DÖNEM: 23                                                                                                                YASAMA YILI: 3

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 33

23’üncü Birleşim

27 Kasım 2008 Perşembe

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun, Türkiye ile İran’ın ekonomik iş birliği ve ticari ilişkilerine ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın, esnaf ve sanatkârların sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, ülkemizde insan haklarının durumu ve son gelişmelere ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

 

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- İskân Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/539) (S. Sayısı: 251)

3.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/537) (S. Sayısı: 236)

 

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Genel Kurulu ziyaret eden, Çin Halkı Siyasi Danışma Konferansı Başkanı Sayın Jia Qinglin ve beraberindeki heyete Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi

 

V.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesi ile Genel Kurulun 2 Aralık 2008 Salı günkü birleşiminde (10/21) ve (10/94) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin birleştirilerek görüşülmesine ve bu görüşmenin ardından kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

 

VI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, mayınların güvenlik görevlilerine verdiği zarara ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/4764)

2.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, İzmir’de yabancıların aldıkları gayrimenkullere ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak’ın cevabı (7/4796)

3.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, TRT Genel Müdürünün yönetim kurulu üyeliklerinden aldığı ücretlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/4805)

4.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, İznik ilçesinde depreme yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafiz Özak’ın cevabı (7/4807)

5.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bazı kamu kuruluşlarının sponsorluklarına ve reklamlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/5134)

6.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin, Şemdinli’de sel mağduriyetinin giderilmesine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak’ın cevabı (7/5187)

7.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, Kur’an kurslarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı (7/5190)

8.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, Pişmanlık Yasası olarak bilinen yasadan yararlananlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/5245)

9.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, bir cenazenin ailesine teslimine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/5261)

10.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, Aydın Atatürk Devlet Hastanesinin depreme karşı güçlendirilmesine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak’ın cevabı (7/5288)

11.- Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, Kur’an kurslarının denetimine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı (7/5290)

12.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, Çukurova Devlet Senfoni Orkestrasının maddi sorunlarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/5408)

13.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, insan hakları ihlali başvurularına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/5458)

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 11.00’de açılarak beş oturum yaptı.

Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşmasına, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik cevap verdi.

Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil, tarımda yaşanan olumsuzluklara,

İstanbul Milletvekili Ahmet Tan, kamuoyu yoklamalarında milletvekilinin itibar ve güven sıralamasında en alt sırada olmasının nedenlerine ve bu konuda yapılması gerekenlere,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in konuşmasında partisine sataştığı iddiasıyla bir konuşma yaptı.

Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un konuşmasına,

İzmir Milletvekili Oktay Vural, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in gündem dışı konuşmaya verdiği cevaba,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Genel Kurulu ziyaret eden;

Türkiye-İran Parlamento Dostluk Grubu Başkanı Sayın Ali Ekber,

Arnavutluk Cumhurbaşkanı Sayın Bamir Topi,

Ve beraberlerindeki heyete Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denildi.

CHP Genel Sekreterinin yasa dışı dinlendiği iddiasının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/203) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi okundu; Komisyona bir ay ek süre verildiği açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan, İskân Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun (1/539) (S. Sayısı: 251),

3’üncü sırasında bulunan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/537) (S. Sayısı: 236),

4’üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (GTÖ) Arasında GTÖ Orta Asya Alt Bölge Ofisi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonları Raporlarının (1/397) (S. Sayısı: 242),

5’inci sırasında bulunan, Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/567) (S. Sayısı: 227),

6’ncı sırasında bulunan, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun (1/608) (S. Sayısı: 266),

7’nci sırasında bulunan, Posta Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun (1/491) (S. Sayısı: 230),

8’inci sırasında bulunan, İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç ile Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü ve 38 Milletvekilinin; Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (2/266, 2/268) (S. Sayısı: 257),

Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

2’nci sırasında bulunan, Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 4 Milletvekilinin; Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanunu ile Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Zirai Mücadele ve Zirai Karantina Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporlarının (2/224, 1/545) (S. Sayısı: 229) görüşmeleri tamamlanarak yapılan oylamadan sonra kabul edildi.

9’uncu sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.

Danışma Kurulunun, 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının görüşülme yöntemine ilişkin;

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 1’inci ve 2’nci sıralarında yer almasına; bütçe görüşmelerine 16/12/2008 Salı günü saat 11.00’de başlanması ve bitimine kadar, resmî tatil günleri dâhil, her gün saat 11.00’den 13.00’e ve 14.00’ten günlük programın tamamlanmasına kadar çalışmalara devam olunmasına, ancak 21/12/2008 Pazar günkü birleşimin saat 15.00’te ve 27/12/2008 Cumartesi günkü birleşimin saat 10.00’da başlaması ve görüşmelerin on iki günde tamamlanması,

2.- Başlangıçta bütçenin tümü üzerinde gruplar ve Hükûmet adına yapılacak konuşmaların (Hükûmetin sunuş konuşması hariç) 1’er saat (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir), kişisel konuşmaların ise 10’ar dakika ile sınırlandırılması,

3.- Kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin on dört turda tamamlanmasına, turların bitiminden sonra Bütçe ve Kesin Hesap Kanunu Tasarılarının maddelerinin oylanması,

4.- İç Tüzük’ün 72’nci maddesi gereğince yapılacak görüşmelerde, her turda gruplar ve Hükûmet adına yapılacak konuşmaların 40’ar dakika (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir), kişisel konuşmaların 5’er dakika olmasına, kişisel konuşmalarda her turda İç Tüzük’ün 61’inci maddesine göre biri lehte, biri aleyhte olmak üzere iki üyeye söz verilmesi ve bir üyenin sadece bütçenin tümü üzerinde veya sonundaki görüşmelerde ya da bir turda söz kaydı yaptırması,

5.- Bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin 20 dakika ile sınırlandırılması,

6.- Bütçe görüşmelerinin sonunda gruplara ve Hükûmete 1’er saat süre ile söz verilmesine (Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir), İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre yapılacak kişisel konuşmaların 10’ar dakika olması,

Önerisi kabul edildi.

27 Kasım 2008 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 11.00’de toplanmak üzere birleşime 22.54’te son verildi.

Nevzat PAKDİL

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Yaşar TÜZÜN

Fatma SALMAN KOTAN

 

Bilecik

Ağrı

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

27 Kasım 2008 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri beşer dakikadır. Hükûmet konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin cevap süresi yirmi dakikadır.

Gündem dışı ilk söz, Türkiye ile İran’ın ekonomik iş birliği ve ticari ilişkileri konusunda söz isteyen Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’na aittir.

Sayın Türkmenoğlu, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

II.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun, Türkiye ile İran’ın ekonomik iş birliği ve ticari ilişkilerine ilişkin gündem dışı konuşması

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülke coğrafyasına baktığımızda, bir tarafımızda Asya, bir tarafımızda Avrupa. Özellikle seçim bölgem olan Van ili, Doğu Anadolu Bölgesi, bilindiği gibi, sosyoekonomik yapı itibarıyla son derece geri kalmış bölgelerimizden birisidir.

Değerli arkadaşlar, komşu ülkelerle olan ticarette son beş yıl içerisinde son derece hızlı bir ivme yakalanmış ve hedefe adım adım ilerliyoruz. Bizim arzumuz şudur ki: 500 kilometre sınırı olan İran İslam Cumhuriyeti ile olan ilişkilerimizde, özellikle bölgemizin ekonomik, ticari ilişkileri ön plana çıkmaktadır.

Bugün, tarımsal anlamda, turizm anlamında veya ticaret anlamında, sanayicimiz, fabrika kurduğunda, pazar çok önemlidir. Bu nedenle, özellikle Asya ülkeleriyle olan ticari münasebetlerimizde İran İslam Cumhuriyeti son derece stratejik bir önem taşımaktadır.

Bugün, İran İslam Cumhuriyeti’ne baktığınızda, tam 1 milyon 620 bin kilometre kare alana sahip, büyük bir yüz ölçümüne sahip bir ülke görüyoruz. Bu ülke 72 milyon nüfusa sahiptir değerli arkadaşlarım. Bu ülkenin istihdam politikasına baktığımızda, topraklarının sadece ve sadece yüzde 10’u tarımsal alan olarak kullanılmakta, sadece yüzde 2’si de mera olarak kullanılmaktadır. Geriye kalan yüzde 88’lik bölümü çöl ve yer altı zenginliğiyle ünlü bir ülkedir.

Değerli arkadaşlarım, gayrisafi millî hasılasına baktığımızda, İran’ın bir yılda gayrisafi yurt içi hasılası 287 milyar dolardır. Kişi başına düşen millî gelirine baktığımızda sadece 4.200 dolardır. İhracatına bakın, sadece 72 milyar dolardır. Bu ihracatın yüzde 80’ini petrol ve petrol türevi ürünler kapsamaktadır. Bu da şu demektir: İran’ın ihracatının 60 milyar doları sadece petrol ve petrol türevi ürünlerden oluşurken, bu ihracatın 16 milyar doları da sanayi mamullerinden oluşmaktadır. Bu da şu demektir: İran, yer altı zenginidir ama yer üstünde yüksek teknolojiye sahip herhangi bir sanayi işletmesi yoktur.

Bizim için en önemli şey, tüketim toplumuna uzanmamızdır. Oraya yüksek teknolojimizi, oraya yüksek deneyimlerimizi, bilgimizi ve becerimizi götürmemiz gerekiyor. Bunun için ticarette en önemli iki faktör vardır ki, bu da ulaşımdır ve gidiş gelişlerdir, turizmdir. Turizme baktığınızda, İran’la olan turizmimizde İran’ın bize son derece yakınlığı var, ama bizim oradaki o şehri tamamıyla tanımamamız bir eksikliktir. Geçen yıla bakın, aşağı yukarı 800 bine yakın İranlı ülkemizi ziyaret etmiştir ama bizden oraya pek fazla giden insanımız yoktur. Demek ki biz turizm potansiyelimizi de kendi lehimize kullanabiliriz değerli arkadaşlar.

Bugün, ülkemizin sanayi anlamında ve ihracat anlamında gerçek manada başarıyı yakaladığımızı söyleyebiliriz ama bunu İran’a endekslediğimizde gerçek başarıyı yakaladık mı derseniz, orada çok gayret göstermemiz gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Bugün, geçen yıl yapılan ticarette toplam dış ticaret hacmimiz, İran’la, 8 milyar dolardır. Bunun 6,5 milyar dolarını petrol ve türevi ürünler almamıza rağmen, sadece 1,4 milyar dolar biz bu ülkeye mal satmışız.

Burada çok enteresan bir rakam vermek istiyorum. Bakın, bu 500 kilometrelik bir sınır kapımız var. Bu sınır kapımızda tam altı tane yasal kapılarımız var ancak bunun üç tanesi faaldir. Bu üç tane kapıdan gerçekleşen ticaret hacmimizi soracak olursanız değerli arkadaşlarım, son dört yıl içerisinde sadece ve sadece biz İran’dan 5 milyon dolarlık mal almışız, 155 milyon dolarlık bu ülkeye mal satmışız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Türkmenoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Bu da şu demektir: Hem ticarette hem ithalatta olsun ihracatta olsun ortaya rakamlar çıktığı takdirde, bizimle İran’ın çok iyi bir ticari potansiyeli olmasına rağmen, yeterince bunu kullanamadığımızı görüyoruz. Ama son beş yıl içerisinde özellikle -EKOTA ticaret anlaşmalarımız- İslam Konferansı Teşkilatımızın, D-8’in, Türk-İran İş Konseyinin çalışmaları takdire şayandır. İki gün evvel Türk-İran Karma İş Konseyi Toplantımızda özellikle demir yolu taşımacığında çok başarılı sonuçlar aldığımızı söyleyebilirim.

Bu duygu, düşüncelerle, özellikle komşu ülkelerimiz içerisinde, ben, İran’ın nüfus yoğunluğu itibarıyla bu ülkeye dikkat çekmek istedim. Beni dinlediğiniz için hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Türkmenoğlu.

Gündem dışı ikinci söz esnaf ve sanatkârların sorunları hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Osman Kaptan’a aittir.

Sayın Kaptan, buyurun efendim.

2.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın, esnaf ve sanatkârların sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

OSMAN KAPTAN (Antalya)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; esnaf ve sanatkârlarımızın sorunları hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde bakanların ve rakamların Türkiye’si ile gerçek Türkiye farklı. Bakanların ve rakamların Türkiye’si güllük gülistanlık içinde sanki, Lale Devri’ni, nevbaharı yaşıyor! Ekonomik kriz, Başbakanın ifadesiyle, hamdolsun teğet geçiyor! “Zuladakileri çıkarın krizden çıkın.” deniyor. Türkiye gerçeğinde ise üretici de, tüketici de kara kışı yaşıyor, hüznü yaşıyor, hazanı yaşıyor. Onlar “Teğet geçmiyor Sayın Başbakan, teğet geçmiyor, delip de geçiyor!” diyorlar. “Zulada paramız da yok. Borcumuz var, ödenecek çekimiz, senedimiz var. Zulada neyimiz olsun ki! Zaten kıt kanaat geçiniyoruz. Bizim çocuklarımız işsiz, sizinkilerinki gibi gemileri de yok!” diyorlar.

Sayın milletvekilleri, Anayasa’mıza göre, devlet, esnaf ve sanatkârları koruyucu ve destekleyici önlemleri almak durumundadır. “Esnaf ve sanatkârlarımız toplumumuzun çimentosudur, toplumumuzun sigortasıdır.” diyoruz ama gerekli tedbirleri almıyoruz. Esnafımız bitmek tükenmek üzeredir, esnafımız batmak, yok olmak üzeredir; esnafımız, primlerini, vergilerini ödeyemez, evine ekmek götüremez durumdadır. Toplumumuzun sigortası dediğimiz esnafımızın sigortası atmıştır! Kepenklerini bir kısmı kapatmış, bir kısmı da kapatmak üzeredir. Piyasalarda nakit sıkıntısı hızla artmış, ekonomik durgunluk had safhaya gelmiştir. İşçi, çiftçi, memur ve emeklimiz alım gücü olmadığı için alışveriş yapamamakta, her geçen gün piyasalar daralmaktadır. Bilhassa kredi kartları ve büyük mağazalar esnaf ve sanatkârlarımızı iş yapamaz duruma getirmiştir. Bir taraftan küresel kriz esnaf ve sanatkârlarımızı vururken, diğer taraftan da bazı belediyelerin, örneğin Antalya Büyükşehir Belediyesinin raylı krizi Antalya’daki esnafımızı katmerli olarak vurmaktadır.

Sayın milletvekilleri, Antalya’nın en eski yerleşim yerlerinden olan Çallı, Dokuma bir yıldır, Ali Çetinkaya Caddesi dokuz aydır, Namık Kemal, Kâzım Özalp, İsmet Paşa ve Şarampol caddeleri de altı aydır trafiğe kapalıdır. Kent içi ulaşım felç olmuştur. Bu caddelerde bulunan esnafımız, Antalya Büyükşehir Belediyesinin hafif raylı sistem çalışması yüzünden inanılmaz derecede mağdur olmuştur. Bu caddelerdeki esnafımızın kendileri dahi iş yerlerine ulaşamıyorlar ki müşterileri nasıl ulaşsın? Birçok iş yeri sırf bu yüzden kapanmış, kapanmaya da devam etmektedir. Mağdur olan esnaf “Dükkânımızın kirasını, işçilerimizin ücretini ve sigorta primlerini ödeyemez olduk, BAĞ-KUR borçlarımız birikmeye devam ediyor. Maliyeye vergimizi veremiyoruz. Durgunluktan zaten sinek avlıyorduk, şimdi de sinek avlayacak takatimiz de kalmadı.” diyorlar.

Antalya esnafı, sorunların ciddi olarak ele alınıp alternatif güzergâhların yeniden tanzim edilerek ulaşımın kolayca sağlanmasını ve mağduriyetlerinin önlenmesini istemektedirler. Antalyalı esnafımızın bu sesine kulak verilmesini ve sorunların acilen çözülmesini Hükûmetten ve Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Menderes Türel’den istiyor ve bekliyoruz.

Sayın milletvekilleri, aslında Menderes Türel Antalya’da sorun çözmemiş, bilakis, her yaptığı işle sorun yaratmıştır. Yüzüncü Yıl’a, şehrin tam göbeğine stadyum yaptırmaya kalkması, yapan firmaya da plan tadilatları yaparak 140 bin metrekare ticaret alanı vermesi büyük tepkilere neden olmaktadır.

ANKART uygulaması Antalyalı hemşehrilerimizin aklını başından almıştır. Örneğin, İzmir Büyükşehirde kartlı sistemde komisyon oranı binde 8 iken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaptan, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

OSMAN KAPTAN (Devamla) – …Antalya’da yüzde 11 olması kabul edilir değildir.

Sayın milletvekilleri, esnaf ve sanatkârlarımızın Antalya özelindeki ve genelindeki sorunlarının çözümü için şu önerileri sunuyorum: Tüketimde talebi artırmak için İngiltere’de emekliye zam yapıldığı gibi bizde de memur, emekli, işçilerin ücretine ciddi zam yapılmalıdır. İşçilere verilen teşvikler artırılmalı, girdileri ucuzlatılmalıdır. İşsizlere işsizlik sigortasından daha kolay ve daha fazla para verilmelidir. KOBİ’lere uygulanan sıfır faizli kredi bütün esnaf ve sanatkârlarımıza uygulanmalı, mali sicil affı çıkarılmalıdır. Gelir vergisi, KDV, ÖTV ve sosyal güvenlik primleri düşürülmelidir. Elektrik, doğal gaz ücretlerine yüzde 50 indirim yapılmalıdır. Büyük mağazalar kanunu acilen çıkarılmalıdır. Turizmde “her şey dâhil” sistemine standart getirilmelidir. Vergi ve sigorta borçlarından dolayı ticari araçların parka çekilip faaliyetten men edilmesi önlenmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN KAPTAN (Devamla) - Aracını rehinleyen taksici esnafına KDV ve ÖTV muafiyeti getirilmelidir. Prim borcu bulunan esnaf sağlık hizmetlerinden faydalandırılmalıdır. Hava ve deniz taşımacılığında olduğu gibi kara taşımacılığına da ÖTV’siz akaryakıt verilmelidir.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaptan.

Gündem dışı üçüncü söz, ülkemizde insan haklarının durumu ve son gelişmeler hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’a aittir.

Sayın Birdal, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)

3.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, ülkemizde insan haklarının durumu ve son gelişmelere ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten güne insan hakları sorunlarıyla başlamak çok iç açıcı değil. Ayrıca beş dakikada hangi bir soruna değinsek? Başlıklarında bile değinsem beş dakika süre dolar. O nedenle belki… İnsan Hakları İnceleme Komisyonumuz daha bugüne kadar hiçbir şeyi getirmedi bir Meclis araştırması için, insan haklarının iyileştirilmesi, düzenlenmesi ve demokratikleştirilmesi için. Ama, ben yine izninizle güncel sorunlara değinmek istiyorum.

Gün yok ki insan hakları alanında ağır ihlaller yaşanmasın. Başta yaşam hakkı olmak üzere temel hak ve özgürlükler çiğnenmemiş olsun ve bunların ağır fotoğraflarıyla karşılaşılmamış olsun. Örneğin, bütün resmî raporlar bile Hrant Dink’in 301’inci maddenin hedef gösterilerek göstere göstere bir cinayetin ardından hâlâ 301’inci madde yürürlüktedir ve şimdi de yine bir yazar, aydın Temel Demirer 301’inci maddeden yargılanmaktadır. Sayın Bakan diyor ki: “Ben devletime ‘katil’ dedirtmem ve bugüne değin 381 dosyadan 47’sine yargılama yetkisi verdim.” diyor. Arkadaşlar, başlangıçta bu 301’inci maddenin yargılanma yetkisinin kime ait olması gerektiği konusundaki tartışmaları haklı kılıyor bu durum. Yani şimdi Adalet Bakanı, Sayın Bakan daha başlangıçta bir aydını mahkûm ediyor, hem yargı hem yasama hem yürütme işlevini yerine getiriyor. Bu nasıl bir hukuksuzluktur ki daha sürecin başlangıcında bir aydın mahkûm edilmiş oluyor. O nedenle, hâlâ 301’inci maddenin kaldırılmamış olması gerçekten düşünce ve ifade özgürlüğü açısından ciddi bir engeli oluşturmaktadır.

Son zamanlarda polis öldürümleriyle karşılaşıyoruz. Daha dün yine Zonguldak’ta akli dengesinin bozuk olduğu ileri sürülen biri polis gücüyle öldürüldü. Yani, şimdi Polis Vazife ve Salahiyetleri Yasası çıkarıldıktan sonra, 14 Haziran 2007 yılındaki yapılan değişikliklerden bugüne değin, dünkü öldürümle beraber 19 kişi polisler tarafından öldürülüyor. Bu nasıl bir hukuk devleti? Hiçbir tanesinin de şu ana değin hakkında ciddi bir soruşturma açılmış ve tutuklanmış ve mahkûm olmuş değil. Bu ülke polis devleti mi, hukuk devleti mi? Polisi cesaretlendirici böyle bir yasayı nasıl ortadan kaldırmıyoruz? Örneğin, dün Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığının işkenceyle mücadele raporu yayınlandı. Diyor ki raporda: “İşkencenin önlenmesi için yargıçlar ve savcılar da insan haklarının korunması konusunda ant içmelidir.” diyorlar.

Değerli milletvekilleri, hepimiz ant içtik. Bu yasama döneminin başlangıcında, hak ve özgürlükleri herkes için koruyacağımıza ant içtik ama ne yazık ki, o ihlallerin yapılmasını önleyici hâlâ bir irade ortaya koyabilmiş değiliz.

Şimdi, cezaevleri konusu kanayan bir yara. Daha dün yine, gerçekten, Adalet Bakanlığının yine verdiği söz üzerine ölüm sınırından dönen Behiç Aşçı ve aileler geldi, Mecliste ziyaret ettiler ve 45/1 genelge, haftada on saat sohbeti öngörüyor ve ne yazık ki bu, sadece İzmir’in bilmem ne cezaevinde uygulanıyor. Oysa Sayın Bakanın yine açıklamasına göre, Türkiye’de 324 cezaevi var ve ilk kez Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 100 bini aşan tutuklu ve mahkûm, hükümlü dönemini yaşıyoruz. Şimdi, bu nasıl oluyor? Türkiye, çapı büyük bir cezaevine dönüştürüldü. Gerçekten, herkes ana diliyle konuşamazsa, kendi diliyle, kimliğiyle, kültürüyle kendisini ifade edemezse, özgürce konuşamazsa, her gün polis copunu ensesinde hissederse, kitaplar yasaklanırsa ve Kürt sorununun çözümsüzlüğünün sonucu ağır yine tablolar yaşanırsa biz ne yapacağız bu ülkede? Serbestçe, özgürce nasıl dolaşacağız? O nedenle, bence bunun da gereğini yerine getirelim ve bu cezaevlerini önce boşaltır mıyız, ne yaparız… Ve örneğin, bakın, şu son bir yıl içerisinde 27 mahkûm, devletin güvencesi altında yaşamını yitiriyor. Hangi konuyu biz daha bunu soruşturma konusu yaptık ve bunu konuşabildik ve tartışabildik?

Bakın şimdi, Adana-Karataş Cezaevinde mahkûmlara açık görüş yapabilmeleri için...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Birdal, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

AKIN BİRDAL (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Açık görüş yapılabilmesi için, kadın mahkûmlara, kollarına “Tek bayrak, tek dil, tek vatan.” damgası vurulmak isteniyor. Bu nasıl bir iştir? Gelip burada, Sayın Bakan buna yanıt vermelidir. Cezaevlerinde böyle bir insanlık dışı şey olur mu? Kim olursa olsun, eğer bağımsız yargı mahkûm etmişse cezasını devletin güvencesi altında çeker.

Hukukun gücü ve üstünlüğüne hepimiz bağlı kalmalıyız. Yoksa akredite, basın özgürlüğü… Şimdi, Sultan Özer arkadaşımız, Evrensel muhabiri, devamsızlıktan ötürü akreditesi elinden alınmış. Olur mu böyle bir şey? Bitiriyorum.

Martin Luther King’in yine bir sözünü anımsayarak insan hakları yükümlülüğümüzün burada altını çizmek istiyorum: “Eğer bir barış kültürü, eğer hak ve özgürlükler eşit ve serbest herkese tanınmazsa, buğday dökülmeyen değirmen taşı gibi döne döne kendisini tüketir.” Biz de toplumun böyle bir tüketilmesiyle karşı karşıyayız. Buna izin vermeyelim.

Bu umutla hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkürler. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Birdal.

Gündem dışı konuşmaya Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek cevap vereceklerdir.

Sayın Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

10 Aralık bütün dünyada İnsan Hakları Günü olarak kutlanmaktadır. Bu sene 10 Aralık tarihi bayrama denk geldiği için biz Hükûmet olarak gruplarımızla da anlaşmak suretiyle Meclisimizin bayram öncesi son tatil günü olan 4 Aralık günü bu konuyu burada konuşmayı arzu etmiştik. Yine de bu niyetimizi, bu yöndeki teklifimizi sizlere arz etmek istiyoruz. Ümit ediyorum, 4 Aralık günü burada bu konuyu gruplarımızla beraber enine boyuna tartışma imkânını bulabiliriz.

İnsan hakları konusu önemlidir. Bugün de bu kürsüden dile getirildiğine göre bu konuyla ilgili düşüncelerimizi söylemekte ve her vesileyle bu konuya vurgu yapılmakta fayda görüyoruz çünkü insan hakları konusu bütün dünyada en önemli ve en öncelikli konudur. Dolayısıyla bu konunun üzerinde ne kadar durulsa yeridir, ne kadar üzerinde söz söylenirse o kadar faydalıdır, ne kadar iş ve işlem yapılırsa, bu konu “artık yeter, tamamlanmıştır” diyemeyeceğimiz kadar da ucu açık bir konudur. Onun için her platformda, her vesileyle konunun görüşülmesinde, konuşulmasında hiçbir komplekse kapılmadan, eksiğimiz varsa bunları samimiyetle kabul edip üzerine gidilmesinde fayda var çünkü çağımız insan hakları çağıdır ve insan hakları konusu bir iç hukuk meselesi olmaktan da çıkmıştır.

Evrensel bir konuyu konuşuyoruz. Evrensel bir konu olduğu içindir ki, bu konuyla ilgili en başta Birleşmiş Milletler olmak üzere -Evrensel Beyannamesi- birçok düzenlemeleri yapılmış, birçok metinler orta yere çıkarılmış ve Türkiye de hemen hemen bunların tamamını imzalamış ve benimsemiştir. Geçen dönem yaptığımız Anayasa’nın 90’ıncı maddesindeki değişiklikle de, insan haklarıyla ilgili konular iç hukukumuzda kanunlardan evvel gelmektedir. Dolayısıyla her hâlükârda uygulanması gereken, riayet edilmesi gereken metinlerdir.

Onun için, Türkiye belli bir süreden beri demokratikleşme arzusunun ve çabasının gereği olarak insan hakları konusunda eksikliklerimizi giderebilmek için, en başta demin bahsettiğim Anayasa maddesi, Anayasa maddeleri dâhil olmak üzere, önemli yasal düzenlemeleri yapmıştır, gerekiyorsa daha da yapılabilir. Ama artık uygulamalardan şunu görüyoruz ki: Mesele sadece bir yasal düzenleme meselesi değildir. Aslında yeteri kadar düzenleme de vardır. İnsan onuruyla bağdaşmayan fiili kim işlerse işlesin -ister kamu görevlisi ister düz vatandaş- bunun karşısında hep beraber olmamızda, mevzuatımızı bu istikamette yorumlamamızda fayda var. Belli ki mevzuat eksikliğimiz yeteri kadar olmasa bile… Çünkü önemli düzenlemeler yapıldı geçtiğimiz dönemde; Türk Ceza Kanunu başta olmak üzere, işkence ve kötü muameleye karşı İnsan Hakları Komisyonunun burada kurulmuş olması, mevzuattaki düzenlemeler, Anayasa değişikliği, Türkiye’nin uluslararası arenada bu yönüyle ilgili karşılaştığı problemler de dikkate alındığında, bu konu, hakikaten hepimiz için önemli bir konu. Üzerinde duruyoruz, durmalıyız. Ama gördüğümüz bir şey şu, samimiyetle itiraf edelim: Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı, bu Başkanlığa ulaşan bilgilerin hiçbirine bir sansür koymaksızın, hiçbirini kısaltmaksızın, üstünü örtmeksizin, “Ya bunu yayınlarsak şöyle mi olur?”, “Bunu açıklarsak böyle mi olur?” tarzındaki bir endişeye kapılmaksızın bunların hepsini yayınlamaktadır. Bunlardan dolayı da gocunmamıza da gerek yok. Nerede yanlışımız varsa bunlara kafa yormamız gerekiyor. Ama uygulamalardan şunu gördük: Belli ki bu insan hakları konusu bir eğitim konusu, bunu bir içselleştirme meselesi. En başta uygulayıcıların bu yöndeki eğitimlerine daha fazla ağırlık vermemiz gerekiyor. Eğitimleri yapılıyor; gerek güvenlik güçlerimizde gerekse uyum yasaları açısından geçtiğimiz dönemde ve bugün en fazla eğitim yapan kurumların başında Adalet Bakanlığı geliyor, İçişleri Bakanlığı geliyor. Ama buna rağmen eksikliklerimizin olduğunu da görüyoruz. Onun için eğitime devam etmemiz lazım ve insan hakları konusunu, sadece 10 Aralığa münhasır bir gün olarak değil, sadece devletin üzerinde duracağı şeyler değil. Mesela televizyon programlarına baktığımızda, medyaya baktığımızda bu eğitimin, toplumsal eğitimin verilmesi konusunda çok ciddi bir çaba çok fazla gözükmüyor. Ne zamanki polisiye bir olay, sansasyonel bir olay gündeme geldiği zaman bir iki gün tartışıyoruz, ondan sonra bu konu gündemden düşüyor. Hâlbuki eğitim devamlı bir faaliyet. Bunu, hem toplumsal eğitim hem de yasaları uygulayanlar açısından üzerinde durmamız, yanlış yapan varsa, suç işleyen varsa da bunları hiçbir şekilde himaye yoluna gitmeksizin üzerine hassasiyetle ve kararlılıkla gitmemiz lazım. Biz bu düşünceyi taşıyoruz Hükûmet olarak. Yaptıklarımız eksik bulunabilir ama kararımız budur, düşüncemiz budur. Bu yönde de önemli çabaların, gayretlerin içerisinde olduğumuzu görmemiz gerekiyor.

En büyük insan hakkı ihlali işkence ve kötü muamele. Ama değerli arkadaşlarım, bir şeyi de unutmamak lazım. İnsan hakları yaşayan insanlar içindir, insan öldüyse ona çok fazla hak lazım olmuyor. Dolayısıyla bütün dünyada en büyük insan hakkı ihlali terördür. Gelin, “insan hakkı” denildiği zaman terörle beraber meseleye bakarsak, o zaman bir ortak zeminde buluşma, ortak zeminde sorunlara çare arama imkânını bulabiliriz. Meselenin sadece bir tarafını görüp öbür tarafı için amasına, fakatına, gerekçesine zihnimize yoracağımıza, gayretimize oraya vereceğimize, kim ihlali yapıyorsa, en başta hayat hakkını ortadan kaldıran, çoluk çocuk demeden iki yaşındaki bebeleri bile katleden örgütlerle ilgili vurgulamalar yapılmadan bu konular konuşulursa biraz eksik oluyor. Onu dikkatlerinize arz etmek istiyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Kaplan, nedir konu?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Konu, İnsan Hakları Günü’yle ilgili. Bayrama denk geliyor. Bayram öncesi…

BAŞKAN – Bayram öncesi bir toplantı yapılacak, Sayın Bakan söyledi. 4 Aralıkta bir toplantı yapılacakmış.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Meclisimize bir önerim olacak. Meclis gruplarının ve partilerin, ortaklaşa bir bildiri ve kamuoyuna açıklama yapmasını temenni edecektim.

BAŞKAN – Siz demek ki başına yetişemediniz. Sayın Bakan öyle bir ifadede bulundu, 4 Aralıkta öyle bir toplantı…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Benim önerimde Meclisteki mevcut partilerle beraber, bayram öncesi…

BAŞKAN – Evet, bayram öncesi bir toplantı olacak.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yani, bayrama denk geldiği için, öncesinde yapılacak bir açıklamanın…

BAŞKAN – Yok, 4 Aralıkta olacak.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – 4 Aralık son çalışma günü.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında, 1’inci sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Geçen birleşimde tasarının tümü üzerinde gruplar, Hükûmet ve Komisyon adına yapılan konuşmalar ile şahsı adına bir konuşma tamamlanmıştı.

                        

(x) 96 S. Sayılı Basmayazı 26/11/2008 tarihli 22’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

Şimdi, söz sırası, şahsı adına, Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi’ye aittir.

Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın tümü üzerinde kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım. Konuşmamın başlangıcında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüştüğümüz tasarı, yasalaştığı takdirde yaklaşık elli iki yıldır yürürlükte olan Türk Ticaret Kanunu yürürlükten kalkacak ve yerine oldukça kapsamlı düzenlemeler getiren yeni bir Türk Ticaret Kanunu yürürlüğe girmiş olacaktır. Hâlen yürürlükte olan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu elli iki yıldır ticaret hayatımıza yön vermektedir. Bu kadar eski bir kanunun zaman içerisindeki gelişmeler karşısında belirli konularda yetersiz kalması, gelişmelerin gerisinde kalması veya ihtiyaca cevap verememesi son derece doğaldır. Hukuk esasen ihtiyaçtan doğar, ihtiyacın bir ürünüdür. İhtiyaçlar değişirse, uygulanacak olan hukuk kuralları da değişir. Türk Ticaret Kanunu Tasarısı, bu çerçevede bu gerekçeyle hazırlanmış olan bir tasarıdır.

Bu nedenle, bu kadar kapsamlı bir tasarıyı hazırlayanlara, buna emek verenlere teşekkür etmek gerekir. Bu çerçevede 1999 yılı sonunda Türk Ticaret Kanunu Tasarısı komisyonunu kuran dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ü anmak gerekir. Yine bu Komisyona başkanlık yapan Prof. Dr. Ünal Tekinalp’a ve diğer bilim adamlarına, bu komisyon üyesi olanlara teşekkür etmek gerekir. Adalet Komisyonu, Adalet Bakanlığı şüphesiz buna çok yoğun bir şekilde emek sarf etmiştir. Yargıtay buna katkıda bulunmuştur. Bunların hepsi bu teşekkür çerçevesinde anılması gereken kişiler ve kurumlardır. Bu tasarı hazırlığına doğrudan katılmamış olmakla birlikte ticaret hukuku profesörü Erdoğan Moroğlu da yazmış olduğu kitapla bu tasarıya katkı vermeye çalışan bir diğer bilim adamımızdır, onu da anmak gerekir ama burada asıl anılması gereken, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nu 1950’li yıllarda yazan ünlü ticaret hukukçusu Prof. Dr. Ersnt Hirsch’tir. 1943 yılında Türk vatandaşı da olan Ernst Hirsch yaklaşık yirmi yıl İstanbul Hukuk Fakültesinde, Ankara Hukuk Fakültesinde ders vermiş çok değerli bir bilim adamıdır. Bu yeni tasarıyı görüşürken Hirsch’i şükranla anmanın bir borç olduğunu düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, tasarıyla ilgili olarak görüşmeler nedeniyle Adalet Komisyonunda geçen süreyi de dikkate alırsak yaklaşık dokuz yıllık bir hazırlık söz konusudur. Dokuz yıllık hazırlığın söz konusu olduğu bir tasarının mükemmel bir tasarı olması gerekir. Tasarı çok çeşitli konularda yenilikler getirmektedir. Tasarının bu yenilikleri gerçekten öne çıkarılması gereken konulardır. Tek kişilik anonim şirket bunlardan bir tanesidir. Çağa uygun, bizim KOBİ’lerin hâkim olduğu ekonomik yapımıza uygun bir düzenlemedir. Bunları çoğaltabiliriz ama bunun yanında, arkasında dokuz yıllık bir hazırlığın olduğu bir tasarıda olmaması gereken birtakım eksikliklerin, hataların, yanlışlıkların da olduğunu görüyoruz. Umarım bu Genel Kurul çalışmaları bunları düzeltmek için fırsat olarak değerlendirilir ve bu eksiklikler düzeltilir.

Kanunun zaman zaman dil açısından gösterdiği bazı zaaflar var, bunları ayrıntısıyla burada değerlendirmeyeceğim. Bunların bir kısmını ilgili arkadaşlara ilettik, umarım bunlar burada giderilir. Ancak tasarıda asıl üzerinde durmak istediğim konu, tasarının bazı özel kanunlarla ilgisinin yeterince kurulmamış olduğudur. Bunlardan bir tanesi, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’dur. Türk Ticaret Kanunu gibi bir temel düzenlemede beklenen şudur, şahsen benim beklentim şuydu: Sermaye Piyasası Kanunu 1980’li yıllarda çıkmıştır. 1957 yılında yürürlüğe giren 6762 sayılı Kanun’un o zaman öngöremediği, o zaman bir ihtiyaç olarak esasen ortada olmayan sermaye piyasası kavramına yönelik düzenlemelerin bu tasarıya alınmasıydı. Halka açık şirketler, kayıtlı sermaye, başlangıç sermayesi, çıkarılmış sermaye, genel kurullara katılma, genel kurulların düzenlenmesi gibi Sermaye Piyasası Kanunu’nda düzenlenen ama ancak Türk Ticaret Kanunu’nda olması gereken düzenlemeler burada yer almamıştır. Burada yer almalıydı, Sermaye Piyasası Kurulu kendi yasasında sermaye piyasasının düzenleyici ve denetleyici kurumu olarak kalmalıydı. Bunun yerine, birtakım kavramlar bu tasarıda tanımlanmış, 552’nci maddesiyle de Sermaye Piyasası Kurulunun görev alanında olan bir konu, sınırları daha da genişletilmek suretiyle, buraya alınmıştır. Örneğin, 552’nci maddeye göre bir kolektif şirket de Sermaye Piyasası Kurulundan izin almak suretiyle halktan para toplayabilecektir. Niyet o değil belki, kolektif şirketin halktan para toplamasını düzenlemiyor 552’nci madde, ancak para toplarsa, SPK’dan izin almadan para toplarsa bu konuda yapılacak işlemleri düzenliyor. Bunun anlamı, kolektif şirketin de halka gidip sermayesi için veya sermaye artırımı için para toplayabileceğidir. Bu, son derece önemli bir eksikliktir.

Yine tasarının zaman aşımıyla ilgili hükümleri 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Kanunu’ndaki zaman aşımı hükümlerini dikkate almamıştır. Üç yıllık zaman aşımı öngörülmüştür bu tasarıda. Bu, amme alacaklarını da kapsamına alacak şekilde düzenlenmiştir. Oysa amme alacaklarıyla ilgili zaman aşımı süresi ilgili yasada beş yıldır. Denilebilir ki “6183 sayılı Yasa özel yasadır, bu genel yasadır. Dolayısıyla amme alacaklarında doğal olarak o yasa hükümleri uygulanır.” Bu bir yorumdur, kabul edebilirim ama tasarının birçok maddesinde birtakım özel kanunlara ilişkin hükümlerin saklı olduğu yönündeki hükümler olduğunu gördükten sonra, amme alacaklarına ilişkin bir hükmün olmayışının bu tasarıdaki üç yıllık zaman aşımı süresinin amme alacaklarını da kapsadığı yorumu yapılmasına imkân vermektedir. Bu, son derece önemli bir eksikliktir.

Tasarıda yer alan, kamu tüzel kişilerinin tanımına, daha doğrusu kamu tüzel kişilerinin kendi alanlarında kurulacak olan birtakım şirketlerin yönetim kurulunda temsilci bulundurabilmesine yönelik düzenleme, bizim Anayasa’mızın öngördüğü idari yapıya uygun bir düzenleme değildir. Devlet, il ve belediye gibi kamu tüzel kişilerinden söz ediyor ilgili maddeler. Oysa hepinizin bildiği gibi, bizim Anayasa’mıza göre ve idare hukukumuza göre, ilin tüzel kişiliği yoktur, il özel idarelerinin tüzel kişiliği vardır. Bu, üç maddede birden aynı şekilde geçtiği için sizlerin dikkatine sunmayı bunu görev bildim.

Tasarının 340’ıncı maddesi son derece önemlidir. Bizim hukukumuzda, sözleşme serbestîsi vardır. Borçlar Kanunu’nun 19’uncu maddesi, sözleşme serbestisini çok açık bir şekilde tanımlar. Yani, bir sözleşme, emredici kurallara, hukuk düzenine, kişisel haklara, kamu yararına, ahlaka aykırı değilse geçerlidir; sınır budur. Ancak, 340’ıncı madde, bu sözleşme serbestîsini tersine çevirmek suretiyle, anonim şirket sözleşmelerinin veya şirket sözleşmelerinin kanunun ancak izin verdiği şekilde düzenlenebileceğini söylüyor. Bu, yaratıcılığı öldüren bir düzenlemedir. Maddenin gerekçesine baktım, gerekçe, bu düzenlemenin Alman hukukundan esinlenerek yapıldığını söylüyor. Sadece Alman hukukundan esinlenerek bir düzenlemenin bizim hukukumuza ithal edilmiş olmasını ben kişisel olarak doğru bulmuyorum. Ana sözleşmeler, şirket sahiplerinin iradesini yansıtan, yaratıcılığını ortaya koyan metinlerdir. Sözleşme serbestîsi bizim hukukumuzun olmazsa olmazları arasına girmiştir. Bu sınırlamayı doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum.

Yine, şirket yönetim kurulu üyelerinin en az yarısının yüksekokul mezunu olması, tek kişilik şirketlerde o tek kişiden oluşan yönetim kurulunun yani o kişinin yüksekokul mezunu olması yönündeki şart oldukça seçkinci bir şarttır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bizim ticari hayatımıza, bizim toplumsal yapımıza uygun değildir. Tek kişilik şirketler KOBİ’leri hedeflemektedir, güzel bir düzenlemedir. Şimdi, KOBİ’nin sahibi o şirketin tek kişilik yönetim kurulunu oluşturacak. Tasarı ona “yönetim kurulu” diyor. Belki “yönetim kurulu” da dememek gerekir, o önemli değil, ama bunun yüksekokul mezunu olması yönündeki şart bizim toplumsal yapımıza, bizim KOBİ’mize, bizim iş yapma kültürümüze, bizim iş anlayışımıza aykırıdır. Bunun mutlaka değişmesi lazım. Bu, çok seçkinci bir anlayış, bu seçkinci anlayışın doğru olmadığını düşünüyorum.

Sermayenin kaybı ve borca batak olma durumunu düzenleyen tasarının 376’ncı maddesi, yine, yeniden düzenlenmesi gereken maddelerden biridir diye düşünüyorum. Madde, şirketin sermayesiyle kanuni yedek akçeler toplamının en az yarısının, bazı hâllerde en az üçte 2’sinin zarar nedeniyle kaybedilmiş olması hâlinde o şirketle ilgili çeşitli düzenlemeler içeriyor. Üçte 2’si kaybedilmişse o şirket derhâl feshedilecek, ona yönelik düzenleme var.

Değerli arkadaşlar, bu, kriz dönemine uygun bir düzenleme değildir. Ayrıca şirketin sadece sermayesi ve kanuni yedek akçelerini almak suretiyle belirli oranların buna uygulanması da yanlıştır. Şirketin ihtiyari yedek akçeleri olabilir. Daha bir iki hafta önce bu Parlamento bir yasa kabul etti, Bazı Varlıkların Millî Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun’du bu. Şirketler veya kişiler işletmelerine gayrimenkullerini veya paralarını sermaye olarak koyabilecek, daha doğrusu şirketine koyabilecek, konulan bu değerler şirketin bilançosunda pasifte bir hesapta tutulacak. E, bu tasarı bunu dikkate almıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Son cümlem Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bunun doğru olmadığını ve düzeltilmesi gerektiğini düşünüyorum. Daha söylenecek bazı konular da var, ancak zaman buna izin vermiyor. Bu konulara yönelik önergeler belki bir uzlaşmayla, belki münferiden bizim tarafımızdan getirilecektir.

Konuşmamı burada bitiriyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, dün soru-cevap için sisteme giren arkadaşlarımın isimlerini tekrar okuyorum. Bunlara okuduğum sıraya göre öncelikli olarak söz vereceğim, kalırsa diğer arkadaşlarıma söz vereceğim. Bunlar lütfen burada olurlarsa veya sisteme girmek istiyorlarsa sisteme girsinler. Bazıları girmiş zaten, Sayın Tankut, Sayın Çalış, Sayın Varlı, Sayın Enöz, Sayın Taner, Sayın Işık, Sayın Aslanoğlu, Sayın Şandır, Sayın Öz, Sayın Yüksel ve Sayın Aydın olmak üzere.

Evet, şimdi soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.

Sayın Tankut, buyurun efendim.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, bu kanunla bütün şirketlere web sitesi sahibi olma mecburiyeti getirilmektedir. Böyle bir mecburiyeti siz doğru bulmakta mısınız? Firmalara web sitesi mecburiyeti konulmasının en temel gerekçesi nedir? Söz konusu web sitelerinin temel bir standardı ve formatı olacak mıdır? Web sayfalarının maliyetlerini karşılamakta zorlanan firmalar için bu siteler maliyetsiz olarak düzenlenebilecek midir?

Şu an Türkiye’de İnternet alan adları sadece ODTÜ tarafından verilmekte ve başka hiçbir kurum “tr” uzantılı alan adı verememektedir. Bu yasayla yüz binlerce firma ve ticarethanenin web sayfası ile alacakları alan adlarını tek bir kurumun vermesi rekabet ilkesini zedelemeyecek midir? Bu konuda Hükûmet olarak ne gibi tedbirler almayı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tankut.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, soruları anlamakta çok zorluk çekiyorum. Yani kulağıma yarısı geliyor, anlaşılmıyor.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Ses anlaşılmıyor Sayın Başkan, hiç anlaşılmıyor.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Ben Sayın Tankut’un sorusunu anlayamadım. Yani mikrofona çok yaklaşıyor arkadaşlar.

BAŞKAN – Tamam, anladım Sayın Bakanım, peki. Arkadaşlarımız da ona dikkat etsinler, biz de buradan ayrıca müdahale etmeye çalışalım.

Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, maalesef, devri iktidarınızda, ticari sicili bozulduğu için kredi kullanamaz duruma düşen esnaf sayısı cumhuriyet tarihinde hiç görülmediği kadar artmıştır. Sicil affı ticari hayatımızın çok önemli bir problemi hâline gelmiştir. Çıkarmakta olduğumuz bu kanuna eklenecek bir önergeyle sicil affını geçirmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çalış.

Sayın Varlı…

MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, bu yasayla şirketlere web sitesi açma zorunluluğu, açmayanlara da hapis cezası vermeyi düşünüyorsunuz. Bu web sitesinin içeriği ne olacak? Yani web sitesinde şirketlerin özel bilgileri olacak mı? Bu web sitesinin içeriğiyle ilgili kim karar verecek? Bu açılımı nasıl yapmayı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Varlı.

Sayın Enöz

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakana iki sorum var: Birinci sorum, ödenmediği için icrai işlem yapılan karşılıksız çek ve senet miktarı 2002 yılında kaç adetti? Bugün 2008 yılında bu sayı kaça yükselmiştir?

İkinci sorum, Sayın Bakanımız dünkü konuşmasında yabancı sermayenin ülkeye girişini kolaylaştıracağını ifade etti bu yeni tasarıyla, bu tedbirleri öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Enöz.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakanım, görüşmekte olduğumuz Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın birçok maddesi Borçlar Kanunu’na atıfta bulunmakta. Borçlar Kanunu’nun ise yeni düzenlemesi henüz Meclis gündemine inmediğine göre, meydana gelecek mevzuat boşluklarını nasıl gidermeyi düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taner.

Sayın Işık..

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, esnaf ve sanatkârlarımızın sicil affıyla ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu bazı milletvekillerinin hazırlamış olduğu (2/61) esas nolu Kanun Teklifi’nin yasalaşmasını hızlandırabilir misiniz? Bu konuda Hükûmetinizin düşüncesi nedir?

İkinci sorum: Otomobil ya da ev kredisi alarak araç veya ev alan birçok vatandaşımızın son dönemde yaşanan ekonomik krizin de etkisiyle kredi taksitlerini ödeyemediği için aracı ya da evi ellerinden geri alınmaktadır. İktidarınız döneminde kaç kişi ev ya da otomobil kredisi kullanmış ve bunların kaçının ev ya da aracı bugün elinden geri alınmış durumdadır? Benzer şekilde bireysel tüketici kredisi alanların yaklaşık yüzde kaçı hacizlik duruma düşmüştür? Bunların kurtarılması konusundaki düşünceniz nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Işık.

Sayın Şandır…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, bu kanunun hazırlanmasında kurulan komisyonda çok sayıda sivil toplum kuruluşunun, üniversitelerin, ilgililerin görev aldığını biliyoruz, gerekçede ifade ediyorsunuz. Tabii Türk ticari hayatını yeniden düzenleyen temel kanun niteliğindeki, bir reform niteliğinde de nitelendirdiğiniz bu kanun üzerinde özellikle Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin yani Türk ticaret hayatının birinci düzeydeki temsilcilerinin görüşlerini kanunda göremiyoruz. Bunu görebilmek mümkün mü? Bu konuda onların görüşleriyle ilgili bir açıklamada bulunur musunuz?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, burada Türk Ticaret Kanunu bir yıl bekledi, bu arada birçok yasa çıktı tabii. Yine Bütçe Komisyonunda kamu denetimi, gözetimi yasa tasarısı var ve bu kanunda yer alan birçok madde maalesef bununla bağlantılı. Bu bağlantılı olanlarla ilgili bir çalışma ortaklaştırılabilinir mi?

İkincisi, küresel krizin ticari hayatı yeniden şekillendireceği bir gerçek. Bunun olası risklerine karşı bir hazırlık var mı? Bu konuda aradan bir yıl, uzun bir süre geçti. Tekrar uzmanların bu konuda görüşünü almayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.

Sayın Aydın…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, bu yıl kurulan ve kapanan firma sayısı kaçtır? Şirketlerin kapanma nedenleri ağırlıklı olarak nelerdir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Sayın Aslanoğlu

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, ticaret hacminde çekler piyasada en fazla kullanılan bir ödeme aracıdır. Piyasa ölçeklerinde belirli kural ve kaideler oluşmuştur. Her ne kadar çeklerde vade olmaz ise de ileri vadeli olarak keşide edilen çekler piyasada ödeme günü olarak kabul edilerek piyasada belirli bir temayül olmuştur. İleri vadelerde keşide ödenen çeklerde hiçbir yasal dayanak olmadan, kötü niyetli çek keşidecileri tarafından “İnisiyatifim dışında elimden çıkmıştır.” ifadesi kullanılarak çekin ödenmesi ertelenmekte ve iyi niyetli alacaklılar zor durumda kalmaktadır. Bunu düzeltecek misiniz?

Özellikle kredi veren kuruluşlar tarafından kredilerin teminatı olarak alınan ve kredilerin o çek vadelerinde tasfiye edildiği önceden teamül olarak belirlenmesine rağmen, kredi veren kuruluştan kredi alan müşterinin zor duruma düşmesi hâlinde, o kredi kuruluşu mevcut çekleri vadeleri gelmeden tüm cirantalara icra takibine koymaktadır. Ticari teamülleri art niyetli olarak… Kredi veren kuruluşlar güven müessesesi olmasına rağmen müşterilerin onuru, şerefi, haysiyetiyle oynanmaktadır. Özellikle çek keşidecileri dışındaki diğer cirantaların hiçbir günahı olmaksızın bu yapılan uygulamaya mutlaka mutlaka engel olmak zorundayız. Ben bu konuyu bir kez daha dikkatlerinize sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Sayın Bakanım, Sayın Tankut’un sorusu şeyle ilgiliydi, bu web siteleriyle ilgili bir husustu, “Zaruret niyeydi?” Onu hatırlatayım dedim.

Buyurun.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, biraz önce de ifade etmiştim, Değerli Milletvekili Arkadaşımız Sayın Tankut’un sorusunu -milletvekili arkadaşlarımız da teyit ettiler- anlamakta zorluk çekmiştim ama siz çok kısaca, bir cümleyle İnternet siteleriyle ilgili olduğunu ifade ettiniz. Zaten bir arkadaşımız da buna benzer bir soru sormuştu. Bu soruyu cevaplandırırken Sayın Tankut’un da sorusuna kısmen cevap vermeye çalışacağım.

Sayın Çalış “Bir sicil affı getirmeyi düşünüyor musunuz?” diye bir soru yönelttiler ve bir başka arkadaşımız da, Sayın Işık yanılmıyorsam, aynı soruyu tevcih ettiler. Şu anda sicil affıyla ilgili ne Bakanlığımın ne Hükûmetimin bir çalışması yoktur. “Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz böyle bir teklif verdik. O nedenle Hükûmet olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz?” diye soru sordunuz. Hükûmetimizin ve Bakanlığımın gündeminde böyle bir konu olmamasına rağmen bu konuyla ilgili, -tabii benim Bakanlığımın dışındaki bakanlıkları da ilgilendirdiği için-, bu arkadaşlarımızla bir temasa geçerek, böyle bir ihtiyaç var mı, böyle bir ihtiyaç ortaya çıkarsa bu ihtiyacı nasıl karşılarız sorusunu müzakere edeceğimi bu safhada söylemekle yetineyim. Arkadaşlarımızın da sorusuna şimdilik bir cevap olsun.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sağ olun, teşekkür ederiz.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Varlı, web siteleriyle ilgili yeni Ticaret Kanunu Tasarımızda bir düzenleme yapıldığını ve bunun zorunluluk olarak düzenlendiğini ifade ederek, bu konuda bir açıklama yapma ihtiyacı duyup duymadığımı bana sordular. Yine Sayın Tankut’un da buna benzer bir soruyu yönelttiğini zannediyorum.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, soru soran arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, Türk Ticaret Kanunu Tasarımızın 1524’üncü maddesi “Elektronik işlemler ve bilgi toplumu hizmetleri” ana başlığını taşıyarak bir yeni düzenleme getirmektedir. Madde başlığı “İnternet sitesi”dir. “Her sermaye şirketi bir İnternet sitesi açmaya ve bu sitenin açıkça belirlenmiş bir bölümünü,aşağıdaki içerik ile sınırlı olmamak üzere…” diye başlayan uzunca bir maddede “Şirketçe kanunen yapılması gereken ilanların bu İnternet sitesinden yapılması, pay sahipleri ve ortakları açısından önem taşıyan açıklamaların, yönetim ve müdürler kurulu ile genel kurul toplantıları hazırlıklarının, anılan kurulların yapılmasına ilişkin bilgilerin, pay sahiplerine veya ortaklara sunulması gereken belgelerin, genel kurullara ait olanlar dâhil her türlü çağrıların, oy verme, şeffaflık ve kamuyu aydınlatma yönünden zorunlu ve bilgi toplumu bağlamında yararlı görülen tüm hizmetlerin ve bilgilerin sunulmasının, bilgi almaya yönelik soruların, bunlara verilen cevapların, benzeri işlemlerin, bu kanunda ve diğer kanunlarda pay sahiplerinin veya ortakların aydınlatılmasının öngörüldüğü hususların…” diye devam eden bir vecibe sermaye şirketlerine yüklemektedir. Bu konuda Avrupa Birliği üye ülkelerin, bildiğim kadarıyla, on yıllık bir süre içerisinde tüm sermaye şirketlerinin web sitelerine sahip olması konusunda bir karar almıştır. Dolayısıyla, Avrupa Birliğiyle müzakere yapan Türkiye'nin böyle bir ihtiyacı şimdiden karşılıyor olması Avrupa Birliği sürecinde Türkiye için bir ön hazırlık olacak, ileride yapmak zorunda olduğumuz bir işi şimdiden yapmış olacağız ve kaldı ki Avrupa Birliğine üye, Avrupa’nın kuzeyinde yer alan tüm ülkelerde şirketlerin, sermaye şirketlerinin web siteleri zorunlu olarak bulunmaktadır. Şimdi bunun tüm Avrupa Birliği ülkelerine teşmili çalışmaları da yapılmaktadır. Biz bunu bildiğimiz için, işte, şimdiden Türk Ticaret Kanunu’na bu hükmü getirmiş oluyoruz.

Gerek Sayın Enöz gerekse Sayın Aslanoğlu çeklerle ilgili önemli bir konuyu gündeme getirdiler. Gerçekten çeklerle ilgili piyasada birtakım sorunlar yaşanıyor.

Bu sorunlardan bir tanesi -Sayın Aslanoğlu kısmen temas etti- Türk Ticaret Kanunu’nun 711’inci maddesinden kaynaklanmaktadır. Türk Ticaret Kanunu’nun 711’inci maddesi şöyle bir hükmü düzenlemiştir: “Keşideci çekin kendisinin veya üçüncü bir kimsenin elinden rızası olmaksızın çıkmış olduğu iddiasında ise muhatabı çeki ödemekten menedebilir.”

Değerli arkadaşlarım, Türk Ticaret Kanunu’nun 711’inci maddesinde yer alan bu cümle, maalesef bazı kişiler tarafından şu ana kadar kötüye kullanılmıştır. Çek vermiş, malı almış, satmış, kullanmış, bankaya telefon açmış “Benim bu çek elimden rıza dışında çıktı.” diye o çekin ödenmesini engellemiştir. Bu, birçok vatandaşımızın, esnafımızın, tüccarımızın mağdur olmasına yol açmıştır.

Şimdi, bu yeni tasarı bu cümleyi Ticaret Kanunu’ndan çıkarmaktadır ve dolayısıyla, bir istismar kapısını kapatan bir adım atıyoruz. Bu son derece isabetli bir yaklaşımdır, bu tasarıyı hazırlayan hocalarımıza ve değerli hukukçularımıza tabii ki bir kez daha teşekkür ediyoruz.

Ama bunun dışında çeklerle ilgili yaşanan sorun sadece bundan ibaret değildir. Sayın Aslanoğlu o kısa süre içerisinde bunu izah etmeye çalıştı, dün, daha uzun bir zaman dilimi içerisinde, bana piyasada yaşanan bazı sorunları da aktardı ki bunları da biliyorum. Şimdi, Adalet Bakanlığı Kanunlar Genel Müdürlüğü olarak bizim, Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun’umuz var, 3167 sayılı Kanun. Bu kanunu şimdi yeniden gözden geçirdik ve Çek Kanun Tasarısı diye yeni bir kanun tasarısı hazırladık. Bunu, Kanunlar Genel Müdürlüğündeki ilgili arkadaşlarımız, başta Genel Müdürümüz, ekonomiden sorumlu bakan arkadaşlarımıza da brifing vermek suretiyle “Piyasada yaşanan bu sorunları ancak bu şekilde çözeriz.” diye önerilerini gündeme getirdiler. Bu, büyük ölçüde kabul gördü. Önümüzdeki günlerde, biz böyle bir kanun tasarısını tabii ki Bakanlar Kurulunda da görüştükten sonra Meclise sevk etmeyi düşünüyoruz.

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Bu kanunun içine soksaydık. Yani hep böyle ek kanunlar getirerek…

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Zaten böyle bir kanun yürürlükte var şu anda.

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Var ama bu Türk Ticaret Kanunu…

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Evet, şu anda biz böyle düşünüyoruz. Bunu sevk edeceğiz. Ama, tabii sizin yaklaşımınız da çok saygıdeğer bir yaklaşımdır, onun için de teşekkür ediyorum.

Yani özetle söylemek istediğim şudur: Çeklerle ilgili piyasada bir sorun yaşanmaktadır. Bu sorunların nereden kaynaklandığı tespit edilmiştir. Çözümüyle ilgili de işte bu kanun tasarısıyla adım atılmaktadır. Ayrıca, demin söylediğim kanun tasarısıyla da ilgili bu konuda bir adım atılması çalışmaları devam etmektedir.

Sayın Enöz “Piyasada ne kadar karşılıksız çek var?” falan diye rakamsal bilgiler istedi benden. O rakamsal bilgileri bu kanun tasarısı görüşülürken, ileriki safhalarda, örneğin birinci bölüm görüşülürken size daha sağlıklı şekilde verebileceğimi düşünüyorum.

Ayrıca, bir arkadaşımız herhâlde 2008’le ilgili sormuş olmalı. “Kapanan şirket sayısı nedir, firma sayısı nedir? Açılan firma sayısı nedir? Rakamsal olarak bana bir bilgi verebilir misiniz?” dedi bir değerli milletvekili arkadaşımız.

Ayrıca “Kapanma ve tasfiye sebepleri nelerdir?” diye bir soru tevcih ettiler.

Buna da kısaca bilgi vermek istiyorum:

Değerli arkadaşlarım, 2008 yılında Ocak ile Ekim ayları arasını kapsayan bir sonucu sizlere bildirebilirim. Kapanan firma sayısı 2008 yılının ilk on ayı içerisinde 32.586’dır, kurulan firma sayısı da 83.999’dur. Bu firmalar, anonim şirketler, limitet şirketler, kolektif şirketler, komandit şirketler ve gerçek kişi firmaları kapsamaktadır.

“Şirketlerin kapanma ve tasfiye sebepleri nelerdir?” diye bir soru daha soruldu. İşletme sermayelerinin yetersizliği, ortaklar arasındaki veya şirket yönetimindeki ihtilaflar, devir veya birleşme, iflas, ölüm, genel ekonomik sorunlar şirketlerin kapanma nedenleri olarak tespit edilmiştir.

Bunun dışında cevabını veremediğim sorular da olabilir. Onlara da izin verirseniz Sayın Başkanım, yazılı olarak cevap vereceğim.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Soru-cevap işlemini de gerçekleştirdik.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 30’uncu maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Halil Ünlütepe, Afyonkarahisar Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Rıdvan Yalçın, Ordu Milletvekili; Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili; şahısları adına Zekeriya Aslan, Afyonkarahisar Milletvekili; Veysi Kaynak, Kahramanmaraş Milletvekili.

İlk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’ye aittir.

Sayın Ünlütepe, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Bakan, saygıdeğer üyeler; bugün 96 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine devam ediyoruz. Birinci bölümle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyetin kurulmasından sonra kabul edilen 1926 tarihli Ticaret Kanunu dört kitaptan oluşuyordu. Buna daha sonra deniz ticaret kitabı da eklenmiştir. Ticari hayatı düzenleyen kuralların ihtiyacı karşılamaması üzerine yürürlükte bulunan 1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu düzenlenmiştir. Bu yürürlükteki Yasa da 1926 tarihli yasanın sistematiğini aynen korumuştur.

BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, birkaç saniye rica ediyorum.

Saygıdeğer arkadaşlarım, salonda çok uğultu var. Hatibin konuşmasını Sayın Bakan ve Komisyon Başkanlığı işitememiş olabilirler; lütfen…

Buyurun.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Görüştüğümüz tasarı, Adalet Bakanlığının 1999 yılında oluşturduğu bir komisyon, beş yılı aşan bir çalışma sonucu hazırladığı Türk Ticaret Kanunu Tasarı’sıdır ve kamuoyuna açıkladıktan sonra, kamuoyundan olumlu eleştiriler de gelmiş, olumsuz eleştiriler de gelmiştir. Herhâlde dikkati çeken en önemli eleştiri şuydu: Seçkin bir hukukçu olan ve ticaret komisyonunu oluşturan Adalet Bakanından geldi. Sayın Bakan, bu tasarı açıklandıktan sonra “Tasarının yüzde 90’ının ifade itibarıyla yeniden kaleme alınması gerekir. Bu hâliyle tasarı Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilecek durumda değildir.” demiştir. Tasarı hakkında geniş eleştiriler yapılmış, mevcut tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulabilecek, Türkiye Büyük Millet Meclisinde düzeltilebilecek olgunlukta olmadığı ileri sürülmüştür. İşte bu tasarıyı bugün burada görüşmeye ve en iyi şekilde çıkartmaya çalışıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarı, 22’nci Dönem Parlamentosunda Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiş, Adalet Komisyonunda görüşülmüş fakat Genel Kurula inmeden yasa kadük duruma düşmüştür. 22’nci Dönemde bu tasarı üzerinde ciddi çalışmalar yapılmış, o dönemde Cumhuriyet Halk Partisinin değerli üyeleri bu tasarıyla ilgili düzeltmelerde, olumsuzlukları tartışmışlar hatta tasarıya karşı sundukları raporda olumsuz gördükleri konuları belirtmişlerdir.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Yeni ekonomik koşullara, şartlara uygun bir Türk Ticaret Kanunu’nun çıkartılması gerekiyor mu? Gerekiyor. Bu, tartışmasız bir konudur. Bunun hem de en iyi bir şekilde çıkarılmasında yarar vardır. Fakat yasa yapmak hızlı tren faciası gibi yeni yollara yol açabilir. Yasa yapmak teknik bir konudur. Yasa yaparken çok tartışmalısınız, çok incelemelisiniz ve onun sonucunda iyi bir metni ortaya koymak zorundayız. Son dönemde çıkarılan İç Tüzük’ün 77’nci maddesindeki değişiklik, maalesef bu tasarıyı 23’üncü Dönem Parlamentosunun komisyonunda incelenemez bir hâle getirdi.

Sevgili arkadaşlar, kiloya koysanız en az 10 kiloya yakın bir kitapçık. Bu tasarıyı Adalet Komisyonunda iki saatin içinde Adalet Komisyonunun değerli üyeleri incelemek zorunda kaldı. Hâlbuki Komisyon üyeleri önce kendileri inanmalıdır. Bir söz vardır: “Kendi pişirdiğini yemeyen aşçı yemeğini başkasına yediremez.” Şimdi, iki saatin içinde bu tasarıyı nereye kadar inceleyebilirsiniz? Hangi hukukçu Türkiye'nin belki önümüzde elli yıllık, altmış yıllık ekonomi hayatını, ticari hayatını düzenleyecek olan bir yasayı iki saatte, nasıl inceleyebilirdi? İnceleyemez ve inceleyemedik de. O konuda da muhalefet şerhimizi koyduk.

Fakat biraz önce de söylediğim gibi Cumhuriyet Halk Partisi, iyi, uygulanabilir bir Türk ticaret yasasının çıkması gerektiğine inandı. Bununla ilgili olarak Komisyondan yasanın Genel Kurula inmesinden sonra bu tasarıyı hazırlayan, ciddi emekler harcayan Sayın Profesör Doktor Ünal Tekinalp’le, tasarıyı değerlendiren ve önerilerde bulunan Sayın Profesör Doktor Erdoğan Moroğlu’yla grupta Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimizin, Anayasa Komisyonu üyelerimizin, Adalet Komisyonu üyelerimizin ve hatta sayın grup başkan vekillerimizin de katılımıyla bir iş çalışması yaptık. Bu konuda emeklerini, özveri ve katkılarını bizle paylaşan değerli hocalarımıza huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum. Yani, Cumhuriyet Halk Partisi, burada da, Genel Kurul görüşmelerinde de hazırlık aşamasındaki bu dikkatli, özenli davranışını sürdürecektir. Tasarının ihtiyacı karşılayabilecek şekilde kanunlaşması için katkıda bulunacağız. Ekonominin darboğaza girdiği, çalışan kesimlerin iş akitlerinin feshedilerek işsizler ordusunun çoğaldığı, fabrikaların kapanmaya başladığı, Hükûmetin yeniden IMF’nin taleplerine ihtiyaç duyar hâle geldiği bir ortamda ticari hayatı düzenleyen yasayı görüşmek, herhâlde çok daha önemli bir hâle gelmiştir.

Bu aşamadan sonra, dün, burada değerli Adalet ve Kalkınma Partisinin Sayın Grup Başkan Vekili, yasayla ilgili çalışmaları sunarken Komisyondan geçtikten sonra bu yasa tasarısı üzerinde gruplar arasında bir uzlaşma sağlandığını, gruplar arasında ortak önergelerin hazırlandığını belirtmiştir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; siyaset, ciddi iştir. Siyasetçi olayları olduğu gibi anlatır. Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun o ortak önergelerin hiçbirinde imzası yok. Bugün Sayın Komisyon Başkanımızla da oturduk, biraz önce de söylediğim gibi en iyi şekilde çıkması için her türlü özveride bulunacağız. Zaten özveride bulunuyoruz; sabah on bir, gece on bir... Bir Grup Başkan Vekilinin, bir siyasi partinin en üst organında görev alan bir değerli arkadaşımızın -herhâlde çalışmalara katılmadı, yanlış bilgi aktardılar diye düşünmek istiyorum- bir partiyi bağlayıcı bir şekilde, bu şekilde konuşması demek siyasi ahlakla bağdaşmaz. Biz olumlu davranışlarımızı yaparken, olumlu saygıyı da görmek isteriz. Yapmadığımız bir şeyi yapmışız gibi göstermesinden dolayı üzüldüm. Dün, Sayın Komisyon Başkanımız da burada yasayla ilgili açıklamalarda bulunurken Sayın Komisyon Başkanımızdan bu konuda bir düzeltmenin yapılmasını bekledim. Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, yasalar çıkarken -ihtiyaç duyulan yasalarda- yapıcı muhalefetini ne şekilde gösterdiğini Sayın Komisyon Başkanımız herhâlde takdir edecektir.

Siyaset meşru zeminlerde olur. İki saatlik bir çalışmanın sonunda… Bizim çalışma şekil ve yöntemlerimiz Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nde bellidir. İç Tüzük’te bulunmayan bir hükmü… Siyasi partilerden birer temsilci alalım, bu yanlış çıktı, bunun üzerinde, oturalım, çalışalım, düzeltelim… Düzeltsenize Komisyonda, meşru zemin komisyondur. Bu dönemde, bu yürütmenin yasamaya tahakkümünün getirdiği bir sonuç olarak İç Tüzük hükümleri dahi çiğnenerek yeni tür çalışma kurulları ihdas edildi. Sayın Meclis Başkanımızın bu konudaki çalışmalara şiddetle karşı çıkması lazımdır. Meclis İç Tüzüğü kurallarına göre, Parlamentonun çalışmasından birinci derecede sorumlu Sayın Meclis Başkanımızdır ve biz bu konuda sayın grup başkan vekillerimizin istekleri üzerine o komisyona da arkadaşımızı verdik çünkü ciddi bir Türk ticaret yasasının çıkması lazımdı. Bizim arkadaşımıza, soruyorum Sayın Köktürk’e: “Sayın Köktürk, bu konuda bir uzlaşma var mı?” “Yok.” Beni, o komisyonun dışında, çalışmalara katılan arkadaşımın düşünceleri bağlar. Grup başkan vekillerimiz, Adalet ve Kalkınma Grubundan “Bunlarda uzlaşıldı.” önerisi geldiğini söylediklerinde “Hayır, yok” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, buyurun efendim.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Bağlıyorum.

Dün, bunun değişik bir uygulamasını maalesef burada gördük.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu tasarıda, görebildiğimiz bazı eksiklikler var. Zaman dilimi içinde söz alarak bunları da tamamlamaya çalışacağım.

Borçlar Yasası temel bir yasadır. Temel yasayı görüşmeden Türk Ticaret Yasası’nı görüşüyoruz. Dün burada hem Sayın Bakanımız hem Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşan Sayın Grup Başkan Vekilimiz “Efendim, Türk Ticaret Yasası’nı görüşeceğiz, yürürlük maddesine gelince tutacağız, daha sonra Borçlar Kanunu gelecek…” Günaydın! Türk Ticaret Yasası, ticari hayatı düzenleyen özel bir yasadır. Bu yasayı yüce Parlamentoda görüştükten sonra eğer Borçlar Kanunu buraya gelirse, artık temel kanunu özel kanuna uydurmaya çalışacağız. Bunu dünyanın hiçbir yerinde göremezsiniz. Yarın bu yasanın tartışmaları hukuk fakültelerinde ders olarak anlatılacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Bir cümleyle bağlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Sevgili arkadaşlar, bu çizdiğim çerçeve içinde bu yasanın yasalaşması yönünde eleştirilerimizi, katkılarımızı vereceğiz, olumlu düzeltmeler yönünde önergeler vereceğiz.

Bu konuda değerli iktidar partisi grubunun da desteğine ihtiyacımız olduğunu belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünlütepe.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Sayın Rıdvan Yalçın, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, partim ve şahsım adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, önümüzdeki tasarı, Meclis gündemini uzun yıllar meşgul eden ve nihayet Genel Kurula gelebilmiş kapsamlı bir temel kanuna ilişkindir. Yapılış mantığına, yapılış yöntemine, görüşme zamanına ciddi itirazlarımızla birlikte, uzun yıllara dayalı ciddi bir emeğe dayalı bu çalışmaya katkıda bulunanlara da teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.

Değerli arkadaşlarım, iktidar partisi sözcülerince bir ortak önergeler hazırlanması meselesi ifade edildi ve bu meseleyle muhalefet ve o çalışmaya katılan arkadaşlarımız da bir töhmet altında bırakıldı. Ben de o çalışmaya partim adına katılmış bir komisyon üyesiyim.

Daha önceki konuşmacılar ifade ettiler, bu tasarı 1.534 madde olmasına rağmen, geçen dönemden kaldı diye, Komisyonda zaman kaybolmasın diye sadece geneli üzerinde yapılan bir çalışmadan sonra Genel Kurula gönderildi ve aslında İç Tüzük’ün 77’nci maddesinden kaynaklanan bu garabet durumun bir özrü olarak Komisyon Başkanımızın inisiyatifiyle grup başkanlıklarından böyle bir çalışma grubu oluşturulması istenmişti. Ben de partim adına katıldım. Aslında bizim yaptığımız orada bir ortak önerge hazırlamaktan ziyade, bilim heyetinin yaptığı çalışmalara nezaret etmek şeklindeydi ve birçok değişiklik önergesi de çalışma zamanları dışında bize elden gönderilmiştir. Örneğin bunun son örneği, bir madde de zannediyorum dün Komisyon Başkanımızca gönderilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, bu çalışmayı küçümsemek, reddetmek için bunları anlatıyor değilim fakat böyle bir iyi niyetli çalışmayı burada Meclis kürsüsünde “Muhalefetin bu tasarıya karşı bir eleştirisi yok, bu tasarının tamamını muhalefet de kabul ediyor.” gibi takdim etmek bu tür çalışmaların önünü kesen bir yaklaşım olmuştur. Bu sebeple bu durumu kabullenmediğimizi ifade etmek isterim.

Sayın milletvekilleri, bütün modern ülkelerde hukuk oluşturmak en önemli işlerin başında gelmektedir. Çağın gereklerine uyum sağlamak, vatandaşlarına daha güvenli, daha şeffaf, rekabete açık, tüketicileri önemseyen ticari ortam oluşturmak her devletin temel görevleri arasındadır. Hukuk, yeni sorunlar üretmek için değil, sorunları çözmek için başvurduğumuz bir olgudur. Bu itibarla bu kapsamda bir kanun yapmak çoğunlukla yararlarından çok mahzurları ile yeni sorunlar üretmeye müsait olmaktadır. Bu kanunla elli hatta seksen yıllık Türk ticaret hukuku birikimi, oturmuş yargı uygulamaları önemli ölçüde devre dışı bırakılmaktadır. Madde sistematiği toptan değiştirildiğinden hem uygulayıcılar hem de kanundan etkilenecekler bakımından zahmetli ve zaman alıcı sonuçlar doğuracaktır. Dikkat edilirse örnek alındığı ifade edilen AB ülkelerinin en dinamik alan olan ticaret hukukunda özellikle teknolojik gelişmeler ve yönetişim anlayışının çağdaş gereklerine uygun olarak sıkça değişiklikler yapıldığı, kanunlara yeni müesseseler ilave edildiği ve hatta birçok ülkede özel kanunlar çıkarmak suretiyle mevzuat eksikliğinin giderildiği görülecektir. Ancak hiçbir ülkede, bu tasarıyla yapıldığı gibi, sanki ilk kez ticaret kanunu yapılıyormuş gibi bir yöntem izlenmemiştir. Kanunlar, ülkelerin, aynı zamanda devlet geleneğinin de yazılı vesikaları olarak özenle korunması gereken kimlik unsurlarındandır. Onun için seksen yıllık geleneği bir çırpıda yok etmek doğru değildir. Bir kanunun yürürlükte kaldığı zamanın uzunluğu bir olumsuzluk değil, gelecek kuşakların hayranlığını kazanacak bir durumdur.

Değerli arkadaşlarım, iktidar partisi benzer yöntemleri önemli diğer temel kanunlarda da yapmıştır; Ceza Kanunu, Borçlar Kanunu, Hukuk Usulü gibi. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, âdeta, cumhuriyetin yerleşmiş, gelenekselleşmiş bütün birikimlerini yok sayıp yeni bir başlangıç yapılıyormuş gibi bir tavır içerisine girilmesini doğru bulmamaktayız. Yürürlükteki kanunun eksik yanlarını tamamlamak, aksayan yanlarını düzeltmek yerine çok daha fazla zaman gerektiren ve çoğunlukla yürürlüğe girene kadar bazı hükümleri eskiyen bu yöntem sağlıklı da değildir. Nitekim bu tasarıda bu durumla karşılaşmaktayız. Komisyon Başkanımızın inisiyatifiyle kurulan çalıştayda, elli altı -bir madde daha ilave edildi- elli yedi değişiklik önergesinin hazırlanmış olduğu da bu sağlıksız durumun bir delilidir.

Bir kanunun bütünüyle yeniden yapılması, acil ihtiyaç olan değişikliklerin de nasılsa yeni kanunda yer alır düşüncesiyle yapılmaması sonucunu doğurmaktadır. Örneğin, değerli arkadaşlarım, bu kanunun hazırlığı on yıla yakın zaman sürmüştür ve bu on yıl içerisinde hep yeni düzenlenecek kanunda yer alacak düşüncesiyle elzem olan değişiklikler de yapılamamıştır. Yukarıdaki açıklamalardan iktidar partisi ile partimiz arasındaki yasama anlayışının farklılığını ifade etmiş oldum.

Değerli arkadaşlarım, çok önemsediğim iki hususu daha sizlerle paylaşmak istiyorum:

Birincisi: Kapsamlı temel kanunlar, içinden geçtiğimiz ağır ekonomik kriz ve terör olaylarındaki infial uyandıran yoğunluk sebebiyle doğru bir zamanlama içinde görüşülmemektedir. Bu tür kapsamlı temel kanunlar daha dingin zamanlarda, uzun vadede yaşanacak etkilerinin de değerlendirilebildiği bir atmosferde görüşülmelidir.

İkinci husus ise milletimizin gündemi ile Meclisimizin gündemi arasında aynılık olmayışıdır. Ne yazık ki bugün milletimizin iki temel gündemi kâbus gibi her ferdimizi kuşatmış bulunmaktadır. Ekonomideki kötü gidiş nedeniyle emeğinin karşılığını alamayan çiftçimiz mutsuz, işini kaybetmekten korkan çalışanımız huzursuz, kirasını ödeyemeyen esnaf parasız, üretimi durdurmuş iş adamı çaresiz ve gelecekten umudunu kesmiş emeklimiz moralsizdir. Bir yanda ise vatanımızın bütünlüğüne, milletimizin birliğine kasteden hain teröre karşı güçlü bir irade göstermesi gereken iktidarın, çözüm olarak “Terörist başı”na komşu göndermeyi, hamilerinden medet ummayı seçmesi vatandaşlarımızı derinden yaralamaktadır. Böyle bir zamanda bu yasayı görüşüyor olmak en iyi ifadeyle talihsizliktir. Aziz milletimizin, partimizin gündemi ile kendi gündeminin bir olduğunu, bizim de terör ve ekonomik krize karşı önlemleri görüşme isteğinde olduğumuzu ancak Meclis gündemini belirleyenin iktidar partisinin sayısal çoğunluğu olduğunu bilmesini özellikle istirham ediyorum.

Sayın milletvekilleri, şimdi de kısaca üzerinde konuştuğum bölümle ilgili değerlendirmeler yapmak istiyorum. Tasarının 1’inci maddesinde esaslı bir değişiklik olmayıp “ticari işletme” kavramı, kapsamı daha genişletilerek ana terim hâline getirilmiştir.

3’üncü maddede ise “ticari işletme türü” yerine genel terim olarak “ticari işletme” terimi kullanılmış, içerik aynı kalmıştır.

5’inci maddede yapılan değişiklik esas itibarıyla yerinde ve gerekli bir düzenlemedir. Yapılan düzenlemeyle denizcilik ihtisas mahkemelerinin görev ve yetki alanları, bu kanun ve diğer kanunlardan doğan deniz ticaretine ilişkin kapsam genişletilerek diğer kanunlarla var olan çelişkiler giderilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının 8 ve 9’uncu maddeleri üzerinde yoğun tartışmalar yaşanmış, bilim çevreleri ve maddeden etkilenecek bankalar, finans kuruluşları ve uygulayıcıların üzerinde ittifak etmekte zorlandığı düzenlemeler olmuştur. Hükûmetin ilk tasarısında maddede yer alan faizin anaparaya eklenerek tekrar faiz yürütülmesi olan bileşik faiz Komisyonca yasaklanmış olmasına karşın, yukarıda sayılan çevrelerden gelen itirazlar üzerine şimdi önergeyle tekrar metne ilave edilmek istenmektedir. Bankacılık uygulamaları ve cari hesaplar için böyle bir ihtiyaçtan bahsedilse de finans kuruluşları karşısında güçsüz kredi kullanıcılarını korumak bakımından Komisyonun yaklaşımı bizce daha doğru bulunmaktadır. Nitekim Komisyonda bileşik faiz yasağının tek istisnai hâli olan ve şimdi önergeyle tekrar eklenmek istenen düzenleme, “Uygulamada sıkça istismar edildiği, cari hesap dışında ticari olmayan borçlar ve özellikle kredi kartları bakımından neredeyse genel bir uygulamaya dönüştüğü ve kredi sözleşmelerinin cari hesap sözleşmesi olarak düzenlenerek hem faiz bakımından ve hem sözleşmenin kolayca feshine imkân vermesi bakımından daha güçsüz durumda olan kredi kullanıcıları aleyhine yarattığı sakıncalar nedeniyle uygun bulunmamaktadır.” Değerli arkadaşlar, bu cümleler benim değil Komisyonumuzun görüşleridir. Biz de bu isabetli görüşlere katılıyoruz. Özellikle, yaşadığımız ekonomik krizin yıkıcı etkileri, kredi bulmada yaşanan sıkıntılar, kredi kartlarının kriz nedeniyle kullanılma yoğunluğu gözetildiğinde bileşik faize tekrar geri dönülmemelidir. Bu konudaki önergeye destek vermeyeceğimizi ifade etmek istiyorum.

Yine, değerli arkadaşlarım, bu maddeye ilişkin bilim çevrelerinde de genel faiz kurallarının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Yalçın, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.

RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu faiz düzenlemesinin genel olarak Borçlar Kanunu’nda, ticari faizin de Ticaret Kanunu’nda düzenlenmesine ilişkin bilimsel görüşler de mevcuttur.

Tabii, maddelere ilişkin daha çok söyleyeceklerim vardı ama süre yetmeyecek.

Değerli arkadaşlarım, burada “yeni” diye takdim edilen, “bir reform” diye takdim edilen tasarının ilk otuz maddesinde bana göre üç maddede önemli değişiklik yapılmıştır. Bunları da kısaca arz ettim.

Sayın Bakanım ile Komisyon Başkanıma özellikle bir istirhamımı ifade etmek istiyorum. Bu kanunu yeni yürürlüğe giriyormuş gibi yapmak yerine, önceki kanunda değişiklik gibi yapıp en azından yürürlük tarihini 57’den sürdürmek gibi bir manevi mirası bırakalım gelecek nesillere.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yalçın.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.

Sayın Kaplan, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, bu tasarı ile ilgili çalışan, emek veren bütün öğretim üyelerine, önceki hükûmetlere, katkı sunan tüm komisyon üyelerine ve bu konuda çalışmalarını büyük bir kitapçıkta bize gönderen Türkiye Barolar Birliğine teşekkür ederek başlamak istiyorum.

Tabii, bir sene önce bu tasarı Meclise geldi ve sanıyorum, kapsam itibarıyla bakıldığı zaman en kapsamlı temel kanun olarak gözüküyor.

 Bu arada önemli değişiklikler oldu, yasalar çıkarıldı, hâlâ komisyonlarda görüşülen yasalar var. Ne yazık ki Hükûmet, kendisinin Meclise sunduğu tasarıyı dikkate almayan düzenlemeler yaparak bu tasarı şimdiden ihlal edilmiş durumda, şimdiden birçok maddesinin değişmesi gerekir durumda. Örneğin, kamu denetimi, muhasebeyle ilgili bir tasarı var, onunla ilgili maddeler burada var. Şimdi, eğer kamu denetimi yasası çıkacaksa bunun ona uygun duruma getirilmesi lazım, eğer bu çıkarılacaksa onun buna uygun duruma getirilmesi lazım veya mükerrerliğin kaldırılması lazım.

Yine, Anayasa Mahkemesinin verdiği birçok iptal kararını baypas etmek üzere buradan birçok yasa çıktı ekonomik konularda. Yine, bu yasa tasarısı bir bütün olarak ele alındığında…

BAŞKAN – Sayın Kaplan, üç-beş saniyenizi rica edebilir miyim efendim.

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Genel Kurulu ziyaret eden, Çin Halkı Siyasi Danışma Konferansı Başkanı Sayın Jia Qinglin ve beraberindeki heyete Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Köksal Toptan’ın resmî konuğu olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Çin Halkı Siyasi Danışma Konferansı Başkanı Sayın Jıa Qınglın ve beraberindeki heyet, Meclis Başkanımız Sayın Köksal Toptan ile birlikte şu anda Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar.

Kendilerine, Genel Kurul adına “Hoş geldiniz.” diyorum. (Alkışlar)

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96) (Devam)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Meclis Başkanımız ve değerli konuklarına “Hoş geldiniz.” diyerek devam etmek istiyorum ben de.

Bu yasa tasarısı, temel bir yasa tasarısı olarak Medeni Kanun’un ve Borçlar Kanunu’nun ayrılmaz bir parçasını oluşturuyor. Ülkede adaletli bir vergi reformunu odağa almadan, vergi reformunu düzenli bir şekilde oturtmadan bu temel yasayı da adil ve hakkaniyete uygun olarak yaşama geçirmek mümkün değildir. Burada elbette ki bu yasanın çıkmasında Avrupa Birliği mevzuatının etkileri var. 20’nci yüzyıl ticaret hukukunun yerine 21’inci yüzyılın bilişim çağındayız; İnternetten tutun yüksek teknolojiye kadar. Bir dünya savaşı yaşandı, paktlar çöktü, yeni sistemler kuruldu, yeni Birleşmiş Milletlerin örgütlenmelerine geçildi, Avrupa Konseyi bölgesel paktları kuruldu, uluslararası hukuk oluşturuldu, mahkemeler kuruldu, deniz ticaretinde önemli gelişmeler oldu. İnternet ve bilişim suçlarında yeni bir çağa giriyoruz. O dönemlerde -bu yasa en son 1957 tarihli- bu yasadan sonra dünyamıza televizyon, cep telefonu, İnternet ve çok hızlı teknik değişimler girdi. Bütün bunları dikkate aldığımızda, böyle bir yasa değişikliğinin kaçınılmazlığı ortada. Ama biz Demokratik Toplum Partisi olarak bu yasanın mümkün olduğu kadar yanlış yerlerini düzeltmeye çalışacağız ama şimdi bir bütün olarak ve hukukçu olarak baktığımda, sistematik olarak -deveye “boynun eğri” demişler, “nerem düzgün ki” demiş- bu yasa tasarısına da baktığımız zaman çalışmalarımızı eğer sıkılaştırırsak ve “Bir an önce çıksın.” dersek inanıyorum ki çok ciddi hatalar yapabiliriz. Bu nedenle, biz olumlu önergelerle bu düzeltmeleri yapmaya çalışacağız. Mesela, para biriminden altı sıfır attık; YTL gitti, TL geldi. Bu, Türk ticaret hukuku mevzuatında çok önemlidir. Bu tür şeylerin, ulusal üstü yargı hukukunun dikkate alınması gerekiyor.

Birinci bölümde hemen göze çarpan birkaç eksikliğe dikkat çekmek istiyorum. 1’inci maddeden başlıyor eksiklik. Türk Ticaret Kanunu, Medeni Kanun’un ayrılmaz bir parçasıdır. Türk ticaretinin iki temel unsuru var arkadaşlar: Alacak ve borç. Alacak ve borcu da Borçlar Kanunu düzenler. Başında bir eksiklik var yani. Elbette ki bunu önergelerle düzenleyeceğiz.

Hemen devam ediyorum: Ticari davaların görüleceği mahkemeler… Bu ticari mahkemelerde kaç bin dava görülüyor? Kaç bin dava kaç yılda sonuçlanıyor? Bu bilirkişi müesseseleri bu davaları nasıl etkiliyor? Bütün bu konuların fotoğrafı çekilmeden sadece ticari davaların, yetki ve görevlerinin bahsedilmesi yetmiyor. Öncelikle Adalet Bakanlığının, ticari davaların görüldüğü tüm mahkemelerin hâkimlerinin, personelinin, bilirkişi sisteminin önemli bir şekilde değişikliğe uğratılması gerekiyor.

8’inci maddede gerçekten bir hüküm var ki ticari faizlerde faiz oranı serbestçe belirlenir. Yani bu ülkemizde 60 milyon cep telefonu var, 70 milyon kredi kartı var. Bileşik faizlerin yüzde 300’lere vurduğu, milyonlarca insanımızın faiz icra ve iflas takibine alındığı bir dönemde faizi serbest bırakmak hangi vicdan, hak, hangi hakkaniyet, hangi etik sınırların içinde kalır? Bunun muhasebesini yüce Meclisin gerçekten çok iyi yapması gerekiyor. Faizi serbest bırakırsanız tefeciliği de serbest bırakırsınız olur biter, bu kadar açık. Faiz oranları konusunda Meclisin bir sınır koyması gerekiyor. Nedir bu sınır? Merkez Bankası yıllık borç faizleri bellidir. En azından denilir ki, “Bunun 2 katını geçemez.” Yani yüzde 21 oranında şu an faiz alınıyor yıllık, yüzde 42’yi geçemez ama derseniz ki “ticari faizlerde faiz serbesttir.” Kredi kartları artık, cep telefonları bütün aile bireylerinin elinde; ek kartlarla, cep telefonlarıyla gelen faizlerin oranının yüzde 100’ü geçtiği bir ülkede sosyal kriz ve patlamaların olması kaçınılmazdır.

Yine 11’inci maddede bir hüküm var, deniliyor ki: “Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır Bakanlar Kurulunun çıkaracağı bir kararnameyle gösterilir.” Yasama Meclisi neden kendi görev ve yetkisini Bakanlar Kuruluna, yürütmeye devretsin ki? Neden kararnameye bıraksın ki? Zaten gerek yok. Hemen devamı olan 15’inci maddede, esnafın ne olduğunu çok açık ifade eden bir hüküm var. “Esnaf ekonomik faaliyeti sermayeden fazla, bedeni çalışmasına dayanan” tanımını yapıyor. Şimdi siz, bilmem, bir köydeki bir bakkalı bir marketle, bir süpermarketle, bir ticari işletmeyle eş değer görürseniz, eş değer vergiye tabi tutarsanız, zaten esnafımızın dükkânlarını, yüz binlercesini kapattığı, ekonomik küresel krizin Türkiye’yi de vurduğu bir dönemde, bu, esnafımızın hayatını daha da zorlaştırır. Esnafımızın vergiden muaf tutulmasını sağlayacak, belli bir kapasitede teşvik edilecek, esnafımızı biraz ayakta tutacak düzenlemelere ihtiyaç duyduğumuz günleri yaşıyoruz. Gerçekten, bu ticari faiz uygulamasıyla beraber korkunç bir adaletsizliğin yaşanacağı görülmektedir.

Biz, ticari davaların görüleceği mahkemelerin burada tanımını ve görev ve yetkilerini açıklıyoruz. Peki, Türkiye, Dünya Ticaret Örgütünün Tahkim Kurulunun tarafı değil midir? Türkiye, Hamburg’daki Denizcilik Yüksek Mahkemesinin tarafı değil midir? Türkiye, Lüksemburg’daki Ekonomi Adalet Divanının kararlarının tarafı değil midir? Türkiye, Birleşmiş Milletler nezdinde kurulan birçok ulusal üstü yargının tarafı değil midir? Tarafı ise bu ticaret kanununda neden ulusal üstü yargıya dair bir hüküm yer almamaktadır. Bu yanıyla da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaplan, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

…sadece krizde küreselleşen bir ticari hayat söz konusu değil. Artık İnternet, şirketler, acenteler, Uzak Doğu’dan Pasifik’ten, Çin’den, Hindistan’dan, Japonya’dan Washington’a, Londra’ya, Reykjavik’e kadar iç içe girmiş durumdadır. İç içe giren bu sorunların, sözleşmelerin, bunların hukukundan doğacak herhangi bir ihtilaf konusunda, ulusal üstü yargı konusunda, ticari alanda uzmanlaşmış yargıç açığınızı kapatmadığınız zaman, bu konuda nitelikli insan yetiştirmediğiniz zaman, son küresel krizin faturasının dünyada 7 trilyona yükseldiği bir dönemde, eğer bunun önlemini alıp bu temel kanun, Türkiye’nin ekonomisinin de geleceğini belirleyecek yararlı bir yasa çıkarmış olmayız. Bu katkıları sunmaya hazırız. Şimdiden teşekkür ediyorum.

Sağ olun Sayın Başkanım. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Bölüm üzerinde şahsı adına ilk konuşmacı Afyonkarahisar Milletvekili Zekeriya Aslan.

Sayın Aslan, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ZEKERİYA ASLAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Ticaret Kanunu Yasa Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

1957 tarihinde yürürlüğe giren ve elli yıla yakın bir süreden beri uygulanmakta olan 1956 tarihli 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Türk hukukuna ve Türk ticaret hayatına büyük hizmetlerde bulunduğu bir gerçektir. Ancak, 6762 sayılı Kanun’da -geçen elli yıl içinde- bu gelişmelere karşılık değişiklikler de yapılmamıştır.

Dünyada ve ülkemizde ekonomik ve ticari hayatta meydana gelen gelişim ve değişimlere paralel olarak 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda değişiklikler yapmak ve yeni bir Türk Ticaret Kanunu tasarısı hazırlamak üzere çalışmalara 1999 yılında başlanmış olup zaman içerisinde çok çeşitli ve ciddi müzakerelerden geçerek yeni yasama döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonunda 26/12/2007 tarihinde yapılan toplantı sonucunda tasarı ve rapor Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün 77’nci maddesinde yapılan değişiklik doğrultusunda oy çokluğuyla benimsenmiş ve Genel Kurula gönderilmesine karar verilmiştir.

Değerli arkadaşlar, 1 ila 30’uncu madde arası bölümü üzerinde konuşuyoruz. Tabii, bu bölümde neler var neler yok onlardan bahsedeceğim, kanunlar neler getirmiş onlardan bahsedeceğim.

Türk Ticaret Kanunu Yasa Tasarısı’nın birinci bölümü, daha çok arkadaşlar, başlangıç hükümleri, genel hükümler ve tanımlamaları içermektedir. 1’inci madde, ticari hükümleri ve uygulama alanını, mahkemenin ticari işlerde hangi kuralları uygulayacağını; 2’nci madde de ticari örf ve âdetin niteliği ve uygulanma durumunu; 3’üncü madde ise ticari işleri tarif etmektedir.

4’üncü maddeye baktığımızda, ticari davaları tarif etmekte olup ticari davalarla ilgili bazı istisnalar açıklanmıştır ve ticari davalarda delillerin sunumunun şekli belirtilmiştir.

5’inci madde, ticari davaların görüleceği mahkemeleri ticaret mahkemelerinin olmadığı yerlerde hangi mahkemelerin bu sıfatla davalara bakmaya yetkili olduğunu anlatmaktadır.

6’ncı madde, kanuni zaman aşımını, 7’nci madde müteselsilen sorumluluğu açıklamaktadır.

8, 9 ve 10’uncu maddeler, faizle ilgili kanun maddeleridir. 8’inci madde faiz oranını, 9’uncu madde faizin ticari işlerde uygulanmasını, 10’uncu madde ise faizin başlangıcını belirtmiştir.

Başlangıç maddelerinden sonra Birinci Kısım ticari işletmeyi ele almıştır. Ticari işletmenin Birinci Kısmı tacir kavramını, ticari işletme kavramını açıklamaktadır.

11’inci madde, ticari işletmeyi açıklamaktadır. Esnaf işletmesiyle ticari işletme arasındaki sınırın tayini yine ticari işletmenin devir şekli açıklanmıştır.

12’nci madde, taciri açıklamakta, kime tacir denildiğini ve istisnalarını belirtmektedir.

13’üncü madde de ise küçük ve kısıtlıların tacir durumları açıklanmıştır. Kanuni temsilcinin ceza yönünden sorumluluğu belirtilmiş, 14’üncü madde ticaret yapmaktan men edilenleri açıklamıştır.

Değerli arkadaşlar, 15’inci madde, ekonomik faaliyeti fazla olan bedenî çalışmasına dayanan ve geliri kararnameye göre sınırı aşmayan, sanat ve ticaretle uğraşan esnaf kardeşlerimizi açıklamaktadır.

16’ncı madde, ticari işlerle ilgili tüzel kişileri sıralamaktadır. Hangi tüzel kişilerin tacir sayıldığı, hangilerinin sayılmadığı belirtilmiştir.

17’nci madde, donatma iştirakine tacire ilişkin hükümlerin uygulanacağını açıklamaktadır.

18’inci madde ise, tacir olmanın genel olarak hükümlerini belirtmektedir. Tacirin tabi olduğu genel kuralları, işlerinde basiretli bir iş adamı gibi davranması gerektiği ve tacirlerin arasındaki sözleşme hükümlerini açıklamaktadır.

19’uncu madde ise, tacirin borçlarının ticari olması gerektiğini, bir taraf için ticari iş olan sözleşmenin, aksine hüküm yoksa karşı taraf için de ticari iş sayıldığı açıklanmaktadır.

20’nci madde, tacirin yaptığı işin karşılığı ücretini isteyebilme hakkını ve faiz isteme hakkını açıklamaktadır.

21’inci maddede, fatura ve teyit mektubunun hukuki anlam ve geçerlilik şartları açıklanmıştır.

22’nci maddeye baktığımızda, hangi hâllerde ücret veya sözleşme cezasının indirilemeyeceği tanımlanmıştır.

23’üncü madde, ticari satış ve trampa kavramlarını tanımlamakta, sözleşmenin feshi, temerrüt, ayıplı malın durumu, ihbar zamanını açıklamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın İkinci Kısmında ticaret sicili yer almaktadır. Bu kısımda yer alan 24’üncü madde ticaret sicilini tarif etmekte, ticaret sicilinin nasıl tutulacağını açıklamaktadır. Ticaret sicili müdürlüğünün hangi birlik veya kurum tarafından kurulacağı belirtilmiştir.

25’inci maddede, ticaret sicilinin yönetimi anlatılmıştır. Yönetim sorumluluğu ve sicil müdürlüğü açıklanmıştır.

26’ncı maddede, ticaret sicili ile ilgili yönetim, defterin tutulması, personelin durumunu düzenleyen tüzük belirtilmiştir. Devam eden maddelerde de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aslan, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ZEKERİYA ASLAN (Devamla) - …ticaret siciline tescil şartları; 27’nci maddede, ticaret siciline tescilin istem üzerine yapılacağı açıklanmıştır.

28’inci maddede tescil istemi ilgilileri, temsilcileri veya hukuki haleflerinden bahsedilmiş; 29’uncu maddede tescil isteminin şekli; 30’uncu maddede ise tescil isteme süresi belirtilmiştir.

Tasarının hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Tasarının ülkemize hayırlı olmasını temenni eder, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslan.

Şahsı adına ikinci konuşmacı Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Veysi Kaynak, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Türk Ticaret Kanunu Yasa Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Birinci bölüm, 1 ila 30’uncu maddelerden oluşmakta ve başlangıç, ticari işletme, tacir ve kısmen de ticaret sicilini düzenleyen hükümleri ihtiva etmektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, malumlarınız olduğu üzere Osmanlı döneminde ticaret hukuku alanında 1850 yılına kadar İslam hukuku sistemi uygulanmaktaydı. 1850 yılında, 1807 tarihli Fransa Ticaret Kanunu’ndan uyarlanarak Kanunnâme-i Ticaret adında ilk yazılı ticaret kanunu yürürlüğe konulmuştur. Cumhuriyetimizin ilk kanunu olan 29 Mayıs 1926 tarihli Ticaret Kanunu ise 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu kanun ise genel itibarıyla 1882 tarihli İtalyan Ticaret Kanunu’ndan, ortaklıklarla ilgili hükümleri ise Alman ve Fransız kanunlarından alınarak karma bir sisteme dayanarak düzenlenmiştir.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, taslağı Alman hukukçu Profesör Hirsch tarafından hazırlanan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu, 1 Ocak 1957 tarihinde yürürlüğe girmiş; Türkiye’nin ihtiyaçlarını büyük ölçüde, sektörün kendine özgü hukuki ilişkilerini iyi bir şekilde düzenlemiş; hem Türk ticaret hukukunun doğru yönde gelişmesinde etkili rol oynamış hem de ülkemizin ekonomik kalkınmasına gerekli kanuni desteği sağlamıştır.

6762 sayılı Kanun’un uygulandığı 20’nci yüzyılın ikinci yarısında bir ticaret kanunu için çok önemli, hatta bir anlamda sıra dışı olaylar cereyan etmiş ve kalıcı sonuçları olan dönemler başlamıştır. Bunlara örnek verecek olursak, Avrupa Ekonomik Topluluğunun, Avrupa Birliğinin küresel, ekonomik, siyasi ve ticari bir güç hâline gelmesi, serbest pazar ve rekabet ekonomisinin tüm ülkelerde yaygınlık kazanması, iki taraflı dış ticaretin çok taraflı uluslararası ticarete dönüşmesi ve bunun gibi gelişmeler kuramlarını, öğretilerini ve düzenlerini birlikte getirmişlerdir.

Elli yıla yakın bir süreden beri uygulanmakta olan Türk Ticaret Kanunu’nun Türk hukukuna ve Türk ticaret hayatına büyük hizmetleri olduğu muhakkak olmakla beraber, bu geçen elli yıldan sonra yeni gelişmelere karşılık verebilecek değişiklikler yapılamamıştır.

Dünyada ve ülkemizde ekonomik ve ticari hayatta meydana gelen değişim ve değişimlere paralel olarak 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda değişiklikler yapmak ve yeni bir ticaret kanunu tasarısı hazırlamak üzere, 1999 yılında, üniversite öğretim üyelerinden Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği temsilcilerine kadar birçok yetkiliden, ilgiliden oluşan bilim komisyonu oluşturulmuş ve bu çalışma o günden bu yana sürdürülmüştür. Görüş gönderen kurum ve kuruluşlar, sivil toplum örgütleri temsilcileri teker teker bu toplantılara davet edilmiş ve bu tasarı gerçekten, çoğulcu ve demokratik bir hazırlık sürecinin bir örneği olmuştur.

1.535 madde ve 2 geçici maddeden oluşan yeni Türk Ticaret Kanunu Tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisine 9/11/2005 tarihinde sunulmuş, Adalet Komisyonu 1/12/2005 tarihli toplantısında, geneli üzerinde görüşmelerden sonra bir alt komisyona işi havale etmiştir. Yapılan kırktan fazla toplantı sonunda 14/6/2006 tarihinde bu çalışmalar tamamlanmıştır. 8/11/2006 ve 10/1/2007 tarihlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonunda tasarının görüşülmesinin usul ve esaslarının belirlenmesine yönelik toplantılar 18 Nisan 2007 tarihinde tamamlanmış ve Genel Kurula sunulmak üzere rapor hazırlanmıştır. Daha sonra seçim sürecinin başlaması nedeniyle tasarı geçen dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülememiş ve kanunlaşması mümkün olmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaynak, konuşmanızı tamamlayınız.

VEYSİ KAYNAK (Devamla) – Teşekkür ederim efendim.

Yeni yasama döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonumuz, 26/12/2007 tarihinde yaptığı toplantıda tasarı ve raporu Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün 77’nci maddesine göre benimsemiş ve Genel Kurula gönderilmesine karar vermiştir.

Bu tasarı, uluslararası piyasaların önemli bir parçası olmak, bilgi toplumu hizmetleri, uluslararası rekabet piyasalarına açılmak, Avrupa Birliğine uyum, çağdaş ve modern bir Türk ticaret kanunu, tüketici, pay sahibi ve kamuyu koruma ve konumlarını güçlendirme hedefleri çerçevesinde başlangıç ve son hükümlerinin yanı sıra ticari işletme, ticaret şirketleri, kıymetli evrak, taşıma işleri, deniz ticareti ve sigorta hukuku olmak üzere 6 kitaptan oluşmuş ve kıymetli evrakın düzenlendiği kitap hariç olmak üzere 5 kitap yeniden düzenlenmiştir.

Gerek tasarıda gerek gerekçelerde arı bir Türkçe için özen gösterilmiş, yaşayan Türkçe tercih edilmiştir. Teknik hukuk terimlerinin arılaştırılmasında Türk Medeni Kanunu esas alınmıştır. Çünkü tasarının 1’inci maddesine göre Türk Ticaret Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ayrılmaz bir parçasıdır.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu tasarının hazırlanmasında gerçekten uzun bir emek ve uzun bir gayret süreci olmuştur. Emeği geçen herkese teşekkür ederken, hususen, benim de Hocam Profesör Sayın Ünal Tekinalp’e, bilim heyetine, sivil toplum kuruluşlarına özellikle teşekkür ediyorum. Tasarının Türk hukuk dünyasına, Türk iş dünyasına ve bütün milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaynak.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Tankut, buyurun efendim.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Az önceki kısımda Sayın Bakanım, pek anlaşılmadığını ifade ettiler ses bozukluğundan dolayı, onun için sualimi hem değiştirerek hem de daha özetleyerek sormak istiyorum: Sayın Bakanım, bu tasarıyla sermaye şirketlerine getirilen web sitesi mecburiyeti çerçevesinde söz konusu web sitelerinin belirli bir formatı ve standardı olacak mıdır? Bu sitelerin maliyetleriyle ilgili olarak firmalara ne gibi kolaylıklar ve düzenlemeler yapılacaktır? Hepsinden önemlisi, bu sitelerin yayınlanması için mutlaka bir alan adının tahsis edilmesinin lazım geldiği hepinizin malumudur. Bu alan adlarının uzantısının “tr” olma mecburiyeti olacak mıdır? Yoksa isteyen firmalar yurt dışındaki servis sağlayıcılarından “tr” uzantısı olmayan “com” gibi, “org” gibi veya “net” gibi alan adlarını alabilecek midir? “Tr” uzantılı alan adı firmalar için mecburi olacaksa bu alan adlarının ülkemizde sadece ODTÜ tarafından verilmesi rekabet şartlarını etkilemeyecek midir? Hükûmet olarak bu konudaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyim?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, bankalara, tarım krediye, TEDAŞ’a, benzeri kişi ve kuruluşlara borçları nedeniyle esnaf, sanayici, tüccar, köylü zor günler geçiriyor. Kapılarda, sokaklarda banka görevlileri, icra memurları korku kaynağı hâline gelmiştir. İnsanlar borçlu ya da kefil olmaları nedeniyle sıkıntılı günler geçiriyorlar. Tedbir alınmazsa, bankaların yakın bir gelecekte çarşıları, apartmanları, fabrikaları, tarlaları, bahçeleri hatta köyleri olmaya devam edecektir. Bu problemleri çözmek için ne gibi çalışmalarınız vardır?

İkinci sorum ise, bu tasarı ile faizi serbest bırakıyor musunuz? Faiz konusundaki görüşleriniz nedir?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çalış.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakana sormak istiyorum: Kasım ayı itibarıyla Türkiye’de cezaevlerinde kaç mahkûm yatmaktadır? Bazı cezaevlerinde kapasitenin çok üzerinde mahkûm olduğu, yer bulunmadığı ifade edilmektedir. Yeni cezaevi açmayı düşünüyor musunuz? Tokat Cezaevi ne zaman açılacaktır? Önümüzdeki dönem içinde toplumda genel beklenti olan af düşünüyor musunuz?

Diğer bir soru olarak: İstatistiki bilgilere göre cezaevlerindeki mahkûmlar arasındaki suç oranları nedir? Özellikle son yıllarda ülkemizin en önemli konularından birisi olan uyuşturucu ve madde bağımlılığıyla ilgili suçların arttığı görülmektedir. Cezaevlerinde bununla ilgili bir eğitim yapmayı düşünüyor musunuz ve yaptırıyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Sayın Özçelik

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yasa tasarısının 8’inci maddesinde “Ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirlenir.” denmektedir. Serbest eczane eczacıları meslektaşlarım ecza depoları veya ilaç firmalarına olan borçlarında, ödemelerinde gecikme hâllerinde aylık yüzde 3, yüzde 4 hatta yüzde 5’e varan oranlarda faiz ödemek zorunda kalmaktadırlar. Oysa gerek konsolide bütçe uygulamalarına tabi kurumların ve yeşil kart ödemesi yapan Sağlık Bakanlığının eczane ödemeleri sözleşme koşullarına göre kırk beş gün içinde yapılması gerekirken, kimi zaman üç hatta altı ay sonra ödenmekte ve eczacıya herhangi bir gecikme faizi ödenmemektir. Faizlerin serbest bırakılması hâlinde gerek meslektaşlarım gerekse küçük esnaf büyük tekellerin, büyük firmaların insafına bırakılmış olacaktır. Bunları kim koruyacak Sayın Bakanım?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özçelik.

Sayın Koca…

İHSAN KOCA (Malatya) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Sayın Bakanım, ticaret sicilinin çok eski, ilkel bir sistemle dosyalar hâlinde tutulmasından kaynaklanan sakıncaları giderecek tedbirler bu tasarıda düşünülmüş müdür? Düşünülmüşse nelerdir? İzah edebilir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Kaynak…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Sayın Bakanım, tasarıda ticari satışlarla ilgili, daha doğrusu ayıplı mal ile ilgili zaman aşımı süresi -mevcut yasada altı ay iken- iki yıla çıkartılmaktadır. Bu ihtiyaç neden doğmuştur? Bunu arz etmek istedim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaynak.

Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Ticaret Mahkemesi ve Fikrî ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde nitelikli yargıç açığının çok olduğu, işlerin, yargının uzadığı yönünde şikâyetler var, yine bilirkişiler konusunda çok ciddi şikâyetler var. Bu konuda ve ulusal üstü yargı konusunda yargı çalışması var mı? Onu öğrenmek için söz aldım.

Diğer bir nokta, 8’inci maddedeki bu faiz serbestisi, tamamen serbest bırakılması, buna etik, adil, hakkaniyete uygun bir sınır konulmaması durumunda kötüye kullanmaya yol açmayacak mı? Örneğin, dünyada bunun benzeri hükümler var mı? Bir sınırlama konuluyor mu faiz oranlarına? Tefecilik özendirilmeyecek mi böylesi bir durumda? Onu sormak istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Sayın Aydın…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, günümüz çağdaş hukukunda tüketiciyi korumak esastır. Söz konusu kanun tasarısında tüketiciyi korumak için ne tür özel tedbirler alınmıştır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Sayın Bakanım, buyurun.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarımızın yönelttiği sorulara kısa kısa cevaplar vermeye çalışacağım.

Sayın Tankut “Sermaye şirketlerinin web sitelerinin oluşturulmasının bir standardı olacak mı ve bu standartlar uluslararası düzeyde mi olacak?” diye sordu. “tr” dediler, herhâlde “tr” ile kastettikleri Türkiye’dir.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Alan adları alınması lazım. Bu alan adlarında “tr” mecburiyeti var mı yok mu?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Şimdi, Sayın Tankut, sermaye şirketlerinin İnternet sitelerinin zorunlu olarak bulunmasıyla ilgili tasarının maddesini biraz önce sizlere okumuştum. Bu bahsettiğiniz konuyla ilgili alınacak tedbirler “ikincil düzenleme” dediğimiz düzenlemelerde ortaya konacak. O bakımdan, onun üzerinde kuşkusuz ki yasa yürürlüğe girdikten sonra ilgili bakanlıkların temsilcileri de bir araya gelerek bu ikincil düzenlemelerin oluşmasını sağlayarak onların yürürlüğe girmesini temin edeceklerdir.

Sayın Çalış “Borçlu ve kefiller şu günlerde sıkıntılı anlar yaşıyorlar. Bununla ilgili, Hükûmetinizin bir tedbiri var mı?” dedi. Tabii, her borç altına giren vatandaşımız borçlanma işlemini yaparken mutlaka ayağını yorganına göre uzatmalı ve o borcu zamanı geldiğinde ödeyip ödeyemeyeceğini başlangıçta düşünmelidir. Tabii, Sayın Çalış, bu soruyu sorarken şu anda dünyanın içinden geçtiği ekonomik krizin Türkiye’ye yansımalarının vatandaşlarımızı güç durumda bıraktığını, “Bu konuda acaba Hükûmet olarak birtakım tedbirler almayı düşünüyor musunuz?” anlamında da sorduğunu sanıyorum. Bu konuyla ilgili bilindiği gibi uzun süredir hem reel sektör hem de finans sektörüyle ekonomiden sorumlu bakan arkadaşlarımızın ciddi çalışmaları vardı. Bu çalışmalar birkaç gün içerisinde kamuoyuyla paylaşılacaktır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakanım, bankalar, bu borç veren bankalar mülk sahibi olacaklar, ödememe karşılığında bu bankalara karşı bir hukuk geliştirilecek çünkü yeni bir alan doğuyor. Bizim mesela güneyde…

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – “Şu anda yaşanan ekonomik tabloyla ilgili, vatandaşlarımızı, esnafımızı, ticaret erbabını, sanayicimizi nasıl destekleyeceğiz, onları bu sıkıntıdan kurtarırken ne gibi kendilerine destekler sağlayacağız?” sorusunun cevabını önümüzdeki günlerde -ki çok yakın bir zamanda- sanıyorum bizzat Sayın Başbakanımız kamuoyuyla paylaşacaktır. Ben bunun dışında şu anda bir şey izin verirseniz söylemeyeyim.

Sayın Doğru “Cezaevlerinde şu anda kaç tane mahkûm var?” dediler. Tabii, cezaevlerimizde hükümlü de var Sayın Doğru, tutuklu da var. Hükümlü ve tutuklu sayısı, en son aldığım rakama göre 102 bin civarındaydı, küsuru da olabilir. Ancak, sizler de yakinen takip ediyorsunuz, Adalet Bakanlığımız, sürekli yatırım yapmaya gayret eden… Bu yatırımlarını genel bütçe imkânlarıyla yapmaya çalıştığı gibi aynı zamanda iş yurdu faaliyetlerinden elde ettiğimiz gelirlerle de yapmaktadır. Cezaevleri açısından özellikle son yıllarda ciddi mesafe aldığımızı ifade edebilirim. Şu anda inşaatı devam etmekte olan ceza infaz kurumlarımız var, bitme noktasına gelmiş olanlar var, bitirdiklerimiz var. Sizler de yakinen biliyorsunuz, artık biz cezaevlerinin standardını da önemli ölçüde değiştirdik. Koğuş sisteminden oda sistemine geçen, artık, kompleks diyebileceğimiz birkaç cezaevini aynı komplekste bir araya getiren yeni bir cezaevi sistemi uyguluyoruz.

Evet, cezaevlerindeki hükümlü ve tutuklu sayısında artışlar var, 100 bini geçtik ama hemen şunu söyleyeyim: 100 bin kişiye düşen hükümlü ve tutuklu sayısı itibarıyla diğer ülkelerle ülkemizi kıyasladığımızla hangi durumla karşılaşıyoruz? 100 bin kişide, Türkiye’de, cezaevlerinde bulunan kişi sayısı, en son aldığım rakam 128’di, bu artışla beraber hadi buna 130 kişi diyelim, mesela Amerika’da bu 600’dür, 100 bin kişiye düşen cezaevindeki hükümlü ve tutuklu sayısı itibarıyla Amerika’da 600’dür. Avrupa Birliği ortalamasının altında olduğumuzu söyleyebilirim, ama ben bunu da yüksek görüyorum. Ama gerekli tedbirleri de almakta olduğumuzu ifade etmek isterim.

Şimdi, Sayın Özçelik “Ticari işletmelerde faiz serbest mi?” diyor. Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz tasarının 8’inci maddesi “Ticarî işlerde faiz oranı serbestçe belirlenir.” demektedir. Bu, mevcut Kanun’da da var zaten. Ancak, bilindiği gibi kanuni faiz ve temerrüt faiziyle ilgili başka özel bir kanun var. Burada bu faizlerin hangi oranda olacağı zaten yazılıdır. Bu, 2 kişi arasında, iki firma arasındaki faiz oranlarının tespitinde serbestliği ifade etmektedir. Yoksa kanuni faizle ilgili ve temerrüt faiziyle ilgili zaten bu konuda bir yasal düzenleme de bulunmaktadır. Ayrıca, 8’inci maddeyle ilgili de bir önergemiz vardır. Bu önerge görüşülürken gerekçesinde de bir değişiklik zaten burada var. Bu önerge işleme alındığında zaten konu biraz daha gerekçeleriyle ortaya konmuş olacaktır.

Zamanım var mı efendim, Sayın Başkanım?

BAŞKAN – Bir buçuk dakika var.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Bakan, af düşünüyor musunuz?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Şimdi, arkadaşlarımız eksik olmasınlar, oldukça fazla soru sordular, ama tabii kendi takdirleridir, ben de cevap vermeye çalışacağım.

Bir arkadaşımız… “Tüketicinin korunmasına yönelik acaba bu Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nda ne gibi yeni tedbirler alınıyor?” diye bir soru da tevcih edildi bana. Değerli arkadaşlarım, tüketicinin doğrudan doğruya korunmasıyla ilgili bu yeni tasarıda çok ciddi tedbirler alınıyor. Özellikle haksız rekabete ilişkin bölümde alınan yeni tedbirlerle tüketicimizi ve halkımızı özellikle ayıplı mallara karşı koruyucu tedbirler alınmakta, özellikle taksitli satışlarla ilgili getirilen yeni düzenlemeler vatandaşlarımızın zaman zaman karşılaştıkları mağduriyetlerine de son verici niteliktedir. Mesela, genellikle bir taksitten bahsedilir ama bu taksitin getireceği ilave yüklerden tüketicinin haberi olmayabilir. “Taksitli satış şudur, peşin satış şudur.” denir ama zaman zaman “masraf” adı altında tüketiciden birtakım ilave paralar alınır. Bu tasarı vatandaşlarımızın bu tür sürprizlerle karşılaşmasını önleyici birtakım tedbirler de almaktadır. Zaten ilgili bölüm geldiğinde, ilgili madde geldiğinde sanıyorum bu konuda daha teferruatlı bilgi vermemiz mümkün olacaktır.

Sözlerimi hemen tamamlıyorum. Çünkü Sayın Şandır’ın ilk bölümde sorduğu bir soru vardı “Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bu tasarının hazırlanmasında nerededir?” diye. Hem komisyonda, bilim komisyonunda temsilcileri vardı hem de daha sonra, tasarı hazırlandıktan sonra kendilerine gönderildi ve TOBB Başkan Yardımcısı bizzat Komisyonumuza geldi, bu tasarıda kendilerini yakından ilgilendiren konular karşılıklı müzakere edildi. TOBB Başkanı Sayın Hisarcıklıoğlu beni nerede görse “Sayın Bakan, şu Ticaret Kanunu’nu lütfen bir an önce çıkarın.” demektedir. İşte biz de başladık, inşallah el birliğiyle çıkaracağız.

Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Saygıdeğer arkadaşlarım, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Birleşime bir saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 13.11

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.17

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci maddenin başlığını okutuyorum:

TÜRK TİCARET KANUNU TASARISI

BAŞLANGIÇ

A) Kanunun uygulama alanı

I - Ticarî hükümler

MADDE 1 -

BAŞKAN – Madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı tasarının 1’inci maddesinin “Medenî Kanununun” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve Borçlar Kanununun” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

M. Nuri Yaman

Hamit Geylani

 

Şırnak

Muş

Hakkâri

 

Şerafettin Halis

 

Osman Özçelik

 

Tunceli

 

Siirt

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 1 inci maddesinin 1 inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Türk Ticaret Kanunu, Türk Medeni Kanunu ile Türk Borçlar Kanununun ayrılmaz bir parçasıdır. Bu Kanundaki hükümler ile bir ticari işletmeyi ilgilendiren işlem ve eylemlere ilişkin diğer kanunlarda yazılı özel hükümler, ticari hükümlerdir.”

 

Halil Ünlütepe

Ali Rıza Öztürk

Rahmi Güner

 

Afyonkarahisar

Mersin

Ordu

 

Metin Arifağaoğlu

Turgut Dibek

Çetin Soysal

 

Artvin

Kırklareli

İstanbul

 

 

Şahin Mengü

 

 

 

Manisa

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 1. maddesinin 1. fıkrasında geçen “22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı” ibaresinin metinden çıkarılmasını; 1. maddesinin 1. fıkrasında geçen “bir ticarî işletmeyi ilgilendiren işlem ve fiillere” ibaresinin “ticari işlere” şekline dönüştürülmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Akif Akkuş

Prof. Dr. Alim Işık

 

Konya

Mersin

Kütahya

 

Rıdvan Yalçın

 

Behiç Çelik

 

Ordu

 

Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Konuşacaksınız…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Faruk Bal konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bal.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak takdim ettiğimiz görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu’nun 1’inci maddesindeki değişiklikle ilgili önerge gerekçesini açıklamak için huzurundayım.

Kanunun tümü üzerinde yaptığımız konuşmalar sırasında meramımızın ancak yarısını ifade edebilmiştik çünkü yirmi dakikalık bir süre, 1.454 maddelik bir kanun tasarısı için bizim eleştirilerimize yetmemiştir. 1’inci maddeden itibaren gelen diğer maddelerde düşüncelerimizi, iyileştirilmesi mümkün olmamakla birlikte, asgari zararlı hâle nasıl getirilebilir şeklindeki düşüncelerimizi bu vesileyle izah etmeye çalışacağız.

Şimdi “dakika bir gol bir” diye bir ifade vardır. Madde bir, gol bir. Nasıl “madde bir gol bir” olmuş? Yürürlükteki Türk Ticaret Kanunu’nda Türk Medeni Kanunu’na atıf yapılmaktaydı ve “Türk Medeni Kanunu bu Kanun’un ayrılmaz bir cüzüdür.” deniliyordu. Maddeye “22/11/2001 tarih ve 4721 sayılı” ibaresi eklenmek suretiyle hukukun ilerleyen, gelişen, geleceğe, vizyona bakan, yaşayan bir ilim dalı olduğu burada durdurulmuş ve statik bir yapıya dönüştürülmüştü. Oysa Medeni Kanun’un Borçlar Kanunu’nun bir cüzü olması, Ticaret Kanunu’nun Borçlar Kanunu’nun bir cüzü olması şeklindeki ifadeler, tarih ve sayı itibarıyla tanımlanmış olan Medeni Kanun’un, Borçlar Kanunu’nun değil, o kanunların içindeki madde metinlerinin değil, ancak muhteva itibarıyla, sistematik itibarıyla ve kullandıkları terminoloji itibarıyla bir bütünlük arz etmesini ifade için bu vardır. Dolayısıyla şimdi 22/11/2001 tarihli Türk Medeni Kanunu değişti. O takdirde bu Ticaret Kanunu onun bir cüzü olmayacak mıdır? Bu mantıktan hareket edersek böyle bir sonuca ulaşmamız lazım. O zaman bu kadar statik, bu kadar durgun, bu kadar anlamsız bir eklemeyi buraya nasıl yaptınız? Bunun üzerine konuşulacak çok şey var da zaman iki buçuk dakika.

İki: Kanunun 3’üncü maddesinde ticari işi tanımlıyorsunuz, ticari iş şudur diye bir tanım getiriyorsunuz. Bu tanım niye yapılıyor? Bu tanım, içeriği itibarıyla cümleleri, anlamı her maddede tekrar etmeyelim diye yapılıyor. Kanunlardaki budur. Peki, 3’üncü maddede tanımı yapılan ticari işler için, niçin 1’inci maddede “bir ticari işletmeyi ilgilendiren eylem ve işlemler” diye 8 tane kelimeyi sokuyorsunuz buraya? Dolayısıyla bu kadar dar, bu kadar sığ, bu kadar anlamsız bir şekilde başlayan bu kanunun diğer maddelerinde de aynı sıkıntılar vardır.

Değerli arkadaşlarım, gelin, bu kanun hepimizin kanunu olacaktır. Bu kanunda siyasi partilerin görüşü olacaktır ama bu kanun siyasi bir kanun değildir. Ortak akılda birleşelim. Çekin bu tasarıyı, aklıselim ile makul bir seviyeye getirelim. 1957 tarihli Ticaret Kanunu nasıl Büyük Millet Meclisinin bir oya karşın tüm üyelerinin kabulüyle gerçekleşmiş ise bunu da o şekilde, bütün milletimizin kabul edebileceği bir kanun hâline getirelim.

Yok, bu tersine olabilir. Olabilir. Pek çok kanunda da oldu. Vakıflar Kanunu’nda yaptınız. Avrupa Birliğine uyum çerçevesi içerisinde Vakıflar Kanunu’yla ilgili Türk vakıflarını dışarıdan gelecek fonların, efendim diğer vakıfların, her türlü Türkiye üzerinde psikolojik harekât yapabilecek unsurların içine sokuldu. Bu kanunla da şimdi, gelecek maddelerde göreceksiniz ki ana şirket-yavru şirket tanımlaması adı altında yabancı fonların, yabancı kaynakların, yabancı vakıfların nasıl gelebileceğini göreceğiz.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun içersinde böyle temel eleştiriler olduğu gibi, ilerleyen süreç içerisinde de özel olarak hazırlanmış ve bu nedenle “Avrupa Birliği dayatıyor.” diye size baskı yapılan hükümler bulunmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK BAL (Devamla) – Hoş o maddeye geleceğiz inşallah da şimdiden herkesin bilgisi olsun diye söylüyorum ve soruyorum: Bu kanunda ana şirket-yavru şirket tanımı adı altında getirilen madde özel bir maddedir. Bu kanun Ticaret Kanunu’dur. Ticaret Kanunu olmakla birlikte ticari işler ve şirketler dışındaki kişileri de şirketler topluluğu içerisine sokmanın anlamı nedir, merak ediyorum. Anası belli, yavrusu belli olan bu kanunun babası kim?

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, şimdi okutacağım önergelerin her ikisi de aynı mahiyettedir. Önergeleri ayrı ayrı okutup birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 1 inci maddesinin 1 inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Türk Ticaret Kanunu, Türk Medeni Kanunu ile Türk Borçlar Kanununun ayrılmaz bir parçasıdır. Bu kanundaki hükümler ile bir ticari işletmeyi ilgilendiren işlem ve eylemlere ilişkin diğer kanunlarda yazılı özel hükümler, ticari hükümlerdir.”

                                                                                   Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar) ve arkadaşları

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı tasarının 1’inci maddesinin “Medeni Kanununun” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve Borçlar Kanununun” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz ticari hayatın düzenlenmesine ilişkin kuralları burada görüşüyoruz. Türk Ticaret Yasası ticari hayatımızın omurgasıdır, temelidir; taraflar arasındaki ilişkileri düzenliyor, ticari piyasayı düzenliyor, ama her şeyden önemlisi, ticari hayatta önemli olan güvendir. Güven olmadığı müddetçe burada ne kadar biz yasal düzenleme yaparsak yapalım boşunadır. Ancak en önemli merkez de devletin vatandaşlara güven vermesidir, sayın bakanların vatandaşlara güven vermesidir. Dün burada ben bir konuyu dile getirmiştim. Biliyorsunuz 2004 yılında, 5-6 Mart tarihlerinde, Göksu Irmağı’nın taşması nedeniyle Silifke’de bir sel felaketi olmuştu, köylerimiz sular altında kalmıştı. İl tarım müdürlükleri, hasar tespit komisyonları vasıtasıyla hasarları tespit edilmişti. İl tarım komisyonunun tespit etmediği vatandaşlar da idare mahkemelerinde devlet aleyhine dava açmıştı. Dün, ben, bu kürsüde bu zararların yüzde 20’sinin ödendiğini, bakiyesinin o günden bugüne ödenmediğini söyledim ancak Sayın Tarım Bakanımız kendisine verilen yalan yanlış, yanıltıcı bilgilere inanarak bu ödemelerin yapıldığını söyledi. Bunun da doğru olmadığını ben söylemiştim. “Elindeki belgeler geçmiş tarihli.” dedi. Şimdi, size, elimde 2008 yılının Kasım ayına ilişkin bir belge gösteriyorum, Bakanlığın imzalı belgesi. O tarihten bu yana sadece yüzde 20 ödenmiş, başka da ödenmemiştir. Bakın, ben size hemen okuyayım: “…çerçevesinde kanuni ödeme bedelinin ancak yüzde 20’sinin ödenebildiği, ek ödenek talebinde bulunulduğu, ödeneğin aktarılması hâlinde ödemelere devam edilebileceği…”

Şimdi, bu vatandaşlarımızdan birisinin avukatı 24/10/2008 yılında Tarım Bakanlığına dilekçe yazıyor ve bu paranın ödenmesini istiyor. Silifke Kaymakamlığı da buna yanıt veriyor: “Şu anda böyle bir para aktarılmadığı için ödeme yapılamıyor.”

Değerli milletvekilleri, 2004 yılında sel felaketi oluyor, Bakanlık ödeme yapmıyor ama bu kürsüye çıkıyor Bakan, ödemenin yapıldığını söylüyor, milletvekili olarak, o bölgenin milletvekili olarak benim de gerçekleri çarpıttığımı söylüyor.

Şimdi, gerçekleri kimin çarpıttığı belli. Belgeler burada. Silifke’nin köylüleri de orada. Yeniden sel felaketi oldu. İşte dünkü Silifke gazeteleri. Yine Silifke’nin köyleri sular altında kaldı.

Sayın Bakan kendisini yanıltan bürokratlardan bunun hesabını sormalı. “Devlet vatandaşına olan borcunu öder.” dedi burada. Şimdi, ben, bu Meclis kürsüsünden Sayın Tarım Bakanımızı davet ediyorum, devlet o yörenin çiftçilerine olan borcunu ödesin. Hasar tespit komisyonu raporlarının da kendilerinde olması gerekir çünkü bende var.

Evet, değerli arkadaşlarım, böylesine güvenli bir ortamda ancak Türk Ticaret Kanunu’nu görüşmemiz bir anlam ifade edebilir, bir değer ifade edebilir(!)

Türk Ticaret Kanunu’nun 1’inci maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesi, aslında bir teknik düzeltmeyi içeren bir değişiklik önergesidir.

Bir kere, bu Türk Ticaret Yasası çok ciddi bir şekilde 23’üncü Dönemde görüşülmeden 77’nci maddeye göre Meclis Genel Kuruluna indirilen bir şey. Dolayısıyla, ileriki günlerde tekrar konuşacağız.

Bir kere Türk Ticaret Yasası’nın dili çok özensiz yazılmış, birbirlerine geçmiş, bugün komisyonda görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Yasası’nın diliyle tamamen uyumsuz.

Şimdi, burada, Türk Ticaret Yasası’nın 1’inci maddesinde Türk Medeni Kanunu’nun adı verilmiştir. Maddede atıf yapılan kanunun sadece adının belirtilmesi gerekir, yani Türk Medeni Kanunu gibi. Şimdi, bu kanun yeni bir kanun, yürürlükten kaldırılması hâlinde yapılan atıf dolayısıyla kanunun tarih ve sayısının gösterilmesi gereksiz kalacaktır. Kaldı ki bugün tasarıda yararı belirsiz olan bir yöntem kullanılmamaktadır.

Diğer taraftan, yine bu maddede Borçlar Kanunu da aynı Medeni Kanun gibi temel bir kanundur. Ddolayısıyla, Borçlar Kanunu’nun da genel bir kanun olması niteliğiyle ayrılmaz bir parça ifade etmektedir. O zaman, hem Medeni Kanun’un hem de Borçlar Kanunu’nun ayrılmaz bir parçası olduğunun söylenilmesi daha doğrudur.

Yine, diğer yandan, tasarıda “muamele” yerine “işlem” kelimesi kullanılmış. “Muamele” yerine “işlem” denildikten sonra başka bir yerinde de “işlem ve fiillere” kelimeleri kullanılmıştır. Şimdi, “muamele” yerine “işlem” denildikten sonra “fiil” yerine de “eylem” kelimesinin kullanılması daha doğrudur.

Şimdi, belki burada dinleyen arkadaşlarımız açısından çok olayın önemine varılmayabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Ancak, komisyondaki Borçlar Kanunu’nun dili de beraber değerlendirildiği zaman, bunun ne kadar önemli olduğu açığa çıkacaktır.

O nedenle, hem görüşülecek Borçlar Kanunu’yla bir uyum sağlanması açısından hem de o Türkçeleştirme, arılaştırma iddiasına bir temel oluşturması açısından önergemizin desteklenmesini diliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Kaplan, buyurun.

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aynı konuda bizim de bir önergemiz var ve bu önergede Borçlar Kanunu’nun da eklenmesini teklif ediyoruz.

Neden Borçlar Kanunu’nun eklenmesini teklif ediyoruz? Ticaretin temeli alacak-verecek, alacak-borç ilişkisidir. Şimdi böyle olunca, Borçlar Kanunu’nu ayrı bir kanunmuş gibi, Medeni Kanun kadar ilgisizmiş gibi ele almak doğru değil. Zaten bu taslak üzerinde öğretim üyelerinin eleştirilerine de baktığımız zaman benzer bir eleştiriyi görürüz. Bunun için Borçlar Kanunu’nun da eklenmesi gerekiyor.

Maddenin sadeleştirilmesi açısından, zaten temel kanun olarak ilk değişen Türk Medeni Kanunu oldu. Onun tarih, sayılarını koymaya gerek yok çünkü artık bir tek Medeni Kanun var, o uygulanıyor. O konuda da biz katılıyoruz.

Tabii, burada Türk Ticaret Kanunu sistematik olarak alındığında, bakıyoruz Alman Ticaret Kanunu’ndan büyük ölçüde esinlenme var. Zaten 1950’lerde de Alman Profesör Hirsch bizim kanunumuzu hazırlamıştı. Ondan önce1926’ya gittiğimiz zaman, bakıyorsunuz ki Medeni Kanun İsviçre-Almanya karma alınmış. Ceza Kanunu’na bakıyorsunuz İtalya-Almanya kanunundan karma alınmış.

Peki, kendi Ticaret Kanunu’muzu yaparken kendi gerçekliğimiz nedir? Doğrusu gerçekliğimizden çok, yine dünyadaki bu değişimlere bakarak kendi kanunumuzu oluşturmuşuz. Burada aslında çok çok bölümler yer alıyor sigorta hukukundan taşıma hukukuna, şirketler hukukundan denizcilik hukukuna. Aslında farklı kanun başlıkları içinde de yer alması gerekenlerin hepsi buraya alınmışken neden Borçlar Kanunu da bunun içinde değildir diye sormak gerekiyor çünkü Borçlar Kanunu eşya hukuku itibariyle ağırlık bassa da, menkullerden çok gayrimenkul hukukuyla ilgili ağırlık bassa da sonuçta alım-satım, alacak-borç ilişkileri itibarıyla bu Kanun’la çok yakın ilinti içindedir. Bu nedenle önergemizin desteklenmesini talep ediyoruz.

Yine, Avrupa Birliği süreciyle birlikte faiz oranları ve para birimleri konusunda yapılacak belirlemelerde de Türkiye'nin gelecek olası kriz sonrası ekonomi ve siyasetin olabilirlikleri üzerinde durulması gerekiyor çünkü bundan sonra, küresel kriz sonrası bizim Hükûmet de Sayın Ekren de veya ekonomistler de açıklamalarında Türkiye'ye yeni bir pencere açıyorlar. Bu pencere nedir? Bugüne kadar ABD ve Avrupa Birliğiyle yüzde 70 ithalat, ihracatımızı geliştirmişiz ama ondan sonra yönümüzü Orta Doğu’ya, Afrika ülkelerine, Hindistan’a, Çin’e, Uzak Doğu’ya, Pasifik ülkelerine döneceğiz. Yönümüzü döndüğümüz zaman ister istemez pazar, arz talep olayında bu ülkelerin hukuklarıyla bizim hukuklarımızın karşılaştırılması ve önümüzdeki dönemde bunun yararlarının iyi ölçülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Böyle düşündüğümüz zaman çok karmaşık bir hukuk sisteminin aslında çok da yarar getirmeyeceği görülüyor çünkü Afrika’daki hukuk sistemine baktığımız zaman birçok yeni devletde onlar da Avrupa’daki son model yasaları almışlar, kendi ülkelerinde hayata geçirmişler. Uzak Doğu’da, Asya’da ise farklı bir uygulamanın olduğunu görüyoruz.

Küçük tacirden tacir olayına geçiş, onun dışında, uluslararası sermaye şirketlerinin varlığı, acente durumları, özellikle elektronik piyasasında Uzak Doğu’nun dünyaya açılan pencere olarak, daha sonra tekstil alanında ve şimdi de otomotiv sektörü alanında yaptığı sözleşmeler çok önemli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Örneğin piyasaları yakın zamanda arabalar, Çin üretimi arabalar, Hindistan üretimi arabalar, ucuz arabalar bizim sokaklarımızı dolduracak. İşte görüyorsunuz markalar başladı gözükmeye, TATA’lardan tutun… Şimdi bu araçları alıyor vatandaş tüketici olarak ama bu aracın yedek parçası ne olacak, bu aracın ileride korunma hakları, tüketici hakları ne olacak? Yani bu konularda gerçekten iyi bir öngörü gerekiyor. Bu açıdan, Borçlar Kanunu’yla birlikte değerlendirilmesinin doğru olacağını düşünüyoruz.

Teşekkür ediyoruz, önergemizin desteklenmesini istiyoruz.

Saygılarımla. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Önergeleri birlikte oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddenin başlığını okutuyorum:

II - Ticarî örf ve âdet

MADDE 2 –

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 2. maddesinin 1. fıkrasında geçen “Kanunda aksine bir hüküm yoksa” ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını; 2. maddesinin 1. fıkrasında geçen “belirlenmedikçe” ibaresinden önce gelmek üzere, “Ticaret Odalarına sorulmak suretiyle” ibaresinin eklenmesini; “irade açıklamalarının yorumunda teamüller de dikkate alınır” ibaresi yerine, “irade açıklamalarının yorumunda teamüllerin dahi nazara alınması esası mahfuzdur” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

K. Erdal Sipahi

Alim Işık

 

Konya

İzmir

Kütahya

 

Abdülkadir Akcan

Akif Akkuş

Behiç Çelik

 

Afyonkarahisar

Mersin

Mersin

 

 

Rıdvan Yalçın

 

 

 

Ordu

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 2 nci maddesinin üst başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Rahmi Güner

Halil Ünlütepe

Ali Rıza Öztürk

 

Ordu

Afyonkarahisar

Mersin

 

Yaşar Tüzün

Şahin Mengü

Ali İhsan Köktürk

 

Bilecik

Manisa

Zonguldak

 

 

Metin Arifağaoğlu

 

 

 

Artvin

 

“II- Ticarî örf ve âdet ile teamül

Madde 2 – (1) Kanunda aksine bir hüküm yoksa, ticarî örf ve âdet olarak kabul edildiği belirlenmedikçe, teamül, mahkemenin yargısına esas olamaz. Ancak, irade açıklamalarının yorumunda teamüller de dikkate alınır.

(2) Bir bölgeye veya bir ticaret dalına özgü ticarî örf ve âdet genel olanlara üstün tutulur. İlgililer aynı bölgede değillerse, kanunda veya sözleşmede aksi öngörülmedikçe, ifa yerindeki ticarî örf ve âdet uygulanır.

(3) Ticarî örf ve âdet, tacir sıfatını haiz bulunmayanlar hakkında ancak onlar tarafından bilindiği veya bilinmesi gerektiği takdirde uygulanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, konuşacak mısınız? Sayın Köktürk mü konuşacak?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Köktürk…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Köktürk.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Ticaret Kanunu Yasa Tasarısı’nın 2’nci maddesinde değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, dün akşam başladığımız görüşmelerde Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın bütünü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak yasanın geneli hakkında düşüncelerimizi ifade etmiştik. Yasanın elli yılı aşkın bir süreden beri uygulandığını, bu süre içerisinde önemli değişikliklerin ve gelişmelerin yaşandığını, bu nedenle mevcut 6762 sayılı Yasa’nın Türk ticari yaşamın bütün ihtiyaçlarına cevap vermekten uzaklaştığını, getirilen olumlu değişiklikleri destekleyeceğimizi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak ifade etmiştik, ancak yasanın katılmadığımız yönlerinin bulunduğunu da söyledik. Özellikle ifade açısından, kavram uyumu açısından ve yine Avrupa Birliği müktesebatının bir bütün olarak alınması açısından yasanın katılmadığımız yönlerini çok ayrıntılı olarak açıklamıştık. Gerçekten de Türkiye bir Avrupa Birliği süreci yaşıyor ama Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinde tam üyeliği şu an öngöremediğimiz bir noktada. Bu anlamda, Türkiye'nin Avrupa Birliğe tam üyeliğinin sanki gerçekleşmiş olduğu kabul edilerek ve Avrupa Birliği hukukunun da her an değişebilir, tam oturmamış bir mevzuat yapısı olduğu göz ardı edilerek bir bütün olarak iktisap edilmesinde isabet bulunmadığını, bunun tersine Avrupa Birliğine uyum süreci de göz önüne alınarak belli reformların yasal değişiklikler yoluyla mevcut Türk Ticaret Kanunu’na yansıtılmasını ancak kökten değiştirilmesinin gerçekleştirilmesinin doğru olmadığını da ifade ettik. Bu anlamda, eleştirdiğimiz yönlerden birisi, yasanın ifade tarzında ve metinlerinde de eksiklikler bulunduğuydu. Bu önergemiz de buna yönelik bir önerge. Çünkü Türk Ticaret Kanunu’nun 2’nci maddesine baktığımızda üst başlığı “Ticarî örf ve âdet” olarak belirtilmiş. Oysaki kanun maddesinin içeriğinde teamülden de bahsediliyor. Bu nedenle, kanun maddesinin başlığının içeriğiyle uyumlu olması açısından, başlığının “Ticarî örf ve âdet ile teamül” olarak değiştirilmesinin yasanın içeriği ile yasanın başlığını uyumlu hâle getireceği düşüncesiyle bu önergeyi Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmuş bulunuyoruz.

Yine, maddenin 2’nci fıkrasının birinci cümlesinde “örf ve âdetler” yerine “örf ve âdet” olarak tekil bir ifadenin kullanılması, aynı fıkranın ikinci cümlesindeki tekil ifadeyle çelişki oluşturması açısından düzeltilmesi yerinde olacaktır. Bu kanaatteyiz, bu nedenle bu önergeyi verdik. Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerimizin olumlu oyunu ve desteğini bekliyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına teşekkürlerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Köktürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Kabul edildi, kabul edildi Başkan.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hayır efendim, kabul edilmedi.

BAŞKAN – Ben bir şey söylemedim arkadaşlar. Nereden kabul edildi? Ben saydım.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Kabul edildi efendim.

BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, olur mu?

BAŞKAN – Efendim, milletvekillerinizin olduğu şeyi sayarsanız.

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Sayın bizimkileri de… Tekrar sayın.

BAŞKAN – Şimdi orada iktidar daha kalabalık olarak görünüyor. Yayılmış vaziyette, ondan kaynaklanıyor.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yeniden oylama yapın ama ikinci oylamada dışarıdan milletvekillerinin gelmesine yol açmayın.

BAŞKAN – Sayın Anadol, çoğunluk bu taraftadır.

Teşekkür ederim.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 2. maddesinin 1. fıkrasında geçen “Kanunda aksine bir hüküm yoksa” ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını; 2. maddesinin 1. fıkrasında geçen “belirlenmedikçe” ibaresinden önce gelmek üzere, “Ticaret Odalarına sorulmak suretiyle” ibaresinin eklenmesini; “irade açıklamalarının yorumunda teamüller de dikkate alınır” ibaresi yerine, “irade açıklamalarının yorumunda teamüllerin dahi nazara alınması esası mahfuzdur” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                  Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Bal, buyurun efendim.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ticaret Kanunu’nun 1’inci maddesinde değişikliği öngören tasarının 1’inci maddesiyle ilgili değişiklik önergemizin reddedilmesini şaşkınlık içerisinde karşılıyorum. Yani bu, hangi bir hukuki mantık, hangi bir demokrasi anlayışı, nasıl bir kanunlaştırma sürecidir ki herkesin itirazsız kabul edebileceği bir önergenin yani Medeni Kanun’un başındaki tarih ve sayının kaldırılmasını ve 3’üncü maddede ticari işlerle ilgili tanımın getirilip bu maddenin içerisinde cümle olarak değil de terim olarak kullanılmasına ilişkin bir önergenin reddedilmesini şaşkınlıkla karşıladım. Demek ki, uyguladığımız demokrasi insan haklarına dayalı bir demokrasi değil, parmak demokrasisi olacak. Ne yapalım, bunu milletimiz görmektedir; o parmakların da hesabını, yaklaşan seçimde görecektir.

Değerli arkadaşlarım, 2’nci maddeyle ilgili teklifimiz: Geneli üzerinde yapılan konuşmalar sırasında “Uyguladığımız Kanun’un eksiklikleri ve yanlışlıkları vardır.” demiştik. “Eksiklik ve yanlışlıklar düzeltilmelidir.” demiştik. “Ancak bunun, Kanun’un tamamı yok edilerek değil, ıslah edilerek yapılması lazımdır.” demiştik.

Şimdi, ticaret kanununun 2’nci maddesi eski Kanun’un aynen tekrarıdır, bir farkla ki “şu kadar ki” lafı yerine “ancak” tabiri kullanılmıştır.

Eski kanun kötü bir tercüme ürünüdür, meramı anlatmaya, kanun ile kastedileni anlatmaya yeterli değildir. Bunun düzeltilmesi lazımdı. Düzeltilmesi için şimdiki önergeyi verdik. Kanunda diyor ki: “Kanunda aksine hüküm yoksa…” Kanunda eğer aksine hüküm varsa, zaten o hüküm uygulanacaktır, buraya yazılmasının anlamı yoktur. Dolayısıyla bu önerge bunun için verilmiştir.

Ticari örf ve âdeti uygulamak üzere… Bu ticari örf ve adeti nereden bulacaksınız, nereden öğreneceksiniz? Türk yargısı, Türk ticaret hukuku kültürü, bunu, gelişmiştir, bulmuştur ve ticaret odalarının meslek kuruluşu olarak, buna bilen bir kuruluş olarak sorulmak suretiyle buradan alınacak bilgiyle ticari örf ve âdet belirlenilmiştir ve bu uygulanmaktadır. O zaman bu uygulamayı kanun hâline getirelim. Niçin? Siz gerekçede öyle yazıyorsunuz, onun için. Doğrudur, onun için. Dolayısıyla, ticari örf ve âdet, uygulamada kolaylığı sağlamak, tereddütleri ortadan kaldırmak için ticaret odalarına sorulur hükmünü koyalım, ne var bunda?

Değerli arkadaşlarım, üçüncü olarak da bu kanun, niçin Medeni Kanun’un bir parçasıdır? İşte bunun için Medeni Kanun’un bir parçasıdır. Medeni Kanun’un 1’inci maddesi, kanunların uygulama hiyerarşisini göstermiştir. Hâkimin, önce kanunu, sonra örf ve adeti, sonra teamülü, ondan sonra bunlar da yoksa kendisi kanun vazıı olmuş olsaydı nasıl hükmedecek idiyse öyle bir kuralım getirmektedir. İşte bu, Medeni Kanun’un 1’inci maddesine göre de bütünü olduğu kanunu tam olarak karşılamayan bir maddedir. Dolayısıyla, bu maddenin, Medeni Kanun’un yani ayrılmaz parça, cüz diye tanımladığımız Medeni Kanun’un bir parçası olacaksa burada olacaktır. Dolayısıyla buna göre düzeltilmesi gerekir diye düşünüyorum ve bundan sonra gelecek maddelerde de yine parmak kaldırmak suretiyle burada kanun yapmaya kalkacaksanız -değerli iktidar grubuna, Sayın Bakana ve Sayın Komisyona söylüyorum- bizim konuşmamızın bir anlamı kalmayacak demektir. Biz de bundan sonraki Meclis faaliyetimizi ona göre tanzim edelim diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bal.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.51

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının 2’nci maddesi üzerinde verilen önergede karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza arz edeceğim ve karar yeter sayısını arayacağım: Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddenin başlığını okutuyorum:

III - Ticarî işler

MADDE 3 -

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 3. maddesinin 1. fıkrasında geçen “hususlarla” ibaresinin, “hususları ve” şekline dönüştürülmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

K. Erdal Sipahi

Prof. Dr. Alim Işık

 

Konya

İzmir

Kütahya

 

Rıdvan Yalçın

Akif Akkuş

Abdülkadir Akcan

 

Ordu

Mersin

Afyonkarahisar

 

 

Behiç Çelik

 

 

 

Mersin

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali İhsan Köktürk

Ali Rıza Öztürk

Halil Ünlütepe

 

Zonguldak

Mersin

Afyonkarahisar

 

Metin Arifağaoğlu

Şahin Mengü

M. Akif Hamzaçebi

 

Artvin

Manisa

Trabzon

 

 

Turgut Dibek

 

 

 

Kırklareli

 

“III – Ticarî işler

Madde 3 – (1) Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticarî işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve eylemler ticarî işlerdendir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Ünlütepe

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Şahin Mengü konuşacaklar.

BAŞKAN – Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge maddedeki bir dil sorunuyla ilgilidir. Bu yasa tasarısını incelediğiniz zaman, bu tasarıyla ilgili en büyük eleştirinin dil konusunda olduğunu görürsünüz. Değişik grupların, değişik kitaplar üzerinde ayrı ayrı çalışma yapmaları ne bir dil birliği sağlayabilmiş, kanun içinde bu dil birliği sağlanamadığı gibi, ayrılmaz bir parçası olduğu söylenen Türk Medeni Kanunu’nun kabul ettiği bazı temel kavramları, örneğin, “yerleşim yeri” gibi, “oturum yeri” gibi, bu kanunda “ikametgâh” gibi geçen terimlerin farklı kullanıldığını görmektesiniz.

Ayrıca, bu yasaya baktığınız zaman, yasanın yazım tekniğinin de hakikaten çok içler acısı olduğunu söyleyeceğim. Bundan, ne bu yasaya emek sarf eden hocalar alınsınlar ne bu yasa üstünde çalışan hukukçular alınsınlar. Öyle yasa maddeleri var ki, neredeyse bir sayfalık bir yasa maddesi düzenlemişiz. Hiçbir şekilde bir yasa tekniğine uygun olmayan bu yasa yapma mantığından bir an evvel kurtulmamız gerekir. Hakikaten, emeklerine saygı duyuyorum, aylarca, yıllarca çalışmışlar böyle bir kanun tasarısı getirmişler. Elbette Türk Ticaret Kanunu, yürürlükteki Ticaret Kanunu belki bugün için şartlara cevap vermeyebilir, bunların hepsi doğaldır. Elbette, gelişen şartlar içinde, dünyada gelişen konjonktürde siz de bazı değişiklikler yapacaksınız. Bir yasada değişiklik yapılması demek, sadece bir grup çalıştı, çok emek sarf etti, bunu hiç tartışmayalım, tartışmadan hayata geçirelim demek değildir. O insanların emeğine saygısızlık da değildir. Bu arkadaşlarımız çok ciddi çalışmalar, çok iyi niyetli çalışmalar yapmışlardır, ama farklı grupların farklı yasaları hazırlaması yasa içinde başka teknik sıkıntıları da getirmiştir. Örneğin, bir konuda, birleşme konusunda İsviçre Ticaret Kanunu örnek alınmıştır, bir başka yerde başka kanun temel alınmıştır. Şimdi, bütün bu uygunsuzlukları, bütün bu karışıklıkları bir araya getirdiğiniz zaman kanun içinden çıkılmaz bir hâl almıştır. Kanunda öyle terimler var ki, hakikaten, bana bir hukukçu, bir terimin kullanılmasını bir anlatsın. Kanun maddesi içinde “teknik terimle” tabiri geçiyor. Yani, yasanın içinde nasıl olur “teknik terimle” aç yanına, yani, şimdiki moda tabiriyle tırnak içine al filan… Ben hakikaten anlamakta çok zorluk çekiyorum. Böyle bir yasayı çıkarttığınız zaman ne hukuk fakültelerinde eğitim yapılabilir ne bu kanunu uygulayacak hâkimlerin, avukatların bu yasadan bir anlam çıkartması mümkün olur.

Bakın arkadaşlar, şimdi tesadüfen açtım, 869’uncu madde “Taşıma ve teslim engelleri” diyor. Madde hemen hemen bir sayfadan fazla yani bir sayfaya yakın. Böyle bir kanun maddesi olmaz. Şimdi, ön sözüne baktığınız zaman, gerekçeye baktığınız zaman arı bir Türkçeden bahsediliyor, bizim önergemizde olduğu gibi bazı terimler de arı Türkçeden de uzak. Böyle bir yasa yapmak için, bırakın, bir kere önce bu altı kitabı birbirinden bir koparalım. Dünyada bunun uygulamaları var. “Şirketler yasası” diyelim, “Kıymetli evrak yasası” diyelim, ileride böyle temel yasaları değiştirmek zorunda kaldığınız zaman 1.570 maddelik kanun yazmak zorunda kalmayabilirsiniz. Daha tek, tek tek kitaplara indirilmiş… “Taşıma” diye bir bölüm getirmişsiniz, ayrı bir kitapta olması lazım. Nitekim bazı sıkıntıların olduğunu Sayın Adalet Bakanı biraz evvel yüce Meclise arz etti. Dedi ki: “Yeni bir çek kanunu hazırlıyoruz.” Şimdi, ayrı bir kıymetli evrak kanunu olsa, çek ve poliçeyi, diğerlerini bunun içinde düzenleseniz, böyle bir kanun değişikliğine ihtiyaç duyulduğu zaman bunun çok kolay olacağını görürsünüz. Ama ileride bu kanunda aynen şimdi çeklerle ilgili duydukları sıkıntıyı gidermek için gene bir temel kanunu değiştireceksiniz. Bu kanunu yaparken olmaz dediğiniz a’ları, b’leri, c’leri o kanunu yaparken gene koymak durumunda kalacaksınız bu kanunu eğer böyle bir bütün olarak çıkartırsanız.

Değerli arkadaşlarım, ileride bu kanunu uygulayacak olan insanlar burada yaptığımız tartışmalara bakarak bu kanunu yorumlayacaklar. Burada hiçbir şeyi tartışmadan, sadece muhalefetten geldi diye… Bu bir siyasi kanun değil, çok teknik bir kanunu tartışıyoruz. Bu çok teknik kanunda dahi eğer birbirimize tahammül edemezsek, yarın siyasi konularda, ağırlığı siyaset olan, siyaset yapılan yasa tasarılarında bir araya gelmemiz dahi mümkün olmayabilir. Çok teknik bir kanunu tartışıyoruz. Bunu erteleyebiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞAHİN MENGÜ (Devamla) – Avrupa Birliği bunu istiyor diye çıkartabilirsiniz. Doğrudur, çıkartmak da durumundayız. Özellikle Ticaret Kanunu, dünyaya entegre olan ekonomi için de şart olan bir kanundur. Ama bütün bunu yaparken kanunu doğru çıkartmak bizim görevimiz. Biz hukukçuyuz, burada yasa yapıyoruz. Yasa yapmak buranın görevi, yasayı yapmak komisyonların görevi değil. Yani komisyondan kastım yüce Meclisin burada kurduğu komisyon değil. Adalet Bakanlığının, zamanında böyle bir kanun tasarısı hazırlamak için kurduğu komisyonların görevi değil. Onların yaptığı, bir hazırlık çalışmasıdır. Asıl kanuna şekil verecek, kanunu tartışacak, kanunu yorumlayacak olan bu yüce Meclistir. Bunu yapmadığınız zaman bir anlamda görevimizi yapmamış oluyoruz. Yarın bunun hesabını vermemiz mümkün olmaz.

Bu nedenle, önergemizin kabulüyle bir Türkçe hatasının düzeltilmesine destek vermenizi diliyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Mengü.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 3. maddesinin 1. fıkrasında geçen “hususlarla” ibaresinin, “hususları ve” şekline dönüştürülmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                   Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Bal, buyurun efendim.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3’üncü madde, ticari işlerin tanımıyla ilgili maddedir. Ticari işlerin tanımıyla ilgili olan bu madde, kanun yapma tekniğinde tanımların ne kadar önemli olduğunu, ıstılahların ne kadar önemli olduğunu bir kez daha bize hatırlatmaktadır.

Bu kanun tasarısının 1’inci maddesinin ikinci fıkrası şu şekildedir: “…bir ticari işletmeyi ilgilendiren işlem ve fiillere ilişkin diğer kanunlarda yazılı özel hükümler, ticari hükümlerdir.” Değerli arkadaşlarım, bu, 3’üncü maddede aynen tekrar edilmektedir. Dolayısıyla “Kanun yapma tekniğinde ‘tanım’ ve ‘ıstılah’ niçin vardır?” sorusu bir kez daha gündeme gelmiş bulunmaktadır. Yüzlerce, binlerce kanun yapmış bir Meclis olarak biz, 1’inci maddede yapılmış olan tanımla ilgili hatanın düzeltilmesi için bir önerge vermiştik. Bu önerge çoğunluk tarafından, yani siyasi iktidara mensup milletvekillerinin oylarıyla reddedilmiştir. O zaman, bundan sonra “Biz neyi tartışacağız?” sorusunun cevabını aramak gerekmektedir.

Bu kanunla ilgili olarak, bu maddeyle ilgili olarak verdiğimiz önerge, cümle bozukluğunun düzeltilmesine ilişkin bir önergedir. Madde doğrudur ancak cümledeki bozukluğu düzeltmekle ilgili bir önergedir. Cümledeki bozukluklar sadece bu maddeye hasren yapılmış hatalar değildir. Cümle bozuklukları, dil bozuklukları, kavram kargaşası, diğer ilgili kanunlarla çelişkiler bu kanunun ana özelliğidir.

Ancak anladık ki bu hataların büyük bir kısmı, Adalet Bakanlığında teşkil edilmiş komisyonun sayın üyelerinin emeklerinin ürünü değil, ancak Başbakanlığın kanun yapmakla ilgili bir talimatnamesinin ürünüymüş. Yani o tırnak içerisindeki ifadeler, işte, küçük harfler, büyük harfler, vesaire, o talimatın dışına çıkılamadığı için tasarıya bu şekilde yansımış. Eğer bu doğruysa şu arkadaki yazıyı bir daha okumak ve değerlendirmek gerekir. Bir daha bakalım ve okuyalım: “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” Bu ifade, bu Mecliste mi yerine getirilecektir yoksa Başbakanlığın talimatına uygun ifadeler, bu kanunda noter gibi tasdik edilmek suretiyle mi bu Meclisten geçirilecektir?

Değerli arkadaşlarım, burası gazi bir Meclistir, burası dünyanın tek, devletten önce kurulmuş Meclisidir, burası “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” ifadesi ile şereflenmiş bir Meclis olurken o egemenliği Kurtuluş Savaşı’yla hak etmiş olan bir Meclistir ve arkasından bu devleti kurmuş olan bir Meclistir. Bu Meclisin iradesi Başbakanlığın talimatnamesiyle kısıtlanabilir mi? Eğer kısıtlanabiliyorsa bu yazıyı değiştirelim: “Egemenlik Başbakanlığın talimatıyla düzeltilir veya talimatına uygun kullanılır.” Biz de ona göre buraya bir daha gelip gelmeyeceğimize karar verelim.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü maddenin başlığını okutuyorum:

IV - Ticarî davalar ve delilleri

1. Genel olarak

MADDE 4 -

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 4. maddesinin 1. fıkrasının c) bendinde geçen “22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı” ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını; 4. maddesinin 1. fıkrasının c) bendinde geçen “vedia” ibaresinin “saklama” olarak değiştirilmesini; 4. maddesinin 1. fıkrasının f) bendinde geçen “finansal kurumlara” ibaresinin, “finans işi ile uğraşan kuruluşlara” şekline dönüştürülmesini; 4. maddesinin 2. fıkrasında geçen “18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Abdülkadir Akcan

Recep Taner

 

Konya

Afyonkarahisar

Aydın

 

K. Erdal Sipahi

Behiç Çelik

Rıdvan Yalçın

 

İzmir

Mersin

Ordu

 

Akif Akkuş

 

Prof. Dr. Alim Işık

 

Mersin

 

Kütahya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali İhsan Köktürk

Halil Ünlütepe

Ali Rıza Öztürk

 

Zonguldak

Afyonkarahisar

Mersin

 

M. Akif Hamzaçebi

Mehmet Ali Susam

Turgut Dibek

 

Trabzon

İzmir

Kırklareli

“1. Genel olarak

Madde 4 – (1) Her iki tarafın da ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;

a) Bu Kanunda;

b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde;

c) Borçlar Kanununun, bir işletmenin satılması veya diğeriyle birleştirilmesi hakkındaki 179 ve 180, rekabet yasağına ilişkin 348 ve 352, yayın sözleşmesine dair 372 ilâ 385, itibar mektubu ve itibar emrini düzenleyen 399 ilâ 403, komisyonculuğa ilişkin 416 ilâ 429, ticarî mümessiller ve diğer ticarî vekiller için öngörülmüş bulunan 449 ilâ 456, havale hakkındaki 457 ilâ 462, vediayı düzenleyen 463 ilâ 482 nci maddelerinde;

d) Borsa, sergi panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde;

e) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde;

öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Ancak; herhangi bir ticarî işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davlar bundan istisnadır.

(2) Ticarî davalarda da deliller ile bunların sunulması Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tâbidir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)- Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Dibek, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına verdiğimiz değişiklik önergesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Hepinizi öncelikle saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, az önce okunduğu üzere, bizim, bu 4’üncü maddede iki noktada değişiklik talebimiz var. Bir tanesi, sayın Milliyetçi Hareket Partili arkadaşlarımızın da belirtmiş olduğu husus. Şimdi, 4’üncü maddeye baktığımızda, 4’üncü maddede ticari davalar, ticari davaların hangileri olduğu ve hangi kanunun hangi maddelerinden kaynaklanan ihtilafların ticari dava olarak sayılacağı belirtiliyor. Şimdi, madde içerisinde kanunların bir kısmı isim olarak… Gerçi bir Medeni Kanunu isim olarak belirtmiş, adını vermiş. (c) bendindeki Borçlar Kanunu’nu belirtirken başına “22/4/1926 ve 818 sayılı” ibareleri eklenmiş. Yine aynı şekilde ikinci fıkrada da Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu belirtilirken onu da yine Kanun’un tarihi ve sayısını belirtmiş ama (b) bendinde “Türk Medenî Kanunu” denmiş. Şimdi orada o kanuna atıf yapılırken o kanunun tarihi ve sayısını belirtmek ne kadar doğrudur, ne kadar yerindedir, tabii bunu sizlerin takdirine bırakıyoruz ama bizim değişiklik önergelerimizden bir tanesi bu, buna dayalı. Belki bu eksiklikler, işte hep konuşulduğu üzere, Komisyonda, çok fazla, Ticaret Kanunu bu dönem görüşülemediği için, bu konulara çok fazla zaman ayıramadığı için arkadaşlarımız ve bizler buraya geliyor ve burada bizler de bunu Meclis kürsüsünde dile getirmek zorunda kalıyoruz. Bize göre kanunun adı yeter. Orada kalkıp da aynı zamanda tarihi ve sayısına hiç gerek yok diye düşünüyoruz.

Diğer, maddedeki değişiklikle ilgili talebimiz de değerli arkadaşlar, (d) bendiyle ilgili. 4’üncü maddenin (d) bendinde fikrî mülkiyet hukukuna ilişkin mevzuatta düzenlenen hususlardan doğan hukuk davalarının da ticari dava olacağı belirtiliyor. Burada Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndaki 76’ncı maddede bir görev var. O görevle buradaki görev arasında bir uyuşma, bir çatışma olacağı düşüncesindeyiz. Çünkü belirtmiş olduğumuz 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 76’ncı maddesinde şöyle deniliyor: “Bu Kanunun düzenlediği hukuki ilişkilerden doğan davalarda, dava konusunun değerine, miktarına bakılmaksızın görevli mahkeme Adalet Bakanlığı tarafından kurulacak ihtisas mahkemeleridir.” Ee, şimdi, orada ihtisas mahkemelerini belirtmiş ama burada ticaret mahkemeleriyle ilgili bir uygulama söz konusu. Tabii ki, kanun çıktıktan sonra uygulamada bir görev uyuşmazlığı söz konusu olacaktır diye düşünüyoruz. Bu nedenle, bize göre 4’üncü maddenin (d) fıkrasının tasarı metninden çıkartılması gerekir. Bu çıkartılmayacaksa, tabii ki, o, diğer Yasa’da bir değişiklik yapılması gerekiyor.

Bu hususlarla ilgili olarak değişiklik önergemizi verdik ve desteklenmesini talep ediyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dibek.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Tamam Sayın Yıldız, karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Ünal Bey, sizin arkanızda kimse var mı göremiyorum. Oturur musunuz… (CHP ve MHP sıralarından “Yok.” sesleri)

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Efendim, 40 kişi var.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, kapıdan giriyorlar.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Böyle şey olmaz canım!

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Yani 50’yi geçmez.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yani Ticaret Kanunu görüşülüyor Mecliste. Kapıdan içeri girenler neye oy veriyor Sayın Başkan, bir sorar mısınız? Neye oy veriyorlar kapıdan içeri girenler?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Önergenin lehine…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ondan sonra Ticaret Kanunu, devrim… Mahmut Esat Bozkurt’tan sonra devrim… Bırakın bunları!

BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Saygıdeğer arkadaşlarım, muhalefet ve iktidar olarak, tabii ki muhalefet önerge veriyor, önergelerinin kabulünü istiyor. Doğrudur, haklarıdır. Onlar burada bulunacaklar, iktidara mensup milletvekili arkadaşlarımız da. Çünkü her maddeden sonra iki tane, üç tane önergenin oylaması vardır. Yani, şimdi, çıkıp gelmenin bir anlamı falan yok. Burada en azından bir 140 kişi falan bulunacaksınız arkadaşlar. Saygıyla duyururum yani, ona göre hareket edeceksiniz. Lütfen, istirham ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 4. maddesinin 1. fıkrasının c) bendinde geçen “22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı” ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını; 4. maddesinin 1. fıkrasının c) bendinde geçen “vedia” ibaresinin “saklama” olarak değiştirilmesini; 4. maddesinin 1. fıkrasının f) bendinde geçen “finansal kurumlara” ibaresinin, “finans işi ile uğraşan kuruluşlara” şekline dönüştürülmesini; 4. maddesinin 2. fıkrasında geçen “18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                                   Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Bal, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii ben üzülerek buraya çıkıyorum.

4’üncü madde ticari davalarda delillerle ilgili bir maddedir ve çok önemli bir işlevi vardır. Aynı zamanda da Medenî Kanun’un parçası olan Borçlar Kanunu, Borçlar Kanunu’nun parçası olan Ticaret Kanunu’yla ilgili temel maddelerden biridir. Şimdi, bizim önergemiz reddedilmiştir. Bu kanun yürürlüğe girer girmez ilk değiştirilmesi gerekecek madde bu maddedir. Çünkü, atıfta bulunulan 22/4/1926 tarihli Borçlar Kanunu şu anda hayatiyetine son verilmek üzere Adalet Komisyonunda beklemektedir. O kanun yürürlüğe girdiği tarihte bu maddenin değişmesi gerekir. Çünkü bu kanunun metinde bulunan maddelerine baktığımız zaman oradaki maddelerle bu maddeler çelişecektir, tarihi, numarası değişecektir. O zaman Sayın Komisyon, Sayın Bakan niçin bu önergeye karşı ret oyu kullandı, ben bunu anlayamıyorum.

Diğer taraftan, kanunun 2’nci maddesi, ticari davalarla ilgili delillerin değerlendirilmesinde 18/6/1927 tarih ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na atıfta bulunmaktadır. O kanun da değiştirilmek üzere gerek Adalet Bakanlığınca gerek komisyonca bir çalışma yapılıyor. Bu kanun da gelecektir bu Meclise, o kanun da değişecektir. O zaman yine değişmesi gereken madde bu madde. Niçin şimdi değiştirmiyorsunuz da sadece muhalefete muhalefet olsun diye reddediyorsunuz? Bu kanunları değiştirmek için siz teklif getirdiğinizde, bu Meclisin huzuruna geldiğinizde ne diyeceksiniz? Niçin bu Meclisin bu kıymetli vakitlerini bu kadar israf ettiğiniz sorusuna nasıl bir cevap verebileceksiniz? Nasıl bir iktidar anlayışı, nasıl bir muhalefet anlayışıdır bu? Nasıl bir kanun yapma tekniğidir bu? Kanunun gerekçesinde diyor ki “arı ve güzel Türkçe.” “Vedia” kelimesini, ben, otuz dokuz yıllık hâkimim, otuz dokuz defa kullanmadım. “Bunu ‘saklama’ olarak değiştirin” diyorsunuz. Arı Türkçe ise budur. Niçin reddediyorsunuz? Nasıl bir mantık bu, nasıl bir hukuk bu, nasıl bir kanunlaştırma bu, ben anlayabilmiş değilim. İnşallah bizi dinleyen milletimiz anlar, hesap gününde mahkeme-i kübrâsında bunları değerlendirir.

Ancak, onların mahkeme-i kübrâsında değerlendirmesinden önce siz milletvekili arkadaşlarımın da bir mahkeme-i kübrâsı vardır. Onun adı vicdandır. Bu vicdan millî iradeye uygun olarak kullanılmak zorundadır. Bu vicdanın sınırı parti ilkeleri değildir, bu vicdanın sınırı siyasi iktidarın kuralları değildir, bu vicdanın sınırı Başbakanlığın talimatnamesi değildir.

Bu vicdan, şu karşıda yazılı olan egemenlikle sınırlandırılmış, bağımsız bir ülkenin o bağımsızlığına uygun davranabilen milletvekillerinin vicdanıdır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.

5’inci maddenin başlığını okutuyorum:

2. Ticarî davaların görüleceği mahkemeler

MADDE 5 -

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin (4) numaralı fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ali İhsan Köktürk

Halil Ünlütepe

Ali Rıza Öztürk

 

Zonguldak

Afyonkarahisar

Mersin

 

M. Akif Hamzaçebi

 

Ali Oksal

 

Trabzon

 

Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 5. maddesinin 2. fıkrasında geçen “ve deniz sigortalarına” ibaresinin metinden çıkarılmasını; 5. maddesinin 3. fıkrasının metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Abdülkadir Akcan

Recep Taner

 

Konya

Afyonkarahisar

Aydın

 

K. Erdal Sipahi

Rıdvan Yalçın

Prof. Dr. Alim Işık

 

İzmir

Ordu

Kütahya

 

Akif Akkuş

 

Behiç Çelik

 

Mersin

 

Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Bal, buyurun.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi tekrar selamlıyorum.

Görüştüğümüz madde 5’inci maddedir, ticari davaların görüleceği mahkemelerle ilgilidir. Ancak ticari mahkemeler ellerine verilen kanunlar ile hüküm ifa edeceklerdir, hüküm kuracaklardır. Ticari mahkemeler bu özel ve önemli olan görevlerini yerine getirirken, onların eline bizim öncelikle özenle hazırlanmış bir kanun vermemiz gerekmektedir. İlk dört maddesi itibarıyla bu kanunun yürürlüğe girer girmez değiştirilmesi gereken kanunlar hanesine yazılacağını ifade ettik. Şimdi ticaret mahkemelerinde görülecek davalarla ilgili bir de değişiklik önergesi verdik. Onu da anlatacağım size ama ondan önce ifade etmem gereken hususlar vardır.

Bu kanun çıktığı takdirde, Sayın Bakanım, Sayın Komisyon Başkanı ve değerli milletvekili arkadaşlarım, ticari davalarda müthiş bir artış olacaktır. Çünkü bu ticaret kanununun yaratmış olduğu ticaret kültürü, ticaret hukuku boşluğuna dönüşecektir, gerek uygulayıcılar gerekse ticaretle uğraşan kişiler bir boşluğa düşecektir. Yeni kanunlara alışmak, adapte olmak bir zaman meselesidir. Bu zaman içerisinde gelişen ticari ilişkiler ihtilafa dönüşecektir. Bu ihtilaflar hukuki davalara dönüşecektir. O hukuki davalar da bugün bu saatte görüştüğümüz 5’inci maddeyle görevli olan mahkemelerin önünde anlamsız olarak yaratılmış ihtilaflar olarak, egemenliği kullanan Meclisin bilerek, isteyerek yaratmış olduğu ihtilaflar olarak hâkimler tarafından çözülmek zorunda kalınacaktır.

Değerli arkadaşlarım, önce bizim hakemlerin önüne gidebilecek işlerle ilgili asgari rakamı, asgari sayıyı bulabilecek tedbir almamız lazım. Ceza Kanunu örneğinde olduğu gibi Ticaret Kanunu örneğinde de bir kültür imhası yaşanır ise, bir kültür boşluğu yaşanır ise bu, az sayıda bulunan birinci sınıfa ayrılmış hukuk hâkiminin meslekle ilişkilerini kesmelerine neden olabilir. Ceza hukukuyla ilgili çok sayıda Yargıtay savcısı, çok sayıda Yargıtay Ceza Genel Kurulu üyesi, Yargıtay üyesi, birinci sınıf hâkim a’dan z’ye yenilenmiş olan bir kanunu yeniden öğrenmek mecburiyetinde kaldı. Bir kısmı bunların bu nedenden dolayı emekli olmuştur.

Değerli arkadaşlarım, Ceza Kanunu’yla ilgili olmak üzere -örneği oradan veriyorum ki, yaşayacağımız felaketin boyutunu idrak edebilelim diye- mahkemelerin vermiş olduğu, Yargıtayın tasdik etmiş olduğu, arşivlere konulmuş ve mahkûmiyetini çeken kişilerin dosyalarını lehe olan kanun hükmü gereği, mahkemeler, lehe olan hükümleri uygulama çerçevesi içerisinde tekrar incelemek zorunda kaldı. Zaten iş yükü artmış olan bu mahkemelere gelen yük, şimdi şöyle bir ağır sonucu doğurmuştur: En tabii hakkı olan temyiz hakkını kullanan tutuklu/hükümlüler Yargıtaya dilekçe veriyorlar “Benim kararım benim aleyhimedir. Benim kararım benim aleyhime olmasına rağmen benim kararımı bir tasdik et gönder ki, ben meşruten tahliye hakkından yararlanabileyim.” İşte ceza hukukunda yaratılan tahribat, adaletin kestiği parmağı acıtmamış, kangrene dönüştürmüştür.

Ticaret hukukunda da kesilecek parmak kangrene dönüşecektir. Ben size ameliyatla tedavisi mümkün olmayacak bir hastalığa şimdiden çare olarak bu değişikliği öneriyorum. Takdir yüce heyetindir. Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin (4) numaralı fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                              Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Öztürk, buyurun.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5’inci maddedeki değişiklik önergesine ilişkin görüşlerimizi sunmak üzere söz aldım.

Sayın Bal, Sayın Bakanın ve Sayın Komisyon Başkanının önergeye niye katılmadığını anlayamadığını sordu. Zaten kendilerinin de anladıklarını ben tahmin etmiyorum!

Değerli arkadaşlarım, bizim burada, 5’inci maddede çıkarılmasını istediğimiz (4)’üncü fıkra. Dördüncü fıkra, iş alanına giren ilk itirazların kabulü hâlinde görevsizlik sebebiyle dava dilekçesinin reddine ilişkin işlemlerin uygulanacağını öngörüyor. Hâlbuki aynı tasarının 3’üncü maddesi, Yargıtay 11/10/1976 tarih 5/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu kararına dayanılarak düzenlenmiş ve (3)’üncü fıkrada iş alanına ait ilk itirazların kabulü hâlinde yapılacak işler açıkça sayılmıştır. (3)’üncü fıkrada denilmektedir ki: “İlk itiraz haklı görüldüğü takdirde dosya talep üzerine ilgili mahkemeye gönderilir. Kararın sözlü bildirimi veya tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde yenilenecek davaya bu mahkeme bakmak zorundadır; ancak, davaya, davanın niteliğine göre uygulanması gerekli olan usul ve kanun hükümlerini uygular. Ticari bir davanın hukuk mahkemesi, ticari olmayan bir davanın ticaret mahkemesi tarafından görülmesi hükmün bozulması için yalnız başına yeterli bir sebep oluşturmaz.” Bu düzenleme, tamamen, demin de belirttiğim Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu kararına dayanan bir düzenlemedir, doğru bir düzenlemedir. Şimdi (4)’üncü fıkrada ise -yine bu iş alanına- okuyalım: “Görevsizlik sebebiyle dava dilekçesinin reddi hâlinde yapılacak işlemlere ve bunların tabi oldukları sürelere ilişkin usul hükümleri, iş alanına ait ilk itirazın kabulü hâlinde de uygulanır.” Zaten (3)’üncü fıkrada iş itirazına ilişkin ilk itirazın kabulü hâlinde ne yapılacağını açık açık belirtti. Şimdi bunu belirttikten sonra, (4)’üncü fıkrada bu konuda görevsizlik sebebiyle dava dilekçesinin reddine ilişkin hükümlerin uygulanacağının belirtilmesi çok yerinde olmayan, gereksiz bir düzenlemedir. O nedenle, biz bu yerinde olmayan düzenlemenin kaldırılmasını istiyoruz. Sayın Komisyon Başkanımızın, Sayın Bakanımızın bu önergemize neden karşı çıktığını ben de anlamış değilim doğrusu çünkü madde metinleri çok açık, birisinde A’dan Z’ye kadar ne yapılacağını saymış, ondan sonra dönmüş, (4) üncüsünde görevsizlik sebebiyle dava dilekçesinin reddi hâlinde uygulanacak hükümlerin iş alanına ilişkin ilk itirazların kabulü hâlinde de uygulanacağını belirtmiş, gereksiz bir tekrardır diyorum.

Önergemizin kabulüyle bu (4)’üncü fıkranın madde metninden çıkarılmasını diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.38

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.50

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının 5’inci maddesi üzerinde verilen önergede karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Saygıdeğer arkadaşlarım, tekrar istirham ediyorum, bakınız, çok önemli bir kanunu görüşüyoruz. Temel kanun, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı. Her madde üzerinde önerge vardır, her madde üzerinde konuşma vardır ve beş dakikaya bir oylama vardır, hem muhalefete hem de iktidar milletvekillerine arz ediyorum.

Takdir sizindir. İstendiği zaman ben de sayacağım, ne yapayım, görevim icabı.

Saygılar sunarım hepinize. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı maddenin başlığını okutuyorum:

B) Çeşitli hükümler

I - Zamanaşımı

MADDE 6 –

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 6 ncı Maddesinin başında bulunan 1 rakamının madde metninden çıkartılmasını ve maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 6: Ticari işlem ve eylemlere uygulanan zamanaşımı süreleri sözleşme ile değiştirilemez.

 

Halil Ünlütepe

Ali İhsan Köktürk

Ali Rıza Öztürk

 

Afyonkarahisar

Zonguldak

Mersin

 

Ali Rıza Ertemür

 

R. Kerim Özkan

 

Denizli

 

Burdur

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Köktürk, buyurun efendim.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesindeki değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum.

Ancak, maddedeki değişiklik önergesine geçmeden önce, Zonguldak’ta yaşanan ve bugün ulusal basınımızda yer alan bir haberle ilgili olarak üzüntülerimi sizinle paylaşmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Zonguldak’ta, maalesef, akli dengesi bozuk olan otuz dört yaşındaki bir vatandaşımız, 10 tane polis memuru tarafından dövülmek suretiyle yaşamını yitirmek zorunda kaldı. Polis memurlarımızın, emniyet güçlerimizin ağır koşullar altında görev yaptığını biliyoruz ancak yapılan görevin ağırlığı, koşulların, şartların ağırlığı ne olursa olsun, bir hukuk devletinde, insanın en kutsal hakkı olan yaşam hakkının orantısız güç ve silah kullanmak suretiyle elinden alınması kabul edilemez. Ben, bu anlamda, öncelikle Meclis kürsüsünden üzüntülerimi sizinle paylaşmayı ve yaşamını yitiren vatandaşımızın ailesine buradan başsağlığı dileklerimi göndermeyi temel görev kabul ediyorum.

Bir de şu hususa dikkatinizi çekiyorum:

Değerli milletvekilleri, maalesef, bu tür olaylar, içinden geçtiğimiz süreçte, son yılda çok fazla arttı. Ülkemizin değişik yörelerinde, genç insanlarımız, aslında herhangi bir terör suçuna veya başka bir eyleme karışmadıkları hâlde çok küçük olaylarda orantısız güç ve silah kullanılmaları sonucu polis kurşunlarına hedef olarak yaşamını yitirdi. Ben, burada, tüm polis teşkilatımızı zan altında bırakmamakla birlikte, bu yaşanan süreçte bir hukuk devletinde en küçük bir olayda orantısız güç ve silah kullanılarak yaşam hakkına kastedilmesinin önlenmesinin öncelikle İçişleri Bakanlığının bir görevi olduğunu düşünüyorum. Burada, İçişleri Bakanlığımıza seslenmek istiyorum: Göreve aldığımız polis memurlarını, sanıyorum, İçişleri Bakanlığı ya yeterince eğitmiyor veya görev yaptıkları esnada yasanın kendilerine vermiş olduğu güç ve yetkinin sınırları, polis memurlarımıza, kolluk güçlerimize yeteri kadar anlatılmıyor. Ben bu anlamda tekrarlıyorum: Hukuk devletinde bir daha bu tür olayların yaşanmaması dileğiyle buradan, başta İçişleri Bakanımız olmak üzere, yetki ve sorumluluk makamında bulunan emniyet güçlerimizi göreve davet ediyorum, sorumluluklarının gereğini yerine getirmeye davet ediyorum ve burada üzüntülerimi paylaşırken, yaşanan olaylar nedeniyle emniyet teşkilatımızda sorumluluğu ve yetkisi olan makam sahiplerini de bu olay nedeniyle kınıyorum.

Değerli milletvekilleri, 6’ncı maddeyle ilgili önergemize baktığımızda, bu önergemize ilişkin değişiklik talebimizin gerekçesi de yine az önce ifade ettiğimiz anlatım ve ifade bozukluğunun giderilmesi amacını taşıyor. Biliyoruz hepimiz, kanun tekniği açısından belli kurallar var. 6’ncı maddeye baktığımızda bu maddenin tek fıkradan oluştuğunu görüyoruz. Ancak, tek fıkradan oluşmakla beraber, 6’ncı maddenin başına madde numarasından sonra “(1)” rakamı getirilmiş. Ancak, tek fıkradan oluşması nedeniyle, madde numarasından sonra ayrıca “(1)” rakamının getirilmesinin kanun tekniği açısından uygun olmadığı düşüncesindeyiz. Bu hususun düzeltilmesi amacıyla önerge verdik.

Ayrıca, kanunun ifadesine bakıldığında, ifadesinde de bir eksiklik var. Kanunun ifadesi “Ticarî hükümler koyan kanunlarda öngörülen zamanaşımı süreleri, Kanunda aksine düzenleme yoksa, sözleşme ile değiştirilemez.” diyor. Ancak, tasarıdaki ticari hükümler, birkaç ticari hüküm içermekle beraber, aslında ticari bir kanun olmayan kanunlardaki zaman aşımı sürelerini de kapsar bir anlam taşıdığı için biz bu maddenin “Ticari işlem ve eylemlere uygulanan zaman aşımı süreleri sözleşmeyle değiştirilemez.” şeklinde değiştirilmesi talebinde bulunuyoruz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köktürk.

Önergeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7’nci maddenin başlığını okutuyorum:

II - Teselsül karinesi

MADDE 7 –

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 7. maddesinin 1. fıkrasında geçen “İki veya daha fazla kişi, içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticarî niteliği haiz bir iş dolayısıyla, diğer bir kimseye karşı birlikte borç altına girerse, kanunda veya sözleşmede aksi öngörülmemişse” ibaresinin; “aksi kararlaştırılmış olmadıkça ticari işlerden dolayı birlikte borç altına girenler” şekline dönüştürülmesini; 7. maddesinin 2. fıkrasında geçen “Ticarî borçlara” ibaresinin “ticari işlerden doğan borçlara” şekline dönüştürülmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Abdülkadir Akcan

Recep Taner

 

Konya

Afyonkarahisar

Aydın

 

K. Erdal Sipahi

Prof. Dr. Alim Işık

Behiç Çelik

 

İzmir

Kütahya

Mersin

 

 

Rıdvan Yalçın

 

 

 

Ordu

 

T.B.M.M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96. sıra sayılı yasa tasarısının 7. maddesinin I. fıkrasının sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Tekin Bingöl

Hulusi Güvel

 

Malatya

Ankara

Adana

 

Şevket Köse

Ali Oksal

Abdulaziz Yazar

 

Adıyaman

Mersin

Hatay

Madde 7 – 1 Ancak, kefil ve kefillere, taahhüt veya ödemenin yapılmadığı veya yerine getirilmediği ihbar edilmeden temerrüt faizi yürütülemez.

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) –Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Komisyon ve Hükûmet neye katılmıyor size açıklayacağım.

Bir veya birkaç kefil kefalet vermişse, bir taahhüt vermişse bir edimden dolayı, bu edim yerine getirilmemişse, diyoruz ki, “Edimin yerine getirilmediğini kefil veya kefillere ihbar et, etmezsen bu kefillere temerrüt faizi yürütemezsin.” Yani, dediğimiz bu arkadaşlar. Şimdi, kefil bir şeye kefil ola-bilir ama borçlu taahhüdünü yerine getirmemişse, sen kefile haber vermeyeceksin, aradan yedi sekiz ay geçecek, hayda, bir ihtarname, “Şu kadar temerrüt faizi yedin…” Ya kardeşim, zamanında bana bunu ihbar etseydin ben borcumu öderdim. Niye bana temerrüt faizi yediriyorsunuz? Arkadaşlar, bizim dediğimiz bu. Sen zamanında kefile ihbar yap, ödemezsem temerrüt faizini yiyeyim. Ama bana ihbar yapmayacaksın, müşterek borçlu, müteselsil kefil olarak ben temerrüt faizlerden sorumlu olacağım.

Arkadaşlar, bu bir ticaret kanunu ise taahhüdün yerine gelmediğini ve borcun ödenmediğini kefil ve kefillere ihbar edersin, arkadaş gelip öder. İnsanlara bir de temerrüt faizi yedirmeyin. Yani Komisyon niye katılmaz bilmiyorum? Hükûmet niye katılmaz bilmiyorum? Bu ticari yaşamda sık olan ve insanları en çok kurumlarla karşı karşıya getiren, borçlularla karşı karşıya getiren bir olaydır.

Burada çok açık seçik… Arkadaşlar bir daha izah ediyorum: Alacaklı, kefillere alacağın veya borcun yerine getirilmediğini ihbar et, ihbar etmezsen temerrüt faizi… Borcu isteyemezsin demiyoruz arkadaşlar, borcu isteyemezsin demiyoruz. Sen ihbar etmeden temerrüt faizi yürütemezsin bu insanlara çünkü bu insanlar gelip ödeyecek. Niye benim ödeme hakkımı elimden alıyorsunuz? Niye bana temerrüt faizi yürütüyorsunuz? Bana niye haber vermiyorsunuz? Bu kadar açık ve seçik bir şeye eğer Komisyon “hayır” diyorsa, Hükûmet “hayır” diyorsa ben takdirlerinize sunuyorum.

Hepinize saygılar sunarım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Mevlüt, devam et… Mevlüt, devam et…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ne diyeyim daha? CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan bir beş dakika ara verin.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Komisyon Başkanı, bakmadan “hayır” dedi. Ne diyeyim daha?

AHMET YENİ (Samsun) – Genel Kurul karar verecek.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet, Sayın Başkan, buyurun.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli arkadaşlar, bir defa, borcu garantileyenler, kefiller, asıl borçlunun kaderine ve hukukuna tabidir. Asıl borçlu belli bir nokta ise kefil onun daha ötesinde olamaz. Borçlu temerrüde uğramışsa, onun için ayrıca temerrüdün oluşması aranmaz. Bu, bizim Borçlar Kanunu’nun da, irade teorisinin de temel sistemidir.

Teşekkür ediyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bir ilgisi yok efendim, ihbar edin diyorum ben Sayın Başkan, ihbar edin borcumu ödeyeyim diyorum, borcumu ödeyeyim diyorum, borcumu ödeyeceğim.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – “Kabul edilmiştir.” dediniz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kabul edilmiştir. (Alkışlar)

Sayın Aslanoğlu “Kabul edilmiştir.” dedim zaten.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 7. maddesinin 1. fıkrasında geçen “İki veya daha fazla kişi, içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticarî niteliği haiz bir iş dolayısıyla, diğer bir kimseye karşı birlikte borç altına girerse, kanunda veya sözleşmede aksi öngörülmemişse” ibaresinin; “aksi kararlaştırılmış olmadıkça ticari işlerden dolayı birlikte borç altına girenler” şekline dönüştürülmesini; 7. maddesinin 2. fıkrasında geçen “Ticarî borçlara” ibaresinin “ticari işlerden doğan borçlara” şekline dönüştürülmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                 Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet? Sayın Çiçek, önergeye katılıyor musunuz efendim?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Bal, buyurun.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7’nci maddeyle ilgili vermiş olduğumuz önerge, kanunlardaki kavram birliğini sağlayabilmek amacına yöneliktir. Kanunlardaki kavram birliği, eğer her kanun geldiğinde farklı bir kavramla ortaya çıkar isek doğal sonuç olarak kavram kargaşasının içerisinde buluruz kendimizi. Kavram kargaşası ise anlaşılmazlığın, sonuca ulaşmak için beyhude zaman ve emek sarfının temel bir nedenidir. Dolayısıyla burada bir kavram kargaşası yaratabilecek kelime vardır, o kelimenin düzeltilmesini istedik.

Yürürlükteki pek çok kanunda “aksi kanun ve sözleşmede kararlaştırılmadıkça” ifadesi bulunmaktadır. Bu bizim icat ettiğimiz bir durum değildir. Onlarca, yüzlerce kanunda, belki sayıları çok daha yüksek miktardaki maddelerde, aksi kanunca veya sözleşmece kararlaştırılmamış olması hâli ifade edilmektedir. Ticaret Kanunu temel bir kanundur. Temel kanun olarak diğer kanunlara da sirayet etmesi doğaldır. Şimdi, buradaki ifade, teselsül karinesinde “kanunda ve sözleşmede aksi öngörülmedikçe” diye bir tanım bulunmaktadır, ifade bulunmaktadır. “Öngörülme” kavramı hangi hukuki anlamı karşılamak üzere buraya konulmuştur, ben anlayamıyorum. Efendim “kararlaştırılmadıkça” tabiri uygulamada hukukla ilgisi olan olmayan herkes tarafından kabul edilmiş, benimsenmiş bir kavramdır, niçin değiştirildiği belli değildir. Dolayısıyla bu makul ve meşru talebin değerlendirilerek, kavram kargaşasına neden olmayacak bir değişikliğin yapılması gerekmektedir.

Ancak, Sayın Başkan ve Sayın Bakan sanıyorum bu açıklığı görememiş olacaklar ki önergenin aleyhinde olduklarını, reddettiklerini ifade etmişlerdir. Belki bu açıklamalarımız değerli milletvekillerinin idrakince uygun bir şekilde değerlendirilir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8’inci maddenin başlığını okutuyorum:

III - Ticarî işlerde faiz

1. Faiz oranı

MADDE 8 -

BAŞKAN – Madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 8 inci maddesinin madde kenar başlığının “1. Oran serbestisi ve bileşik faizin şartları” şeklinde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Sadullah Ergin

Ali Bayramoğlu

Turan Kıratlı

 

Hatay

Rize

Kırıkkale

 

Tuğrul Yemişci

Cahit Bağcı

Cevdet Yılmaz

 

İzmir

Çorum

Bingöl

“(2) Üç aydan aşağı olmamak üzere, faizin anaparaya eklenerek birlikte tekrar faiz yürütülmesi şartı, yalnız carî hesaplarla her iki taraf bakımından da ticarî iş niteliğinde olan ödünç sözleşmelerinde geçerlidir. Şu şartla ki, bu fıkra sözleşenleri tacir olmayanlara uygulanmaz.”

“(3) Tüketicinin korunmasına ilişkin hükümler saklıdır.”

“(4) Bu maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarına aykırı olarak işletilen faiz yok hükmündedir.”

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu’nun 8. maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Hasan Çalış

Reşat Doğru

 

Konya

Karaman

Tokat

 

Mustafa Kalaycı

 

Hüseyin Yıldız

 

Konya

 

Antalya

(2) “Üç aydan aşağı olmamak faizin ana paraya eklenerek birlikte tekrar faiz yürütülmesi şartı yalnız cari hesaplarla borçlu bakımından ticari faiz mahiyetinde olan karz akitlerinde muteberdir.”

(3) Ödünç para verme işleri, bankalar, tasarruf sandıkları ve tarım kredi kooperatifleri hakkındaki hususi hükümler saklıdır.

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 8. Maddesi’nin “Ticari işlerde faiz oranı, TC Merkez Bankasının belirlediği faiz oranlarının iki katını geçmeyecek şekilde serbestçe belirlenir” şeklinde düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hamit Geylani

Osman Özçelik

İbrahim Binici

 

Hakkâri

Siirt

Şanlıurfa

 

Sırrı Sakık

Şerafettin Halis

Nuri Yaman

 

Muş

Tunceli

Muş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Son önergeye katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Geylani, buyurun.

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; okunan maddenin değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de yıllardır bankacılık sektöründe ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Gerek yasal düzenlemelerin eksikliği gerekse tüketici haklarına yeteri kadar önem verilmemesi vatandaşa altından kalkamayacağı sıkıntılar yaşatmıştır. Bugün dünyada yaşanan ekonomik krizin en önemli kaynağı bankacılık sektöründe yaşanan sorunlardır. Kuşkusuz yansımasını da en çok sosyal, siyasal, ekonomik istikrarın olmadığı ülkelerde bulmaktadır. Üzülerek belirtmek durumundayım, ülkemiz de ne yazık ki bu tablonun içindedir.

Bu ve benzeri nedenlerden kaynaklı Türkiye koşullarında yüksek enflasyon nedeniyle faiz oranları çok yüksek seviyelerde seyretmektedir. Bu durum borçlanma maliyetlerini de yükseltmekte, özellikle artan faiz yükü banka alacaklarının tahsilini sınırlandırıcı bir etki yaratmaktadır. Türkiye’de düzensiz yüksek faiz oranları ve hızlı enflasyon bankaların faiz giderlerini kuşkusuz artırmaktadır. Enflasyon oranındaki artışlar nedeniyle enflasyon beklentileri artınca faiz oranları da yükselerek belirsizlik getirmektedir.

Değerli üyeler, gelinen noktada, tüketiciler yaşamlarını kredi kartı ve tüketici kredisiyle sürdürüyor. Şu anda 1 milyona yakın tüketici, kredi kartı borcu nedeniyle icralık duruma düşmüştür. Bunun için, kredi kartı borçları ve tüketici kredisinden doğan anapara borçları faizlerinden arındırılarak ödeme kolaylığı sağlanmalıdır.

Ayrıca, asgari ücretin altında geliri olan ve hiç geliri olmayan tüketicilerin -bunlar yoksulluk ve açlık sınırındaki vatandaşlarımızdır- kredi kartı ve bireysel kredi borcu da silinmelidir diye düşünüyoruz. Bu düşüncemizin temeli de ve bu temennimiz, önerimiz sosyal devlet olmanın gereğidir.

Değerli arkadaşlar, bugün kredi kartlarının oluşturduğu toplam borç 30 milyar YTL’yi geçmiştir, faizleriyle birlikte 35 milyar YTL civarına ulaşmıştır. Kredi kartı borçlarının bu noktaya gelmesindeki en büyük etken, tüketicinin gelirleri ile giderleri arasındaki aşırı oransızlıktır.

Bir facia da: Kredi kartlarından kaynaklı çoğu tüketici vatandaşımız, oluşan kredi kartlarının borçlarını ödemek için yeni bir kredi kartını almak durumunda kalıyorlar. Bu da vatandaşın yaşadığı ekonomik krizin vahametini anlatmaya yeterdir diye düşünüyoruz. Bu anlamda, özellikle kredi kartları alanında yaşanan sorunlar göz önüne alındığında, tüketiciyi zor durumda bırakan, faize faiz uygulaması anlamına gelen bileşik faizin kaldırılmasının olumlu olacağını belirtiyoruz.

Değerli arkadaşlar, faiz oranlarının sınırsız olması, büyük şirketlerin orta ve küçük esnaf ve KOBİ’ler üzerinde ağır bir ekonomik baskı yaratacağı bilinen bir gerçeklik. Onun için, ucu açık ve nereye varacağı meçhul sınırsız serbestî hadisesi hukuksal çıkmazları da beraberinde getirecektir.

Bu nedenlerle, 8’inci maddenin birinci fıkrasında yer alan “Ticarî işlerde faiz oranları serbestçe belirlenir.” hükmü yerine “Ticari işlerde faiz oranları Merkez Bankası faiz oranlarının 2 katını geçemez.” şeklinde değiştirilmesi gerektiğini öneriyoruz. Çünkü, tasarının 8’inci maddesinin bu hâliyle uygulamada çok ciddi sorunlar yaratacağı da kaçınılmaz olacaktır.

Önergemizin kabul edilmesi dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Geylani.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu’nun 8. maddesine aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ederiz.

(2) “Üç aydan aşağı olmamak üzere faizin ana paraya eklenerek birlikte tekrar faiz yürütülmesi şartı yalnız cari hesaplarla borçlu bakımından ticari faiz mahiyetinde olan karz akitlerinde muteberdir.”

(3) Ödünç para verme işleri, bankalar, tasarruf sandıkları ve tarım kredi kooperatifleri hakkındaki hususi hükümler saklıdır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, kimin önergesi?

BAŞKAN – Faruk Bal ve arkadaşları.

Sayın Bal, buyurun.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; temel kanun diye dilimize pelesenk ettiğimiz Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 8’inci maddesine kadar geldik. 8’inci madde ticari faizlerle ilgilidir ve bu bir temel kanundur. Ticari faizlerle ilgili olmak üzere temel bakış açısını ortaya koyacak kanun bu kanundur. Tasarıya göre daha önce üç fıkra hâlinde bulunan bu kanun maddesi tek maddeye indirilmiştir ve faizde serbestiyet getirilmiştir. Faizde serbestiyetin yanı sıra, bileşik faiz dediğimiz faize faiz yürütme şeklindeki daha önceki uygulamalar terk edilmiştir. Terk edilmiş derken, bu uygulamalar kaldırılmış anlamında değil, bu uygulamaları sınırlandıran fıkralar ortadan kaldırılmıştır. Dolayısıyla, Türk toplumunun şimdi bir plastik kart borçlusu olduğunu hepimiz biliyoruz. 40 milyar liraya yaklaşmıştır sadece kredi kartı borcu. Bunun yanı sıra, araba borçluları vardır, araba değiştirmek suretiyle borçlanmış olanlar vardır. Traktörlerini değiştiren vatandaşlarımız vardır. Bunlar zevk için değiştirmemişlerdir. Uygulanan tarım politikalarının yarattığı çöküntü neticesinde elindeki tek varlığı olan traktörü 15-20 milyar liraya satıp onun 5-6 milyar lirasıyla borçlarını ödüyor, geriye kalan 10 milyar lirasını da verip 70-80 milyar lira borçlanarak traktör borcu olan çiftçilerimiz vardır. Tarım aletlerini borçla alan insanlar vardır ve ekonominin diğer aktörleri içerisinde ticaretinde borçlanmayan kesim bulunmamaktadır.

Bu kesimin hepsi temerrüt faizi riski karşısındadır. Temerrüt faizine faize faiz uygulaması ise bu insanları intiharlara kadar götürebilecek bir ciddi sosyal, toplumsal mesele hâline getirilmiştir. Gazetelerin üçüncü sayfasını açın. Her sayfasında bu toplumsal sorunla ilgili ya kanlı ya gözü yaşlı bir haberle karşı karşıya kalacaksınız.

Değerli arkadaşlarım, bu, toplumsal yozlaşmayı peşinden getirmiştir. Ödenememiş kredi kartının yarattığı gerginlik insanları çıldırtmış ve bu çılgınlık toplumsal bir boyut kazanmıştır. Dolayısıyla bu madde, faize faiz yürütme şeklinde anlaşılması gereken bu madde sınırlandırılmadığı takdirde bu çılgınlığa, bu sosyal patlamaya, bu toplumsal yozlaşmaya yol vermek anlamına gelir ki bu Meclisin böyle bir karar vermeyeceği inancımı hâlâ muhafaza etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, değişiklik önergemiz aslında Kanun’un eski metnine dönülmesine ilişkin bir önergedir ancak eski Kanun’un uygulamada birtakım sıkıntıları olduğunu da bilmekteyiz. Bu “Acaba bir konsensüs arayışı olabilir mi?” düşüncesiyle verilmiştir. Bu kadar ciddi bir soruna iktidar partisinin de iktidar partisinin sayın milletvekillerinin de gözü kapalı bir vaziyette bigâne kalabileceklerini düşünmüyorum. Eğer bir konsensüs, bir anlaşma sağlanabilir de bu toplumsal soruna, bu toplumsal yozlaşmaya, bu toplumsal çılgınlığa bir çare olabilecek çözüme ulaştırılabilirse bu bizim için önemli bir görevin ifası anlamına gelecektir.

Değerli arkadaşlarım, tüketiciyi korumak hepimizin görevidir. Elbette ki üreteni de, üreticiyi de koruyacağız fakat tüketici zayıftır. Zayıf olan insanın, özellikle AKP’nin uyguladığı ekonomik politikalar içerisinde borçlanmaya sürüklenmesi, kredi borçlusu hâline gelmesi, bankalara borçlu hâle gelmesi ve akabinde de bunu ödeyememesi hâlinde ortaya çıkan faize faiz yürütülmesi sonucunda borç, kartopu gibi büyümekte ve bu büyüyen borç yükü altında insanlar buna çare bulamamakta, çaresizliği kanun dışına çıkmak veya intihar gibi aile facialarına neden olmaktadır.

Doğabilecek her aile faciasında bu kanuna “evet” diyen her milletvekilinin vicdani bir sorumluluğu olduğunu uyarıyor, hepinize saygılar sunuyor, önerimize destek bekliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bal.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Faruk Bal ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergeyi oylarınıza arz ediyorum ve karar yeter sayısını arayacağım:

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 8 inci maddesinin madde kenar başlığının “1. Oran serbestisi ve bileşik faizin şartları” şeklinde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Sadullah Ergin (Hatay) ve arkadaşları

“(2) Üç aydan aşağı olmamak üzere, faizin anaparaya eklenerek birlikte tekrar faiz yürütülmesi şartı, yalnız carî hesaplarla her iki taraf bakımından da ticarî iş niteliğinde olan ödünç sözleşmelerinde geçerlidir. Şu şartla ki, bu fıkra sözleşenleri tacir olmayanlara uygulanmaz.”

“(3) Tüketicinin korunmasına ilişkin hükümler saklıdır.”

“(4) Bu maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarına aykırı olarak işletilen faiz yok hükmündedir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılıyoruz efendim.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Takdire bırakıyorsunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak var mı?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Hükûmet Tasarısının 9 uncu maddesinde yer alan, ancak 22. Dönem Adalet Komisyonu çalışmaları sırasında Tasarıdan çıkarılan hüküm, bazı değişikliklerle 8 inci maddeye eklenmiştir. Çünkü, Türk hukukunda bileşik faizin tek istisnasını oluşturan bu hüküm bankacılık uygulamasında önemli bir ihtiyaca cevap vermektedir. Cari hesap sözleşmesinde hesap dönemi sonunda belirlenen bakiyeye yeni dönemde faiz yürütülmesi ise bu sözleşmenin hesap dönemlerinden meydana gelen yapısının doğal sonucudur.

Yeni sistem eskisine nazaran birçok koruyucu hüküm ve kötüye kullanmaları önleyici unsur içermektedir.

1) 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasına yöneltilen eleştiriler, hükmün açık olmayan ifadesi dolayısıyla, bileşik faizin –amaca aykırı olarak- tacir olmayan kişilere uygulanarak kötüye kullanıldığı ve hükmün istisna dışında uygulanmasının açık bir hukuki müeyyideye bağlanmamış olduğudur. Bu sakıncalara kredi kartları uygulaması ile taksitli satışlarda yoğunlukla rastlanmıştır. Bu sakıncaları önlemek için “borçlu bakımından ticari iş mahiyetinde” ibaresi çıkarılarak ödünç sözleşmesinin her iki taraf için de ticari olması öngörülmüştür.

2) Gerek cari hesap gerek ödünç sözleşmesi bakımından sözleşenlerin tacir olmaları şartı aranmıştır.

3) Bileşik faiz tacir olmayan sözleşenlere uygulanmayacaktır.

4) Hükme aykırı olarak yürütülen faizin hukuken yok olduğunun belirtilmesi suretiyle müeyyide hem açıklığa kavuşturulmuş hem de ağırlaştırılmıştır. Hükmün yeni şeklinin, ihlâli göze alabilecekleri caydıracağı düşünülmektedir.

Öte yandan, maddede yapılan değişikliğe uyumun sağlanması amacıyla madde kenar başlığının da değiştirilmesi gerekmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu maddenin başlığını okutuyorum:

2. Uygulanacak hükümler

MADDE 9 –

BAŞKAN - Madde üzerinde bir adet önerge vardır. Önergeyi okutuyorum:

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 9. maddesinin 1. fıkrasında geçen “ilgili mevzuat” ibaresinden önce gelmek üzere, “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine aykırı olmamak üzere” ibaresi eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

K. Erdal Sipahi

Behiç Çelik

 

Konya

İzmir

Mersin

 

Abdülkadir Akcan

Recep Taner

Prof. Dr. Alim Işık

 

Afyonkarahisar

Aydın

Kütahya

 

 

Rıdvan Yalçın

 

 

 

Ordu

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Bal, buyurun efendim.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, tekrar ifade ediyorum. Bir temel kanun yapıyoruz. Her ne kadar neticesi müspet olmamakla beraber tarihî bir görevi de ifa ediyoruz. İşin ciddiyetine binaen de bu kanun üzerinde her kelimesine, her noktasına bir hassasiyet göstermemiz gerekiyor. Dolayısıyla kanun maddesindeki her kelimenin belirli bir açıklıkta, uygulanabilir belirli bir nitelikte olması gerekmektedir. Bugün bu saate kadar verdiğimiz önergelerin tamamı, bizce anlamsız ve gerekçesiz bir şekilde reddedilmiştir. Ancak bunun da reddedileceğini bilerek yine ifade ediyorum ki bu kanuna bizim katkımız devam edecektir.

Kanunda “ilgili mevzuat” ibaresi bulunmaktadır. 9’uncu maddenin birinci fıkrasında geçen “ilgili mevzuat” ibaresi muğlak bir ifadedir. Bu muğlak ifadeyi ilgili mevzuatın ne olduğunu açıklığa kavuşturarak netleştirmek için bu önergeyi verdik. İlgili mevzuat ise Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’dur. Dolayısıyla, “ilgili mevzuat” ibaresinin “tüketicinin korunması ile ilgili kanun” şeklinde değiştirilmesi, hem bu kanuna açıklık getirecektir, netlik getirecektir hem de uygulayıcılara ilgili mevzuat arayışı gibi bir külfet yüklemeyecektir.

Bu kadar açık ve net olan önergenin kabulünü yüce heyetin takdirine arz ediyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu maddenin başlığını okutuyorum:

3. Faizin başlangıcı

MADDE 10 -

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 10. maddesinin metinden çıkarılmasını ve madde numaralarının teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Akif Akkuş

Behiç Çelik

 

Konya

Mersin

Mersin

 

Prof. Dr. Alim Işık

 

Rıdvan Yalçın

 

Kütahya

 

Ordu

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Bal, buyurun efendim.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10’uncu madde, niçin Medeni Kanun ile Borçlar Kanunu’nun bir bütün olduğunu, Borçlar Kanunu’nun Medeni Kanun’un bir cüzü olduğunu ve Türk Ticaret Kanunu’nun da niçin Borçlar Kanunu’nun bir cüzü, bir parçası olduğunun tekrar ifade edilmesi gereken bir maddedir.

Değerli arkadaşlarım, faizin başlangıcıyla ilgili 10’uncu madde Borçlar Kanunu’nda vardır. Borçlar Kanunu zaten temel kanundur ve bu kanunun bir parçasıdır. Dolayısıyla, burada tekrar yer almasının bir anlamı yoktur. Bu maddenin metinden çıkarılması gerekir.

Bu hukuki durumu yüce heyetin takdirlerine arz ediyorum. Ama biliyorum ki artık, kanunlaştırma işi böyle önerilerle, önergelerle, milletvekillerinin düşünceleriyle değil, sadece önerge eğer muhalefetten geliyorsa komisyon “hayır”, Bakanlık “hayır”, iktidar partisinin milletvekilleri “hayır” diyecektir. Bu ne kadar sürgit gidecek bilemiyorum, ama demokratik bir tavır değildir. Bu vesileyle, bu demokratik tavrı benimsemediğimizi bir kez daha tekrar ediyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sayın Başkanım, bir izah edebilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) - Değerli arkadaşlar, Adalet Komisyonu yüce Meclis adına görev yapmaktadır ve katılması gereken önergelere katılmaktadır; muhalefetten gelsin, iktidardan gelsin. Şu anda katılmadığım önergenin aksine düzenlemenin şu anda yürürlükte bulunan Kanun’da olduğunu hatırlatmak isterim.

Saygılar sunuyorum.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, ben de bir cevap vereyim müsaadenizle, bir cümleyle.

BAŞKAN – Buyurun.

FARUK BAL (Konya) – Komisyon Başkanının ilgisine ve nezaketine teşekkür ediyorum. Ancak biz, mevcut Kanun’un mükemmel bir kanun olduğunu iddia etmiyoruz, onun eksik ve yanlış olduğunu ifade ediyoruz. Bu eksik ve yanlışın burada düzeltilmesini biz öneriyoruz.

Sayın Komisyon Başkanının takdirine…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11’inci maddenin başlığını okutuyorum:

BİRİNCİ KİTAP

Ticarî İşletme

BİRİNCİ KISIM

Tacir

A) Ticarî işletme

1. Bütünlük ilkesi

MADDE 11 -

BAŞKAN – Madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet meclisi Başkanlığına

96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 11 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali İhsan Köktürk

Halil Ünlütepe

Ali Rıza Öztürk

 

Zonguldak

Afyonkarahisar

Mersin

 

Tayfur Süner

Turgut Dibek

Şahin Mengü

 

Antalya

Kırklareli

Manisa

 

 

Rahmi Güner

 

 

 

Ordu

 

“Madde 11 – (1) Ticarî işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü ekonomik birimdir”

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı tasarının 11 inci maddesinin “2 nci fıkrasının” tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Nuri Yaman

Hamit Geylani

 

 

Şırnak

Muş

Hakkâri

 

 

Şerafettin Halis

 

Osman Özçelik

 

 

Tunceli

 

Siirt

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 11. maddesinin 1. fıkrasında geçen “esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü” ibaresi yerine, “Ticaret Odalarına kayıt zorunluluğu bulunan” ibaresi eklenmesini; 11. maddesinin 2. fıkrasının metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Akif Akkuş

Behiç Çelik

 

Konya

Mersin

Mersin

 

Prof. Dr. Alim Işık

 

Rıdvan Yalçın

 

Kütahya

 

Ordu

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Bal, önergeniz üzerinde konuşacak mısınız?

FARUK BAL (Konya) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Ticaret Kanununun bir çok kavramında olduğu gibi, ticari işletme kavramı "işletme bilimi"ne ait, "ekonomik faaliyet" ve "işletme" çekirdek kavramları ile ilgili bir kavramdır. Nitekim Tasarı'daki tanımda da ticari işletme, "işletme" çekirdek kavramı ile tanımlanmıştır. Gerçekten, ekonomik faaliyetler, sürekli ve bağımsız bir organizasyon şeklinde icra ediliyorsa, ortada bir işletme var demektir. Başka bir ifade ile, bir ekonomik faaliyet var, bu ekonomik faaliyet arızi olarak değil, sürekli şekilde; bir başka organizasyon veya ekonomik faaliyetin parçası olarak değil, bağımsız ve kendi bütünlüğü içinde icra ediliyorsa bir işletmenin varlığından söz edilecektir. Bu bir hukuki kavram olmayıp, ekonomi-işletme bilimine ait bir kavramdır. Ekonomi-işletme biliminde zaten belirgin olan işletme kavramı esas alınarak hangi işletmelerin ticari işletme olarak kabul edileceğinin belirlenmesine ilişkin bir hüküm sevk etmektir. Bu durumda öncelikle, ticari işletme kavramının tanımında, işletme ibaresi içinde zaten var olan, gelir sağlama hedefi, bağımsızlık ve devamlılık niteliklerini tekrar etmenin yersiz olduğunu ifade etmek gerekir. Bu durumda, hangi işletmelerin ticari işletme olarak kabul edileceğine dair bir ölçünün belirlenmesi yeterlidir. Bu ölçünün sade, uygulanabilir ve sübjektif ve değişken olmayan bir ölçü olması gereklidir. Ticaret Odalarına kayıt zorunluluğu ticari işletmenin belirlenmesi bakımından daha somut ve tespiti kolay bir ölçü olacaktır. Gerçekten, bir işletme ticaret odasına tescil edilmek zorunda ise, bu işletmeyi ticari işletme olarak kabul etmek mümkündür. Ayrıca ticari işletme, tacir gibi kavramlar bakımından mevcut düzenlemenin aynen benimsenmiş olması, mevcut kanunun sisteminin birkaç makyajla aynen benimsendiğini göstermektedir.

Mevcut kanun döneminde, Bakanlar Kurulu'nun böyle bir kararnameyi, 1986 yılına kadar otuz yıl boyunca çıkarmamış olduğu nazara alınırsa, düzenlemenin aynı kargaşanın yaşanmasına yol açacağı aşikârdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Arayacağım Sayın Yıldız.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.37

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.44

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının 11’inci maddesi üzerinde verilen Konya Milletvekili Faruk Bal ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı tasarının 11 inci maddesinin “2 nci fıkrasının” tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Tasarının 15’inci maddesi esnafı tanımlamıştır. Yasama görevi kararname çıkarılmak üzere yürütmeye devredilemez.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet meclisi Başkanlığına

96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 11 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                              Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları

“Madde 11 – (1) Ticarî işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü ekonomik birimdir”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Köktürk…

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Güner konuşacaklar efendim.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Sayın Başkan, önergedeki isimler okunmuyor.

BAŞKAN – Hayır, birinci defada okunuyor, ikinci defada sadece ilk isim ve arkadaşları diye okunuyor.

Buyurun efendim.

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 96 sıra sayılı Ticaret Kanunu’nun 11’inci maddesinde değişiklik yapılması hususundaki önergemiz lehinde konuşmak üzereyim.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, gündemde olan bu Türk Ticaret Kanunu Tasarısı Türkiye’de iş hayatını, Türkiye’de çalışma hayatını, Türkiye’de bütün yaşam hayatını düzenleyen bir kanun tasarısı. Fakat biz bu kanun tasarısını 23’üncü Dönem seçilen milletvekillerinin oluşturduğu komisyonda maalesef görüşme olanağına erişemedik çünkü Meclis İçtüzüğü’nün 77’nci maddesine göre bu kanun komisyonda hiç görüşülmeden Meclisimize sunulmuş bulunmaktadır.

Yine değerli arkadaşlarım, bu kanundan daha önce temel kanun niteliğinde olan Borçlar Kanunu da hâlen Adalet Komisyonunda görüşülmekte fakat bu kanunun birçok maddelerinde Borçlar Kanunu’na atıfta bulunmaktadır. Fakat yürürlükte kanun maddeleri geçmekte bu atıfta ama Borçlar Kanunu tasarı hâlinde hâlen komisyondadır. Bunu da bir noksanlık olarak görmekteyim. Bu kanundan daha önce Borçlar Kanunu’nun burada görüşülmesi gerektiğine de inanıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarının 11’inci maddesinde “işletme” kelimesi birinci fıkrada devamlı olarak tekrarlanmıştır. Biz bu maddede bu “işletme” teriminin devamlı kullanılması yanında, daha uygun olacağı şekilde “Bir bağımsız şekilde yürütüldüğü ekonomik birim” şeklinde bir önerimiz var. Bu önerimizin yüce Meclis tarafından kabul edilmesini talep ediyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Güner, teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12’nci maddenin başlığını okutuyorum:

B) Tacir

I - Gerçek kişiler

1. Genel olarak

MADDE 12 -

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 12 nci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Ali İhsan Köktürk

Şahin Mengü

 

Mersin

Zonguldak

Manisa

 

Turgut Dibek

Halil Ünlütepe

Rahmi Güner

 

Kırklareli

Afyonkarahisar

Ordu

“(2) Bir ticarî işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televiz-yon ve diğer ilân araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettiren kimse fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Türk Ticaret Kanunu Tasarısı"nın 12. maddesinin 1. fıkrasında geçen "kişiye" ibaresinden önce gelmek üzere, "gerçek" ibaresinin eklenmesini; 12. maddenin 1. fıkrasına ilk cümleden sonra gelmek üzere, "ticari işletmenin hukuka aykırı şekilde işletiliyor olması, işletenin tacir sıfatını haiz olmasını etkilemez." ibaresinin eklenmesini; 12. maddesinin 1. fıkrasına mevcut cümleden sonra gelmek üzere, "Bir ticari işletmenin küçük ve kısıtlılar adına bunların adına kanuni temsilcileri tarafından işletilmesi halinde tacir sıfatı temsil edilene aittir. Ancak, bu durumda kanuni temsilci ceza hükümlerinin uygulanması yönünden tacir gibi sorumlu olur." ibaresinin eklenmesini; 12. maddenin 3. fıkrasında geçen "Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse" ibaresinin, "ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılan veya hukuken var sayılmayan bir şirket adına; bir ticari işletme açmış gibi işlemler yapan kimse” ibaresine dönüştürülmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Akif Akkuş

Behiç Çelik

 

Konya

Mersin

Mersin

 

Prof. Dr. Alim Işık

 

Rıdvan Yalçın

 

Kütahya

 

Ordu

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

FARUK BAL (Konya) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde metninde gerçek kişilerin tacir sıfatı düzenlenmektedir. Tüzel kişilerin tacir sıfatı ayrıca düzenlenmektedir. Dolayısıyla madde içeriğinin başlığa uygun hale getirilmesi isabetlidir.

Madde metnine eklenmesi teklif edilen hüküm 14. maddenin 1. fıkrasında ayrı bir madde hükmü olarak yer alan hükümdür. Konunun ayrı bir madde metni ile düzenlenmesi mevcut Kanunda düzenlemenin aynen aktarılmasından dolayısıyla gerçekleşmiş olup, mevcut düzenleme isabetli değildir. Bu maddede düzenlenen konu 12. maddenin 1. fıkrası hükmü ile ilgili olup, anılan fıkranın devamında yer alması kanun yapma tekniğine daha uygun ve uygulama kolaylığı bakımından daha isabetlidir. Ayrıca mevcut kanundan aynen alınan, karışık ve anlaşılması zor ifade tarzı da daha açık ve kısa bir ifadeye dönüştürülmüş olmaktadır.

Madde metnine eklenmesi teklif edilen hüküm 13. maddede ayrı bir madde hükmü olarak yer alan hükümdür. Konunun ayrı bir madde metni ile düzenlenmesi mevcut Kanunda düzenlemenin aynen aktarılmasından dolayısıyla gerçekleşmiş olup, mevcut düzenleme isabetli değildir. Bu maddede düzenlenen konu 12. maddenin 1. fıkrası hükmü ile ilgili olup, anılan fıkranın devamında yer alması kanun yapma tekniğine daha uygun ve uygulama açısından daha uygundur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 12 inci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                      Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

“(2) Bir ticarî işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilân araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettiren kimse fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyorum.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) - Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Dibek, siz mi konuşacaksınız efendim?

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Evet.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Başkan.

Sanki, Sayın Başkan “Katılıyoruz.” gibi demişti herhâlde, ben öyle anlamışım.

Değerli arkadaşlar, şimdi önergelerimizi veriyoruz. Belki, milletvekili arkadaşlarımız şöyle bir düşünce içerisine girebilirler: Sanki bunlar, işte, uzatmaya matuf önergeler gibi... Hayır, hiç öyle değil. Gerçekten, bu maddeler üzerinde, işte, baktık bizler de “Katkımız ne olabilir.” diye değerlendirmeler yaptık.

Şimdi bunları Komisyonda görüşemeyince elimizdeki bir tek şey -Başkanın da belirttiği gibi- Mecliste önerge sunarak ancak bunları buraya getirmek. Burada konuşuyoruz veya gerekçeleri okunuyor ama milletvekili arkadaşlarımızca da sanki bunlar, işte, “Bu yasa görüşülürken biraz zaman alsın.” düşüncesiyle verilmiş önergeler gibi değerlendiriliyor ve çok dikkatle dinlenmiyor; dinlenmeyince de -gerçekten, sizlerin de doğru bulacağınızı düşündüğüm bu önergelerin bir kısmı mutlaka kabul edilirdi diye düşünüyorum ama- sürekli reddediliyor. Zaten arkadaşların bir kısmı da dışarıda oturuyorlar, işte, ara ara gelip, onlar da neye oy verdiklerini bilmiyorlar.

Değerli arkadaşlar, şimdi 12’nci madde, tacir kimdir, yani kimler tacir sayılır, tacirin iyi niyetli olan üçüncü kişilere karşı sorumluluklarını düzenleyen bir madde, ayrı bir bölüm.

Şimdi, maddenin 1’inci fıkrasında tacirin kim olduğu belirtilmiş -bizim önergemiz 2’nci fıkrayla ilgili- 2’nci fıkrasında da kimlerin tacir sayılacağı belirtilmiş. Şimdi, 2’nci fıkraya baktığımızda, daha doğrusu 2’nci bende baktığımızda “Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır.” diyor.

Şimdi, tabii, teknik bir madde. Konuyu belki dikkatli dinleyen arkadaşlarımız fark etmişlerdir, bu bendin ilk cümlesinde zaten ilan yolu var, yani ilanla tacir sayılma var, ilanın yeterli sayıldığı bir hüküm var. İkinci kısmında “veya ticaret siciline tescil ettirmek” diyor. Ettirdikten sonra bir de “bu durumu ilan ettiren kimse” diyor. Şimdi, bu iki cümle arasında, yani birinci cümleyle ikinci cümle arasında bir çelişki doğuyor. Bizim önerimiz şu: Cümlenin ikinci kısmında “Bir ticari işletmeyi kurup açtığını sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş, ilan ettikten sonra işletmesini ticaret siciline tescil ettiren kimse fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır” diyoruz. Burada nasıl bir sakınca var? Şu sakınca var: İkinci cümlede tescili yaptırmış ama ilan yaptırmayan kimse sanki tacir sayılmayacakmış gibi bir anlam çıkıyor. Yani önergemizdeki teknik düzenleme bunu amaçlıyor. Burada bir yanlış anlama, uygulamada daha sonra mevcut olacak olan ihtilafları önlemeye yönelik bir düzenleme. Biz ticaret siciline tescil ettiren kimsenin de tacir sayılmasının yeterli olduğunu düşünüyoruz. “Ayrıca bunun ilana gerek olmadığını çünkü ilanının birinci cümlede zaten yeterli olduğu belirtilmiştir.” diyor…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Biri gazete ilanı ikincisi de ticaret sicil gazetesi ilanı.

TURGUT DİBEK (Devamla) – Ama zaten bakın, ilk cümlede değişik… Bakın, burada da belirtmiş, “sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla” demiş. İlan yapılmış zaten, ilanı yeterli görüyor. Bunu yeterli gördükten sonra ayrıca ticaret siciline tescilin bir de ilanı…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ticaret sicili gazetesindeki ilan o ifade edilen.

TURGUT DİBEK (Devamla) - Bizim değerlendirmemize göre, bu hüküm birinci cümleyle çelişki ifade ediyor. Bu nedenle de bir değişiklik önergesi verdik. Önergemizin kabul edilmesini biz talep ediyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Dibek.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Karar yeter sayısı Sayın Başkan…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Arkadaşlar, elektronik cihazla oylama yapacağım. Oylama için iki dakikalık süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir. Karar yeter sayısı vardır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13’üncü maddenin başlığını okutuyorum:

2. Küçük ve kısıtlılar

MADDE 13 -

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Ali İhsan Köktürk

Halil Ünlütepe

 

Mersin

Zonguldak

Afyonkarahisar

 

Turgut Dibek

 

Şahin Mengü

 

Kırklareli

 

Manisa

“(1) Küçük ve kısıtlılara ait ticarî işletmeyi bunların adına işleten, yasal temsilci tacir sayılmaz. Tacir sıfatı temsil edilene aittir. Ancak, yasal temsilci ceza hükümlerinin uygulanması yönünden tacir gibi sorumlu olur.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 13. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Akif Akkuş

Prof. Dr. Alim Işık

 

Konya

Mersin

Kütahya

 

Behiç Çelik

 

Rıdvan Yalçın

 

Mersin

 

Ordu

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükûmet?

OKTAY VURAL (İzmir) – Çekiyoruz efendim.

BAŞKAN – Çekiyorsunuz.

Evet, bir önerge geri çekilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                      Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

“(1) Küçük ve kısıtlılara ait ticarî işletmeyi bunların adına işleten, yasal temsilci tacir sayılmaz. Tacir sıfatı temsil edilene aittir. Ancak, yasal temsilci ceza hükümlerinin uygulanması yönünden tacir gibi sorumlu olur.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılıyoruz efendim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum, buyurun:

Gerekçe:

Maddenin birinci cümlesindeki “veli ve vasi” sözcüğü yerine, kayyımı da kapsayan ve Türk Medeni Kanunu’nda ifadesi olan “yasal temsilci” sözcüğüne yer verilmesinin uygun olacağı düşüncesi ile işbu değişiklik önergemiz verilmiştir.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükûmetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14’üncü maddenin başlığını okutuyorum:

3. Ticaret yapmaktan menedilenler

MADDE 14 -

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı” nın 14. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Behiç Çelik

Prof. Dr. Akif Akkuş

 

Konya

Mersin

Mersin

 

Prof. Dr. Alim Işık

 

Rıdvan Yalçın

 

Kütahya

 

Ordu

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

OKTAY VURAL (İzmir) – Çekiyoruz efendim.

BAŞKAN – Çekiyorsunuz Sayın Vural.

Önerge geri çekilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15’inci maddenin başlığını okutuyorum:

4. Esnaf

MADDE 15 -

BAŞKAN - Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 15 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali İhsan Köktürk

Ali Rıza Öztürk

Mehmet Ali Susam

 

Zonguldak

Mersin

İzmir

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Şevket Köse

 

Malatya

 

Adıyaman

4. Esnaf

Madde 15 - (1) İster gezici olsun, ister bir dükkanda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve geliri 11 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır. Ancak, tacirlere özgü 20 ve 53 üncü maddeler ile Türk Medeni Kanununun 950 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü bunlara da uygulanır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 15. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Prof. Dr. Akif Akkuş

Prof. Dr. Alim Işık

 

Konya

Mersin

Kütahya

 

Behiç Çelik

 

Rıdvan Yalçın

 

Mersin

 

Ordu

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Bal, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, görüştüğümüz kanunun 15’inci maddesi esnaf işletmelerini tanımlamaktadır. Oysa kanunumuz Ticaret Kanunu’dur ve ticari işletmeleri ilgilendiren bir kanundur. Ticari işletmelerle ilgili tanım yapılmıştır ve bu tanımla ilgili olmak üzere de kanunun kapsamı, şekli, sevk ettiği hükümler hep belirlenmiştir. Esnaflar ve diğer işletmelerle ilgili kısım bu ticari işletmelerin dışındadır. Dolayısıyla “esnaf” tanımının bu kanun içerisinde yer alması gerekmemektedir. Bu nedenle, bu maddenin kanun metninden çıkarılmasını talep etmekteyiz.

Bundan önceki 13’üncü, 14’üncü maddelerde aynı şekilde 12’nci madde içerisinde değerlendirilmesi gereken hususlar vardı. Fakat 12’nci madde kanunlaştığı için, o madde içine nakledilmesi teknik anlamda mümkün olmadığı için, 13 ve 14’üncü maddelerle ilgili önergelerimizi çekmiştik.

Şimdi, esnaflarla ilgili ayrı bir kanun vardır. Bu kanun orada tanımlanacaktır. Bu kanunun burada tanımlamasının bir anlamı yoktur. Mevcut veya gerektiğinde yapılacak bir değişiklikle, esnaf kanununda bu kanunla çelişen bir tanımlama yapıldığı takdirde, bu, ciddi kargaşaya, kavram kargaşasına neden olacaktır, gereksiz bir şekilde yer alan, bu kanunda yer alan “Esnaf” maddesi o kargaşanın bir nedeni olacaktır. Bu nedenle, bu kanun metni içerisinden çıkarılması gerekmektedir düşüncesiyle işbu önergeyi verdik.

Yüce heyetin takdirine saygıyla arz ediyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 15 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                     Mehmet Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları

4. Esnaf

Madde 15- (1) İster gezici olsun, ister bir dükkanda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve geliri 11 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır. Ancak, tacirlere özgü 20 ve 53 üncü maddeler ile Türk Medeni Kanununun 950 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü bunlara da uygulanır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Susam, buyurun.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; bu maddede teklif ettiğimiz olay, aslında hepimizin üzerinde çok ciddi şekilde düşünmesi gereken bir tanımlama.

Yapılan esnaf tanımlamasını okuduğunuz zaman ne anlıyorsunuz? “İster gezici olsun, ister bir dükkânda veya sokağın belirli bir yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına…” Bu, bugünkü, günümüzün, çağdaş bilgi toplumu ve sanayileşmiş bir toplumda esnaf tanımını içeriyor mu? Bu, bir seyyar satıcı tanımı gibi bir tanım.

Değerli arkadaşlar, bu tanımla esnafı o kadar küçültüyorsunuz ki çok dar bir alana kapsatıyorsunuz ve bu tanımla esnaf bulamazsanız. Bugün övünerek bahsettiğiniz “Esnafa 25 milyar can suyu kredisi veriyoruz.” dediniz. Eğer bedenî çalışması temel alınan bir kişiyi tanımlıyorsanız buna kredi verebilir misiniz siz? Ve bugün birçok kişi kredi alamıyor.

Değerli arkadaşlar, esnaf bu değil. Dünyada ve girmeyi arzuladığımız Avrupa Birliğinde esnaf nasıl tanımlanıyor? Özellikle mesleğin içeriğine göre tanımlanıyor. O mesleğin cirosu, yaptığı ciro, hacim önemli değil, meslek eğer esnaflığı, sanatkârlığı gerektiriyorsa o meslek esnaf ve sanatkârlık tanımı içerisinde görülür. Fransa’da bir ayakkabıcıya, siz, zorla, gidip ticaret odasına kaydolacaksınız diyebilir misiniz? O insan, eğer ticari faaliyetinde ticaret odası da gerekiyorsa gider oraya kaydolur. Bu tanımlamanın yanlışlığından dolayıdır ki Türkiye’de berberler ticaret odasına kaydolmuştur. Evet, berberler ticaret odasına kaydolmuştur. Neden? Götürü vergi çıkmıştır; götürü vergi şirketlere yok diye gidip ticaret odasına, muhasebecisi yönlendirmiştir, gitmiş oraya kaydolmuştur.

Değerli arkadaşlarım, böyle tanım olmaz. Böyle bir tanımlama bu çağın tanımlaması değildir. Esnaf ve sanatkâr Türkiye’de KOBİ’lerin temelidir. Küçük ve orta boy işletmelerinin tanımını yaparken nasıl yapıyorsunuz? Bir kişi ile başlayan çalışmayı ifade ediyorsunuz. Bir kişiyle başlayan çalışma dediğinizde işte o bir kişi esnafla başlıyor. Yani bir kişi KOBİ’dir. Ondan sonra KOBİ Kanunu’nda esnaf ve sanatkârı kredi alma noktasında kredisiz bırakma durumuyla karşı karşıya kalıyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, İzmir’de, geçen açtığınız 150 milyarlık kredi pastası içerisinden 64 kişi KOBİ Bilgi Sistemi’ne girebilmiş ve kredi alabilmiştir, 64 kişi. Şimdi “350 milyarlık KOBİ kredisi açıyoruz.” diyorsunuz, onun içerisine girebilecek esnaf ve sanatkâr bulamayacaksınız bu tanımlamalarla devam ettiğiniz sürece ve KOSGEB’i ve KOBİ tanımlamasını esnaf ve sanatkârın içine almadığınız sürece olmayacaktır. Artı, bedenî çalışma ve sermayeyle birlikte çağımız bilgi çağı, iletişim çağı. Esnaf ve sanatkârlık bilgi ve iletişim çağında da, aynı şekilde, bilgi kullanarak yapılan işleri de bu tanımlamanın içerisine alması gerekir. Onun için bu tanımlama çağın çok gerisinde kalmış ve bugün için artık esnaf ve sanatkâr için kabul edilemez bir tanımlamadır.

Bu tanımlama sadece neye yarayacaktır biliyor musunuz? Sayın Bal az önce sordu “Buna gerek yoktur bu kanunda.” derken. Bu, sadece ticaret odalarının küçük ilçelerde üye kaydında esnaf odalarına gidenleri almak için işe yarayacaktır, sadece bunun için konmuştur oraya. Yani, bir ilçede esnaf odasına kaydolamayacak, çünkü sermayesi kıstas alındığında, bu ilave kanunlarla “Sen tüccarsın.” denilecek. Birçok ilçedeki örgütlenme çalışmasının önüne geçilecek. Bunun sonucunda Türkiye’deki esnaf ve sanatkâr teşkilatları ciddi bir zarar görecektir.

Biliyorsunuz, esnaf kanunu değişti. Değiştiğinde bu tanımlamaya aynı gerekçelerle itiraz ettik. Değiştirmediler. Neden değiştirmediler biliyor musunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Çünkü, o dönem Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonunun yönetimini değiştirme anlayışı vardı, çağdaş bir esnaf yasası çıkarma anlayışı yoktu. Bu tanımı değiştirmediler, değiştire değiştire “Üst üste iki dönem seçilmiş olanlar bir daha seçilemez”i getirdiler. Yani kanun çıkarırken kendi ideolojik niyetinize göre değil, ülkenin gereksinimine göre kanun çıkarmak zorundasınız ve ancak öyle olursa çağdaş bir yapılanmayla kanun çıkarabilirsiniz. Onun için bu tanımlama doğru bir tanımlama değildir. Bugünün ihtiyaçlarına cevap veren, esnaf ve sanatkârı bir KOBİ gibi gören, esnaf ve sanatkârı ülkede kalkınmanın motor gücü gören bir anlayış değildir. Ondan dolayı yeni tanımlamanın yapılması gerekmektedir.

Bu duygularla bu değişiklik önergesini verdik. Meclisteki bütün arkadaşlarımızdan bu önergeye desteklerini istiyoruz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, efendim, bu önerge -Sayın Hükûmet “Katılmıyoruz.” dedi ama- aslında maddenin aynısı. Yani bu önerge maddenin aynısı. Yani herhangi bir değişiklik söz konusu değil ama bu konuda Hükûmetin ve Komisyonun gerçekten maddeyle aynı olan bir önergeye katılmamaları, maddeye de katılmadıkları anlamına gelir.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Ne gerek var o zaman? Öyle bir önerge mi olur?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Böyle bir önergenin işleme konulmaması gerekir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Daha ciddiyetli bir kanun süreci, yasama süreci devam ettirilmesinde fayda vardır.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

OKTAY VURAL (İzmir) – Ayrıca Sayın Mehmet Ali Susam’a da katkısından dolayı teşekkür ediyorum. Bu konularda biraz daha dikkatli olmak gerekiyor.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, aslında orada ince bir nokta var. Birinde “esnaf sayılmaz”, esnaf sayılıyor, öbüründe “tacir sayılmaz” diyor. Burada ikisinin arasında çok önemli bir farklılık var. Sayın Susam…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Mustafa Bey, Komisyona söylüyor, size söylemiyor ki!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, aslında böyle önergeleri almamanız gerekir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bakanım, bu önergeye katılmanız çok yerinde olurdu gerçekten.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Komisyon en az kendisinin okuduğunu ve anladığını beyan ettiği arkadaşlar kadar bütün önergeleri okuyor, değerlendiriyor. İşleme konulup konulmaması Başkanlığın takdirinde. Gerekçedeki unsuru dahi size ezbere okuyabilirim. Sermaye ile emek arasında denkliği değil, fazlalığı esas alıyor. “Katılmıyoruz.” dediğimizde ben 87’nci maddeye göre gerekçeyi de ortaya koyabilirim “bir tekrardır” veya “farklılıktır” diye ama gerekçesiz olarak “Katılmıyoruz.” dediğimiz zaman, bu, okunmadığı anlamına gelmemeli. Nasıl ki, siz okudunuz, aynı şekilde biz de okuduk, biliyoruz.

Teşekkür ederim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ben Hükûmete diyorum, tasarı olduğu için, tasarıya sahip çıkmaları açısından.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyorum efendim arkadaşın açıklamasına.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, kabul mü edecekler, ret mi edecekler; bakalım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen ne yapacaksın, ona bakacağız.

BAŞKAN - Evet, arkadaşlarımız tetkik ettiler, gerekçede farklı ifadeler kullanılmış ama metin aynı.

OKTAY VURAL (İzmir) – Aynı aynı. Şimdi ne olacak?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – O zaman işlemden çekin Sayın Başkan.

BAŞKAN - Evet, dolayısıyla önergeyi işlemden kaldırıyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, belki maddeyi reddedecekler.

BAŞKAN - Maddenin aynısı olduğu için, önergeyi işlemden kaldırdım, maddeyi oylarınıza sunuyorum… (Gürültüler)

Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi de maddeyi kabul etmiş oluyor.

Evet, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler..

OKTAY VURAL (İzmir) – Farklı gerekçesi var efendim, gerekçesi farklı olduğu için işlem yapılması gerekir.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Efendim, gerekçemiz farklı.

BAŞKAN - Efendim, Sayın Susam…

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Efendim, bizim gerekçemiz farklı, burada gerekçemizde diyoruz ki "...ekonomik faaliyeti sermayesi ile birlikte beden çalışması…" “Sermayesi ve beden çalışması” diğer küçük işletme, “ister bir yerde, ister bir şekilde” demiyoruz, farklıdır. Bunu böyle algılamanız lazım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ya, tamam efendim, oylama yapın, reddedilsin!

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Başkanlığın yaptığı işlem doğru efendim, oylamaya geçin.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Arkadaşlar reddetsin!

OKTAY VURAL (İzmir) – Problem yok efendim usul açısından.

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gerekçesi… Arkadaşımız Sayın Susam diyor ki “Maddeyi aynen kabul ettik ama yarın öbür gün uygulayıcılar yani yargı mensupları uygularken bu gerekçeyi dikkate almalılar. Dolayısıyla, biz burada gerekçede bir farklılık yaptık.” ifadesini kullanıyor.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Zaten Türk Ticaret Kanunu Komisyonda görüşülürken de gerekçede aynı gerekçeler var. Bakınız, vereyim size. Komisyondaki gerekçelerde de aynısı var. Komisyon da buna bu gerekçelerle şey yapmış.

BAŞKAN – Evet Sayın Susam, Başkanlığımızın, buradaki, biraz önceki ifadesi doğrudur çünkü gerekçeyi oylamıyoruz, madde metninin kendisini oyluyoruz ve öneriniz de, önergeniz de madde metniyle aynı. Dolayısıyla madde metninde bir değişiklik yapmıyor, o bakımdan önergeyi işlemden kaldırıyorum.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

16’ncı maddenin başlığını okutuyorum:

II - Tüzel kişiler

MADDE 16 –

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Tasarı'nın 16 ncı maddesinde yer alan "Devlet, il, belediye gibi kamu tüzel kişileri" ibaresinin "Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Halil Ünlütepe

Turgut Dibek

 

Trabzon

Afyonkarahisar

Kırklareli

 

Ali Rıza Öztürk

 

Ali İhsan Köktürk

 

Mersin

 

Zonguldak

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı" nın 16. maddesinin "Tüzel Kişiler" şeklindeki başlığının, "Tüzel Kişiler ve Diğer Kurum ve Kuruluşlar" şekline dönüştürülmesini; 16. maddenin birinci fıkrasında yer alan "ticaret şirketleriyle" ibaresi yerine "ticaret şirketleri ve donatma iştiraki ile" ibaresinin yer verilmesini; 16. maddesinin 2. fıkrasındaki "gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar" ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Reşat Doğru

Mustafa Kalaycı

 

Konya

Tokat

Konya

 

Hasan Çalış

 

Hüseyin Yıldız

 

Karaman

 

Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyondan yalnız şunu rica edeyim: Eğer Komisyon gelen bu önergelere katılıyor veya katılmıyorsa gerekçesini, söylediğimiz zaman, “Komisyon katılıyor mu?” ifadesini kullandığımız zaman açıklaması lazım. Yani katılabilir de katılmayabilir de, kısaca bir açıklama yapma hakkı vardır. Sonradan tekrar Komisyona dönüp söz filan vermeyelim. Onu Komisyona hatırlatmayı da bir görev biliyorum.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ama takdirimde İç Tüzük’te efendim. Görevim yok öyle.

BAŞKAN – Hayır, bir şey demiyorum.

Sonradan tekrar söz alıp açıklama yapıyorsunuz, onu önceden yapmanız lazım.

Sayın Bal…

FARUK BAL (Konya) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddenin başlığı ve dolayısıyla tacir sıfatının belirlenmesinde gerçek kişi, tüzel kişi ayırımı mevcut kanundan aynen iktibas edilmiştir. Ne var ki mevcut kanunda bu ayırım, tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara tacir sıfatı verilerek ve donatma iştiraki hakkında tacirlere ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilerek aslında ortadan kaldırılmış olmaktadır. O halde, tacir sıfatının belirlenmesinde gerçek kişi- tüzel kişi ayırımı yerine, gerçek kişi-tüzel kişiler ve diğer kurum ve kuruluşlar şeklinde, madde metnine daha uygun bir ayırımı benimsemek isabetli olacaktır.

Mevcut Kanunda ve tasarının 17’nci maddesinde, tüzel kişiliği bulunmayan donatma iştiraki hakkında tacire ilişkin hükümlerin uygulanacağı öngörülmekte, ancak donatma iştirakinin tacir sıfatını haiz olup olmadığı belirlenmemektedir. Oysa kanunda tüzel kişiliği bulunmayan başka kurum ve kuruluşlara tacir sıfatı tanındığına göre, donatma iştiraki hakkında da zaten tacir hükümlerinin uygulanacağı öngörüldüğüne göre, açıkça tacir sıfatının tanınması daha isabetli olacaktır. Bu sebeple, 17’nci maddede ayrı bir düzenleme yerine 16’ncı maddede teklif edilen şekilde tacir sıfatı tanıyan bir düzenleme yapılması isabetlidir.

Madde metni esas olarak mevcut kanundan iktibas edilmiş olmakla birlikte, muhtemelen kamu yararına çalışan dernekler gibi, gelirini kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıfların da tacir sıfatının olumsuz sonuçlarından korunması için böyle bir hüküm öngörülmektedir. Ne var ki "Kamu yararına çalışan dernek" dernekler içinden bir kısmını ifade eden kanuni bir kategori iken "gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıf” ibaresi bu türden bir kategorizasyona dayanmamaktadır. Hükmün uygulamasında harcamalar esas alınacağından, hangi dönemlere göre tespit edileceği açık olmadığı gibi; bir vakfın, bir dönem kamu görevi niteliğindeki işlere yapılan harcamaları çok olduğu için tacir sayılırken, bir dönem harcamaların niteliği değiştiğinden tacir sayılamaması sonucu doğabilecektir. Ayrıca "kamu görevi niteliğindeki iş" kriteri de yeterince açık olmayıp, uygulamada zorluk, hatta kargaşa oluşacaktır.

BAŞKAN – Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Tasarı'nın 16 ncı maddesinde yer alan "Devlet, il, belediye gibi kamu tüzel kişileri" ibaresinin "Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yüksek kurulun takdirlerine bırakıyorum efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Anayasa’mızın 126 ve 127’nci maddelerine göre "idare" esas olarak merkezden yönetim ve yerinden yönetim ilkelerine göre oluşturulan "merkezî idare" ve "mahalli idareler"den oluşmaktadır. Anılan 126’ncı maddeye göre "Türkiye, merkezî idare kuruluşu bakımından, coğrafya durumuna, ekonomik şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre, illere; iller de diğer kademeli bölümlere ayrılır. İllerin idaresi yetki genişliği esasına dayanır."

Buna göre "il" merkezî yönetimin "yetki genişliği"ne dayanarak oluşturduğu bir taşra birimidir. Taşrada olmakla birlikte merkezî yönetimin bir birimi olduğundan ayrı bir tüzel kişiliği olmayıp devlet tüzel kişiliğinin içerisindedir.

Öte yandan mahalli idareleri düzenleyen 127’nci maddeye göre ise "mahalli idareler; il, belediye veya köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişileridir."

Anılan 127’nci madde kapsamında olan kamu tüzel kişileri 22/02/2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu, 03/07/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu ve 18/03/1924 tarihli ve 442 sayılı Köy Kanunu ile oluşturulmuş olan il özel idareleri, belediyeler ve köylerdir.

Bu hükümlerden anlaşılacağı üzere tüzel kişiliği olan il yönetimi merkezî idarenin taşra kuruluşu olan "il" değil mahallî idareler içerisinde yer alan "il özel idaresi”dir.

Bu durumda maddedeki "il" ibaresinin öncelikle "il özel idaresi" olarak düzeltilmesi gerekmektedir.

Ayrıca kamu tüzel kişileri sayılırken devlet, il özel idaresi ve belediye denildikten sonra, bir diğer mahallî idare kamu tüzel kişisi olan "köy"ün maddede sayılmaması da bir tedvin zaafıdır. Maddedeki "gibi" ifadesi ile kapsama girecek kamu tüzel kişisi sadece "köy"dür. Anayasanın 128’inci maddesi ise devlet ve diğer kamu tüzel kişilerinden söz etmektedir. Diğer kamu tüzel kişilerinin kapsamı ise oldukça geniştir.

Sonuç olarak anılan hükmün ya "Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri" ya da "Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri" şeklinde değiştirilmesi Anayasa’ya ve idare hukukuna uygun olacaktır.

BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

17’nci maddenin başlığını okutuyorum:

III - Donatma iştiraki

MADDE 17 -

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır; önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 17 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Halil Ünlütepe

Ali İhsan Köktürk

 

Mersin

Afyonkarahisar

Zonguldak

 

Turgut Dibek

 

Şahin Mengü

 

Kırklareli

 

Manisa

“III – Donatma iştiraki

Madde 17 – (1) Tacire ilişkin hükümler donatma iştirakine de aynen uygulanır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 17. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Reşat Doğru

Mustafa Kalaycı

 

Konya

Tokat

Konya

 

İsmet Büyükataman

 

Necati Özensoy

 

Bursa

 

Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Bal, buyurun efendim.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce oylanan 16’ncı maddeyle ilgili bir önergemiz vardı. Bu önergede “Donatma İştiraki”nin de 17’nci madde içerisine ticaret şirketlerinden sonra ilavesini talep etmiştik. Eğer 17’nci maddedeki bu önerge kabul edilmemiş olsaydı şimdi görüştüğümüz madde ortada bulunmayacaktı. Dolayısıyla böyle bir maddeye gerek olmayacağı için de madde metninden çıkarılmasına ilişkin önerge vermiştik.

Bu önergemiz 16’ncı maddeyle ilgili önergenin reddedilmiş olması nedeniyle gündemden düşmüş bulunmaktadır. Fakat burada ben bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum: O da, daha önce çektiğimiz iki tane önergemiz de aynı şekilde diğer maddelerle birleştirilmesine ilişkin önergeler idi. Eğer o önergeler kabul edilmiş olsaydı, bu önerge de kabul edilmiş olsaydı bin beş yüz otuz dört maddelik kanun, bin beş yüz otuz üç maddelik kanun hâline dönüşecekti.

Bunun gibi onlarca madde daha vardır ki gereksiz bir yere kanunun içerisine yazılmıştır. Kanunun metnine girmesinin sebebi eski kanunda böyle olduğu içindir ki eski kanunda böyle olmasını eleştiren, bu nedenle bu kanunu yenilemek üzere huzura getiren Hükûmetin niçin böyle bir anlayışta olduğunu ben anlayamadım.

Bu anlayamadığım hususu yüce heyetle paylaşmak için söz aldım. Hepinize teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 17 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                      Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

lll- Donatma iştiraki

Madde 17 – (1) Tacire ilişkin hükümler donatma iştirakine de aynen uygulanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yüksek takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Uygulanacak hükümlere kesinlik ve açıklık kazandırmak amacıyla işbu değişiklik önergesi verilmiştir.

BAŞKAN – Komisyonun takdire bırakıp Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 17’nci maddeyi oylarınıza sunuyo-rum

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – 17’nci maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

17’nci maddeyi kabul edilen önerge istikametinde oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 17’nci madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

18’inci maddenin başlığını okutuyorum:

C) Tacir olmanın hükümleri

I - Genel olarak

MADDE 18 -

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde iki önerge vardır, önergelerin her ikisi de aynı mahiyettedir. Önergeleri ayrı ayrı okutup birlikte işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 18 inci maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Sadullah Ergin

Ali Bayramoğlu

Cahit Bağcı

 

Hatay

Rize

Çorum

 

Cevdet Yılmaz

Turan Kıratlı

Fatih Öztürk

 

Bingöl

Kırıkkale

Samsun

 “(1) Tacir, her türlü borcu için iflâsa tabidir; ayrıca kanuna uygun bir ticaret unvanı seçmek, ticarî işletmesini ticaret siciline tescil ettirmek ve bu Kanun hükümleri uyarınca gerekli ticarî defterleri tutmakla da yükümlüdür.”

“(3) Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.”

BAŞKAN – Önergeler aynı mahiyettedir, onun için ikinci önergedeki imza sahiplerini okuyunuz lütfen.

 

Ali İhsan Köktürk

Turgut Dibek

Ali Rıza Öztürk

 

Zonguldak

Kırklareli

Mersin

 

Şahin Mengü

Ali Rıza Ertemür

Sacid Yıldız

 

Manisa

Denizli

İstanbul

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Birinci fıkraya “bu Kanun hükümleri uyarınca” ibaresi eklenmiş, böylece ticari defterlerin Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre tutulmalarının gerekli olduğuna vurgu yapılmıştır. Amaç ticari defterlerin Türk Ticaret Kanununa, dolayısıyla Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun düzenlemelerine göre tutulacağı Vergi Usul Kanunu ile diğer vergi mevzuatının burada bir rolünün bulunmadığını belirtmektir. Bu konuda tereddüt duyulmaması arzu edilmektedir. Vergi Usul Kanununun ticari defterlere ilişkin hükümleri sadece vergi ile ilgili olarak uygulanır.

Üçüncü fıkraya elektronik posta sisteminin kullanılması gereği eklenmiştir. Çünkü, sadece güvenli elektronik imzayı içeren bir yazı postalanmayı içermez. Oysa burada amaçlanan yazının postalanmasıdır. Bu sebeple elektronik gönderme tekniği gereği mezkûr ekin yapılması zorunluluğu duyulmuştur.

BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz aynı mahiyetteki önergeleri birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

19’uncu maddenin başlığını okutuyorum:

II - Özel olarak

1. Ticaret karinesi

MADDE 19 –

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 19. maddesinin “Ticaret Karinesi” şeklindeki başlığının “Ticari İş Karinesi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Mehmet Şandır

Hasan Çalış

 

Konya

Mersin

Karaman

 

Reşat Doğru

 

Mustafa Kalaycı

 

Tokat

 

Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yüksek takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddenin başlığı mevcut kanundan aynen iktibas edilmiştir. Ancak “Ticaret Karinesi” ibaresi ile kastedilen ticari iş karinesidir. Bu sebeple başlığın mevcut kanunun ve tasarının terminolojisine de uygun olacağından teklif edilen şekilde değiştirilmesi isabetli olacaktır.

BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

20’nci maddenin başlığını okutuyorum:

2. Ücret isteme hakkı

MADDE 20 -

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 20. maddesinin 1. fıkrası hükmündeki “Tacir olan veya olmayan bir kişiye, ticarî işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, uygun bir ücret isteyebilir.” ibaresinin, “Ticarî işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan her tacir, karşı taraftan uygun bir ücret isteyebilir.” şekline dönüştürülmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Reşat Doğru

Hasan Çalış

 

Konya

Tokat

Karaman

 

Mustafa Kalaycı

 

Hüseyin Yıldız

 

Konya

 

Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) –Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde metnindeki “Tacir olan veya olmayan bir kişiye” ibaresi madde hükmü ile amaçlanan düzenleme bakımından gereksizdir. Bu ibare olmadığında da aynı anlam ifade edilmiş olmaktadır. Üstelik daha düzgün bir ifade şeklî olmaktadır. Ayrıca metne “karşı taraftan” ibaresi eklendiğinde, daha düzgün bir ifade olmakta ve uygulamada ortaya çıkabilecek hatalı yorumlar engellenmiş olmaktadır.

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Elektronik cihazla oylamayı tekrarlayacağım.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.42

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 17.50

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının 20’nci maddesi üzerinde verilen Konya Milletvekili Faruk Bal ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

21’inci maddenin başlığını okutuyorum:

3. Fatura ve teyit mektubu

MADDE 21 -

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 21. maddesinin 1. fıkrasında yer alan ifadelerin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Tayfur Süner

Mevlüt Coşkuner

 

Malatya

Antalya

Isparta

 

Şevket Köse

Rahmi Güner

Hüsnü Çöllü

 

Adıyaman

Ordu

Antalya

Madde 21-1: Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini istemek zorundadır. Bedeli ödenmiş ise faturada gösterilmesini veya makbuz isteyecektir.

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı kanunun 21. maddesinin 1. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

“Fatura ve teyit mektubu” şeklinde başlığının “kabul karinesi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Yılmaz Tankut

Prof. Dr. Alim Işık

Rıdvan Yalçın

 

Adana

Kütahya

Ordu

 

Reşat Doğru

 

Recep Taner

 

Tokat

 

Aydın

Madde 21-(1) Ticari işletmesi bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ister. Faturanın bedeli ödenmemiş ise üst kısmı, ödenmiş ise alt kısmı faturayı veren tarafından imzalanır.

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tankut.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 96 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın görüşülmekte olan 21’inci maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Türk Ticaret Kanunu’nun kabul edildiği 1956 yılından bu yana ticari hayatımız devamlı gelişme göstermiş ve genel tanımıyla müşteri ile satıcı arasında meydana gelen ticari ilişkiyi belgelendirmede en önemli araç olarak da fatura kullanılmıştır.

Fatura, sadece Türk Ticaret Kanunu’yla değil Vergi Usul Kanunu’yla da kaideleri belirtilen bir belge niteliğindedir. Bu nedenle de Ticaret Kanunu’ndaki faturayla ilgili hükümlerin genel olarak ticari hayatımızda uygulanan bütün mevzuat ve teamüllere cevap verecek nitelikte olması gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, bugün, uzun zamandır uygulanan, aksaklıkları fiilen yaşanmış, boşlukları gerek günlük hayatımızda kabul edilen teamüller gerekse yüksek yargı kararlarıyla doldurulmuş bir düzen bulunmaktadır. O hâlde, bugün bize düşen, gelecek nesillere sorunsuz hükümler bırakmaktan başka hiçbir şey değildir. Özellikle de ticari hayatın olmazsa olmazı niteliğinde olan faturayla ilgili düzenin eksiksiz olarak sonuçlandırılması bu aşamada elzem hâle gelmektedir.

İşte bu çerçevede fatura, taraflar arasındaki ticari ilişkiyi belgelendiriyor olmasından dolayı mal ya da hizmet satışında bulunanlar tarafından düzenlenmesi şart olan, mecburi olan bir belgedir.

Oysa bu tasarının 21’inci maddesinin birinci fıkrasında, bu zorunluluk, 6762 sayılı Yasa’daki “…diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” hükmüyle, sanki müşterinin isteğine bağlı olarak düzenlenebilecek bir belge olarak ifadesini bulmuştur.

Bu tanımlama, Türk Ticaret Kanunu’nun kabul edildiği 1956 yıllarında belki benimsenebilecek bir ifade olabilirdi ancak fatura bugünkü Türkiye şartlarında isteğe bağlı olarak düzenlenebilecek bir belge değildir. Bu hususun da kesin bir ifadeyle belirtilmesi gerekmektedir.

Yine ticari hayatımızda hâlen açık-kapalı fatura tartışması devam etmektedir. Fatura düzenleyen mükellefler yılların verdiği alışkanlıkla bedelini almasalar dahi imzalarını faturanın altına atmakta, dolayısıyla kapalı fatura düzenlemektedirler. Mahkemelerde ise taraflar kapalı kesilmiş olan bir faturanın aslında parasını almadıklarını iddia etmekte ve bu durumu çeşitli şekillerde ispat etmeye çalışmaktadırlar. Özellikle işletme defteri tutan mükellefler bunu fazlasıyla yapmaktadırlar. Mahkemeleri bu gereksiz tartışmalardan, mükellefler arasında oluşan bu anlaşmazlıktan bir yasa hükmüyle kurtarmak, fatura alan ve veren açısından ödeme konusuna da bu manada açıklık getirmek mecburiyetinde olduğumuz kanaatindeyim.

Değerli arkadaşlar, sonuç olarak ticari hayatımızın vazgeçilmez vesikası olan faturayı açıklayan yasa maddesinin geçmişten gelen tecrübelerle donatılmasının sonradan çıkacak tartışmalara son vermesi açısından çok önemli olduğunu hatırlatıyor ve önergemizin bu manada değerlendirilerek kabulü yönünde oy kullanmanızı, oy kullanabilmenizi temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tankut.

Sayın Tankut ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 21. maddesinin 1. fıkrasında yer alan ifadelerin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

                                                                          Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

Madde 21-1: Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini istemek zorundadır. Bedeli ödenmiş ise faturada gösterilmesini veya makbuz isteyecektir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Değerli arkadaşlarım, hepinize saygılar sunuyorum.

Maddeyi aynen okuyorum hepiniz dikkatle dinler misiniz: “Ticarî işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.”

Maliye Bakanım yok mu burada? Sayın Maliye Bakanım, siz hani hep diyorsunuz ki: “Kayıtlı ekonomi, kayıtlı ekonomi, kayıtlı ekonomi...” Siz bu maddede kayıtsız ekonominin önünü açıyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Vergi Usul Kanunu’nda düzenlenmiş o.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır arkadaş. Eğer kayıtlı ekonomiye geçmek hepinizin yüreğinde ise, hepimizin yüreğinde ise burada böyle boşluk “İsteyebilir.” İster kardeşim; fatura vermek, almak zorundadır.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Vergi Usul Kanunu’nda var o.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Vergi Usul’de olabilir kardeşim. Bu da senin Ticaret Kanunu’n. Ticaret Kanunu’nda “Fatura isteyebilir.” ibaresi eğer yer alıyorsa, sen kayıtlı ekonomiye inanmıyorsun demektir. Sen bu kanununda da Vergi Usul Kanunu’ndaki gibi “Fatura almak zorundadır, vermek zorundadır.” ibaresini koymak zorundasın. Yani böyle muğlak ifade “İsteyebilir.” O zaman, ben de derim ki arkadaş istemek… O zaman benim şeyime bırakıyorsunuz. Hayır arkadaş. Tüm vatandaşlar eğer bu ülkede fatura isterse kayıtlı ekonomiye geçersin.

MEHMET TUNÇAK (Bursa) – Kesme mecburiyeti var, isteme mecburiyeti var.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, böyle yapılan bir kanunda böyle muğlak ifade bırakarak “İsteyebilir, ister, isteyecek…” Hayır arkadaşlar, “Fatura vermek zorundadır, almak zorundadır.” ifadesini getirmek zorundasınız eğer kayıtlı ekonomiye inanıyorsanız.

Ben hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Evet, Hükûmetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

22’nci maddenin başlığını okutuyorum:

4. Ücret ve sözleşme cezasının indirilmesi

MADDE 22 –

BAŞKAN – 22’nci madde üzerinde önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

23’üncü maddenin başlığını okutuyorum:

5. Ticarî satış ve trampa

MADDE 23 -

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

96 Sıra Sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 23’üncü maddesinin Kenar başlığının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali İhsan Köktürk

Atila Emek

Ali Rıza Öztürk

 

Zonguldak

Antalya

Mersin

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Orhan Ziya Diren

R. Kerim Özkan

 

Malatya

Tokat

 Burdur

 

 

Şevket Köse

 

 

 

Adıyaman

 

“5. Ticarî satış ve mal değişimi”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının Borçlar Kanunu Tasarısı ile uyumunun sağlanması açısından maddenin kenar başlığının “Ticari satış ve trampa” yerine “Ticari satış ve mal değişimi” şeklinde değiştirilmesinin uygun olacağı düşüncesi işbu değişiklik önergesi verilmiştir.

BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

24’üncü maddenin başlığını okutuyorum:

İKİNCİ KISIM

Ticaret Sicili

A) Kuruluş

I - Genel olarak

MADDE 24 -

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan, “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı”nın 24 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Sadullah Ergin

Ali Bayramoğlu

Turan Kıratlı

 

Hatay

Rize

Kırıkkale

 

Tuğrul Yemişci

Cahit Bağcı

Cevdet Yılmaz

 

İzmir

Çorum

Bingöl

“(1) Ticaret sicili Sanayi ve Ticaret Bakanlığının gözetim ve denetiminde ticaret ve sanayi odaları veya ticaret odaları bünyesinde kurulacak ticaret sicili müdürlükleri tarafından tutulur. Bir yerde oda mevcut değilse veya yeterli teşkilatı yoksa, ticaret sicili, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca belirlenecek bir odadaki ticaret sicili müdürlüğü tarafından tutulur.”

“(2) Ticaret sicili kayıtlarının elektronik ortamda tutulmasına ilişkin usul ve esaslar Tüzükle gösterilir. Bu kayıtlar ile tescil ve ilan edilmesi gereken içeriklerin düzenli olarak depolandığı ve elektronik ortamda sunulabilen merkezi ortak veri tabanı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği nezdinde oluşturulur.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Gerçek kişi nüfus kayıtlarının tutulması işi bir kamusal görev olduğu gibi, gerçek ve tüzel kişi tacirlere ilişkin kayıtların tutulması işi de kamusal bir görevdir. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununda da Ticaret Sicili Memurluklarının Sanayi ve Ticaret Bakanlığının gözetim ve denetiminde olduğu belirtilmektedir. Bu nedenle, ticaret sicilinin Sanayi ve Ticaret Bakanlığının gözetim ve denetimi altında tutulduğunun vurgulanması yerinde olacaktır.

Diğer taraftan, mevcut durumda, sicil kayıtları odalar bünyesinde kurulan ticaret sicili memurlukları tarafından tutulmaktadır. Ticaret sicili memurluklarının gördükleri fonksiyonlar ve görevleri itibarıyla odalar bünyesindeki farklı yapılarının korunması ve güçlendirilmesinin uygun ve gerekli olacağı değerlendirilmektedir.

Ticaret sicili kayıtlarının elektronik ortamda tutulmasına ilişkin usul ve esasların Tüzükte belirlenmesi düzenlenmekte ve elektronik ortamda tutulacak kayıtlar ile tescil ve ilan edilmesi gereken içeriklerin düzenli olarak depolandığı merkezi veri tabanının oluşturulması öngörülmektedir. Bu merkezi veri tabanının Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği nezdinde müşterek oluşturulması, kayıtların güvenli ve birbirinin yedeği olacak şekilde olmasını sağlayacak ve ticaret sicili kayıtlarının aleniyetine imkan tanıyacaktır.

BAŞKAN – Komisyonunun takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

25’inci maddenin başlığını okutuyorum:

II - Yönetim

MADDE 25 –

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 25. maddesinin 2. fıkrasının ikinci cümlesindeki “başvurur” ibaresi yerine “rücu eder” ibaresine yer verilmesini; arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Hasan Çalış

Reşat Doğru

 

Konya

Karaman

Tokat

 

Mustafa Kalaycı

 

Hüseyin Yıldız

 

Konya

 

Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bal.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Komisyonun ve Sayın Bakanın katılmadığı önergeyi, sadece bir cümleyle izah edeceğim. “Rücuen tahsil” dediğimiz, “rücu eder.” dediğimiz tabir seksen yıllık Türk hukukunda uygulanan bir tabirdir. “Başvurur” kelimesi bu anlamı içermemektedir. Bu itibarla istirdat davası veya rücuen tahsil davalarının açılabilmesine imkân sağlayacak bu maddeyle ilgili verdiğimiz önergeyi yüce heyetin takdirine sunuyorum.

Bu vesileyle de ifade etmek istiyorum ki 25’inci maddeye kadar geldik arkadaşlar. Belki bu maddeden itibaren bir anlayış hâkim olabilir. 25’inci maddeye kadar geldiğimiz Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nda geriye baktığımızda bunun 4 tane maddesi fuzuli maddedir. Bunların diğer maddeler içerisine yerleştirilmesi mümkündür, birinci husus budur. 1.534 maddenin daha aza indirilmesi ihtimalî vardır, imkânı vardır. Diğer taraftan da tekrar yenileyeceğimiz, yeniden değiştireceğimiz maddelerin sayısı da 10’u geçmiştir. Dolayısıyla Mecliste çalışma ekonomisini sağlamak üzere bu maddeyle başlayan anlayış birliğinin devam etmesini ve gruplar arasında bir uzlaşma komisyonu kurulmak suretiyle temel kanun olan Türk Ticaret Kanunu’nun bütün grupların anlayabileceği, üzerinde uzlaşabileceği bir noktaya getirilmesini teklif ediyorum.

Bundan önceki maddeyle ilgili bir söz söylemek istiyorum. 24’üncü maddede doğru bir iş yapılmıştı. Ticaret sicilleri o sektörün, o alanın, o ticaret dünyasının sivil toplum örgütü olan sanayi ve ticaret odalarına bırakılmıştı, yönetimi kuruluşu… Bunun tekrar Sanayi Bakanlığına bağlanmış olması, Adalet ve Kalkınma Partisinin iddiasına ters düşen bir durumdur. Dolayısıyla önergeyle bu hususun değiştirilmiş olduğunu yanlış olarak değerlendiriyor, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:

III - Tüzük

MADDE 26 -

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

27’nci maddenin başlığını okutuyorum:

B) Tescil

I - Şartları

1. İstem

MADDE 27 -

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan Ticaret Kanunu tasarısının 27. maddesinin 1. fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin ilave edilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla,

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Mehmet Ali Susam

Sacid Yıldız

 

Malatya

İzmir

İstanbul

 

Şevket Köse

 

F. Nur Serter

 

Adıyaman

 

İstanbul

“Ticaret siciline tescil ve ilan edilmiş bir kuruma ait imza yetkilisi, kurumdan ayrıldığını noterden tasdik edilmek kaydıyla, imzasının iptali için ticaret siciline başvurabilir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 27 nci maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere, maddeye aşağıdaki ikinci fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Ali İhsan Köktürk

Orhan Ziya Diren

 

Trabzon

Zonguldak

Tokat

 

Şevket Köse

Atila Emek

Tayfur Süner

 

Adıyaman

Antalya

Antalya

“(2) Ticaret sicil memurlukları, kurumlar vergisi mükellefi olup da bu madde uyarınca tescil için başvuran mükelleflerin başvuru evraklarının bir suretini ilgili vergi dairesine intikal ettirir. Bu mükelleflerin işe başlamayı bildirme yükümlülükleri yerine getirilmiş sayılır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Gerekçe Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 153 üncü maddesinin ikinci fıkrasında “Ticaret sicili memurlukları, kurumlar vergisi mükellefi olup da Türk Ticaret Kanununun 30 uncu maddesi uyarınca tescil için başvuran mükelleflerin başvuru evraklarının bir suretini ilgili vergi dairesine intikal ettirir. Bu mükelleflerin işe başlamayı bildirme yükümlülükleri yerine getirilmiş sayılır. Bildirim yükümlülüğünü süresi içinde yerine getirmeyen ticaret sicili memurları hakkında işe başlamanın zamanında bildirilmemesine ilişkin usulsüzlük cezası hükümleri uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir. Ancak, benzer bir hükmün Türk Ticaret Kanununda yer almamasından dolayı söz konusu bildirim yükümlülüğü sicil memurlarınca uygulanmamaktadır.

Bu amaçla, VUK’a paralellik sağlanmakta ve ticaret sicil memurlarının tescil için başvuran mükelleflerin başvuru evraklarını vergi dairesine göndermek suretiyle işe başlama bildiriminin otomatik olarak yerine getirilmesi sağlanmaktadır. Böylece mükellefler, ayrıca vergi dairesine işe başlamayı bildirme külfetinden kurtulmaktadır.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, madde tamamen değişti. 27’nci madde tamamen değiştiği için…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır, değişmedi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 27 tamamen değişti ama önceki önergeyle.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Hayır hayır, değişmedi.

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan Ticaret Kanunu tasarısının 27. maddesinin 1. fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin ilave edilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

                                                                          Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

“Ticaret siciline tescil ve ilan edilmiş bir kuruma ait imza yetkilisi, kurumdan ayrıldığını noterden tasdik edilmek kaydıyla, imzasının iptali için ticaret siciline başvurabilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yine izah edeyim.

Bir kere, Sayın Hocama ve arkadaşlarına teşekkür ediyorum, onlara arz ettim, yönetmeliğe alacaklardı.

Şimdi, bir kurumda imza yetkisi, yönetim kurulu üyesi olabilir, müdür olabilir, imza yetkililerinin imza tescili ancak kurum tarafından yapılıyor ve ticaret siciline “Bu imzaları tescil et.” diye kurumun yazı yazması lazım veya “Bunlar ayrıldı, iptal et.” diye ancak kurum söyleyebiliyor, ama kişilerin buna hakkı yoktur. Yani bir kurumda yönetim kurulu üyesisiniz, müdürsünüz, herhangi bir şey yapmadınız, ayrıldınız veya atıldınız; sizin ticaret sicilinden imzanız ancak kurum yetkililerinin inisiyatifi dâhilinde iptal ettiriliyor; altı ay geçiyor, bir yıl geçiyor, imzanızı iptal ettirmiyorlar ancak kurum iptal ettirebiliyor, benim inisiyatifimde değil. Ama, ben orada herhangi bir şeye hayır demişsem, ben orada bir şey yapmak istememişsem ve benden sonra ayrılmama rağmen aynı işlemi yapmışlarsa, yarın, orada imzan iptal edilmediği için “Gel bakayım, sen de gel.” diyor. Arkadaşlar, yani bunu istiyoruz. Ben eğer ayrıldıysam, benim imza iptalimi kurum yetkililerinin inisiyatifine bırakmayın. Bunu belgeleyeyim noterden, “Ben bu kurumdan ayrıldım, artık benim burada sorumluluğum yoktur.” deme fırsatını verin bana, ben bunu söylüyorum. Yani burada, “İyi niyetli çalışanları kötü niyetli işverene karşı koruyun.” diyorum. Yani bir şey söylemiyorum. Çünkü, niye? Burada tek ticaret siciline muhatap işvereni alıyor. Orada çalışan bir yönetim kurulu üyesi ayrılsa onun imza iptalini altı ay, bir sene, üç ay, istediği sürede… Onun inisiyatifine kalmış. Bunu söylüyorum. Eğer ayrılırsa bir kişi, noterden ayrıldığını ispat etmek kaydıyla gider, “Ben bu kurumdan ayrıldım.” der. En azından, yarın, ondan sonra orada oluşacak herhangi bir usulsüz işleme karşı kişiyi korumak zorundayız. Aksi hâlde, imzası iptal edilmediği için, Türk Ticaret Kanunu’na göre, o kurumda imza atmasa, yönetimine katılmasa bile imzası iptal edilmediği için aynı suçlardan suçlanıyor. Ben takdirlerinize bırakıyorum.

Ben, Sayın Hocamın bu konudaki duyarlılığını gördüm, teşekkür ediyorum ama Komisyon ve Hükûmetin katılmadığı bu önergeyle ne istediğimizi size bir kez daha arz etmek istedim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gerekçesini bizzat önerge sahibinden dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

28’inci maddenin başlığını okutuyorum:

2. İlgililer

MADDE 28 -

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 28. maddesinin “İlgililer” şeklindeki başlığının, “tescil talebinde bulunabilecekler” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Hasan Çalış

Reşat Doğru

 

Konya

Karaman

Tokat

 

Mustafa Kalaycı

 

Hüseyin Yıldız

 

Konya

 

Antalya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Türk Ticaret Kanun Tasarısının 28. maddesinin (2) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, arz ve teklif ederiz.

 

Ali İhsan Köktürk

Atila Emek

Rahmi Güner

 

Zonguldak

Antalya

Ordu

 

Şevket Köse

Orhan Ziya Diren

R. Kerim Özkan

 

Adıyaman

Tokat

Burdur

(2) Bir hususun tescilini istemeye birden çok kimse zorunlu ve yetkili olduğu takdirde, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, bunlardan birinin talebi üzerine yapılan tescil tümü tarafından istenmiş sayılır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile tescil istemine birden çok kişinin yetkili veya görevli bulunması halinde bunlardan her birinin istemi halinde tescilin yapılabileceği hükme bağlanmıştır.

BAŞKAN – Komisyonun takdire bırakıp Hükûmetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 28. maddesinin “İlgililer” şeklindeki başlığının, “tescil talebinde bulunabilecekler” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                 Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız Sayın Bal?

FARUK BAL (Konya) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde metni mevcut kanundan aynen iktibas edilmiştir. Hükümde ilgililere ilişkin hususlar değil, tescil talebinin kimler tarafından yapılabileceği düzenlenmektedir. Teklif edilen başlık madde içeriğine daha uygundur.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

29’uncu maddenin başlığını okutuyorum:

3. İstemin şekli

MADDE 29 –

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı “Türk Ticaret Kanun Tasarısı’nın 29. maddesinin (1) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali İhsan Köktürk

Atila Emek

Rahmi Güner

 

Zonguldak

Antalya

Ordu

 

Orhan Ziya Diren

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Tokat

 

Malatya

Madde 29 – (1) Tescil istemi dilekçe ile yapılır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 29. maddesinin “İstemin Şekli” şeklindeki başlığının, “İstemin Şekli ve Kimlik Tespiti” şekline dönüştürülmesini; 29. maddesinin 2. fıkrasındaki “Dilekçedeki imza noterlikçe onaylanmışsa, ayrıca kimliğin ispatlanmasına gerek yoktur.” şeklindeki ikinci cümlenin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Hasan Çalış

Reşat Doğru

 

Konya

Karaman

Tokat

 

Hüseyin Yıldız

 

Mustafa Kalaycı

 

Antalya

 

Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

FARUK BAL (Konya) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Teklif edilen başlık, öngörülen başlığa göre madde içeriğine daha uygundur.

Ticaret Sicil Müdürlüğüne verilecek dilekçenin noterce onaylanması ihtimali son derece zayıf olup, karşılaşma ihtimali bulunmayan bir durumun kimlik tespitine ilişkin hükmün istisnası olarak düzenlenmesi gereksizdir. Kaldı ki ticaret sicili işlemlerinden dolayı Ticaret Sicili çalışanlarının şahsi sorumluluğu söz konusu olabileceğine göre, kimlik tespitinin her halükarda kendilerince yapılması isabetlidir.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı “Türk Ticaret Kanun Tasarısı”nın 29. maddesinin (1) fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                             Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları

Madde 29 – (1) Tescil istemi dilekçe ile yapılır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yüksek takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?..

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklikle madde metnindeki “olur” ibaresi “yapılır” şeklinde düzeltilerek, hatanın giderilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Maddeyi kabul edilen önerge istikametinde oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

30’uncu maddenin başlığını okutuyorum:

4. Süre

MADDE 30 -

BAŞKAN – Bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nın 30. maddesinin 3. fıkrasının madde metninden çıkarılmasını; arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Hasan Çalış

Reşat Doğru

 

Konya

Karaman

Tokat

 

Mustafa Kalaycı

 

Recep Taner

 

Konya

 

Aydın

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?..

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tescili talep etme süresini Ticaret Sicili Müdürlüğünün yetki çevresi dışında oturanlar için bu süre bir ay olarak uzatmaya yönelik olarak mevcut kanundan aynen iktibas edilen bu hüküm, mevcut kanunun hazırlandığı ulaşım ve iletişim imkânlarının zayıf olduğu dönemlerdeki imkânsızlıklar sebebiyle pozitif ayırımcılık niteliğinde bir hüküm olarak öngörülmüştür. Oysa bugün gelişen imkânlarda bu pozitif ayırımcılık hükmüne gerek olmadığından, hükmün içeriği eşitsizliğe neden olabilecek, dolayısıyla Anayasaya aykırılık içerecek niteliktedir. Ayrıca “yetki çevresi dışında oturanlar” ibaresi de yeterince açık değildir. Tescili talep edenler mi, işletme mi, işletme sahibi mi kastedildiği belli ve açık değildir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Bir Danışma Kurulu Önerisi vardır, okutuyorum:

V.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesi ile Genel Kurulun 2 Aralık 2008 Salı günkü birleşiminde (10/21) ve (10/94) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin birleştirilerek görüşülmesine ve bu görüşmenin ardından kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 27 Kasım 2008 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

 

 

Köksal Toptan

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı

 

 

Sadullah Ergin

 

Hakkı Suha Okay

 

Adalet ve Kalkınma Partisi

 

Cumhuriyet Halk Partisi

 

Grubu Başkanvekili

 

Grubu Başkanvekili

 

Mehmet Şandır

 

Selahattin Demirtaş

 

Milliyetçi Hareket Partisi

 

Demokratik Toplum Partisi

 

Grubu Başkanvekili

 

Grubu Başkanvekili

Öneriler:

Genel Kurulun 2 Aralık 2008 Salı günkü Birleşiminde 10/21 ve 10/94 esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin birleştirilerek görüşülmesi ve bu görüşmenin ardından kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi,

Gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında bulunan 303, 304, 305, 308, 268, 283 ve 307 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin bu kısmın sırasıyla 5, 6, 7, 8, 9, 10, ve 11 inci sıralarına alınması, diğer kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Önerilmiştir.

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, saat 19.30’da toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.26

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.30

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

96 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan İskân Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- İskân Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/539) (S. Sayısı: 251) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 251 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Osman Özçelik; şahısları adına Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan ve Bursa Milletvekili Mehmet Tunçak.

İlk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Hakkı Suha Okay’a aittir.

Sayın Okay, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, görüşülmekte olan yasa, İskân Kanunu’nun 1’inci maddesinin 5’inci fıkrasını değiştiriyor, bir 6’ncı fıkra ekliyor. Her iki fıkraya ilişkin değerlendirmelerimi sizlerle paylaşacağım.

Malumunuz, 1989 yılında o dönemin Bulgaristan hükûmetinin uygulamış olduğu asimilasyon politikası sonucunda Bulgaristan’da yaşayan soydaşlarımız zorunlu göçe tabi oldular ve 300 bin civarında soydaşımız ülkemize geldi. Ülkemize zorunlu göçe tabi olarak gelen bu soydaşlarımız için dönemin Türkiye Cumhuriyeti hükûmeti iskân sorunlarının aşılması yönünde çalışmalar yaptı ve Yüksek Planlama Kurulu kararı uyarınca ve de bir devlet bakanlığını sorumlu kılarak soydaşlarımızın 1991 yılında 2 milyon 500 bin Türk lirası peşinat yatırması hâlinde, her birine bir konut yapılması sorumluluğunu üstlendi, böyle bir taahhütte bulundu.

                      

(x) 251 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Göçmen derneklerinin verdiği bilgilere göre, 1991 yılında 2 milyon 500 bin Türk lirası yatıran 44.500 civarındaki soydaşımız için çeşitli illerimizde 23.500 civarında konut yapılmış, 23.500 civarındaki ev teslim edilmiş, geri kalan 20 bini aşkın soydaşımıza ise ev teslim edilememiş, finansman sağlanamadığı gerekçe olarak ifade edilmiştir.

Kendilerine konut verilemeyen soydaşlarımız paralarını, o peşinat olarak yatırdıkları 2,5 milyon Türk lirasını geri istediklerinde bunun finansmanı olmadığı için devlet tarafından paraları geri ödenmemiş, parasını geri alamayanlar ise devlet bakanlığı aleyhine dava açmışlar ve yatırmış oldukları avansın alım gücü karşılığında bir tazminat talep etmektedirler. Açılan bu davalar uzun süre yargılama sürecinde kalmış ve nihayetinde Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2004 yılında bir karar oluşturmuş. Oluşturulan karar aynen şöyle sonuç olarak: İadeye karar verilirken satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve o şekilde iadeye karar verilmesi denkleştirici adalet kuralına uygun olur.

Mahkemeler, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin bu kararını emsal kabul etmişler ve bu emsal karar uyarınca yargılamaları sürdürmüşler, dosyalar bilirkişi heyetlerine gitmiş ve bilirkişi heyetleri 2004 yılı itibarıyla 1991’de yatırılan 2 milyon 500 bin Türk lirasının karşılığının 1.700 YTL civarında olduğunu tespit etmiş, bu tespitte de bulunurken kanuni faizi, TEFE’yi, TÜFE’yi, doları, hazine bonosunu, altını, vadeli mevduatı, bunların hepsini de enstrüman olarak kullanmış. İşte bu açılan davalar tam karar aşamasında iken, 22’nci Dönemde 19/9/2006 tarihinde Parlamento bu değiştirilen veya değiştirilmesi önerilen fıkraya ilişkin bir yasal düzenleme yapmış ve bu yasal düzenleme de aynen şu biçimde: “Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutulup Türkiye’ye gelerek yerleşmek isteyen Türk soylu kişilere yaptırılan konutlardan almak üzere müracaat ederek para yatıranlardan konut sahibi olamayanların, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl içerisinde müracaat etmeleri hâlinde yatırdıkları bedel yatırdıkları tarihten itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte kendilerine ödenir.” Bu ibareden sonra “Görülmekte olan davalar da bu hükme göre sonuçlandırılır.” denilmiştir. Bu hükme göre yapılan hesaplamalarda ise 1991 yılının 2 milyon 500 bin Türk lirasının karşılık değeri aynı yıl itibarıyla 16-17 YTL’ye ulaşmaktadır. Bu kesinlikle denkleştirici adalet kuralına aykırıdır ve geçek değerinin, reel değerinin neredeyse yüzde 1’inden daha da azdır.

Bu yasa maddesi için yine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından Anayasa Mahkemesine müracaat edilmiş ve Anayasa Mahkemesi de 23/11/2006’da yani iki ay sonra “Görülmekte olan davalar bu hükme göre sonuçlandırılır.” ibaresi hakkında yürürlüğün durdurulmasına karar vermiştir. Böylece Anayasa Mahkemesi görülmekte olan davalara ilişkin olarak hak sahiplerine sadece yasal faize dayanarak ödeme yapmayı Anayasa’ya uygun bulmamıştır. Böylece yine önümüze geçen Parlamento döneminde olduğu gibi, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş bir hüküm yerine yeni bir düzenleme yapılması için bu tasarı gelmiştir; tıpkı vakıflarda, sosyal güvenlikte, Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nda, Sağlık Kanunu’nda, Cargill Yasası’nda olduğu gibi.

Değerli arkadaşlarım, şimdi gelen tasarı ile Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutulup, kendilerine konut vaadinde bulunulan Türk soylu kişilere, soydaşlarımıza bu düzenleme ile deniliyor ki: “Yatırıldığı tarihten ödeneceği tarihe kadar tüketici fiyat endeksi esas alınmak suretiyle hesaplanacak miktarın, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından ödenmesi öngörülmektedir.” Bu neyi getiriyor? Bu, 2007 yılı için aşağı yukarı 2.500 YTL’yi getiriyor. Bu, 2008 yılı için -eğer öngörülen enflasyon yüzde 11 olur ise- 2.800 YTL’yi getiriyor. Esasen bu da ödenen paranın tam karşılığı değildir. Nitekim tasarrufları teşvik hesabındaki paraların da iadesinde, Meclisimiz “Tüketici fiyat endeksi artı 5 puan esas alınarak iade edilir.” dediğinde, bu husus da Anayasa Mahkemesine götürülmüş ve Anayasa Mahkemesi tüketici fiyat endeksi artı 5 puan ödeme yapılması hususunu Anayasa’ya aykırı bulmamıştır. Bunu şunun için ifade ediyorum: Böyle bir ödeme yapılacak ama hiç olmazsa 1991 yılında bu ödemeleri yapan soydaşlarımızın mağduriyetini biraz daha gidermek için tüketici fiyat endeksi artı 5 puan gibi bir ekleme yapılması daha doğru olur diye düşünüyorum. Nitekim, grubumuz tarafından da maddelere geçildiğinde görüşülmek üzere bir önerge verilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, yıllardır bu insanlar mağdur edilmiş ama bu mağduriyetin yanı sıra bir başka mağduriyet daha var, bu da bu geçici maddenin bu tasarıyla eklenen altıncı fıkrasında yer alıyor. O da şu: Soydaşlarımıza evler teslim edildikten sonra, bu evlerin on yıl süreyle devir ve temliki yasaktır. Takyit konulmuştur ve tapu devri mümkün değildir ancak yıllar içerisinde bu konutları alan soydaşlarımızın bir kısmı o aldıkları konutları terk etmiş, bir kısmı tekrar Bulgaristan’a gitmiş ve giderken de bu on yıllık takyit süresine bakmadan evlerini satmışlar. Tabii takyide rağmen sattıkları bir realite. Bu yönde en çok mağdur olan Ankara Sincan Göçmen Konutlarında oturan yurttaşlarımız. Toplu Konut İdaresinin tespitine göre 51 yurttaşımız, yani Çorum’dan, Çankırı’dan, Yozgat’tan, Kırşehir’den Ankara’ya gelip Sincan’a yerleşen 51 yurttaşımız bu on yıllık süre içerisinde satın alanlar arasında yakalananlar. Nasıl olmuş? Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün memuru gitmiş, kapıyı çalmış “Burada iskâncı mısın, yoksa bir başka nedenle mi oturuyorsun?” demiş. Vatandaşım “Ben burayı satın aldım.” demiş. “Nasıl satın aldın?” “Şu el senediyle satın aldım.” “Nasıl satın aldın?” “Noterden gayrimenkul satış vaadiyle satın aldım.” Veyahut da vatandaşın ifadesini almışlar, çocukların ifadesini almışlar. “Siz burada ne sıfatla oturuyorsunuz?” “Bu ev bizim.” “Ne zaman aldınız siz bu evi?” “1998’de” Bir tutanak tutmuşlar ve sonucunda 51 kişi hakkında –Ben sadece Sincan için söylüyorum ama Toplu Konut İdaresinin Sayın Başkanının komisyondaki ifadesine göre, bu sorunu yaşayan İstanbul ve Bursa’da da vatandaşlarımız var.- demişler ki: “Siz yasaklı, kısıtlı süre içerisinde burayı satın aldınız. Siz buranın hukuken sahibi olamazsınız. Burayı derhâl terk edeceksiniz.” Tabii, bu konuda vatandaşlardan, o göçmen konutlarında yaşayanlardan ben bir Ankara Milletvekili olarak epey taleple karşı karşıya kaldım. Mektuplar geldi. Hazin bir tablo. Peki, yani bunlar, şimdi Toplu Konutun yaptığı gibi lüks konutlar mı? Hayır. 55 ve 70 metrekarelik olan konutlar ve daha sonra ne olmuş? 2000’li yıllarda bu kez, o konutları tahliye etmedikleri için, o konutların –bunlar blok içerisinde daireler- elektriği ve suyu kesilmiş. Elektriksiz kalmış, susuz kalmış ve orada yaşayan vatandaşlarımız ya komşularından su istemişler veya kaçak elektrik kullanmak zorunda kalmışlar. Komşu da bir dereceye kadar su veriyor, ondan sonra mahalleden su taşımaya başlamışlar, 7’nci kata, 5’inci kata, 9’uncu kata su taşımaya başlamışlar.

Tabii, bu konuda sadece satın alanlar değil aynı zamanda o blokta yaşayan diğer komşular da mağdur. Onlar ne yapmışlar? On yıllık süre dolduktan sonra tapudan devir yapmışlar fakat o bloklarda bir ortak yaşam var, ortak kullanım alanları var veyahut da doğal gaz bağlatacaklar. Bu kez belediye demiş ki: “Hayır kardeşim, burası sorunlu apartman, doğal gaz bağlamam.” veyahut da “Gelin, ortak bir alanın birlikte bir şeyini düzeltelim.” Birisi hak sahibi olup olmadığını bilmiyor ama orada bir gecekondu yaşamına mahkûm oluyor.

Sonuç itibarıyla bu konu -Değerli Ankara Milletvekili ve diğer gruplardaki arkadaşlarımla da paylaştım- bir Hükûmet tasarısında ek bir fıkra olarak geldi ve böylece bu yasal düzenlemeyle bu sorunun aşılacağına inanıyorum. Ama, burada önemsediğim bir şey var. Sayın Başkanın yani Toplu Konut İdaresi Başkanının komisyondaki şu sözlerine de dikkat çekmek istiyorum. Bir bölümünü okuyacağım, diyor ki: “Çok metruk vaziyette, çok perişan vaziyette ve yasa gereği on yıl geçmeden devredildiği için bunların tahsisleri iptal ediliyor. Şu anda bir kısmı da dolu bu konutların. Çok fakir insanlara verilmiş, çok da doğru dürüst konutlar değil. Yani, insanların başını sokacakları 70 metrekare civarında konutlar, çok bakımsız konutlar. –ve devam ediyor- Bu, bir kangren olaydır. Biz birkaç sefer bunları polisle dışarıya çıkartmaya çalıştık, bunlara acıdı oraya giden polislerimiz, kaymakamımız, valimiz acıdı, bize telefon ettiler ‘Bunlar perişan oluyor.’ dediler.”

Ben, bu konuda diğer serzenişleri, diğer talepleri ifade etmek istemiyorum. Bu çok cüzi de olsa, rakamını bilmiyorum ama eğer bu rakam Ankara Sincan’da 51’se –ki Toplu Konut İdaresi 51 olduğunu söylüyor- Türkiye’de de belki 100-150 konut.

Sonuç itibarıyla, bu getirilen altıncı fıkra ile bu konutların bu hak sahiplerine verilmesi için Toplu Konut İdaresine yetki veriliyor. Ancak, dilerim ki Toplu Konut İdaresi, zaten kıt kanaat zor imkânlarla geçinen ve yıllardır mağduriyeti çeken bu kişilerden ekstra, ilaveten bir para almaya kalkmaz ve bu hakkı kötüye kullanmaz; bu yasayla birlikte bu vatandaşlarımızın bu sorunu giderilir, soydaşlarımızın da 91 yılından bu yana kimi alamadığı paralar ödenir.

Meclisimizin bu konuda en doğru, en sağlıklı kararı vereceğine inanıyorum, yüce heyetinizi de saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Okay.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Osman Özçelik.

Buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 251 sıra sayılı İskân Kanunu’nda yapılan değişiklikle ilgili yasa tasarısı üzerine Demokratik Toplum Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yasa tasarısı, bir maddelik bir tasarı. Bu -teknik amaçla düzenlenmiş bir yasa tasarısı- Bulgaristan’dan göç edip burada konut sahibi olmak isteyen kardeşlerimizin mağduriyetinin giderilmesine yönelik bir düzenlemedir. Umarım bu yasa tasarısıyla daha fazla mağdur olmamaları sağlanır. Daha iyisi olabilir miydi? Mutlaka olabilirdi. Ama bu şekilde de büyük ölçüde mağduriyetlerinin giderilmiş olabileceğini düşünüyoruz. O nedenle, bu teknik bir düzenlemedir, hayırlı uğurlu olsun diyoruz, destekliyoruz, bu maddeyi yerinde buluyoruz.

Burada mağduriyeti söz konusu olan Bulgaristan’dan göç eden kardeşlerimizin göçüne neden olan olaylara da biraz bakmanın gerekli olduğuna inanıyorum. O nedenle, biraz, burada mağduriyete uğramadan önce Bulgaristan’da nasıl bir mağduriyet yaşadıklarını dile getirmek istiyorum ve biraz da tarihi hatırlatmak amacıyla bazı konulara değinmek istiyorum.

Türkiye'nin kuzeybatı komşusu Bulgaristan’la ilişkileri, Bulgaristan topraklarının Osmanlı İmparatorluğu’na katılmasıyla başlayan ve yüzyıllara dayanan bir ilişkidir. Osmanlı, Bulgar topraklarındaki hakimiyetini güçlendirmek, Osmanlı adına yönetim kademelerinde görevlendirmek ve Bulgar halkı arasında İslamiyet’i yaymak amacıyla 15’inci yüzyıldan itibaren Anadolu’dan Bulgaristan’a Türk nüfusu yerleştirmeye başladı. 18 ve 19’uncu yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun gerileme dönemine girmesi ve Avrupa’da sanayi devrimiyle birlikte ortaya çıkan ulusçuluk akımları Bulgaristan milliyetçiliğini ve buna bağlı Bulgaristan’da “bağımsız Bulgaristan” düşüncesini geliştirdi. Ortodoks Hristiyanlığa sıkı sıkıya bağlı Bulgar halkından çok az bir kısmının İslamiyete geçmesi ve bir kısım Müslüman Türk’ün ise Hristiyanlığı benimsemesinin dışında bir entegrasyon sağlanamamıştı. Başlangıçta ayrıcalıklı bir azınlık durumundaki Türkler, Bulgar milliyetçiliğinin gelişmesi ve Osmanlının güç kaybı nedeniyle azınlık hakları gasbedilen, baskıya maruz kalan bir topluluk hâlini aldı. 1878 yılındaki Berlin Anlaşması’yla Bulgaristan önce özerkliğini ve 1908 yılında Bulgaristan Osmanlıdan bağımsızlığını kazandı. Bağımsızlıkla birlikte Bulgaristan’da gelişen milliyetçilik Türklere karşı güçlü bir tepkinin doğmasına neden olmuş, ayrımcılık, kötü muamele ve asimilasyon politikaları devam etmiş, 1986 yılında Todor Jivkof döneminde bu asimilasyon politikaları doruk noktasına çıkmıştı.

Ayrıcalıklı konumunu kaybeden ve baskılara maruz kalan Bulgaristan Türkleri kurtuluşu kitleler hâlinde Türkiye’ye göç etmekte aradılar. Türkiye'nin kendi dinsel azınlıklarını dışarıya sürme, Türk olmayan Müslüman halkları da asimilasyonla Türkleştirmeye dayalı millî devlet yaratma politikaları Bulgaristan ve diğer Balkan ülkelerinden gelen Türkleri kabule uygundu. Bulgaristan ise düşük nüfusu ve iş gücü gereksinimi nedeniyle dışarıya göç verme eğilimi göstermiyordu. Türkiye, 1947 yılında, devlet yardımı olmaksızın, serbest göçmen statüsüyle 5 bin, 6 bin civarında Türk göçmen kabul etmişti. Daha önceki yıllarla birlikte bu sayının 100 bin civarında olduğu söylenir.

Türkiye, Bulgaristan Türkleri arasında yoğun bir propagandayla -o günün koşullarında- onları Türkiye’ye göç etme konusunda teşvik ediyor, Bulgaristan bundan rahatsız oluyordu. Türkiye'nin baskıları karşısında Bulgaristan, 1950 yılında Türkiye’ye bir ültimatom vererek, üç ay içinde 250 bin göçmenin Türkiye’ye göç etmesi için baskı yaptı ve zorladı -Bulgaristan zorda olan Türkiye ekonomisini felç etmek ve bu yolla Türkiye’yi âdeta cezalandırmak istiyordu- bunun üzerine Türkiye kapılarını açtı. Bu kez, göçmenlere devlet desteği şartı konuldu ve iskânlı göçmen statüsü verildi. İskânlı göçmen statüsü göç etmek isteyenlerin sayısında bir artış sağladı. Artış o düzeye vardı ki Türkiye, bir süre sonra vize uygulamak ihtiyacını hissetti, daha sora sınırları tamamen kapatmak durumunda kaldı. 1950-1951 yılları arasındaki bu büyük göç dalgasında 154.393 kişinin Türkiye’ye kabul edildiği ve tümüne iş ve ev sağlandığı biliniyor.

Bulgaristan’dan Türkiye’ye ikinci göç dalgası 1978 yılında 130 bin kişiyle gerçekleşti. 1989’da ortaya çıkan üçüncü göç dalgası Türkiye'nin arzusundan çok Todor Jivkov’un sistematik ilk ırkçı, asimilasyoncu politikalarının uygulamaya konulması üzerine âdeta Türkiye açısından bir zorunluluk hâline geldi.

Jivkov döneminde bütün Türkler kendi adlarını değiştirerek istekli, gönüllüymüş gibi Bulgar adı almaya zorlandı. Kamusal alanda Türkçe konuşma yasaklandı. Türk cemaatinin bütünlüğünü bozmak amacıyla Türkler Bulgar çoğunluğun yaşadığı bölgelere yerleşmeye zorlandı. Müslüman Türklerin ibadet özgürlüğü kısıtlandı. Türklerin yoğunlukta olduğu bölgelere yatırım yapılmamasıyla yaratılan işsizlik sonucu Türkler iç veya dış göçe zorlandılar. Devletin üst düzey yönetim kademelerinde Türklere ve Müslümanlara -Türkler dışındaki Müslümanlar da aynı baskılara maruz kaldılar- görev vermemek şeklinde baskılar karşısında Türklerin büyük bir bölümü kaderlerine rıza gösterirken, bir bölümü de Türkiye’ye sığınmak durumunda kaldılar. Kalanların bir bölümü ise, yasa dışı direniş örgütleri kurdular. Komünist sisteminin çöküşüyle bu yasa dışı örgütlenmeler “Hak ve Özgürlükler Hareketi” adı altında yasallaşarak seçimlere katıldılar.

Üçüncü göç dalgasıyla gelen göçmenlerin sayısı 160 bini bulmuştu. Ancak bu göç dalgasından kısa bir süre sonra Bulgaristan’da başlayan demokratikleşme sürecinin etkisi ve Türkiye’de umduğunu bulamamanın yarattığı hayal kırıklığıyla çok sayıda göçmenin, Türk göçmenin Bulgaristan’a geri döndüğünü biliyoruz.

Jivkov’un kısa süren ırkçı asimilasyoncu dönemi dışında Bulgaristan’da Türkçe kullanımı, ibadet özgürlüğü, Türkçe eğitim, Türkçe basın yayın, Türkçe kitap basımı gibi temel hak ve özgürlükler de yeterli olmasa bile ciddi kısıtlamaların olmadığını görüyoruz. Daha 1952 yılında Kırcaali’de, Razgrat’ta ve Sofya’da Türk pedagoji okulları kurulmuştu, Rusçuk’ta –ki Türkler “Ruse” diyorlar, Bulgarca “Ruse” deniyor- Türk kız ortaokulu ve Türk kız lisesi açılmış, Sofya Üniversitesinde Türkçe bölümde eğitim veriliyordu.

Bugün Bulgaristan’da Türk nüfusu 700 bin civarında yani Bulgaristan’daki tüm Türk nüfus, sadece Mardin ilimizin nüfusu kadar yaklaşık. Türk kökenli dört siyasi parti var Bulgaristan’da. Hak ve Özgürlükler Hareketi, Demokratik Gelişim Hareketi, Demokratik Adalet Partisi ve Türk Demokrat Partisi olmak üzere dört siyasi parti yasal faaliyetlerini sürdürüyorlar. Bunlardan Hak ve Özgürlükler Hareketi, 2005 seçimleri sonucunda 34 milletvekiliyle parlamentoda hâlen temsil ediliyor. 

Sosyalist Parti, İkinci Simeon Millî Hareketi –kralcı bir hareket bu- ve Hak ve Özgürlükler Hareketi üçlü koalisyonu şu anda işbaşında ve Hak ve Özgürlükler Hareketi önemli sorumluluklar almış durumda. Hak ve Özgürlükler Hareketi 1 başbakan yardımcısı, Doğal Afetler Bakanlığı, Çevre Bakanlığı ve Maliye Bakanlığıyla Parlamentoda, hükûmette temsil ediliyorlar.

2007 yılında Bulgaristan’ın Avrupa Birliğine girmesiyle, Avrupa Birliğine 14 üye göndermesi gereken Bulgaristan’da yapılan seçimlerde, Hak ve Özgürlükler Hareketi 4 milletvekilliği kazanmış Avrupa Parlamentosu için, bunlardan 2 tanesi Türk.

Bulgaristan, yaptığı seçimlerde, Türkiye’ye göç etmiş olan Türklere de, Türkiye’ye göçmen olarak gelen Türklere de oy kullanma hakkı tanıyor.

Devletimizin Bulgaristan göçmeni Türklerin Türk partilerine oy vermeleri konusunda yaptıkları teşvik ve propaganda, Bulgaristan yetkililerince demokratik bir süreç olarak algılanıyor, yorumlanıyor ve herhangi bir rahatsızlık ifadesinde bulunmuyorlar.

Bulgaristan’da Türk siyasi partileri, Türkleri temsil ettikleri veya adlarında “Türk” sözcüğü bulunduğu veya demokratik bir siyasi yarış içinde olmaları ne toplumu ne de Başbakanı germiyor, germe gerekçesi yapılmıyor, partilere kapatılma davası açılmıyor. Irkçı Jivkov’dan bu yana kimseye “Beğeniyorsan kal, beğenmiyorsan çek git.” denmiyor Bulgaristan’da.

Bugün Bulgaristan’da Türkçe eğitim serbest. Dini liderleri olan Baş Müftüyü seçme hakları var. Bulgaristan millî radyosu Türkçe yayın yapıyor. Türkçe sekiz gazete yayınlanıyor. Slav diline çevrilen tüm Türkçe isimler geri alınıyor ve Türkçesi kullanılıyor şu anda.

Şumnu’da -Şumen’de- Yüksek Pedagoji Enstitüsü, Kırcaali’de ilk ve ortaokul öğretmen enstitüleri Türkçe eğitim verecek öğretmenler yetiştiriyor. Bütün bunlara karşın Bulgaristan bölünme korkusu yaşamıyor. Tam aksine her geçen gün ülke bütünlüğü, karşılıklı sevgi ve saygı ve güven bağları güçleniyor Bulgaristan’da. Ülke ekonomisi gelişiyor, Bulgaristan Avrupa Birliği içinde saygın bir yer alıyor.

Türkiye Bulgaristan’dan gelen göçmenleri, hatta Afganistan’dan gelen göçmenleri koruma altına alıyor. Ev ve iş sağlayarak birinci sınıf vatandaşlık için ne gerekiyorsa yapıyor ve şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapmaya çalıştığımız gibi göçmenlerin mağduriyetini giderecek yasal düzenlemeler yapıyoruz. Bu yapılanlar son derece doğru ve demokratik bir ülkenin kendi vatandaşlarına sağlamak zorunda olduğu insanca yaşama hakkının güvence altına alınmasına yönelik yerinde önlemlerdir yapmaya çalıştığımız.

Peki, kendi öz yurttaşlarımıza karşı da aynı duyarlılığı gösteriyor, aynı sorumlulukla davranıyor muyuz? Bunu vicdanlarımıza bir soralım, bakalım “Evet” yanıtını alabilecek miyiz? Kendi öz yurttaşlarımıza nasıl davrandığımızı, hangi sanal korkular içinde ne tür dramlara neden olduğumuzu, neler kaybettiğimizi burada tek tek anlatmaya zamanımız yok. Bir örnek her şeyi açıklamaya yetiyor sanıyorum,

Seçilmiş bir insan olarak seçmenlerimin ve kimi dostlarımın Kurban Bayramı’nı kutlamak üzere bir tebrik kartı hazırlamak istedim. Karta “Kurban Bayramı’nızı kutlar, çalışmalarınızda başarılar dilerim.” cümlesine ek olarak kendi ana dilimde ve seçmenlerimin büyük çoğunluğunun diliyle, aynı anlama gelen (Hatip tarafından, bilinmeyen bir dille, birtakım kelimeler ifade edildi) “Bayramınızı kutluyorum, işlerinizde başarılar diliyorum.” yazdım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Basımevi bu kartın basılamayacağını bildirdi. Bunun üzerine kartı özel bir matbaada bastırdım, kartlardan bir bölümünü siz milletvekili arkadaşlarıma, diğer bir bölümünü de seçmenlerime gönderdim. Meclisteki posta kutularına dağıtılabilmesi için Meclis Sekreterliğinden izin istedim, ne yazık ki, yasak olduğu gerekçesiyle buna da izin verilmedi. Bayram kutlaması bile yapamıyorum kendi dilimde. “Kızım sana anlatıyorum, gelinim sen anla” kabilindendir bu anlattıklarım.

Yasa tasarısının hayırlı olması dileğiyle saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına üçüncü konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Cemaleddin Uslu, Edirne Milletvekili.

Sayın Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 251 sıra sayılı İskân Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın geneli hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin Meclis Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının gerekçesine baktığımızda, özellikle 1989 yılı sonrası Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutulup Türkiye’de ikamet etmek isteyen Bulgaristan Türklerine yaptırılan konutlardan almak üzere müracaat ederek para yatıran göçmen soydaşlarımızdan bugüne kadar konut edinemeyenlere, müracaatları hâlinde yatırmış oldukları bedelin yatırıldığı tarihten ödeneceği tarihe kadar TÜFE esas alınmak kaydıyla ödenmesinin sağlanacağı ifade edilmektedir. Ayrıca düzenlemede uygulamaya ilişkin gerekli düzenlemeleri yapmak üzere Toplu Konut İdaresi Başkanlığına yetki verilmektedir.

Değerli milletvekilleri, Bulgaristan göçmenlerinin kendilerine ev yapılması için Emlak Bankasına 1991 yılında verdikleri 2 milyon 500 bin lira peşinatı bankanın kapanmasından sonra üzerine alan TOKİ birçok mağdur vatandaşımızla karşı karşıya gelmiştir.

Geçtiğimiz yıl, özellikle haber portallarında da dikkatimizi çekmişti, “TOKİ’nin Göçmenlere Ayıbı” başlığı altında bir haber geçildi. Bazı soydaşlarca yatırılmış olan müracaat bedellerinin faiziyle tahsili amacıyla Bursa 4. Sulh Hukuk Mahkemesine açtıkları dava neticesinde, müracaat bedellerinin yatırıldığı günden itibaren yasal faiziyle birlikte davacıya verilmesi hükmüne bağlanmıştır.

Alınan karar doğrultusunda hazırlanan kanun değişikliği, 19/9/2006 günü Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaşmıştır. Kanunun yayımından sonra geçen bir yıllık süre zarfında geri ödemeye ilişkin hiçbir müracaatı kabul etmeyen TOKİ, bilgi edinme taleplerine de “Yasal faiz hesaplama çalışmalarının devam ettiği” cevabını vermiştir.

Bir yıl boyunca faiz hesabını yapamayan Kurum, söz konusu kanunun belirtildiği yasal sürenin bitimini müteakip İnternet sitesinde yaptığı duyuruda, geri ödenecek paranın faiz artı anapara dâhil olmak üzere 18 YTL (18 milyon) olduğunu açıklamıştır.

İşte, bu durum, göçmen vatandaşlarımızı isyan noktasına getirmiştir. Zira, bazı vatandaşlar konuyu mahkeme aşamasına getirerek sonuç almaya çalışmışlar, ancak mahkemeye başvurmayan 10 bin dolayında göçmen vatandaşımız, devletten hesaplamanın adilane yapılarak ödeme yapılmasını talep etmektedirler. İşte, bu tasarı, mağdur olan vatandaşlarımızın mağduriyetlerini ortadan kaldıracaktır.

Değerli milletvekilleri, 19/9/2006 tarihli İskân Kanunu’nun geçici 1’inci maddesi, bir yıl içinde müracaat etmesi hâlinde, ilgiliye yatırdığı peşinatın kanuni faiziyle birlikte iade edilmesini ve bu konuda görülmekte olan davaların bu hükme göre sonuçlanacağını hükme bağlamıştır. Ancak Anayasa Mahkemesinin 23/11/2006 tarihli kararıyla, uygulanması hâlinde sonradan giderilmesi güç veya imkânsız durum ve zararların doğabileceği gerekçesiyle İskân Kanunu’nun geçici 1’inci maddesinin beşinci fıkrasının “Görülmekte olan davalar da bu hükme göre sonuçlandırılır.” şeklindeki ikinci cümlesinin yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmiştir. Bu sebepten, bugün görüşmekte olduğumuz bu tasarı ile söz konusu bu değişikliğe ihtiyaç duyulmuştur. Yapılan değişiklikle Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutulup Türkiye’ye yerleşmek isteyen Türk soylu kişilere yaptırılan konutlardan almak üzere müracaat ederek para yatıranlardan konut sahibi olamayanlara mevcut düzenlemedeki bir yıl yerine en geç iki yıl içinde müracaat etmeleri hâlinde yatırdıkları bedelin yine mevcut düzenlemedeki kanuni faizlerine TÜFE esas alınmak suretiyle hesaplanarak ödenmesi sağlanmaktadır. Bu suretle, soydaşlarımızın o tarihte yatırmış oldukları paranın o günkü kıymeti korunmuş olacaktır.

Değerli milletvekilleri, göç, Bulgaristan Türklerinin hayatında her zaman önemli bir yere sahip olmuştur. Periyodik olarak, dönemin özelliklerine göre farklı sayıda Bulgaristan Türkü Türkiye’ye göç etmiştir. 1989’un yaz aylarında Türkiye’ye iki buçuk ay gibi çok kısa bir süre içerisinde yaklaşık 400 bin Bulgaristan Türkü akın etti. 21 Ağustosta Bulgaristan-Türkiye sınırı Türkiye Hükûmeti tarafından kapatıldıktan sonra, bu göç dalgası durmadı.

Değerli milletvekilleri, bu sancılı olayı, izin verirseniz, bizzat yaşayanların ifadesiyle aktarmak istiyorum.

1989 göçünü neye bağlayabiliriz? Bu kadar kişinin aynı anda evlerinden, iş yerlerinden, sevdiklerinden, hatıralarından kopma kararı almalarının sebebi nedir?

Bulgaristan Türklerinin Türkiye’ye göç etmesini tetikleyen en önemli etken sosyalist rejimin asimilasyon eğilimleri olmuştur. Bu çabalar 1980’lerde doruğa ulaştı ve 1984’te “Soya dönüş” başlığı altında Bulgaristan Türklerinin isimleri Bulgarlaştırıldı, Türkçe konuşmaları yasaklandı, etnik kimliğini ve dinî inançlarını ifade eden her tür sosyal ve kültürel faaliyet yasaklandı. Ancak, Bulgaristan Türkleri, Hükûmetin planladığı gibi, Bulgar kimliğine teslim olmadı. Örgüt veya birey düzeyinde yürütülen kimlik koruma çabaları 1989 yılının Mayıs ayında “Mayıs Barış Hareketleri” adı altında yapılan yürüyüşlerle doruğa ulaştı. Göstericiler “Biz Türküz, isimlerimizi istiyoruz.”, “Yaşasın demokrasi” gibi sloganlarla isteklerini bildirirken devlet propaganda araçları göstericilerin özerklik istedikleri ve Türkiye’ye göç talep ettikleri fikrini yaydı ve kamuoyunu yanıltarak temel insan haklarını talep eden göstericilere karşı düşmanlık duygusu uyandırdı.

Mayıs olayları boyunca yirmi dört saat içinde ülkeyi terk etme emri verilen yaklaşık 2 bin kişinin Bulgaristan’dan ayrılması 1989 yaz aylarında gerçekleşecek göçün ilk sinyallerini vermiştir. Bulgaristan’da yaşanan bu gelişmeler bazı gerçekleri de ortaya çıkarmıştır. “Mayıs yürüyüşleri” isim değiştirme sürecinin başarısızlığa uğradığını, Türklerin kendilerine empoze edilen Bulgar kimliğini kabul etmediğini göstermiştir. Bu noktada Bulgar Hükûmeti soya dönüş sürecinin yeni bir adımı olarak göçe başvuracaktır. Bulgar kimliğini reddedenler göçe zorlanacak, Bulgaristan’da kalanlara gönüllü olarak asimile olmayı kabul etmiş gözüyle bakılacaktır.

İki ülke arasında o dönemde göç kavramını meşru kılacak bir sözleşme olmadığı için Bulgaristan medyası yaşanan bu sancılı olayı “Büyük gezi” olarak isimlendirdi. Türk tarafında da olaydan göç olarak söz edilse de 1989 yaz aylarında ülkeye akın eden Bulgaristan Türkleri için onları daha önce çeşitli resmî anlaşmalarla Türkiye’ye yerleşen muhacirlerden ayırt eden “Soydaş” terimi kullanıldı.

Bu olaylardan söz ederken “göç” kavramını kullansam da şu ana kadar yaptığım açıklamaların da gösterdiği gibi, yaşanan olay sebepleri ve gerçekleşme biçimi olarak daha önceki göçlerden son derece farklıdır. Göç sonrasında dünyada ve iki ülke arasında yaşanan gelişmeler de 89 göçmenlerinin daha önceki muhacirlere göre Bulgaristan’la olan bağlarının daha sağlam kalmasına neden olmuş, bu durumda globalleşen dünya anlayışına uygun bir kimlik oluşturma sürecinin önü açılmıştır.

89 göçünün nedenleri ve diğer göç hareketlerine göre özel konumundan söz ettikten sonra, bu göçmenlerin ana vatanla ilk yüzleşme anlarına değinmek istiyorum. Zulümden kurtulduğuna inanan bir kişinin gönlünde yaşattığı ana vatan imgesinin somut bir ülkeye dönüştüğü anlarda, herhangi bir zulüm ortamında insan, yaşadığı travmatik deneyimle baş etmek için, yaşama olan inancını sürdürebilmek için hayalî veya gerçek bir umut kaynağı oluşturur. Bulgaristan Türkleri için yoğun asimilasyon yıllarında bu umut kaynağı, tek umut kaynağı “ana vatan Türkiye” imgesi oldu. İki ülke arasındaki sınırın kapalı olması, her tür haberleşmenin en düşük düzeyde tutulması, Türkiye'nin Bulgaristan Türkleri tarafından idealize edilmesine, neredeyse gerçeküstü bir yer olarak hayal edilmesine neden olmuştur.

Bu idealize edilen ana vatan imgesi herkesin zihninde bu denli güçlü olmasa da yıllarca süren iletişimsizliğin sonucu olarak Bulgaristan Türkleri umutla gittikleri ülke hakkında yeterli bilgiye de sahip değildir. Ayrıca yola çok kısa bir süre içinde çıktıkları için yaşayabilecekleri olası sorunlara da kendilerini psikolojik olarak hazırlayacak zamanları bile olmamıştır. Bu da kaçınılmaz olarak ana vatanla, ana vatana kavuşmanın coşkulu sevinci ile birlikte yoğun hayal kırıklığı da getirdi.

Bulgaristan Türklerinin ana vatan sevdasını ve onunla kucaklaşmanın verdiği coşkulu sevinci seçtikleri soyadları da yansıtmaktadır. 89 Bulgaristan göçmenleri arasında genelde “Vatansever”, “Ulutürk”, “Öztürk”, “Mutlu”, “Şen”, “Yılmaz” gibi ana vatana kavuşmanın mutluluğunu ifade eden soyadları yaygındır ancak ifade ettiğim gibi mutlulukla birlikte hayal kırıklığı da göçün ilk dönemlerinde yaşanan temel duygulardan biriydi.

Türkiye'ye gelenlerin bir kısmı burada bir hafta, bir ay veya daha uzun süre kaldıktan sonra tekrar Bulgaristan’a dönme kararı aldı. Bulgaristan’a dönen bu kişilerin bir bölümü evlerine el konulması, eski iş yerlerine geri dönememeleri gibi farklı nedenlerden dolayı Bulgaristan’da da yeni bir hayal kırıklığı yaşayarak yeniden Türkiye'ye gelme yollarını aramaya koyuldu.

Bulgaristan’a geri dönme veya uyum sağlama sürecini zorlaştıran etkenler üzerinde kısaca duracak olursak iş, barınma ve farklı düzeylerde kültür uyuşmazlığı gibi sorunların yanı sıra, yerli Türklerin, kendilerini ilk coşkulu karşılamadan sonra “Bulgar” veya “gâvur” olarak adlandırmaları, hatta daha eski Bulgaristan göçmenlerinin bile kendilerini dışlamaları önemli etkenler arasında sıralanabilir. Zamanla Bulgaristan ile Türkiye arasındaki çift yönlü hareket, Bulgaristan Türkleri için normal, hatta kimliklerini en iyi şekilde ifade eden bir duruma dönüştü. 50’li veya 70’li yıllarda Türkiye’ye göç eden Bulgaristan Türklerinde göç sonrasında entegrasyona dayalı bir kimlik modeli oluşurken 89 ve daha sonraki göçmenlerde daha çok senteze dayalı bir kimliğin oluştuğunu görüyoruz. “Senteze dayalı kimlik” derken 89 Bulgaristan göçmenlerinin kendilerini her iki ülkeyle özdeşleştirdiklerini vurgulamak istiyorum. “Bulgaristan’la özdeşleşme” derken ise, bunu etnik bir özdeşleşme olarak değil, Bulgaristan ile kültürel, sosyal, ekonomik alanlarda somut ve soyut ilişkilerin sürdürülmesini kastediyorum.

89 Bulgaristan göçmenlerinin Türkiye’ye uyum sağlamalarını kolaylaştıran etkenler üzerinde duracak olursak her şeyden önce büyük bir çoğunluğunun eğitimli ve iş sahibi olduğunu, çalışma konusunda cinsiyetler arasında fark gözetilmeden çalışabilecek durumda olan tüm aile bireylerinin çalıştığını vurgulamak gerekiyor. Bu özellikleri sayesinde 89 Bulgaristan göçmenleri kısa süre içerisinde ev sahibi oldu, ki “ev” kavramı, göçmen, sürgün ve benzer konumda olanlar için son derece önemlidir. Ev sahibi olmak isteyen, yeni ülkeye aidiyet duygusunu pekiştiren, temel göç sıkıntılarının da geride bırakıldığını müjdelemektedir.

Bir taraftan Türkiye’ye uyum sağlamaya çalışan 89 Bulgaristan göçmenlerinin her iki ülkeye de bağlı olmalarına yasal zemin hazırlayan gelişmeler oldu. Bunlardan en önemlisi, çifte vatandaşlık ve çift pasaport uygulaması oldu. Bu, Bulgaristan Türklerine Türkiye’ye ve Bulgaristan vatandaşlığının ötesinde, Bulgaristan’ın AB üyesi olması nedeniyle AB vatandaşlığını da kazandırmış oldu. Demokratik gelişmeler ışığında, orada çalışmış olanlar emeklilik maaşı alma, oradaki mülkiyetlerini geri alma, yeni mülk edinme gibi haklar edinmiş oldu. Böylece, hem Türkiye’de hem Bulgaristan’da yaşayan ve çalışan bir kesim oluştu. Bulgaristan göçmenlerinin Bulgaristan’la olan güçlü bağları seçim dönemlerinde de açıkça gözlemleniyor. Bu dönemlerde Bulgaristan Türkü oy hakkından yararlanmak için doğdukları yere gidiyor.

İki ülke arasında bir geliş-gidişten söz etsem de, bu tüm 89 göçmenlerini kapsayan bir durum değil. Azınlık da olsa çift vatandaş olmayan, burada geçirdikleri süre boyunca Bulgaristan’a hiç gitmeyenler de var. Ancak böyle durumlarda bile Bulgaristan’a hayalî yolculuklar yapılır.

Orası ve burası arasındaki sıkışıp kalma durumu, zor bir yaşam biçimi olarak görünse de, çok yönlü bir etkileşim süreci başlatarak, bir yandan Türkiye’ye yerleşen Bulgaristan Türklerinde yeni kimlik ve aidiyet duygularının oluşmasına neden olurken, öte yandan Bulgaristan’da yaşamakta olan Türklerin hayatını ve kültürlerini de etkiledi.

Karşılıklı etkileşim, Bulgaristan’dan Türkiye’ye ve Türkiye’den Bulgaristan’a eğitim görmek için giden öğrenciler, yılın bir bölümünü Türkiye’de ve bir bölümünü Bulgaristan’da geçiren emekliler, her iki ülkede de çalışanlar sayesinde sağlanıyor.

Değerli milletvekilleri, sıkıntı dolu göç ortamı içerisinde çoluk çocuğuyla hayata tutunmaya çalışan bu insanların haklarının verilmesi ve bu manada yasa çıkarılması yüce Meclisimizin en önemli ve acil görevlerinden olmalıdır. Yıllardır ev hayaliyle yanıp tutuşan ama bu emeline ulaşamayan, üstelik yatırdığı peşinatı da yıllardır alamayan, alsa da parası pul olan Bulgaristan Türklerinin gündemdeki bu sorununun bir an önce çözümlenmesi gerekiyor.

Bu insanlar Bulgaristan’da bulundukları süre içerisinde o ülkenin birliğine, bütünlüğüne bağlı olmaya çalışmışlar, bayrağına saygı duymuşlar, bu anlamda o ülkeye baş kaldırmamışlardır, bunu da burada ifade etmek istiyorum.

Bu insanlarımızın sıkıntıları sadece bunlar değildir, başkaca sorunları, başkaca sıkıntıları da vardır. Özellikle Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç eden bu insanlarımızın, Türkiye’de de vatandaşlık almaları sonucu hem Türkiye vatandaşlığı hem Bulgaristan vatandaşlığı olmasından dolayı Türkiye’deki soyadları farklı oldu ve çocuklarının özellikle Bulgaristan’da yarın vatandaş olamayacakları gibi bir durum söz konusudur. Yani Türkiye’de çifte vatandaş olan bu insanlarımızın soyadları Bulgaristan’daki soyadlarından farklı olduğu için önümüzdeki dönem içerisinde, ki yaklaşık 20-30 bini bulacak bir vatandaşımızın bu konuda mağdur olacağını düşünüyoruz. Bu anlamda, özellikle Türkiye ve Bulgaristan’ın çok özel bir anlaşma yaparak bu sorunu gidermesi gerekir.

Bir diğer konu da malumunuz Sosyal Güvenlik Yasası, geçenlerde çıktı ve Ekim ayından itibaren uygulanmakta. Özellikle Bulgaristan’dan gelen göçmenler oradaki çalışmalarını daha önce borçlanamıyorlardı, ancak bu yasadan sonra borçlanmaları söz konusu oldu. Ancak, uygulamada yasal başvuru şartlarını tamamlayarak borçlanma başvurusu yapan ve başvuruları kabul edilen kişilerin Kuruma davet edilerek kendilerinden bir taahhüt alındığı ifade ediliyor. Eğer bu taahhütte… İleriki dönemlerde Bulgaristan’da veya başka bir ülkede emekli maaşı almaları durumunda, devlet tarafından kendilerine yapılan tüm ödemeleri geri verme taahhüdü alınıyormuş. Eğer bu böyleyse, eğer böyle bir taahhüt alınıyorsa bunda bir yanlışlık vardır. Bunun tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Ayrıca, yasanın sadece zorunlu göçe tabi tutulanları kapsaması, daha sonra yasal yollardan gelen ve Türk vatandaşı olanları kapsamaması bu soydaşlar arasında da büyük rahatsızlık yaratıyor. Kapsam dışı kalan kişi sayısı da oldukça fazla.

Bir diğer konu, SSK ve BAĞ-KUR kurumlarına bağlı olan göçmenler askerlik borçlanmalarını, Bulgaristan’da yaptıkları askerliklerin borçlanmalarını rahatlıkla yapabilirken kazanılmış davalar olmasına rağmen ve tek kurum hâline dönüşmesine rağmen, Emekli Sandığına bağlı çalışan soydaşların askerlik borçlanma talepleri reddediliyor. Bu durumda da ciddi bir sıkıntı var.

Bir başka gelişme, SSK da son günlerde, daha önce kabul ettiği bu askerlik borçlanmalarını bu defa iptal ettiğini, dolayısıyla bu insanların tekrar mağdur olabileceğini… Eğer hâl böyleyse yine bu insanlarımız mahkeme kapılarında hakkını arayacak duruma gelecektir.

Bu yasanın uygulanmasıyla bahsettiğim gibi birçok vatandaşımız, soydaşımız bu mağduriyetlerini giderecektir. Ancak TÜFE yetmez, yani paranın ilk yatırıldığı tarihten ödeneceği bugüne kadar geçen sürede TÜFE uygulaması sanıyorum bu mağduriyeti gidermeyecektir. TÜFE artı 5 puan uygulaması bizce de makul görülmektedir. Sanıyorum CHP Grup Sözcüsü de bu konuyu ifade etti. Bizim de teklifimiz bu yöndedir.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Uslu.

Şahsı adına, Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan.

Buyurun Sayın Tutan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 251 sıra sayılı İskân Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile ilgili olarak şahsımın görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1989 zorunlu göçü ile Bulgaristan’dan Türkiye’ye gelen soydaşlarımıza Türk halkı ve devletimiz büyük bir özveriyle yardımcı olmuştur. O günlerde, devletimizin girişimleri sonucunda Dünya Bankasından alınan kredi ile Türkiye'nin çeşitli yerlerinde yaklaşık 25 bin konut yaptırılmıştır. Bu konutlardan yararlanmak üzere 44 bin soydaşımız belli bir peşinat bedeli ödeyerek müracaatta bulunmuşlar, yaklaşık 19 bin müracaata konut tahsis edilememiş, bunlardan 6 bini yatırdıkları peşinatları o günlerde geri almış, 2.500’üne de kurdukları kooperatifler üzerinden arsa tahsisi yapılmıştır. Geri kalan 11 bin aile ise ödedikleri peşinatları geri alamamışlardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun tasarısıyla, göçmen vatandaşlarımızın 1991 yılında göçmen konutlarından edinebilmek için yatırmış oldukları bedelin korunması amaçlanmıştır.

Göçmen konutlarından edinebilmek için 1991 yılında 2 milyon 500 bin lira yatırarak müracaat eden soydaşların yatırmış oldukları bedelin iadesine ilişkin 5543 sayılı İskân Kanunu’nun geçici 1’inci maddesinin 5’inci fıkrası, Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutulup Türkiye'ye yerleşmek isteyen Türk soylu kişilere yaptırılan konutlardan almak üzere müracaat ederek para yatıranlardan konut sahibi olamayanlara, bir yıl içinde müracaat etmeleri hâlinde, yatırdıkları bedelin kanuni faiziyle birlikte kendilerine ödenmesini ve bu konuda görülmekte olan davaların da bu hükme göre sonuçlandırılmasını öngörmektedir.

Yapılan düzenlemeyle, Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutulup Türkiye’ye yerleşmek isteyen Türk soylu kişilere yaptırılan konutlardan almak üzere müracaat ederek para yatıranlardan konut sahibi olamayanlara, mevcut düzenlemedeki bir yıl yerine en geç iki yıl içinde müracaat etmeleri hâlinde, yatırdıkları bedelin, yine mevcut düzenlemedeki kanuni faiz yerine TÜFE esas alınmak suretiyle hesaplanarak ödenmesi sağlanmaktadır. Böylelikle, hem iade edilecek para miktarı artırılarak soydaşlarımızın o gün itibarıyla yatırmış oldukları bedel korunmakta hem de konuyla ilgili olarak bu süreçte mahkemelerce verilip kesinleşen kararlara uygunluk sağlanmaktadır.

Diğer taraftan, konut sahibi olmak için soydaşlarımızın ödemiş oldukları bu tutarların, maalesef, geçmişte çok uzun süre vadesiz hesaplarda tutulmuş olması neticesi enflasyona yenik düşmesi, ayrıca söz konusu taşınmazlara ilişkin soydaşlarımız tarafından açılmış olan davalarda mahkemece davacı lehine hükmedilmiş olan tutarlar ile sair yargılama giderlerinin bu hesaptaki paradan ödenmiş olması nedeniyle, hesapta kalan paranın bu ihtiyacı karşılaması mümkün görülmemektedir.

Ayrıca, soydaşlarımız için yapılan konutların tamamının yurt dışından sağlanan kredilerle yapılmış olması, bu kredilerin geri dönüşünün hazineye gitmesi ve Göçmen Koordinatörlüğü’ne geri dönüşüm sağlanmaması sebebiyle göçmen konutları hesabından karşılanamayan tutarların, Maliye Bakanlığınca bu amaçla aktarılacak tutarlardan karşılanması öngörülmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bu yasa bir hakkın iadesidir. Maalesef, halk arasında bir söylenti vardır “Devlet alacağına şahin, vereceğine karga.” diye, maalesef. Ama Hükûmetimiz bu anlayışı da yıktı. Aynen Tasarrufu Teşvik Fonu’nda yaptığı gibi, Konut Fonu’nda yaptığı gibi, şimdi de bu yasayla, mağdur soydaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesini amaçlıyoruz.

Değerli arkadaşlar, malum, soydaşlarımız ağırlıklı olarak Bursa iline yerleşmişlerdir. Bursa ilinde soydaşlarımızla zaman zaman çeşitli toplantılar yapıyoruz. İktidara geldiğimizden beri yaptığımız bu toplantılarda soydaşlarımız bizden asıl olarak üç tane ana talepte bulunmuşlardır.

Birincisi, emeklilik hakları, borçlanma haklarının temin edilmesiydi. Çok şükür, bu Mecliste bu yasayı hep birlikte, iktidarıyla muhalefetiyle birlikte çıkardık ve soydaşlarımızın bu yakınması giderildi.

Diğer bir konu, sık sık akrabalarını görmeye yurt dışına giderlerdi; Bulgaristan’a, Yunanistan’a, Bosna’ya giderlerdi. Bu gidiş gelişlerde ödedikleri konut fonundan çok şikâyet ediyorlardı. Yine Hükûmetimiz, Bakanlığımız sağ olsun, konut fonunu 15 YTL gibi çok makul bir seviyeye getirdi, bu problemleri de çözüldü.

Ve en son: Bu 11 bin civarında soydaşımız -ki bunların büyük bir bölümü Bursa’da yaşıyor- “Bizim hakkımız ne zaman ödenecek? Biz ne zaman konut sahibi olacağız?” diyorlardı. Şükürler olsun, bugün de bir mutabakat hâlinde bu yasayı görüşüyoruz, inşallah birazdan yasalaşacaktır.

Tabii, 1’inci madde görüşülürken bir önergemiz var. Bunu da önerge geldiğinde sizlerle birlikte değerlendireceğim.

Ben bu yasanın soydaşlarımıza ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tutan.

Üçüncü konuşmacı, Bursa Milletvekili Mehmet Tunçak.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET TUNÇAK (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 251 sıra sayılı İskân Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Öncelikle çok teşekkür ediyorum hem iktidara hem muhalefet partilerimize. Hakikaten tam bir mutabakat içerisinde çok önemli bir kanunu bu akşam inşallah Meclisten birlikte geçireceğiz.

Şu anda binlerce Bulgaristan göçmeninin bizleri heyecanla izlediğine eminim. Bu da şunu gösteriyor: Türkiye Büyük Millet Meclisi hiçbir görüş farkı, hiçbir ideolojik fark gözetmeksizin, topyekûn, Bulgaristan’dan gelen göçmenleri kucaklamaktadır. Onları Türkiye'nin asil evlatları olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin şanına layık bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları olarak görmektedir.

Bununla birlikte bazı şeyleri de sizlerle paylaşmak isterim, özellikle göçmen bir ailenin ferdi olarak: göçmenlik hakikaten zor bir iş, muhacirlik zor bir hadise. Türkiye Cumhuriyeti, yüz yıla yakın bir zamandır milyonlarca göçmeni Türkiye’de yer yurt sahibi yaptı, onları Türkiye’de bağrına bastı. Bulgaristan’dan, Yunanistan’dan, Kuzey Irak’tan, Kafkasya’dan milyonlarca insanı Türkiye Cumhuriyeti bağrına bastı; elinden geldiğince onlara destek vermeye, onlara da yaşanabilir bir hayatı yaşatmak için elinde geldiğince uğraştı. Fakat ister istemez birçok birimde problemler, birçok kesimde problemler olduğu gibi Bulgaristan göçmenleri de zaman zaman, bazen umutsuzluklara kapıldılar, bazen sorunlarının çözümünde yeterli muhatap bulamadıklarından yakındılar. Özellikle uzun zamandan beri siyaset yapan tüm siyasetçiler Bulgaristan göçmenleriyle yaptıklar siyasi çalışmalarda hep bunlarla yüz yüze kalmışlardır.

Az önce de Sayın Tutan tarafından belirtildi, üç ana konu siyasetçilere hep aktarıldı, uzun yıllardan beri, Bulgaristan’da yıllarca çalışmış, sonra zorunlu göçle Türkiye’ye gelmiş, fakat Bulgaristan ile Türkiye arasında sosyal güvenlik anlaşması olmaması sebebiyle burada emekli olamayan binlerce soydaşımızın sorunları, işte yakın zaman içerisinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından ağırlıkla hazırlanan tasarıda Meclisimiz tarafından kabul edildi ve şu ana kadar bu konuyla ilgili yaklaşık 16 bin soydaşımız Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına emekli olabilmek için başvurdular ve bu hakkı kazanmış oldular. 16 bin geleceğine umutsuzlukla bakan vatandaşımız…

Bugün konuştuğumuz, yaklaşık 11 bin kişiyi ilgilendiren konutlar için, konut kazanmak için, konut alabilmek için verdikleri paranın uzun yıllarca yok olup gittiğini üzüntüyle gören yaklaşık 11 bin insanımızın yüzünün bir daha gülmesi.

Evet, değerli milletvekilleri, nema ödemeleri, KEY ödemeleri gibi birçok problemi çözen bu iktidar çok şükür ki, şu anda da çok önemli bir probleme parmak basmış, yine vatandaşıyla kucaklaşmış, yine vatandaşının gönlünü bu şekliyle hakkını vererek almıştır. Bununla birlikte Sayın Başbakanın Bulgaristan ziyaretinde özellikle -Türkiye Cumhuriyeti’nin Bulgaristan’a birçok ziyaretleri oldu ama- ilk kez Kırcaali’de bulunmuş olması, Bulgaristan’da Kırcaali’de yaşayan binlerce soydaşımızın, büyük bir mutlulukla gözyaşları içinde, sevinç içerisinde Sayın Başbakanı karşılamaları görülmesi gereken bir hadiseydi. Evet, Türkiye Cumhuriyeti kendi üzerine düşeni bu şekliyle yine yapmıştır.

Yurt dışı çıkış harçlarından da bahsedildi. Hakikaten özellikle parçalamış aile problemi tam anlamıyla giderilemeyen bir problemdir. Umuyorum bundan sonraki süreç içerisinde yine tüm Meclis olarak elimizden gelen gayreti bu konuda da göstereceğiz. Fakat en azından Bulgaristan’da hâlihazırda yaşayan akrabalarıyla Bursa’da, İzmit’te, İzmir’de, Adapazarı’nda yaşayan birçok Bulgaristan göçmeninin kaynaşması, daha fazla görüşmesi için bu yurt dışı çıkış harçlarının düşürülmüş olması çok önemli bir gelişme olmuştur ve büyük memnuniyetle karşılanmıştır.

Evet, Bulgaristan göçmenlerinin ağırlıklı olarak Balkan Rumeli Göçmenleri Konfederasyonu çatısı altında, BAL-GÖÇ Federasyonu altında, GÖÇ-TÜRK Federasyonu altında, bunun gibi alt derneklerle kurmuş oldukları birçok sivil toplum örgütünün önemli talepleri bu şekliyle, bu süreç içerisinde doğru şekilde yerine gelmiştir.

Ben bu yasanın çıkmasında önemli bir uğraş veren, bir duruş gösteren tüm Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine, değerli milletvekillerine Bulgaristan göçmenleri, değerli soydaşlarımız adına çok teşekkür ediyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tunçak.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.

Buyurun Sayın Ağyüz.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Çok önemli bir sorunu bu yasayla çözüyoruz, doğrudur. Yalnız ne para ödeyeceğimiz, Komisyon görüşmelerinde TOKİ Başkanının açıklamasına göre çok sembolik, 2,5 milyar gibi bir sözcük geçiyor. Ayrıca, konut verilen soydaş sayımız ve para ödenecek soydaş sayımız ne kadar, bu da, açık ve net, görüşmelerde belli değil. Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı hesabına hem bu paralar yattı hem KEY hesabı yattı. KEY hesabının ne şekilde hesaplanıp, ödeyen memurlarımızı ne kadar mağdur ettiğini hepimiz biliyoruz. Onun için, bu yasa çıkarılırken soydaşlarımızın mağduriyetine yol açmadan bir yapısal faiz düzenlemesi yapmamız gerekiyor. Ayrıca da bu paranın Maliye Bakanlığından istenmesinin anlamını ben çözmüş değilim. TOKİ bugün devlet içinde devlet. TOKİ’nin çok cilalı arsaları var, çok gayrimenkulleri var, onları çok büyük değerlere satıyor. Yani 30 trilyon denilen, 35 trilyon denilen bir rakamı TOKİ ödeyemiyorsa bize gülerler.

O nedenle, sorum şu: Niye Maliye Bakanlığından taahhüt ediliyor bu? TOKİ’nin kaynağı yok ise Sayın Başbakan grup toplantısında “100 YTL’ye konut yapıp hak sahiplerine vereceğiz.” iddiasında neden bulunuyor? Ayrıca da “100 YTL’yi ödemeyen vatandaşların parasını biz ödeyeceğiz.” iddiasında neden bulunuyor? TOKİ iflasta, bu parayı ödeyemiyorsa bu konutların yapılmasına da kaynak israfı olarak bakmak gerekmiyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Binici…

İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aracılığınızla Sayın Bakana şunu sormak istiyorum, gerçi ilgili Bakanımız yok: Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesi 1960 yılında ilçe statüsüne kavuşmuştu ancak ilçenin yüzde 70 civarındaki yapılaşması hatta bu yıl bitirilen TOKİ konutları dâhil tapusuzdur.

Diğer taraftan, Kenan Evren döneminde Afganistan’dan Türkiye’mize getirilen ve kendilerine devlet imkânlarıyla yapılan 2 katlı konutlarda bu sorun yaşanmamaktadır. İşte, ilçede gerçekten tepkilere yol açmakta bu ikircikli durum. Ceylanpınar halkının konut tapusu konusunun çözülmesiyle mağduriyetlerini ortadan kaldırmaya dönük bir çalışmanız var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Uslu…

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, bu uygulamadan kaç kişi istifade edecektir? O günkü şartlarda 1991 yılında 2,5 milyon yatıran bir vatandaşımız bugünkü bu yasa tasarısı kapsamında kaç para alacaktır?

Bir başka sorum: Yine Bulgaristan’da çalıştığı süreleri borçlanarak başvuru yapan ve bu başvurusu kabul edilen kişiler kuruma davet edilerek kendilerinden bir taahhüt alındığı -ve bu taahhüde ileriki dönemlerde Bulgaristan’da veya başka bir ülkede emekli maaşı almaları durumunda devlet tarafından kendilerine yapılan tüm ödemeleri geri verme taahhüdü alınıyormuş- bu doğru mudur?

Yine kısa bir sualim: SSK Genel Müdürlüğünün bu askerlik borçlanmalarını iptal ettiğiyle ilgili bir bilgi var; bu da doğru mudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Uslu.

Sayın Bakanım…

DEVLET BAKANI MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Ağyüz’ün sorusu “TOKİ dururken Maliye neden para ödüyor?” şeklinde oldu. Tabii, bu, TOKİ’nin kendi direkt faaliyet alanı içerisinde olmadığı için böyle bir düzenlemeye gidilmiş oluyor. Önemli olan, uzun yıllardan beri süregelen bu sorunun halledilmiş olmasıdır. Hallediliş biçiminde herhangi bir aykırılık söz konusu olmadığı için sorunun çözülmesi bizim için önem arz ediyor.

Sayın Binici ve Uslu’nun soruları bir kısım teknik cevapları gerektirdiği için kendilerine yazılı olarak cevap verilecektir.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

İSKÂN KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- 19/9/2006 tarihli ve 5543 sayılı İskân Kanununun geçici 1 inci maddesinin beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(5) Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutulup, Türkiye’ye gelerek yerleşmek isteyen Türk soylu kişilere yaptırılan konutlardan almak üzere müracaat ederek para yatıranlardan konut sahibi olamayanların, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl içerisinde müracaat etmeleri hâlinde yatırmış oldukları bedel, yatırıldığı tarihten ödeneceği tarihe kadar Tüketici Fiyat Endeksi esas alınmak suretiyle hesaplanarak Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından göçmen konutları hesabından ödenir. Süresi içerisinde müracaat etmeyen soydaşların yatırmış oldukları bedel, göçmen konutları hesabına gelir kaydedilerek toplanmış bulunan paralar bu şekilde tasfiye edilir. Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca göçmen konutları hesabından karşılanamayan tutarlar, Maliye Bakanlığınca bu amaçla Toplu Konut İdaresi Başkanlığına aktarılacak tutarlardan karşılanır. Bu fıkra hükümlerinin uygulanmasına ilişkin gerekli düzenlemeleri yapmaya Toplu Konut İdaresi Başkanlığı yetkilidir.”

“(6) Bu maddeye göre tahsis edilen ve temlik tarihinden itibaren on yıl geçmeden satılması, bağışlanması, terhin edilmesi, tapu kütüğüne satış vaadi şerhi konulması nedeniyle tahsisi iptal edilen konutlardan, bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla temlik tarihinden itibaren on yıl geçmiş olan konutlarla ilgili yapılacak tasarrufları belirlemeye, Toplu Konut İdaresi Başkanlığının bağlı bulunduğu Bakan yetkilidir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Şenol Bal.

Sayın Bal, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 251 sıra sayılı İskân Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, Osmanlının son dönemleri ve cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllardan beri Bulgaristan Türkleri insanlık dışı baskılar neticesinde periyodik olarak Türkiye’ye zorla göç ettirilmişlerdir. 1925-1949 arası, 1950-1952 arası, 1968-1979 arası Türkiye Bulgaristan’dan göç almıştır.

Bulgaristan Türkleri için yoğun baskı, zulüm, asimilasyon yıllarında tek umut kaynağı, ana vatan Türkiye olmuştur. Biraz önceki konuşmacıların da söylediği gibi yaklaşık 400 bin evladı fatihan, Müslüman Türk, son olarak, hepinizin de hatırlayacağı gibi 1989 yılında mal ve mülklerine el konularak silah zoruyla Türkiye’ye göç ettirildi.

Bu soydaşlarımız ana vatana kavuşmanın coşkulu sevincini ama daha sonra bazı hayal kırıklıklarını da yaşadılar. Bu coşkulu sevinci biraz önce Sayın Uslu’nun da dediği gibi soyadlarına baktığımızda görmek mümkün: İşte, “Vatansever”, “Ulutürk” “Şen”, “Öztürk”,”Mutlu”, “Şen”,”Yılmaz” gibi. Evet, hayal kırıklıkları yaşadılar. İş durumları, barınma ve farklı düzeylerde kültür uyuşmazlığı, kolay kabul edilememeleri gibi sorunlar yüzünden bir kısım kardeşimiz de tekrar Bulgaristan’a geri döndü. Kalanlar çok çalışkan oldukları için hiç iş ayrımı yapmadan her işe talip oldular, çok çalıştılar. İş sahibi, ev sahibi olanlar ve Türkiye ekonomisine katkıda bulunanlar oldu.

Bugün 1989 yılında gelenlerin büyük bir kısmı, çifte vatandaş olarak Bulgaristan’a gidip geliyor, seçimlerde Bulgaristan’da oy kullanıyor ve Bulgaristan’da kalan kardeşlerimize destek oluyorlar: çocukları bu ülkede doğdu, evlendi, torunlar dünyaya geldi. Ama bu kardeşlerimizin hâlen idare tarafından çözülmesi gereken sorunları devam ediyor. Bütün mal ve mülklerini, maddi varlıklarını Bulgaristan’da bırakarak gelen soydaşlarımız doğal olarak Türkiye’de de pek çok sorunla karşılaştılar, yaşamlarını ülkemizde yeni baştan düzene sokmaya çalıştılar. Karşılaştıkları sorunların bir kısmı zaman içerisinde tabii ki çözüldü ama hâlen bu sorunlar devam ediyor ve çözüm bekliyor. Bu sorunların birkaçını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bulgaristan’dan Türkiye’ye doğru uzun yıllar boyunca devam eden bu zorunlu göçler neticesinde hemen hemen her aile parçalanmıştır. Bulgaristan demokratik hayata geçtikten sonra 1990’lı yılların ortalarından itibaren Türkiye’de yaşayan akrabalarının yanına gelindi ama bu kişilerin önemli bir kısmı aradan yıllar geçmesine rağmen Türk vatandaşlığına alınmadı. Yine Türk vatandaşlarıyla evlenmiş olan Bulgaristan vatandaşı Türkler evlilik tarihinden üç yıl sonra müracaat etmeden vatandaşlık hakkını alamıyorlar. Vatandaşlık hakkı alamayanlar oturma izniyle ancak ülkede kalabiliyor, çalışma hakkı dâhil olmak üzere pek çok hakka sahip değiller.

Diğer bir sorun: Sayıları on binleri bulan, Bulgaristan’da emeklilik hakkını alarak çok cüzi olan -65 YTL- emekli maaşı bağlanmış, SSK ve Ziraat Bankası kanalıyla bu meblağı alan yaşlı vatandaşlarımız sağlık hizmetlerinden de faydalanamıyorlar. Çocuklarının sağlık karnelerinden de faydalanamıyorlar ve Türkiye’de almış oldukları altmış beş yaş aylıkları nedeniyle bunlara ceza kesiliyor.

Yine 60 bin kişiye yakın soydaş vatandaşımız çalışma sürelerinin birleştirilememesi yüzünden sosyal haklar sorununu yaşıyordu ve iki ülkede geçen hizmet sürelerinin birleştirilememesi nedeniyle emekli olamayan yaklaşık 60 bin soydaş sosyal güvence yüzünden mağduriyet yaşıyor. Evet, bu konu da Sosyal Güvenlik Kanunu geçici 6’ncı maddeyle ele alındı ve Kanun’a göre borçlandırılmak suretiyle yaşlılık aylığı bağlanmasında sosyal güvenlik bakımından bir değerlendirme yapıldı ama hâlen bu konuda bazı açıklıklar yok, vatandaşlarımızın bu konuda iyi bilgilendirilmesi gerektiği kanaatindeyim. Biraz önce Sayın Uslu’nun sorduğu bir soru vardı. Daha önce devlet tarafından almış oldukları bütün meblağların tekrar faiziyle birlikte geri alınacağı şeklinde bir taahhütnamenin imzalandığı konusunda vatandaşlarımız korku yaşıyor.

Yine, soydaşlarımızın yurt dışı çıkış harcı sorunları var. Bu insanlarımızın -biliyorsunuz- mal, mülk ve akrabaları için bir yılda birkaç kere Bulgaristan’a gitmek istemeleri durumunda her defasında çıkış harcı ödemeleri gidip gelmede büyük masrafa sebep oluyor. Bunun da inşallah çözüleceğini umut ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Bulgaristan’dan göç ile gelmiş soydaşların İskân Kanunu’ndan kaynaklanan sorunları oldu. İşte AKP Hükûmetinin 19/10/2006 tarihli çıkarmış olduğu yeni İskân Kanunu’nun 21’inci maddesinin ikinci fıkrasına baktığımızda: “Geçerli bir özrü olmaksızın kendileri tarafından işletilmediği, oturulmadığı veya satıldığı, kiraya verildiği, gelir elde etmek maksadıyla üçüncü kişilere kullandırıldığı tespit olunduğunda, Mahalli İskân Komisyonunca hak sahiplilik durumu iptal edilir, iskân amaçlarında kullanılmak üzere tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescili mahkemeden istenir.” diyor ikinci fıkra.

Burada, oturulmadığı veya kiraya verildiği konusu üzerinde biraz durmak istiyorum, bu fıkrayı irdelemek gerektiğini düşünüyorum. Memuriyet veya iş sebebiyle konutunun bulunduğu şehir dışında görev yapacak bir kişi İskân Yasası’ndan faydalanarak aldığı konutu kiraya verecek ki elde ettiği kira geliriyle görev yerinde başka bir konut kiralaması mümkün olsun. İskân Yasası’na göre faydalandığı konuttan bir başka konuta, il sınırları dışına çıkmak zorunda olan, maddi durumu olmayan kesimin düzenli olarak konut bedelini de ödemesine rağmen, şahsen oturmaması gerekçesi ile konutun elinden alınması hakkaniyete aykırı bir düzen değil midir diye sormak istiyorum.

Sayın milletvekilleri, bu üzerinde durduğumuz tasarının geçici 1’inci maddesinin beşinci fıkrasındaki değişiklik ile vatandaşlarımız göçmen konutlarına 1991 yılında yatırmış oldukları 2,5 milyon TL’nin yatırıldığı dönemdeki satın alma gücüne eşit, kamu vicdanını tatmin edecek ve yeni mağduriyetlere yol açmayacak şekilde bir ödeme yapılması söz konusudur.

Bu değişikliği tabii ki canıgönülden destekliyoruz ama biraz önce de sayın vekillerin Sayın Bakana sormuş olduğu soruyu ben de buradan tekrar sormak istiyorum: Bu vatandaşlarımıza ödenecek meblağ belli midir ve bu meblağ neye göre tam olarak hesaplanmıştır?

Keşke o dönem, 1991 yılında toplu konut için müracaat ettikleri şehirlerdeki bu vatandaşlarımıza, Bulgaristan göçmenleri için toplu konut yapılmış olan yerlerde arsa, arazi gibi taşınmaz veya gayrimenkul verilmesi de bir çözüm olabilirdi diye düşünüyorum.

Yine geçici 1’inci maddeye eklenen altıncı fıkra üzerinde durmak istiyorum. İskân Kanunu uyarınca temlik edilen konutlar üzerinden on yıl geçmedikçe tasarruf edilemeyeceği hâlde bilgi eksikliği veya bilerek on yıl henüz dolmadan konutlarını üçüncü kişilere devretmeleri, satmaları nedeniyle tahsisleri iptal edilen bir kısım kişi, idare aleyhine dava açtı. Konutları bu kişilerden satın almış olan çok düşük gelir düzeyine sahip üçüncü kişilerin tahliyesi ise büyük sosyal sorunlara yol açıyor. Oysa bu durumdaki hak sahiplerinin konutları temlik aldığı tarihlerden bugüne hâlihazırda on yıl geçmiş bulunmaktadır. Yani üçüncü kişilere satış işlemleri bugün yapılmış olsa tahsisleri iptal gerekmeyecektir. Tüm bu hususların çözümü için Toplu Konut İdaresi Başkanlığının bağlı olduğu Bakana yetki veriliyor.

Şimdi, burada bu tasarrufları belirleme nasıl gerçekleştirilecektir?

İnşallah, soydaşlarımız bu konuda mağdur olmadan, hakkaniyet ölçüleri içinde bu meselenin hallolmasını diliyoruz ve soydaşlarımızın diğer problemlerinin de en yakın sürede çözülmesi dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bal.

Başka bir söz talebi? Yok.

Madde üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 251 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 1 inci maddesine bağlı beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Emin Tutan

Ünal Kacır

Mehmet Müezzinoğlu

 

Bursa

İstanbul

İstanbul

 

Ayhan Sefer Üstün

Hayrettin Çakmak

Mehmet Tunçak

 

Sakarya

Bursa

Bursa

"(5) Bulgaristan'dan zorunlu göçe tabi tutulup, Türkiye'ye gelerek yerleşmek isteyen Türk soylu kişilere yaptırılan konutlardan almak üzere müracaat ederek para yatıranlardan konut sahibi olamayanların, Bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl içerisinde müracaat etmeleri halinde yatırmış oldukları bedel, yatırıldığı tarihten ödeneceği tarihe kadar Tüketici Fiyat Endeksi esas alınmak suretiyle hesaplanarak Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından göçmen konutları hesabından ödenir. Bu durumda olan şahıslar, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'nca aranılacak başvuru şartlarını taşımaları kaydıyla talepleri halinde, herhangi bir kura şartına tabi olmaksızın yukarıdaki şekilde hesaplanarak kendilerine ödenecek bedelin, konut peşinat yada ana para ödemesinden mahsup edilmesi suretiyle Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'nın alt gelir grubu ile yoksullara yönelik sosyal konut projelerinden yararlandırılırlar. Süresi içerisinde müracaat etmeyen soydaşların yatırmış oldukları bedel, göçmen konutları hesabına gelir kaydedilerek toplanmış bulunan paralar bu şekilde tasfiye edilir. Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca göçmen konutları hesabından karşılanamayan tutarlar, Maliye Bakanlığınca bu amaçla Toplu Konut İdaresi Başkanlığına aktarılacak tutarlardan karşılanır. Bu fıkra hükümlerinin uygulanmasına ilişkin gerekli düzenlemeleri yapmaya Toplu Konut İdaresi Başkanlığı yetkilidir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 251 Sıra sayılı İskan Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesiyle değiştirilen 5543 sayılı İskan Kanununun geçici 1 inci maddesinin beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hakkı Suha Okay

Kemal Anadol

R. Kerim Özkan

 

Ankara

İzmir

Burdur

 

Hulusi Güvel

 

Ali Koçal

 

Adana

 

Zonguldak

"(5) Bulgaristan'dan zorunlu göçe tabi tutulup, Türkiye'ye gelerek yerleşmek isteyen Türk soylu kişilere yaptırılan konutlardan almak üzere müracaat ederek para yatıranlardan konut sahibi olamayanların, Bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl içerisinde müracaat etmeleri halinde yatırmış oldukları bedel, yatırıldığı tarihten ödeneceği tarihe kadar aylık olarak, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan bir önceki aya göre Tüketici Fiyatları Genel İndeksi değişim oranında ve ilave olarak yıllık yüzde beş oranında değerlendirilir. Hesaplanan tutarlar Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından göçmen konutları hesabından ödenir. Süresi içerisinde müracaat etmeyen soydaşların yatırmış oldukları bedel, göçmen konutları hesabına gelir kaydedilerek toplanmış bulunan paralar bu şekilde tasfiye edilir. Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca göçmen konutları hesabından karşılanamayan tutarlar, Maliye Bakanlığınca bu amaçla Toplu Konut İdaresi Başkanlığına aktarılacak tutarlardan karşılanır. Bu fıkra hükümlerinin uygulanmasına ilişkin gerekli düzenlemeleri yapmaya Toplu Konut İdaresi Başkanlığı yetkilidir."

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 251 Sıra Sayılı yasa tasarısının birinci maddesinin birinci fıkrasında geçen “Tüketici Fiyat Endeksi” ibaresinin “paraların bankalarda bulunduğu ilgili yıllardaki Resmi Devlet Bankalarınca uygulanan faiz nispeti” biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                     Kamer Genç

                                                                                                                         Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tüketici fiyat endeksi çok düşüktür. Hakkaniyet gereği normal faiz esas alınmalıdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 251 Sıra sayılı İskan Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesiyle değiştirilen 5543 sayılı İskan Kanununun geçici 1 inci maddesinin beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                 Hakkı Suha Okay (Ankara) ve arkadaşları.

"(5) Bulgaristan'dan zorunlu göçe tabi tutulup, Türkiye'ye gelerek yerleşmek isteyen Türk soylu kişilere yaptırılan konutlardan almak üzere müracaat ederek para yatıranlardan konut sahibi olamayanların, Bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl içerisinde müracaat etmeleri halinde yatırmış oldukları bedel, yatırıldığı tarihten ödeneceği tarihe kadar aylık olarak, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan bir önceki aya göre Tüketici Fiyatları Genel İndeksi değişim oranında ve ilave olarak yıllık yüzde beş oranında değerlendirilir. Hesaplanan tutarlar Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından göçmen konutları hesabından ödenir. Süresi içerisinde müracaat etmeyen soydaşların yatırmış oldukları bedel, göçmen konutları hesabına gelir kaydedilerek toplanmış bulunan paralar bu şekilde tasfiye edilir. Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca göçmen konutları hesabından karşılanamayan tutarlar, Maliye Bakanlığınca bu amaçla Toplu Konut İdaresi Başkanlığına aktarılacak tutarlardan karşılanır. Bu fıkra hükümlerinin uygulanmasına ilişkin gerekli düzenlemeleri yapmaya Toplu Konut İdaresi Başkanlığı yetkilidir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Okay

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

4857 sayılı Yasa ile Zorunlu Tasarruf Hesabında kalan paralar TÜFE artı yüzde beş oranında değerlendirilmişti. Konut sahibi olamayan göçmen vatandaşlarımızın yatırdıkları paraların da benzer biçimde değerlendirilmesi için değişiklik önergesi hazırlanmıştır.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 351 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1 inci maddesine bağlı beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                Mehmet Emin Tutan (Bursa) ve arkadaşları

"(5) Bulgaristan'dan zorunlu göçe tabi tutulup, Türkiye'ye gelerek yerleşmek isteyen Türk soylu kişilere yaptırılan konutlardan almak üzere müra-caat ederek para yatıranlardan konut sahibi olamayanların, Bu Kanunun ya-yımı tarihinden itibaren bir yıl içerisinde müracaat etmeleri halinde yatırmış oldukları bedel, yatırıldığı tarihten ödeneceği tarihe kadar Tüketici Fiyat En-deksi esas alınmak suretiyle hesaplanarak Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından göçmen konutları hesabından ödenir. Bu durumda olan şahıslar, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'nca aranılacak başvuru şartlarını taşımaları kaydıyla talepleri halinde, herhangi bir kura şartına tabi olmaksızın yukarı-daki şekilde hesaplanarak kendilerine ödenecek bedelin, konut peşinat ya da ana para ödemesinden mahsup edilmesi suretiyle Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'nın alt gelir grubu ile yoksullara yönelik sosyal konut projelerin-den yararlandırılırlar. Süresi içerisinde müracaat etmeyen soydaşların ya-tırmış oldukları bedel, göçmen konutları hesabına gelir kaydedilerek top-lanmış bulunan paralar bu şekilde tasfiye edilir. Toplu Konut İdaresi Baş-kanlığınca göçmen konutları hesabından karşılanamayan tutarlar, Maliye Bakanlığınca bu amaçla Toplu Konut İdaresi Başkanlığına aktarılacak tutar-lardan karşılanır. Bu fıkra hükümlerinin uygulanmasına ilişkin gerekli düzen-lemeleri yapmaya Toplu Konut İdaresi Başkanlığı yetkilidir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MUSTAFA SAİD YAZICIOĞLU (Ankara) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tutan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa teklifimiz gündeme geldiğinde, Bursa’da yoğun biçimde bulunan soydaş dernekleri ile BALGÖÇ ve diğer dernek yetkilileriyle görüştüğümüzde bize öncelikle teşekkürlerini belirttiler, dediler ki: “Gerçekten 11 bin civarında aile, soydaş aile mağdur durumda. Yıllardır paraları ödenmedi. Bu paraların TEFE, TÜFE hesabına dayanarak ödeneceği için teşekkür ediyoruz, ama bir dileğimiz de var, keşke bu insanlara konut da verilebilse.” Tabii, sağ olsun, bugün yaptığımız görüşmeler neticesinde TOKİ de bu teklifimize sıcak baktı, Hükûmetimiz sıcak baktı, Komisyonumuz da takdire bıraktı.

Bu önergemizle yapmak istediğimiz şu değerli arkadaşlar: Bu 11 bin civarındaki soydaş aileden, soydaştan dileyenler, isteyenler paralarını geriye almayacaklar; TOKİ’nin gündeme getirdiğimiz bu sosyal konut projelerinden, ucuz konut projelerinden, kuraya tabi olmaksızın, eğer o sosyal konut alma şartlarını hâlen taşıyorlarsa alabilecekler. Önergemizin özü budur.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bedava mı?

MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) – Efendim, bedava olur mu! Bedava olur mu efendim! Yani bu şartlara, TOKİ’nin sosyal konut şartlarına uymak kaydıyla…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bedava versenize!

MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) – Şimdi, diğerleri de bedavaya almadı. Diğerleri de bedavaya almadı. Siz, bunun hemen zaten Anayasa’ya aykırılık iddiasını öne sürebilirsiniz. Önergemizin özü budur değerli arkadaşlar.

Desteğinizi bekliyor ve saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin kabul ettiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Tasarının yurttaşlarımız ve ülkemiz için hayırlar getirmesini diliyorum.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.04

 

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.15

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

3’üncü sırada yer alan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/537) (S. Sayısı: 236) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon raporu 236 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz alan milletvekili arkadaşlarımın isimlerini arz ediyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mehmet Ali Susam, İzmir Milletvekili; Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Nuri Yaman, Muş Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Cemaleddin Uslu, Edirne Milletvekili; şahısları adına Gülşen Orhan, Van Milletvekili; Ramazan Başak, Şanlıurfa Milletvekili.

İlk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’a aittir.

Sayın Susam, buyurun efendim. (CHP sıralarında alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Bu kanunla ilgili olarak inceleme yaptığınızda ortaya çıkan temel gerçek şudur: Bu kanun, Bakanlık bürokrasisinde uzman kadrosu alabilmek için yapılmış olan, bir kariyer düzenleyen kanundur. Sadece bu açıdan bakıldığında, kanunun üzerinde söylenecek teknik ayrıntılar var tabii ki, keşke bu teknik ayrıntılar konusunda konuşmayı bugün ayrıntılarıyla yapsak, yapacağız, ama gönül neyi arzu ederdi? Sanayi ve Ticaret Bakanlığı sadece uzmanlar için bir kanun teklifi getirmek yerine, 21’inci yüzyılın bilgi çağının Sanayi ve Ticaret Bakanlığına uygun kanun teklifini getirmesini ve burada bu teklif üzerine karşılıklı görüş alışverişinde bulunup, bunun Türkiye için gerekliliğini ortaya koymak isterdik.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Kanunu, bizim sanayi dönemi öncesi hatta 1970’ler döneminin etkileriyle ithal ikameci bir dönemin kanunlarından bir tanesidir. Dünya değişmiştir. Dünya bilgi ve teknoloji çağına, iletişim çağına gelmiştir. Bilgi otoyolları dediğimiz çağda bakanlığın yapması gereken olay bir koordinasyon görevidir. Bu koordinasyon görevi, bilginin üretildiği yerler olan üniversiteler ile bilginin kullanıldığı, üretim yapıldığı alanlar olan sanayi arasında koordinasyonu sağlayıp, dünyadaki gelişme ve teknolojinin ülkemize yansımasındaki koordinasyonunu ve değerlendirmesini yapacak bir bakanlık düzenlemesine ihtiyaç vardır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bu anlamıyla bütün genel müdürlükleri, daire başkanlıkları noktasında ve diğer alanlarda yeni uzmanlarla,

                        

(x) 236 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

burada verdiğimiz yetki çerçevesinde, vereceğimiz yetki çerçevesinde uzmanlarla da donatılarak çağın gereklerine uygun bir bakanlık olmalıdır. Ama bakanlık, bugün, gerçekten bürokrasiyle uğraşan hatta -en somut örneğini bugün yaşadık- sicili Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile paylaşan, bürokratik işlemlerini bütünüyle Ankara’ya toplayan, taşra teşkilatlarına yetki vermek yerine bütün yetkiyi üzerinde barındıran bir anlayışla çalışmaktadır. Bunları yapmak ve böyle bir anlayışta teşkilat kanununa Sanayi ve Ticaret Bakanlığının ihtiyacı vardır ama bugün önümüze gelen kanun, büyük oranda, 250 tane yeni uzman kadrosunun alınmasıdır.

Bu konuda da kısa bir uyarımı da yapmak istiyorum. Bu uzmanların alınışında gerçekten dediğimiz gerekçelere uygun uzmanların Bakanlık kadrolarında istihdam edilmesini sağlayacak bir çalışma yapılmalı, Bakanlık bürokrasisinde yapılacak sınavlarda ayrılan bir kısım kontenjanın Bakanlıkta kadrolaşmanın bir uzantısı olarak bu uzmanlık kadrolarına atanması konusunda da bir partizanlık uygulaması içerisinde olunmamasıdır. Özellikle bu uyarıyı burada yapmak istiyorum.

Tabii bunu yaparken, bu kanun görüşülürken önemli konulardan bir tanesi de Sanayi ve Ticaret Bakanlığının son dönemde toplumda yapmış olduğu uygulamaları bir kez daha konuşmaktır çünkü Türkiye bir kriz döneminden geçiyor. Bu kriz dönemi ülkemizde, dünyada olduğu gibi bir finans krizi olarak başlamamıştır. Dünyada finans krizi olarak başlayan kriz aslında ülkemizde uzun zamandır reel sektör krizi olarak kendini göstermiştir. Türkiye'de izlenen politikanın ekonomide üretimi teşvik etmek, KOBİ’yi teşvik etmek, ulusal sanayiyi teşvik etmek üzerine kurulmaması, tam tersine ithalatı teşvik eden, ucuz dövizle bu ithalat kanallarını açan, borçlanmaya dayalı ve üretim dışı bir politikanın sonucu Türkiye'de reel sektör uzun zamandan beri bir sıkıntı içerisindeydi.

Dünyadaki finans kriziyle birleşen bu kriz giderek derinleşen bir muhteva içermektedir. Bu krizi ülkemizde hissettirmemek için uzun dönemdir, 90’lı yıllardan bu yana gelen krizlerin etkisiyle çok ciddi darbeler almış KOBİ’lerin, sanayinin, esnaf ve sanatkârın, tarım kesiminin, içinde bulunduğu koşullarda, hızla teşviklere ihtiyacı vardır. Bu teşvikler, gerçekten, başta üretimi teşvik eden ve tüketimi teşvik eden unsurları içinde barındırmalıdır.

Türkiye'nin bugünkü sıkıntısı tüketim sıkıntısıdır, iç pazardaki tüketimdeki daralmadır. Dış pazara da dünyadaki durgunluk nedeniyle açılma şansını kaybetmiş olan ülkemizde ilk hedef, yapılacak tedbirlerde alınacak ilk önlem, iç pazarı canlandıracak, üretimi teşvik edecek önlemlerdir. Bunun için, sanayinin üzerindeki yükler kaldırılmalı, enerji başta olmak üzere, istihdamın, işçiliğin üzerindeki yükler azaltılmalı, vergide kolaylıklar sağlanmalı ve benzeri saydığımız birçok önlemi reel sektörü canlandırmak için almak zorundayız. Bunlar, bizim piyasada bu krizi aşmak için önerdiğimiz ve birçok kez basınla kamuoyuna açıkladığımız önerilerdir ama bunun ötesine de gidip bir kriz fonunun oluşturularak bu kriz fonuyla ülkedeki bu sıkıntının önüne geçilmesidir. Yapılan, alınan tedbirler, Hükûmetin gerçekten krizi tam kavramamış olduğunu ve o krize çözüm yolları bulacak bir anlayış içerisinde olmadığını göstermektedir.

Bakınız, “can suyu kredisi” diye son dönemde söylenen krediyi de -kamuoyunda doğru anlaşılması için- sizlerle paylaşmak istiyorum: Bu tür çabaları tabii ki piyasa açısından saygıyla karşılıyoruz. Burada yapılan şudur: Bakanlık, KOSGEB bütçesinden ve bütçeden kalan kaynaklarla, yaklaşık 50 milyon YTL’lik bir kaynakla, yedi tane bankayla anlaşıp bankaya, kendi kredi limitleri içerisinde “Sen, esnaf, sanatkâr ve KOBİ’lere bu kredileri dağıt, ben senin faizini garanti ediyorum, onlar sıfır faiz ödeyecek, ben onlara kredi vereceğim.” demiştir. Bu kredinin miktarı da, yaklaşık ayrılan plasmanla bankalardan kullanılacak 350 milyon YTL’lik bir kredidir. Yalnız, bu 350 milyon YTL sanki Hükûmet bir kaynağı piyasaya veriyor gibi sunuluyor. Bu bir yanlıştır, bu böyle değildir. Çünkü bu, bankaların kendi kredi limitleri içerisinde verilen, faizini Hükûmetin karşıladığı bir kredidir. Bu kredinin bu yapısı nedeniyle krediyi almak için başvuranlar da çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bir: Bu krediyi alacak olan imalatçı, esnaf, sanatkâr ve KOBİ’lerin KOSGEB veri tabanına kayıt olmaları gerekiyor. KOSGEB veri tabanına kayıt olmak bugün gerçekten esnafımızı, sanatkârımızı ve KOBİ’mizi çok zorluyor. Başta bu krediyi almak için bu aşamayı geçenlerin de bankalara gittiklerinde kredi alma koşulu olarak öne sürdükleri koşullar:

1) Vergi borcun olmayacak.

2) Sosyal Sigortalara borcun olmayacak.

3) BAĞ-KUR borcun olmayacak.

Arkadaşlar, kriz döneminde vergi borcu, sigorta borcu olmayan esnaf ve sanatkârı, KOBİ’yi bulmak kolay mı? O da yetmiyor, bankanın yeterli miktarda güvendiği teminatı vermek zorundasınız. Arkadaşlar, bakın size açıkça söyleyeyim. Şu an bankacılık sektörü açılmış kredileri, teminatı olan kredileri kullandırmıyor. Bankaya giden esnafın, sanatkârın 25 milyar lira kredi alabilmek, 25 bin YTL’lik kredi alabilmek için vereceği gayrimenkul ipoteği ve başka şeyler çok ciddi noktalarda. Onun için bilançolarına gösterilen zorluklar, teminat bulmada gördüğü zorluklar, “Senin vergi borcun var, sigortadan git borcun olmadığına dair kâğıt getir.” şeklindeki uygulamalar bugün bu insanları canından bezdirir noktaya getiriyor. İnsanlar bu krizde dara düşmüşler, bir çare arıyorlar, siz onlara bu zorlukları çıkarıyorsunuz.

İkincisi: Bir yıllık kredi veriyorsunuz. İç talep yoksa bir yıl üç ay ödemesiz bir yıllık krediyi bu insanların alıp geri ödeme şansı var mı? Bu krediyi çıkartın üç yıla, ödemesiz süreyi kriz süresi olarak altı aya çıkartın; ondan sonra bu insanlar biraz rahatlasın, piyasaların canlanmasına imkân sağlayın. Bunlar olmadan, bu gerçekleri söylemeden piyasaya can suyu veriyoruz. Arkadaşlar, öncelikle bunun daha yüksek oranda… Söylediğim gibi 25-30 milyar kriz fonu şeklinde ayrılacak ciddi bir fonla desteklenerek Türkiye’de bugün reel sektörün, esnafın, sanatkârın, sanayicinin içinde bulunduğu zorluğu aşacak finansman desteğine ihtiyaç vardır. Bunu böyle görmezseniz insanları sadece bir umut peşinde koşturur, oralarda sıraya, kuyruğa sokarsınız, alan insan sayısı çok sınırlı olur. İşte geçen kredide illerden alan sayı 60’ı geçmedi. 150 milyon YTL’lik krediden Diyarbakır’da 67 kişi aldı, İzmir’de 64 kişi aldı. Demek ki İzmir’de 64 kişi alıyorsa bu kaç kişiye can suyu oluyor? 64 kişiye can suyu oluyor.

Değerli arkadaşlar, eğer bu kesime, reel sektöre destek vermek istiyorsanız uzman kadrolarını buraya getirdiğiniz gibi reel sektörün çok önemli bir kanunu, hipermarketler kanunu neden yıllardır buraya getirmeyip oyalıyorsunuz? Neden hipermarketler yasası Bakanlar Kurulunda bekliyor? Çünkü uluslararası sermayenin perakende pazarını ele geçirmesi veya Türkiye’deki iş birliği içerisinde olanların kendi açacakları mağaza sayısı daha tamamlanmadı. Tamamlansın, pazarı ele geçirsinler, ondan sonra belki bu yasayı getirirsiniz. Ama o insanlar yok oluyor her geçen gün. Bu, sadece küçük işletmelerde, bakkallarda değil, hayatın her alanında oluyor; beyaz eşyada oluyor, elektronik sanayisinde oluyor, inşaat sektöründe oluyor ve bugün, bunların vasıtasıyla ithalat cenneti olmuş bir Türkiye meydana getiriyorsunuz. Hele bu kriz anında, bu, Türkiye'de üretim yapan insanların üzerine ithalat baskısıyla krizi çok daha dayanılmaz hâle getiren bir noktadır.

Değerli arkadaşlar, onun için, bu kanunla birlikte konuşmamız gereken, Türkiye'de yaşanan, içinde bulunulan krize doğru çözüm yollarını bulabilmektir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız bu anlamıyla işlevsel olmalı. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bürokrasiden arınmalı, bürokratik işleri taşra teşkilatlarına ve meslek örgütlerine bırakmalı, onlara güvenmeli. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı meslek örgütlerini denetleyen, onlara müfettiş gönderen kurum olmaktan çıkmalı. Eğer denetim mekanizması gerekiyorsa bağımsız dış denetim mekanizmalarıyla o kurumları denetlemeli. Çünkü bugün, gerçekten, Bakanlık, bu bürokratik işlemlerde, yaptığı tüm denetimlerde siyasi mülahazaları ve siyasi denetimi ön planda tutan bir anlayışla görüşüyor.

Değerli arkadaşlarım, Bakanlığın bu yapılanmasını sağlamadan, çağın gerektirdiği yapıya ulaştırmadan böyle olmaz. Bu anlayışı önce hâkim kılacağız ve sanayiyle üretimin iş birliğinde Bakanlığın gücünü artıracağız. Bu anlamıyla teknoparkların geliştirilmesine, TÜBİTAK’la Bakanlığın ilişkilerinin daha üst düzeye çıkartılmasına ve ARGE’nin Bakanlıkta teşvikiyle en üst düzeyde küçük ve orta boy işletmelerin desteğini alması için gerekli teşvikleri verecek bir koordinasyon bakanlık hâline dönüşmesine ihtiyaç vardır.

Bu kanunda bu düzenlemelerle birlikte aynı zamanda ekonomik ve sanayi hayatının motor gücü olması gereken bu Bakanlık, bugün daha aktif olarak krizi önleyecek bakanlık olmalı. Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanımız sanayi odası başkanlığından gelmiş, reel sektörün içinde her türlü aşamayı yaşamış bir insandır. Bugün kendisine, dolaştığı arkadaşlarından, geçmiş sanayi odası başkanlarından ve şu anki sanayi sitelerinden, piyasanın içinde bulunduğu reel krizle ilgili olarak yakınmalar, yalvarışlar “Yok oluyoruz, bitiyoruz.” lafları gelmiyor mu? Ekonomide aktif olmalıdır Sanayi ve Ticaret Bakanlığı. Ekonomiyi düzeltme işi, Londra’da finans eğitimi dışında bir şey almamış bakanlara bırakılmayacak kadar bugün yakıcı olarak kendini hissettirmektedir. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Onun için, daha aktif bir Sanayi ve Ticaret Bakanlığına ihtiyacımız var. Bu Sanayi ve Ticaret Bakanlığı reel sektörün içinde bulunduğu bu dar geçitten, bu zor durumdan sanayicinin, esnafın, sanatkârın, KOBİ’nin çıkması için ciddi bir destek vermeli ve KOBİ tanımlamasını bugün çağdaş bir konuma getirmeli.

Az önce söyledim, esnaf ve sanatkârı KOBİ gibi görmeyen anlayışlar, KOBİ tanımından esnaf ve sanatkârı yararlandırmayan anlayışlar bugün Türkiye'nin lokomotif kesimi olan KOBİ’leri Türkiye’de ve dünyada rekabetçi kılma şansına sahip değillerdir. Onun için, Türkiye’de KOBİ’leri rekabetçi kılabilecek bir anlayışı bu Sanayi ve Ticaret Bakanlığının önderliğinde yapması lazım. Ama bu, denetleyen, koordine eden ve bunlara ön açan bir bakanlık anlayışıyla olur. Yoksa, bürokratik işlemlere boğulmuş, her türlü bürokratik işlemi kendisi yapan ve bu bürokratik işlemlerle uğraşan bir bakanlık Türkiye'nin sanayi-ticaret politikasını ve Türkiye'nin içinden geçtiği bu kriz dönemini yönetme gücüne ve yeteneğine sahip değildir.

Değerli arkadaşlar, biz bugün bir kez daha söylüyoruz: Türkiye politika değişikliğine gitmek zorundadır. Bu krizi iki şeyle açarız: Bir, üretimi teşvik etmek, iki, tüketimi artırmak. Bu krizden en çok kimler zarar görecektir biliyor musunuz? En zayıflar, işini kaybedenler, köylüler, küçük esnaf ve üreten sanayiciler. Bu kriz fırsatı yaratacaktır, ama kime? Yıllarca emeğiyle yarattığı fabrikaları korumak durumunda olanlara değil, bu krizde bu fabrikaları yok pahasına alma fırsatını elinde tutan belirli gruplara fırsat yaratacaktır.

Bizim amacımız nedir? Bizim amacımız, bu krizde bu fabrikaların, bu insanların iş yerlerinin kaybedilmemesi için verilmesi gereken destektir. Bu anlayışla bir politika koymak zorundayız. Bu anlayışla bu krizi değerlendirmek ve bu krizi böyle çözmek zorundayız ama bugün krizi bankacılık sektörünün kredileri kesmesiyle, kabadayılık yapmakla çözemezsiniz. Kamu bankaları dâhil tüm bankacılık sektörünün yabancı sermayenin eline geçmesine göz yumarken, burada özelleştirmeye övgüler düzerken ne oldu da birden kamu bankaları vasıtasıyla özel sektör ve yabancı bankacıları tehdit etme noktasına geldik?

Değerli arkadaşlar, bu, politika yanlışlığının geldiği sonuçtur. Hiçbir ülkede bankacılık sektörü gibi ülkenin gelişme ve kalkınmasında en ihtiyaç olan ve bizim gibi sermaye yetersizliği olan ülkede finansmanı ülke dışındaki güçlerin eline teslim ederek ülke kalkınmasını ve sanayisini geliştiremezsiniz. Bu politikalar, bu hatalar yapıldı. Bu hatalardan dönünüz.

Kamu bankalarının piyasayı yeniden desteklemesi için Halk Bankasına, Ziraat Bankasına yetki veriniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Susam, buyurun.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Tarım kesiminde özel sektör bankalarının verdiği kredi sonucu köylünün eline geçen tarlaları Ziraat Bankası yeniden kredi vererek yapılandırmalı ve köylüye destek vermelidir.

Tarım satış kooperatifleri ve birliklere de yeniden destek verilmeli. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bunları sadece denetleyen, yönetimlerine giren anlayışla değil, onların özerk yapısına mali destek verip gerçek ekonomik özerkliklerini kazandıracak bir yapı için finansman ve destek vermelidir. Öyle anlayışla Sanayi ve Ticaret Bakanlığı yapıldığında, öyle anlayışla Türkiye'nin sanayi politikası düzenlendiğinde Türkiye bu krizi aşabilir ve Türkiye bu anlamıyla bundan sonraki sürece insan kaynağıyla, ülkenin birikimiyle çağdaş bir ülke olarak dünyanın saygın ülkeleri arasına girebilir. Bunu gerçekleştirmek için Cumhuriyet Halk Partisi hazırdır.

Saygılar sunuyorum. Hepinize en içten teşekkürlerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Susam.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Nuri Yaman.

Buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 236 sıra sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde Demokratik Toplum Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Bu nedenle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, söz konusu yasayla yapılmak istenen değişiklik sayesinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığının kanunla belirtilen görevlerinde ve yürütülen kamu hizmetlerinde etkinliğinin ve hizmetlerinin kalitesinin artırılmasının amaçlandığı belirtiliyor. Bu konuyla ilgili olarak yapılması gereken önemli bir husus da, bu amacı gerçekleştirmek, bu hizmetleri yürütecek olan personelin görevleriyle ilgili konulardaki yeteneği, bilgi birikimi ve donanımının yeterli olması ile ancak sağlanacaktır. Bu da kalite ve etkinliği artırmanın önemli bir aracı olan insan kaynaklarının başka bir deyişle personelin geliştirilmesiyle sağlanabilir.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığında nitelikli personelin çalıştırılması, bu yasayla, düşünüldüğüne göre, alınacak uzman personelin de bilgi birikimi ve deneyimlerinden en üst düzeyde yararlanılmasının yol ve yönteminin bu amaca uygun olarak geliştirilmesiyle mümkündür. Uluslararası rekabet, küreselleşme ve müşteri beklentilerindeki değişimler de göz önünde bulundurulduğunda Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından sunulan hizmetlerde de kalite ve etkinliğin artırılması günümüzde artık zorunlu bir hâl almıştır.

2007-2013 yıllarını kapsayan Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda kamu kesimi için öngörülen hedefler arasında, kamu hizmetlerinde kalite ve etkinliğin artırılması ilkesi Bakanlığın bu hedefe göre kendisini yeniden dizayn etme zorunluluğunu ortaya koymaktadır. Dokuzuncu beş yıllık döneme ilişkin Plan Stratejisi’nde de kamu personelinin görev ve sorumluluğunu etkin bir biçimde yerine getirmesinin ancak kamu kurumlarında yeterli ve nitelikli -aynı zamanda yeterli- sayıda personelin çalışmasıyla mümkün olacağı vurgulanmıştır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin sanayi stratejisinin yürütülmesi 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 1 ve 2’nci maddelerinde belirtilmektedir. Buna göre “Ülkenin sanayi politikasının günün şartlarına ve teknolojinin gereklerine göre tespitine yardımcı olmak, kalkınma plan ve programlarında yer alan ilke ve hedefler doğrultusunda sanayinin dengeli ve süratli şekilde gelişmesini sağlamak ve teşvik etmek, milli kalkınma plan ve programları doğrultusunda, iç ticaret hizmetlerine ilişkin ana hedef ve politikaların belirlenmesine yardımcı olmak.” olarak sıralamak mümkündür. Görüldüğü gibi ülkemizin sanayi stratejisinin yürütülmesinde birinci derecede düzenleyici rol oynayan bakanlık, Sanayi ve Ticaret Bakanlığıdır. Daha doğrusu ülkedeki tüm sanayi kuruluşları ile ticari işletmelerin üst düzeyde katma değer yaratabilmesi, uygulanabilir, etkili ve verimli rekabet politikalarının geliştirilmesi bu konularla ilgili Bakanlığın yapacağı çalışmalar ile yakından bağlantılıdır. Bu çalışmaların başında da söz konusu sanayi kuruluşları ile ticari işletmelerin Bakanlıkça doğru yönlendirilmesi, iyi bir mevzuat kodifikasyonu ve düzenlenmesi gelir. İşte, tüm bu iş ve işlemler de alanında uzman, mevzuat yönünden yetişmiş, altyapısı tamamlanmış ve donanımlı kalifiye personel ile ancak sağlanabilecektir. Bu tür kalite ve insan kaynağı yönetiminin temel ilkesi de hedeflenen amaca ulaşmak için gerekli olan işlevleri yerine getirecek yeterli sayıda ve nitelikli eleman alınması ve bunların da eğitilmesi, geliştirilmesi ve motivasyonlarının sağlanmasıyla olur.

Değerli arkadaşlar, kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasında verimlilik, etkinlik ve tutumluluğun, dolayısıyla da performansın artırılması, kamu kurum ve kuruluşlarında görev ve teşkilat yapıları arasında uyum sağlanması, gerekli sayı ve nitelikte personel istihdamı, personelin bilimsel ve teknolojik gelişmeler ışığında eğitiminin sağlanması çalışmaları, politika ve strateji oluşturma kapasitesinin geliştirilmesi ve kamu hizmetlerinin sunumunda kalite anlayışının ve bu amaca yönelik yönetsel yönetimlerin yerleştirilmesi temel ilke olarak alınmalıdır.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bu düzenlemeyle verilecek yeni norm kadrolarla objektif seçme kriterlerine dayalı bir istihdam politikasının izlenmesi gerekir. Kadroların oluşmasında kariyer ve liyakatin esas alınması, hâlen çok sayıda ödeme kalemini içeren karmaşık ücret sisteminden vazgeçilerek ortak ve eşit işe eşit ücret ilkesine dayalı bir sisteme geçilmesi en kısa sürede gerçekleştirilmelidir.

Uzman kadrolarına geçiş düzenlemesi yapılırken uzman yardımcılığı kadrolarına -nitelikli insan kaynağına sahip olması açısından- uzman istihdamı doğru bir yaklaşımdır ancak geçiş dönemi hükümleri çerçevesinde, bu amaçla Sanayi ve Ticaret Bakanlığının bir kısım personelinin yapılacak özel bir sınavla uzman yardımcılığı kadrolarına atanması, bu aşamada üzerinde titizlikle durulması gereken bir konudur. Bu elemanların eğer mümkünse kendi kadrolarıyla Bakanlığın mevcut dokuz genel müdürlükleri ile bağlı kuruluşlarında değerlendirilmelerinin bu kapsamda Bakanlıkça göz önüne alınması gerekir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığında hâlen Sanayi Genel Müdürlüğü, Sanayi Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü, Avrupa Birliği Koordinasyon Genel Müdürlüğü, Küçük Sanatlar ve Sanayi Bölgeleri ve Siteleri Genel Müdürlüğü, İç Ticaret Genel Müdürlüğü, Teşkilatlandırma Genel Müdürlüğü, Ölçüler ve Standartlar Genel Müdürlüğü, Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü, Esnaf ve Sanatkarlar Genel Müdürlüğü olarak dokuz genel müdürlük ve Sınai Mülkiyet Dairesi Başkanlığı ile Bağlı ve İlgili Kuruluşlar Dairesi Başkanlıkları bulunmaktadır. Bakanlıkla ilgili görevler, kuruluş yasasının 2’nci maddesinde sıralanırken bunlardan önemli bulduğum birkaç tanesine değinerek ülkemizdeki uygulamayı da bu vesileyle dile getirmek istiyorum. 2’nci maddenin (c) bendinde “Tasarrufların sanayi yatırımlarına kanalize edilmesine yardımcı olmak, bölge ve illerin sanayileşme potansiyellerine ait araştırma, planlama ve proje çalışmalarını yapmak ve yaptırmak ve gerektiğinde tatbik etmek,”

(d) bendinde “Sanayi bölge ve sitelerinin kurulmasına izin vermek, bu kuruluşları desteklemek ve denetlemek, “

(e) bendinde “Sanayi işletmelerine ait sicilleri tutmak, envanter yapmak, istatistiki bilgi toplamak ve değerlendirmek,”

(k) bendinde “Şirketlerle ilgili hizmetleri yürütmek ve bunları denetlemek,”

(l) bendinde “…genel hükümlere tabi kooperatiflerin ve birliklerin kuruluş, işleyiş ve denetimlerine ait işlem ve hizmetleri yürütmek,” şeklinde sıralanmıştır ve daha, benzer on altı fıkrada belirtilen görevlerden sadece bu beş başlıkta gösterilen hizmetlerin ülke genelinde nasıl yürütüldüğüne ilişkin, uygulamadan gelen bir arkadaşınız olarak birkaçına değinmek istiyorum. Zaten birçoğunuz da değindiğim bu başlıklarda gösterilen hizmetlerle ya yakında ilgili ya da bilgi sahibisiniz. Ancak, ben, kamuda görevim gereği Türkiye'nin çeşitli bölgelerindeki il denetimlerinde karşılaştığım, il valiliklerinin genel iş ve yürütümünün içinde olan il sanayi ve ticaret müdürlüğüyle ilgili görevleri kapsamındaki ve o ile ait düzenlenen genel durum raporlarına yansıtılan görevlerle ilgili bir değerlendirmede bulunmak istiyorum.

Öncelikle, seksen bir ilimizin tamamına yakın bir bölümünde, sanayi ve ticaret il müdürlükleri birimlerinde yetişmiş eleman bakımından, çalışan personelin sayısal olarak yetersiz olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Bu birimlerde, bilhassa şirketlerle ilgili hizmetlerin yürütülmesinde, gerekli denetim ve gözetim hizmetlerinin yerine getirilmesinde yeterli ölçüde eleman bulunmadığı, bu nedenle denetimlerin yetersiz kaldığı ve denetimlerin de çok yerde yapılmadığı bir gerçektir. Bakanlıkça, Çevre ve Orman Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı tarımsal amaçlı kooperatifler, tarım kredi kooperatifleri ve birlikleri dışında kalan tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin kuruluş, işleyiş ve denetimlerine ait işlem ve hizmetlerin yürütülmesinde de gerek merkezden gönderilen eleman yetersizliği ve gerekse il kuruluşlarındaki yetmezlikler nedeniyle yerine getirilmediğini, bu hizmetlerin il valilerinin de en çok yakındıkları konular arasında olduğunu bir gerçek olarak dile getirmek istiyorum.

Şirketlerle ilgili iş ve işlemlere gelince: Bilindiği gibi, başta büyükşehirler olmak üzere, il ve ilçe belediyelerinin büyük bir çoğunluğunun kurdukları şirketleri bulunmaktadır. Tabii, bu arada, her ne hikmetse, en küçük belediyenin dahi şirketinin kurulmasına izin verildiği hâlde son yasal düzenlemeyle, ile 4046 sayılı Özelleştirme Uygulaması Hakkında Kanun’un 26’ncı maddesi uyarınca Bakanlar Kurulu kararının öngördüğü Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin şirket kurmasıyla ilgili başvurusunun, mevzuatına uygun olarak yürütüldüğü hâlde bugüne kadar gerçekleştirilmediğini ve buna izin verilmediğini de belirtmeden geçemeyeceğim.

Bahsi geçen şirketlerle ilgili olarak belediyeleri denetleyen İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin gerek mevzuata aykırılıkların ve gerekse çeşitli yolsuzlukların ortaya çıkarılması sonucu düzenledikleri raporlara rağmen Sanayi Bakanlığınca etkili bir denetimin hâlen bu şirketlerde yapılmadığı ve bu şirketlerin birçok belediyeler için bugün dahi bir nevi işe adam alma merkezi hâline dönüştürüldükleri görülmektedir.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığının kadro cetvelleri incelendiğinde, hâlen sadece Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü bünyesinde kariyer mesleği mensubu olarak “tüketici ve rekabet uzmanı ve uzman yardımcısı” adıyla 43 adet kadronun bulunduğu… Ancak bu kadrolarda hâlen kaç kişinin göreve devam ettikleri hakkında net bir bilgi sahibi değiliz. Yeni düzenleme ile bu kadroların sayısının 250’ye çıkarılmak istendiği anlaşılmaktadır. Dileğimiz, önceki bölümlerde değindiğimiz, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının mevcut dokuz genel müdürlük ile bağlı, ilgili kuruluşlarının temel işlevleri olan ancak yerine getirilmesinde taşra teşkilatı ile birlikte önemli yetmezlik ve eksiklikler barındıran görev ve işlevlerinden bilhassa tüketici hizmetlerinin müşteri memnuniyetini sağlayacak şekilde tüketim maddeleri yönünden sağlık ve güvenliğiyle ekonomik çıkarlarını koruyucu ve kayıplarını giderici tedbirlerin alınmasında, yine fiyat hareketlerinin izlenmesiyle serbest rekabetin oluşmasında Avrupa Birliği teknik mevzuatı kapsamındaki ürünlere ilişkin teknik mevzuatta, test ve belgelendirme, ölçüler ve ayar, kalibrasyon, standardizasyon, akreditasyon ve sınai mülkiyet mevzuatı ile organize sanayi bölgeleri ve ARGE, teknoloji geliştirme bölgeleri, küçük sanayi siteleri, sanayi ve ticaret borsaları, fuarcılık, esnaf ve sanatkârlar odaları iş ve işlemleri ile sebze ticareti ve toptancı halleri, kooperatifçilik ve şirketler ile ilgili görevlerin yerine getirilmesinde görülen Türkiye çapındaki bu eksikliklerin en kısa sürede takviye edilecek olan bu kadrolarla bir an önce giderilmesi ve istenilen düzeye getirilmesidir.

Tabii Bakanlığın bu görevleri arasında önemsediğim ve üzerinde durmasını istediğim önemli konulardan biri de organize sanayi bölgeleri ile küçük sanayi siteleri konusunda bilhassa Doğu’da büyük ihtiyaç duyulan ve yapılması gereken konularda Doğu’nun yetiştirdiği bir kişi olarak Sayın Bakanımızın, biraz da pozitif ayrımcılık yapmak suretiyle, bu bölgelere biraz daha önem vermesidir. Zaten Sayın Bakanımın da bilgileri dâhilinde olan ve temeli 2001 yılında atılmış olup 2007 yılında bitirilen Muş Organize Sanayi Bölgesi’nde şu ana kadar elli altı parselden ancak iki parsele Türkiye genelindeki sanayicilerin ilgi gösterdiklerine ve burada bir mermer fabrikası ile bir tekstil fabrikasının hâlen faaliyette olduğuna Sayın Bakanımın dikkatini çekerek Muş ve çevresinin kalkınmasında önemli katkısı olacak olan bu organize sanayi bölgesine iş adamlarının mevcut teşvik yasalarıyla gidemeyeceğini ve bunun için de buraların en azından elektriğinin, yakında devreye girecek olan yanı başındaki Alparslan 1 Barajı’ndan eğer mümkünse ücretsiz ve bedava olarak, olmadığı takdirde mevcut teşvik yasalarının çok daha ötesinde pozitif bir ayrımcılıkla sağlanmasını.

Yine, sigorta primlerinin burada pozitif ayrımcılığı sağlamaya yönelik olarak gündeme getirilmesi hâlinde Muş’un kalkınmasında önemli bir yeri olacak olan organize sanayi bölgesine Türkiye'nin her tarafından fabrikaların ve iş adamlarının geleceğini bilhassa Muş halkının isteği olarak duyurmak istiyorum.

Yine, Sayın Bakanımın 2008 yılı 26 Ağustos törenleri nedeniyle Malazgirt’i ziyaretlerinde, oradaki tarım makineleri atölyelerinin bir araya getirilmesi konusunda, orada bu atölyelerde bölgenin her tarafında satışı yapılan ve Anadolu’nun, orta Anadolu’nun, Konya’nın, Adana’nın birçok bölgesine gönderilen tarım aletlerinin geliştirilmesi konusunda oradaki müteşebbislerin düşündüğü tarım makineleri sanayi sitesinin kurulması konusundaki o insanlara verdiği sözün bir an önce hayata geçirilmesini dilerken, bu alınacak uzman kadrolardan bu hizmetlerde yararlanılmasını dilerken, bu hizmetlerin yürütülmesinin Türkiye genelinde eşit ve dengeli olarak dağıtılmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yaman.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu.

Sayın Uslu, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Teşkilat Kanunu’nda ve bununla ilgili mevzuatta değişikliği öngören 236 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ve şahsen değerlendirmelerde bulunmak, görüş ve önerilerimizi buradan milletimize ve yüce Meclise arz etmek üzere huzurunuzda bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli üyeler; söz konusu yasa tasarısıyla, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının teşkilatı, görevleri, iş ve hizmet üretme kapasite ve kabiliyeti gibi konular doğal olarak gündeme gelmekte ve üzerinde durulması zorunluluğu doğmaktadır. Bu vesileyle Bakanlığın genel durumunu, zayıf ve varsa güçlü yanları, geleceğin sanayici ve ticaretçileri yararına ne fonksiyon üstleneceği irdelenmeli ve tartışılmalıdır.

Bakanlık, mevcut hâliyle sanayi ve ticaret sektörlerinin bugünkü sorunlarına şamil ve geleceğe matuf çözümler getiren bir yapı mıdır? Önümüzde bulunan bu yasa tasarısı, fayda ve hayırlara vesile olabilecek bir metin midir? Bunu yüce heyetinizle birlikte tarafsız ve objektif olarak tartışabilmeliyiz.

Hükûmetin ve Meclis grubunun, özellikle de farklı değerlendirme ve önerileri dikkate alacağını umarım. Zira farklı düşüncelerin iyiliklere vesile olabileceği, ortak aklın gücünden yararlanmak gerektiği inancındayız. Hükûmetin yaygın anlayış ve uygulamasının ruhu olan “Tek başına iktidarım, öyleyse ben ne yaparsam olur.” yaklaşımıyla gündeme getirilmiş bu tasarıda yer alan maddelerle sınırlı kalarak yapacağımız değerlendirmelerin doğru olamayacağı kanaatindeyiz. Buradan hareketle, yüce Meclisin huzuruna gelen tasarıyla ilgili Bakanlığın ve Sayın Bakanın bugünkü anlayış ve bazı uygulamalarını dikkatinize sunarak bakış açısını ortaya koymak isterim.

Değerli milletvekilleri, Sanayi ve Ticaret Bakanının da imzasını taşıyan gündemimizdeki tasarının genel gerekçesinde, Bakanlığın kurumsal amaç ve hedeflerine ulaşması için insan kaynaklarının en etkili ve verimli politikalarla harekete geçirilerek faaliyetler düzenlenmesi gereğine işaret edilmektedir.

Açıklanan gerekçeler ile Bakanlığın hizmet birimlerinde kendi alanında uzmanlaşmış kamu görevlilerinin istihdam edileceği uzmanlık kadrosunun ihdasının kaçınılmaz hâle geldiğine inanılarak bu tasarı yüce Meclisin gündemine taşınmıştır.

Buna karşın Sayın Bakanın emrinde çalışmakta olan mevcut insan kaynaklarından acaba ne derece yararlanılmaktadır? Verimli ve etkin hizmet verebilmesi, içinde olduğunu ve sanayiden geldiğini her fırsatta övünerek söylediği reel sektör sorunlarına çare olabilmesi için yüzlerce çalışanın geliştirilmesine ve çalışmasına, çalıştırılmasına yönelik somut faaliyetleri nedir? Bakanlık çalışanlarını tanıdık tanımadık, o dönemli bu dönemli ve hatta o görüşten bu görüşten, AKP’nin referans olduğu olmadığı diye ayırıp buna göre muameleye tabi tutmakla başarı elde etmek, adaletli olmak, hizmet ve iş üretmek, kısacası insan kaynaklarını verimli olarak yönetmek mümkün olabilir mi?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakanın göreve başladığından bu yana insan kaynakları uygulamalarını gözden geçirdiğimizde, yılların deneyimine ve çalışma isteğine sahip birçok Bakanlık personelinin, sırf siyasi nedenle ve yandaşlara yer açmak amacıyla zorlanarak emekli edildiği ya da verimsiz kılınarak görev ve işten uzaklaştırıldığı ortaya çıkmaktadır. Bu şekilde boşaltılan görevlere ise iktidar partisi taraftarlığı açıkça bilinenler ve hatta AKP milletvekili ve diğer yetkililerin yakınları görevlendirilmektedir. Üstelik bunların atandıkları görev ve konumlarla ilgili ciddi bir deneyimlerinin de olmadığı görülmektedir. Bu vesile, hangi milletvekili arkadaşlarının eşlerini hangi görevlere atamış olduğunu Sayın Bakanın bizlere açıklamasını bekleriz.

Üzerinde konuşulan tasarı ile ileri sürülen iddiaların tamamen tersine faaliyetler sergilenmektedir. Bu nedenle “İhdası öngörülen yeni kadrolar da bu şekilde mi kullanılır?” sorusu doğal olarak akla gelmektedir.

Sayın Bakanın görev süresi içerisindeki personel uygulamalarının dışarıdan bakan bir gözle nasıl algılandığını dikkatlerinize sunmak isterim:

Başta yönetim kadrolarında bulunanlar olmak üzere çalışanlar çeşitli yöntemlerle emekliliğe zorlanmakta, böylece istemeyerek emekli olmak zorunda kalanlar yerine AKP vekillerinin yakınları ve AKP yanlıları için kadro açılmaktadır.

Çalışanların birçoğu teftiş marifetiyle sıkıştırılarak ve haksız yere suçlanarak görevden uzaklaştırmalar için iftira vesileleri oluşturulmaktadır. Böylece çalışanlara ne olduğu belli olmayan saiklerle haksızlık yapılmakta, adalet ve yasalar çiğnenmekte, Hükûmeti elde bulundurmaktan ve yasalardan sağlanmış yetkiyle görevler suiistimal edilmektedir.

Önceki dönemlerde göreve gelmiş olanlar görevden alınmaktan başka hiç iş verilmediği gibi, sürekli baskı altında tutulmakta ve işten kaçıyormuşlar gibi metruk bir binada yoklamaya tabi tutulmaktadır.

Siyasilerin taleplerinin karşılanması amacıyla sadece 2007 yılında 70 kişi sözleşmeli eleman olarak açıktan alınarak Bakanlık merkezinde verimsiz olarak istihdam edilmektedir.

İş ve hizmet bakımından faydası olmamasına rağmen il müdürlüklerine müdür yardımcısı atanmış ve bunlar daha sonra sınavla terfi edilmesi gereken şube müdürlüğü kadrolarına aktarılmışlardır. Böylece belli kişilere sınavsız kadro tahsis edilip hukuk ve adalet yok sayılmaktadır.

Çalışanlar arasında ayrımcılık yapılmakta ve yüzlerce çalışan atıl bırakılmaktadır. Hiçbir iş verilmeden yüzlerce kişi boş bırakılmakta ve bunların emek ve becerilerinden yararlanılmamaktadır.

Teftiş yetki ve görevi kötüye kullanılarak bazı çalışanlar suçlanmaya çalışılmakta ve yıldırma amaçlanmaktadır. Aylarca iş verilmeyen bazı kişiler zaman zaman amaçsız ve faydasız işler için görevlendirilerek işle âdeta cezalandırılmaktadır.

Eski dönem yönetim kadrolarında görev yapmış olanlara onur kırıcı ve aşağılayıcı muameleler yapılmaktadır. Bu bağlamda, usulü, esasları belli olmayan ve keyfî zamanlamalarla imza alınarak mesaiye devamın izlenmesi görevi bir tuzak gibi kullanılmaktadır.

Başka kurumlardan naklen alınanlara bir program içerisinde uyum amaçlı eğitim yapılmamakta ve verimli bir şekilde çalıştırılmamaktadır. Bunların her birinin çeşitli beceri ve deneyimleri israf edilmektedir.

Diğer yandan da Bakanlıkça yapılması yasalarla öngörülmüş birçok görev ve işler de hiç yapılmamaktadır.

Değerli milletvekilleri, Bakanlık eğer insan kaynakları yönetiminde gelişimi yakalamak istiyorsa öncelikle mevcut çalışanların verimliliğini sağlamalı, ayrımcılık yapılmamalı, Bakanlığın iş ve hedeflerine katkı sağlayacak olanlar samimiyetle ve uygun şartlarda görevlendirilip çalıştırılmalıdır. Önceki hükûmetler döneminde çeşitli makamlarda çalışmış olmak sanki suçmuş gibi, deneyim sahibi, yetkin ve çalışmaya istekli Bakanlık çalışanlarını sözüm ona görevlendirmeler ve muamelelerle zulme tabi tutmaktan vazgeçilmelidir. Sayın Bakanın bu tür uygulamalarını ve açıklamalarını çeşitli gazetelerden üzülerek ve yadırgayarak sizlerin de okuduğunuzu zannediyorum.

Ayrıca bütün bakanlıklarda yapılan çalışan kıyımıyla ilgili olarak Sayın Genel Başkanımızın net olarak işaret ettikleri konuları kısaca buradan milletimize ve heyetinize sunmak isterim. Şöyle ki: 2002 yılından bu tarafa siyasi görüşleri uymadığı zannıyla ve haksız gerekçelerle binlerce memur ve bürokrat yerinden ve görevinden uzaklaştırılmıştır. Yasal yollara başvuranlar ise yine yasal ve meşru kılıflar arasında istifaya zorlanmış ya da zor şartlara katlanmaya mecbur edilmişlerdir. AKP’yle geçen altı yıllık dönem başka kötü nam ve eserlerinin yanı sıra, mutlaka memur kıyımlarının çığ gibi büyüdüğü, haksızlığın siyaset eliyle yapıldığı bir dönem olarak anılacak ve milletimiz tarafından asla affedilmeyecektir. Özellikle görevinden alınanların milliyetçi fikirlere sahip kişiler olması AKP zihniyetinin siyasi DNA’sı hakkındaki yaklaşımları doğrular niteliktedir. Fütursuzca ve insanlık dışı yürütülen baskı ve dayatmalar sonucunda mağdur edilen binlerce memurun bu dönem kadar haksızlığa uğradığı başka bir zamana rastlanmamıştır. Bir kez daha ve tekraren buradan söylemek isterim ki AKP İktidarının bitmeyeceği ve geçmeyeceği yönünde yanlış hesap yapanlar, Türk milletine mensubiyetten onur duyan milliyetçileri hafife alanlar, aziz milletimizin vermiş olduğu yetkiyi yanlış yorumlayıp gemi azıya alan ve bizden-sizden ayrımı yaparak kendi dışındakilere eziyet eden siyasi ve bürokratlar, unutmayınız ki milliyetçi hareket bütün bunları not etmiştir; milliyetçi hareket konunun takipçisi olacak, memur ve bürokrat kıyımı yapanların yanına asla kâr kalmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, makam verip vermemek Sayın Bakanın ve Hükûmetin takdirinde olmakla birlikte, hâlen Bakanlıkta çalışmakta olan herkesi adaletli ve verimli bir yaklaşımla çalıştırmak kaçınılmaz bir görevdir. Bu görev ihmal edilmemeli, yetkiler kötüye kullanılmamalıdır. Milletimiz adına bu durumun takibi boynumuzun borcudur.

Değerli milletvekilleri, önemli iş ve hizmetleri görmek üzere 3143 sayılı Yasa’yla oluşturulup görevlendirilmiş ve titizlikle izlemekte olduğumuz Sanayi ve Ticaret Bakanlığıyla ilgili olduğunu bildiğimiz ve düşündüğümüz bazı konulara da buradan değinmek gerekmektedir.

Bakanlık ve bugünkü Hükûmet, faaliyet ve hizmet alanında bulunan tarım satış birliklerini yok saymakta ya da siyasi gücünü ve hükûmet yetkilerini kullanarak onları kendine bağlı şubeler hâline getirmek için elinden geleni ardına koymamaktadır. Hâlbuki bu birlikler çiftçilerimizin ortak ve sahibi oldukları çok ortaklı kurumlardır. Bu Meclisin çıkardığı yasalarla tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin yönetimine devletin karışmaması ama buna karşın yasalara göre denetlenmesi hüküm altına alınmıştır fakat bu Hükûmet döneminde amir yasa hükümleri hiçe sayılarak siyasi gerekçelerle hareket edilmiştir.

Bunun tipik ve bilinen örneklerinden biri de FİSKOBİRLİK’teki tutum ve faaliyetlerdir. Yapılanların sonucunda bugün FİSKOBİRLİK faaliyet yapamaz hâle getirilmiş ve hatta âdeta fındık konusunda çalışması yasaklanmış gibidir. Ülkenin en önemli tarım ihraç ürünü olan fındığın on binlerce üreticisi yüzüstü bırakılmış durumdadır.

Birliklerle ilgili bir başka konu da TARİŞ, ÇUKOBİRLİK, Kayısıbirlik, Taskobirlik, Karadenizbirlik gibi toplam on yedi birliğin yeniden yapılandırılıp güçlendirilmesi ve bu yolla çiftçilerimizin ve tarım ürünleri kullanıcı ve tüketicilerinin korunmasının sağlanmasıdır.

Birliklerin yeniden yapılandırılması için bu Hükûmetin neler yapıldığını ve elde edilen sonucun ne olduğunu ortaya koymasını yüce milletimiz, çiftçimiz beklemektedir.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığıyla ilgili diğer bir konu ise Türkiye ekonomisinin çok önemli bir unsuru ve büyüklüğü olan KOBİ’lerin durumlarıdır. Bakanlığın bunlara yönelik olarak gösterdiği ciddi ve sonuçları etkileyici bir atılımı görülmemektedir. Fakat zaman zaman, Sayın Bakanın hamaset dolu açıklamalarını izlemekteyiz. Reel sektörün küçük ve orta boy girişimcilerinin, kooperatiflerin ve birliklerin ihtiyacının kalmadığı, gerekliliğine inanılmayan ve varlık nedeninden kopmuş bir Sanayi ve Ticaret Bakanlığını hiç kimse arzu etmemektedir. Hükûmete ve Sayın Bakana düşen görev hiçbir imkân ve fırsatı ıskalamadan, kararlı ve akılcı bir gelişim anlayışıyla bu Bakanlığı verimli ve etkin kılmak, ilgili sektör ve paydaşlarının memnuniyetini kazanmaktır. Bu yönde yapılacaklara ve alınacak olumlu, hizmet eksenli ve adaletli kararlara katkı sağlamak grubumuzun görevidir, buna duyarsız kalmamız mümkün değildir.

Şimdi Sayın Bakan diyeceklerdir ki: “Biz gerek esnafımıza gerek KOBİ’lerimize destek oluyoruz, 350 milyon YTL’lik faizsiz kredi vereceğiz.”

Bakın bu haber basında nasıl yer aldı: “İmalatçı esnaf ve sanatkârlar ile küçük ve orta boy işletmeler 350 milyon YTL’lik sıfır faizli can suyu kredisine bugünden itibaren başvurabilecek. Kredi kullanacak esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ’ler krediyi ilk üç ayı ödemesiz kalanı aylık eşit taksitler hâlinde olmak üzere toplam on iki ayda ödeyecek.”

Buna karşılık, bir ilgili yine bu habere karşılık verdiği bir cevapta: “Bu krediyi alabilmek için firmaların vergi ve SSK borcu olmaması gerekiyormuş. Ben çok merak ediyorum, kaç tane esnafın vergi ve SSK borcu yok. Son altı yedi aydır borçlarını düzenli ödeyen yok hamdolsun. Para yok ki borç ödensin. Ben, bir KOBİ olarak, bu krediyi kaç kişinin alabileceğini çok merak ediyorum.” Durum bu sayın milletvekilleri.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıyla yapılmak istenen düzenleme Bakanlığın özellikle geleceğini etkileyecek niteliktedir. Bu düzenleme geç bile kalmıştır. Çok çeşitli iş ve hizmetlerin verilmesi için görevli olan bakanlığın ilgili kesimlere ve ülkeye etkin bir hizmet sunabilmesi bakımından tasarının faydalı olacağı kanaatindeyiz. Ülkemiz ve dünyanın yeni şartları ve gelecekteki şartlar dikkate alındığında, iyi eğitim görmüş, belli ölçütlere göre seçilen genç ve girişime, gelişime açık insan kaynağı ihtiyacı ancak bu ve benzeri yollarla karşılanabilir fakat bütün ihtiyaçların kamu bünyesinden karşılanması da esas alınmamalıdır. Dolayısıyla, bu düzenlemeyle konulan kadroların sayısının çok fazla olması doğru değildir. Buna paralel bazı çalışmaların bakanlık uzmanlarıyla iş birliği içerisinde piyasadan nitelikli hizmet alınması yoluyla yapılması benimsenmeli ki gelişime açık, piyasa ve dünya şartlarıyla örtüşen, ekonomik ve kaliteli ve sürdürülebilir bir seviyede tutturulabilsin. Aksi takdirde, belli bir dönem için çözüm getirilmiş olur ve kamunun durağanlığına yeniden teslim olunur.

Bu kanunla konulan uzman yardımcılığı ve uzmanlık kadrolarına Bakanlık mevcut çalışanlarından ya da başkaca kamu çalışanlarından 35 yaşını geçmemiş olanların alınmasıyla yetinilmelidir. Esasen bu kadroların nitelikli eğitim almış yeni mezunlardan seçilip doldurulması, iş ve gelişim gereklerine göre yetiştirilmesi benimsenmelidir. Ancak, yeni işe başlayacak kişilerin sayısı belirlenirken doğru ve etkin olarak yetiştirilmeleri için gerekecek şartlar da dikkate alınarak hareket edilmeli ve bir kerede alınacak uzman yardımcısı sayısı buna göre belirlenmelidir.

Tasarıyla ihdas edilen kadrolara sadece hâlen bakanlıkta çalışmakta olanların değil, başkaca kamu kurumlarında çalışanlar ile bakanlığın ilgili olduğu sektörlerde çalışmakta olan nitelikli ve belli bir seviyede deneyimi olanların da geçişi öngörülmelidir. Çünkü tasarıyla insan kaynaklarında öngörülen değişim ve gelişim böyle daha kolay sağlanabilir. Aksi yapılarak bakanlık çalışanlarıyla sınırlandırılırsa bunun temel amaca ters düşeceğine işaret etmek isteriz.

Diğer yandan, bakanlığın gelişimi ve faaliyet alanlarına etkin hizmet sunabilme kapasitesinin de yükseltilmesi için sadece bakanlıkta uzman çalıştırılması yeterli olmayacak kanaatindeyiz. Bu nedenle nitelikli hizmet üretim kapasitesinin artırılması, gelişmeler ve piyasa şartlarına uyum için Bakanlık çalışanları ile piyasadaki uzmanlığın işbirliğini sağlamak amacıyla hizmet alımı imkânı tasarıyla Bakanlık Teşkilat Kanunu’na ilave edilmelidir. Böylece Sanayi ve Ticaret Bakanlığının değişime açık, etkin ve verimli sürdürülebilir hizmet sunabilir bir kalıcı yapıya kavuşması mümkün olacak kanaatindeyiz.

Gündemdeki konunun gerektirdiği dikkat ve özenin gösterileceği ve buna göre 236 sıra sayılı Tasarı’ya dair değerlendirme ve önerilerimizden yararlanılacağı inancıyla sözlerime son verirken sizleri bir kez daha saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Uslu.

AK PARTİ Grubu adına Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz.

Sayın Poyraz, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile ilgili olarak grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, öncelikle bu kanunun önemini ve bu tasarının Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın örgüt, personel ve fonksiyonları bakımından neler getireceğini sizlere açıklamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, hepinizin bildiği gibi Sanayi Bakanlığımız geniş bir hizmet ağına sahip bir bakanlıktır. Bakanlığımızın kuruluş Kanunu’nun 2’nci maddesine baktığımız zaman bu alan şöylece özetlenebilir: Öncelikle başta sanayiciler ve KOBİ’ler olmak üzere tüketici hizmetleri, ürünlere ilişkin teknik mevzuat, test ve belgelendirme, ölçüler ve ayar, yasal metroloji ve kalibrasyon, standardizasyon, akreditasyon, sınai mülkiyet mevzuatı, organize sanayi bölgeleri, ARGE teknoloji geliştirme bölgeleri, endüstri bölgeleri, küçük sanayi siteleri, sanayi ve ticaret odaları ve borsalar, fuarcılık, esnaf ve sanatkârlar, esnaf ve sanatkârlar odaları, lisanslı depoculuk, sebze ve meyve ticareti ile toptancı halleri, kooperatifçilik ve şirketler ile daha birçok alanda düzenleme, denetleme ve yönlendirme görevleri yanı sıra izin, onay, belge tanzimi, düzenlemesi ve vize edilmesi, KOBİ’lere, sanayilere, şirketlere, kooperatiflere yönelik bilgi sistemleri oluşturulması ve bunun gibi uygulama görevleri özetle söylenebilir.

Değerli arkadaşlar, saymakta bile zorlandığımız bu kadar fazla hizmetin yapılması elbette kalifiye, yetenekli, yeterli elemanlar gerektiriyor. Dolayısıyla, aslında sözü çok fazla uzatmaya da gerek yok. Bu kanun, bu anlamda, teknik bir kanun. Sanayi Bakanlığına, kanunun kendine verdiği yetkileri, etkin, verimli ve tutumlu bir şekilde yerine getirme, gerçekleştirebilme amacıyla da buna uygun yeterliliğe sahip personel istihdamına olanak sağlayan bir kanundur.

Aynı şekilde, Türkiye Büyük Millet Meclisimizin 2006 yılında kabul ettiği ve kanunumuzun genel gerekçesinde de esas gerekçelerden biri sayılan Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda da aslında bu hedeflenen dönem arasında ne tür bir çalışma yapılacağı ve bu çalışmalarda da olması gereken, uygulanması gereken ilkelerin ve esasların neler olduğu belirtilmektedir. Burada tabii en önemli hedeflerden bir tanesi de kamu hizmetlerinde kalite ve etkinliğin artırılması olarak ortaya konmaktadır. Dolayısıyla bu hedeflere ulaşılması, yurttaşların, sanayicilerin ihtiyaçlarını, beklentilerini ve memnuniyetini esas alan, zaman ve kaynak kaybına yol açmadan, hizmetlerin daha verimli, rasyonel ve şeffaf yürütülmesine olanak sağlayan, dünyadaki ve ülkemizdeki siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel ve bilimsel gelişmeleri izleyen, bilgi ve teknolojilerini kullanan ve bilgiye kolaylıkla ulaşabilen, yeni bilgi üreten, alanında uzman, dinamik bir personel ve teşkilat yapısının oluşturulması ve sürekliliğin devam ettirilmesi mecburiyet arz etmektedir.

Değerli arkadaşlar, gecenin bu vaktinde fazla vaktinizi almayacağım. Aslında işin özeti ortada. Burada bu kadar geniş bir mevzuata sahip olan, geniş bir hizmet alanına sahip olan bir Bakanlıkla ilgili olarak aslında söylenecek çok husus var. Burada Türkiye'nin istersek sabaha kadar sanayi politikasını da tartışabiliriz, tarım politikasını da sanayiyle ilişkilendirerek tartışabiliriz. KOBİ’lerinden tutun sendikalarına varan, meslek örgütlerine varan pek çok alanı ilgilendiren ve bu alanlara hizmet etme yükümlülüğüyle karşı karşıya olan bir bakanlık söz konusu. Dolayısıyla işin özü ve özeti, bütün bu hizmeti sağlamada esas olan kalifiye elemandır. Bu kanun da bu kalifiye elemanı sağlamada Bakanlığımıza önemli bir avantaj sağlamaktadır. Burada konuşmacılarımızın iddia ettiği gibi bir siyasi partinin belli fikrine sahip belli kişilere yönelik olarak herhangi bir kayırmacılık, ayrımcılık yapılması da söz konusu değil. Tıpkı bundan önce olduğu gibi biz bundan sonra da 70 milyon insanımızı kucaklama iddiasında olan ve bu iddiada da kararlı bir duruş sergileyen bir ekip olarak… Bu kanunun ayrıntılarına da bakarsanız uzman alımında da yine gerek yazılı gerekse de mülakat sınavı getirilmekte ve 70 milyon insanımız içinden bu işi yapabilecek ehliyete, liyakate sahip olan insanlarımız bu görevlere getirilecektir, diyorum.

Kanunumuzun başta Bakanlığımıza ve ülkemize hayırlı sonuçlar doğurmasını temenni ederek hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Poyraz.

Evet, tasarı üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Şandır, buyurun efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Bakanımla bir konuyu tartışmak istiyorum aslında. Türkiye -zannediyorum soru için de zamanım var- gerçekten, sizlerin de ifade ettiği gibi, küresel, yani kontrolü bizim elimizde olmayan küresel bir finans krizinin dalgaları tsunamiye dönüştü, işte “Türkiye’ye geldi, gelecek.” deniliyor. Siz de çok iyi biliyorsunuz ki bunun yansıması reel sektörde, özel sektörde, üretim sektöründe çok sıkıntılı sonuçlara doğru ulaşacak. Korkarız ki, endişe ederim veya temenni ederim ki bu sosyal hayata da yansımaz. Bunu aşabilmek sorumluluğunda olan Hükûmet olarak -Sayın Başbakan ifade ediyor “Paketi ben açıklayacağım.” diye- sizin bu paket içerisinde “can suyu faizsiz kredi” diye esnaflarımıza, KOBİ’lerimize tahsis ettiğiniz bir krediniz var. Doğrudur, gereklidir, esnaflarımız adına teşekkür ediyorum. Ancak siz de biliyorsunuz ki bu esnaflarımızın nereden baksak yüzde 90’ının, hatta yüzde 95’inin bankalarda veya işte bir başka şekilde sicilleri maalesef kredi almaya uygun değil. Gerek Merkez Bankasındaki kayıtlarda gerekse bankalar kayıt bürolarında bu esnaflarımızın on yıl, beş yıl önce yazılan bir çeki, yazılan bir senedi maalesef silinmiyor, kayıttan düşülmüyor. Sonuç itibarıyla, tekrar bankaya gidip kredi almaya çalıştığında bu kayıt önüne çıkarılınca kredi verilmiyor.

Sayın Bakanım, bu “can suyu” dediğiniz gerçekten can suyu olur mu olmaz mı bilemiyorum ama bu “can suyu” dediğiniz faizsiz krediyi vermeden önce sicil affını çıkarmayı düşünüyor musunuz, gerekli değil mi? Sayın Adalet Bakanına sorduk, “Ne Bakanlığımın ne Hükûmetimin böyle bir niyeti, böyle bir programı yok.” dedi. şimdi ben size bir rakam söyleyeyim: Karaman merkezde 15 bine yakın esnaf var. Bu 15 bin esnaftan yalnız 35 tanesi sizin çıkardığınız can suyu faizsiz krediye müracaat edebilmek imkânı bulabildiler. Benim Mersin’de durum daha da vahametli. Mersin’de 85 bin esnaf var. İnanıyorum ki bunun 100 tanesi bile müracaat edemeyecektir. Dolayısıyla, bu sicil affını çıkartmak -daha önce çıkarttınız- noktasında neden ayak sürüyorsunuz veya niye bunu gündeminize almıyorsunuz? Bunu düşünmenizi, tartışmanızı ve bunu gerçekten, can suyu kredisinden önce çıkartmayı… Biz bugün bir kanun teklifi verdik. Bu kanun teklifi esnafların hazırladığı bir kanun teklifiydi. Geliniz, bu teklif sizin tasarınıza dönüşsün ve bu sicil affını çıkartalım. Çünkü, Türkiye'yi bu krize karşı koruyacak olan üretim sektörüyse üretimi desteklemek ancak bir kredi vermekle mümkün. O krediyi de bankalar bu sebepten vermiyorlarsa buna çözüm, işte çıkartılacak bir yasayla bu sicil affını gerçekleştirmektir. Bunu düşünmenizi temenni ediyorum, istirham ediyorum, ayrıca da istiyorum esnaflarım adına. Ama, bunu düşünüyor musunuz? Düşünmemekteki gerekçeleriniz nedir? Bunu soruyorum Sayın Bakanım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bal…

ŞENOL BAL (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakana sormak istiyorum: Bu tasarının 3’üncü maddesinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’yla özleştirme… Bu 3’üncü maddenin (c) fıkrasına eklenen ve beşinci satırda “657 sayılı Kanuna ekli; (I) sayılı Ek Gösterge Cetvelinin ‘I- Genel İdare Hizmetleri Sınıfı’ bölümünün (d) bendine ‘Adalet Bakanlığı Bakanlık Yüksek Müşaviri’ ibaresi,” deyip devam ediyor. Zannediyorum bu, Komisyona önerge ile girdi. Bunun bu yasayla ne ilgisi var? Bunu merak ediyorum. Yoksa bu tür ibarelerle birilerine yüksek maaşlı yerler mi tahsis ediliyor?

İkinci sorum: Sanayi ve Ticaret Bakanlığında, hâlihazırda, gerek özelleştirme kapsamında bulunan kurum ve kuruluşlardan ve gerekse diğer kamu kurum ve kuruluşlarından yatay geçişle gelen ve büyük çoğunluğu araştırmacı kadrosunda istihdam edilen yüzlerce mühendis, teknik personel, bankacı, ticaret dünyası ve finans çevrelerinden gelen personel çalışmaktadır. Bu personelin büyük çoğunluğu da “bankamatik memuru” olarak isimlendirilen bir tarzda atıl vaziyette, yani boşta bulunmaktadır. Bu elemanların verimli çalışması için yeni bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?

Yine üçüncü sorum: Sanayi ve ticaret uzmanlığı ve uzman yardımcılığı kadrolarına atanacak olanların mezuniyet alanlarının belirlenmesinin yeterli olduğunu düşünüyor musunuz? Çünkü, ticaret ve turizm, mesleki, endüstriyel ve teknik eğitim fakülte mezunları niçin göz ardı edilmiştir? Sanayi ve ticaret dünyasının ihtiyaç duyduğu nitelikli elemanların mezun olduğu bu fakültelerin devre dışı bırakılması hakkaniyet ölçülerine sığıyor mu?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Yalnız, bundan sonra konuşacak olan arkadaşlardan şunu istirham edeyim: Ben, az sayıda arkadaşımız sistemi girdiği için bir dakikalık süreyle sınırlamadım. Yorumlar falan hepsi işin içine girince sonraki arkadaşlara sıra kalmayabilir.. Onu istirham edeyim.

Sayın Işık, buyurun efendim.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, bugün uygulamaya koyduğunuz can suyu kredisi gerçekten memnuniyet verici imalatçı KOBİ’lerimiz açısından. Ancak siz de çok iyi biliyorsunuz ki hizmet sektöründe faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârlarımızın da böyle bir krediye acil ihtiyaçları var. Bunu gerçekleştirecek KOSGEB Kanunu’ndaki gerekli düzenlemeleri bir an önce çıkarabilecek misiniz yoksa bu hizmet sektöründe faaliyet gösteren işletmelerimize esnaf ve kefalet kooperatifleri aracılığıyla benzer bir destek sağlanabilir mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakanım, benim sorum da benzer şekilde. Sizin kendinizin daha önce bir açıklaması oldu hizmet sektörünün de KOBİ kapsamına alınmasıyla ilgili. Tabii, bu açıklamanız üzerine de vatandaşımızda bu son can suyu kredisiyle ilgili olan müracaatlarda hizmet sektörünün de içine dâhil olduğu yönünde bir kanaat oluştu ama şu andaki verdiğiniz kredilerde hizmet sektörü yok. Hizmet sektörünü ne zaman almayı düşünüyorsunuz? Onlarla ilgili yaptığınız bir çalışma var mı? Çünkü, sadece imalat sektörü değil, hizmet sektörü de şu anda muazzam bir sıkıntı içinde.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taner.

Sayın Bakanım, buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, öncelikle verilen katkılara, eleştirilere, önerilere teşekkür etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii ki Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, biraz evvel değerli konuşmacıların da ifade ettiği gibi çok geniş hizmet yelpazesi olan bir bakanlık. Tüketici haklarının korunmasından, yani 70 milyonun hakkının korunmasından üretimin, ticaretin, tarım satış, kredi ve kefalet kooperatifleri birlikleri başta olmak üzere bütün birliklerin ve kendisine bağlı olan ilgili kuruluşların beraber oluşturduğu çok önemli sanayi ve ticaret hayatının düzenleyicisi bir bakanlık.

Tabii bu Bakanlığın şu andaki mevcut kadrosunun yaklaşık yarısı merkez teşkilatında, yaklaşık yarısı da seksen bir ilde konuşlanmış olan seksen bir il müdürlüğü vasıtasıyla yapılmaktadır.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, bir taraftan ithalatta bazı kalemlere izin verirken, bir taraftan bunların bakım, modernizasyon, tevsisi ile ilgili kararları, uygulamaları, denetimleri yaparken, diğer taraftan da piyasa gözetim ve denetimi çalışmasıyla akaryakıt başta olmak üzere birçok alandaki denetimleri başarılı bir şekilde yapmaktadır.

Bu çerçevede, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının tabii ki mevcut Yasası’yla mevcut şartlarda hizmet vermesi yetersiz hâle gelmiştir. Bundan dolayı böyle bir değişiklik yapılması öne çıkmıştır. Çünkü Sanayi ve Ticaret Bakanlığı şu anda sanayi ve ticaret uzmanlarının olmadığı, sadece tüketici rekabet uzman ve uzman yardımcılığının olduğu bir çalışma durumu içindedir. Oysa bu Bakanlığın gerek kendisine verilmiş olan görevleri gerek yetkileri gerek -özellikle değerli konuşmacıların belirttiği- nasıl bir Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olmalı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı neler yapmalı noktasından hareket ettiğimiz zaman çok önemli uzmanlaşmış kadrolara ihtiyacı var.

Ben tabii her fırsatta söylüyorum. Yirmi yedi yıl sanayicilik yapmış, bizzat bu işin içinden gelmiş bir insanım. Gerek sanayiyi gerek üretimi gerek yatırımı fiilen yaşamış bir arkadaşınızım. Bunların nasıl işlediğini, ne yapılması gerektiğini, hangi sorunlarla, nelerle karşılaşıldığını net yaşayan, gören biriyim. Geçmiş dönemlerde de benim Sanayi Odası Başkanı olduğum dönemde hep hayalimde olan bir konu vardı. “Bu ülkede ne zaman bir sanayi envanteri olacak, sanayi stratejisi olacak ve teşvik sistemi bunun üzerine monte edilecek?” diye bir beklentim vardı, bir hayalim vardı. Şunu çok net ifade edeyim ki bugün bunun mutluluğu içindeyim. Cumhuriyet tarihinde ilk defa Sanayi ve Ticaret Bakanlığı çok dar imkânlarla, çok kısıtlı kadro imkânlarıyla “girişimci bilgi sistemi” dediğimiz, aslında eski adıyla “sanayi envanteri” dediğimiz ama “sanayi envanteri” dediğimiz zaman çok dar kapsamda kalacak bir sistemi cumhuriyet tarihine kazandırmış ve bunun adı “girişimci bilgi sistemi” olmuştur. Bu sistemle şu anda 2 milyon 10 bin 377 işletmenin oluşturduğu 3.800 sektörün incelemesini ve analizlerini yapabilecek duruma geldik ve yapmış olduğumuz bu çalışmaların hemen arkasından yine ilk defa Sanayi Stratejisi Belgesini hazırladık. Sanayi Stratejisi Belgesini hazırlayıp bunun hemen arkasından 22’si imalat sektöründe, 5’i hizmet sektöründe olmak üzere 27 sektörde yine ilk defa sektörel rekabet gücü analizlerini hazırladık.

Yine, buna ilaveten, biraz evvel söylendiği için ifade ediyorum: Evet, şu anda küresel bir krizin hangi sektörümüzü hangi ilde nasıl etkileyeceği konusunda elimizde çok önemli bir veri portalına sahibiz ve bunu da 3.800 sektörümüzde yapabilecek imkâna sahibiz. Ancak şu anda Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olarak toplam 224 sektörde küresel krizin sektörlerimizi nasıl etkileyeceği konusunda elimizde hazırlıklarımızı yapmış durumdayız. Zaman zaman söyleniyor yani bu konuda hazırlıklı mıyız, zaman zaman söyleniyor Hükûmet acaba bu konuyu hafife mi alıyor, Hükûmet bu konuda çalışma mı yapıyor diye… Şunlar çok net, emin olun ki 224 sektörü dört ana başlıkta:

1) İç satışlarıyla,

2) Dış satışlarıyla,

3) Kur riskiyle,

4) Finansman riskiyle beraber olmak durumunda bütün sektörlerimizi inceliyoruz, irdeliyoruz ve şu anda bizim sektörlerimizin yapmış olduğu cirolar, yapmış olduğu iç satışlar, yapmış olduğu dış satışlar, borçları, borçlarının kısa vadesi, uzun vadesi, yabancı para cinsinden, yerli para cinsinden bütün yapılarını görebilecek olan bir veri setine sahibiz. Evet, bundan dolayı, yapmış olduğumuz çalışmalarla işin sonunda, önümüzdeki günlerde yapılacak olan Ekonomi Koordinasyon Kurulunda, Sayın Başbakanımızın da -biraz evvel sizlerin de ifade ettiği gibi- açıklayacağımız paketle ilgili bir veri seti, altyapı olması noktasında -sektörlerimizin tabii ki isimlerini bugüne kadar hep sır tuttuk, sır tutmaya devam edeceğiz, çünkü bunlar açıklandığı zaman sektörler üzerinde mutlaka olumsuz etkileri olabilecektir- küresel krizde hangi sektörlerin hangi noktadan nasıl etkileneceğini görürken sektörlerimizin bu krizden en az nasıl etkileneceği konusunda, hangi tedbirleri alabileceğimiz noktasında bu bize bir radar görevi görecek. Yani şunu çok net ifade ediyorum ki elimizde bir radar var, elimizde bir pusulamız var. Bu radar ve pusulayla sektörlerimizle ilgili, içinde bulundukları mevcut durumları… Bunları, eskiden, ben de Sanayi Odası Başkanı olduğum dönemde, üyelerimden veya komitelerden gelen veya sivil toplum kuruluşlarından gelen önerilerle, onların vermiş olduğu bilgilerle koyardık ama bugün bizim elimizde, devletin kayıtlı sisteminde bizzat, bire bir sistemin kendisin de sektörleri görerek bu değerlendirmeleri yapıyoruz ve bunu yaparken de hangi sektörümüzle ilgili, gerek iç satış gerek dış satış noktasında, neleri almamız gerektiği noktasında çok önemli veri seti var. Şunu çok net ifade edeyim: Geçen yıl yapmış olduğumuz bu Girişimci Bilgi Sistemi’yle Türkiye’de toplam 2 milyon 10 bin 377 işletmenin yapmış olduğu ciro 1,7 trilyon YTL’dir. Geçen yıl yapılan ihracat yaklaşık -Türk lirasına, o günkü rakamlara çevirecek olursak- 145 milyar YTL’dir. Türkiye 1,5 trilyonluk iç pazardan net satış hasılatı oluşturmuş bir yapıya sahiptir, yani Türkiye, çok kuvvetli iç pazara, dinamik, doymamış bir iç pazara sahiptir. Bunlar, gerek elimizdeki veriler gerek Girişimci Bilgi Sistemi ve küresel rekabet gücü analizlerinde çok net bir şekilde görünüyor ve şunu bilin ki bütün politikalarımızı bunun üzerine inşa ederek yapacağız. Yani bir kere elimizde bir radar var, bir pusula var, bir rehber var. Şimdi geliyorum sizin sormuş olduğunuz soruya: Sicil affı konusu. 2003 yılında -benim olmadığım, sizlerin birçoğunuz olduğu geçen dönemde- çıkartılmış olan bir kanun var. Yani mevcut Kanun zaten şu anda meriyette, işlemde ama burada sıkıntı, yeni bir sicil kanunu çıkarmak yerine mevcut Sicil Kanunu’nda bankalarımızın zaman zaman uygulamadığı, bankalarımızın gerek esnafa gerek sanatkâra gerek sanayici ve tüccara zorluk çıkardığı noktadır. Bu konuda Bakanlık olarak ben bugüne kadar gerek Merkez Bankasının gerek Bankalar Birliğinin gerek BDDK’nın gerek bankaların bu konuda hep dikkatlerini çektik ve bu konuda çekini, senedini bir şekilde ödemiş olanların mutlaka sicil affı kanunundan faydalanması gerektiğini söyledik. Yani şu anda yeni bir kanuna ihtiyaç yoktur.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Rakam söylüyorum Sayın Bakan. Bakın, 15 bin esnaftan 35 kişi ancak sizin can suyunuzdan faydalanacak.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Efendim, söyleyeceğim. Bakın, o deminki soruların da cevabı.

Şimdi, burada karıştırılmaması gereken bir husus var. Mevcut KOSGEB Kanunu gerek KOBİ gerek esnaf ve sanatkârdan sadece imalatçı olanlarına kredi verilmesini öngörüyor. Dolayısıyla, bu çerçevede baktığımız zaman sizin bahsettiğiniz rakamlar doğrudur ama biz mevcut Kanun’la sadece imalatçı esnaf ve sanatkâra kredi verme imkânına sahibiz. Ben daha evvel açıkladım, hizmet sektörünü, kadın girişimlerini destekleme noktasında beyanatım var, doğrudur. Bu konuyla ilgili KOSGEB Kanunu’nda bir değişiklik yapmamız gerekiyor. KOSGEB Kanunu’ndaki değişikliğimizi de hazırladık ve KOSGEB Kanunu inşallah gelir gelmez, süratle Meclisimizden geçtikten sonra, KOSGEB Kanunu’yla beraber, değişen maddesiyle beraber, gerek hizmet sektörüne gerek kadın girişimcilerimize vereceğimiz desteklerimizi artıracağız.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ŞENOL BAL (İzmir) – Bizim sorularımıza neden cevap vermediniz Sayın Bakan?

BAŞKAN – Sayın Bal’ın bir sorusu vardı, bu adalet yüksek müşavirliği, üniversite genel sekreterleri falan…

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, atladım, özür diliyorum.

Bu, komisyon görüşmeleri noktasında Plan ve Bütçe Komisyonunda getirilmiş olan bir öneriydi ve yapılan Komisyon toplantısında da bu öneri kabul edildi ve zaten bu kanunun adı da Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı diye geldi. Yani bir yerde, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve diğer, Devlet Memurları Kanunu da böyle bir kanunun içine konulmuş oldu.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bu, sizin kanun değil yani! “Torba kanun.”

BAŞKAN – Sayın Bakanım, siz tamamladınız mı konuşmanızı efendim?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Tamam.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Bakana bu konuyla ilgili bir soru sorabilir miyim?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok. Karşılıklı sohbete döndü.

BAŞKAN – Sayın Susam, biraz sonra gruplar adına konuşmalar filan var, orada yapalım veya soru-cevap kısmında sorun.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Peki o zaman.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanıma ve milletvekili arkadaşlarıma.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN, DEVLET MEMURLARI KANUNU VE GENEL KADRO VE USULÜ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- 8/1/1985 tarihli ve 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 36/A maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Sanayi ve Ticaret Uzmanı ve Uzman Yardımcısı

 MADDE 36/A- Bakanlık merkez teşkilatı ana hizmet birimlerinde, Sanayi ve Ticaret Uzmanları ile Sanayi ve Ticaret Uzman Yardımcıları istihdam edilir.

 Sanayi ve Ticaret Uzman Yardımcılığına atanabilmek için 14/7/1965 tarihli 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde sayılan genel şartlara ilâve olarak;

 a) En az dört yıllık eğitim veren yüksek öğretim kurumlarının hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme ve iktisadi ve idarî bilimler fakülteleri ile mühendislik fakültelerinin yönetmelikle belirlenecek bölümlerinden ya da bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilmiş yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarından mezun olmak,

 b) İngilizce, Fransızca veya Almanca dillerinden en az birinde Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından asgari (C) düzeyinde belge almış olmak,

c) Yapılacak yarışma sınavında başarılı olmak,

d) Sınavın yapıldığı yılın Ocak ayının ilk gününde otuz yaşını doldurmamış olmak, şarttır.

 İkinci fıkraya göre uzman yardımcılığına atananlar, en az üç yıl fiilen çalışmak, her yıl olumlu sicil almak ve istihdam edildikleri birimlerce belirlenecek konularda hazırlayacakları uzmanlık tezinin oluşturulacak tez jürisi tarafından kabul edilmesi kaydıyla, açılacak yeterlik sınavına girme hakkını kazanırlar. Yeterlik sınavlarında başarılı olanlar, Sanayi ve Ticaret Uzmanı kadrolarına atanırlar.

Yeterlik sınavında başarısız olanlar veya sınava girmeye hak kazandığı halde geçerli mazereti olmaksızın sınav hakkını kullanmayanlar, hazırlayacakları uzmanlık tezi kabul edilmeyenler ile olumsuz sicil alanlar, Sanayi ve Ticaret Uzman Yardımcılığı unvanını kaybederler ve durumlarına uygun diğer kadrolara atanırlar.

Sanayi ve Ticaret Uzman Yardımcılarının yarışma, tez hazırlama ve yeterlik sınavları ile Sanayi ve Ticaret Uzmanları ile Sanayi ve Ticaret Uzman Yardımcılarının çalışma, eğitim ve diğer konulara ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.

Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, yüce Meclisin çok değerli üyeleri; hepinize saygılar sunarım.

Değerli arkadaşlarım, ben şunu isterdim: Sanayi Bakanlığıyla ilgili bir yasa görüşülürken bugün burada, esnafın, sanayicinin içinde olduğu şartlar, koşullar nedir, o konuşulsaydı çok saygı duyardım. Ama ben şimdi size birkaç örnek göstereceğim arkadaşlar: Sayın Bakan, 4 bin liralık bir çek, vadesi 10/12/2008, daha on beş gün var ve 9 tane ciranta var bu çekte. Son ciranta, bir şekilde bir banka tarafından, kredisini ödeyememiş, acz içine düşmüş ama bir şekilde bir ihtiyati tedbir… Namuslu, şerefli, teamül olan bu tüm cirantalara, hepsine birden ödeme emri ve ihtiyati haciz…

Şimdi değerli arkadaşlarım, Türkiye’de esnaf bu durumda. Şimdi, siz sanayicisiniz, bir sanayicinin elinden -sattığı çek bir teamül Türkiye’de- bir sürü çek geçiyor. Diyelim ki bir sanayici bir ayda 100 milyarlık, 150 milyarlık çek verdiyse, geçtiyse elinden, eğer daha vadesi gelmeyen milyarlarca liralık çek ciro ettiyse, eğer böyle bir uygulamada bir sanayici bir günde 500 milyarlık bir ödemeyle karşı karşıya gelirse, bu sanayici yaşayabilir mi arkadaşlar? Ben beklerdim ki Türkiye’deki bankalarla, tüm finans kurumlarıyla “Gelin kardeşim buraya, bu ülke bizim, bu ülkede üretimi yok edemeyiz.” Şu üzerine ihtiyati haciz alınan insanlar artık, demin konuştuk, fişlendi. Yaşamları bitti bu insanların, yaşamları bitti. Artık sicil affı da nasılsa yok -ona da geleceğim arkadaşlar- onun için şurada cirantalardan dolayı ihtiyati haciz kararı alınan yedi tane ciranta… Günahı yok. Çekin vadesi gelse, çekin vadesinde borçlu tarafına ödenmese tabii cirantaya git ama daha çekin vadesi gelmemiş arkadaşlar. Niye? Bu, hayatın gerçekleri. Çoğunuz ticaret yapıyorsunuz. Bir günde tüm ciro ettiğiniz çekler üzerinize gelirse ne yaparsınız?

Değerli arkadaşlarım, ben bunların konuşulmasını isterdim ama maalesef kadro… Kanuna da geleceğim.

İkinci konu sicil affı. Sayın Bakan, cevabınızı dinledim. Eğer kanun maddesi yetmiyorsa, Merkez Bankası ve bankalara bir yaptırım yapamıyorsanız kanunu yarın sabah getirin; bankalara, Merkez Bankasına bunu yapmamalarının… Topu onlara atmak değil... Bunu niçin yapmıyorlar? “Bunu yap.” dersin kardeşim, yarın sabah yaptırırsın.

SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Bankalar özerk Mevlüt Ağabey.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ama biz burada geçen dönem sicil affını çıkarmamıza rağmen eğer uygulanmayan bir kanunsa bunu uygulamak sizin göreviniz, ama hâlâ daha diyoruz ki: “Bunu bankalar yapmıyor.” Arkadaş, niye o zaman biz burada kanun çıkarıyoruz?

Sayın Bakan, Sayın Şandır’ın sorduğu soruya verdiğiniz cevabı dinledim. Yarın sabah, Türkiye'nin en büyük sorunu, Türkiye'deki esnafın en büyük derdi… Zaten mağdur olan kesim bunlar. Zamanında bu garipler gibi hiçbir suçu olmadan, hiçbir günahı olmadan, bir 4 bin liralık çekten dolayı icra takibine uğramış… Bunların bir daha yaşama hakkı yok arkadaşlar. Hemen sicilleniyorlar.

Tabii, biz dürüst esnafı korumak zorundayız. Ama bugün “can suyu” dediğiniz kredi, “can suyu” denilen kredi, en mağdur, işi en zor, tefecinin elinde olan, tefeciye düşmüş… Mal alırken biliyor onun aczini, bankadan kredi alamıyor. Mecburen, aldığı ham maddeyi 2 kat pahalı alıyor bu insanlar. Peşin parası yok, bir yerden kredi alamıyorlar. Eğer can suyu lazımsa bunlara can suyu lazım ve bu can suyu kredisini yedi banka kanalıyla değil, can suyu kredisini Türkiye esnaf kefalet odaları kanalıyla verseydiniz gerçek yerini bulurdu. Bankalar, anapara riski kendisinde olduğu için, hiçbir şekilde, protesto olmuş zamanında, bir şekilde çeki karşılıksız çıkmış zamanında, bunların hiçbirine bir kuruş para vermez arkadaşlar. Ben bunu bir kez daha dikkatlerinize sunuyorum.

Sayın Bakan, tabii, eğer konuşsaydık şunun konuşulmasını isterdim: Teşvik sistemi 31/12’de sona eriyor arkadaşlar. Türkiye’de kırk sekiz ilde uygulanan teşvik, 5084 sayılı Yasa 31/12’de bitiyor. Hani her yere fabrika yapılacaktı ya… Geçen dönem burada arkadaşlarım bayram yaptılar, teşvike giren bazı illerimiz. Dedim ki: “Arkadaşlar, bayram yapmayın. Bu teşvik sistemiyle size teşvik gelmez, fabrika yapılmaz.” Soruyorum ben arkadaşlarıma: Arkadaşlar, bazı illerimize, Şırnak’a fabrika yapıldı mı, soruyorum. Hakkâri’ye yapıldı mı, soruyorum; Tunceli’ye yapıldı mı, soruyorum. Hep öyle bazı illerimize… Antep’ten Adıyaman’a kaydı, Adana’dan Osmaniye’ye kaydı, İzmir’den Uşak’a kaydı, Denizli’den Afyon’a gitti.

MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) – Isparta.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Isparta’ya gitmiş bak.

Ama bugün o Antep’teki, bugün Denizli’deki, bugün Adana’daki çoğu sanayici de güç durumda. 31/12’de bitiyor arkadaşlar bu teşvik yasası. Sanayici ne yapacak, gelin bunu konuşalım. Sanayici ne yapacak arkadaşlar? Yani “Önümü göremiyorum.” diyor. “Benim teşvikim bitti, 31/12’de sona erdi benim teşvikim, ben ne yapacağım? ” diyor. “Elektriğime indirim alacak mıyım?” diyor. “İşçilerime uyguladığınız stopaj ne olacak?” diyor. Herkes bir bekleyişte. Bunları daha… Arkadaşlar şurada bir ay kalmış, eğer Türkiye’de biz bunu bir ay önce planlayamıyorsak yazıklar olsun bize. Nasıl üretimden verimlilik bekleriz?

 Bir başka konu: Vergi taksitlendirmesi yapacağız. Zaten vergisini ödeyen adam… Sanayicinin en büyük girdisi doğal gaz, sanayicinin en büyük girdisi elektrik, gelin, bunlarda uzun vadeli taksitlendirme yapalım. Bu insanlar şu anda… Türkiye’deki sorun likidite krizi. Bunlar bir yerden kaynak bulamıyor. Gelin bu insanların ödediği kaynakları, elektriğine, doğal gazına -en büyük iki girdisi- gelin bunları -TEDAŞ’ı finanse edin, BOTAŞ’ı finanse edin- uzun vadeli taksitlendirelim arkadaşlar. Almayın demiyorum. Teminat mektubu versin sanayici ama bunlara bir kaynak yaratalım. Bunları her ay ödemesin bu sanayici bir sene.

Sonra, verilen bu can suyu kredisi bir yıllık. Arkadaşlar bir yıl ödemesiz üç yıl vermezseniz hiçbir işe yaramaz. Ha ne yapacaklar biliyor musunuz arkadaşlar? Bankalar kendi risklerini kapatacaklar.

Değerli arkadaşlarım, tabii biz bu yasaya… Sanayi Bakanlığına değil 100, değil 250, bin kişi alsın ama sanayi olsun, üretim olsun. Üretim olmayan yerde bin kişi alsan ne olur? Üretim yok ki... Önce yasa 100 kişiyle geldi arkadaşlar komisyona. Komisyona 100 kişiyle geldi, 250 kişi oldu. Biz bu yasaya Plan Bütçe Komisyonunda…

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM HASGÜR (İzmir) – “Karşıyız” dediniz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır efendim, biz kabiliyetli, becerikli eleman alınmasına karşı değiliz. Yapılan sınav şekline karşıyız. Özel sınav olmaz! Özel sınav olmaz! Biz karşı oy yazımızda da bunu belirttik arkadaşlar.

İki: Bu yasa -çok bir şekilde- Sanayi Bakanlığı uzman yardımcılığı ve uzmanla ilgili bir yasa arkadaşlar. Çok sade bir yasa olmasına rağmen… Ama tabii orada da sorduk, “önerge” deyip geçtiler, önergeye karşı olmamıza rağmen.

Şimdi, ben tabii hâlâ merak ediyorum, komisyonda kimse cevap vermedi. Burada Adalet Bakanlığı Yüksek Müşavirliği ihdas edildi. Niye edilir bilmem.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Fena mı, çorba yasa işte!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Adrese teslim bir şey mi var, onu da bilmiyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Çorba yasa var!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – İki: Arkadaşlar, herhâlde bir iki üniversitede genel sekreter…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Bu işin içinde bir şey var demek ki…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Arkadaşlar, böyle bir sade ve Sanayi Bakanlığına becerikli, kabiliyetli, Sanayi Bakanlığının geleceğini çizen uzman yardımcıları ve uzman kadrosu gibi bir yasa…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Gibi görünüyor…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Böyle bir yasa getirilmesine rağmen… Ama her nedense bilemiyorum, bunun nedenini de merak ediyorum. Biz aslında değil 250 kişi arkadaşlar, üretim olan ülkede Bakanlığımıza bin kişi alalım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yazık oluyor, yazık!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Becerikli, üreten ama adil, ama adil, ama adil, ama adil…

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Kadrolaşmak için değil…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Çok böyle halisane bir şeyde Adalet Bakanlığı Yüksek Müşaviri, üniversiteler arası genel sekreterleri de böyle gayri adil bir şekilde gelirse, o çok güzel duyguları da yok edip gidiyor.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Şimdi önerge verirler ha!

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, çalışma süremizin tamamlanmasına çok az kalmıştır. Dolayısıyla bir grup adına arkadaşın konuşmasına yeterli vaktimiz yoktur. Yaptığınız çalışmalar için bütün Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekili arkadaşlarımıza, Genel Kurula, grup başkan vekili arkadaşlarımıza, Sayın Bakanlarımıza teşekkür ediyorum,

Alınan karar gereğince (10/21 ve 94) esas numaralı Meclis araştırması önergeleri ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 2 Aralık 2008 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Sizlere hayırlı hafta sonları diliyorum, arkadaşlarımıza hayırlı geceler diliyorum.

Kapanma Saati : 22.55

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.