DÖNEM: 23                            CİLT: 33                    YASAMA YILI: 3

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

26’ncı Birleşim

4 Aralık 2008 Perşembe

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

   II. - GELEN KÂĞITLAR

 III. - YOKLAMALAR

 IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

 

1.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

2.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkını kazanmasının 74’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

3.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkını kazanmasının 74’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Mehmet Zafer Üskül’ün, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabulünün 60’ıncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

2.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

3.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

4.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

5.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

6.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

7.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, 4 Aralık Madenciler Günü’ne ilişkin açıklaması

8.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, kadınların seçme ve seçilme hakkını kazanmalarının 74’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

9.- Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Türk Ticaret Kanunu görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmada Ardahan’da yapılan mitingde meydana gelen olaylardan dolayı AK PARTİ’yi suçlaması nedeniyle açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Bölgesel İşbirliği Konseyi ve Bosna-Hersek Parlamentosu tarafından Saraybosna’da düzenlenecek olan “Güneydoğu Avrupa’da Enerji Reformlarında Harmonizasyonun Desteklenmesi-Parlamentolar” konulu çalışma toplantısına ismen davet edilen Yozgat Milletvekili ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Kâtip Üyesi Osman Coşkun’un anılan toplantıya katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/617)

 

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/537) (S. Sayısı: 236)

VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek’in, Sinop’taki bir toplantının iptaline ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/4864)

2.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Yalova İl Sağlık Müdürü hakkındaki bazı iddialara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Vekili ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/5090)

3.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, sermaye gelirlerine, işsizlik fonundan transfer ve faiz harcamalarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/5344)

4.- Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in, Ordu iline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/5356)

5.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, kadına yönelik şiddete ve sığınma evlerine,

- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, Ağrı’da bir kadının cinayete kurban gitmesine,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/5385), (7/5386)

6.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, kadın istihdamına yönelik projelere,

- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, bakımevinde kalan iki yaşlıya kötü muamele yapılmasına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/5463), (7/5464)

7.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, kapanan işyerlerine ve küçük ölçekli sanayi kuruluşlarının kredi başvurularına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/5499)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 11.00’de açılarak altı oturum yaptı.

Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı, Dünya Engelliler Günü’ne,

Konya Milletvekili Sami Güçlü, Hazreti Mevlânâ’nın 735’inci vuslat yıl dönümü ve uluslararası anma törenlerine,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Habur Sınır Kapısı’nda karşılaşılan sorunlara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşmasına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı cevap verdi.

Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş,

Konya Milletvekili Orhan Erdem,

Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan,

Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan,

Dünya Engelliler Günü ve Özürlüler Haftası’na;

Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü, Mevlânâ Haftası’na;

İlişkin birer açıklamada bulundular.

2009 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı görüşme programında daha önce 21/12/2008 olarak belirlenen Dışişleri Bakanlığı ile Avrupa Birliği Genel Sekreterliği bütçe görüşmelerinin 23/12/2008 tarihinde 13’üncü turda diğer bakanlık ve kuruluşlarla birlikte yapılacağı Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmelerine devam olunarak üçüncü bölümüne kadar kabul edildi, verilen aradan sonra Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;

2’nci sırasında bulunan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/537) (S. Sayısı: 236),

7’nci sırasında bulunan, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Yönelik Kyoto Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Avrupa Birliği Uyum ile Dışişleri Komisyonları Raporlarının (1/597) (S. Sayısı: 268),

8’inci sırasında bulunan, Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un; Dernekler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 22 Milletvekilinin; 23.11.2004 Tarihli ve 5253 Sayılı Dernekler Kanununun 27. Maddesinde Kızılay ile İlgili Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu’nun (2/290, 2/286) (S. Sayısı: 283),

9’uncu sırasında bulunan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun (1/618, 1/653) (S. Sayısı: 307),

11’inci sırasında bulunan, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun (1/608) (S. Sayısı: 266),

12’nci sırasında bulunan, Posta Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun (1/491) (S. Sayısı: 230),

Görüşmeleri Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;

Ertelendi.

3’üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Karayoluyla Yolcu ve Yük Taşımacılığının Düzenlenmesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/377)   (S. Sayısı: 303),

4’üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/372) (S. Sayısı: 304),

5’inci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/536) (S. Sayısı: 305),

6’ncı sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avrupa Toplulukları Komisyonu Arasında Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) ile Temin Edilen Yardımın Uygulanması Çerçevesinde Türkiye Cumhuriyetine Sağlanan Avrupa Topluluğu Mali Yardımlarıyla İlgili İşbirliği Kuralları Hakkında Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/635) (S. Sayısı: 308),

10’uncu sırasında bulunan, Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/567) (S. Sayısı: 227),

Görüşmeleri tamamlanarak, yapılan açık oylamalardan sonra kabul edildi.

4 Aralık 2008 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 11.00’de toplanmak üzere birleşime 21.26’da son verildi.

 

Şükran Güldal MUMCU

 

 

Başkan Vekili

 

Harun TÜFEKCİ

 

Canan CANDEMİR ÇELİK

Konya

 

Bursa

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

Fatoş GÜRKAN

 

 

Adana

 

 

Kâtip Üye

 

 

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                No.: 34

II.- GELEN KÂĞITLAR

4 Aralık 2008 Perşembe

Tezkereler

1.- Tokat Milletvekili Hüseyin Gülsün’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/607) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2008)

2.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/608) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2008)

3.- Çorum Milletvekili Agah Kafkas’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/609) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2008)

4.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/610) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2008)

5.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/611) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2008)

6.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/612) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2008)

7.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/613) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2008)

8.- Mardin Milletvekili Emine Ayna’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/614) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2008)

9.- Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/615) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2008)

10.- Siirt Milletvekili Osman Özçelik’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/616) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2008)

Raporlar

1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı: 312) (Dağıtma tarihi: 4.12.2008) (GÜNDEME)

2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) (Dağıtma tarihi: 4.12.2008) (GÜNDEME)

3.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık ve 5 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 34 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/346, 2/23) (S. Sayısı: 315) (Dağıtma tarihi: 4.12.2008) (GÜNDEME)

4 Aralık 2008 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 11.05

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.18

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Yapılan ilk yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi elektronik cihazla yeniden yoklama yapacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü münasebetiyle söz isteyen Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’ye aittir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, içeride çok fazla ses var, Sayın Hatibin konuşması anlaşılmayacak.

BAŞKAN – Sayın milletvekili arkadaşlarımız, lütfen sessiz olursanız daha iyi dinleyeceğiz konuşmacı arkadaşımızı.

Buyurunuz Sayın Ekici. (MHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

MEHMET EKİCİ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10 Aralık uluslararası camiada İnsan Hakları Günü ve takip eden hafta da İnsan Hakları Haftası olarak kutlanılan bir süreçtir.

Bugün burada insan hakları konusunu konuşurken bunun bir geçiştirme hâlinde olmamasını temenni ederdik. Bugün itibarıyla demokrasinin vazgeçilmez birincil ögesi olan insan hakları konusunun tartışılması Türkiye Büyük Millet Meclisinde çok daha geniş bir anlamda yapılmalıydı. Sayın bakan buraya çıkmalıydı, Türkiye’deki ve dünyadaki insan hakları gelişimlerini anlatmalıydı, kazanımlarımızı, eksikliklerimizi ve hatta yanlış yaptıklarımızı ifade etmeliydi, gruplar da ağırlıklarına göre bu konudaki düşüncelerini anlatmalılardı fakat maalesef geçiştirme anlamına gelecek, sıkıştırma anlamına gelecek bir süreçte bu konuyu konuşuyoruz.

Saygıdeğer hanımefendiler, beyefendiler; bu konu Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşulmazsa bu konuyu teröristler konuşur, bu konuyu emperyalizmin uzantısı konuşur. Onun için ben bugünü yok sayarak, insan hakları konusunda parti gruplarımızın ve özellikle Hükûmetimizin daha farklı bir anlayış içerisinde, insan hakları konusunda özel gündemli bir Meclis toplantısı yapılmasını talep ediyorum.

Tabii, bireyleri devlete ve topluma karşı koruyan, kendilerini özgürce gerçekleştirebilecekleri dokunulmaz alanlar sağlayan, devlet yönetimine katılmalarını güvence altına alan haklar cümlesinden kabul ettiğimiz insan haklarının, insanlık tarihiyle başlayan bir mücadele sürecinin, özellikle 18’inci yüzyıldan itibaren 20 ve 21’inci yüzyıllarda geldiği nokta itibarıyla çok önemli mücadelelerin yaşandığı bir haklar silsilesi olduğunu belirtmemiz lazım. Bugün evrensel anlamda ve ülkemizde kabul edilen insan hakları kavramını tadat etmemizde fayda vardır: Yaşama hakkı, kişi dokunulmazlığı, işkence ve kötü muamele yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği, düşünce ve ifade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, özel hayatın gizliliği, adil yargılanma hakkı, mülkiyet hakkı, ayrımcılık yasağı, toplantı ve gösteri hakkı, dernek kurma hakkı, çalışma özgürlüğü, dilekçe hakkı, seçme ve seçilme hakkı, kamu hizmetlerine girme hakkı ile ekonomik ve sosyal haklar olarak çalışma hakkı, sosyal güvenlik hakkı, sendika kurma hakları ile üçüncü kuşak dayanışma hakları olarak değerlendirebileceğimiz barış hakkı, çevre hakkı, dayanışma hakkı gibi haklar konusunda bugün geldiğimiz noktada çok samimi bir özeleştiri sürecine, çok samimi bir sorgulama sürecine ihtiyacımız olduğu kanaatindeyim.

Öncelikle bir şeyi doğru yapmalıyız: Grup, klik, etnisite, mezhep, din, ırk, ideoloji hatta siyaset dâhil olmak üzere insan hakları kavramını yukarıda saydığım unsurların bazı kazanımlarını elde etmek üzere bir vasıta olarak gören anlayışları şiddetle reddetmeli, insan haklarını ulaşılması gereken, ulaşıldıkça da sizden kaçan bir haklar silsilesi olarak, bir gaye olarak algılamamız gerekir ama maalesef bugün ülkemizde bazı grupların insan haklarını bu hak arama mücadelelerinde demin saydığım başlıklar altında gizli amaçlarının gerçekleştirilmesini temin maksadıyla kullanılan bir yöntem olarak algıladığına üzülerek şahit oluyoruz.

İkincisi: Birileri istedi diye insan hakları kavramını gündemimize taşımamalıyız. Türk milleti, bu ülkede yaşayan bütün insanlar, en yüksek oranda ve mutluluğu yakalayabilecekleri oranda insan haklarına sahip olmayı hak etmişlerdir ve dolayısıyla biz milletimiz için bunu yapmalıyız. Yine, insan hakları konusunda her türlü ideolojik, siyasi ve ekonomik görüşlerin ötesinde bir bakış açısını geliştirerek herkes çok samimi olmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

MEHMET EKİCİ (Devamla) – Çünkü insan haklarıyla bezenmeyen çağdaş bir demokrasi olmaz. Çağdaş bir demokrasiyi yakalamanın temel şartı, kendi kültürümüzden, medeniyetimizden edindiğimiz insan hakları kavramı ile evrensel değerleri mezcetmiş bir demokratik uygulama yapmaktır. İşte bu noktada devletin hak ve mükellefiyetleri, kişilerin hak ve mükellefiyetleri konusunda bir ahengin, bir dengenin, bir uyumun, bir karşılıklılık sürecinin başlatılması gerektiğini düşünüyoruz.

Ben bu kadar kısa bir sürede insan haklarının konuşulamayacağını düşündüğümü tekrar ifade etmek istiyorum. Bu konunun parti grupları tarafından ve özellikle Hükûmet tarafından değerlendirilerek insan hakları konusunda bir özel oturum talep ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ekici.

İnsan Hakları Günü nedeniyle Sayın Üskül yerinden söz istemiştir.

Buyurunuz Sayın Üskül.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Mehmet Zafer Üskül’ün, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabulünün 60’ıncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabulünün 60’ıncı yıl dönümü nedeniyle söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlarım.

İnsan hakları, insanların başka hiçbir ön koşula bakılmaksızın, sadece insan oldukları için doğuştan sahip oldukları vazgeçilmez, devredilmez, bölünmez evrensel nitelikteki hakları ifade eder. 10 Aralık 1948’de İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabulü ile tüm halklar ve uluslar için insan haklarının ortak ideal ilkeleri belirlenmiştir. Türkiye'nin de ilk imzalayan ülkeler arasında yer aldığı İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, asgari düzeyde korunması gereken hakların bir listesini sunmaktadır. Bu temel üzerine, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nden sonra hem Birleşmiş Milletler çerçevesinde hem de bölgesel düzeyde birçok sözleşme yapılmıştır.

İnsan haklarının kapsamı genelden özele doğru bir genişleme ve derinleşme sürecine girmiştir. Çocuk hakları, kadın hakları, engelli hakları, hasta hakları gibi bir dizi yeni hak alanı özel olarak düzenlenirken, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi bölgesel ama genel insan haklarını güvence altına alan sözleşmeler kabul edilmiştir.

Dünyanın son altmış yıldır içinde olduğu insan haklarını etkin bir şekilde güvence altına alma çabası Türkiye’de de AK PARTİ İktidarıyla birlikte hız kazanmış ve büyük adımlar atılmıştır. 4 Haziran 2003’te, Birleşmiş Milletlerin ikiz sözleşmeleri olarak bilinen Kişisel ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme Meclisimizce kabul edilerek yürürlüğe girmiştir.

İş sağlığı ve güvenliğinden Avrupa Sosyal Şartına, çocuk haklarından kadın ve engellilerin haklarına kadar farklı kesimleri ilgilendiren on altı adet uluslararası sözleşme ya da protokol AK PARTİ döneminde kabul edilmiştir. Nitekim, şu anda da Birleşmiş Milletlerin temel insan hakları sözleşmelerinin tümüne Türkiye taraftır. Son olarak, Meclisimizin gündeminde olan Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun’un kabulü ile yine çok büyük bir adım atılmış olacaktır.

Helsinki Zirvesi’yle başlayan AB’ye uyum sürecinde Anayasa’nın 44 maddesinde ve 76 yasada değişiklikler yapılmış, bu süreçte toplam 63 yeni yasa çıkarılmıştır. Meclisimiz mevzuatımızdaki eksiklikleri kökten çözümleyecek nitelikte bir anayasa değişikliğini de kabul etmiştir. Anayasa’nın 90’ıncı maddesine eklenen bir fıkrayla, insan haklarına ilişkin uluslararası sözleşmeler yasaların üzerinde bir değere kavuşturulmuştur.

Yasal ve idari reformların yanı sıra, eğitim yoluyla insan hakları bilincinin geliştirilmesine yönelik faaliyetler yoğunlaştırılmıştır. İlköğretim müfredatında insan hakları konuları okutulmaktadır. Liselerde ise demokrasi ve insan hakları konulu seçmeli dersler başlatılmıştır. Çeşitli üniversitelerde yeni insan hakları merkezleri açılmıştır. Polis Akademisinde insan hakları dersi zorunlu hâle getirilmiştir. Memur adaylarının hazırlık programlarına insan hakları kursları da dâhil edilmiştir. Ayrıca, emniyet ve yargı mensupları için, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği ve çeşitli Avrupa ülkeleriyle iş birliği içerisinde insan hakları programları sürdürülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sadece yasalarla, yeterli bir insan haklarını koruma mekanizmasının ortaya çıkmadığını ne yazık ki acı örnekleriyle hepimiz görüyoruz. İnsan haklarının korunmasında asıl mesele, zihniyetlerde yaşanması gereken bir değişimi ve uygulamada etkin bir denetimi gerçekleştirmektir. Artık, güvenlik güçlerinden yargıçlara, devlet memurundan sokaktaki insanına kadar herkes “insan” denilince dokunulamaz hakları olan bir bireyden söz edildiğini anlamak ve buna göre davranmak zorundadır. Bir güvenlik görevlisi, karşısında, etkisiz hâle getirmek ya da gözaltına almak durumunda kaldığı bir kişinin öncelikle evrensel hukuk kurallarıyla korunan ve dokunulamaz hakları olan bir varlık olduğunu bilmek ve buna uygun davranmak zorundadır.

Gösterilen bunca duyarlılıktan ve verilen emekten sonra ülkemizde hâlâ işkence ve kötü muamele olaylarının yaşanması, ülkemizin adının bu olaylarla gündeme gelmesi bu iradeyi gösteren Meclisimize de insanımıza da yapılan büyük bir haksızlıktır. Hangi nedenle olursa olsun bunların kabul edilmesi mümkün değildir çünkü insandan daha büyük bir değer yoktur. Devlet adına görev yapan, yetki ve güç kullanan tüm görevliler insan haklarına uygun bir zihniyet içinde olmak ve davranmak zorundadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu olarak görevimiz, insan haklarını geliştirmek, hak ihlallerini incelemek, sorunların çözümü için öneriler getirmektir, hak ihlallerini en aza indirmektir. Biz de bunu yapmaya çalışıyoruz.

Bu vesileyle halkımızın ve tüm insanların İnsan Hakları Günü’nü kutlar, saygılarımı sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Üskül.

İnsan Hakları Günü’yle ilgili, Sayın Özdemir konuşmak istiyor yerinden.

Buyurunuz Sayın Özdemir.

2.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi, Avrupa, büyük bedeller ödeyerek bugünkü medeniyet seviyesine, laiklik anlayışına, demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine kavuşabilmiştir. Yüz yıl süren din ve mezhep kavgaları Avrupa’yı kan gölüne çevirmişken o tarihlerde, yani 13’üncü yüzyılda, Anadolu’da, bizim topraklarımızda, Mevlânâ’nın, Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin, Yunus Emre’nin “önce insan” diyen “Benim Kâbe’m insandır, kim olursan ol yine de gel.” diyen hoşgörü ve insan sevgisi hâkimdi. Ne yazık ki ilerleyen tarihte Anadolu olarak biz de bazı bedeller ödedik. Giderek koyu bir taassuba bürünen mollaların, kadıların fetvalarıyla, “Enel Hak” diyen Hallacı Mansur’un, Nesimi’nin derisi yüzülmüş, Pir Sultan Abdal bunun için idam sehpasına gönderilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizde insan hak ve özgürlükleri, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde cumhuriyet devrimleriyle ancak hayata geçirilebilmiştir. İnsanımız, padişahın kulu, tebaası olmaktan çıkarılmış, yurttaşlık seviyesine ulaştırılmış, başta kadın-erkek eşitliği olmak üzere en temel hak ve özgürlüklere cumhuriyetle birlikte kavuşmuşuzdur. İnsan hak ve özgürlükleri ancak demokrasilerde mümkündür. Demokrasinin de olmazsa olmaz ön koşulu laikliktir. Bu nedenle, böyle anlamlı bir günde, herkesi temel hak ve özgürlüklerimizin teminatı olan laik demokratik cumhuriyete ve cumhuriyetin değerlerine sahip çıkmaya bir kere daha davet ediyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ülkemizde insan hak ve ihlalleri giderek artmaktadır. Daha dün, İstanbul’un göbeğinde, bir kadın, sahte polis kimliğine, kıyafetine bürünmüş eşkıyalar tarafından, şehir eşkıyaları tarafından dağa kaldırılmış, günlerce tecavüze uğramıştır. Bu olaydan sonra İstanbul Emniyet Müdürünün bir açıklaması var: “Vatandaşımız duyarsız, polise kimlik sorsun.” diyor.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; polise kimlik soran vatandaşlarımızın akıbetini gazetelerden ve televizyonlardan izliyoruz. Daha on-on beş gün önce Moda Parkı’nda ailesiyle otururken polise kimlik soran avukat Muammer Öz “Önce siz kimliğinizi çıkarın.” deyince kaburgaları çatladı, burnu ve kolu kırıldı. Bu tür olayları günlük gazetelerden ve televizyonlardan izliyoruz. Gün geçmiyor ki sokakta polisin arkadan ateş etmesiyle öldürülen yurttaş sayısı olmasın. İnsan hakları konusunda, gerçekten, giderek karnemiz kararmaktadır.

Sayın Başkanım ifade ettiler -bu kısacık sürede belki çok şey söylemek mümkün değil- İnsan Hakları Komisyonu üyeleri olarak -Sayın Başkanımın da bilgilerinde- çeşitli cezaevlerini gezdik. Sincan, Edirne, Tekirdağ F Tipi Cezaevlerini gezdik, Metris ve Bandırma Cezaevlerini gezdik. Bu konuda raporlar düzenledik, bu raporları Hükûmete, ilgili bakana ilettik. Ancak ne yazık ki bu konularda en ufak bir ilerleme söz konusu olmadı.

Örneğin, Sayın Bakan burada olsaydı sormak istiyordum: Kendi iktidarları döneminde çıkarılan 45/1 no.lu genelge var. Hiçbir F tipi cezaevinde siyasi hükümlüler bu haktan faydalanamıyorlar değerli arkadaşlarım. Ya bu genelgeyi çıkarmayın ya da çıkardığınız genelgenin arkasında durun. Bütün cezaevlerinde kapasitenin 2 katı mahkûm barındırılmaktadır. En son, arkadaşlarımızla birlikte ziyaret ettiğimiz Bandırma Cezaevinde insanlar üst üste, kucak kucağa yatıyor vaziyetteler ve yine cezaevlerinde keyfî uygulamalar devam ediyor. Sabah ve akşam yapılan sayımlarda hiçbir yasal gerekçesi olmaksızın mahkûmlar tek sıra askerî disipline tabi tutuluyor. Buna uymayan, karşı çıkan mahkûmlar da işkence ve kötü muameleye maruz kalıyorlar ve yine günde 3 YTL’lik üç öğün iaşe bedeliyle mahkûm ve tutuklular insan gibi beslenememektedir.

Yine gazetelerden, televizyonlardan ibretle izliyoruz değerli arkadaşlarım. Yani İnsan Hakları Günü’nde genel, rutin şeyler söylemek yerine ülkede yaşanan sorunlara Türkiye Büyük Millet Meclisi çözüm ve çare üretmek zorundadır. Cezaevi ziyaretlerinde cezaevinde yatan mahkûm ve tutukluların yakınları üst araması yapılırken kötü muameleye, zaman zaman cinsel tacize varan muameleye tabi tutuluyorlar ve yine, en son gittiğimiz Metris Cezaevinde şikâyet etti mahkûmlar. Cezaevine ilk girişte üst araması gerekçesiyle yapılan yoklamada, aramada, üzülerek ifade ediyorum, insanlar iç çamaşırları dâhil soyunduruluyor ve makat kontrolü yapılıyor. Hangi çağda yaşıyoruz değerli arkadaşlarım? Bundan daha büyük insan onurunu kırıcı bir hareket olabilir mi?

Şimdi, “Polisteki, güvenlik güçlerindeki bu keyfîlik nereden kaynaklanıyor?” derseniz ben açıkça şunu söylemek istiyorum: Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir milletvekili kalkıp “Ben seve seve insan öldürürüm.” diyebiliyorsa, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye Cumhuriyeti’nde Başbakan pompalı tüfekle sokaktaki insanlara ateş eden adamı savunmak adına “Elbette benim vatandaşım kendini koruyacak.” diyorsa orada keyfîlik almış başını gidiyor demektir, orada insan haklarından söz etmenin olanağı yoktur.

Söylenecek çok fazla söz var, yapılması gereken çok işimiz var ama her şeye rağmen bu Dünya İnsan Hakları Günü’nün 60’ıncı yıl dönümünü ben de grubum Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsım adına kutluyor, saygılar sunuyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özdemir.

İnsan Hakları Günü nedeniyle Sayın Birdal konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Birdal.

3.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul ve ilanının 60’ıncı yılı nedeniyle bütün Türkiye halkının ve insanlığın İnsan Hakları Günü’nü kutluyorum. Geçtiğimiz hafta Sayın Başbakan Yardımcısı bugün için insan hakları özel gündemiyle bir toplantı olacağını söylemişlerdi ama ne yazık ki olmadı. Gerçekten, Türkiye’de demokratikleşme açısından, kişisel, siyasal haklar ve özgürlükler, ekonomik, toplumsal ve kültürel haklar açısından özel gündemli bir toplantı büyük yarar sağlayacaktı.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; iki büyük dünya savaşı sonrası oluşturulan uluslararası ve bölgesel topluluklar ne yazık ki soğuk savaş sonrası işlevini yitirmiştir. Bugün, Birleşmiş Milletler Avrupa Konseyi, AGİT ve Avrupa Birliği çerçevesinde düzenlenen insanların ve halkların hak ve özgürlüklerinin korunması yolundaki hukuku ne yazık ki işletememektedirler.

11 Eylül 2001 saldırısı sonrası, insan hakları açısından önemli bir milat oluşturmuştur. Birleşmiş Milletlerin etkisinin, gücünün yitirilmesi ne yazık ki Amerika Birleşik Devletleri’nin insan hakları yolunda güvenlik gerekçesiyle etkisini artırmıştır. 11 Eylül 2001 sonrası insanlık ikilemle karşı karşıya bırakılmıştır: Güvenlik mi, özgürlük mü? Ne yazık ki güvenlik gerekçesiyle, zaten sınırlı olan halkların hakları daha da baskı altına alınmış, sınırlandırılmış ve yok edilmiştir, hak ve özgürlükleri terör gerekçesiyle tanınmamazlık içine girilmiştir.

Bölgemizde yaşadığımız insanlığa karşı suçlara hepimiz tanık olduk. Ne yazık ki 4 milyona yakın insan göç etti, 2 milyona yakın insan yaşamını yitirdi. İnsanlığa karşı işkence Guantanamo’da ve AB deniz sınırları dışında uçaklarda işkence yapıldı ve ne yazık ki buna sessiz kalındı. Kişisel, siyasal hak ve özgürlüklerin dışında giderek küresel mali kriz ekonomik ve sosyal hakları da sınırlandırmakta ve baskı altına almaktadır. Yarın, emekçiler hak ve özgürlük mücadelesini yükselttikleri zaman, hak arama mücadelesinin kanallarının açılmasını istedikleri zaman, tam tersi kişisel, siyasal hak ve özgürlüklerinin baskısı altında yine kalacaklar.

Ülkemizde ise insan hak ve özgürlükleri ne yazık ki hâlâ kanayan bir yaradır. Çünkü insan hak ve özgürlüklerinin ihlaline neden olan asıl durum 1982 darbe Anayasası’dır ve ne yazık ki 23’üncü Yasama Dönemi bu vesayet altındaki darbeci, tekilci bir Anayasayı değiştirememiş, kişisel hak ve özgürlükleri, ekonomik toplumsal hak ve özgürlükleri, sivil, demokratik çoğulcu bir iradeye bağlı kılamamıştır. Bu Anayasa’dan kaynağını alan yasalar da antidemokratik durumunu korumaktadır. Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki başta 301’inci madde olmak üzere 215, 216 ve 220’nci maddeler, şiddete dayalı olmadan demokratik düşünceyi açıklamalarını hâlâ suç saymaktadır ve Hrant Dink’in hâlâ kanı kurumamıştır. İşkence sistematik olarak sürmektedir. Bunu münferit bir olay olarak söyleyemeyiz. Engin Ceber’in işkenceyle öldürülmesi, işkencenin bir sorgulama yönteminin sistematik olarak bir irade sonucu olduğunu unutmamak ve gizlememek gerekir.

Polis Vazife ve Selahiyet Yasası çıktıktan bugüne değin, 14 Haziran 2007 tarihinden bugüne değin 19 kişi öldürülmüştür. O nedenle, güvenlik güçlerinin fedakârlığını falan överek… Onların da yasal hakları verilsin, onlar da insan çünkü insan haklarının öznesi herkestir. Kimsenin diline, dinine, cinsiyetine, siyasal, ulusal, sınıfsal, etnik kimliğine bakmaksızın hak ve özgürlüklerden eşit ve özgür yararlanmasını kabul eder ve bunu da hukukun güvencesine bağlı kılar.

Cezaevleri kanayan bir yara yine. Son bir yıl içerisinde yine cezaevlerinde 27 kişi yaşamını yitirmiştir ve cezaevlerinde her kim yatıyorsa onun insanlık onuruna bağlı düzenleme yapmak, hukuk devletinin yükümlülüğü ve görevi altındadır. Ayrımcılık yapılamaz. Örneğin hâlâ ana dilde bir hakkın kullanılamayışı bile insan hakları açısından çok ciddi bir sorundur.

Misket bombaları, bakın, daha dün yine Norveç’te, Oslo’da -ki Türkiye katılmış olmakla birlikte- Amerika Birleşik Devletleri, Çin, İsrail ve Türkiye imzalamamaktadır. Oysa misket bombalarının özellikle bölgemizde ve coğrafyada nasıl ölümlere ve sakatlanmalara, trajedilere yol açtığını hep birlikte görmekteyiz.

Şimdi, Türkiye’de insan haklarının, özgürlüklerin korunması, hukukun güvencesi altına bağlanması, doğrudan demokrasi ve barışla ilişkilidir. İnsan haklarının evrensel, bütünsel oluşunu, birinin yerine diğerinin tercih edilmezliği ilkesini kabul etmekle birlikte, coğrafyamızdaki öncelikleri de olgulardan hareket ederek göz ardı edemeyiz.

Kürt sorununun demokratik, barışçıl çözümü, farklı kimliklerin, kültürlerin, inançların bir arada barış içinde yaşaması Türkiye'nin olmazsa olmazıdır. Hâlâ bunu red ve inkâr eden bir anlayışla ne insan hakları ne demokrasi ne de barış olur. O nedenle, ezilenlerden ve emekçilerden yana bir insan hakları hukukunu başta demokratik, sivil bir anayasaya ve o anayasadan kaynağını alacak yasalara bağlı kılmalıyız. Hukukun gücü insan haklarının güvencesidir, demokratik kamuoyunun gücü insan haklarının güvencesidir, demokratik kamuoyunu yaratacak özgür medya insan haklarının güvencesidir. O nedenle bu güvenceyi yaratacak bir demokrasi ve barış kültürünü yaratmış özgür, demokratik bir Türkiye’yi 61’inci yıla taşımak umuduyla hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Birdal.

İnsan Hakları Günü nedeniyle Sayın Vural söz istemiştir.

Buyurunuz.

4.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, teşekkür ederim.

Tabii, Sayın Ekici gündem dışı bir konuşmayla bu hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşıdı. Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak insan hakları gibi bu son derece önemli bir konunun -İnsan Hakları Günü münasebetiyle- Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığına yakışır bir şekilde ele alınması gerektiğini düşünüyorduk. Dolayısıyla eğer böyle bir konu son derece önemli ise bu konuda grupların sözleri olacaktır, milletvekillerimizin sözleri olacaktır.

Hükûmet öncelikle bu konudaki duruşunu Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmalı ve parti grupları da bu konu hakkında fikirlerini Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekilleriyle paylaşmalıydı. Ama takdir edersiniz ki böyle “yerinden, kısa bir söz” adı altında bu konuyu bu şekilde Meclis gündeminde tartışmanın gerçekten bu konuya bakış açısı bakımından sağlıklı olmadığını düşünüyorduk. Hükûmetin bu gündem dışı konuşmalara söz vererek, cevap vererek konuyu geçiştirmek yerine, Hükûmetin öncelikle bu konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirmesinin ve bu Hükûmetin sözlerine karşılık da grupların görüşlerini paylaşmasının Türkiye Büyük Millet Meclisinin görüşme geleneğine daha uygun olacağını düşünüyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak böyle bir konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu kadar sınırlı bir şekilde ele alınmasının bile bir kazanç olduğunu düşünüyor, İnsan Hakları Günü’nün kutlu olmasını diliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Vural.

Sayın Bulut, siz ne için?

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Aynı konuda söz almak istiyorum.

BAŞKAN – Aynı konuda…

Lütfen çok kısa olursa sevineceğim.

5.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkanım, ben de İnsan Hakları Günü’nü kutluyorum. Tarihte Türk milleti, tüm insanlığın yaşama, dilediğince düşünme, inançlarını yaşama konusunda en büyük özgürlükleri tanımış, kendi bünyesinde yaşamış bir millet olarak günümüzde hakkın, haklının değil, hakkın, güçlünün olduğu bu çağda, insanların yaşama haklarının gasbedildiği, insanlara hayat hakkı tanınmadığı, kendi halklarının, milletlerinin gelecekleri adına deniz aşırı ülkelerde kan akıtmaktan çekinmedikleri günümüzde, bu insan hakkı ihlallerini şiddetle lanetliyorum.

Sayıları ülkemizde 8,5 milyonu bulan engellilerimizin en tabii, insanlarla birlikte yaşama hakkının düzenli bir şekilde ellerinden alınması, onlara bu hakkın sağlanmaması konusunda engellerin ortadan kaldırılarak, onların bu engellerini kaldırmama düşüncesinde olanların gerçekten özürlü oldukları anlayışıyla hem İnsan Hakları Günü’nü kutluyor hem de özürlülerin, engellilerin haklarının tekrar gündeme getirilerek çözümü konusunda bütün milletimizi düşünmeye ve gayrete davet ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bulut.

Sayın Kaplan…

6.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bu önemli günde bütün konuşmacılar, günün önemine binaen açıklamalarda bulundular. Ben de şu an itibarıyla artık söz bitti bir şeyler yapmak lazım gerekir bunu da yüce Meclis yapmalı, deyip Mecliste bir özel oturum, özel bir gündemle bu konuların tartışılmasını biz de doğru buluyoruz, yararlı buluyoruz ve bu konuda bir karar alınmalı.

İkinci adım olarak, gerçekten 23’üncü Dönem Meclisinin insan haklarına yapacağı en büyük armağan, yirmi beş yıldır süren çatışma ortamını sonlandıracak bir kapıyı aralamakla, bütün halkımıza böylesi bir armağanda bulunabilinir. “Çatışmasızlık nasıl sağlanır? Nasıl bir diyalog Kürt sorununda…” bu konu başlığında Meclisin özel bir gündemle toplanması, 63’üncü yıl dönümünde insan haklarına en büyük armağan olacaktır. En büyük armağanın barış olacağını düşünüyoruz.

Teşekkür ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

Sayın milletvekilleri, gündem dışı ikinci söz, kadınların seçme ve seçilme hakkının kabulünün 74’üncü yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Necla Arat’a aittir.

Buyurunuz Sayın Arat. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkını kazanmasının 74’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

NECLA ARAT (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her 10 Aralık bütün dünyada, biliyorsunuz, İnsan Hakları Günü olarak kutlanmakta. Keşke “Ülkemiz ve dünyamız böyle bir günün kutlanmasını gerektirmeyecek bir insanlık düzeyine ulaşmış olsaydı” diyerek ben sözlerime başlıyorum. Kadınların insan haklarıyla bağlantılı ülkemize ait, kadınlarımıza ait çok önemli bir günü; 5 Aralık kadınların seçme ve seçilme haklarını kazanmalarının 74’üncü yıl dönümünü kutlamak üzere kürsüye gelmiş bulunuyorum.

5 Aralık Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkını kazanmalarının yani eşit yurttaş ve birey sayılmalarının yıl dönümü. 5 Aralık Mustafa Kemal’in çağdaşlaşma atılımının en önemli adımlarından bir tanesi. Cumhuriyetin devrimci ideolojisinin sağlıklı ve başarılı olabilmesi için kadın gücünün toplumsal, siyasal yaşamın her alanında katılım ve katkısı olmazsa olmaz anlayışının vurgulandığı tarih. Kadınları eksik ve ikinci sınıf varlıklar olarak gören totaliter rejimlerin egemenliği altındaki Avrupa ülkelerine parmak ısırtan “Aydınlık Gelecek Kadınlarla Projesi.” Ama devrimin bütünlenmesi, tamamlanması sürecinde, en güç ve kritik anlardan bir tanesi. Çünkü söz konusu olan, bağnazların her dönemde karşı çıktıkları, gerçek anlamında, yani hem görüntüde hem de özde çağdaşlaşma ve bu çağdaşlaşmanın hem öznesi hem de simgesi olan kadınlar. Bu uzun ve engellerle dolu yürüyüşü gerçekleştiren cumhuriyet kadınları bu 5 Aralık’ta da şölenler, yürüyüşler ve panellerde Mustafa Kemal ve devrimci arkadaşlarını bir kez daha sevgiyle ve saygıyla anacaklar ve Türkiye’de kadın haklarının temelinde, Yurttaşlar Yasası, Türk Medeni Yasası, laik hukuk düzeninin bulunduğunu, siyasal haklarına ise laik hukuk devrimiyle kavuştuklarını dile getirip laiklikten ödün vermeme konusundaki kararlılıklarını vurgulayacaklar. Çünkü insan aklı ve düşüncesi özgürleştirilmeden ne kadınları engelleyen binlerce yıllık ön yargıların yıkılabildiğini ne de demokrasinin yeşerebildiğini çok iyi bilmekteler. Onlar ayrıca öz eleştiri yaparak, keşke sözel düzlemden eylemsel düzleme geçişi başlatan devrimci hareket kesintiye uğratılmasaydı ve biz bugün kadının toplumsallaşma sürecindeki engelleri, düşüncelerdeki zincirleri ortadan kaldırma noktasına gelebilmiş olsaydık diyecekler.

Değerli milletvekilleri, demokratikleşmeye, insan haklarına ve -özellikle ayırıyorum- kadınların insan haklarına yönelik yaygın söylemlere karşın kadınlar hâlâ ne Türkiye'de ne de dünyada karar mekanizmalarında ve yasama organlarında yeterince temsil edilebiliyorlar. Kuşkusuz, kadınların yerel ve ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeylerde ekonomik ve siyasal karar alanların arasında çok düşük bir oranda yer almaları, küresel anlamda da ulusal anlamda da olumsuz bir rol oynuyor. İşte dünyanın durumu, işte ülkemizdeki durum ortada. Kadınların etkin katılımı olmadan ve karar alma süreçlerinin tümünde kadın bakış açısının yerleşmesi sağlanmadan eşitlik, barış ve katılım hedeflerine ulaşılamayacağı çok iyi bilindiği hâlde, siyasal karar alma konumları özellikle erkeklerin alanı, bir erkekler arenası olarak kalmayı sürdürüyor. Toplumsal, siyasal alandaki eşitsizlik ve açık veya gizli cinsiyetçilik, ayrımcı tutum ve uygulamalardan, aile içinde kadın ve erkeğin eşit olmayan güç ilişkilerinden kaynaklanıyor, bunun sonucunda da kadınların yeteneklerinden tam olarak yararlanılamaması ve siyasetteki düşük katılım oranları ortaya çıkıyor. Kadınlara ve erkeklere cinsiyete duyarlı eğitim verilmesi, ders kitaplarının ayrımcı ve cinsiyetçi ögelerden temizlenmesi gibi öneriler de tutuculuk yüzünden bir türlü sahiplenilemiyor. Bu yüzden ataerkil ideoloji yeniden ve yeniden üretilip kuşaktan kuşağa aktarılıyor.

Sayın Başbakan, bütün dünyanın kullandığı kota…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

NECLA ARAT (Devamla) – …ve benzeri olumlu ayrımcılık yöntemlerini, işine gelmediği için “kadın açısından onur kırıcı” diye yaftalıyor. Kadınların annelik işlevleri ile çalışma yaşamlarını uzlaştıracak çağdaş önlemleri almadığı ve de insanca yaşatabilecek ekonomik koşulları yaratamadığı hâlde, onlara en az üç çocuk önererek âdeta yalnızca evle sınırlı annelik mesleğini yüreklendiriyor.

Oysa, genç cumhuriyet, laiklikle birlikte bütün meslek, sanat ve bilim alanlarını kadınlara açmış, onları özel alandan, ev içinden kamusal alana çıkarmıştı. Atatürk’ün düşlediği ideal Türk kadını ise eğitimli, bağımsız kişilikli, özgür ve aydın kadındı. Bu modelden yavaş yavaş ne kadar uzaklaşıldığının farkında mısınız?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Meclis Mustafa Kemal’in çağdaşlaşma devrimini tamamlama işlevini unutmamalı, 2000’li yıllarda gerçek anlamında katılımcı demokrasiyi yaşama geçirmek için yetkinin ve karar almanın bütün düzeylerinde cinslerin hakça paylaşımını sağlamalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız Sayın Arat.

NECLA ARAT (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Çocuklarımıza insan haklarının ve kadın haklarının bildirgelerde kalmayıp dolu dolu yaşandığı bir ülke ve dünya bırakmak umudu ve dileğiyle yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Arat.

Sayın Koçal Madenciler Günü nedeniyle bugün kısa bir söz istemiştir.

Buyurunuz Sayın Koçal.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

7.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, 4 Aralık Madenciler Günü’ne ilişkin açıklaması

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

İnsan hakları ve kadın haklarıyla ilgili günün anlam ve önemini değerli milletvekili arkadaşlarımız çok iyi ifade ettiler, kendilerine teşekkür ediyoruz.

Bugün, aynı zamanda Dünya Madenciler Günü’dür. O nedenle, dünyanın en zor ve en anlamlı mesleğini yaparak yer altı kaynaklarımızı ülkemizin hizmetine sunan maden emekçilerimizin “4 Aralık Dünya Madenciler Günü’nü” kutluyoruz.

 Madencilerimiz, canlarını hiçe sayarak yerin metrelerce altında hem yaşam hem de üretim yapma mücadelesi vermektedirler. Ülke olarak madenlerimizin tam kapasite çalışması ve üretimin artırılması esas alınmalıdır. Bugün, IMF’yle anlaşmanın yollarını arayan Hükûmet öncelikle üretime yönelmeli ve dışarıya bağımlı olmaktan kurtulmanın yollarını aramalıdır. Özellikle ülkemiz sanayisi için büyük önem taşıyan Zonguldak Türkiye Taşkömürü Kurumu tam kapasite olarak üretim yapar hâle getirilmelidir.

Bu önemli günde, tüm madencilerimize ve ailelerine Cumhuriyet Halk Partisi olarak sağlık, esenlik ve mutluluklar diliyoruz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Koçal.

Gündem dışı üçüncü söz, Türkiye’de kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesi hususunda söz isteyen Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’a aittir.

Buyurunuz Sayın Buldan. (DTP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkını kazanmasının 74’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz kadınların siyasete katılımına olanak sağlayan seçme ve seçilme hakkının tanınması ülkemiz için yetmiş dört yıl önce atılmış çok önemli bir adımdır. Fakat günümüz dünyasında bunun yalnız başına yeterli olmadığı, oy vermek kadar siyasetin etkin karar alma mekanizmalarında kadınların da yer alması gerektiği ve daha da önemlisi, bu karar alma süreçlerinde söz sahibi olması gerektiğini öncelikle kabul etmek ve belirtmek isterim. Çünkü erkek egemen düşüncenin gölgesinde geçen uzun insanlık tarihinin ulaştığı 21’inci yüzyılda dünyada hâlâ kadınlar şiddete maruz kalmakta, çoklu evlilikle karşı karşıya kalmakta, tecavüze uğramakta, namus cinayetlerinde can vermekte, ev içi ücretsiz aile işçiliğine mahkûm edilmekte, bedeni, ruhu ve yaşamı sömürülmektedir.

Sayın milletvekilleri, tarih öncesine uzanan ataerkil düzen modern toplum düzeninde âdeta bir rejim hâlini almıştır. Bu cinsiyet rejimi ülkemizde çok sarsılmaz bir şekilde varlığını sürdürmekte ve bütün toplumsal alanlarda kendisini yeniden üretmektedir. Bu devamlılığın sonuçları ise esasen toplumun bütün kesimlerini bağlayan ağır sonuçlar ortaya koymaktadır.

Nitekim, cinsiyet eşitsizliği dünyada olduğu kadar ülkemizde daha da derin bir şekilde seyretmektedir. En son Dünya Ekonomik Forumu’nun Kadın Erkek Eşitliği 2008 Raporu’nda Türkiye’nin sahip olduğu yer bu gerçeği açıkça belgelemektedir. Türkiye, raporda yaşamın bütün alanlarında kadın- erkek eşitliği konusunda listenin en sonunda yer almakta ve daha da kötüsü, dünyada nispeten ilerleme kaydedilirken, Türkiye her yıl geriye gitmektedir. Bu alanlara politik alan da dahildir.

Namus ve töre adına işlenen cinayetler ve kadınlara uygulanan işkence ve kötü muameleler ülkemizde son yıllarda yüzde 25 artış göstermiştir. Öncesi şunu söyleyebiliriz ki, Türkiye’de kadın erkek eşitliği sadece yasalarda yer almaktadır ancak ne var ki yasalar önündeki eşitlik yaşamın paylaşılmasında cinsiyet eşitliğini sağlamaya yeterli olmamaktadır. Çünkü şunu çok net ifade edebiliriz ki: Kadının uğradığı ayrımcılık ve kadına karşı uygulanan şiddet aile içinde başlayıp aile içinde son bulan mahrem bir sorun değil, bilakis toplumsal ve siyasal bir olgudur.

Bu nedenle cinsiyet eşitliği bir demokratikleşme hedefi olmak zorundadır. Devletin ve siyasal iktidarın bu noktada sorumluluk alması gerektiği gibi kadın parlamenterlerin de ilgili çalışmaları önem arz etmektedir. Aksi durumda erkek orijinli kararların uzantısı durumunda kalan kadın siyasetçilerin Mecliste bulunması da cinsiyet eşitliğini sağlayacak politik icraatların üretilmesine olanak sunmamaktadır.

Zira, bu ülke kadın başbakanla yönetildiği dönemi de bilir. Siyasete milliyetçiliğin hâkim olduğu siyasal sistemin bir ürünü olarak milletin anası olma rolünü üstlenen bir kadın başbakanlık yaptığı dönemde bu ülke en karanlık dönemlerini yaşadı. Bu dönemde bu ülkede Sivas’ta aydınlar yakıldı, kadınlar sistematik olarak gözaltında tecavüze uğradı, köyler yakıldı, özel savaş çeteleri üretildi, yurttaşların ölüm fermanları verildi ve daha birçok acı yaşatıldı halkımıza.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde temel olarak acil bir demokratikleşme ya da doğru tanımıyla demokratikleşmenin engellenmesi sorunu vardır. Kapsamlı, geniş bir demokratik açılım tekçi zihniyetin, ırksal, dinî, etnik ve cinsiyet anlamında yarattığı ötekileştirme unsurunun bu halka yaşattığı acılara çözüm olacaktır.

Bu nedenle, hâlâ Parlamentoda sınırlı bir temsiliyete sahip olsak da biz kadın parlamenterler olarak dilimiz, söylemlerimiz, siyasi hedeflerimiz ve pratiklerimiz erkeklerin tarih boyunca ürettiği siyasi pratiklerden ne kadar farklılık göstermektedir; bunu değerlendirmek, izah etmek zorundayız.

Bugüne kadar sahip olunan siyaset anlayışı ve sonuçları bizi demokratik, eşitlikçi, barışçıl bir toplum düzenine kavuşturamamıştır. Aksine, savaşın, milliyetçiliğin, militarizmin kılıcını parlatmıştır. Sömürü düzeni her alanda hâkim kılınmıştır. Oysa, en çok biz kadınlar biliriz ki eşitlik bir ütopya değildir; başka bir siyaset dili, huzurlu, şiddetsiz bir ülke mümkündür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

PERVİN BULDAN (Devamla) – İşte bu nedenle, kadın parlamenterlerin eşitlikçi, demokratik bir toplumsal düzeni sağlayacak siyasi icraatlar içerisinde bulunması, 23’üncü Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kadın parlamenterlerin bulunmasını gerçekten anlamlı kılacaktır. Bu değişime, biz kadınlar kadar toplumun bütün kesimlerinin ihtiyacı vardır. Bu nedenle, bu sorumluluk aynı zamanda Parlamento üyelerinin tamamına aittir.

Bu eşitsizliği gidermek için Demokratik Toplum Partisi olarak vermiş olduğumuz kotayla ilgili yasa değişikliği teklifimizin acil olarak ele alınmasını temenni ve talep ediyor, saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Buldan.

Sayın Şandır, nedir efendim?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, kadın haklarının 74’üncü yıl dönümü dolayısıyla…

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

8.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, kadınların seçme ve seçilme hakkını kazanmalarının 74’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz de kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkının kabulünün 74’üncü yıl dönümünü kutluyoruz. Kadınlarımız bizim her şeyimiz. Her değerin üzerinde onların haklarının korunmasını biz de çok önemsiyoruz.

Ancak, işte burada yapılan iddialar çok ağır iddialar. Kadınlara baskının, işkencenin sistematik olarak yapıldığı iddialarının, ülkeyi yöneten, ülkeyi altı yıldan bu yana yöneten siyasi iktidar tarafından cevaplandırılması gerekir. Ancak, gerek insan hakları konusunda gerekse kadınların seçme ve seçilme hakları konusunda Hükûmetin duyarlılığını işte bugün sergilediler. Bu kadar önemli bir konuda, gündem dışı geçiştirmelerle, yerinden konuşmalarla maalesef bu konuya verdikleri önemi AKP Hükûmeti ortaya koymuş bulunuyor.

Bu anlamda bir hususa daha dikkatinizi çekmek istiyorum: Seçme ve seçilme hakkının değer ifade edebilmesi için, seçimlerin demokratik ortamda ve adalet içerisinde yapılması lazım. Mahallî idareler seçimleri öncesinde seçmen kütüklerinde yaşanan olağan dışı artışın izahı yapılmalıdır. Bunun sorumlusu siyasi iktidardır. Yapılan kanun değişikliğiyle bu konunun inisiyatifi, yargıdan alınarak Nüfus ve Vatandaşlık İşlerine yani siyasetini emrindeki bir birime verilmiştir. Dolayısıyla yapılacak seçimlerin şaibeli veya üzerine gölge düşmesi yolu açılmıştır. Birçok itham ve iddialar var. Olağan dışı artışlar var, 500 bin nüfuslu veya 500 bin seçmenli bir ilçede bugün öğreniyoruz ki 90 bin artış var. Kontrolü mümkün değil, muhtarlar devre dışı. Dolayısıyla seçme ve seçilme hakkının konuşulduğu, tartışıldığı, anıldığı şu günde seçimlere gölge düşmesi, şaibe bulaşması Türkiye’ye yakışmıyor. Maalesef bugün dolayısıyla bunu anmış olmak da bize üzüntü veriyor.

Kadınlarımızın bu güzel gününü kutluyoruz ama kadınlarımıza tanınan bu hakkın istismar edilmesinde, bütünüyle istismar edilmesinde de Hükûmetin dikkatini çekiyoruz, bu konuya acilen tedbir alınmalı. Çünkü iki günlük bir süre kaldı. Yüksek Seçim Kurulunu bu olağan dışı artışın gerekçelerini inandırıcı bir şekilde izah etmeye davet ediyoruz. Siyasi iktidarı da bu konuda tedbir almaya davet ediyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şandır.

Hükûmet adına Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Başesgioğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

1.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (Devam)

2.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkını kazanmasının 74’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (Devam)

3.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkını kazanmasının 74’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (Devam)

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

1.- Mersin Milletvekili Mehmet Zafer Üskül’ün, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabulünün 60’ıncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (Devam)

2.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (Devam)

3.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (Devam)

4.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (Devam)

5.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (Devam)

6.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (Devam)

8.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, kadınların seçme ve seçilme hakkını kazanmalarının 74’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (Devam)

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü ve kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkının verilmesinin 74’üncü yıl dönümü münasebetiyle değerli görüşlerini bizlerle paylaşan milletvekili arkadaşlarımızın gündem dışı konuşmalarına Hükûmet adına cevap vermek üzere huzurunuzdayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkının verilişinden bu tarafa yetmiş dört yıl geçmiş bulunmaktadır. Hepinizin bildiği gibi o tarihte kadınlarımıza verilen bu hak, bugün demokrasi alanında söz sahibi, iddia sahibi birçok ülkede dahi olmayan ileri bir hak idi. Yetmiş dört yıllık süreç içerisinde Medeni Kanun’umuzda yapılan değişiklikler, cinsiyet ayrımcılığıyla yapılan mücadeleler konusu ve birçok toplumsal duyarlılık, kadın-erkek eşitliği konusunda toplumumuzda önemli bir noktaya çıkmış bulunmaktadır. Ancak, hâlâ çözmemiz gereken sorunlarımız vardır. Bunların başında, siyasi temsil konusu gelmektedir. Bugün siyasi temsil konusunda, hâlâ cumhuriyetin ilk yıllarındaki Parlamento düzeyini yakalamadığımız bir gerçektir.

Kadınlarımızın istihdama katılım oranı ve toplumsal alandaki diğer rolleri konusunda da önemli sıkıntılarımız olduğu bir gerçektir. Bu sıkıntıları, başta Parlamentomuz olmak üzere toplumun tüm kesimleriyle aşmak zorundayız. Özellikle eğitim sorununu aşarak kadınlarımızın toplumsal yaşamda ve siyasal yaşamda hak ettikleri noktaya gelebileceklerine inanıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; insan haklarının korunması ve geliştirilmesi günümüzde tüm toplumların ortak hedefi olmaktadır. Son zamanlarda bilim ve teknolojide yaşanan gelişmeler, insan hakları için yeni bazı riskler doğurmasının yanında, hakların korunması ve geliştirilmesi noktasında bu tehdit ve tehlikelere cevap olabilecek yeni birtakım açılımlar sağlamıştır. İnsan hakları, aynı zamanda modernleşmenin getirdiği tehlikelere karşı ahlaki ve hukuki bir sigorta görevi yaparak toplumsal düzenlerin korunmasına önemli katkılar da sağlamıştır. Tüm bu gelişmeler neticesinde “insan hakları” kavramı, yerel ve evrensel düzeyde tekrar gündemin üst sıralarına taşınmıştır. Tarihî süreçte insan hakları alanı daimî bir genişleme eğilimi göstermiştir. Kişisel ve siyasal haklardan oluşan birinci kuşak hakları 20’nci yüzyılın ortalarına doğru gelişen ekonomik, sosyal ve kültürel hakları ifade eden ikinci kuşak haklar izlemiş, küreselleşme ve bilgi çağı ise çevre hakkı gibi birey-devlet ilişkilerini aşan nitelikteki üçüncü kuşak hakları beraberinde getirmiştir. Bu süreçler, yeni hak konularının ortaya çıkması yanında mevcut hakların yeniden tanımlandığı ve yorumlandığı aşamalar olmuştur.

Sayın milletvekilleri, birey ve toplumun maruz bulunduğu sürekli değişim ve gelişimin doğal bir sonucu olarak insan hakları konusu günümüzde yalnızca ulusal bir konu olmaktan çıkmış, uluslar arası toplumun ve hukukun gündemindeki en önemli konulardan biri hâline gelmiştir.

Hakların korunması amacıyla devletlerin iç hukuklarında oluşturdukları koruma mekanizmalarına, Afrika, Amerika ve Avrupa’da olduğu gibi bölgesel ve Birleşmiş Milletler gibi daha geniş kapsamlı uluslararası örgütlenmeler bünyesindeki insan hakları koruma mekanizmaları eklenmiştir. Avrupa Konseyi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ve Avrupa Birliği dâhilindeki insan hakları yapılanmaları ülkemiz açısından özel bir önem arz etmektedir.

Tüm insanlığın ortak hedefi olması münasebetiyle insan haklarının korunması ve geliştirilmesi konusu belli başlı uluslararası örgütlerin ana faaliyet alanlarından birisini oluşturmuştur. Bu konuda Birleşmiş Milletler bünyesinde yürütülen çalışmalar neticesinde İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabulünün ardından insan haklarıyla ilgili birçok sözleşme hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur.

Ülkemiz, insan hakları alanındaki hemen hemen tüm Birleşmiş Milletler sözleşmelerine taraf durumundadır. Aynı şekilde, insan hakları alanındaki en önemli bölgesel koruma mekanizması olan ve ülkemizin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi sözleşmelerine de başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere, ülkemiz taratır.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bilindiği üzere, Anayasa’mızın cumhuriyetin temel niteliklerinin belirtildiği 2’nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin insan haklarına saygılı bir hukuk devleti olduğu ifade edilmiştir. Anayasa’mızın 5’inci maddesinde de kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır.

İnsan hakları alanında Anayasa’mızda yer alan hedeflerin gerçekleştirilmesi amacıyla özellikle son yıllarda önemli çalışmalar yapılmıştır. Bu çerçevede gerçekleştirilen 2001 ve 2004 Anayasa değişiklikleri başta olmak üzere, insan haklarını doğrudan ilgilendiren birçok alandaki kapsamlı düzenlemelerle demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesiyle, insan hak ve özgürlüklerine saygının sağlanması yönünde reform niteliğinde oldukça önemli adımlar atılmış, insan hak ve özgürlüklerine yönelik kısıtlamalar önemli ölçüde giderilmiş ve insan haklarına ilişkin evrensel standartlara ulaşma yönünde önemli ilerleme kaydedilmiştir.

Düşünce ve ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, işkence ve kötü muamelenin önlenmesi, kişi özgürlüğü ve güvenliği, basın özgürlüğü, kadın-erkek eşitliği, yargının işleyişi, temel haklara ilişkin uluslararası sözleşmelerin statüsü, sivil-asker ilişkileri ve daha birçok konuda yapılan değişikliklerle insan hak ve özgürlüklerinin sınırları genişletilmiştir.

İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesi amacıyla yapılan çalışmalar yalnızca iç hukukumuzla sınırlı kalmamıştır. Ülkemiz, başlangıcından itibaren Birleşmiş Milletler teşkilatının içinde yer alan bir devlet olarak gerek insan hakları konusundaki bu duyarlılığı gerekse İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nde ve izleyen sözleşmelerde ifadesini bulan temel düşünceyi paylaştığını çeşitli vesilelerle açığa vurmuştur.

Ülkemiz, Avrupa düzeyinde ortaya çıkan insan hakları ve demokrasi odaklı oluşumların da içinde yer alma iradesi göstererek Avrupa Konseyinin kurucuları yer almış, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere, insan hakları alanındaki temel Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi sözleşmelerini onaylamıştır. Bu sözleşmeler artık iç hukukumuzun parçası durumundadır.

Büyük bir hız ve kararlılıkla gelişmiş ülkeler arasına girme aşamasında bulunan ülkemiz, yapılan bu çalışmalarla önemli bir mesafe katetmiştir. Tüm insanlığın ortak birikimiyle oluşan evrensel değerleri bireylerin yaşamına tam manasıyla yansıtabilmenin amaçlandığı bu gelişmelerin başarıya ulaşması için yasal ve kurumsal anlamda bir yeniden yapılanmayla birlikte, insan hakları alanında belli bir zihinsel dönüşüm gerekmektedir. Ülkemizde insan hakları alanında gerçekleştirilen çalışmalar da bu iki eksen üzerinde gelişmektedir.

Demokrasimizin güçlendirilmesi, insan hakları bilincinin geliştirilmesi, ihlallerin önlenmesi ve herkesin çağdaş yaşamın öngördüğü temel hak ve özgürlüklerden tam anlamıyla yararlanabilmesi için bugüne değin yapılan çalışmalarımız aynı hız ve kararlılıkla devam edecektir.

İnsan hakları alanında yapılan reformların uygulamaya tam olarak yansıtılabilmesi, ülkemiz içinde yaşayan tüm insanların eşit bir şekilde tüm hak ve özgürlüklerden yararlanabilmesi bundan sonraki çalışmalarımızın temel hedefi olacaktır. Bunun için yasal ve kurumsal düzeydeki gelişmelerle birlikte zihinsel bir dönüşümün gerekliliği ortadadır. Eğitim ve bilinçlendirme faaliyetleri bu nedenle büyük önem kazanmaktadır. Bu faaliyetlerin sürekliliği ise istenen amaca ulaşmada hayati öneme sahip bulunmaktadır.

Sayın milletvekillerinin, Hükûmetimizin insan hakları konusunda Türk Ceza Kanunu’nda yapmış olduğu çalışmalar yüksek malumlarıdır. Bilindiği üzere yeni Türk Ceza Yasası ile 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun sistematik yapısı tamamen değiştirilmiştir. Yeni Türk Ceza Kanunu yalnız hükümleri bakımından değil, sistematiği bakımından da insan merkezli bir kanundur. 765 sayılı Kanun’un sistematiğinde öncelikle devletin şahsiyetine karşı suçlar düzenlenmişken, 5238 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda bireye verilen önemi vurgulamak amacıyla insanlığa karşı suçlar ve kişilere karşı suçlar özel hükümler arasında öncelikle düzenlenmiştir. Anayasa’nın 90’ıncı maddesi hükümleri de göz önünde bulundurularak tarafı bulunduğumuz uluslararası anlaşmalarda yer alan düzenlemeler ilgili suçlar hükme bağlanırken yansıtılmıştır.

Hükûmetimizin, insan hakları konusunda Ceza Muhakemesi Kanunu ile getirdiği yenilikler de yine yüksek Parlamentomuzun malumlarıdır.

Tanıkların çağrılması konusu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne paralel olarak ayrıntılı bir biçimde yeniden düzenlenmiştir. Tanığın korunmasına yönelik hükümler getirilmiştir.

Tutuklama nedenleri azaltılıp yeniden düzenlenerek tutuklama nedenleri varsayılabilecek hâller katalog şeklinde belirtilmiştir. Buna göre kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması hâlinde şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilecek; işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiriyle ölçülü olmaması hâlinde tutuklama kararı verilmeyecektir.

Adli kontrol müessesesi getirilmiştir. Kanun’da belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı hâlinde üst sınırı üç yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada şüphelinin tutuklanması yerine adli kontrol altına alınmasına karar verilebilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; izninizle, kısaca, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı çalışmalarından da söz etmek istiyorum.

Ülkemizde insan hakları bilincini geliştirmek, insan haklarını korumak, ihlal iddialarını incelemek ve araştırmak, insan hak ve özgürlüklerinin kullanılmasının önündeki engellere yol açan sosyal, siyasi, hukuki ve idari nedenleri incelemek, araştırmak ve bunların çözümüne ilişkin önerilerde bulunmak üzere oluşturulan Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı ile il ve ilçe insan hakları kurulları sekiz yıldır faaliyetlerini aralıksız sürdürmektedir.

İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin kabulünün 60’ncı yılı kutlamalarında Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığının önerisiyle koordinatör makam olarak belirlenmiştir. Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı ve tüm il ve ilçe kurulları tarafından İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 60’ncı yıl dönümü çerçevesinde etkinlikler düzenlenmektedir. Buna göre, tüm il ve ilçelerde insan hakları konulu seminerler, konferanslar, paneller, sergiler ve çeşitli programlar yapılmaktadır.

10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla Millî Eğitim Bakanlığı nezdinde okullarda ve Yükseköğretim Kurulu nezdinde üniversitelerde insan hakları konulu yarışmalar, paneller ve konferanslar düzenlenmesi için iş birliği yapılmıştır. Üniversitelerin bu tür bazı kutlamalarına Başkanlıkça iştirak edilmiştir.

Bu birimlerin yanında, ayrıca, diğer ilgili tüm kamu birimlerinde de bu konuda iş birliği teklifinde bulunulmuştur. Çoğunlukla akademisyenler, kamu kurumları, sanatçılar ve sivil toplum örgütlerinin katılımıyla insan hakları bilincinin geliştirilmesi amacıyla 2008 yılında sekiz önemli toplantıya ev sahipliği yapılmıştır. Ayrıca, İnsan Hakları Başkanlığı bu yıl bir ilk olarak dört adet rapor yayınlamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzün insan hakları değerlerinin ruhuna her zaman sahip olan bu topraklarda pek çok farklı din, mezhep ve etnik kökenden topluluğun yüzyıllarca barış içinde yaşayabilmesini sağlayan bir hoşgörü iklimi vardır. Bu iklim, insan haklarıyla ulaşılması arzu edilen temel hedefler için ideal bir bilgi ve düşünce zemininin varlığı anlamına gelir. Bu açıdan bakıldığında, insan haklarının ithal bir kavram değil, medeniyetimizin yitik bir malı olduğunu belirtmek gerekmektedir. İnsan hakları konusundaki zihinsel dönüşüm de, esas olarak insanımızın fikir ve gönül dünyasında zaten mevcut bulunan değerleri evrensel dil ve içerikle bütünleşmeyi sağlayacaktır.

Bu duygu ve düşünceler içerisinde, dünyada, ülkemizde hoşgörünün egemen olduğu, barışın egemen olduğu güzel günler temennisiyle, Sayın Başkan ve yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Başesgioğlu.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup, oylarınıza sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Bölgesel İşbirliği Konseyi ve Bosna-Hersek Parlamentosu tarafından Saraybosna’da düzenlenecek olan “Güneydoğu Avrupa’da Enerji Reformlarında Harmonizasyonun Desteklenmesi-Parlamentolar” konulu çalışma toplantısına ismen davet edilen Yozgat Milletvekili ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Kâtip Üyesi Osman Coşkun’un anılan toplantıya katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/617)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Kâtip üyesi Yozgat Milletvekili Osman Coşkun Bölgesel İşbirliği Konseyi ve Bosna-Hersek Parlamentosu tarafından Saraybosna’da düzenlenecek olan “Güneydoğu Avrupa’da Enerji Reformlarında Harmonizasyonun Desteklenmesi-Parlamentolar” konulu çalışma toplantısına ismen davet edilmektedir.

Söz konusu toplantıya anılan milletvekilinin katılması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 9. Maddesi gereğince Genel Kurul’un tasvibine sunulur.

                                                                                                            Köksal Toptan

                                                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                 Başkanı

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı, peki, arayacağım efendim.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapatma Saati: 12.27

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 12.40

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Sayın milletvekilleri, şimdi gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Geçen birleşimde ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Üçüncü bölüm 61 ila 90’ıncı maddeleri kapsamaktadır.

Üçüncü bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Faruk Bal konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

MHP GRUBU ADINA FARUK BAL (Konya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının üçüncü bölümüyle ilgili olmak üzere Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini yüce heyete arz etmek üzere huzurunuzdayım. Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım adına yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, üçüncü bölümüne gelinen, Türk Ticaret Kanunu’nun külliyen ortadan kaldırılması ve yeni bir Türk Ticaret Kanunu yapılmasıyla ilgili Mecliste yapılan görüşmeler adım adım ilerlemektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz bu tasarının yanlışlıklarını geneli üzerine yaptığımız konuşmada ifade etmeye çalışmıştık. Başlıklar hâlinde tekrar ifade etmek gerekiyor. Çünkü bugün özel bir gündür. Bugünün özelliği, İnsan Hakları Beyannamesi’nin kabulü, yani insan haklarıyla ilgili önemi olan, anlamı olan bir günde bulunmaktayız. İnsan hakları kavramının temelinde ise hukukun üstünlüğü, hukuki güvenlik, adil yargılanma hakkı, makul sürede yargılamanın bitirilmesi hakkı gibi temel insan hakları bulunmaktadır ve bu temel insan hakları da evrensel bir değere sahiptir.

                                

(x) 96 S. Sayılı Basmayazı 26/11/2008 tarihli 22’nci Birleşim Tutanağına eklidir.

Bu temel insan haklarını ihlal edecek şekilde, gazi nitelikteki bir Mecliste, devletinden önce kurulmuş olan bir Mecliste, milleti adına hâkimiyet yetkisini kullanan bir Mecliste daha olgun, daha anlayışlı, daha uzlaşıcı bir anlayış içerisinde görüşülmesi gerekirken, maalesef, bu anlayıştan yoksun bir şekilde, iktidar tarafından bir dayatmayla karşı karşıya bulunduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Tekrar anlatmak gerekirse, bu tasarı, daha doğrusu mevcut Kanun eksiklikleri ve yanlışlıkları olan bir kanundur. Bu eksikliklerin ve yanlışlıkların düzeltilmesi gerekir ancak külliyen ortadan kaldırılması yanlıştır.

Diğer taraftan, bu kanun bir temel kanundur ancak tabi olduğu iki ayrı temel kanun daha vardır. Bunlardan birincisi Medeni Kanun’dur, ikincisi Borçlar Kanunu’dur. Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu’nun sistematiği, içeriği ve terminolojisi bakımından bu kanunun uyumlu olması lazım. Borçlar Kanunu Tasarısı henüz komisyondadır, ne olacağı belli değildir. Dolayısıyla, buradaki terminoloji farklılığı, içerik farklılığı ve sistematik farklılığı, daha sonra ortaya çıkacak olan Borçlar Kanunu Tasarısı’yla çelişmektedir. Bu çelişki, ileride bu kanunun yeniden düzenlenmesini gerektirmektedir. Bugüne kadar görüşülmüş olan altmış tane maddenin en az yirmi tanesi tekrar değiştirilmeye mahkûm bir madde hâlindedir.

Değerli arkadaşlarım, tasarının olgunlaştırılmadığı, akademik çevrelerde, yargının çeşitli kesimlerinde, yüksek mahkemede, Yargıtayda, avukatlar çerçevesi içerisinde, baroda ve diğer uygulayıcılar olan ticaret ve sanayi odalarında, tacir ve ticaretle ilgili diğer kurum ve kuruluşlarda yeterince değerlendirilmediği, üzerinde mutabakat sağlanmadığı bir gerçektir. Onların bu kanunla ne elde edecekleri ve ellerindeki ne gibi değerlerin yok olacağı, onlar tarafından bilinmemektedir.

Değerli arkadaşlarım, dördüncü eleştiri, Milliyetçi Hareket Partisi tarafından sunulan dördüncü eleştiri: Bu tasarı düzenlenirken, ticaret hayatını düzenleyen, ticari ihtilafları düzenleyen, ticari iş ve işlemleri düzenleyen diğer kanunlar, ilgili kanunlar gözetilmemiştir. Dolayısıyla, kanunlar arasında ihtilaflar doğacaktır. Doğan ihtilaflar hukuki bir çelişme ve çekişme alanına sürüklenecektir. Arkasından da bitmeyen ve tükenmeyen yargı süreçleri hem davacıyı hem davalıyı hem yargı mensuplarını bıkkınlığa sevk edecektir, adalete olan güven duygusu sarsılacaktır.

Bu tasarıda, değerli arkadaşlarım, gereğinden fazla ikincil düzenlemelere yer verilmiştir. 10’dan fazla tebliğ, 20’den fazla yönetmelik ve 6 tane de Bakanlar Kurulu kararı olmak üzere, kanun ile yetki iktidara devredilmektedir. Bu, ticaret hayatının serbestiyetine ve ticari hayat içerisindeki hukuki güvenliğe olumsuz etki yaratan yeni bir usuldür. Bu usul geçmişte denenmişti, 1957 yılında çıkarılan Ticaret Kanunu bir maddesinde Bakanlar Kuruluna atıfta bulunmuştu, Bakanlar Kurulu ticari işletmeyle ilgili o görevini otuz yıl yerine getirememişti. Dolayısıyla Meclisin işinin siyasi iktidarın unsurlarına terk edilmesi yanlış olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarının dilinin yetersiz, terminolojisinin temel kanunlarla çeliştiğini ifade etmiştik ve ayrıca sekizinci eleştiri maddesi olarak “Tasarıda kullanılan kavramlar arasında kargaşa vardır, bu kargaşa uygulayıcıları tereddüde sürükleyecektir.” şeklinde itirazlarımızı ileri sürmüştük. Özel amaçlara hizmet etmeye uygun hükümler bulunmaktadır bu tasarıda. İsmini zikretmiyorum, ticaret hukukunun çok saygın bir profesörü, bize, bu tasarıyı bir yabancı şirketin altmış sayfalık bir broşürle olumlu yönde tanıtmasının sebebini anlayamadığını ifade etmişti. Doğrusu, niçin bir yabancı şirket böyle bir kanun çalışmasında bu şekilde bir tanıtım kampanyasına girmiştir, ben de anlayamadım.

Değerli arkadaşlarım, bu eleştirileri toparladık. Hepsi bir bütün hâlinde şu anlama gelmektedir: Mevcut kanun yok edilecektir. Mevcut kanunun yok edilmesiyle elli yıldan fazla bir sürede uygulayıcıların, Türk yargısının, Türk ticaret hukukçularının oluşturmuş olduğu ticaret hukuku kültürü yok olacaktır. Bu kültürle birlikte, Türk yargısının oluşturmuş olduğu içtihatlar yok olacaktır. Bununla birlikte, tüccarlarımızın, tacirlerimizin, şirketlerimizin ve ticaret hukukunun diğer uygulayıcılarının elde etmiş oldukları alışkanlıklar, kanunu uygulaya uygulaya edinmiş oldukları alışkanlıklar ortadan kalkacaktır ve sonuç olarak bu kanun yürürlüğe girdiği takdirde ticaret hukuku alanında bilinmezliklerle karşı karşıya kalınacaktır.

Bu bilinmezlikler süreci içerisinde ortaya çıkacak iki temel sorun vardır:

Bunlardan birisi, ticaretin aktörü olan şirketlerin faaliyetlerinde yavaşlama ve durgunluk olacaktır. Bu, ekonomik sonuçlar doğuracaktır. Türkiye’nin, AKP İktidarının yarattığı ekonomik sıkıntıların dışında gelişen küresel gelişmelerle birlikte bu belirsizlik, bu durgunluk Türk ticaret hayatında önemli bir durgunluğa neden olacaktır. Bunun ekonomik sonuçlarının vebali AKP Hükûmetinin üzerinde olacaktır.

Diğer taraftan, değerli arkadaşlarım, ekonomik durgunluğun ve ekonomik bir yavaşlamaya neden olacak hukuki boşluğun arkasından hukuki olarak ortaya çıkabilecek ihtilaflar artacaktır. Artan ihtilaflar yargıya taşınacaktır. Yargıda yeni kanun ile yapılacak olan muhakeme mutlaka bir zaman alacaktır. Yeni uygulama ile ilgili alacak zaman, eğer ceza hukukunda yapılan temelli değişiklikle birlikte mukayese ettiğimiz zaman beş altı yıllık bir alışma, uygulama alışkanlığı elde etme gibi bir zamanı gerektirecektir ki bütün bunların anlamı makul sürede yargılamayı sonuçlandırma dediğimiz insan haklarının temel kuralı ile çelişecektir.

Diğer taraftan, ticari ilişkiye, daha geniş bir anlamıyla hukuki ilişkiye giren her birey ve her tüzel kişi giriştiği ilişkinin teşebbüsünün hukuki sonuçlarını önceden bilme hakkına sahiptir. İşte, ticaret hukukunun bu kanunla külliyen değiştirilmiş olması hukuki güvenlik açısından da bir boşluk doğuracaktır ki bu da temel insan hakları kavramı olarak nitelendirilen hukuk devleti ve hukukun güvenliği ilkesini olduğu gibi ihlal etmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bu ihlallerin sonucu ise bugün kutlamaya çalıştığımız İnsan Hakları Beyannamesi’nin 1948 yılında kabul edilmesiyle ortaya çıkmış evrensel değerlerin de ihlali anlamına gelmektedir. Bu evrensel değerleri ihlal bu yüce Meclise düşen bir davranış biçimi değildir. Tekrar ediyoruz, her defasında da tekrar edeceğiz, bu bir temel kanundur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

FARUK BAL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu bir temel kanundur, temel kanunların mutabakatla çıkması gerekmektedir. Mutabakatın tesis edilmesi görevi AKP Hükûmetine ve AKP Grubuna düşmektedir. Sayın Komisyon Başkanına buradan başsağlığı da diliyorum. İyi niyetli çabalarının devamını da temenni ediyorum.

Ancak, bir cümleyle, görüştüğümüz bu bölümle ilgili olarak ifade etmek gerekirse değerli arkadaşlarım, burada yaklaşık on tane madde başka bir kanunda düzenlenmiş maddenin ticaret kanununda tekrarı ve çoğu defa da kavram ve terminoloji kargaşası yaratacak bir şekilde tekrarıdır. İşte zaman yetmediği için o tekrarları anlatamadım size. Muhasebeyle ilgili getirilen maddeler muhasebe hukukunu düzenleyen diğer kanunlarımızda farklı anlama gelecek şekilde düzenlenmiştir. Bu bir temel kanundur. Muhasebeyle ilgili düzenleme bu kanuna göre özel bir kanundur. Aradaki çatışma ve kanuni ihtilaflar uygulayıcılar arasında hukuki güvenliği ortadan kaldıracak niteliktedir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK BAL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz.

FARUK BAL (Devamla) – … ve hukuk devleti ilkesini zedeleyecek niteliktedir. Bu durum ise insan hakları kavramı ve evrensel insani değerlerle bağdaşmamaktadır.

Yüce Meclisin bilgisine bu hususu arz ediyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bal.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üçüncü bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına görüşlerimi sunmak istiyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Sayın Bakanımız, insan haklarına ilişkin konuşmasını bitirirken ülkemizde barışın egemen olduğu güzel günler yaşamamız dileğiyle konuşmasını bitirdi. Ancak bundan iki gün önce İstanbul Teknik Üniversitesinde devrimci demokrat görüşlü öğrencilerin üzerine çirkin, hain saldırılar düzenlendi, çok sayıda öğrenci kardeşimiz yaralandı. Bir İstanbul Teknik Üniversitesi mezunu olarak bu çirkin saldırıyı şiddetle ve nefretle kınadığımı belirtmek istiyorum.

Yine, ikinci bir konu: Hükûmetin uyguladığı politikalar yüzünden her geçen gün çiftçilerimiz perişan. Turunçgiller dallarında kaldı. Uygulanan politikalar halkımızı dinamit yemiş balığa çevirdi. Turunçgiller ihracatçısı perişan bir vaziyette. Mersin’den, Silifke’den, Erdemli’den, Dörtyol’dan arayan vatandaşlarımız geçmiş yıllarda ihracat teşvik primlerinin ödenmediğini ve bunun ivedi olarak nakden ödenmesinin sağlanmasını istemektedirler. Böylelikle, piyasanın biraz olsun hareketleneceğini düşünmektedirler.

Yine, ihracatçılar nakit sıkıntısında olduklarını beyanla bununla ilgili bankaların faizsiz kredi vermesinin sağlanmasını ve finansal yönden rahatlatılmasının sağlanmasını istemektedirler; bu yıl verilen 125 dolarlık ihracat teşviklerinin de nakit olarak ödenmesini talep etmektedirler. Rusya Federasyonu’nda satış yapan ihracatçılar satış işlemlerini o ülkenin para birimine göre yapmakta, tahsil ettikleri nakdi dolar olarak ülkemize getirmekte zorlanmaktadırlar. Bu sorunlarının da çözülmesini istemektedirler. Anamur’undan Hatay Dörtyol’una kadar tüm ziraat odası başkanlarının ve yönetimlerinin talebi budur. Bunu da Hükûmetin takdirine sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, ticaret yasasıyla ilgili görüşlerimi belirtmeden önce, bugün 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’dür. Öteden beri yılın boş günlerini azize veya azizlere adayan Katolik cemaati, 4 Aralık gününü de Santa Barbara isimli bir azizeye tahsis etmiştir. Bu Santa Barbara, babasının gazabından, babasının işkencelerinden bıkıp madencilerin çalıştığı galerilere sığınmış ve madenciler de bu Santa Barbara isimli yeşil gözlü, uzun boylu, parlak saçlı cihan güzeli kızı tüm madencilerin koruyucusu ilan etmiştir.

Dünya Madencilik Günü, her 4 Aralık’ta Türkiye Maden Mühendisleri Odasının öncülüğünde maden yoğun şehirlerde kutlanmaktadır. Dünyanın en zor ve en anlamlı mesleğini icra ederek, yer altı kaynaklarımızı insanlığın ve ülkemizin hizmetine sunan bir mesleğin saygıdeğer temsilcileri olan maden emekçilerine toplumumuzun vefa borcu olduğunu öncelikle belirtmek istiyorum. Bu görevi yerine getirirken yerin metrelerce altından, canlarını hiçe sayarak, verilen mücadeleyi, birlikteliği ve dayanışmayı başka hiçbir alanda görmek olası değildir.

Gerçek sahibi halkımız olan, yenilenemez ve tükenme özelliğinden dolayı gelecek nesillerin de hak sahibi olduğu tüm madenlerimiz, kamu yararı gözetilerek, ülkemiz sanayisine ham madde girdisi olacak şekilde planlanmalı ve üretilmelidir. Madencilik sektörü sanayi başta olmak üzere ekonominin diğer sektörlerinin temel ham madde gereksinimlerini sağlamaya ilaveten, yatırım bedelinin çoğu makine ve elektrik, inşaat kalemlerini oluşturduğundan ekonomik kalkınmayı başlatan sanayileşmenin lokomotifi konumundadır.

 Dünyayı saran ekonomik krizin sonuçlarının ülkemizde tam anlamıyla hissedilmeye başlandığı bu günlerde sektörümüzün zor günler geçirdiği açıktır. Yıllardır yanlış uygulanan, ham madde ihracına dayalı madencilik politikalarının uygulanması sonucu, madenci çalışanları ve madencilik sektörü gerçekten bir çıkmaz içerisine girmiştir.

Bugün bu 4 Aralık günü, dünyada sadece Avrupa’da değil, Andların karlı doruklarında, kutup dairesinin buzlu tundralarında, ekvatorun balta girmemiş cangıllarında, uçsuz bucaksız çöllerde, sanayileşmiş ülkelerin is ve pustan kararmış metropollerinde, dünyanın daha dört bir köşesinde tabiatı arzla kapışıp boğuşan madenciler, inançları uğruna ölüme kafa tutan gencecik bir kızcağızın çektiği eziyetleri vesile ederek, her 4 Aralık günü bir araya gelip, geriye bıraktıkları yılın yorgunluklarını çıkarmaya çalışmaktadırlar.

Ben bu düşüncelerle, yaşamını kaybeden maden emekçilerini bir kez daha saygıyla anıyorum; hayatta olan tüm madencilere sevdikleriyle birlikte mutlu bir yaşam diliyorum. Tüm madencilerin Madenciler Gününü kutluyorum. Siyasi iktidarımızı da madencilerin işçisinden, işverenine kadar tüm sektörün sorunlarının çözülmesi konusunda ciddi katkılar sağlamaya çağırıyorum.

Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’yla ilgili, diğer değişik partilerden arkadaşlarımızın sözcüleri benzer lafları ısrarla burada söylediler. Bu Türk Ticaret Yasası kırk sekiz yıldır yürürlükte. Elbette ki yürürlükte olan bu Türk Ticaret Yasası, gelişen ticaret hayatının talepleri karşısında insanların ihtiyaçlarını karşılayamaz bir noktaya düşmüş ve bu yasada, mevcudunda değişiklik yapmak veya yeniden bir tasarı hazırlamak tartışmaları gündeme gelmiştir. Ama kurulan komisyonlar sonunda yasayı tümüyle yeniden hazırlama anlayışını benimsemişlerdir. Ancak tasarı hazırlanırken çok ciddi bir özen gösterilmiş olduğu iddiası belirtilmesine rağmen, tasarıya çok ciddi bir özen gösterilmemiştir. Başlangıçta tasarının dili ve ifadesi başarısızdır. Örneğin, bir yerde “tahsis”, bir yerde “özgülenme”; bir yerde “işlem” ve hemen onun yanında “eylem”, bir yerde “fiil” denilmiştir. Bir başka yerde “şirket”, bir başka yerde “ortaklık”; bir başka yerde “kanuna karşı hile”, bir yerde “kanunu dolanma”; bir yerde “azınlık” veya “azınlık pay sahipleri” terimi yerine “azlık” ve “tutunmuş olan”; öz Türkçe “ana sözleşme” terimi yerine de “esas mukavele” teriminin yarısı öz Türkçeleştirilmiş, yarısı Arapça hâliyle kullanılmış “esas sözleşme” denilmiştir.

“Esas sözleşme” ne demektir değerli arkadaşlarım? Yani esas sözleşmenin yerine kullanılan bugünkü Türkçe terim “ana sözleşme”dir. Kooperatifler Kanunu’nda da böyle kullanılmaktadır.

Yine her ikisi de “öneri” anlamına gelmesine rağmen “icap” ve “teklifler” aynı anlamda, arka arkasına kullanılmıştır. İcap zaten öneridir, teklif de öneridir. O zaman icap ve teklifin ardı ardına, yan yana kullanılmasının manası nedir?

Yine, Türk Ticaret Yasası Tasarısı’nı hazırlayan komisyon ile Türk Borçlar Yasası Tasarısı’nı hazırlayan komisyon bir iş birliğine girmemiştir. Her iki tasarıda kullanılan terim ve kavramlarda bir uyumun sağlanamamış olmasından, örneğin Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nda “temerrüt”, “genel işlem şartları” ve “tevdi eden” denilirken Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nda “direnim”, “genel işlem koşulları” ve “saklatan” denilmesinden; yine Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nda ve Borçlar Kanunu Tasarısı’nda yer alması gereken hükümlerin Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nda, örneğin tasarının 10’uncu ve 23’üncü maddelerinde yer almış olmasından açıkça görülmektedir. Böylesine iki temel tasarıyı, aralarında çok ciddi anlamda bağlantı olan bu iki tasarıyı hazırlayan komisyonların birbirleriyle iş birliği yaparak iki tasarı hakkında uyum sağlamaları gerekmiyor muydu değerli arkadaşlarım?

Yine, tasarıda ilgili özel kanunlarla gereken bağlantının kurulmamış olması ve hatta bu kanunlardaki isabetli düzenlemelerin atlanmış olması da önemli bir eksikliktir. Örneğin, Sermaye Piyasası Kanunu’nun 22’nci maddesinin (b) fıkrasında Sermaye Piyasası Kurulu kamu yararının gerektirdiği hâllerde sermaye piyasası araçlarının halka arz ve satışını geçici olarak durdurma konusunda doğrudan yetkilendirilmiş olduğu hâlde, tasarının 552’nci maddesinde Sermaye Piyasası Kurulundan izin almaksızın halktan para toplanması veya buna teşebbüs edilmesi hâlinde Kurulun para toplanmasını veya buna teşebbüsü önlemek için Ankara Ticaret Mahkemesinden ihtiyati tedbir kararı alınması öngörülmüştür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Yine tasarının Sermaye Piyasası Kurulunun özerk bir idare olarak düzenleme ve denetim yetkilerine ilişkin hükümlerinin Sermaye Piyasası Kanunu’nda ve özel hukuk hükümlerinin Türk Ticaret Kanunu’nda yer alması gereğinin göz ardı edilmiş olması hatalıdır.

Tasarıda diğer ilgili kanunlarla gerekli uyum sağlanamamıştır. Tasarının 4/d maddesi hükmü Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda değişik 76’ncı maddesi hükmüyle; 213’üncü maddesi hükmü 2576 sayılı Kanun’un 5’inci maddesi hükmüyle; 65’inci maddenin 1’inci fıkrası ve 70’inci maddesi hükümleri 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 215’inci maddesinin 1’inci ve 2’nci fıkraları hükümleriyle; 74’üncü maddesi hükmü yine Vergi Usul Kanunu’nun 326’ncı maddesi hükmüyle ve 330’uncu maddesinin son cümlesi hükmüyle de her şeyden önce Sermaye Piyasası Kanunu’nun 12’nci maddesinin birinci fıkrası hükmü tamamen uyumsuzdur.

Sayın milletvekilleri, bu uyumsuzlukların giderilmesi için Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz değişiklik önergeleri veriyoruz. Değişiklik önergelerimiz tamamen teknik olup, tamamen bilimsel olup, bu değişiklik önergeleri kanundaki bu yanlışlıkları, bu hataları, yani çok önemsiz gibi görülen ama sonunda çok ciddi hukuki sonuçlar doğuracak bu hataları düzeltmeye yöneliktir.

Ben AKP Grubunun, iktidar partisi bakanının ve Komisyonumuzun ve bu tasarıyı hazırlayan Hocamızın özellikle bu konularda dikkatini çekmek istiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Kaplan. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında bu bölümle ilgili söz almamın nedeni birkaç teknik noktaya değinmek. Ama ondan önce, kadınlara seçme ve seçilme hakkının verildiği bir günde tüm kadınların bu günlerini kutlarken, yerel seçimlerde de umarız ki Afrika ülkelerinin, umarız ki Orta Doğu ülkelerinin, umarız ki oradaki yüzde 25 kontenjanın üstüne çıkan bir oranla yerel seçimlerde kadın belediye başkanlarını bütün partilerde görürüz, il meclislerinde görürüz ve belediye meclislerinde görürüz.

Gerçekten, gerçek temsil seçme-seçilme hakkının kâğıt üzerinden pratiğe yansımasıdır. Irak’ta dahi, Irak Federal Parlamentosunda ve yerel bölgelerde yüzde 25 kontenjan var; parlamentoda, belediyelerde kontenjan var. Bu konuda bütün partilerin bir hassasiyet göstermesiyle yerel demokrasimizin renkleneceğini düşünüyoruz. Bize bakmayın, zaten bizde yüzde 40 kota var ve tüzük gereğidir. Umarız ki diğer partiler de bundan örnek alırlar. Çünkü geçmiş dönemde biri il belediye başkanı olmak üzere on sekiz belediye başkanından dokuzu bizim partimizdendi.

Diğer bir konu, gerçekten, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nün 60’ıncı yıl dönümü bayrama denk geldiği için bugün sabah da burada sunuşlar oldu. Bu günleri sadece kutlama bazından çıkarıp gerçek hayatta somut birtakım şeylerin yapılması gerektiği günleri yaşıyoruz. Bu toplumsal barış için, gerginliklerin düşürülmesi için, diyaloğun genişletilmesi için, yeni bir anayasa reformu için birçok konuda somut adımlara ihtiyaç var. Sabahki konuşmalarda gündeme gelen, Meclisin özel gündemle toplanması, bazı sorunları konuşması konusunda da somut adımlar atması durumunda günün anlamına, önemine binaen bir şey yapılmış olacağını düşünüyoruz.

Ben, işte Dünya İnsan Hakları Haftası’nın 60’ıncı yıl dönümünün kutlandığı bir günde Türk Ticaret Kanunu’nda dahi ayrımcı bir hukukun nasıl yer aldığına dair bir örnekle başlamak istiyorum. Bu bölümde geçiyor. 65’inci maddeyi okumak istiyorum: “Defterler ve gerekli diğer kayıtlar Türkçe tutulur.” Şimdi, ticaretin, sermayenin, paranın ne milliyeti vardır, ne etnisitesi vardır, ne cinsi vardır, ne bölgesi vardır…

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) – Resmî dil… Resmî dil…

HASİP KAPLAN (Devamla) – Ne olursa olsun, ticaret hayatında o ülkenin resmî dilini kullanmak kaydıyla her sermayenin de bir… Farklı ülkelerin ortak sermayelerinden oluşan şirketlerin dünyayı ahtapot gibi sardığı, Avrupa Konseyinin de iki resmî dilinin birinin İngilizce, birinin Fransızca olduğu dikkate alındığında, Dünya Ticaret Örgütünün kullandığı resmî diller dikkate alındığında, uluslararası ticaretin, tekellerin, holdinglerin, şirketlerin kendi alanları dikkate alındığında, şirketlerin elbette ki Türkiye’de ikamet ediyorlarsa, Türkiye’de merkezleri varsa, Türkiye’de şubeleri varsa Türkiye’deki resmî dili kullanmak kaydıyla farklı dillerde kendi defterlerini tutmalarında, yani resmî dil Türkçenin yanında İngilizce veya çokça ihracatımızın… İleride yap-işlet-devretle gelecek, Körfez ülkeleri Arap sermayesinin Arapça dilinde -hatta Latince de değil Arap harfleriyle dahi olsa- kendi defterlerinin Türkçe karşılığını tutmalarının veya -bütçede görüştük- yarın Zaho’dan Basra Körfezi’ne kadar gidecek demir yolunun ihalesini Türkiye’deki firmalar aldığında veya ülke aldığında, Kuzey Irak’tan geçecek Irak yönetimiyle yapılacak sözleşmelerde Kürtçe dilinin veya İran’la yapılacak ilişkilerde Farsçanın veya Türki cumhuriyetleriyle yapılacak ilişkilerde kendi ticari defter ve kayıtlarında -eğer Türkiye’de merkez şubeleri varsa, acenteleri varsa- onunla birlikte farklı bir dili kullanmaları kadar doğal bir şey olmasa gerek. Ancak bu yaklaşım tarzının ne yazık ki yasa ruhunda da yer aldığını görüyoruz ve “Kısaltmalar, rakamlar, harfler ve semboller kullanıldığı takdirde bunların anlamları da açıkça belirlenir.” denen bu cümlede, farklı dillerde ve farklı ülke değerlerinde olan işaretlerin anlatımının, dilinin yine o ülkede, o ülke dilinde olmasından da doğal bir şey olmasa gerek.

Biz, aslında bu tasarıyla ilgili zaman zaman önergelerimizi verdiğimizde hep dil kavramına takıldık. Dilde bir bütünlük yoktu, onunla ilgili ve bu bölümle ilgili önergelerimiz de var. Yine bu bölümle ilgili farklı tekliflerimiz de var. Bu önergelerimiz sanıyorum yapıcı bir muhalefet örneği olarak katkılarımızı ifade edecek. Biz, asla bu tür bir temel kanun çıkarıldığında ve… Belki otuz yıl, elli yıl Türkiye’de ticari hayatı belirleyecek bu kuralların oluşmasında ileride tutanaklarda koyduğumuz muhalefet şerhleri veya önergelerimiz ve söyleşilerimizle biz de sorumluluğumuzu taşımış olacağız.

Biz, bu duygularla, bu bölümle ilgili önergelerimizi zaman ve ekonomiyi de düşünerek kısa tuttuk. Bu bölümde de katkı sunmaya çalışacağız ancak bu temel yanlışların biraz tabu anlayışından, resmî anlayıştan, yani ticarette tek dil olmaz anlayışından da yola çıkılarak düzeltilmesinde yarar buluyoruz.

Teşekkür ediyorum. Bu duygularla katkımızı sürdüreceğiz.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

Şahısları adına Denizli Milletvekili Mehmet Salih Erdoğan.

Buyurunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın üçüncü bölümünün görüşmelerinde şahsım adına söz aldım.

Değerli milletvekilleri, son bir asırdan bu yana, irili ufaklı pek çok ulus devletlerin kurulmasıyla başlayan ve bugün küreselleşmeye varan dünyamızda her alanda karşılıklı iletişim ve etkileşimin önlenemez duruma geldiği, büyük küçük her devletin, her kurumun ve her ticari işletmenin bu iletişim ve etkileşim içinde bulunduğu inkâr edilemez. Bugün gelinen noktada küreselleşmenin pek çok etki ve yansımaları vardır. Küreselleşmenin getirdiği zorunlulukların başında ülkeler arası iş birliğini gerekli ve zorunlu kılması gelmektedir. Çevre sorunlarından tabii afetlere, enerji sorunlarından dünya gıda krizine, insan ticaretinden terörün önlenmesine ve şu an dünyada yaşamakta olduğumuz ekonomik krize kadar tüm alanlarda ülkeler arası iş birliği ve ortak önlem alınması zorunlu hâle gelmiştir.

Bugün, dünyamız küçülmüştür. Günümüz dünyasında sermaye, mal ve hizmet, ülke sınırlarını aşmış, küresel hâle gelmiştir, devamlı yer değiştirmektedir. Küresel sermaye uygun bulduğu her ülkede yatırım yapmakta, uluslararası şirketler birleşmekte, şirket evlilikleri yapılmakta, konsorsiyumlar oluşturulmaktadır ve yabancı sermaye artık küresel sermaye olarak anılmaktadır ve her ülke küresel sermaye çekebilmek için borçlar kanunu ve ticaret kanunu başta olmak üzere, özel kanunlarda kolaylaştırıcı düzenlemeler yapmaktadır. Türkiye olarak biz de bu konularda önemli yasal düzenlemeleri hayata geçirdik. Bütün bu gelişmeler, siyasette, idarede, ekonomide, ticari işletmelerde velhasıl her alanda, şeffaflık ve hesap verilebilirliği zorunlu hâle getirirken menfaat dengelerinin kurulmasını ve korunmasını da zorunlu hâle getirmiştir. Ticari şirketlerimizin de sermaye ve kredi piyasalarının, uluslararası piyasaların bir parçası ve aktörü olabilmesi, rekabet piyasalarında şirketlerimizin daha güçlü bir şekilde yer alabilmesi ve pay senetlerini dünya piyasalarına kota ettirebilmesi ve ülkemizin küresel sermayeden daha fazla pay alabilmesi için dünya standartlarında bir yapının oluşması gereklidir. Ticari şirketlerimizin muhasebe kayıtlarının, finans tablolarının, yıllık faaliyet raporlarının uluslararası muhasebe standartlarına göre tutulması ve denetleme mekanizmalarının da uluslararası standartlarda yapılması güven açısından da önemli hâle gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, günümüzde rekabetin olmadığı alan bulunmamaktadır. Rekabet, kişisel, kurumsal ve ulusal zenginliğin temel faktörü hâline gelmiştir. Türkiye, dünyanın önde gelen ülkelerinden biri hâline gelecekse bunu rekabet gücünü artırarak gerçekleştirecektir. Görüşmekte olduğumuz Ticaret Kanunu Tasarısı bu açıdan, ulusal ve uluslararası standartlar bakımından evrensel nitelik taşıyan hükümler içermektedir. Tasarı, bu konuda, bu alanlarda bütün tarafların menfaatlerini koruyan dürüst bir ticareti esas almaktadır. Ayrıca, haksız rekabet sebebiyle menfaatleri zarar görenlere zararın giderilmesi için hukuki bir önlem alınmasını isteme hakkı vermesi yanında, ekonomik çıkarları zarar gören veya bir zarar tehlikesiyle karşılaşabilecek olan tüketicilere de haksız rekabetin önlenmesini isteme hakkı tanımaktadır ki bu, tasarının tüketici menfaatine ağırlık veren bir felsefeyle, bir mantıkla düzenlendiğinin göstergesidir.

Değerli milletvekilleri, bu tasarı, haksız rekabet yapanlara sadece hukuki sorumluluk yüklemekle yetinmiyor, ayrıca, bu tasarı, dürüstlük kurallarına aykırı olarak haksız rekabet fiillerinden birini kasten işleyenlere hapis ve adli para cezası verilmesini de öngörmektedir. Yine, her tacirin ticari defter tutma yükümlülüğü bulunmaktadır. Tasarıya göre, muhasebe kayıtlarının, Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu tarafından hazırlanan “Türkiye Muhasebe Standartları”na uygun olarak tutulması zorunlu hâle getirilmektedir. Yine, ticari işletmeyle ilgili her türlü belgelerin, fotokopi, karbonlu kopya, mikrofiş, bilgisayar kaydı ve benzeri bir kopyasının yazılı, görsel veya elektronik ortamda saklanması zorunluluğu getirilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

MEHMET SALİH ERDOĞAN (Devamla) – Tasarıya göre, muhasebe kayıtlarının Türkçe tutulması ve finansal tabloların Türk lirasıyla düzenlenmesi de gerekmektedir. Yine şirketler, ticari kayıtlarını on yıl süreyle saklamak zorundadır.

Değerli milletvekilleri, ticari işletmelerimizin ticari ve ekonomik yönden uluslararası rekabet piyasalarında güçlü aktörler olarak çalışmalarını sağlayacak kurum ve sistemlere sahip olmalarını amaçlayan bu yasanın hayırlı olmasını temenni ediyorum, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Erdoğan.

Şahsı adına Düzce Milletvekili Celal Erbay.

Buyurunuz Sayın Erbay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

CELAL ERBAY (Düzce) – Sayın Başkan, sayın üyeler; Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın üçüncü bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Globalleşen dünya gerçeği karşısında sınır tanımayan Türk iş dünyasının kurumsal kabiliyetinin artması, rekabet gücünün de artmasında büyük öneme sahiptir. Global pazar ile entegre olmak ve bunun yanında ekonomik gelişme ve istikrarı da muhafaza edebilmek çok önemli bir hadisedir. Şeffaflık ve kontrole açık olma ilkeleri üzerine kurulu olan bu tasarının yasalaşmasıyla bilgiye daha hızlı bir şekilde ulaşma kabiliyeti kazanılacaktır.

Bilindiği üzere ticari şirketlerin tüm kayıtları onların ticari defterlerinde saklanmaktadır. İşte, görüşmekte olduğumuz tasarının 64-88’inci maddeleri arasında, şirketlerin ticari defterleri tutma ve mali tablo hazırlama ilke ve esasları ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Yeni düzenleme ile ticari defterlerin Türk muhasebe sistemine uygun olarak tutulması esası getirilmiştir. Böylece yeni tasarı ile muhasebe sistemleri arasındaki ayrılıklar ortadan kaldırıldığı gibi paralellik de sağlanmış olacaktır. Bu doğrultuda Türkiye Muhasebe Standartları, uluslararası muhasebe standartları ile uyumlu olacağından, bu tasarı ile uluslararası standartların Türkiye’de uygulanabilirliği sağlanmış olacaktır. Bu şekilde Türk uygulaması uluslararası toplumla ve piyasa ile bütünleşmiş olacaktır. Bu sayede Türk şirketlerinin gerek iç piyasada gerekse uluslararası arenada güvenilirliği artacaktır.

Tasarıda Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun yetkisi açıkça tanımlanmıştır. Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu tarafından belirlenen standartların uluslararası standartların özdeşi olması zorunluluğu getirilmiştir. Türkiye Muhasebe Standartları’nın uluslararası standartlardan ayrılabileceği ilke olarak kabul edilmekle birlikte bu yetkinin sınırları çizilmiştir. Ülkemizde birtakım kurumların muhasebe standartları yayımlayarak yol açtıkları karmaşaya engel olmak için, Türkiye Muhasebe Standartları’na uygun olma ve Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun onayını alma şartı derpiş edilmiştir.

Tasarı, teknik gelişmeleri dikkate alarak ticari defter tutma zorunluluğu olanlara tüm kayıtları içeren ve aynı zamanda kanıtlayan belgelerin saklanmasında elektronik ortamdan yararlanma imkânını sağlamaktadır. Dünyanın geldiği noktada elektronik düzenlemelerin kaçınılmaz olduğu gerçeği karşısında böylesine güncel bir düzenleme yapılmış olması takdire şayan bir sonuçtur.

Tasarının 89-91’inci maddelerinde cari hesap düzenlenmesi hususunda temel olarak herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Bunun ana sebebi, gerek yerli gerek yabancı doktrin ve mahkeme içtihatlarında bu kurumu temellendiren ilkelerde ve kurallarda bir gelişmeye rastlanılmamasıdır. Tasarı bu şekliyle birlikte geliştirilmiş, dünyadaki gelişmelere ayak uyduracak tarzda Türk ticari hayatını şekillendirecek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

CELAL ERBAY (Devamla) –…ilke ve kriterlere sahip, hepimizin Türk ticari hayatının, Türkiye’de ticaretle meşgul olan ticaret erbabının gözlediği, özlediği sonuçları üretecek kabiliyette, gelişmede ve ilmî seviyededir.

Ben, bu özellikleriyle beraber tasarının kanunlaşmasını ve elde edilecek sonuçla birlikte Türk ticari hayatına, Türk yargı hayatına, Türk hukuk, bilim hayatına hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Erbay.

Sayın milletvekilleri, bir saat ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 13.26

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 14.30

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Üçüncü bölüm üzerindeki konuşmalar bitmişti.

Şimdi üçüncü bölüm üzerinde soru-cevap işlemini yapacağız.

Soru-cevap işlemi on beş dakika süreli.

Sayın Öztürk ve Sayın Bayramoğlu sisteme girmişler.

Buyurunuz Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Aracılığınızla Sayın Bakana 64’üncü maddeyle ilgili bir soru sormak istiyorum. 64’üncü maddenin birinci fıkrasında ikinci cümlede, makul bir süre içinde yapacakları incelemede işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir verebilecek şekilde defterlerin tutulacağı öngörülüyor. Öğrenmek istediğim bu “makul süre” önümüzdeki dönemde yargı kararlarıyla ve içtihatlarla mı oluşacak?

İkincisi: Yine aynı maddenin ikinci fıkrasında, tacirin işletmesiyle ilgili olarak gönderilmiş bulunan her türlü belgenin kopyasını saklamak durumunda olduğu ifade ediliyor. Başka maddelerde de belki tereddüt ettiğim hüküm olabilir ama burada tacirin kendisine gönderilmiş veya kendisinin de göndermiş olduğu evrakların aslını veya fotokopisini tutabilecekleri şeklinde anlaşılması için “işletmesiyle ilgili bulunan” diye devam etmesinin daha uygun olacağı düşüncesindeyim. Yani “olarak gönderilmiş” ibarelerinin metinden çıkarılması, daha rahat anlaşılabilir hâle gelecek düşüncesindeyim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.

Sayın Bayramoğlu

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle kanunun Türk ticaret hayatına hayırlı ve uğurlu olmasını ve faydalı olmasını diliyorum.

Sayın Bakanım, şu anda Türk Ticaret Kanunu haksız rekabet konusunda ne tür ilkeler benimsemiştir ve bu benimsediği ilkeler doğrultusunda Türk ticaret hayatında ne gibi yenilikleri de beraberinde görmüş olacağız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bayramoğlu.

Sayın Büyükkaya

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Önce ben de kanunun hayırlı olmasını diliyorum.

Aracılığınızla Sayın Bakanımıza bir soru sormak istiyorum: Bu bölümde özellikle haksız rekabet sebebiyle zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşan kişiler tasarıyla ne şekilde korunmuşlardır Sayın Bakanım? Bu konuda bir açıklama yapabilir misiniz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Büyükkaya.

Buyurunuz Sayın Bakan.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Öztürk, görüşmekte olduğumuz bölümün içerisinde yer alan 64’üncü maddeyle ilgili iki soru yönelttiler. Bunlardan bir tanesi, maddenin 1’inci fıkrasında geçen makul sürenin nasıl belirleneceğini bir soru olarak yönelttiler. Bu konuda maddede herhangi bir süre öngörülmedi. Tabii bu, daha çok içtihatlarla belirlenecektir, uygulamada ortaya çıkacak bir sonuca göre oluşacaktır diye değerlendiriyorum.

Ayrıca sizin bir öneriniz oldu. 64’üncü maddenin ikinci fıkrası “Tacir, işletmesiyle ilgili olarak gönderilmiş bulunan her türlü belgenin…” diye devam ediyor. Siz acaba burada “işletmesiyle ilgili olarak” yerine “ilgili bulunan” şeklinde olabilir mi dediniz? Yani eğer böyle bir önerge verilirse bunu değerlendirebileceğimizi düşünüyorum. Bu madde üzerinde verilmiş bir önerge var, ancak bu önergede böyle bir değişiklik önerilmiyor. Eğer Sayın Öztürk’ün bir önerge verme imkânı varsa şu anda, tabii bu önergeyi verebilir. Ama “Hükûmet olarak veya Komisyon olarak böyle bir değişiklik önergesi verebilir misiniz?” diye de sorulabilir. Biz bunu arkadaşlarımızla bir değerlendirelim. Bu şekilde olmasında da bana göre ilk bakışta herhangi bir mahzur yoktur gibi görünüyor.

Sayın Bayramoğlu “Haksız rekabet sebebiyle zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşan kişiler bu tasarıyla korunuyorlar mı, korunuyorlarsa nasıl korunuyorlar? Haksız rekabetten olumsuz etkilenecek olan kişileri korumak için bu tasarı hangi önlemleri almaktadır?” diye, zannediyorum bu anlama gelecek, bir soru yönelttiler. Tabii ki haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşan kişilerin şunları yapma imkânını bu tasarı gündeme getirmektedir: Fiilin haksız olup olmadığının tespitini isteyebilecektir. Haksız rekabetin menini isteyebilecektir. Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını isteyebilecektir. Kusur varsa zarar ve ziyanının tazminini isteyebilecektir ve Borçlar Kanunu’nun 49’uncu maddesinde öngörülen şartların varlığı hâlinde de manevi tazminat isteyebilecektir.

Bir soru daha sorulmuştu, Sayın Büyükkaya’nın bir sorusu vardı ancak Sayın Büyükkaya’nın sorusunu tam tespit edemedim Sayın Başkanım.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) – Aynı mahiyette Sayın Bakanım.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Öyle mi? Evet, peki, o zaman o soruya da cevap vermiş olalım.

BAŞKAN – Bir soru daha var Sayın Bakanım.

Sayın Demir…

OSMAN DEMİR (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanıma benim sorum finansal tabloların hazırlanmasıyla ilgili. Sayın Bakanım, finansal tabloların hazırlanmasında muhasebe standartları ve denetime ilişkin öngörülen köklü değişiklikler nelerdir? Bu konuda ne tür ilkeler ve standartlar gözetilmiştir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Demir.

Sayın Bakan, buyurun.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Şu anda görüşmekte olduğumuz tasarının belki de en önemli düzenlemelerinden bir tanesi uluslararası muhasebe standartlarının bu yasayla da Türkiye’ye getiriliyor olmasıdır. Bilindiği gibi, artık, paranın, ticaretin, ekonominin millî sınırlara hapsedilmesi mümkün değildir. Artık global bir dünyada yaşıyoruz, “küresel” tabirini kullanıyoruz. Dolayısıyla sermaye dünyada serbestçe dolaşabiliyor, yabancı sermaye geliyor Türkiye’de yatırım yapıyor, bizim yatırımcılarımız gidip başka ülkelerde yatırım yapıyorlar.

Peki, tuttukları veya tutacakları muhasebe hangi kriterlere dayalı olarak tutulacak? Eğer her ülkenin kendisine özgü muhasebe standartları olursa bir başka ülkeye gittiğinde o firma orada farklı bir muhasebe standardıyla karşılaşacak. Dolayısıyla şimdi artık tüm dünya ulusları, dolayısıyla ticaret hukukçuları bu konuda tüm dünyada kabul gören standartlar geliştirme ihtiyacını hissediyorlar. İşte, Türkiye’de, Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu oluşuyor. Bu Kurul uluslararası kriterleri Türkiye’ye taşıyarak bu kriterleri belirliyor. Türkiye’de ticaretle uğraşan, işte, büyük ölçekli birtakım firmalar başka ülkelerde de yatırım yaptıklarında, Türkiye’de tuttukları bir muhasebe sisteminin diğer ülkelerde de aynısını görecekleri için orada herhangi bir acemilik çekmeyecekler. Diyelim ki, Almanya’da, Fransa’da veya başka bir ülkede büyük bir firma Türkiye’de yatırım yaptı. O ülkede muhasebe işlerinde tuttuğu bir standart var, bir usul var. Türkiye’ye geldiğinde başka bir usulle karşılaşmamalı. Dolayısıyla, orada tuttuğu usul nasılsa, muhasebesini hangi usule göre tutuyorsa Türkiye’de de aynı usulle karşılaşmalı ki böyle bir sorun karşısına çıkmasın.

İşte, bütün bunları belirleyecek ve dolayısıyla Türkiye’ye yabancı sermayenin gelişini de kolaylaştıracak bir anlayışla bu Türk Ticaret Kanunu hazırlandı. Ben bunun çok ciddi bir yenilik olduğunu düşünüyorum. Özellikle odalarımızın, Türkiye’de şu anda görev yapan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin, Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneğinin böyle bir yasanın bir an önce çıkmasını istemelerinin en önemli nedenlerinden bir tanesinin bu olduğunu düşünüyorum. Sorunuza bu şekilde cevap verdim.

Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Başka soru yok. Soru-cevap işlemi sona ermiştir.

Üçüncü bölüm üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi üçüncü bölümde yer alan maddeleri ve varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Şimdi 61’inci maddenin başlığını okutuyorum:

VI - İhtiyatî tedbirler

MADDE 61 –

BAŞKAN – 61’inci madde üzerinde iki tane önerge vardır.

Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre de işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 61. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “ithalat veya ihracat” ibaresinin “dışalım ya da dışsatım” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Turgut Dibek

Tekin Bingöl

 

Mersin

Kırklareli

Ankara

 

Rahmi Güner

Ali İhsan Köktürk

Enis Tütüncü

 

Ordu

Zonguldak

Tekirdağ

 

 

Ali Oksal

 

 

 

Mersin

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 61. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “dilekçesi” ibaresi yerine “talebi” ibaresinin getirilmesini, 1. fıkranın ilk cümlesinde yer alan “düzeltilmesine” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve diğer tedbirlere” ibaresinin eklenmesini ve “rekabetin sonucu olan” ibaresinin “rekabet sonucu oluşan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Akif Akkuş

Beytullah Asil

 

Konya

Mersin

Eskişehir

 

İsmet Büyükataman

Erkan Akçay

Behiç Çelik

 

Bursa

Manisa

Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Efendim, bir bölümüne katılıyorum, “dilekçesi” yerine “talebi” ibaresinin eklenmesini biz de uygun görüyoruz ancak “düzeltilmesine” ibaresinden sonra “ve diğer tedbirlere” ibaresine gerek görmüyoruz. Tabii, ben takdiri Genel Kurula bırakıyorum.

BAŞKAN – Peki.

Sayın Çelik, buyurunuz.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 61’inci maddesinin içeriğine bir ilave eklemek, bir de değişiklik yapmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde üzerinde “dilekçe” yerine “talep” devamında da yine önergemizde ifade ettiğimiz ibarenin, “rekabetin sonucu olan” ibaresinin yerine “rekabet sonucu oluşan” şeklinde bir ibarenin eklenmesini, değiştirilmesini özellikle önerge olarak vurguluyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu tasarının görüşülmeye açıldığı ilk gün, Konya Milletvekilimiz Sayın Faruk Bal Genel Kurulda yapmış olduğu konuşmada ciddi uyarılarda bulunmuştur, yargının boşluğa düşeceği, ekonominin boşluğa düşeceği ikazlarını yapmıştır. AB müktesebatına uyum adı    altında burada büyük bir yanlışlık yapıldığı ortadadır. O nedenle, Sayın Bal’ın da ifade ettiği gibi -burada, elimizde konuşma metni de mevcut- Türk Ticaret Kanunu’ndan önce Medeni Kanun’un, yani özel hukukun temeli olan Medeni Kanun’un bir bölümü olan Borçlar Kanunu’nda öncelikli olarak bir düzenleme yapma zorunluluğu ortadadır. Şimdi, böyle bir düzenlemenin, yani Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın Genel Kurula getirilmiş olması ve kanunlaştırılmak istenmesinin, burada, ileride gerek finansal piyasalarda gerek ticaret ortamında, sanayimizde, tarımımızda, esnaf ilişkilerinde, hizmet sektöründe, velhasıl her alanda bizim millî ekonomimizi ciddi olarak sıkıntıya sokacağı gerçeğiyle karşı karşıyayız.

Burada benden önceki konuşmacılar bir de Madencilik Günü vesilesiyle vurguladılar. Biz de Madencilik Günü’nü kutluyoruz Türkiye’nin. Madencilik alanında daha da atılım içerisinde olmasını ve Türk madenciliğinin kendi insanları eliyle, ama modern teknolojiyle işletilmesini ve işlenerek dış piyasalarda satılmasını ve Zonguldak’ta istihdam amaçlı işe almalarda görülen çirkin ve kötü manzaraların maden sektöründe hiç yaşanmamasını bu vesileyle diliyorum.

Ayrıca, 10 Aralık İnsan Hakları Günü vesilesiyle insan hakkının her anlamda kutsal olduğunun bilincinde olarak, gelişmiş ülkelerde ya da az gelişmiş ülkelerde ya da gelişmekte olan ülkelerde, velhasıl -insanlık için temel olan insan hakkının- bütün ülkelerce olmazsa olmaz bir taban, bir baz olarak kabul edilmesini bu vesileyle ayrıca diliyorum.

Ayrıca bugün, 4 Aralık 1859 yılında kurulan Mektebi Mülkiyenin yıl dönümü. Bu itibarla, mülkiyelileri de kutluyorum, nice yıllar diliyorum kendilerine.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ticaret Kanunu ele alındığı zaman özellikle medyada hep şunu görüyoruz: İşte “Otobüste tavuk taşınmayacak. Kokoreç yenmeyecek.” ya da “Toplu taşıma araçlarında koku yapan pide gibi gıdalar tüketilmeyecek.” şeklinde Ticaret Kanunu’na yönelik birtakım haberleri sizler de okuyorsunuz. Şimdi bunun ne düzeye indirgendiğini de hep birlikte görüyoruz.

O hâlde bu Türk Ticaret Kanunu ne amaçla, hangi kurum ve kuruluşla istişare edildi ki Genel Kurula getirildi? Acaba sivil toplum örgütleriyle konuşuldu mu? Akademisyenlerle, hukukçularla konuşuldu mu? Bu tasarı yasalaştığı zaman, yarın yargının eline geçtiği zaman mahkemelerimiz nasıl karar verecek? Ortada büyük bir karmaşanın olacağı gerçeğiyle karşı karşıyayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

O hâlde tasarı Genel Kurula gelmeden önce, bu tasarının bu hâliyle kanunlaşması hâlinde dış ticarete, finans sektörüne, tüm piyasalara ve sektörlere etkileri öncelikle tartışılmalıydı; Borçlar Kanunu bundan önce düzenlenmeliydi ama bunlar göz ardı edilmiştir.

Sonuç olarak, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ihtiyati tedbir maddesindeki, 61’inci madde üzerindeki değişikliğin yararlı olacağını ümit ediyoruz ve önergemizin kabul edilmesini arz ve teklif ediyoruz.

Teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çelik.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.49

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

61’inci madde üzerinde verilen Konya Milletvekili Faruk Bal ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 61. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “ithalat veya ihracat” ibaresinin “dışalım ya da dışsatım” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

Sayın Öztürk, buyurunuz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 61’inci maddeye ilişkin değişiklik önergemiz üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakana ve Sayın Komisyon Başkanına soruyorum: Neden katılmıyorlar? Yukarıda demin de söyledim, Türk ticaret yasasıyla borçlar kanunu arasında temel bir uyumsuzluk var. Yukarıda borçlar kanunu görüşülürken her türlü ifrata kaçan bir “Arı Türkçe kullanıyoruz.” diye, alışılmış, halkın bildiği, halkın kullandığı kelimeleri bile silerken katılıyorlar da burada “ithalat ve ihracat” kelimelerinin yerine “dış alım ve dış satım” kelimelerini öneriyoruz, buna niye katılmıyorlar? Yani zaten bu yasa, şu ticaret yasasıyla borçlar kanunu, tamamıyla, birbiriyle anlaşılamaz hâle geldi. Bir tarafta aşırı Türkçe kelimeler, olması gerekenden daha fazla kelimeler, bir tarafta da halkın kullandığı yerleşik kelimelerin reddi. Bunu anlamak mümkün değil.

Şimdi, bizim buradaki değişiklik önergemiz “ithalat” ve “ihracat” kelimelerinin yerine “dış alım”, “dış satım” kelimelerinin kullanılmasına yönelikti ama Sayın Bakanla Sayın Başkan katılmadılar, inşallah AKP Grubu katılır.

Sayın milletvekilleri, bu 61’inci maddenin ikinci fıkrası aslında son derece önemli bir yenilik getiriyor. Ancak burada teminat meselesi çözülmemiştir. Yani ihtiyati tedbir kararı verilirken bu ihtiyati tedbir kararının haksız verilmesinden dolayı uğranılacak zararların giderimi konusu nasıl çözülecektir? Bu belli değil. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda ihtiyati tedbir kararı verilirken belirli bir oranda teminat alınıyor. Burada teminata ilişkin bir düzenleme yoktur, bu bir eksikliktir.

İkincisi: Yine burada hak sahibinin yetkilerine tecavüz oluşturması hâlinde cezayı gerektiren haksız rekabet konusu malların gümrük idareleri tarafından böyle el konulması uygulamada birtakım suistimallere yol açacaktır, ayrıca ülkenin değişik yerlerinde değişik uygulamalara neden olacaktır. Yani uygulamadaki yeknesaklık olmayabilir, yeknesak bir uygulama olmayabilir. Bu konuda bir açıklık getirilmemiştir.

Şimdi, bu tasarılarda bu tasarıları hazırlayan bilim komisyonuna gerçekten çok teşekkür ediyorum, emek vermişler, alın teri vermişler ama “Biz getirdiğimiz tasarıların noktasına, virgülüne dahi dokundurtmayız.” anlayışı ile birtakım yanlışlıkların düzeltilmemiş olmasını da ben çok doğru bulmuyorum. O nedenle önergemizin desteklenmesini istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bundan önceki konuşmamda da söyledim. Önümüzde bir yerel seçimler var. Yerel seçimlere de… Her şeyden önce dürüst bir seçim sürecini yönetmek Hükûmetin, siyasal iktidarların görevidir. Dürüst seçim süreci kütüklerin oluşturulmasından oyların sayılmasına, seçim sonuçlarının ilanına ve mazbataların alınmasına kadar kapsayan bir süreçtir. Şimdi, seçimlerin dürüst olması, sonuçların tartışılmaması, meşruiyet tartışmasının olmaması için her şeyden önce bu seçim kütüklerinin dürüst bir şekilde oluşturulması gerekmektedir. Bugün Türkiye’de ülkemizin dört bir yanından gelen telefonlar vardır. Seçimlerde, listelere baktığımız zaman, aktarmalar olmuş.

Ben bir somut örnek vermek istiyorum: Silifke’de 2004 yılında seçmen sayısı 29.695; 2007 yılında nüfus 64 bin, seçmen sayısı 31.117; 2008 yılında nüfus 52.961, seçmen sayısı 37.953. Yani nüfus 52 bine düşüyor, seçmen sayısı 6 bin artıyor. 64 bin nüfusta 31 bin seçmen. Bunu merkez için söylüyorum. Toplamında 111.698 toplam nüfus var, 81 bin toplam seçmen olmuş 2008’de. Ancak bundan önce 2007 seçimlerinde toplam seçmen sayısı 74.497. Seçmendeki 7 bin artışın tamamı şehir merkezinde meydana gelmiş, köylerde bir artış yok, bu bir.

İkincisi: Silifke sokaklarında dolaşan her 3 kişiden 2’si seçmen değerli arkadaşlarım.

Şimdi, biz böylesine yanlış olan, doğruluğundan kuşku duyulan seçmen kütükleriyle yapılacak bir seçimin meşruiyetini tartışmayacak mıyız? Adalet Bakanı hazır buradayken bu konuların derhâl tedbirinin alınması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen tamamlayınız.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Önümüzdeki süreçte yapılacak seçimlerin güvenliğinin zedelenmemesi için, seçimler hakkında kuşku duyulmaması için bu konunun Hükûmet tarafından derhâl ele alınması ve makul bir çözüme ulaştırılması gerekmektedir diyorum. Eğer bu yapılmadığı sürece, her konuşmamızda ben bunları söyleyeceğim değerli arkadaşlarım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Daha önce kabul edilen önerge doğrultusunda 61’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

62’nci maddenin başlığını okutuyorum:

C) Ceza sorumluluğu

I - Cezayı gerektiren fiiller

MADDE 62-

BAŞKAN – 62’nci madde üzerinde üç tane önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, aykırılık sırasına göre de işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 62 nci maddesinin “b” bendinde “icap ve tekliflerinin” ibaresinin “Önerilerinin” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Fatma Kurtulan

Akın Birdal

 

Şırnak

Van

Diyarbakır

 

Sevahir Bayındır

 

Pervin Buldan

 

Şırnak

 

Iğdır

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 62. maddesinde yer alan “cezalandırılırlar.” ibaresinden sonra gelmek üzere “Tüzel kişilerin işlerini görmeleri sırasında bir haksız rekabet fiili işlenirse tüzel kişi adına hareket eden veya etmesi gereken organın üyeleri veya ortakları hakkında da yukarıdaki bentler uygulanır. Haksız rekabet fiilini bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine de karar verilebilir.” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Akif Akkuş

Beytullah Asil

 

Konya

Mersin

Eskişehir

 

İsmet Büyükataman

 

Erkan Akçay

 

Bursa

 

Manisa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 62. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Turgut Dibek

Ali İhsan Köktürk

 

Mersin

Kırklareli

Zonguldak

 

Tekin Bingöl

Ali Oksal

Enis Tütüncü

 

Ankara

Mersin

Tekirdağ

 

 

Rahmi Güner

 

 

 

Ordu

 

“Madde 62- (1) a) 55 inci maddede yazılı haksız rekabet eylemlerinden birini kasten işleyenler;

b) Kendi önerilerinin rakiplerininkine tercih edilmesi için kişisel durumu, ürünleri, iş ürünleri, ticarî faaliyeti ve işleri hakkında kasten yanlış veya yanıltıcı bilgi verenler;

c) Çalışanları, vekilleri veya diğer yardımcı kimseleri, çalıştıranı veya müvekkillerinin üretim veya ticaret sırlarını ele geçirmelerini sağlamak için aldatanlar;

d) Çalıştıranlar veya müvekkillerden, işçilerinin veya çalışanlarının ya da vekillerinin, işlerini gördükleri sırada cezayı gerektiren bir haksız rekabet eylemini işlediklerini öğrenip de bu eylemi önlemeyenler veya gerçeğe aykırı beyanları düzeltmeyenler;

eylem daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, 56 ncı madde gereğince hukuk davasını açma hakkını haiz bulunanlardan birinin şikâyeti üzerine, her bir bent kapsamına giren eylemler dolayısıyla iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılırlar.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Konuşacak mısınız?

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Evet.

BAŞKAN – Sayın Köktürk, buyurunuz.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 62’nci maddesindeki değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün, benden daha önce söz alan bir kısım değerli milletvekillerimiz, Dünya Madenciler Günü nedeniyle, Madenciler Günü’nün anlamını ifade eden konuşmalar yaptılar ve buradan maden emekçilerimize en kalbi duygularla selamlarını gönderdiler. Ancak hepiniz takdir edersiniz ki Türkiye’de “maden” dendiğinde aklımıza taş kömürü, taş kömürü dendiğindeyse Zonguldak gelir. Barışta savaştan çok şehit veren, 5 bine yakın maden işçisini grizularda, iş kazalarında, yerin yüzlerce metre altında yitiren, ürettiği taş kömürüyle ülkemiz ağır sanayisini yıllarca omuzlarında taşıyan ve bunun karşılığı olarak cumhuriyetimizin ilk ili olma payesine, onuruna erişen bir Zonguldak milletvekili olarak ben de buradan, maden emekçilerimize, Amasra’dan Kozlu’ya kadar, Üzülmez’den Asma’ya kadar, Elbistan’a kadar, Soma’ya kadar ülkemizin değişik maden işletmelerinde çalışan maden emekçilerimize sevgi ve saygılarımı gönderiyorum ve yer altında iş kazalarında, grizularda yitirdiğimiz maden şehitlerimizi yürekten sevgi ve saygıyla anıyorum.

Değerli milletvekilleri, dün, yine hepimizin bildiği gibi, 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü’ydü. Özürlüler Günü nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında törenler düzenlendi. Ayrıca, bu törenlerde söz alan devletimizin sorumlu kademelerindeki yetkilileri, özürlülerimizin önündeki engellerin kaldırılması, özürlülerin ekonomik ve sosyal yaşama katılmalarının sağlanması için güzel dilek ve duygularını ilettiler. Ancak böylesine özel bir günde ben tarafıma Zonguldak’tan ulaşan bir faksı sizinle paylaşmak istiyorum. Bu faks, Zonguldak İşitme Engelliler Meslek Lisesinin Okul Aile Birliği tarafından gönderilmiş olan bir faks. Okul Aile Birliği yöneticileri 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü’nde, bu kadar anlamlı konuşmaların yapıldığı bir günde Zonguldak’ta İşitme Engelliler Meslek Lisesinin Orman İşletmesine ait olan yetmiş yıllık bir binada eğitim gördüğünü, bu binanın gerek çamaşırhanesinin gerek sınıflarının gerekse mutfağının yeterli olmadığını, yıkanan çamaşırların sınıflarda kurutulmak zorunda kalındığını ve okul yapılma taleplerinin dört yıla yakın bir süredir Millî Eğitim Bakanlığınca göz ardı edildiğini tarafımıza iletmiş bulunuyorlar. Hepimizin bildiği gibi Anayasa’mızın 42’nci ve 61’inci maddeleri devletimize, Millî Eğitim Bakanlığımıza, Sosyal Güvenlik Bakanlığımıza özürlülerle ilgili önemli görevler yüklemektedir. Ben buradan bir Zonguldak Milletvekili olarak Zonguldak İşitme Engelliler Meslek Lisesi Okul Aile Birliğinin okul yapılma talebini Türkiye Büyük Millet Meclisinden seslendirmek ve Millî Eğitim Bakanımızın dikkatine sunmak istiyorum.

Ayrıca, yine yarın 5 Aralık, Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını elde etmesinin 74’üncü yıl dönümü. Hepimizin bildiği gibi cumhuriyet devrimi aynı zamanda bir kadın devrimidir. Büyük Önderimiz kadını erkeği eşit bir toplum yaratmayı amaçlamış ve bu nedenle çıkarttığı Medeni Yasa ile seçme ve seçilme hakkına yönelik yasa ile iş yasalarındaki düzenlemelerle Türk kadınını çağdaş dünya kadınları arasındaki en müstesna yerine taşımıştır. Ben Türk kadınının bu önemli gününü kutluyorum ve tüm Türk kadınlarımızın Büyük Önderimiz önderliğinde elde etmiş olduğu kazanımlara sonuna kadar sahip çıkacaklarına yürekten inanıyorum.

Değerli milletvekilleri, değişiklik önergemize gelince, değişiklik önergemiz bu maddenin metninin ve kavramlarının düzeltilmesiyle ilgili çünkü yasanın bütünü üzerinde yaptığımız konuşmalarda, gerek kavram gerekse ifade, anlatım anlamında katkılarımız olacağını ve önergelerle bunların düzeltilmesi yolunda çaba göstereceğimizi ifade etmiştik. Bu önergemiz, madde metninde yer alan “fiil” ibareleri yerine “eylem” ibareleri, “icap ve teklifler” ibaresi yerine de “öneriler” ibaresinin yer almasına yönelik hem maddenin Türkçeleştirilmesine hem de kavramların Borçlar Kanunu’na uyum sağlamasına yönelik bir öneri.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Köktürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 62. maddesinde yer alan “cezalandırılırlar.” ibaresinden sonra gelmek üzere “Tüzel kişilerin işlerini görmeleri sırasında bir haksız rekabet fiili işlenirse tüzel kişi adına hareket eden veya etmesi gereken organın üyeleri veya ortakları hakkında da yukarıdaki bentler uygulanır. Haksız rekabet fiilini bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine de karar verilebilir.” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Teklif edilen değişiklik 63. maddede bozuk bir ifade olarak yer almıştır. Kanun yapma tekniğine uygun olarak konu ile ilgili ceza hükümlerinin bir madde içinde toplanması daha uygundur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 62 nci maddesinin “b” bendinde “icap ve tekliflerinin” ibaresinin “Önerilerinin” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Siz konuşacak mısınız?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; otuz iki yıl avukatlık yaptıktan sonra geldim, milletvekili oldum. Burada önerge veriyoruz, yasaları düzeltmeye çalışıyoruz. Bir yandan bunlarla uğraşırken -koca koca kalın kitaplar, elli iki bölüm hâlinde- diğer yandan geliyoruz, burada bir gündem dışı konuşma yapıyoruz, 6 milyon seçmen kütükte artmış, nereden geldi diye. Bakan cevap vermiyor, Hükûmet cevap vermiyor, Yüksek Seçim Kurulu cevap vermiyor, Adalet Bakanı cevap vermiyor, Nüfus Vatandaşlık Genel Müdürlüğünden sorumlu İçişleri Bakanı cevap vermiyor, Başbakan cevap vermiyor. Kim cevap verecek? Merak ediyorum, kim cevap verecek?

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Millet cevap verecek.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Seçime hile karıştırmak… Seçimde yarın çıkacak şayia, yarın tartışmanın sorumlusu kimdir siyaseten? Hükûmet değil mi?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Değil, değil, muhalefet!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın, Sayın Adalet Bakanı burada. Biz neyle uğraşıyoruz “efendim” ibaresinin “öneriler” olarak düzeltilmesi, eski Türkçeyi yeni Türkçeye çeviriyoruz. Peki, ne oluyor bu arada? Seçme seçilme hakkını kutluyoruz kadınların. Leyla Zana da bir kadındı, seçilmişti, Diyarbakır’da seçilmişti ve gelmişti buraya, on yıl ceza yattı, çıktı. Şimdi, arkadan, bugün düşüncesini açıkladığı için, bugün Dünya İnsan Hakları Günü haftasında sırf düşüncesini açıkladığı için, bir kadın eski milletvekili sırf düşüncesini açıkladığı için on yıl hapis cezası alıyor. Bunun adaleti, bunun düşünce özgürlüğü, bunun insan hakları, bunun hakkaniyeti nerede? Bunu soramıyoruz İnsan Hakları Haftası’nda. Eline mitralyöz mü aldı Leyla Zana on yıl ceza alıyor? Bu ülkeyi soyup soğana çevirenler, ihaleyi kapanlar, ülkeyi satanlar, bankaları boşaltanlar bir ay yatmadan dışarı çıkıyorlar. Adaleti konuşacağız ama, adaleti yerine getireceğiz ama taş atan çocuklara “terörist” diye elli sekiz yıl ceza istenecek, Mc Donald’s’ları bombalayanlara da üç ayda “Buyur, çık.” denecek. İşkenceyle insan öldürenlere “Buyurun vatansever kardeşim, çık.” denecek. Bu ülkede adaleti sağlamadan siz hangi yasayı, hangi yerini düzeltmeye çalışırsınız?

Bu ülkede Hükûmeti aramaya çalışıyoruz ama elimizde üç gündür, dört gündür… Bakıyoruz İskenderun sokakları “Ya sev, ya terk et.”, ülkenin batısını sev, ülkenin doğusunu terk et… Ortaya Türk Bayrağı konmuş. Bakın, bu bir haftadır İskenderun’da… Şimdi, burada sorumlu, duyarlı partiler açıklamalarını yaptılar. Bu ülkenin selameti için yapılanlara ayrı bir şey ama bir şey söylemek istiyoruz: Ardahan’da… Türk Bayrak Kanunu var. Türk Bayrak Kanunu’nu… Herkes istediği yere asamaz, eline aldırıp saldırı aracı yapamaz Türk Bayrağı’nı. Çetecisi çıkıyor, yargılanıyor, elinde Türk Bayrağı, hırsızlık yapan çıkıyor, elinde Türk Bayrağı; “laiklik” deniliyor bayrak, “cumhuriyet” deniliyor bayrak, “din” deniliyor bayrak, “sendika hakkı” deniliyor bayrak, her şeyde bayrak. Bayrak Kanunu çok açık. Bayrak her yerde kullanılamaz, resmî tören günlerinde kullanılır, belli zamanlarda kullanılır, bunun dışında kullanılması suçtur diye…

MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Sen de kullan! Sen de kullan!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Kaldı ki ırkçılık, kafatasçılık yapmak, faşizm, suçların ve insan haklarının en ağırıdır. Eğer Hükûmet, sadece DTP’li belediye başkanları iki kelime konuştuğu için görevden alıyorsa, İskenderun Belediye Başkanına da bir hafta göz yumuyorsa, Ardahan’da sizin partilileriniz toplanıp yasal bir miting yapan bir parti otobüsüne, bu Meclisin milletvekillerine saldırıyorsa, Meclisin onurunu koruyamıyorsak, insanın yaşamını koruyamıyorsak, farklı etnik kökeni ve farklı kültürlerde olduğu için koruyamıyorsak, bu ülkenin birliğini koruyamıyorsak ne yapacağız, neyin yasasını yapacağız, Türk Ticaret Kanunu’yla uğraşıp neyi düzelteceğiz bu ülkede?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Terörü düzelteceğiz.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Gerçekten, biraz Hükûmeti artık duyarlığa davet ediyoruz.

Bakın, Altınova’daki linç kampanyalarında Kürt yurttaşlarımızın evini elinde bayrak bulunan saldırganlar yıkıyordu. Hükûmetin Kaymakamı, emniyeti seyirci kalıyordu, Hükûmetten çıt çıkmıyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bağlıyorum.

SAFFET KAYA (Ardahan) – Sayın Kaplan, bir saniye…

Sayın Başkan, Ardahan’la ilgili yorum yanlıştır. Provokasyondur kesinlikle.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Şimdi, uğruna cumhuriyeti kurduğumuz, birlikte İstiklal Savaşı’nda uğrunda ortak değerimiz olan…

Böylesi durumlarda Hükûmetin adaleti sağlama, can ve mal güvenliğini sağlama, asayişi sağlama yükümlülüğü vardır. Bu yükümlülüğünden İçişleri Bakanı kaçıyor, Hükûmet kaçıyor, Başbakan susuyor. Kaldı ki Başbakanın “Ya sev ya terk et”, “Pompalı”, arkasından da bu tür deyişlerinin buna etki yaptığını düşünüyoruz. Hükûmetin bu konuda göreve geçmesi, gerekliler hakkında suç duyurusu yapılması, yasa dışı davrananlar hakkında gerekli incelemelerin yapılması… Bu ülkede İnsan Hakları Haftası Günü’nde her yurttaşımızın eşit ve özgür yurttaş olduğunun bilinciyle can ve mal güvenliğinin, kişi güvenliği ve özgürlüğünün sağlanmaması en temel insan hakları ihlalidir. Bunun sağlanması gerekir, buna davet ediyoruz. Öncelikle bu, öncelikle insan.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

Önergeyi…

SAFFET KAYA (Ardahan) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz? Ardahan’la ilgili Sayın Kaplan’ın bir yanlış yorumu oldu. Onu düzeltmek istiyorum lütfen.

BAŞKAN – Tabii, buyurunuz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kendi yorumumu ben düzeltirim, siz düzeltemezsiniz Beyefendi.

SAFFET KAYA (Ardahan) – Hayır, yanlışınızı ben düzeltiyorum sizin. Yanlışınızı ben düzeltmek istiyorum.

Ardahan iliyle ilgili…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ben kendi yorumumu kendim düzeltirim.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, bir dakika.

SAFFET KAYA (Ardahan) – Sayın Başkan, 61’e göre söz isteyebilir miyim? Müsaade eder misiniz?

BAŞKAN – Tabii buyurunuz, yerinizden lütfen.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kişi ismi vermedim Sayın Kaya. Benim muhatabım Hükûmet. Hükûmetten açıklama bekliyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

9.- Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Türk Ticaret Kanunu görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmada Ardahan’da yapılan mitingde meydana gelen olaylardan dolayı AK PARTİ’yi suçlaması nedeniyle açıklaması

SAFFET KAYA (Ardahan) – Sevgili Başkan, Sayın Kaplan’ın ifade ettiği gibi, Ardahan ilinde AK PARTİ’ye, oradaki mitingle ilgili bir şekilde provokasyon hareketi söz konusudur. Oradaki hareketi hiçbir şekilde AK PARTİ düzenlememiştir, hiçbir şekilde AK PARTİ’ye mal edilemez.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hükûmet de bir sorumludur. Emniyet niye önlemedi?

SAFFET KAYA (Ardahan) – Burada yanlış bilgilerle, yüce kürsüden yanlış bir ifade kullanarak Ardahan halkına leke düşürecek bir davranışı, partimize leke düşürecek bir davranışı kabul edebilmek kesinlikle mümkün değildir.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Emniyet, panzeri, gaz bombalarını sadece bizim göstericilere mi, sendikacıları mı gönderiyor?

SAFFET KAYA (Ardahan) – Bu tavırlarından vazgeçmeleri gerekir…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Niye Hükûmet yoktu Ardahan’da? 300 kişi…

BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen karşılıklı konuşmayınız.

SAFFET KAYA (Ardahan) – …ve Türkiye’de bir çatışma ortamına toplumu sürükleyecek bir davranışı kabul edebilmek kesinlikle mümkün değildir, kesinlikle mümkün değildir, net olarak söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Biz soğukkanlı davrandık, Ardahan’da soğukkanlı davrandık …

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaya.

SAFFET KAYA (Ardahan) – Herkes burada bunun sorumluluğunu bilmek zorundadır ve haddini bilmek zorundadır. Açık olarak söylüyorum.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Biz tek başımıza Ardahan’da bu provokasyona izin vermedik, meydan vermedik.

SAFFET KAYA (Ardahan) – Hiçbir zaman için provokasyon olmamıştır.

BAŞKAN – Teşekkürler…

SAFFET KAYA (Ardahan) – Orada yapılan miting doğru, elbette ki saygı duyulacaktır, elbette ki kesinlikle, halk normalde bir tepkisini koymuştur ama bunu Türk-Kürt çatışmasına sürükleyenler, kesinlikle ve kesinlikle, bu memlekete en büyük ihaneti yapmıştır. Açık söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaya. Açıklamanız yeterlidir, sağ olun.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Göz yumanlardır, göz yumanlardır, “Ya sev ya terk et.” diyenlerdir.

BAŞKAN – Sayın Kaplan… Sayın Kaplan, lütfen…

SAFFET KAYA (Ardahan) – Diyenleri de tasvip etmiyorum ben kesinlikle ama tutumunuzu da tasvip etmiyorum.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Önce üslubunuzu…

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayınız, kürsüden sözlerinizi birbirinize söylediniz.

SAFFET KAYA (Ardahan) – Bu memlekette size tarihî bir sorumluluk düşüyor ve bu kardeşliği mutlaka ve mutlaka sağlamak hepimizin görevidir.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Siz önce saldırganlara sahip çıkacaksınız.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

62’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 62’nci madde kabul edilmiştir.

63’üncü maddenin başlığını okutuyorum:

II – Tüzel kişilerin cezaî sorumluluğu

MADDE 63 -

BAŞKAN – Madde 63 üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, aykırılık sırasına göre de işleme alacağım.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 63 ncü maddesinde "rekabet" ibaresinden sonra gelen "fiili" ibaresinin çıkarılarak, yerine "eylemi” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Fatma Kurtulan

Akın Birdal

 

Şırnak

Van

Diyarbakır

 

Pervin Buldan

 

Sevahir Bayındır

 

Iğdır

 

Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 63. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Turgut Dibek

Ali İhsan Köktürk

 

Mersin

Kırklareli

Zonguldak

 

Rahmi Güner

Tekin Bingöl

Enis Tütüncü

 

Ordu

Ankara

Tekirdağ

 

 

Ali Oksal

 

 

 

Mersin

 

"MADDE 63 - (1) Tüzel kişilerin işlerini görülmesiyle ilgili olarak bir haksız rekabet eylemi işlenirse 62 nci madde hükmü, tüzel kişi adına hareket eden veya etmesi gerekmiş olan organın üyeleri ve/veya ortakları hakkında uygulanır. Haksız rekabet eyleminin bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine de karar verilebilir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 63. maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Akif Akkuş

Beytullah Asil

 

Konya

Mersin

Eskişehir

 

İsmet Büyükataman

 

Erkan Akçay

 

Bursa

 

Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

63. madde ceza hükmü taşımaktadır. Cezalandırılan fiiller 62. maddede de düzenlenmiştir. Konu ile ilgili ceza hükümlerinin bir madde içinde toplanması daha uygundur.

Bu sebeple bu maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı arıyorum. Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.28

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 15.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

63’üncü madde üzerinde verilen Konya Milletvekili Faruk Bal ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 63. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

"MADDE 63 - (1) Tüzel kişilerin işlerinin görülmesiyle ilgili olarak bir haksız rekabet eylemi işlenirse 62 nci madde hükmü, tüzel kişi adına hareket eden veya etmesi gerekmiş olan organın üyeleri ve/veya ortakları hakkında uygulanır. Haksız rekabet eyleminin bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine de karar verilebilir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz.

Sayın Başkanım, izin verirseniz biraz önce önergeler üzerinde konuşan bazı arkadaşlarımız seçmen listeleriyle ilgili Hükûmetten ve dolayısıyla Bakan olarak benden bir açıklama talep ettiler. İzin verirseniz bu talebe uygun bir açıklama yapmak durumundayım.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi 29 Mart 2009 tarihinde yapılacak yerel seçimlerle ilgili seçim takvimi başlamıştır. Anayasa ve ilgili yasalara göre seçim takvimi başladıktan sonra seçimin her türlü güvenliğinden Yüksek Seçim Kurulu sorumludur ve bu konuda da Yüksek Seçim Kurulu görevlidir. Bu iddialarla ilgili kamuoyuna açıklama yapmak icap ederse yapacak olan da bizzat Yüksek Seçim Kuruludur. Eğer ilgili Kurul Hükûmetimizden seçim güvenliğiyle ilgili bir talepte bulunursa kuşkusuz ki Hükûmetimiz bu talebi öncelikle değerlendirecektir. Benim, görevli olan bir kurulun görev alanına girerek burada Hükûmet adına bir açıklama yapmam doğru olmaz, şık olmaz, yasal da olmaz. Tabii ki bütün bu iddiaları Yüksek Seçim Kurulumuz da takip etmektedir. Gerekli görürse inceler, gerekli görürse kamuoyuna da aydınlatıcı bir açıklama yapar.

Bu açıklamayı yapma ihtiyacı duydum Sayın Başkanım. Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Önergeye Komisyon ve Hükûmet katılmamıştı.

Sayın Dibek, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, 63’üncü maddeyle ilgili değişiklik önergemiz hakkında söz aldım.

Önergeyle ilgili düşüncelerimizi açıklamadan önce ben de önemsediğim bir konuyu yine sizlerin bilgisine sunmak istiyorum. Gerçi sabahleyin Mersin Milletvekilimiz Ali Rıza Öztürk bu konuya değindi. İki gün evvel İstanbul Teknik Üniversitesinde bir olay oldu, dün de Ankara Üniversitesinde bir olay oldu. Şimdi haber olarak geçiyor, yani haber bültenlerinde var ama konuyu yakından takip ettim ben. Burada bunu kınamak tek başına yeterli değil. Yani İstanbul’daki olay, o hazırlık fakültesi dediğimiz kısma giren ve üniversite öğrencisi olmayan birtakım kişilerin çıkardığı bir olay.

Şimdi, değerli arkadaşlar, orada 4 kişi yaralanmış, 1 tane öğrenci ciddi bir yara almıştı, yoğun bakımdaydı; inşallah, sağlığına en kısa zamanda kavuşur ama oraya girerken öğrenci olmayan insanlar nasıl giriyorlar? Ellerinde satır, bıçak gibi kesici ve yaralayıcı hatta öldürücü aletler var. Bunlar buraya girerken nasıl bunları sokuyorlar? Şimdi, bu konunun da önemsenmesi gerekir. Her ne kadar Sayın Adalet Bakanımız burada… Bu şikâyetlerimizi biz hep kendisine iletmek durumunda kalıyoruz. İçişleri Bakanımız da, belki, buradan, televizyondan takip ediyorsa. Dün de Ankara’da oldu buna benzer bir olay. Orada da 2 öğrencimiz yaralandı. Bu konunun önemsenmesi gerekir değerli arkadaşlar. Yani o yaralı öğrencimiz hem kalbine hem böbreklerine aldığı ciddi yarayla operasyona girmişti ve yoğun bakımdaydı dün İstanbul’da. Böyle bir olayın sorumluluğu kime aitse önlemini almak da mutlaka onlara düşüyor. O öğrenci olmayan kişilerin bu üniversitelere elini kolunu sallayarak böyle silahlarla girmesi, hiçbir güvenlik ortamı olmadan, nasıl mümkün oluyor; bunu düşündürücü buluyorum. Bu konuya dikkatinizi çekmek istedim.

Değerli arkadaşlar, 63’üncü maddeyle ilgili değişiklik önergemiz… Tabii, Divanda okundu madde metni. Burada konunun daha iyi anlaşılması, maddenin daha iyi anlaşılması ve ileride, uygulamada ortaya çıkacak olan sakıncaları da önlemek adına bu değişiklik önergesini veriyoruz.

Tabii, bu önergeler veriliyor. Özellikle Komisyon ve Sayın Hocamız, bu tasarının oluşumunda çok büyük katkısı olan Sayın Tekinalp Hocamızın -gerçekten, buradan takdir ederek kendisini tekrar burada anıyorum diyeyim, kendisi burada gerçi de- bu önergelere bir parça daha dikkatli bakmalarını rica ediyorum kendilerinden. Bu önergeler, yine, kamuoyunda kendileri gibi uzman olan, ticaret hukukunun içinden gelmiş olan profesör ve konunun uzmanlarının da yaptığı eleştirileri de içeren önergeler. Yani metindeki her şeyi mutlak kabul, mutlak doğru olarak değerlendirmek ne kadar doğru? Mutlaka kendilerinin düşüncelerine biz de saygı duyuyoruz ama bu önergelerin de bir şekilde daha ciddiye alınması gerekir diye düşünüyorum çünkü milletvekili arkadaşlarımızın bu önerge içeriklerini anlamaları -çünkü çok teknik- gerçekten mümkün değil.

Şimdi 63’üncü maddeyi okuduğumuzda ibare şu arkadaşlar: “Tüzel kişilerin işlerini görmeleri sırasında bir haksız rekabet eylemi işlenirse…” ve cezalandırmayla ilgili diğer kısma geçiyor. Tabii, bu “işlerini görmeleri sırasındaki” ibaresinin, biz, bu ifadenin, tüzel kişi adına hareket eden kimselerin eylemlerinden dolayı tüzel kişinin sorumlu tutulabilmesini daraltacağını düşünüyoruz. Yani uzmanlar da değişik profesörler de bu bizim düşüncemize katılıyorlar. O yüzden, girişteki cümleyi “Tüzel kişilerin işlerinin görülmesiyle ilgili olarak” diye genişleterek düzeltmek istiyoruz. Önergemizin ilk kısmında bu değişiklik var.

Yine önergenin içerisinde, baktığımızda “organın üyeleri veya ortakları” ibaresi var. Şimdi, değerli arkadaşlar, baktığımızda, o kısımda, ceza yaptırımıyla ilgili olarak bir haksız rekabet fiili işlendiğinde, bu organın üyeleri veya ortaklarından sanki birinin cezalandırılacağı gibi bir anlam ortaya çıkıyor. Şimdi, bu eylem her iki organ tarafından da yani burada organ üyeleri veya ortaklar tarafından da birlikte işlenirse ne olacak? Yani anlatımda, sanki bunlardan biri adına bir cezalandırma söz konusu olacak, bir haksız rekabet fiili işlendiğinde. O nedenle biz oradaki ayracın “veya” değil “ve/veya” şeklinde değiştirilmesini öneriyoruz. Burada tabii şöyle bir tehlike de ortaya çıkacak: Eğer bu olmazsa oradaki “veya” kavramı uygulamada…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

TURGUT DİBEK (Devamla) – …sadece biri hakkında mı bir işlem yapılacak tartışması ortaya çıkaracaktır. O nedenle de orada “ve/veya” ayracını koyuyoruz. Sadece “veya” olarak değil “ve”yi de koyuyoruz.

Ayrıca cümle içerisindeki “fiil” sözcüğünün yerine “eylem” sözcüğünü biz önergemizde öneriyoruz. Gerçi daha önceki değişikliklerde o kabul edilmemişti ama buradaki önergemizde de bu değişiklik talebimiz var.

Ben önergemizin desteklenmesi talebiyle herkesi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Dibek.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 63 üncü maddesinde “rekabet” ibaresinden sonra gelen “fiili” ibaresinin çıkarılarak, yerine “eylemi” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Konuşacak mısınız efendim?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada çıkaracağımız her yasanın Anayasa’ya uygun olması gerekir. Bu, temel kuraldır. Bu temel kurala göre seçimler yargı gözetiminde yapılır, Yüksek Seçim Kurulunun denetiminde yapılır. Seçim de seçim kütüğüyle başlar. Oysa burada, yakın zamanda, martta çıkarılan bir yasayla 33 ve 40’ıncı maddelerle adrese dayalı sayım sistemi ile kütük oluşturuldu. Yüksek Seçim Kurulunun bu konuda denetimi, İçişleri Bakanlığına; TÜİK’e, başka bir bakanlığa, Sayın Ekren’in olduğu Başbakan Yardımcılığına; bağlı iki farklı bakanlığa intikal ettirildi. Burada üç bakanlık bu olayda sorumlu, biri Adalet Bakanlığı; gerçekten “YSK’nın işine karışamıyorum.” diyebilir mi, Anayasa’nın hükmü varken “Yüksek Seçim Kurulu seçmen kütüklerini denetlemeyecek.” diyebilir mi? Diyemez. Sorun burada, tartışma burada. Kamuoyunu bu konuda aydınlatmak gerekiyor. Çünkü adrese dayalı sistemi getirirseniz…

Burada gündem dışı konuşmada ben açıkladım: Ceylanpınar’dan 50 kilometre ötede, şehrin dışında, Ceylanpınar içinde yerleşik olmayan 3.600 kişi kaydedildi Ceylanpınar merkezine. Adrese dayalıysa, TİGEM’de oturuyorlardı, 50 kilometre ötede, ne işleri var Ceylanpınar merkezine kaydedilmesine? Bu da yanlış. İşte, YSK’nın yargı denetimini, seçim kütüğü dâhil, her aşamada, hiçbir yere bırakmaması gerekiyor.

Biz bu önergeyle yine Ticaret Kanunu’na katkı yapmaya çalışıyoruz, dilini düzeltmeye çalışıyoruz. Ancak ticaretin de, iktisadın da, ekonominin de gelişebilmesinin asgari koşulları var. Eğer bir ülkede asgari düzeyde hukuk devleti yoksa ticaret kanununun en iyisini çıkarın, hiçbir şeye yaramaz. Eğer bir ülkede insan hakları, hukuk ve demokrasi yoksa “en mükemmel demokrasiyi işletiyoruz.” deseniz de o ticaret kanunu güçlerin durumuna göre değişir.

Güney Afrika’da da Zimbabwe’de en son yeni bir anayasa yaptılar. İnanın, çok modern bir anayasa ama uygulanıyor mu? Uygulanamıyor. Biz de 1982 askerî darbesi ile gelen bir anayasayla yirmi sekiz yıldır cebelleşip duruyoruz, değiştiremiyoruz. Bu anayasa tozlu raflara niye kaldırıldı, neden kaldırıldı, neden bir yıl tartışıldı, Amerika’da tartışıldı, sonra bu anayasa tozlu raflara kaldırıldı? Bilmiyoruz. Kim istedi, tartıştırdı; kim istedi, taslak yaptırdı; kim istedi, durdurdu? Bilmiyoruz.

Siyasi Partiler Yasası’nı değiştirmiyoruz. Zaten seksen bir madde değişti ve kadük duruma geldi. Seçim Yasası’nı değiştirmiyoruz. Baraj yüzde 10, kaldırmıyoruz. Lider sultası devam ediyor. Parti içi hukuk yok, adaylar özgür belirlenemiyor. Halk özgür iradesiyle seçime kendi adayını, istediği kişiyi gönderemiyor. Hâl böyle iken Türkiye düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü de yaşayamıyor, toplantı ve gösteri yasalarının haklarını kullanamıyor. Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği yüzlerce karara rağmen, Anayasa’nın 90’ıncı maddesi çok açık hüküm taşımasına rağmen 2004 değişikliğinde, “İç hukukla uluslararası sözleşme arasında çelişki olduğu takdirde uluslararası sözleşme uygulanır.” hükmü de uygulanmıyor.

Şimdi böylesi bir ülkede biz, temel bir kanunun tartışmalarını yürütürken bu temel kanunun bir hukuk devletinde işleyebilme koşullarını da yaratmak zorundayız. Elbette ki demokrasi kolay bir şey değil, çoğulculuk ister, katılımcılık ister, ortaklaşma ister, farklılıklara tahammül ister. Demokrasilerde azınlığı hukuk korur, bağımsız yargı korur, hukuk devleti korur. Eğer bağımsız yargı koruyamıyorsa, eğer hukuk koruyamıyorsa, güçsüzlerin dayanacağı bir güç yoksa o ülkedeki yönetim şekline demokrasi diyemezsiniz. Diktatörlük denebilir, polis devleti denebilir, farklı isimler olabilir, sultanlık olabilir, imparatorluk olabilir ama hiçbir zaman böyle bir yönetim tarzı demokrasi değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Demokrasinin üç temel koşulu vardır. Bu üç temel koşulu hayata geçirmeyen bir ülke bütün alanlarda patinaj yapmaya devam eder.

Birincisi, siyasal demokrasidir. O Türkiye’de yok işte. Bir seçmen kütüğünü tartışamıyoruz. Siyasal farklılıklara tahammül edemiyoruz.

Siyasal demokrasiden sonraki ikinci unsur, ekonomik demokrasidir. Bu temel kanun aslında ekonomik demokrasinin temellerini Türkiye’de belirleyecek.

Üçüncüsü, kültürel demokrasidir. Bunu her zaman söyleriz: Çoğulculuk, çok kültürlülük, renklilik bir çiçek bahçesi gibi tarihin zenginliklerini yaşamaktır.

İşte biz bu ülkede bunları, bunların yanında da güçler ayrılığını, yargı-yasama-yürütme arasındaki ayrımı koyamadığımız zaman bu çarklar işlemez. Bugün işlemez bir noktadayız. Bunu her vesileyle ifade etmeye çalışacağız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

63’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 63’üncü madde kabul edilmiştir.

On dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.59

 

 

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.14

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

64’üncü maddenin başlığını okutuyorum:

BEŞİNCİ KISIM

Ticarî Defterler

A) Defter tutma ve envanter

I - Defter tutma yükümü

MADDE 64 –

BAŞKAN – 64’üncü madde üzerinde dört önerge vardır.

Önergeleri önce geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Kanun Tasarısının 64 üncü maddesinin kenar başlığında yer alan "yükümü" ibaresinin "yükümlülüğü" şeklinde ve üçüncü fıkrasının da aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

Tuğrul Yemişci

M. Yılmaz Helvacıoğlu

 

Yozgat

İzmir

Siirt

 

Hayrettin Çakmak

 

A. Sibel Gönül

 

Bursa

 

Kocaeli

"(3) Ticarî defterler, açılış ve kapanışlarında noter tarafından onaylanır. Kapanış onayları, izleyen faaliyet döneminin altıncı ayının sonuna kadar yapılır. Şirketlerin kuruluşunda defterlerin açılışı ticaret sicili müdürlükleri tarafından da onaylanabilir. Açılış onayının noter tarafından yapıldığı hallerde noter, ticaret sicili tasdiknamesini aramak zorundadır.

Türkiye Muhasebe Standartlarına göre elektronik ortamda veya dosyalama suretiyle tutulan defterlerin açılış ve kapanış onaylarının şekli ve esasları ile bu defterlerin nasıl tutulacağı Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca bir tebliğle belirlenir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 64 üncü maddesi "4" üncü fıkrasında "genel kurul toplantı ve .. " ibaresinden sonra gelen "müzakere" ibaresinin çıkarılarak, yerine "karar" ibaresinin konulmasını arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Fatma Kurtulan

Akın Birdal

 

Şırnak

Van

Diyarbakır

 

Pervin Buldan

 

Sevahir Bayındır

 

Iğdır

 

Şırnak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 64 üncü maddesinin 3 numaralı fıkrasında yer alan "bir tebliğle" ibaresinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve 5 numaralının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Halil Ünlütepe

Ali İhsan Köktürk

 

Trabzon

Afyonkarahisar

Zonguldak

 

Ali Rıza Öztürk

 

Turgut Dibek

 

Mersin

 

Kırklareli

"(5) Yevmiye defteri, defter-i kebir ve envanter defteri dışında tutulacak defterler Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu tarafından belirlenir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Türk Ticaret Kanunu Tasarısı"nın 64. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "ve defterlerinde, ticarî işlemleriyle malvarlığı durumunu, Türkiye Muhasebe Standartlarına ve 88 inci madde hükümleri başta olmak üzere bu Kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır." ibaresinin kaldırılarak, yerine "ve tüm ticari işlemler ile malvarlığı durumunu, Türkiye muhasebe standartlarına ve bu Kanuna uygun olarak defterlerine aktarmak zorundadır." ibaresinin eklenmesini ve 1. fıkranın son cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Akif Akkuş

Beytullah Asil

 

Konya

Mersin

Eskişehir

 

İsmet Büyükataman

 

Erkan Akçay

 

Bursa

 

Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz.

BAŞKAN – Konuşacak mısınız, yoksa gerekçeyi mi okutuyorum?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Erkan Akçay konuşacaklar.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 64’üncü madde üzerindeki değişiklik önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının Beşinci Kısmı ticari defterleri düzenlemekte ve 64’üncü madde ile 88’inci maddeler defterlerin tutulması, envanter, bilançolar, finansal tablolar, değerleme ilkeleri ve Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun yetkilerine ilişkin düzenlemeler yapmaktadır. Bu hususlara ilişkin düzenlemeler, şu anda hazır ve Meclis gündemine gelmek üzere olan Muhasebe Standartları Kanunu Taslağı’nda ve hâlen Plan ve Bütçe Komisyonu alt komisyonunda görüşülen Denetim Standartları ve Kamu Gözetimi Kurumu Kanunu Tasarısı’nda düzenlenmektedir. Aynı konunun birden fazla kanunda düzenlenmesi kanun yapma tekniğine aykırı olduğu gibi, uygulamada önemli sorunlara da yol açabilecektir. Bu vesileyle, 64’üncü maddeyle ilgili bazı değerlendirmelerimizi de dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Ulusal ve uluslararası standartlar bakımından önem arz eden tasarının 64’üncü maddesi, her tacirin ticari defter tutmak yükümlülüğüne ilişkin emredici kural koymaktadır. Kanunen tutulması zorunlu olan tüm defterlerin usulüne uygun olarak tutulmuş olmasının ticari defterlerin sahibince delil olarak gösterilebilmesi için ön koşul olduğunun hükme bağlanması, ticari defterlerin tam ve usulüne uygun tutulmasını güvenceye alan bir düzenleme olacaktır.

Tasarının ticari defterlerle ilgili kısmında sadece ticari defterlere değil, bilanço ve diğer mali tablolara ilişkin hükümlere de yer verilmiştir. Söz konusu hükümler genel olarak incelendiğinde ve defter tutma yükümlülüğüyle ilgili maddeyle de irtibatlandırıldığında defter kayıtlarının ve ilgili diğer kayıtların gerçekliğini, doğruluğunu ve zamanında düzenlenmesini sağlamaya yönelik hükümlere yer verilmiş, kayıtların tutulmasında bazı standartlara riayet edilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Böylece, kayıtların anlaşılabilirlik ve açıklığının, gerçekliğinin ve doğruluğunun sağlanmaya çalışıldığı, ilke ve standartlar vasıtasıyla kayıtlarda yeknesaklık sağlamak suretiyle mukayese elverişliliğinin hedeflendiği, bu yönüyle ilgililerle hukuki münasebete girecek üçüncü kişilerin doğru ve güvenilir bilgi almasına yönelik tedbirlerin bulunduğu ve üçüncü şahısların menfaatini gözeten bir düzenleme tarzına yer verildiği görülmektedir. Ancak tasarı ile ticari defterlerin delil olma niteliğine ilişkin hükümler hiçbir ülkenin kanununda yer almadığı ve ispat hukuku ilkeleriyle bağdaşmadığı gerekçesiyle tamamen kaldırılmıştır. Onun yerine, 83’üncü maddede ”Hukuki Uyuşmazlıklarda İbraz” başlığı altındaki düzenlemede, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na atıfta bulunulmaktadır. Uygulamada çok sık başvurulan ve özellikle ticari uyuşmazlıklarda gerekli olduğunu düşündüğümüz ticari defterlerin delil kuvveti ile ilgili olarak sadece Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na atıf yapılmasının yeterli olmadığı kanaatini taşıyoruz. Bu nedenle, ticari defterlerin delil kuvveti ile ilgili hükümlerin günümüz gelişmelerine uygun bir şekilde yeniden ele alınıp tasarıya eklenmesi uygun olurdu. Ticari defterlerin delil olmasının uygulamada kazanmış olduğu yaygınlık ve yöneticilerin ticari defterlerin tutulmasındaki cezai sorumluluğunun kaldırılmış olması karşısında, bu düzenleme konusunda yeniden değerlendirme yapmakta büyük fayda vardır.

Tasarının 64’üncü maddesinin (5)’inci fıkrasında, yevmiye, defterikebir ve envanter defteri dışında tutulacak defterlerin Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu tarafından belirleneceği öngörülmektedir. Bu hükümle, uluslararası muhasebe standartları ve Türkiye muhasebe standartları, ticari defterler ve bu bölümde yer alan diğer hükümler açısından ve tebliğle de düzenleme yapılacağı da belirtilerek Türk Ticaret Kanunu’nun üzerine çıkarılmaktadır. Kanun hükümlerinin, muhasebe standartlarının izin verdiği ölçüde veya standartlarda aksi öngörülmemiş ise uygulanabileceğini kabul etmek standartlara uygulama açısından kanun hükümlerinin üzerinde bir yer verilmesi anlamına gelmekte olup kanun yapma tekniği açısından uygun bulmuyoruz. Bu durumun, yasama yetkisinin devredilemeyeceğine ilişkin Anayasa hükümlerine de aykırılık teşkil ettiğini düşünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu vesileyle önergemizin kabulünü diler, saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 64 üncü maddesinin 3 numaralı fıkrasında yer alan "bir tebliğle" ibaresinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve 5 numaralının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                    M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

"(5) Yevmiye defteri, defter-i kebir ve envanter defteri dışında tutulacak defterler Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu tarafından belirlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurunuz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanımız deminden konuşurken, seçim güvenliğiyle ilgili herhangi bir talep olması durumunda elbette müdahale edilebileceğini fakat bu aşamada böyle bir şeyin olmadığını -yanlış anlamıyorsam- söylediler. Öncelikle, Anayasa’mızın 79’uncu maddesi, seçimlerin dürüstlük içerisinde yapılması ve yaptırılması, seçim süresince bütün yolsuzluk ve şikâyetlerin, itirazların incelenmesi görevini Yüksek Seçim Kuruluna vermiştir.

Bugün bütün demokratik ülkelerde seçimin ilk ve temeli olan seçim kütüklerinin oluşturulması yargı tarafından yapılmaktadır. Hiçbir ülkede, seçim kütüklerinin oluşturulması idareye, yürütmeye bırakılmamıştır. Türkiye’de 1950 yılında çok partili hayata geçtiğimiz günden bugüne kadar tüm seçim kütükleri ilçe seçim kurulları tarafından oluşturulmuştur. İlçe seçim kurullarının bu kütükleri oluşturma yetkisi geçen dönem çıkarılan bir yasayla geriye alınmıştır. Seçim sürecinin yönetimi yargı denetiminin altından çıkarılmış, yürütme denetimine verilmiştir. Şimdi, bu, Anayasa’nın bahsettiğim 79’uncu maddesine aykırı bir hükümdür. Durum böyleyken -bu seçim kütükleri üzerinde bu kadar tartışma kamuoyunca yapılmaktadır- bence bu tartışmaları bertaraf edecek, kuşkuları giderecek önlemleri almak var iken seçimin tartışılabilir, meşruiyetinin sorgulanabilir hâle getirilmesinin bir anlamı var mıdır?

Sayın Bakan sadece Adalet Bakanı değildir, aynı zamanda Hükûmeti temsilen burada bulunmaktadır. Burada, seçim kütüklerinin oluşturulması konusundaki kuşkuların ciddi, tarafsız ve özenle araştırılması konusunda Sayın Bakan söz verinceye kadar ben bu konuyu gündeme getireceğimi söyledim. Ama Sayın Bakandan hiçbir ses çıkmıyor. Sanki bu konu Hükûmeti ilgilendirmiyor, sanki bu konu Adalet Bakanını hiç ilgilendirmiyor, kendi dışında olan bir olaymış gibi bu olayı geçiştirmeye çalışıyor.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de yaşamıyor muyuz? Sizlere gelmiyor mu? Türkiye'nin dört bir yanından nüfus dairelerine yığılmalar var. Nüfus dairelerinde bir kargaşa, bir kaos var. 6 milyon seçmen bugün fazla. Nüfusa baktığımız zaman bu 6 milyon seçmenin sorgulanması gerekmiyor mu? Yani bu Parlamentonun meşruluğunun tartışılmaması için, bu Parlamentonun güvenilir olması için, her şeyden önce bu Parlamento sürecini başlatan, seçim sürecini başlatan seçmen kütüklerinin doğru, dürüst, hiç kimsenin kuşku duymayacağı bir şekilde hazırlanması tüm siyasi partilerin ortak amacı değil midir?

Bugün bir beldede oturan insanlar, hangi siyasi düşünceden olurlarsa olsunlar, kendi başkanlarını elbette ki seçsinler, ama başka yerlerden oralara yığılmalar yaparak o belde halkının iradesini dolaylı olarak geçersiz hâle getirmek kabul edilebilir bir durum mudur? Bu konu, Hükûmetin alması gereken önlem değil de biz mi alacağız muhalefet olarak? Ben bu konuları şimdiden Hükûmetin dikkatine sunmak istiyorum yarın yapılacak 29 Mart seçimlerinde bu seçimin meşruluğunun kamuoyunca tartışılmaması için. Zaten Anayasa’ya aykırı bir hüküm var, Anayasa’ya aykırı bir yasa çıkarılmış, bu yasayla seçimler yürütülmeye çalışılıyor. Kütüklerin oluşturulması yargı denetiminin alanından çıkarılmış. Bu zaten başlı başına Anayasa’ya aykırı bir durumdur. Hiç olmazsa Hükûmetin bir an önce bu tartışmaları sona erdirmek için, hukukun güvenliğini sağlamak için bu konuya el atması gerekmektedir diye düşünüyorum.

Öte yandan, değerli arkadaşlarım, bu 64’üncü maddeyle ilgili verdiğimiz değişiklik önergesiyle 5’inci fıkrada Türkçeye bir uyum getirilmesi sağlanmıştır. “…bir tebliğ ile belirlenir.” hükmündeki “bir tebliğ ile” kelimeleri çıkarılmıştır. 3’üncü fıkrasında ise “…Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca bir tebliğle belirlenir.” denilmiş. Burada da Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bunu ister bir tebliğle belirler ister bir yönetmelikle belirler ister başka bir yazılı mevzuatla düzenler. Bu konunun Ticaret Kanunu tarafından belirlenmesi bizce doğru değildir.

Aslında bu maddenin hukuken yanlış ve sakıncalı olan yönü vardır. Şöyle ki: Bu hükümle Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu ve dolayısıyla uluslararası finansal raporlama standartları kanunun ve yasama organının önüne geçirilmekte ve kanun hükümlerinin anılan standartların izin verdikleri ölçüde uygulanabileceği, Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu ile dolaylı olarak da uluslararası finansal raporlama standartlarının kanun hükümlerini değiştirebilecek düzenlemeler yapabilmeleri kabul edilmektedir. Bu düzenleme hukukun normları hiyerarşisinde Anayasa’nın kuvvetler ayrılığı ilkesine ve özellikle Anayasa’nın 87’nci maddesinde belirlenen kanunları koyma yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde olduğu hükmüne aykırıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – O nedenle biz önergemizin desteklenmesini istiyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.30

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.40

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

64’üncü madde üzerinde verilen Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur. (AK PARTİ sıralarından “var var” sesleri)

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Var efendim, nasıl yok?

BAŞKAN – Elektronik cihazla oylama yapacağız.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 64 üncü maddesi "4" üncü fıkrasında "genel kurul toplantı ve .. " ibaresinden sonra gelen "müzakere" ibaresinin çıkarılarak, yerine "karar" ibaresinin konulmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, konuşacaksınız…

Buyurunuz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, tekrar katkı sunmak üzere, verilen bir önerge üzerinde söz aldım. Sadece şunu söyleyeyim: “Müzakere” sözcüğü, eski Arapçada –ki ben Arapçayı da iyi bilirim, Kürtçeyi de iyi bilirim, Farsçayı da bilirim- bir konuyu tartışmak demektir. Bir konuyu tartışmak… Bir Genel Kurul bir konuyu müzakere eder, herhangi bir toplantı sonrası müzakere edilir bir konu ama sonunda bir karar çıkar, o karar da deftere yazılır. Şimdi, biz burada diyoruz ki: “Kardeşim, bunu ‘müzakere’ sözcüğünü çıkarın, yerine ‘karar’ deyin.” Müzakereler hangi ticari deftere yazılır bana birisi bir örnek çıkarsın milletvekilliği rozetimi çıkarayım. Ya bu kadar da olmaz ya, el insaf! Hangi müzakereler ticaret defterlerine yazılıyor, bana söyler misiniz? E şimdi, ben buradan diyorum ki ya “Allah birdir” diye bir önerge versem Komisyona bakacaksınız, Komisyon da “hayır” derse buradan çıkmayacak dediğim zaman şaşırıyorsunuz.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – O kadar da değil. Yanlış bir benzetme.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Hayır, diyorsunuz: Yok, çıkar… Ama değil. Bu doğrusu. Bizden uyarması, biz sözümüzü söyledik.

Şimdi, bir başka noktaya geçelim. Anayasa 79… Okumak gerekiyor. Darbe anayasası da olsa bugün yürürlükteki olan yasa. “Seçimler, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır. Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma… Yüksek Seçim Kuruluna aittir.”

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Bakan dinlemiyor ki!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Şimdi, sorun bu. Yüksek Seçim Kurulu seçmen kütüğüyle seçim takvimi başladığı için yetkili ve denetleyicidir. Ama bir yasa çıktı, adrese dayalı kütük. Kütüğü kim yapacak? TÜİK bir sene önce adrese dayalı bir sayım yapmış. Onunla ilgili kim yapacak? Vatandaşlık Nüfus İşleri Genel Müdürlüğü. Vatandaş nereye başvuracak? Muhtara değil. Nereye gidecek? Nüfus müdürüne. Olmadı… Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Sayın Aydın diyor ki: “Eğer bir kişi kaydolmak istiyorsa polise ve jandarmaya gitsin.” Ya böyle bir şey olur mu arkadaşlar?

Peki, bir şey daha soracağım: 1 Ocak 2009’da seçim takviminin başladığını Yüksek Seçim Kurulu söylemedi mi? Söyledi. Bu ne aceledir askılara hemen listeler çıkarılıyor da üç gün itiraz süresi veriliyor? Bakın, istediğiniz kadar çoğunluk olun, istediğiniz kadar yüzde 47’ye, 57’ye çıkarın, istediğiniz zaman yüzde 67’ye çıkarın, bundan kurtulamazsınız -bu tartışmadan- size anlatmak istediğimiz budur ve bütün muhalefetin kafasında bu sorun var.

Bakın, ben milletvekiliyim. Seçmen olarak İstanbul Beyoğlu’nda seçmen kütüğünde kayıtlıyım. Genel Kurul çalışmaları nedeniyle bu üç gün içinde gidip seçmen kütüğümü alıp Şırnak’a kaydıramadım, çünkü tanınan süre üç gün. Benim gidip nüfus müdürüne çıkmam gerekiyordu. Nüfus müdürü olmasa Beyoğlu Emniyet Müdürüne gitmem gerekiyordu. Allah’tan orada jandarma yok. Yoksa jandarma komutanına gitmem gerekiyordu.

Şimdi bakın, seçim takvimi mademki 1 Ocak 2009’da başlıyor, bir önerimiz var. Bu tartışmayı en azından asgariye indirelim. Bütün partilere teklifimiz: Yüksek Seçim Kurulu bayramdan sonra beş gün veya yedi gün, makul bir süre, seçmen kütüklerine itiraz imkânı tanıyan bir süre tanısın. Beş veya yedi gün bayramdan sonra. Şimdi hemen bayram tatili başlıyor. Beş veya yedi günlük bir süre seçim listelerinin biraz daha kontrol edilmesini, yazılmayanların yazılmasını sağlar, bu tartışmayı biraz asgariye indirir. Böyle bir şeye Yüksek Seçim Kurulu böyle bir karar verirse, Yüksek Seçim Kurulunun kararları kesindir, tıpkı YAŞ kararları gibi. Hani Cumhurbaşkanı, Başbakan hem muhalefet yazıyor ya, orada muhalefet yazacak da yok ve o zaman bu kütükleri biraz olsun biraz daha denetleme, yanlışlıklar varsa düzeltme imkânı var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bu konuda burada bütün parti gruplarına sesleniyorum; grubu bulunan partiler, bulunmayanlar: Eğer muhalefetin üç partisi de bunu istiyorsa, iktidar partisinin de bize katılması demokrasinin gereğidir, hukukun gereğidir. Biz bu talepte bulunuyoruz. Sayın Bakanımız da burada. Bu yanlışı hiç olmazsa bu yoldan düzenleyelim, sonra yasayı düzenleyelim. Çünkü burada bu yasaya aykırı bir yasa yaptık, Anayasa’ya aykırı yasa yaptık. Biraz da kabahat bizim, günah bizim, biraz da bizim sorumluluğumuz var. Ama Allah var, Demokratik Toplum Partisi öncesi bunlar görüşüldüğü için bizim de bu yasa görüşüldüğünde bütün muhalefetimiz olmasına rağmen geçti. Biz bu konuda yeterli tavrı koyduğumuzu düşünüyoruz, böyle bir çağrıda bulunuyoruz. Muhalefet partileri de burada, iktidar partisi de burada, hiç olmazsa bu yanlışı bu şekilde düzeltelim diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Kanun Tasarısının 64 üncü maddesinin kenar başlığında yer alan "yükümü" ibaresinin "yükümlülüğü" şeklinde ve üçüncü fıkrasının da aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Bekir Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları

"(3) Ticarî defterler, açılış ve kapanışlarında noter tarafından onaylanır. Kapanış onayları, izleyen faaliyet döneminin altıncı ayının sonuna kadar yapılır. Şirketlerin kuruluşunda defterlerin açılışı ticaret sicili müdürlükleri tarafından da onaylanabilir. Açılış onayının noter tarafından yapıldığı hallerde noter, ticaret sicili tasdiknamesini aramak zorundadır.

Türkiye Muhasebe Standartlarına göre elektronik ortamda veya dosyalama suretiyle tutulan defterlerin açılış ve kapanış onaylarının şekli ve esasları ile bu defterlerin nasıl tutulacağı Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca bir tebliğle belirlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, katılıyoruz ancak bir talebimiz var. Bilindiği gibi bu tasarıda tüm paragraflar bir rakamla başlamaktadır. Bu önergede iki paragraf var. Biri rakamla başlıyor, biri rakamla başlamıyor. O bakımdan ikinci paragrafın birinci paragrafın sonuna -ayrı bir paragraf olarak değil- yazılması hâlinde bu sorun kendiliğinden çözülebilir diye düşünüyorum. Bunu arkadaşlarımız yapabilirlerse sorun kalmaz.

BAŞKAN – Yapabilirler efendim. Düzeltmişler zaten de konuyu.

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu önerge ile kelime tashihi yapılması amaçlanmıştır. Ayrıca, Türkiye Muhasebe Standartlarına göre elektronik ortamda veya dosyalama suretiyle tutulan defterlerin açılış ve kapanış onaylarının şekli ve esaslarının Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca bir tebliğle belirlenmesine imkân sağlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Bu kabul edilen önerge doğrultusunda 64’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 64’üncü madde kabul edilmiştir.

65’inci maddenin başlığını okutuyorum:

II - Defterlerin tutulması

MADDE 65 –

BAŞKAN – 65’inci madde üzerinde iki önerge vardır.

Önergeleri geliş sırasına göre okutup, aykırılık sırasına göre işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 65 inci maddesi “1”inci fıkrasındaki “kayıtlar” ibaresinden sonraki “Türkçe tutulur.” ibaresinin “Türkçe ve başka dilden yapılabilir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Fatma Kurtulan

Akın Birdal

 

Şırnak

Van

Diyarbakır

 

Sevahir Bayındır

 

Pervin Buldan

 

Şırnak

 

Iğdır

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 65. maddesinin 1. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Turgut Dibek

Tekin Bingöl

 

Mersin

Kırklareli

Ankara

 

Sacid Yıldız

Ali Oksal

Ali İhsan Köktürk

 

İstanbul

Mersin

Zonguldak

“(1) Defterler ve gerekli diğer kayıtlar Türkçe tutulur. Kısaltmalar, rakamlar, harfler ve semboller kullanıldığı takdirde bunların anlamları açıkça belirtilmelidir. Vergi Usul Kanunu hükümleri saklıdır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Dibek, buyurunuz.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, bir taraftan Ticaret Kanunu’nu görüşüyoruz önergelerle beraber, diğer taraftan da gündemimizde yerel seçimler var; hemen hemen her söz alan milletvekili arkadaşımız bu konuya mutlaka değinme ihtiyacı duyuyor, çünkü Türkiye'nin gündeminde, gazeteleri açtığımızda, televizyonları izlediğimizde gerçekten bu konu halkımız tarafından da takip ediliyor. Az önce Sayın Bakan bu konuda bir açıklama yapma ihtiyacını duydu. Gerçi, kendisi “Takvim başlamıştır, artık bizim yapacak bir şeyimiz yok, konu Yüksek Seçim Kuruluna aittir, onun yetkisindedir.” dedi ve topu oraya attı.

Değerli arkadaşlar, bu konu niye bu kadar çok konuşuluyor? En son, referandumda yapılan oylamada seçmen sayısı 42 milyon küsurdu, şimdi 48 milyonu aşkın; arada bir 6 milyon fark var. Aradan bir yılı aşkın bir süre geçmiş, bir yıl gibi bir süre geçmiş. Değerli arkadaşlar, bir yılda seçmenin 6 milyon gibi bir artışı hâliyle dikkat çeker, normaldir bu.

Şimdi, her il kendisi, biz de bakıyoruz, diğer iller de bakıyor. Ben bakıyorum milletvekili arkadaşlarımız hemen hemen her biri, kendi bölgesinden değişik, böyle spesifik konuları getiriyorlar “İşte bizde bu kadar arttı, farklı olaylar var.” diye. Türkiye'nin konuştuğu bir konuyu hâliyle gündemimize almak gerekir diye düşünüyorum.

Benim de burada söyleyeceğim birkaç şey var: Öncelikle –diğer arkadaşlarımız belirtti ama -askı, bu itiraz ve nakillerle ilgili, olmayanlar ve yer değiştirmekle ilgili başvurular yarın saat 17.00’de sona eriyor. Daha önceki yıllarda Yüksek Seçim Kurulu bunu daha uzun bir süreye veriyordu, iki hafta, on dört günlük bir süreydi; ama bu yıl on gün, yani bu seçimlerde on günlük bir süre, 26’sı, yarın onuncu gün oluyor.

Değerli arkadaşlar, küçük illerde belki sorun olmayabilir, küçük ilçelerde belki sorun olmayabilir ama dün, burada, biz arkadaşlarımızla konuşuyorduk, Çankaya Nüfus Müdürlüğü, yedinci katta, asansörle çıkmak, inmek gerekiyor, asansörler arızalı. İnsanlar işinden izin almışlar gelmişler, o güne bu işi hâlletmek üzere hasretmişler kendilerini, belki programlarını bozmuşlar. Yaşlılar, hastalar yukarı çıkamıyorlar; çıkanlar, sıra var, kuyruk var, işlerini göremiyorlar. Bilgisayarlar tabii ki, ağırlaşmış “Datalar, sistem hızlı işlemiyor, ağır.” diyorlar, geri dönmek zorunda kalıyorlar. O nedenle, bu sürenin kısa olduğunu düşünüyoruz, ısrarla bunu belirtmeye çalışıyoruz. Tabii ki, Hükûmetin yapacak bir şeyi yoktur. Yüksek Seçim Kurulu da buradaki konuşmaları dinliyordur. Yani Yüksek Seçim Kurulu niye daha önce en az on dört günlük süre verirken şimdi böyle bir olayda on günlük bir başvuru süresi ortaya koymuştur? Bunun mutlaka uzatılması gerekir diye düşünüyoruz.

Diğer taraftan, şimdi, bu değişiklikler yapılıyor gerek ismini yazdıranlar ve nakil yaptıranlar… Bu değişiklikler tekrar düzenlenecek ve 17 Aralık’ta askıya çıkacak değişiklik yapılan o liste.

Değerli arkadaşlar, bir gün, bir gün sonra 18’inde askıdan inecek. Bir günlük itiraz süresi var siyasi partilere, ilgililere.

Şimdi, şu denilebilir, Yüksek Seçim Kurulu şöyle bir mantık yürütmüş olabilir: “Zaten bu adrese dayalı sistem gereği herkes kayıt altına alınmıştır. Dolayısıyla çok fazla başvurular olmayacaktır. O değişiklikler de az olacaktır. O listeleri de bir günde partililer, ilgililer inceleyebilir” gibi bir mantık yürütmüş olabilirler, ama dünyanın neresinde bir günlük bir inceleme süresi vardır demokrasilerde. Mümkün değil. Yani sanki çok erken, acil bir seçim yapıyoruz. Yani altmış günlük veya doksan günlük süre içerisinde seçim yapıyoruz ve böyle kısacık, kısacık günler. Bir gün… Bunu da mutlaka Yüksek Seçim Kurulunun değerlendirmesi gerekir diye düşünüyorum.

Sayın Bakanıma da şunu söyleyeyim: Yani vatandaşlarımızın, halkımızın kaygı içerisinde olmasını gayet doğal karşılamak lazım. Yani bu ülkenin Sayın Başbakanı kaymakamlarımızı, valilerimizi kamyonlara bindirip, kömür dağıtmaya gönderiyor. Yani öyle bir görev veriyor. Şimdi, hatta Kırklareli’nde bu kömürler dağıtılırken, kaymakamlar, köydeki muhtar ve ihtiyar heyetindeki yetkililere güvenmiyorlar, köy imamlarının da bu kömür dağıtılan ailelerde, dağıtılan kömürlerin başında riayet etmelerini ve takip etmelerini istiyorlar.

Şimdi böyle bir Türkiye! Demek ki, durumdan vazife çıkaran birtakım devlet görevlileri de olacaktır diye insanlar kaygı içerisinde olabilir. Tabii ki, biz devletin görevlilerinin yapacağı işlere güvenmek zorundayız, güvenelim ama, Sayın Başbakan da valileri, kaymakamları kamyonlara bindirip, evlere göndermesin veya işte köy muhtarına güvensin. O köy muhtarları, o kömürler, elindeki listede ihtiyacı olan vatandaşlara dağıtılırken imamları da, köy imamlarımızı da başlarına vermesin. Demek ki, ortada bir güvensizlik varsa halkın da buna karşı güvensizliği gayet doğaldır. Bunu da burada belirtmek istiyorum değerli arkadaşlar.

Önergemizle ilgili olarak da hemen şunu belirtmek istiyorum: Son cümleyi biz ilaveten önergemize yazdık. Zira Vergi Usul Kanunu’nda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

TURGUT DİBEK (Devamla) – 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 215’inci maddesinin birinci fıkrasındaki hükümle bir çelişki ortaya çıkacaktır. Çünkü değerli arkadaşlar, şu anki, baktığımızda “Defterler ve gerekli kayıtlar Türkçe tutulur.” diyor madde metni ama Vergi Usul Kanunu’nda ilgili maddede -ki 215’inci maddenin birinci fıkrası- “Türkçe kayıtlar bulunmak kaydıyla defterlerde başka dilden kayıtlar da yapılabilir.” denilmiş, böyle bir ibare var. Dolayısıyla madde metninin son fıkrasına, son cümlesine daha doğru olarak “Vergi Usul Kanunu hükümleri saklıdır.” ibaresinin gelmesinin doğru olacağını düşünüyoruz ki böyle bir çelişkinin giderilmesi gerektiğini değerlendirdik.

Önergemizin kabulünü ben saygıyla talep ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Dibek.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 65 inci maddesi “1” inci fıkrasındaki “kayıtlar” ibaresinden sonraki “Türkçe tutulur.” ibaresinin “Türkçe ve başka dilden yapılabilir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

İzin verirseniz kısa bir açıklama yapayım.

BAŞKAN – Buyurunuz.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Hâlen yürürlükte bulunan 805 sayılı Yasa’nın 1’inci maddesi “Türk tabiiyetindeki her nevi şirket ve müesseseler, Türkiye dahilindeki her nevi muamele, mukavele, muhabere, hesap ve defterlerini Türkçe tutmağa mecburdurlar.” şeklinde düzenlenmiştir. Dolayısıyla böyle bir hükmü buraya getirmemiz bir çelişki teşkil edecektir.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, buyurunuz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakan demin mevcut muhasebat kanununu okudu, diyeceğimiz yok. Denetleme yasa tasarısını şu an biz Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüyoruz ve bu denetleme ile ilgili, muhasebe ve denetleme ile ilgili kökten bir değişiklik ve Avrupa Birliğinin, yine müzakere sonucu, yine Meclise de gelecek.

Şimdi, biz ileriye bakacağız. Yeni bir yasa çıkardığımız zaman eğer geride bırakacağımız yasalar çok doğruysa yenisini niye yapıyoruz? Bu mantıktan bakmak gerekiyor biraz ileriye.

Şimdi bizim burada söylemek istediğimiz şu: Muhasebat kanununa göre Türkçe resmî dildir, bu mutlaka olmalı, bu olsun ama bir firma çok uluslu bir firmaysa, bir şirket çok ulusluysa, içinde çok farklı ülkelerin sermayesi varsa, kendine de bir ortak dil olarak İngilizceyi veya Arapçayı seçmişse, bırakın kendi kayıtlarında hem Türkçe hem de İngilizce olsun. “Fazla mal göz çıkarmaz.” derler yani fazlası da çıkarmaz ama o yabancı firmanın kendi defterlerini denetlemesine imkân tanır.

Bu neden gerekli? Şimdi şirketler uluslararasılaştı. Diyelim Riyad’da bir büyük firmanın merkezi var; geldi, İstanbul’da da bir şube kurdu. Petrolü bırakalım bir tarafa, diyelim Riyad’da “Ya Habibi” isminde bir kozmetik firması; İstanbul’da bir açtı, Paris’te bir açtı, Londra’da açtı, New York’ta açtı, Tokyo’da açtı ama merkez orası. Bu şubeleri İstanbul’da satış yapıyor, bağlantılı, yani burada çıkarılacak kârı, hesabı, yine akacak, gidecek merkeze.

Bakın, dün üç tane sözleşmeyi burada görüştük ve teknik olduğu için fazla tartışmadan da “okey” dedik, Meclis onayladı. Meclisin onayladığı bu sözleşmelere göre, Suudi Arabistan’dan bir şirket gelip çok rahatlıkla Emirgan’ı alabilir, kendi merkezi Riyad’dayken çok rahatlıkla burada mülk edinebilir, kurumlar edinebilir; karşılıklılık ilkesi var, buna bir şey demiyoruz. Ama ticaretin uluslar arasılaşması, sınırları aşması durumu karşısında Dünya Ticaret Örgütünde siz, isteseniz de istemeseniz de Türkçe dilini kullanamazsınız çünkü Dünya Ticaret Örgütünün kabul ettiği bir resmî dil vardır veya Avrupa Konseyinin kabul ettiği iki resmî dil vardır. Şimdi, Avrupa Konseyinde İngilizce, Fransızca resmî dil değil mi? Resmî dil. Dışişleri Bakanlığımız yazışmaları yaparken bu iki dili kullanıyor mu? Kullanıyor. E, diyelim o zaman. “Resmî dil Türkçedir, kullanmasın.” diyebilir miyiz? İşte uluslararası sözleşmeler bu yükümlülüklerin sonucudur. Bırakın firmalar serbest kalsın. Yabancı bir dili kullanmak istiyorsa defterinde kullanabilmelidir. Ha, Türkiye’de mahkeme açısından, yetki açısından, denetim açısından Türkçe olanı esas alırsınız, Türkçe olanın üzerinden gidersiniz. Bu bir sınırlama değildir, bu bir öngörüdür, bu bir ileriye bakış açısıdır. Eğer şirketlerin merkezini Türkiye’ye taşıma gücünüz varsa, Union Bank’ı, Almanya’daki bankaların merkezini Türkiye’ye taşıma şansınız varsa, oradaki işlemlerde denetim açısından merkezi de denetleyebilme şansınız varsa bir diyeceğimiz yok. Ulusal sınırların içine hapsedersiniz, bütün denetimi yaparsınız. Ama şunu söyleyeyim: İster istemez bu çıkardığımız son sözleşmeler… Sırada tam yetmiş sekiz tane böyle sözleşme var. Yabancı firmaların, yabancı devletlerin, şirketlerin Türkiye’ye gelmesi, çalışması, faaliyette bulunması, acente açması, şube açması yani Kia’dan sonra, General Motordan sonra, Sony’den sonra,          SANYO’dan sonra, Toshiba’dan sonra yüzlerce marka gelecek Türkiye’ye. Bu bir kolaylık sağlar bizim söylediğimiz öneride. Yok, diyorsanız ki: “O kolaylığı tanımayız, illa Türkçe…” Sonuçta, sizin işlemlerinizin hepsini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – … bütün verilerini, bütün o defterleri yine kendi dillerine alıyorlar, yine kendi dillerinde, kendi verilerine geçiriyorlar, yine kendi dillerinin üzerinde işlem yapıyorlar; çift işlem yapıyorlar, üç işlem yapıyorlar, dört işlem yapıyorlar. Şimdi, eğer siz kendi dilinizi Fransa’da kullanabiliyorsanız, Suudi’de kullanabiliyorsanız, karşılıklılık anlaşması varsa… Varsa bakın, dikkat edin, hani bize vize uygulayan ülkeler var, kırmızı diplomatik pasaportumuza rağmen bize vize uygularlar, biz uygulamayız; öyle değil, eşit koşullarda. Bir ülke eğer Türkçeyi kullanmaya izin veriyorsa biz de onların defterlerinde kendi dillerini kullanmalarına izin verebilmeliyiz. Benim söylemek istediğim bu. Biraz geniş düşünmek lazım. Takdir sizin.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.08

 

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 17.14

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

65’inci madde üzerinde verilen, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

65’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

66’ncı maddenin başlığını okutuyorum:

III - Envanter

MADDE 66 –

BAŞKAN – 66’ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 66. maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Akif Akkuş

Beytullah Asil

 

Konya

Mersin

Eskişehir

 

İsmet Büyükataman

 

Erkan Akçay

 

Bursa

 

Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutuyorum efendim?

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarı metninden çıkarılması gereken hükümler Türkiye Muhasebe Standartlarında zaten belirlenmiştir. Tasarının hazırlanması sırasında aslında gereksiz olduğu halde, Ticari Defterler ve Delil Olması ile ilgili kısımda çok ayrıntılı şekilde muhasebe esasları belirlenmiştir. Ne var ki Ticaret Kanununda muhasebe esaslarının ayrıntılı şekilde belirlenmesi yersiz olduğu gibi, tasarının hazırlanmasından sonra Muhasebe Standartları benimsenmiştir. Yine aynı şekilde Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu ile ilgili olarak hazırlanan Kanun Tasarısı komisyondadır. Bu Tasarıya göre, “Tasarıya göre, Kurul’un görev ve yetkileri ise şöyle olacak: “Tabi oldukları kanunlar gereği defter tutmakla yükümlü olanlara ait finansal tabloların; ihtiyaca uygunluğunu, şeffaflığını, güvenilirliğini, anlaşılabilirliğini, karşılaştırılabilirliğini ve tutarlılığını sağlamak amacıyla, uluslararası standartlarla uyumlu Türkiye Muhasebe Standartlarını oluşturmak ve yayımlamak. Türkiye Muhasebe Standartlarının uygulamasına yönelik ikincil düzenlemeleri yapmak ve gerekli kararları almak, bu konuda kendi alanları itibarıyla düzenleme yetkisi bulunan kurum ve kuruluşların yapacakları düzenlemeler hakkında onay vermek. Türkiye Muhasebe Standartlarının benimsenmesine ve uygulanmasına yönelik olarak toplantı, konferans ve benzeri etkinlikler ile gerekli yayınlarda “Tabi oldukları kanunlar gereği defter tutmakla yükümlü olanlara ait finansal tabloların; ihtiyaca uygunluğunu, şeffaflığını, güvenilirliğini, anlaşılabilirliğini, karşılaştırılabilirliğini ve tutarlılığını sağlamak amacıyla, uluslararası standartlarla uyumlu Türkiye Muhasebe Standartlarını oluşturmak ve yayımlamak. Türkiye Muhasebe Standartlarının uygulamasına yönelik ikincil düzenlemeleri yapmak ve gerekli kararları almak, bu konuda kendi alanları itibarıyla düzenleme yetkisi bulunan kurum ve kuruluşların yapacakları düzenlemeler hakkında onay vermek. Türkiye Muhasebe Standartlarının benimsenmesine ve uygulanmasına yönelik olarak toplantı, konferans ve benzeri etkinlikler ile gerekli yayınlarda bulunmak.”

Kurulun görevleri arasındadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

66’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 66’ncı madde kabul edilmiştir.

67’nci maddenin başlığını okutuyorum:

IV - Envanteri kolaylaştırıcı yöntemler

MADDE 67 -

BAŞKAN – Madde 67 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 67. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Akif Akkuş

Beytullah Asil

 

Konya

Mersin

Eskişehir

 

Erkan Akçay

 

İsmet Büyükataman

 

Manisa

 

Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Gerekçe...

Gerekçe:

Türkiye Muhasebe Standartları zaten bu madde hükmünü karşılıyor.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 67’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 67’nci madde kabul edilmiştir.

68’inci maddenin başlığını okutuyorum:

B) Açılış bilânçosu, yıl sonu finansal tabloları

I - Genel hükümler

1. Düzenleme yükümü

MADDE 68 -

BAŞKAN – Madde 68 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 68. maddesinin 1. fıkrasında geçen “sırasıyla açılış bilânçosunu ve yıllık bilânçoyu” ibaresinin metinden çıkarılmasını; 3. fıkrasında yer alan “Bilânço ile gelir tablosu, yılsonu finansal tablolarını oluşturur.” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Akif Akkuş

Beytullah Asil

 

Konya

Mersin

Eskişehir

 

Kemalettin Nalcı

Hüseyin Yıldız

Erkan Akçay

 

Tekirdağ

Antalya

Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Yıldız, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 68’inci maddesinin 1’inci fıkra hükmünde geçen, yani “…(sırasıyla açılış bilânçosunu ve yıllık bilânçoyu) çıkarmak zorundadır.” ibaresinin metinden çıkarılması ile üçüncü fıkrasında yer alan “Bilânço ile gelir tablosu, yılsonu finansal tablolarını oluşturur.” ibaresinin metinden çıkarılması hususunda şahsım ve arkadaşlarım adına vermiş olduğum değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, şu anda, burada, Türk ekonomisine ve Türk ticaretine yön verecek hayati bir kanunu tartışıyoruz. AKP İktidarı bu kanunun öneminin maalesef farkında değildir. Eğer farkında olmuş olsaydı bu kadar çok anlatım bozukluğuyla ve ifade çelişkileriyle dolu bir kanunu Meclis gündemine taşımazdı.

Şu an görüşmekte olduğumuz kanun on yıllık bir hazırlığın ürünüdür. Ancak ticari hayatı etkileyen tüm kanunlar bir bütün olarak düşünülmüş ve yapılacak değişiklikler bu şekilde planlanmıştı. Birbirini tamamlayan, iki ayrılmaz parça kabul edilen borçlar ve ticaret kanunları bir bütün olarak düşünülmüştü. AKP’nin konudan uzak ve uzlaşmaz tavrı yüzünden, borçlar kanunu komisyondayken Türk ticaret kanununun Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesi AKP zihniyetinin becerisini ortaya koymaktadır. Türk ekonomisinden ve sisteminden bihaber AKP zihniyeti, bu tasarının bu şekliyle, bilgisini, konuya yakınlığını ve ticaret tecrübesini gözler önüne sermiştir. AKP’nin ticaret deyince ilk aklına gelen sadece satmak ve günü kurtarmaktır.

Türk ticaret kanunu yılların bir özlemidir, ancak maalesef, bu hâliyle beklentilerin ve standartların çok altında kalmıştır. Kanuna baktığımız zaman, burada, “tacir, ticari faaliyetlerinin başında ve her faaliyet dönemi sonunda varlık ve borçlarının tutarlarının ilişkisini gösteren finansal tabloyu (sırasıyla açılış bilançosunu ve yıllık bilançoyu) çıkarmak zorundadır. Açılış bilançosunda, yıl sonu finansal tablolarının yıl sonu bilançosuna ilişkin hükümleri uygulanır.” “Tacir gelir tablosunu hazırlar.” 3’üncü bendinde ise “Bilanço ile gelir tablosu, yıl sonu finansal tablolarını oluşturur.” diyorlar. Tabii ki bu, teorisyenlerin hazırlamış olduğu bir kanun teklifi, maalesef, pratiği uygulayanlardan, yani bu bilançoları, finansal tabloları hazırlayan mali müşavirlerin görüşlerinin alınmadığı maalesef burada ortadadır. Öyle olmuş olsaydı, 3’üncü maddede de “tacir” konmalıydı. Bilanço, gelir tablosu, yıl sonu finansal tablolarını kimin vereceği burada maalesef yazılmamıştır. Finansal tablo dendiği zaman, bütün mali müşavirler bilmektedir ki, açılış tabloları, gelir tabloları ve diğer finansal tabloların tamamının orada olduğu bilinmelidir. Bu kadar uzun bir metne ihtiyaç olduğuna ben inanmıyorum bu mesleği yirmi beş yıl yapmış birisi olarak. Eğer bu madde de böyle geçecekse 3’üncü maddeye de “tacir” kelimesinin mutlaka eklenmesi gerekmektedir. Yoksa akıl karışıklıkları da meydana gelebilecektir.

160 yıllık gelenek ve birikimin göz ardı edilmesi bu yasayla, konunun hazırlanmasında göz önünde bulundurulmadığı görülecektir. Artık ticarette oturmuş gelenek ve işleyişler göz önünde tutulmadığından büyük bir anlam kargaşası yaşanacağı da muhakkaktır.

Türk ticari hayatını düzenleyen sigorta, banka ve sermaye piyasası gibi kanunlar göz önünde dahi tutulmamıştır. Türk Ticaret Kanunu’nun sil baştan gündeme gelmesi akıl almaz bir çelişkidir. Türk ticaretinin iyileştirilmesi ya da Avrupa Birliği müktesebatıyla şu anki tasarının alakası yok olarak görülmektedir. Kanunun bu şekli ve belirsizlikleri, mal ve para hareketi olan ticarette büyük kayıplara ve hukuksal boşluklara sebep olacaktır.

Ticari davalarda AKP İktidarı zamanında cumhuriyet tarihimizin hiçbir döneminde rastlanmayan rekorlar maalesef kırılmıştır. Zamansız ve temelsiz Türk ticaret kanununun Türk ekonomisine büyük kayıplar verdireceği ve hiçbir fayda sağlamayacağı endişesini taşımaktayım.

Komisyon görüşmelerinde Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerine de maalesef haksızlık yapılmıştır. 22’nci Dönemden kalan kanun İç Tüzük bahane edilerek bizlerin görüşlerine ve önerilerine bakılmaksızın Meclis gündemine getirilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu etik bir davranış değildir. Teknik uzmanlık gerektiren ve büyük incelemeler ve düzenlemeler yapılarak gelmesi gereken bu kanun, AKP zihniyetinin çarpık ve bilgiden yoksun bir çalışması ile maddeler üzerinde fikir beyan etmemiz engellenerek Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelmiştir.

Kanunun hazırlanmasında ve Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesinde teorisyenlerin görüşlerinin ön plana alınması ve mesleği uygulayanların, ticareti yapanların ve ticareti yapanların finansal tablolarını hazırlayan mali müşavirlerin görüşlerinin alınmaması ileride bu kanunla ilgili çok büyük aksaklıklara ve hukuksal mücadelelere sebep olacaktır.

Bu kanunun gündemden çekilerek, grupların görüşmeleriyle uzlaşma sağlanarak yeniden Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesinin daha doğru olacağına inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldız.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

68’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 68’inci madde kabul edilmiştir.

69’uncu maddenin başlığını okutuyorum:

2. Düzenlemeye ilişkin ilkeler

MADDE 69 –

BAŞKAN – 69’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 69. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Akif Akkuş

Beytullah Asil

 

Konya

Mersin

Eskişehir

 

İsmet Büyükataman

Erkan Akçay

Mümin İnan

 

Bursa

Manisa

Niğde

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın İnan konuşacak.

BAŞKAN – Sayın İnan, buyurunuz.

MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 69’uncu maddesinde verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.

Bu maddeyle tacirlerin açılış bilançosu ve yıl sonu finansal tablolarının düzenlenmesinin hangi standartlara göre yapılacağı belirlenmektedir. Bu kanunun ilerleyen maddelerinde yine bu konulara ilişkin birçok benzer hüküm olduğu gibi, yine Muhasebe Standartları Tebliği’nde de 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 172 ve 227’nci maddeleri arasında defter tutma ve mali tablolara ilişkin çok ayrıntılı düzenlemeler mevcuttur. Dolayısıyla bu maddenin burada bulunmasının pek bir anlamı yoktur. Çok geniş ve uzun olan bu kanunda ihtiyaç olmayan maddelerin ayıklanarak hem sadeleştirilmesi hem de ileride diğer kanunların uygulanmasında karışıklığa neden olmasının önüne geçilmesi gerekmektedir.

Bu kadar geniş ve kapsamlı bir kanunun bütçe öncesi böylesine sıkışık ve yoğun bir dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmesi ve fiilî olarak burada enine boyuna inceleme ve değerlendirme fırsatı olmadan kanunlaştırılması yasa yapma tekniği açısından büyük risk taşımaktadır. Ekonomik krizin ülkemizde şiddetli bir şekilde hissedildiği bu günlerde krizin atlatılmasıyla ilgili acil önlemleri tartışmamız ve hayata geçirmemiz gerekirken, âdeta krize yönelik çözümlerde Türkiye Büyük Millet Meclisini devre dışı bırakmak istercesine böyle geniş bir kanun tasarısıyla gece gündüz çalıştırarak meşgul etmek, krizin çözümü için dar bir çevrenin hazırladığı reçetelerin apar topar hayata geçirilmesine yol açacaktır.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; bugün ülkemizde üretim düşmekte, fabrikalar, işletmeler kapanmakta, on binlerce insanımız işini kaybetmektedir. İş dünyası, üreticiler, çalışanlar, esnaf ve sanatkârlarımız bu günlerde bizden farklı beklentiler içerisindedir. Onlar bugün yaşadıkları sorunlara çözüm beklemektedirler. Esnaf ve sanatkârlarımızın hacet kapısı olan esnaf ve sanatkârlar kredi kefalet kooperatiflerinin önemli bir kısmı alınan kredilerin geri dönmemesi sonucu kapanma noktasına gelmiştir. Halk Bankası artık, kredi vermemektedir. Eğer esnafımıza bir nebze olsun katkı yapmak istiyorsak kredi borçlarını en az bir yıl ötelemek gerekmektedir. Esnaf ve sanatkârlara verilen faizsiz kredi oranlarının artırılması ve kapsamının genişletilmesi, küçük sanatkârların değil diğer esnafların da bundan faydalanmasını sağlamak gerekmektedir.

Esnaf ve sanatkârlara verilen faizsiz kredilere ayrılan kaynağın artırılarak ticaret erbabına yönelik ekonomik sicil affıyla ilgili vermiş olduğumuz kanun teklifinin de bir an önce gündeme alınıp kanunlaştırılması ve böylece, sicil yüzünden kredilerden faydalanamayan esnaflarımızın ve ticaret erbabımızın da bunlardan faydalanmasını sağlamak gerekmektedir.

Tüm işletmelerde olduğu gibi organize sanayi bölgelerinde de ekonomik krizden dolayı işçi çıkartmalar artmış, kapasiteler iyice düşürülmüştür. Organize sanayi bölgelerimizde faaliyet gösteren müteşebbislerimiz, 5084’le 5330 sayılı teşvik yasalarından yararlanma sürelerinin 31/12/2008 tarihinde sona erecek olmasından dolayı son derece tedirgindirler. Bu insanlarımız, sürelerin uzatılmasıyla ilgili yasa çalışmalarını müjdelerle beklemektedir. Bu teşvik yasalarının kapsamı daha da genişletilerek sürelerinin uzatılması ve bu kapsamda hazine tarafından firmalara iade edilen enerji teşvikinin iade süreleri kısaltılmalı ve günü geçen iade ödemeleri derhâl yapılmalıdır.

Yıllardan beri girdi maliyetlerinin çok yüksek olması nedeniyle sanayicimiz hem iç hem de dış piyasa rekabet gücünü tamamen yitirmiştir. Krizle beraber, Hükûmetin övündüğü ihracat rakamları geçtiğimiz kasım ayında yüzde 22 azalarak dibe vurmuştur. 2008 yılında aniden yükselen gübre, mazot, elektrik fiyatları yüzünden çiftçilerimiz perişan olmuş, tarım ürünlerimiz maliyet yüksekliği ve pazar darlığı yüzünden ambarlarda kalmıştır.

Tarım ve hayvancılıkla uğraşan çiftçilerimiz hâlâ 2007 destekleme primlerini bile alamamışlardır. Bunların bir an önce ödenmesi gerekmektedir. Çiftçilerimiz ürettiği ürünleri de maliyetlerinin altında satmak zorunda kalınca, tarlası, traktörü, evi ve her şeyi artık haczedilmiştir.

Çiftçilerimizin zirai kredi ve tarımsal sulama, elektrik borçlarının acilen yeniden yapılandırılması gerekmektedir.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; vatandaşlarımız bizden acil olarak bu konularda çalışmalar beklemektedir. Dünyadaki bütün ülkeler piyasalarını rahatlatacak ve ülkelerindeki ticari hayatı canlandıracak ekonomik tedbirler alırken Hükûmetin önce “Kriz yok.” tespiti, ardından da üç ay sonra “Kriz inişe geçmiştir.” tespiti yanlış bir teşhistir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MÜMİN İNAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Hükûmetin acilen bu yanlıştan vazgeçerek bütün sosyal kesimleri rahatlatacak önlem paketlerini kamuoyuna duyurması ve toplumu rahatlatması gerekmektedir.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlarken gelecek hafta kutlayacağımız mübarek Kurban Bayramı’nın aziz milletimize ve siz saygıdeğer milletvekili arkadaşlarımıza hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın İnan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 69’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde 69 kabul edilmiştir.

Madde 70’in başlığını okutuyorum:

3. Dil ve para birimi

MADDE 70 –

BAŞKAN – Madde 70 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 70. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Akif Akkuş

Beytullah Asil

 

Konya

Mersin

Eskişehir

 

İsmet Büyükataman

Erkan Akçay

Mustafa Kemal Cengiz

 

Bursa

Manisa

Çanakkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Cengiz.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 70’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Türk ticaret kanununun 70’inci maddesinde “Yıl sonu finansal tabloları Türkçe ve Türk lirası ile düzenlenir. Bu konudaki diğer konularda yer alan istisnalar saklıdır.” denilmektedir. Dolayısıyla gerek bu kanunun 70’inci maddesi gerekse Türk Ticaret Kanunu’nun defterlerin tutulmasıyla ilgili 65’inci maddesinin 1’inci bendinde “Defterler ve gerekli diğer kayıtlar Türkçe tutulur.” ifadesi yer almaktadır. Yine, Türk Ticaret Kanunu’nun 69’uncu maddesinde yıl sonu finansal tabloların düzenlenmesiyle ilgili (a) bendinde “Türkiye Muhasebe Standartlarına uyularak düzenlenmeli.” denilmektedir. Gerek Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 65’inci maddesinde gerekse 69’uncu maddesinde finansal tabloların ne şekilde düzenleneceği açıkça belirtilmiştir.

Bu nedenle Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 70’inci maddesi tasarı metninde içtimai bir görev üstlenmemektedir ve bu 70’inci madde tamamen fuzuli bir şekilde eklenmiş ve bu madde diğer maddelerdeki aynı getirilerin tekrarı niteliğinde mevcudiyetini almıştır. 70’inci maddenin bu şekilde tasarıda yer alması Türk Ticaret Kanunu’nun şişkinliğini artırmakta ve diğer kanunlardaki maddelerde getirileri bir kez daha 70’inci maddede tekrarlandığı ifade edilmektedir. Dolayısıyla grubumuz olarak 70’inci maddenin fuzuli ve gereksinim olmadan bu kanunu şişkinliğe uğrattığı, gerek olmadığı ve bu maddenin de çıkarılarak yasadaki bundan sonraki maddelerin buna göre teselsül ettirilmesi ve buna göre dizayn edilmesini grup önerimiz olarak sunuyoruz ve gereksiz olan bu madenin de tasarıdan çıkarılmasını arz ediyoruz.

Saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Cengiz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı istiyorsunuz.

Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur, beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.37

 

 

 

ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 17.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

70’inci madde üzerinde verilen Konya Milletvekili Faruk Bal ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

 Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.

Şimdi 70’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 70’inci madde kabul edilmiştir.

71’inci maddenin başlığını okutuyorum:

4. İmza

MADDE 71 -

BAŞKAN – 71’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 71. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Akif Akkuş

Beytullah Asil

 

Konya

Mersin

Eskişehir

 

Behiç Çelik

Erkan Akçay

İsmet Büyükataman

 

Mersin

Manisa

Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyor efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Behiç Çelik konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Çelik, buyurunuz.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan tasarının 71’inci maddesinin metinden çıkarılması konusunda vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

61’inci madde üzerinde yapmış olduğum konuşmada, aslında, Türkiye’nin şu anda mevcut iktidar tarafından ekonomik manada içine düşürüldüğü hususa bir yönüyle işaret etmiştim, ancak şimdi görüyoruz ki, Türk ekonomisine bütüncül yaklaştığımızda ve halkımızın üzerinde uygulanan sosyal politikalara baktığımızda Türkiye’nin, Türk ulusunun bütünüyle, süratle açlığa doğru gittiğini ve krizin çok ciddi bir şekilde, özellikle fakir ve fukarayı büyük ölçüde etkilediğini çok net bir şekilde görüyor ve müşahede ediyoruz.

Özellikle ihracatın daraldığını ve yabancı sermaye çıkışının hızlandığını ve bu arada, borsası önemli ölçüde değer kaybeden Rusya’dan sonra ikinci ülkenin Türkiye olduğunu yüzde 67,6 ile -68,9 Rusya Federasyonu – ve ikinci olarak, cari açığı yüzde 5’in üzerinde gerçekleşen -yüzde 6,6’yla- Türkiye’nin yabancı kredilerin gelişinde artık cazip bir ülke olmadığı noktasına geldiğini görüyoruz ve ayrıca, 2008 yılında millî parası en fazla değer kaybeden Güney Kore’den sonra ikinci ülkenin Türkiye olduğunu görüyoruz.

Bu rakamlar bize ciddi bir şekilde krizin Türkiye’yi etkilediğini ve büyük zorluklara yol açtığını görmekle birlikte, “teğet geçti” diyen, “hamdolsun iyiyiz” diyenler, maalesef, Türkiye’nin bu acı gerçeğini kabullenmek istemeyenlerdir.

Bakınız saygıdeğer milletvekilleri, toptan ve perakende ticaret, motorlu taşıt, motosiklet, kişisel ve ev eşyaları onarımı iş kolunda kapanan şirketlerin oranı yüzde 80; otel ve lokantalara bakıldığında bu oran yüzde 85’in üzerine çıkmış ve tarım, hayvancılık ve ormancılık alanında yüzde 350; madencilik ve taş ocakçılığında yüzde 127 artmış; imalatta yüzde 63; elektrik, gaz, buhar, sıcak su üretimi ve dağıtımında yüzde 50 artmıştır. Bunların hepsini nereden alıyoruz? TÜİK’in haber bülteninden alıyoruz. Bu raporlarda Türkiye’de şirketlerin ne ölçüde kapanmakta olduğunu ve Türk ekonomisinin gerilemekte olduğunu, ancak Hükûmetin bu konuda uyuduğunu ifade etmek istiyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsüye biraz önce çıkarken bazı milletvekillerimiz arkadan sesleniyor “6 milyon seçmen konusuna değinelim.” diyorlar. Şimdi, Türkiye’nin bu içler acısı durumu maalesef nüfus idaresi açısından olsun, Yüksek Seçim Kurulu açısından olsun, TÜİK açısından olsun Türkiye’nin güvenilirliğini önemli ölçüde etkileyecektir. Türkiye güvenilir bir ülke mi olacak, yoksa Saddam vari seçim yapan geri kalmış bir Orta Doğu ülkesi konumuna mı itilecek? Demokrasimizi yaşatabilecek miyiz, yaşatamayacak mıyız? Bunların hepsini hep birlikte göreceğiz ve müşahede edeceğiz.

Değerli arkadaşlarım, bakın, Ankara Sincan ilçesinde üç gün önce bir olay oldu. Sincan’da ikamet eden Gülümser Hanım, evinde doğal gaz kullanırken, elektrik ve doğal gaza yapılan fahiş zamlardan sonra doğal gazı kullanamaz hâle geliyor ve 2 küçük çocuğuyla birlikte evinde iktidarın verdiği kömürü sobada yakıyor, fakir olduğu için ve sobadan çıkan gazdan zehirlenerek ölüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, 2 çocuğuyla hayatını kaybeden Gülümser Hanım’ın vebali kimde? Bu zammı yapanlarda değil mi? Onun için, bakın, ekonomik gerileme, açlık ve yoksulluk bizim en önemli sorunumuz. İşsizliğe çözüm bulmak bizim en önemli sorunumuz.

Türkiye’de krizlerden en az etkilenen il belki -yıllarca yaşanmış krizlerden- Mersin ili iken, bugün Mersin’de binlerce iş yeri ve fabrika kapanıyor, on binlerce insan işsiz. Keza, Türkiye'nin en ileri düzeyde para kazanabilen bir ilçesi Anamur dahi bugün tamamen iflas noktasına sürüklenmiştir. Bunlara tedbir istiyoruz.

Son olarak, bu maddenin metinden çıkarılmasını arz ve talep ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çelik.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

71’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 71’inci madde kabul edilmiştir.

72’nci maddenin başlığını okutuyorum:

II - Kalemlere ilişkin ilkeler

1. Tamlık ve mahsup yasağı

MADDE 72 -

BAŞKAN – Madde 72 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 72. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “teknik terimle dönem ayırıcı hesapları,” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını, 1. fıkranın 2. cümlesinde yer alan “teminata” ibaresinin kaldırılarak yerine “teminat olarak” ibaresinin eklenmesini, 3. cümlesinin başına “teminat niteliğindeki” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Akif Akkuş

Beytullah Asil

 

Konya

Mersin

Eskişehir

 

İsmet Büyükataman

Erkan Akçay

Kemalettin Nalcı

 

Bursa

Manisa

Tekirdağ

 

 

Hüseyin Yıldız

 

 

 

Antalya

 

BAŞKAN – Komisyon?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hüseyin Yıldız konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Yıldız…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 72’nci maddesinde yer alan “teknik terimle dönem ayırıcı hesapları” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını, maddenin ikinci cümlesinde yer alan “teminata” ibaresinin kaldırılarak yerine “teminat olarak” ibaresinin eklenmesini, üçüncü cümlenin başına da “teminat niteliğindeki” ibaresinin eklenmesini teklif eden bir önerge vererek şahsım ve arkadaşlarım adına söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti Türk ekonomisini yakından ilgilendiren böylesine önemli bir kanunda kimsenin anlayamayacağı bir üslup kullanmaktadır. Çağın çok gerisinde cümleler kullanarak bu kanuna ne derece önem verdiğini ortaya koymaktadır. Açıklama niteliğinde olan “hükme sevk etmek” kanun yapma tekniğine tamamen aykırıdır.

Kanun hazırlanırken güzel Türkçemizden hiç yararlanılmamış, gelişigüzel cümlelerle anlatım bozuklukları oluşturulmuş ve hayati önem taşıyan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’na AKP Hükûmeti âdeta üniversite sınavlarında sorulan anlatım bozukluğu soruları gibi metinler hazırlamıştır. “Teminata vermek” diye bir sözcük kanun metninde ısrarla yer almakta ancak doğrusu olan “teminat olarak vermek” deyiminden ısrarla kaçınılmaktadır. Cümle eğer düzeltilmezse bu anlatım bozukluğuyla AKP zihniyetine yakışan bir kanun olacağı kesindir.

Kanunun hazırlanması aşamasında diğer kanunlarda yaptığınız gibi dayatmacı bir üslupla konunun uzmanlarının görüşlerine kulak tıkadınız. Yapılan eleştirileri elinizin tersiyle ittiniz. Oda ve borsa temsilcilerine komisyonda yer vermeyerek büyük bir hataya imza attınız. Onların görüşlerini hiçe sayarak Meclis gündemine taşımama inadınızı sürdürmektesiniz. Türk ticaretinde olumsuz etki sağlaması muhtemel bu kanunu hiçbir şeye aldırmadan Meclis gündemine taşıdınız. Bunun vebalini de günahını da zamanı geldiğinde Türk milleti size ödetecektir.

Yaptığınız yanlış ekonomik politika ve çalışmalarla bitme aşamasına getirdiğiniz Türk ticareti yıllardır bu kanunun özlemi içerisindeydi. Onların beklentisi, ticaretin önünü açacak ve çalışmalarının karşılığını alabilecekleri bir kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde düzenlenmesiydi. Şu anda görüşmekte olduğumuz kanunun bırakın ticareti rahatlatmasını, daha da içinden çıkılmaz bir durum yaratacağı muhtemeldir. Toplumsal mutabakat taleplerine kulak tıkanarak değil, tam mutabakat sağlanarak yapılması gereken ve hayati öneme sahip olan bu Türk Ticaret Kanunu’nda bunu yapmayarak büyük bir vurdumduymazlık örneğini tekraren göstermektesiniz.

Yine, AKP Hükûmeti zamanında esnaf, banka kredisi kullanamaz, sicili bozuk bir hâle gelmiştir. Şu anda görüşmekte olduğumuz kanun standartların çok altında ve çağın gereklerinin çok gerisindedir. Bu kanundan önce esnaflara yönelik bir sicil affının mutlaka görüşülmesi gerekmekteydi, bu kanun ancak ondan sonra görüşülmeliydi. Bu şekil, Türk Ticaret Kanunu’na daha büyük, Türk ticaretine de çok büyük bir fayda sağlayabilecekti. Bu şekilde yapmakta olduğunuz, Meclise indirmekte olduğunuz kanunlarla Türk milletinin geleceğiyle maalesef oynamaktasınız.

Yine, bu getireceğiniz kanun yargıyı daha çok meşgul edecek. Türk ticaretini yakından ilgilendiren düzenlemeleri dar bir kadroyla hazırlayarak uzmanların aykırı ve karşı düşüncelerine rağmen çıkarmak istemektesiniz. Yargıyı meşgul eden ve Türk ticaretini yakından ilgilendiren düzenlemeler dar bir kadroyla hazırlandığı için, konunun uzmanlarının aykırı görüşlerine çok da önem vermediğiniz için yine ileride çok büyük sıkıntılara sebep olacaktır.

Kanun tasarısından beklenen ve değiştirilmesi gereken hükümler aynen benimsenerek getirilmiştir. Bu çelişki kanuna verdiğiniz önemi ortaya koymaktadır! Madem gerekli değişiklikler yapılmayacaktı bu kanuna neden ihtiyaç duyuldu? Bu, ayrı bir tartışma konusudur. Borçlar Kanunu’nun Türk Ticaret Kanunu’ndan önce çıkarılması, bu çalışmanın ne yönde yapılması gerekirken ne amaçla yapıldığını da yine sizlerin takdirine bırakıyoruz. Bu hâliyle bu kanun metni Türk Dil Kurumunu bile hayrete düşürecek bir kanun metnidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Gereksiz tırnak işaretleri ve anlamsız tanımlar yapılarak muallakta kalan bir cümle kurma tekniği kullanılmıştır. Okuyanın hiçbir şey anlayamayacağı gereksiz ifadelerle, karmaşa yaratan kopuk ifadelerle Türk ticaretinin önünün açılması hedeflenmektedir. AKP’nin kanundan, düzenlemeden anladığı maalesef budur.

Bu duygu ve düşüncelerle önerimizi olumlu değerlendireceğinizi ve gerekli düzenlemelerin Türk ticaret hayatı için yapılmasını talep ediyor, grubum ve şahsım adına hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sayın Başkanım, bir düzeltme talebimiz vardır.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldız.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Komisyonun bir düzeltme talebi vardır.

Buyurun Sayın Başkan.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sayın Başkan, maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “finansal tablolarını” ibaresinin, “finansal tabloların” biçiminde düzeltilmesini diliyoruz, düzeltiyoruz.

Saygılar sunuyorum.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Demin niye kabul etmediniz o zaman Sayın Başkan?

BAŞKAN – Düzeltme kayda alınmıştır. Teşekkür ediyoruz.

72’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı istiyorum. (AK PARTİ sıralarından “Geçti, geçti.” sesleri)

BAŞKAN – Daha sonra şey yapacağız.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

73’üncü maddenin başlığını okutuyorum:

2. Bilânçonun içeriği

MADDE 73 -

BAŞKAN – Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 73. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Akif Akkuş

Beytullah Asil

 

Konya

Mersin

Eskişehir

 

Erkan Akçay

Osman Durmuş

İsmet Büyükataman

 

Manisa

Kırıkkale

Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Osman Durmuş konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Durmuş, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

73’üncü maddenin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz. Gerekçe olarak, Türkiye Muhasebe Standartları bu maddeyi karşılıyor. Hükmün uygulanabilmesi için Türkiye Muhasebe Standartlarında aksi öngörülmemiş olması gerekir. Aksinin öngörülmemesi şartı sadece bir fıkra için öngörülmüş gibi görünmektedir, oysa maddenin tamamı için geçerli olması anlaşılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısı tartışılırken bu arada seçmen kütükleriyle ilgili devamlı duyumlar alıyoruz, müdahaleler duyuyoruz. Türkiye’de 70 ya da 72 milyon insan yaşadığı varsayılıyor ve sağlık istatistiklerine göre de 1,36 nüfus artışı öngörülüyor; yaklaşık yılda 960 bin civarında nüfusumuzun arttığı varsayılıyor. Hâl böyle iken sadece İzmir’de 369 bin seçmenin arttığı söyleniyor.

Değerli milletvekilleri, devlet olmanın, hatırı sayılır devlet olmanın bazı kuralları var. Bugün kendisine nüfus kâğıdı verdiğimiz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kabul ettiğimiz ve vatandaşlık numarası verdiğimiz insanlarımızın sayısını doğru bir rakamla ifade edemiyoruz. Türkiye'nin nüfusu 70 milyon mu, 72 milyon mu? Türkiye'nin seçmeni 42 milyon mu, 48 milyon mu? Türkiye'nin yeşil karta muhtaç insanı 11 milyon mu, 16 milyon mu? Bu, Türkiye'nin ayıbıdır, garabetidir, çok yanlış bir tablo.

Şimdi, bu yüce Parlamento, Türk milletinin en kutsalı, demokrasinin mabedidir. Bu yüce Parlamentoda Türk milletini temsil edecek parlamenterlere oy verecek seçmen sayısını maalesef düzgünce belirtemiyoruz, kaydedemiyoruz ve oy kullandıramıyoruz. Şimdi, Sayın Bakan açıklıyor: “Yüksek Seçim Kurulunun görevi.” Vatandaşlık numarasını veren proje İçişleri Bakanlığının, Nüfus İdaresi İçişleri Bakanlığının. Yüksek Seçim Kurulunun hane halkı kayıtları üzerinde hiçbir etkinliği yok.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Nüfus sayımında var mıydı daha önce?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Kütüğü kim yapıyordu?

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Bugün, İsviçre’de seçmen oyunu posta yoluyla kullanmaktadır ve günlerce devam etmektedir. Bugün geldiğimiz yerde, siz 338 milletvekiliyle temsil edilen bir parti iken niye gocunuyorsunuz? Yüzde 46,5 oy aldığınızı söylüyorsunuz. O hâlde, bunu alnınızı gere gere “Evet, ben düzgünce sayılmış, namusluca kaydedilmiş seçmenden oy aldım.” deme şansını, bir noktada şerefini niye taşımıyorsunuz da yanaşmıyorsunuz?

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Taşıyoruz. Niye taşımayalım?

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Adalet Bakanı yanaşacak. İçişleri Bakanı yanaşacak. Biz, nüfusumuzu ve seçmenimizi tek belgeyle kaydedeceğiz.

Yüksek Seçim Kurulu “Parmak boyamayı kaldırdık.” diyor. Sayın Başkanım, senin kararın eleştirilir ama değiştirilmez. Şimdi, 6 milyon seçmenin tartışmalı olduğu bir ülkede bir de parmak boyamayı kaldırırsan, sabah ezanında, cebinde sarı basın kartı, Cihan Haber Ajansının boynuna astığı kartıyla gelen o kadar öğrencinin başkasının yerine oy kullanıp kullanmadığını ben nasıl tespit edeceğim?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yapmayın böyle şeyler.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Kırıkkale’nin Çelebi ilçesinde, şu anda 300 seçmen milletvekilimiz tarafından Çelebi’nin dışına itilmiş.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Uzaya mı gitmişler!

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Yine, Alıcıyeniyapan’da köylü oy kullanırken, orada Cihan Haber Ajansını temsil ettiğini söyleyen o genç, elinde James Bond çantası olan o genç, seçime şaibe düşürüyorsa bu sizin de bizim de ayıbımız. Gelin, siz yüzde 46,5 oy almışsınız, biz de destek olalım, namusluca bir seçim yapalım. Bu seçimi tüm dünya ibretle görsün “Türkiye gerçekten demokrasiyle yönetiliyor, vatandaş promosyonla, rüşvetle oyunu değiştirmiyor, kömürle makarnaya muhtaç hâle gelen vatandaşa devlet sahip çıkıyor ve ona nakit para veriyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – …bu yolla esnafımızı da koruyoruz, küçük esnafı da koruyoruz, bir kısım kuru gıda üreticisini, toptancısını zengin etmiyoruz.” deme şansını birlikte yakalayalım. Biz de sizi “Yerel yönetimlerde iktidar gücünü kullanarak bütün belediyeleri veya çoğunlukla belediyeleri aldınız” diye bu kürsüden alkışlayalım. Bu, sizin hakkınız, kazanabilirseniz ki kazanırsınız bu yolla.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Şimdiden alkışlıyorsunuz.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – O zaman, niçin dürüstçe davranmıyoruz?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Şimdiden yenilgiye kılıf aramayın.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yenilgiye kılıf aramayın Sayın Bakanım.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Gelin, bakanlar sorumluluktan kaçmasın. Tüm sorumluluk, İçişleri Bakanının, Adalet Bakanın, Başbakanın ve yargı organlarınındır.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Anayasa 79’u oku. Sorumluluğun kime ait olduğu yazıyor.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Söyleyecek bir lafın varsa çık da söyle. Sizin de konuşma hakkınız var, söyleyeceğinizi çıkın söyleyin.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Orada Adalet Bakanının sorumluluğu var mı yok mu…

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Anayasa’da vatandaşlık hakları da belirtilmiş. Siz, yani seçime katakulli koymanın, niçin sataşmasını yapıyorsunuz?

Ben bir şey söylüyorum: Gelin, belgelerimizi düzenleyelim, hatta gerekiyorsa -ben yarın Kırıkkale’ye gideceğim seçimde oyumu orada kullanmak üzere- bu seçimin naklini de durduralım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Nerede oturuyorsa orada…

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Durmuş.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Ben teşekkür ederim Sayın Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Anayasa 79’u okudum, yanıt versene.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Her şeyi Anayasa’ya götürüyorsunuz, onu da götürseydiniz.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sana mı soracağız neyi götürüp götürmeyeceğimizi!

ÜNAL KACIR (İstanbul) – “Aykırı” deme o zaman.

BAŞKAN – 73’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 73’üncü madde kabul edilmiştir.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – 6 milyon seçmeni açıklayın.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ya ne açıklayacağız…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – 6 milyon seçmenin fazlalığını açıklayın.

BAŞKAN – Sayın Öztürk

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – İktidar partisisiniz, Meclis bile yönetemiyorsunuz, yedi sefer toplantıya ara verdirtmişsiniz.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen sakin olunuz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sabahtan beri 139 milletvekilini bulamıyorsunuz, ayıp ayıp! Meclisi çalıştırmıyorsunuz, sadece konuşuyorsunuz. Yedi sefer toplantıya ara verdirttiniz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Çalışın, belki kazanırsınız. Niye telaş ediyorsunuz?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, izin verir misiniz efendim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, biraz sakin olur musunuz, Sayın Bakan bir açıklama yapmak istiyor.

Buyurunuz Sayın Şahin.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Siz, çıkardığınız yasalara bile sahip çıkmıyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Öztürk

Burunuz Sayın Şahin.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biraz önce de aynı konuyla ilgili açıklama yapmıştım. Kürsüye çıkan muhalefet partilerine mensup milletvekili arkadaşlarımız, görüşmekte olduğumuz tasarıyla ilgili değil yapılacak olan mahallî seçimlerle ilgili kaygılarını dile getiren birtakım ifadelerde bulunuyorlar ve bizim sorumlu olduğumuzu iddia ederek sorumluluğumuzun gereğini yerine getirmemizi arzu ediyorlar.

Daha önce açıklama yapmıştım. Anayasa’nın konuyla ilgili 79’uncu maddesini, izin verirseniz bir kez daha siz değerli arkadaşlarıma hatırlatmak istiyorum. Seçmen kütükleriyle ilgili, arkadaşlarımızın birtakım itirazları, kaygıları, şikâyetleri olabilir. Anayasa, 79’uncu maddesinde bunu şu şekilde düzenlemiştir: “…seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim tutanaklarını ve Cumhurbaşkanlığı seçimi tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Kurulunundur.”

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – “Seçim süresince” Sayın Bakan, seçim yok daha!

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Şimdi, bu konuyla ilgili şikâyet olabilir yani seçmen kütükleriyle ilgili şikâyet olabilir, itiraz olabilir. Bu şikâyet ve itirazlarınızı bana değil, Hükûmetimize değil…

OKTAY VURAL (İzmir) – Siz müdahil oluyorsunuz.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Anayasa diyor ki, bu şikâyetlerinizi Yüksek Seçim Kuruluna yapacaksınız. Evet, kendinize göre birtakım haklı nedenlere dayanarak şikâyette bulunabilirsiniz, itirazda bulunabilirsiniz ama bu itirazları yapacağınız yer tamamen Yüksek Seçim Kuruludur.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Bakanım, sorunu…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – “Seçim süresince” diyor. Ama seçim süreci yok ki daha!

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Seçmen kütüklerini ilan eden, askıya çıkaran, bununla ilgili süreleri öngören Yüksek Seçim Kuruludur. Bu konuda biz yetkili değiliz.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Bakanım, seçim süreci başlamadı.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Anayasa ve yasalar, bu konuda bize herhangi bir görev vermemiştir. Eğer bu konuyla ilgili –daha önce de açıkladım- Hükûmetimizi ilgilendiren bir görev ve sorumluluk varsa Yüksek Seçim Kurulu bize yazı yazar, biz de onun gereğini gecikmeksizin yerine getiririz. O nedenle bu konunun sürekli gündemde tutulması, vatandaşlarımızın Türkiye’deki demokratik düzene ve seçimlerle ilgili şu ana kadar başarıyla gerçekleşen sonuçlara olan güvenini sarsar.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bir de suçlu muyuz? Sayın Bakan, bir de suçlu mu yapıyorsunuz bizi?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – “Efendim, seçimler temiz yapılmalıdır, şaibeden uzak yapılmalıdır.” Şu ana kadar Türkiye’de yapılan seçimler, özellikle son yıllarda yapılan seçimler, hem dışarıda hem içeride büyük takdir toplamıştır. Bundan sonra da seçimler Türkiye’de kuşkusuz o yasalara uygun, şaibeden uzak, dürüstçe yapılacaktır. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Seksen beş yıllık cumhuriyetimiz artık bu konuları çözmüş ve geride bırakmıştır. Ben söylenen sözlerin ve itirazların siyasi gailelerle söylenmiş sözler ve itirazlar olduğu kanaatindeyim. Ben Yüksek Seçim Kurulunun Sayın Başkanı ve üyelerinin de bütün bu itirazları ve bütün bu şikâyetleri yakinen takip ettiğini zannediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – İzahını istiyoruz, 6 milyon seçmenin izahını bekliyoruz.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Eğer bir açıklama yapılması gerekiyorsa Yüksek Seçim Kurulu bu konuda bir açıklama yapar. Bize de bir görev düşerse gereğini yerine getiririz efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şahin.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, Sayın Bakanın açıklaması “Yüksek Seçim Kuruluna başvurun.” şeklinde. Zaten sorun orada. Bu Yüksek Seçim Kuruluna başvurulamıyor, yeni seçmen kütükleri adrese dayalı yapıldığı için nüfus müdürlüğüne yapılıyor. Sorun burada. Sayın Bakana katılıyoruz, tamam, biz de aynı şeyi söylüyoruz. Sorun burada…

BAŞKAN – Sayın milletvekili arkadaşlarım…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – …yani sorunu doğru tartışalım. Muhtara gidemiyorsunuz. Polise, jandarmaya, nüfus müdürüne gidiyorsunuz, yargıya değil. Bunlar yürütme arkadaşlar…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Nüfus müdürlüğü İçişleri Bakanlığına bağlı.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – …ve arkadaşlar, bakanlıklarınıza bağlı bunlar.

BAŞKAN – Burada, anladığım kadarıyla boşa bir tartışma yürütülüyor.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – 5749 sayılı Yasa nereye veriyor? Yürütmeye veriyor Sayın Bakan. Biz 5749 sayılı Yasa’dan bahsediyoruz.

BAŞKAN – Sorun başka bir yerde ve yasa değişikliği gerektiriyor. Onun için… (Gürültüler) Sayın milletvekilleri…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Bakanın açıklamasıyla ilgili kısa bir beyanda bulunmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz, yerinizden iki dakika…

KAMER GENÇ – Sayın Başkan, son söz milletvekilinindir.

BAŞKAN – Burada son söz yok efendim, bu şey bir olay.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Burada Hükûmet bir açıklama yaptı, yanlış açıklama yaptı. Esasında kayıtlarda seçmen yanlış kaydedilmiştir. Seçmen kaydını yapan Hükûmet, yanlış yaptıysa Hükûmet yaptı.

BAŞKAN – Sayın Genç, kaotik ortam yaratmayınız.

Buyurunuz Sayın Anadol.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, gördüğüm kadarıyla Milliyetçi Hareket Partisi ve Demokratik Toplum Partisi, yani Parlamentoda grubu bulunan muhalefet partileri kimseyi suçlamıyorlar. Arkadaşlar beyanda bulundular bu kürsüden. Biz muhalefet partileri olarak, milletvekili olarak, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak içimiz rahat sandığa gidip oy kullanmak istiyoruz, şaibesiz bir seçim istiyoruz.

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Ne şaibesi?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Kimseyi suçlamıyoruz ama hem bunları…

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Sorun ne?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Anlatıyorum, dinleyin lütfen. Söz isterseniz çıkarsınız kardeşim.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Sorun ne?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Anlatıyorum sorunu işte!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sabahtan beri anlamadın mı? Bu sabah anlattım, anlamadın mı? Sen anlamadıysan ben ne yapayım!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ticaret Kanunu’na gelin.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen Sayın Anadol’u dinleyiniz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Şimdi, demokratik bir ülkede, demokratik seçim yapılan çağdaş ülkelerde seçmen kütükleri işin abc’sidir. Eğer seçmen kütükleri üzerinde meşruiyet tartışması olursa seçilenlerin meşruiyeti gölgelidir.

Peki, ne olur? Yargı denetiminde yapılır seçmen kütükleri, yargının işidir. Şimdi kim yapıyor? TÜİK yapıyor. TÜİK kime bağlı? İçişleri Bakanlığına bağlı. Nüfus İşleri Genel Müdürlüğü kime bağlı? İçişleri Bakanlığına. Bunlar ne, yargı mı? Bunlar yürütme, yürütmenin emrindeki devlet örgütleri bunlar. Siyasi kişilerin, siyasi iradenin, Hükûmetin bakanlarının emrinde olan örgütler. Diyoruz ki -ilk defa oluyor bu- seçimle gelen muhtarların nakil ilmühaberi verme hakkı kalktı. Ne oluyor o zaman? Vatandaş nüfusa gidiyor, Yüksek Seçim Kuruluna gitmiyor. Sonra ne oluyor? İsmini yazdırıyor. Beyan esas. İtiraz bile etmiyor nüfus müdürü, yazıyor. Sonra, yazdıktan sonra…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bir dakika, bitiriyorum.

Şimdi, söylediğimiz şu: Nüfus müdürü, nüfus memuru “Beyan esastır.” diyor, nakli yapıyor. Sonra yetkisi alınan muhtara gönderiyor, muhtara diyor ki: “Bu adam orada oturuyor mu? Sen kontrol et.” Emrinde jandarma yok, polis yok. Muhtarlardan her gün telefon geliyor -ondan açıklama bekliyoruz Sayın Bakandan- ve şunlar söyleniyor: “Bir ilden bir başka ile, bir ilçeden aynı il içinde başka ilçelere seçmen kaydırması yapılıyor.”

Bu konularda bizi rahatlatmak, kamuoyunu rahatlatmak, seçimin meşruiyetini tespit ve tescil etmek Hükûmetin görevidir. Sayın Bakan “Beni ilgilendirmiyor.” diyerek olaydan kaçamaz, biz bunu söylüyoruz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Anadol.

Madde 74’ün başlığını okutuyorum:

3. Aktifleştirme yasağı

MADDE 74 -

BAŞKAN – Madde 74 üzerinde üç önerge vardır, bu önergelerden iki tanesi aynı mahiyettedir. İlk önergeyi ve ikinci önergenin imza sahiplerini okutup, birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

İlk önergeyi ve ikinci önergenin imza sahiplerini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 74. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Turgut Dibek

 

Mersin

Malatya

Kırklareli

 

Tekin Bingöl

Rahmi Güner

Ali İhsan Köktürk

 

Ankara

Ordu

Zonguldak

 

Sacid Yıldız

Enis Tütüncü

İsa Gök

 

İstanbul

Tekirdağ

Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 74. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

 

Faruk Bal

Akif Akkuş

Beytullah Asil

 

Konya

Mersin

Eskişehir

 

Cemaleddin Uslu

 

Erkan Akçay

 

Edirne

 

Manisa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasanın, 96. sıra sayısının 74’üncü maddesinin madde metninden çıkarılmasını saygı ile talep ederiz.

 

Tekin Bingöl

Turgut Dibek

İsa Gök

 

Ankara

Kırklareli

Mersin

 

Sacid Yıldız

 

Metin Arifağaoğlu

 

İstanbul

 

Artvin

BAŞKAN – Son önergeyi işleme koyamıyoruz.

Bu, aynı mahiyette olan, birleştirerek işleme koyacağımız ilk okuduğumuz iki önergeyi tekrar okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 74. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Diğer önerge de aynı mahiyette olduğu için imzaları okutuyorum:

 

Faruk Bal

Akif Akkuş

Beytullah Asil

 

Konya

Mersin

Eskişehir

 

Cemaleddin Uslu

 

Erkan Akçay

 

Edirne

 

Manisa

BAŞKAN – Evet, Komisyon her iki önergeye de katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Uslu konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Uslu konuşacak.

CHP’den konuşacak var mı?

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Var, Sayın Gök konuşacak.

BAŞKAN – Ona da sonra sırası gelince söz vereceğim.

Buyurunuz Sayın Uslu.

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 74’üncü maddesi üzerine bir değişiklik önergesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan bu 74’üncü maddenin tasarı metninden çıkarılmasını teklif ediyoruz. Zira, Türkiye Muhasebe Standartları bu maddeyi karşılıyor, orada yer alması gerekli. Kaldı ki zaten hükmün uygulanabilmesi için Türkiye Muhasebe Standartlarında aksi öngörülmemiş olması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı geçen haftadan beri Genel Kurul gündemimizde görüşülmekte, devam etmektedir. Ancak görülüyor ki, geneli üzerinde tartışmalar yaşandı, bölümler görüşülürken tartışmalar yaşanıyor, maddeler üzerinde neredeyse her maddede birkaç önerge var. Tasarı kanunlaştığında da bu tartışmalar devam edecek gibi görülüyor. Aslında bu tasarı çok ciddi bir çalışmanın karşılığı olmakla beraber gerek Adalet Komisyonumuzda gerekse alt komisyonda daha detaylı tartışılabilseydi bu salonda, Genel Kurulda şimdi bu kadar yoğun önerge verilmesine gerek kalmayacaktı.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının hedefleri nelerdir diye baktığımızda, özetle Türk işletmelerinin ticari ve iktisadi yönden uluslararası piyasalarda rekabet edebilecek kurum ve sistemlere sahip olması, Türkiye'nin gereksinimlerine cevap verebilecek hukuksal yapının oluşturulması ve Avrupa Birliği müktesebatının Türk ticari hayatına yansıtılması yer almaktadır.

Komisyon tarafından Türk Ticaret Kanunu’nda köklü değişiklikler meydana getirmesi öngörülen bu tasarının başlangıçta tespit edilen hedeflerin gerçekleşmesine ne ölçüde katkı sağlayacağı konusunda kuşkular bulunmaktadır. Hâlen yürürlükte olan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun pek az hükmünün tasarıya aktarılmış olması, tasarının Türk ticari hayatına uzun yıllar yön veren 6762 sayılı Kanun’un bir tadili ve ıslahı şeklinde hazırlanmamış olması, uygulamada uzun yıllardan beri elde edilen bilimsel birikimden yeterince faydalanılmaması yanında yargı kararıyla oluşan hukuki gelişmelerden de tam manasıyla yararlanılmadığının bazı hukukçular tarafından dile getirilmesi üzücü bir durumdur.

Bu tasarı kanunlaştığında, Türk ticaret hayatında meydana getireceği değişiklikler nedeniyle birçok problemin yaşanacağı göz ardı edilmemelidir. Oysa tasarının hazırlanma gerekçeleri arasında sayılan Avrupa Birliği müktesebatına uyum sağlanmasına yönelik olarak yapılan ve Türk ticaret hayatında köklü değişiklikler getirecek olan böyle bir düzenleme yerine, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun uygulamada sıkıntı yaratan maddelerinin tadili ve ıslahı yönüne gidilmesi daha gerçekçi bir adım olacaktır. Çünkü uyum sağlanmaya çalışılan Avrupa Birliği hukukundaki gelişmeler hâlen devam etmektedir. Meydana gelmekte olan bu gelişmelere bakıldığında, Avrupa Birliği mevzuatında muhtemelen değişiklikler yapılması kaçınılmaz olacaktır. Dolayısıyla henüz tam olarak yerleşmemiş, oturmamış olan bir hukuksal yapıya uyum sağlama adına ticari hayatımızı düzenleyen Türk Ticaret Kanunu’nun tamamen baştan yenilenmesi, dünya iktisadi hayatında meydana gelen son gelişmeler dikkate alındığında böyle bir dönemde ticari hayatın sil baştan düzenlenmesinin mantıken izahı mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, 74’üncü maddeyle ilgili olarak verdiğimiz bu değişiklik önergesinin, tasarı metninden çıkarılma önerisinin kabul göreceğini umuyorum.

Sizlere saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uslu.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına kim konuşacak?

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – İsa Gök.

BAŞKAN – Sayın Gök, buyurunuz.

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Az önce Sayın Mehmet Ali Şahin, Adalet Bakanımız buyurdular ki “Seçim güvenliği veya listelerle Hükûmetin hiçbir alakası yok. Hiçbir şekilde bu konuda yapılabilecek olan yanlışlıklara dahlimiz yok.” dediler. Zabıtlarda vardır. Grup Başkan Vekilim olayı çok iyi biliyorlar, az önce kendilerine bilgi geldi. Bir olayı sizlerle ve Türkiye kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.

Yer Konya Ereğli. Belediye Başkanı aradı, önceki dönem Belediye Başkanı. Arkadaşlar, polis okulu var orada. Polis okulunda 350 öğrenci var -on beş dakika önce, eğer sorunuz buysa- polis okulunun 350 öğrencisi var. İçişleri Bakanlığından nüfus müdürlüğüne resmî yazı gidiyor, deniliyor ki, polis okulunun 350 öğrencisinin tümünün seçmen kütüğü olarak oraya kaydının yapılması isteniyor. Nüfus müdürü olumsuz yanıt veriyor çünkü malum, yasada bizzat başvuru zorunluluğu var. Bakanlıktan baskı geliyor, tekrar yazı geliyor ve deniliyor ki: “Kaydını yapacaksınız -İçişleri Bakanlığından- ve özellikle aynı sandıkta kaydını yapacaksınız.”

OKTAY VURAL (İzmir) – Rezalete bak!

İSA GÖK (Devamla) – Toros Sokak No: 15 numaraya 350 öğrenci bu gelen baskı üzerine tek hanede, bir evde oturuyor görünerek kaydı yapılıyor.

1) Bu çocukların orada aslında oy kullanması bu hâliyle yasaya aykırı, mümkün değil.

2) Bakın, Hükûmetin veya Bakanlığın kendine memur olarak alacağı çocukları nasıl denetliyor? Tüm polis öğrencileri tek sandıkta oy kullanarak hangi partiye, hangi belediyeye oy verdiklerinin denetimi yapılıyor. Olaya bakın.

OKTAY VURAL (İzmir) – Baskıya bak!

İSA GÖK (Devamla) – Bunun adı baskı değil midir?

OKTAY VURAL (İzmir) – Zulüm! Diktatörlük!

İSA GÖK (Devamla) – Bunun adı -Oktay Beyin dediği gibi- zulüm değil midir?

Grup Başkan Vekilim olaya aynen vâkıftır.

Arkadaşlar, seçim güvenliği bu 2009 Mart seçimlerinin salimen, yasaya bakın, “yasaya” kelimesini atlayarak söylüyorum, hukuka uygun olmasının temini Hükûmetin de sorumluluğu altındadır, Meclisin de sorumluluğu altındadır, bakanlar özellikle sorumludur.

Sayın Mehmet Ali Şahin Bey çıktılar ama Bakan Beyin bu müşahhas olayla mutlaka, az önce, Hükûmetin, siyasetçiler olarak kendilerinin asla dahlinin olmadığını beyan ettiği olaya karşı hassasiyet istiyoruz. İşte, CHP Grubu olarak kaç gündür ısrarla üzerinde durduğumuz husus bu. Bu seçime şaibe şimdiden bulaştırılmak isteniyor. Bu yanlıştır. İstirham ediyoruz.

Bu yasanın, Seçim Kurulundan, yani hâkimlerden alınan yetkisinin, idareye bağlı memurlara verilen yetkisinin derhâl düzeltilmesi gerekiyor. Bunun, derhâl yeni bir askı listesiyle hataların giderilmesi, hâkim denetimine verilmesi gerekiyor, yalnızca itiraza bırakılan bir yöntemle adaletin sağlanamayacağını sizler çok iyi biliyorsunuz. Neden? Yasa yaparken nasıl olsa itiraz yolunu yaptık, açtık, bir itiraz imkânı verdik diye asıl mehazda, asıl maddede hata, adalete aykırılık, hukuka aykırılık yapılamaz.

Arkadaşlar, o yasa değişikliğinde ciddi anlamda hukuka aykırılık var, Anayasa’ya aykırılık var; bunun düzeltilme görevi Meclisindir, bunun salimen seçimin sonuna kadar götürülme görevi Hükûmetle beraber hepimizindir. İstirham ediyoruz, tekrar o madde incelensin, mülki idare seçimlerinden önce, o yasa ve memurlara tanınan bu hakların suistimali babında ve hele hele İçişleri Bakanlığı gibi bir makamın bu olaya dâhil olarak, hem polis okulu öğrencilerini denetlemek anlamında hem yasaya aykırı kayıt yaptırmak anlamında, bir de bir evde 350 öğrenciyi oturuyormuş gibi gösterme anlamında yapılan yasaya aykırılıkların acilen düzeltilmesi gerekiyor. Bunu, ben tüm Türkiye’ye, tüm kamuoyuna duyurmak istemiştim.

Saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Gök.

Birleştirilmiş bu iki önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – 74’üncü maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.30

 

 

ON BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.38

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.

96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

74’üncü maddenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, 74’üncü madde kabul edilmiştir.

75’inci maddenin başlığını okutuyorum:

4. Karşılıklar

MADDE 75 –

BAŞKAN – 75’inci madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, aykırılık derecesine göre de işleme alacağım.

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 75. maddesinde bulunan “kurallara göre” ifadesinin “kurallar çerçevesinde” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

İsa Gök

Tekin Bingöl

 

Malatya

Mersin

Ankara

 

Turgut Dibek

 

Eşref Karaibrahim

 

Kırklareli

 

Giresun

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 75. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Akif Akkuş

Beytullah Asil

 

Konya

Mersin

Eskişehir

 

İsmet Büyükataman

 

Erkan Akçay

 

Bursa

 

Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükümet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Vural, kim konuşacak?

OKTAY VURAL (İzmir) – Süleyman Latif Yunusoğlu.

BAŞKAN – Sayın Yunusoğlu’nun imzası yok.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, beklemeyin. Gerekçeyi okutun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutalım o zaman.

OKTAY VURAL (İzmir) – Peki.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Türkiye Muhasebe Standartları karşılıyor. Orada yer alması gerekli. Kaldı ki zaten hükümde de Türkiye Muhasebe Standartlarında öngörülen kurallara göre olacağı öngörülmüştür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

T.B.M.M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 75. maddesinde bulunan “kurallara göre” ifadesinin “kurallar çerçevesinde” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

                                                                          Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ben konuşacağım.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurunuz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; deminden beri ibretle izliyorum. Bu Parlamento değil mi ki “Bir başka ülkede yapılan seçimlere şaibe karışıyor mu, karışmıyor mu? O ülkelerdeki seçimler demokratik mi, değil mi?” diye buradan parlamenterleri gönderen bizler değil miyiz arkadaşlar? Niye gönderiyoruz? O ülkedeki seçimlerin demokratik, adil olup olmadığını incelemek için gönderiyoruz. Ama öyle bir Parlamento ki burada birtakım şeyler dile getiriliyor ama olay kendimize gelince hemen savunma mekanizması…

Arkadaşlar, seçim süreci başlamamıştır. Yüksek Seçim Kurulunun görevi seçimi en adil yaptırmaktır. Getirin, getirin… Mademki “Böyle bir şaibe karışmasın.” diyorsun, getirin “Bu sene boyama olsun.” diyelim. Gelin arkadaşlar, eğer Parlamento bir karar alıp “Bu sene seçimde boyama, parmak boyama olsun.” dediği zaman bunun önlemini almak Yüksek Seçim Kurulunun görevidir. Mademki bu kadar demokratik, adil olmasını istiyorsunuz, her türlü önlemi almak sizin göreviniz.

İki: Yine getirin, hemen yarın verelim kanun teklifini, bu seçimde “Kim mükerrer oy kullanırsa üç sene ceza yiyecektir.” diyelim.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Hapis cezası…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Getirin hapis cezası, para cezası, üç sene hapis cezası yiyecek diye, bir şekilde bu ülkede seçimlerin demokratik, adil ve objektif yapılması için getirin arkadaşlar. Niye getirmiyorsunuz? Deminden beri burada bunlar konuşuluyor, ben utanıyorum. Demek ki bu ülkede, başka ülkelerde seçimlerin adil olup olmadığını inceleyen bu Parlamento kendisine seçim geldiği zaman sadece topu Yüksek Seçim Kuruluna atıyor.

Yine demin arkadaşım örnek verdi. Yine bir yatılı okulda -çok yakın okuluna- “Ben kendi ilçemde oy kullanacağım.” demesine rağmen “Hayır kardeşim.” diyorlar.

Değerli arkadaşlarım, gelin, bu Parlamento eğer… Bu Parlamento demokrasiye inanan bir parlamentodur. Bu Parlamentoda seçimlerin adil olması için bir şekilde her türlü önlemi alalım -parmak boyamayı mı getirelim- kim mükerrer oy kullanırsa onlara tecil olmayan…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Var öyle!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Yok kardeşim öyle bir şey.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Var yahu!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – …hapis cezası getirelim.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Var!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Daha yüksek, bu caydırıcılığı ve…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Hapis cezası var!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – TÜİK yöneticileri de… Bu seçimin adil yapılması için tekrar seçim sürecine kadar onlara da bir şekilde yükümlülük getirdiğiniz zaman, o zaman bu seçim adil olur ama siz “Başka ülkelerde acaba adil mi?” diye bakıyorsunuz, burada sadece topu Yüksek Seçim Kuruluna atmaktan başka hiçbir şey söylemiyorsunuz.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

75’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 75’inci madde kabul edilmiştir.

76’ncı maddenin başlığını okutuyorum:

5. Dönem ayırıcı hesaplar

MADDE 76 –

BAŞKAN – 76’ncı madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılık sırasına göre de işleme alacağım.

T.B.M.M. Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 76. maddesinde bulunan “belirli bir süre içinde” ifadesinin “süresiz” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

R. Kerim Özkan

Ali Rıza Öztürk

 

Malatya

Burdur

Mersin

 

Turgut Dibek

 

Eşref Karaibrahim

 

Kırklareli

 

Giresun

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 76. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Akif Akkuş

Beytullah Asil

 

Konya

Mersin

Eskişehir

 

Oktay Vural

İsmet Büyükataman

Erkan Akçay

 

İzmir

Bursa

Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

Sayın Vural, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; aslında bu önergede söz almak istememin sebebi, Sayın Bakanın biraz önce milletvekillerinin ve kamuoyunun bu seçmen kütükleriyle ilgili endişeleri karşısında verdiği cevaptır.

Değerli arkadaşlarım, bu son derece önemli bir konudur. 6 milyon seçmen artışının sebepleri maalesef bu kadar eleştirilere rağmen ortaya konulmamıştır. Şimdi eğer böyle bir soru, “Nereden çıktı bu seçmen?” diye bir soru soruluyorsa bu işin sorumlusu olan İçişleri Bakanlığı, Vatandaşlık, TÜİK kalkar, der ki: “Arkadaş 1980 yılı doğumlu olanların o zaman nüfusu fazlaydı, bunun için 6 milyon arttı.” Bir sebep ortaya konması lazım. Neden? Hepiniz soruyorsunuzdur bunları, siz de soruyorsunuzdur, biliyoruz. Birdenbire 6 milyon seçmen artışının sebebini koyması gereken Hükûmettir değerli arkadaşlarım. Bu konuda Hükûmet, böyle bir seçmen artışının sebeplerini, gerekçelerini, tatmin edici bir şekilde kamuoyuna açıklamalıdır. Bu kadar, basın yazıyor, haber kanallarında var, burada milletvekilleri dile getiriyor ama Hükûmet bütün bu seslere karşı hem gözlerini kapamış hem de kulaklarını tıkamış. Hadi gözlerinizi kapadınız, kulaklarınızı tıkadınız, bari konuşun, bunu da konuşmuyorlar. Aradığımız sorunun cevabı şudur: Bu 6 milyon seçmen artışının sebepleri neler olabilir? Neden? Dolayısıyla bu ortaya konulmadığı müddetçe bu konudaki eleştiriler devam edecektir. Bu bakımdan seçmen kütükleri yarın ineceğine göre… Her yerden arıyorlar milletvekillerimizi, beni de İzmir’den aradılar: “Çok tespitlerimiz var ama süre yetmiyor, ne olursunuz bu süreyi uzatın…” ve biraz önce ifade ettiler, değerli arkadaşlarım, İzmir’de 690 bin seçmen fazlası var, Menderes’te 10.274 seçmen yok, Ahmetbeyli’de 2007’de 550 olan seçmen 382. Seçmen sayısı azalmış, sadece 150 seçmen kalmış. Merak ediyorlar değerli arkadaşlarım. 2007’de seçmen olup 2009’da listede olmayan 349.008 seçmen var. Bir milletvekili olarak bu soruların cevabını istemek hepimizin hakkıdır ve bunun cevabını Hükûmetin vermesi gerekiyor. Niye? Adrese dayalı kayıtlı sistemi oluşturan Hükûmettir. Bu soruların esası adrese dayalı kayıtlı sistemdir.

Bu sorunlar devam ederken bir de özellikle çifte oy kullanmayı, sahte oy kullanmayı engellemek için boyalı parmak var iken bunun ortadan kaldırılması, farklı yerlerde bu yazılmış seçmenlerin yerine de oy kullanılması riskini artırır. Geçen televizyonda vardı değerli arkadaşlarım, Kırk yıl önce ölmüş bir kimse seçmen olarak yazılmış ve T.C. kimlik numarası var. E, nasıl oldu? Kim verdi? Biraz önce bir milletvekilimiz, İçişleri Bakanlığının talimatıyla bir yere yazdırılması konusunu gündeme getirdi. Hepimizin beklediği, şimdi iktidar partisi grubundan beklediğimiz, ilgili bakan gelsin Türkiye Büyük Millet Meclisine desin ki: “Böyle bir iddia vardır, bunu araştırdık, gerçeği budur.” Doğrudur, yanlıştır ama değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisine birilerinin bilgi vermesi lazım. Bu kadar olay olurken maalesef bizler burada Türk Ticaret Kanunu’nda “Karar yeter sayısı var mı, yok mu?” diyerek bu Türkiye'nin gündeminde olan konuları Türkiye Büyük Millet Meclisine taşıma konusunda sıkıntı çekiyoruz. Millet bu soruların cevabını arıyor değerli arkadaşlarım. Bu konuda gerçekten çok çeşitli yazılar çıkmış, her türlü örnekler var. Bunlar size de geliyor. O bakımdan, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak milletimizin seçme ve seçilme hakkının düzgün bir şekilde kullanılması için adrese kayıtlı sistem esasında artan seçmen sayısının sebepleri açıklanmalı, Yüksek Seçim Kurulu bununla ilgili süreci uzatmalıdır ve Yüksek Seçim Kuruluna, açıkçası Hükûmet bu seçmen kütüğündeki sayının artışı konusunda sağlıklı bilgileri vermelidir. Bu sorunun takipçisi olunacaktır. Bunda sizin de menfaatiniz yok değerli arkadaşlarım, hepimizin menfaati var. O zaman yapmamız gereken iş: İvedilikle Hükûmet devreye girsin. Bu konuda kanun değişikliği gerekiyorsa yapalım, şimdi çıkartalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

OKTAY VURAL (Devamla) – Gruplar olarak gelelim, askı süresinin uzatılması konusunda bir yasal engel varsa gelin bunu bayram ertesine kadar uzattıralım, bununla ilgili tedbirleri alalım, bu konudaki endişeleri ortadan kaldıralım. Endişelerle, tartışmalarla seçime gidilmez.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, yarın askıdan indirilmesi kanuni zorunluluk ise bu konudaki düzenleme konusunda hemen bir kanun teklifi yapıp bu süreci uzatmayı teklif ediyoruz. Türkiye'nin her yerinden bu konuda talepler var, itirazlar çoktur. Takdir edersiniz ki Türkiye’de seçmenlerimizin de bu itirazları takip konusunda maalesef yeterli, zamanında hareket etme eğilimi de bulunmamaktadır. O zaman hakkını koruması gereken Türkiye Büyük Millet Meclisidir.

Bakanlığı, Bakanlar Kurulunu bu konuda açıklama yapmaya ve Yüksek Seçim Kuruluna topu atmak yerine bu konuda sorumluluğu üstlenmeye davet ediyorum. Cevabı kendileri vermelidir ve Yüksek Seçim Kuruluna göndermelidir, bu konuda açıklama yapılmalıdır. Hükûmetten bu tavrı bekliyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Vural.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, izin verir misiniz efendim?

BAŞKAN – Sayın Şahin, oylamadan sonra, lütfen.

Diğer önergeyi okutuyorum:

T.B.M.M. Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 76. maddesinde bulunan “belirli bir süre içinde” ifadesinin “süresiz” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

                                                                       Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda Ticaret Kanunu’nu görüşüyoruz ama ülkemizde artık ticaret yapacak ne esnafımız kaldı ne celebimiz kaldı ne terzimiz kaldı ne berberimiz kaldı. Artık iş yasayla da düzeltilecek gibi değil.

Tacirler artık gittikleri yerde hayvan bulamıyor çünkü üretim yüzde 50 oranında azaldı. O berberimiz perişan, insanlar artık çocuklarını kendileri tıraş ediyor, kırklıkla hem de; makas da kullanmıyor, kırklığa döndü vatandaşımız. Bu durumu üzülerek sizlerle paylaşmak istedim.

Değerli arkadaşlarım, oy bizim namusumuz. Niçin namusumuz? Çünkü, beş yılda bir kere geliyor bu yetki. Namus, rüzgâr, su arkadaş olmuşlar. Dostlukları çok kadim, arkadaşlıkları çok kadim, yedikleri ayrı gitmiyor ama ayrılık günleri gelmiş rüzgârın, suyun ve namusun. O ayrılık günlerinde adres vermeleri gerekiyor birbirlerine, bizim kartvizit verdiğimiz gibi. Hemen su dile geliyor “Benim adresim çok kolay, beni derelerde, ırmaklarda, çaylarda, göllerde, okyanuslarda bulursunuz.” diyor. Rüzgâr atılıyor arkasından “Benimki de çok kolay, beni engin tepelerde, dağlarda, vadilerde bulursunuz.” diyor. Ama namus susuyor. Namusa soruyorlar: “Sen neden sessizsin?” “Ben bir kere kaybolurum, ondan sonra beni bulamazsınız.” diyor. O oy bizim namusumuz. Değerli arkadaşlarım, o oyun alt gübresi yok, üst gübresi yok; budaması yok, çapası yok ama oyumuzun üzerinde ipotekler var. Hep söylüyoruz, insanlar iki yerde eşit: Bir musalla taşında, bir de sandık başında. Ama bu eşitlikler bozuldu promosyonla bozuldu. Benzin istasyonlarındaki eşitlik de bozuldu. Promosyondan dolayı. Kim Omo veriyor, kim Tursil veriyor, kim saat hediye ediyor? O elli yıllık, yirmi beş yıllık benzin istasyonlarımızı da değiştirdik. Alışveriş ettiğimiz dükkânları değiştirdik. Neden? Promosyondan dolayı. Ama toplumu da ne yazık ki bu oyuna ipotek koymak istiyoruz. Lütfen, bu namusumuz olan oyumuzun üzerinde ipotek koymayalım. Bu çok önemli.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Seçimden korkmayın!

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Seçimden korkmak yok. Seçimden kesinlikle korkmak yok. Bir seçim biter, öbür seçim başlar. O seçim de… Biz seçimden seçime vatandaşla beraber olan değiliz. Geçen hafta ben Burdur’daydım. Her gittiğimizde en az on ilçemiz var, köylerimiz var, dolaşıyoruz değerli arkadaşlarım.

Bakın, bu hafta gittiğimde çocuklarımın kaydının olmadığını gördüm. 2007 seçimlerinde kızım da, oğlum da Burdur’da oy kullandı ama şu anda muhtarlıktaki listede isimleri yok. Yarın sabahleyin erkenden kalkıp gidip çocuklarımı kaydettireceğim. Türk toplumunu da ikaz ediyorum…

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Ankara’da saydırmadın mı?

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Ankara’da saydırmadım. Oğlum Ankara’da okuyordu, Ankara’da okuduğu için doğruyu yaptık, burada saydırdık, kızım Isparta’da okuyordu, onun için Isparta’da sayıldı. Doğru olanı yaptık. Isparta’da sayıldı çünkü orada ikamet ediyordu.

Bu TÜİK, Türkiye’yi Üzmeyen İstatistik Kurumu. Bazıları farklı söylüyor ama bu İstatistik Kurumu gerçekten sizi de üzmüyor, toplumu da üzmüyor, enflasyonu ne güzel gösterdi.

Sadece bizim apartmanımızda dün gelen bir bildiriyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Doğal gazla ilgili. Aidat 340 idi. Diyor ki: Gelecek ay yüzde 50, ondan sonraki ay yüzde 100 aidatlarımızı artırmak zorunda kaldık çünkü doğal gaza zam geldi, hakkından gelemiyoruz. Büyükşehirle ilgili de mahkememiz vardı. Kazandık ama Büyükşehir temyize gitti. Alt katta öğrenci merkezi var, o merkezin ısınması da bizim dairelere aitmiş. Oradan alacağımız var ama Büyükşehir temyize gittiği için o parayı alamadık. Önümüzdeki ay yüzde 50, ondan sonraki ay yüzde 100. Bir bakın, olaya bakın, bir doğal gazın yansıması.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yönetici CHP’li mi?

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Yönetici CHP’li de olabilir, AKP’li de olabilir, MHP’li de olabilir, ondan bir kaygımız yok ama yöneticimiz dürüst, her şeyi açıklığıyla ortaya koymuş.

Değerli arkadaşlarım, bunu çok dikkatli bir şekilde algılamamız gerekiyor. O namusumuz olan oyumuzu hep beraber… Biz adaletli bir seçimden yanayız.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Ramazan Bey, güzel de Burdur’da herkes kırklıkla tıraş olmaz, düzeltin bunu.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Var var, kırklıkla tıraş olanlar var. Sen köylere gitmediğin için bilmiyorsun. Git, o köylerin çocukları ala bele. Ben veteriner hekimim, köyleri çok dolaşıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkan, karşılıklı konuşmayalım lütfen.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – O kırklıkla tıraş olanları senin yanına getiririm önümüzdeki günlerde, görürsün.

Yani, vatandaşımızın durumu gerçekten çok acı. Ticaret erbapları ticaretten vazgeçti.

Bu Ticaret Kanunumuz inşallah hayırlı olur temennisiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

76’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 76’ncı madde kabul edilmiştir.

Buyurunuz Sayın Şahin.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; iki gündür Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nı burada görüşüyoruz ama Türk Ticaret Kanunu’nun neler getirdiğinden ziyade seçmen kütükleriyle ilgili burada tartışmalar ve konuşmalar oldu.

SACİD YILDIZ (İstanbul) – Evet, çok doğru.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Doğru.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Arkadaşlarımızın bu konudaki endişelerini anlıyorum.

SACİD YILDIZ (İstanbul) – Ertelenemez mi?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Çünkü siz, seçimlerin güvenli bir ortamda her türlü şaibeden uzak yapılması konusunda ne kadar titiz ve hassassanız aynı endişeyi ve titizliği bizler de duyuyoruz, duymak zorundayız hatta sizden daha fazla duymak zorundayız.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Ama göremiyorsunuz.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Demin Anayasa’nın ilgili maddesini sizlere ifade etmiştim. Bu konuda Yüksek Seçim Kurulunun bu tartışmaları izliyor olabileceğini ve belki de bu konuyla ilgili bir açıklama yapabileceği düşüncemi sizlerle paylaşmıştım. Yüksek Seçim Kurulu Başkanımız Muammer Aydın Bey bu konuyla ilgili bir açıklama yapmış. Bir televizyonun bu haberlerle ilgili soruların sorulduğu bir programına katılmış, bunu Anadolu Ajansı haberleştirmiş.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sipariş açıklama mı Sayın Bakan?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Anadolu Ajansı’ndan Sayın Aydın’ın açıklamalarının önemli bölümlerini, Sayın Başkanım, izin verir misiniz, çok önemli bir konu olduğu için arkadaşlarıma izah etmek durumundayım.

BAŞKAN – Buyurunuz efendeyim, konuya açıklık getirin.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Ayrıca ben tabii Anadolu Ajansı’ndaki bu açıklamayı okudum ama Sayın Başkanı da telefonla arama ihtiyacını duydum. Biraz önce Sayın Başkanla da görüştüm ve kendilerine dedim ki: “Sayın Başkanım, iki gündür Meclisteyim, Ticaret Kanunu Tasarısı’nı görüşüyoruz ama daha çok bu 6 milyon seçmen artışı arkadaşlarımız tarafından gündeme getiriliyor. Bu konuyla ilgili bana sorular tevcih ediliyor, açıklama yapmam isteniyor, o nedenle sizinle görüşme ihtiyacını duydum.” Gerçi, yapmış olduğu açıklamaya paralel şeyler söyledi. Ben bunu baştan sona okuyabilirim, belki arkadaşlarımız da incelemiş olabilirler ama anladığımı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Yüksek Seçim Kurulu Başkanımız diyor ki: “Sokağa çıkma yasağı uygulanarak, evlerin tek tek dolaşılarak seçmen tespitinin en son yapılanı bundan on bir yıl önceydi, 1997 yılında. 1999 yılında evler tek tek dolaşıldı, sokağa çıkma yasağı uygulandı ve seçmen kütükleri hazırlandı ve bundan sonra bir daha seçmen tespiti yapılmadı. Ancak şöyle yapıldı: ‘Kütüklerde olmayanlar gelip başvurabilirler.’ dendi. Başvuran vurdu, biz onları seçmen olarak yazdık.”

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 99’da oluyor.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Evet.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Kütükten düşen yok mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – “Ancak, daha sonra, tabii vatandaşlık numarası esasına göre, MERNİS Projesi bağlamında herkese vatandaşlık numarası verildi ve biz de nüfus kayıtlarını alarak yeniden bir seçmen listesi hazırladık ve on sekiz yaşını bitiren, elinde nüfus kâğıdı olan herkesi seçmen olarak yazdık.”

Şimdi, ben bu açıklamadan anladığımı ifade etmek istiyorum: On bir yıllık süre içerisinde vatandaşlarımızdan bizzat giderek seçmen yazdıranlar bu kütüklere yazılmış ama gitmeyenler yazılmamış. Türkiye’de on sekiz yaşını bitirmiş ne kadar vatandaş varsa “On sekiz yaşını bitirdiği için bunlar seçmendir.” diye Yüksek Seçim Kurulu şimdi bunların tamamını seçmen olarak kabul ediyor.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Geçen sene neredeydiniz?

OKTAY VURAL (İzmir) – Ekim referandumunda?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Daha onunla ilgili de tabii burada açıklamaları var. Ben Yüksek Seçim Kurulu Başkanımızın bana yaptığı açıklamaları sadece sizinle paylaşıyorum. Yani ona tevcih edebileceğiniz soruları…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Bakanım, vefat edenler düşülmüyor.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – …bana tevcih ederseniz… Doğrusu bu konu teknik bir konudur.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Bakan, nüfus sayımını siz yaptınız!

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Efendim, şimdi Yüksek Seçim Kurulu Başkanımız diyor ki: “Yahu, devletin tuttuğu nüfus kayıtlarına itibar etmeyecek miyiz? Nüfus kayıtlarıdır.”

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Geçen yıl neredeydiniz Sayın Bakan?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Nüfusumuz 3 milyon düştü Sayın Bakan.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – “Hepimizin elinde nüfus kâğıdı yok mu? Şimdi askere giderken bu nüfus kayıtlarına göre askerlik şubelerimiz insanları askerliğe göndermiyor mu? Bu kayıtlara itibar etmeyeceğiz de nereye itibar edeceğiz?” Hem televizyonda söylemiş hem de şimdi telefonda bana söyledi Sayın Başkan. “Ben devletin resmî kayıtlarına itibar ediyorum ve o nedenle…”

OKTAY VURAL (İzmir) – Sorun da orada!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sorun orada, biz itibar edemiyoruz, yürütmeye bağlı. Sorun orada.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – TÜİK nerede!

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – “…efendim, on bir yıllık bir süreçte sadece vatandaşlar müracaat ederek seçmen yazıldığı için ve sokağa çıkma yasağı ilan edilerek tek tek seçmenler yazılmadığı için demek ki bu arada seçmen yazılmayan veya bunu ihmal eden insanların teraküm etmiş olmasından, birikmiş olmasından kaynaklanan bir rakamla karşı karşıyayız.” dedi Yüksek Seçim Kurulu Başkanımız. Bunu sizlerle paylaşmak isterim.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Bakan, daha evvel de 48 milyon var.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Tabii, Yüksek Seçim Kurulu Başkanımız cumartesi günü, ayrıca Kurulu da toplayacağını, bu konuyla ilgili detaylı bir çalışma yapacağını, gerekirse kamuoyunu aydınlatacağını ifade etti. Ben de bunu sizlerle paylaşıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Süreyi bir hafta uzatın.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Arkadaşlar, bakın, devletimizin resmî kayıtlarından, nüfus kayıtlarından kuşku mu duyacağız?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Evet, evet!

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – O zaman, şu cebimizdeki nüfus kâğıdından da, nüfus hüviyet cüzdanından da kuşku duymamız lazım. Öyle bir şey olabilir mi?

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Bakanım süreyi uzatalım.

Süreyi uzatalım Sayın Başkanım.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Açıklanan nüfus sayısı düşmedi mi daha sonra?

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şahin.

Bir saat yemek arası veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.06

 

 

ON İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.

96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Şimdi, 2’nci sırada yer alan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/537) (S. Sayısı: 236) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Geçen birleşimde 1’inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yapılan konuşma tamamlanmıştı.

Şimdi söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna ait.

Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık konuşacaktır. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Lütfen Hocam, az bekleyin, lütfen. Biz de şaşırdık yani. Ticaret Kanunu üzerine mi konuşacak arkadaşımız, Sanayi Bakanlığının Teşkilat Kanunu üzerine mi?

BAŞKAN – Bu Mecliste her an her şeye hazırlıklı milletvekilleri olarak takdire şayan bir çalışma sergiliyorsunuz. Teşekkür ediyoruz.

Buyurunuz Sayın Işık.

MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılarımı sunuyorum. Tabii Ticaret Kanunu görüşüldüğü için ona hazırlık yapmıştım. İyi ki notlarımı unutmadan getirmişim, daha önceki hazırlıklarım da yanımdaydı.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Sanayi ve ticaret birbirinin tamamlayıcısıdır.

ALİM IŞIK (Devamla) – Evet.

Sözlerime başlamadan önce, bugün çok kez konuşulan seçmen kütüklerindeki şaibelerle ilgili ulusal basına da yansımış 2 değerli köşe yazarının sizlere sadece başlıklarını hatırlatarak bu konuya değinmek istiyorum: “Kütük karmaşasında görev Meclisindir.” Bir diğeri, “Minareyi çalmışlar, kılıfı hazırlamışlar.” Bu yüce Meclisi bu şaibeden mutlaka kurtarmamız gerekiyor. (MHP sıralarından alkışlar)

                                 

(x) 236 S. Sayılı Basmayazı 27/11/2008 tarihli 23’üncü Birleşim Tutanağına eklidir.

Konunun özü ne? Konu, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’a eklenen bir fıkradan kaynaklanıyor bu şaibeler. Hepimizin bildiği gibi 13 Mart 2008 tarihli ve 5749 sayılı Kanun’la eklenen fıkrayı sizlere hatırlatmak istiyorum. “Seçmen kütüğü, adres kayıt sistemindeki bilgiler esas alınarak her yıl güncelleştirilerek oluşturulur. Gerektiğinde seçmen kütüğünün dört yılda bir yeniden düzenlenmesi ve iki yılda bir denetlenmesi için gerekli bilgileri toplamak amacıyla, bütün Türkiye’de aynı zamanda Nisan ayının ikinci pazar günü yazım yapılmasına Yüksek Seçim Kurulunca karar verilir.”

Sayın Bakanımız, Anayasa’daki ilgili maddeyi okuyarak bizlere hatırlatmada bulundu ancak şu anda TÜİK’in hazırlamış olduğu adrese dayalı kayıt sistemine göre bu 6 milyona yakın ki onun da rakamı 48 milyon 265 bin 644’e çıkmış, daha önce 42 milyon 629 bin seçmen sayısı. Dolayısıyla, gerektiğinde ki iki yıl sonra en erken denetleme yapılabilecek. Dolayısıyla, 2007 yılı… 31 Aralık 2009 tarihine kadar Yüksek Seçim Kurulunun yasal olarak bu maddeden dolayı herhangi bir işlem yapması mümkün değil, yine dört yılda bir güncellenebilecek. Yüce Meclis kamuoyunda endişe yaratan bu sıkıntıyı mutlaka çözmek zorundadır. “Minareyi çalmışlar, kılıfını hazırlamışlar.” sözünün altında Meclisin bir şekilde kalmaması lazım. Bunun üzerinde gerekli görüşmeler yeterince yapıldığı için daha fazla konuşmak istemiyorum.

Gelelim, şimdiki Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesine.

Görüşmekte olduğumuz söz konusu tasarının 1’inci maddesinde, 8 Ocak 1985 tarihli ve 3143 sayılı Kanun’un 36/A maddesinde yapılan bazı değişiklikler yer almaktadır. Buna göre, öncelikle hâlen yürürlükte olan Kanun’daki “Tüketici ve Rekabet Uzmanı ve Uzman Yardımcılığı” şeklinde olan madde başlığı “Sanayi ve Ticaret Uzmanı ve Uzman Yardımcısı” şekline dönüştürülmüştür.

Ayrıca, söz konusu maddeye “Bakanlık merkez teşkilatı ana hizmet birimlerinde, Sanayi ve Ticaret Uzmanları ile Sanayi ve Ticaret Uzman Yardımcıları istihdam edilir.” ifadesinden oluşan birinci fıkra eklenmiştir. Bunun yanında, maddenin ikinci fıkrası madde başlığına uygun olarak yeniden düzenlenmiş ve mevcut bentlerinde bazı önemli değişikliklere gidilmiştir. Bu kapsamda, Bakanlıkta istihdam edilecek personelde aranan şartlarla ilgili olarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48’inci maddesinde sayılan,

“1. Türk Vatandaşı olmak,

2. Bu Kanunun 40 ncı maddesindeki yaş şartlarını taşımak,” Yani genel olarak on sekiz yaşını tamamlamak. Bir meslek veya sanat okulunu bitirenler için de en az on beş yaşını doldurmuş olmak şartı.

“3. Bu Kanunun 41 nci maddesindeki öğrenim şartlarını taşımak,” Yani genel olarak ortaokulu bitirmek. Bunlardan istekli bulunmadığı takdirde ilkokulu bitirmiş olmak şartı.

“4. Kamu haklarından mahrum bulunmamak,” gibi genel şartlara ilave olarak biraz sonra belirteceğim bazı şartlar getirilmektedir.

Tasarıyla, mevcut Kanun’un (a) bendinde sayılan en az dört yıllık yükseköğretim kurumları mezunlarına yönetmelikle belirlenecek bölümlerden mezun olmak şartı eklenerek önemli bir kısıtlama getirilmektedir. Yani hazırlanacak yönetmelik dışında kalacak bazı bölümlerden mezun olan gençlerimizin başvuruları engellenmiş olacaktır. Bu kısıtlamanın yanında, yönetmeliğin kim veya kimler tarafından hazırlanacağı da belli değildir. Bu belirsizliğin mutlaka giderilmesi gerekir.

Tasarının (b) bendinde, mevcut Kanun’un ilgili maddesinin (d) bendindeki “İngilizce, Fransızca veya Almanca dillerinden birini iyi derecede bilmek” ifadesi değiştirilerek “İngilizce, Fransızca veya Almanca dillerinden en az birinde Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından asgari (C) düzeyinde belge almış olmak,” şartı getirilmektedir. Bu bentteki düzenlemenin de yetersiz olduğu görüşündeyiz çünkü mevcut Kanun’un 36’ya (a) maddesindeki son değişiklik 10 Ağustos 1993 tarihlidir. O günün şartlarında İngilizce, Fransızca veya Almanca dillerinden birini iyi derecede bilmek yeterli görülmüştür ancak günümüzde giderek kullanımı artan ve birçok alanda ilişkilerimizi artırmaya çalıştığımız ülkelerde kullanılan yeni yabancı diller söz konusudur. Günümüzde ÖSYM tarafından yapılan KPDS sınavlarında İngilizce, Fransızca ve Almancanın yanı sıra Arapça, Bulgarca, Çince, Danimarkaca, Ermenice, Farsça, Gürcüce, Hollandaca, İspanyolca, İtalyanca, Japonca, Korece, Lehçe, Macarca, Portekizce, Rusça, Sırpça, Ukraynaca ve Yunanca olmak üzere toplam 22 dilde, 100 kişiden az başvuru olması hâlinde klasik, diğer durumlarda da test türünden sınavlar yapılmaktadır. Nitekim en son, Kasım 2008’de yapılan KPDS sınavında 12 dilde klasik, 10 dilde de test sınavı yapılmıştır. Bu dillerin birçoğu, biraz önce de belirttiğim gibi, ülkemiz dış ticareti başta olmak üzere çok yönlü ilişkilerimizin giderek arttığı ülkelerde yaygın olarak kullanılan dillerdir. Bu nedenle, yabancı dil bilme şartının tasarıda belirtilen üç dille sınırlandırılmasının kaldırılması mutlaka gerekmektedir.

Tasarıdaki (c) bendi, mevcut maddenin (b) bendindeki “Yapılacak yarışma sınavlarında başarılı olmak” ibaresiyle aynı olup sadece sıra değişikliği yapılmıştır. Tasarının (d) bendi ise başvuru yaşı üst sınırını otuz beş yaştan otuz yaşa indirerek belirli alanlarda birikim sahibi olmuş tecrübeli personelin Sanayi ve Ticaret Bakanlığı personeli olmasının önünü tıkayarak başka bir kısıtlamaya yol açmaktadır. Bu nedenle, bu bendin madde metninden çıkarılarak eski hâlinde bırakılmasının Bakanlığımızın yararına olacağı görüşündeyiz.

Tasarının üçüncü fıkrası, sanayi ve ticaret uzmanı kadrolarına atanacaklarla ilgili şartları ve düzenlemeleri içermektedir. Mevcut Yasa’da da benzer hükümler yer almakta olup tasarıda öngörülen madde başlığına uygun güncellemeler yapılmıştır. Ancak, tasarıya yeni eklenen “…istihdam edildikleri birimlerce belirlenecek konularda hazırlayacakları uzmanlık tezinin oluşturulacak tez jürisi tarafından kabul edilmesi kaydıyla…” ibaresindeki belirsizliğin de giderilmesi gerekmektedir. Özellikle, hazırlanacak tezin kim veya kimlerin danışmanlığında ne kadar sürede hazırlanacağı ve jürinin kim veya kimler tarafından oluşturulacağı mutlaka tasarıda belirtilmek zorundadır. Ayrıca, üniversitelerimiz bünyesinde Bakanlık tarafından belirlenmiş konularda yüksek lisans veya doktora yapmış olanların doğrudan uzmanlık kadrolarına atanabilmelerine imkân tanınmalıdır. Bu konularda vereceğimiz, biraz sonra da tartışacağımız önergelere, sırası gelmişken ve yeri gelmişken desteğinizi beklediğimizi de ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının 1’inci maddesiyle ilgili olarak belirttiğim bu eksikliklerin giderilmesi konusunda grubumuz, özellikle bizim milletvekillerimiz ve diğer milletvekilleri tarafından hazırlanacak önergelerin gündeme geldiğinde desteklenerek bu eksikliklerin giderilmesi konusunda desteklerinizi beklemektedir.

Tasarının son fıkrası mevcut Yasa’daki ifadenin madde başlığına göre düzeltilmiş ve “tüzük” ibaresi yerine “yönetmelik” ibaresinin getirilmesinden ibarettir. Bu değişikliği yerinde ve olumlu bulmaktayız.

Değerli milletvekilleri, hepimizin yakından bildiği gibi son dönemde gerek sanayicilerimizin gerekse diğer esnaf ve sanatkârlarımızın içinde bulundukları durum gittikçe kötüleşmektedir. Sözlerimin sonunda, bu konuda yüce Meclisimizin zaman geçirmeden yapması gereken birkaç konuyu da sizlere hatırlatmak istiyorum.

Birincisi: Derinleşen yarayı sarmak istiyorsak esnaf ve sanatkârlarımıza yönelik sicil affının acilen çıkartılması gerekmektedir.

İkincisi: Sıfır faizli can suyu kredisinden hizmet sektöründe faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârlarımızın da faydalanması sağlanmalıdır. Bu amaçla KOSGEB Kanunu’ndaki gerekli düzenleme acilen gerçekleştirilmeli ya da Esnaf ve Sanatkârlar Kooperatifleri Birliği kanalıyla bu kredilerin kullandırılmasının yolu açılmalıdır.

Üçüncüsü: Enerji ve doğal gaz kullanımında yüzde 18 olan KDV’nin acilen yüzde 1’e indirilmesi veya en azından son zamların sanayi sektöründe geri çekilmesi gerçekleştirilmelidir.

Dördüncüsü de: Prim ödemelerinde indirime gidilerek istihdamın daraltılmasının önüne geçilmelidir.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Kaplan.

DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doğrusu Türk Ticaret Kanunu’nu görüşürken, gündemimiz seçimken birdenbire farklı bir yasaya geçtik. Artık biz buna alıştık. Şimdi seçim tartışmalarına bir nokta koyamadan ara verdik. Anlaşılıyor ki bu şekilde bu bırakılacak.

Ancak bir şey söylemek istiyorum. Bir önceki bölümde biz Türk Ticaret Yasası’nı tartışıyorduk. Türk Ticaret Yasası’nda bin beş yüz küsur maddenin içinde, şu kadar kalın kitapçıkta -elli iki bölüm- bir tek şey yoktu: Seçim ticareti. Bakın, dikkat edin, koskoca temel kanun Ticaret Kanunu’nu görüştüğümüzde -şu anki Bakanlığı da çok yakından ilgilendiren bir temel kanun- seçim ticareti yoktu. Çünkü oy ne alınır ne de satılır. Hem alınmaz hem satılmaz hem oy öylesine kutsal bir iradesi ki halkın, kim ki o iradeyle oynarsa kendisine zarar verir. Ben buna inanırım.

Biz gün boyu bir şeyler anlatmaya çalıştık ama anlaşılamadı. Sayın Bakan da açıklama yaptı, anlaşılamadı. Biz şunu söyledik: Bakanın ilk açıklaması doğru. Anayasa’nın 79’uncu maddesi diyor ki, seçim Yüksek Seçim Kurulunun denetiminde olur, başlangıcından sonuna kadar. Yani seçmen kütükleri Yüksek Seçim Kurulunun denetiminde olur. Beş günlük askı süresi içinde üç günde yapılacak itirazların da ilçe seçim kurullarına, il seçim kurullarına yapılması gerekirdi. Sorun burada. Biz bir şeyi yine anlatamadık. Sayın Bakan diyor ki: “Yani devletin bilgisayar kayıtlarına, Vatandaşlık ve Nüfus Müdürlüğünün kimlik numarası üzerinden yapılan kayıtlarına güveniyor musunuz?”

Arkadaşlar, bir seçimin kaderi, insafı iktidar partilerine bırakılabilir mi? O zaman demokrasiden bahsedebilir miyiz? O zaman demokrasi olur mu? Biz de şunu diyoruz: Madem öyle, adrese dayılı sayımda -TÜİK’in, Başbakanlığa bağlı bir kurum- bir anda nüfusumuz 73 milyondan 70 milyona inmedi mi? 3 milyon nüfusumuz azalmadı mı? Bu açıklamayı bizzat Hükûmet yapmadı mı? Yaptı. Millî hasılamız, gelirimiz de artmadı mı buna bağlı olarak? Arttı. Bir rakam, çok değil 3 milyon, indirirsiniz olur. Ama daha vahim olanını söyleyeyim, adrese dayalı sayım bittiğinde 2006 yılının sonunda resmî nüfus 70 milyon açıklandığında İçişleri Bakanımız bizzat “3,5 milyon seçmen iptal edildi.” demedi mi? Nereden geldi, nereye gitti bunlar? Bunu vatandaş sorguluyor, biz de bunu soruyoruz. Bizim sormak istediğimiz, anlatmak istediğimiz ve bir türlü anlaşılmayan bir şey var, Yüksek Seçim Kurulunun çıkıp şunun cevabını vermesi lazım: Seçim ya onun denetimindedir ya değildir. Öyle Yüksek Seçim Kurulu… 97’de en son sayım yapılmış, kütük sayımı, ondan sonra hep üzerine ekleme çıkarma olmuş.

Bilgisayar, o konuda başarılı olduğumuzu iddia ettiğimiz e-devlet uygulaması konusunda Türkiye mademki çok ileridir, Hükûmete buradan çağrıda bulunuyoruz grubu olan üç tane muhalefet partisi olarak: Neden TÜİK’in rakamlarının disketlerini, neden nüfus ve vatandaşlık dairesinin Türkiye çapındaki bütün verilerinin disketlerini parti genel merkezlerine vermiyorsunuz? Verin, tek tek bakalım. O numaralardan iki yerde kayıt varsa şak diye biz de çıkarırız. Elektrik mühendisleri odasından bir mühendis bunu halleder. Bir mühendis, iyi bir bilgisayarcı bir tuşla bu 6 milyon seçmenin nereden gelip nereye gittiğinin adresini de, haritasını da çıkarır.

Arkadaşlar, bunu, bu tartışmayı noktalayamayız, çok açık söylüyorum. Tartışmayı noktalayamayız. Biz, adrese dayalı sayımda memurlarımıza, devlet görevlilerine güvenmek istiyoruz, Hükûmete de güvenmek istiyoruz, onun emrindeki Vatandaşlık ve Nüfus İşleri Genel Müdürlüğüne de onun emrindeki TÜİK’e de güvenmek istiyoruz ama altı senedir, yedi senedir hep önümüze koyduğunuz rakamlar bir iniyor bir çıkıyor, bir iniyor bir çıkıyor.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hepsi sınıfta kaldı!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Yapmayın, hepsi yanlış, hepsi sahte rakamlar. Bu rakamlara niye inanalım, hangi hakla? Bu vatandaşın annesinin sütü gibi ak, helal oyları üzerinde hesap olmaz. En başta sizlerin bu kaygıyı gidermeniz lazım.

Üç tane parti diyoruz ki: Bir yanlış yapıldı, Anayasa 79 ihlal ettirildi bu Mecliste Mart 2008’de, Anayasa’nın… 33 ve 40’ıncı maddeleri, bakın, bu iki madde, adrese dayalı seçmen kütüğüne geçilmeyi emretti ve yargıdan çıkardı bunu ve Anayasa’ya aykırı bir hüküm bu, butlan bir hüküm, “keenlemyekün”dür bunun eski adı, “yürürlüğü dahi mümkün değil” bunun adı.

Yüksek Seçim Kurulu Başkanı, yüksek yargı olarak, bu yasa değişikliğine uymak zorunda değildir, bu Anayasa’ya uymak zorundadır. “Ben seçmen kütüğünü denetleyemem, denetlemem.” deme lüksüne sahip değildir. “Git nüfus memuruna müracaat et.” deme lüksüne sahip değildir. Git jandarmaya de, git polise de…

Arkadaşlar, demin arkadaşlar başka yerlerde örnek verdiler, ben gündem dışı konuşmada. Diyarbakır Sur Belediyesinin hudutları içindeki polis okulundaki 800 polis öğrencinin -iki yıllık- başlarında amirleri emir verilerek gidip kayıt yapıldığını burada açıkladım. Meğerse başka yerlerde de olmuş.

Bakın, Buca Kapalı Tutukevinde 1.500 tane tutukluyu adrese dayalı yazmışız. Arkadaşlar, adres midir cezaevleri? Yargılanıyor, yarın tahliye olup evine gidecek. Onun evi, adresidir.

Bakın, bu kadar açık ve bir yanlışta, hepimizin bu yanlıştan dönmesi için şöyle bir şans var, bu şans şudur: Çok açık, 298 sayılı Kanun’un, bakın 33 ve 36’ncı maddelerine eklenen fıkraları yürürlükten kaldıracağız. Seçmen kütüklerinin itiraz prosedürünü tekrar Yüksek Seçim Kuruluna vereceğiz; olay bu kadar basit, yani askıya asılacak. Bu bir basit yasadır. Danışma Kurulu olarak bir araya gelinir, bu yanlış düzeltilir. Bu düzeltmeden sonra da nasılsa 1 Ocakta seçim takvimi başlıyor. Vakit de var, vakit sorunumuz da yok. Yüksek Seçim Kurulu yeniden bir askı listesi süresi koyar -iki hafta- ve sizler de rahat edersiniz, bizler de rahat ederiz. Yarın seçim sonuçları nedeniyle burada tartışma yaşamayız.

Bir yanlış yaptık, burada Anayasa’ya aykırı bir yasa çıktı. Anayasa Komisyonundan geçen bir yasaydı. Ben şahsen bu tartışmaların içinde değildim ama burada muhalefet oyumuzu kullanmıştık.

Şimdi, böylesi bir tartışma içinde bizim seçim güvenliğini… Seçim tartışmalarına nokta koymamız lazım. Üç parti yarın Yüksek Seçim Kuruluna başvuruyoruz. Ama olmasın, bütün partiler birlikte bu konuda karar verelim, vatandaşın karşısına birlikte çıkalım. Meclis bu şaibe ve tartışmayı birlikte aşmak zorundadır. Bu yanlışı da birlikte aşmak zorundadır.

Ben tabii ki bu konuda mecburen konuşma hakkım… Adalet Bakanımız şu an yok. Bu cevabı…

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Buradayım efendim, dinliyorum.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Burada mı...

Bunun düzeltilmesi budur. Çok basit, Yüksek Seçim Kurulunun denetimine alacağız, sorun çözülecek, bir yasa şeyidir. Bunu bugün Tarhan Erdem köşe yazısında çok güzel yazmış, çok açıklayıcı bir şekilde yazmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Şimdi, biz, gündemimizin dışına çıkıyoruz böyle. Türk Ticaret Kanunu da herhâlde yarın görüşülmeyecek, öyle anlaşılıyor. Ama bu 1’inci maddede ben hep söylemişim KOBİ’ler için, ARGE için, ARGE faaliyetleri için dil bilen, uzman, teknik kadro ve personel konusunda hep bütçe görüşmelerinde bunu dile getirdim. Tabii, burada, 1’inci maddenin (b) fıkrasında böylesi bir kadrolar konuluyor, yeterli mi, değil mi bilmiyorum ama bu ihdas edilen kadro 250’ye çıkarılırken Bakanlığın liyakata dikkat etmesini buradan hatırlatmaktan başka bir şey söyleyemiyorum; çünkü zaten yasa geçecek. Bazı ihtiyaçlar karşılığında çıkarılan bir yasadır. Biz, külliyen doğru olan şeylere de karşı olamayız elbette yani. Bunu bu şekilde ifade etmek istiyorum. Ama seçim konusunda da mutlaka adım atalım diyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Hasip Kaplan.

Grup adına Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Bozdağ. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısı ve komisyon raporunun 1’inci maddesi üzerinde AK Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, sabahtan beri yapılan tartışmaların mihengini önümüzde yapılacak seçim nedeniyle Yüksek Seçim Kurulunun yürütmekte olduğu çalışmalar etrafında döndü dolaştı. Şimdi burada birtakım değerlendirmeler yapıldı ve birtakım ithamlarda bulunuldu. Ben de bu konuda birtakım değerlendirmelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Anayasa’nın 79’uncu maddesi çok açık. “Seçimlerin genel yönetim ve denetimi” diyor maddenin başlığı. Birinci fıkrası: “Seçimler, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır.” Bir defa anlaşalım, seçimler yürütmenin yönetim ve denetimi altında yapılmaz, yapılması Anayasa’ya aykırıdır, yargı organlarının…

İki: “Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim tutanaklarını ve Cumhurbaşkanlığı seçimi tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Kurulunundur. Yüksek Seçim Kurulunun kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz.”

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Nüfus müdürlüklerine değil yani!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir defa, şimdi burada konuşuluyor, nüfus müdürlüklerine sanki itiraz yapılıyormuş, şikâyet yapılıyormuş, nüfus müdürlükleri bu itirazları, şikâyetleri karara bağlıyormuş gibi görüşmeler, değerlendirmeler yapıldı, burada herkes bunu dinledi, ama bakın…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Arkadaşım, Yüksek Seçim Kuruluna itiraz edilmiyor, anlatamadık.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ama, bakın, Anayasa…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – İtirazlar nüfus dairesine yapılıyor, iki gündür anlatıyoruz, anlamıyorsunuz ya!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yasa açık…

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Beni dinleyin… Ben sizi çok dinledim. Lütfen… Lütfen beni bir dinleyin.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bekir Bozdağ, bak, bak!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olunuz…

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir defa itirazların, şikâyetlerin yapılacağı…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Seçim Kurulu Başkanı diyor. Olayı çarpıtıyorsun!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ben çarpıtıp…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Yüksek Seçim Kurulu Başkanı “İtirazlar nüfus dairesine yapılır.” diyor. Seçim Kurulu Başkanı söylüyor!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Hele bir bakın, bir beni dinleyin! Sabır gösterin; sabır, sabır!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Okumamışsın! Okumamışsın!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Sabahtan beri konuşuyorsunuz, dinledik.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Halkı yanıltıyorsunuz…

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir dinleyin bakalım, ne diyeceğiz. Lafın sonu bir gelsin.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Yüksek Seçim Kurulu Başkanı söylüyor! Senin bakanın söyledi.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Sayın Öztürk

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Siz hukukçusunuz…

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ben hukukçuyum; sizin gibi hukukçu değilim, hukuku bilen birisiyim ben.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hangi Seçim Kuruluna itiraz ediliyor, bana söyler misiniz!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Sayın Başkanım… Arkadaşlar… (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – “Nüfus dairesine yapılır.” diyor!

BAŞKAN – Lütfen sakin olunuz… Konuşmacıyı dinleyiniz… Sayın Öztürk

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Siz diyorsunuz ki “Nüfus dairesi nerede?” İşte burada. Seçim Kurulu Başkanı söylüyor. Çarpıtma konuyu!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Sayın Başkanım, süreme ilave ederseniz memnun kalacağım.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Burada “Nüfus dairesine yapılır.” diyor. Seçim Kurulu Başkanı diyor. Nereye yapılacağını söylemiş. Çarpıtıyor!

BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen sakin dinleyiniz.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri, ben, bakın, hiç kimseye, ama hiç kimseye sataşmadım. Ben kendi adıma, grubum adına burada bir değerlendirme yapıyorum.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Biz size sataşmıyoruz, Seçim Kurulu Başkanının beyanı burada!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Katılmak zorunda değilsiniz, sizden onay da beklemiyorum, ama bunu dinlemek ve değerlendirmek… Varsa cevabınız burada konuşursunuz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Konuştuk da anlatamamışız demek ki!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – İki, bakın, biz ne yapmışız değerli arkadaşlar.

Şimdi, 5749 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’da değişiklik yapan bir kanunu 13 Mart 2008’de burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşmüşüz ve kabul etmişiz. Şimdi, bakın, bu Kanun, Hükûmet tasarısı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmiş mi? Anayasa Komisyonunda bu Kanun görüşülmüş mü? Merak ettim, Komisyon tutanaklarında muhalefet partilerinin bugün gösterdikleri duyarlılıkları ortaya koyan muhalefet şerhleri, karşı oy yazıları var mı diye baktım; işte burada, muhalefet partisi üyesi arkadaşlar var. Bu Komisyon raporunda muhalefet şerhi yoktur, karşı oy yazısı yoktur. Madem o kadar yanlıştı niye muhalefet şerhi düşmediniz? Genel Kurulda, bakın…

KADİR URAL (Mersin) – Ne bilelim sizin üçkâğıt yapacağınızı arkadaş!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bakın, başka ne getirmişiz: Bakın, bu Kanun’da gelen şey ne?

KADİR URAL (Mersin) – Yani, iyi niyetli bir şekilde söylüyoruz sana.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bu Kanun’da gelen şeyi okuyorum, 4’üncü maddesinde deniyor ki: “Seçmen kütüğü; adres kayıt sistemindeki bilgiler esas alınarak Yüksek Seçim Kurulunca belirlenecek usul ve esaslara göre her yıl yeniden düzenlenir, sürekli bilgi toplama ile her seçim döneminde güncelleştirilir.”

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Tamam.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bunun kararını kim verdi?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Buna bir şey diyen yok.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bunun kararını burada hep beraber verdik. Muhalefet şerhiniz de yok. Bakın, Genel Kurulda…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yanlış yaptık beraber. Yanlışı düzeltmek lazım.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir dakika… Yanlış mı? Buradan konuşuyorum, ezbere konuşmuyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Kanuna bir şey diyen yok.

BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri…

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bakın, yine, burada partiler adına konuşmacılar var. Burada, milletin huzurunda bu Kanun’u desteklediklerine dair de DTP hariç diğer partilerin sözcülerinin burada olumlu oy vereceklerine dair görüşleri buradadır. Arzu edene ben okuyorum.

Bir başka konu, bakın, Yüksek Seçim Kurulunun…

ABDULLAH ÖZER (Bursa) – Orada öyle diyor ama uygulama başka, uygulama!

OKTAY VURAL (İzmir) – Parmağınızı sokmayın seçime!

ABDULLAH ÖZER (Bursa) – Uygulama farklı.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayınız. Lütfen, dinleyiniz.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Arkadaşlarım, bakın, yapılan Kanun’la biz…

OKTAY VURAL (İzmir) – Kanun’u yürütemiyorsunuz, sorun orada!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Biz yürütmüyoruz. Yürütme, bu konuda…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Kanun’a bir şey diyen yok. Uygulama…

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bakın…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Problem sizsiniz, Kanun değil!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bakın, Yüksek Seçim Kurulunun 26 Mart 2008 tarihli kararı elimde ve kararında diyor ki: “Adrese kayıt sistemine gidip, kaydolacaksınız…”

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Suçüstü yakalandınız, suçüstü... Kaçacak yeriniz yok.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – “…ama bu konuda itirazı olanlar varsa, itiraz, ilçe seçim kurullarına yazılı veya sözlü olarak yapılır. İtiraz, askı süresince ve listeler askıdan indikten sonra Yüksek Seçim Kurulu tarafından belirlenen süre içinde yapılır. İlçe seçim kurulu başkanı gerektiğinde güvenlik güçlerinden -polis ve jandarma- araştırma yaptırır. Elektrik, su, telefon, doğal gaz abonelik sözleşmesini veya faturasını, varsa tapu kaydını, kira sözleşmesini ister. AKS’den, yani adrese dayalı kayıt sisteminden yararlanarak itiraz konusunda karar verir.” diyor.

Şimdi sizin vazifeniz, bir yanlışlık varsa usul belli, partiler gidecek ilçe seçim kuruluna itiraz edecek.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – İlçe seçim kurulu değil, nüfus idaresine. Nüfus idaresine.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – “Bu burada yanlıştır, burada oturmuyor, şurada oturmuyor.” diye. İlçe seçim kurulu…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Nüfus idaresine.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Karar burada karar. Ezbere konuşmayın. Bu, Yüksek Seçim Kurulunun kararı.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sen ezbere konuşuyorsun. İlçe seçim kuruluna değil, nüfus idaresine itiraz edecekler.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –Yüksek Seçim Kurulunun kararını okuyorum. Burada ezbere kimse konuşmasın.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Nüfus idaresine itiraz edecek.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ondan sonra… Biz bakın, Yüksek Seçim Kurulunun nüfus kütüklerini esas almasına da hep beraber karar verdik. Ama ben görüyorum ki, seçime dönük kaygılarla şimdi farklı düşünceler, mazeretler arayışı içinde miyiz diye de düşünmeden edemiyorum.

Bakın burada bir şey konuşuldu, denildi ki: “İçişleri Bakanlığı Konya Ereğlisi’ne yazılı talimat vermiş bunları kaydedin.” diye ve buradan söylendi. Ben şimdi merak ettim hakikaten böyle bir şey var mı diye, çıktım sordum. İçişleri Bakanlığından böyle bir yazı gitmemiş. Şimdi, gittiğini söyleyen arkadaş gelecek o yazıyı burada gösterecek. Bakın, yazı gitti… Gelecek… (CHP, MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sakin dinleyiniz lütfen.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – İki; İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü bu konuyla ilgili genel bir yazı gönderiyor. Yazıyı da okuyorum ilgili kısmını...

OKTAY VURAL (Mersin) – Ona ne?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …öğrenci yurtlarıyla, pansiyonlarla ilgili kısımlarla ilgili genel, okuyorum 3’üncü maddesi: “Seçmen niteliğini taşıyan ve öğrenim gördükleri yerleşim birimlerinde oylarını kullanmak isteyen öğrencilerden askerî öğrenciler hariç öğrenim gördüğü okuldan o okulun öğreticisi olduğuna ve kaldığı yurt müdürlüğünden o yurtta kaldığına ilişkin resmî belgeyle…”

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Nüfus müdürlüğünün ne işi var o zaman?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – “…bizzat müracaatları hâlinde yurt adreslerinin kişinin yerleşim yeri olarak…”

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bunu seçim kurulu söyleyecek!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …kabul edildiğini söylüyor. Peki, bir…(CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Seçim kurulu söyleyecek!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sabahtan beri söylediklerinle çelişiyorsun!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Hiç bağırmayın, hiç bağırmayın!

Bu genel bir uygulama. Bundan önce de yurtlarda kalan öğrencilerin yerleşim yeri adresi yurt olur ve burada “Evde gösterilmiş!” diyor.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Suçüstü yakalandın, suçüstü!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Hayır, şimdi bu nedir? “Yurtlarda olanları yurtlarda kaydedeceksiniz.” diyor. Onlar, o kaydedilebilir, her yurtta…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Onu seçim kurulu söyleyecek, bakanlık değil!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …kız öğrenci yurdu, erkek öğrenci yurdu, yükseköğrenim öğrenci yurdu, polis meslek yüksek okullarında okuyanların öğrenci yurtları, nerede öğrenci yurdu varsa kaldığı yurt onun evidir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Size ne yahu! Seçim kurulu başkanı…

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bu, bugünün kararı da değil ha. Bizden önce sizin hükûmet olduğunuz dönemlerde de uygulama aynıdır ama bunu çarpıtıp sanki bir evde bunlar gösterilmiş, evde gösterilmesi için baskı yapılmış, bu evde oturuyorlar gibi gösterilmiş; yok öyle bir şey.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Yahu her eve yapıyorsunuz altın vererek!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Hiç kimse konuları çarptırmasın, getirsin burada göstersin.

Onun için değerli arkadaşlar, siyasi partiler seçimlere ciddi hazırlanacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerini tamamlayınız.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Eğer seçmen kütüklerine ilişkin itirazları varsa, bunu makamlara söyleyecek.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Var var, önce size itirazımız var!

OKTAY VURAL (İzmir) – Yapıyoruz yapıyoruz; siz yapmıyorsunuz!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Meclisi ağlama duvarına çevirmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Burası partilerin ağlama duvarı değildir. İtirazı olan gider seçim kurullarına. İtirazı olan, teşkilatlarını çalıştırır gider itiraz eder.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Seçim kurullarına değil!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bizim teşkilatlar çalışıyor, itirazlarını yapıyor. Siz o çalışmayı yapın, mazeret aramayın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Zamanı geldiğinde anlarsınız Bekir Bey, zamanı gelir!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – 29 Martın akşamına mazeret arayışı içerisinde olmayın.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bozdağ.

Sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlar…

(Gürültüler)

BAŞKAN – Lütfen…

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Oylar nasıl doğuya göçüyor? Göç batıyadır. (Gürültüler)

BAŞKAN – Lütfen sakin olunuz.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Oylarda göç doğuya gitti.

BAŞKAN – Zaten tartıştığımız kanun maddelerinin dışında, konunun aciliyeti

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Hem Nüfus Vatandaşlık İşleri genelge gönderiyor, onu okuyor... Ne işi var?...

BAŞKAN – …ve önemi nedeniyle bu konuya girilmesine olanak verdik. (Gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, sizi duyamıyoruz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Suçüstü…

BAŞKAN – Lütfen… Sakin olunuz, konuşmaları sakin olarak dinleyiniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, sizi duyamıyoruz. Susturun lütfen!

BAŞKAN – Şimdi, görüşmelerini yaptığımız kanun tasarına geri dönersek, şahıslar adına söz yok 1’inci maddede.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, şahsım adına söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla ilgili olarak vermiş olduğum bir önerge nedeniyle bir sonraki maddede söz alıp görüşlerimi ifade edecektim -ve yine de edeceğim Bakanlık teşkilat yasasıyla ilgili olarak- ancak değerli milletvekilleri, bütün gün boyunca bu kürsüden son açıklanan seçmen kütüklerindeki 6 milyonluk artış, muhalefet partileri ve AKP adına değerlendirildi. Eğer Demokratik Sol Parti olarak bu konudaki düşüncelerimizi ifade etmezsek bir eksiklik olacağı kanaatindeyim. Dolayısıyla, zorunlu olarak bu konuya kısaca dönmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, lütfen dinleyiniz. 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde kullanılan seçim kütüklerinde seçmen sayısı yaklaşık 5 milyon azalmıştı. O zaman “Adrese dayalı nüfus kayıt sistemi sonuçlarına göre Türkiye Cumhuriyeti’nin nüfusu 3,5 milyon kişi azaldı ve bu düşüş de ondan kaynaklanıyor olabilir.” şeklinde gerekçelendirmeye çalışmış idik. Bugün 29 Mart 2009 yerel seçimlerine giderken aynı adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre oluşturulan seçmen kütüğüne baktığımızda, seçmen sayısının 6 milyon fazla olduğu görülüyor.

Değerli milletvekilleri, yaptığım bu açıklamalar çerçevesinde bu çelişkinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından bir şekilde giderilmesi gerekiyor. Bunu bugün heyecana kapılıp bazı beyanatlarla muhalefet başka türlü söyleyebilir, iktidar partisi başka türlü söyleyebilir, “Seçmenlerin oyları kimsenin cebinde de değildir, dolayısıyla çalışın, oyları alın.” denilebilir.

Ancak değerli milletvekilleri, bu konu büyüyeceğe benziyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak almamız gereken tedbirler var, mutlaka bu tedbirleri almak durumundayız. Bu konunun ister istemez seçimlerden sonra uluslararası bir boyut kazanma ihtimalî de vardır. Bu uyarılarımızı bu kürsüden vakit varken yapmak zorundayız. Peki, ne yapabiliriz? Çünkü değerli milletvekilleri, ortada iki seçmen kütüğü var ve şu anda bizler burada önceki seçmen kütüğüne göre bulunuyoruz. O seçmen kütüğünde 5 milyon kişi azaldı bugün arttı ise şu anda bulunmamızın meşruiyeti de tartışmalı hâle gelebilir. Lütfen, Hükûmet inisiyatif almalı ve yapılacak şeyleri zaman geçirmeden yapmalıdır, diyorum.

Ne yapılabilir? Arkadaşlarımız izah ettiler, seçmen kütüklerine itiraz konusundaki zaman darlığı bir şekilde yasal düzenlemeyle aşılabilir, buna çalışılabilir.

Ne yapılabilir? Geçen seçmen kütükleriyle ilgili kanun görüşülürken bir düzenleme yaptık ve gerçekten çağımızda bu bir ayıp diye niteledik ve parmak boyasından vazgeçtik. Geliniz, diğer tedbirleri alamıyor isek bu seçmen kütüğüyle seçimlere giderken herhangi bir şaibenin önüne geçmek için, bir seferlik de olsa tekrar boya kullanmayı gündeme getiriniz.

Ben uyarılarımı tekrar etmek istiyorum. Bir arkadaşımız ifade etti, çift, mükerrer oy kullanma ihtimaline karşı yasanın öngördüğü cezanın artırılması gündeme gelebilir.

Bir diğer konu: Seçmen kütükleriyle ilgili 298 sayılı Yasa görüşülürken burada, Genel Kurulda bir önerge verdik parti olarak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Verdiğimiz önergede “Geliniz, Yüksek Seçim Kurulunun kullanmış olduğu yazılım programlarını seçmen kütüklerinin oluşmasından başlamak üzere, seçimlerin geçici ve kesin sonuçları ilan edilene kadar hangi yazılım programlarını kullandı ise bilim adamlarından oluşan bir kurula bunu inceletelim ve seçimlerin üzerinde herhangi bir şekilde bir şaibe, gölge kalmasın.” dedik, ancak o gün de önerimizi kabul ettiremedik.

Bugün işin büyümemesi ve uluslararası boyut kazanmaması için Hükûmeti, Parlamentoyu çalıştırmaya davet ediyorum.

Hepinizi, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar )

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Süre on dakikadır.

Sayın Özdemir, Sayın Taner, Sayın Yıldız, Sayın Uslu, Sayın Ertemür, Sayın Durmuş, Sayın Akkuş, Sayın Uzunırmak sisteme girmişler. Gerçi, soru-cevap işlem süremiz on dakika. Onun için, lütfen, sorularınızı çok kısa sorarsanız zamanımızı iyi kullanmış olacağız.

Buyurunuz Sayın Özdemir.

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum: Bugüne kadar kendi öz sermayesiyle üretim yaparak bölgede lokomotif görevi üstlenen ve bölge ekonomisinin temel direği olan Gaziantep, bölge ekonomisi ve ihracatı yanında bölgedeki göçe kalkan olması gibi önemli de bir misyon üstlenmiştir. Gaziantep, bölgedeki göçün önüne set çekerek, göçün batıdaki diğer kentlere ulaşmasını önlemiştir.

Bu husus göz önüne alındığında, civar illere verilen teşvikin Gaziantep’e yapılan büyük bir haksızlık olduğu net olarak ortaya çıkmıştır. Bir de buna küresel kriz eklenince Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi’ndeki birçok fabrika kapanma noktasına gelmiş, işçi çıkarmalar çoğalmıştır. Gaziantep’te işsizlik had safhaya varmıştır.

Gaziantep sanayisini kurtarma ile işsizlik ve göçü önleme konusunda ne gibi tedbirleriniz vardır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özdemir.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakanım, KOBİ’ler aracılığıyla verilmekte olan destekleme kapsamına üretim yapan haricindeki sektörlerin de konması hususunda bir çalışmanız var mı?

Bir de TOBB’un KOBİ’ler için kullandırmayı düşündüğü aylık yüzde 2 faizli kredi destekleri konusunda ne düşünüyorsunuz?

Enflasyonun yüzde 12 olduğu bir dönemde yıllık yüzde 28 bileşik faizli TOBB kredisi KOBİ’lere destek sağlar mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Taner.

Sayın Yıldız…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, Antalya merkez ve ilçelerinde hipermarketler hızla artmaktadır, küçük esnaf ise kepenk kapatmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak 57’nci Hükûmet döneminde büyük mağazalar yasasını kabul ettirememiştik. Yine MHP olarak bu dönemde büyük mağazaların kuruluşuna yönelik kanun teklifimize niçin destek vermediniz? Küçük esnafın tümünün kapanmasını mı bekleyeceksiniz? Büyük mağazalar yasasını çıkarmayı düşünüyor musunuz? Düşünüyorsanız ne zaman düşünüyorsunuz? Çünkü, Hükûmet olarak, tasarılarla, istediğiniz zaman, altı ay sonrası için, bir yıl sonrası için, iki yıl sonrası için uygulamak üzere yasalar çıkarmaktasınız. Büyük mağazalar yasasını ne zaman çıkaracaksınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldız.

Sayın Uslu…

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, borçlarını ödeyen veya yeniden yapılandıran esnaf ve sanatkârların bankalar nezdinde sicil kayıtlarının, yasanın açık hükmüne ve ısrarlı başvurulara rağmen silinmediğini ve bankaların yeni kredi taleplerini silinmeyen sicil kayıtlarını bahane ederek reddettiğini biliyor musunuz? Bu durum hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Buna nasıl bir önlem almayı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uslu.

Sayın Ertemür

ALİ RIZA ERTEMÜR (Denizli) – Sayın Başkan, Sayın Bakana sormak isterim: 11 Ekim 2008 tarihinde Denizli ilimizde oda başkanları ve işadamlarıyla birlikte yapmış olduğunuz toplantıda “Denizli’nin geleceğiyle ilgili tasarımlar yapmak için buradayım, Denizli’nin MR’ını çekmeye geldim.” dediniz. Denizli’yi mutlaka teşvikten faydalandırma yönünde açıklamalarınız, Denizli ilimize yönelik vaatleriniz bilinmektedir.

Buna istinaden: Denizli ekonomisinde yaşanan sorunlara ilişkin somut saptamalarınız nelerdir? Bu sorunların çözümü için daha kaç fabrikanın kapanmasını bekliyorsunuz? Kaç işçinin sokağa dökülmesini bekliyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ertemür.

Sayın Durmuş…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, her ne kadar seçmen sayımız 5 bin arttıysa da Kırıkkale 198 bin nüfusa düştü, göç veriyor. Birinci organize, ikinci organize sanayi ilave edilecek derken, birinci organize sanayimiz çöktü. Yeni hazırlanacak pakette organize sanayideki küçük esnafa, KOBİ’lere bir yardım paketiniz var mı? Yoksa bunlar oraları kapatacak mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Durmuş.

Sayın Akkuş…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum: “Sanayi ve ticaret uzmanı” kadrolarına atanmak için uzmanlık tezi hazırlayarak jüri tarafından uzman olma hakkı kazananların “yeterlilik imtihanı” adı altında yeni bir sınava tabi tutulması ayrıcalıklara meydan vereceğinden ve bir çelişki olduğundan, imtihanın uzmanlık tezine başlamadan önce yapılması daha uygun olmaz mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akkuş.

Son olarak, Sayın Uzunırmak

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanımıza sormak istediğim şu: Krize tedbir olması için bir kredi kullanıma açıldı. Bu kredi kullanımında ön şart olarak tabii ki vergi, sigorta ve birtakım borçlarının olmaması gerekiyor faydalanacak olanların. Bu çok zor kriz dönemlerinde. Bugüne kadar acaba kaç kişi başvurdu ve kaç kişi bundan faydalanabilme imkânlarına sahip, olanaklarına sahip ve acaba bu olanaklara sahip olmayanların önündeki birtakım engellerin kaldırılması için de bir düzenleme düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uzunırmak.

Buyurunuz Sayın Bakan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teşekkür ediyorum her zaman olduğu gibi verilen katkılara.

Efendim, bu teşvik sistemiyle ilgili gerek 60’ıncı Hükûmet Programı’nda gerek daha önceki açıklamalarımızda hep şunu ifade ettik: Öncelikle eski adıyla “sanayi envanteri” yeni adıyla “girişimci bilgi sistemi”yle beraber önce sektörlerimizde ne olduğunu, ne üretildiğini, nerede, ne kadar insan çalıştığını tespit edeceğiz ve bunun üzerine de bu yıl sonuna kadar da yeni bir teşvik sistemi oluşturacağımızı söyledik. Yeni teşvik sisteminde de sektörel, bölgesel ve proje bazlı bir teşvik sistemini öngörmüştük. Bununla ilgili Ekonomi Koordinasyon Kurulunda ilgili Teşvik Koruma Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Hazine Müsteşarlığı ve ilgili devlet bakanlığı tarafından çalışılıyor, son noktaya gelmiş durumdadır. Önümüzdeki günlerde bu çalışmayla beraber değerlendirme yapılacaktır. Tabii ki bu yapılırken illerin birbirine üstünlüğü değil, sektörler bazında, özellikle sektörlerin avantajları ve dezavantajları, illerin avantajları ve dezavantajları dikkate alınarak Türkiye’nin rekabet gücünün artırılması, sanayinin rekabet gücünün artırılması, yüksek istihdam sağlanması, yüksek ihracat sağlanması gibi birçok temel öngörüyü destekleyen bir teşvik sistemi oluşturulacaktır.

Bunun yanı sıra, KOSGEB meselesine gelince: Evet, KOSGEB, gerçekten şu anda, özellikle 2008 yılında, genel, özellikle hem KOBİ’lere hem de esnaf ve sanatkâra cumhuriyet tarihinin ilk uygulamalarını başarılı bir şekilde yapmıştır. KOSGEB, sıfır faizli yani faizsiz kredileri bir taraftan verirken bir taraftan da sadece kredi veren değil, gerek esnaf ve sanatkârın gerek KOBİ’lerin gelişen dünya şartlarında bu küresel değişim ve dönüşüme ayak uyduracak, yapısal değişim ve dönüşümünü de öngörecek çalışmalar yapıyor.

KOSGEB Kanunu’nda değişiklik metnimizi bu çerçevede hazırladık. Bununla ilgili çalışmalarımızı önümüzdeki günlerde yani yeni yıldan evvel Başbakanlığa, Bakanlar Kuruluna sunacağız ve 2009’un hemen ilk günlerinde yüce Meclisimize, özellikle komisyonlara, daha sonra Genel Kurula gelmesini temin ederek KOSGEB Kanunu’ndan bugüne kadar yararlanamayan imalatçı olmayan esnaf ve sanatkâr ve KOBİ’lerin dışında hizmet sektörünü de kapsayacak şekilde bir değişikliği zaten yüce Meclisin huzuruna getireceğiz. Dolayısıyla bu konuda KOSGEB’den sadece imalatçı esnaf ve sanatkârlar değil, KOSGEB imkânlarından imalatçı olmayan esnaf, sanatkâr ve ayriyeten KOBİ’lerimiz de faydalanma imkânına sahip olacaktır.

Şu anda, en son yapmış olduğumuz uygulamayla 350 milyon YTL’lik bir istihdam endeksli can suyu kredisi oluşturmuştuk. Tabii ki buna rekor seviyede bir talep geldi. Aslında bizim öngörmüş olduğumuz rakamın çok çok üstünde bir talep geldi ve başvuruyu kapatmak durumunda kaldık. Zaten bunlar başvuru sırasına göre dikkate alınıyor. Son yapılan kapatmadan sonra 10.679 firma başvuruda bulunmuştur gerek esnaf gerek KOBİ olarak ve bu çerçevede ayrılmış olan 350 milyon YTL’lik kaynak çerçevesinde hareket edilecektir. Ancak İcra Kurulunun şöyle bir kararı vardı: Gerektiğinde ve kaynak bulunduğunda bu yapılan başvuruların büyük bir kısmına da, kapsam dışında olan, belirlenmiş olan limit dışında olanlara da bir imkân tanınması noktasında şu anda çalışmalarımız devam ediyor. Yani zannediyorum ki, bu konuyla ilgili bir imkân oluşturup belirlenmiş olan limitin üstündekileri de kısmen rahatlatabilecek bir çalışma, onlara da bir destek verilecektir.

Tabii ki, bu kredilerden faydalanma şartları, zaten istihdam paketinde birçok kanunla belirlenmiş olan şartlardır. Evet, bundan faydalanmak için sigorta ve vergi borcunun olmaması gerekiyor. Ancak sigorta ve vergiyle ilgili yapılandırmayı yapmış olanlar, imalatçı olanlar, kapasite belgesine sahip olanlar bağlı oldukları oda ve birlik tarafından, KOBİ’lerse Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, esnaf ve sanatkârsa Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu tarafından alacakları belgelerle, kapasite raporlarıyla beraber müracaat ediyorlar. Burada da, müracaatlarda dediğim gibi çağrı usulü, Avrupa projelerinde olduğu gibi sıralama birinci sıradan başlayarak önceliğe göre gidiyor.

Tekrar ifade ediyorum: KOSGEB olarak biz sadece burada faiz desteği veriyoruz. Bu faiz desteği karşılığında bankalar vermiş olduğumuz, ödemiş olduğumuz, KOSGEB’in ödemiş olduğu faiz karşılığında belirlenmiş olan miktar çerçevesinde kredi kullandırıyor. Ancak şunu çok net ifade edeyim: En son uygulanmış olan 350 milyon YTL’lik bu istihdam endeksli can suyu kredisinde KOSGEB’in vermiş olduğu faiz 50 milyon YTL’dir. Bir yıllık, ilk üç ayı ödemesiz ve aylık ödemeli bu kredi yedi bankadan verilen faizin tam 7 katı oranında, bakın bugünkü cari faizlerin çok çok altına denk gelecek olan faizlerle, 7 katı oranında bir miktar olarak kullandırılmaktadır.

Bu nokta da 2003 yılında çıkarılmış olan Sicil Kanunu’nda aslında çok net tarif edilmiştir. Yani çeki karşılıksız çıkmış veya senedi protesto edilmiş ancak daha sonra ödeme yapmış olanların bu olumsuz kayıtlarının Merkez Bankası kayıtlarından silineceği kanunda çok net belirtilmiştir. Bu konuda ilgili merci Merkez Bankasıdır, bunu geçen toplantıda da söyledim. Dolayısıyla bu konuda Merkez Bankasıyla, BDDK’yla ve Bankalar Birliğiyle sürekli temas hâlinde, bunların kanun hükmü gereği silinmesi gerektiğini her fırsatta ifade ediyoruz.

Bir diğer konu da özellikle organize sanayi bölgeler konusu: Gerek Gaziantep gerek Kırıkkale gerek Türkiye’deki tüm organize sanayi bölgeleri... Arkadaşlar, şunu çok net ifade edeyim ki, ben bugüne kadar Türkiye’deki toplam iki yüz elli altı organize sanayi bölgesinin en az yarısından fazlasını gezmiş bir arkadaşınızım ve sanayinin içinden gelen bir arkadaşınız olarak da organize sanayi bölgesi başkanlarıyla, organize bölgelerle, sanayi odası başkanlarıyla sürekli temas hâlindeyim. Geçen hafta da (OSBÜK) Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşunun başkanlığında Türkiye’deki tüm organize sanayi bölgelerimizin başkanları ve bölge müdürleriyle -daha bundan dört gün evvel- geniş bir toplantı yaptık. Kendilerini dinledim. Evet, tabii ki, bu küresel krizin getirmiş olduğu özellikle bazı sektörler üzerinde olumsuz gelişmeler var yani zaten farklı bir şey söylemek söz konusu değil. Ama bütün gayretimiz, bütün amacımız organize sanayi bölgelerinin bir an önce mevcut yapısına, mevcut imkânlara, istihdam gücüne, imkânlarına kavuşmasıdır. Bizim istediğimiz, bizim çalışmamız daha fazla organize sanayi bölgelerinin gelişmesi, daha fazla yatırım, üretim, istihdam yaratılmasıdır.

BAŞKAN – Sayın Çağlayan, süremizi epey aştık.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – O zaman, geri kalanına yazılı cevap vereyim Sayın Başkanım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

1’inci madde üzerine üç önerge vardır.

Önergeleri geliş sırasına göre okutup, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 236 sıra sayılı kanun tasarısının 1. maddesinin 3. fıkrasındaki “oluşturulacak” ibaresinin önüne ”4 ayrı üniversiteden öğretim görevlilerinden” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Ali İhsan Köktürk

 

Mersin

Malatya

Zonguldak

 

Abdullah Özer

Tekin Bingöl

 

 

Bursa

Ankara

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 236 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 1. maddesinin (a) fıkrasına, “…mühendislik fakültelerinin” ibaresinden sonra gelmek üzere “Bakanlar Kurulu tarafından hazırlanacak” ibaresinin eklenmesini,

 (b) fıkrasındaki “İngilizce, Fransızca veya Almanca dillerinden” ibaresinin “ÖSYM tarafından kabul edilen dillerden” ibaresiyle değiştirilmesini ve (d) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.

 

Prof. Dr. Alim Işık

Yılmaz Tankut

Cemaleddin Uslu

 

Kütahya

Adana

Edirne

 

Recep Taner

Süleyman L. Yunusoğlu

Kadir Ural

 

Aydın

Trabzon

Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 236 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 1. maddesinin 3. fıkrasına; “…birimlerce belirlenecek konularda” ibaresinden sonra gelmek üzere “bir danışmanın sorumluluğunda en geç iki yıl içinde” ibaresinin, “uzmanlık tezinin” ibaresinden sonra “birisi danışman, en az birisi ilgili alanlarda çalışmalarda bulunmuş öğretim üyesi olmak üzere” ibaresinin, “…oluşturulacak” ibaresinden sonra “üç kişilik” ibaresinin, “Yeterlilik sınavlarında başarılı olanlar” ibaresinden sonra da “…ile belirlenecek alanlarda Yüksek Lisans veya Doktora yapmış olanlar” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Prof. Dr. Alim Işık

Erkan Akçay

Beytullah Asil

 

Kütahya

Manisa

Eskişehir

 

Mustafa Enöz

 

Mustafa Kalaycı

 

Manisa

 

Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM HASGÜR (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan?

BAŞKAN – Hükûmet?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Konuşacak mısınız?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Alim Işık konuşacak efendim.

BAŞKAN – Sayın Işık, buyurunuz.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle hepinize tekrar saygılarımı sunuyorum.

Görüşmekte olduğumuz 236 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesinin üçüncü fıkrasında bazı değişiklikler önerdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Bu önergede bahsettiğimiz konular tamamen ülkemiz gerçeklerine uygun ve bilimsel gerçeklere dayalı önerilerdi. Sayın Bakanımın bu açıklamamdan sonra bu önergeye hayır demeyeceğini ve sizlerin de olumlu oylarıyla bu düzenlemeyi yapacağımızı bekliyorum.

Söz konusu değişiklik, Bakanlığımızca belirlenecek konularda uzman yardımcılarının tezlerini yapması hâlinde uzman atanacak. Biz diyoruz ki: “bu konularda” ibaresinden sonra gelmek üzere, bir danışmanın sorumluluğunda hazırlanacak tezi başaranlar bu kadrolara başvursunlar. Dolayısıyla, bu danışman, isterse Bakanlığın kendi biriminde çalışan daha tecrübeli kişi olabilir isterse üniversitelerin herhangi birisinden ilgili alanda çalışma yapmış hoca olabilir. O, yine yönetmelikle düzenlenebilir.

Bir diğer önerimiz: “Uzmanlık tezinin” ibaresinden sonra gelmek üzere, biri danışman, en az birisi ilgili alanda çalışmada bulunmuş üniversite öğretim üyesi olmak üzere 3 kişilik bir jüri öneriyoruz. Dolayısıyla, bu jürinin nasıl belirleneceği konusu şu andaki tasarıda belli değil, buna da açıklık getiriyoruz. Bu, Sayın Bakanı başta olmak üzere, orada çalışan tüm bürokratları rahatlatacak bir öneridir.

Bir diğer önerimiz: “Yeterlilik sınavlarında başarılı olanlar” ibaresinden sonra gelmek üzere “belirlenecek alanlarda yüksek lisans veya doktora yapmış olanlar” ibaresinin eklenmesi ile bu alanda doğrudan Bakanlığın hazır kullanabileceği nitelikli personele kavuşma imkânını tanıyoruz. Eğer bu değişiklik -tabii ki sizlerin takdirleriyle- kabul edilecek olursa bugün özellikle mühendislik alanlarında birçok konuda, örneğin, Altı Sigma’da uzmanlık elde etmiş, yüksek lisans, doktora yapmış birçok değerli personeli, daha üç yıl kaybetmeden bugün Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız istihdam etme şansına kavuşacak.

Ben, bu önerilerimizin yerinde olduğu inancıyla Sayın Bakanımız başta olmak üzere, yüce Meclisin desteklerini bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.

Sayın milletvekilleri, işaretle oylamadan önce bir yoklama talebi vardır, şimdi bu talebi yerine getireceğim.

Önce, yoklama isteminde bulunabilecek yeter sayıda sayın üyenin ismen tespitini yaptıktan sonra elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Kemal Anadol? Burada.

Ali İhsan Köktürk? Burada.

Abdullah Özer? Burada.

Ali Rıza Öztürk? Burada.

Ali Rıza Ertemür? Burada.

Ali Koçal?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Tekeffül ediyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Arkadaşımız takabbül ediyor.

BAŞKAN – Eşref Karaibrahim? Burada.

Tekin Bingöl? Burada.

Rahmi Güner? Burada.

Hüseyin Yıldız? Burada.

Cemaleddin Uslu? Burada.

Osman Durmuş? Burada.

Recep Taner? Burada.

Akif Akkuş? Burada.

Ali Uzunırmak? Burada.

Hasan Özdemir? Burada.

Kemal Cengiz? Burada.

Alim Işık? Burada.

Kadir Ural? Burada.

Erkan Akçay? Burada.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama isteminde bulunan sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Süre bitti, pusula yok artık.

Sayın Başkan, okuyalım.

BAŞKAN – Dilek Yüksel? Burada.

Cemil Çiçek? Burada.

Vecdi Gönül? Burada.

İsmail Bilen? (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) – Yok Sayın Başkan, yok.

BAŞKAN – Yok.

Hakkı Köylü? Hakkı Köylü de yok.

Toplantı yeter sayısı yoktur.

Beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 21.18

 

 

ON ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 21.27

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III.- Y O K L AM A

BAŞKAN – İstem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi elektronik cihazla yeniden yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 5 Aralık 2008 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

 

Kapanma Saati: 21.31

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.