DÖNEM: 23                                                                                CİLT: 33                                                  YASAMA YILI: 3

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

25’inci Birleşim

3 Aralık 2008 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

I. -    GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. -  GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV.-   GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı’nın, Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin gündem dışı  konuşması

2.- Konya Milletvekili Sami Güçlü’nün, Hazreti Mevlânâ’nın 735’inci vuslat yıl dönümü ve uluslararası anma törenlerine ilişkin gündem dışı  konuşması

3.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Habur Sınır Kapısı’nda karşılaşılan sorunlara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması ve  Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un, Dünya Engelliler Günü ve Özürlüler Haftası’na ilişkin açıklaması

2.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün, Mevlânâ Haftası’na ilişkin açıklaması

3.- Konya Milletvekili Orhan Erdem’in, Dünya Engelliler Günü ve Özürlüler Haftası’na ilişkin açıklaması

4.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Dünya Engelliler Günü ve Özürlüler Haftası’na ilişkin açıklaması

5.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Dünya Engelliler Günü ve Özürlüler Haftası’na ilişkin açıklaması

 

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.-  Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/537) (S. Sayısı: 236)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Karayoluyla Yolcu ve Yük Taşımacılığının Düzenlenmesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/377) (S. Sayısı: 303)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/372) (S. Sayısı: 304)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/536) (S. Sayısı: 305)

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avrupa Toplulukları Komisyonu Arasında Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) ile Temin Edilen Yardımın Uygulanması Çerçevesinde Türkiye Cumhuriyetine Sağlanan Avrupa Topluluğu Mali Yardımlarıyla İlgili İşbirliği Kuralları Hakkında Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/635) (S. Sayısı: 308)

7.-  Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Yönelik Kyoto Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Avrupa Birliği Uyum ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/597) (S. Sayısı: 268)

8.- Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un; Dernekler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 22 Milletvekilinin; 23.11.2004 Tarihli ve 5253 Sayılı Dernekler Kanununun 27. Maddesinde Kızılay ile İlgili Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/290, 2/286) (S. Sayısı: 283)

9.-Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/618, 1/653) (S. Sayısı: 307)

10.- Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/567) (S. Sayısı: 227)

11.- Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/608) (S. Sayısı: 266)

12.- Posta Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/491) (S. Sayısı: 230)

 

VII.- OYLAMALAR

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Karayoluyla Yolcu ve Yük Taşımacılığının Düzenlenmesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avrupa Toplulukları Komisyonu Arasında Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) ile Temin Edilen Yardımın Uygulanması Çerçevesinde Türkiye Cumhuriyetine Sağlanan Avrupa Topluluğu Mali Yardımlarıyla İlgili İşbirliği Kuralları Hakkında Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

5.- Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

 

VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, üreticilerin kuraklıktan dolayı uğradığı mağduriyete ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/4781)

2.- Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in, fındık taban fiyatına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/4786)

3.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, döner sermaye payı alan kamu görevlilerinin ek ödemelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/4793)

4.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, KİT personeline yapılan ek ödemeye ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/4801)

5.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri’de mevzuata aykırı işçi çalıştırmalara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/4818)

6.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Tuzla tersanelerindeki işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/4819)

7.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Karacabey’deki bir köy yolundaki bozulmalara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/4862)

8.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, Osmangazi Belediyesinin düzenlediği bir anma programına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/4863)

9.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, çiftçilerin ekonomik sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/4941)

10.- Adana Milletvekili Mustafa Vural’ın, işçi emeklileri ile dul ve yetim maaşlarının iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/4956)

11.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, tarımdaki girdi maliyetlerine ve üzüm üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/4975)

12.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Kuzey Irak’a yönelik operasyonlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı M.Vecdi Gönül’ün cevabı (7/4980)

13.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, kot taşlama sektöründeki denetime ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/4991)

14.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, bir işyerine yönelik iddialara ve işçi hakları konusundaki çalışmalara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/4992)

15.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, Sosyal Güvenlik Kurumundaki bazı bürokratların çocuklarını sigortalatmalarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/4993)

16.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, bir firmadaki çalışma şartlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/4994)

17.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, mevsimlik işçilerin sorunlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/5144)

18.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki eczacıların reçete işlemlerine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/5146)

19.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Tarım Kredi Kooperatiflerinde veteriner hekim istihdamına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/5205)

20.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, SGK’nın sağlık hizmeti alımlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/5216)

21.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, yurt dışındaki mevduatın ülkemize çekilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/5297)

22.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, İŞKUR’un meslek edindirme kursları için hizmet alımlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/5314)

23.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, SSK ve Bağ-Kur’lulardan alınan sağlık primlerine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/5316)

24.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, İznik Stadyumunun hizmete açılmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/5357)

25.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, spor kulüplerine yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/5384)

26.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, THY çağrı merkezinin kapatılmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/5496)

27.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Spor Toto Teşkilatı personeline ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/5501)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak dört oturum yaptı.

Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, Avrupa Birliği Komisyonunun bor madenini 2 Sayılı İnsan Sağlığına Zararlı Madenler Listesine almasına ilişkin gündem dışı konuşmasına, Devlet Bakanı Mehmet Şimşek,

Bursa Milletvekili Necati Özensoy’un, Bursa’da özellikle tekstil ve sanayi sektöründe işten çıkarmalar ve yansımalarına ilişkin gündem dışı konuşmasına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik,

Cevap verdi.

Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, seçmen kütüklerine ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.

Arnavutluk Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı ve beraberindeki Parlamento heyetinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu olarak davet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/983) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.

İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 21 milletvekilinin, erken yaşta evlilik konusunun (10/288),

Kırklareli Milletvekili Tansel Barış ve 21 milletvekilinin, içme suyu sektöründeki sorunların (10/289),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi;

Mersin Milletvekili Kadir Ural ve 23 milletvekilinin, Atakent Belediye Başkanı Fevzi Doğan’ın bombalı saldırı sonucu ölümü olayının araştırılması (10/290);

Amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkmenistan’a yaptığı resmî ziyarete iştirak etmesine ve 4-6 Ekim 2008 tarihlerinde de Moğolistan’a gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.

Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, 4046 Sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/115) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedi.

2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın Genel Kurulda görüşme programının bastırılıp dağıtıldığına ve bütçeler üzerinde şahısları adına söz almak isteyen milletvekillerinin söz kayıt işlemlerine ilişkin Başkanlıkça duyuruda bulunuldu.

Birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen;

Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 35 milletvekilinin, öğretmenlerin sorunları ve okullardaki yetersizliklerin (10/21),

Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 32 milletvekilinin, eğitimdeki sorunların (10/94),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerinden sonra kabul edilmediği açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/537) (S. Sayısı: 236),

Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

3’üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (GTÖ) Arasında GTÖ Orta Asya Alt Bölge Ofisi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonları Raporlarının (1/397) (S. Sayısı: 242) görüşmeleri tamamlanarak yapılan açık oylamadan sonra kabul edildi.

3 Aralık 2008 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 11.00’de toplanmak üzere birleşime 22.51’de son verildi.

 

 

Şükran Güldal MUMCU

 

 

Başkan Vekili

 

Harun TÜFEKCİ

 

Canan CANDEMİR ÇELİK

Konya

 

Bursa

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

Yusuf  COŞKUN

 

 

Bingöl

 

 

Kâtip Üye

 

 

No.: 33

II.- GELEN KÂĞITLAR

3 Aralık 2008 Çarşamba

Teklifler

1.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın; Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçların Cezalarının Arttırılması Hakkında Kanun Teklifi (2/347) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2008)

2.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin; Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/348) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.11.2008)

3.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/349) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2008)

4.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/350) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.11.2008)

5.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın; Sivas Madımak Oteli ve Kebapçı Salonunun “Barış ve Kardeşlik Müzesi” Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/351) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.11.2008)

6.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın; 2981 Sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunda ve 3194 Sayılı İmar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/352) (İçişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.11.2008)

7.- İstanbul Milletvekili Hüseyin Mert’in; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/353) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.11.2008)

8.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 7 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/354) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.11.2008)

Raporlar

1.- Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU)  2003 Dünya Radyo Komünikasyon Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/333) (S. Sayısı: 306) (Dağıtma tarihi: 3.12.2008) (GÜNDEME)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye’de Bir Türk-Alman Üniversitesinin Kurulmasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/632) (S. Sayısı: 311) (Dağıtma tarihi: 3.12.2008) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, petrol fiyatlarındaki düşüşlerin akaryakıt satış fiyatına yansıtılmamasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1086) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

2.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Karkamış Sınır Kapısına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) sözlü soru önergesi (6/1087) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

3.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın, havadan müdahale yapılmayan bir orman yangınına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1088) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

4.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, alışveriş merkezlerine yönelik düzenleme ihtiyacına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1089) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2008)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, bazı gazetecilerin Başbakanlık akreditasyon kartlarının yenilenmemesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5759) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

2.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bazı Başbakanlık muhabirlerine akreditasyon kartı verilmemesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5760) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

3.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, telefon dinleme ve takibine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5761) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

4.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, Başbakanlığın bazı gazetecilere yasak getirdiği haberlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5762) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

5.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Türk soylu Yunan uyrukluların çalışma izinlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5763) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

6.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, ihtiyaç sahiplerine kömür yardımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5764) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

7.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadın istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5765) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

8.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’ta kamu tarafından kömür satışı yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5766) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

9.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, TAEK’in sözleşmeli personel alımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5767) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)

10.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Atakule AVM’deki kira artışlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5768) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)

11.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir arazi satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5769) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)

12.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya hafif raylı sistem projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5770) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)

13.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, bir baraj projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5771) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

14.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, bir fabrikanın çevreye etkilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5772) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

15.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, bir baraj projesine yönelik iddialara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5773) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

16.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, küresel mali krize karşı alınacak önlemlere ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Şimşek) yazılı soru önergesi (7/5774) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

17.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, yatırımlara devlet desteğine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Şimşek) yazılı soru önergesi (7/5775) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

18.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, Merkezi İhale ve Finans Kurumunun yazışma diline ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Şimşek) yazılı soru önergesi (7/5776) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

19.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, bir mitinge yönelik açıklamasına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru önergesi (7/5777) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

20.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, bir mitinge yönelik açıklamasına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru önergesi (7/5778) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

21.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, yarım kalan bir cami inşaatına ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru önergesi (7/5779) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

22.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadınların mağdur olduğu bazı sosyal sorunlara yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/5780) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

23.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, bir davanın SHÇEK tarafından takibine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/5781) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

24.- Adana Milletvekili Onur Öymen’in, AB Komisyonu ilerleme raporundaki bazı hususlara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5782) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

25.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, Ermenistan Dışişleri Bakanının bir açıklamasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5783) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)

26.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da kanalizasyon ve yol onarımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5784) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

27.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana Büyükşehir Belediyesinin bazı giderlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5785) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

28.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Yüreğir Belediyesinin bazı giderlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5786) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

29.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Seyhan Belediyesinin bazı giderlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5787) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

30.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, seçmen kütüklerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5788) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

31.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, bazı sivil toplum kuruluşlarının bir bildirisine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5789) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

32.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın, Antalya’da kent içi ulaşımda kartlı sisteme geçişe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5790) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

33.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, belediyelerin sosyal amaçlı yardımlarına ve KÖYDES harcamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5791) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

34.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bir köye yapılması planlanan atık tesislerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5792) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

35.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa şebeke suyunun fiyatına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5793) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

36.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Orhangazi-Yalova minibüsçülerinin durak sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5794) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

37.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Bilecik Belediye Başkanı ile ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5795) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)

38.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, polise yönelik işkence ve kötü muamele iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5796) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)

39.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, bir mitinge katılanların listesinin istendiği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5797) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)

40.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, bir emniyet müdürünün bir mitinge katılanların listesini istediği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5798) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)

41.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, polislere demir cop verileceği haberlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5799) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)

42.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, güvenlik güçlerinin müdahalesiyle meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5800) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)

43.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Mudanya’nın bir mahallesine sulama sistemi kurulmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5801) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)

44.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Osmangazi’deki bir köyün sulama projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5802) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)

45.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Osmangazi’deki bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5803) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)

46.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, Çeşme’de ecrimisil ücretlerinin artırılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5804) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)

47.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars Şeker Fabrikasının özelleştirilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5805) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

48.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Çeşme’deki otel ve sitelerden istenen ecrimisile ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5806) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)

49.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Milli Eğitim Bakanlığına tahsisli Hazine mülkiyetindeki taşınmazlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5807) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)

50.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, öğretmenlerin ek ders ücretlerinin zamanında ödenmemesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5808) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

51.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Hanak ilçesindeki taşımalı eğitime ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5809) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

52.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Göle ilçesindeki taşımalı eğitime ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5810) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

53.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Posof ilçesindeki taşımalı eğitime ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5811) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

54.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Damal ilçesindeki taşımalı eğitime ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5812) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

55.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan-Merkez’deki taşımalı eğitime ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5813) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

56.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Çıldır ilçesindeki taşımalı eğitime ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5814) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

57.- Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, Kocaeli’deki yurt ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5815) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

58.- Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in, fındık alımına ve ödemelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5816) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

59.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul’daki özürlü çocukların özel eğitim ve öğretimine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5817) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)

60.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, özel hastanelerden hizmet alımındaki bir uygulamaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5818) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

61.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, sevk zinciri uygulamasındaki aksaklıklara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5819) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

62.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Orhaneli ilçesine yapılacak hastaneye ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5820) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

63.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, bir laboratuvarda kan tahlili sonuçlarında yaşanan gecikmeye ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5821) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)

64.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, hava ambulans araçları hizmet alımı ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5822) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)

65.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, tarımsal kredi kullanımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5823) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

66.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, gübre fiyatlarındaki artışa ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5824) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

67.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, Ege kıyılarındaki balık çiftliklerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5825) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)

68.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, TMO’nun mısır üreticilerine ödeme yapmamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5826) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)

69.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Şebinkarahisar yoluna ve bir tünel yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5824) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

70.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Karadeniz sahil yolunun Giresun ili sınırlarındaki sinyalizasyon ve trafik işaretlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5828) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

71.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir kışladaki binalara verilen adlara Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5829) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

72.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, işkence iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5830) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

73.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, destek verilen bir filme yaş sınırı getirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5831) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

74.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, sanayi sektörünün desteklenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/5832) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2008)

75.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, GAP kapsamındaki illerde yapılan gençlik ve spor tesislerine ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu) yazılı soru önergesi (7/5833) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)

76.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, Bursa’daki taş ve mermer ocaklarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5834) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/11/2008)

77.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Sinop Atatürk Devlet Hastanesindeki sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5835) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

78.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, soruşturmalara konu olan KÖYDES ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5836) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

79.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, halkevlerinin kamuya yararlı dernek statüsünün kaldırılacağı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5837) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

80.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, ÇEAŞ ve Kepez şirketleriyle ilgili uluslararası tahkim davasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5838) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

81.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, ticaretteki olumsuz gelişmelere ve krize karşı alınacak önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5839) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

82.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, borun sağlığa etkisiyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5840) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

83.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, sanayi ve ticaretteki gelişmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5841) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2008)

84.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, kapanan ve açılan işyeri sayısına ve protestolu senet miktarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5842) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2008)

85.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, bazı gazetecilerin akreditasyonlarının yenilenmemesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5843) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2008)

86.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, banka mevduatlarına Hazine garantisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5844) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2008)

87.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bir parti teşkilatı etkinliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5845) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2008)

88.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadınların ve kız çocuklarının eğitim haklarına yönelik çalışmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5846) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2008)

89.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadın haklarına yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5847) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2008)

90.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, özelleştirmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5848) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2008)

91.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’daki istihdama ve işsizlik sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5849) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2008)

92.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Adli Tıp Kurumu ihtisas kurullarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5850) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

93.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, izleme ve dinleme izinlerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5851) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2008)

94.-  İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, dinlemeye konu telefon kayıtlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5852) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2008)

95.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, Ergenekon Soruşturmasıyla ilgili iddialara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5853) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2008)

96.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Nizip’teki su kirliliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5854) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

97.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, Sakarya Nehri ve Porsuk Çayında kurulan sulama tesislerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5855) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

98.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Kırklareli’de kurulması planlanan sanayi atıkları bertaraf tesisine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5856) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2008)

99.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliği için kullanılan bütçeyle ilgili iddialara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5857) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2008)

100.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Ahıska Türklerinin sorunlarına yönelik çalışmalara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5858) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2008)

101.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Yemen açıklarında kaçırılan Türk gemisine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5859) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2008)

102.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’da içme suyu kuyularına otomatik klorlama sistemi takılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5860) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

103.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Sinop’daki KÖYDES uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5861) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

104.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin, Şanlıurfa’da Jandarmanın DTP konvoyunda arama yapmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5862) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2008)

105.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, bir kız yurduna yapılan teftişe ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5863) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

106.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, öğretmen sayılarına ve öğretmen açığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5864) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2008)

107.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, bazı sağlık kurulu raporlarının basına sızdırılmasına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5865) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2008)

108.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, hasta katılım payı uygulamasına ve özel muayene ücretlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5866) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

109.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Türkeli Devlet Hastanesi personeline ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5867) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

110.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Gerze Devlet Hastanesindeki sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5868) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

111.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Boyabat Devlet Hastanesindeki sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5869) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

112.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadın sağlığı konusundaki önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5870) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/11/2008)

113.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, üzüm üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5871) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

114.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, kuduz vakalarında uygulanan karantinaya ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5872) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

115.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, TMO’nun mısır üreticilerine zamanında ödeme yapmamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5873) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

116.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, pamuk üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5874) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

117.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Sinop’ta üretilen fındığın alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5875) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

118.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, gıda sektöründeki işyerleriyle ilgili bir düzenlemeye ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5876) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

119.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, süt üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5877) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

120.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, İzmir İktisat Kongresine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren)  yazılı soru önergesi (7/5878) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

121.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, işsizlere ve İşsizlik Sigortası Fonuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5879) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

122.- Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun, Türk Telekom yönetimiyle ilişkilere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5880) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2008)

123.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in, evlat edinme ve koruyucu aile düzenlemelerindeki yaş şartlarına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/5881) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/11/2008)

124.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Gedikler Göleti Projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5882) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2008)

125.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Boğazköy Barajı Projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5883) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2008)

126.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Babasultan Barajı Projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5884) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2008)

127.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Göynükbelen Göleti Projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5885) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2008)

128.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Kınık Göleti Projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5886) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2008)

129.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, seramik ve porselen sanayinin desteklenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/5887) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/11/2008)

 

3 Aralık 2008 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK  (Bursa)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşimini açıyorum.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati. 11.05

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.16

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK  (Bursa)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Yapılan ilk yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi elektronik cihazla yeniden yoklama yapacağım.

Yoklama süresi üç dakikadır.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Dünya Engelliler Günü münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı’ya aittir.

Buyurunuz Sayın Akıncı. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı’nın, Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri, televizyonlarının başında bizi izleyen yurttaşlarımızı ve 3 Aralık nedeniyle de özellikle bizi izleyen izlemeyen tüm engelli kardeşlerimizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, sizler de biliyorsunuz, 3 Aralık tarihini, Birleşmiş Milletler 1992 yılında aldığı bir kararla Uluslararası Engelliler Günü olarak ilan etti, daha sonra Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu da 5 Mart 1993 tarihinde yayınladığı bir bildiriyle, üye ülkelerin, 3 Aralık gününü engellilerin topluma kazandırılması ve insan haklarının tam ve eşit ölçüde sağlanması amacıyla tanımasını istedi. O günden bu yana da 3 Aralık, Dünya Engelliler Günü olarak bilinmekte, anılmakta.

Ülkemiz de bu bağlamdaki uluslararası bütün anlaşmalara imza atmış olmasına rağmen, ne yazık ki, dezavantajlı gruplara karşı –bunun içinde engelliler de var tabii- gereken özeni pek gösterebildiğimiz söylenemez ve sonuç alıcı eylemleri de, ne yazık ki, gerçekleştiremedik. Bu çerçevede 2005 yılında bir yasa düzenlemesi yapmıştık. Biz o zaman Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu düzenlemenin yetersiz olacağını vurgulamıştık, uygulamada aksaklıkların doğacağını ifade etmiştik, ama, ne yazık ki, çok dikkate alınmadı ve bugün o yasanın yetersizliği ve uygulamadaki aksaklıklar çok daha belirgin bir biçimde görülüyor. Ama bugünlerde Birleşmiş Milletlerin bir sözleşmesini yasa tasarısına dönüştürüp Meclisimizden geçireceğiz. Ben umut ediyorum ki, o sözleşme imzalanıp yasalaştıktan sonra bu konuda daha teşvik edici adımlar atabilelim.

Değerli milletvekilleri, yine, sizler de biliyorsunuz ki, araştırmalar ülkemiz nüfusunun yaklaşık yüzde 12’sinin, yani 8,5 milyon civarında bir yurttaş topluluğumuzun engelli bireylerden oluştuğunu gösteriyor. Bu nüfusun yarıya yakını geleneksel engelli olarak tanınırken, geriye kalanını da süreğen hastalıklardan dolayı engelli nüfusa dâhil etmekteyiz. Ama bu rakamların da tartışılır olduğu bir gerçektir, çünkü bu sorunların aslında yaklaşık 30 milyon insanımızı doğrudan ilgilendirdiğini dikkate almak durumundayız ve sorun esas itibarıyla oradan kaynaklanıyor. Çünkü engelli nüfusumuzun, illere, engellerine, ekonomik durumlarına, yaşlarına, cinsiyetlerine, birincil sorunlarına ilişkin gerçek bir veri tabanı alınmadan yapılan çalışma ve gerçekleştirilen yatırımlar, ne yazık ki, beklenen sonucu vermediği gibi ayrılan kaynakların da heba olmasına neden olmaktadır.

Konunun anlaşılması için şöyle bir soruyu yöneltmek yeterli olacaktır: Ülkemizde görme engellilerin sayısı ne kadardır diye sorduğunuzda, bırakın diğer ayrıntılarını, sadece sayısını sorduğunuzda alacağımız yanıtlar birbirinden çok farklı olacaktır. O nedenle sonuç verici çalışmaların öncelikle sağlam ve güçlü bir veri tabanının oluşturulmasıyla mümkün olabileceğini unutmamalıyız.

Değerli arkadaşlarım, bugünü fırsat bilerek, engellilerin yaşam içinde karşılaştıkları kimi zorlukları kısaca da olsa sürem yettiğince dile getirmeye çalışacağım. Biz, engellilerin birçok sorununun olduğunu biliyoruz ama bunların hepsine bu süre içinde değinme şansım yok. Ama öncelikle eğitim. Örneğin, engellilerin eğitimlerini kolaylaştırıp onların hayata katılımlarını sağlamak amacıyla kurulmuş olan özel rehabilitasyon merkezleri çok büyük kaynaklar aktarılmasına rağmen istenilen verimi gerçekleştiremiyor. Şikâyetler giderek artmakta. Bu merkezlerin sahipleri Hükûmet tarafından verilen 406 YTL’lik paranın yetersiz olduğunu ifade ederken, engelliler ve aileleri ayda on seanslık sürenin engellilerin eğitimi için yetersiz olduğunu ve bu eğitim süresinin artırılmasını talep etmektedirler. Yani rehabilitasyon merkezleri üzerinde Hükûmetimizin, yetkililerin çok daha belirgin ve açık bir denetimine ihtiyaç vardır. “Bu merkezlere 406 YTL veriyoruz, üzerini gidin velilerden alın.” biçiminde yapılan telkinler de sonuç vermiyor. Eğer gerçekten onların eğitimini istiyorsak bu merkezlere dönük çalışmalarımızı çok daha titiz bir biçimde sürdürmeliyiz.

Ayrıca, bunun yanı sıra, bu merkezlerin ötesinde bakımevlerinin içler acısı durumunu da biliyorsunuz. Geçen günler içerisinde televizyonlara yansıdı. Bu durumda hiç kimseyi suçlamadan biz şapkamızı önümüze koyup düşünmek zorundayız.

Yine basit bir örnekle sorunlarını aktarmaya çalışayım. Engellilerin her birinin elinde bir kimlik kartı var. Ama doğrusu, dün bir grup arkadaşım engelli, ziyarete gelmişti. “Bu kimlik kartının ne işe yaradığını bilmiyoruz, kapıda göstersek bununla bizi Meclise bile almazlar.” diyerek gülüşüyorlardı. Çünkü o karta rağmen her seferinde engelliler kendi durumlarını belgeleyecek rapor çıkartmak zorunda kalıyorlar. Bu da önemli bir sorun.

Yine engellilerin başka önemli sıkıntısı istihdam konusu. Bu konuda ne yazık ki teşvik edici olabilme adına işverene zorunluluklar getirmişiz. Ceza sistemi uyguluyoruz. Ama engellilerin çalıştırılması durumunda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) - …işverene sağlanacak avantajların istihdam konusunda çok daha yararlı olacağını unutmamalıyız. Çünkü bizim sistemimiz, ne yazık ki, engellilere pozitif ayrımcılık yerine tam aksine negatif ayrımcılık göstermektedir.

Yeri gelmişken -Sayın Bakan yok ama- bir şeyi daha dikkatinize sunmak istiyorum. İşsizlik en çok tartışılan konulardan birisi. Bir grup engelli arkadaşımız da, kamuda 47 bin civarında engelli kadrosunun boş olduğunu ve bunların ne zaman, nasıl değerlendirileceğini merakla beklediklerini ifade ettiler.

Ayrıca, engelliler için kimi zaman belirlenmiş olan bir asgari ücret, kimi zaman da iki asgari ücret biçiminde gerçekleşen bu bakım ücretleriyle ilgili şikâyetler de devam ediyor. Bu bakım ücretlerinin alınmasına dönük girişimde bulunan engelliler çok sayıda engelle karşılaştıklarını, neredeyse bu paranın kendilerine verilmemesi için mücadele sürdürüldüğünü ifade ediyorlar ve birkaç aydır bu parayı alamadıklarını söyleyenler de var.

Yine bu vesileyle, yerel yöneticilerimizden, önümüzdeki dönemde hiç olmazsa, uygulamalarında ve planlamalarında, metrolarda, caddelerde, yollarda, parklarda engelli grubunu mutlaka gözetmelerini istiyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız lütfen.

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) – Tamamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, ülkede 8,5 milyona yakın engelli olduğunu söylüyoruz, ama biz çıktığımızda etrafımızda çok fazla engelli göremiyoruz. Çünkü bizim toplum yaşamımız ve kentleşmemiz ne yazık ki engellilerin sokağa çıkmasına bile engel teşkil ediyor. Onları bir türlü istediğimiz alanlara taşıyamıyoruz ve yaşamın hiçbir alanında engelli görme şansımız olmuyor. Biz onların, daha çok, cüzi bir miktar maaş verilerek evlerine hapsedilen insanlar olmak yerine, bizimle birlikte üreten, paylaşan insanlar olmaları gerektiğini unutmamalıyız. Onlara, göstermelik tekerlekli sandalye ve gıda dağıtımı olaylarının dışında, kalıcı çözümler aramak zorunda olduğumuzu bilmeliyiz.

Yine bir şey daha; engelliler bizi olimpiyatlarda bile çok üstün başarılarla temsil ediyorlar, biliyorsunuz. Onlar kendi spor alanlarını istiyorlar. Bu vesileyle ben, tekvando şampiyonalarında, güreş şampiyonalarında -en son Galatasaray’ın Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı dünya şampiyonu oldu- bütün engelli sporcularımızı da kutluyorum.

Engellileri sadece Allah rızası için yardım edilecek insanlar olarak değil, birlikte yaşayacağımız, birlikte üreteceğimiz ve eşit olarak paylaşacağımız insanlar olarak görmemizi diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akıncı.

Gündem dışı ikinci söz, Hazreti Mevlânâ’nın 735’inci vuslat yıl dönümü ve uluslararası anma törenleri hakkında söz isteyen Konya Milletvekili Sami Güçlü’ye aittir.

Buyurunuz Sayın Güçlü. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Konya Milletvekili Sami Güçlü’nün, Hazreti Mevlânâ’nın 735’inci vuslat yıl dönümü ve uluslararası anma törenlerine ilişkin gündem dışı  konuşması

SAMİ GÜÇLÜ (Konya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türk milletinin en çok sevdiği kişilerden biri olan Hazreti Mevlânâ’yı 735’inci ölüm yıl dönümünde Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında anmak ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak için söz aldım, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Mevlânâ, 13’üncü asrın başında Afganistan’ın Belh şehrinde doğmuştur. Babası bilginler sultanı Bahaeddin Veled, annesi ise Mümine Hatun’dur. Harizmşah yönetiminin baskısı ve yaklaşan Moğol istilası nedeniyle ailesi Belh şehrinden ayrılmaya karar vermiş, Anadolu’ya gelmişler, önce Karaman’a, sonra Konya’ya yerleşmişlerdir.

Mevlânâ’nın ilk hocası babası, onu yola hazırlayan ve yetiştiren Seyit Burhaneddin, içindeki ilahî aşk ateşini harlandıran ve kanatlandıran ise Şemsi Tebrizî’dir. Oğlu Sultan Veled ise Mevlânâ aşkını, edebini, ruhunu ve mirasını günümüze kadar uzanan bir yol hâline getirmiştir. Mevlânâ için Şems şöyle diyor: “Allah’ıma yemin ederim ki senin gibi Muhammed yürekli, gönül alıcı sultan bu dünyaya ne gelmiştir, ne de gelecektir.” Mevlânâ ise Şems’i ve üzerindeki etkisini şöyle dile getiriyor: “Ölüydüm, dirildim.”

Sekiz yüz yıl önce yaşadığı coğrafyada yaşayan bir milletin çocukları olarak Mevlânâ ile 21’inci yüzyılda nasıl bir yakınlık kurabilir, hangi gerçeklerde ve hakikatte buluşabiliriz? Mevlânâ, çağını aşmış bir şair, fikir ve aşk adamı, bir yol gösterici ve bir velidir Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Şeyhedebali gibi. Onlar yaptıkları her işte, verdikleri her eserde, ürettikleri her fikirde insana, insanlığa, kendi varoluş nedenlerine ve bizzat kendilerinin yaratılış gayesine doğru yürürler. Çağını aşmış bütün ufuk insanları hem kendi çağları için hem geçmiş ve gelecek çağlar için iş, eser, fikir ve davranış üretirler. Onlar sadece itikat adamı, sadece iman adamı değildirler. Onlar iman ve itikatlarını aşk hâline, aşklarını eser hâline, eserlerini emek ve yeteneklerinin duası hâline getirirler.

Günümüzün yaygın ve geçerli anlayışı maalesef ahlaki ve insani değerleri hayatın dışına sürmüş, kıyıcı bir rekabeti hayatın her alanına yaymıştır. Bu anlayış insanları ve insan topluluklarını özünden ve asli kaynaklarından uzaklaştırmıştır. Bugün yeryüzünde evrensel bir vicdana, evrensel bir adalete olan ihtiyaç her zamankinden daha çoktur. İşte Mevlânâ ve eserlerinde insanlığın bu ihtiyacını karşılayabilecek soylu ve bilge bir vicdan, cesaret ve emek, Allah ve insan sevgisi bulabiliriz.

“Adalet” ve “vicdan” kavramlarını yeniden insan ve toplum hayatının en önemli değeri hâline getirmek, Mevlânâ ve eserlerinden elde edeceğimiz en sahici, en insani ve en yüksek dereceli yarar olacaktır. Irk, dil, din ve cinsiyet ayrımcılığı dâhil her türlü eşitsizliğin ve ötekileştirmenin en net ve gerçekçi ilacı Mevlânâ’dadır.

17 Aralık 1273 yılında ebedî âleme göçtüğünde onu uğurlayanlar arasında yer alan papaz ve hahamların Müslümanlar kadar üzüntülü olmaları ve “O bizim de efendimizdir.” demeleri, Mevlânâ yolu ve sevgisinin evrenselliğini de izah etmektedir.

Temel sorunlarımıza cevabı Mevlânâ’nın düşüncesinde aramak geçmişte kalmış bir davranış değildir, 20’nci yüzyılda ve günümüzde bu arayış devam etmektedir. Nitekim modern teknoloji imkânları içinde “Mevlânâ” deyince karşımıza çıkan ilk bilgiler bunu doğruluyor. Mevlânâ tüm dünyada, aşkın, sabrın ve hoşgörünün sembolü olmuştur. Allah ile kul arasındaki ve kainat ile insan arasındaki bütünselliği kavrayarak ortaya koyan bir filozoftur.

Engin bir şefkatle ve derin bir hoşgörüyle insana sadece insan olduğu için değer veren Mevlânâ’nın düşünceleri tüm dünyada büyük ilgi görmektedir. Amerika ve Avrupa’da Mevlevilerin sayısı gün geçtikçe artmakta “Sevgiyle acı, tatlı olur. Sevgiyle dertler şifa bulur. Sevgiyle ölüler dirilir.” deyişiyle yüz yıllar öncesinden bugüne ışık yakan engin bir dehadır. Doğudan batıya dünyanın dört bir yanında eserleriyle insanlığa yol gösteren bir rehber olarak görülmektedir. Mesnevi’nin Amerika Birleşik Devletleri’nde en çok satan kitaplar arasında ön sıralarda olduğunu biliyoruz. Japonya ve Güney Kore’de Mevlevihaneler inşa edilmektedir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -  Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) -  2007 yılı Mevlânâ’nın 800’üncü doğum yılı olması vesilesiyle UNESCO tarafından Dünya Mevlânâ Yılı ilan edilmiştir.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde aydınlar ve sanatçılar Mevlânâ’yı tanımaya ve anlamaya çalışıyorlar. Eserlerini kendi dillerine tercüme ediyorlar ve bu konuda önemli çalışmalar yapıyorlar. İşte ömrünü Mevlânâ çalışmalarına veren Mesnevi’nin tamamını Fransızcaya çeviren Eva de Vitray Meyerovitch, Mevlânâ’nın düşüncelerini evrensel kardeşlik olarak tanımlıyor. “Müslüman mısınız?” sorusuna “Mevlânâ’yı okuyup Müslüman olmamak mümkün mü?” diye cevap veriyor ve devam ediyor: “Benim için İslam’ı keşfetmek, kaybedilenleri yeniden bulmak, ayrı düştüklerime tekrar kavuşmak gibi bir şeydir”.

 Mevlânâ’yı anlamak ve günümüze taşımak, gönlümüze, yaşayışımıza katmak için bütün yazdıklarını, söylediklerini sadece bize söylemiş gibi okumamız ve dinlememiz gerekiyor ve Mevlânâ’yı okurken içimizdeki Mevlânâ’yı diriltmek için okumak gerekiyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -  Sayın Güçlü, lütfen sözlerinizi bağlayınız.

SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) -  Ülkemizde Hükûmetimiz, başta “Mevlânâ şehri” Konya olmak üzere, yerel yöneticilerimiz, aydınlarımız sanatçılarımız Mevlânâ’yı tanımaya, eserlerini günümüz Türkçesine ve dünyanın sayılı dillerine çevirmek için gayret gösteriyorlar. Konya’da bu büyük manevi mirasımızın ağırlığına uygun fiziki mekânlar içinde ve özüne sadık kalarak anma programları yapılıyor. Bu yıl 735’inci vuslat yıl dönümünü kutlayacağız.

Mevlânâ bizim 21’inci yüzyılda da dünyaya dönük en güzel yüzümüzdür, aynı zamanda dünyayla paylaşacağımız. Bu sebeple Mevlânâ’nın çağrısına uymalıyız. Benim seçtiklerime göre, Mevlânâ diyor ki:

“Hayat zıtların ahenkle uyuşma ve anlaşmasıdır.

Bu dünyadaki nasibimiz emek ve kabiliyetimize bağlıdır.

Kabın dar ise dünyayı suçlama.

Aynı dili konuşanlar değil, aynı düşünceyi paylaşanlar anlaşır.

Aşka meyli olmayanın vay hâline; o, kanadı kırık kuşa benzer, vay ona.” Ve onun hepimizin bildiği yedi muhteşem öğüdü vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Güçlü…

SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) – Evet efendim.

Ben vakit darlığından bunları saymayacağım. Yüce heyetinizi 1-17 Aralık tarihleri arasında Konya’da gerçekleştirilen 735’inci ölüm yıl dönümüne, özellikle 17 Aralık’taki Şebiarus törenlerine davet ediyorum. Davetimiz Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza, Meclis Başkanımıza, siyasi partilerimizin genel başkanlarına, grup başkan vekillerimize, yüce heyetinize ve aziz milletimizedir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Güçlü.

Sayın milletvekilleri, Sayın Durmuş, Özürlüler Haftası nedeniyle yerinden kısa bir katkıda bulunacaktır.

Buyurunuz Sayın Durmuş.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un, Dünya Engelliler Günü ve Özürlüler Haftası’na ilişkin açıklaması

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Özürlülerle ilgili belli bir günde kısa bir sürenin ayrılması Türkiye'nin kaderi; ancak önümüzde bir yerel yönetimler seçimi var. Özürlülerin sokak ve parklarda bulunmayışının en önemli nedeni yerel yönetimlerin yaptırdığı yüksek kaldırımlar, onlara ait olmayan yürüyüş yolları ve parklardır. Bu vesile ile tüm yerel yönetimde aday olacak arkadaşlarımızın engellilerle ilgili yürüyüş yolları, kaldırım yüksekliklerinin ayarlanması, parklar ve onların nakil araçlarıyla ilgili program ve proje geliştirmelerini diliyorum.

Biliyorsunuz ki, Sosyal Güvenlik Yasası değişikliği sırasında özürlülerle ilgili özel sektörün iş verme oranları ortadan kaldırıldı. Hele hele işsizliğin arttığı şu günlerde özürlülerin iyice içeride mahkûm olmaması için hiç değilse kaldırımların, yürüyüş yollarının, parkların ve araçların onlara uygun düzenlenmesini tavsiye ediyorum. Yerel yönetime aday olanlar programlarına, projelerine bunu koysunlar diyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Durmuş.

Sayın Enis Tütüncü, Mevlânâ Haftası nedeniyle kısa bir katkıda bulunacaktır.

Buyurunuz Sayın Tütüncü.

2.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün, Mevlânâ Haftası’na ilişkin açıklaması

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Güçlü’ye teşekkür ediyorum konuşması nedeniyle. Bir katkı yapma düşüncesindeyim.

Şimdi, Mevlânâ’yı, Anadolu felsefesi, Anadolu hümanizması bütünselliği çerçevesinde ele almak gerekiyor. Salt, bizatihi Mevlânâ’yı ele almak son derece muhteşem, güzel bir şey ama bundan daha muhteşem, daha güzel bir yaklaşım, Anadolu hümanizması, felsefesi çerçevesinde, o bütünsellik içinde ele almak gerekir. Bu bütünsellik içinde ele alındığında, Anadolu felsefesinin -tasavvuf ve felsefe sisteminin bir diğer anlatımla- iki felsefe okuluna dayandığı, iki felsefe okulu temelinde yükseldiği ortaya çıkıyor: Birisi Mevlevilik, diğeri Alevilik, Bektaşilik, bu felsefe okulları ve aynı felsefe sistemine, yani varlıkta birlik, vahdetivücut anlayışına dayanırlar ve bu Anadolu hümanizmasının bu tasavvuf ve felsefe anlayışı giderek Osmanlı İmparatorluğu zamanında bir yaşam biçimine dönüşmüştür, Anadolu ve Rumeli İslamiyet yorumunu oluşturmuştur. Bugün, Sayın Profesör Doktor Mehmet Aydın’ın da Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul ettiği gibi, İslamın yüz on dolayında yorumu vardır: Bir tanesi Anadolu ve Rumeli İslamiyet yorumudur ve bu kutsal çatı altında şu an bulunuyorsak bu yoruma büyük ölçüde bağlıdır bu mevcudiyetimiz. Bu nedenle, Mevlânâ’yı Anadolu felsefesinin bütünselliği içinde ele alırsak çok daha muhteşem bir noktaya varırız diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tütüncü.

Sayın Erdem...

ORHAN ERDEM (Konya) – Engellilerle ilgili…

BAŞKAN – Engellilerle ilgili olarak, buyurunuz Sayın Erdem.

Lütfen, çok kısa olursa…

3.- Konya Milletvekili Orhan Erdem’in, Dünya Engelliler Günü ve Özürlüler Haftası’na ilişkin açıklaması

ORHAN ERDEM (Konya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de grubumuz ve şahsım adına, bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü… Geçen dönem Parlamentosu ve bu dönem, bu konuda cumhuriyet tarihinin en duyarlı Parlamentoları olarak tarihe geçecektir. Biz, Özürlüler Yasası’yla, 2022 ve 2028 sayılı yasalarla engellilerimize çok büyük kolaylıklar getirdik ama hâlâ sorunların devam ettiğini de biliyoruz. Eğitimleriyle ilgili, Bakanlığın çalışması yılbaşında tamamlanacak. Daha iyi bir eğitim ortamı, istihdama dönük de kota dâhilindeki işçilerin işveren payını –istihdamı hâlinde engellilerin- hazinenin karşılaması gibi geçtiğimiz aylarda çıkardığımız çok yeni kanunlar var. Şu anda da gündemimizde Uluslararası Engelliler Sözleşmesi var. İnşallah, bugün yarın, en kısa zamanda bunu da çıkararak ulusal ve uluslararası düzeyde kontrolünü de sağlamış olacağız.

Ben kısaca, ülkemizdeki tüm engellilerin engellerini aşacağımız bir ortamın hazırlanması noktasındaki görev bilincimizle kendilerine, grubum, şahsım, tüm vekillerimiz adına saygılarımı sunuyorum.

Söz verdiğiniz için de teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Erdem, katkılarınız için.

Sayın Özkan, siz ne için söz istemiştiniz?

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Özürlüler için efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz, lütfen çok kısa olsun, bir dakikayı geçmeyiniz, rica ediyorum.

4.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Dünya Engelliler Günü ve Özürlüler Haftası’na ilişkin açıklaması

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Dünya Engelliler Günü’nü canıyürekten kutluyorum. Ülkemiz genelinde 8.5 milyon yürüyemeyen, konuşamayan, duyamayan, göremeyen engellerimizin Engelliler Günü’nü kutluyor, onlara, yaklaşan bayramlarında mutluluklar diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkan.

Sayın Kaplan, siz hangi konuda söz istemiştiniz?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ben de bir dilekte bulunuyorum…

BAŞKAN – Buyurunuz.

5.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Dünya Engelliler Günü ve Özürlüler Haftası’na ilişkin açıklaması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Dünya Engelliler Günü dolayısıyla biz gerçekten 1,5 milyon insanımıza göstereceğimiz yaklaşımın sosyal devlet olmanın temelini teşkil edeceğini düşünüyor, bu duyguyla bütün taleplerinin Meclisimiz tarafından dikkate alınmasını diliyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

Sayın milletvekilleri, gündem dışı üçüncü söz “Habur Sınır Kapısı’nda karşılaşılan sorunlar” hakkında söz isteyen Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’e aittir.

Buyurunuz Sayın Ağyüz. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Habur Sınır Kapısı’nda karşılaşılan sorunlara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması ve  Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem Gaziantep için hayati önem taşıyan, ticari yaşam ve ihracatçılar için büyük önem arz eden Habur Sınır Kapısı’nda son aylarda yaşanan sıkıntılar için söz aldım. Yalnız, üç dört gün içerisinde büyük bir rahatlamanın olduğunu da öğrenmiş olmak bana büyük mutluluk verdi. Bu nedenle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ayrıca, bugün 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü. Dünya ortalamasında en yüksek oranda engelliye sahip olan ülke olarak engellilerimizin bu gününü kutluyor, kendilerine aydınlık ve umut dolu yıllar diliyorum. Ayrıca da yasal düzenlemelerinin yaşama geçmesini diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, Gaziantep, güneydoğuda ihracat ağırlıklı, sanayi ağırlıklı ve esnaf ağırlıklı bir kenttir. Günümüz dünyasında yaşanan global finansal kriz, maalesef tüm ülkemizdeki büyük kentlerde büyük sıkıntıları yarattığı gibi kentimizde de büyük olumsuzluklar yaratmıştır. Özellikle on üç sınır kapımızdan en önemlisi olan Habur Sınır Kapısı, kentim ve civarındaki kentler için büyük önem arz etmektedir. Sadece ocak-ekim arasında Türkiye'nin tümünde 2 milyar 675 milyon dolar olan ihracatımız, Gaziantep için 921 milyon dolar seviyesindedir. Bu da yüzde 35’lik bir oranı işgal etmektedir.

Son zamanlarda Habur Sınır Kapısı’nda araç geçişlerinde yaşanan sıkıntı çok büyük yığılmalara ve navlun ücretlerinin artışına, ihracat bağlantılarının iptal edilmesine, şoför esnafımızın da çok büyük ölçüde mağduriyetine neden olmaktaydı. Tabii, bu sorun palyatif tedbirlerle çözülemez, kalıcı, köklü çözümleri bulmak lazım. Özellikle günümüz dünyasında dış pazarların daraldığı bir ortamda, Orta Doğu’nun, Orta Asya’nın ve Afrika ülkelerinin büyük önem arz ettiği bir ortamda, bu sıkıntının ilgili bakanlarımızca önemle üzerinde durulması gerektiğine inanıyorum.

Ayrıca, Gaziantep bu sıkıntılara bir günde, iki günde, üç günde gelmedi. Özellikle AKP Hükûmetinin yanlış teşvik uygulaması, etrafının teşvikli illerle kuşatılmış olması ve yıllarca -22 Temmuz seçimi de dâhil- siyasetçilerin onların bağırışına ses vermemeleri, onların çağrılarına cevap vermemeleri maalesef tekstili tüm Türkiye’de olduğu gibi Gaziantep’te de darboğaza sokmuştur.

Sadece 15 Eylülden  itibaren kasım sonuna kadar 6.500 kişi işinden olmuştur, tekstil işçileri işinden olmuştur ve kapı dışarı edilmiştir değerli arkadaşlarım. Esnaf perişandır. Esnafa “can suyu” adı altında verilen krediler önemli gibi görülebilir, ama bu ne biçim krize alınan ciddi tedbirlerdir ki -bundan önce can suyu ödemesi bayan girişimciler için 30 milyar, erkek girişimciler için 25 milyardı- bunun ödemeleri 6 aylık dilimler hâlinde yapılırken ve 18 aylık süredeyken 15 aya düşürülmüştür. Biz kriz içerisindeyken daha rahatlatıcı tedbirler mi alacağız, yoksa esnafı aylık ödemelerle daha çok darboğaza mı sokacağız? Esnaf Kefalet Kooperatifi 24 ay süre tanıyor, ama “can suyu” tabir edilen kredide eski 18 ay 15 aya düşüyor ve aylık ödemelere bağlanıyor. Bu çok yanlıştır.

Kriz için alınması gereken tedbirler ciddiyetle alınmak zorundadır, bütüncül alınmak zorundadır ve kamuoyuyla paylaşılmak zorundadır, esnafla paylaşılmak zorundadır. Bir bakan ayrı bir şey açıklıyor, bir bakan ayrı bir şey açıklıyor! Sonra, piyasaya güven vermek istiyorsak bunun açıklanış biçimi Sayın Başbakanın ağzıdır. Sayın Başbakan “Kriz mıriz yok.” veya “Kriz inişe geçti.” diyerek bu krizi göz ardı edemez değerli arkadaşlarım.

Ayrıca da kredi kartı mağdurları her kentte olduğu gibi Gaziantep’te de çok büyük önem arz etmektedir. Kredi kartı mağdurlarının sorunu ivedilikle çözülmelidir. Tüketici kredisi alan vatandaşlarımızın çoğu intihar aşamasına gelmiş, Allah korusun! Bu krizin sosyal patlamaya dönüşmemesi için alınması gereken tedbirler geç kalınmadan alınmalıdır.

Esnaf ve sanayi ağırlıklı olan kentimizde çiftçi de önemli. Çiftçilerimiz maalesef fıstıkta, zeytinde perişan oldular. Biz bu kürsülerden söylememize rağmen Sayın Tarım Bakanı lütfedip de “Fıstıktaki sorun nedir?” diye inceleme zahmetinde bulundurmadı, “Zeytinde sorun nedir?” onu inceleme zahmetinde bulundurmadı. Bugün, bakın, Arabanlı çiftçiler “Pamuk ekmeyeceğiz” diye çarşaf çarşaf basın bildirisi açıklıyorlar birleşerek. Ziraat odaları panikte, ziraat odaları telaş içerisinde. Sulama elektrik borcu, çok büyük ölçüde çiftçiyi perişan ediyor. Haciz uygulamasıyla karşı karşıya kalan çiftçilerimiz, maalesef tarlasında ekin ekmek için çaba göstermiyor değerli arkadaşlarım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Gübredeki fiyat artışları, mazottaki fiyat artışları, ürünlerinin değer etmemesi, bunlar, tüm ekonomiyi olduğu gibi Gaziantep ekonomisini de çok büyük ölçüde olumsuz etkilemektedir.

Bu tedbirler acilen alınmalıdır, KDV indirimi acilen yapılmalıdır, esnafımıza can suyu kredisi yeniden yapılandırılmalıdır. Ayrıca kredi kartı mağdurlarının ve tarım çiftçilerinin sorunlarına, özellikle borçlarına yeni bir çözüm getirilmelidir, elektrik borçları yeniden yapılandırılmalıdır.

Bunlar o kadar zor şeyler değil. “Geliştik” diyoruz, “Büyüdük” diyoruz, “Şu kadar döviz rezervimiz…” diyoruz ama ortada hiçbir şey yok değerli arkadaşlarım. Sadece reel sektörü kurtarmak yetmez, tüketici ve üreticiyi kurtarmak zorundayız. Bunun için bütüncül tedbirler almak zorundayız. Bunları almadığımız takdirde vakit çok geç olmuş olacaktır ve bunun da altında hepimiz ezileceğiz, siyasi parti ayrımı yapmadan hepimiz ezileceğiz.

Bu insanlar bizim insanımız. Bu toplumun rahat, huzur içerisinde yaşamasını istiyorsak, Kurban Bayramı’na sağlıklı bir şekilde, mutlu bir şekilde girmesini istiyorsak, acil umut verici tedbirleri açıklamak zorundayız değerli arkadaşlarım. İşçiler böyle perişan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bitiriniz Sayın Ağyüz. 

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Ayrıca da sözleşmeleri yenilenmeyen, kapıda bekleyen işçilerimiz var. Örneğin, Gaziantep’te 250 işçi, Büyükşehrin önünde yıllardır direniş yapıyor, aylardır direniş yapıyor. Belediye-İş Sendikasının sözleşmesi yapılmıyor, emeklilerimiz perperişan.

Bayram üzeri bu sorunları çözerek onları mutlu etmemiz gerekirken, maalesef, biz Parlamento olarak, çok ivedi olmayan yasalarla uğraşıyoruz. Halkımız altı yıldır çok çekti. Onların umudu, öncelikle bu krizden kurtulmak için dua ediyorlar, ondan sonra da altı yıldır ülkemize ve halkımıza ekonomik sıkıntı yaşatan AKP İktidarından kurtulmak için dua ediyorlar.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ağyüz.

Hükûmet adına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Yazıcı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gündem dışı konuşan arkadaşımızın, gündem notunda Habur Sınır Kapısı’ndaki gelişmelere ilişkin değerlendirme yapacağı yazılıydı. Bu sebeple de söz aldım ama konuşmasının bütününü dikkate aldığımda şunları ifade etmek istiyorum: Bugün Türkiye'nin düne kıyasla -her alandaki çalışmaları şöyle göz önüne getirdiğimizde- çok daha iyi seviyede olduğunu aklıselim sahibi her bireyin söylemesi gerekir diye düşünüyorum.

Bugün Dünya Özürlüler Günü’nü kutluyoruz. Elbette ki, diliyorum ki özürlülerimiz çok daha iyi bir hayata, çok daha müreffeh bir ortama kavuşsunlar. Ama şu hakkı da vermek gerekir: Bu güzel ülkemizde, Türkiye’de hemen her kesimin hukukunu hukuk devleti ölçütlerini dikkate almak suretiyle, sosyal devlet olmanın gereklerini gözeterek hayata geçiren ve bunu yasalaştıran ilk ve tek iktidar AK PARTİ İktidarı olmuştur.

Gerçekten, İktidarımız döneminde özürlülerin hukukunu oluşturduk ve AK PARTİ İktidarından önce Türkiye’de özürlüler vardı, binlerce milyonlarca vardı ama bunların bir hukuku yoktu. Bunların hak ve hukukları nasıl korunacak, nasıl gözetilecek, topluma entegrasyonları nasıl sağlanacak, bunları bir çerçeve içerisinde ele alan bir yasal düzenleme yoktu. Türkiye bundan yoksundu ve ilk defa AK PARTİ İktidarı özürlüler hukukunu oluşturmuştur. Özürlülerine, engelli vatandaşlarına sahip çıkmıştır ve pek çok kamu kuruluşu bu alanda, bu vatandaşlarımızın sorunlarını gidermede onlara yardımcı olmak noktasında, maddi imkân sağlamak noktasında görevlendirilmiş ve bu görevler de harfiyen yürütülmektedir.

Habur Gümrük Kapısı’na gelince, Habur Gümrük Kapısı’nda bir sorun yaşandı ama Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti her sorunu gündemine almakta ve tek tek çözüme kavuşturmaktadır. Basını izlediyseniz, takip ettiyseniz bu sorun bir ay önce dile getirilmiştir, TİM Başkanı dile getirmiştir ve hemen müdahale etmişizdir. 2 müfettiş görevlendirdik, yerinde tespitler yaptı, raporlarını aldık. Rapor aldıktan sonra da eylem planımızı icraata geçirdik ve artık Habur’da sözü edilen sorun yaşanmamaktadır.

Rakam vermek istiyorum: 1 Kasım tarihi itibarıyla Habur Gümrük Kapısı’ndan giren çıkan araç sayısı 2.627 iken 27 Kasım tarihinde bu rakam 4.300’e erişmiştir. 24 tane gümrük memurunu değişik gümrük müdürlüklerinden “acil” kaydıyla bu kapıda görevlendirdik geçici olarak ve sorunu bu çerçevede çözmüş bulunuyoruz. Elbette ki diğer kamu kurum ve kuruluşları, Jandarma, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı da personel takviyesi yapmıştır. Ümit ediyorum ki bundan sonra Habur’da bu tür birikim sorunu yaşanmayacak.

Ama şimdi tersine bir sorun oluyor. Kapıdaki yığılmaları sona erdirdiğimiz için bu defa da nakliyeciler veya nakliye faaliyetinden rant sağlayanlar rahatsız olmuştur. Bir tırın Mersin’den Kuzey Irak’a gidiş ücreti 1 Kasımda 4.500 dolar iken 27 Kasımda 3.100 dolara düşmüştür. Navlun ücreti Habur’dan Kuzey Irak’a ton başı 105 dolar iken 27 Kasımda 38 dolara inmiştir ve bugün bana söylenen rakam 15 dolar seviyesine düşmüştür. Tabii bundan rahatsız olan bir kesim var, bunlar da şimdi bu kuyrukların var olmasını, devam etmesini istiyorlar. Biz bunlara müsaade etmeyeceğiz.

Düzen hukuki çerçevesi içerisinde devam edecek, sorunlar takibimiz içindedir ve Hükûmetimiz hiçbir zaman dünyada yaşanan krizi hafife almamıştır. Her gün bir paket talep edilmektedir. Hükûmetimiz çalışmalarını sürdürüyor. Sayın Başbakanımızın da demin ifade edildiği tarzda “Kriz mıriz yoktur.” şeklinde bir beyanı kesinlikle olmamıştır.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Kriz inişe geçti, ne zaman sonuçlanacak bu çalışmalar?

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Dinle, dinle!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (Devamla) - Elbette ki bu çok temel konuları günbegün ayaküstü her yerde konuşmanın doğru olmayacağını takdir edersiniz ama bu konu, her zaman, Hükûmetimizin gündem maddelerinin başında yer almaktadır ve ilgili bakanlıklarımız, ilgili kamu kuruluşları, sosyal paydaşlarla ekonomiyle ilgili meslek örgütleriyle birlikte bu çalışmaları yürütüyorlar. Elbette ki her birimizin de bu alanda üzerine düşen görev bu konuda ülkemizin çok az zararla bu süreci atlatması yönünde olması gerekir. Birey olarak, milletvekili olarak, toplumsal sosyal kategorilerin temsilcileri olarak dile getirmemiz gereken hususlar böyle olmalıydı diye düşünüyorum.

Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yazıcı.

Sayın milletvekilleri, 2009 yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı görüşme programında daha önce 21/12/2008 olarak belirlenen Dışişleri Bakanlığı ile Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinin bütçe görüşmelerinin tarihi 23/12/2008 olarak değiştirilmiştir.

Söz konusu bütçeler 23/12/2008 Salı günü 13’üncü turda Adalet Bakanlığı bütçesiyle birlikte görüşülecektir. Size saygıyla duyurulur.

Şimdi, gündeme geçiyoruz.

Alınan karar gereğince sözlü sorular ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)(x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet burada.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 31 ila 60’ıncı maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerine, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kırşehir Milletvekili Metin Çobanoğlu konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Çobanoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

MHP GRUBU ADINA METİN ÇOBANOĞLU (Kırşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

                           

(x) 96 S. Sayılı Basmayazı 26/11/2008 tarihli 22’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

Sözlerimin başında, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla engellilerimizin bu gününü kutluyorum. Ayrıca yaklaşmakta olan mahallî idareler seçimlerine de bir gönderme yaparak, mahallî idarelerimizin engellilerin yaşamını kolaylaştıracak düzenlemeleri yapmalarını, seçim beyannamelerinde de bu konuyu ele almalarını da özellikle vurgulamak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın geçen haftadan beri Genel Kurulumuzda görüşmelerine devam edilmektedir. Ama bu görüşmelerde gördüğümüz sonuç şudur: Bütün, hem geneli üzerinde hem maddeleri üzerinde çok ciddi tartışmalar yapılmaktadır. Görüştüğümüz bu kanun tasarısı eğer kanunlaşacak olursa, cumhuriyet tarihimizin üçüncü Türk Ticaret Kanunu olacaktır.

Tabii, bu daha önce de İç Tüzük’ün 77’nci maddesine göre Genel Kurula getirilen bütün kanunlarda olduğu gibi tartışmalar devam etmektedir. Keşke bu tasarı Adalet Komisyonumuzda, alt komisyonumuzda daha detaylı olarak incelense, oradaki arkadaşlarımızın görüşleri, parti gruplarının görüşleri alınıp daha olgunlaştırılarak getirilse idi, belki Genel Kurulda bu kadar tartışmalara neden olmayacaktı.

Tabii, tartışmaların tasarının kanunlaşmasından sonra da kamuoyunda devam edeceği kanaati bende hâkim, bu konu üzerinde düşünen, çalışan arkadaşlarımızın hepsinde de böyle bir kanaat hasıl olmuştur.

Tabii, şunun da altını çizmek istiyorum: Bu tasarı bir emeğin ürünüdür ama, keşke Genel Kurula gelirken bu komisyonlarda daha detaylı şekilde incelenip, buradaki bu kadar fazla önergeye, bu kadar fazla tartışmaya da neden olmasa idi.

Değerli milletvekilleri, hukuk sistemimiz içerisinde ticaret hukuku Ticaret Kanunu’na göre çok daha geniş bir alanı kapsamaktadır ama ticaret hukukumuzun temeli Ticaret Kanunu’dur. Bugün, işte, görüşmekte olduğumuz ve kanunlaşırsa üçüncüsü olacak Türk Ticaret Kanunu’muzun ilki 1926 yılında, ikincisi 1956 yılında kabul edilmiş, üçüncü tasarı üzerinde de görüşmeler devam etmektedir. Ama daha geriye gidecek olursak, Ticaret Kanunu birikimimize bir bakacak olursak, 1850 yılında 1807 tarihli Fransız Ticaret Kanunu’nun alelacele tercüme edilip kabul edilmesiyle Ticaret Kanunu’yla tanışmışız, ama bu 1850 yılında yapılan acele tercüme birçok eksiklikleriyle gündeme gelmiş ki o tarihe kadar Fransız Ticaret Kanunu’nda yapılan değişiklikler de bu tercüme içerisinde yer almadan gündeme gelmiş.

Tabii, hâl böyle olunca, 1908 ve 1916 yıllarında kurulan layiha komisyonlarıyla Ticaret Kanunu’muzu, yani Kanunname-i Ticaret’i değiştirme çabaları, gayretleri gözleniyor ama Birinci Dünya Savaşı’nın araya girmesiyle bu çalışmalar da başarıyla sonuçlandırılamıyor. Tabii, Birinci Dünya Savaşı ve ertesinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletiyle birlikte yeniden bu çalışmalar ele alınıyor ama 1908’deki ve 1916’daki Kanunname-i Ticaret üzerindeki yapılan layiha çalışmalarının ikisinde de ortak olan kısım, Mecelle’nin gündemde kalacağı, Mecelle’nin yürürlükte kalacağı varsayımıyla bu düzenlemeler, bu hazırlıklar yapılıyor. Ama 1926’da Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilmesiyle birlikte 1916’daki layiha çok fazla da incelenmeden, üzerinde çok fazla da değişiklikler yapılmadan Medeni Kanun’la birlikte 1926’da ilk Türk Ticaret Kanunu’nu kabul etmiş oluyoruz.

Tabii, buradaki sıkıntı şu: Mecelle yürürlükte kalacakmış varsayımıyla hazırlanmış layihanın alelacele 1926’da Türk Medeni Kanunu’yla birlikte çıkarılmış olması, bir müddet sonra Türk Ticaret Kanunu üzerindeki tartışmaların açılmasına ve devam etmesine neden olmuştur. Tabii, bu tartışmalar neticesinde yine Profesör Hirsch ülkemize çağırılarak, yeni bir Ticaret Kanunu veya mevcut Ticaret Kanunu’nun ıslahı ve tadili noktasında çalışmalar yaptırılmış, bu çalışmalar uzun süre devam etmiş. Daha sonra 1956 yılında bu çalışmaların esas alındığı layiha, yine Meclisimiz tarafından on beş günlük inceleme süresi içerisinde hiçbir yeni önerge verilmeden, değişiklik yapılmadan Meclisimize getirilmiş bir kül hâlinde kabul edilmiş ve 1957’de de yürürlüğe girmiştir.

Değerli milletvekilleri, yani bizim ikinci Türk Ticaret Kanunu’muz 1957’den beri, aşağı yukarı elli bir yıldır bize hizmet etmektedir. Çağdaşları arasında da -yine gerekçeden söylüyorum-  saygın bir yeri olan bu Ticaret Kanunu bugünkü tasarıyla da değiştirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, şimdi, bu tasarının gerekçesinde neden değişikliğe ihtiyaç duyulduğuna bakıldığında, birinci olarak karşımıza Avrupa Birliği çıkmaktadır. Bu Mecliste son yıllarda çıkarılan birçok kanunda olduğu gibi burada da Avrupa Birliğine üye olacağımız, kesin üye olacağımız varsayımından yola çıkarak, Avrupa Birliği müktesebatını da olduğu gibi kendi hukuk kurumumuza aktarmak gayreti içerisinde bu çabayla bu tasarı Genel Kurulumuza gelmiş olmaktadır.

Bir kere şunu hiç doğru bulmuyoruz: Yani biz yapacağımız değişiklikleri ülkemizin ihtiyaçları, hukuk kurumumuzun ihtiyaçları, ülkemizin gerçekleri göz önüne alınarak bu değişiklikleri veya yeni kanunları yapmamız gerektiğini… Ama bu kanunları yaparken de tabii ki Avrupa Birliği müktesebatıyla uyumlu olmasında hiçbir mahzur yok. Onun altını çiziyorum. Ama Avrupa Birliğinin Avrupa Birliği müktesebatını, hiçbir değişiklik yapmadan, olduğu gibi iktisap etmek hiçbir Avrupa ülkesinde de yapılmış bir şey değil.

Bakın değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği müktesebatı hukuku bir gelişim hâlindedir, henüz o süreç tamamlanmamıştır. Avrupa Birliği hukukunda da zaman içerisinde birçok yenilik, birçok gelişme meydana gelecektir. Bu süreç devam ediyor. Şimdi, bunu dikkate almadan, bütün Avrupa Birliği müktesebatını alıp, olduğu gibi alıp böyle bir düzenleme yapmakla… Nasıl 1926’da Mecelle yürürlükte kalacakmış gibi yaptığımız kanun kanunlaştığının hemen akabinde tartışmaya açıldıysa, bugün, burada bu tasarı da kanunlaştıktan sonra, bir müddet sonra çok ciddi eleştirilere, tartışmalara neden olacağı kanaatindeyim.

Değerli milletvekilleri, gerekçelerin bir tanesinde de teknolojik gelişmelerden bahsediliyor. Doğrudur. Özellikle İnternet ile ilgili gelişmelerin Türk hukuku içerisinde, ticaret hukuku içerisinde yer alması gerektiğinden bahsediliyor gerekçede. Tamam buna da hak veriyoruz, ama kanuna baktığımızda şirketlere web sitesi kurma zorunluluğu dışında herhangi bir yenilik getirmiyor. Keşke bununla birlikte elektronik genel kurullar, faturaya elektronik ortamda itiraz gibi konular da bunun içerisinde getirilebilseydi bu yenilikleri Türk hukukuna, ticaret hukukuna katmak noktasında daha ileri bir noktaya getirebilirdik.

Değerli milletvekilleri, yine Türk parasından altı sıfırın atılması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

METİN ÇOBANOĞLU (Devamla) – … bunun da bir kanunla kabul edilmesi, yine Medeni Kanun’umuzda yapılan değişikliklerin, Ceza Kanunu’nda yapılan değişikliklerin de Ticaret Kanunu’muzu etkilediğinden ve bu değişikliklerin Ticaret Kanunu’na da katılması veya Ticaret Kanunu’nda da yeni düzenlemelerin yapılması gerektiği ifade edilmektedir.

Değerli milletvekilleri,  yine ayrıca bu kanunla ilgili şu sıkıntıyı da yaşayacağız: Borçlar Kanunu’yla, Medeni Kanun’la sistematik noktasında, dil noktasında ciddi problemleri vardır. Ayrıca Medeni Kanun’un ayrılmaz bir parçası olan Borçlar Kanunu’yla Türk Ticaret Kanunu eş zamanlı görüşülebilseydi, sistematik ve dil açısından uyumlu olabilseydi, hatta Borçlar Kanunu’muzu Türk Ticaret Kanunu’ndan önce görüşmüş olabilseydik bu konuda daha uygun olurdu diye düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çobanoğlu, lütfen sözlerinizi bitiriniz.

METİN ÇOBANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum.

Yine çağdaşları arasında saygın bir yeri olduğu ifade edilen mevcut Ticaret Kanunu’muzun sistematiği ve madde numaraları korunabilseydi elli yıllık birikimin, hukuki birikimin, mahkeme içtihatlarının da bu noktada korunabileceği düşüncesindeydik ama maalesef bu tasarıda bunları göremiyoruz. Önümüzdeki günlerde bu tasarının kanunlaşma sürecinde ve kanunlaştıktan sonra da daha uzun yıllar tartışmaların devam edeceği kanaatindeyim.

Ben hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çobanoğlu.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Rahmi Güner konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Güner. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA RAHMİ GÜNER (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk Ticaret Kanunu’nun ikinci kısmı üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Ticaret Kanunu’nun bu kısmında ticaret sicili, ticaret unvanı ve işletme adı, dördüncü kısmında da haksız rekabetle ilgili konular işlenecektir. Bu konuların, genellikle üzerinde bazı değişikliklerin yapılması hususunda grubumuz adına önergeleri hazırladık, bazı noksanları tamamlama düşüncesindeyiz.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun, Türkiye’de iş hayatını, Türkiye’deki istihdam durumunu, Türkiye’deki üretim durumunu hazırlayan ve bunu koordine eden ve bunun oluşumunu sağlayan bir kanundur. Her ne kadar ana kanun niteliğinde olsa bile, bu kanundan daha önce Türk borçlar kanunu daha öncelik taşımaktadır ve bu kanun da 23'üncü Dönem oluşturulan komisyon tarafından hâlen görüşülmektedir. Biz kişisel görüşümüz olarak, grup görüşümüz olarak, bu Türk borçlar kanununun daha önce görüşülmesini savunuyoruz ve bu kanun görüşüldükten sonra Ticaret Kanunu’nun gündeme gelmesini, devamlı, ısrarla söylüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun, Türk Ticaret Kanunu şu anda gündemimize gelmiş bulunmaktadır. Daha önceki konuşmacıların belirttiği gibi ben de ısrarla şunu söylüyorum: Bu kanunun şu anda büyük bir zorunluluk arz etme durumu var, kabul ediyorum ama bu kanunun bu kadar acilen gündeme gelmesinin nedeni de Avrupa Birliğinin, Avrupa’daki birçok devletlerin baskısı ile gündeme, bugün Meclise getirildiği görüşündeyim. Çünkü bu kanun 22’nci Dönem komisyonu tarafından görüşülmüş ve İç Tüzük’ün 77’nci maddesine göre hâlen Komisyonumuz tarafından görüşülmemiştir ve direkt bu madde doğrultusunda Meclisin gündemine gelmiştir.

Değerli arkadaşlarım, bir konuya daha değinmek istiyorum. Ben Türk Ticaret Kanunu’nun geçmişi hakkında konuşmak istemiyorum. Ama şu andaki Türkiye’de bu Ticaret Kanunu kabul edilirse nasıl uygulanacak? Kimlere uygulanacak? Uygulanma sahasının durumu nasıldır? O konuda durmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye, tarihinin en büyük bunalım dönemini yaşamaktadır. Dün burada konuşan bazı bakanlar ve konuşan bakanların birçokları Türkiye’yi sanki üretici açısından, esnaf açısından, ticari işletmeler açısından güllük gülistanlık şeklinde tarif etmektedirler.

Değerli arkadaşlarım, bundan bir sene önce ve şu anda Anadolu’da kan ağlayan üretici vardır. Onlar hakkında da bu Hükûmet hiçbir tedbir almamıştır ve yine şunu söylüyorum: Anadolu’da küçük ve orta boy işletmelerin hepsi yok olmuştur. Kamu iktisadi teşebbüsleri, özelleştirme adı altında özelleştirilerek tamamen başkalarına peşkeş çekilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, bu Anadolu işletmesi, Anadolu üretimi hem üretim açısından hem işçi istihdamı açısından Türkiye'nin en büyük üretim kaynaklarıydı, maalesef bunların hepsi yok oldu.

Şimdi, küresel krizin Türkiye’yi vurduğu devamlı tartışılıyor. Değerli arkadaşlarım, Anadolu’yu bu kriz bir sene, iki sene, üç sene önce vurdu. Tamamen iş sahaları yok oldu. Üretim sahaları tamamen durdu. Pamuktan alın, incirden alın, üzümden alın, tütünden alın, nerede bu üretim sahaları? Fındık sahaları ne oldu? Bu üreticilerin durumu ne oldu? Hangi tedbirleri aldınız? Burada çok güllük gülistanlık söyleniyor.

Değerli arkadaşlarım, hiçbirisi gerçeğe uygun değil. Gidin Anadolu’ya üreticinin arasına girin, bakın, sorunlarını görün değerli arkadaşlarım. Burada konuşmakla olmuyor. Lütfen, lütfen tüm parlamenter arkadaşlarımız üreticinin arasına girsin, bu işletmelerin sahipleriyle görüşsün, Anadolu’da durumun ne olduğunu görürüz değerli arkadaşlarım. Bugün yıldızı parlayan -biraz önce konuştu çok değerli arkadaşlarım- Antep, Denizli, Kayseri, Bursa, İzmit gibi illerimizde işletmelerin nasıl mağdur olduğu görülmektedir. Bu, burada, değerli arkadaşlarım, açıkça söyleniyor. Ben şunu söylüyorum: Hükûmet şu anda hiçbir tedbir almamıştır. 350 milyon YTL bir yardım paketi sunmakta.

Değerli arkadaşlarım, bu paket, Sayın Başbakanın bir şirkete tanımış olduğu, bir şirkete kamu bankasından sağlamış olduğu 750 milyon doların yanında çok az kalmaktadır. Bu 350 milyon YTL’yi eğer dolar bazına vurursanız 250 milyon dolar eder ama bir şirkete 750 milyon dolar sağlandı. Değerli arkadaşlarım, Hükûmet, bu parayı Anadolu esnafına, Anadolu’daki işletmelere tanımış olsaydı bu kriz hafif bir şekilde atlatılırdı. Biz, televizyonlarda, ağlayan, gözyaşı döken, gözyaşını su diye içen o emekçileri göremezdik değerli arkadaşlarım. Devlet bunlara sahip çıksın, biraz vicdanları sızlasın değerli arkadaşlarım.

Şu anda ekonomide iki tane teori çıktı, bir tanesi: Krizin teğet geçtiği teorisi. İnşallah bundan sonra doktora yapacak olan ekonomistler bunları esas alır. Çok Değerli Komisyon Başkanı da ticaret hukukunda teğet geçmenin ne olduğunu bir teori şeklinde açıklar.

Değerli arkadaşlarım, yine bütün bu olumsuzlukların yanında, bütün bu kötü gelişmelerin yanında bir şey daha söylendi: Bu da ekonomiye, herhâlde, hukuk terminolojisine girecektir  “hamdolsun” şeklinde. Bunu da inşallah, bundan sonra hukuksal teoride göreceğiz. Bunu hep beraber inceleyeceğiz değerli arkadaşlarım.

Şunu söylüyorum: Anadolu ağlıyor, Anadolu sızlıyor, İstanbul’da, Ankara’da büyük işletmeler tamamen kilitle kapanıyor. Biz hâlen tedbir paketini sunmadık, ne yapacağımız belli değil. Hükûmet olarak hangi tedbir alınacağı belli değil değerli arkadaşlarım. Yine başta söylediğim gibi, sayın bakanlar buraya çıkıyor, güllük gülistanlık şeyden bahsediyor. Tepeye çıktık, aşağı inişi söylüyorlar. Hangi iniş arkadaşlar? Her akşam 1.500, 2 bin, 3 bin tane işçi çalıştıran, istihdam eden kuruluşlar kapanıyor değerli arkadaşlarım. Televizyon programlarında görüyoruz, televizyonlarda görüyoruz; bu halkın ağlamasını görüyoruz, çocuğunu okula gönderemediğini görüyoruz, evine, çocuğuna süt alamadığını söylüyor değerli arkadaşlarım. Ekonomi bu mudur? Devlet yönetme bu mudur?

Değerli arkadaşlarım, bu Hükûmet bir ekonomik krizle geldi, 2001 kriziyle geldi. Değerli arkadaşlarım, 2001 krizinden çok daha büyük bir kriz yaşamaktayız  ve Hükûmetin, maalesef, bu krize tedbir almadığını söylüyoruz, bir önlem almadığını söylüyoruz. Emeğin, insan gücünün en yüce değer olduğunu herkes bilmektedir ama maalesef, hiçbir tedbir alınmamakta, her şey kötüye gitmektedir. Buna artık dur demenin zamanı geldi. Buna dur diyecek olan yüce Parlamentodur değerli arkadaşlarım. Gerçek uyarıları yapmalı, gerçek tedbirleri almalıdır.

İşte, değerli arkadaşlarım, bugün gündemde olan, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı hangi işletmeye uygulanacak, hangi işletmenin durumunu düzeltecek, hangi rekabeti önleyecek? Üretim yok ki rekabet olsa değerli arkadaşlar!

Değerli arkadaşlarım, hangi işletme tescil olacak? Yok ki! Hep kapanıyor işletmeler değerli arkadaşlarım. Ama biz, bu kanun tasarısında bugün tescili konuşacağız. Biz bu kanun tasarısında unvan konuşacağız. Hangi unvanı vereceğiz değerli arkadaşlarım? Yok ki sahası. Kim ticari işletme kurup da unvan alacak, unvan tescil ettirecek?

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin manzarası bu. Türkiye’de böyle bazı kanunları boyama şeklinde kamuoyuna sergileyip burada konuşmayla olmuyor değerli arkadaşlarım. Türk ekonomisi kötüye gidiyor, bunu açıkça ortaya koymak lazım. Türk üreticisi perişan, Türk emekçisi perişan, Türk işletmecisi perişan ama tedbir yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Şunu söylüyorum: İki tane teoriyle gündeme geliyorlar. Başta söylediğim gibi “Teğet geçme”, “Hamdolsun.” ve bunlarla halk kandırılma noktasına geliyor. Şimdi de bir teori daha geldi, “İnişe geldik.” Nereden inişe geldik biz? Ekonomide inişe geldik, ekonomide bataklığa geldik.

İşte değerli arkadaşlarım, biz Türkiye'nin bu manzarasında, Türkiye'nin bu ekonomik düzeyinde Türk Ticaret Kanunu’nu konuşuyoruz; Türk Ticaret Kanunu Türk ekonomisini, Türk işletmeciliğini, Türk esnafını nasıl düzenleyecek, nasıl daha iyi bir duruma getirecek, onu görüşüyoruz ama konusu kalmamış, konusu dağılmamış bir konudur.

Hepinizi saygıyla selamlıyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Güner.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Bayındır. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Ticaret Kanunu Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde Demokratik Toplum Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde ticari alanda yaşadığımız en büyük sorunlardan biri de haksız rekabettir. Bu konu ikinci bölümün önemini de açığa çıkarmaktadır. Haksız rekabet konusunda çok ciddi sıkıntılar olmakla beraber, özellikle Avrupa Birliği hukukuna uyum sağlanması açısından atılacak önemli adımlar vardır. Genel olarak dürüstlük kurallarına aykırı olarak rekabeti bozan eylemlerin tümüne haksız rekabet denmektedir. Rekabetin sınırlamasına yönelik pek çok ülkede eylemleri engellemek için kamu hukuku ağırlıklı rekabetin korunması kanunları kabul edilmiştir. Aynı amaçla ülkemizde, 12/7/1994 tarihli Rekabetin Korunması Hakkında Kanun kabul edilmiştir.

Rekabetin haksız olarak bozulması ise kaynağını Medeni Kanun’un 2’nci maddesinden alan dürüstlük kurallarına aykırı olarak rekabet etme hakkının kötüye kullanılmasıdır.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, rekabet yapmak, kişilerin girişim özgürlüğü içerisinde değerlendirilebilecek bir haktır. Haksız rekabet kavramı ise rekabet etme hakkının dürüstlük kurallarına uygun olarak kullanılmasının teminine yönelik kurallar getiren ve bu hakkın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kötüye kullanılması hâlinde gerekli müeyyideleri öngören kuralları kapsamaktadır. Bu çerçevede, haksız rekabet kurallarının dayandığı prensip, özellikle ticari hayatta herkesin ahlak kurallarına uygun olarak kendi emeği nispetinde netice alması açısına dayanan emek ilkesidir. Bu prensibe göre esasen günlük yaşamın her alanında, özellikle ticari hayatta başarı kazanmak, ekonomik faaliyetlerini geliştirmek, kendi mal ve hizmetlerinin tanıtımını yapmak, talebini artırmak veya benzer faaliyetlerde bulunmak isteyen kişi, bu faaliyetlerini kendi haklı emeğine dayandırmak zorundadır.

Sayın üyeler, bilindiği gibi ülkemiz korsan yayıncılık cennetidir. Uluslararası kuruluşlara göre Türkiye dünyanın en kötü korsan piyasalarından biri olarak kabul edilmektedir. Korsan eser kullanımı, akla ilk gelen sokaklarda bandrolsüz satılan kitap, kaset ya da CD’yle sınırlı değildir. Hak sahibinden izin alınmadan çoğaltılan ya da topluma iletilen her ürün korsan eser kullanımıdır. Bu konuda bir türlü gereken önlemler alınmadığı gibi, dış yatırımcıların ülkeye yatırım yapmalarının önünde de en büyük engellerden bir tanesidir. Özellikle her alandaki yabancı markaların taklitleri Türkiye’de çok rahat bir şekilde üretilip ticareti yapılabiliyor. Bu da yabancı yatırımcının haksız rekabet nedeniyle güveninin kırılmasına ve yatırım yapmaktan vazgeçmesine neden olmaktadır.

Sayın milletvekilleri, tasarı ile öngörülen özel haksız rekabet hâlleri ve bunların uygulamaya nasıl yansıyacağı hususu üzerinde özellikle durulmalıdır. Yürürlükteki Ticaret Kanunu’nun 57’nci maddesi ile görüşmekte olduğumuz tasarının 55’inci maddesi arasındaki temel fark, düzenlenmiş bulunan özel haksız rekabet hâllerinin sayısındadır. Tasarının 55’inci maddesinde toplam 22 adet özel haksız rekabet hâli öngörülmüş olup bu sayı yürürlükteki Kanun’un 57’nci maddesinde 10’dur. Tasarı ile mevcut özel haksız rekabet hâllerine ek olarak 12 adet haksız rekabet hâli daha öngörülmektedir.

Tasarının 55’inci maddesinde düzenlenen haksız rekabet hâllerine içerik olarak baktığımızda, mevcut Türk Ticaret Kanunu’nun 57’nci maddesinde düzenlenmiş olan hâllere ilave olarak getirilen haksız rekabet hâllerinin, rakipleri korumak yanında özellikle tüketicinin sömürüsünü engellemek ve kamu menfaatlerini korumaya ağırlık verdiği görülmektedir. Ancak bu durumların uygulamaya nasıl yansıyacağı konusunda, özellikle bu durumların tespiti ve dava yoluyla talepleri yönünden fazla iyimser olmamak  gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü genelde düşük rakamlarla alışveriş yapan tüketici yönünde uğranılan zararın dava yoluyla talebi pek tercih edilecek bir yol değildir. Bu nedenle, özellikle tüketici örgütleri ile ekonomik ve mesleki birliklerin, tasarı madde 56/3’te öngörülen davaları açma konusunda çok daha duyarlı davranmaları gerekmektedir. Ancak tüketici örgütleriyle ekonomik ve mesleki birliklerin dava haklarını kullanabilmeleri açısından zarar görme veya zarar tehlikesi şartının aranması bu yolun daha etkili bir şekilde kullanılmasına engel teşkil etmektedir. Çünkü bu haklar zaten mevcut kanunla tanınmış fakat bugüne kadar pek uygulanmamıştır. Tasarıyla bu konuda getirilen en önemli değişiklikle, anılan örgüt ve kuruluşların dava haklarını kullanabilmeleri açısından üyelerinin haksız rekabet eylemlerinden zarar görme veya zarar tehlikesi içerisinde bulunmaları şartı kaldırılmıştır. Bunun ise uygulamaya nasıl yansıyacağını, bu haklar kendilerine tanınan, öngörülen kişiler ve diğer kişilerin bu haklarını kullanımdaki becerileri, mahkemelerin süratli karar vermesi ve kararın yerine getirilmesindeki etkinlik belirlemektedir.

Rekabet genel olarak emeğin korunması ya da haksız yere kazancın önlenmesine dönük bir tedbir olmasına rağmen, ne yazık ki şu anda Türkiye koşullarında kepenk kapatma rekabeti yaşanmaktadır. Yani teorik olarak kanunda öngördüğümüz sistemli, işleyen bir mekanizma için geçerlidir. Ama ne yazık ki şu an global kriz ve bu krizin en fazla etkilediği ülkelerden biri sıralamasında yer alan Türkiye bu krizin sonuçlarını bir yandan örterken, hayatın içinde toplum, esnaf, üretici bu kalite rekabeti yerine, daha iyi üretim rekabeti yerine ne yazık ki kepenk kapatma rekabetiyle yüz yüze kalmaktadır. Hükûmetimiz bu konuda çok başarılı olmuştur. Kepenkleri kapattırma rekabetinde başarılı bir rotada yer almaktadır.

Umarız, bu siyasi iktidarın bu gerçekliğini gören toplum bu konuda daha doğru siyaset tercihinde iyi bir rekabete girecektir. 

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bayındır.

Şahıslar adına Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen.

Buyurunuz Sayın Ekmen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 96 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

On yılı aşkın bir emeğin ve ortak aklın ürünü olarak gündemimize gelen Türk Ticaret Kanunu Tasarısı birtakım tartışmaları ihtiva etse de ticaret hayatımıza birçok kolaylık ve yenilik getireceği açıktır.

İkinci bölümü oluşturan 30 ve 60’ıncı maddeler arasında ticaret sicili, ticaret unvanı ve işletme adına ilişkin hususlar yer almakta olup 54 ve 63’üncü maddeler arasında ise haksız rekabete ilişkin hükümler düzenlenmiştir.

Bu bölümün, şüphesiz, en dikkat çekici ve ticari hayatımız açısından, fikrî ve sınai hakların teminat altına alınması açısından en önemli düzenlemesi haksız rekabettir. 54’üncü maddede “Haksız rekabet” “Öz olarak ticari bir ilişkinin bütün katılanların menfaatine dürüst ve bozulmamış bir rekabet ortamında yapılmasının sağlanması.” olarak tarif edilmiştir. Yasanın 55’inci maddesinde, alt fıkralarıyla birlikte yirmiye yakın haksız rekabet fiili tek tek sayılarak belirtilmiştir.

Yürürlükteki Yasa’da yer alan haksız rekabet sebepleriyle bu yasadaki düzenleme karşılaştırılarak dikkate alındığında, ticari hayatta meydana gelen gelişmeler, yüksek mahkeme Yargıtayımızın içtihatları, uluslararası sözleşmeler, farklı gelişmiş ülkelerin haksız rekabete ilişkin mevzuatı ve Avrupa Birliği müktesebatı esas alınarak söz konusu düzenlemeler yapılmıştır.

Şüphesiz ki bu düzenlemelerin Türkiye’de gerek yerli sermayemizin gelişmesi ve yerli sermayemizin kat ettiği ticari, sınai ve fikrî hakların teminat altına alınması gerekse de uluslararası dolaşımda bulunan sermayenin, özellikle reel sektörde hizmet gören farklı ülkelere ait sermayenin ülkemizdeki haklarının teminat altına alınması açısından çok önemli olduğu açıktır.

Tasarının 56’ncı maddesi ve devamında ise haksız rekabetten mağdur olan tarafların hukuki hakları düzenlenmiştir. Böylelikle haksız rekabete dayalı olarak mağdur tarafın tespit, eda, tazminat ve ceza davaları ile sınai, fikrî ve diğer haklardan doğan mağduriyetleri teminat altına alınmıştır. Şüphesiz, gelişmiş ülkelerde ticari alanda sıklıkla karşılaşılan en büyük problemlerden biri haksız rekabete dayalı hak ihlalleridir. Bu yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte, elbette ki bu alanda çok yeni, çok farklı devrim niteliğinde birtakım değişikliklerin getirileceğini ileri sürmek doğru olmaz. Ancak mevcut Türk Ticaret Kanunu’nda ve rekabetin korunmasına ilişkin kanunda yer alan yasal mevzuatın, ticari hayatın, ticari işletmelerin ülkemizin gelişen sanayisinin, gerek ihracatla birlikte gerekse de uluslararası doğrudan yabancı yatırımcının ülkemize gelmiş olmasıyla birlikte ihtiyaç duyulan birtakım hukuki teminatların bu yasayla birlikte daha ciddi şekilde uygulanabilir olduğu ve teminata bağlandığı bir gerçektir.

Bu bağlamda, yeni Türk ticaret kanunumuzun ülkemize ve ticaret hayatımıza hayırlar getirmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ekmen.

Şahıslar adına ikinci söz Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’a ait.

Buyurunuz Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 96 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ayrıca bugün 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü. Bu vesileyle, değerli engelli kardeşlerimin bu günlerini kutluyor ve inşallah bundan sonraki süreçte de yapmış olduğumuz yasal düzenlemelerle birlikte çok daha sağlıklı engelsiz günler yaşanacağı umuduyla, kendilerine bugünün başarı, sağlık ve mutluluk getirmesini diliyorum.

Değerli milletvekilleri, söz almış olduğum bu ikinci bölüm 31 ile 60’ıncı maddeler arasını kapsamaktadır. Yaşayan bir sistem, âdeta bir organizma olan hukuk, çevrenin, yaşamın ve ilişkilerin gelişimi ve değişimi çerçevesinde kendini geliştirerek olaylara ve durumlara olan bakışını da yenilemektedir. Pek tabii ki, bu, tüm hukuk sistemlerinde olağan bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda ele almamız gereken ve yenilenen Türk Ticaret Kanunu’nda da gelişen ve değişen teknolojiyle beraber dünya ekonomik ve sosyal sistemi içerisinde sorunlara net, hızlı ve pürüzsüz bir şekilde cevap verebilecek şekilde ele alınması da kaçınılmazdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle Avrupa Birliği katılım müzakereleri sürecinde ve uluslararası piyasalarla uyum çerçevesinde de konuya baktığımız zaman çağdaş standartlarda bir ticaret hukuku düzenlemesi gerekliliğini de görmekteyiz. Ticaret sicili, ticaret unvanı ve işletme adıyla haksız rekabete değinilen Türk Ticaret Kanunu’nun bu ikinci bölümünde getirilen yeniliklerle, biraz önce bahsettiğim gibi, doğabilecek olan sorunlara ve genel işleyişe dair çözümler yeniden ele alınarak değerlendirilmiş bulunmaktadır.

Ticaret siciline ilişkin hükümlerde Avrupa Topluluğunun şirketlere ilişkin birinci yönergesine ve eklerine uygun gelişmelerin ve gereksinimlerin gerekli kıldığı şekilde de değişiklikler yapılmıştır. Bunların başında, tescil ve ilana tabi konuların düzenli olarak depolandığı ve elektronik ortamda kullanıcılara sunulabildiği bir bilgi bankasının Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği nezdinde kurulması gelmektedir. Bu yenilik, öncelikle elektronik ortamda çalışan yerel, daha sonra da tek merkezi ticaret sicile geçişi kolaylaştıracaktır.

İkincisi, ticaret sicilinin tutulmasından doğan zararlardan devletin sorumluluğu hakkındaki hükümlerin yeniden sisteme alınmasıdır.

Bir üçüncüsü de görünüşe güven ilkesinin kanuna güçlü bir şekilde yansıması, hukuki işlemlerde sicilin olumlu işlevinin kesin çizgilerle tanımlanmasıdır.

Yine, 6762 sayılı Kanun’da yetersiz kalan ticaret unvanının tecavüze uğraması hâlinde açılabilecek davalar, istenebilecek tazminat ve zaman aşımı konuları açığa kavuşturulmuştur. Ayrıca, getirilen yeni kurallarla bu tasarının fikrî mülkiyete ilişkin kanun hükmünde kararnamelere uyumu da sağlanmış bulunmaktadır. Genel olarak 6762 sayılı Ticaret Kanunu’nun ilgili maddeleri temel alınarak yapılan düzenlemede de, az önce değindiğim üzere, gerekli düzenlemeler ve yapılan eklemelerle günün şartlarına uygun bir hâle getirilmesi çalışılmıştır. Özellikle ekonomik değerlerin para miktarı gibi günümüz şartlarına uygun bir hâle getirilmesi sağlanmıştır. Avrupa Topluluğu şirketler hukukuna ilişkin yönerge de göz önünde bulundurularak mevcut kanunların revize edilmesi sağlanmış bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli üyeler; diğer taraftan 6762 sayılı Ticaret Kanunu’na baktığımız zaman haksız rekabete ilişkin ilgili hükümlerin kaynağının 1943 tarihli İsviçre’nin haksız rekabete dair kanunu olduğunu görmekteyiz. Zaman içerisinde ve değişen, gelişen şartlar göz önüne alındığında bu kanunda ilgili ülkede yani İsviçre’de 1986 yılında gerekli değişiklikler yapılmış ve güncelleştirilmiştir. Türkiye ise ilk kez 1994 yılında rekabeti düzenleyen kanun hükümlerine sahip olmuştur. 1994 tarihli 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun ise İsviçre’den değil Roma Anlaşması’na dayanan Avrupa Topluluğu Anlaşması’nın ilgili hükümlerinden alınmıştır. Avrupa Topluluğu ülkeleri ise 2005 yılında yayımladığı haksız iş uygulamalarına ilişkin yönergeyle de tüketici merkezli olarak konuya yaklaşmış ve koruma altına almıştır. Bu bağlamda baktığımız zaman da yönergenin tasarıya yansıtıldığını görmekteyiz.

Haksız rekabete ilişkin kuralların amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Yanıltıcı, incitici, kötüleyici beyanlar, aşırı reklamlar ve rekabet bozucu satış yöntemleri engellenmiş olacaktır. Haksız rekabet alanında ayrıca çağdaş içtihatlar ve öğretiyle oluşan birikim özenle korunmuştur.

Sayın Başkan, değerli üyeler; sonuç olarak, görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun ülkemize, milletimize hayırlara vesile olmasını diliyor; çağdaş, günün şartlarına uygun, aksaklıkları önleyici, sorunlara hızlı ve makul bir şekilde cevap verebilecek olan bu yasa tasarısının Genel Kurulumuzdan geçeceği inancıyla ve ayrıca engelsiz bir yaşam dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aydın.

Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemine geçiyoruz. On beş dakika soru-cevap işlemi için süremiz var.

Sayın İnan, Sayın Aslanoğlu, Sayın Kaplan, Sayın Akkuş, Sayın Yunusoğlu, Sayın Özkan, Sayın Durmuş, Sayın Aydoğan, Sayın Akcan ve Sayın Yalçın ilk gördüklerim, sisteme girmişlerdir.

Süremiz on beş dakika olduğu için yarısını soru soracak arkadaşlara, yarısını da cevaba ayıracağım. Onun için, soru soracak arkadaşlarımızın, lütfen çok kısa bir şekilde, sadece soru sormalarını rica edeceğim herkes rahatlıkla sorularını sorabilsin diye.

Süre başladı.

Sayın İnan, buyurunuz.

MÜMİN İNAN (Niğde) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, şu anda hem Türkiye’de hem de Niğde ilimizde hem üretim hem de ticaret neredeyse durma noktasına gelmiştir. Niğde Organize Sanayi Bölgesi’nde ne yazık ki kırk yıldan beri kurulu bulunan şirketler bugünden itibaren işçi çıkarmaya başlamışlardır. Bazıları işçilerini yarıya, bazıları da tamamen fabrikalarını kapatmak suretiyle Niğde’deki üretim ve ticari faaliyetlerine son vermişlerdir. Bu, son derece tehlikeli bir hadisedir. Esas tehlikeli hadise teşvik uygulamasının yıl sonunda dolacak olmasıdır. Niğde’de ve Türkiye’de diğer illerde teşvik uygulamalarının devam etmesi bu ekonomik krizden çıkışın bir noktası olarak görülebilir. Teşvik uygulamalarının uzatılmasını düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın İnan.

Sayın Aslanoğlu

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, geçen hafta da bahsettim, Çek Kanunu’ndan dolayı, çekte cirantalar, ihtiyati hacizlerden dolayı artık tüm ticari yaşamlarını kaybetmek üzeredirler. Hiçbir günahı… Sadece binlerce çek ciro etmiş, vermiş, vadelerine, bir ay, iki ay, on beş gün kala tüm çekleri aynı anda bir tüccara “Getir, bunu öde.” dersen kimse bunu ödeyemez. O bankalar bu çekleri bu vadelerde bilerek almışlardır, bu kredinin tasfiyesinin bu şekilde yapılacağını görerek almışlardır ama daha vadesi gelmeyen, bir insanın cirantadan dolayı… Bir çekte on ciranta varsa, on cirantanın üzerine aynı çekle ihtiyati tedbir kararı aldırıyorsun ve ihtiyati haciz uyguluyorsun. Bu insanların artık bankalarla tüm ilişkileri kesiliyor, diğer tüm bankalar üzerlerine geliyor. Onun için, Ticaret Kanunu’ndan daha büyük, daha önemli konu budur, bugün piyasanın içinde olduğu koşullar da budur. Mutlaka mutlaka bunun ya bankalara bir şekilde… Ben bunu yetkililere, ilgili bakanlıklara söylememe rağmen aynı işlemler devam ediyor. 10 kişinin -size geçen takdim etmiştim, yine getirebilirim- ihtiyati hacizle, bu insanların tüm ticari yaşamları, onurları, şerefleri, haysiyetleri yok ediliyor. Bu konuda acil, acil, acil önlem almayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.

Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 1996’dan bu yana gümrük birliği, özellikle son yıllarda, Türkiye aleyhine işliyor. Avrupa Birliği dış ülkelerle, Çin, Hindistan ve diğer Asya ülkeleriyle olan dış ticaretinde onların yıkıcı rekabetine karşı bir şey yapamıyor çünkü gümrük birliğine göre Avrupa Birliği bu ülkelere ne tarife uyguluyorsa Türkiye de ona uyuyor. Bu durumda, Asya’ya girişte ithalata dayanıklı ve toleranslı bir yaklaşım için yeni kriz paketinizde, Avrupa Birliğinin dayattığı gümrük tarifelerini uygulamak zorunda bırakan gümrük birliğini masaya yatırmayı düşünüyor musunuz?

Yeni pakette, özellikle kriz karşısında cari açık sorununu aşmak açısından bir çabanız var mı?

KDV indirimi yanında, ayrıca işçi, memur vergilerinde indirim düşünüyor musunuz? Aynı yaklaşım için, ÖTV, yani dolaylı vergide de tüketiciyi korumak için bir indirim çalışmanız var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

Sayın Akkuş…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; son zamanlarda iflas eden, küçülmeye çalışan ve işçi çıkaran iş yerleri ile ilgili birçok haberler almaktayız. Bu durumda olan işletmeler, daha ziyade kredi taksitlerinin geri ödenmesinde ve taahhütlerini yerine getirmede zorlanıyorlar. Bir tedbir olarak, bunların bu yükümlülüklerinin beş altı ay ötelenmesi bu işletmelerin birçoğunu iflastan ve birçok vatandaşı işsiz kalmaktan kurtaracaktır. Bu konuda bir çalışmanız var mı; yoksa, çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akkuş.

Sayın Yunusoğlu

SÜLEYMAN LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, malumunuzdur ki birçok vatandaşımız bankalardan aldığı kredi kartları dolayısıyla borçlarını ödeyememekle karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu hem ticari hayatımızı olumsuz etkilemekte hem de ailelerin dağılmasına sebep olabilecek birtakım facialar yaşamamıza sebep olmaktadır. Dolayısıyla, bu kredi kart mağdurlarının mağduriyetlerinin önlenmesi ve ticari hayatımızın canlanmasına yönelik bir çalışmanız var mıdır? Bu konuda bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yunusoğlu.

Sayın Özkan...

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Ticaret Kanunu’nu görüştüğümüz bugünlerde, hamdolsun krizin teğet geçtiği, hatta inişe başladığı duyumlarını Sayın Başbakanın dilinden duyuyoruz. Ancak birçok büyük fabrikada beyaz yakalıların mavi yakalıya, mavi yakalıların da iş bıraktırıldığına şahit oluyoruz. Bu konuda ekonomik bir paket açıklayacak mısınız? Politikalarınızda KDV’yi aşağıya çekmeyi düşünüyor musunuz? İşçi çıkarılışlarını nasıl açıklarsınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkan.

Sayın Durmuş...

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, son ekonomik kriz dolayısıyla Türkiye’de küçük esnaf ve perakendeci esnaf batmış durumdadır. Haksız rekabetle yandaş toptancılardan gıda paketi alan Hükûmetimiz, muhtaç insanlara gıda paketi yerine hazır para vererek perakendecileri kurtarmak için bir ekonomik kriz paketi hazırlıyor mu?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Durmuş.

Sayın Aydoğan

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Uygulanan ekonomik program sonrasında yaşanan sorunlar ve krizle birlikte işini sürdüremeyen, kapatan, ödeyemediği çek ve senetler nedeniyle sicili bozulan sayısız ticaret erbabımız bulunmakta. Bu durumdaki ticaret erbapları ile ilgili düzenleme yapılacak mı? Yeni bir sicil düzenlemesi ve sicil affı düşünülüyor mu? Başbakan paketin uygulamaya konulduğunu ifade ediyor fakat paketten reel piyasanın ve ticaret dünyasının haberi yok. Bu görünmeyen paketin içeriği nedir?

İmralı’daki inşaatın durumu nedir? Bu yaşanan krizler İmralı’daki inşaatı etkileyecek midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aydoğan.

Sayın Akcan…

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, ben Sayın Bakanımı hazır burada bulduğum için bu soruyu yöneltiyorum, doğrudan kanunla ilişkisi olmayabilir.

Geçen hafta sonu Sayın Bakanımın Müsteşarı, Bakanlık Müsteşarımız, bir basın mensubunun bir açılışta sorduğu soruya verdiği cevapta, İmralı’daki ek ceza infaz binasının devletin ihtiyacı olduğunu ifade etti ve arkasından, hangi tip mahkûmların orada alıkonulacağı sorusuna da “Bu henüz belirlenmedi.” diye ifade etti. Henüz belirlenmemiş mahkûm veya mahkûm tipi ortadayken hangi ihtiyaca binaen bu planlama yapıldı? Onu merak ettiğim için bu soruyu yöneltiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akcan.

Sayın Yalçın…

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, bu tasarının genel gerekçesinde, madde gerekçelerinde birçok vesileyle şeffaflık ilkesi, hesap verilebilirlik ilkesi, sözleşme serbestisi, ticari rekabet gibi ilkeler ifade edilmekte ve dünyayla, özellikle Avrupa Birliğiyle uyumdan bahsedilmektedir.

Sayın Bakanım, 2003’te çıkardığınız bir yasal değişiklik ile belediyeler kendi şirketlerine ihale verebiliyorlar, yani hem ihaleyi yapan makam belediye hem alan makam belediye. Bu durum sizin şeffaflık anlayışınızla ne derece bağdaşıyor? Şeffaflık ilkenizi siyasette de hâkim kılmayı düşünür müsünüz? Örneğin dokunulmazlıkları kaldırmayı düşünür müsünüz? Siyasetin finansmanını da şeffaflaştırmayı düşünür müsünüz? Belediye şirketlerinin de aynı ilkeler doğrultusunda serbest rekabet içerisinde ticaret yapmasını temin etmeyi düşünür müsünüz?

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yalçın.

Sayın Özensoy

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın  Başkanım.

Sayın Bakanım, kanunda kooperatifler de şirket hâline geliyor, yani ibare getiriliyor. Bütün bunlardan dolayı da bu kooperatiflerin tabelaları değişmek durumunda. Acaba Türkiye genelinde sırf bu yüzden ne kadar bir yük gelecek, bunun hesabını yaptınız mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özensoy.

Sayın Yüksel…

CÜNEYT YÜKSEL (Mardin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nda tacirin hangi belgeleri saklaması gerektiği öngörülmektedir?

İkinci sorum: Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nda haksız rekabetin varlığı hâlinde tüzel kişilerin ceza sorumluluğunda ne gibi değişiklikler olmuştur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yüksel.

Son bir söz var, onu da verince bütün istekler yerine gelmiş olacak.

Sayın Bulut…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Diyanet İşleri Başkanlığı hacı adaylarımıza Çin malı valiz dağıttı. Bunu Diyanet İşleri Başkanlığına sordum “Türkiye’de yerli ürünler varken niçin Çin malı ürünleri veriyorsunuz?” diye. Bana verilen cevapta ise “Şu ana kadar dağıtılan valizlerden herhangi bir şikâyet gelmedi.” denildi. Başbakanın “Yerli malı kullanın.” genelgesine rağmen Hükûmete bağlı kurumların Çin malı ürünler alması konusundaki düşüncelerinizi alabilir miyim?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bulut.

Buyurunuz Sayın Bakan.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, 10 civarında değerli milletvekili arkadaşımız soru yönelttiler. Bu sorulara bana ayrılan süre içerisinde mümkün olduğunca cevap vermeye çalışacağım.

BAŞKAN – Sayın Bakan, ek iki dakika daha olabilir. Çalışma süremiz saat 13.00’te bitecek, o zamana kadar cevap verebilirsiniz.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Peki Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Önce, Adalet Komisyonu Üyesi Değerli Arkadaşım Metin Çobanoğlu grubu adına biraz önce yapmış olduğu konuşmada da bana bir soru tevcih etmişti, izin verirseniz oradan başlamak istiyorum. Konuşmanın içerisinde benim açıklama yapmamı arzu ettiği bir soruydu.

Kendisi, bu kanunda sermaye şirketlerinin sadece web sitesiyle ilgili düzenlemeleri gördüğümüzü veya buna rastladığımızı ancak yeni gelişmelere elektronik işlemler ve bilgi toplumu hizmetleri açısından fazlaca yer verildiğine rastlamadığını ifade etti ve bu konuda benim bir açıklama yapmamı arzu eden bir ifade kullandı yanlış hatırlamıyorsam. Bu soruya kısaca cevap vermek istiyorum.

Sayın Çobanoğlu tabii haklıdır, sermaye şirketlerimiz bu kanunla web sitesi kurma gibi bir zorunlulukla karşılaşacaklardır ancak bilgi teknolojilerindeki gelişmelerin bu Ticaret Kanunu’na yansıması sadece web sitesi kurmaktan ibaret değildir, tüm teknik gelişmeler bu tasarıda yoğunlukla yer almıştır. İnternet sitesi kurma dışında şu teknik açılımlar da bu yasada değişik maddelerde bulunmaktadır: Örneğin, tasarının 64 ve 65’inci maddelerinde düzenlenen elektronik muhasebe bu doğrultuda getirilmiş yeni bir yaklaşımdır. Belgelerin elektronik ortamda saklanması yine aynı şekilde değerlendirilebilir. Elektronik imza, ki bu tasarının 1526’ncı maddesinde düzenlenmiştir; bu konuyla ilgili sanıyorum biraz daha açılım getirecek olan bir önerge de hazırlanmıştır, madde sırası geldiğinde bu konuyu da değerlendireceğiz. Elektronik ortamda konşimento yani denizcilikle ilgili elektronik taşıma senedi ve sigorta poliçesi, elektronik ortamda genel kurul ve yönetim kurulu toplantılarının yapılması gibi düzenlemelere bu tasarıda bolca yer verildiğini ifade etmek isterim.

Şimdi, söz alan ve bana soru yönelten arkadaşlarımızın aşağı yukarı büyük bir çoğunluğu şu anda tüm dünyanın içinden geçtiği ekonomik kriz ve tabii ki bunun Türkiye’deki yansımalarıyla ilgili piyasadaki gelişmeler konusunda değerlendirmeler yaptılar ve benim bu konuda Hükûmet olarak ne gibi tedbirler aldığımız konusunda açıklama yapmamı arzu ettiler.

Değerli arkadaşlarım, şunu hemen ifade etmek durumundayım: Yaşadığımız şu süreçte tabii ki piyasada bir durgunluk yaşanmaktadır. Tüketici durumundaki vatandaşlarımız harcamalarını kısmakta “Acaba yarın ne olacak, alışveriş yapsam mı yapmasam mı” tereddüdü yaşamaktadır. Tabii ki bu, Türkiye’de alışverişi ve ticareti olumsuz etkilemektedir.

Esnafımıza, sanatkârımıza ve tüccarımıza şu dönemde mutlaka kimilerinin “can suyu” tabir ettiği, kimilerinin “kredi” dediği birtakım ekonomik imkânlar sağlanmasının gerekliliğini biz de biliyoruz. Nitekim 350 milyon YTL mesabesinde bir yıl vadeli ve faizsiz, üç ay ödemesiz bir uygulamanın başladığını hepiniz biliyorsunuz. Ancak sizinle paylaşmak istediğim şu düşüncedir: Şu süreçte piyasanın kredi ve ekonomik destek yanında bir o kadar bir şeye ihtiyacı var, o da moraldir. Yani piyasanın bu süreci başarıyla atlatabilmesi için, Türkiye’nin bu ekonomik sıkıntıları başarıyla geride bırakabilmesi için para kadar önemli bir şey daha var, o da moraldir. O bakımdan -tabii ki, ben Hükûmet adına konuşuyorum- muhalefet partili arkadaşlarımız bu süreçte tabii ki, eleştirel yaklaşımlarda bulunacaklardır, konuşurlarken işte “piyasa battı, esnaf yok oldu, piyasada yaprak kımıldamıyor, çok kötüye gidiyoruz” söylemini kullanacaklardır. Ancak bunlar, para kadar önemli olan moral desteği olumsuz etkileyen beyanlardır. Hükûmet olarak tabii ki, bu işten biz sorumluyuz, şu anda icra mevkisinde olan biziz, Hükûmetiz. Türkiye iyiye de gitse, kötüye de gitse bu konuda birinci derecede sorumlu olan Hükûmettir. Ancak ben biraz önce muhalefet partilerine mensup bir arkadaşımızın konuşmasındaki bir cümlenin altını çizmek istiyorum: “Bütün bu yaşananlardan tabii ki siyaset sorumludur, biz muhalefette de olsak, kuşkusuz ki bunlardan biz de etkileniyoruz.” demiştir. Benim de katıldığım bu tespit doğrultusunda diyorum ki, tabii ki sorular soracaksınız, değerlendirmeler yapacaksınız ama bu değerlendirmelerde ve sorularda piyasaya umut verecek, onların moralini büsbütün bozacak ifadelerde bulunmaktan kaçınırsak, inanıyorum ki şu süreci atlatmada el birliğiyle hareket etmiş ve Türkiye’nin içinden geçtiği bu süreçte ekonomik krizi atlatmada el birliğiyle yardımcı oluruz diye düşünüyorum.

Bir doktor, hastasını muayene ettiğinde gerçekten birtakım olumsuz bulgulara rastlamışsa o hastasına “Kardeşim, eyvah, sen neredeydin bu zamana kadar, senin durumun iyi değil, herhâlde yolcusun.” demez. “Çok iyisin kardeşim. Biraz daha sabret, şu ilaçları kullan, mutlaka iyileşeceksin.” der.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Yeni tıp bilimi gerçekleri söylüyor, öyle yapmıyor.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de bu anlayış içerisinde olmalıyız. Piyasadaki morali bozucu beyanların kimseye faydası yok ki. O nedenle Hükûmet olarak reel sektörle, finans sektörüyle sürekli iletişim hâlindeyiz. Ekonomiden sorumlu bakan arkadaşlarımız yaşanan bu süreçte finans sektörünün, reel sektörün neye ihtiyacı var, bu ihtiyacı biz Türkiye olarak nasıl karşılayabiliriz, bu konuda sürekli çalışmalar yapıyor. Birtakım adımlar atıldı, bir paketten bahsedildi. Ben Adalet Bakanıyım, tabii bir paket açıklanacak mı, açıklanmayacak mı, ekonomiden sorumlu bakan arkadaşlarımız bir araya geliyorlar. Belki önümüzdeki çok kısa bir süre içerisinde bu konuda yapılan hazırlıklar kamuoyuyla paylaşılacaktır.

Ben, Ticaret Kanunu ile ilgili bir tasarının görüşülmesi esnasında piyasanın ticari hayatıyla ilgili sorular sorulmasını son derece doğal karşılıyorum. Ticari hayatla ilgili bir düzenleme görüşülürken tabii ki bu soruları da soracaksınız.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Orada aslında Maliye Bakanının oturması gerekir.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Ama Ticaret Kanunu’nu hazırlayan, Bakanlar Kuruluna sevk eden, oradan Meclise gelen, Adalet Komisyonunda Hükûmeti temsil eden bendim. Dolayısıyla, Ticaret Kanunu görüşülürken benim burada bulunmam gerekiyordu. O bakımdan huzurunuzda olduğumu ifade etmek istiyorum.

Şimdi, tabii Mümin İnan arkadaşım ilk soruyu yöneltmişti. O da işte Niğde’den örnekler verdi, üretim ve ticaret durma noktasına gelmiştir gibi birtakım değerlendirmeler yaptı. “Teşvik uygulamasına devam edecek miyiz, etmeyecek miyiz?” diye buyurdular. Tabii, ben bu konuyla görevli bakan arkadaşlarımla müzakere etmeden, en azından onlarla istişare etmeden bu soruya şu anda cevap verebilecek durumda değilim Mümin Bey.

MÜMİN İNAN (Niğde) – Esas tehlike burada başlıyor, üçüncü kriz…

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Bu konuyu önemsediğimi ifade etmek istiyorum. İlgili arkadaşlarla görüşeceğim.

MÜMİN İNAN (Niğde) – Teşekkür ederim.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Ben de duyarlılığınıza ayrıca teşekkür ediyorum.

Sayın Aslanoğlu, tabii çeklerle ilgili yaşanan sorunu tekrar gündeme getirdi. Ben, sıkıntısını, daha doğrusu piyasada yaşananı eskiden piyasanın içerisinde bulunan bir arkadaşımız olarak çok iyi hissettiğini biliyorum, o duyarlılıkla bu soruyu sorduğunun da farkındayım çünkü özel görüşmelerimizde de bunu gündeme getirmişti. Birinci bölümle ilgili yaptığımız müzakerelerde de buna benzer bir soru gelmişti. Aslında Ticaret Kanunu’nun 711’inci maddesiyle ilgili bir değişiklik yaptığımızı ama asıl bu konunun… Tabii çeklerde vade olmuyor biliyorsunuz, bankaya ibraz tarihinde çekin arkası yazıldığında, bununla ilgili alacaklı durumdaki kişi veya avukatı icrai işlem başlatabiliyor, ticaret mahkemesinden veya asliye hukuk mahkemelerinden ihtiyati haciz kararları alabiliyor ve arkadaki tüm cirantalar da bu talepte borçlu olarak gösteriliyor ve bunlarla ilgili de ihtiyati haciz kararları infaz edilebiliyor, yerine getirilebiliyor.

Bütün bunları ekonomiden sorumlu Sayın Ekren’e de ilgili arkadaşlarım iki kez sundular. Sayın Aslanoğlu, hatta en son pazartesi günkü Bakanlar Kurulu toplantısında Nazım Bey “Sizin hazırladığınız çek kanunu çok maddeli bir çek kanun tasarısı. Bunu acaba birkaç maddeye indirgeyebilir miyiz? Çünkü piyasada bununla ilgili yaşanan çok ciddi bir sorun var, en azından bu sorunu ortadan kaldırıcı birkaç madde hâlinde sevk edebilir miyiz?” dedi. Ben de kendisine “Siz ticaret erbabıyla sürekli temas hâlindesiniz, bu sorunu en iyi bilenlerden birisiniz. Hangi maddeleri öncelikle getirelim, onu tespit edin lütfen; verin bize, biz de onu tasarı olarak bir an önce Meclise sevk edelim.” dedim.  Aslında, tasarımız şu ama… Kaç madde bu? 14-15 madde.

BAŞKAN – Sayın Şahin, sürenizi çok fazlasıyla aştınız.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sanıyorum, bu konuyla ilgili birkaç maddelik bir düzenlemeyi önümüzdeki günlerde süratle Meclise sevk etmeyi planlıyoruz.

Sayın Başkanım, sürem mi doldu?

BAŞKAN – Fazlasıyla doldu.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Diğer sorulara yazılı cevap vereceğim Sayın Başkanım.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Bir saniyenizi alayım.

Sayın Durmuş’un bir sorusu var, onu da belki yazılı cevaplarsınız. O da sorusunu sorsun ve ara verelim.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Hastalarımız yanlış anlamasın, Sayın Bakan açıklama yaparken kanser hastalarını örnek verdi.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – “Kanser” demedim.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) - Şimdi, tedavi modaliteleri çok değişti, çeşitli tedaviler var. Hastalığın ciddiyeti doktorlar tarafından hastaya ifade edilmezse devam edecek tedavileri aksatabilir, bu da hastalığın yayılması ve ölüme sebep olabilir. O bakımdan, buradan doktor arkadaşlarımı uyarıyorum, hastalarınızı hastalığın ciddiyeti konusunda ikna edin ve tedavinin devamını sağlayın diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Durmuş.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Moral vermekten de vazgeçmeyin, değil mi efendim?

BAŞKAN – Saat 14.00’e kadar ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 13.03

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

31’inci maddenin başlığını okutuyorum:

5. Değişiklikler

MADDE 31 –

BAŞKAN – Madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanununun 31. maddesinin (2). fıkrasının sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Hulusi Güvel

Ali Koçal

 

Malatya

Adana

Zonguldak

 

Malik Ecder Özdemir

 

Ramazan Kerim Özkan

 

Sivas

 

Burdur

Madde 31 -2- İmzaları tescil edilmiş olan kişilerin istifa etmesi, iş akitlerinin fesih edilmesi ve kurumla ilişkilerinin kesilmesi hâlinde, bu kişilerin imza yetkilerinin kaldırıldığı, kurum tarafından 15 gün içerisinde tescil ve ilan ettirilir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurunuz efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; geçen gün kargaşaya gelen bir önergeydi bu “Keşke kabul etseydik.” dediğiniz bir önerge.

Olay şu: Bir kişi bir şirketten istifa ediyor fakat o kişi istifa ettikten sonra imza iptalini ticaret sicilinde kendisi gidip iptal edemiyor. Belli bir süre -belki üç ay, beş ay- sonra şirket iptal ettirmek durumunda bunu. Örneğin bir şeye imza atmak istemiyor birisi, kurumdan istifa edip ayrılıyor ama imza iptalini -şirket yazı yazacak ticaret siciline- o, tescilini ve iptalini şirketin yazısıyla yapabiliyor. Eğer burada altı ay sonra iptal ettirirse şirket, o sürede şirkette geçen her türlü olaylardan da yönetim kurulu üyesi olarak ve imza sahibi olarak –örneğin, yönetim kurulu başkan vekili, başkan veya başka birisi olabilir, yönetim kurulu üyesi olabilir- sorumlu oluyor, ayrılmasına rağmen. Yani benim elimde bu yetki yok ki, ayrıldığım gün gidip bunu ticaret siciline “Ben ayrıldım. İşte vesikalarım, işte noterden tespit ettim, ben bu kurumdan istifa ettim, benim bu kurumla ilgim kalmadı.” deme yetkim yok. Bunu söylüyoruz.

Geçen gün de bu önergeyi bir başka maddede vermiştik. Sayın grup başkan vekili “Önerge gelmedi, görseydik kabul ederdik.” dedi. Şimdi, burada bir başka yerde yine aynı konuda bir başka maddede “İstifa eden, ayrılan, iş akdi feshedilen kim varsa bu imzaların iptalini on beş gün içinde -bir süre getiriyoruz- kurum yaptırmak zorunda.” diyoruz. Bunu söylüyoruz. Burada, çalışanların hakkını korumak, aynı, kötü niyetli işverene karşı çalışanı zor durumda bırakmamak için bu önerge… On beş gün içinde eğer imzasını iptal ederse o zaman hiçbir sorun kalmaz. Durum bu kadar basit.

Burada imzasını iptal ettiremeyen kişiyi, kötü niyetli işverenin, yarın kendi ayrıldıktan sonra, imzası olmamasına rağmen, bak, dikkatini çekerim, imzası olmamasına rağmen yönetim kurulu üyesi ise ondan şirketi temsil ve ilzam eden yönetim kurulunun hepsi sorumlu olduğu için onun ismi orada bekliyor, duruyor, iptal edilmemiş oluyor ve mahkemeler de “Gel kardeşim.” diyorlar. Durum bu kadar basit ve açık.

Diyoruz ki burada işverene, kardeşim sen, ayrılan kişilerin -hangi şekilde ayrılırsa ayrılsın- şirketle ilişiği kesilen, istifaen, iş akdi feshedilen ve başka bir şeyle kim ayrılmışsa bunun imzasının on beş gün içinde ticaret sicilince iptalini tescil ve ilan ettirilsin diyoruz.

Takdir hepinizin.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

32’nci maddenin başlığını okutuyorum:

II - Sicil müdürünün görevleri

1. İnceleme görevi ve geçici tescil

MADDE 32 -

BAŞKAN – Madde 32 üzerinde iki önerge vardır, önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 32 nci maddesinin 2'nci fıkrasının " ...emredici hükümlere aykırı olup olmadığı ve söz konusu sözleşmenin…” ibaresinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Selahattin Demirtaş

Akın Birdal

 

Şırnak

Diyarbakır

Diyarbakır

 

Pervin Buldan

 

Fatma Kurtulan

 

Iğdır

 

Van

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı" nın 32. maddesinin "Sicil Müdürünün Görevleri" şeklindeki başlığının "Ticaret Sicil Müdürünün Görevleri'" şekline dönüştürülmesini; 32. maddenin 1. fıkrasındaki "var olup olmadığını" ibaresi yerine, "bulunup bulunmadığını" ibaresine yer verilmesini: 32. maddenin 2. fıkrasındaki "söz konusu sözleşmenin" ibaresinin metinden çıkarılmasını; 32. maddenin 3. fıkrasındaki "şarttır" ibaresi yerine, "gereklidir" ibaresinin kullanılmasını; 32. maddenin 3. fıkrasının sonuna gelmek üzere, "Bu hükme aykırı kayıtların bulunduğunun tescili talebe yetkili olan kişiler tarafından bilinmesi halinde bunların talebi üzerine veya Ticaret Sicil Memurluğu yetkililerince tespit edilmesi halinde ilgililerine bildirilerek resen düzeltilir." hükmünün eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Abdülkadir Akcan

Metin Çobanoğlu

Rıdvan Yalçın

 

Afyonkarahisar

Kırşehir

Ordu

 

Mümin İnan

Süleyman L. Yunusoğlu

Osman Durmuş

 

Niğde

Trabzon

Kırıkkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Konuşacak mısınız yoksa gerekçeyi mi okutayım?

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Ben konuşacağım.

BAŞKAN – Sayın Yalçın, buyurunuz.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çok değerli milletvekilleri, 32’nci madde üzerine verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, önceki bölüme ilişkin soru-cevap kısmında Sayın Bakana yönelttiğim sorunun cevabını alamadım, bir kez daha tekrar etmek istiyorum. Umarım Sayın Bakan ilerleyen bölümlerde cevabını verir. Bu benim kişisel olarak üzerinde çok kafa yorduğum ve grup olarak da Meclis gündemine bir araştırma önergesi ile de getirdiğimiz bir konudur.

Sayın Bakanım, bu tasarının gerekçesinde, genel gerekçesinde, madde gerekçelerinde şeffaflıktan bahsediliyor, sözleşme serbestisinden bahsediliyor, hesap verilebilirlikten bahsediliyor ve bunların da artık Avrupa Birliği ekseninde küresel genel ilkelere dönüştüğü ifade ediliyor. Bu ilkelere verdiğiniz değeri saygıyla karşılıyoruz, biz de değer veriyoruz ve bu ilkelere verdiğiniz değerin siyasetin finansmanında da hayata geçmesini ümit ediyoruz. Özellikle 2003 yılında yaptığınız bir değişiklikle belediye şirketlerinin belediyelerden ihale alabilmesinin önü açıldıktan sonra sürekli bu şirketler yolsuzluk iddialarıyla gündeme gelir oldu. Bu konuda bana göre Kamu İhale Kurumu da bir yanlış yorumla böyle bir olaya sebebiyet veriyor ama özellikle istirhamım, haksız rekabeti önleyen, neredeyse bir yolsuzluk çarkına dönüşmüş bu sisteme bir an önce müdahale etmeniz ve serbest ticaretin önünü açmanızdır.

Değerli arkadaşlarım, önergemize gelince, bunun bir kısmı madde metnindeki Türkçe hatalarıyla ilgilidir. Aslında imkân olsaydı, Komisyonda görüşme imkânı yakalamış olsaydık bunlar düzeltilmesi mümkün eksikliklerdi. Burada 1’inci fıkrada geçen “var olup olmadığını” ibaresi yerine “bulunup bulunmadığını” ibaresinin eklenmesini, değiştirilmesini teklif ediyoruz.

Yine 3’üncü fıkrada “şarttır” ibaresi yerine “gereklidir” ibaresinin kullanılmasını öneriyoruz.

Değerli arkadaşlarım, burada önemli bir önerimiz var, o da 3’üncü fıkranın sonuna gelmek üzere “Bu hükme aykırı kayıtların bulunduğunun tescili talebe yetkili olan kişiler tarafından bilinmesi hâlinde bunların talebi üzerine veya Ticari Sicil Memurluğu yetkililerince tespit edilmesi hâlinde ilgililerine bildirilerek resen düzeltilir.” hükmünün eklenmesini teklif ediyoruz.

Bundaki muradımız değerli arkadaşlarım şudur: Şimdi 3’üncü fıkra incelendiğinde “Tescil edilecek hususların gerçeği tam olarak yansıtmaları, üçüncü kişilerde yanlış izlenim yaratacak nitelik taşımamaları ve kamu düzenine aykırı olmamaları şarttır.” ibaresi var. Bu doğru bir düzenlemedir fakat her nasılsa herhangi bir sebeple sicilde bu maddedeki getirilen kısıtlamalara aykırı bir hususun varlığı hâlinde -gözden kaçması suretiyle olabilir, kasıtlı olabilir- herhangi bir sebeple maddede belirtilen kısıtlamalar dışında bir husus tescil edilmişse ne yapılacağı hususu bu maddede belirtilmemiştir. Önergemizle böyle bir hâlde yapılan bir kaydın ilgililerin talebi ya da sicil memurluğunun, müdürlüğünün resen düzeltme imkânının getirilmesini öneriyoruz.

Bize göre önergemiz makul bir taleptir. Tabii bu kadar uzun, teknik bir kanunu bütün milletvekili arkadaşlarımızın bilmesini ve destek vermesini beklemiyoruz ama Sayın Komisyon Başkanımız, Sayın Bakanımız ve sıralarda oturan hocalarımız ne demek istediğimi daha iyi anlıyor diye temenni ediyor, önergemize destek bekliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yalçın.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 32 nci maddesinin 2'nci fıkrasının "...emredici hükümlere aykırı olup olmadığı ve söz konusu sözleşmenin…” ibaresinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                            Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) –  Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Konuşacak mısınız?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet, Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli üyeler; burada sunduğumuz önerge aslında bir dil düzeltmesi yani teknik bir düzeltme. Yasanın, maddenin ruhuna aykırı değil ama bir fazlalık gibi duran bir cümlenin yasadan çıkarılmasını istiyoruz. Ne diyoruz? Zaten yasada deniliyor ki: ”Tüzel kişilerin  tescilinde özellikle şirket sözleşmesinin, ondan sonra gelen emredici hükümlere aykırı olup olmadığı…” İşte,  bu kelimenin devamında da  “Söz konusu sözleşmenin kanunun bulunması zorunluluk olarak öngördüğü hükümleri içerip içermediği…” diyor, bir tekrar durumu söz konusu. Bu tekrara girilmemesi açısından biz böyle bir önerge verdik. 40’ıncı maddeyle de uyuşması açısından bir gereklilik olduğunu düşünüyoruz. Çünkü tescil çok önemli bir husustur, özellikle ülkemizde.

Şunu söyleyeyim: Ticaret şirketlerinin tescili konusunda sadece ticaret siciline kayıt değil, devir işlemlerinden sonra da notere gidilmesi, ilan edilmesi, tescil edilmesi belli bir prosedür gerektiren işlemlerdir. Bu işlemlerin hepsinin hukuka ve yasaya uygun olması gerekiyor. Bu nedenle yasaya uygunluk ölçütü yeterlidir. Çünkü noterdeki işlemin de, ilan işleminin de, nakil işleminin de, devir işleminin de bütün işlemlerin hukuka uygun olması gerekir ki amacına erişebilsin. Bu nedenle verdiğimiz bir önergedir. Takdirlerinize sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

33’üncü maddenin başlığını okutuyorum:

2. Tescile davet ve ceza 

MADDE 33 –

BAŞKAN – Madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 33. maddesinin 3. fıkrasındaki "kaçınma sebepleri bildirildiği takdirde" ibaresi yerine, "tescil talebinde bulunulmaması halinde" ibaresine yer verilmesini; 33. maddenin 3. fıkrasındaki "bunun tescilini sicil müdürüne emreder" ibaresi yerine, "tescile karar verir" ibaresine yer verilmesini; 33. maddenin 3. fıkrasındaki "aksi takdirde tescil istemini reddeder" ibaresinin metinden çıkarılmasını; 33. maddenin 3. fıkrasındaki "Süresi içinde tescil isteminde bulunmayan veya kaçınma sebeplerini bildirmeyen kişinin ikinci fıkradaki cezayla cezalandırılması bu fıkra hükmünün uygulanmasına engel oluşturmaz." ibaresinin metinden çıkarılmasını; arz ve teklif ederiz.

 

Abdülkadir Akcan

Metin Çobanoğlu

Rıdvan Yalçın

 

Afyonkarahisar

Kırşehir

Ordu

 

Mümin İnan

Süleyman Yunusoğlu

Osman Durmuş

 

Niğde

Trabzon

Kırıkkale

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 33 üncü maddesine aşağıdaki iki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Selahattin Demirtaş

Akın Birdal

 

Şırnak

Diyarbakır

Diyarbakır

 

Pervin Buldan

 

Fatma Kurtulan

 

Iğdır

 

Van

“(4) Mahkemenin bu madde gereğince vereceği kararlar aleyhine ilgililer ve sicil müdürü tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde kanun yoluna başvurabilirler. Başvuru yürütmeyi durdurur."

"(5) İlgililerin para cezasına ait mahkumiyet kararlarına karşı kanun yoluna başvurabilmeleri için hükmolunan parayı mahkemeye veznesine yatırmış veya aynı miktarda teminat göstermiş olmaları şarttır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, gerekçeyi mi okutayım?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçe…

Gerekçe:

Mahkemenin vereceği kararlara karşı itiraz yolu açık olmalıdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 33. maddesinin 3. fıkrasındaki "kaçınma sebepleri bildirildiği takdirde" ibaresi yerine, "tescil talebinde bulunulmaması halinde" ibaresine yer verilmesini; 33. maddenin 3. fıkrasındaki "bunun tescilini sicil müdürüne emreder" ibaresi yerine, "tescile karar verir" ibaresine yer verilmesini; 33. maddenin 3. fıkrasındaki "aksi takdirde tescil istemini reddeder" ibaresinin metinden çıkarılmasını; 33. maddenin 3. fıkrasındaki "Süresi içinde tescil isteminde bulunmayan veya kaçınma sebeplerini bildirmeyen kişinin ikinci fıkradaki cezayla cezalandırılması bu fıkra hükmünün uygulanmasına engel oluşturmaz." ibaresinin metinden çıkarılmasını; arz ve teklif ederiz.   

                                                                       Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Yalçın, buyurunuz efendim.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 33’üncü maddeye ilişkin verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Tekraren yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarının birinci bölümü üzerindeki yaptığım konuşmada, özellikle Komisyon Başkanımız ve Sayın Bakandan bir hususu istirham etmiştim. 1957 yılında yürürlüğe girmiş bir kanun, sanki daha önce Türkiye'nin bir ticaret kanunu yokmuş gibi, yeni yapılıyormuş gibi bir anlam doğmaması, bu manevi mirasın gelecek nesillere de 1957’den itibaren yürürlük tarihiyle intikalinin sağlanması bakımından yeni bir yasa gibi değil de önceki yasada değişiklik yapan bir yasa gibi yürürlüğe sokulmasının çok daha anlamlı olacağını ifade etmiştim, ama hâlen bu konuda Hükûmetten, iktidardan bir yaklaşım alamadığımızı ifade etmek istiyorum.

Fırsat bulmuşken bir önemli hususu daha sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, 1.534 madde içerisinde -ben tek tek inceleme imkânı bulamadım, muhtemelen Sayın Hocamız bilecektir- önceki Kanun’un kaç maddesi acaba küçük Türkçe düzeltmeleriyle yeni metne aktarılmıştır? Ben tahmin ediyorum, çok önemli bir kısmı, mesela ilk bölümde 30 maddeden 3 maddede zannediyorum esasta değişiklik vardı. Böyle bir tablo karşımızdaysa gerçekten esasta değişiklik yapılan maddeler benim tespitlerim kadar az ise Almanların yaptığı gibi bu Kanun’un sistematiğini bozmadan, daha önceki numaralandırma biçimini bozmadan acaba tekrar düzeltemez miyiz? Şimdi, bütün maddelerin sıralamaları değişecek, uygulayıcılar zorlanacaklar, eskiye dönük içtihat arayıcılar zorlanacaklar.

Değerli arkadaşlarım, mesela Almanlar bunu yürürlükten kaldırılan bir madde yerine yeni bir madde ilave etmek yerine, o maddenin yürürlükten kaldırıldığına ilişkin bir düzeltme yaparak yürürlüğe koymuşlar ve uygulayıcılar bakımından kolaylık olmuş; aynı zamanda, oluşmuş hukuk kültürü hafızası da muhafaza edilmiş.  Bu sıkıntıyı Ceza Kanunu’nda yaşadık değerli arkadaşlarım.  Birçok hâkim arkadaşımız yeniden bir talebe gibi ceza hukuku öğrenmemek adına emekli olmayı tercih ettiler, uygulayıcılar bocaladılar ve bir kaos ortaya çıktı. Bu kapsamlı kanunun da böyle bir mahzurunu gidermek arzu ediliyorsa, gerçekten biz samimiyetle böyle bir çalışmaya katkı vereceğimizi ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, önergemize gelince, burada tespit ettiğimiz bir boşluğu doldurabilmek adına bu önergeyi verdik. “Kaçınma sebepleri bildirildiği takdirde” ibaresinin yerine “tescil talebinde bulunulmaması hâlinde” şeklinde düzeltilmesini talep ediyoruz ve bu şekilde mahkemenin kaçınma sebeplerinin bildirilmiş olmasıyla sınırlı olması durumundan çıkarılmasını teklif ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, yine burada “sicil müdürüne emreder” şeklindeki ibaresinin hâkimlik mesleğinin pozisyonuyla uyuşmadığını düşünüyoruz. “Emretme” ibaresi belki bir memuriyet hiyerarşisi içerisinde kabul edilebilir bir kelimedir, ama biz hâkimliğin böyle bir kelimeyle ifade edilmesinin doğru olmadığını düşünüyoruz. Bu, eski Kanun’da da var olan bir hataydı, şimdi yapılmış bir hata olarak ifade ediyor da değilim.

Değerli arkadaşlarım, yine önergemizin bir kısmı kullanılan dilin düzeltilmesine ilişkindir. Bize göre gerekli, faydalı bir önergedir.

Önergemize destek bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yalçın.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 33’üncü madde kabul edilmiştir.

34’üncü maddenin başlığını okutuyorum:

3. İtiraz

MADDE 34 –

BAŞKAN – 34’üncü madde üzerinde bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 34. maddesinin 1. fıkrasındaki “tebliğlerinden” ibaresi yerine, “ilandan ve ilana tabi olmayan hususlarda öğrenmeden” ibaresine yer verilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Abdülkadir Akcan

Metin Çobanoğlu

Rıdvan Yalçın

 

Afyonkarahisar

Kırşehir

Ordu

 

Osman Durmuş

Süleyman L. Yunusoğlu

Mümin İnan

 

Kırıkkale

Trabzon

Niğde

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız?

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Çok kısa konuşmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yalçın.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, her maddede, her önergede konuşmak gibi bir alışkanlığımızın olmadığını önce ifade edeyim. Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiği günden bu yana gösterdiği, sergilediği tavırla bir düzenlemeyi engellemek değil, ona katkı sunabilmek, daha iyi bir düzenleme olmasını, milletimize daha iyi bir kanun çıkarmayı arzulamış olduğunu zannediyorum sizler de, aziz milletimiz de takdir ediyordur.

Değerli arkadaşlarım, bu önergede ifade ettiğimiz husus “tebliğden” ibaresi yerine “ilandan ve ilana tabi olmayan hususlarda öğrenmeden” ibaresinin getirilmesini öneriyoruz.

Bunun gerekçesini de arz edeyim değerli arkadaşlarım. Sicile kayıtla ilgili her konunun tebliğe tabi olmadığını Hocamız da Komisyonumuz da mutlaka bilecektir. Burada bir hak kaybına neden olmamak bakımından, hukuki tartışmalara ve yargının gereksiz meşguliyetine sebebiyet vermemek bakımından “tebliğinden” ibaresi yerine, daha doğru olarak “ilandan ve ilana tabi olmayan hususlarda öğrenmeden” ibaresinin getirilmesinin daha doğru olacağını ifade ediyor, önergemize destek bekliyor, yüce heyetinizi tekraren saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yalçın.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. 

34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 34’üncü madde kabul edilmiştir. 

35’inci maddenin başlığını okutuyorum:

III - Açıklık

MADDE 35 –

BAŞKAN – Madde üzerinde iki önerge vardır.

Önergeleri önce geliş sırasına göre okutup, sonra da aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 35. maddesinin 2. fıkrasının ikinci cümlesinin başına, “ilgililer tarafından” ibaresinin eklenmesini; 35. maddesinin 2. fıkrasının sonuna gelmek üzere, “ilan edilen hususların bilinmediği iddia edilemez” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Abdülkadir Akcan

Metin Çobanoğlu

Rıdvan Yalçın

 

Afyonkarahisar

Kırşehir

Ordu

 

Osman Durmuş

Süleyman L. Yunusoğlu

Mümin İnan

 

Kırıkkale

Trabzon

Niğde

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 35. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “veya tüzükte” ibaresinin, madde metninden çıkarılmasını “kanun” ibaresinin “kanunda” biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Ali İhsan Köktürk

Ergün Aydoğan

 

Mersin

Zonguldak

Balıkesir

 

R. Kerim Özkan

 

Necla Arat

 

Burdur

 

İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurunuz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türk Ticaret Kanunu Tasarısı, geniş bir bilim komisyonunca hazırlandıktan sonra Adalet Komisyonunda 22’nci dönemde görüşülmüş, 23’üncü dönemde 77’nci maddeye göre Adalet Komisyonunda görüşülmeden Meclis Genel Kuruluna indirilmiş bulunmaktadır. Böylesine kapsamlı bir değişiklik, biraz da bizce aceleye getirilmiş olarak Genel Kurula getirilmiştir. Tabii ki bu aksaklıkların Genel Kurulda önergeler yoluyla değiştirilmesi söylenilmiştir. Biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak yasanın mümkün olduğunca ihtiyaçlara yanıt vermesi, mümkün olduğunca en verimli şekilde çıkarılması amacıyla ülkemize yakışan, ticaret hayatını yeni baştan düzenleyen böyle bir yasanın eksikliklerini gidermek üzere önergeler vermekteyiz. Tabii ki tasarının çok değişik yönlerden eleştirilebilecek yönleri vardır yasa yapma tekniği açısından ve uyum açısından.

Borçlar Kanunu Tasarısı henüz komisyonda, hâlen görüşmeleri devam etmektedir. Bu Türk Ticaret Kanunu’nda bazı maddelerde mesela Borçlar Kanunu’na atıfta bulunulmaktadır. Şimdi, atıfta bulunulan maddeler şu anda Adalet Komisyonunda görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısı’nda yer alan maddeler midir yoksa yürürlükteki Borçlar Kanunu’nun maddelerine ilişkin maddeler midir? Elbette ki yürürlükteki maddelere atıf yapılmaktadır. Oysa Borçlar Kanunu değişecek, dolayısıyla Borçlar Kanunu’nun maddeleri de değişecek. O hâlde yeniden bir değişiklik ihtiyacı ortaya çıkacaktır. Biz bütün bu eksiklikleri gidermek amacıyla Borçlar Kanunu ile Türk Ticaret Kanunu’nun, ikisinin eş zamanlı olarak Meclis Genel Kuruluna getirilmesi gerektiğini, en azından böyle olması gerektiğini savunduk. Hatta, öncelikle Borçlar Kanunu’nun temel kanun olması nedeniyle görüşülmesini talep etmiştik. Şimdi, biz bu aşamada yapabileceğimizi yapmaya çalışıyoruz, önergeler yoluyla eksiklikleri gidermeye çalışıyoruz.

Görüşülmekte olan tasarının 35’inci maddesinin 3’üncü fıkrasında yer alan “veya tüzükte” ibaresinin madde metninden çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü tescil edilen hususların kanun veya tüzükte aksine bir hüküm bulunmadıkça ilan olunacağı hükmü mevcut Yasa’da da bulunmakta ancak mevcut düzenlemede “Kanun veya nizamnamede aksine bir hüküm bulunmadıkça aynen ilan olunur.” denilmekteyken, tasarıda “aynen” sözcüğü yer almadığı için, sanki tescil edilen hususun ilan edilmeyeceği konusunda kanunda hüküm olmayıp sadece tüzükte hüküm bulunması yeterliymiş anlamı çıkmaktadır ki bu da bizce doğru değildir. Hangi hususların tescil, hangilerinin tescil ve ilan edileceği kanunda yer almalıdır. Tüzük ise tescil edilen bir hususta kanunun yapılmasını öngördüğü ilanın aynen değil kısmen veya özet olması konusundaki ayrıntıyı düzenleyebilir. Bu gerekçeyle, söz konusu ibarenin madde metninden çıkartılmasının doğru olacağı görüşündeyiz. Önergemizin desteklenmesini bu nedenle istiyoruz çünkü önergemizin desteklenmesi böyle bir yanlışın düzeltilmesi sonucunu doğuracaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 35. maddesinin 2. fıkrasının ikinci cümlesinin başına, “ilgililer tarafından” ibaresinin eklenmesini; 35. maddesinin 2. fıkrasının sonuna gelmek üzere, “ilan edilen hususların bilinmediği iddia edilemez” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                      Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Efendim, biz de katılmıyoruz ancak izin verirseniz bir iki cümleyle niçin katılmadığımızı izah edeyim.

BAŞKAN – Buyurunuz.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – 35’inci maddenin 2’nci fıkrası: “Herkes ticaret sicilinin içeriğini ve müdürlükte saklanan tüm senet ve belgeleri inceleyebileceği gibi giderini ödeyerek bunların onaylı suretlerini de alabilir.” Şimdi, arkadaşlarımız cümlenin başına şunu ilave ediyorlar: “İlgililer tarafından bir hususun sicilde kayıtlı olup olmadığına dair onaylı belge de istenebilir.”

Şimdi, “ilgililer” tabiri “herkes”ten daha dar bir kavramdır. Dolayısıyla, “Herkes tarafından sicilde kayıtlı olup olmadığına dair onaylı belge istenebilir.” anlamındadır bu. Siz “ilgililer tarafından” deyince bunu daraltmış oluyorsunuz. O nedenle katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önergeniz üzerinde konuşacaksınız, buyurunuz Sayın Yalçın.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 35’inci maddeye ilişkin verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanımızın da yaptığı açıklamada ifade ettiği gibi, biz, gerçekten de bu kapsamın daraltılmasının gerektiğini ifade ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, hukukumuzda evrak örneği almak ilgililere tanınan bir haktır, genel eğilim de budur. Nitekim uygulamada gerek trafik sicili olsun gerek tapu sicili olsun, bu gibi aleni sicillerde herkes inceleyebilmekte ancak sadece ilgililer örnek alabilmektedir. Bu konu hem iş yükünün azaltılması hem sicil güvenliğinin sağlanması bakımından önemlidir. Ancak bir başka mahzuru daha var: Acaba, sayın milletvekillerimiz, bu sicile, tescile tabi bir işlem yapsalar, kendi şirketleriyle ilgili bir sicil ihtiyacı, tescil ihtiyacı doğsa her isteyenin, örneğin bir gazetecinin, örneğin bir siyasi rakibinin, örneğin ticari rakibinin, her önüne gelenin gidip o sicili inceleyip, oradan gelişigüzel bir evrak almasını arzu eder mi, makul görür mü? Verdiğimiz önergeyle, biz, bu kapsamın daraltılarak tıpkı tapuda ve trafikte olduğu gibi ilgilileriyle sınırlandırılması gerektiğini ifade ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, yine, 36’ncı maddenin 3’üncü fıkrasında da şöyle bir hüküm var: “Üçüncü kişilerin, kendilerine karşı sonuç doğurmaya başlayan sicil kayıtlarını bilmediklerine ilişkin iddiaları dinlenmez.” deniyor.

Yukarıda herkes için getirdiğimiz bu aleniyeti aşağıda üçüncü kişilerle sınırlandırmış oluyoruz. İki madde arasında bana göre bir tenakuz var. Biz, bunun, bu maddede düzeltilerek, üçüncü niyet iddiasının sadece ilgililer değil sicil güvenliğine güvenmesi gereken, aleniyete güvenmesi gereken herkesi kapsaması gerektiğini düşünüyoruz.

Bu inanışla verdiğimiz önergemize destek bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yalçın.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 35’inci madde kabul edilmiştir.

36’ncı maddenin başlığını okutuyorum:

IV - Sonuçları

1. Tescil ve ilânın üçüncü kişilere etkisi

MADDE 36 –

BAŞKAN – 36’ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 36. maddesinin 1. fıkrasındaki “nerede bulunurlarsa bulunsunlar” ibaresinin ve 36. maddenin 3. fıkrasının metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Abdülkadir Akcan

Metin Çobanoğlu

Rıdvan Yalçın

 

Afyonkarahisar

Kırşehir

Ordu

 

Mümin İnan

Süleyman L. Yunusoğlu

Osman Durmuş

 

Niğde

Trabzon

Kırıkkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Yalçın…

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde metninde ilanın üçüncü kişiler hakkında hüküm doğuracağı an düzenlenmektedir. Bu hükümde, üçüncü kişilerin bulundukları yerin bir önemi yoktur. Çıkarılması teklif edilen ibarenin metinde bulunması ile bulunmaması arasında sonuç bakımından bir fark olmadığı gibi, bu ibarenin varlığı yorum farklılıklarına sebep olabilecektir.

Metinden çıkarılması teklif edilen 3. fıkra hükmü “üçüncü kişilerin, kendilerine karşı sonuç doğurmaya başlayan sicil kayıtlarını bilmediklerine ilişkin iddiaları dinlenmez.” şeklinde olup, ilanın “iyi niyet iddialarını kaldıran” hukuki sonucunu ifade edilmektedir. Madde metni ilanın üçüncü kişilerle ilgili sonuçlarını düzenlemektedir. Bu sebeple, ilanın “iyi niyeti kaldıran” etkisi üçüncü kişilerle sınırlanmış olmaktadır. Oysa 35. maddenin belirtilen kısmına benzer bir ibare eklendiğinde, ilanın “iyi niyeti kaldıran etkisi” herkes için geçerli olacak şekilde düzenlenmiş olacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Peki, karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 14.41

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 14.50

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

36’ncı madde üzerinde verilen Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.

36’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

37’nci maddenin başlığını okutuyorum:

2. Görünüşe güven

MADDE 37 –

BAŞKAN – 37’nci madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 37. maddesinin “Tescil kaydı ile ilan edilen durum arasında aykırılık bulunması halinde, tescil edilmiş olan gerçek durumu bildikleri ispat edilmediği sürece, üçüncü kişilerin ilan edilen duruma güvenleri korunur.” şekline dönüştürülmesini arz ve teklif ederiz.

 

Abdülkadir Akcan

Metin Çobanoğlu

Rıdvan Yalçın

 

Afyonkarahisar

Kırşehir

Ordu

 

Osman Durmuş

Süleyman L. Yunusoğlu

Mümin İnan

 

Kırıkkale

Trabzon

Niğde

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 37. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Ali İhsan Köktürk

Ergün Aydoğan

 

Mersin

Zonguldak

Balıkesir

 

R. Kerim Özkan

Necla Arat

Turgut Dibek

 

Burdur

İstanbul

Kırklareli

“Madde 37- (1) Bir husus yanlış tescil veya yanlış ilan edilmişse, üçüncü kişinin bu hususa duyduğu güven korunur; meğerki üçüncü kişi yanlışlığı biliyor olsun.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 37 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz

 

Hasip Kaplan

Selahattin Demirtaş

Akın Birdal

 

Şırnak

Diyarbakır

Diyarbakır

 

Pervin Buldan

 

Fatma Kurtulan

 

Iğdır

 

Van

“Madde 37- İyiniyetli üçüncü kişiler yanlış olarak tescil veya ilan edilen bir hususa haklı olarak dayanabilirler. Tescil veya ilandaki yanlışı bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişilerin böyle bir hakları yoktur.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Anlam ve ifade farklılığı giderilmek istenmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 37. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

“Madde 37- (1) Bir husus yanlış tescil veya yanlış ilan edilmişse, üçüncü kişinin bu hususa duyduğu güven korunur; meğerki üçüncü kişi yanlışlığı biliyor olsun.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Dibek.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 37’nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına verdiğimiz değişiklik önergesi için söz aldım.

Önergeyle ilgili düşüncelerimizi açıklamadan evvel, şu anda da gündemde olan seçmen kütüklerinin askıda olması… Bununla ilgili olarak az önce arada çok sayıda benim bölgemden telefon geldi. Sayın Bakan burada, gerçi İçişleri Bakanımız yok ama. Şöyle bir sıkıntı var: Arkadaşlar, biliyorsunuz 26 Kasımda muhtarlıklarda askıya çıkmıştı bu listeler. Fakat şu anda nüfus müdürlüklerine vatandaşlar gidiyorlarmış benim bölgemde, Kırklareli’nde, özellikle Lüleburgaz ve Babaeski ilçelerinde, bilgisayarlardaki Telekom kayıtlarından kaynaklanan belki datalardaki arıza nedeniyle işlem yapılamadığı söyleniyor. Cumadan bu yana gidiyorlar geliyorlar, gidiyorlar geliyorlar. Bir kişi beş altı kez gidip gelmek zorunda kalıyormuş. Bu konuda öğle arasında mesaiden sonra Nüfus Vatandaşlık İşleri Genel Müdürünü aradım. Tabii orada kimseye ulaşamadık. Yüksek Seçim Kurulunu aradım, orada da kimseye ulaşamadık. Herkes bir yerde toplantıda nedense. Yani bu konunun mutlaka dikkate alınması lazım. Çünkü vatandaşlar, yüzlerce insan adres değişiklikleri için beyanda bulunmaya gidiyorlar fakat her nedense, nüfus müdürlükleri “Bilgisayarlar arızalıdır.” diyor. Gerçek de olabilir. O zaman şunun yapılması lazım: Eğer öyle bir olay varsa, mutlaka, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün buna el atması lazım ve bu arızayı gidermesi gerekir. Eğer bu şekilde de çözülemeyecekse, Yüksek Seçim Kurulunun bu süreyi mutlaka uzatması gerekiyor. Sayın Adalet Bakanımız burada, onun da bilgisine sunmak istedim bu şikâyetleri.

Değerli arkadaşlar, 37’nci madde neyi getiriyor? 37’nci madde, aslında yeni bir madde gördüğüm kadarıyla, önemli bir yenilik de getirmiş, yani tüm sicil kayıtlarını kapsayacak genel bir hüküm hâline gelmiş 37’nci madde.

Şimdi, 37’nci maddeye baktığımızda, okuyoruz, okuyoruz, bir şeyler anlamaya çalışıyoruz. Gerekçesine de baktım, yani maddenin gerekçesinden şu çıkıyor, yani maddede düzenlenmek istenen husus şu: Yani üçüncü kişinin, kural olarak ilan edilen bir muhtevaya, bir içeriğe, bu ilana güvenmesini düzenliyor. İlandan farklı olan, tescil içeriğine karşı da onun iyi niyetini koruyor.

Şimdi, maddeyi okuduğumuzda -ki ben maddeyi okuyacağım- bu maddeyi bütün dertlerimizden arınmış bir hâlde, böyle okusak dahi… Bilmiyorum, arkadaşlar, isterseniz bir okuyun, anlayabilecek misiniz. Tasarıdaki maddeyi okuyorum, diyor ki: “Tescili gereken bir husus yanlış ilân edilmişse, üçüncü kişi, tescil edilecek husus kendisini ilgilendiren kişiye karşı ilân edilen hususa dayanabilir; meğerki, yanlışlığı biliyor olsun.”

Şimdi, arkadaşlar, teknik bir kanun, teknik bir düzenleme olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama yani teknik diye de bu kadar anlaşılamaz bir hâlde bir maddeyi düzenleme niçin yapılır? Yani bunu da burada mutlaka değerlendirmek gerekir. Bunun daha anlaşılabilir bir hâlde, uygulamadaki insanların da anlayabileceği bir şekilde -teknik de olsa- hukukçuların da rahat bir şekilde anlayabileceği bir düzenleme yapmak mümkündür.

Bir de şöyle bir sıkıntı görüyoruz bu maddede: Yani burada yanlış tescil düzenleme dışı gibi gözüküyor. Yani burada “Yanlış ilan varsa üçüncü kişinin bu hususta duyduğu güven korunur.” gibi bir algılama var. Peki, yanlış tescil varsa ne olacak? Yani “Yanlış tescil niye düzenleme dışı kalmış?” diye de tabii ki eleştirebiliriz.

Bu madde metninin anlaşılabilir bir hâle gelmesi için bu değişikliği verdik. Bizim değişiklik önergemizde aynen şöyle diyoruz: “Bir husus yanlış tescil veya yanlış ilan edilmişse -iki kavramı da içine alacak şekilde- üçüncü kişinin bu hususta duyduğu güven korunur meğerki üçüncü kişi yanlışlığı biliyor olsun.” Yani bu kadar daha kolay, daha anlaşılabilir bir metin hâline gelmesi için bu önergeyi verdik. Ben Sayın Komisyon ve Hükûmetin niye bu önergeye destek vermediğini gerçekten düşünüyorum. Sizlerin de -belki hukukçu arkadaşlarımız var- 37’nci maddeyi, gerçekten, çok böyle sakin, rahat bir ortamda dertlerinizi bir tarafa koyarak okumanız lazım ki ancak bir şey anlayabilesiniz. İnanın, ben hukukçu olarak birkaç kez okuduktan sonra bir şeyler anlamaya çalıştım bu 37’nci maddeden.

Önergemizin sizler tarafından değerlendirilmesini ve kabulünü talep ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Dibek.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 37. maddesinin “Tescil kaydı ile ilan edilen durum arasında aykırılık bulunması halinde, tescil edilmiş olan gerçek durumu bildikleri ispat edilmediği sürece, üçüncü kişilerin ilan edilen duruma güvenleri korunur.” şekline dönüştürülmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                      Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar) ve arkadaşları

BAŞKAN -  Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, kısa bir izah yapmak mecburiyetinde hissettim kendimi.

BAŞKAN – Buyurunuz.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Her üç önerge de 37’nci maddenin düzenlenişini anlaşılır bulma bakımından tereddütler taşıyor. Nitekim, siz milletvekili arkadaşlarım da okuduğunuzda böyle bir tereddüdü yaşayabilirsiniz. Tabii, Bilim Komisyonu Başkanımız Ünal Tekinalp Hocamla da deminden beri bu madde üzerinde bir değerlendirme yapıyoruz. Gerekçeyi, madde gerekçesini incelediğimizde, sanıyorum, madde gerekçeleri içerisinde en fazla izah bu madde için ayrılmış, üç sayfalık bir bölüm var. Burayı iyice tetkik ettiğimizde, Avrupa ülkelerinin ticaret kanunlarında son zamanlarda ortaya çıkan bir durumun bizim Ticaret Kanunu’muza yansıtılması. Sayın Tekinalp diyor ki: “Biz Bilim Komisyonu olarak bu maddeyi düzenleme konusunda o kadar çok üstünde çalıştık ki, nitekim gerekçeye de bunu yansıttık. Ancak bu şekilde aktarılabileceği sonucuna vardık. Çok hassas bir maddedir.” Doğrusu ben de bu tereddütleri yaşamıştım ama gerekçeyi okuduktan sonra bu hâliyle geçmesinin daha doğru olduğu kanaatindeyim. O nedenle arkadaşlarımızın duyarlılığına teşekkür ediyorum. Bu önergeye katılamayacağımı ifade etmek istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Sayın Yalçın…

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçenin okunmasını istiyorsunuz.

Buyurun.

Gerekçe:

Madde metnindeki “Tescili gereken bir husus yanlış ilân edilmişse, üçüncü kişi, tescil edilecek husus kendisini ilgilendiren kişiye karşı ilân edilen hususa dayanabilir; meğerki, yanlışlığı biliyor olsun.” ibaresi uygulanamayacak kadar karışık bir ifadeyi içermektedir. Maddede ifade edilmek istenen husus, “sicile güven ilkesi”dir. Bu sebeple sicile güven ilkesinin bir çok kanundaki alışılmış ifadesine uyan teklif edilen metin isabetlidir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilmiş önerge doğrultusunda 37’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 37’nci madde kabul edilmiştir.

38’inci maddenin başlığını okutuyorum:

3. Sorumluluk

MADDE 38 –

BAŞKAN – Madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutuyorum, aykırılık sırasına göre de işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 38 nci maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde ki “Tescil ve kayıt için…” ibaresinin “Tescil kayıt ve ilan için…” olarak ve yine birinci fıkranın son cümlesinin “…Gerçeğe aykırı tescil, kayıt veya ilandan dolayı zarar görenlerin tazminat hakları saklıdır.” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Selahattin Demirtaş

Akın Birdal

 

Şırnak

Diyarbakır

Diyarbakır

 

Pervin Buldan

 

Fatma Kurtulan

 

Iğdır

 

Van

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 38. maddesinin 2. fıkrası hükmünün "Gerçeği tam olarak yansıtmayan, üçüncü kişilerde yanlış izlenim yaratacak nitelikte olan ve kamu düzenine aykırı sicil kayıtlarının değiştirilmesini veya düzeltilmesini talep etmesi gerekip de talep etmeyenler veya sicilin düzeltilmesini resen yapması gerekip de yapmayan Ticaret Sicil Memurluğu yetkilileri ve tescil olunan bir hususun değişmesi, sona ermesi veya kaldırılması dolayısıyla, kaydın değiştirilmesini veya silinmesini istemeye ya da yeniden tescili gereken bir hususu tescil ettirmeye zorunlu olup da bunu yapmayanlar, bu kusurları nedeniyle üçüncü kişilerin uğradıkları zararları tazmin ile yükümlüdürler.” Devletin sorumluluğuna ilişkin hükümler saklıdır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Abdülkadir Akcan

Metin Çobanoğlu

Rıdvan Yalçın

 

Afyonkarahisar

Kırşehir

Ordu

 

Süleyman L.Yunusoğlu

Mümin İnan

Osman Durmuş

 

Trabzon

Niğde

Kırıkkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeye mi okutuyorum Sayın Yalçın?

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçe…

Gerekçe:

Madde hükmü tazminat sorumluluğu öngördüğünden, sorumluluk hallerinin ve sorumluluğu kimlere ait olduğunun tereddüde yer vermeyecek derecede açık olarak belirlenmesi gereklidir. Teklif edilen metin mevcut kanundaki metnin iktibas edildiği tasarı metnine göre daha açıktır.

Ayrıca sicildeki kayıtların eksiklik ve yanlışlığından devletin sorumluluğuna ilişkin hükümlerin, yarışan sorumluluk hali öngören bu maddede saklı tutulması zorunludur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 38 nci maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde ki “Tescil ve kayıt için…” ibaresinin “Tescil kayıt ve ilan için…” olarak ve yine birinci fıkranın son cümlesinin “…Gerçeğe aykırı tescil, kayıt veya ilandan dolayı zarar görenlerin tazminat hakları saklıdır.” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                            Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

FATMA KURTULAN (Van) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Gerçeğe aykırı tescil ve ilanlara karşı üçüncü kişiler korunmak istenmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

38’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 38’inci madde kabul edilmiştir.

39’uncu maddenin başlığını okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ KISIM

Ticaret Unvanı ve İşletme Adı

A) Ticaret unvanı

I - Kullanma zorunluluğu

1. Genel olarak

MADDE 39 –

BAŞKAN – 39’uncu madde üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 39 uncu maddesinin “2” nci fıkrasının “Merkezi” ibaresinden sonra gelmek üzere “şubeleri” ibaresinin konulmasını arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Selahattin Demirtaş

Akın Birdal

 

Şırnak

Diyarbakır

Diyarbakır

 

Pervin Buldan

 

Fatma Kurtulan

 

Iğdır

 

Van

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Türk Ticaret Kanunu Tasarısı"nın 39 uncu maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

Mehmet Yüksel

Tuğrul Yemişci

 

Yozgat

Denizli

İzmir

 

Cumhur Ünal

 

Emin Nedim Öztürk

 

Karabük

 

Eskişehir

"(2) Tescil edilen ticaret unvanı, ticarî işletmenin görülebilecek bir yerine okunaklı bir şekilde yazılır. Ayrıca, tacirin işletmesi ile ilgili olarak kullandığı her türlü kağıt ve belgede, tacirin sicil numarası, ticaret unvanı, işletmesinin merkezi, tacir sermaye şirketi ise taahhüt edilen ve ödenen sermaye, internet sitesinin adresi ve numarası gösterilir. Anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde, sırasıyla yönetim kurulu başkan ve üyelerinin; müdürlerin ve yöneticilerin adları ile soyadları gösterilir. Tüm bu bilgiler şirketin internet sitesinde de yayımlanır."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Türk Ticaret Kanunu Tasarısı"nın 39 uncu maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Şahin Mengü

Ali İhsan Köktürk

Rahmi Güner

 

Manisa

Zonguldak

Ordu

 

Ergün Aydoğan

 

Necla Arat

 

Balıkesir

 

İstanbul

"(2) Tescil edilen ticaret unvanı, ticarî işletmenin görülebilecek bir yerine okunaklı bir şekilde yazılır. Ayrıca, tacirin işletmesi ile ilgili olarak kullandığı her türlü kağıt ve belgede, tacirin sicil numarası, ticaret unvanı, işletmesinin merkezi, tacir sermaye şirketi ise taahhüt edilen ve ödenen sermaye, internet sitesinin adresi ve numarası gösterilir. Anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde, sırasıyla yönetim kurulu başkan ve üyelerinin; müdürlerin ve yöneticilerin adları ile soyadları gösterilir. Tüm bu bilgiler şirketin internet sitesinde de yayımlanır."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı" nın 39. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "işletmesiyle ilgili senetlerle diğer belgeleri" ibaresinin "işletme faaliyetleri ile ilgili tüm belgeleri" şekline dönüştürülmesini; 39. maddenin 2. fıkrasında yer alan "Tescil olunan ticaret unvanı, ticari işletmenin giriş cephesinin herkes tarafından kolayca görülebilecek bir yerine, okunaklı bir şekilde yazılır." ibaresinin, "Ticaret unvanının, ticari işletmenin merkez ve şubelerinde herkesin görebileceği bir şekilde yazılı olması gereklidir." şekline dönüştürülmesini; 39. maddenin 2. fıkrasında yer alan "Ayrıca tacirin kullandığı işletmeyle ilgili belgelerinde, sicil numarası, ticaret unvanı, merkezi, tacir sermaye şirketi ise sermaye miktarı, internet sitesi adresi ve numarası da gösterilir." Cümlesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Abdülkadir Akcan

Metin Çobanoğlu

Rıdvan Yalçın

 

Afyonkarahisar

Kırşehir

Ordu

 

Osman Durmuş

Süleyman L. Yunusoğlu

Mümin İnan

 

Kırıkkale

Trabzon

Niğde

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Metinde kullanılan "işletmesiyle ilgili senetlerle diğer belgeleri" ibaresi mevcut kanundan iktibas edilerek aynen kullanılmıştır. Ancak senet ve belge ibareleri, hukuki olarak aynı anlamı ifade etmektedirler. Daha açık ve düzgün bir ifade olduğundan, teklif edilen ibarenin kullanılması isabetlidir.

Metinde kullanılan "Tescil olunan ticaret unvanı, ticari işletmenin giriş cephesinin herkes tarafından kolayca görülebilecek bir yerine, okunaklı bir şekilde yazılır." ibaresi mevcut kanundan iktibas edilerek aynen kullanılmıştır. Ne var ki, mevcut kanunda da yer alan bu ibare, fazla ayrıntılı tarif içerdiği gibi, işletmenin şubeleri ile ilgili bir düzenleme içermemektedir. Dolayısıyla teklif edilen metin daha isabetlidir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Türk Ticaret Kanunu Tasarısı"nın 39 uncu maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Şahin Mengü (Manisa) ve arkadaşları

"(2) Tescil edilen ticaret unvanı, ticari işletmenin görülebilecek bir yerine okunaklı bir şekilde yazılır. Ayrıca, tacirin işletmesi ile ilgili olarak kullandığı her türlü kağıt ve belgede, tacirin sicil numarası, ticaret unvanı, işletmesinin merkezi, tacir sermaye şirketi ise taahhüt edilen ve ödenen sermaye, internet sitesinin adresi ve numarası gösterilir. Anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde, sırasıyla yönetim kurulu başkan ve üyelerinin; müdürlerin ve yöneticilerin adları ile soyadları gösterilir. Tüm bu bilgiler şirketin internet sitesinde de yayımlanır."

BAŞKAN – Aynı mahiyette olduğu için diğer önergenin önerge sahiplerini okutuyorum:

 

Bekir Bozdağ

Mehmet Yüksel

Tuğrul Yemişci

 

Yozgat

Denizli

İzmir

 

Cumhur Ünal

 

Emin Nedim Öztürk

 

Karabük

 

Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Konuşmak istiyor musunuz?

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İkinci fıkraya, Avrupa Birliğinin şirketlere ilişkin 63/151 sayılı Yönergesine uygun olarak, tacirin işletmesiyle ilgili kâğıt ve belgelerde hem taahhüt edilen hem de ödenen sermayenin açıkça yazılması zorunluluğunu belirten bir ek yapılması uygun görülmüştür. Ayrıca uygulamanın ihtiyaçları göz önüne alınarak ve şeffaflık ilkesi açısından yararlı olacağı da düşünülerek, sermaye şirketlerinde yönetim kurulu başkan ve üyelerinin, müdürlerin ve yöneticilerin adlarının işletme ile ilgili belge ve kâğıtlarda yer alması ve bu bilgilerin internet sitesinde de yayımlanmasına ilişkin gereklilik de hükme eklenmiştir. Çünkü, üçüncü kişiler şirkette kimi muhatap alacaklarını çoğu kez bilmemekte, yöneticilerin kimler olduğu hakkında bilgi alamamaktadır. Hükmün yeni şekli uygulamada kolaylık sağlayacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bundan sonraki Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşlarının önergesi 39’uncu maddenin (2)’nci fıkrasında değişiklik öngörmekteydi. Ancak biraz önce kabul edilen önergeyle söz konusu fıkra tümüyle değişmiştir. Bu nedenle önergenin işleme konması mümkün değildir.

Şimdi 39’uncu maddeyi kabul edilen bu önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

40’ıncı maddenin başlığını okutuyorum:

2. Tescil

MADDE 40 –

BAŞKAN – 40’ıncı madde üzerinde iki önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 40. maddesinin 3. fıkrasının son cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Ali Rıza Öztürk                     Ali İhsan Köktürk                       Rahmi Güner

                  Mersin                                  Zonguldak                                   Ordu

           Ergün Aydoğan                      R. Kerim Özkan                           Necla Arat

                 Balıkesir                                   Burdur                                    İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 40. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “Tacir tüzel  kişi ise, unvanla birlikte onun adına imzaya yetkili kimselerin imzaları da notere onaylattırılarak sicil müdürüne verilir.” cümlesinin metinden çıkarılmasını; 40. maddesinin 3. fıkrasında yer alan “Merkezi Türkiye’de bulunan ticarî işletmelerin şubeleri de bulundukları yerin ticaret siciline tescil ve ilân olunur.” cümlesinin “Merkezi Türkiye’de bulunan ticarî işletmelerin, başka ülkelerde bulunan şubeleri için de tescil zorunluluğu geçerli olup, bu şubeler için tescili gereken hususlar merkezinin bulunduğu yer Ticaret siciline tescil ve ilân olunur.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Abdülkadir Akcan

Metin Çobanoğlu

Rıdvan Yalçın

 

Afyonkarahisar

Kırşehir

Ordu

 

Osman Durmuş

Süleyman L. Yunusoğlu

Mümin İnan

 

Kırıkkale

Trabzon

Niğde

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Yalçın, gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız?

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde metnindeki “Her tacir kullanacağı ticaret unvanını ve bunun altına atacağı imzayı notere onaylattırdıktan sonra sicil müdürüne verir.” hükmü, çıkarılması teklif edilen hükmü de kapsamaktadır. Gerçekten tacir tüzel kişi ise, tacirin imzası dendiğinde, şüphesiz tüzel kişinin temsilcilerinin imzası anlaşılacaktır.

Çıkarılması teklif edilen “Merkezi Türkiye’de bulunan ticari işletmelerin şubeleri de bulundukları yerin ticaret siciline tescil ve ilân olunur.” hükmü yabancı bir ülkeyle ilgilidir. Yabancı ülkede Ticaret Sicil Müdürlüğü bulunmayabilir veya o yer hukukuna göre tescil mümkün olmayabilir. Bunun yerine “Merkezi Türkiye’de bulunan ticari işletmelerin, başka ülkelerde bulunan şubeleri için de tescil zorunluluğu geçerli olup, bu şubeler için tescili gereken hususlar merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilân olunur.” şeklinde bir düzenleme yapılmalıdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 40. maddesinin 3. fıkrasının son cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Kim konuşacak acaba?

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

“Ancak, bu hususta şubenin bulunduğu yer sicil müdürlüğünün ayrı bir inceleme zorunluluğu yoktur” şeklindeki son cümlesi, ticaret sicili uygulamasında sorun ve tereddüt doğuracağından madde metninden çıkarılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

40’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 40’ıncı madde kabul edilmiştir.

41’inci maddenin başlığını okutuyorum:

II - Ticaret unvanının şekli

1. Gerçek kişiler

MADDE 41 –

BAŞKAN – Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 41. maddesinin “Ticaret Unvanının Şekli” olan üst başlığının, “Ticaret Unvanının Unsurları” şekline dönüştürülmesini; 41. maddesinin “Gerçek Kişiler” şeklindeki başlığının “Gerçek Kişilerin Ticaret Unvanı” şekline dönüştürülmesini; 41. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “46 ncı maddeye uygun olarak yapabileceği ekler ile” metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

         Abdülkadir Akcan                    Metin Çobanoğlu                       Rıdvan Yalçın

           Afyonkarahisar                             Kırşehir                                     Ordu

           Osman Durmuş                                                                Süleyman L. Yunusoğlu

                Kırıkkale                                                                                  Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddenin üst başlığı mevcut kanundan aynen iktibas edilerek düzenlenmiştir. Üst başlık altındaki hükümlerde, ticaret unvanının içeriğinde hangi unsurların bulunması gerektiği ve bulunabileceği düzenlenmektedir. Dolayısıyla başlığın teklif edilen şekilde olması zorunludur.

Maddenin başlığı içeriği ile ilgili fikir vermediği gibi, sanki gerçek kişi kavramının düzenlendiği intibaı oluşmaktadır. Ayrıca devamında da tüzel kişiler ile ilgili benzer başlık kullanılarak kanunun benimsediği ayırımı netleştirmek mümkün olacaktır.

46. maddede ticaret unvanına ek olabilecek hususlar ayrıca düzenlenmiştir. Bu maddede ise, gerçek kişi tacirin ticaret unvanının asgari içeriği belirlenmektedir. Bu asgari içerik zorunludur. Ek kullanmak ise zorunlu değildir. Bu sebeple “46 ncı maddeye uygun olarak yapabileceği ekler ile” ibaresinin metinden çıkarılması zorunludur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

41’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 41’inci madde kabul edilmiştir.

42’nci maddenin başlığını okutuyorum:

2. Tüzel kişiler

a) Kollektif ve komandit şirketler

MADDE 42 –

BAŞKAN – 42’nci madde üzerinde iki önerge vardır.

Önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılık derecelerine göre işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 42. maddesinin 2. fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Ali İhsan Köktürk

Turgut Dibek

 

Mersin

Zonguldak

Kırklareli

 

Rahmi Güner

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

R. Kerim Özkan

 

Ordu

Malatya

Burdur

“320 nci maddenin birinci fıkrası saklıdır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 42. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “bütün ortakların veya” ibaresinin metinden çıkarılmasını; 42. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “şirketi ve türünü gösterecek bir ibareyi” ibaresi yerine, “kolektif şirket” ibaresine yer verilmesini; 42. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “şirketi ve türünü gösterecek bir ibareyi” ibaresi yerine, “şirketin türüne göre Adî komandit şirket veya sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket ibarelerini” ibaresine yer verilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Abdülkadir Akcan

Metin Çobanoğlu

Rıdvan Yalçın

 

Afyonkarahisar

Kırşehir

Ordu

 

Süleyman L. Yunusoğlu

 

Osman Durmuş

 

Trabzon

 

Kırıkkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Metinde bulunan veya en az bir ortağın ibaresi, zaten birden fazla ortağın isminin bulunabileceği anlamına gelmektedir. Ayrıca belirtilmesine gerek yoktur.

Şirketi ve türünü gösterecek şeklindeki ifade yeterince açık değildir. Bunun yerine daha anlaşılır şekilde, aynı ifadeyle kastedilen “kolektif şirket” ibaresinin kullanılması isabetlidir.

Aynı gerekçelerle, 2. fıkrada komandit şirketlerin unvanı ile ilgili ibare de değiştirilmelidir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 42. maddesinin 2. fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

“320 nci maddenin birinci fıkrası saklıdır.”

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurunuz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi görüşülmekte olan bu Türk Ticaret Yasası Tasarısı'nın 42’nci maddesinin (2)’nci fıkrası “(2) Adî veya sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin ticaret unvanı, komandite ortaklardan en az birinin ad ve soyadıyla şirketi ve türünü gösterecek bir ibareyi içerir. Bu şirketlerin ticaret unvanlarında komanditer ortakların ad ve soyadları veya ticaret unvanları bulunamaz.” şeklindedir. Biz, verdiğimiz değişiklik önergesiyle bu maddenin (2)’nci fıkrasının sonuna “320 nci maddenin birinci fıkrası saklıdır. “hükmünün eklenmesini istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, nedeni de şu: “Adı şirketin unvanında bulunan komanditer” başlıklı 320’nci madde “(1) Adı şirketin unvanında bulunan komanditer, üçüncü kişilere karşı komandite bir ortak gibi sorumlu olur. ” şeklindedir.

Bu değişiklik önergesiyle, 42’nci maddeyle 320’nci madde arasında uyum sağlanması amaçlanmıştır, teknik bir gerekliliktir. Bu nedenle, önergemiz doğru bir önergedir, tasarıdaki yanlışlığı düzeltmeye yönelik bir önergedir. Bu önergenin bu nedenle desteklenmesini istiyoruz.

Bu vesileyle de şu hususa dikkatinizi çekmek istiyorum değerli arkadaşlar: Az önce bize ülkemizin değişik yerlerinden telefonlar geldi. Nüfus müdürlüklerinde aşırı bir yığılma varmış. Nüfus müdürlükleri kimi yerlerde bu seçmen kütüklerinin düzeltilmesiyle ilgili gelen yurttaşlara kapıyı kapatıyorlarmış, fiziki mekânlar yetersizmiş. Güvenilir, çağdaş demokrasinin yaşaması için öncelikle seçimin güvenilir olması gerekiyor. Seçimin güvenilir olması daha seçmen kütüklerinden itibaren başlar. Seçmen kütüklerine karşı kuşku duyduğu zaman toplum ve seçime karşı da kuşku duyduğu zaman, seçim sonuçlarının toplumda itibar görmesi, güvenilir olması mümkün değildir. Bu ülkede yaşayan herkes, hangi siyasi partiden, hangi siyasal anlayıştan olursa olsun herkes, seçim sonuçlarının tartışılmasını, tartışma konusu yapılmasını arzu etmez. Herkesin beklediği, umduğu şey, güvenilir seçim sonuçlarıdır ve seçim sonuçlarına güvenmektir. Bunun için de ben şimdiden –Sayın Adalet Bakanımız da burada- Hükûmeti uyarıyorum. Tartışmalı bir seçimin olmaması için, güvenilir seçim listelerinin askıya çıkması için şu andan itibaren önlemlerin alınması bir zorunluluktur diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

42’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 42’nci madde kabul edilmiştir.

43’üncü maddenin başlığını okutuyorum:

b) Anonim, limited ve kooperatif şirketler

MADDE 43 –

BAŞKAN – 43’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 43. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “işletme” ibaresi yerine “şirket” ibaresine yer verilmesini; “ve 46 ncı madde hükmü saklı kalmak” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Abdülkadir Akcan

Metin Çobanoğlu

Rıdvan Yalçın

 

Afyonkarahisar

Kırşehir

Ordu

 

Osman Durmuş

 

Süleyman L. Yunusoğlu

 

Kırıkkale

 

Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutuyorum efendim?

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçeyi okutalım.

BAŞKAN – Gerekçe…

Gerekçe:

Madde hükmündeki ifadeye göre unvanda işletme konusunun bulunması gerektiği intibaı uyanmaktadır. Oysa doğru olan unvanda ana sözleşme ile belirlenmiş olan şirket konusunun gösterilmesidir.

46. madde hükümlerini saklı tutmayı gerektirecek bir sakınca yoktur. Saklı tutulmasa da 46. madde hükümleri uygulanabilir durumdadır. Bu maddede saklı tutulup aynı nitelikteki bir başka maddede saklı tutulmaması hâlinde, kanun koyucunun istemediği yorumlar ortaya çıkabilecektir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

43’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 43’üncü madde kabul edilmiştir.

44’üncü maddenin başlığını okutuyorum:

c) Tacir sayılan diğer tüzel kişiler ve donatma iştiraki

MADDE 44 –

BAŞKAN – Madde 44 üzerinde üç önerge vardır; geliş sırasına göre okutacağım, aykırılık sırasına göre de işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 44 üncü maddesinin “1” inci fıkrasının “unvanları” ibaresinden sonra gelmek üzere “işletmesi” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Selahattin Demirtaş

Pervin Buldan

 

Şırnak

Diyarbakır

Iğdır

 

Akın Birdal

 

Fatma Kurtulan

 

Diyarbakır

 

Van

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 44. maddesinin 1. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Ali İhsan Köktürk

Ergün Aydoğan

 

Malatya

Zonguldak

Balıkesir

 

Rahmi Güner

Turgut Dibek

Ali Rıza Öztürk

 

Ordu

Kırklareli

Mersin

“(1) Ticari işletmeye sahip olan dernek, vakıf ve diğer tüzel kişilerin ticaret unvanları, adları ile bunlara eklenecek “işletmesi” sözcüklerinden oluşur.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 44. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “adlarıdır” ibaresinden önce gelmek üzere “kuruluş statülerinde yer alan” ibaresinin eklenmesini; 44. maddenin 2. fıkrasının son cümlesinde “gösterecek” ibaresinden önce gelmek üzere “bulunduğunu” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Abdülkadir Akcan

Metin Çobanoğlu

Rıdvan Yalçın

 

Afyonkarahisar

Kırşehir

Ordu

 

Süleyman L. Yunusoğlu

 

Osman Durmuş

 

Trabzon

 

Kırıkkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde metninde sayılan tüzel kişiler genel olarak statülerindeki adlarını kullanmamaktadırlar. Uygulamada karışıklık olmaması için, ticaret unvanının statüdeki adları olduğunu ifade etmek bakımından teklif edilen ibarenin eklenmesi isabetlidir.

“Donatma iştirakini gösterecek” şeklindeki ifade açıklayıcı değildir. Murat edilen bir donatma iştiraki bulunduğunun ifade edilmesidir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 44. maddesinin 1. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

“(1) Ticari işletmeye sahip olan dernek, vakıf ve diğer tüzel kişilerin ticaret unvanları, adları ile bunlara eklenecek “işletmesi” sözcüklerinden oluşur.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 44 üncü maddesinin “1” inci fıkrasının “unvanları” ibaresinden sonra gelmek üzere “işletmesi” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Gerekçe...

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Tüzel kişi tacirlerin unvanlarından, bir işletmenin varlığı anlaşılamayacağından, söz konusu değişiklik öngörülmüştür.

Gerekçe:

Ticari işletmelerin varlığının anlaşılabilmesi için.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

44’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 44’üncü madde kabul edilmiştir.

45’inci maddenin başlığını okutuyorum:

d) Ortak hükümler

MADDE 45 –

BAŞKAN – 45’inci madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 45. maddesinin, “ortak hükümler” şeklindeki başlığının “ek kullanma zorunluluğu” şeklinde değiştirilmesini; maddenin “Türkiye'nin herhangi bir sicil dairesinde daha önce tescil edilmiş bulunan diğer bir unvandan ayırt edilmesini gerektiren bir durumun bulunması halinde, ticaret unvanlarında ayırt edici nitelikli ek kullanılması zorunludur” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Abdülkadir Akcan

Metin Çobanoğlu

Rıdvan Yalçın

 

Afyonkarahisar

Kırşehir

Ordu

 

Süleyman Latif Yunusoğlu

 

Osman Durmuş

 

Trabzon

 

Kırıkkale

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 45. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Turgut Dibek

Çetin Soysal

 

Mersin

Kırklareli

İstanbul

 

Rahmi Güner

 

Tansel Barış

 

Ordu

 

Kırklareli

“Madde 45- (1) Bir ticaret unvanına Türkiye’nin herhangi bir sicil dairesinde daha önce tescil edilmiş bulunan diğer bir unvandan ayırt edilmesi için gerekli olduğu takdirde, ek yapılır. Bu gereklilik, tescil sırasında sicil müdürlüğü tarafından, sicil bilgi bankası üzerinden araştırılır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutuyorum?

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Gerekçe…

BAŞKAN – Buyurunuz.

Gerekçe:

Ticaret unvanına yapılacak ayırt edici eklerin, sicil bilgi bankasından araştırılması öngörülmüştür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 45. maddesinin, “ortak hükümler” şeklindeki başlığının “ek kullanma zorunluluğu” şeklinde değiştirilmesini; maddenin “Türkiye'nin herhangi bir sicil dairesinde daha önce tescil edilmiş bulunan diğer bir unvandan ayırt edilmesini gerektiren bir durumun bulunması halinde, ticaret unvanlarında ayırt edici nitelikli ek kullanılması zorunludur.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                     Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: 

Gerekçe:

Maddede ticaret unvanlarında ek kullanmanın zorunlu olması hâli düzenlenmektedir. Madde başlığı buna uygun olmalıdır. Kaldı ki ortak hükümler başlığı ile ifade edilecek bir düzenleme de yoktur.

Maddenin mevcut metni, anlaşılması son derece zor, karışık ve dolaylı ifade tarzı içeren bir metindir. Dolayısıyla yanlış uygulamalara meydan vermemek için teklif edilen daha açık ve anlaşılması kolay metnin tercih edilmesi isabetli olacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

45’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 45’inci madde kabul edilmiştir.

46’ncı maddenin başlığını okutuyorum:

3. Ekler

MADDE 46 –

BAŞKAN – 46’ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 46. maddesinin başlığının “Ticaret Unvanında Ek Kullanılması” şeklinde değiştirilmesini; 46. maddesinin, 2. fıkrasının “Bir tüzel kişilik bulunmadığı halde, bir tüzel kişi bulunduğu izlenimi yaratacak ekler kullanılamaz.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Abdülkadir Akcan                    Metin Çobanoğlu                       Rıdvan Yalçın

           Afyonkarahisar                             Kırşehir                                     Ordu

           Kemalettin Nalcı               Süleyman L. Yunusoğlu                Osman Durmuş

                 Tekirdağ                                   Trabzon                                  Kırıkkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Tekirdağ Milletvekili Sayın Kemalettin Nalcı, buyurunuz efendim.

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 46’ncı maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, görüşülmekte olan kanunun 46’ncı maddesinin 2’nci fıkrasındaki “Tek başlarına ticaret yapan gerçek kişiler ticaret unvanlarına bir şirketin var olduğu izlenimini uyandıracak ekler yapamazlar.” şeklindeki ibarenin “Bir tüzel kişilik bulunmadığı hâlde, bir tüzel kişi bulunduğu izlenimi yaratacak ekler kullanılamaz.” şeklinde değiştirilmesini teklif ettik. Bunun anlamına gelecek olursak, ticaretin içinde bulunan kişiler bildiğimiz gibi ya gerçek kişilerdir ya komandit şirketler, limitet şirketler, anonim şirketler veya holdinglerdir. Bunlar bir eklerle tanıtılır. Tabii ki burada ticaret unvanlarına baktığımız zaman, karşıdaki basiretli tüccarın baktığı konular karşıdaki firmanın gücünü gösteren konular. Gerçi bu kanun tasarısı da bunu getirmemektedir.

Sayın milletvekilleri, bugün baktığımız zaman bazı gerçek kişiler vardır -yani burada limitet şirketlerden bahsediyoruz- Türkiye’de kurulmuş olan birçok limitet şirketten, anonim şirketten daha güçlülerdir. Şimdi burada yapılmak istenen değişiklikte, karşıdaki alışveriş yapılan tüccarın bu taraftaki şirketin gücünü ölçmesi, ama, gücünü ölçerken bu kıstaslar yeterli değil sayın milletvekilleri.

Bir düşünün, bugün 5 milyar sermayeyle veya 10 milyar sermayeyle limitet şirket veya 50 milyar sermayeyle anonim şirket kurulabiliyor. Ama bunların yapmış olduğu ticaretin limiti hiçbir zaman için kontrol edilemiyor.

Ben buradan soruyorum sizlere: 50 milyar sermayesi olan bir şirket 5 trilyonluk iş yapabilir mi? Yani bunu karşı taraftaki tüccarın anlama kıstası ne? Sadece bir unvan mıdır? Unvana gelen “limitet şirket” unvanı, “anonim şirket” unvanı bunu verebiliyor mu?

Onun için, buradaki düzeltmeyi yapabilmek için bu şirket olmama hâlinde tüzel kişilik ibarelerinin kullanılmaması şeklinde değiştirilmesi gerekmektedir.

Bu önergemize destek vereceğiniz temennisiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Nalcı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 46’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde 46 kabul edilmiştir.

Madde 47’nin başlığını okutuyorum:

4. Ticaret unvanının devamı

MADDE 47 –

BAŞKAN – Madde 47 üzerine bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı" nın 47. maddesinin, 1.fıkrasında yer alan "Ticarî işletme sahibinin veya bir ortağın ticaret unvanında yer alan adı kanunen değişir veya yetkili makamlar tarafından değiştirilirse" şeklindeki ibarenin, "Ticaret unvanında adı bulunan bir gerçek kişinin unvanda bulunan adının değişmesi halinde" olarak değiştirilmesini; 47. maddesinin, 2. fıkrasında yer alan, "Kollektif veya komandit şirkete ya da donatma iştirakine yeni ortakların girmesi hâlinde ticaret unvanı değiştirilmeksizin olduğu gibi kalabilir." ibaresinin metinden çıkarılmasını; 47. maddenin 2. fıkrasında yer alan "Şirketten ayrılan ortağın adı da yazılı izni alınmak şartıyla şirket unvanında kalabilir.” ibaresinin, "Unvanda adı yer alan bir ortağın şirket ortağı sıfatını kaybetmesi halinde, kendisinin itirazı olmadığı takdirde adının unvanda kalması mümkündür" şekline dönüştürülmesini arz ve teklif ederiz.

         Abdülkadir Akcan                    Metin Çobanoğlu                       Rıdvan Yalçın

           Afyonkarahisar                             Kırşehir                                     Ordu

           Kemalettin Nalcı                  Süleyman Yunusoğlu                  Osman Durmuş

                 Tekirdağ                                   Trabzon                                  Kırıkkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Nalcı…

BAŞKAN – Sayın Nalcı, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 47’nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, şimdi burada 47’nci maddenin ikinci fıkrasında yer alan “Şirketten ayrılan ortağın adı da yazılı izni alınmak şartıyla şirket unvanında kalabilir.” ibaresinin “Unvanda adı yer alan bir ortağın şirket ortağı sıfatını kaybetmesine kendisinin itirazı olmadığı takdirde adının un-vanda kalması mümkündür” diye değiştirilmesini talep ettik.

Şimdi, buradaki konu şu: Biliyorsunuz şirketlerin satışında… Bunu siz büyük şirketler olarak düşünmeyin, ufak şirketler olarak düşünün veya ticaretin içinde, işte bir inşaat şirketi olarak düşünün veya başka bir şirket olarak düşünün. Tabii, ilk önce insanlar pazarlıklarını yaptıkları zaman, şeyleri yaptıkları zaman… Çünkü isim, ticaret unvanı bir markadır, gerçek kişilerle bir bağlantısı bulunmamaktadır.

Şimdi, daha sonradan bu olay, eğer yazılı izin, o dakikadaki… Burada tamamen açıklanması lazım, yazılı izin aynı anda alınmamışsa, daha sonraki bir aşamada aynı şahıs kendi ismini çekme karşılığında menfaat temin edebilir, bunun altını çizmek gerekiyor. Yani ben, tamam, işletmemi sattım, ama isim hakkımı… O zaman itiraz etmemiştir, ticaret olarak, ticari şey olarak kendi işini görmek için şirketi devretmiştir, parayı almıştır, ama bu maddede, altı ay sonra o şahıs çıkıp da “Arkadaş, senin ticari işletmende benim ismim var, ben bu ismimi… Ya bana şu ücreti ödeyeceksin ki yazılı izin vereyim, yoksa ben bu yazılı izni vermem.” der ve çıkmaza girilir.

Onun için, eğer itiraz yoksa, devir anında itirazı yoksa, bunun kalması lazım. Bunun önlenmesi için bizim önermiş olduğumuz “Unvanda adı yer alan bir ortağın şirket ortağı sıfatını kaybetmesi hâlinde -yani hisselerini veya şirketi devrettiği zaman- kendisinin itirazı olmadığı takdirde -o anda itiraz edebilir veya onun bedelini koyabilir- adının unvanda kalması mümkündür.” şeklinde değiştirilmesinin Türk Ticaret Kanunu’nda daha verimli olacağı kanaatiyle önergemize destek vermenizi temenni ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Nalcı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

47’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 47’nci madde kabul edilmiştir.

48’inci maddenin başlığını okutuyorum:

5. Şubeler

MADDE 48 –

BAŞKAN – 48’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum…

OKTAY VURAL (İzmir) – Önergemizi çekiyoruz efendim.

BAŞKAN – Çektiniz mi efendim? Peki.

48’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 48’inci madde kabul edilmiştir.

49’uncu maddenin başlığını okutuyorum:

6. Ticaret unvanının devri

MADDE 49 –

BAŞKAN – 49’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 49. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Abdülkadir Akcan

Metin Çobanoğlu

Rıdvan Yalçın

 

Afyonkarahisar

Kırşehir

Ordu

 

Osman Durmuş

Süleyman L. Yunusoğlu

Kemalettin Nalcı

 

Kırıkkale

Trabzon

Tekirdağ

BAŞKAN -  Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMAT ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde metni unvanın devri ile ilgilidir. Devir işletmenin devrine bağlı kılınmıştır. Ticaret unvanı işletmenin değil, tacirin ticari faaliyetlerinde kullandığı adıdır. Dolayısıyla madde hükmü işletme adı için uygun olmakla birlikte; işletme ile ilgisi bulunmadığı ve esasen her tacirin ticaret unvanının ne olacağının kanunda açık ve emredici şekilde belirlenmiş olduğu nazara alındığında ticaret unvanının devri zaten mümkün değildir. Hüküm mevcut kanundan aynen alınmış olup, 50 yıllık uygulamada ticaret unvanı devri yoktur. Ancak işletme adı devri mümkündür. Gerçekten Tasarının 41. vd. maddeleri gereğince ebeli bir içeriğe sahip unvanı kullanmak zorunda olan tacirler, devraldıkları bir işletmenin sahibine ait ve kanundaki şartları taşımayan ibareleri unvan olarak kullanmaları mümkün değildir.  Öte yandan, birden fazla işletmesi olan tacirin bir işletmesini devretmesi hâlinde metinden çıkarılması teklif edilen hükme göre unvan devralana geçecektir. Bu durumda, devredenin diğer ticari faaliyetlerinde aynı unvanı kullanıp kullanamayacağı açık değildir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

49’uncu maddeyi oylarınıza…

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, karar yeter sayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – 49’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arıyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

On beş dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 15.50

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.12

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

49’uncu maddenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 49’uncu madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Şimdi, 50’nci maddenin başlığını okutuyorum:

III – Ticaret unvanının korunması

1. İlke

MADDE 50 –

BAŞKAN – 50’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 50. maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Abdülkadir Akcan

Metin Çobanoğlu

Rıdvan Yalçın

 

Afyonkarahisar

Kırşehir

Ordu

 

Kemalettin Nalcı

Süleyman L.Yunusoğlu

Osman Durmuş

 

Tekirdağ

Trabzon

Kırıkkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde hükmü usulen tescil ve ilân edilmiş olan ticaret unvanını kullanma hakkı sadece sahibine ait olduğuna ilişkindir. Oysa bu hukuki sonuç, Tasarının 41. vd. maddelerinin gereğidir. Yani böyle bir hüküm olmasa dahi, usulen tescil ve ilân edilmiş olan ticaret unvanını kullanma hakkı sadece sahibine aittir. Aksi mümkün değildir. Aksi durum, haksız rekabete ilişkin hükümler gereğince de yasaktır. Dolayısıyla böyle bir madde gerekli değildir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

50’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 50’nci madde kabul edilmiştir.

51’inci maddenin başlığını okutuyorum:

2. Bildirim ve ceza

MADDE 51 –

BAŞKAN – 51’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 51. maddesinin 1. fıkrasının metinden çıkarılmasını; 52. maddenin 2. fıkrası olarak, “Bütün kamu görevlileri, görevlerini yaparlarken birinci fıkradaki suçlardan birinin işlendiğini öğrenmeleri halinde, durumu yetkili ticaret sicil müdürüne ve Cumhuriyet savcılığına bildirmek zorundadır.” Hükmünün eklenmesini arz ve teklif ederiz.    

 

Abdülkadir Akcan

Metin Çobanoğlu

Rıdvan Yalçın

 

Afyonkarahisar

Kırşehir

Ordu

 

Kemalettin Nalcı

Süleyman L. Yunusoğlu

Osman Durmuş

 

Tekirdağ

Trabzon

Kırıkkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutuyorum?

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçeyi okutun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde metni uygulama yanlışlıklarına sebep olacak derecede anlaşılmazdır. Nitekim mevcut kanunda da aynen yer alan bu hükmün 50 yılda hiç uygulaması olmamıştır. Teklif edilen metin daha anlaşılır bir hükmü ifade etmektedir. Ayrıca bildirim yükümlülüğünün neden maddede sayılan kamu görevlileri ile sınırlandığı da belli değildir. Bu sebeple diğer kamu görevlileri için de aynı yükümlülük öngörülmelidir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler.. Önerge kabul edilmemiştir.

51’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 51’inci madde kabul edilmiştir.

52’nci maddenin başlığını okutuyorum:

3. Unvanına tecavüz edilen kimsenin hakları

MADDE 52 –

BAŞKAN – 52’nci madde üzerinde iki önerge vardır, önergeleri önce geliş sırasına göre okutup sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 52. maddesinin 1. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Turgut Dibek

Tekin Bingöl

 

Mersin

Kırklareli

Ankara

 

Ali Oksal

 

Hulusi Güvel

 

Mersin

 

Adana

“Madde 52- (1) Ticaret unvanının, ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması hâlinde hak sahibi, bunun tespitini, yasaklanmasını; haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddî durumun ortadan kaldırılmasını, gereğinde araçların ve ilgili malların imhasını ve zarar varsa, kusurun ağırlığına göre maddî ve manevî tazminat isteyebilir. Maddî tazminat olarak mahkeme, tecavüz sonucunda mütecavizin elde etmesi mümkün görülen menfaatinin karşılığına da hükmedebilir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 52. maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Abdülkadir Akcan

Metin Çobanoğlu

Osman Durmuş

 

Afyonkarahisar

Kırşehir

Kırıkkale

 

Süleyman L. Yunusoğlu

Rıdvan Yalçın

Kemalettin Nalcı

 

Trabzon

Ordu

Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçe mi?

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Ben konuşacağım efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Yalçın.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 52’nci madde üzerinde verdiğimiz önerge hakkında açıklamalar yapmak üzere karşınızda bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, muhalefet karar yetersayısı istediğinde iktidar mensubu arkadaşlarımızın yüzlerinin biraz ekşidiğini görüyorum; bu Meclisi çalıştırmak elbette muhalefetin de görevidir ama öncelikle bu sorumluluk iktidar partisinin üzerindedir.

Komisyonda Borçlar Kanunu’nu çalışıyoruz, aynı gün içerisinde dört beş kez iktidar partisi milletvekili arkadaşlarımız Genel Kurulda yeterli sayı olmadığı için komisyonu terk ederek buraya gelmek durumunda kalıyorlar ve oradaki bizim konsantremiz de bu sebeple bozuluyor ve en son böyle bir ara vermeden sonra tahammülümüz kalmadı, o toplantıyı terk etmek durumunda kalmıştık. Şimdi bize, “önerge veriyorlar” diye, “konuşuyorlar” diye sitem eden arkadaşlarımızın, bu kanunun çıkmasını çok arzu ediyorlarsa, Genel Kurul salonuna teşriflerinin gerekli olduğunu hatırlatmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, 52’nci maddenin, önergemizde, biz, tasarı metninden çıkarılmasını teklif ediyoruz. Burada yapılan düzenleme, haksız rekabete ilişkin özel mevzuatlarda ayrıntılı olarak bulunduğundan burada bu maddenin gerekli olmadığını düşünüyoruz. Fakat, bunun yanında bu önergemiz kabul görmeyecekse bile, biraz önce hocamla da tartıştım ama tatminkâr bir açıklama temin edemedim.

Değerli arkadaşlarım, bu maddede, kısaca okumak istiyorum: “…tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, gereğinde araçların ve ilgili malların imhasını ve zarar varsa, kusurun ağırlığına göre maddi ve manevi tazminat isteyebilir.”

Yani unvanına tecavüz edilen kimsenin hakları düzenleniyor, sayılıyor.

Şimdi burada “Zarar varsa” kavramıyla yapılan eylemlerin hepsi bizatihi zarar doğurucu eylemler olmasına rağmen, sanki böyle ilave bir şart, ilave bir koşul getirilmiş gibi bir durum oluşturulmuş. Oysa bir unvana tecavüzün kendisi bizatihi zarar doğurucu bir haksız eylemdir. Bu sebeple “Zarar varsa” diye bunu şartlandırmak, uygulamada, bu kanun yeni çıkacağı için mahkemelerin bir kısmında, zarar, bir ilave koşul gibi değerlendirilebilir, bir kısmında da genel çerçeve içerisinde bunun zaten işin özünde olduğunu düşünerek bir içtihat ayrılığı oluşabilir.

Bu sebeple biz öncelikle maddenin metinden çıkarılmasını, bu mümkün olmayacaksa, iktidar partili arkadaşlarımız da fikrimize katılırlarsa “zarar” şartının maddeden çıkarılmasını teklif ediyor, önergemize destek bekliyoruz.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yalçın.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 52. maddesinin 1. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

“Madde 52- (1) Ticaret unvanının, ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması hâlinde hak sahibi, bunun tespitini, yasaklanmasını; haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddî durumun ortadan kaldırılmasını, gereğinde araçların ve ilgili malların imhasını ve zarar varsa, kusurun ağırlığına göre maddî ve manevî tazminat isteyebilir. Maddî tazminat olarak mahkeme, tecavüz sonucunda mütecavizin elde etmesi mümkün görülen menfaatinin karşılığına da hükmedebilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?..

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Kabul ediyoruz.

BAŞKAN – Konuşacak mısınız efendim?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

1. Fıkrada yer alan “ticaret hayatında geçerli olan dürüst uygulamalara” ibaresi, çeviri izlenimi vermektedir. Onun yerine, aynı anlama gelen ve daha kısa “ticari dürüstlüğe” sözcüğü kullanılmış, yine “men’ini” ibaresi, Türkçe olan “yasaklanmasını” ibaresiyle değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilmiş önerge doğrultusunda 52’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 52’nci madde kabul edilmiştir.

53’üncü madde başlığını okutuyorum:

B) İşletme adı

Madde 53 –

BAŞKAN – 53’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 53. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Turgut Dibek

Tekin Bingöl

 

Mersin

Kırklareli

Ankara

 

Ali Oksal

 

Hulusi Güvel

 

Mersin

 

Adana

“Madde 53- (1) İşletme sahibini göstermeksizin veya gösterse dahi bu amaçtan çok, doğrudan doğruya işletmeyi tanıtmak ve benzer işletmelerden ayırt etmek için kullanılan adların da, sahipleri tarafından tescil ettirilmesi gerekir. Tescil edilen işletme adları hakkında da 38, 45, 47, 50, 51 ve 52’nci maddeler uygulanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın  Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 53. maddesinin 1. fıkrasındaki, “İşletme sahibi ile ilgili olmaksızın” ibaresi, mevcut kanundaki (TTK:55) “işletme sahibini hedef tutmaksızın” ibaresine oranla amacını aşmakta, sanki işletme adında, işletme sahibinin adının da bulunması yasaklanmış gibi yanlış bir izlenim vermektedir. Oysa uygulamada, “Ali’nin Yeri”, gibi sahibin adını da içeren işletme adları sıklıkla kullanılabilmektedir. Sicil uygulamasında yol açabileceği şüpheleri yok edebilmek açısından, 1. fıkradaki söz konusu ibare, “İşletme sahibini göstermeksizin veya gösterse dahi bu amaçtan çok” ibaresi ile değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

53’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 53’üncü madde kabul edilmiştir.

54’üncü madde başlığını okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ KISIM

Haksız Rekabet

A) Genel olarak

I - Amaç ve ilke

MADDE 54 –

BAŞKAN – 54’üncü madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre de işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 54. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “tedarik edenlerle” ibaresinin “sağlayanlarla” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Turgut Dibek

Tekin Bingöl

 

Mersin

Kırklareli

Ankara

 

Hulusi Güvel

 

Ali Oksal

 

Adana

 

Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 54. maddesinin 2. fıkrasının başlangıcına: “Aynı statü ve büyüklükte yer alan” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Fatma Kurtulan

Akın Birdal

 

Şırnak

Van

Diyarbakır

 

Sevahir Bayındır

 

Pervin Buldan

 

Şırnak

 

Iğdır

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 54. maddesinin 1. fıkrasının metinden çıkarılmasını; 2. fıkrasında geçen “veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen” ibaresi ile “veya ticarî uygulamalar” ibaresinin “işlemler” olarak değiştirilmesini; yine 54. maddesinin 2. fıkrasında geçen “dürüstlük kurallarına” ibaresinin “hukuka” şekline dönüştürülmesini arz ve teklif ederiz.

 

Osman Durmuş

Akif Akkuş

Rıdvan Yalçın

 

Kırıkkale

Mersin

Ordu

 

Abdülkadir Akcan

Süleyman L. Yunusoğlu

Kemalettin Nalcı

 

Afyonkarahisar

Trabzon

Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Osman Durmuş konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Durmuş, buyurunuz.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 54’üncü maddesinin 1’inci fıkrasıyla ilgili söz almış bulunuyorum.

Maddenin gerekçesinde ifade ettik. Özellikle haksız rekabet düzenlemesinin amacını tespit etmektedir. Oysa böyle bir hükme ihtiyaç yoktur. Hükmün içeriği gerekçede ifade edilmesi gereken niteliktedir. Kaldı ki dürüst ve bozulmamış rekabetin korunması 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’a ait bir kavramdır. Oysa rekabet ile 4054 sayılı Kanun’daki rekabet kavramları birbirinden farklıdır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de çıkarılan linyit kömürleri paketlenip dağıtılıyor. Bu linyitler, söylendiği gibi, Soma’da alınıp Gaziantep’te ambalajlanıyorsa, neye göre bu tercih yapılmıştır? Televizyonlara yansıyan tartı sonuçlarında 25 kilo olması gereken torbalar ıslak olarak 24 kilo geliyor. Televizyonlarda, tüm ambalajlarda bu eksiğin olması hâlinde 300 milyon YTL’lik yolsuzluktan bahsediliyor. Şeffaf olması gereken Sosyal Yardımlaşma Vakfı kömürü AKP’li madenciden alıp AKP’li çuvallıyor ve ambalajlatıyorsa buna “Rekabette çuvallama!” demek gerekir.

Değerli milletvekilleri, üç gün önce cumartesi günü Çubuk ilçemizin Bayındır köyüne gittim. Bektaşi köyü. Güzel bir toplantı ve açılışla köye kazandırılan köy konağı ve cemevi açılışına katıldım. Orada çok kalabalık bir cemaat toplanmıştı. Lokmalar yenildi. Sonunda köy halkıyla sohbette “Bu köyde yoksul var mı?” diye sordum. “16 yaşlı dul kadın var.” dediler. “Kömür bu köye dağıtılıyor mu?” diye sordum. “Hayır, bu köye hiç kömür dağıtılmadı.” dendi. Bu yoksul halka kömürü AKP’liler mi gönderiyor? O zaman halkın inançları konusunda ayrım yaptığınız anlamına gelir. Yok eğer dağıtım şirketleri bu yanlışı yapıyorsa, o zaman ihaleyle dağıtım işini verdiğiniz şirketler yanlış yapıyor. Her iki hâlde de sizler vebal altındasınız; haksız rekabete yol açıyorsunuz, garip gurebanın hakkını yiyorsunuz.

Şimdi, Kırıkkale Büyükavşar’ı soracağım, Koçubaba’yı arayacağım, “Dağobası’na geçen sene temmuz ayında iki tır dolusu kömür dökenler Çullu’ya, Koçubaba’ya, Haydar Sultan’a uğradı mı?” diye soracağım. Yoksulun hakkını yiyen yiyene, yiğit muhtaç olmuş kuru soğana.

Yunus Emre’nin ifadesiyle: “Bir garip ölmüş diyeler/ Üç günden sonra duyalar/ Böyle garip bencileyin.”

Yiyin efendiler, yiyin! Aksırıncaya, tıksırıncaya kadar yiyin. Bu han-ı iştiha sizi bir yere götürecektir.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralardan gürültüler)

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Diyeceği olan varsa çıksın orada konuşsun.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 54. maddesinin 2. fıkrasının başlangıcına: “Aynı statü ve büyüklükte yer alan” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

FATMA KURTULAN (Van) – Akın Birdal konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Birdal.

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan tasarının 54’üncü maddesinin ikinci fıkrasının başlangıcına “Aynı statü ve büyüklükte yer alan” cümlesinin eklenmesi için böyle bir önerge verdik ve bu nedenle söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kuşkusuz, bu önergemiz de kabul edilmeyecek ama biz yine görüşümüzü size sunmayı, demokratik parlamenter rejim ve demokratik siyasete katılımın bir gereği olarak görüyoruz.

Ancak, şimdi, Sayın Bakan “Para ve moral” dedi. Gerçekten, bu Ticaret Yasası’nın çıkması… Tamam, Avrupa Birliği müktesebatına bağlı kılınmasını elbette ki biz de olumluyoruz. Yalnız bununla değil, Avrupa Birliği tam üyelik sürecine bağlı uyum yasalarında Avrupa Birliği hukukuna, insan hakları hukukuna tam uyulmasını biz de destekliyoruz ve benimsiyoruz ama tek başına para ve moral yetmiyor, bir ülkenin gerçekten eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik bir toplum olması için yetmiyor. Eğer yetmiş olsaydı, örneğin Amerika Birleşik Devletleri: Bugün, para derseniz var, finans, kapitalin merkezi, moral derseniz var, çünkü soğuk savaş sonrası tek başına bir ABD hegemonyasıyla dünyaya hükmediyor, moral de var ama ne yazık ki şu andaki ABD imparatorluğunun çöküşü durdurulamıyor. O zaman ne yapmak gerekiyor bir ülkenin gerçekten demokratikleşmesi, özgürleşmesi için? Ekonomi-demokrasi, ekonomi-adalet, ekonomi-barış, gerçekten bunları yaptıktan sonra belki bizim umut ettiğimiz ya da yüce Meclisin umut ettiği hedeflere ulaşılabilir.

Şimdi, cehenneme giden -biliyorsunuz ünlü bir söz var- yollar iyi niyet taşlarıyla döşenmiş. İyi niyet yetmiyor. Başka bir zamanımız olursa, yine Aziz Nesin’den size bir iyi niyet politikacısının gerçekten hüsranını, bir anekdotu burada sizlerle paylaşacağım. O nedenle iyi niyet yetmiyor.

Bugün, örneğin, işten çıkarma rekabeti var. Gerçekten, her gün kurumlaşmış müesseseler, işletmeler, şirketler işçi çıkarmak durumunda kalıyorlar. Buna karşı ne yapacağız? Her alanda paylaşma ve dayanışma değerlerini yitiriyor Türkiye.

Şimdi, örneğin, tamam metropol kentlerdeki büyük marketler, hipermarketler karşısındaki küçük işletmelerin hangi duruma geldiğini biliyoruz ve gerçekten, geçtiğimiz gün ve haftada söylediğim gibi kepenkler kapatılıyor. Bir Anafartalar’a gidin, bir Kadıköy Altıyol’dan çıkın, kepenkler kapatılmış, dayanamıyorlar artık buna. O nedenle, küçük işletmeleri koruyucu birtakım yasal düzenlemelerin yapılması da gerekiyor. Aksi takdirde… Örneğin “can suyu” ile adlandırılıyor… Can suyu, bir fideyi toprağa dikerken verilen ilk suyun adıdır. Yoksa, gerçekten, damarları kurumuş, büzüşmüş bir ağaca verilen su can suyu olmaz artık, onu kurtaramazsınız ya da askerî olarak stratejik bir söz vardır “Yığınakta yapılan hata savaşın sonuna kadar sürer.” diye. O nedenle, bizim yaptığımız hata yığınakta yapılan hatadır. Gelin, gerçekten bu yığınaktaki yapılan hatadan kurtulalım. 23’üncü Dönemin bize yarattığı fırsatı değerlendirelim. Demokratik, sivil, çoğulcu, vesayetten kurtulmuş bir Anayasa konusunda mutabakat sağlayalım ki o Anayasa’dan kaynağını alan kişisel, siyasal haklar, özgürlükler; ekonomik, sosyal haklar ve özgürlükler demokratik, barışçıl bir toplumun çok önemli harcını oluşturacaktır. Yoksa, gerçekten burada “Kabul edenler… Etmeyenler…” şeklindeki bir profil bugünkü halkımızın beklentilerini karşılamayacaktır.

Az önce değerli arkadaşımızın söylediği gibi, gerçekten şimdi rekabeti siyaset rekabeti olarak mı göreceğiz? Her yerde bir rekabet ve yarış. Her ne kadar bu yarışın adı “barış içinde yarış” diye adlandırılıyorsa da gerçekten gerilime neden olan, şiddete neden olan, giderek çatışmaya neden olan bir rekabet sistemi ve kültürü yerleştiriliyor. Güçlü olan vursun! Olur mu öyle şey? İki büyük dünya savaşının sonrasında kurulan uluslararası toplulukların varlık nedeni nedir? Güçsüz olanın, zayıf olanın hak ve özgürlüklerini bir hukuka bağlamak ve korumaya bağlamaktır. İşte, biz bu kültürü eğer oluşturabilirsek gerçekten gerek Avrupa Birliğine gerek insanlığa bağlı bir hukuku ve bir kültürü oluşturabiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

AKIN BİRDAL (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Aksi takdirde bu çabaların karşılığı toplumun beklentilerine, gereksinmelerine, özlemlerine karşılık vermeyecektir.

Hepinizi, bu duygularla saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ediyoruz Sayın Birdal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 54. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “tedarik edenlerle” ibaresinin “sağlayanlarla” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçe…

Gerekçe:

Madde metninin anlaşılır kılınması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

54’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 54’üncü madde kabul edilmiştir.

55’inci maddenin başlığını okutuyorum:

II - Dürüstlük kuralına aykırı davranışlar, ticarî uygulamalar

MADDE 55 –

BAŞKAN – 55’inci madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Buyurunuz okuyunuz:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 55 inci maddesinin “1” inci fıkrasının “a” başlığında yer alan “reklamlar” ibaresinden sonra gelmek üzere “taahhütler” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Selahattin Demirtaş

Akın Birdal

 

 

Şırnak

Diyarbakır

Diyarbakır

 

 

Pervin Buldan

 

Fatma Kurtulan

 

 

Iğdır

 

Van

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı” nın 55. maddesinin 1. fıkrasının birinci cümlesinin “Aşağıda sayılan haller haksız rekabet hallerinin başlıcalarıdır” şekline dönüştürülmesini arz ve teklif ederiz.

 

Osman Durmuş

Akif Akkuş

Rıdvan Yalçın

 

Kırıkkale

Mersin

Ordu

 

Süleyman L. Yunusoğlu

Abdülkadir Akcan

Kemalettin Nalcı

 

Trabzon

Afyonkarahisar

Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Hangisi efendim? Çünkü bir önerge var ki kabul etme ihtimalimiz var o nedenle bir istişare yapma ihtiyacı hissettim.

BAŞKAN – Sayın Osman Durmuş ve arkadaşlarının önergesi.

İki önerge var.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Bu önergede “haller” kelimesi mi eklenmek isteniyor bir bakar mısınız?

BAŞKAN – Tekrar okuyunuz lütfen:

“Aşağıda sayılan haller haksız rekabet hallerinin başlıcalarıdır” şekline dönüştürülmesini arz ve teklif ederiz.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Bunu kabul edebiliriz efendim.

BAŞKAN – Peki.

Gerekçeyi mi okutayım?

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – İki cümle…

BAŞKAN - Sayın Yalçın, buyurunuz.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Kabul ettik ama…

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Kabul ettik önergeyi yahu.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bizi konuşturmamak için her önergemizi kabul etmek zorunda kalmayınız diye özellikle söz almış bulunuyorum.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Onunla ilgili değil, isabetli gördüğümüz için.

RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Evet, Sayın Bakanım, önergemiz gerçekten de bir gerekliliğe dayanıyor. Madde metnindeki şu hâliyle kalması hâlinde bir sınırlama  durumunun söz konusu olduğunu görüyoruz. Bu sebeple, haksız rekabet olarak sayılacak hâllerin zaman içerisinde gelişime açık olarak tanımlanması gerektiğini ifade ettik.

Şimdi, Sayın Bakanım, burada bir hata daha var: “Aşağıda sayılan davranışlar dürüstlük kuralına aykırı haksız rekabet hâlleridir.” diye ifade edilmiş. Burada yalnızca aşağıda sayılan bentlerde haksız rekabet hâllerini sınırlamış olmuyoruz, aynı zamanda sanki dürüstlük kuralına uygun haksız rekabet de varmış gibi bir anlam hatası da ifade edilmiş. Bu değişiklikle biz her iki hususu da düzeltmiş oluyoruz.

Burada, tabii, iktidara eleştiriler getirdik. Bir eleştiri de medya kuruluşlarına yapmak istiyorum fırsatını bulmuşken. Bin dört yüz elli üç maddeden müteşekkil, Türkiye’nin ticaret hukukunu yeniden tanımlayan bir kanuna karşı medyamız sadece “otobüslerde horoz taşınamayacağı” gibi ve bu maddede de yer alan saldırgan satış yöntemleriyle ilgili maddeyi manşetlerine taşımıştı.

Bu vesileyle, medyayı da, Ticaret Kanunu’na, Ticaret Kanunu’nun getirdiği yeniliklere, Ticaret Kanunu’ndan etkilenmesi muhtemel kişi ve kuruluşlara daha özenli davranması gerektiğini ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yalçın.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 55 inci maddesinin “1” inci fıkrasının “a” başlığında yer alan “reklamlar” ibaresinden sonra gelmek üzere “taahhütler” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz efendim.

FATMA KURTULAN (Van) – Hasip Kaplan konuşacak

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sanıyorum önergemiz anlaşılmadı. Ben, onun için, biraz açıklamak üzere söz aldım.

Gerçi haksız rekabet hükümlerine baktığımız zaman İsviçre kanunlarından genellikle alınıyor. Haksız Rekabete Dair Federal Kanun’dan esinlenilmiş Türk Ticaret Kanununun içine konulmuş. Oysaki, haksız rekabet, tüketici haklarının korunması ayrı hükümler ve ayrı yerlerde olması gerekiyordu fakat buraya alınmış. Alındıysa, burada, ben bir noktaya dikkat çekmek istiyorum: Biz ne diyoruz değişiklik olarak? “Reklamlar” kelimesi ve “taahhütler” diyoruz; “taahhütler” diyoruz, dikkat edin. Birisi reklam yapıyor, bir ürün satışı yapacak, diyor ki: “Ben, işte, şu buzdolabımı, şu otomobilimi, şu çamaşır makinesini veya şu cep telefonunu, şu saati -hayatımızın her alanına giren emtiayı, ürünü- satacağım.” Arkasından da bir garanti belgesi var. Bir garanti belgesi olmayan satış gördük mü? Var mı garantisiz satış? O garantinin anlamı ne? Reklamını yaptığı malı, bir yıllığına veya iki yıllığına, “Ben garanti ediyorum, bunda bir ayıp çıkarsa gelir geri öderim.” bu anlama geliyor. Otomobili aldınız, fabrikasyon hatası var ama garantisi var, taahhüt etmiş. Reklamındaki vasıflar da yok. Gittiniz firmaya, bunu anlatıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Kardeşim taahhüdün vardı, garanti belgen var.” Garanti belgesi hayatımızın her alanına girmiş.

Şimdi, biz, burada haksız rekabete ilişkin bütün hükümleri okuduk. Garanti belgesi var mı? Garantiye dikkat çeken bir hüküm var mı? Peki, firmalar taahhüt ettiklerinin, niye reklamlarıyla taahhüt ettiklerinin yükümlülüğü altına girmesinler? Sorun bu. Benim anlatmak istediğim bu. Çok yakın zamanda medyada promosyonda bu çok sıkça yaşandı. Deniliyor ki: “Şu kadar kupona size ev vereceğiz, araba vereceğiz, televizyon vereceğiz.” Sonra o vasfı belirtilen televizyonun, arabanın olmadığını, çok düşük marka veya çok kalitesiz bir şeyin verildiğini halkımız gördü. Şimdi, bu konuda da bir haksız rekabeti önleyici hüküm teşkil edebilir “taahhüt” kelimesi. Burada bizim aslında ifade etmek istediğimiz: Evet, reklamda sınır yok, reklam serbest; satış yöntemlerinde de sınır yok, onda da serbest. Ama bir nokta var ki gerçekten insaf ve vicdan sınırlarını aşıyor. Eğer bir emtia satılıyorsa onun taahhüdü de olmalı, garanti belgesinin çerçevesinde bir sorumlu olmalıdır.

Bu noktada, ben bu önergenin kabul edilmeyeceğini biliyorum. Yani, şimdi biz ne kadar doğru önerge getirsek, ne kadar inandırıcı şeyler söylesek, yok! Öyle gelmiş öyle geçecek. Çünkü daha bu kuralı değiştiremedik. On sekiz aydır ben burada anlatıyorum, bir şeyi değiştiremedim. “Allah birdir” diye bir önerge getirsek acaba diyorum, bu konuda tereddüt geçirir misiniz, ne olur diye merak ediyorum. Yani gerçekten bu konuda ne olur oylarınız? Tereddüt eder misiniz, komisyona mı bakarsınız, bakana mı bakarsınız, yukarı mı bakarsınız? Ben tabii ki gerçekten biraz sorgulamak istiyorum.

Bakın, keşke bu maddeyi daha çok konuşabilseydik. 11’inci fıkrada “Tüketici kredilerine ilişkin kamuya yapılan ilanlarda” diye bir bölüm var. Bütün insanlarımız tüketici kredileriyle inim inim inliyor. Gidin bankalara, karınca duaları on beş sayfa sözleşmeler imzalatılıyor. Ben kendim avukatım. O karınca duası sözleşmeleri hangi banka önümüze koyduysa kredi kartı aldığımızda, okumadan imzayı atıyoruz. Okuyamazsınız ki! Alın onu, on beş sayfayı okumanız için, on beş gün, bir de mercek lazım size. Mercekle bakacaksınız, okuyacaksınız. Sonradan faiz, faizin üzerine faiz… Şimdi, eğer haksız rekabetten korumaysa bunun hükümlerinin tabii ki açık olması gerekiyor.

Benim burada ifade etmek istediğim, reklamlarla beraber garanti belgesine vurgu yapılmasıdır. Buna bir çözüm getirmek lazım. Her firmanın taahhüt ettiğinin sorumluluğunu taşıması lazım. Bütün olay bu. O zaman, garanti belgesini de şart koşmayalım. Uluslararası standartlarda da garanti belgesi zaten var. Dikkat edin, Sony markaya dikkat edin, cep telefonlarına dikkat edin, yeni çıkan televizyonlara dikkat edin, hepsinde otuz iki dilde garanti belgesinin tercümesi ve çevirisi var ama Türkçeyi göremezsiniz, dikkat edin. Alın dışarıdan ithal ettiğiniz ürünleri, Türkçesi çevirisini, garanti belgesinde veya kullanım kılavuzunda göremezsiniz, yirmi dil vardır Türkçe yoktur. Niye? Türkiye’de haksız rekabet için kendi vatandaşını koruyan bir anlayış olsaydı hiçbir firma bu ürünü Türkiye’ye getirip satamazdı. Bu önlenirdi diye düşünüyorum.

Bu noktada Komisyonun bir daha gözden geçirmesi umuduyla önergemizin kabulünü diliyor, teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istemiştim.

BAŞKAN – Açıklama mı yapmak istiyorsunuz?

Buyurunuz Sayın Bakan.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, bu bölümde, herhâlde arkadaşlarımızın da dikkatlerinden kaçmamıştır, muhalefet partili arkadaşlarımız tarafından verilen, çok makul ve mantıklı, önergeleri kabul ettiklerimiz de oldu. Sayın Kaplan’ın tabii ki bu önergesini de biz değerlendirdik. “Reklamlar”dan  sonra “taahhütler” ibaresinin konması da iyi niyetli bir öneridir ama “satış yöntemleri” tabirinin bunu da kapsadığı düşüncesiyle önergesini kabul edemedik. Yoksa önergesine saygı duyuyoruz.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – “Yöntem” farklıdır, “taahhüt” farklıdır.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Daha önce kabul edilmiş önergeyle birlikte 55’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

56’ncı maddenin başlığını okutuyorum:

B) Hukukî sorumluluk

I - Çeşitli davalar

MADDE 56 –

BAŞKAN – 56’ncı madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Buyurunuz:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 56. maddesinin 1. fıkrasında geçen “müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticarî faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Osman Durmuş

Akif Akkuş

Rıdvan Yalçın

 

Kırıkkale

Mersin

Ordu

 

Abdülkadir Akcan

Süleyman L. Yunusoğlu

Kemalettin Nalcı

 

Afyonkarahisar

Trabzon

Tekirdağ

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 56. maddesinin 1. fıkrasının a bendinde yer alan “Fiilin” ibaresinin “Eylemin” şeklinde, b bendinde yer alan “men’ini” ibaresinin “yasaklanmasını” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Turgut Dibek

Tekin Bingöl

 

Mersin

Kırklareli

Ankara

 

Hulusi Güvel

 

Ali Oksal

 

Adana

 

Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz efendim.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde metninin anlaşılır kılınması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 56. maddesinin 1. fıkrasında geçen “müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticarî faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                    Osman Durmuş (Kırıkkale) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Nalcı, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 56’ncı maddesinin birinci fıkrası üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, burada görüşmekte olduğumuz ticaret kanununun amacı ticarette yani fiilî ticarette insanların karşılaşabileceği muammaları, zorlukları ve bu ticarete yön verecek şekilleri burada kaideleriyle birlikte düzenlemektir.

Şimdi, geldiğimiz bu noktaya kadar, 56’ncı maddeye kadar olan kısımda şirketlerin kuruluşu, unvanları ve basiretli bir tüccarın yapması gereken eğer bunları yapmadığı sürece de alması gereken cezalar üzerinde konuştuk.

Sayın milletvekilleri, burada çıkarmış olduğumuz kanunlar üzerinde bazı tezatlar var. Bakın, 47’nci maddede biz bir önerge verdik. 47’nci maddede “Şirketten ayrılan ortağın yazılı izni…” deniyordu. Biz bu yazılı iznin kaldırılmasını, eğer aksi bir şart yoksa… Zaten “unvanın devri” denildi.

Aynı tasarının 49’uncu maddesine bakıyoruz, iki madde sonra aynen şunu söylüyor: “Bir işletmenin devri, aksi açıkça kabul edilmiş olmadıkça, unvanın da devri sonucunu doğurur. Devir halinde devralan unvanı aynen kullanma hakkına sahiptir.”

Şimdi, bu iki madde birbirine aykırı olmadı mı sayın milletvekilleri? Biz önergeyi verdik, bunun tezat oluşturacağını söyledik. O zaman 49’uncu maddede de bunu düzenlemeniz gerekmiyor muydu? Bakın, Mecliste bizim görevimiz birbirine tezat düşen kanunlar çıkarmak değil. Ben şimdi, o zaman burada soruyorum:

Bizim, 47’nci maddede vermiş olduğumuz önerge neden kabul edilmedi? Orada da şunu söyledik: Aksi olmadığı sürece, yani alan kişi karşı çıkmadığı sürece bu devredilmiş olsun veya hakları geçmiş olsun istedik. E 49 da bunu söylüyor! Böyle bir ihtilafta acaba hangisi kullanılacak? Ben merak ediyorum.

Sayın milletvekilleri, bizim burada çıkaracağımız tüm kanunların işlerliği ve ticareti kolaylaştıracak kanunlar olması lazım. Ki, daha sonraki metinlerde de gelecek, ticaretin ana kaidelerinden birisi ticaret unvanları, şirketin kurulması, bu şirketin ortakları, sermaye yapısı, sermaye güçlülüğü ve daha sonradan ticaret yapıldığı zaman bu kişilerin gerçek kişi olmasını, ticari faaliyetlerin belli ahlaki düzeyler içinde olmasını sağlamaktır. Bir önceki maddede yine vardı, ticaret unvanının haksız yere kullanılması veya başka bir ticaret unvanının kopya edilerek haksız yere kullanılmasından dolayı doğacak zararların karşılanması. Peki, sayın milletvekilleri, bu zararlar kimden alınacak acaba? Bunun bir yaptırımı var mı? Yani mezardaki kişiler üzerine kurulan şirketler biliyoruz; sorumluları, herhangi bir yaptırımı yok! Ben bundan iki konuşmam öncesinde de söyledim, yani 10 milyar sermayeyle kurulan bir şirketin bu ülkede 10 trilyonluk iş yapma kapasitesi var. Yani bunun tazminatı buradan mı karşılanacak?

Onun içindir ki, biz burada Milliyetçi Hareket Partisi olarak, demin Rıdvan Yalçın arkadaşımızın da söylediği gibi, bu tasarıya yardımcı olmak istiyoruz. Bu vermiş olduğumuz önergede de ben bir sefer daha düşünülmesini istiyorum. Kısıtlanıyor, yani deniyor ki “müşteri kredisi, meslek itibarı, ticari faaliyetleri ve diğer ekonomik menfaatler.” E diğer “ekonomik menfaatler” dendiği zaman bunların hepsini kapsamıyor mu?

Onun için önergemize olumlu görüş vereceğinizin temennisiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkürler Sayın Nalcı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

56’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 56’ncı madde kabul edilmiştir.

57’nci maddenin başlığını okutuyorum:

II - Çalıştıranın sorumluluğu

MADDE 57 –

BAŞKAN – 57’nci madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Buyurunuz:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 57. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “fiili” ibaresinin “eylemi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Turgut Dibek

Tekin Bingöl

 

 

Mersin

Kırklareli

Ankara

 

 

Ali Oksal

 

Hulusi Güvel

 

 

Mersin

 

Adana

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 57. maddesinin 1. fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Osman Durmuş

Abdülkadir Akcan

Akif Akkuş

 

Kırıkkale

Afyonkarahisar

Mersin

 

Süleyman L. Yunusoğlu

Rıdvan Yalçın

Kemalettin Nalcı

 

Trabzon

Ordu

Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Adam çalıştıranın sorumluluğu Borçlar Kanununun 55 ve 100. maddelerinde yer almaktadır. Burada ayrıca ve ikincil olarak düzenlenmesine gerek yoktur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 57. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “fiili” ibaresinin “eylemi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Öztürk.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 57’nci maddesine ilişkin değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının gerekçesinde “Arı ve güzel Türkçe için özen gösterilmiştir.” denilmesine rağmen, bu tasarı metni genel olarak okunduğunda, tasarının dili ve ifadesinin çok başarısız olduğu açıktır. Örneğin, bir yerde “tahsis” diyor, bir yerde “özgüleme” diyor, bir yerde “işlem” diyor, onun hemen yanında bir yerde “fiil” diyor. Yine, bir yerde “şirket” diyor, bir başka yerde “ortaklık” diyor. Şimdi, biz, önergelerimizle bu çelişkileri gidermek istedik, yanlışlıkları düzeltmek istedik. Aynı zamanda, demin de söylediğim gibi, Adalet Komisyonunda görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısı’yla ilgili bir uyumu da sağlamak istedik.

Şimdi, görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısı’nda “fiil” yerine “eylem” kelimesi kullanılıyor. Hatta o kadar ileri gidiyoruz ki kırk yıllık “ikrar” yerine “borç tanısı” kullanılıyor, “icap kabul” yerine “öneri” kullanılıyor. Türkçeleştirmek, öz Türkçeleştirmek adına orada daha aşırıya kaçılıyor ama burada halkın anlayabileceği diller, sözcükler öneriliyor, Sayın Komisyon Başkanı ve Bakan tarafından kabul edilmiyor. 56’ncı maddede de söyledik “men etmek” kelimesi öz Türkçe değildir. Hani sizin gerekçenizde yazıyordu, siz bu tasarıda arı ve güzel Türkçe kullanılmasına özen göstermiştiniz? “Men” kelimesi Türkçe bir kelime midir? Özen gösterdiğiniz için mi “men” kelimesini kullanıyorsunuz? Biz “men” kelimesi yerine “yasak” kelimesini, “fiil” yerine “eylem” kelimesini önerdik 56’ncı maddede, Sayın Bakan ve Sayın Komisyon Başkanı katılmadı, AKP’nin oylarıyla da reddedildi.

Buradan anlaşılıyor ki, AKP’li arkadaşlarımız, yapılan değişiklik önergelerinin içeriğine, amacına bakmadan sadece bu önergelerin kimden geldiklerine bakarak ret veya kabul oyu kullanıyorlar. Ben, AKP Grubunun bugüne kadar sayın bakan ve sayın komisyonun katılmadığı bir önergeyi kabul ettiğini görmedim. Burada da AKP’li arkadaşlarımızın Türk Ticaret Yasası’nın hazırlanmasında veya çıkarılmasında gerekli sorumlulukları duymadıklarını ben düşünüyorum.

Şimdi bu kelime, “fiil” kelimesi Türkçe kelime değildir, artık bugün yerleşmiş bir anlatımla “eylem” kelimesidir. Zaten, Borçlar Kanunu Tasarısı’nda da onu kullanıyorlar. Şimdi bu 56’ncı maddede bizim bu değişiklik önergemiz reddedildiğine göre, artık bunun bir anlamı da kalmamıştır. Ben sorumlu bir hukukçu anlayışıyla bu önergeyi geri çekiyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.

57’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

58’nci maddenin başlığını okutuyorum:

III - Basın, yayın, iletişim ve bilişim kuruluşlarının sorumluluğu

MADDE 58 –

BAŞKAN – 58’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Türk Ticaret Kanunu Tasarısı"nın 58 inci maddesine aşağıdaki dördüncü fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

Mehmet Yüksel

Tuğrul Yemişci

 

Yozgat

Denizli

İzmir

 

Emin Nedim Öztürk

 

Cumhur Ünal

 

Eskişehir

 

Karabük

(4) Haksız rekabet fiilinin iletimini başlatmamış, iletimin alıcısını veya fiili oluşturan içeriği seçmemiş veya fiili gerçekleştirecek şekilde değiştirmemişse, bu maddenin birinci fıkrasındaki davalar hizmet sağlayıcısı aleyhine açılamaz; tedbir kararı verilemez. Mahkeme haksız rekabet eyleminin olumsuz sonuçlarının kapsamlı veya vereceği zararın büyük olacağı durumlarda ilgili hizmet sağlayıcısını da dinleyerek, haksız rekabet fiilinin sona erdirilmesini veya önlenmesine ilişkin tedbir kararını hizmet sağlayıcı aleyhine de verebilir veya içeriğin geçici olarak kaldırılması dahil somut olaya uyan uygulanabilir başka tedbirler alabilir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddenin birinci fıkrası ile izleyen fıkralardan açıkça anlaşıldığı üzere, haksız rekabet davası fiilin işlendiği kuruluş bağlamında onun bir çeşit aracılık etmiş olması sebebiyle sırasıyla fiilden doğrudan sorumlu olanlar, onlara ulaşılamıyorsa, sorumlu olabilecekler ve işletmesi sebebiyle sorumlu sayılabilecekler aleyhine açılmaktadır. Bilgi toplumu hizmetinin bir bilgi iletişim ağı içinde sadece bir bilginin, içeriğin veya taşınan benzeri bir olgunun erişimini gerçekleştirenler, yani sadece genel ve yaygın ağın içinde işlev sahibi olan "hizmet sağlayıcı"lar (hizmet sunanlar-ara hizmeti sunanlar) haksız fiili oluşturan içerikle ilgili değillerdir, belki içeriğin anlamının veya kime yöneldiğinin ayırdında bile değillerdir, belki bilinçli bir şekilde onu bilmemektedirler. Onun için hizmet sağlayıcılar haksız rekabet fiilinden sorumlu tutulamazlar. Çünkü, böyle bir sorumluluğun meşruiyet temeli yoktur.

Eklenen dördüncü fıkra önce, hizmet sağlayıcılar için sorumsuzluk ilkesini koymaktadır (Hizmet sağlayıcıların başka kanunlarda düzenlenen "ara ve geçici saklama" dâhil diğer sorumluluklarının saklı olduğu şüphesizdir). Dördüncü fıkra daha sonra hizmet sağlayıcıların haksız rekabet oluşturan fiilden sorumlu tutulabilecekleri durumları Bilgi Toplumu Hizmetlerinin Bazı Hukuki Yönleri ve Özellikle İç Pazarda Elektronik Ticaret Konusunda 8 Haziran 2000 tarihli 2000/31/AT sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi (“Elektronik Ticaret Konusunda Direktif”) ile uyumlu bir şekilde belirlemektedir. Teknik olan bu sebepler için bilirkişi incelemesi gereklidir.

Bu konuda diğer hassas bir sorun da, bilgi toplumu hizmetini durduran tedbir kararlarıdır. Dördüncü fıkranın bu husustaki ilkesi, sistemi durduran tedbir kararlarının -kural olarak- verilemeyeceğidir. Çünkü böyle bir karar sadece uyuşmazlık konusu fiili değil bilgi toplumu hizmetini durdurmaktadır. Ancak dördüncü fıkra böyle etkileri geniş bir kararın hangi durumlarda verilebileceğini göstermektedir.

Konunun, göz ardı edilemez önemi dolayısıyla, dördüncü fıkra, böyle etkileri geniş bir karar vermeden önce mahkemenin ilgili hizmet sağlayıcısını (temsilcisini, mümkünse teknik temsilciyi) dinlemesi gereğini hükme bağlamıştır.

Dördüncü fıkra, ayrıca mahkemeye, içeriği geçici olarak kaldırtmak gibi etkileri sınırlı, somut olaya uyan, uygulanabilir tedbirler de alabilir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 58’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

59’uncu maddenin başlığını okutuyorum:

IV - Kararın ilânı

MADDE 59 –

BAŞKAN – Madde 59 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan  “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 59. maddesinde yer alan “hakim” ibaresinin çıkartılarak yerine “mahkeme” ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Osman Durmuş

Akif Akkuş

Rıdvan Yalçın

 

Kırıkkale

Mersin

Ordu

 

Abdülkadir Akcan

Süleyman L. Yunusoğlu

Kemalettin Nalcı

 

Afyonkarahisar

Trabzon

Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe efendim…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Hukuk sistemimiz modern bir hukuk sistemi olarak, hakim değil mahkeme sistemidir. Bu sebeple bir yargısal kararın verilmesinden söz edilirken, hakim değil mahkeme ibaresinin kullanılması zorunludur.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 59’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 59’uncu madde kabul edilmiştir.

60’ıncı maddenin başlığını okutuyorum:

V - Zamanaşımı

MADDE 60 –

BAŞKAN – 60’ıncı madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 60. maddesinde yer alan “26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Ensar Öğüt

Turgut Dibek

 

Mersin

Ardahan

Kırklareli

 

Tekin Bingöl

Ali Oksal

Hulusi Güvel

 

Ankara

Mersin

Adana

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 60. maddesinde yer alan “Şu kadar ki,” ibaresinden sonra “haksız rekabet fiili aynı zamanda” ibaresinin eklenmesini, “işlenmişse” ibaresinin çıkartılarak yerine “niteliğinde ise” ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       

 

Abdülkadir Akcan

Akif Akkuş

Süleyman L. Yunusoğlu

 

Afyonkarahisar

Mersin

Trabzon

 

Rıdvan Yalçın

Kemalettin Nalcı

Osman Durmuş

 

Ordu

Tekirdağ

Kırıkkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Osman Durmuş’un önergesi değil mi efendim?

BAŞKAN – Evet.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Ona katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçe mi?

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yukarıda teklifi sunulan “haksız rekabet fiili aynı zamanda” ibaresinin madde metnine eklenmesiyle, madde metninde yer alan cümledeki anlamsızlık  giderilmiş olacaktır.

Madde metninde yer alan “işlenmişse” ibaresinin yerine “niteliğinde ise” ibaresinin getirilmesi ile madde hükmü ile ifade edilmek istenen amaç tam ve doğru şekilde ifade edilebilecektir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 60. maddesinde yer alan “26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Konuşacağım.

BAŞKAN - Sayın Öğüt, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 96 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 60’ıncı maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge nedeniyle söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ben ticarete başka bir pencereden bakacağım. Şehirde ticaret var, köyde ticaret var. Şehirde ticaret yapan insanlar, daha ziyade istihdamı sağlayan küçük sanayiler var, organize sanayiler var, çarşılar var, marketler var, iş merkezleri var. Bugünkü günde araştırdığınız zaman esnafta protesto olan senet sayısı 8 kat artmış. Çek ödenmemiş, arkası yazılmış, 10 kat artmış. Çok büyük firmalar dahi büyük bir kaos içerisinde, hakikaten kriz fevkalade vurmuş. Hâlen yüzde 18 KDV’de diretiliyor, ticareti geliştirmek istiyorsak bu KDV’nin derhâl yüzde 5’e indirilmesi lazım. Bak, önerimizi de söylüyoruz. Diyorlar ki: “Yahu önerinizi söylemiyorsunuz.” İşte yüzde 18’lik KDV’yi yüzde 5’e indirdiğiniz zaman sanayici ve üreten nefes alacaktır.

Burada şimdi ben size bir örnek vereceğim. Ardahan’da Esnaf Sanatkârlar Kredi Kooperatifi var. Buranın 508 tane üyesi var -Ayhan’cığım iyi dinle, sen sorduğun için söylüyorum- 150 tanesi borçlu. Bir yıldan fazladır Halk Bankasından 300 milyar lira kredi istiyor 150 kişi, yani 2’şer milyar lira. Bir yıldan beri Halk Bankası bu krediyi vermiyor. Halk Bankası Genel Müdürüne gittim, telefon açtım, dedim ki: “Yahu insaf edin, Allah’a bak kardeşim, 500 trilyonu bir kalemde Çalık Grubuna verdin, 375 milyon dolar, 500 trilyon civarında bir para. Yahu bu 150 kişi Gürcistan, Ermenistan sınırında ağır kış koşullarında vatanın bekçiliğini yapıyor orada. Yani ayıptır ya! 300 milyar niye kredi vermiyorsun kardeşim?” Esnaf kalkınacak, göç duracak. Şimdi ticarete baktığınız zaman… Siz nasıl, ne kadar kanun yaparsanız yapın, şimdi bu kitabı, görüyorsunuz işte bu kanun tasarısını kaç milletvekili okudu? Okuyan var mı, elinizi kaldırabilir misiniz? Yok kardeşim, yani bilen yok, eden yok, okuyan yok, yazan yok. Ondan sonra kanun çıkıyor “Kanun sakat çıktı.” Kanun tabii ki sakat çıkar. Bunlar çok önemli arkadaşlar.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Komisyonlarda görüşülüyor.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Komisyonlarda ne kadar görüşülürse görüşülsün, ben milletvekiliyim, el kaldırıyorum, bunun bana gelmesi lazım, gelmesi lazım. İktidar partisinin bunu düşünmesi lazım değerli arkadaşlar.

Kars’ta küçük sanayi, organize sanayi bitmiş tükenmiş, 2-3 tane esnaf kalmış. Ardahan yüzde 50 öyle. Bugün, inanın, Ardahan’daki esnafa ben tebrik yazıyordum, sekreterim bana dedi ki: “Efendim, esnafın yarı yarıya dükkânı kapandığı için tebrikleri yazmıyoruz.” “Nasıl olur?” dedim, araştırdım. Hakikaten nereden baksanız yarıya yakını dükkânını kapatmış; sadece bu, Ardahan değil, Kars’ta, Iğdır’da, Ağrı’da… Doğu Anadolu perişan.

Şimdi Ticaret Kanunu çıkıyor, kimsenin haberi yok. Bürokratlar hazırlıyor, getiriyor, kardeşim elini kaldır, indir.

Köye gelince -zamanımız kalmadığı için köye geliyorum- tarım, hayvancılık hakikaten bitmiş, aile işletmeciliği bitmiş. Yani Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine borcunu… Köyde ticaret yapan adama Haziran 2003 tarihinde bir iyileştirme kanunu çıkardık. Aradan beş yıl geçti değerli arkadaşlar, şu anda tarım ve hayvancılıkla uğraşan, çiftçilikle uğraşan insanlar Ziraat Bankasına hem borçları var ödeyemiyorlar hem kredi alamıyorlar. Esnaf kefalet kooperatifine borçları da ayrı bir noktada.

Dün Sayın Bakana ben soru sordum: “Bu çiftçilerin Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifine olan borçlarını erteleyecek misiniz veya bir kolaylık sağlayacak mısınız veya faizlerini silecek misiniz?” “Efendim, 2003 Haziranında çıkarttık ya kanunu. O zaman bir iyileştirme yaptık ya.” diyor. Yahu kardeşim insaf et! Beş sene geçti hâlen borcunu ödeyemeyen insan var.

Bakın, ben size bir örnek daha söyleyeceğim: Yani bu devlet eğer Ardahan’ı gözden çıkarmışsa, bilmiyorum ama, Ardahan’daki çiftçilerin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Bu devlet Ardahan’ı gözden çıkarmışsa bilmiyorum ama Ardahan’daki çiftçileri alacaklarından dolayı nereden icraya verilir biliyor musunuz? Erzurum’dan. Niye Erzurum’dan? Ardahan’ın savcısı, hâkimi, icra müdürü, valisi yok mu? Onu vatanın topraklarından saymıyor muyuz Sayın Bakanım? Ben sizden rica ediyorum, açın, bütün Ardahan’ın ilçeleri dâhil, köyleri dâhil çiftçileri, hepsi Erzurum’dan icraya verilmiş. Adam kalkıyor bu kış günü Erzurum’a gidecek, mal beyanında bulunacak on günlük cezayı çekmemesi, hapiste yatmaması için. Şu anda Ardahan’ın, yemin ediyorum, en az beşte 1’i on gün cezaevinde yatıyorlar. Yazık, günah değil mi bu insanlara? Gidemiyor, mal beyanında bulunamıyor, köylü, parası yok. Erzurum’dan icra… Aradım Erzurum’daki avukatı, tarım kredi kooperatifinin avukatını “Ya niye yapıyorsunuz?” dedim, “Efendim, ben burada görev yapıyorum.” dedi. Peki, Ardahan’daki avukatlar kırılmış mı, yok mu Ardahan’da avukat kardeşim? Ardahan’da 10 tane avukat var hem de canavar gibi, yani onlara niye vermiyorsunuz? “Yok, o bizim yandaşımız.” diyorsanız bu da ayıp.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü bağlayınız Sayın Öğüt.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Selamlıyorum, evet.

Yani bakın, ben bunu Büyük Millet Meclisinde tutanaklara geçmesi için söylüyorum. Sayın Bakanıma da güveniyorum. Ben istirham ediyorum, lütfen talimat verin, alacağı varsa, olabilir, borcunu gitsin oradaki ilden, oradaki ilçeden versin. Erzurum vatan toprağı Ardahan vatan toprağı değil mi? Ardahan’dakiler Türk vatandaşı değil mi? Yani inanın, iki yıldır bu böyle devam ediyor arkadaşlar, iki yıldır, daha yeni değil. Bıktım artık, yani ticaret, ticaret, ticaret… Köydeki adam ticaret yapıyor, şehirdeki ticaret yapıyor. Onun için sizden rica ediyorum -halk bizi seçti, buraya gönderdi, bizden çare bekliyor, kanun çıkarıyoruz- sizden istirham ediyorum, köylüye de, çiftçiye de, şehirdeki ticaret yapana da, sanayiciye de, üreticiye de katkı sunalım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öğüt.

Buyurunuz Sayın Bakan.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Teşekkür ederim.

Kamuoyunu doğru bilgilendirme adına Sayın Öğüt’ün son açıklamasıyla ilgili şunları söylemek durumundayım: Herhangi bir vatandaşımıza bulunduğu veya ikamet ettiği yerin dışında bir icra emri, ödeme emri gönderilirse veya bir dava dilekçesi gönderilirse, o kişinin, örneğin Erzurum’a giderek itiraz etme mecburiyeti yok. Ardahan’da icra dairesine gidersiniz, icra dairesine yapmış olduğunuz başvuru süreyi keser, istinabe yoluyla onu Erzurum’a gönderir. Bakın, orada hukukçu arkadaşlarımız var, hepsi de bunu bilirler. Bakın, siz çok tecrübeli bir arkadaşımızsınız, Ardahanlı vatandaşlarımızı lütfen doğru bilgilendirin. Erzurum’a gitmek zorunda değiller, Erzurum’dan avukat tutmak zorunda da değiller, her şeyi Ardahan’da yapmaları yasalarımıza göre mümkündür.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Ama Ardahan’da verilse daha iyi olmaz mı Sayın Bakanım?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – O alacaklının takdiridir.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Alacaklı devlet Sayın Bakanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Daha önce kabul edilmiş önerge doğrultusunda 60’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 60’ıncı madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 17.21

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 17.38

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/537) (S. Sayısı: 236)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Karayoluyla Yolcu ve Yük Taşımacılığının Düzenlenmesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Karayoluyla Yolcu ve Yük Taşımacılığının Düzenlenmesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/377) (S. Sayısı: 303)(x)

BAŞKAN -  Komisyon? Burada.

Hükûmet?  Burada.

Komisyon raporu 303 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. 

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Onur Öymen konuşacaktır. 

Buyurunuz Sayın Öymen. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Türkiye ile Suudi Arabistan arasında imzalanmış bulunan kara yolu taşımacılığı ile ilgili anlaşma hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

                           

(x) 303 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.

Değerli arkadaşlar, aslında bugün, yüce Meclise sunulan Suudi Arabistan’la ilgili üç anlaşma var. Diğer anlaşmalar hakkında yüce Meclisin fazla vaktini almamak için söz almayacağız ama bu vesileyle her üç anlaşmayla ilgili bazı görüşlerimizi sizinle paylaşmak istiyoruz.

Öncelikle şunu belirtelim: Hükûmetin bu anlaşmalarla ilgili gerekçesini ve Komisyonun raporunu okuduğunuz zaman bu anlaşmalar öyle anlaşılıyor ki Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesine katkı sağlayacaktır, yardımcı olacaktır. Çok güzel, biz de bunu hararetle destekleriz.

Ne var ki şunu görüyoruz: Bu anlaşmaların ikisi 22’nci Dönemde imzalanmış ve vaktinde Meclise onay için getirilmediği için kadük olmuş, geçersiz kılınmış, yeniden getiriliyor; geçen dönemde imzalanıyor, geçen dönemde getirilemiyor, bu dönemde de seçimlerden sonra bunların gündeme getirilmesi bir yıldan fazla zaman alıyor. Bu kadar önemliyse niçin bunları Meclise zamanında getirmediler; bu konudaki eleştirimizi dile getirmek istiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, maalesef Hükûmet böyle olumsuz bir durum olunca, bir gelişme olunca suçu yükleyecek, kabahati yükleyecek birilerini arıyor. Soruyoruz: Şimdi, bu olayda suçlu muhalefet midir, suçlu basın mıdır, suçlu kimdir? Niçin bu kadar geciktirilmiştir bu anlaşmanın onay için Meclise getirilmesi?

Şimdi, ilginç bir şey dikkatimizi çekti bu anlaşmaları imzalarken, o da anlaşmaların tarihi. Şimdi bakıyoruz, bu anlaşmalardan bir tanesinin, şu anda görüştüğümüz kara yolu anlaşmasının tarihi: 14/7/1427, yanlış duymadınız 14/7/1427; hicri tarih verilmiş. Zahmet olmasın diye bizlere yanında miladi tarih de yazılmış ama hicri tarih yazılıyor. İkinci anlaşmaya bakıyoruz, orada da hicri tarih yazılıyor, yanında miladi tarih. Bazı arkadaşlarımız diyebilirler ki: “Canım, efendim, Suudi Arabistan’ın usulü böyle, ne yapalım, işte onlara ayıp olmasın diye, onları tatmin etmek için hicri tarihi de yazıverdik.” Öyle değil çünkü bugün gündemde olan üçüncü anlaşmaya bakıyorsunuz, Türkiye ile Suudi Arabistan arasında, orada sadece miladi tarih var. Demek ki hicri tarih yazma konusunda Suudi Arabistan’ın bir dayatması yok.

Şu olabilir: Bu gibi durumlarda -bu metinler biliyorsunuz Türkçe, Arapça ve İngilizce olarak hazırlanır- her ülke kendi metnine kendi tarihini yazabilir. Suudiler Arapça metnine hicri tarih yazabilir, siz de Türkçe metninize miladi tarihi yazarsınız, İngilizce metnine miladi tarih… Bunlar ayrıntı gibi gözükebilir ama değerli arkadaşlar, anlaşma yapmak ciddi iştir. Bu anlaşmalar devletin arşivine giriyor. Yarın öbür gün araştırmacılar bunu inceleyecekler, değerlendirecekler ve bunları tespit edecekler ve bu dönemde bu işlerin yeterince ciddiye alınmadığı sonucuna varacaklar. Onun için diyoruz ki: Lütfen, anlaşma yaparken dikkatli olalım.

Çok değerli arkadaşlar, şimdi gelelim işin esasına. Suudi Arabistan, Hükûmetin en yakın ilişki kurduğu ülkelerden biridir. Sık sık karşılıklı ziyaretler oluyor, Cumhurbaşkanımız ziyaret ediyor, Başbakanımız ziyaret ediyor, Suudi Kralı Türkiye’ye geliyor, bakan düzeyinde birçok ziyaret yapılıyor; bunları yadırgamıyoruz. Eğer ilişkileri geliştirmek istiyorsanız, gayet tabii ki bu ziyaretleri doğal karşılayacaksınız. Bazen ölçüyü kaçırdığımız oluyor, Suudi Arabistan Kralını Sayın Cumhurbaşkanımız otelinde ziyaret ediyor, otelinde görüşmeler yapıyor; bunlar bizim diplomatik usullerimize uygun değil ama işin esasında, karşılıklı temaslar, karşılıklı ziyaretler mutlaka diplomaside çok faydalıdır; yeter ki bu ziyaretlerin sonucunda istediğiniz sonucu alasınız.

Şimdi, Suudi Arabistan dünyanın en büyük petrol ihracatçısıdır. O bakımdan çok büyük kaynakları var. Suudi Arabistan’ın petrol ihracatından yılda kazandığı para, 2007 yılı itibarıyla, tam 215 milyar dolardır. Bunun karşılığında büyük bir ithalatı da var, ithalatı da 82,7 milyar dolardır. Yani çok büyük bir pazar var karşımızda ve bu pazardan her ülke yararlanmak istiyor, biz de yararlanmak istiyoruz. Bakıyoruz Amerika’nın, İngiltere’nin en üst düzey devlet adamları, Avrupalılar sık sık Riyad’a gidiyorlar, Suudi Kralıyla görüşüyorlar, devlet adamlarıyla görüşüyorlar. Niçin? Daha çok bu pastadan pay almak için. Şimdi, bizim de yaptığımız bu ziyaretlerin sonucunda, bekleriz ki biz de bu pastadan büyük bir pay alalım. Şimdi, bakıyoruz rakamlara, Türkiye'nin 2007 yılında Suudi Arabistan’a yaptığı ihracatın toplamı 1,4 milyar dolardan ibaret. 82 milyar ithalatı var Suudi Arabistan’ın, bu 82 milyarın sadece 1,4 milyarı Türkiye’den gidiyor. Yüzde kaçı yapıyor? Yüzde 1,7’si. Bu kadar büyük bir pastadan bu kadar emek, bu kadar çaba, bu kadar ziyaret sonucunda Türkiye'nin alabileceği pay bu mu olmalıydı? Bazıları diyebilirler ki: “Efendim, ne yapalım? Suudi Arabistan’da serbest piyasa ekonomisi var, onlar da piyasa kurallarını uyguluyorlar. Eğer sizin yeterince rekabet gücünüz yoksa, firmalarınız bu kadar satabiliyorsa ne yapalım?” Ondan ibaret değil. Eğer öyle olsaydı bu kadar devlet adamı Suudi Arabistan’ı ziyaret etmezdi, bu kadar yakın ilişki kurulmazdı. Herkes mallarını satmak için bu ziyaretleri yapıyor. Savunma sanayisi ürünlerini satıyorlar. Türkiye’de çok iyi gelişen bir savunma sanayimiz var. Acaba bu ürünlerin ne kadarını Suudi Arabistan’a satıyoruz? Pek çok ülkenin Suudi Arabistan’daki şirketleri petrol arama işinde görev yapıyorlar. Acaba Türkiye'nin de petrol arama çalışmaları var mı Suudi Arabistan’da? Aldığımız ruhsatlar var mı? Bu soruları sormak zorundayız.

Şimdi, Suudi Arabistan cari açık vermeyen bir ülkedir. Suudi Arabistan’da cari fazla veriliyor. Ne kadar? 21 milyar dolar. Peki, bu kadar büyük fazla veren bir ülke çeşitli ülkelere yatırım yapıyor, acaba Türkiye’ye ne kadar yatırım yapıyor? Dünyaya yaptığı yatırım nedir, Türkiye’ye yaptığı yatırım nedir? Bunu araştırırsanız ilginç rakamlara rastlayabilirsiniz. Demek ki bu çabalar, ticaret bir yana, Suudi yatırımlarının Türkiye’ye çekilmesinde de yeterince sonuç vermemiş. Bunları dikkate almak gerekiyor diye düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Suudi Arabistan’ın bazı özellikleri var. Bunu da dile getirelim, ticari ilişkilerde de, ekonomik ilişkilerde de önemli. Suudi Arabistan’da fertlerin, yabancı şahısların gayrimenkul satın almaları yasak. O nedenle, bu bir kısıtlama getiriyor Suudi Arabistan’la iş yapacak ülkeler için. İlgili uzmanların bize verdiği bilgiye göre, firmaların, yabancı firmaların oradaki alışverişinde birtakım kolaylıklar sağlanmış, bunu görüyoruz. Şu anda huzurunuzda olan anlaşmalarda da hükümler görüyoruz ki çağdaş ülkelerle yapılan anlaşmalara benziyor. Mesela ne diyor? “İhtilaf hâlinde Lahey Adalet Divanına gidilecektir.” deniliyor, çok güzel.

Yalnız başka anlaşmalar da yapmışız yine bu Hükûmet zamanında. Bu konuda sizin dikkatinizi çekmek istiyorum. Şimdi, Türkiye'nin 29 Temmuz 2004 tarihinde AKP İktidarı zamanında yapılmış bir anlaşması var İslam Kalkınma Bankasıyla. İslam Kalkınma Bankasıyla bir anlaşma yapıyoruz, iş birliği anlaşması, buna göre bir fon kuruluyor. Bu fona, Türkiye, bütçesinden 11 milyon 760 bin dolarlık katkıda bulunuyor. Şimdi bu fon niçin kuruluyor? Bu fondan özel sektörün yararlanması için kuruluyor. Türk özel sektörü yararlanacak, güzel. Yalnız, bakıyorsunuz, bunun bir koşulu var: Bu fondan yararlanacak Türk şirketlerinin mutlaka İslami usule göre faaliyet gösteren şirket olması lazım.

Değerli arkadaşlarım, laik bir ülkede böyle bir durum olabilir mi? Niçin Suudi Arabistan’la ilgili? Çünkü, İslam Kalkınma Bankasının en büyük ortaklarından biri bu. İslam Konferansına bağlı ekonomik faaliyetlerde en etkili ülkelerden biri bu. Onun için Suudi Arabistan’la ilgili. Yani, İslami usulle çalışmayan firmalarımız bundan yararlanamayacak. Böyle bir anlaşma yapıyoruz.

Şimdi, laik bir ülke böyle olur mu? 11 milyon 760 bin dolarlık katkıda bulunmuşsunuz. Bu katkıyı, sadece İslami usulle çalışan firmaların verdiği vergilerden mi aldınız? Bütün vatandaşların, Müslüman olsun Hristiyan olsun herkesin verdiği vergiyle bu finanse ediliyor. Şöyle bir şey düşünün: Mesela, Avrupa'da, Fransa’da, Almanya’da böyle bir anlaşma yapılıyor, bir fon kuruluyor, orada bir hüküm var: Sadece Hristiyanlık usullerine uygun üretim yapan firmalar yararlanır. Yani o ülkelerdeki Türk firmaları yararlanamaz. Nasıl tepki gösteririz biz buna?

Şimdi, bitmedi. Şimdi burada kararı kim verecek? Hangi firma İslami usule göre çalışıyor, hangisi çalışmıyor, kim karar verecek? Bakıyoruz, madde 14, 6’ncı paragraf: Bir İslam Hukuk Komitesi kurulmuş. Suudi Arabistan’da bir İslam Hukuk Komitesi var. Bu İslam Hukuk Komitesi karar veriyor, Türkiye'deki hangi firma İslami usule göre çalışıyor, hangisi çalışmıyor. Peki, ihtilaf olursa ne olacak? İhtilaf olursa, bakıyorsunuz, gene hüküm var anlaşmada. Diyor ki bu anlaşma: İhtilaf hâlinde, gene Cidde’de, Suudi Arabistan’da bulunan İslam Adalet Mahkemesi karar verecek.

Değerli arkadaşlarım, demin size anlattım, şu anda Meclisin gündeminde olan anlaşmalarda da ihtilaf hâlinde nasıl çözüleceğine dair maddeler var. Belli ki Suudi Arabistan dayatmamış size illa İslam Adalet Divanı çözsün diye, o razı Lahey Adalet Divanına gitmeye. Peki, öbür anlaşmada niye yok bu? Öbür anlaşmada niçin İslam Adalet Divanına gitme şartını koyuyorsunuz? İşte, biz buna itiraz ettik. Biz buna itiraz ettik ama maalesef, iktidarın, muhalefetin en haklı itirazlarına bile kulak verme gibi bir alışkanlığı yok. Onun için “Biz oy çokluğuyla geçiririz Meclisten.” diyorlar ve geçiriyorlar.

Şimdi, o bakımdan, Adalet ve Kalkınma Partisine mensup arkadaşlarımıza büyük görev düşüyor Mecliste. Gelecek kuşaklara hesap vereceğiz hepimiz. Yaptığımız işlerden, yapmadığımız işlerden hesap vereceğiz. Biz diyoruz ki: Uluslararası ticarette, uluslararası ekonomik ilişkilerde uluslararası kurallar ne ise o uygulanır, o uygulansın ve dinî esaslara göre, başka esaslara göre ticari faaliyet yürütmeyelim. Hükûmetten beklediğimiz bu.

Onun için, biz, bu anlaşmaların onaylanmasına karşı değiliz, fakat bu konulara dikkatinizi çekmek istiyoruz. Eğer uygulamada, demin anlattığım nedenlerle, gerekçelerle sıkıntılar çıkarsa, şunu hatırlayınız ki: Muhalefet bizi uyarmıştı. Biz sizi uyarıyoruz, Hükûmeti uyarıyoruz, ilgili uygulayıcı arkadaşlarımızı uyarıyoruz. “Efendim, mütekabiliyet ilkesi uygulayacağız, merak etmeyin.” diyorlar. Yani ne demek? “Bir Türk vatandaşı Suudi Arabistan’da gayrimenkul edinemediğine göre bir Suudi vatandaşına da, merak etmeyin, Türkiye’de gayrimenkul edinme imkânı tanımayacağız.” diyorlar, güzel. Peki, ya bu şahıs gidip Fransa’da bir firma kurup gelirse Türkiye’de aynı yatırımı yaparsa, bütün sermayesi kendine ait bir Avrupa firması olarak gelirse ne yapacaksınız? Yapacağınız bir şey yok. Çünkü bu imzaladığınız anlaşmalar buna imkân veriyor. O bakımdan, dikkatinizi çekiyoruz, lütfen, bu gibi hassas konularda muhalefetin sesine kulak veriniz, muhalefetin önerilerini ciddiye alınız, dikkate alınız ve uygulamalarda bu gibi durumlarla karşılaşmamak için çaba gösteriniz.

Demin söyledim, petrol konusunda… Değerli arkadaşlar, bizim en hassas olduğumuz konulardan biridir enerji konusu. Mademki bu kadar yakın ilişkilerimiz var, mademki çeşitli ülkelerin ilişkileri Suudi Arabistan’da petrol sektörüne girmişler. Biz niye giremeyelim? Bizim millî petrol şirketimiz Türkiye Petrolleri çeşitli ülkelerde araştırmalar yapıyor, çeşitli ülkelerde imtiyazlar almış, ruhsatlar almış. Suudi Arabistan mademki en uygun ülkedir, o zaman niçin yapmayalım?

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – “Sadece Arap” diyor.

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Şimdi, bu vesileyle size bir hususu hatırlatmak istiyorum bu petrol konusundan bahsederken, daha bu petrol ilk çıktığında, Birinci Dünya Savaşı’ndan hemen önceki yıllarda büyük petrol şirketleri, yedi tane en büyük petrol şirketi bir Kırmızı Çizgi Anlaşması imzaladılar. Kırmızı Çizgi Anlaşması’nın çizgisini çizen meşhur Gülbenkyan. Bu Anlaşma’ya göre Suudi Arabistan da dâhil, Irak da dâhil, Kuveyt hariç, bölgede petrol çıkaran ülkelerde araştırma yapılacak mı yapılmayacak mı? Karar şu: Yedi şirket birden mutabakata varmadıkça bölgedeki bir ülkede petrol araştırması yapılamaz.

Bu ülkelerden, kırmızı çizgilerin içine giren ülkelerden biri Türkiye’dir.

Soru şu: Acaba Türkiye’de bu kadar zamandan beri gerçek anlamda petrol bulunamaması bazılarının iddia ettiği gibi Türkiye’de petrol olmamasından mı kaynaklanıyor, yoksa başka sebeplerden mi kaynaklanıyor? Bu konuyu da Hükûmetin dikkatine sunuyoruz.

Şunu da ifade edeyim: Bundan önceki hükûmetler zamanında Türkiye’ye o büyük şirketlerden biri şöyle bir başvuruda bulundu, dedi ki: “Türkiye'nin Karadeniz sahillerinde biz petrol bulduk, zengin doğal gaz rezervleri bulduk, bunları çıkarabiliriz ama bir şartımız var, Petrol Yasası’nı değiştireceksiniz, Petrol Yasası’nı değiştirmedikçe bu petrolleri çıkartmayız.”

O zamanki hükûmetler bunu reddediyor. Enerji Bakanına yazılan mektuplar var bizim elimizde. O zamanın hükûmetleri reddediyor. Geçen dönemde seçimlerden önce baktık Hükûmet bir petrol yasası çıkartmış getirmiş Meclisin huzuruna. Bir de baktık ki aynen o yabancı şirketin istediği unsurlar. Fazlası var, eksiği yok. O yasa bildiğiniz gibi geçen dönem de geçmedi. Şimdi bu vesileyle size hatırlatıyoruz, lütfen dikkatli olun. Lütfen dikkatli olun, hiçbir ülkenin vermediği imtiyazları Türkiye’den istiyorlar. Ticari konularda olduğu gibi enerji konusunda da istenilen imtiyazlar konusunda lütfen dikkatli olunuz. Öyle imtiyazlar istiyorlar ki, Türkiye’de üretilen petrolden 1 gramını bile Türkiye’de bırakma mecburiyeti olmayacak. Hükûmetin getirdiği yasayı, yasa tasarısını dikkatle okuyunuz, bir kere daha Meclise getirebilirler. Şimdiden uyarıyoruz: Böyle bir yola giderseniz, gerçekten, çok ciddi sıkıntı yaratırsınız, çok ciddi sıkıntı yaratırsınız, ülkenin enerji menfaatleri açısından, ülke enerjisinin güvenliği açısından çok ciddi sıkıntılar yaratırsınız.

Değerli arkadaşlar, bu görüşlerimizi bu vesileyle dile getirmek istedik ama gündemimizdeki üç anlaşmayı onaylama konusunda Cumhuriyet Halk Partisi Grubu müspet oy kullanacaktır. Bunu bu vesileyle yapıcı tutumumuzun bir işareti olarak dile getiriyoruz. Yalnız bir kere daha uyarıyoruz Hükûmeti: Lütfen, uygulamada çok dikkatli olunuz.

Yüce Meclisi saygılarla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Öymen.

Komisyon Başkanı Sayın Mercan, ufak bir açıklamada bulunacaksınız galiba.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Evet.

BAŞKAN – Buyurunuz.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Genel Kurulu bilgilendirmek babından bir iki hususu söylemem gerekiyor.

Her şeyden önce, Suudi Arabistan’da, doğru, yabancıların, yabancı gerçek kişilerin mülkiyet edinme hakkı yoktur. Buna karşı, karşılıklılık ilkesi nedeniyle Türkiye’de de bu hak yoktur.

Ayrıca, ülkemizde, yabancı şirketlerin, Turizmi Teşvik Kanunu ve Petrol Kanunu’nda sağlanan istisnalar dışında, Türkiye’de gayrimenkul edinmesi mümkün değildir. Türkiye’de ancak yabancı sermayeli Türk şirketlerinin, faaliyet alanlarıyla sınırlı olmak üzere, gayrimenkul edinmeleri mümkündür. Aynı şekilde, benzer şekilde, Suudi Arabistan’da 2006 yılında yapılan bir yasa değişikliğiyle, Bakanlar Kurulunda onaylanan bir yasayla yabancı yatırımcılar da gayrimenkul edinebilmektedir.

Ayrıca, yine Suudi Arabistan’da tahkim kanunu, Uluslararası Tahkim Kanunu geçerli olmuştur.

Bir hususu daha belirtmek istiyorum, o da şu: Türkiye’de yabancı şirketler iş yaparken Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın ilgili birimlerinden izin almak zorundadır. Suudi Arabistan’daki yabancı şirketler de Suudi Arabistan’da iş yaparken Suudi Arabistan’daki bakanlıktan, makamlardan izin almak durumundadırlar, izin almak zorundadırlar. Türkiye’de hangi şirket olursa olsun, ister Suudi Arabistan ister herhangi bir başka şirket, yabancı sermayeli olsun, yarı yabancı sermayeli olsun, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine uymak zorundadır. Benzer şekilde Suudi Arabistan’da da bu söz konusudur. Anlaşmazlık durumunda yine Türkiye’de uluslararası tahkim vardır, Suudi Arabistan’da da vardır. Bu konularda Genel Kurulu bilgilendirmek istedim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Mercan.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Recep Taner konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Taner. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükûmeti Arasında Karayoluyla Yolcu ve Yük Taşımacılığının Düzenlenmesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair -303 sıra no.lu- Kanun Tasarısı’yla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz ile 55 ülke arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşması imzalanmıştır. Bu kanun tasarısına konu olan anlaşma da 8 Ağustos 2006 tarihinde Ankara’da imzalanmış, bu anlaşmayla iki ülke arasında yapılmakta olan yolcu ve yük taşımacılığıyla ilgili belirli düzenlemeler belirtilmiş ve bu alanlarda herhangi bir sorun çıktığında ne tür işlemler yapılacağı da tespit edilmiştir.

Bugün burada görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı Suudi Arabistan ile aramızdaki bir anlaşma kanunudur. Dolayısıyla, Arabistan ile ilgili bir kanun görüştüğümüze göre Arabistan’la ilgili de kısa bilgi edinmekte fayda olduğu kanaatindeyim.

Başkenti Riyad olan Suudi Arabistan Krallığı Arabistan Yarımadası’nın en büyük ülkesidir. Resmî dili Arapça, para birimi Suudi Arabistan Riyali olan ülkenin nüfusu ise 24 milyon civarındadır. Başlıca şehirleri Riyad, Mekke, Medine, Cidde, Taif ve Damman’dır.

Yeryüzündeki petrol rezervinin yüzde 26’sına sahip olan ülkenin ekonomisini petrol ve doğal gaz gelirleri önemli bir şekilde iştigal etmektedir. Suudi Arabistan’ın, 2007 verilerine göre 375 milyar dolar gayrisafi yurt içi hasılası, yıllık yüzde 3 enflasyonu ve 310 milyar dolar olan dış ticaret hacmi bulunmaktadır.

Suudi Arabistan’a özellikle Cumhurbaşkanından Meclis Başkanına, Başbakandan bakanlara kadar birçok resmî ziyaret gerçekleştirilmesine rağmen Arabistan ile ekonomik gelişmelere baktığımızda iyi seviyede olmadığı da bir gerçektir. Suudi Arabistan’la ticaret hacmimiz 4,5 milyar dolar civarındadır ve iki ülke arasındaki ticaret hacmi potansiyelinin yeterince değerlendirilmediği de bir gerçektir.

Suudi Arabistan, müslümanlar tarafından kutsal sayılan Mekke, Medine gibi şehirlere sahip bir ülkedir. Şu anda da, malum, 100 binin üzerinde Türk hacımız kutsal topraklarda hac vazifelerini yapmaktadır. Kendilerine kutsal vazifelerini tamamlayıp sağ salim ülkemize dönmelerini temenni etmekteyim. Bugün için Suudi Arabistan’la olan ilişkilerimize ve Türk müteşebbislerinin, nakliyecilerin sorunlarına baktığımızda ise en önemli sorunlar kefil sorunu -bu hâlâ aşılabilmiş durumda değil- iki ülkenin ithalat ve ihracat mevzuatındaki eksiklikler, Türk bankalarının verdiği teminat mektuplarının kabul edilmemesi, Türk nakil araçlarına uygulanan yüksek navlun ve şoför vize işlemleridir.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun karayoluyla yolcu ve yük taşımacılığı kanunu. Dolayısıyla, yolcu taşımacılığının ve yük taşımacılığının Türkiye’deki durumuna da bakmakta fayda olduğu kanaatindeyiz.

Kara yolu yolcu taşımacılığının Türkiye’deki payına baktığımızda deniz ve hava taşımacılığı yüzde 5’lerdeyken kara yolu taşımacılığı yüzde 95’tir. Bu yolcu taşımacılığının yüzde 70’i otobüslerle, yüzde 30’u ise diğer taşıtlarla yapılan ve yaklaşık 500 bin kişiyi ilgilendiren bir sektördür. Yük taşımacılığında ise toplam taşımacılığın yüzde 93’ü kara yoluyla yapılmaktadır. Bu da 700 binden fazla kamyon, 75 bin civarında çekici ve römork ve diğer araçlarla yapılmaktadır. Bugün ülkemizin ihracatının yüzde 53’ü, ithalatının ise yüzde 34’ü kara yolu taşımacılığıyla yapılmaktadır.

Avrupa’nın en iyi taşımacılık filolarına sahip olan ülkemizin nakliyecilik sektörünün belli sorunlarına baktığımızda ise kota sorunu en önemli sorun olarak devam etmektedir. Genel olarak nakliyecilerin en önemli sıkıntıları da maalesef akaryakıt giderlerinin yüksek oluşudur. Şu anda maliyetlerin yüzde 35’i civarında bir akaryakıt maliyeti bulunmaktadır. Petroldeki ham madde fiyatları anında akaryakıt fiyatlarına yansıtılırken, maalesef, petrol düşüşleri, aynı şekilde ham madde fiyatlarının düşüşleri petrol fiyatlarına yansımamaktadır.

Hükûmet her ne kadar ilgili sektörü suçlasa da akaryakıt fiyatlarının yüksek oluşundaki en büyük etken akaryakıt üzerinden alınan dolaylı vergilerin yüksek oluşudur. Dünyanın hiçbir ülkesinde yüzde 25’in üzerinde olmayan dolaylı vergiler, ülkemizde, maalesef yüzde 75 civarındadır ki bu ÖTV, KDV gibi dolaylı vergiler AKP iktidara geldiğinde yüzde 55’ler civarındaydı, şu anda yüzde 75’lerde.

AKP Hükûmeti, kazanandan kazancı üzerinden alınması gereken vergileri alamadığından dolayı vergi gelirlerindeki açığı kapatmak için 70 milyonun ödediği ÖTV, KDV gibi vergileri, maalesef gizli vergileri artırarak bu açığı kapatmaktadır.

Dünyanın en önemli sektörlerinden olan Türk taşımacılık sektöründekiler, akaryakıt fiyatlarının yüksekliğinden dolayı, maliyetlerdeki artışlardan dolayı mazot alamamaktalar ve mazot alamayan nakliyeciler de ya kaçak mazot satan firmalara yönelmekteler veya akaryakıt istasyonlarında, yol kenarlarında, 7  numara, 10 numara yağları satın alarak mazot yerine araçlarında kullanmaktadırlar.

Turizmden sarraflığa birçok sektörde KDV oranları yüzde 8’lere çekilirken kara yolu taşımacılığındaki yüzde 18’lik KDV oranı da zor durumda olan taşımacılık sektörünün önündeki en büyük engellerden birisidir.

Değerli milletvekilleri, AKP’nin yapmış olduğu bazı uygulamaları da uluslararası taşıma yapan firmalarımız ve şirketlerimiz anlayamamaktadır. Geçmişte, uluslararası taşıma yapan firmalara yurt dışına çıkışları sırasında gümrüklerde bir depo ÖTV’siz akaryakıt verilmekteydi. Bu, ne hikmetse bu Hükûmet döneminde 550 litreyle sınırlandırıldı. Tabii, nakliye mesafelerine göre bu 550 litrelik akaryakıt yetmediği zaman, maalesef, şoförlerimiz gittikleri ülkelerden o kalan akaryakıtı temin etmekteler ve bu da Türk ekonomisine belli bir şekilde zarar vermekte. Bunun yaklaşık maliyetinin de 60 milyon dolar civarında olduğu belirtilmektedir.

Maliye Bakanlığının ne motorlu taşıt vergisi genelgelerinde ne araç muayene yönetmeliklerinde ve ne de kanunlarımızda “standart depo” diye bir tarif bulunmamaktadır. İmalatçı firmalar tarafından orijinal olarak üretilen 800 ile 1.000 litre arasındaki depoları kabul etmeyip “Standart depo 550 litre alır.” düşüncesini kabul etmek de mümkün değil. Uluslararası nakliye yapanlara gümrük çıkışlarında verilen akaryakıt miktarının tekrar düzeltilmesi için Hükûmetten çalışma beklemekteler.

Değerli milletvekilleri, hafta sonu görüştüğüm Aydın Şoförler Odası Başkanı Ali Tuncal şoför esnafının sorunlarından bahsederken gördüğüm şey, maalesef, yolcu ve yük taşımacılığı yapan esnafların patlama noktasında olduğu gerçeğidir. Diyorlar ki: “Cansiparane her türlü zorluklara katlanarak köylerdeki çocuklarımızı il ve ilçe okullarımıza götüren yani taşımalı eğitim yapan esnafımız, eylül ayı hak edişlerini kasım ayının 15’inde ancak alabilmişler ve şimdi de ekim ayının hak edişlerini beklemekteler.” Sayın Millî Eğitim Bakanımıza konuyu ilettik. Kendisinden bu konuda destek beklemekteyiz. Bir iki gün içinde il özel idarelerine para aktarılmadığı takdirde önümüzdeki Kurban Bayramı’nda ne kurban kesebilecekler ne de bayram yapabilecekler. Buradan yetkililere duyurulur.

Yine, Hükûmet, ülkenin içinde bulunduğu kriz nedeniyle KOBİ’lere, üreticilere destek vermekte. Bugün küçük esnafımız da şoförümüz de zor durumda. Neden bunlar da aynı imkânlardan faydalanmıyorlar, anlamak mümkün değil. BAĞ-KUR primlerini ödeyemeyen, sağlık hizmetlerinden mahrum kalan şoför esnafı, sicil affı çıkarılmadığı için de ödeyemedikleri çek, senet ve kredi borcundan dolayı şu anda bankalardan kredi alamamaktalar. Dolayısıyla, esnafın ve nakliyecilerin şu anda vermiş olduğunuz can suyuna çok daha fazla ihtiyaçları var. Bir an önce ya mevcut düzenlemeye hizmet sektörünü ve esnaf sanatkârı dâhil ederek veya esnaf sanatkâr kredi kefalet kooperatifleri aracılığıyla esnaflara da sıfır faizli bir can suyu verilmesi ve şoför esnafı tarafından da bunların hak edilmesi beklenilmektedir.

Sektörün diğer meselelerine baktığımızda ise bandrollerini veya trafik para cezalarını veya vergilerini ödeyemeyen şoför esnafının araçlarının fenni muayeneleri yapılmamakta. Fenni muayenelerini yaptıramayan şoförlerimiz daha sonraki kontroller sırasında yakalandığında da araçlarına el konulmakta ve yediemin depolarına verilmekte. Değerli milletvekilleri, şoförün şoförlük yaptığı aracı yediemin deposuna koyarsak nasıl bu vergilerini ödeyecekler, nasıl geçimlerini temin edecekler?

Yine bu Hükûmet döneminde çıkarılan A1, K1, K2 gibi değişik belgeler gündeme geldi. Bu belgeleri üzerinden birçok zaman geçmesine rağmen alan da, almayan da maalesef şu anda rahat bir şekilde ihalelere girmekte, piyasada iş bulmakta ve çalışmakta. O hâlde neden şoför esnafımız bu K1 belgeleri için, K2 belgeleri için, diğer belgeler için mücadele verdi, birçok masraflara katlandı, bunu da anlamak zor.

Yine bu Hükûmet döneminde çıkarılan, kamyon ve tırların korkulu rüyası hâline gelen istiap haddi meselesi, oradaki getirilen 25 tonluk öz mal şartı binlerce kamyoncunun korkulu rüyası hâline geldi. İlgili yönetmelik gereğince yapılması gereken denetimler yol ve seyyar sabit kantarların sayısının yetersiz olması sebebiyle yapılamamakta. Dolayısıyla, bugün ilim olan Aydın’da istiap haddini aştığı için ağır cezalar ödeyen esnaf, şoförler maalesef bir başka ilde en ufak bir ceza görmeden, en ufak bir denetime tabi tutulmadan faaliyetini sürdürmekte. Bu da taşımacılık sektörü açısından fırsat eşitliğini ortadan kaldırmakta ve haksız kazanca sebep olmaktadır.

Yolcu ve yük taşımacılığı yapan nakliyecilerimizin en önemli bir diğer talepleri ise hava ve deniz taşımacılığı yapmakta olanlara verilen ÖTV’siz akaryakıt desteğidir. Eğer ki bu deniz ve hava taşımacılığında verilen destek nakliyeden dolayı veriliyorsa bunun kara taşımacılığında da verilmesi gerektiği düşüncesindeler. Bu konuda da Hükûmetin çalışma yapmasını beklediklerini sizlere hatırlatmak isterim.

Değerli milletvekilleri, gerçi Sayın Başbakanımız ekonomik tahminlerinde krizin teğet geçmesinden tepe noktasını aştığını ve inişe geçtiği aşamasına gelmiş olsa da açıklanan ekonomik göstergeler çok farklı bir tablo ortaya koyuyor. Örneğin Türkiye İş Kurumu, iş için başvuran kişilerin sayısında önceki aya göre yüzde 134 artış olduğu yani işsizliğin arttığını belirtmekte veya Türkiye İhracatçılar Meclisi “TİM” dediğimiz meclisin verilerine göre kasım ayı ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 22 azalmış durumda. Kabul etsek de kabul etmek istemesek de ülkemiz ekonomik bir kriz yaşamakta. Ülkemizin zor bir süreçten geçerken bu süreç içinde kara yolu ile yolcu ve yük taşımacılığı yapan ulaştırma sektörünün bu ve benzeri sorunlarına çare olacak düzenlemelerin bir an önce yapılmasını beklemekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz ülkemiz ile Suudi Arabistan arasındaki kara yoluyla yolcu ve yük taşımacılığı düzenlemesi, bunun yanında birazdan görüşeceğimiz yatırımların karşılıklı teşviki ve korunması kanunu, gelir üzerinden alınan vergilendirmede çifte vergilendirmenin önlenmesiyle ilgili düzenlemeleri Milliyetçi Hareket Partisi olarak desteklemekteyiz.

Tabii, eksikleriyle, aksaklıklarıyla bu düzenlemelerin Meclisten geçmesinin ve neticesinde de Türk milletine, taşımacılık sektörüne, Türk tüccarlarına hayırlar getirmesini temenni eder, şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına hepinizi en içten duygularla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Taner.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Birdal.

DTP GRUBU ADINA AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükûmeti Arasında Karayoluyla Yolcu ve Yük Taşımacılığının Düzenlenmesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Toplumlar ve ülkelerin arasında ilişkilerin artırılması yolunda gerek kültürel alışveriş gerek ticari gerekse de turizm amaçlı geliş-gidişlerin çoğaltılması herkesin üzerinde anlaşma sağlayacağı konulardır. O nedenle, böyle bir anlaşmanın imzalanmış olması, onaylanacak olması kuşkusuz olumludur. İki ülke arasında ekonomik ve ticari ilişkiler her geçen gün gelişmektedir. Bu nedenle, yük ve yolcu taşımacılığının daha uygun koşullarda sürdürülmesi de anlamlı olacaktır. Bu nedenle, engel gibi görünen kimi bürokratik işlemlerin kaldırılıyor olması, bu alanda ortaya çıkabilecek sorunların çözümlenmesi için her iki ülkenin de kabul edeceği yasal dayanakların oluşturulması, özellikle yük taşımacılığında iki ülke arasında uzaklık göz önüne alındığında olumlu gelişmeler olarak değerlendirilebilinir ancak ülkeler arasında ilişki sadece ticaretten ya da yasalardan, anlaşmalardan ibaret değildir. Eninde sonunda bu tür sorunlar bir şekilde iki ülkenin yaklaşımıyla çözümlenebilecektir ancak çok daha önemli kimi konular vardır ki insanlığın ortak gözetiminde ve evrensel konulardır. Ben de işin bu yanına değineceğim.

Bilindiği gibi Suudi Arabistan’da pek çok sayıda Arap kökenli yurttaşımız orada işçi olarak çalışmaktadır ve bu yurttaşlarımızın genellikle Hatay ve çevresinden olduğu da bilinmekte. Zaman zaman gazetelerde yer aldığı zaman öğrenmekteyiz. Suudi Arabistan’da çalışan yurttaşlarımız oranın birtakım değerlerine göre, örneğin içki ya da uyuşturucu kullandığı gerekçesiyle ya da Suudi Arabistan’ın dinî ve inanç değerlerine karşı söz ve eylemler nedeniyle idam cezasına çarptırıldığını bilmekteyiz, öğrenmekteyiz.

En son, Suudi Arabistan’da berberlik yapan Hataylı bir yurttaşımız idam cezasına çarptırılmış ve yine gazetelerden izlediğimiz gibi, Sayın Cumhurbaşkanının devreye girmesiyle bu cezadan vazgeçilmiş ve serbest bırakılmıştır. Ancak Suudi Arabistan’da gerek Suudi halkının, insanların ve gerekse de bizim oraya giden, çalışmakta olan yurttaşlarımızın kişi güvenliği ve özgürlüğü açısından ciddi sorunlar yaşamakta olduğu bilinmektedir. O nedenle, bunlar Suudi Arabistan’ın iç işidir artık denilemiyor. Çağımızda insan hakları evrensel, bütünsel ve kimsenin iç işi olmaktan çıkarılmış, evrensel gözetime ve koruma altına alınmıştır. Bu nedenle, idam cezasının kaldırılması konusunda Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak, hükûmeti olarak telkinde bulunabiliriz ki gerçekten insan haklarının olmazsa olmazı, insanın yaşam hakkıyla başlıyor ve bunun devredilmeyeceğini ve kimin tarafından ve hangi gerekçeyle olursa olsun yok edilemeyeceğini de insan hakları evrensel hukuku kabul etmiştir ki gerçekten -sırası gelmişken onu da söyleyeyim- İran’da son günlerde muhalif öğrenci, öğretmen ve siyasetçilerin çok sayıda idam cezasına çarptırıldığını ve birçok bu cezaların da yerine getirildiğini üzüntüyle izlemekteyiz ki gerçekten, Türkiye Cumhuriyeti devletinin idam cezasını yasalarından kaldırmış olması da çok önemli bir kazanımdır kuşkusuz. Biliyorsunuz, en son 1984 yılında idam cezası yerine getirildi ve o günden sonra, çok sayıda insan idam cezasına çarptırılmışken bunun yasalardan kaldırılmış ve daha sonra savaş hâlinde ve olağanüstü hâllerde de yaşam hakkının ihlal edilemeyeceği, idam cezasının yerine getirilmeyeceği, kaldırılmış olması önemli bir adımdır. Yoksa daha önce, akıl hastalarının, hamile kadınların ve perşembeyi cumaya bağlayan gecenin dışında, her gün sabaha kadar, idam cezasına çarptırılmış olanlar, hangi şafak sökerken darağacına götürüleceğinin kaygısını yaşamıştır ve Türkiye’nin siyasi tarihinde de ne yazık ki bunun örnekleri vardır.

Şimdi, Hükûmet, ülkemizin, devletin güçlü olduğu, sözünün dünyaca dinlendiğini sık sık dile getirmektedir ve Sayın Başbakan, geçtiğimiz günlerde de Amerika Birleşik Devletleri Devlet Başkanlığına seçilen Sayın Obama’ya da bir öğütte bulundu, tavsiyede bulundu, “Diklenme ama dik dur.” dedi. Herhâlde yine Suudi Arabistan da toplumsal, tarihsel ilişkilerimizin gereği böyle idam cezasının kaldırılması yolundaki bir telkini de dikkate alırlar umarım.

Şimdi, başka bir konu da değerli arkadaşlar, Suudi Arabistan’ca Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarımıza uygulanan vize sorunudur. Milyonlarca yurttaşımız bugünlerde olduğu gibi dinî vecibeler gerekçeleriyle -hac ya da umre- Suudi Arabistan’a gitmektedir. Ancak Suudi Arabistan, ülkemiz yurttaşlarına vize uygulamaktadır ya da kota hakkını yurttaşlarımızın lehine kullanmamaktadır. Bu kadar sayıda yurttaşımızın gittiği bir ülkenin vize konusunda daha serbest ve kolaylaştırıcı olmasını beklemek gerekir.

Dolayısıyla, bu tür anlaşmaları önemsemekle beraber, yurttaşlarımızın yaşamlarını koruyacak ve hukukun güvencesi altına alacak düzenlemelerin ve vize kolaylıklarının sağlanması gerektiğini ve bu boşluğun kısa zamanda başka bir antlaşmayla doldurulmasını umut ediyoruz.

Biz bu sözleşmenin onaylanmasını Demokratik Toplum Partisi olarak destekliyoruz.

Bu duygularla saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Birdal.

Soru-cevap olarak 4 kişi sisteme girmiş. Çok kısa söz vereceğim. Arkadaşlar kısa bir şekilde sorarlarsa...

Sayın Barış… Yok.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, bilindiği gibi, Suudi Arabistan ile ülkemiz arasındaki ilişkilerimiz özellikle hac ibadeti nedeniyle hac döneminde ekonomik anlamda da artış göstermektedir.

2008 yılında kaç vatandaşımız hacca gitmek üzere başvuruda bulunmuş ve bunların ancak kaçı hacca gidebilmiştir? Gidenlerin ne kadarı ilk kez hacca gitmektedir? Hacı adaylarının belirlenmesinde kura yöntemi yerine başka bir yöntem uygulanabilir mi? Hacı kontenjanının artırılması konusunda Hükûmetimizin bir girişimi olmuş mudur? 2008 Türkiye-Suudi Arabistan dış ticaret hacmi nedir? Bunun ne kadarı hac döneminde gerçekleşmiştir? Bu ticaretin ne kadarı da kara yolu taşımacılığıyla ilişkilidir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık.

Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, her ne kadar görüştüğümüz kanun tasarısıyla ilgili olmasa da özellikle mısır üreticilerimizi ve dolayısıyla Hükûmetinizi ilgilendirdiği için sormak istiyorum: Toprak Mahsulleri Ofisi “Yirmi beş gün sonra ödeyeceğim.” diyerek aldığı mısır paralarını ne yazık ki 13 Ekimden beri yani elli gün geçmesine rağmen hâlen ödememiştir.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Ne alakası var Sayın Başkan?

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Bakanım, malumunuz, önümüzdeki günlerde Kurban Bayramı’nı yaşayacağız, hep birlikte inşallah ulaşacağız. Bu bayram arifesinde mısır üreticilerimize müjdeli bir haber verebilecek misiniz? Bu konuyla ilgili olarak Toprak Mahsulleri Ofisine bir talimat verebilecek misiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tankut.

Lütfen, konuyla ilgili sorular sormanızı rica edeceğim sayın milletvekili arkadaşlar.

Sayın Paksoy

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Ben de Sayın Bakanım kürsüdeyken bir soru sormak istiyordum.

Sayın Bakanım, Kahramanmaraş’ta sanayicilerimiz çok zor durumdadırlar. Şu ana kadar fabrikalardan 7 bine yakın işçi çıkarılmıştır. Hükûmet ekonomik paket konusunda yavaş hareket etmektedir. Paketin açıklanması için IMF’yle anlaşmayı mı beklemektedir? Ekonomik paket açıklanmadan önce işçi çıkarmalarının önüne geçebilmek amacıyla İşsizlik Sigortası Fonu’ndan belli koşullarda ve sürelerde yararlanılması için gerekli düzenlemeleri yapmayı düşünmez misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paksoy.

Sayın Yalçın…

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, konuyla çok ilgili değil de cevap vermeyi düşünürseniz bir sual yöneltmek istiyorum. Efendim, cep telefonlarımıza -bütün vatandaşların olduğu gibi- sürekli reklam mesajları geliyor. Nereden bulurlar onu da bilemiyorum ama değişik değişik firmalardan, değişik kuruluşlardan reklam mesajları geliyor. Artık milleti canından bezdirdi bu uygulama. Bu haksız duruma karşı, insanların rızası dışında cep telefonlarına gönderilen mesajları engellemek bakımından, bir yasal düzenleme düşünmekte misiniz, düşünür müsünüz?

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yalçın.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Efendim, ben hac nedeniyle kaç tane kamu görevlisinin devletten harcırah alarak hacca gittiğini öğrenmek istiyorum:

1) Doktor olarak,

2) Hemşire olarak,

3) Herhangi bir nedenle.

Bir diğer sorum: Şu anda kaç tane eski ve yeni milletvekili hacca gitmektedir? Bunların masraflarını kim karşılamaktadır? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Bu soru fuzuli oldu ya!

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Allah Allah!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya, ne bağırıp duruyorsunuz be! Vatandaş olarak öğrenmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen sakin dinleyiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, sana ne yani! Sana ne! Sana batan ne! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Terbiyesizleşme! Sahtekâr!

BAŞKAN – Sayın Genç, siz sorunuza devam ediniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Diyanet İşleri Başkanlığı bu konuda hacca gidenlere ne kadar bir katkıda bulunmaktadır?

Suudi Arabistan Krallığı Kâbe yakınındaki Osmanlı sarayını neden yıkmıştır? Bunun yerine beş yıldızlı otel yaptığı söyleniyor. Bundan dolayı neden bu… Yani Osmanlının niye eserlerini orada yok etmeye çalışmıştır?

Yine, Peygamber Efendimiz’in mezarının yok edilmesi konusunda Suudi Arabistan Krallığı’nın bir teşebbüsünün Atatürk tarafından önlendiği konusunda basına intikal eden olaylar vardır. Bu konu doğru mudur, yanlış mıdır? Bunu da öğrenmek istiyorum.

Ayrıca, bu giden hacıların kaçı Diyanet Vakfı kanalıyla gidiyor, kaçı özel seyahat firmaları kanalıyla gidiyor? Bunlar kaçar lira ödüyorlar? Bunu öğrenmek istiyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

Buyurunuz Sayın Bakan.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Yazılı bile cevap vermeye gerek yok bunlara!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; evet, yöneltilen soruların bir kısmı konuyla ilgili, bir kısmının konuyla ilgisini göremedim ancak buna rağmen ben ilgili bakan arkadaşlarıma konuları ileteceğim ve bunlarla ilgili yazılı cevap vereceğim.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, sorulara cevap vermek zorunda! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Nereden bilsin!

BAŞKAN – Yazılı verecekmiş Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Soru soruyorum…

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Ansiklopedi mi karıştıracak!

BAŞKAN – Sayın Genç, yazılı verebiliyor, biliyorsunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama bu önemli Sayın Başkan. Yani burada Hükûmet yoksa gelmesin Meclise efendim.

BAŞKAN – Yazılı olarak size cevaplarını iletecektir, eminiz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yazılı olur mu!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Yeter be!

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – İsteme, isteme!

BAŞKAN – Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı da arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Karayoluyla Yolcu ve Yük Taşımacılığının Düzenlenmesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun

Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı

MADDE 1- 8 Ağustos 2006 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Karayoluyla Yolcu ve Yük Taşımacılığının Düzenlenmesi Hakkında Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde gruplar ve şahıslar adına bana söz talebi iletilmemiştir…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Madde üzerinde kişisel söz istiyorum efendim.

BAŞKAN - Şahsınız adına konuşmak mı istiyorsunuz?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet.

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Gündem hakkında konuşsun Sayın Başkan. Konuyla ilgili konuşmazsa sözünü kesin.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elbette ki uluslararası bir anlaşmanın imzalanması konusunda milletvekillerinin sorduğu soruları eğer Hükûmet sırasında oturan kişi cevaplamıyorsa o Hükûmet yok demektir! (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Böyle bir şey olur mu yani! Şimdi, Hükûmet, Parlamentoya ve Türk milletine duyulan saygının gereği burada soruları cevaplandırmak zorundadır.

İSMAİL BİLEN (Manisa) – O saygıyı hak etmen gerekir!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, Suudi Arabistan’da öteden beri… Bakın, yıllarca, Suudi Arabistan, Osmanlı İmparatorluğu emrinde yaşamış bir ülkedir. 1991 yılında Amerikan askerleri Suudi Arabistan’a gittiği zaman, o koalisyon ortakları oraya gittikleri zaman Suudi Arabistan Kralı demiştir ki: “Biz Türk askerini istemiyoruz çünkü biz altı yüz sene Osmanlının emrinde yaşadık, Türk askerini istemiyoruz.” Ama Yunanlıyı istemiştir, ama Fransızı istemiştir, Almanı istemiştir, ama Türk askerini istememiştir.

Şimdi, değerli milletvekilleri, ayrıca bu Suudi Arabistan konusunu iyi tartışmamız lazım. Tabii ki hac, İslam’ın bir şartıdır. İslam’ın şartlarını yerine getirmek her Müslümanın görevidir fakat şimdi bunları yerine getirirken bazı gerçekleri bilmemiz lazım. Ben soruyorum Sayın Bakana: Türkiye’de kaç tane kamu görevlisi gidiyor? Arkadaşlar, şimdi otuz beş-kırk yaşında bazı bürokratlar AKP İktidarının gözüne girmek için görevini bırakıyor, hacca gidiyor. Böyle bir şey olmaz ki… Yani haccın bir değeri var, bir anlamı var. Haccın, yapılması gereken yaşta ve zamanında yapılması lazım.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Ne demek bu ya!

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani…

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Yapılması gereken yaş seksen yaş mı? Kaç yaşında gitmek lazım?

KAMER GENÇ (Devamla) – Sen o bilgini kendine sakla.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Onu siz mi belirleyeceksiniz!

KAMER GENÇ (Devamla) - Ayrıca da bu Suudi Arabistan’la bizim…

Sayın Başkan, bunlar daha hâlâ bunları kavramıyorlar. Bizim istediğimiz, Türkiye Cumhuriyeti devletinin insanlarının bazı gerçekleri kavraması lazım.

Mesela, gazetelere intikal etti. Suudi Arabistan Krallığı, Hazreti Peygamber Efendimiz’in mezarını yok etme konusunda çok ciddi teşebbüslerde bulundu ama Atatürk buna ültimatom verdi, dedi ki: “Eğer sen Peygamber Efendimiz’in mezarını yok edersen, ben sana cezanı veririm.” Bu doğru mudur, yanlış mıdır Sayın Bakanım? Buna cevap ver. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler) Ayrıca da Osmanlı sarayını bunlar yok ettiler yani Kâbe’nin yanındaki Osmanlı sarayını yok ettiler ve oraya, getirdiler, işte, Yahudilerin, Hristiyanların gelip orada zevk sürmesi için otel yaptılar. (AK PARTİ sıralarından “Kale, kale” sesleri) Bunlar doğru mudur, yanlış mıdır? Bunları söylüyorsak… Siz niye o Suudi Arabistan’ı o kadar şey ediyorsunuz, ben anlamıyorum. Suudi Arabistan eğer hakikaten bizim dostumuzsa dost gibi davransın. Türkiye’ye 7 tane uçakla geldi, bilmem 8 tane tır boşalttı, 8 tırda ne getirdiği belli değil. Ayrıca getirdi… Tayyip Erdoğan’la Abdullah Gül’ü kendi oteline çağırdı. Bilmem masasının önünde oturttu. Arkasında Atatürk’ün resmi olması lazımken o Kralın resmi vardı. Ne hediyeler verdi, onu da açıklamıyorsunuz. Yani insan bu kadar rüşvet uğruna satılmaz arkadaşlar!

YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Kıskanma… Kıskanma…

KAMER GENÇ (Devamla) – Böyle bir şey olmaz ya! Yani bu Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir şanı vardır, şöhreti vardır, kişiliği vardır, niteliği vardır. Bu Türkiye Cumhuriyeti devletini yöneten insanlar Parlamento düzeyinde de olsa, vatandaş da olsa, sade vatandaş da olsa bu devletin, bu milletin haklarını korumak zorunda. Biz bunları söylüyoruz.

Şimdi, Türkiye’de hac görevini yerine getiren insan kendi parasıyla hac görevini yerine getirsin. Ona saygı duyuyorum ama devlet kaynaklarını kendi dinî amaçları, sırf gösteriş için kullanıyorsa ben buna karşı çıkıyorum. Arkadaş, kendi paranla, kendi kaynağınla, kendi emeğinle, kendi alın terinle hacca gidiyorsan sana saygı duyuyorum ama sen milletvekilisin, başbakansın, bakansın her sene devletin imkânlarını kullanarak hacca gidiyorsan ben ona karşı çıkarım. Kendi cebinden para harca kardeşim! Ben soruyorum Sayın Bakana: Kaç tane milletvekili, devletin kasasından kaç lira harcayarak hacca gidiyor?

AHMET YENİ (Samsun) – Hiç yok.

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Sıfır…

YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Yok öyle bir şey.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ayrıca, oradaki elçilik bunlara destek veriyor mu? Yani bunları öğrenmek bizim hakkımız. Yani niye siz bunlara karşı çıkıyorsunuz?

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Hiç giden yok.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, beyler, efendiler, ben hacca karşı değilim ama devletin kaynaklarıyla, milletin kaynaklarıyla oraya gidenler varsa ben bunlara karşı çıkıyorum ve bu Hükûmet de bunu çıksın söylesin efendim.

AHMET YENİ (Samsun) – Yok öyle bir şey.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Hiç giden yok.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu sen nereden biliyorsun?

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Sen nereden biliyorsun?

KAMER GENÇ (Devamla) – İşte, Hükûmet burada, susuyor.

AHMET YENİ (Samsun) – Yok öyle bir şey, yok.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yoksa, ben öğrenmek zorundayım. Yani şimdi siz diyorsunuz ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURETTİN AKMAN (Çankırı) – Saygılı ol!

AHMET YENİ (Samsun) – Alacaksın biraz sonra cevabını.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse… Cevabını alacaksam…

AHMET YENİ (Samsun) – Cevabını alacaksın biraz sonra.

BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ediyoruz.

Lütfen, konunun dışına çıkmayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Arkadaşlar, bakın, şimdi, ben sizden daha dindarım, benim Allah’a inançlarım sizden daha güçlü. [AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)]

MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) – Allah razı olsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Hâlâ sizin gözlerinizi perde kaplamış. Eğer siz, bu Türkiye Cumhuriyeti devletini ve milletini dünyada lider yapabilecek dürüstlükte, nitelikte, kişilikte bir davranış ve icraat içinde bulunmuyorsanız siz bana göre gerçek Müslüman da değilsiniz.

Amerika’nın bugün ne işi var Kuzey Irak’a gitsin de orada bilmem on dört-on beş yaşındaki kızlara tecavüz etsin, ailesini katletsin? Bunu yapanlar kimler? Hangi güçlerden destek alıyorlar? Suudi Arabistan’dan alıyorlar, Türkiye’den alıyorlar. Bu nasıl Müslümanlık?

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Nereden çıkarıyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – İşte, benim kanıma dokunan bu ama bu sizin kanınıza dokunmuyor. (MHP sıralarından alkışlar)

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

DEVLET BAKANI MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Said Yazıcıoğlu, buyurunuz efendim

DEVLET BAKANI MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Genç’in biraz önce ifade ettiği “Şimdiye kadar kaç milletvekili…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, şimdi, benim konuşmama cevap veremez, çıksın kürsüden versin. (Gürültüler)

DEVLET BAKANI MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) – Açıklama yapıyorum, açıklama…

…ve kaç kamu görevlisi ücretsiz olarak hacca gitmiştir?” diye bir ifadede bulundu. Şunu açıklıkla ifade edeyim, hiçbir milletvekili devletin imkânlarıyla hacca gönderilmiyor, hiçbir kamu görevlisi de… (Gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) – Dinlemiyor ki...

BAŞKAN – Lütfen, sakin bir şekilde açıklamayı dinleyelim.

DEVLET BAKANI MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) – …devletin imkânlarıyla hacca gönderilmiyor ancak organizasyonda görev alan bir kısım kamu görevlileri, Diyanet İşleri Başkanlığı görevlileri, elbette görevlendiriliyorlar, görevli olarak gidiyorlar fakat hiçbir milletvekilimiz ve bunun dışında görevlendirilmek durumunda olan kamu görevlileri dışında hiç kimse, devletin imkânlarıyla hacca gitmiyor, hacca gönderilmiyor Sayın Genç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz efendim açıklamanız için.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Gidemez de zaten.

BAŞKAN – Şimdi 1’inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde gruplar adına söz yok, şahıslar adına yok, soru-cevap yok.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür

BAŞKAN – Madde üzerinde söz yok.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın, elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı  Hükümeti Arasında Karayoluyla Yolcu ve Yük Taşımacılığının Düzenlenmesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın -sıra sayısı 303- açık oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı:         265

Kabul:                               262

Ret:                                        1

Çekimser:                        2 (x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, şimdi 4’üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/372) (S. Sayısı: 304)(xx)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon raporu 304 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Mustafa Enöz söz istemişlerdir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Konuşmayacak efendim.

BAŞKAN – Konuşmayacaksınız…

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, konuşacak mısınız?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Biz de vazgeçiyoruz.

BAŞKAN – Vazgeçtiniz…

Şahıslar adına söz? Yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Var efendim. (AK PARTİ sıralarından “Geçti, geçti” sesleri)

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, on dakika vermeniz lazım, beş dakika verdiniz.

4’üncü sıradaki değil mi efendim?

BAŞKAN – Evet evet, buyurunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Evet, zamanı da değiştirin de.

BAŞKAN – Madde olarak şey yaptım, kusura bakmayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, tümü üzerinde efendim.

                           

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo Tutanağa eklidir.

(xx) 304 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.

BAŞKAN – Buyurunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Parlamentoda uzun zaman görev yapan bir insanım, nerede ne zaman söz alınacağını da iyi bilen bir insanım ama…

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Boş konuşuyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Benim boş konuşup konuşmadığımı halk biliyor. Yiğitliğiniz varsa gelin, Genel Başkanınız dâhil, bütün bakanlarınız dâhil şu Kızılay’da bir yürüyelim, kimin yüzüne yağmur taneleri geliyor? Şu Türkiye’yi gezelim, kimin yüzüne yağmur taneleri geliyor?

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sana gelir, kime gelecek?

KAMER GENÇ (Devamla) – O zaman gezelim. Bakın, ben yalnız geziyorum ama sizin bakanlarınız dahi plaka takıp da halk arasında gezemiyorlar.

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Sayın Başkan, konuyla ilgili konuşacak mı?

KAMER GENÇ (Devamla) – Sizin lideriniz bir yere gittiği zaman iki tane helikopterle, sahte plakalarla, ondan sonra sahte görüntülerle halkın içine gidiyor. 

ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Kim diyor bunları ya?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bundan daha utanılacak bir şey var mı sayın milletvekilleri? Çünkü milletvekilliği çok onurlu ve şerefli bir görevdir, parti liderliği çok onurlu ve şerefli bir görevdir. İnsanların utanmadan, çekinmeden, böyle koltukları kabararak, hiçbir korku duymadan, buralara, insanların karşısına çıkması lazım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Genç… Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben buyum. Yiğitliğiniz varsa buyurun gidelim.

BAŞKAN – Sayın Genç, kişilik haklarına söz söylemeyiniz lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Onun için yani burada çıkıp da konuşuyoruz, konuşmamızı engelliyorsunuz. Böyle bir şey olur mu ya! Ben buraya milletvekili…

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Nereye gideceksen hadi gel gidelim.

KAMER GENÇ (Devamla) – İstediğiniz yere giderim... İstediğiniz yere giderim... İstediğiniz yere giderim… Hayır, diyorsunuz ki yani “Boş konuşuyorsun.”

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Tunceli’ye gidelim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, Tunceli’ye gidelim, İstanbul’a gidelim, Muğla’ya gidelim, Rize’ye gidelim, Antalya’ya gidelim, hangi ili istiyorsanız gidelim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Hadi gidelim gel.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Gündeme gel, gündeme!

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen konunuza geliniz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ama benim gibi, sade vatandaş gibi halkın içine çıkacaksınız, göreceksiniz...

OSMAN DEMİR (Tokat) – Hacca gidelim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, hacca da giderim ben, hacdan bir sıkıntım yok ki. Ama kendi paramla gideceğim, devletin parasıyla gitmeyeceğim, tamam mı? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayınız lütfen.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, yani bu arkadaşlarımız…

(Mikrofon Başkan tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, bir dakika beni dinler misiniz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben bu Parlamentoda, Sayın Başkanım, görev yaptım.

BAŞKAN – Bir dakika beni dinler misiniz. Karşılıklı konuşmayınız ve lütfen konunuzla ilgili konuşunuz. Çok rica ederim tartışmaya yol açmayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, Sayın Başkan, ben bu kürsüye çıktığım zaman bu gruptan çok sözler geliyor, sataşmalar geliyor.

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen Meclisin kurallarına uygun olarak konuşunuz.

Buyurunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bakın, ben sizden daha Müslüman’ım, bunu bilmenizi istiyorum. [AK PARTİ sıralarından gülüşmeler, alkışlar(!)] Bunu, kimin Müslüman olup olmadığını yukarıdaki bilir, bak yukarıdaki bilir.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Yukarıdaki kim, çatı katındaki mi?

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben yıllarca bu kürsüde hakkı savundum, hukuku savundum, hırsızlarla mücadele ettim. Bakın, ben bu kürsüde, 12 Eylülde geldim, 12 Eylül askerî rejimiyle mücadele ettim, beni veto ettiler. Arkasından Turgut Özal’ın ikinci döneminde geldim, Turgut Özal’ın siyasi hayatını bitirdim. Arkasından Süleyman Demirel’in tekrar Cumhurbaşkanı seçilmesini önleyen benim.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Sen neymişsin be abi!

KAMER GENÇ (Devamla) – Sizi de bitireceğim yani bunu bileceksiniz. [AK PARTİ sıralarından “Bravo!” sesleri(!) gürültüler] Çünkü siz bu memleketi doğru dürüst yönetmiyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ne ilgisi var Sayın Başkan?

KAMER GENÇ (Devamla) –  Hele sizin zamanınızda yapılan soygun, talan hiçbir dönemde yapılmadı. (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

BAŞKAN – Sayın Genç… Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, o zaman bana laf atmayın ben de konuşayım.

Şimdi, Sayın Başkan… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Genç, demin söylediğiniz…

KAMER GENÇ (Devamla) – Mesele şu: Bir uluslararası anlaşma müzakere ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Genç, bir dakika…

KAMER GENÇ (Devamla) – Buyurun efendim.

BAŞKAN – Demin söylediğiniz sözü lütfen düzeltiniz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Hangisini efendim?

BAŞKAN – “Bitireceğim.” sözünü. (AK PARTİ sıralarından “Hepsini, hepsini” sesleri.)

KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – AK PARTİ’yi bitirecekmiş!

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani ben burada hiç pişman olacağım bir lafı söylemiyorum ki, çünkü ben söylediğim lafı bilerek söylüyorum.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Hadi bırak canım!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bilerek söylüyorum. Yahu, şimdi siz ne derseniz deyin...

Şimdi mesele şu: Biz burada bir kanun, uluslararası anlaşmayı müzakere ediyoruz. Uluslararası anlaşmalar bizim anayasal hukuk bakımından üst normlardadır yani kanunların üstündeki bir normdur. Anayasa’dan sonra ama kanundan önce gelen bir normdur. Bu normların hatalı çıkması hâlinde Anayasa Mahkemesine iptal davasını açamıyorsunuz. Onun için diyoruz ki burada bunların enine boyuna tartışılması gerekir konusunda tartışırken, bir yandan da bunun Türkiye Cumhuriyeti devletinin, Türk milletinin menfaatine uygun bir seviyede çıkmasını istiyoruz. Bunun tartışmasını yapıyoruz.

Efendim tamam yani Suudi Arabistan’la ilgili bir mesele geldiği zaman bakıyorum herkes sanki böyle büyük bir korku içinde. Arkadaşlar, Suudi Arabistan Osmanlı devletinin boyunduruğunda altı yüz sene kalmış ve o atasına ihanet eden bir halk, atasına ihanet eden bir memleket.

Şimdi, Sevda Tepesi’ni sattınız Suudi Arabistan Kralına. İmar değişikliğini yaptınız mı?

OSMAN DEMİR (Tokat) – Yok.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yaptınız mı, yapmadınız mı?

OSMAN DEMİR (Tokat) – Yok öyle bir şey!

KAMER GENÇ (Devamla) – İyi biliyor musunuz?

OSMAN DEMİR (Tokat) – Tabii…

KAMER GENÇ (Devamla) – Yaptınız.

OSMAN DEMİR (Tokat) – Nereden biliyorsun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Yaptınız efendim, yaptınız.

Şimdi, Suudi Arabistan sermayesini getirip Türkiye’de en mutena, en güzel arazileri, yerleri veriyor musunuz, vermiyor musunuz? Bunlarda vergi muafiyetleri sağlıyor musunuz, sağlamıyor musunuz? Bunların Türkiye’deki ortakları kimler? Bunlar açıklanmıyor.

Bizim istediğimiz, diyoruz ki: Bakın, biz evvela bir devletiz; biz devlet olarak bağımsızlığımızı, kişiliğimizi, onurumuzu koruyabilmek için her devlet karşısında dik duracağız. Çünkü birisinden para aldığınız zaman onun emrinde olacaksınız. Yani bugün Suudi Arabistan Kralı dünyanın hangi ülkesine gider de o devletin cumhurbaşkanını, başbakanını oturduğu otele çağırır, ondan sonra onu oturduğu sandalyenin önüne oturtur? Bir söyleyin bakalım. Oturtur mu? Mümkün değil… Mümkün değil... Yine orada pahalı pahalı hediyeler verir mi? Vermez. Çünkü…

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, biraz evvel anlattı bunları.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bir defa anlatmakla anlamıyorsunuz, birkaç defa anlatacağım size, onun için birkaç defa anlatacağım. (CHP ve MHP sıralarından gülüşmeler)

Şimdi, bu, bir devletin kişiliğinin korunması konusunda… Biz parlamenteriz ya, burada Türkiye Cumhuriyeti devletinin şanını, şöhretini, Anayasa’sını, hukukunu koruyacağımıza namusumuz ve şerefimiz üzerine yemin eden insanlarız. Dolayısıyla, buna karşı hareket eden her kim olursa olsun onun karşısına çıkacağız, ona bu hataları söyleyeceğiz. Ha, sizler ve liderleriniz eğer bu hataları yapmazsanız biz saygı duyarız, ama Türkiye bugün… Türkiye’de ne bir hukuk kalmış…

Şimdi uluslararası bir anlaşma müzakere ediliyor, buraya gelmiş Adalet Bakanı oturmuş. Adalet Bakanı ne diyor: “Efendim, YARSEV Başkanı var.” diyor. “Gidiyor, Danıştayın penceresinde dilekçeyi veriyor, kapıdan yürütmenin durdurmasını alıp geliyor.” diyor. Böyle bir anlayış olur mu arkadaşlar?

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Neden bahsediyorsun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Kimdir? Böyle bir şey olur mu?

AHMET YENİ (Samsun) – Arabistan’la ne alakası var bunun?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, gündemle ne alakası var?

KAMER GENÇ (Devamla) – Hangi sıfatla gelip burada oturabilir? Yargıyı batıran, yere batıran, yargıyı kişiliksiz hâle getiren… Yargı mensuplarına -çok büyük- bu kadar hakaret edilir mi? Kimse çıkıp söyle.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, sözleşmeyle ne ilgisi var? Hiç ilgisiz konulara giriyor, lütfen uyarır mısınız?

KAMER GENÇ (Devamla) – Eğer bu durum… Hatta ondan sonra buraya getirip de bu insanlar oturduğu zaman buraya olmaz.

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – Buraya geçmişte bir Diyanet İşleri… Bir soru soruyorum, diyorum ki…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Sayın Başkan, havadan, sudan…

BAŞKAN – Sayın Genç, konunuzun dışına çıkıp…

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, siz, cemevlerinde… Yani bir kiliseye, havraya, Hristiyanların ibadethanelerine elektrik ve su parasını ödüyorsunuz ama cemevlerine ödeyecek misiniz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, hiç konuyla ilgili konuşmuyor. Konuya davet edin yoksa sözünü kesin.

KAMER GENÇ (Devamla) – Burada oturan Bakan diyor ki: “Benim yetkim yok.”

BAŞKAN – Sayın Genç, sizi konu…

KAMER GENÇ (Devamla) – Peki, yetkin yoksa niye buraya geldin oturdun?

BAŞKAN – Sayın Genç, konunun dışına çok çıktınız, lütfen konuya geliniz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yine aynı durumda, biraz önce burada oturan Bakana ben bazı sorular soruyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, konuyla alakalı hiç konuşmuyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, anlaşmayla ilgili konuşuyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, hiç anlaşmayla ilgili konuşmuyor.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Millet senden utandı.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Vallahi utanıyor millet sizden.

KAMER GENÇ (Devamla) – Suudi Arabistan… Çünkü bu Müslümanlıkla ilgili bir şey.

BAŞKAN – Sayın Bakanla ilgili konuşuyorsunuz, anlaşmayla ilgili değil.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, Sayın Başkanım, bakın, bu anlaşma İslam diniyle ilgili bir anlaşma. İslam diniyle ilgili bir anlaşma olduğuna göre… (AK Parti sıralarından “Ne alaka!” sesleri)

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – İslam diniyle ne alakası var!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, konuyla ilgili konuşmuyor ki!

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – “İslam diniyle ilgili bir anlaşma” ne demek bir açıklasın, biz anlamadık.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, İslam dininin özü, işte, Suudi Arabistan’da hac var, şu var, dolayısıyla biz bunlarla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, konuşmacı İç Tüzük’ün 66’ncı maddesine aykırı olarak konuyla alakalı olmayan bir şekilde konuşma yapıyor.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Kafasına ne gelirse onu söylüyor! Aklına ne gelirse…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 2 kez İç Tüzük’ün 66’ncı maddesine göre konuşmacının sözünü kestiniz. Lütfen, Genel Kurula… Bu konuşmacıyla ilgili Genel Kurulun kararını alınız.

BAŞKAN – Evet.

KAMER GENÇ (Devamla) – Nasıl karar alacaksınız? Meclisten beni atmak mı istiyorsunuz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – Buna gücünüz yetmez.

BAŞKAN – Sayın Genç… Söz süreniz bitmiştir Sayın Genç, lütfen yerinize geçiniz.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Hayır, senin her şeye gücün yeter, bizimki yetmez!

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani böyle bir şey olur mu ya!

BAŞKAN – Sayın Genç…

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Sen görürsün gücün nasıl bir şey olduğunu! Sen gücün ne olduğunu görürsün!

KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, sen şu toz çayları anlatsana bir burada!

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Her yerde anlatırım.

BAŞKAN – Sayın Genç, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsünden…

KAMER GENÇ (Devamla) – Toz çayları anlat, toz çayları…

BAŞKAN – Sayın Genç, duyabiliyor musunuz beni acaba?

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Her yerde anlatırım ben! Orada da anlatırım, burada da anlatırım!

KAMER GENÇ (Devamla) – Anlat o zaman şu toz çayları…

BAŞKAN – Sayın Genç, karşılıklı konuşmayınız.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Vereceksin beni mahkemeye o zaman…

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani böyle bir şey olur mu ya!

BAŞKAN – Lütfen sakin olunuz.

Sayın Genç, beni duyuyor musunuz acaba?

KAMER GENÇ (Devamla) – Millet kim olduğunuzu biliyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Çıkın dışarıda konuşun bunları.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Kavganın dışında bir şey yaptığı yok.

BAŞKAN – Sayın Genç, beni duyuyor musunuz?

Lütfen… Üslubunuz Büyük Millet Meclisinin üslubuna uymamaktadır. Lütfen, süreniz de dolmuştur, yerinize geçerseniz memnun olacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkanım, benim Türkiye Büyük Millet Meclisine uymama gibi bir şeyim yok. Ben, Suudi Arabistan’la ilgili bir anlaşma…

BAŞKAN – Konumuz kapanmıştır efendim. Lütfen… Yerinize davet ediyorum sizi.

KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse, sözümü de kesmişsiniz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Seni muayene ettirelim, muayene!

İSMAİL HAKKI BİÇER (Kütahya) – Alkol muayenesine gönderelim seni!

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkanım, şimdi söylenen lafları duyuyorsunuz değil mi? Tutanaklara bunlar geçmiyor.

BAŞKAN – Karşılıklı hepsi duyuluyor ve tutanaklarda yer alıyor efendim.

Şimdi tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE SUUDİ ARABİSTAN KRALLIĞI

HÜKÜMETİ ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE

KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN

 BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- 8 Ağustos 2006 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Suudi Arabistan Krallığı Hükûmeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde söz yok, soru yok.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde de söz yok, soru yok.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde de söz ve soru yok.

3’üncü maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Suudi Arabistan Krallığı Hükûmeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı:           234

Kabul:                                233

Ret:                                   1 (x)

Böylece tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Şimdi, 5’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/536) (S. Sayısı: 305)(xx)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi, tasarının tümü üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Karaman Milletvekili Hasan Çalış…

OKTAY VURAL (İzmir) – Konuşmayacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Şahısları adına Şanlıurfa Milletvekili Müfit Yetkin…

Buyurunuz Sayın Yetkin.

ABDURRAHMAN MÜFİT YETKİN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına söz aldım.

Bu kanunun hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yetkin.

                           

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo Tutanağa eklidir.

(xx) 305 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.

İkinci söz, Kahramanmaraş Milletvekili Fatih Arıkan

Buyurunuz Sayın Arıkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 305 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Arıkan.

Soru-cevap yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SUUDİ ARABİSTAN KRALLIĞI

HÜKÜMETİ ARASINDA GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE

VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA

ANLAŞMASININ VE EKİ PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN

BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 9 Kasım 2007 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması”nın ve eki “Pro-tokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde söz yok.

Soru-cevap yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, kişisel söz talebim var.

BAŞKAN – Daha önce isteyecektiniz.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, o zaman aleyhinde oyumun rengini belli etmek için söz istiyorum.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz yok, soru yok.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, oyumun rengini belli etmek için aleyhinde söz istiyorum.

BAŞKAN – Tasarının tümünün oylamasından önce aleyhinde Sayın Genç, buyurunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının oylanması sırasında aleyhte oyumun rengini belirtmek üzere söz almış bulundum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, ben, aslında, bakın, şu kürsüde muhalefet partisi Meclis başkan vekili olarak bulunduğum zaman dahi burada yedi tane parti vardı ve bu yedi parti Mecliste kanunların çıkmaması için -en başta Refah Partisi ve Fazilet Partisi, oradan gelen arkadaşlarım vardı- çok büyük engeller koyuyorlardı. Ama ben, öyle bir buluşlar buldum ki bu Meclisi hem çalıştırdım hem de kanunları süratle çıkardım. Ben, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yücelmesi için gereken her türlü gayreti gösteren bir insanım. Benim seçim bölgem belli, ne koşullarda siyaset yaptığım belli, kimlerle mücadele ettiğim belli ama siz bu davranışlarda bulunursanız beni yıldıramazsınız. Bende bir korku yok yahu! Yukarıdaki beni korkusuz bir insan gibi yaratmış, yani onu bilesiniz.

Şimdi, bakın, bu çifte vergilendirmenin önlenmesi konusunda… Tabii ki bütün uluslararası anlaşmalarda çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşmasını yapıyoruz. Ama bakın, Telekom’un büyük hissesini Suudi Arabistan’a verdiniz ve kurumlar vergisini yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirdiniz.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Lübnan’a verdik, Lübnan’a, Suudi Arabistan değil.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu, Telekom’a en azından senede 500 trilyon lira avantaj sağladı, yani bu büyük bir kısmını da yabancı ortağı aldı. Yine bankaların yüzde 60’a yakınını yabancılara sattınız. Şimdi, Maliye Bakanlığı bir kararname çıkarmış, diyor ki: “Arkadaş, kiraları bankaya yatıracaksınız.” Peki, bankaya yatıracaksınız da banka her kirada 15-20 milyon para alıyor. Bunun eskiden kurumlar vergisi yüzde 30’du, şimdi yüzde 20’ye indirdiniz. Bu para kimin cebine gidiyor arkadaşlar? Yabancının cebine gidiyor. Şimdi Türkiye’de bakın, bir Telekom’u alan kişi sırf onun hatırı için -onun hatırı sizin liderlerinizin yanında var- onun hatırı için tuttunuz kurumlar vergisini senede 500 trilyon az alıyorsunuz. Öteki bankalardan da, yine Suudi Arabistan’da olup da… Ya biz Araplara karşı değiliz, biz Araplarla dost, kardeş insanlarız; aynı dinden, aynı inançtan insanlarız. Ama o arkadaşlarımız bize o gözle bakmıyorlar. Bakın, ben 1974-75’te Fransa’da Uluslararası Amme Enstitüsüne gittim. Orada benim Arap arkadaşlarım vardı. Bizi düşman görüyorlardı. Dedim ki: “Ula kardeşim, bakın, eğer Osmanlı devleti olmasaydı siz Fas ve Cezayir gibi şimdi Hristiyan olurdunuz. Yani sizin bu Türk milletinin değerini bilmeniz lazım. Bu devlet, bu millet büyük bir millettir. Bunun sayesinde İslam bu kadar ayakta kalmış.” Ama adamlar nedense bu millete, bu Türk milletine, bu Türkiye’ye düşman. Yani düşmanlıklarını her vesileyle ortaya koyuyorlar. Ben onun için, bu insanlara karşı mallarımızı verirken, KİT’lerimizi verirken, bunlara karşı muafiyet ve istisnalar getirirken kişiliğimizi koruyalım diyorum. Yani bunda anormal bir şey yok ki.

Yani siz şimdi bekliyorsunuz ki, Kamer Genç İslam’a karşı bir şey söylesin, biz de bunun üzerinden rant sağlayalım. Yahu sizin kafanız benim kafamın yanında o kadar işler mi yani! Ben bu kadar politikada…

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Hakaret ediyor Sayın Başkan.

KAMER GENÇ (Devamla) - Hani Turgut Özal’ın dediği gibi, ben seçim arifesinde zam yapacak kadar enayi bir adam mıyım yani!

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkan “Enayi” dedi, hakaret ediyor, haddini aşıyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın arkadaşlar, benim aklımla, benim siyasi şeyimle… Yani ben size rant sağlayacak bir söz söylemem. Ama söylediğim sözleri de inanarak söylüyorum.

Şimdi siz bunları, bakın bu çifte vergilendirme meselesini… Mesela bakın, Türkiye'nin çok önemli kaynaklarını Suudi Arabistan’a verdiniz. İşte Sevda Tepesi veyahut da perde arkasında Türkiye'nin en güzel arazilerini bu Araplara… Çünkü Arap sermayesi güçlü bir sermaye. Bu sermayeye avantaj sağladınız mı Türkiye’ye zarar getiriyor. Bu itibarla biz diyoruz ki: Bu arkadaşlara bu kadar ram olmayın. Yani bu Arap ülkelerinin krallarına, şeyhlerine bu kadar ram olmasınlar sizin liderleriniz. Para her şey değildir. Şeref, haysiyet, onur her şeyin üstündedir. Dolayısıyla, bunları öğretmeye çalışıyoruz bu kürsülerde bazılarına.

Onun için, diyorum ki, bu konuda dik duralım. Eğer para…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Anlaşma yapmayalım mı?

KAMER GENÇ (Devamla) – Anlaşmaları yaparken de dik duralım. Yani…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen Sayın Genç…

Buyurunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu anlaşmaları, şimdi sizin dış işleri politikanızı kim yürütüyor? Kim yürütüyor ya? Bir “Ahmet” diye bir adam var, ne olduğu belli değil, bir sorumluluğu yok.

AHMET YENİ (Samsun) – Ya, bak şimdi…

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bu adam kim? Suriye’ye o gidiyor, Suudi Arabistan’a o gidiyor, Amerika’ya o gidiyor, bilmem, Kuzey Irak’a o gidiyor. Kim bu adam ya? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Dış siyaseti düzenleyen kişinin evvela siyasi sorumlu olması lazım. Dış siyasete getirmişsiniz…

OSMAN DEMİR (Tokat) – Büyükelçi, Büyükelçi… “Bu adam” dediğin Büyükelçi, bilmiyorsan bak.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, büyükelçilikle melçilikle ilgisi yok. Yok, ben biliyorum. Ondan sonra, bir “Dışişleri Bakanınız” diye bir bakan yok. İşte, Bakanlar Kurulu sırası bomboş. Bu bakanlar gidiyor…

AHMET YENİ (Samsun) – Bakanlar burada, gözlerin görmüyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben bugün, bakın, ben şimdi Bakana sordum, dedim ki: “Ya, şu anda hacda kaç tane milletvekili var?”

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Sana ne!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, şerefli, haysiyetli bir davranış gereği çıkacak “Şu kadar adam var.” diyecek. Yani bunu inkâr etmenin bir anlamı yok ki. Bu vatandaş da bilsin kardeşim.

AHMET YENİ (Samsun) – Seni de gönderelim, seni de…

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, bunları milletten saklamayalım.

Onun için, yani siz beni burada susturmaya kalktıkça ben sizin üzerinize geleceğim. Ama siz…

AHMET YENİ (Samsun) – Gitmek istiyor musun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben geldim konuşmaya… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bakın, ben doğruları konuştum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

AHMET YENİ (Samsun) – Haydi, güle güle

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir dakika verdiniz mi efendim?

BAŞKAN – Verdim efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkürler.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum:

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suudi Arabistan Krallığı Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

Kullanılan oy sayısı:          223

Kabul:                                221

Ret:                                        1

Çekimser:                         1 (x)

Böylece tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Şimdi, 6’ncı sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avrupa Toplulukları Komisyonu Arasında Katılım Öncesi Yardım Aracı ile Temin Edilen Yardımın Uygulanması Çerçevesinde Türkiye Cumhuriyetine Sağlanan Avrupa Topluluğu Mali Yardımlarıyla İlgili İşbirliği Kuralları Hakkında Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avrupa Toplulukları Komisyonu Arasında Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) ile Temin Edilen Yardımın Uygulanması Çerçevesinde Türkiye Cumhuriyetine Sağlanan Avrupa Topluluğu Mali Yardımlarıyla İlgili İşbirliği Kuralları Hakkında Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/635) (S. Sayısı: 308)(xx)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon raporu 308 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Onur Öymen konuşacaktır.

                           

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo Tutanağa eklidir.

(xx) 308 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.

Buyurunuz Sayın Öymen. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avrupa Toplulukları Arasında Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) ile ilgili olarak önerilen çerçeve anlaşması hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu anlaşmanın amacı, Avrupa Birliğinin Türkiye’ye verdiği fonların, kaynakların Türkiye’de nasıl kullanılacağının düzenlenmesiyle ilgilidir. Biz bu anlaşmayı Dışişleri Komisyonunda kapsamlı olarak inceledik ve değerlendirdik ve anlaşmanın özüne, esasına bir itirazımız yok. Gerçekten diğer aday ülkeler de Avrupa Birliğiyle zamanında benzeri anlaşmalar imzalamışlar. Avrupa Birliğinin yerleşik kuralı, Avrupa Birliğinin verdiği fonların ilgili ülkelerde kullanılmasının belli kurallara bağlanması. Bunun özü itibarıyla itiraz edilecek bir tarafı yok.

Yalnız itiraz edilecek önemli bir noktası var, o da şudur, Avrupa Birliğinin bir kuralı var; diyor ki: Benim verdiğim yardımlardan vergi alınamaz. Genel kural bu. Onun için diyor ki: Eğer bir Avrupa Birliği ülkesi bu fonlardan yararlanarak Türkiye’de bir iş yapacaksa, bir ihaleye katılacaksa onlardan vergi almayayım. Genel kural bu. Şimdi, biz ne yapmışız? Biz buna bir hüküm ilave etmişiz Türkiye olarak, Avrupa Birliğinin bizden böyle bir şey talep ettiği yok. Türkiye olarak bir hüküm ilave etmişiz. Bu 26’ncı maddenin (c) fıkrası, orada diyor ki: Eğer bu ihalelerden, bu fonlardan yararlanacak firma, merkezi Türkiye’de olmayan bir yabancı firma ise, bir AB firmasıysa, bu firma Türkiye’de yaptığı işlerden dolayı gelir vergisi ödemeyecektir. Eğer Türkiye’de merkezi olan bir yabancı firmaysa o ödeyecek. Türk firmasıysa Türk firması da ödeyecek. Yani Türkiye’de yerleşik bir Türk firmasıyla mesela Almanya’da yerleşik bir Alman firması bu fonlardan yararlanarak düzenlenen bir ihaleye katılacaklarsa Türk firması vergi ödeyecek, Alman firması vergi ödemeyecek. Bu, bir haksız rekabet. Bunu dile getirdik. Devletin ilgili yetkilileriyle, bürokratlarıyla Dışişleri Komisyonunda ayrıntılı olarak görüştük; diğer ülkelerin imzaladıkları benzeri anlaşmaların metinlerini getirdik, gördük ki genel kural şu: Başka ülkelerin millî firmaları da bu fonlardan yararlanarak ihale aldıkları zaman vergi ödemiyorlar veya hükûmet bunlardan vergi almama hakkını mahfuz tutuyor.

Mesela, en son olarak Hırvatistan’la imzalanan anlaşmaya baktığımız zaman Hırvatistan Hükûmeti diyor ki: “Ben bu fonlardan yararlanacak Hırvat firmalarının da vergi ödememe hakkını tanıyabilirim.” Bir tek tanımayan ülke Türkiye. Yani dünyanın bu kadar büyük bir krize girdiği, bizim firmalarımızı desteklemek için bu kadar büyük ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde kalkıp da biz bizim ülkemizde düzenlenecek bir ihalede Türk firmalarının aleyhine bir düzenlemeyi kabul edebilir miyiz? Bunda bir mantık var mı?

Şimdi, Avrupa Birliği yetkililerine sorduk, dedik ki: Siz mi bunu bizden istediniz? Siz mi zorladınız? Siz mi dayattınız? “Hayır, bu bizim talebimiz değil.” dediler. “Türk Maliyesi, Türk bürokrasisi, Türk tarafı, Türk Hükûmeti bunu dayatıyor.” Bu, olacak iş değil yani akla aykırı, mantığa aykırı, örneği yok. Dedik ki, aynen Hırvatistan’ın imzaladığı gibi bir anlaşmayı getirin, biz de sonuna kadar destekliyoruz. Yapmadılar. Yani siz Avrupa Birliğine uyum için Anayasa’nızı değiştireceksiniz, ilgili bütün yasalarınızı değiştireceksiniz ama Maliye Bakanlığı bir mevzuatın bir maddesinde esneklik getirmeyi reddedecek, siz böyle Avrupa Birliğine gireceksiniz. Olacak iş değil. Yani hiçbir ülke bu dönemde kendi firmalarının aleyhine haksız rekabet yaratacak bir düzenlemeyi kabul etmez. Biz kabul ediyoruz. Niçin? Maliye Bakanlığı en küçük bir esneklik göstermeyi reddettiği için. Hırvatistan’da Maliye Bakanlığı yok mu? Onlar nasıl gösteriyor bu esnekliği? Polonya Maliye Bakanlığı, Çek Maliye Bakanlığı nasıl göstermiş bu esnekliği? “Hayır, onlar gösterir, biz göstermeyiz.” İşte, bu katı tutumla Avrupa Birliğine gireceksiniz. Olacak iş değil. Onun için, biz defalarca uyardık. Bize diyorlar ki: “Efendim, merak etmeyin, bu yabancı firmalar var ya Türkiye’de merkezi olmayan, yabancı ülkelerde merkezi olan, onlar da nasıl olsa kendi ülkelerinde vergi öderler çünkü çifte vergilendirme anlaşması var.”

Madde 1) Bütün AB ülkelerinin hepsinde imzalanmış, onaylanmış çifte vergilendirme anlaşmamız yok.

Madde 2) Bize kendileri bir brifing verdiler Brüksel’de. Yurt dışında bu gibi ihaleleri alan firmaların ne gibi teşvik tedbirlerinden yararlandıklarını anlattılar. Yani Türkiye’de bir Avrupa firması ihale alırsa özel teşviklerden yararlanacak. Düşünebiliyor musunuz bu kadar açık bir haksızlık var ve bunu düzeltmek için bu kadar çaba sarf ettik, başarıya ulaşamadık. Yalnız en son olarak aldığımız haber şu; Avrupa Birliği Genel Sekreterliğimiz dedi ki: “Biz de anladık bu durumu. Türk firmalarının böyle bir haksızlığa uğramaması için biz de birtakım çareler arıyoruz, tedbirler geliştiriyoruz ve bu tedbirleri yürürlüğe koyduğumuz zaman Türk firmalarının böyle sıkıntılara düşmeyeceğini ümit ediyoruz.” Biz de temenni ediyoruz. Yani bunu yaparlarsa ve Türk firmalarının haksızlığa uğramamasını sağlarlarsa, biz de memnun oluruz.

Ama değerli arkadaşlar, işin daha ciddi bir tarafı var, bütün bu anlattıklarımdan daha ciddi bir tarafı var. Maalesef, huzurunuzda büyük bir üzüntüyle söylüyorum, iktidar partisi karşılaştığı her güçlükte muhalefeti Avrupa’ya şikâyet etmeyi âdet hâline getirmiştir. Daha bugün Avrupa yetkilileri, Avrupa Birliği yetkilileri bana diyorlar ki: “Efendim, bu kadar önemli bir anlaşma Meclisten geçecek, Türkiye’ye de şu kadar milyon euro avantaj sağlayacak, ana muhalefet partisi, Cumhuriyet Halk Partisi bu anlaşmayı engelliyormuş.” Şu işe bakın siz! Bizi Avrupalılara şikâyet ediyorsunuz ve tamamen gerçek dışı bir iddiayla şikâyet ediyorsunuz.

Bir, biz hangi çoğunlukla sizi engelleyecekmişiz? Bizim, iktidarın çıkaracağı bir yasayı engelleyecek çoğunluğumuz var mı? Yani biraz utanç duyuyoruz sizin hesabınıza. Bir ülke, kendi ülkesinin muhalefetini yabancılara şikâyet eder mi? Her konuda bunu yapıyorsunuz. Gidiyorsunuz, Amerika’da şikâyet ediyorsunuz: “Türk-Amerikan ilişkilerinde gelişmeler sağlanmasını engelleyen Cumhuriyet Halk Partisidir...” Gidiyorsunuz, efendim, olmadık ülkelere, kuruluşlara şikâyet ediyorsunuz; biraz ayıp oluyor. Yani kendiniz sorumluluğunuzu taşıyınız, gereğini yapınız; getiriniz Avrupa Birliğiyle ilgili bütün anlaşmaları, yasaları, Meclisten geçiriniz ve bizi de her vesileyle “Avrupa karşıtı” olarak ilan etmekten vazgeçiniz.

Avrupa Birliğiyle tam üyeliği öngören ilk anlaşmayı imzalayan insan Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanıdır. 1963 Ankara Anlaşması’nın 20’nci maddesi, Türkiye’nin Avrupa Birliğine tam üyeliğini öngörüyor. Biz imzaladık ve o tarihten bu yana partimizin bu konudaki çizgisinde en küçük bir kırılma olmadı. Siz şimdi hangi hakla bizi Avrupa düşmanı olarak ilan ediyorsunuz? Ha, şunu yapmıyoruz, doğrudur: Avrupa Birliğinden gelen bir haksızlık olursa, bir sorun olursa, Türkiye’ye bir kötülük yapılırsa gayet tabii ki buna sessiz kalmıyoruz, gayet tabii ki sessiz kalmayacağız. Bu, bizim hem hakkımız hem görevimiz. Ama biz bir haksızlığa karşı çıktığımız zaman, siz bizi “Avrupa karşıtı” olarak ilan ediyorsunuz. Neye dayanarak? Biz bu konuda 630 sayfalık kitap yayınladık Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Cumhuriyet Halk Partisinin Avrupa Birliğiyle ilgili görüşlerini anlattık. İçinde bir kelime bulamazsınız bizim Avrupa Birliğine karşı olduğumuza dair. Peki, nasıl böyle tezvirat yapılabilir? Nasıl Cumhuriyet Halk Partisi böyle haksız yere suçlanabilir? Biz ona itiraz ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, şunu da size söyleyeyim: Şimdi, Türkiye’nin ekonomik alanda karşılaştığı bu kadar büyük sıkıntılar varken, çok önemli avantajları, çok önemli ticari imkânları, gerekli girişimleri zamanında yapamadığımız için heder ediyoruz. Siz, Avrupa Birliğinin finanse ettiği kaç tane projenin Türkiye’nin yeterli çabayı göstermediği için sonuçsuz kaldığını biliyor musunuz; o projelerden yararlanamadığımızı biliyor musunuz? Onu da bırakın bir tarafa, Türkiye’nin Avrupa Birliğiyle imzaladığı Gümrük Birliği anlaşması var ve orada bir hüküm var: Biz, Avrupa Birliğinin serbest ticaret anlaşması imzalamadığı ülkelerle serbest ticaret anlaşması yapamıyoruz. Niye? Çünkü o ülkeden biz gümrüksüz olarak bir malı ithal edersek o ülkenin malını Türk malı gibi, Türkiye üzerinden Avrupa’ya satma imkânı olacak. “Bu haksızlıktır.” diyorlar. Bunu anlıyoruz. Peki, ya serbest ticaret anlaşması yapmışsa Avrupa Birliği ne olacak? İşte orada da çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalıyoruz. Çünkü, Avrupa Birliğinin serbest ticaret anlaşması yaptığı ülkelerin pek çoğuyla biz serbest ticaret anlaşması yapamıyoruz. Avrupa Birliğinin de kusuru var, gerekli önlemleri zamanında almamışlar; Türkiye'nin de kusuru var, peşinden gidemiyoruz.

Örnek, Meksika. Meksika Avrupa Birliğiyle serbest ticaret anlaşması yapmış Türkiye’yle yapmıyor. Meksika malları Avrupa Birliği üzerinden Türkiye’ye gümrüksüz giriyor, hiç engel olamıyorsunuz. Bir yılda -geçen yıl- Meksika’dan Avrupa Birliği üzerinden Türkiye’ye gümrüksüz giren malların toplamı 100 milyon dolar. Bu malların gümrüksüz girmesi dolayısıyla Türkiye’de sanayici kaybediyor, Türkiye’de işçiler işlerini kaybediyor.

İkinci örnek Cezayir, Cezayir’le de yapamıyorsunuz anlaşma. Üçüncü örnek Güney Afrika Birliği, onunla da yapamıyorsunuz. Dördüncü örnek Kore, Kore’yle de yapamıyorsunuz. Bu kadar gayriciddi bir durum olabilir mi? Hükûmet her Allah’ın günü bir ülkeyi ziyaret ediyor. Bütün bunların devlet adamlarıyla konuşuyorsunuz, bunları ikna edemiyor musunuz? Türkiye’ye bu kadar büyük bir haksızlık yapılmasına nasıl razı oluyorsunuz? Güney Kore mallarını Avrupa’ya satacak, Avrupa’dan Türkiye’ye bu mallar gümrüksüz gelecek ve biz hiçbir şey yapamayacağız. Buna karşılık bizim mallarımız Güney Kore’ye gümrüksüz giremeyecek! Bu kadar haksızlık olur mu? Şimdi devletin buna mutlaka çare bulması lazım, bunun mücadelesini yapması lazım, bunun müzakeresini yapması lazım. Biz Karma Parlamento Komisyonunda bunu dile getiriyoruz, her görüştüğümüzde dile getiriyoruz. Ama sonuç? Sonuç yok.

Değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliğiyle ilişkileri bütün boyutlarıyla değerlendirmemiz gerekiyor. Bakınız, bizim yedide 1’imiz olan ülke bizim gibi aday ülkeyken, Avrupa Birliğinin onlara maddi katkısı Türkiye’ye verilenin 3 katıydı. Bir rakam vereyim size, şaşacaksınız: Bize Avrupa Birliğinin kırk yıldan beri verdiği yardımların toplamı bizim bir aylık ihracatımızın beşte 1’i kadardır. Bu olacak şey mi! Peki biz bunu mu hak ediyoruz? Hayır. Biz şimdi, bugün Avrupa Birliğine üye olsaydık, zamanında yeterince mücadele ederek engelleri aşıp üye olsaydık, bugün Avrupa Birliğinden yılda 11,5 milyar euro net kazanç sağlayacaktık ve bu paranın 8,5 milyar euro’su doğrudan doğruya Türk çiftçisine gidecekti. İşte, zamanında Türkiye'nin gerekli girişimleri kararlılıkla yapmamasının, üyeliğimizin sürekli olarak gecikmesinin sadece maddi açıdan maliyeti budur.

Şimdi, Türk Hükûmetinin 2004 yılında büyük bir bayram ilan ederek kabul ettiği 2004 yılı zirve anlaşmasında hüküm var, diyor ki: “2014 yılına kadar Türkiye hiçbir zaman üye olamaz.” Niçin? Çünkü 2014 yılına kadar olan bütçede size pay ayırmamışlar. Ondan sonraki yedi yıllık bütçede de pay ayıracaklarının bir garantisi yok. Bazıları kalkıyor “Efendim, yirmi yıldan önce, otuz yıldan önce Türkiye üye olamaz…” Siyasi sebepleri var, biliyoruz; dinî, kültürel sebepleri var, biliyoruz; iş gücünün serbest dolaşımından kaynaklanan sebepleri var, bunların hepsini biliyoruz ama bir de mali sebepleri var. İşte onun için biz diyoruz ki: “Bu parasal konularda, mali iş birliği konularında çok dikkatli olalım. Çok dikkatli olalım, Türkiye'nin haklarını el birliğiyle iktidar olarak, muhalefet olarak koruyalım.” Biz size bunu söylüyoruz.

Şimdi bir şey daha söyleyeyim: Üyeliği nasıl hızlandıracağız? Bir taraftan Avrupa’ya Avrupa’yı şikâyet ediyoruz “Üyeliğimizi yavaşlatıyorsunuz…” Otuz beş tane başlığı müzakere edeceğiz, üç senede topu topu sekiz başlık açabildik. Bizimle aynı gün müzakereye başlayan Hırvatistan on sekiz başlık açtı ve açıkça ifade ediyorlar, 2009 yılında Hırvatistan bütün başlıkların müzakeresini bitirecek. Türkiye ne yapacak? Türkiye en iyi ihtimalle -olursa o da- iki başlığı daha müzakere edebilecek. Niçin? Çünkü Avrupa Birliğinin son ilerleme raporunda var, diyorlar ki: “Türkiye on bir başlığın müzakereye açılması için gerekli ön hazırlıkları bitirememiştir.” Çok değerli arkadaşlarım, üç sene oldu müzakereye başlayalı, üç sene oldu. Niçin bu başlıkların müzakeresini bitiremediniz? Nedir eksiğiniz?

Avrupa Uyum Komisyonunda ilgili kuruluşlardan bilgi aldık, onlara sorduk, dedik ki: “Bu bilgi herhâlde doğru değildir, doğrusu nedir?” “Efendim doğrudur, maalesef ilgili teknik kuruluşlarımız, bakanlıklarımız çalışmalarını tamamlayamadılar.” dediler. Böyle şey olur mu? Şimdi, biz o zaman Avrupa Birliğini nasıl eleştireceğiz; siz geciktiriyorsunuz diye nasıl eleştireceğiz?

Bu on bir başlığın iki tanesi Kıbrıs’la ilgili. Ona da itiraz ediyoruz, “Kıbrıs’la ilgili olarak sekiz başlığı engelliyorsunuz, buna hakkınız yok.” diyoruz. Ayrıca beş başlığı Fransa engellemiş, ona itiraz ediyoruz, kuvvetle mücadele ediyoruz. Sekiz başlıkla beş başlığın bir tanesi örtüşüyor, toplam on iki başlığı Avrupa Birliği engelliyor. Tamam ama geri kalan başlıklardan belli ki on bir tanesini sadece Türk Hükûmetinin zamanında gerekli ön hazırlıkları yapamadığı için müzakereye açamıyoruz. Şimdi, bu doğru mudur? Doğru mudur?

Ondan sonra, hem görevinizi yapmayacaksınız hem bize dışarıdan, Avrupa’dan haksızlık geldiği zaman mücadele etmeyeceksiniz, ondan sonra da gideceksiniz Avrupalılara, bütün bu olumsuzluklar dolayısıyla muhalefeti şikâyet edeceksiniz! Bu, yakışıyor mu size? Bu, yakışıyor mu? Bizim geleneğimizde bu var mı? Cumhuriyet geleneğimizde birbirimizi yurt dışında şikâyet etmek var mı?

BURHAN KAYATÜRK (Ankara) – Şikâyet etmiyoruz!

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Biz yıllardan beri yurt dışında omuz omuza çalışmadık mı; Avrupa Birliği için olsun, Türkiye’nin menfaatini ilgilendiren Kıbrıs konusunda, Ermenistan konusunda olsun beraber çalışmadık mı? Şimdi kalkıyorsunuz…

BURHAN KAYATÜRK (Ankara) – Siz her toplantıda Başbakanı şikâyet ediyorsunuz. Her toplantıda beraber çalışıyoruz!

ONUR ÖYMEN (Devamla) – Çünkü biz diyoruz ki: “Siz ana muhalefet partisini bütün ilişkilerdeki olumsuzlukların sorumlusu olarak ilan ediyorsunuz.” Biz bunu söylüyoruz. Bizim şikâyet ettiğimiz ne olacak, bizim şikâyet ettiğimiz konu ne olabilir? Bizim şikâyet ettiğimiz konu, işte sizin bu yaptıklarınızdır.

Amerika’ya gidiyorsunuz, aynı şeyi yapıyorsunuz. Bize Amerikalılar söyledi. Gidiyoruz Washington’a, bize diyorlar ki: “Efendim, her gün AKP’liler geliyor, Cumhuriyet Halk Partisini şikâyet ediyorlar. ‘Türk-Amerikan ilişkilerindeki bütün sıkıntıların sorumlusu CHP’dir.’ diyorlar.” Bizim aleyhimizde Washington’da her gün tezvirat yapılıyor. Her işin sorumlusu bizmişiz! Türk halkının Amerika’ya desteği yüzde 53’ten yüzde 13’e indiyse biz mi yaptık bunu, bizim politikamızın sonucu mu bu? Değerli arkadaşlar, size tavsiye ediyorum, bu yoldan vazgeçiniz; bu, çıkmaz sokaktır. Bu, çıkmaz sokaktır.

Avrupa Birliğiyle ilişkilerde Avrupa Birliğinin haklı talepleri var, yerine getirmiyorsunuz. En son İlerleme Raporu’nda diyor ki: “Milletvekili dokunulmazlıklarını kaldırın.” Biz de aynı şeyi söylüyoruz, niye kaldırmıyorsunuz? Niye kaldırmıyorsunuz? Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmamasından da muhalefet mi sorumludur? Diyor ki raporda: “Adalet Bakanını ve Müsteşarını Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulundan çıkarın. Yargı bağımsızlığını sağlamanın başka yolu yoktur.”

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Avrupa’da hepsi kurulda.

ONUR ÖYMEN (Devamla) -  “Bunların sekretaryasını Adalet Bakanından bağımsız hâle getirin, bütçesini bağımsız hâle getirin.” En son ilerleme raporunda var, daha 5 Kasımda yayınlanan raporu açın okuyun Sayın Bakan. Orada görüyorsunuz, Adalet Bakanı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun Başkanı, Müsteşarı üyesi. “Bu, yargı bağımsızlığına müdahaledir.” diyorlar. Avrupa Birliğinin resmî talebi bu. Şimdi işinize gelen Avrupa Birliği taleplerine “Olur.” diyorsunuz, işinize gelmeyince ağzınızı açmıyorsunuz. Plan ve Bütçe Komisyonunda bunları görüştük. Dışişleri bütçesi görüşülürken bunları Dışişleri Bakanına anlattık, yüzüne söyledik. Ne cevap verdi dersiniz? Hiç, sıfır, sanki biz hiçbir şey söylememişiz gibi, hiçbir şey sormamışız gibi. Bir cevabınız olsun, buyurun kürsü burada; çıkın deyin ki: “Bütün dünyada böyledir.” Biz de Avrupalılara diyelim ki: “Yahu siz bizi kandırıyor musunuz? Bütün dünyada böyleymiş, bakın, bizim Adalet Bakanımız doğrusunu biliyor.”

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Aynen.

ONUR ÖYMEN (Devamla) -  “Siz niye bize öyle haksızlık yapıyorsunuz” diyelim. Gelin söyleyin. Çıkın kürsü burada. Biz de diyelim ki, Avrupa Birliğine: “Hükûmetin bunu yapmaya niyeti yok, çünkü siz haksız talepte bulunuyormuşsunuz.” Diyelim mi?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Diyelim.

ONUR ÖYMEN (Devamla) -  Diyelim. Buyurun çıkın kürsüye, söyleyin.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Söylüyoruz.

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Çıkın söyleyin. Milletvekili dokunulmazlıkları bizdeki gibi hiçbir Avrupa ülkesinde yok. “O da yalandır.” diyorsanız, onu da söyleyin buyurun, onu da söyleyelim. Haksızlık yapmayın. Haksızlık yapmayın. Çıkıyorsunuz Ulusal Program hazırlıyorsunuz, size randevu veriyoruz, “Buyurun tartışalım.” diyoruz, Bakanınız tenezzül buyurmuyor gelmeye…

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ONUR ÖYMEN (Devamla) – Gidiyorsunuz sonra Brüksel’de, Reuters’in muhabirine diyorsunuz ki “Bize randevu vermediler.” Ne kadar ayıp! Randevuyu veren benim. Saati belli, günü belli. Gelmeyeceğinizi söylememişiniz. Gelmiyorsunuz, sonra da gidiyorsunuz Brüksel’e “Bize randevu vermiyor.” diyorsunuz. Bunlar biraz ayıp oluyor değerli arkadaşlar. Çağdaş demokrasilerde böyle şeyler olmaz. Yaptığınız işin sorumluluğunu üstleneceksiniz; hata yapıyorsanız hatanızı üstleneceksiniz, düzelteceksiniz. Ama hatayı siz yapacaksınız, sorumluluğu başkasına yükleyeceksiniz, yanlış. Ne diyorsunuz Ulusal Program’da: “Türkiye’de Müslümanların din hürriyeti yoktur. Dinî özgürlüklerin önünde engeller var.” Doğru mu? Hangi dinî özgürlüğünüzü engelliyor insanlar sizin? Bunu Ulusal Program’a yazmışız: Millî politika… Kıbrıs politikanızı değiştiriyorsunuz. Sizin 2003 yılında yazdığınız raporda -Türkiye'nin Kıbrıs politikası- “Tarafların egemen eşitliğine dayanacaktır.” diyorsunuz. Son raporda çıkartmışınız bunu, metinden çıkartmışınız. Tek taraflı taviz veriyorsunuz. Ne hakkınız var, kime danıştınız?

Değerli arkadaşlar, Avrupa Birliğiyle ilişkileri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öymen, lütfen tamamlayınız.

ONUR ÖYMEN (Devamla) - … çok ciddi ele almak lazım ve biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuda elimizden gelen her türlü gayreti göstereceğiz ama Cumhuriyet Halk Partisinin de bir günah keçisi hâline getirilmesine hiçbir zaman izin vermeyeceğiz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öymen.

Gruplar adına, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Van Milletvekili Fatma Kurtulan.

Buyurunuz efendim. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA FATMA KURTULAN (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 308 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama geçmeden önce, partimizce tespit edilen bir hukuksuzluğu sizlerle paylaşmak istiyorum. Genel Kurulun gündem dışı konuşma bölümünde parti olarak bir hukuksuzluğa, haksızlığa uğradığımızı daha önce de ifade etmiştik ancak kadınlar olarak da ayrıca bir adaletsizliğin olduğunu belirtmek istiyorum. 8 Martta konuşma talebimiz reddedilmişti, konuşma hakkı alamamıştık gündem dışı konuşma bölümünde. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde yine verilmeyip yerimizden sadece üç dakika konuşma hakkı verildi. Şimdi, tekrar, kadına seçme ve seçilme hakkı verilişinin yıl dönümündeki konuşma talebimiz… Üç grup kendi arasında anlaşmış, yarın bize uygun görülen, yine kendi yerinde iki üç dakikalık düşüncelerini ifade etme durumudur. Dolayısıyla, kadınların ayağa kalkması gerektiği bölümlerde kadınlara “Oturduğun yerden konuş” demeyi ben çok doğru görmüyorum, bize yapılan bir haksızlık olarak değerlendirdiğimi ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, onaylamakta olduğumuz uluslararası Sözleşme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avrupa Toplulukları Komisyonu arasında katılım öncesi yardım aracı ile temin edilen yardımın uygulanması çerçevesindeki kuralları tanımlamaktadır. Katılım öncesi mali yardım çerçevesinde 2002 yılından itibaren Avrupa Birliğinden sağlanan mali yardımın 1 milyar 80 milyon avro civarında olduğu bilinmektedir. Yine 2007-2013 yılları arasında 7 milyar avroluk bir kaynağın Türkiye'nin kullanımına sunulacağı ifade edilmiştir. Görüleceği üzere, son derece ciddi bir kaynak Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik sürecinde güçlenmesi ve hazırlıklarını tamamlaması için aktarılmaktadır ancak burada önemli olan şey bu kaynakların doğru ve etkili kullanımıdır. Bugüne kadar gerçekleşen uygulamalarda da görüldüğü üzere, Avrupa Birliği fonları maalesef ki çoğu zaman yerinde kullanılamadığı gibi, bu fonların bir kısmı da projelendirilemediği için geri gitmektedir. Özellikle sivil toplum örgütlerinin kullanımına sunulan fonlar bu şekilde heba edilmektedir ancak kamu kurumlarının kullanması gereken fonların bir kısmının da başvuru olmaması nedeniyle iade edildiğini biliyoruz. Avrupa Birliğinin Türkiye’ye yönelik mali desteği, taraflar arasında 1963 yılında imzalanan Ankara Anlaşması’nın yürürlüğe girmesiyle başlamıştır. Topluluk, Ortaklık Anlaşması gereğince, Türkiye ekonomisinin hızla kalkınmasına katkıda bulunmak ve Türkiye'nin ortaklık ilişkisinden doğan yükümlülüklerini yerine getirebilmesine destek olmak amacıyla Türkiye’ye mali yardımda bulunmayı taahhüt etmiştir. Bu çerçevede Avrupa Birliği kaynaklı mali yardımların yapıları ve kapsadıkları dönemler itibarıyla üç başlık altında belirtilmesi doğru olacaktır. Buna göre, Ankara Anlaşması’nın yürürlüğe girdiği 1964 yılından 1996 yılında gerçekleştirilen gümrük birliğine kadar olan dönem birinci dönem, 1996-2000 yılları arasındaki dönem ikinci dönemdir. Türkiye'nin adaylık statüsünün teyit edildiği Helsinki Zirvesi’ni takiben 2000 yılından itibaren başlayan dönem ise üçüncü dönem olarak ele alınacaktır. Bugün, Genel Kurulda spesifik olarak “Helsinki sonrası dönem adaylık süreci” diye nitelediğimiz 2000 sonrası dönemi ele almak ve incelemek istiyoruz.

10-11 Aralık 1999 tarihlerinde gerçekleştirilen Helsinki Zirvesi’nde Türkiye'nin aday ülkeler kapsamına alınması ile Türkiye-AB ilişkileri yeni ve farklı bir boyut kazanmıştır. AB Komisyonu, Helsinki sonrası bu dönemde Türkiye'nin faydalandığı mali yardım miktarını artırmak için bir dizi karar almıştır. Buna göre, adaylık sürecinde Türkiye’ye sağlanması öngörülen finansman imkânları şöyle sıralanmaktadır: Helsinki Zirvesi’nde Türkiye'nin resmen aday ülke olarak kabul edilmesiyle birlikte diğer aday ülkelere uygulanan kriterler Türkiye için de geçerli olacaktır. Türkiye, adaylık sürecinde reformların desteklenmesi için bir katılım öncesi stratejiden faydalanacaktır. Buna göre, gümrük birliğini güçlendirmeye yönelik tedbirlerin uygulanması için Türkiye’ye 2000-2002 döneminde 15 milyon avroluk hibe ayrılması ve ekonomik ve sosyal kalkınmanın desteklenmesine yönelik tedbirlerin uygulanması için de yine 2000-2002 döneminde 135 milyon avro kaynak ayrılması önerilmiştir. “Helsinki sonrası dönem” dediğimiz 2000’den sonra AB hibe yardımlarını -2007 yılı hariç- artırarak gerçekleştirmiş ve 2009 hibe yardımı bütçesini de 567 milyon avro olarak belirlemiştir.

AB, Türkiye’deki bölgesel gelişmişlik farklılıkları ve bölgesel gelişme politikasına ilişkin tespit ve görüşlerini şimdiye kadarki raporlarında vurgulamış ve beklentilerini de Katılım Ortaklığı Belgesi’nde dile getirmiştir. Dolayısıyla, öncelikle AB’nin tespitlerini irdelemek yerinde olacaktır. En son 2008 Türkiye İlerleme Raporu’nda, Komisyonun başlıca eleştirileri şu eksende ağırlık kazanmıştır:

Komisyon, Türkiye'nin ilerleme kaydetmediği ya da sınırlı ilerleme kaydettiği alanları da belirterek, Türkiye’yi, siyasi reform sürecinin yavaşlaması, sivil anayasada yol alınamaması, kamu yönetimi reformunda eksikler, ordunun siyasi etkisinin devam etmesi, yolsuzlukla mücadelede sınırlı ilerleme, işkence ve kötü muamele vakalarında artış, sendikal haklar, kadın hakları ve cinsiyet eşitliği, azınlık hakları ve kültürel haklar, iş gücü piyasası ve insan kaynakları alanındaki sorunlar gibi konularda eleştirmektedir.

Ayrıca, Silahlı Kuvvetlerin resmî ve gayriresmî kanalları kullanarak önemli siyasi etki icra ettiği tespiti yapılan Belge’de, bu kapsamda üst düzey komutanların, Kıbrıs, Güneydoğu, laiklik ve siyasi partiler gibi yetkilerini aşan iç ve dış politika konularında görüş bildirdiğinin Komisyon tarafından ifade edilmesi de son derece önemlidir.

Yine, 2008 yılı Türkiye İlerleme Raporu’nda dikkat çekici önemli bir konu da Türkiye’de yaşanan bölgesel dengesizliklerin iyileştirilmesi yönünde bir türlü atılamayan adımlardır. Hükûmetin Güneydoğunun kalkınması için Mayıs 2008’de 14 milyar avroluk kaynak ayırarak 2012 yılına kadar GAP’ı bitirmeyi hedeflemesine yer verilen Rapor’da, bölgenin ekonomik ve sosyal sorunlarını çözmeyi amaçlayan bu girişimin, halkın hak ve özgürlüklerden tam faydalanabilmesine yönelik yeni adımlarla desteklenmesi isteniyor.

Değerli milletvekilleri, bölgeler arası gelişmişlik farkını ortadan kaldırmaya yönelik etkili herhangi bir adım atmayan AKP Hükûmeti, bununla birlikte DTP belediyelerinin bazı projelerine fon aktarmayı kabul eden çok sayıda Avrupa kuruluşları olmasına rağmen, bu projelerin uygulanmasına çeşitli nedenlerle engel olmuştur. Bu nedenle, kalkınmaya yönelik birçok belediye projesi askıda kalmıştır. Türkiye’de bölgeler arasında kişi başına gayrisafi yurt içi hasıla, işsizlik oranı, okuma yazma oranı gibi çeşitli sosyoekonomik göstergeler çerçevesinde oldukça ciddi ölçüde gelişmişlik farkları söz konusudur. Hükûmetlerin seksen beş yıllık bilinçli ve ayrımcı uygulamalarının yanı sıra, bu önemli sorunun yaşanıyor olmasında ayrıca kaynakların yetersiz dağılımı ve etkin kullanım eksikliği, uygun olmayan topoğrafik yapı, zor iklim koşulları, iç ve dış pazarlara uzaklık, dağınık yerleşim yapısı gibi bir dizi sorun da kendini göstermektedir.

Yukarıda ifade ettiğim bölgeler arası ekonomik ve sosyal dengesizlikler, Türkiye-AB mali iş birliği kapsamında çeşitli AB fonlarının nasıl ve hangi öncelikler gözetilerek harcandığı sorusunu da akla getiriyor. Şimdiye kadar yapılan ve devam eden, eğitimden tutun da istihdam, sağlık, gençlik ve ticari kalkınma fonlarıyla ilgili olarak Doğu’da faaliyet yürüten STK’lar ve özellikle DTP’li yerel yönetimler türlü zorluk ve ayrımcılık ile karşılaşmaktadırlar. Dağıtılan fonların çok az bir kısmı bölgeler arası…

Aziziye Kentsel Dönüşüm Projesi için Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası ile 30 milyon avro kredi anlaşması konusunda görüş birliğine varılmış, ancak yine DPT yatırım programında yer almadığı için resmî anlaşmalar yapılamamıştır.

Kentsel Gelişim Projesi, 2005 Türkiye-AB Mali İş Birliği Programı’na sunulmuş ve Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliğince Diyarbakır’a 9 milyon 926 bin avro hibe sağlanmasına karar verilmiş olmasına rağmen, 18/04/2005 tarihli DPT yazısında hibenin on sekiz aylık eğitim giderleri dâhil yaklaşık 6 milyon avroya indirilmesi ve kalan miktarın diğer illere, yani Gaziantep, Şanlıurfa ve Erzurum’a dağıtılması kararlaştırılmıştır.

İki yıl süren girişimler sonucu Diyarbakır’a ayrılan bütçe 8 milyon 367 bin avroya çıkarılmıştır. Ancak projeye DPT’nin daha sonra müdahale yapıp ilave ettirdiği üç il hazırlıksız olduğu için çalışmalar yavaş yürümektedir. Diyarbakır’ın yürüttüğü çalışmalar oldukça ilerlemesine rağmen söz konusu kentsel gelişim projesi dört il üzerinde yürüdüğü için diğer illerin yavaş çalışması, Diyarbakır’ın da çalışma takvimi ciddi şekilde gecikmektedir.

Bu örneklerden açıkça anlaşılacağı üzere, AKP Hükûmeti, bırakın AB fonlarını, kredi ve hibeler konusunda bile ayrımcılık ve haksızlık yapmaktadır. Hükûmetin bütün belediyelere eşit yaklaşım gösterdiği söylemi ise sadece bir aldatmacadır. İller Bankası payının dağıtılması… Gelişmişlik farkını ortadan kaldırmaya yöneliktir… Hatta bu fonların kullanılmasında ciddi engeller çıkarılmaktadır. Bırakın fonları, bazı kredi ve hibeler konusunda bile ayrımcılık yapıldığı aşikârdır. Bunun çarpıcı örneğini birkaç somut proje üzerinden değerlendirmek doğru olacaktır.

Örneğin, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin bugüne kadar tamamlanamayan ve onay alınamayan birçok hibe, kredi ve proje süreçleri oldu. Belediyelerin dış kredi ve hibe bulma konularında zorlandığı temel noktalar hazine garantisi ve söz konusu projelerin yatırım programında olmaması ve yatırım programına alınamama gerekçeleridir. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin ödeme koşullarına uygun vade ve faizle kredi bulmasına ve kredi kuruluşlarıyla prensipte anlaşmaya varılmasına rağmen bu tür gerekçeler yüzünden sonuca bir türlü gidilememiştir. Örneğin, Kanalizasyon İşletme Projesi için Alman Kalkınma Bankası ile 500 bin avro hibe anlaşması yapılmış ancak DPT’nin itirazı ve Dışişleri Bakanlığının Alman Kalkınma Bankasına iptal yazısı göndermesi üzerine askıya alınmıştır. Hâlbuki söz konusu hibe para DİSKİ Genel Müdürlüğünün Devlet Planlama Teşkilatına sunduğu 2006 yatırım planında gösterilmiş ve DPT’nin 11/04/2006 tarihli DİSKİ Genel Müdürlüğüne gönderdiği yazıca onaylanmış ve Resmî Gazete’de yayınlanmıştır. 03/05/2006 ile 23/06/2006 tarihleri arasında Alman Kalkınma Bankasından DİSKİ’ye gönderilen yazılarda, söz konusu hibenin Dışişleri Bakanlığının müdahalesiyle askıya alındığı belirtilmiştir. Dışişleri Bakanlığı, söz konusu müdahaleyi DPT’nin “DİSKİ’nin bu hibeye ihtiyacı yoktur.” bilgilendirmesiyle yaptığı bilgisi verildi. 11 Temmuz 2006 tarihinde DİSKİ’nin DPT’ye hibenin kullandırılması konusundaki başvurusu da sonuçsuz kalmıştır.

Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği ve Komisyonu tarafından Türkiye’nin üyelik sürecinde güçlenmesi için aktarılan fonların önemli bir kısmı maalesef ki kullanılmadığı için geri gitmektedir. Gerek sivil toplum örgütlerinin proje üretme konusundaki yetersizlikleri gerekse bu konudaki isteksizlikleri bu durumun ortaya çıkmasında etkili faktörlerdir. Ancak, bu faktörlerin yanında bir de tedirginlik ve korku faktörü vardır ki bu da oldukça etkili olmaktadır. Nedir o? Örneğin, Genelkurmay Başkanlığınca hazırlandığı belirtilen ve reddedilmeyen bir andıca göre, AB fonlarından yararlanarak proje faaliyeti yürüten sivil kuruluşların hemen hemen hepsi fişlenmiş ve izlenmeye alınmıştır. AB fonlarından yararlanmak neredeyse vatana ve devlete aykırı bir durum olarak değerlendirilmiştir. Yani, bir yandan AB’ye girmek için Türkiye Büyük Millet Meclisinde çok sayıda yasal düzenleme yapılmaktayken, diğer yandan Türkiye’yi AB’ye hazırlayacak olan demokratikleşme faaliyetleri suçmuş gibi gösterilecek; bu, kabul edilebilir bir durum değildir. Genelkurmayın bu andıcına karşı Hükûmet cephesinden bir tek ses çıkmamış olması da tabii ki manidardır.

Şimdi böylesi bir atmosferden, yani AB ve Avrupa Komisyonu Türkiye’nin hakkı olan fonlarını kullanan kişi ve kurumlar zan altında bırakılacak ve suçlanacaksa, kimsenin de buna bir itirazı olmayacaksa burada bir tuhaflık vardır.

STK’ların gelişmesi ve topluma daha iyi hizmetler sunması için demokratik bir ortamda baskı altında kalmaksızın faaliyetlerini yürütebilmeleri Hükûmetin sorumluluğu altındadır. Ancak burada bir başka ilginçlik daha var: Sadece sivil toplum örgütlerinin değil, Genelkurmay Başkanlığının da bu fonlardan yararlanmak için defalarca Avrupa Birliği kapısını çaldığı gerçeğidir. Avrupa Birliği Genel Sekreterliği bürokratları, 1 Şubat 2008’de, TBMM AB Uyum Komisyonunda AB mali yardımlarıyla ilgili sunumlarda ilginç veriler ortaya koydu. Buna göre, 2007-2010 yılları arasında AB fonlarından en fazla payın ayrıldığı kurum Genelkurmay Başkanlığıdır. Örneğin, siyasi kriterler kapsamında, Mehmetçik Projesi için AB’den 12,7 milyon avro hibe almıştır. Eğer, AB fonlarından yararlanmak tehlikeli bir işse, bu durumda Genelkurmay Başkanlığının ya bu andıcı ya da bu konudaki politikalarını gözden geçirmesi gerekmektedir. Buradaki siyasi sorumluluk tabii ki hükûmete aittir.

Bu yasanın AB üyelik sürecinde fonların uygulanması aşamasını daha sistemli hâle getirmesini temenni ediyor, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kurtulan.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Mithat Melen.

Buyurunuz Sayın Melen. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MİTHAT MELEN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Avrupa Toplulukları Komisyonu Arasında Katılım Öncesi Yardım Aracı ile İlgili Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasına Dair Tasarı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşmaya çalışacağım. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.

Bir noktada açıklık getirmekte yarar var: Katılım öncesi yardım aracı, aslında Avrupa Birliğinin, üye olmaya çalışan önce aday, sonra da aday olma potansiyeli olan ülkelerine verilen bir yardım. Bu bir sistem. Ayrıca bu sistem içinde bizim düştüğümüz bir açık durum, yanlış durum var. Şöyle: Biz aday ülke iken bizimle beraber aday ülke olan mesela Hırvatistan şimdi üye oldu, dolayısıyla yani bizim pozisyonumuz da geriledi; onun için 2005’ten itibaren kullanmaya başladığımız birtakım fonun yanında tekrar fonlarımızı artırmak gereği duydu. Onun için ki mesela Bosna-Hersek, Karadağ, hatta Makedonya bu sistemin içerisine girdi. 2007’den 2013 yılına kadar Avrupa Birliğinin bu iş için ayırdığı 11,4 milyar euro var. Türkiye için de 2007-2010 yılları arasında 2,25 milyar euro var.

Şimdi, burada bunların hibe olması, demin, biraz önce bir tartışma konusu oldu; efendim, bu sistemin aslında var bunların hibe olması. Hibe olduğu için, ya hibeyi kabul edeceksiniz yahut da eşit muamele görmeyeceksiniz. Çünkü Avrupa Birliğinin kurumları sizden vergisiz istifade ediyor. Bu doğru, bu yapı da var, aynı şey Dünya Bankası sisteminde de var.

Şimdi, bu niçin gerekli? Çünkü, bir yerde de sistemin, aslında, Avrupa Birliğinin kurumlarına iş sahibi yapmak var, müşavir olarak atamak var. Yani, bu hibeyi kabul ettiğiniz andan itibaren… Ki katılım öncesi anlaşmasında bu hibelerin nasıl kabul edileceğine dair de bir çerçeve ve yapısal bir konum var. Onun için, burada çok fazla ve yanlış bir yerde tartışma yapıyoruz bu hibeler niye ayrımcılık yapıyor diye. Ya hibeyi kabul etmeyeceksiniz ya ettiğiniz zaman da bu meseleyi aynen alacaksınız. Ama bakın, Türkiye bu yıl bile 467 milyon euro kullanıyor bu işten ama bu anlaşma onaylanmazsa ne 2007 ne 2008’de bunları kullanamayacak. Hatta, bizim Çevre ve Orman Bakanlığımız, Ulaştırma Bakanlığımız ve Ticaret Bakanlığımız bu hibelerden yararlanmak için belirli programlar ve projeler yapmış durumda ve bunlar bekliyor.

Şimdi, tamamı hibe olan anlaşmanın yürürlüğe girmesi için bu çerçeve anlaşmasının imzalanması lazım, daha doğrusu Türkiye Büyük Millet Meclisinde onaylanması lazım. Bu da şimdi gecikmiş durumda, zaten şu anda gecikmiş durumda. Bu gecikmeyi en kısa zamanda kapatmak zorundayız. Yani, eğer bunu kabul ediyorsanız, esas itiraz etmeniz gereken nokta bu hibeyle ilgili idi; hibeyi kabul ediyorum, etmiyorum... Bence esas mesele de burada düğümleniyor. Avrupa Birliği devamlı olarak Türkiye’yle ilgili meselelerinde Türkiye'nin tam üyeliğini geciktiriyor. Tam üyeliğini geciktirdikçe daha fazla hibe veriyor bir yerde, biz de onları kabul ediyoruz.

Yine tartışmamız gereken hikâye… Ki bu hibelerin, yani bu projelerin çok önemli ve doğru tarafları da var, mesela bölgesel ve sınır ötesi iş birliği için kullanılması çok önemli. Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri bölgesel kalkınma. Bu kürsülerde bahsedildi, belki ben de çok söyledim: Eğer Sivas’ın doğusuna sıfır vergi alsak ve bu fonlardan yararlansak belki çok akıllı iş yapmış oluruz. Mademki bölgesel bir iş birliği bu, bunu da kabul ettirebiliriz. Mesela, onları tartışmak önemli.

Sonra, kurumsal kapasite geliştirme. Çok ciddi bir olay kurumsal kapasite geliştirme. Yani, Türk toplumunun, özellikle Türk yapısının, ekonomik ve siyasi yapı buna dâhil, sadece Avrupa Birliğine değil, dünyaya uyumu için, yapısal değişimi sağlamak için önemli bir yardım bu, önemli bir kaynak. Bundan, sadece paradan istifade etmiyorsunuz, gelecek teknolojiden de istifade ediyorsunuz çok önemli miktarda. O teknoloji de ciddi bazen. Mesela, bizim üniversitelerimiz, dünya düzeyine çıkabilmek için belirli kurumsal ve yapısal değişikliğe ihtiyacı var, bu fonlardan istifade edebilirsiniz; hiç bunu düşünmedik, bunu da düşünmemiz gerekiyor. Ayrıca, yapısal olduğu için bu fonların kullanılması, yapısal fonları da kullanabilmek için bunları, hakikaten, kalkınmaya büyük ölçüde yardım var. Şimdi, Türkiye'nin en önemli sorunlarından bir tanesi, malum, özel sektörün borçları; bunları, hakikaten yeniden yapılandırmak için de kullanılabilir bunlar.

Esas, mesela, bunların ben tartışılmasını bekliyorum burada. Bunları tartışmak yerine, başka şeyi tartışıyoruz. O zaman neyi tartışmamız lazım? Bakın, başka bir şeyi tartışmamız lazım, o da şu: Avrupa Birliğinin kendisi Türkiye'nin IMF’ye gitmesini söylüyor. Hâlbuki bizim bir numaralı ortağımız, neredeyse gayrisafi millî hasılamızın yüzde 50’sinden fazlasını ticaret olarak yaptığımız ülke, bağladığımız ülke Avrupa Birliği. Türkiye'nin gayrisafi millî hasılasının yarısından fazlası Avrupa Birliğiyle ilgili. Türkiye'nin ticaretinin yarısından fazlası Avrupa Birliğiyle yapılıyor. Biz de Avrupa’nın altıncı ortağıyız. Şimdi, sizin en önemli ortağınızın belki tek işleyen işlerinden bir tanesi de mali ilişkileriniz. Mali ilişkileriniz konusunda eleştiri getiriyorsunuz veya getirenler var, ama esas benimle niye ekonomi konuşmuyor, ekonomik konuları niye gündeme getirmiyor diye hiç kimse konuşmuyor, konuşmak da istemiyor; çok ilginç bir şey. Yani, Türkiye eğer ya bu yolda, katılım öncesi ortaklık şeyiyse bu veya yardım aracıysa esas konuşulması gereken burada, bu yardım aracını, tam ortaklığa giden bir şekilde yapılması lazım, hiç onunla ilgisi yok. Çünkü bugün dünyada öyle bir küresel kriz oldu ki Avrupa Birliği kendi yapısını değiştirdi. Yani bugün hani o Barselona ve çok önemli Lizbon süreçleri var ya, o süreçler de tamamen iflas etti yani Avrupa Birliğinin ekonomik yapısını düzenleyen süreçler iflas etti, yeni bir süreç başladı. Bugün Avrupa Birliğindeki bankalar özelleştirilmemiştir, devletleştirilmiştir, hisse senetlerini Avrupa Birliği devletleri almıştır. O zaman, teorik olarak konuştuğumuz katılım anlaşmasının, bir kere, bana sorarsanız, fazla da geçerli olmadığı bir gerçek. Yani bizim Avrupa Birliğiyle yeni bir stratejik düşünme boyutuna geçmemiz lazım.

Şimdiye kadar, son otuz altı senedir Avrupa Birliğiyle en iyi işleyen ilişkilerimiz mali ilişkilerimiz, hem mali protokolleri doğru kullanmışız hem şimdiye kadar önemli projelerin altına imza atmışız ama esas işlemeyen ilişkilerimiz ve hiç konuşmadığımız şeyler ekonomik entegrasyonumuz. Eğer Türkiye gerçekten bütünleşmek istiyorsa o ekonomik entegrasyonu sağlayacak yapıyı konuşması ve tartışması lazım. Fakat, fasılların açılması da dâhil olmak üzere Türkiye ile Avrupa Birliği ekonomik meseleleri konuşmama kararı almış. Fasılları açmıyor yani ekonomiyi konuşamıyoruz dünyada bu kadar önemli şey olmasına rağmen. Şimdi bu olayı, özellikle bu yardım aracını Türkiye’nin en kısa zamanda kullanabilecek hazır projeleri var. Ayrıca bu bir performans meselesi. Yani siz -ki burada 2,24 civarında milyar dolardan bahsediyoruz, tabii 2007-2010 arasında- biraz önce söylemeye çalıştığım Hırvatistan’ın da devreden çıkmasıyla bunu 5 milyar dolara kadar artırabilirsiniz veya 5 milyar euroya kadar artırabilirsiniz eğer o kriterleri yerine getirirseniz ve bunları doğru kullanabilirseniz. Bir de N+3 kuralı var. Bu N+3 kuralı da bu tahsisatların üç yıl içerisinde kullanılması gereği var. Hani geri iade edilen paralar var ya, o geri iade edilen paralar hep onu kullanmamakla, taahhütleri yerine getirmemekle ilgili hâle geliyor.

Belki akşam vakti bu kadar teknik konu, kimse hoşlanmıyor ama, esas Avrupa Birliğiyle en iyi işleyen ilişkimiz bunlar. Şimdiye kadar da en iyi işledi. Esas buna “Hayır.” demek yerine, Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizi yeni gelecekte nereye oturtacağımıza karar vermemiz lazım. Yani bugün Türkiye iki tane çapayla buraya kadar geldi. Beğenirsiniz beğenmezsiniz, bu uluslararası bir kuraldır, uluslararası bir yapı. Bu yapının içerisindesiniz. O çapanın biri IMF’ydi, öbürü Avrupa Birliğiydi. Şimdi hiç bu çapaları konuşmadan yola devam etmek… İşte, esas sıkıntı burada geliyor. Onun için, oturup, bana sorarsanız, bu ekonomik meseleleri gelip burada tekrar tartışalım.

Gerçekten şu anda sekiz dokuz proje daha var birlikte yapabileceğimiz. Biraz önce de söyledim, Avrupa’nın verebileceği Doğu Anadolu’yla ilgili krediler de var, yani hibeler de var. Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu, tabii yani Sivas’ın doğusundan bahsediyoruz. Bunu çalıştırarak en kısa zamanda, gelecek üç sene içerisinde 5 milyar euroya çıkarmak mümkün. Onun için, bu anlaşmayı, hem kendim hem partim adına biz müspet karşılıyoruz ve olumlu oy vereceğiz.

Beni de dinlediğiniz için teşekkür ederim. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Melen.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE AVRUPA TOPLULUKLARI KOMİSYONU ARASINDA KATILIM ÖNCESİ YARDIM ARACI (IPA) İLE TEMİN EDİLEN YARDIMIN UYGULANMASI ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE CUMHURİYETİNE SAĞLANAN AVRUPA TOPLULUĞU MALİ YARDIMLARIYLA İLGİLİ İŞBİRLİĞİ KURALLARI HAKKINDA ÇERÇEVE ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) Türkiye Cumhuriyeti tarafından 11 Temmuz 2008 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avrupa Toplulukları Komisyonu Arasında Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) ile Temin Edilen Yardımın Uygulanması Çerçevesinde Türkiye Cumhuriyetine Sağlanan Avrupa Topluluğu Mali Yardımlarıyla İlgili İşbirliği Kuralları Hakkında Çerçeve Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerine Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Kaplan.

AYHAN YILMAZ (Ordu) – Hasip Bey, teşekkür için gelmiştir.

DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) -  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında bu sözleşmelerin geçmesi gerekiyor, doğru fakat çok önemli olan bazı sözleşmeler de var bunun gibi. Çünkü bu, Avrupa Birliğinin müzakere süreci açısından çok önemli.

İkinci bir önemli yanı: Bu 2007-2013 bütçe dönemine denk gelen ve Türkiye’ye 7 milyar avroluk kısmın ayrılacağı bu mali yardımlar hem Türkiye'nin gelecek stratejisi açısından hem de Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri açısından son derece önemli olduğu için bir iki noktaya vurgu yapmak üzere söz aldım.

Bunlardan birincisi, bu fonların bölgesel kalkınma için kullanılması. Yine, Avrupa Sosyal Fonu’nun kullanımını hazırlamayı hedefleyen insan kaynakları bölümü. Kırsal kalkınma yine. Avrupa Komisyonu tarafından katılım öncesi yardım aracı olarak bu sözleşmeyi onaylayacağız.

Şimdi, burada özellikle dikkat çekmek istediğim bir nokta var: 7 milyar avro 2013 tarihine kadar, şimdiki kur üzerinden vurduğunuz zaman 14 milyar civarında bir miktar yapıyor. Yani 2013’e kadar GAP’a Hükûmetin ayırdığı bütçe de ortalama 16 milyar civarında ve dört yıla yayılan bir rakam.

Şimdi, bir taraftan bölgesel dengesizliği hedefleyen bu mali yardımlarla ilgili bir kaynak ayrılıyor, bir taraftan Hükûmetin GAP’la ilgili ayırdığı bir kaynak var ama Devlet Planlama Teşkilatının bölgeyle ilgili bir kalkınma planı ve stratejisi yok. Bütçe görüşmelerinde bütün bakanlıklar getirdi, komisyonlardan geçti, Devlet Planlama Teşkilatının, GAP’la ilgili, bölgeyle ilgili önümüzdeki dört yıla ilişkin bir planlaması yok. Bu bir yanı tabi:

Diğer yanı: Rakamları konuşturarak, burada, GAP bölgesi veya doğu, güneydoğu bölgesi veya İç Anadolu veya kuzeydoğu Karadeniz Bölgesi’nde geri kalmış noktaların kalkınmasına yönelik tabii ki bu mali yardımların kullanılması yerinde olur. Çünkü bazı anlayışlar var, mali yardım; bu “hibe” diyor, “bağış” diyor, Avrupa Birliği bağışlıyor. Size şunu temin ederim ki Avrupa Birliği cebinden 1 fenik dahi bağış vermez. Şunu çok iyi bilelim: Cebinden 1 fenik dahi bağış vermez. 96’dan beri Gümrük Birliğine üyeyiz, ithalat, ihracat yapıyoruz, her gün vergilerimiz kalem kalem kesiliyor, Avrupa Birliği Merkez Bankasına gidiyor, bu vergiler orada toplanıyor; onlardan da koparabildiğimiz, başarabildiğimiz, alabileceğimiz bu rakam; bu, 70 milyonluk bir Türkiye’yi karşılıyor mu? Müzakere sürecinde son genişleme içine alınan on ülkenin toplam nüfusu ve coğrafyasının Türkiye etmediğini biliyoruz. Yakın zamanda da Arnavutluk var, Kosova var, Sırbistan var yani yakın hedef içinde. Peki, bu rakam yeterli midir? Etkili bir çalışma mıdır? Bence o konuda bir tereddüt var.

Yalnız, siyasi strateji açısından, galiba, bu küresel kriz sonrası Avrupa Birliğinin… Ki Avrupa Ekonomik Topluluğu olarak kurulmuştu, kömür birliğiydi, temelinde buydu; bunun üzerinde siyaset, Kopenhag Kriterleri şekillendi, siyasetini şekillendirdi bölgesel olarak. Şimdi Avrupa Birliğine 25 ülke üye. Aday ülkeler var müzakere sürecinde 2-3 tane, Türkiye dâhil. Avrupa Konseyi –dikkatinizi çekmek istiyorum- 57 tane ülke oldu. Yani Sibirya’dan İzlanda’ya, İzlanda’dan Cebelitarık Boğazı’na ve en son Türki cumhuriyetleri de alarak korkunç bir genişleme. İşte burada Avrupa Birliği kendi Avrupa Anayasası’nı referandumlara takarken, geçiremezken, İrlanda’dan sonra Lizbon engeline takılırken şöyle bir durumla karşı karşıya Türkiye: Bir taraftan AKP Hükûmeti üç yıldır yerinde sayan bir süreç yaşıyor, isteksizce davranıyor, bir taraftan Avrupa Birliği isteksizce davranıyor. Yani iki tarafta da bir isteksizlik durumu var. Oysa baktığınız zaman, 1978’de Yunanistan Avrupa Birliğine üye yapıldığı zaman hem ekonomisi hem işsizlik durumu hem kalkınması hepsi Türkiye’den daha geriydi. Üstelik de albaylar cuntası darbesi döneminin hemen akabinde Yunanistan Avrupa Birliğine üye edilmişti. Onu bırakın, Kıbrıs Rum Kesimi en son işte Avrupa Birliğine üye yapıldı. Ama Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yapılmadı. Şimdi burada bir siyasi, stratejik bir yeniden değerlendirme, bir yeniden vizyon biçmek gerekiyor, ya bu işi yapmak gerekiyor veya yapmamak gerekiyor. Yani burada ortada salınmanın çok anlamı da kalmıyor. Yani ne getirisi var? Eğer siyasi stratejinizi, bundan sonra ekonomi politikanızı belirlediğinizde Avrupa Birliğine, Amerika’ya odaklı bir strateji değil, “Ben ülkemin kaynaklarını, geleceğini Orta Doğu’ya, Uzak Doğu’ya, Kafkaslardaki Türki cumhuriyetlerinden Orta Doğu’daki Müslüman devletlere ve topluluklara, Afrika’ya yönümü döndüreceğim.” dediğiniz zaman siyasi strateji olarak yeni bir şeyi tartışmanın zamanıdır. Yani Türkiye’de bunun felsefesinin yapılmadığını, bunun eksik kaldığını, entelektüel çevrenin, akademik çevrenin bu konuda kafa yormadığını görüyoruz. Bütün sorun burada.

Ben buradan çok çok bölgede oy alan bir parti olarak bu 7 milyar avro, yerel yönetimler veya sivil toplum dernekleri veya kadın dernekleri -ki şimdilik genellikle onlar cins ayrımcılığında- ufak tefek KOBİ’lerde, valiliklerin yaptığı yine bakanlığa bağlı KOBİ’lerde teşvik, ARGE gibi faaliyetler ve projeler yapıldığı zaman bunlar belediyelerin öncülük edeceği şeylerde harcanabilinir. Ama bu sorunu çözer mi? Kökten bir dengesizliği, bölgesel dengesizliği giderir mi? Bu yok. Bu, ulusal bir politikadır. Ulusal politikayı ülke kendisi çizer, hükûmet çizer, Meclise gelir bunun onayını alır. Bunu da yapamıyoruz. E, bir taraftan GAP’a 16 milyar ayırdık diyoruz. 7 milyar geliyor, böyle bir potansiyel var. Avrupa bankasından alabileceklerimiz var. Bütün bunlara baktığımız zaman gerçekten önümüzü mü göremiyoruz yoksa IMF’nin verdiği o plan-programın çerçevesinde sıkışıp elleri kolları bağlanan, kıpırdanamayan, kendi önüne strateji ve siyaset koyamayan bir anlayış içinde miyiz? Bence o noktada basiretsizlik biraz ağır basıyor.

Dikkat edin, siyaset, strateji ve ülkeler arası iş birliklerinde en çok Roma öne çıkmıştır, Roma’dır temeli sözleşmelerin. Avrupa Birliğinin kuruluş sözleşmesinden tutun yakın günümüze, Uluslararası Ceza Mahkemesine kadar, dikkat edin, ismi de üstünde “Roma Sözleşmesi” diye geçer.

Peki, biz entelektüel ufkuyla, gelişimiyle, üniversiteleriyle, insan kaynaklarıyla Avrupa Birliğini masaya yatırıp yeni bir strateji çizip Türkiye’nin çıkarına yeni bir politika çizecek bir entelektüel birikimden mahrum bir ülke miyiz, potansiyelimiz mi yok? Ben o kanaatte değilim. Kesinlikle çok ciddi potansiyelimiz var, insan potansiyelimiz var ve dışarı göç eden beyin göçünün Türkiye’ye geri döneceğini düşünüyoruz. Bu beyin göçü maalesef bu ekonomik krizden sonra Batı’da iş yapamaz, tekrar dönüşü sağlanacaktır. Böylesi bir durumda bir tek sorun çıkıyor ortaya: Potansiyeli değerlendirememe, yönetememe yeteneksizliği, öngörememe, planlayamama, yani bütün temel bu. Bu temelde bakmadığımız zaman burada Avrupa Birliği yanları, karşıtları klasik tartışmalarının ne Türkiye’ye ne bu konularda bir şey katmayacağını düşünüyoruz ve şunu özellikle ifade ederek sözlerimi bitirmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözünüzü tamamlayınız lütfen.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Hacettepe Üniversitesi bölgesel dengesizliğin kaldırılmasıyla ilgili proje çalışması için bundan iki yıl önce Hükûmet bir çalışma yaptı -Sayın Bakanım burada- bölgesel dengesizliklerin giderilmesi için doğu, güneydoğuyla ilgili proje çalışmaları yaptı. Bu proje çalışmaları hayvancılık, tarım, GAP, hepsini kapsıyordu. Ne oldu? Neden kamuoyuna açıklanmadı? Neden onların doğrultusunda bir işlem yapılmadı? Bu konuda, Hacettepe Üniversitesinin yaptığı proje çalışmaları konusunda bir bilgi sunulursa seviniriz.

Ayrıca, önceki genel konuşmalarımızda da yerel yönetimlerimizin bazı hibelerinin engellendiğini  söyledik. O konuda bir açıklama gelirse seviniriz.

Teşekkür ederim. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avrupa Toplulukları Komisyonu Arasında Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) ile Temin Edilen Yardımın Uygulanması Çerçevesinde Türkiye Cumhuriyetine Sağlanan Avrupa Topluluğu Mali Yardımlarıyla İlgili İşbirliği Kuralları Hakkında Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:

Kullanılan oy sayısı:           219

Kabul:                                219 (x)

Böylece tasarı kanunlaşmıştır.

Beş dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.

 

Kapanma Saati: 20.29

                               

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo Tutanağa eklidir.

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.37

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Yönelik Kyoto Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Avrupa Birliği Uyum ile Dışişleri Komisyonları Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

7.- Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Yönelik Kyoto Protokolüne Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Avrupa Birliği Uyum ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/597) (S. Sayısı: 268)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un Dernekler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 22 Milletvekilinin 23.11.2004 Tarihli ve 5253 Sayılı Dernekler Kanununun 27. Maddesinde Kızılay ile İlgili Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

8.- Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un; Dernekler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 22 Milletvekilinin; 23.11.2004 Tarihli ve 5253 Sayılı Dernekler Kanununun 27. Maddesinde Kızılay ile İlgili Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu (2/290, 2/286) (S. Sayısı: 283)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile Milî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

9.-Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/618, 1/653) (S. Sayısı: 307)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

10.- Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/567) (S. Sayısı: 227)(x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Görüşmelere başlıyoruz.

Komisyon Raporu 227 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SACİD YILDIZ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair 227 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Şahsım ve grubum adına saygıyla selamlıyorum sizi. Bu yasanın bugün Dünya Engelliler Günü’nde görüşülmesinin de ayrıca bir anlamı var, bunu da sevinçle karşılıyorum. Televizyonları başında bizi izleyen engellileri ve ailelerini de buradan sevgiyle selamlıyorum.

Bu uluslararası sözleşmeyi 2007’de imzalayan ülkelerdeniz. 2008 Mayısında Dışişleri Komisyonundan oy birliğiyle geçti ve şimdi de yasalaşmak üzere huzurunuzda. Bunlar güzel ve olumlu şeyler ancak bu sözleşmenin ekindeki ihtiyari protokolün de Türkiye tarafından imzalanması gerekir.

Bu sözleşme, engelli bireylerin tüm temel hak ve özgürlüklerden tam ve eşit şekilde yararlanmalarını sağlamayı, onlara doğuştan sahip oldukları onuru, saygıyı, güçlendirmeyi amaçlayan bir insan hakları belgesidir. Sözleşme istihdam, adalet, eğitim hakkı, ulaşım ve sağlık hizmetlerine erişim de dâhil olmak üzere toplumsal yaşamın her alanında engelli kişilerin maruz kaldığı ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını, kamusal alanların engelliler için erişilebilir olmasını öngörmekte, taraf devletlere yükümlülükler getirmektedir. Dolayısıyla, bu sözleşmenin bugün yasalaştırılarak iç ve üst hukukumuz hâline getirilmesi insan haklarına saygılı, demokratik bir hukuk devleti olmanın da gereğidir.

2005’te Engelliler Kanunu kabul edilerek engellilerin hakları güvence altına alınmıştı ancak yasaları çıkarmak, uluslararası sözleşmelere taraf olmak yeterli olmuyor, önemli olan bunların yaşama geçmesidir. Ülkemizdeki sorun alanı da budur. Pek çok uluslararası sözleşmeyi onayladık, eşitlik ve insan hakları temelli bir yığın yasa çıkarttık ama bunlar ne kadar yaşama geçebildi?

Nüfusumuzun yüzde 12’si yani 8,5 milyon özürlü vatandaşımız var. Toplumun en dezavantajlı bu kesimi eğitimden sağlığa, ulaşıma kadar yaşamın her alanında hâlâ önemli yoksunluklarla karşı karşıyadır.

Bugünkü gazetelerde okudunuz, bu engellilerden birisi İstanbul’da adliyenin birinci katına çıkarken arabası zarar görüyor ve bu zarar nedeniyle Adalet Bakanına tazminat davası açıyor ve 500 liralık tazminat davasını hak ediyor. Yani en adaletin aranacağı yerde bile bu engellilerin rahat ulaşımını sağlayacak bir fiziksel ortam ne yazık ki yok.

Bu sözleşmenin gerekliliklerinden biri de engellilerin siyasi haklarını toplumdaki diğer bireylerle eşit olarak kullanabilmelerini sağlamaktır. Önümüzde seçimler var. Seçimlerde engellilerin oy kullanacakları alanlar binada birinci, ikinci, üçüncü katta olursa bunlar bu haklarını da kullanamayacaklar, zarar göreceklerdir. Bunu da şimdiden takdirlerinize sunuyorum.

Sözleşmenin 5’inci maddesi, taraf devletlerin eşitliği sağlamak ve ayrımcılığı ortadan kaldırmak üzere tüm önlemleri alacağını ve engellilerin fiilî eşitliğini sağlamak için gerekli özel önlemlerin ayrımcılık olarak nitelendirilemeyeceğini düzenliyor yani pozitif ayrımcılığı getiriyor.

                           

(x) 227 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.

Geçen dönemde de biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Anayasa’da bu konuda bir değişiklik önermiştik fakat reddolmuştu.

Özürlüler Yasası çıkalı üç yıl oldu. Özürlülere bir elle verdiniz, diğer bir elle aldınız. Birçok hakta geriye gidiş söz konusu oldu. Özürlüler Yasası’na göre on altı yönetmelik çıkarıldı. Bunların büyük bir kısmı yasayla sağlanan hakların kullanımını engelliyor. Pek çok hak kullanılmaz duruma geldi. Özürlüler yasal haklarını alırken sıkıntı yaşıyorlar.

Bugün engelliler federasyonu başkanları ile Engelliler Konfederasyonu, Başkanı Sayın Turhan İçli 300 engelliyle geldiler, bizim grubumuzu da ziyaret ettiler, burada bazı sorunlarını dile getirdiler. Onların bir kısmını sizinle paylaşmak istiyorum: “2005 yılında çıkarılan Özürlüler Kanunu engelliler için kâğıt üzerinde önemli hak ve kazanımlar getirmiştir. Ancak aradan geçen üç yıla yakın bir süre, bu hak ve kazanımların fiiliyata geçemediğini, yasa sayfalarından hayata aktarılamadığını gösterdi. Çıkarılan yönetmeliklerle yorgunu yokuşa süren katı ve acımasız uygulamalar yasanın yarattığı mutluluk ve iyimserlik havasının panik ve çaresizliğe dönüşmesine yetti. Ortamımıza karamsarlık hâkim oldu.” Bunları ben söylemiyorum, Engelliler Konfederasyonunun bugünkü yazılı açıklaması böyle.

Konfederasyon, 2022 sayılı Yasa’daki muhtaçlık sınırının asgari ücretle belirlenerek engelliler için işsizlik tazminatına dönüştürülmesini talep ediyor. Ayrıca, Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Yönetmeliği’nin ivedilikle değiştirilmesini ve sakatlık oranı sağlık kurulu raporlarıyla belirlenirken, iş gücü kaybı oranının yapılacak yasal düzenlemelerle bir uzman kurul tarafından belirlenmesini istiyorlar. Bu, çok önemli değerli arkadaşlar. Çünkü bu konularda çok önemli mağduriyetleri oluyor.

Özel eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerinden çok şikâyetçiler. Bu hizmetlerin Anayasa’ya göre devletin asli yükümlülüğü iken, son yıllarda hızla özel sektöre devredildiğini, vahşi bir rekabetin ve rant hırsının egemenliğine terk edildiğinden şikâyet ediyorlar. Bu merkezlerde engellilerin ayda en fazla on saat eğitim gördüklerini ve bu sürenin eğitim, gelişim ve yarar görmelerine yetmediğini ifade ediyorlar. Maliye Bakanlığı yetkililerinin bu hizmeti “kara delik” diye nitelendirmesinden ve son zamanlarda bu eğitimi de ayda dört buçuk saate düşürdüğünden yakınıyorlar. Eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerinin devlet tarafından sürdürülmesini ve eğitim süresinin haftada beş gün yarım güne çıkarılmasını talep ediyorlar.

Değerli arkadaşlar, özürlüler için eğitim çok önemlidir. Bunların eğitiminin desteklenmesi gerekir çünkü özürlülerin en önemli sorunu eğitimsizlik, yoksulluk, işsizlik ve bu nedenle istihdam edilememe, üretken olamama durumlarıdır. Zaten özürlü bir kimse, engelli bir kimse eğitilmemişse iş de bulamamaktadır. İş bulamayınca yoksullaşmaktadır ve bu nedenle kendi ailelerine, topluma yük olmaktadırlar, bunlar bunu istememektedir. Bunların hepsi birbirleriyle bağlantılı şeyler.

“Eğitilmemiş kimse özürlüyü, özürlüyse eğitilmemiş kimseyi işe almak istemiyor, onun için bunların eğitim sorunları çok önemli. Bu hizmetleri özel sektöre devrederek, özelleştirerek engelliler üzerinden rant sağlanmasına son verin” diyorlar. Mesela, devletin körler okullarını kapatmasından şikâyetçiler. Ülkemizde 700 bin civarında kör, görme engelli var. Değerli arkadaşlar, bunların 48 bin tanesi çocuk ve bunların ancak 3.300 tanesi eğitim görebiliyor, yüzde 90’ından fazlası eğitim göremiyor. Bunlar başka zaman beceri kazanamayacaklar ve gene ileride yük olacaklar; bu çok önemli değerli arkadaşlar.

2022 sayılı Yasa ile engellilere verilen yardımın hem koşulları çok ağır hem de yardım miktarı çok yetersizdir. Bu Yasa yeniden düzenlenerek, iyileştirilecek miktarlarda işsiz bir engelliye insanca yaşayabileceği koşullar getirilmelidir. Bugün gene Konfederasyon Başkanı bize ifade etti: Bu çıktığında yardım, asgari ücretin 1/2’si kadarmış, şimdi 1/6’sına inmiş değerli arkadaşlar.

Gene engelliler için fiziksel çevrenin, kamu binalarının ve kamusal kullanım alanlarının engellilere uyumlu hâle getirilmesi yükümlülüğü çok önemlidir. Fiziki çevre koşulları engellilere uygun olmadığından binlerce özürlü evlerinde hapis hayatı yaşamaktadır. Ben yakın zamanda Kültür Bakanımıza “Devlet tiyatrolarında, opera ve bale sahnelerinin ne kadarında engellilerin ulaşabileceği fiziksel alan var?” diye sordum, hâlâ cevap bekliyorum çünkü çoğunda olmadığını biliyorum, o şekilde tespitlerim oldu.

Tüm trafik lambaları görme engelliler için kullanılabilir hâle getirilmeli, tüm kamu binalarında bir el alfabesiyle işaretlenme sağlanmalıdır.

Anayasa’nın 61’inci maddesinde “Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır.” ifadesi yer almaktadır. Bu amir hüküm mutlaka yerine getirilmelidir ama en kısa zamanda bu ibaredeki “sakat” sözcüğünü de “engelli” olarak değiştirirsek iyi olur değerli arkadaşlar.

Özürlülük sadece bu sorunu yaşayan kişiyi değil, ailesini, yakın çevresini ve tüm toplumu ekonomik, sosyal ve psikolojik olarak etkileyen bir sorundur.

Özürlülük öncelikle bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkar. Özürlüler sağlık hizmetlerine de yeterli zamanda ve yeterli şekilde ulaşamamaktadırlar. Bunların sağlık kuruluşlarına ulaşmasını da sağlayacak tedbirler almamız gerekmektedir.

Özürlülük ya doğuştan olur ya da sonradan olan özürlülük hâlidir. Sonradan özürlü olma hâli kazalar ve kronik hastalıklar neticesindedir. Doğuştan özürlülüğün nedenleri ise öncelikle genetik ve kalıtsal bozukluklar, gebelik süresince geçirilen bazı hastalıklar, ilaç ve madde kullanımı ve yetersiz beslenmedir. Ayrıca, doğum travmaları da doğuştan özürlü olma nedenidir. Doğuştan özürlülük nedenleri önlenebilir nedenlerdir. Sonradan özürlülük nedenleri ise azaltılabilir nedenlerdir.

Türkiye Özürlüler Araştırmasına göre ülkemizde doğuştan özürlülük oranı yüzde 34’tür ve dünya ortalamasının çok üstündedir, en büyük nedeni de Türkiye’de akraba evlilikleridir. Türkiye’de akraba evliliği oranı yüzde 29’dur. Bu akraba evliliklerinin yüzde 80’i de kardeş çocukları arasındadır ve bölgeler arasında değişik farklılık göstermektedir; en düşük oran yüzde 20 ile Batı Anadolu’da, en yüksek oran yüzde 37 ile Güneydoğu Anadolu’dadır.

Akraba evliliklerinde doğuştan özürlülük 10 kat daha fazla görülür. Akraba evlilikleri nedeni ile her yıl binlerce hastalıklı, özürlü çocuk dünyaya gelmekte, aileler ve toplum maddi ve manevi zarara uğramaktadır.

Akraba evliliklerinde doğuştan zekâ geriliğinden tutun pek çok konjenital anomalilerin yanında düşük, ölü doğum, erken doğum, beyin felci, kan hastalıkları gibi bir yığın kalıtsal hastalık da görülmektedir. Akraba evlilikleri gerekli tedbirler alınırsa önlenebilir, azaltılabilir. Bu çok önemli; eğitimle olmaktadır bu da.

Her 3 evlilikten 1’inin akraba evliliği olduğu, bunların çocuklarının yüzde 17’sinde doğumsal anomali görüldüğü ve doğuştan özürlülük oranının yüzde 34 olduğu bir ülkede bu hepimize acı vermektedir. Bu yakıcı sorunu görmezden gelmeye hakkımız yoktur.

Gene riskli gebeliklerin azaltılması, engelliliğin önlenmesi için çok önemlidir. Yani kimler riskli gebelik? Erken yaşta olan gebelikler ve çok ileri yaşta olan gebelikler riskli gebeliklerdir, hekim arkadaşlarımız da gayet iyi bilirler. Bu gebelikler anne-bebek ölüm oranlarını artırdığı gibi, komplikasyonlu doğumlar nedeniyle özürlü çocuk oranlarını da artırmaktadır. Bu “komplikasyonlu doğum” deyince bir parantez açıp bir şey ifade edeyim değerli arkadaşlar: Birkaç gün evvel gazetelerde Aydın’ın Nazilli ilçesinde, 5 kilo ağırlığında bir bebek normal doğumla dünyaya getirilmek isteniyor. Kafası çıkıyor, vücut gövdede kalıyor, daha sonra sezaryene alıyorlar. Sezaryende de tabii, çıkması için, kafayı rahim içine alamıyorlar, baş ve gövde ayrılarak çocuk bu şekilde doğurtulmuş oluyor. Bu, gazetelere geçti. 5 kilo çocuk; bunun başında belki sezaryen planlanması önemliydi. Burada Sağlık Bakanımız -belki haklı olabilir ama- son zamanlarda “Türkiye’de sezaryen oranı çok yüksek, normal doğum oranı çok düşük.” diye değişik konuşmalarında ifade ediyor. Bu da önemli, yani doktorlar üzerinde bir baskı yapıyor. Normal doğum oranını artırmak, sezaryene fazla yer vermemek istiyorlar ama bu hazin bir şeydir; Aydın’ın Nazilli’sinde, haberiniz vardır hepinizin.

Ülkemizde yine çok görülen ergen yaş evlilik ve gebelikleri de önemlidir. Buraları atlıyorum, Sayın başkanlarım “fazla uzamasın” dediler, atlayarak gidiyorum.

Doğuştan özürlülüğün bir diğer nedeni, gebelik süresinde geçirilen hastalıklar, ilaç, madde kullanımlarıdır.

Gebelikte beslenme yetersizliği, mental gerilik yani zihinsel özürlülük hâline yol açmaktadır. Makarna, bulgur vermekle bu düzeltilmiyor, proteinli gıdalardan da beslenmesi gerekir.

Sonradan özürlü olma oranlarını düşürmek için trafik kazalarının, ev ve iş kazalarının önlenmesi ve kronik hastalıkların yani süreğen hastalıkların giderilmesi, teröre ve depreme karşı önlem alınması, silahlanmanın önüne geçilmesi ve sigara içilmesinin kaldırılması gerekir.

ZEKERİYA ASLAN (Afyonkarahisar) – Teşekkür ederim!

SACİD YILDIZ (Devamla) – Yok, az kaldı, atlıyorum sayenizde.

Ülkemizde özellikle engelli kadınlar ve kız çocukları, çok yönlü negatif ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar. Bu ülkede hem kadın olmak hem de engelli olmak, katbekat insan hakları ihlallerine maruz kalmak demektir.

Özürlü vatandaşlarımızın toplumsal konumlarının güçlendirilmesi, yaşam kalitelerinin yükseltilmesi için, toplumsal sorumluluğun, sosyal devlet olmanın, insan olmanın bir gereği olarak gördüğümüz bu uluslararası sözleşmenin yasalaşmasından CHP Grubu olarak çok büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Ama, kamuda özürlülerin istihdamının da son derece az olduğunu bugün gene gazete haberlerinden öğrenmişsinizdir. Özürlülere ait kadroların yüzde 82’si boş kamuda. 44 bin kadro, özürlülerin atanmasını bekliyor değerli arkadaşlar; Bunun az bir kısmı kadın, büyük bir oranı erkek. 9 bin kadro dolu ama özürlülere ait 54 bin kadro var toplam, 44 bin kadro boş. Özürlülerin de bu şekilde kazanılması, devletin bunları istihdam etmesi lazım. Bu çok önemli, Hükûmetin yükümlülüklerini yerine getirmesi bu açıdan çok önemli. Bunun da biz ileride sıkı takipçisi olacağız.

Bu vesileyle sözlerime son verirken Galatasaray Kulübünün Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı, Japonya’da düzenlenen kıtalar arası yarışmada dünya birincisi oldu. Bu sevindirici haber nedeniyle, takımı, oyuncuları, Kulübü ve ulusumuzu kutluyorum.

Geçtiğimiz ekim ayında da Engelliler Dünya Güreş Şampiyonası’nda 1 altın, 1 gümüş madalya almıştık. Yine geçen sene tam bu vakitler, Ampute Millî Takımı’mız da çok önemli başarılara imza atmıştı. Bunlar da engellilerin rehabilite edildiği takdirde ne kadar başarılı olacağını göstermektedir.

Bu vesileyle, bu duygu ve düşüncelerimi ifade etmiş oldum. Yüce heyetinize saygılar sunuyorum, tüm engelli vatandaşlarımızı ve ailelerini de sevgiyle kucaklıyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldız.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut.

Buyurunuz Sayın Bulut. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 227 sıra sayılı Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Genel Kurulun çalışma süresinin sonuna gelmesi itibarıyla dar zamana sıkıştırılan bu programın aslında Türkiye’de 8,5 milyon insanı ilgilendirdiğini, bu insanların engellerinin kendi istekleriyle olmadığını, bir kısmının doğuştan, bir kısmının sonradan hastalık ve kazalarla meydana geldiğini, Allah’ın bir takdiri, kaderleri olan ve haklarını arama noktasında aciz olan, konuşamayan, göremeyen, yürüyemeyen bu insanların haklarını korumanın sağlam insanların sorumluluğunda olduğunu belirtmek istiyorum.

Önümüzde Kurban Bayramı var, yılbaşı var, bu akşam da Galatasarayın maçı var. Bir Fenerbahçeli olarak Galatasaraya başarılar dilerken Kurban Bayramı’nı kutluyor ve yeni yılda da özürlülerin sorunlarının bitmesini istiyorum.

Engelliler, Türkiye’de sayılarının çokluğuna karşın devletin himayesinden büyük çoğunlukta uzaktadır, çünkü evinde engelli insanı olanlar bu engelli insandan çoğu yerde utanmakta, onu gizlemekte, saklamaktalar. Bu insanları ortaya çıkarmak, topluma kazandırmak, sosyalleştirmek insan olarak hepimizin görevi. Tabii ki devletimiz bununla ilgili, cumhuriyetin kuruluşunda, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu bünyesinde engelliler için merkezler de kurdu. Devletin bilhassa himayesindeki bu merkezlerde zaman zaman olan hadiselerin hepimizin yüreğini burktuğunu, hepimizi büyük üzüntülere sevk ettiğini görmekteyiz.

Engelli vatandaşlarımız bugün Milliyetçi Hareket Partisi Grubunu da ziyaret ettiler. Sorunlarını bizlere bir defa daha, diğer gruplara aktardıkları gibi, aktardılar. Bunların konfederasyon şeklinde teşkilatlanarak sorunlarını iletmeleri tabii ki akıllıca bir davranış. Ülkemizde bunların en önemli sorunları, dertleri, kendilerini ifade ettikleri, “Siyasiler bizlerle ilgilenmiyor, devlet yetkilileri yeterince bizim sorunlarımıza eğilmiyorlar.” diyorlar. “Bizler, elimiz ayağımız tutmuyor, geçinemiyoruz, emeklilik hakkı istiyoruz.” diyorlar. Bunlar “Biz eğitilmek, eğitim hakkı elde etmek istiyoruz, eğitim için devletin şefkatine ihtiyacımız var.” diyorlar.

Devletin kurumları bunlara bakmakta yetersiz. Özel eğitim kurumları kuruldu. Devletimiz, her özürlüye 406 YTL gibi çok önemli bir para veriyor. Bu özel rehabilitasyon merkezleri, dağ taş demeden özürlü insanları tespit ediyorlar, nüfus cüzdanlarını bir kısmı alıp, ayda on saat, beş saat getirip bir kurs veriyorlar ve bunların paralarına el koyuyorlar. Doğru çalışan kurumları tenzih ederim ancak bu kurumların çok ciddi bir şekilde denetime ihtiyacı var. Bu engelli insanlarımıza…

Sayın Bakanımız Nimet Çubukçu’ya da buradan seslenmek istiyorum: “Özürlüler İdaresi Genel Müdürlüğü”nün adının “Engelliler İdaresi Genel Müdürlüğü” olarak değiştirilmesinin engellilere bir saygı gereği olduğunu ifade etmek istiyorum. “Özürlü” diyerek dışladığımız, kabullenmediğimiz, yok farz ettiğimiz bu insanların caddede, sokakta yürüyecek yollarının olmadığını, karşıya geçerken yardımcı bulunmadığını, okullarda bunlara iyi eğitim verebilecek yetişkin insanların bulunmadığını, bu yetişen, okuyan bir kısım insanların üniversitelerde kendilerine kontenjan tanınmadığını… Bütün bunların tartışılabileceği aslında bir platformun olması, onların yüreklerine su serpecek.

Her dönemde bu çıkartılan, yapılan anlaşma, yine bu engelli vatandaşlarımız için bir ümit ışığı. Dileğimiz, bu uluslararası yaptırım gerektiren sözleşmenin Avrupa Birliğine girmek adına yapılmış yasak savma kabilinden bir anlaşma olmayıp, gerçekten Allah rızası için bu dilsiz, elsiz, ayaksız, konuşamayan, göremeyen insanlarımıza göz olmak adına, dil olmak adına, kulak olmak adına, ayak olmak adına bu yasalara işlerlik kazandırılması, denetlenmesi, takip edilmesi adına yüce Meclisin Hükûmete böyle bir sorumluluk yüklemesini, Hükûmetimizin, ilgili mekanizmaları oluşturarak, bu anlaşmalara uygulanabilecek denetim mekanizmalarını da temin etmesini diliyorum.

Bu vesileyle, gecenin bu ilerlemiş saatinde fazla vaktinizi almadan yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bulut.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Orhan Erdem konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Erdem. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN ERDEM (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önemli bir gün. Bugün çok önemli sözleşmeler ve Ticaret Kanunu üzerinde çalıştık, ama belki günün en önemli sözleşmesini, anlamlı sözleşmesini de çıkarmak üzereyiz. 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü, Engelliler Günü. Bugün heyetler, Başbakanımızı, Meclis Başkanımızı ve Cumhurbaşkanımızı ziyaret etti. Burada, hem CHP hem MHP gruplarını ziyaret eden Engelliler Federasyonu, 14.00 sularında da AK PARTİ Grubunu ziyaret etti. Birçok konuda teşekkür ettiler, sorunları dile getirdiler. Çok güzel geçen görüşmelerin ardından da, grubumuz, o büyük heyete, 300 kişilik heyete bugün Mecliste hepinizin adına bir de yemek vererek, kendilerini her zaman beklediğini ifade etti.

Başbakanımız, Cumhurbaşkanımız, Meclis Başkanımız da, bugün bu yasanın, bu sözleşmenin çıkacağını ifade ettiler gelen diğer tüm gruplara.

Değerli arkadaşlar, biz, AK PARTİ olarak, 2001 yılında kuruluşun hemen ardından Türkiye’de ilk defa Özürlüler Koordinasyon Merkezini ve Yaşlılar Koordinasyon Merkezini Sosyal İşler Başkanlığının altında kuran tek partiyiz ve 2002 seçimlerinde 2 tane engelli vekilimiz de burada sorunlarını bire bir takip etti.

Hep beraber 2005 yılının Temmuzunda 5378 sayılı Özürlüler Kanunu’nu çıkardık. Dünyada gelişmiş ülkelerin bile bazılarında olmayacak düzeyde ileri bir yasa çıkardık. Arkasından 2022 sayılı Yasa’daki 24 milyon olan, engellilerin -yüzde 40’ın üzerinde, yüzde 70’e kadar olan- o maaşını bugün 174 YTL’ye kadar çıkardık. Yüzde 70’in üzerindekine de 274 YTL veriyoruz. Yeter mi? Yetmez ama yüzde 300-400 bir artış sağlandı.

Yine “Evde bakım” diye bir uygulama yaptık. 110 bin, ailesine ihtiyaç duyan, kendi başına yetemeyen engellimize bir asgari ücret maaş veriyoruz.

Yine daha önce sadece Emekli Sandığı ve SSK’lı engellilerin eğitim alması mümkünken, çıkardığımız bu yasadan sonra -BAĞ-KUR, SSK, Emekli Sandığı, yeşil kart- bütün grupların eğitimini sağladık ve 400 civarındaki özel eğitim kurumu 1.700’lere çıktı. Belki bazı muhalefet vekillerimizin de ifade ettiği sorunlar da bundan sonra çıktı.

Yine hep beraber nisan, mayıs aylarında eğitim kanunu ile ilgili yasa çıkardık, Millî Eğitim Bakanlığına altı ay süre verdik ve bu konudaki düzenlemeleri de Özürlüler İdaresi Başkanlığı ile birlikte yapmasına imkân verdik. İnşallah, ocak ayından sonra engellilerin eğitiminin de bir model olarak dünyaya sunulacağına inanıyorum.

Çok şey yaptık, hep beraber yaptık. Konu hassas olduğu için muhalefetin desteğini aldık. Bugün de çıkaracağımız sözleşmeyle, yaptığımız bu güzel çalışmaların hem ulusal bir komiteyle denetlenmesini ve Birleşmiş Milletler nezdinde kurulacak komite tarafından da izlenmesini sağlayacağız. İhtiyari protokol de ileride muhakkak gelecektir.

Ben, AK PARTİ olarak, tüm milletvekillerinin bu noktadaki hassasiyetine layık bir iktidar olduğumuza inanıyorum. Bu sayede muhalefet de bu güzelliklerden hep beraber faydalanmıştır. Birlikte daha iyi bir yaşam, engellerin kalktığı daha iyi bir dünyayı sağlamak hepimizin borcudur. Çünkü, engellilik her an hepimizin başına gelebilir, Allah kimseye vermesin ama gelişen dünyada, depremler, trafik kazaları belki doğuştan daha çok engelli olma yolunu açmıştır. Bu gerçek hepimizin önündedir. Bir hamile kadın bile doğuma yakın, yedi aylık, sekiz aylık hamilelik dönemlerinde bir süre engellilik yaşar. Bu bize uzak görünen konu her an hepimize, ailelerimize yakın olan bir konudur, kimseye Allah vermesin, olanlara da yardımcı olsun. Biz de çıkardığımız bu kanunlarla onların hayatını daha iyi düzeltelim diye uğraşıyoruz.

Çok uzatmadan, hepimiz konunun önemini biliyoruz. İlgili Bakanımız, burada teşekkür konuşması için dün bütün gün bekledi, bugün bir müddet bekledi, hepinize teşekkür ettiğini defalarca söyledi, beni de arayarak “Aman, söz alın ve bunu iletin.” dedi. Kendi çalışmalarından dolayı biz bunu da aktaralım.

Yine, bugün gelen ve birçok şu anda yapılan çalışmalarda, toplantılarda bu sözleşme bekleniyor. Bu müjdeyi de arkadaşlara şu saatte vermiş olmanın mutluluğu içerisinde hepinize saygılarımı sunuyorum. Engelsiz bir Türkiye için hep beraber çalışacağımıza inanıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Erdem.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Bayındır.

DTP GRUBU ADINA SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 227 sıra sayılı yasa değişikliği hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken, bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Tüm engellilerin Dünya Engelliler Günü’nü kutluyorum, engelsiz bir dünya ve yaşam diliyorum tüm insanlığa.

Dünyada engelli bireylere yönelik politikalar farklı dönemlerin genel yaşam koşullarını ve sosyoekonomik gelişmelerini yansıtmakla birlikte, engelliye dayalı özgün durumlardan da etkilenmiştir. Engelli bireyler, tarihsel süreç içinde toplumun görünmez birer üyesi olmuşlardır. Bu süreç engellileri yok saymaya kadar gitmiştir. Hâlen dünyada 650 milyon engelli birey yaşamaktadır.

İkinci Dünya Savaşı sonrası entegrasyon ve normalleştirme kavramları ortaya çıkmaya başlamıştır. Savaştan çıkmış ülkelerde ortaya çıkan iş gücü açığının, savaş sonucu engelli kişilerle karşılanması ihtiyacı, bu kişilerin rehabilite edilmesini gündeme getirmiştir. Fakat bu durum giderek engelli kişilerin öncelikle tedavi edilerek normalleştirilmesi, bunun mümkün olmaması hâlinde de korunması ve yardım edilmesi gereken kişiler olarak görülmesi sonucunu doğurmuştur. Dolayısıyla toplum tarafından dezavantajlı durumda gösterilen engelliler daha da görünmez kılınmıştır.

Engellilik doğuştan ya da sonradan olma herhangi bir hastalık veya kaza nedeniyle kişinin bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal fonksiyonlarından belli oranda kayıplara neden olan ve bunun sonucunda da günlük yaşam koşullarına uyum sağlamada sıkıntı çekenleri tanımlamaktadır.

Türkiye nüfusunun yüzde 12,29’unu yani 8,5 milyon kişiyi engelliler oluşturmaktadır. Erkeklerde bu oran yüzde 11,10 iken kadınlarda ise yüzde 13,45’tir. Engelli vatandaşlarımızın en temel sorunu istihdam olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre ülkemizdeki toplam nüfusun yüzde 12,29’unu engelliler oluşturmaktadır. Her 5 engelliden yalnızca 1’i iş gücü sektöründe çalışmaktadır. Bu oran kadınlarda yüzde 6,7 iken erkeklerde yüzde 32,2, kentlerde yüzde 25,6 ve kırsal alanda yüzde 17,7’dir. Engelliler, iş gücü sektöründe, işyerinde uygun koşulların olmaması, ulaşılabilirlik sorunları, toplumun ön yargılı bakışından kaynaklı sorunlar yaşamaktadır. Bu sorunlardan kaynaklı olarak engelliler yaşamda dezavantajlı konumuna gelmiştir.

Yine engellilerin sosyal güvenlik hizmetlerinden yararlanması çok düşük seviyelerdedir. Engellilerin mesleki eğitim ve becerilerine uygun bir işte çalıştırılmaları çok büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Engelli personel istihdamının işverenlere en itici gelen yanı var olan toplumsal ön yargıları oluşturmaktadır. Bu ön yargılar nedeniyle işverenler engelli iş gücünü personel yatırımı olarak değil zorunlu istihdam olarak algılamaktadır. Bu nedenle zorunlu istihdam edilen engelli personeli ötekileştirmekte ve angarya işlerde çalıştırmaktadır. İçinde bulunduğumuz iktisadi yapının engellileri de içerecek bir şekilde düzenlenmemiş olması, işverenlerin engellileri çalıştırma konusundaki çekingenlikleri ve ön yargıları da istihdamın önünde büyük bir sorun oluşturmaktadır. Engellilerin istihdamla bağlantılı sorunları istihdam gerçekleştikten sonra da çıkmakta ve iş yaşamı içinde sürmektedir. Olumsuz iş ve işyeri koşulları, sosyal güvenlik sorunları, yetersiz ücret, işinde ilerleyememe, erken emeklilik gibi birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Engellilerin istihdamını güçleştiren sayısız neden arasında eğitim ve rehabilitasyon konusundaki yetersizlikler büyük yer tutmaktadır. Bugün ülkemizde ne yazık ki engelliler için yeterli eğitim ve rehabilitasyon merkezi bulunmamaktadır.

Görüldüğü üzere, iş hayatında yaşanan sorunları “mesleki kalifikasyon için eğitim, istihdam, çalışma koşulları” adı altında değerlendirebiliriz. Bu sorunlara eşit oranda çözüm üretemedikçe kalıcı ve sürdürülebilir bir iyileştirmeden söz etmek mümkün değildir. Konunun ciddiyeti ve aciliyetinin farkına varılıp, gerekli tedbirler bir an önce hayata geçirilmelidir.

Bu amaçla yeni hazırlanan engelli yasa taslağında bazı düzenlemeler öngörülüyor. Taslak incelediğinde, temenniden öteye gitmeyen, aksi koşullarda cezai müeyyideleri öngörmeyen ve yaptırım gücü olmayan içerikte bulunması dikkat çekmektedir. Yeni yasal düzenlemelerde yüzde 40 iş görebilme fonksiyon kaybı yaşayan engellilerin rapor alma sorunu devam etmektedir. Kriterler yeniden değerlendirilmelidir. Yüzde 40 altı fonksiyon iş görebilme kaybı yaşayan kişilerin istihdam kotasından yararlanmaları için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

2005 yılında çıkarılan Özürlüler Kanunu engelliler için önemli hak ve kazanımlar getirmiştir. Fakat aradan geçen üç yıla yakın süreye bakıldığında hak ve kazanımların hayata aktarılmadığı görülmektedir. Bu nedenle engelli vatandaşlarımız sağlık, istihdam, sosyal güvenlik, ulaşılabilirlik, eğitim gibi alanlarda karşılaştıkları sorunların yanında sosyal hayatın her alanında sıkıntılar yaşamaktadırlar.

Sayın Başkan, değerli üyeler; insan hakları kavramının gelişmeye başlamasıyla birlikte engellilere sunulan hizmetlerin odağında bulunan tıbbi model yerini engelliliği sosyal yapının bir parçası olarak gören ve engelli kişilerin toplumsal hayata katılımını teşvik eden sosyal model, insan hakları modeline bırakmıştır. Tıbbi yaklaşımda engellilik bireye indirgenmekte ve engelli kişilerin toplumsal yaşamda yer almama nedeni fonksiyon kaybına dayandırılmaktadır. Sosyal model olarak bakarsak, engellilik probleminin bireysel sınırlılığa bağlı olarak değil, toplumun gerekli hizmetleri sunmamasından ve engelli kişilerin ihtiyaçlarının dikkate alınmamasından kaynaklandığını görebiliriz.

Engelli kişiler tarafından kurulan örgütlerin çalışmaları ve baskıları sonucu sosyal model insan hakları modeli doğrultusundaki yeni anlayış, uluslararası kuruluşların, özellikle de Birleşmiş Milletler ve bağlı örgütlerin engelli politikasına da yansımıştır. 1975 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne ek olarak yayınladığı Özürlü Hakları Bildirgesi’yle tüm engelli kişilerin haklarının din, dil, ırk, cinsiyet, ideolojik ayrım yapmaksızın garanti altına alındığını vurgulamıştır.

80 sonrası, engelli kişilerin toplumsal yaşamda yer almalarını sağlamak üzere oluşturulan politikalar önemli ölçüde hız kazanmıştır. 1982 yılında Birleşmiş Milletler tarafından Özürlüler İçin Dünya Eylem Programı hazırlanmış ve bu Program’da özürlülüğü önleme, rehabilitasyon ve fırsat eşitliği gibi faaliyetlerin hükûmetlerce uygulanması ve tüm dünyada engelli kişilerin toplumsal yaşama dâhil olmaları konusunda hak temelli anlayış yaklaşımları öngörülmüştür.

Dünyada ortak olarak öngörülen bu politikaların yönlendirme anlamında önemli ölçüde olumlu etkileri olmasına karşın, bağlayıcı bir nitelik taşımamasından kaynaklı istenilen ölçüde başarı sağlamamıştır. Bu nedenle, Birleşmiş Milletler daha genel ve kapsayıcı olan Özürlü Kişilerin Hakları Sözleşmesi’nin hazırlanmasını öngörmüştür. Birleşmiş Milletler engelliliğe ilişkin konularda sürdürülebilir kalkınma stratejisinin ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün görüşülmekte olan bu Sözleşme aynı zamanda insan hakları sözleşmesi niteliğini taşımaktadır. Engelli kişilerin haklarına bütüncül bir koruma sağlayan ve bağlayıcı olan bir yasal araç niteliğindedir. Sözleşme, insan hakları anlamında yeni haklar öngörmekle birlikte var olan haklar konusunda devletlere engelli kişilerin haklarının korunması ve kullanılmasının sağlanması konusunda üzerlerine düşen yükümlülükleri ortaya koymaktadır.

Bu Sözleşme, diğer insan hakları sözleşmelerinde yer alan medeni, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel hakların tümünü bir araya getirmektedir. Ayrıca, bu Sözleşme ile diğer sözleşmelerde tanınan haklardan engelli kişilerin tam ve eşit olarak yararlanması konusunda alınması gereken tedbirlere açıklık getirilmektedir. Sözleşme, engelli kişilerin tüm insan hak ve temel özgürlüklerinden tam ve eşit şekilde yararlanmasını sağlamak, korumak ve doğuştan sahip oldukları onura saygıyı güçlendirecektir. Ayrıca, engelli vatandaşların, istihdam, adalet, eğitim hakkı, ulaşım ve sağlık hizmetlerine erişim de dâhil olmak üzere, toplumsal yaşamın her alanında karşı karşıya kaldığı ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını sağlayacak yasal bir dayanak oluşturacaktır. Sözleşme, insan onuruna saygı, ayrımcılık yapılmaması, fırsat eşitliği ve engellilerin topluma tam ve etkin katılımı anlamında önemlidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sözleşme, taraf devletlere önemli yükümlülükler getirmektedir. Bu nedenle, Sözleşme’nin sadece onaylanması değil, onaylandıktan sonra gerekli yasal, yargısal, ekonomik ve idari tedbirlerin alınması gerekmektedir. Tüm politika ve programlarda engelli kişilerin haklarının tanınmasını sağlamak, yardımcı teknoloji ve erişilebilir bilgiyi sağlamak için çalışılmalıdır.

Yine, Engelliler Günü nedeniyle bu yasayı ele aldık ve bir hediye olarak armağan etmeye çalışıyoruz. Ama umuyoruz ve diliyoruz ki, bu Sözleşme ile sadece bir “kopyala yapıştır” mantığından, işleyişinden uzak olarak gerçekten bilinç olarak içselleştirilmiş, inanmış ve bu inançla hareket eden bir yaklaşım gösterilir. Bu umutla, Hükûmetten doğru gelen, grup başkan vekillerinin konuşmamızı engellemeye dönük tazyiklerini de burada esefle karşılıyorum doğrusu. Çünkü, dezavantajların… Akşamın geç saatine sıkıştırılarak ve bu konuda konuşulmamasını sağlamak da bir paradoks yani bu Sözleşme’nin ruhuna aykırı bir davranış olarak ele alıyorum. O nedenle “yaptık geçti, yazdık, karar aldık, orada kalsın” mantığından ziyade, bu ezberci, sadece kopya çeken öğrenci pozisyonundan çıkmamızı diliyorum ve bunların pratikte hayat bulduğu bir zihniyetle uygulanacağını umuyorum ve hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bayındır.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

ENGELLİLERİN HAKLARINA İLİŞKİN SÖZLEŞMENİN ONAYLANMASININ

 UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) Türkiye Cumhuriyeti adına 30 Mart 2007 tarihinde New York’ta imzalanan “Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme”nin onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…. Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…. Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Engellilerin Haklarına ilişkin Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:

Kullanılan oy sayısı:           240

Kabul:                                 240 (x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nu görüşmeye başlayacağız.

                           

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo Tutanağa eklidir.

11.- Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/608) (S. Sayısı: 266)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Posta Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

12.- Posta Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/491) (S. Sayısı: 230)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Komisyonların bundan sonra da bulunamayacağı anlaşıldığından, kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için 4 Aralık 2008 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 11.00’de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

 

Kapanma Saati: 21.26

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.