaştığını söylemek mümkün.

Şimdi, ben burada Sayın Bakana çağrıda bulunuyorum: “Çok çalışıyoruz, yatırımlar yapıyoruz.” diyorsunuz. Eğer kendinize güveniyorsanız, gelin bunları masaya yatıralım, hepsini inceleyelim. Buna Hayat-N’den de başlarız, Siemens’i de konuşuruz, demir yollarını da konuşuruz ve bununla ilgili vermiş olduğumuz araştırma önergesine AKP milletvekillerini de sahip çıkmaya davet ediyorum. Gelin, inceleyelim araştıralım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇETİN SOYSAL (Devamla) - Yüreğiniz varsa, kendinize güveniyorsanız, bu “bulaştırma bakanlığı” olmamış diyorsanız, burada saadet zincirinin Susurluk’u değil diyorsanız, gelin hep beraber inceleyelim, araştıralım.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Soysal.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Zambiya gözüyle bakıyorsunuz. Hayallerini anlatıyorsun, hayallerini… Bunlar hayallerinin ötesinde işler.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Sana öyle geliyor. Sen sırça köşkten bakıyorsun, yaşayarak bakmıyorsun. Yaşayarak baktığın zaman böyle olmadığını anlayacaksın.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Artvin Milletvekili Sayın Metin Arifağaoğlu.

Buyurun Sayın Arifağaoğlu

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Sen Zambiya’dan bakıyorsun, Zambiya’dan…

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Hayır, ben Zambiya’dan bakmıyorum. Ben Türkiye’nin gerçeğini izliyorum.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Ulaştırma hayalleri gerçekleştiriyor, hayalleri…

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Sana öyle geliyor. Bir sırça köşkten, bir halkın arasından baktığın zaman öyle olmadığını göreceksin.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Biz köylü çocuğuyuz, köylü çocuğu… Sizin gibi Boğaz’da yaşamıyoruz.

BAŞKAN – Lütfi Bey, lütfen karşılıklı konuşmayalım.

Buyurun Sayın Arifağaoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Karayolları Genel Müdürlüğünün 2009 yılı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve izleyenleri saygıyla selamlıyorum.

Karayolları Genel Müdürlüğü ağı içinde 64 bin kilometre yol bulunmaktadır. 64 bin kilometre yol yaklaşık, dünya çevresinin 1,5 katıdır. 64 bin kilometrelik yolun 9.500 kilometresi bitümlü sıcak karışımlı kaplamadır. 51 bin kilometrelik kısmı sathi kaplama ve 3.500 kilometrelik kısmı da stabilize ve toprak yol olarak hizmet vermektedir.

Biliyorsunuz sathi kaplama yollar tercih edilen bir imalat değildir, asfalt yapıldıktan sonra yüzlerce, binlerce otomobilin camları kırılmaktadır. Sathi kaplamalı yol bilhassa yağışlı bölgeler için tercih edilmeyen bir imalattır. Bu nedenle 51 bin kilometrelik sathi kaplamalı yolun, yağış alanları dikkate alınarak, kademeli olarak bitümlü sıcak karışım planlaması yapılmalıdır.

Karayolları çok önemli kuruluşlarımızdan biridir. Çok iyi yetişmiş insan gücüyle yıllardır ulaşım sorunlarını çözmede Karayolları mensuplarının çalışmaları her türlü takdirin üstündedir. Mühendisinden teknikerine, formeninden topografına, iş makinesi operatöründen düz işçisine kadar çalışan personelin ücret politikasının iyi olduğunu söylemek mümkün değildir. Otuz yıllık bir mühendisin aldığı ücret ile üniversitede okuyan çocuğuna ve zaruri ev ihtiyaçlarına maaşını yetiştirmesi mümkün gözükmemektedir. Yetki verdiğiniz ve iş beklediğiniz teknik kadroların maaşlarının iyi olduğunu söylemek mümkün değildir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Karadeniz Sahil Yolu’na 1998 yılında başlanmıştır. Ancak Meclis tutanaklarını okuduğumuzda bu yolla ilgili taleplerin 1973 yılında başladığını görüyoruz. Kırşehir Milletvekili Sayın Mustafa Aksoy, Karadeniz Sahil Yolu ve bu yolu İç Anadolu’ya ve Akdeniz’e bağlayan bir yolun ihtiyacından bahsetmektedir. Sayın Aksoy, 1973 yılında Zonguldak, Bartın, Amasra, İnebolu, Sinop, Samsun ve Sarp arasındaki yollara dikkat çekiyor ve otuz beş yıl önce bu yolların yapılmasını talep ediyor.

Bilindiği gibi Karadeniz Sahil Yolu’na 1998 yılında başlanmıştır ve on yıllık çalışma ile Samsun-Sarp arasının bazı eksikliklere rağmen tamamlanmış olarak sayılabileceğini buradan sizlere aktarıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kara yolları ağı il hudutları dâhilinde Artvin’de 572 kilometre yol bulunmaktadır. Bu 572 kilometre yolun 36 kilometresi bölünmüş yoldur ve bu yol Arhavi ve Sarp arasında bulunmaktadır. Hopa-Sarp ile Kemalpaşa-Hopa arasındaki yolun da bittiğini söylemek mümkün değildir.

Hopa’dan Borçka’ya doğru 2007 yılında başlayan bitümlü sıcak karışımlı kaplama Cankurtaran mevkiini geçerek 19 kilometre kadar yapılmıştır. Bu çalışma yeterli değildir. 2009 yılı içerisinde vilayet merkezine kadar sıcak karışımlı kaplama yapılmalıdır.

Artvin ilinde kara yollarının yıllardır devam eden projelerine tekrar değinmek istiyorum. Bu kürsüden birçok kez değindim ancak izninizle bu projeleri tekrar hatırlatmak istiyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Artvin’de devam eden üç adet önemli proje vardır. Bunlardan biri Borçka-Camili yoludur. Borçka-Camili yolu yaklaşık 43 kilometredir. 1991’den günümüze kadar on yedi yıl geçmiştir, ancak 28 kilometresi yapılmıştır, 15 kilometresi yapılmayı beklemektedir.

Camili yolu için, bu yıl, 2008 yılı bütçesinde 500 bin YTL gözüküyordu, yaklaşık bunun 4 katı bir ek kaynak sağlanmıştır, ancak bu da yeterli değildir. Camili yolunda bugün fiziki gerçekleşme yüzde 60 seviyesindedir, yüzde 40’ı hâlen daha beklemektedir.

Diğer önemli proje Ardanuç-Ardahan yoludur. Ardanuç-Ardahan yolunun Artvin ili hudutları içinde kalan bölümü 31 kilometredir. Bu yola 1993 yılında başlanmıştır, 12,5 kilometreye kadar olan bölümün 9 kilometresi tamamlanmıştır, 3,5 kilometresi hâlen daha yapılmayı beklemektedir.

Yine, bu yolun da bugün, bu sene 1 milyon YTL ödeneği vardı, bunun 3 katı kadar ek ödenek bulunmuştur, ancak bu da yeterli olmamıştır. Buradaki fiziki gerçekleşme yüzde 72 seviyesindedir ve yüzde 28’lik bir kısım hâlen daha yapılmayı beklemektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben geçen hafta bu bölgedeydim, Ardanuç’taydım. Bölge insanlarıyla bir toplantı yaptım ve bu sene yeni güzergâhın yapılmadığını, mevcut ödenekle sanat yapılarının yapıldığını belirttiler. Oysaki burada yaşayan insanların öncelikle yeni güzergâhın açılması yönünde bir taleplerinin olduğunu özellikle sizlere aktarmak istiyorum.

Diğer önemli bir proje Ayrım-Meydancık Yolu Projesi’dir. 26 kilometre uzunluğunda bulunan bu yolun 1996-2002 yılları arasında 19,5 kilometresi tamamlanmıştır, altı yıllık iktidarınızda ne yazık ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

METİN ARİFAĞAOĞLU (Devamla) - …6,5 kilometrelik kısım tamamlanamamıştır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi, ben size önemli projelerden bahsettim, ancak bu önemli projelerin yanında bir konuyu daha aktarmak istiyorum. Artvin, barajlardan dolayı yeni güzergâhlara sahiptir. Borçka-Artvin arasında 11 adet tünel, Borçka-Murgul arasında da 1 adet olmak üzere 12 adet tünel bulunmaktadır. Bu tünellerden bir tanesi şehre çok yakındır, yaya olarak bile geçilememektedir. Vasıtalara binmek istemeyen vatandaş “Milletvekilim ne olur bu tünel bir an evvel aydınlatılsın.” diyor. Ben de on sekiz aydır bu kürsüden ilgililere aktarıyorum.

Sayın Bakanım, kadınlarımız diyorlar ki: “Biz bahçede ürettiklerimizi kamyona, vasıtaya binmeden pazara götürüp satmak istiyoruz. Biz bu tünelden geçemiyoruz. Bu tünelde viraj vardır, hiçbir şekilde bir ışıklandırma, aydınlatma yoktur.” Hiç değilse, geçici şekilde bir aydınlatma yapılması talepleri vardır.

2009 yılı bütçesinin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arifağaoğlu.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Denizcilik Müsteşarlığının 2009 bütçesiyle ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Denizci kökenli bir milletvekili olarak, denizlerimizin Türk ekonomisinin can simidi olabilecek bir potansiyele sahip olduğunu, Türkiye'nin yüzünü daha fazla denize dönmesi gerektiğini sürekli vurgulamaya çalışıyorum. Hele ekonomik küresel krizin dalga dalga yayıldığı bugünlerde bu çok daha önemli bir noktaya gelmiştir.

Yaklaşık 780 bin kilometrekare olan kara vatanımızın yanı sıra 300 bin kilometrekare civarında da ülke kara sularımız, daha doğru bir tanımla mavi vatanımız vardır. Bu yönüyle de Türkiye, kıskandırıcı bir deniz ülkesidir. Güneyimizde yılın üç yüz gününde iyi bir havanın, sıcak iklimin hüküm sürdüğü Akdeniz, batımızda eşsiz koylar ve adalarıyla Ege Denizi, kuzeyimizde yeşille mavinin iç içe bulunduğu Karadeniz vardır. Marmara Denizi ile İstanbul ve Çanakkale Boğazı da bu güzelliği taçlandırmaktadır. Böyle bir tablo da aslında bizim için birçok fırsatı, olanağı da beraberinde getirecektir.

BAŞKAN – Sayın Çöllü, üç beş saniyenizi rica edeyim, sürenize ilave edeceğim.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Genel Kurulu ziyaret eden Suriye-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu heyetine Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Köksal Toptan’ın resmî konuğu olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Suriye-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Heyeti şu anda Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar. Kendilerine Genel Kurul adına “Hoş geldiniz” diyorum. (Alkışlar)

Sayın Çöllü, buyurun.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı: 312) (Devam)

2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) (Devam)

A) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)

1.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

B) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)

1.- Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

C) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI (Devam)

1.- Ulaştırma Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Ulaştırma Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

D) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

E) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU (Devam)

1.- Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Telekomünikasyon Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

F) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1.- Denizcilik Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Denizcilik Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

G) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Devamla) – Ancak, Türkiye’nin deniz potansiyelini kullanabildiğini, AKP İktidarı döneminde önemli bir yol katettiğini söylemek mümkün değildir. Sayın Bakanın Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığı konuşmaya baktım. Sayın Bakan uzun uzun anlatmış. Hava yolunu anlatmış, kara yolunu anlatmış, ama demir yolu ile denize zaman yetmemiş. Sayın Bakan bir buçuk saati aşkın bir süreyle konuşma yapmış. Denizcilikle ilgili sadece, maalesef, üç dört cümle görebildim. Birisi, gemi inşa sanayindeki gelişmeden övgüyle söz ediyor, diğeri de Denizcilik Müsteşarlığının bütçe rakamlarından. Nedense denizcilik sona kalmış! Sayın Bakanın denizcilik konusundaki bilgisini ve deneyimini bilmesem diyeceğim ki, Bakanlığın bu konudaki bir stratejisi ve planlaması yok. Çünkü bir strateji ve planlamanın olmaması hâlinde denize ancak böyle bakılabilir, hiçbir ilerleme sağlanması da mümkün olmaz.

Bakın bir örnek daha vereyim sizlere iktidarın denize bakışıyla ilgili: Geçenlerde burada bir kanun görüşüldü, torba bir kanun. İçinde her şey vardı. Bir maddesinde de liman özelleştirmelerinden elde edilen gelirlerin kara yoluna aktarılması. Yani limanları satıp kara yoluna kaynak aktarıyoruz. Bu anlayışı denizciliği geliştirme hedefiyle bağdaştırmak mümkün değildir arkadaşlar. Bugün Yunanistan’ın denizcilikten kişi başına sağladığı millî gelir 10 bin dolar iken, bizimki 700 dolar civarındadır. Yani alınması gereken daha çok yolumuz vardır.

Peki Denizcilik Müsteşarlığının, Ulaştırma Bakanlığının denizcilik sektörü vizyonu nedir? Deniz ulaştırmasında, deniz taşımacılığında, deniz turizminde dün neredeydik, bugün nereye geldik, daha da önemlisi yarın nereye ulaşacağız ve bunu nasıl yapacağız? Böyle bir planlama ve strateji var mıdır? Olduğunu söylemek bence mümkün değil.

“Taşımacılıkta Türk bayraklı gemilerin payını artıralım.” diyoruz, ama bir türlü başaramıyoruz. Hatta Türk bayraklı gemi sayısı her geçen gün azalıyor. Denizciliğin rotasını çizmesi gereken Denizcilik Müsteşarlığının hâlen bir kanunu yok. Sayın Bakana sormak istiyorum: Altı yıldır iktidardasınız; bunu bir sorun olarak mı görmüyorsunuz, yoksa denizciliğin böyle bir düzenlemeye, böyle bir vizyona ihtiyacı yok diye mi düşünüyorsunuz? Denizcilik Müsteşarlığının ulaşım, taşıma, gemi inşa sanayi ve turizm boyutlarıyla sektöre yönelik tüm hizmetlere odaklanan yeni ve kapsamlı bir organizasyona ihtiyacı olduğu açıktır.

Değerli milletvekilleri, her tarafımız deniz ama deniz taşımacılığımızın payı yüzde 3’e bile ulaşamıyor. Daha güvenli ve daha ucuz olmasına karşın deniz ulaşımını bir türlü gerçekleştiremiyoruz. Deniz turizmi turizm gelirlerimiz içinde önemli bir yer tutar. Bunu kat kat artırmak pekâlâ mümkündür. Kruvaziyer turizm önemli bir gelir kapısı olabilir. Peki, bizim kruvaziyer limanlara ilişkin bir stratejimiz var mı? Yok. Akdeniz çanağında beş yüz-altı yüz bin civarında tekne, yat dolaşıyor. Bunları ülkemize çekebilmeliyiz. Peki, bizim marinalarımızın bağlama kapasitesi ne? Yaklaşık on sekiz-on dokuz bin civarında. Yeterli mi bu kapasite? Tabii ki hayır. Peki, yeni marinalara ilişkin bir strateji var mı? O da yok. Bu kadar “yok”un olduğu bir ortamda denizciliğimizin katma değer yaratması nasıl mümkün olacak?

Amatör denizciliğimizi geliştirmeden denizciliğimizi geliştiremeyiz, denizci ülke hedefini yakalayabilmemiz olanaklı değildir. Buradaki en büyük sorun nedir? Motorlu taşıtlar vergisi ve özel tüketim vergisi. Tekne bedelinin yüzde 40’ına ulaşan oranlarda vergi alınmaktadır. Böyle bir ortamda nasıl geliştireceğiz denizciliğimizi?

Bunun için el birliği ile iktidar ve muhalefet bir kanun teklifi hazırladık. Bu aşamada emeği geçen herkese bu kürsüden teşekkür etmek istiyorum ama burada da Maliye Bakanlığı engelini bir türlü aşamadık. Maliye Bakanlığı konuya sadece vergi olarak bakınca tam istenilen bir metin ortaya çıkmadı. Eksikleri olsa da bir adım oluşturması açısından bu teklife destek verdik. Genel Kurul gündemine geldi ama bir türlü gündeme gelemedi, arka sıralara ötelendi.

Denizde uygulanan cezalarla ilgili bir sorun ortaya çıkmıştı, onu hep birlikte, el birliğiyle çözdük. Sayın Bakandan vergilerle ilgili düzenlemede de daha aktif bir rol oynamasını, Maliye Bakanlığını ikna etmesini Türk denizciliği adına talep ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, denizcilik sektörünün, yük ve yolcu taşımacılığı, limancılık faaliyetleri, gemi inşa ve tersanecilik hizmetleri ve deniz turizmi yanı sıra balıkçılığıyla ülkemizin lokomotif sektörlerinden olması gereği tartışılmaz bir gerçektir; bunların yanına eğitimi de ekleyebiliriz. Bugün gemi adamı yetiştirme konusunda bir politikamız, bir stratejimiz var mı? Ama bu yolla hem ülke gençlerimize istihdam kapısı açılabilir hem de ülkemize önemli bir gelir sağlayabiliriz. Bu nedenle, denizciliğimizi bütün yönleriyle planlayabilmeliyiz. Bütün unsurları içine alan bir kıyı master planı hazırlanması Türkiye için önemli bir adım olacaktır. Bu kapsamda, denizciliğimizin müsteşarlık düzeyinde değil bakanlık düzeyinde örgütlenmesinin sağlanması, sektörle eş güdüm içerisinde denizciliğimizin yeniden planlanmasında fayda görüyoruz. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak parti programımıza da bu konuları aldık.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan Plan ve Bütçe Komisyonunda gemi inşa sektöründen övgüyle bahsetti demiştim. Sayın Bakan diyor ki: “Gemi inşasında çok önemli bir sıçramayı bu dönemde gerçekleştirdik. 23’üncü sıradan 5’inci sıraya geldik. Benzer gelişmeyi yat inşaatında… Artık, Türkiye dünyanın gelişmiş ülkelerine mega yat satan bir ülke hâline geldi; dünya 3’üncüsü olduk. 1’incisi İtalyanlar, 2’ncisi Amerika ve Kanada, 3’üncü de Türkiye. Bu da ülkemiz adına gurur verici, sevindirici bir gelişmedir.” Sayın Bakana sormak isterim: Bugün de aynı şeyleri söyleyebiliyor muyuz? Sayın Başbakan “Kriz teğet geçti.” diyor ama tablo hiç de öyle değil. Kriz, denizcilik sektörüne teğet geçmedi arkadaşlar. Sektörün -denizci tabiriyle- bordasından bodoslama girdi!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çöllü.

HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Devamla) – Şimdi, övgüyle andığımız gemi inşa sektöründe binlerce işçi işsiz kaldı, aşını işini kaybetti. Son sekiz ayda iptal edilen proje sayısı 54, dondurulan proje sayısı ise 70 ve bu kaybın parasal değeri 2,5-3 milyar dolar civarında oldu. Türkiye’de faaliyet gösteren 84 tersaneden yalnızca 5’i son sekiz ay içerisinde sadece 12 gemi siparişi alabilmiş yani sıfır düzeyinde bir talep. Bu tablo da fiyatların düşmesine yol açıyor. Sektör temsilcilerinin verdiği rakam yüzde 60’a ulaşan oranlarda fiyatın gerilediği şeklinde.

Bu, işin bir boyutu, diğer boyutunda da taşımacılık var. Deniz taşımacılığında yüzde 93’e varan bir gerileme olduğu söyleniyor. Buna bağlı olarak da navlun gelirlerinde yüzde 80’lik bir kayıp olacağı bildiriliyor. Ben şimdi Sayın Bakana sormak istiyorum: “Sizin elinizdeki rakamlarla bu rakamlar örtüşüyor mu? Örtüşüyorsa bu tabloya ilişkin bir çalışmanız var mı, bir öneriniz var mı?” Milyar dolarlık kayıplar söz konusu. Yatırım bütçesiyse 23,5 milyon YTL düzeyinde. Bu yatırım rakamından da krize odaklanıldığını ve bir vizyonun parçası olduğunu söylemek güç. Bu nedenle sektör temsilcilerinin krediler ve istihdam konusundaki maliyetlerle ilgili taleplerine kulak verilmeli, acil ve gerçekçi önlemler bir an önce devreye sokulmalıdır. Aksi hâlde denizciliğimiz büyük yara alacaktır.

Değerli milletvekilleri, denizciliğimiz adına uyarılarımızın dikkate alınmasını ve Denizcilik Müsteşarlığımızın 2009 bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çöllü.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son konuşmacı Antalya Milletvekili Sayın Tayfur Süner.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün 2009 yılı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, ülkemizdeki sivil havacılık faaliyetlerinin sürdürülebilir gelişimini sağlayacak altyapıyı oluşturmak üzere, tarafsız olarak düzenleme ve denetleme yapma yetkisine sahip olan kurumumuz olması gerekirken, ülkemizde havacılık sektörünün plansız ve kontrolsüz büyümesinin sonucu altyapı eksiklikleri göze çarpmaktadır.

Altyapının en önemli kalemlerinden biri havaalanlarımızdır. Büyük kentlerimizdeki pist uzunluğunu genişletmek için havaalanı çevresinde yeterli alanlar mevcuttur. Sadece İstanbul Atatürk Havalimanı’nda yeterli genişletme alanı mevcut değildir. Eğer havaalanı pisti, çalışma yaptığınız gibi Ataköy 9’uncu Kısım’daki yaşam alanına doğru 2 bin metre uzatılırsa yerleşim alanına havadan olan uzaklık 75 metreden 40 metreye inecektir. Yapılacak pist ile Beykoz’a kadar olan kısımda yaşayan vatandaşlarımız büyük tehlike altına gireceklerdir. Olabilecek bir kaza sonucunda yaşamını kaybedecek vatandaşlarımızın sorumluluğunu üzerinize alabilecek misiniz? İnsan hayatı sizin için bu kadar değersiz midir? Atatürk Havalimanı’na uzatılan bölüm dâhil gürültü kesici paneller konulacak mıdır? Şimdiden gerekli altyapı çalışmalarına başlamak ileride doğacak sıkıntıları önleyecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Hava Yolları, yavaş yavaş tüm hizmetleri özelleştirip çalışan sayısını azaltmayı planlamaktadır. Çağrı Merkezi hizmetleri bu ay sonu itibarıyla özel şirketler tarafından işletilmeye başlanacaktır. Yetişmiş olan personel başka birimlerde sil baştan iş mi öğreneceklerdir? Alınan duyumlara göre, Türk Hava Yolları, Türkiye’de en çok bilet kesen İstanbul Taksim ofisini satmak için hazırlık yapmaktadır. Bu doğru mudur Sayın Bakan? Türk Hava Yolları özel sektörden hizmet alma bahanesiyle parsel parsel satılmak mı istenmektedir?

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünü kurum yapısından çok kendi özel şirketi gibi yönetmekte, sözleşmeli çalışan personelin ve diğer memurların çıkarlarını kollamak yerine “gariban” tabir ettiği uçak firmalarıyla ikili görüşmelerine ağırlık vermektedir. Buna örnek vermek gerekirse, Türk Hava Yollarında diğer kuruluşlarda olduğu gibi büyük kadrolaşmalar yaşanmaktadır. Türk Hava Yolları Uçuş Emniyet ve Kalite Güvence Başkanlığı makamı, Genel Müdürden sonra ikinci yetkili makamdır. Uçuş, bakım, yer ve eğitim hizmetlerini tümüyle denetleyen çok önemli bir ünite olup, sistemin beynidir. Şu anda bu makamda, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Yönetmeliği’ndeki yeterlilikleri taşımayan birisi oturmaktadır. Bu yüzden Türk Hava Yollarının işletme ruhsatının iptal edilmesi olasıdır. Yönetmeliklere aykırı olmasına rağmen bazı kilit noktalara istedikleri kişiyi getiren yönetim, bu kez de müfettişleri hedef almıştır. Müfettişleri uzman sıfatıyla değişik yerlere atayan yönetim, bu uygulamasıyla kurum içerisinde infial yaratmaktadır. Sivil Havacılık Genel Müdürü lütfen bu konuya gereken hassasiyeti göstersin.

Geçen günlerde, Türk Hava Yolları Genel Müdürünün, havaalanında VIP salonunda terlikle görüldüğünü basından takip ettik. Star Alliance üyesi, 120’ye yakın uçağı bulunan ve çıtasını yükselttiğini her fırsatta dile getiren bir havayolu şirketinin genel müdürüyseniz, her konuda azami dikkati göstermeniz gerekir. Bu görüntü, apronda deve kesilmesi zihniyetinin hâlâ değişmediğini göstermektedir.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Deve de iyi deveydi ama!

TAYFUR SÜNER (Devamla) – Değerli milletvekilleri, kış aylarının gelmesiyle birlikte Antalya’da hava kirlilikleri yeniden başlamıştır. Kaçak ve kalitesiz kömür kullanımı nedeniyle hava kirliliği son üç yılda önemli ölçüde artmıştır. Antalya da, diğer kalitesiz kömür dağıtılan kentlerimiz gibi zehir solumaya devam etmektedir. Özellikle Kepez bölgesinde; Kepezaltı, Santral, Fatih, Göçerler, Kütükçü, Ahatlı ve Fevzi Çakmak mahallelerinde bu sıkıntı yoğun olarak yaşanmaktadır, buralarda nefes almak imkânı yoktur.

16 Mayıs 2008 tarihinde Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu’na vermiş olduğum soru önergesinde, yangın riski başlamış olmasına rağmen Antalya’ya henüz yangın söndürme uçaklarının gönderilmediği, burada büyük çaplı bir yangın çıkıp da söndürülemediği takdirde bunun sorumlusunun kendisi olacağını iletmiştim. Bana verilen yanıtta, yeterli uçak, cihaz ve personel bulunduğunu belirtmişti.

31 Temmuz-5 Ağustos tarihleri arasında Serik ve Manavgat yöresinde ülkemiz tarihinin en büyük ikinci yangını yaşanmış, 17 bin hektar alan kül olmuştur. Her mevsim yangın tehlikesi yaşayan Antalya ve Muğla yörelerinde yangın söndürmede kullanılmak üzere hâlâ bir hava filosu kurulmamıştır.

Hafta sonunda, Hatay’ın Samandağ ilçesinde çıkan orman yangını da yine ulaşım sorunu yüzünden geç söndürülmüştür. Oysa, yangın, uçak filosu zamanında kurulsaydı, başlamadan bitirilebilir, çevre illerden yardım istenmezdi. Çevre ve Orman Bakanlığının bütçesinin görüşülmesi sırasında Sayın Bakana yine sordum ama ısrarla yanıt vermekten kaçınıyor. Sayın Veysel Eroğlu bu sorunlara çözüm bulmakta yetersiz kalmıştır. İstifa etmek için acaba ülkemizdeki bütün ormanların yanmasını mı bekliyor?

AKP İktidarı özellikle Antalya’da süpermarket ve hipermarketlerin şehir dışına taşınması sorununu bir türlü çözmeyip yenilerini de eklemek suretiyle esnafımızı bitme noktasına getirmiştir; bu da yetmiyor gibi yollara yaptığı battı çıktılarla ve yapmaya çalıştığı tramvayla Antalya’yı ikiye bölüp esnafa bu projelerle son darbeyi vurdular.

AKP Antalya Büyükşehir Belediyesi her konuda olduğu gibi Antkart’ı da ranta çevirmeyi başarmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Büyükşehir Belediyesi Kentkart’ı binde 8 ile ihale ettiği hâlde, AKP Antalya Büyükşehir Belediyesi yüzde 11 ile ihale ederek rant konusunda ne kadar becerikli olduklarını gösterdiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TAYFUR SÜNER (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükûmeti icraatlarını yaparken kendi yandaşlarını kayırmayı ihmal etmemektedir. Bu konuda gösterdikleri duyarlılığı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler’in de hatırlayacakları bir sohbette ben de yaşadım. 6/3/2008 tarihinde makamlarına vermiş olduğum Aksa Enerji ile ilgili soru önergemde Antalya’daki termik santralin yapılacağı yer olan Kovanlık ve Selimiye köyleri arasının birinci sınıf tarım arazisi olması ve Kırkgöz yer altı su kaynaklarını tehdit etmesi nedeniyle gerekli duyarlılığın gösterilmesi gerekliliğini vurgulamıştım. Bugüne kadar yer değişikliği konusunda herhangi bir çalışma yapıldığı konusu tarafıma ulaşmamıştır.

Ama gördük ki çıkarlarından hiçbir ödün vermeyen AKP İktidarı devletin tüm arazilerini özellikle geleceği olan yerleri kendi çıkarları, özellikle kendi hazinelerini genişletmek uğruna kullanmaktan çekinmemektedirler.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılar sunar, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün 2009 yılı bütçesinin hayırlı olmasını dilerim.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Süner, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yapılan grup konuşmaları tamamlanmıştır.

Saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 12.58

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Bütçe kanunu tasarılarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Demokratik Toplum Partisi Grubunda kalmıştık.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak.

Buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)

Sayın Kışanak, sadece siz kullanacaksınız değil mi süreyi?

DPT GRUBU ADINA GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Evet.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Ulaştırma Bakanlığı ve bağlı kurumların bütçeleri üzerinde Demokratik Toplum Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Temel olarak çalışma yaşamından, iş sağlığı ve güvenliğinden, sosyal güvenliğin sağlanmasından ve geliştirilmesinden, istihdamın artırılmasından ve korunmasından, mesleki verimliliğin geliştirilmesinden sorumlu olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı sosyal devlet ilkesinin hayata geçirilmesinde en çok sorumluluğu olan bakanlıktır. Demokratik Toplum Partisi Bakanlığa bu önemi vermekte ve eleştirilerini de bu çerçevede geliştirmektedir.

Sayın Başbakanın “Hamdolsun teğet geçiyor.” söylemine rağmen, Türkiye’yi teğet geçmeyeceği artık görülen küresel krizin yaşandığı bu süreçte Bakanlığın yönetim anlayışı daha da önem kazanmıştır.

İstanbul Sanayi Odasının verilerine göre, 2008 yılının ilk on ayında açılan iş yeri sayısı yüzde 4,6 azalmıştır, kapanan iş yerlerinin sayısı ise yüzde 40,5 oranında artış göstermiştir. Bu daha krizin başlangıç aylarıdır. Durumun 2009 yılında daha da kötüye gideceği çok açıkça ortadadır. Ne dün ne de iletişim, ulaşım ve bilginin bu denli hızlı yayıldığı bugün, dünyanın hiçbir yerinde, yaşanan sosyal, siyasal, ekonomik ve çevresel değişimin bizi etkilemeyeceğini söylemek doğru değildir ve söylenemez de. Ancak, geçmiş dönemdeki dünya genelindeki olumlu koşulları iyi değerlendiremeyen AKP Hükûmetinin kriz sürecini nasıl fırsata çevireceği de merak konusudur. Özelleştirme gelirleri ve 2002’den itibaren dünyada dolaşan sıcak para sabit sermayede gerçek bir artışa dönüştürülememiş, bilakis bütçe açıkları artarak devam etmiştir.

Maliye Bakanı Sayın Unakıtan kendilerinden önceki on sekiz yılda yapılan özelleştirmenin 5 katı özelleştirme geliri elde etmekle övünmektedir. Fakat bu özelleştirme gelirine, yine övündükleri tarihin en yüksek yabancı para girişine rağmen istihdam sorunu çözülememiş, pahalılık artmış, dış borçlar artmıştır. Şimdi 2009 yılında dünyada rüzgârın tersine estiği bir süreçte ülkemizi ne gibi ekonomik felaketlerin beklediğini de doğrusu merakla ve dikkatle izliyoruz.

Değerli milletvekilleri, özelleştirme ve dış borçlar maalesef kendi zenginlerini yaratmak için AKP Hükûmeti döneminde kullanılmıştır. Bu politikaların bir sonucu olarak işsizlik, eşitsizlik, yoksulluk, pahalılık, hukuksuzluk ve savaş devam ettirilmekte, bunların bedeli de halka ödetilmektedir. AKP Hükûmeti kendi zenginlerini yaratmayla meşgul olurken ülkedeki adaletsizlik de giderek artmıştır. Türkiye, Avrupa Birliği ülkeleriyle AB’ye aday diğer ülkeler arasında “gelir dağılımı en adaletsiz ülke” sıfatını hâlâ korumaktadır.

Türkiye’de nüfusun en yoksul yüzde 10’u gelirden sadece yüzde 2,3 pay alırken en zengin yüzde 10’un aldığı pay yüzde 30,7’dir. Hükûmet yüzde 20’lik dilimlerle bu karşılaştırmayı yapmayı esas alıyor çünkü aradaki uçurum yeterince görünmüyor, yüzde 20’lik dilimlerde yapılan karşılaştırmada 7,6 kat fark vardır. Ancak yüzde 10’luk dilime ilişkin bir karşılaştırma yapıldığında yoksullarla zenginler arasındaki farkın 13 kat olduğu görülüyor.

Türkiye, OECD ülkeleri içerisinde de Meksika ve ABD’den sonra gelir dağılımı en bozuk üçüncü ülkedir. Gelir dağılımındaki adaletsizlikte Türkiye, Jamaika, Moldova, Moritanya, Endonezya, Pakistan, Tayland, Tunus, Özbekistan, Kırgızistan gibi ülkelerin de gerisindedir. Yani adında “adalet” kelimesi bulunan bir hükûmetin iktidarda olduğu bir ülkede adaletsizlik diz boyudur.

Sayın milletvekilleri, işsizlik, güvencesiz çalışma koşulları, seri cinayetlere dönüşen iş kazaları ve yoksulluk sınırı altındaki asgari ücretler emekçi halkımızı ezmektedir. AKP Hükûmetinin çalışmaları ise kendi zenginini yaratmak ve yoksul halkın ihtiyaçlarını seçim malzemesi olarak kullanma ekseninde devam etmektedir. Hükûmetin gelir dağılımındaki anormal durumu örtmek için bireylerin günübirlik ihtiyaçlarını karşılamaya odaklanması gelir dağılımındaki adaletsizliği daha da artırmaktadır. Çünkü adaleti sağlayacak en önemli araç istihdam yaratmaktır. Ancak, Hükûmet, işsizlikle, kayıt dışı istihdamla mücadeleyi bir kenara bırakmıştır. TÜİK’in işsizlikle ilgili verilerine ilişkin eleştirilerimi saklı tutuyorum. Geçen yıl burada görüşülürken de bu konudaki verileri elde etme yönteminin sakat olduğunu ve gerçeği ifade etmediğini belirtmiştim. Ancak, buna rağmen, bu resmî rakamlar bile AKP Hükûmetinin son bir yıl içerisinde işsizlikte daha geriye gittiğini göstermektedir. Resmî verilere göre tarım dışı istihdam 2007 yılında yüzde 12 iken 2008 yılında 13,3’e yükselmiştir. Genç nüfustaki işsizlik yüzde 19’dan yüzde 21,1’e yükselmiştir. Türkiye’de kayıt dışı ekonominin büyüklüğü konusunda, kayıt dışılığın tanımı gereği üzerinde çok da mutabakata varılan bir rakam bulunmamaktadır. Ancak, yine de resmî rakamlara göre çalışanların yüzde 45,9’u hiçbir sosyal güvenceye sahip değildir. 10 milyon 196 bin emekçi hiçbir sosyal güvencesi olmadan çalışmaktadır. Bu, her 2 çalışandan 1’inin sosyal güvenceden yoksun olarak çalışmaya mecbur bırakıldığını göstermektedir.

Emekçilerin en büyük sorunlarının, sendikal örgütlenmenin ve hak arama mücadelesinin önündeki engellerden birisi de bu kayıt dışı ekonomidir. Türkiye kayıt dışı istihdamda OECD ülkeleri arasında ilk sırada yer alıyor. OECD ortalaması yüzde 18 olan kayıt dışılık oranı, Türkiye’de, yine OECD’nin verilerine göre, yüzde 32,1’i buluyor. Resmî rakamlar bunu söylerken gerçek durum daha vahimdir. İşsizliğin gerçek boyutlarını her iş ilanında yaşanan izdihamda görmek mümkündür. Geçtiğimiz aylarda Zonguldak’ta maden işçisi olarak çalıştırılmak üzere 3 bin kişi için iş ilanı verilmişti, 1.033’ü üniversite mezunu olmak üzere tam 35.291 kişi bu 3 bin kişilik iş için başvurdu ve sınavla işin içinden çıkılamadığı için kurayla iş elde etme şansı yakalamaya çalıştı işsizlerimiz.

Sayın milletvekilleri, işsizlik ve yoksulluk, güvencesiz köle işçiliğine devam ettirilen kadın ve çocukları daha çok istismar etmektedir. Niteliksiz, kişisel gelişimi desteklemeyen, sağlıksız, düzensiz işler ucuz iş gücü olarak kadın ve çocukların çalıştığı alanlar olmaya devam etmektedir. Sayın Başbakan dahi tekstil sektöründe çalışanların yüzde 75’inin kaçak çalıştırıldığını, bunların çoğunluğunun kadın ve çocuklardan oluştuğunu ifade etmektedir. Sayın Başbakanın gerçekleri söylemesi bir işe yaramaz. “Kayıt dışı istihdamla mücadele etmek, kadınların çalışma koşullarını düzeltmek, kadın istihdamını artırmak için peki sen ne yaptın?” diye Hükûmete sormazlar mı?

Sosyal güvenlik, işverenin vicdanına bırakılamayacak bir konudur. Tam tersine, gerekli önlemler alınmadığı zaman sadece Hükûmeti değil sosyal devlet ilkesini bile tartışmaya açacaktır. Ülkemizde toplam istihdamın sadece yüzde 26,7’sini kadınlar oluşturmaktadır. Bu oran 2002’de 27,92’ydi. Yani, kadın işsizliği AKP Hükûmeti döneminde daha da arttı. Kadın işsizliği ciddi bir sorun olmayı sürdürürken kadınların karar alma süreçlerinde yer alması, çalıştıkları iş yerlerinde inisiyatif sahibi olmaları da ciddi bir sorun olarak önümüzde durmaktadır.

Eğitim düzeyi arttıkça istihdam olanağı artmaktadır. Ancak, iş yaşamında eğitimli kadınlara ne vaat ettiğimiz de bir tartışma konusudur. Kamuda üst düzey yöneticilerin yalnızca yüzde 18’i kadınsa, 93 rektörden yalnızca 5’i kadınsa, hâlâ bu ülkede kadın vali yoksa toplumsal cinsiyet ezberinin de kadını engellediği çok açık bir şekilde ortada durmaktadır.

Sayın milletvekilleri, yüksek işsizlik kadar, iş sağlığı, güvenliği alanında da can kayıpları iş hayatımızın en önemli sorunu olarak önümüzde durmaktadır. Tersanelerde dört gün önce Hızır Akbulut adlı işçi yaşamını yitirdi son olarak. Artık, bunlara iş kazası demek anlamsızdır. Bunlar, açıkça, yaşanan cinayetlerdir. Bu seri cinayetler 116 emekçinin hayatını yok etti. Sorumlulara ise en fazla 710 YTL ya da 14 bin YTL arasında değişen para cezaları verildi. Sayın Başbakanın göz kamaştırıcı bulduğu tersane sektörü, emekçi aileleri için gözyaşı sektörü olmaya devam etmektedir ve kamuoyunun bütün baskılarına rağmen Hükûmet bu konuda, henüz, yeterli ve sonuç alıcı önlemler almaktan da uzaktır.

Kot taşlama işinde çalışan emekçilerin sesini de kimse duymuyor. On iki-otuz beş yaş arasında gencecik insanlar, emek yaşamının en vahşi koşullarının uygulandığı kot taşlama atölyelerinde birkaç yıl içinde slikozis hastalığına yakalanıyorlar. Bu ölümcül bir hastalık, tedavisi yok ve ne yazık ki bu sektörde çalışanların sosyal güvencesi de yok. Bu hastalığa yakalanan emekçiler yeşil kartlarıyla tedavi olma derdine düşüyorlar bir de. Düşük ücretle, sigortasız, dar ve havasız atölyelerde yoğun kum solumaları sonucunda işçiler, madencilerin on beş-yirmi yılda yakalandığı bu meslek hastalığına iki yıl içerisinde yakalanıyorlar. “Kaçak çalışıyorlar yerlerini bulamıyoruz.” diyor Sayın Bakan. Bu bir âcizliktir. Bir an önce kum püskürtmeyle kot eskitme işleminin yasaklanması ve bu işte çalışanların tümü için ücretsiz tedavi imkânı sağlanması gerekmektedir. Kot Taşlama İşçileri Dayanışma Komitesinin verilerine göre, bu ölümcül hastalığa yakalanan işçilerin sayısı 4 bin civarındadır. Bu korkunç bir rakamdır. AKP Hükûmeti bu 4 bin kişinin yavaş yavaş ölümünü mü bekleyecektir?

İnşaat sektöründe de durum farklı değildir. Sosyal güvenceden yoksun inşaat işçileri iş güvenliği de sağlanamadığı için her gün iş kazalarında yaşamlarını yitiriyorlar. Tamamen kontrol dışı olan bu sektörde, ne yazık ki yılda kaç kişinin yaşamını yitirdiğini tespit etmek bile mümkün değildir. Sayın Çalışma Bakanının verdiği rakamlar bile iş kazalarında AKP döneminde korkunç bir artış olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Bu bilgilere göre, iş kazalarında 2003 yılında 810, 2004 yılında 844, 2005’te 1.071, 2006’da 1.592 kişi yaşamını yitirmiştir. 2007’deki rakam da bundan çok farklı değildir, 1.043 işçi iş kazası denilen cinayetlerde yaşamını yitirmiş, AKP Hükûmeti de bunları seyretmiştir.

Balıkçılık sektöründe bulunan 60 bini aşkın emekçinin de benzer sorunları bulunmaktadır. Bu yaşanan sorunların sebebinin başında ilgili resmî kurumların göstermiş olduğu ilgisizlik ve yetersizlik gelmektedir. Balıkçılığın, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı alt düzey bir daireden idare edilmesi, bahsetmiş olduğumuz ilgisizliğin en açık kanıtıdır.

 Mevsimlik işçilerin yaşadığı sorunlara karşı da AKP Hükûmeti kayıtsızlığını sürdürmektedir. Özellikle bölge illerinden çıkıp fındık, pamuk ve narenciye tarlalarında mevsimlik olarak çalıştırılan insanların yaşadıkları, artık dayanılmaz bir drama dönüşmüştür. “Modern kölelik” anlamına gelen bu durum karşısında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı parmağını bile kıpırdatmamaktadır. Kamyon kasalarında yapılan yolculuklar can pazarına dönüşmüş; içme suyu ve tuvalet ihtiyacının dahi karşılanmadığı çadırlarda süren yaşam, insanlık adına utanç verici boyutlara ulaşmıştır. Bütün bunların üzerine bir de gittikleri yörelerde, özellikle yerel yöneticilerin ayrımcı, ırkçı, dışlayıcı ve onur kırıcı yaklaşımlarıyla karşılaştıkları da kabul edilmez bir durum olarak önümüzde durmaktadır. Bazı verilere göre sayıları 1,5 milyonu bulan mevsimlik tarım işçilerinin yaşadığı bu drama AKP Hükûmeti gözlerini, kulaklarını kapamış, bu insanları yok saymıştır.

Sayın milletvekilleri, Hükûmetin en çok övündüğü icraatı ise Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’dır. Emek örgütlerinin tüm itirazlarına ve direnişine rağmen, Meclisten geçirilen bu Yasa ile emekçilerin kazanılmış birçok hakkı gasbedilmiştir. Emeklilik yaşı altmış beşe çıkartılarak mezarda emekliliğe resmiyet kazandırılmıştır. Kadınların iki yıl erken emekli olma hakları gasbedilmiştir. Emeklilik maaşında alt sınır uygulaması kaldırılarak emekliler açlığa mahkûm edilmiştir. Sağlık hizmetlerinde ise artık “ne kadar para o kadar hizmet” anlayışı tamamen hayata geçirilmiştir. AKP Hükûmeti, emek örgütlerinin, sosyal tarafların görüşlerini dikkate almak yerine, bu Yasa’ya itiraz eden emekçilerin üzerine, her zaman olduğu gibi, yine polisi sürmüştür. Yani AKP Hükûmeti, polis copu ve gaz bombası desteğiyle emekçilerin haklarını gasbeden bu Yasa’yı Meclisten geçirmiştir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye’de ekonomik, sosyal ve siyasal yaşamın olduğu kadar çalışma yaşamının da önemli problemlerinden bir diğeri ekonomik eşitsizliktir, bölgeler arasındaki farktır. Bu konuda değerlendirme yapmadan önce, Hükûmetin üzerinde çokça politika yapmaya çalıştığı GAP projesinin istihdamla ilgili boyutuna ilişkin bir iki cümle söylemek istiyorum.

Sayın Başbakan GAP Eylem Planı’nı açıklarken, beş yıl içerisinde tamamlanması planlanan bu proje kapsamında tam 4 milyon kişinin istihdam edileceğini söylemiştir. Planın açıklanmasının üzerinden neredeyse bir yıl geçti ve Hükûmetin iddialarına göre büyük bir hızla da çalışmalar devam ediyor. Şimdiye kadar kaç kişiye istihdam olanağı yaratıldı, soruyoruz? Çünkü bir yıl geçti, kaldı dört yıl. Biz bu 4 milyon istihdam vaadini unutmayacağız, bu asılsız vaadin hesabını her fırsatta sormaya devam edeceğiz.

Sayın milletvekilleri, bölge zorunlu göçün, yerinden edilmenin, savaşın bütün tahriplerini yaşamaktadır. Tarım dışı işsizlik bölgede yüzde 19, kırsal kesimlerde ise yüzde 25 olarak Türkiye ortalamasının neredeyse 2 katıdır. Yeşil kart sahiplerinin, yani açlık sınırında yaşayan insanların yüzde 46’sı bölge illerinde yaşamaktadır. Zorunlu göç mağdurlarının bir kısmı ise köylerinde mülk sahibi oldukları gerekçesiyle yeşil kart bile alamamaktadır.

Yoksullukla mücadele kömür ve makarna dağıtarak yapılamaz. Yoksulluğu önlemek için istihdam yaratmak, iş olanağı yaratmak gerekir ama AKP Hükûmeti döneminde bölgede istihdam imkânı yaratan tek bir yatırım yapılmamıştır. Tam aksine, bölgedeki kamu işletmeleri de özelleştirme kapsamına alınarak işsizlik artırılmıştır.

Sayın milletvekilleri, çalışma yaşamındaki sorunlar emeği dikkate alan politikalarla ancak giderilebilir ama ne yazık ki Türkiye’de emeğin örgütlü gücü giderek zayıflamakta, Hükûmet örgütlenme önündeki engelleri kaldırma taleplerine de göz kapamaktadır. Taşeronlaşma ve kayıt dışı istihdam örgütlenme hakkını fiilî olarak engellediği gibi, sendika üyeliğinin noter şartına bağlanması ve iş kolu barajı gibi yasal engeller de kaldırılmıyor. Kamu emekçilerinin grevli, toplu sözleşmeli sendika hakkı da AKP Hükûmeti tarafından gasp ediliyor.

Son olarak, TÜM BELSEN, toplu sözleşme hakkıyla ilgili olarak AİHM’de açmış olduğu davayı kazandı. Artık, kamuda toplu sözleşme ve grev hakkı önündeki yasakçı zihniyetten vazgeçilmeli ve AİHM kararının gereği yerine getirilmelidir.

Türkiye, gayrisafi millî hasılasından kamu personeline en az pay ayıran ülke durumundadır. Avrupa Birliği ortalaması 10,7’dir, Türkiye’de ise bu rakam 6,6’dır. Kamu Emekçileri Sendikasının yaptığı son araştırmada 4 kişilik bir ailenin insanca yaşam standardına kavuşabilmesi için 2 bin 310 YTL’ye ihtiyaç vardır. Sağlıklı beslenebilmek için de asgari 730 YTL’ye ihtiyaç vardır. Bu rakamlar, kamu emekçilerinin bir ay içerisinde yirmi üç günü açlık sınırında, yedi günü de yoksulluk sınırında geçirdiğini gösteriyor. Bu tabloyu değiştirecek tek şey, kamu emekçilerinin grevli, toplu sözleşmeli sendika hakkına kavuşması ve üretimden gelen güçlerini kullanabilme olanağına kavuşmasıdır.

Ayrıca, sendikal faaliyetlerinden dolayı kamu emekçileri ciddi bir baskı altındadır. Yüzlerce sendika üyesi ve yöneticisi, sendikanın aldığı kararlar doğrultusunda yapılan eylemlere katıldıkları için haklarında idari ya da cezai soruşturmalar açılmaktadır. Sağlık Emekçileri Sendikası Genel Başkanı Bedriye Yorgun, Zekâi Tahir Burak Doğum Hastanesindeki bebek ölümlerini ortaya çıkardığı, oradaki koşullara dair açıklamalar yaptığı için Sağlık Bakanlığı Yüksek disiplin Kurulu kararıyla memuriyetten men edilmiştir. Diyanet ve Vakıf Emekçileri Sendikası Genel Başkanı Lokman Özdemir’in de, Hükûmete yönelik eleştirileri içeren bir basın açıklaması yaptığı için memuriyetine son verilmiştir. Lokman Özdemir, Hakkâri Merkez Camisinde imam olarak görev yapmakta ve DİVES’in Genel Başkanlığını yapmaktaydı. AKP Hükûmetini eleştirdiği için memuriyetten men edildi.

İşçi sendikalarına yönelik de aynı baskılar devam etmekte ve örgütlenme hakkı fiilî olarak engellenmektedir. Bu nedenledir ki, sendikalaşma oranı her geçen gün düşmektedir. Son olarak Deri-İş Sendikasının örgütlenmeye çalıştığı DESA’da sendikal çalışmalara katıldığı için sekiz yıllık işçi Emine Aslan işten çıkarıldı. Arkasından 41 işçi daha işten atıldı. DESA’da emekçilerin direnişi devam ediyor, Bakanlık ise seyrediyor.

Sayın milletvekilleri, Diyarbakır’da 700 tekstil işçisinin -Akyıl Tekstilde- sendikalı oldukları için işlerine son verildiğini, farklı isimlerle yeniden işletmenin hayatına devam ettiğini buradan, bu kürsüden geçen yıl ayrıntılı olarak anlatmıştım. Eminim ki işverenlerin, kanunları hiçe sayarak yaptığı bu uygulamaları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da bütün ayrıntılarıyla biliyor ancak hiçbir şey yapmıyor.

 Bütün bunları yapmıyor, peki ne yapıyor AKP Hükûmeti? Dünya emekçilerinin evrensel günü olan 1 Mayısı kutlamak isteyen emekçilerin üzerine polisleri sürüyor. Bu yıl 1 Mayısta emekçilere öylesine vahşi bir saldırı yapılmıştır ki tüm dünya bu durumu kınamıştır. Avrupa Birliği İlerleme Raporu’nda bile bu duruma yer verilmiş ve kabul edilemez olduğu ifade edilmiştir. Çalışma yaşamındaki bu sorunlar AKP Hükûmetinin emekten, emekçiden, haktan, adaletten ne kadar uzak bir Hükûmet olduğunu, yaptığı yardım şovlarına rağmen sosyal devlet ilkesiyle hiçbir alakasının olmadığını ortaya koymaktadır.

Sayın milletvekilleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesine ilişkin yaptığımız bu eleştirilerin dikkate alınacağını umuyor, şimdi de Ulaştırma Bakanlığıyla ilgili görüşlerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Ulaştırma sektörü, etkileri ve sonuçları itibarıyla sosyoekonomik yapı üzerinde neredeyse belirleyici düzeyde etkisi olan bir sektördür. Bir hükûmetin ulaştırma politikalarına bakarak ülkedeki ekonomik ve sosyal kalkınmayı nereye doğru yönlendirmek istediğini görmek mümkündür. Ulaştırma imkânlarının ve araçlarının artması hem insanın yaşam kalitesini artırmakta hem de kaynaklara ve piyasaya erişimi kolaylaştırdığı için ekonomik kalkınmayı tetiklemektedir. Aynı zamanda, uygun şekilde tasarlanmamış ulaştırma stratejileri ve programları yoksulların durumunu kötüleştiren, çevreye zarar veren, ihtiyaçları göz ardı eden ve kamu finansmanını heba eden sonuçlara da yol açmaktadır. Araştırmalar, uluslararası ulaştırma maliyetinin gelişmekte olan ülkelerin ihracattaki rekabet gücünü büyük ölçüde belirlediğini göstermektedir. Yapılan bilimsel araştırmalarda bir ekonomide taşıma maliyetinin 2 katına çıkması hâlinde o ekonominin büyüme oranının yarım puan daha azaldığına işaret etmektedir. Gerek ekonomik kalkınma gerekse sosyal gelişmede bu kadar önemli rol oynayan ulaştırma sektörü, ülkenin makro düzeyde üretilen politikalarına göre şekillenmektedir.

Ulaştırma yatırımları iktidarın genel politik tercihlerinin ve yaklaşımlarının temel bir göstergesidir. Ülkemizde Ulaştırma Bakanlığı kamu yatırımları içerisinde en büyük paya sahip olan bakanlık durumundadır. 2009 yılı bütçesinde Ulaştırma Bakanlığının yatırım bütçesi bağlı kuruluşlarla birlikte toplam 6,6 milyar YTL civarındadır. Tek başına Karayollarının yatırım bütçesi 3 milyar 477 milyon 246 bin YTL’dir. 2008 yılı bütçesinde de kamu yatırım paylarının sektörel dağılımında en yüksek pay 3 milyar 957 bin 997 YTL ile ulaştırma sektörüne ayrılmıştır. 2007 yılında ulaştırma ve haberleşme sektöründe 6,4 milyar YTL’lik yatırım yapılmıştır. Devlet Planlama Teşkilatı, 2007 yılı kamu yatırımlarının illere ve sektörlere göre dağılımına ilişkin verilerini yayınladı. Buna göre, 21 milyar YTL’lik toplam kamu yatırımları içerisinde üçte 1’lik payı 6 milyar 477 milyon YTL ile ulaştırma ve haberleşme sektörü aldı. Toplam kamu yatırımlarının üçte 1’ini Ulaştırma Bakanlığı tek başına kullandı. Doğu ve güneydoğuda bulunan 23 ile, ulaştırma ve haberleşme sektöründe yapılan toplam kamu yatırımları ne kadar biliyor musunuz sayın milletvekilleri? Yanlış mı hesapladım diye birkaç kez yeniden hesapladım ama bu utanç verici rakamı değiştiremedim. 6,5 milyarlık yatırımdan 23 ile yapılan toplam yatırım 222 milyon 575 bin YTL. Yani, Ulaştırma Bakanlığı, Türkiye genelinde yaptığı yatırımların sadece yüzde 3,4’ünü ancak bölgedeki 23 ile ayırabilmiştir. İstanbul, tek başına, 1 milyar 940 milyon YTL yatırım almıştır. 2’nci sırada yer alan Adana, tek başına, 220 milyon YTL yatırım almıştır yani Adana, tek başına, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki 23 ilin ulaştırmada aldığı kamu yatırımı kadar pay alabilmiştir. Bursa da bundan farklı değildir, Bursa da 203 milyon YTL yatırımla 3’üncü sıradadır ve Bursa’nın aldığı yatırım da tek başına bölgenin 23 iline yaklaşmaktadır.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Nazım Ekren, 2009-2011 döneminde uygulanacak kamu yatırım politikaları ve öncelikleri hakkında bilgi verirken enerji ve ulaştırma sektörlerinin yatırım paylarının 2010 yılına kadar düzeyini koruyacağını ve 2010’dan sonra da tedricen benzer bir trendin devam ettirileceğini açıklamıştır. Yani, bu bilgiler bize şunu gösteriyor: Daha uzun yıllar kamu yatırımlarının büyük bir kısmı ulaştırma sektörüne ayrılacaktır ve Kürtlere yönelik ayrımcılık da daha uzun yıllar devam edecektir. Bu bilgiler, devletin yani AKP Hükûmetinin, bölgeyi kalkındırmak diye bir derdinin olmadığını, bölgeler arası gelişmişlik farkını azaltmak diye bir politikasının olmadığını göstermektedir. Bu tabloyu çok iyi bilen Sayın Başbakan boşuna bölücülüğü başka yerde arıyor. Bu tablonun yanına bir de “Beğenmeyen gitsin!” söylemi eklenince gerçek bölücülük tam anlamıyla ortaya çıkıyor. Sayın Başbakan her yerde ve her fırsatta tekrarlıyor, bütçe görüşmeleri sırasında da bir kez daha tekrarlama ihtiyacı duydu: “Biz ne dedik? ‘Tek millet’ dedik. Ne dedik? ‘Tek bayrak’ dedik. Ne dedik? ‘Tek vatan’ dedik? Ne dedik? ‘Tek devlet’ dedik. Buna kim karşı çıkabilir ya! Buna karşı çıkabilenin bu ülkede yeri yok.” Bu, Sayın Başbakanın Mecliste yaptığı konuşmadır, bütçe görüşmeleri sırasında bu kürsüden yaptığı konuşmadır.

Başbakanın bu söyleminde dikkat çeken iki nokta var: Birincisi, bu ülkede yaşayan ve vatandaşlık bağıyla bu ülkeye bağlı olan tüm yurttaşlara tekliği dayatması ve farklılığı reddetmesidir. Bu söylem, bu ülkede bin yıllardan beri yaşayan Kürt halkına kimliğini terk etme dayatmasıdır. Sayın Başbakanın bu söyleminin altında Kürt yurttaşlara, “Kürt kökenli Türk’üm.” dedirtme dayatması vardır.

NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Yalan söylüyorsunuz!

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sen doğru söylüyorsun!

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Bu ne anlama geliyor?

NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Yalan söylüyorsunuz!

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Dinlersen anlayacaksın.

Bu söylem, “Ben Kürt’üm.” diyenlere “Senin bu ülkede yerin yok.” demektir.

NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Hiç kimse Kürt halkına…

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, siz olur olmaz her şeye müdahale ediyorsunuz. Niye müdahale etmiyorsunuz?

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Arkadaşlar, tamam.

Bu ülkede asırlardır birlikte yaşamış…

BAŞKAN – Sayın Sakık, bir tek kelime söyledi, benden önce siz müdahale ettiniz.

SIRRI SAKIK (Muş) – Yakışıyor mu size bu? Ayıp, ayıp!

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – …dedeleri bu ülke için canını vermiş, geçmişi bu topraklarda olan…

NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Yalan! Buramıza geldi yahu!

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – O senin yalanın, bizim yalanımız değil, Başbakanın yalanı.

BAŞKAN – Sayın milletvekili…

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Lütfen susup dinleyin.

BAŞKAN – Necat Bey, lütfen… Lütfen.

Buyurun Sayın Kışanak.

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Bu ülkede asırlardır birlikte yaşamış, dedeleri bu ülke için canını vermiş, geçmişi bu topraklarda olan, geleceğini de bu topraklarda arayan, ortak vatanda özgürce yaşamak isteyen 70 milyon yurttaşımız vardır. Bu yurttaşların bir kısmı kendisini Türk olarak, bir kısmı da kendisini Kürt olarak tanımlıyor. Buna karşı çıkmak, “Hayır, illaki tek olacaksın. Olmuyorsan bu ülkede yerin yok.” demek bölücülük değil de nedir?

Bu konuşmada sorunlu olan bir başka nokta da şudur: “Buna kim karşı çıkabilir ya!” söylemidir. “Buna kim karşı çıkma cüreti gösterebilir?” diye meydan okumaktadır Sayın Başbakan. Sayın Başbakan kendisinden farklı düşünmeyi düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında görmek yerine bir cüret konusu olarak görmekte, konuşmasının sonuna “Ya!” ünlemini de ekleyerek âdeta meydan okumaktadır. Bu yaklaşımla, bu üslupla yürütülen yöneticiliğin siyasi literatürdeki adı “diktatörlük”tür.

Demokratik ülkelerde yurttaşların görüşlerini ifade edebilmek için illaki cesur olmaları, illaki bedel ödemeyi göze almaları gerekmez. Çok şükür ki -ama çok şükür ki- bu ülkede, Sayın Başbakanın buyruklarına rağmen, bu buyruklara karşı çıkma cesareti gösteren, buna cüret eden ve bedel ödemekten de çekinmeyen yüzlerce politikacı, aydın ve milyonlarca yurttaşımız vardır. Tekçilik dayatmasına boyun eğmeyen onlarca siyasi parti kapatıldı, seçilmiş milletvekilleri yaka paça cezaevine götürüldü, yıllarca cezaevinde yattılar. DEP milletvekili Sayın Mehmet Sincar ve onlarca politikacı, aydın öldürüldü, katledildi. Beş bin köy ve mezra yakıldı, milyonlarca insan yerinden yurdundan edildi, dört bine yakın faili meçhul cinayet işlendi. Daha geçtiğimiz gün Refah Partisi milletvekili Sayın Mehmet Fuat Fırat bile gazetelere yansıyan açıklamalarında 1990’lı yıllarda yaşanan vahşete ışık tutan açıklamalarda bulundu. Sayın Fırat 1990’lı yıllarda insanların gözaltına alınıp kaybedildiğini ve BOTAŞ’ta kuyulara atıldığı iddialarını doğruladı.

Sayın Başbakan, bu ülkede insanlar gözaltında öldürülüp asit kuyularına atıldılar, köylülere dışkı yedirildi, siyasi partiler kapatıldı ama kimse tekçilik dayatmasına boyun eğmedi, bundan sonra da eğmeyecektir.

Değerli milletvekilleri, bu ülkede doğruyu söyleme cesareti gösteren ve bedel ödemekten korkmayan aydınlar da var. Avrupa Birliği süreci nedeniyle bu ülkede yasal dayanağı da oluşturularak İnsan Hakları Danışma Kurulu oluşturuldu ve şimdi Cumhurbaşkanlığı makamında olan Sayın Abdullah Gül’ün de o dönem başkanlığını yaptığı bu Kurula bağlı olarak Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Çalışma Grubu oluşturuldu. Sayın Profesör Doktor Baskın Oran ve Profesör Doktor İbrahim Kaboğlu’nun hazırladığı Azınlıklar ve Kültürel Haklar Raporu, bu ülkede birçok sorunun demokratik zeminde tartışılmasına olanak tanıyan bir rapordu. Raporda milletin bölünmez bütünlüğü kavramı milletin tek parça, monolotik olduğunu söylemektir ki milleti oluşturan çeşitli alt kimlikleri inkâr anlamına gelen ve dolayısıyla demokrasinin özüne karşı olan bu söylemin doğru olmadığı ifade edilmişti. Hakların sınırlandırılmasında kullanılan ölçüler arasında millî güvenlik ve toprak bütünlüğünün bulunabileceğini ama milletin bütünlüğünün yani alt kimlikleri reddeden monolotik yapının doğru olmadığı ifade edilmişti.

Aydınlar, yargılanmaktan korkmayıp bu raporu geri çekmediler. Ne yazık ki bu raporu ısmarlayan Hükûmet, raporu hazırlamakla görevlendirdiği kişilerin arkasında durmadı ve rapor bölücülükle yargılandı. Profesör Doktor Baskın Oran ve Sayın Kaboğlu’nun hazırladıkları Azınlık ve Kültürel Haklar Raporu davası sonucunda son olarak geldikleri aşama Yargıtay 8. Ceza Dairesinin bozma kararıdır. Bu kararın ardından geçtiğimiz günlerde konuyu yeniden görüşen Ankara 28. Asliye Ceza Mahkemesi de durumu Adalet Bakanlığına havale etmiştir. Çünkü meşhur 301’inci madde kapsamında yargılanma konusunda Adalet Bakanlığının izin vermesi gerekmektedir.

Şimdi top Adalet Bakanlığındadır. Sayın Bakan ya düşünce ve ifade özgürlüğüne bir darbe daha vurarak raporun 301’inci madde kapsamında yargılanmasına izin verecek ya da Sayın Başbakanın aksine cesaret göstererek, cüret ederek bu yargılanmaya izin vermeyecektir. Bu yaklaşım, demokrasiyle, düşünce özgürlüğüyle, hakla, adaletle, yani demokratik hiçbir ilkeyle bağdaşmaz. İnsanlar en aykırı düşüncelerini bile demokratik zemin içerisinde ifade edebilme olanağına kavuşmalıdır. Buna imkân tanımadığınız ve zorunlu vatandaşlığı gönüllü vatandaşlığa dönüştüremediğiniz sürece dağa giden yolu kapatmanız mümkün olmayacaktır.

Sayın Başbakan, biraz yakın geçmişte yaşadıklarımıza bakarsanız, bu ülkede baskı ve şiddet adına yapılmadık hiçbir uygulamanın kalmadığını görürsünüz. Bu yol çıkmaz bir yoldur. Cesaret edilmemesi gereken bir şey varsa o da halkları karşı karşıya getirme politikasıdır. Cesaret edilmemesi gereken bir şey varsa, o da bu ülkeyi sınırsız şiddet ortamına sürüklemektir. Bir kez daha hiç kimse bu ülkeyi 90’lı yıllardaki şiddet ortamına sürüklemeye cesaret etmemelidir.

Sayın Başbakanın bütçe görüşmeleri sırasında söylediği “Sayın Bahçeli’nin az önce söylediği şeyleri ben de paylaşıyorum, farklı düşünmüyorum.” sözleri de dikkat çekiciydi. Neydi Sayın Başbakanın paylaştığı düşünce? Demokratikleşme, çok kültürlülük, alt kimlik, ana dilde eğitim, genel af ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesinin ülkeyi bölmeye yönelik bir dayatma ve tehlike olduğu fikriydi.

Sayın Başbakan ve AKP Hükûmeti 22 Temmuz öncesinde bunların tam tersini söyleyerek halktan oy aldılar. Bu nedenle bu ülkeyi çağdaş, demokratik bir yapıya kavuşturmak isteyen her kesimden, demokratlardan, liberallerden, Kürtlerden, tüm ötekileştirilenlerden oy aldılar. Ancak gelinen noktada bu oylara layık olmadıkları da ortaya çıktı. Bu nedenle Sayın Başbakana, topluma AKP’nin gerçek yüzünü görme fırsatını verdiği için teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kışanak, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Gerçekten de Sayın Başbakanın ifade ettiği gibi, AKP tekçi, çok kültürlülüğü tehdit olarak gören, Kürtlerin ana dilde eğitim taleplerini bölücülük olarak değerlendiren, demokratikleştirmeyi bir dayatma olarak kabul eden bir partidir. Ancak, önümüzde yine bir seçim var. AKP seçim yaklaştıkça yeniden demokrat bir maske takınma ihtiyacı duyabilir ama nafile, artık AKP’nin gerçek yüzü ortaya çıkmıştır, kimse bu söylemlere itibar etmeyecektir.

Konuşmamı burada bitiriyorum. Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ilk konuşmacı Kırıkkale Milletvekili Sayın Osman Durmuş.

Sayın Durmuş, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2009 yılı bütçesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, çalışma hayatı, sendikal hayat, sigortalılık, işçi-işveren ilişkileri, ücretleri ve sosyal hizmet ve sigorta primleri, iş sağlığı ve güvenliği doğru, aktüel veriler üzerinden yapılabilir. Yurt dışında çalışan işçilerimiz, onların sosyal güvenliği, istihdam ve meslekte yeterlilik sisteminin oluşturulması ve işletilmesi de bu verilerle yapılabilir.

Ancak, AKP hükûmetlerinin verileri sanaldır. Sadece seçimi düşünerek veriler oluşturmakta, vatandaşı bir seçimde daha yönlendirmek için verilerle oynanmaktadır. Bir günde bir bakanın açıkladığı veriyi bir diğeri yalanlamakta, hatta bazen kendi kendilerini tekzip etmektedirler. Bir önceki Çalışma Bakanı toplanamayan SSK primini 25 milyar YTL, Sayın Çelik ise 45 milyar YTL olarak açıklıyor. Açıklanan rakamlar çok afaki ve inandırıcılıktan uzaktır.

Bakanlığın 2009 yılı bütçe büyüklüğü 143 milyar YTL olarak tahmin edilmektedir; buna 37 milyar YTL İşsizlik Fonu da dâhil edilmiş. Sayın Bakanın verilerine göre 3 milyon 180 bin işçi sendikalıdır. Burada yüzde 58 gibi görülen sendikalı, kayıt dışılığın yüzde 48-50’lerde olduğu düşünülürse, yine burada rakamlar tutarlı değildir. Memurlarımızın ise 931 bini sendikalıdır.

12 Eylül darbesi ile birlikte ciddi güç kaybına uğrayan işçi sendikaları, “işveren veya hükûmet yandaşı sendika” gibi yeni kavramlarla anılmaktadır. Sendika ve yürütme birbirine karşıt pazarlık taraflarıdır. Ne yazık ki ülkemizde sarı sendikacılık yaygın hâle gelmiştir.

Toplu sözleşme vaadiyle aldatılan memur, toplu görüşmede aylarca süründürülüyor ve gerçek enflasyonun 1/3’ü düzeyindeki bir ücrete mecbur ediliyor.

Emeklilerin sendikaları olmayınca emekliler yok sayılıyorlar, yoksulluk ile açlık sınırında yaşıyorlar.

Değerli milletvekilleri, çalışma hayatı Anayasa’mızın öngördüğü ve ILO sözleşmelerinin beklediği gelişmelerden çok uzaktadır. Sendikalı memurlar, hükûmete yandaş sendikalara geçmeleri yönünde ciddi baskı ve sürgünlere maruz kalmaktadır.

Ehliyet ve liyakatin, görevde yükselme sınavlarının yerini, yandaş sendika üyeliği almıştır.

5510 sayılı Yasa’da yapılan değişiklikle iş yerinde spor tesisi, anaokulu kurma, kreş, emzirme odası açma yükümlülüğü işverenden kaldırıldı. Sayın Bakan bu sonucu başarılmış bir iş gibi sunuyor. Çocuklarımızın, annelerimizin ve çalışanlarımızın kazanılmış hakkı elinden kanunlarla alınıyor ve bunu da başarı diye sunuyorlar.

Kadınlarımız ile on sekiz-yirmi dokuz yaş arası gençlerimize kademeli teşvik düzenlemesi getirildi. Sigorta primlerini işveren yerine devlet, dört yıl süreyle kademeli olarak ödeyecek. Ancak bunu işveren, kıdemli ve ücreti yüksek çalışanının sigorta primini devletin ödediği gençlerle değişme fırsatı olarak değerlendirebilir.

Değerli milletvekilleri, tilkiye sormuşlar “Tavuk yer misin? diye. Oturmuş ağlamaya başlamış “Bu da sorulur mu?” diye. Kıdemli işçi ve ustaların işten çıkarmalarını durduran tedbirleri alan önergelerimizi reddettiniz. Şimdi, kıdemli işçiler, ustalar işsiz kalacak diyecektim ki, ekran başındaki seyircilerin “Ne kıdemlisi, ekonomik kriz sonrası herkes işini kaybediyor. İki gün önce Ford’da 300 kişinin işten çıkarıldığını duymadın mı? Grundig’te de -biraz evvel gazetede okudum- ondan daha fazlası işten atılmış.” dediklerini duyar gibiyim. Durum bir toplumsal felaket, intihar ve cinnete dönüşüyor.

Değerli milletvekilleri, Hükûmetin başı yedi yıldızlı otellerde, zevküsefa içinde Lale Devri sefahatini yaşıyor, “Hamdolsun, biz iyiyiz.” diyor. Çalışanlar işini kaybediyor. Televizyonlarda naklen yayın intiharlar gösteriliyor, Başbakan “Bize bir şey olmaz.” diyor. Gazeteler Sayın Pepe’nin oğlunun yeni tersanesini yazıyor. Size bir şey olmayacağı açık.

İşsizlik sigortası 57’nci Hükûmetin kanunla kurduğu sosyal bir fondur ve işsiz kalanlara verilecek Fonda toplanan prim 37 milyar YTL’yi buldu. AKP Hükûmeti altı sene yan geldi yattı, yerel seçim yaklaşınca güneydoğu oylarını almak, doğuluyu kandırmak için İşsizlik Fonu’ndan 8 trilyonun GAP’a aktarılması akıllarına geldi. Şu ana kadar sulama kanalları için kaç lira kullanıldı? Aktarılan 8 katrilyonun nerede kullanılacağını bütçede izleyebilecek miyiz? Ekonomik krizin yoğunlaştığı ve toplu işten çıkarmaların başladığı bu dönemde bu Fon parası cari açık kapatma ve seçim fonu olarak kullanılacak mı?

Değerli milletvekilleri, belediye seçimleri için -geçim için değil- 5 katrilyonun güneydoğuya aktarıldığını Bakanımızdan işittik. Hak-İş susuyor, Türk-İş susuyor, DİSK susuyor, iş yerleri kapanıyor, işçiler atılıyor, ancak nasılsa sendikalarımız primlerini topluyor.

Eski hükümlü ve terör mağduru insanlarımızın yüzde 3’ü oranında çalıştırma yükümlülüğü AKP Hükûmeti tarafından kaldırılmıştır. İşitme engelli duymaz, görme engelli görmez, ortopedik engellilerin gücü yetmez diye düşünüyorlar zahir. Görmez dedikleriniz duyar, işitmez dedikleriniz görür, ortopedik özürlü, aksak dediğiniz, aparatla veya bisikletle de olsa sandığa gider, hakkını arar.

Kamu iş yerleri özelleştirildiğine göre, eski mahkûmlar ve engellilerin çalışma alanı daha da daralmıştır. İş kapısı kapandı, engelliler ve eski mahkûmlar gözden çıkarıldı.

Geçen hafta basına yansıdı, 17 bin engellinin işine son verdiniz, trilyonlarca lira tazminat ödemeye mahkûm ettiniz. Bir yandan engelliyi işten atıyorsunuz, diğer taraftan yardım paketine mahkûm ediyorsunuz.

Başbakan dün televizyonda “Veren eli diğer el görmeyecek.” diyordu. Kamerayla naklen yayın yapıyorsunuz. Her şeyi oya tahvil ediyorsunuz. Pişkinlikle takvayı nasıl bir arada götürdüğünüzü sanıyorsunuz? AKP’liler engellileri idrak engelli mi sanıyor? Bunu anlamayan idraksizlere bu hesabı elbette sandıkta sorarlar.

Değerli milletvekilleri, yabancıların çalışma izinlerini düzenleyen 4817 sayılı Yasa’yla 2003’ten bu yana 46.193 yabancıya çalışma izni verilmiştir. Kendi evlatlarımız işsiz ve bunalımda; kaçak işçiye iş veriyorsunuz. Türk evladı can veriyor, kan veriyor, kan kusuyor, yabancılar her yerde iş buluyor.

Eğitimsiz ve iş yeri sağlık güvencesi olmayan işçilerimiz hayatlarını kaybetmeye devam ediyor. Tuzla’yı jurnalleyen Hükûmetimiz orada çalışan 40 bin kişinin gemi inşa işini ve sipariş işini bozmuştur, şu anda onlar da işsiz kalıyor.

Hükûmet, denetçileri baskı altına tutmakta, statüsünü indiriyor ve sürgüne gönderiyor. Burada denetçilere sesleniyorum: Elinizdeki bilgi ve belgelerin değer bulacağı günler yakındır. Adliyenin üzerindeki baskı kalkınca, milletimiz hipnotizmanın tesirinden kurtulunca o raporların gereğini biz MHP olarak yerine getireceğiz. Moralinizi bozmayın. Sayılı gün tez geçer. Dokunulmazlık arkasına saklananların bu zırhını milletimiz kaldıracaktır. Yaptıkları kimsenin yanına kâr kalmayacaktır.

Kayıt dışılığa bir taraftan lakayt kalınmakta, diğer taraftan sizden olmayanları denetim elemanlarıyla baskı altına alıp yandaşlarınızı güçlendiriyorsunuz. Adalet bunun neresinde? Kalkınma bunun neresinde?

 “Tersanelerimizi, tanker filolarımızı, gemiciklerimizi görmüyor musunuz?” derseniz, ben görüyorum da milletten saklıyorsunuz. Sayın Pepe’nin oğlunun tersanesini bu hafta öğrendik. Yalova’da diğerlerinin kokusu yakında çıkacaktır.

Avrupa Birliği süreciyle ilgili olarak “İşçilerin Serbest Dolaşımı” başlıklı ikinci fasıl Türkiye lehine kullanılmamıştır, sonuçlanmamıştır. Gümrük Birliğine daha yeni dâhil olan ülkeler serbest dolaşım hakkını kullanırken, Türk iş adamlarının seyahati bile engellenmektedir. Bu da AKP’nin müzakere becerisidir!

Sayın Bakan “5510 sayılı Kanun’la sosyal sigortalar açısından kazanılmış haklar korundu, mevcut emeklilerin aylıklarında düşme söz konusu değil.” diyorsunuz. Ancak bu durum gerçeği ifade etmiyor. Eski çalışanların prim ödeme gün sayısı yedi bin gün idi, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı mensupları için dokuz bin gün teklif ettiniz, yedi bin günden yedi bin iki yüz güne çıkardınız.

Genel sağlık sigortası hayata geçirildi. Bütün vatandaşları kapsamayan, ama yeşil kartı ve kamu çalışanlarını kademeli olarak iki üç yıl içerisinde bünyesine almayı hedefleyen bir düzenleme yürürlüğe girmiş bulunuyor. Niçin hemen dâhil etmiyorsunuz? Yoksa her seçimde bir kez daha istismar edip, rantını mı alacaksınız?

Sürdürülebilir genel sağlık sigortası için sürdürülebilir finans sistemi olması gerekir. 2009 sağlık prim gelirimiz 18,8 milyar YTL, giderimiz ise 27,6 milyar YTL tahmin edilmektedir. Bakanın ifadesine göre, sağlık ödemeleri 2003’te 10 katrilyon, 2008’de –tahmin- ise 25 katrilyondur. Sayın Bakan, bunlar bütçe rakamları değil, transferlerle kapatılan bütçe açığı rakamlarıdır. Bu tahmine bakınca, 35 milyar dolar olarak ifade edilen sosyal güvenlik açığı nasıl 9 milyara düşüyor; anlayanınız varsa bize de anlatsın. AKP hükûmetlerinin hiçbir tahmini doğru çıkmıyor. Üç yıllık bütçeler içinde israf, yolsuzluk ve kayırmaları öteleyerek saklamaktadırlar.

Muayene katılım paylarını hastanelerde kuyruk görüntülerini gizlemek için eczacılara yüklemişsiniz. Tehditle tahsildar görevi yaptırıyorsunuz. Dün 24 bin eczacı meydanlardaydı. Devlet resim, damga ve vergilerini kamu çalışanları aracılığıyla tahsil eder. Koruyucu hizmet veren sağlık ocaklarında para alınıyor, tahsilatı eczacıya yaptırıyorsunuz. Makbuz yok, kayıt yok. Siz ayıplı bir iş yaptığınızın farkındasınız, eczacıya “Bu parayı sen keseceksin.” diyorsunuz.

Anayasa’mız kişiyi angaryada çalıştırmayı suç saymaktadır. Sorumluluktan korkanlar itiraz, şikâyet, kavgayı eczaneye taşıdılar. Düzce’de 1 No.lu Sağlık Ocağına giden hasta 7 milyon liralık ilaç yazdırıyor, eczaneye muayene parasıyla birlikte 20 milyon lira ödüyor. Eczacıyı kendi muayene ücretinin tahsildarı sanıyor.

Hasta hakları konusuna gelince: Onların tedavi seçeneklerinde tasarruf yapılamayacağını ve en son teknolojiyi teşhis ve tedavide kullanma hakkının hastaya ait olduğunu hepimiz biliyoruz. İlaç ödemelerinde sıkıntı çıkarmamamız gerekiyor ancak zaman zaman özellikle lösemili, kan kanserli hastalarda ilaçları ödenmediği için ölen çocuklarımızın haberlerine şahit oluyoruz. Kanserli hastanın ilacını vermiyorsunuz, Türk milleti adına karar veren Danıştay sayesinde hastamız ilacına kavuşuyor.

Sizden olanların bir eli yağda, bir eli balda; sizden olmayanlar da kaybettiği işini geri almak veya ilacını almak için mahkeme koridorlarında sürünmektedir.

Bir tarafta bir aylık prim borcunu geciktirdiği anda sağlık güvence hakkını kullandırmayacaksınız, diğer taraftan sigortalıyı prim borcu nedeniyle iş göremezlik ödeneğinden yoksun bırakacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Durmuş, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Vatandaşımızın gelecek güvencesini, mutluluk ve huzurunu tehlikeye düşürecek böylesi bir uygulama kabul edilemez.

Sosyal Sigortalar Kanunu’nda isteğe bağlı emeklilikte yüzde 25 oranında olan malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası primini yüzde 7 oranında artırdınız, yüzde 32’ye çıkardınız. 650 milyon maaş alan işçi emeklisine 12 milyon lira zam verdiniz, 45 milyon 500 bin TL ek prim alıyorsunuz. Emekli aylıklarını hesap ederken millî gelir artış payını yansıtmıyorsunuz. Sorulunca “Düzelttik.” diyorsunuz. Nasıl düzelttiniz? Yüzde 30’unu verdiğinizi, yüzde 70’ini elinden aldığınızı söylemiyorsunuz.

Emekli aylıklarına emeklinin kendi isteği dışında haciz konulamıyordu, şimdi haciz işlemi yapılabiliyor.

Yeşil kart aylık geliri ve aile içindeki gelir payı net asgari ücretin 1/3’ünden az olan vatandaşlara verilmelidir ama siz bunu da yeni kriterlere bağladınız.

Değerli milletvekilleri, iki göz odada yaşayan yoksul ve aç insanların sosyal devletin asli görevi olan bu sağlık hakkından mahrum edilmesi insaflı değildir, doğru değildir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Durmuş, tamamlayın lütfen…

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Söyleyecek söz çok ama vaktimiz sınırlı. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Abdülkadir Akcan.

Sayın Akcan, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı kapsamında Ulaştırma Bakanlığının bütçesiyle ilgili görüş ve düşüncelerimi huzurlarınızda ifade etmek maksadıyla, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında, bu on bir dakikalık süre içerisinde koskoca Ulaştırma Bakanlığının bütçesi ve buna bağlı Karayollarının, çok önemli bir kuruluşumuz olan Karayollarının bütçesini eleştirmek pek kolay değil. Ancak, bazı hususları özet olarak ve tabii ki eleştirilecek yönlerini ön plana çıkararak ifade etmek istiyorum.

Türkiye'nin ulaştırma politikasının felç olduğu, yapılabileceklere karşılık çok az şeyin yapıldığı, altı yıla yakın bir zamanın geçtiğine sağduyulu herkes şahit olmuştur. Ehliyet ve liyakatten yoksun yöneticilerin tercih edildiği AKP iktidarları döneminde Ulaştırma Bakanlığı da bundan en derin düzeyde nasibini almıştır. Heyecansız, hedefsiz, idealsiz bir zihniyetin Türkiye'nin ulaştırma stratejisini endişe verici bir biçimde tahrip ettiğini görüyoruz değerli milletvekilleri. Milletimizin alın teriyle verdiği vergilerle oluşturulan Ulaştırma Bakanlığının kaynak ve varlıkları, yağma ve talan anlayışıyla âdeta pay edilmiştir.

2003’ten itibaren Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü tam anlamıyla yolsuzluk ve usulsüzlük girdabına hapsolmuştur. “Hızlı tren yapacağız.” diyerek yıllardan beri milletimizi oyalayan Hükûmet, yandaşlarına devletin imkânlarını peşkeş çekmiştir. Bu hızlı tren konusuna kısaca şöyle değinmek istiyorum değerli milletvekilleri: Ankara-İstanbul Hızlı Tren Projesi, birinci etabı Ankara-Eskişehir, Milliyetçi Hareket Partisinin koalisyon ortağı olduğu dönemde ele alınmış, projelendirilmiş, kaynağı bulunmuş, ihalesi yapılmış olduğu hâlde yüce milletimize “Kimse bunu hayal edemezken biz yaptık.” deme cüreti gösterilmiştir. Bunu huzurlarınızda milletimize şikâyet etmek istiyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi 1999 yılında bu işi planlamış ve gereğini yapmıştı. 2003 yılı Haziran ayında, Sayın Başbakan, 2005 yılının Aralık ayında Ankara-İstanbul arasını üç saate indireceklerini ifade etmişti. Bırakın bu hattı, hızlı tren daha Ankara-Eskişehir etabını tamamlayıp kullanıma sunulamamıştır. Şimdi de Sayın Bakanın “Demir yollarında biz de varız diyebilmemiz için kesintisiz 2019 yılına kadar yatırım yapmamız lazım. Yapacağımız asgari yatırım da 20 milyar doların altında olmamalıdır.” sözlerini başarısız ve basiretsiz bir ulaştırma politikasının üstü örtü itirafı olarak değerlendirdiğimizi buradan açıklıkla ifade etmek istiyorum. Ulaştırma alanında geçtiğimiz altı yılın kayıp yıllar olduğu dikkate alındığında, bu sözlerle, şimdi, geleceğin ipotek altına alınmaya çalışıldığı görülmektedir. Demir yollarına ayrılan ödeneklerde ciddi artışların olduğu bilinirken ve buna rağmen hâlâ bu alanda somut bir ilerleme görülmezken nasıl olur da gelecekle ilgili böyle bir kanaat ileri sürülebilmektedir, bunu hayretle karşılıyoruz.

Hatırlanacağı üzere “hızlandık, hızlandırdık, hızlanıyoruz” derken AKP Hükûmetinin aymazlığı ve ısrarı yüzünden 39 vatandaşımızın geçtiğimiz yıllarda bir tren kazasında ölmesi, hepimizin hafızalarında tazeliğini korumaktadır.

Demir yollarında baş gösteren ve bizim tarafımızdan izlenen acımasız kadrolaşma sonucunda, kurumsal huzur ve güven tam anlamıyla kaybolmuştur. Kamu işletmeciliğinin bu asırlık çınarının içine düşürüldüğü teknik, idari ve insani buhranın, güvenli ve emniyetli yolculuk amacı taşıyan vatandaşlarımız açısından da risk taşıdığını ifade etmek istiyorum.

AKP döneminde sivil havacılık alanında yaşanılan olumsuzluklar ve alınmayan önlemlerden kaynaklanan kazalarda birçok vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Ne üzücüdür ki siyasi tolerans ve yakınlıktan kaynaklanan kayırmacılık, yanlış politikalarda ısrar, hatalı uygulamalar, hava yolu taşımacılığında vatandaşlarımızın can ve mal kaybına sebep olmaktadır. Hava yolu taşımacılığında alınan mesafeyle övünen AKP Hükûmeti, nedense yaşanılan uçak facialarını hiç gündeme getirmemektedir. 2007 yılında Adana’dan Irak’a Türk işçilerini taşırken Bağdat yakınlarına düşen uçağa, çok geri teknolojiye sahip olmasına rağmen uçuş izni verilmiş olmasını, Sayın Bakanın uçağın sigortasının olmasıyla açıklamasının çok garip karşılandığını, kamuoyunun bunu çok garip karşıladığını bilmesinde fayda görüyorum.

Öte yandan, Isparta’da meydana gelen ve 57 insanımızın hayatını kaybettiği uçak kazasının raporu, yaklaşık bir sene sonra nihayet açıklanmıştır. Raporda kazanın muhtemel sebebi olarak, aralarında uçuş ekibinin yayınlanmış alçalma planlarındaki usulleri doğru uygulamadığı, karşılıklı çapraz kontrolü sağlayamadığı gibi hususların yanı sıra, uçuş öncesi arızalı olduğu bilinen fakat arızası bir türlü kayıtlara geçmeyerek düzeltilmeyen geliştirilmiş yere yakınlık çarpma ikaz sisteminin uçak Isparta Havaalanı’na doğru alçalarak yaklaşırken Türbetepe’ye doğru tehlikeli bir şekilde alçalmasına rağmen sesli sinyal vermeyerek pilotları uyaramadığı da raporda ifade edilmiştir. Uçuş eğitim eksikliği, teknik yetersizlikler gibi nedenlerle uçuşuna izin verilmemesi gereken uçağın kazaya neden olmasıyla onlarca insanımızın hayatına mal olmasının hesabının elbette siyasi iktidar tarafından verilmesi gerekir.

Değerli milletvekilleri, bu bütçe kanunu içerisinde ele almayı istediğim, Karayolları bütçesidir. Özellikle güncelleştirerek ifade etmek istiyorum. Sayın Bakan, bundan çok kısa bir süre önce Erzincan’da ve iki gün önce de İstanbul’da araç muayene istasyonlarını…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Dinlemiyor ki Sayın Bakan.

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Sayın Bakan bizi izlerse mutlu olacağız Sayın Başkan.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Dinliyorum, dinliyorum.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gözleriyle değil kulaklarıyla dinliyor Sayın Bakan.

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Öyle mi yapıyor Sayın Grup Başkan Vekili? O zaman siz beni kulaklarınızla canı gönülden dinleyin.

Yapmış olduğumuz ihaleyi “Yolsuzluk yaptılar.” gerekçesiyle iptal eden 58’inci Hükûmet dönemi Bayındırlık ve İskân Bakanı, daha sonra, Sayın Bakanın içinde bulunduğu Özelleştirme Yüksek Kurulu marifetiyle yeniden ihale etti. Bu iki ihale arasındaki farkı şimdi size izah edeceğim ve bunun asla peşini bırakmayacağımızı ifade edeceğim.

Birinci ihale, kaç para alırsanız alın, bedeli devlet tarafından belirlenen araç muayene bedelinin yüzde 30’u konsorsiyumun, yüklenicinin, yüzde 70’i devletin iken; sizin döneminizde iptal sonrası yapılan ihalede, ilk üç yıl yüzde 30’u devletin, yüzde 70’i müteahhidin; takip eden yedi yıl yüzde 60’ı müteahhidin, yüzde 40’ı devletin; takip eden on yıl yüzde 50’si müteahhidin, yüzde 50’si devletin ve ağırlıklı ortalama, devletin payı yüzde 41,9, konsorsiyumun payı yüzde 58,1.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanın açılışında, konsorsiyumun sorumlusu Sayın Ferit Şahenk, sorumlu olmanın getirdiği yetkiyle “Bu devlete biz yirmi yılda 10 milyar dolar para kazandırıyoruz bu işlemle.” diyordu. Eğer, yüzde 41,9’u 10 milyar dolar ise, bir önceki iptal edilen ihalede yüzde 70’i devletindi, aradaki fark net 7 milyar dolardır.

Sayın Başbakan, burada, bütçe görüşmelerinde “IMF’ye olan borcumuz 8-8,5 milyar dolar mertebesinde.” diye daha bir hafta önce ifade etti. Kaybedilen, bizim iktidarımız döneminde asla bir yolsuzluk olmadığını iddia ettiğim bu ihalenin altına imza koyan bakan olarak söylüyorum; vardı da yolsuzluk niye benim yakama yapışmadınız? Vardı da yolsuzluk, bu ihaleyi gerçekleştiren komisyonların üyelerinden niye bugüne kadar hesap sormadınız? (MHP sıralarından alkışlar) Ve Sayın Bakan beni dinlemek yerine başka şeylerle uğraşıyor orada.

Değerli milletvekilleri, bu ihalede asla yolsuzluk yoktu. İlk ihaleyi alan müteahhit firma mahkemeye başvurdu. Sayın Başbakan, sayın bakanlar, sayın AKP sözcüleri bu ülkede hukuk devleti olduğumuz iddiasını dillerinden düşürmüyorlar. Madem hukuk devleti iddiasındasınız, öyleyse iptal ettiğiniz ihaleyi iptal nedeniyle sizi mahkemeye veren, Karayollarını mahkemeye veren ve davayı kazanan ve bütün davaları kazandıktan sonra kendilerine bu iş teslim edilmesi gerekirken devamen başka yolla ihale edip başkalarına ihaleyi verdikten sonra neden sebep 7 milyar dolar bu ülkenin kaybına, kaybetmesine, kasasına soktuğumuz 7 milyar doları kasadan çıkartıp müteahhide hortumlatma pahasına başkalarının cebine indirdiniz? Bunun hesabı sorulacaktır. Bakın, 1 Ocak 2009’dan itibaren üstüne gideceğimiz konu budur.

Değerli milletvekilleri, 58’inci Hükûmet döneminin kara yollarından sorumlu bakanı başlıyor. Ne diyor? “Bizden önce Karadeniz Sahil Yolu’nda, başka kara yollarında keşif artışları verilmiştir. 1 milyar dolar mertebesinde keşif artışı verilmiştir. Ben bu konuyu teftiş kuruluma havale ettim ve bunlar için gereken her şeyi yapacağım.” Yaptılar. Keşif artışlarını iptal ettiler. İptal edilen keşif artışlarından sonra bu keşif artışlarında imzası bulunan herkesi mahkemeye verdiler. Bu “herkes”ten bir kişi bir gün dahi, 1 kuruş dahi ne maddi ne başka türlü ceza almadı. Hepsi Yargıtayın da onaylamasıyla aslanlar gibi beraat ettiler ve bu ülkeye “adam gibi devlet adamı” sıfatıyla hizmet ettiklerini gösterdiler. Mahkeme kararıyla da tescil edildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akcan, konuşmanızı tamamlayınız efendim.

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) - Şimdi kara yollarından sorumlu bakan, o günkü bakan veya şimdiki Bayındırlık ve İskân Bakanı mahkemeye yolsuzluk yaptığı iddiasıyla verdikleri bu bürokratların beraat etmelerinden dolayı özür dileyecekler mi? Bunların manevi kayıplarını tazmin edecekler mi?

Değerli milletvekilleri, aynı bakan “Bakın arkadaşlar, bizim projelerimiz şunlar şunlar şunlar…” diyor. Bursa çevre yolu, Antalya-Alanya yolu, Karadeniz Sahil Yolu, İzmir çevre yolu, Antep-Şanlıurfa otoyolu, Kemerhisar-Pozantı otoyolu… Bu söylediklerim hep 2003 yılının başında söylenen sözler, yani 58’inci Hükûmetin yeni işbaşına geldiği dönemde söylenen sözler. Şimdi, sizden önceki hükûmetlerin yaptıkları icraatları “Biz, bu ülkede devrim yaptık, şu kadar bölünmüş yol yaptık, şu kadar otoyol yaptık…” Bana söyleyin Sayın Bakan: Hükûmetiniz döneminde kaç kilometre yolun ihalesini yaptınız, startını verdiniz, tamamlayıp hizmete sundunuz?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Siz kaç kilometre yol yaptınız?

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Sizin hizmete sunduklarınızın kaç kilometresi sizden önceki hükûmet döneminde planlanmış, bütçelendirilmiş, işin gereği yapılmış? Yolun yarısı yapılmıştır.

Değerli milletvekilleri, ben şunu söyleyeyim: Aydın-Nazilli yolundan bahsediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akcan…

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Müsaade ederseniz bu cümleyi tamamlayayım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Aydın-Nazilli yolunun sadece asfaltlanması kalmıştı değerli milletvekilleri. Sayın Başbakan, bugünkü Cumhurbaşkanımız temel atmaya gitti oraya.

OKTAY VURAL (İzmir) – Asfalt temeli!

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Asfaltlanması kalmış, bitmiş yolun temelini atmaya gittiniz. Bununla milleti kandıra kandıra nereye kadar gideceksiniz? Partinizin adının Adalet ve Kalkınma Partisi olduğunu teyit edecek icraatlar yapın, aldatma ve kandırma partisi olduğunu değil.

Hepinize saygılar sunarım. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı İstanbul Milletvekili Ali Torlak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı kapsamında Denizcilik Müsteşarlığı bütçesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, finans sektöründe başlayan küresel krizin reel sektöre sıçraması, dünya ölçeğinde mal ve hizmet üretiminde yaşanan düşüş uluslararası ticarete ve dolayısıyla Türk denizciliğine olumsuz şekilde yansımıştır. Bu krizde uluslararası ticaret ve deniz yolu taşımacılığına bağlı olarak da liman işletmeciliği, gemi ve yat inşa sektörleri zincirleme olarak olumsuz etkilenmişlerdir. Bu durum sadece taşımacılık alanında değil, bu yükleri taşıyacak yeni gemi ihtiyacında da ciddi azalmalara yol açmıştır. Kriz nedeniyle son sekiz ayda yaklaşık 160 gemi inşasının iptali Türk gemi inşa sektöründe yaşanan tehlikenin boyutunu ortaya koymaktadır.

Deniz taşımacılığımız yüzde 40’lar seviyesinde gerilemiş, navlun ücretleri ise yüzde 90’lara varan oranlarda düşmüştür. Gerek İstanbul’da ve gerekse petrol taşımacılığının kalbi İzmit’te iş bulamadığı için bekleyen gemi sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu gemiler demirleyecek yer aramaktadırlar. Müsteşarlığımız acil olarak “laidup” dediğimiz faaliyette bulunmayan gemiler için yeni demir yerleri tespit etmeli ve gerekli tahsisleri bir an önce yapmalıdır.

Değerli milletvekilleri, denizciliğimizin bir başka konusu ise marinalarımızın yetersizliğidir. Yat turizmi, kruvaziyer turizmi genel turizm gelirleri arasında önemli paya sahip alt sektörlerdir ancak ülkemizde bu iki konu da ihmal edilmiş durumdadır. Akdeniz’de yarım milyon civarında yat ve tekne dolaşmakta ve bağlayacak fiyatları uygun marinalı ülkelerde konaklamaktadırlar. Ülkemizdeki yetersiz marina ve yat çekek yerleri kapasitelerinin artırılması bu açıdan önemlidir. Kruvaziyer turizmi ise aynı şekilde ülkemizin ihmal edilmiş bir konusudur. Kuşadası, İstanbul ve İzmir dışında ne uygun bir liman vardır ne de altyapı bulunmaktadır. Türkiye’de denizcilik yatırımlarında yer tahsisi konusunda aşılması zor bir bürokrasi anlayışı vardır. Ülkemizin kıyı master planı yoktur. Yapılacak bu planda göllere ve nehirlere de yer verilmelidir.

Değerli milletvekilleri, Denizcilik Müsteşarlığımızın önemli bir eksikliği de ARGE faaliyetlerine verilen önemin verilmemesidir. Denizcilik Müsteşarlığı her ne kadar hizmet üreten ve denetleyen konumda olsa da verdiği hizmetin geliştirilmesine yönelik faaliyetlerine önem vermelidir. Uluslararası Denizcilik Örgütü IMO’da etkin temsil edilerek karar verici ülkelerle aynı masada oturmak esas olmalıdır. Bu nedenle, sektör ile sıkı koordine içinde bulunulmalı ve stratejik plan yapılmasını sağlamak gerekmektedir. Dünya denizciğinde söz sahibi olmak için uluslararası nitelikte bir yönetim anlayışı ihtiyacının yanında iyi bir bütçe planlamasına da ihtiyaç duyulacağı çok açıktır.

 Ancak, 2007 yılı Bütçe Kanunu’yla ilgili olarak Komisyon raporunda da açıkça belirtildiği şekilde son üç yıldır Denizcilik Müsteşarlığı bütçesinde ortalama yüzde 35 oranında sapma olduğu görülmektedir. Bütçenin uygulanmasında yüzde 35 gibi büyük oranlarda fazla harcama yapılması düzgün planlama yapılmadığının bir göstergesidir. 2007 bütçesinde 82 milyon 154 bin YTL harcama yapan Müsteşarlığımıza 2009 yılı için 74 milyon 91 bin YTL bütçe tahsis edilmesi daha başlangıçta bazı şeylerin doğru planlanmadığını göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, denizcilik denilince ilk akla gelen gemi ve deniz araçlarıdır. Kısaca, pervanesi dönen gemi oldukça denizcilikle ilgili sorunlar mutlaka olacaktır. Geminin pervanesi dönmeden ne gemi adamına ne gemi adamı eğitimine ne tersaneciye ne de yan sanayiciye ihtiyaç duyulacaktır. Bu nedenle, denizcilik sektörünün birbirine çok bağlı bileşenlerden oluştuğu herkes tarafından özellikle bilinmelidir. Dolayısıyla, sektörün sorunlarını da bir bütün olarak değerlendirmek gerekmektedir.

Türk denizcilik sektörünün birçok sorunu olduğu hepimizin malumlarıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak önemli gördüğümüz bazı sorunları sizlerle paylaşmak ve çözüm önerilerini de sunmak isterim.

Değerli milletvekilleri, yaşlanan koster filosu nedeniyle Akdeniz’deki rekabet gücünün azaltılması transit taşımacılık için önemli bir tehdit olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu maksatla Türk deniz ticaret filosunun yenilenmesi için armatörlere gemilerini Türk tersanelerinde yaptırmaları koşuluyla destek verilmelidir. Sipariş konusunda sorunlarını gidermek üzere MİLGEM gibi askerî projelerin ve İDO’nun yolcu gemisi taleplerinin Türk tersanelerinde inşası gerçekleştirilmelidir.

İçinde bulunduğumuz ve büyük olasılıkla giderek artacak küresel mali krizin denizcilik sektörü üzerindeki etkilerini azaltmak üzere Hükûmetin tedbir alması gerekmektedir. Mali sorunların çözümü kapsamında özellikle de iç kredilerin özel bankalardan alınarak bir fona aktarılmasında ve bu fonun her türlü teminatlar alınarak devlet veya devlet bankaları tarafından yönetilmesi alternatifi değerlendirilmelidir.

Ayrıca, gerek Dünya Bankası ve gerekse Eximbank imkânları kullanılarak sektöre düşük faizli uzun vadeli kredi verilmesi gündeme alınmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

D. ALİ TORLAK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Devlete ait yüklerin taşınmasında Türk Bayraklı gemilerle taşımacılığa öncelik verilmelidir.

Yan sanayicimiz KOBİ kapsamında maddi olarak desteklenmelidir ve bu kapsamda gemi inşa sektöründe yerli malzeme tercihi yüzdesi artırılmasına yönelik çalışmalar yapılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, denizde fırtınaya yakalanan denizciler sığınacakları güvenli liman ararlar ancak şu anda çok daha büyük sıkıntılar içinde olduğumuzu belirtmeden geçemeyeceğim. Atalarımızın ifadesiyle, “Deniz, büyük gemiye büyük, küçük gemiye küçük dalga verir.” Unutulmamalıdır ki Türkiye Cumhuriyeti devleti çok büyüktür ve kriz dalgasından da bu büyük oranda etkilenecektir, hassasiyetimiz bundan kaynaklanmaktadır. Fırtınalı bu denizden çıkmak için alınacak tedbirlerin hep beraber değerlendirilmesi ve uygulamaya konulması gerekmektedir.

Bu vesileyle, Müsteşarlık bütçesinin büyük Türk milletine hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Torlak.

Milliyetçi Hareket Partisi adına son konuşmacı Adana Milletvekili Sayın Kürşat Atılgan.

Sayın Atılgan, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, ilk uçağın, daha doğrusu ilk uçan aletin yapılışından yüz beş yıl geçti. 1903 yılında Wright kardeşler, bildiğiniz gibi ilk aleti uçurdular ve bu uçuş sadece on iki saniye sürdü. O günden bugüne geçen sürede havacılığın ilerlemesi âdeta jet hızıyla gelişti ve 1950’lerden sonra da jet teknolojisine geçildi.

Havacılık sayesinde ülkeler arasındaki iletişim, siyasi, kültürel, ekonomik, her alanda iş birliği en üst düzeylere çıktı. Bugün hayatınızdan havacılığı çıkarırsanız hayatın ne kadar yavaşlayacağını hep birlikte göreceksiniz. Havacılık bir teknik iştir, aynı zamanda çok pahalı bir iştir, aynı zamanda çağdaşlığın ölçüsüdür. Bir ülkenin ne kadar çağdaş olduğunu anlayabilmek için o ülkenin havacılık gücüne şöyle bir bakmak yeterlidir.

Aslında, ilk uçağın uçuşundan sekiz yıl sonra -yani 1911 yılında- bugünkü havacılığımızın temeli olan Türk Hava Kuvvetlerinin kuruluşunu sağlayan Türk milleti, askerî alanda havacılığını çok doğru bir zeminde devam ettirmektedir. Yani, bugün, Türk Hava Kuvvetleri dünya hava kuvvetleri içinde üç dört hava kuvvetinden biri hâline gelmiş ve çok doğru bir zeminde, çok doğru ellerde hedefine doğru ilerlemektedir. Ancak, Mustafa Kemal’in işaret ettiği “İstikbal göklerdedir.” vecizesiyle, havacılıkla ilgili milletimize göstermiş olduğu gelecek noktasında sivil havacılığımızın aynı noktada askerî havacılık gibi doğru bir zeminde ve doğru ellerde gittiğini söylemek mümkün değildir. Neden derseniz; birinci neden sivil havacılık teşkilatı genel müdürlük seviyesinde teşkilatlanmıştır. Genel müdürlük seviyesi bugünkü havacılığımızın, havacılık sektörünün ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzaktır. Bu Genel Müdürlük bu havacılık sektörünün gereklerini yerine getiremez, âdeta 43 numara ayakkabı giyen bir insanın ayağına 40 numara ayakkabı giydirilmiş gibidir. Dolayısıyla, Genel Müdürlük bu sektöre ıstırap vermeye devam etmektedir.

İkinci sebep ise personeli yetersizdir. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünde 130 civarında personel vardır. Bu personelle, ulusal ve uluslararası şirketlerin veyahut da uluslararası kurumların Türk hava sektöründen beklediği görevleri yerine getirmek mümkün değildir.

Üçüncü neden, bu personel yeterli değildir, kalifiye değildir, havacılıktan anlamamaktadır. 130 civarında havacılıktan anlamayan insan bu sektörün içindeki şemsiye görevi olan Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüne doldurulmuştur, ne yaptığını bilmemektedir, sivil havacılığımızı bir felakete doğru götürmektedirler. Geçen sene bu kürsüden “Türk havacılığını, sivil havacılığını İETT mantığıyla yürütemezsiniz.” dediğimizde Sayın Bakan alındı. Aslında ben bunu söylerken İETT’yi küçümsemek için söylememiştim. İETT de bu devletin önemli bir kurumudur, saygın bir kurumudur. Ancak, kurallarını siz koyarsınız, koyduğunuz kurallar çerçevesinde istediğiniz gibi çalıştırırsınız. Ama, sivil havacılığın kurallarını siz koyamazsınız. Sivil havacılığın kuralları uluslararası kurallardır. O kurallara uymak zorundasınız. O kuralların gerektirdiği işleri yapmak zorundasınız. Yapmazsanız ikaz ederler. Yine yapmazsanız zorlarlar. Yine yapmazsanız hava sahalarını kapatırlar. Ekonomik bir savaş olan bu alanda Türkiye’nin havacılığını başkaları gelir, yürütür.

Dolayısıyla, en kısa zamanda sivil havacılığımızın müsteşarlık seviyesine çıkarılması gerekir. İkincisi, 400 civarında bir personelle istihdam edilmesi gerekir. O da yetmez. Mutlaka ve mutlaka bu 400 personelin teknik, havacılığın içinde yoğrulmuş, havacılığın içinden gelmiş, particilikten uzak insanlarla bezenmesi gerekir. Aksi takdirde, sivil havacılığımız böyle kör topal, ne yaptığını bilmez bir şekilde devam eder.

Tam bu noktada, “Kurallara uymazsanız sizi uydururlar.” dediğim noktada Isparta uçağının düşüşüyle ilgili, ilgili kurulun hazırlamış olduğu raporu satır satır okudum ve altını tek tek çizdim. Değerli milletvekilleri, bu raporların arkasında tavsiyeler bölümü olur. Tavsiyeler şu demektir: Siz bu işleri şöyle şöyle şöyle yanlış yaptınız, bu işlere dikkat edin demektir. Yani bu kazanın oluşmasında suçu olan, günahı olan, eksikliği olan kim varsa onlara tavsiyelerde bulunur. Kırk yedi tane tavsiye vardır. Sivil havacılığın bütün unsurlarına tavsiyeler vardır. Bakımından meydanına, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünden uluslararası kuruma kadar kırk yedi tane tavsiye vardır. Zaman yetersizliği nedeniyle bu konuyu detaylı söylemeyeceğim. Ama, Sayın Bakan isterse, buradaki Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün neden işlerini yapamadığını, neden az önce söylediğim konuların dikkat edilmesi gerektiğini sanıyorum ki tartışmaya hazırım.

Ayrıca, bakın bu kurum, inceleme kurumunun içinde, öncelikle Sivil Havacılıktan kimse olmaması gerekir. Başlangıçta inceleme kurumu oluştururken, Genel Müdürlükten kimseyi almayacağı noktasında Sayın Bakanın Genel Müdürü terslediği noktasında bilgi almıştım ve çok sevinmiştim ve kendisini ilk gördüğümde tebrik edeceğim demiştim. Çünkü kazayı yapan, direkt sorumlu olan bir genel müdürlüğün personelinin bu incelemenin içinde yeri olmaması gerekir ama teknik imkânsızlıklar nedeniyle, kurulun başkanı -altı kişilik bir kuruldur- maalesef Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünden görevlendirmek zorunda kalmıştır.

Uluslararası sivil havacılıkla ilgili ciddi ülkeler bunu nasıl yapıyor? Bağımsız bir denetleme kurulu oluşturuyor, direkt bakana bağlı ve havacılığın üzerindeki bütün kurumların üzerinde bir kurum oluyor. İnşallah bu konudaki çalışmalarını Bakanımız bir an önce yerine getirir ve böyle, havacılığın kurallarının, kanla yazılı kuralların böyle, dönüp dönüp kanla yazılmasını engelleyecek, bu kurumun ciddi denetlemeler yapacak, ciddi kaza kırımları inceleyecek bir hâle gelmesi için bir an önce faaliyete geçerler çünkü altı yedi sene bakanlık yapmak ve bu kurumları kurmak zor bir iş değildir. Yeter ki, profesyonel insanlar bu kurumda görev yapsınlar. Çünkü sivil havacılıktan anlamayan -bakın, iddia ediyorum, anlamayan- Sayın Bakanım, bu Bakanlıkta size çok büyük sıkıntılar verir.

Daha önce de söyledim, bu Bakanlığın sivil havacılığı çok teknik insanların elinde gitmek zorundadır. Havacılık, emin olun ki, particilikten uzak yürütülmesi gereken bir iştir. Sayın Oktay Vural Ulaştırma Bakanıyken bir tane kaptan pilot yanına danışman aldı. Partili miydi o adam? Hayır, benim devre arkadaşımdı. MHP ile bir alakası da yoktu ama havacılık alanında kendisini çok iyi yetiştirmiş bir insandı. Emrinizde yüzlerce çok iyi yetişmiş insan var. Birini danışman alın, particilikten uzak bir insan yanınızda bulunsun, havacılığımızın içinde bulunduğu vahim durumları tarafsız gözle size anlatsın. Bir an evvel, gözünüz arkada kalmayacak bir sivil havacılık genel müdürü bulun. Bulamıyorsanız, ben size, sizin emrinizde -bakın, sizin emrinizde- en az bir düzine insanın adını vereyim. Bunun bizim partimizle veya başka bir partiyle alakası olmayan insanlar, yıllarını bu konuya vermiş olan insanların… Çünkü bu bir teknik iştir, yıllarını vermeden olmaz. Neden bunu böyle söylüyorum? Daha bir sürü konu var, dile getirmek mümkün değil bu kadar kısa sürede ama yıllarını bu işin içinde geçirmeden atamalar yaparsanız aksaklıklar olur.

Şimdi, bu noktada, başka bir konu Türk Hava Yollarının uçak seçimi de yanlış yapılmıştır. Daha önceki yönetimin opsiyonu olan 26+23 Boeing 707-800 uçağının 26 opsiyonu kullanılmış, 23 uçağı kullanılmamıştır 2003 yılında. Dönülmüştür 2005 yılında tekrar 23 uçaklık bir anlaşma yapılmıştır ve daha fazla para ödenmiştir. Günahtır, memleketin parasını böyle harcamak günahtır. Daha sonra ne olmuştur biliyor musunuz? A321 uçakları alınmıştır, bu da havacılıkta istenmeyen bir durumdur. Yani birden fazla uçak alırsanız onun bakımı, işletmesi, idamesi, parça temini anormal derecede yük bindirir şirkete. Dolayısıyla, mümkün olduğu kadar bütün dünya hava yollarında bir tek uçak üzerinde mümkünse mutabakat kılmaya çalışırlar çünkü her türlü standardizasyonu böyle kolaydır.

Şimdi, burada Sayın Bakanım birazdan gelecek ve Hava Yollarını nasıl büyüttüğünü anlatacak, yüzde 20, yüzde 25… Değerli Bakanım, bu durum felakettir. Bakın, bir hava yolu şirketi bir yılda yüzde 20 ve yüzde 25 büyüyorsa kaza kırım oranı, uçuş emniyet riski süratle artıyor demektir. Dünya sivil havacılık operatörlerinin yıllık planlamaları yüzde 6-8 büyümedir. Eğer yüzde 8-12 büyüyorsanız kaza kırıma açık hâle geliyorsunuz. Ben üs komutanlığı yaparken bana yüzde 15 civarında, bir yılda, fazla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – Sayın Başkanım, bitiriyorum.

…uçak verdiler, o filonun uçak kaza kırım yapmaması için her günümü o filoda geçirdim çünkü onun altyapısını oluşturmak mümkün değildir. Dolayısıyla bu aradaki büyüme çok kontrolsüzdür, yılda altı sekiz uçağın dışına çıkmamak gerekir. 60 pilot, 150 hostesten daha fazla büyüdüğünüz zaman kaza kırım ve kalitesizlik artar.

Değerli arkadaşlarım, eğitim konusu daha berbattır. Personel politikası felakettir. Mesela, birkaç çarpıcı örnek vermek gerekirse Denizcilik İşletmesi boya personelinin uçak boyamacısı olarak tayini, İETT otobüs şoförlerinin push back, yani uçağı geri iten aletlerde çalıştırılması, Batman’daki bir terzi çırağının harekât personeli olarak atanması, bir aylık bir personelin Milano’ya müdür atanması gibi partizanca atamalar vardır. Bu, havacılıkta doğru işler değildir.

Lütfen, Sayın Bakanım, benim bu söylediğim konular -vakit olmadığı için burada kesiyorum- bir partici gözüyle değil, hayatını bu işe vermiş, havacılık deyince gözü yaşaran bir insanın, profesyonel bir insanın sözleri olarak dikkate alın ve gerektiği zaman da bu hususları eğer tartışmak isterseniz hazır olduğumu bildirmek istiyorum.

Diğer bir konu, 3G ihalesiyle ilgili. Zaman kalmadığı için geçiyorum. Geçen sene de söylemiştim. İlk başta yaptığınız 321 milyon dolara 3G ihalesi geçen sene Telekomünikasyon Kurulu tarafından iptal edildi. Bu sene tekrar yapıldı ve 970 milyon avro kazandığınızla övünüyorsunuz. Peki, bu doğru muydu? Türkiye’nin üç tane operatörü girdi. Tabii, hepsi yabancı operatörler aslında. Turkcell’in de, Vodafone’un da, Avea’nın da büyük hissedarları yabancılar. Kendi aralarında anlaştılar, biri A tipi lisansa 358, diğeri B tipine 250, diğeri de 214 milyon avro verdi. Peki, bu konuda Almanya kaç milyar dolar? 44. İngiltere? 35. İtalya? 12,5. Tamam, bunlar gelişmiş ülkeler ve konuşma masrafları çok fazla. Bizden çok daha komünikasyon hizmetlerine para ödeyen Mısır kaç lira? 3 milyarın üzerinde. Dolayısıyla bu konuda da Türkiye’nin para kaybettiğini söylemek istiyorum.

İkinci bir konu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika daha verirseniz teşekkür edeceğim.

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Atılgan, lütfen.

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – Başüstüne.

Cep telefonuyla ilgili bu ülke, maalesef, 19-20 milyar dolar resmî, kaçak gelenlerle 40 milyar dolar para vermiştir. Lütfen, artık ARGE’ye biraz para ayırınız da -bir cep telefonu yapacak know how’la falan- bu ülke cep telefonlarına -şimdi ipod’lar çıktı- 100 milyon dolarlara yaklaşan para vermesin.

Bir konu da tabii -kurumla alakalı olarak- dinlemelerdir. Artık telekulak olarak adlandırılan dinleme konusu ayyuka çıkmıştır. Köydeki hamalın bile kendinin dinlendiği noktasında kaygıları vardır. En temel insan hakkı olan dinleme konusunda, insanlarımız çok büyük bir kaygı içindedirler. Bu kaygıyı giderecek şekilde de lütfen, kurum üzerine düşen görevleri yerine getirip insanların konuşma hürriyetlerindeki kısıtlayıcı unsurları ve kaygıları ortadan kaldırsınlar diyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Bütçenin lehinde Bingöl Milletvekili Sayın Yusuf Coşkun.

Sayın Coşkun, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YUSUF COŞKUN (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma Bakanlığı ile ona bağlı Karayolları Genel Müdürlüğünün bütçeleri hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemiz genelinde AK PARTİ İktidarı döneminde kara yolları, demir yolları, hava ulaşımı, haberleşme ve PTT alanındaki değişim ve gelişimi halkımız çok iyi görmekte ve takdir etmektedir. Ben de Ulaştırma Bakanlığı ve Karayolları Genel Müdürlüğü bütçesinden Bingöl iline yapılan ve yapılması planlanan hizmetlere kısaca değinmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Bingöl ilimiz, arazi ve iklim şartları itibarıyla hizmetin ulaştırılmasında sıkıntı çekilen yerlerdendir. 2002 yılı sonuna kadar Bingöl ilinde toplamda sadece 5 kilometre bölünmüş yol yapılmış iken, Hükûmetimizin Acil Eylem Planı kapsamında önce 140 kilometrelik Bingöl-Elâzığ bölünmüş yolu ile Kuruca ve Boğlan geçitleri bitirilerek hizmete açılmıştır. 2008 yılında Bingöl-Solhan-Arakonak bölünmüş yol çalışmalarına başlanmış, önümüzdeki dönemde tamamlanması planlanmaktadır. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bu yıl Yedisu ilçemizin yolu ile Sancak, Hasbağlar, Kiğı ilçemizin yolu ve yine Karlıova, Varto ilçeleri arasındaki yol asfaltlanmıştır. Yine bu yıl Yayladere, Adaklı ve Kiğı ilçelerimizin yolları ile Sancak, Çaytepe ve Servi beldelerimizin yollarının onarım ve asfaltlama çalışmaları, ayrıca Genç-Yenisu yolunun ihalesi ve Solhan-Yenibaşak yolunda da sanat ve üstyapı çalışmaları bitirilerek önümüzdeki yıl asfaltlanması planlanmaktadır. Böylece, Bingöl ilinde, 1997-2000 yılları arasındaki beş yıllık sürede toplam 630 kilometre asfaltlama yapılmış iken sadece bu yıl yani 2008 yılında 400 kilometrelik bir asfaltlama çalışması yapılmıştır. Yapılan bu yol çalışmaları ile ilimizde trafik kazalarında önemli bir derecede azalma meydana gelmiştir.

Sayın Bakanım, şüphesiz Bingöl halkı bu hizmetleri takdir etmekte ve şükranlarını sunmaktadır. Ancak, Bingöl için çok önem arz eden Bingöl-Genç-Diyarbakır ve Bingöl-Erzurum arasındaki bölünmüş yol çalışmalarının da önümüzdeki sene içerisinde başlatılmasını istemektedir.

Sayın Bakanım, Bingöl halkı yıllardır, hasretle, havaalanına kavuşacağı günü beklemektedir. Bu hasretimizin bir an önce giderilmesi için yaptığımız girişimler Bakanlığınızca da uygun görülmüş, DLHA Genel Müdürlüğünün 19/11/2008 tarihli yazısıyla Bingöl havaalanının 2009 yılı yatırım programına alınması Devlet Planlama Teşkilatına teklif edilmiştir. Ancak havaalanımızın mevcut durumu da dikkate alınarak bir adım daha atılmış, bu kez 3/12/2008 tarihli yazıyla, 2009 yılı yatırım programına teklif edilen Bingöl havaalanı inşaatının YPK kararıyla 2008 yılı yatırım programına alınmasının Bakanlıkça uygun görüldüğü belirtilmiştir. Bu olumlu gelişme Bingöl’de sevinç ve heyecanla karşılanmıştır. Biz de şükranlarımızı sunuyoruz.

2009 Nisan ayından itibaren Solhan Karaköy barajının inşaatına başlanacaktır. Bu barajın yapımıyla birlikte, Elâzığ’dan gelip Bingöl’den Muş’a geçen Murat Nehri kenarındaki demir yolu su altında kalacağından, aynı güzergâhlardan ve baraj suyu seviyesinin üstünde kalacak biçimde, modern ve son teknolojiye uygun yeni demir yolumuzun yapımı yönündeki Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü nezdindeki gayretli çalışmaları da takdirle izliyoruz.

Bingöl Merkez ve Solhan-Genç ilçelerimizdeki PTT müdürlük hizmet binalarında deprem güçlendirmeleri yapılmış, Kiğılı ilçemizin PTT binasının güçlendirilmesi de 2009 bahar ayında bitecektir. Ayrıca, 2005’te meydana gelen depremde ağır hasar gören Karlıova ilçemizin PTT binasının yıkılarak yeniden yapımına karar verilmiş, ihalesi tamamlanmış, 2009 yılında yapımı tamamlanarak hizmete açılması planlanmaktadır.

Öte yandan, Bingöl genelinde bu dönemde 280 okulumuza İnternet erişimi sağlanmış, ilçe ve belde merkezlerine 11 adet İnternet evi kurulmuştur. Kırsal alanda 35 köye telefon verilerek 74 adet köyümüze de Globalstar uydu telefonu hizmeti götürülmüştür. İl ve ilçe merkezlerimizdeki telefon hatlarının çoğu yinelenerek yer altına alınmıştır.

Bu hizmetlerin artan bir hızla devam etmesi temennisiyle, başta Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım’a ve milletvekili arkadaşlarıma Bingöl halkı adına şükranlarımı sunar, bütçenin hayırlı olmasını dilerim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Coşkun.

Hükûmet adına ilk konuşmacı Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım.

Sayın Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Sayın Başkan, yüce Meclisimizin saygıdeğer üyeleri, değerli milletvekilleri; Ulaştırma Bakanlığının 2009 bütçe görüşmeleri münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Bizi izleyen vatandaşlarımıza da en kalbî duygularımı sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, ulaşım ve iletişim, insan ve toplum hayatının olmazsa olmaz en önemli ihtiyaçlarından biridir. Aynı zamanda ülkemizin kalkınması, rekabet gücünün kazanılması, insanımızın yaşam kalitesinin artırılması, hayatının kolaylaştırılması da geliştirilmiş, yaygın, erişilebilir, ulaşılabilir bir altyapının gerçekleştirilmesine bağlıdır.

Bakanlığımız bir yandan ulaşımla ilgili temel altyapı projelerini gerçekleştirirken, diğer yandan da ülkemizin iletişimini, altyapısını en iyi şekilde gerçekleştirmek, İnternet otoyollarıyla ülkemizin 780 bin kilometrekare topraklarını donatmak için altı yıl boyunca gece gündüz demeden çalışmaya devam etmektedir.

Şüphesiz, Genel Kurulumuzda bütçemizin görüşmeleri esnasında gerek iktidar partisi sözcüleri gerek muhalefet partisi sözcüleri bütçeyle ilgili görüşlerini dile getirdiler, önerilerini sundular, şikâyetlerini de ifade ettiler. Biz, bütçenin daha da ayrılan kaynaklarla en iyi şekilde kullanılması için katkı sağlayan, önerilerini burada ifade eden değerli milletvekillerimize şükranlarımızı sunuyoruz. Tenkitlerini de düzeyli bir şekilde dile getiren sözcülere de ayrıca teşekkür ediyoruz.

Tabii, Ulaştırma Bakanlığı Türkiye Cumhuriyeti tarihinin kuruluşundan bugüne kadar ulaşım ve iletişimle ilgili bütün yetkilerin tek bakanlıkta toplandığı bir dönemi yaşıyor. Dolayısıyla vatandaşımız günde yirmi dört saat, haftada yedi gün, yılda üç yüz altmış beş gün boyunca tüm yaşamında ulaşımla, iletişimle iç içe, devletle olan işlerinde, ticaretle olan işlerinde, seyahatlerinde, alışverişlerinde sürekli bizim hizmetlerimizi görmekte, bizim hizmetlerimizin getirdiği yaşamı kolaylaştırıcı sonuçları fiilen yaşamaktadır. İşte ulaştırmadan (kara yolundan, deniz yolundan, demir yolundan, hava taşımacılığına) posta hizmetlerinden, iletişime (telli-telsiz iletişimden uydu iletişimine) varıncaya kadar geniş bir alanda hizmet vermeye çalışan bu Bakanlık, son altı yılda altmış yıla sığdırılamayan hizmetleri gerçekleştirmiştir. Bunun tabii ki bazı çevrelerce kıskançlık konusu yapılması gayet doğal karşılanabilir.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Hayır, kıskanmıyoruz da altmış yıllık hizmet yok ortada.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, âyinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.

Şimdi, bizim yaptığımız işlerde illüzyon olmaz. Yaşarsınız, yol varsa gidersiniz, telefon çekiyorsa mutlu olursunuz, uçağa binerseniz onun konforunu yaşarsınız. Türkiye’de son altı yılda ne olmuş, hep beraber bakalım: Türkiye…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Bursa’daki havaalanı ne olmuş?

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Bir görelim bakalım, neler olmuş bir görelim.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Dinle, dinle, önce dinle bakalım.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Dinliyorum ben, dinliyorum.

BAŞKAN - Sayın Soysal…

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Bakan, siz anlatın.

BAŞKAN - Lütfen, arkadaşlar karşılıklı konuşmayalım.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Daha dün gelip bugün ortalıkta aslı astarı olmayan iddialar ortaya koyma, ona da geleceğim.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Geleceksin tabii. Aslı var mı, astarı var mı, hep beraber göreceğiz!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Tecrübeye ihtiyacın var.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Bu azarlamayı Başbakandan öğrendiniz herhâlde!

AHMET YENİ (Samsun) – Dinleyeceksin!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) -  Değerli arkadaşlar, Hükûmetimizin 2003 yılında ortaya koyduğu bir hedef var: 15 bin kilometre bölünmüş yol. 6.100 kilometreyle devraldık, 15.350 kilometreye ulaştık, 15 binden daha fazla. 2011 hedefi ne? 22.500 kilometre bölünmüş yoldur.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Köy yolları dâhil mi buna?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiye’nin yıllardır kangren olan yolları var, kazalarda binlerce insanımızı kaybettiğimiz önemli yolları var. Bu yolları hepiniz biliyorsunuz. Nedir bu yollar? Ankara-Samsun, Ankara-İzmir, Antalya-Mersin, Bursa-İzmir, Karadeniz Sahil Yolu, Afyon-Antalya, Şanlıurfa-Habur, Delice-Yozgat-Sivas-Refahiye-Erzincan-Erzurum-Doğubeyazıt, Bozüyük-Mekece-Adapazarı, Ankara-Çankırı, Afyon-Konya-Ereğli, Pozantı-Adana, Gaziantep-Urfa Otoyolu, İzmir Çevre Yolu ve Bolu Dağı Geçişi.

Dillere destan olmuş bu projelerin başlangıcı 90’lı yılların başıdır değerli arkadaşlar. 2002’ye geldiğimizde projelerde bir arpa boyu yol alınmıştır.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Bursa çevre yolunun üçte 2’si bitmişti, üçte 1’ini bitiremediniz daha.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Sadece 4.800…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Altı yılda üçte 1’i bitmedi.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Arkadaşlar, siz her şeyi söyleyebilirsiniz ama rakamlar doğruyu söyler. Biz rakamlarla konuşuyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Hani yolda giderken anlaşılıyordu?

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Şakşakçılığı bırakın!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Şimdi, sadece bu saydığım yolların toplam kilometresi 4.805 kilometredir.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Şakşakçılığı bırakın!

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Kıskanmayalım! Kıskanmayalım!

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Şakşakçılığı bırakın! Bakanla ne işin var? Şakşakçılığı bırakın!

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Mezitler durdu, mezitlerde hiçbir şey yok. Ödenek yok, ödenek!

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Oluşturulan şirketleri…

MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Sus da dinle be adam!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bunların 3.574 kilometresi trafiğe açılmıştır. Bu sene içerisinde de 1.231 kilometre yol trafiğe açılacaktır. Son bir yıl içerisinde bu saydığım yollara harcanan para 2 katrilyon 526 milyon Türk lirasıdır. Bu, Karayolları bütçesinin tamamından 1 katrilyon fazladır. İşte, fark budur arkadaşlar! Laf yok, bizde laf yok, iş var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu yollardan giden gelenler çalışmaların ne şekilde yürüdüğünü, Türkiye'nin 1.560 noktada şantiyeye döndüğünü çok rahatlıkla göreceklerdir.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Mezitler niye durdu Sayın Bakan, mezitler?

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Dönen dolapları da görüyor millet!

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Dolap yok!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – 2008 yılında Karayollarına ayrılan kaynak 1,7 katrilyondur ama 2008 sonu gerçekleşmesi 6,5 katrilyondur. İşte yatırım budur! İşte başarı budur! Laf yok, iş var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Açtığınız tüneller çöktü, tüneller!

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Hepsi size bağlı. Şakşakçılık yapıyorlar.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Değerli arkadaşlar… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Terbiyesizlik yapma terbiyesizlik! Hep sustuk ya!

MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Ağzından çıkana bak! Utanmaz herif!

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Bırakın bu işleri!

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Şakşakçı sensin!

AHMET YENİ (Samsun) – Terbiyesizlik yapma!

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Şakşakçı sensin! Ne ayıp bir şey ya!

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Nesi ayıp? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, arkadaşlar; lütfen Sayın Bakanı dinleyelim.

Sayın Selamoğlu, Sayın Yeni…

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Ne ayıp bir şey ya!

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Şakşakçılık yapıyorsun.

AHMET YENİ (Samsun) – Terbiyesizlik yapma!

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Sensin şakşakçı.

BAŞKAN - Arkadaşlar, Sayın Bakanı dinleyelim lütfen.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Sen “kıskançlık” diyeceksin, ben “şakşakçılık” diyorum, cevap veriyorum sana.

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Ayıp ya!

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Cevap veriyorum sana.

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Çok ayıp ya!

BAŞKAN - Sayın Öz, lütfen…

MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Kıskançlık yapma. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Cevap veriyorum. Bunun nesini kıskanacağım! Bu şakşakçılıktır.

BAŞKAN - Sayın Yeni… Lütfen Sayın Bakanı dinleyelim.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Değerli milletvekilleri, şu haritaya bir göz atın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ölçü ve izan lazım. Şu, 2003 yılındaki Türkiye'nin bölünmüş yol haritasıdır. Görüyorsunuz, şehir çıkış… Şunları saymayın, bunlar otoyol.

AHMET GÖKHAN SARIÇAM (Kırklareli) – Sayın Bakanım, biraz daha çevirin, göremiyoruz.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Şimdi, sadece şehir çıkışlarında 1-2 kilometre bölünmüş yol var. Peki, 2008’de…

OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray) – Sayın Bakan, Koçhisar Aksaray arasını 4 defa söktünüz yaptınız, hâlâ bir şeye benzemiyor.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Yanlış ARGE çalışmalarıyla yatırımlar yarım bırakılıp yeniden…

BAŞKAN – Sayın Milletvekilleri… Sayın Soysal… Sayın Ertuğrul…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – İşte arkadaşlar bu da 2008 yol ağıdır, 2008 bölünmüş yol ağıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Bu yollardan geçtiniz mi?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – 2008 bölünmüş yol ağıdır. Görüyorsunuz, Türkiye'nin tıkanan damarlarını açıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Türkiye’yi tıkadınız, tıkadınız.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Ulusal… Doğudan batıya, kuzeyden güneye otoyollarla, bölünmüş yollarla donatıyoruz. KÖYDES projesiyle Türkiye’yi Atatürk’ün işaret ettiği çağdaş uygarlık seviyesine çıkardık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Atatürk’ün demir yollarına ne oldu Sayın Bakan, Atatürk’ün demir yolları projesine ne oldu?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Demir yollarına da geleyim.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Bursa Havaalanı çalışmıyor, Bursa havaalanı. 2,5 milyonluk şehrin havaalanı çalışmıyor.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bak… Demir yollarını mı merak ediyorsun? Dinle, dinle.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Dinliyorum.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Demir yollarında bak neler yapmışız… Kara yollarını geçiyorum. Madem demir yollarını istiyorsun, hemen oraya geleyim.

YUSUF COŞKUN (Bingöl) – Rüya görüyorlar rüya.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Kara yollarını bitirdiniz mi Sayın Bakanım?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Kara yolları çok. Bana verilen süre yirmi dakika. Burada yirmi saat konuşurum, hepinizin söylediğini de teker teker çürütürüm.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Haydi çürüt, çürüt; çürüt de görelim.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Ben boş konuşmam. Konuştum mu Türkiye'nin gerçeklerini konuşurum, yaptığımız işleri konuşurum.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Sen bulaştığın işleri anlat.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Kafa karıştırma, iftira atma, illüzyon yapma bizim kitabımızda yok.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Belgeler burada! Belgeler burada!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bizde iş var, sonuç var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Belgeler burada!

BAŞKAN – Sayın Bakanım…

OKTAY VURAL (İzmir) – Kim boş konuşuyor Sayın Bakanım?

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Ben de konuşsam yüz saat konuşurum. Belgeler burada!

BAŞKAN - Arkadaşlar, bir dakika, sakin…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Lütfen, Sayın Bakanı da uyarın.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Bakanı uyarın.

BAŞKAN - Sayın Ayhan, lütfen…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ne demek? “Boş konuşuyorlar.” diyor.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Değerli arkadaşlar… (MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Lütfen… Arkadaşlar… Arkadaşlar…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – İllüzyonu yapan kendisi!

BAŞKAN - Sayın Bakanım, birkaç saniyenizi…

Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız, burada konuşan bütün milletvekilleri, Sayın Bakan da dinledi, diğerleri de dinledi. Lütfen dinleyin.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – İllüzyon yapmakla suçluyor, böyle bir şey olabilir mi?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Türkiye, cumhuriyet tarihinde…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Şakşak için arkadaşlarımız kızıyordu.

BAŞKAN – Gereken ikazı yaparım ben.

Buyurun.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Türkiye, cumhuriyet tarihinde, önce…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Onlar şakşak yapıyordu zaten. Biz boş konuşmadık, soru sorduk. Soru da mı sormayalım!

BAŞKAN – Her zaman yapıyor.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – 4.138 kilometre yol ağına sahipti demir yollarında.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – 11 bin kilometre… 11 bin kilometre… (AK PARTİ sıralarından “Dinle!” sesleri, gürültüler)

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Dinle be kardeşim ya! Dinle be kardeşim ya!

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Rakamı yanlış söylüyor, doğruyu konuşalım.

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen dinleyelim.

Sayın Soysal… Sayın Soysal…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Kardeşim, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda demir yolu ağı 4.138 kilometre, Osmanlı devri zamanında 14 bin kilometre. Biz, Türkiye Cumhuriyeti’ni konuşuyoruz.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – 1600 yılında nasıldı Sayın Bakan?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – 1853 yılıdır, Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı döneminde demir yoluyla tanışma tarihi yüz elli iki yıl öncedir. Şimdi, cumhuriyet tarihinde, 1923-1950 yılları arasında fevkalade önemli bir demir yolu yatırımı yapılmıştır. Neden? Büyük Atatürk’ün demir yollarının önemini görmesi ve 1920 yılında söylediği “Memleketin bütün merkezleri yek diğerine az zamanda şimendiferle bağlanacaktır.”

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Bursa’ya ne zaman tren gelecek?

EYÜP FATSA (Ordu) – Sus Allah aşkına!

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sana mı soracağız?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bu çerçevede seferberlik başlamış ve çalışmalar sonunda, 1951’e kadar 3.578 kilometre ilave yol yapılmıştır. 1951’den sonra, Türkiye’de demir yolu unutulmuş. Ne zamana kadar? 2003’e kadar.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Kaç kilometre Sayın Bakanım?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Yapılan yol miktarını söyleyeyim: 1951’den 2002’ye kadar yapılan yol miktarı, elli bir yılda 541 kilometredir arkadaşlar.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Kaç?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – 541 kilometre, 541. Yılda ortalama 11 kilometre yol yapılmış. Atatürk döneminde yapılan ortalama yol miktarı 128 kilometredir. 2003’ten günümüze devam eden projelerin toplamı 537 kilometredir. Yılda…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Proje mi, yapılan mı?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Devam eden işleri kastediyorum, inşaatı devam eden işleri kastediyorum, projeleri değil.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Bitirin de ondan sonra söyleyin.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – İnşaatına başlanan 537 kilometredir.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Siz aldığınız zaman 11 bin kilometreydi. Şu ana kadar yaptığınız… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Soysal…

Lütfen arkadaşlar.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Rakamı çarpıtıyorsunuz.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Arkadaşlar, bak, böyle bir görüşme yapamayız. Kusura bakmayın.

BAŞKAN – Sayın Soysal, lütfen.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Eğer biz bunu panel şeklinde, tartışma şeklinde yapacaksak bunun da usulü var, hepinizle her platformda konuşurum.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, Genel Kurula hitap edin.

Buyurunuz.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Rakamları doğru konuşalım.

NURİ USLU (Uşak) – Siz de konuşurken biz de böyle habire laf atalım.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Yapıyorsunuz zaten.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – 2003’te başlanan, inşaatı devam eden projelerin uzunluğu 537 kilometre, yıl başına ortalaması da 107 kilometredir.

ŞİNASİ ÖKTEM (İstanbul) – Biten ne kadar Sayın Bakan?

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Ne kadar harcadınız?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – 250 kilometresi bitmiştir.

Şimdi, elli yılda, elli bir yılda 500 kilometre yol yapacaksınız, yılda 11 kilometreye bu ülkeyi mahkûm edeceksiniz… Yılda 107 kilometre yol yapacağız, Türkiye’yi hızlı trenle tanıştıracağız, 250 kilometresini bitireceğiz, 537 kilometresini de yapacağız. Neye itiraz ediyorsunuz?

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – 250 kilometre İstanbul-Ankara.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Neye itiraz ediyorsunuz, anlamak mümkün değil.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Hayalleri almıyor, ondan.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Haa, arkadaşlar, şunu diyebilirsiniz: “Daha çok yap.” “Daha çok yap.” diyorsanız daha çoğunu da yaparız. Bizim insanımız daha fazlasına da layıktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Sayın Bakan, ifadeniz var “6 milyar dolar harcadık.” diye. Şunu bir açar mısınız? 500 kilometrelik yola mı harcadınız?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar…

Sayın Başkanım, lütfen, vaktimi, kaybolan zamanlarımı istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakanım, Genel Kurula hitap edin.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hızlıdan vazgeçtik biz.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Şimdi, tabii, konuşmacılar burada demir yollarıyla ilgili “Efendim, koalisyon hükûmeti döneminde biz Ankara-İstanbul demir yolunu başlatmıştık.”

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Neyse, demir yollarında iflas ettiniz de şu Hayat-N’e bir gelsene Sayın Bakanım.

BAŞKAN – Sayın Soysal, istirham ediyorum…

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Hayat-N’e bir gel bakalım.

BAŞKAN – Sayın Soysal, lütfen efendim…

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Şu Hayat-N’e bir gel bakalım, şu Gayret Denizcilik’e bir girelim bakalım.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Şimdi, evet, bu Ankara-İstanbul Demiryolu Projesi 2000 yılında ihale edilmiş -koalisyon hükûmeti döneminde- ancak 2002 yılına kadar hiçbir şey yapılmamış. Geldik, bir karar vermek zorundaydık, ya bu ihaleyi iptal edecektik ya da devam edecektik. İhale sadece mevcut demir yolu hattının rehabilite edilmesini öngörüyor. Biz ise bunu yeniden iki yüz elli kilometrelik demir yolu yapılması şekline dönüştürdük ve sözleşmeyi imzaladık, ihalesini yaptık.

Şimdi, Ankara-Eskişehir hattı bitti, test çalışmaları yapılıyor. Ankara geçişinde, Atatürk Orman Çiftliği’nde alt geçit yapacağız, idari yargı durdurdu. Bak, millete şikâyet ediyorum: Sizin belediyeniz durdurdu.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Niye durdurdu? Kentin göbeğine yapıyorsun, onun için durdurdu.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bu hızlı tren gecikiyor. Ankara Garı’nın yapımını da durdurdu. Bunları Ankaralılara şikâyet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Çünkü hukuka aykırı yapıyorsun! Hukuka aykırı yapıyorsun!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bak, burada şikâyet ediyorum: Bu gecikmelerin sebebi CHP’li belediyedir.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Kentin göbeğinden demir yolu geçiriyorsun! Hızlı treni kentin göbeğinden, yolu uzatarak geçiriyorsun!

Neyse… Şu Hayat-N’e gelelim, şu Hayat-N’i bir konuşalım. Şu Siemens’e bir gelelim.

BAŞKAN – Sayın Soysal, lütfen…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi, diyorlar ki: “Efendim, demir yolları… 6 milyara şu kadar yol yapıldı, bu kadar yol yapıldı.” Rakamlar burada var. Her şey açıktır, şeffaftır, halkın gözü önündedir. Bizde öyle işlerde gizli saklı, kapılar arkasında ihaleler, pazarlıklar olmaz.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Buna kargalar bile güler!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Yaptığımız işler, her şey kamuoyunun önündedir, yargı denetimindedir, milletin denetimindedir. Her yaptığımız işin hesabını da baştan sona vermeye hazırız.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Vereceksiniz…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bizi ikide bir Yüce Divanla, onunla bununla tehdit etmeye kalkmayın.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Vereceğiz.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Biz buraya gelirken her türlü işin hesabını vermeyi peşinen kabul ederek geldik, buna da hazırız.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Meclis araştırması yapalım, yüreğiniz yetiyorsa Meclis araştırması yapalım, şüpheli konuları daha geniş konuşalım.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Biz, milletimize iş yapmaya devam ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, Ankara-İstanbul demir yolunu yargıya taşıdılar, iki yıl kaybettik, Eskişehir-İstanbul bölümünü.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Kentin göbeğine yapıyorsun, yanlış yere yapıyorsun.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - İki yıl sonra yargı bizi haklı buldu, bizi haklı buldu.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Tercihini yanlış kullanıyorsun.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Ben sevinemedim. Niye sevinemedim? Çünkü iki yıl kaybetti bu ülke, Türkiye iki yıl kaybetti. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Yanlış yere yapıyorsun.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Değerli arkadaşlar, tabii denizcilikle ilgili, havacılıkla ilgili birçok soru soruldu.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Tren kazasına gel, tren kazasına!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Burada, Sayın Sözcü, efendim, havacılık çok gelişirse kaza olurmuş. O zaman hiç havacılık yapmayalım, kaza olmasın, vatandaş da yaya gitsin.

Böyle bir şey olur mu değerli arkadaşlar? Vatandaşın uçağa binmesini çok mu görüyorsunuz? Bugün hava yolu halkın yolu hâline geldiyse bunu kim başardı değerli arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Resmen şakşakçılık yaptırıyorsunuz!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Şimdi, efendim “İşten anlamayan adamları iş başına getiriyorsunuz kaza oluyor…” Çok üzüldüm, kendisi hakikaten havacılıkta değerli bir insandır ama unutmayın, Diyarbakır kazası Sayın Bakanın getirdiği genel müdür döneminde oldu. Genel müdür mü suçlu peki? Diyarbakır kazası neden oldu? Yani genel müdür mü verecekti bunun hesabını?

OSMAN KAPTAN (Antalya) – Bakan, bakan…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Bakan gitti, hesap filan veremedi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Sorsaydın hesabı, varsa yüreğin sorsaydın. Ne var ki soracak? Ne var ki soracak?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Sayın Bakan “Ne var ki soracak?”

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne var ki soracak?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Ben de o soruyu soruyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ee o zaman ne soruyorsun, cevabını bildiğin soruyu niye soruyorsun?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bir kazanın oluşunu incelemeden, bir kazanın neden olduğunu ortaya koymadan çıkıp hemen bileti birine kesmek işin kolaycılığıdır.

OKTAY VURAL (İzmir) – İşte, rapor var.

Demir yollarında gaza bastırdınız, 37 kişinin ölümüne sebebiyet verdirdiniz.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Hayat-N gemisinde beş kişi öldü.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Biz her türlü incelemeyi yaptırıyoruz. Isparta kazası da…

OKTAY VURAL (İzmir) – Hızlandırılmış demir yolu…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Hızlı treni kim devirdi?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Isparta kazası da, Bağdat kazası da soruşturma raporları hazırlanmış, yargıya intikal etmiştir. Yargı, gereken neyse onu yapacaktır. Bu konuyu gensoru konusu bile yaptınız. İşte her şey ortaya çıktı. Bu sigorta poliçesinin tahrif edildiğini Moldova Hükûmeti kabul etti, yazılı olarak bize bildirdi. İşte burada sorumlular da belli, sonuçlar da elbette ki bellidir. Şimdi arkadaşlar, havacılıkta böyle.

Denizcilikte geldiğimiz mesafe ortada. Bunları küçültmeye çalışmak, yok göstermeye çalışmak için siz siyaset yaptığınızı düşünebilirsiniz ama milletimiz bunları yaşıyor, görüyor, ona göre de takdirini veriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlayınız.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - 22 Temmuzda bunu takdir etti, cevabını da verdi. Bundan sonra 29 Martta da yine milletin önüne gideceğiz, hesabımızı göreceğiz.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Hayat-N gemisini anlat… Hayat-N gemisini anlat… Oradaki ilişkilerini anlat, Gayret Denizcilik’i anlat, Serhat Feribotçuluk’u anlat, Marmara-N’i anlat, orada ölenleri anlat! Nasıl yönergeyi değiştirdiğini anlat! Anlat onları da bilelim, anlat da bilelim bunları… Onlara şunları anlat: Kan ve gözyaşı olduğunu anlat! Orada ölenlerin sorumluluğunun üzerinde olduğunu anlat!

BAŞKAN – Sayın Soysal, lütfen…

Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlayınız.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) - Bırakın, kimse şakşakçılık yapmasın! Bu bir hesaplaşma… Şakşakçılık yapmayın!

YUSUF COŞKUN (Bingöl) – Niye kıskanıyorsun?

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Ne kıskanacağım, neyini kıskanacağım Allah aşkına? Kan ve gözyaşı var orada, sen kıskançlık diyorsun. Hangi kıskançlıktan bahsediyorsun? Onun cevabını versin de görelim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Soysal, lütfen…

Sayın Bakanım, buyurun.

Konuşmanızı tamamlayınız.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Yazıklar olsun be! Objektif değerlendirmeler yapıyorsunuz değil mi? Hayat-N gemisinde kan ve gözyaşı var.

BAŞKAN – Sayın Soysal lütfen… Sayın Soysal…

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, lütfen… Böyle bir usul yok.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Değerli milletvekilleri, burada yine bir muhalefet sözcümüz, yatırımlarda Doğu’ya, Güneydoğu’ya ayrımcılık yapıldığı ve bu bölgelerin ihmal edildiğini söyledi. Bunları…

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Bu Hayat-N’i sorgulayacağız. Ona geleceksin, ona.

BAŞKAN – Sayın Soysal, lütfen.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Ona geleceksin ona… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ona geleceksin… Ona geleceksin…

BAŞKAN – Sayın Soysal, lütfen…

Sayın Kılıçdaroğlu, istirham ediyorum.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Gayret Gemicilikteki ilişkilerini, Salih Zeki Çakır’la ilişkilerini anlatacaksın. Mehmet Koç’la ilişkilerini anlatacaksın. (AK PARTİ sıralarından “Sayın Başkan!” sesleri, gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Soysal…

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Oraya geleceksin… Oraya geleceksin…

BAŞKAN – Sayın Soysal, lütfen.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, burada, Sayın Üye kendisine ikazınızı kabul etmiyor, siz müdahale etmiyorsunuz.

BAŞKAN – Ediyorum, ediyorum…

Sayın Bozdağ, lütfen.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Ben cevap istiyorum ya! Demokratik hakkımı kullanıyorum.

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Demokratik hak böyle mi kullanılır?

BAŞKAN – Sayın Soysal… Sayın Soysal, böyle bir demokrasi yok. Lütfen…

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Ayıp be!

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Demokratik hakkımı kullanıyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Değerli arkadaşlar…

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Hakaret ediyor, “Oyun oynuyorsunuz burada. İllüzyon yapıyorsunuz.” diyor, sesinizi çıkarmıyorsunuz.

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Ayıp be!

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Kimin yaptığı ayıp, göreceğiz.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Değerli arkadaşlar, GAP…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, birkaç saniyenizi rica edeyim.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – …bölgesinde bölünmüş yollar için...

BAŞKAN – Sayın Bakanım, mikrofon kapalı, lütfen…

Sayın Soysal, lütfen, bakınız Sayın Bakan çıktığından beri sürekli olarak söz atıyorsunuz. Böyle bir demokrasi varsa ben bilmiyorum, bağışlayın yani.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Demokrasi, sorularımıza sağlıklı cevap verilmesidir.

BAŞKAN – Hayır. Kimsenin konuşmasına fırsat vermiyorsunuz.

Bakın, siz konuştuğunuz için…

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Sorularımıza cevap versin.

Sorularımıza cevap versin, çarpıtmadan, amenna.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Senin istediğin gibi mi cevap verecek?

BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Sanki mahalle kahvesi, Meclis değil de!

BAŞKAN – Demokrasi hem kendi konuşmak hem de başkalarının konuştuğunu dinlemektir. Lütfen…

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Sayın Başkan, değerli üyeler; Cumhuriyet Hükûmeti, 58, 59, 60’ıncı Hükûmet yatırımlarda bölgesel hiçbir ayrıcalık yapmamıştır. Aksine, ayrıcalığı doğuya, Ankara’nın doğusuna yapmıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) GAP projesiyle yapmıştır, Doğu Anadolu Projesi’yle yapmıştır, KÖYDES projesiyle yapmıştır, BELDES projesiyle yapmıştır.

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Rakamları söyleyin, rakamları…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – İşte bakın rakamları söylüyorum: GAP bölgesinde bölünmüş yol miktarını…

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Yüzde kaç? Oran kaç, oran?

BAŞKAN – Sayın Kışanak, lütfen…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – …350 kilometreyle devraldık 1.256 kilometreye artırdık. 4 kat artış. 4 kat… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZDAL ÜÇER (Van) – KÖYDES battı.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – İşte, rakamlar burada, daha ne söyleyeyim.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Çevre yolu olmayan tek büyükşehir hangisi Sayın Bakan?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bölgede yapılan yatırımın toplamı 5 katrilyonun üzerindedir.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Yetmiyor Sayın Bakan.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bu, cumhuriyet tarihinde yapılan yatırımların 5 katından fazladır değerli arkadaşlar.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Yaptığınız yolların hepsi altı ay içinde darmadağın oldu!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Niye Doğu’ya, Güneydoğu’ya hizmetlerin gitmesinden rahatsızlık duyuyoruz? Böyle bir şey olabilir mi? Oradaki de bizim insanımız, Kırklareli’ndeki de bizim insanımız, Samsun’daki de bizim insanımız, Antalya’daki de bizim insanımız.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Daha fazla gerekiyor!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – “Başbakan diktatörlük yapıyor.” diyorsunuz. Başbakan diktatörlük yapsa siz burada olmazsınız. Hepimiz demokrasinin ürünüyüz, hepimiz demokrasinin ürünüyüz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar; MHP sıralarından gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne demek ya, ne demek?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Demokrasi olduğu için hepimiz geldik, sorunlarımızı burada görüşüyoruz. Başbakanın dediği… (MHP sıralarından gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) - Başbakan kim oluyormuş? Kim oluyor, kim oluyor? Biz milletin iradesiyle buradayız.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Başbakan ne diktatördür, Türkiye Cumhuriyeti de ne de diktatörlük rejimidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiye Cumhuriyeti demokrasiyle yönetilir, demokrasisini de günden güne geliştirmektedir.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Başbakan diktatör olsaydı Başbakan buraya gelemezdi, Başbakan. Buraya milletvekilleri gelir!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Başbakan ne diyor: “Tek Bayrak; tek millet, tek devlet, tek bayrak altında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakanım… Sayın Bakanım…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sözünü geri al!

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Bırak bu sloganları bırak! Bırak bunları yahu! Siemens’e gel, Siemens’e!

BAŞKAN – Sayın Bakanım…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – …istiklal mücadelesini verdiysek, nasıl omuz omuza mücadele ettiysek istikbal mücadelesini de aynı şekilde yapacağız.” (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Siemens’e gel, Siemens’e!

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Yaptığınız yolsuzlukların hesabını verin her şeyden önce!

BAŞKAN - Sayın Bakanım…

Dinler misiniz? Sayın Bakanım…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Kültürel ayrılıklarımızı zenginliklerimiz sayacağız ama etnik siyaset yaparsak, kimlik siyaseti yaparsak o zaman ülkenin birliğine ve beraberliğine hizmet vermiş olmayız. (DTP sıralarından gürültüler) Onun için, değerli arkadaşlar…

BAŞKAN - Sayın Bakanım dinler misiniz?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bu nasıl demokrasi, Bakan kürsüyü işgal ediyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Bakan, mikrofon kapalı, bir dinler misiniz?

Saygıdeğer arkadaşlarım…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Bakanım, burası AKP Kongresi değil!

BAŞKAN – Sayın Günal, değil, doğru söylüyorsunuz. Değil zaten öyle bir şey yok.

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) - Niye rahatsız oldunuz? Rahatsız olmayın!

MUHARREM VARLI (Adana) - Siz rahatsız olmayın siz!

BAŞKAN - Arkadaşlar, bakınız…

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, bakın, milletvekillerimiz eleştiri yaptılar, Sayın Bakan da eleştirilere cevap versin. Böyle hakaret edemez. Bizim konuşmalarımızda en küçük hakaret oldu mu?

BAŞKAN – Tamam, Sayın Demirtaş veriyor. Fakat Sayın Bakana o fırsat verilmiyor.

Yani Sayın Bakanın vurgulamak istediği…

Sayın Bakanım…

Arkadaşlar…

Sayın Demirtaş, lütfen…

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Biz sanki Başbakanın iki dudağının arasından çıkan lafla buraya gelmişiz, Başbakan diktatör olsaymış biz burada olamazmışız!

Biz atanarak gelmedik, biz KPSS’yle gelmedik Sayın Bakan buraya; seçilip geldik, atamayla gelmedik, dikkatinizi çekerim!

BAŞKAN – Sayın Bakanım… Sayın Bakanım, bir dakika süre veriyorum, teşekkür cümlenizi alayım, tamamlayalım.

Buyurun efendim.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Türkiye Cumhuriyeti diktatörlükle idare edilen bir ülke değildir, Başbakan da diktatör değildir.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Edilemez de!

SIRRI SAKIK (Muş) – Böyle bir şey dediğimiz yok! Bravo!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Hepimiz demokrasinin verdiği nimetlerle, milletimizin verdiği oylarla buradayız. Benim dediğim budur, çarpıtmaya, saptırmaya lüzum yok.

Şunu diyorum: Ülkenin zenginliklerini, farklılıklarını zenginliğimiz kabul edeceğiz…

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Biz de öyle yapalım diyoruz Sayın Bakan!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – …farklılıklarımızı kaşıyıp ayrılıkçılığı körüklemeyeceğiz. Benim dediğim budur arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O zaman el ele bu ülkenin her türlü sorununu çözeriz.

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – O zaman “Çekin gidin” lafını geri alacaksınız Sayın Bakan. Kimse bir yere gitmiyor, buradayız!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Benim dediğim budur.

Şimdi, sözlerimin sonunda şunu söylüyorum: Bir arkadaşımız konuşmamın başından beri laf atıp duruyor. Şahsımla ilgili…

BAŞKAN – Sayın Bakanım…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – …hizmetlere bir şekilde değinmedi, zaten değinmesini beklemiyorum…

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Kısaydı, daha değineceğiz! Daha değineceğiz!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – …ama yapamadıklarımızı keşke söyleseydi de biz de ondan bir istifade etsek, bir şeyler yapsaydık.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Vakit kısaydı, daha değineceğiz!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bana dedi ki: “Ulaştırma Bakanlığı, bulaştırma bakanlığı.” Yani Bakanlığımın adının önüne…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, son bir dakika veriyorum…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Ben bir dakika istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamam, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yarım saat oldu Sayın Başkan!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Ulaştırma Bakanlığının başına, “U”nun başına bir “B” koydu. Ben bunu Binali Yıldırım olarak kabul ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) “Ulaştırma Bakanlığı, bulaştırma bakanlığı.” dedi.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Bulaştığın işlerin “B”si o!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Umarım bu bir dil sürçmesidir.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Hayır, değil!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Eğer öyle değilse bir atasözünü size hatırlatayım: “Üslubu beyan, aynıyla insan”dır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bizim işimiz bulaştırmak değil, bizim işimiz ulaştırmaktır arkadaş!

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Şu Hayat-N’i bir anlat! Hayat-N’i bir anlat! Bulaştığın işleri bir anlat! Gayret Denizciliği bir anlat! Gayret Denizciliği bir anlat! Bulaştığın işleri bir anlat!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bizim işimiz buluşturmaktır, eriştirmektir, vatandaşımızın gönlünü fethetmektir. Şimdi, böyle düzeysiz bir konuşmaya, sataşmaya…

BAŞKAN – Sayın Bakanım, lütfen…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – …burada cevap vermeye terbiyem elvermiyor…

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Cevap veremiyorsun! Cevap veremiyorsun! Belgeler burada!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – …ama ben size Hazreti Mevlânâ’nın bir sözünü hatırlatıyorum…

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Sığınma, hoşgörüye sığınma! Sende var olmayan şeye sığınma!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – “Cehalet insanı çirkinleştirir / Suskunluğum asaletimdendir / Her lafa verilecek cevabım vardır…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Yok! Yok! Yok! Cevabın yok!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – “…Lakin, lafa bakarım laf mı diye / adama bakarım adam mı diye.”

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) - Cevabın yok! Belgeler burada.

Burada belgeler, cevabı yok.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; CHP, MHP ve DTP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

ÇETİN SOSYAL (İstanbul) – Belgeler burada Sayın Bakan. “Burada belgeler” diyorum. Yok… Hiçbir şeye cevap vermedin, cevap veremedin. Yazıklar olsun! Yazıklar olsun! Cevap verememiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 16.11

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.25

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

On birinci turda yer alan bütçeleri görüşmeye kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet buradalar.

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Sayın Başkan, Sayın Bakan cevabında benim söylediklerimi çarpıttı. Sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Geçen oturumda mı oldu?

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Evet efendim.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, oturum değişti, olmaz.

BAŞKAN – Ama oturum kapandıktan sonra tekrar dönmek şeyi yok.

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Yani teknik bir şey söyleyeceğim.

BAŞKAN – Bir dakika dinler misiniz Sayın Milletvekilim.

Şimdi, bakanların konuşma süresi kırk dakika, o yarım kaldı. Şimdi, on beş dakika Sayın Bakan konuştuktan sonra ancak size verebilirim. Onu kesemem.

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Efendim, Sayın Bakan benim söylediğimi çarpıttı.

BAŞKAN – Hayır, efendim, söz veremem şimdi size, verme imkânım yok.

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Peki, bittikten sonra mı efendim?

BAŞKAN – Bittikten sonra düşünelim.

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Peki.

BAŞKAN – Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik.

Sayın Bakan, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Bakanım, süreniz on beş dakikadır.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bir yanlışlık var efendim.

BAŞKAN – On beş dakika kalmış efendim sizin için, Sayın Bakan yirmi beş dakika konuşmuş.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, yirmi üç dakika kullandı Sayın Bakan.

BAŞKAN – Peki, on yedi olsun efendim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın görüşülmesi dolayısıyla Bakanlığımızın bütçesiyle ilgili bilgiler sunmak üzere huzurlarınızda bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bakanlığımın bütçesi üzerinde değerlendirmeler yapan bütün milletvekili arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Katkılarını not aldığımızı, değerlendireceğimizi ve bundan sonraki çalışmalarımıza da rehberlik edeceği düşüncelerimi sizlerle paylaşıyorum.

Değerli milletvekilleri, çalışma hayatını, işçi-işveren ilişkilerini, iş sağlığı ve güvenliğini düzenlemek, denetlemek, yurt dışında çalışan işçilerimizin hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek, sosyal güvenlik imkânını sağlamak, istihdamın korunması, işsizliğin önlenmesi, mesleki yeterlilik sisteminin oluşturulması ve işletilmesi Bakanlığımızın temel görevleri arasındadır.

Bu hizmetler Bakanlığımızın merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı ve ilgili kuruluşlardaki toplam 28.818 personelle gerçekleştirilmektedir. Bakanlığımızın 2009 yılı toplam bütçesi 26 milyar 401 milyon 9 bin TL’dir. Bakanlığımız ve ilgili kuruluşlarca 2009 yılı itibarıyla hükmedilen büyüklük toplam olarak 143 milyar 864 milyon TL olup merkezî yönetim bütçesinin yüzde 52’si kadardır.

Değerli milletvekilleri, tabii, bütçe üzerinde milletvekili arkadaşlarımızın önemli değerlendirmeleri oldu. Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: 58, 59 ve 60’ıncı Hükûmetler nasıl bir çalışma performansını ortaya koydular -herhâlde bunun en önemli göstergeleri seçimlerdir- seçimlerde vatandaşımız bunları değerlendirdi; gerek 58 gerek 59’uncu hükûmetleri nasıl desteklediğini, nasıl akladığını, nasıl onayladığını hep beraber gördük. Şimdi 60’ıncı Hükûmet olarak huzurlarınızdayız ve bazı arkadaşlarımız burada bazı ifadelerde bulundular. Tabii, muhalefet olarak bütçe görüşmelerinde bazen ölçüyü aşan, bazen yerini bulmayan atışlar olabilir, bunu da saygıyla karşılayalım ama şöyle bir cümleyi kabul etmek, herhâlde, takdir edersiniz ki mümkün değil: “Çalışma Bakanlığı çalışmıyor.” “Çalışma Bakanlığı çalışmıyor.” ifadesi, bizzat Bakanlığın ismiyle mütenasip olmayan bir ifadedir. Kaldı ki eğer olayların içinde, yüce Meclisin içerisinde, sorunları takip eden bir milletvekili bunu söylemiş olsa “Başımızın üstünde yeri var.” diye ifade ederiz. Yine, halkın arasında, halkın dertleriyle dertlenen bir anlayışla siyaset yapan bir arkadaşımız olsa, inanıyorum ki bunu söyleme şansı olmayacak idi ama bu talihsizliği burada beyan ettiler; takdir kendilerinindir.

Şimdi değerli arkadaşlar, küresel krizin veya küresel mali krizin hangi boyutlarda olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu krizin karşısında “İyi ki AK PARTİ var.” diyoruz, “İyi ki istikrarlı bir hükûmet var.” diyoruz çünkü gözlerinizi kapayıp bir an için geriye döndüğünüz zaman, geçmiş hükûmetlerin, zayıf hükûmetlerin, koalisyon hükûmetlerinin ne gibi zorluklarla karşı karşıya kaldıklarını, bizzat millet olarak hepimiz yaşadık, hepimiz gördük. Onun için böyle önemli ve kritik süreçte yapılacak olan değerlendirmelerin de adresine teslim olmasının, yerini bulmasının, noktasal atışların yapılmasının yani bir faydanın temin edilmesine dönük bu değerlendirmelerin yapılmasının önemli olduğunu ifade ediyorum.

Şimdi, nasıl ifade edersiniz? Yıllardır Türkiye genel sağlık sigortasıyla ilgili sosyal güvenlikte reformu bekledi. Gerçekleşti mi? Gerçekleşti. (GSS) Genel Sağlık Sigortasına geçti Türkiye ve bunu sıradan bir olay gibi görmek, Türkiye'nin ideallerinden birisinin, ulaşmaya çalıştığı hedeflerden birisinin gerçekleştirilmesini sıradan bir olay gibi değerlendirmek, bir şey olmamış gibi değerlendirmek insafla bağdaşır mı bilemiyorum.

Sayın Sevigen, burada sendikal mevzuattan bahsetti; esti gürledi gitti. Asıl olan, burada söylediklerinizin cevabını da alacaksınız ve medeni ölçüler içerisinde, bunun bütçe çerçevesinde müzakeresinin önemli olduğuna inanıyoruz.

Bakınız, 2821 ve 2822 sayılı sendikalarla ilgili kanunların 12 Eylül ürünü olduğunu hepimiz söylüyoruz. Birçok yasa, birçok mevzuat değişikliğe uğradı ama 2821’le 2822’de bir değişiklik olmadı.

SIRRI SAKIK (Muş) – Niye değiştirmiyorsunuz o zaman?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Birçok alanda reformlar yapıldı ama bu yasa bu şekliyle kaldı. Neymiş efendim? Noter şartı var; tamam, kaldıralım. Yüzde 10 barajı var;  kaldıralım. İş kolu sayısı yirmi sekiz, on dokuza indiriyoruz; indirelim. E, başka ne yapalım? Toplu iş görüşme sürecini kısaltalım; e, kısaltalım. E, resmî ara buluculuk ihtiyari hâle gelsin; e, gelsin. Örgütlenmenin önündeki engelleri kaldıralım. Yani bunu defalarca söylüyorum. Bir iş yerinde işçiler örgütlenecek -mevcut mevzuata göre söylüyorum- işçiler gerekli örgütlenmeyi yapıyorlar, Bakanlığımıza gönderiyorlar. Bakanlığımız değerlendirmeyi yapıyor, yaptığı değerlendirmede yazıyı işverene gönderiyor. İşveren diyor ki sabahleyin, 10 tane işçi ise: “10 işçiyi çıkardım.” Dolayısıyla örgütlenme şansı kalmamıştır. Mevcut mevzuat, şu andaki meri mevzuat bu. E, şimdi, bunun karşısına “Bunun değişmesi gerekir.”

ALİ ARSLAN (Muğla) – Değişsin!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Doğru, değişmesi gerekir. Biz de bunları düşünerek Çalışma Bakanlığı olarak 2821 ve 2822 sayılı Yasalarla ilgili düzenlemeyi Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdik, komisyondan geçti, Genel Kurul safhasına geldi. Şimdi, tabii, Çalışma Bakanlığı, yalnız kamu açısından temsil edilen bir bakanlık değil, Çalışma Bakanlığının çok ciddi partnerleri var. Kim? İşçi, işveren temsilcileri ve ilgili konfederasyonlar. Onlarla birlikte biz bu çalışmaları sürdürüyoruz, götürüyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisine sevki noktasında çok ciddi çalışmalar yaptık, günlerce toplandık, işçi ve işverenle mutabakat sağladık, getirdik, gruplar arasında mutabakat sağlandı. Fakat şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurulunda bu yasanın beklemesinin sebebi, işçi ve işveren konfederasyonlarının buna, uzlaştığımızın zıddına bir görüş beyan etmelerinden kaynaklanmaktadır. Onun için, bizim görevimizi bu konuyla ilgili yaptığımızı da ifade ediyorum.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Uzlaşma yapmadınız ki Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Ayrıca, bir isnatta bulunması gerekiyor ise ben değerli arkadaşıma şunu söylüyorum: 1992 yılından beri birçok bakan arkadaşınız iktidarda idi. Yani 2821 ve 2822 sayılı Yasalar bugün çıkmadı, 12 Eylülden sonra geldiğine göre ne zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kuruluna indirilebildi? Yani, ben hatırlıyorum geçmiş dönemlerdeki bakan arkadaşları, Cumhuriyet Halk Partisinde siyaset yapmış olan arkadaşları; bu konuyla ilgili bir gayretleri olmadığı gibi Genel Kurulun gündemine de bunu getirmeyi hiç düşünmemişlerdi. Ama bunun edebiyatını yapmak başka bir şey, bu konuyla ilgili çözümden yana olmak başka bir şey. Burada ifade ettiğiniz bütün sorunları çözücü düzenlemeyi içeren yasa, grupların ittifakıyla Genel Kurulun gündemine gelmiştir. Gruplarla yine de görüşmeye hazırız. İlgili sosyal partnerlerimiz de bu konuda baştan ifade ettikleri noktada dururlarsa, uzlaşma noktasında dururlarsa çok kısa süre içerisinde Parlamentodan geçmemesi için hiçbir neden olmadığını ifade ediyorum.

Bunu söylememin sebebi şu: Bir şeyler yapılmamış, bir şeyler yapılıyor her alanda; soysal güvenlik alanında da, genel sağlık sigortası alanında da, şimdi birazdan bahsedeceğim sendikal mevzuat alanında da, iş sağlığı güvenliği alanında da. İş sağlığı güvenliği mevzuatı Türkiye’nin yoktur, müstakil iş sağlığı güvenliği mevzuatı yok.

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Ölümler niye arttı?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi biz, onu da önümüzdeki hafta içerisinde, kısa süre içerisinde, iş sağlığı güvenliği mevzuatını da Parlamentoya sevk edeceğiz ve bu müstakil yasayı da yasalaştırma imkânını birlikte gerçekleştirmiş olacağız.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, burada birçok değerlendirmeler yapıldı. Bu değerlendirmelere baktığımız zaman, bu değerlendirmelerin birçoğunun bilgi eksikliğinden kaynaklandığını görüyoruz.

Sayın Durmuş, burada dediler ki “Sağlık ocaklarında muayene katılım payı…” Sağlık ocaklarında muayene katılım payı yok, ama, aile hekimi, yani birinci basamakta muayene katılım payı yok. Bu yanlış bilgi nereden ediniliyor bilemiyorum, bunun burada da bu şekilde ifade edilmesi doğru olmamıştır.

Ayrıca, Sayın Kışanak “Alt sınırı aylığı” diyor; “Emekli aylığı alt sınır aylığı kalktı.” Bu da doğru bir beyan değil. 4447 sayılı Yasa ile alt sınır aylığı getirildi.

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Kaçtı, söyler misiniz Sayın Bakan?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - Bizler hep birlikte ne yaptık biliyor musunuz? Bizler, bunu, yüzde 35’i 5 puan daha artırdık çeşitli şartlara uygunluk çerçevesinde ve yüzde 40’a çıkardık.

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Rakam kaç Sayın Bakan, rakam kaç? 270 YTL’ye nasıl geçinir?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Bunun, kalktı demek hiç doğru olmamıştır.

Yine, buradan, Sayın Durmuş, prim oranları itibarıyla malulen emekli olanların veya malul olan vatandaşlarımızın prim oranlarının 25’ten 32’ye çıktığını ifade ettiler. Belki şunu söyleyeceklerdi: İsteğe bağlı sigortalılıkta böyle bir şey oldu. O, sürçülisan mı oldu veya yanlış mı bilgilendirildi, onu da bilemiyorum.

Yine, kadınların istihdama katılım oranlarıyla ilgili sanki bir gelişme olmamış gibi, Hükûmet olarak bir adım atmamışız gibi bir beyanda bulunuldu. Onu da şu şekilde ifade edelim: 2002 yılında kadınların istihdama katılma oranı yüzde 15,5 ama 2008 yılında 17,9. Ayrıca, bakın, dezavantajlı gruplara…

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – İşte bu başarı değil Sayın Bakan. Çok düşük…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) -Bakınız, çalışmalarımızı söylüyoruz.

Dezavantajlı gruplara dönük bazı düzenlemeleri yaptık. Yani kadın istihdamıyla ilgili pozitif ayırımcılık içeren düzenlemeyi istihdam paketinde geçirdik. Dolayısıyla burada bir iyileşmenin olmadığını söylemek doğru değildir. Yine de bunun yanında yaptığımız yasal düzenlemelerle kadın istihdamını artırmaya dönük bir faaliyetin olmadığını, gelişmenin olmadığını söylemek de haksızlıktır diye ifade ediyorum. Ayrıca mesleki eğitimin çok önem arz ettiği bu süreç içerisinde çok yaygın bir şekilde mesleki eğitimi başlatmış bulunuyoruz ve mesleki eğitimde tabii ki kadınlara, dezavantajlı gruplara daha da öncelik vereceğiz. 300 trilyonluk bir kaynağı her yıl nitelikli, vasıflı eleman yetişmesi konusunda kullanacağımızı da ifade ediyorum. Bu düzenlemeyi zaten yüce Mecliste birlikte çıkarmış olduk değerli arkadaşlar.

Yine buradan ifade edilen emzirme odası ve kreş açma… Bunlar kaldırıldı dendi. Arkadaşlar, doğru değil. Lütfen, çıkardığımız yasaları okuyalım, bakalım. Böyle bir şey söz konusu değil. Ama burada aynı zamanda hizmet alımı da getirildi, bir esneklik getirildi. Bu şekilde söylenseydi daha doğru olurdu.

Yok efendim, Avrupa Birliğiyle ilgili ikinci fasıl… Yani “Tarama süreci tamamlandı, bu olumsuz sonuçlandı.” diye bir ifade kullanıldı. Bu da doğru değildir. Tarama süreci tamamlanmıştır.

Diğer yine burada yapılan değerlendirmelerde kayıt dışı istihdamla ilgili, yıllara göre kayıt dışı istihdamda sanki bir artış varmış gibi beyanlarda bulunuldu. 2001 yılında 52,9 kayıt dışı, şimdi 46,9. Takdirleri yüce Meclise bırakıyorum.

Yine burada kot kumlama yapılan iş yerleriyle ilgili bir değerlendirmenin olmadığı… Bununla ilgili denetimler yaptığımızı ve kapattığımız iş yerlerinin olduğunu, denetim yaptığımız iş yerlerinde çok sağlıklı bir çalışma ortamının olduğunu ifade ettik. Bahse konu olan ölümlerin 1990’lı yıllardan kaynaklanan sağlıksız çalışma ortamından kaynaklandığını da ifade etmek istiyorum ve bu şekilde diğer konulara gelmek istiyorum.

Şimdi, Tuzla’yla ilgili bazı değerlendirmeler yapıldı burada. Değerli arkadaşlar, Tuzla’ya defalarca gittik, onlarca defa gittik. Boş gitmedik. Her defasında -iş yoğunluğunun çok arttığı Tuzla’da neler yapılabilir iş sağlığı güvenliğiyle ilgili- birçok değerlendirme yaptık. Yalnız kendi kendimize de yapmadık, oradaki işverenlerle yaptık, oradaki sendikalarla birlikte yaptık, protokoller yaptık, birlikte anlaşmalar imzaladık. 17.898 çalışanın eğitimini, iş sağlığı güvenliği eğitimini gerçekleştirdik. Birçok denetimler yaptık, birçok kısmi kapatmalar yaptık. Netice itibarıyla, orada bir iş sağlığı güvenliği ofisini de açtık ve Tuzla’yla ilgili, önemli ölçüde Bakanlığımızı ilgilendiren konularla ilgili, bir dayanışma içerisinde, birliktelik içerisinde, sorunları çözdük.

Efendim, “Çalışma Bakanlığı işçilerle birlikte olur, emekçilerle birlikte olur…” Şimdi Sayın Sevigen’e ben soruyorum: Zonguldak’ta 560 metre madenin içine girdiniz mi girmediniz mi? Genel Başkanınız gitti mi gitmedi mi? Kaç kere gitti? Kaç tane bakanınız gitmiştir geçmiş dönemde?

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) – Gittik, hepimiz gittik Sayın Bakan. Sayın Bakan, Tuzla’da insanlar öldükten sonra, kamuoyu harekete geçtikten sonra gittiniz!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Ben gittim. Bakınız bir tane örnek veremediler orada bize. Biz, bakın, bir buçuk senelik Bakanlığım döneminde Zonguldak’ta kömür madenine, 560 metre yerin altına iki kez girdik. Bir kez de Sayın Başbakanımızla birlikte gittik. Sayın Başbakanım da bizzat kilometrelerce yer altında, 560 metre yerin altında yol giderek, işçilerimizle orada, yerin altında bir kahvaltı, bir yemek yeme imkânını da bulduk.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Bakan, yeni gidiyorsunuz, yeni. Yirmi senedir gidiyoruz, yirmi senedir. Yirmi senedir biz oralardayız.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Yani, emek ve emekçiden yana olmak, tabii yerin altında da oluyor. Bizzat…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, süre veriyorum size.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yirmi senedir oralardayız biz.

BAŞKAN – Sayın Anadol, lütfen…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Yani, buralara…

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Üretimi artırdınız mı, üretimi?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Üretim de artıyor. Üretimin artması için eleman takviyesi gerekiyor idi. 3 bin kişi şu anda Zonguldak’ta -çok arzu ediyordunuz, siz de bizden istemiştiniz -istihdam ediliyor, Zonguldaklılara hayırlı olsun. Zonguldaklılar bunu çok iyi biliyorlar değerli arkadaşlar. Şimdi…

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) – Siz gittiğiniz yerlere turistik seyahate gidiyorsunuz. Turist olarak gidiyorsunuz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Belediye seçiminde görüşeceğiz, belediye seçiminde, Zonguldak’ta, 29 Martta.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Yani, Kemal Bey, biliyorsunuz, öteden beri, seçimlerin neticesini hep görüyoruz, birlikte burada uzunca bir süre oturduk, nasıl neticeleniyor biliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Bakan, iddiaya girelim Zonguldak için! İddiaya girelim Zonguldak için!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Bu sonucun hiç değişmediğini, değişmeyeceğini söyleyebilirim. Ama değişme emareleriniz var. Bu değişme emarelerini sürdürürseniz o zaman bir şey diyemeyeceğimi burada ifade etmek istiyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – İddiaya girelim Zonguldak için, var mısınız?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Burada tabii, Sayın Başkanım, birçok söylenecek konu var, zaman yeterli değil, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının alanı çok geniş, sağlığından Sosyal Sigortalarına varıncaya kadar, iş sağlığından sigorta, çalışma hayatına kadar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) – İnsanlarımız onun için ölüyorlar!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – …çok cüzi, yüzde 5’lik bir bölümünü sizlerle değerlendirme imkânım oldu.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, süreniz doldu efendim, süreniz doldu.

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) – Sizin döneminizde denetimsizlikten dolayı kaç kişi öldü Sayın Bakan biliyor musunuz? Sizin döneminizde sırf denetleme yapmadığınız için bu iş yerlerinde kaç kişi öldü biliyor musunuz?

BAŞKAN - Son sözlerinizi alabilir miyim Sayın Bakanım. Son sözlerinizi alayım efendim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Tabii, tabii.

Umuyorum ki önümüzdeki süreç içerisinde bunları bolca konuşacağız, anlatacağımız çok şeyler var. Yaptığımız şeyleri, size açık söylüyorum, bir bakanlığın bütçesini, yalnız Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının yapmış olduğu faaliyetleri sıralasak dört saatin yetmeyeceğini burada söylüyorum. Bunu da önümüzdeki süreç içerisinde konuşuruz diyorum.

Tekrar bütçenin hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, teşekkür ederim.

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) – Sizin döneminizde kaç insanın aç kaldığını bir düşünün yatarken böyle, başınızı yastığa koyduğunuz zaman “Ben denetlemediğim için kaç kişi aç kaldı, kaç kişi öldü, kaç kişi yetim kaldı?..

BAŞKAN – Sayın Sevigen, müsaade eder misiniz…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – AK PARTİ İktidarı döneminde aç, açıkta kimse kalmaz.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, lütfen oradan şey yapmayalım.

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) - Bakın, o dönem, babası daha sigortasız 2 tane küçük çocuk öldü ya Sayın Bakanım! İnsanlar feryat ediyorlar!

BAŞKAN – Sayın Sevigen

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Sosyal devlet ilkesi bu dönemde tam oturmuştur, merak etmeyin.

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) – Oturmadığı için bu insanlar aç, perişan!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Varsa, devletin valisi ve kaymakamına gönderebilirsiniz.

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) - Neyse, yaşayacağız… Yok, oturmadığı için perişan. Kömür dağıtmaktan başka yaptığınız bir şey yok yani dağıtın bakalım! Kimsenin ahı kimseye kalmaz, bu Yüce Allah büyüktür.

BAŞKAN – Sayın Sevigen, müsaade eder misiniz.

Sayın Vural, kâğıt göndermişsiniz, neyle ilgili efendim konuşmanız?

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, Sayın Bakan konuşmasında Diyarbakır’daki uçak…

BAŞKAN – Hangi Bakan efendim?

OKTAY VURAL (İzmir) – Ulaştırma Bakanı.

BAŞKAN – O oturum kapandı efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Diyarbakır’daki uçak kazasının…

BAŞKAN – O oturum kapandı.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim?

BAŞKAN – Ben bilgi sahibi değilim, burada size sataşıp sataşılmadığını bilemem.

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Tutanaklar var canım!

BAŞKAN – Ben sadece 60’ncı maddeden size söz verebilirim.

OKTAY VURAL (İzmir) – O zaman bundan önceki bölümlerle ilgili hiç bilgi sahibi değilsiniz. Tutanaklar gelsin.

BAŞKAN – Yerinizden açıklama yapabilirsiniz efendim 60’ncı maddeye göre.

OKTAY VURAL (İzmir) – Tutanaklar gelsin.

BAŞKAN – Tutanaklar gelsin. Ben yoktum çünkü. Size hakaret edip etmediklerini bilmiyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim?

BAŞKAN – Sataşma olup olmadığını bilmiyorum dedim.

OKTAY VURAL (İzmir) – O zaman ara verin, tespit ettirin.

BAŞKAN – Şimdi tutanaklar gelir efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, ara verin tespit ettirin. O yalanların ne olduğunu tespit ettirin, ona göre…

BAŞKAN – Sayın Atılgan…

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Sayın Başkan, Sayın Ulaştırma Bakanımız konuşması esnasında benim uluslararası bir standartla ilgili söylediğim, uçuş emniyetini direkt ilgilendiren ve uluslararası operatörlerin yıllık büyüme oranlarının standardını söylediğim bir konuyu çarpıtarak “Türk milleti uçağa binmesin mi?”… Benim, Türk milletinin uçağa binmesinden kıvanç duymaktan başka bir şeyim olmaz. Ama burada bir standart söylüyorum ben. Bu çarpıtılmıştır. Bu konudaki fikrimi beyan etmek için bir dakika süre istiyorum.

BAŞKAN – Efendim, yerinizden bir dakika vereyim. Zaten açıklamanızı yaptınız. Ama yerinizden vereyim efendim size.

Sayın Atılgan, buyurun efendim.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın, sözlerini çarpıttığı iddiasıyla konuşması

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Değerli arkadaşlarım, Türk Hava Yolları yıllık yüzde 20 civarında büyüyor. Bütün ciddi uluslararası hava yollarının öngördüğü yıllık 6 ile 8 arasında büyüme uçuş emniyetinin ve personel gelişiminin, eğitiminin düzgün şekilde yürümesi için öngördükleri bir büyümedir. Eğer bir hava yolu yüzde 8 ile yüzde 12 arasında büyüyorsa beraberinde riskler getiriyor. Buradaki en önemli risk, personel yetersizliği falan önemli değil ama uçuş emniyeti aksamakta ve kaza kırımlara yol açmakta. Dolayısıyla Türk Hava Yollarındaki bu denli büyümenin kaza kırımlara yol açmaması için ekstra birtakım tedbirler almak gerekir. Onu izah etmek için söylediğim bir standardı “Bir sayın milletvekili Türk milletinin uçağa binmesini istemiyor mu?” gibi bir tezviratla konuyu açıkladı. Bu doğru değildir.

Artı, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün yapması gereken o kadar çok büyük işler vardır ki, bunlar yapılmıyor. Mesela ben size söyleyeyim: ATCOS diye bir kontrol noktası var. Bu nedir diye ben geçmişte çok inceledim.

BAŞKAN – Sayın Atılgan, çok kısa olmak zorunda efendim. Açıklamanızın kısa olması lazım.

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Bitiriyorum efendim, bitiriyorum.

Bu, hava yolları üzerindeki kontrol noktası. Bunun üzerine gelince uçaklar “ben şuradayım” diye kontrol verir. Anlamsız birtakım kelimeler. Çok eski bir pilotla konuşurken buldum sonunda. Nedir biliyor musunuz? O kontrol noktasını yapan müteahhidin adı Atilla Coşkun’dur.

BAŞKAN – Sayın Atılgan, ben size kürsüde söz vermedim.

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Atilla Coşkun, adının ve soyadının başını, adam, oraya verdirmiştir.

BAŞKAN – Bitirir misiniz lütfen!

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Dolayısıyla, Sivil Havacılık, dokümantasyonda da çok yetersizdir. Demek istediğim budur.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Vural, siz de girseniz sisteme…

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır efendim, tutanaklar gelsin.

BAŞKAN – Hayır, ben tespit etmesem ne yapacaksınız peki?

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim?

BAŞKAN – O zaman nasıl konuşacaksınız?

OKTAY VURAL (İzmir) – Anlayamadım?

BAŞKAN – Ben getirtsem, tutanaklara baksam, size sataşma olmadığına karar versem ne yapacaksınız? Oylama yapacağım, oturacaksınız…

OKTAY VURAL (İzmir) – Yapın.

BAŞKAN – E, olmaz ki o zaman. Siz açıklama yapın işte yerinizden.

OKTAY VURAL (İzmir) – Elinizi tutan mı var Sayın Başkanım, yapın.

BAŞKAN – Peki, ben takdirimi kullanacağım o zaman, tamam.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, sizin ianenize muhtaç değiliz.

BAŞKAN – Ben takdirimi kullanacağım efendim. Takdirime bağlısınız, madde öyle diyor çünkü, takdirime bağlısınız.

Sayın Sakık, siz de söz istemişsiniz. Hayrola sizin ki ne?

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Kısa olsun lütfen.

VII.- AÇIKLAMALAR

1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, son günlerde TOKİ inşaatlarında meydana gelen işçi ölümlerine ilişkin açıklaması

SIRRI SAKIK (Muş) – Teşekkür ediyorum Başkan.

Şimdi, geçenlerde yine burada gündeme getirmiştim ama sahipsiz olan bir kesim var. Bu TOKİ’de çalışan işçiler her gün patır patır düşüyorlar ve ölüyorlar. Geçen gün, bayramın birinci günü yaşamını yitiren bir vatandaşımız ve bugün yeni bir haber aldım, hem yaşamını yitirmiş hem ortada kalmış hem de hastane ailesinden 30 milyar lira bir para talep ediyor. Hem Çalışma Bakanımız burada hem Sağlık Bakanımız da burada ve Türkiye'nin sahipsizleri bu insanlar. Bunlarla ilgili bir duyarlılık bekliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sakık.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı: 312) (Devam)

2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının  Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve  Bütçe Komisyonu  Raporu (1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) (Devam)

A) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)

1.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

B) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)

1.- Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

C) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI (Devam)

1.- Ulaştırma Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Ulaştırma Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

D) KARAYOLLARI  GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Karayolları Genel Müdürlüğü  2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

E) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU (Devam)

1.- Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Telekomünikosyon Kurumu  2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

F) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1.- Denizcilik Müsteşarlığı  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Denizcilik Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

G) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü  2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi, şahısları adına aleyhinde Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu.

Sayın Coşkunoğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 2009 yılı bütçesi bağlamında Ulaştırma Bakanlığı bütçesi, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu bütçesi üzerine görüşlerimi sunacağım.

Sayın Bakanın -Ulaştırma Bakanı- bu dönem, Karayolları Genel Müdürlüğünün de portföyüne eklenmesi sonucunda ağır bir yük altında olduğu görülüyor. O ağır yükün etkisiyle olsa gerek, burada çok ilginç bazı açıklamalarda bulundu. Bunlardan birincisi -kısaca iki tanesine değineceğim, aslında çok ilginç açıklamalarda bulundu- şu: 1923-50 arasında -Sayın Bakanın rakamı- 3.578 kilometre demir yolu yapılmış. Ne zaman yapılmış bu? Türkiye bir savaştan çıktığı zaman, yoksullukların içerisindeyken, o zaman yapılmış 3.578 kilometre yol. Ona buna el açmadan, ona buna kredi için taviz vermeden, likidite bolluğu içerisinde yüzen bir dünyada olmadığımız hâlde bu yapılmış. Şimdi, geliyor, altı yıl içerisinde -kendi ifadesiyle- 250 kilometreyle övünüyor. Daha da vahimi, Sayın Başbakan çıkıyor “Çivi çakmadınız.” diyor Cumhuriyet Halk Partisi devrinde yapılan bu demir yollarını görmemezliğe gelerek. Aslında Sayın Bakan, Başbakana çok ağır bir cevap vermiş oldu bu konuşmasında, bilmiyorum farkında mı tabii.

Şimdi, Sayın Bakan, bir de “Yirmi saat konuşurum, her sorunun yanıtını veririm.” dedi. Sayın Soysal’ın sorularına yanıt vermedi. Sayın Genel Başkanımız Deniz Baykal bütçenin tümü üzerine konuşmasında açık ve net bir şekilde, Türk Telekom’un yüzde 55’ini yabancı bir aileye satarken, sattıktan hemen sonra, kurumlar vergisinin yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirilmesi, yani 300 lira vergi verecekken 200 lira vergi veren bir kurum hâline getirmesinden doğan değeri, kıyağı diyeyim, nereye gittiğini, nasıl olduğunu ve bunun sadece bir aileye, yurt dışından bir aileye, Arap dünyasından bir aileye bir hediye mi olduğunu sordu. Bunun da yanıtı yok. Ondan sonra “Yirmi saat konuşurum, her şeye yanıt veririm.” diyerek… Bu soruların yanıtını biz arayacağız, aramaya devam edeceğiz, sormaya da devam edeceğiz. Zaten halkımız da soruyor bunu. Bu çekilen kıyakların nereye gittiği, nasıl değerlendirildiği merak ediliyor.

Değerli arkadaşlarım, sık sık lafı edilen, bilgi çağı, bilgi toplumu. İçinde bulunduğumuz çağın en önemli sektörü telekom sektörüdür. Telekom sektöründe olan bitenleri yıllardır her platformda dile getiririz. Ama, hiçbir yanıt onlara da alamayız. Bu sefer başka bir yöntem deneyeceğim. Benim zaten yıllardır söylediğim, 2004’te serbestleşme gerçekleşmiş olması gereken yasaya göre serbestleşmenin aradan dört yıl geçmesine rağmen neden tamamlanmamış olduğunu her fırsatta soruyorum. Onun da yanıtı yok. Bir de AKP İktidarını her fırsatta desteklemeyi görev bilen Avrupa Birliğinin 6 Kasımda yayınladığı İlerleme Raporu’ndaki ifadelerle sorayım. Aynen şöyle diyor: “Sabit ve geniş bant piyasalarındaki rekabet yetersiz seviyededir. Daha da önemlisi, düzenleyici organ Telekomünikasyon Kurumu -şimdiki adıyla Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu- özellikle yetkilendirme sürecinde yeterince bağımsız değildir. Telekomünikasyon Kurumunun karar alma süreci şeffaf değildir.” Hükûmetin, Bakanın ve Başbakanın baskısıyla hareket eden bu değerli kurumu Hükûmetin artık rahat bırakması gerekir. Bu sadece 6 Kasımda açıklanan İlerleme Raporu değil, 19 Aralıkta, yani geçtiğimiz cuma günü, biliyorsunuz, bilgi toplumu ve medya faslı da müzakerelere açıldı. Orada da ifade ediliyor, İngilizce; ben buradan, gayriresmî, Türkçe olarak, çevirerek okuyacağım: Rekabet, hâkim, egemen… Pazardaki egemen operatörün rekabeti önleyici davranışlarının önlenmesi gerekir. Yani sektör rekabete açılmalı, yüzde 55’i satılarak özel tekel hâline gelmiş olan kuruluş rekabete zorlanmalıdır, diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Coşkunoğlu.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan, son cümlelerim.

BAŞKAN – Son cümlenizi alayım efendim.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) – Yine cuma günü Avrupa Birliği Bakanlar Kurulu tarafından açıklanan bu onuncu faslın müzakereye açılmasıyla ilgili kriterlerde Telekom kurumunun -şimdiki adıyla BTK diyelim- şeffaf, öngörülebilir ve bağımsız olması isteniyor.

Değerli Bakanım, Hükûmetin şimdiye kadar bu değerli kurum üstündeki etki ve baskılarını bırakmasını diliyorum. Bu, Türk Telekom’un satışından hemen sonra yapılan, yüzde 30’dan yüzde 20’ye kurumlar vergisindeki indirimden ne kadar kâr sağlandığı, beklenmedik kâr sağlandığı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) – Tabii bu önceden söylenmişti ama bunların da açıklanmasını diliyorum.

Bu vesileyle bütçenin hayırlı olmasını diler, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Coşkunoğlu.

Sayın milletvekilleri, onuncu turda konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi soru-cevap işlemine başlıyoruz.

İlk soru, Sayın Kaptan, buyurun efendim.

OSMAN KAPTAN (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Çalışma Bakanına bir sorum var: Sayın Bakan, asgari ücretten vergiyi kaldırtacak mısınız?

Kısa, net sorular Sayın Başkan.

Şimdi Ulaştırma Bakanına sormak istiyorum: Sayın Bakan, Antalya’ya tren ne zaman gelecektir?

İkinci sorum: Antalya’nın batı ilçelerinden uygun olan birisine havaalanı yaptırmayı planlıyor musunuz?

Üçüncü soru: Sayın Bakan, rakamlarla konuşmayı seviyorsunuz. “Her şey de kamuoyunun gözü önündedir.” diyorsunuz. Ben de buna dayanarak şunu soruyorum: Sayın Bakan, Sayın Başbakanın ve bakanların ve eski bakanların çocuklarının kaç tane gemisi var ve tersanesi var? Yapılması için sipariş verilen gemi sayısı kaçtır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Korkmaz, buyurun.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ben Sayın Bakana, Ulaştırma Bakanımıza Isparta kazasıyla ilgili soru yöneltmek istiyorum: Biliyorsunuz bir yıl önce bir kaza olmuş ve 57 vatandaşımız hayatını kaybetmişti. Uzman raporları beklenmeden pilotaj hatası denip kurum ihlallerinin üzeri örtülmek gibi bir durumla karşı karşıya kalındı. Ancak, raporlar ortaya çıkınca farklı kaza nedenleri de kamuoyunun gündemine geldi. Bunlardan birkaçını soru olarak cevaplandırmanızı istirham ediyorum. Kokpit ses kaydedicisi 21 Kasım 2008 tarihinden itibaren arızalıdır ve bu arızayla bir hafta uçuşa devam etmiştir. Bu husus Ulaştırma Bakanlığına rapor edilmemiştir. Merak ediyorum, bu bilgi size ulaşmış mıdır? Ulaşmışsa ne zaman haberiniz olmuştur?

İkinci sorum: Hava yolu şirketinin simülatör eğitim programlarında araziden kaçınma eğitimi yoktur. Bu eğitim programı Bakanlığınızın onayına tabidir, bu onay verilmiş midir?

Üçüncü sorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sorularım Sayın Ulaştırma Bakanınadır.

1) Kütahya’nın komşuları ve il içi kara ve demir yolu ulaşım ağı sorunlarıyla ilgili olarak Bakanlığınıza verdiğim toplam on beş adet soru önergemin hiçbirisine cevap vermemenizin nedeni nedir? Sizin için Kütahya ili önemsiz midir yoksa yaptığınız bir çalışma mı yoktur?

2) 2006’da yatırım programına alınıp 2009’da bitirilmesi planlanan Altıntaş Zafer Havalimanı Projesi’nde şahıs arazilerinin, hazine  arazileriyle takas işlemi tamamlanmış mıdır? Geçen yıl 2011’de bitirilmesinin planlandığı cevabını  verdiğiniz havalimanı için 2009 yılında ne kadar ödenek ayrılmıştır? İhaleye ne zaman çıkılacaktır?

3) Planlanan Antalya-İstanbul hızlı tren hattı en kısa güzergâh üzerinde olduğu hâlde neden Kütahya il merkezinden geçirilmemektedir?

4) Oger Telekom’un…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık.

Sayın Güvel

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

İlk sorum Sayın Çalışma Bakanımıza:

Avrupa Birliği 2008 yılı İlerleme Raporu’nda, “Sokaklarda çalışan çocuklar dâhil çocuk işçiliği konusu sorun olmaya devam etmektedir. Çocuk işçiliği alanında 2007 İlerleme Raporu’nda dile getirilen, mevzuattaki eksiklikler devam etmektedir. Türkiye’nin çocuk işçiliğiyle mücadele için çabalarına devam etmesi gerekmektedir” denilmekte. Sayın Bakan, bu saptamaya katılıyor musunuz? Bakanlığınızca ne gibi önlemler alınmıştır?

Sayın Ulaştırma Bakanımıza sorularımı yöneltiyorum:

Sayın Bakan, 19 Kasım 2008 günü Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen  Ulaştırma Bakanlığı bütçesinde Cumhuriyet Halk  Partisi Grubu adına konuşma yapan Sayın Hamzaçebi, Bartın’ın, Amasra ve Kurucaşile yollarının yapılmasının otuz beş yıl önce Karayolları bütçesinde Cumhuriyet Halk  Partisi Grubu adına o dönemin Kırşehir Milletvekili Mustafa Aksoy tarafından istendiğinden söz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Güvel.

Sayın Tankut, buyurun.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın  Başkanım.

Sayın Çalışma Bakanına sormak istiyorum:

Resmî kayıtlara göre işsiz sayısının 2,5 milyon kişi olduğu ifade edilmektedir. Bu sayı içerisinde daha önce işi olup da işini kaybedenlerin oranı nedir? İşsizlik Fonu’nda biriken paranın 37,5 milyar YTL olduğu belirtilmektedir. Ancak bu Fon’un sadece 1,5 milyar YTL’sinin 160 bin işsiz için kullandırıldığı ifade edilmektedir. Bu rakamlar doğru mudur? Doğru değilse doğru rakamları verebilir misiniz? Şayet bu rakamlar doğruysa hiç işe başlamamış ancak İŞKUR’a başvurmuş olan kayıtlı işsizlere de bu Fon’dan destek sağlanabilir mi?

Son olarak, İşsizlik Fonu’nda biriken bu paranın Hükûmetiniz tarafından farklı amaçlarla kullanılabileceği söylenmektedir. Hükûmetin böyle bir düşüncesi var mıdır? Varsa, hangi amaçlar için bu fondaki paraları kullanmayı planlıyorsunuz? Bu kullanım yasal mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tankut.

Sayın Süner

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Ben sorularımı Sayın Ulaştırma Bakanına iletmek istiyorum.

Soru 1) 29 Ekim 2008 tarihinde açılacağı iddia edilen Antalya Gazipaşa Hava Limanı’nın açılmamasının sebebi nedir?

Soru 2) Havaalanlarının yerleşim merkezlerinin ne kadar uzağına yapılması uygundur?

Soru 3) İstanbul Atatürk Havaalanı’nın 0624 pistine inen uçakların uçuş emniyeti için tehlike arz ettiği gerekçesiyle Bahçelievler Hafız Ali Camisi minaresinin kısaltılması istenmiş midir?

Aynı gerekçeyle, yeni yapılan üçüncü pistin uçuş koridorunda bulunan Küçükçekmece, Kartaltepe ve Tevfikbey mahallelerinden de yaklaşık 800 binanın tıraşlanması istenmiş midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Süner.

Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, benim birinci sorum Sayın Çalışma Bakanımıza.

Sayın Bakanım, 2022 sayılı Yasa’ya göre maaş alan kişiler gerçekten zor durumda olan kişiler. Maaşlarının artırılmasına rağmen yetmiyor. Bizlere de sıkıntılarını iletiyorlar. Özel bir düzenlemeyle, bu 2022 sayılı Yasa’ya göre maaş alanları rahatlatma programınız var mı?

Bir diğer sorum Sayın Ulaştırma Bakanımıza.

Sayın Bakanım, bu sorumu, Tokat Vekilimiz Sayın Reşat Doğru Bey’in bulunmaması nedeniyle onun adına soruyorum. Tokat Havaalanı’na seferler artık düzenlenmemektedir. Türk Hava Yollarımızın Tokat’a sefer düzenleme gibi bir programı olacak mı? Bunu Tokatlılar merak ediyorlar.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çalış.

Sayın Yeni, buyurun efendim.

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Ulaştırma Bakanımız, Türkiye’nin her tarafını demir ağlarla, duble yollarla örmeye devam ediyorsunuz. [CHP ve MHP sıralarından alkışlar (!)] Milletimizin tamamına Türk Hava Yolları ile uçuş imkânı sağladınız. Samsun-Bafra arasındaki 50 kilometrelik duble yolu bitirmek üzereyiz. Karadeniz Sahil Yolu’ndaki tünellerden geçerken milletimiz heyecan yaşıyor. Samsun Milletvekili olarak size teşekkür ediyorum.

Ankara-Samsun arasında seksen yıldır iki şeritli yolda devam ediliyor.

Şimdi sorularım: Havza tünel ve viyadüklerini ne zaman açıyorsunuz?

Samsun-Ankara duble yolunu ne zaman açacaksınız?

İkinci sorum: 70’li yıllarda birinci Boğaz Köprüsü’nün yapılmasına karşı çıkanlar milletimizce bilinmektedir. Bugün, yine Marmaray projesine ve üçüncü Boğaz köprüsüne karşı çıkanlar var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yeni.

Sayın Çöllü…

HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) – Sorum Ulaştırma Bakanına.

Sayın Bakanım, Antalya’nın özellikle Konyaaltı bölgesinin yaşadığı ulaşım probleminin çözümü için Batı Çevre Yolu’nun tamamlanması büyük önem taşımaktadır. Bu konuda nedense bir türlü ilerleme sağlanamamaktadır.

Sorum şu: Batı Çevre Yolu için bugüne kadar ne kadar harcama yapılmıştır? 2009 yılı için ayrılan ödenek ne kadardır? Bu yol ne zaman tamamlanacaktır?

İkinci sorum: Antalya-Ankara arası hava yolu ulaşım imkânları Anadolu Jet ile yapılmaktadır. Koltuk aralarının sıkışıklığı, kabin için bagaj koyma yerlerinin yetersizliği nedeniyle sizlere de yansıdığını bildiğim mutsuzluklar yolcular tarafından dile de getirilmektedir. Turizmde Türkiye’nin kalbi sayılan Antalya’ya bu seferlerin yanı sıra Türk Hava Yolları ile de günde iki kere bile olsa bir sefer yapılması düşünülüyor mu?

Üç: Antalya-Kemer yolundaki tüneller hâlâ tamamlanıp ulaşıma açılamamıştır. Bu tünellerin açılması için ne kadar ödeneğe ihtiyaç duyulmaktadır? 2009 yılı için ne kadar ödenek ayrılmıştır? Bu çalışmalar ne zaman tamamlanacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Köse…

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ulaştırma Bakanıma soruyorum: Sayın Bakanım, ulaşımda büyük atılım yaptığınızı söylüyorsunuz. Altı yıldır iktidardasınız. Adıyaman’ı Diyarbakır’a bağlayacak olan Atatürk Köprüsü, Adıyaman Havaalanı’nın uçak iniş pisti genişletme çalışması var mıdır? Adıyaman’ı Çelikhan üzerinden Malatya’ya bağlayacak olan yol dardır ve virajlıdır. Adıyaman’ın Gölbaşı, Besni ve Kâhta arasındaki yollar -altı yıldır hâlâ… Bir çalışma başlatılmış ama- ne zaman bitecektir? Bir.

İki: Sayın Çelik Bakanıma soruyorum. Kayıt dışı istihdamın azaltılması konusunda 2009 yılı içerisinde ne gibi düzenleme yapılacaktır?

Üçüncü sorum: Bu sene yaşanan krizle birlikte işsizlik de had safhaya çıktı. İşsizlerin insan gibi yaşaması için ne gibi bir düzenleme yapılacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Son soru, Sayın Varlı, buyurun efendim.

MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Ulaştırma Bakanına soruyorum: Mersin’e yeni bir havaalanı yapılacağı, Adana Havaalanı’nın da Mersin’e taşınacağı iddiası vardır. Biz Adana milletvekilleri olarak Mersin Havaalanı’na karşı değiliz ancak Adana Havaalanı’nın kaldırılmasını da kabul edemeyiz ve sonuna kadar karşısında olacağımızı belirtir, iddiaların doğru olup olmadığını öğrenmek isterim.

İki: Ceyhan-Yumurtalık yolunun yapımı ve bitirilmesi ne zaman gerçekleştirilecektir?

Üç: Niğde Havaalanı inşaatı ne zaman tamamlanacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik, buyurun efendim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Asgari ücretten vergi alınmamasıyla ilgili bir değerlendirme yaptılar. Takdir edersiniz ki vergi düzenlemeleri diğer bir bakan arkadaşımızın alanına giriyor, ama asgari geçim indirimini uygulamaya koyduk, 4 çocuklu bir aileden nedeyse vergi alınmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ayrıca Asgari Ücret Komisyonu çalışmalarını bu hafta itibarıyla tamamlıyor. 2009 yılında uygulanacak olan yeni asgari ücret de bu hafta tespit edilmiş olacak.

İlerleme Raporu’nda çocuk işçiliğiyle ilgili, çocuk işçiliğinin önlenmesiyle ilgili konuya gelince: Çocuk işçiliğini önlemeye dönük birçok projeyi gerçekleştirdik ve Türkiye, bu konuda önemli gelişmeleri kaydeden ülkelerin arasında yer alıyor. Ayrıca Başbakanlık bir genelge yayımlayacak, tarafların görüşüne sunmuş bulunuyor şu anda. Önümüzdeki günlerde bu genelge çocuk işçiliğini önlemeye dönük yayımlanacak ve tüm tarafların, tüm sosyal tarafların da bu konuya duyarlılığının artması sağlanacak.

Bir de, Sosyal Güvenlik Reformu’nun yasalaşması sürecinde 132.420 on beş yaş altı çocuğun sigortalılığı söz konusu olmuş idi. Bunlarla ilgili incelememiz de devam ediyor. 20.891 sigortalı incelenerek iptal edilmiş, diğerlerinin de incelenmesi devam etmektedir.

Kayıt dışı istihdamla ilgili, Sosyal Güvenlik Reformu’nda önemli düzenlemeler getirdik, bunlar yürürlüğe girdi. Birçok önemli düzenleme de 1/1/2009 tarihinde yürürlüğe giriyor.

“İşsizlik had safhada.” diyorsunuz. İşsizlik o boyutta değil. Arkadaşlar, konuyu abartmayalım. Bizim sigorta kayıtlarımız var -zorunlu sigorta, işten çıkışlar- aylık olarak, haftalık olarak bunları tutuyoruz. Sıkıntılı bir süreçtir, doğrudur, fakat Türkiye’de “ah, vah” ettirecek bir tablonun olmadığını da net bir şekilde ifade ediyorum. Bundan dolayı reel sektör-finans sektörü arasındaki diyaloğun geliştirilmesiyle ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Özürlü aylıkları konusunda şunu ifade edeyim: Tabii ki geçmiş dönemle mukayese edilmeyecek noktalara taşındı. Yani altmış beş yaş artı yüzde 70 ve üzerinde özürlü olan vatandaşlarımıza 249 lira aylık veriliyor, 70’in altındakilere 166 lira veriliyor. Ayrıca, bildiğiniz gibi, seksen beş yaşında olan vatandaşlarımızın ve yüzde 70 özürlü olan vatandaşlarımızın aylıklarını da evlerinde teslim etmeye başladık. 240 bin vatandaşımız aylıklarını evlerinde almaya başladılar bu süre içerisinde.

“İşsizlik Fonu’nda ne kadar para var?” diye ifade ediliyor. İşsizlik Fonu’nda -eski ifadeyle- 37 katrilyon 553 trilyon lira bir imkân var. “Bunu farklı amaçlarla kullanabilir miyiz?” ifadesine de şu şekilde cevap vermeyi uygun buluyorum: Bizim Bakanlığın önemli görevlerinden bir tanesi istihdamı korumak ve istihdamı artırmaktır, istihdamı geliştirmektir. Kriz dönemlerinde istihdamı geliştirmek zor bir hadisedir ama istihdamı koruma adına yapılması gereken ne varsa… Bu Fon işçi için -dolayısıyla işverenin ve işçinin payı olan bu imkân- kullanılabilir ama bu mutlaka sosyal taraflarla birlikte alacağımız bir kararla kullanılabilir. Ben istihdamı koruma adına -özellikle üstüne basa basa söylüyorum- istihdamı koruma şartıyla bu Fon’un değerlendirilebileceğini defalarca ifade ettim, burada da ifade ediyorum.

Bilemiyorum, bir başka soru kaldı mı. Önümdeki notlara göre hepsini cevaplamış oluyorum.

Çok teşekkür ediyorum arkadaşlar.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakanım.

Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım, buyurun efendim.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Kaptan’ın “Antalya’da batı ilçelerine havaalanı düşünülüyor mu? Antalya’ya ne zaman tren gelecek?” sorusu… Antalya’da, biliyorsunuz, Antalya Havaalanı var, uluslararası standartta hizmet veren, 10 milyon yolcu kapasitesinde. Bir de son zamanlarda, yeri çok uygun olmamasına rağmen, daha önce başlayan ve zamanımızda bitirilen Gazipaşa Havaalanı var. Gazipaşa Havaalanını yap-işlet-devretle bir işletmeciye verdik. O şu anda pist genişletme, uzatma çalışmaları yapıyor, ondan sonra işletmeye açılacak.

Antalya’nın çok zor bir coğrafyası var, tarihî dokuya da zarar vermeden havaalanı yapılması kolay bir şey değil ama bu konuda bir etüt çalışmamız var.

Yine, Antalya’nın Batı Çevre Yolu’yla ilgili olarak Sayın Hüsnü Çöllü’nün söylediği… Batı Çevre Yolu yapılacak şüphesiz. Şu ana kadar 2,5 katrilyon ayrıldı, harcama yapıldı ama orada en büyük problem kamulaştırma problemidir. Belediye “18 uygulaması” yapmak suretiyle kamulaştırmayı tamamladıktan sonra kalan kısmını da yapacağız. Biz de bu projenin öncelikli olduğunu biliyoruz.

Antalya’ya bir demir yolu bağlantısı çalışması uzun süreden beri devam ediyor. O da Isparta-Burdur üzerinden 130 kilometrelik bir hattır ama oldukça zor bir araziden geçiyor ve maliyeti yüksek. Proje çalışmaları devam ediyor, ileride bunu yap-işlet-devret modeliyle yapmayı planlıyoruz. Sayın Kaptan’ın bir sorusu.

Yine Sayın Tayfur Süner’in sorusu var Atatürk Havaalanı’yla ilgili.

0624 pistinin kısa olduğunu biliyoruz. Bu, havaalanının fiziki yetersizliklerinden kaynaklanıyor. Şimdi bunun paralelinde bir başka pist daha yapacağız, bu pisti bakıma alacağız. Öyle 2 bin metre falan uzatma söz konusu değil. Zaten yaklaşma kriterlerine göre bu mümkün de değil. 500 metre civarında bir uzatma olabilirse, fizibl çıkarsa düşünülüyor; olmaz ise, mevcut pist uzunluğunu başka yöntemlerle, farklı kaplama, LCN değerlerine uygun olarak yeniden gözden geçirip kullanmaya devam edeceğiz.

Hava trafiği çok arttı, Türkiye’de iç hatlarda 8,5 milyondan 33 milyona çıktı. Sabiha Gökçen’de trafik yoktu, şu anda 4,5 milyona çıktık. Bütün bunlara rağmen Atatürk Havaalanı’ndaki trafiğin payı 64’ten yüzde 46’ya geriledi ama miktar olarak 20 milyona çıktı. Yani şimdi havacılığımız gelişiyor, turizmimiz gelişiyor, ekonomimiz gelişiyor, taşımacılığımız gelişiyor. Sorun yaşayacağız diye bizim bu gelişmelerin önünde engeller çıkarmamızı kimse bizden beklemesin. Engelleri de teker teker aşarak hem havacılığımızı geliştireceğiz hem de bu sorunları çözeceğiz.

Sayın Atılgan “Bir bilgi…” dedi. “ATCOS, efendim, bir müteahhidin adı.” dedi, burada da bir yanlış bilgi var. ATCOS, 06 pistinin 9 DME açığında Marmara’da bulunan izafi bir noktadır. Siz de çok iyi bilirsiniz, uluslararası kurallara göre, beş harften oluşan bir kısaltmayla bunların tanımı yapılır. Havaalanı… Yani Marmara’nın içinde ne müteahhit çalışmıştır ne de orada bir müteahhidin ismi söz konusudur. Bu yanlış bilgiyi düzeltmek istiyorum. Bu vesileyle bunu da söylemiş olayım.

Şimdi, Sayın Işık milletvekilimiz Kütahya ile ilgili sorular sordu. Tabii Kütahya Zafer Havaalanı Uşak’a, Afyon’a, Kütahya’ya hizmet eden bir bölgesel havaalanı olacak. Kamulaştırmalar büyük oranda tamamlandı, yüzde 95 oranında; yüzde 5’i vermek istemiyor, takasa girmek istemiyor. Bunların da parası verilerek tamamlanacak ve bu havaalanı 2009 yılında yap-işlet-devret modeliyle ihaleye çıkacak. Buradaki durum da budur.

Mersin Havaalanı, Adana Havaalanı, Mersin-Adana kavgası… Maalesef çok anlamsız buluyorum. Çukurova’ya…

ALİM IŞIK (Kütahya) – “2010 yılında bitecek.” deniyor Sayın Bakan, 2010’da bitebilecek mi dersiniz?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) - Daha başlamadan bitecek olur mu ya? Kamulaştırma için birbuçuk senedir uğraşıyoruz. Ama kamulaştırmayı yapacağız önce…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Bu ilanı o ilçemizin belediye başkanı veriyor, bakınız: “2010’da tamamı bitecek” diyor.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) -   Efendim, ben size ne yaptığımı söylüyorum: Kamulaştırmayı bitireceğiz, ihaleye çıkacağız, ondan sonra bitiş tarihini de sizinle paylaşacağız. Benim söylediklerimden ben mesulüm.

Şimdi bir başka konu, Çukurova Bölgesel Havaalanı’dır. Bu havaalanı sadece Mersin’in, Adana’nın değil, orada yaşayan 5 milyona yakın nüfusa hitap edecek bir bölgesel havaalanı projesidir, bunun da etütlerini yapıyoruz. Bu ne Adana Havaalanı’na alternatiftir ne de bir başka havaalanına alternatiftir, bu bölgenin ihtiyacıdır. Orası bir turizm bölgesi olmaya adaydır. Bir sanayi endüstri bölgesi, liman bölgesi ve petrol dağıtım bölgesi, enerji bölgesi olmaya adaydır. Buna yönelik bir çalışma sürdürülmektedir.

BAŞKAN – Sayın Bakan, süreniz doldu efendim.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Son olarak, zamanım kalmadı…

Sayın Coşkunoğlu bir şey söyledi.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Isparta kazası Sayın Bakanım.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Tabii bu Türk Telekom özelleştirilmeden önce kurumlar vergisi indirildi, dolayısıyla yarar sağlandı. Bu konu çokça konuşuluyor. Bu konunun yapılacağı 2005 yılının başında ilan edildi. Türk Telekom’da özelleştirme 2005’in Kasım ayında  -15’inde- gerçekleşti. 2006’da bundan altı bin tane firma yararlandı yani altı bin firma yüzde 30 yerine yüzde 20 kurumlar vergisinden yararlandı.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Onlar da Telekom ayarında mı? Diğer firmalar da Telekom ayarında mı?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Bunun içinde Akbank var, İş Bankası var, TÜPRAŞ var, hepsi var. Yani bir firma yararlanmasın diye altı bin firmayı mağdur mu etseydik? Bu mantıkla biz bir yere varamayız, bu bir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Satışı ona göre yapacaktık Sayın Bakan.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Niye üç gün sonra satışlar?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – İkincisi, yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirdiğimiz zaman toplanan vergi miktarları da 9 milyardan 11,9 milyara yükseldi yani oran düştüğü için kurumlar vergisi yüzde 15’in üzerinde arttı. Takip eden yıllarda bu artış yüzde 23 oldu. Diğer soruları da daha sonra…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Yüzde 10’a düşürün daha da artsın Sayın Bakan, madem öyle! Vergiden anlamıyorsunuz!

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Uçak kazası…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Uçak kazasıyla ilgili raporlar hazırlandı, savcılıklara verildi. Savcılıklar bundan sonra kimi suçlu bulduysa cezasını da verecektir. Arkadaşlar, bu işi istismar etmeyelim. Bakın, kaza her zaman olabilir.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Tazminatları Sayın Bakan?..

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Tazminatların da verilmesi için rapor hazırlanması gerekiyordu. Rapor hazırlandı, teslim edildi, artık tazminatlar ödenecek. Herhangi bir sigorta problemi yok. Her şey yerli yerindedir.

Şimdi, bir şey söyledi “Sayın Bakan yalan söylüyor, yalanları ortaya çıksın.” dedi Sayın Vural. Ben şunu söyledim: Havacılıkta kaza olur ve nitekim, biz göreve gelir gelmez, 8 Ocakta Diyarbakır’da uçak düşmüş, kaza olmuştur. O zaman görevlerinin başında olan Serdar Cebeci’dir. Sayın Bakanın atadığı Genel Müdürdür. Yani, Genel Müdür mü suçlu bunda? Kaza raporu hazırlanmış, çıkmış, gereği de yapılmıştır. Dolayısıyla, bir kazada direkt birini suçlu olarak ilan etmek ne insafa ne hukuka ne de izana sığar değerli arkadaşlar.

Onun için, 2002 yılı öncesine kadar, kazalarda kaza soruşturma heyeti tamamen Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünden oluşturuluyordu. Bakın arşivlere, göreceksiniz.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, çok uzadı ama süreniz.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Oradaki kaza kırım heyeti başkanı da Genel Müdürdür. Biz, 2003’ten sonra, aynı kuruluş kaza kırım heyetinde olmasın dedik, buna bağımsız, dışarıdan insanları da dâhil ettik. Bizim yaptığımız, uluslararası uygulamalara daha uygun düşecek iş olmuştur. Bunu da bu vesileyle ifade etmek istiyorum. Amacım kimseyi suçlamak değil, bir gerçeği ortaya koymak.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Bakanım, biraz da doğuya gel, Adıyaman’a gel.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Adıyaman’ın projeleri devam ediyor, merak etmeyin. 2009’da daha fazlası yapılacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Ortada bir şey yok ki !

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan. 

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet, Sayın Vural, buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, biraz önce, ben…

BAŞKAN – “Kimseyi suçlamak niyetimiz yok.” dedi ama siz ne açıklayacaksınız?

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, herhâlde, kendileri niyetini açıklayabilecek yetenekte birisidir. Müsaade ederseniz, ben kendi niyetimi belirteyim. Niyet sözcülüğü yapmayınız.

Sataşmadan dolayı söz istedim sizden.

BAŞKAN – Efendim, veremem. Siz tecrübeli bir kişisiniz. 69’uncu maddeye göre ikinci birleşimde söz hakkı veremem size.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim “birleşim” değil bir kere, bu bir.

BAŞKAN – Birleşimdir efendim. Siz iyi biliyorsunuz onu!

OKTAY VURAL (İzmir) – İkincisi, Sayın Başkan, burada daha sonra sayın milletvekillerine söz verdiniz. Eğer bu konuda…

BAŞKAN – Sataşmadan vermedim efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – …sataşmadan dolayı söz vermeyeceksiniz, tutumunuz hakkında usul tartışması açıyorum.

BAŞKAN – Sataşmadan vermedim efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Tutumunuz hakkında usul tartışması açılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Sataşmadan vermedim efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yanlış yapıyorsunuz, tutanaklarda da vardır. “Tutanakları getireceğim, sataşma varsa yapacağım.” dediniz.

BAŞKAN – Bekliyoruz, tutanaklar geliyor efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, ben usul tartışması açıyorum, madem öyle.

BAŞKAN – Oturur musunuz yerinize efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Biraz önce “hayır” dediniz.

BAŞKAN – Neye “hayır” dedim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Şimdi, bir taraftan diyorsunuz ki: “Tutanaklar gelecek.”

BAŞKAN – Geliyor efendim, bekliyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Şimdi, “Yok, veremem.” diyorsunuz. Hangisine…

BAŞKAN – Yani bakacağız. Sizin aslında talebiniz yersiz yani. Bakacağım ben ama talebiniz yersiz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, daha fazla ısrar etmek istemiyorum, usul…

BAŞKAN – Açalım mikrofonu, konuşun oradan efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır efendim, usul tartışması açıyorum.

BAŞKAN – Hayır efendim, usul tartışması açmıyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Tutumunuz hakkında usul tartışması 69’a göre…

BAŞKAN – Açmıyorum efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yanlış yaptınız, bu konuşmalar sırasında vermeniz gerekir.

BAŞKAN – Tutumumda hiçbir şey yok efendim. Tutumum gayet normaldir benim.

OKTAY VURAL (İzmir) – 69’a göre usul tartışması açmak zorundasınız.

BAŞKAN – Hayır efendim, 69’a göre söz alamazsınız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Açmak zorundasınız.

BAŞKAN – Alamazsınız efendim, 69’a göre söz alamazsınız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, 63’e göre usul tartışması açıyorum tutumunuz hakkında. Buyurun…

BAŞKAN – Buyurun, konuşun bakalım.

Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın, konuşmasında şahsına sataştığı iddiasıyla ve Başkanın tutumuna ilişkin konuşması

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Yani beni kızdıramazsınız, istediğiniz kadar konuşun. Yalnız ölçüyü kaçırmamak şartıyla.

OKTAY VURAL (Devamla) – Efendim?

BAŞKAN – Ölçüyü kaçırmamak şartıyla. Beni kızdıramazsınız. Ölçüyü kaçırmayın.

Buyurun.

OKTAY VURAL (Devamla) – Efendim, bizim her zaman ölçümüz vardır.

BAŞKAN – O zaman tereddüdüm yok.

OKTAY VURAL (Devamla) – Size göre de vardır, Hükûmete göre, herkese…

BAŞKAN – Bana göre olması lazım.

OKTAY VURAL (Devamla) – Biz ölçülü bir hareketiz.

Dolayısıyla, tabii, Sayın Başkan, Sayın Bakanın konuşması sırasında bir konuyla ilgili kamuoyunda yanlış anlaşılabileceği şekilde bana hitaben birtakım sözler ifade etti ve bu konudaki sataşmadan dolayı söz istedim ama maalesef, siz önce “Tutanakları getirteceğim, bakacağım.” dediniz, benden sonra iki sayın milletvekiline söz verdiniz.

BAŞKAN – Onlara söz vermedim efendim. Bakın, yine aynı hataya düşüyorsunuz siz. Ben onlara sataşmadan dolayı söz vermedim, sadece yerinden, 60’ıncı maddeye göre söz verdim.

OKTAY VURAL (Devamla) – Efendim, ben sizin uygulamanızı eleştiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Evet, buyurun, devam ediniz efendim.

OKTAY VURAL (Devamla) – Bu uygulamalar sizin.

BAŞKAN – Devam ediniz.

OKTAY VURAL (Devamla) – Dolayısıyla, bu konuda tabii, doğruları bilgilenme hakkı vardır sayın milletvekillerinin. Sayın Bakanın da elbette burada söylenenlere cevap vermesi son derece doğaldır. Ancak, şunu ifade edeyim ki, Diyarbakır’da uçak kazası 8 Ocak 2003’te oldu. O zaman zannederim Sayın Bakan Bakandı -galiba, bilmiyorum ama- dolayısıyla, Bakanın siyasi sorumluluğunu bir Genel Müdürün sorumluluğuna indirgemek… Burada sivil havacılık konusunda görüşlerini ifade edenler “Şu sorumludur, kazayı bu yapmıştır.” diye herhangi bir ifadede bulunmadı. Bu konuda Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün eksiklikleriyle ilgili bilgiler verdiler. Burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, milletvekillerinin hiçbir zaman bir sayın bürokratı suçlamak gibi bir niyeti olmaz, muhatabı sizsiniz. Pası genel müdürlere vererek sorumluluktan kaçınmak doğru olmaz, bu doğru bir yaklaşım değil.

Sayın Genel Müdür, evet, 30 Temmuz 2002’de atandı, ben 3 Ağustos 2002’de seçimler münasebetiyle ayrıldım. Herhâlde, benden daha fazla zannederim, sizin zamanınızda Genel Müdürlük yaptı. Önemli olan, bu Genel Müdürlük sırasında yaptığı işlerdir.

Şimdi, böyle bakıldığı zaman, tabii, Diyarbakır’daki kazanın sebebi, yoğun sis, ILS’in olmaması ve ısrarla inmek istemiş olması, açık seçik raporlarda belirlenmiş. Ancak, sanki, bu Genel Müdür suçluymuş ya da Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü suçluymuş gibi bir iddiada bulunmanızı çok yadırgadım. Yani, o kazadan dolayı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüne atfedilen kusurlar konusunda doğrusu çok bilgi sahibi değilim ama onları suçlamanız doğru değil.

Burada, Isparta’da düşen uçakla ilgili, biraz önce, Isparta Milletvekilimiz de sordu, eğitimlerle ilgili konuları sordu, lisanslarla ilgili sualleri sordu, CVR’ı sordu. Bunlarla ilgili hususlar, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün denetiminde olan hususlardır. Bu bakımdan bu Genel Müdürlükten bu konularla ilgili bilgi gelip gelmediğini sorguladı. Kaldı ki sizin döneminizde hazırlanmış hava aracı kazası nihai raporu da burada, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüne yapılan tavsiyelerde bulunmaktadır.

Dolayısıyla böyle olduğu zaman, yani, beni… Açıkçası 8 Ocak 2003’teki Diyarbakır’daki uçak kazasına bakarsanız aynada kendinizi görürsünüz. 22 Temmuz 2004’teki tren kazasına bakarsanız yine kendinizi görürsünüz. 9 Ocak 2007’de Irak’ta düşen uçağa bakarsanız yine kendinizi görürsünüz. 14 Eylül 2008’de batan Hayat-N gemisine bakarsanız kendinizi görürsünüz. Siyasi sorumluluk gereği bunlara cevap vermeniz gerekmektedir.

O bakımdan bu konularla ilgili, sanki Diyarbakır’da düşen bir uçakla ilgili olarak o zamanın Genel Müdürünün sorumluluğu varmış gibi, burada bulunmayan ve sorumluluğu olmayan bir kişinin âdeta suçlu gibi addedilmesi ve bugün tartışılan Isparta’daki uçakla ilgili illiyet bağı kurulmasını doğru bulmuyorum. Gerçekten yanlıştır, çünkü Ulaştırma Bakanlığında açıkçası haksız bir şekilde görevden alınma konusunda açılan soruşturmalardan vazgeçmek kaydıyla Genel Müdürlükten almak istemenizi de doğrusu yönetim anlayışınıza bağlıyorum. Bir bürokrata soruşturma açtırıp, ondan sonra…

BAŞKAN – Sayın Vural…

OKTAY VURAL (Devamla) – …bu soruşturmalardan dolayı…

BAŞKAN – Sayın Vural, benim tutumum hakkında söz istemiştiniz!

OKTAY VURAL (Devamla) – Evet.

BAŞKAN -  Hani? Hep sataşmadan bahsediyorsunuz, benimle ilgili bir şey konuşmadınız. Aynı oldu, sataşmadan söz almış oldunuz.

OKTAY VURAL (Devamla) – Peki efendim, sizin tutumunuza geleyim.

BAŞKAN – Buyurun, konuşun efendim.

OKTAY VURAL (Devamla) – Dolayısıyla, böyle, Genel Müdürlükten ayrılmam hâlinde soruşturma konularından vazgeçileceğine dair teklifi hukuki ve ahlaki bulmayan kişilerle çalışmama takdirinizi elbette size bırakıyorum, kiminle isterseniz onunla çalışırsınız. Ama lütfen Diyarbakır’daki uçak kazasıyla ilgili benim bakanlığımı ya da benim bakanlık dönemimde atanmış bürokratlar… Eğer öyle olursa -kendi bakanlığı döneminde atanmış olursa- açıkçası, bir başka bakanlık döneminde -muhtemelen Adalet Partisi döneminde- de işe girdiğini bir mazeret olarak ortaya koyabilirler.

İşte ben bunları açıklamak için sataşmadan dolayı söz istedim Sayın Başkan. Bunlar doğru değildir.

BAŞKAN – Tekrar okursunuz İç Tüzük’ü.

OKTAY VURAL (Devamla) - Dolayısıyla…

BAŞKAN – İç Tüzük’ü tekrar okursunuz efendim, ben bir şey demiyorum.

OKTAY VURAL (Devamla) – Efendim?

BAŞKAN – İç Tüzük’ü tekrar okursunuz. 69’uncu maddeyi tekrar okuyun efendim.

OKTAY VURAL (Devamla) - Okuyun efendim.

BAŞKAN – Okuyun, siz okuyun efendim.

OKTAY VURAL (Devamla) – Yok bende.

BAŞKAN – Siz okuyun efendim... Benim ihtiyacım yok ki ben okuyayım. Siz okuyun efendim… Benim ihtiyacım yok, ben biliyorum.

Yani size laf olsun diye söz verdim; buyurun, konuşun efendim. Tutumum hakkında söz istediniz, buyurun.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, bakın, sözünü tamamlamak üzere. Niye geriyorsunuz?

BAŞKAN - Buyurun, konuşun efendim.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hayır, niye geriyorsunuz? Sözünü tamamlamak üzere.

BAŞKAN – Konuşunuz Sayın Vural, konuşunuz. Hiç kızmam yani, bir şey yapmam.

Buyurun.

OKTAY VURAL (Devamla) – Evet…

BAŞKAN – Beklemeyin beni.

OKTAY VURAL (Devamla) - Sayın Başkanım, kaç dakika vermiştiniz?

BAŞKAN – On dakika verdim size.

OKTAY VURAL (Devamla) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ama bir dakikanız kaldı, onu da bilin.

OKTAY VURAL (Devamla) – Evet, teşekkür ederim.

Uzatacak mısınız?

BAŞKAN – Hayır efendim, niye uzatayım?

OKTAY VURAL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkanım, dolayısıyla sizin bu…

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sayın Başkan, sekiz dakika verdiniz.

BAŞKAN – Hayır efendim, ondan evvel… Sonra açtım ben, sonra açtım.

Sayın Paçarız, siz bilirsiniz beni, hak yemem. Lütfen…

OKTAY VURAL (Devamla) – Efendim, isterseniz ben ineyim, siz konuşun.

BAŞKAN – Hayır, siz konuşun. Benim hakkımda konuşmadınız ki ben konuşayım.

OKTAY VURAL (Devamla) – Dolayısıyla bu hususları…

Tabii, öncelikle, Sayın Başkan, Divanı yöneten Meclis Başkan Vekili olarak, her şeyden önce, hepimizi temsil ettiğinizi biliyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

OKTAY VURAL (Devamla) - Bu konuda şahsınıza yönelik eleştirimizin gerçekten İç Tüzük hükümlerini uygulamamaktan kaynaklandığını ifade etmek istiyorum. Sizi kızdırmak gibi bir niyetimiz yok. Burada kızan bakanlar var çünkü, size gelmez, orada sıra gelmez efendim size. Daha kızan çok bakanlar olacak. (MHP sıralarından alkışlar) Biz Hükûmeti kızdırmaya kararlıyız, sizi kızdırmaya değil. Siz yine adil yönetiminizi Türkiye Büyük Millet Meclisine gösteriniz.

O bakımdan, bu konuları açıklamak için söz almıştım ama maalesef Sayın Başkan bunlar için fırsat vermedi.

BAŞKAN – Hâlen fırsat vermediysem…

OKTAY VURAL (Devamla) - Bu vesileyle usul tartışmasını bir usul edinerek görüşlerimi ifade ettim.

Saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Usule uygun olmadı ama açıkladınız.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı: 312) (Devam)

2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının  Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve  Bütçe Komisyonu  Raporu (1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) (Devam)

A) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)

1.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

B) MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI (Devam)

1.- Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

C) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI (Devam)

1.- Ulaştırma Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Ulaştırma Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

D) KARAYOLLARI  GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Karayolları Genel Müdürlüğü  2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

E) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU (Devam)

1.- Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Telekomünikasyon Kurumu  2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

F) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI (Devam)

1.- Denizcilik Müsteşarlığı  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Denizcilik Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

G) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü  2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi sırasıyla 10’uncu turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2009  yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

18 - ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI

1.– Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

A – C E T V E L İ

Kodu                                  Açıklama                                                                     (TL) 

01                                       Genel Kamu Hizmetleri                                        23.452.300

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

02                                       Savunma Hizmetleri                                               1.113.600

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

03                                       Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                   1.491.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

04                                       Ekonomik İşler ve Hizmetler                              219.802.100

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

09                                       Eğitim Hizmetleri                                                      150.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

10                                       Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 26.155.000.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir                                             

                                           GENEL TOPLAM                                       26.401.009.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2009  yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2007  yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.– Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim  Kesin Hesabı

BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

A    C E T V E L İ

                                                                                                        (YTL)      

- Genel Ödenek Toplamı                :                                25.975.964.094,00 

- Toplam Harcama                          :                                25.974.053.316,10

- İptal Edilen Ödenek                     :                                1.910.777,90

BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2007  yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığının  2009  yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.50- MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI

1.– Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

A – C E T V E L İ

Kodu                                  Açıklama                                                                      (TL)   

01                                       Genel Kamu Hizmetleri                                       2.923.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04                                       Ekonomik İşler ve Hizmetler                               3.294.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                         

                                           GENEL TOPLAM                                             6.217.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir cetvelini okutuyorum:

GELİR  C E T V E L İ

                   KOD                                    Açıklama                                                (TL)   

05                                                         Diğer Gelirler                                    6.217.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                               TOPLAM                                       6.217.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2009  yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Mesleki Yeterlilik Kurumu  Başkanlığı 2007  yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.–  Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

A    C E T V E L İ

                                                                            (YTL)         

- Genel Ödenek Toplamı                :             951.419,00

- Toplam Harcama                          :             397.793,04

- İptal Edilen Ödenek                     :             553.625,96

BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 (B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

B- CETVELİ

                                                                            (YTL)         

-Bütçe Tahmini                               :                             0

- Yılı Net Tahsilatı                          :          1.469.494,28

BAŞKAN– (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Mesleki Yeterlilik Kurumu  Başkanlığı 2007  yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri  kabul edilmiştir

Ulaştırma Bakanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

16- ULAŞTIRMA BAKANLIĞI

1.– Ulaştırma Bakanlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

A – C E T V E L İ

Kodu                                  Açıklama                                                                      (TL)      

01                                       Genel Kamu Hizmetleri                                     13.531.700

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

02                                       Savunma Hizmetleri                                               272.200

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04                                       Ekonomik işler ve Hizmetler                        1.141.832.840

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                          

                                           GENEL TOPLAM                                      1.155.636.740

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Ulaştırma Bakanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Ulaştırma Bakanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.– Ulaştırma Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

A    C E T V E L İ

                                                                            (YTL)      

- Genel Ödenek Toplamı                :      840.143.341,00

- Toplam Harcama                          :      662.201.837,77

- Ödenek Dışı Harcama                  :          4.802.240,89

- İptal Edilen Ödenek                     :      182.743.744,12

- Ertesi Yıla Devreden Ödenek      :        72.446.648,15

BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Ulaştırma Bakanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri  kabul edilmiştir.

Karayolları Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:                                  

14.91 - KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1.– Karayolları Genel Müdürlüğü 2009 Mali Yılı Bütçesi

A – C E T V E L İ

Kodu                                        Açıklama                                                               (TL)   

01                                             Genel Kamu Hizmetleri                              28.829.750

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

02                                             Savunma Hizmetleri                                         432.310

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

03                                             Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri          4.650.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04                                             Ekonomik İşler ve Hizmetler                 4.660.646.640

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

07                                             Sağlık Hizmetleri                                          2.168.300

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                         

                                                 GENEL TOPLAM                                4.696.727.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Karayolları Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.– Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

A    C E T V E L İ

                                                                          (YTL)  

- Genel Ödenek Toplamı                :   5.706.141.611,82

- Toplam Harcama                          :   5.638.479.955,08

- İptal Edilen Ödenek                     :        59.927.321,55

- Ertesi Yıla Devreden Ödenek      :        22.513.751,87

BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Karayolları Genel Müdürlüğü 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

42.02 – BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU

1.– Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

A – C E T V E L İ

Kodu                                        Açıklama                                                               (TL)        

01                                             Genel Kamu Hizmetleri                              75.110.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

03                                             Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri        20.000.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

04                                             Ekonomik İşler ve Hizmetler                 1.234.890.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir                                              

                                                 GENEL TOPLAM                                1.330.000.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir cetvelini okutuyorum:

GELİR  C E T V E L İ

KOD                                              Açıklama                                                         (TL)        

03                                                   Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri       1.196.055.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

05                                                   Diğer Gelirler                                     133.945.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                          

                                                       TOPLAM                                        1.330.000.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

5/11/2008 tarihli ve 5809 sayılı Kanun’la “Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu” adını alan Telekomünikasyon Kurumunun 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.– Telekomünikasyon Kurumu 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

A    C E T V E L İ

                                                                          (YTL) 

- Genel Ödenek Toplamı                :   1.100.180.000,00

- Toplam Harcama                          :   1.086.787.607,72

- İptal Edilen Ödenek                     :        13.392.392,28

BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 (B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

B    C E T V E L İ

                                                                         (YTL)  

- Bütçe Tahmini                              :      906.180.000,00

- Yılı Net Tahsilatı                          :   1.086.787.607,72

BAŞKAN– (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Telekomünikasyon Kurumunun 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Denizcilik Müsteşarlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

16.81 -  DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI

1.– Denizcilik Müsteşarlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

A – C E T V E L İ

Kodu                                              Açıklama                                                         (TL)     

01                                                   Genel Kamu Hizmetleri                          6.090.400

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

02                                                   Savunma Hizmetleri                                  468.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04                                                   Ekonomik İşler ve Hizmetler                67.374.700

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

07                                                   Sağlık Hizmetleri                                       157.900

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                          

                                                       GENEL TOPLAM                               74.091.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Denizcilik Müsteşarlığı 2009  yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Denizcilik Müsteşarlığı 2007  yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.– Denizcilik Müsteşarlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

A    C E T V E L İ

                                                                     (YTL)      

- Genel Ödenek Toplamı                :        82.154.445,20

- Toplam Harcama                          :        77.421.918,64

- Ödenek Dışı Harcama                  :             106.294,71

- İptal Edilen Ödenek                     :          4.838.821,27

- Ertesi Yıla Devreden Ödenek      :             700.035,11

BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Denizcilik Müsteşarlığı 2007  yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2009  yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum.

40.49- SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1.– Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

A – C E T V E L İ

Kodu                                              Açıklama                                                         (TL)

01                                                   Genel Kamu Hizmetleri                          2.529.600

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

03                                                   Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri       500.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04                                                   Ekonomik İşler ve Hizmetler                  8.976.400

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir                                          

                                                       GENEL TOPLAM                               12.006.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir cetvelini okutuyorum:

GELİR C E T V E L İ

KOD                                              Açıklama                                                      (YTL)

03                                                   Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri            19.415.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

05                                                   Diğer Gelirler                                         6.552.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                       TOPLAM                                             25.967.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2009  yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2007  yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.– Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

A   C E T V E L İ

                                                                           (YTL)    

- Genel Ödenek Toplamı                :        17.260.239,14

- Toplam Harcama                          :          4.596.035,89

- İptal Edilen Ödenek                     :        12.664.203,25

BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:

B    C E T V E L İ

                                                                          (YTL)    

- Bütçe Tahmini                              :        23.656.000,00

- Yılı Net Tahsilatı                          :        37.273.853,22

BAŞKAN–  (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü  2007  yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, böylece Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü, Denizcilik Müsteşarlığı ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün 2009 yılı merkezî yönetim bütçeleri ile 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesapları, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2009 yılı merkezî yönetim bütçeleri ile Telekomünikasyon Kurumunun 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı olmasını temenni ederim.

Sayın milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 17.50

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.06

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Şimdi, on birinci tur görüşmelerine başlayacağız.

On birinci turda, Sağlık Bakanlığı, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Rekabet Kurumu, Millî Prodüktivite Merkezi, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk Akreditasyon Kurumu, Türk Standartları Enstitüsü, Türk Patent Enstitüsü bütçeleri yer almaktadır.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı:312) (Devam)

2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının  Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve  Bütçe Komisyonu  Raporu (1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) (Devam)

H) SAĞLIK BAKANLIĞI

1.- Sağlık Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Sağlık Bakanlığı  2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

I) HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1.- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

İ) SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI

1.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı  2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

J) REKABET KURUMU

1.- Rekabet Kurumu  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Rekabet Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

K) MİLLÎ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ

1.- Millî Prodüktivite Merkezi  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Millî Prodüktivite Merkezi  2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

L) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ SANAYİİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI

1.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı  2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

M) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU

1.- Türk Akreditasyon Kurumu  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Türk Akreditasyon Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

N) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ

1.-Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.-Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

O) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ

1.- Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı  2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet buradalar efendim.

Görüşmelere başlıyoruz.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Osman Özçelik.

Sayın Özçelik, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika Sayın Özçelik.

DTP GRUBU ADINA OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sağlık Bakanlığı bütçe tasarısı üzerine Demokratik Toplum Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sağlık kavramının bilimsel tanımı yapılmadan tüm boyutlarıyla konuyu kavramının mümkün olmadığını düşünerek, çok tekrarlanıyor olsa da, Dünya Sağlık Teşkilatının sağlık tarifini yapmak gerekiyor.

Sağlık, fiziksel, zihinsel ve sosyal tam iyilik hâli olarak tanımlanmaktadır. Her devlet vatandaşının sağlığını korumakla görevlidir. Sağlıklı yaşam vazgeçilmez temel insan hakları arasında sayılmaktadır. Devlet, koruyucu sağlık hizmetleri konusunda önlem almak ve fiziksel rahatsızlıkların önüne geçmek zorundadır. Hastalığın ortaya çıkması hâlinde de hastalığın teşhisi, tedavisi ve hastanın rehabilitasyonu tüm aşamalarda devletin ücretsiz sağlamak zorunda olduğu görevlerdendir.

Devlet, vatandaşlarının ruh sağlığını da korumak zorundadır. Vatandaş, üyesi olduğu devlete tam bir güven duygusu içinde olmalı, haksızlığa uğramayacağı, kendisinin kandırılmadığı, kendisine yalan söylenmediğinden emin olmalıdır. Çalışması ve başarısı oranında takdir edileceğinden herhangi bir kuşku duymamalıdır vatandaş.

Devlet, vatandaşına iş güvencesi, temiz bir çevre, yaşanılabilir bir konut, mümkün olan en üst düzeyde eğitim olanağı, fırsat eşitliği, kültürel, bilimsel, sanatsal, sportif etkinliklere katılma ve bu tür etkinliklerden yararlanma hakkı, yasalar karşısında eşitlik, düşünce ve ifade özgürlüğü, örgütlenme ve yönetime katılma haklarını vatandaşına sağlamak zorundadır. Cinsler, sınıflar ve bölgeler arasında ayrım yapılmamalıdır yani devlet sosyal devlet olmak zorundadır. Sağlık ve eğitim hizmetleri tamamen ücretsiz olmalıdır. Ülkelerin gelişmişliği, devletin sosyal devlet olma düzeyiyle ölçülmektedir. Sosyal devletin vatandaşları fiziksel, ruhsal ve sosyal tam iyilik hâlinde olurlar ve ancak bu koşulların hazırlanmış olması hâlinde sağlıklı bir toplumdan söz edilebilir. Devlet, sadece çok parası olanın değil, gelir durumu ne olursa olsun her yurttaşın doğumdan ölüme kadar gerek koruyucu sağlık gerek tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerine anında ulaşabilmeleri ve eşit olarak yararlanabilmelerini sağlayıcı önlemleri almak zorundadır.

Sağlık, yani yaşam, alınıp satılabilen bir ticari meta olarak algılanamaz. Sağlık hizmetlerinin ticari anlayışla ve kâr amaçlı sağlık işletmeleri aracılığıyla yürütülmesi son derece tehlikeli ve kötü kullanıma açıktır.

Sağlık hizmetlerinin tümünün devlet eliyle yürütülmesi, sağlıkta özel sektörün dışlanması gibi bir görüşe sahip değiliz. Burada vurgulamak istediğimiz, dar gelirli ve yoksulların sağlık olanaklarında güvencesiz kalmamasıdır.

Türkiye'de, birçok konuda olduğu gibi sağlık hizmetlerinde bölgeler ve iller arası dengesizlikler, eşitsizlikler mevcuttur. 2007 yılına göre her 100 bin nüfusa düşen hasta/yatak sayısına ilişkin birkaç örnek vermek istiyorum. Örneklerimizin bir bölümü Karadeniz, Orta Anadolu, Marmara Bölgesi, Ege Bölgesi ve Akdeniz Bölgesi’ndeki illerden seçmelerden oluşmaktadır. Örneğin İzmir’de her 100 bin kişiye 302 yatak, Manisa’da 282 yatak -her 100 bin kişiye- Afyon’da 337, Uşak’ta 278, Eskişehir’de 391, Bolu’da 453, Ankara’da 359, Antalya’da 336, Isparta’da 735, Kayseri’de 307, Zonguldak’ta 348, Trabzon’da 398, Rize’de 330, Artvin’de 410 olarak görünüyor. Türkiye'nin doğu ve güneydoğu illerinde bu oranlar neredeyse üçte 1’e inmekte. Bakın, Bingöl’de 171, Tunceli’de 179, Van’da 161, Muş’ta 161, Hakkâri’de 83, Bitlis’te 145, Adıyaman’da 147, Kilis’te 160, Şanlıurfa’da 123, Diyarbakır’da 223, Mardin’de 80, Batman’da 186, Şırnak’ta 75, Siirt’te 145. Bölgeler arasındaki dengesizliğe işaret eden rakamlar bunlar, neredeyse üçte 1.

Aynı illerde uzman hekim sayıları, 2006 yılına göre, aşağıdaki gibidir: İzmir’de 4.722 iken -diyelim- Bingöl’de 84, Manisa’da 1.620 iken Tunceli’de 41; Afyon’da ve Van’da eşitlik var, 374; Uşak’ta 142, Muş’ta 110; Eskişehir’de 900, Hakkâri’de 78; Bolu’da 217, Bitlis’te 95; Ankara’da 8.021, Adıyaman’da 203; Antalya’da 1.848, Kilis’te 46; Isparta’da 444, Şanlıurfa’da 450; Kayseri’de 1.582, Diyarbakır’da 813; Zonguldak’ta 589, Mardin’de 176  -bunlar rastgele seçilmiş iller- Erzurum’da 755, Ağrı’da 158; Edirne’de 425, Iğdır’da 56. Uzman hekim sayıları bakımından iller arasında ve bölgeler arasında yine en az üçte 1 oranında bir fark var yani 1’e 3 veya 3’e 1.

Verdiğimiz bu tablolar, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, diğer kalkınmışlık kriterlerine benzer şekilde, sağlık alanında da çok açık bir geri bırakılmışlığı göstermektedir.

Yeşil kart dağılımına ilişkin kimi verilere de değinmek istiyorum. Bilindiği gibi yeşil kart, hiçbir sosyal güvenlik kurumunun şemsiyesi altında bulunmayan ve aylık geliri ve aile içi geliri asgari ücretin -sigorta primi ve vergiler düşüldükten sonra geriye kalan bölümün- üçte 1’inden az olan yurttaşlara verilmektedir. Halk arasında “sefalet belgesi” olarak adlandırılan yeşil kartın, doğu ve güneydoğu illerindeki sayıları şöyledir: Bingöl’de 134.888, Bitlis’te 167.434, Tunceli’de 22.288, Van’da 495.752, Muş’ta 178.080, Hakkâri’de 135.961, Adıyaman’da 253.326, Şanlıurfa’da 592.669, Diyarbakır’da 518.782, Mardin’de 312.951, Batman’da 219.347, Şırnak’ta 194.846, Siirt’te 130.943, Ağrı’da 303.631, Iğdır’da 68.063, Kars’ta 104.442. Neredeyse Türkiye’de dağıtılan tüm yeşil kartların yarısını, bu on iki, on üç ilimizin toplamı kapsamaktadır. Bu neye işaret ediyor? Bu sayılar kimi illerde il nüfusunun yüzde 50’sine tekabül etmekte. Örneğin Van’da, Şanlıurfa’da ve Diyarbakır’da neredeyse yeşil kartlı insan sayısı nüfusun yarısı kadar. Kimi illerde, -en az, en düşük iller- bu saydığım iller arasında nüfusun yüzde 30’una en azından tekabül ediyor. Bu, Türkiye ortalamasının yaklaşık 5 katı kadardır.

 Batı illerinde yeşil kart sahibi yoksulların büyük bir bölümünün de batıya göç etmiş bölge insanlarından oluştuğu da ayrı bir gerçektir. Yani İstanbul’daki yeşil kartlı da, Edirne’deki yeşil kartlı da, Ankara ve İzmir’deki yeşil kartlıların da bir bölümü veya belki de çoğunluğu -bunun henüz istatistiği yok elimizde- bölgeden göç eden insanlara ait.

Yeşil kart dağıtımında mülki amirler keyfî davranmakta, korucu ve iktidar, düzen yanlısı kişilere yasal koşulları uygun olmadığı hâlde yeşil kart verilmekte, yoksul olmasına karşın muhalif olduğu bilinen kişilerin yeşil kart talepleri geri çevrilmektedir. Partimiz Demokratik Toplum Partisinin tüm eylem ve etkinliklerinde polis, neredeyse tek tek katılımcıları kamerayla tespit ediyor, katılımcıların yeşil kartlarının iptal edilmesi için çaba sarf ediyor. Çoğu zaman etkinliklerimize katılanların yeşil kartları iptal edilmektedir. Buna karşın, eczaneme -eczacıyım, eczanem var- lüks arabalarıyla gelip yeşil kartlarıyla ilaç alan iktidar yanlısı yüzlerce insana tanık oldum.

Bugün Radikal gazetesinde yayınlanan bir araştırma “Eğitim hizmeti Kürtlere uzak, haneler kalabalık, gelir az ve işsizlik yüksek” başlığıyla verilerek “Türkiye'nin modernizasyon sürecinde Kürtler çok geri kalmış durumda.” denmektedir. Bugünkü gazetenin araştırması yayınlandı. Kürtlerde işsizlik yüzde 29,6; yani her 3 kişinden 1’i işsiz. Yine her 3 Kürtten 1’i sosyal güvenlikten yoksun.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Yani güneydoğuda demek istiyorsunuz değil mi?

OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) – Bu araştırmanın dilini konuşuyorum.

Kürtlerin yüzde 52’sinin ciddi şekilde yoksulluk içinde olduğu tespit edilmiş. Bugün Radikal gazetesinde yayınlanan veriler.

Türkiye petrol, elektrik, tarımsal ürün ve ağır iş gücü ihtiyacının yaklaşık yüzde 30’unu karşılayan bölgenin ve bölge insanlarının sefaletinin nedenini kim, nasıl açıklayabilir? Bunun adı “ayrımcılık”tır, bunun adı “bölücülük”tür. Diyarbakır Tabip Odası ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) yaptıkları ortak açıklamalarda, bölge insanlarına gerçek bir sağlık hizmetinin verilebilmesi için öncelikli olarak sağlık personeli ile hastalar arasında sağlıklı bir iletişimin kurulabilmesini şart olarak belirtmekte, bunun için iletişimde bölge halkının dili olan Kürtçenin önündeki engellerin kaldırılmasını istemektedir. Biz bölge milletvekillerinin burada, Parlamento kürsüsünde kimi zaman kullandığımız Kürtçe sözcük ve cümleler bile tutanaklara “bilinmeyen dil” olarak geçmektedir. Bu koşullarda kendimizi eşit haklara sahip yurttaşlar olarak görmemiz mümkün değil. Eksiksiz, eşit haklara sahip yurttaşlar olma mücadelemiz eksiksiz bir demokrasi tesis edilinceye kadar devam edecektir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye’nin sağlık politikalarından muzdarip olanlar sadece bölgemiz insanları değil. Türk Tabipler Birliği Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın sağlık hizmetlerini paralı hâle getirdiğini, programın yoksul insanları değil sermayeyi koruduğunu ifade etmektedir. Türk Tabipler Birliği, hekimler dâhil sağlık alanında çalışanlar için, kamu veya özel bütün çalışma alanlarında işten çıkarılmalarından, ücretlerinin azaltılması hatta ödenmemesi uygulamalarından yakınmakta, özelde çalışan meslektaşlarının güvenceli sözleşmelere kavuşturulmasını talep etmektedirler.

Türk Tabipler Birliği, sağlık alanında çalışanların çalışma koşullarının düzeltilmesini, maruz kalınan risklerin önlenmesini ve daha sağlıklı koşullarda çalışabilmek için iş yeri sağlık birimlerinin kurulmasını ve işlerliğinin sağlanmasını belirtmektedirler.

Sayın milletvekilleri, sağlık politikalarından en muzdarip sağlık meslek mensuplarının başında meslektaşlarım eczacılar gelmektedir. Bir ilaç ve sağlık danışmanı olarak eczacının rolünü bir tedarikçi olarak sınırlamaya çalışan, eczacılık hizmeti vermeyi zorlaştıran ve binlerce eczaneyi kapanma noktasına getiren yasal ve ekonomik düzenlemeler eczacıyı dayanma noktasının sınırına getirmiştir.

Eczacılar halka en yakın sağlık çalışanı, eczaneler ise vatandaşların ücretsiz danışmanlık hizmeti alabileceği merkezlerdir. Eczacıların ilaç danışmanlığı dışında birinci basamak sağlık hizmetlerindeki işlevleri çok boyutludur. Bunu görmezden gelen Hükûmet ve Sağlık Bakanlığı eczacıyı “Artık yeter!” deme noktasına getirmiş ve 21 Aralık 2008 günü, dün, eczacı, eczane çalışanı ve eczacılık fakültesi öğrencilerinden oluşan 30 binden fazla bir kitleyle Ankara’da “Artık yeter!” mitingi düzenlediler.

Talepler ve şikâyetler özetle şöyle:

İlaç şirketlerinin devlete yaptığı kamu kurum iskontolarının perakende satış fiyatı üzerinden ve eczaneler kanalıyla yapılması eczanelerin ekonomik kayba uğramalarına neden olmakta, eczacıyı kendisiyle ilgisi olmayan bir işlemi yapmak zorunda bırakmaktadır. Maliye Bakanlığı ve Türk Eczacılar Birliği arasında yapılan protokole göre bu duruma son verilmesi kararlaştırılmışken uygulama hâlâ devam etmektedir.

Kamu ve özel hastanelerde muayene ücretleri kademeli olarak artırılmış ve muayene ücreti verecek kişilerin kapsamı genişletilmiştir, muayene ücretlerinin eczaneler tarafından tahsil edilmesi gibi anlaşılmaz bir uygulama başlatılmıştır. Eczacılar, devletin tahsildarları değildir, böyle bir eğitim almadılar, Sağlık Bakanlığının tahsildarlığını yapma gibi bir görevleri yok. Sağlık hizmetlerinin bedava olduğu propagandası yapıldığından vatandaş eczaneye bu ödemeyi yapmak istemiyor. Eczacı ve vatandaş karşı karşıya getiriliyor. Aynı sorun vatandaştan alınacak ilaç katılım paylarında da yaşanmakta. Uygulamaya kesinlikle son verilmelidir.

Sosyal güvenlik kurumları ile sözleşmeli eczanelerin kuruma teslim ettikleri fatura bedellerinin bir bölümünün avans olarak, diğer bölümünün daha sonraki bir tarihte verilmesi eczaneleri iflasa sürüklemektedir. Yeşil kart ve konsolide bütçe uygulamasına tabi kurumlara ait ilaç faturalarının sözleşmeyle belirlenen sürelerden çok daha geç ödenmesi eczanelerin firmalara karşı ödeme dengelerini altüst etmekte, eczacılar gecikme faizi ödemek zorunda kalarak zarar etmektedirler. İlaç Fiyat Kararnamesi değiştirilerek ilaç fiyat değişikliklerinden eczacıların zarar görmeleri önlenmelidir. Zaman zaman ilaç fiyatlarında düşüşler oluyor; kamu yararına, halk yararına olduğunu, doğru olduğunu da kabul ediyoruz. Ancak, eczacı, pahalıya aldığı ilacı ucuza vermek gibi, düşen fiyat karşısında ucuza vermek gibi bir durumla karşı karşıya kalıyor, zaten kısıtlı olan kâr oranı böylece erimiş oluyor.

Eczacılara karşıladıkları her reçete için belli bir oranda meslek hakkı ödenmelidir. Eczacı, aldığı eğitimle, ortaya koyduğu sermayesiyle ve emeğiyle sağlık hizmeti veren bir kişidir. Burada sadece ilacın alış ve satış fiyatı üzerinden eczaneye bırakılan iskonto eczanenin masraflarını karşılayamaz oranlardadır. Bu nedenle, bütün mesleklerde olduğu gibi, eczacılara da ayrıca bir meslek hakkı, bu hizmet karşılığı hakkın ödenmesi Türk Eczacılar Birliğinin ve tüm eczacıların talebidir.

Eczacıların bu son derece haklı ve makul taleplerini demokratik ve kitlesel bir tarzda dile getirdikleri mitinge, aynı sorunları yaşayan AKP’nin eczacı milletvekillerinin katılmamış olması eczacıları üzmüştür. AKP milletvekillerinin nasıl bir hiyerarşik baskı altında tutulduklarını görmek bakımından anlamlı olduğuna inanıyorum. Aynı meslektaşlarımla benzer sorunları paylaşıyoruz, aynı sorunları dile getiriyoruz ancak on binlerce eczacının katıldığı ve kendi sorunlarını dile getirdiği bir mitinge bir tek AKP’li eczacı milletvekili katılamıyor. Neden? Padişahlık sistemi var da ondan.

Hepinize bedensel, zihinsel ve sosyal tam iyilik hâli diliyorum.

Saygılarımla. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özçelik.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş.

Buyurun Sayın Karabaş. (DTP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika.

DTP GRUBU ADINA MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2009 yılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçesiyle ilgili Demokratik Toplum Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, sanayi dediğimiz zaman 1800’lü yıllara bir dönmemiz gerekiyor. Sanayi devrimi 1800’lü yıllarda İngiltere’de başlamış ve 1900’lü yılların sonunda Avrupa’nın birçok noktasında ileri sanayi düzeyine gelinmiştir. Tabii, bir ülkede sanayinin gelişmesi, bir ülkenin sanayileşmesi beraberinde sosyal, toplumsal, ekonomik, siyasal değişiklikler, kentsel yaşamda yeni bir anlayış ve yasalarda, hukukta yeniden bir bakış ve demokratikleşme de getirmektedir.

Şimdi, bugün yoğun bahsettiğimiz demokratikleşme ve demokrasinin esasları sayılan tüm uluslararası yasalar, sözleşmeler ve uygulanan ilkeler bu sanayileşmeyle birlikte başlamıştır. Onun için, sanayiyi, sanayileşmeyi, sanayi devrimini demokrasiden, demokratik hukuk anlayışından, bölgelerarası eşitsizliğin giderilmesinden, insana, herkese eşit bakmaktan, tüm kültürleri, farklılıkları kabul eden, herkesi eşit gören bir anlayıştan bağımsız tutamayız. Bunun gerçekleştirilmediği hiçbir ülkede şu anda da sanayi de gelişkin değildir. Onun için, sanayinin gelişmesiyle demokrasinin, demokratik anlayışın gelişmesi bire bir birbirine bağlıdır.

Sayın milletvekilleri, bugün gelişkin dünya, Amerika, Avrupa Birliği ve Uzak Doğu’da Japonya, benzer ülkeler artık sanayi devrimini aşmış, sınai gelişmeyi tamamlamış, şu anda bilgi çağındadır.

Sanayi devriminin anlayışı neydi? Maliyeti, insan üzerindeki etkisi, ekoloji üzerinde, doğa üzerinde yarattığı sonuçlar ne olursa olsun sürekli büyüme, sürdürülebilir bir büyümeyi sağlamaktı. Ancak, bugün dünyada en öne alınmış olan, herkesin temel tartışma konusu olan ve ozon tabakasının delinmesinden tutun küresel ısınmaya kadar insanlığın ortak çözüm bulmaya çalıştığı sorunlar bu tür sanayileşme anlayışından geçmiştir. Artık sanayileşme devrimini aşmış ülkeler yüksek teknolojiyi ve bilgi çağını tartışıyor; artık her türlü üretimi çevreyle birlikte, sosyal, toplumsal çevreyle birlikte, kültürel çevreyle birlikte, doğal ekolojik çevreyle birlikte ele alıyor. Bizdeyse, bugün sık tartıştığımız ve birçok zaman, bazen Hükûmet üyelerinin de kabul ettiği, tüm parti gruplarının, toplumun, sivil toplum örgütlerinin ve halkın tüm kesimlerinin üzerinde tartıştığı ve olumsuz gördüğü sonuçlara rağmen, Türkiye’de hâlâ “Sanayinin geliştirilmesi” denildiği zaman bu tür etkenler, insan yönü ve insanın, toplumun geleceği yönü çok dikkate alınmıyor. Hatta ne yazık ki bazen Başbakanın bazen bir bakanın bazen Parlamentoda halk tarafından seçilmiş bir milletvekili tarafından, yapılan bir yatırım veya sanayideki bir gelişmenin yarattığı ekonomik fayda düşünülerek, “Canım, bu tür şeyler olurken bazı insani kayıplar da bazen doğaya zarar vermek de olabilir.” şeklinde bir mantık işletiliyor.

Şimdi, sanayileşmeyle ilgili başladığımız zaman şunu demiştik: “Sanayileşme demokrasiyle atbaşı yürür.” Peki, demokratik bir yapının oturmadığı bir yerde sanayileşme olur mu? Türkiye’ye bakalım: Şimdi, Türkiye’de eğitim alanında -70 milyon nüfusu olan, genç, dinamik bir nüfusu olan Türkiye’de- hâlâ önemli oranda okuryazar olmayan insan var. Hâlâ beş yıl okul okumuş… Şimdi ilköğretime geçtik; buna rağmen daha önce beş yıl okuyan, şimdi de ilköğretime başlayıp beşinci yıldan sonra bırakan kişiler var ve yine önemli bir oranda kişi sadece ilköğretim mezunudur. Birçok insan bu eğitimi çok uygunsuz, çok zor koşullarda ve uygun olmayan ortamlarda görüyor.

Yine, dünyaya baktığımız zaman eğitimin amacı, hem insanı bilgi, birikim, sosyal yaşam, toplumsal yaşam, kültürel yaşam anlamında geliştirmek, belli bir düzeyi yakalatmakken diğer taraftan, toplumun ihtiyacı olan bir insan gücünü, emek gücünü ortaya çıkarmak, belli bir birikim düzeyine gelmiş, belli bir teknik düzeye gelmiş insanı yetiştirmektir.

Avrupa ülkelerine ve bugün gelişmekte olan birçok ülkeye baktığımız zaman, eğitimde üçte 2 oranında mesleki eğitim, üçte 1 oranında genel eğitim yapılmaktadır. Ancak Türkiye’ye baktığımız zaman bu tam tersidir. Birçok zaman sanayi ve ticaret odalarımızın ve kurumlarımızın yaptıkları istatistiklerde, Türkiye’de muazzam bir işsizlik olmasına rağmen, ciddi oranda da teknik eleman sıkıntısı yaşanmaktadır.

Şimdi, yıllardır -sadece AKP hükûmetleriyle sınırlı değil- Türkiye 1960’tan beri, bazen ithal ikameci bazen ihracata yönelik sanayi politikalarından bahsediyor. Birçok zaman da bunlar süslenerek söyleniyor, “Ağır sanayi hamlesi” deniyor, farklı şeyler deniyor. Ama 1960’tan beri temel ekonomik gelişmesini sanayileşme üzerine kurmuş bir ülkede hâlâ meslek okulu oranı genel eğitim görenlerin üçte 1’i oranındadır. Eğer bu orandan imam hatip liselerini çıkarırsak… Ki, imam hatip liseleri kendi alanlarında ihtiyaç duyulan miktarın üzerinde okuyor, birçoğu imam hatip lisesini bitirdikten sonra farklı mesleklerde veya farklı okullarda, üniversitelerde okuyor. Bunu Türkiye değiştirmediği sürece, AKP bu konuda adım atmadığı sürece bu söylediği hedeflerin -2012’ye, 2021’e yönelik dile getirdiği hedeflerin- havada kalacağını bilmesi gerekiyor.

Yine, bir ülkede refahı sağlamanın, bir ülkede sanayiyi gerçek anlamda geliştirmenin, bir ülkede teknolojiyi, bilimi geliştirmenin yolu toplumun tüm kesimlerini, tüm dinamiklerini harekete geçirmekten geçiyor. 

Şimdi, Türkiye’ye baktığımız zaman, kadın toplumsal üretimin dışında. Dünyanın her yerinde, üretimde, bazı nüanslar dışında, kadın nüfusu yarısıdır. Kafadan, nüfusun yarısının toplumsal yaşamın ve toplumsal üretimin dışında olduğu bir ülkede, sanayileşmeyi, refahı gerçekleştirmek mümkün değildir.

Yine, Türkiye’de, yıllardır, geçmiş hükûmetlerden bugüne kadar, seksen yıllık cumhuriyet döneminde, bir tarafta Kürtler, Aleviler, bazen dönemine göre sosyalistler, bazen dönemine göre iktidardaki hükûmete, iktidar olan hükûmet anlayışına göre dindarlar, yani toplumun çeşitli kesimleri düşüncelerinden, inançlarından, muhalif olduklarından dolayı toplumsal üretimin dışında tutuluyor veya her ülke insanının önünü açan, onun gerçek bilgi birikimini, emeğini, toplumsal üretime katmasını sağlamaya çalışırken Türkiye’de bu kesimler sürekli engellenmiş veya üretimin dışında tutulmaya çalışılmıştır. Türkiye bunu gerçekleştirmediği sürece, Türkiye Kürt sorununu demokratik bir şekilde çözmediği sürece, Türkiye kadını toplumsal yaşama, siyasal yaşama, siyasete katmadığı sürece, üretime doğrudan katmadığı sürece, Türkiye Alevi’ye, Türkiye sosyaliste, Türkiye muhalif olan insana farklı baktığı, onu dışladığı sürece, yeri geldiği zaman farklı inançları olan dindarı dışladığı sürece bunu yakalaması mümkün müdür?

Şimdi, bu konuda devletin uyguladığı teşviklere, teşvikin gittiği noktalara baktığımız zaman, sadece AKP Hükûmeti değil, seksen yıllık cumhuriyet döneminde tüm kıstaslar bunlara göre yapılmıştır. Muhalif olan bunun dışında tutulmuştur. Bu söz, Türkiye’de birçok zaman en üst düzeyde devlet yetkilisinden tutun en alttaki vatandaşa kadar “Sen bu devletin ekmeğini yiyorsan bu devlete hizmet edeceksin, bu devlet gibi düşüneceksin.” denilmiştir. Bunun gibi düşünmeyen, işin, devletle ilişkilenmenin, ticaretin dışında tutulmuştur, ticareti engellenmeye çalışılmıştır. Siz bunları gerçekleştirmeden bölgeler arası farklılığı ortadan kaldırmanız mümkün değildir.

Yine, bugün gelinen küresel krizden, küresel krizin geldiği noktadan bahsetmemiz gerekiyor. Şimdi, 2002’den başlayarak 2007’nin sonuna kadar tüm dünyada muazzam bir likidite hareketi yaşandı. 2002 yılından bu yana yaşanan likidite bolluğu Türkiye’ye özgü veya AKP Hükûmetinin bire bir politikalarından kaynaklanan bir olay değil. Nitekim, AKP’nin çok övündüğü büyümeyi OECD ülkeleri içinde kıyasladığımız zaman, otuz tane OECD ülkesi içinde Türkiye 23’üncü sırada yer almaktadır. Hâlbuki AKP’nin 2002’den bu yana bu likidite bolluğu ve buna bağlı büyümeyi dile getirdiği zaman, sanki dünyada hiç kimsenin başaramadığı bir başarıyı elde etmiş gibi bir izlenim ediniyorsunuz.

Sayın milletvekilleri, bu dönemde belli olanaklar, likidite bolluğunun, sıcak paranın belli alanlara aktarılarak sanayinin geliştirilmesi, sosyal, toplumsal dokunun değiştirilmesi; yine, kültürel yaşamın geliştirilmesi, çevreye yönelik politikaların geliştirilmesi olanağı varken, AKP Hükûmeti bu süreci maalesef değerlendiremedi. 2007 yılının sonunda ABD’de başlayan, başta Avrupa olmak üzere, gelişmiş ülkeler olmak üzere tüm dünyayı etkileyen kriz karşısında AKP seyirci kaldı, hatta çok ilginç tutumlar sergiledi. Başbakan krizin başladığı günden bugüne kadar, bugün bile, bütçe görüşmelerinden sonra bile, krizle ilgili düşüncesini açıklayan, krizle ilgili atılması gereken adımları tartışan, başta işveren kesimleri ve onların odaları, kurumları olmak üzere, toplumun tüm kesimlerine, siyasi parti gruplarına, siyasetçilere, “Siz krizden bahsediyorsunuz, krizi davet ediyorsunuz…” İlginç sözlerle, “Ölüye kefen biçilmez.” gibi ilginç söylemlerde bulunuyor.

Yine, bu konuda bu tutumu sergileyen sadece Sayın Başbakan değil, Sayın Maliye Bakanımız hem daha önceki bazı söylemlerinde hem de Meclisteki görüşmelerinde ilginç iddialarda bulunuyor. Şimdi, ABD’de ortaya çıkan kriz herhâlde ABD’nin Sayın Kemal Unakıtan gibi bir maliye bakanının olmamasından kaynaklıdır.

MUSTAFA CUMHUR (Trabzon) – Nasıl anladın onu ya!

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) - Çünkü Sayın Unakıtan Bahçeşehir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi tarafından düzenlenen “global finansal kriz ve Türkiye’ye etkileri” konulu konferansta aynen şunları söylüyor: “Dünyanın bu krizde krizi yönetmeleri biraz zayıf kalıyor. Çok uzun bir zaman sonra böyle bir krizle karşı karşıya kalınca, daha önce hazırlıklar olmayınca da birden bire bazı kararlar aceleyle alınabiliyor veya yetersiz kalıyor. Bunu söylemekten de çekinmememiz lazım. Eğer bu işleri çok bilselerdi şimdiye kadar bunların önüne geçerlerdi. Türk milleti olarak krizlere şerbetliyiz.”

Sayın milletvekilleri, ne Türk milleti ne de dünya üzerinde herhangi bir millet, bir devlet krizlere veya ekonomik bunalımlara şerbetli değil. Siz ancak önleminizi aldığınız zaman bunları atlatabilir, bunların etkisini, bunların toplumun üzerinde yaratacağı etkileri asgariye düşürebilirsiniz.

Şimdi, birçok zaman, Sayın Sanayi Bakanımız konuştuğu zaman, diğer Hükûmet yetkilileri açıklama yaptıkları zaman sözcük anlamında KOBİ’yi çok öne çıkarırlar. Evet, KOBİ’ler önemlidir. Türkiye’de ve Türkiye benzeri ülkelerde KOBİ’ler önemlidir çünkü Türkiye’deki işletmelerin yüzde 99’u KOBİ’lerden oluşuyor. Yine Türkiye’deki istihdamın yüzde 80’i KOBİ’ler eliyle oluyor, KOBİ’ler aracılığıyla oluyor. Onun için, eğer siz… Ayrıca, bir ülkede bölgeler arası eşitsizliği kaldırmanın temel kıstası, temel yolu KOBİ’leri yaygınlaştırmak ve KOBİ’lere destek sunmaktır. Ancak, biz, 2002 yılından bu yana AKP Hükûmetinin, hem genel olarak Türkiye genelinde KOBİ’lere ayırdığı desteği, sağladığı desteği ve teşviki hem de KOBİ’lerin bulundukları bölgeye göre aldıkları teşviki kıyasladığımız zaman, dikkate aldığımız zaman AKP’nin bu konuda böyle bir politikasının, böyle bir derdinin olmadığını görüyoruz.

Şimdi, 2009 bütçesinde KOBİ’lere kredi veren KOSGEB’in bütçesinde yüzde 51 artış sağlanmıştır. Bu, doğru. Ancak tüm yetkililer -Sayın Maliye Bakanı da belirtiyor- dünyanın gelişmiş ülkeleri, Amerika, Avrupa ve diğer ülkeler bugüne kadar 2 trilyon dolar civarında bir kaynak aktardılar krizin etkilerini en aza indirmek için. Krizin etkilerinin görülmeye başlandığı ve önümüzdeki yıldan itibaren ciddi bir şekilde Türkiye’yi etkileyeceği bilinmesine rağmen, hem KOSGEB’in hem diğer alanlarda sanayiye, KOBİ’lere aktarılması düşünülen ve dile getirilen rakamlarla bu krizin atlatılması mümkün müdür? Sanayi sektörünün, reel sektörün, KOBİ’lerin ayakta kalması mümkün müdür?

Yine şunu belirttik: Bir ülkede gelişmenin, çağdaşlaşmanın, demokrasinin temel kıstaslarından biri bölgeler arası eşitsizliktir. Türkiye’nin Avrupa Birliğine girme yolunda uzun bir süredir çabası var. AKP “Bunu gerçekleştirecek adımları attım ve bu benim esas hedefimdir.” diyor. Peki, siz bölgeler arası eşitsizliği ortadan kaldırmadan AB’ye girebilir misiniz? AB’nin temel kıstaslarından biri bölgeler arası eşitsizliği ortadan kaldırmak değil midir? Şimdi, bölgeler arası eşitsizlik her dile geldiğinde sonuçta burada özellikle iktidar koltuklarında homurtular başlıyor, “Yine bölgeyi dile getirdiniz.” Peki, eğer, siz, Türkiye’deki 81 il içinde bölgenin 21 tane ilinin 19’unu tüm insani, tüm gelişmişlik endekslerinde en son sıralara atmışsanız, o düzeye getirmişseniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karabaş, konuşmanızı tamamlar mısınız.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Bunu biz dile getirmeyeceğiz de neyi dile getireceğiz?

Şimdi, dile getirilmesi gereken çok şey var, önerilmesi gereken çok şey var. Ancak, ben, Bitlis’le ilgili bir iki bilgiyi size sunmak istiyorum. Bu, Bitlis Valiliği İl Planlama ve Koordinasyon Müdürlüğü tarafından verilmiştir: “Herhangi bir sosyal güvencesi olmayan nüfus bulunmamaktadır.” diyor. “Buna rağmen sosyal güvence kapsamında değerlendirdiğimiz yeşil kartı ve 2022 sayılı Yasa’dan yararlan kişiler muhtaç veya yoksulluk sınırındadır.” diyor bu Valiliğin şeyi. Ve sayıyor: “Bu sınırda olanlar, yeşil kartlılar 202 bin ve yine 2022 kapsamında olanlar 8.779.” Yani Bitlis nüfusunun yüzde 53’ü yoksulluk sınırındadır, muhtaçlık sınırındadır.

Bitlis beş bin yıllık tarihî bir kenttir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Karabaş.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Bitiriyorum Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Bitlis’te 1960’lı yıllarda Tekel Sigara Fabrikasında ve kamunun diğer kurumlarında çalıştırılacak işçi bulunamıyordu. İnsanlar, “Üç beş kuruşa gidip devlete çalışmam” diyordu. Şimdi, bu nüfusun yüzde 53’ü devlete muhtaçtır ve bu raporda belirtiliyor. Valiliğin raporu, “Bitlis’te işsizlik oranı yüzde 41.” diyor, Valilik bunu açıklıyor.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Karabaş.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Haluk Koç.

Sayın Koç, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz sekiz dakika Sayın Koç.

CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sürenin kısıtlı olmasından dolayı hemen başlamak zorundayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye’de 2002’den itibaren uygulanan ve bir ideolojik tercih olan neoliberal politikalar sayesinde sosyal devletin ve kamusal hizmet alanlarının tümünde bir daralma, gerileme olduğu çok açık. Sağlık da bunlardan en önemlisi. 58, 59’uncu hükûmetler dönemlerinde başlayan Sağlıkta Dönüşüm Programı ve ekleri, yoğun propaganda ve reklam kampanyalarıyla hedef kitle memnuniyeti yaratma çabalarına karşın… Burada Sayın Başbakanın bir sözünü irdelemek gerekiyor: “Hamile olan hanım kardeşimizi helikopterle doğum yapacağı yere götürüyoruz, misafir ediyor, sonra götürüyoruz.” Bu, buzdağının üstündeki küçük bir nokta; buzdağının altı olduğu gibi duruyor, o da ayrı bir sorun. Bu sağlıkta dönüşüm olayı, sağlıkta gelecekte yaşayacağımız problemlerin temelini oluşturmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, temel gerçeklere değineceğim. Sağlığın finansmanı, artık, yapılan bu değişimlerle piyasa temeline oturmak üzeredir. Aynen öykündüğümüz Amerika Birleşik Devletleri’ndeki sistem gibi, sigorta temelli sağlık finansmanına dayalı bir sağlık hizmeti. Amerika örneği, 1,7 trilyon doları sağlığa harcayan ama temel sağlık hizmetlerinde dünyada 54’üncü sırada olan bir Amerika örneği. 1 Ekim 2008’de genel sağlık sigortası devreye girdi biliyorsunuz. Bunun anlamı, Türkiye, artık sağlık harcamalarını genel bütçeden değil, sigorta sisteminden karşılayan ülkeler arasına girmesi anlamıdır.

Olayın özü çerçevesinde detayına, ayrıntıya girmeye zamanım yok. Ben, bazı sorularla Sayın Bakana tüm düşüncelerimi ifade etmek istiyorum.

Sayın Bakan, 8 Eylülde sona eren Sosyal Güvenlik Kurumu prim borcu affı sonrasında Türkiye’de prim borcu olan kişi sayısı nedir? Bu kişilerin bakmakla yükümlü oldukları aile bireyleri ile birlikte toplam sayı nedir? Bu kişiler hastalandıklarında sağlık sorunlarını nasıl çözeceklerdir?

Ben hemen bir yansıtma yapıyorum algılanması için: Mevcut sistemde, 2004 yılı verileriyle, SSK kapsamında bulunan nüfusun yüzde 27’si, BAĞ-KUR kapsamında bulunan nüfusun ise yüzde 40’ı prim yükümlülüklerini yerine getirememekten dolayı sağlık karnesine ulaşamamaktadır. Genel sağlık sigortasında prim ödenmemesine bağlı olarak ne kadar bir nüfusun yakın gelecekte sistem dışında sağlık hizmeti alamaz hâle geleceğinin Sayın Bakan tarafından projeksiyonunu rica ediyorum.

İki: Prim borçlusu olduğu için ya da katılım payı ödemediği için, ödeyemediği için evini, tarlasını, arabasını satmak zorunda kalan, kredi vesaire yöntemlerle borç alarak ihtiyaç duyduğu sağlık hizmetinden yararlanmaya çalışan kişileri kayıt altına almak ve sorunlarını çözmek için herhangi bir girişim söz konusu olmuş mudur?

Üç: Yeni yasaya göre -burada da Sayın Başbakanın müşteri memnuniyetine dönük ifadeleri olmuştu ama gerçeği söylüyorum- on sekiz yaşını doldurduğu için ana-babalarının sağlık yardımından yararlanamayacak olan bekâr, hâlen çalışmayan  kadın sayısı kaçtır? Bu kişiler hastalandıklarında sağlık sorunlarını nasıl çözeceklerdir?

Dört: Kamuya ait sağlık hizmeti sunucularının “otelcilik hizmeti” adı altında -piyasalaştık ya, her hizmetin bir karşılığı olacak- vatandaşlarımızdan talep edecekleri ücret nedir? Bu ücretler nasıl tahsil edilecektir?

Beş: Kamuya ait sağlık hizmeti sunucularının “istisnai sağlık hizmetleri” adı altında vatandaşlarımızdan alacakları ücretler nelerdir? Bu ücretler nasıl tahsil edilecektir? Toplanan bu ücretler nerelerde kullanılacaktır?

Altı: 2008 yılında yurt çapında faaliyet gösteren özel sağlık kuruluşu sayısı nedir? Bu kuruluşların kaçı 2008 yılında ya da daha önce denetlenmiştir? Denetim sonuçlarına göre, mevzuata aykırı çalıştığı saptanan kuruluş sayısı nedir? Banka şubesinden çok özel hastanesi olan bir ülke olma noktasındayız. Herkes kendi seçim bölgesini düşünsün.

Yedi: Vatandaşlarımızın özel sağlık kuruluşlarından hizmet alırken belirlenen ücretin en çok yüzde 30’unu ödedikleri nasıl denetlenmektedir? Sağlık sektöründe kayıt dışı tahsilatı önlemekle ilgili neler yapmayı planlıyorsunuz?

Sekiz: Katılım payı alınmayacak kişi ve hâller sıralanır iken aile hekimi muayenesi bu kapsamda değerlendirilmiştir. Yurttaşlarımızın sağlık ocaklarına yaptırdıkları tedavi edici hizmetler için katılım payı alınacak mıdır?

Dokuz: Devlet hastaneleri ile üniversite hastanelerine yapılan başvurularda sevk zinciri aranacak mıdır? Bir koydunuz, bir kaldırdınız. Yani bu konuda da -tıpkı mecburi hizmet gibi- bize sunduğunuz kitapçıktaki daireler gibi hareket ettiniz, sürekli döndünüz. Eğer aranmayacaksa devlet hastaneleriyle üniversite hastanelerinde yapılan muayenelerde katılım payı tutarı ne olacaktır?

Değerli arkadaşlarım, burada vereceğiniz yanıtlar muhtemelen şu sonucu verecektir, bunu çok açık söylüyorum: Artık sağlık, kapitalist bir meta aracıdır. Alınıp satılabilir, hak olmaktan çıkmıştır. Yakın gelecekte bu soruların rakamsal yanıtları da bizi bu sonuca götürecektir.

Ülkemizi saran bir krizle karşı karşıyayız. Bu krizin yoksulluğu artıracağı, işsizliği artıracağı, bilinen rakamlarla gerçek bir boyuttur. Bu durum, sağlığın diğer belirleyici noktalarında, iş, barınma, ısınma, yeterli gıda, temiz içme suyu gibi noktalarda halkın sağlığını ne yönde tehdit edecektir? Hazırlığınız var mı?

Değerli arkadaşlarım, sonuçta sağlık hizmeti kullanımında eşitsizlikler zamanla artacaktır. İlaç fiyatlarının artmasıyla ilaca erişimde zorluklar yaşanacaktır. Tüm sağlık göstergelerinde bozulmalar kısa ya da uzun vadede beklenecektir. Hem fiziksel hastalıklarda hem ruhsal bozukluklarda artış olacaktır. Çalışma sürelerinin uzaması ve ağırlaşması -ki emek üzerine yaratılan yoğun geri kazanım taleplerini biliyoruz- artacak ve sıkıntılar olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, son bir dakikamda… Dün Ankara’da bir gösteri oldu, eczacılar ilk kez sokağa çıktılar. Yani sorunlar onları bunalttı, çıldırma noktasına getirdi ve eczacıları sokağa döktünüz. Sayın Domaç burada, eski Başkan, iktidar partisi milletvekili. Sayın Bakan, belki siz ilgili değilsiniz, Sosyal Güvenlik Kurumu size bağlı değil ama konunun bir boyutu size de dokunuyor, teğet geçiyor sizi, öyle söyleyeyim. Bunlar sorunlarını kitap hâline getirdiler, Mecliste herkesin elinde var. Görmezden gelmeye devam ediyorsunuz. Arkadaşlarım söyledi, eczacılar üzerinden tahsilat yaptırtıyorsunuz, eczacıların sorunları için yasa değişikliği hazırlıyorsunuz, eczacılar istemediği hâlde ortaklık koyuyorsunuz, 30 Haziranda Sayın Başbakana grubunuzda “Eczacıların sorunlarını çözdük.” dedirtiyorsunuz. O gün “hallettik” dediğiniz sorun bugün aynen ortada duruyor ve 30 bin eczacı bağırıyor. İlgili bakanların ve kurumların dikkatine: Eczacı arkadaşlarımızın feryatlarını Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına bir kez daha burada dikkatlerinize sunmak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Koç, devam ediniz.

A. HALUK KOÇ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Son bir nokta: Bugün yeni vali atamaları oldu. İlgi çekici bir atama da var içinde, Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Çanakkale Valisi olarak atandı.

CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Hayırlı olsun!

A. HALUK KOÇ (Devamla) – Hayırlı olsun, evet.

Mülki idare kökenli bir bürokratın Sağlık Bakanlığında işi ne? Bu şahsın Sağlık Bakanlığı bürokrasisinde özel bir çalışma alanı olarak, bilgi, deneyim, tecrübe olarak bizim bilmediğimiz bir yönü varsa buyurun açıklayın. Sağlık Bakanlığı bürokrasisine ne katkısı oldu? Acaba orası, diğer konularda olduğu gibi kadrolaşmada bir tramplen olarak mı kullanıldı? Sağlık personeli planlaması konusunda ne deneyimi vardı? Bu soruların cevabı da merak ediliyor kamuoyu tarafından.

Sekiz dakikada bizi izleyen yurttaşlarımızın tüm sorunlarını, sağlık çalışanlarının tüm sorunlarını dile getirmek olanaklı değil. Ben, bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Koç.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Akif Ekici.

Sayın Ekici, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz sekiz dakikadır.

CHP GRUBU ADINA AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 yılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sadaka zihniyetinden ve sadakaya muhtaçlıktan kurtulmuş, üreterek tüketen, emeğe değer veren bir Türkiye dileklerimle sözlerime başlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 2009 bütçe tasarısı Türkiye’de küresel mali krizin etkilerinin son derece yoğun hissedildiği bir zamana denk gelmiştir. Her ne kadar Başbakan “Kriz teğet geçti. Elhamdülillah krizi atlattık.” veya “Önce atlatıp sonra zirveye çıktı, iniyoruz.” dedi ise de… Siz de katılıyor musunuz?

SONER AKSOY (Kütahya) – Tabii, teğet var.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Siz de katılıyor musunuz? (AK PARTİ sıralarından “Tabii” sesleri) Yanlış yoldasınız, yanlış yoldasınız.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Biz de katılıyoruz da, gülmekten…

AKİF EKİCİ (Devamla) - Büyümenin yüzde 5’lerde olduğu, kapanan iş yeri sayısının binleri, on binleri bulduğu, işsiz sayısının had safhaya dayandığı, iflaslar ve işsizliğin bunalımı nedeniyle insanların intiharlarda bulunduğu, cinayetlerin suç oranlarının arttığı, iç-dış borç toplamının 500 milyar doları geçtiği, yıllık faiz ödemesinin 55 milyar YTL’yi geçtiği, kredi kartı ve ferdi borçlanmanın 125 milyar doların üzerinde olduğu bir dönem içerisinde bütçeyi görüşüyoruz. Kara bir tablo içerisinde bu bütçe görüşmeleri yapılıyor.

Fakat “Krizden en asgari düzeyde etkilendik.” derken, herhâlde madalyonun bu yüzüne değil de öbür yüzüne de bakmak gerekiyor. Yani madalyonun iki yüzü var. Bir yüzüne ne yazarsanız onu okursunuz, öbür yüzü gerçek yüzüdür. Öbür yüzünde ne var? Öbür yüzünde yoksulluk var, yokluk var, açlık var. Ama, sizin gördüğünüz tarafta ne var? Gıda fabrikaları var, yem fabrikaları, gemicikler, alışveriş merkezlerinde hisseleri olanlar, tasarruflu ampul ithal edenler, mısır ithal edenler var. Tabii ki bunların krizle bir problemi yoktur, krizi yaşamayacaktır bunlar. Arsa imar tadilatından dolayı yetmiş iki saatte 72 trilyon rant sağlayanlar var.

Değerli arkadaşlarım, damatlar var, oğullar var, kızlar var, kızların dünürleri var. Tabii ki bunlarda kriz yok.

Değerli arkadaşlar, herkes bu ayrıcalıklı azınlık gibi belediyelerden, kamu kurumlarından ihaleler alamıyor. Biz “Kriz Türkiye’yi çok ciddi etkiledi.” derken bu ayrıcalıklı azınlığa bakmıyoruz. Onların işleri, hepimizin malumu, gayet tıkırında. Devletin resmî kurumlarının açıkladığı, biraz önce de saydığım dış ve iç borç, büyüme, işsiz vatandaşların sayısı, kapanan iş yerleri gibi verilere bakarak kriz var diyoruz.

Bir noktayı vurgulamak istiyorum değerli arkadaşlar. Sayın Başbakan geçen hafta yaptığı konuşmada “Rakamlar yalan söylemez.” dedi. Evet, rakamlar yalan söylemiyor ama sizler doğruları söylemiyorsunuz topluma. Sayın Başbakan “2008 Ocak-Ekim ayında 263 bin otomobil satılmış.” diyerek ekonominin iyi olduğunu göstermeye çalışıyor ama bu araçların büyük bir bölümünün krediyle alındığı ve kredi taksitleri ödenmediği için haciz edildiğini söylemiyor. Hacizli araçlarla dolup taşan yediemin depolarından bahsetmiyor.

Değerli arkadaşlar, Hükûmetin yanlış ekonomi politikaları zaten gelmekte olan krizi küresel mali krizle birleştirince sanayicimiz, esnafımız, sanatkârımız, çiftçimiz çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı toplumun bu kesimlerinin sorunlarıyla ilgilenmek, bu sorunlara çözüm bulmak zorundadır. Bu anlamda Sanayi ve Ticaret Bakanlığımıza çok ciddi sorumluluklar düşmektedir. Ancak belirtmek istiyorum ki Bakanlığımız bu çalışmaları yeterince yerine getirebilmiş değildir.

Sayın Bakan oda başkanıyken sanayicinin ve sektörün sorunlarını biliyor her fırsatta dile getiriyordu. Biz de o fikirlere katılıyorduk. Bakan olduktan sonra da bu sorunların çözümünde etkin adımlar atacak diye haklı da bir beklentimiz vardı. Ancak geldiğimiz noktada bunun böyle olmadığını, beklentilerimizin boşa çıktığını da görmüş durumdayız.

En basitinden bir örnek vermek istiyorum: Sayın Bakan, hem bir sanayici hem bir oda başkanı olarak yıllarca elektrik zammından şikâyet edip durdu. Hatta geçmişte Başbakan Erdoğan ile, Türkiye, OECD ülkeleri arasında sanayicisine en pahalı enerjiyi satıyor iddiasında bulundu. Bu konuyla ilgili de Başbakanla defalarca karşılıklı polemiğe girdi.

Hükûmet son bir yılda sanayisinde kullanılan elektriğe toplam 51,7 zam yaptı. 51,7’lik zam yapıldıktan sonra Sayın Bakan çıkıp “Eski bir sanayici olarak elektrik zammını savunmakta zorlanıyorum.” dedi. Tabii, bu şekilde beli bükülen sanayicinin belini doğrultması da mümkün değildir, doğrultamaz da. Bu yapılan zamlarla sanayicinin iç piyasada ve ihracatta rekabet gücü zayıflamış, üretim yapmakta zorlanmaya başlamıştır. En vahimi ise fabrikalar kapanmaya başlamış, binlerce insan işten çıkartılmış.

Tabii, bu zam sadece elektrikle sınırlı değil. Doğal gaza yapılan zamlar da ortada.

Hâlihazırda yüzde 1’lik, 2’lik kârla çalışma durumunda olan sanayici ihracatını yapmakta zorlanmaktadır. Birçok işletmemiz ihracat pazarlarını korumak için zararına ihracat yapmayı zorlamaktadır. Daralan kâr marjları sanayide sermaye birikimini yavaşlatmaktadır. Enerji fiyatlarına yapılan zam zaten yüksek olan girdi maliyetlerini biraz daha artırmıştır, rekabet gücünü biraz daha zayıflatmıştır, hiçbir alanda iyileşme sağlanamamıştır.

Hem kriz var hem de doğal gaza ve elektriğe aşırı zamlar gelmiş, yetmiyor. Buna bir de BOTAŞ’ın yeni bir uygulaması… Ne istiyor şimdi BOTAŞ sanayiciden? Doğal gaz kullanan sanayiciden iki aylık teminat mektubu istiyor. Neden? İki aylık doğal gaz bedelini ödeyip ödemeyeceğiyle ilgili tereddüdü olduğu içindir. Buna söylenecek söz yok değerli arkadaşlar. Yazıktır, günahtır, ayıptır. Bu ülkenin sanayicisi nasıl batırılır, bunun en canlı örneğini bu Hükûmet döneminde yaşıyoruz.

Değerli arkadaşlar, insanın hatırına bu noktada şu geliyor, bende şu çağrışım oluyor -bilmiyorum sizlerde de var mı- bunu bir komplo teorisi olarak algılamamak gerekir: Dünyayı yönetmekle ilgili iddia sahibi olan, iddiada bulunan Amerika Birleşik Devletleri emperyalizmi “Orta Doğu Projesi” diye bir projeyi bölgemizde uygulamaktadır. Türkiye'nin Orta Doğu bölgesinde güçlü bir ekonomiye sahip lider bir ülke konumuna gelmesi tabii ki Amerikan emperyalizminin hesaplarıyla çelişmektedir.

Evet, sizlere hatırlatmak istiyorum: Geçtiğimiz yıl içerisinde Sayın Başbakan Büyük Orta Doğu Projesi’ne, yani BOP denen projeye Türkiye’de eş başkanlık ettiğiyle ilgili bir iddiada bulunmuştu. Ben buna da inanıyorum, bunu komplo teorisi olarak da görmüyorum. Bu iddiası içerisinde Türkiye’de ne yapılması gerekiyor? Önce insanları yoksullaştırıp, sadakaya muhtaç hâle getirip, yurttaşlık, vatandaşlık bilincini yok edeceksiniz, sonra oylarını alacaksınız, peşinden, ülkenin canlanmakta olan sanayisini, dirilmekte olan sanayisini baltalayacaksınız. Bundan daha büyük ihanet var mıdır değerli arkadaşlarım, ülke sanayisine, ülke tarımına bu darbeyi vurmaktan daha büyük bir ihanet var mıdır? (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Tarımı yok ettiler.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, ben de bir sanayiciyim, tekstil bölümünde sanayiciyim, bayrağımızı Çin’den alma durumuna gelmiş bir ülkenin sanayicisiyim, bayrağımızı Çin’den alma, ithal etme durumuna gelmiş bir ülkenin sanayicisiyim. Neden bunu söyledim, neden “Sanayiye ihanettir, bu ülkeye en büyük ihanettir.” dedim BOP Eş Başkanının yaptığını? 2003 yılında “Teşvik Yasası” diye bir yasa çıkardınız değerli arkadaşlar, bu yasa bu ülkeye ihanet yasasıydı, sanayiye ihanet yasasıydı. Gelişmekte olan, rüştünü ispat etmiş, mesafe kat etmiş, her türlü gücüyle yürüyen sanayi şehirlerine “Dur” dediniz. Nereye “Dur” dediniz? Gaziantep’e “Dur” dediniz; nereye “Dur” dediniz? Denizli’ye “Dur” dediniz; nereye “Dur” dediniz? Eskişehir’e “Dur” dediniz. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Bilecik’e, Bilecik’e!

AKİF EKİCİ (Devamla) – Her tarafa “Dur” dediniz. Fabrikalar kapanıyor, işçilerimiz işsiz kalıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Kapandı fabrikalar Sayın Bakanım, gülme!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ekici, buyurun efendim.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Ben üzülerek görüyorum, burada bazı milletvekili arkadaşlarım gülerek karşılıyor bunu. Üzülerek bakmalısınız değerli arkadaşlar, buna üzülmelisiniz, vicdanınız sızlamalı, üzülmelisiniz buna!

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Ağlanacak hâle gülüyorlar!

AKİF EKİCİ (Devamla) – Ülkenin bu hâle gelişindeki katkılarınızdan dolayı üzülmeniz gerekiyor. Grup Başkan Vekili dâhil olmak üzere, bu konuyla ilgili gülündüğünü gördüm, benim içim sızlıyor değerli arkadaşlar.

SONER AKSOY (Kütahya) – 10 bin dolar oldu kişi başına gelir.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Üzülerek, maalesef, içler acısı durumunuza gülüyorsunuz.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Bakan da gülüyor!

AKİF EKİCİ (Devamla) – Şimdi, Bakanla ilgili konudan geçtik, zaman dar olduğu için… Sayın Bakanla ilgili söylemek istiyorum, görevini yapmadı, umutlarımızla ilgili gelmişti. Umutlarımızla ilgili gelmişti. Ama Bakanı suçlamıyorum burada. Neden suçlamıyorum? Diktatör bir rejim heveslisi insanın yönetiminde çalışıyor çünkü, konuşma özgürlüğü yok, içinden geleni içinden geldiği gibi konuşamama durumunda. (CHP sıralarından alkışlar)

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değiştirdiğiniz tüzüğünüze bakın siz!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Siz tüzüğünüze bakın!

AKİF EKİCİ (Devamla) – Başbakanı konuşturmuyor kendisini. Başbakanı konuşturmuyor.

Zafer Çağlayan, bizim tanıdığımız, sevdiğimiz bir insan, değerli bir insan, oda başkanı, sanayiyi bilen bir insan, ama Başbakanın baskısı altında kalmış bir bakan, Başbakanın baskısı altında kalmış bir insan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ekici.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Bir dakika daha verin!

BAŞKAN – Hayır efendim, verdim bir dakika. Hiç haksızlık yok öyle, hayır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AKİF EKİCİ (Devamla) – Sen anlamıyorsun arkadaş! Sen hiçbir şeyden anlamıyorsun gerçekten, ama sen milletvekili olmuşsun! Yazık! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Şinasi Öktem.

Sayın Öktem, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz sekiz dakika.

CHP GRUBU ADINA ŞİNASİ ÖKTEM (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bağlı Millî Prodüktivite Merkezî ve Rekabet Kurumuyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Küresel mali krizin dünyayı sarstığı bu süreçte, IMF ile görüşmeler sürerken tartışılan 2009 bütçesinin, ekonominin sorunlarını çözecek, topluma umut verecek nitelikte olmasını dilerdim. Ne yazık ki üretim yerine faizi odak alan, iş gücü maliyetini düşürmek için kazanılmış emekçi haklarını gerileten, ücret ve maaş artışlarını sınırlayan, istihdamı daraltan, yeni vergiler ve vergi artışları öngören adaletsiz bir bütçeyle karşı karşıyayız. Türkiye'nin en temel ihtiyacı olan yatırım ve üretim, istihdam ve kalkınma Hükûmetin gündeminde yok. TÜİK verileri bile yılın üçüncü çeyreğindeki büyüme hızının yüzde 0,5 olduğunu göstermektedir, dördüncü çeyrekten Allah bizi korusun. 

Halkımız yüzde 20’yi aşan bir işsizlik ortamında mevcut varlığını korumaya çalışarak, borçlanarak ayakta kalmaya çabalamakta, yoksulluk sınırının altında yaşayanların sayısı ise hızla çoğalmaktadır. Hükûmetin küresel mali krizin arkasına saklanarak, yerli ve yabancı sermaye gruplarının çıkarlarını gözeten, neoliberal politikaları güçlendiren bir bütçe yerine  sosyal boyutu olan, odağı emek olan, odağı insan olan, yatırımı, üretimi, istihdamı, kalkınmayı ve adil paylaşımı öne çıkaran, işten çıkarmalarla, yüksek orandaki işsizliklerle mücadele eden adil rekabet ve verimliliği sağlayacak uzun ve kısa vadeli programları ortaya koyması gerekirdi.

Değerli arkadaşlarım, önemli olan, Hükûmetin adaletsizliği, emek sömürüsünü, ekonomik ve siyasal bağımlılığı daha da artıran bir bütçeyi savunması değil, ekonomik ve siyasal bağımsızlığımızın ne kadar önem taşıdığını anlamasıdır, siyasal bağımsızlığımızın ekonomik bağımsızlığa paralel olduğu bilincine kavuşmasıdır, bu gerçeği görmesidir. IMF’yle yapılan programların ekonomik bağımsızlığımızı yok ederken siyasal bağımsızlığı da yok ettiği gerçeği üzerinde Hükûmet durup biraz daha düşünmelidir.

Ekonomik, dolayısıyla siyasal bağımsızlığın olmadığı bir düzende, arkamızda “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” yazılıyken konuşmanın sorumluluğunu, üzüntüsünü ve acısını yaşıyorum. Bu bütçe halkın bütçesi değildir. Alınan kararlar ve ortaya konan uygulamaların ise Ulu Önder Mustafa Kemal’in ilke ve idealleriyle uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur.

Değerli arkadaşlar, gelelim, adını bile söylemekte zorlandığımız, görevi Türkiye'nin uluslararası rekabet yeteneğini, toplumsal refah düzeyini yükseltmek, verimlilik bilincini benimsetmek, verimliliği artıracak ilke ve yöntemlerin geliştirilmesine, uygulanmasına, yaygınlaştırılmasına yönelik etkili ve kapsamlı hizmetler sunmak olan Millî Prodüktivite Merkezine.

İsterseniz, işe bunun adından başlayalım: Millî Prodüktivite Merkezi. Prodüktivitenin anlamı üretkenlik, verimlilik. Bana sorarsanız, önce, bu kurumun adı değiştirilmelidir. Örneğin “Ulusal Verimlilik Merkezi” sanırım daha anlaşılır olur, telaffuzu daha kolay olur. Sonra, kurumu kavram kargaşasından kurtaralım. Statüsünü daha net belirleyelim. Kurumun Genel Sekreteri Kerim Ünal Gaziantep’teki bir toplantıda bakın ne diyor: “Ne deveyiz ne kuş ne de deve kuşu. Merkez TİSK, TOBB, TÜRK-İŞ, YÖK, Türkiye Ziraat Odaları Birliği ve Hükûmet temsilcisinden oluşuyor. Yedi kocalı Hürmüz gibiyiz.”

Sayın  Bakan, kurumun Genel Sekreteri böyle diyor. Siz ne diyorsunuz? Bu kurum deve mi, kuş mu, deve kuşu mu? Sanayiden tarıma, kamuya ait işletmelere, bürokrasiye, hizmet sektörüne, hukuk sistemine kadar birçok alanda üretkenlik, verimlilik ve kaliteyi artırıcı çalışmalar yaptığınızı, yapacağınızı iddia ediyorsunuz. Verimlilik artışını sağlayıcı yöntem ve ilkeler geliştirdiğini, kısa ve uzun dönemli proje ve programlar gerçekleştirdiğini sanıyoruz ya da bize öyle diyorlar. Bunun olanaksız olduğunu bu yapıyla bile bile kendimizi mi kandırıyoruz?

Değerli arkadaşlar, kurumun bu hâliyle bu işlevlerini nasıl yerine getireceği Hükûmetin yanıtlaması gereken bir soru ya da çözmesi mutlak olan bir sorundur. Gelişmiş ekonomilerde artık kurumlaşmış olan verimlilik çalışmalarının kalkınmadaki payı göz önünde tutularak yeni yasal düzenlemelerle, geleceğe yönelik ihtiyaçları karşılayacak nitelikteki hedefler ortaya konmalıdır. Yeni eğitim, yeni yatırım projeleri de devreye sokulmalıdır. Yeni teknolojiler üretilmeli, insan gücü geliştirilmeli ve kullanılmalıdır. Çalışma programları yeni teknolojik gelişmeleri kapsayacak biçimde kısa ve uzun vadeli olarak yapılandırılmalıdır. Kaynakların doğru ve etkin kullanımı sağlanmalıdır. Millî Prodüktivite Merkezi dengeli ve tarafsız bir kuruluş hâline getirilmelidir.

Kuşkusuz adil ve dengeli ekonomik yapılanma için gerekli unsurlardan biri de adil rekabet ortamının, serbest rekabet ortamının oluşmasıdır. Anayasa’nın 167’nci maddesi devlete piyasalarda oluşacak fiilî veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşmeyi ve kartelleşmeyi önleyici bir görev vermiştir. Piyasadaki teşebbüslerin yıkıcı bir yarış içine girmeleri, yarışma yerine toplumsal refahı ve ekonomik gelişmeyi olumsuz olarak etkileyebilecek iş birliklerine gitmeleri, ekonomik güçlerini kullanarak sömürücü ya da dışlayıcı eylemlerde bulunma riski devlet müdahalesini kaçınılmaz kılmaktadır. Rekabet, teknolojik gelişmeleri teşvik etmeli, bilişim özgürlüğünün önünü açmalı, temel demokratik hak ve özgürlükleri sekteye uğratmamalıdır. Ancak böyle bir süreç, kaynakların etkin dağılımını sağlayarak toplumsal refahı artırabilir.

Uluslararası Rekabet Araştırmaları Kurumunun, ilk kez yapıldığını bildiğim, iller arası rekabet haritası basınımıza yansıdı. Türkiye'nin rekabet haritasına baktığımızda birinci sırada İstanbul’u, sonuncu sırada da Şırnak’ı görüyoruz. En düşük rekabet seviyesine sahip ilk yirmi il büyük oranda Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde. Bu, herkesi düşündürecek çok riskli bir sonuçtur. Emperyalizmin Orta Doğu ve Türkiye'yi yeniden yapılandırmaya çalıştığı bu süreçte dikkatle tartışılıp değerlendirilmesi gereken bir sonuçtur. Sadece bu sonuç bile bize adil rekabet düzeninin ne olduğunu anlatmaya yetmelidir.

Evet, rekabet hukuku ülkemiz açısından yeni bir hukuk dalıdır, doğası gereği piyasalar değiştikçe değişmeye ve zenginleşmeye ihtiyacı vardır. Birkaç kez değişmesine rağmen özellikle piyasalardaki rekabet ihlallerini ortaya çıkarma ve yaptırım uygulama açısından yeterli olmadığı, yeni değişiklere gereksinim duyduğu ortadadır. Rekabet hukukunun güçlendirilmesi gerektiği, bunun da kanun ve diğer düzenlemeler yoluyla olacağı, bu görevin de Türkiye Büyük Millet Meclisine düştüğüyse çok açıktır.

Rekabet Kurumundan beklenen fayda ne yazık ki soruşturma, inceleme usullerindeki aksaklıkla, yargıda yaşanan sorunlar nedeniyle eksik kalmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öktem, devam edin efendim.

ŞİNASİ ÖKTEM (Devamla) – Kurumun personelinin hızla özel sektöre geçtiği, nitelikli eleman bulmakta zorluk çektiği, kan kaybettiği gözlenmektedir. Bu konuda ne yapılacak? Kurum personelinden esirgenen haklar onlara ne zaman verilecektir? Şu an Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarının gündeminde bulunan kanun tasarısının eksikleri tamamlanarak Meclis gündemine gelmesi ne zaman sağlanacaktır? Sorulması gereken birçok soru ve tartışılması gereken birçok sorun var. Tümünün Hükûmetin gündemine girebilmesini diliyorum.

Değerli arkadaşlar, önce güçlü, adil ve halkçı bir ekonomik program, önce güçlü, adil ve halkçı bir bütçe, buna bağlı olarak da daha iyi, daha kaliteli, daha ucuz üretim, yenilikler yapmaya yönelen bir rekabetin sağlanması ve korunması. Bana göre, başarmamız gereken, başarılması gereken budur.

Genel Kurulu en içten saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öktem.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam.

Buyurun Sayın Susam. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz sekiz dakika efendim.

CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığının bütçesi ve KOSGEB bütçesiyle ilgili olarak -sekiz dakika süreyle- sizlerle, ülkenin içinde bulunduğu, sanayisinin, ticaretinin, esnafının sorunlarını konuşmaya gayret edeceğiz.

Değerli arkadaşlarım, önce, KOSGEB bütçesiyle ilgili bazı düşüncelerimi sizlere söylemek istiyorum. KOSGEB, aslında amaç ve kuruluş hedefleri bakımından çok önemli bir kuruluşumuz. Özellikle işletmelerinin yüzde 99’u küçük, orta boy işletme ve mikro işletme olan ülkede, KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı) çok önemli bir kuruluş. Ülkenizin sanayi politikalarını tespit eden, değerlendiren ve onu, teşvikleriyle -ülkenin sanayi gelişmesini- dünya üzerinde rekabetçi konuma getirebilen çok önemli bir kuruluş. Böyle bir kuruluşun, Türkiye’de, önemi büyük, işleyişi de büyük olmalı ama kuruluşu ve yapılandırılması güçlü olan bu yapının, maalesef Türkiye’de işletilmesi çok olumsuz ve eksik bir şekilde kendini göstermektedir. Söyleyeyim: KOSGEB Genel Kurulunun yılda 2 kere toplanıp, KOSGEB’in ülkedeki bu söylediğim sanayi stratejilerini KOSGEB Genel Kuruluna katılan bakanlıklar, ilgili borsa, TESK, üniversite ve benzeri kuruluşların temsilcileriyle yılda 2 kere strateji belirleyip, onu da icra kuruluyla ayda yaptığı toplantılarla değerlendirip KOSGEB Başkanlığıyla onu icra etmesi gerek. Ancak bu KOSGEB, 2002, 2003, 2005 yılında hiç genel kurul yapmıyor yani strateji belirlemiyor arkadaşlar, hiçbir strateji belirlemiyor. Bu KOSGEB, bu anlayışıyla, sadece, icra kurulu da doğru dürüst işlem yapmadan, Küçük ve Orta Boy Sanayi Geliştirme Başkanlığının inisiyatifine terk edilmiş ve bu inisiyatifle iş gören bir kuruluş hâlinde bugün devam ediyor.

Sayın Sanayi Bakanı, geldikten sonra biraz daha konunun üzerine eğildi, KOSGEB’le ilgilenmeye çalıştı. Ama yaptığı şey, bu ilgili kurulları çalıştırıp bir strateji bulmak ve buna ilişkin bir politika uygulamak yerine, sadece KOSGEB’i bazı kamudan gelen tepkileri yok etmek için can suyu kredileriyle kamuoyunun gözünü boyama noktasında bir politikanın ötesine geçemedi. Ne küçük, orta boy sanayinin stratejisini koymak ne o stratejinin gelişen bilimsel, teknolojik nitelikle işletmelerin niteliğini yükseltmek ve verdiği krediyi takip eden, izleyen, o kredilerin kullanılıp kullanılmadığını bilen bir anlayışla gelmedi. Bu benim eleştirilerim değil arkadaşlar. Diyebilirsiniz ki: “Sen bir muhalefet milletvekili olarak böyle söylüyorsun.” Hayır, bu yine devletin, Devlet Planlama Teşkilatının KOSGEB’le ilgili yaptığı çalışmanın verileri sonucu çıkan sonuçlar. Yani bir başkası, Devlet Planlama Teşkilatı KOSGEB’le ilgili bu söylediklerimi söylüyor. Yani…

MUSTAFA CUMUR (Trabzon) – Can suyuna gel, can suyuna!

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Geleceğim can suyuna da.

MUSTAFA CUMUR (Trabzon) – Ne zaman verildi o kredi?

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Can suyuna da geleceğim, can suyuna da. Hiç merak etme!

Değerli arkadaşlarım, bu anlamıyla KOSGEB, bizim anladığımız ve işlevini doğru bulduğumuz ama işlerliğini yetersiz bulduğumuz bir kurum olarak bugün kendini göstermektedir.

Şimdi zaman sınırlı olduğu için bazı şeylere gireceğim. Bugün Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız, gerçekten piyasanın içinde bulunduğu koşullarda piyasanın sıkıntılarını giderecek çözümler üretemiyor. Bakınız, az önce Akif Bey, Sayın Sanayi Bakanı ile ilgili, sanayici olma ve ona duyduğu o sevgi ve saygıyı belirtmek üzere bir tespit yaptı, Sanayi Bakanımız da oradan güldü, dedi ki: “Başbakanın sözünün dışına çıkamadığı için iş yapamıyor.” Evet, onun net bir örneğini vereceğim şimdi. Hipermarket yasasını bir yıl önce buraya getireceğiz diye hem Bakan söz verdi hem Adalet Bakanı söz verdi.

ALİ ARSLAN (Muğla) – Ali Coşkun da söz vermişti.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Bütçe görüşmelerinde Bakan ne demiş biliyor musunuz? Okuyorum, aynı kendi görüşünü: “Büyük mağazacılık yasa tasarısı, Başbakanlıktan ilgili etki analiziyle beraber önümüzdeki dönemde Büyük Millet Meclisine sevk edilecek.” Ne zaman söylemiş? On beş gün önceki yaptığı konuşmada.

Bir kanun nasıl çıkar? Sen Sanayi ve Ticaret Bakanı olarak hazırladığın kanunu Başbakanlığa gönderirsin, bakanlar imzalar, gönderilir buraya, komisyonlara gelir, Meclis bunu onaylar. Ee, kardeşim “Başbakanlık etki değerlendirmesinden sonra göndereceğim.” dediğin kanun bir yıldır Başbakanlıkta bekliyor. Bir yıldır, bu kriz ortamında esnaf, sanatkâr, işletmeler hipermarket kanununu bekliyor. Hani sen Akif’in dediğine gülüyordun? İşte konu bu, bu kadar net bir şekilde.

Değerli arkadaşlar…

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Şimdi de sana gülüyorum.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Bana gülemezsin Sayın Bakan. Sen, sanayici olarak çık sanayi sitelerine, organize bölgelerine de, ne dediklerini biliyorsun.

Değerli Bakan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı konumunda bulunan bir bakan olarak, bugün, ciddi bir şekilde can suyu kredilerinde de sıkıntılı bir süreci başlatıyorsunuz. Vereceğiz dediğiniz krediyi alacak işletme sayısı 11 bine yaklaşıyor sizden onay alan, KOSGEB’den onay alan. Ama bu kişileri bankaların insafına terk ediyorsunuz. Neden kredi garanti fonlarıyla bu insanların alacakları krediye siz kefalet verip de kredi kullandırmıyorsunuz? Kooperatifçilik Haftası’nın yaşandığı bu hafta, hangi kooperatifin içinde bulunduğu koşullar geçmiş döneme göre daha iyi?

MEHMET DOMAÇ (İstanbul) – Devletleştirelim o zaman.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Devletleştirme demiyorum, kooperatifçilik, bütün çağdaş ülkelerin, Avrupa’nın, Avrupa Birliğinin önemli kuruluşudur. Siz eczacısınız, EDAK Kooperatifi Türkiye’nin en başarılı kooperatifidir, sen de gelip onu açtın bir zamanlar.

MEHMET DOMAÇ (İstanbul) – Ben de kurdum, ben de.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Onun için, kooperatifçiliği hiç küçümsemeyin, kooperatifçilik güzel iştir.

ALİ ARSLAN (Muğla) – Meydanlarda yoktun, meydanlarda.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Değerli arkadaşlar, onun için, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız, bugün, yapacağız, edeceğiz, strateji hazırlıyoruz, veri tabanı oluşturuyoruz demekten çıkıp, yangını söndürecek politikaları hayata geçirmek zorundadır. Diyebilirsiniz ki esnafa kredi verdik, az sonra Kadir başkan çıkacak “Verdik” diyecek. Esnafa kullandırdığınız kefalet kooperatifleri kredileriyle, aynı şekilde faiz oranlarıyla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Susam, son bir dakika veriyorum, buyurun efendim.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – O dönemde en pahalı faiz oranı yüzde 50’ydi ama enflasyon yüzde 70’ti. Şimdi enflasyon yüzde 10, kredi yüzde 20’nin üzerinde, yüzde 100 farklı.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Allah Allah!

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Onun için, rakamlarla oynamadan, esnafların ve sanayicinin içinde bulunduğu koşulları ciddi şekilde iyileştirmek zorundasınız. 10 bin kişinin can suyuyla bu iş bitmez, milyonlarca esnaf, milyonlarca sanayici bugün yangın yerinde. Onlara destek vermek zorundasınız. Hâlâ bir ekonomik paket oluşturup, kamuoyunun önüne çıkıp bir program koyamadınız. Bu krizi “Teğet geçti.” yok “Şu kadar etkiledi.” diye konuşmanın ötesinde somut hangi teşvik, hangi miktarda para, hangi kaynak, hangi fonla bu krizin karşısına çıktınız? Hiçbir şey yok. Sadece konuşuyorsunuz ve sadece acz içerisinde bakıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, onun için bu bütçe hiçbir şekilde bu ülkeye çözüm getirmeyecektir. Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Susam.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son söz Hatay Milletvekili Fuat Çay’a aittir.

Sayın Çay, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Sizin de süreniz sekiz dakikadır.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) - Oda başkanıyken maaş almadım ben. 

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Doğruları söyleyeceğiz Sayın Bakanım. Sen de dinleyeceksin. Sana bu konularda yardımcı oluyoruz, önünü açmaya çalışıyoruz. Sesini daha yüksek çıkartmana fırsat sağlıyoruz.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Oda başkanıyken maaş almadım, onu söylüyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çay.

CHP GRUBU ADINA FUAT ÇAY (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi Bakanlığı bütçesi içinde Türk Standartları Enstitüsü, Türk Akreditasyon Kurumu ve Türk Patent Enstitüsü bütçeleri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinize ve televizyonları başında bizi izleyen vatandaşlarımıza partim ve şahsım adına saygılar sunuyorum.

Türkiye ekonomisi tümüyle dış ekonomik gelişmelerin ve karar vericilerin etkisine açık hâle getirilmiştir. Dünyadaki ekonomik bolluk dönemine denk gelen 2001 ve 2006 yılları arasındaki var olan iyimser hava, Hükûmetin aczi nedeniyle reel krize dönüşmüş bulunmaktadır. 2000’li yılların başında bankacılık ve finans alanında gerçekleştirilen radikal değişiklikler nedeniyle krizden etkilenmeyeceğimizi iddia eden Hükûmet, bugün “etkilendik ama az” edebiyatıyla gerçekleri kapatmaya çalışmaktadır.

Hükûmet, krizin sadece finans krizi olmayıp reel sektör krizi olduğunu görememiştir. Hükûmet, hâlâ, 2002 ve 2007 rakamlarıyla konuşmayı sürdürmektedir. Büyük, küçük ve orta ölçekli sanayicilere, esnafa dönük umut verici tedbirler bugüne kadar açıklanmamıştır. Krizin gerçekliğini göremeyen Hükûmetin krizin gerektirdiği önlemleri hızla alması mümkün değildir. “Kriz teğet geçer, teğet geçtikçe, dokunmadır.” gibi laf salatalarıyla vakit harcanırken kriz ekonominin tam kalbini vurmaya doğru ilerlemektedir.

Değerli arkadaşlar, Değerli Sanayi Bakanımız geçen yıl bütçe konuşmalarında, krizi, 2007 yılında genel seçim yapılmış olmasına, mortgage sistemindeki çöküntüye ve petrol fiyatlarındaki yükselişe bağlamıştı. Türkiye’de çok partili yaşama geçildiğinden beri on altı milletvekili genel seçimi yapılmış, bir o kadar da mahallî seçim yapılmıştır. Bugüne kadar kimse çıkıp da “Seçim oldu, kriz çıktı.” dememişti. Aslında Sayın Bakanın bu sözleri, AKP’nin 2007 seçimlerinde avantajlı konuma gelmek için plan, program dışında para harcadığının bir itirafıdır. 2008’de seçim yoktu, petrol fiyatları düştü, krizin mortgage krizi olmadığı anlaşıldı. Peki, kriz niye büyüyerek sürüyor, sanayicinin işleri daha kötüye gidiyor?

Sayın Bakan bu yıl biraz mahcupça “Kriz herkesi etkiledi, bizi de etkiliyor fakat ne kadar etkileyeceğini tahmin edemiyoruz.” diyor. Sayın Bakan bunları bize değil Sayın Başbakanına, Sayın Başbakana vaktinde söylemesi gerekiyordu. Sayın Başbakan, “Hamdolsun iyiyiz.” derken, “Kriz teğet geçiyor.” derken, “Bir dakika Sayın Başbakan, benim sanayicim, benim esnafım hızla tedbir alınmasını istiyor. Tedbirleri alalım yoksa krizin bizi ne ölçüde etkileyeceğini bilemeyiz.” diyebilmeliydi Sayın Bakan.

Elbette krizin sorumlusu Sayın Bakanımız değil. Kendisinin gayret içinde olduğunu da biliyoruz ama Sayın Bakan “Babasıyım.” dediği kesimler, bu sanayicimiz, esnafımız ile Başbakan arasında daha iyi aracılık yapmalıydı. Sayın Bakan “Büyüme sürecek.” diyor, Hükûmet IMF’yle sıfır büyüme vaat edecek anlaşma imzalamaya çalışıyor. Otomotiv sektöründeki büyümeyle haklı olarak övünüyor Sayın Bakan, fakat Sayın Bakanımız bu konuşmasını yaparken otomotiv sektöründe üretim durduruluyor, işçiler zorunlu izne ayrılıyor.

Değerli arkadaşlar, bütçe gerçekler üzerinde inşa edilir, geçmişe ait hikâyelerle yapılmaz. Gerçekleri ortaya koymadan, siyasi çıkarlarınıza göre gerçekleri çarpıtarak sanayiciyi, esnafı ve halkı kandıramazsınız. Sayın Bakan, 2002-2007 arası ihracattaki artıştan, gayrisafi millî hasıladaki artıştan söz ediyor fakat Sayın Bakan, bu dönem içinde borçlanmadaki artıştan, cari açıktan, cari açıktaki artıştan söz etmiyor; ara malı ithalatındaki yüksek artıştan, ithalata dayalı üretim ve ihracatın yeteri kadar katma değer yaratmadığından söz etmiyor; artan işsizlik oranlarından bahsetmiyor. Sayın Bakan, bugün Sanayi Bakanı sıfatıyla konuşuyor. Acaba bugün sanayi odası başkanı sıfatıyla konuşuyor olsaydı aynı şeyleri söyleyebilir miydi?

Sanayi Bakanlığımız Türkiye’deki çok başlı karar alma süreçlerinden ve yetki karmaşasından en çok etkilenen Bakanlığımızdır. Çoğu konuda davul kendindedir, tokmak başkasının elindedir. Teşvik sistemimizdeki aksamalar bunun en iyi örneğidir. Ne adalet söz konusudur ne de üretimi ve istihdamı artırıcı doğrudan etki. Bakanlığın sanayimizi geliştirme, sorunlarını çözme ve sanayi politikalarını oluşturma doğrultusundaki etkinliği zayıflamıştır. Bakanlığın neredeyse bütün faaliyetleri, Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde Avrupa Birliğince istenen değişiklikleri yapmaktır. Türk Patent Enstitüsü, Türk Standartları Enstitüsü ve Türk Akreditasyon Kurumunda yapılanlar da bu çerçevededir.

Rekabette standart ve kalite çok önemli unsur hâline gelmiştir fakat Türk Standartları Enstitüsü tümüyle politik kadrolaşmayla uğraşmaktadır. Personel kıyımı ve yargı kararlarına rağmen bürokratların fiilî uygulamalarla mağdur edilmesi tüm hızıyla sürmektedir. Hukukçu kadrolarının varlığına rağmen birilerinin avukatına sözleşme karşılığı büyük paralar ödenmektedir.

Türk Standartları Enstitüsü Kanunu’nda yapılacak değişiklerin yandaş kadrolaşmayı sağlamak amacıyla değil, faaliyet konularında dünya ölçeğinde bir kurum hâline getirme amacıyla yapılmasını umuyoruz.

Belgelendirme hususunda pek çok resmî ve özel kuruluş faaliyet yürütmektedir. Bu işlemler bu kuruluşların gelir getirici faaliyeti olarak görülmemelidir.

Piyasada belgelendirmeye güvenin artırılması sağlanmalıdır. Türk Akreditasyon Kurumunun yürüteceği akreditasyon çalışması bu yönüyle önemlidir. Sadece belge vermek yeterli değildir. Bu belgelerin kullanımı da sıkı bir şekilde denetlenmelidir. Hatta bu denetlemeye Meclisten de başlanmalıdır. Meclisin ek binasında hâlen bulaşıklar elle yıkanmaktadır. Değerli arkadaşlar, bu boşluğun doldurulması ve sistemin fonksiyonel hâle gelmesi için yeni yasal düzenlemenin hızla yapılması şarttır.

Ekonomik alanda gelişme göstermenin tek yolu, uluslararası piyasada rekabet edebilecek şekilde üretimin artırılmasıdır. Bunun için de ARGE uygulamaları önem kazanmaktadır. Sanayi Bakanlığının bu alanda yetkisi ve faaliyeti genişletilmelidir. ARGE, bakanlıklar arası yetki karmaşasına kurban edilmemelidir.

Teknolojimizi mutlaka geliştirmek zorundayız. Sadece iş gücü maliyetini azaltmaya dönük prim ve vergi oranlarının azaltılması yoluyla rekabet gücümüzü artıramayız. Bilgi ve teknoloji üretemediğimiz sürece rekabet etme imkânımız azalmaya devam edecektir. Bu çerçevede teknoloji geliştirme merkezleri hızla artırılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çay, devam ediniz efendim.

FUAT ÇAY (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bakanlığa bağlı özel bütçeli kuruluşların bütçelerinde likiditeyi sağlamak amacıyla dönem sonu nakit uygulaması her dönem tartışılmaktadır. Diğer kamu kurumlarımızın aksine, bu kuruluşlardaki nakit tutma uygulaması anlaşılamamaktadır. Gelirleri giderlerine denk olarak kabul edilen bu kuruluşlarda gelirlerin hazineye aktarılması ve ihtiyaç hâlinde ödenek aktarımı yoluyla ihtiyaçların karşılanması daha doğru görülmektedir.

Türkiye’de diğer sanayi mülkiyet başvurularında olduğu gibi, patent başvurularında önemli artışlar da görülmektedir. Bu, tek başına bir anlam ifade etmemektedir. Önemli olan, bu buluşların sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve Bakanlık tarafından yürütülecek projelerle üretime kazandırılmasıdır. Aksi takdirde bunlar ulusal ekonomimize katkı sağlamaz ve yabancı pazarlara kaptırırız.

Bu kadar önem verilen bir konuyla ilgili faaliyet yürüten Türk Patent Enstitüsünün bütçesinin düşürülmesini anlamak güçtür. Kurumun altyapısıyla ilgili bütçe ödeneklerinin Kurumun çalışmalarıyla ilgili kalemleri aktarılarak Enstitünün faaliyetlerinin artırılmasına bütçe desteği sağlanmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son sözünüzü alayım efendim.

FUAT ÇAY (Devamla) – Son söz efendim.

Bu düşüncelerle, bütçenin ülkemize, ulusumuza hayırlı olmasını diliyor, saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çay.

Sayın milletvekilleri, birleşime 20.20’ye kadar ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 19.41

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.24

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutuyorum:

VIII.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; Genel Kurulun 22 Aralık 2008 Pazartesi günkü birleşiminde 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın günlük turlarının tamamlanmasından sonra, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; bu birleşimde 314 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

                                                                                                        Tarihi: 22.12.2008

Danışma Kurulunun 22 Aralık 2008 Pazartesi günü (bugün) yaptığı toplantıda,  aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

 

 

 

Eyyüp Cenap Gülpınar

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı V.

 

Bekir Bozdağ

 

Kemal Anadol

 

Adalet ve Kalkınma Partisi

 

Cumhuriyet Halk Partisi

 

Grubu Başkanvekili

 

Grubu Başkanvekili

 

 

 

 

 

Oktay Vural

 

Selahattin Demirtaş

 

Milliyetçi Hareket Partisi

 

Demokratik Toplum Partisi

 

Grubu Başkanvekili

 

Grubu Başkanvekili

Öneriler:

Gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında bulunan 314 sıra sayılı kanun teklifinin bu kısmın 3 üncü sırasına alınması, diğer işlerin sırasının ise buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun 22 Aralık 2008 Pazartesi günkü (bugün) birleşiminde 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının günlük turlarının tamamlanmasından sonra kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi, bu birleşimde 314 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulu önerisini oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2009 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

 GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı:312) (Devam)

2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu  Raporu ( 1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) (Devam)

H) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)

1.- Sağlık Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Sağlık Bakanlığı  2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

I) HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1.- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

İ) SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI (Devam)

1.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı  2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

J) REKABET KURUMU (Devam)

1.- Rekabet Kurumu  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Rekabet Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

K) MİLLÎ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ (Devam)

1.- Millî Prodüktivite Merkezi  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Millî Prodüktivite Merkezi  2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

L) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ SANAYİİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı  2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

M) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU (Devam)

1.-Türk Akreditasyon Kurumu  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.-Türk Akreditasyon Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

N) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)

1.-Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.-Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

O) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ (Devam)

1.- Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı  2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

Sayın milletvekilleri, on birinci turda söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubunda.

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

İlk söz Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Çalış’a attir.

Sayın Çalış, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, söz sıraları silinmiş.

BAŞKAN – Listeler arkadaşlarımız tarafından alınmış. Gerçi fazla milletvekili arkadaşımız yok, ama ben okuyayım isimleri. Birinci sıradan başlamak üzere okuyorum: Sayın Tankut, Sayın Işık, Sayın Güvel, Sayın Özdemir, Sayın Asil, Sayın Yıldız, Sayın Bayındır, Sayın Paksoy, Sayın Arslan, Sayın Bulut, Sayın Hıdır, Sayın Akkuş, Sayın Çalış, Sayın Özkan, Sayın Köse, Sayın Uslu, Sayın Kışanak, Sayın Taner, Sayın Demirtaş, Sayın Susam, Sayın Sakık, Sayın Doğru.

Buradaki sıraları da arkadaşların belli.

Sayın Çalış, buyurun efendim.

MHP GRUBU ADINA HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Bu vesileyle saygı ve hürmetlerimi arz ediyorum.

Değerli arkadaşlar, sağlık ailesinin içinden gelen bir arkadaşınız olarak yıllardır Sağlık Bakanlığındaki gelişmeleri takip ederim. Nitekim, Sayın Bakanımızın sağlıkta dönüşüm raporlarını, yaptığı icraatları, nitekim Plan ve Bütçe Komisyonundaki sunumlarını ve Genel Kurulumuzdaki sunumlarını da dikkatlice inceledim. Tabii ki bunlara baktığımız zaman, acil servis hizmetlerinde, koruyucu hekimlik hizmetleri alanında, ana-çocuk sağlığı, tedavi edici hizmetler alanında alınan mesafeler tespit edilmiş. Aslında, son yirmi yirmi beş yıl içerisinde görev yapan bakanlarımızın bu kürsüde, bu Mecliste yaptıkları sunumları yan yana koyarsak, sürekli, sağlıkta bir gelişmenin olduğunu, ilerlemenin olduğunu, sunulan hizmet kalitesinin yükseldiğini, problemlerin azaldığını ama öbür tarafta, sağlık sistemimizdeki devasa problemlerin de durduğunu görürüz. Tabii ki sağlık hizmetlerinin çok önemli problemlerinin çözümünde tek başına hükûmetler önemlidir. Koalisyon hükûmetleriyle, hele hele kısa ömürlü hükûmetlerle problemlerin hakkından gelmek zordur. Altı yıl bir görevi devam ettirmek ve -daha önü açık bunun, yedi yıl, sekiz yıl, dokuz yıl, on yıl, ne kadar olacağını zaman gösterecek- arkasında 338 ile 370 arasında çok önemli bir Parlamento desteği. Arkadaşlar, bu tablo, Türkiye’nin son elli yılda yakaladığı en önemli fırsatlardan birisidir. Geriye dönüp altı yılın yapılanlarına gerçekten objektif bir gözle baktığımız zaman, bu, Türkiye’nin önüne gelen fırsat gerçekten değerlendirilebilmiş mi, sağlık sektörünün devasa problemleri çözülebilmiş mi? Değerli arkadaşlarım, bu soruya gerçekten canı gönülden “Tamam, Türkiye’de sağlığın çok önemli meseleleri, problemleri çözülmüştür” demeyi 2009’da, 2010’da beklemeye devam edeceğiz. Bu kürsüde değerli kadronun hizmetlerini takdir etmek için bekliyorum değerli arkadaşlar, bir hekim olarak.

Nitekim, gerçekten geriye dönüp baktığımız zaman, evet, bazı şeyler yapılmış ama her dönemde bir şeyler yapılarak gelmiş fakat elle tutulur önemli ne var? SSK hastaneleri ve bazı kamu kurumlarına ait hastanelerin Sağlık Bakanlığına bağlanması elle tutulur en önemli aşamalardan birisi.

Tabii ki yapılan icraatların bazısında da şunu görüyoruz değerli arkadaşlar: Gerçekten, iyi niyetle, doğru bir hamle yapılmış ama hamlenin üç yıl, beş yıl, on yıl sonrasını öngörmek gerekiyor, öngörülemediğini görüyoruz.

Şimdi, Sayın Başbakanımızın sunumunda da dikkatimi çekti. Tifo gibi, kızamıkçık gibi veya ambulans alımı gibi bir konuyu alarak oradan sağlıkla ilgili çok önemli problemlerin çözüldüğü intibaını verecek bir tablo çizilmeye çalışılıyor.

Mesela, örnek vereyim değerli arkadaşlarım. Ben hatırlıyorum, sizler de hatırlarsınız, Sayın Başbakanımız televizyonlara çıktı “Benim vatandaşım artık hastane kuyruklarında beklemeyecek, eczane kuyruklarında beklemeyecek; isteyen dışarıdaki eczanelerden ilacını alacak, isteyen özel hastanelere gidecek.” dedi. Bu, doğru bir hareket mi? Doğru ama neticesine bakıyoruz: Şimdi, o gün, o heyecanla özel sektörümüz ciddi bir ivme içerisine girdi. Yatırım yaptılar, borçlandılar ve belli bir noktaya geldikten sonra yeni bir düzenlemeyle “Arkadaş, bundan sonra herhangi bir değişiklik yapacağınız zaman, hatta kadronuzda değişiklik yapacağınız zaman, yeni bir yere hastane açacağınız zaman benim iznime bağlı…”

Şimdi, tabii, bu uygulama karşısında maalesef hızla gelişen sağlık özel sektörümüz ciddi bir sıkıntıya girdi değerli arkadaşlar ve şu anda önemli bir kısmı gerçekten ayakta durma telaşesinde; kapanma, kapatma, el değiştirme korkusuyla yaşıyor. Nitekim, serbest eczane uygulamasında geldiğiniz nokta nedir? Serbest eczane uygulamasında geldiğiniz nokta, maalesef, bugün eczanelerimizin kapısında sıkça gördüğümüz bir yazı var. Ne diyor? “Almakta olduğumuz katılım payının eczanemizle ilgisi yoktur.” Ve eczacı arkadaşların ciddi sıkıntısı şu: “Yani biz bu parayı almazsak zaten bizim hesabımızdan kesiliyor.” Ve bu alınan paralara baktığımız zaman, hastamızı kamuya yönlendirmeye çalışıyoruz. Doğru mu? Doğru, ama kamuya yönlendirmek için öncelikle kamu hastanelerimizin özel sektör mantığıyla yönetilir hâle getirilmesi ve sunduğu hizmetin kalitesinin artırılarak hastaların kamuyu tercih etmesinin yolunun açılması gerekiyor. Tabii ki kamudaki bu yığılmalar çözülemediği için hastalarımız sıkıntı içerisinde kalıyor.

Şimdi, bu durumda, hem özel hastaneler, özel sağlık kuruluşları hem de dün sokaklardaki eczacılarımızın endişesi nedir? “Biz zaman içerisinde sistemin dışına mı itiliyoruz, biz sermayenin emrine mi gireceğiz” korkusuna kapılmış durumdalar. Bu korkuyu ortadan kaldırmak, önce Sayın Bakanlığımızın, sonra bu dönem Parlamentosu olarak hepimizin görevi değerli arkadaşlar. Tabii ki, dışarıya gitmek isteyen, özel sağlık kuruluşlarına gitmek isteyen arkadaşlarımız bunun bedelini ödesin ama gitmek istemeyenlere de biz kamuda arzu ettiği hizmeti verme imkânı bulalım.

Değerli arkadaşlar, bu uygulamanın yanında, bugün Anadolu’da çektiğimiz sıkıntı nedir? Uzman hekimlerimiz küçük şehirlerden büyük şehirlere doğru bir baskı içerisindedir ve Anadolu’da hekim tutmakta, uzman hekim tutmakta zorluk yaşanıyor. Bunun en önemli nedeni, sağlık özel sektörünün yolunu açarken zamanında tedbir alamamış olmamızdan; bir de sağlıkta tek çatı sistemini kurarken tıp fakültelerini, askerî hastaneleri, özel vakıf hastanelerini, yani sağlık hizmeti veren bütün kurumları tek sistemle, aynı politikalarla yönetecek bir hamleyi yapamadığımız için. Bugün üniversite hastanelerinde hizmet veren bir profesörün maaş dışındaki döner sermaye gelirleri, aynı ildeki devlet hastanesindeki bir uzman hekimin döner sermaye gelirlerinin çok altındadır. Tabii ki üniversite hastanelerinde verilen hizmetin gereği olarak orada çalışan kişilerin de problemlerinin beraber çözülmesi lazım. Tabii ki bunun neticesinde Anadolu’da küçük hastanelerde özellikle hekim tutamıyoruz. Nitekim, Sağlık Bakanlığımızın sunumuna baktığımız zaman, 2005 yılından beri her yıl yeni uzmanlar göreve başlamış olmasına rağmen uzman hekim sayımız belli bir yerde sayıyor. Niye sayıyor? İşte üç yıl önceden, beş yıl önceden bu günleri göremememizden kaynaklanıyor. O zaman yapacağımız iş nedir değerli arkadaşlar? Aksayan yönleri süratle halletmemiz gerekiyor.

Bir diğer husus, değerli arkadaşlar, eşit işe eşit ücret; halledemediğimiz gibi, aynı hizmeti veren, aynı sağlık hizmetini sunan kişiler aynı anda farklı okullardan mezun olabiliyor ve aynı anda farklı kadrolara mensup olabiliyor. Örnek vereyim: Aynı hemşirelik hizmetini veren, aynı serviste çalışan hemşire hanımlardan normal devlet memuru olanlar var, 4/B kadrosunda çalışanlar var, 4/C kadrosunda çalışanlar var, sağlık kuruluşlarındaki temizlik firmalarında geçici işçi statüsünde çalışıp aynı hizmeti verenler var. Değerli arkadaşlar, aynı hizmeti veren insanlarımıza aynı kadroları vermemiz gerekiyor. Aynı hizmeti veren insanlarımıza, aynı hizmeti veren personelimize gene aynı ekonomik imkânları ve kadro imkânlarını eşitlememiz gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çalış, konuşmanızı tamamlayınız.

HASAN ÇALIŞ (Devamla) – Bunun yanında, bu arkadaşlarımızın okullarından dolayı doğan farkı YÖK’le yapılacak özel bir protokolle, özel bir eğitim sistemiyle, lise mezunu olan veya meslek edindirme kurslarından görev almış olan -özellikle sağlık memurlarında, laboratuvar teknisyenlerinde, anestezi teknisyenlerinde bu durum var- arkadaşlarımızı üniversite mezunu edecek, aynı statüye getirecek tedbirleri almamız gerekiyor değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, bir diğer husus da ödenemeyen faturalar ve bu faturalardan dolayı, ödenemeyen senetlerden dolayı çok müracaatlar oluyor. Bu kriz döneminde bu müracaatlar artacaktır. Bu konuyu da Sayın Hükûmetimizin çözmesi gerekiyor.

Ben bu duygu ve düşüncelerle bu bütçenin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çalış.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı, Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu.

Sayın Uslu, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 2009 bütçe ödeneklerinde 2008 yılı başlangıç ödeneklerine göre yüzde 92 oranında bir artış olduğu görülmektedir. Genel bütçe ortalamasının oldukça üstünde görülen bu artışı yaşadığımız kriz ortamında çok önemli buluyorum. Bakanlık bütçesinin bu denli artmasında Sayın Bakanın mutlak bir katkısı ve çabası olduğu inancıyla kendisini tebrik ediyorum.

Gerçekten de Bakanlık bütçesinin alt kalemlerine baktığımızda, cari transferlerde yüzde 143,9 oranında, sermaye giderlerinde yüzde 382,9 oranında, sermaye transferinde yüzde 225,3 oranında ve borç verme ödeneklerinde yüzde 78,7 oranında bir artış bulunmaktadır. Bu artırılan ödeneklerin teknoloji geliştirme bölgeleri, organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi siteleri yapım işleri ile kamulaştırma işlerinde ve KOBİ’ler için kullanılacak olması sevindiricidir.

Diğer taraftan, girişimci bilgi sisteminin kurulması Türk sanayisi açısından memnuniyet verici bir durumdur. Ancak, Türk sanayisi ve KOBİ’lerimizin çok sıkıntılı bir dönemden geçmekte olduğunu da ifade etmeliyim. AKP Hükûmetlerinin uyguladığı ekonomi politikalarının bir sonucu olarak genel ekonomik büyüme ve sanayi büyüme hızında 2004 yılından beri her geçen yıl görülen gerileme, 2008 yılında durgunluğa ve daralmaya dönüşmüş bulunmaktadır.

2004 yılında genel ekonomik büyüme yüzde 9,4, sanayi büyüme hızı yüzde 11,3 iken, her geçen yıl yaşanan düşme sonucu 2007 yılında genel ekonomik büyüme yüzde 4,6, sanayi büyüme hızı da yüzde 5,8’e gerilemiştir. Gerileme 2008 yılında da sürmüş ve ağustos ayından itibaren üretimde daralma yaşanmaya başlanmıştır. Ekim ayından itibaren hissedilmeye başlanan küresel krizin etkisiyle de üretimde yaşanan daralma büyük boyutlara ulaşmış bulunmaktadır. Gerek genel ekonomik büyüme gerekse sanayi büyüme hızının 2008 yılının son çeyreğinde eksi olacağı şimdiden görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu tespitlerimin doğruluğunu Devlet Planlama Teşkilatının 2009 Yılı Programı’nda da görmek mümkündür. 2009 Yılı Programı’nın 157’nci sahifesinin son paragrafında şöyle yazıyor: “Sanayinin reel faizlerin yüksekliği, kayıt dışı ekonomi ve düşük fiyatlı ithalattan kaynaklanan haksız rekabet, bürokrasinin fazlalığı, kamunun sağladığı bazı girdilerin fiyatlarının uluslararası fiyatlara göre yüksekliği, vergi oranlarındaki yükseklik gibi temel sorunları devam etmektedir.” Yani sorunlar vardır. Demek ki İktidarınız süresince bu konular, bu sorunlar hâla çözülememiştir.

Değerli milletvekilleri, bir başka sorun da BOTAŞ’ın uygulamalarında vardır. BOTAŞ Yönetim Kurulu aldığı bir karar ile tüm sanayi kuruluşlarından iki aylık gaz karşılığı nakit, banka teminat mektubu veya ipotek karşılığı teminat istemektedir. Büyük bir sanayi  kuruluşundan talep edilen teminat miktarı milyonlarca doları bulmakta hatta organize sanayi bölgeleri için bu rakam 100 milyon dolarları bile aşmaktadır. Hatta teminat yıl sonuna kadar karşılanmaz ise gazın kesileceği tehdidinde bulunulmaktadır.

Değerli milletvekilleri, şüphesiz bir sanayi tesisisin gazının kesilmesi üretimin durdurulması anlamına gelir. Kamu kuruluşlarından  toplam 8 milyar dolar alacağını tahsil edemeyen bu kurumun kurtuluş yolu sanayicinin sırtından geçmemelidir.

Değerli milletvekilleri, Bakanlığın önemli görevlerinden biri de esnaf ve sanatkârlarımızla ilgili koruyucu ve destekleyici tedbirleri almak ve uygulamaya koymaktır. Peki, gerçekte durum böyle midir? En son verilen Cansuyu Kredisi’nin esnaf ve sanatkâra faydası minimum düzeyde kalmıştır. Zira, kredi, imalatçı esnaf ve sanatkârlara ve KOBİ’lere dağıtılmış olup genel hizmet alanlarında emek veren esnaf ve sanatkâr bundan hiçbir şekilde faydalandırılmamıştır.

Siyaseten verilen demeç ve açıklamalar bu kesimde yer alan esnafımızda beklenti yaratmış ancak bugüne kadar bu konuda somut bir adım atılamamıştır.

Diğer taraftan, sicil affı çıkarılmadan Cansuyu ve buna benzer kredilerle esnaf ve sanatkârımızın destekleneceğini söylemek koca bir aldatmacadır. Bu faizsiz kredileri alabilecek esnaf ve sanatkâr sayısı yok denecek kadar azdır. Türkiye’de borcu olmayan ve borcunu ödemekte sorun yaşamayan, çekinin arkası yazılmamış esnaf ve sanatkâr sayısı yok denecek kadar azdır. Sicil affı çıkarılmadan esnaf ve sanatkârlara kredi  dağıtmak abesle iştigaldir.

Son zamanda çıkarılan vergi taksitlendirmesi de beklentilerin çok uzağında kalmış, açıkçası dağ fare doğurmuştur. Zira, anapara ve faizden oluşan esnafın vergi borcuna bir de yıllık yüzde 3 gibi bir faiz bindirilmiş, on sekiz ay gibi kısa bir süre taksitlendirilmiş ve bu da esnaf ve sanatkârımıza bir nimet gibi sunulmuştur.

Bir başka husus ise, Hükûmetin 2008 Yılı Eylem Planı’nda esnaf ve sanatkârlar için strateji ve eylem planı hazırlanacağı ve esnaf ve sanatkâr şûrası toplanacağı taahhüt edilmesine rağmen bunlar yerine getirilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızla ilgili bir başka konu, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin mevcut sorunlarıdır. Bildiğiniz gibi bu kuruluşlar, cumhuriyetimizin kurulduğu ilk yıllardan itibaren özellikle özel sektör sermayesinin yetersiz olduğu dönemlerde devlet eliyle kurdurulan ve zamanla sanayi tesislerini kuran ve ülkemizin gelişmesinde lokomotif olan kuruluşlardır. Diğer taraftan, yıllardır devlet destekleme alımlarıyla görevlendirilmişler hatta hükûmetlerin tarım kesimine siyaseten ulaşma aracı olmuşlar ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığının en önemli faaliyetleri arasında sayılmışlardır.

Değerli milletvekilleri, 16 Haziran 2000 yılında yürürlüğe giren birliklerin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili kanunun bu aralık ayı sonu itibarıyla süresi sona ermektedir, bu birliklerin yapılandırılmasıyla ilgili husus. Dolayısıyla bu kanunun genel olarak amacına baktığımızda, tarım satış kooperatifleri ve birliklerine ilişkin hükümleri düzenlemek ve bu kuruluşların yeniden yapılanması için yasal bir çerçeve oluşturarak tarım satış kooperatifi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEMALEDDİN USLU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Uslu.

 CEMALEDDİN USLU (Devamla) – …ve birliklerini etkin ve sürdürülebilir bir şekilde özerk ve mali yönden bağımsız kılmaktır. Peki, yeniden yapılandırma sürecinde ne olmuştur ve bugünkü durum nedir? Yeniden yapılandırma döneminde Gülbirlik, Kozabirlik, TİFTİKBİRLİK ve FİSKOBİRLİK’in yeniden yapılandırılmasına ilişkin faaliyetler sonuçlandırıldığından bu birlikler yeniden yapılandırma programından çıkarıldılar; TASKOBİRLİK ve KAYISIBİRLİK 2000 yılı sonrası kullandığı kredileri ödeyemedikleri için 6183 sayılı Kanun kapsamında takibata alındılar; diğer birlikler hâlen yapılandırma programına dâhildirler.

Değerli milletvekilleri, bu birliklerle ilgili yapılacak öncelikli şey, bir an önce bu 31/12/2008 itibarıyla düşülecek olan yasal boşluğun giderilmesi bakımından: Yaz aylarından itibaren alım kampanyaları başlıyor ve dolayısıyla bu yasal düzenleme bir an önce çıkarılmalı ve birliklerin birikmiş borçları silinmeli ve bilançoları yeniden kredi alabilir hâle getirilmelidir.

Sözlerime son verirken Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uslu.

Üçüncü konuşmacı, Bursa Milletvekili Sayın İsmet Büyükataman.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Millî Prodüktivite Merkezi ve Rekabet Kurumu 2009 yılı bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, bugün faaliyetlerini sürdürmekte olan Millî Prodüktivite Merkezi, 17/4/1965 tarihinde yürürlüğe giren 580 sayılı Yasa’yla kurulmuştur.

Gelişmiş pek çok ülke prodüktivite merkezlerine sahiptir. Bu merkezler, verimlilik konusunda yaptıkları çalışmalarla ülkelerinin kalkınma çabalarında önemli bir pay sahibi olmuşlardır. Toplumların ve bireylerin yaşamında etkileyici bir yeri olan verimlilik konusundaki çalışmalar özellikle yüzyılımızın başlarından itibaren büyük önem kazanmış ve kurumsallaşmıştır.

Ülkemizde bugünkü anlamda verimlilikle ilgili çalışmaların 1940’lı yılların sonlarında başladığını söylemek mümkündür. Bir grup mühendis ve işletmeci 1948’de yaptıkları bazı çalışmalarla bu başlangıcın sahipleri olmuşlardır. Verimlilik konusundaki ilk kamu girişimi ise 1954 yılına rastlar. Bu tarihte çıkarılan bir kararnameyle Vekâletlerarası Prodüktivite Komitesi kurulmuş, böylelikle ilk kez verimlilik kavramının ülke çapında tanıtılması ve verimlilikle ilgili çalışmalar yapılması bir görev olarak belli bir organa verilmiştir.

Değerli milletvekilleri, Millî Prodüktivite Merkezinin görevleriyle ilgili kısaca bilgi vermek gerekirse:

- Ülke ekonomisinin verimlilik ilkelerine uygun biçimde gelişmesinde yararlı olacak önlemleri araştırmak, bu önlemlerin uygulamaya konulmasını sağlayacak çalışmalarda bulunmak,

- Kamusal ve özel kesim kuruluş ve iş yerlerinde verimliliği artıracak teknik, yöntem ve yaklaşımları tespit etmek, bunların uygulanabilme imkânlarını araştırmak ve uygulama ile izleme hizmetleri vermeyi de ihtiva eden eğitim ve danışmanlık çalışmaları yapmak,

- Verimlilikle ilgili teknik yardımları sağlamak,

- Kamusal ve özel kesim iş yerleri, işçi, işveren ve uzmanlık kuruluşları, eğitim ve öğretim kurumları ve bilimsel kuruluşlar ile dış ülkelerde benzer amaçlarla kurulmuş örgütlerle ilişki ve iş birliği kurmak ve ekonominin tümünde ve belirli kesimlerinde verimliliği ölçmek,

- Ulusal ve uluslararası verimlilik karşılaştırmaları yapmak ve  sonuçları yayımlamak,

- Verimlilikle ilgili dernekler kurulmasına yardımcı olmak ve söz konusu derneklerle yoğun iş birliği içinde bulunmaktır.

Ülkemizin verimlilik çalışmaları alanında hizmet veren tek kamu kuruluşu olan Millî Prodüktivite Merkezi, bu çalışmalar kapsamında ekonominin hemen tüm kesimlerinde gerek sektör gerek işletme düzeyinde verimlilikle ilgili gelişmeleri izlemekte, değerlendirmekte ve sonuçları dönemsel olarak yayımlamaktadır.

Millî Prodüktivite Merkezinin bu görevleri vardır, ama Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti ülkede verimliliği artırmak için acaba ne yapmaktadır?

Saygıdeğer milletvekilleri,  Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetlerinin  uygulamalarında vizyon yoktur.  Vizyonu olmayan programlar, elbette, sadece geçmişte yapılanları ortaya koyan ve pragmatik olarak yapılacakları saymaktan ibarettir. Türkiye’de gelir dağılımı adaletsizliği artarak devam etmektedir. AKP Hükûmetleri döneminde, maalesef, yoksulluk daha da artmıştır. Maalesef, yine Hükûmet ekonomi politikasının bir amacı olarak gelir dağılımını düzeltme yoluna gitmek yerine meseleye sadece sosyal yardım açısından bakmıştır. Oysa, ekonomi politikasının amaçlarından biri de gelir dağılımını düzeltip yoksullukla mücadele olmalıdır, yani devletin sosyal devlet olma özelliği aynı zamanda ekonomi politikasının sosyal sonuçlar doğurabilmesini sağlamak olmalıdır. Yardımlara muhtaç kesimin artması, ekonomi politikasının istenen amaçları sağlayamadığını, gelir dağılımı bozukluğunu giderek artırdığını ortaya koymaktadır. Böyle bir ekonomi politikası uygulamasında verimliliğin ne kadar artabileceğini sizlerin takdirlerine bırakıyorum.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmet Programı’nda “Uluslararası bilgi, birikim ve teknoloji getiren, rekabet gücünü artıran, dış denge açısından finansman kaynağı oluşturan, yeni pazarlara açılım sağlayan ve en önemlisi istihdamı artıran uluslararası doğrudan yatırımların Türkiye’ye gelmesini sağlamak temel hedeflerimizdendir.” ifadesi vardır. Bugün Türkiye’ye yatırım olarak gelen kaynaklar hiçbir zaman yeni teknoloji getirmemiş, istihdam sağlamamış, dışarıdan öz kaynak getirmemişlerdir. Hükûmetin yabancı sermaye uygulamaları kendi söylemlerinden oldukça uzaktır.

Enerji politikaları konusunda da maliyetler azaltılamamış, vergilerle ilgili bir düzenleme yapılmamıştır. Verimli işleyen bir piyasa söz konusu değildir. Hükûmet, enerjiye maalesef sürekli zam yapmaktadır. Türkiye, çalışabilir nüfusunu istihdam edecek bir perspektifi ortaya koyar ve bu istihdamı sağlarken de ileri teknoloji, daha yüksek katma değer doğurabilecek sektörel tercihlerle bu nüfusu istihdam edebilirse tarihin getirdiği bir sıçramayı başararak gelişmiş ülkeler arasına girme fırsatını yakalamış olacaktır.

Bir ülkenin muhakkak surette, çalışabilir nüfusunun niteliğini artıracak, yüksek istihdam edebilecek sektörel yapılanmayı sağlayabilecek bir perspektife, vizyona sahip olması gerekir. Bu boyutuyla sanayileşmeyi sağlaması, sanayi ile birlikte bilgi ekonomisini, bilim ve teknoloji üreten, bilim çalışanı üretebilecek bir yapıya getirebilmesi gerekir. Bu vizyonu Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinde görmediğimizi burada belirtmek istiyorum. Bilgi ve teknoloji dinamiğinin dikkate alınması gerekir. Daha yüksek nitelikli ürünler sizin rekabet gücünüzü artıracaktır. Bunun için nitelikli insan gücünüz olacak ve ona yatırım yapacaksınız. Bütün iktisatçıların da uzlaştığı bir konu vardır. Devletin asli görevi, millî ekonomilerini uluslararası seviyede rekabet gücü yüksek hâle getirmektir. Devletin temel görevi budur. Şimdi, küreselleşme sürecinde, gelişmiş ekonomiler kendi ekonomilerini uluslararası piyasada rekabet gücüne sahip hâle getirirken siz onların yaptıklarına seyirci kalırsanız …

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMET BÜYÜKATAMAN (Devamla) - …küreselleşme sürecinden faydalanmış olamazsınız, başkalarının küreselleşme sürecindeki amacına hizmet etmiş olursunuz. Adalet ve Kalkınma Partisi dışarıdaki ülkelerin ekonomik aktörlerinin Türkiye'de rol almasına öncelik vermektedir. Ekonomide millî aktörlerin de olduğu unutulmamalıdır. Bu aktörler yeterince dikkate alınmadığı zaman bu piyasada etkinliğinizin olması ve piyasadan yeterli pay almanız imkânsız hâle gelecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle 2009 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlara vesile olması temennisiyle yüce heyetinizi en derin saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Büyükataman.

Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu.

Sayın Serdaroğlu, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Sizleri en iyi dileklerimle selamlıyorum.

Maliye Bakanı Sayın Unakıtan’a göre ülkemiz küresel mali krizin etkisindedir ancak Sayın Başbakana göre ise kriz bizi teğet geçmektedir. Soruyorum ki: Krizin içinde miyiz, krizin dışında mıyız; teğet mi geçiyor, yoksa tam ortasından delip mi geçiyor? Bunu öğrenmek istiyoruz, bunu milletimiz de duymak istiyor. Aslında Maliye Bakanı ekonomi yönetimindeki başarısızlığı ve acziyeti küresel krize bağlayarak işin içinden sıyrılmak istemektedir ama sıyrılamayacak. Çünkü bizdeki kriz küresel krizden çok çok önce başladı.

Değerli milletvekilleri, Hükûmete göre fert başına gelir 10 bin dolara çıkmıştır. Bu rakamda gerçekten bir yanlışlık ve bir garabet vardır. Şunu hemen belirteyim ki: Ülkemizde 17,5 milyon aile vardır. Ülkede fert başına millî gelirin 3 bin dolar olduğu 2003 yılında fakir 700 bin aile varken fert başına millî gelirin 10 bin dolara çıktığı 2008 yılında, ülkemizde fakir aile sayısı 4,5 milyonu aşmıştır ve bunlar, kömür torbalarına, erzak poşetlerine veya para çeklerine muhtaç hâle getirilmiştir; dolayısıyla, iradeleri de ipotek altına alınmıştır. Bunda bir garabet yok da ne var? “Hayır, yok.” diyorsanız, fakir aile sayısı 700 binden 4,5 milyona nasıl çıktı? Dolayısıyla, bu 10 bin dolar kimlerin cebine veya kasasına girdi? Demek ki allayıp pullamaya çalıştığınız bu bütçeler, sizin övdüğünüz gibi çıkmıyor; aksine, halkı fakirleştiriyor.

Bakınız, iktidarınızın ikinci yılında yani 2004’te açlık sınırının altında yaşayanların sayısı 1 milyon iken bugün 10,5 milyon olmuştur değerli milletvekilleri. Aynı yıl, yoksulluk sınırının altında yaşayanlar 18 milyon iken bugün bu sayı 52 milyona çıkmıştır. Böylece, ortaya çıkan sonuç ve tablolar, yaptığınız bütçelerin ve uyguladığınız ekonomik politikaların doğru olmadığını göstermektedir. Allaya pullaya sunduğunuz, pembe tablolarla süslemeye çalıştığınız, kara mı, ak mı, turuncu mu olduğu bilinmeyen belirsizlikler ve sıkıntılı sonuçlar iktidarınızın foyasını ortaya çıkarmış, şapka düşmüş, kel görünmüştür.

Milletimiz hatırlayacaktır, 2002 yılında “Üç yıl sonra bu ülkede sorun kalmayacak.” diye yola çıkan Adalet ve Kalkınma Partisi, altı yıl sonra ülkeyi devasa sorunlarla baş başa bırakmıştır ve benim vatandaşım da artık gerçekleri görmeye başlamıştır. Az evvel de ifade ettiğim gibi, gerçekten ama gerçekten şapka düşmüş, kel görünmüştür. Bakınız benim vatandaşımın, ülkemin güzel insanlarının ekonomisi alım gücüdür, mutluluğudur, zenginliğidir, cebidir. Vatandaşım elini cebine attığında ekonominin nasıl olduğunu hepimizden daha iyi bilmektedir. Bakın, vatandaşımın ekonomisi, sabah evden çıkarken eşinin veya evladının bir isteğine karşı akşam eve dönerken başının dik mi, eğik mi olduğuna bağlıdır. Vatandaşımın ekonomisi o bankaya, bu bankaya, kredi kartına, esnaf odasına, tarım krediye veya Ziraat Bankasına, kısaca şuraya buraya, daha da vahimi tefeciye olan borcudur. Esnafın ekonomisi çekmecesidir, tezgâhıdır, rafındaki malıdır.

Hemen bu arada ifade etmek isterim ki, sicil affıyla ilgili kanun teklifimizin kanunlaştırılması noktasında Sayın Bakanımızın ve değerli iktidarın katkı sağlamasını istemekteyiz.

Çiftçimizin ekonomisi boş ambarıdır, mazotunu koyamadığı traktörüdür, gübresini dahi atamadığı, değerine satamadığı ürünüdür. Bakınız, Taşköprü’de sarımsak Gökırmak’a dökülmeyi bekliyor. Sanayicinin ekonomisi üretimidir, rekabet gücüdür. Kapanan fabrikalar, çıkarılan işçiler, borçla çevrilen sermaye sanayicinin ekonomisidir. Emeklinin, memurun, işçinin ekonomisi onların alım gücüdür değerli milletvekilleri. İşsizin ekonomisi altı yıldır yaratamadığınız istihdam eksikliğidir.

Netice itibarıyla, altı yıldır yaptığınız bütçeler ve uyguladığınız yanlış ekonomik politikalar sayesinde, ifade etmeye çalıştığım sonuçlar ülkemin ve milletimin kaderi olmamalıydı değerli milletvekilleri.

Sonuçta, sayın iktidar, siz ne derseniz deyin, siz nasıl anlatırsanız anlatın, vatandaşımın ekonomisi ve bütçesi cebinden bellidir. Benim vatandaşım gerçekten elini cebine attığında her şeyi hepimizden daha iyi bilmektedir. Siz, ülkenin 60 hükûmeti içinde tek başına iktidar olan 4 siyasi partiden 1’isiniz. Diğer 3 siyasi parti bu ülkenin insanlarını zenginleştirirken, maalesef siz yoksullaştırdınız.

Değerli milletvekilleri, altı yıldır yaptığınız bütçeler ve çıkardığınız yasalar sonucunda zaafa uğrayan ekonomi ve asayiş sorunlarına bağlı olarak ülkemizde 15 milyon insan ruhsal sorunlu hâle gelmiştir. Bu sizin dikkatinizi çekmiyor mu? Kapanan kepenkler, çıkarılan işçiler, milyonlarca diplomalı işsiz, işsizlikten evlenemeyip yuva kuramayan gençler ve nihayet her 3 kişiden 1’i icrada olan vatandaşlarımın durumu sizi üzmüyor mu? İşte bunlar, iktidarınızın ve yaptığınız yanlış bütçelerin sonucudur.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak çok ama çok hak etmenize rağmen bağcıyı dövmenin peşinde değiliz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak milletimizin üzüm yemesinin yanındayız. Bu düşüncemiz, siyasetteki varlık sebebimizin doğal bir sonucudur. Onun için lütfen bize kulak verin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Maliye Bakanımız sanal başarılarını anlattığı konuşmasında “At binenin, kılıç kuşananın.” demişti. Ben de diyorum ki, ifade etmeye çalıştığım gerçeklerle ekonominin içinde bulunduğu durum gösteriyor ki Sayın Unakıtan’ın kuşandığı kılıç, tahtadandır. At binmeye gelince: Binmeyi bilemediğiniz için, at bineni sırtından atalı, bizim oraların da deyimiyle “at bineni tepeli” daha çok zaman oldu.

Sizleri bu düşüncelerle tekrar saygıyla selamlıyorum. Bütçenin hayırlara vesile olmasını diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına son konuşmacı Niğde Milletvekili Mümin İnan.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; KOSGEB ile Türk Patent Enstitüsü Başkanlığının bütçeleri hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Ekonomi idaresi devletin merkezini oluşturur. Ekonominin finansmanı, devletin en önemli görevidir. Bütçeler ise bu fonksiyonun hayata geçirilmesinin hukuki yoludur. Bu bütçenin de finansmanı, maalesef, her zaman olduğu gibi, aşırı vergilerle vatandaşa yüklenmektedir.

Hükûmet, geçtiğimiz yıllarda dünyada yaşanan finans bolluğundan faydalanarak ekonomiyi borç yükünden kurtarıp sağlam temeller üzerine oturtmak yerine, ekonomik büyümeyi, yıllardır yabancılardan borçlanma ve ithalat üzerine bina ederek, yapılan yanlışlar yetmezmiş gibi, bir de millî gelir hesaplama yöntemleri değiştirilerek, bir gecede millî geliri yüzde 50 artırıp, buna da inanarak planlamaları buna göre yapmış, dünyada ekonomik sıkıntılar yaşanmaya başladığından beri de ne yapacağını şaşırmış durumdadır ve hâlâ çözüm paketi açıklamak yerine sağa sola çatmakla meşguldür.

Bankaların ve reel sektörün toplam dış borcu 2008’de 190 milyar dolara, hane halkı borç düzeyi de 96 milyar dolara ulaşınca, Maliye Bakanı Sayın Unakıtan, bugün Türkiye’nin ekonomik kırılganlığını özel sektörün aşırı borçlanmasına bağlamaktadır.

DEİK Olağan Genel Kurulu toplantısında konuşan Sayın Başbakan, Türkiye’ye felaket senaryoları yakıştıranların bulunduğunu ifade ederek, “Henüz ölüm sinyalleri vermeyen bir hastaya, siz kalkar da ölümü hatırlatan bir doktor veyahut da kefenini hazırlayan bir doktor, aile gördünüz mü, duydunuz mu?” diyor. Şu anda hiç kimse böyle bir şey demiyor. Söylenen, ekonominin aylardır hastalık belirtileri verdiği ve bir an önce tedbir reçetesinin hazırlanarak, ihtiyaç duyulan tedavi programının uygulanması gerektiği, aksi hâlde durumun daha da kötüye gideceğidir. Bu konuda geç kalındığı bir gerçektir, daha da gecikilirse vatandaş açısından ödenecek bedel çok daha ağır olacaktır. Bunun çözüm yolu, hastayız diyen ilgili tarafların feryatlarına kulak vermektir.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinde, hazine yardımı ve gelirden ayrılan paylar hariç 262,1 milyar gidere karşılık, iadeler hariç 248,8 milyar TL gelir hedeflenmiş, bu gelirlerin 202,1 milyar TL’sinin vergi gelirinden oluşacağı öngörülmüştür. 2009’da da vergi gelirlerinde yüzde 18 civarında bir artış beklenmektedir. Vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 65’i yine dolaylı vergilerden hedeflenmektedir.

Maliye Bakanlığının yayınladığı faaliyet raporu incelendiğinde, eylül ayından itibaren dahilde alınan mal ve hizmet vergilerinde, yani KDV ve ÖTV gibi dolaylı gelirlerinde önceki yıla göre azalma olduğu, bu azalmanın Kasım 2008’de bir önceki yıla göre yüzde 21 oranında olduğunu belirtmek isterim.

Ülkemizde yaşanan talep daralmasını dikkate aldığımızda, yeni ekonomik tedbirler alınmazsa, vergi gelirlerinde bırakın yüzde 18 artışı, geçen yılın rakamlarını bile yakalamamız mümkün değildir.

Vergi gelirlerinin yüzde 35’i gelir ve kurumlar vergisi gibi doğrudan ödenen vergilerden, yüzde 65’i ise KDV, ÖTV gibi dolaylı vergilerden beklenmektedir. Bu gibi dolaylı vergiler sonunda tüketiciye yansımaktadır. Yani kısaca bu vergiler kazanç sağlayanlar tarafından değil, tüketici tarafından ödenmektedir. Bunun en güzel örneği de geçen gün vergi uzmanı ve aynı zamanda bir köşe yazarı olan bir profesörümüzün köşesinde dile getirilmiştir. Buna göre benzinin rafineri satış fiyatı nakliye ve bayi kârları dâhil toplam maliyeti 86 kuruş olmasına rağmen, 1,92 YTL’lik vergi yükü binince fiyatı yaklaşık 2,8 YTL’ye çıkmaktadır. Yani bugün itibarıyla benzindeki vergi yükü yüzde 409 olarak hesaplanmaktadır.

Bu duruma bakmadan yakın bir tarihte başta Sayın Başbakan olmak üzere bazı Hükûmet yetkililerinin dünyada petrol fiyatlarının yarıya düştüğünü ancak bunun pompalara yansımadığını ifade ederek mazotun ve benzinin pompa fiyatının yüksekliği konusunda hedef saptırmaya çalışması dikkat çekicidir.

2009 bütçesinde vergi dışı gelir tahmini 2008’e göre yüzde 40 artırılarak 46,7 milyara çıkarılmıştır. Dünyada yaşanan ekonomik daralma ve büyük işletmelerin önemli bir kısmının geçen dönemlerde özelleştirildiği dikkate alınırsa, bunun nasıl sağlanacağı belirsizdir. Sonuçta 13,4 milyar YTL’lilik tahmin edilen 2009 yılı bütçe açığı da öngörülenden yüksek olacaktır.

Nüfusumuzun yaklaşık üçte 1’ini oluşturan çiftçilerimize destek için ise bütçeden ayrılan paya baktığımızda 5,5 milyar YTL olduğu görülmektedir. Gerek yüksek maliyetli girdiler yüzünden gerekse çiftçilerimizin kamuya olan zirai kredi ve tarımsal sulama, elektrik borçlarını yapılandırmayıp hepsinin haczedilmesi Hükûmetin bu insanları gözden çıkardığını ortaya koymaktadır. Bu bütçeye göre çiftçilerimizin bu yıl da sahipsiz, sorunlarıyla kendi başına mücadele içinde üretmeye çalışacağı anlaşılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 5000 sayılı kuruluş kanununda Türk Patent Enstitüsünün temel amaçları, Türkiye'nin teknolojik ilerlemesine katkıda bulunmak ve araştırma geliştirme faaliyetlerinin gelişmesi, sınai mülkiyet haklarının tesisi ile korunmasının sağlanması şeklinde ifade edilmiştir.

2009 yılı merkezî bütçesinin bu kuruma ayrılan ödenek cetvelinde 2008 yılına göre yüzde 10 civarında bir azalma, teşebbüs ve mülkiyet gelirlerinde ise yaklaşık yüzde 15’lik bir artış beklentisi söz konusudur. Umarız, bu ekonomik ortamda bu beklenti gerçekleşir ve kurumun çalışmaları aksamaz.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığının ilgili kuruluşu olan KOSGEB ise 1990 yılında 3624 sayılı Kanun’la, ülkenin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanmasında küçük ve orta ölçekli sanayi işletmelerinin payını ve etkinliğini, rekabet güçlerini ve düzeylerini artırmak ve gelişimlerini sağlamak amacıyla kurulmuştur.

Ekonomimizin motor gücü olan KOBİ’ler bugün çok zor durumdadır. Birçoğu üretime ara vermiş, birçoğu da kapanma noktasına gelmiştir. Ülkemizin genelinde olduğu gibi, Niğde’de de birçok fabrikanın kapandığına, vardiyaların azaldığına ve bugünlerde de birkaç büyük fabrikanın üretime ara vermeye hazırlandığına ne yazık ki üzülerek şahit olmaktayız.

KOBİ’lerin ülkemizdeki toplam işletmelere oranı yüzde 99’un üzerinde olmasına rağmen, maalesef, toplam istihdam, üretim, ihracat ve kredilerden aldıkları paylar bakımından istenilen ve beklenilen düzeyde olmamıştır. Bu oranların dikkate alınarak KOBİ’lere yönelik yeni yolların geliştirilmesi faydalı olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MÜMİN İNAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Hâlen müracaatları devam eden can suyu kredilerinin kapsamının genişletilerek imalatçı olmayan ticaret erbabının da bu kapsama alınması ve geçmişte mali sicili bozulanların bu kredilerden faydalanmaya yönelik çalışma yapılması zor durumda olan esnafın en büyük beklentisidir.

Ayrıca, Niğde gibi teşvikli illerdeki yatırımcılarımız 5084 ve 5330 sayılı teşvik yasalarından yararlanma sürelerinin 31/12/2008 tarihinde sona erecek olmasından dolayı son derece tedirgindirler. Acil olarak teşvik sürelerinin uzatılmasıyla ilgili yasal çalışmaları ve bu kapsamda hazine tarafından firmalara iade edilmesi gereken günü geçen ihale ödemelerinin derhâl yapılması beklenilmektedir.

Ayrıca, ülkemizin bu krizden en az hasarla çıkması için iç talebi artırıcı ve istihdamı koruyucu politikaların belirlenmesi, dolaylı vergilerin düşürülmesi, IMF ile olan belirsizliğin açıklığa kavuşturulması, ihracat kredilerinin artırılması iş çevrelerinin beklentileridir.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın bütçesindeki artışı olumlu bulduğumu ifade etmek istiyorum. Sayın Bakana ve çalışma arkadaşlarına başarılar dilerken 2009 bütçesinin ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AK PARTİ Grubu adına ilk konuşmacı Hakkâri Milletvekili Rüstem Zeydan.

Sayın Zeydan, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, sağlıklı yaşamayı bir hak olarak tanımlamış ve insan hayatının beden ve ruh sağlığı içinde devam etmesi için devlete düzenlemeler yapma görevi vermiştir. Bu görevi yerine getirirken başta insan gücü olmak üzere bütün kaynakların verimli ve iş birliği içinde kullanılması amacıyla tek elden planlanması öngörülmüştür. Sağlıkta halkımızın kolay ulaşabileceği kaliteli sağlık hizmetini hakkaniyetle alabilmesi için Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı geliştirdik ve uygulamaya koyduk. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın merkezine de önce insan olgusunu yerleştirdik. İnsanımıza verdiğimiz sağlık hizmetinin devletin sağladığı bir lütuf değil, bir hakkın teslimi olduğuna inandığımız için bunu yaptık.

Sağlıkta Dönüşüm Programı, planlayıcı ve denetleyici Sağlık Bakanlığının, herkesi tek çatı altında toplayan genel sağlık sigortasının, yaygın, erişimi kolay ve güler yüzlü sağlık hizmetinin, bilgi ve beceriyle donatılmış yüksek kapasitede çalışan sağlık insan gücünün, sistemi destekleyecek eğitim ve bilim kurumlarının, nitelikli ve etkili sağlık hizmetleri için kalite ve akreditasyonun, akılcı ilaç ve malzeme yönetiminde kurumsal yapılanmanın sağlık bilgi sisteminin gerçek adıdır.

2003-2008 yılları sağlıkta birçok taşın yerinden oynadığı önemli bir dönem olmuştur. Sağlıkta didişim dönemi bitirilmiş, sağlıkta transformasyon ve sağlıkta dönüşüm gerçekleştirilmiştir. Artık kuyruklardan çok hasta memnuniyeti, sağlık hizmetlerine erişimden çok hasta güvenliği ön plana çıkarılmıştır. Altı yıllık iktidarımızda sağlık yatırımlarımız için bugünün fiyatlarıyla 7,5 katrilyon kaynak kullanılmıştır ve memnuniyetle ifade edebilirim ki, bu 7,5 katrilyonun 3,5 katrilyonu kalkınmada öncelikli illere ve doğu-güneydoğu illerine kullanılmıştır.

Her hekime bir muayene odası prensibiyle atıl kapasiteyi harekete geçirdik. Yeni yaptığımız bütün hastaneleri insani bir yaklaşımla ve modern hastanecilik gereklerine göre projelendirdik ve odasında banyo ve tuvaleti olan hasta yatakları sayısını 3 katına ulaştırdık. 20 bin yeni hasta yatağı oluşturduk. Yoğun bakım yatak kapasitemizi 7,5 katına çıkardık. En temel haklardan olan hekim seçme hakkını 850’ye yakın hastanemizde gerçekleştirdik. İlaç temininin önündeki engelleri kaldırdık. Yeşil kartlı vatandaşlarımız dâhil herkesin ilaçlarını eczanelerden almasını sağladık ve yeni Atama Nakil Yönetmeliği’yle adil ve dengeli personel dağılımı gerçekleştirdik. 110 bin tane yeni sağlık personeli istihdam ettik. Ülkemizin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine bina, ekipman ve sağlık personelinin eksik olduğu yerlere öncelik verdik. Bölgeler arası dengesizliği ortadan kaldırdık.

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Bravo.

RÜSTEM ZEYDAN (Devamla) – 4/B ve 4/C maddeleri ve “çakılı kadro” diye anılan kadrolarla Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne 7 bini aşkın sağlık personelini konuşlandırdık. Vekil ebe ve vekil hemşire uygulamasına bu bölgelerde geçtik. Kendi seçim bölgem olan Hakkâri ilimizde bile 150’şer yataklı 2 tane devlet hastanesini modern bir şekilde halkımızın hizmetine sunduk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve personel sayısını yüzde 70 arttırarak, 2002 yılında 11 uzman hekim var iken Hakkâri ilimizde 60’a yakın bir uzman hekimi konuşlandırdık ve Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla yüzde 40’larda olan memnuniyeti yüzde 70’lere çektik.

Aile hekimliğini ilk kez bu dönemde getirdik ve otuz ilde aile hekimliğine geçtik.

Birinci basamak sağlık hizmetlerinde yeniden yapılanmayı oluşturduk. Hizmetleri zamanla gerilemiş olan sağlık ocakları ve sağlıkevlerini her yönüyle faal hâle getirdik. Altı yılda, birinci basamak sağlık hizmeti kuruluşlarında faal durumdaki oda sayısını yüzde 155 oranında arttırdık.

Evet, Hakkâri’de de, bugüne kadar görülmemiş bir sağlık hizmetinin en büyük payını almış bir il olarak ben de Sayın Bakanımıza ve o ekibin bir parçası olan  tabii ki kendime de teşekkürlerimi arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RÜSTEM ZEYDAN (Devamla) – Ve ülkemizde bir ilk olmak üzere, 64 adet kar paletli ambulansı ve 12 adet hasta kabinli kar aracını öncelikle benim ilim, sonra da ona ihtiyaç duyan Türkiye’deki bütün iller gördü ve hava ambulans sistemi ilk kez bu dönemde gerçekleştirildi ve gerçekten de 17 helikopter ve 3 uçakla, Allah’ın izniyle, 2009’da bu necip millete sağlık hizmetini hak ettiği şekilde vermeyi bir kez daha Allah bu iktidara nasip edecektir inşallah.

Bebek dostu hastaneleri 3 katına kadar çıkardık ve gerçekten, kızarmış bir Türkiye yerine, hiçbir vaka sayısına kızamıkçıkta -kızamıkta özellikle- ulaşılmamıştır. Bu da bağışıklama hizmetlerinin Türkiye’de ne kadar önemli bir yere geldiğinin en anlamlı ifadesidir.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Keneyi ne yaptınız, keneyi?

RÜSTEM ZEYDAN (Devamla) – Efendim, bu kadar inatlaşmayın milletle. Gerçekten, bir üstadın lafını size hatırlatmak isterim. Bu millet sandıkta inadınızı hep kırmıştır. Bir üstadımız -hanımefendilerden özür dileyerek- der ki: “Memuru süslü avrat, zengini hayırsız evlat, siyasetçiyi kuru inat bitirir.” İnadınızdan vazgeçin ve bu iktidara şapka çıkarın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Onun içindir ki bu bütçenin halkımıza ve milletimize, seçim bölgemde olan bütün vatandaşlarımıza ve bütün bu necip millete hayırlara vesile olmasını yüce Allah’tan niyaz ediyorum. Sizin de bir gün bu hizmetlere erişeceğinizin umudunu bir kez daha yenileyerek hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sizin gibi hiç gitmeyeceğini sanan çok iktidar vardı, hepsi gitti, siz de gideceksiniz.

RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri) – Ben cevabı verdim…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sizi de gönderecek bu millet.

BAŞKAN – AK PARTİ adına ikinci konuşmacı, Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.

“Hakkâri bu kadar hizmeti aldı da Gümüşhane almadı mı?” diye Gümüşhane bana şimdi onun hesabını sorar. İzninizle iki satırla da Gümüşhane’den bahsedelim.

2002 yılında ortalama 16 uzman hekimin olduğu, günlük 400 hastanın bakıldığı, yılda 1.400 hastanın ameliyat edildiği bir kentte bugün günde bin hasta bakılmakta ve bir yılda 3.300 hasta ameliyat edilmekte ve ortalama her aylık olarak da 36 uzman hekim bulunmaktadır. Dolayısıyla, sadece Hakkâri değil, sadece Gümüşhane değil, Ağrı’sı da Iğdır’ı da, bugüne kadar ihmal edilmiş kentlerimiz sağlıktan yeteri kadar hizmeti almaktadır ve almaya devam edecektir.

Bağlıca görevi bulaşıcı hastalıkların yayılmasını önlemek temeline dayanan Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, 1924 yılında bu adı almasına ve faaliyetlerini bu ad altında sürdürmesine rağmen, bulaşıcı hastalıkların önlenmesi konusunda ülkemizde, ilk başlayan yıllardan itibaren bu kuruluş var ola gelmektedir. Bu mücadelenin başlangıcı ta 1800’lü yıllara dayanmaktadır ve ll. Mahmut’un emriyle kurulmuştur. 1924 yılından itibaren, Hudut ve Sevahil Sıhhiyesi Müdüriyeti Umumiyesi -yani bugünkü adıyla- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü olarak adı değiştirilmiştir.

Ülkemiz ve dünya sağlığının korunmasına katkıda bulunmak amacıyla uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan yetki ve gelirleri kullanarak Türk boğazları ile hudut ve sahillerde sağlık denetimleri yapmak, uluslararası geçerliliği olan sertifikaları düzenlemek ve küresel yayılım gösteren bulaşıcı ve salgın hastalıkların ülkemize girmesini ve çıkmasını önlemek misyonuna sahip olan bu Genel Müdürlüğün aslında ne işe yaradığını size hem ekonomik hem de turistik bir kısım değerlerle paylaşarak anlatmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, 2002 yılında 30 milyar dolar olan ihracatımızın son yılda 130 milyar doları aştığını hepimiz biliyoruz. Bu ihracatın da 220 ülkeye yapıldığını, bu ülkeler içerisinde Sudan, Moritanya, Mali, Burkina Faso -bunların ne anlama geldiğini biraz sonraki okuduklarımla özdeşleştireceğiz- Sierra Leano, Liberya, Fildişi Sahili, Ruanda, Brundi, Nikaragua, Kostarika gibi birçok ülkeye ihracat yapan ve bu ihracatın da önemli bir oranını da yine Uzak Doğu ülkeleri olan Kamboçya, Endonezya, Malezya gibi ülkelere ihracat yapan ve bir rekor düzeye, 130 milyar doların üzerinde ihracatı oluşan bir ülkeye, aynı zamanda da yine doksan ülkenin üzerinde ülkeden turistin geldiği ki bu ülkeler Avrupa Birliği ülkelerinin dışında özellikle Mısır, Irak, Güney Afrika Cumhuriyeti, Bangladeş, Çin Halk Cumhuriyeti, Endonezya, Singapur, Brezilya, Kolombiya, Şili gibi ülkelerden gelmektedir. Yani burada biz neyi anlatmaya çalışıyoruz? Bu kadar ihracatın yapıldığı, bu kadar da turistin ülkemize geldiği, globalleşen dünyada sadece ve sadece 2008 yılında hangi bulaşıcı hastalıkların salgınları olmuştur ve bu salgınların ülkemize ne tarz etkileri olabileceği konusunda da şöyle hızlıca bir 2008 yılında olan salgınlarla sizleri baş başa bırakmak istiyorum.

2 Ocaktan itibaren Mısır’da kuş gribi, Sudan’da Rift Vadisi humması, Vietnam’da, Brezilya’da kuş gribi, sarı humma, Uganda’da kanamalı ebola virüsü hastalığı, Afrika’da menenjit hastalığı, Pakistan’da kuş gribi, Madagaskar’da Rift Vadisi, Liberya’da sarı humma -ve böyle geliyor- Kamboçya, Mısır, Endonezya ve Irak’ta kolera gibi birçok uluslararası bulaş gösterebilecek, globalleşen dünyada ülkelerin değil dünyanın sorunu olan bu bulaşıcı hastalıklardan korunmak için Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü ülkemize giriş çıkışlardaki bütün bu kontrolleri yapagelmektedir.

Dünyanın sorunu olan ve bulaşıcı hastalıkların temeline doğru indiğimizde çağların değişmesine, ülkelerin ve imparatorlukların son bulmasına, savaşların son bulmasına neden olan bulaşıcı hastalıklarda bizi bekleyen bu tehlikelerin içerisinde AIDS, basilli dizanteri, deli dana hastalığı, difteri, pandemik grip, şarbon, sarı humma, SARS gibi birçok hastalıkla dünya bugün mücadele etmekte ve büyük sorunlar yaşamaktadır ama ülkemize geldiğimizde, hem Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü hem de bunun üst kurulu olan Sağlık Bakanlığının ülkemizde yapmış olduğu çalışmalarda, aşı oranlarının yüzde 96’ları geçtiği, gelişmiş ülke düzeyine ulaştığı, kızamığın olmadığı, sıtmanın 80 binlerden 125’ler düzeyine indiği, tifonun 30 binlerden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMALETTİN AYDIN (Devamla) - …208-209 vaka düzeyine indiği bir ülkede bu hizmetleri ve bu başarıları sağlayan hem Sayın Başbakanımıza, Sayın Sağlık Bakanımıza ve Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğüne teşekkür ediyor, Sağlık Bakanlığının dışa açılan penceresi konumunda olan ve Uluslararası Sağlık Tüzüğü uygulamalarını Sağlık Bakanlığı adına yürüten Genel Müdürlüğün bu görevlerini eksiksiz olarak yerine getirdiğine inanıyor, ülkemize ve sadece ülkemize değil, bulaşıcı hastalıklar anlamında tüm dünya insanlarına hayırlar getirmesini diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

AK PARTİ Grubu adına, Yozgat Milletvekili Abdulkadir Akgül.

Sayın Akgül, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2009 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle, esnaf ve sanatkârlar için aynı teşkilatta yirmi beş yıldır beraber çalıştığımız ve Cumhuriyet Halk Partisi adına söz alan değerli arkadaşım Mehmet Ali Susam’ın fikirlerine katılmakla birlikte, Süpermarket Yasası’nın bir yıl içinde Başbakanlıktan gelmediğini söylerken, bugün, süpermarketlerin bir gün içinde ortaya çıkmadığını, yirmi beş yıl öncesinin sorunu olduğunu, yirmi beş yıl önce de buradaki arkadaşlarımızın hiçbirinin milletvekili olmadığını ancak bizim, üçümüzün de, Mehmet Ali Susam’ın da, Abdulkadir Akgül’ün de, Derviş Günday’ın da başkanlık yaptığı döneme geldiğini ve bir suç varsa öncelikle üçümüzden başlaması gerektiğini sizlere ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, dünyada yaşanan gelişmelere paralel olarak ülkemizin sanayi politikasını belirlemek, ülkemiz sanayi ve ticaretinin gelişmesini ve ilerlemesini sağlamakla görevli olan Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız içinde bulunduğumuz ekonomik ortamda kendisine en fazla iş düşen bakanlıklarımızdan birisidir. Küreselleşmenin bütün ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişmelerini önemli ölçüde etkilediği bir gerçektir. Bu sebepledir ki Eylül 2008’de ortaya çıkan ve tüm dünya piyasalarını etkisi altına alan küresel mali krizin etkileri ülkemizde de hissedilmeye başlanmıştır.

Ancak, ülkemizin geçmişte yaşadığı krizlerden edindiği tecrübeler ve 2002 yılından bu yana sürdürülen sıkı para ve maliye politikaları bu kriz ortamında ülkemize önemli avantajlar sağlamıştır. Krizin küresel olduğu dikkate alındığında mutlaka orta ve uzun vadede olumsuz etkileri ülkemizde de yaşamaya devam edecektir. Hükûmetimizin izleyeceği politikalar bu nedenle çok büyük önem taşımaktadır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı da bu ortamda özel bir öneme sahiptir. Reel sektörümüzün yönünü geliştirdiği politikalarıyla tayin eden ve bu konuda üzerine düşen görevi başarıyla yerine getiren Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız, küresel krizin reel sektörümüz üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirmek için bir dizi önlemler almış ve bu önlemleri hızlı bir şekilde hayata geçirmiştir. Bu bağlamda KOSGEB kaynaklarından KOBİ’lere, esnaf ve sanatkârlara destekler sağlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, esnaf ve sanatkârlarımız ülkemiz ekonomik ve toplumsal yapısında çok önemli bir yer tutmaktadır. Sayısal büyüklükleri ve istihdama sağladıkları büyük katkı, ülke politikaları belirlenirken bu kesimin kollanması ve gözetilmesi gerektiğini bir kez daha ortaya koymaktadır. Ülkemizde yaklaşık 2 milyon esnaf ve sanatkâr bulunmaktadır. Bunların yanlarında çalışanlar ve aileleri de dikkate alındığında ülke nüfusunun neredeyse beşte 1’ini oluşturduklarını söylemek mümkündür. Dolayısıyla bu kesime yönelik çalışmalar ülkenin beşte 1’ini yakından ilgilendirmekte ve etkilemektedir. Bu nedenle de üretimi arttırıcı ve reel sektörü desteklemeye yönelik özellikle esnaf ve sanatkârlar ile küçük ve orta ölçekli işletmeleri teşvik edici ve girişimciliği özendirici politikalar belirlenmelidir. Esnaf ve sanatkârlara yönelik politikalara bakıldığında geçmişte kapsamlı ve sistematik uygulamalar olduğunu söylemek mümkün değildir. Esnaf ve sanatkârların devletten aldıkları düzenli ve sistematik tek destek esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri aracılığıyla Halk Bankası tarafından kullandırılan esnaf kredilerine sağlanan hazine desteği olmuştur. Bunun dışında, büyük bir potansiyeli olmasına rağmen esnaf ve sanatkâr kesimi geçmişte çeşitli nedenlerle göz ardı edilmiş; gelişmesi, ilerlemesi ve büyümesi için uygun ortamlar oluşturulmamıştır.

Küresel krizin en önemli etkilerinin ekonomik durgunluk ve işsizliğin artması yönünde olacağı öngörülmektedir. Bu da, yoksulluğun daha geniş kesimlere yayılması ve artması sonucunu doğuracaktır. Bu sürecin olumsuz etkilerini azaltmakta esnaf ve sanatkârlar önemli bir işlev üstlenebilecektir.

Esnaf ve sanatkârlar, küçük sermayeleri ile mal ve hizmet üretimi yapmakta, istihdam yaratmakta, bu özellikleriyle ülke genelinde ekonominin canlanmasına ve gelir dağılımının daha dengeli hâle gelmesine katkıda bulunmaktadır. Ülkemiz istihdamının yaklaşık yüzde 60’ının bu kesimden sağlandığı gerçeği esnaf kesiminin desteklenmesini zorunlu hâle getirmektedir.

Değerli milletvekilleri, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız 2008 yılında esnaf ve sanatkâr kesimine yönelik olarak bir ilki gerçekleştirerek esnaf ve sanatkâr, strateji, değişim, dönüşüm ve destek eylem planı hazırlamıştır. Böylelikle, esnaf ve sanatkârlarımızın ülke ve dünya genelinde yaşanan değişime ve dönüşüme ayak uydurabilmesi, bu süreçten güçlenerek çıkabilmesi için strateji alanları belirlenmiş ve gelecek beş yıl planlanmıştır. Bu planın titizlikle takibi, uygulanması ve planda yer alan eylem ve projelerin hayata geçirilmesi büyük önem taşımaktadır.

Bugün için ülkemizde yardıma ve desteğe en çok muhtaç olan kesim esnaf ve sanatkârlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akgül

ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) – Bu konuda sadece Bakanlığa değil, iktidar ve muhalefet partilerine, esnaf ve sanatkârların yasal temsilcisi olan Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonuna, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birliği TESKOMB’a, ilgili bakanlıklara, diğer kurum ve kuruluşlara büyük iş düşmektedir. Bugüne kadar sanayi sektörüne ilişkin veri tabanını oluşturamamış ve sektör analizleri yapılamamıştı. Cumhuriyet tarihimizde ilk defa bir sanayi envanteri, yeni adıyla “Girişimci Bilgi Sistemi” hazırlanmıştır. Bu bilgi sistemiyle artık ekonominin genelindeki durum son verilerle izlenebilmektedir. Bu veriler sayesinde reel sektörün tümünün analizinin yapılması imkânına kavuşulacaktır. Başta TESK ve TESKOMB olmak üzere esnaf kuruluşlarına destek verilmesi, hizmet içi ve meslek eğitim faaliyetlerinin düzenli hâle getirilmesi, 5362 sayılı Kanun’daki “esnaf” ve “sanatkâr” tanımının güncel ekonomik gelişmelere uygun hâle getirilerek örgüt yapıları ve kurumsal kapasiteleriyle üyelerine hizmet yeteneklerini yükseltecek yapıya kavuşturulması zorunlu hâle gelmiştir.

Hükûmetimizin reel sektörü, özellikle de esnaf ve sanatkârı destekleyen girişimlerinin artarak devam edeceğine olan inanç ve güvenimi sizlerle paylaşırken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDULKADİR AKGÜL (Devamla) - …esnaf ve sanatkârların yüce Meclisteki temsilcisi olmaktan büyük bir mutluluk ve sevinç duyduğumu ifade ediyor, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akgül.

AK PARTİ Grubu adına Trabzon Milletvekili Mustafa Cumur.

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA CUMUR (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 2009 yılı bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüldüğü gibi Sanayi ve Ticaret Bakanlığı her kesimi ilgilendiren bir kamu kuruluşudur. Burada yapılan çalışmaların sonucu alınan kararlar ülkemizin geleceğini, ekonomisini, sanayisini, başta KOBİ’ler olmak üzere esnaf ve sanatkârları, tüketicileri, kısaca herkes ve her kesimi yakından ilgilendirmektedir. Az önce Abdulkadir kardeşimizin söylediği gibi, esnaf ve sanatkârlar özellikle işletme sayılarının çokluğu, ülke çapında istihdam seviyesi, bölgesel kalkınmaya ve gelişmeye katkıları yönünden de üzerinde durulması gereken bir kesimdir. Ülkemizde 1 milyon 905 bin 756 esnaf bulunmaktadır. Tabii, esnaf ve sanatkâra ciddi anlamda destek verilmektedir. 2002 yılında 52 bin esnaf ve sanatkâr Halk Bankası kredilerinden faydalanırken, bu sayı 2008 yılında 800 bin civarındadır.

Tabii, altı yıl önce esnaf ve sanatkâra verilen kredi yüzde 49’lar seviyesindeyken şu anda yüzde 13’ler seviyesine indirilmiştir. Bir de esnaf kredi kooperatifleri aracılığıyla altı yıl önce kullandırılan kredi miktarı 153 milyon YTL iken bu 3 milyar YTL civarına çıkmıştır. Şu anda, 3 milyar YTL dönen parayı düşündüğünüz zaman, yıllık bu para 10 milyar YTL civarındadır. Geriye dönüşümle beraber bunu böyle hesapladığımız zaman ortaya çıkan oranın bu olduğu ortaya çıkar.

Az önce can suyu kredileriyle ilgili konuşan arkadaşlar, tabii 26 Kasımda bu can suyu kredileri verilmeye başladı. Daha üzerinden bir ay geçmeden eleştirilmeye başlandı. Bu kredileri kullanan insanlar, esnaf ve KOSGEB tarafından kullandırılan krediler nasıl kullanılmış, bunlar daha hesaplanmadan burada eleştiri okları ortaya konulmasına bir anlam veremiyorum. Bu, 700 milyon YTL gibi bir kredi; 26 Kasımdan bugüne kadar kullanılması bana göre çok önemli bir gelişmedir.

Ayrıca, sanayimizin üretimi ve ihracatında sağlanan önemli gelişmelerde Bakanlık faaliyetlerinin büyük payı ve rolü vardır. Bunu örneklemek gerekirse otomotiv sektörüne bakalım: 2007’de otomotiv sektörü 20 milyar dolarlık bir ihracat gerçekleştirmiştir. 2008 yılının 11’inci ayına baktığınız zaman bu ihracat tutarı 23 milyar dolar seviyelerine çıkmıştır. Bakanlıkça gerçekleştirilen garanti belgesi ve satış sonrası hizmetleri, yeterlilik belgesi işlemleri, hiçbir evrak alınmadan, İnternet ortamında elektronik imza ile yürütülmeye başlanmış ve 1 Ocak 2008 tarihinden itibaren e-imza zorunluluk hâline getirilmiştir. Bu uygulama ile bürokratik işlemler son derece kısıtlanarak, müteşebbislerin zaman ve mekâna bağlı kalmaksızın belge müracaatında bulunabilme imkânları sağlanmıştır. Ayrıca, noter masrafları ve aracı firmalar için müracaat sahiplerinin yaptıkları harcamalar nedeniyle maliyet olarak tüketicilere yansıtılan milyonlarca YTL tasarruf edilmiştir.

Küreselleşmenin her alanda kendisini hissettirdiği ve buna bağlı olarak rekabetin yoğunlaştığı günümüz koşullarında çevresel değerleri koruma hedefiyle sürdürülen planlı sanayileşme hamlesi, OSB ve küçük sanayi sitesi uygulamaları ile önemli rol üstlenmektedir. Özellikle sanayileşme ve istihdam sağlama gibi nitelikleriyle ülkemiz kalkınmasına büyük katkı sağlayan ve kurumsal bir nitelik kazanmış olan OSB’lerin önemi KOBİ’lerimize sağlanan her türlü altyapı imkânıyla daha da belirginleşmiştir.

Bu arada, bizim Trabzon ilimizin Beşikdüzü ilçemizde kurulan organize sanayi bölgesi bitmiştir. Şimdi de kendi ilçem olan Akçaabat’taki organize sanayi bölgesine Sanayi Bakanımızın ve arkadaşların, bürokratların gösterdiği desteklerden dolayı kendilerine teşekkür ediyoruz.

Tabii, 107 adet organize sanayi bölgesinde 750 bin kişi istihdam edilmiştir. Tabii bu tam kapasiteye geçildiği zaman 1 milyon kişiye istihdam demektir.

Bunun yanında, küçük sanayi sitelerinde 2007 yılının sonuna kadar 89.872 iş yerinden oluşan 416 tane küçük sanayi sitesi vardır. Üst yapı ve altyapı inşaatı tamamlanmış olup yaklaşık 450 bin kişiye istihdam sağlayan bir sanayi kuruluşudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Cumur, buyurun.

MUSTAFA CUMUR (Devamla) – Öte yandan bilgi ve teknolojinin artık çağımızın en önemli gerçeği olduğunu, bilgi ve teknoloji üretip satmayan bir ülkenin uluslararası alanda rekabet edemeyeceğini hepimiz biliyoruz. İleriye dönük politikalarımızı bu bilinç çerçevesinde oluşturuyoruz. Bu realiteden hareketle, ülkemizde de bu çalışmaların yapılabileceği, kurumsal yapılanmanın ve mekanizmanın oluşması amacıyla teknoloji geliştirme bölgeleri yaygınlaştırılmış bulunmaktadır.

Burada bir sitemimi de dile getirmek istiyorum. Şimdi üniversitelerimizdeki hocalarımız daha çok siyaset yapıyorlar. Siyaset yaparken buradaki teknoloji bölgelerini geliştirme noktasında çalışmaların hızlandırılması gerekmektedir. Bu çalışmalara katkı… Siyaset yapsınlar, bunun yanında bu teknoloji bölgelerine ARGE çalışmalarını hızlandırmaları gerekiyor.

Ben, son olarak, Sanayi Bakanlığımızın çalışmalarını başarılı buluyorum ve katkılarından dolayı Sayın Bakanımıza ve bürokratlarına teşekkür ediyorum.

Bunun yanında az önce arkadaşlarımızın… 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA CUMUR (Devamla) – Bir şey söyleyip, bitireceğim.

Biz burada altı tane bütçe geçirdik. Her geçirdiğimiz bütçede iktidar partisi kendi tezlerini ortaya koyuyor, muhalefet partisi de muhalefet ediyor; fakat, muhalefet ederken ortaya koyacağımız “Tamam, ben buna muhalefet ediyorum ama karşılığında da şunu yapsanız daha iyi olur.” diye söyleyeceğimiz bir gerçeklik yoktur.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Başka bir şey bilmiyorsunuz. Bunları söylemekten başka bir şey bilmiyorsunuz.

MUSTAFA CUMUR (Devamla) – Sayın Başkanım…

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Kendi işine bak, bırak muhalefeti.

MUSTAFA CUMUR (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Cumur, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Muhalefetin bütçesi görüşülür mü ya? Hayret bir şey ya!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

OKTAY VURAL (İzmir) – Bir bütçeyi oku!

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hakikaten ya Meclise devamın yok senin! Ben seni ilk kez görüyorum.

MUSTAFA CUMUR (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bir bütçeyi oku bakalım!

MUSTAFA CUMUR (Devamla) – Ben senin kadar biliyorum. Sana da öğretecek kadar varım ben.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Devam edersen öğrenirsin.

OKTAY VURAL (İzmir) – Muhalefete öyle uluorta laf atma!

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Marifet zannetmeyin bu türlü söylemleri, konuşmanıza bakın.

BAŞKAN – Sayın Vural… Sayın Korkmaz…

MUSTAFA CUMUR (Devamla) – Sayın Başkan, bu arkadaşların söylediği neye benziyor? Bizim oradan birisi İstanbul’a gitmiş, yolun kenarında arabaları seyrediyormuş…

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, anılarla vakit geçirmeyelim, böyle ekstra zaman da vermeyelim.

BAŞKAN – Sayın Cumur, lütfen konuşmanızı tamamlayın.

MUSTAFA CUMUR (Devamla) – …karşıdan bir vatandaş sormuş: “Ya, beyefendi karşıya nasıl geçilir?” Bizimki de demiş ki: “Ya kardeşim, zaten karşıdasın!”

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Biraz sonra ben konuşacağım tekrar. Sana söylerim neler yapılacağını!

MUSTAFA CUMUR (Devamla) – Şimdi, biz buradaki politikaları anlatıyoruz, bunun karşısında arkadaşlarımız, zaten siz muhalefet ederek karşıda duruyorsunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sen masal anlatıyorsun şimdi!

MUSTAFA CUMUR (Devamla) – Masalı siz anlatıyorsunuz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Parlamentoda görelim seni de ondan sonra bunları dinleyelim. Meclise geldiğinde, bir dahaki sefere anlatırsın. Öbür bütçede geldiğinde anlat bunları!

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AK PARTİ Grubu adına Aksaray Milletvekili Sayın Ali Rıza Alaboyun, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 2009 Mali Yılı Bütçe Kanun Tasarısı’nın Rekabet Kurumu ve Millî Prodüktivite Merkezi bütçeleri üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle bütçemizin milletimize, ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyor, emeği ve katkısı olan herkese teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi ülkemiz 24 Ocak 1980 kararlarıyla birlikte rekabet anlayışına dayalı piyasa ekonomisine geçmiştir. Piyasa ekonomisi modelinde devletin ekonomik faaliyetlerinden elini çekerek asli işlevi olan alanlarda sorumluluk üstlenmesi ve piyasalar bakımından sadece düzenleyici bir rol üstlenmesi esastır.

Piyasa ekonomisinin esası olan serbestlik son derece önemlidir ancak sınırsız değildir. Anayasa’mızın 167’nci maddesi devlete, tekelleşme ve kartelleşmeye karşı önlem alma görevi yüklemiştir.

Bugün gelinen noktada Rekabet Kurumu, ülkemizde mal ve hizmet piyasalarında hukuka aykırı olan tekelleşme ve kartelleşme ile diğer rekabeti sınırlayıcı eylem ve işlemlerle mücadele etmektedir.

Rekabet Kurumu, diğer kamu kurum ve kuruluşlarına görüş vererek hukuki düzenlemelerin mümkün olduğunca rekabeti bozmayacak şekilde kabul edilerek yürürlüğe girmesi için çaba göstermektedir.

Rekabet Kurumu, hem rekabeti sınırlayıcı firma davranışlarını önleyerek hem de düzenlemelerin rekabet üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılmasını sağlayarak rekabetin korunması ve geliştirilmesi işlevini yerine getirmektedir.

Değerli arkadaşlar, Rekabet Kurumu, rekabetin korunması ve geliştirilmesi işleviyle ülke ekonomisinin kalkınma ve büyümesinde önemli bir rol üstlenmiştir. Bu noktanın altını çizmekte yarar gördüğümü ifade etmek istiyorum. Zira, bir taraftan ekonomik kalkınma ve büyüme ülkenin öncelikli meselesi iken, diğer yandan bu ekonominin dayandığı siyasi modelin tekel ve kartellerle tehlikeye atılması kabul edilebilir değildir.

Rekabet Kurumu, aynı zamanda ülkemizde Avrupa Birliğine tam üyelik sürecinde rekabet politikası faslı bakımından kilit bir konuma sahiptir.

Bugün gelinen noktada Rekabet Kurumu, başta Avrupa Komisyonu olmak üzere OECD, Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Rekabet Ağı gibi kuruluşlar tarafından kurumsal kapasitesi, insan kaynağı ve inandırıcı uygulamalar bakımından önemli ölçüde uluslararası standartlara uygun olarak değerlendirilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin gelişme tarihleri incelendiğinde, kalkınmanın büyük ölçüde teknolojik ilerleme ve buna bağlı olarak verimlilik artışlarından kaynaklandığı görülmektedir. Ülkemizde de başarılması gereken en önemli işlerden biri büyüme performanslarındaki verimlilik artışlarının payını en üst düzeye çıkarabilmektir. Orta dönemde sürdürülebilir bir büyüme ve gelişme ancak verimlilik artışlarına dayandırılırsa kalıcı ve sağlıklı olabilecektir.

Millî Prodüktivite Merkezi, kuruluş yasasının kendisine vermiş olduğu görevler kapsamında, kalkınmanın verimlilik artışlarına dayalı olarak sürdürülmesini sağlayan çalışmalarını gerek yurt içinde gerekse yurt dışında giderek artan bir ivmeyle sürdürmektedir. Verimlilik konusunun günümüzde hemen her alanda, her platformda sıklıkla telaffuz edilir hâle gelmiş olmasında Hükûmetimizin bu konuya vermiş olduğu önem büyük bir rol oynamıştır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığının ilgili kuruluşu olarak Millî Prodüktivite Merkezi verimlilik bilgi ve bilincini ülke genelinde tüm sektörlere ve kesimlere yayma konusunda yoğun bir mesai harcamaktadır. Millî Prodüktivite Merkezi iller düzeyinde verimliliği artırma projeleriyle başta sanayimiz ve KOBİ’lerimiz olmak üzere hizmetlerini toplumun farklı kesimlerine yaygınlaştırmıştır. Bu kapsamda danışmanlık ve eğitim hizmetleri ile ekonomimizin rekabet gücünü artırıcı çalışmalar yapılırken bir yandan da aralarında öğrenciler, öğretmenler, güvenlik güçleri ve özürlü vatandaşlarımız olmak üzere değişik sosyal gruplara yönelik eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları yürütülmektedir. Kuruluş biçimi ve amaçlarına baktığımızda, işçi, işveren ve hükûmet kesimlerinin dengeli bir şekilde temsil edildiği bu kuruluş...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Alaboyun, mahsus baktım yani, mikrofon kesilmiş mi, haberin var mı diye.

ALİ RIZA ALABOYUN (Devamla) – Sayın Başkanım, ben de ilave süremi bekledim.

…toplumsal mutabakat ve uzlaşmanın da güzel bir örneğini oluşturmaktadır. Bu güzel örnek ülkemizde tüm kesimlerin ekonomik ve sosyal çıkarlarını koruyarak kaynakların daha akılcı ve verimli bir şekilde kullanılmasının yollarının araştırılması ve tavsiyelerinin geliştirilmesine çok uygun bir platform oluşmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz, ülkemizin sahip olduğu zenginlikleri harekete geçirerek milletimizin hizmetine sunmuştur. Hükûmetimizin yaptığı bütçeler, ülkemiz için büyük kazanımlar sağlamıştır. Hükûmetimizin yedinci bütçesinin de aynı kazanımları sağlayacak bir bütçe olduğuna inanıyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle, kalkınmaya odaklı, refaha dönük, güçlü bir yönü olan 2009 mali yılı bütçesinin Türkiyemize, ülkemize ve Hükûmetimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AK PARTİ Grubu adına Malatya Milletvekili Mahmut Mücahit Fındıklı.

Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün Sanayi Bakanlığının bütçesi üzerine, AK PARTİ Grubum adına beş dakikalık bir süre içerisinde KOSGEB ve KOBİ’lerle ilgili fikirlerimi paylaşmak üzere huzurlarınızdayım. Hepinize hayırlı akşamlar diliyorum.

Bir ülkenin girişimci sayısı arttıkça, ekonomik kalkınma ve refahın yanı sıra hukuk devletinin, demokrasinin, özgürlüklerin alanı da genişler ve istikrar kazanır. Bir ülke, girişimciye, onun üretimi ve ticaretine ihtiyaç duyduğu kadar, girişimci de hak ve özgürlüklerin garanti altına alındığı, toplumsal çatışmalardan uzak, sağlıklı bir iklime ihtiyaç duyar; böyle bir ortamda üretebilir, ürettiğini satabilir. Özellikle ekonomik ve toplumsal yaşamda büyük bir öneme sahip olan KOBİ’ler, yeni iş alanları ve yeni istihdam imkânları yaratırlar. Koşullara kendini uyarlayabilen esnek üretim yapısına sahiptirler. Geniş bir coğrafyaya dağılmış olmalarıyla, bölgeler arası gelir dengesizliğinin giderilmesinde rol oynarlar. Ülkelerin işletme sayılarının yüzde 90’ından fazlası KOBİ’lerden oluşur. İstihdamın yüzde 50’den fazlasının, yatırım ve ihracatın yüzde 40’ının KOBİ’ler tarafından gerçekleştirildiği gerçektir. Ülkemizde KOBİ’ler tüm işletmelerin yüzde 99’unu, istihdamın yüzde 81’ini, yatırımların yüzde 26,5’ini, ihracatın yüzde 16,6’sını oluşturmaktadır.  KOBİ’lerin yurt içi hasıla içindeki payı yüzde 40’tır. KOBİ’ler yarattıkları katma değerle ekonomimizin omurgasıdırlar. Ancak bu durum, KOBİ’lerimizin sorunsuz bir zeminde üretim ve ticaret yaptıkları anlamına gelmemektedir. Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, 2002 krizinden sonra, AK PARTİ hükûmetleri döneminde KOBİ’lerimizin en önemli sorunu olan finansman sorununda, destek ve kredi çeşitlerinin ve miktarlarının artırılması sayesinde büyük ölçüde rahatlatma sağlanmıştır. 2003 yılına kadar KOBİ’lerimizin kredi ve desteklerden aldıkları paylar Avrupa Birliği ülkeleriyle kıyaslanamayacak düzeydeydi, toplam Türkiye’deki kredi miktarı içerisindeki pay yüzde 3 ve 4 civarındaydı. AK PARTİ hükûmetleri döneminde bu rakam yüzde 25’lere çıkmıştır.

KOBİ’lerimizin finansman sorunu dışında nitelikli insan kaynağı, bilgi ve teknolojiyi kullanma, teknoloji, ARGE ve yenilikçilik eğilimi, pazarlama, tanıtım, kalite ve standardizasyon gibi  alanlarda da sıkıntıları bulunmaktadır. KOBİ’ler yerel üretici ve satıcı olarak  hareket edemezler, global rekabete açık ve hazır olmak zorundadırlar. KOBİ’lerimiz bu gerçeğin farkında, yurt dışı deneyimleri, bilgileri ve global düşünebilme yetenekleri de gelişmektedir, kendilerini global oyuncu olarak görebiliyorlar ve bu cesareti kazanmak istiyorlar.

Faaliyet alanı KOBİ’ler olan ve KOBİ’leri uluslararası rekabete hazırlamak üzere 1990 yılında özel bir yasayla kurulan KOSGEB, 55 uygulama merkezi, 76 sinerji odağı, 35 işletme geliştirme merkezi ve 20 teknoloji merkezi ile KOBİ’lerimize hizmet vermektedir. KOSGEB’in yüzde 60’ı KOBİ uzman ve yardımcılarından oluşan nitelikli bir eleman kadrosuna sahiptir.

KOSGEB, 2003 yılına kadar hedef kitlesi olan KOBİ’lere finansman desteği sağlamaktaydı. 2004 yılında uygulanmaya başlanan kredi faizleri destekleri arasında sıfır faizli can suyu kredisi, ihracat kredisi, esnaf kredisi, bin artı bin yatırım kredisi, yeni krediler yoğun taleplerle karşılanmaktadır. KOSGEB veri tabanının 2007 rakamlarına göre işletmelerin yüzde 33’ü kredi kullanmaktadır. İşletmelerimizin kredi kullanımlarını engelleyen yüksek maliyet ve teminat bulma güçlüğü gibi sebeplerin yanı sıra, işletme itibarlarını düşürmeme, mali acziyet içinde algılanmama gibi psikolojik faktörler de etkili olmaktadır. Bu konuda KOBİ’leri rahatlatmak adına Kredi Garanti Fonu’nun ve KOBİ AŞ’nin daha aktif olarak devreye konulması ve desteklerin devam etmesi gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – 2003-2007 yılları arasında özellikle KOBİ’lere yapılan destekler ciddi anlamda artmıştır. Kendi seçim bölgemden size birkaç örnek vermek istiyorum: Malatya’da 2003 öncesi KOSGEB desteklerinden yararlanma miktarımız 251 bin YTL idi. 2003-2008 yılları arasında KOSGEB desteklerinden 602 işletmemiz istifade etmiş ve destek tutarı 4 milyon 307 bin YTL’dir. KOBİ destek kredisinden 843 işletme yararlanmış, destek tutarı 76 milyon YTL’dir. Dolayısıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun bir parçası olan Malatya’nın KOSGEB’in desteği ve Sanayi Bakanlığının desteklerinden fevkalade mutluyuz.

Bundan sonraki desteklerin de devam etmesi dileğiyle, gerek KOSGEB’in gerekse Sanayi Bakanlığımızın çalışmalarını takdirle karşılıyoruz. Bundan sonraki desteklerinin de sanayicinin ve üreticinin yanında olması dileğiyle bütçenin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

AK PARTİ Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Kerim Özkul. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA KERİM ÖZKUL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Türk Standartları Enstitüsü ve Türk Akreditasyon Kurumu bütçesi üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesile ile yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi Türk Standartları Enstitüsünün temel görevi her türlü ulusal standardı hazırlamak, laboratuvar ve belgelendirme hizmetlerini vermektir. Kurulduğu günden beri TSE bu hizmetleri gerek yurt içi gerekse yurt dışında başarıyla yerine getirmektedir. TSE 2006 senesinde çalışmalarına başladığı 2008-2012 yıllarını kapsayan stratejik planını tamamlamış ve yayınlamıştır. 2008-2012 yılları arasında, planlanan faaliyet ve projelerin amaçlarından kısaca bahsetmek istiyorum.

Türk Standartları Enstitüsü faaliyet alanlarının çeşitliliğini, kalitesini ve personel yetkinliğini artırmayı, profesyonel tanıtım ve pazarlama faaliyetlerini yaygınlaştırmayı, çağın gereklerine uygun teknolojik altyapıyı kullanarak akreditasyon kapsamlarını genişleterek ulusal ve uluslararası kuruluşlarla rekabet gücünü yükseltmeyi öncelikli olarak hedeflemektedir. Bunun yanı sıra kurum, kaynakların verimli kullanımını sağlayarak planlı, kaliteli, optimum maliyetli hizmet üretimini ve denetimini gerçekleştirecek sistemler kurarak kurumsal gelişimi sağlamayı, ihtiyaç duyulan nitelikli personeli yetkinlik esasına göre görevlendirerek zamanında, etkin ve katma değeri yüksek hizmetler sunmayı amaçlamaktadır. Ayrıca, Enstitü, sanayi tarafından ihtiyaç duyulan konularda laboratuvarlar kurarak akreditasyon kapsamının genişletilmesi, 2009 yılı sonuna kadar Enstitü birimlerinin tümünde süreçlerin analiz edilerek iyileştirmeyi sağlamak üzere yeniden tasarlanması ve 2010 yılı sonuna kadar temel süreçlerde kıyaslama çalışmalarının yapılmasını hedeflemektedir. 2009 yılı sonuna kadar, idarenin yönetimiyle hizmetlerin geliştirilmesi, birimsel ve kurumsal düzeyde performansın değerlendirilmesiyle ilgili bilgi ve verilerin toplanmasına ve istatistiki analizlerin yapılmasına yönelik olarak yönetim bilgi sisteminin geliştirilmesi çalışmalarının tamamlanması ve sistemin işler hâle getirilmesi de vardır. TSE -bildiğiniz üzere- 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na göre özel bütçeli bir kuruluş olup bahsedilen faaliyet ve projeleri kurum, genel bütçeden herhangi bir pay almadan, kendi hizmetlerinden elde ettiği gelirlerle yerine getirmektedir.

Değerli milletvekilleri, Türk Akreditasyon Kurumu ise, ürün ve hizmetlerin kalite ve güvenlik kıstaslarına uygunluğunu tescil etmekle görevli kamu kurumu olarak 4 Kasım 1999’da, 4457 sayılı Kanun’la kurulmuş olup bu yönde hizmetlerine devam etmektedir. Son yıllarda, ürünlerin ve hizmetlerin ilgili standartlara ve teknik düzenlemelere uygunluğunu tespit etme çalışmaları, modern ekonomilerin birbirleriyle ilişkilerinde önem kazanan bir konu hâline gelmiştir. Bu bağlamda, uluslararası standart kuruluşları, küresel ticarette teknik engellerin ortaya çıkmaması için, aynı ürünler için farklı standartlar ve teknik düzenlemelerin hazırlanmasını önleyici tedbirler ve politikalar geliştirmektedirler.

 Diğer taraftan, ürünlerin ilgili standartlara uygunluğunu tespit etmek, tüketici beklentilerini karşılar nitelikte olduğunu ortaya koymak için yapılan deney, muayene ve belgelendirme çalışmalarının nitelik itibarıyla ülkeden ülkeye farklılık göstermeden yürütülmesini sağlayan düzenlemeler gündemde yer almaktadır.

Dünya Ticaret Örgütünün yanı sıra Avrupa Birliği, APEC ve NAFTA ekonomik blokları, kısaca “uygunluk değerlendirmesi” olarak nitelendirilen, deney, muayene ve belgelendirme çalışmalarının uluslararası kriterlere göre uyarlanmış biçimde yapılanmasını temin etmek amacıyla bir dizi tedbirler almıştır. Bunlardan, Dünya Ticaret Örgütü tarafından gerçekleştirilen Ticarette Teknik Engeller Anlaşması kayda değer nitelikte olup uygunluk değerlendirmesi hizmeti veren kuruluşların, uluslararası ilgili kriterlere göre faaliyet göstermelerini sağlamak için anlaşmaya imza atan ülkelere akreditasyon sistemlerini kurma şartı getirilmiştir. Buna ilaveten, tarafı olduğumuz Avrupa Gümrük Birliği Anlaşması’nda standardizasyon, belgelendirme ve metroloji konularında Avrupa Birliğinin ilgili mevzuatına ve uygulamalarına uyum sağlanması şartı mevcuttur. Ülkemizde üretilen malların piyasalarda dolaşımı için yukarıda değinilen anlaşmaların öngördüğü şekilde, güvenilir ve şeffaf uygunluk değerlendirmesi işlemlerinden geçirilerek ilgili rapor ve belgelerin tanzim edilmesini sağlamak Türk Akreditasyon Kurumumuzun temel amaçlarındandır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KERİM ÖZKUL (Devamla) - Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Süreniz devam ediyor, siz konuşun lütfen.

KERİM ÖZKUL (Devamla) – Ayrıca, Türk Akreditasyon Kurumu 2009 yılı içerisinde de ülkemizde bulunan ve teknik düzenlemelere konu olan ürün güvenliği, kalite, muayene ve belgelendirme çalışmaları yapan laboratuvar ve belgelendirme kuruluşlarının yeterliliklerini tescil etmek ve uluslararası geçerliliklerini sağlamayı hedeflemiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 yılı bütçemizin kurumlarımıza, Bakanlığımıza, ülkemize ve yüce milletimize hayırlı olmasını diler, sizleri saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özkul.

AK PARTİ Grubu adına son konuşmacı Balıkesir Milletvekili Ayşe Akbaş.

Buyurun Sayın Akbaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AYŞE AKBAŞ (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve ilgili kuruluşların bütçesi üzerine görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamda küreselleşen dünya ekonomisi üzerinde büyük önem arz eden, sanayi ve teknolojinin gelişmesi için anahtar role sahip olan sınai mülkiyet hakları üzerinde durmak istiyorum. Türk Patent Enstitüsü 1994 yılında kurulmuş olmasına rağmen, ülkemiz 1871 tarihli Alamet-i Farika Nizamnamesi’yle bugünkü Marka Kanununu ve 1879 tarihli İhtira Beratı Kanunu’yla da Patent Kanunu’nu yürürlüğe koymuştur. Bu yönüyle dünyada sınai mülkiyet haklarının korunması için ilk yasal düzenlemeleri yapan ülkeler arasında yer almaktadır.

Türk Patent Enstitüsü, kuruluşundan itibaren patent, marka, endüstriyel tasarımlar ve coğrafi işaretlerin korunması için çalışmalar yapmış, bununla ilgili hazırlanan kanun hükmündeki kararnameler yürürlüğe girmiştir. Türk Patent Enstitüsü, yürürlüğe giren yasaların tanıtımı için ülke genelinde periyodik eğitimler ve konferanslar düzenlemiş, bunun yanı sıra başta KOSGEB, TÜBİTAK gibi kuruluşlarla iş birliği yaparak KOBİ’lere ve buluş sahiplerine çeşitli destekler sağlamıştır. Bu faaliyetler sonucunda, marka ve patent başvuruları başta olmak üzere hizmetlerde büyük artışların sağlandığı Enstitü istatistiklerinde görülmektedir.

Türk Patent Enstitüsünün kuruluşuyla beraber sürekli artan iş hacmine karşılık personel azlığı nedeniyle zaman zaman dosya birikimi yaşanmış, başvuruların sonuçlandırılmasında gecikmeler olsa da son yıllarda uygulanan birçok tedbir ve düzenlemelerle bu ve benzeri sorunlar en aza indirilmiştir. Uygulanan bu tedbirler çözüme büyük katkı sağlamış, hizmet kalitesinin artırılması ile sanayici ve girişimcilerimizin şikâyetine konu olan pek çok sıkıntı ortadan kaldırılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde sınai mülkiyet bilincinin yeterince yerleşmemiş olmasından dolayı Enstitünün tanıtım ve bilinçlendirme çalışması en fazla ağırlık verdiği faaliyet alanı hâline gelmiştir. Bu itibarla, bilgiye erişimi kolaylaştırmak, sınai mülkiyet bilincini artırmak için çalışmalar yapılmıştır. Ülke çapında birçok üniversitede ve meslek kuruluşları bünyesinde otuz sekiz adet bilgi ve dokümantasyon birimi oluşturulmuştur. Enstitü, bu çalışmayla benzer bilgilendirme merkezleri sıralamasında Avrupa’daki uygulamaların en üst seviyelerinde yer almaktadır.

Bilindiği üzere son yıllarda kamu kurum ve kuruluşlarında elektronik başvurular hızla yaygınlaşarak artmaktadır. Bu çerçevede, Türk Patent Enstitüsünün başvuru sahiplerine, hızlı, kaliteli ve etkin hizmet sunma çabası içerisinde olduğunu memnuniyetle ve takdirle izlemekteyiz. Geçtiğimiz yıl e-devlet uygulamaları kapsamında patent, marka, tasarım, araştırma ve dosya takibi hizmetleri İnternet üzerinden verilmeye başlanmıştır. Başvuru sahiplerince büyük ilgi gören bu uygulamayla ayda bir buçuk milyon adet başvuru online olarak doğrudan alınabilmektedir. Ayrıca, elektronik ortamda son iki yıldır, marka, patent ve tasarım başvuruları da yapılabilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm bu çalışma ve gelişmelerin sonucunda toplumda sınai mülkiyet bilinci artmıştır. Türk Patent Enstitüsünün kuruluşundan bugüne kadar işlem istatistikleri incelendiğinde, gelinen noktaya ışık tutması için 2002 başı ve 2008 Ekim ayı sonu itibarıyla bir karşılaştırma yapmak gerekirse, patent ve faydalı model başvurusu sayısı 2.806’dan 12.590’a, aynı dönemde marka başvuru sayısı 36.429’dan 54.957’ye, endüstriyel tasarım başvuru sayısı 3.883’ten 5.482’ye ulaşmıştır. Meclisimiz tarafından kabul edilen 5805 sayılı Kanunla 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede yapılan değişiklikle coğrafi işaret sayısı başvurularının da hızla artacağına inanıyorum.

Bu rakam ve gelişmeler gösteriyor ki ülkemiz, AK PARTİ iktidarı döneminde bu alanda da Avrupa’nın birçok ülkesini geride bırakmıştır. Sınai mülkiyet hakları, ülkeler arasındaki ekonomik ilişkileri etkileyen bir konudur. Avrupa Birliği sürecinde de fikrî ve sınai mülkiyet haklarının varlığı ve etkin korunması Birliğin önem verdiği konuların başında gelmektedir.

Sınai mülkiyet alanında 13 uluslararası anlaşmaya taraf olan ülkemiz, son dönemde uluslararası platformda inisiyatif kullanan ve yönlendiren bir konuma gelmiştir. Enstitümüzün üyesi olduğu uluslararası kuruluşlarla yoğun iş birliği içerisinde olması ülkemiz adına memnuniyet verici olup bu kuruluşlar tarafından model kuruluş olarak gösterilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

AYŞE AKBAŞ (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimizin 2009 yılı programında yer alan Türk Patent Kurumu kurulmasına yönelik hazırlanan kanun tasarısının bir an evvel yürürlüğe konulması ve Enstitümüzün Kuruluş Kanunu’nda öngörülmüş olmasına rağmen bugüne kadar çıkarılamayan marka patent vekilliği sistemi yasal düzenlemesinin öncelikle hayata geçirilmesi en büyük temennimizdir.

Bu vesileyle, başta Sayın Başbakanımız ve Sayın Bakanımız Zafer Çağlayan’a ve Hükûmetimize olmak üzere, yüz otuz yedinci hizmet yılında gerçekleştirdiği faaliyetler ve atılımlarını yakından takip ettiğimiz Enstitümüzün emeği geçen tüm yöneticilerini ve çalışanlarını kutluyor, 2009 bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Bütçenin lehinde Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl.

Sayın Erdöl, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmeleri yapılan on birinci tur bütçeleri üzerinde şahsi görüşlerimi lehte olmak üzere arz etmek istiyorum.

Öncelikle sağlıkla ilgili birkaç kelime arz etmek isterim. Sayın Başbakanımızın dediği gibi biz Türkiye’yi, eğitim, sağlık, adalet ve emniyet, dört temel ayak üzerinde kalkındıracağız. Burada da Sağlık Bakanlığımızın yapmış olduğu çok ama çok önemli şeyler var. 22’nci ve 23’üncü Dönem Parlamentosunda bu katkıları veren milletvekillerinin hepsine teşekkür ediyorum. Özellikle on sekiz yaşından küçük tüm çocukların sigorta kapsamına alınması, tüm vatandaşlarımızın çok kaliteli hastanelerde hizmet alabilmesinin önünün açılması, hastanelerin birleştirilmesi, halkımızın sağlık hizmetini almakta çok rahatlamasını sağlamıştır.

Özellikle BAĞ-KUR’luların ve sigorta mensuplarının üniversite hastanelerine gidemediğini düşünürsek burada ne kadar zorlukların çekildiğini anlamış oluruz.

Özellikle BAĞ-KUR’lu ve sigortalı hastaların yurt dışına çıkışlarında, yurt dışından tedavi hizmeti almalarında çok büyük zorluklar vardı. Bu, sadece Emekli Sandığı mensuplarına, memurlara mahsus bir şeydi. Bunu bütün vatandaşlara Hükûmetimiz açtı, bakanlarımıza çok teşekkür ediyoruz.

Gördüğümüz tablo şudur ki: Türkiye’den yurt dışına tedavi için insanlar değil ama yurt dışından Türkiye’ye tedavi için insanlar gelmektedir. Bu da sağlık sistemimizdeki yapılan revizyonun ne kadar verimli olduğunu göstermektedir.

Hastanelerde rehin kalan insanların, bebeklerin, cenazelerin artık görülmediği bir ortamdayız hamdolsun. Bunun yerine, hastanede doğumunu yapan annelere şartlı nakit transferi çerçevesinde az da olsa maddi katkı yapılabilmektedir.

Yapılan en önemli şeylerden birisi koruyucu hekimlikte yapılmıştır. Bunu Sayın Bakanımız belki biraz sonra söyleyecektir ama ben affına sığınarak söylemek istiyorum: 30 binli rakamlarda alınan ama iktidara geldiğimizde 7 bin-10 bin civarında olan yıllık kızamık sayısı, yapılan uygun aşılama metotlarıyla ve uygun aşılama çalışmalarıyla, hamdolsun, bugün sıfıra indirilebilmiştir. Bu, gerçekten, takdire ve alkışa değer bir değerdir. Sayın Bakanımı ve emeği geçen tüm sağlık personelini candan kutluyorum.

Bunun gibi, Sağlık Bakanlığımızın önderliğinde yaptığımız ve bu yüce Mecliste kabul edilen -2008’in ilk kanunu olan- tütünden, dumandan kurtuluşumuzu sağlayan sigarayla ilgili kanunla da ülkemizin sağlığı için gerçekten bir aşı yapılmıştır, sağlık aşısı yapılmıştır. Buna, lütfen, tüm milletvekillerimiz, tüm toplum olarak sahip çıkalım. Tıpkı kızamıkta olduğu gibi -nasıl ki sıfıra indi kızamık hastası- birkaç yıl sonra göreceğiz ki felçli olan hastalarda, kalp krizinden ölenlerde, kanserli hastalarımızda önemli miktarda azalmalar olacaktır, hastaneye müracaat eden astımlı bebeklerin sayısında ciddi azalmalar olacaktır. Bizim bunu da büyük bir sağlık projesi olarak desteklememiz lazım.

En önemli katkılardan birisi de şu: Biz, yurt dışından gelip bir hastayı ambulans uçak aldığında gıptayla bakardık ve “Şu memlekete bak, ne kadar modern memleket, hastasını geldi uçakla aldı, helikopterle aldı!” derdik. Biz şimdi o seviyeye geldik. Başka ülkeler bize imreniyorlar. Ben Sayın Bakanı ve ekibini kutluyorum; gerçekten çok önemli, ülkemiz açısından prestij kazandıran projelere imza attılar.

Bir iki kelam da Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızdan bahsetmek istiyorum. Bir hekim olarak Sanayi Bakanlığından niye bahsedecekseniz derseniz, şöyle: İki hekim olarak Erzurum Milletvekilimiz Sayın Muzaffer Gülyurt ile benim, yani ikimizin imzasıyla, sanayiciyle üniversiteyi birleştiren SANTEZ projelerine imkân veren kanun çıktı. Bundan da büyük bir mutluluk duyuyoruz çünkü bu kanundan sonra 38 üniversiteden 400’ün üzerinde proje Sanayi Bakanlığına geldi ve bunlardan 120’nin üzerindeki projeyi Sanayi Bakanlığımız desteklemektedir, yüzde 75 karşılıksız desteklemektedir. Bu bize çok büyük bir gurur vermektedir.

Ayrıca, ARGE ve inovasyon bakımından, özellikle Türkiye’de ilaç ARGE’sinin mutlaka kurulmasını arzu etmekteyiz. Bununla ilgili olarak her iki bakanımızı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEVDET ERDÖL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

…Sayın Sağlık Bakanımız ve Sanayi Bakanımızı birlikte ilgilendiren bir proje olduğu için arz etmek istiyorum. Özellikle küçücük bir ülke olan İrlanda’dan örnek vermek istiyorum ki İrlanda 40 milyar doların üzerinde ilaç ihracatı yapabilmektedir. Bizim bunu yapmamamız için hiçbir sebep yok. Onun için, öncelikle ilaç sanayisini ve ilaç ARGE merkezlerini Türkiye’ye kazandırmamız lazım. Bu konuda da her iki Sayın Bakanımızın gayretlerini ben biliyorum, kendilerine şükranlarımı arz ediyorum. İnşallah önümüzdeki süreç içerisinde Türkiye özellikle ilaç sanayisinde çok önemli adımlar atacaktır diye beklenti içerisindeyiz.

Değerli milletvekilleri, 2009 bütçesine çok kişinin emeği geçmiştir, başta sayın bakanlarımız ve bürokratları olmak üzere tüm emeği geçenleri kutluyorum.

2009 bütçesinin -Sanayi Bakanlığımız ve Sağlık Bakanlığımızın bütçeleri olmak üzere diğer tüm bütçelerimizin de- ülkemize, milletimize, memleketimize hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Hükûmet adına ilk konuşmacı Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ.

Sayın Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Saygıdeğer Başkanım, yüce Meclisimizin değerli milletvekilleri; sizleri ve şahsınızda aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. Sağlık Bakanlığımızın 2009 mali yılı bütçesi üzerindeki görüşlerimi arz etmek üzere huzurlarınızdayım.

Değerli milletvekilleri, hepinizin malumu olduğu üzere, AK PARTİ hükûmetleri olarak sağlıkta geniş kapsamlı bir dönüşüm programı yürütüyoruz. Bu programı tanzim ederken devletimizin vatandaşlarına hakkaniyeti gözeten bir sağlık hizmeti sunma gücünün varlığına inanarak yola çıktık ve attığımız her adımda hükûmetlerimizin, partimizin “Önce insan” diyen temel prensibini gözettik. 2008 yılı da attığımız kararlı adımlarla vatandaşlarımızın takdirini toplayan güzel bir çalışma yılı olmuştur.

Bugün “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın sağlıklı hayata katkılarını ve önemli sonuçlarını ülkemizde hep birlikte yaşıyoruz. Kuşkusuz hâlâ önemli eksiklerimiz var. Ancak, ambulansla hasta taşınması için kendisinden veya yakınından ücret istenen, acil servislerinden hastalarının geri çevrildiği, hastanede yatış ücreti ödeyemediği için hastalara, hastaların yakınlarına rehin almanın reva görüldüğü, hatta çocuk cenazelerinin rehin alındığı günleri Türkiye, hamdolsun, tarihin sayfaları arasında bıraktı. Hastalarımız bütün sağlık kuruluşlarından memur, işçi, esnaf, emekli, bu şekilde hiçbir ayrım yapılmaksızın hizmet alabiliyorlar ve ilaçlarını da bütün eczanelerden temin edebiliyorlar.

Özel sağlık kuruluşlarının sundukları hizmetler için… Biliyorsunuz, Hükûmetimiz özel sağlık kuruluşlarından da hizmet alınmasının önünü açmıştır. Geçmişte vatandaşımızın kapısından bile geçemediği özel sağlık kuruluşlarından hizmet alırken vatandaşımızı koruyucu şekilde bu hastanelerin, bu kuruluşların alacakları ücretlere de bir sınır koymuş bulunuyoruz. Son birkaç aydır Türkiye bunun tartışmasını yaşıyor. Özel hastaneler bu sınırla ilgili birtakım taleplerde bulunuyorlar. Mutlaka bu sınır veya benzeri uygulamalar makul çerçevede devam ettirilecektir ama sonuçta, vatandaşımızı koruyucu üslup burada da yerini bulmuş durumdadır.

Acil veya yoğun bakım gerektiren durumlar için ise –özeller dâhil- hiçbir sağlık kuruluşu bugün ücret talep edemiyor. Bu hastaların nakil işlemlerini 112 acil servisimizin, komuta kontrolümüzün koordinasyonunda gerçekleştiriyoruz ve hastane hastane dolaştırmaların da önüne geçiyoruz. Çok nadiren sistemi yerli yerinde kullanmayan yöneticiler veya sağlık kuruluşları çıkmıyor değil, gerekli hassasiyetin zaman zaman gösterilmediğine de şahit oluyoruz. Bunun için de zamanında soruşturmalar yaparak sorumlular hakkında gerekli işlemleri gerçekleştiriyoruz.

Değerli milletvekilleri, artık 112 hizmetini yani acil çağrı hizmetini sadece kentlerde değil köylerdeki vatandaşımız da kullanabiliyor ve acil hasta taşıma kapasitemizi, taşıdığımız acil hasta sayısını 4 katına çıkardık.

Aslında, böyle, kısa bir bütçe sunumu konuşmasında, benden önceki değerli konuşmacı arkadaşlarım veya ben, böyle, “4 katına, 3 katına, 6 katına” dediğimiz zaman, bunlar başlangıçta sanki kolay başarılacak, başarılabilir hedeflermiş gibi gelebilir ama bakınız değerli arkadaşlarım, 618 ambulanstan 2.250 ambulansa çıkmışız. Tabii, bu ambulanslar sadece ambulans satın almakla hizmet etmiş olmuyor. Bunlara yetiştirilmiş eleman lazım, organizasyon lazım. Bugün yetmiş beş adet kar üstü araçla ülkemizin kışın ulaşılamayan köylerine ulaşıyoruz. Biraz önce değerli bir milletvekili arkadaşımız, başlattığımız hava ambulansı hizmetlerinden bahsederken “Yani bunlar buz dağının görünen üst kısmı, bir de alt kısmı varmış.” dedi.

İyi ama değerli arkadaşlar, yani bugün Erzurum’un, benim şehrimin bir ilçesinden, Hınıs ilçesinden seksen yedi yaşında bir ihtiyar dedem bir hava ambulansıyla, bir helikopterle, enfarktüs geçirdiği sırada donanımlı bir hastaneye kavuşturulabiliyor ve hayatı kurtarılabiliyorsa… Aslında, bizim geçmişte çok böyle, ne bileyim, büyük bir şeyle baktığımız, büyük bir iltifatla, özenle, imrenmeyle baktığımız ülkeleri hatırlıyoruz. Hani “Efendim, birisinin Türkiye’de önemli bir hastalığı olmuş da Fransa’dan hava ambulansı göndermişler de Fransa’ya götürmüşler.” derdik. Bugün, şükürler olsun ki çağdaş bir ülkenin yapması gereken bir işi Türkiye Cumhuriyeti olarak gerçekleştirebiliyoruz ve bununla da iftihar ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bugün dört ilimizde başlatmış olduğumuz uygulama, 2009 yılının sonuna kadar bütün illerimizi kapsamış olacak, on yedi helikopter ve üç uçakla bu hizmeti yürütür hâle geleceğiz.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Abartılacak bir şey yok Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, şimdi bu laf atma güzel iş. Gerçekten, buradaki, kürsüdeki konuşmacıya iyi paslar da atılmış oluyor. Değerli bir milletvekili diyor ki: “Abartılacak bir şey yok.” Tamamen katılıyorum, abartılacak herhangi bir şey yok. Yani, Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri, 58, 59, 60’ıncı cumhuriyet hükûmetleri sağlıkta üstüne düşeni yapmaya çalışıyor, üstüne düşeni yapıyor, vatandaşın verdiği görevi yerine getiriyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Daha önce yapılanların üstüne…

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Ama değerli arkadaşlarım, yani biz bu ülkede on yıllarca kızaklarla yahut at sırtında köyünden şehre inmeye çalışan hastaların hatıralarıyla büyümedik mi? Yaşlarımız birbirine benzer. Dolayısıyla, önemli olan zaten yapılması gereken işi başarmaktır. Hiçbirimiz sihirbaz değiliz, hiçbirimiz olağanüstü işler yapmak için yaratılmadık. Ama milletimiz bize bir emanet veriyor, milletimiz bize diyor ki: “Muasır medeniyet ne gerektiriyorsa ben bu emaneti sana tevdi ediyorum, sen şimdi git muasır medeniyet seviyesine bu ülkeyi ulaştırmak için, her alanda olduğu gibi sağlıkta da ulaştırmak için çalış.” Bizim yaptığımız bundan ibarettir. Tekrar söylüyorum: Aslında bu yaptıklarımızı bir lütuf olarak falan hiç görmedik, hiç görmüyoruz, hiç görmeyeceğiz. Vazifemizi ne kadar yapmışsak kendimizi o kadar bahtiyar addedeceğiz.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Bitlis, Muş, Diyarbakır milletvekilleri nerede?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de 2.500 kişinin üzerinde bugün gönüllü bir ulusal tıbbi kurtarma ekibi var.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Hastaların yarısı yolda ölüyor…

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Şimdi, bu Diyarbakır için oradan söz atan DTP’li arkadaşım...

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Söz değil, gerçeği dile getiriyorum.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Bakın, bizim Diyarbakır’a yaptığımıza, bizim Diyarbakır’a yaptığımız hizmete, bizim Şırnak’a yaptığımız hizmete, bizim Hakkâri’ye yaptığımız hizmete senin hayalin bile yetişmez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, DTP sıralarından gürültüler) Çünkü hayal edebilmek için de bir vizyona sahip olmak gerekir, çünkü hayal edebilmek için de kardeşlik duygusunun ne olduğunu tam anlamıyla kavramak gerekir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, Genel Kurula hitap ediniz.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, koruyucu sağlık hizmetlerine 2009 yılında 4 milyar YTL ayırıyoruz. Koruyucu sağlık hizmetlerine ayırdığımız pay, Sağlıkta Dönüşüm Programı öncesine kıyasla yüzde 58 artmış durumdadır. Biraz önce bir husustan bahsediyordum. Bu laf atma meselesiyle başka bir konuya girmiş oldum. 2.500’ün üzerinde bugün gönüllü bir ordu var Türkiye’de, afetlerde hizmet etmek üzere. Bunların içinde ortopedi uzmanları var, diğer cerrahlar var, hemşireler var, sağlık teknisyenleri var ve gerçekten çok mükemmel yetişmiş olan bu değerli arkadaşlarımız yurt dışında da göğsümüzü kabartan, iftihar ettiğimiz başarılara geçmişte imza attılar; Endonezya’da, İran’da, Pakistan’da. Tabii, Türkiye’de hiçbir afet olmamasını arzu ediyoruz. Allah muhafaza etsin. Ama, sonuç itibarıyla buna da hazırlıklı olmak gerekiyor.

Evet, 1.572 olan çalışır durumdaki sağlık evini 4.798’e ulaştırdık. Bu çok önemliydi. Özellikle kırsalda gezici hizmetler yapmak, kırsala ulaşmak, oradaki annelerin, bebeklerin, yatalak durumda olan hastaların sağlığı için son derece önemlidir. Bugün vatandaşlarımız, yurdun her tarafında sağlık ocaklarımızdan, aile hekimlerimizden, dispanserlerimizden, herhangi bir sosyal güvenlik belgesi istenmeksizin tamamen ücretsiz olarak hizmet alabiliyorlar. Hani, bu kürsüden yine benden önce konuşan bazı değerli milletvekilleri, neoliberal politikalardan bahsettiler. İşte, bazıları sağlığın piyasalaştırılmasından bahsediyorlar.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ hükûmetleri, sağlığı bütün vatandaşların ayağına götüren, gerek koruyucu sağlık hizmetleri açısından gerek tedavi edici hizmetler açısından, bu ülkenin bütün insanlarını onurlu insanlar olarak başının üstüne koyan bir hükûmet olmuştur, bundan sonra da böyle olacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bulaşıcı hastalıklara karşı verdiğimiz mücadele de “Tabii, olur böyle şeyler, bunları yapmanız gerekirdi.” diye yorumlanıyor. Değerli milletvekilleri, bugün biz, Avrupalı ülkelerden Türkiye’ye kızamık gelmesin diye gayret ediyoruz, evet. Benden önce, Değerli Erdöl 7 binlerde olan kızamık vakasının sıfıra yaklaştığından bahsetti. Aslında kızamık her iki üç yılda bir salgın yapar. Türkiye’de de on yıllar boyunca böyle olmuştur. 20 bine, 30 bine çıkan vakalar olur bazı yıllarda ama 2006 yılında vaka sayımız 30 küsurdur, 2007’de 3 tanedir, 2008’de hiç kızamıklı vakamız yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Şimdi, biz kızamığı, sıtmayı, tifoyu ülkemizden elimine etmenin gayreti içindeyiz. Evet, belki kanserlerle, kalp hastalıklarıyla, bundan sonra, bundan sonraki on yıllarda daha çok ciddi mücadeleler vereceğiz, tıpkı sigara konusunda sizlerle beraber yaptığımız güzel işler gibi ama Türkiye artık, az gelişmiş ülkelerin sağlık problemleriyle boğuşmuyor. Bu çok önemli bir merhaledir, çok önemli bir noktadır.

Peki, bütün bunları yaparken… Mesela aşılama için, dönüşüm programı öncesi yılda harcanan 14 milyon YTL, 2009 yılında, değerli milletvekilleri, genel bütçeden ve döner sermaye kaynaklarımızdan aktaracağımız paralarla 300 milyon YTL olacak. Neden 14’ten 300’e çıktık? Çünkü artık çocuklarımıza kızamıkçık, kabakulak, menenjit aşılarını da ücretsiz yapıyoruz, çünkü artık çocuklarımıza zatürree aşılarını da ücretsiz yapıyoruz. Bütün bu yaptığımız aşılar, bugün dünyada en gelişmiş yirmi ülkenin çocuklarına yaptığı aşılar kapsamındadır ve şunu da ifade etmek isterim: Aslında, çok akıllıca bir biçimde parayı kullanmamış olsaydık, bu aşıları bugün kullanmaya bütçemizin gücü yetmezdi. Bugün, en son olarak ekim ayında kullanmaya başladığımız zatürree aşısından bahsedeyim, Pnömokok aşısından. Bu aşıyı Türkiye’ye biz 16 dolara mal ettik. Dünyada bir tek firmada var yani rekabet şansı da çok düşük olan bir üründür ve bizim 16 dolara mal ettiğimiz bu aşı bizden sonra dünyada en ucuza 35 dolara mal edilebilmiştir Meksika’da ve bu sayededir ki çocuklarımıza bu aşıları yılda 300 milyon lira harcayarak, yılda, ücretsiz bir şekilde yapabiliyoruz. Böylesine iyi bir satın alma politikasıyla aşıları elde edemiyor olsaydık 300 milyon da yetmezdi, o zaman 900 milyon lira gerekecekti.

Değerli milletvekilleri, özel önem verdiğimiz anne ve çocuk sağlığında büyük ilerlemeler kaydettik. Ücretsiz dağıttığımız koruyucu ilaçlarla çocuklarda demir eksikliğini, D vitamini eksikliğini büyük ölçüde ortadan kaldırdık. Bunlar bir ülkenin geleceği anlamına gelir. Siz çocuklarınızı eğer iyi besleyemezseniz, birtakım bu bahsettiğim mikro elemanlar açısından yeterince besleyemezseniz gelecek nesilleriniz de riske girer hem zihinsel açıdan hem bedensel açıdan. Türkiye bunları yıllarca yaşamıştır.

Bugün Türkiye’de anne ölüm oranlarını yüz binde 19’lara çekmiş durumdayız. Türkiye’yle aynı gelir grubunda olan ülkelerde -mesela bunların içinde Meksika var, Arjantin var, başka ülkeler var- anne ölüm oranları yüz binde 91’dir. Aradaki farka dikkatinizi çekiyorum. Türkiye’de de 1998 yılında yüz binde 70’ti. Ama bunu yaparken bir dedektif hassasiyetiyle ve büyük bir şefkatle her bir annenin nasıl önlenebilir bir biçimde bir problemle karşı karşıya gelip gelmediğinin peşine düştük yani artık Türkiye’de bebek ölümleri, anne ölümleri yıl sonunda il sağlık müdürlüklerince Sağlık Bakanlığına bildirilen istatistikler değil -geçmişte böyleydi- şimdi her bir vakanın peşindeyiz ve ciddi bir motivasyon sağladık. Sağlık çalışanları, ebesinden doktoruna kadar, sağlık yöneticisine kadar buna inandılar. Ben sizlerin huzurunuzda şunu açıkça ifade etmek isterim ki: Değerli sağlık çalışanları, beyaz önlüklülerin, bu programın ruhuna bu kadar inanan, bu kadar meseleye inanan davranışları, davranış biçimleri  olmasaydı, daha doğrusu davranış biçimleri bu şekilde değişmeseydi, biz bu başarıları yakalayamazdık. Onun için, huzurunuzda bütün beyaz önlüklülere de şükranlarımı arz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Hepinizin bildiği gibi tedavi kuruluşlarındaki hizmetlerde ayrımcılığı kaldırdık. Kamu hastanelerini tek çatı altında toplayarak, özel kuruluşlardan yararlanma imkânı getirerek herkese hastanelerin kapısını açtık. İlaç teminini kolaylaştırırken, Türkiye’de kullanılan ilaç miktarını 2 katına çıkarırken, ilaçta harcamalar sadece yüzde 16 arttı. Tabii ki bunlar da uyguladığımız yeni ilaç referans fiyat politikalarıyla oldu.

Kamu hastanelerini cihaz fakiri olmaktan çıkardık. Değerli milletvekilleri, bunu sadece satın almalarla değil, hizmet alımları yoluyla, geliştirdiğimiz yeni yöntemlerle gerçekleştirdik.

Bakınız, mesela, MR sayısını 18’den 200’e çıkarmışız. Bundan altı sene, yedi sene önce Türkiye’de kamuda MR çektiremezdiniz, özel sektörde de 400-500 lira vermeden MR çektiremezdiniz. Oysa, bugün, kamuda beklemeden MR çektirebiliyorsunuz. Dışarıda MR çektireceğiniz zaman da yine 80 liraya, 90 liraya çektiriyorsunuz. Yani o 450 liralar, enflasyonu da üstüne koyun, bugün 700 lira, 800 lira olurdu ama bu satın alma politikaları Türkiye’de aslında sağlık hizmetlerinde harcamaları da artırmadı. Yani parayı da bütün dönüşüm programı boyunca çok akıllıca bir biçimde kullandık.

Değerli milletvekilleri, burada doğudan, güneydoğudan bahsediliyor. Tabii, Allah’a şükürler olsun, hayatının en güzel yıllarını doğuda hizmet etmiş biri olarak geçiren bir bakan olduğum için neyin ne olduğunu çok iyi biliyorum.

Bakınız, mesela, burada birkaç tane örnek aldım  ben. Türkiye’de uzman sayımız, değerli milletvekilleri, bizim dönemimizde sadece yüzde 20 artmıştır, yüzde 20. 20 binden 24 bine çıktı kamuda çalışan uzmanların sayısı ama Şırnak’ta çalışan uzmanlar 21’den 85’e çıktı. Yüzde  305

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – İhtiyaç ne kadar?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Hakkâri’de çalışan uzmanlar 10’dan 50’ye çıktı, yüzde 460.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Kişi başına düşen doktor sayısını söyle. Bir doktora kaç kişi düşüyor? Onu verin Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Ağrı’da çalışan uzmanlar 10’dan 110’a çıktı, yüzde 450.

Kişi başına düşen doktor açısından Türkiye’nin en iyi beş iliyle en kötü beş ili arasındaki fark 1’e 8’di, 1’e 8. Şu anda en iyi beş iliyle en kötü beş ili arasındaki fark 1’e 2,5 oldu. Hiç merak etmeyin… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Müsaade ederseniz bitiriyorum Değerli Başkanım.

Bundan sonra da vatandaşımızın AK PARTİ’mize ve hükûmetlerimize verdiği destekle o aradaki farklar 1’e 2,5’tan da 1’e 2’ye inecek, 1’e 2’den de 1’e 1,5’a inecek ve ülkemizin her yerinde dengeli ve hakkaniyetli bir hizmet sunmaya devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, sağlıkta dönüşüm programıyla sağlık hizmetlerinden vatandaş memnuniyeti yüzde 39’dan yüzde 67’ye ulaşmıştır. Vatandaşımız sağlık hizmeti alırken finansal riskten artık korunmaktadır büyük ölçüde ve sağlık göstergelerimiz de iyileşmeye devam etmektedir.

Şunu ifade edeyim değerli milletvekilleri: Biraz önce de söyledim, bütün bu hizmetleri geliştirirken parayı gerçekten iyi kullandık. Mesela 99-2002 yıllarında, dört yılda –karşılaştırma olabilmesi için dört yıllık süreleri veriyorum- kamu sağlık harcamalarındaki reel artış yüzde 56’dır, nominal değil reel artış. 2003-2006’da, dört yılda, yüzde 23 reel artışla bütün bunları gerçekleştirmiş durumdayız. Yaşadığımız bu verimli süreç sonunda geriye dönüp baktığımızda aldığımız mesafe net olarak görülmektedir. Tabii ki, biz gelinen noktayı yeterli görmüyoruz. 2009 yılında da programın bileşenlerini geliştirmeye devam edeceğiz, eksiklerimizi tamamlamaya devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, yapacak daha çok işimiz, verecek çok hizmetimiz, akıtacak çok terimiz var.

Bütçenin hazırlanmasında, Genel Kurula getirilmesinde ve Genel Kurulumuzda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Hepinize sağlık ve afiyetler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Hükûmet adına ikinci konuşmacı Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Zafer Çağlayan.

Sayın Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve Bakanlığıma bağlı, ilgili, ilişkili kuruluşlarla ilgili özellikle yapıcı eleştiriler, öneriler getiren konuşmacı arkadaşlarıma teşekkür ederek konuşmama başlamak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; evet, Türkiye, son altı yıldır, özellikle çok önemli bir yapısal değişim ve dönüşüm süreci içine girmiştir, gerek ekonomik alanda gerek sanayi alanında gerek esnaf ve sanatkâr alanında. Bugün, Türkiye, dünyanın 17’nci büyük ekonomisi, Avrupa’nın 6’ncı büyük ekonomisi. Avrupa’da otobüs üretiminde 1’inci, demir çelik ve çimento üretiminde 3’üncü olan bir ülke olmakla beraber, diğer taraftan Türkiye yüzde 90’ı sanayi mamullerinden oluşan, bunun da yaklaşık yüzde 35’i, yüzde 40’ı ileri teknoloji ürünlerinden oluşan 130 milyar dolarlık bir ihracatı gerçekleştirmiş bir ülkedir. Daha düne kadar makineyi, her türlü teçhizatı almış olduğumuz Avrupa’ya, bugün -şükürler olsun- yapmış olduğumuz ihracatımızın yüzde 50’sini yapıyoruz. Bugün, sadece, tek başına otomotiv sektörü yapmış olduğu toplam satışlarının yüzde 81’ini ihracat olarak gerçekleştiriyor. Bugün, Türkiye, Türk sanayicisiyle, özel sektörüyle, esnafıyla, sanatkârıyla, AK PARTİ hükûmetlerinin kendisine açmış olduğu bu yolda 659 milyar dolarlık bir gayrisafi millî hasılayı gerçekleştirmiş ve artık, sanayi mamullerinin, makine teçhizat ürünlerinin Avrupa’ya ihracatını yapan bir yapı hâline gelmiştir.

Bugün Türkiye, kendisine üç saatlik uçuş mesafesindeki ülkelere ihracatının yüzde 85’ini yapan bir ülkedir. Bugün Türkiye, birçok sanayi ve yatırım alanında -iddia ederek söylüyorum- dünyanın en önemli cazibe merkezlerinden biri olma yolunda süratle ilerleyen bir ülkedir. Bunu söylerken değerli arkadaşlar, şunun altını çizmem lazım ki, ben bunları gazete köşe yazarlarından, televizyon programlarından, oradan veya buradan duymadım. Yirmi yedi sene bu ülkede bilfiil sanayicilik yapmış, üretimin, yatırımın, istihdamın, ihracatın ne olduğunu bilen, çek ödemenin ne olduğunu bilen biri olarak bunları söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Evet, böylesine önemli bir ihracat yelpazesine sahip olan bir Türkiye, doğaldır ki dışarıdan ithal etmek zorunda kalmış olduğu, böylesine dünyada gelişen, evet mortgage kaynaklı bir ekonomik krizin neticesinde, tabii ki dünyayla bu kadar entegre olmuş, dünyayla bu kadar ticaret yapan, dünyayla bu kadar ekonomik ilişkiye girmiş olan global bir aktör olan bir Türkiye’nin de etkilenmesi tabii ki kaçınılmazdır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Demek bulaşıcı hastalıklar artmış Sayın Bakan!

 SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Bugüne kadar hep bunları söyledim ve bugüne kadar da söylediğim şeyleri söylerken, ben başkaları gibi öyle gazete köşe yazarlarının, ekonomik anketlerle onun bunun söylediğini değil arkadaşlar, ben cumhuriyet tarihinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olarak bir devrim mahiyetinde gerçekleştirmiş olduğum ve elimde 3.800 sektörün, 2 milyon 10 bin 377 işletmenin bütün verileriyle beraber konuşuyorum bunu. Öyle tahminlerle, gazete köşeleriyle, ondan bundan duyduğumla konuşmuyorum. Onun için, burada lütfen benim söylediğim şeyleri çok iyi dinlemenizi ve bunları not almanızı da kesinlikle size tavsiye etmek istiyorum.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Tutanaklardan alırız Sayın Bakan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Evet, bugün şunun çok net altını çizeyim: Değerli arkadaşlar, cumhuriyet tarihinin bir ilkini gerçekleştirdik. Bu yapmış olduğumuz çalışmayla 2 milyon 10 bin 377 işletme nerede, ne kadar üretir, kârı nedir, zararı nedir, aktifi nedir, alacağı nedir, borcu nedir, ne kadar insan çalıştırır, ne kadar ücret öder, oluşturduğu katma değer nedir; bunların tamamının bilgisine sahip olduğumuz, eski adıyla “sanayi envanteri” denilen, bugün adına “Girişimci Bilgi Sistemi” dediğimiz elimizde bir radarımız var. Tek tek sektörlerimizi buradan inceliyoruz. Tek tek sektörlerimizi buradan irdeliyoruz. Hangi sektörümüzün bu dünyadaki küresel likidite krizinin yaratmış olduğu ortamda dış pazardan nasıl etkileneceğini, iç pazarlarıyla nasıl etkileneceğini, hangi sektörümüzde kur riskinin ne olacağını, hangi sektörlerimizde finansman riskinin ne olacağını, sektörlerimizin borçlarının ne kadarının iç borç olduğu, ne kadarının dış borç olduğu, ne kadarının uzun vadeli, ne kadarının kısa vadeli olduğunu bilen bir bilgi portalına sahibiz. Ha, ben konuşurken şimdi bunun üzerinden konuşuyorum. Onun için, dinleyenlerin de konuşanların da böyle bir veri seti üzerinden söyleyeceğim şeyleri dinleyip, buna göre üzerinde görüş belirtmesi, değerli arkadaşlar, çok doğru bir şey olacaktır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bizim konuşmalarımız da verilere dayalı.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Evet, ben şunu söylüyorum: Mutlaka söylenecek olan şeylerin gelip burada söylenip… Eleştiri, başımın üstünde yeri var; tenkit, başımın üstünde yeri var. Ancak, bunların ne söylendiğinin ve tabanının ne olduğunu bilerek konuşmak lazım.

Değerli arkadaşlar, bakın, cumhuriyet tarihinde bir ilki daha yaptık Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olarak. Benim Bakanlığımın etki alanını anlatmama gerek yok. Bugün Türkiye'nin bana göre en önemli bakanlıklarından biri. Yani ilgili kuruluşlarına bakın, ilişkili kuruluşlarına bakın, bağlı kuruluşlarına bakın. Bugün Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 70 milyonu ilgilendiren tüketici hizmetlerine bakın, piyasa gözetim ve denetim hizmetlerine bakın. Böylesine geniş bir yelpaze içinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bugüne kadar hiç kimsenin yapamadığı -ama yıllardır, benim on iki yıl sanayi odası başkanlığı yaptığım dönemde her zaman istediğim, özel sektörün, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin sürekli istemiş olduğu- sanayi envanterini bugün yaptık ve bunun yanı sıra şu anda Bakanlığımızda bir Sektörel İzleme ve Değerlendirme Merkezi kurduk arkadaşlar.

Bu sektörel izleme ve değerlendirme merkezlerinde sektörlerimizi tek tek irdeliyoruz, sektörlerimizi tek tek inceliyoruz. Otomotiv sektöründe ortaya çıkan bir problemin hangi ilde, nasıl problem yaratacağını bu bilgi sistemi çerçevesinde ancak konuşabiliriz. Onu da konuşmaya kendimi mezun görüyorum, çünkü benim elimde veri var. Evet, bugün bir otomotiv sektörü yapmış olduğu satışlarının yüzde 81’ini ihracat yapan bir sektördür. Bir Bursa’da otomotiv sektörünü etkileme oranı farklıdır, bir Aksaray’da farklıdır, bir başka ilde farklıdır ve sektörlerimizin kümelenme, sektörlerimizin hangi ilde, hangi konularda nasıl birlik beraberlik içinde olduğunu, birbiriyle etkileşiminin ne olduğunu, değer zincirlerinin ne olduğunu biz elimizdeki bilgilerden, belgelerden ve veri portalından görüyoruz. Bu veri portalı canlı bir portal, bir sefere mahsus yapılıp kenara konulacak olan bir sayım değil.

Bununla beraber yapmış olduğumuz bir şeyi daha anlatayım... (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlar, bakın, bunları dinleyin, öğrenmenizde fayda var gerçekten, her zaman anlatamayabilirim çünkü böyle fırsat geçmez.

Bugün, iki yüz yirmi dört sektörü ben Bakanlık olarak tek tek inceliyorum. İç satışlarından nasıl etkileniyor? Dış satıştan nasıl etkileniyor?  Finansman yükünden nasıl etkileniyor? Ve bu yapmış olduğumuz çalışmaları bizzat Ekonomi Koordinasyon Kuruluna ve bunun arkasından Bakanlar Kuruluna getirerek sürekli bunlar üzerinde fikir üretiyoruz, çalışıyoruz.

Deniliyor ki: “Efendim, paket ne oldu?” Değerli arkadaşlar, geçen gün Sayın Başbakanımız burada söyledi, demek ki, herhâlde iyi anlaşılamamış.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bombalı paket çıktı, bombalı.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Ben size bir kez daha bu paketle ilgili neler yapıldığını anlatayım. Bunları belki hakikaten bilmenizde, bunları belki bir tarafa not etmenizde fayda olacaktır. Ama, şimdi…

AHMET YENİ (Samsun) – Muhalefete Sayın Bakan, muhalefete…

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Tabii ki, zaten kime söylediğimi biliyor benim.

Dolayısıyla, böyle bir ortamda, efendim, deniliyor ki: “Kriz ne oldu, ne yaptınız?” Bakın, cumhuriyet tarihinin ilklerini gerçekleştirdik. Sosyal güvenlik reformu: Bugüne kadar kimsenin yapmaya cesaret edemediği ve geçmiş dönemlerin Türkiye’sinde yapılan hatalı popülist politikalar neticesinde Türkiye'nin sosyal güvenlik sistemini bozanların ayıbını biz temizledik. Ve geldik, sosyal güvenlik reformunu yapacak  -Allah’a şükürler olsun- kararlılığa ve cesarete sahip bir parti olarak AK PARTİ bunu gerçekleştirdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ bununla kalmadı. AK PARTİ, kendisinden önceki dönemde, benim de bir sanayici olarak yaşadığım ve her fırsatta gördüğüm ve her fırsatta tenkit ettiğim, işverenin önüne âdeta bir engel olarak konulmuş olan zorunlu istihdam denen… Bugün bitmiş olan, yönetim sistemlerinde dahi olmayan, komünizmde dahi olmayan zorunlu istihdam konusunda -Allah’a şükürler olsun- bu kararlılığı, bu cesareti de AK PARTİ gösterdi ve istihdam paketiyle dört ay evvel bunu kaldırarak istihdamın önünü açtık.

Bunun arkasından, değerli arkadaşlar, Sosyal Güvenlik Kanunu’nda istihdam paketiyle on sekiz-yirmi dokuz yaş arasındaki istihdama bir taraftan destek verirken, prim desteği yaparken bir taraftan da 5 puanlık indirim yaptık işveren payında. Bakın, bu, yüzde 25’lik bir indirim yapar.

Değerli arkadaşlar, şimdi bunu bilmek için, bakın, bunu anlamak için benim gibi yılda yaklaşık 150-200 insan çalıştırıp onların sigortasını ödeyenler ancak bunların ne olduğunu anlar. Ben çünkü bunu fiilen yapmış bir arkadaşınızım, yirmi yedi yıl sanayicilik yapmış, insanın sigortasını, vergisini, maaşını ödemiş bir arkadaşınızım.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Biz uzaydan mı geldik Sayın Bakan?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Bugün 5 puanlık indirim 5 milyar YTL’lik bir paradan vazgeçmek demektir. Evet, bunları, işte, istihdam konusu, işte, üretim konusu ve Türk sanayisinin rekabet gücünün artması için yaptık. Yine bununla yetinmedik, kurumlar vergisi yüzde 33’ten yüzde 20’ye düşürüldü. İşte, bunların tamamı Türk özel sektörünün rekabet gücünün artırılması ve Türk özel sektörünün bu konuda özellikle uluslararası alanda başarılı olması ve yabancı doğrudan sermayenin Türkiye’ye gelmesi anlamındaydı.

Efendim, biraz evvel bahsedildi, benim Bakanlığıma bağlı KOSGEB. Değerli arkadaşlar, KOSGEB’i eleştirirken gerçekten biraz insaf ve izan sahibi olmak lazım. KOSGEB bugün cumhuriyet tarihinde hiç kimsenin hayal edemediği çok önemli projeler gerçekleştirmiştir. Biraz evvel bir arkadaşım dedi ki: “KOSGEB’in yapmış olduğu şeyler göz boyamadır.”

Arkadaşlar, bakın şimdi size anlatacağım, sadece 2008 yılında yapmış olduğumuz şeyleri söylüyorum: KOSGEB 2008 yılına 1.000+1.000 makine teçhizat destek kredisi vererek başladı. 1.000+1.000 makine destek kredisiyle hedeflediğimiz, bir taraftan istihdam alınması, bir taraftan da Türk özel sektörünün, makine imalat sektörünün üretmiş olduğu makinelerin KOBİ’lerimiz tarafından alınmasıydı. Bununla beraber…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Kaç para verdiniz Sayın Bakan?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Söyleyeceğim, bakın, beklerseniz söyleyeceğim hepsini.

…1.984 başvuru yapıldı ve KOSGEB tarafından onaylanan işletme adedi 1.055’tir, onaylanan kredi miktarı 275 milyon YTL’dir.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bunun hemen arkasından bir de makine teçhizat kredisi almak isteyenlere, ayriyeten istihdam etme mecburiyeti koyduk, 2.500 kişi de istihdam sağladık. Bilmeyenler için söylüyorum: Bugün Türkiye’de 1 kişiye istihdam yaratmak için yapacağınız yatırım minimum 150 bin dolar seviyesindedir. Bakın, sadece 2.523 insana biz buradan iş sağladık. Hemen bunun arkasından, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yapılan ilk imalatçı esnaf ve sanatkâr için sıfır faizli, on sekiz ay vadeli bir kredi gündeme getirdik ve bu krediye 5.927 başvuru geldi. 5.761 kişi, 145 milyon 725 bin 500 YTL, sıfır faizli, imalatçı esnaf ve sanatkâr aldı. Ben şunu çok iyi biliyorum: Değerli arkadaşlar, ben esnaf ve sanatkârın içinden gelmiş biri olarak ve yirmi dört saatini esnaf ve sanatkârla beraber geçiren biri olarak, esnaf ve sanatkârın bu konudaki medyunuşükranını ve her fırsatta teşekkürlerini görüyorum. Hatta şimdi isim vermek istemiyorum, bazı muhalefet milletvekilleri, Meclis tatile girdiği zaman, illerine gittikleri zaman bana telefon açtılar. -İsimleri bende mevcut- dediler ki: “Sayın Bakan, teşekkür ediyoruz. Biz muhalefetiz ama, çıkarmış olduğunuz bu imalatçı esnaf ve sanatkâr kredisinden dolayı size teşekkür ediyoruz. Ne olur, sadece imalatçıyla bağlı kalmayın, diğer esnaf ve sanatkâra verin.” Yani bu, bana, takdirler, bu konuda yapılan teşekkürler, bizzat muhalefet partisi mensuplarından geldi, gerekirse isimlerini de söylerim.

Ve bunun hemen arkasından durmadık. Bakın, dedik ki: “İhracat kredisi.” Değerli arkadaşlar, bugün, dünyada, döviz bazındaki krediler, yüzde 12, yüzde 14 faizlerle para alınıp veriliyor. Böyle bir ortamda, KOSGEB, yine KOBİ’lerimize yönelik, 6 bin ihracatçımız için, sıfır faizli -bakın, sıfır faiz, hiç faiz yok- altı ay vadeli, işletme başına 100 bin dolar olacak bir ihracat kredisi verdik ve bu krediye 4.900 müracaat yapıldı, 3.714 kredi onaylandı.

En son çıkartmış olduğumuz istihdam endeksli can suyu kredisi. Bakın, altını çizerek söylüyorum, istihdam endeksli can suyu kredisi. Burada dedik ki: İmalatçı esnaf ve sanatkâr olacak, KOBİ’ler olacak. 1 ila 9 işçi çalıştıran mikro işletmeler 25 bin YTL kredi alacak ve onun üzerinde her 1 işçi çalıştıran 2 bin YTL ilave kredi alacak. 100 bin YTL’ye kadar… Bugün dünyada finansal krizin yaşandığı, bankaların reel sektöre sırt çevirdiği bir ortamda, kasım ayında başlatmış olduğumuz bu çalışmayla, biz, önce 350 milyon YTL’lik bir kredi paketi oluşturduk ve buna 551 milyon YTL teklif geldi.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Elektrik zammı etkilemeyecek mi bunu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) - Sabır olursa her şeyi söylerim, benim söylemeyecek hiçbir sözüm yok, her şeyi söylerim.

551 milyon…

OKTAY VURAL (İzmir) – Doğal gaz zammından da bahset.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Tamam, dinleyin önce, bunu sordunuz ya öğrenin hiç olmazsa. Bakın, bunları her zaman söylemem size, bugün söylüyorum, kaçırmayın bunu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bakan, Meclis istediği her zaman söylemek durumundasınız.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Yani, 551 milyon istihdam endeksli kredi verdik arkadaşlar ve arkasından da baktık ki çok fazla talep geldi, hemen KOSGEB’in bütün imkânlarını, orasını burasını seferber ettik ve dedik ki: “Biz, 551 milyon YTL’ye başvuran, bütün bu başvuru yapanların hepsine kredi vereceğiz.” Yetmedi, bayram öncesi dedik ki: “Esnaf ve sanatkârımızı sevindirelim, KOBİ’lerimizi sevindirelim.” Sağ olsun, Sayın Maliye Bakanımızdan rica ettik. Sayın Maliye Bakanımızın bize 20 milyon YTL’lik bir desteğiyle -bakın arkadaşlar, altını çizerek söylüyorum- şu bir ayda, şu anda 20.544 kişinin  başvurduğu, 700 milyon YTL,  sıfır faizli, on iki ay vadeli bir krediye başvurular geldi ve şu ana kadar KOSGEB, sadece bu yıl, 2008 yılında,  değerli arkadaşlar 1,6 milyar TL  -eski parayla söyleyeyim, belki daha iyi anlaşılır 1,6 katrilyon TL- sadece kredi desteği vermiştir.

Efendim, şimdi, KOSGEB bunları verdi, vermedi… KOSGEB cumhuriyet tarihinde bir ilki gerçekleştirdi ve KOSGEB cumhuriyet tarihinde bir ilki gerçekleştirirken imalatçı esnaf ve sanatkârı, öyle sözde değil özde destekledi. Bir taraftan, TESKOMB vasıtasıyla Halk Bankası kredileri verirken, bir taraftan da sıfır faizle esnaf ve sanatkârlarımız desteklendi. 

“Efendim, bunlar göz boyama.” diyen arkadaşımın gidip gözlerini mutlaka muayene ettirmesini tavsiye ederim kendisine. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunun neresi göz boyama! Yani 1,6 milyar YTL kredi vereceksiniz, bunun adına göz boyama diyeceksiniz. Arkadaş, gerçekten gözleri muayene ettirin.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Yüzde 65 elektrik zammı, yüzde 65.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) - Bakın arkadaşlar, bu kredilerin ne kadar adil dağıtıldığıyla ilgili sizlere bir örnek vereceğim. En son vermiş olduğumuz şu 700 milyon YTL istihdam endeksli krediyle… Arkadaşlar bakın, 5.342 başvuru erkek esnaf tarafından yapılmış, 613 başvuru bayan esnaf tarafından, çünkü biz bayanlarımıza vermiş olduğumuz önemin bir göstergesini bir adım daha ileriye götürerek bayan imalatçı esnaf sanatkârlarımıza da destek verdik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve bu noktada bayan imalatçı esnaf sanatkârlarımıza 30 bin YTL destek verdik ve 613 başvuru buradan geldi. KOBİ’lerden 14.590 başvuru geldi.

Arkadaşlar, bu vermiş olduğumuz, bize yapılan en son başvurudaki KOSGEB istihdam endeksli can suyu kredisi için, bakın mikro bazda 9.700 işletme başvuru yaptı. Küçük bazda 7.859 işletme başvuru yaptı, orta bazda 2.986 işletme başvuru yaptı ve yine bunun yüzde 20’sini Doğu Anadolu’ya, Güneydoğu Anadolu’ya, yüzde 20’sini kalkınmada öncelikli yörelere, yüzde 60’ını da gelişmiş yörelere veriyoruz.

Değerli arkadaşlar, şunu çok net ifade edeyim: Evet, KOSGEB bu destekleri yaparken yine bir konuşmacı arkadaş, esnaf ve sanatkârın içinden geldiğini söyleyen, ama esnaf ve sanatkârla ilgili ne hizmetler yaptığını yakinen benim bildiğim arkadaşım dedi ki: “Efendim, KOSGEB genel kurul toplantısı yapmamış.” İnsaf be kardeşim! Ayıptır yani! İnsan bunu söylerken, benim en azından, arkadaşlara iki dakika içinde talimat vereceğimi “Çıkarın bakalım KOSGEB’in genel kurulları, ne yapılmış?” diyeceğimi bilmesi lazımdı. 2003 yılında yapmış, 2005 yılında iki kere yapmış, 2006 yılında yapmış, 2007 yılında yapmış, 2008’in de yapılmasıyla ilgili önümüzdeki günlerde KOSGEB’in genel kurulu yapılacak, fakat çıktı bir arkadaşımız, dedi ki: “KOSGEB 2002’den beri hiç genel kurul yapmadı.” Allah’tan korkmak lazım arkadaşlar! Allah’tan korkmak lazım ve şunu çok net ifade edeyim: Yine dedi ki: “ Efendim, KOSGEB sadece can suyu kredisi veriyor.” Yani ne olacak; işte 1,6 milyar YTL sıfır faizli kredi veriyor!

Arkadaşlar, 1,6 milyar YTL KOBİ’ler ve esnaf, sanatkâr için çok önemli bir kredidir. Çünkü ben yaklaşık 25 bin işletmeye kredi vermiş olacağım bu yolla ve bakın, KOSGEB sadece parasal destek vermiyor. KOSGEB, bunu bu sene, bu kriz ortamında esnaf ve sanatkârımızın geleceğini garanti altına almak ve onların nakit sıkıntısını gidermek için yaptı. KOSGEB bilişim desteği veriyor, teknoloji geliştirme desteği veriyor, kalite geliştirme desteği veriyor, pazar araştırma desteği veriyor, uluslararası işbirliği geliştirme desteği veriyor, bölgesel kalkınma desteği veriyor. Veriyor da veriyor. Yani bunları sayarım ama vaktim yetmez. Onun için burada şunu çok net ifade edeyim: Arkadaşlar, değerli arkadaşlarımızın dile getirmiş olduğu hususların keşke bir tanesini yapmamış olsaydık da deseydim ki: “Haklısınız.” Dediler ki: “Stratejik plan yok. KOSGEB’in stratejik planı ne?” 2007 29 Ağustosunda göreve geldim, gelir gelmez… Tabii, ben KOSGEB’i 1990’dan beri tanıyorum arkadaşlar, benim öyle bir avantajım var. Ben KOSGEB’i bugün tanımadım veya KOSGEB’in önünden geçmeyenlerin KOSGEB’le ilgili kalkıp fikir yürütmesi gerçekten beni aslında çoğu zaman düşündürüyor.

KOSGEB’de, gelir gelmez arkadaşlarımızla KOSGEB’in stratejik planını yaptık, 2008-2012 ve iki tane amaç belirledik.

1) “KOBİ’lerin rekabet gücü artırılacak.” dedik.

2) “KOSGEB hizmet ve desteklerinde kalite ve etkinlik artırılacak.” dedik.

Efendim, bir eleştiri daha: TESKOMB’un vermiş olduğu yani kooperatifler vasıtasıyla kullandırılmış olan kredilerin faizlerinin yüzde 20 olduğunu söyledi o yine esnaf ve sanatkârın içinden gelen arkadaşımız, ki ben kendisinin daha evvel Esnaf ve Sanatkârlar Kefalet Kooperatifinde de görev aldığını biliyorum, öyle biliyorum en azından.

Şimdi, Hükûmetimiz mukayese edilmeyecek şekilde esnaf ve sanatkâra destek veriyor. Şu anda 765 bin esnaf ve sanatkâra -değerli arkadaşlar, rakamı not alın lütfen- 9,9 milyar YTL’lik kooperatifler vasıtasıyla -bir rekordur bu- kredi kullandırılmıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve bu kullandırılan kredilerle ilgili -işte, TESKOMB’un eski Başkanı burada, Değerli Milletvekili Arkadaşım burada- şu anda bir çalışma yapıyoruz TESKOMB’la beraber. Bakın, yaptığımız çalışma, bunu da bir müjde olarak veriyorum: TESKOMB tarafından, kefalet kooperatiflerinden kredi almış ama kredilerini bugüne kadar ödeyememiş olanlara  -madem öyle oldu buradan açıklayalım, buradan herkes duysun- TESKOMB’la oturduk görüştük kefalet kooperatiflerine –bunların birçoğu eskiden gelen rakamlar- burada anaparasını ödediği takdirde faizine beş yıla kadar vade yapacağız. Helalühoş olsun esnaf ve sanatkârımıza bir kere bu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, değerli arkadaşlar, şuna gelmek istiyorum: Bakın, biz bazı şeyleri yapıyoruz. Efendim, bu TESKOMB’un kullandırmış olduğu kredilerin faizi yüzde 14,3. Şimdi, ben arkadaşım burada olsa iddiaya girecektim. Bakın, TESKOMB, Halk Bankasının kredilere uygulamış olduğu cari faizin yüzde 65’ini uygulamak durumunda. Bugünkü rakamlarla, son dönemdeki faizlerin yükselmesiyle beraber, şu anda Halk Bankası tarafından kullandırılan kredinin faizi yüzde 14,3’tür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakikada tamamlayacağım.

BAŞKAN – Tabii, tabii… Buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, yüzde 14, 3…

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Bakanım, ben de size bir küçük soru sormak istiyorum. (AK PARTİ sıralarından “Dinle kardeşim, dinle” sesleri)

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Bitireyim, bir dakika… Yüzde 14,3…

SIRRI SAKIK (Muş) - Sizin doğduğunuz şehrin verileri bu değil.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Ya, nasıl olsa soru soracaksınız bana, oraya oturacağım.

SIRRI SAKIK (Muş) - Yok… Soramıyorum, onun için feryat ediyorum.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Yüzde 14,3, Halk Bankasının TESKOMB’a (Kefalet Kooperatifi) vermiş olduğu kredileri dört yıl vadeli kullanıyor bugün esnaf ve sanatkâr ama diyorum ya bunları bilmek için onların içinde olmak lazım, gece gündüz esnafla, sanatkârla beraber olmak lazım, onların içine gidip onlarla konuşmak lazım ve 14,3 kullandırılan bu kredinin üzerine kefalet kooperatiflerinin uygulamış olduğu, Halk Bankasının uygulamış olduğu diğer teminatlar, diğer yüklerle beraber -arkadaşım burada olsaydı, keşke öğrenseydi ama tutanaklara bakar- yüzde 20 değil yüzde 16 faizle, bugün, dört yıl vadeli bir krediyi verecek olan hiçbir mekanizma yoktur arkadaşlar...

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Enflasyonun üstünde mi altında mı Sayın Bakan?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – …ve bu, esnaf ve sanatkârımız için, Hükûmetimizin, özellikle geliştirmiş olduğu çok önemli bir mekanizma ve esnaf ve sanatkârımıza gerçekten önemli bir desteğidir.

Efendim, bunun yanı sıra kooperatifçilikten bahsettiler. Dediler ki: “Kooperatifçiliği desteklemiyorsunuz.” Yani, insanın eline gözüne durur hakikaten ya! Bakın arkadaşlar, kooperatifçilik strateji belgesini ben, Bakanlık olarak hazırlamışım ve bununla ilgili çalışmalarımı yapmışım         -2009-2014- ve çok yakında da bunu yürürlüğe koymak üzereyim. Şu anda, Bakanlık olarak yirmi beşten fazla kanun üzerinde çalışıyorum.

Şimdi son bir şeye geleceğim. “Efendim, elektriğe zam yapıldı, şu oldu bu oldu, falan filan.” Değerli arkadaşlar, bakın, ben yine sanayicilik yaptığım yıllarda, bu ülkede beş yıl elektriğe zam yapılmadı, onu da söylemeniz lazım burada yani “Zam yapıldı.” derken bunu da söyleseydiniz (AK PARTİ sıralarından alkışlar)  ve diğer taraftan, bugün enerjiye zam yapılmışsa, elektriğe bir zam yapılmışsa…

OKTAY VURAL (İzmir) – Çok zam, çok zam… Toptan zam yapıyorsunuz.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) –  …tabii ki ben bir sanayici olarak elektriğe niye zam yapıldığını kalkıp söylemem…

OKTAY VURAL (İzmir) – Şikâyet et, şikâyet et! Sayın Bakan, Hükûmeti şikâyet et!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – …ama benim söyleyeceğim şudur: Bu zamlar, gördüğünüz gibi, göreceksiniz, önümüzdeki yıl başından itibaren petrol fiyatındaki düşüşlere bağlı olarak düşecektir.

ABDULLAH ÖZER (Bursa) – İş işten geçtikten sonra mı?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Ben de tabii ki BOTAŞ’ın kalkıp teminat mektubu istemesini doğru bulmuyorum ve arkadaşlar, şimdi sonuca geliyorum. Bakın, burada, bütün Türkiye bizi izliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Durum iyi mi şimdi?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Türkiye'nin bizi izlediği bir yerde, muhalefet yapma adına, arkadaşlar, kalkıp, bakın, topluma negatif enerji vermeyin. Türkiye çok önemli bir yapıya sahiptir. Bugün Türkiye Avrupa’nın en önemli tedarik merkezidir. Bugün Avrupa’nın üretemediği ve tüketmek zorunda olduğu birçok malı… Bugün Türkiye'nin Avrupa’yla saat farkı bir saattir, bir saat içinde İngiltere’den verilen bir siparişin Türkiye’den İngiltere’ye uçakla gönderilmesi üç saattir, kamyonla on iki saattir. Bugün Avrupa kalkıp Türkiye’den alacağı malı, kendisine yedi saat mesafedeki ne Çin’den ne Uzak Doğu’dan ne Amerika’dan alacak, Türkiye… Bunu arkadaşlar görmek lazım, rakamları bilmek lazım. Bakın, çok net ifade ediyorum. Bugün ülkemizin üç saatlik uçuş mesafesindeki çevresindeki ülkelerde 10 trilyon dolarlık bir ekonomi var ve bugün Türkiye'nin dört saatlik uçuş mesafesindeki ülkelerde 1,5 milyar insan yaşıyor ve Türkiye'nin… İddia ederek söylüyorum, sanayici olarak söylüyorum, yirmi yedi yılını bu işe vermiş olan biri olarak söylüyorum, göreceksiniz çok kısa süre sonra bu krizin mutlaka bir inişi çıkışı da olacak ve Türkiye Avrupa’nın çok önemli üretim, Avrasya’nın mal ve hizmet üretim üssü olacak, tedarik merkezi olacak.

OKTAY VURAL (İzmir) – Durum iyi mi Sayın Bakan, durum iyi mi? Hâl ve gidiş iyi mi?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) - Siz isteseniz de istemeseniz de bu olacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Bakan, teşekkür edin artık.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Üretmezsek ne satacağız?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) - Çünkü Türk özel sektörü buna müsaittir. Biz bunu söylerken istikrara güveniyoruz, Türk reel sektörüne güveniyoruz.

En son bir şey söyleyerek arkadaşlar huzurunuzdan ayrılmak istiyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, biraz daha süre verin, Sayın Bakan heyecanla anlatıyor, dinleyelim biraz daha.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Efendim, denildi ki: “Sayın Bakan, Başbakana bunları söylüyor mu söylemiyor mu?”

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Bakanın doğduğu şehir Türkiye'nin en yoksul şehridir. O veriler doğduğu şehre ait değil, doyduğu şehre ait. Ankara’da doyduğu için o verileri veriyor.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) - Arkadaşlar, biz öyle bir Sayın Başbakana sahibiz ki, hiçbirinizin hayal etmeyeceği kadar geniş hepimizin görüşlerine imkân veren, hepimizin görüşlerine yer veren bir Sayın Başbakana sahibiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bitmedi, bizim Başbakanımıza dili sürçerek, bizim Başbakanımıza, Genel Başkanımıza dili sürçerek “diktatör” diyenlerin daha dün kabul ettiği tüzüklerini gözden geçirmesini tavsiye ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Bakan, doğduğunuz şehir Türkiye'nin en yoksul şehri. Siz doğduğunuz yere göre değil, doyduğunuz yere göre konuşuyorsunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Durum iyi mi Sayın Bakan?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) - Evet, bu, Sanayi Bakanlığımızın ilgili, bağlı, ilişkili kuruluşlarının bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı uğurlu olmasını temenni ederken bu bütçede katkı veren bütün bürokrat arkadaşlarıma, Plan ve Bütçe Komisyonuna ve yüce Mecliste, burada değerli görüşlerini ifade eden bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyor, Türkiye'nin bu krizi en kısa süre içinde, dünyadaki ülkelerden daha erken bir süreç içinde en az hasarla atlatacağını elimdeki bilgilerle tekrar söylüyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kriz yok, teğet geçti Sayın Bakan!

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Bir buçuk senede 180 derece dönmüşsünüz!

BAŞKAN – Evet, bu turda, bütçenin aleyhinde, Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Doğu ve Güneydoğu’da göç, yoksulluk ve sağlıksız yaşam sonucunda bebek ölümleri artmış ve Türkiye’de 7,5 milyon çocuk sosyal güvencesi olmayan şekilde yaşıyor. Türkiye’de doğan her bin bebekten 100’ü ölüyor. Türkiye’de Batı’da evde doğum oranı yüzde 8,1 iken Doğu ve Güneydoğu’da evde doğum oranı yüzde 45,5. Hiç aşı olmamış çocuk oranı Batı’da binde 4’ken, Doğu ve Güneydoğu’da 6,5.

LÜFTİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Elli sene önceki rakamları söylüyorsun, elli sene!

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Geçmiş yıllarda...

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Müsaade eder misiniz?

Doğu ve Güneydoğu’da doğum yapan kadın ölümleri binde 93’ken Batı’da binde 12.

LÜFTİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – CHP dönemi o, iktidardaki CHP dönemi!

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Sayın Bakan demin ortalama rakamı verdi ve 8 kat farklı.

Değerli arkadaşlar…

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – CHP döneminde kaçtı? Onları söyle!

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Ya, bırak CHP dönemini! Bakan söyledi, “Binde 19.” dedi. Niye müdahale ediyorsunuz? Kabul edin!

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – CHP iktidara gelmedi.

Bakın, şu gazete daha dünkü gazete, “Boğuluyoruz.” diyor.

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Biz de bakalım.

AHMET YENİ (Samsun) – Gazete reklamı yapma!

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Bu gazete diyor ki -Palandöken’de çekilen resim- ölüm sayısı Erzurum’da yüzde 100 artmış. Manisa’da da, Manisa Valisinin beyanatı var burada, çocuklar burada var, “Çocuklar artık dışarıda gezemiyor.” diyor Sayın Bakanım.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – O gazete kimin, o gazete?

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Bakın, bunlar çok önemli. Bunlara cevap istiyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – Reklamını yapma gazetenin.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, burada birbirimizi karalamanın bir anlamı yok. Yapacağımız olay şudur: Sayın bakanlardan, devletten rica ediyoruz, Doğu’ya, Güneydoğu’ya ve memleketin her köşesine hizmet gitsin, biz bunu istiyoruz.

“Ardahan’da yüz elli yataklık devlet hastanesi -Sayın Bakanım, vermiş olduğunuz cevapta- başlayacak.” diyorsunuz. Ne zaman başlayacak, onun lütfen cevabını verin.

Göle’de yüz yataklı devlet hastanesi ne zaman yapılacak, onun cevabını verin.

Doğu ve Güneydoğu’da hastalar hizmet görmezse, doktor olmazsa, işte sonuç böyle olur, bebekler ölür ve kadınlar doğum yaparken ölür. Bakınız şimdi arkadaşlar, tablo burada, bebek ölümlerini söyleyeceğim. Zamanım yok ama… Birinci sırada Ardahan binde 77 Sayın Bakanım, ikinci sırada Erzurum binde 65, üçüncü sırada Kars binde 65…

SIRRI SAKIK (Muş) – En yüksek il de Sayın Çağlayan’ın ili.

RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri) – Yanlış.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Yanlış rakamlar veriyorsun.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Eski ve yanlış veriler.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - …dördüncü sırada Siirt binde 63, beşinci sırada Van binde 61. Lütfen bunlara cevap verin. Doğu ve Güneydoğu’ya hizmet gittiğini buradan göreceksiniz!

Bakın arkadaşlar, lütfen, şey yapmayın, zamanım yok. Sağlık ocaklarımız yoktur, sağlık ocaklarında doktor yoktur, ebe, hemşire yoktur. Burada Doğu ve Güneydoğulu en çok mağdur olan bölgedir. İşte herkes orada yaşıyor, görüyor insanlar.

Burada, Sayın Bakanım Zafer Çağlayan çok saygı duyduğum bir bakanımdır. Halk Bankası, bakın, Ardahanlı 508 esnaf, kefalet kooperatifi üyesi… Sayın Kaya da biliyor. Kefalet kooperatifi Başkanı Erol Kayatürk, biraz önce de aradı, 508 üyeye iki yıldır 300 milyar lira kredi alamıyor. Adam başı 590 bin lira. Adam başı 590 bin lira iki yıldır alamıyor Halk Bankasından, ama aynı Halk Bankası, Çalık Grubuna bir defada 375 milyon dolar, 500 trilyonun üzerinde veriyor. Bu nasıl adalettir, bu nasıl kalkınmadır arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar) Böyle bir zulüm olabilir mi?

Şimdi bakın, burada bunları söylüyorum değerli arkadaşlar, bunlar önemlidir. Sayın Bakanım, ben sizden rica ediyorum, Ardahan’daki esnaf bitmiş, tükenmiş, sekiz ay karlar altında, ağır kış koşulları altında çalışıyor -sadece Ardahan değil, Doğu ve Güneydoğu, Hakkâri de öyle, her yer öyle- lütfen, Halk Bankasına talimat verin, oradaki esnafın yaşaması için onlara biraz daha kredi imkânları versinler. Siz KOBİ’lerden bahsediyorsunuz ama esnaf bitmiş, tükenmiş. Yani 300 bin lira, adam başı 590 bin lira, 600 bin lira kredi istiyorlar. Çok bir şey mi isteniyor devletten değerli arkadaşlar? Bunlara itiraz etmeyin lütfen.

KADİR URAL (Mersin) – Başbakanla akrabalık kurması lazım, Başbakanla akrabalık kuracak!

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Değerli arkadaşlar, esnaf kefalet kooperatifinin dışında, bakın, şunu söyleyeyim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Endişe etme, Sayın Başkan beş dakika daha ek süre verecek sana.

BAŞKAN – Sayın Öğüt, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Zaman çok çabuk geçiyor değerli arkadaşlar.

Ardahan merkez Yalnızçam köyünde doktor, ebe, hemşire eksikliği var. Bağdaşan köyünde sağlık ocağı var, hiçbir personel, doktor yok.

AHMET YENİ (Samsun) – Ardahan’a selam!

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Demin Sayın Bakan “var” dedi, hiçbir şey yok Bağdaşan köyünde. İsim veriyorum size. Sulakyurt köyünde var ama Hoçuvan’ın Tunçoluk köyünde doktor yok ve sağlık ocağı iyi durumda değil. Hoçuvan Hasköy’de onarılması gereken sağlık ocağı var ama onarılmıyor, doktor yok. Ebe hemşire var ama doktor yok.

Bakın, Posof’un Binbaşıeminbey köyü keza öyle, Aşıkzülali köyü öyle, Süngülü köyü öyle.

Değerli arkadaşlar, ben köylerin isimlerini söylüyorum. Hanak Ortakent öyle, keza Hanak’ın Koyunpınarı köyü aynı. Çıldır’ın Aşıkşenlik köyünde doktor yok ve Çıldır’a yedi kilometre, gelişte hakikaten perişan oluyor insanlar. Ebe, hemşiresi keza aynı öyle. Göle’nin Köprülü köyü 3 bin kişilik bir beldedir, sağlık ocağı var, ancak hizmet dışında ve hizmet vermiyor değerli arkadaşlar. Kurtkale Sağlık Ocağı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öğüt, son cümlelerinizi alayım. Teşekkür ediniz lütfen, buyurun.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Kurtkale nerede biliyor musunuz? Kurtkale tam Gürcistan sınırında ve hakikaten orada kale gibi ülkenin sınır taşı olan bir yerde. Doktor yok, ebe yok, hemşire yok değerli arkadaşlar. Sayın Bakandan ben istirham ediyorum, Sayın Bakanım sizden ricam kavga, gürültü değil, istemiyoruz, hizmet istiyoruz. Hizmeti yapın, gelin burada konuşun, biz de sizi takdir edelim.

Bütçenin hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öğüt.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, şimdi soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz. Yalnız, burada tespit edilen arkadaşların durumu var, sistemde bir arıza olmuş. Şimdi arkadaşlarıma tek tek söz vereceğim.

Sayın Tankut, buyurun efendim.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

İlk sorum Sayın Sanayi Bakanına: Az önce de konuşmanızda bahsettiğiniz gibi, Bakanlığınızın KOBİ’lere verdiği destekten imalatçı olmayan esnaf ve sanatkârlar faydalanamamaktadır. Bu desteklerin kapsamını imalatçı olmayan esnaf ve sanatkârları da kapsayacak şekilde genişletmeyi düşünüyor musunuz? Ayrıca, bu destekten kredi kartı veya kredi borcu olan işletmeler de faydalanmamaktadır. Bu konuda bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?

Diğer sorum Sayın Sağlık Bakanına: Adana’da Çukurova Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi ile Adana Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi birleştirilerek tek bir başhekimlik şemsiyesi altında hizmet verecekleri doğru mudur? Doğruysa, hangi ihtiyaca binaen bu düzenleme yapılmaktadır? Her iki hastanenin birleştirilmesi durumunda başhekimlik yetkisi hangi hastaneye verilecektir? Hastaneler arasındaki 7-8 kilometre mesafe dikkate alındığında sevk ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

İlk sorularım Sayın Sanayi Bakanına:

1) Başlıca emek yoğun sektörlerden olan seramik, porselen ve tekstil sanayisindeki daralma ve işçi çıkarmaların durdurulması için hangi tedbirleri almaktasınız?

2) Esnaf ve sanatkârlarımızın sicil affını sağlayacak kanun teklifimizi ne zaman gündeminize almayı düşünüyorsunuz?

Diğer sorularım Sayın Sağlık Bakanına:

1) Kütahya’nın merkez ve ilçelerinde ihtiyaç duyulan ve Bakanlığınıza iletilen 63 doktor açığından kaçı 23’üncü dönem kuralarına dâhil edilmiştir?

2) Özel ve devlet hastanelerinde muayene olan hastaların eczanelerden ilaç alırken karşısına çıkarılan 10 ile 3 YTL’lik muayene katkı payı ödemelerini kaldırmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Güvel

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Sanayi Bakanına sorumu yöneltmek istiyorum:

Sayın Bakan, Bakanlığınızın faaliyet alanıyla ilgili konuların takip ve koordinasyonu için Bakanlığınıza bağlı çalışan bir kamu görevlisini AKP İletişim Merkezinde görevlendirdiniz mi? Bu zat göreve devam ediyor mu? Bunun yasal bir dayanağı var mıdır? Bu uygulama vicdanınızda zaman içinde bir rahatsızlık yarattı mı?

İkinci sorum: Sayın Bakanım, 31 Aralık 2008’de sona erecek 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Yasası’nı uzatmayı düşünüyor musunuz? Adana ilini kapsam içine alacak mısınız? 2008 yılı içinde Adana Sanayi Odasında yaptığınız toplantıda sözünü verdiğiniz sektörel bazda teşvik ne zaman uygulanacaktır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özdemir…

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Sağlık Bakanına soruyorum: Seçim bölgem Gaziantep’teki serbest eczacılar diğer illerde de olduğu gibi devletin angarya işlerini yapmaktan bıkmışlardır. Devletin tahsil etmesi gereken imalatçı katılım iskontosu ve muayene katılım payının tahsilini devlet kendi kurumlarına ne zaman yaptıracaktır?

İkinci sorum: Aile Hekimliği Projesi çerçevesinde pek çok bölge ve illerimizde aile hekimliği uygulamasına geçilmiştir. Seçim bölgem Gaziantep’te bir yılı aşkın zamandır söylenmesine rağmen aile hekimliği uygulamasına bir türlü geçilmemiştir, sebebi nedir?

Üçüncü sorum: Eczacı-eczacı ortaklığı yasa taslağı eczacılıkta şirketleşmenin önünü açacak, ilaç sektörü büyük ve güçlü sermayenin eline geçecektir. Küçük esnafı yok ettiniz, küçük eczacıları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Asil…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

KOBİ’lerimiz ile ilgili hâlen kaç kuruluş karar verici konumundadır? Bu kuruluşları bir araya toplamaya yönelik ne gibi ve ne zaman bir çalışmanız olacaktır?

Geçtiğimiz mayıs ayında uygulaması yapılan 1.000+1.000 makine, teçhizat yatırım kredisi faiz desteği programına kaç müracaat olmuştur? Programın ileri teknoloji ayağına müracaat neden düşük kalmıştır? Burada planlanan ile gerçekleşen arasındaki farkı nasıl izah ediyorsunuz? Bakanlığın uygulamaya koyduğu bu tip programların ilan süresi ile müracaat süresi arasında neden süre kısa tutulmaktadır? KOBİ’lerimizden bu yönde gelen şikâyetler neden dikkate alınmamıştır?

Kriz ortamında doğal gaza ve elektriğe yapılan yüksek zamları içinize sindirebildiniz mi? Bunları neyle izah edeceksiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yıldız…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sorum Sağlık Bakanımıza: Sayın Bakan, bizlere göndermiş olduğunuz ilerleme raporları ve sunumlarınızdaki istatistiki verilerin abartılı olduğunu siz biliyorsunuz, ben de biliyorum. Hastanelerde hekim seçme özgürlüğünün yüzde 97 seviyesine geldiğini söylüyorsunuz. 144 ilçemizde uzman doktor yok. O hastanelerde hasta hangi doktoru seçecek?

Yine, hastanelerin pek çoğunda her dalda bir tek uzman var, hangi seçimden bahsediyorsunuz? 2004’te 6,7; 2005’te 10,8; 2006’da 12,5 milyon, 2007’de 14,5 milyon yeşil kart, 2008 seçimlerinden sonra inmiş 9,5 milyona. Demek ki siz seçimle ilgileniyorsunuz!

Yine, Sayın Bakan, bu göndermiş olduğunuz sunumun 30’uncu sayfasında, 1999 yılında 90 milyon muayene yapıyor uzman hekimlerimiz 16.223 doktorla, 2008’de 24.250 doktorla 210 milyon muayene yapıyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bayındır…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Ve siz “Yüzde 75’ten yüzde 45’e düştü.” diyorsunuz. Bu saymayı kontrol edin.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Başkan, sorularım Sağlık Bakanına.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Bunları bile doğru yapmayı bilmiyorsunuz Sayın Bakan.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Lütfen zamanıma müdahale etmeyin.

BAŞKAN – Sayın Yıldız, lütfen…

Sayın Bayındır, buyurun.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Bakanlığınızın sunumunda 2008 yılının…

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Hesap yapmayı bilmiyorsunuz!

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – İyi yap hesabı! Ben iyi biliyorum. Çünkü ben mali müşavirim.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Şimdi yapacağım sana bu hesabı!

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Ama lütfen yani…

Yeniden başlatın, ben kabul etmiyorum.

BAŞKAN – Sayın Bayındır, buyurun.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Yeniden başlatın.

BAŞKAN – Hayır, otomatik devam ediyor zaten. Buyurun lütfen.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Bakanlığınızın sunumunda 2008 yılının ilk on bir ayında Türkiye’de kızamık vakası sayısı sıfır gösterilmiştir. Kızamık vakasının sıfırlanma nedeni, bu vakaların dermatit olarak yazılması mıdır?

İkinci sorum: İki aydır faaliyete geçen Şırnak Devlet Hastanesi temelden çökmeye başlamıştır. Devlet hastaneleri kamu ihaleleriyle yaptırılmaktadır. Bu ihaleye kaç firma girmiştir, kime verilmiştir, ihaleyi alana herhangi bir öncelik verilmiş midir, ihale koşulları tam olarak yerine getirilmiş midir? Hastaneler yaşam ve sağlık haklarının korunması gereken hizmet alanlarıdır. Şu anda hastanede yatan hastaların yaşam hakları tehdit altındadır. Bu konuda ne tür tedbirler almayı düşünüyorsunuz?

Üçüncü sorum: Başbakan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bayındır, teşekkür ediyorum.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Hayır, zamanım bu kadar değil. Hayır, hakkım gasbedildi, kabul etmiyorum, bir soru daha soracağım Sayın Başkan, kabul etmiyorum. (AK PARTİ sıralarından “Süre bitti.” sesleri)

BAŞKAN – Sayın Paksoy

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) -  Teşekkür ederim.

İki sorum Sanayi Bakanına…

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Hakkım gasbedilmiştir.

BAŞKAN – Vakit kalırsa yaparım. Sayın Paksoy’u engellemeyelim lütfen.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Hayır, kabul etmiyorum.

BAŞKAN – Sayın Bayındır, Sayın Paksoy’u engellemeyelim lütfen.

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Bakan, reel sektörden gelen birisiniz. Seçim bölgem olan Kahramanmaraş’ta tekstil sektörü durma noktasına geldi, işçi çıkartmalar başladı, şu ana kadar 7 bin olduğu söyleniyor. Korkarım, artarak devam edecek. Sorumluluk mevkiinde olan birisi olarak tekstil sektörü için hangi olumlu tedbirleri, ne zaman alacaksınız? En basiti, sanayicilerimiz nisan ayından beri enerji destek primlerini alamamışlardır. Sayın Bakan, tekstili gözden çıkarttınız mı?

İkinci sorum: Ülkemizde toplam kaç işletme vardır? KOSGEB kredisi için kaç işletme başvurmuştur, kaç işletmeye kredi verdiniz?

Bir de Sağlık Bakanına soracağım. İnşaatına 2008 yılında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Arslan

ALİ ARSLAN (Muğla) – Sayın Başkan, ben de aracılığınızla Sayın Sağlık Bakanına bir soru yöneltmek istiyorum. Gerçi, ben bu soruyu her bütçe görüşmesinde soruyorum ama Sayın Bakan, Türkiye’de ne kadar çok sayıda hastane yaptıkları ve hasta yatak sayılarını arttırdıkları konusunda cevaplar veriyor. Bu sefer net cevap istiyorum.

Bakanlığınız döneminde Muğla’da kaç kamu hastanesi yaptınız, başlayıp bitirdiniz?

Yıllardan beri dile getiriyorum, Ortaca devlet hastanesini ne zaman yapacaksınız? Çok kötü koşullarda  hizmet vermek durumunda arkadaşlarımız. Yaz aylarında turizm potansiyelinin çok yüksek olduğu bölgeler buralar ve gerçekten, çok büyük ihtiyaç var. Net cevap istiyorum, Ortaca’ya devlet hastanesini ne zaman yapacaksınız Sayın Bakan?

Ben, Türkiye’deki başarılarınızın rakamların abartılarak ortaya çıktığını çok iyi biliyorum. Sorum net ve kısa, bu soruya cevap istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Arslan.

Sayın Bulut…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sağlık Bakanıma soruyorum: Sayın Bakanım, Sayıştay Başkanlığının kurumunuzda yapmış olduğu performans denetimi sonucunda tespit ettiği şu hususları ne zaman tamamlamayı düşünüyorsunuz? “Hastanelerin önemli bir kısmında enfeksiyon kontrol programı oluşturulmamış olup mevcut enfeksiyon kontrol programları ise içerik olarak yetersizdir. Hastanelerde yürütülen sürveyans sistemi konusunda uygulama standartları bulunmamaktadır. Hastanelerde enfeksiyon kontrol komitelerinde görevli enfeksiyon kontrol hemşireleri sayı ve nitelik olarak yetersizdir. Enfeksiyon kontrol hekimlerinin eğitimi ve sertifikalandırılması konusunda herhangi bir girişim bulunmamaktadır.”

Bunun gibi birçok eksik var bu denetim raporunda. Bu eksiklikleri ne zaman tamamlamayı düşünüyorsunuz?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bulut.

Sorular tamamlanmıştır.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Başkan… Sayın Başkan, sürem bitti ben bir sorumu soramadım. Lütfen, rica ediyorum…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, süreyi adaletli kullanmadığınız için… Biz de soru soracaktık.

OKTAY VURAL (İzmir) – Biraz daha süre verin Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim?

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Ben sorumu soramadım.

BAŞKAN – “On dakika soru on dakika cevap” diyor, benim yapacağım bir işlem yok.

Sayın Bakanım, buyurun efendim…

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Ama ben kabul etmiyorum, sorumu soramadım, kabul etmiyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, buyurun efendim.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Hayır, kabul etmiyorum, kabul etmiyorum.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Bu uygulamanızı protesto ediyorum.

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen. 

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, arkadaşlarımız dinleyeceklerse cevap verebileceğiz, yoksa…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Soru soramadım…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Özkan, istirham ediyorum.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Yani süremizi öyle başlatın, şu meseleyi bir halledin de.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

Efendim, milletvekillerimizin sorularına cevap verecekler.

OKTAY VURAL (İzmir) – Biraz sorulardan yediniz de cevaptan da gitsin biraz.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, Adana’da hastanelerin birleştirilmesi konusunda şu anda bir çalışmamız yok. Ama benzeri uygulamaları başlattığımız bütün şehirlerde verimliliği ve vatandaş hizmetini artırmayı maksat edinerek bu birleştirmeleri yapıyoruz.

Kütahya’ya 23’üncü dönem kurasında 15 hekim vermiş durumdayız.

Eczanelerde alınan, daha doğrusu devlet hastanesi için 3 özel hastaneler için alınan 10 YTL katkı payı Sosyal Güvenlik Kurumunun bir uygulamasıdır. Ama bunun kaldırılmasını şu anda düşünmüyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Özel hastanede 10 lira niye alıyorsunuz?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Gaziantep’te veya başka illerde serbest eczacılara devlet herhangi bir angarya yüklememiştir. Bundan sonra da yüklemeyecektir.

Aile hekimliğine Gaziantep’te 2009 yılı içerisinde gerekli eğitimler bittiği takdirde başlayabileceğiz.

Eczacı-eczacı ortaklığı şeklinde Bakanlığımızın bir yasa tasarısı veya hazırlığı yoktur. Birileri kendinden menkul birtakım düşüncelerle harekete geçmişler ve tamamen politik bir biçimde maalesef bu meseleyi speküle etmektedirler.

İstatistiki verilerin abartılı olduğunu söylemek, aslında, elinde bir veri olmadığı hâlde bunu söylemek, açıkçası, yapılanları hazmedememekten ileri gelmektedir.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Size ispat ederim Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Şimdi, müsaade ediniz. Nasıl olmuş da acaba, size verdiğim kitaplardaki 30’uncu sayfaya bakarsanız, muayene sayısı yüzde 135 artmasına rağmen hekim başına düşen günlük muayene sayısı niçin azaldı? Bir altındaki satırı okusaydınız mesele yoktu.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Yazarken yanlış yazmışsınız.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Çünkü, muayene oda sayısı bu hastanelerde 6 binden 21 bine çıkarılmıştır, üç buçuk katına çıkarılmıştır. Dolayısıyla, doktorlarımız atıl beklemiyorlar ve ödediğimiz performans ödemeleriyle birlikte bu hususta bu mesele çözülüyor.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Eğrilere bak.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sayın Milletvekilim, hesap bilmediğini anladım. Ne gösterip duruyorsun?

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Gel, sana öğreteyim matematiği.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – E bilmiyorsun işte hesap canım.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, lütfen efendim…

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Bakan, çocuğunuzu azarlamıyorsunuz. Üslubunuzu korumak zorundasınız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekiline “Hesap bilmiyor.” demek ne demek? Niye müdahale etmiyorsunuz?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sayın milletvekili önce hitap etmeyi öğrenecek.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sizin çocuğunuz değil, milletvekili o, azarlayamazsınız.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Önce sayın milletvekili onu söylüyor. Önce o öğrenecek.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, sayın milletvekilleri, lütfen…

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Adabınızı, terbiyenizi koruyacaksınız. Böyle bu.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Önce sayın milletvekili öğrenecek.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, niye müdahale etmiyorsunuz? Sizin aracılığınızla soruyoruz.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, lütfen, Genel Kurula hitap ediniz.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Grup Başkan  Vekili, o sayın milletvekili de biz sayın milletvekili değil miyiz?

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Siz “sayın milletvekili” diyeceksiniz. O da bir milletvekili. Terbiyenizi koruyacaksınız.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – E o senin milletvekilin söylerken niye ona dönüp çıkışmıyorsun?

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne demek “Hesap bilmiyor.” demek milletvekiline?

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, niye müdahale etmiyorsunuz? Üslup doğru mu yani Allah aşkına?

BAŞKAN – Sayın Akcan, bakınız, Bakanlık yapmış bir arkadaşsınız. Niçin…

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Çocuğunu azarlamıyor. O, milletvekili.

BAŞKAN - Sayın Akcan, bak, ben Sayın Bakana…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, sizin aracılığınızla soruyoruz. Aynı zamanda size yöneltiyoruz soruları.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) –  Sayın Grup Başkan Vekili, bağırmakla bir şey çözemezsiniz.

BAŞKAN - Böyle bir üslup yok.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Bakın, siz tutanakları çıkarırsınız, önce sayın milletvekilinizin söylediğine bakarsınız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Baktık, baktık.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Ben de onun söylediğinden farklı bir şey söylemiyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, Genel Kurula hitap ediniz lütfen.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Ben onun söylediğinden farklı bir şey söylemiyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, sizin aracılığınızla soru soruyoruz. Sayın Bakanın hitabı aynı zamanda sizedir.

BAŞKAN – Doğrudur.

OKTAY VURAL (İzmir) - Siz yöneltiyorsunuz soruları, hesap kitap bilmiyor musunuz?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sayın Bayındır, bu ülkede hiçbir hekim kızamıklıları dermatit diye yazmaz.

BAŞKAN – Bakınız…

OKTAY VURAL (İzmir) – Şimdi göstereceğiz size, hesap kitap bilmediğinizi şimdi göstereceğiz.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, üç beş saniye müsaade eder misiniz.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Buyurun Değerli Başkanım.

BAŞKAN – Arkadaşlar, bakınız, birbirimize hitap ederken… Ben Sayın Bakanımızı ikaz ettim, “Sayın Bakanım, lütfen…” dedim fakat siz ayakta çok yüksek sesle konuştuğunuz için benim hitaplarımızı duymadınız.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – İçimiz yanıyor, sağlık ocakları kapanıyor.

BAŞKAN – Lütfen…

Evet, aynen… Burada, bütün arkadaşlarım duyuyor. Ben Sayın Bakana hitap ettim, lütfen dedim. Evet, karşılıklı olarak birbirimizin hukukuna riayet edelim. Buna Sayın Bakanlar da dâhil, sayın milletvekilleri de dâhil.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Bu sizin başarısızlığınızın agresifliğidir Sayın Bakan.

BAŞKAN - Sayın Akcan, lütfen efendim, sakin olun.

Sayın Bakanım, buyurun.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Teşekkür ederim Değerli Başkanım.

BAŞKAN – Lütfen daha itinalı, özenli konuşalım efendim, lütfen.

Buyurun.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Evet… Tutanakların çıkarılıp bakılması lazım. Kimin ne söylediği orada belli.

Sayın Bayındır’ın söylediği hususu da esefle karşılıyorum. Türkiye’de hiçbir hekim, bir dermatitli hastayla kızamıklı hastayı birbirine karıştırmaz. Karıştırdığını varsayalım; bu program, döküntüsü olan, kızamığa benzer döküntüsü olan bütün hastalardan aynı zamanda kan numuneleri alınarak, kızamık antijeni bakılarak yürütülmektedir.

Değerli arkadaşlarım, yani siz AK PARTİ Hükûmetini veya AK PARTİ Hükûmetinin sağlıktaki başarısını küçültmek isterken, Türkiye Cumhuriyeti’nin başarısını küçültmeye çalıştığınızın farkında değil misiniz?

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) - Hükûmeti bırakın, Bakanlığı anlatın.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Yani burada biz size, devletin verilerini, Türkiye İstatistik Kurumunun verilerini sunuyoruz. Bunları “abartılı” diye bahsetmeyi, ben hakikaten talihsiz ifadeler olarak görüyorum. Yani, evet, yanlışsa yanlışlığını gösterin. Niçin “abartılı” diyerek buradaki başarıyı gölgelemeye çalışıyorsunuz?

Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Sanayi Bakanımız da cevap verecekler mi efendim?

Buyurun.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Şırnak Hastanesiyle ilgili bir şey söylemediniz Sayın Bakan. Hastane yıkılıyor.

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen… Sayın Sanayi Bakanımız cevap verecekler.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) -  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sorulan sorulara süre içinde cevap vermeye çalışayım, biraz da olmazsa hızlı hızlı söyleyeyim.

Özellikle -daha evvel de sorulmuştu- Bakanlığın bağlı, ilgili, ilişkili teşkilatlarından hiçbir kimse AK PARTİ’de görevlendirilmemiştir, görevlendirme olmamıştır. Bir kere bunun altını çizerek netleştirmek istiyorum.

Bir diğer konu özellikle “Bu tekstil, konfeksiyon sektörüyle ilgili bir çalışma var mı?” diye soruldu. Tekstil, konfeksiyon sektörü, evet, Türkiye’nin göz bebeği, başımızın tacı bir sektördür. Tekstil, konfeksiyon sektörü, gerek istihdamıyla gerek ihracatıyla gerek üretimiyle gerek yatırımıyla Türkiye açısından her zaman önem atfetmiştir, önem atfetmeye devam olacaktır ve bu noktada da tekstil konfeksiyon sektörüne yönelik cumhuriyet tarihinde bir ilki gerçekleştirerek sektöre strateji, destek, dönüşüm eylem planı hazırladık ve 2009 yılı başından itibaren bu eylem planı uygulanmaya başlayacak. Tekstil, konfeksiyon sektörüne bakışımızın bu olduğunu çok net ifade etmek istiyorum.

Aslında, birkaç konu söyledim ama tekrar istenildiği için yeniden söylememde gerek var, bu KOSGEB Kanunu’yla ilgili… Bakın, KOSGEB Kanunu, şu anda sadece imalatçı esnaf ve sanatkâr ve KOBİ’lere kredi vermek üzere dizayn edilmiş bir kanundur ama şu anda Bakanlık olarak, ihtiyacı göz önünde bulundurarak KOSGEB Kanunu’ndaki değişiklik maddemizi hazırladık ve hemen bütçemizin arkasından, Bakanlar Kurulu arkasından yüce Meclisimize getirerek KOSGEB Kanunu’nda değişiklik yapacağız ve KOSGEB Kanunu’nda tüm hizmet sektörünün de bundan faydalanmasını sağlayacak olan çalışmayı gerçekleştireceğiz. Bu noktada şunu çok net ifade edeyim ki biraz evvel konuşmamda söyledim- Türkiye’de 2 milyon 10 bin 377 toplam işletme var. Ayrıyeten 1 milyon 905 bin esnaf ve sanatkâr var. Ancak bunların içindeki imalatçı sayısı toplam 302 bindir. Geri kalan ticaret sektörüdür, hizmet sektörüdür. Girişimci bilgi sistemine, şu anda hangi ilimizde, neresinde, kaç imalatçı, kaç esnaf, kaç sanatkâr, kaç KOBİ, kaç ihracatçı ve hangi sektörlerde olduğunun tek tek bütün bilgilerine sahip olacak bir bilgi setine sahip olduğumuzu tekrar, bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Evet, KOSGEB kredi veren bir müessese değil, KOSGEB bir banka değil. KOSGEB elindeki çok dar imkânları bir işletmeci mantığıyla, faiz desteği vererek bankalar arasında yapmış olduğumuz yarıştırmayla bankalara kredi verdiriyoruz. Yani verilmiş olunan kredilerin bütün riski bankalara aittir. Dolayısıyla, buradaki kredinin bütün teminatları bankadan alınmaktadır. Ancak biz de KOSGEB olarak, Bakanlık olarak bankalarla çok sıkı sözleşmeler yapıyoruz. Müracaatların nasıl alınacağı, nasıl cevaplandırılacağı, ne kadar sürede yapılacağıyla ilgili tek tek bunların  hepsi belirtilmiştir ve bu noktada da tabii ki krediyi veren bankalar geriye dönüşleri de hesap etmek noktasında gerekli teminatları istiyor. Bu noktada yine KOSGEB’in ortak olduğu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin yarı yarıya ortak olduğu Kredi Garanti Fonu, yeterli ipoteği ve teminatı olmayan imalatçı esnaf sanatkâr veya KOBİ’lere kefalet desteği veriyor -Kredi Garanti Fonu- ve bu noktada yüzde 1’lik gibi çok düşük bir komisyonla bunu gerçekleştiriyor. Ancak yapmış olduğumuz bu çalışmada biz müracaatlarımızı belli limitlerle çıkıyoruz. Örneğin,  en son istihdam endeksi can suyu kredisinde dedik ki toplam 150 milyon YTL bir kaynak vereceğiz ve bunları bilgisayar ortamında, rektörlük ortamında ve noter tespiti yaptırarak sıralamada yanlışlık olmasın diye aldırıyoruz ve 1’den başlayarak 150 milyon YTL nereye kadar gelirse o işletmeler veriyor. Ancak bu işletmelerin içinde eğer kredi almaya hak kazanmayan işletmeler varsa veya kapasite raporu yoksa veya imalatçı olduğunu tevsik edemiyorsa, tabii ki onlar açısından bankalar bu uygulamayı yapamıyorlar.

Şimdi, bunu belirttikten sonra şunu da ifade edeyim: Teşvik sisteminde de sorulan bir şey var.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan… Sayın Başkan, Sayın Bakanın da süresi bitti.

OKTAY VURAL (İzmir) – Süre bitti efendim.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Milletvekillerine gösterdiğiniz titizliği aynı şekilde Sayın Bakana da gösterin. O sorulara da yazılı cevap versin.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, isterseniz diğerlerini…

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Son bir dakika… Bir dakika…

BAŞKAN - …yazılı olarak cevap verin.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Peki, teşekkür ediyorum.

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bir cümle söyleyebilir miyim efendim?

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Hayır efendim.

Sayın bakanlar cevap verirken süre var, soru sorarken süre yok mu efendim? İstirham ederim…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Müsaade ederseniz bir cümle söyleyebilir miyim Sayın Başkan? Bir cümle…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Efendim?

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan… Sayın Bakan…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Sağlık Bakanı dedi ki: “Özel hastanelerde on bir ay ücret alıyoruz, devlet hastanelerinde…” Bu sözü açıklarlarsa memnun olurum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, şimdi sırasıyla on birinci turda…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN - …yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim?

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Sataşma diye bir şey yok.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Hakaret ediyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sonrasında efendim. Lütfen…

OKTAY VURAL (İzmir) – Hesap bilmediğini söylemek ne demek Sayın Başkan?

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Ben hiç muayene olmadım.

BAŞKAN – Efendim, bakınız, böyle bir şey olursa ben getirtirim, tutanaklara bakarım.

Lütfen Sayın Yıldız, istirham ediyorum…

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, ne tutanağı getirteceksiniz? “Uyardım.” dediniz.

BAŞKAN – Şimdi, sırasıyla, on birinci turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Sağlık Bakanlığının 2009 yılı merkezî yönetim  bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

 III.- YOKLAMA

(MHP ve CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

AHMET YENİ (Samsun) – Bütçede ilk defa yoklama isteniyor. (MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

Sayın Vural, Sayın Akcan, Sayın Uslu, Sayın Taner, Sayın Yıldız…

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Bundan sonra böyle!

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Bakan, sizin döneminizde hiç yoklama istendi mi?

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Evet, arkadaşlarınız istedi.

BAŞKAN - Sayın Asil, Sayın Ural, Sayın Özkan…

AHMET YENİ (Samsun) – Bütçelerde?

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Arkadaşlarınız istedi, bakın tutanaklara.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yol arkadaşlarınız istedi.

BAŞKAN – Sayın Paksoy, Sayın Özdemir, Sayın Işık, Sayın Coşkun, Sayın Çelik, Sayın Tankut, Sayın Bulut, Sayın Akkuş…

AHMET YENİ (Samsun) – Tarihe geçecekler.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sizin Sağlık Bakanınız milletvekiline hakaret etmekten tarihe geçti zaten.

BAŞKAN – Sayın Sacid Yıldız, Sayın Güvel, Sayın Kulkuloğlu, Sayın Arslan, Sayın Ekici, Sayın Yalçınkaya.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, ismini yazmış olduğumuz arkadaşlarımız lütfen sisteme girmesinler.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

KADİR URAL (Mersin) – Sahte oy kullanılmasın Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kullanılmaz merak etmeyin.

KADİR URAL (Mersin) – Sabıkalı oldukları için söylüyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

KADİR URAL (Mersin) – Kâğıtları okuyarak yoklama yapın Sayın Başkanım. Sabıka olduğu için söylüyorum yani.

BAŞKAN – Arkadaşlar, sükûneti sağlayalım, Başkanlık Divanı görevini yapar.

Sayın milletvekilleri, pusula veren arkadaşlarımız lütfen Genel Kuruldan ayrılmasınlar.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, bitti Sayın Başkan. Evet, yoktur.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 23.40

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati:00.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 34’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

İstem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2009 Yılı Merkezî Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007 Yılı Merkezî Yöne-tim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

 GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı:312) (Devam)

2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bil-dirimi ve Eki Raporlarının  Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve  Bütçe Ko-misyonu  Raporu ( 1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) (Devam)

H) SAĞLIK BAKANLIĞI (Devam)

1.- Sağlık Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Sağlık Bakanlığı  2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

I) HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1.- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

İ) SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI (Devam)

1.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı  2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

J) REKABET KURUMU (Devam)

1.- Rekabet Kurumu  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Rekabet Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

K) MİLLÎ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ (Devam)

1.- Millî Prodüktivite Merkezi  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Millî Prodüktivite Merkezi  2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

L) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ SANAYİİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ  BAŞKANLIĞI (Devam)

1.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı  2009 Yılı  Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı  2007 Yılı  Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

M) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU (Devam)

1.-Türk Akreditasyon Kurumu  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.-Türk Akreditasyon Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

N) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)

1.-Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.-Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

O) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ (Devam)

1.- Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı  2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Sağlık Bakanlığı 2009  yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

15-  SAĞLIK BAKANLIĞI

1.– Sağlık Bakanlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

A – C E T V E L İ

Kodu                                                       Açıklama                                                (TL)

01                                                 Genel Kamu Hizmetleri                          35.750.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

02                                                    Savunma Hizmetleri                                  329.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

03                                      Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                    850.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

07                                                      Sağlık Hizmetleri                        12.683.384.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                        

                                                        GENEL TOPLAM                       12.720.313.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sağlık Bakanlığı 2009  yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri  kabul edilmiştir.

Sağlık Bakanlığı 2007  yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.– Sağlık Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim  Kesin Hesabı

BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

A    C E T V E L İ

                                                                          (YTL)   

- Genel Ödenek Toplamı                :   9.937.426.213,27

- Toplam Harcama                          : 10.390.277.309,64

- Ödenek Dışı Harcama                  :      740.533.403,28

- İptal Edilen Ödenek                     :      287.650.395,82

- Ertesi Yıla Devreden Ödenek      :      145.471.639,42

BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sağlık Bakanlığı 2007  yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2009  yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.19 - HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1.– Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

A – C E T V E L İ

Kodu                                                       Açıklama                                                (TL)

01                                                 Genel Kamu Hizmetleri                            5.583.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

02                                                    Savunma Hizmetleri                                    77.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

03                                      Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                 1.400.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

07                                                      Sağlık Hizmetleri                               93.999.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                         

                                                        GENEL TOPLAM                            101.059.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

 Gelir cetvelini okutuyorum:

GELİR  C E T V E L İ

KOD                                                       Açıklama                                                (TL)

01                                                        Vergi Gelirleri                                 93.000.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

03                                           Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                         708.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

05                                                         Diğer Gelirler                                    2.589.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                        

                                                               TOPLAM                                     96.297.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.– Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2007 Yılı Merkezî Yönetim  Kesin Hesabı

BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

A    C E T V E L İ

                                                                            (YTL)

- Genel Ödenek Toplamı                :      131.427.125,50

- Toplam Harcama                          :        38.937.383,13

- İptal Edilen Ödenek                     :        92.489.742,37

- Ertesi Yıla Devreden Ödenek      :          6.082.297,46

BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

B    C E T V E L İ

                                                                            (YTL)

- Bütçe Tahmini                              :        78.000.000,00

- Yılı Net Tahsilatı                          :        98.413.177,04

BAŞKAN–  (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2007 yılı merkezî yönetim  kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2009  yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

19 – SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI

1.– Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

A – C E T V E L İ

Kodu                                                       Açıklama                                                (TL)

01                                                 Genel Kamu Hizmetleri                        217.495.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

02                                                    Savunma Hizmetleri                               1.604.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04                                             Ekonomik İşler ve Hizmetler                    419.889.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

07                                                      Sağlık Hizmetleri                                      37.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                        GENEL TOPLAM                            639.025.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2009  yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2007 yılı merkezî yönetim  kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.– Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim  Kesin Hesabı

BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

A    C E T V E L İ

                                                                            (YTL)

- Genel Ödenek Toplamı                :      334.522.915,94

- Toplam Harcama                          :      294.229.805,87

- Ödenek Dışı Harcama                  :             707.594,32

- İptal Edilen Ödenek                     :        41.000.704,39

BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2007 yılı merkezî yönetim  kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Rekabet Kurumu 2009  yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

42.07- REKABET KURUMU

1.– Rekabet Kurumu 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

A – C E T V E L İ

Kodu                                                       Açıklama                                                (TL)

01                                                 Genel Kamu Hizmetleri                          25.084.500

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

02                                                    Savunma Hizmetleri                                  646.835

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04                                             Ekonomik işler ve Hizmetler                      12.980.619

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                        

                                                        GENEL TOPLAM                              38.711.954

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir cetvelini okutuyorum:

GELİR  C E T V E L İ

KOD                                                       Açıklama                                                (TL)

03                                           Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                         480.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

05                                                         Diğer Gelirler                                  38.231.954

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                        

                                                               TOPLAM                                     38.711.954

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Rekabet Kurumu 2009  yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Rekabet Kurumu 2007 yılı merkezî yönetim  kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...

Kabul edilmiştir.

2.– Rekabet  Kurumu  2007 Yılı Merkezî Yönetim  Kesin Hesabı

BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

A    C E T V E L İ

                                                                            (YTL)

- Genel Ödenek Toplamı                :        42.250.676,00

- Toplam Harcama                          :        34.894.707,92

- İptal Edilen Ödenek                     :          7.355.968,08

BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

B- CETVELİ

                                                                            (YTL)

- Bütçe Tahmini                              :        30.915.000,00

- Yılı Net Tahsilatı                          :        33.347.232,26

BAŞKAN – (B) cetvelinini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Rekabet  Kurumu 2007  yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Millî Prodüktivite Merkezi 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.23 – MİLLÎ PRODÜKTİVİTE  MERKEZİ

1.– Millî Prodüktivite Merkezi 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

A – C E T V E L İ

Kodu                                                       Açıklama                                                (TL)

01                                                 Genel Kamu Hizmetleri                            3.981.600

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

03                                      Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                    160.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

04                                             Ekonomik İşler ve Hizmetler                        8.976.400

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir                                          

                                                         GENEL TOPLAM                             13.118.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir cetvelini okutuyorum:

GELİR C E T V E L İ

KOD                                                       Açıklama                                                (TL)

03                                           Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                         637.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04                                  Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler             3.818.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

05                                                         Diğer Gelirler                                    3.663.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                         

                                                               TOPLAM                                       8.118.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Millî Prodüktivite Merkezi 2009  yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Milli Prodüktivite Merkezi 2007 yılı merkezî yönetim  kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.– Milli Prodüktivite Merkezi  2007 Yılı Merkezî Yönetim  Kesin Hesabı

BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

A    C E T V E L İ

                                                                            (YTL)

- Genel Ödenek Toplamı                :          9.927.000,00

- Toplam Harcama                          :          8.786.734,30

- İptal Edilen Ödenek                     :          1.140.265,70

BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

B- CETVELİ

                                                                            (YTL)

- Bütçe Tahmini                              :          5.897.500,00

- Yılı Net Tahsilatı                          :          9.121.868,75

BAŞKAN – (B) cetvelinini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Milli Prodüktivite Merkezi 2007 yılı merkezî yönetim  kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2009  yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.30 -  KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ SANAYİİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI

1.– Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

A – C E T V E L İ

Kodu                                                       Açıklama                                                (TL)

01                                                 Genel Kamu Hizmetleri                          17.145.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

03                                      Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                 1.500.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04                                             Ekonomik İşler ve Hizmetler                    310.685.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir                                          

                                                        GENEL TOPLAM                            329.330.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir cetvelini okutuyorum:

GELİR  C E T V E L İ

KOD                                                       Açıklama                                                (TL)

03                                           Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                      2.000.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04                                  Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler         205.634.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

05                                                         Diğer Gelirler                                  52.626.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

06                                                      Sermaye Gelirleri                                      70.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

08                                                   Alacaklardan Tahsilat                            10.000.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                        

                                                               TOPLAM                                   270.330.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2009  yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2007 yılı merkezî yönetim  kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.– Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi  Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim  Kesin Hesabı

BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

A    C E T V E L İ

                                                                            (YTL)

- Genel Ödenek Toplamı                :      261.968.000,00

- Toplam Harcama                          :      241.178.244,39

- İptal Edilen Ödenek                     :        20.789.755,61

BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

B- CETVELİ

                                                                            (YTL)

- Bütçe Tahmini                              :      126.249.000,00

- Yılı Net Tahsilatı                          :      162.961.490,45

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi  Başkanlığı 2007 yılı merkezî yönetim  kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Türk Akreditasyon Kurumu 2009  yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.21- TÜRK AKREDİTASYON KURUMU

1.– Türk Akreditasyon Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

A – C E T V E L İ

Kodu                                                       Açıklama                                                (TL)

04                                             Ekonomik İşler ve Hizmetler                        5.066.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                         

                                                        GENEL TOPLAM                                5.066.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir cetvelini okutuyorum:

GELİR C E T V E L İ

KOD                                                       Açıklama                                                (TL)

03                                           Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                      5.066.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                        

                                                               TOPLAM                                       5.066.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türk Akreditasyon Kurumu 2009  yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Türk Akredisyon Kurumu 2007 yılı merkezî yönetim  kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.– Türk Akredisyon Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim  Kesin Hesabı

BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

A    C E T V E L İ

                                                                            (YTL)

- Genel Ödenek Toplamı                :          4.618.000,00

- Toplam Harcama                          :          3.491.481,11

- İptal Edilen Ödenek                     :          1.126.518,89

BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

B- CETVELİ

                                                                            (YTL)

- Bütçe Tahmini                              :          4.618.000,00

- Yılı Net Tahsilatı                          :          7.377.705,22

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Türk Akreditasyon Kurumu 2007 yılı merkezî yönetim  kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Türk Standartları Enstitüsü 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.22 – TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ

1.– Türk Standartları Enstitüsü 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

A – C E T V E L İ

Kodu                                                       Açıklama                                                (TL)

01                                                 Genel Kamu Hizmetleri                          25.980.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

03                                      Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                 1.200.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04                                             Ekonomik İşler ve Hizmetler                    137.545.000

BAŞKAN- Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.                                        

                                                        GENEL TOPLAM                            164.725.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir cetvelini okutuyorum:

GELİR  C E T V E L İ

KOD                                                       Açıklama                                                (TL)

03                                           Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                  137.155.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

05                                                         Diğer Gelirler                                  88.445.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

09                                                        Red ve İadeler                                      .600.000

BAŞKAN- Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.                                      

                                                               TOPLAM                                   225.000.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türk Standartları Enstitüsü 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Türk Standartları Enstitüsü 2007 yılı merkezî yönetim  kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.– Türk Standartları Enstitüsü  2007 Yılı Merkezi Yönetim  Kesin Hesabı

BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

A    C E T V E L İ

                                                                            (YTL)

- Genel Ödenek Toplamı                :      176.985.000,00

- Toplam Harcama                          :      115.542.640,35

- İptal Edilen Ödenek                     :        61.442.359,65

BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

B- CETVELİ

                                                                            (YTL)

- Bütçe Tahmini                              :      185.900.000,00

- Yılı Net Tahsilatı                          :      215.119.516,15

BAŞKAN – (B) cetvelinini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Türk Standartları Enstitüsü  2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Türk Patent Enstitüsü 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.24 – TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ

1.– Türk Patent Enstitüsü  2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

A – C E T V E L İ

Kodu                                                       Açıklama                                                (TL)

01                                                 Genel Kamu Hizmetleri                          14.246.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

02                                                    Savunma Hizmetleri                                    18.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

03                                      Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                    600.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04                                             Ekonomik İşler ve Hizmetler                      17.203.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                        

                                                        GENEL TOPLAM                              32.067.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir cetvelini okutuyorum:

GELİR  C E T V E L İ

KOD                                                       Açıklama                                                (TL)

03                                           Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                    74.945.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

05                                                         Diğer Gelirler                                  23.044.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                         

                                                               TOPLAM                                     97.989.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türk Patent Enstitüsü 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Türk Patent Enstitüsü 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.– Türk Patent Enstitüsü  2007 Yılı Merkezi Yönetim  Kesin Hesabı

BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

A    C E T V E L İ

                                                                            (YTL)

- Genel Ödenek Toplamı                :        30.506.000,00

- Toplam Harcama                          :        18.711.735,53

- İptal Edilen Ödenek                     :        11.794.254,47

BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

B- CETVELİ

                                                                            (YTL)

- Bütçe Tahmini                              :        51.800.000,00

- Yılı Net Tahsilatı                          :        74.655.098,48

BAŞKAN – (B) cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Türk Patent Enstitüsü 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, böylece Sağlık Bakanlığı, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Rekabet Kurumu, Millî Prodüktivite Merkezi, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk Akreditasyon Kurumu, Türk Standartları Enstitüsü ve Türk Patent Enstitüsünün 2009 yılı merkezî yönetim bütçeleri ve 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesapları kabul edilmiştir.

Bakanlıklarımıza ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

Basılı gündemin 1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.-  Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Basılı gündemin 2’nci sırada yer alan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 4.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/537) (S. Sayısı: 236)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, basılı gündemin 3’üncü sırada yer alan, Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü’nün Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü'nün; Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/21) (S. Sayısı: 314)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, programa göre kuruluşların bütçe ve kesin hesaplarını sırasıyla görüşmek için, 23 Aralık 2008 Salı günü saat 11.00’de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı geceler diliyorum.

 

 

Kapanma Saati: 00.26

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.