DÖNEM: 23 CİLT: 33 YASAMA YILI: 3 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 26’ncı
Birleşim 4 Aralık 2008 Perşembe İ Ç İ N D E K İ L
E R I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ II. - GELEN
KÂĞITLAR III. - YOKLAMALAR IV. - GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları 1.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, 10 Aralık Dünya İnsan
Hakları Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı 2.- İstanbul
Milletvekili Necla Arat’ın, Türkiye’de kadınların seçme
ve seçilme hakkını kazanmasının 74’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun
cevabı 3.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkını
kazanmasının 74’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet
Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı V.-
AÇIKLAMALAR 1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Zafer Üskül’ün, İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesi’nin kabulünün 60’ıncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması ve
Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı 2.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, İnsan Hakları
Günü’ne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun
cevabı 3.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, İnsan Hakları Günü’ne
ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun
cevabı 4.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması ve Devlet
Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı 5.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması ve
Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı 6.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, İnsan Hakları Günü’ne
ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun
cevabı 7.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın, 4 Aralık Madenciler
Günü’ne ilişkin açıklaması 8.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, kadınların seçme ve
seçilme hakkını kazanmalarının 74’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması ve
Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı 9.- Ardahan
Milletvekili Saffet Kaya’nın, Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, Türk Ticaret Kanunu görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmada
Ardahan’da yapılan mitingde meydana gelen olaylardan dolayı AK PARTİ’yi suçlaması nedeniyle açıklaması VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Tezkereler 1.- Bölgesel
İşbirliği Konseyi ve Bosna-Hersek Parlamentosu tarafından Saraybosna’da
düzenlenecek olan “Güneydoğu Avrupa’da Enerji Reformlarında Harmonizasyonun
Desteklenmesi-Parlamentolar” konulu çalışma toplantısına ismen davet edilen
Yozgat Milletvekili ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Kâtip Üyesi Osman Coşkun’un anılan toplantıya katılmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/617) VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96) 2.- Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları
Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/537) (S.
Sayısı: 236) VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürek’in, Sinop’taki bir
toplantının iptaline ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı
(7/4864) 2.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, Yalova İl Sağlık Müdürü hakkındaki bazı iddialara ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Vekili ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelik’in cevabı (7/5090) 3.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, sermaye gelirlerine, işsizlik fonundan transfer ve
faiz harcamalarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/5344) 4.- Ordu
Milletvekili Rahmi Güner’in, Ordu iline ayrılan
yatırım ödeneklerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan’ın cevabı (7/5356) 5.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, kadına yönelik şiddete ve sığınma evlerine, - Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, Ağrı’da bir kadının
cinayete kurban gitmesine, İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/5385),
(7/5386) 6.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, kadın istihdamına
yönelik projelere, - Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, bakımevinde kalan iki yaşlıya kötü muamele
yapılmasına, İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/5463),
(7/5464) 7.- İstanbul
Milletvekili Atila Kaya’nın, kapanan işyerlerine ve
küçük ölçekli sanayi kuruluşlarının kredi başvurularına ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/5499) I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 11.00’de açılarak altı oturum yaptı. Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı, Dünya Engelliler Günü’ne, Konya Milletvekili Sami Güçlü, Hazreti Mevlânâ’nın
735’inci vuslat yıl dönümü ve uluslararası anma törenlerine, İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar. Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Habur Sınır Kapısı’nda karşılaşılan sorunlara ve alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşmasına, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hayati Yazıcı cevap verdi. Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş, Konya Milletvekili Orhan Erdem, Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Dünya Engelliler Günü ve Özürlüler Haftası’na; Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü, Mevlânâ
Haftası’na; İlişkin birer açıklamada bulundular. 2009 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı görüşme
programında daha önce 21/12/2008 olarak belirlenen
Dışişleri Bakanlığı ile Avrupa Birliği Genel Sekreterliği bütçe görüşmelerinin
23/12/2008 tarihinde 13’üncü turda diğer bakanlık ve kuruluşlarla birlikte
yapılacağı Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen
Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı:
96) görüşmelerine devam olunarak üçüncü bölümüne kadar kabul edildi, verilen
aradan sonra Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından; 2’nci sırasında bulunan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/537) (S. Sayısı: 236), 7’nci sırasında bulunan, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği
Çerçeve Sözleşmesine Yönelik Kyoto Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Avrupa Birliği Uyum ile Dışişleri Komisyonları
Raporlarının (1/597) (S. Sayısı: 268), 8’inci sırasında bulunan, Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un; Dernekler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt ve 22 Milletvekilinin; 23.11.2004 Tarihli ve 5253 Sayılı Dernekler
Kanununun 27. Maddesinde Kızılay ile İlgili Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu’nun (2/290, 2/286) (S. Sayısı: 283), 9’uncu sırasında bulunan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun (1/618, 1/653) (S. Sayısı: 307), 11’inci sırasında bulunan, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun (1/608) (S. Sayısı: 266), 12’nci sırasında bulunan, Posta Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Raporu’nun (1/491) (S. Sayısı: 230), Görüşmeleri Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından; Ertelendi. 3’üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi
Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Karayoluyla Yolcu ve Yük Taşımacılığının
Düzenlenmesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/377) (S. Sayısı: 303), 4’üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Suudi
Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/372) (S. Sayısı: 304), 5’inci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi
Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun (1/536) (S. Sayısı: 305), 6’ncı sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
Avrupa Toplulukları Komisyonu Arasında Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) ile
Temin Edilen Yardımın Uygulanması Çerçevesinde Türkiye Cumhuriyetine Sağlanan
Avrupa Topluluğu Mali Yardımlarıyla İlgili İşbirliği Kuralları Hakkında Çerçeve
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun (1/635) (S. Sayısı: 308), 10’uncu sırasında bulunan, Engellilerin Haklarına İlişkin
Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun (1/567) (S. Sayısı: 227), Görüşmeleri tamamlanarak, yapılan açık oylamalardan sonra kabul
edildi. 4 Aralık 2008 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 11.00’de
toplanmak üzere birleşime 21.26’da son verildi.
No.: 34 II.- GELEN KÂĞITLAR 4 Aralık 2008 Perşembe Tezkereler 1.- Tokat
Milletvekili Hüseyin Gülsün’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/607) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2008) 2.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/608) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1.12.2008) 3.- Çorum
Milletvekili Agah Kafkas’ın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/609) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
1.12.2008) 4.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/610) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
1.12.2008) 5.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/611) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
1.12.2008) 6.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/612) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
1.12.2008) 7.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/613) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1.12.2008) 8.- Mardin
Milletvekili Emine Ayna’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/614) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2008) 9.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldız’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/615) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.12.2008) 10.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelik’in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/616) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1.12.2008) Raporlar 1.- 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/656) (S. Sayısı: 312) (Dağıtma tarihi: 4.12.2008) (GÜNDEME) 2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna
Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/622,
3/521) (S. Sayısı: 313) (Dağıtma tarihi: 4.12.2008) (GÜNDEME) 3.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık ve
5 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ve Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 34 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları
Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 190
Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/346, 2/23) (S. Sayısı: 315) (Dağıtma tarihi: 4.12.2008)
(GÜNDEME) 4 Aralık 2008 Perşembe BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 11.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK
(Bursa) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
26’ncı Birleşimini açıyorum. III.- Y O K L A M A BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Üç dakika süre veriyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur. On dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 11.05 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 11.18 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
26’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. III.- Y O K L A M A BAŞKAN – Yapılan ilk yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi elektronik cihazla yeniden yoklama yapacağım. Yoklama için üç dakika süre veriyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim. Gündem dışı ilk söz 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü
münasebetiyle söz isteyen Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’ye
aittir. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, içeride çok fazla ses
var, Sayın Hatibin konuşması anlaşılmayacak. BAŞKAN – Sayın milletvekili arkadaşlarımız, lütfen sessiz
olursanız daha iyi dinleyeceğiz konuşmacı arkadaşımızı. Buyurunuz Sayın Ekici. (MHP sıralarından alkışlar) IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları 1.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’ne ilişkin
gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun
cevabı MEHMET EKİCİ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10
Aralık uluslararası camiada İnsan Hakları Günü ve takip eden hafta da İnsan
Hakları Haftası olarak kutlanılan bir süreçtir. Bugün burada insan hakları konusunu konuşurken bunun bir
geçiştirme hâlinde olmamasını temenni ederdik. Bugün itibarıyla demokrasinin
vazgeçilmez birincil ögesi olan insan hakları
konusunun tartışılması Türkiye Büyük Millet Meclisinde çok daha geniş bir
anlamda yapılmalıydı. Sayın bakan buraya çıkmalıydı, Türkiye’deki ve dünyadaki
insan hakları gelişimlerini anlatmalıydı, kazanımlarımızı, eksikliklerimizi ve
hatta yanlış yaptıklarımızı ifade etmeliydi, gruplar da ağırlıklarına göre bu
konudaki düşüncelerini anlatmalılardı fakat maalesef geçiştirme anlamına
gelecek, sıkıştırma anlamına gelecek bir süreçte bu konuyu konuşuyoruz. Saygıdeğer hanımefendiler, beyefendiler; bu konu Türkiye Büyük
Millet Meclisinde konuşulmazsa bu konuyu teröristler konuşur, bu konuyu
emperyalizmin uzantısı konuşur. Onun için ben bugünü yok sayarak, insan hakları
konusunda parti gruplarımızın ve özellikle Hükûmetimizin
daha farklı bir anlayış içerisinde, insan hakları konusunda özel gündemli bir
Meclis toplantısı yapılmasını talep ediyorum. Tabii, bireyleri devlete ve topluma karşı koruyan,
kendilerini özgürce gerçekleştirebilecekleri dokunulmaz alanlar sağlayan,
devlet yönetimine katılmalarını güvence altına alan haklar cümlesinden kabul
ettiğimiz insan haklarının, insanlık tarihiyle başlayan bir mücadele sürecinin,
özellikle 18’inci yüzyıldan itibaren 20 ve 21’inci yüzyıllarda geldiği nokta
itibarıyla çok önemli mücadelelerin yaşandığı bir haklar silsilesi olduğunu
belirtmemiz lazım. Bugün evrensel anlamda ve ülkemizde kabul edilen insan
hakları kavramını tadat etmemizde fayda vardır: Yaşama hakkı, kişi
dokunulmazlığı, işkence ve kötü muamele yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği,
düşünce ve ifade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, özel hayatın gizliliği,
adil yargılanma hakkı, mülkiyet hakkı, ayrımcılık yasağı, toplantı ve gösteri
hakkı, dernek kurma hakkı, çalışma özgürlüğü, dilekçe hakkı, seçme ve seçilme
hakkı, kamu hizmetlerine girme hakkı ile ekonomik ve sosyal haklar olarak
çalışma hakkı, sosyal güvenlik hakkı, sendika kurma hakları ile üçüncü kuşak
dayanışma hakları olarak değerlendirebileceğimiz barış hakkı, çevre hakkı,
dayanışma hakkı gibi haklar konusunda bugün geldiğimiz noktada çok samimi bir
özeleştiri sürecine, çok samimi bir sorgulama sürecine ihtiyacımız olduğu
kanaatindeyim. Öncelikle bir şeyi doğru yapmalıyız: Grup, klik, etnisite, mezhep, din, ırk, ideoloji hatta siyaset dâhil olmak
üzere insan hakları kavramını yukarıda saydığım unsurların bazı kazanımlarını
elde etmek üzere bir vasıta olarak gören anlayışları şiddetle reddetmeli, insan
haklarını ulaşılması gereken, ulaşıldıkça da sizden kaçan bir haklar silsilesi
olarak, bir gaye olarak algılamamız gerekir ama maalesef bugün ülkemizde bazı
grupların insan haklarını bu hak arama mücadelelerinde demin saydığım başlıklar
altında gizli amaçlarının gerçekleştirilmesini temin maksadıyla kullanılan bir
yöntem olarak algıladığına üzülerek şahit oluyoruz. İkincisi: Birileri istedi diye insan hakları kavramını gündemimize
taşımamalıyız. Türk milleti, bu ülkede yaşayan bütün insanlar, en yüksek oranda
ve mutluluğu yakalayabilecekleri oranda insan haklarına sahip olmayı hak
etmişlerdir ve dolayısıyla biz milletimiz için bunu yapmalıyız. Yine, insan
hakları konusunda her türlü ideolojik, siyasi ve ekonomik görüşlerin ötesinde
bir bakış açısını geliştirerek herkes çok samimi olmalıdır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. Buyurunuz. MEHMET EKİCİ (Devamla) – Çünkü insan haklarıyla bezenmeyen çağdaş
bir demokrasi olmaz. Çağdaş bir demokrasiyi yakalamanın temel şartı, kendi
kültürümüzden, medeniyetimizden edindiğimiz insan hakları kavramı ile evrensel
değerleri mezcetmiş bir demokratik uygulama yapmaktır. İşte bu noktada devletin
hak ve mükellefiyetleri, kişilerin hak ve mükellefiyetleri konusunda bir
ahengin, bir dengenin, bir uyumun, bir karşılıklılık sürecinin başlatılması
gerektiğini düşünüyoruz. Ben bu kadar kısa bir sürede insan haklarının konuşulamayacağını
düşündüğümü tekrar ifade etmek istiyorum. Bu konunun parti grupları tarafından
ve özellikle Hükûmet tarafından değerlendirilerek
insan hakları konusunda bir özel oturum talep ediyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ekici. İnsan Hakları Günü nedeniyle Sayın Üskül
yerinden söz istemiştir. Buyurunuz Sayın Üskül. V.- AÇIKLAMALAR 1.- Mersin Milletvekili Mehmet
Zafer Üskül’ün, İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi’nin kabulünün 60’ıncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması ve Devlet
Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi’nin kabulünün 60’ıncı yıl dönümü nedeniyle söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlarım. İnsan hakları, insanların başka hiçbir ön koşula bakılmaksızın,
sadece insan oldukları için doğuştan sahip oldukları vazgeçilmez, devredilmez,
bölünmez evrensel nitelikteki hakları ifade eder. 10 Aralık 1948’de İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabulü ile tüm halklar ve uluslar için insan
haklarının ortak ideal ilkeleri belirlenmiştir. Türkiye'nin de ilk imzalayan
ülkeler arasında yer aldığı İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, asgari düzeyde
korunması gereken hakların bir listesini sunmaktadır. Bu temel üzerine,
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nden sonra hem Birleşmiş
Milletler çerçevesinde hem de bölgesel düzeyde birçok sözleşme yapılmıştır. İnsan haklarının kapsamı genelden özele doğru bir genişleme ve
derinleşme sürecine girmiştir. Çocuk hakları, kadın hakları, engelli hakları,
hasta hakları gibi bir dizi yeni hak alanı özel olarak düzenlenirken, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi gibi bölgesel ama genel insan haklarını güvence altına
alan sözleşmeler kabul edilmiştir. Dünyanın son altmış yıldır içinde olduğu insan haklarını etkin bir
şekilde güvence altına alma çabası Türkiye’de de AK PARTİ İktidarıyla birlikte
hız kazanmış ve büyük adımlar atılmıştır. 4 Haziran 2003’te, Birleşmiş
Milletlerin ikiz sözleşmeleri olarak bilinen Kişisel ve Siyasal Haklara İlişkin
Uluslararası Sözleşme ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin
Uluslararası Sözleşme Meclisimizce kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. İş sağlığı ve güvenliğinden Avrupa Sosyal Şartına, çocuk
haklarından kadın ve engellilerin haklarına kadar farklı kesimleri ilgilendiren
on altı adet uluslararası sözleşme ya da protokol AK PARTİ döneminde kabul
edilmiştir. Nitekim, şu anda da Birleşmiş Milletlerin
temel insan hakları sözleşmelerinin tümüne Türkiye taraftır. Son olarak,
Meclisimizin gündeminde olan Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmenin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun’un kabulü ile yine çok büyük bir
adım atılmış olacaktır. Helsinki Zirvesi’yle başlayan AB’ye uyum sürecinde Anayasa’nın 44
maddesinde ve 76 yasada değişiklikler yapılmış, bu süreçte toplam 63 yeni yasa
çıkarılmıştır. Meclisimiz mevzuatımızdaki eksiklikleri kökten çözümleyecek
nitelikte bir anayasa değişikliğini de kabul etmiştir. Anayasa’nın 90’ıncı
maddesine eklenen bir fıkrayla, insan haklarına ilişkin uluslararası
sözleşmeler yasaların üzerinde bir değere kavuşturulmuştur. Yasal ve idari reformların yanı sıra, eğitim yoluyla insan hakları
bilincinin geliştirilmesine yönelik faaliyetler yoğunlaştırılmıştır. İlköğretim
müfredatında insan hakları konuları okutulmaktadır. Liselerde ise demokrasi ve
insan hakları konulu seçmeli dersler başlatılmıştır. Çeşitli üniversitelerde
yeni insan hakları merkezleri açılmıştır. Polis Akademisinde insan hakları
dersi zorunlu hâle getirilmiştir. Memur adaylarının hazırlık programlarına
insan hakları kursları da dâhil edilmiştir. Ayrıca, emniyet ve yargı mensupları
için, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği ve çeşitli Avrupa ülkeleriyle iş birliği
içerisinde insan hakları programları sürdürülmektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sadece yasalarla, yeterli
bir insan haklarını koruma mekanizmasının ortaya çıkmadığını ne yazık ki acı
örnekleriyle hepimiz görüyoruz. İnsan haklarının korunmasında asıl mesele,
zihniyetlerde yaşanması gereken bir değişimi ve uygulamada etkin bir denetimi
gerçekleştirmektir. Artık, güvenlik güçlerinden yargıçlara, devlet memurundan
sokaktaki insanına kadar herkes “insan” denilince dokunulamaz hakları olan bir
bireyden söz edildiğini anlamak ve buna göre davranmak zorundadır. Bir güvenlik
görevlisi, karşısında, etkisiz hâle getirmek ya da gözaltına almak durumunda
kaldığı bir kişinin öncelikle evrensel hukuk kurallarıyla korunan ve
dokunulamaz hakları olan bir varlık olduğunu bilmek ve buna uygun davranmak
zorundadır. Gösterilen bunca duyarlılıktan ve verilen emekten sonra ülkemizde
hâlâ işkence ve kötü muamele olaylarının yaşanması, ülkemizin adının bu olaylarla
gündeme gelmesi bu iradeyi gösteren Meclisimize de insanımıza da yapılan büyük
bir haksızlıktır. Hangi nedenle olursa olsun bunların kabul edilmesi mümkün
değildir çünkü insandan daha büyük bir değer yoktur. Devlet adına görev yapan,
yetki ve güç kullanan tüm görevliler insan haklarına uygun bir zihniyet içinde
olmak ve davranmak zorundadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu olarak görevimiz, insan haklarını geliştirmek, hak
ihlallerini incelemek, sorunların çözümü için öneriler getirmektir, hak
ihlallerini en aza indirmektir. Biz de bunu yapmaya çalışıyoruz. Bu vesileyle halkımızın ve tüm insanların İnsan Hakları Günü’nü
kutlar, saygılarımı sunarım. BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Üskül. İnsan Hakları Günü’yle ilgili, Sayın Özdemir konuşmak istiyor
yerinden. Buyurunuz Sayın Özdemir. 2.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması
ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi, Avrupa, büyük bedeller
ödeyerek bugünkü medeniyet seviyesine, laiklik anlayışına, demokrasiye, insan
hak ve özgürlüklerine kavuşabilmiştir. Yüz yıl süren din ve mezhep kavgaları
Avrupa’yı kan gölüne çevirmişken o tarihlerde, yani 13’üncü yüzyılda,
Anadolu’da, bizim topraklarımızda, Mevlânâ’nın,
Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin, Yunus Emre’nin “önce
insan” diyen “Benim Kâbe’m insandır, kim olursan ol yine de gel.” diyen hoşgörü
ve insan sevgisi hâkimdi. Ne yazık ki ilerleyen tarihte Anadolu olarak biz de
bazı bedeller ödedik. Giderek koyu bir taassuba bürünen mollaların, kadıların
fetvalarıyla, “Enel Hak” diyen Hallacı Mansur’un,
Nesimi’nin derisi yüzülmüş, Pir Sultan Abdal bunun için idam sehpasına
gönderilmiştir. Değerli arkadaşlarım, ülkemizde insan hak ve özgürlükleri, Mustafa
Kemal Atatürk’ün önderliğinde cumhuriyet devrimleriyle ancak hayata
geçirilebilmiştir. İnsanımız, padişahın kulu, tebaası olmaktan çıkarılmış,
yurttaşlık seviyesine ulaştırılmış, başta kadın-erkek eşitliği olmak üzere en
temel hak ve özgürlüklere cumhuriyetle birlikte kavuşmuşuzdur. İnsan hak ve
özgürlükleri ancak demokrasilerde mümkündür. Demokrasinin de olmazsa olmaz ön
koşulu laikliktir. Bu nedenle, böyle anlamlı bir günde, herkesi temel hak ve
özgürlüklerimizin teminatı olan laik demokratik cumhuriyete ve cumhuriyetin
değerlerine sahip çıkmaya bir kere daha davet ediyorum. Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ülkemizde insan hak ve
ihlalleri giderek artmaktadır. Daha dün, İstanbul’un göbeğinde, bir kadın,
sahte polis kimliğine, kıyafetine bürünmüş eşkıyalar tarafından, şehir
eşkıyaları tarafından dağa kaldırılmış, günlerce tecavüze uğramıştır. Bu
olaydan sonra İstanbul Emniyet Müdürünün bir açıklaması var: “Vatandaşımız
duyarsız, polise kimlik sorsun.” diyor. Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; polise kimlik soran
vatandaşlarımızın akıbetini gazetelerden ve televizyonlardan izliyoruz. Daha
on-on beş gün önce Moda Parkı’nda ailesiyle otururken polise kimlik soran
avukat Muammer Öz “Önce siz kimliğinizi çıkarın.” deyince kaburgaları çatladı,
burnu ve kolu kırıldı. Bu tür olayları günlük gazetelerden ve televizyonlardan
izliyoruz. Gün geçmiyor ki sokakta polisin arkadan ateş etmesiyle öldürülen
yurttaş sayısı olmasın. İnsan hakları konusunda, gerçekten, giderek karnemiz
kararmaktadır. Sayın Başkanım ifade ettiler -bu kısacık sürede belki çok şey
söylemek mümkün değil- İnsan Hakları Komisyonu üyeleri olarak -Sayın Başkanımın
da bilgilerinde- çeşitli cezaevlerini gezdik. Sincan, Edirne, Tekirdağ F Tipi
Cezaevlerini gezdik, Metris ve Bandırma Cezaevlerini gezdik. Bu konuda raporlar
düzenledik, bu raporları Hükûmete, ilgili bakana
ilettik. Ancak ne yazık ki bu konularda en ufak bir ilerleme söz konusu olmadı.
Örneğin, Sayın Bakan burada olsaydı sormak istiyordum: Kendi
iktidarları döneminde çıkarılan 45/1 no.lu genelge var. Hiçbir F tipi
cezaevinde siyasi hükümlüler bu haktan faydalanamıyorlar değerli arkadaşlarım.
Ya bu genelgeyi çıkarmayın ya da çıkardığınız genelgenin arkasında durun. Bütün
cezaevlerinde kapasitenin 2 katı mahkûm barındırılmaktadır. En son,
arkadaşlarımızla birlikte ziyaret ettiğimiz Bandırma Cezaevinde insanlar üst
üste, kucak kucağa yatıyor vaziyetteler ve yine cezaevlerinde keyfî uygulamalar
devam ediyor. Sabah ve akşam yapılan sayımlarda hiçbir yasal gerekçesi
olmaksızın mahkûmlar tek sıra askerî disipline tabi tutuluyor. Buna uymayan,
karşı çıkan mahkûmlar da işkence ve kötü muameleye maruz kalıyorlar ve yine
günde 3 YTL’lik üç öğün iaşe bedeliyle mahkûm ve tutuklular insan gibi
beslenememektedir. Yine gazetelerden, televizyonlardan ibretle izliyoruz değerli
arkadaşlarım. Yani İnsan Hakları Günü’nde genel, rutin şeyler söylemek yerine
ülkede yaşanan sorunlara Türkiye Büyük Millet Meclisi çözüm ve çare üretmek
zorundadır. Cezaevi ziyaretlerinde cezaevinde yatan mahkûm ve tutukluların
yakınları üst araması yapılırken kötü muameleye, zaman zaman
cinsel tacize varan muameleye tabi tutuluyorlar ve yine, en son gittiğimiz
Metris Cezaevinde şikâyet etti mahkûmlar. Cezaevine ilk girişte üst araması
gerekçesiyle yapılan yoklamada, aramada, üzülerek ifade ediyorum, insanlar iç
çamaşırları dâhil soyunduruluyor ve makat kontrolü yapılıyor. Hangi çağda
yaşıyoruz değerli arkadaşlarım? Bundan daha büyük insan onurunu kırıcı bir
hareket olabilir mi? Şimdi, “Polisteki, güvenlik güçlerindeki bu keyfîlik
nereden kaynaklanıyor?” derseniz ben açıkça şunu söylemek istiyorum: Eğer
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir milletvekili kalkıp “Ben seve seve insan öldürürüm.” diyebiliyorsa, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, Türkiye Cumhuriyeti’nde Başbakan pompalı tüfekle sokaktaki
insanlara ateş eden adamı savunmak adına “Elbette benim vatandaşım kendini
koruyacak.” diyorsa orada keyfîlik almış başını gidiyor demektir, orada insan
haklarından söz etmenin olanağı yoktur. Söylenecek çok fazla söz var, yapılması gereken çok işimiz var ama
her şeye rağmen bu Dünya İnsan Hakları Günü’nün 60’ıncı yıl dönümünü ben de
grubum Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsım adına kutluyor, saygılar
sunuyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özdemir. İnsan Hakları Günü nedeniyle Sayın Birdal
konuşacaktır. Buyurunuz Sayın Birdal. 3.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması ve
Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan. Değerli arkadaşlar, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul ve
ilanının 60’ıncı yılı nedeniyle bütün Türkiye halkının ve insanlığın İnsan
Hakları Günü’nü kutluyorum. Geçtiğimiz hafta Sayın Başbakan Yardımcısı bugün
için insan hakları özel gündemiyle bir toplantı olacağını söylemişlerdi ama ne
yazık ki olmadı. Gerçekten, Türkiye’de demokratikleşme açısından, kişisel,
siyasal haklar ve özgürlükler, ekonomik, toplumsal ve kültürel haklar açısından
özel gündemli bir toplantı büyük yarar sağlayacaktı. Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; iki büyük dünya savaşı sonrası
oluşturulan uluslararası ve bölgesel topluluklar ne yazık ki soğuk savaş
sonrası işlevini yitirmiştir. Bugün, Birleşmiş Milletler Avrupa Konseyi, AGİT
ve Avrupa Birliği çerçevesinde düzenlenen insanların ve halkların hak ve
özgürlüklerinin korunması yolundaki hukuku ne yazık ki işletememektedirler. 11 Eylül 2001 saldırısı sonrası, insan hakları açısından önemli
bir milat oluşturmuştur. Birleşmiş Milletlerin etkisinin, gücünün yitirilmesi
ne yazık ki Amerika Birleşik Devletleri’nin insan hakları yolunda güvenlik
gerekçesiyle etkisini artırmıştır. 11 Eylül 2001 sonrası insanlık ikilemle
karşı karşıya bırakılmıştır: Güvenlik mi, özgürlük mü? Ne yazık ki güvenlik
gerekçesiyle, zaten sınırlı olan halkların hakları daha da baskı altına
alınmış, sınırlandırılmış ve yok edilmiştir, hak ve özgürlükleri terör
gerekçesiyle tanınmamazlık içine girilmiştir. Bölgemizde yaşadığımız insanlığa karşı suçlara hepimiz tanık
olduk. Ne yazık ki 4 milyona yakın insan göç etti, 2 milyona yakın insan
yaşamını yitirdi. İnsanlığa karşı işkence Guantanamo’da
ve AB deniz sınırları dışında uçaklarda işkence yapıldı ve ne yazık ki buna
sessiz kalındı. Kişisel, siyasal hak ve özgürlüklerin dışında giderek küresel
mali kriz ekonomik ve sosyal hakları da sınırlandırmakta ve baskı altına
almaktadır. Yarın, emekçiler hak ve özgürlük mücadelesini yükselttikleri zaman,
hak arama mücadelesinin kanallarının açılmasını istedikleri zaman, tam tersi
kişisel, siyasal hak ve özgürlüklerinin baskısı altında yine kalacaklar. Ülkemizde ise insan hak ve özgürlükleri ne yazık ki hâlâ kanayan
bir yaradır. Çünkü insan hak ve özgürlüklerinin ihlaline neden olan asıl durum
1982 darbe Anayasası’dır ve ne yazık ki 23’üncü Yasama Dönemi bu vesayet
altındaki darbeci, tekilci bir Anayasayı değiştirememiş, kişisel hak ve
özgürlükleri, ekonomik toplumsal hak ve özgürlükleri, sivil, demokratik çoğulcu
bir iradeye bağlı kılamamıştır. Bu Anayasa’dan kaynağını alan yasalar da
antidemokratik durumunu korumaktadır. Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki
başta 301’inci madde olmak üzere 215, 216 ve 220’nci maddeler, şiddete dayalı
olmadan demokratik düşünceyi açıklamalarını hâlâ suç saymaktadır ve Hrant Dink’in hâlâ kanı
kurumamıştır. İşkence sistematik olarak sürmektedir. Bunu münferit bir olay
olarak söyleyemeyiz. Engin Ceber’in işkenceyle
öldürülmesi, işkencenin bir sorgulama yönteminin sistematik olarak bir irade
sonucu olduğunu unutmamak ve gizlememek gerekir. Polis Vazife ve Selahiyet Yasası
çıktıktan bugüne değin, 14 Haziran 2007 tarihinden bugüne değin 19 kişi
öldürülmüştür. O nedenle, güvenlik güçlerinin fedakârlığını falan överek…
Onların da yasal hakları verilsin, onlar da insan çünkü insan haklarının öznesi
herkestir. Kimsenin diline, dinine, cinsiyetine, siyasal, ulusal, sınıfsal,
etnik kimliğine bakmaksızın hak ve özgürlüklerden eşit ve özgür yararlanmasını
kabul eder ve bunu da hukukun güvencesine bağlı kılar. Cezaevleri kanayan bir yara yine. Son bir yıl içerisinde yine
cezaevlerinde 27 kişi yaşamını yitirmiştir ve cezaevlerinde her kim yatıyorsa
onun insanlık onuruna bağlı düzenleme yapmak, hukuk devletinin yükümlülüğü ve
görevi altındadır. Ayrımcılık yapılamaz. Örneğin hâlâ ana dilde bir hakkın kullanılamayışı
bile insan hakları açısından çok ciddi bir sorundur. Misket bombaları, bakın, daha dün yine Norveç’te, Oslo’da -ki
Türkiye katılmış olmakla birlikte- Amerika Birleşik Devletleri, Çin, İsrail ve
Türkiye imzalamamaktadır. Oysa misket bombalarının özellikle bölgemizde ve
coğrafyada nasıl ölümlere ve sakatlanmalara, trajedilere yol açtığını hep
birlikte görmekteyiz. Şimdi, Türkiye’de insan haklarının, özgürlüklerin korunması,
hukukun güvencesi altına bağlanması, doğrudan demokrasi ve barışla ilişkilidir.
İnsan haklarının evrensel, bütünsel oluşunu, birinin yerine diğerinin tercih
edilmezliği ilkesini kabul etmekle birlikte, coğrafyamızdaki öncelikleri de
olgulardan hareket ederek göz ardı edemeyiz. Kürt sorununun demokratik, barışçıl çözümü, farklı kimliklerin,
kültürlerin, inançların bir arada barış içinde yaşaması Türkiye'nin olmazsa
olmazıdır. Hâlâ bunu red ve inkâr eden bir anlayışla
ne insan hakları ne demokrasi ne de barış olur. O nedenle, ezilenlerden ve
emekçilerden yana bir insan hakları hukukunu başta demokratik, sivil bir
anayasaya ve o anayasadan kaynağını alacak yasalara bağlı kılmalıyız. Hukukun
gücü insan haklarının güvencesidir, demokratik kamuoyunun gücü insan haklarının
güvencesidir, demokratik kamuoyunu yaratacak özgür medya insan haklarının
güvencesidir. O nedenle bu güvenceyi yaratacak bir demokrasi ve barış kültürünü
yaratmış özgür, demokratik bir Türkiye’yi 61’inci yıla taşımak umuduyla
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Birdal. İnsan Hakları Günü nedeniyle Sayın Vural söz istemiştir. Buyurunuz. 4.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, teşekkür ederim. Tabii, Sayın Ekici gündem dışı bir konuşmayla bu hususu Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündemine taşıdı. Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak insan hakları gibi bu son derece önemli bir konunun -İnsan Hakları Günü
münasebetiyle- Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığına yakışır bir şekilde
ele alınması gerektiğini düşünüyorduk. Dolayısıyla eğer böyle bir konu son
derece önemli ise bu konuda grupların sözleri olacaktır, milletvekillerimizin
sözleri olacaktır. Hükûmet öncelikle bu
konudaki duruşunu Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmalı ve parti grupları da
bu konu hakkında fikirlerini Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekilleriyle
paylaşmalıydı. Ama takdir edersiniz ki böyle “yerinden, kısa bir söz” adı
altında bu konuyu bu şekilde Meclis gündeminde tartışmanın gerçekten bu konuya
bakış açısı bakımından sağlıklı olmadığını düşünüyorduk. Hükûmetin
bu gündem dışı konuşmalara söz vererek, cevap vererek konuyu geçiştirmek
yerine, Hükûmetin öncelikle bu konuyu Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine getirmesinin ve bu Hükûmetin
sözlerine karşılık da grupların görüşlerini paylaşmasının Türkiye Büyük Millet
Meclisinin görüşme geleneğine daha uygun olacağını düşünüyoruz. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak böyle bir konunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu kadar
sınırlı bir şekilde ele alınmasının bile bir kazanç olduğunu düşünüyor, İnsan
Hakları Günü’nün kutlu olmasını diliyoruz. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Vural. Sayın Bulut, siz ne için? AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Aynı konuda söz almak istiyorum. BAŞKAN – Aynı konuda… Lütfen çok kısa olursa sevineceğim. 5.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Duran Bulut’un, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat
Başesgioğlu’nun cevabı AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkanım, ben de İnsan
Hakları Günü’nü kutluyorum. Tarihte Türk milleti, tüm
insanlığın yaşama, dilediğince düşünme, inançlarını yaşama konusunda en büyük
özgürlükleri tanımış, kendi bünyesinde yaşamış bir millet olarak günümüzde
hakkın, haklının değil, hakkın, güçlünün olduğu bu çağda, insanların yaşama
haklarının gasbedildiği, insanlara hayat hakkı
tanınmadığı, kendi halklarının, milletlerinin gelecekleri adına deniz aşırı
ülkelerde kan akıtmaktan çekinmedikleri günümüzde, bu insan hakkı ihlallerini
şiddetle lanetliyorum. Sayıları ülkemizde 8,5 milyonu bulan engellilerimizin en
tabii, insanlarla birlikte yaşama hakkının düzenli bir şekilde ellerinden
alınması, onlara bu hakkın sağlanmaması konusunda engellerin ortadan
kaldırılarak, onların bu engellerini kaldırmama düşüncesinde olanların
gerçekten özürlü oldukları anlayışıyla hem İnsan Hakları Günü’nü kutluyor hem
de özürlülerin, engellilerin haklarının tekrar gündeme getirilerek çözümü
konusunda bütün milletimizi düşünmeye ve gayrete davet ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bulut. Sayın Kaplan… 6.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması
ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Bu önemli günde bütün konuşmacılar, günün önemine binaen
açıklamalarda bulundular. Ben de şu an itibarıyla artık söz bitti bir şeyler
yapmak lazım gerekir bunu da yüce Meclis yapmalı, deyip Mecliste bir özel
oturum, özel bir gündemle bu konuların tartışılmasını biz de doğru buluyoruz,
yararlı buluyoruz ve bu konuda bir karar alınmalı. İkinci adım olarak, gerçekten 23’üncü Dönem Meclisinin insan
haklarına yapacağı en büyük armağan, yirmi beş yıldır süren çatışma ortamını
sonlandıracak bir kapıyı aralamakla, bütün halkımıza böylesi bir armağanda bulunabilinir.
“Çatışmasızlık nasıl sağlanır? Nasıl bir diyalog Kürt sorununda…” bu konu
başlığında Meclisin özel bir gündemle toplanması, 63’üncü yıl dönümünde insan
haklarına en büyük armağan olacaktır. En büyük armağanın barış olacağını
düşünüyoruz. Teşekkür ediyoruz. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan. Sayın milletvekilleri, gündem dışı ikinci söz, kadınların seçme ve
seçilme hakkının kabulünün 74’üncü yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
İstanbul Milletvekili Necla Arat’a aittir. Buyurunuz Sayın Arat. (CHP sıralarından alkışlar) IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
(Devam) A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam) 2.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkını
kazanmasının 74’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet
Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı NECLA ARAT (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her 10 Aralık bütün
dünyada, biliyorsunuz, İnsan Hakları Günü olarak kutlanmakta. Keşke “Ülkemiz ve
dünyamız böyle bir günün kutlanmasını gerektirmeyecek bir insanlık düzeyine
ulaşmış olsaydı” diyerek ben sözlerime başlıyorum. Kadınların insan haklarıyla
bağlantılı ülkemize ait, kadınlarımıza ait çok önemli bir günü; 5 Aralık
kadınların seçme ve seçilme haklarını kazanmalarının 74’üncü yıl dönümünü
kutlamak üzere kürsüye gelmiş bulunuyorum. 5 Aralık Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkını
kazanmalarının yani eşit yurttaş ve birey sayılmalarının yıl dönümü. 5 Aralık
Mustafa Kemal’in çağdaşlaşma atılımının en önemli adımlarından bir tanesi.
Cumhuriyetin devrimci ideolojisinin sağlıklı ve başarılı olabilmesi için kadın
gücünün toplumsal, siyasal yaşamın her alanında katılım ve katkısı olmazsa
olmaz anlayışının vurgulandığı tarih. Kadınları eksik ve ikinci sınıf varlıklar
olarak gören totaliter rejimlerin egemenliği altındaki Avrupa ülkelerine parmak
ısırtan “Aydınlık Gelecek Kadınlarla Projesi.” Ama devrimin
bütünlenmesi, tamamlanması sürecinde, en güç ve kritik anlardan bir tanesi. Çünkü
söz konusu olan, bağnazların her dönemde karşı çıktıkları, gerçek anlamında,
yani hem görüntüde hem de özde çağdaşlaşma ve bu çağdaşlaşmanın hem öznesi hem
de simgesi olan kadınlar. Bu uzun ve engellerle dolu yürüyüşü
gerçekleştiren cumhuriyet kadınları bu 5 Aralık’ta da şölenler, yürüyüşler ve
panellerde Mustafa Kemal ve devrimci arkadaşlarını bir kez daha sevgiyle ve
saygıyla anacaklar ve Türkiye’de kadın haklarının temelinde, Yurttaşlar Yasası,
Türk Medeni Yasası, laik hukuk düzeninin bulunduğunu, siyasal haklarına ise laik
hukuk devrimiyle kavuştuklarını dile getirip laiklikten ödün vermeme
konusundaki kararlılıklarını vurgulayacaklar. Çünkü insan aklı ve
düşüncesi özgürleştirilmeden ne kadınları engelleyen binlerce yıllık ön
yargıların yıkılabildiğini ne de demokrasinin yeşerebildiğini çok iyi
bilmekteler. Onlar ayrıca öz eleştiri yaparak, keşke sözel düzlemden eylemsel
düzleme geçişi başlatan devrimci hareket kesintiye uğratılmasaydı ve biz bugün
kadının toplumsallaşma sürecindeki engelleri, düşüncelerdeki zincirleri ortadan
kaldırma noktasına gelebilmiş olsaydık diyecekler. Değerli milletvekilleri, demokratikleşmeye, insan haklarına ve
-özellikle ayırıyorum- kadınların insan haklarına yönelik yaygın söylemlere
karşın kadınlar hâlâ ne Türkiye'de ne de dünyada karar mekanizmalarında ve
yasama organlarında yeterince temsil edilebiliyorlar. Kuşkusuz, kadınların
yerel ve ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeylerde ekonomik ve siyasal karar
alanların arasında çok düşük bir oranda yer almaları, küresel anlamda da ulusal
anlamda da olumsuz bir rol oynuyor. İşte dünyanın durumu,
işte ülkemizdeki durum ortada. Kadınların etkin katılımı olmadan ve
karar alma süreçlerinin tümünde kadın bakış açısının yerleşmesi sağlanmadan
eşitlik, barış ve katılım hedeflerine ulaşılamayacağı çok iyi bilindiği hâlde,
siyasal karar alma konumları özellikle erkeklerin alanı, bir erkekler arenası
olarak kalmayı sürdürüyor. Toplumsal, siyasal alandaki eşitsizlik ve açık veya
gizli cinsiyetçilik, ayrımcı tutum ve uygulamalardan, aile içinde kadın ve erkeğin
eşit olmayan güç ilişkilerinden kaynaklanıyor, bunun sonucunda da kadınların
yeteneklerinden tam olarak yararlanılamaması ve siyasetteki düşük katılım
oranları ortaya çıkıyor. Kadınlara ve erkeklere cinsiyete duyarlı eğitim
verilmesi, ders kitaplarının ayrımcı ve cinsiyetçi ögelerden
temizlenmesi gibi öneriler de tutuculuk yüzünden bir türlü sahiplenilemiyor. Bu
yüzden ataerkil ideoloji yeniden ve yeniden üretilip kuşaktan kuşağa
aktarılıyor. Sayın Başbakan, bütün dünyanın kullandığı kota… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. NECLA ARAT (Devamla) – …ve benzeri olumlu ayrımcılık yöntemlerini,
işine gelmediği için “kadın açısından onur kırıcı” diye yaftalıyor. Kadınların
annelik işlevleri ile çalışma yaşamlarını uzlaştıracak çağdaş önlemleri
almadığı ve de insanca yaşatabilecek ekonomik koşulları yaratamadığı hâlde,
onlara en az üç çocuk önererek âdeta yalnızca evle sınırlı annelik mesleğini
yüreklendiriyor. Oysa, genç cumhuriyet,
laiklikle birlikte bütün meslek, sanat ve bilim alanlarını kadınlara açmış,
onları özel alandan, ev içinden kamusal alana çıkarmıştı. Atatürk’ün düşlediği
ideal Türk kadını ise eğitimli, bağımsız kişilikli, özgür ve aydın kadındı. Bu
modelden yavaş yavaş ne kadar uzaklaşıldığının
farkında mısınız? Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Meclis Mustafa Kemal’in
çağdaşlaşma devrimini tamamlama işlevini unutmamalı, 2000’li yıllarda gerçek
anlamında katılımcı demokrasiyi yaşama geçirmek için yetkinin ve karar almanın
bütün düzeylerinde cinslerin hakça paylaşımını sağlamalıdır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız Sayın Arat. NECLA ARAT (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan. Çocuklarımıza insan haklarının ve kadın haklarının bildirgelerde kalmayıp
dolu dolu yaşandığı bir ülke ve dünya bırakmak umudu
ve dileğiyle yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP ve DSP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Arat. Sayın Koçal Madenciler Günü nedeniyle
bugün kısa bir söz istemiştir. Buyurunuz Sayın Koçal. V.- AÇIKLAMALAR (Devam) 7.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, 4 Aralık Madenciler Günü’ne ilişkin açıklaması ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. İnsan hakları ve kadın haklarıyla ilgili günün anlam ve önemini değerli
milletvekili arkadaşlarımız çok iyi ifade ettiler, kendilerine teşekkür
ediyoruz. Bugün, aynı zamanda Dünya Madenciler Günü’dür. O nedenle, dünyanın
en zor ve en anlamlı mesleğini yaparak yer altı kaynaklarımızı ülkemizin
hizmetine sunan maden emekçilerimizin “4 Aralık Dünya Madenciler Günü’nü”
kutluyoruz. Madencilerimiz, canlarını
hiçe sayarak yerin metrelerce altında hem yaşam hem de üretim yapma mücadelesi
vermektedirler. Ülke olarak madenlerimizin tam kapasite çalışması ve üretimin
artırılması esas alınmalıdır. Bugün, IMF’yle anlaşmanın yollarını arayan Hükûmet öncelikle üretime yönelmeli ve dışarıya bağımlı
olmaktan kurtulmanın yollarını aramalıdır. Özellikle ülkemiz sanayisi için
büyük önem taşıyan Zonguldak Türkiye Taşkömürü Kurumu tam kapasite olarak
üretim yapar hâle getirilmelidir. Bu önemli günde, tüm madencilerimize ve ailelerine Cumhuriyet Halk
Partisi olarak sağlık, esenlik ve mutluluklar diliyoruz. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Koçal. Gündem dışı üçüncü söz, Türkiye’de kadınlara seçme ve seçilme
hakkı verilmesi hususunda söz isteyen Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’a
aittir. Buyurunuz Sayın Buldan. (DTP sıralarından alkışlar) IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
(Devam) A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam) 3.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan’ın, Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkını kazanmasının 74’üncü
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz kadınların siyasete
katılımına olanak sağlayan seçme ve seçilme hakkının tanınması ülkemiz için
yetmiş dört yıl önce atılmış çok önemli bir adımdır. Fakat günümüz dünyasında
bunun yalnız başına yeterli olmadığı, oy vermek kadar siyasetin etkin karar
alma mekanizmalarında kadınların da yer alması gerektiği ve daha da önemlisi,
bu karar alma süreçlerinde söz sahibi olması gerektiğini öncelikle kabul etmek
ve belirtmek isterim. Çünkü erkek egemen düşüncenin gölgesinde geçen uzun
insanlık tarihinin ulaştığı 21’inci yüzyılda dünyada hâlâ kadınlar şiddete
maruz kalmakta, çoklu evlilikle karşı karşıya kalmakta, tecavüze uğramakta,
namus cinayetlerinde can vermekte, ev içi ücretsiz aile işçiliğine mahkûm
edilmekte, bedeni, ruhu ve yaşamı sömürülmektedir. Sayın milletvekilleri, tarih öncesine uzanan ataerkil düzen modern
toplum düzeninde âdeta bir rejim hâlini almıştır. Bu cinsiyet rejimi ülkemizde
çok sarsılmaz bir şekilde varlığını sürdürmekte ve bütün toplumsal alanlarda
kendisini yeniden üretmektedir. Bu devamlılığın sonuçları ise esasen toplumun
bütün kesimlerini bağlayan ağır sonuçlar ortaya koymaktadır. Nitekim, cinsiyet
eşitsizliği dünyada olduğu kadar ülkemizde daha da derin bir şekilde seyretmektedir.
En son Dünya Ekonomik Forumu’nun Kadın Erkek Eşitliği 2008 Raporu’nda
Türkiye’nin sahip olduğu yer bu gerçeği açıkça belgelemektedir. Türkiye,
raporda yaşamın bütün alanlarında kadın- erkek eşitliği konusunda listenin en
sonunda yer almakta ve daha da kötüsü, dünyada nispeten ilerleme kaydedilirken,
Türkiye her yıl geriye gitmektedir. Bu alanlara politik alan da dahildir. Namus ve töre adına işlenen cinayetler ve kadınlara uygulanan
işkence ve kötü muameleler ülkemizde son yıllarda yüzde 25 artış göstermiştir.
Öncesi şunu söyleyebiliriz ki, Türkiye’de kadın erkek eşitliği sadece yasalarda
yer almaktadır ancak ne var ki yasalar önündeki eşitlik yaşamın paylaşılmasında
cinsiyet eşitliğini sağlamaya yeterli olmamaktadır. Çünkü şunu çok net ifade edebiliriz
ki: Kadının uğradığı ayrımcılık ve kadına karşı uygulanan şiddet aile içinde
başlayıp aile içinde son bulan mahrem bir sorun değil, bilakis toplumsal ve
siyasal bir olgudur. Bu nedenle cinsiyet eşitliği bir demokratikleşme hedefi olmak
zorundadır. Devletin ve siyasal iktidarın bu noktada sorumluluk alması
gerektiği gibi kadın parlamenterlerin de ilgili çalışmaları önem arz
etmektedir. Aksi durumda erkek orijinli kararların uzantısı durumunda kalan
kadın siyasetçilerin Mecliste bulunması da cinsiyet eşitliğini sağlayacak
politik icraatların üretilmesine olanak sunmamaktadır. Zira, bu ülke kadın
başbakanla yönetildiği dönemi de bilir. Siyasete milliyetçiliğin hâkim olduğu
siyasal sistemin bir ürünü olarak milletin anası olma rolünü üstlenen bir kadın
başbakanlık yaptığı dönemde bu ülke en karanlık dönemlerini yaşadı. Bu dönemde
bu ülkede Sivas’ta aydınlar yakıldı, kadınlar sistematik olarak gözaltında
tecavüze uğradı, köyler yakıldı, özel savaş çeteleri üretildi, yurttaşların
ölüm fermanları verildi ve daha birçok acı yaşatıldı halkımıza. Sayın milletvekilleri, ülkemizde temel olarak acil bir
demokratikleşme ya da doğru tanımıyla demokratikleşmenin engellenmesi sorunu
vardır. Kapsamlı, geniş bir demokratik açılım tekçi zihniyetin, ırksal, dinî,
etnik ve cinsiyet anlamında yarattığı ötekileştirme unsurunun bu halka
yaşattığı acılara çözüm olacaktır. Bu nedenle, hâlâ Parlamentoda sınırlı bir temsiliyete
sahip olsak da biz kadın parlamenterler olarak dilimiz, söylemlerimiz, siyasi
hedeflerimiz ve pratiklerimiz erkeklerin tarih boyunca ürettiği siyasi
pratiklerden ne kadar farklılık göstermektedir; bunu değerlendirmek, izah etmek
zorundayız. Bugüne kadar sahip olunan siyaset anlayışı ve sonuçları bizi
demokratik, eşitlikçi, barışçıl bir toplum düzenine kavuşturamamıştır. Aksine,
savaşın, milliyetçiliğin, militarizmin kılıcını parlatmıştır. Sömürü düzeni her
alanda hâkim kılınmıştır. Oysa, en çok biz kadınlar
biliriz ki eşitlik bir ütopya değildir; başka bir siyaset dili, huzurlu,
şiddetsiz bir ülke mümkündür. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. Buyurunuz. PERVİN BULDAN (Devamla) – İşte bu nedenle, kadın parlamenterlerin
eşitlikçi, demokratik bir toplumsal düzeni sağlayacak siyasi icraatlar
içerisinde bulunması, 23’üncü Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kadın
parlamenterlerin bulunmasını gerçekten anlamlı kılacaktır. Bu değişime, biz
kadınlar kadar toplumun bütün kesimlerinin ihtiyacı vardır. Bu nedenle, bu
sorumluluk aynı zamanda Parlamento üyelerinin tamamına aittir. Bu eşitsizliği gidermek için Demokratik Toplum Partisi olarak
vermiş olduğumuz kotayla ilgili yasa değişikliği teklifimizin acil olarak ele
alınmasını temenni ve talep ediyor, saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Buldan. Sayın Şandır, nedir efendim? MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, kadın haklarının 74’üncü
yıl dönümü dolayısıyla… BAŞKAN – Buyurunuz efendim. V.- AÇIKLAMALAR (Devam) 8.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, kadınların seçme ve seçilme hakkını
kazanmalarının 74’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim Değerli Başkanım. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz de kadınlarımıza seçme ve
seçilme hakkının kabulünün 74’üncü yıl dönümünü kutluyoruz. Kadınlarımız bizim
her şeyimiz. Her değerin üzerinde onların haklarının korunmasını biz de çok
önemsiyoruz. Ancak, işte burada yapılan iddialar çok ağır iddialar. Kadınlara
baskının, işkencenin sistematik olarak yapıldığı iddialarının, ülkeyi yöneten,
ülkeyi altı yıldan bu yana yöneten siyasi iktidar tarafından cevaplandırılması
gerekir. Ancak, gerek insan hakları konusunda gerekse kadınların seçme ve
seçilme hakları konusunda Hükûmetin duyarlılığını
işte bugün sergilediler. Bu kadar önemli bir konuda, gündem dışı
geçiştirmelerle, yerinden konuşmalarla maalesef bu konuya verdikleri önemi AKP Hükûmeti ortaya koymuş bulunuyor. Bu anlamda bir hususa daha dikkatinizi çekmek istiyorum: Seçme ve
seçilme hakkının değer ifade edebilmesi için, seçimlerin demokratik ortamda ve
adalet içerisinde yapılması lazım. Mahallî idareler seçimleri öncesinde seçmen
kütüklerinde yaşanan olağan dışı artışın izahı yapılmalıdır. Bunun sorumlusu
siyasi iktidardır. Yapılan kanun değişikliğiyle bu konunun inisiyatifi,
yargıdan alınarak Nüfus ve Vatandaşlık İşlerine yani siyasetini emrindeki bir
birime verilmiştir. Dolayısıyla yapılacak seçimlerin şaibeli veya üzerine gölge
düşmesi yolu açılmıştır. Birçok itham ve iddialar var. Olağan dışı artışlar
var, 500 bin nüfuslu veya 500 bin seçmenli bir ilçede bugün öğreniyoruz ki 90
bin artış var. Kontrolü mümkün değil, muhtarlar devre dışı. Dolayısıyla seçme
ve seçilme hakkının konuşulduğu, tartışıldığı, anıldığı şu günde seçimlere
gölge düşmesi, şaibe bulaşması Türkiye’ye yakışmıyor. Maalesef bugün
dolayısıyla bunu anmış olmak da bize üzüntü veriyor. Kadınlarımızın bu güzel gününü kutluyoruz ama kadınlarımıza
tanınan bu hakkın istismar edilmesinde, bütünüyle istismar edilmesinde de Hükûmetin dikkatini çekiyoruz, bu konuya acilen tedbir
alınmalı. Çünkü iki günlük bir süre kaldı. Yüksek Seçim Kurulunu bu olağan dışı
artışın gerekçelerini inandırıcı bir şekilde izah etmeye davet ediyoruz. Siyasi
iktidarı da bu konuda tedbir almaya davet ediyoruz. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şandır. Hükûmet adına Devlet
Bakanı Murat Başesgioğlu konuşacaktır. Buyurunuz Sayın Başesgioğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
(Devam) A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam) 1.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’ne ilişkin
gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun
cevabı (Devam) 2.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkını
kazanmasının 74’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet
Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (Devam) 3.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan’ın, Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkını kazanmasının 74’üncü
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (Devam) V.- AÇIKLAMALAR (Devam) 1.- Mersin Milletvekili Mehmet
Zafer Üskül’ün, İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi’nin kabulünün 60’ıncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması ve Devlet
Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (Devam) 2.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması
ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (Devam) 3.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması ve
Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (Devam) 4.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (Devam) 5.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Duran Bulut’un, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat
Başesgioğlu’nun cevabı (Devam) 6.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, İnsan Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması
ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (Devam) 8.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, kadınların seçme ve seçilme hakkını
kazanmalarının 74’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (Devam) DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü ve kadınlarımıza
seçme ve seçilme hakkının verilmesinin 74’üncü yıl dönümü münasebetiyle değerli
görüşlerini bizlerle paylaşan milletvekili arkadaşlarımızın gündem dışı
konuşmalarına Hükûmet adına cevap vermek üzere
huzurunuzdayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Evet, kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkının verilişinden bu
tarafa yetmiş dört yıl geçmiş bulunmaktadır. Hepinizin
bildiği gibi o tarihte kadınlarımıza verilen bu hak, bugün demokrasi alanında
söz sahibi, iddia sahibi birçok ülkede dahi olmayan ileri bir hak idi. Yetmiş
dört yıllık süreç içerisinde Medeni Kanun’umuzda yapılan değişiklikler,
cinsiyet ayrımcılığıyla yapılan mücadeleler konusu ve birçok toplumsal
duyarlılık, kadın-erkek eşitliği konusunda toplumumuzda önemli bir noktaya
çıkmış bulunmaktadır. Ancak, hâlâ çözmemiz gereken sorunlarımız vardır.
Bunların başında, siyasi temsil konusu gelmektedir. Bugün siyasi temsil
konusunda, hâlâ cumhuriyetin ilk yıllarındaki Parlamento düzeyini
yakalamadığımız bir gerçektir. Kadınlarımızın istihdama katılım oranı ve toplumsal alandaki diğer
rolleri konusunda da önemli sıkıntılarımız olduğu bir gerçektir. Bu
sıkıntıları, başta Parlamentomuz olmak üzere toplumun tüm kesimleriyle aşmak
zorundayız. Özellikle eğitim sorununu aşarak kadınlarımızın toplumsal yaşamda
ve siyasal yaşamda hak ettikleri noktaya gelebileceklerine inanıyoruz. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; insan haklarının korunması
ve geliştirilmesi günümüzde tüm toplumların ortak hedefi olmaktadır. Son
zamanlarda bilim ve teknolojide yaşanan gelişmeler, insan hakları için yeni
bazı riskler doğurmasının yanında, hakların korunması ve geliştirilmesi
noktasında bu tehdit ve tehlikelere cevap olabilecek yeni birtakım açılımlar
sağlamıştır. İnsan hakları, aynı zamanda modernleşmenin getirdiği tehlikelere
karşı ahlaki ve hukuki bir sigorta görevi yaparak toplumsal düzenlerin
korunmasına önemli katkılar da sağlamıştır. Tüm bu gelişmeler neticesinde
“insan hakları” kavramı, yerel ve evrensel düzeyde tekrar gündemin üst sıralarına
taşınmıştır. Tarihî süreçte insan hakları alanı daimî bir genişleme eğilimi
göstermiştir. Kişisel ve siyasal haklardan oluşan birinci kuşak hakları 20’nci
yüzyılın ortalarına doğru gelişen ekonomik, sosyal ve kültürel hakları ifade
eden ikinci kuşak haklar izlemiş, küreselleşme ve bilgi çağı ise çevre hakkı
gibi birey-devlet ilişkilerini aşan nitelikteki üçüncü kuşak hakları
beraberinde getirmiştir. Bu süreçler, yeni hak konularının ortaya çıkması
yanında mevcut hakların yeniden tanımlandığı ve yorumlandığı aşamalar olmuştur.
Sayın milletvekilleri, birey ve toplumun maruz bulunduğu sürekli
değişim ve gelişimin doğal bir sonucu olarak insan hakları konusu günümüzde
yalnızca ulusal bir konu olmaktan çıkmış, uluslar arası toplumun ve hukukun
gündemindeki en önemli konulardan biri hâline gelmiştir. Hakların korunması amacıyla devletlerin iç hukuklarında
oluşturdukları koruma mekanizmalarına, Afrika, Amerika ve Avrupa’da olduğu gibi
bölgesel ve Birleşmiş Milletler gibi daha geniş kapsamlı uluslararası örgütlenmeler
bünyesindeki insan hakları koruma mekanizmaları eklenmiştir. Avrupa Konseyi,
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ve Avrupa Birliği dâhilindeki insan
hakları yapılanmaları ülkemiz açısından özel bir önem arz etmektedir. Tüm insanlığın ortak hedefi olması münasebetiyle insan haklarının
korunması ve geliştirilmesi konusu belli başlı uluslararası örgütlerin ana
faaliyet alanlarından birisini oluşturmuştur. Bu konuda Birleşmiş Milletler
bünyesinde yürütülen çalışmalar neticesinde İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi’nin kabulünün ardından insan haklarıyla ilgili birçok sözleşme
hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur. Ülkemiz, insan hakları alanındaki hemen hemen
tüm Birleşmiş Milletler sözleşmelerine taraf durumundadır. Aynı şekilde, insan
hakları alanındaki en önemli bölgesel koruma mekanizması olan ve ülkemizin
kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi sözleşmelerine de başta Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi olmak üzere, ülkemiz taratır. Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bilindiği üzere,
Anayasa’mızın cumhuriyetin temel niteliklerinin belirtildiği 2’nci maddesinde,
Türkiye Cumhuriyeti’nin insan haklarına saygılı bir hukuk devleti olduğu ifade
edilmiştir. Anayasa’mızın 5’inci maddesinde de kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak
devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır. İnsan hakları alanında Anayasa’mızda yer alan hedeflerin
gerçekleştirilmesi amacıyla özellikle son yıllarda önemli çalışmalar
yapılmıştır. Bu çerçevede gerçekleştirilen 2001 ve 2004
Anayasa değişiklikleri başta olmak üzere, insan haklarını doğrudan ilgilendiren
birçok alandaki kapsamlı düzenlemelerle demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün
güçlendirilmesiyle, insan hak ve özgürlüklerine saygının sağlanması yönünde
reform niteliğinde oldukça önemli adımlar atılmış, insan hak ve özgürlüklerine
yönelik kısıtlamalar önemli ölçüde giderilmiş ve insan haklarına ilişkin
evrensel standartlara ulaşma yönünde önemli ilerleme kaydedilmiştir. Düşünce ve ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, işkence ve kötü
muamelenin önlenmesi, kişi özgürlüğü ve güvenliği, basın özgürlüğü, kadın-erkek
eşitliği, yargının işleyişi, temel haklara ilişkin uluslararası sözleşmelerin
statüsü, sivil-asker ilişkileri ve daha birçok konuda yapılan değişikliklerle
insan hak ve özgürlüklerinin sınırları genişletilmiştir. İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesi amacıyla yapılan
çalışmalar yalnızca iç hukukumuzla sınırlı kalmamıştır. Ülkemiz, başlangıcından
itibaren Birleşmiş Milletler teşkilatının içinde yer alan bir devlet olarak
gerek insan hakları konusundaki bu duyarlılığı gerekse İnsan Hakları Evrensel
Bildirisi’nde ve izleyen sözleşmelerde ifadesini bulan temel düşünceyi
paylaştığını çeşitli vesilelerle açığa vurmuştur. Ülkemiz, Avrupa düzeyinde ortaya çıkan insan hakları ve demokrasi
odaklı oluşumların da içinde yer alma iradesi göstererek Avrupa Konseyinin
kurucuları yer almış, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere, insan
hakları alanındaki temel Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi sözleşmelerini
onaylamıştır. Bu sözleşmeler artık iç hukukumuzun parçası durumundadır. Büyük bir hız ve kararlılıkla gelişmiş ülkeler arasına girme
aşamasında bulunan ülkemiz, yapılan bu çalışmalarla önemli bir mesafe katetmiştir. Tüm insanlığın ortak birikimiyle oluşan
evrensel değerleri bireylerin yaşamına tam manasıyla yansıtabilmenin
amaçlandığı bu gelişmelerin başarıya ulaşması için yasal ve kurumsal anlamda
bir yeniden yapılanmayla birlikte, insan hakları alanında belli bir zihinsel
dönüşüm gerekmektedir. Ülkemizde insan hakları alanında gerçekleştirilen
çalışmalar da bu iki eksen üzerinde gelişmektedir. Demokrasimizin güçlendirilmesi, insan hakları bilincinin
geliştirilmesi, ihlallerin önlenmesi ve herkesin çağdaş yaşamın öngördüğü temel
hak ve özgürlüklerden tam anlamıyla yararlanabilmesi için bugüne değin yapılan
çalışmalarımız aynı hız ve kararlılıkla devam edecektir. İnsan hakları alanında yapılan reformların uygulamaya tam olarak
yansıtılabilmesi, ülkemiz içinde yaşayan tüm insanların eşit bir şekilde tüm
hak ve özgürlüklerden yararlanabilmesi bundan sonraki çalışmalarımızın temel
hedefi olacaktır. Bunun için yasal ve kurumsal düzeydeki gelişmelerle birlikte
zihinsel bir dönüşümün gerekliliği ortadadır. Eğitim ve bilinçlendirme
faaliyetleri bu nedenle büyük önem kazanmaktadır. Bu faaliyetlerin sürekliliği
ise istenen amaca ulaşmada hayati öneme sahip bulunmaktadır. Sayın milletvekillerinin, Hükûmetimizin
insan hakları konusunda Türk Ceza Kanunu’nda yapmış olduğu çalışmalar yüksek
malumlarıdır. Bilindiği üzere yeni Türk Ceza Yasası ile 765 sayılı Türk Ceza
Kanunu’nun sistematik yapısı tamamen değiştirilmiştir. Yeni Türk Ceza Kanunu
yalnız hükümleri bakımından değil, sistematiği bakımından da insan merkezli bir
kanundur. 765 sayılı Kanun’un sistematiğinde öncelikle devletin şahsiyetine
karşı suçlar düzenlenmişken, 5238 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda bireye verilen
önemi vurgulamak amacıyla insanlığa karşı suçlar ve kişilere karşı suçlar özel
hükümler arasında öncelikle düzenlenmiştir. Anayasa’nın 90’ıncı maddesi
hükümleri de göz önünde bulundurularak tarafı bulunduğumuz uluslararası
anlaşmalarda yer alan düzenlemeler ilgili suçlar hükme bağlanırken
yansıtılmıştır. Hükûmetimizin, insan hakları
konusunda Ceza Muhakemesi Kanunu ile getirdiği yenilikler de yine yüksek
Parlamentomuzun malumlarıdır. Tanıkların çağrılması konusu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne
paralel olarak ayrıntılı bir biçimde yeniden düzenlenmiştir. Tanığın
korunmasına yönelik hükümler getirilmiştir. Tutuklama nedenleri azaltılıp yeniden düzenlenerek tutuklama
nedenleri varsayılabilecek hâller katalog şeklinde belirtilmiştir. Buna göre
kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin
bulunması hâlinde şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilecek;
işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiriyle ölçülü olmaması
hâlinde tutuklama kararı verilmeyecektir. Adli kontrol müessesesi getirilmiştir. Kanun’da belirtilen
tutuklama sebeplerinin varlığı hâlinde üst sınırı üç yıl veya daha az hapis
cezasını gerektiren bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada şüphelinin
tutuklanması yerine adli kontrol altına alınmasına karar verilebilecektir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; izninizle, kısaca,
Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı çalışmalarından da söz etmek istiyorum. Ülkemizde insan hakları bilincini geliştirmek, insan
haklarını korumak, ihlal iddialarını incelemek ve araştırmak, insan hak ve
özgürlüklerinin kullanılmasının önündeki engellere yol açan sosyal, siyasi,
hukuki ve idari nedenleri incelemek, araştırmak ve bunların çözümüne ilişkin
önerilerde bulunmak üzere oluşturulan Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı ile
il ve ilçe insan hakları kurulları sekiz yıldır faaliyetlerini aralıksız
sürdürmektedir. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin kabulünün 60’ncı yılı
kutlamalarında Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığının
önerisiyle koordinatör makam olarak belirlenmiştir. Başbakanlık İnsan Hakları
Başkanlığı ve tüm il ve ilçe kurulları tarafından İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi’nin 60’ncı yıl dönümü çerçevesinde etkinlikler düzenlenmektedir.
Buna göre, tüm il ve ilçelerde insan hakları konulu seminerler, konferanslar,
paneller, sergiler ve çeşitli programlar yapılmaktadır. 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla Millî Eğitim
Bakanlığı nezdinde okullarda ve Yükseköğretim Kurulu nezdinde üniversitelerde
insan hakları konulu yarışmalar, paneller ve konferanslar düzenlenmesi için iş
birliği yapılmıştır. Üniversitelerin bu tür bazı kutlamalarına Başkanlıkça
iştirak edilmiştir. Bu birimlerin yanında, ayrıca, diğer ilgili tüm kamu birimlerinde
de bu konuda iş birliği teklifinde bulunulmuştur. Çoğunlukla akademisyenler,
kamu kurumları, sanatçılar ve sivil toplum örgütlerinin katılımıyla insan
hakları bilincinin geliştirilmesi amacıyla 2008 yılında sekiz önemli toplantıya
ev sahipliği yapılmıştır. Ayrıca, İnsan Hakları Başkanlığı bu yıl bir ilk
olarak dört adet rapor yayınlamıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzün insan hakları
değerlerinin ruhuna her zaman sahip olan bu topraklarda pek çok farklı din,
mezhep ve etnik kökenden topluluğun yüzyıllarca barış içinde yaşayabilmesini
sağlayan bir hoşgörü iklimi vardır. Bu iklim, insan haklarıyla ulaşılması arzu
edilen temel hedefler için ideal bir bilgi ve düşünce zemininin varlığı
anlamına gelir. Bu açıdan bakıldığında, insan haklarının ithal bir kavram
değil, medeniyetimizin yitik bir malı olduğunu belirtmek gerekmektedir. İnsan
hakları konusundaki zihinsel dönüşüm de, esas olarak insanımızın fikir ve gönül
dünyasında zaten mevcut bulunan değerleri evrensel dil ve içerikle bütünleşmeyi
sağlayacaktır. Bu duygu ve düşünceler içerisinde, dünyada, ülkemizde hoşgörünün
egemen olduğu, barışın egemen olduğu güzel günler temennisiyle, Sayın Başkan ve
yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Başesgioğlu.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır,
okutup, oylarınıza sunacağım. VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI A) Tezkereler 1.- Bölgesel İşbirliği Konseyi ve
Bosna-Hersek Parlamentosu tarafından Saraybosna’da
düzenlenecek olan “Güneydoğu Avrupa’da Enerji Reformlarında Harmonizasyonun
Desteklenmesi-Parlamentolar” konulu çalışma toplantısına ismen davet edilen
Yozgat Milletvekili ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Kâtip Üyesi Osman Coşkun’un anılan toplantıya katılmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/617) Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Kâtip üyesi Yozgat Milletvekili Osman Coşkun Bölgesel İşbirliği
Konseyi ve Bosna-Hersek Parlamentosu tarafından Saraybosna’da
düzenlenecek olan “Güneydoğu Avrupa’da Enerji Reformlarında Harmonizasyonun
Desteklenmesi-Parlamentolar” konulu çalışma toplantısına ismen davet
edilmektedir. Söz konusu toplantıya anılan milletvekilinin katılması hususu,
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620
sayılı Kanun’un 9. Maddesi gereğince Genel Kurul’un tasvibine sunulur. Köksal
Toptan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyoruz. BAŞKAN – Karar yeter sayısı, peki, arayacağım efendim. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur. Birleşime on dakika ara veriyorum. Kapatma Saati: 12.27 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 12.40 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK
(Bursa) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır. Sayın
milletvekilleri, şimdi gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer
alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri 1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96) (x) BAŞKAN –
Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Geçen birleşimde
ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. Şimdi üçüncü
bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Üçüncü bölüm 61
ila 90’ıncı maddeleri kapsamaktadır. Üçüncü bölüm
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Faruk Bal
konuşacaktır. Buyurunuz Sayın
Bal. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz on
dakikadır. MHP GRUBU ADINA
FARUK BAL (Konya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarının üçüncü bölümüyle ilgili olmak üzere
Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini yüce heyete arz etmek üzere
huzurunuzdayım. Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım adına yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. Değerli
arkadaşlarım, üçüncü bölümüne gelinen, Türk Ticaret Kanunu’nun külliyen ortadan
kaldırılması ve yeni bir Türk Ticaret Kanunu yapılmasıyla ilgili Mecliste
yapılan görüşmeler adım adım ilerlemektedir. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak biz bu tasarının yanlışlıklarını geneli üzerine
yaptığımız konuşmada ifade etmeye çalışmıştık. Başlıklar hâlinde tekrar ifade
etmek gerekiyor. Çünkü bugün özel bir gündür. Bugünün özelliği, İnsan Hakları
Beyannamesi’nin kabulü, yani insan haklarıyla ilgili önemi olan, anlamı olan
bir günde bulunmaktayız. İnsan hakları kavramının temelinde ise hukukun üstünlüğü,
hukuki güvenlik, adil yargılanma hakkı, makul sürede yargılamanın bitirilmesi
hakkı gibi temel insan hakları bulunmaktadır ve bu temel insan hakları da
evrensel bir değere sahiptir. (x)
96 S. Sayılı Basmayazı 26/11/2008
tarihli 22’nci Birleşim Tutanağına eklidir. Bu temel insan haklarını ihlal edecek şekilde, gazi nitelikteki
bir Mecliste, devletinden önce kurulmuş olan bir Mecliste, milleti adına
hâkimiyet yetkisini kullanan bir Mecliste daha olgun, daha anlayışlı, daha
uzlaşıcı bir anlayış içerisinde görüşülmesi gerekirken, maalesef, bu anlayıştan
yoksun bir şekilde, iktidar tarafından bir dayatmayla karşı karşıya
bulunduğumuzu ifade etmek istiyorum. Tekrar anlatmak
gerekirse, bu tasarı, daha doğrusu mevcut Kanun eksiklikleri ve yanlışlıkları
olan bir kanundur. Bu eksikliklerin ve yanlışlıkların düzeltilmesi gerekir
ancak külliyen ortadan kaldırılması yanlıştır. Diğer taraftan,
bu kanun bir temel kanundur ancak tabi olduğu iki ayrı temel kanun daha vardır.
Bunlardan birincisi Medeni Kanun’dur, ikincisi Borçlar Kanunu’dur. Medeni Kanun
ve Borçlar Kanunu’nun sistematiği, içeriği ve terminolojisi bakımından bu
kanunun uyumlu olması lazım. Borçlar Kanunu Tasarısı henüz komisyondadır, ne
olacağı belli değildir. Dolayısıyla, buradaki terminoloji farklılığı, içerik
farklılığı ve sistematik farklılığı, daha sonra ortaya çıkacak olan Borçlar
Kanunu Tasarısı’yla çelişmektedir. Bu çelişki, ileride bu kanunun yeniden
düzenlenmesini gerektirmektedir. Bugüne kadar görüşülmüş olan altmış tane
maddenin en az yirmi tanesi tekrar değiştirilmeye mahkûm bir madde hâlindedir. Değerli
arkadaşlarım, tasarının olgunlaştırılmadığı, akademik çevrelerde, yargının
çeşitli kesimlerinde, yüksek mahkemede, Yargıtayda,
avukatlar çerçevesi içerisinde, baroda ve diğer uygulayıcılar olan ticaret ve
sanayi odalarında, tacir ve ticaretle ilgili diğer kurum ve kuruluşlarda
yeterince değerlendirilmediği, üzerinde mutabakat sağlanmadığı bir gerçektir.
Onların bu kanunla ne elde edecekleri ve ellerindeki ne gibi değerlerin yok
olacağı, onlar tarafından bilinmemektedir. Değerli
arkadaşlarım, dördüncü eleştiri, Milliyetçi Hareket Partisi tarafından sunulan
dördüncü eleştiri: Bu tasarı düzenlenirken, ticaret hayatını düzenleyen, ticari
ihtilafları düzenleyen, ticari iş ve işlemleri düzenleyen diğer kanunlar,
ilgili kanunlar gözetilmemiştir. Dolayısıyla, kanunlar arasında ihtilaflar
doğacaktır. Doğan ihtilaflar hukuki bir çelişme ve çekişme alanına
sürüklenecektir. Arkasından da bitmeyen ve tükenmeyen yargı süreçleri hem
davacıyı hem davalıyı hem yargı mensuplarını bıkkınlığa sevk edecektir, adalete
olan güven duygusu sarsılacaktır. Bu tasarıda,
değerli arkadaşlarım, gereğinden fazla ikincil düzenlemelere yer verilmiştir.
10’dan fazla tebliğ, 20’den fazla yönetmelik ve 6 tane de Bakanlar Kurulu
kararı olmak üzere, kanun ile yetki iktidara devredilmektedir. Bu, ticaret
hayatının serbestiyetine ve ticari hayat içerisindeki
hukuki güvenliğe olumsuz etki yaratan yeni bir usuldür. Bu usul geçmişte
denenmişti, 1957 yılında çıkarılan Ticaret Kanunu bir maddesinde Bakanlar
Kuruluna atıfta bulunmuştu, Bakanlar Kurulu ticari işletmeyle ilgili o görevini
otuz yıl yerine getirememişti. Dolayısıyla Meclisin işinin siyasi iktidarın
unsurlarına terk edilmesi yanlış olacaktır. Değerli
arkadaşlarım, bu tasarının dilinin yetersiz, terminolojisinin temel kanunlarla
çeliştiğini ifade etmiştik ve ayrıca sekizinci eleştiri maddesi olarak
“Tasarıda kullanılan kavramlar arasında kargaşa vardır, bu kargaşa
uygulayıcıları tereddüde sürükleyecektir.” şeklinde itirazlarımızı ileri
sürmüştük. Özel amaçlara hizmet etmeye uygun hükümler bulunmaktadır bu
tasarıda. İsmini zikretmiyorum, ticaret hukukunun çok saygın bir profesörü,
bize, bu tasarıyı bir yabancı şirketin altmış sayfalık bir broşürle olumlu
yönde tanıtmasının sebebini anlayamadığını ifade etmişti. Doğrusu, niçin bir
yabancı şirket böyle bir kanun çalışmasında bu şekilde bir tanıtım kampanyasına
girmiştir, ben de anlayamadım. Değerli
arkadaşlarım, bu eleştirileri toparladık. Hepsi bir bütün hâlinde şu anlama
gelmektedir: Mevcut kanun yok edilecektir. Mevcut kanunun yok edilmesiyle elli
yıldan fazla bir sürede uygulayıcıların, Türk yargısının, Türk ticaret
hukukçularının oluşturmuş olduğu ticaret hukuku kültürü yok olacaktır. Bu
kültürle birlikte, Türk yargısının oluşturmuş olduğu içtihatlar yok olacaktır.
Bununla birlikte, tüccarlarımızın, tacirlerimizin, şirketlerimizin ve ticaret
hukukunun diğer uygulayıcılarının elde etmiş oldukları alışkanlıklar, kanunu
uygulaya uygulaya edinmiş oldukları alışkanlıklar
ortadan kalkacaktır ve sonuç olarak bu kanun yürürlüğe girdiği takdirde ticaret
hukuku alanında bilinmezliklerle karşı karşıya kalınacaktır. Bu bilinmezlikler
süreci içerisinde ortaya çıkacak iki temel sorun vardır: Bunlardan birisi,
ticaretin aktörü olan şirketlerin faaliyetlerinde yavaşlama ve durgunluk
olacaktır. Bu, ekonomik sonuçlar doğuracaktır. Türkiye’nin, AKP İktidarının
yarattığı ekonomik sıkıntıların dışında gelişen küresel gelişmelerle birlikte
bu belirsizlik, bu durgunluk Türk ticaret hayatında önemli bir durgunluğa neden
olacaktır. Bunun ekonomik sonuçlarının vebali AKP Hükûmetinin
üzerinde olacaktır. Diğer taraftan,
değerli arkadaşlarım, ekonomik durgunluğun ve ekonomik bir yavaşlamaya neden
olacak hukuki boşluğun arkasından hukuki olarak ortaya çıkabilecek ihtilaflar
artacaktır. Artan ihtilaflar yargıya taşınacaktır. Yargıda yeni kanun ile
yapılacak olan muhakeme mutlaka bir zaman alacaktır. Yeni uygulama ile ilgili
alacak zaman, eğer ceza hukukunda yapılan temelli değişiklikle birlikte
mukayese ettiğimiz zaman beş altı yıllık bir alışma, uygulama alışkanlığı elde
etme gibi bir zamanı gerektirecektir ki bütün bunların anlamı makul sürede
yargılamayı sonuçlandırma dediğimiz insan haklarının temel kuralı ile
çelişecektir. Diğer taraftan,
ticari ilişkiye, daha geniş bir anlamıyla hukuki ilişkiye giren her birey ve
her tüzel kişi giriştiği ilişkinin teşebbüsünün hukuki sonuçlarını önceden
bilme hakkına sahiptir. İşte, ticaret hukukunun bu kanunla külliyen
değiştirilmiş olması hukuki güvenlik açısından da bir boşluk doğuracaktır ki bu
da temel insan hakları kavramı olarak nitelendirilen hukuk devleti ve hukukun
güvenliği ilkesini olduğu gibi ihlal etmektedir. Değerli
arkadaşlarım, bu ihlallerin sonucu ise bugün kutlamaya çalıştığımız İnsan
Hakları Beyannamesi’nin 1948 yılında kabul edilmesiyle ortaya çıkmış evrensel
değerlerin de ihlali anlamına gelmektedir. Bu evrensel değerleri ihlal bu yüce
Meclise düşen bir davranış biçimi değildir. Tekrar ediyoruz, her defasında da
tekrar edeceğiz, bu bir temel kanundur. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. Buyurunuz. FARUK BAL
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Bu bir temel
kanundur, temel kanunların mutabakatla çıkması gerekmektedir. Mutabakatın tesis
edilmesi görevi AKP Hükûmetine ve AKP Grubuna
düşmektedir. Sayın Komisyon Başkanına buradan başsağlığı da diliyorum. İyi
niyetli çabalarının devamını da temenni ediyorum. Ancak, bir
cümleyle, görüştüğümüz bu bölümle ilgili olarak ifade etmek gerekirse değerli
arkadaşlarım, burada yaklaşık on tane madde başka bir kanunda düzenlenmiş
maddenin ticaret kanununda tekrarı ve çoğu defa da kavram ve terminoloji
kargaşası yaratacak bir şekilde tekrarıdır. İşte zaman yetmediği için o
tekrarları anlatamadım size. Muhasebeyle ilgili getirilen maddeler muhasebe
hukukunu düzenleyen diğer kanunlarımızda farklı anlama gelecek şekilde
düzenlenmiştir. Bu bir temel kanundur. Muhasebeyle ilgili düzenleme bu kanuna
göre özel bir kanundur. Aradaki çatışma ve kanuni ihtilaflar uygulayıcılar
arasında hukuki güvenliği ortadan kaldıracak niteliktedir… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) FARUK BAL
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN –
Buyurunuz. FARUK BAL
(Devamla) – … ve hukuk devleti ilkesini zedeleyecek
niteliktedir. Bu durum ise insan hakları kavramı ve evrensel insani değerlerle
bağdaşmamaktadır. Yüce Meclisin
bilgisine bu hususu arz ediyorum. Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bal. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk
konuşacaktır. Buyurunuz Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üçüncü bölüm
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına görüşlerimi sunmak istiyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Öncelikle, Sayın
Bakanımız, insan haklarına ilişkin konuşmasını bitirirken ülkemizde barışın
egemen olduğu güzel günler yaşamamız dileğiyle konuşmasını bitirdi. Ancak
bundan iki gün önce İstanbul Teknik Üniversitesinde devrimci demokrat görüşlü
öğrencilerin üzerine çirkin, hain saldırılar düzenlendi, çok sayıda öğrenci
kardeşimiz yaralandı. Bir İstanbul Teknik Üniversitesi mezunu olarak bu çirkin
saldırıyı şiddetle ve nefretle kınadığımı belirtmek istiyorum. Yine, ikinci bir
konu: Hükûmetin uyguladığı politikalar yüzünden her
geçen gün çiftçilerimiz perişan. Turunçgiller dallarında kaldı. Uygulanan
politikalar halkımızı dinamit yemiş balığa çevirdi. Turunçgiller
ihracatçısı perişan bir vaziyette. Mersin’den, Silifke’den, Erdemli’den, Dörtyol’dan arayan vatandaşlarımız geçmiş
yıllarda ihracat teşvik primlerinin ödenmediğini ve bunun ivedi olarak nakden
ödenmesinin sağlanmasını istemektedirler. Böylelikle, piyasanın biraz olsun
hareketleneceğini düşünmektedirler. Yine,
ihracatçılar nakit sıkıntısında olduklarını beyanla bununla ilgili bankaların
faizsiz kredi vermesinin sağlanmasını ve finansal yönden rahatlatılmasının
sağlanmasını istemektedirler; bu yıl verilen 125 dolarlık ihracat teşviklerinin
de nakit olarak ödenmesini talep etmektedirler. Rusya Federasyonu’nda satış
yapan ihracatçılar satış işlemlerini o ülkenin para birimine göre yapmakta,
tahsil ettikleri nakdi dolar olarak ülkemize getirmekte zorlanmaktadırlar. Bu
sorunlarının da çözülmesini istemektedirler. Anamur’undan Hatay Dörtyol’una
kadar tüm ziraat odası başkanlarının ve yönetimlerinin talebi budur. Bunu da Hükûmetin takdirine sunuyorum. Değerli
arkadaşlarım, ticaret yasasıyla ilgili görüşlerimi belirtmeden önce, bugün 4
Aralık Dünya Madenciler Günü’dür. Öteden beri yılın boş günlerini azize veya
azizlere adayan Katolik cemaati, 4 Aralık gününü de Santa
Barbara isimli bir azizeye tahsis etmiştir. Bu Santa
Barbara, babasının gazabından, babasının işkencelerinden bıkıp madencilerin
çalıştığı galerilere sığınmış ve madenciler de bu Santa
Barbara isimli yeşil gözlü, uzun boylu, parlak saçlı cihan güzeli kızı tüm
madencilerin koruyucusu ilan etmiştir. Dünya Madencilik
Günü, her 4 Aralık’ta Türkiye Maden Mühendisleri Odasının öncülüğünde maden
yoğun şehirlerde kutlanmaktadır. Dünyanın en zor ve en anlamlı mesleğini icra
ederek, yer altı kaynaklarımızı insanlığın ve ülkemizin hizmetine sunan bir
mesleğin saygıdeğer temsilcileri olan maden emekçilerine toplumumuzun vefa
borcu olduğunu öncelikle belirtmek istiyorum. Bu görevi yerine getirirken yerin
metrelerce altından, canlarını hiçe sayarak, verilen mücadeleyi, birlikteliği
ve dayanışmayı başka hiçbir alanda görmek olası değildir. Gerçek sahibi
halkımız olan, yenilenemez ve tükenme özelliğinden dolayı gelecek nesillerin de
hak sahibi olduğu tüm madenlerimiz, kamu yararı gözetilerek, ülkemiz sanayisine
ham madde girdisi olacak şekilde planlanmalı ve üretilmelidir. Madencilik
sektörü sanayi başta olmak üzere ekonominin diğer sektörlerinin temel ham madde
gereksinimlerini sağlamaya ilaveten, yatırım bedelinin çoğu makine ve elektrik,
inşaat kalemlerini oluşturduğundan ekonomik kalkınmayı başlatan sanayileşmenin
lokomotifi konumundadır. Dünyayı saran ekonomik krizin sonuçlarının
ülkemizde tam anlamıyla hissedilmeye başlandığı bu günlerde sektörümüzün zor
günler geçirdiği açıktır. Yıllardır yanlış uygulanan, ham madde ihracına dayalı
madencilik politikalarının uygulanması sonucu, madenci çalışanları ve
madencilik sektörü gerçekten bir çıkmaz içerisine girmiştir. Bugün bu 4 Aralık
günü, dünyada sadece Avrupa’da değil, Andların karlı
doruklarında, kutup dairesinin buzlu tundralarında, ekvatorun balta girmemiş cangıllarında, uçsuz bucaksız çöllerde, sanayileşmiş
ülkelerin is ve pustan kararmış metropollerinde,
dünyanın daha dört bir köşesinde tabiatı arzla kapışıp boğuşan madenciler,
inançları uğruna ölüme kafa tutan gencecik bir kızcağızın çektiği eziyetleri
vesile ederek, her 4 Aralık günü bir araya gelip, geriye bıraktıkları yılın
yorgunluklarını çıkarmaya çalışmaktadırlar. Ben bu
düşüncelerle, yaşamını kaybeden maden emekçilerini bir kez daha saygıyla
anıyorum; hayatta olan tüm madencilere sevdikleriyle birlikte mutlu bir yaşam
diliyorum. Tüm madencilerin Madenciler Gününü kutluyorum. Siyasi iktidarımızı
da madencilerin işçisinden, işverenine kadar tüm sektörün sorunlarının
çözülmesi konusunda ciddi katkılar sağlamaya çağırıyorum. Değerli
arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’yla ilgili,
diğer değişik partilerden arkadaşlarımızın sözcüleri benzer lafları ısrarla
burada söylediler. Bu Türk Ticaret Yasası kırk sekiz yıldır yürürlükte. Elbette
ki yürürlükte olan bu Türk Ticaret Yasası, gelişen ticaret hayatının talepleri
karşısında insanların ihtiyaçlarını karşılayamaz bir noktaya düşmüş ve bu
yasada, mevcudunda değişiklik yapmak veya yeniden bir tasarı hazırlamak
tartışmaları gündeme gelmiştir. Ama kurulan komisyonlar sonunda yasayı tümüyle
yeniden hazırlama anlayışını benimsemişlerdir. Ancak tasarı hazırlanırken çok
ciddi bir özen gösterilmiş olduğu iddiası belirtilmesine rağmen, tasarıya çok
ciddi bir özen gösterilmemiştir. Başlangıçta tasarının dili ve ifadesi
başarısızdır. Örneğin, bir yerde “tahsis”, bir yerde “özgülenme”; bir yerde
“işlem” ve hemen onun yanında “eylem”, bir yerde “fiil” denilmiştir. Bir başka yerde “şirket”, bir başka yerde “ortaklık”; bir başka
yerde “kanuna karşı hile”, bir yerde “kanunu dolanma”; bir yerde “azınlık” veya
“azınlık pay sahipleri” terimi yerine “azlık” ve “tutunmuş olan”; öz Türkçe
“ana sözleşme” terimi yerine de “esas mukavele” teriminin yarısı öz
Türkçeleştirilmiş, yarısı Arapça hâliyle kullanılmış “esas sözleşme”
denilmiştir. “Esas sözleşme”
ne demektir değerli arkadaşlarım? Yani esas sözleşmenin yerine kullanılan
bugünkü Türkçe terim “ana sözleşme”dir. Kooperatifler Kanunu’nda da böyle
kullanılmaktadır. Yine her ikisi de
“öneri” anlamına gelmesine rağmen “icap” ve “teklifler” aynı anlamda, arka
arkasına kullanılmıştır. İcap zaten öneridir, teklif de öneridir. O zaman icap
ve teklifin ardı ardına, yan yana kullanılmasının manası nedir? Yine, Türk
Ticaret Yasası Tasarısı’nı hazırlayan komisyon ile Türk Borçlar Yasası
Tasarısı’nı hazırlayan komisyon bir iş birliğine girmemiştir. Her iki tasarıda kullanılan terim ve kavramlarda bir uyumun
sağlanamamış olmasından, örneğin Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nda “temerrüt”,
“genel işlem şartları” ve “tevdi eden” denilirken Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı’nda “direnim”, “genel işlem koşulları” ve “saklatan” denilmesinden;
yine Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nda ve Borçlar Kanunu Tasarısı’nda yer alması
gereken hükümlerin Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nda, örneğin tasarının 10’uncu
ve 23’üncü maddelerinde yer almış olmasından açıkça görülmektedir. Böylesine
iki temel tasarıyı, aralarında çok ciddi anlamda bağlantı olan bu iki tasarıyı
hazırlayan komisyonların birbirleriyle iş birliği yaparak iki tasarı hakkında
uyum sağlamaları gerekmiyor muydu değerli arkadaşlarım? Yine, tasarıda
ilgili özel kanunlarla gereken bağlantının kurulmamış olması ve hatta bu kanunlardaki
isabetli düzenlemelerin atlanmış olması da önemli bir eksikliktir. Örneğin, Sermaye Piyasası Kanunu’nun 22’nci maddesinin (b)
fıkrasında Sermaye Piyasası Kurulu kamu yararının gerektirdiği hâllerde sermaye
piyasası araçlarının halka arz ve satışını geçici olarak durdurma konusunda
doğrudan yetkilendirilmiş olduğu hâlde, tasarının 552’nci maddesinde Sermaye
Piyasası Kurulundan izin almaksızın halktan para toplanması veya buna teşebbüs
edilmesi hâlinde Kurulun para toplanmasını veya buna teşebbüsü önlemek için
Ankara Ticaret Mahkemesinden ihtiyati tedbir kararı alınması öngörülmüştür. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – Yine tasarının Sermaye Piyasası Kurulunun özerk bir idare olarak
düzenleme ve denetim yetkilerine ilişkin hükümlerinin Sermaye Piyasası
Kanunu’nda ve özel hukuk hükümlerinin Türk Ticaret Kanunu’nda yer alması
gereğinin göz ardı edilmiş olması hatalıdır. Tasarıda diğer
ilgili kanunlarla gerekli uyum sağlanamamıştır. Tasarının 4/d
maddesi hükmü Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda değişik 76’ncı maddesi
hükmüyle; 213’üncü maddesi hükmü 2576 sayılı Kanun’un 5’inci maddesi hükmüyle;
65’inci maddenin 1’inci fıkrası ve 70’inci maddesi hükümleri 213 sayılı Vergi
Usul Kanunu’nun 215’inci maddesinin 1’inci ve 2’nci fıkraları hükümleriyle;
74’üncü maddesi hükmü yine Vergi Usul Kanunu’nun 326’ncı maddesi hükmüyle ve
330’uncu maddesinin son cümlesi hükmüyle de her şeyden önce Sermaye Piyasası
Kanunu’nun 12’nci maddesinin birinci fıkrası hükmü tamamen uyumsuzdur. Sayın
milletvekilleri, bu uyumsuzlukların giderilmesi için Cumhuriyet Halk Partisi
olarak biz değişiklik önergeleri veriyoruz. Değişiklik önergelerimiz tamamen
teknik olup, tamamen bilimsel olup, bu değişiklik önergeleri kanundaki bu
yanlışlıkları, bu hataları, yani çok önemsiz gibi görülen ama sonunda çok ciddi
hukuki sonuçlar doğuracak bu hataları düzeltmeye yöneliktir. Ben AKP Grubunun,
iktidar partisi bakanının ve Komisyonumuzun ve bu tasarıyı hazırlayan Hocamızın
özellikle bu konularda dikkatini çekmek istiyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Öztürk. Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan
konuşacaktır. Buyurunuz Sayın Kaplan.
(DTP sıralarından alkışlar) DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında bu
bölümle ilgili söz almamın nedeni birkaç teknik noktaya değinmek. Ama ondan önce, kadınlara seçme ve seçilme hakkının verildiği bir
günde tüm kadınların bu günlerini kutlarken, yerel seçimlerde de umarız ki
Afrika ülkelerinin, umarız ki Orta Doğu ülkelerinin, umarız ki oradaki yüzde 25
kontenjanın üstüne çıkan bir oranla yerel seçimlerde kadın belediye
başkanlarını bütün partilerde görürüz, il meclislerinde görürüz ve belediye
meclislerinde görürüz. Gerçekten, gerçek
temsil seçme-seçilme hakkının kâğıt üzerinden pratiğe yansımasıdır. Irak’ta
dahi, Irak Federal Parlamentosunda ve yerel bölgelerde yüzde 25 kontenjan var;
parlamentoda, belediyelerde kontenjan var. Bu konuda bütün partilerin bir
hassasiyet göstermesiyle yerel demokrasimizin renkleneceğini düşünüyoruz. Bize
bakmayın, zaten bizde yüzde 40 kota var ve tüzük gereğidir. Umarız ki diğer
partiler de bundan örnek alırlar. Çünkü geçmiş dönemde biri il belediye başkanı
olmak üzere on sekiz belediye başkanından dokuzu bizim partimizdendi. Diğer bir konu,
gerçekten, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nün 60’ıncı yıl dönümü bayrama
denk geldiği için bugün sabah da burada sunuşlar oldu. Bu günleri sadece
kutlama bazından çıkarıp gerçek hayatta somut birtakım şeylerin yapılması
gerektiği günleri yaşıyoruz. Bu toplumsal barış için, gerginliklerin
düşürülmesi için, diyaloğun genişletilmesi için, yeni
bir anayasa reformu için birçok konuda somut adımlara ihtiyaç var. Sabahki
konuşmalarda gündeme gelen, Meclisin özel gündemle toplanması, bazı sorunları
konuşması konusunda da somut adımlar atması durumunda günün anlamına, önemine
binaen bir şey yapılmış olacağını düşünüyoruz. Ben, işte Dünya İnsan
Hakları Haftası’nın 60’ıncı yıl dönümünün kutlandığı bir günde Türk Ticaret
Kanunu’nda dahi ayrımcı bir hukukun nasıl yer aldığına dair bir örnekle
başlamak istiyorum. Bu bölümde geçiyor. 65’inci maddeyi okumak istiyorum:
“Defterler ve gerekli diğer kayıtlar Türkçe tutulur.” Şimdi, ticaretin,
sermayenin, paranın ne milliyeti vardır, ne etnisitesi
vardır, ne cinsi vardır, ne bölgesi vardır… ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (İstanbul) – Resmî dil… Resmî dil… HASİP KAPLAN
(Devamla) – Ne olursa olsun, ticaret hayatında o ülkenin resmî dilini kullanmak
kaydıyla her sermayenin de bir… Farklı ülkelerin ortak
sermayelerinden oluşan şirketlerin dünyayı ahtapot gibi sardığı, Avrupa
Konseyinin de iki resmî dilinin birinin İngilizce, birinin Fransızca olduğu
dikkate alındığında, Dünya Ticaret Örgütünün kullandığı resmî diller dikkate
alındığında, uluslararası ticaretin, tekellerin, holdinglerin, şirketlerin
kendi alanları dikkate alındığında, şirketlerin elbette ki Türkiye’de ikamet
ediyorlarsa, Türkiye’de merkezleri varsa, Türkiye’de şubeleri varsa
Türkiye’deki resmî dili kullanmak kaydıyla farklı dillerde kendi defterlerini
tutmalarında, yani resmî dil Türkçenin yanında İngilizce veya çokça
ihracatımızın… İleride yap-işlet-devretle
gelecek, Körfez ülkeleri Arap sermayesinin Arapça dilinde -hatta Latince de
değil Arap harfleriyle dahi olsa- kendi defterlerinin Türkçe karşılığını
tutmalarının veya -bütçede görüştük- yarın Zaho’dan
Basra Körfezi’ne kadar gidecek demir yolunun ihalesini Türkiye’deki firmalar
aldığında veya ülke aldığında, Kuzey Irak’tan geçecek Irak yönetimiyle
yapılacak sözleşmelerde Kürtçe dilinin veya İran’la yapılacak ilişkilerde
Farsçanın veya Türki cumhuriyetleriyle yapılacak
ilişkilerde kendi ticari defter ve kayıtlarında -eğer Türkiye’de merkez
şubeleri varsa, acenteleri varsa- onunla birlikte farklı bir dili kullanmaları
kadar doğal bir şey olmasa gerek. Ancak bu yaklaşım tarzının
ne yazık ki yasa ruhunda da yer aldığını görüyoruz ve “Kısaltmalar, rakamlar,
harfler ve semboller kullanıldığı takdirde bunların anlamları da açıkça
belirlenir.” denen bu cümlede, farklı dillerde ve farklı ülke değerlerinde olan
işaretlerin anlatımının, dilinin yine o ülkede, o ülke dilinde olmasından da
doğal bir şey olmasa gerek. Biz, aslında bu
tasarıyla ilgili zaman zaman önergelerimizi
verdiğimizde hep dil kavramına takıldık. Dilde bir bütünlük yoktu, onunla
ilgili ve bu bölümle ilgili önergelerimiz de var. Yine bu bölümle ilgili farklı
tekliflerimiz de var. Bu önergelerimiz sanıyorum yapıcı bir muhalefet örneği
olarak katkılarımızı ifade edecek. Biz, asla bu tür bir temel kanun
çıkarıldığında ve… Belki otuz yıl, elli yıl Türkiye’de ticari hayatı
belirleyecek bu kuralların oluşmasında ileride tutanaklarda koyduğumuz
muhalefet şerhleri veya önergelerimiz ve söyleşilerimizle biz de
sorumluluğumuzu taşımış olacağız. Biz, bu
duygularla, bu bölümle ilgili önergelerimizi zaman ve ekonomiyi de düşünerek
kısa tuttuk. Bu bölümde de katkı sunmaya çalışacağız ancak bu temel yanlışların
biraz tabu anlayışından, resmî anlayıştan, yani ticarette tek dil olmaz
anlayışından da yola çıkılarak düzeltilmesinde yarar buluyoruz. Teşekkür
ediyorum. Bu duygularla katkımızı sürdüreceğiz. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Kaplan. Şahısları adına Denizli Milletvekili Mehmet Salih Erdoğan. Buyurunuz
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) MEHMET SALİH
ERDOĞAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın üçüncü bölümünün
görüşmelerinde şahsım adına söz aldım. Değerli
milletvekilleri, son bir asırdan bu yana, irili ufaklı pek çok ulus devletlerin
kurulmasıyla başlayan ve bugün küreselleşmeye varan dünyamızda her alanda
karşılıklı iletişim ve etkileşimin önlenemez duruma geldiği, büyük küçük her
devletin, her kurumun ve her ticari işletmenin bu iletişim ve etkileşim içinde
bulunduğu inkâr edilemez. Bugün gelinen noktada küreselleşmenin pek çok etki ve
yansımaları vardır. Küreselleşmenin getirdiği zorunlulukların başında ülkeler
arası iş birliğini gerekli ve zorunlu kılması gelmektedir. Çevre sorunlarından
tabii afetlere, enerji sorunlarından dünya gıda krizine, insan ticaretinden
terörün önlenmesine ve şu an dünyada yaşamakta olduğumuz ekonomik krize kadar
tüm alanlarda ülkeler arası iş birliği ve ortak önlem alınması zorunlu hâle
gelmiştir. Bugün, dünyamız
küçülmüştür. Günümüz dünyasında sermaye, mal ve hizmet, ülke sınırlarını aşmış,
küresel hâle gelmiştir, devamlı yer değiştirmektedir. Küresel sermaye uygun
bulduğu her ülkede yatırım yapmakta, uluslararası şirketler birleşmekte, şirket
evlilikleri yapılmakta, konsorsiyumlar
oluşturulmaktadır ve yabancı sermaye artık küresel sermaye olarak anılmaktadır
ve her ülke küresel sermaye çekebilmek için borçlar kanunu ve ticaret kanunu
başta olmak üzere, özel kanunlarda kolaylaştırıcı düzenlemeler yapmaktadır.
Türkiye olarak biz de bu konularda önemli yasal düzenlemeleri hayata geçirdik.
Bütün bu gelişmeler, siyasette, idarede, ekonomide, ticari işletmelerde
velhasıl her alanda, şeffaflık ve hesap verilebilirliği zorunlu hâle getirirken
menfaat dengelerinin kurulmasını ve korunmasını da zorunlu hâle getirmiştir.
Ticari şirketlerimizin de sermaye ve kredi piyasalarının, uluslararası
piyasaların bir parçası ve aktörü olabilmesi, rekabet piyasalarında
şirketlerimizin daha güçlü bir şekilde yer alabilmesi ve pay senetlerini dünya
piyasalarına kota ettirebilmesi ve ülkemizin küresel sermayeden daha fazla pay
alabilmesi için dünya standartlarında bir yapının oluşması gereklidir. Ticari
şirketlerimizin muhasebe kayıtlarının, finans tablolarının, yıllık faaliyet
raporlarının uluslararası muhasebe standartlarına göre tutulması ve denetleme
mekanizmalarının da uluslararası standartlarda yapılması güven açısından da
önemli hâle gelmiştir. Değerli
milletvekilleri, günümüzde rekabetin olmadığı alan bulunmamaktadır. Rekabet,
kişisel, kurumsal ve ulusal zenginliğin temel faktörü hâline gelmiştir.
Türkiye, dünyanın önde gelen ülkelerinden biri hâline gelecekse bunu rekabet
gücünü artırarak gerçekleştirecektir. Görüşmekte olduğumuz Ticaret Kanunu
Tasarısı bu açıdan, ulusal ve uluslararası standartlar bakımından evrensel
nitelik taşıyan hükümler içermektedir. Tasarı, bu konuda, bu alanlarda bütün
tarafların menfaatlerini koruyan dürüst bir ticareti esas almaktadır. Ayrıca,
haksız rekabet sebebiyle menfaatleri zarar görenlere zararın giderilmesi için
hukuki bir önlem alınmasını isteme hakkı vermesi yanında, ekonomik çıkarları
zarar gören veya bir zarar tehlikesiyle karşılaşabilecek olan tüketicilere de
haksız rekabetin önlenmesini isteme hakkı tanımaktadır ki bu, tasarının
tüketici menfaatine ağırlık veren bir felsefeyle, bir mantıkla düzenlendiğinin
göstergesidir. Değerli
milletvekilleri, bu tasarı, haksız rekabet yapanlara sadece hukuki sorumluluk
yüklemekle yetinmiyor, ayrıca, bu tasarı, dürüstlük kurallarına aykırı olarak
haksız rekabet fiillerinden birini kasten işleyenlere hapis ve adli para cezası
verilmesini de öngörmektedir. Yine, her tacirin ticari defter tutma yükümlülüğü
bulunmaktadır. Tasarıya göre, muhasebe kayıtlarının, Türkiye Muhasebe
Standartları Kurulu tarafından hazırlanan “Türkiye Muhasebe Standartları”na
uygun olarak tutulması zorunlu hâle getirilmektedir. Yine, ticari işletmeyle
ilgili her türlü belgelerin, fotokopi, karbonlu kopya, mikrofiş,
bilgisayar kaydı ve benzeri bir kopyasının yazılı, görsel veya elektronik
ortamda saklanması zorunluluğu getirilmektedir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. Buyurunuz. MEHMET SALİH
ERDOĞAN (Devamla) – Tasarıya göre, muhasebe kayıtlarının Türkçe tutulması ve
finansal tabloların Türk lirasıyla düzenlenmesi de gerekmektedir. Yine
şirketler, ticari kayıtlarını on yıl süreyle saklamak zorundadır. Değerli
milletvekilleri, ticari işletmelerimizin ticari ve ekonomik yönden uluslararası
rekabet piyasalarında güçlü aktörler olarak çalışmalarını sağlayacak kurum ve
sistemlere sahip olmalarını amaçlayan bu yasanın hayırlı olmasını temenni
ediyorum, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Erdoğan. Şahsı adına Düzce
Milletvekili Celal Erbay. Buyurunuz Sayın Erbay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) CELAL ERBAY
(Düzce) – Sayın Başkan, sayın üyeler; Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın üçüncü
bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım. Globalleşen dünya
gerçeği karşısında sınır tanımayan Türk iş dünyasının kurumsal kabiliyetinin
artması, rekabet gücünün de artmasında büyük öneme sahiptir. Global pazar ile entegre olmak ve bunun yanında ekonomik gelişme ve istikrarı
da muhafaza edebilmek çok önemli bir hadisedir. Şeffaflık ve kontrole açık olma
ilkeleri üzerine kurulu olan bu tasarının yasalaşmasıyla bilgiye daha hızlı bir
şekilde ulaşma kabiliyeti kazanılacaktır. Bilindiği üzere
ticari şirketlerin tüm kayıtları onların ticari defterlerinde saklanmaktadır.
İşte, görüşmekte olduğumuz tasarının 64-88’inci maddeleri arasında, şirketlerin
ticari defterleri tutma ve mali tablo hazırlama ilke ve esasları ayrıntılı
olarak düzenlenmiştir. Yeni düzenleme ile ticari defterlerin Türk muhasebe sistemine
uygun olarak tutulması esası getirilmiştir. Böylece yeni tasarı ile muhasebe
sistemleri arasındaki ayrılıklar ortadan kaldırıldığı gibi paralellik de
sağlanmış olacaktır. Bu doğrultuda Türkiye Muhasebe Standartları, uluslararası
muhasebe standartları ile uyumlu olacağından, bu tasarı ile uluslararası
standartların Türkiye’de uygulanabilirliği sağlanmış olacaktır. Bu şekilde Türk
uygulaması uluslararası toplumla ve piyasa ile bütünleşmiş olacaktır. Bu sayede
Türk şirketlerinin gerek iç piyasada gerekse uluslararası arenada güvenilirliği
artacaktır. Tasarıda Türkiye
Muhasebe Standartları Kurulunun yetkisi açıkça tanımlanmıştır. Türkiye Muhasebe
Standartları Kurulu tarafından belirlenen standartların uluslararası
standartların özdeşi olması zorunluluğu getirilmiştir. Türkiye Muhasebe
Standartları’nın uluslararası standartlardan ayrılabileceği ilke olarak kabul
edilmekle birlikte bu yetkinin sınırları çizilmiştir. Ülkemizde birtakım
kurumların muhasebe standartları yayımlayarak yol açtıkları karmaşaya engel
olmak için, Türkiye Muhasebe Standartları’na uygun olma ve Türkiye Muhasebe
Standartları Kurulunun onayını alma şartı derpiş edilmiştir. Tasarı, teknik
gelişmeleri dikkate alarak ticari defter tutma zorunluluğu olanlara tüm
kayıtları içeren ve aynı zamanda kanıtlayan belgelerin saklanmasında elektronik
ortamdan yararlanma imkânını sağlamaktadır. Dünyanın geldiği noktada elektronik
düzenlemelerin kaçınılmaz olduğu gerçeği karşısında böylesine güncel bir
düzenleme yapılmış olması takdire şayan bir sonuçtur. Tasarının
89-91’inci maddelerinde cari hesap düzenlenmesi hususunda temel olarak herhangi
bir değişiklik yapılmamıştır. Bunun ana sebebi, gerek yerli gerek yabancı
doktrin ve mahkeme içtihatlarında bu kurumu temellendiren ilkelerde ve
kurallarda bir gelişmeye rastlanılmamasıdır. Tasarı bu şekliyle birlikte
geliştirilmiş, dünyadaki gelişmelere ayak uyduracak tarzda Türk ticari hayatını
şekillendirecek… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. Buyurunuz. CELAL ERBAY
(Devamla) –…ilke ve kriterlere sahip, hepimizin Türk
ticari hayatının, Türkiye’de ticaretle meşgul olan ticaret erbabının gözlediği,
özlediği sonuçları üretecek kabiliyette, gelişmede ve ilmî seviyededir. Ben, bu
özellikleriyle beraber tasarının kanunlaşmasını ve elde edilecek sonuçla
birlikte Türk ticari hayatına, Türk yargı hayatına, Türk hukuk, bilim hayatına
hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler
Sayın Erbay. Sayın
milletvekilleri, bir saat ara veriyorum. Kapanma Saati: 13.26 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 14.30 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK
(Bursa) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum. 96 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Üçüncü bölüm
üzerindeki konuşmalar bitmişti. Şimdi üçüncü
bölüm üzerinde soru-cevap işlemini yapacağız. Soru-cevap işlemi
on beş dakika süreli. Sayın Öztürk ve Sayın Bayramoğlu
sisteme girmişler. Buyurunuz Sayın Öztürk. HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Aracılığınızla
Sayın Bakana 64’üncü maddeyle ilgili bir soru sormak istiyorum. 64’üncü
maddenin birinci fıkrasında ikinci cümlede, makul bir süre içinde yapacakları
incelemede işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir
verebilecek şekilde defterlerin tutulacağı öngörülüyor. Öğrenmek istediğim bu
“makul süre” önümüzdeki dönemde yargı kararlarıyla ve içtihatlarla mı oluşacak? İkincisi: Yine
aynı maddenin ikinci fıkrasında, tacirin işletmesiyle ilgili olarak gönderilmiş
bulunan her türlü belgenin kopyasını saklamak durumunda olduğu ifade ediliyor.
Başka maddelerde de belki tereddüt ettiğim hüküm olabilir ama burada tacirin
kendisine gönderilmiş veya kendisinin de göndermiş olduğu evrakların aslını
veya fotokopisini tutabilecekleri şeklinde anlaşılması için “işletmesiyle ilgili
bulunan” diye devam etmesinin daha uygun olacağı düşüncesindeyim. Yani “olarak
gönderilmiş” ibarelerinin metinden çıkarılması, daha rahat anlaşılabilir hâle
gelecek düşüncesindeyim. Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Öztürk. Sayın Bayramoğlu… BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Öncelikle kanunun
Türk ticaret hayatına hayırlı ve uğurlu olmasını ve faydalı olmasını diliyorum.
Sayın Bakanım, şu
anda Türk Ticaret Kanunu haksız rekabet konusunda ne tür ilkeler benimsemiştir ve
bu benimsediği ilkeler doğrultusunda Türk ticaret hayatında ne gibi yenilikleri
de beraberinde görmüş olacağız? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bayramoğlu. Sayın Büyükkaya… ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Önce ben de
kanunun hayırlı olmasını diliyorum. Aracılığınızla
Sayın Bakanımıza bir soru sormak istiyorum: Bu bölümde özellikle haksız rekabet
sebebiyle zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşan kişiler tasarıyla ne
şekilde korunmuşlardır Sayın Bakanım? Bu konuda bir açıklama
yapabilir misiniz. Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Büyükkaya. Buyurunuz Sayın
Bakan. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim. Sayın Öztürk, görüşmekte olduğumuz bölümün içerisinde yer alan
64’üncü maddeyle ilgili iki soru yönelttiler. Bunlardan bir tanesi, maddenin
1’inci fıkrasında geçen makul sürenin nasıl belirleneceğini bir soru olarak
yönelttiler. Bu konuda maddede herhangi bir süre öngörülmedi. Tabii bu, daha
çok içtihatlarla belirlenecektir, uygulamada ortaya çıkacak bir sonuca göre
oluşacaktır diye değerlendiriyorum. Ayrıca sizin bir
öneriniz oldu. 64’üncü maddenin ikinci fıkrası “Tacir, işletmesiyle ilgili
olarak gönderilmiş bulunan her türlü belgenin…” diye devam ediyor. Siz acaba
burada “işletmesiyle ilgili olarak” yerine “ilgili bulunan” şeklinde olabilir
mi dediniz? Yani eğer böyle bir önerge verilirse bunu değerlendirebileceğimizi
düşünüyorum. Bu madde üzerinde verilmiş bir önerge var, ancak bu önergede böyle
bir değişiklik önerilmiyor. Eğer Sayın Öztürk’ün bir
önerge verme imkânı varsa şu anda, tabii bu önergeyi verebilir. Ama “Hükûmet olarak veya Komisyon olarak böyle bir değişiklik
önergesi verebilir misiniz?” diye de sorulabilir. Biz bunu arkadaşlarımızla bir
değerlendirelim. Bu şekilde olmasında da bana göre ilk bakışta herhangi bir
mahzur yoktur gibi görünüyor. Sayın Bayramoğlu “Haksız rekabet sebebiyle zarar gören veya böyle
bir tehlikeyle karşılaşan kişiler bu tasarıyla korunuyorlar mı, korunuyorlarsa
nasıl korunuyorlar? Haksız rekabetten olumsuz etkilenecek olan kişileri korumak
için bu tasarı hangi önlemleri almaktadır?” diye, zannediyorum bu anlama
gelecek, bir soru yönelttiler. Tabii ki haksız rekabet sebebiyle müşterileri,
kredisi, mesleki itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri
zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşan kişilerin şunları yapma
imkânını bu tasarı gündeme getirmektedir: Fiilin haksız olup olmadığının
tespitini isteyebilecektir. Haksız rekabetin menini isteyebilecektir. Haksız
rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını isteyebilecektir.
Kusur varsa zarar ve ziyanının tazminini isteyebilecektir ve Borçlar Kanunu’nun
49’uncu maddesinde öngörülen şartların varlığı hâlinde de manevi tazminat
isteyebilecektir. Bir soru daha
sorulmuştu, Sayın Büyükkaya’nın bir sorusu vardı
ancak Sayın Büyükkaya’nın sorusunu tam tespit
edemedim Sayın Başkanım. ALAATTİN
BÜYÜKKAYA (İstanbul) – Aynı mahiyette Sayın Bakanım. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Öyle mi? Evet, peki, o zaman o soruya da cevap
vermiş olalım. BAŞKAN – Bir soru
daha var Sayın Bakanım. Sayın Demir… OSMAN DEMİR
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanıma
benim sorum finansal tabloların hazırlanmasıyla ilgili. Sayın Bakanım, finansal
tabloların hazırlanmasında muhasebe standartları ve denetime ilişkin öngörülen
köklü değişiklikler nelerdir? Bu konuda ne tür ilkeler ve standartlar
gözetilmiştir? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Demir. Sayın Bakan,
buyurun. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Şu anda görüşmekte olduğumuz tasarının belki de en
önemli düzenlemelerinden bir tanesi uluslararası muhasebe standartlarının bu
yasayla da Türkiye’ye getiriliyor olmasıdır. Bilindiği gibi, artık, paranın,
ticaretin, ekonominin millî sınırlara hapsedilmesi mümkün değildir. Artık global bir dünyada yaşıyoruz, “küresel” tabirini
kullanıyoruz. Dolayısıyla sermaye dünyada serbestçe dolaşabiliyor, yabancı
sermaye geliyor Türkiye’de yatırım yapıyor, bizim yatırımcılarımız gidip başka
ülkelerde yatırım yapıyorlar. Peki, tuttukları
veya tutacakları muhasebe hangi kriterlere dayalı
olarak tutulacak? Eğer her ülkenin kendisine özgü muhasebe standartları olursa
bir başka ülkeye gittiğinde o firma orada farklı bir muhasebe standardıyla
karşılaşacak. Dolayısıyla şimdi artık tüm dünya ulusları, dolayısıyla ticaret
hukukçuları bu konuda tüm dünyada kabul gören standartlar geliştirme ihtiyacını
hissediyorlar. İşte, Türkiye’de, Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu oluşuyor.
Bu Kurul uluslararası kriterleri Türkiye’ye taşıyarak
bu kriterleri belirliyor. Türkiye’de ticaretle uğraşan, işte, büyük ölçekli
birtakım firmalar başka ülkelerde de yatırım yaptıklarında, Türkiye’de
tuttukları bir muhasebe sisteminin diğer ülkelerde de aynısını görecekleri için
orada herhangi bir acemilik çekmeyecekler. Diyelim ki, Almanya’da, Fransa’da
veya başka bir ülkede büyük bir firma Türkiye’de yatırım yaptı. O ülkede
muhasebe işlerinde tuttuğu bir standart var, bir usul var. Türkiye’ye
geldiğinde başka bir usulle karşılaşmamalı. Dolayısıyla, orada tuttuğu usul
nasılsa, muhasebesini hangi usule göre tutuyorsa Türkiye’de de aynı usulle
karşılaşmalı ki böyle bir sorun karşısına çıkmasın. İşte, bütün
bunları belirleyecek ve dolayısıyla Türkiye’ye yabancı sermayenin gelişini de
kolaylaştıracak bir anlayışla bu Türk Ticaret Kanunu hazırlandı. Ben bunun çok
ciddi bir yenilik olduğunu düşünüyorum. Özellikle odalarımızın, Türkiye’de şu
anda görev yapan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin, Türkiye Sanayici ve
İşadamları Derneğinin böyle bir yasanın bir an önce çıkmasını istemelerinin en
önemli nedenlerinden bir tanesinin bu olduğunu düşünüyorum. Sorunuza bu şekilde
cevap verdim. Sayın Başkanım,
teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz. Başka soru yok.
Soru-cevap işlemi sona ermiştir. Üçüncü bölüm
üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi üçüncü
bölümde yer alan maddeleri ve varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım. Şimdi 61’inci
maddenin başlığını okutuyorum: VI - İhtiyatî
tedbirler MADDE 61 – BAŞKAN – 61’inci
madde üzerinde iki tane önerge vardır. Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre de işleme
alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 61. maddesinin 2. fıkrasında yer
alan “ithalat veya ihracat” ibaresinin “dışalım ya da dışsatım” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 61. maddesinin
1. fıkrasında yer alan “dilekçesi” ibaresi yerine “talebi” ibaresinin getirilmesini,
1. fıkranın ilk cümlesinde yer alan “düzeltilmesine” ibaresinden sonra gelmek
üzere “ve diğer tedbirlere” ibaresinin eklenmesini ve “rekabetin sonucu olan”
ibaresinin “rekabet sonucu oluşan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Efendim, bir bölümüne katılıyorum, “dilekçesi”
yerine “talebi” ibaresinin eklenmesini biz de uygun görüyoruz ancak
“düzeltilmesine” ibaresinden sonra “ve diğer tedbirlere” ibaresine gerek
görmüyoruz. Tabii, ben takdiri Genel Kurula bırakıyorum. BAŞKAN – Peki. Sayın Çelik,
buyurunuz. BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 96 sıra
sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 61’inci maddesinin içeriğine bir ilave eklemek,
bir de değişiklik yapmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Bu madde üzerinde
“dilekçe” yerine “talep” devamında da yine önergemizde ifade ettiğimiz
ibarenin, “rekabetin sonucu olan” ibaresinin yerine “rekabet sonucu oluşan”
şeklinde bir ibarenin eklenmesini, değiştirilmesini özellikle önerge olarak
vurguluyoruz. Saygıdeğer
milletvekilleri, bu tasarının görüşülmeye açıldığı ilk gün, Konya
Milletvekilimiz Sayın Faruk Bal Genel Kurulda yapmış olduğu konuşmada ciddi
uyarılarda bulunmuştur, yargının boşluğa düşeceği, ekonominin boşluğa düşeceği
ikazlarını yapmıştır. AB müktesebatına uyum adı altında burada büyük bir yanlışlık
yapıldığı ortadadır. O nedenle, Sayın Bal’ın da ifade ettiği gibi -burada,
elimizde konuşma metni de mevcut- Türk Ticaret Kanunu’ndan önce Medeni
Kanun’un, yani özel hukukun temeli olan Medeni Kanun’un bir bölümü olan Borçlar
Kanunu’nda öncelikli olarak bir düzenleme yapma zorunluluğu ortadadır. Şimdi,
böyle bir düzenlemenin, yani Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın Genel Kurula
getirilmiş olması ve kanunlaştırılmak istenmesinin, burada, ileride gerek
finansal piyasalarda gerek ticaret ortamında, sanayimizde, tarımımızda, esnaf
ilişkilerinde, hizmet sektöründe, velhasıl her alanda bizim millî ekonomimizi
ciddi olarak sıkıntıya sokacağı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Burada benden
önceki konuşmacılar bir de Madencilik Günü vesilesiyle vurguladılar. Biz de
Madencilik Günü’nü kutluyoruz Türkiye’nin. Madencilik alanında daha da atılım
içerisinde olmasını ve Türk madenciliğinin kendi insanları eliyle, ama modern
teknolojiyle işletilmesini ve işlenerek dış piyasalarda satılmasını ve
Zonguldak’ta istihdam amaçlı işe almalarda görülen çirkin ve kötü manzaraların
maden sektöründe hiç yaşanmamasını bu vesileyle diliyorum. Ayrıca, 10 Aralık
İnsan Hakları Günü vesilesiyle insan hakkının her anlamda kutsal olduğunun
bilincinde olarak, gelişmiş ülkelerde ya da az gelişmiş ülkelerde ya da
gelişmekte olan ülkelerde, velhasıl -insanlık için temel olan insan hakkının-
bütün ülkelerce olmazsa olmaz bir taban, bir baz
olarak kabul edilmesini bu vesileyle ayrıca diliyorum. Ayrıca bugün, 4
Aralık 1859 yılında kurulan Mektebi Mülkiyenin yıl dönümü. Bu itibarla,
mülkiyelileri de kutluyorum, nice yıllar diliyorum kendilerine. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ticaret Kanunu ele alındığı zaman özellikle medyada
hep şunu görüyoruz: İşte “Otobüste tavuk taşınmayacak. Kokoreç yenmeyecek.” ya
da “Toplu taşıma araçlarında koku yapan pide gibi gıdalar tüketilmeyecek.”
şeklinde Ticaret Kanunu’na yönelik birtakım haberleri sizler de okuyorsunuz.
Şimdi bunun ne düzeye indirgendiğini de hep birlikte görüyoruz. O hâlde bu Türk
Ticaret Kanunu ne amaçla, hangi kurum ve kuruluşla istişare edildi ki Genel
Kurula getirildi? Acaba sivil toplum örgütleriyle konuşuldu mu?
Akademisyenlerle, hukukçularla konuşuldu mu? Bu tasarı yasalaştığı zaman, yarın
yargının eline geçtiği zaman mahkemelerimiz nasıl karar verecek? Ortada büyük
bir karmaşanın olacağı gerçeğiyle karşı karşıyayız. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. Buyurun. BEHİÇ ÇELİK
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. O hâlde tasarı
Genel Kurula gelmeden önce, bu tasarının bu hâliyle kanunlaşması hâlinde dış
ticarete, finans sektörüne, tüm piyasalara ve sektörlere etkileri öncelikle
tartışılmalıydı; Borçlar Kanunu bundan önce düzenlenmeliydi ama bunlar göz ardı
edilmiştir. Sonuç olarak,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ihtiyati tedbir maddesindeki, 61’inci
madde üzerindeki değişikliğin yararlı olacağını ümit ediyoruz ve önergemizin
kabul edilmesini arz ve teklif ediyoruz. Teşekkür
ediyorum. Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Çelik. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Karar yeter sayısı… BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum ve karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur. On dakika ara
veriyorum. Kapanma Saati: 14.49 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya),
Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
26’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum. 96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. 61’inci madde üzerinde verilen Konya Milletvekili Faruk Bal ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter
sayısı vardır. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının
61. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “ithalat veya ihracat” ibaresinin “dışalım
ya da dışsatım” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Kim konuşacak? Sayın Öztürk, buyurunuz. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
61’inci maddeye ilişkin değişiklik önergemiz üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Bakana ve Sayın Komisyon Başkanına soruyorum: Neden
katılmıyorlar? Yukarıda demin de söyledim, Türk ticaret yasasıyla borçlar
kanunu arasında temel bir uyumsuzluk var. Yukarıda borçlar kanunu görüşülürken
her türlü ifrata kaçan bir “Arı Türkçe kullanıyoruz.” diye, alışılmış, halkın
bildiği, halkın kullandığı kelimeleri bile silerken katılıyorlar da burada
“ithalat ve ihracat” kelimelerinin yerine “dış alım ve dış satım” kelimelerini
öneriyoruz, buna niye katılmıyorlar? Yani zaten bu yasa, şu ticaret yasasıyla
borçlar kanunu, tamamıyla, birbiriyle anlaşılamaz hâle geldi. Bir tarafta aşırı
Türkçe kelimeler, olması gerekenden daha fazla kelimeler, bir tarafta da halkın
kullandığı yerleşik kelimelerin reddi. Bunu anlamak mümkün değil. Şimdi, bizim buradaki değişiklik önergemiz “ithalat” ve “ihracat”
kelimelerinin yerine “dış alım”, “dış satım” kelimelerinin kullanılmasına
yönelikti ama Sayın Bakanla Sayın Başkan katılmadılar, inşallah AKP Grubu
katılır. Sayın milletvekilleri, bu 61’inci maddenin ikinci fıkrası aslında
son derece önemli bir yenilik getiriyor. Ancak burada teminat meselesi
çözülmemiştir. Yani ihtiyati tedbir kararı verilirken bu ihtiyati tedbir
kararının haksız verilmesinden dolayı uğranılacak zararların giderimi konusu
nasıl çözülecektir? Bu belli değil. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda
ihtiyati tedbir kararı verilirken belirli bir oranda teminat alınıyor. Burada
teminata ilişkin bir düzenleme yoktur, bu bir eksikliktir. İkincisi: Yine burada hak sahibinin yetkilerine tecavüz
oluşturması hâlinde cezayı gerektiren haksız rekabet konusu malların gümrük
idareleri tarafından böyle el konulması uygulamada birtakım suistimallere
yol açacaktır, ayrıca ülkenin değişik yerlerinde değişik uygulamalara neden
olacaktır. Yani uygulamadaki yeknesaklık olmayabilir, yeknesak bir uygulama
olmayabilir. Bu konuda bir açıklık getirilmemiştir. Şimdi, bu tasarılarda bu tasarıları hazırlayan bilim komisyonuna
gerçekten çok teşekkür ediyorum, emek vermişler, alın teri vermişler ama “Biz
getirdiğimiz tasarıların noktasına, virgülüne dahi dokundurtmayız.” anlayışı
ile birtakım yanlışlıkların düzeltilmemiş olmasını da ben çok doğru bulmuyorum.
O nedenle önergemizin desteklenmesini istiyorum. Değerli arkadaşlar, bundan önceki konuşmamda da söyledim. Önümüzde
bir yerel seçimler var. Yerel seçimlere de… Her şeyden önce dürüst bir seçim
sürecini yönetmek Hükûmetin, siyasal iktidarların
görevidir. Dürüst seçim süreci kütüklerin oluşturulmasından oyların
sayılmasına, seçim sonuçlarının ilanına ve mazbataların alınmasına kadar
kapsayan bir süreçtir. Şimdi, seçimlerin dürüst olması, sonuçların
tartışılmaması, meşruiyet tartışmasının olmaması için her şeyden önce bu seçim
kütüklerinin dürüst bir şekilde oluşturulması gerekmektedir. Bugün Türkiye’de
ülkemizin dört bir yanından gelen telefonlar vardır. Seçimlerde, listelere
baktığımız zaman, aktarmalar olmuş. Ben bir somut örnek vermek istiyorum: Silifke’de 2004 yılında
seçmen sayısı 29.695; 2007 yılında nüfus 64 bin, seçmen sayısı 31.117; 2008 yılında
nüfus 52.961, seçmen sayısı 37.953. Yani nüfus 52 bine düşüyor, seçmen sayısı 6
bin artıyor. 64 bin nüfusta 31 bin seçmen. Bunu merkez için söylüyorum.
Toplamında 111.698 toplam nüfus var, 81 bin toplam seçmen olmuş 2008’de. Ancak
bundan önce 2007 seçimlerinde toplam seçmen sayısı 74.497. Seçmendeki 7 bin
artışın tamamı şehir merkezinde meydana gelmiş, köylerde bir artış yok, bu bir. İkincisi: Silifke sokaklarında dolaşan her 3 kişiden 2’si seçmen
değerli arkadaşlarım. Şimdi, biz böylesine yanlış olan, doğruluğundan kuşku duyulan
seçmen kütükleriyle yapılacak bir seçimin meşruiyetini tartışmayacak mıyız?
Adalet Bakanı hazır buradayken bu konuların derhâl tedbirinin alınması
gerekmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen
tamamlayınız. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Önümüzdeki süreçte yapılacak
seçimlerin güvenliğinin zedelenmemesi için, seçimler hakkında kuşku duyulmaması
için bu konunun Hükûmet tarafından derhâl ele
alınması ve makul bir çözüme ulaştırılması gerekmektedir diyorum. Eğer bu
yapılmadığı sürece, her konuşmamızda ben bunları söyleyeceğim değerli
arkadaşlarım. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Daha önce kabul edilen önerge doğrultusunda 61’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 62’nci maddenin başlığını okutuyorum: C) Ceza sorumluluğu I - Cezayı gerektiren fiiller MADDE 62- BAŞKAN – 62’nci madde üzerinde üç tane önerge vardır. Önergeleri
önce geliş sırasına göre okutacağım, aykırılık sırasına göre de işleme
alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının
62 nci maddesinin “b” bendinde “icap ve
tekliflerinin” ibaresinin “Önerilerinin” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 62. maddesinde
yer alan “cezalandırılırlar.” ibaresinden sonra gelmek üzere “Tüzel kişilerin
işlerini görmeleri sırasında bir haksız rekabet fiili işlenirse tüzel kişi
adına hareket eden veya etmesi gereken organın üyeleri veya ortakları hakkında
da yukarıdaki bentler uygulanır. Haksız rekabet fiilini bir tüzel kişinin
faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde tüzel kişi hakkında bunlara özgü
güvenlik tedbirlerine de karar verilebilir.” cümlesinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının
62. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 62- (1) a) 55 inci maddede yazılı
haksız rekabet eylemlerinden birini kasten işleyenler; b) Kendi önerilerinin rakiplerininkine tercih edilmesi için
kişisel durumu, ürünleri, iş ürünleri, ticarî faaliyeti ve işleri hakkında kasten
yanlış veya yanıltıcı bilgi verenler; c) Çalışanları, vekilleri veya diğer yardımcı kimseleri,
çalıştıranı veya müvekkillerinin üretim veya ticaret sırlarını ele
geçirmelerini sağlamak için aldatanlar; d) Çalıştıranlar veya müvekkillerden, işçilerinin veya
çalışanlarının ya da vekillerinin, işlerini gördükleri sırada cezayı gerektiren
bir haksız rekabet eylemini işlediklerini öğrenip de bu eylemi önlemeyenler
veya gerçeğe aykırı beyanları düzeltmeyenler; eylem daha ağır cezayı
gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, 56 ncı
madde gereğince hukuk davasını açma hakkını haiz bulunanlardan birinin şikâyeti
üzerine, her bir bent kapsamına giren eylemler dolayısıyla iki yıla kadar hapis
veya adlî para cezasıyla cezalandırılırlar.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Konuşacak mısınız? ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Evet. BAŞKAN – Sayın Köktürk, buyurunuz. ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 62’nci maddesindeki
değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bugün, benden daha önce söz alan bir
kısım değerli milletvekillerimiz, Dünya Madenciler Günü nedeniyle, Madenciler
Günü’nün anlamını ifade eden konuşmalar yaptılar ve buradan maden
emekçilerimize en kalbi duygularla selamlarını gönderdiler. Ancak hepiniz
takdir edersiniz ki Türkiye’de “maden” dendiğinde aklımıza taş kömürü, taş
kömürü dendiğindeyse Zonguldak gelir. Barışta savaştan çok
şehit veren, 5 bine yakın maden işçisini grizularda, iş kazalarında, yerin
yüzlerce metre altında yitiren, ürettiği taş kömürüyle ülkemiz ağır sanayisini
yıllarca omuzlarında taşıyan ve bunun karşılığı olarak cumhuriyetimizin ilk ili
olma payesine, onuruna erişen bir Zonguldak milletvekili olarak ben de buradan,
maden emekçilerimize, Amasra’dan Kozlu’ya kadar, Üzülmez’den
Asma’ya kadar, Elbistan’a kadar, Soma’ya kadar
ülkemizin değişik maden işletmelerinde çalışan maden emekçilerimize sevgi ve
saygılarımı gönderiyorum ve yer altında iş kazalarında, grizularda yitirdiğimiz
maden şehitlerimizi yürekten sevgi ve saygıyla anıyorum. Değerli milletvekilleri, dün, yine hepimizin bildiği gibi, 3
Aralık Dünya Özürlüler Günü’ydü. Özürlüler Günü nedeniyle Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altında törenler düzenlendi. Ayrıca, bu törenlerde söz alan
devletimizin sorumlu kademelerindeki yetkilileri, özürlülerimizin önündeki
engellerin kaldırılması, özürlülerin ekonomik ve sosyal yaşama katılmalarının
sağlanması için güzel dilek ve duygularını ilettiler. Ancak böylesine özel bir
günde ben tarafıma Zonguldak’tan ulaşan bir faksı sizinle paylaşmak istiyorum.
Bu faks, Zonguldak İşitme Engelliler Meslek Lisesinin Okul Aile Birliği
tarafından gönderilmiş olan bir faks. Okul Aile Birliği
yöneticileri 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü’nde, bu kadar anlamlı konuşmaların
yapıldığı bir günde Zonguldak’ta İşitme Engelliler Meslek Lisesinin Orman
İşletmesine ait olan yetmiş yıllık bir binada eğitim gördüğünü, bu binanın
gerek çamaşırhanesinin gerek sınıflarının gerekse mutfağının yeterli
olmadığını, yıkanan çamaşırların sınıflarda kurutulmak zorunda kalındığını ve
okul yapılma taleplerinin dört yıla yakın bir süredir Millî Eğitim Bakanlığınca
göz ardı edildiğini tarafımıza iletmiş bulunuyorlar. Hepimizin bildiği
gibi Anayasa’mızın 42’nci ve 61’inci maddeleri devletimize, Millî Eğitim Bakanlığımıza,
Sosyal Güvenlik Bakanlığımıza özürlülerle ilgili önemli görevler yüklemektedir.
Ben buradan bir Zonguldak Milletvekili olarak Zonguldak İşitme Engelliler
Meslek Lisesi Okul Aile Birliğinin okul yapılma talebini Türkiye Büyük Millet
Meclisinden seslendirmek ve Millî Eğitim Bakanımızın dikkatine sunmak
istiyorum. Ayrıca, yine yarın 5 Aralık, Türk kadınının seçme ve seçilme
hakkını elde etmesinin 74’üncü yıl dönümü. Hepimizin bildiği gibi cumhuriyet
devrimi aynı zamanda bir kadın devrimidir. Büyük Önderimiz kadını erkeği eşit
bir toplum yaratmayı amaçlamış ve bu nedenle çıkarttığı Medeni Yasa ile seçme
ve seçilme hakkına yönelik yasa ile iş yasalarındaki düzenlemelerle Türk
kadınını çağdaş dünya kadınları arasındaki en müstesna yerine taşımıştır. Ben
Türk kadınının bu önemli gününü kutluyorum ve tüm Türk kadınlarımızın Büyük
Önderimiz önderliğinde elde etmiş olduğu kazanımlara sonuna kadar sahip
çıkacaklarına yürekten inanıyorum. Değerli milletvekilleri, değişiklik önergemize gelince, değişiklik
önergemiz bu maddenin metninin ve kavramlarının düzeltilmesiyle ilgili çünkü
yasanın bütünü üzerinde yaptığımız konuşmalarda, gerek kavram gerekse ifade,
anlatım anlamında katkılarımız olacağını ve önergelerle bunların düzeltilmesi
yolunda çaba göstereceğimizi ifade etmiştik. Bu önergemiz, madde metninde yer
alan “fiil” ibareleri yerine “eylem” ibareleri, “icap ve teklifler” ibaresi
yerine de “öneriler” ibaresinin yer almasına yönelik hem maddenin
Türkçeleştirilmesine hem de kavramların Borçlar Kanunu’na uyum sağlamasına
yönelik bir öneri. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Köktürk. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 62. maddesinde
yer alan “cezalandırılırlar.” ibaresinden sonra gelmek üzere “Tüzel kişilerin
işlerini görmeleri sırasında bir haksız rekabet fiili işlenirse tüzel kişi adına
hareket eden veya etmesi gereken organın üyeleri veya ortakları hakkında da
yukarıdaki bentler uygulanır. Haksız rekabet fiilini bir tüzel kişinin
faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde tüzel kişi hakkında bunlara özgü
güvenlik tedbirlerine de karar verilebilir.” cümlesinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz. Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe okunsun efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Teklif edilen değişiklik 63. maddede bozuk bir ifade olarak yer
almıştır. Kanun yapma tekniğine uygun olarak konu ile ilgili ceza hükümlerinin
bir madde içinde toplanması daha uygundur. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının
62 nci maddesinin “b” bendinde “icap ve
tekliflerinin” ibaresinin “Önerilerinin” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz. Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Siz konuşacak mısınız? HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet. BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kaplan. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
otuz iki yıl avukatlık yaptıktan sonra geldim, milletvekili oldum. Burada
önerge veriyoruz, yasaları düzeltmeye çalışıyoruz. Bir yandan bunlarla
uğraşırken -koca koca kalın kitaplar, elli iki bölüm hâlinde- diğer yandan
geliyoruz, burada bir gündem dışı konuşma yapıyoruz, 6 milyon seçmen kütükte
artmış, nereden geldi diye. Bakan cevap vermiyor, Hükûmet
cevap vermiyor, Yüksek Seçim Kurulu cevap vermiyor, Adalet Bakanı cevap
vermiyor, Nüfus Vatandaşlık Genel Müdürlüğünden sorumlu İçişleri Bakanı cevap
vermiyor, Başbakan cevap vermiyor. Kim cevap verecek? Merak ediyorum, kim cevap
verecek? HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Millet cevap verecek. HASİP KAPLAN (Devamla) – Seçime hile karıştırmak… Seçimde yarın
çıkacak şayia, yarın tartışmanın sorumlusu kimdir siyaseten? Hükûmet değil mi? ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Değil, değil, muhalefet! HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın, Sayın Adalet Bakanı burada. Biz
neyle uğraşıyoruz “efendim” ibaresinin “öneriler” olarak düzeltilmesi, eski
Türkçeyi yeni Türkçeye çeviriyoruz. Peki, ne oluyor bu arada? Seçme seçilme
hakkını kutluyoruz kadınların. Leyla Zana da bir
kadındı, seçilmişti, Diyarbakır’da seçilmişti ve gelmişti buraya, on yıl ceza
yattı, çıktı. Şimdi, arkadan, bugün düşüncesini açıkladığı için, bugün Dünya
İnsan Hakları Günü haftasında sırf düşüncesini açıkladığı için, bir kadın eski
milletvekili sırf düşüncesini açıkladığı için on yıl hapis cezası alıyor. Bunun
adaleti, bunun düşünce özgürlüğü, bunun insan hakları, bunun hakkaniyeti
nerede? Bunu soramıyoruz İnsan Hakları Haftası’nda. Eline mitralyöz mü aldı
Leyla Zana on yıl ceza alıyor? Bu ülkeyi soyup soğana
çevirenler, ihaleyi kapanlar, ülkeyi satanlar, bankaları boşaltanlar bir ay
yatmadan dışarı çıkıyorlar. Adaleti konuşacağız ama,
adaleti yerine getireceğiz ama taş atan çocuklara “terörist” diye elli sekiz
yıl ceza istenecek, Mc Donald’s’ları
bombalayanlara da üç ayda “Buyur, çık.” denecek. İşkenceyle insan öldürenlere
“Buyurun vatansever kardeşim, çık.” denecek. Bu ülkede adaleti sağlamadan siz
hangi yasayı, hangi yerini düzeltmeye çalışırsınız? Bu ülkede Hükûmeti aramaya çalışıyoruz
ama elimizde üç gündür, dört gündür… Bakıyoruz İskenderun sokakları “Ya sev, ya
terk et.”, ülkenin batısını sev, ülkenin doğusunu terk et… Ortaya Türk Bayrağı
konmuş. Bakın, bu bir haftadır İskenderun’da… Şimdi, burada sorumlu, duyarlı
partiler açıklamalarını yaptılar. Bu ülkenin selameti için yapılanlara ayrı bir
şey ama bir şey söylemek istiyoruz: Ardahan’da… Türk Bayrak Kanunu var. Türk Bayrak
Kanunu’nu… Herkes istediği yere asamaz, eline aldırıp saldırı aracı yapamaz
Türk Bayrağı’nı. Çetecisi çıkıyor, yargılanıyor, elinde Türk Bayrağı, hırsızlık
yapan çıkıyor, elinde Türk Bayrağı; “laiklik” deniliyor bayrak, “cumhuriyet”
deniliyor bayrak, “din” deniliyor bayrak, “sendika hakkı” deniliyor bayrak, her
şeyde bayrak. Bayrak Kanunu çok açık. Bayrak her yerde
kullanılamaz, resmî tören günlerinde kullanılır, belli zamanlarda kullanılır,
bunun dışında kullanılması suçtur diye… MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Sen de kullan! Sen de kullan! HASİP KAPLAN (Devamla) – Kaldı ki ırkçılık, kafatasçılık yapmak,
faşizm, suçların ve insan haklarının en ağırıdır. Eğer Hükûmet, sadece DTP’li belediye
başkanları iki kelime konuştuğu için görevden alıyorsa, İskenderun Belediye
Başkanına da bir hafta göz yumuyorsa, Ardahan’da sizin partilileriniz toplanıp
yasal bir miting yapan bir parti otobüsüne, bu Meclisin milletvekillerine
saldırıyorsa, Meclisin onurunu koruyamıyorsak, insanın yaşamını koruyamıyorsak,
farklı etnik kökeni ve farklı kültürlerde olduğu için koruyamıyorsak, bu
ülkenin birliğini koruyamıyorsak ne yapacağız, neyin yasasını yapacağız, Türk
Ticaret Kanunu’yla uğraşıp neyi düzelteceğiz bu ülkede? VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Terörü düzelteceğiz. HASİP KAPLAN (Devamla) – Gerçekten, biraz Hükûmeti
artık duyarlığa davet ediyoruz. Bakın, Altınova’daki linç kampanyalarında Kürt yurttaşlarımızın
evini elinde bayrak bulunan saldırganlar yıkıyordu. Hükûmetin
Kaymakamı, emniyeti seyirci kalıyordu, Hükûmetten çıt
çıkmıyordu. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız. HASİP KAPLAN (Devamla) – Bağlıyorum. SAFFET KAYA (Ardahan) – Sayın Kaplan, bir saniye… Sayın Başkan, Ardahan’la ilgili yorum yanlıştır. Provokasyondur
kesinlikle. HASİP KAPLAN (Devamla) – Şimdi, uğruna cumhuriyeti kurduğumuz,
birlikte İstiklal Savaşı’nda uğrunda ortak değerimiz olan… Böylesi durumlarda Hükûmetin adaleti
sağlama, can ve mal güvenliğini sağlama, asayişi sağlama yükümlülüğü vardır. Bu
yükümlülüğünden İçişleri Bakanı kaçıyor, Hükûmet
kaçıyor, Başbakan susuyor. Kaldı ki Başbakanın “Ya sev ya terk et”, “Pompalı”,
arkasından da bu tür deyişlerinin buna etki yaptığını düşünüyoruz. Hükûmetin bu konuda göreve geçmesi, gerekliler hakkında suç
duyurusu yapılması, yasa dışı davrananlar hakkında gerekli incelemelerin
yapılması… Bu ülkede İnsan Hakları Haftası Günü’nde her yurttaşımızın eşit ve
özgür yurttaş olduğunun bilinciyle can ve mal güvenliğinin, kişi güvenliği ve
özgürlüğünün sağlanmaması en temel insan hakları ihlalidir. Bunun sağlanması
gerekir, buna davet ediyoruz. Öncelikle bu, öncelikle insan. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan. Önergeyi… SAFFET KAYA (Ardahan) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz? Ardahan’la
ilgili Sayın Kaplan’ın bir yanlış yorumu oldu. Onu düzeltmek istiyorum lütfen. BAŞKAN – Tabii, buyurunuz. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kendi yorumumu ben düzeltirim, siz
düzeltemezsiniz Beyefendi. SAFFET KAYA (Ardahan) – Hayır, yanlışınızı ben düzeltiyorum sizin.
Yanlışınızı ben düzeltmek istiyorum. Ardahan iliyle ilgili… HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ben kendi yorumumu kendim düzeltirim. BAŞKAN – Sayın Kaplan, bir dakika. SAFFET KAYA (Ardahan) – Sayın Başkan, 61’e göre söz isteyebilir
miyim? Müsaade eder misiniz? BAŞKAN – Tabii buyurunuz, yerinizden lütfen. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kişi ismi vermedim Sayın Kaya. Benim
muhatabım Hükûmet. Hükûmetten
açıklama bekliyorum. BAŞKAN – Buyurunuz. V.- AÇIKLAMALAR (Devam) 9.- Ardahan Milletvekili Saffet
Kaya’nın, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Türk
Ticaret Kanunu görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmada Ardahan’da yapılan
mitingde meydana gelen olaylardan dolayı AK PARTİ’yi
suçlaması nedeniyle açıklaması SAFFET KAYA (Ardahan) – Sevgili Başkan, Sayın Kaplan’ın ifade
ettiği gibi, Ardahan ilinde AK PARTİ’ye, oradaki
mitingle ilgili bir şekilde provokasyon hareketi söz
konusudur. Oradaki hareketi hiçbir şekilde AK PARTİ düzenlememiştir, hiçbir
şekilde AK PARTİ’ye mal edilemez. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hükûmet de bir
sorumludur. Emniyet niye önlemedi? SAFFET KAYA (Ardahan) – Burada yanlış bilgilerle, yüce kürsüden
yanlış bir ifade kullanarak Ardahan halkına leke düşürecek bir davranışı,
partimize leke düşürecek bir davranışı kabul edebilmek kesinlikle mümkün
değildir. BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Emniyet, panzeri, gaz bombalarını sadece
bizim göstericilere mi, sendikacıları mı gönderiyor? SAFFET KAYA (Ardahan) – Bu tavırlarından vazgeçmeleri gerekir… HASİP KAPLAN (Şırnak) – Niye Hükûmet
yoktu Ardahan’da? 300 kişi… BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen karşılıklı konuşmayınız. SAFFET KAYA (Ardahan) – …ve Türkiye’de bir çatışma ortamına
toplumu sürükleyecek bir davranışı kabul edebilmek kesinlikle mümkün değildir,
kesinlikle mümkün değildir, net olarak söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) HASİP KAPLAN (Şırnak) – Biz soğukkanlı davrandık, Ardahan’da
soğukkanlı davrandık … BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaya. SAFFET KAYA (Ardahan) – Herkes burada bunun sorumluluğunu bilmek
zorundadır ve haddini bilmek zorundadır. Açık olarak söylüyorum. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Biz tek başımıza Ardahan’da bu provokasyona izin vermedik, meydan vermedik. SAFFET KAYA (Ardahan) – Hiçbir zaman için provokasyon
olmamıştır. BAŞKAN – Teşekkürler… SAFFET KAYA (Ardahan) – Orada yapılan miting doğru, elbette ki
saygı duyulacaktır, elbette ki kesinlikle, halk normalde bir tepkisini
koymuştur ama bunu Türk-Kürt çatışmasına sürükleyenler, kesinlikle ve
kesinlikle, bu memlekete en büyük ihaneti yapmıştır. Açık söylüyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaya. Açıklamanız yeterlidir, sağ
olun. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Göz yumanlardır, göz yumanlardır, “Ya sev
ya terk et.” diyenlerdir. BAŞKAN – Sayın Kaplan… Sayın Kaplan, lütfen… SAFFET KAYA (Ardahan) – Diyenleri de tasvip etmiyorum ben
kesinlikle ama tutumunuzu da tasvip etmiyorum. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Önce üslubunuzu… BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayınız, kürsüden sözlerinizi birbirinize
söylediniz. SAFFET KAYA (Ardahan) – Bu memlekette size tarihî bir sorumluluk
düşüyor ve bu kardeşliği mutlaka ve mutlaka sağlamak hepimizin görevidir. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Siz önce saldırganlara sahip çıkacaksınız. VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96) (Devam) BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. 62’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 62’nci madde kabul edilmiştir. 63’üncü maddenin başlığını okutuyorum: II – Tüzel kişilerin cezaî sorumluluğu MADDE 63 - BAŞKAN – Madde 63 üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım, aykırılık sırasına göre de işleme alacağım. Önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının
63 ncü maddesinde "rekabet" ibaresinden
sonra gelen "fiili" ibaresinin çıkarılarak, yerine "eylemi”
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının
63. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"MADDE 63 - (1) Tüzel kişilerin işlerini görülmesiyle ilgili
olarak bir haksız rekabet eylemi işlenirse 62 nci
madde hükmü, tüzel kişi adına hareket eden veya etmesi gerekmiş olan organın
üyeleri ve/veya ortakları hakkında uygulanır. Haksız rekabet eyleminin bir tüzel
kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, tüzel kişi hakkında bunlara
özgü güvenlik tedbirlerine de karar verilebilir." Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 63. maddesinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Karar yeter sayısı… BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 63. madde ceza hükmü taşımaktadır. Cezalandırılan fiiller 62.
maddede de düzenlenmiştir. Konu ile ilgili ceza hükümlerinin bir madde içinde
toplanması daha uygundur. Bu sebeple bu maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı arıyorum. Karar yeter sayısı yoktur. On dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 15.28 ALTINCI OTURUM Açılma Saati: 15.43 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
26’ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum. 96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. 63’üncü madde üzerinde verilen Konya Milletvekili Faruk Bal ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının
63. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları "MADDE 63 - (1) Tüzel kişilerin işlerinin görülmesiyle ilgili
olarak bir haksız rekabet eylemi işlenirse 62 nci
madde hükmü, tüzel kişi adına hareket eden veya etmesi gerekmiş olan organın
üyeleri ve/veya ortakları hakkında uygulanır. Haksız rekabet eyleminin bir
tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, tüzel kişi hakkında
bunlara özgü güvenlik tedbirlerine de karar verilebilir." BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz. Sayın Başkanım, izin verirseniz biraz önce önergeler üzerinde
konuşan bazı arkadaşlarımız seçmen listeleriyle ilgili Hükûmetten
ve dolayısıyla Bakan olarak benden bir açıklama talep ettiler. İzin verirseniz
bu talebe uygun bir açıklama yapmak durumundayım. BAŞKAN – Buyurunuz efendim. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Değerli arkadaşlar,
bilindiği gibi 29 Mart 2009 tarihinde yapılacak yerel seçimlerle ilgili seçim
takvimi başlamıştır. Anayasa ve ilgili yasalara göre seçim takvimi başladıktan
sonra seçimin her türlü güvenliğinden Yüksek Seçim Kurulu sorumludur ve bu
konuda da Yüksek Seçim Kurulu görevlidir. Bu iddialarla ilgili kamuoyuna
açıklama yapmak icap ederse yapacak olan da bizzat Yüksek Seçim Kuruludur. Eğer
ilgili Kurul Hükûmetimizden seçim güvenliğiyle ilgili
bir talepte bulunursa kuşkusuz ki Hükûmetimiz bu
talebi öncelikle değerlendirecektir. Benim, görevli olan bir kurulun görev
alanına girerek burada Hükûmet adına bir açıklama
yapmam doğru olmaz, şık olmaz, yasal da olmaz. Tabii ki bütün bu iddiaları
Yüksek Seçim Kurulumuz da takip etmektedir. Gerekli görürse inceler, gerekli
görürse kamuoyuna da aydınlatıcı bir açıklama yapar. Bu açıklamayı yapma ihtiyacı duydum Sayın Başkanım. Çok teşekkür
ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Önergeye Komisyon ve Hükûmet
katılmamıştı. Sayın Dibek, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar) TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Değerli arkadaşlar, 63’üncü maddeyle ilgili değişiklik önergemiz
hakkında söz aldım. Önergeyle ilgili düşüncelerimizi açıklamadan önce ben de
önemsediğim bir konuyu yine sizlerin bilgisine sunmak istiyorum. Gerçi
sabahleyin Mersin Milletvekilimiz Ali Rıza Öztürk bu
konuya değindi. İki gün evvel İstanbul Teknik Üniversitesinde bir olay oldu,
dün de Ankara Üniversitesinde bir olay oldu. Şimdi haber olarak geçiyor, yani
haber bültenlerinde var ama konuyu yakından takip ettim ben. Burada bunu
kınamak tek başına yeterli değil. Yani İstanbul’daki olay, o hazırlık fakültesi
dediğimiz kısma giren ve üniversite öğrencisi olmayan birtakım kişilerin
çıkardığı bir olay. Şimdi, değerli arkadaşlar, orada 4 kişi yaralanmış, 1 tane öğrenci
ciddi bir yara almıştı, yoğun bakımdaydı; inşallah, sağlığına en kısa zamanda
kavuşur ama oraya girerken öğrenci olmayan insanlar nasıl giriyorlar? Ellerinde
satır, bıçak gibi kesici ve yaralayıcı hatta öldürücü aletler var. Bunlar
buraya girerken nasıl bunları sokuyorlar? Şimdi, bu konunun da önemsenmesi
gerekir. Her ne kadar Sayın Adalet Bakanımız burada… Bu şikâyetlerimizi biz hep
kendisine iletmek durumunda kalıyoruz. İçişleri Bakanımız da, belki, buradan,
televizyondan takip ediyorsa. Dün de Ankara’da oldu buna benzer bir olay. Orada
da 2 öğrencimiz yaralandı. Bu konunun önemsenmesi gerekir değerli arkadaşlar.
Yani o yaralı öğrencimiz hem kalbine hem böbreklerine aldığı ciddi yarayla
operasyona girmişti ve yoğun bakımdaydı dün İstanbul’da. Böyle bir olayın
sorumluluğu kime aitse önlemini almak da mutlaka onlara düşüyor. O öğrenci
olmayan kişilerin bu üniversitelere elini kolunu sallayarak böyle silahlarla
girmesi, hiçbir güvenlik ortamı olmadan, nasıl mümkün oluyor; bunu düşündürücü
buluyorum. Bu konuya dikkatinizi çekmek istedim. Değerli arkadaşlar, 63’üncü maddeyle ilgili değişiklik önergemiz…
Tabii, Divanda okundu madde metni. Burada konunun daha iyi anlaşılması,
maddenin daha iyi anlaşılması ve ileride, uygulamada ortaya çıkacak olan
sakıncaları da önlemek adına bu değişiklik önergesini veriyoruz. Tabii, bu önergeler veriliyor. Özellikle Komisyon ve Sayın
Hocamız, bu tasarının oluşumunda çok büyük katkısı olan Sayın Tekinalp Hocamızın -gerçekten, buradan takdir ederek
kendisini tekrar burada anıyorum diyeyim, kendisi burada gerçi de- bu
önergelere bir parça daha dikkatli bakmalarını rica ediyorum kendilerinden. Bu
önergeler, yine, kamuoyunda kendileri gibi uzman olan, ticaret hukukunun
içinden gelmiş olan profesör ve konunun uzmanlarının da yaptığı eleştirileri de
içeren önergeler. Yani metindeki her şeyi mutlak kabul, mutlak doğru olarak
değerlendirmek ne kadar doğru? Mutlaka kendilerinin düşüncelerine biz de saygı
duyuyoruz ama bu önergelerin de bir şekilde daha ciddiye alınması gerekir diye
düşünüyorum çünkü milletvekili arkadaşlarımızın bu önerge içeriklerini
anlamaları -çünkü çok teknik- gerçekten mümkün değil. Şimdi 63’üncü maddeyi okuduğumuzda ibare şu arkadaşlar: “Tüzel
kişilerin işlerini görmeleri sırasında bir haksız rekabet eylemi işlenirse…” ve
cezalandırmayla ilgili diğer kısma geçiyor. Tabii, bu “işlerini görmeleri
sırasındaki” ibaresinin, biz, bu ifadenin, tüzel kişi adına hareket eden
kimselerin eylemlerinden dolayı tüzel kişinin sorumlu tutulabilmesini
daraltacağını düşünüyoruz. Yani uzmanlar da değişik profesörler de bu bizim
düşüncemize katılıyorlar. O yüzden, girişteki cümleyi “Tüzel kişilerin
işlerinin görülmesiyle ilgili olarak” diye genişleterek düzeltmek istiyoruz.
Önergemizin ilk kısmında bu değişiklik var. Yine önergenin içerisinde, baktığımızda “organın üyeleri veya
ortakları” ibaresi var. Şimdi, değerli arkadaşlar, baktığımızda, o kısımda,
ceza yaptırımıyla ilgili olarak bir haksız rekabet fiili işlendiğinde, bu
organın üyeleri veya ortaklarından sanki birinin cezalandırılacağı gibi bir
anlam ortaya çıkıyor. Şimdi, bu eylem her iki organ tarafından da yani burada
organ üyeleri veya ortaklar tarafından da birlikte işlenirse ne olacak? Yani
anlatımda, sanki bunlardan biri adına bir cezalandırma söz konusu olacak, bir
haksız rekabet fiili işlendiğinde. O nedenle biz oradaki ayracın “veya” değil
“ve/veya” şeklinde değiştirilmesini öneriyoruz. Burada tabii şöyle bir tehlike
de ortaya çıkacak: Eğer bu olmazsa oradaki “veya” kavramı uygulamada… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. Buyurunuz. TURGUT DİBEK (Devamla) – …sadece biri hakkında mı bir işlem
yapılacak tartışması ortaya çıkaracaktır. O nedenle de orada “ve/veya” ayracını
koyuyoruz. Sadece “veya” olarak değil “ve”yi de
koyuyoruz. Ayrıca cümle içerisindeki “fiil” sözcüğünün yerine “eylem”
sözcüğünü biz önergemizde öneriyoruz. Gerçi daha önceki değişikliklerde o kabul
edilmemişti ama buradaki önergemizde de bu değişiklik talebimiz var. Ben önergemizin desteklenmesi talebiyle herkesi saygıyla
selamlıyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Dibek. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının
63 üncü maddesinde “rekabet” ibaresinden sonra gelen “fiili” ibaresinin
çıkarılarak, yerine “eylemi” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Konuşacak mısınız efendim? HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet. BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kaplan. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
burada çıkaracağımız her yasanın Anayasa’ya uygun olması gerekir. Bu, temel
kuraldır. Bu temel kurala göre seçimler yargı gözetiminde yapılır, Yüksek Seçim
Kurulunun denetiminde yapılır. Seçim de seçim kütüğüyle başlar. Oysa burada,
yakın zamanda, martta çıkarılan bir yasayla 33 ve 40’ıncı maddelerle adrese
dayalı sayım sistemi ile kütük oluşturuldu. Yüksek Seçim Kurulunun bu konuda
denetimi, İçişleri Bakanlığına; TÜİK’e, başka bir
bakanlığa, Sayın Ekren’in olduğu Başbakan
Yardımcılığına; bağlı iki farklı bakanlığa intikal ettirildi. Burada üç
bakanlık bu olayda sorumlu, biri Adalet Bakanlığı; gerçekten “YSK’nın işine karışamıyorum.” diyebilir mi, Anayasa’nın
hükmü varken “Yüksek Seçim Kurulu seçmen kütüklerini denetlemeyecek.” diyebilir
mi? Diyemez. Sorun burada, tartışma burada. Kamuoyunu bu konuda aydınlatmak
gerekiyor. Çünkü adrese dayalı sistemi getirirseniz… Burada gündem dışı konuşmada ben açıkladım: Ceylanpınar’dan Biz bu önergeyle yine Ticaret Kanunu’na katkı yapmaya çalışıyoruz,
dilini düzeltmeye çalışıyoruz. Ancak ticaretin de, iktisadın da, ekonominin de
gelişebilmesinin asgari koşulları var. Eğer bir ülkede asgari düzeyde hukuk
devleti yoksa ticaret kanununun en iyisini çıkarın, hiçbir şeye yaramaz. Eğer
bir ülkede insan hakları, hukuk ve demokrasi yoksa “en mükemmel demokrasiyi
işletiyoruz.” deseniz de o ticaret kanunu güçlerin durumuna göre değişir. Güney Afrika’da da Zimbabwe’de en son yeni bir anayasa yaptılar.
İnanın, çok modern bir anayasa ama uygulanıyor mu? Uygulanamıyor. Biz de 1982
askerî darbesi ile gelen bir anayasayla yirmi sekiz yıldır cebelleşip
duruyoruz, değiştiremiyoruz. Bu anayasa tozlu raflara niye kaldırıldı, neden
kaldırıldı, neden bir yıl tartışıldı, Amerika’da tartışıldı, sonra bu anayasa
tozlu raflara kaldırıldı? Bilmiyoruz. Kim istedi, tartıştırdı; kim istedi,
taslak yaptırdı; kim istedi, durdurdu? Bilmiyoruz. Siyasi Partiler Yasası’nı değiştirmiyoruz. Zaten seksen bir madde
değişti ve kadük duruma geldi. Seçim Yasası’nı
değiştirmiyoruz. Baraj yüzde 10, kaldırmıyoruz. Lider sultası devam ediyor.
Parti içi hukuk yok, adaylar özgür belirlenemiyor. Halk özgür iradesiyle seçime
kendi adayını, istediği kişiyi gönderemiyor. Hâl böyle iken Türkiye düşünce ve
örgütlenme özgürlüğünü de yaşayamıyor, toplantı ve gösteri yasalarının
haklarını kullanamıyor. Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği yüzlerce
karara rağmen, Anayasa’nın 90’ıncı maddesi çok açık hüküm taşımasına rağmen
2004 değişikliğinde, “İç hukukla uluslararası sözleşme arasında çelişki olduğu
takdirde uluslararası sözleşme uygulanır.” hükmü de uygulanmıyor. Şimdi böylesi bir ülkede biz, temel bir kanunun tartışmalarını
yürütürken bu temel kanunun bir hukuk devletinde işleyebilme koşullarını da
yaratmak zorundayız. Elbette ki demokrasi kolay bir şey değil, çoğulculuk
ister, katılımcılık ister, ortaklaşma ister, farklılıklara tahammül ister.
Demokrasilerde azınlığı hukuk korur, bağımsız yargı korur, hukuk devleti korur.
Eğer bağımsız yargı koruyamıyorsa, eğer hukuk koruyamıyorsa, güçsüzlerin
dayanacağı bir güç yoksa o ülkedeki yönetim şekline demokrasi diyemezsiniz.
Diktatörlük denebilir, polis devleti denebilir, farklı isimler olabilir,
sultanlık olabilir, imparatorluk olabilir ama hiçbir zaman böyle bir yönetim
tarzı demokrasi değildir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. HASİP KAPLAN (Devamla) – Demokrasinin üç temel koşulu vardır. Bu
üç temel koşulu hayata geçirmeyen bir ülke bütün alanlarda patinaj yapmaya
devam eder. Birincisi, siyasal demokrasidir. O Türkiye’de yok işte. Bir seçmen
kütüğünü tartışamıyoruz. Siyasal farklılıklara tahammül edemiyoruz. Siyasal demokrasiden sonraki ikinci unsur, ekonomik demokrasidir.
Bu temel kanun aslında ekonomik demokrasinin temellerini Türkiye’de
belirleyecek. Üçüncüsü, kültürel demokrasidir. Bunu her zaman söyleriz:
Çoğulculuk, çok kültürlülük, renklilik bir çiçek bahçesi gibi tarihin
zenginliklerini yaşamaktır. İşte biz bu ülkede bunları, bunların yanında da güçler ayrılığını,
yargı-yasama-yürütme arasındaki ayrımı koyamadığımız zaman bu çarklar işlemez.
Bugün işlemez bir noktadayız. Bunu her vesileyle ifade etmeye çalışacağız. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir. 63’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 63’üncü madde kabul edilmiştir. On dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 15.59 YEDİNCİ OTURUM Açılma Saati: 16.14 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
26’ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum. 96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. 64’üncü maddenin başlığını okutuyorum: BEŞİNCİ KISIM Ticarî Defterler A) Defter tutma ve envanter I - Defter tutma yükümü MADDE 64 – BAŞKAN – 64’üncü madde üzerinde dört önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Kanun Tasarısının 64 üncü
maddesinin kenar başlığında yer alan "yükümü" ibaresinin
"yükümlülüğü" şeklinde ve üçüncü fıkrasının da aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(3) Ticarî defterler, açılış ve kapanışlarında noter
tarafından onaylanır. Kapanış onayları, izleyen faaliyet döneminin altıncı
ayının sonuna kadar yapılır. Şirketlerin kuruluşunda defterlerin açılışı
ticaret sicili müdürlükleri tarafından da onaylanabilir. Açılış onayının noter
tarafından yapıldığı hallerde noter, ticaret sicili tasdiknamesini aramak
zorundadır. Türkiye Muhasebe Standartlarına göre elektronik ortamda veya
dosyalama suretiyle tutulan defterlerin açılış ve kapanış onaylarının şekli ve
esasları ile bu defterlerin nasıl tutulacağı Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca bir
tebliğle belirlenir." Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının
64 üncü maddesi "4" üncü fıkrasında "genel kurul toplantı ve .. " ibaresinden sonra gelen "müzakere"
ibaresinin çıkarılarak, yerine "karar" ibaresinin konulmasını arz ve
teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 64 üncü
maddesinin 3 numaralı fıkrasında yer alan "bir tebliğle" ibaresinin
Tasarı metninden çıkarılmasını ve 5 numaralının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(5) Yevmiye defteri, defter-i kebir ve envanter
defteri dışında tutulacak defterler Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu
tarafından belirlenir." Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan "Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı"nın 64. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "ve defterlerinde,
ticarî işlemleriyle malvarlığı durumunu, Türkiye Muhasebe Standartlarına ve 88
inci madde hükümleri başta olmak üzere bu Kanuna göre açıkça görülebilir bir
şekilde ortaya koymak zorundadır." ibaresinin kaldırılarak, yerine
"ve tüm ticari işlemler ile malvarlığı durumunu, Türkiye muhasebe standartlarına
ve bu Kanuna uygun olarak defterlerine aktarmak zorundadır." ibaresinin
eklenmesini ve 1. fıkranın son cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz. BAŞKAN – Konuşacak mısınız, yoksa gerekçeyi mi okutuyorum? MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Erkan Akçay konuşacaklar. BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar) ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
64’üncü madde üzerindeki değişiklik önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum.
Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, tasarının Beşinci Kısmı ticari defterleri
düzenlemekte ve 64’üncü madde ile 88’inci maddeler defterlerin tutulması, envanter, bilançolar, finansal tablolar, değerleme ilkeleri
ve Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun yetkilerine ilişkin düzenlemeler
yapmaktadır. Bu hususlara ilişkin düzenlemeler, şu anda hazır ve Meclis
gündemine gelmek üzere olan Muhasebe Standartları Kanunu Taslağı’nda ve hâlen
Plan ve Bütçe Komisyonu alt komisyonunda görüşülen Denetim Standartları ve Kamu
Gözetimi Kurumu Kanunu Tasarısı’nda düzenlenmektedir. Aynı konunun birden fazla
kanunda düzenlenmesi kanun yapma tekniğine aykırı olduğu gibi, uygulamada
önemli sorunlara da yol açabilecektir. Bu vesileyle, 64’üncü maddeyle ilgili
bazı değerlendirmelerimizi de dikkatlerinize sunmak istiyorum. Ulusal ve uluslararası standartlar bakımından önem arz eden
tasarının 64’üncü maddesi, her tacirin ticari defter tutmak yükümlülüğüne
ilişkin emredici kural koymaktadır. Kanunen tutulması zorunlu olan tüm
defterlerin usulüne uygun olarak tutulmuş olmasının ticari defterlerin
sahibince delil olarak gösterilebilmesi için ön koşul olduğunun hükme
bağlanması, ticari defterlerin tam ve usulüne uygun tutulmasını güvenceye alan
bir düzenleme olacaktır. Tasarının ticari defterlerle ilgili kısmında sadece ticari
defterlere değil, bilanço ve diğer mali tablolara ilişkin hükümlere de yer
verilmiştir. Söz konusu hükümler genel olarak incelendiğinde ve defter tutma
yükümlülüğüyle ilgili maddeyle de irtibatlandırıldığında
defter kayıtlarının ve ilgili diğer kayıtların gerçekliğini, doğruluğunu ve
zamanında düzenlenmesini sağlamaya yönelik hükümlere yer verilmiş, kayıtların
tutulmasında bazı standartlara riayet edilmesi gerektiği hüküm altına
alınmıştır. Böylece, kayıtların anlaşılabilirlik ve açıklığının, gerçekliğinin
ve doğruluğunun sağlanmaya çalışıldığı, ilke ve standartlar vasıtasıyla
kayıtlarda yeknesaklık sağlamak suretiyle mukayese elverişliliğinin hedeflendiği,
bu yönüyle ilgililerle hukuki münasebete girecek üçüncü kişilerin doğru ve
güvenilir bilgi almasına yönelik tedbirlerin bulunduğu ve üçüncü şahısların
menfaatini gözeten bir düzenleme tarzına yer verildiği görülmektedir. Ancak
tasarı ile ticari defterlerin delil olma niteliğine ilişkin hükümler hiçbir
ülkenin kanununda yer almadığı ve ispat hukuku ilkeleriyle bağdaşmadığı
gerekçesiyle tamamen kaldırılmıştır. Onun yerine, 83’üncü maddede ”Hukuki
Uyuşmazlıklarda İbraz” başlığı altındaki düzenlemede, Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunu’na atıfta bulunulmaktadır. Uygulamada çok sık başvurulan ve özellikle
ticari uyuşmazlıklarda gerekli olduğunu düşündüğümüz ticari defterlerin delil
kuvveti ile ilgili olarak sadece Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na atıf yapılmasının
yeterli olmadığı kanaatini taşıyoruz. Bu nedenle, ticari defterlerin delil
kuvveti ile ilgili hükümlerin günümüz gelişmelerine uygun bir şekilde yeniden
ele alınıp tasarıya eklenmesi uygun olurdu. Ticari defterlerin delil olmasının
uygulamada kazanmış olduğu yaygınlık ve yöneticilerin ticari defterlerin
tutulmasındaki cezai sorumluluğunun kaldırılmış olması karşısında, bu düzenleme
konusunda yeniden değerlendirme yapmakta büyük fayda vardır. Tasarının 64’üncü maddesinin (5)’inci fıkrasında, yevmiye, defterikebir
ve envanter defteri dışında tutulacak defterlerin
Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu tarafından belirleneceği öngörülmektedir.
Bu hükümle, uluslararası muhasebe standartları ve Türkiye muhasebe
standartları, ticari defterler ve bu bölümde yer alan diğer hükümler açısından
ve tebliğle de düzenleme yapılacağı da belirtilerek Türk Ticaret Kanunu’nun
üzerine çıkarılmaktadır. Kanun hükümlerinin, muhasebe standartlarının izin
verdiği ölçüde veya standartlarda aksi öngörülmemiş ise uygulanabileceğini
kabul etmek standartlara uygulama açısından kanun hükümlerinin üzerinde bir yer
verilmesi anlamına gelmekte olup kanun yapma tekniği açısından uygun
bulmuyoruz. Bu durumun, yasama yetkisinin devredilemeyeceğine ilişkin Anayasa
hükümlerine de aykırılık teşkil ettiğini düşünüyoruz. Değerli milletvekilleri, bu vesileyle önergemizin kabulünü diler,
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 64 üncü
maddesinin 3 numaralı fıkrasında yer alan "bir tebliğle" ibaresinin
Tasarı metninden çıkarılmasını ve 5 numaralının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları "(5) Yevmiye defteri, defter-i kebir ve envanter
defteri dışında tutulacak defterler Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu
tarafından belirlenir." BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurunuz. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Bakanımız deminden konuşurken, seçim güvenliğiyle ilgili
herhangi bir talep olması durumunda elbette müdahale edilebileceğini fakat bu
aşamada böyle bir şeyin olmadığını -yanlış anlamıyorsam- söylediler. Öncelikle,
Anayasa’mızın 79’uncu maddesi, seçimlerin dürüstlük içerisinde yapılması ve
yaptırılması, seçim süresince bütün yolsuzluk ve şikâyetlerin, itirazların
incelenmesi görevini Yüksek Seçim Kuruluna vermiştir. Bugün bütün demokratik ülkelerde seçimin ilk ve temeli olan seçim
kütüklerinin oluşturulması yargı tarafından yapılmaktadır. Hiçbir ülkede, seçim
kütüklerinin oluşturulması idareye, yürütmeye bırakılmamıştır. Türkiye’de 1950
yılında çok partili hayata geçtiğimiz günden bugüne kadar tüm seçim kütükleri
ilçe seçim kurulları tarafından oluşturulmuştur. İlçe seçim kurullarının bu
kütükleri oluşturma yetkisi geçen dönem çıkarılan bir yasayla geriye
alınmıştır. Seçim sürecinin yönetimi yargı denetiminin altından çıkarılmış,
yürütme denetimine verilmiştir. Şimdi, bu, Anayasa’nın bahsettiğim 79’uncu
maddesine aykırı bir hükümdür. Durum böyleyken -bu seçim kütükleri üzerinde bu
kadar tartışma kamuoyunca yapılmaktadır- bence bu tartışmaları bertaraf edecek,
kuşkuları giderecek önlemleri almak var iken seçimin tartışılabilir,
meşruiyetinin sorgulanabilir hâle getirilmesinin bir anlamı var mıdır? Sayın Bakan sadece Adalet Bakanı değildir, aynı zamanda Hükûmeti temsilen burada bulunmaktadır. Burada, seçim
kütüklerinin oluşturulması konusundaki kuşkuların ciddi, tarafsız ve özenle
araştırılması konusunda Sayın Bakan söz verinceye kadar ben bu konuyu gündeme
getireceğimi söyledim. Ama Sayın Bakandan hiçbir ses çıkmıyor. Sanki bu konu Hükûmeti ilgilendirmiyor, sanki bu konu Adalet Bakanını hiç
ilgilendirmiyor, kendi dışında olan bir olaymış gibi bu olayı geçiştirmeye
çalışıyor. Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de yaşamıyor muyuz? Sizlere gelmiyor
mu? Türkiye'nin dört bir yanından nüfus dairelerine yığılmalar var. Nüfus
dairelerinde bir kargaşa, bir kaos var. 6 milyon
seçmen bugün fazla. Nüfusa baktığımız zaman bu 6 milyon seçmenin sorgulanması
gerekmiyor mu? Yani bu Parlamentonun meşruluğunun tartışılmaması için, bu
Parlamentonun güvenilir olması için, her şeyden önce bu Parlamento sürecini
başlatan, seçim sürecini başlatan seçmen kütüklerinin doğru, dürüst, hiç
kimsenin kuşku duymayacağı bir şekilde hazırlanması tüm siyasi partilerin ortak
amacı değil midir? Bugün bir beldede oturan insanlar, hangi siyasi düşünceden
olurlarsa olsunlar, kendi başkanlarını elbette ki seçsinler, ama başka
yerlerden oralara yığılmalar yaparak o belde halkının iradesini dolaylı olarak
geçersiz hâle getirmek kabul edilebilir bir durum mudur? Bu konu, Hükûmetin alması gereken önlem değil de biz mi alacağız
muhalefet olarak? Ben bu konuları şimdiden Hükûmetin
dikkatine sunmak istiyorum yarın yapılacak 29 Mart seçimlerinde bu seçimin
meşruluğunun kamuoyunca tartışılmaması için. Zaten Anayasa’ya aykırı bir hüküm
var, Anayasa’ya aykırı bir yasa çıkarılmış, bu yasayla seçimler yürütülmeye
çalışılıyor. Kütüklerin oluşturulması yargı denetiminin alanından çıkarılmış.
Bu zaten başlı başına Anayasa’ya aykırı bir durumdur. Hiç olmazsa Hükûmetin bir an önce bu tartışmaları sona erdirmek için,
hukukun güvenliğini sağlamak için bu konuya el atması gerekmektedir diye
düşünüyorum. Öte yandan, değerli arkadaşlarım, bu 64’üncü maddeyle ilgili
verdiğimiz değişiklik önergesiyle 5’inci fıkrada Türkçeye bir uyum getirilmesi
sağlanmıştır. “…bir tebliğ ile belirlenir.” hükmündeki “bir tebliğ ile”
kelimeleri çıkarılmıştır. 3’üncü fıkrasında ise “…Sanayi ve Ticaret
Bakanlığınca bir tebliğle belirlenir.” denilmiş. Burada da Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı bunu ister bir tebliğle belirler ister bir yönetmelikle belirler
ister başka bir yazılı mevzuatla düzenler. Bu konunun Ticaret Kanunu tarafından
belirlenmesi bizce doğru değildir. Aslında bu maddenin hukuken yanlış ve sakıncalı olan yönü vardır.
Şöyle ki: Bu hükümle Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu ve dolayısıyla
uluslararası finansal raporlama standartları kanunun ve yasama organının önüne
geçirilmekte ve kanun hükümlerinin anılan standartların izin verdikleri ölçüde
uygulanabileceği, Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu ile dolaylı olarak da
uluslararası finansal raporlama standartlarının kanun hükümlerini
değiştirebilecek düzenlemeler yapabilmeleri kabul edilmektedir. Bu düzenleme
hukukun normları hiyerarşisinde Anayasa’nın kuvvetler ayrılığı ilkesine ve özellikle
Anayasa’nın 87’nci maddesinde belirlenen kanunları koyma yetkisinin Türkiye
Büyük Millet Meclisinde olduğu hükmüne aykırıdır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – O nedenle biz önergemizin
desteklenmesini istiyoruz. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk. Önergeyi oylarınıza sunuyorum… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı… BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur. On dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 16.30 SEKİZİNCİ OTURUM Açılma Saati: 16.40 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya),
Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
26’ncı Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum. 96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. 64’üncü madde üzerinde verilen Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur. (AK
PARTİ sıralarından “var var” sesleri) ÜNAL KACIR (İstanbul) – Var efendim, nasıl yok? BAŞKAN – Elektronik cihazla oylama yapacağız. İki dakika süre veriyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır. Şimdi diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının
64 üncü maddesi "4" üncü fıkrasında "genel kurul toplantı ve .. " ibaresinden sonra gelen "müzakere"
ibaresinin çıkarılarak, yerine "karar" ibaresinin konulmasını arz ve
teklif ederiz. Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Sayın Kaplan, konuşacaksınız… Buyurunuz. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ben, tekrar katkı sunmak üzere, verilen bir önerge üzerinde söz aldım. Sadece
şunu söyleyeyim: “Müzakere” sözcüğü, eski Arapçada –ki ben Arapçayı da iyi
bilirim, Kürtçeyi de iyi bilirim, Farsçayı da bilirim- bir konuyu tartışmak
demektir. Bir konuyu tartışmak… Bir Genel Kurul bir konuyu müzakere eder,
herhangi bir toplantı sonrası müzakere edilir bir konu ama sonunda bir karar
çıkar, o karar da deftere yazılır. Şimdi, biz burada diyoruz ki: “Kardeşim,
bunu ‘müzakere’ sözcüğünü çıkarın, yerine ‘karar’ deyin.” Müzakereler hangi
ticari deftere yazılır bana birisi bir örnek çıkarsın milletvekilliği rozetimi
çıkarayım. Ya bu kadar da olmaz ya, el insaf! Hangi müzakereler ticaret
defterlerine yazılıyor, bana söyler misiniz? E şimdi, ben buradan diyorum ki ya
“Allah birdir” diye bir önerge versem Komisyona bakacaksınız, Komisyon da
“hayır” derse buradan çıkmayacak dediğim zaman şaşırıyorsunuz. MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – O kadar da değil. Yanlış bir benzetme. HASİP KAPLAN (Devamla) – Hayır, diyorsunuz: Yok, çıkar… Ama değil.
Bu doğrusu. Bizden uyarması, biz sözümüzü söyledik. Şimdi, bir başka noktaya geçelim. Anayasa 79… Okumak gerekiyor.
Darbe anayasası da olsa bugün yürürlükteki olan yasa. “Seçimler, yargı
organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır. Seçimlerin
başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile
ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma… Yüksek Seçim Kuruluna aittir.” ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Bakan dinlemiyor ki! HASİP KAPLAN (Devamla) – Şimdi, sorun bu. Yüksek Seçim Kurulu
seçmen kütüğüyle seçim takvimi başladığı için yetkili ve denetleyicidir. Ama
bir yasa çıktı, adrese dayalı kütük. Kütüğü kim yapacak? TÜİK bir sene önce
adrese dayalı bir sayım yapmış. Onunla ilgili kim yapacak? Vatandaşlık Nüfus
İşleri Genel Müdürlüğü. Vatandaş nereye başvuracak? Muhtara değil. Nereye
gidecek? Nüfus müdürüne. Olmadı… Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Sayın Aydın diyor
ki: “Eğer bir kişi kaydolmak istiyorsa polise ve jandarmaya gitsin.” Ya böyle
bir şey olur mu arkadaşlar? Peki, bir şey daha soracağım: 1 Ocak 2009’da seçim takviminin
başladığını Yüksek Seçim Kurulu söylemedi mi? Söyledi. Bu ne aceledir askılara
hemen listeler çıkarılıyor da üç gün itiraz süresi veriliyor? Bakın,
istediğiniz kadar çoğunluk olun, istediğiniz kadar yüzde 47’ye, 57’ye çıkarın,
istediğiniz zaman yüzde 67’ye çıkarın, bundan kurtulamazsınız -bu tartışmadan-
size anlatmak istediğimiz budur ve bütün muhalefetin kafasında bu sorun var. Bakın, ben milletvekiliyim. Seçmen olarak İstanbul Beyoğlu’nda
seçmen kütüğünde kayıtlıyım. Genel Kurul çalışmaları nedeniyle bu üç gün içinde
gidip seçmen kütüğümü alıp Şırnak’a kaydıramadım, çünkü tanınan süre üç gün.
Benim gidip nüfus müdürüne çıkmam gerekiyordu. Nüfus müdürü olmasa Beyoğlu
Emniyet Müdürüne gitmem gerekiyordu. Allah’tan orada jandarma yok. Yoksa
jandarma komutanına gitmem gerekiyordu. Şimdi bakın, seçim takvimi mademki 1 Ocak 2009’da başlıyor, bir
önerimiz var. Bu tartışmayı en azından asgariye indirelim. Bütün partilere
teklifimiz: Yüksek Seçim Kurulu bayramdan sonra beş gün veya yedi gün, makul
bir süre, seçmen kütüklerine itiraz imkânı tanıyan bir süre tanısın. Beş veya
yedi gün bayramdan sonra. Şimdi hemen bayram tatili başlıyor. Beş veya yedi
günlük bir süre seçim listelerinin biraz daha kontrol edilmesini,
yazılmayanların yazılmasını sağlar, bu tartışmayı biraz asgariye indirir. Böyle
bir şeye Yüksek Seçim Kurulu böyle bir karar verirse, Yüksek Seçim Kurulunun
kararları kesindir, tıpkı YAŞ kararları gibi. Hani Cumhurbaşkanı, Başbakan hem
muhalefet yazıyor ya, orada muhalefet yazacak da yok ve o zaman bu kütükleri
biraz olsun biraz daha denetleme, yanlışlıklar varsa düzeltme imkânı var. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. HASİP KAPLAN (Devamla) – Bu konuda burada bütün parti gruplarına sesleniyorum;
grubu bulunan partiler, bulunmayanlar: Eğer muhalefetin üç partisi de bunu
istiyorsa, iktidar partisinin de bize katılması demokrasinin gereğidir, hukukun
gereğidir. Biz bu talepte bulunuyoruz. Sayın Bakanımız da burada. Bu yanlışı
hiç olmazsa bu yoldan düzenleyelim, sonra yasayı düzenleyelim. Çünkü burada bu
yasaya aykırı bir yasa yaptık, Anayasa’ya aykırı yasa yaptık. Biraz da kabahat
bizim, günah bizim, biraz da bizim sorumluluğumuz var. Ama Allah var,
Demokratik Toplum Partisi öncesi bunlar görüşüldüğü için bizim de bu yasa
görüşüldüğünde bütün muhalefetimiz olmasına rağmen geçti. Biz bu konuda yeterli
tavrı koyduğumuzu düşünüyoruz, böyle bir çağrıda bulunuyoruz. Muhalefet
partileri de burada, iktidar partisi de burada, hiç olmazsa bu yanlışı bu
şekilde düzeltelim diyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Kanun Tasarısının 64 üncü
maddesinin kenar başlığında yer alan "yükümü" ibaresinin
"yükümlülüğü" şeklinde ve üçüncü fıkrasının da aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları "(3) Ticarî defterler, açılış ve kapanışlarında noter
tarafından onaylanır. Kapanış onayları, izleyen faaliyet döneminin altıncı
ayının sonuna kadar yapılır. Şirketlerin kuruluşunda defterlerin açılışı
ticaret sicili müdürlükleri tarafından da onaylanabilir. Açılış onayının noter
tarafından yapıldığı hallerde noter, ticaret sicili tasdiknamesini aramak
zorundadır. Türkiye Muhasebe Standartlarına göre elektronik ortamda veya
dosyalama suretiyle tutulan defterlerin açılış ve kapanış onaylarının şekli ve
esasları ile bu defterlerin nasıl tutulacağı Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca bir
tebliğle belirlenir." BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım,
katılıyoruz ancak bir talebimiz var. Bilindiği gibi bu tasarıda tüm paragraflar
bir rakamla başlamaktadır. Bu önergede iki paragraf var. Biri rakamla başlıyor,
biri rakamla başlamıyor. O bakımdan ikinci paragrafın birinci paragrafın sonuna
-ayrı bir paragraf olarak değil- yazılması hâlinde bu sorun kendiliğinden
çözülebilir diye düşünüyorum. Bunu arkadaşlarımız yapabilirlerse sorun kalmaz. BAŞKAN – Yapabilirler efendim. Düzeltmişler zaten de konuyu. NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Gerekçe… BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Bu önerge ile kelime tashihi yapılması amaçlanmıştır. Ayrıca,
Türkiye Muhasebe Standartlarına göre elektronik ortamda veya dosyalama
suretiyle tutulan defterlerin açılış ve kapanış onaylarının şekli ve
esaslarının Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca bir tebliğle belirlenmesine imkân
sağlanmıştır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Bu kabul edilen önerge doğrultusunda 64’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 64’üncü madde kabul edilmiştir. 65’inci maddenin başlığını okutuyorum: II - Defterlerin tutulması MADDE 65 – BAŞKAN – 65’inci madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutup, aykırılık sırasına göre
işleme alıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının
65 inci maddesi “1”inci fıkrasındaki “kayıtlar” ibaresinden sonraki “Türkçe
tutulur.” ibaresinin “Türkçe ve başka dilden yapılabilir” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının
65. maddesinin 1. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
“(1) Defterler ve gerekli diğer kayıtlar Türkçe tutulur.
Kısaltmalar, rakamlar, harfler ve semboller kullanıldığı takdirde bunların
anlamları açıkça belirtilmelidir. Vergi Usul Kanunu hükümleri saklıdır.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Sayın Dibek, buyurunuz. TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Değerli arkadaşlar, bir taraftan Ticaret Kanunu’nu görüşüyoruz
önergelerle beraber, diğer taraftan da gündemimizde yerel seçimler var; hemen hemen her söz alan milletvekili arkadaşımız bu konuya
mutlaka değinme ihtiyacı duyuyor, çünkü Türkiye'nin gündeminde, gazeteleri
açtığımızda, televizyonları izlediğimizde gerçekten bu konu halkımız tarafından
da takip ediliyor. Az önce Sayın Bakan bu konuda bir açıklama yapma ihtiyacını
duydu. Gerçi, kendisi “Takvim başlamıştır, artık bizim yapacak bir şeyimiz yok,
konu Yüksek Seçim Kuruluna aittir, onun yetkisindedir.” dedi ve topu oraya
attı. Değerli arkadaşlar, bu konu niye bu kadar çok konuşuluyor? En son,
referandumda yapılan oylamada seçmen sayısı 42 milyon küsurdu, şimdi 48 milyonu
aşkın; arada bir 6 milyon fark var. Aradan bir yılı aşkın bir süre geçmiş, bir
yıl gibi bir süre geçmiş. Değerli arkadaşlar, bir yılda seçmenin 6 milyon gibi
bir artışı hâliyle dikkat çeker, normaldir bu. Şimdi, her il kendisi, biz de bakıyoruz, diğer iller de bakıyor.
Ben bakıyorum milletvekili arkadaşlarımız hemen hemen
her biri, kendi bölgesinden değişik, böyle spesifik
konuları getiriyorlar “İşte bizde bu kadar arttı, farklı olaylar var.” diye.
Türkiye'nin konuştuğu bir konuyu hâliyle gündemimize almak gerekir diye
düşünüyorum. Benim de burada söyleyeceğim birkaç şey var: Öncelikle –diğer
arkadaşlarımız belirtti ama -askı, bu itiraz ve nakillerle ilgili, olmayanlar
ve yer değiştirmekle ilgili başvurular yarın saat 17.00’de sona eriyor. Daha
önceki yıllarda Yüksek Seçim Kurulu bunu daha uzun bir süreye veriyordu, iki
hafta, on dört günlük bir süreydi; ama bu yıl on gün, yani bu seçimlerde on
günlük bir süre, 26’sı, yarın onuncu gün oluyor. Değerli arkadaşlar, küçük illerde belki sorun olmayabilir, küçük
ilçelerde belki sorun olmayabilir ama dün, burada, biz arkadaşlarımızla
konuşuyorduk, Çankaya Nüfus Müdürlüğü, yedinci katta, asansörle çıkmak, inmek
gerekiyor, asansörler arızalı. İnsanlar işinden izin almışlar gelmişler, o güne
bu işi hâlletmek üzere hasretmişler kendilerini,
belki programlarını bozmuşlar. Yaşlılar, hastalar yukarı çıkamıyorlar;
çıkanlar, sıra var, kuyruk var, işlerini göremiyorlar. Bilgisayarlar tabii ki,
ağırlaşmış “Datalar, sistem hızlı işlemiyor, ağır.” diyorlar, geri dönmek
zorunda kalıyorlar. O nedenle, bu sürenin kısa olduğunu düşünüyoruz, ısrarla
bunu belirtmeye çalışıyoruz. Tabii ki, Hükûmetin
yapacak bir şeyi yoktur. Yüksek Seçim Kurulu da buradaki konuşmaları
dinliyordur. Yani Yüksek Seçim Kurulu niye daha önce en az on dört günlük süre
verirken şimdi böyle bir olayda on günlük bir başvuru süresi ortaya koymuştur?
Bunun mutlaka uzatılması gerekir diye düşünüyoruz. Diğer taraftan, şimdi, bu değişiklikler yapılıyor gerek ismini
yazdıranlar ve nakil yaptıranlar… Bu değişiklikler tekrar düzenlenecek ve 17
Aralık’ta askıya çıkacak değişiklik yapılan o liste. Değerli arkadaşlar, bir gün, bir gün sonra 18’inde askıdan inecek.
Bir günlük itiraz süresi var siyasi partilere, ilgililere. Şimdi, şu denilebilir, Yüksek Seçim Kurulu şöyle bir mantık
yürütmüş olabilir: “Zaten bu adrese dayalı sistem gereği herkes kayıt altına
alınmıştır. Dolayısıyla çok fazla başvurular olmayacaktır. O değişiklikler de
az olacaktır. O listeleri de bir günde partililer, ilgililer inceleyebilir”
gibi bir mantık yürütmüş olabilirler, ama dünyanın neresinde bir günlük bir
inceleme süresi vardır demokrasilerde. Mümkün değil. Yani sanki çok erken, acil
bir seçim yapıyoruz. Yani altmış günlük veya doksan günlük süre içerisinde
seçim yapıyoruz ve böyle kısacık, kısacık günler. Bir gün… Bunu da mutlaka
Yüksek Seçim Kurulunun değerlendirmesi gerekir diye düşünüyorum. Sayın Bakanıma da şunu söyleyeyim: Yani vatandaşlarımızın,
halkımızın kaygı içerisinde olmasını gayet doğal karşılamak lazım. Yani bu
ülkenin Sayın Başbakanı kaymakamlarımızı, valilerimizi kamyonlara bindirip,
kömür dağıtmaya gönderiyor. Yani öyle bir görev veriyor. Şimdi, hatta
Kırklareli’nde bu kömürler dağıtılırken, kaymakamlar, köydeki muhtar ve ihtiyar
heyetindeki yetkililere güvenmiyorlar, köy imamlarının da bu kömür dağıtılan
ailelerde, dağıtılan kömürlerin başında riayet etmelerini ve takip etmelerini
istiyorlar. Şimdi böyle bir Türkiye! Demek ki, durumdan vazife çıkaran
birtakım devlet görevlileri de olacaktır diye insanlar kaygı içerisinde
olabilir. Tabii ki, biz devletin görevlilerinin yapacağı işlere güvenmek
zorundayız, güvenelim ama, Sayın Başbakan da valileri,
kaymakamları kamyonlara bindirip, evlere göndermesin veya işte köy muhtarına
güvensin. O köy muhtarları, o kömürler, elindeki listede ihtiyacı olan
vatandaşlara dağıtılırken imamları da, köy imamlarımızı da başlarına vermesin.
Demek ki, ortada bir güvensizlik varsa halkın da buna karşı güvensizliği gayet
doğaldır. Bunu da burada belirtmek istiyorum değerli arkadaşlar. Önergemizle ilgili olarak da hemen şunu belirtmek istiyorum: Son
cümleyi biz ilaveten önergemize yazdık. Zira Vergi Usul Kanunu’nda… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. TURGUT DİBEK (Devamla) – 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 215’inci
maddesinin birinci fıkrasındaki hükümle bir çelişki ortaya çıkacaktır. Çünkü
değerli arkadaşlar, şu anki, baktığımızda “Defterler ve gerekli kayıtlar Türkçe
tutulur.” diyor madde metni ama Vergi Usul Kanunu’nda ilgili maddede -ki
215’inci maddenin birinci fıkrası- “Türkçe kayıtlar bulunmak kaydıyla
defterlerde başka dilden kayıtlar da yapılabilir.” denilmiş, böyle bir ibare
var. Dolayısıyla madde metninin son fıkrasına, son cümlesine daha doğru olarak
“Vergi Usul Kanunu hükümleri saklıdır.” ibaresinin gelmesinin doğru olacağını
düşünüyoruz ki böyle bir çelişkinin giderilmesi gerektiğini değerlendirdik. Önergemizin kabulünü ben saygıyla talep ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Dibek. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının
65 inci maddesi “ Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. İzin verirseniz kısa bir açıklama yapayım. BAŞKAN – Buyurunuz. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Hâlen yürürlükte
bulunan 805 sayılı Yasa’nın 1’inci maddesi “Türk tabiiyetindeki her nevi şirket
ve müesseseler, Türkiye dahilindeki her nevi muamele,
mukavele, muhabere, hesap ve defterlerini Türkçe tutmağa mecburdurlar.”
şeklinde düzenlenmiştir. Dolayısıyla böyle bir hükmü buraya getirmemiz bir
çelişki teşkil edecektir. BAŞKAN – Sayın Kaplan, buyurunuz. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Bakan demin mevcut muhasebat kanununu okudu, diyeceğimiz yok. Denetleme
yasa tasarısını şu an biz Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüyoruz ve bu
denetleme ile ilgili, muhasebe ve denetleme ile ilgili kökten bir değişiklik ve
Avrupa Birliğinin, yine müzakere sonucu, yine Meclise de gelecek. Şimdi, biz ileriye bakacağız. Yeni bir yasa çıkardığımız zaman
eğer geride bırakacağımız yasalar çok doğruysa yenisini niye yapıyoruz? Bu
mantıktan bakmak gerekiyor biraz ileriye. Şimdi bizim burada söylemek istediğimiz şu: Muhasebat
kanununa göre Türkçe resmî dildir, bu mutlaka olmalı, bu olsun ama bir firma
çok uluslu bir firmaysa, bir şirket çok ulusluysa, içinde çok farklı ülkelerin
sermayesi varsa, kendine de bir ortak dil olarak İngilizceyi veya Arapçayı
seçmişse, bırakın kendi kayıtlarında hem Türkçe hem de İngilizce olsun. “Fazla mal göz çıkarmaz.” derler yani fazlası da çıkarmaz ama o
yabancı firmanın kendi defterlerini denetlemesine imkân tanır. Bu neden gerekli? Şimdi şirketler uluslararasılaştı.
Diyelim Riyad’da bir büyük firmanın merkezi var;
geldi, İstanbul’da da bir şube kurdu. Petrolü bırakalım bir tarafa, diyelim Riyad’da “Ya Habibi” isminde bir
kozmetik firması; İstanbul’da bir açtı, Paris’te bir açtı, Londra’da açtı, New
York’ta açtı, Tokyo’da açtı ama merkez orası. Bu şubeleri İstanbul’da satış
yapıyor, bağlantılı, yani burada çıkarılacak kârı, hesabı, yine akacak, gidecek
merkeze. Bakın, dün üç tane sözleşmeyi burada görüştük ve teknik olduğu
için fazla tartışmadan da “okey” dedik, Meclis onayladı. Meclisin onayladığı bu
sözleşmelere göre, Suudi Arabistan’dan bir şirket gelip çok rahatlıkla Emirgan’ı alabilir, kendi merkezi Riyad’dayken
çok rahatlıkla burada mülk edinebilir, kurumlar edinebilir; karşılıklılık
ilkesi var, buna bir şey demiyoruz. Ama ticaretin uluslar arasılaşması,
sınırları aşması durumu karşısında Dünya Ticaret Örgütünde siz, isteseniz de
istemeseniz de Türkçe dilini kullanamazsınız çünkü Dünya Ticaret Örgütünün
kabul ettiği bir resmî dil vardır veya Avrupa Konseyinin kabul ettiği iki resmî
dil vardır. Şimdi, Avrupa Konseyinde İngilizce, Fransızca resmî dil değil mi?
Resmî dil. Dışişleri Bakanlığımız yazışmaları yaparken bu iki dili kullanıyor
mu? Kullanıyor. E, diyelim o zaman. “Resmî dil Türkçedir, kullanmasın.”
diyebilir miyiz? İşte uluslararası sözleşmeler bu yükümlülüklerin sonucudur.
Bırakın firmalar serbest kalsın. Yabancı bir dili kullanmak istiyorsa
defterinde kullanabilmelidir. Ha, Türkiye’de mahkeme açısından, yetki
açısından, denetim açısından Türkçe olanı esas alırsınız, Türkçe olanın
üzerinden gidersiniz. Bu bir sınırlama değildir, bu bir öngörüdür, bu bir
ileriye bakış açısıdır. Eğer şirketlerin merkezini Türkiye’ye taşıma gücünüz
varsa, Union Bank’ı, Almanya’daki bankaların
merkezini Türkiye’ye taşıma şansınız varsa, oradaki işlemlerde denetim
açısından merkezi de denetleyebilme şansınız varsa bir diyeceğimiz yok. Ulusal
sınırların içine hapsedersiniz, bütün denetimi yaparsınız. Ama şunu söyleyeyim:
İster istemez bu çıkardığımız son sözleşmeler… Sırada tam yetmiş sekiz tane
böyle sözleşme var. Yabancı firmaların, yabancı devletlerin, şirketlerin
Türkiye’ye gelmesi, çalışması, faaliyette bulunması, acente açması, şube açması
yani Kia’dan sonra, General Motordan sonra, Sony’den sonra, SANYO’dan
sonra, Toshiba’dan sonra yüzlerce marka gelecek
Türkiye’ye. Bu bir kolaylık sağlar bizim söylediğimiz öneride. Yok, diyorsanız
ki: “O kolaylığı tanımayız, illa Türkçe…” Sonuçta, sizin işlemlerinizin
hepsini… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız. HASİP KAPLAN (Devamla) – … bütün
verilerini, bütün o defterleri yine kendi dillerine alıyorlar, yine kendi
dillerinde, kendi verilerine geçiriyorlar, yine kendi dillerinin üzerinde işlem
yapıyorlar; çift işlem yapıyorlar, üç işlem yapıyorlar, dört işlem yapıyorlar.
Şimdi, eğer siz kendi dilinizi Fransa’da kullanabiliyorsanız, Suudi’de
kullanabiliyorsanız, karşılıklılık anlaşması varsa… Varsa bakın, dikkat edin,
hani bize vize uygulayan ülkeler var, kırmızı diplomatik pasaportumuza rağmen
bize vize uygularlar, biz uygulamayız; öyle değil, eşit koşullarda. Bir ülke
eğer Türkçeyi kullanmaya izin veriyorsa biz de onların defterlerinde kendi
dillerini kullanmalarına izin verebilmeliyiz. Benim söylemek istediğim bu. Biraz geniş düşünmek lazım. Takdir sizin. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan. HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı Sayın Başkan. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur. Beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 17.08 DOKUZUNCU OTURUM Açılma Saati: 17.14 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
26’ncı Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum. 96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. 65’inci madde üzerinde verilen, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında
karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı
arayacağım. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir. 65’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 66’ncı maddenin başlığını okutuyorum: III - Envanter MADDE 66 – BAŞKAN – 66’ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 66. maddesinin
metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutuyorum efendim? OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarı metninden çıkarılması gereken hükümler Türkiye Muhasebe
Standartlarında zaten belirlenmiştir. Tasarının hazırlanması sırasında aslında
gereksiz olduğu halde, Ticari Defterler ve Delil Olması ile ilgili kısımda çok
ayrıntılı şekilde muhasebe esasları belirlenmiştir. Ne var ki Ticaret Kanununda
muhasebe esaslarının ayrıntılı şekilde belirlenmesi yersiz olduğu gibi,
tasarının hazırlanmasından sonra Muhasebe Standartları benimsenmiştir. Yine aynı
şekilde Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu ile ilgili olarak hazırlanan Kanun
Tasarısı komisyondadır. Bu Tasarıya göre, “Tasarıya göre, Kurul’un görev ve
yetkileri ise şöyle olacak: “Tabi oldukları kanunlar gereği defter tutmakla
yükümlü olanlara ait finansal tabloların; ihtiyaca uygunluğunu, şeffaflığını,
güvenilirliğini, anlaşılabilirliğini, karşılaştırılabilirliğini ve
tutarlılığını sağlamak amacıyla, uluslararası standartlarla uyumlu Türkiye
Muhasebe Standartlarını oluşturmak ve yayımlamak. Türkiye Muhasebe
Standartlarının uygulamasına yönelik ikincil düzenlemeleri yapmak ve gerekli
kararları almak, bu konuda kendi alanları itibarıyla düzenleme yetkisi bulunan
kurum ve kuruluşların yapacakları düzenlemeler hakkında onay vermek. Türkiye
Muhasebe Standartlarının benimsenmesine ve uygulanmasına yönelik olarak
toplantı, konferans ve benzeri etkinlikler ile gerekli yayınlarda “Tabi
oldukları kanunlar gereği defter tutmakla yükümlü olanlara ait finansal
tabloların; ihtiyaca uygunluğunu, şeffaflığını, güvenilirliğini,
anlaşılabilirliğini, karşılaştırılabilirliğini ve tutarlılığını sağlamak
amacıyla, uluslararası standartlarla uyumlu Türkiye Muhasebe Standartlarını
oluşturmak ve yayımlamak. Türkiye Muhasebe Standartlarının uygulamasına yönelik
ikincil düzenlemeleri yapmak ve gerekli kararları almak, bu konuda kendi
alanları itibarıyla düzenleme yetkisi bulunan kurum ve kuruluşların yapacakları
düzenlemeler hakkında onay vermek. Türkiye Muhasebe Standartlarının
benimsenmesine ve uygulanmasına yönelik olarak toplantı, konferans ve benzeri
etkinlikler ile gerekli yayınlarda bulunmak.” Kurulun görevleri arasındadır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. 66’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 66’ncı madde kabul edilmiştir. 67’nci maddenin başlığını okutuyorum: IV - Envanteri kolaylaştırıcı yöntemler MADDE 67 - BAŞKAN – Madde 67 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 67. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe okunsun efendim. BAŞKAN – Gerekçe... Gerekçe: Türkiye Muhasebe Standartları zaten bu madde hükmünü karşılıyor. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Madde 67’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
67’nci madde kabul edilmiştir. 68’inci maddenin başlığını okutuyorum: B) Açılış bilânçosu, yıl sonu finansal
tabloları I - Genel hükümler 1. Düzenleme yükümü MADDE 68 - BAŞKAN – Madde 68 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 68. maddesinin
1. fıkrasında geçen “sırasıyla açılış bilânçosunu ve yıllık bilânçoyu”
ibaresinin metinden çıkarılmasını; 3. fıkrasında yer alan “Bilânço ile gelir tablosu,
yılsonu finansal tablolarını oluşturur.” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Yıldız, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar) HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 68’inci
maddesinin 1’inci fıkra hükmünde geçen, yani “…(sırasıyla açılış bilânçosunu ve
yıllık bilânçoyu) çıkarmak zorundadır.” ibaresinin metinden çıkarılması ile
üçüncü fıkrasında yer alan “Bilânço ile gelir tablosu, yılsonu finansal
tablolarını oluşturur.” ibaresinin metinden çıkarılması hususunda şahsım ve
arkadaşlarım adına vermiş olduğum değişiklik önergesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, şu anda, burada, Türk ekonomisine ve Türk
ticaretine yön verecek hayati bir kanunu tartışıyoruz. AKP İktidarı bu kanunun
öneminin maalesef farkında değildir. Eğer farkında olmuş olsaydı bu kadar çok
anlatım bozukluğuyla ve ifade çelişkileriyle dolu bir kanunu Meclis gündemine
taşımazdı. Şu an görüşmekte olduğumuz kanun on yıllık bir hazırlığın
ürünüdür. Ancak ticari hayatı etkileyen tüm kanunlar bir bütün olarak
düşünülmüş ve yapılacak değişiklikler bu şekilde planlanmıştı. Birbirini
tamamlayan, iki ayrılmaz parça kabul edilen borçlar ve ticaret kanunları bir
bütün olarak düşünülmüştü. AKP’nin konudan uzak ve uzlaşmaz tavrı yüzünden,
borçlar kanunu komisyondayken Türk ticaret kanununun Türkiye Büyük Millet
Meclisine getirilmesi AKP zihniyetinin becerisini ortaya koymaktadır. Türk
ekonomisinden ve sisteminden bihaber AKP zihniyeti, bu tasarının bu şekliyle,
bilgisini, konuya yakınlığını ve ticaret tecrübesini gözler önüne sermiştir.
AKP’nin ticaret deyince ilk aklına gelen sadece satmak ve günü kurtarmaktır. Türk ticaret kanunu yılların bir özlemidir, ancak maalesef, bu
hâliyle beklentilerin ve standartların çok altında kalmıştır. Kanuna baktığımız
zaman, burada, “tacir, ticari faaliyetlerinin başında ve her faaliyet dönemi
sonunda varlık ve borçlarının tutarlarının ilişkisini gösteren finansal tabloyu
(sırasıyla açılış bilançosunu ve yıllık bilançoyu) çıkarmak zorundadır. Açılış
bilançosunda, yıl sonu finansal tablolarının yıl sonu
bilançosuna ilişkin hükümleri uygulanır.” “Tacir gelir tablosunu hazırlar.”
3’üncü bendinde ise “Bilanço ile gelir tablosu, yıl sonu
finansal tablolarını oluşturur.” diyorlar. Tabii ki bu, teorisyenlerin
hazırlamış olduğu bir kanun teklifi, maalesef, pratiği uygulayanlardan, yani bu
bilançoları, finansal tabloları hazırlayan mali müşavirlerin görüşlerinin
alınmadığı maalesef burada ortadadır. Öyle olmuş olsaydı, 3’üncü maddede de
“tacir” konmalıydı. Bilanço, gelir tablosu, yıl sonu
finansal tablolarını kimin vereceği burada maalesef yazılmamıştır. Finansal
tablo dendiği zaman, bütün mali müşavirler bilmektedir ki, açılış tabloları,
gelir tabloları ve diğer finansal tabloların tamamının orada olduğu
bilinmelidir. Bu kadar uzun bir metne ihtiyaç olduğuna ben inanmıyorum bu mesleği
yirmi beş yıl yapmış birisi olarak. Eğer bu madde de böyle geçecekse 3’üncü
maddeye de “tacir” kelimesinin mutlaka eklenmesi gerekmektedir. Yoksa akıl
karışıklıkları da meydana gelebilecektir. 160 yıllık gelenek ve birikimin göz ardı edilmesi bu yasayla,
konunun hazırlanmasında göz önünde bulundurulmadığı görülecektir. Artık
ticarette oturmuş gelenek ve işleyişler göz önünde tutulmadığından büyük bir
anlam kargaşası yaşanacağı da muhakkaktır. Türk ticari hayatını düzenleyen sigorta, banka ve sermaye piyasası
gibi kanunlar göz önünde dahi tutulmamıştır. Türk Ticaret Kanunu’nun sil baştan
gündeme gelmesi akıl almaz bir çelişkidir. Türk ticaretinin iyileştirilmesi ya
da Avrupa Birliği müktesebatıyla şu anki tasarının alakası yok olarak
görülmektedir. Kanunun bu şekli ve belirsizlikleri, mal ve para hareketi olan
ticarette büyük kayıplara ve hukuksal boşluklara sebep olacaktır. Ticari davalarda AKP İktidarı zamanında cumhuriyet tarihimizin
hiçbir döneminde rastlanmayan rekorlar maalesef kırılmıştır. Zamansız ve
temelsiz Türk ticaret kanununun Türk ekonomisine büyük kayıplar verdireceği ve
hiçbir fayda sağlamayacağı endişesini taşımaktayım. Komisyon görüşmelerinde Milliyetçi Hareket Partisi
milletvekillerine de maalesef haksızlık yapılmıştır. 22’nci Dönemden kalan
kanun İç Tüzük bahane edilerek bizlerin görüşlerine ve önerilerine
bakılmaksızın Meclis gündemine getirilmiştir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Bu etik bir davranış değildir. Teknik uzmanlık gerektiren ve büyük
incelemeler ve düzenlemeler yapılarak gelmesi gereken bu kanun, AKP
zihniyetinin çarpık ve bilgiden yoksun bir çalışması ile maddeler üzerinde
fikir beyan etmemiz engellenerek Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine
gelmiştir. Kanunun hazırlanmasında ve Türkiye Büyük Millet Meclisine
getirilmesinde teorisyenlerin görüşlerinin ön plana alınması ve mesleği
uygulayanların, ticareti yapanların ve ticareti yapanların finansal tablolarını
hazırlayan mali müşavirlerin görüşlerinin alınmaması ileride bu kanunla ilgili
çok büyük aksaklıklara ve hukuksal mücadelelere sebep olacaktır. Bu kanunun gündemden çekilerek, grupların görüşmeleriyle uzlaşma
sağlanarak yeniden Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesinin daha doğru
olacağına inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldız. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. 68’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 68’inci madde kabul edilmiştir. 69’uncu maddenin başlığını okutuyorum: 2. Düzenlemeye ilişkin ilkeler MADDE 69 – BAŞKAN – 69’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 69. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın İnan konuşacak. BAŞKAN – Sayın İnan, buyurunuz. MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın
69’uncu maddesinde verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım. Bu maddeyle tacirlerin açılış bilançosu ve yıl
sonu finansal tablolarının düzenlenmesinin hangi standartlara göre
yapılacağı belirlenmektedir. Bu kanunun ilerleyen maddelerinde yine bu konulara
ilişkin birçok benzer hüküm olduğu gibi, yine Muhasebe Standartları Tebliği’nde
de 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 172 ve 227’nci maddeleri arasında defter
tutma ve mali tablolara ilişkin çok ayrıntılı düzenlemeler mevcuttur.
Dolayısıyla bu maddenin burada bulunmasının pek bir anlamı yoktur. Çok geniş ve
uzun olan bu kanunda ihtiyaç olmayan maddelerin ayıklanarak hem
sadeleştirilmesi hem de ileride diğer kanunların uygulanmasında karışıklığa
neden olmasının önüne geçilmesi gerekmektedir. Bu kadar geniş ve kapsamlı bir kanunun bütçe öncesi böylesine
sıkışık ve yoğun bir dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmesi
ve fiilî olarak burada enine boyuna inceleme ve değerlendirme fırsatı olmadan
kanunlaştırılması yasa yapma tekniği açısından büyük risk taşımaktadır. Ekonomik krizin ülkemizde şiddetli bir şekilde hissedildiği bu
günlerde krizin atlatılmasıyla ilgili acil önlemleri tartışmamız ve hayata
geçirmemiz gerekirken, âdeta krize yönelik çözümlerde Türkiye Büyük Millet
Meclisini devre dışı bırakmak istercesine böyle geniş bir kanun tasarısıyla
gece gündüz çalıştırarak meşgul etmek, krizin çözümü için dar bir çevrenin
hazırladığı reçetelerin apar topar hayata geçirilmesine yol açacaktır. Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; bugün
ülkemizde üretim düşmekte, fabrikalar, işletmeler kapanmakta, on binlerce
insanımız işini kaybetmektedir. İş dünyası, üreticiler, çalışanlar, esnaf ve
sanatkârlarımız bu günlerde bizden farklı beklentiler içerisindedir. Onlar
bugün yaşadıkları sorunlara çözüm beklemektedirler. Esnaf ve sanatkârlarımızın
hacet kapısı olan esnaf ve sanatkârlar kredi kefalet kooperatiflerinin önemli
bir kısmı alınan kredilerin geri dönmemesi sonucu kapanma noktasına gelmiştir.
Halk Bankası artık, kredi vermemektedir. Eğer esnafımıza bir nebze olsun katkı
yapmak istiyorsak kredi borçlarını en az bir yıl ötelemek gerekmektedir. Esnaf
ve sanatkârlara verilen faizsiz kredi oranlarının artırılması ve kapsamının
genişletilmesi, küçük sanatkârların değil diğer esnafların da bundan
faydalanmasını sağlamak gerekmektedir. Esnaf ve sanatkârlara verilen faizsiz kredilere ayrılan kaynağın
artırılarak ticaret erbabına yönelik ekonomik sicil affıyla ilgili vermiş
olduğumuz kanun teklifinin de bir an önce gündeme alınıp kanunlaştırılması ve
böylece, sicil yüzünden kredilerden faydalanamayan esnaflarımızın ve ticaret
erbabımızın da bunlardan faydalanmasını sağlamak gerekmektedir. Tüm işletmelerde olduğu gibi organize sanayi bölgelerinde de
ekonomik krizden dolayı işçi çıkartmalar artmış, kapasiteler iyice
düşürülmüştür. Organize sanayi bölgelerimizde faaliyet gösteren
müteşebbislerimiz, 5084’le 5330 sayılı teşvik yasalarından yararlanma
sürelerinin 31/12/2008 tarihinde sona erecek
olmasından dolayı son derece tedirgindirler. Bu insanlarımız, sürelerin
uzatılmasıyla ilgili yasa çalışmalarını müjdelerle beklemektedir. Bu teşvik
yasalarının kapsamı daha da genişletilerek sürelerinin uzatılması ve bu
kapsamda hazine tarafından firmalara iade edilen enerji teşvikinin iade
süreleri kısaltılmalı ve günü geçen iade ödemeleri derhâl yapılmalıdır. Yıllardan beri girdi maliyetlerinin çok yüksek olması nedeniyle
sanayicimiz hem iç hem de dış piyasa rekabet gücünü tamamen yitirmiştir. Krizle
beraber, Hükûmetin övündüğü ihracat rakamları
geçtiğimiz kasım ayında yüzde 22 azalarak dibe vurmuştur. 2008 yılında aniden
yükselen gübre, mazot, elektrik fiyatları yüzünden çiftçilerimiz perişan olmuş,
tarım ürünlerimiz maliyet yüksekliği ve pazar darlığı yüzünden ambarlarda kalmıştır.
Tarım ve hayvancılıkla uğraşan çiftçilerimiz hâlâ 2007 destekleme
primlerini bile alamamışlardır. Bunların bir an önce ödenmesi gerekmektedir.
Çiftçilerimiz ürettiği ürünleri de maliyetlerinin altında satmak zorunda
kalınca, tarlası, traktörü, evi ve her şeyi artık haczedilmiştir. Çiftçilerimizin zirai kredi ve tarımsal sulama, elektrik
borçlarının acilen yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım;
vatandaşlarımız bizden acil olarak bu konularda çalışmalar beklemektedir.
Dünyadaki bütün ülkeler piyasalarını rahatlatacak ve ülkelerindeki ticari
hayatı canlandıracak ekonomik tedbirler alırken Hükûmetin
önce “Kriz yok.” tespiti, ardından da üç ay sonra “Kriz inişe geçmiştir.”
tespiti yanlış bir teşhistir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. MÜMİN İNAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum. Hükûmetin acilen bu
yanlıştan vazgeçerek bütün sosyal kesimleri rahatlatacak önlem paketlerini
kamuoyuna duyurması ve toplumu rahatlatması gerekmektedir. Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlarken
gelecek hafta kutlayacağımız mübarek Kurban Bayramı’nın aziz milletimize ve siz
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarımıza hayırlı ve uğurlu olmasını temenni
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın İnan. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Madde 69’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde 69 kabul edilmiştir. Madde 70’in başlığını okutuyorum: 3. Dil ve para birimi MADDE 70 – BAŞKAN – Madde 70 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 70. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Cengiz. MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 70’inci
maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Türk
ticaret kanununun 70’inci maddesinde “Yıl sonu
finansal tabloları Türkçe ve Türk lirası ile düzenlenir. Bu konudaki diğer
konularda yer alan istisnalar saklıdır.” denilmektedir. Dolayısıyla gerek bu
kanunun 70’inci maddesi gerekse Türk Ticaret Kanunu’nun defterlerin
tutulmasıyla ilgili 65’inci maddesinin 1’inci bendinde “Defterler ve gerekli
diğer kayıtlar Türkçe tutulur.” ifadesi yer almaktadır. Yine, Türk Ticaret
Kanunu’nun 69’uncu maddesinde yıl sonu finansal
tabloların düzenlenmesiyle ilgili (a) bendinde “Türkiye Muhasebe Standartlarına
uyularak düzenlenmeli.” denilmektedir. Gerek Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın
65’inci maddesinde gerekse 69’uncu maddesinde finansal tabloların ne şekilde
düzenleneceği açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 70’inci maddesi tasarı
metninde içtimai bir görev üstlenmemektedir ve bu 70’inci madde tamamen fuzuli
bir şekilde eklenmiş ve bu madde diğer maddelerdeki aynı getirilerin tekrarı
niteliğinde mevcudiyetini almıştır. 70’inci maddenin bu şekilde tasarıda yer
alması Türk Ticaret Kanunu’nun şişkinliğini artırmakta ve diğer kanunlardaki
maddelerde getirileri bir kez daha 70’inci maddede tekrarlandığı ifade
edilmektedir. Dolayısıyla grubumuz olarak 70’inci maddenin fuzuli ve gereksinim
olmadan bu kanunu şişkinliğe uğrattığı, gerek olmadığı ve bu maddenin de
çıkarılarak yasadaki bundan sonraki maddelerin buna göre teselsül ettirilmesi
ve buna göre dizayn edilmesini grup önerimiz olarak
sunuyoruz ve gereksiz olan bu madenin de tasarıdan çıkarılmasını arz ediyoruz. Saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Cengiz. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı… BAŞKAN – Karar yeter sayısı istiyorsunuz. Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur, beş dakika ara
veriyorum. Kapanma Saati: 17.37 ONUNCU OTURUM Açılma Saati: 17.43 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
26’ncı Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum. 96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. 70’inci madde üzerinde verilen Konya Milletvekili Faruk Bal ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir. Şimdi 70’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 70’inci madde kabul edilmiştir. 71’inci maddenin başlığını okutuyorum: 4. İmza MADDE 71 - BAŞKAN – 71’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 71. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyor
efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim. OKTAY VURAL (İzmir) – Behiç Çelik konuşacak. BAŞKAN – Sayın Çelik, buyurunuz. BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
görüşülmekte olan tasarının 71’inci maddesinin metinden çıkarılması konusunda
vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. 61’inci madde üzerinde yapmış olduğum konuşmada, aslında,
Türkiye’nin şu anda mevcut iktidar tarafından ekonomik manada içine düşürüldüğü
hususa bir yönüyle işaret etmiştim, ancak şimdi görüyoruz ki, Türk ekonomisine
bütüncül yaklaştığımızda ve halkımızın üzerinde uygulanan sosyal politikalara
baktığımızda Türkiye’nin, Türk ulusunun bütünüyle, süratle açlığa doğru
gittiğini ve krizin çok ciddi bir şekilde, özellikle fakir ve fukarayı büyük
ölçüde etkilediğini çok net bir şekilde görüyor ve müşahede ediyoruz. Özellikle ihracatın daraldığını ve yabancı sermaye
çıkışının hızlandığını ve bu arada, borsası önemli ölçüde değer kaybeden
Rusya’dan sonra ikinci ülkenin Türkiye olduğunu yüzde 67,6 ile -68,9 Rusya
Federasyonu – ve ikinci olarak, cari açığı yüzde 5’in üzerinde gerçekleşen
-yüzde 6,6’yla- Türkiye’nin yabancı kredilerin gelişinde artık cazip bir ülke
olmadığı noktasına geldiğini görüyoruz ve ayrıca, 2008 yılında millî parası en
fazla değer kaybeden Güney Kore’den sonra ikinci ülkenin Türkiye olduğunu
görüyoruz. Bu rakamlar bize ciddi bir şekilde krizin Türkiye’yi etkilediğini
ve büyük zorluklara yol açtığını görmekle birlikte, “teğet geçti” diyen,
“hamdolsun iyiyiz” diyenler, maalesef, Türkiye’nin bu acı gerçeğini kabullenmek
istemeyenlerdir. Bakınız saygıdeğer milletvekilleri, toptan ve perakende
ticaret, motorlu taşıt, motosiklet, kişisel ve ev eşyaları onarımı iş kolunda
kapanan şirketlerin oranı yüzde 80; otel ve lokantalara bakıldığında bu oran
yüzde 85’in üzerine çıkmış ve tarım, hayvancılık ve ormancılık alanında yüzde
350; madencilik ve taş ocakçılığında yüzde 127 artmış; imalatta yüzde 63;
elektrik, gaz, buhar, sıcak su üretimi ve dağıtımında yüzde 50 artmıştır. Bunların hepsini nereden alıyoruz? TÜİK’in
haber bülteninden alıyoruz. Bu raporlarda Türkiye’de şirketlerin ne ölçüde
kapanmakta olduğunu ve Türk ekonomisinin gerilemekte olduğunu, ancak Hükûmetin bu konuda uyuduğunu ifade etmek istiyoruz. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsüye biraz önce
çıkarken bazı milletvekillerimiz arkadan sesleniyor “6 milyon seçmen konusuna
değinelim.” diyorlar. Şimdi, Türkiye’nin bu içler acısı durumu maalesef nüfus
idaresi açısından olsun, Yüksek Seçim Kurulu açısından olsun, TÜİK açısından
olsun Türkiye’nin güvenilirliğini önemli ölçüde etkileyecektir. Türkiye
güvenilir bir ülke mi olacak, yoksa Saddam vari seçim
yapan geri kalmış bir Orta Doğu ülkesi konumuna mı itilecek? Demokrasimizi
yaşatabilecek miyiz, yaşatamayacak mıyız? Bunların hepsini hep birlikte
göreceğiz ve müşahede edeceğiz. Değerli arkadaşlarım, bakın, Ankara Sincan ilçesinde üç gün önce
bir olay oldu. Sincan’da ikamet eden Gülümser Hanım,
evinde doğal gaz kullanırken, elektrik ve doğal gaza yapılan fahiş zamlardan
sonra doğal gazı kullanamaz hâle geliyor ve 2 küçük çocuğuyla birlikte evinde
iktidarın verdiği kömürü sobada yakıyor, fakir olduğu için ve sobadan çıkan
gazdan zehirlenerek ölüyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Şimdi, 2 çocuğuyla hayatını kaybeden Gülümser
Hanım’ın vebali kimde? Bu zammı yapanlarda değil mi? Onun için, bakın, ekonomik
gerileme, açlık ve yoksulluk bizim en önemli sorunumuz. İşsizliğe çözüm bulmak
bizim en önemli sorunumuz. Türkiye’de krizlerden en az etkilenen il belki -yıllarca yaşanmış
krizlerden- Mersin ili iken, bugün Mersin’de binlerce iş yeri ve fabrika
kapanıyor, on binlerce insan işsiz. Keza, Türkiye'nin en ileri düzeyde para
kazanabilen bir ilçesi Anamur dahi bugün tamamen iflas noktasına
sürüklenmiştir. Bunlara tedbir istiyoruz. Son olarak, bu maddenin metinden çıkarılmasını arz ve talep
ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çelik. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. 71’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 71’inci madde kabul edilmiştir. 72’nci maddenin başlığını okutuyorum: II - Kalemlere ilişkin ilkeler 1. Tamlık ve mahsup yasağı MADDE 72 - BAŞKAN – Madde 72 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 72. maddesinin
1. fıkrasında yer alan “teknik terimle dönem ayırıcı hesapları,” ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını, 1. fıkranın 2. cümlesinde yer alan “teminata”
ibaresinin kaldırılarak yerine “teminat olarak” ibaresinin eklenmesini, 3.
cümlesinin başına “teminat niteliğindeki” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN – Komisyon? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz. OKTAY VURAL (İzmir) – Hüseyin Yıldız konuşacak. BAŞKAN – Sayın Yıldız… HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 72’nci
maddesinde yer alan “teknik terimle dönem ayırıcı hesapları” ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını, maddenin ikinci cümlesinde yer alan “teminata”
ibaresinin kaldırılarak yerine “teminat olarak” ibaresinin eklenmesini, üçüncü
cümlenin başına da “teminat niteliğindeki” ibaresinin eklenmesini teklif eden
bir önerge vererek şahsım ve arkadaşlarım adına söz almış bulunuyorum. Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti
Türk ekonomisini yakından ilgilendiren böylesine önemli bir kanunda kimsenin
anlayamayacağı bir üslup kullanmaktadır. Çağın çok gerisinde cümleler
kullanarak bu kanuna ne derece önem verdiğini ortaya koymaktadır. Açıklama
niteliğinde olan “hükme sevk etmek” kanun yapma tekniğine tamamen aykırıdır. Kanun hazırlanırken güzel Türkçemizden hiç yararlanılmamış,
gelişigüzel cümlelerle anlatım bozuklukları oluşturulmuş ve hayati önem taşıyan
Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’na AKP Hükûmeti âdeta
üniversite sınavlarında sorulan anlatım bozukluğu soruları gibi metinler
hazırlamıştır. “Teminata vermek” diye bir sözcük kanun metninde ısrarla yer
almakta ancak doğrusu olan “teminat olarak vermek” deyiminden ısrarla
kaçınılmaktadır. Cümle eğer düzeltilmezse bu anlatım bozukluğuyla AKP
zihniyetine yakışan bir kanun olacağı kesindir. Kanunun hazırlanması aşamasında diğer kanunlarda yaptığınız gibi
dayatmacı bir üslupla konunun uzmanlarının görüşlerine kulak tıkadınız. Yapılan
eleştirileri elinizin tersiyle ittiniz. Oda ve borsa temsilcilerine komisyonda
yer vermeyerek büyük bir hataya imza attınız. Onların görüşlerini hiçe sayarak
Meclis gündemine taşımama inadınızı sürdürmektesiniz. Türk ticaretinde olumsuz
etki sağlaması muhtemel bu kanunu hiçbir şeye aldırmadan Meclis gündemine
taşıdınız. Bunun vebalini de günahını da zamanı geldiğinde Türk milleti size
ödetecektir. Yaptığınız yanlış ekonomik politika ve çalışmalarla bitme
aşamasına getirdiğiniz Türk ticareti yıllardır bu kanunun özlemi içerisindeydi.
Onların beklentisi, ticaretin önünü açacak ve çalışmalarının karşılığını
alabilecekleri bir kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde düzenlenmesiydi. Şu
anda görüşmekte olduğumuz kanunun bırakın ticareti rahatlatmasını, daha da
içinden çıkılmaz bir durum yaratacağı muhtemeldir. Toplumsal mutabakat
taleplerine kulak tıkanarak değil, tam mutabakat sağlanarak yapılması gereken
ve hayati öneme sahip olan bu Türk Ticaret Kanunu’nda bunu yapmayarak büyük bir
vurdumduymazlık örneğini tekraren göstermektesiniz. Yine, AKP Hükûmeti zamanında esnaf,
banka kredisi kullanamaz, sicili bozuk bir hâle gelmiştir. Şu anda görüşmekte
olduğumuz kanun standartların çok altında ve çağın gereklerinin çok
gerisindedir. Bu kanundan önce esnaflara yönelik bir sicil affının mutlaka
görüşülmesi gerekmekteydi, bu kanun ancak ondan sonra görüşülmeliydi. Bu şekil,
Türk Ticaret Kanunu’na daha büyük, Türk ticaretine de çok büyük bir fayda
sağlayabilecekti. Bu şekilde yapmakta olduğunuz, Meclise indirmekte olduğunuz
kanunlarla Türk milletinin geleceğiyle maalesef oynamaktasınız. Yine, bu getireceğiniz kanun yargıyı daha çok meşgul edecek. Türk
ticaretini yakından ilgilendiren düzenlemeleri dar bir kadroyla hazırlayarak
uzmanların aykırı ve karşı düşüncelerine rağmen çıkarmak istemektesiniz.
Yargıyı meşgul eden ve Türk ticaretini yakından ilgilendiren düzenlemeler dar
bir kadroyla hazırlandığı için, konunun uzmanlarının aykırı görüşlerine çok da
önem vermediğiniz için yine ileride çok büyük sıkıntılara sebep olacaktır. Kanun tasarısından beklenen ve değiştirilmesi gereken hükümler
aynen benimsenerek getirilmiştir. Bu çelişki kanuna verdiğiniz önemi ortaya
koymaktadır! Madem gerekli değişiklikler yapılmayacaktı bu kanuna neden ihtiyaç
duyuldu? Bu, ayrı bir tartışma konusudur. Borçlar Kanunu’nun Türk Ticaret
Kanunu’ndan önce çıkarılması, bu çalışmanın ne yönde yapılması gerekirken ne
amaçla yapıldığını da yine sizlerin takdirine bırakıyoruz. Bu hâliyle bu kanun
metni Türk Dil Kurumunu bile hayrete düşürecek bir kanun metnidir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Gereksiz tırnak işaretleri ve anlamsız tanımlar yapılarak muallakta kalan bir cümle kurma tekniği kullanılmıştır.
Okuyanın hiçbir şey anlayamayacağı gereksiz ifadelerle, karmaşa yaratan kopuk
ifadelerle Türk ticaretinin önünün açılması hedeflenmektedir. AKP’nin kanundan,
düzenlemeden anladığı maalesef budur. Bu duygu ve düşüncelerle önerimizi olumlu değerlendireceğinizi ve
gerekli düzenlemelerin Türk ticaret hayatı için yapılmasını talep ediyor,
grubum ve şahsım adına hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sayın Başkanım,
bir düzeltme talebimiz vardır. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldız. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Komisyonun bir düzeltme talebi vardır. Buyurun Sayın Başkan. ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sayın Başkan,
maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “finansal tablolarını”
ibaresinin, “finansal tabloların” biçiminde düzeltilmesini diliyoruz,
düzeltiyoruz. Saygılar sunuyorum. HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Demin niye kabul etmediniz o zaman
Sayın Başkan? BAŞKAN – Düzeltme kayda alınmıştır. Teşekkür ediyoruz. 72’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından “Geçti, geçti.” sesleri) BAŞKAN – Daha sonra şey yapacağız. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 73’üncü maddenin başlığını okutuyorum: 2. Bilânçonun içeriği MADDE 73 - BAŞKAN – Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 73. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. OKTAY VURAL (İzmir) – Osman Durmuş konuşacak. BAŞKAN – Sayın Durmuş, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar) OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 73’üncü maddenin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ediyoruz. Gerekçe olarak, Türkiye Muhasebe Standartları bu maddeyi karşılıyor.
Hükmün uygulanabilmesi için Türkiye Muhasebe Standartlarında aksi öngörülmemiş
olması gerekir. Aksinin öngörülmemesi şartı sadece bir fıkra için öngörülmüş
gibi görünmektedir, oysa maddenin tamamı için geçerli olması anlaşılmaktadır. Değerli milletvekilleri, bu kanun tasarısı tartışılırken bu arada
seçmen kütükleriyle ilgili devamlı duyumlar alıyoruz, müdahaleler duyuyoruz.
Türkiye’de 70 ya da 72 milyon insan yaşadığı varsayılıyor ve sağlık
istatistiklerine göre de 1,36 nüfus artışı öngörülüyor; yaklaşık yılda 960 bin
civarında nüfusumuzun arttığı varsayılıyor. Hâl böyle iken sadece İzmir’de 369
bin seçmenin arttığı söyleniyor. Değerli milletvekilleri, devlet olmanın, hatırı sayılır devlet
olmanın bazı kuralları var. Bugün kendisine nüfus kâğıdı verdiğimiz, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olarak kabul ettiğimiz ve vatandaşlık numarası verdiğimiz
insanlarımızın sayısını doğru bir rakamla ifade edemiyoruz. Türkiye'nin nüfusu
70 milyon mu, 72 milyon mu? Türkiye'nin seçmeni 42 milyon mu, 48 milyon mu? Türkiye'nin
yeşil karta muhtaç insanı 11 milyon mu, 16 milyon mu? Bu, Türkiye'nin ayıbıdır,
garabetidir, çok yanlış bir tablo. Şimdi, bu yüce Parlamento, Türk milletinin en kutsalı,
demokrasinin mabedidir. Bu yüce Parlamentoda Türk milletini temsil edecek
parlamenterlere oy verecek seçmen sayısını maalesef düzgünce belirtemiyoruz,
kaydedemiyoruz ve oy kullandıramıyoruz. Şimdi, Sayın Bakan açıklıyor: “Yüksek
Seçim Kurulunun görevi.” Vatandaşlık numarasını veren proje
İçişleri Bakanlığının, Nüfus İdaresi İçişleri Bakanlığının. Yüksek Seçim
Kurulunun hane halkı kayıtları üzerinde hiçbir etkinliği yok. FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Nüfus sayımında var mıydı daha önce? K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Kütüğü kim yapıyordu? OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Bugün, İsviçre’de seçmen oyunu posta
yoluyla kullanmaktadır ve günlerce devam etmektedir. Bugün geldiğimiz yerde,
siz 338 milletvekiliyle temsil edilen bir parti iken niye gocunuyorsunuz? Yüzde
46,5 oy aldığınızı söylüyorsunuz. O hâlde, bunu alnınızı gere gere “Evet, ben düzgünce sayılmış, namusluca kaydedilmiş
seçmenden oy aldım.” deme şansını, bir noktada şerefini niye taşımıyorsunuz da
yanaşmıyorsunuz? FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Taşıyoruz. Niye taşımayalım? OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Adalet Bakanı yanaşacak. İçişleri Bakanı
yanaşacak. Biz, nüfusumuzu ve seçmenimizi tek belgeyle kaydedeceğiz. Yüksek Seçim Kurulu “Parmak boyamayı kaldırdık.” diyor. Sayın
Başkanım, senin kararın eleştirilir ama değiştirilmez. Şimdi, 6 milyon seçmenin
tartışmalı olduğu bir ülkede bir de parmak boyamayı kaldırırsan, sabah
ezanında, cebinde sarı basın kartı, Cihan Haber Ajansının boynuna astığı
kartıyla gelen o kadar öğrencinin başkasının yerine oy kullanıp kullanmadığını
ben nasıl tespit edeceğim? ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yapmayın böyle şeyler. OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Kırıkkale’nin Çelebi ilçesinde, şu anda
300 seçmen milletvekilimiz tarafından Çelebi’nin dışına itilmiş. BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Uzaya mı gitmişler! OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Yine, Alıcıyeniyapan’da
köylü oy kullanırken, orada Cihan Haber Ajansını temsil ettiğini söyleyen o
genç, elinde James Bond çantası olan o genç, seçime şaibe düşürüyorsa bu sizin
de bizim de ayıbımız. Gelin, siz yüzde 46,5 oy almışsınız, biz de destek
olalım, namusluca bir seçim yapalım. Bu seçimi tüm dünya ibretle görsün “Türkiye
gerçekten demokrasiyle yönetiliyor, vatandaş promosyonla,
rüşvetle oyunu değiştirmiyor, kömürle makarnaya muhtaç hâle gelen vatandaşa
devlet sahip çıkıyor ve ona nakit para veriyor… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız. OSMAN DURMUŞ (Devamla) – …bu yolla esnafımızı da koruyoruz, küçük
esnafı da koruyoruz, bir kısım kuru gıda üreticisini, toptancısını zengin
etmiyoruz.” deme şansını birlikte yakalayalım. Biz de sizi “Yerel yönetimlerde
iktidar gücünü kullanarak bütün belediyeleri veya çoğunlukla belediyeleri
aldınız” diye bu kürsüden alkışlayalım. Bu, sizin hakkınız, kazanabilirseniz ki
kazanırsınız bu yolla. BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Şimdiden alkışlıyorsunuz. OSMAN DURMUŞ (Devamla) – O zaman, niçin dürüstçe davranmıyoruz? BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Şimdiden yenilgiye kılıf aramayın. ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yenilgiye kılıf aramayın Sayın Bakanım. OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Gelin, bakanlar sorumluluktan kaçmasın.
Tüm sorumluluk, İçişleri Bakanının, Adalet Bakanın, Başbakanın ve yargı
organlarınındır. BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Anayasa 79’u oku. Sorumluluğun kime ait
olduğu yazıyor. ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) –
Söyleyecek bir lafın varsa çık da söyle. Sizin de konuşma hakkınız var,
söyleyeceğinizi çıkın söyleyin. BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Orada Adalet Bakanının sorumluluğu
var mı yok mu… OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Anayasa’da vatandaşlık hakları da
belirtilmiş. Siz, yani seçime katakulli koymanın,
niçin sataşmasını yapıyorsunuz? Ben bir şey söylüyorum: Gelin, belgelerimizi düzenleyelim, hatta
gerekiyorsa -ben yarın Kırıkkale’ye gideceğim seçimde oyumu orada kullanmak
üzere- bu seçimin naklini de durduralım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Nerede oturuyorsa orada… BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Durmuş. OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Ben teşekkür ederim Sayın Başkanım. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Anayasa 79’u okudum, yanıt versene. ÜNAL KACIR (İstanbul) – Her şeyi Anayasa’ya götürüyorsunuz, onu da
götürseydiniz. BAŞKAN – Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sana mı soracağız neyi götürüp
götürmeyeceğimizi! ÜNAL KACIR (İstanbul) – “Aykırı” deme o zaman. BAŞKAN – 73’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… 73’üncü madde kabul edilmiştir. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – 6 milyon seçmeni açıklayın. ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ya ne açıklayacağız… BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – 6 milyon seçmenin fazlalığını
açıklayın. BAŞKAN – Sayın Öztürk… ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – İktidar partisisiniz, Meclis bile
yönetemiyorsunuz, yedi sefer toplantıya ara verdirtmişsiniz. BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen sakin
olunuz. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sabahtan beri 139 milletvekilini
bulamıyorsunuz, ayıp ayıp! Meclisi
çalıştırmıyorsunuz, sadece konuşuyorsunuz. Yedi sefer toplantıya ara
verdirttiniz. ÜNAL KACIR (İstanbul) – Çalışın, belki kazanırsınız. Niye telaş
ediyorsunuz? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, izin
verir misiniz efendim. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, biraz sakin olur musunuz, Sayın
Bakan bir açıklama yapmak istiyor. Buyurunuz Sayın Şahin. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar… ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Siz, çıkardığınız yasalara bile sahip
çıkmıyorsunuz. BAŞKAN – Sayın Öztürk… Burunuz Sayın Şahin. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biraz önce de aynı
konuyla ilgili açıklama yapmıştım. Kürsüye çıkan muhalefet partilerine mensup
milletvekili arkadaşlarımız, görüşmekte olduğumuz tasarıyla ilgili değil
yapılacak olan mahallî seçimlerle ilgili kaygılarını dile getiren birtakım
ifadelerde bulunuyorlar ve bizim sorumlu olduğumuzu iddia ederek
sorumluluğumuzun gereğini yerine getirmemizi arzu ediyorlar. Daha önce açıklama yapmıştım. Anayasa’nın konuyla ilgili 79’uncu
maddesini, izin verirseniz bir kez daha siz değerli arkadaşlarıma hatırlatmak
istiyorum. Seçmen kütükleriyle ilgili, arkadaşlarımızın birtakım itirazları,
kaygıları, şikâyetleri olabilir. Anayasa, 79’uncu maddesinde
bunu şu şekilde düzenlemiştir: “…seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü
ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra
seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları inceleme ve
kesin karara bağlama ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim
tutanaklarını ve Cumhurbaşkanlığı seçimi tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek
Seçim Kurulunundur.” OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – “Seçim süresince” Sayın Bakan, seçim
yok daha! ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Şimdi, bu konuyla
ilgili şikâyet olabilir yani seçmen kütükleriyle ilgili şikâyet olabilir,
itiraz olabilir. Bu şikâyet ve itirazlarınızı bana değil, Hükûmetimize
değil… OKTAY VURAL (İzmir) – Siz müdahil oluyorsunuz. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Anayasa diyor ki, bu
şikâyetlerinizi Yüksek Seçim Kuruluna yapacaksınız. Evet, kendinize göre
birtakım haklı nedenlere dayanarak şikâyette bulunabilirsiniz, itirazda
bulunabilirsiniz ama bu itirazları yapacağınız yer tamamen Yüksek Seçim
Kuruludur. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Bakanım, sorunu… OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – “Seçim süresince” diyor. Ama seçim
süreci yok ki daha! ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Seçmen kütüklerini ilan
eden, askıya çıkaran, bununla ilgili süreleri öngören Yüksek Seçim Kuruludur.
Bu konuda biz yetkili değiliz. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Bakanım, seçim süreci başlamadı. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Anayasa ve yasalar, bu konuda
bize herhangi bir görev vermemiştir. Eğer bu konuyla ilgili –daha önce de
açıkladım- Hükûmetimizi ilgilendiren bir görev ve
sorumluluk varsa Yüksek Seçim Kurulu bize yazı yazar, biz de onun gereğini
gecikmeksizin yerine getiririz. O nedenle bu konunun sürekli gündemde
tutulması, vatandaşlarımızın Türkiye’deki demokratik düzene ve seçimlerle
ilgili şu ana kadar başarıyla gerçekleşen sonuçlara olan güvenini sarsar. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bir de suçlu muyuz? Sayın Bakan, bir de
suçlu mu yapıyorsunuz bizi? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – “Efendim, seçimler
temiz yapılmalıdır, şaibeden uzak yapılmalıdır.” Şu ana kadar Türkiye’de
yapılan seçimler, özellikle son yıllarda yapılan seçimler, hem dışarıda hem
içeride büyük takdir toplamıştır. Bundan sonra da seçimler Türkiye’de kuşkusuz
o yasalara uygun, şaibeden uzak, dürüstçe yapılacaktır. Bundan hiç kimsenin
kuşkusu olmasın. Seksen beş yıllık cumhuriyetimiz artık bu konuları çözmüş ve
geride bırakmıştır. Ben söylenen sözlerin ve itirazların siyasi gailelerle
söylenmiş sözler ve itirazlar olduğu kanaatindeyim. Ben Yüksek Seçim Kurulunun
Sayın Başkanı ve üyelerinin de bütün bu itirazları ve bütün bu şikâyetleri
yakinen takip ettiğini zannediyorum. OKTAY VURAL (İzmir) – İzahını istiyoruz, 6 milyon seçmenin izahını
bekliyoruz. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Eğer bir açıklama
yapılması gerekiyorsa Yüksek Seçim Kurulu bu konuda bir açıklama yapar. Bize de
bir görev düşerse gereğini yerine getiririz efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şahin. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan… HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, Sayın Bakanın açıklaması
“Yüksek Seçim Kuruluna başvurun.” şeklinde. Zaten sorun orada. Bu Yüksek Seçim
Kuruluna başvurulamıyor, yeni seçmen kütükleri adrese dayalı yapıldığı için
nüfus müdürlüğüne yapılıyor. Sorun burada. Sayın Bakana katılıyoruz, tamam, biz
de aynı şeyi söylüyoruz. Sorun burada… BAŞKAN – Sayın milletvekili arkadaşlarım… HASİP KAPLAN (Şırnak) – …yani sorunu doğru tartışalım. Muhtara
gidemiyorsunuz. Polise, jandarmaya, nüfus müdürüne gidiyorsunuz, yargıya değil.
Bunlar yürütme arkadaşlar… OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Nüfus müdürlüğü İçişleri Bakanlığına
bağlı. HASİP KAPLAN (Şırnak) – …ve arkadaşlar, bakanlıklarınıza bağlı
bunlar. BAŞKAN – Burada, anladığım kadarıyla boşa bir tartışma
yürütülüyor. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – 5749 sayılı Yasa nereye veriyor?
Yürütmeye veriyor Sayın Bakan. Biz 5749 sayılı Yasa’dan bahsediyoruz. BAŞKAN – Sorun başka bir yerde ve yasa değişikliği gerektiriyor.
Onun için… (Gürültüler) Sayın milletvekilleri… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Bakanın
açıklamasıyla ilgili kısa bir beyanda bulunmak istiyorum. BAŞKAN – Buyurunuz, yerinizden iki dakika… KAMER GENÇ – Sayın Başkan, son söz milletvekilinindir. BAŞKAN – Burada son söz yok efendim, bu şey bir olay. KAMER GENÇ (Tunceli) – Burada Hükûmet
bir açıklama yaptı, yanlış açıklama yaptı. Esasında kayıtlarda seçmen yanlış
kaydedilmiştir. Seçmen kaydını yapan Hükûmet, yanlış
yaptıysa Hükûmet yaptı. BAŞKAN – Sayın Genç, kaotik ortam yaratmayınız. Buyurunuz Sayın Anadol. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, gördüğüm kadarıyla Milliyetçi Hareket Partisi ve Demokratik Toplum
Partisi, yani Parlamentoda grubu bulunan muhalefet partileri kimseyi
suçlamıyorlar. Arkadaşlar beyanda bulundular bu kürsüden. Biz muhalefet
partileri olarak, milletvekili olarak, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak
içimiz rahat sandığa gidip oy kullanmak istiyoruz, şaibesiz bir seçim istiyoruz.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Ne şaibesi? K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Kimseyi suçlamıyoruz ama hem bunları… FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Sorun ne? K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Anlatıyorum, dinleyin lütfen. Söz
isterseniz çıkarsınız kardeşim. FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Sorun ne? K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Anlatıyorum sorunu işte! ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sabahtan beri anlamadın mı? Bu sabah
anlattım, anlamadın mı? Sen anlamadıysan ben ne yapayım! YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ticaret Kanunu’na gelin. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen Sayın Anadol’u
dinleyiniz. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Şimdi, demokratik bir ülkede, demokratik
seçim yapılan çağdaş ülkelerde seçmen kütükleri işin abc’sidir.
Eğer seçmen kütükleri üzerinde meşruiyet tartışması olursa seçilenlerin
meşruiyeti gölgelidir. Peki, ne olur? Yargı denetiminde yapılır seçmen kütükleri,
yargının işidir. Şimdi kim yapıyor? TÜİK yapıyor. TÜİK kime bağlı? İçişleri Bakanlığına bağlı. Nüfus İşleri Genel Müdürlüğü
kime bağlı? İçişleri Bakanlığına. Bunlar ne, yargı mı? Bunlar yürütme,
yürütmenin emrindeki devlet örgütleri bunlar. Siyasi kişilerin, siyasi
iradenin, Hükûmetin bakanlarının emrinde olan
örgütler. Diyoruz ki -ilk defa oluyor bu- seçimle gelen muhtarların nakil
ilmühaberi verme hakkı kalktı. Ne oluyor o zaman? Vatandaş nüfusa gidiyor,
Yüksek Seçim Kuruluna gitmiyor. Sonra ne oluyor? İsmini yazdırıyor. Beyan esas.
İtiraz bile etmiyor nüfus müdürü, yazıyor. Sonra, yazdıktan sonra… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bir dakika, bitiriyorum. Şimdi, söylediğimiz şu: Nüfus müdürü, nüfus memuru “Beyan
esastır.” diyor, nakli yapıyor. Sonra yetkisi alınan muhtara gönderiyor,
muhtara diyor ki: “Bu adam orada oturuyor mu? Sen kontrol et.” Emrinde jandarma
yok, polis yok. Muhtarlardan her gün telefon geliyor -ondan açıklama bekliyoruz
Sayın Bakandan- ve şunlar söyleniyor: “Bir ilden bir başka ile,
bir ilçeden aynı il içinde başka ilçelere seçmen kaydırması yapılıyor.” Bu konularda bizi rahatlatmak, kamuoyunu rahatlatmak, seçimin
meşruiyetini tespit ve tescil etmek Hükûmetin
görevidir. Sayın Bakan “Beni ilgilendirmiyor.” diyerek olaydan kaçamaz, biz
bunu söylüyoruz. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Anadol. Madde 74’ün başlığını okutuyorum: 3. Aktifleştirme yasağı MADDE 74 - BAŞKAN – Madde 74 üzerinde üç önerge vardır, bu önergelerden iki
tanesi aynı mahiyettedir. İlk önergeyi ve ikinci önergenin imza sahiplerini
okutup, birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim. İlk önergeyi ve ikinci önergenin imza sahiplerini okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının
74. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 74. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan yasanın, 96. sıra sayısının 74’üncü maddesinin
madde metninden çıkarılmasını saygı ile talep ederiz.
BAŞKAN – Son önergeyi işleme koyamıyoruz. Bu, aynı mahiyette olan, birleştirerek işleme koyacağımız ilk
okuduğumuz iki önergeyi tekrar okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının
74. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları BAŞKAN – Diğer önerge de aynı mahiyette olduğu için imzaları
okutuyorum:
BAŞKAN – Evet, Komisyon her iki önergeye de katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Kim konuşacak? OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Uslu konuşacak. BAŞKAN – Sayın Uslu konuşacak. CHP’den konuşacak var mı? HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Var, Sayın Gök konuşacak. BAŞKAN – Ona da sonra sırası gelince söz vereceğim. Buyurunuz Sayın Uslu. CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 74’üncü maddesi
üzerine bir değişiklik önergesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan bu 74’üncü maddenin
tasarı metninden çıkarılmasını teklif ediyoruz. Zira,
Türkiye Muhasebe Standartları bu maddeyi karşılıyor, orada yer alması gerekli.
Kaldı ki zaten hükmün uygulanabilmesi için Türkiye Muhasebe Standartlarında
aksi öngörülmemiş olması gerekmektedir. Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı geçen
haftadan beri Genel Kurul gündemimizde görüşülmekte, devam etmektedir. Ancak
görülüyor ki, geneli üzerinde tartışmalar yaşandı, bölümler görüşülürken
tartışmalar yaşanıyor, maddeler üzerinde neredeyse her maddede birkaç önerge
var. Tasarı kanunlaştığında da bu tartışmalar devam edecek gibi görülüyor.
Aslında bu tasarı çok ciddi bir çalışmanın karşılığı olmakla beraber gerek
Adalet Komisyonumuzda gerekse alt komisyonda daha detaylı tartışılabilseydi bu
salonda, Genel Kurulda şimdi bu kadar yoğun önerge verilmesine gerek
kalmayacaktı. Değerli milletvekilleri, bu tasarının hedefleri nelerdir diye
baktığımızda, özetle Türk işletmelerinin ticari ve iktisadi yönden uluslararası
piyasalarda rekabet edebilecek kurum ve sistemlere sahip olması, Türkiye'nin
gereksinimlerine cevap verebilecek hukuksal yapının oluşturulması ve Avrupa Birliği
müktesebatının Türk ticari hayatına yansıtılması yer almaktadır. Komisyon tarafından Türk Ticaret Kanunu’nda köklü değişiklikler
meydana getirmesi öngörülen bu tasarının başlangıçta tespit edilen hedeflerin
gerçekleşmesine ne ölçüde katkı sağlayacağı konusunda kuşkular bulunmaktadır. Hâlen yürürlükte olan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun pek az
hükmünün tasarıya aktarılmış olması, tasarının Türk ticari hayatına uzun yıllar
yön veren 6762 sayılı Kanun’un bir tadili ve ıslahı şeklinde hazırlanmamış
olması, uygulamada uzun yıllardan beri elde edilen bilimsel birikimden
yeterince faydalanılmaması yanında yargı kararıyla oluşan hukuki gelişmelerden
de tam manasıyla yararlanılmadığının bazı hukukçular tarafından dile
getirilmesi üzücü bir durumdur. Bu tasarı kanunlaştığında, Türk ticaret hayatında meydana
getireceği değişiklikler nedeniyle birçok problemin yaşanacağı göz ardı
edilmemelidir. Oysa tasarının hazırlanma gerekçeleri arasında sayılan Avrupa
Birliği müktesebatına uyum sağlanmasına yönelik olarak yapılan ve Türk ticaret
hayatında köklü değişiklikler getirecek olan böyle bir düzenleme yerine, 6762
sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun uygulamada sıkıntı yaratan maddelerinin tadili
ve ıslahı yönüne gidilmesi daha gerçekçi bir adım olacaktır. Çünkü uyum sağlanmaya
çalışılan Avrupa Birliği hukukundaki gelişmeler hâlen devam etmektedir. Meydana
gelmekte olan bu gelişmelere bakıldığında, Avrupa Birliği mevzuatında
muhtemelen değişiklikler yapılması kaçınılmaz olacaktır. Dolayısıyla henüz tam
olarak yerleşmemiş, oturmamış olan bir hukuksal yapıya uyum sağlama adına
ticari hayatımızı düzenleyen Türk Ticaret Kanunu’nun tamamen baştan
yenilenmesi, dünya iktisadi hayatında meydana gelen son gelişmeler dikkate
alındığında böyle bir dönemde ticari hayatın sil baştan düzenlenmesinin
mantıken izahı mümkün değildir. Değerli milletvekilleri, 74’üncü maddeyle ilgili olarak verdiğimiz
bu değişiklik önergesinin, tasarı metninden çıkarılma önerisinin kabul
göreceğini umuyorum. Sizlere saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uslu. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına kim konuşacak? HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – İsa Gök. BAŞKAN – Sayın Gök, buyurunuz. İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Az önce Sayın Mehmet Ali Şahin, Adalet Bakanımız buyurdular ki
“Seçim güvenliği veya listelerle Hükûmetin hiçbir
alakası yok. Hiçbir şekilde bu konuda yapılabilecek olan yanlışlıklara dahlimiz yok.” dediler. Zabıtlarda vardır. Grup Başkan
Vekilim olayı çok iyi biliyorlar, az önce kendilerine bilgi geldi. Bir olayı
sizlerle ve Türkiye kamuoyuyla paylaşmak istiyorum. Yer Konya Ereğli. Belediye Başkanı aradı, önceki dönem Belediye
Başkanı. Arkadaşlar, polis okulu var orada. Polis okulunda 350 öğrenci var -on
beş dakika önce, eğer sorunuz buysa- polis okulunun 350 öğrencisi var. İçişleri
Bakanlığından nüfus müdürlüğüne resmî yazı gidiyor, deniliyor ki, polis
okulunun 350 öğrencisinin tümünün seçmen kütüğü olarak oraya kaydının yapılması
isteniyor. Nüfus müdürü olumsuz yanıt veriyor çünkü malum, yasada bizzat
başvuru zorunluluğu var. Bakanlıktan baskı geliyor, tekrar yazı geliyor ve
deniliyor ki: “Kaydını yapacaksınız -İçişleri Bakanlığından- ve özellikle aynı
sandıkta kaydını yapacaksınız.” OKTAY VURAL (İzmir) – Rezalete bak! İSA GÖK (Devamla) – Toros Sokak No: 15
numaraya 350 öğrenci bu gelen baskı üzerine tek hanede, bir evde oturuyor
görünerek kaydı yapılıyor. 1) Bu çocukların orada aslında oy kullanması bu hâliyle yasaya
aykırı, mümkün değil. 2) Bakın, Hükûmetin veya Bakanlığın
kendine memur olarak alacağı çocukları nasıl denetliyor? Tüm polis öğrencileri
tek sandıkta oy kullanarak hangi partiye, hangi belediyeye oy verdiklerinin
denetimi yapılıyor. Olaya bakın. OKTAY VURAL (İzmir) – Baskıya bak! İSA GÖK (Devamla) – Bunun adı baskı değil midir? OKTAY VURAL (İzmir) – Zulüm! Diktatörlük! İSA GÖK (Devamla) – Bunun adı -Oktay Beyin dediği gibi- zulüm
değil midir? Grup Başkan Vekilim olaya aynen vâkıftır. Arkadaşlar, seçim güvenliği bu 2009 Mart seçimlerinin salimen,
yasaya bakın, “yasaya” kelimesini atlayarak söylüyorum, hukuka uygun olmasının
temini Hükûmetin de sorumluluğu altındadır, Meclisin
de sorumluluğu altındadır, bakanlar özellikle sorumludur. Sayın Mehmet Ali Şahin Bey çıktılar ama Bakan Beyin bu müşahhas
olayla mutlaka, az önce, Hükûmetin, siyasetçiler
olarak kendilerinin asla dahlinin olmadığını beyan
ettiği olaya karşı hassasiyet istiyoruz. İşte, CHP Grubu olarak kaç gündür
ısrarla üzerinde durduğumuz husus bu. Bu seçime şaibe şimdiden bulaştırılmak isteniyor.
Bu yanlıştır. İstirham ediyoruz. Bu yasanın, Seçim Kurulundan, yani hâkimlerden alınan yetkisinin,
idareye bağlı memurlara verilen yetkisinin derhâl düzeltilmesi gerekiyor.
Bunun, derhâl yeni bir askı listesiyle hataların giderilmesi, hâkim denetimine
verilmesi gerekiyor, yalnızca itiraza bırakılan bir yöntemle adaletin
sağlanamayacağını sizler çok iyi biliyorsunuz. Neden? Yasa yaparken nasıl olsa
itiraz yolunu yaptık, açtık, bir itiraz imkânı verdik diye asıl mehazda, asıl
maddede hata, adalete aykırılık, hukuka aykırılık yapılamaz. Arkadaşlar, o yasa değişikliğinde ciddi anlamda hukuka aykırılık
var, Anayasa’ya aykırılık var; bunun düzeltilme görevi Meclisindir, bunun
salimen seçimin sonuna kadar götürülme görevi Hükûmetle
beraber hepimizindir. İstirham ediyoruz, tekrar o madde
incelensin, mülki idare seçimlerinden önce, o yasa ve memurlara tanınan bu
hakların suistimali babında ve hele hele İçişleri Bakanlığı gibi bir makamın bu olaya dâhil
olarak, hem polis okulu öğrencilerini denetlemek anlamında hem yasaya aykırı
kayıt yaptırmak anlamında, bir de bir evde 350 öğrenciyi oturuyormuş gibi
gösterme anlamında yapılan yasaya aykırılıkların acilen düzeltilmesi gerekiyor.
Bunu, ben tüm Türkiye’ye, tüm kamuoyuna duyurmak istemiştim. Saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Gök. Birleştirilmiş bu iki önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – 74’üncü maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı yoktur. Birleşime beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 18.30 ON BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 18.38 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
26’ncı Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum. 96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. 74’üncü maddenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, 74’üncü
madde kabul edilmiştir. 75’inci maddenin başlığını okutuyorum: 4. Karşılıklar MADDE 75 – BAŞKAN – 75’inci madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, aykırılık derecesine göre de işleme alacağım. TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan yasa tasarısının 75. maddesinde bulunan
“kurallara göre” ifadesinin “kurallar çerçevesinde” olarak değiştirilmesini arz
ederiz. Saygılarımızla.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 75. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükümet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Vural, kim konuşacak? OKTAY VURAL (İzmir) – Süleyman Latif Yunusoğlu.
BAŞKAN – Sayın Yunusoğlu’nun imzası yok.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, beklemeyin. Gerekçeyi
okutun. BAŞKAN – Gerekçeyi okutalım o zaman. OKTAY VURAL (İzmir) – Peki. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Türkiye Muhasebe Standartları karşılıyor. Orada yer alması
gerekli. Kaldı ki zaten hükümde de Türkiye Muhasebe Standartlarında öngörülen
kurallara göre olacağı öngörülmüştür. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: T.B.M.M. Başkanlığına Görüşülmekte olan yasa tasarısının 75. maddesinde bulunan
“kurallara göre” ifadesinin “kurallar çerçevesinde” olarak değiştirilmesini arz
ederiz. Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(Malatya) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Kim konuşacak? FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ben konuşacağım. BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurunuz. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Saygıdeğer Başkan, değerli
milletvekilleri; deminden beri ibretle izliyorum. Bu Parlamento değil mi ki
“Bir başka ülkede yapılan seçimlere şaibe karışıyor mu, karışmıyor mu? O
ülkelerdeki seçimler demokratik mi, değil mi?” diye buradan parlamenterleri
gönderen bizler değil miyiz arkadaşlar? Niye gönderiyoruz? O ülkedeki
seçimlerin demokratik, adil olup olmadığını incelemek için gönderiyoruz. Ama
öyle bir Parlamento ki burada birtakım şeyler dile getiriliyor ama olay
kendimize gelince hemen savunma mekanizması… Arkadaşlar, seçim süreci başlamamıştır. Yüksek Seçim Kurulunun
görevi seçimi en adil yaptırmaktır. Getirin, getirin… Mademki “Böyle bir şaibe
karışmasın.” diyorsun, getirin “Bu sene boyama olsun.” diyelim. Gelin
arkadaşlar, eğer Parlamento bir karar alıp “Bu sene seçimde boyama, parmak
boyama olsun.” dediği zaman bunun önlemini almak Yüksek Seçim Kurulunun
görevidir. Mademki bu kadar demokratik, adil olmasını istiyorsunuz, her türlü
önlemi almak sizin göreviniz. İki: Yine getirin, hemen yarın verelim kanun teklifini, bu seçimde
“Kim mükerrer oy kullanırsa üç sene ceza yiyecektir.” diyelim. RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Hapis cezası… FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Getirin hapis cezası, para
cezası, üç sene hapis cezası yiyecek diye, bir şekilde bu ülkede seçimlerin
demokratik, adil ve objektif yapılması için getirin arkadaşlar. Niye
getirmiyorsunuz? Deminden beri burada bunlar konuşuluyor, ben utanıyorum. Demek
ki bu ülkede, başka ülkelerde seçimlerin adil olup olmadığını inceleyen bu
Parlamento kendisine seçim geldiği zaman sadece topu Yüksek Seçim Kuruluna
atıyor. Yine demin arkadaşım örnek verdi. Yine bir yatılı okulda -çok
yakın okuluna- “Ben kendi ilçemde oy kullanacağım.” demesine rağmen “Hayır
kardeşim.” diyorlar. Değerli arkadaşlarım, gelin, bu Parlamento eğer… Bu Parlamento
demokrasiye inanan bir parlamentodur. Bu Parlamentoda seçimlerin adil olması
için bir şekilde her türlü önlemi alalım -parmak boyamayı mı getirelim- kim
mükerrer oy kullanırsa onlara tecil olmayan… ÜNAL KACIR (İstanbul) – Var öyle! FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Yok kardeşim öyle bir şey. ÜNAL KACIR (İstanbul) – Var yahu! FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – …hapis cezası getirelim. ÜNAL KACIR (İstanbul) – Var! FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Daha yüksek, bu caydırıcılığı
ve… ÜNAL KACIR (İstanbul) – Hapis cezası var! FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – TÜİK yöneticileri de… Bu
seçimin adil yapılması için tekrar seçim sürecine kadar onlara da bir şekilde
yükümlülük getirdiğiniz zaman, o zaman bu seçim adil olur ama siz “Başka
ülkelerde acaba adil mi?” diye bakıyorsunuz, burada sadece topu Yüksek Seçim
Kuruluna atmaktan başka hiçbir şey söylemiyorsunuz. Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. 75’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 75’inci madde kabul edilmiştir. 76’ncı maddenin başlığını okutuyorum: 5. Dönem ayırıcı hesaplar MADDE 76 – BAŞKAN – 76’ncı madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri geliş
sırasına göre okutup aykırılık sırasına göre de işleme alacağım. T.B.M.M. Başkanlığı’na Görüşülmekte olan yasa tasarısının 76. maddesinde bulunan “belirli
bir süre içinde” ifadesinin “süresiz” olarak değiştirilmesini arz ederiz. Saygılarımızla.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 76. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Kim konuşacak? Sayın Vural, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar) OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim. Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; aslında bu
önergede söz almak istememin sebebi, Sayın Bakanın biraz önce
milletvekillerinin ve kamuoyunun bu seçmen kütükleriyle ilgili endişeleri
karşısında verdiği cevaptır. Değerli arkadaşlarım, bu son derece önemli bir konudur. 6 milyon
seçmen artışının sebepleri maalesef bu kadar eleştirilere rağmen ortaya
konulmamıştır. Şimdi eğer böyle bir soru, “Nereden çıktı bu seçmen?” diye bir
soru soruluyorsa bu işin sorumlusu olan İçişleri Bakanlığı, Vatandaşlık, TÜİK
kalkar, der ki: “Arkadaş 1980 yılı doğumlu olanların o zaman nüfusu fazlaydı,
bunun için 6 milyon arttı.” Bir sebep ortaya konması lazım. Neden?
Hepiniz soruyorsunuzdur bunları, siz de soruyorsunuzdur, biliyoruz. Birdenbire
6 milyon seçmen artışının sebebini koyması gereken Hükûmettir
değerli arkadaşlarım. Bu konuda Hükûmet, böyle bir
seçmen artışının sebeplerini, gerekçelerini, tatmin edici bir şekilde kamuoyuna
açıklamalıdır. Bu kadar, basın yazıyor, haber kanallarında var, burada
milletvekilleri dile getiriyor ama Hükûmet bütün bu
seslere karşı hem gözlerini kapamış hem de kulaklarını tıkamış. Hadi
gözlerinizi kapadınız, kulaklarınızı tıkadınız, bari konuşun, bunu da
konuşmuyorlar. Aradığımız sorunun cevabı şudur: Bu 6 milyon seçmen artışının
sebepleri neler olabilir? Neden? Dolayısıyla bu ortaya konulmadığı müddetçe bu
konudaki eleştiriler devam edecektir. Bu bakımdan seçmen kütükleri yarın
ineceğine göre… Her yerden arıyorlar milletvekillerimizi,
beni de İzmir’den aradılar: “Çok tespitlerimiz var ama süre yetmiyor, ne
olursunuz bu süreyi uzatın…” ve biraz önce ifade ettiler, değerli arkadaşlarım,
İzmir’de 690 bin seçmen fazlası var, Menderes’te 10.274 seçmen yok,
Ahmetbeyli’de 2007’de 550 olan seçmen 382. Seçmen sayısı azalmış, sadece 150
seçmen kalmış. Merak ediyorlar değerli arkadaşlarım. 2007’de seçmen olup
2009’da listede olmayan 349.008 seçmen var. Bir milletvekili olarak bu
soruların cevabını istemek hepimizin hakkıdır ve bunun cevabını Hükûmetin vermesi gerekiyor. Niye? Adrese dayalı kayıtlı
sistemi oluşturan Hükûmettir. Bu soruların esası
adrese dayalı kayıtlı sistemdir. Bu sorunlar devam ederken bir de özellikle çifte oy kullanmayı,
sahte oy kullanmayı engellemek için boyalı parmak var iken bunun ortadan
kaldırılması, farklı yerlerde bu yazılmış seçmenlerin yerine de oy kullanılması
riskini artırır. Geçen televizyonda vardı değerli arkadaşlarım, Kırk yıl önce
ölmüş bir kimse seçmen olarak yazılmış ve T.C. kimlik numarası var. E, nasıl
oldu? Kim verdi? Biraz önce bir milletvekilimiz, İçişleri Bakanlığının
talimatıyla bir yere yazdırılması konusunu gündeme getirdi. Hepimizin
beklediği, şimdi iktidar partisi grubundan beklediğimiz, ilgili bakan gelsin
Türkiye Büyük Millet Meclisine desin ki: “Böyle bir iddia vardır, bunu
araştırdık, gerçeği budur.” Doğrudur, yanlıştır ama değerli arkadaşlarım,
Türkiye Büyük Millet Meclisine birilerinin bilgi vermesi lazım. Bu kadar olay
olurken maalesef bizler burada Türk Ticaret Kanunu’nda “Karar yeter sayısı var
mı, yok mu?” diyerek bu Türkiye'nin gündeminde olan konuları Türkiye Büyük
Millet Meclisine taşıma konusunda sıkıntı çekiyoruz. Millet bu soruların
cevabını arıyor değerli arkadaşlarım. Bu konuda gerçekten çok çeşitli yazılar
çıkmış, her türlü örnekler var. Bunlar size de geliyor. O bakımdan, Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak milletimizin seçme ve seçilme hakkının düzgün bir
şekilde kullanılması için adrese kayıtlı sistem esasında artan seçmen sayısının
sebepleri açıklanmalı, Yüksek Seçim Kurulu bununla ilgili süreci uzatmalıdır ve
Yüksek Seçim Kuruluna, açıkçası Hükûmet bu seçmen
kütüğündeki sayının artışı konusunda sağlıklı bilgileri vermelidir. Bu sorunun
takipçisi olunacaktır. Bunda sizin de menfaatiniz yok değerli arkadaşlarım,
hepimizin menfaati var. O zaman yapmamız gereken iş: İvedilikle Hükûmet devreye girsin. Bu konuda kanun değişikliği
gerekiyorsa yapalım, şimdi çıkartalım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. OKTAY VURAL (Devamla) – Gruplar olarak gelelim, askı süresinin
uzatılması konusunda bir yasal engel varsa gelin bunu bayram ertesine kadar
uzattıralım, bununla ilgili tedbirleri alalım, bu konudaki endişeleri ortadan
kaldıralım. Endişelerle, tartışmalarla seçime gidilmez. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, yarın askıdan indirilmesi
kanuni zorunluluk ise bu konudaki düzenleme konusunda hemen bir kanun teklifi yapıp
bu süreci uzatmayı teklif ediyoruz. Türkiye'nin her yerinden bu konuda talepler
var, itirazlar çoktur. Takdir edersiniz ki Türkiye’de seçmenlerimizin de bu
itirazları takip konusunda maalesef yeterli, zamanında hareket etme eğilimi de
bulunmamaktadır. O zaman hakkını koruması gereken Türkiye Büyük Millet
Meclisidir. Bakanlığı, Bakanlar Kurulunu bu konuda açıklama yapmaya ve Yüksek
Seçim Kuruluna topu atmak yerine bu konuda sorumluluğu üstlenmeye davet
ediyorum. Cevabı kendileri vermelidir ve Yüksek Seçim Kuruluna göndermelidir,
bu konuda açıklama yapılmalıdır. Hükûmetten bu tavrı
bekliyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Vural. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, izin
verir misiniz efendim? BAŞKAN – Sayın Şahin, oylamadan sonra, lütfen. Diğer önergeyi okutuyorum: T.B.M.M. Başkanlığı’na Görüşülmekte olan yasa tasarısının 76. maddesinde bulunan “belirli
bir süre içinde” ifadesinin “süresiz” olarak değiştirilmesini arz ederiz. Saygılarımızla. Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları. BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun. RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şu anda Ticaret Kanunu’nu görüşüyoruz ama ülkemizde artık ticaret yapacak ne
esnafımız kaldı ne celebimiz kaldı ne terzimiz kaldı ne berberimiz kaldı. Artık
iş yasayla da düzeltilecek gibi değil. Tacirler artık gittikleri yerde hayvan bulamıyor çünkü üretim
yüzde 50 oranında azaldı. O berberimiz perişan, insanlar artık çocuklarını
kendileri tıraş ediyor, kırklıkla hem de; makas da kullanmıyor, kırklığa döndü
vatandaşımız. Bu durumu üzülerek sizlerle paylaşmak istedim. Değerli arkadaşlarım, oy bizim namusumuz. Niçin namusumuz? Çünkü, beş yılda bir kere geliyor bu yetki. Namus, rüzgâr,
su arkadaş olmuşlar. Dostlukları çok kadim, arkadaşlıkları çok kadim, yedikleri
ayrı gitmiyor ama ayrılık günleri gelmiş rüzgârın, suyun ve namusun. O ayrılık
günlerinde adres vermeleri gerekiyor birbirlerine, bizim kartvizit verdiğimiz
gibi. Hemen su dile geliyor “Benim adresim çok kolay, beni derelerde,
ırmaklarda, çaylarda, göllerde, okyanuslarda bulursunuz.” diyor. Rüzgâr
atılıyor arkasından “Benimki de çok kolay, beni engin tepelerde, dağlarda,
vadilerde bulursunuz.” diyor. Ama namus susuyor. Namusa soruyorlar: “Sen neden
sessizsin?” “Ben bir kere kaybolurum, ondan sonra beni bulamazsınız.” diyor. O
oy bizim namusumuz. Değerli arkadaşlarım, o oyun alt gübresi yok, üst gübresi
yok; budaması yok, çapası yok ama oyumuzun üzerinde ipotekler var. Hep
söylüyoruz, insanlar iki yerde eşit: Bir musalla taşında, bir de sandık
başında. Ama bu eşitlikler bozuldu promosyonla
bozuldu. Benzin istasyonlarındaki eşitlik de bozuldu. Promosyondan dolayı. Kim Omo veriyor, kim Tursil veriyor,
kim saat hediye ediyor? O elli yıllık, yirmi beş yıllık benzin istasyonlarımızı
da değiştirdik. Alışveriş ettiğimiz dükkânları değiştirdik. Neden? Promosyondan
dolayı. Ama toplumu da ne yazık ki bu oyuna ipotek koymak istiyoruz. Lütfen, bu
namusumuz olan oyumuzun üzerinde ipotek koymayalım. Bu çok
önemli. YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Seçimden korkmayın! RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Seçimden korkmak yok. Seçimden
kesinlikle korkmak yok. Bir seçim biter, öbür seçim başlar. O seçim de… Biz
seçimden seçime vatandaşla beraber olan değiliz. Geçen hafta ben Burdur’daydım.
Her gittiğimizde en az on ilçemiz var, köylerimiz var, dolaşıyoruz değerli
arkadaşlarım. Bakın, bu hafta gittiğimde çocuklarımın kaydının olmadığını
gördüm. 2007 seçimlerinde kızım da, oğlum da Burdur’da oy kullandı ama şu anda
muhtarlıktaki listede isimleri yok. Yarın sabahleyin erkenden kalkıp gidip
çocuklarımı kaydettireceğim. Türk toplumunu da ikaz ediyorum… BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Ankara’da saydırmadın mı? RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Ankara’da saydırmadım. Oğlum
Ankara’da okuyordu, Ankara’da okuduğu için doğruyu yaptık, burada saydırdık,
kızım Isparta’da okuyordu, onun için Isparta’da sayıldı. Doğru olanı yaptık.
Isparta’da sayıldı çünkü orada ikamet ediyordu. Bu TÜİK, Türkiye’yi Üzmeyen İstatistik Kurumu. Bazıları farklı
söylüyor ama bu İstatistik Kurumu gerçekten sizi de üzmüyor, toplumu da
üzmüyor, enflasyonu ne güzel gösterdi. Sadece bizim apartmanımızda dün gelen bir bildiriyi sizlerle
paylaşmak istiyorum. Doğal gazla ilgili. Aidat 340 idi. Diyor ki: Gelecek ay
yüzde 50, ondan sonraki ay yüzde 100 aidatlarımızı artırmak zorunda kaldık
çünkü doğal gaza zam geldi, hakkından gelemiyoruz. Büyükşehirle ilgili de
mahkememiz vardı. Kazandık ama Büyükşehir temyize gitti. Alt katta öğrenci
merkezi var, o merkezin ısınması da bizim dairelere aitmiş. Oradan alacağımız
var ama Büyükşehir temyize gittiği için o parayı alamadık. Önümüzdeki ay yüzde
50, ondan sonraki ay yüzde 100. Bir bakın, olaya bakın, bir doğal gazın
yansıması. ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yönetici CHP’li mi? RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Yönetici CHP’li de olabilir,
AKP’li de olabilir, MHP’li de olabilir, ondan bir kaygımız yok ama yöneticimiz
dürüst, her şeyi açıklığıyla ortaya koymuş. Değerli arkadaşlarım, bunu çok dikkatli bir şekilde algılamamız
gerekiyor. O namusumuz olan oyumuzu hep beraber… Biz adaletli bir seçimden
yanayız. BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Ramazan Bey, güzel de Burdur’da herkes
kırklıkla tıraş olmaz, düzeltin bunu. RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Var var,
kırklıkla tıraş olanlar var. Sen köylere gitmediğin için bilmiyorsun. Git, o
köylerin çocukları ala bele. Ben veteriner hekimim, köyleri çok dolaşıyorum. BAŞKAN – Sayın Özkan, karşılıklı konuşmayalım lütfen. RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – O kırklıkla tıraş olanları senin
yanına getiririm önümüzdeki günlerde, görürsün. Yani, vatandaşımızın durumu gerçekten çok acı. Ticaret erbapları
ticaretten vazgeçti. Bu Ticaret Kanunumuz inşallah hayırlı olur temennisiyle, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. 76’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
76’ncı madde kabul edilmiştir. Buyurunuz Sayın Şahin. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; iki gündür Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nı burada görüşüyoruz ama
Türk Ticaret Kanunu’nun neler getirdiğinden ziyade seçmen kütükleriyle ilgili
burada tartışmalar ve konuşmalar oldu. SACİD YILDIZ (İstanbul) – Evet, çok doğru. RASİM ÇAKIR (Edirne) – Doğru. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Arkadaşlarımızın bu
konudaki endişelerini anlıyorum. SACİD YILDIZ (İstanbul) – Ertelenemez mi? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Çünkü siz, seçimlerin
güvenli bir ortamda her türlü şaibeden uzak yapılması konusunda ne kadar titiz
ve hassassanız aynı endişeyi ve titizliği bizler de duyuyoruz, duymak
zorundayız hatta sizden daha fazla duymak zorundayız. RASİM ÇAKIR (Edirne) – Ama göremiyorsunuz. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Demin Anayasa’nın
ilgili maddesini sizlere ifade etmiştim. Bu konuda Yüksek Seçim Kurulunun bu
tartışmaları izliyor olabileceğini ve belki de bu konuyla ilgili bir açıklama
yapabileceği düşüncemi sizlerle paylaşmıştım. Yüksek Seçim Kurulu Başkanımız
Muammer Aydın Bey bu konuyla ilgili bir açıklama yapmış. Bir televizyonun bu
haberlerle ilgili soruların sorulduğu bir programına katılmış, bunu Anadolu
Ajansı haberleştirmiş. RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sipariş açıklama mı Sayın Bakan? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Anadolu Ajansı’ndan
Sayın Aydın’ın açıklamalarının önemli bölümlerini, Sayın Başkanım, izin verir
misiniz, çok önemli bir konu olduğu için arkadaşlarıma izah etmek durumundayım. BAŞKAN – Buyurunuz efendeyim, konuya açıklık getirin. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Ayrıca ben tabii
Anadolu Ajansı’ndaki bu açıklamayı okudum ama Sayın Başkanı da telefonla arama
ihtiyacını duydum. Biraz önce Sayın Başkanla da görüştüm ve kendilerine dedim
ki: “Sayın Başkanım, iki gündür Meclisteyim, Ticaret Kanunu Tasarısı’nı
görüşüyoruz ama daha çok bu 6 milyon seçmen artışı arkadaşlarımız tarafından
gündeme getiriliyor. Bu konuyla ilgili bana sorular tevcih ediliyor, açıklama
yapmam isteniyor, o nedenle sizinle görüşme ihtiyacını duydum.” Gerçi, yapmış
olduğu açıklamaya paralel şeyler söyledi. Ben bunu baştan sona okuyabilirim,
belki arkadaşlarımız da incelemiş olabilirler ama anladığımı sizlerle paylaşmak
istiyorum. Yüksek Seçim Kurulu Başkanımız diyor ki: “Sokağa çıkma yasağı
uygulanarak, evlerin tek tek dolaşılarak seçmen
tespitinin en son yapılanı bundan on bir yıl önceydi, 1997 yılında. 1999
yılında evler tek tek dolaşıldı, sokağa çıkma yasağı
uygulandı ve seçmen kütükleri hazırlandı ve bundan sonra bir daha seçmen
tespiti yapılmadı. Ancak şöyle yapıldı: ‘Kütüklerde olmayanlar gelip
başvurabilirler.’ dendi. Başvuran vurdu, biz onları seçmen olarak yazdık.” MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 99’da oluyor. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Evet. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Kütükten düşen yok mu? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – “Ancak, daha sonra,
tabii vatandaşlık numarası esasına göre, MERNİS Projesi bağlamında herkese vatandaşlık
numarası verildi ve biz de nüfus kayıtlarını alarak yeniden bir seçmen listesi
hazırladık ve on sekiz yaşını bitiren, elinde nüfus kâğıdı olan herkesi seçmen
olarak yazdık.” Şimdi, ben bu açıklamadan anladığımı ifade etmek istiyorum: On bir
yıllık süre içerisinde vatandaşlarımızdan bizzat giderek seçmen yazdıranlar bu
kütüklere yazılmış ama gitmeyenler yazılmamış. Türkiye’de on sekiz yaşını
bitirmiş ne kadar vatandaş varsa “On sekiz yaşını bitirdiği için bunlar
seçmendir.” diye Yüksek Seçim Kurulu şimdi bunların tamamını seçmen olarak
kabul ediyor. ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Geçen sene neredeydiniz? OKTAY VURAL (İzmir) – Ekim referandumunda? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Daha onunla ilgili de
tabii burada açıklamaları var. Ben Yüksek Seçim Kurulu Başkanımızın bana
yaptığı açıklamaları sadece sizinle paylaşıyorum. Yani ona tevcih
edebileceğiniz soruları… OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Bakanım, vefat edenler
düşülmüyor. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – …bana tevcih ederseniz…
Doğrusu bu konu teknik bir konudur. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Bakan, nüfus sayımını siz
yaptınız! ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Efendim, şimdi Yüksek
Seçim Kurulu Başkanımız diyor ki: “Yahu, devletin tuttuğu nüfus kayıtlarına
itibar etmeyecek miyiz? Nüfus kayıtlarıdır.” AKİF AKKUŞ (Mersin) – Geçen yıl neredeydiniz Sayın Bakan? HASİP KAPLAN (Şırnak) – Nüfusumuz 3 milyon düştü Sayın Bakan. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – “Hepimizin elinde nüfus
kâğıdı yok mu? Şimdi askere giderken bu nüfus kayıtlarına göre askerlik
şubelerimiz insanları askerliğe göndermiyor mu? Bu kayıtlara itibar etmeyeceğiz
de nereye itibar edeceğiz?” Hem televizyonda söylemiş hem de şimdi telefonda
bana söyledi Sayın Başkan. “Ben devletin resmî kayıtlarına itibar ediyorum ve o
nedenle…” OKTAY VURAL (İzmir) – Sorun da orada! HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sorun orada, biz itibar edemiyoruz,
yürütmeye bağlı. Sorun orada. EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – TÜİK nerede! ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – “…efendim, on bir
yıllık bir süreçte sadece vatandaşlar müracaat ederek seçmen yazıldığı için ve
sokağa çıkma yasağı ilan edilerek tek tek seçmenler
yazılmadığı için demek ki bu arada seçmen yazılmayan veya bunu ihmal eden
insanların teraküm etmiş olmasından, birikmiş olmasından kaynaklanan bir
rakamla karşı karşıyayız.” dedi Yüksek Seçim Kurulu Başkanımız. Bunu sizlerle paylaşmak isterim. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Bakan, daha evvel de 48 milyon
var. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Tabii, Yüksek Seçim Kurulu
Başkanımız cumartesi günü, ayrıca Kurulu da toplayacağını, bu konuyla ilgili
detaylı bir çalışma yapacağını, gerekirse kamuoyunu aydınlatacağını ifade etti.
Ben de bunu sizlerle paylaşıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Süreyi bir hafta uzatın. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Arkadaşlar, bakın,
devletimizin resmî kayıtlarından, nüfus kayıtlarından kuşku mu duyacağız? FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Evet, evet! ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – O zaman, şu cebimizdeki
nüfus kâğıdından da, nüfus hüviyet cüzdanından da kuşku duymamız lazım. Öyle
bir şey olabilir mi? RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Bakanım süreyi uzatalım. Süreyi uzatalım Sayın Başkanım. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, çok
teşekkür ederim. NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Açıklanan nüfus sayısı düşmedi mi daha
sonra? BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şahin. Bir saat yemek arası veriyorum. Kapanma Saati: 19.06 ON İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 20.09 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
26’ncı Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum. 96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. Şimdi, 2’nci sırada yer alan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam ediyoruz. 2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/537) (S. Sayısı: 236) (x) BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde. Geçen birleşimde 1’inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına yapılan konuşma tamamlanmıştı. Şimdi söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna ait. Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık
konuşacaktır. (MHP sıralarından alkışlar) MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Lütfen Hocam, az bekleyin, lütfen. Biz de
şaşırdık yani. Ticaret Kanunu üzerine mi konuşacak arkadaşımız, Sanayi
Bakanlığının Teşkilat Kanunu üzerine mi? BAŞKAN – Bu Mecliste her an her şeye hazırlıklı milletvekilleri
olarak takdire şayan bir çalışma sergiliyorsunuz. Teşekkür ediyoruz. Buyurunuz Sayın Işık. MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılarımı sunuyorum.
Tabii Ticaret Kanunu görüşüldüğü için ona hazırlık yapmıştım. İyi ki notlarımı
unutmadan getirmişim, daha önceki hazırlıklarım da yanımdaydı. BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Sanayi ve ticaret birbirinin
tamamlayıcısıdır. ALİM IŞIK (Devamla) –
Evet. Sözlerime başlamadan önce, bugün çok kez konuşulan seçmen
kütüklerindeki şaibelerle ilgili ulusal basına da yansımış 2 değerli köşe
yazarının sizlere sadece başlıklarını hatırlatarak bu konuya değinmek
istiyorum: “Kütük karmaşasında görev Meclisindir.” Bir diğeri, “Minareyi
çalmışlar, kılıfı hazırlamışlar.” Bu yüce Meclisi bu şaibeden mutlaka
kurtarmamız gerekiyor. (MHP sıralarından alkışlar) (x) 236 S. Sayılı Basmayazı 27/11/2008 tarihli
23’üncü Birleşim Tutanağına eklidir. Konunun özü ne? Konu, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve
Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’a eklenen bir fıkradan kaynaklanıyor bu
şaibeler. Hepimizin bildiği gibi 13 Mart 2008 tarihli ve 5749 sayılı Kanun’la
eklenen fıkrayı sizlere hatırlatmak istiyorum. “Seçmen kütüğü, adres kayıt
sistemindeki bilgiler esas alınarak her yıl güncelleştirilerek oluşturulur.
Gerektiğinde seçmen kütüğünün dört yılda bir yeniden düzenlenmesi ve iki yılda
bir denetlenmesi için gerekli bilgileri toplamak amacıyla, bütün Türkiye’de
aynı zamanda Nisan ayının ikinci pazar günü yazım yapılmasına Yüksek Seçim
Kurulunca karar verilir.” Sayın Bakanımız, Anayasa’daki ilgili maddeyi okuyarak bizlere
hatırlatmada bulundu ancak şu anda TÜİK’in hazırlamış
olduğu adrese dayalı kayıt sistemine göre bu 6 milyona yakın ki onun da rakamı
48 milyon 265 bin 644’e çıkmış, daha önce 42 milyon 629 bin seçmen sayısı.
Dolayısıyla, gerektiğinde ki iki yıl sonra en erken denetleme yapılabilecek.
Dolayısıyla, 2007 yılı… 31 Aralık 2009 tarihine kadar Yüksek Seçim Kurulunun
yasal olarak bu maddeden dolayı herhangi bir işlem yapması mümkün değil, yine
dört yılda bir güncellenebilecek. Yüce Meclis kamuoyunda endişe yaratan bu
sıkıntıyı mutlaka çözmek zorundadır. “Minareyi çalmışlar, kılıfını
hazırlamışlar.” sözünün altında Meclisin bir şekilde kalmaması lazım. Bunun
üzerinde gerekli görüşmeler yeterince yapıldığı için daha fazla konuşmak
istemiyorum. Gelelim, şimdiki Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesine. Görüşmekte olduğumuz söz konusu tasarının 1’inci maddesinde, 8
Ocak 1985 tarihli ve 3143 sayılı Kanun’un 36/A maddesinde yapılan bazı
değişiklikler yer almaktadır. Buna göre, öncelikle hâlen yürürlükte olan
Kanun’daki “Tüketici ve Rekabet Uzmanı ve Uzman Yardımcılığı” şeklinde olan
madde başlığı “Sanayi ve Ticaret Uzmanı ve Uzman Yardımcısı” şekline
dönüştürülmüştür. Ayrıca, söz konusu maddeye “Bakanlık merkez teşkilatı ana hizmet
birimlerinde, Sanayi ve Ticaret Uzmanları ile Sanayi ve Ticaret Uzman
Yardımcıları istihdam edilir.” ifadesinden oluşan birinci fıkra eklenmiştir.
Bunun yanında, maddenin ikinci fıkrası madde başlığına uygun olarak yeniden
düzenlenmiş ve mevcut bentlerinde bazı önemli değişikliklere gidilmiştir. Bu
kapsamda, Bakanlıkta istihdam edilecek personelde aranan şartlarla ilgili
olarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48’inci maddesinde sayılan, “1. Türk Vatandaşı olmak, 2. Bu Kanunun 40 ncı maddesindeki yaş
şartlarını taşımak,” Yani genel olarak on sekiz yaşını tamamlamak. Bir meslek
veya sanat okulunu bitirenler için de en az on beş yaşını doldurmuş olmak
şartı. “3. Bu Kanunun 41 nci maddesindeki
öğrenim şartlarını taşımak,” Yani genel olarak ortaokulu bitirmek. Bunlardan
istekli bulunmadığı takdirde ilkokulu bitirmiş olmak şartı. “4. Kamu haklarından mahrum bulunmamak,” gibi genel şartlara ilave
olarak biraz sonra belirteceğim bazı şartlar getirilmektedir. Tasarıyla, mevcut Kanun’un (a) bendinde sayılan en az dört yıllık
yükseköğretim kurumları mezunlarına yönetmelikle belirlenecek bölümlerden mezun
olmak şartı eklenerek önemli bir kısıtlama getirilmektedir. Yani hazırlanacak
yönetmelik dışında kalacak bazı bölümlerden mezun olan gençlerimizin
başvuruları engellenmiş olacaktır. Bu kısıtlamanın yanında, yönetmeliğin kim
veya kimler tarafından hazırlanacağı da belli değildir. Bu belirsizliğin
mutlaka giderilmesi gerekir. Tasarının (b) bendinde, mevcut Kanun’un ilgili maddesinin (d)
bendindeki “İngilizce, Fransızca veya Almanca dillerinden birini iyi derecede
bilmek” ifadesi değiştirilerek “İngilizce, Fransızca veya Almanca dillerinden
en az birinde Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından
asgari (C) düzeyinde belge almış olmak,” şartı getirilmektedir. Bu bentteki
düzenlemenin de yetersiz olduğu görüşündeyiz çünkü mevcut Kanun’un 36’ya (a)
maddesindeki son değişiklik 10 Ağustos 1993 tarihlidir. O günün şartlarında
İngilizce, Fransızca veya Almanca dillerinden birini iyi derecede bilmek
yeterli görülmüştür ancak günümüzde giderek kullanımı artan ve birçok alanda
ilişkilerimizi artırmaya çalıştığımız ülkelerde kullanılan yeni yabancı diller
söz konusudur. Günümüzde ÖSYM tarafından yapılan KPDS
sınavlarında İngilizce, Fransızca ve Almancanın yanı sıra Arapça, Bulgarca,
Çince, Danimarkaca, Ermenice, Farsça, Gürcüce,
Hollandaca, İspanyolca, İtalyanca, Japonca, Korece, Lehçe, Macarca, Portekizce,
Rusça, Sırpça, Ukraynaca ve Yunanca olmak üzere toplam 22 dilde, 100 kişiden az
başvuru olması hâlinde klasik, diğer durumlarda da test türünden sınavlar
yapılmaktadır. Nitekim en son, Kasım 2008’de yapılan KPDS sınavında 12
dilde klasik, 10 dilde de test sınavı yapılmıştır. Bu dillerin birçoğu, biraz
önce de belirttiğim gibi, ülkemiz dış ticareti başta olmak üzere çok yönlü
ilişkilerimizin giderek arttığı ülkelerde yaygın olarak kullanılan dillerdir.
Bu nedenle, yabancı dil bilme şartının tasarıda belirtilen üç dille
sınırlandırılmasının kaldırılması mutlaka gerekmektedir. Tasarıdaki (c) bendi, mevcut maddenin (b) bendindeki “Yapılacak
yarışma sınavlarında başarılı olmak” ibaresiyle aynı olup sadece sıra
değişikliği yapılmıştır. Tasarının (d) bendi ise başvuru yaşı üst sınırını otuz
beş yaştan otuz yaşa indirerek belirli alanlarda birikim sahibi olmuş tecrübeli
personelin Sanayi ve Ticaret Bakanlığı personeli olmasının önünü tıkayarak
başka bir kısıtlamaya yol açmaktadır. Bu nedenle, bu bendin madde metninden
çıkarılarak eski hâlinde bırakılmasının Bakanlığımızın yararına olacağı
görüşündeyiz. Tasarının üçüncü fıkrası, sanayi ve ticaret uzmanı kadrolarına
atanacaklarla ilgili şartları ve düzenlemeleri içermektedir. Mevcut Yasa’da da
benzer hükümler yer almakta olup tasarıda öngörülen madde başlığına uygun
güncellemeler yapılmıştır. Ancak, tasarıya yeni eklenen “…istihdam edildikleri
birimlerce belirlenecek konularda hazırlayacakları uzmanlık tezinin
oluşturulacak tez jürisi tarafından kabul edilmesi kaydıyla…” ibaresindeki
belirsizliğin de giderilmesi gerekmektedir. Özellikle, hazırlanacak tezin kim
veya kimlerin danışmanlığında ne kadar sürede hazırlanacağı ve jürinin kim veya
kimler tarafından oluşturulacağı mutlaka tasarıda belirtilmek zorundadır.
Ayrıca, üniversitelerimiz bünyesinde Bakanlık tarafından belirlenmiş konularda yüksek
lisans veya doktora yapmış olanların doğrudan uzmanlık kadrolarına
atanabilmelerine imkân tanınmalıdır. Bu konularda vereceğimiz, biraz sonra da
tartışacağımız önergelere, sırası gelmişken ve yeri gelmişken desteğinizi
beklediğimizi de ifade etmek istiyorum. Değerli milletvekilleri, tasarının 1’inci maddesiyle ilgili olarak
belirttiğim bu eksikliklerin giderilmesi konusunda grubumuz, özellikle bizim
milletvekillerimiz ve diğer milletvekilleri tarafından hazırlanacak önergelerin
gündeme geldiğinde desteklenerek bu eksikliklerin giderilmesi konusunda
desteklerinizi beklemektedir. Tasarının son fıkrası mevcut Yasa’daki ifadenin madde başlığına
göre düzeltilmiş ve “tüzük” ibaresi yerine “yönetmelik” ibaresinin
getirilmesinden ibarettir. Bu değişikliği yerinde ve olumlu bulmaktayız. Değerli milletvekilleri, hepimizin yakından bildiği gibi son
dönemde gerek sanayicilerimizin gerekse diğer esnaf ve sanatkârlarımızın içinde
bulundukları durum gittikçe kötüleşmektedir. Sözlerimin sonunda, bu konuda yüce
Meclisimizin zaman geçirmeden yapması gereken birkaç konuyu da sizlere
hatırlatmak istiyorum. Birincisi: Derinleşen yarayı sarmak istiyorsak esnaf ve
sanatkârlarımıza yönelik sicil affının acilen çıkartılması gerekmektedir. İkincisi: Sıfır faizli can suyu kredisinden hizmet sektöründe
faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârlarımızın da faydalanması sağlanmalıdır. Bu
amaçla KOSGEB Kanunu’ndaki gerekli düzenleme acilen gerçekleştirilmeli ya da
Esnaf ve Sanatkârlar Kooperatifleri Birliği kanalıyla bu kredilerin kullandırılmasının
yolu açılmalıdır. Üçüncüsü: Enerji ve doğal gaz kullanımında yüzde 18 olan KDV’nin
acilen yüzde 1’e indirilmesi veya en azından son zamların sanayi sektöründe
geri çekilmesi gerçekleştirilmelidir. Dördüncüsü de: Prim ödemelerinde indirime gidilerek istihdamın
daraltılmasının önüne geçilmelidir. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık. Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan konuşacaktır. Buyurunuz Sayın Kaplan. DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; doğrusu Türk Ticaret Kanunu’nu görüşürken, gündemimiz seçimken
birdenbire farklı bir yasaya geçtik. Artık biz buna alıştık. Şimdi seçim
tartışmalarına bir nokta koyamadan ara verdik. Anlaşılıyor ki bu şekilde bu
bırakılacak. Ancak bir şey söylemek istiyorum. Bir önceki bölümde biz Türk
Ticaret Yasası’nı tartışıyorduk. Türk Ticaret Yasası’nda bin beş yüz küsur
maddenin içinde, şu kadar kalın kitapçıkta -elli iki bölüm- bir tek şey yoktu:
Seçim ticareti. Bakın, dikkat edin, koskoca temel kanun Ticaret Kanunu’nu
görüştüğümüzde -şu anki Bakanlığı da çok yakından ilgilendiren bir temel kanun-
seçim ticareti yoktu. Çünkü oy ne alınır ne de satılır. Hem alınmaz hem
satılmaz hem oy öylesine kutsal bir iradesi ki halkın, kim ki o iradeyle
oynarsa kendisine zarar verir. Ben buna inanırım. Biz gün boyu bir şeyler anlatmaya çalıştık ama anlaşılamadı. Sayın
Bakan da açıklama yaptı, anlaşılamadı. Biz şunu söyledik: Bakanın ilk açıklaması
doğru. Anayasa’nın 79’uncu maddesi diyor ki, seçim Yüksek Seçim Kurulunun
denetiminde olur, başlangıcından sonuna kadar. Yani seçmen kütükleri Yüksek
Seçim Kurulunun denetiminde olur. Beş günlük askı süresi içinde üç günde
yapılacak itirazların da ilçe seçim kurullarına, il seçim kurullarına yapılması
gerekirdi. Sorun burada. Biz bir şeyi yine anlatamadık. Sayın Bakan diyor ki:
“Yani devletin bilgisayar kayıtlarına, Vatandaşlık ve Nüfus Müdürlüğünün kimlik
numarası üzerinden yapılan kayıtlarına güveniyor musunuz?” Arkadaşlar, bir seçimin kaderi, insafı iktidar partilerine
bırakılabilir mi? O zaman demokrasiden bahsedebilir miyiz? O zaman demokrasi
olur mu? Biz de şunu diyoruz: Madem öyle, adrese dayılı sayımda -TÜİK’in, Başbakanlığa bağlı bir kurum- bir anda nüfusumuz
73 milyondan 70 milyona inmedi mi? 3 milyon nüfusumuz azalmadı mı? Bu
açıklamayı bizzat Hükûmet yapmadı mı? Yaptı. Millî hasılamız, gelirimiz de artmadı mı buna bağlı olarak? Arttı.
Bir rakam, çok değil 3 milyon, indirirsiniz olur. Ama daha vahim olanını
söyleyeyim, adrese dayalı sayım bittiğinde 2006 yılının sonunda resmî nüfus 70
milyon açıklandığında İçişleri Bakanımız bizzat “3,5 milyon seçmen iptal
edildi.” demedi mi? Nereden geldi, nereye gitti bunlar? Bunu vatandaş
sorguluyor, biz de bunu soruyoruz. Bizim sormak istediğimiz, anlatmak
istediğimiz ve bir türlü anlaşılmayan bir şey var, Yüksek Seçim Kurulunun çıkıp
şunun cevabını vermesi lazım: Seçim ya onun denetimindedir ya değildir. Öyle
Yüksek Seçim Kurulu… 97’de en son sayım yapılmış, kütük sayımı, ondan sonra hep
üzerine ekleme çıkarma olmuş. Bilgisayar, o konuda başarılı olduğumuzu iddia ettiğimiz e-devlet
uygulaması konusunda Türkiye mademki çok ileridir, Hükûmete
buradan çağrıda bulunuyoruz grubu olan üç tane muhalefet partisi olarak: Neden TÜİK’in rakamlarının disketlerini, neden nüfus ve
vatandaşlık dairesinin Türkiye çapındaki bütün verilerinin disketlerini parti
genel merkezlerine vermiyorsunuz? Verin, tek tek
bakalım. O numaralardan iki yerde kayıt varsa şak diye biz de çıkarırız.
Elektrik mühendisleri odasından bir mühendis bunu halleder. Bir mühendis, iyi
bir bilgisayarcı bir tuşla bu 6 milyon seçmenin nereden gelip nereye gittiğinin
adresini de, haritasını da çıkarır. Arkadaşlar, bunu, bu tartışmayı noktalayamayız, çok açık söylüyorum.
Tartışmayı noktalayamayız. Biz, adrese dayalı sayımda memurlarımıza, devlet
görevlilerine güvenmek istiyoruz, Hükûmete de
güvenmek istiyoruz, onun emrindeki Vatandaşlık ve Nüfus İşleri Genel
Müdürlüğüne de onun emrindeki TÜİK’e de güvenmek
istiyoruz ama altı senedir, yedi senedir hep önümüze koyduğunuz rakamlar bir
iniyor bir çıkıyor, bir iniyor bir çıkıyor. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hepsi sınıfta kaldı! HASİP KAPLAN (Devamla) – Yapmayın, hepsi yanlış, hepsi sahte
rakamlar. Bu rakamlara niye inanalım, hangi hakla? Bu vatandaşın annesinin sütü
gibi ak, helal oyları üzerinde hesap olmaz. En başta sizlerin bu kaygıyı
gidermeniz lazım. Üç tane parti diyoruz ki: Bir yanlış yapıldı, Anayasa 79 ihlal
ettirildi bu Mecliste Mart 2008’de, Anayasa’nın… 33 ve 40’ıncı maddeleri,
bakın, bu iki madde, adrese dayalı seçmen kütüğüne geçilmeyi emretti ve
yargıdan çıkardı bunu ve Anayasa’ya aykırı bir hüküm bu, butlan bir hüküm, “keenlemyekün”dür bunun eski adı, “yürürlüğü dahi mümkün
değil” bunun adı. Yüksek Seçim Kurulu Başkanı, yüksek yargı olarak, bu yasa
değişikliğine uymak zorunda değildir, bu Anayasa’ya uymak zorundadır. “Ben
seçmen kütüğünü denetleyemem, denetlemem.” deme lüksüne sahip değildir. “Git
nüfus memuruna müracaat et.” deme lüksüne sahip değildir. Git jandarmaya de,
git polise de… Arkadaşlar, demin arkadaşlar başka yerlerde örnek verdiler, ben
gündem dışı konuşmada. Diyarbakır Sur Belediyesinin hudutları içindeki polis
okulundaki 800 polis öğrencinin -iki yıllık- başlarında amirleri emir verilerek
gidip kayıt yapıldığını burada açıkladım. Meğerse başka yerlerde de olmuş. Bakın, Buca Kapalı Tutukevinde 1.500 tane tutukluyu adrese dayalı
yazmışız. Arkadaşlar, adres midir cezaevleri? Yargılanıyor, yarın tahliye olup
evine gidecek. Onun evi, adresidir. Bakın, bu kadar açık ve bir yanlışta, hepimizin bu yanlıştan
dönmesi için şöyle bir şans var, bu şans şudur: Çok açık, 298 sayılı Kanun’un,
bakın 33 ve 36’ncı maddelerine eklenen fıkraları yürürlükten kaldıracağız.
Seçmen kütüklerinin itiraz prosedürünü tekrar Yüksek
Seçim Kuruluna vereceğiz; olay bu kadar basit, yani askıya asılacak. Bu bir
basit yasadır. Danışma Kurulu olarak bir araya gelinir, bu yanlış düzeltilir.
Bu düzeltmeden sonra da nasılsa 1 Ocakta seçim takvimi başlıyor. Vakit de var,
vakit sorunumuz da yok. Yüksek Seçim Kurulu yeniden bir askı listesi süresi
koyar -iki hafta- ve sizler de rahat edersiniz, bizler de rahat ederiz. Yarın
seçim sonuçları nedeniyle burada tartışma yaşamayız. Bir yanlış yaptık, burada Anayasa’ya aykırı bir yasa çıktı.
Anayasa Komisyonundan geçen bir yasaydı. Ben şahsen bu tartışmaların içinde
değildim ama burada muhalefet oyumuzu kullanmıştık. Şimdi, böylesi bir tartışma içinde bizim seçim güvenliğini… Seçim
tartışmalarına nokta koymamız lazım. Üç parti yarın Yüksek Seçim Kuruluna
başvuruyoruz. Ama olmasın, bütün partiler birlikte bu konuda karar verelim,
vatandaşın karşısına birlikte çıkalım. Meclis bu şaibe ve tartışmayı birlikte
aşmak zorundadır. Bu yanlışı da birlikte aşmak zorundadır. Ben tabii ki bu konuda mecburen konuşma hakkım… Adalet Bakanımız
şu an yok. Bu cevabı… ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Buradayım efendim,
dinliyorum. HASİP KAPLAN (Devamla) – Burada mı... Bunun düzeltilmesi budur. Çok basit, Yüksek Seçim Kurulunun
denetimine alacağız, sorun çözülecek, bir yasa şeyidir. Bunu bugün Tarhan Erdem
köşe yazısında çok güzel yazmış, çok açıklayıcı bir şekilde yazmış. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. HASİP KAPLAN (Devamla) – Teşekkür ederim. Şimdi, biz, gündemimizin dışına çıkıyoruz böyle. Türk Ticaret
Kanunu da herhâlde yarın görüşülmeyecek, öyle anlaşılıyor. Ama bu 1’inci
maddede ben hep söylemişim KOBİ’ler için, ARGE için, ARGE faaliyetleri için dil
bilen, uzman, teknik kadro ve personel konusunda hep bütçe görüşmelerinde bunu
dile getirdim. Tabii, burada, 1’inci maddenin (b) fıkrasında böylesi bir
kadrolar konuluyor, yeterli mi, değil mi bilmiyorum ama bu ihdas edilen kadro
250’ye çıkarılırken Bakanlığın liyakata dikkat
etmesini buradan hatırlatmaktan başka bir şey söyleyemiyorum; çünkü zaten yasa
geçecek. Bazı ihtiyaçlar karşılığında çıkarılan bir yasadır. Biz, külliyen
doğru olan şeylere de karşı olamayız elbette yani. Bunu bu şekilde ifade etmek
istiyorum. Ama seçim konusunda da mutlaka adım atalım diyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Hasip
Kaplan. Grup adına Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ
konuşacaktır. Buyurunuz Sayın Bozdağ. (AK Parti
sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısı ve komisyon raporunun 1’inci
maddesi üzerinde AK Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, tabii, sabahtan beri yapılan
tartışmaların mihengini önümüzde yapılacak seçim nedeniyle Yüksek Seçim
Kurulunun yürütmekte olduğu çalışmalar etrafında döndü dolaştı. Şimdi burada
birtakım değerlendirmeler yapıldı ve birtakım ithamlarda bulunuldu. Ben de bu
konuda birtakım değerlendirmelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Anayasa’nın 79’uncu maddesi çok açık. “Seçimlerin genel yönetim ve denetimi” diyor maddenin başlığı.
Birinci fıkrası: “Seçimler, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında
yapılır.” Bir defa anlaşalım, seçimler yürütmenin yönetim ve denetimi altında
yapılmaz, yapılması Anayasa’ya aykırıdır, yargı organlarının… İki: “Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin
düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve
yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün
yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim tutanaklarını ve Cumhurbaşkanlığı
seçimi tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Kurulunundur. Yüksek Seçim Kurulunun kararları aleyhine başka bir mercie
başvurulamaz.” K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Nüfus müdürlüklerine değil yani! BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir defa, şimdi burada konuşuluyor, nüfus
müdürlüklerine sanki itiraz yapılıyormuş, şikâyet yapılıyormuş, nüfus
müdürlükleri bu itirazları, şikâyetleri karara bağlıyormuş gibi görüşmeler,
değerlendirmeler yapıldı, burada herkes bunu dinledi, ama bakın… HASİP KAPLAN (Şırnak) – Arkadaşım, Yüksek Seçim Kuruluna itiraz
edilmiyor, anlatamadık. BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ama, bakın,
Anayasa… HASİP KAPLAN (Şırnak) – İtirazlar nüfus dairesine yapılıyor, iki
gündür anlatıyoruz, anlamıyorsunuz ya! BAŞKAN – Sayın milletvekilleri... HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yasa açık… BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Beni dinleyin… Ben sizi çok dinledim.
Lütfen… Lütfen beni bir dinleyin. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bekir Bozdağ,
bak, bak! BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olunuz… BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir defa itirazların, şikâyetlerin
yapılacağı… ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Seçim Kurulu Başkanı diyor. Olayı
çarpıtıyorsun! BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ben çarpıtıp… ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Yüksek Seçim Kurulu Başkanı “İtirazlar
nüfus dairesine yapılır.” diyor. Seçim Kurulu Başkanı söylüyor! BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Hele bir bakın, bir beni dinleyin! Sabır
gösterin; sabır, sabır! ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Okumamışsın! Okumamışsın! BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Sabahtan beri konuşuyorsunuz, dinledik. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Halkı yanıltıyorsunuz… BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir dinleyin bakalım, ne diyeceğiz. Lafın
sonu bir gelsin. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Yüksek Seçim Kurulu Başkanı söylüyor!
Senin bakanın söyledi. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Sayın Öztürk… HASİP KAPLAN (Şırnak) – Siz hukukçusunuz… BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ben hukukçuyum; sizin gibi hukukçu
değilim, hukuku bilen birisiyim ben. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hangi Seçim Kuruluna itiraz
ediliyor, bana söyler misiniz! BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Sayın Başkanım… Arkadaşlar… (CHP
sıralarından gürültüler) ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – “Nüfus dairesine yapılır.” diyor! BAŞKAN – Lütfen sakin olunuz… Konuşmacıyı dinleyiniz… Sayın Öztürk… ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Siz diyorsunuz ki “Nüfus dairesi
nerede?” İşte burada. Seçim Kurulu Başkanı söylüyor. Çarpıtma konuyu! BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Sayın Başkanım, süreme ilave ederseniz
memnun kalacağım. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Burada “Nüfus dairesine yapılır.”
diyor. Seçim Kurulu Başkanı diyor. Nereye yapılacağını söylemiş. Çarpıtıyor! BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen sakin
dinleyiniz. BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri, ben,
bakın, hiç kimseye, ama hiç kimseye sataşmadım. Ben kendi adıma, grubum adına
burada bir değerlendirme yapıyorum. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Biz size sataşmıyoruz, Seçim Kurulu
Başkanının beyanı burada! BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Katılmak zorunda değilsiniz, sizden onay
da beklemiyorum, ama bunu dinlemek ve değerlendirmek… Varsa cevabınız burada
konuşursunuz. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Konuştuk da anlatamamışız demek ki! BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – İki, bakın, biz ne yapmışız değerli
arkadaşlar. Şimdi, 5749 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkında Kanun’da değişiklik yapan bir kanunu 13 Mart 2008’de burada, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde görüşmüşüz ve kabul etmişiz. Şimdi, bakın, bu Kanun, Hükûmet tasarısı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine
gelmiş mi? Anayasa Komisyonunda bu Kanun görüşülmüş mü? Merak ettim, Komisyon
tutanaklarında muhalefet partilerinin bugün gösterdikleri duyarlılıkları ortaya
koyan muhalefet şerhleri, karşı oy yazıları var mı diye baktım; işte burada,
muhalefet partisi üyesi arkadaşlar var. Bu Komisyon raporunda muhalefet şerhi
yoktur, karşı oy yazısı yoktur. Madem o kadar yanlıştı niye muhalefet şerhi
düşmediniz? Genel Kurulda, bakın… KADİR URAL (Mersin) – Ne bilelim sizin üçkâğıt yapacağınızı
arkadaş! BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bakın, başka ne getirmişiz: Bakın, bu
Kanun’da gelen şey ne? KADİR URAL (Mersin) – Yani, iyi niyetli bir şekilde söylüyoruz
sana. BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bu Kanun’da gelen şeyi okuyorum, 4’üncü
maddesinde deniyor ki: “Seçmen kütüğü; adres kayıt sistemindeki bilgiler esas
alınarak Yüksek Seçim Kurulunca belirlenecek usul ve esaslara göre her yıl
yeniden düzenlenir, sürekli bilgi toplama ile her seçim döneminde
güncelleştirilir.” K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Tamam. BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bunun kararını kim verdi? K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Buna bir şey diyen yok. BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bunun kararını burada hep beraber verdik.
Muhalefet şerhiniz de yok. Bakın, Genel Kurulda… HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yanlış yaptık beraber. Yanlışı
düzeltmek lazım. BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir dakika… Yanlış mı? Buradan
konuşuyorum, ezbere konuşmuyorum. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Kanuna bir şey diyen yok. BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri… BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bakın, yine, burada partiler adına
konuşmacılar var. Burada, milletin huzurunda bu Kanun’u desteklediklerine dair
de DTP hariç diğer partilerin sözcülerinin burada olumlu oy vereceklerine dair
görüşleri buradadır. Arzu edene ben okuyorum. Bir başka konu, bakın, Yüksek Seçim Kurulunun… ABDULLAH ÖZER (Bursa) – Orada öyle diyor ama uygulama başka,
uygulama! OKTAY VURAL (İzmir) – Parmağınızı sokmayın seçime! ABDULLAH ÖZER (Bursa) – Uygulama farklı. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayınız. Lütfen,
dinleyiniz. BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Arkadaşlarım, bakın, yapılan Kanun’la
biz… OKTAY VURAL (İzmir) – Kanun’u yürütemiyorsunuz, sorun orada! BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Biz yürütmüyoruz. Yürütme, bu konuda… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Kanun’a bir şey diyen yok. Uygulama… BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bakın… HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Problem sizsiniz, Kanun değil! BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bakın, Yüksek Seçim Kurulunun 26 Mart
2008 tarihli kararı elimde ve kararında diyor ki: “Adrese kayıt sistemine
gidip, kaydolacaksınız…” OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Suçüstü yakalandınız, suçüstü...
Kaçacak yeriniz yok. BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – “…ama bu konuda itirazı olanlar varsa,
itiraz, ilçe seçim kurullarına yazılı veya sözlü olarak yapılır. İtiraz, askı
süresince ve listeler askıdan indikten sonra Yüksek Seçim Kurulu tarafından
belirlenen süre içinde yapılır. İlçe seçim kurulu başkanı gerektiğinde güvenlik
güçlerinden -polis ve jandarma- araştırma yaptırır. Elektrik, su, telefon,
doğal gaz abonelik sözleşmesini veya faturasını, varsa tapu kaydını, kira
sözleşmesini ister. AKS’den, yani adrese dayalı kayıt
sisteminden yararlanarak itiraz konusunda karar verir.” diyor. Şimdi sizin vazifeniz, bir yanlışlık varsa usul belli, partiler
gidecek ilçe seçim kuruluna itiraz edecek. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – İlçe seçim kurulu değil, nüfus
idaresine. Nüfus idaresine. BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – “Bu burada yanlıştır, burada oturmuyor,
şurada oturmuyor.” diye. İlçe seçim kurulu… ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Nüfus idaresine. BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Karar burada karar. Ezbere konuşmayın. Bu, Yüksek Seçim Kurulunun kararı. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sen ezbere konuşuyorsun. İlçe seçim
kuruluna değil, nüfus idaresine itiraz edecekler. BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –Yüksek Seçim Kurulunun kararını okuyorum.
Burada ezbere kimse konuşmasın. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Nüfus idaresine itiraz edecek. BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ondan sonra… Biz bakın, Yüksek Seçim
Kurulunun nüfus kütüklerini esas almasına da hep beraber karar verdik. Ama ben
görüyorum ki, seçime dönük kaygılarla şimdi farklı düşünceler, mazeretler
arayışı içinde miyiz diye de düşünmeden edemiyorum. Bakın burada bir şey konuşuldu, denildi ki: “İçişleri Bakanlığı
Konya Ereğlisi’ne yazılı talimat vermiş bunları kaydedin.” diye ve buradan
söylendi. Ben şimdi merak ettim hakikaten böyle bir şey var mı diye, çıktım
sordum. İçişleri Bakanlığından böyle bir yazı gitmemiş. Şimdi, gittiğini
söyleyen arkadaş gelecek o yazıyı burada gösterecek. Bakın, yazı gitti…
Gelecek… (CHP, MHP sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sakin dinleyiniz lütfen. BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – İki; İçişleri Bakanlığı Nüfus ve
Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü bu konuyla ilgili genel bir yazı gönderiyor.
Yazıyı da okuyorum ilgili kısmını... OKTAY VURAL (Mersin) – Ona ne? BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …öğrenci yurtlarıyla, pansiyonlarla
ilgili kısımlarla ilgili genel, okuyorum 3’üncü maddesi: “Seçmen niteliğini
taşıyan ve öğrenim gördükleri yerleşim birimlerinde oylarını kullanmak isteyen
öğrencilerden askerî öğrenciler hariç öğrenim gördüğü okuldan o okulun
öğreticisi olduğuna ve kaldığı yurt müdürlüğünden o yurtta kaldığına ilişkin
resmî belgeyle…” ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Nüfus müdürlüğünün ne işi var o zaman? BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – “…bizzat müracaatları hâlinde yurt
adreslerinin kişinin yerleşim yeri olarak…” K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bunu seçim kurulu söyleyecek! BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …kabul edildiğini söylüyor. Peki,
bir…(CHP sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Seçim kurulu söyleyecek! ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sabahtan beri söylediklerinle
çelişiyorsun! BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Hiç bağırmayın, hiç bağırmayın! Bu genel bir uygulama. Bundan önce de yurtlarda kalan öğrencilerin
yerleşim yeri adresi yurt olur ve burada “Evde gösterilmiş!” diyor. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Suçüstü yakalandın, suçüstü! BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Hayır, şimdi bu nedir? “Yurtlarda
olanları yurtlarda kaydedeceksiniz.” diyor. Onlar, o kaydedilebilir, her
yurtta… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Onu seçim kurulu söyleyecek, bakanlık
değil! BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …kız öğrenci yurdu, erkek öğrenci yurdu,
yükseköğrenim öğrenci yurdu, polis meslek yüksek okullarında okuyanların
öğrenci yurtları, nerede öğrenci yurdu varsa kaldığı yurt onun evidir. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Size ne yahu! Seçim kurulu başkanı… BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bu, bugünün kararı da değil ha. Bizden
önce sizin hükûmet olduğunuz dönemlerde de uygulama
aynıdır ama bunu çarpıtıp sanki bir evde bunlar gösterilmiş, evde gösterilmesi
için baskı yapılmış, bu evde oturuyorlar gibi gösterilmiş; yok öyle bir şey. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Yahu her eve yapıyorsunuz altın
vererek! BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Hiç kimse konuları çarptırmasın, getirsin
burada göstersin. Onun için değerli arkadaşlar, siyasi partiler seçimlere ciddi
hazırlanacak. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerini tamamlayınız. BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Eğer seçmen kütüklerine ilişkin
itirazları varsa, bunu makamlara söyleyecek. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Var var, önce
size itirazımız var! OKTAY VURAL (İzmir) – Yapıyoruz yapıyoruz;
siz yapmıyorsunuz! BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Meclisi ağlama duvarına çevirmeye hiç
kimsenin hakkı yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Burası partilerin
ağlama duvarı değildir. İtirazı olan gider seçim kurullarına. İtirazı olan,
teşkilatlarını çalıştırır gider itiraz eder. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Seçim kurullarına değil! BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bizim teşkilatlar çalışıyor, itirazlarını
yapıyor. Siz o çalışmayı yapın, mazeret aramayın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Zamanı geldiğinde anlarsınız Bekir Bey,
zamanı gelir! BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – 29 Martın akşamına mazeret arayışı
içerisinde olmayın. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bozdağ.
Sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlar… (Gürültüler) BAŞKAN – Lütfen… SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Oylar nasıl doğuya göçüyor? Göç
batıyadır. (Gürültüler) BAŞKAN – Lütfen sakin olunuz. SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Oylarda göç doğuya gitti. BAŞKAN – Zaten tartıştığımız kanun maddelerinin dışında, konunun aciliyeti… ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Hem Nüfus Vatandaşlık İşleri genelge
gönderiyor, onu okuyor... Ne işi var?... BAŞKAN – …ve önemi nedeniyle bu konuya girilmesine olanak verdik.
(Gürültüler) MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, sizi duyamıyoruz. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Suçüstü… BAŞKAN – Lütfen… Sakin olunuz, konuşmaları sakin olarak
dinleyiniz. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, sizi duyamıyoruz.
Susturun lütfen! BAŞKAN – Şimdi, görüşmelerini yaptığımız kanun tasarına geri
dönersek, şahıslar adına söz yok 1’inci maddede. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, şahsım adına söz istiyorum. BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Öztürk. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla ilgili olarak vermiş
olduğum bir önerge nedeniyle bir sonraki maddede söz alıp görüşlerimi ifade
edecektim -ve yine de edeceğim Bakanlık teşkilat yasasıyla ilgili olarak- ancak
değerli milletvekilleri, bütün gün boyunca bu kürsüden son açıklanan seçmen
kütüklerindeki 6 milyonluk artış, muhalefet partileri ve AKP adına
değerlendirildi. Eğer Demokratik Sol Parti olarak bu konudaki düşüncelerimizi
ifade etmezsek bir eksiklik olacağı kanaatindeyim. Dolayısıyla, zorunlu olarak
bu konuya kısaca dönmek istiyorum. Değerli milletvekilleri, lütfen dinleyiniz. 22 Temmuz 2007 genel
seçimlerinde kullanılan seçim kütüklerinde seçmen sayısı yaklaşık 5 milyon
azalmıştı. O zaman “Adrese dayalı nüfus kayıt sistemi sonuçlarına göre Türkiye
Cumhuriyeti’nin nüfusu 3,5 milyon kişi azaldı ve bu düşüş de ondan
kaynaklanıyor olabilir.” şeklinde gerekçelendirmeye çalışmış idik. Bugün 29
Mart 2009 yerel seçimlerine giderken aynı adrese dayalı nüfus kayıt sistemine
göre oluşturulan seçmen kütüğüne baktığımızda, seçmen sayısının 6 milyon fazla
olduğu görülüyor. Değerli milletvekilleri, yaptığım bu açıklamalar çerçevesinde bu
çelişkinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından bir şekilde giderilmesi
gerekiyor. Bunu bugün heyecana kapılıp bazı beyanatlarla muhalefet başka türlü
söyleyebilir, iktidar partisi başka türlü söyleyebilir, “Seçmenlerin oyları
kimsenin cebinde de değildir, dolayısıyla çalışın, oyları alın.” denilebilir. Ancak değerli milletvekilleri, bu konu büyüyeceğe benziyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak almamız gereken tedbirler var, mutlaka bu
tedbirleri almak durumundayız. Bu konunun ister istemez seçimlerden sonra
uluslararası bir boyut kazanma ihtimalî de vardır. Bu uyarılarımızı bu kürsüden
vakit varken yapmak zorundayız. Peki, ne yapabiliriz? Çünkü değerli
milletvekilleri, ortada iki seçmen kütüğü var ve şu anda bizler burada önceki
seçmen kütüğüne göre bulunuyoruz. O seçmen kütüğünde 5 milyon kişi azaldı bugün
arttı ise şu anda bulunmamızın meşruiyeti de tartışmalı hâle gelebilir. Lütfen,
Hükûmet inisiyatif almalı ve
yapılacak şeyleri zaman geçirmeden yapmalıdır, diyorum. Ne yapılabilir? Arkadaşlarımız izah ettiler, seçmen kütüklerine
itiraz konusundaki zaman darlığı bir şekilde yasal düzenlemeyle aşılabilir,
buna çalışılabilir. Ne yapılabilir? Geçen seçmen kütükleriyle ilgili kanun
görüşülürken bir düzenleme yaptık ve gerçekten çağımızda bu bir ayıp diye
niteledik ve parmak boyasından vazgeçtik. Geliniz, diğer tedbirleri alamıyor
isek bu seçmen kütüğüyle seçimlere giderken herhangi bir şaibenin önüne geçmek
için, bir seferlik de olsa tekrar boya kullanmayı gündeme getiriniz. Ben uyarılarımı tekrar etmek istiyorum. Bir arkadaşımız ifade
etti, çift, mükerrer oy kullanma ihtimaline karşı yasanın öngördüğü cezanın
artırılması gündeme gelebilir. Bir diğer konu: Seçmen kütükleriyle ilgili 298 sayılı Yasa
görüşülürken burada, Genel Kurulda bir önerge verdik parti olarak. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım. Verdiğimiz önergede “Geliniz, Yüksek Seçim Kurulunun
kullanmış olduğu yazılım programlarını seçmen kütüklerinin oluşmasından
başlamak üzere, seçimlerin geçici ve kesin sonuçları ilan edilene kadar hangi
yazılım programlarını kullandı ise bilim adamlarından oluşan bir kurula bunu
inceletelim ve seçimlerin üzerinde herhangi bir şekilde bir şaibe, gölge
kalmasın.” dedik, ancak o gün de önerimizi kabul ettiremedik. Bugün işin büyümemesi ve uluslararası boyut kazanmaması için Hükûmeti, Parlamentoyu çalıştırmaya davet ediyorum. Hepinizi, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP ve
MHP sıralarından alkışlar ) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemine geçiyoruz. Süre on dakikadır. Sayın Özdemir, Sayın Taner, Sayın Yıldız, Sayın Uslu, Sayın Ertemür, Sayın Durmuş, Sayın Akkuş, Sayın Uzunırmak sisteme girmişler. Gerçi, soru-cevap işlem
süremiz on dakika. Onun için, lütfen, sorularınızı çok kısa sorarsanız
zamanımızı iyi kullanmış olacağız. Buyurunuz Sayın Özdemir. HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
Bugüne kadar kendi öz sermayesiyle üretim yaparak bölgede lokomotif görevi
üstlenen ve bölge ekonomisinin temel direği olan Gaziantep, bölge ekonomisi ve
ihracatı yanında bölgedeki göçe kalkan olması gibi önemli de bir misyon üstlenmiştir. Gaziantep, bölgedeki göçün önüne set
çekerek, göçün batıdaki diğer kentlere ulaşmasını önlemiştir. Bu husus göz önüne alındığında, civar illere verilen teşvikin
Gaziantep’e yapılan büyük bir haksızlık olduğu net olarak ortaya çıkmıştır. Bir
de buna küresel kriz eklenince Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi’ndeki birçok
fabrika kapanma noktasına gelmiş, işçi çıkarmalar çoğalmıştır. Gaziantep’te
işsizlik had safhaya varmıştır. Gaziantep sanayisini kurtarma ile işsizlik ve göçü önleme
konusunda ne gibi tedbirleriniz vardır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özdemir. Sayın Taner… RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakanım, KOBİ’ler aracılığıyla
verilmekte olan destekleme kapsamına üretim yapan haricindeki sektörlerin de
konması hususunda bir çalışmanız var mı? Bir de TOBB’un KOBİ’ler için
kullandırmayı düşündüğü aylık yüzde 2 faizli kredi destekleri konusunda ne
düşünüyorsunuz? Enflasyonun yüzde 12 olduğu bir dönemde yıllık yüzde 28 bileşik
faizli TOBB kredisi KOBİ’lere destek sağlar mı? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Taner. Sayın Yıldız… HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanım, Antalya merkez ve ilçelerinde hipermarketler hızla
artmaktadır, küçük esnaf ise kepenk kapatmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak 57’nci Hükûmet döneminde büyük mağazalar
yasasını kabul ettirememiştik. Yine MHP olarak bu dönemde büyük mağazaların
kuruluşuna yönelik kanun teklifimize niçin destek vermediniz? Küçük esnafın
tümünün kapanmasını mı bekleyeceksiniz? Büyük mağazalar yasasını çıkarmayı
düşünüyor musunuz? Düşünüyorsanız ne zaman düşünüyorsunuz? Çünkü,
Hükûmet olarak, tasarılarla, istediğiniz zaman, altı
ay sonrası için, bir yıl sonrası için, iki yıl sonrası için uygulamak üzere
yasalar çıkarmaktasınız. Büyük mağazalar yasasını ne zaman çıkaracaksınız? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldız. Sayın Uslu… CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım, borçlarını ödeyen veya yeniden yapılandıran esnaf
ve sanatkârların bankalar nezdinde sicil kayıtlarının, yasanın açık hükmüne ve
ısrarlı başvurulara rağmen silinmediğini ve bankaların yeni kredi taleplerini
silinmeyen sicil kayıtlarını bahane ederek reddettiğini biliyor musunuz? Bu
durum hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Buna nasıl bir önlem almayı
düşünüyorsunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uslu. Sayın Ertemür… ALİ RIZA ERTEMÜR (Denizli) – Sayın Başkan, Sayın Bakana sormak
isterim: 11 Ekim 2008 tarihinde Denizli ilimizde oda başkanları ve işadamlarıyla
birlikte yapmış olduğunuz toplantıda “Denizli’nin geleceğiyle ilgili tasarımlar
yapmak için buradayım, Denizli’nin MR’ını çekmeye
geldim.” dediniz. Denizli’yi mutlaka teşvikten faydalandırma yönünde
açıklamalarınız, Denizli ilimize yönelik vaatleriniz bilinmektedir. Buna istinaden: Denizli ekonomisinde yaşanan sorunlara ilişkin
somut saptamalarınız nelerdir? Bu sorunların çözümü için daha kaç fabrikanın
kapanmasını bekliyorsunuz? Kaç işçinin sokağa dökülmesini bekliyorsunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ertemür. Sayın Durmuş… OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım, her ne kadar seçmen sayımız 5 bin arttıysa da
Kırıkkale 198 bin nüfusa düştü, göç veriyor. Birinci organize, ikinci organize
sanayi ilave edilecek derken, birinci organize sanayimiz çöktü. Yeni
hazırlanacak pakette organize sanayideki küçük esnafa, KOBİ’lere bir yardım
paketiniz var mı? Yoksa bunlar oraları kapatacak mı? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Durmuş. Sayın Akkuş… AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
“Sanayi ve ticaret uzmanı” kadrolarına atanmak için uzmanlık tezi hazırlayarak
jüri tarafından uzman olma hakkı kazananların “yeterlilik imtihanı” adı altında
yeni bir sınava tabi tutulması ayrıcalıklara meydan vereceğinden ve bir çelişki
olduğundan, imtihanın uzmanlık tezine başlamadan önce yapılması daha uygun
olmaz mı? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akkuş. Son olarak, Sayın Uzunırmak… ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakanımıza sormak istediğim şu: Krize tedbir olması için bir
kredi kullanıma açıldı. Bu kredi kullanımında ön şart olarak tabii ki vergi,
sigorta ve birtakım borçlarının olmaması gerekiyor faydalanacak olanların. Bu çok zor kriz dönemlerinde. Bugüne kadar acaba kaç kişi
başvurdu ve kaç kişi bundan faydalanabilme imkânlarına sahip, olanaklarına
sahip ve acaba bu olanaklara sahip olmayanların önündeki birtakım engellerin
kaldırılması için de bir düzenleme düşünüyor musunuz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uzunırmak. Buyurunuz Sayın Bakan. SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; teşekkür ediyorum her zaman olduğu gibi
verilen katkılara. Efendim, bu teşvik sistemiyle ilgili gerek 60’ıncı Hükûmet Programı’nda gerek daha önceki açıklamalarımızda
hep şunu ifade ettik: Öncelikle eski adıyla “sanayi envanteri” yeni adıyla
“girişimci bilgi sistemi”yle beraber önce
sektörlerimizde ne olduğunu, ne üretildiğini, nerede, ne kadar insan
çalıştığını tespit edeceğiz ve bunun üzerine de bu yıl sonuna
kadar da yeni bir teşvik sistemi oluşturacağımızı söyledik. Yeni teşvik
sisteminde de sektörel, bölgesel ve proje bazlı bir teşvik sistemini öngörmüştük. Bununla ilgili
Ekonomi Koordinasyon Kurulunda ilgili Teşvik Koruma Genel Müdürlüğünün bağlı
olduğu Hazine Müsteşarlığı ve ilgili devlet bakanlığı tarafından çalışılıyor,
son noktaya gelmiş durumdadır. Önümüzdeki günlerde bu çalışmayla beraber
değerlendirme yapılacaktır. Tabii ki bu yapılırken illerin birbirine üstünlüğü
değil, sektörler bazında, özellikle sektörlerin avantajları ve dezavantajları,
illerin avantajları ve dezavantajları dikkate alınarak Türkiye’nin rekabet
gücünün artırılması, sanayinin rekabet gücünün artırılması, yüksek istihdam
sağlanması, yüksek ihracat sağlanması gibi birçok temel öngörüyü destekleyen
bir teşvik sistemi oluşturulacaktır. Bunun yanı sıra, KOSGEB meselesine gelince: Evet, KOSGEB,
gerçekten şu anda, özellikle 2008 yılında, genel, özellikle hem KOBİ’lere hem
de esnaf ve sanatkâra cumhuriyet tarihinin ilk uygulamalarını başarılı bir
şekilde yapmıştır. KOSGEB, sıfır faizli yani faizsiz kredileri bir taraftan
verirken bir taraftan da sadece kredi veren değil, gerek esnaf ve sanatkârın
gerek KOBİ’lerin gelişen dünya şartlarında bu küresel değişim ve dönüşüme ayak
uyduracak, yapısal değişim ve dönüşümünü de öngörecek çalışmalar yapıyor. KOSGEB Kanunu’nda değişiklik metnimizi bu çerçevede hazırladık. Bununla ilgili çalışmalarımızı önümüzdeki günlerde yani yeni yıldan
evvel Başbakanlığa, Bakanlar Kuruluna sunacağız ve 2009’un hemen ilk günlerinde
yüce Meclisimize, özellikle komisyonlara, daha sonra Genel Kurula gelmesini
temin ederek KOSGEB Kanunu’ndan bugüne kadar yararlanamayan imalatçı olmayan
esnaf ve sanatkâr ve KOBİ’lerin dışında hizmet sektörünü de kapsayacak şekilde
bir değişikliği zaten yüce Meclisin huzuruna getireceğiz. Dolayısıyla bu
konuda KOSGEB’den sadece imalatçı esnaf ve sanatkârlar değil, KOSGEB
imkânlarından imalatçı olmayan esnaf, sanatkâr ve ayriyeten KOBİ’lerimiz de
faydalanma imkânına sahip olacaktır. Şu anda, en son yapmış olduğumuz uygulamayla 350 milyon YTL’lik
bir istihdam endeksli can suyu kredisi oluşturmuştuk. Tabii ki buna rekor
seviyede bir talep geldi. Aslında bizim öngörmüş olduğumuz rakamın çok çok üstünde bir talep geldi ve başvuruyu kapatmak durumunda
kaldık. Zaten bunlar başvuru sırasına göre dikkate alınıyor. Son yapılan
kapatmadan sonra 10.679 firma başvuruda bulunmuştur gerek esnaf gerek KOBİ
olarak ve bu çerçevede ayrılmış olan 350 milyon YTL’lik kaynak çerçevesinde
hareket edilecektir. Ancak İcra Kurulunun şöyle bir kararı vardı: Gerektiğinde
ve kaynak bulunduğunda bu yapılan başvuruların büyük bir kısmına da, kapsam
dışında olan, belirlenmiş olan limit dışında olanlara da bir imkân tanınması
noktasında şu anda çalışmalarımız devam ediyor. Yani zannediyorum ki, bu
konuyla ilgili bir imkân oluşturup belirlenmiş olan limitin üstündekileri de
kısmen rahatlatabilecek bir çalışma, onlara da bir destek verilecektir. Tabii ki, bu kredilerden faydalanma şartları, zaten istihdam
paketinde birçok kanunla belirlenmiş olan şartlardır. Evet, bundan faydalanmak
için sigorta ve vergi borcunun olmaması gerekiyor. Ancak sigorta ve vergiyle
ilgili yapılandırmayı yapmış olanlar, imalatçı olanlar, kapasite belgesine
sahip olanlar bağlı oldukları oda ve birlik tarafından, KOBİ’lerse Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği, esnaf ve sanatkârsa Türkiye Esnaf ve Sanatkârları
Konfederasyonu tarafından alacakları belgelerle, kapasite raporlarıyla beraber
müracaat ediyorlar. Burada da, müracaatlarda dediğim gibi çağrı usulü, Avrupa
projelerinde olduğu gibi sıralama birinci sıradan başlayarak önceliğe göre
gidiyor. Tekrar ifade ediyorum: KOSGEB olarak biz sadece burada faiz
desteği veriyoruz. Bu faiz desteği karşılığında bankalar vermiş olduğumuz,
ödemiş olduğumuz, KOSGEB’in ödemiş olduğu faiz karşılığında belirlenmiş olan
miktar çerçevesinde kredi kullandırıyor. Ancak şunu çok net ifade edeyim: En
son uygulanmış olan 350 milyon YTL’lik bu istihdam endeksli can suyu kredisinde
KOSGEB’in vermiş olduğu faiz 50 milyon YTL’dir. Bir yıllık, ilk üç ayı ödemesiz
ve aylık ödemeli bu kredi yedi bankadan verilen faizin tam 7 katı oranında,
bakın bugünkü cari faizlerin çok çok altına denk
gelecek olan faizlerle, 7 katı oranında bir miktar olarak kullandırılmaktadır. Bu nokta da 2003 yılında çıkarılmış olan Sicil Kanunu’nda aslında
çok net tarif edilmiştir. Yani çeki karşılıksız çıkmış veya senedi protesto
edilmiş ancak daha sonra ödeme yapmış olanların bu olumsuz kayıtlarının Merkez
Bankası kayıtlarından silineceği kanunda çok net belirtilmiştir. Bu konuda
ilgili merci Merkez Bankasıdır, bunu geçen toplantıda da söyledim. Dolayısıyla
bu konuda Merkez Bankasıyla, BDDK’yla ve Bankalar
Birliğiyle sürekli temas hâlinde, bunların kanun hükmü gereği silinmesi
gerektiğini her fırsatta ifade ediyoruz. Bir diğer konu da özellikle organize sanayi bölgeler konusu: Gerek
Gaziantep gerek Kırıkkale gerek Türkiye’deki tüm organize sanayi bölgeleri...
Arkadaşlar, şunu çok net ifade edeyim ki, ben bugüne kadar Türkiye’deki toplam
iki yüz elli altı organize sanayi bölgesinin en az yarısından fazlasını gezmiş
bir arkadaşınızım ve sanayinin içinden gelen bir arkadaşınız olarak da organize
sanayi bölgesi başkanlarıyla, organize bölgelerle, sanayi odası başkanlarıyla
sürekli temas hâlindeyim. Geçen hafta da (OSBÜK) Organize Sanayi Bölgeleri Üst
Kuruluşunun başkanlığında Türkiye’deki tüm organize sanayi bölgelerimizin
başkanları ve bölge müdürleriyle -daha bundan dört gün evvel- geniş bir
toplantı yaptık. Kendilerini dinledim. Evet, tabii ki, bu küresel krizin
getirmiş olduğu özellikle bazı sektörler üzerinde olumsuz gelişmeler var yani
zaten farklı bir şey söylemek söz konusu değil. Ama bütün gayretimiz, bütün
amacımız organize sanayi bölgelerinin bir an önce mevcut yapısına, mevcut
imkânlara, istihdam gücüne, imkânlarına kavuşmasıdır. Bizim istediğimiz, bizim
çalışmamız daha fazla organize sanayi bölgelerinin gelişmesi, daha fazla
yatırım, üretim, istihdam yaratılmasıdır. BAŞKAN – Sayın Çağlayan, süremizi epey aştık. SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – O zaman,
geri kalanına yazılı cevap vereyim Sayın Başkanım. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederiz. 1’inci madde üzerine üç önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutup, aykırılık sırasına göre
işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 236 sıra sayılı kanun tasarısının 1. maddesinin
3. fıkrasındaki “oluşturulacak” ibaresinin önüne ”4 ayrı üniversiteden öğretim
görevlilerinden” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 236 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 1. maddesinin
(a) fıkrasına, “…mühendislik fakültelerinin” ibaresinden sonra gelmek üzere
“Bakanlar Kurulu tarafından hazırlanacak” ibaresinin eklenmesini, (b) fıkrasındaki
“İngilizce, Fransızca veya Almanca dillerinden” ibaresinin “ÖSYM tarafından
kabul edilen dillerden” ibaresiyle değiştirilmesini ve (d) bendinin madde
metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 236 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 1.
maddesinin 3. fıkrasına; “…birimlerce belirlenecek konularda” ibaresinden sonra
gelmek üzere “bir danışmanın sorumluluğunda en geç iki yıl içinde” ibaresinin,
“uzmanlık tezinin” ibaresinden sonra “birisi danışman, en az birisi ilgili
alanlarda çalışmalarda bulunmuş öğretim üyesi olmak üzere” ibaresinin,
“…oluşturulacak” ibaresinden sonra “üç kişilik” ibaresinin, “Yeterlilik sınavlarında
başarılı olanlar” ibaresinden sonra da “…ile belirlenecek alanlarda Yüksek
Lisans veya Doktora yapmış olanlar” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM HASGÜR (İzmir) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan? BAŞKAN – Hükûmet? SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Konuşacak mısınız? MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Alim Işık
konuşacak efendim. BAŞKAN – Sayın Işık, buyurunuz. ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle hepinize tekrar
saygılarımı sunuyorum. Görüşmekte olduğumuz 236 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci
maddesinin üçüncü fıkrasında bazı değişiklikler önerdiğimiz önerge üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Bu önergede bahsettiğimiz konular tamamen ülkemiz gerçeklerine
uygun ve bilimsel gerçeklere dayalı önerilerdi. Sayın Bakanımın bu açıklamamdan
sonra bu önergeye hayır demeyeceğini ve sizlerin de olumlu oylarıyla bu
düzenlemeyi yapacağımızı bekliyorum. Söz konusu değişiklik, Bakanlığımızca belirlenecek konularda uzman
yardımcılarının tezlerini yapması hâlinde uzman atanacak. Biz diyoruz ki: “bu
konularda” ibaresinden sonra gelmek üzere, bir danışmanın sorumluluğunda
hazırlanacak tezi başaranlar bu kadrolara başvursunlar. Dolayısıyla, bu
danışman, isterse Bakanlığın kendi biriminde çalışan daha tecrübeli kişi
olabilir isterse üniversitelerin herhangi birisinden ilgili alanda çalışma
yapmış hoca olabilir. O, yine yönetmelikle düzenlenebilir. Bir diğer önerimiz: “Uzmanlık tezinin” ibaresinden sonra gelmek
üzere, biri danışman, en az birisi ilgili alanda çalışmada bulunmuş üniversite
öğretim üyesi olmak üzere 3 kişilik bir jüri öneriyoruz. Dolayısıyla, bu
jürinin nasıl belirleneceği konusu şu andaki tasarıda belli değil, buna da
açıklık getiriyoruz. Bu, Sayın Bakanı başta olmak üzere, orada çalışan tüm
bürokratları rahatlatacak bir öneridir. Bir diğer önerimiz: “Yeterlilik sınavlarında başarılı olanlar”
ibaresinden sonra gelmek üzere “belirlenecek alanlarda yüksek lisans veya
doktora yapmış olanlar” ibaresinin eklenmesi ile bu alanda doğrudan Bakanlığın
hazır kullanabileceği nitelikli personele kavuşma imkânını tanıyoruz. Eğer bu
değişiklik -tabii ki sizlerin takdirleriyle- kabul edilecek olursa bugün
özellikle mühendislik alanlarında birçok konuda, örneğin, Altı Sigma’da uzmanlık elde etmiş, yüksek lisans, doktora yapmış
birçok değerli personeli, daha üç yıl kaybetmeden bugün Sanayi ve Ticaret
Bakanlığımız istihdam etme şansına kavuşacak. Ben, bu önerilerimizin yerinde olduğu inancıyla Sayın Bakanımız
başta olmak üzere, yüce Meclisin desteklerini bekliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık. Sayın milletvekilleri, işaretle oylamadan önce bir yoklama talebi
vardır, şimdi bu talebi yerine getireceğim. Önce, yoklama isteminde bulunabilecek yeter sayıda sayın üyenin
ismen tespitini yaptıktan sonra elektronik cihazla yoklama yapacağım. Kemal Anadol? Burada. Ali İhsan Köktürk? Burada. Abdullah Özer? Burada. Ali Rıza Öztürk? Burada. Ali Rıza Ertemür? Burada. Ali Koçal? FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Tekeffül ediyorum. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Arkadaşımız takabbül
ediyor. BAŞKAN – Eşref Karaibrahim? Burada. Tekin Bingöl? Burada. Rahmi Güner? Burada. Hüseyin Yıldız? Burada. Cemaleddin Uslu? Burada. Osman Durmuş? Burada. Recep Taner? Burada. Akif Akkuş? Burada. Ali Uzunırmak? Burada. Hasan Özdemir? Burada. Kemal Cengiz? Burada. Alim Işık? Burada. Kadir Ural? Burada. Erkan Akçay? Burada. III.- YOKLAMA BAŞKAN – Yoklama için üç dakika süre veriyorum. Yoklama isteminde bulunan sayın üyelerin yoklama için elektronik
cihaza girmemelerini rica ediyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Süre bitti, pusula yok artık. Sayın Başkan, okuyalım. BAŞKAN – Dilek Yüksel? Burada. Cemil Çiçek? Burada. Vecdi Gönül? Burada. İsmail Bilen? (CHP ve MHP sıralarından gürültüler) OKTAY VURAL (İzmir) – Yok Sayın Başkan, yok. BAŞKAN – Yok. Hakkı Köylü? Hakkı Köylü de yok. Toplantı yeter sayısı yoktur. Beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 21.18 ON ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 21.27 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
26’ncı Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum. III.- Y O K L AM A BAŞKAN – İstem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi elektronik cihazla yeniden yoklama yapacağız. Yoklama için üç dakika süre veriyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur. Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek
için, 5 Aralık 2008 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum. Kapanma Saati: 21.31 |
|