DÖNEM: 23                            CİLT: 30                    YASAMA YILI: 3

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

14’üncü Birleşim

6 Kasım 2008 Perşembe

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I.   - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.   - GELEN KÂĞITLAR

III.  - YOKLAMALAR

IV.  - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Türkiye’de tanık ve sanıkların gözaltına alınma koşul ve şartları ile gözaltına alınmalar sırasında yapılan uygulamalara ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın, Akdeniz İçin Birlik Projesi’nde Türkiye’nin yeri ve önemine ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, ülkemizdeki çocuk istismarına ilişkin gündem dışı konuşması ve  Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’ nun cevabı

 

V.- SÖYLEVLER

1.- Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in, Genel Kurula hitaben  konuşması

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının Türkiye’yi ziyareti sırasında Atatürk Bulvarı’na Azerbaycan Bayraklarının asılmamasından dolayı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının tutumu hakkında açıklaması

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun ve 22 milletvekilinin, Hatay Mustafa Kemal Üniversitesinde hukuka aykırı uygulamalar yapıldığı iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/277)

B) Genel Görüşme Önergeleri

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, Kıbrıs politikası konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/8)

C) Gensoru Önergeleri

1.- Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, elektrik ve doğal gaz başta olmak üzere enerji zamlarıyla vatandaşları zor durumda bıraktığı, sağlıklı bir enerji piyasası oluşturamadığı, enerji arz güvenliği için gereken tedbirleri alamadığı ve Bakanlığında yolsuzluklara yol açtığı iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/5)

D) Tezkereler

1.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Azerbaycan’a yaptığı resmî ziyarete, Konya Milletvekili Mustafa Kabakcı’nın da iştirak etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/582)

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.-   Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/605) (S. Sayısı: 275)

2.-    Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/657) (S. Sayısı: 302)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, konuşmasında ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, avukatlık hizmeti alımlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/4700)

2.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, KEY ödemelerinde boşanmış eşlerin durumuna,

- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, KEY ödemelerine,

- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, KEY ödemelerinde şahsi bilgilerin yayınlanmasına,

- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, KEY hak sahiplerinin kişisel bilgilerinin yayınlanmasına,

- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Gölbaşı ilçesindeki kamu çalışanlarının KEY ödemelerine,

- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, KEY ödemelerinde boşanmış olan eşlerin durumuna,

İlişkin Başbakandan soruları ve Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/4704) (7/4706) (7/4707) (7/4710) (7/4711) (7/4745)

3.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Cumhurbaşkanlığı bütçesine ve personeline ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/4754)

4.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, kredi kartı yıllık ücretlerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı  Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/4903)

5.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Muş Organize Sanayi Bölgesine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/4905)

6.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, bazı camilerde imamlara görev yaptırılmadığı iddialarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı (7/4928)

7.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, Cumhurbaşkanının şehit ailelerine verdiği iftar yemeğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/4955)

8.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, emekli ücretlerinin iyileştirilmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/5064)

9.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars Küçük Sanayi Sitesi sosyal tesisleri inşaatına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/5115)

10.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Cumhurbaşkanının katıldığı bir etkinliğe ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/5132)

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 11.00’de açılarak yedi oturum yaptı.

 

İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Kemalpaşa’daki kiraz üreticilerinin,

Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, Trakya’daki çiftçilerin,

Sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşmalarına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker;

İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meral’in, yaşanan ekonomik kriz nedeniyle kapanan iş yerlerine ve işçi çıkarmalarına ilişkin gündem dışı konuşmasına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı       Faruk Çelik;

Cevap verdi.

 

Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan; Burdur, Denizli, Isparta ve Zonguldak’ta görülen kuduz hastalığına,

İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabına,

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, yaş sebze ve meyve ihracatındaki sorunlara,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

 

Avusturya Ulusal Meclisi Başkanı Barbara Prammer’in davetine icabetle, bu ülkeye resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’a refakat edecek Parlamento heyetini oluşturmak üzere gruplarınca bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

 

Avrupa Parlamentosu Tarım ve Kırsal Kalkınma Komisyonu ile Fransa Ulusal Meclisi ve Senatosu’nun Mali İşler Komisyonlarının, 3-4 Kasım 2008 tarihlerinde “AB’de Tarım ve Kırsal Kalkınma” üzerine Brüksel’de düzenleyecekleri Karma Komisyon Toplantısına ismen davet edilen Adana Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Vahit Kirişci’nin icabet etmesine,

Bazı milletvekillerinin belirtilen sebep ve sürelerle izinli sayılmalarına,

İlişkin Başkanlık tezkereleri,

Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in 6/11/2008 tarihli 14’üncü Birleşimde Genel Kurula hitaben bir konuşma yapma isteği,

Kabul edildi.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan, Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/605) (S. Sayısı: 275) Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

2’nci sırasında bulunan, 1.8.2008 Tarihli ve 5803 Sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu ve Anayasanın 89’uncu ve 104’üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun (1/638) (S. Sayısı: 297) görüşmeleri tamamlanarak, yapılan açık oylamadan sonra kabul edildi.

 

3’üncü sırasında bulunan, Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/657) (S. Sayısı: 302) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.

 

6 Kasım 2008 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 11.00’de toplanmak üzere, birleşime 20.00’de son verildi.

       

Şükran Güldal MUMCU

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Fatma SALMAN KOTAN

Harun TÜFEKCİ

 

Ağrı

Konya

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 

 

 

Yusuf  COŞKUN

Canan CANDEMİR ÇELİK

 

Bingöl

Bursa

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

No.: 21

II. - GELEN KAĞITLAR

6 Kasım 2008  Perşembe

Genel Görüşme Önergesi

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un,  Kıbrıs politikası konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/8) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.11.2008)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun ve 22 Milletvekilinin, Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi’nde hukuka aykırı uygulamalar yapıldığı iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/277) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.11.2008)

Gensoru Önergesi

1.- Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, elektrik ve doğalgaz başta olmak üzere enerji zamlarıyla vatandaşları zor  durumda bıraktığı, sağlıklı bir enerji piyasası oluşturamadığı, enerji arz güvenliği için gereken tedbirleri alamadığı ve bakanlığında yolsuzluklara yol açtığı iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler hakkında Anayasanın 99 uncu, İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/5) (Başkanlığa geliş tarihi: 5/11/2008) (Dağıtma tarihi: 6/11/2008)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.-    Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, Rusya’daki Türk okullarıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4586)                                            

2.-    İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, iletişim dinleme ve izleme yetkisine sahip kurumların denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4589)                                             

3.-    Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Tapu Arşiv Daire Başkanlığına yapılan belge veçalışma taleplerine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/4592)                                            

4.-    Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, TARBİS projesine ve Tapu Arşiv Daire Başkanının görevden alınmasına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/4593)                                            

5.-    Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, bir yazışmaya ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/4594)                                            

6.-    Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da oluşan altyapı hasarına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/4595)                                            

7.-    İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Hınıs Devlet Hastanesinin personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4610)                                            

8.-    Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, İznik Devlet Hastanesindeki cerrah açığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4611)                                            

9.-    İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, İzmir’in şebeke suyundaki arsenik oranı ile ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4612)                                            

10.-  Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, bir derneğin faaliyetlerine ve TCDD ile ilişkilerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4620)                                             

11.-  Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, bazı özelleştirmelere ve karayolu projelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4621)                                             

12.-  İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, Ergenekon Soruşturmasıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4630)                                            

13.-  İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Düzce Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesinin acil servisinin kapatılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4634)                                             

14.-  Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanına ve bazı hususlara  ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4637)                                           

15.-  Bursa Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, Bursa’nın ilçelerindeki sağlık personeline ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4652)                                            

16.-  İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, içme ve kullanma sularının kalitesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4653)                                            

17.-  Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, sağlık turizmine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4654)                                           

18.-  Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, Mersin’deki sorunlu karayollarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4660)                                           

19.-  Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Bulgaristan’ın uyguladığı giriş ücretine ve ulaştırma sektöründeki sorunlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4661)                                           

20.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa-Bandırma hattının Ankara-İstanbul Hızlı Tren Projesine bağlanmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4662)                                           

21.-  Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bir şahsın silah ruhsatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4674)                                             

22.-  İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, zorunlu din derslerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4675)                                            

23.-  İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in, istihdamdaki yaşa bağlı uygulamalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4677)                                            

24.-  İstanbul Milletvekili Ümit Şafak’ın, Fatih İlçesinde bazı mahallelerin birleştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4683)                                            

25.-  İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, terör eylemlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4686)                                            

26.-  Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Bartın’daki bazı sağlık hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4687)                                            

27.-  Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, Sivas’taki sağlık personeli açığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4688)                                            

28.-  Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir yolun karayolu ağına alınmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4694)                                             

29.-  Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, bir THY pilotunun işten çıkarılmasıyla ilgili iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4696)                                            

30.-  Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, adli emanet paralarının değerlendirilmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4713)                                            

31.-  Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur’da doğalgaz arzına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4719)                                            

32.-  Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bazı linç girişimi iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4722)                                            

33.-  Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin heykellere yönelik uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4725)                                            

34.-  Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, polislerin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4726)                                            

35.-  Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, Kırıkkale Belediyesi işçilerinin alamadıkları ücretlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4727)                                            

36.-  Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Çelikhan İlçesindeki su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4730)                                             

37.-  Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, Kırkağaç ilçesinde içme suyundan kaynaklanan hastalıklara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4734)                                            

38.-  Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, şebeke sularındaki arsenik oranlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4735)                                            

39.-  Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars Havalimanına PTT açılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4741)                                            

40.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, tekstil sektöründeki işçilerin çalışma koşullarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4742)                                             

41.-  Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, GAP İdaresinin taşınacağı iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/4743) 

 

6 Kasım 2008 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayımız vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz Türkiye’de tanık ve sanıkların gözaltına alınma koşul ve şartları ile gözaltına alınmaları sırasında yapılan uygulamalar hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’na aittir.

Buyurunuz Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Türkiye’de tanık ve sanıkların gözaltına alınma koşul ve şartları ile gözaltına alınmalar sırasında yapılan uygulamalara ilişkin gündem dışı konuşması

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde en önemli olan şey insan onuru, insanın kişiliğiyle oynanmaması, onur, şeref, haysiyettir. Eğer bir kişinin onuru, şerefi, haysiyetiyle oynanıyorsa o ülkede hukuk devletinden söz edemeyiz.

Değerli arkadaşlarım, suçluya her türlü cezanın verilmesi, hukuk devletinin kurallarıdır. Suçlu, mutlak cezasını görmelidir. Ancak bilgisine başvuracağın, ancak suçluyla bir şekilde telefon konuşması yapmış, ancak bir şekilde bilgisine başvuracağın ve şahitlik yaptıracağın insanları sabahın beşinde –dikkatinizi çekiyorum arkadaşlar- evinin kapısı kırılarak, apartman ayağa kaldırılarak gözaltına almak… Hukuk devletinde böyle bir şey olmaz arkadaşlar! Hukuk devleti insan onurunu korur. Eğer bilgisine başvuracaksan, gündüzleri çuvala mı koyuyorsunuz? Bilgisine başvuracaksan o kişinin adresi var, o kişinin telefonu var, çağırırsın, gel kardeşim dersin, gelmezse o insanı sabahın beşinde…

Değerli arkadaşlarım, özellikle son günlerde yapılan tüm operasyonlarda hukuk devletine uygun olmayan… Polis devletiyle yönetiliyor bu ülke! Hiç ilgisi olmayan insanları, alakası olmayan insanları alıyorsunuz sabahın beşinde ve götürüyorsunuz, karakolda, tahta üzerinde bir gece yatırıyorsunuz! Ertesi gün savcılığa giderken de insanları “falanca çetenin üyesi yakalandı, falanca çete, falanca operasyon” diye … İnsanlar, utancından başlarına ceketlerini geçirerek savcılığa gidiyorlar ve ondan sonra da bir hiç! “Arkadaş güle güle.” diyorlar.

Değerli arkadaşlarım, hepimizin onuru var, hepimizin gururu var, bu ülke bizim, bu ülkedeki herkesin onurunu korumak devletin ve bizim en büyük vatandaşlık görevimizdir. Ben dikkatlerinize sunuyorum. Burada savcıları, özellikle polisi -bu uygulamayı polis yapıyor -insan onurunu korumaya, insan onurunu zedelememeye çağırıyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabii ki bilgisine başvuracağız, tabii ki suçlu ise her türlü suçlu insanı almak, çağırmak, tabii polisimizin görevi, ama savcıların talimatı olmaksızın, sadece polis, kendi, bazen işgüzarlığıyla…

Bazen düşünüyorum, acaba, yüce polisimiz içindeki, bizi koruyan, bizi kollayan, vatandaşın hakkını koruyan polisimiz içindeki bir hesaplaşma nedeniyle mi bunlar yapılıyor? Bazen aklıma geliyor ama Türk polisi yücedir, onu kimse parçalayamaz, onu kimse bölemez ama bazen aklıma geliyor.

Değerli milletvekilleri, hakikaten, özellikle son günlerde yapılan tüm operasyonlarda, dikkatinizi çekti mi, alıyor, ertesi sabah… “Nedir efendim?” “Bilgisine başvurduk.” Arkadaş, bilgisine başvuracaksan, o insan adam gibi adamsa çağırırsın, bir telefon edersin, gelmiyorsa… Sabahın beşinde, çoluk çocuğunun önünde insanın onuruyla oynamak, şerefiyle oynamak, suçlu diye topluma teşhir etmek kadar onursuz bir şey yoktur arkadaşlar. Bu, insan onurunu yok ediyor. Ben, burada, özellikle İçişleri Bakanıma, özellikle… Tabii bu konu birinci derecede İçişleri Bakanlığı ve jandarmamızın ilk halkada yaptığı bir uygulama ve sayın savcılar eğer birilerini gözaltına alıyorsa, alacaksa o kişinin suç mertebesini ölçmesi lazım arkadaşlar. Yani vur deyince biz öldürüyoruz. İnsanları sabahın beşinde eşinin önünde, çocuklarının önünde, haysiyetsiz, şerefsiz yapmayalım arkadaşlar. Ben bir kez bunu hepinizin dikkatine sunuyorum.

Bu ülkede, hukuk devletinde, herkes onuru, şerefi, haysiyeti için yaşıyor. Türk polisi, insan onuruyla, şerefiyle, haysiyetiyle oynamaz ve oynamaya hakkı yoktur. Ben dikkatlerinize sunuyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.

Gündem dışı ikinci söz Akdeniz İçin Birlik Projesi’nde Türkiye’nin yeri hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’ ya aittir.

Buyurunuz Sayın Dağı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Ankara Milletvekili Zeynep Dağı’nın, Akdeniz İçin Birlik Projesi’nde Türkiye’nin yeri ve önemine ilişkin gündem dışı konuşması

ZEYNEP DAĞI (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Akdeniz İçin Birlik Projesi’nde Türkiye’nin yeri konusunda şahsım adına gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Avrupa Birliği, kuruluşundan günümüze -hepimizin bildiği gibi- oldukça dinamik bir yapı arz etmektedir. 1951 yılında Avrupa Kömür Çelik Topluluğu olarak sektörel bazda başlayan entegrasyon sürecinin günümüzde ekonomik, siyasi, kültürel, hukuki ve güvenlik alanlarında da hızla derinleşerek ve genişleyerek devamına tanıklık etmekteyiz. Bu bağlamda, Avrupa Birliği 1995 yılında Akdeniz ülkeleriyle ekonomik, siyasi ve kültürel alanda karşılıklı iş birliğini kurumsallaştırmak amacıyla Barcelona sürecini başlatmış bulunmaktadır. Bu söz konusu süreç 20 Aralık 2007 tarihinde Fransa Cumhurbaşkanının yanı sıra, İtalya ve İspanya Başbakanlarıyla birlikte yapılan toplantıda “Roma Çağrısı” olarak “Akdeniz İçin Birlik Projesi” adı altında kabul edilmiştir.

Burada değinmemiz gereken önemli nokta, söz konusu bildiride Avrupa Birliğinin Türkiye ve Hırvatistan’la başlatılan tam üyelik katılım müzakerelerine bu başlatılan birliğin halel getirmeyeceği ve alternatif olmayacağına kesin bir dille yer verilmiş olmasıdır. Dolayısıyla, Akdeniz İçin Birlik Projesi, Sarkozy’nin orijinal planından farklılaşmış ve gerçekte sürecin yeniden canlandırılması girişimine dönüşmüş olup Akdeniz bölgesinin önemli bir aktörü olan Türkiye’ye de bölge sorunlarının çözümünde ve bölgenin yeniden yapılanmasında, inisiyatif almasında önemli fırsat ve açılımlara zemin hazırlamıştır. Bu bağlamda Akdeniz İçin Birlik Projesi, mevcut Barcelona sürecinin üzerine inşa edilen barış, istikrar ve güvenliği ön planda tutan ve bölgesel entegrasyonu amaçlayan çok taraflı bir ortaklık olacaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Avrupa Birliği üye ülkeleri ile birlikte kırk üç ülke ve 700 milyonun üzerinde bir nüfus barındıran birlik, katılımcı ülkelerin siyasi gündeminde önemli yer tutmaktadır. Akdeniz İçin Birlik, Barcelona sürecinden farklı olarak hükümetler düzeyindeki iş birliğini, bölge kamuoyları düzeyindeki iş birliğini geliştirmeyi, bu bağlamda da bölgedeki ortak sorunlara projeler bazında ortak çözüm aramayı sürdürmeyi hedeflemektedir. Tabii bu ortak projeler bağlamında geliştirilecek iş birliğinde de özellikle özel sektöre ve sivil toplum kuruluşlarına da ağırlık verileceği öngörülmektedir. Akdeniz İçin Birlik Projesi’nde, Avrupa Birliği ve Akdeniz bölgesinde başta kaçak göç, çevre, içme suyu, enerji, ulaştırma ve sürdürülebilir kalkınma gibi alanlarda yakın iş birliği ve dayanışma öngörülmekte, 2015’te de Birlik dâhilinde serbest ticaret bölgesi oluşturulması hedeflenmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye çoğul bir coğrafi kimliğe sahiptir. Hepimizin bildiği gibi, Türkiye bir Akdeniz bölgesi ülkesidir, Orta Doğu ülkesidir, Kafkas ülkesidir, Balkan ülkesidir, aynı zamanda bir Avrupa ülkesidir. Bu çoğul kimlik, Türkiye’ye, çoğul bir kültürel zenginliğin yanında, bölge sorunlarında inisiyatif almada ve bölgenin yeniden yapılanmasında da önemli fırsatlara zemin hazırlamaktadır. Dolayısıyla, Türkiye’nin son zamanlarda Suriye-İsrail, İsrail-Filistin Yönetimi arasında, Lübnan sorununun çözümünde, bunların yanı sıra Irak’ın yeniden yapılanmasında da aktif sorumluluk ve misyonlar üstlendiğine tanıklık etmekteyiz. Dolayısıyla, bu tür bir Birliğin oluşumu da Türkiye’ye çok önemli açılımlarda yapıcı fırsatlar vermektedir.

Bu arada değinmek istediğim önemli bir konu, Avrupa Akdeniz Parlamenterler Asamblesinin Türk Grubu Başkanı olarak, ilk kez bu Asamblenin bir toplantısı Türkiye’de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlığında İstanbul’da gerçekleştirilmiş oldu. Bu toplantının gerçekleşmesinde emeği geçen Komisyon üyesi arkadaşlarıma, başta Tekirdağ Milletvekili Sayın Faik Öztrak, Mersin Milletvekili Akif Akkuş, Bolu Milletvekilimiz Metin Yılmaz, Kırşehir Milletvekilimiz Abdullah Çalışkan, İstanbul Milletvekilimiz  Reha Çamuroğlu ve sekretaryamızda çalışan diğer arkadaşlara da teşekkürlerimi bu vesileyle bildirmek istiyorum.

İstanbul’da gerçekleşmiş olan toplantının gündeminde global mali krizin Akdeniz bölgesine yansımaları ve bu krizin bölgedeki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız Sayın Dağı.

ZEYNEP DAĞI (Devamla) – Teşekkür ederim.

…etkilerinin en aza indirilmesi konusunda uzmanların da katıldığı, Akdeniz Avrupa Birliği üyesi parlamenter arkadaşlarımızın da katıldığı toplantıda çok geniş, etraflıca ele alındı. Bu da onların bu toplantıyı Türkiye’de gerçekleştirmesi, İstanbul gibi Avrupa ve Asya’yı bağlayan bir noktada gerçekleştirmiş olması da bizler açısından çok önemli bir şans oldu.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Dağı.

V.- SÖYLEVLER

1.- Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in, Genel Kurula hitaben  konuşması

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün resmî davetlisi olarak ülkemizi ziyaret etmekte olan Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev şu anda Meclisimizi onurlandırmışlardır. Kendilerine yüce Meclisimiz adına hoş geldiniz diyorum. (Ayakta alkışlar)

Alınan karar gereğince Sayın Cumhurbaşkanını konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet ettim.

Buyurun Sayın Cumhurbaşkanı.

AZERBAYCAN CUMHURİYETİ CUMHURBAŞKANI İLHAM ALİYEV – Hörmetli milletvekilleri, hörmetli Başnazir, aziz dostlar; ilk nöbede meni yeniden Türkiye Böyük Millet Meclisine davet ettiğinize göre size öz derin minnettarlığımı bildirmek istirem. Men çok şadam ki yeniden gardaş ülkedeyem ve bildiğiniz kimi Azerbaycan’da geçen ay geçirilen president seçkilerinden sonra menim ilk resmî seferim Türkiye’ye gerçekleşir. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Bu elbette ki tabii haldır, ancak bununla beraber bu bizim münasebetlerimizin ne gadar yüksek seviyede olmasını gösterir. Hagigaten Türkiye-Azerbaycan münasebetleri dünyada bir örnektir. İnanmıram ki başka ülkeler dünyada tap olsun ki onların arasında münasebetler böyle samimi, böyle gözel olsun. (AK PARTİ, CHP, MHP ve DSP sıralarından alkışlar) Bizim münasebetlerimiz derin tarihî kökler üzerinde kuruluptur. Asırlar boyu bizim halklarımız birlikte yaşamış, yaratmışlar. Ancak, ondan sonra dünyada giden prosesler neticesinde biz birbirimizden ayrı düşmüştük. Yalnız Azerbaycan devlet müstagilliğini belpa ettikten sonra Türkiye Azerbaycan münasebetleri gurulmaya başlamıştır ve bugün iki müstagil ülke birbirine destek vermekle hem iki taraflı münasebetlerinin inkişafına hidmet gösterirler, aynı zamanda bölgede giden proseslere bizim tesir imkânlarımız güçlenir.

Bizim münasebetlerimiz çok şahanedir. Siyasi alagalar çok yüksek seviyededir. Bilge imzalanmış senetler çok gözel, büyügi, bazanı yaradır. İktisadi sahada ticaret döviyesi artır ve çoklu şirketler, Türk şirketler Azerbaycan’da, Azerbaycan şirketleri Türkiye’de faaliyet gösterirler. Bugün biz artık garşılıklı sermayelerden danışabilerik. Bu da çok önemlidir. Azerbaycan iktisadiyatına goyulan sermayeler bizim iktisadiyatımızı güçlendirir ve birçokçadır ki onun böyük hissesi Türkiye’den gelir. Son müddet herzinde Azerbaycan şirketleri Türkiye’ye sermaye goymaya başlamışlar. Bu, bir taraftan Azerbaycan’ın artan imkânlarını gösterir, diğer taraftan yine de demek istirem ki bütün bunların temelinde bizim aramızda olan dostluk, gardaşlık münasebetleridir.

Bizim bilge teşebbüslerimiz neticesinde bölgede çok önemli ve transmillî layiheler icra olunur. Bakû-Tiflis-Ceyhan neft kemerinin uğurla faaliyeti hem bölgede sabitliğin möhkemlenmesine, emekdaşlığın derinleşmesine hidmet gösterir, eyni zamanda bizim iktisadi imkânlarımızı güclendirir.

Bugün biz artık şerk-gerp enerji dehlizinin uğurlu faaliyetini müşahede ediyirik. Bunun esasında bizim birge teşebbüslerimizdi. Herkes bilir ki Bakü-Tiflis-Ceyhan neft kemerinin ikincisi çok mürekkep ceosiyasi veziyette hayata geçirilmiştir ve uzun danışıklardan sonra, uzun bezhallarda mubahislerden sonra ve edilen tezyiglerden sonra biz nihayet bu layihenin hayata geçirilmesine nail olabilmişik. Biz efsaneni gerçeğe çevirmişik. Bizim irademiz, bizim halklarımızın birge faaliyeti, siyasi rehberliğinin uğurlu ve müdrik siyasetin neticesinde bu artık reallıktır ve herkes bu reallıkla hesaplaşmalıdır.

Bu sadece olarak bir enerji yahut daki iktisadi layihe değil. Bunun çok böyük menası var. Bu bizim halklarımızı bundan sonra uzun yiller bundan sonra iktisadi maraglarla birleştirir, bu bizim önemimizi artırır. Artık şerk-gerp enerji dehlizi ve enerji tehlikesizliği meseleleri Türkiye-Azerbaycan’ın iştiraki olmadan bu bölgede hellolunabilmez. Hezar Denizi’nin tebii ehliyatları dünya enerji bazarı içün yeni membedir ve bu membenin önemi gittikçe artacaktır. Bu membenin başında biz dayanmışık ve elbette ki bunun gözel neticelerini biz ondan sonraki projelerde de göririk.

Onların ardınca Şahdeniz Layihe’sinin uğurla icra olunmasını biz birlikte geydelemişik. Bugün Azerbaycan gazı Türkiye bazarına dâhil olur. Bildiçeyil bundan evvel Azerbaycan tebii gazın ithalıyla meşgul idi. Bugün biz bunu ihraç edirik ve ilk nöbede gardaş Türkiye bu ihraç hellolunur. Eminem ki növbet illerde Azerbaycan’da gaz ihtiyatlarının işlenmesi neticesinde daha da böyük hecimde biz buna nail olacayık.

Biz öz siyasetimizle, öz layihelerimizle birbirimizi güclendiririk. Bele de olmalıdır ve bele olan halda bölgede ve dünyada bizim imkân dairemiz daha da genişlenecektir, tesir imkânlarımız böyüyecehtir ve biz o cümleden iktisadi ve enerji siyasetimizin uğurla aparılmasıyla öz siyasi maraglarımızı daha da dolgun şekilde müdafi edeceyik. Bugün biz Bakü-Tiflis-Kars demiryolunun ikincisiyle meşguluh. Bu da tarihî bir layihedir ki Avrupa’nın Asye’yle Türkiye-Azerbaycan üzerinden birleştirir, Türkiye’nin Azerbaycan’la demiryoluyla birleştirir. Bunun çok böyük tarihî ve elbette ki iktisadi ve siyasi önemi vardır.

Bütün bu layiheler diyebilerem ki son iller hericinde tamamlandı. Men hatırlıram, dört yil bundan evvel, 2004’üncü yilde bu kürsüden Meclis garşısında çıkış ederken bu layiheler hakkında danışarken onların uğurlu icrası hakkında fikirler söylemiştim. Ancak o zaman ne Bakü-Tiflis-Ceyhan ne Bakü-Tiflis-Erzurum ne de ki Bakü-Tiflis-Kars layiheleri ne icra olunmuştu ne de ki icrası başlamıştı. Bugün bu reallıktır. Gısa tarih bakımından gısa bir müddet hericinde biz bunu başardık, müşterekselerle, birge iradeyle bizim dostluğumuzun, gardaşlığımızın möhkemlenmesiyle ve bundan sonra men hiç şüphe etmirem ki garşıda duran bütün meseleler eyni uğurla hellolunacaktır. Bugün Türkiye-Azerbaycan birliği bölgede sabitleştirici faktördür. Cenûbi Kafkas’ta yaşanan hadiseler bizim hamımızı düşündürür ve narahat edir ve biz Azerbaycan’da çok şadıh ki Türkiye bu meselelerle bağlı, çok feal siyaset aparır. Cenûbi Kafkas’ta sabitlih ve inkişaf teşebbüsüyle çıkış eden Türkiye Cenûbi Kafkas’ta geden proseslere daha ciddi şekilde müdahile edecektir. Bu müdahilenin ancak ve ancak müspet neticeleri olacaktır. Biz buna çok böyük önem veririh, bu teşebbüsleri algışlıyirih ve eminem ki bu teşebbüsler neticesinde ve diger bölgede yerleşen ülkelerin hoş niyeti neticesinde Cenûbi Kafkas’ta sabitlik ve sülh temin olunacaktır. Buna böyük ehtiyac var. Biz çok hessas bölgede yaşıyırık, çok mürekkep tarihî dövrde yaşıyırık ve bizim siyasetimizden bölgenin ve geniş manada bölgenin gelecek talihi asılıdır, sabitlik asılıdır. Cenûbi Kafkas’ta yaşanan son gergin hadiseler bir daha onu gösterir ki bu bölgede sülh çok hassas meseledir. Bölgede aslında sülh bergarar olunmuyordu, ateşkes rejimi mevcuttur. O da imkân vermir ki tam eminlikle biz diyek ki artık veziyet sabitleşiktir. Cenûbi Kafkas’ta ve bölgede en böyük tehlike menbeyi Ermenistan-Azerbaycan Dağlık Karabağ nahişesidir. Uzun illerdir ki bu nahişe öz halli tapabilmir. Yirmi yıla yakındır ki Azerbaycan toprakları işgal altındadır. Ermenistan, Azerbaycan’a karşı edilen işgalci siyaset, etnik temizleme siyaseti Azerbaycan torpaklarının yirmi faizinin işgal altına düşmesiyle neticelenmektedir. Bir milyondan artık Azerbaycan vatandaşları öz doğma topraklarında kaçkın, köçkün vaziyetine düşüktür. Bizim arazi bütünlüğümüz bozuluktur. Bütün beynel hak, hukuk, normalarını bozan Ermenistan esoslar olsun ki hele ki beynel hak, davranış gaydalarına riayet eylemir. Birleşmiş Milletler  Teşkilatının tehlikesizlik şurasının dört getnamesini icra etmir. O getnamelerde Ermenistan güvvelerinin geyit şertsiz Azerbaycan torpaklarından çıkarılması nazarda tutulur. Bu yakınlarda Birleşmiş Milletler Teşkilatının baş meclisinde kabul edilmiş garar Türkiye’nin desteğiyle gabul edilmiş garar, Ermeni silahlı güvvelerinin topraklarımızdan çıkarılmasını talep edir. Yine de o icra olunmuyor. Yani biz burada beynel hak, hukuk normalara garşı olan lageyt münasebetini görürük. Biz ümit edirik ki bölgede yaranan yeni veziyet bütün münageşeyle bağlı olan ve meşgul olan terefleri daha da feallaştıracaktır. Ümit edirem ki Ermenistan’ın yeni rehberliği, bölgede giden prasesleri düzgün tahlil edecektir ve yeni yaranmış riyallıklarla barışmalı olacaktır ve bunun neticesinde Ermenistan, Azerbaycan Dağlık Karabağ nahişesi öz telli tapabiler. Azerbaycan’ın arazi bütünlüğü berpa olunacaktır ve işgaldan ve etnik temizleme siyasetinden eziyet çeken Azerbaycan vatandaşları öz doğma torpaklarına gaydebilecek. Bunu etmek üçün elbette ki Ermenistan tarafı siyasi irade göstermelidir ve beynelhak, hukuk normalarına tam şekilde riayet etmelidir.

Son aylar erzinde bölgede geden prosesler, teşebbüsler, Türkiye tarafından ileri sürülmüş teşebbüs, ondan sonra Rusya’da üç ülkenin prizintlerinin görüşü ve görüş neticesinde gabul edilmiş siyasi beyanname bizim nikbinliğimizi biraz artırır çünkü o beyannamede ilk növbede meselenin beynelhak, hukuk normaları esasında hallolunması geydolunur. Diğer taraftan, beyannamede meselenin merheleli yollarla hellolunması tesdik olunur. Bu hemişe Azerbaycan müvgiğini aksettirir. Biz hemişe demişik ki mesele merheleli yollarla hellolunmalıdır, ilk növbede işgal olunmuş araziler işgalci kuvvelerden boşaltılmalıdır, Azerbaycan vatandaşları o bölgelere gaymalıdırlar. Ondan sonra Dağlık Karabağ’ın gelecek statüsü hakkında sohbet abarılabiler. Ancak o da aydındır ki bu statüs, gelecek statüs Azerbaycan’ın arazi bütünlüğünde hellolunmalıdır. Bir sözle bu meselenin hellolunmaması, elbette ki bölgede elave gerginliğin büyümesine getirip çıkarır. Anca bununla beraber, biz hesap ederik ki atılan adımlar ve növbedi illerde atılacak adımlar meselenin halline getirip çıkarabiler.

Bu istikamette bir daha demek istirem ki Türkiye'nin bu işlere çok ciddi yanaşması bizi çok sevindirir, bizi ruhlandırır. Biz Türkiye'nin müvgini beğenirik, desteklirik. Ben eminem ki növbedi aylarda biz yeni siyasi adımlarının şairi olacayık.

Bitöylükte bir de demek istirem ki bizim birge faaliyetimizden bölgede sülh veziyetinin yaranması asılıdır. Bizim birge faaliyetimiz tekçe bölgede geden praseslerle mehrudlaşmıyır. Biz bugün beynel hak müstevide özselerimizi birleştiririk. Bütün beynel hak teşkilatlarda Türkiye-Azerbaycan vahit bölgeden yanaşır ve bu fırsattan istifade ederek men bütün Türk halkını bu yakınlarda Birleşmiş Milletler teşkilatının tehlikesizlik şûrasına geyri daimî üzvü seçilmesi münasebetiyle Türkiye’ni men ürehten tebrik etmek istirem. Bu böyük gelebedir, böyük ugurdur. Bu ugur sizin ugurunuzdur, bu ugur bizim ugurumuzdur. (Alkışlar)

Biz bununla beraber hariçte yaşayan soydaşlarımızın birge faaliyeti içün de emelipraktiki işler görürük. Azerbaycan’da geçirilmiş Türkiye-Azerbaycan diyaspır teşkilatlarının gurultayının neticelerini biz çok yüksek giymetlendiririk. Bugün hariçte yaşayan soydaşlarımız vahit mölgeden çıkış edirler, birge tedbirler geçirdirler. Ölkelerimiz, halklarımız hakkında degig, dolgun, edaletli melumatı çattırırlar. Bezi hallarda bizim hakkımızda süni şekilde yaradılan menfirey bizim maraglarımıza menfi tereften tesir gösterir. Biz hariçte yaşayan diyaspır teşkilatlarının birge faaliyeti neticesinde eminem ki ölkelerimiz, halklarımız, halklarımızın tarihi, medeni irsî, zengin medeniyeti hakkında dünya birliğine daha da dolgun melumatın çattırılmasına nail olacağık. Buna biz çok böyük önem veririk ve men çok şadam ki bizim birgeselerimiz tekçe iki terefli müstevile değil eyni zamanda bütün dünyada özünü gösterir.

Biz bugün elbette ki yaranmış veziyete reallık nögteyi nezerdan yanaşmalıyık. Bugün reallık böyledir ki Türkiye-Azerbaycan’ın güclenmesi, bizim iktisadi ve siyasi patensiyalımızın artması neticesinde bölgede yeni veziyet yaranıktır. Biz bugün Hazar Denizi, Karadeniz emekdaşlık çerçevelerini genişlendiriyrik. Bugün enerji tehlükesizliği meseleleri dünya gündeliğinde diyebilerem ki ön sıralardadır. Bugün negliyat tehlikesizliği meseleleri uğurla hel edilir ve bütün bu işlerde Türkiye Azerbaycan’ın bölgeyi helledici rol oynuyor. Bizim birliğimizden hem bizim geleceğimiz asıldır hem bölgede giden prasesler asıldır hem de ki bizim ülkelerimizin artan siyasi çekisi ve bunun neticesinde bizim marallarımızın daha dolgun şekilde mudafi olunması asıldır. Ben çok şadam ki Türkiye-Azerbaycan münasebetleri, Azerbaycan devlet müstegilliğini berfa ettikten sonra yükselen hetle inkişaf ediyir, devam ediyir. Benim bu seferim bunun eyani sübutudur. Bizim aramızda çok samimi dostluk münasebetleri vardır. Biz bu münasebetlere çok böyük önem veriyrik. Onları çok vacip faktör kimi hesap ediyrik. Hemen şüphe etmemeli ki nöbeti illerde bizim bilgiseyerlerimiz bizim ülkelerimizi daha da güclendirecektir.

Bugün, hörmetli milletvekilleri, eyni zamanda men kısa da olarak Azerbaycan’da son iller haricinde giden prasesler hakkında da size öz fikirlerimi bildirmek istiyrem. Son beş ilersinde Azerbaycan uğurlu yol geçmiştir. Azerbaycan’da siyasi islahatlar çok uğurla aparılmıştır. Azerbaycan dünya birliğine uğurla intigras etmiştir. Bizim dünya birliğine intigras ve siyasetimiz çok aydındır, çok dagigtir. Biz, bizim içün, bizim tarihimiz içün, bizim milletimizin mintetliteti içün mehvul olan bütün müspet tecrübelerini Azerbaycan’da tetbik etmeye çalışırık. İster iktisadi ister siyasi yahut da ki sosyal sahada. Biz derin ve zengin tarihî kökler üzerinde öz geleceğimizi gururuk. Bizim için bizim millî, manevi değerlerimiz, bizim ananelerimiz başlıca rol oynuyir. Bu möhkem menevi zemin üzerinde Azerbaycan muasirleşir, Azerbaycan yenileşir. Azerbaycan’da aparılan siyasi ve iktisadi islahatlar ülkemizi güçlendirir. Bizim müstegil tarihimiz bir menalı olmamıştır. Müstegilliğimizin ilk illeri Azerbaycan için çok ağır geçmiştir, hatta diyebilerem ki ilkin merhalede bizim gelecek müstegilliğimiz şüphe altına düşmüştü. Ülkede giden hoşa gelmez prasesler, dahli çekişmeler hatta vatandaş muharebesi, topraklarımızın bir hissesinin işgal altına düşmesi ve butülüfte geyri sabit vaziyet Azerbaycan’ın geleceğini geyri muayyen eddiyirdi. Ancak bugün biz geleceğe çok büyük ümitlerle bakırık, çok büyük nikbilliğiyle bakırık.

Azerbaycan bugün tam şekilde müstagil siyaset aparır. Bizim müstagil siyaset aparmak imkânlarımız möhkem iktisadi esas üzerinde vuruluptu çünkü iktisadi müstagillik olmasa siyasi müstagillikten sohbet etmek mümkün değil. Bugün müstagil siyaset aparmakla Azerbaycan bölgede öz bölgelerini möhkemlendirir, bizim hoş meramlı teşebbüslerimiz rağbetle karşılanır. Azerbaycan’da siyasi islahatların derinleşmesi, demokratyanın inkişafı istikametinde son elarizinde çok böyük işler görülüptür ve bütün dünya bunun şahididir.

Bununla beraber iktisadi islahatlar uğurla aparılır. Böyle Azerbaycan’ın çok zengin tebii ihtiyatları vardır. Neft, gaz ve bizim tebii ihtiyatlarımız Azerbaycan’ın uğurlu inkişafını en azı nöbeti yüz ilerisinde temin edecektir. Bütün hesaplamalar onu gösterir ki tebii gazın ihtiyatları en azı yüz yıl müddetinde bize kifayet edecektir. Ama bununla beraber uğurlu enerji siyasetin aparılmasıyla beraber biz iktisiyatın diğer sahalarının inkişafına çok büyük digget gösteririk. Bugün iktisiyadımız çok şahaledir. Geri enerji sektörünün inkişafına büyük önem gösteririk. İktisadi islafların aparılmasında Azarbaycan çok büyük uğurlar elde ediptir. Bunun en güzel tezahürü ondan ibarettir ki bu yıl, 2008’inci yılda Dünya Bankı tarafından aparılan tedgigata esasen dünya midyasında Azarbaycan bir nümüneli ıslahatçı ülke gibi tanınıptır. Bu böyük bir neticedir. Bu onu gösterir ki bizim iktisadi ıslahatlarımız çok müspettir. İktisadiyatımız tam liberallaşıptır. Ümit ahli mehsulunda özel sektör 85 faiz teşkil ediyor, çok geniş özelleştirme siyaseti aparılmıştır ve son dört ilerisinde dünya midyasında iktisadi artım bakımından Azerbaycan birinci ülkedir. Dört il ardıcılıkla bizim iktisadiyatımız dünyada en yüksek temple artiptır ve son beş yıl ilersinde pütürlükte iktisadiyat 2,7 faiz artıptır.

Sanayi istihsalı Azerbaycan’da son beş ilerisinde tahminen 3 defa artıptır. Azerbaycan’da böyük maliye resusları yaratılıp. Bugün bizim maliye resuslarımız tahminen 20 milyar dolarla beraberdir. Son beş ilerisinde bütçe harçları 10 defa artıptır. Sosyal ödemeler 10 defa artıptır. Minimum maaş 8 defa, orta maaş 4 defa…

Demiyorlar ki Azerbaycan’da işsizlik problemi, problemin tam ekseriyeti hâllolundu. Son beş ilerisinde 740 bin yeni iş yerleri açılmıştır ve onların tam ekseriyeti bölgelerde geri-neft sektörüdür.

Biz Dünya Bankıyla birlikte yoksulluğun azaltılması için çok vacip adımlar atırık ve son  beş ilerisinde Azerbaycan’da yoksulluk 49 faizden 16 faize düşmüştür. Yani bir taraftan bu, Azerbaycan’da giden sosyal siyasetin alameti kimi gösterilebilir, diğer taraftan –o da çok önemlidir- Azerbaycan’da neften gelen gelirler cemiyette adaletli şekilde bölünür. Tam şeffaflık temin olunuptur ve nöbeti illerde eminem ki bütün bu uğurlu neticeler devam edecektir.

Helbette ki problemler de var. Her bir ülkede olduğu kimi Azerbaycan’da da bu problemler var. Bu problemlerin halli içün biz çalışırık, her bir saha içün hususi programlar icra olunur ve bizim son beş ilerisindeki uğurlu faaliyetimiz demye esas verir ki gelecekte de bu müspet meyiller devam edecek, Azerbaycan daha da güclenecektir. Azerbaycan muasirleşecektir ve dünya birliğinde özü için daha da möhkem yerini tutacaktır. Bütün bunları etmek için bizim hem siyasi irademiz var hem kankret programlarımız var. Bizim dostlarımız var. Dünyada bizim dostlarımızın sayı artır anca bu dostların arasında hemşu olduğu kimi Türkiye'nin hususi yeri var, hususi rolü var. (Alkışlar) Ve men eminem ki bundan sonra da Türkiye-Azerbaycan münasebetleri, dostluk, gardaşlık üzerinde gurulan münasebetler daima inkişaf edecektir. Bizim halklarımıza sülh, rifak, eminamallık getirecektir.

Men bir daha, aziz dostlar, mena bu fırsatı verdiğinize göre size öz derin minnettarlığımı bildirmek istiyrem. Emin olduğumu bildirmek istiyrem ki Türkiye-Azerbaycan münasebetleri uğurla inkişaf edecek.

Yaşasın Türkiye-Azerbaycan dostluğu, gardaşlığı! (Ayakta alkışlar)

BAŞKAN – Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’e teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 11.39

 

 

 

 

 

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.56

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Şimdi gündem dışı üçüncü söz, ülkemizde çocuk istismarı hakkında söz isteyen Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’na aittir.

Buyurunuz Sayın Çerçioğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, ülkemizdeki çocuk istismarına ilişkin gündem dışı konuşması ve  Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’ nun cevabı

ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye'nin gündemini uzun süredir meşgul eden, kamu vicdanını rahatsız eden, toplumun genel ahlaki değerleriyle ters düşen ve sonuç olarak hepimizi derinden üzen bir konuda söz almış bulunuyorum.

Ne yazık ki hemen her gün yaşadığımız bir gerçek var, o da toplumu derinden sarsan cinsel saldırılar, tacizler ve çocuk istismarı.

Bir süre önce, bir gazetede yazarlık yapan yetmiş altı yaşındaki bir kişinin, toplumsal ahlakı baltalayarak, halkın değer yargılarını hiçe sayarak, toplumsal vicdanı zedeleyecek biçimde küçük bir kıza neler yaptığına tanık olduk.

Bu sorunlu din taciri, olayın her aşamasında kendisini dinî bir kisvenin ardına saklama eğilimi içinde olmuştur. Yaptığı ayıp değilmiş gibi televizyon televizyon gezip dinî içerikli mesajlar vererek kendisini kurtarmaya, aklamaya çalışmaktadır. Zekâ yaşı sekiz olan, toplumun değer yargılarıyla alay eden bu adam, küçük kız çocuğuna cinsel tacizde bulunmuştur. Bu olay üzerine dindar veya dinci diyebileceğimiz çevrelerde tepkilerin yükseldiğini gördük ancak siyasi sorumluluğu olan bazı çevrelerin ve karanlık dünyasını paylaştığı bazı medya kuruluşlarının bu ölçüsüz, pervasız kişiye karşı hâlâ sessiz kaldığını görmekteyiz.

Sayın milletvekilleri, bu olay nasıl bu noktaya geldi? Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü yasal sürede itiraz etmesi gerekirken bu itirazı yapmamış ve görevi suistimalde bulunmuştur. Bu da Bakanlığa bağlı olan Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğünün konudan bihaber olduğunu, sadece olayı izlemekle yetindiğini göstermiştir. İş işten geçtikten sonra yapılan müdahale hiç kimsenin vicdanını rahatlatmamıştır. Toplum, bu sorunlu kişinin nasıl olup da cezaevinden çıktığını merak ediyor.

Adalet için en büyük bilirkişi kabul edilen Adli Tıp Kurumunun davaya ilişkin raporu çocuk istismarcısının cezaevinden çıkmasına sebep olmuştur. Adli Tıp Kurumu, raporunda, on dört yaşındaki kız çocuğunun ruh ve beden sağlığının bozulmadığını belirledi oysa Uludağ Üniversitesinin raporu tam tersi yönündeydi. Adli Tıp Kurumu böyle bir raporu nasıl verebilir? Üzerinde durulması gereken en önemli konu bence budur. Adli Tıp Kurumu bugün böyle bir rapor veriyorsa, hiç kusura bakmayın, hiç birbirimizi aldatmayalım, bunun sorumlusu iktidardır çünkü Adli Tıp Kurumu Adalet Bakanlığına bağlı  bir kurumdur. Eğer siz bu Kuruma partizanca atamalar yapmasaydınız, gerçekten işin ehli insanlar bu Kurumu yönetiyor olsaydı, böyle bir rapor çıkmazdı. Ama, sizin yasa çıkartarak atadığınız bürokratlar böyle bir raporun çıkmasına neden olmuştur. Sizin atadığınız bürokratlar Hüseyin Üzmez’ i üzmemiştir, ama halkımızı derinden üzmüştür.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Adli Tıp Kurumu Başkanlığının liyakat sahibi insanlar tarafından yönetilmesini istiyoruz. Siyasetten uzak, tarikat temsilcilerinin etkisinden uzak bir Adli Tıp Kurumu istiyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinin programında, Adil Tıp Kurumu yargıya en üst düzeyde hizmet sunan, mali, idari ve bilimsel özerkliği olan çağdaş, bağımsız bir üst teknik bilirkişi kurumu yapısına getirilecektir. Bunu AKP’ye de öneriyoruz.

Elinizi Adli Tıp Kurumu Başkanlığından çekin, çekin ki, böyle raporlar hazırlanmasın, suçlular dışarıya çıkmasın, televizyon televizyon gezip insanların vicdanlarını sızlatmasın.

Sayın milletvekilleri, bu son yaşanan olayın bir kez daha yaşanmamasını temenni ediyorum. Bu olay bir sembol olarak değerlendirilsin. Gerekli yasal düzenlemeler bir an önce yapılsın ve toplumdaki bu tip insanlar hak ettiği cezayı bulsunlar, ellerini kollarını sallayarak gezemesinler. Unutmayalım ki, hepimizin çocukları var. Hepimizin bu toplumda güvenli olarak yaşamaya hakkımız var.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyeti saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çerçioğlu.

Devlet Bakanı Sayın Nimet Çubukçu konuşacaktır.

Buyurunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum ve gerçekten Meclis gündemine getirilen bu konunun son derece önemli bir hassasiyeti olduğuna inanıyorum.

Çocuklara yönelik olarak çocuk istismarının, çocuk tecavüzünün ve çocuk şiddetinin önlenmesi, her şeyden önce bu toplumun kendi duyarlılıklarına, vicdani kanaatlerine son derece uygun bir tutumdur.

Bildiğiniz gibi Türkiye de Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf olan, bu Sözleşme’ye ilk imza koyan ülkelerden biri olmakla birlikte çok yakın bir tarihte de bütün çekincelerini kaldırarak bu konudaki yükümlülüklerini daha üst düzeyde yerine getirmeye başlamıştır.

Temmuz 2005 yılında çıkartılan Çocuk Koruma Yasası ve 2006 yılı Ocak ayında yürürlüğe giren bu Yasa ile ilgili olarak artık, devlet herhangi bir şekilde ailesi tarafından veya başkaları tarafından istismar edilen, Kanun’la ihtilafa düşen mağdur çocuklarla ilgili daha üst düzeyde bir görev yüklenmiştir. Nedir bu görev? Öncelikle çocukların mağdur olmaları durumunda veya aileleri tarafından ihmal ve istismara uğramaları durumunda -ki bunlar mümkün- derhâl çocuk hakkında koruma kararları veriliyor ve bu çocuklar Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan, bugün on dört merkezde ve sayısız kuruluşla hizmet verdiğimiz yerlerde onlara hem rehabilitasyon hem de tedavi süreçlerini uyguluyoruz.

Bu Yasa o kadar önemli bir yasaydı ki ve bu ve buna benzer birçok olayda gözlemlediğimiz şu ki: Her şeyden önce, korunmaya muhtaç olan çocuk en çok güvendiği kurum olan aile kurumunda bazen yüksek düzeyde ihmal ve istismara uğruyor. Suçta kullanılan çocukların birçoğu, terör örgütünün kalkanı olarak kullanılan çocuklar da dâhil, cinsel istismara, şiddete uğrayan bütün çocukların her şeyden önce güvenli bir aile yapısına sahip olmadıkları veya bizzat aileleri tarafından kullanıldıklarını görüyoruz.

Maalesef kamuoyunun gündeminde büyük bir mutabakatla, toplum vicdanında da aynı yüreklilikle sahiplenilmeyen ve nefret edilen bu olaylar karşısında Sayın Milletvekilimizin göstermiş olduğu hassasiyeti, konuyu Parlamento gündemine getirmiş olmasını büyük bir memnuniyetle karşılıyorum. Her şeyden önce kadın milletvekillerimizin herhangi bir parti ayrımı yapmaksızın bu meseleye karşı göstermiş oldukları duyarlılık, toplumda bu konuda daha yüksek şekilde ses çıkartılmaya başlanması, bu suçun faillerinin en azından, artık, toplum vicdanında korunmayacağının anlaşılması, adalet mekanizması içerisinde de bir karşılık bulacaktır diye düşünüyorum.

Bu hadisenin ortaya çıkmasının hemen akabinde, çocuk hakkında verilen koruma kararı ve yargılama sürecinde, hem çocuğa, yaşının on dört olması nedeniyle, mağdur çocuklar için yine bizim dönemimizde çıkarılan bir yasa gereği Bursa Barosu tarafından bir avukat tayin edilmiş ve onun haklarının mahkemede korunması, üst düzeyde korunması için çaba gösterilmiştir.

Bunun yanı sıra, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü de müdahale talebini içeren dilekçeyi iki gün sonra göndermiştir.

Bugün bizim itiraz ettiğimiz sadece bilirkişi raporu değil, koruma kararı verilmiş çocuklar hakkında yapılacak incelemelerin mahkemece çok daha kapsamlı ve ayrıntılı yapılmasıdır.

Bu olayda, bildiğiniz gibi, Adli Tıp Kurumunun vermiş olduğu rapor doğrultusunda, Adli Tıp Kurumunun yapısı, yöntemleri vesaire de tartışmaya açıldı. Elbette, bilimsel yeterlilikleri veya diğer hususlar tartışmaya açılabilir, ama on dört yaşında bir kız çocuğuna ilişkin olarak verilen rapor konusunda bilirkişilerin bir şekilde yandaş olduğu ve yandaş zihniyetiyle hareket ettiği tavrını ne kabul etmemiz mümkündür ne de böyle bir şeyin yanındayız. En başından itibaren de aldığımız tutum, çok açıklıkla, sanığın kimliğinden bağımsız olarak, her kim olursa olsun, mağdur edilen eğer çocuksa biz Hükûmet olarak, bu yasaları da çıkarmış bir Hükûmet olarak en üst düzeyde bu ülkenin çocuklarını korumaya kararlıyız, onları ihmal eden anneleri dahi olsa.

Nitekim bu olayda da açıklamalarımızı yaparken sanığın kimliğinden bağımsız olarak, sanığın kendisini “İslamcı” diye tanıtması, gazeteci olması, opera sanatçısı olması… Çok yakın bir zamanda, gerçekten, içimizin kaldıramayacağı kadar ağır bir vakıayla karşılaştık. Sayısız kız çocuğuna tecavüz eden, gerçekten, ülkemizin son derece seçkin bir sanat kuruluşunda sanatçı olarak görev yapıyordu. Bunun, öğretmen olması, doktor olması, profesör olması, hiçbir şekilde değişmeyen, dünyada özellikle pedofili hastalarında kimlik ve kişiliklerinin toplumdaki bulundukları yerle yaptıkları hastalıklı olayın tezahürü arasında çok da bağlantı yok. Dolayısıyla, bu olaydan çıkarak, kişinin dinî terimleri kullanıyor olması, kendisine dinî bir gerekçe buluyor olması, onun, aynı zamanda yüce dinimizin çatısı altında kendisine bir gerekçe bulması anlamına gelmez. Nitekim, dün Diyanet İşleri Başkanlığımız, olayı son derece yüksek sesle ve açık bir netlikte kınadı ve bu olayların hiçbir şekilde dinî bir anlamı ve açıklaması olamayacağını da kabul etti.

Bizim bu olayda gösterdiğimiz tutum başından beri çok net. Yani, ben, belki de hiçbir olayda olmadığı kadar çok fazla destek aldım. Kendi grubumdan 70’e yakın erkek milletvekili de o gün arayıp, desteklediklerini, sonuna kadar arkamızda olduklarını söylediler.

Olayı başından beri büyük bir ciddiyetle ve sıkı bir şekilde takip ediyoruz. Dava sonuçlanmış değil, bilirkişi raporuna itiraz ettik, bu doğrultuda yeni bir raporun verilmesini de bekliyoruz. Zira, çocuğun her şeyden önce on dört yaşında olması, onun ruh sağlığının yerinde olmadığı itirazımızı da, az önce Özlem Hanım’ın da değindiği raporlarla, Uludağ Üniversitesinin raporlarıyla destekleyeceğiz.

Bu altı aylık sürede çocukta meydana gelen pozitif bir gelişme varsa da, bu, inanın, çok kapsamlı yoğun bir konsültasyon çalışmasıyla oldu. Biz, başından beri, hem çocuk psikiyatristleriyle hem psikologlarımızla hem sosyal çalışmacılarımızla çocuk üzerinde yoğun bir çalışma yürüttük. Nitekim, çocuğun daha sonradan ifadesini değiştirmiş olmasının, büyük bir olasılıkla annesinin tutuklanması ve annesinin cezaevinde olması koşullarından kendisini sorumlu tutmasıyla çok ilintili olduğunu düşünüyorum.

Uzun yıllar ceza hukuku alanında çalışma yapmış ve mesleki hayatının büyük bir bölümünü mağdur çocuklar ve kanunla ihtilafa düşen çocukların savunmasına ayırmış birisi olarak, her şeyden önce bu konuda ve buna benzer konularda toplumsal mutabakatın, Parlamento mutabakatının sağlanmış olması bu olaylara bakış açımızı da son derece olumlu yönde ilerletecektir diye düşünüyorum.

Bir çocuk söz konusu olduğunda, özellikle zarar görmesi durumunda hepimizin birbirimizin vicdanına saygı duymamız gerekiyor. Yani bu, AK Partili olması, Cumhuriyet Halk Partili olması, Milliyetçi Hareket Partili olması hiçbir şeyi değiştirmiyor. Söz konusu olan küçük bir kız çocuk ve hepimizin vicdani kanaatleri de bu yönde. Yerimizi almamız gereken yer çocuğun yanıdır. Biz bu konuda tarafız dedik, başından beri tarafız. Şiddetin karşısında, mağdurun yanındayız. İstismarın karşısında, mağdur çocuğun yanındayız. Tecavüze uğrama durumunda biz mağdur çocuğun yanındayız ve en ağır şekilde cezalandırılmaları için bugünkü meri kanunlar çerçevesinde mücadelemizi sürdüreceğiz.

Burada gösterilen toplumsal hassasiyetin Parlamentoya yansımış olmasından dolayı tekraren bu konuyu gündeme getiren Sayın Çerçioğlu’na da hassasiyetinden dolayı teşekkür ediyor, Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çubukçu.

Sayın Vural bir konuda bizim dikkatimizi çekmek istiyor.

Buyurunuz Sayın Vural.

Bir dakika süre veriyorum.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının Türkiye’yi ziyareti sırasında Atatürk Bulvarı’na Azerbaycan Bayraklarının asılmamasından dolayı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının tutumu hakkında açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bundan önceki bölümde dost ve kardeş Azerbaycan Devlet Başkanını dinledik. Türkiye’yi ziyaret ediyor, dünden beri başlamış. Bugün sabah Türkiye Büyük Millet Meclisine gelirken, ne hazindir ki, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünden başlayan bu Atatürk Bulvarı’nda bir tane Azerbaycan Bayrağı yoktu. Gelişinden sonra birtakım yerlere asılmaya başlandığını duydum. Dolayısıyla, Ankara Büyükşehir Belediyesinin uyarılarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ziyaret eden devlet başkanlarını temsilen bu bayrakların asılması gerektiğini kendilerine ihtaren hatırlatmayı Meclis Başkanlığından istirham ediyorum ve bu uygulamasından dolayı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığını kınıyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Vural.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun ve 22 milletvekilinin, Hatay Mustafa Kemal Üniversitesinde hukuka aykırı uygulamalar yapıldığı iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/277)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

En üst eğitim ve araştırma kurumu olan üniversitelerimiz, sorunların en üst düzeyde incelenip irdelendiği, elde edilen bulguların yine öğretim ve yayın yolu ile aktarıldığı merkezler olarak evrensel ölçekte insanlığa ve bilime hizmet veren kurumlardır.

Üniversitelerin, bilimsel ve teknik geliştirme merkezleri olmanın ötesinde, ayrıca, birer felsefi tartışma ortamı yaratarak, çevrelerini bilinçlendirme ve bu yönüyle bulunduğu bölgenin bilinç ve kültür düzeyini yükseltme sorumlulukları da bulunmaktadır.

Bu yönüyle üniversiteler; en üst düzeyde teknik imkanlarla donatılmış ve örgütlenmiş, geleceğe yönelik planı ve projesi olan, vizyonu açık, maddi ve manevi sorunu olmayan, yasalara, hukuk kurallarına uyan, şeffaf, yolsuzluk ve usulsüzlüklerin yaşanmadığı örnek kurumlar olmak zorundadırlar.

Ancak; bu son dönemde, yukarıda tarif edilen üniversite gerçeği ile ülkemiz üniversitelerinin gerçeğinin birbirine pek de uymadığı görülmektedir.

Özellikle de, Hatay'da bulunan Mustafa Kemal Üniversitesindeki yönetim uygulamaları kamu vicdanını sızlatacak bir şekle dönüşmüştür. MKÜ rektörü ve yönetimi, hemen her gün, yerel basında ve yaygın basında, usulsüzlükler, ihalelere fesat karıştırma, promosyon paralarının usulsüz harcanması, hukuk dışı uygulamalar, mahkeme kararlarını uygulamama vs ile gündeme gelmektedir.

Bu nedenle, kamu vicdanını sızlatacak aşamaya gelen, yerel ve yaygın basının gündeminden düşmeyen iddiaları araştırmak üzere Anayasanın 98. maddesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.

      1)  Gökhan Durgun                                                               (Hatay)

      2)  Ali Rıza Öztürk                                                                (Mersin)

      3)  Suat Binici                                                                       (Samsun)

      4)  Mevlüt Coşkuner                                                             (Isparta)

      5)  Ahmet Ersin                                                                     (İzmir)

      6)  Mehmet Ali Özpolat                                                        (İstanbul)

      7)  Ramazan Kerim Özkan                                                    (Burdur)

      8)  Ahmet Küçük                                                                  (Çanakkale)

      9)  Abdullah Özer                                                                 (Bursa)

    10)  Kemal Demirel                                                                 (Bursa)

    11)  Fatma Nur Serter                                                             (İstanbul)

    12)  Fevzi Topuz                                                                     (Muğla)

    13)  Halil Ünlütepe                                                                  (Afyonkarahisar)

    14)  Rahmi Güner                                                                   (Ordu)

    15)  Ali İhsan Köktürk                                                            (Zonguldak)

    16)  Muhammet Rıza Yalçınkaya                                            (Bartın)

    17)  Akif Ekici                                                                        (Gaziantep)

    18)  Hüseyin Ünsal                                                                 (Amasya)

    19)  İsa Gök                                                                            (Mersin)

    20)  Rasim Çakır                                                                     (Edirne)

    21)  Tansel Barış                                                                     (Kırklareli)

    22)  Bilgin Paçarız                                                                   (Edirne)

    23)  Fuat Çay                                                                          (Hatay)

Gerekçe

Mustafa Kemal Üniversitesi Hatay'ımızın gözbebeği bir kurumdur. Fakat kurulduğu 1992 yılından bu yana üniversite şehirle istenilen ölçüde bütünleşememiştir.

Kurulduğundan bu yana üç yönetim değişikliği geçiren üniversitede her yeni yönetim işe başlarken, bir önceki yönetimin hatalarını tekrarlamayacağını beyan etmesine rağmen, maalesef aynı hatalar tekrarlanmıştır.

1- Başkanlığını, Rektör Prof. Dr. Şerafettin Canda'nın yapmakta olduğu Bilim ve Eğitim Vakfı, Garanti Bankası Antakya Şubesi ile personelin maaş ve ücretleri, öğrenci harçlarının (yasalara aykırı olmasına rağmen) bu şubeye 2012 tarihine kadar yatırılması karşılığında, 3.000.000 ytl promosyon karşılığı protokol yapılmıştır. Bu promosyon bedelinin 1.300.000 ytl'si vakıf hesabına aktarılmıştır.

2- İki yıldan bu yana ihalelerde şeffaflık tamamen göz ardı edilmiş, yine bu konulardan Hatay Sağlık Yüksek Okulu tadilatı YÖK tarafından soruşturmaya konu olurken, 2008 Ağustos ayı içerisinde yapılan yemek ihalesinde içinde Kamu İhale Kurumunca inceleme başlatılmıştır.

3- Kız öğrencisine tacizden mahkemeye verilen ve bu nedenle görevinden uzaklaştırılan Yrd. Doç. Dr. Ahmet Gündüz, Rektör Prof. Dr. Şerafettin Canda döneminde, yeniden işe alınmış ve bu şahsa Atatürk ilkeleri dersi verme hakkı tanınmıştır.

4- Üniversitede yapılan ihalelerle ilgili olarak açılan ihale yolsuzluğu soruşturması nedeni ile üniversiteyle ilişiği kesilen Yrd. Doç. Dr. Lütfü Savaş, Rektör Prof. Dr. Canda tarafından yeniden göreve başlatılmıştır.

5- Rektör danışmanı olan, Yrd. Doç. Dr. Lütfü Savaş, usulsüz işleme imza atmak suçundan disiplin cezası almış birisidir ayrıca Yrd.Doç. Dr. Lütfü Savaş tıp fakültesindeki öğretim üyelerini, siyasi görüşüne, mezhebine ve doğum yerine göre fişlemiş, bu nedenle de yargılanmıştır.

6- Yrd.Doç. Dr. Oğuz Kılıçoğlu, sınav sonuçları ilan edildikten sonra, notlarda tahrifat yaparak bir öğrencinin notunu geçer hale getirdiği için hakkında açılan soruşturma sonrası ceza almış olmasına rağmen Rektör Prof. Dr. Şerafettin Canda tarafından Kırıkhan Meslek Y.O. müdürlüğüne atanmıştır.

Bu örneklerden de anlaşılacağı üzere, Hatay Mustafa Kemal Üniversitesinde, eğitim öğretim kuralları başta olmak üzere, idari ve mali konularda hukuk kurallarına aykırılıklar yaşanmaktadır. Bu ihlallerin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmayacağı konusundaki görüşme sırası geldiğinde yapılacaktır.

Genel görüşme açılmasına ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:

B) Genel Görüşme Önergeleri

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, Kıbrıs politikası konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/8)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'nin dış politikası ülke açısından önem taşıyan konularda büyük sorunlar içermektedir. AB ile olan müzakerelerin ucu açık ve kapsamı belirsiz bir sürece dönüştürülmesi, Türkiye aleyhine gelişmesi, çok sayıda çifte standart örneği vermesi bu sorunların başında gelmektedir. Ancak, kuşkusuz Türkiye-AB ilişkileri başlı başına bir genel görüşme konusudur.

Türkiye'nin dış politikası açısından Kuzey Kıbrıs Türk Yönetimi ile Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin tutumu, Yunanlılarla Kıbrıs Rumlarının Türkiye aleyhine yaptıkları girişimler, Ermenilerin sözde soykırım iddiaları, Türkiye'den toprak talepleri, PKK terörünün Kuzey Irak yönetimi ile Bağdat yönetiminin ve Türkiye'deki ayrılıkçı Kürtlerin çalışmaları, girişimleri ve propagandaları büyük önem taşımaktadır. Bu konularda Türkiye aleyhine olan gelişmeler uzun yıllar önce başlamıştır ve ne yazık ki, başta Avrupalı parlamenterler olmak üzere dünya kamuoyu Yunanlıların, Kıbrıslı Rumların, Ermenilerin ve ayrılıkçı Kürtlerin koşullandırmasına terk edilmiştir. Türkiye yapılanlara seyirci kalmakta ve haksız iddialara karşı gerçekleri savunmak için kararlı bir tavır sergilememektedir.

Bunun bir örneği 29 Eylül-4 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilen Avrupa Konseyi toplantısında görülmüştür. GKRY Başkanı Hristofyas ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın yaptığı konuşmalar ile objektif olmayan değerlendirmeler ve Türkiye aleyhine öneriler içeren ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi tarafından da kabul edilen Kıbrıs Raporu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ne büyük tehlikelerle karşı karşıya olduğunu çok açık bir biçimde göstermektedir.

Son 6 yılda Türkiye dış politikası ciddiyetten uzak bir şekilde yönetilmektedir. Bunun sonucunda yıllarca Türkiye-AB ilişkileri ile Kıbrıs konusunu birbirinden ayırmaya özen gösteren Türkiye, Kıbrıs'ta çözümün AB tam üyeliğinin bir koşulu olarak gösterilmesini kabul eder duruma gelmiştir. Bunun yanında Başbakanın, Dışişleri Bakanının ve Mehmet Ali Talat'ın konuşmaları, çok temel noktalarda, çeşitli zamanlarda, yurtiçinde ve yurtdışında farklılıklar içerdiği gibi birbirleri ile çelişkili olabilmektedir. Bu durum devam etmekte olan müzakere sürecinde Türk tarafının konumunu ve gücünü zayıflatmaktadır.

Ayrıca, Hükümetin son olarak hazırladığı Ulusal Programda yer alan ifadeler 2003 Ulusal Programına göre öze ilişkin farklılıklar içermekte ve Hükümetin Kıbrıs konusunda izlediği temel yaklaşımı değiştirdiği izlenimini vermektedir. Milli davamız olan Kıbrıs konusunda yürütülmekte olan görüşmelerin TBMM'nin aldığı karara ve Milli Güvenlik Kurulu'nun tespit ettiği temel yaklaşımlara uygun biçimde yürütülmesi önem taşımaktadır.

Kıbrıs'la ilgili tüm bu gelişmelerin değerlendirilmesi için, Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 101, 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca CHP Grubu adına genel görüşme açılmasını arz ve teklif ederiz. 

             Hakkı Suha Okay                        Kemal Kılıçdaroğlu                     Kemal Anadol

                      Ankara                                          İstanbul                                      İzmir

        CHP Grup Başkanvekili               CHP Grup Başkanvekili         CHP Grup Başkanvekili

 

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemdeki yerini alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki görüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Bir gensoru önergesi vardır. Önerge bastırılıp bugün sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

C) Gensoru Önergeleri

1.- Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, elektrik ve doğal gaz başta olmak üzere enerji zamlarıyla vatandaşları zor durumda bıraktığı, sağlıklı bir enerji piyasası oluşturamadığı, enerji arz güvenliği için gereken tedbirleri alamadığı ve Bakanlığında yolsuzluklara yol açtığı iddiasıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/5)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ekonomik krizin aile bütçelerine önemli yükler getirdiği, reel sektörün rekabet gücünün azaldığı, maliyetlerinin arttığı bir dönemde vatandaşımızı, üreticilerimizi 2008 yılında elektrikte % 60, doğalgazda % 80'lere varan şok zamlarla karşı karşıya getiren, sağlıklı bir enerji piyasası oluşturamayan, enerji arz güvenliği için gerekli tedbirleri sağlayamayan, enerji KİT'lerinin şeffaf, etkin ve verimli işletilmesini temin edemeyerek yoğun yolsuzluk iddialarına yol açan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Dr. Mehmet Hilmi Güler hakkında Anayasa'nın 99, İçtüzüğün 106'ncı maddeleri uyarınca gensoru açılmasını MHP Meclis Grubu adına arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Oktay Vural

Mehmet Şandır

 

 

İzmir

Mersin

 

 

Grup Başkanvekili

Grup Başkanvekili

 

Gerekçe

Türkiye ekonomik krizin etkilerinin ve endişelerinin yoğunlaştığı böyle bir ortamda reel sektörün artan maliyetlerine, kaybolan rekabet gücüne, azalan istihdamına çözüm paketleri oluşturulması, vatandaşlarımızın içine düştüğü borç krizinden kurtulmasını, satın alma gücünü korumasını sağlayacak tedbirler alması gerekirken, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının uyguladığı enerji politikaları sonucunda bugün, vatandaşlarımız ve üretim sektörü elektrikte ve doğalgazda yapılan son zamlarla haksız ve büyük bir bedel ödemekle karşı karşıya bırakılmıştır.

Esasen, doğalgaz ve elektrik enerjisinde vatandaşa yansıyan zamların arkasında, ayrıca tartışılması gereken uygulanan enerji politikalarıdır.

Elektriğin, doğalgazın, petrol ve petrol ürünlerinin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması hükümetin sorumluluğundadır. Bunun için alınması gereken tedbirleri yeterince ve zamanında alınmamasının faturasının vatandaşa ödettirilmesi en azından bir "siyasi sorumluluk" getirmelidir.

Hükümet, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve rekabet gücü yüksek şeffaf bir enerji piyasası oluşturamamıştır. Enerji piyasasında bağımsız bir düzenleme ve denetim sağlanamamıştır. Bunun sonucunda halkımız enerjiyi ucuz kullanamamış ve firmalarımızın uluslararası rekabet güçleri zayıflamıştır.

Enerjide arz güvenliğini sağlayacak kaynak ve ülke çeşitlendirmesi sağlanamamış, 5015 sayılı Yasaya göre oluşturulması gereken ulusal petrol stoku ve doğalgaz'da arz güvenliğini sağlamak için gerekli tedbirler zamanında alınmamıştır. Böylece tüketiciler şok zamlarla karşı karşıya bırakılmıştır.

Ülkemizin birincil enerji tüketimi açısından dışa bağımlılığı 2002 yılı sonu itibariyle %68,3 iken, bu oran %72,3 oranına çıkmıştır. Bunun sonucu olarak doğalgaz'a olan bağımlılığımız artarak devam etmiş ve ülke hazinesi milyarlarca dolar yurtdışına fazla ödeme yapmak durumunda kalmıştır.

Rusya Federasyonundan alınan doğalgaz için belirlenen formül değiştirilmiş, hükümetçe yapılan yeni sözleşme ile ülkemiz aleyhine ve Rusya lehine fiyat oluşmasının önü açılmıştır.

AKP'nin iktidar olduğu bu dönemde;

Elektrik fiyatlarının düşürülmesi ve verimliliğin artırılması,

Elektrik enerjisi arz güvenliği ve talebinin karşılanmasının sağlanması ve arz kalitesinin artırılması,

Dağıtım sektöründeki teknik kayıpların OECD ülkeleri ortalamalarına indirilmesi ve kaçakların önlenmesi,

Dağıtımda tahakkuk oranlarının yükselmesi ve elektrik faturalarının tahsilatında iyileşme sağlanması,

Gerekli yenileme ve genişleme yatırımlarının kamu tüzel kişierine herhangi bir yükümlülük getirilmeden yapılmasını sağlayacak kamu ve piyasa duyarlılığı, sağlanamamıştır.

Bu dönemde, enerji sektöründe ülkemiz, "alım garantileri" kıskacından kurtarılamamıştır. Bakanlık tarafında, rekabet ortamı yaratılmadan ve anlaşma olmadan, makam'ın şifai talimatları ile KARTET adlı yandaş özel şirket yoluyla Irak'a elektrik satılmaya başlanmış ve bu elektriğin fiyatının yurtiçindeki vatandaşlarımıza satılandan çok daha düşük ve maliyetlerin dahi altında olması sağlanmıştır.

Bakanlık ve Bağlı Kuruluşları'nın görevlileri, 3 defa yolsuzluk operasyonlarına maruz kalmış, Siyasetçi-İşadamı-Bürokrat yolsuzluk üçgeninin kurulduğu görülmüştür.

Bu dönemde, Bakanlık ve enerji KİT'leri, verimsiz yönetilmiş, gereken kamu yatırımları yeterince ve zamanında yapılmamıştır. Enerji KİT'leri süresi geçen borçlarını ödeyebilmek için Bankalardan Ticari Kredi kullanma cihetine gitme durumunda kalmıştır. TETAŞ ise alım garantili aldığı enerjinin bedelini vadesinde ödeyememiş ve şirketlere sözleşme gereği gecikme cezası ödemek zorunda kalmıştır.

Bakanlık ve bağlı kuruluşların çeşitli projelerinde ve yapılan ihalelerde yanlış, yanlı uygulamalarla rekabet ortamı sağlanamamış, kamu zararı oluşmuş, kamu alacakları zamanında tahsil edilmemiştir.

Bütün bu politikaların sonucunda sağlıklı ve verimli bir enerji piyasası oluşmamıştır. Bakan ve Bakanlığın yanlış politikalarının getirdiği ilave maliyetin faturasını vatandaşlarımız ödemek durumunda kalmıştır.

Neticede bugün vatandaşlarımız kış öncesi, ülkemizin "Üretim sektörü" ise küresel finans krizinin reel sektöre yansıması tehdidi altında yaşadığımız şok zamlarla karşı karşıya kalmıştır.

Bu Enerji Politikalarının siyasi sorumlusu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler'dir. Bu bakımdan bu politikaları uygulayan siyasi sorumlusu Sayın Bakan hakkında Gensoru Önergesi verilmiştir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmenin günü Danışma Kurulunca daha sonra belirlenerek oylarınıza sunulacaktır.

Başbakanlığın Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:

D) Tezkereler

1.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Azerbaycan’a yaptığı resmî ziyarete, Konya Milletvekili Mustafa Kabakcı’nın da iştirak etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/582)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte 20 Ağustos 2008 tarihinde Azerbaycan’a yaptığım resmi ziyarete, Konya Milletvekili Mustafa Kabakcı’nın da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                                                                                                Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                                          Başbakan

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/605) (S. Sayısı: 275)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/657) (S. Sayısı: 302)(x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Tasarının tümü üzerindeki konuşmalar ve soru-cevap işlemi tamamlanmıştı.

Şimdi, tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

BAZI VARLIKLARIN  MİLLİ  EKONOMİYE  KAZANDIRILMASI  HAKKINDA  KANUN  TASARISI

Amaç ve kapsam

MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı; gerçek ve tüzel kişilere ait olup yurt dışında bulunan para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ve taşınmazların milli ekonomiye kazandırılması ile yurt içinde bulunan ancak işletmelerinin özkaynakları içinde yer almayan bu türden varlıkların sermaye olarak konulmak suretiyle işletmelerin sermaye yapılarının güçlendirilmesini sağlamaktır.

(2) Bu Kanun; para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazların yurda getirilmesi veya beyan üzerine kayda alınmasına ilişkin usul ve esasları kapsar.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Ayhan, süreniz on dakikadır. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesine ilişkin Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi şahsım ve grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Esasen üzerinde söz aldığım madde amaç ve kapsam maddesidir. Bu maddeye göre kanunun amacı, gerçek ve tüzel kişilere ait olup yurt dışında bulunan para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ve taşınmazların millî ekonomiye kazandırılması ile yurt içinde bulunan ancak işletmelerin öz kaynakları içinde yer almayan bu türden varlıkların sermaye olarak konulmak suretiyle işletmelerin sermaye yapılarının güçlendirilmesini sağlamak olarak belirlenmiştir.

(x) 302 S. Sayılı Basmayazı 05/11/2008 tarihli 13’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.

Buna ilave olarak para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazların yurda getirilmesi ve beyan üzerinde kayda alınmasına ilişkin usul ve esasları kapsadığı madde metninde yer almaktadır.

Tasarının genel gerekçesinde, varlıkların Türkiye dışına çıkarılmasına yol açan etkenlerden, siyasi ve ekonomik istikrarsızlık faktörlerinin giderildiğinden bahsedilmektedir. Madem siyasi ve ekonomik istikrarsızlık faktörleri ortadan kalktı, niye bu tasarıyı getiriyorsunuz? Tabii ki uluslararası, küresel mali piyasalarda meydana gelen menfi gelişmeleri, krizi bahane edeceksiniz. Ancak, Türkiye ekonomisi maalesef krize en kırılgan bir yapıda yakalanmıştır, telaşın gerçek sebebi de budur. Enflasyon, istihdam göstergeleri, cari açık, dış ticaret açığı, azalan sanayi üretimi, gerileyen kapasite kullanım oranı, gerilemeye başlayan ihracat, dünyanın en yüksek faizi, kapanmaya başlayan fabrikalar, dünyanın en yanlış teşvik politikaları hemen akla gelen bazılarıdır.

AKP Hükûmeti her ne kadar kriz ve durgunluk ortamını uluslararası piyasalara bağlasa da, bugün ülkenin içinde bulunduğu şartlar ve AKP Hükûmetinin uyguladığı politikaların getirdiği nokta ülke ekonomisinin canlanması için ilave kaynağın bulunması zaruretini ortaya çıkarmıştır. Ancak, konusu suç teşkil eden, gayrimeşru, hatta insanlık ve Türkiye aleyhine faaliyetlerden elde edilmiş varlıkları her ne pahasına olursa olsun ülkeye getirme anlayışını da doğru bulmuyoruz.

Komisyonda ifade ettim, siz bu tasarıyı Hükûmet olarak getirirken istişare ettiniz mi? Kimlerle istişare ettiniz? Biliyorsunuz, genel olarak komisyonlarda sivil toplum örgütlerini dinleyerek, tasarıların bu örgüt mensuplarını ve toplumu nasıl etkilediklerini bir başka gözle ifade ettiklerinden, görüşlerini alıyoruz. Tabii ki bunun tasarıya olumlu katkıları oluyor. Bu defa ne sivil toplum kuruluşları ortaya çıktı ne de Hükûmet bu tasarıya ilişkin konunun muhataplarıyla görüştüğünü açıkladı. Belki Hükûmet bir hafta-on beş gün daha sabretseydi, konunun muhatapları çok geçmeden bir sivil toplum örgütü oluşturabilirlerdi. Belki onun için bir af talep edebilirler, tasarının daha da olgunlaşmasına yardım edebilirlerdi.

Herhangi bir şekilde paranın getirilip bankaya beyan edildikten birkaç dakika sonra geri çıkarılma imkânı var mı? Bu varsa ne yapacaksınız? Nasıl tedbir alacaksınız? Her şeyi yasallaştıracak mısınız? Bu husus, Komisyonda AKP’ye mensup komisyon üyesi arkadaşlarla görüşüldüğünde, görüştüğümüzde inanmak dahi istemediler. Maliye Bakanlığı yetkililerine danıştığımızda bunun olabileceği söylendi. Şimdi böyle bir nakdin ülkeye ne faydası olacak? Peki aynı para, bir daha yurt dışından gelirse ne yapacaksınız?

Bazı yanlış hususların olduğunu Sayın Bakan da söylüyor, Komisyonda söylemese bile, Komisyondan çıkarken gazetecilere söylüyor. İlave geçici maddeler Hükûmetin hazırlıksız olduğunu gösteriyor. Mevduata getirilen güvence yetkisinin Bakanlar Kuruluna komisyonda bir önergeyle verilmesi, Hükûmetin, krize karşı alınacak önlemleri yolda mobil hâldeyken düşündüğünü göstermiyor mu?

Diğer taraftan tasarının 3’üncü maddesinde gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin sahip olduğu 1/10/2008 tarihi itibarıyla Türkiye’de bulunan ancak işletmenin kanuni defter kayıtlarında yer almayan, sayılan unsurlardan yüzde 10 vergi alıyorsunuz, yurt dışından gelenlerden yüzde 2 alıyorsunuz. Bunun adalet neresinde!

Bir başka husus da bu tasarıda yer alan hususların tamamen bir örtülü af niteliği taşımasıdır. Kaçakçının parasını da affediyorsunuz, teröristin parasını da affediyorsunuz. Bu uygulama esasen mutlak surette net bir güven sistemi içerisinde tesis edilmeli, kapsamı etkin sonuç doğuracak şekilde düzenlenmeliydi. Bu kanun çok ciddi bir vergisiz alan oluşturabilir. Bu nedenle dikkatli olunması gerekir.

Kanun tasarısı, vergisini ödeyen namuslu vergi mükelleflerine haksızlık içeren, vergide eşitlik ve adalet duygusunu yok eden, vergi ahlakını bozan ve gelecek yıllar vergi tahsilatlarını tehlikeye atan bir af kanunu niteliğindedir. Yurt dışında ve yurt içinde kara parası bulanan kaçakçıların paralarının, yüzde 2 oranında alınacak vergiyle aklanması sağlanmaktadır.

Bir başka konu ise, yurt dışındaki ticari faaliyetlerden elde ettiği kazançları Kurumlar Vergisi Kanunu hükümlerine aykırı olarak yurda getiremeyen büyük sermayedarlara bu kazançlarını vergisiz getirme imkânı tanınmaktadır.

Bir diğer husus ise, yurt içinde kayıt dışı faaliyetleri ve gelirleri olanların yüzde 10 vergiyle tüm kanuni yükümlülüklerinden kurtulması imkânı sağlanmaktadır.

Bütün bunlar neden önemlidir? Biraz önce ifade ettiğim, Komisyonda da belirttiğim hususlarda, daha önce bu konuda kamuoyundan gerekli bilgi, ayrıca eldeki istatistiki verilerden, bunlardan istihbaratla ne kadar vergi toplanacağının veya gelir elde edileceğinin bilinmemesi de diğer bir etkendir.

Bütün bu gelişmeleri, zaten krizde olan bir reel ekonomide, küresel mali krizin bahane edilerek zuladaki paralara meşruiyet kazandırmanın diğer bir adı olarak yorumlamak mümkündür. Bu bahane ile bir taraftan zuladaki paralara meşruiyet kazandıracaksınız, diğer taraftan da fakir vatandaşlara yardım yapıyoruz diye doğal gaz kullanan binaların önüne kömür torbalarını koyacaksınız! Herhâlde, bu da, doğal gaz yakamayacaklarının önceden bilinmesi nedeniyle tedarikli davranılmasındandır! AKP iktidarlarının öngörüleri bu açıdan gerçekten kuvvetlidir.

Şimdi, bu kanun vesilesiyle ve küresel kriz vesilesiyle bizim ekonomi literatürümüze yeni bir deyim eklenmiştir, onun adı da “zula ekonomisi”dir.

Bu vesile ile yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ayhan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Korkmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Yasa Tasarısı’nın 1’inci maddesi ile ilgili söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının amacı yurt dışındaki kaynakları millî ekonomiye kazandırmak ve ayrıca ikinci amacı işletmelerin sermaye yapılarını güçlendirmek. Şimdi, teorik olarak elbette ki hepimiz Türkiye’de veya dışarıda yerleşik Türk vatandaşlarının varlıklarını Türkiye’ye getirmesini, Türkiye’de tutmasını isteriz.

Değerli arkadaşlar, bu şekliyle yasayı tartışmak mümkün değil ama yasa içerisinde gizli bazı şaibeli noktaları tartışmamız gerekiyor. Bunlardan birisi, acaba bu tasarı gizli bir vergi affı getiriyor mu? Önemle üzerinde durmamız gereken bir husus bu. İkincisi, acaba bu tasarı bir para aklama, bir kara para aklama aracı olarak kullanılacak mı? Böyle bir altyapıya mı sahiptir? Üçüncüsü, bu gelen kaynakları Türkiye’de nasıl tutabileceğiz?

Şimdi, değerli arkadaşlar, bunun için, önce Hükûmet yetkilileri ve Başbakanın, tüm bu işle ilgili milletvekillerinin bu yasaya gölge düşürmekten sakınmaları gerekiyor. Maalesef, bu tasarı Meclis gündemine gelmeden önce dahi konuşulduğu zaman, Sayın Başbakan “İsterseniz bavulla para getirin.” diyerek bu tasarıya gölge düşürmüştür.

Değerli arkadaşlar “Bavulla para getirin” demek, bir yerde “kara para da getirin” anlamında öyle bir imaj oluşturduğu için bu tasarıya gölge düşürmüştür ve nihayet, dün yahut evvelsi gün bazı iş adamları için “Onların iki yıl yetecek zulaları var.” demesi de Sayın Başbakanın yine bu tasarıya gölge düşürmüştür. Yani zulaları olan iş adamı, bu yasa tasarısına göre, zuladan çıkaracak parasını sermayesine ilave edecek ama zuladaki para kara para da olabilir.

Değerli arkadaşlar, burada Sayın Başbakan bu sözleriyle bu tasarıya gölge düşürmüştür. Şimdi, bu gölgeyi ortadan kaldırmak için, bu tür gölgeleri ortadan kaldırmak için, bu tasarıdaki şaibeli noktaları ortadan kaldırmak için şöyle bir uygulama yapmak zorundayız bu tasarı için: Bir defa, 1 Ocak 2003’ten bugüne kadar, siyasi parti başkanları, siyasi parti üyeleri, üst kurul üyeleri, devlette, kamuda görev alan müsteşar, müsteşar yardımcıları, genel müdürler, bağımsız denetim kurulları başkanları, üyeleri, KİT yönetim kurulu başkanları, üyeleri ve özellikle vakıflar ve vakıf işletmelerinin bu kanundan yararlanmasını önlememiz gerekiyor. Eğer bunu yapmazsak bu kanun şaibe altında çıkacaktır ve söylediğim sorunları toplum tartışmaya devam edecektir. Ayrıca, gizli hedefleri olan bir kanun topluma zarar verecektir. Onun için bu kanunu, bu söylediğim çerçevede değiştirmemiz lazım.

Değerli arkadaşlar, şu soruları sormamız lazım: Peki, Türk vatandaşları niye parasını dışarıda tutuyor? Yani Türkiye’de imkân var, Türkiye’de istikrar var, Türkiye’de huzur varsa niye Türk vatandaşı parasını dışarıda tutuyor da biz de ikide bir kanun çıkarmak, af getirmek zorunda kalıyoruz? Yani konvertibilite var, getirsinler paralarını. 2003 yılından sonra AKP İktidarı “Nereden buldunu” kaldırdı. Yani Türkiye’ye bugün para gelirse kaynağını sormuyor zaten, 2003 yılından beri sorulmuyor çünkü bu Yasa değiştirilerek “Nereden buldun?” kaldırıldı. Şimdi, bu şartlar altında niye gelmiyor para Türkiye’ye? Bunun nedenleri var arkadaşlar. Eğer, biz bu paraların gelip kalmasını istiyorsak, o zaman önce altyapısını hazırlamamız lazım.

Şimdi, değerli arkadaşlar, ülke riski yüksek. Ülke riskinin yüksek olduğunun iki tane kesin belirtisi var: Bir, reel faizler yüksek. Türkiye’de reel faizler yüzde 10 dolayında iken dışarıda yüzde 1-2 dolayında iken buna rağmen eğer paralar gelmiyorsa bu, ülke riski çok yüksek demektir. Önce ülke riskini düşürmemiz lazım. Peki, bunu nasıl yaparız? Bugünkü politikalarla olmuyor işte, senelerdir reel faiz düşmüyor. Demek ki bugünkü politikaları değiştirmemiz lazım. Daha doğrusu Hükûmetin bugünkü politikasızlıktan vazgeçmesi lazım çünkü Hükûmetin hiçbir ekonomik programı, politikası yoktur. 2001 yılındaki kısa vadeli önlemleri, politikaları, bugün aynen devam ettirmektedir.

İkincisi, arkadaşlar, bu IMF sevdasından vazgeçmediğimiz sürece hasta olmayanın ayağına doktor gelmez, istikrarlı olan ülkeye de IMF gelmez. IMF’nin kendisi söylüyor benim yenilenmem lazım diye.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hocam, yok IMF şu anda.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Efendim, IMF yok ama Bakanınız IMF’yle görüşüyor, Başbakan IMF’ye laf atıyor ama Bakanınız görüşüyor IMF’yle. Bakalım, IMF olacak mı olmayacak mı.

Değerli arkadaşlar, ikincisi, yatırım ortamını bu ülkede yaratmamız lazım. Bugüne kadar Türkiye’de yatırım ortamı yaratılmamıştır. Bunun için kaynaklar Mısır’a gidiyor, bunun için Mısır’da yatırım yapıyorlar, bunun için Çin’de, Asya’da, Güneydoğu Asya’da yatırım yapıyor Türk iş adamları. Türkiye’de yatırım imkânı olsa yatırım yapar. Türkiye’de yatırım yapılıyor mu? Yapılmıyor. İkinci çeyrekte, Türkiye’de yatırım hacmi eksi 1,5 olmuştur yani yatırımlar daralmıştır. Ee, niye yapmıyor? Devlet altyapı yapmıyor. Devletin altyapı yapmadığı bir ülkede üstüne özel sektör fabrika kurar mı? Şimdi, devlet altyapıyı özelleştiriyor, devlet eğitimi, sağlığı özelleştiriyor. Peki o zaman… Yani şimdi bunu özelleştiriyorsun ama altyapıyı özelleştirmek yatırım ortamını zayıflatır çünkü eğer devlet altyapı yapmazsa özel sektör de üstüne fabrika kurmaz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, teşvikler kaldırıldı tamamıyla. Yani, dünyanın hangi ülkesinde yatırım teşvikleri kaldırıldı? Bugün ekonomik kriz var, tüm yatırımların desteklenmesi lazım konjonktürel etki olsun diye ama Türkiye’de hiçbir teşvik yok. Yatırım teşviki olmayınca ne diye iş adamı yatırım yapsın. Kaldı ki haksız rekabet var. Yani siz yabancıya yüzde 10 stopajdan muaf tutup yahut bazı menkul değerler için yabancıdan vergi almazsanız, Türk sermayesinden yüzde 10 vergi alırsanız bu ne demektir? Haksız rekabet demektir. Yani bizzat Hükûmetin yabancıyla yerli sermaye arasında haksız rekabet yaratması karşısında elbette ki yerli sermaye durmayacaktır.

Değerli arkadaşlar, daha önemli, tartışmadığınız bir konu: Devlet Türkiye’de zayıflatılmıştır. Devletin zayıf olduğu bir ülkede ne piyasa ekonomisi çalışır ne de özel sektör yatırım yapar. Çünkü devletin bir düzenleyici rolü vardır. Bugün ekonomik kriz göstermiştir ki devleti zayıflatmak küresel kriz yaratıyor. Bütün ülkelerde aşırı özelleştirme, altyapı yatırımlarının özel sektöre devredilmesi sonucunda devlet zayıflamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Piyasaya finans sektörü hâkim olmuştur ve bugünkü büyük kriz ortaya çıkmıştır. Onun için devleti zayıflatmamak lazım.

Şimdi, bakın, siz eğer enerjiyi, enerji dağıtımını özel sektöre verirseniz böyle bir durgunluk zamanında fiyatları düşürme imkânınız kalmaz. Oysaki devletin durgunluk döneminde ekonomiye girdi olan, üretime girdi olan elektrik gibi fiyatları düşürüp bir fiyat stratejisi uygulaması lazım ki ekonomide canlanma olsun.

Şimdi Türkiye’de devlet neyi uygulayacak? Arkadaşlar, devletin olmadığı, devletin zayıfladığı bir ekonomide istikrarı sağlayamazsınız, krizi önleyemezsiniz, piyasa ekonomisi çalışmaz.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Korkmaz.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Ahmet Yeni konuşacaktır.

Sayın Yeni, şahsınız adına da söz istemişsiniz, fakat çalışma süremiz on dakika sonra bitiyor. Önce grubunuzun adına konuşun, daha sonra ikinci devrede de şahsınız adına konuşursunuz, çünkü on dakikamız kaldı.

Buyurunuz Sayın Yeni. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, bitirirdi ikisini de, beş dakika konuşurdu.

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarı üzerinde görüş ve düşüncelerini bir taraftan Komisyon çalışmalarında, bir yandan Genel Kurulumuzda beyan eden birçok konuşmacı milletvekili arkadaşımız oldu. Bu tasarı üzerinde yine ayrı ayrı görüşler sunulacak, fikirler ortaya atılacaktır. Ancak tasarının içeriği ile ilgili olarak değerlendirmelerin yanı sıra genelini de ele alarak gerçeklere dayalı şu tespitlerimi sizlerin bilgisine sunmak istiyorum. Bunları kıymetli vatandaşlarımızın da bilgisine sunmak üzere huzurlarınızdayım.

Malumlarınız üzere dünyada mali bir kriz yaşanmaktadır. Ülkemiz bu krizden çok şanslı çıkabilir. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliğini saran krizin etkisiyle finans sektöründe artan risk… Buradaki paraların ve mevcut mali kaynakların riskin çok daha az olduğu ülkemize kaydırılmasını sağlayabiliriz. Dolayısıyla ülkemiz ekonomisi bu durumdan daha kazançlı ve daha da güçlenmiş olarak çıkacaktır. Küresel mali krize karşı kaynaklarımızı, sahip olduğumuz varlıklarımızı bir yandan toparlamış olacak bir yandan da ekonomimize kazandırmış olacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; getirilen bu yasal düzenlemeyle yurt dışında bulunan para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlar millî ekonomimize kazandırılacaktır. Bu girişleri sağlayabilmek amacıyla da vergi sistemimizde gerekli cazibe noktalarının oluşturulması gerekmektedir. Vergi kolaylıkları mutlaka sağlanmalıdır. İşte bu tasarıyla bunlara kolaylıklar getirilmektedir. Ekonomik tedbirlerin alınması, aynı zamanda risklere karşı güçlü bir ekonominin oluşturulması yönünden bu tasarı önem arz etmektedir.

Yurdumuza yatırım için, istihdam için, aş ve iş için gelen bu paralar vergileri alınmak kaydıyla kayıt altına alınacak, ekonomik sistemimize dâhil edilecektir. 3 Kasım 2002 tarihinde iktidara geldiğimizde batmış bir Türkiye ekonomisi, hortumlanmış onlarca banka, güven ve istikrarın tükendiği bir ortam ile müflis bir yönetimin kucağımıza bıraktığı yüzlerce sorun ve milyarlarca borç vardı. Bugün ise dünyada yaşanan küresel mali krize karşı her yönüyle güçlü ve dinamik, ayakta duran bir Türkiye ekonomisi ile onun  mimarı olan AK PARTİ İktidarı vardır. Şimdi yediden yetmişe tüm vatandaşlarımızın gönlünü alan, ortaya konulan tüm icraatlarıyla güçlenen ve güven tazelemiş bir iktidar mevcuttur. Bu, altı yıllık iktidarımızın başarılı çalışmalarıyla oluşmuştur. Bu çalışmalarımız devam edecektir. Altı yıla yakındır iktidarımızın yaptığı tüm çalışmalarda ve aldığı tüm kararlarda ülkesinin ve milletinin yararına kararlar aldık ve almaya devam edeceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarımızdan önceki hükümetlerce ve daha önceki dönemlerde böyle bir düzenleme yapılmış olsaydı yurt dışındaki vatandaşlarımızın paraları heba olmazdı. İktidarımızdan önce yirmi iki bankanın batırılmış olması ülkemize çok büyük tecrübeler kazandırmıştır. Şimdi ise bankacılık sistemimiz bu tecrübelerle çeşitli risklerden arındırılarak rehabilite edilmiştir. Çıkardığımız kanunlarla Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu bankaları denetim altında tutmakta ve riskleri önleyici tedbirler almaktadır. Yurt dışındaki vatandaşlarımızın bu yönde aydınlatılması ve bu arada kendilerinin problemleriyle ilgilenilmesi gerekmektedir. Hükûmetimiz ilk defa yurt dışındaki vatandaşlarımızın problemleriyle ilgilenmek üzere bir devlet bakanımızı görevlendirmiştir. Başbakanımız, Şubat 2008’de Almanya Köln Arena’da 20 bini aşan Türk vatandaşımız ile buluşarak onlara hitap etti ve onların problemleriyle yakından ilgileneceğini ifade etti. Sadece Almanya’da değil, bütün dünyadaki Türk vatandaşlarımız ile yakından ilgilenilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarı ile yine yurt içinde bulunan ancak işletmelerin öz kaynakları içinde yer almayan varlıklarının sermaye olarak konulmak suretiyle işletmelerin öz sermaye yapılarının güçlendirilmesi sağlanmaktadır. Yurt içi ve yurt dışından sağlanacak bu kaynaklar ile ülkemizin üretim, istihdam ve enflasyon sorunu kalıcı hâlde çözülebilecek, yatırım gerekliliğine kaynak yaratılacaktır. Kesintisiz olarak büyüyen ekonomimizin canlılığı devam ettirilmiş olacaktır. Yaşanmakta olan küresel mali krizin en az hasarla atlatılabilmesi için ihtiyatlılık açısından önemli bir kaynak sağlanmış olacaktır. Gelir ve kurumlar vergisi mükellefinin yurt içinde sahip oldukları varlıkları işletmelerinin sermayelerine koymaları teşvik edilerek işletmelerimizin mali yapıları daha da güçlendirilmiş olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, dün bazı milletvekili arkadaşlarımız da ifade ettiler. Şunu açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum ve kanunun metninde de var. Bu kapsam dışı olanlar konusunda yani bu kanunun kapsamının dışında olanları sizlerle paylaşmak istiyorum: “Bu bağlamda güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, zimmet, uyuşturucu ticareti, sahtecilik, insan ticareti, parada sahtecilik, hırsızlık, göçmen kaçakçılığı, rüşvet, yağma (gasp), silahlı ve silahsız suç örgütleriyle ilgili suçlar Kanun kapsamında değildir .

Ayrıca;

Bankacılık Kanunu kapsamındaki fiiller (bankaların parasını zimmete geçirme, kötüye kullanma, bankaların içini boşaltma suçları bu kapsamın dışındadır),

Sermaye Piyasası Kanununun 47 nci maddesinin (A) fıkrası kapsamındaki suçlar, (izinsiz halka arzlar, vatandaşlardan çok ortaklı şirket vaadiyle para toplayanlar),

Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yer alan suçlar, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun kapsamında yer alan silah kaçakçılığı suçları bu kanunun dışındadır.” Bunu özellikle vatandaşlarımızla paylaşmak istiyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugüne kadar yaptığımız çalışmalarımızla nasıl yabancı yatırımcıların ülkemize gelmesini sağladı isek kendi vatandaşlarımızın paralarını da, varlıklarını da ülkesinde yatırımlara çevirmesini, ekonomimize kazandırmasını da sağlayacağız. Bu hususta vergi kolaylıkları getirerek, aynı zamanda diğer kanunlarımızdaki yasal düzenlemelerle de ilişkilendirilerek, getirilen bu tasarı ile pasif durumda olan bu kaynakları ülkemiz ekonomisi içinde harekete geçirmek istiyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle tasarının ülkemiz ekonomisine faydalar getirmesi temennisiyle bütün vatandaşlarımıza, iş dünyamıza, üreticimize ve çalışan kesimimize hayırlı olmasını diliyorum. Tekrar yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yeni.

Sayın milletvekilleri, birleşime saat 14.00’te toplanmak üzere ara veriyorum.

 

Kapanma Saati 12.59

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 14.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

302 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının 1’inci maddesi üzerinde gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi şahısları adına söz Isparta Milletvekili Nevzat Korkmaz’a ait.

Sayın Korkmaz, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün, yine bir anda Genel Kurul gündemine getirilmiş, üzerinde fazlaca düşünülmemiş, müzakere edilmemiş bir hükûmet tasarısını konuşuyoruz. Geleceğe dönük sonuçlar doğuracak, sistemin hukukiliğini ve güvenirliliğini zedeleyebilecek bu tasarının daha çok tartışılması gerekirdi diye düşünüyorum.

AKP İktidarının aylardır dillendirilen kriz karşısında hiçbir tedbir üretememiş olmasının getirdiği mahcubiyet ve kamuoyu baskısıyla telaş içerisinde bir şeyler yapmış olma isteğinin bir göstergesidir bu düzenleme.

Değerli milletvekilleri, tüm dünya ekonomisini, iş çevrelerini korkutan ve hükümetlerin aylar öncesinden hazırlıklarını yaptığı ekonomik kriz yeni telaffuz ediliyor, değil aslında. “Kriz geliyor.”, “Dünya ekonomisi zorlu bir sürece giriyor.” “Türkiye de bu gidişattan mutlaka etkilenecektir.” sözleri yeni değil. Kriz akşam çıkmış da sabah kapımıza dayanmış değil yani! Ben diyeyim bir buçuk, siz deyin iki yıldır kriz beklentisi herkesçe dillendiriliyor.

Soruyorum size arkadaşlar: Bu süre içerisinde Hükûmet bugün yaşadığımız ekonomik sıkıntıların önüne geçmek için ne tedbir üretti? Nasıl bir kriz yönetimi ve buna uygun politikalar oluşturdu?

Kimse gücenmesin, Hükûmetin ekonomi kurmaylarının ve özellikle Sayın Erdoğan’ın muhtemel gelişmeleri kestiremeyen ve sadece hareketsizliği çıkar yol olarak gören bu yaklaşımını ağustos böceği-karınca hikâyesine benzetirsek kimse gücenmesin.

Tüm ülkeler, özellikle üretim, istihdam, piyasanın önündeki engelleri kaldırma, krize karşı daha esnek ve daha dayanıklı bir ekonomi yapısı oluşturma gibi işlerle uğraşırken, ağustos böceği zihniyetli AKP İktidarı “Bize bir şey olmaz.” kolaycılığına düşmüştür. Dikkat uyarısı yapan muhalefete de felaket tellallığı yakıştırması yapılmıştır.

Gelinen noktaya bakıyoruz: Dolar 1,150’lerden 1,750’lere çıkmış sonra 1,450’lere, 1,500’lere gerilemiş. Âdeta on beş gün içerisinde boyu kadar yol katetmiş, birilerini milyarder sınıfına sokarken kimilerinin de ocağına incir ağacı dikmiştir.

Borsadaki kayıp milyarlarca doları bulmuş, firmalar kırmızı alarm durumuna geçmiş, üretimlerini düşürmüş, işçi çıkarmalar başlamıştır. Ancak Hükûmete sorarsanız, hâlâ daha bir şey yok. Daha ne olacak değerli arkadaşlar? Büyük kıyametin kopmasını mı bekliyorsunuz? Anladığınız ekonomi yönetimi, kastettiğiniz istikrar bu mu? Bu mu övündüğünüz rakamlar? Kamuoyu patlama noktasına gelmiş, iş çevreleri burnundan soluyor, alınması gerekli olan birçok tedbir var. Son dakikada dostlar alışverişte görsün nevisinden yüzeysel bir hamle…

Yurt dışındaki varlıkları kaynağını sormadan ülkeye getirmek. Bu girişimle neye engel olacaksınız? Haramı helali de vicdanlarınıza bırakıyorum. Ancak kanunsuz olup olmadığına bakmaksızın bu varlıkları ülkeye transfer edeceksiniz de neyi değiştireceksiniz? Örneğin ekim dikim ayı geldi. Gübreyi mi ucuzlatacaksınız? Esnafın işlerini mi düzelteceksiniz? Memurun, emeklinin hayatını mı kolaylaştıracaksınız? Rantiye ekonomisi eksenli yürüttüğünüz ekonomi politikanıza, seçimler yaklaşıyor, sıcak para açısından duvara dayandınız da değirmeninize su mu taşımak istiyorsunuz? Beyler, bu palyatif, göz boyayıcı ve reel ekonomiden uzak tedbirlerin ülke insanımıza hiçbir faydası yok maalesef; hâlâ daha bunu anlayamamış gözüküyorsunuz.

Bakın, senelerdir Milliyetçi Hareket Partisi “Üretim ekonomisi.” diyor. Üretmeyen toplumların istiklallerinin tehlikede olduğunu Gazi Mustafa Kemal Atatürk yetmiş beş yıl önce belirtmiş. “Nedir bu üretim ekonomisi?” diyorsanız, ekonomi kurmaylarımız var, bir danışın lütfen. Kriz akşamdan sabaha gelmiş değil. İktidarınız döneminde Anadolu alev alev, zaten krizi yaşıyor. Sizin ise krizi aşma konusunda üretebildiğiniz yegâne çözüm bu. Ülkeye getirilecek varlıklar içinde ilginç bir başlık da var: Gayrimenkuller. “Gayrimenkul ülkeye nasıl taşınır?” üzerine kafa yorunca dervişin fikri de ortaya çıkıverdi. İcra İflas Kanunu’nun 23’üncü maddesi gemileri de gayrimenkul kapsamı içinde zikretmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

S.NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Arkadaşlar, gelin, bu “gemi, gemicik” konularına girmeyelim. Biliyorsunuz, bu birileri için şaibeli konular. Deniz Feneri Derneğinin gemi aldığından falan bahsediyor gazeteler. Açık açık bu düzenlemeden ne murat ediyorsunuz yüce Meclisi bir bilgilendirin lütfen. Dışarıdan kaynak mı getirmek istiyorsunuz? Bu düzenlemeyle getirebileceğiniz şaibeli birkaç milyar doları kâr olarak mı görüyorsunuz? Ya ülkemizin kaybedeceği itibar? Bunun yerine, gelin, yatırım ortamını cazip hâle getirelim. Örneğin istihdam yaratan reel yatırımlarda vergi indirimlerine gidelim. Bürokratik engelleri bir çırpıda kaldıralım, yatırım teşviklerini daha somut, daha işlevsel kılalım. Gösteriş ve sadaka dağıtma zihniyetini terk edip reel yatırımları destekleyelim. Sanayicinin kullandığı elektrik, su ve doğal gazın, yani üretim girdilerinin fiyatlarını düşürelim. Gerekiyorsa üreticinin işçi maliyetlerine destek olalım, bizler de destek verelim. Bu ülkenin alın teriyle kazandığı millî servetine de ne idüğü belirsiz kara paraları karıştırmayalım.

Saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Korkmaz.

Şahsı adına ikinci söz Samsun Milletvekili Ahmet Yeni’ye ait.

Buyurunuz Sayın Yeni. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarı üzerinde genel görüş ve düşüncelerimi önceki konuşmamda da ifade etmiştim. Kanunun en önemli tarafı, millî ekonomimiz dışında kalan, ülke ekonomisi açısından pasif durumda bulunan varlıkların ve kaynakların millî ekonomimize teşvik edilerek kazandırılması sağlanmaktadır. Aynı zamanda işletmelerimizin mali yapılarında da güçlendirmeler sağlanarak, ülke ekonomisinde nakit akışı ve likidite ihtiyacı sağlanmış olacaktır.

Değerli milletvekilleri, kriz, küresel ekonomiyle bağlı olan tüm ülkeleri yakından etkilemektedir. Finansal kriz, piyasalara duyulan güvensizlik ortamından kaynaklanan ihtiyat güdüsüne dayalı likidite talebinin ulaştığı yaygınlık nedeniyle bütün ülkeleri etkilemeye başlamıştır. Söz konusu ihtiyaten likidite talebine bağlı olarak uluslararası kredi piyasası büyük ölçüde daralmış bulunmaktadır. Bu nedenle, finansal kriz reel ekonomileri de etkilemektedir. Yavaşlayan yurt dışı talep gelişmekte olan ülkelerin ihracat performansını etkilerken, azalan sermaye girişleri bu ülkelerde ekonomik canlılığın devamı için risk oluşturmaktadır.

Ülkemiz ekonomisi açısından bakıldığında ise 2002 yılından bu yana sağlanan siyasi istikrar ortamında uygulanan ekonomik politikalar ve yapılan reformlar neticesinde, genel olarak ekonomik yapımızın, özelde ise Türk mali sisteminin krizlere karşı dayanıklılığı artırılmıştır. Tavizsiz uygulanan mali disiplin, Türkiye'deki ekonomik ve mali istikrarın en önemli sigortası olmuştur. Bu nedenle, küresel dalgalanmanın Türkiye ekonomisi üzerindeki etkisi sınırlı kalmıştır ve kalacaktır.

Ülkemiz, son yıllarda küresel sistemle ticari ve finansal açıdan önemli ölçüde bütünleşmiş olduğundan, tüm dünyayı sarsan bu dalgalanmanın tamamıyla dışında kalmak mümkün olmayıp, devam eden küresel sıkıntıların etkilerini asgaride tutabilmek ve riskleri yönetebilmek önem arz etmektedir. Kanunda da ifade edildiği gibi, dünyadaki ve ülkemizdeki durum bu şekildedir.

Ayrıca, bankalar ve aracı kuruluşlar nezdinde mevduata verilen 50 bin YTL güvencenin diğer ülke uygulamaları karşısında çok düşük kaldığı, küresel finansal kriz sonrasında diğer ülkelerin mevcut mevduat güvencelerini artırmaya yönelik girişimleri de dikkate alınarak, Hükûmetimiz bu konuda gerekli önlemleri almıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanunlarımızı ihtiyaçlar doğrultusunda ülkemiz ve milletimiz menfaatine olacak şekilde hazırlamaktayız. Geçmiş dönemde de aynı şekilde insanımızın, memleketimiz menfaatine olan kararları aldık. Bu kanunla da aynı şeyleri yapıyoruz. Kimsenin haksız, hukuksuz kazancını sisteme dâhil etmeye çalışmıyoruz.

Türkiye’de bugüne kadar görülmemiş şekilde birçok yolsuzluk hak hukuk tanımadan yapılmış, yüzlerce haksızlık olmuştur. Bunların üzerine ilk defa iktidarımız döneminde ciddi olarak gidilmiş, milletin hakkı, hesabı sorulmuştur. Batan bankalardan ve sahiplerinden TMSF vasıtasıyla ciddi anlamda tahsilat yapılmıştır. Bu yapılan tahsilatlarla vatandaşlarımıza KÖYDES, BELDES vasıtasıyla başarılı hizmetler sunulmuştur. “Susuz köy, yolu yapılmayan köy kalmayacaktır.” sözümüzü yerine getiriyoruz. Türkiye’nin her tarafını duble yollarla birbirine bağlıyoruz. Karadeniz sahil yolunu, tünellerini kısa zamanda bitirdik, halkımızın hizmetine sunduk. Şimdi, Ankara-Samsun arası duble yol çalışmalarını da inşallah kısa zamanda bitiriyoruz. Modern havaalanları, modern yollar, hızlı raylı sistemler, hastaneler, toplu konutlar, sosyal yardımlardaki artışlar, ücretsiz kitap dağıtımları, aş ve iş için imkânlar sağlıyoruz. Üretimi, ihracatı artırıyoruz. İşte bunun için kaynak konusunda da bu kanun tasarısı çok önemlidir.

Tasarının ülkemiz ekonomisine faydalar getirmesi temennisiyle bütün vatandaşlarımıza, iş dünyamıza, üreticimize ve çalışan kesimimize hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yeni.

Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

On dakika soru-cevap için bize bu konuda ayrılan süre.

Sayın Şandır, Sayın Taner, Sayın Enöz, Sayın Korkmaz, Sayın Arat  sisteme girmişlerdir soru için.

Sırayla söz vereceğim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Şandır yok şu anda.

BAŞKAN – Peki, onu daha sonraya bırakalım.

Buyurunuz Sayın Taner.

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanımıza soruyorum: Yurt dışındaki varlıkların büyük bir kısmı ülkemizden giden varlıklar. Bu gidiş gerekçeleri ortadan kaldırılmadan bu yasanın başarılı olacağı kanaatinde misiniz?

İki: Bu tasarı ile ülkemize dışarıdan bir kaynak gelecek. Bu kaynağın miktarı konusunda ne düşünmektesiniz, ne öngörmektesiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Taner.

Sayın Enöz

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakana aracılığınızla soruyorum: Bilindiği gibi Amerika ve Avrupa’da birçok bankaya devletçe müdahale edilmiş, bankalar birleştirilerek veya millîleştirilerek kurtarılmıştır. Ne kadar liberal olursa olsun bu ülkeler bu tedbirleri almıştır. Bizde de bazı kamu bankalarının özelleştirilmesi gündemdedir. Dünyada değişen ekonomik şartlara göre Ziraat Bankasının özelleştirme dışında tutulması gerekliliğine inanıyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Enöz.

Sayın Korkmaz…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum: Altı yıllık AKP İktidarında yaşıyoruz. “Ülkeyi dış sermaye açısından cazip bir yatırım ortamı hâline getirdik.” diyorsunuz. Bu sözlerinizin gerçek olmadığının bir ifadesi olan bu tasarı ile ekonomide istikrar ve güven sorununun aşılamadığını itiraf mı ediyorsunuz?

Yurt dışından gelmesini beklediğiniz paraların yasal veya gayrimeşru olup olmadığını nasıl ayırt edeceksiniz? Yoksa bu konunun sizin açınızdan bir önemi yok mudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Korkmaz.

Sayın Arat…

NECLA ARAT (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum: Eğer bu tasarı, iddia edildiği gibi, iktidarın, uluslararası hukuk kurallarını ihlal ederek ekonomik krize değişik türde, Başbakanın deyimiyle “Zula paraları aracılığıyla çare bulmak” amacını güdüyorsa ve kara para aklanmasına, kısacası kaçakçı ve teröristlerin affına yol açacaksa, bunu özelde partinizin ahlak anlayışı genelde siyaset etiğiyle nasıl bağdaştıracaksınız? Yoksa Makyavelist bir tutumu benimseyerek “Siyasetin ahlakla bir ilgisi yok.” mudur diyeceksiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Arat.

Sayın İnan...

MÜMİN İNAN (Niğde) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Aracılığınız ile Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Sayın Bakanım, Niğde’de ve Türkiye'nin birçok yerinde, elektrik, sulama borçlarından dolayı şu anda icra takipleri başlamış ve vatandaşlarımızın tarlaları artık icra yoluyla satılmaya başlanmıştır. Türkiye'nin gıda üretiminin çok önemli bir kısmını sağlayan Niğde bölgesinin patates üreticileri ve diğer üreticilerin icralarının durdurulması noktasında bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Çünkü dünyanın birçok yerinde kriz varken herkes üreten kesime sahip çıkmaya çalışıyor. Dolayısıyla, üreten kesime sahip çıkmayı düşünüyor musunuz, icraları durdurmayı düşünüyor musunuz? Yeni bir yapılandırma var mıdır? Bunu sormak istiyorum.

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın İnan.

Buyurunuz Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Taner “Yurt dışındaki paraların gidiş gerekçelerini kaldırmadan bu işi köklü olarak çözebilir misiniz?” diye söylüyor. Sayın Taner tabii şu bakımdan haklı: Yurt içindeki ekonomiyi hakikaten güvenilir ve yurt içindeki ekonomiyi kuvvetli kılmaktan geçiyor bu. Yurt içindeki ekonomiyi -biz aldığımızda, ikide bir yani nerelerden aldığımızı her zaman da söylüyoruz bunu, tekrar bu taraflara değinmek istemiyorum ama- geldiğimiz günden beri biz ekonomiyi güçlü kılmak için gerekli tedbirleri aldık ve almaya da devam ediyoruz. Bunun neticesini Türkiye şurada gördü: Eskiden Türkiye’ye yatırım için yılda 1 milyar doların altında para geliyordu, hiç kimse güvenip de parasını getirmiyordu. Bırak yurt içindeki vatandaşları, yurt dışındaki vatandaşlar bile gelmiyordu hiç; yatırım yapacak, getirmiyorlardı. Türkiye'ye böyle bakmadan geçip gidiyorlar, başka yerlere yatırımları yapıyorlar da. Ama ne zaman ki AK PARTİ Hükûmetleri geldi, ekonomideki köklü tedbirleri almaya başladı, bu gelişler de artmaya başladı. Nitekim bu, 2006 yılında 20 milyar dolara kadar çıktı yılda gelen. Yani 1 milyar gelmeyen ülkeye 20 milyar dolar yabancı sermaye geldi. 2007’de bu, 22 milyar dolar oldu.

Şimdi, dünyanın bu kadar büyük kriz ortamında olmasına rağmen Türkiye'ye gelen paranın 15 milyar dolara yakın olacağını tahmin ediyoruz; bu bir gösterge. Yani bunlar “Getir parayı.” demekle olmaz, “Ekonomiyi kuvvetlendir.” demekle olmaz. Bunun karşılığında ne oluyor onu görmek lazım, ne gibi tepkiler oluyor onu görmek lazım.

E, şimdi, bizim yapmakta olduğumuz iş de Türkiye'ye bu dönemlerde ve bundan önceki kriz dönemlerinde şu veya bu sebeple gitmiş olan parayı gidip de başka yerlerden “para” diyeceğimize, kendi vatandaşımıza diyoruz ki: “Biz sizin önünüzü açıyoruz, kendi vatanınıza paranızı getirin, ihtiyacı da var.” Diğer ülkelerden de şu anda Türkiye'nin konumu daha güvenli bir durumda, onu da söyleyeyim. Gidin, şimdi Londra gibi, New York gibi para merkezlerinin olduğu yerden bir bakın, Türkiye'nin durumu hakikaten oldukça da güvenilir. E, bu güven varken de daha güvenli liman olan kendi ülkenize getirin. E, kendi ülkenize de getirirken de biz “Bununla ilgili bir vergi incelemesi yapmayacağız, bunu biz soruşturmayacağız, şunu yapmayacağız.” diyoruz. Ancak, tabii, bunu söylerken de uyuşturucu parası hariç, terör parası hariç, insan ticaretinden elde edilen hariç, silah kaçakçılığından hariç, bütün bunun gibi yüz kızartıcı, rüşvet hariç, bankaların içini boşaltmış, parayı götürmüş, bu hariç, hepsini söylüyoruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Nereden bileceğiz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ve yapılmakta olan…

ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) – Paranın üzerinde mi yazıyor?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Nereden bileceğiz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – İncelemeyle bilirsin. Gayet rahat… Gayet rahat...

OKTAY VURAL (İzmir) – İnceleme yapılmazsa?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bir ihbar olsa bilirsiniz, bir şüpheli işlem olsa bilirsiniz.

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Olmazsa?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ama “Senin adın Ahmet -ondan sonra- sen, devamlı suçlusun...” Böyle bir şey de yok tabii, kavram da yok; böyle bir kavram da yok.

OKTAY VURAL (İzmir) – O zaman devamlı yapın bunu!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Biz şimdi bunları tek tek söylüyoruz: Yapılmakta olan incelemelerde elde edilen bulgularla ilgili tespitler hariç. Bunları açık açık söylüyoruz. Biz bunları bu kadar söylememize rağmen sayın sözcüler, sanki biz bir şey söylemiyoruz gibi, sanki böyle bir önlem yokmuş gibi dön, dön, dön aynı şeyi soruyorlar veya söylüyorlar, soru soranlar da onu söylüyor. Tekrar tekrar da söylüyoruz. Şimdi Sayın Canikli, Grup Başkan Vekili, geldi bunları dün uzun uzun anlattı, teknik olarak da anlattı.

Yani, o bakımdan değerli arkadaşlar, biz kendi vatandaşlarımıza müracaat ediyoruz. Bir milletin kendi vatandaşlarına müracaat etmesinden daha iyi de bir iş yok. Gidip başka yerlerde mi arayalım yani? İmkânımız varsa imkânlarımızı getirelim koyalım. Bir kimsenin sermaye ihtiyacı varsa, çeşitli şekillerde kendi ticaretinde, kendi şirketinde kullanma ihtiyacı varsa, dışarıda da parası varsa “Getirebilirsin kardeşim.” diyoruz, “Sayın vatandaş getirebilirsin bunu.” diyoruz. Bunun için bir imkân veriyoruz.

Ha buna benzer kanunlar çıkmadı mı? Çıktı, bizden önce de çıktı. Orada da dediler ki: “Bir vergi incelemesi yapılmayacak.” Daha 2002’nin altıncı ayında yapılan Gelir Vergisi Kanunu’ndaki bir değişiklikte de, orada da var: İşte şunları şunları birleştirirlerse vergi incelemesi yapmayacağız, sormayacağız, etmeyeceğiz. Demek ki zaman zaman devletler bunu yapabiliyor. Şimdi hem “Paranı getir.” diyeceğiz hem “Getir de biz size sorarız sonra.” diyecek hâlimiz yok ya. Nasıl teşvik olacak bu?

O bakımdan, değerli arkadaşlar, yani, mantıki şeyleri ortaya koyalım, gerekçeleri ortaya koyalım.

Şimdi, Sayın Enöz kamu bankalarının özelleştirilmesinden bahsediyor ve Amerika’nın almış olduğu tedbirler sırasında bu kriz… Çünkü en büyük kriz orada çıkıyor. Birtakım tedbirler alınıyor. O bankaya yardım edebilmek için bir para veriyor adam. Şimdiye kadar, bu krizi önleyebilmek için devletlerin koyduğu paralar, açıkladığı paketler 5,5 trilyon dolar oldu.

Şimdi, alırken diyor ki: Ben sana bir para vereceğim. Bunu ya borç olarak veririm ya belli hisselerini alırım, belli bir miktar, ama ben senin yönetimine falan karışmam. Sonra bunu bana ödediğin zaman ben de hisseni sana geri veririm. Bu, devletleştirme falan değil. Yani, Amerika’da devlete ait banka yok. Onun için, sorarken, yani sanki orası devletleşiyor da bizim özelleştirmeye hâlâ devam edecekmiş gibi bir soru çıktı.

OKTAY VURAL (İzmir) – Soruya cevap verin, devam edecek mi, etmeyecek mi? Buna cevap verin.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Hayır, biz politikalarımızdan hiçbir zaman vazgeçmiyoruz. Aynen politikalarımıza devam edeceğiz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Başbakan “Bekleyeceğiz.” diyordu. “Krizde zor satarız, bekleyeceğiz.” diyordu Sayın Başbakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Efendim…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başbakan “Krizde belki alıcı bulamayız, bekleyeceğiz.” diyordu, onun için…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – O ayrı mesele. Zamanlaması ayrı mesele. Ama bir de genel politikan vardır, o genel politikanı takip edersin. Zamanlamanı da… Detaydır, onları kendi içerisinde ayarlarsın, bakarsın.

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Ziraat Bankasını sormuştum Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – İşte Ziraat Bankası için de biz aynı politikalarımızı devam ettireceğiz, hiç merak etmeyin.

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – “Aynı şey” diyorsunuz!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Evet, şimdi, Sayın Korkmaz “Ekonomideki güven ve istikrarın olmadığını mı bu kanunla söylüyorsunuz?” diyor. Hayır, aksine… Güven ve istikrar olmasaydı değerli arkadaşlar, bugün eğer bizim ekonomimizde o mali disiplin, o güven ve istikrar olmasaydı bugün gecelik faizler yüzde 7.500’dü. Bunları yaşadı Türkiye. O bankalar, patır patır gitti hepsi.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Yok öyle bir şey.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Kaç tane banka vardı, kaç tanesi battı. Güven ve istikrarın olmadığı o zamandı. Şimdi güven ve istikrar var çok şükür, olduğu için de Türkiye böyle rahat hareket edebiliyor.

Şimdi diyorum ki biz aynı geminin içerisindeyiz değerli arkadaşlar. Öyle soru soruyorsunuz ki sanki kriz olsa hepiniz sevineceksiniz. Böyle bir şeylere giriyorsunuz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Olmasın diye uğraşıyoruz Sayın Bakanım, tam tersi.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Yapmayın bunu, yapmayın! Daha önce girdi bu memleket, hepimiz çektik.

Onun için…

OKTAY VURAL (İzmir) – Kriz isteyen kim Sayın Bakan, sizden başka var mı?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Var, sizsiniz…

OKTAY VURAL (İzmir) – Kriz isteyen kim?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Siz… Siz… Sizsiniz…

OKTAY VURAL (İzmir) - Siz istiyorsunuz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Hayır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Siz istiyorsunuz… Siz istiyorsunuz…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ben diyorum ki…

OKTAY VURAL (İzmir) – Tedbir almıyorsunuz. Yan gelip yattınız altı aydan bu yana.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Efendim?

OKTAY VURAL (İzmir) – Neye tedbir aldınız altı aydan bu yana?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Görmüyorsanız, bir daha ki oturuma anlatalım biz size ne tedbir aldıklarımızı. Şu kanun bile tedbir be! Bu kanun bile bir tedbir.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Fırsat! Fırsat!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Şu konuştuğumuz bile bir tedbir.

Şimdi, değerli arkadaşlar, “Bu parayı nasıl getireceksiniz? Kanun, siyaseti etiğe uyuyor mu?” diyor.

Biraz önce arz ettim, siyasi etiğe bal gibi uyuyor; çünkü, biz, ne uyuşturucu parasını sokmak istiyoruz buraya ne silah kaçakçısının parasını ne terör parasını ne de başka yüz kızartıcı bir suçtan dolayı elde edilen parayı buraya sokmak istemiyoruz, rüşvet parasını da sokmak istemiyoruz, başka parayı da sokmak istemiyoruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Rüşvet parası da var mıymış Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Var.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne kadar?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Okursan gerekçeyi…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Dışarıda çok var mı?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ha…

OKTAY VURAL (İzmir) – Tahmininiz ne kadar?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Onu siz daha iyi bilirsiniz, bir bakın bakalım yani.

OKTAY VURAL (İzmir) – Altı aydan bu yana ne kadar gitti acaba Sayın Bakan?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Biz nereden bilelim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bakın yani, biz yazıyoruz ama her şeyi bildiğimiz yok yani. Bazıları da başka arkadaşlar da bilebilir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Altı yıldan bu yana iktidarsınız, ne kadar gitti Sayın Bakan? Rayici nedir?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Değerli arkadaşlar, son olarak bir de Sayın İnan, Niğde’deki elektrik borçları olan üreticilerin borçlarıyla ilgili söylüyor.

Değerli arkadaşlar, popülist politika yapmayalım. Bakınız şimdi, eğer bir şeyin parasını kullanan bir kimse ödemiyorsa, onu siz bütçeden ödemek mecburiyetinde kalırsınız. Bütçeden Başkan… Yani ödenmemiş yemeğin bedeli yoktur, her yemeğin bir bedeli var.

Şimdi, ya onu kullanan ödeyecek ya onu devlet ödeyecek. Siz bundan almayın, derseniz bütçeden ödenecek demektir. Bütçeden ödenmesi demek de 70 milyon insana ödetmek demek.

MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın Bakanım, yüzde 33 faiz uygulanıyor. Yüzde 33 faizle bu çiftçi bunu ödeyemez. Yüzde 33…

BAŞKAN – Lütfen…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bakın, ben size söyleyeyim, hiç yüzde 33 falan değil. (Gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bakınız şimdi…

OKTAY VURAL (İzmir) -  Büyükşehir Belediyesinin hazineye olan borçlarını niye ödettirmiyorsunuz?

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayalım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bakınız şimdi, aylık olarak yüzde 2 faiz alıyoruz.

BAŞKAN – Açıklamaya gitmeyelim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Biz bunu otuz sekiz ay uzattık bir de, otuz altı ay uzattık, yapılandırdık. Yani bize müracaat etsinler.

Ben size sorayım: Hiç telefon parasını ödemeyen birisi var mı? Çünkü kesiliyor. Herkes ödüyor telefon parasını, konuşan ödüyor, isterse ödemesin. Yani sen, şimdi, oradaki kimse o elektriği kullanmış, ondan sonra bu parayı ödemesin...

MÜMİN İNAN (Niğde) – Ödemesin demiyoruz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bu parayı, efendim, affet, bunun şeyini affet…

 BAŞKAN – Sayın Bakan…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Olmaz değerli arkadaşlar. 70 milyona…

MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın Bakan, ödemesin demiyorum.

BAŞKAN – Sayın Unakıtan

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bitiriyorum, bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Çünkü epey süreyi aştık.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – 70 milyona ödettiğiniz zaman işte orada ekonomik sıkıntı başlıyor. Ben, şimdi, 70 milyondan vergi toplayacağım, onun paralarıyla orada elektrik parasını ödemeyen adamların parasını ödeyeceğim! Böyle şey olmaz. Bunu eskide bıraktı Türkiye, buna bir daha dönmeyin, buna dönmeyin.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Biz hepimiz belediyenin ödemediklerini ödüyoruz Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – O bakımdan değerli arkadaşlar, herkes…

OKTAY VURAL (İzmir) – Ankara Büyükşehir Belediyesi gaz paralarını niye ödemiyor?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Gerekli kolaylıkları gösteriyoruz. Gelsinler, ödesinler.

OKTAY VURAL (İzmir) – Elektrikle doğal gaz paralarını niye ödemiyor?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ben sizi dinledim, siz de beni dinleyin.

Gelsinler, ödesinler; ondan sonra da güzel güzel elektriklerini kullanmaya devam etsinler.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kapatın Ankara Büyükşehir Belediyesini!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Madde üzerinde…

MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın Başkanım, çok özür dileyerek… Ben ödemesinler demedim efendim, makul ve mantıklı bir ödeme planı olsun dedim. Sayın Bakanım burada yanlış anlamış olabilir. Asla, yapılan bir işin karşılığı, bedeli alınmasın demedim. Ama makul ve mantıklı… Yoksa yüzde 33 faizle hiçbirinin ödeme şansı yok. Onu anlatmaya çalıştım.

BAŞKAN – Tamam. Kayıtlara düzeltilerek geçecektir efendim.

Teşekkür ederiz.

Şimdi, madde üzerinde iki önerge vardır.

Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım eğer var ise.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı tasarının 1’inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                   Bekir Bozdağ                      M. Akif Hamzaçebi                      Mustafa Özyürek

                        Yozgat                                     Trabzon                                      İstanbul

            Ferit Mevlüt Aslanoğlu                  Bülent Baratalı                             Tekin Bingöl

                        Malatya                                      İzmir                                         Ankara

Ergün Aydoğan

Balıkesir

“(1) Bu Kanunun amacı; gerçek ve tüzel kişilere ait olup yurtdışında bulunan para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının ekonomiye kazandırılması ve taşınmazların kayda alınması ile yurtiçinde bulunan ancak işletmelerin öz kaynakları içinde yer almayan bu türden varlıkların sermaye olarak konulmak suretiyle işletmelerin sermaye yapılarının güçlendirilmesini sağlamaktır.”

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Kanun Tasarısının (1) maddesine aşağıdaki (3.) fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ali Uzunırmak

MustafaEnöz

Recep Taner

 

Aydın

Manisa

Aydın

 

Mümin İnan

Ali Torlak

 

 

Niğde

İstanbul

 

“Bu Kanunun hükümlerinden;

- 21, 22 ve 23’üncü dönem milletvekilleri ile birinci derecede akraba ve hısımları,

- 01.01.2003 tarihinden itibaren siyasi partilerin merkez ve taşra teşkilatının yönetiminde görev alanlar,

- 01.01.2003 tarihinden itibaren kamu kurum ve kuruluşlarının 6.400 ve üzeri ek göstergeli görevlerde bulunanlar,

- İl genel meclisi üyeleri ile belediye başkanları ve belediye meclisi üyeleri,

- 01.01.2003 tarihinden itibaren il genel meclislerinde görev yapan üyeleri,

- 01.01.2003 tarihinden sonra kurulan tüzel kişilik veya aynı tarihten önce sahip olunduğu ispatlanamayan gerçek kişi varlıkları faydalanamaz veya faydalandırılamaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

Kim konuşacak?

OKTAY VURAL (İzmir) – Ali Uzunırmak

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Uzunırmak.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesindeki önergemiz üzerine söz aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Bu önergeden amaçladığımız nedir kıymetli arkadaşlar? Kanun üzerinde, tasarı üzerinde vatandaşta ve bazı kesimlerde derin endişeler bulunmaktadır ve bu derinlik bayağı da uzun bir zamandır siyasi hayatımızı meşgul eden bir endişedir. Bu endişe nedir? Siyaset-bürokrat-iş adamı üçgeninde Türkiye’de birçok istismarın olduğu kanaati vardır ve bu kanaatle kamu kaynaklarının bayağı bir istismara uğradığı ve buradan haksız kazançların elde edildiği ve bunların bayağı bir yekûn, birikim oluşturduğu kanaatidir.

Dolayısıyla, bugün önümüze gelen bu tasarıda, hiç olmazsa bu üç grup içerisinde, böyle istismarla, haksız kazanç ve kamu kaynaklarının hiç edilerek elde edilmiş varlıklar var ise bunlar meşrulaştırılmamalıdır. Eğer bugün tasarıyı getiren İktidar samimi ise biz, kendi dönemimizi de kapsayan 21’inci Dönem milletvekilleri olmak üzere, burada onu da ekleyerek, belli üst düzey bürokratların, siyaset kurumunda görev alanların ve belli bir dönemden önce tüzel kişilik olarak varlığını sürdürenlerin ancak faydalanabileceği şekilde bir önerge hazırladık. Bu önergeden kastımız 2003 tarihinden sonra belli yerlerde görev almış, belli varlıklar edinmiş ve üçgenin içerisinde yer almış siyasetçinin bundan faydalanamamasının temin edilmesini istiyoruz.

Kıymetli arkadaşlar, tabii ki bu vesileyle ülkemizde dünyadaki gelişen olaylara paralel olarak birçok tartışmalar vardır. Müflis tüccar geçmişteki defterleri karıştırmaya başlar. Acaba bu tasarının gündeme gelmesiyle -ben merak ediyorum Sayın Bakan, Türkiye’de satılacak yer mi kalmadı yoksa talep eden mi olmaz oldu artık da eski defterleri karıştırıp eski defterlerden bir şeyler çıkartmaya başlıyor? Herhâlde satmakta “babalar gibi” davranamaz duruma geldik, göl bitti.

Kıymetli arkadaşlar, her zaman, bu ülkede altı senedir cumhuriyetin bütün birikimleriyle altı seneyi karşılaştırma âdeti meydana geldi ama bakın ki o koca birikimler altı senede heba oldu, gitti. Demek ki artık başka şeylere, başka kaynaklara doğru gidilmeye başlandı. Dolayısıyla “Krizi fırsata dönüştürmek.” diye Sayın Başbakan tarafından bir cümle ortaya atıldı. Acaba -krizi fırsata dönüştürmek- kişilere ve bazı kayrılan tüzel kişiliklere yönelik bir fırsat mı yaratılıyor bu yasayla, yaratılmak isteniyor, yoksa reel ekonomiye gerçekten bazı destekler mi verilmek isteniyor? Eğer dünyadaki meydana gelecek krizden etkilenmemek için üretime, reel sektöre bazı desteklerin verilmesi isteniyorsa reel sektöre desteğe yönelik bazı tasarılar gelmesi lazım buraya. Bu tasarıları getirsinler, bunları tartışalım ve bunlarla bu memleketin, bu ülkenin problemlerine çözüm bulmaya çalışalım.

Üreten insana burada bir şey yok. Zaten bu paraların birçoğu, söylenen odur ki, bıyıklı sermayedir, yurt dışından ülkeye gelmiştir. Bazı eşitsizliklerle de… İşte, yurt dışındakine yüzde 2, ülke içindekine yüzde 10 gibi birtakım şeylerle yeni eşitsizlikler meydana getirilmektedir. Burada öngörülen şu değildir kıymetli arkadaşlar: Kirli para, kara para, kayıt dışı para. Bunların reel manada ayrımları ve tedbirleri yapılarak bu tasarıda “Uydum imama” hesabı ne beyan edilirse ona uygun şekilde birtakım algılamalar mevcuttur. Yoksa işte, şikâyet olacak da, başka şey olacak da… Sayın Bakana soruyoruz, diyoruz ki: Genel gerekçede, Türkiye’den bazı varlıkların yurt dışına çıkarılmış olduğunu siz söylüyorsunuz. Ne kadardır? Kim çıkarmıştır? Nasıl çıkarmıştır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Bunun tespiti yok. “Farzı misal...” Sayın Bakan, farazalarla, el yordamıyla, karanlığa kurşun sıkılarak devlet idare edilmez.

Siz ülkeyi yönetmiyorsunuz, ülkeyi idare etmeye çalışıyorsunuz. Ülkeyi yönetmek ile idare etmenin ne anlama geldiğini ben bu kürsüden bazı defalar söyledim.

Tekrar söylüyorum: Yönetmek, bir irade ortaya koymaktır; yönetmek, öngörmektir. İdare etmek, hani Anadolu’da alıştığımız bir şey vardır, idare lambası, böyle idareli yakılır işte zamana göre. İşte…

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – 21 Şubat da öngörüldüğü için mi oldu?

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Tabii ki, Kıymetli Bekir Bozdağ böyle laf atma nöbetçisi olarak bugün orada oturuyor. Şimdi vaktim çok kısa. 3’üncü maddede Sayın Bekir Bozdağ’a ben bu gereken cevabı veririm.

28 Şubat galiba sizi çok farklı noktalara götürdü. Sizin ekmeğinize yağ sürdüğünün farkında değilsiniz herhâlde? Onlara teşekkür borçlusunuz siz.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Uzunırmak.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Peki.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 14.42

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 14.57

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

302 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının 1’inci maddesi üzerinde verilen Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.

Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı Tasarının 1inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

M. Akif Hamzaçebi

Mustafa Özyürek

 

Yozgat

Trabzon

İstanbul

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Bülent Baratalı

Ergün Aydoğan

 

Malatya

İzmir

Balıkesir

Tekin Bingöl

 

 

 

Ankara

 

 

 

“(1) Bu kanunun amacı; gerçek ve tüzel kişilere ait olup yurtdışında bulunan para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının ekonomiye kazandırılması ve taşınmazların kayda alınması ile yurtiçinde bulunan ancak işletmelerin öz kaynakları içinde yer almayan bu türden varlıkların sermaye olarak konulmak suretiyle işletmelerin sermaye yapılarının güçlendirilmesini sağlamaktır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım yoksa konuşacak mısınız?

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Ben konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP  sıralarından alkışlar)

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 302 sıra sayılı Tasarı’nın 1’inci maddesinin (1)’inci fıkrasında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değişiklik önergemiz, bu gerçek ve tüzel kişilere ait yurt dışında bulunan para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının kazandırılması, taşınmazların kayda alınması ile yurt içinde bulunan ancak işletmelerin öz kaynakları içinde yer almayan bu türden varlıkların sermaye olarak konulmak suretiyle işletmelerin sermaye yapılarının güçlendirilmesini sağlamaktadır. Bu önergemizin, Komisyon çalışmalarında arkadaşlarımızın ısrarla vurgulamalarına rağmen Komisyonda kabul edilmeyip önergemizin kabul edilmiş olmasının, Cumhuriyet Halk partisinin yapıcı muhalefeti sonrasında iktidarın da bu önergemizi kabul etmesinin tabii ki olumlu olduğunu ve -bu kabulü sonrasında iktidar partisine teşekkür ediyoruz- bu değişikliklerin komisyon çalışmalarında yapılmasının daha doğru olacağını bir kez daha yineliyoruz.

Tabii, bu değişikliğimizin kabul edilmesiyle birlikte, görüşülmekte olan tasarıyla ilgili, geneli üzerinde çok söyleyeceklerimiz var ve bunları da sizlerle paylaşmak istiyoruz. Bu yasa hangi ihtiyaçtan hazırlanmıştır, hangi ihtiyaçtan kaynaklanmıştır? Buna bakmamız gerekiyor.

Şimdi, kısa bir süre önce dünyanın ve Avrupa’nın bütün ülkeleri küresel kriz, yaşanan sorunlar karşısında sürekli, gece gündüz tedbir ve önlemlerini alırken, bizim yöneticilerimiz bu krizin Türkiye’yi etkilemeyeceğini, Türkiye’yi teğet geçeceğini söylemişlerdir. Tabii “teğet geçmek” derken hangi noktada Türkiye’yi etkileyeceği ne yazık ki gözden kaçırılmıştır. Düne kadar “Hamdolsun kriz teğet geçecek.” diyen Sayın Başbakan, şimdi işsizliğin ve yoksulluğun kapıda olduğunu açıklamakta. Bakan zam için “çaresizlik” diyor. Sayın Bakanımız da yüzde 80 zamma şükretmemizi istiyorlar. Yani içinden geçmekte olduğumuz süreçte yüzde 80 zam karşısında Sayın Bakanımız bu zamma şükredilmesi gerektiğini söylüyor.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi, muhalefet partisi olarak geçtiğimiz yıl da Meclis görüşmelerinde Türkiye'nin içinden geçmekte olduğu dönemi, ekonomide yapılan yanlışlıkları ısrarla vurguladığımızda, bütçe görüşmelerinde cari açığın önümüzdeki dönemde Türkiye’yi ciddi riske sokacağını söylediğimizde Sayın Bakan, finanse edilebildiği sürece sorun olmayacağını belirtmiştir, kayıtlarda sabittir.

Şimdi, geldiğimiz noktada dünyada yaşanan krizle birlikte Türkiye’de de bu sorunun derinden yaşandığını görüyoruz. Tabii, bu krize karşı “Hamdolsun bizi etkilemez.” veya “Bizi teğet geçecek.” anlayışının çok doğru olmadığını bugün görüşmekte olduğumuz tasarı hazırlıkları da gösteriyor. Tabii “Bavulla, çantayla, hangi yöntemle olursa olsun Türkiye’ye kaynak gelsin.” mantığı bu ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır.

Yine biraz önceki görüşmelerde Sayın Bakanımız, uyuşturucu, rüşvet ve kara paranın dâhil edilmeyeceğini söylemiştir. Ben merak ediyorum: Bu paraların üzerinde “Bu, uyuşturucu parası; bu, kara para; bu, rüşvet.” diye yazmakta mıdır? Bunun gerçekten önemli olduğunu düşüyorum.

Borsa yükseldiğinde, döviz düştüğünde, borsa 50-60 bin olduğunda bu gelişmeler bir ekonomik mucize, ekonomik başarı olarak gösterilirken, borsanın düştüğü, dövizin yükseldiği bugünlerde bundan da fayda sağlayacak grupların olduğu ne yazık ki söylenmiştir. Sonuç olarak baktığımızda, borsanın 60 binlere çıkmasına ekonomik mucize diye bakılırken, borsanın düştüğü, dövizin yükseldiği bir dönemde de buradan da kazançlı çıkacak grupların olduğu, bunun da yine ekonomik başarılar sonucunda olduğu yöneticiler tarafından söylenmektedir.

Sayın milletvekilleri, tabii, bunun bir af mı, yoksa bir barış mı olduğu tartışma konusu. Eğer af ise, bununla ilgili Mecliste sayısız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Aydoğan.

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Bu düzenlemeyle tabii aklımıza başka soru işaretleri, yani son günlerde tartışılan Deniz Fenerinin aklanıyor olması da gelmekte.

Bir başka görüş de bu, Mevlânâ yasası “Ne olursan ol gel; ister bavulla, ister aracı kurumla.” gibi algılanabilir.

Sonuç olarak tasarıya bir bütün olarak baktığımızda, bir nevi geçmişe yönelik matrah artırımı özelliği taşıdığı görülüyor. Öyle ki, naylon fatura kullananlar veya düzenleyenler dâhil herkes bu hükümlerden yararlanabiliyor. Ancak en kötü düzenlemenin bile hiç olmazsa kendi içinde adaletli ve tutarlı olması gerekir. Örneğin, hâlihazırda devam etmekte olan vergi incelemelerinin neden kapsama alınmadığını da buradan yetkililerimize, Sayın Bakanımıza ve sizlere iletiyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Aydoğan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

 Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

Tanımlar

MADDE 2- (1) Bu Kanunda geçen;

a) Banka: 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 3 üncü maddesinde tanımlanan bankaları,

b) Aracı kurumlar: 28/7/1981 tarihli ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan aracı kurumları,

c) Kanaat verici belge: Devlet tarafından veya Devlet güvencesinde tutulan kayıt ve sicilleri; banka, banker, aracı kurumlar ve benzeri mali kurumlar ile posta idaresi, noter gibi kurum ve kuruluşların kayıt ve belgelerini, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun İkinci Kitabının Üçüncü Kısmında yer alan belgeler ve muadili belgeler ile bilgi değişiminde bulunulan yabancı ülkelerde yetkili makamlardan alınarak mahallindeki Türk elçilik ya da konsoloslukları, yoksa ilgili ülkenin Türk menfaatini koruyan aynı nitelikteki temsilcileri tarafından tasdik olunan belgeleri,

ifade eder.

BAŞKAN - 2’nci madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal konuşacaktır. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Günal.

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, tasarının 2’nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, ben tasarının ismine ilişkin bir şey söyleyecektim, ama bu getirmiş olduğunuz önergeyle, şimdi iki grubun birden imzaladığı önergeyle o kelime de 1’inci maddeden kalkmış oldu. Tasarının başında “Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında” diye bir isim var, “Milli Ekonomiye.” Şu anda kabul etmiş olduğunuz önergeyle 1’inci maddenin içindeki “milli” kısmını maddeden kaldırmış oldunuz yani daha iyi ifade edilmesi diye. Gerekçeyi okumadılar. Kanunun amacının daha net bir şekilde ifade edilmesi sağlanıyormuş. Bir tek taşınmazlarla ilgili takdim tehir var, onun dışında da “milli” kelimesi kaldırılmış oldu. Ben tabii ki Milliyetçi Hareket Partisinin bir mensubu olarak tasarının adındaki bu “milli ekonomi” sözünden gurur duyuyorum ama baktığım zaman gerçekten herhangi bir millîliği kalmadığını görünce de bir taraftan üzülüyorum.

Şimdi, Sayın Bakan her seferinde diyor ki: “Aynı şeyleri söylüyorsunuz.” Siz de aynı şeyleri bize anlatmaya devam ediyorsunuz. Yeni bir şey gelmeyince biz de doğal olarak aynı soruları sormaya devam ediyoruz.

Şimdi, bakın değerli arkadaşlarım, nereden çıkardın diyebilirsiniz, birkaç tane veri söyleyeyim size, ondan sonra maddeyle ilgili görüşlerimi de sizlerle paylaşacağım.

Bankacılık sektörünün neredeyse yarısı yabancı olmuş, geçen sene rakam yüzde 42’ydi. Borsanın yüzde 70’inin, sigorta şirketlerinin yüzde 70’inden fazlasının -şu anda kesinleşen satışlar var- aracı kurumların yine yarısından fazlasının yabancıların elinde bulunduğu bir ekonomiye hâlâ “millî ekonomi” diyebiliyorsak ne mutlu bize. Her ne kadar 1’inci maddeden çıkardıysanız da tasarının adında hâlâ duruyor.

Sigorta şirketlerine baktığınız zaman, hayat ve emeklilik alanında faaliyet gösteren 21 şirketten 11’inde değişen oranda yabancı payı var, hayat dışı sigorta dallarında 31 şirketten 16’sında yabancı payı var. Yani 27 tane şirket yabancı sermayeli, yüzde 70’i aşıyor, son birleşmeler ve satın almalar dâhil değil buna, süreçte pazarlıkları devam edenler vardı, onları da koyduğunuz zaman burada da yüzde 70’i geçiyor.

Öbür taraftan -son olarak- Telsim’in adının artık Vodafone olduğunu, Türk Telekom’un sadece adının Türk olduğunu, Avea’da zaten Aycell’i daha önce gelin ettiğimizi biliyorsunuz. Yani iletişim ve finans sektörümüz tamamıyla yabancılara teslim edilmişken bizim buna “millî ekonomi” dememiz doğru değil.

Ha, bu arada, az önceki soru-cevap kısmında, Sayın Bakan, Halkbank’ı, Ziraat Bankasını özelleştireceğiz diye söyledi ama geçen sene 11 milyarı bulmayan 10 küsur milyarlık özelleştirme geliri bu sene 15,5 milyar olarak öngörülüyor bütçede. Bu kriz şartlarında nereden neyi satarak -bu 5,5 milyarlık fazlası da dâhil- özelleştirme geliri elde edeceğimizi de ben merak ediyorum. Dolayısıyla, demek ki yabancılaşma biraz daha artacak.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarı krize bir önlem diye sunuldu. Uzunca bir süre, kriz yoktur, bize bir şey olmaz, dedik; sonra kriz vardır, etkiler dedik; sonra, önlem alacağız dedik. Gele gele iki tane somut öneri geldi. Birisi, “varlık barışı” diye kısaca söylenen bu tasarı. Diğeri de menkul kıymetlerden yerlilerden alınan -ve adaletsiz olduğunu Sayın Unakıtan’ın kendisinin ifade ettiği ve sizin 2006 yılında getirdiğiniz kararla- yüzde 10’luk uygulanan stopajın kaldırılması.

Bir kere bu iki tasarı arasında tezat var. Yani bir taraftan adaletsizlik olduğunu kabul edip, yüzde 10 uygulamayı kaldıracağım, diyorsunuz, öbür taraftan yerliye yüzde 10, yabancıya yüzde 2 vergi getiriyorsunuz aynı şartlarda. Yani aynı adaletsizliği yeni getirdiğiniz tasarıyla tekrar koyuyorsunuz, öncelikle bunu, bu tezadı belirtmem gerekiyor.

Şimdi burada, tasarıda, demin Sayın Bakan söyledi: “Şunlar hariç, şunlar hariç…” dedi. Peki, bunları nasıl tespit edeceğiz? Yani kanuna sadece “bunlar hariç” demekle bundan kurtulmamız mümkün mü değerli arkadaşlar? Ben size örnek olarak basit bir şekilde söyleyeyim: Suçu sabit görülen X şahsı bütün bu söylenen, hariç denilen suçlardan bir tanesinden hüküm giymiş ve suçlu. Dışarıda da parası var. Z şahsına rica etse, “Benim bu param yurt dışındaydı, getiriyorum.” dese, nasıl bulacaksınız? Bana yöntemini söyleyin.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bulur Sayın Bakan.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Şimdi, bu para hiçbir şekilde banka aracılığıyla gelmez. Zaten banka aracılığıyla gelecek olan para legal bir kazançtır, onu adam zaten getirir. Bu para bavulla gelecek paradır veya varlıktır. Peki, nasıl bunu tespit etme şansınız var? Ben söylüyorum: X şahsının yerine Z şahsı getirdi; X şahsı suçlu, Z şahsı temiz. Herhangi bir itirazınız var mı? Varsa lütfen söyleyin, Sayın Bakan da söylesin, demin söylüyordu. X şahsının yerine, suçlu Z şahsı getirdi, “Benim param.” dedi. Ne diyeceksiniz?

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Z şahsından alamazsa ne olacak?

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Siz zaten yapıyorsunuz. Z şahsından alamazsa değil… Bunlar geliyor, topluyorsunuz. Şu anda devam eden davalar var.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Her gittiği yerden para mı alacak yani?

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Vallahi siz biliyormuşsunuz. Rüşvet paraları var dışarıda, uyuşturucu paraları var, terörden kazanılan paralar var, hepsi duruyor.

Şimdi, bakın, böyle “Biz kanuna yazdık, bu yok.” demekle olmuyor. Siz tabii ki her seferinde cevap vermezseniz, biz her seferinde aynı soruyu ve aynı sözü söylemek zorundayız Sayın Bakan. Cevap gelirse biz susacağız. Açıklarsanız bir daha bu soruyu ben de sormayacağım, arkadaşlardan da rica edeceğim, sormasınlar. Komisyonda da sorduk, hâlâ cevap gelmedi.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bir kere, bu tasarının yurt dışındaki vatandaşlarımızla falan alakası yok, göz boyamayalım. Bu tasarı belli insanlar için getirilmiş. Vatandaşın parası zaten helal kazanç, duruyor, zaten buraya getiriyor. Vatandaş niye vergi versin parasını getirmek için? Sadece havalesini vererek getireceği para için niye size yüzde 2 vergi versin vatandaş? Var mı vatandaşın böyle bir sıkıntısı? İllegal parası mı var da? Artı, sadece yetki aldınız iki yıl süreyle. Vatandaşın oradaki parasının yüzde 100’ü Almanya’da. Geçen gün, TRT’deki bir programa katılan vatandaşlarımız “Ben niye getireyim? Burada yüzde 100’ü garanti. Buradaki faizim daha fazla. Ben niye Almanya’dan paramı Türkiye’ye getireyim?” diye sordular, bu bir. İkincisi “10 bin eurodan fazla zaten getiremiyorum. Benim param temiz. Bir de Alman makamları buna zaten izin vermez” diyor. Ee, şimdi kimin parasını getireceksiniz siz?

Değerli arkadaşlar, Amerika’daki krizle ilgili önce 700, sonra 850 milyar dolarlık önleme ilişkin bir tartışma yaşanmıştı ve Cumhuriyetçi milletvekilleri diyelim, Temsilciler Meclisi üyeleri, sırf vatandaşın tepkisinden “Vatandaşa biz bunu yükleyemeyiz” diye karşı çıkmışlardı. Yani bir “Wall Street-Main Street” dedikleri, para babaları ile vatandaş arasında… “Bu, vatandaşın kanunu değil.” diyorlardı ve kanun geri gitmişti ve tekrar oylanmıştı. Şimdi, buraya getirdiğiniz tasarının vatandaşla, hele yurt dışındaki vatandaşlarımızla, helal kazanç kazananlarla hiç alakası yok.

Değerli arkadaşlar, 2’nci maddede tanımlar var, ilk iki şey tamam; bankalar, aracı kurumlar ama bu kanaat getirici belge nedir, ben anlayamadım. Sayın Bakan hemen diyecek ki “Efendim, başka kanunda da var.” Bu kanaat getirici belge sadece taşınmazlarla ilgili, para ve varlıkla ilgili, altınla ilgili bir belgeye ihtiyacınız var mı? Yok. Peki, insan evini getirebiliyor mu? Yok. Satarsa parasını getirecek. O zaman bu “taşınmaz”ı niye koyuyoruz, kanaat getirici belgeye niye ihtiyacımız var? Ben size söyleyeyim: Türk hukukunda gemiler Gemi Siciline kaydedilmiş ise taşınmaz sayılıyor. E, onun da parasını getirmeniz lazım ama ben hâlâ anlayamıyorum, bir formül bulup acaba bizim bilgimiz dışında da mı gemicikler var, onlar mı gelecek ben hâlâ anlayamadım. Bu, taşınmazlarla ilgili kısım buraya niye geldi, Sayın Bakan bunu bize izah ederse… Taşınmazların nesini kazandıracağız? Satarsak parası gelecek. Yurt dışındaki taşınmaz nedir, nasıl gelir Türkiye’ye, nasıl kazandırılır ben onu anlayamamışım. Yani bir defa daha soruyorum: Burada bu hükme o zaman gerek yok eğer taşınmaz satılamıyorsa veya başka bir şey var, biz mi anlayamadık?

Peki, bir de “bildirimde bulunma” var. Taşınmazı getiremeyeceğimize göre bildirimde bulunduk, ne olacak? Yani getirmedik, satmadık orada duruyor. Paralar için bunlar söyleniyor, altın için söyleniyor, şu tarihe kadar eğer getirmezse bankaya… Ben oradaki taşınmazı buraya getiremeyeceğime göre o ne olacak? Yani ne işimize yarayacak bu?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Beyan, beyan. Kayda alıyoruz onu sadece, getirmiyoruz.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ne faydası var? Millî ekonomiye kazandırıyorsunuz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yarın satarsa, getirirse o zaman getirecek.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Tabii.

Yani bu şeye benzedi: Doğal gaz zammını altı ay sonra geri alacağız, ölme eşeğim ölme yaz gelsin hikâyesi gibi sizinki. Şimdi, satarsa, satacağı şeyi niye kayıt altına alsın?

Değerli arkadaşlarım, şimdi burada bu hükme gerek yok gibi görünüyor bence. Biz Milliyetçi Hareket partisi olarak her zaman size çözüm önerilerimizi söylüyoruz sadece şikâyette bulunmuyoruz. Bu paraların getirilmesiyle ilgili, yurt dışındaki vatandaşlarımıza gerçekten bir şeyler yapmak istiyorsak hem onları istismarcıların, soyguncuların elinden kurtarmak hem de ekonominin belli bir noktada büyümesine katkı sağlamak için bütün bu vatandaşlarımızın parasını, işçi dövizlerini, Merkez Bankası rezervlerini sadece duran…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Bunların hepsini bir fon altında veya bir “risk sermayesi” adı altında örneğin, Kalkınma Bankasını da devreye sokarak ciddi anlamda reel ekonomiye kazandırmamız mümkün. Ayrıca, burada getirilen varlıkların bir gün sonra geri çıkarılmayacağını kim bana garanti edebilir bu kanun tasarısına göre? Bugün getirdim, bildirimimi yaptım süresi içinde, ertesi gün de dışarıya çıkardım, ne olacak? Ekonomiye kazandırdınız mı? Bununla ilgili bir hüküm var mı? Yok. O zaman, bunu düzenleyecek geçici hükümler koymak lazım. Onun dışında, örneğin, hazine bonosu ve devlet tahvili gibi gerçekten hem borcumuzu ötelemeye yarayacak bir yere yatırım yapıyorsa diyelim ki yüzde 2 yerine yüzde 1 vergi veya sıfır vergi alabiliriz gerçekten teşvik etmek istiyorsak. O zaman, millî ekonomiye kazandırılmış hem de devletin borçlarının bir nebze vadesini uzatmaya katkıda bulunmuş oluruz. Böylece, hem vatandaşlarımız istismarcıların elinden kurtulmuş olur hem de Sayın Başbakanımız “Bu paraları yatırırken bana mı sordunuz!” demek zorunda kalmaz.

Sonuç olarak diyorum ki varlık barışı yapıyorsunuz, bir de yokluk barışı yapın, borç barışı yapın, sıkıntısı olan vatandaşları da rahatlatalım.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Günal.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Orhan Diren konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Diren. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 302 sıra sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, ekonomik krize karşı önlem olarak kanun tasarısıyla üç konu düzenlenmektedir.

Bunlardan birincisi, yurt dışındaki varlıkların ülkeye çekilmesi.

İkincisi, ülkede kayıt dışı kalmış varlıkların kayıt içine alınması.

Ve üçüncüsü de şirketlerin bazı yurt dışı kazançlarına vergi istisnası getirilmesidir.

Şimdi, bu kanun tasarısını değerlendirmeden önce genel bir değerlendirme yapmakta da fayda görüyorum.

Sayın milletvekilleri, Türkiye, dünyayı etkisi altına alan ekonomik krize, finanse edilmesi gereken 45 milyar dolarlık bir cari açıkla yakalanmıştır. 2002 yılı itibarıyla hızla büyüyen ekonomimiz, 2005 yılı itibarıyla büyüme hızı bize benzeyen ekonomilere oranla düşmeye başlamıştır. 2008 yılında, gelişen ekonomilerin büyüme oranı yüzde 6,5 beklenirken bizim büyüme oranımız yüzde 3,5 olarak öngörülmektedir. Bizim ekonomimiz uzun süreden beri maalesef iyi sinyaller vermemektedir. “Türkiye’yi cazibe merkezi yaptık, yabancı sermaye bunun için geliyor.” denmiş, ama gerçeğin böyle olmadığı, yabancı sermayenin yüksek faiz kazancı için ülkede bulunduğu anlaşılmıştır. Kazanç son dört yılda borsada yaklaşık yüzde 400, hazine kâğıtlarında ise yüzde 200’ün üzerinde olmuştur.

Hükûmet, vatandaşlarımızın öncelikli beklentisi olan yaşam kalitesini yükseltememiş, eğitim, sağlık ve istihdam sorunlarını çözememiştir. Elektrik ve doğal gaza yapılan son zamlarla zaten iki yakası bir araya gelmeyen vatandaşımızın yaşam şartları iyice zorlaştırılmıştır.

Sayın Başbakan konutlarda kullanılan doğal gaza yapılan yüzde 22,5’luk son zamla ilgili olarak, “Biz bu zammı yapmasak vatandaşlara bunun faturası başka alanlardan çıkacaktı. Mart ayında petrol fiyatları düşer, o da doğal gaza yansır, yani mart ayında fiyatları tekrar regüle edeceğiz, düşüreceğiz, ayarlayacağız.” diyorlar. Niçin mart ayı? Soruyorum sizlere. Çünkü mart ayında seçim var arkadaşlar.

Son on ayda yaklaşık yüzde 82 oranında yapılan doğal gaz zammının açıklaması bu mudur? Doların yükseliş oranıyla enerji fiyatlarındaki düşüş başa baştır. BOTAŞ’ın tahsil edemediği alacaklarının faturası maalesef vatandaşa çıkarılmıştır. Böyle bir ortamda ekonomik önlem olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne böyle bir kanun tasarısı getirilmiştir ki her türlü istismara, her türlü yolsuzluğa açık olduğu görülüyor.

Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının bu hâliyle kabulü hâlinde Türkiye uluslararası platformda “para aklama cenneti” olarak anılabilir. Legal kazançlar zaten böyle bir yasaya ihtiyaç duymadan ülkeye giriş yapmaktadırlar.

Komisyon görüşmeleri sırasında kanun kapsamı genişletilmiş, sisteme giren mükelleflerin 1 Ocak 2008 tarihinden önceki dönemleri incelenemez hâle getirilmiştir. Bu sayede, yapılan değişiklikle hâlihazırda incelenip vergi kaçakçılığı tespit edilen ve edilecek olan tüm mükellefler kurtulmuş olacaktır. Kara para trafiği içindeki kişi ve örgütler, kaçakçılar, hayalî ihracatçılar, uyuşturucu tacirleri de bu yasadan yararlanıp vergi affına uğrayacağı gibi, yasaya göre haklarında hiçbir cezai ve mali kovuşturma ve soruşturma yapılamayacak ve idari para cezası da kesilemeyecektir.

Sayın milletvekilleri, tasarı bu hâliyle yasalaşırsa vergi kaçakçıları milyarlarca lira cezadan kurtulacaklar, yasadan yararlanmak için bildirilen varlıklar nedeniyle 1 Ocak 2008’den önceki dönemlere ilişkin vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılamayacaktır. Buna karşılık yasa yürürlüğe girdikten sonra 2008’den önceki dönemler için başlatılan vergi incelemelerinde yükümlü aleyhine bir matrah farkı çıkarsa, varlık barışından yararlanana bu matrah farkını bildirdiği tutardan yüzde 2 vergisini ödeyerek mahsup etme olanağı da tanınmaktadır. Bu da yasayı af yasası kapsamına sokmaktadır. Ülkemizde yıllarca sistem içinde normal biçimde kazançlarını beyan eden, vergisini ödeyen vatandaşlarımız varken kazançlarını yurt dışında tutanların bir gecede yüzde 2’lik vergi ödeyerek temize çıkarılması toplumumuzda güvensizlik ve adaletsizlik duygusunu yaratacak, kamuoyunu bu konuda ikna etmek düşündüğünüz kadar kolay olmayacaktır.

Sayın milletvekilleri, ayrıca Türkiye’de büyük yatırımları ve sermayesi bulunan ülkeler de mukabil bir kararla vatandaşlarına çağrıda bulunup menkul varlıklarının ve sermayelerinin kendi ülkelerine transferini isterlerse bunu biz nasıl kabulleneceğiz veya bu yasa, bu taslak hazırlanırken böyle bir öngörüde bulunuldu mu, bunu da ayrıca merak ediyorum.

Önemli hususlardan bir tanesi de, yurt dışı kazanç istisnasıyla ilgili beyanları Sermaye Piyasası Kuruluna yapmayan, yapmadığı için de suçlanan malum dernek ve şirketlerin aklanması sonucunu da beraberinde getirecektir. Ama  muhalefet olarak bu olayların takipçisi olacağımızdan hiç kimsenin kuşku duymamasını istirham ediyoruz. Yolsuzluk, belgeli rüşvet ve terör olaylarıyla gündemden düşmeyen ülkemizde böyle bir yasanın kabulü adalet ve eşitlik ilkelerine büyük zarar verecektir. Vergisini ödeyen namuslu vatandaşları yaralayacak bir uygulamadır. Hükûmetin üzerinde durduğu tek konu, Türklere ait yurt dışındaki paranın yurda dönüşü gibi gösterilmek isteniyor. Burada itirazımız, yurt dışındaki paraların getirilmesine asla değildir. Endişemiz, geleceği varsayılan paranın böylece aklanıp tekrar yurt dışına çıkartılacağıdır. Bununla ilgili herhangi bir önlemi de bu tasarıda göremediğimizi özellikle belirtmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, öncelikle yasadan beklenenlerin gerçekleşebilmesi için çözülmesi gereken sorunlar vardır. Finansal yatırım araçlarındaki vergi yükü yerli ve yabancıda farklı uygulanmaktadır. Bu farklılık AKP İktidarı döneminde çıkarılan uygulamalarla yaratılmıştır. Vergi yükü yerliye yüzde 10, yabancıya sıfırdır. Maliye Bakanımızın açıklamasında, yerli yatırımcının İstanbul Menkul Kıymetler Borsasına kota edilmiş kayıtlı olan hisse senetleri için sıfır olacağı belirtilmiş, ancak bugüne kadar gereği yapılamamıştır. Hazine bonosunda da vergi sıfıra indirilmelidir. Aksi hâlde yurt dışındaki tasarrufların ülkemize yabancı fon gibi gelip sıfır vergi olanağı varken, yüzde 10 vergi ödemek suretiyle giriş yapması mümkün değildir. Hâlen vergi yükü menkul kıymetlere dayalı yatırım fonlarında yüzde 15, altına dayalı yatırım fonlarında ise yüzde 25’tir. Bütün menkul kıymetler yatırım fonlarında vergi yükü eşitlenmeli, yüzde   10-15 civarına mutlaka getirilmelidir.

Sayın milletvekilleri, biz yasama görevini üstlenenler, çıkaracağımız kanunların eksilerini ve artılarını iyi analiz etmeli, ülkemizin geleceği için neler getirip neler götüreceğini iyi hesaplamak zorundayız. Görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısının ülkemize katkısı, yaratacağı zarar ve tahribatın gölgesinde kalacaktır inancındayız. Kara para aklama cenneti yaftasını temizlemek sanıldığı kadar kolay olmayacaktır.

Bu yasanın bu hâliyle ülke çıkarlarının uzağında olduğu inancıyla destek vermeyeceğimizi belirtir, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Diren.

Komisyon konuşmak istiyor mu acaba?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Hayır, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Hükûmet konuşmak istiyor mu 2’nci maddeyle ilgili?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Hayır Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki.

Şahıslar adına Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerindeki düşüncelerimi ifade etmek için söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi, aziz Türk milletini saygıyla selamlarım.

Süremin beş dakikayla sınırlı olması nedeniyle bazı hususları maddeler hâlinde dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının genel gerekçesinde “Ülkemizde uzun yıllar boyunca kalıcı güven ve istikrarın sağlanamamış olması nedeniyle millî servet unsurlarından bir kısmı yurt dışına çıkarılmış olup, bu çıkarılan millî servet unsurlarının ülkemize getirilmesi amaçlanmaktadır.” denilmektedir.

Peki, değerli arkadaşlarım, dünyanın bu kriz ortamında çalkalandığı, enflasyon hedeflerinin şaştığı, enflasyonun iki haneli rakamlara ulaştığı, küresel krizin ülkemize çok ciddi tehditlerle yöneldiği şartlarda enerji fiyatlarındaki hızlı düşüşe rağmen doğal gaza yüzde 22’lik zam yapılarak bu kriz ortamında sanayicinin büyük bir maliyet artışıyla karşı karşıya bırakıldığı böyle bir ortamda kalıcı güven ve istikrarın sağlandığından söz edebilir miyiz? Edemeyeceğimize göre, amacına ulaşmayacağı şimdiden belli olan bu yasa tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmenizin nedenini kamuoyuna net olarak izah etmek zorundasınız. Aksi takdirde, basında yoğun olarak işlenen Deniz Feneri ve yurt dışındaki bu gibi olaylar kapsamındaki paraları Türkiye’ye getirme çabası, bazı siyasilerin yakınlarının paralarını aklama çabası, kara parayı aklama, naylon faturayı hoş görme yasası algılamasıyla kamu vicdanını yaralamaktasınız.

Diğer açıdan bakıldığında kamu vicdanı zaten yaralanmıştır. Kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınacağına dair beklenti bu yasa tasarısı ile ortadan kalkmıştır. Kendisini yasaların amir hükümlerine bağlı sayan ve bunun gereğini yerine getiren sanayicilerimiz üzülmektedir. Sebepsiz zenginleşmeye devlet eliyle destek olunmaktadır. Bu tür yasalar kayıt dışını, vergi ödememeyi, geliri saklamayı teşvik etmekte, yurt dışındaki iştirak kazançlarını, yurt dışında elde edilen ticari kazançlarını ülkeye getirmeyi ötelemeyi önermekte, bu da kamu maliyesini zayıflatmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet madem bu yasa tasarısını önümüze getirdi, burada bu hususları da mutlaka açıklamalıdır. Kendisini yasaların amir hükümlerine bağlı sayan ve bunun gereğini yerine getiren sanayicilerimizdeki burukluğu nasıl gidereceksiniz? Kayıt dışı ekonomiyi teşvik edeceği bilinen bu yasa tasarısının sonrasında kayıt dışı ekonomiyle mücadelede ne gibi adımlar atacaksınız? Getirilen varlıklarla ilgili olarak soruşturma ve kovuşturma yapılamayacağına göre, paranın kaynağı bilinemeyeceğine göre kara para aklayanların tasarıdan yararlanamayacağının sözünün sadece sözde kalmasının önüne nasıl geçeceksiniz? Bu hususu burada tüm kamuoyunu tatmin edecek şekilde izah etmek zorundasınız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2 Kasım 1943 tarihinde Karaçay Türk’ü, daha sonra adı KGB olarak değiştirilecek olan polis örgütü tarafından iki saat içerisinde topraklarından sürüldü. O günün sabahı 32.929’u çocuk olmak üzere 63.328 Karaçay Türk’ü Stalin Rusyası’nda hayvan vagonlarıyla Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan steplerine sürüldü. Hazırlanmaları için on beş dakika ile iki saat arasında değişen süreler verilmişti. Emre itiraz ederek evlerini terk etmek istemeyenler infaz edilirken, içeride insan olup olmadığı kontrol edilmeksizin ateşe veriliyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Asil.

BEYTULLAH ASİL (Devamla) – Akıl almaz haksızlıklara, zulümlere uğradılar. Acılara, sıkıntılara, yoksulluklara göğüs gerdiler. 40 bin kişiyi kaybettiler. Ölenlere Tanrı’dan rahmet diliyorum. Aziz Türk milletinin hafızasına tevdi ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Asil.

Şahsı adına Tokat Milletvekili Osman Demir konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Demir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, dünyanın genel çerçevesine baktığımızda olağan olmayan bir durum yaşıyoruz. Dünya ekonomileri, tabiri caizse, bir yangının içerisine düşmüş ve bu yangının başladığı ülke de dünyanın en büyük ekonomisi olan, dünya üretiminin tek başına yüzde 28’ini, diğer bir deyişle üç buçukta 1’ini üreten bir ülkede başlamış. Burada dev gibi bankalar batmış. Bir tanesinin, batan bankanın sadece bir tanesinin aktif büyüklüğü neredeyse Türkiye ekonomisinin bir yıllık gayrisafi yurt içi hasılasına denk. Böyle bir ortamda yaşıyoruz.

Bu ülkeler, bankacılık sektöründe başlayan bu darboğazdan kurtulmak için peş peşe kurtarma paketleri açıklıyorlar, ama bir türlü de yakın geleceğimizi net olarak göremiyoruz. Burada başlayan bir kriz Avrupa ülkelerine sıçramış, oradan diğer bütün dünya ülkelerine yayılmaya başlamış. Bunu önlemenin bir imkânı da yoktur, çünkü açık ekonomi modelinde yaşıyor artık dünya. Dünya gerçeklerinden uzak durmamız mümkün değil. Değişik ülkeler değişik politikalar açıklıyorlar, finansal sektörlerini değişik kurtarma planları açıklıyorlar.

Şimdi buraya çıkan arkadaşlarımız farklı görüşler ileri sürüyor. İşte bir tanesi diyor ki: “Kriz mi var? Krizi mi gizliyorsunuz? Kriz yok dediniz, bu neyin nesi o zaman?”

Arkadaşlar, biz, kriz yok derken Türkiye’de kriz yok diyoruz; yoksa dünyada kriz var. Bunu hepimiz biliyoruz, yaşanıyor. Batan bankalar var. Bunları hepiniz biliyorsunuz, hepimiz gündemi takip ediyoruz.

Yani, sanki…

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Yoksa bunlara ne gerek var o zaman? Türkiye’de yoksa ne gerek var?

OSMAN DEMİR (Devamla) – Efendim, dünyada kriz var. “Ne gerek var.” denilebilir mi?

Bakın açık ekonomilerden söz ediyorum. Artık “Bir ülkede başlayan bir kriz beni etkilemez.” deme şansınız yok. Önlem almak zorundasınız. Bizim yaptığımız da odur.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Başbakan öyle demiyor ama!

OSMAN DEMİR (Devamla) – Bakın bizde kriz yok. Olası gelecek bir krize karşı önlem alıyoruz. Bundan doğal ne olabilir.

Yaptığımız nedir? Demişiz ki: “Her ne sebeple olursa olsun yurt dışına bir vesileyle çıkmış varlıklarımız varsa, bizim vatandaşlarımıza ait varlıklar varsa bunları millî ekonomiye kazandıralım.” Bunlara da bazı cazip teklifler sunmuşuz. “Yüzde 2 vergi alacağız.” demişiz.

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Niye bugün, niye alelacele?

OSMAN DEMİR (Devamla) – Efendim, deniyor ki: “Bunlar şimdi kara paraysa, yolsuzluk parasıysa, terör parasıysa…” Arkadaşlar, saymışız… Bir defa paranın kendisine bakarak bu para kara para mıdır, ak para mıdır bunu anlayamazsınız. bu anlaşılmaz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Nasıl anlarız?

OSMAN DEMİR (Devamla) – Para nesnel bir varlıktır, kâğıttır. Kâğıda bakarak anlaşılmaz. Kara para mıdır, terör parası mıdır, uyuşturucu parası mıdır, kaçakçılık parası mıdır, bunu bu paraya sahip olandan anlarız.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Paranın üzerinde Deniz Feneri varsa ne olacak?

OSMAN DEMİR (Devamla) – Bunu bu paraya sahip olandan anlarız. Burada da saymışız onları. Demişiz ki: “Terörle uğraşanlar, kaçakçılık yapanlar, kara para aklamaya çalışanlar Türkiye’ye para sokamaz.” Bunları belirtmişiz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Nerede sayıyorsunuz? Bunu nerede sayıyorsunuz, kanunun neresinde?

OSMAN DEMİR (Devamla) – Buna rağmen, yok şunu aklıyorsunuz… Yani olmayan şeyleri…

İSA GÖK (Mersin) – Nerede yazıyor, nerede?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Kanunun neresinde var?

OSMAN DEMİR (Devamla) – Efendim, gerekçeye baktığınızda var onlar.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Neresinde var?

OSMAN DEMİR (Devamla) – Hepsi var burada. Yani okunmuşsa göreceksiniz.

İSA GÖK (Mersin) – Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu ne oldu?

OSMAN DEMİR (Devamla) – Dolayısıyla, olmayacak bir şeyi, sanki varmış gibi lanse ederek bunları söylemek doğru değil.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yok ama kanunda böyle bir şey.

OSMAN DEMİR (Devamla) – Arkadaşlar, diyorsunuz ki: “Madem ihtiyacınız yok, niye alıyorsunuz?” Yapmayın. Diyoruz ki: “Tedbir alıyoruz.”

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Hükûmet değil misiniz, niye getirmediniz şimdiye kadar?

OSMAN DEMİR (Devamla) – Bu sefer diyorsunuz ki: “E, peki, bu küçük bir tedbir.”

Arkadaşlar, ekonomi yönetimi dinamik bir süreçtir. Bugün buna ihtiyaç duyuyoruz, bunu alıyoruz. Yarın daha büyük bir tedbire ihtiyaç duyduğumuzda tereddütsüzce onu alacağız; olan budur.

Şimdi bakıyoruz, Türkiye ekonomisi yok zayıfmış, yok krizdeymiş vesaire… Yok arkadaşlar, öyle bir şey yok. Türkiye ekonomisinin güçlü sigorta kaynakları vardır. Bunlardan biri zaman zaman eleştirdiğiniz serbest kurdur. Bakın, yurt dışına bir… İşte,  Amerika’da banka battığında yurt dışına bir para çıkışı oldu, anında döviz kuru arttı ve para çıkışına karşı fren oluşturdu, sonra geri düştü. Arkadaşlar, döviz kuru arttığı zaman yurt dışına paranın çıkması o paranın dezavantajınadır. Çünkü daha çok TL vermesi gerekir döviz satın alabilmesi için, bunu da yapmayacaktır, yapamıyor.

Diğer taraftan bir başka sigortamız, mali disiplin, eleştiriyorsunuz. Bazıları çıkıyor buraya, efendim, işte, bütçe disiplini diyerek tutturmayalım -Plan ve Bütçede de bunlar söylendiği için söylüyorum - bütçe disiplini diye ısrar etmeyelim. E, nedir? İşte,  konjonktüre göre bütçe uygulayalım falan. Arkadaşlar, biz burada kararlıyız. Bütçe disiplinine uyacağız diye ısrarlıyız. Niye biliyor musunuz? Geçmişte gerek 94 krizine bakılsın gerek 99 gerek 2001 krizlerine bakılsın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayız.

Buyurunuz.

OSMAN DEMİR (Devamla) – …bu krizlerin temelinde maalesef bütçe disiplininden kopma vardır. Biz, bütçe disiplinini sıkı bir şekilde sağladığımız içindir ki, faiz dışı fazlaya uyduğumuz içindir ki, bakın, bugün faiz ödemelerimiz aşağıya doğru düşüyor, devletin borçlanma yükü aşağıya doğru düşüyor. Bundan dolayıdır ki Türkiye ekonomisi geçmişte olduğundan çok daha güçlüdür.

Bir diğer konu, parasal disiplin. Eskiden olmadığı kadar güçlüdür arkadaşlar. Merkez Bankası bağımsızlığı  bizden önce çıkarıldı, kabul ediyorum ama biz buna harfiyen uyuyoruz. Merkez Bankası bağımsızlığı kanunu Türkiye için parasal disiplin anlamında bir sigortadır. Artık hükümetlerin eskisi gibi Merkez Bankasından diledikleri gibi borçlanma şansları yoktur. Dolayısıyla, Merkez Bankası, fiyat istikrarını sağlamakla, parasal disiplinin hangi yönde takip edilmesi gerekirse o yönde takip etmekle yükümlüdür. Kanun bu yükümlülüğü Merkez Bankasına vermiştir. Bu da Türkiye ekonomisinin bir başka sigortasıdır.

Doğrusu ben on dakikalık bir süre hedeflemiştim ama beş dakika olunca inanın ben de söyleyeceklerimi birbirine karıştırdım.

Ben yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demir.

Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

Sayın Torlak, Sayın Ağyüz, Sayın Özdemir, Sayın Genç, Sayın Aydoğan, Sayın Çalış, Sayın Taner ve Sayın Sipahi sisteme girmişler soru için. Süremiz kısıtlı olduğu için lütfen soruları… Bütün arkadaşlara söz verebilmek için sadece sorunuzu sorarsanız daha çabuk…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sizin daha önce vardı, tekrar girerseniz size de söz vereceğim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Girdim efendim, girdim.

BAŞKAN – Lütfen sadece soruyu sorun, ekonomik olarak kullanalım.

Buyurunuz Sayın Torlak.

D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Aracılığınızla Sayın Bakana sormak isterim: Küresel mali krizin getirdiği bugünkü piyasa ortamında bankalarca verilmiş olan kredilerin vadesinden önce geri ödemesinin çağrılmasına ve vadesi gelmeden arkası yazılmak suretiyle haciz başlatılan çeklerle ilgili işlem yapan bankalara nasıl bir yaptırım düşünüyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Torlak.

Sayın Ağyüz

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, yabancı ülkelerde doğan bu global kriz, hükümetlerin çok ciddi tedbirleriyle destek paketleri açıklandı. Bizde de böyle olması gerekirken son günlerde hep zam paketi açıklanıyor, siz krizi zam paketi açıklayarak mı karşılayacaksınız? BOTAŞ’ın yaptığı zam bir yandan, sizin bütçenizde görülen zamlar bir yandan, işsizlik ve yoksulluk kapıdayken üretim düşüklüğü yaratan bu zamlar için alınması gereken tedbirleri niye almadan bugün hayalî bir, ne kadarı gerçekleşeceği meçhul olan bir yasayla “Krizi önleme paketi açıklıyoruz.” diye kamuoyunu aldatmaya bizim hakkımız var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ağyüz.

Sayın Özdemir…

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma soruyorum: Kara para sahibi Türk vatandaşlarının paralarıyla PKK terör örgütü mensuplarının uyuşturucudan elde ettiği, karanlık ilişkilerden elde ettiği paralar yurt dışındaki paravan şirketler ve şahıslar üzerinde bulunmaktadır. AKP Hükûmeti bu ilişkileri çözüp suçta elde edilen bu paraları müsadere edeceğine, 30/10/2009 tarihine kadar Türkiye'ye transfer ettiklerinde gelir ve kurumlar vergisinden istifade edileceği belirtilmektedir. Bu kanunla, yurt dışındaki karanlık ilişkilerden elde edilen kara paranın AK PARTİ Hükûmeti tarafından aklanması anlamına gelmiyor mu?

Soru iki: Namuslu devlet memurlarından bu durumda hâlâ mal beyanı almayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özdemir.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kemal Bey’e dün de sormuştum. Foça’da 15 milyar 600 milyon liraya alıp da bir süre sonra 1 trilyon 260 milyar liraya sattığı gayrimenkul için beyanname verdi mi, vergisini verdi mi? Vermediyse sebebi? Bu kanunla bunları da affetmeyi düşünüyor mu?

İkincisi, maddede kanaat verici belgeler arasında noterleri de saymışlar. Maalesef, AKP İktidarı zamanında artık noterlerin yaptıkları tasdikler sahte çıkıyor. Almanya’da hapishanede yatan bir kişiye Türkiye'de noterin vekâletname verdiği gibi belge veriyor. Bu durumda olan noterlerin tasdik ettikleri belgelere nasıl inanılacak? Daha önce “Vergi Barışı” adı altında çıkarılan 4811 ve 5736 sayılı yasalarda sahte belge kullanılması af kapsamına alınmaya çalışılmış, ama gelen tepkiler üzerine bundan vazgeçilmiş, ama bu kanunun 3’üncü maddesinin 6’ncı fıkrasında maalesef sahte, naylon fatura yine af kapsamı içine alınıyor. Burada Kemal Bey’in de bir yararı olacak mıdır?

Yine, 3’üncü maddeyle veya bu kanunla getirilenlere, taşınmazlar, gemiler de af kapsamına alınıyor. Acaba Hükûmet üyelerinin aile efratlarının kaç tane gemisi var? Bunlar da bu af için para getirecekler midir?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

Sayın Aydoğan

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kriz ülkemizi etkilemez, vatandaşlar etkilenmez denirken, reel sektör ve bütün kesimlerin sıkıntısı her geçen gün artıyor. Esnaf ve ticarethane sahipleri borçlarını ödemekte ve yaşamını sürdürmekte her gün zorlanıyor. Kara listedeki kredi borcu 2 milyar YTL’yi aştı. Bu tasarıyla bu sorunlar sona erecek mi? Vatandaşımız rahatlayacak mı? 50 milyar doları aşan cari açık sorunu bitecek mi?

Eğer, Türkiye'de, ülkemizde kriz, sorun yoksa bütün bu düzenlemelerin nedeni nedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aydoğan.

Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, yurt dışından millî ekonomiye kazandırılacak varlıklar arasında belirtilen “taşınmazlar” ibaresiyle neyi kastediyorsunuz?

Hangi taşınmazları, hangi yollarla ekonomiye kazandıracaksınız?

Çok uluslu şubeleri olan firmaların uluslararası seyir hâlinde olan varlıklarında nasıl bir uygulama yapacaksınız? 

Tasarı ile ekonomiye kaç adet taşınmaz kazandırmayı hedefliyorsunuz? YTL olarak değeri nedir?  Bu taşınmazları sadece kayıt mı edeceksiniz yoksa YTL olarak değerini mi kabul edeceksiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çalış.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakanım, biraz önceki konuşmanızda, uyuşturucu, terör örgütü, hortumcu parası gibi paraların, kara paraların takibini ihbar mekanizmasına dayandırdınız. 

Şimdi sormak istiyorum: Vergi mahremiyeti gerçeğine rağmen, varlık barışıyla ilgili müracaat edenlerin listelerini yayımlamayı mı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Taner.

Sayın Sipahi…

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım,  madde 2/c’de “Kanaat verici belge”, bu belgeyi tasdik edecekler arasında, maddenin sonunda “Türk elçilik ya da konsoloslukları, yoksa ilgili ülkenin Türk menfaatini koruyan aynı nitelikteki temsilcileri” diye bir anlaşılmaz tabir var. Eğer bunun için fahri konsolosluklar kastediliyorsa, bu açıkça yazılsın, yoksa, bu çok istismara müsait bir tabirdir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sipahi.

Sayın Şandır…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Bakan, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşan arkadaşımızın çok ağır bir iddiası bulunmaktadır, diyorlar ki: “Bu tasarı Anayasa’nın 10’uncu maddesine aykırıdır. Çünkü, yurt dışından getirilecek paralardan yüzde 2, yurt içinden bildirilecek paralar için de yüzde 10 vergi alacaksınız. Tasarıda vergi oranlarının farklılaştırılması yaşanıyor. Bu, Anayasa’nın 10’uncu maddesine aykırıdır, bağlı olarak 73’üncü maddesine de aykırıdır.” Bu konuda bir açıklık gerekiyor. Bir açıklama yapar mısınız?

İkinci husus; kanunun 3’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında 213 sayılı Kanun’a göre defter tutanlar belirtiliyor. Defter tutmayanlarla ilgili ne yapacaksınız veya özel kanununa bağlı olarak defter tutanlar var, onları nasıl alacaksınız?

Bir başka hususu daha sormak istiyorum: Şimdi, yurt dışında kaynağı şaibeli veya şaibeli olduğu iddia edilen paraları yurt içine getirip millî ekonomiye katmaya çalışıyorsunuz. Yurt içinde hak edilmiş, devletin, toplumun parası olan, ama bugüne kadar ödenememiş, işte, vergi cezaları var, gecikme cezaları var, bunların faizleri var, alacağınız var. Büyük miktarlar ve bildiğim kadarıyla 27 milyar YTL. Bunları tahsil etmek için bir düşünceniz var mı? Bu yönde bir yapılandırma düşünüyor musunuz? Bir paket olarak bu kanunla birlikte eğer millî ekonomiyi dışa bağımlılığından kurtarmak, bu finans krizinden kurtarmak gibi bir gayretiniz varsa, niye yurt içinden doğmuş bu alacağınızın tahsili için bir paketiniz veya bir tasarınız bulunmuyor veya bulunuyor mu?

Bu konularda bir açıklama yaparsanız teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şandır.

Buyurunuz Sayın Bakan, size de ek süre vereceğim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Torlak “Bankaların kredilerini geri çağırması nasıl oluyor; yani bu normal mi?” diye sordu.

Şimdi, bizim de sürekli olarak vurguladığımız, bankaların reel sektörü zora sokacak şekilde kredileri geri çağırmasını uygun görmüyoruz. Ancak, elde tabii Bankalar Kanunu var. Bankaların da kendi yetki ve sorumlulukları oluyor ve bağımsız kurul olarak BDDK’nın da gözetiminde bulunuyorlar bunlar.

Ancak, bu arada tabii, bankalar da bu zamanlarda özellikle kredilerinde seçici oluyorlar, yani kılı kırk yararak veriyorlar. Fakat, bankalarımızla yapmış olduğumuz görüşmelerde de iyi müşterilerinin kredilerinin devam etmesinden yana olduklarını bize çeşitli defalar da dile getiriyorlar, hatta kredi miktarlarında da azalma olmadığını bize söylüyorlar. Ona rağmen biz bu konu üzerinde üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz çünkü bu krizden etkilenmesi gereken kesim, etkilenecek kesim reel kesim oluyor, reel sektör oluyor. Dolayısıyla, biz de bütün tedbirlerimizi alırken de reel sektörün yanında olmaya gayret ediyoruz. Hatta BDDK, biliyorsunuz, yakında “Bütün bankaların kârlarını dağıtmayın, öz sermayelerinize ilave yapın.” dedi. Bundan maksat, bankaların kredi yapılarını da güçlendirmeye gayret etmektir. Zaman zaman da Merkez Bankamız bankalara kısa vadeli olmak üzere büyük miktarda fonlama yapıyor, Türk lirası olarak fonlama yapıyor ve bu fonlamadan dolayı da kredilerin sıkıntıya girmemesini arzu ediyoruz, gayretlerimiz budur.

Şimdi, Sayın Ağyüz “Destek paketleri yerine zam tedbirleri açıklıyorsunuz.” diyor. Bunu daha önce ben açıkladım değerli arkadaşlar. Şimdi, Amerika destek paketi açıklıyor veyahut da İngiltere destek paketi açıklıyor. Amerika’da veya orada banka zora girmiş, batmış yani açıkçası banka batmış; destek paketi açıklamak mecburiyeti var. Şimdi, sanki bu moda gibi, orada çıktı bir moda, biz de aynı modayı takip edelim… Orada banka batmış, çok şükür burada banka batmadı.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Fabrikalar kapanıyor Sayın Bakan, fabrikalar kapanıyor, buna çare bulun; onu diyoruz biz, “Banka kapanıyor.” demiyoruz biz; fabrikalar kapanıyor, işsizlik artıyor. Siz de doğal gaza zam yaparak üretimi düşürüyorsunuz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi onu söyleyeyim.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Ben bunu soruyorum.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi beni iyi dinleyin o zaman.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Ve bu zammı da siz savunuyorsunuz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Dinle, bak, deminden beri konuştun...

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Soruma cevap verin soruma!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Tamam, ben dinledim, siz de lütfen bir dinleyin.

Şimdi, doğal gaza zammın sebebi maliyetlerin yükselmesidir. Bizim doğal gazımız yok, dışarıdan alıyoruz doğal gazı. Dışarıdan aldığın zaman, o dışarıdaki maliyetin senin arttığı zaman, senin de o maliyetini alman lazım. Aksi takdirde, maliyetin altında bir satış yaptığın zaman “Bunun bedelini bütçe ödesin.” demektir, bunun manası bu. Yani, Türkiye bunu geçmiş zamanda çok yaşadı. Doğal gaza zam yapmayalım bütçeden ödeyelim, ona zam yapmayalım bütçeden ödeyelim, efendim tütünü alalım, taban fiyatı verelim bütçeden ödeyelim, onu bütçeden, bunu bütçeden… Bütçenin, geldiğimiz zaman, 2002 yılında 40 milyar açığı vardı değerli arkadaşlar ve bütçenin yüzde 34’ü açıktı, üçte 1’inden fazlası açıktı.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Beş yıl niye yapılmadı o zaman?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Elektriğe niye zam yapmadınız o zaman, seçime kadar?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, lütfen ikaz edin.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Seçime kadar elektriğe zam olmadı.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım lütfen, Sayın Bakan cevap versin.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başbakanımız -o günlerde de var- bıçak kemiğe dayandığında yapmak mecburiyetindeyiz bunu…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Niye beklediniz, niye?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ama, Sayın Baykal çıkıyor, diyor ki: “Bunu geri alın.” “Geri alın.” ne demek? “Geri alın.” demek, “Bunu 70 milyona ödet.” demek, “Bunu bütçeden öde.” demek, “Bunu da 70 milyon ödesin.” demek. Bunu mu yapalım yani?

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Vergi yükünü azaltın.

 BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Dağıttığınız kömürün parasını kimden çıkardınız Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bunu yaptığın zaman o eski bütçe açıklarıyla karşılaşırsınız, o enflasyonu yükseltirsiniz, ekonomiyi de altüst edersiniz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Seçime kadar elektriğe niye zam yapmadınız?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Eğer sizin gibi seçimi biz çok düşünecek olsaydık bu zammı yapmazdık Sayın Anadol.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Elektriğe niye zam yapmadınız temmuza kadar, 2007’ye kadar?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Gerekli olduğu zaman yaparız.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hah! O zaman gerekli değildi tabii!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Gerekli… Maliyetin altına düştüğü zaman yaparız arkadaş, kusura bakmayın. Siz şimdi, milleti göz göre “Biz zammı geri alacağız” deyip gözünü boyayacağınızı zannediyoruz. Bu numara yok artık, bunlar eskide kaldı.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sizde çok numara var!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Millet soruyor: “Zammı yapmazsan kim ödeyecek bunu?” diyor. 70 milyon ödeyecek. Doğal gazı kullanan da ödeyecek, kullanmayan da ödeyecek. Bu mu adalet yani? Bunu mu istiyorsunuz yani? Eskiye dönmeyi mi istiyorsunuz? Türk ekonomisini yine toslatmayı mı, duvara toslatmayı mı düşünüyorsunuz? Bunu istemek demek hesabını bilmemek demek, bunu istemek demek ekonomiden anlamamak demek, bunu istemek demek Türk ekonomisini tekrar bozmak demektir; bu kadar açık.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Dört ay sonra nasıl indireceksiniz?

BAŞKAN – Sayın Unakıtan, süremizi doldurmuş bulunuyoruz. Lütfen, toparlarsanız…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bu kadar açık. O bakımdan, değerli arkadaşlar, ne söylüyoruz onun hesabını siyasiler tartarak söylemesi lazım.

BAŞKAN - Lütfen, toparlarsanız… Epey bir süre verdim size çünkü.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Peki.

Şimdi bir şeyden bahsetmek istiyorum. Dün de sordu Sayın Genç: Foça’da deftere kaydettim mi kaydetmedim mi? “Sen orada vergi mi kaçırdın?” Bunu şimdi, sayın birkaç milletvekili daha söylüyor. Şimdi, bu sorular bana daha önce 2006 yılında da soruldu ve ben 22/11/2006 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisindeki yaptıkları basın toplantısına karşı açıklama yaptım o zaman. Şimdi o zamanki açıklama unutuldu, 2006 geçti ya. Eski şeyleri karıştır, tekrar bir şey çıkar mı acaba? Tekrar ileri sürülüyor. Sayın Genç de onların aynısını söylüyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, açıklayın.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ben şimdi açıklıyorum. Ben bunu, bu muameleyi -dış ticaret olarak yapılmıştı- ben dış ticaret olarak bunu… Biz bakın, 10/05/2002 tarihinde 001369 numaralı fatura ile faturasını kestik bunun. Böyle kaçak maçak hiç alakası yok bunun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Vergisini, vergisini soruyorum.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi, dur, bir dakika dinle.

Bunun, şimdi, biz 10/05/2002 tarihinde 712 numaralı yevmiye maddesiyle kayıt ettik, biz bu kadar para kazandık kardeşim, kaydımızı da yaptık. İşte numarası da bu.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Beyannamede kaç lira beyan ettiniz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sen beyannameden anlıyorsan eğer…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben senden daha iyi anlıyorum.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sen biraz maliyeci geçiniyorsun ama bak sonunda bir şirketin bütün faaliyeti neticelerinde beyanname toplanıp, kâr eder zarar eder, şu eder bu eder, beyannamesiyle de vergi dairesine beyan edilir. Bu da beyan edilmiştir. Bu 2002 yılına ait kurumlar vergisi beyannamesiyle beyan edilmiştir. Daha fazla ne anlatacağım?

KAMER GENÇ (Tunceli) – O beyannameyi görelim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Yani bununla ilgili…

KAMER GENÇ (Tunceli) – O beyannameyi bir görelim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Görsen anlar mısın sen beyannameden ya? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Unakıtan, lütfen…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Anlarım, anlarım merak etme! Sana da öğretirim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – O zaman vergi dairesine git bak, vergi dairesine git bak.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben bu işlerin piriyim, bana kaçamak cevap veremezsin!

BAŞKAN – Lütfen karşılıklı konuşmayalım Sayın Genç. Verdiği cevap bu kadar, ne yapacaksınız Sayın Genç? Söylediği bu.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Pir…

“Bu kadar” değil, cevabımız budur Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, tamam.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – “Bu kadar” değil, bunun cevabı budur.

BAŞKAN – Sayın Unakıtan

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bunu kaydettik, yevmiye defterine de kaydettik, beyannamesini de verdik, bununla ilgili de noterliğin bile “Evet, burada yazılıdır.” diye yazısı var elimizde. Bu beyan da edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben soruyorum: Sen Bakansın, vergisini verdin mi vermedin mi?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ve bu şekilde iddia edenlerden de kanuni hakkımı aramak üzere mahkemeye de müracaat ettim. Yok öyle! Çıkın ortaya: “Beyan ettin mi etmedin mi? Göster bana beyannameni.”

BAŞKAN – Sayın Unakıtan, lütfen sözünüzü bağlayınız.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, vergisi verildi mi verilmedi mi?

BAŞKAN – Sayın Genç, yeterli artık.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Siz önce kendi… Neyse konuşmayayım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – “Neyse” ne? Neyse söyle!

BAŞKAN – Lütfen siz konuyu bağlayınız.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Peki, şimdi ortalığı karıştırmayalım, tamam.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sorular kaldı.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Diğer konular var, vakit de geçiyor, onlara da müsaade ederseniz yazılı cevap vereyim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Unakıtan.

Madde üzerinde bir önerge vardır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Anayasa’ya aykırılık iddiası var.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, Sayın Şandır’ın bir sorusu vardı, önemli olduğu için…

BAŞKAN – Evet, buyurunuz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Anayasa’nın 10’uncu maddesine aykırılık görmüyoruz. Ayrıca da vergi alacaklarının tahsili için de biz, daha yeni bir tebliğ hazırladık ve on sekiz ay taksitle, yıllık da yüzde 3 faizle bu alacaklarımızı almak üzere de gerekli tedbiri, önlemi de şu anda almış bulunuyoruz Sayın Şandır.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Unakıtan.

Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı Tasarının 2 nci maddesinin (1) no.lu fıkrasının (c) bendinde yer alan ve “belgelerini, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun İkinci Kitabının Üçüncü Kısmında yer alan” ibaresinin “ve” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Mustafa Özyürek

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Trabzon

İstanbul

Malatya

 

Bülent Baratalı

Tekin Bingöl

 

 

İzmir

Ankara

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Bingöl, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünyada gelişen ekonomik krizle ilgili, krizden etkilenen ya da olası etkiye maruz kalabilecek ülkeler süratle çok ciddi önlemler almaya başladılar, yasal düzenlemeler yaptılar ve çok geniş kapsamlı ve hacmi geniş paketleri hayata geçirdiler. O dönemlerde Hükûmet yetkilileri ise bu krize karşı “kriz bizi etkilemez”, “kriz bizi teğet geçer” ya da “kriz bizim ülkemiz için bir şans olabilir” gibi son derece popülist bir yaklaşımla açılımlar yaptılar.

Değerli milletvekilleri, oysa 2007 yılının başından itibaren siyasiler, akademisyenler, ekonomistler, ilgili meslek odaları ve iş adamları zaman zaman çok iyi niyetli uyarılar yapmışlardı. Bu uyarılar, olası krizin habercisi birtakım örnekler de vererek Hükûmeti uyararak, ciddi tedbirlerin alınmasını sağlamaya yönelik iyi niyetli uyarılardı. Oysa bazı yetkililer, bu uyarılara bile “siz felaket tellallığı yapıyorsunuz” anlayışıyla yaklaşmışlardı.

Bugün geldiğimiz noktada artık herkes kabul ediyor ki kriz çok ciddi bir şekilde ülkemizi etkilemektedir. Bunu her gün birkaç örnekle görmek mümkün değerli milletvekilleri. Bakınız, sadece Kayseri’de son dönemlerde onlarca konkordato ilan edildi. Daha dün Bilecik Ticaret Odası Başkanı Bilecik’te işten çıkarılan işçilerin sayısının 2 bini bulduğunu söyledi. Bu sabah Bursa’da çok önemli bir firma maalesef üretimini tamamen durdurdu.

Değerli milletvekilleri, bu örnekleri çoğaltmak mümkün ama çok uzaklara gitmeye de gerek yok. Sokağa çıkalım, caddelerde dolaşalım, sağımızdaki solumuzdaki apartmanlara baktığımızda her gün artan sayıda “satılık”, “kiralık” ya da “devren” iş yerleri görmek mümkün. Belki o mahallenin, o caddenin, o sokağın simgesi olan yılların iş yerleri bile kapanıyor ve kapanma tehlikesiyle karşı karşıya. Türkiye’de durum bu noktada ve hâlâ, maalesef AKP sözcüsü arkadaşımız çıkıp “Türkiye kesinlikle krizden etkilenmiyor, bu yasa sadece bir önlem.” diyebiliyor.

Değerli milletvekilleri, böyle olsa dahi bizim önceliğimiz bu yasa olmamalı. Bakınız, bu ülkede birikimlerini üretime yönelik yatırıma yansıtan iş adamlarımız, tüccarlarımız, esnaflarımız var ve maalesef, zaman zaman bu iş yerleri kapanıyor. Birçok çalışan da yılların işçilerini, çalışanlarını kapının önüne bırakmak gibi çok ciddi bir sıkıntının içine giriyorlar. Hâl böyle iken ülkemizdeki iş adamlarını, sanayicimizi, tüccarımızı, esnafımızı rahatlatacak, onların hiç olmazsa iş yerlerinin devamını sağlayacak düzenlemeleri yapmamız bizim önceliğimiz olmalıydı.

Peki, niçin bütün bunlar ötelenip de “Varlık Barışı” diye bir yasa alelacele ve krizin hiçbir esamesi yokken -AKP sözcüsü arkadaşın söylediğinden hareketle söylüyorum- hiçbir esamesi okunmuyorken niçin böyle bir yasaya gerek görüldü? Eğer amaç yurt dışındaki varlıkların Türkiye’ye getirilmesi idiyse altı buçuk yıl içerisinde bu yapılabilirdi. Demek ki nihayet Hükûmet krizin ayak seslerini duymaya başladı ama maalesef Hükûmet yine geç kaldı. Zira az önce verdiğim örnekten de anlaşıldığı gibi kriz kapımızı açıp içeri girdi.

Değerli milletvekilleri, bu yasa birtakım kuşkuları beraberinde getiriyor, birtakım kafa karışıklığına yol açıyor. Nihayet bir iki düzenleme arkadaşlarımızın uyarısıyla AKP tarafından yapıldı, dikkate alındı ama bu yetmiyor. Bakınız, taşınmazların kayıt altına alınması ülke ekonomisi açısından uygundur, olumludur ama bu taşınmazların çok net bir şekilde adının konması lazım. Yine, yurt dışında varlıkları olan vatandaşlarımıza baktığımızda bunları farklı kategorilere koymak mümkün. Örneğin, çok yüklü birikimi olan, gayrimenkulleri ve nakitleri olan bazı vatandaşlarımız -ki bu diğer ülkelerde de söz konusu- güvence anlamında ilerleyen yıllarda kendilerini gelişen hususlara karşı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayın.

Buyurun.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) - …garanti altına almak için birikimlerinin bir kısmını yurt dışına götürmüş olabilirler. Siz ne yaparsanız yapın, vergiyi yüzde 2 değil sıfır yapsanız dahi, üzerine promosyon verseniz dahi o insanlar bu parayı ülkelerine getirmezler. Geri kalan vatandaşlarımızın yurt dışında çalışıp elde ettikleri birikimleri ise maalesef geçtiğimiz yıllarda yaşadıkları nedeniyle, güven telakki etmediğimiz için önemli bir kısmı bu ülkeye paralarını getirmeyeceklerdir. Bir de son dönemlerde KOMBASSAN, YİMPAŞ örneği, Deniz Feneri örneği yurt dışında alın teriyle biriktirdiklerini bu ülkeye getirenleri ciddi bir hayal kırıklığına uğratmıştır.

Değerli milletvekilleri, umut ediyorum ki bu yasa çıktığında “taşınmazların kayıt altına alınması” adı altında bazı gemiler Akdeniz’in serin sularında dolaşmasın. Umut ediyorum ki bu yasa çıktığında -AKP için, artık, paranın akının karasının hiç öneminin olmadığı da görülüyor- o bahsettiğim alın terinin karşılığı olan paranın yerine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız sözünüzü.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) - …gayrimeşru kazançların -işin içinde her türlü uyuşturucudan tutun da aklınıza ne tür usulsüzlük varsa- elde edilen paraların bu ülkeye gelmesinin önüne geçilebilsin ve maalesef, bu yasa, varlık paketi değil de kara para aklama paketi olarak hayata geçecektir diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bingöl.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Bakacağım efendim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.08

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.20

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa) , Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

302 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının 2’nci maddesi üzerinde verilen Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

Uygulama esasları

MADDE 3- (1) Gerçek veya tüzel kişilerce,1/10/2008 tarihi itibarıyla sahip olunan ve yurt dışında bulunan; para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile varlığı kanaat verici bir belgeyle ispat edilen taşınmazlar, bu Kanunun yayımlandığı ayı izleyen üçüncü ayın sonuna kadar Yeni Türk Lirası cinsinden rayiç bedelle banka veya aracı kuruma bildirilir ya da vergi dairelerine beyan edilir. Bu kıymetler, 213 sayılı Kanun uyarınca defter tutan mükellefler tarafından beyan tarihi itibarıyla kanuni defterlere kaydedilebilir. Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, bu Kanun hükümleri uyarınca kanuni defterlerine kaydettikleri kıymetler için pasifte özel fon hesabı açarlar. Bu fon hesabı, sermayenin cüz’ü addolunur, sermayeye ilave dışında başka bir amaçla kullanılamaz, işletmenin tasfiye edilmesi halinde ise vergilendirilmez. Serbest meslek kazanç defteri ile işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler, söz konusu kıymetleri defterlerinde ayrıca gösterirler. Bu varlıklar dönem kazancının tespitinde dikkate alınmaz.

(2) Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye’de bulunan ancak 1/10/2008 tarihi itibarıyla kanuni defter kayıtlarında işletmenin özkaynakları arasında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlar, bu Kanunun yayımlandığı ayı izleyen üçüncü ayın sonuna kadar Yeni Türk Lirası cinsinden rayiç bedelle vergi dairelerine beyan edilir. Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, bu Kanun hükümlerine göre 213 sayılı Kanun uyarınca kanuni defterlerine, taşınmazlar dışındaki varlıklarını banka ve aracı kurumlardaki hesaplara yatırmak suretiyle kaydederek pasifte özel fon hesabı açarlar. Bu fon hesabı, sermayenin cüz’ü addolunur ve beyan tarihinden itibaren altı ay içinde sermayeye ilave olunur. Serbest meslek kazanç defteri ile işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler, söz konusu kıymetleri defterlerinde ayrıca gösterirler. Bu varlıklar dönem kazancının tespitinde dikkate alınmaz.

(3) Vergi dairelerine birinci fıkraya göre beyan edilen varlıkların değeri üzerinden % 2, ikinci fıkraya göre beyan edilen varlıkların değeri üzerinden % 10 oranında vergi tarhedilir ve bu vergi, tarhiyatın yapıldığı ayı izleyen ayın sonuna kadar ödenir. Ödenen bu vergi, hiçbir suretle gider yazılamaz ve başka bir vergiden mahsup edilemez.

(4) Banka ve aracı kurumlar, kendilerine bildirilen varlıklara ilişkin olarak % 2 oranında hesapladıkları vergiyi, bildirimi izleyen ayın onbeşinci günü akşamına kadar vergi sorumlusu sıfatıyla bir beyanname ile bağlı bulunduğu vergi dairesine beyan eder ve aynı sürede öderler.

(5) Birinci ve ikinci fıkralar kapsamında bildirilen veya beyan edilen varlıklar nedeniyle 1/1/2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmaz. Ancak, diğer nedenlerle bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle devam eden veya bu tarihten sonra başlayan 1/1/2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin vergi incelemeleri sonucu gelir, kurumlar ve katma değer vergisi yönünden tespit edilen matrah farkından, bu Kanun kapsamında beyan edilen tutarlar mahsup edilerek tarhiyat yapılır.

(6) Birinci fıkra hükmünden yararlanan gerçek kişiler ile tüzel kişilerin kanuni temsilcileri hakkında, bu Kanun kapsamındaki beyanlarıyla sınırlı olarak 20/2/1930 tarihli ve 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun, 47 nci maddesinin (A) fıkrası hariç olmak üzere 2499 sayılı Kanun, 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu, 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu ve 213 sayılı Kanunda düzenlenen suçlar veya kabahatler ile bu suçlardan kaynaklanan mal varlığı değerleriyle ilgili olarak 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 282 nci maddesinde gösterilen suç yönünden soruşturma veya kovuşturma yapılmaz ve idari para cezaları uygulanmaz.

(7) Beyan edilen varlıklarla ilgili olarak 213 sayılı Kanunun amortismanlara ilişkin hükümleri uygulanmaz. Bu varlıkların elden çıkarılmasından doğan zararlar, gelir veya kurumlar vergisi uygulaması bakımından gider veya indirim olarak kabul edilmez.

(8) Birinci fıkra uyarınca bildirildiği veya beyan edildiği halde, 1/10/2008 tarihi itibarıyla yurt dışında bulunduğu kanaat verici belge ile tevsik edilemeyen ve bildirim veya beyanın yapıldığı tarihten itibaren bir ay içinde Türkiye’ye getirilmeyen veya Türkiye’deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmeyen para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları dolayısıyla beşinci ve altıncı fıkra hükümlerinden; ikinci fıkra uyarınca beyanda bulunulduğu halde sermaye artırımında bulunulmaması halinde ise beşinci fıkra hükmünden yararlanılamaz.

(9) İlgili kurum ve kuruluşlar, gerçek ve tüzel kişilerin bu madde uyarınca yapılacak işlemlere ilişkin taleplerini yerine getirmeye mecburdurlar.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Kumcuoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki 302 sıra sayılı kanun hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına görüş ve önerilerimizi dile getirmek için huzurlarınızdayım. Hepinize saygılar sunuyorum.

Dikkat buyurursanız, burada 302 sıra sayılı kanun diyerek kanunun ismini zikretmekten içtinap ettim. Bunu neden yaptım? Şimdi izah edeyim. Bakın, bu kanunun 3’üncü maddesinin birinci fıkrası ne diyor: “Gerçek veya tüzel kişilerce sahip olunan ve yurt dışında bulunan taşınmazlar vergi dairelerine beyan edilir.” Böyle yapılınca Sayın Bakana ve Hükûmete göre bu varlıklar millî ekonomiye kazandırılmış olacakmış. Allah için, üç günde bir gazetelerin magazin eklerinde mayolu fotoğrafı çıkan bir hanımefendinin Amerika’nın Florida kentinde bundan birkaç yıl önce 700 bin dolara aldığı bir gayrimenkulün, villanın gelip de vergi dairesine beyan edilmesi hâlinde Türk ekonomisi ne kazanacak? Bana anlatacak bir babayiğit var mı içinizde?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Var. Anlatacağız biraz sonra

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Bunu anlatacaksın Nurettin. Helal olsun!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Değiştirdik, değiştirdik.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Helal olsun, bunu anlatacaksın!

Ha şimdi Bakan Bey kıs kıs gülüyor oradan. Diyor ki: “Ertuğrul Bey anlayamamış, konuyu anlayamamış. Biz onunla onu kastetmiyoruz.” Diyor ki: “Biz onu kastetmiyoruz. Neyi kastediyoruz?” Neyi kastediyorlar? Ha efendim, İcra İflas Kanunu’na göre sefine sayılan, gayrimenkul sayılan deniz taşıma araçlarını kastediyorlarmış. Peki o zaman onu kastediyorsunuz, niye erkekçe bunu buraya yazmıyorsunuz? Niye şeffaf olmuyorsunuz ve şeffaf olmadığınız hâlde demokratik bir hükûmet olduğunuzu iddia ediyorsunuz? Niye zikrinizle fikriniz bir değil? Lütfen bunu da izah edin. Buraya yazıp çizdirmekle olmuyor.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – “Gemicik” yazalım oraya, bir önerge verelim!

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, şimdi ne yapıyorsunuz siz? Küresel krizin olumsuz etkilerini önlemek, hafifletmek ve telafi etmek için bir kanun tasarısı hazırlayıp huzurumuza getiriyorsunuz? Şimdi, dünyadaki ekonomik krizin artık “Oradaki kriz mortgage krizidir. Elhamdülillah bizde KOBİ var.” gibi anlamsız izah sınırlarını aştığını hepimiz biliyoruz. Üstümüze böyle bir sel, bir tsunami geliyor. Ne yapmamız lazım? Bunun karşısında tedbir almamız lazım. Eğer bizim huzurumuza bir tedbirler paketiyle gelseydiniz biz olaya samimi olarak el koyar, katkılarımızı yapmaya çalışırdık.

Şimdi bakalım bu tasarıya Allah için. Bu tasarı, yüreği ağzında, üç-beş hafta sonra kredisinin vadesi gelecek olan iş adamına bir fayda sağlıyor mu? Adamın yüreği ağzında, üç-beş hafta sonra kredinin ödeme vadesi gelecek, onun için bir şey getirmiyorsunuz. Banka kredisiyle sac almış, fabrikasına koymuş, oradan sınai ürün üretip ihraç etmeyi umut eden sanayici için bir şey getiriyor musunuz? Hayır, getirmiyorsunuz. Geçen sene 1,5 liraya sattığı zeytine bugün 85 kuruşa değer bulamayan zeytin üreticisi için bir şey getiriyor musunuz? Getirmiyorsunuz. Peki “gün döner keser döner”, “gün ola harman ola” diye asgari ücretle hayata tutunmaya çalışan ve 2008 yılında önce yüzde 80’lik doğal gaz şamarıyla, onun arkasından yüzde 12’yi aşan enflasyonla perişan ettiğiniz asgari ücretli için bir şey getiriyor musunuz? Getirmiyorsunuz. Peki, sokakta her gün sayıları artan işsizler için bir şey getiriyor musunuz? Getirmiyorsunuz. Peki, bunları yapmıyorsunuz da nasıl oluyor da krizin olumsuz etkilerini önleme iddiasında bulunuyorsunuz?

Şimdi, bakın, aslında ne yapıyorsunuz siz? Diyorsunuz ki: “Yurt dışında birtakım paralar varmış, biz bunları Türkiye’ye getirteceğiz.” Yurt dışında parası olan insanlar kimler? Yani bunların da gayrikanuni yollarla, gayrimeşru yollarla taşındığını da kabul ediyorsunuz. O durumda, vatandaşlık bağları zayıf, kişisel çıkarını ulusal çıkarın önünde gören, günahkâr, kabahatli yani hem suçlu hem güçlü olanları kolluyor, koruyorsunuz, kayırıyorsunuz, ödüllendiriyorsunuz. Açık mı? Açık.

Bundan bir süre önce Sayın Başbakan “Biz bu krizi fırsata çevireceğiz.” dediği vakit bayağı şaşırmıştım ve umutlanmıştım fakat jeton şimdi düştü, kimler için bu krizin fırsata dönüştüğü bu tasarıyla açıkça ortaya çıktı. Ha, Maliye Bakanımızın sefineler konusunda yeterince şeffaf olamadığı yerde, Allah razı olsun, Sayın Başbakan yeterince şeffaf olmasını bildi. Kendisine teşekkür ediyorum.

Şimdi, Sayın Başbakan “Ekonomik krizin ülkemiz üzerindeki olası etkilerinin çalışan kesimlere, dar gelirlilere, ücretlilere yansıtılmaması konusuna büyük önem veriyoruz.” diyor. Nerede diyor? Ekonomik Koordinasyon Kurulunda. Allah için, bu tasarıda dar gelirlilere, çalışanlara, ücretlilere zerre kadar bir katkı var mı?

OKTAY VURAL (İzmir) – Garip gurebaya var!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Var, var, dolaylı olarak var.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Ayıptır. Yani lütfen, yapın bir şeyler, birilerini kayırın, birilerine torpil geçin, birilerini, efendim, koruyun, kollayın ama vatandaşın karşısına geçip de “Biz bunu yaparken seni kolluyoruz.” demeyin. Biraz yakışıksız oluyor.

Şimdi, aslında ben size açık, samimi kanaatimi söyleyeyim: Bu kanunla Türkiye’ye herhangi bir kaynak akımı olmayacağını Sayın Bakan da biliyor, Hükûmet de biliyor, siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum. Neden? Eğer herhangi bir şekilde, Türkiye vatandaşları veya Türkiye’deki yerleşik kişiler bu şekilde yurt dışında birtakım varlıklar bulunduruyorlarsa bu varlıklar zaten Türkiye’de kardeşim, bunlar Türkiye’de. Neden? Ya, şimdi sizin bir İsviçre bankasında paranız var. Bunu Amerika Birleşik Devletleri’nin yüzde 3,5 faizli otuz yıllık tahviline mi yatırırsınız, yoksa getirip yabancı bir firma adı altında, yabancı bir isim altında yüzde 20 faizle Türk bankalarında mı değerlendirirsiniz? Bunun tamamı “bıyıklı sermaye” şeklinde zaten Türkiye’de. Onun için, dışarıdan bir şey gelmeyeceğini hepimiz iyi biliyoruz, zaman da bunun gösterecek.

Peki, bu kanunla yapılmak istenen ne, bu tasarıyla yapılmak istenen ne? Haa, bu tasarıda şeytan 3’üncü maddenin (5)’inci ve (6)’ncı maddelerinde saklı. Bu, tekrar bir mali af kanunu tasarısı. Bazen ürküyorum, bu AKP dediğimiz siyasi olgunun içinde, yanında, önünde, arkasında bulunan insanlar ne kadar çok mali suç işlemişler ki, Sayın Başkan, altı ayda bir af kanunu çıkarıyorsunuz, temizlenmiyor gitti. Altı ayda bir kanun çıkarıyorsunuz, temizlenmedi gitti. (MHP sıralarından alkışlar)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bu tasarıyla ilgisi var mı ya?

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Yapmayın Sayın Başkan, yapmayın!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bir tane somut olarak örnek gösterin, bir AK PARTİ’linin bu şekilde bir durumu olduğunu ortaya koyun. Ezbere konuşmayın lütfen, yakışıyor mu size!

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Ama ya, gel de olmadığını sen söyle.

Şimdi, bakın arkadaşlar…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Yüzde 47 oy aldınız ya, o kadar insan içinde vardır onlar da.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Bakın arkadaşlar… Şimdi, Sayın Başbakan “Hep eleştiriyorsunuz, hiç öneri getirmiyorsunuz.” dedi.

Eğer samimi idiyseniz, eğer bu uluslararası krizi sağlıklı değerlendiriyor idiyseniz, eğer Türkiye’nin üstün menfaatlerini hakikaten gözetiyor olsa idiniz olaya böyle yaklaşmazdınız.

Bakın ben size söyleyeyim: Bundan birkaç gün önce Amerika Birleşik Devletleri FED’i yani Merkez Bankası bir karar verdi, dört ülkeye -Singapur’a, Meksika’ya, Brezilya’ya ve Kore’ye- 30’ar milyon dolarlık swap veyahut da takas imkânı sağladı. Neden? Bu dört ülke Amerika Birleşik Devletleri’nin belli başlı ticari partneri.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Hayır, oradaki fonlar rahat çıksın diye verdi onu.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Bir dakika… Siz daha iyi biliyorsanız onu öyle izah edersiniz bu kürsüye çıkıp, tamam mı?

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Niye verdiğini daha iyi bilirsiniz siz.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Şimdi, bize niye vermedi? Çünkü biz belli başlı ticari partneri değiliz ama biz kimin belli başlı ticari bir partneriyiz? Biz Avrupa Birliğinin ticari partneriyiz. Bu kriz karşısında, kırk beş senedir taviz üstüne taviz verdiğimiz, hele son altı senede artık her şeyimizi, bütün karar verme mekanizmasını teslim ettiğiniz Brüksel’e gidip de “Bu krizde bizi niye yalnız bırakıyorsunuz?” sualini niye sormuyorsunuz?

OKTAY VURAL (İzmir) – Soramazlar!

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Soramazsınız çünkü aklınıza gelmiyor, olayı göremiyorsunuz. Bir de Avrupa Birliği karşısında bir şey istemeyi beceremiyorsunuz. Hep veriyorsunuz, hep veriyorsunuz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Kumcuoğlu.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) -  Tamamlıyorum.

Sayın Bakan, size bir öneride daha bulunuyorum. Bu tür kanunlar bir seferlik sonuç verir. Hâlbuki Türkiye’nin yurt dışında dinamik bir kaynağı var, işçi gelirleri. Bugün, Merkez Bankası bilançosunda dış ödemeler dengesine baktığımız vakit işçi geliri diye bir şey yok. Meksika’nın işçi geliri 20 milyar dolar! 20 milyar dolar Meksika’nın işçi geliri. Bizim yurt dışındaki işçilerimiz daha da zenginlediler, daha yüksek ücretler alıyorlar. Bu paralar nerede? Niye bunu sormuyorsunuz? Niye bunların daha dinamik, daha sürekli bir biçimde Türkiye’ye gelmesi için tedbir getirmiyorsunuz? Çünkü biraz önce söylediğim gibi -bunu kabul edin, bu kanunda açıkça ortaya çıkıyor- fikriniz başka yerde. Oturun, gelin, eğer bu konuyu yapamıyorsanız, düşünemiyorsanız, bu konuyu düşünüp bu konuda formül ve model oluşturacak elemanlarınız yoksa, biz yardım edelim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sizin bir katkınızın olacağını sanmıyorum sayın Kumcuoğlu.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Ha, Nurettin, kızdın da bunu söyledin… Kızdın da bunu söyledin çünkü biraz canını yaktım, biliyorum, ama haklı olduğumuzu da biliyorsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kumcuoğlu, lütfen sözünüzü tamamlayınız.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) - Her zaman bu millete, bu devlete katkım olmuştur, size de katkım olur. Bu yaptığım konuşma da size katkıdır. Aklınızı başınıza getirmeye davet ediyorum.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Başka arkadaşların var, ama sizin olacağını hiç sanmıyorum.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kumcuoğlu.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 3’üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamadan önce sizleri saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 3’üncü maddesi tasarının esası olarak ifade edebileceğimiz bir madde. Bütün önemli unsurlar bu maddede düzenlenmiştir. Çok kısaca bunları sizlere hatırlatmak istiyorum: Bu maddenin (1) numaralı fıkrasına göre, 1 Ekim 2008 tarihi itibarıyla, gerçek ve tüzel kişiler tarafından sahip olunduğu hâlde o tarih itibarıyla yurt dışında bulunan para, döviz, menkul kıymet, altın gibi değerlerin kanunun yayımından itibaren üç ay içerisinde Türkiye’ye getirilmesi hâlinde ve getirilen bu değerlerin bir bankaya beyan edilmesi hâlinde bu tasarının getirmiş olduğu diğer bazı kolaylıklardan yararlanılacaktır. Hemen bunu hatırlatmışken buna ilişkin görüşümü de ifade edeyim.

Bir numaralı fıkraya göre getirilen bu değerler üzerinden yüzde 2 oranında vergi ödenmesi söz konusudur ancak aynı fıkrada bu değerlerin bilanço esasına göre defter tutan mükellefler tarafından şirketlerine sermaye olarak konulabileceği de ifade edilmiştir. Sermaye olarak konulmasının tercih edilmesi hâlinde konulan bu değerler sermayenin bir unsuru addedilecek, pasifte bir özel fon hesabında tutulmakla birlikte sermayenin bir unsuru addedilecek ve işletmeden herhangi bir şekilde çekilemeyecek. Bunun eksik olduğunu ifade etmek istiyorum. Mükellef getirdiği varlığı isterse şirketine sermaye olarak koyabilecek, istemezse koymak zorunda değil. O zaman, böyle bir zorunluluk yok ise “bunu şirkete sermaye olarak koyarsan bunu mutlaka çekemeyeceksin” diye bir kayda bağlamanın da doğru olmadığını düşünüyorum. Burada bir esneklik tanımak daha doğrudur.

İki numaralı fıkrada, bu sefer, gerçek ve tüzel kişi kavramından uzaklaşılarak gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin yurt içinde sahip olduğu benzeri değerlerin sermaye şirketlerine veya kendi şirketlerine sermaye olarak konulması hâlinde bunlar da yine sermayenin bir unsuru sayılacak, işletmeden bunların çekilmesi söz konusu olamayacak. Burada bu ilke doğru ama birinci fıkrada bir seçimlik hak vardı ister koyabilir ister bankada tutabilir. Seçimlik hakta “mutlaka bunu çekemezsin” demeyi doğru bulmuyorum, böyle bir esnekliği yatırımcıya, tasarruf sahibine vermek lazım.

İki fıkra arasında çelişkili gördüğüm husus, vergi oranındaki farklılıktır. Birinci fıkraya göre getirilen tasarruflar üzerinden yüzde 2 oranında vergi alınırken ikinci fıkraya göre şirkete sermaye olarak konulan değerlerden yüzde 10 oranında vergi alınması öneriliyor. Bunu son derece ağır buluyorum. İktidar partisi bir önerge vermiş, yüzde 10’luk oranın yüzde 5’e indirilmesi söz konusu. Biz kanunun ilkesini bozmamak için bunu yüzde 3 oranına çeken bir önerge vermiş durumdayız ama yapılması gereken çok daha farklıdır. Kapsamlı bir çalışmayı gerektiriyor ama belki görüşmelere ara verilerek yapılabilir.

Değerli arkadaşlar, şirkete sermaye olarak konulan değerler hem birinci fıkraya göre hem ikinci fıkraya göre herhangi bir şekilde vergiye tabi olmamalıdır, bu bir. Mademki reel sektörün kaynağa ihtiyacı var, şirkete sermaye olarak koymayı -diğer şirkete sermaye koymak dışındaki şekillerde- tasarrufun değerlendirilmesi hâlinde o hâllerden daha farklı düzenlemeliyiz. Şimdi bankaya getirdi, bankada tutuyor yüzde 2; şirkete sermaye koydu yüzde 2; hazine bonosu aldı yüzde 2. Bakın, İtalya uygulaması vardır. İtalya 2001’de -aynı kapsamda değil, İtalya kara parayı, onları hariç tutmuştu        - hazine bonosu alımında vergi dışı tutmuştu. Hazine bonosu aldığı tutarı değil… Yani 10 milyon YTL veya 10 milyon dolar yurt dışından getirdi, bununla hazine bonosu aldı, bunu hariç tutarım demiyor. İtalya, 10 milyon dolarlık tasarrufun yüzde 12’sini -yanlış hatırlamıyorsam yüzde 12’sini - belli bir kısmını hazine bonosuna yatırırsanız tamamı üzerinden vergi almayacağım demiştir. Bakın, bu teşvik edici bir unsurdur. Hazinenin kaynağa ihtiyacı var. Bırakın, gelen kaynak hazine bonosuna gittiği takdirde oradan yüzde 2 oranında vergi almayın. Ekonominin kaynağa ihtiyacı var diyorsunuz. Kaynağa ihtiyaç olduğunu kabul ediyorum.

Değerli arkadaşlar, tasarının bu maddesinin asıl önemli fıkraları (5) ve (6) numara fıkralar. Dün de ifade ettim, (6) numaralı fıkra bir kısım kara paraya af getiriyor. Naylon fatura örneğini verdim. Naylon fatura kullanma ve düzenleme fiiline karışanların bu fiil karşılığında elde ettikleri geliri yurt dışından getirip bankaya yatırmaları hâlinde hem naylon fatura düzenlemiş olmaktan dolayı Vergi Usul Kanunu’na göre hakkında yapılan vergi incelemesinden kurtulması söz konusu hem de hapis cezasından kurtulması söz konusu. Bunun kabul edilmesi mümkün değil. Bunun mutlaka çıkarılması gerekir. Diğer tasarrufları da lekeleyecek, gölgeleyecek bir düzenlemedir. Buna ilişkin önergemiz var.

Tasarının bu maddesinin (5) numaralı fıkrasının ikinci cümlesini de doğru bulmadığımı ifade ediyorum. Dün söyledim, bugün tekrar söyleyeceğim. (5) numaralı fıkranın birinci cümlesi ile mükelleflere bankalara, beyan ettikleri, şirkete sermaye olarak koydukları veya vergi dairesine beyan ettikleri değerleri konu alarak bir vergi incelemesinin yapılmayacağı güvencesi verilmektedir. Bu güvencenin verilmesinde herhangi bir yanlışlık yok, işin doğası gereğidir.  1998 yılı düzenlemesinde de 2002 yılı düzenlemesinde de benzeri güvenceler vardır. Vergi incelemesi yapılmayacağı yönünde bir güvenceyi mutlaka vermek lazım ancak (5)’inci fıkranın ikinci cümlesiyle verilen güvence, bunun ötesinde çok başka bir güvence. Buna göre -dün 10 milyon YTL’lik bir örnek vermiştim- bir kişi, dışarıdan geleceği için dolar diyelim buna, 10 milyon dolarlık tasarrufunu, birikimini, her neyse, getirip Türkiye’de bankaya yatırdığı zaman, Türkiye’de de bu değerle ilgisi olmayan başka nedenlerle hesaplarında bir inceleme yapıldığı zaman bulunan fark, beyan ettiği 10 milyon dolardan mahsup edilecek. Ne karşılığında? Yüzde 2 vergi karşılığında. Bu doğru değil arkadaşlar. Bunu devam eden incelemeleri de kapsama alacak şekilde Komisyonda genişletmiştiniz. Bu fıkranın da çıkarılması için önergemiz var. İktidar partisi de o Komisyonda yapılan ilaveyi çıkaracak şekilde bir önerge vermiş durumda. Onun çıkması tabii ki olumlu bir gelişme ama kanunun yürürlüğünden sonra, 2008 yılından önceki dönemlere ilişkin olarak başka nedenlerle yapılacak incelemelerde bulunan matrah farkıyla bankaya beyan edilen tutarı birbirinden mahsup etmek doğru değil. 2003 yılında Vergi Barışı Kanunu çıkarmıştınız, matrah artırımı yapmıştınız. Matrah artırımının bir mantığı var. Bir ilave matrah beyanı istiyorsunuz mükelleften, onun üzerinden o zaman yüzde 30 oranında vergi almıştınız. Şimdi bu matrah artırımı da değil. Matrah artırımı çok daha makul, çok daha masum bir düzenlemedir bunun yanında. Bu da vergi denetimini zedeleyen, vergi sistemine, vergi idaresine güveni sarsacak olan bir düzenlemedir. O nedenle, (6)’ncı fıkrayla birlikte (5)’inci fıkranın ben tasarıdan çıkarılması gerektiğini düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, Sayın Maliye Bakanı biraz önceki sorulara cevap verirken enerji politikasıyla ilgili bazı değerlendirmelerde bulundu. Sayın Deniz Baykal’ın “Bu enerji zammını, BOTAŞ zammını, doğal gaz zammını geri alın.” sözünü anımsatarak “Ben bunu bütçeden mi karşılayım? Görev zararı mı olsun bu?” dedi. Bunu izninizle çok kısaca değerlendirmek istiyorum. Sayın Bakana ben şunu sormak isterim: Siz 2003 yılından 2007 seçimlerine kadar elektriğe hiç zam yapmamakla övündünüz ama zam yapmadığınız bu dönemde elektrik şirketlerinin birbirine olan borçları arttı. BOTAŞ’ın elektrik şirketlerine verdiği doğal gazdan dolayı alacağı arttı, alacağı çoğaldı. Elektrik üretiminin yüzde 52’si doğal gazla yapılıyor, üretimin yüzde 52’si doğal gaza dayalıdır. Doğal gaz fiyatı dünyada artıyor ama…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız, buyurunuz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Teşekkür ederim.

…siz bunları görmezden geliyorsunuz, elektrik fiyatını sabit tutuyorsunuz, BOTAŞ, Elektrik Üretim Şirketinden alacağını alamıyor; Elektrik Üretim Şirketi, Dağıtım Şirketinden alacağını alamıyor; Dağıtım Şirketi, Ankara Büyükşehir Belediyesinden alacağını alamıyor. Böyle zincirleme bir ödememe sirkülasyonu içinde, BOTAŞ, personel maaşlarını ödeyebilmek için bankadan kredi alıyor, buna faiz ödemek zorunda kalıyor.

Şimdi hiç kimse bunun aksini iddia edemez. Son yapılan zammın gerisinde beş yıllık birikim vardır, BOTAŞ’ın alacaklarını tahsil edememesi vardır. Kur artışı değil, kur artışı bahane gösterilmesin. Yıllarca kur artışı… Bir süredir kur artışını yaşıyoruz, bir süredir doğal gaz fiyatı artıyor. Neden? Sorun burada. O nedenle, bu doğal gaz zammının insaflı olduğunu söylemek mümkün değildir. Elektrik şirketlerinin, BOTAŞ’ın belediyelerden olan alacağını alamaması nedeniyle yapılan bir zamdır.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Hamzaçebi.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Nurettin Canikli konuşacaktır.

Buyurunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan tasarının 3’üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle açık, net olarak ifade etmemiz gerekir ki bu maddede tartışmalı birkaç konu vardı ve bunları ben bu kanunun tümü üzerinde yaptığım görüşmede de ifade etmiştim, ortaya koymuştuk. Kesinlikle hiçbir şekilde kara paranın bu düzenleme kapsamına girmediğini ancak bazı yorumların o şekilde ortaya konulduğunu ifade etmiştim, hatta buradan şunu söylemiştim: Diğer siyasi partiye mensup arkadaşlarımızla bu konuda bilip de çalışalım ve bu tereddütleri ortadan kaldıracak şekilde bir metin hazırlayalım. Sonra, bazı arkadaşlarımızla görüşmelerimiz oldu, bazı metinler ortaya çıktı fakat hiçbirisi sonuçta arkadaşlarımızın bu şekildeki yorumlarını ortadan kaldırmaya yetmedi. Biz de bunun üzerine tartışmalı ve bu düzenlemenin kara paraya ilişkin birtakım kolaylıklar getirdiği şeklinde yorumlara neden olan (6)’ncı fıkrasını tamamen ortadan kaldırıcı önergemizi de verdik, biraz önce de belirttik. Dolayısıyla, bunlardan sonra artık -ve biraz önce Sayın Hamzaçebi de ilave etti, ben de söylemiştim- Komisyonda ilave edilen ve bu kanun yürürlüğe girdiği tarihte yapılmakta olan incelemeleri de kapsayan o hükmü de ortadan kaldıran bir düzenleme verdik. Dolayısıyla, şu hâliyle artık kara para açısından, naylon belge de dâhil olmak üzere, hiçbir şekilde en ufak bir tartışma kalmamıştır. Hiç kimse bu kanunla getirilen düzenlemelere “Kara paraya en ufak bir tolerans gösteriyor.” diyemez. Çok net olarak buradan ifade ediyorum. Herkesin bunu bilmesi ve duyması gerekir.

Biz gerçekten hassasiyetlere saygı duyuyoruz, bütün siyasi partilerimizin, arkadaşlarımızın. Özellikle katkı sağladığına inandığımız, düşündüğümüz, bildiğimiz arkadaşlarımız da var, muhalefete mensup arkadaşlarımız, onlara da teşekkür ediyoruz. Birlikte çalışıyoruz, onların düşüncelerine de saygı duyuyoruz ve itibar ediyoruz aynı zamanda. Gerçekten işi teknik boyutuyla ve samimiyetle ortaya koyuyorlar, biz de katılıyoruz, bu düşüncelerini dikkate alıyoruz. Tabii elbette her zaman bu olmayabilir ama çoğu zaman bu birliktelik ya da bu mutabakat sağlanıyor. Bunu da burada belirtelim.

Tartışmalı hiçbir konu kalmamıştır. Hapis cezasıyla ilgili bütün tereddütlü konular tamamen dışarıda bırakılmıştır, naylon belge de dâhil olmak üzere. Sadece parasal cezalarla ilgili avantajlar korunmuştur, o da son derece doğaldır, buna da hiç kimse itiraz etmiyor.

Şimdi konuştuğumuz konu aslında teknik bir konu. Ben bu kısmına girmek istemiyorum ama Sayın Kumcuoğlu’nun -meslektaşımızdır, üstadımızdır aslında, saydığımız, sevdiğimiz bir insandır ama- gerçekten yadırgadım buradaki konuşma tarzını. Ben buradan Sayın Kumcuoğlu’nun gelip geçmişteki o birikimine uygun olacak şekilde daha teknik, daha bilimsel ve… Mesela biraz önce Sayın Hamzaçebi’nin yaptığı gibi, ki ben Sayın Hamzaçebi’nin birkaç şeyine katılmıyorum, şimdi ifade etmeye çalışacağım. Katılmak katılmamak meselesi değil burada, aynı şeyi söylemek de mesele değil ama bu kadar teknik bir konu nasıl politik olarak konuşulabilir, gerçekten Sayın Kumcuoğlu bunun çok güzel örneğini verdi. Üstadımdır, söylüyorum, saygı da duyuyorum ama yadırgadığımı da ifade etmek istiyorum burada. Hâlbuki teknik olarak tartışabilirdik, görüşebilirdik.

Buradaki her düzenleme, bu da dâhil olmak üzere, fakir fukarayı ilgilendirir değerli arkadaşlar. Neden? Bakın, düşünülen hedef gerçekleşir ve gerçekten dışarıdan bu anlamda bir kaynak sağlanırsa bu, kurların istikrarının sağlanması konusunda çok ciddi katkı sağlayacaktır. Aksini düşünen bir arkadaşımız olabilir mi? Ne demektir bu? Kurlardaki…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Maliye  Bakanı kurun yükselmesini istiyor ya! “Yükseldiği iyi oldu.” diyor.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Müsaade edin efendim.

Kurlardaki hareketliliği ortadan kaldıracaktır. Kurlarda aşırı bir hareketlilik meydana gelse bunun fiyat genel seviyesi üzerinde bir baskı oluşturacağını hepimiz biliyoruz. Böyle bir durumda da enflasyon yani fiyat genel seviyesinde bir tırmanış olduğu takdirde de bu nedenle -varsayalım ki  - bundan fakir fukaranın etkilenmeyeceğini söylemek mümkün mü? Bu bağlantıyı Sayın Kumcuoğlu’nun kuramamış olmasını gerçekten üzüntüyle karşılıyorum.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – İthalatçılar faydalanır, dış pazarlar faydalanır bundan.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Yani bu konulara girmek istemezdim ama açtığı için söylüyorum, çok da fazla şey yapmıyorum.

Şu doğru: Yani biz istemiyoruz gerçekten. Ne Avrupa Birliğinden istiyoruz ne Amerika’dan istiyoruz ne de IMF’den istiyoruz çünkü ihtiyacımız yok değerli arkadaşlar.

Bakın, krizin iki boyutu var. Bunları belki daha geniş zamanda konuşmak lazım, tartışmak lazım. İki boyutu var krizin. Bir tanesi finansal boyutu. Bu oldu bitti, bu gitti, yani bu tamamlandı, bu deprem gerçekleşti.

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Eminsin yani, bitti?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bakın, birinci boyutunu söylüyorum, birinci boyutu finans boyutu.

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Bitti mi?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bir müsaade edin, geleceğim, anlatacağım, izah edeceğim.

Batan battı. Amerika’da hiç toz kondurulmayan, kimsenin batacağını hayal bile edemeyeceği otuz büyük banka battı, battı, resmen battı; Avrupa’da battı, İngiltere’de battı, Almanya’da battı, hepsinde battı. Bu deprem yaşandı, bu deprem bitti.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Biz borçlu muyuz, alacaklı mıyız?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Birinci bölüm, birinci kısım bitti. Türkiye’de herhangi bir bankada bu anlamda herhangi bir sıkıntı yaşandı mı? Yaşanmadı.

Bu şu anlama gelmiyor değerli arkadaşlar…

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Siz oradan “Bitti.” diyorsunuz, Bakan “Yeni başladı.” diyor.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Yani işin bir başka boyutu var, işin yansımaları var, artçıları var, reel sektör yoluyla bankalar üzerinde muhtemel etkileri var. Bunlar henüz yaşanmadı ama birinci bölüm bitti, kesinlikle tamamlandı birinci bölüm.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Ama bakın, siz öyle diyorsunuz, Bakan “Yeni başladı.” diyor.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Dolayısıyla, bakın, altını çizerek tekrar söylüyorum: Yan yöntemlerle, yan tesirlerle reel sektör üzerinden bankalara yapacağı muhtemel etkiler olabilir. Bunlar ortadadır.

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Ya sen krize doğru teşhis koyamadın Canikli!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Ben onu kastetmiyorum ama birinci bölüm yaşanmıştır.

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Yok, yok, öyle değil.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bu, Amerika için de geçerlidir, Türkiye için de geçerlidir, bütün dünya için de geçerlidir.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Öyle değil, öyle değil…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Dolayısıyla, herkesin bunu tespit etmesi gerekir ve bu ayrımı da net olarak ortaya koyması gerekir.

Bu konuyu, bu kısmı kapatacağım. Son olarak şunu söylüyorum…

RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri) – Sayın Canikli, bize de hitap eder misiniz.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Bu tarafa bakar mısın.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teknik konuş Canikli!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, tedbirler dokuza beş kala alınmaz.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teknik konuş, teknik!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Yangın bacayı sardıktan sonra, binayı alevler sardıktan sonra alınacak hiçbir tedbirin faydası olmaz değerli arkadaşlar, tedbiri zamanında alacaksınız.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Ya biz alacaklı değiliz ki onlardan, borçluyuz. Bırak onlar düşünsünler.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bakın, 2001 krizinden sonra birçok banka battı. Batış nedenlerinden bir tanesi neydi? Açık pozisyon. Öyle değil mi? Açık pozisyon. Ne oldu? Sistem açık pozisyona gitmişti ve açık pozisyona gitmesine müsaade edilmişti otoriterler tarafından, buna göz yumulmuştu.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Canikli sen borçlusun onlar alacaklı, onlar düşünsün.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bu konuda idare gereken hassasiyeti göstermemişti ve ne oldu sonuçta? Örnek olarak söylüyorum: Sistemin 10 milyar dolar borcu var döviz cinsinden, 5 milyar dolar alacağı var döviz cinsinden. 5 milyar dolar açık pozisyonu var. Bir günde kur 3 kat fırladığı zaman bütün bankalar zarar etti ve hepsi  battı, nedeni bu. Ama bakın, o anda buna alınacak herhangi bir tedbir yoktur. Tedbiri ne zaman alacaksınız? İlk günden itibaren alacaksınız. İlk günden itibaren, 2002’nin sonundan itibaren, AK PARTİ hükümetleri iktidara geldiği andan itibaren kesinlikle bankacılık sektöründe açık pozisyona müsaade edilmemiştir. Eğer edilmiş olsaydı dolar kuru 1,15’ten, 1,70’lere çıktığında birçok banka kesinlikle batardı değerli arkadaşlar. Tedbir budur. Biz tedbiri altı yıldan beri alıyoruz, dokuza beş kala tedbir almıyoruz. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Bu iş böyle idare edilir. Bu konuları daha sonra bütçe görüşmelerinde konuşacağız.

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Üç sefer çıktı 1,75’e, üç sefer!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Şimdi gelelim, Sayın Hamzaçebi’nin biraz önce görüştüğümüz 3’üncü maddenin (1)’inci fıkrasıyla ilgili bir tespiti ve bir itirazı oldu. Yurt dışından gelen paraların mükellefler tarafından isterse sermayeye ilave edilmesi mümkün. Bu ihtiyari, zorunlu değil. 2’nci fıkraya göre zorunlu içeridekiler için ama yurt dışından gelenler için (1)’inci fıkraya göre zorunluluk yok. Sayın Hamzaçebi diyor ki: “Madem zorunluluk yok, sermayeye ilave ettikten sora gerekirse bunu çekebilsin işletmeden ve çektiği zaman vergilendirmeyelim.” Bu, teknik olarak bana göre doğru değil yani vergi tekniği açısından, işletme tekniği açısından ve muhasebe tekniği açısından doğru değil. Neden? Evet, mükellef bunu öz kaynak olarak, öz kaynağın bir cüzi olarak işletmeye dâhil etmeyebilir. Bu ihtiyarilik mükellefe veya o parayı getirene verilmiş ancak bir kez onu işletmeye dâhil ettikten sonra, sermayenin bir unsuru olarak kabul ettikten ve kayıtlara geçtikten sonra…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Canikli, Türkiye’ye para gelmesi için üstüne para vermemiz lazım!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –  …onun tekrar işletmeden çekilmesi işletmeyi ciddi anlamda sermaye açısından sıkıntıya sokabilir, hesaplar açısından sıkıntıya sokabilir ve hatta muhasebeleştirme açısından da sıkıntıya sokabilir. Nasıl muhasebeleştireceksiniz? Şimdi özel bir fon hesabında tutuyoruz. Dolayısıyla, tersini yaptığınız zaman da öz kaynakta ciddi bir azalma meydana gelecektir. Bu da bir tehlikedir ve tehdit olabilir. Bu itibarla -Sayın Hamzaçebi’nin, biz buraya, bu konuşmaya gelmeden önce de konuyu tartıştık- teknik açıdan, vergi uygulaması açısından, vergi tekniği açısından çok doğru olmadığını düşünüyorum.

Şimdi, bu vergi farklılığıyla ilgili yine Sayın Hamzaçebi’nin bir itirazı oldu, yurt dışından gelenlerle ilgili yüzde 2, ama içeriden olursa yüzde 10 ki onu biz –önergemiz var- yüzde 5’e düşürüyoruz, yüzde 5’in dahi fazla olduğu söylendi.

Şimdi, tabii ikisi farklı durum değerli arkadaşlar. Bir tanesinde temel amaç, yani birinci fıkrada, yurt dışından kaynak getirilmesini, Türkiye‘ye aktarılmasını düzenleyen o bölümün amacı, yurt dışından döviz getirilmesi, kaynak aktarılması. Bunun amacı bu. Dolayısıyla, biraz daha teşvik edici, cezbedici olmalı içeridekine nazaran. İçerideki daha farklı. İçerideki sadece zaten gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri için geçerli ama yurt dışından kaynak getirilmesine ilişkin düzenlemede ise böyle bir sınırlama yok, gerçek ve tüzel kişiler olarak herkesi kapsıyor, herkes bu kaynağı yurt dışından getirebilir ve bu kanunla sağlanan avantajları imkân dâhiline gelebilir.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Adam batmış, niye getirsin buraya?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Dolayısıyla, yani yurt dışından para gelmesini teşvik etmek gerekir, ilave bir çaba harcamak gerekir. Neden? Çünkü yurt dışından para getirilmesini sağlamak biraz daha zordur.

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dolayısıyla, diğer para Türkiye’de yani onun herhangi bir şekilde bir yerden bir yere değiştirilmesi daha kolay. Dolayısıyla, onun vergilendirme açısından farklı orana tabi tutulması bu yönüyle son derece doğal ve gereklidir aynı zamanda. Çünkü sonuç itibarıyla, esas itibarıyla bu tasarının da amacı, yurt dışından gelen paraların da Türkiye’ye -dövizlerin de- getirilmesini sağlamak olduğuna göre ama tekrar altını çizerek söylüyorum, hiçbir şekilde naylon belge kullanımı dâhil hapis cezasını gerektiren hiçbir fiil dışarıda kalmamak şartıyla, yani Sayın Bakanımızın da söylediği gibi, bu paraları kesinlikle istemiyoruz Türkiye’ye. Kaçakçılık, naylon belge düzenlenmesi, her türlü yasak fiil, Ceza Kanunu’muza göre suç teşkil eden bir fiil yoluyla elde edilen kaynakların Türkiye’ye getirilmesini istemiyoruz. Çok da nettir, çok da temizdir bu yönüyle. Hiç kimse çıkıp da burada aksini söyleyemez ve bu çerçevede düzenleme, şu an itibarıyla hem amacı gerçekleştirmek için amaca matuf hâle getirilmiştir hem de hiçbir kimsenin kafasında naylon belge, kara para gibi en ufak bir soru işareti bıraktırmayacak hâle getirilmiştir. Tertemiz, çok net bir kanun olarak huzurunuzdadır.

Hayırlı olmasını diliyorum, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.

Komisyon ya da Hükûmet bu konuda konuşmak istiyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Hayır efendim.

BAŞKAN – Şahısları adına Manisa Milletvekili Mustafa Enöz konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Enöz. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ekonomi politikasının temel amacı toplumun refah seviyesinin yükseltilmesidir. Bu amaca yönelik olarak öncelikle ekonomik istikrarın sağlanması ve sosyal politika uygulama imkânlarının geliştirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda ülkemizin ekonomi politikalarının temel öncelikleri, ekonomide sürdürülebilir bir büyüme ortamını tesis etmek, enflasyonu kalıcı bir şekilde düşürmek, kamu açıklarının ve kamu borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranının gelişmiş Avrupa ülkeleri ortalamalarına yaklaştırmak olmalıdır.

Bu çerçevede yatırım ortamının hem hukuki hem de iktisadi açıdan iyileştirilmesi, piyasa ekonomisinin güçlendirilmesi ve ekonominin rekabet gücünün artırılması gerekmektedir. Yapısal reformlar öngörülen ekonomik hedeflere ulaşılmasında ve ekonomik istikrarın kalıcı bir şekilde sağlanmasında belirleyici bir rol oynamaktadır.

Değerli milletvekilleri, tasarının 3’üncü maddesi uygulama esaslarını belirlemektedir. 3’üncü maddede yer alan “Ancak, diğer nedenlerle bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle devam eden veya bu tarihten sonra başlayan bu tarihten önceki dönemlere ilişkin vergi incelemeleri sonucu gelir, kurumlar ve katma değer vergisi yönünden tespit edilen matrah farkından, bu Kanun kapsamında beyan edilen tutarlar mahsup edilerek tarhiyat yapılır.” ifadesi ile vergi mükelleflerine bir anlamda af çıkarılmaktadır. Yani beyan edilen varlıklar nedeniyle hiçbir surette vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılamayacaktır.

Tasarının 3’üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca banka ve aracı kurumların bildirilen tutarlar üzerinden yüzde 2 oranında stopaj yapması gerekmektedir. Ancak 3’üncü maddenin ikinci fıkrasında yer alan hükümlere göre, Türkiye’de bulunan varlıklar üzerinden yüzde 10 oranında vergileme yapılacağından, bu varlıklar için her hâlükârda vergi dairesine beyanname verilmesinin zorunlu olması gerekmektedir. Tasarı, muhtemel vergi incelemesi, vergi cezasından kurtulmak için gerçekte olmayan paraların beyanına da yol açabilecektir. Dolayısıyla, bu tasarı, bavulla yurt dışından kara para getirmenin yolunu da açabilecektir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal şartlar AKP İktidarı döneminde gittikçe kötüleşmektedir. Tarım sektörümüz bitmiş, esnaf ve sanatkârlarımız geçinemez duruma gelmiştir. Sanayide işçi çıkarmaları başlamış, işsizlik artmıştır. 19 milyon insanın yoksulluk sınırına geldiği, 1 milyon insanın da açlık sınırı içerisinde hayatta kalma mücadelesi verdiği bir ortamı yaşamaktayız.

Ülkemizde ekonomik suçlar dörde katlanmıştır. Yargıtay tarihinde suç dosyaları ilk kez 1,5 milyona ulaşmıştır. Bunlardan 100 bini elektrik hırsızlığı, 50 bini karşılıksız çek, 70 bini ise hırsızlık ve gasp dosyalarıdır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin iç ve dış borç stoku 480 milyar dolara yükselmiş, cari işlemler açığı 2002’de 1,5 milyar dolarken bugün 50 milyar dolara yaklaşmıştır. Bu ağır şartlar içinde inim inim inleyen halkımız, bunun dışında Amerika kaynaklı ve bugün bütün dünyayı saran küresel mali krizle karşı karşıyadır. 2007 yılının ortalarında başlayan ve 1929 dünya ekonomik krizinden sonra yüzyılın en büyük ekonomik krizi olduğu söylenen bu krize karşı Hükûmet maalesef duyarsız kalmış, durumu tutarsız söylemlerle halkın gözünden kaçırmaya çalışmıştır. Aslında, ülkemizin her kesimini ilgilendiren bu sorununun en az hasarla atlatılması hususunda Hükûmet üzerine düşeni yapmamış, konuyla ilgili hiçbir bilgilendirme Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında gerçekleştirilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi, Sayın Genel Başkanımızın talimatıyla, “önce ülkem ve milletim” anlayışı içerisinde, Küresel Finans Krizi İzleme ve Değerlendirme Komisyonu kurmuş ve çalışmalar neticesinde konu ile ilgili görüşlerimiz 22/10/2008 tarihinde kamuoyuyla paylaşılmış ve böylelikle partimiz sorumlu siyaset anlayışı ile üzerine düşeni yapma gayreti içerisinde olmuştur.

Değerli milletvekilleri, aslında ülkemizde var olan krizin üzeri örtülmeye gayret ediliyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MUSTAFA ENÖZ (Devamla) – Küresel dalganın gelmesiyle bu örtü kalkmış, gerçekler bütün çıplaklığıyla gözler önüne serilmiştir.

Çok geç kalınmasına rağmen alınacak tedbirler vardır ve süratle alınması gerekmektedir. Çıkarmakta olduğumuz kanun bu hususta çok yetersizdir. Hükûmetin, çok acele, ilgili kurumlar, sivil toplum örgütleri ve siyasi partilerle görüşmeler yaparak, gerekli tedbirlerin alınmasında fikir alışverişine girmesi gerekmektedir.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Enöz.

Şahsı adına Ordu Milletvekili Ayhan Yılmaz.

Buyurun Sayın Yılmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYHAN YILMAZ (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlarken yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun tasarısının 3’üncü maddesiyle kanunun uygulama esasları düzenlenmekte olup, bu maddeyle kanun kapsamında varlıkların beyanı, uygulanacak vergi oranları, bu beyanların defter kayıt işlemleri, ödemeye ilişkin hususlar ile diğer yükümlülükler belirtilmektedir.

Özetle, bu kanunla; gerçek ve tüzel kişilerce sahip olunan para, döviz, altın, hisse senedi, tahvil ve diğer menkul kıymetlerin Türkiye'ye getirilmesi, taşınmazların kayda alınması suretiyle millî ekonomiye kazandırılması, sahip olunan söz konusu kıymetlerin banka ve aracı kurumlara ya da vergi dairelerine bildirilmek ve cüzi bir oranda vergi ödenmek suretiyle kayda alınması ve yapılan bu beyanlardan hareketle inceleme ve soruşturma yapılmaması öngörülmektedir.

Değerli milletvekilleri, 3’üncü maddede yapılan düzenlemeye göre, 01/10/2008 tarihi itibarıyla sahip olunan yurt dışında bulunan ve önceki bölümde sayılan varlıkların kanunun yayımlanacağı ayı izleyen üçüncü ayın sonuna kadar rayiç bedelle banka, aracı kurum veya vergi dairesine bildirilmesi; bildirim veya beyanın yapıldığı tarihten itibaren bir ay içinde Türkiye’ye getirilmesi veya Türkiye’deki banka veya aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmesi; beyan edilen değerler üzerinden yüzde 2 oranında vergi ödenmesi; gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye’de bulunan ancak 01/10/2008 tarihi itibarıyla defter kayıtlarında yer almayan kıymetlerin kanunun yayımlanacağı ayı izleyen üçüncü ayın sonuna kadar rayiç bedelle vergi dairesine beyan edilmesi; defter tutan mükelleflerce defterlere, taşınmazlar dışındaki varlıkların banka ve aracı kurumlardaki hesaplara yatırmak suretiyle kaydederek pasifte özel bir fon hesabı açılması; fon tutarının beyan tarihinden itibaren altı ay içinde sermayeye eklenmesi;  beyan edilen değerler üzerinden yüzde 10 oranında vergi ödenmesi öngörülmektedir.

Değerli milletvekilleri, yine yapılan düzenlemeye göre, yukarıda belirtildiği şekilde bildirilen veya beyan edilen varlıklar nedeniyle 01/01/2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin vergi incelemesi ve tarhiyatı yapılmayacak; yurt dışındaki varlıklar nedeniyle kanundan yararlananlar hakkında, kanun kapsamında beyanlarla sınırlı olarak, 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu -ki 47’nci maddenin (a) fıkrası hariç- 4458 sayılı Gümrük Kanunu, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu, Vergi Usul Kanunu’nda düzenlenen suçlar veya kabahatler, yukarıdaki suçlardan kaynaklanan mal varlığı değerleriyle ilgili olarak Türk Ceza Kanunu’nun 282’nci maddesinde gösterilen suç yönünden soruşturma veya kovuşturma yapılmayacak ve idari para cezası uygulanmayacaktır. Maddenin gerekçesinde yer alan açıklamalara göz attığımızda görülecektir ki, Bankacılık Kanunu kapsamındaki fiiller, Sermaye Piyasası Kanunu’nun 47’nci maddesinin (a) fıkrası kapsamındaki suçlar, izinsiz halka arzlar, vatandaşlardan çok ortaklı şirketler vaadiyle para toplayanlar, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yer alan suçlar, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun kapsamında yer alan silah kaçakçılığı suçları kanun kapsamı dışında tutulmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Varlıkların Millî Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı’yla tam mükellefiyete tabi kişi ve kurumların kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan kurumlardan elde edilen iştirak kazançları, kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan kurumların iştirak hisseleri satışından doğan kazançları, yurt dışında bulunan iş yeri veya daimî temsilci aracılığıyla elde edilen kazançlar 31/12/2009 tarihine kadar Türkiye’ye transfer edilmek şartıyla gelir ve kurumlar vergisinden istisna tutulmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

AYHAN YILMAZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Yukarıda sayılan kazançlarla ilgili olarak Kurumlar Vergisi Kanunu’nda benzer istisna hükümleri bulunmakta olup tasarıda yapılması öngörülen düzenlemeyle Kurumlar Vergisi Kanunu’nda aranan koşullara bakılmaksızın istisna uygulaması amaçlanmaktadır.

Değerli arkadaşlar, buraya çıkan değerli hatiplerimizde izlediğim, gözlemlediğim bir şey var, onu söylemeden geçemeyeceğim. Tabii, herkes “Bir kriz var mıdır, yok mudur” diye bir telaş içerisinde ve arkadaşlarımız, halkın içinden geldiğini söyleyen değerli hatipler “Sokakta isyan var AK Partisine.” diyorlar. Biz de sokaktan geliyoruz değerli dostlar. Bu millet, şahsen bu millet gibi ben de siz de şuna şükrediyorsunuz: 2001 yılı krizini yaşayan bir millet olarak, dünya ekonomilerinin sallandığı, koca Amerika ekonomisinin sallandığı, Avrupa’da bankaların battığı bir dönemde Türkiye'nin ayakta duruşuna hepimiz çok seviniyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYHAN YILMAZ (Devamla) – Sayın Başkan, her zaman söz alamıyorum. Müsaadenizle…

BAŞKAN – Tamamlayınız lütfen.

AYHAN YILMAZ (Devamla) – Evet, hemen toparlıyorum.

Tabii, bu fırtınalı, bu dalgalı havada gemiyi limana ulaştırmaya çalışan çok değerli Başbakana ve Sayın Bakana ve Hükûmete teşekkür ediyorum ve bu millet gibi ben de “İyi ki AK PARTİ bu iktidarda.” diyorum, çünkü zor bir dönemden geçiyoruz.

Teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yılmaz.

Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Sayın Çalış, Sayın Taner, Sayın Bulut ve Sayın Atılgan sisteme girmişlerdir, sırasıyla söz vereceğim.

Buyurunuz Sayın Çalış.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak önergemizde 21’inci, 22’nci, 23’üncü Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin ve bu dönemlere tekabül eden hükümetlerde görev alan sayın bakanların ve başbakanların kendilerinin, birinci, ikinci, üçüncü derece yakınlarının bu yasadan ortaya çıkacak kolaylıklardan faydalanmamasıyla ilgili önergemiz, sizlerin ve AKP sıralarındaki arkadaşlarımızın oylarıyla maalesef reddedildi. Şimdi, bizleri telefonlarıyla arıyor izleyicilerimiz, diyorlar ki: “Sayın Vekilim, sizin parti olarak verdiğiniz önergede gerekçenizi biz anladık. Kamu vicdanını rahatlatmayı ve yasaya güveni artırmayı istiyorsunuz. Sayın Hükûmet ve Sayın Hükûmet Partisi bu önergeyi niye reddetti, bizlere açıklayıversin.”

Ve şunu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çalış.

Sayın Taner...

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, görüşmekte olduğumuz 3’üncü maddede defter tutanların yapacakları kayıtlar açıklanmakta, ama defter tutmayanların veya özel kanuna tabi olarak defter tutanların nasıl bir kayıt yapacakları belli değil. Bu konuda bir düzenleme düşünüyor musunuz? Nasıl bir kayıt altına alınacak?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Taner.

Sayın Bulut…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakanım, Deniz Feneri diye bilinen ve Almanya’da yargılanması tamamlanmış olan bu derneğin Mehmet Gürkan isimli yöneticisi Frankfurt’ta kapkaç isimli bir şirkette 16 araçlık bir filoya sahip. Aynı Mehmet Gürkan’ın kayınbiraderinin yabancı bandıralı, Türk kara sularında dolaşan, kayınbiraderinin yönettiği gemiler de bu millî ekonomiye kazandırma kapsamında bu yasadan faydalanacak mıdır?

Teşekkür ederim.

 BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bulut.

Sayın Atılgan…

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, Komisyonda bir önergeyle -Mehmet Altan Karapaşaoğlu ile Hasan Fehmi Kinay’ın- 3’üncü maddenin beşinci fıkrasını değiştirdiler. Fıkradaki “Ancak diğer nedenlerle bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra başlayan” şeklindeki ibarede, verilen önergeyle “Ancak diğer nedenlerle bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla devam eden veya bu tarihten sonra başlayan” şeklinde değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklik sizin bu kanunu getirirkenki amacınıza ne tür bir katkı sağlayacak? Nasıl bir fayda görüyorsunuz? Onu öğrenmek istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Atılgan.

Buyurunuz Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, Sayın Çalış bir önerge vermişti. Biliyorsunuz, herkesin malumu, uygun önergeler burada Sayın Genel Kurul tarafından kabul ediliyor, uygun olmayan önergeler de kabul edilmiyor. Önergelerin kabul edilip edilmemesi, Genel Kurulun takdirinde. Bunu Bakana bir soru olarak “Niye bunu reddetti?” demek… Çıkın o zaman Genel Kurula sorun “Niye reddettiniz?”

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Nedir gerekçe?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ama bana göre illa benden de bir fikir almak isterseniz, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı bir defa. Olmaz öyle!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Nereden çıktı Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Evet oradan çıktı, bu önergeden çıktı, önergeden çıktı.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bir gösterin bana.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ondan sonra, ikincisi; Genel Kurulun takdirini lütfen bana sormayın.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Efendim, siz de katılmadınız. Siz de reddettiniz, bunun gerekçesini soruyoruz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Evet, ben de reddettim, reddettim. Bir daha gelsin bir daha reddederim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Niçin?

OKTAY VURAL (İzmir) – “Ben de faydalanayım” diyor Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Yani, sorun bir de Genel Kurula. Niye reddetmiş diye Genel Kurula da sorun bunu.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Size soruyoruz. Genel Kurul reddetti.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Genel Kurul reddetti. Hepiniz biliyorsunuz, burası bir hukuk devletidir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurulu ister reddeder, ister kabul eder. O da Bakana “Genel Kurul bunu niye reddetti?” diye sorulmaz.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Katılmadınız Sayın Bakan. Niye katılmadınız?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ben katılmam. Katılırım katılmam. Ben katılmıyorum, katılmam da.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Niye katılmadınız bunu soruyoruz…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Evet, çekinecek bir hâlim yok. Ben ona katılmadım, katılmam da. Bir daha getirin bir daha ret.

Şimdi, Sayın Taner “Defter tutmayanlar için ne yapılacak?” diyor. Bununla ilgili de önerge vardır. Defter tutmayanlar için ne yapılacağı da o önergede hüküm altına alınmıştır. Onu da arz edeyim.

Şimdi, bu kanunun niye geldiğini sabahtan beri anlatıyoruz. Bu kanun işte şunun için geldi, bunun için geldi falan. Hemen bunun altından, işte Deniz Feneri, deniz bilmem nesi falan, onun için mi geldi? Yok böyle bir şeyimiz, yok yani. Böyle ne düşüncemiz var, ne şeyimiz var; böyle bir niyetimiz var. Yani, böyle, hemen böyle altında bir niyetler arama gayretleri içerisinde olmayın.

Bakın bunu, bu kanunu, değerli arkadaşlar, ben size söyleyeyim, bütün piyasalar bekliyor. Türk ekonomisinin piyasaları bunu bekliyor. Ha, siz şimdi siyasi parti olarak veyahut da şahıs olarak dersiniz ki “Biz bu kanuna karşıyız.” Onu açık açık söyleyin, “Biz bu kanuna karşıyız.” deyin. Millet de bilsin sizi, bir; yani herkesi bilsin. Şimdi, yok orasına karşıyız, burasına değiliz, orasına bilmem ne… Yani bu bir ihtiyaçtan geliyor, Türkiye Cumhuriyeti devletinde çeşitli zamanlar böyle kanunlar yapılmıştır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Şimdi, muhalefet olmasaydı bu değişiklikler olacak mıydı? Olmayacaktı.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Olacaktı, hiç kuşkunuz olmasın.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi onun için eğer karşı olan varsa da lütfen “Karşıyız.” deyin, bitirin işi.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Karşı olduğumuz yerler var Sayın Bakan, önerge veriyoruz katılmıyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Görüşmeye başlamadan önce verin.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi, değerli arkadaşlar, son olarak bir de Sayın Atılgan yapılmakta olan incelemelerle ilgili olarak “Oraya bir konuldu, ondan sonra da şimdi bunu çıkardınız.” diyor. Evet, öyle bir önergeyle bu konuldu ama biz bunu gördüğümüzde… Bunu, yapılmakta olan incelemeler sırasındaki tespitleri de bunun içerisine almamız mümkün değil, alamayız yani. Bunu zaten almaya kalkışsa sayın muhalefet partisinin değerli üyelerinden bir kısmı zaten buna külliyen karşı ve ona da katılıyoruz biz, o karşı olmaya da katılıyoruz.

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Hayır, efendim, bu değişiklikten ne fayda bekliyorsunuz, onu soruyorum.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Efendim?

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Yapılan bu değişiklikten nasıl bir fayda bekliyorsunuz Bakan olarak, onu soruyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sizin onayınızla bu değişiklik yapıldı.

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – 5’inci fıkranın değişikliğinden nasıl bir fayda bekliyorsunuz, onu soruyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Komisyonda niye “evet” dediniz bu değişikliğe, nasıl bir fayda görüyorsunuz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi, Komisyonda biliyorsunuz bir önergeyle verildi ama değerli arkadaşlar, yapılan önergede doğru mu yanlış mı bilahare bunun farkına varsak burada bu çıkarılsa kötü mü yani?

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Kafiye tutmuyor Sayın Bakan, kafiye tutmuyor.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ben şiir okumuyorum burada “Kafiye tuttu, tutmadı.” yahu Allah’ını seversen. (Gülüşmeler)  Yani “Kafiye tuttu, tutmadı.” bilmem ne; yahu ben şiir okumuyorum, ben bir şey anlatıyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın şeyine benziyor.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Evet, herkese saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Unakıtan.

3’üncü madde üzerinde dört önerge vardır, önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

T. B. M. Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı yasa tasarısının 3. maddesinin (1) fıkrasında geçen (kanaat verici belgeyle ispat edilen taşınmazlar) ibaresinin çıkarılmasını arz ederim.

 

Kamer Genç

Rıdvan Yalçın

Zeki Ertugay

 

Tunceli

Ordu

Erzurum

 

Cemalettin Uslu

Bekir Aksoy

 

 

Edirne

Ankara

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının sonuna “Defter tutma yükümlülüğü bulunmayan gelir vergisi mükellefleri, taşınmazlar dışındaki varlıklarına ait tutarları banka ve aracı kurumlardaki hesaplara yatırırlar, bunlar için ayrıca diğer şartlar aranmaz.” cümlesinin eklenmesini; üçüncü fıkrasında yer alan “%10” ibaresinin “%5” olarak, aynı fıkradaki “Ödenen bu vergi” ibaresinin ise “Bu fıkraya ve dördüncü fıkraya göre ödenen vergi,” şeklinde değiştirilmesini; beşinci fıkrasında yer alan “tarih itibarıyla devam eden veya bu” ibaresinin ve altıncı fıkrasının madde metninden çıkarılmasını ve sonraki fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini; sekizinci fıkrasında yer alan “diğer sermaye piyasası araçları dolayısıyla beşinci ve altıncı fıkra hükümlerinden; ikinci fıkra uyarınca beyanda bulunulduğu hâlde sermaye artırımında bulunulmaması hâlinde ise beşinci fıkra hükmünden yararlanılamaz.” ibaresinin “diğer sermaye piyasası araçları dolayısıyla veya ikinci fıkra uyarınca beyanda bulunulduğu hâlde bilanço esasına göre defter tutmayan mükelleflerce söz konusu varlıklara ilişkin tutarların banka ve aracı kurumlara yatırılmaması, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerce ise süresi içinde sermaye artırımında bulunulmaması hallerinde beşinci fıkra hükmünden yararlanılamaz.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Bekir Bozdağ

Ahmet Yeni

 

Giresun

Yozgat

Samsun

 

Ramazan Başak

Ali Bayramoğlu

 

 

Şanlıurfa

Rize

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bazı varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun tasarısının 3. maddesinin 8. fıkrasından sonra, ikinci paragraf olarak devam etmek üzere aşağıdaki metnin eklenmesini arz ederiz.

“1 Ocak 2003 tarihinden sonra görev yapmış olan,

Siyasi partilerin genel başkanları ve genel merkez yöneticileri,

Milletvekilleri,

Kamuda, Müsteşarlar, Müsteşar yardımcıları, genel müdürler, genel müdür yardımcıları,

KİT’ler ve Kamu bankaları Başkanları, yönetim kurulu üyeleri, genel müdürleri ve genel müdür yardımcıları,

Özerk bütçeli kurumlar, Başkan ve yönetim kurulu üyeleri,

Denetleyici ve düzenleyici kurumlar, başkan ve yönetim kurulu üyeleri,

Belediye başkanları, belediye meclisi üyeleri, il genel meclisi üyeleri,

Vakıflar ve vakıflara ait işletmeler ile vakıfların iştirak ettiği işletmeler,

Bu kanun hükümlerinden yararlanamaz.”

 

Esfender Korkmaz

Kemal Anadol

Yaşar Ağyüz

 

İstanbul

İzmir

Gaziantep

 

İsa Gök

Tayfur Süner

Atila Emek

 

Mersin

Antalya

Antalya

 

Orhan Ziya Diren

M. Akif Hamzaçebi

Kemal Kılıçdaroğlu

 

Tokat

Trabzon

İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı Tasarının 3 üncü maddesinin (5) no.lu fıkrasının ikinci cümlesi ile (6) no.lu fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Mustafa Özyürek

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Trabzon

İstanbul

Malatya

 

Bülent Baratalı

Tekin Bingöl

 

 

İzmir

Ankara

 

BAŞKAN – Komisyon bu son okunan önergeye katılıyor mu,?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutuyorum, konuşacak mısınız?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

1. Tasarı ile Mükelleflere Verilen Güvence Amacını Aşıp, Vergi Kaçakçılığını Teşvik Edecek Bir Boyuta Ulaşmaktadır. Tasarıya göre kanun kapsamında beyan edilen varlıklar nedeniyle 01.01.2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin hiçbir surette vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacaktır. Bu düzenleme işin mahiyeti gereğidir, normaldir. Ancak Tasarıya göre 2008 yılından önceki dönemlere ilişkin olarak kanunun yürürlüğü tarihinden sonra başlayan vergi incelemeleri sonucu bulunacak matrah farkından (gelir, kurumlar ve KDV ile ilgili) bu Kanun kapsamında beyan edilen tutarlar mahsup edilerek tarhiyat yapılacaktır. Hükümet Tasarısının bu hükmü Komisyonda verilen bir önerge ile Kanunun yürürlüğü tarihi itibarıyla devam eden vergi incelemelerini de kapsamına alacak şekilde genişletilmiştir. Böylece 01.01.2008 tarihinden önceki vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak hiçbir şekilde vergi denetimi yapılmamasının yolu açılmıştır.

Bu hüküm Tasarı'yı tam bir af Tasarısı'na dönüştürmektedir. Yüzde 2 oranında bir vergi karşılığında 2008 yılından önceki dönemlere ilişkin olarak önümüzdeki 5 yılda yapılacak bütün vergi denetimlerinden vazgeçilmektedir. Denetimden kurtulmak isteyen mükellefler imkanları ölçüsünde diledikleri kadar nakdi bankaya yatırarak kendilerini vergi denetiminden koruyacak bir Kalkan elde edebileceklerdir. Hatta bir bankada mevcut olan paranın çekilip bir başka bankaya yatırılması hâlinde de bu Kalkan'a sahip olabileceklerdir.

2003 yılındaki Vergi Barışı kapsamında uygulanan "Matrah Artırımı" bile bu düzenlemenin yanında masum kalmaktadır.

Ayrıca “Karapara"nın Kapsamı Daraltılmaktadır. Tasarı 3 üncü Maddesinin (6) numaralı fıkrasındaki düzenlemeyle Türk Ceza Kanununun 282 nci maddesinde yer alan karapara suçuyla ilgili olarak soruşturma yapılmasının önünü kapatmamakla birlikte başka bazı kanunlarda yer alan suçlar nedeniyle ilgili Kanunlara ve TCK'nun 282 nci maddesine göre soruşturma yapılmasını engellenmektedir. Bu kapsamda 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 47/B maddesi ile 47/A maddesi dışındaki diğer maddelerine konu olan suçlar ile bu suçlardan kaynaklanan TCK'nun 282 nci maddesindeki malvarlığı değerlerini aklama suçu nedeniyle soruşturma ve kovuşturma yapılamayacağı hükmü son derece sakıncalı olup son dönemdeki yolsuzluk tartışmalarında yer alan Kanal 7 yetkilileri ile benzerlerini kapsamına alabilecek niteliktedir. Anılan 47/B maddesine göre SPK veya görevlileri tarafından istenilen bilgileri vermeyen, eksik veya gerçeğe aykırı olarak verenler bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar.

Aynı şekilde hayali ihracatçılar ve sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge (naylon fatura) düzenleyenlerin bu suçları ile bu suçlardan kaynaklanan karapara aklama suçu (suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçu) affedilmiş olmaktadır. Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu, Gümrük Kanunu ve Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamında suç sayılan fiiller ile bu suçlardan kaynaklanan karapara aklama suçları da affedilmek üzere aynı düzenlemenin kapsama alınmıştır.

Düzenleme anılan konularda halen devam etmekte olan ceza soruşturmaları ile davalarının da kapsama alınarak affedilmesinin yolunu açmıştır.

Tasarıya göre olayın özelliğine göre belli bir miktar paranın bankaya yatırılması halinde anılan kanunlar kapsamında suç sayılan fiiller ile bu suçlardan kaynaklanan karapara aklama (suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama) suçunu işlemiş olan şirket yöneticileri hakkında herhangi bir ceza soruşturması yapılamayacaktır.

Türk hukuk sistemi ve mevzuatına ilk olarak 1996 tarihli 4208 sayılı Kanun ile girmiş bulunan "karapara aklama" fiili, en temel anlamda suçtan elde edilen her türlü gelirin yasal bir görünüme kavuşturularak mali sisteme ya da kayıtlı ekonomiye dahil edilmesine yönelik eylemleri ifade etmektedir.

Aklamanın ayrı bir suç olarak düzenlenmesi ile amaçlanan, suçluları ve özellikle organize suç örgütlerini, suçtan elde etmiş oldukları her türlü gelir ve menfaatten mahrum bırakmak ve bu sayede suç işleme saiklerinden en önemlisini ortadan kaldırmaktır. Tasarı ile hedeflenen, kaynağı ne olursa olsun herhangi bir soruşturma ve kovuşturmaya konu olmayacağı garantisi altında, yurtdışına çıkarılmış olan gelirlerin (suç gelirlerinin) ülkeye getirilmesini sağlamaktır. Bu anlamda, aslında suçtan elde edilen ya da suç konusu olan mali değerleri, milli ekonomiye kazandırmak adı altında yukarıda sayılan kanunlara aykırılık ve bu sebeple suç teşkil eden fiillerin affından söz etmek gerekir.

Öte yandan bu Tasarı ile görevi kamu adına her türlü suç fiilini soruşturmak olan savcılık makamı ile kovuşturma yürüterek muhakemeden sorumlu tutulan Türk mahkemelerinin de asli görevlerini görmezden gelmeleri talep edilmektedir.

Bu nedenlerle anılan hükümlerin maddeden çıkarılması önerilmektedir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Arayacağım efendim.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.34

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 17.52

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa) , Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

302 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının 3’üncü maddesi üzerinde verilen Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bazı varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun tasarısının 3. maddesinin 8. fıkrasından sonra, ikinci paragraf olarak devam etmek üzere aşağıdaki metnin eklenmesini arz ederiz.

“1 Ocak 2003 tarihinden sonra görev yapmış olan,

Siyasi partilerin genel başkanları ve genel merkez yöneticileri,

Milletvekilleri,…

BAŞKAN – Sayın milletvekili arkadaşlarımız, lütfen biraz sessiz olursanız, hangi önergenin okunduğunu daha net anlayacağız. Lütfen…

KAMER GENÇ (Tunceli) – İkinci aykırı önerge benim önergem. Ben de söz almak istiyorum.

BAŞKAN – Sizin önergeniz de sırada efendim, geleceğiz ona da.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ama benimkisi aykırı, o metnin çıkarılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Tamam, okuyoruz, orada bir şeylik yok. Sizinkine de sıra gelecek.

Buyurun, devam edin.

…Kamuda, Müsteşarlar, Müsteşar yardımcıları, genel müdürler, genel müdür yardımcıları,

KİT’ler ve Kamu bankaları Başkanları, yönetim kurulu üyeleri, genel müdürleri ve genel müdür yardımcıları,

Özerk bütçeli kurumlar, Başkan ve yönetim kurulu üyeleri,

Denetleyici ve düzenleyici kurumlar, başkan ve yönetim kurulu üyeleri,

Belediye başkanları, belediye meclisi üyeleri, il genel meclisi üyeleri,

Vakıflar ve vakıflara ait işletmeler ile vakıfların iştirak ettiği işletmeler,

Bu kanun hükümlerinden yararlanamaz.”

                                                                        Esfender Korkmaz (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ben konuşacağım efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Anadol. (CHP sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri, önergemiz okundu ama iyi anlaşıldığını sanmıyorum, ben bir daha tekrar edeceğim:

“1 Ocak 2003 tarihinden sonra görev yapmış olan,

Siyasi partilerin genel başkanları ve genel merkez yöneticileri,

Milletvekilleri,

Kamuda, Müsteşarlar, Müsteşar yardımcıları, genel müdürler, genel müdür yardımcıları,

KİT’ler ve Kamu bankaları Başkanları, yönetim kurulu üyeleri, genel müdürleri ve genel müdür yardımcıları,

Özerk bütçeli kurumlar, Başkan ve yönetim kurulu üyeleri,

Denetleyici ve düzenleyici kurumlar, başkan ve yönetim kurulu üyeleri,

Belediye başkanları, belediye meclisi üyeleri, il genel meclisi üyeleri,

Vakıflar ve vakıflara ait işletmeler ile vakıfların iştirak ettiği işletmeler,

Bu kanun hükümlerinden yararlanamaz.” Önerge bu.

Şimdi, MHP’nin aynı mahiyette verdiği önergeyi de reddettirdi Sayın Bakan. Sayın Komisyon “Katılmıyoruz.” dediler, Genel Kurul da reddetti.

Sayın Bakan demin açıklama yaptı. “Niye bunu reddettirdiniz?” diye arkadaşlar sordu. Dedi ki: “Bana göre Anayasa’ya aykırı.” Şimdi, Anayasa’ya niye aykırı?

Beni dinlemiyor ama Genel Kurula hitap ediyoruz.

“Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” Anayasa’nın 10’uncu maddesi bunu söylüyor herhâlde Sayın Bakan. Bu tartışma uzundur arkadaşlar.

Aynı Bakan… 2002’de AKP iktidara geldi ve iktidar önemli bir iş yaptı, memur maaşlarına zam yaptı arkadaşlar. Bir istisnası vardı, milletvekilleri. Bütün memurların maaşlarına zam yapıldı, milletvekilleri bunun dışında tutuldu. Aynı şekilde, kapsam dışı, birtakım buna benzer önergeler verdiğimizde “Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır.” diyorlardı, ben de bu örneği veriyordum. Yani “pozitif ayrımcılık” diye bir şey vardır. Niye milletvekillerine zam yapmadı AKP İktidarı ilk tasarrufunda? Dedi ki: “Milletvekili maaşları yeterlidir, dar gelirliler vardır, az para alan memurlar vardır, bunlara yapmayayım.” Bozuldu mu Anayasa’nın eşitlik ilkesi? Kendileri yaptı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, itiraz etseydiniz Anayasa Mahkemesi iptal ederdi.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Bir dakika… Bir dakika…

İtiraz edilse bozulacak mı?

Bakın, o zaman ben size Anayasa’nın 10’uncu maddesinden başka bir fıkra okuyayım, üçüncü fıkrası: “Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.”

Arkadaşlar, altı senedir biz söylemekten bıktık, siz kaçmaktan bıkmadınız dokunulmazlık konusunda. Devamlı söylüyoruz, imtiyazlı hâle gelen, ayrıcalıklı hâle gelen bir dokunulmazlık kurumu var Türkiye’de. Örneğin, Hüseyin Üzmez milletvekili olsaydı yargının karşısına çıkamayacaktı. Bu kadar basit.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Ne alakası var!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Ne alakası var ülkenin siyasetiyle, ekonomisiyle, sarkıntılık yapan, cinsel tacizde bulanan yetmiş yaşındaki bir adamın hareketinin? Milletvekili olsa bir şey yapamayacaktınız, ayrıcalık bu.

AYHAN YILMAZ (Ordu) – Ondan milletvekili olmaz.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Peki, biz diyoruz ki…

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Millet öyle bir adamı seçmez.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Öyle mi? Seçmesin, tamam.

Şimdi, diyorsunuz ki: Bu dokunulmazlıkları sadece kürsü dokunulmazlığına hapsedelim. Onun dışında, karşılıksız senet imzalayan, ihaleye fesat karıştıran, naylon fatura düzenleyen insanlar dokunulmazlık kapsamının dışında olsunlar. Bunları söylüyoruz. Diyorsunuz ki: “Evet, anlaşalım ama, Türkiye’de bürokrasinin bazı kesimlerinde öyle dokunulmazlık var ki, gelin, hepsini beraber kaldıralım.”

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Anadol, getir, getir, hepsini getir, hepsini getir.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Diyoruz ki: “Ha, tamam, hepsini; razıyız.”

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Önergeye hiçbirini katmamışsınız.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Örneğin, bir yasa çıkardınız…

MEHMET DOMAÇ (İstanbul) – Önergeye katmamışsınız ama.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Kattık, kattık, kattık. 

…RTÜK Başkanına, bir kanun getirdiniz, dokunulmazlık verdiniz. Başbakanın iznine bağlı. Zahid Akman’ın mahkemeye çıkması, Başbakanın iznine bağlı.

Elimde Anadolu Ajansının bir bülteni var, Zahid Akman’a kooperatif yolsuzluğundan Almanya’da Münih’te hakkında dava açılmış.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Zahid Akman’ı biz seçtik, Meclis seçti.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Bu Türkiye’de hakkında dava açılamıyor, Almanya’da dava açılıyor, bakın, Almanya’da dava açılıyor, Türkiye’de dava açılamıyor.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yargının soruşturma yapmasına gerek yok.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Şimdi, biz de diyoruz ki arkadaşlar, bu Parlamento -içindeki bakanıyla milletvekilleriyle, iktidarıyla muhalefetiyle- bir yasa çıkartıyor. Yahu, bir jest yapalım, diyelim ki, biz bunun kapsamı dışında olalım…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – …genel müdürler kapsamı dışında olsun, vakıf yöneticileri kapsamı dışında olsun; ne zararı olur?

OKTAY VURAL (İzmir) – Çıkartalım.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Kime ne zararı olur arkadaşlar? Kime ne zararı olur? Anayasa Mahkemesine mi gideceksiniz?

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Hayır, yargı mensupları da içinde olsun, Genelkurmay da içinde olsun.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Anayasa Mahkemesine gidecekseniz, başka. Hayır, hayır. Anlaşılıyor ki, sizlerin arasında da bu yasadan yararlanacak insanlar var. O sefineler, gemiler gelecek, Deniz Feneri paralarıyla alınan gemiler “gayrimenkul” hükmü altında Türkiye’ye gelecek, ona uğraşıyorsunuz.

Yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Anadol.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının sonuna “Defter tutma yükümlülüğü bulunmayan gelir vergisi mükellefleri, taşınmazlar dışındaki varlıklarına ait tutarları banka ve aracı kurumlardaki hesaplara yatırırlar, bunlar için ayrıca diğer şartlar aranmaz.” cümlesinin eklenmesini; üçüncü fıkrasında yer alan “%10” ibaresinin “%5” olarak, aynı fıkradaki “Ödenen bu vergi” ibaresinin ise “Bu fıkraya ve dördüncü fıkraya göre ödenen vergi,” şeklinde değiştirilmesini; beşinci fıkrasında yer alan “tarih itibarıyla devam eden veya bu” ibaresinin ve altıncı fıkrasının madde metninden çıkarılmasını ve sonraki fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini; sekizinci fıkrasında yer alan “diğer sermaye piyasası araçları dolayısıyla beşinci ve altıncı fıkra hükümlerinden; ikinci fıkra uyarınca beyanda bulunulduğu hâlde sermaye artırımında bulunulmaması hâlinde ise beşinci fıkra hükmünden yararlanılamaz.” ibaresinin “diğer sermaye piyasası araçları dolayısıyla veya ikinci fıkra uyarınca beyanda bulunulduğu hâlde bilanço esasına göre defter tutmayan mükelleflerce söz konusu varlıklara ilişkin tutarların banka ve aracı kurumlara yatırılmaması, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerce ise süresi içinde sermaye artırımında bulunulmaması hallerinde beşinci fıkra hükmünden yararlanılamaz.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Uygun görüşle Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

Buyurunuz Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 3’üncü maddeyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.

Şimdi, tabii, biraz önceki konuşmamda da söyledim, burada gerçekten son derece teknik, önemli ve ciddi bir konuyu tartışıyoruz. Elbette, bu konu tartışılırken, zaman zaman bu teknik boyutun dışına çıkılması olabilir, ona da bir itirazımız yok ancak bu çok fazla ileriye gittiği takdirde de konunun ehemmiyetini ve tartıştığımız konunun teknik olma özelliğini ortadan kaldırır. Dolayısıyla her olay kendi doğal mecrasında ve konumunda tartışılması gerekir. Bu itibarla ben, Sayın Anadol’un bu yöntemine katılmayacağım ve uymayacağım, bunu bir öncelikle belirtmek istiyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu önergeyle -yine 3’üncü maddede yaptığım konuşmada da ifade ettim, burada tekrarlamak istiyorum- öncelikle tartışma konusu olan ve Plan ve Bütçe Komisyonunda ilave edilen bir metin vardı, onu çıkarıyoruz. O neydi? Şu anda, tasarının Hükûmetten gelmiş hâliyle, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonraki vergi incelemelerini kapsıyor idi. Verilen bir önergeyle, devam eden incelemeler de bu kapsama alınmıştı.

Tabii, şunu çok net olarak ifade etmek gerekiyor: Bu önergeyi veren arkadaşlarım da bir eşitsizliğin giderilmesi noktasından, iyi niyetle verdikleri bir önergedir. Bundan hiç kimsenin en ufak bir kuşkusu olmasın. Neden? Çünkü bunu, bakın, eğer ilgili basını takip eden, yazarları takip eden… Ki, bu konuda Türkiye’de tebarüz etmiş ve uzmanlığı herkes tarafından bilinen bazı yazarlar da bu şekilde ifade etmişlerdir. Bunların bir tanesi Sayın Kızılot’tur mesela. Sayın Kızılot bu konuyla ilgili yazısında, burada bir eşitsizliğin olduğunu ve devam eden incelemelerin de bu kapsama alınması gerektiğini söylemiştir, tıpkı arkadaşların Komisyonda verdiği önerge çerçevesinde. Ha, ben bu görüşe katılmıyorum, onu da söyleyeyim. Orada, neden katılmadığımı da ifade ettim. Teknik olarak da katılmıyorum ve özellikle, daha sonra herhangi bir düzenleme yaptığınız zaman, bir kapsama aldığınız zaman ya da birilerini bir kapsam dışında bıraktığınız zaman, insanların kafasında doğru ya da yanlış, gerçek ya da değil, bir soru işareti oluşuyor. En azından bu gerekçeyle bile, sadece bu gerekçeyle bile, kamuoyunun, insanların kafasında oluşacak muhtemel soru işaretlerini de ortadan kaldırmak lazım veya bu tür soru işaretlerine -gerçek olmasa bile- yol açacak bu tür düzenlemelerden kaçınmak lazım. Yoksa bu önerge Komisyonda verilirken hiç kimsenin başka bir amacı yoktu, olması da mümkün değil zaten. Bunun da altının çizilmesi gerekiyor.

Yine ifade ediyorum, bu önergeyle tartışmalı olan 3’üncü maddenin altı numaralı fıkrasını da tamamen ortadan kaldırıyoruz. Aslında arkadaşlarla görüştük, benim de bir önerim oldu, şöyleydi öneri: Yani madem yurt dışından parayı getiriyoruz, elbette ilkelerimizi korumak kaydıyla, mümkün olduğu kadar fazla parayı getirelim. Yani, işte, kara para vesaire; bunlara meydan ve geçit, fırsat vermeden ama diğer taraftan da tasarının esas amacı olan yurt dışından daha çok kaynağı çekelim, bunu sağlayacak tarzda bir öneride bulunmuştum arkadaşlarımıza, o da şuydu: Bu beyandan hareketle -yani insanlar yurt dışından paralarını getiriyorlar ve bu beyandır- soruşturma yapılmaması, sadece bu beyandan hareketle, bu beyan delil kabul edilerek, bu beyan esas alınarak, bu beyan ihbar kabul edilerek soruşturma yapılmasın diye bir öneri getirmiştim ama bunun dışında herhangi bir nedenle bu beyanda, bu beyanı başlı başına delil alan durum hariç onun dışında herhangi bir nedenle yapılabilir ona bir engel yok, ceza verilebilir, hiçbir engel yok idi. Ama arkadaşlarımız ona da yani biraz yarı hafif bir sıcak bakmakla birlikte genel olarak katılmadılar biz de bunun üzerine -yine biraz önce söylediğimiz o çerçevede, yani soru işareti kalmasın çerçevesinde- tümünü çıkaran bir önergemizdir yani altıncı fıkranın tamamını tasarı metninden çıkaran bir önergedir.

Ayrıca birkaç ufak teknik düzenleme var. Yine bununla bağlantılı sanıyorum sekizinci fıkrasında kaldırılan, altıncı fıkraya bir atıf, onu düzeltiyoruz. Dolayısıyla, bu zaten esas madde, temel madde düzenleyen, usul-esası düzenleyen madde 3’üncü maddeydi. Tartışma konuları da dışarıda bırakılmaktadır bu şekilde bu önergemizle, arkadaşlarımızla birlikte verdiğimiz bu önergeyle. Dolayısıyla hem yurt dışından sermaye getirilmesini sağlama amacı ortadadır ve kuvvetli olarak duruyor ve bizim de bundan beklentilerimiz var. Ayrıca hiçbir şekilde en ufak bir kara para getirilmesi söz konusu olmayacaktır, öyle beklentimiz de yok, ona ihtiyacımız da yok…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - …ve onun dışındaki diğer temiz olarak nitelendirebileceğimiz, daha doğrusu hem uluslararası alanda en ufak bir tartışmaya yol açmayacak, ülkemizi kara para konusunda herhangi bir sıkıntıya sokmayacak şekilde, son derece olumlu ve mükemmel bir hâle getirilmiştir bu tasarı ve bu yönüyle hedeflerimizi de gerçekleştireceğimize inanıyorum.

Tekrar hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Canikli.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

T. B. M. Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı yasa tasarısının 3. maddesinin (1) fıkrasında geçen (kanaat verici belgeyle ispat edilen taşınmazlar) ibaresinin çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                        Kamer Genç (Tunceli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki.

Buyurunuz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 3’üncü maddesiyle ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bakın, 1957 yılında ben maliye okuluna girdim, yatılı okudum üç sene. maliye okulunu bitirdikten sonra altı sene vergi denetmenliği yaptım. Danıştayda on üç sene vergi davalarına baktım. Ayrıca, 80’den itibaren de ben siyasetle uğraşıyorum.

Biraz önce Kemal Bey’e soru soruyorum, bana hava cıvadan laflar ediyor,  diyor ki: “Senin aklın ermez.” Yahu Kemal Bey, ben maliyeciliğe başladığım zaman senin nerede olduğun belli değil.

Bakın, zamanım yok. Aslında, bu kanunla ilgili olarak birçok düzeltme yapılması gereken şeyler var. Evet, bu kanun, aslında, hakikaten Türkiye’de vergi kaçakçılığını teşvik eden bir şey.

Şimdi, biraz önce Sayın Canikli maddenin tümü üzerinde konuşurken dedi ki: “Efendim, yurt dışında var olan, varlığı kanıtlanan...” dedi.

Bakın, (1)’inci fıkrayı okuyalım 3’üncü maddede: “Gerçek veya tüzel kişilerce, 1/10/2008 tarihi itibarıyla sahip olunan ve yurt dışında bulunan; para, altın, döviz, menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçları ile varlığı kanaat verici bir belgeyle ispat edilen taşınmazlar.” Demek ki, varlığı kanaat verici belgeyle ispat etmek esası taşınmazlar için getirilmiş.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – (8)’inci fıkrayı okur musunuz?

KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse, konuşturma şimdi. Ben senin gibi yirmi dakika konuşma hakkım olsa veya çıkalım televizyonda da konuşalım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Genç, (8)’inci fıkraya bakın.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın, sizin bir zihniyetiniz var. Birisi gitmiş on dört yaşındaki kıza mı tecavüz etmiş veya taciz etmiş… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Bizimle ne alakası var?

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Sözünü geri alsın!

NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Sayın Başkan, lütfen durdurun hatibi, sözünü geri alsın!

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Ne alakası var?

KAMER GENÇ (Devamla) – Hemen ona af getiriyorsunuz. Birisi vergi kaçakçılığı mı yapmış, hemen ona af getiriyorsunuz.

NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Sayın Başkan, sözünü geri alsın! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sakin olun sayın milletvekilleri…

KAMER GENÇ (Devamla) – Ya şimdi bu kadar şeye…

NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Sayın Başkan, sözünü geri alsın!

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, böyle bir zihniyet içindesiniz.

Şimdi, değerli milletvekilleri, burada getirilen amaç, tamamen sizin zamanınızda yapılan o yoğun suistimaller, soygunlara dayalı olarak kazanılan haram paralara vergi affını getirmek lazım. (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Sözünü geri alsın!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ağzından çıkan laftan haberin yok!

BAŞKAN – AKP’ye yönelik bir şey söyledi mi?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bakın, (5)’inci fıkrayı okuyalım. Şimdi, buna göre… (AK PARTİ sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

BAŞKAN – Sayın Genç… Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, şimdi bunları bir susturun bakalım da ben konuşayım yani. Böyle şey olur mu? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sakin olun sayın milletvekilleri…

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, hayır yani böyle bir şey olur mu?

BAŞKAN – Sayın Genç, deminki ifadenizi…

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, böyle bir müzakere sistemi olmaz ki. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Böyle bir müzakere sistemi olmaz.

BAŞKAN – Sayın Genç, bir dakika beni dinler misiniz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, burada söylenen olayın özü şu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, bir dakika beni dinler misiniz.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Kişiliğimizi, şahsiyetimizi ayaklar altına alıyor. Ayıp bir şey ya!

BAŞKAN - Sayın Genç… Sayın Genç, bir dakika beni dinler misiniz.

Deminki ifadenizi AKP’ye yönelik mi söylediniz? Ona alınganlık yapıyor arkadaşlar. Lütfen sözünüzü düzeltir misiniz.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – “Sizden birisi” demiyor ki, “affediyorsunuz” diyor.

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Basında denildi ki, efendim, evlilik yaşının on dört yaşına çekilmesi konusunda kanun teklifi verildi. Böyle uygulamalar var. Ayrıca da, eğer, burada, bakın… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Sayın Başkan, tabii, bilmiyorum zamanım nasıl var?

Şimdi, eğer bunlar yanlışsa, çıkar burada konuşurlar.

Bakın, Sayın Canikli, (5)’inci fıkraya göre öyle bir vergi kaçakçılığını getiriyorsunuz ki, yani, bir iki kişi hakkında vergi incelemesi yapılmış 1 trilyon lira matrah farkı bulunmuş.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Anlamıyorsun! Sen anlamıyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) - Ne yapacak? Gidecek adam 1 trilyon lirayı yurt dışından getirecek, ondan sonra yüzde 2 vergiyle… Yani 1 trilyon lira vergi kaçakçılığının cezası 1 trilyon liradır en azından. Ama siz öyle bir sistem getirmişsiniz ki, adam gidecek yurt dışından 1 trilyon lirayı getirecek, 20 milyarla kurtaracak. Yahu, şimdi bunları bilmiyorsanız bari öğrenin. Şimdi mesele…

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Sen anlamıyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, şimdi önemli olan Türkiye’de bir kriz varsa, elbette ki hepimiz bu memleketin insanları olarak bu krizi çözmeye çalışacağız ama insanların karşısına geçip de yalan söylemeyin.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – En büyük yalancı sensin!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, Maliye Bakanı diyor ki: “Ben Foça’dan 15 milyara aldığım şeyi 1 trilyon 260 milyar liraya sattım. 1 trilyon 245 milyar lira para kazandım, o zaman kayıtlara geçirdim. Bu 2006 yılında oldu. O zaman, zaman aşımı yoktu. Şimdi, zaman aşımı olduğu için biz o zaman beyan ettik.” Getir defterini, gösterelim kardeşim bunu.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Kime gösterecek?

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, şimdi, insanlar şeffaf olmak zorundadırlar.

Şimdi, efendim, naylon fatura… Bakın, naylon fatura konusunda… Beyler, naylon fatura konusunda yine bu kanun naylon faturayı affediyor. Şimdi, çıksın buradan söylesin. Şimdi, (5)’inci fıkrada diyorsunuz ki: “Eğer kişi beyanname verirse, yani buna göre bir beyanname verirse artık bunun defterlerini incelemeyiz.” Peki, defterleri incelenmediği zaman, kardeşim, bu hayali ihracat yapmışsa, naylon fatura düzenlemişse nasıl bu ortaya çıkacak? Onu o zaman ispat edin. Yani bu kadar insanları kandırmayın. İşte (5)’inci fıkra ortada arkadaşlar. (5)’inci fıkra ortada.

Burada beni susturabilirsiniz. Ben bunu her vesileyle söyleyeceğim. Televizyon programlarına da çıkacağım. Yani siz hayali ihracatçıları niye bu kadar koruyorsunuz?

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Senden fazla konuşan var mı bu Mecliste?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu Maliye Bakanı hakkında hayali ihracatla ilgili ithamlar var. Çıksın desin ki “Ben bundan yararlanmıyorum.” Böyle bir şey olur mu ya? Böyle bir şey olmaz. Türkiye Cumhuriyeti devletinde, hukuk devleti, eğer bir şeffaflık varsa ben şey ediyorum. Neymiş? Efendim, Kanal 7’ye kanalize edilen paralarla yurt dışından gemi alınmış. Niye o gemiyi affediyorsunuz? Sonra, şimdi, Tayyip Bey’in çocuğunun dörde yakın gemisi olduğu söyleniyor. Doğru mu, yanlış mı bilmiyorum. Acaba şimdi…

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – İspat et, söylediğini ispat et.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Senin hakkında neler söyleniyor yahu!

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu ben…

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Dedikodu, dedikodu!

KAMER GENÇ (Devamla) – Kardeşim, ben “söyleniyor” diyorum, ben şey etmiyorum. Şimdi, yarına bunlar… Bakanlar Kurulu üyelerinin birçoklarının çocuklarının gemileri var. Bunları getirip de bunları niye ispatlıyorsunuz. Yani bunlara vergi affı getiriyorsunuz. Bunlara gerek yok arkadaşlar. Çıkın deyin ki, kardeşim…

Şimdi, Kemal Bey biraz önce dedi ki: “Biz hayalî ihracatı affediyoruz.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Hadi, ancak gidersin, hadi!

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

Önergeyi…

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, Hatip konuşurken grubumuzu itham edecek şekilde konuşmuştur. Onun için grubumuz adına söz istiyorum sataşmadan dolayı.

BAŞKAN – Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii bu kürsü milletin kürsüsü. Burada konuşurken her insan, milletinin huzurunda, 70 milyonun huzurunda konuşuyor ve televizyonlarda da bu millet bizi seyrediyor. Dilimizden, ağzımızdan dökülen kelimelerin de bu milletin ahlakıyla, kültürüyle, töresiyle uyarlı olması lazım.

Şimdi, bir milletvekilinin buradan, kalkıp bir grubu hedef alarak konuşurken çok dikkat etmesi lazım.

Şimdi, Kamer Genç burada bir iftirada bulunuyor. Bir kişinin namusla, şerefle, haysiyetle arasında mesafe olan, ahlaksızlığına birtakım kılıflar uydurmaya çalışan, değişik ahlaksızlıklarla irtibatı olan kişilerin, ahlaksızların davranışlarını bu milletin yüzde 47’sinin oyunu almış bir partiye hiç kimse mal edemez. Bu, kimsenin hakkı da değildir, haddi de değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Biz buradan tavrımızı çok net koyduk, her konuda. Türk Ceza Kanunu’nun değişimlerini biz yaptık. Bizden önce, bu memlekette tecavüze uğrayan bir kadın tecavüzcüsüyle evlendiği takdirde ne oluyordu biliyor musun Sayın Genç, sen de burada vekillik yaptın? Evlendiği zaman ceza duruyordu beş süreyle, davaysa dava duruyordu, hem kadın tecavüze uğruyor hem de tecavüzcüsüyle evlendiği zaman kendine tecavüz edene ömür boyu karılık yapıyor, ona “kocam” diyordu. Bu zamana kadar buna karşı çıktınız mı? Biz bunu değiştirdik, biz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama, şimdi kalkıp burada ahlakı konusunda toplumun hemfikir olduğu ve -değişik zamanlarda basına, medyaya da düştü- öyle, çiçek sularken, bahçe sularken yakalanan AK PARTİ’nin içinde kimse yok! (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Sonra, çıkıp burada bize ahlak ve namus dersi veren insanlar önce dönüp kendi ahlakına, kendi namusuna bakacak. Öyle yağma yok! (AK PARTİ sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar)

Bizim, AK PARTİ olarak, kadınlara saygımızdan, sevgimizden, hürmetimizden, her konuda yaptığımız icraatların altına koyduğumuz imzadan ne olduğumuz ortadadır ama bizimle irtibatı olmayan, bizimle uzaktan yakından ilgisi olmayan değişik ahlaksızların; haysiyetten, şereften yoksun kişilerin davranışlarını hiç kimse getirip de bize yamayamaz, böyle bir şey olmaz ama! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Özür dilesin, özür!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ben onun için, Sayın Başkan, Sayın Genç’ten bu kürsüye çıkıp grubumuzdan özür dilemesini veya yerinden özür dilemesini istirham ediyorum, Başkanlıktan böyle bir talebim var. “AK PARTİ’li milletvekilleri böyle bir fiili işlediler.” şeklinde bir beyanda bulundular. Bu beyanını düzeltmesini ve özür dilemesini istiyorum efendim.

Ben bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bozdağ.

Sayın Genç, bunu düzelttiniz herhâlde. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır efendim, özür dilemesi gerekir Sayın Başkan.

NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yanlış yapıyorsunuz!

FATMA ŞAHİN (Gaziantep) – Neyi düzeltti ki “Düzelttiniz herhâlde.” diyorsunuz?

NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Zabıtlardan çıkması gerekir bunun. Böyle hakaret olmaz! Sayın vekiller, lütfen, sizedir de aynı zamanda, bütün Türk milletinedir. Yapmayın!

ASIM AYKAN (Trabzon) – Zabıtlara bakın zabıtlara baksın!

BAŞKAN – Tamam, teşekkürler Sayın Bozdağ.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, şimdi, Sayın Başkan, neyi… Arkadaş yanlış anlamıştır benim dediğimi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – O zaman buyurun, yanlış anlaşıldığını söyleyin efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – İsterseniz bir dakika konuşayım efendim.

BAŞKAN – Tabii, bir dakika süre vereceğim, yanlış anlaşıldığını söyleyin.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Bir dakika özür dileyeceksin!

MEHMET ELİTAŞ (Kayseri) – “Yanlış anlaşıldıysam özür dilerim.” de!

BAŞKAN – Buyurun.

2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, konuşmasında ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben burada konuştuğum şeyi bilen bir insanım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Allah Allah!

BAŞKAN – Sakin olun lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, denildi ki “AKP iktidarları zamanında vergi kaçakçılığı yapan yandaşlarına hemen vergi affı çıkarıyorlar.” (AK PARTİ  sıralarından gürültüler)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yok öyle bir şey!

KAMER GENÇ (Devamla) – İşte burada yahu, burada, “burada” diyorum.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Zabıtlarda belli ne konuştuğun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, ayrıca bu Hüseyin Üzmez meselesinde, basın birden, hemen dedi ki:” Efendim bu evlilik yaşını on dört yaşına indirme yönünde çalışmalar yapılıyor.”

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Kim yaptı? Kim yaptı?

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani bunların yapılmaması anlamında söyledim ben bunu. Ben sizin grupla ilgili bir şey… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Yalan söylüyorsun! Yalan söylüyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, yani basın böyle söyledi. Ben sizi ikaz ettim, bu yönde bir çalışma yapılmasın dedim. Yani bunun da sizin grupla ne ilgisi var?

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Mertlik yap, özür dile!

KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam, siz de yapmadığınıza göre mesele hallolmuştur. Mesele budur, tamam… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Mertlik yap, özür dile!

KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam, benim demek istediğim buydu Sayın Başkanım.

Sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A)  Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.-  Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/657) (S. Sayısı: 302) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, efendim yalnız bu on dört yaş konusunda Adalet Bakanlığı bünyesinde çalışma yapılmıştır, tutanakları vardır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hayır… Sayın Başkan…

BAŞKAN – Konumuz o değildir, lütfen konuyu karıştırmayalım.

Kabul edilmiş olan önerge doğrultusunda 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

Düzenleme yetkisi

MADDE 4- (1) Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.

BAŞKAN – 4’üncü madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Mithat Melen konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Melen. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MİTHAT MELEN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı’yla ilgili Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini sunmaya çalışacağım. (Gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen konuşan arkadaşımızı dinleyiniz, lütfen salonun içinde hareket hâlinde bulunmayınız. Koltuklara rahat bir şekilde oturunuz, arkadaşımız da size hitap etsin.

Buyurunuz efendim.

MİTHAT MELEN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İşler ciddi olunca kimse dinlemek istemiyor, işin aslı o zaten. Maalesef hep şeyle uğraşıyoruz bu Mecliste ve yazık. Dünya en önemli krizlerin içerisinde, bütün dünyaya sirayet etmiş, Avrupa yanıyor, Amerika Birleşik Devletleri yanıyor ve biz biraz konuyla ilgili bir yasa çıkarıyoruz. Sayın Grup Başkan Vekiline hak veriyorum, hiç kimse teknik konuşmak istemiyor, ama iş o kadar teknik ki, bakın, bu 4’üncü maddeyle ilgili yetki… Bunu bir kere sorgulamakta yarar var: Niye bu kanunun uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkili? Çünkü burada kambiyo yasalarından tutun da, kambiyo düzenlemelerinden tutun da ceza yasalarına kadar, hatta bir aşamada da Türk Parasının Kıymetini Koruma Yasalarına kadar düzenlemeler getiriliyor. Bunu yürütmeye Bakanlar Kurulu yetkili, ama burada Maliye Bakanlığı düzeltme yapmak istiyor. Yani, sistemde aslında ciddi bir değişiklik var. Sistem değiştirmeye çalışıyoruz galiba.

Şimdi, burada amaç, gerçekten Türkiye’de istihdamı artırmak veyahut da Türkiye’nin ihtiyacı olan bilhassa reel sektör için fon yaratmak ise, şimdi bu fonu da yaratmakta belirli şekilde tereddütler oluşacak; onu da size arz etmeye çalışacağım, o da şu: Şimdi, yurt dışından gelen paraya yüzde 2 vergi, Türkiye’dekilere yüzde 10 vergi koymak. Peki bu para kendiliğinden otomatik olarak dövize çevrilip yurt dışına gitmeyecek mi? Yurt dışına gittiği zaman da oradan da döviz olarak Türkiye’ye geldiğini farz ediyoruz, Türkiye’de bozdurulup Türk lirasına çevrilmeyecek mi? Çevrildiği zaman Türkiye’de ekstra bir para arzı oluşacak. Para arzı, tekrar para talebini tetikleyecek bir iş. Para talebini tetiklediğiniz zaman dövizin kuru tekrar yükselecek. Dövizin kuru tekrar yükselirse, bu paranın Türkiye’de kalabilmesi için faiz hadleriyle oynamanız gerekir. Faiz hadleriyle oynadığınız zaman da maalesef yatırım olmayacak. Ki Türkiye’nin en önemli meselesi yatırımla ilgili mesele. Yani, burada hep başka bir mantığı tartışmaya başladık. Yani, bu paranın getirilmesinin bir af yasası olup olmadığı konusunu tartışmaya çalıştık, fakat bir türlü makroekonomik dengelerle ilgili kısmını tartışmadık, tartışmıyoruz. Acaba, yurt dışında gerçekten Türkiye’ye hemen gelecek bu kadar para var mı? Yani herkes tahmin ediyor bunu. 130 milyar dolardan bahsediliyor -ona da çok inanmıyorum, inanmıyorum- bunun diyelim 30 milyar doları geldi. Kaldı ki Türkiye'de bugünkü borsa düzeninde, yani bizim “bıyıklı yabancı” dediğimiz paralar zaten devrede; dünyanın en yüksek faizlerini veren ülkeyiz, zaten devrede. Peki, niçin, şimdi devrede olan paralar bir daha gelsin diye hesap ediyoruz? Yurt dışında ufacık bir kriz oldu diye. Ama orada bir gerçek payı var, o krizden rahatsız olan paralar var, gelebilir, maalesef bizim paralarımız da var. Bankacılık sistemimizin yurt dışında değerlendirdiği paraların da sıkıntıları var çok ciddi bir biçimde. Şimdi, onlar eğer Türkiye’ye gelirse -ki öyle farz ediyoruz- sistemin içerisine girerse, peki üretime girecek mi? Yani özellikle sistemin bilhassa ihtiyacı olan günlük fon ihtiyacını karşılayacak mı? Hayır, faiz yükselirse karşılamayacak çünkü faizi yükseltici etki yapacak bu para.

Bir de bir başka mantıkla gidersek eğer, başka bir tarafından işi yakalamaya çalışırsak, yani sık sık Türkiye’de, dünyada da oluyor bu ama biz ikide bir, her on senede bir para affı çıkarıyoruz. Niye para affı çıkarıyoruz? Sistemin içerisine koymak için para affı çıkarıyoruz. Aslında, “kara para” diye iddia ettiğimiz, arada sırada konuştuğumuz paralar sistemin içinde. Bankacılık sistemi içerisine girdiği andan itibaren kara paralığı kalıyor mu? Sayın milletvekilleri, bu paralar bankacılık sisteminin içindeyse zaten kara para değil. Onun için boş yere de kara parayı tartışmaya başlıyoruz.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Biz tartışmıyoruz.

MİTHAT MELEN (Devamla) – Siz tartışmıyorsunuz ama Devlet Planlama Teşkilatı yüzde 50 civarında Türkiye'de kayıt dışı para olduğunu söylüyor. Esas mesele, sadece yurt dışındaki paraları getirmekle ilgili değil, Türkiye’dekileri devreye sokmakla ilgili. Ama ona yüzde 10 vergi koyarsanız Türkiye’dekiler nasıl devreye girecek?

Şimdi, eğer günlük fon ihtiyacını karşılamak için para yaratmaya çalışıyorsak yurt dışından gelecek paralar çözüm değil, olmadı şimdiye kadar. Biz bir süre yurt dışı dövizlerine, işçilerin dövizlerine göz diktik. Onlar Türkiye’ye gelir diye zannettik. Zaman zaman onlara bel bağladık, hatta gidip oralarda o paraları toplamaya çalıştık. Sonra ne oldu? Gelmedi. Burada tek getirecek unsur, bir istikrar, ikincisi faiz haddi ama faiz haddi Türkiye'nin aleyhine işleyen bir unsur. Yüksek faiz Türkiye’de yatırımı durduruyor ve Türkiye’de yatırım yok. Yatırımı iyi olmayınca istihdam yok.

Bakın, bu tartışmaya boş yere IMF olarak da girdik, hatta özel sektör. Birdenbire bir sabahleyin kalktı, “IMF’ye ihtiyaç vardı” dedi Türkiye. Niye Türk ekonomisini düzeltmek için IMF’ye ihtiyaç var? Bir taraftan Türkiye, Avrupa Birliğine tam üyelik müracaatı yapmış ve müzakerelerini sürdürüyor. Kaldı ki müzakere sürdürüyoruz ama hiç o müzakereyle ilgili bir şey de tartışmıyoruz. Çok ciddi bir uyum evresi içerisindeyiz. Ama bugünlerde Avrupa Birliği dünyadaki krizden öyle bir uyum sürecine girdi ki, tamamen sistemini değiştirdi, bankalarını devletleştirdi ve biz sanki Avrupa Birliği tarafından belki -belki bizim özel sektörün de yanlış algılamasıyla, bilemiyorum orasını ama- bir IMF’ye doğru itilmek durumundayız. Yani IMF bizim sorunlarımızı çözmek için bir çapaysa, eğer Avrupa Birliğiyle müzakere ediyorsak, niye Avrupa Birliği çapasını hiç kullanmak istemiyoruz? O zaman mesela şu yasanın Avrupa Birliği yasalarıyla hiç uyumu yok, uyumsuz bir yasa. O zaman, tekrar, Uyum Komisyonunda alacağız, bu yasayı bir kere daha değiştireceğiz. Bir de Türk ekonomisinin sorunlarını, bu kadar ciddi meselelerini bir tek yasayla çözmek gibi bir gaflet içerisinde de herhâlde değiliz. Belki Hükûmet kendi arasında tartışıyor ama sanki Merkez Bankası, BDDK, Sermaye Piyasası Kurumu (SPK), diğer bütün kurumlar da hiç bu tartışmaların içinde yok. Yani bu kendi kendine bir sistem, kendi kendini çeviriyor ve biz, bankacılık sistemiyle ilgili “Efendim biz 2001 yılında yeteri kadar düzenleme yaptık.” deyip bu işlerin düzeldiğini zannediyoruz. Hayır, bankacılık sistemi düzelmiş değildir, çok da güvenmeyin öyle. Belki bankacılar çok kızıyor ama çok kızanlar kredileri geri çağırmazlar. Bugün, Türkiye’de krediler geri çağrılıyor. Bankacılar reel sektörü sıkıştırıyor, kredi vermeyi kestiler. Şimdi, bankacılık sistemi çok iyi durumda diye de ortaya çıkmamamız lazım. Bu mesele, acaba bankacılık sisteminin veya IMF’nin çeşitli biçimde, bir 50-60 milyar dolardan bahsediliyor… O anlaşma onu mu çözmek için yapılacak?

Ben IMF’ye karşı direnmek meselesinde veya onun spekülasyonundan da pek hoşlanmıyorum. Niye hoşlanmıyorum? Zaman zaman, uluslararası kurumların zaten içindeyiz, ona başvuruyoruz. Bunları da böyle speküle etmeye gerek yok ama Türkiye’nin gerçek ihtiyacı ve eğer bir üyelik müzakeresi götürüyorsak, Avrupa Birliğiyle oturup önce bu işi tartışmakla ilgilidir ama onu yapmıyoruz.

Onun için, ben bu yasanın gereksiz olduğuna inanmıyorum, gerekli ama ikide birde yurt dışından gelen paralara bel bağlayıp Türk ekonomisini düzeltmeye kalkmak konusunda da çok ciddi tereddütlerim var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MİTHAT MELEN (Devamla) – Yalnız, bu işin çözüm yerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi olması iyi. Bu yasa bile, bu konuda son bir aydır atılmış bir adım. Doğru, yanlış ama hiç olmazsa Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışılıyor çünkü toplumda, bakıp bu Meclise, hiç kendi meseleleriyle ilgilenmediği görülüyor. İstanbul’da ateş var, ciddi biçimde ateş var. Piyasalarda ateş var. Piyasanın içinde olan kendi milletvekili arkadaşlarımıza sorarsanız, bu konu daha iyi ortaya çıkar ve bu yangından mümkün olduğu kadar az zararla çıkmak mesele. Türkiye’nin bir daha bir takla atmasına          -ekonomik açıdan- savrulmasına kimse tahammül edemez. Bu, sadece İktidarın meselesi değil hepimizin meselesi. Onun için, birbirimizle çatışacağımıza bu işlere daha fazla bakmak gerektiğine inanıyorum.

Bu görüşlerle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Arz ederim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Melen.

Cumhuriyet Halk Patisi Grubu adına Manisa Milletvekili Şahin Mengü konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Mengü. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi hakkında CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Grubum ve şahsım adına yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yanlış hatırlamıyorsam ekim ayı ortalarındaydı, Sayın Başbakan, yurt dışındaki paraların ülkeye çekilmesine imkân verecek bir düzenleme yapılacağını söylemesi üzerine gazetecilerin bunun kara paranın aklanması riskini taşıyacağını söylemesi karşısında “Her türlü riski alırız.” demişti. Ancak biraz evvel Sayın Canikli ve diğer grup başkan vekillerinin, bu kara para olayını önleyici her türlü tedbirin alındığını söylemesi hakikaten çok doğru ve sağlıklı olmuştur.

İşte, görüştüğümüz yasa tasarısı yurt dışından Türkiye’ye getirilmeye çalışılan paralarla ilgili bir yasa tasarısı. Ancak ben bu yasa tasarısının böyle, son bir ay içinde bir refleksle, krizle olduğuna inanmıyorum. İnanmıyorum değil, bazı duyumlarım bana sanki… Maliye Bakanlığında bir yıldır böyle bir çalışmanın olduğuna dair bilgilerim var. Onun için, bu tabii, yani kötü de bir şey değil, Maliye Bakanlığı zaman zaman herhangi bir tedbir almak için çalışmalar da yapabilir. Buradaki tek tehlikeli unsur bavulla getirilecek paranın menşeinin nasıl takip edileceği ve bu takip edilirken bunun kara para olup olmadığı, işte PKK parası olduğu –kusura bakmayın çok rahatsız oluyorsunuz ama söyleyeceğim- Deniz Feneri parası olduğu falan gibi rahatsızlıklar var. Şimdi, elbette kara paranın önlenmesi çok doğru bir şey çünkü “Getir de nasıl getirirsen getir.” mantığıyla getirilecek paralar ne beklediğiniz kadar çok olacak… Bir Anadolu tabiri vardır “Attığın taş ürküttüğün kurbağaya değmez.” diye. Bu para o kadar gelecek mi gelmeyecek mi, bu ayrı bir tartışma konusu.

Konuşmamın ikinci bölümünde onu anlatmaya çalışacağım. Ancak, hakikaten Türkiye, Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen üç uluslararası anlaşmanın altına imza atmıştır: Viyana, Palermo, bir tane de Strasburg yanlış hatırlamıyorsam. Bu kara parayla mücadele için üç anlaşmanın altında imzası vardır. Eğer bu anlaşmaların zedelenmesine neden olabilecek, Türkiye’yi bu konuda sıkıntıya sokabilecek tedbirleri almazsak Türkiye, dünyada çok hassas olunan kara parayla mücadelede sanki üstüne düşen, taahhüt altına girdiği konularda görevini yapmayan bir devlet hâline gelir ve sonucunda, sanki teröre, uluslararası teröre destek veren ülkeler arasına getirilir. Bu hakikaten Türkiye açısından çok sıkıntılar yaratabilir.

Bu konu yani kara para konusu, dünya kamuoyunun çok hassasiyetle üzerinde durduğu bir konuydu. O bakımdan hep hassasiyetle üzerinde duruyorum. Bunun düzeltilmiş olması hakikaten çok doğru oldu.

Bütün bunların dışında, bu şekilde nasıl bir düzenleme yaparsanız yapın, önemli miktarda para da Türkiye’ye gelmeyecektir. Çünkü, Türkiye, bu para operasyonunu ilk defa yapmıyor, bu parasal tedbirleri ilk defa almıyor. Benim hatırlayabildiğim kadarıyla son on yıl içerisinde en az iki üç defa böyle para operasyonları yapıldı. Hiçbir şekilde, beklediğimiz kadar para gelmedi Türkiye’ye.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yurt dışı amaçlı yoktu ama fazla.

ŞAHİN MENGÜ (Devamla) – Hayır bakın, hepsi ekonomiyi canlandırmak, yurt dışında, ister bu ülkeden götürülmüş olsun ister orada çalışanların paraları olmuş olsun, bu paraların Türkiye’ye getirilmesi çabası vardı.

Şimdi, sadece faiz düzenlemeleriyle “Getirirsen yüzde 2 faiz veririz.” demekle bu paralar Türkiye’ye gelmez. İki nedenden gelmez. Şimdi, yurt dışına götürülen paralar niye yurt dışına götürülür veya orada çalışanlar paralarını niye Türkiye’ye getirmezler? İki nedenden getirmezler: Eğer oradaki adam bir sanayiyle uğraşıyorsa, orada yatırımı varsa orada para kazanacaktır. Orada da bir ekonomik kriz vardır, bu ekonomik kriz aşamasında bu paraları kullanacaktır. Bir ikincisi, orada yaşayan insanlar, eğer birikimleri var ise… Şimdi, bir şeye gerçekçi bakmak lazım, Türkiye ekonomisi, şu anda yangın yeri olduğu söylenen Avrupa ekonomilerinden çok daha güçlüdür, dersek bu fazla inandırıcı olmaz. Bu inandırıcılığımız sadece kendimize karşı değil, orada yaşayan insanlara karşı da olmaz. Eğer orada bir kriz varsa orada ticaret yapan, orada yaşayan insanların parasını da kendi ticaret hayatlarında kullanmak ve tutmak mecburiyetleri vardır.

İkincisi, yurt dışında yaşayan bir insan düşünün. Şimdi, Türkiye’de tasarruf mevduatının sınırlı bir derecede, 50 bin liraya kadar garanti altına alındığını düşünürseniz -ki Hükûmet kendine bu yetkiyi aldı, bu sınırı yükseltmiyor ama daha şu ana kadar yükseltmiş değil- Avrupa’da birçok ülkede tasarruf mevduatının koruma sınırı herhangi bir sınıra tabi değil, bütün mevduata tanınmış bir sınırlama var. Şimdi, bütün bu sınırlamaya yurt dışındaki paranın lehine, orada bulunan mevduatın lehine böyle bir tasarruf, yasal düzenleme varken “Bütün bunlardan sıyrıl, parayı Türkiye’ye getir.” demek insanlara çok inandırıcı ve çok cazip gelmez. Yani yüzde 2’yle getirmez. Ama asıl yapılmak istenen orada da illegal bir parayı buraya getirmekse yaptığımız düzenleme kendisiyle çelişir hâle geliyor. Oradaki yasal düzenleme içinde var olan yasal bir parayı “Buraya getir.” dediğiniz zaman, o zaman adamın buradaki tasarruf mevduatına tüm garantiyi vereceksiniz, artı, fazla bir şey vereceksiniz. Yani sadece yüksek faizle, yüzde 2 vergilendirelim demekle gelmez.

Nasıl getirilebilirdi? Şöyle getirilebilirdi: Türkiye çok büyük bir ekonomik paket hazırlardı. Getirilecek paraların hangi sektöre, hangi teşviklerle ne gibi vergi muafiyetleriyle getirileceğini söylersiniz, insanlar parayı bir yere yatırmaya gelirler. Bakın, Obama’nın gelişiyle Amerika’da bile artık, paradan para kazanmadan vazgeçileceği, yani reel sektörün canlandırılacağı, insanların üreterek para kazanmasının teşvik edildiği bir düzende, sadece parayı para olarak buraya getirip eğer yatırıma sevk edilmesini teşvik etmiyorsak, o zaman, orada kendini çok daha emniyette hisseden paraların buraya gelmesi mümkün değil. Hiç kendimizi kandırmayalım.

Artı, arkadaşlar, beni bu arada çok şaşırtan, çok da rahatsız eden, bu sabah Sayın Başbakanın gazetelere yansıyan –şu ana kadar yalanlanmadı- reel sektöre “Zulada paralarınız vardır, iki senelik asgari paranız vardır.” diye bir açıklaması var. Bu açıklama eğer doğruysa “zula” dediğiniz yer karanlık ve sahte paranın, yani kara paranın bulunduğu bir yerdir. Eğer hakikaten biz bu ülkenin yöneticileri olarak, siyasal iktidar olarak zuladaki paradan haberdar isek, bu zuladaki paraları bir şekilde yasal yollardan, hukuka uygun şekilde ortaya çıkarmak mecburiyetindeyiz. Eğer bir hukuk devletinde siz zulada para olduğunu biliyor da bunu ortaya çıkaramıyorsanız bu iktidarın aczidir.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – İhtiyaten…

ŞAHİN MENGÜ (Devamla) – Olmaz böyle bir şey. Bunun söylenmesi dahi hoş değil.

Ha, bu Rusya’da oldu. Hepimizin bildiği, yıllarca ürettiği petrolün parasının bile hesabını bilemeyen Rusya’da Putin geldi, isim sayarak “Ya bu senin zulandaki -tam tabiriyle söylüyorum, zulandaki- parayı buraya getir, yoksa sana hayat hakkı tanımam.” dedi. Yeni çalkantıdan çıkmış, hukukun üstünlüğünün filan tartışılmadığı bir ülkede bunu yaparsınız ama Türkiye Cumhuriyeti’nde böyle “Zuladaki parayı çıkar.” demek vallahi hiç hoş bir tabir olmadı. Zulada para varsa çıkaralım. Çıkarmak için bütün ekonomik, cezai,  ne türlü tedbir alınması gerekiyorsa alalım ama bunu bu tabirlerle söylemeden yapalım. Aksi hâlde zaten burada var olduğunu herkesin kabul ettiği o paniği azdırırız. O paniğe, biraz evvel MHP Sözcüsü arkadaşımızın söylediği İstanbul’daki yangının üstüne benzin dökmek gibi olur.

Bu nedenle bu yasa belli tedbirler alınarak, kara paranın aklanmasının önüne geçme tedbirleri alınarak düzgün hâle getirilmeye çalışılsa dahi, bavul içinde gelen paranın buraya geldikten sonra dahi kimin için, nasıl geldiğini, nereden geldiğini anlayamazsınız. Eğer paranın bavul içinde gelmesine izin veriyorsanız o parayı o bavula kimin koyduğunu da bilemezsiniz. Belli terör örgütlerinin paralarını bavula koyar buraya getirirler. Nereye kadar kontrol edersiniz, nasıl kontrol edersiniz? Dünyanın en büyük riskine girersiniz. Güneydoğu’da her dakika insanların öldüğü bir ülkede çanta içinde gelen terörist parasının buraya bir şekilde girmesinin yolunu çok az dahi açsanız, bütün tedbirleri de alsanız bunun gelmesine mâni olamazsınız.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – (8)’inci fıkra var.

ŞAHİN MENGÜ (Devamla) – Anlatırsınız Sayın Canikli. Bakın ben sizi dinledim, hiç de laf atmadan dinledim, çok böyle sakin dinledim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katkı sağlamak için söylüyor.

ŞAHİN MENGÜ (Devamla) – Ben okurum, o 8’inci maddeyi anlarım.

Hangi tedbiri alırsanız alın, bavulla getirmeye kalktığınız paranın hesabını tutamazsınız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Gemiyle…

ŞAHİN MENGÜ (Devamla) – MASAK’ı devreden çıkarıyorsunuz, yani çıkarmasanız dahi MASAK’ın parayı denetlemek için on bir tane getirdiği şart var. O şartlar dünyanın her tarafında deliniyor, sizde de delerler.

Bu nedenle, arz ettiğim bu konudaki tehlikeler bertaraf edilirse bu yasanın belki Türk ekonomisine katkısı olur ama beklenilen derecede, öyle insanların tahmin ettiğinin çok fevkinde büyük paraların geleceğini zannediyorsak gene hüsrana uğrarız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Mengü.

Şahsı adına Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Uzunırmak.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 4’üncü maddesinde söz aldım, hepinize en derin saygılarımı sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle burada şunu paylaşmamız gerekiyor, bu tasarıda sebep masumane. Masumane sebep ne? “Yurt dışından para gelecek.” İnanıyor musunuz sayın milletvekilleri yurt dışından para geleceğine? Gelmez. Sayın Bakana çok açık ve net bir şekilde soruyorum: Kendisi iş dünyasının içinden geldi, Amerika’da, Avrupa’da kriz olmuş ve bu krizde düşünün ki bir iş adamının Amerika’da evi var, gayrimenkulü var veya borsada hisse senedi var; acaba kendileri, ekonomik değerlerin dibe vurduğu, gayrimenkulün ve borsanın dibe vurduğu bir ekonomiden çıkıp, parasını alıp Türkiye’ye bu parayı getirir mi? Burada sebep masumane, niyet kurnazca. Çünkü, bu masumane sebebe niyet gizlenmiş. Niyet, Türkiye’de içeride olan birilerinin paralarını legalleştirmek; ekonomide direkt veya dolaylı bir şekilde dolaşan parayı legalleştirmek. Burada niyet kurnazca, yapılan adaletsizce. Neden? Çünkü, bugüne kadar hangi sebeplerle olursa olsun ekonominin belli mekanizmalarında dolaşan bazı paralara hükmedenler, bu paraları çok helal olarak kazanmış olanların yanında… Bizim verdiğimiz önergede faydalanmamasını istediğimiz, 6.400 göstergeye, milletvekilliğine, siyaset kurumuna, başka başka alanlara varıncaya kadar çeşitli yollardan elde edilmiş paralar var kıymetli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, bu işin faydalı olabilmesi için her şeyden önce krize doğru tespit koymak lazım. Kriz Amerika’da olmuştur. Ben şimdi sizlere soruyorum: Kriz olan bir ülkenin parasının değeri düşer mi yoksa artar mı? Bugün, Amerikan parasının hem Türk parası hem dünya paraları karşısında değeri artıyor. Bu nasıl bir krizdir kıymetli arkadaşlar?

Peki, acaba krizde borçlu olan mı endişeye kapılır, alacaklı olan mı? Yahu, biz Amerika ve Avrupa piyasalarından alacaklı mıyız ki oradaki kriz bizi hemen bu kadar etkilensin de... Biz borçluyuz oralara. Oradan alacaklı olsak, aman orada kriz oldu da borcumuzu tahsil edemeyeceğiz, ekonomi sıkıntıya girdi oralarda diyelim. Biz borçluyuz oralara. Peki, bu telaş niye? Bu telaş, bu vaveyla, zaten üç senedir Türkiye’de olan krizi unutturmak… Ya vatandaş zaten üç senedir krizde.

Ben, şimdi soruyorum sizlere: Eğer bu tasarı şu şekle dönse veya o niyetle tasarılar gelse Sayın Bakana ve Hükûmete sonuna kadar destek oluruz kıymetli arkadaşlar.

İşçi çıkartıyor iş yerleri. İşçi çıkartmayanı teşvik edelim. İşte, üretmek için güçlüğe düşmüş. Teşvik edelim. Hadi burada yeniden bir düzenleme yapsın Hükûmet, gelen bu paralardan tahsil edilen vergileri Eximbank’a, Halk Bankasına, Ziraat Bankasına, çiftçinin, esnafın, sanayicinin üretimine teşvik olarak verelim, madem bunu faydalı şekle getirmek istiyorsunuz. Böyle bir şey yok, üretime destek yok; üretime yönelik, dışarılarda kaybetme ihtimalimiz olan, talep daralmasından doğan pazarların kaybedilmemesi için ihracatçımıza ve pazar payımızı yükseltmeye yönelik bir teşvik yok. Ne var? Demin söylediğimiz gibi kurnazca bir niyete gizlenmiş, böylece bir şeyleri legalleştirme ve ben buradan şunu teklif ediyorum: Bu yasanın adını değiştirsinler, desinler ki “Krizdeki fırsatçılık tasarısı.”

Dolayısıyla, kıymetli arkadaşlar, Türkiye’de bugün mevcut olan bir şey algılanmıştır. Hatırlar mısınız, rahmetli Kemal Sunal’ın filmleri vardı Türkiye’de. Fail, kendi iradesi ve kendi bilgisi içerisinde olmayan bir faaliyet yapar ve o faaliyet çok büyük faydalar getirir kendisine. Altı senedir Türkiye’de AKP İktidarı da bilerek, kararlı bir şekilde, öngörerek yapmadığı, yapamadığı birtakım dünyadaki gelişen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Tamam Sayın Başkanım.

…faaliyetlerden, dünyada olan olaylardan çok faydalı bir şekilde Türkiye’ye yansımalar olmuştur ve hiçbir şey kendi iradesinde olmamıştır.

Sayın Bakan “Döviz kurları yükseldi, yükselmesi iyi oldu.” diyor. Dün düşük olmasının iyi olduğunu savunuyordu Sayın Bakan. Dövizin düşmesi de Sayın Bakanın, Hükûmetin iradesinde değil, dövizin yükselmesi de Sayın Bakanın iradesinde değil. Dolayısıyla, gelişen ve olan hadiseyi tamamen kendilerinin istediği şekilde izah etmek gibi bir tevil alışkanlığıyla bu iş bugünlere kadar geldi. İşte, o Kemal Sunal filmlerinde de… Failin, bilgisi ve iradesinde olmayan faaliyetlerinin neticesinde sağladığı faydalar artık yok olmaya başladı ve dolayısıyla 57’nci Hükûmetin aldığı ekonomik tedbirler, kararlar artık Hükûmetin ömrüne yetmedi. Dolayısıyla bugün bu tasarılara ihtiyaç duyuyorlar.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Uzunırmak.

Şahsı adına Antalya Milletvekili Sadık Badak konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Badak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SADIK BADAK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 2007 yılının ortalarında Amerika’da konut piyasasında yaşanan olumsuz gelişmelerle küresel finans piyasalarında bozulmalar başladığı ve bunu takip eden dönemde meydana gelen konut kredilerindeki geri ödemelerde başlayan sorunlarla, kredi alacaklarından yeni fonlar oluşturan piyasalarda domino etkisi yaparak, küresel bazda finansal bir krize dönüştüğü artık herkes tarafından biliniyor. Bu gelişmeler sonucunda, 2008 Eylül ayından itibaren tüm ülkelerin finans piyasaları etkilenmeye başladı. İlgili ülkelerin piyasalarında yaygınlaşan güvensizlik ve belirsizlik sebebiyle tedbir amaçlı likit talebi arttı ve kredi piyasalarında daralma başladı. Çoğu ülkenin ihracat ve yabancı sermaye girişinde de bundan dolayı azalmalar meydana geldi.

Ülkemizde daha önceki yıllarda yaşanan derin ekonomik krizlerde edinilen tecrübelerle beraber, Adalet ve Kalkınma Partisinin yaklaşık altı yıldır tavizsiz uygulamakta olduğu mali disiplin ülkemizin ekonomik ve mali istikrarının en önemli sigortası olmuş, bu sayede küresel finansal kriz dalgasının ülke ekonomisi üzerindeki etkisi oldukça sınırlı kalmıştır. Ülkemizde siyasi, ekonomik ve yapısal istikrar, enflasyon muhasebesi uygulaması, yatırım ortamının iyileştirilmesi çabaları ve hukuki düzenlemelerle bankacılık ve ekonomi sektörünü sağlamlaştırmış, büyüme trendi istikrar kazanmıştır. Ayrıca, mali sektörü güçlendirme, reel sektörü rahatlatma çalışmaları da ivme kazanmıştır. İçinde bulunduğumuz şartlarda Hükûmetimizin aldığı tedbirler ve öngörülerle, önümüzdeki dönemde küresel krizin sağlam Türk ekonomisi için büyük bir sorun yaratmayacağı görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, tasarıyla dünyada yaşanan küresel ekonomik krizden ülkemizin en az düzeyde etkilenmesini sağlamak amacıyla, gerçek ve tüzel kişilerce sahip bulunulan para, döviz, altın, hisse senedi, tahvil ve diğer menkul kıymetlerin Türkiye'ye getirilmesi, taşınmazların kayda alınması suretiyle millî ekonomiye kazandırılması, sahip olunan söz konusu kıymetlerin banka ve aracı kurumlara ya da vergi dairelerine bildirilmek ve cüzi bir oranda vergi ödenmek suretiyle kayda alınması ve yapılan bu beyanlardan hareketle inceleme ve soruşturma yapılmaması planlanmaktadır.

Gerekli önlemlerin alınması konusunda ekonomi yönetimince piyasa aktörleri ve sektör temsilcileriyle sürekli görüş alışverişi içerisinde bulunulduğunun, piyasaların düzenli bir şeklide izlendiğinin göstergesi olan bu yasa tasarısıyla 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 63’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında sigortaya tabi olacak tasarruf mevduatının ve gerçek kişilere ait katılım fonlarının kapsamını ve tutarını belirlemeye ilişkin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kuruluna verilen yetkiler iki yıl süreyle doğrudan Bakanlar Kuruluna verilmektedir. Dolayısıyla, mevduat garantisini belirleme yetkisi iki yıl süreyle Bakanlar Kuruluna devredilmektedir.

Bu düzenleme, iki ay önce İrlanda’yla başlayıp hemen hemen tüm Avrupa ülkelerinde gerçekleştirilen banka mevduatına yüzde 100 devlet garantisinin ülkemize karşı bir haksız rekabet unsuru olmasını önleyeceği gibi, aynı zamanda Türk bankalarının iyi yönetiliyor olması, banka mevzuatının güven verici olması, ülkemizin yükselen piyasalar içinde olması ve benzer sebeplerle komşu ülkelerden yeni mevduatların ülkemize gelmesini de sağlayabilecektir.

Değerli milletvekilleri, önceki dönemlerde kambiyo mevzuatında bulunan zorlayıcı hükümler, ağır vergi yükü, güven ve istikrarın sağlanamaması, yurt dışında uygulanan vergi indirimi ve teşvikler gibi nedenlerle yurt dışına çıkarılmış olan varlıkların geri gelmeye başlamış olmasına rağmen, muhtemel krizin etkilerini asgaride tutabilmek için, yastık altında olan ve yurt dışında atıl durumda olan menkul değerlerin ülkemizin ekonomisi içerisinde yer alması gerektiğine inanıyorum.

Görüşmekte olduğumuz Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın bu amacın gerçekleşmesine önemli katkılar sağlayacağına inanmaktayım.

Yasanın ülkemize ve ekonomimize hayırlı olması dileğiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Badak.

Şimdi, sayın milletvekilleri soru-cevap işlemine başlıyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şahıslar adına ikinci konuşma olmadı; yoksa ben konuşmak istiyorum.

BAŞKAN – İkinci şahıs konuştu efendim. Birincisi de konuştu, ikincisi de konuştu.

Şimdi, Sayın Çalış, Sayın Uzunırmak ve Sayın Genç söz istemişlerdir.

Başlatıyorum.

Sayın Çalış, buyurunuz efendim.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, gerçek ya da tüzel kişiler varlıklarını yurt dışından kayıt altına alırlarsa yüzde 2, yurt içinden kayıt altına alırlarsa yüzde 10 vergi alınacağı ya da yurt içindeki varlığını yurt dışından dolaştırıp getirebilenlerden de gene yüzde 2 vergi alınacağı görülüyor.

Bir önceki soruma verdiğiniz cevapta, milletvekillerinin ve bakanların bu yasanın getirdiği kolaylıklardan yararlanmamasının gerekçesini “Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı bulduğumuz için reddettik.” demiştiniz. Anayasa’nın eşitlik ilkesine göre bu durumu nasıl izah ediyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çalış.

Sayın Uzunırmak

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, bu yasadan yurt dışında ve yurt içinde faydalanan gerçek ve tüzel kişilerin ayrı ayrı ve toplam olarak yurt içinde ve yurt dışında ekonomiye kazandırdıkları ekonomik değerlerin listesini baştan sizden istiyorum. Bunları yayınlamayı düşünüyor musunuz?

İkinci sorum: AKP Grubu herhâlde bu yasayı desteklemiyor. Acaba baskıyla mı AKP Grubunu burada tutmaya çalışıyorlar?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uzunırmak.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Efendim, kanun o kadar büyük bir eksiklik içinde ki. Şimdi, bu kanun yürürlüğe girdikten sonra bir vatandaş, bir anonim şirket yurt dışından bin dolar getirse, bin dolar…

Sayın Bakan, buna iyi dikkat et, burada çünkü deniliyor ki “Beyan edilen varlıklar.” Beyan edilen varlığın değeri söylenmiyor. Bin dolar getirdi -Türkiye’deki bir holdingde bin dolar- dedi ki “Ben unutmuşum, yastık altında bu kadar servetim var.” Çünkü “varlık” diyoruz ama varlığın değeri belli değil burada. Bin dolar getirdi, beyan etti size, dedi ki “Ey Maliye Bakanı, işte, ben unutmuşum, bin doları sana beyan ediyorum. Sen benim 1/1/2008 tarihinden önceki beş senelik hesaplarımı inceleme.” Bu kanunun anlamı böyle geliyor eğer Maliyeden anlayanlar varsa. Yani burada beyan edilen varlığın bir kıstası yok. Yani adam getirecek, belki 5 dolar beyan edecek. Benim anladığım bu. Eğer varsa, yanlış anlıyorsam… Belki 100 dolar beyan edecek veya bin dolar beyan edecek. Var mıdır ki? Yani en azından buraya bir kıstas getirmek lazım. Denilmesi lazım ki “Gayrisafi hasılasının mesela yüzde 5’i veya yüzde 10’u son ticari faaliyetlerinin... veya her sene, hiç olmazsa, 50 bin dolar veya 100 bin dolar, 200 bin dolar…” Ama şimdi demişsiniz ki “Efendim, beyan edilen varlıklar nedeniyle 1/1/2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin hiç hesapları incelenmez.” Rakam yok efendim, rakam! Bu nasıl olacak? Yani adam 1 lira da beyan edebilir, bin lira da beyan edebilir, bin dolar da edebilir. Ben bunu anlamadım.

Başka soru da sormak istemiyorum. Özellikle bunun açıklığa kavuşmasını istiyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

Sayın Paksoy… Son soru.

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Bakan, yasada bir kişi yurt dışından parayı getirip kısa bir müddet sonra parayı geri götürürse buna engel teşkil edecek bir düzenlemeniz var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paksoy.

Buyurunuz Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Affedersiniz, bir daha tekrar edebilir mi acaba Sayın Paksoy?

BAŞKAN – “Parayı getirip sonra tekrar, hemen dışarı çıkarırsa ne olur?” dedi.

Buyurunuz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Şimdi, Sayın Başkan, Sayın Çalış dedi ki: “Daha önce, biz, milletvekilleri bundan istifade etmesin, işte birtakım bürokratlar istifade etmesin diye böyle bir şey çıkardık, siz Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı dediniz, ama dışarıdan para getirenlerden yüzde 2 vergi alıyorsunuz, içeriden, yastık altındaki parasını sermayeye ilave edenlerden de yüzde 10.” Ama onu yüzde 5 indirdik biz, önerge de kabul edildi, yüzde 5 olarak artık, yüzde 5’e… Yani birisi şahıslara ait bir şey getiriyor, şu faydalanır, şu faydalanamaz diye, diğeri vergi nispetlerinde. Vergi nispetlerini koyarken, orada Maliye Bakanlığı ve Hükûmet olarak böyle bir vergi hakkı var Anayasa’dan gelen ve vergi mükelleflerinin hepsine de böyle bir eşitlik ilkesi var burada, ama nispet olarak, işte, nasıl? Şuraya kadar şu kadar alırız, buraya kadar bu kadar alırız diye nispetler ayrı ayrı oluyor, burada da böyle bir nispet ayrı olması Anayasa’ya aykırılık teşkil etmez.

Sayın Uzunırmak “Listeyi yayınlayacak mısınız?” diye sordular. Şimdi, böyle şeylerde liste yayınlanması söz konusu değil. Daha önce de mesela bizden önce yapıldı; mali milatla ilgili, böyle getirirse, parasını koyarsa şu kadar vergi verirse falan diye, bunlar hep yapıldı. Böyle bir listeler falan da söz konusu olmadı.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Yurt dışından geleni bilelim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Yurt dışından gelenlere de yapılmadı.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Ama çıkan yasanın ne kadar fayda sağlayıp ne kadar zarar sağladığını denetleyelim, denetim görevimiz de var bizim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – O zaman fayda sağladığını ben size söylerim, derim ki: “Çok fayda sağladı.”

OKTAY VURAL (İzmir) – Sizin için mi?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Veyahut da “Yok, pek fayda sağlamadı.” Söylerim yani, hiç merak etmeyin siz. Yani toplam olarak ne kadar geldi, onları söyleyebiliriz, ama şu şöyle oldu, bu böyle oldu, onun hakkında biz bir şey diyemeyiz, bizim bir vergi mahremiyetimiz var.

AK PARTİ Grubunun böyle bir baskı altında olduğunu mu hissettiniz acaba Sayın Uzunırmak? Yani baskı altında falan…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Karar yeter sayısını bulamıyorsunuz Sayın Bakanım!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bulunur, bulunur, hiç merak etmeyin, bulunur. Açık havaya bazen çıkıyor arkadaşlar. Onun için, gelirler. Hiç merak etme. Biz, AK PARTİ Grubu olarak bu getirdiğimiz tasarıların arkasındayız.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Ama karar yeter sayısını bulun lütfen.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Olur. Peki!

Sayın Genç “Getirilecek paranın bir sınırı olmalı.” diyor.

Sayın Genç, burada diyoruz ki: Bir adamın parası varsa dışarıda, onu getirsin. Onun da ne kadarını getirsin? Biz istiyoruz hepsini getirsin. Ama, şimdi, tasarruf sahibi kimseye şu kadar getir, bu kadar getir, var mı yok mu; bilmediğimiz bir şey hakkında da bir zorlayıcı… İşte, sen en az şu kadar getirmelisin. O zaman işte, bu iş çığırından çıkar, hukuki durumundan çıkar. Sen şu kadar getirsen. Herkese salma salar gibi bir şey. Adamın parası yoksa niye o kadar getirsin? Yani, bin dolar da getirir 1 milyon dolar da getirir.

Sayın Genç, bak “Ben bu kadar piriyim bu işin.” diyorsun ama burada bir incelik var, diyor ki: “Bu konuyla ilgili inceleme yapılmaz.” Bin dolar getiriyorsa, bin dolarıyla ilgili bir inceleme yapılmaz. 1 milyon dolar…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bin dolar getirirse beş yıllık vergi incelemesinden vazgeçecek misiniz? 

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bin dolar getirdiyse bin dolarına yapmam canım, o kadar sınır. Sınırı getirdiği para kadar. Biliyorsunuz siz bu.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın, 1/1/2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin hiçbir suretle vergi incelemesi…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi, kusura bakma, tersten anlama işi.  Yani, burada şimdiye kadar bir sürü kanun çıkarılıyor, bir sürü şey çıkarılıyor. Ben şimdi şunu söyleyeyim de siz piriyseniz anlarsınız bu işi: Getirdiği para kadar inceleme yapılmaz kardeşim. O kadar.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Olur mu canım!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Olur, olur.

Sayın Paksoy… Parayı getirip dışarı çıkarırsa ne yapar?  Arkadaş, ben, şimdi… Kendine güveneceksin burada, bak. Burada, ekonomine güveneceksin. Bu para dediğin iş var ya, valla ben size söyleyeyim, ışık hızında gidiyor, yani dünyayı bir saniyede 7,5 kere dönüyor. Buradan oraya, oradan buraya falan. Dünya buna, bütün dünya buna da bir çare bulamamış. “Küresel sermaye” diyorlar. Küresel sermaye oraya gidiyor, buraya gidiyor. Hatta küresel sermaye kendilerine gelsin diye birçok ülke birçok teşvik veriyor.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Getirene para verelim Sayın Bakan!

MALİYE BAKANI KEMAL UNATIKAN (Eskişehir) – Yok, param yok o kadar.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Vallahi…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Yok, yok. Kusura bakma, yapamam.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Bayağı fedakârlık yapalım!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Yapamam, o kadar iş yapamam. Yüzde 2’yi alırız kardeşim.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu parayı getirirse, eğer ekonomin; kuvvetli, getiren adama da güven veriyorsan o para burada kalır: Güven veremiyorsan, vallahi kaç saat kalır bilmem. Onun için, işte “Bu Türkiye bir tane” diyoruz ve ayakları üstünde de durması lazım. Türk milletinin, Türk ekonomisinin ayakları üstünde durması lazım. Onun için, biz kendi vatandaşımıza hitap ediyoruz, diyoruz ki “Gelin, Türkiye’yi güçlü bir hâle getirelim hep beraber.”

Durumumuz budur.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Unakıtan.

Madde üzerinde iki önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Bekir Bozdağ

Fatih Arıkan

 

Giresun

Yozgat

Kahramanmaraş

 

Ahmet Yeni

Recai Berber

 

 

Samsun

Manisa

 

“Madde 4- (1) Bu Kanun uyarınca verilmesi gereken beyannamelerin şekil, içerik ve ekleri ile verileceği yeri ve Kanunun uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”

BAŞKAN – Diğerini okutuyorum ve bunu işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 302 Sıra Sayılı Tasarının 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Hüseyin Ünsal

Tekin Bingöl

 

Trabzon

Amasya

Ankara

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

 

 

Malatya

 

 

 

Düzenleme yetkisi

Madde 4- (1) Bu Kanunun Geçici 2 nci maddesi dışındaki hükümlerinin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının geçici 2 nci maddesinde yer alan düzenleme Maliye Bakanlığı’nın görev alanına girmediğinden önerge ile gerekli düzeltme yapılmaktadır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Bir dakika Sayın Genç.

Sayın milletvekilleri, önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır, şimdi bu talebi yerine getireceğim.

Önce, yoklama talebinde bulunan sayın üyelerin isimlerini okutup salonda bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim. Yeterli sayıda sayın üye salonda hazırsa elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Şimdi üyelerin isimlerini okutuyorum:

Kemal Anadol, İzmir? Burada.

Yaşar Tüzün, Bilecik? Burada.

Hulusi Güvel, Adana? Burada.

Turgut Dibek, Kırklareli? Burada.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya? Burada.

Rahmi Güner, Ordu? Burada.

Birgen Keleş, İstanbul? Burada.

Yaşar Ağyüz, Gaziantep? Burada.

Vahap Seçer, Mersin? Burada.

Tansel Barış, Kırklareli? Burada.

Ali Arslan, Muğla? Burada.

Abdulaziz Yazar, Hatay? Burada.

Algan Hacaloğlu, İstanbul? Burada.

İsa Gök, Mersin? Burada.

Ahmet Küçük, Çanakkale? Burada.

Tekin Bingöl, Ankara? Burada.

Hakkı Suha Okay, Ankara? Burada.

Faik Öztrak, Tekirdağ? Burada.

Akif Hamzaçebi, Trabzon? Burada.

Rasim Çakır, Edirne? Burada.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN – Yoklama için üç dakika süre veriyorum. Adlarını okuttuğum sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

                       

Kapanma Saati: 19.13

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.22

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa) , Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Tasarının 4’üncü maddesi üzerinde verilen Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesini oylamadan önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Bu nedenle, yeniden yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yapılan bu yoklamada da toplantı yeter sayısı bulunamadığından, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için 11 Kasım 2008 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

               

Kapanma Saati: 19.26

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.